TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
46ncı
Birleşim
27
Şubat 2016 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
YOKLAMA
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ekli
listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grupları
kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/530)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 118)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 119
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1) Cumhurbaşkanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Erzincan Milletvekili
Serkan Bayramın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına ve Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Musa Çamın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
13.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
14.-
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Atila Sertelin 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
16.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
17.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
19.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
20.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
21.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı
2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
22.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
23.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Başbakan Yardımcısı
Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
24.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
25.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
26.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Necmettin
Erbakanı ölümünün 5inci yıl dönümünde rahmetle
andıklarına ve Deniz Gezmişin doğum gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
2.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Necmettin Erbakanın ölümünün
5inci yıl dönümüne ve Deniz Gezmişin idam kararının
Mecliste onaylanmasında o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin de katkısı olduğuna ilişkin
açıklaması
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.-
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun, bütün
partilere Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde kara bir leke olarak duran idam
cezalarının hukuki altyapısını kaldırma
çağrısında bulunduğuna ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
6.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Deniz Gezmiş ile
arkadaşlarının halkların özgürleşmesini
savundukları için idam edildiklerine, düşünce özgürlüğüne olan
baskının ortadan kaldırılmasını talep
ettiklerine, Mecliste herkesin eleştirilerini ve değerlendirmelerini
yapmakta özgür olduğuna, Surda üç aydır süren sokağa çıkma
yasağı ve ablukanın kaldırılması için
Avrupalı parlamenterlerin çağrıda bulunduklarına
ilişkin açıklaması
7.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İzmir Milletvekili Atila Sertelin ve
İzmir Milletvekili Musa Çamın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Surda üç aydır süren
sokağa çıkma yasağı ve ablukanın kalkması için
sivil toplum örgütleri ile Avrupa parlamenterlerinin devreye girdiğine ve
Parlamentonun görev alarak bu sorunu bir an önce çözmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
27 Şubat 2016 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ
(Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ekli
listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grupları
kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/530)
25/02/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 4üncü maddesi uyarınca, ekli listede isimleri belirtilen ülke
parlamentoları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
26ncı Yasama Döneminde
Kurulacak Olan Parlamentolar Arası Dostluk Gruplarının Listesi
Ek: Liste
1)
ABD
2)
Afganistan
3)
Almanya
4)
Arjantin
5)
Arnavutluk
6)
Avustralya
7)
Avusturya
8)
Azerbaycan
9)
B.A.Emirlikleri
10)
Bahreyn
11)
Bangladeş
12)
Belarus
13)
Belçika
14)
Benin
15)
Bolivya
16)
Bosna Hersek
17)
Botsvana
18)
Butan
19)
Brezilya
20)
Bulgaristan
21)
Burkina Faso
22)
Cezayir
23)
Cibuti
24)
Çek Cumhuriyeti
25)
Çin
26)
Danimarka
27)
Dominik Cumhuriyeti
28)
Ekvador
29)
Endonezya
30)
Estonya
31)
Etiyopya
32)
Fas
33)
Fildişi Sahili
34)
Filistin
35)
Finlandiya
36)
Fransa
37)
Gabon
38)
Gambiya
39)
Gana
40)
Gine
41)
Guatemala
42)
Güney Afrika
43)
Güney Kore
44)
Gürcistan
45)
Hırvatistan
46)
Hindistan
47)
Hollanda
48)
Irak
49)
İngiltere
50)
İran
51)
İrlanda
52)
İspanya
53)
İsveç
54)
İsviçre
55)
İtalya
56)
İzlanda
57)
Jamaika
58)
Japonya
59)
Kamerun
60)
Kanada
61)
Karadağ
62)
Katar
63)
Kazakistan
64)
Kamboçya
65)
Kenya
66)
Kırgızistan
67)
KKTC
68)
Kolombiya
69)
Komorlar
70)
Kongo Demokratik Cumhuriyeti
71)
Kosova
72)
Kostarika
73)
Kuveyt
74)
Küba
75)
Letonya
76)
Litvanya
77)
Liberya
78)
Lübnan
79)
Mauritius
80)
Macaristan
81)
Madagaskar
82)
Makedonya
83)
Maldivler
84)
Mali
85)
Malta
86)
Meksika
87)
Moğolistan
88)
Moldova
89)
Moritanya
90)
Mozambik
91)
Namibya
92)
Nepal
93)
Nijer
94)
Nijerya
95)
Norveç
96)
Oman
97)
Özbekistan
98)
Pakistan
99)
Panama
100)
Paraguay
101)
Peru
102)
Polonya
103)
Portekiz
104)
Romanya
105)
Ruanda
106)
Senegal
107)
Seyşeller
108)
Sırbistan
109)
Singapur
110)
Slovakya
111)
Slovenya
112)
Somali
113)
Sri-Lanka
114)
Sudan
115)
Suudi Arabistan
116)
Şili
117)
Sierra Leone
118)
Tacikistan
119)
Tanzanya
120)
Tunus
121)
Türkmenistan
122)
Uganda
123)
Ukrayna
124)
Uruguay
125)
Ürdün
126)
Venezuela
127)
Yemen
128)
Yeni Zelanda
129)
Zambiya
BAŞKAN Evet, oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün birinci turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Birinci turda Cumhurbaşkanlığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kamu Denetçiliği Kurumu, Sayıştay,
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Başbakanlık,
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı,
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Türkiye İnsan
Hakları Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 118) (x)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 119 (x)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri
gerekmektedir. Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri,
ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır.
Soru sorma işlemi on dakika ile tamamlanacaktır, cevap işlemi
için de yine on dakika süre verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, birinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyacağım. Birinci turda söz alan gruplar ve sayın
milletvekilleri:
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Celal Doğan, İstanbul Milletvekili; Mithat Sancar, Mardin
Milletvekili; Meral Danış Beştaş, Adana Milletvekili;
Nimetullah Erdoğmuş, Diyarbakır Milletvekili; Ayhan Bilgen, Kars
Milletvekili.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Ahmet Demircan, Samsun Milletvekili; Haydar Ali Yıldız, İstanbul
Milletvekili; Mücahit Durmuşoğlu, Osmaniye Milletvekili; Fatih
Şahin, Ankara Milletvekili; Reşat Petek, Burdur Milletvekili;
Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili; İshak Gazel, Kütahya
Milletvekili; Kasım Bostan, Balıkesir Milletvekili; Fatma Benli,
İstanbul Milletvekili; Emrullah İşler, Ankara Milletvekili;
Serkan Bayram, Erzincan Milletvekili; İmran Kılıç,
Kahramanmaraş Milletvekili; Hacı Ahmet Özdemir, Konya Milletvekili;
Tülay Kaynarca, İstanbul Milletvekili; İbrahim Aydemir, Erzurum
Milletvekili; Ahmet Gündoğdu, Ankara Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Musa Çam,
İzmir Milletvekili; Özgür Özel, Manisa Milletvekili; Elif Doğan
Türkmen, Adana Milletvekili; Murat Emir, Ankara Milletvekili; Ömer Süha Aldan,
Muğla Milletvekili; Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili; Şenal
Sarıhan, Ankara Milletvekili; Ahmet Tuncay Özkan, İzmir Milletvekili;
Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili; Atila Sertel, İzmir
Milletvekili; Barış Yarkadaş, İstanbul Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edip
Semih Yalçın, İstanbul Milletvekili; Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili; Oktay Öztürk, Mersin Milletvekili; Mehmet Erdoğan,
Muğla Milletvekili; Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Şahıslar adına lehinde Nevzat Ceylan,
Ankara Milletvekili; aleyhinde Kadri Enis Berberoğlu, İstanbul
Milletvekili.
Şimdi, birinci turda seksen dakikalık
konuşma süresi var; milletvekilleri, gruplar kendi aralarında
konuşma sürelerini sınırlandırmışlar.
İlk konuşmacıyı kürsüye davet
ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Celal Doğan.
Süreniz on beş dakikadır.
Buyurun efendim. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
bütçesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına, grup adına
konuşmak üzere söz aldım. Yüce heyetinizi en içten duygularımla
selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı makamı,
Başbakanlık makamı, daha doğrusu devletin tepesindeki bütün
makamlar, gerçekten çok zor emeklerle, demokrasinin geçirdiği çok ciddi
evrelerdeki süreçlerden sonra oluşmuş değerli kurumlardır.
Bu nedenle, bu kurumlarla ilgili düşünceleri serdederken mümkün
olduğu kadar itinalı olmakta büyük fayda görüyorum. Ancak
makamları temsil edenlerin de bulunduğu makamların gereğini
yapmaları da onların en doğal görevleridir. Maalesef, Türkiyede
Cumhurbaşkanlığı müessesesinin bugünkü 12nci
Cumhurbaşkanına kadar geçirmiş olduğumuz bütün safhaları
çok büyük krizler ve sıkıntılarla geçmiştir. Hemen hemen
3-4 tane Cumhurbaşkanının seçimi dışındakilerin
hepsi, çok büyük krizlerin olduğu ortamda
Cumhurbaşkanlarının seçilme şansı doğmuştur,
daha doğrusu seçilebilmiştir.
1921 Anayasasında
Cumhurbaşkanlığı müessesesi yoktur, Meclis
Başkanlığı müessesesi vardır, devlet
başkanlığı görevini deruhte eden de Meclis
Başkanıdır ve devlet başkanlığı
sıfatını kesbetmiştir. 1923 Anayasasıyla
Cumhurbaşkanlığına evrilen, daha doğrusu cumhuriyete
evrilen rejim, Cumhurbaşkanlığı müessesesini ihdas etmiştir
ve o zamandan sonra da veraseten intikal eden devlet
başkanlığı sıfatı seçimle verilir hâle
gelmiştir. Bu nedenle, seçimle gelen ilk cumhurbaşkanından
bugünkü 12nci Cumhurbaşkanımıza kadar çeşitli anayasalarla
muhatap olan cumhurbaşkanlarının seçimini size kısaca
özetlemek istiyorum.
Ben, 1977de de bu Parlamentoda bulundum. O zaman bu
Parlamentoda bütçe görüşmelerinde genel başkanların konuşma
süresi sınırsızdı yani Sayın Ecevit, Sayın
Demirel, Sayın Erbakan altı saat, sekiz buçuk saat
konuşurlardı ve Türkiyenin bütün envanteri o gün o bütçede ele
alınırdı ama maalesef, son zamanlarda gördüğüm
kadarıyla genel başkanların konuşması dahi bir saatle
sınırlandırılmış ve bir yıllık
bilançoyu bir saate sığdırma zorunluluğu
doğmuştur. Gönül isterdi ki, yine, bu bütçe görüşmelerinde,
ülkenin bütün meselelerinin tartışılacağı bir bütçede
konuşma süreleri bu kadar kısıtlı ve dar olmasın.
Şimdi, ilk seçilen Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal Atatürkle ilgili tarihte geçen birtakım anılardan size
bahsetmek istiyorum. Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilanından on beş
dakika sonra Cumhurbaşkanlığına verilen bir tezkereyle
seçilmiştir. Seçen rakam sayısı da 187dir yani o günkü
Parlamentoya 200e yakın milletvekili katılmamış,
Cumhurbaşkanı, mevcutların oy birliğiyle seçilmiştir.
Ama o gün de cumhuriyetin ilanının çabuk olduğu, hızlı
olduğu, tartışılmadan Meclise getirildiği gibi
birtakım tartışmalar bir tarafa bırakılarak ilk
Cumhurbaşkanı, Sayın Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
Bilahare Mustafa Kemal, dört dönem bu Anayasayla
Cumhurbaşkanı olduktan, 1938 yılında rahmete erdikten
sonra, işte asıl seçimlerden birisi de, krizin
tartışıldığı seçimlerden birisi de 1938deki
seçim olmuştur. Sebebi de şudur: 1938 yılında Mustafa
Kemal, İsmet Paşayla helalleşmeden vefat etmiştir. Hatta
İsmet Paşanın Mustafa Kemali ziyareti konusunda birkaç tane
talebine rağmen İsmet Paşaya yapılacak suikast nedeniyle
ziyaret vaki olmamıştır. Bunları şunun için
anlatıyorum: Acaba Mustafa Kemalden sonra kim cumhurbaşkanı
olma şansına ve sıfatına sahip olacaktır? konusu, o
günkü Türkiyenin en büyük gündemlerinden birisidir.
Çankayadaki bir yemekte İsmet Paşa,
dış politikaya Mustafa Kemalin direkt müdahaleleri üzerine ve bira
fabrikasındaki bir ekonomik tartışmadan dolayı da şu
sözleri sarf ederek: Bu ülke ne zaman Çankayadaki yönetimden
kurtulacaktır? şeklinde bir ibare kullanmıştır, sene
1938dir, tek partili dönem söz konusudur, karşıdaki şahıs
Mustafa Kemaldir, öteki de savaş arkadaşı İsmet
Paşadır. İsmet Paşanın Türkiye -bu devlet daha doğrusu-
ne zaman Çankaya yönetiminden kurtulacaktır? lafı üzerine Mustafa
Kemalin sözü aynen şudur: Sizi oraya da bu kudret getirmiştir.
1938, şimdi 2016dayız.
Dün burada, bütçe görüşmelerinde, zaman zaman
Türkiye'nin Çankayadan, daha doğrusu Beştepeden yönetildiği,
saraydan yönetildiği lafı üzerine çok büyük infial gösterdiniz.
Şimdi sormak istiyorum açıkçası: Yeni Türkiye, ileri
demokrasi
Bir tek fert çıksın desin ki: Türkiye, şu anda
Beştepeden, külliyeden yönetiliyor. Bu lafı söyleyecek ben bir tek
milletvekili göremiyorum. O despotluktu, o diktatörlüktü, o tek şeflik
dönemiydi
Bugün, açıkçası yeni Türkiye'nin ileri demokrasisinde bu
sözü sarf edecek bir milletvekili bulamıyoruz. Bunu sarf edin diye
söylemiyorum. Bunu sizin grubunuzun Beştepeye karşı bir
reaksiyonu olsun diye de söylemiyorum.
Sebebi de şu: Biraz sonra belki
konuşmanın sonunda geleceğim. Parlamenter demokratik rejimin
oluşmasında hiçbirimizin doğru dürüst bir emeği yok;
işlenmesinde büyük bir emeği yok; işlevsel olarak bizim buraya
gelmemizde büyük bir emeğimiz yok. Çünkü bu Parlamentonun
oluşumundan, büyük çapta genel başkanların iki dudağı
arasına sıkışan bir anlayışın teşekkül
ettirdiği Meclisten bundan fazla bir tavır beklemek doğru
değildir. Belki konuşmamın sonunda başkanlık sistemi,
parlamenter demokratik sistem, partili cumhurbaşkanı meselesini de tartışacağız,
ama gönül isterdi ki
Dün savaşın içinden çıkmış 2
arkadaşın birbirine karşı olan bu kadar sadakatine,
birbirine dostluklarına, kader birliğine rağmen, meseleye
müdahil olduğunda bir Başbakanın tavrının ne
olduğu, İsmet Paşa şahsında açıkça görülüyor.
İsmet Paşayı beğenmeyebiliriz, eksikleri olabilir,
yanlışları olabilir. Tek parti dönemindeki
yanlışlıkları bir tarafa koyarsanız, açıkça
şudur, görevine müdahalelerde maruz kaldığı muamelede
verdiği cevap şudur: O, Mustafa Kemal bile olsa karşı
tavrı koyabilmiştir.
Yani şunu söylemek istiyorum: Dün Sayın
Başbakanımızı burada bir saat dinledik, sabırla ve
sebatla dinledik. Her terör meselesinde, her şiddet dilinde elini
Halkların Demokratik Partisi Grubuna uzattı, ağır
hakaretlerin de en büyüğünü yaptı ama grup başkan vekilinin
konuşmasına tahammül etmeden toplantıyı terk etti.
Bu nedenle sözlerimin başında dedim ki:
Makamlar çok değerlidir. Cumhurbaşkanı da hepimizin
Cumhurbaşkanıdır, Başbakan hepimizin
Başbakanıdır ama oradaki görevi ifa edenlerin de bu muameleleri
yaparken başkasına göstermesi gereken saygıyı,
beklediği saygıyı göstermesi gerekir. Saygıyı
göstermeden gittiği zaman da maalesef çok büyük bir
kırgınlık yarattı bende. Ben bundan sonra
açıkçası Halkların Demokratik Partisinin grup
başkanına da söyledim; eğer bundan sonra Başbakanın
tavrı bu olursa yaptığı konuşmalar da dinlememeyi
tercih ederim, şahsım olarak dinlememeyi tercih edeceğim. Onun
için başbakanların da, cumhurbaşkanlarının da
geldikleri makamdaki gereken davranışları Parlamentodan
esirgememesi gerekir.
Çok güzel bir Anadolu lafı vardır: Taç
giyen baş akıllanır. Şimdi, biz Sayın Tayyip
Erdoğanı, Cumhurbaşkanımızı tanıyoruz;
yapısını, jargonunu biliyoruz. Dedi ki: Yapısında bu
var. Cumhurbaşkanı da olsa jargonu değişmiyor,
Başbakanınız olsa değişmiyor. Biraz sonra, son
altı aylık konuşmalarından çıkarttığım
birtakım özetler var, yüce Meclisin huzuruna getirmek de istemiyorum ama
mealen birkaç şey söyleyeceğim. İsterdim ki Ahmet
Davutoğlu, hepimizin Ahmet Hoca dediği, hepimizin Ahmet Hoca derken
de hoşuna gittiği mülayim insan, onun da taç giyerken aslında
biraz uslanması demeyelim de mülayimliğinin daha devam etmesini
beklerken, demek ki bu Başbakanlıkta bir keramet, daha doğrusu
bir problem var. Kim Başbakan oluyorsa ya celalleniyor ya hiddetleniyor
veyahut da kullandığı terminoloji, kendisinin geçmişine pek
uygun düşmüyor. O nedenle Ahmet Hocanın dün grubumuza, bize
müteallik söylediği lafları, gösterdiği davranışı
da esefle karşıladığımı yüce heyetinize arz etmek
istiyorum.
Şundan buraya gelmek istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, askerî vesayet dönemlerindeki
cumhurbaşkanlarının seçimi gerçekten bir züldür, bir zulümdür.
Her bir cumhurbaşkanı seçimi, özellikle Faruk Gürler dönemi, Cevdet
Sunay dönemi, Cemal Gürsel dönemi, Kenan Evren dönemi, her birisi en
azından beşer, yirmişer tane senaryo çıkarsanız, hepsi
Oscara aday olsa bunların hepsi birincilik alır. Bu nedenle, askerî
dönemlerdeki cumhurbaşkanlarının seçimini aslında vakit
olsa da her birini teker teker ele alsak, irdelesek; hiç olmazsa gelecekteki
kuşaklara sivil siyasi demokrasiye olan sadakatimizin artmasını
sağlayacak bir anlayışla olması gerektiğini de ortaya
koyan örnekler olduğu için bu konuda onların da tek tek irdelenmesi
gerekir.
Lafımın, İsmet Paşayla,
isterseniz, noktalayayım o kısmını: İsmet Paşa
O
dönemin Genel Sekreteri Bozok tarafından bir şifahi vasiyetname
kamuoyuna yayınlanmıştır, daha doğrusu deklare
edilmiştir. Şunu söylemiştir: Mustafa Kemal, benimle
konuştuğunda, İsmet Paşanın herkesi kucaklama
şansı yoktur, Mareşal Fevzi Çakmakın
Cumhurbaşkanı olmasını arzu ediyorum. demiştir. Bu
düşüncesini de rahmetli Celal Bayara açmıştır. Celal
Bayarın lafı şu olmuştur: Müteaddit defalar ben Mustafa
Kemalle görüştüm. Asla ve kata böyle bir izlenim edinmedim. Bu nedenle bu
düşüncenin doğru olmadığı kanaatindeyim.
Uzun lafın kısası, o gün yine
bildiğiniz gibi Kurtuluş Savaşıyla gelen güçler,
cihetiaskeriye devrede. Her zamanki gibi 1. Ordu komutanları hep aktiftir,
bu dönemde de aktifler. Fahrettin Altay, Ankaraya gelir, Genelkurmay
Başkanını ziyaret etmek istediğini söyler Fevzi Çakmaka.
Onun üzerine Asım Gündüz, Sayın Fahrettin Altay ile Fevzi
Çakmakı görüştürür. Ordu komutanının görüşü aynen
şudur: Efendim, bizim talebimiz, ordunun talebi, İsmet
Paşanın Cumhurbaşkanı olmasıdır. Karargâh
toplanmıştı, Genelkurmay Karargâhı. Onun Meclise
bırakılması gerektiğini, bu yetkinin Mecliste
olduğunu, bu nedenle karışmayacaklarını söylemesine
karşın Fahrettin Altay ısrar etmiştir. Bütün gösterdikleri
gerekçeleri rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak makul bulmasına
karşın bunun Parlamentoda çözülmesi gerektiğini söyler.
Kısacası, sonunda, Fahrettin Altayın değil ama
Mareşal Fevzi Çakmakın da Celal Bayarla müşterek vermiş
oldukları önerge sonucu İsmet Paşa, 2nci
Cumhurbaşkanı olarak Cumhurbaşkanlığına seçilir.
Bundan kastım şu: O en zor dönemlerde,
birbirlerine gelecekte ve geçmişte siyasi rakip olan, ülkenin
koşullarını takdir eden devlet adamları Mareşal Fevzi
Çakmak ve Celal Bayar, vermiş oldukları müşterek önergeyle
İsmet Paşayı Cumhurbaşkanlığına
getirmişlerdir.
Yeri gelmişken arz edeyim size: Aslında
gördüğüm bir eksikliği de arz etmek istiyorum bu konuda, gerçekten,
siyasette büyük çapta cumhurbaşkanlığında uzlaşma
konusundaki eksiklerinin yanında siyasette uzlaşmayı da
unutmuş durumdayız. On üç-on dört yıldır Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarda. Bana muhalefet partilerinden bir tek kişinin
vermiş olduğu bir kanun teklifini burada
kanunlaştırdığınızı gösterirseniz şapka
çıkartacağım.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Üç tane teklif
geçmiş.
CELAL DOĞAN (Devamla) Amacım şu,
hayatımda hep bunu denedim, on beş yıl belediye
başkanlığı yaptım, rahmetlik Özalla başlayan
Tayyip Erdoğanla noktalanan süreçte hiçbir başbakanın bir
ekşi yüzünü görmedim. Bütün taleplerimi götürdüğümde kendi partisinin
talepleri gibi o Gaziantepe ilgi gösterdiler. Bugün ortada bir marka
şehir, bugün Gaziantep, eğer Anadoludaki şehirlerin bir
ışığıysa, sanayinin merkeziyse geçmişteki bütün
siyasilerin, daha doğrusu, genel başkanların
katkısının olduğu bir çaba sonucudur.
Değerli arkadaşlarım, bir başka
konuya geçmek istiyorum buruda müsaade ederseniz. Son, ne Gürler kaldı ne
bilmem Cemal Gürseli konuşabildik ne başkalarını
konuşabildik ama bugün hiç olmazsa, en son Sayın
Cumhurbaşkanımızla ilgili üç beş laf etmek gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
özelliği, kendine mahsus bir jargonu var ama biraz önce söyledim,
kullanmış oldukları siyasi literatüre
baktığımızda gerçekten gerginliğin
dışında, germenin dışında, parçalamanın
dışında, birbirimize düşürmenin dışında bir
lisan görmedim. Cumhurbaşkanının lisanının hepimizden
daha çok ipek gibi olması gerekir. Cumhur dediğiniz bütün
halkın reisidir. Hepimizin başının tacıdır.
Hepimizi birleştirmesi gereken insanın
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Terörü
destekleyen partiye vekillik yapıyorsun, hâlâ Cumhurbaşkanına
laf söylüyorsun.
CELAL DOĞAN (Devamla) Anlayamadım?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Terörü
destekleyen partilere vekillik yapıyorsun, hâlâ Cumhurbaşkanına
laf ediyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri müdahale
etmeyelim.
Buyurun Sayın Doğan.
CELAL DOĞAN (Devamla) Siyasette arkalara
oturup ahkâm kesen senin gibi çok adam gördüler bu Parlamentoda. O yüzden bugün
varız, yarın yokuz. Onun için siyasetçi olarak görevini yap, gel
burada cevap ver.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET METİNER (İstanbul) Celal
ağabey, sakin ol.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Doğan.
CELAL DOĞAN (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Süreniz dolmuştur.
CELAL DOĞAN (Devamla) Bir dakikayla
bitireyim.
Cumhurbaşkanları hepimizi temsil etmek ve
cumhuru birleştiren kurumların başıdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Açın mikrofonu.
BAŞKAN Sayın Doğan, bir saniyenizi
alacağım.
Sayın milletvekilleri, şu anda
belirlenmiş 41 sayın konuşmacımız var.
Dolayısıyla, ben herkese adil davranmak adına süreyi
uzatmayacağım. O şekilde, siz bitirin yerinizde, tutanaklara da
geçiyor.
Buyurun.
CELAL DOĞAN (Devamla) Cümleyi şöyle
bitiriyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkan, kırk bir
dakikaya karşılık vatandaş dinlesin yani ne olur? En son
kırk dakika uzar yani ne var?
CELAL DOĞAN (Devamla) Hayır, ben o bir
dakikayı Başkana bağışlıyorum, şimdi ona
zaten ihtiyacımız yok.
BAŞKAN Sayın Doğan, ben süreyi
uzatmayacağım, lütfen siz tamamlayın konuşmanızı
o şekilde isterseniz.
CELAL DOĞAN (Devamla) Başkanım,
olay şu: Bu ülkenin etrafında ateş yanıyor, ülke ateş
çemberinde. Yarın ülkenin başında ciddi bir savaş
ortamı olduğunda hangi parti liderinin, hangi önde gelen
insanların koşa koşa Köşke gideceğini merak ediyorum.
Çünkü, vasıf, birleştirici olmaktır, ayrıştırmak
olmamalıdır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı, Mardin Milletvekili Mithat Sancar
olacaktır.
Buyurunuz Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Sayın Başkan, değerli üyeler; bütçe dolayısıyla bütçe
üzerinde söz almış bulunuyoruz. Öncelikle, Meclis
Başkanlığı, sonra Başbakanlık, Millî
İstihbarat Teşkilatı ve Millî Güvenlik Kurulu bütçeleri
üzerindeki görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız.
Öncelikle, yarın 28 Şubat. Onu bir
hatırlatmakta fayda var. 28 Şubat, Türkiye darbeler tarihinin de kara
günlerinden biri, Türkiye siyasi tarihinin, demokrasi tarihinin kara
günlerinden biri.
Darbelerin ilk hedefi, Meclis olur her zaman; halk
iradesini bastırmak ve vesayet makamlarının,
kurumlarının halk iradesinin üstüne tahakküm kurmalarını
sağlamaktır. Bu, 1960ta başlayan bir süreç, 1971,1980, böyle
devam ediyor ve 28 Şubat, bunlardan bir tanesi, bu zincirin bir
halkası.
Darbelerin asıl mantığının
ne olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Darbeler sadece kendilerini hukuk
kurallarıyla kabul ettirmezler, aynı zamanda bir zihniyeti
yerleştirirler. O zihniyet, bir tarafı ya da karşı
tarafı düşman gören zihniyettir. Muhalif kavramı, darbe
zihniyetinde mevcut değildir; kendisine itiraz eden, kendisine
karşı çıkan, tehlikeli gördüğü her kesimi düşman ilan
eder. Düşman ilan ettiği kesimlerin haklarını, gerektiğinde
bütünüyle ortadan kaldırır; sadece haklarını değil,
fiziksel varlıklarını da ortadan kaldırmayı göze
alacak kadar bir düşman hukuku, bir savaş zihniyeti yaratır.
Maalesef, Türkiyenin darbelerden kurtulma
mücadelesi çok da başarılı olmuş değil. Bu konuda,
Meclis bütçesi konuşulurken, özellikle Meclisin, bugüne kadar darbe
hukukunu ve anlayışını temizleme, bundan kurtulma,
Türkiyeyi, Türkiye toplumunu bu zihniyetten kurtarma konusunda
başarılı olmadığını teslim etmemiz
gerekiyor. İki açıdan başarılı
olamamıştır, birincisi: Darbe hukuku, 1970ten bu yana, bu
sistemin, hukuk düzenimizin her tarafına sinmiş durumdadır, her
tarafında varlığını sürdürmektedir. Bunları
temizleyecek, ülke hukukunu darbe kanunlarından, düzenlemelerinden
arındıracak bir iradeyi bugüne kadar göstermemiş olmak, hem bu
Meclis hem bundan önceki Meclislerin bir ayıbı olarak not
edilmelidir. Bundan bir görev çıkarmak gerekiyor, Meclis, en kısa
zamanda darbe hukukunu temizlemek için mutlaka harekete geçmeli, ön
almalı, inisiyatif almalıdır.
Ancak, darbelerden kurtulmak, sadece onların
hukuk kurallarını temizlemekle olmuyor, darbe zihniyetinden de
kurtulmak gerekiyor. Bakın, Meclisin kendi içinde işlettiği
mekanizmaları dün konuştuk. Muhalefet şerhinin neden
eklenmediği konusunda arkadaşlarımız yeterince doyurucu
gerekçelerle durumu sizlerle paylaştılar. Sadece o değil,
iktidarı eline geçiren, Türkiyede, darbe zihniyetinin
yarattığı pek çok alışkanlığı ve uygulamayı
sürdürmektedir. Sürdürmektedir, çünkü bu şekilde yönetmek işleri kolaylaştırmaktadır.
Muhalifi susturmak, karşıt gördüğünüz kişileri düşman
ilan etmek, onlara karşı hukuk ve demokrasi kuralları
çerçevesinde değil düşman hukuku çerçevesinde hareket etmek işleri
kolaylaştırır görünüyor ama eninde sonunda yine aynı
uygulamalar bu toplumun tamamının refahını da, huzurunu da,
özgürlüğünü de kısıtlıyor, ortadan kaldırıyor;
daha da kötüsü, zihinleri zehirliyor. Bu zehrin kimi, ne zaman, nasıl
bulacağını öngörmek kolay değil. Bugün Bana dokunmaz.
diyenler, Bu zehir bana bulaşmaz, beni etkilemez. diyenler yarın
bundan pekâlâ daha önceki dönemlerde olduğu gibi etkilenebilirler.
Şunu hatırlatmak için bu girişlerin
hepsini yaptım: Sadece dün muhalefet şerhi bağlamında
yapılan tartışmalar değil, bizim önergelerimizle ilgili
Meclis Başkanlığının tutumu da aynı
mantığı sürdürmek anlamına geliyor. Herhangi bir sözü,
yazdığımız herhangi bir eleştiriyi kaba ve
yaralayıcı söz diye niteleyip önergelerimizi geri yollayabiliyor.
Oysa, böyle bir yetki ne Anayasada tanınmıştır ne de
İç Tüzükte vardır. Bu yetkiyi kullanmak, Meclis
Başkanının kendini Meclis iradesinin üstünde görmesi
anlamına geliyor. Oysa, Anayasanın 83üncü maddesi çok
açıktır. Burada her türlü eleştiriyi, en sert, en ağır
eleştiriyi yapma hakkınız vardır. Suçlama da yapabilirsiniz.
Kaba ve yaralayıcı sözün kapsamı ise ancak açık
kişisel hakaret, nefret söylemi, kin söylemidir; bunun
dışında başka herhangi bir eleştiri, bir suçlama, bir
itham bu çerçevede değerlendirilemez. İade edilen her önerge 28
Şubat zihniyetinin devamıdır, 12 Eylül zihniyetinin
devamıdır, 12 Martın devamıdır, hepsinin
devamıdır.
Fişlemeler, kamu görevlilerinin fişlenmesi
belki de en çok şurada, şu sıralarda oturan AKP
milletvekillerinin canını yakmıştır, onların
temsil ettiği topluluğun, sosyolojinin canını
yakmıştır ama pekâlâ, çok rahat bir şekilde bugün
fişlemeler de gündeme getirilebilmektedir. Karşı tarafa hain
demek, her eleştiriyi vatana ihanet diye nitelemek yine darbe
zihniyetlerinin bir ürünüdür ve bugün de aynen sürdürülmektedir. Benim size
önerim: Darbelerle yüzleşelim. Bunu yapması gereken kurumların
başında Meclis geliyor. Ama, yapılacak iş, sadece darbe
hukukuyla uğraşmak değildir. Öncelikle onu yapmamız
lazım. Daha da önemlisi, yeni darbe ürünü uygulamaların ve
kuralların ortaya çıkmaması için darbe zihniyetinin kendisiyle
yüzleşmemiz gerekiyor, kendimizi darbe zihniyetinden
arındırmamız, kurtarmamız gerekiyor.
Şimdi, dün Sayın Başbakanı
dinledik. Sadece Sayın Başbakan değil, aslında pek çok
konuşmada, hem Hükûmet yetkililerinin hem de iktidar partisi
yetkililerinin konuşmalarında rakamlar sıralanır. Bütçe
konuşmalarında rakamların art arda telaffuz edilmesinde bir
yanlışlık yoktur elbette, neler yapıldığı o
rakamlarla anlatılmak istenir. Bize duble yollardan, elektrik üretiminin
artışından, tüketiminin artışından söz edildi,
barajlardan söz edildi, daha pek çok şeyden söz edildi ama atlanan
başka rakamlar var, onları size hatırlatalım. Bu rakamlar,
insani gelişme, demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğüne
ilişkin rakamlardır. Dün bunlardan hiç söz etmedi Sayın
Başbakan. Mesela -2016 raporları için söylüyorum- Türkiye, Global
Demokrasi Endeksinde artık, karma ülkeler, hibrit ülkeler
kategorisinde yer almaktadır.
Dört kategori ülke var: Biri
tam demokrasi, diğeri kusurlu demokrasi, biri hibrit demokrasi ülkeler
yani karma ülkeler, daha açıkçası, otoriter rejimler ile demokrasi
arasında duran ülkeler. Bir kısmı endekse göre yönünü kusurlu
demokrasiye çevirmiş, biraz gelişme gösterirse belki otoriter rejim
ya da karma rejimden kurtulur, kusurlu da olsa demokrasiye doğru yol
alır. Ama Türkiye, endekslere göre yönünü bu karma gruptan
otoriterliğe doğru çevirmiştir, gidişatı otoriter
rejimler kategorisindedir. Mesela Demokrasi Endeksinde 165 ülkeyle ilgili
sıralama yapılmış, tasnif yapılmış, Türkiye
84üncü sırada yer almaktadır 165 ülke içinde. Basın
Özgürlüğü Endeksinde Türkiye 106ncı sıradaydı 2010
yılında. Bakın, 2010 yılından bugüne
geldiğimizde, 199 ülke içinde 142nci sırada. Bizim üstümüzde bu
endekste daha özgür ülke olarak yer alan ülkeleri sayarsak pek çok açıdan
küçümsediğiniz ülkelerin özgürlük ve demokrasi sıralamasında
Türkiye'nin üstünde yer aldığını göreceksiniz.
Başka endeksler de var.
Mesela, Yolsuzluk Algıları Endeksinde 178 ülke içerisinde Türkiye
2010 yılında 56ncı sıradaydı, bugün 168 ülke
arasında 66ncı sıraya gerilemiş. Gerçi daha
sıralayabilirim. Mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılan başvurularda Türkiye, Rusya ve Ukraynayla beraber en alt
sırada yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarının ihlal tespit ettiği başvurular sıralamasında
Türkiye, Rusyayla birlikte en alttadır. İnsan hakları
konusunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal eden ülkeler
içinde Rusyayla birlikte 1inciliği paylaşmaktayız.
Yine, Dünya Adalet Projesi diye bir kuruluşun
yaptığı endeks var, Hukukun Üstünlüğü Endeksi bu. Bizim
Hukuk Devleti Endeksi de diyebileceğimiz bir çalışmadır
bu. Türkiye 102 ülke arasında 80inci sıradadır.
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Bütün bunların
ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmama gerek yok. Aslında bu
endekslere bakmamıza da gerek yok, bu endekslere atıf yapmamıza
da gerek yok, gözümüzün önündeki gerçeklere bakmamız yeterlidir.
Basın özgürlüğü konusunda yaşananlar ortadadır. Hapisteki
gazeteciler, onları bir kenara bırakın, orada bir
tartışma
Bir kenara bırakın dediğim şunun için:
Elbette çok önemlidir ama durmadan oradaki istatistikleri ve verileri
farklı göstermek için çeşitli algı operasyonları
yapılıyor, Yok efendim, şu gazeteci terör örgütü
üyeliğinden içeri alınmıştır, haber yapma nedeniyle
değil. deniliyor. Kolaydır biliyorsunuz
Türkiye, Hukukun
Üstünlüğü Endeksinde 80inci sıradadır, yargı
bağımsızlığı da buna dâhildir. Yargı
bağımsızlığının en kötü olduğu son 20
ülke arasındayız 100 ülke içinde. Bu sayılan, bu endekse giren
ülkeler içinde son 20deyiz. Dolayısıyla, yargının
bağımsız olmadığı,
tarafsızlığının zaten söz konusu bile
edilemeyeceği pek çok örneğin bulunduğu bir ülkede, bir
gazeteciye yaptığı haber için terör örgütü üyeliğinden dava
açmak hiç zor değildir. Eğer susturmak istiyorsanız, o zaman,
basınla ilgili hukuk hükümlerini değil, işte Terörle Mücadele
Kanununu uygularsınız, onu da terörist olarak tasnif edersiniz,
uluslararası kuruluşlara da Bakın, bunlar teröristtir.
Aslında terör faaliyetlerinden yargılanıyorlar ama kendilerini
gazeteci olarak gösteriyorlar
Hadi, onu geçtik, arka arkaya kapanan televizyonlar,
baskı altında olduklarını arada bir de olsa itiraf eden
yayın kuruluşları ve en son IMC televizyonunun TÜRKSATtan
çıkarılması. Diyecekler ki: Bununla Hükûmetin ne ilgisi var?
Bunu diyenlerin gerçekten samimi olmasını isterim; bilirler ki, evet,
Hükûmetin doğrudan sorumluluğu vardır. Bu ortamı yaratan
Hükûmetin kendisidir. Bir savcının bir yazısı üzerine,
ticari bir kuruluş olmasına rağmen TÜRKSAT, televizyonları
sırayla bir günde kendi yayın ağından çıkarabiliyor,
TÜRKSATtan yayın yapma imkânı ortadan kaldırılabiliyor.
Türkiyede ulusal yayın yapma imkânı sadece TÜRKSATa üye olmakla
mümkündür. Bunun dışında bir yayın imkânı
olmadığına göre, oradan çıkardığınız
anda sansürü ve basın özgürlüğüne baskıyı doğrudan
doğruya gerçekleştirmiş oluyorsunuz.
Türkiye, İnsan Hakları İhlalleri Risk
Endeksinde de aşırı risk grubunda yer alan 10 ülkenin
ardından yüksek risk grubunda. Kimlerle yarışıyoruz
İnsan Hakları İhlalleri Risk Endeksinde? Bakın, bizim
hemen altımızda yer alan ülkelere yani hemen üstlerinde yer
aldığımız ülkelere bakalım, onlar, Suriye, Sudan,
Kongo, Pakistan, Somali, Afganistan, Irak, Myanmar, Yemen ve Nijerya. Şu
an bunlarla yarışıyoruz. Tabii ki dileğimiz Türkiye'nin
bundan sonraki endekslerde risk grubunda değil, insan haklarının
güvence altında olduğu ülkeler grubunda yer almasıdır. Ama
bu gidişle varacağımız yer, şimdi, biraz önce
saydığım aşırı risk grubundaki ülkeler kategorisidir,
yani Sudanla, Suriyeyle, Yemenle, Afganistanla, Pakistanla aynı
grupta yer alacağız.
Değerli milletvekilleri, burada
saydığım verilerin hepsinin yüzde yüz güvenilir yöntemlerle
çalışan kuruluşların raporları olduğunu iddia
edecek değilim ama burada çok çeşitli kuruluşlardan, on
yıllardır, kimisi altmış yıldır, kimisi
yetmiş, seksen yıldır bu çalışmaları yürüten
kuruluşlardan çıkan raporlar. Akademide bunlarla ilgili yöntem
açısından, başka açılardan da bazı
tartışmalar yürütülür ama genel kabul gören bir nokta vardır:
Buradan çıkan raporlar ülkelerin insani gelişme, basın
özgürlüğü başta olmak üzere özgürlük, demokrasi açısından
karnelerini belirlemede önemli bir fikir verici ölçüttürler yani bunlara
bakarak fikir alabilirsiniz. Mesela bu raporlar 2000li yıllarda ya da
1990lı yıllarda, kendini muhalif olarak niteleyen muhafazakâr, hatta
daha da liberal İslamcı kuruluşlar tarafından da
kullanılmıştır, bu raporlara atıf yapılmıştır.
Günümüze kadar da işine geldiğinde bu raporlara atıf yapar her
kesimden araştırmacılar ve düşünce kuruluşları.
Bir ayna olması ihtimalini düşünerek bu
raporları burada hatırlatıyorum. Türkiye özellikle 2016nın
ilk iki ayında sokağa çıkma yasakları
dolayısıyla, bu endeksleri yapan kuruluşlar yanında,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği,
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Yüksek Komiserliği başta olmak
üzere üyesi olduğumuz kuruluşların, taraf olduğumuz
sözleşmelerin organlarının raporlarında çok kötü ifadelerle
yer almaktadır. Yine, Avrupa Birliği ilerleme raporunda da aynı
eleştirilerin yer aldığını görmekteyiz.
Evet, bütçe, Hükûmete kamu harcamaları için
yetki veren, Meclisin yetki verdiği bir kanundur. Bu yetkiyi niçin
kullandığını denetlemek de Parlamentonun varlık
nedenidir. Bu yetkiyi çıkardığınız anda Parlamento
diye bir şey kalmaz.
Şunu sormak gerekiyor, bütün milletvekillerinin
bunu sormasını özellikle istirham ediyorum: Bu para bizim hangi
ihtiyaçlarımızı karşılamak için
kullanılıyor? Verilen bu yetki demokrasimizi, insan haklarını,
özgürlüklerimizi, hukukun üstünlüğünü daha da ilerletmek için
kullanılmıyorsa bu paranın hakkı, halktan alınan
vergilerin hakkı verilmemiş olur. Bu paranın başka
işlere harcanması, silaha, TOMAya, hapishaneye, daha fazla
baskı araçlarına harcanması bu hakkın istismarıdır.
Bu halkın bu paraları kendisine baskı için harcanması
hâlinde helal etmeyeceğini de mutlaka bildirmek isterim. Kim ki bu
paralarla herhangi bir baskıya, bir şiddete maruz kalırsa,
hakları, özgürlükleri gasbedilirse bu paraları size, onu kullanan
kamu görevlilerine, Hükûmete haram edecektir. Helal harcama özgürlük içindir,
insan onuru içindir, demokrasi içindir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sancar.
Şimdi söz sırası Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşa aittir.
Sayın Beştaş, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
görüşmekte olduğumuz 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısında, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay ve Kamu Denetçiliği Kurumu üzerinde grubumuzun
önerilerini ve görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bütçe görüşmelerine dair
başka eleştirilere, zaman kısıtlı ve daha geniş
tartışma olanaklarının olması gerektiği yönündeki
eleştirilere katılıyorum ama bu kısıtlı süre
içinde temel başlıklar hâlinde, biz de bu başlıklar,
mahkemeler ve kurumlar hakkındaki görüşlerimizi sizlerle
paylaşmak istiyoruz.
Buna gelmeden önce, dün muhalefet şerhimizin
basılmamasına ilişkin Meclisin, Meclis
Başkanlığının ve Bütçe Komisyonunun
kararının, daha doğrusu Komisyon Başkanının
tutumunun ve bunun, muhalefet şerhimizin fiilen kitaptan çıkarılmasının,
kesinlikle, tam anlamıyla bir sansür olduğunu; bütçe kanununun,
muhalefet şerhleri olmadan basılan o bütçe kanununun, o kitabın
tümüyle sakat olduğunu, aslında tam olarak tekemmül etmediğini;
muhalefetin görüşlerini yansıtmayan, sadece Hükûmetin
görüşlerini yansıtan bir kitabın, bir tasarının,
kanunun hiçbir önemi olmadığını önemle belirtmek istiyorum.
Anayasa ve İç Tüzüke göre, söz konusu
kısıtlılık, kesinlikle, Anayasanın 83 ve devamı
maddelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve bizzat bizim
Meclis İçtüzüğüne aykırıdır. Bu yorum, hak ve
özgürlükleri ortadan kaldıran bir yorumdur ve siyaset alanının,
milletvekillerinin, Parlamentonun en özgür tartışma alanı
olması gerekirken, burada vatandaşın, halkın
tartışmalarını, görüşlerini ifade olanaklarının
çok daha ötesinde, geniş bir tartışma olanağı
bulmamız gerekirken, siyasetin doğasında bu varken, bizim
Yargıtayda, mahkemelerde ifade özgürlüğü kapsamında kabul
edilen kavramların muhalefet şerhimizde olduğu gerekçesiyle
basılmaması Meclisin artık bir sansür
uyguladığını, muhalefetin sesini
kıstığını, denetim yetkisini elinden
aldığını açıkça ortaya
çıkarmıştır.
Biz herhalde şunu yapmak zorunda
kalacağız: Bütçe kanunu görüşmeleri sırasında sürekli
bunu ifade edeceğiz ama Mecliste, yasama organında, halkın
iradesini temsil eden en üst kurulda düşüncelerimizi ifade etme
olanakları elimizden alınırsa, korkarım ki, bunu mahkemeler
önüne götüreceğiz ve diyeceğiz ki: Biz halkın vekilleri olarak
Mecliste görüşlerimizi, bütçe kanunu tasarısı hakkındaki
görüşlerimizi, muhalefetimizi bastıramadık çünkü kaba ve
yaralayıcıymış. Kaba ve yaralayıcı olduğu
için -tırnak içinde söylüyorum- bizim, muhalefetin Hükûmeti denetim
yetkisi elinden alınmıştır. Burada, Parlamentoda
düşünce ve ifade özgürlüğünün, olayları nitelemenin
sınırlandırıldığı, sansür
uygulandığı 2016 Türkiyesinde hak ve özgürlükleri nasıl
tartışacağız, halkımızın, kamuoyunun
takdirine sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayıştayla
ilgili birkaç hususta öncelikle görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz.
Tabii, Sayıştayın varlık nedeni ve amacına
ilişkin uzun uzun anlatımda bulunmayı tercih ederdim fakat süre
itibarıyla bunu geçiyorum. Tarihsel gelişim içinde devlet
gelirlerinin toplanmasına ve giderlerinin yapılmasına izin verme
yetkisi yani bütçe hakkı parlamentolara verilmiştir. Parlamentolar da
bütçe görüşmeleri aracılığıyla yürütme organına
verdikleri yetkilerin, kendi koydukları ilke ve sınırlar içinde
uygulanıp uygulanmadığını bütün
ayrıntılarıyla denetleme ihtiyacı ve hatta zarureti içinde
olmuşlardır. İşte, tam da bu ihtiyacın neticesinde
parlamento adına görev yapan uzman ve tarafsız kurumların
kurulması gerekliliği hasıl olmuştur. Sayıştaylar
işte tam da bu tarihsel gelişim ve ihtiyacın ürünüdür. Günümüzde
kamu iktisadi kuruluşlarının, her türlü kamu fonunun
özelleştirme işlem ve faaliyetleri, çevre sorunlarının
denetimi gibi konular artık sayıştayların doğal
denetim alanları içinde yer almaktadır. Hâlihazırda sayıştayların
hemen hepsi, kamu kaynaklarının nasıl harcandığı,
harcamaların mevzuata uygun olup olmadığı, ne kadar
harcandığı gibi klasik sorulara yanıt aramayı
sürdürmektedirler. Ancak, bunun yanı sıra, bu kadar harcanmalı
mıydı, istenilen hedefe ulaşıldı mı gibi sorulara
cevap aramak da sayıştayların gündemindedir.
Fakat son yıllarda, maalesef, birçok alanda
olduğu gibi, Sayıştayın da sınırlı denetim
imkânı elinden alınmaya çalışılmaktadır. Bu
açıdan, 6085 sayılı yeni Sayıştay Kanununda
yapılan değişikliklerle iktidar partisi, Sayıştay
Yasasının en önemli maddesi olan, tüm kurumların denetiminde
kritik rol oynayan, Performans denetimi bölümünde yer alan ve hesap verme
sorumluluğunu pekiştiren ilkeyi ortadan
kaldırmıştır. Hâliyle, yapılan bu değişiklik
Sayıştay denetçilerinin görevlerini de
sınırlamıştır. Bu da Sayıştayın yerindelik
denetimi yapamayacağı, idarenin takdir yetkisini
sınırlayacak veya ortadan kaldıracak kararlar
alamayacağı anlamına gelmektedir.
Yine, mevcut Hükûmet, Sayıştay denetimini
en aza indirgemek adına yasal düzenleme faaliyetlerini devam
ettirmiş, 4/7/2012 tarihinde çıkarılan bir torba yasayla
Sayıştayın, iş ve işlemlerin etkinliği, ekonomik
verimliliği ve benzeri gerekçelerle uygun bulunmadığı
yönünde görüş ve öneri içeren denetim raporu düzenlemesini tümüyle
yasaklamıştır. Bu kapsamda, Sayıştayın performans
denetimi yapamaması, kamu kaynaklarının verimli, etkin ve
ekonomik kullanılıp kullanılmadığı konusunda
Meclise rapor sunamaması hedeflenmişti fakat Anayasaya
aykırılık teşkil eden bu hüküm Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiştir. Ancak yine de torba yasayla öngörülen bu tutum 2012
yılı Ekim ayında Sayıştayın kamu
kurumlarının 2011 yılı çalışmalarıyla ilgili
hazırladığı raporu Meclise yeni yasaya uygun olmadığı
gerekçesiyle sunmamasında vücut bulmuş, böylece kamu kurumları
ilk kez bir yılı denetimsiz geçirmiştir. Bir sonraki bütçe
döneminde de tartışmalar devam etmiş, 2013 yılında
Sayıştay raporlarını Meclise göndermişse de
Sayıştayın kamu kurumlarıyla ilgili inceleme ve görüş
yapmasına olanak sağlayan mali tabloların büyük bölümü
Sayıştaya verilmediğinden Sayıştay görüş
belirtememiştir. Bu bütçe dönemine de yasaya aykırı olarak
fiilen denetimsiz girilmiştir. Hükûmetin tüm bu
yaklaşımlarına rağmen, Sayıştayca yapılan
sınırlı denetimle dahi birçok yolsuzluk haberi kamuoyuna
yansımış ancak ne yazık ki basın sansürü sebebiyle
bunlar özgürce tartışılamamıştır.
Bu konuda iki örnek vermek isterim. Örneğin,
Sayıştay, geçtiğimiz yıl bakanlıklar, kamu idareleri,
düzenleyici ve denetleyici kurullar, üniversiteler, belediyeler ve kamu
işletmelerinin de aralarında bulunduğu 157 kurumu denetledi.
2013 yılı denetim raporları Meclise sunulduktan ve ilgili
kurumlara gönderildikten sonra Sayıştayın web sitesinde eylül ve
aralık aylarının son günlerinde yayınlandı. Meclis
adına devlet kurumlarında bağımsız denetim yapan Sayıştay
raporları, ihalelerde, kamu harcamalarında ve hizmet
alımlarında yaşanan usulsüzlüklerin en azından bir
bölümünün ortaya çıkmasını sağladı. Muhalefet olarak
geçtiğimiz bütçe dönemlerinde sıklıkla
kısaltılmış, kesilmiş, kırpılmış
diye itiraz ettiğimiz raporlardaki kısıtlı bilgiler dahi,
AKPnin 2023 vizyonunda hedeflediği Yeni Türkiyeyi ne biçim bir
yolsuzluk batağına sapladığının, emekçinin cebine
nasıl göz koyduğunun açık ispatıdır. İşte,
bizzat Maliye Bakanlığı, yedek ödenekten aktarılan 38 milyar
364 milyon lira yerine, kanunlara aykırı olarak sadece
başlangıç ödeneği olan 949 milyon lirayı kamuoyuna
açıklamıştır. Üstüne üstlük, kiraya verilen kıyı
alanlarında mevzuata aykırı yapı ve tesisler inşa
edildiği, işgaller olduğu, mevzuata aykırı yapıların
yıkılamadığı da yapılan saptamalar
arasındadır.
Yine, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda
başrollerde izlediğimiz Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan
döneminde, ihracatçı birlikleri müşterek hesabından harcama
yapıldığı ve bu harcamaların Bakanlığın
mali tablolarında gösterilmediği denetim raporlarında tespit
edilmiştir.
SGKnın mali disipline, Sağlık
Uygulama Tebliğine, kanunlara uymadığı, başta
vakıf üniversiteleri olmak üzere kamu hastaneleri birliği ve kamu
üniversitelerine bağlı resmî sağlık hizmeti sunucularına
yersiz ödemeler yaptığı ortaya çıkmış, usulsüzlük
yapan işverenlere idari para cezaları uygulanmadığı
tespit edilmiştir.
Sayıştay denetiminde daha çok
ayrıntı var. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı
sağlık tesislerinde aşırı fiyatlandırma
yapıldığı tespit edilmiştir. Fiyatların
aşırı olduğunu ifade ediyorum ama sizin de takdir etmenizi
istiyorum bir iki örnekle. Örneğin, bazı kamu hastanelerinin SGKya
1,27 liralık iğne ucunu 3,2 liraya; 1,5 liralık eldivenin 3
tanesini 15 liraya fatura ettiği tespit edilmiştir. Buna herhâlde
sadece aşırı fiyatlandırma demek çok basit kalır.
Bunu Meclisin takdirine ve değerlendirmesine sunuyorum. Buna ilişkin,
emin olun, o kadar çok örnek var ki
Bu sınırlı denetime
rağmen Sayıştayın ortaya çıkardığı yolsuzlukların
ve bu fiyatlandırmanın, bütçeye ilişkin çelişkilerin, çok
güçlü bir şekilde, aslında, Türkiye yurttaşlarının
tartışmasına ve tartışmaya açılmasına
ihtiyaç olduğunu önemle belirtmek istiyorum.
Yine, 301
madencinin öldüğü Soma Anonim Şirketinin patronu Alp Gürkanın
devlete kömür diye 780 bin ton taş satarak -taş, yanlış
duymadınız- 49 milyon lira aldığı da bu raporlar
sayesinde ortaya çıkmıştır. Sayıştay
denetçilerinin TKİnin sosyal yardımlaşma vakıfları
üzerinden yoksullara verilen kömür yardımlarında yapılan
usulsüzlüklere dair tespitleri çok ayrıntılı elimizde var
-hepinizin bilgisi dâhilindedir, eminim- buna da bir bakmanızı, göz
atmanızı önemle öneririm.
Yine,
Sayıştayın Meclise sunduğu Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunda, bazı bakanlıklarda yasaya
aykırı özel hesaplar bulunduğuna, bu hesaplardan yapılan
harcamaların muhasebeleştirilmediğine ve kamu idarelerinin mali
tablolarında gösterilmediğine dair saptamalar yer almıştır.
Yine, Sayıştay tarafından yapılan değerlendirmelere
göre, bu hesaplar içerisinde işçi ücretlerinden ceza olarak kesilen
paraların toplandığı banka hesabı da
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda, dediğim gibi, örnek sayıları çok
fazla, geçiyorum diğer kurumlara. Fakat bu anlattığım
verilerin, Sayıştay denetimi sınırlandığı
hâlde, bu konuda özel bir çaba gösterildiği hâlde yapılan
denetimlerde ortaya çıktığını önemle belirtmek
istiyorum.
Şimdi,
Anayasa Mahkemesine ilişkin, şüphesiz, Erdem Gül ve Can Dündar
kararına ve sokağa çıkma yasağı kararlarıyla,
yasaklarıyla ilgili verdikleri kararlara ve geçmişte 367 ve
devamı birçok tartışmaya tanıklık ettik. Ama genel
satır başlarıyla şunu söylemek istiyorum: Anayasa Mahkemesi
de diğer bütün yargı erkleri gibi, mekanizmaları gibi maalesef,
yapılan yasal değişiklikler ile müdahalelerle şu anda
Cumhurbaşkanlığının ve Hükûmetin büyük oranda denetimi
altındadır.
Şöyle bir ülkede yaşıyoruz: Dün
değil önceki akşam, basın-yayın özgürlüğü,
düşünce, ifade özgürlüğü hakkında Gül ve Dündar
kararını veren ve doğru bir karar veren Anayasa Mahkemesi, bir
gün sonra Roboski davasını reddediyor; Roboski davasında, 34
insanın Türk savaş uçakları tarafından bombalanan,
katledilen davada, 2 tane vekâletin geç intikal etmesi sebebiyle ret
kararı veriyor. Sokağa çıkma yasaklarında tedbir kararlarını
redde dair oluşturduğu gerekçeye, gerçekten istirham ediyorum, bütün
vekil arkadaşlar baksınlar. O AYM kararı ile valiliğin
sokağa çıkma yasakları kararları arasında bir fark bulsunlar,
ben bulamadım. Aynı gerekçelerle kimlikleri, yaralı olup olmadıkları,
nerede oldukları, çıkıp çıkamayacaklarına dair bir
tartışmayla yaşam hakkının ihlaline sebep olan bir
Anayasa Mahkemesinden söz ediyoruz. Ve Anayasa Mahkemesi, gerçekten, bu ülkede
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden başvuruları
engellemek adına bireysel başvurunun kabul edildiği ama son
merhalede... İşte, dün saraydan Cumhurbaşkanı sözcüsünün
Henüz beraat etmediler, dava devam ediyor... Hemen Dündar ve Gül
kararından sonra sosyal medyada korkunç bir tepki furyasına
tanık olduğumuz ve tarafları kutuplaştırmanın had
safhaya vardığı ve mahkeme üzerinden bu
tartışmaların yapıldığı, üyeler üzerinden,
kim tarafından atandığı, kime yakın olduğu üzerinden
tartışıldığı bir dönemde, bir siyasi atmosferde
yaşıyoruz.
Ben Anayasa Mahkemesi hakkında şunu
söylemek istiyorum ki: Dündar ve Gül kararıyla aldığı
alkışı kesinlikle hak etmiyor, ben de bir hukukçu olarak asla
bunu takdir etmiyorum. Şüphesiz karar olumludur, Dündar ve Güle
yapılan kesinlikle büyük haksızlıktır, geçmiş olsun
diyorum ama bu, Roboskide, sokağa çıkma yasaklarında,
yaşam hakkı ihlallerinde, işkence uygulamalarında
verdiği kararları asla aklamaz; bu, kararlarının siyasi
niteliğini, siyasi arka planını asla ortadan kaldırmaz ve
Anayasa Mahkemesinin tarafsız ve bağımsız olduğunu
asla söyleyebilecek durumda olmadığımızı önemle
belirtmek istiyorum.
Yargıtay Başkanlığı
hakkında bütçe değerlendirmesi yapılırken doğrusu,
yargı bütçesinin Adalet Bakanlığı bütçesinden ayrı
tutulması gerektiği yargı
bağımsızlığı ve kuvvetler
ayrılığı bağlamında önemlidir. Tabii, ben büyük
bir lüksten söz ediyorum yani imkânsız bir şeyden; bütçe
ayrılsın, Adalet Bakanlığına bağlı
olmasın, talimat almasın ama içinde
yaşadığımız manzara
Hele hele, dün Sayın
Başbakanı dinledikten sonra -gerçekten dehşetle dinledim- yani
disiplini, saygıyı tekçiliğe indirgeyen, bir ana muhalefet genel
başkanını ve partimizi bu kadar üstten, sadece oy almak üzerinde
değerlendiren o konuşmayı böyle bire bir dinledikten sonra,
demokrasinin denetim yollarının, yargı
bağımsızlığının, tarafsızlığının,
hele hele temel hak ve özgürlüklerin, denetim mekanizmalarının
kurulması gerektiği yolundaki taleplerimizin ne kadar uçuk
kaldığını bir kez daha maalesef gördüm. Bu nedenle, Yargıtay
Başkanlığında da, Anayasa Mahkemesinde de, diğer bütün
kurumlarda da aslolan, işte bunların gerçekten kuvvetler
ayrılığı çerçevesinde denetim görevlerini, erklerin
tarafsızlığını ve ayrılığını
yaşama geçirmemizdir.
Konuşmamın başında da ifade
ettiğim gibi, biz halkın vekilleri olarak Hükûmeti denetleyemiyoruz,
denetim hakkımız elimizden alınıyor. Yargıtay zaten
diğer -aynen Anayasa Mahkemesinde ifade ettiğim gibi- atamalarla,
görevlendirmelerle, bütçelerle, tümüyle iktidara bağımlı hâle
getirilmiş. Peki, burada demokratik bir yaşamın, demokrasinin,
hak ve özgürlüklerin ve gerçekten -bütçe sebebiyle- o Adalet
Bakanlığı bütçesinden ayrık olmasının önemini
anlatmamın bir anlamı var mı, emin değilim. Şu nedenle
söylüyorum bunları; Yargıtayın iş yükünün
azaltılması, bu konuda geç adaletin adalet olmadığı
yönündeki yargılar Türkiye gündeminin en önemli
başlıklarından biri olagelmiştir ama şunu asla
unutmayalım: Yargıtay, pek çok zaman devlet aklını temsil
eden bir organ olarak faaliyet göstermiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesini Kürt halkı
arasında, Kürt illerinde gidip sormanızı ve görmenizi öneririm.
Herkes 9. Ceza Dairesini ezbere bilir, kararlarını ezbere bilir.
1990lı yıllarda avukatlık yaptığımda, herkes 9.
Ceza Dairesinin ne kadar korkunç kararlara imza attığını
bilirdi. Bugün, 10uncu maddeyle görevli özel yetkili mahkemeler
kaldırıldığı hâlde 9. Ceza Dairesi hâlâ niye var? Bunu
da iktidar buradayken özellikle gündeme getirmeleri için söylemek istiyorum.
Sürem kalmadı, bu nedenle ayrıntılara
giremiyorum.
Kamu denetçiliğiyle ilgili de şunu
söylemek isterim, Anayasa Komisyonunda söyleme olanağım olmuştu,
sayın denetçi de burada: Gerçekten kıyamet koparken, yüzlerce insan
ölürken, katledilirken, kadınların çıplak bedenleri teşhir
edilirken, 3 aylık bebekler ve anne karnındaki bebeler, ceninler
katledilirken kamu denetçisi neden bu incelemeyi yapmadı? Şu ana
kadar neyi bekliyor, bunu da kendilerine sormak istiyorum ve tüm Meclisi
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Söz sırası, Diyarbakır Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuşa aittir.
Sayın Erdoğmuş, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır sizin.
HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
Cenab-ı Allahın önümüzdeki süreçte hepimize kardeşlik
şuuru içerisinde bir arada yaşamayı nasip etmesini niyaz
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında, dinî
inançla ilgili hepinizin bildiği ama tekrarında bir beis
görmediğim birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Malumunuz,
dinî inanç yani inanç dünyamız, coğrafyamız ilk insanın
tarihiyle yaşıttır. İlk insan olan yani Hazreti
İnsan olan Hazreti Âdem, ayrıca ilk peygamberdir. Bildiğiniz
gibi, ilk insana Yüce Allah 10 sayfalık bir sözleşme, bir metin
indirir ve onunla, insanlığın o ortak değerler
etrafında buluşmasını temin eder ve beniâdem yani Hazreti
Âdemin çocuklarının hemen ilk kuşağında, Habil ile
Kabil arasında bu sözleşmeyle ilgili bir çatışma
çıkar. Biz buna, insanlık tarihindeki ilk kardeş kavgası,
ilk kardeşlik çatışması diyoruz. Kabil avcıdır,
Habil de toplayıcıdır; Kabilin sözleşmeyi reddetme
karakteri var, Habil de sorumluluğunun gereği olarak ölüm
pahasına, ölümü pahasına o sözleşmeye
bağlılığını ilan eder ve bu şekilde dinler
tarihi süregelir.
Yine malumunuz, dinler tarihinde dinler
arasındaki problemler, çatışmalar, aslında ayrı
dinlerin problemi ve çatışması değil -buraya lütfen dikkat
ediniz- dinlerin karşı dinle mücadelesi var yani her dinin kendi
diniyle mücadelesi var. Mesela Ali Şeriati buna Dine Karşı
Din. diyor. İslam tarihinde bunu biraz daha net görebiliriz. Hazreti
Peygamber (SAV) Efendimizin vefatından sonra artık, yavaş
yavaş o ihtilafın yani eddin dediğimiz hakiki din ile
insanların kendi geleceklerinin teminatı olarak, dünyevi
hayatlarının bir geçim kaynağı olarak, siyasi
yaşamlarının bir dayanağı olarak geliştirdikleri
din arasında çatışmalar süregelmiş.
Ben, İslam tarihindeki ihya ve tecdit
hadiselerine girmek istemiyorum. Yalnız, konumuz Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili, bütçesiyle ilgili, konumuyla ilgili,
onunla ilgili partimizin görüşlerini beyan etme hususundan ibaret
olduğundan bu kısa beş dakikalık süremi de ona ayırmak
istiyorum.
Görüşlerimi beyan ederken öncelikle Diyanet
mensuplarını bunun dışında tutuyor ve
huzurlarınızda hepsine, istisnasız saygılarımı
sunuyorum. Ancak, Diyanet dediğimiz zaman -ben de bir Diyanet mensubu
olarak- bir madalyona benzetebiliriz. Bu madalyonun iki yüzü var değerli
arkadaşlar; bir yüzünde resmiyet var, otorite var, otoriteye
bağlılık var, suskunluk var ve dolayısıyla
Diyanet-siyaset ilişkisinin problemleri var. Yani, Diyanet-siyaset
ilişkisinin sınırlarını çok iyi belirlemek gerekiyor
çünkü bu sınırlar çok hassas. Eğer bu hassas sınırlar
belirlenmez, tayin edilmezse o zaman -açık söyleyeyim- dine yazık
etmiş oluruz. Madalyonun bir yüzü bu, fazla ayrıntısına
gitmiyorum. Eminim ki şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında
oturan sayın milletvekili arkadaşlarımızın da iktidara
gelmeden önce en çok eleştirdikleri husus buydu, yani Diyanetin, siyasetin
kontrolünde olması; daha açık bir ifadeyle, devletin, dini, Diyanet
kanalıyla, Diyanet vasıtasıyla kontrol etmiş
olmasıdır. Bu, kabul edilemez, iktidar kimin olursa olsun.
Bugün, Diyanet İşleri
Başkanlığı kurum olarak sizlerin siyasi dünya
görüşlerinize ters düşmese de sizin bu gerçekle ilgili tutumunuzun
değişmemesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu madalyonun bir
yüzü. Sürem çok kısa, fazla değinemeyeceğim.
Madalyonun diğer yüzü var değerli
arkadaşlar. O diğer yüzünde de ötekiler var yani Diyanetin ötekileri
var, diğer inanç grupları var, diğer dinler var; Hristiyanlar
var, Museviler var ve yine Aleviler var, Ezidiler var.
Bakınız, sadece, Ezidilerle ilgili
yaşanan bir hadiseyi örneklemek ve sizinle paylaşmak istiyorum.
Malumunuz, Şengalde, IŞİD
saldırıları sonucu Ezidiler çok büyük bir katliama
uğradılar ve Diyarbakırda onlar için bir kamp kuruldu. O
kampı ziyaret eden bir Adalet ve Kalkınma Partisi heyetinin temsilcisinin
rivayetini sizinle paylaşmak istiyorum, ismi ben de mahfuzdur, isterlerse
onu da arz edebilirim. Dedi ki o arkadaşımız: Biz Ezidi
kampına gittik, oradaki tehcir edilen, göçe zorlanan insanları
ziyaret ettik. Ziyaretimiz esnasında ezanışerif okundu, Allahuekber
denince bir Ezidi çocuk, takriben 7 yaşlarında bir çocuk koşarak
kendisini annesinin kucağına attı ve annesi mahcup bir
şekilde Allahuekberi duyunca bizi kesmeye geliyorlar. şeklinde
algılıyor, kusura bakmayın. dedi. İsim verebilirim size.
Bizim bugünkü manzaramız budur değerli arkadaşlar.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Senin sayende oldu bu.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Birleştirici
olun, birleştirici.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
İzniniz olursa sözlerimi tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
Buyurun Sayın Erdoğmuş.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Ayrılık
tohumları atmaya, fitne tohumları atmaya kimsenin hakkı yok.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Sonuç
olarak bakınız, temel kaynaklarımız Kitap ve sünnettir. Kitapta
öncelik farzlardır, sünnet de Hazreti Peygamber Efendimizin yoludur.
Bugün, bu yolun yolcuları olarak yolu şaşırmış,
yolu kaybetmiş ve sünneti âdeta takip edemez bir duruma gelmiş
İslam dünyası.
Yine farzlarda
Ben bir örnekle sözlerimi bitirmek istiyorum:
Biliyorsunuz ki Kitapta esas olan farzdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Farz
da iki kısma ayrılır; farzıayn, farzıkifâye. Şu
anda bölgede iki farzla ilgili iki problemi arz etmek istiyorum. Birincisi,
farzıkifâye dediğimiz zaman akla cenazeler, definler, kefenler gelir.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Senden
öğrenmeyeceğiz farzı. Boş versene ya! Allah Allah
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Eğer, şu anda defnedilememiş cenazeler varsa
ORHAN KIRCALI (Samsun) Senden
öğrenmeyeceğiz farzıaynı, farzıkifâyeyi; biz biliyoruz
onları.
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş, süreniz
doldu, lütfen toparlayın.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
kefenlenmemiş ölülerimiz varsa, namazı
kılınmamış cenazeler varsa bir farzın terk
edildiğini görüyorum.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
Şehitleri de söyle bir kere ya, şehitleri de söyle! Askeri, polisi de
bir kere rahmetle an ya, şurada!
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Farzıaynla ilgili de son dönemlerde, bölgedeki camilerde cuma
namazında birtakım problemler yaşanıyor. Bakınız
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş, süreniz
dolmuştur, lütfen toparlayın. Lütfen
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum.
Cami cemaatinin cuma namazında camiyi terk
ettiğine şahit oluyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yalan söylüyorsunuz,
yalan söylüyorsunuz! Daha dün Vandaki merkez camisi hocası buradaydı
ve sizin yalanlarınızı, gelip burada
Hatta, eski
bakanlarımıza da anlattı. Yapmayın!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, tamam,
anlaşıldı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Saygılı olun biraz ya, ayıp! Saygılı olun biraz.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Yakışmıyor, yakıştırmıyorum ben size.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Erdoğmuş, lütfen, siz de toparlayınız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Yapmayın! Yalan
söylüyorsunuz!
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Ben
size yakıştırmıyorum sadece bu kadarını
söylüyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Cemaatin camiyi terk
etmesi olmaz, yalan söylüyorsunuz.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Yakışmadı bu. Bu size yakışmadı.
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş, lütfen
Lütfen
ORHAN KIRCALI (Samsun) Biz de sana
yakıştıramıyoruz Sayın Konuşmacı, Sayın
Vekil.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Sözlerimi tamamlıyorum. Cuma namazında camide hutbelerden
rahatsız olan cemaatler, yavaş yavaş şu anda basına
yansıyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Allah bilir, tehdit
ediyorsunuzdur. Allah bilir, tehdit ediyorsunuzdur.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Bir
sahabenin sözüyle huzurlarınızdan ayrılıyorum. Enes bin
Mâlik, Emeviler döneminde şöyle hitap eder o günkü mümin topluluğa ve
sahabelerden hayatta olanlar var, der ki: Hazreti Peygamberden namazın
dışında hiçbir eser artık, ortada kalmadı ama siz,
namaza da yaptığınızı yaptınız çünkü
Emeviler döneminde camilerde
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş, tamam
Yeter artık Sayın Erdoğmuş,
lütfen...
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
ehlibeyte hakaret ediliyordu. (HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam. Olmadı,
olmadı!
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet,
anlaşıldı, anlaşıldı.
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, lütfen
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Arkadaşlar,
sakin olun, bu sözlerin hepsini PKKya söylüyor, camilerin hedef
alınmadığını söylüyor
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğmuş.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Sözlerimi tamamlayamadan hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Kürt
çocuklarını dağa yolladınız!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Propaganda olmaz
burada. Kandilde ver hutbeyi, Kandilde devam et!
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş,
sayın milletvekilleri; herkesin ne kadar süreyle
konuşacağını sizin kendi içindeki anlaşmanıza
göre gruplar bize bildirmiş durumda. Dolayısıyla, sözlerinizin
bitimini süreye göre ayarlarsanız siz de rahat edersiniz, bitirirsiniz,
biz de rahat ederiz ve böylece verimli bir çalışma ortamı
sağlamış oluruz.
Söz sırası, Kars Milletvekili Ayhan Bilgene
aittir.
Sayın Bilgen, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sizin süreniz on beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben öncelikle bir
hatırlatmada bulunmak istiyorum, o seçim meydanlarında bize salladığınız
Kitapta -hani bizim partimiz dinsiz, dindarlar sadece sizde ya- müminlerle
ilgili
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Dinleyin şimdi, bakalım cevap verebilecek
misiniz?
müminlerle ilgili diyor ki: Onlar bütün
görüşleri dinler, en güzeliyle amel ederler. Ama, bir de
münafıkları tarif ediyor: Onlar da seslerini yükseltirler,
bağırırlar ki gerçekler ortaya çıkmasın,
başkasının sesi duyulmasın diye. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Sizin
yaptığınız gibi.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Tercih sizin
Tercih
sizin
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - O
sensin işte!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ben iki ahlakı
tarif ettim. Eğer o Kitap sizin için bir şey ifade etseydi bana cevap
yetiştirmeye çalışmazdınız. Şimdi dinlersiniz
Dinleyin şimdi, dinleyin, dinleyin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Peki, dinleyin.
MEHMET METİNER (İstanbul) Münafıkça
konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ben de Hocalı
katliamıyla birlikte, bir başka katliamın
MEHMET METİNER (İstanbul) Sabah
akşam burada bağırıyor çağırıyorsunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)- Ya, sus
be!
MEHMET METİNER (İstanbul)
Ayıptır ya!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Sayın Metiner,
dinle! Ben senin sözünü hiç kestim mi şimdiye kadar?
Sayın Başkan, susturacak
mısınız, ben mi susturayım?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)-
Sayın Başkan, müdahale edin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
müdahale etmeyelim.
Sayın Bilgen, siz de Genel Kurula hitap edin,
şahsiyatla uğraşmayalım lütfen.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bir dini
kullanmadığınız kalmıştı.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ben Kurandan bir
hatırlatma yapıyorum, siz, tam o Kurandaki tarife uygun tepki
veriyorsunuz, ayıp ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Daha neden bahsedelim size?
AHMET YILDIRIM (Muş) Genel Kurula hitap
ediyor Sayın Başkan. AKPyi uyarın, niye bizi
uyarıyorsunuz!
BAŞKAN Ben sizi de uyarıyorum, herkesi
uyarıyorum, sayın milletvekilleri diyorum.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Kurandan
bahsediyorum. Daha ne var sizin için? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Peki, bağırın siz, siz bağırın! Size
yakışanı yapın siz, bağırın!
Bağırabildiğiniz kadar bağırın!
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen müdahale
etmeyelim.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Belki gerçekleri böyle
örtersiniz. Ama, azıcık ahlakınız olsa dinlersiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Nerede o
ahlak!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ahlak dersi
vermeyin!
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sen bizlere ahlak dersi
veremezsin!
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Sayın
Başkan, süreme ekleyeceksiniz sanırım.
BAŞKAN Sayın Bilgen, lütfen buyurun.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Çünkü, engellendi,
konuşamıyorum.
BAŞKAN Buyurun, siz konuşun.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Takdir sizin.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Hayır,
konuşmadı. Nerede konuştu Sayın Başkan?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Daha
konuşmasına başlamadı ki Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Orayı susturun o zaman.
BAŞKAN - Siz bırakırsanız,
hatibiniz konuşacak. Müdahale etmeyin, lütfen müdahale etmeyin. Hiç kimse
müdahale etmesin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Niye Metinere
söylemiyorsun!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bugün bir yıl
dönümü daha aynı zamanda. Roboskide 34 çoğu çocuk sivilin
hayatını kaybetmesinin üzerinden tam elli ay geçti. Bir tek kişi
yargılanmadı, bir tek ciddi soruşturma yok yani meşhur
ifadeyle faili meçhul. Suçları neydi? Sınırda 50 lira
kazanabilmek için, karın kışın içerisinde benzin
taşımak, şeker taşımak, çay taşımaktı.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Kaçakçı kaçakçı!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Kaçakçıydı,
evet, doğru ama başka kaçakçıların
yargılanamadığı bir ülkede onlar 50 lira için bedelini
hayatlarıyla ödediler. Annelerinin kucaklarına başka bir kol,
başka bir ayak bırakıldı ama kimse yargılanmadı.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sen, Kandilin
Roboskilerini de gör o zaman.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Devlet
kaçakçıları uçaklarla mı vuruyor bu ülkede?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu kadar
patlayıcı, silah nereden?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Uçaklarla mı
vuruyor kaçakçıları devlet? 15 yaşındaki çocuğu uçakla
vuran bir devletin milletvekili olarak utanmanız lazım ya!
MEHMET METİNER (İstanbul) Onlarca Kürtü
katlettiniz be!
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen
Lütfen,
sayın milletvekilleri
AYHAN BİLGEN (Devamla) Dinleyin, dinleyin
Sayın Metiner, hoşunuza gitmeyecek başka şeyler de var.
Şimdi dinleyin, ben konuşma içeriğimi
değiştireceğim. Değiştireceğim konuşma
içeriğini, dinleyin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sayın Vekil, bu
kadar patlayıcı silah nasıl giriyor memlekete?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bakın
Hanımefendi, bakın
Halepi kim bombaladı? Niye IŞİD
bombaladı demiyorsunuz Halepi? Niye Nusra bombaladı demiyorsunuz?
PYD bombaladı demiyorsunuz. Çünkü, Halepi ancak elinde uçağı
olanlar bombalar değil mi? Çünkü, bakıyorsunuz şehir harap
olmuş, Bu, ancak uçaklarla bombalanır. diyorsunuz. Peki, Halep söz
konusu olduğunda Bunu ancak uçağı olan devlet yapar.
diyorsanız, niye Cizredeki camiye, Surdaki camiye
baktığınızda Ya, burada top mermisi var, burada tank
mermisi var. niye diyemiyorsunuz?
ORHAN KIRCALI (Samsun) Camiyi yakıp bir de
suçlama!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Yoksa, siz de, Çiller
gibi örgütün helikopterlerinin mi camiyi bombaladığını
düşünüyorsunuz? Öyle mi acaba, olabilir.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Camiyi yakıp da
yıkıp da sonra da suçlama.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Olabilir, sizden öncekiler
öyle yaptılar.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Doğru konuş
orada!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ha, bakın onun
çözümü bellidir. Medeni ülkelerde komisyon kurarsınız, gider,
araştırır. O komisyon araştırma önergesiyle
kurulmuşsa burada zaten çoğunluk sizde, İnsan Hakları alt
komisyonuyla kurulmuşsa yine çoğunluk sizde; gider, inceler,
araştırır bir rapor sunar, kamuoyuyla paylaşır,
kamuoyu da öğrenir. Eğer örgüt yapmışsa çıkarız,
burada hep birlikte kınarız camiye kim zarar veriyorsa. Ama,
başka bir şey çıkarsa siz de manevra yapmayacaksınız,
yan çizmeyeceksiniz. Var mısınız böyle bir komisyonun
kurulmasına? Neden içeriye koşturup ellerinizi kaldırıp bu
komisyonların kurulmasını engelliyorsunuz? Bir eksiğiniz mi
var, bir ayıbınız mı var? Oraya gitmekten niye utanıyorsunuz?
Ama Alt komisyon kurulsun. diye gündeme getiriyoruz, CHP milletvekilleri
öneriyor, sizin vekilleriniz diyor ki: Can güvenliğimiz yok. Sizin
canınız çok değerli çünkü, bizim canımız çok
değerli.
HASAN TURAN (İstanbul) Hiç
kınadınız mı, örgütü kınadınız mı?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Orada çocuklar ölüyor,
kadınlar ölüyor, asker ölüyor, polis ölüyor, onların
canının hiçbir değeri yok, ama sizin, bizim canımız
çok değerli, biz oraya gidemiyoruz ama buradan ahkâm kesiyoruz. Kimin yaktığına
dair, kimin bombaladığına dair her gün gazetelerinizde ahkâm kesiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Hazreti Ömerle ilgili
meşhur misaldir: Hutbeye çıkar, hutbe okumaya çalışır,
hutbe okumaya çalışır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ayhan bunlardan
bahsetme, bunlar seni aşar!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ama cemaat dinlemez
Nurettin Bey, cemaat dinlemez. Derler ki: Ey Ömer -üzerindeki entari, hani
sizin vekilleriniz erkeklere giydiriyorlar ya, entari, Hazreti Ömer de entarisiyle
çıkıyor, Halife, 2inci Halife- vallahi seni ne dinleyeceğiz ne
de itaat edeceğiz, ta ki üzerindeki entarinin hesabını verene
kadar. Ömer dönüyor
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ayhan, Ömerden
bahsetme
AYHAN BİLGEN (Devamla) Vallahi, senin
hoşuna gideni bahsetmek gibi bir görevim yok. Sen, kimin hoşuna
gideni söyleyeceksen burada gelip söylüyorsun zaten. Ben kendi bildiğim
doğruyu, vicdanımın sesini söylüyorum Nurettin Bey. Ha, ben
kendi vicdanımın sesini söylüyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hazreti
Ömerden bahsetme!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Hazreti Ömerle ilgili
hikâyeden niye rahatsız oluyorsun? Bırak herkes dinlesin, vekilleriniz
de öğrensinler. Rahatsız olma bundan.
Vallahi ne dinleriz ne itaat ederiz, ta ki
üzerindeki elbisenin hesabını verene kadar. diyorlar. O da
oğluna dönüyor. Oğlu Abdullah kalkıyor diyor ki: Beytülmalden
benim payıma düşen ile babamın payına düşeni
birleştirdik ve babama, Halifeye elbise böyle çıktı. Hadise bu.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Oğlan
İtalyada!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Beytülmal ile
siyasetin meşruiyeti arasındaki ilişki bu, hesap sorma hesap
verme ahlakı bu, şeffaflık bu. Bırakın entariyi,
bırakın elbiseyi dün Başbakan ana muhalefet liderine diyor ki
Kasetle gelen Genel Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yanlış
mı söyledi?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Şimdi, orada hiç
olmazsa bir ahlak var, kaset çıktığında istifa ediyorlar
ama sizinle ilgili tapeler çıkıyor hiçbir şey
olmamış gibi montaj diyerek, uydurma diyerek
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Aynen öyle.
AYHAN BİLGEN (Devamla) -
darbe
yapıyorsunuz diyerek üzerine yatıyorsunuz. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar) Ee, şimdi arada bir fark var
ama kaldı ki dünyanın her yerinde özel hayatın gizliliği
diye bir şey var. Eğer bir ülkede bir siyasi partinin ya da
başka bir siyasi partinin -MHP de biliyorsunuz benzer bir mağduriyet
yaşadı- genel başkanının özel hayatı, yatak
odası kayda alınıyor ve yayınlanıyorsa orada
Başbakana düşen görev özür dilemektir, utanmaktır. Onun
kendisini ilgilendiren, ailesini ilgilendiren boyutu onunla ilgilidir ama bu
ülkenin istihbarat birimleri varsa, güvenlik birimleri varsa iki şey söz
konusudur demokratik ülkelerde; birincisi, ya o istihbarat birimlerinin,
güvenlik birimlerinin o kaydın alınması ve yayınlanmasında
payı var mı diye araştırılır, etkin ve ciddi bir
araştırma yapılır ya da ihmali var mı diye en
azından bir cezalandırma yapılır. Şimdi, ikisi de yok
ve siz çıkıyorsunuz, kürsüden Kasetle gelen Genel Başkan diye
laf atabiliyorsunuz. Bu, işte siyasetin sorumluluk algısıyla
ilgili bir şey.
Başka bir vaka daha anlatayım isterseniz,
bir vaka daha anlatayım; bu da çok hoşunuza gitmeyecek çünkü
hırsızlıkla ilgili. Mahzunoğullarından Fatıma
Meşhur hikâyedir, Mahzunoğullarından Fatımanın
hırsızlık yaptığı iddia ediliyor, yargılanacak
ve cezası da malum. Peygambere geliyorlar, diyorlar ki: Ya, bu ünlü bir
aile, şöhretli bir aile, hatırlı bir aile, itibarlı bir
aile dolayısıyla hırsızlık cezasını buna
uygulamasak, buna özel bir durum uygulasak. Peygamber ne cevap veriyor?
İtalyaya doktoraya gönderin. demiyor. Diyor ki: Kızım
Fatıma bile olsa yargılanacak ve cezasını görecek. diyor.
Aldınız mı cevabınızı?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Biz öyle bir
gelenekten geliyoruz, merak etmeyin.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Değerli milletvekilleri,
buna da yasa önünde eşitlik diyorlar, modern hukuk böyle diyor,
hoşunuza gitse de gitmese de.
Çalınan parayla hayır olmaz, şaibeli
parayla vakıflara hayır yapamazsınız.
MEHMET METİNER (İstanbul) Peygamber
katline ne diyor, kan dökenler için ne diyor, onu anlat.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ve daha fecisi
tirajı sıfıra yakın gazetelerde tetikçi kalemşorlar
tutarak muhalefet partisine hakaret ettireceksiniz, sonra da
Bu gazeteleri
nasıl ayakta tutuyorsunuz? Kamu bankalarından aktarılan reklam
giderleriyle.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Siz öyle mi
yapıyorsunuz?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Peki, bizim buna
rızamız var mı? Böyle bir demokrasi olur mu? (HDP
sıralarından alkışlar) Yani bu gazetelerin tirajları
kaç, nasıl ayakta duruyorlar bu gazeteler? Yani bir izahı var mı
bunun? Peki, bu bankalar bu reklamları bu gazetelere
aktardığı gibi, mesela muhalefet yapan gazetelere aktarıyor
mu? Yok böyle bir şey. Ama devir sizin devriniz, tercih sizin,
sonuçlarına katlanacaksınız tabii. Ama dünya böyle
yapmıyor. Mesela Amerikada Peace Institute var -Barış
Enstitüsü- Amerikan dış politikasını eleştirmek için
kurulmuş bir enstitü. Dışişleri Bakanlığı
para veriyor ki Amerikan politikasını eleştirsin diye.
Almanyada bütün partilerin vakıflarına -sizin haberiniz olmayabilir
ama böyle vakıa- para aktarılıyor, ister Hükûmette olsun ister
muhalefette olsun. Almanyanın çıkarları için, parti
ayrımı gözetmeksizin -ister komünist parti ister Hristiyan demokrat,
sosyal demokrat- bu partiler uluslararası çalışma yürütsünler
diye fon aktarılıyor.
Şimdi, gelelim bizim İnsan Hakları
Kurumuna. II. Mahmut Döneminin meşhur bir Bekri Mustafa fıkrası
vardır, biliyorsunuz, Bekri Mustafaya sormuşlar: Abdestsiz namaz
olur mu? diye. Bekri Mustafa da Biz kıldık, oldu. demiş.
Şimdi, bizim İnsan Hakları Kurumumuz tam böyle. Dünyada Paris
Prensipleri diye bir şey var. Bu kurumlar kurulurken kurul nasıl
oluşuyor, yeterince bağımsız mı, Hükûmete, devlete
rağmen insan haklarıyla ilgili duyarlılığına
halel gelmeyecek kişiler nasıl seçiliyor; ölçü bu. Cenevrede de bir
akreditasyon merkezi var. Yani bu kurulu kuran ülkeler, bu kurumları
oluşturan ülkeler gidiyorlar Cenevreye başvuruyorlar, diyorlar ki:
Bizim kurumumuz sizin evrensel standartlarınıza uyuyor mu, Paris
Prensiplerine uyuyor mu, uymuyor mu? Peki, biz başvurduk mu?
Başvurmadık, başvuramayız, başvurmaya yüzümüz yok
çünkü bizde kurulun üyelerini Başbakan, Hükûmet, Cumhurbaşkanı
atıyor; bizdeki sistem böyle. Şimdi, siz Biz yaptık oldu.
mantığıyla bu kurumları kurarsanız, vallahi, ne dünya
ciddiye alır ne Türkiye kamuoyu.
Ülkede, sokakta insanlar ölüyor. 200 tane tavuk ölse
bir başka ülkede insan hakları kurumları onunla ilgili bir
inceleme başlatırlar, bir çalışma yürütürler; Meclisteki
insan hakları komisyonu bir şey yapar değil mi, milletvekilleri
bir şey yapar Bu 200 tavuk niye öldü? Kim öldürdü? diye bir
çalışma yapar herhâlde ama bizde ne yazık ki bu kurumların
böyle bir şey yapma şansı yok. Çünkü biz bu kurumları
oluştururken, değerli milletvekilleri, bırakın üyelerini
Hükûmete bağlı olarak atamayı, başkanlarını
kendilerinin seçebileceğine dair bile güven taşımıyoruz,
onun için de başkanlarını da biz atıyoruz. İnsaf yahu!
Yani dünyanın en saygın kurumlarından birini kurduğunuzu
iddia edeceksiniz, sonra da o kurulun üyelerinin -ilkokul çocukları bile
sınıf başkanlarını seçiyorlar- onların kendi
başkanlarını seçebileceğine biz inanmıyoruz.
Başkanı, yetmiyor, başkan yardımcılarını da
biz belirlemeye kalkıyoruz. Şimdi, eğer ayıbınız
varsa, insan haklarıyla ilgili zaaflarınız varsa o zaman Her
yeri ben dizayn edeyim, her yeri ben düzenleyeyim ki bu kurumlar sakın ola
ki hakka, hakikate dair bir çalışma yapmasınlar, iktidara
rağmen bir gerçeğin ortaya çıkartılmasına dair
sorumluluk almasınlar.
Değerli milletvekilleri, biraz önce diğer konuşmacılarımız
da söyledi. Bir televizyon kanalı, IMC TV Survivor
yayınladığı için değil -Sayın
Cumhurbaşkanıyla çok iyi geçinip televizyon kanalları kuranlar
ve hani Survivor yayınları yapanlar var ya, onlar gibi değil-
evlilik programları yaptığı için falan da değil,
sadece muhalif yayın yaptığı için savcının
ihbarıyla
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Terör, terör!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Şimdi, ona da
geleceğim sabrederseniz göreceksiniz.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Terör terör,
muhalif değil.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Sabredin göreceksiniz.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Türkiye'nin
kalbine hançer vurmaya çalışıyorlar.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Tabii, tabii, sabret
anlayacaksın şimdi.
Savcı sadece ihbarda bulunuyor. Savcı
iddia makamıdır, değil mi? Biz öyle biliyoruz yani bize
kitaplarda -değil mi Naci Hocam- öyle öğretiyorlar, iddia
makamıdır. Savcı TÜRKSATa yazı yazıyor, sadece bu
kadar. Yargılama yok, savunma yok, denetleme yok, hiçbir şey yok.
Sonra TÜRKSATın Pazarlama Müdürü karar veriyor ve lisans iptal. Buyurun
Şimdi, gerekçe ne? Terör propagandası. Değerli arkadaşlar,
siz yaptığınız iyi şeylerden de habersizsiniz. Yine,
sizin Hükûmetinizin zamanında terör propagandası suç olmaktan
çıkarıldı, bunun yerine aslında ondan daha feci yorumlanan
bir şey getirildi, Örgütün üyesi olmamakla birlikte amacına uygun
hareket etmek. diye bir şey yani dolayısıyla savcı hangi
hukukla ve yargılama olmaksızın bir televizyon
kanalını nasıl kapatıyor? Buna dair durumu size havale
ediyorum.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Düşünce suçudur, düşünce!
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ama, başka bir
suç işliyorsunuz, daha vahim bir şey var: Bu yetki, anayasal bir
kurum olan RTÜKe ait; bu yetki, lisans iptali yetkisi RTÜKe ait. Anayasal
kurumların
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Suistimal ediyor.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Ya, suistimal ediyor
diye başkası mı o hakkı kullanacak? Böyle bir hukuk devleti
olur mu?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Milleti zehirliyorsunuz,
gençleri zehirliyorsunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen ama
lütfen hatibin insicamını bozmayalım.
AYHAN BİLGEN (Devamla) E, o zaman
zehirlemek diye ceza yasalarımıza bir şey koyun, siz de o
zehri temizleme görevini yapın oturduğunuz yerden kendi
kalemşorlarınızla. Ama, bir şeyi anlayın, bakın,
diyorum ki: RTÜKün yetkisini başkası kullanıyor. Niye? RTÜKte
başka partiler de var. Yani, nispeten aslında insan hakları
kurumlarının oluşması gerektiği gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BİLGEN (Devamla)
oluşmuş
kısmen. Dolayısıyla orada
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Zaman verin zaman,
çok zaman çalındı.
BAŞKAN Ben daha süreyi
uzatmayacağımı daha önce de söyledim. Herkese aynı
şekilde davranacağım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ama, Sayın Başkan,
engellendi, engellendi!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
AYHAN BİLGEN (Devamla) Sayın Başkan
bitirmeme
BAŞKAN Hayır, takdir bizim Sayın Bilgen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın, Sayın Başkan,
kötü emsal oluşturuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bilgen, sözlerinizi lütfen
tamamlayın.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Sayın grup yönetimi,
bunu engelleyen bir şey yapmadınız. Sayın Başbakan dün
de burada ahlak dersi veriyordu değil mi?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bakın başka biri de engellenir o zaman. Kötü emsal teşkil
ediyorsunuz.
BAŞKAN Müdahale etmeyin Sayın Yıldırım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, sözü kesildi ama!
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, bir buçuk iki dakika
konuşamadı Sayın Başkan.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bizim partimiz
konuşurken Susturun onları. diyordu. Takdir sizin.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
konuştu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Konuşmadı!
BAŞKAN Bu tür sataşmalara dönük olarak
ben de defalarca ikazımı yaptım. Lütfen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bu kadar engellenmeye
rağmen, bu kadar sataşmaya rağmen
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
peki, biz de aynı şekilde mi konuşturalım
başkasını?
AYHAN BİLGEN (Devamla) Meclis sizin, görev
sizin, devir sizin! O şekilde yapın.
BAŞKAN Herkese aynı şekilde
davranıyorum Sayın Bilgen, herkese
AHMET YILDIRIM (Muş) Nerede aynı
şekilde davranıyorsunuz? Oradan bağırıyor, bizi
uyarıyorsunuz ya!
BAŞKAN -
tüm konuşmacılara, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Esasen bütün
konuşmaları dinlemek ve cevap vermemek üzerine bir
yaklaşıma sahiptik fakat Ayhan Bey, sanıyorum biraz da kendisine
buradaki laf atmalar dolayısıyla hayli provokatif bir konuşma
yaptı ve Başbakanı, AK PARTİ Grubunu suçlayan, bu kaset
meselelerinin de içinde geçtiği sataşmalarda bulundu. Bu çerçevede
69a göre iki dakika söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bostancı, tam olarak
ne dedi, onu alabilir miyim, lütfen? Grubu ilzam eden
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet, yani CHP
Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğluna ilişkin
olay dolayısıyla Sayın Başbakanın burada dile
getirdiği eleştiri bağlamında, mukabil bir
hırsızlık iddiasına ilişkin ahlaki tavırda
bulunmadığı iddiasında bulundu.
BAŞKAN Sayın Bostancı, lütfen iki
dakikalık süre vereceğim ama yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, iki dakikasını yediler, vermiyorsunuz!
BAŞKAN - Lütfen, buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sizin
tavrınızı protesto ediyorum! (HDP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Kusura bakmayın, grup başkanına
varsa böyle bir şey, bütün grup başkan vekillerine
AHMET YILDIRIM (Muş) Sizin
tavrınızı protesto ediyorum! Ayıp ama ya!
BAŞKAN Sizin yaptığınız
ayıp!
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Senin yaptığın
ayıp! Sizin ki ayıp!
BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyin!
AHMET YILDIRIM (Muş) Hak ihlal ediyorsunuz,
hak kullandırtmıyorsunuz, hak kullandırtmadınız!
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle şunu
belirteyim: Burada hangi gruptan arkadaş konuşursa konuşsun
tabii ki görüşlerini anlatacak. Bu oturduğumuz yerden laf atma, cevap
verme zaman zaman hepimizin yaptığı işler ama bu
abartıldığında aslında konuşmacının da
adrenali yükseliyor ve bir mantıki insicam içerisinde konuşmaya
çalışırken biraz kastını da aşan konuşmalar
olabiliyor, geneli için söylüyorum. Buna lütfen hepimiz dikkat edelim
arkadaşlar, önce bunu belirteyim.
Sayın Ayhan Bey bu kaset meselelerine girdi ve
bunun üzerinden bize ahlak dersi vermek istedi ama kaset işine giren
ahlaksızlarla kol kola girdiklerini unuttu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ahlak, sadece başkalarına söylenen bir
iş değildir, size de yükümlülük getirir ama en kolayı
başkalarına ahlak dersi vermektir; bunu yapmamak lazım.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Siz de vermeyin
ahlak dersi, siz de vermeyin bize. Siz de verecek durumda değilsiniz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu
hırsızlık, uğursuzluk meseleleri dünyanın en kolay
dedikodu ve söylenti tarzıdır, hele ki siyasette.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Doğru ama!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ne doğru?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Doğru tabii ya! Tapeler var tapeler, milyonlar izledi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu konulara
ilişkin iktidar-muhalefet ilişkisi içerisinde böyle polemikçi bir
üslupla değil, hukuk temelinde bakmak lazım. Hukuk temelinde
bakarsanız bütün bu işler hukuki süreçlerini tekemmül etmiştir
ama siz hâlâ bir bardak suda fırtına koparmaya
çalışıyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Hangi
hukuki süreçler?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Adamların
günahı yoksa niye istifa ettirdiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Arz ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Demirel
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın hatip konuşurken bizim konuşan
arkadaşımızı ve grubumuzu ifade ederek, kasetle ilgili,
bizim de onlarla kol kola girdiğimizi ifade etti ve direkt bizim partimize
yönelik bir sataşmada bulundu. Söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
Sayın Bilgen, buyurun.
2.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İktidar
ateşten gömlek giymektir, elinizde bir avuç kor
taşımaktır. Böyle benzetiyor sizin de, benim de değer
verdiğim referans odaklarımız ama iktidar aynı zamanda
tahammül göstermeyi bilmektir. Muhalefet yanlış yaparsa
günahının bedelini kendisi öder; toplum takdir eder, beğenir,
beğenmez, oy verir, vermez, cezalandırır, neyse ama iktidar
yanlış yaparsa, iki mesaide çalışıp evine helal lokma
götürmeye çalışan işçinin parasını birilerine
peşkeş çekerse, denetletmezse, izletmezse, yargılatmazsa onun bedelini
bütün bir ülke öder. Bakın, dün bize Siyaset bilimi
başarıdır. diyerek Mülkiyedeki ilk ders notlarından
bahsettiniz. Ben de Mülkiyeliyim. Ama Sayın Bostancı, o,
Machiavellinin siyaset felsefesi. Ben sizden Machiavellinin
başarıya endeksli siyasetini değil, arrivizmi değil,
Hedefe ulaşmak için her yol meşrudur. siyasetine dair örnekler
vermeyi değil, etik değerlere dair hatırlatmalar
yapmanızı tercih ederdim çünkü sizin ihtiyacınız olan o,
belki hepimizin ihtiyacı olan o. Çünkü, değerlerin artık bu
dünyada hiçbir karşılığı yok, hedefe ulaşın
da nasıl ulaşırsanız ulaşın; gazetecileri
besleyin, korkutun, kaygılandırın ama başarılı
olun. İktidarda
olmak çok büyük bir marifet değil, aslında ağır bir yük,
ağır bir vebal, ağır bir sorumluluk ama o sorumluluğu
kaldıramazsanız ve iktidar olmanın olgunluğuyla hesap verme
ve hesap sorulmasına dayalı bir siyaset yürütmezseniz sonra kendi
düşen ağlamaz. Takdir sizin.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
aslında bütçenin ilk günü Meclisin yerleşik uygulamalarına
saygılı ve uygun şekilde gitmek gerekiyordu. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu nedense -grup başkan vekillerinin iradesi dışında
olduğu açık çünkü oradan o tekzibi dinledik- bu teamüllere uygun
davranmadılar, sataşmalar oldu. Grubumuzu hiç ilgilendirmemesi
gereken bir konuda da nedense Sayın Naci Bostancı grubumuzu,
Sayın Genel Başkanımızı ve dün pek de Başbakana
yakıştırmadığımız bir üslupla ifade edilen
kelimeleri tekrarladı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Size herhangi
bir şey söylemedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda grubumuz adına
cevap hakkını kullanmak isteriz.
BAŞKAN Sayın Özel, söz vereceğim,
bir saniye.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Meclisimizin
İç Tüzükü açık, Meclisimizin teamülleri açık; bütçe
görüşmelerinde birbirimizin görüşlerine katılmak zorunda
değiliz ama saygıyla herkesin, ne kadar aykırı bir fikir
olursa olsun, yerinde dinlemesi, kürsüdeki hatibin insicamını
bozmaması, hangi gruptan olursa olsun, görüşlerine
katılalım, katılmayalım, bu saygıyı azami
derecede göstermesi gerekiyor. Eğer, zaten gruba ya da şahsa yönelik
bir sataşma olursa ki bu da aslında bütçe uygulamalarında çok
sık rastlanan bir şey değil, velev ki çok ciddi bir sataşma
olursa onu da bizler takdir ederiz, gerek gördüğümüzde zaten o
sataşmadan dolayı da söz veririz. Ne olursunuz, hangi gruptan hangi
sayın konuşmacı olursa olsun tüm milletvekillerimizin
saygıyla konuşmacıyı dinlemelerini istirham ediyorum.
Sayın Özel, size de iki dakikalık bir süre
veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize iyi çalışmalar diliyoruz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak.
Zaman zaman söylüyor Meclisi İnternetten de
olsa takip ediyorum. diye; inşallah, Sayın Başbakan Meclisi
takip ediyordur. Dün, grubunun söz atmayacak, yerinden konuşmayacak
disiplinli bir grup olduğunu söyledi; kendi talimatıyla bunun yerine
geldiğini söyledi, CHP Grubunun laf attığından
şikâyet etti. Tutanakları hem Naci Bey'e verdim hem özel kalemine
gönderdim; dün grubundan 7 milletvekili laf atarken CHPden bir tek
milletvekili laf atmış ama o, yazık, sanıyor ki kendi grubu
kendisini dinliyor, CHP Grubu da dinlemiyor falan. Yani, herhâlde çok
utanmıştır dün o söylediklerinden ama dün çok utanacak
şeyler de söyledi.
Biraz önce burada ifade edildi,
bir genel başkana dönüp Ben kaset oyunlarıyla gelmedim." dedi.
Oysaki orada o olaylar yaşanırken Milliyetçi Hareket Partisine büyük
bir kumpas kuruldu, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel
Başkanına kuruldu; bunlar yaşanırken Başbakan bugünkü
Cumhurbaşkanıydı, kendisi sorumlu makamlardaydı. Bir
soruşturma yapıp bunu ortaya çıkarmak yerine, kimin gözlüğünü
böyle takıp o filmleri izlediğini hepimiz gördük.
Sonra, 17-25 Aralık
süreci
Ne dediniz? Kumpas, montaj, parayı paralelciler koydu. Bugün
gelinen noktada kumpas olmadığı, montaj olmadığı
bilimsel verilerle ortaya çıktı. Hadi parayı paralelciler
koymuştu, avukatları başvurdular, parayı faiziyle geri
aldı sizinkiler. Hani parayı paralelciler koymuştu? Bugüne kadar
geldiğimiz noktada gerçekten Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Ya, benim haremime girmişler, mahremime girmişler, bunları
kaydetmişler, beni kandırdılar. dediğini duymuyor musunuz,
görmüyor musunuz? Şimdi, onun ne manaya geldiğini, bugün ortaya
koyduğunuz yaklaşımın ne kadar ahlaktan, siyasi nezaketten
uzak olduğunu görmüyor musunuz? Hadi dün bir acemilikle liderlik
pekiştireceğim diye ona sarıldı, siz nasıl bunu tekrar
ediyorsunuz?
Saygılar, sevgiler sunuyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubunun söz talepleri bitmiştir.
İkinci sırada,
birinci tur üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi sayın
konuşmacılarına söz vereceğim.
İlk söz sahibi, Samsun
Milletvekili Ahmet Demircan olacaktır.
Sayın Demircan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin ve bundan sonra Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna ait tüm milletvekillerinin konuşma süreleri
beş dakikayla sınırlanmıştır.
Buyurun, sürenizi
açıyorum.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2016 yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde söz almış
bunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle bundan beş
yıl önce vefat eden Millî Görüş lideri, kabinesinde bakanlık
yapmaktan onur duyduğum 54üncü Hükûmetin Başbakanı Profesör
Doktor Necmettin Erbakanı rahmetle anıyorum.
Yine aynı şekilde, Hocalı
katliamında hayatını kaybeden kardeşlerimizi de rahmetle
anıyorum.
Bundan on dokuz yıl önce millet iradesine yapılan
28 Şubat darbesini ve bütün darbeleri de kınıyorum,
lanetliyorum.
Milletimiz, darbelerin, vesayetlerin, ekonomik
krizlerin tarihi olan eski Türkiyeden kurtulma, yeni Türkiyeyi inşa etme
imkânını, fırsatını on dört yıllık AK
PARTİ iktidarıyla yakaladı. Bu on dört yıl içinde üç alanda
çok ciddi değişim ve dönüşüm başladı ve
kararlılıkla devam etmektedir. Bu alanlar zihniyet, hizmet ve sistem
alanıdır. Zihniyetteki dönüşüm İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. özdeyişinde ifadesini bulan hâkim devlet
anlayışı yerine hadim devlet, hizmetkâr devlet
anlayışını esas alan, insanı merkeze koyan milletin
adamı olma anlayışıdır.
Hizmet alanındaki dönüşümü burada
anlatmaya zamanımız yetmez. Ancak sistem alanındaki dönüşüm
ise maalesef, Parlamentodaki bütün partilerin millete vaadi olmasına
rağmen, yeterince hızlı yürümüyor; üzülerek söyleyelim,
engelleniyor. Bu ayak sürüme, ipe un serme, maalesef, milletimizi, daha
yapıldığı günden beri meşruiyetinden içeriğine
tartışılan darbe anayasasıyla yönetilmek mecburiyetinde
bırakıyor.
Değerli milletvekilleri, milletimizi bu darbe
anayasasına mahkûm etmeyelim. Buna hakkımız yok. Tarih önünde bu
vebal hepimizin boynunda asılı kalır. Temsilî demokrasinin iki
uygulaması olan başkanlık sistemi ve parlamenter sistemi
tartışalım. Neden kaçılıyor ki? Başkanlık
sistemi milletimizin tabına, kültürel kodlarına, ihtiyaçlarına
en uygun sistemdir. En azından biz böyle olduğuna inanıyoruz.
Siz de parlamenter sistemin uygun olduğuna inanıyor olabilirsiniz.
Gelin, millete, ülkenin ve devletin sahibine anlatalım ama masayı
terk etmek de ne oluyor? Şunu diyorsanız, mevcut sisteme,
darbecilerin yaptığı anayasaya göre oluşmuş olan bu
sisteme parlamenter sistem diyorsanız yanılırız. Darbe
anayasasının oluşturduğu bu sisteme bir ad aransa önerilebilecek
olan en yakın isim olsa olsa darbementer sistem olur. Bu sistem darbe
ürünüdür.
Değerli milletvekilleri, muhalefetin,
başkanlık sistemine bu kadar katı bir şekilde
karşı çıkmasını anlamaya çalışıyorum.
Bende oluşan kanaat o ki: Bu sistem, başkanlık sistemi gelirse
biz asla icrada, Hükûmette yer alamayız. Öyle ya tek başına
yüzde 50yi bulmak çok uzak. 2014te çatı denemesi yaptık, o da
tutmadı. Geriye
Bu darbe ürünü Anayasa sayesinde bakarsınız
bir imkân doğar, belki de bir koalisyon da olsa iktidarın bir tarafında
yer alabiliriz. diye düşünüyor olunabilir. Böyle bir düşünceyle
milleti koalisyonlara mahkûm etmek haksızlık olur.
Arkadaşlar, koalisyon hükûmeti -ben içinde
bakanlık yaptım, koalisyonun ne olduğunu biliyorum-
direksiyonuna birden fazla şoförün oturduğu otobüs gibidir. O
otobüsün nasıl gideceği, ilk virajda nasıl kazayla yoldan
çıkacağını sizler, milletimiz çok iyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, milletimizi bu darbe
anayasası sisteminden kurtarmak yeni bir anayasayla olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı, milletimizin
ve devletimizin en üst temsil makamıdır, milletin gözbebeğidir.
Bu makam ve mekânlar milletindir. Bu makamlara ve bu makamda milletin
verdiği yetkiyle görev yapanlara saygısızlık millete
yapılmış olur. Sayın Cumhurbaşkanımız
hakkında nezaket ölçüsünden uzak saldırı ve hakaret, bilinmelidir
ki millete yapılmıştır. Seçim sonuçlarını bir de
bu açıdan değerlendirirseniz diyorum, millet kem sözü sahibine iade
etmeyi sandıkta bu şekilde ifade ediyor olmasın.
Bu makamlara gelmek büyük bir onurdur. Bu aziz
millet kadirşinastır; kendi değerlerine inanan ve sahip
çıkanı gözünden tanır, sözünden tanır,
yaptığından tanır. Kısaca millet, millet
adamlarını, millî olanı çok iyi bilir. Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan millet adamıdır ve
millîdir; ülkesini ve milletini sever, millet de onu sever.
Bu açıdan hadiseyi değerlendirmenizi
diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demircan.
Şimdi, söz sırası İstanbul
Milletvekili Haydar Ali Yıldıza aittir.
Sayın Yıldız, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun, beş dakikalık süreniz
başladı.
AK PARTİ GRUBU ADINA HAYDAR ALİ YILDIZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, izzetli milletimizi ve milletimizin büyük
teveccühüyle seçtiği, ömrünü milletine, hizmetine adayan, en üst düzeyde
medeniyet ve tarih şuuruyla milletimizin birliğini temsil eden, güçlü
ve büyük yeni Türkiye'nin lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanı ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar
cumhurbaşkanlığı görevini ifa eden ve ebediyete irtihal
eden bütün cumhurbaşkanlarını ve ölümünün yıl dönümünde
merhum Başbakan Necmettin Erbakanı rahmetle anıyorum.
2016 yılı bütçemizin ve bütçe
görüşmelerinin hayırlara vesile olmasını yüce Allahtan
niyaz ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük ve güçlü bir
devlettir. Ve millî birliğin sembolü, en büyük, yüksek makamı olan
Cumhurbaşkanlığı bütçesi de bu makama yakışan
büyüklükte bir bütçe olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her milletin ve her devletin bir tarihi vardır.
Milletimiz ve devletimiz köklü medeniyet ve devlet geleneği olan,
dünyanın en eski millet ve devletlerinden biridir. Bütün sistemlerin temel
amacı adaleti sağlamak, toplumun huzur ve refahıdır. Söz
ehli der ki: Kendi hayallerini kuramayanlar başkalarının
hayallerini yaşarlar. Bugün için yeni bir anayasa milletimizin ortak bir
talebi hâline gelmiştir. Toplumun bütün kesimlerinin taleplerini ve beklentilerini,
ihtiyaçlarını karşılayacak, toplumun birliğini tesis
edecek, toplumsal huzur ve refahı sağlayacak yerli ve millî bir
anayasa ihtiyacı, zarureti hasıl olmuştur. Bazı hukukçular
yeni bir anayasayı ancak asli kurucu iktidarın yapabileceğini,
milletin veya milletin temsilcilerinden oluşan Meclisin yeni bir anayasa
yapamayacağını ileri sürmüşlerdir. Egemenlik
kayıtsız ve şartsız milletin olduğuna göre, elbette ki
bu Meclis, bizler milletin temsilcisi olarak yeni bir anayasayı yapma
yetkisine ve gücüne sahibiz. Esas olan, milletin iradesidir, millî iradedir.
Yeni anayasa çoğulcu bir anlayışla
insan onurunu, milleti, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlükleri
esas alarak kadim medeniyet değerlerimizi taşıyacak, toplumun
bütün kesimleri bu anayasada kendisini bulacaktır. Milletin
yapacağı yeni anayasa ruhuyla, diliyle milletimizin tarihini, inanç
ve medeniyet değerlerini taşıyan bir toplumsal sözleşme
olacaktır. Binlerce yıllık devlet geleneği olan
milletimizin kadim medeniyet değerlerini referans alan anayasa, Türk tipi,
yerli ve millî anayasa olacaktır.
Türkiyede parlamenter sistem artık ömrünü
tamamlamış, defalarca darbelere, krizlere, koalisyonlara sebep
olmuştur. 10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesiyle birlikte aslında sistem resen ve fiilen
başkanlık sistemine geçmiştir. Yapılacak olan, mevcut
durumun başkanlık sistemi olarak anayasal çerçevesini belirlemek
olacaktır. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet
anlayışıyla bugüne kadar bağımsızlık ve
kurtuluş destanları yazarak bu topraklarda var olma mücadelesini
birlik ve beraberlikle vermiş olan bu millet, aynı
anlayışla, üniter devlet yapısını muhafaza ederek
başkanlık sistemini de başarıyla uygulayacaktır. Halk
tarafından seçilmiş bir başkan etrafında bütünleşme ve
birliği sağlamak daha kolay olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başkan, millî birliği temsil eder.
Başkanlık sistemi, sağlayacağı mutlak istikrar
ortamıyla Türkiyeyi yaşadığımız krizlerden, risklerden
koruyacaktır. Fren ve denge mekanizmasıyla hak ve özgürlükler teminat
altına alınacaktır. Yapılması gereken, bu milletin
medeniyet değerlerini, geleneğini, tarihini taşıyacak Türk
tipi, millî başkanlık sistemini medeniyetimiz kokan, tarihimiz kokan,
toprağımız kokan, millet kokan, yerli ve millî bir anayasayla
ihdas etmektir.
Her şey Türkiye için. Yaşasın büyük
ve güçlü Türkiye! Yaşasın yeni Türkiye! Yaşasın milletimiz!
Yüce heyetinizi ve milletimizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldız.
Söz sırası Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğluna aittir.
Sayın Durmuşoğlu, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2016-2018 dönemi bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, ufku ve cesaretiyle
Türkiye'nin önünü açan eski başbakanlarımızdan Sayın
Profesör Doktor Necmettin Erbakan'ı vefatının 5inci yıl
dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Ayrıca, Hocalı katliamında
hayatlarını kaybedenleri de rahmetle anıyorum.
2016-2018 dönemi Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının hayırlı olmasını diliyor,
Meclisimizin siz değerli üyelerine bundan sonraki yoğun ve yorucu
çalışmalarınız için başarılar diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Meclis bütçe teklifi hakkındaki
değerlendirmelere geçmeden önce, önemli gördüğüm bazı faaliyet
ve projelerden bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Meclisimiz gazi bir
Meclis olup milletimiz adına yasama ve denetim faaliyetlerini yürütmekte
ve milletimizi temsil görevini yerine getirmektedir. Milletimizin beklentileri
doğrultusunda özgür, sivil ve günümüz Türkiyesine yakışır
yeni bir anayasanın kabulü konusu Meclisin bu dönem yürütmeye
çalışacağı en önemli çalışmalardan biri
olacaktır. Bildiğiniz üzere, aynı şekilde yasama ve denetim
faaliyetlerinin de daha etkin gerçekleştirilmesini sağlamak gayesiyle
Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin katılımıyla İç
Tüzük Uzlaşma Komisyonu kurulmuş, bir süre çalışılarak
önemli mesafeler alınmıştı. Yeni dönemde bu konunun da
üstesinden gelebileceğimizi ümit ediyorum. İnanıyorum ki
Meclisimiz inşallah ortak aklı, diyalog ve konuşma
kanallarını kullanarak, ülkemizin demokratik birikimini harekete
geçirerek sorunlarımızı çözecektir.
Millî iradenin temsil yeri, demokrasimizin kalbi
olan yüce Meclisimiz, geçmiş yasama dönemlerinde çok önemli yasama
faaliyetleri yanında, temsil ve tanıtım faaliyetlerini de
başarıyla gerçekleştirmiştir.
Dünyada diplomasi, yürütme organının
yanı sıra parlamentoların, uluslararası
teşkilatların ve hatta sivil toplum kuruluşlarının yer
aldığı çok aktörlü bir alana dönüşmüştür. Ülkeler arası ilişkilerin
gelişiminde parlamenter diplomasinin rolünün her geçen gün
arttığının farkında olarak ikili ve çok taraflı
ilişkilerimizin güçlendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla,
Meclisimiz de diğer ülke parlamentoları, parlamenter
asambleler, uluslararası kuruluşlar ve dostluk gruplarıyla
yoğun faaliyetlerine devam etmektedir. Bu çalışmalar neticesinde
temas kurduğumuz ülke sayısı sürekli artmaktadır.
İdari teşkilatça gerçekleştirilen
bazı önemli faaliyet ve projelere özellikle değinmek istiyorum.
Bir taraftan, demokrasimizin kalbi olan Meclisimizin
fizikî ve teknik altyapısı güçlendirilirken diğer taraftan da bu
yüce kurumda görev yapmakta olan personelin birikim ve
donanımlarını artırmak için sürekli çaba gösterilmektedir.
Meclisimizde engelli milletvekillerimiz ile
ziyaretçilere hareket kolaylığı sağlayacak düzenlemeler
yapılmış, özel hizmet bankosu açılmıştır.
Meclisimize emanet edilen tarihî mirasın
korunması, yaşatılması ve tanıtılması için
yürütülen çalışmalar devam etmektedir.
Sunulan hizmetlerde çevreye duyarlılık ve
kaynakların etkin kullanılmasına özen gösterilmekte ve bunun
sonucunda Kalite Yönetim Sistemi, Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi,
Çevre Yönetim Sistemi ve Enerji Verimliliği Yönetim Sistemi gibi
uluslararası standartlar uygulanmaktadır.
Meclis Mobil Uygulaması, Sağlık
Harcamaları Bilgi Sistemi, Tutanak Fihristi Projesi, Komisyonlar
Portalı, Medya Arşiv Hizmetleri ve benzeri pek çok uygulama
geliştirilerek kullanıma sunulmuştur.
Meclis Basımevinin baskı teknolojileri
yenilenmiş, dijital baskı sistemine geçilmiştir.
Vatandaşlarımızın Meclisimizi
ziyaret etmesini ve tanımasını sağlamak amacıyla
başlatılan halk günü uygulaması başarılı bir
şekilde devam etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisini tanıtmak
amacıyla 8 dilde -İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Arapça,
Rusça, Almanca, Kazakça ve Çince- tanıtım kitapları
hazırlanmıştır.
Ayrıca, istiklal mahkemeleri projesi
kapsamında, zabıtlar, karar defterleri ve bazı belgeler
yayımlanarak tarafların hizmetine sunulmuştur.
Meclisin çocuklara yönelik
tanıtımını yapmak ve millî egemenlik, demokrasi, kanun
yapım süreci, milletvekili seçimi, 23 Nisan kavramlarını
çocuklara uygun içeriklerle anlatmak amacıyla TBMM Çocuk markası
oluşturularak ilk kez Meclis çocuk İnternet sitesi
hazırlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, daha
sayamadığım birçok hizmetin ve tüm genel giderlerin
karşılığı olarak Meclise 2015 yılında 763
milyon 216 bin TL ödenek verilmiş olup yıl sonu itibarıyla
yapılan aktarmalar ve eklemelerle birlikte bu ödeneğin yüzde 91i harcanmıştır.
Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken
kurumlarımızın 2016 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, bu kutsal çatı altında birlikte
çalıştığım başta Başkanlık Divanı
üyesi arkadaşlarım olmak üzere, siyasi partilerin grup
başkanları ve başkan vekillerine, komisyon başkanları
ve üyelerine, tüm milletvekillerine, başta Genel Sekreter olmak üzere tüm
idari teşkilat personeline teşekkür ediyor, bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de size teşekkür ediyoruz
Sayın Durmuşoğlu.
Söz sırası Ankara Milletvekili Fatih
Şahine aittir.
Sayın Şahin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATİH ŞAHİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016
Yılı Bütçe Yasa Tasarısı üzerinde, Sayıştay
Başkanlığının bütçesi üzerinde fikirlerimi beyan etmek
üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçeler belirli bir dönemde elde edeceğiniz
tahminî gelirlerin ve tahminî giderlerin tamamını gösteren,
Parlamento tarafından yürürlüğe konan belgelerdir. Parlamento,
bütçeyi çıkarmakla mükellef olduğu gibi, bütçenin nereye
kullanıldığını Sayıştay
Başkanlığı marifetiyle de denetlemektedir. Türk
Sayıştayının derinliği cumhuriyet öncesi döneme, 1862
yılına dayanmaktadır. Sayıştay yüz elli dört
yıllık geçmişiyle ülkemizin en köklü kurumlarından biridir.
Sayıştay, Anayasada Yargı başlığı
bölümünde düzenlenmiş anayasal bir kurumdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi
vatandaş adına kamu gelirlerini toplama ve harcama yetkisini yürütme
organına verir. Sayıştay Başkanlığımız
da bu yetki doğrultusunda raporlamalarını yapar ve uygunluk
bildirimleri aracılığıyla devlet ve millet adına
denetim görevini yerine getirir.
AK PARTİ tek başına iktidar
olmasıyla birlikte kamu mali yönetimi, bütçe ve muhasebe alanında
reform çalışmalarına başlamış ve hız
kesmeden bu çalışmalarını bugüne kadar sürdürmüştür.
Kamu mali yönetimi ve denetim alanında yapılan reformları
başlıklar hâlinde kısaca ifade etmek isterim: 2004 yılında
Anayasanın 160ıncı maddesinde yapılan
değişiklikle askerî malların denetimindeki
kısıtlamalar kaldırılmış ve
Sayıştayın askerî malları hiçbir kısıtlamaya tabi
olmaksınız denetlemesinin önü açılmıştır. 2005
yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle mahallî
idarelerin denetiminin doğrudan Sayıştay tarafından
yapılabilmesi imkânı getirilmiştir. 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uygulamaya konulmuştur. Siyasi partilerin
mali denetiminin Sayıştay tarafından yapılmasını
sağlayan 6216 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Sayıştaya devredilmiş
ve denetim tek çatı altında toplanmıştır. Kamu
kaynağı kullanan kuruluşların Sayıştay
tarafından denetiminin kapsamı AK PARTİ iktidarları
döneminde genişletilmiştir. 832 sayılı Kanun yalnızca
uygunluk denetimi yapmaya imkân verirken 6085 sayılı Kanunla
Sayıştay yalnızca uygunluk denetimi yapmaktan ziyade performans
ve mali denetim yapar hâle gelmiştir. 6085 sayılı Kanunla
raporlama fonksiyonu güçlendirilerek kamuoyuna açıklama zorunluluğu
getirilmiştir.
Tüm bu reformlar doğrultusunda hesap verilebilir,
dünya standartlarında bir denetim süreci işlemeye
başlamıştır. Kamu harcamalarında verimlilik
sağlanarak israf önlenmiş, kalkınmamızın
hızlanması ve sürdürülebilir bir kalkınmanın
gerçekleşmesinin önü açılmıştır. Devlet-vatandaş
ilişkisinde güven duygusu oluşmuş, saydam bir bütçe gelir-gider
denetim mekanizması bina edilmiştir.
Bütçenin giderlerinin vatandaşa şeffaf
olarak sunulması kalkınmanın ve gelirin tabana
yayılmasının birincil şartıdır. Daha önce kesin
hesaplar Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmezken 6085 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte 2012 yılından itibaren
raporlar Meclise ve ilgili mercilere Sayıştay tarafından
gönderilmeye başlanmıştır. 2014 yılı denetim
programı dâhilinde Sayıştay Başkanlığı
tarafından 6 genel rapor, 482 kurum raporu, 74 KİT raporu, 77 siyasi
parti denetim raporu ve 911 yargılamaya esas rapor olmak üzere 1.550 adet
rapor ilgili mercilere sunulmuştur.
Sayıştayın ve denetçilerin
bağımsızlığı Anayasa Mahkemesinin kararıyla
güvence altına alınmıştır. Sayıştayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapması, denetim görevini
millet adına yaptığının en açık göstergesidir.
Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklarına bakıldığında hem
iktidar partisinin hem de muhalefet partilerinin Sayıştay
raporlarından azami ölçüde istifade ettiğini görebilmekteyiz. Bu da
Sayıştay Başkanlığımızın gerek yasama
gerekse denetim konularında Parlamentoya sunmuş olduğu
katkının en açık göstergelerinden bir tanesidir.
Artık, milletimiz adına büyük bütçeler
yapan bir Türkiye var. Gelirini, giderini öngörebilen, şeffaf ve
denetlenebilir, kamuoyunun her an ulaşabileceği bir saydamlıkla
yürütülen bir denetim mekanizması var.
Sözlerimi sonlandırırken 2016
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize ve Sayıştamıza
hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şahin.
Burdur Milletvekili Reşat Petek.
Buyurun Sayın Petek, söz sırası
sizde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA REŞAT PETEK (Burdur)
Sayın Başkan ve terör örgütleriyle mücadeleye destek veren
değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum, sözlerime başlarken
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesi, 27
Mayıs 1960 kanlı darbesinden sonra 61 Anayasasıyla sistemimize
girmiştir. Bugüne kadar da birtakım değişikliklerle
görevine devam etmektedir. Anayasal birtakım kurumların, egemenlik
yetkisi kullanma alışkanlığı, kendilerini yasa koyucu
yani bu yüce Meclis yerine koyucu tavırları, hukukumuzda ve
sistemimizde hep tartışılagelmiştir. Bunlardan bir tanesi
de maalesef Anayasa Mahkemesidir. Bildiğiniz gibi, sadece kanunların,
tüzüklerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya
uygunluğunu denetleme Yüce Divanın görevleri. Anayasa ve yasalarla
belirlendiği hâlde durumdan vazife çıkararak kendini yasa koyucu
yerine koyup uygulamaları olmuştur, bunların pek çok örnekleri
var, biliyoruz. Bunlardan 367 kararını ifade edebiliriz. 411 el
kaosa kalktı. manşetleriyle yüce Meclisimize hakaret edilerek
Anayasa Mahkemesine taşınan anayasa değişikliğini,
yetkisi olmadığı hâlde esastan inceleyerek iptal kararı
vermesi örneğini de hatırlatabilirim. Yine, daha en yeni, 2010
referandumunda milletin oylarıyla kabul edilen anayasa
değişikliğini esastan inceleyip bazı maddelerini iptal
etmesi de Anayasa Mahkemesinin kendisini yasa koyucu yerine koymasını
ve diğer bir ifadeyle Anayasa hükümlerini açıkça
çiğnediğini örnek karar olarak gösterebiliriz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Anayasa
Mahkemesi, son olarak, gündemde olan basın mensuplarıyla ilgili bir
karar verdi. Biliyorsunuz, 2010 Anayasa değişikliğiyle Anayasa
Mahkemesine kişi hak ve özgürlüklerinin teminat altına
alınması yolunda bireysel başvuru yolunu getirdik. Bu konuda hem
özgürlük hakkının ihlal edilmemesi için Ceza Muhakemesi Kanununda
değişiklikler yaparak, diğer taraftan, buna rağmen bir hak
ihlali olursa bireysel başvuruyla Anayasa Mahkemesinde bunun düzeltilmesi
yolu açıldı.
Tabii, burada, dün 2 kişinin -2 basın
mensubunun- tahliye edilmesini bütün grup başkan vekillerimiz
müştereken kutladılar, tebrik ettiler. Biz de buna
katılıyoruz, hayırlı bir karar ihlal kararı verilmesi
ama gözümüzden kaçan bir şey var: Bakın, Anayasa Mahkemesi, yetkisi
olmadığı hâlde, aynı anda basın özgürlüğü ve
ifade hürriyeti yönünden de yani Anayasa'nın 26 ve 28inci maddeleri yönünden
de inceleme yaptı. Hâlbuki, burada iç hukuk yolları tükenmedi.
Anayasa'da açıkça ifade edildiği üzere, kanuni denetim yani temyiz
denetimi dahi olmadan, yargılama sonuçlanmadan ifade özgürlüğü
konusunda karar vermesi doğrudan -hukuki tabir olarak söylüyorum- bir
yetki ve görev gasbıdır. Konusu olmayan bir hususta karar
vermiştir maalesef. Bunun da Anayasa'ya ve hukuka uygun
olmadığının burada altını özellikle çizmek
istiyorum.
Pek çoğunuzun belki bilmediği
yaşanmış bir gerçeği burada ifade edeyim, o da şu:
Bakın, Türkiye Cumhuriyetinde Anayasa Mahkemesi, bırakın kanun
iptal etmeyi arkadaşlar, Anayasa maddesini bile iptal etmiştir.
Bilmiyorum bu konuda araştıran oldu mu. 1977 yılında
verdiği kararla 61 Anayasasının 137 ve 138inci maddelerinin
bazı cümlelerini bile iptal etme cüretini gösteren yani Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. ilkesini çiğneyip
kendini yasa koyucu, Anayasa koyucu veya değiştirici yerine koyarak
karar veren bir mahkemeyle de karşı karşıyayız.
Müesseseler eğer kendine Anayasa ve
kanunların tanıdığı sınırda
çalışırsa ne güzel ama hukukun ve Anayasa'nın çizdiği
sınırları taşarsa, o zaman bu yüce Meclisin verdiği
yetkilerin dışına çıktığı için
savunulamayacak bir duruma geldiklerini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı
bütçesi milletimize hayırlı olsun. Anayasa Mahkemesi bütçemiz de
milletimize ve Anayasa Mahkemesine hayırlı olsun diyorum. Ama, burada
bütün milletvekillerimiz olarak Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. ilkesini, bu ilkeyi uygulama makamının, bu yetkinin
sadece bu yüce heyete ait olduğunu, Anayasanın 6ncı
maddesindeki Bu yetkiyi anayasal yetkili organlar kullanır. ilkesini
behemehâl yeni anayasada değiştirmemiz gerektiğini ve
cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi yine asıl
görev ve yetkinin millet adına bu yüce Mecliste olduğunu bir kez daha
hatırlatıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Petek.
Söz sırası Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunça aittir.
Sayın Tunç, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Yargıtay
bütçesiyle ilgili bölümünde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve
kanunun başka bir adli yargı mercisine
bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercisidir.
Hukuk devletinin ön şartı, vatandaşlarının hak ve
özgürlüklerini teminat altına alan bir yargı sisteminin
varlığına bağlıdır. Son on dört yılda,
ülkemizde, hukukun üstünlüğünün tesisi anlamında, öncelikle temel
kanunlarımızın çağdaş hâle getirilmesi anlamında
önemli çalışmalar yapıldı; Ceza Kanunumuz, Ceza Usul
Kanunumuz, Borçlar Kanunumuz, Ticaret Kanunumuz, Hukuk Muhakemeleri
Kanunumuz, hemen hemen bütün temel kanunlarımız yenilendi,
çağdaş hâle getirildi. Tabii, adli hizmetlerin yerine
getirildiği fiziki mekânlar da adalet sarayı ismine uygun hâle
getirilerek bu konuda da önemli ilerlemeler sağlandı.
Tabii, yargı hizmetlerinin görüldüğü
mekânlar önemli, mevzuatın yenilenmesi önemli ama bu mevzuatı
uygulayacak, bunu yorumlayacak yargıçların, hâkimlerin,
savcıların konumu da önemli. Tabii, bu noktadaki eksikliklerimizi ülke
olarak hep beraber yaşıyoruz, özellikle yargının
bağımsız ve tarafsız olması noktasında hepimiz
bunu her toplantıda söylüyoruz ancak bugüne kadar bu konuda
başarı sağladığımızı söyleyemiyoruz
çünkü yargı maalesef geçmiş dönemlerde birilerinin arkabahçesi
yapıldığı gibi, yine yakın dönemde de belli ideolojiye
mensup kişilerin arkabahçesi hâline getirilme çabalarını
görüyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) Yapma. Siz neredeydiniz o
zaman Yılmaz Bey? Kucak kucağa değil miydiniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) AK PARTİ olarak biz
buna karşıyız.
MUSA ÇAM (İzmir) Yapma, etme eyleme ya! Kucak
kucağaydınız daha düne kadar.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tabii, geçmişte sizin
Bakanınız söyledi, 5 bin tane hâkim aldım. Kendi örgütümden
almayıp da başka bir yerden mi alsaydım. diyen Adalet
Bakanlarını gördük.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Canciğer kuzu
sarmasıydınız, canciğer!
MUSA ÇAM (İzmir) Düne kadar aynı
yataktaydınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bunun olmaması
gerektiğini söylüyorum. AK PARTİ olarak yargı
bağımsızlığının tam anlamıyla
tesisinden yanayız ve bu anlamdaki çabalarımıza da muhalefetin
destek vermesini istiyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
Yargının hızlı ve etkin
işleyebilmesi için bir diğer önemli husus, hâkim ve savcı
sayısıdır. Hâkim sayısı anlamında Avrupa Konseyi
standardı 100 bin kişiye 20 hâkimdir. Türkiyede 2002de 100 bin
kişiye 7 hâkim düşüyordu, bugüne kadar yapılan
çalışmalarla 100 bin kişiye 13e çıktı, şimdi
2019 hedefimiz 100 bin kişiye 20 hâkim yani Avrupa standardını
yakalamak için çalışıyoruz.
Yine, Yargıtaydaki ağır iş yükü
hepimizin malumu. Bunu ortadan kaldırmak için daire sayıları,
üye sayıları artırıldı. Tabii, bu da beraberinde
Yargıtayın yeniden yapılanmasıyla ilgili ihtiyacı
beraberinde getirdi.
MUSA ÇAM (İzmir) Yılmaz Bey, Pensilvanyaya
gittiniz mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bunun için de yeni
Yargıtay Kanunu taslağıyla ilgili çalışmalar devam
ediyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Pensilvanyaya gittiniz mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yerel mahkeme
kararlarının yarısından fazlasının
bozulduğunu görüyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hocayla fotoğraf var
mı?
MUSA ÇAM (İzmir) Hocayla fotoğraf var
mı, hocayla?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hocanın eteğini
öpüyordu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Onama oranına
baktığımız zaman, hukuk dairelerinde yüzde 38, ceza
dairelerinde yüzde 42. Tabii, bu da yerel mahkemelerdeki adli kalitenin
yükseltilmesi ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bununla ilgili de
64üncü Hükûmet Programında önemli tedbirler var; hukuk eğitiminin
güçlendirilmesine yönelik tedbirler, yargıda meslek içi eğitimle
ilgili çalışmalar, bilirkişilik kanunuyla ilgili
çalışmalar, alternatif uyuşmazlık yöntemlerinin devreye
sokulması -bunun yasası çıkmıştı, uygulamaya
başladı- ara buluculuk, vatandaşlarımızın
mahkemeye gitmeden hakkına daha çabuk kavuşabilmesi, daha ucuz yoldan
kavuşabilmesi için ara buluculuk müessesi, cezada uyuşmazlık
müessesi. Tüm bunların devreye girmesi durumunda yargının daha
hızlı işlemesi anlamında önemli ilerlemeler
sağlanacaktır.
Tabii, yargıdaki iş yükü,
Yargıtayın özellikle devreden dosyalara
baktığımız zaman 300 binlerin, 200 binlerin üzerinde dosya
var. Bunu ortadan kaldıracak tarihî adım da istinaf mahkemelerinin
devreye girmesidir. İstinaf mahkemeleriyle ilgili kanun 2004
yılında yasalaştı ancak çeşitli nedenlerle
yürürlüğe girememişti. 20 Temmuz 2016 tarihinde istinaf mahkemeleri
devreye giriyor ve bunu da Yargıtayın iş yükünü azaltacak ve
Yargıtayın gerçek anlamda içtihat mahkemesi olmasını
sağlayacak önemli bir adım olarak görüyoruz.
Yine, bireysel başvuruyla ilgili kararlarda da Anayasa
Mahkemesinin esasa girmeden, Yargıtayın yetki alanına girmeden
kararlar vermesi gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yeni Yargıtay
binasıyla ilgili çalışmalar var ve Yargıtay bütçesinin geçen
yıla oranla yüzde 35 oranında arttığını da
düşünecek olursak, bunu da Yargıtayın ihtiyaçlarının
giderilmesi anlamında olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle 2016 bütçesinin ve
Yargıtay bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tunç.
Söz sırası Kütahya Milletvekili İshak
Gazele aittir.
Sayın Gazel, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sürenizi başlatıyorum.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSHAK GAZEL (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama, vefatının 5inci
yılı münasebetiyle, eski Başbakanlarımızdan ve benim
ve milyonlarca kişinin üzerinde emeği olduğuna gerçekten inandığım
Profesör Doktor Necmettin Erbakanı anarak başlamak istiyorum.
Erbakan Hocanın hayatı incelediğinde herhâlde
çıkarılacak en büyük ders siyasetin meşru ve
barışçıl sınırlar içerisinde
gerçekleştirilmesinin önemidir. O, hayatı boyunca sivil siyaset
dışında bir yöntem benimsememiş ve tavsiye etmemiştir.
Nitekim, Refah Partisinin kapatıldığı gün, kapatma
olayı haksız bir şekilde cereyan etmiş olmasına
rağmen yaptığı basın açıklamasında bu
olayı tarihin seyri içerisinde bir nokta mesabesinde bile önemi haiz
olmayan bir olay olarak değerlendirip o dönem, 28 Şubat
ortamında, kitlelerin, Refah Partisine gönül vermiş milyonlarca
insanın sokağa çıkmasını engellemiş ve büyük bir
devlet adamı örneği göstermiştir. Erbakan Hocanın o
günlerde yapmış olduğu bu tavsiyenin anlamı ve ne kadar
önemli olduğu 2013 yılının Mayıs ayından beri
ülkemizde cereyan eden olaylar göz önünde bulundurulduğunda bir kere daha
anlaşılmaktadır. Azimli bir dava adamı, öncü bir lider,
bereketli bir okul olan Erbakan Hocayı rahmetle anar, mahşerde
buluşmayı ümit ederim. Ruhu şad, mekânı cennet, davası
muzaffer olsun.
Değerli milletvekilleri, devletin
egemenliğine dayanan hukuki faaliyetleri üç grupta toplanır: Yasama,
yürütme ve yargı. Yargılama erki ve mahkemelerin
bağımsızlığı, klasik demokrasilerin en büyük, en
temel ilkelerinden birisidir. AK PARTİ olarak adaleti mülkün temeli ve
hukuk devletinin esası olarak görmekteyiz. Bizim için adalet, hukukun
üstünlüğüne dayalı, herkesin güven duyduğu, her türlü güç odağından
bağımsız, tarafsız, vatandaşın taleplerine
hızlıca cevap veren bir yapıda olmalıdır.
İktidarımız boyunca da bu ilkeleri göz önünde bulundurarak
uluslararası standartlarda ve demokratik usullerde işleyen bir
yargı sisteminin oluşturulması için gerekli adımları
atmış bulunuyoruz. Bu anlamda idari yargı da kamu gücüyle
donatılmış imtiyazlı idarenin yargısal denetimi ve
bireylerin hak ve özgürlüklerinin etkili bir şekilde korunması için
gerçekten önemli bir görev ifa etmektedir.
Ağır işleyen yargı sistemi
nedeniyle toplumda önemli bir duyarlılık oluştuğunun
farkındayız. Bunu çözmek için geçmişte gerekli
adımları attık, Yargıtayın ve
Danıştayın daire sayısını ve üyelerini
artıran adımlar attık. Bu anlamda istinaf sistemi de
Hükûmetimizce atılmış çok önemli bir adımdır. Bu
konuda Adalet Bakanlığımızın yapmış
olduğu çalışmaların çok önemli bir aşamaya
geldiğini de memnuniyetle takip etmekteyiz.
Ancak istinaf sistemi tek başına tüm
sorunları çözecek sihirli bir değnek değildir. Öncelikle idare
ile vatandaş arasında uyuşmazlığa yol açan etkenlerin
azaltılması ve çıkan uyuşmazlıkların yargıya
intikal etmeden çözümü yollarının etkin bir şekilde
kullanılması gerekmektedir. Türk idari yargı sistemi
açısından da yeni bir çözüm yolu olarak dava dışı ve
dava içi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin
tartışılması ve daha fazla zaman kaybetmeden yasal
altyapı çalışmalarının tamamlanarak hayata geçirilmesi
bir zorunluluktur.
Günümüzde idari uyuşmazlıkların
alternatif çözüm yollarıyla çözümlenmesi yolunda dünyanın birçok
yerinde mevcut uygulamalar ve çalışmalar yakından takip
edilmektedir. Örneğin, Almanyanın Bavyera eyaletindeki idari
yargıçlara tanınan uzlaştırma yetkisi buna çok güzel bir
örnek teşkil etmektedir. Burada görev yapan idari yargıçların
uzlaştırmacı hâkimler ve uyuşmazlık çözücü hâkimler
olarak ayrılması ve kürsü hâkimlerinin uzlaşmayla
çözümlenebilecek davalarda dosyayı uzlaştırmacı hâkime
göndererek çözülmesini sağlayabilmesi ülkemiz açısından da örnek
alınacak bir model olabilir.
İdare hukuku alanındaki
uyuşmazlıkların alternatif yollarla çözülmesine ilişkin
olarak Avrupa Komisyonu ile Danıştay ortak çalışmalar
yürütmektedir. Bu kapsamda Ankarada ve Antalyada çeşitli sempozyumlar
gerçekleştirilmiştir. Kurumsal yapısını çağın
gereklerine, uluslararası standartlara, alanındaki çağdaş
gelişmelere uygun olarak güçlendiren Danıştay, lider ülke
vizyonuyla da birlikte uluslararası alanda daha aktif ve etkin
faaliyetlerde bulunarak ülkemizi en etkili şekilde temsil etmektedir.
Uluslararası Yüksek İdari Yargı Mercileri Derneği dönem
başkanlığını yürüten Danıştay, tecrübesini
dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaktadır. Kabuğunu
kıran ve dış dünyaya açılan Türk Danıştayı
belli bir kesimin veya ideolojinin arka bahçesi olmaktan çıkarak
insanı temel alan yapıyı benimsemiş, yargıya
erişimin kolaylaştırılması, zaman kaybının
önlenmesi için de çeşitli çalışmaları yürütmektedir.
2016 bütçesinin de hayırlı
olmasını temenni ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gazel.
Söz sırası Balıkesir Milletvekili
Kasım Bostana aittir.
Buyurun Sayın Bostan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KASIM BOSTAN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanlığın 2016 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, kökleri çok eskiye uzanan kadim bir devlet
geleneğine sahiptir. Millet olarak bizler, her zaman sağduyunun,
soğukkanlılığın, itidalin, en önemlisi de hakkın,
hukukun, adaletin yanında olduk. Ecdadımızdan
aldığımız mirasla, atalarımızdan, kadim devlet
geleneğimizden, zengin medeniyetimizden aldığımız
ilhamla her zaman büyük devlet refleksi gösterdik. İşte bu vasfımızdan
dolayı, içinde bulunduğumuz zor coğrafyada
bağımsız, özgür ve istikrarlı bir devlet olarak yolumuzda
kararlılıkla ilerliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin büyük bir ülke, güçlü bir devlet olmasından
rahatsızlık duyan çevreler bölgesel meselelere olan ilgimizi
farklı yerlere çekerek Türkiyeyi hedef hâline getirmeye gayret
gösteriyorlar. Hiç kimsenin endişesi olmasın; Türkiye
akılcı, adaletli, hakkı ve hukuku gözeten tavrıyla,
tarihinden aldığı miras ve misyonla en doğru
politikaları savunmaya ve uygulamaya devam edecektir. Türkiye vakur, ne
yaptığını bilen, kendi çıkarlarını da,
kardeş halkların çıkarlarını da gözeten bir
anlayışla kararlı, azimli şekilde yoluna devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlık genel olarak ilk elden hizmet üretilen
kurumsal bir yapıya sahip değildir. Devletin birçok ana fonksiyonunun
birimler şeklinde teşkilatlandırıldığı,
bilgiyi toplayan, konsolide eden ve bu bilgileri Başbakana ve Bakanlar
Kuruluna sunan ve üst makamların değerlendirmesini sağlayan ve
Hükûmet programını takip eden bir teşkilat yapısına sahiptir.
Başbakanlık, bir yönüyle yürütmenin en önemli organı olan
Başbakan ve Bakanlar Kuruluna hizmet sunarken diğer yönüyle Türk
devlet yapılanması gereği idari teşkilatlanmanın en
tepesinde yer almakta ve merkezî yönetimin odağında
bulunmaktadır.
Başbakanlığın temel
işlevlerinden birisi de Hükûmet programlarının hayata
geçirilmesinde gördüğü koordinasyon görevidir. Kamu kesimindeki düzenleme,
iş ve işlevlerin Hükûmet önceliklerini yansıtması ile bu
öncelikler çerçevesinde tutarlılığının
sağlanması Başbakanlığın gözettiği
hususlardandır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kapsamda, 2015 yılında çeşitli konulara
ilişkin 1.215 adet kararname sonuçlandırılmış, 98 adet
kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Resmî Gazetesi ise
İstiklal Savaşını yürütmek üzere Ankarada toplanan Büyük
Millet Meclisi tarafından 7/10/1920de tesis edilmiştir. 2015
yılında, 357 günlük, 77 adet de mükerrer olmak üzere toplam 434 sayı
Resmî Gazete yayımlanmıştır.
Yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
kodifiye edilen mevzuat, Başbakanlık İnternet sitesinde yer alan
Mevzuat Bilgi Sistemine aktarılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; devletlerin, milletlerin ve fertlerin haklarını,
milletlerarası ilişkileri belgeleyen ve ispatlayan arşivler,
devlet ve millet hayatının devamlılığını
ifade ve ispat eden temel kurumlardandır.
Osmanlı arşivinde 100 milyon
civarında belge, 370 bin defter bulunmaktadır. Ayrıca,
Osmanlı hinterlandındaki 40a yakın bağımsız
devletin tarihine ait bilgi ve belgeler de yine bu arşivimizde yer
almaktadır.
Bu tarihî ve kültürel rolün yanı sıra,
arşivler Avrupa Birliği müktesebatından olan bilgi edinme
hakkı ve haber alma özgürlüğü gibi konuların da temelini
oluşturmaktadır.
Arşiv kataloglarının İnternet
üzerinden taranabilmesi sağlanmış, belgelerin dijital ortama
artarımı çalışmaları
hızlandırılmıştır.
Bu çerçevede, 2015 yılında, 2 milyon 239
bin 555 adet belgenin tasnifi tamamlanmış, 4 milyon 815 bin 307
belge/defter görüntüsü elektronik ortama aktarılmıştır. 18
milyon 13bin 821 belge/defter görüntüsü sayısal ortama, 4 milyon 380 bin
160 belge/defter görüntüsü mikrofilme olmak üzere toplam 22 milyon 393 bin 981
belge dijital ortama aktarılmıştır. 2015 yılı
sonuna kadar araştırma hizmetlerinden yararlanan toplam
araştırmacı sayısı 63.980 kişi olmuştur.
2015 yılı içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakika verin
Başkanım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Devam et, devam et.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bostan,
süreniz dolmuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verin efendim, ilk kez
vekilimizi dinliyoruz kürsüde, verin bir dakika, demokrasi böyle bir şey
efendim, ne olacak?
BAŞKAN Demokrasi adaleti gerektiriyor
aynı zamanda, adil olmak durumundayız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ee, tamam, ihtiyaç duyan
herkese verirsiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) Konuşun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İstifade ediyoruz
Başkanım.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bostan, siz
konuşun.
KASIM BOSTAN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başbakanlık bütçesi 2016
yılında, 2015 yılı başlangıç ödeneğine göre
yüzde 39 oranında artarak 1 milyar 295 milyon 211 bin TL olarak teklif
edilmiştir.
MUSA ÇAM (Devamla) Başkan vermese de biz sizi
dinliyoruz Sayın Bostan.
KASIM BOSTAN (Devamla) - Sözlerime son verirken,
2016 yılı Başbakanlık bütçesinin devletimize ve millet
hizmeti için hayırlara vesile olmasını diler, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bostan.
Söz sırası İstanbul Milletvekili
Fatma Benliye aittir.
Sayın Benli, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün bütçesi hakkında konuşmak için söz
aldığım Kamu Denetçiliği Kurumu, dünyadaki yaygın
ismiyle de ombudsmanlık, aslında AK PARTİnin insanı
yücelt ki devlet yücelsin anlayışının en temel
tezahürlerinden bir tanesi. Çünkü Kamu Denetçiliği Kurumu özellikle bizler
için önemli, zira Meclise bağlı. Bizler, Meclis üyeleri
tarafından üyeleri seçiliyor. İdareyi denetleyen özel bütçeli bir
kurum olması hasebiyle de farklılık arz ediyor.
Ombudsmanlık aslında idarenin her türlü
eylem ve işlemlerini, bunun dışında, tutum ve
davranışlarını hem hukuk hem hakkaniyete uygunluk yönünden
inceleme, araştırma ve önerilerde bulunma görevini haiz. Sonuçta
yöneten ve yönetilenlerin bulunduğu her yerde sorunların
bulunması kaçınılmaz. Bu noktada her insan iyi yönetilmeyi hak
ettiği için ombudsmanlık kurulması söz konusu olmuştur.
Dünyada ilk defa İsveçte ombudsmanlık
1700lü yıllarda kurulsa da aslında Osmanlıdaki
kadılık sisteminden değinildiği, kadılık
sisteminden ilham alındığı ifade edilmiştir. Daha
sonra da Birleşmiş Milletlerdeki Paris İlkeleri ve Avrupa
Konseyindeki tavsiye kararları çerçevesinde ombudsmanların sahip
olması gereken ilkeler üç aşağı beş yukarı
belirlenmiştir. Günümüz itibarıyla da 140tan fazla ülkede
ombudsmanın varlığına rastlamak mümkündür. Türkiye'de ise
ancak 2006 yılında ombudsmanlık yasasının
kurulduğunu, ilk önce Cumhurbaşkanı tarafından geriye
gönderildiğini, daha sonra Anayasa Mahkemesince, bizatihi Anayasa'da yer
alması gereken bir madde olması hasebiyle geri çevrildiğini ve
ombudsmanlığın ancak 2012 yılında
yasalarımıza yerleştiğini görmek mümkün ancak bu vesileyle
en azından bu kadar değerli bir görevi ifa etmekte olan, insan
hakları konusunda gerçekten çok ciddi bir önem ifa eden
ombudsmanlığın anayasal bir güvence altına konulması
söz konusu olmuştur.
Aslında ombudsmanlığın temelinde
yönetimin birey adına denetlenmesi ve birey ile yönetim arasındaki
dengenin gözetilmesi, bunlar arasındaki engellerin kalkması
yatmaktadır. Bu noktada ombudsman, bireyler ile devlet arasındaki
köprü görevini üstlenmekte ve mesafeleri kaldırarak bireylerin
uğradıkları mağduriyetleri çok daha kısa sürede, çok
daha kolay bir şekilde çözme imkânına sahip olmaktadır. Ki
kurumun daha da fazla güçlenmesi gerektiğini ifade eden, bu noktada önerilerde
bulunan Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da ombudsmanların
da özellikle son dönemdeki tavsiye kararlarındaki uygulanma
oranlarının çok fazla artmasının oldukça olumlu olduğu
ifade edilmiştir. Sonuçta, Kamu Denetçiliği Kurumu yani
ombudsmanlık idarenin bir parçası olmayıp
bağımsız ve tarafsız bir niteliğe sahiptir, bu nedenle
de özel bütçesi vardır; Anayasaya eklenen ek maddeyle kurulması da
ona ekstra bir güvence sağlamaktadır.
Aslında ombudsmana güvence sağlamak
zorundayız, zira ombudsmanlık bizatihi idareye karşı
şikâyetleri incelemektedir; idarenin aksayan, işlemeyen, kusurlu olan
yanlarını ortaya çıkartıp bunların düzeltilmesi için
çaba göstermektedir. Bireyleri öncelikle uzlaşması için bir araya
getirmekte, bu gerçekleştirilemediğinde, çözüm bulunamadığı
zaman ise tavsiyede bulunmaktadır. Akabinde verdiği kararları
hem kamuoyunun bilgisine sunarak hem de bizatihi Mecliste
raporlaştırarak daha fazla
yaygınlaştırılmasını ve bundan sonra diğer
kurumların da aynı şekilde hukuk ve hakkaniyete uygun olarak,
iyi yönetim ilkesi içerisinde davranmalarını sağlamaktadır.
Bu noktada, ombudsmanın birey ile devlet arasındaki en iyi
iletişim kanallarından biri olduğunu söylemek mümkündür.
Sonuçta, insanlar bizatihi kendilerini ilgilendiren konularda idareye
başvurma ve idarenin işlemleri hakkında da daha fazla söz sahibi
olma imkânına sahiptir. Ombudsman ve Türkiye İnsan Hakları
Kurumu gibi eşitlikle, insan haklarıyla ilgili olan
bağımsız kurumlar da bizlere bu imkânı
sağlamaktadır.
Bu noktada, kurumu diğer denetim
organlarından ayıran en önemli özelliği hukuk denetimi
dışında hakkaniyet denetimi yapması, ayrıca iyi
yönetim ilkelerine uygunluk konularında da idareye önerilerde
bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada, insan odaklı
bakış ve anlayışa sahip olması ve insanların
hiçbir bedel ödemeksizin, herhangi bir prosedürle
uğraşmaksızın ombudsmana müracaat etmesi bu kurumun
yetkinliğini artırmaktadır ki sadece son bir sene içerisinde
kuruma yapılan başvuru sayısının 6.055 olması,
bunun çok ciddi bir kısmının kabul edilmesi ve idare ile
bireyler arasındaki bağlantının sağlanması,
kurumun çok daha iyi çalışmalar gerçekleştirebileceğini
göstermektedir.
Kuruma başvurunun ücretsiz olması,
özellikle posta yoluyla başvuru ya da çok rahatlıkla faks yoluyla
müracaat edilmesi de kurumun etkinliğini artırmaktadır.
İşin doğrusu, ombudsmanlık
hakkında söylenmesi gereken çok fazla şey var ancak sürenin
kısıtlılığı buna imkân sağlamıyor. Onun
için, sadece son cümle olarak söylemek istediğim şey, Meclisin
takdirine sunulan bütçeyle ombudsmanların faaliyetlerinin çok daha etkin
olarak sağlanması mümkün olacaktır.
Bu noktada, takdirinize sunulan bütçenin insan
haklarını koruma ilkesi adına, hem ombudsmanlık kurumumuza
hem de ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Benli.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Bir
önceki oturumda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
konuşmacıların sözleri devam ediyordu.
Şimdi
söz sırası, Ankara Milletvekili Emrullah İşlere aittir.
Sayın
İşler, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının birinci turunda yer alan kurumlardan
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesi
hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu
münasebetle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, İngilizce ve Fransızca dillerinde intelligence kelimesiyle
ifade edilen ve anlamı akıl, zekâ olan istihbarat kelimesinin Türkçe
karşılığı haber almadır. Günümüz
çağdaş dünyasında ise istihbarat Devlet tarafından
belirlenen ihtiyaçlara karşılık olarak çeşitli kaynaklardan
derlenen haber, bilgi ve dokümanların işlenmesi sonucu elde edilen
ürün. olarak tanımlanmaktadır.
İstihbarat
faaliyeti devletlerin geçmişlerinde olduğu gibi bugünleri ve
geleceklerini de etkileyen önemli ve öncelikli unsurlardan biridir çünkü
devletler bu faaliyeti, hedef devlet, örgüt, grup veya kişilerin imkân ve
kabiliyetlerini ortaya çıkarmak, muhtemel hareket tarzlarını
önceden tespit etmek için yürütür. Sağlıklı istihbarat
üretebilen devletler geleceği daha net görebilir, muhtemel sorunlar
hakkında önceden bilgi sahibi olabilir ve açık gerçeklere
ulaşabilir. Tüm bu sonuçlar sadece haber, bilgi ve belgenin
toplanmasıyla elde edilemez. Belirli bir sistematik içinde hepsinin
işlenmesi gerekir. Doğru değerlendirilmeyen haber, bilgi veya
belge bir devleti yanıltıcı sonuçlara ve kararlara götürebilir.
Bu nedenle, elde edilen ham bilgi, tasnif, kıymetlendirme, yorum ve
yayım aşamalarından geçirilerek değerlendirilmeli ve
işlenmelidir. Tüm bu faaliyetler kesintisiz süren bir
çalışmadır ve dört temel aşamadan oluşur.
Bir: İstihbarat ihtiyaçlarının
tespiti ve toplama çalışmalarının yönlendirilmesi.
İki: Haberlerin toplanması. Üç: Haberlerin işlenmesi. Dört:
İstihbaratın yayımı ve kullanılması. Ancak, bu
dört aşama sağlıklı bir şekilde yönetilebilirse
başarılı bir istihbarat elde edilebilir.
Çağımızda özellikle büyük devletler
istihbarat çarkının düzenli işlemesi görevini, kurmuş
oldukları istihbarat örgütlerine vermekte, bu örgütlerin daha verimli
çalışabilmesi için her türlü maddi ve siyasi desteği
sağlamaktadır. Büyük Türkiye Cumhuriyeti de gelişmiş
devletlerdeki gibi çağdaş bir istihbarat örgütü kurulması
gerekliliğinden yola çıkarak 6 Ocak 1926 tarihinde Millî Emniyet
Hizmeti Reisliğini kurmuştur. Bu kurum, duyulan ihtiyaçlara
bağlı olarak birkaç kez küçük yapısal değişiklikler
geçirmiş ve 1965 yılına kadar ülkemizin istihbarat faaliyetini
yürütmüştür. 22 Temmuz 1965 tarihinde ise Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilen 644 sayılı Kanunla devletin millî
güvenlik politikasının hazırlanmasıyla ilgili her konudaki
istihbaratın tek elde toplanabilmesi amacıyla Millî İstihbarat
Teşkilatı kurulmuştur. Teşkilatın görevi, Türkiye
Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine,
varlığına, bağımsızlığına,
güvenliğine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına
karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler
hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili
makamları uyarmaktır. Kanunla, kurumun bir müsteşar
tarafından yönetilmesi ve müsteşarın kanun ile belirlenen
görevlerin yerine getirilmesinde Başbakana karşı sorumlu olması
öngörülmüştür. On dokuz yıl süreyle 644 sayılı Kanun
hükümleri doğrultusunda faaliyetlerini yürüten kurum, değişen ve
gelişen koşullar ışığında yeni bir
düzenlemeye ihtiyaç duymuş ve bu doğrultuda 1 Kasım 1983
tarihinde 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî
İstihbarat Teşkilatı Kanunu çıkartılmış ve
bu kanun 1 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığının 2016 yılı bütçesi 1 milyar
636 milyon 803 bin Türk lirası olarak belirlenmiştir. 2015
yılına oranla yüzde 47lik bir artış söz konusudur. Bu
artış, giderlerin yükselmesi ve teşkilat için inşa
edilmekte olan yeni hizmet binasından kaynaklanmaktadır. Ülkemiz
içinde ve yakın coğrafyamızda son dönemlerde yaşanan
hadiseler ve sıkıntılar güçlü bir istihbarat örgütünün önemini
bir kez daha ortaya koymuştur.
Partimizin, Millî İstihbarat
Teşkilatının ülkemizi iç ve dış her türlü tehditle
başarıyla mücadele etmeye devam edeceğine olan inancı ve
güveni tamdır. Kuşkusuz, Millî İstihbarat Teşkilatının
gücü toplumumuzdan göreceği destekle daha da artacaktır.
Millî İstihbarat Teşkilatının
2016 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
İşler.
Söz sırası, Erzincan Milletvekili Serkan
Bayrama aittir.
Sayın Bayram, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERKAN BAYRAM (Erzincan) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmeleri
kapsamında, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Her devlet millî varlığına,
bekasına ve güvenliğine yönelik tehditlere karşı gerekli
tedbirleri almak durumundadır. Millî güvenlik, devletin anayasal
düzeninin, millî varlığının, bütünlüğünün,
milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomi dâhil bütün
menfaatlerin ve ahdî hukukunun her türlü dış ve iç tehditlere
karşı korunması ve kollanması hususunda son derece önem arz
etmektedir.
Önemli görev ifa eden Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğimizin 2015 mali yılında kurum bütçesi 22 milyon 575
bin TLyken 2016 yılı itibarıyla 25 milyon 702 bin TL olarak
belirlenmiş olup yaklaşık yüzde 13,8 oranında
artış göstermiştir. Bizim hep söylediğimiz gibi, birileri
konuşuyor, AK PARTİ yapıyor çünkü her şey millet için, her
şey Türkiye için.
Değerli milletvekillerimiz, ülke ve millet
olarak kritik günlerden geçtiğimiz bu dönemde millî birliğimizin ne
denli önemli olduğunu belirtmek isterim. Bütün bunlarla birlikte,
vatanımıza ve milletimize zarar verenler olmaktadır.
Birliğimiz ve beraberliğimiz konusunda olumsuz davranış
sergileyenler geçmişte hep karanlıkta kalmıştır.
Yeni dünya liderimiz, devlet
başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın üç gün
önce muhtarlarla yapmış olduğu toplantıda belirtmiş
olduğu üzere, birileri ne yapıyor; gidiyor, Ankaradaki alçak eylemle
28 kişinin kanına giren teröristin sözüm ona taziyesinde boy
gösteriyor; bir başkası Mecliste bu alçaklığa sahip
çıkıp devleti suçlamayı sürdürüyor. Böyle milletvekilliği,
böyle siyasetçilik, böyle siyaset adamı olmaz arkadaşlar. Dünyanın
hiçbir yerinde sivilleri hedef alan intihar bombacılarına sahip
çıkan siyasetçi, siyasi parti ve milletvekili göremezsiniz. Türkiyede bu
işlerin artık bir düzene girmesi gerekiyor. Bölücü örgütün
sözcülüğünü yapmak dışında hiçbir işe yaramayan, hiçbir
Meclis faaliyetinde bulunmayan bir partiye, milletvekillerine ne bu milletin ne
de bizlerin tahammül etmek gibi bir gayreti olamaz, böyle bir zorunluluğu
da olamaz.
Demokratik bir ülkede ifade özgürlüğü
vardır ama insanları öldürmek için silah taşıma özgürlüğü
yoktur. Bu özgürlük kesinlikle terör örgütüne yardım, yataklık,
sözcülük anlamına gelemez. Arabasıyla terör örgütüne silah
taşıyan, örgütün sığınaklarında teröristlere
canlı kalkanlık yapan, evini teröristlere tahsis eden, terör
örgütünün her eyleminde ön safta yer alan milletvekili, milletvekili
değil, teröristin ta kendisidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Meclisimizin önümüzdeki günlerde bu konuda milletimizin
hissiyatını karşılayacak tedbirleri alacağına
inanıyorum. Meclisimize gönderilen bu fezlekeler Mecliste
karşılığını bulmalıdır diye
düşünüyorum. Bu fezlekelere karşı tüm milletvekilleri bence
sağduyulu davranıp gereğini yapmalıdır.
Evet, arkadaşlar, devlet
başkanımızın da dediği gibi, yeni bir anayasa yapmak
nasıl bu Meclisin boynunun borcuysa bu kişilerin
dokunulmazlıklarının kaldırılması da bu Meclisin
boynunun borcudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, partimizi ve milletvekillerimizi kastederek alçak
ifadesini kullandı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teröre alçak dedi
Sayın Başkan, hayır, iyi dinleyin.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
buna, özellikle
ERKAN HABERAL (Ankara) Burada sataşma yok
Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, açık bir şekilde Mecliste yer alan
siyasetçilerin alçakça
Not almışım yani. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Demireli dinliyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni sataşmaya meydan vermeyelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi gerekçeyle
veriyorsunuz Sayın Başkan?
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Hakaretten
başka bir şey yapmadı ki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi ifade için
Sayın Başkan, onu öğrenebilir miyiz?
BAŞKAN Sayın Turan, onun
kararını ben veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hangi ifade için
Sayın Başkan?
ERKAN HABERAL (Ankara) - Parti ismi kullanmadı
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
hangi ifadeyse söylemeniz lazım, hangi ifade için?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aranızdaki
çekişmeleri Meclise alet etmeyin arkadaşlar.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Erzincan Milletvekili
Serkan Bayramın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, AKP
Hükûmeti ve devlet kendisinin çözemediği, iktidarın çözemediği
sorunların yumağını getirip sanki biz
iktidardaymışız gibi HDPye yükleyen, HDPli milletvekillerine
yükleyen bir durum söz konusudur.
Diyarbakır katliamını, Suruç
katliamını, Ankara katliamını, katliamları
sıraladığımızda bitmeyen bir süreç söz konusudur. Bu
kadar katliamı gerçekleştiren ve bunun önüne geçemeyen bir Hükûmetin,
bir devletin, bir iktidarın, çözemediği ve yalan yanlış
bilgilerle kamuoyunu yanılttığı bir süreçte getirip bunun
faturasını sanki iktidarda, sanki Hükûmette HDP yer
alıyormuşçasına HDPye yüklemesi kabul edilecek bir durum
değildir.
Ben tekrar söylüyorum: Peki, cemaatle iş
birliği yaptığınızda -az önce bize ifade ettiniz Kol
kola geziyorlar. diye- Sayın Erdoğan şunu ifade etmişti:
Ben bu davanın savcısıyım. Cemaati kastederek Ne
istediniz de size vermedik? diye ifadede bulundu, Ne istediniz de
yapmadık? diye ifade de bulundu. Bunları söyleyen siz ve sizin
partinizdir. Getirip bunu, bu yaptıklarınızı, bu
söylediklerinizi muhalefet partisine yüklemek, gerçekten vicdana, ahlaka ve
hukuka uymaz. O yüzden, yaptıklarınızın hepsi size geri
dönecektir tabii ki. Katliamlar yetmezmiş gibi cenazelerini -kömür hâline
getirilmiş şekliyle- toprağa gömen aileler, mutlaka bir gün
bunun hesabını buradan soracaktır, Hükûmetten soracaktır,
iktidar partisinden soracaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neye cevap verdi
Sayın Başkan?
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119)
(Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Söz sırası,
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıça aittir.
Sayın Kılıç, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır sizin de.
AK PARTİ GRUBU ADINA İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerinde grubum
adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Vefatının seneidevriyesinde, ilim, fikir,
siyaset, devlet ve dava adamı olan Profesör Doktor Necmettin Erbakan
Hocamızı rahmetle yâd ediyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Hocam, o sizi reddediyor
ama.
İMRAN KILIÇ (Devamla) Görevi, İslam
dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güzel bilgiyle
toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla
ilgili işleri yürütmek ve ibadet yerlerini yönetmek olan Diyanet işleri
Başkanlığı 3 Mart 1924te kurulmuştur. Diyanet
İşleri Başkanlığı kuruluşundan itibaren
yürüttüğü hizmetlerde doğru bilgiyi, güzel ahlakı ve
İslamın 2 sahih kaynağı olan Kur'an ve sünneti esas
almış, bunun yanında tarihin imbiğinden geçen
geleneği, Müslümanların on beş asırlık tecrübesini,
günün gelişen ve değişen şartları çerçevesinde
çağın ihtiyaç ve beklentilerini göz ardı etmeyen bir
anlayışı benimsemiştir.
Sadece
yurt içinde değil, yurt dışında da dinî ve manevi
değerleri her fırsatta topluma anlatma, öğretme ve rehberlik
etme görevini üstlenen Diyanet İşleri Başkanlığı,
bugün 100ü aşkın ülkede yurt dışı
teşkilatlarıyla din hizmetlerini yürütmektedir. Başkanlık,
Dinimübiniislamın rahmet yüklü mesajlarını toplumumuza ve tüm
insanlığa ulaştırmak, insanlığın
barış ve huzuruna katkı sağlamak, müminlere yeni ufuklar
açmak ve manevi derinlikler kazandırmak amacıyla
çalışmalarına devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; din duygusu, insanlık tarihiyle
başlayan ve doğuştan gelen bir duygudur. İnsandaki din
duygusunun silinmesi imkânsızdır. İlmin sınırı
genişledikçe bir yaratıcının varlığına dair
kesin deliller de bu oranda çoğalmaktadır. Dikkat edilirse çağımızda
din hizmetine ve din olgusuna yapılan atıflar tüm dünyadaki yerini ve
gücünü korumakta, dünyanın modern açılımına rağmen bu
tutum ve görüntü devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yurt içi ve yurt dışı
din hizmetlerinin yürütülmesinde din görevlilerinin çok büyük bir payı
vardır ve bu sorumlulukları artarak devam etmektedir. Ülkemiz
tarihinde, millî mücadele yıllarındaki tablo ve cumhuriyetimizin
kuruluşundaki proje, din görevlilerimizin toplumdaki sosyal
yapılarını ortaya koyma açısından önemli olduğu
gibi, bunlar ihtiyaç hâlinde onların başarılarını
gösteren belge ve kanıtlardır.
Ülkemizin aydınlık dolu
yarınlarının inşasında din görevlilerimize önemli
hizmetler düştüğünü bir kez daha vurguluyor, gayretlerini takdir ve
iftiharla izliyor; emeği geçenlere minnet, ahirete göçenlere rahmet
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kılıç.
Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Özdemir, sizin de süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi ben de saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Biliyorsunuz, Türkiyede 4 konuda herkes fikir
sahibidir ve bu konuları herkes bilir. Birisi spor, bir diğeri
siyaset, öteki yarım olmak şartıyla uçuk tıp çünkü
hepimizin kafasında hemen her hastalık için bir ilaç vardır ve
din. Din konusunda da hemen herkesin mutlaka bir fikri vardır.
Bu kürsüde benden önce konuşanların pek
çoğunun Kuran-ı Kerimden ayetler okuduklarını, hadisler
okuduklarını, Hazreti Aliye atıflarda bulunduklarını
göğsüm kabararak, iftiharla seyrediyorum. İşte milletin Meclisi
böyle olmalı, milleti temsil edenler milletin değerleriyle özdeş
konuşmalar yapmalı. diye. Ama izninizle ben de Hazreti Aliden bir
anekdotla bu konuyu değerlendirmek istiyorum. Hazreti Ali Kûfede hutbe
okurken aşağıdan laf atıyor Hariciler, bir ayetikerimeyi
okuyorlar. Burada çok okunduğu için ben de orijinalini izninizle
okuyayım:
(Hatip tarafından Yusuf Suresinin
40ıncı ayetikerimesinin okunması)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Hazreti Ali
ayete karşı çıkacak değil ama kastedilen şeyin ne
olduğu belli. Şu sözle cevap veriyor:
(x)
Evet, doğru bir söz, ayet, Allah kelamı, buna itirazım yok ama
(x) Bununla batıl kastediliyor, hak
değil. O bakımdan, burada okunan ayetlerde, burada okunan hadislerde
mana doğru ama bağlamından koparılarak bir başka yere
monte edildiği için maksat yanlıştır.
Dolayısıyla, burada ciddi bir hata, ciddi bir yanılgı ve
yanıltmaca içerisine giriyoruz.
Münazara eskiden bir ilim dalıydı ve
okutuluyordu medreselerde ve münazarada aslolan gerçeğe
ulaşmaktı fakat münazarada gerçeğe ulaşmaktan başka
maksatlar ön plana çıkarılırsa o da bağlamından
koparılmış olur ki hakikaten
sıkıntılıdır.
Cumhuriyet devleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti
hudayinabit bir devlet değildir yani durup dururken 1923 yılında
ortaya çıkmış bir devlet değildir. Nitekim, bugün Türk
ordusu 5.000inci kuruluş yıl dönümünü kutluyor ki kökleri ile
bağlarını sağlam kurmak açısından doğru bir
yaklaşımdır. Dolayısıyla, biz de Diyanet
İşleri Başkanlığının köklerini
aradığımızda bunun kökeninin Hazreti Peygamber devrine
kadar gittiğini biliyoruz ve 120 kadar sahabenin -benim tespitlerime göre-
Hazreti Peygamberin müftüleri olarak daha sağlığında bu
faaliyeti icra ettiklerini görüyoruz.
Dolayısıyla, teşkilat olarak
değil ama teşkilatlanma anlamında Diyanet
teşkilatının varlığı Peygamber dönemine
dayanır. Müslüman olduktan sonra Türkler de bu kurumu almışlardır
çünkü din konusunda, din gibi hassas bir konuda hemen herkesin fikir beyan
etmeye kalkışmasının önüne geçmek, din işlerini tanzim
etmek başlı başına bir devlet meselesi ve teşkilat
hususu olarak görülmüştür. Selçuklularda bu durum böyle olduğu gibi,
Osmanlılarda da bu durumun böyle olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, cumhuriyete geçilirken Diyanet İşleri
Başkanlığı gibi bir kuruma ihtiyaç duyulmuş ve bu
kurum korunmuştur. Elbette, bir kurumu aldığınızda
üzerinde oynama yapamazsınız, değişiklik
yapamazsınız, iyileştirmede bulunamazsınız anlamına
gelmiyor. Şimdi, Diyanete karşı çıkanların bir
çelişkisine de işaret edelim; Cumhuriyete, cumhuriyetin kurucu
değerlerine ve cumhuriyetin müessesine duyulan saygı, onun
kurduğu Diyanet İşleri teşkilatına duyulan
saygısızlıkla maalesef örtüşmüyor. Diyanet İşleri
Başkanlığını da bu devleti kuran kişilik, kimlik,
algılanan her neyse, o kurmuştur ve buna bir ihtiyaç vardır.
Ben, hakikaten, fedakârca hizmet eden, sabahleyin
gün doğmadan camilerini açan ve gece yarılarına kadar bu hizmeti
ifa eden, gecesini gündüzüne katan, toplumun var olduğu bütün olaylarda
hazır bulunan Diyanet mensuplarını gönülden tebrik ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
Söz sırası, İstanbul Milletvekili
Tülay Kaynarcaya aittir.
Sayın Kaynarca, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016
yılı Radyo Televizyon Üst Kurulu bütçesiyle ilgili söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Radyo Televizyon Üst
Kurulu, düzenlemelerin ve denetlemelerin radyo, televizyonlarla ilgili
yapıldığı ve 1994 yılında kanunla kurulmuş
bir kuruluştur ve 2011 yılında yayıncılık
mevzuatı yeniden yenilenmiştir. Avrupa Birliği normları ve
sektörün de dile getirdiği görüşler dikkate alınarak 6112
sıra sayılı Kanun 3 Mart 2011 itibarıyla yürürlüğe
girmiştir. Türkiye'nin karasal sayısal yayın standardı,
sayısal televizyon frekans planları da hazırlanmış,
analog televizyon yayıncılığından karasal sayısal
televizyon yayıncılığına geçiş ve uygulama
planı gerçekleştirilmiştir. Radyo frekanslarının
tahsisi televizyon ihalesinden bağımsız hâle getirilmiş,
2015 yılında da ilgili yönetmelik değişiklikleri
hazırlanmıştır. Yayıncılıkta kullanılan
61 ile 69 arasındaki kanallar 2015 yılı içerisinde sorunsuz
olarak boşaltılmış ve Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumuna devredilmiştir. Dünyada da bu şekilde
olmuştur ve boşaltılan frekanslar 4,5G mobil haberleşme
hizmetlerine tahsis edilmiştir.
Radyo ve televizyon yayınları,
iletildikleri ortama göre karasal, kablo ve uydu ortamında yapılan
yayınlar olmak üzere üç farklı bölümdedir ve ülkemizde kablo
ortamında 161, uydu ortamında 429 ve yine karasal yayınlarda da
240 televizyon ile 1.042 radyo kuruluşu lisans
başvurularını gerçekleştirmiştir. Tabii, bu sektörle
ilgili kanal ve frekans kullanımı bedeli olarak da devlete 2011
yılından bu yana 162 milyon TL aktarılmıştır.
RTÜKün 6112 sayılı Kanun ve
uluslararası anlaşmalara göre radyo ve televizyonları denetleme
yetkisi vardır. Bu çerçevede, tüm kanallar, 93 televizyon, 60 radyo yedi
gün yirmi dört saat boyunca kesintisiz denetlenmektedir. Aslında,
izlenmektedir ve bir anlamda da yeni teknolojiyle birlikte bu sayı da
artırılmıştır.
Bir başka hizmete gelince, o da iletişim
merkezidir. İletişim merkezinin yanı sıra, web, e-posta ve
mobil uygulamalarıyla birlikte izleyicilerin şikâyetleri bir
şekilde toplanmakta ve 2015 yılındaki rakamları vermek
istiyorum ben bu anlamda; 1908 radyo ve televizyon değerlendirme
raporundaki genel şikâyetlerde 1.469 ceza kararı var, yüzde 63ününse
reklamlar olması oldukça dikkat çekicidir.
Yine, kamuoyunda epey
tartışıldı, Yüksek Seçim Kurulunun verdiği cezalarla
ilgili, buna özellikle işaret etmek istedim çünkü yasanın verdiği
yetki gereği seçim dönemlerinde bütün sorumluluk Yüksek Seçim Kuruluna
aittir. Dolayısıyla, yasa gereği RTÜK sadece rapor
hazırlamakla yetkilidir ve bunu Yüksek Seçim Kuruluna iletir. Bazen,
hazırlanan raporun tersinde de kararlar çıktığı
açıktır. Vatandaşlarımız, RTÜK İletişim
Merkezine yayınlarla ilgili görüş ve düşüncelerini
iletebilmektedir. Ben bu konuda şikâyet rakamlarının oldukça
çarpıcı olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Mesela, 2015
yılında 121 bini aşkın şikâyet var, yüzde 24ü
dizilerle ilgili, yüzde 22si yarışmalarla ilgili -ki beceri ve
direnç yarışmalarını gösteriyor- yüzde 11i reklamları
kapsıyor. Yine, bunların genel ahlak, manevi değerler ve ailenin
korunması ilkelerine aykırılık prensipleri çerçevesinde de
ele alındığına dikkat çekmek isterim.
Yine, RTÜKün kamuoyu araştırmaları
yaptığını da belirtmek istiyorum. Avrupa Konseyinin medya
alanındaki çalışmalarını Türkiyeyi temsilen takip
yetkisi de RTÜKe aittir.
Görev ve sorumluluk alanlarını kısaca
paylaşmaya çalıştığım RTÜKün 2016
yılındaki bütçe rakamı 247 milyon TL olarak öngörülmüştür.
Ben tabii, kısa başlıklarla geçmeye
çalıştım. Bütçenin hayırlı olmasını,
ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaynarca.
Söz sırası, Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemire aittir.
Sayın Aydemir, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sürenizi başlatıyorum.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AK PARTİ Grubumuz adına Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü özel önemi haiz bir kurum, ülkemizin dünyaya açılan
penceresi, kurumun kendisini tarifi içerisinde, dünyayı izleyen,
Türkiyeyi anlatan bir müessese, bilgi çağında küresel gerçekler ve
değerler kapsamında gerçekçi bir Türkiye portresi oluşturma
adına tanıtım ve bilgilendirme gayretindeki nadide bir
kuruluş.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin dünya
ölçeğinde bütün değerleri bağlamında okunması
fevkalade önemlidir. Ne ki bu durumun küresel bir dille anlatılması
ve böylelikle asrın idrakine takdimi çok daha mühimdir. Zira, bu sayede
yedi düvelin yıllara sari menfi algı oluşturma gayretleri
bertaraf edilebilecektir.
İçinde bulunduğumuz vasat üzerinden hâli
tarif etmekte fayda görüyorum. İç ve dış mihraklarca sahnelenen
hain senaryolara figüranlık edenlerin dezenformasyon gayretleri ehli
vicdan herkesin malumudur ve yine biliniyor ki maksat AK dava marifetiyle
ülkemizde kaydedilen sosyal ve ekonomik reformların önünü kesmektir. Gaye,
önce insan odaklı hizmet felsefesini yok etmek, demokratikleşme ve
özgürlük adına atılan tarihî adımları
itibarsızlaştırmaktır. Amaç, tarihe kazınmış
kardeşlik vizyonumuzu karalamak, Çanakkaleden Kafkaslara, Yemenden
Balkanlara kadar kayda geçmiş yürek frekansımızı
hafızalardan silmektir. Ve tabii, bu güzel ülkeyi, ülkemizi, Türkiyemizi
kan ve gözyaşı haritası şeklinde vizyona taşımak,
acıların adresi olarak göstermektir. Hülasa, sahnelenen iftira ve
karalama kampanyasıdır. İşte tam da bu noktada
geleceğin Türkiyesini muhkem temeller üzerine inşa ettiğimiz bu
dönemde, Türkiyenin doğru anlatılması, ülkemiz hakkında
bilgi kirliliğine yol açan aktarımların önlenmesi büyük önem arz
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri köklü değişim ve öncelikli
dönüşüm programlarıyla yeni Türkiye idealinde kararlı ve
istikrarlı bir yönetim sergilemektedirler. Kamu vicdanında destek
bulan reformların hayata geçirildiği bu süreçte, Türkiyenin dünyaya
doğru sunumu ve böylelikle ülkemizin küresel dilde tarif bulması
hepimizin ortak amacı olmalıdır. Hükûmetimizin bu noktadaki
temel vurgusu çok açık, çok net, çok berraktır. Türkiyenin,
muhteşem mazisi, muhterem konumu ve muasır vizyonu ile küresel dile
en gerçekçi bir şekilde aktarılması, anlatılması ve
tercüme edilmesini öngören bir anlayış. Türkiye'nin ifade ettiği
yüksek haysiyet, vicdan ve irfan örgüsünün küresel bazda seslendirilmesini
hedef alan bir tarz.
İktidar olduğumuzdan bu yana hayata
geçirilen yatırımlar ve çağdaş reformlarla yeni Türkiye
hedefinde imani bir kararlılık gösteren hükûmetlerimizin dünyada
gıptayla izlenen tasarrufları içine kapanık bir ülkeyi bugün
artık dünyada gündem oluşturan, söz sahibi olan bir konuma
kavuşturmuştur. Sergilenen ve takdir bulan bu politikalar ülkemiz
adına çağdaş bir ufuk hareketidir, Türkiye sinerjisinin dünya
vizyonunda hak ettiği ölçüde ifadesidir ve tabii, Türkiye değerlerinin
küresel idrake söylettirilmesi Lider Ülke Türkiye adresine varma adına
tarihî bir seferberlik, tarihî bir adım ve tarihî bir
açılımdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu babda, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğümüz çağdaş bir yapılanmaya
kavuşturulmuş, bilgi teknolojisinin gerekleriyle
donatılmış ve ülkemizin küresel boyutta doğru tarifi,
değerlerinin doğru takdimi ve kaydettiği çabaların
doğru teşhisi bağlamında özel bir konuma
eriştirilmiştir. Çağın gereklerine uygun bilgilendirme
atılımlarıyla, bugün artık Asya'dan Avrupa'ya, Afrika'dan
Amerika'ya adından söz ettiren bir Türkiye vardır. İslam
coğrafyasında, Türk dünyasında konumu, vizyonuyla referans olan
bir Türkiye vardır.
On dört yılda AK PARTİ hükûmetlerinin
ortaya koyduğu muasır yönetim anlayışı ve üslubuyla
Türkiye dünyaya kendini yeniden hatırlatmış, küresel hafıza
yeniden canlanmış ve ülkemiz dünya gündeminin ön sözüne
girmiştir. Türkiye adına böylesi bir AK süreci başlatan ve
ülke adına küresel boyutta AK bir sayfa açanlara minnet ve
şükranlarımızı sunmayı bir borç biliyorum.
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğümüz özelinde, 2016 yılı bütçesinin hayırlı
olması temennisiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aydemir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son
söz Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğduya aittir.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET GÜNDOĞDU
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
İnsan Hakları Kurumunun 2016 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşülmesi vesilesiyle grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken Bir gün mesele Suriye
olursa bilin ki hedef Türkiyedir. diyerek; yine, bilim
adamlığını, rektörlüğü, Ordu göreve
pankartının altında yürüyerek yasakçılığıyla
övünenlere Bir gün başörtülülere selam duracaksınız. diyerek
bugünleri işaret eden Erbakan Hocama Allahtan rahmet diliyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Hoca sizi reddetti,
reddetti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gömleği
değişti, gömleği.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, insan haklarını devlet, vesayet, millet,
eşit yurttaşlık kavramlarıyla ele almamız
lazım. Bunun için kısaca, 1920den bugüne kırılma
noktalarını başlıklarıyla, pozitif ve negatif,
sizlerle paylaşmak istiyorum: Yıl 1920 ve 21, millet, hem orduyu hem
devleti hem de hükûmeti kuruyor. Yıl 1925, Takriri Sükûn Kanunuyla CHP
dışında parti bırakılmıyor. Böylece yirmi
altı yıl tek parti dönemi; seçim var, seçenek yok. Yıl 1950-60
arası, çok partili hayata geçiyoruz ama 50de, 54de ve 57de CHP
seçimleri kaybedince 1960ta darbe oluyor ve 61 Anayasası
yapılıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) CHPyle ne ilgisi var ya
darbenin! Adam gibi size teslim ettik.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - 1961
Anayasasında millete rağmencilik kurumsal olarak Anayasadaki yerini
alıyor. O güne kadar Mustafa Kemal Atatürkün Hakimiyet bilâ kaydü
şart milletindir. sözü ve arkasından bu sözü yerine getirmek üzere
Meclis yetkiliyken 61de Belli kurullar eliyle yürütülür. denilerek Meclis
devre dışı bırakılıyor. 71 darbesi, 80 darbesi,
82 Anayasası
Bugün bile Kenan Paşanın cenazesine itibar
etmeyenlerin hâlâ onun anayasasına sarılıyor olmasını
da dikkate almak lazım.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Siz
sarılmışsınız.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Yıl 1997 28
Şubat, darbe; eğitim, çalışma ve siyaset hakkının
gasbedildiği dönem. Kanunda ve Anayasada Şapka Kanunu olmasına
rağmen kanunlarda ve Anayasada başörtü yasağı olmayıp
sadece yönetmelikle bu hakların gasbedildiği dönem. 2007, 367
garabeti; 2010, referandum ve paradigma değişimi, devletin
milletinden milletin devletine geçiş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hırsızlıklara
geçiş, hırsızlıklara. Yolsuzluklara geçiş. Sen öyle
dersen, ben de böyle derim.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Bugün gazetecilerle
ilgili Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı biz anayasa metnine
koyarken, bugün bayram edenler o gün hayır diyorlardı. Yıl
2013, otuz yıl arkasında kimin olduğunu konuştuğumuz
terör meselesinin özgürlük boyutuyla asimilasyonu kaldırma, hakları
verme, eşit yurttaşlık adına ilerlemeler. Yıl 2014,
halk ilk kez doğrudan Cumhurbaşkanını yani
başkanını seçiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Meclis
Başkanı, halk başkanı mı seçti,
Cumhurbaşkanı mı seçti? Düzeltsene bunu.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Yıl 2015, 7
Haziran seçimlerinden sonra, silahları gömmesi gerekenler, yeniden silaha
sarılıyorlar ve Türkiyede Mecliste siyaset yapması gerekenler,
terör örgütüne sırtını dayayarak yeniden kaosa davetiye çıkarıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Halk kimi seçti, neyi seçti?
Anayasayı çiğniyor ya!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Onun için insan
haklarını böyle ele almak lazım. EMASYA Protokolünün
kaldırılmasından cumhuru hizaya çeken Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun değişmesine, Anayasanın
geçici 15inci maddesine kadar dikkate almak lazım. Bugün Allaha
hamdediyorum bu Meclis, dün, milletin seçtiği milletvekiline derin devlet
adına had bildiren bir Meclisken, bugün millet adına millet iradesine
sahip çıkan ve zalime karşı koyan bir Meclis konumuna
gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zalim kim, zalim? Kime
karşı koyuyor ya?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Elbette çözüm
sürecinin özgürlükler boyutunu bir cümleyle söylüyorum. Dün devlet şefkat
eliyle özgürlükleri veriyordu, bugün kudret eliyle teröristlere, çukur
siyasetçilerine hak ettiği işlemi yapıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye hendek diyemiyorsun?
Hendek desene, hendek. Hendek niye demiyorsun?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Sayın Kılıçdaroğlunu da tebrik
ediyorum, grup toplantısında 29 canımıza kasteden
teröristin taziyesine gideni ülkeye ihanet ettiği için uyarması
dolayısıyla.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo. Evet. Sizi de
uyarıyoruz, senin milletvekilin de gitti, Yasin Aktay da gitti. Sizi de
uyarıyoruz.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Umuyorum CHPden
katılanları da kapsar bu söylem ve çukur siyasetine komple
karşı çıkarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Gündoğdu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizi de uyarıyoruz.
Senin milletvekillin de gitti, niye onu söylemiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubumuza çok açık
sataşmalar oldu, detay istiyorsanız verebilirim, 7-8 tane var.
BAŞKAN Tam olarak ne dedi Sayın Özel,
gerçekten ben kaçırmış olabilirim yani varsa verin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) En sondan gelelim, Genel
Başkanımızın taziye konusunda bu davranışı
doğru bulmadığını ifade ederken CHPden
katılanları da kapsar. diyerek sanki
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
İki dakika veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Ahmet Bey bu kürsüye ilk
çıktığında sarı kravatı o kadar tepki aldı
ki -geçmişindeki sendikacılığına yapılan
çağrışımdan- bugün farklı bir renk tercih etmiş
ama ben, gönül rahatlığıyla, onun takamadığı
kravatı taktım bugün. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Ahmet Beye şunu hatırlatmak
lazım: 1950 seçimlerinin akşamında Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı, Türkiye Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı
İsmet İnönüye herkes Ne yapacaksınız, seçimi
kaybettiniz? diye sorduğunda bir şüphe vardı. İktidarı
devredecek misiniz? diye soruyorlar. Dedi ki: Bu benim en büyük yenilgim
şüphesiz ama Türkiye demokrasisinin en büyük zaferidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bilgisayar da yoktu,
teknoloji de yoktu!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ve bir saat içinde seçim
sonuçlarından sonra devir teslimin talimatını verdi. Bu,
Cumhuriyet Halk Partisinin ülkenin demokrasiye geçiş sürecindeki yüz
akıdır, övünç kaynağıdır. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
7 Haziran gecesi seçim sonuçlarını görünce
kararan, dört gün dili tutulan Başdanışman Burhan Kuzuya
Millet kaosu seçti. mesajı attıran, Sağlık Bakanı
Müezzinoğluna Başkan seçseydik bu kaos, bu terör olmazdı.
dedirten, altta Dağlıca katliamının,
saldırısının şehit haberleri akarken üstüne 400 vekil
alınsaydı bunlar olmazdı. diyen ve bunları yapıp da
bir seçim sonucunu beğenmeyip bir başka seçime doğru korku
imparatorluğu, seçmenin beyninin altına korku aşılayarak
iktidar arayıp, iktidarı bırakamayan biz değiliz
elhamdülillah. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ
olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Gündoğdu,
hayırdır?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Doğrudan ismimi
vererek sataşmada bulundu, hem kravat hem sarı sendikacılık
kavramıyla
Müsaade ederseniz
İsmim, kravatım, icraatım,
eski genel başkanlığım dâhil
69uncu maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gündoğdu, iki
dakika veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
6.-
Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın Grup
Başkan Vekili, değerli arkadaşlarım; sarı kravatı
da her gün değil yeri geldiğince -senin olduğu gibi benim de
birden fazla kravatım var- takmaya devam edeceğim. Sarı
sendikacılık ithamınızla ilgili
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi de köleliği
getiriyorsun değil mi?
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Dinlemesini bil.
Sarı kavramıyla ilgili
yandaşlık ya milletten yana taraf olmaktır
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sermayenin Meclis
temsilcisi!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
lütfen
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) -
ya da darbeden yana
taraf olmaktır. Ya İbrahimin yanında yer almaktır ya
Nemrutun yanında yer almaktır.
ATİLA SERTEL (İzmir) -
İmzaladığın sözleşmeler yüz karası!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Baban kurdu bu cumhuriyeti
değil mi! Bu ülkeye demokrasiyi baban getirdi!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Tek parti diktatörlüğüyle
on sekiz yıl bu milletin ezanının Türkçe okutulduğu
dönemleri hem değişmez lider hem parti başkanı dönemlerini
çok iyi biliyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) -
İmzaladığın sözleşmeleri çıkar.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Ama
sarılıkla ilgili bir şey söyleyeyim: Dört yıl önce, bugün
mensubu olduğum partimin bakanlarının toplu sözleşmede
öğretmene ek ödemeyi vermediği kesinleştiği an
ATİLA SERTEL (İzmir) - Sarı
sendikacısın, sarı!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) -
Türkiye geneli
iş bırakma eylem kararı aldık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne oldu? Sonra ne oldu?
Sonra bakanı kürsüye çıkardınız, kürsüden
konuşturdunuz, kürsüden!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Güven Parktaki
eyleme sizin milletvekiliniz Sayın Tanal katıldı. O günün
esprisini söylüyorum: Tanal bizimle halay çekti ve arkasından dedi ki:
Keşke bugün Genel Başkanım burada olsa, Ey Tayyip Erdoğan,
sosyal taban örtüşmesi olarak yüzde yüz senden olanlar bile sana eylem
yapıyor diyebilse. demişti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sonra ne oldu? Sonra
milletvekili yaptılar seni.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Yardımcı
arkadaşım da demişti ki: CHPnin de sorunu bu, sizde bu kadar
akıllı olanlar milletvekilliğinden öteye gidemiyor. Milletten
yana, halktan yana tarafız, bütün renkler bizim ama farklı renk giyip
de çukur siyasetçilerine arkadaş diyenleri de bu millet asla
unutmayacak.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Gündoğdu.
ATİLA SERTEL (İzmir) -
Çalışanları sattın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, az önce bundan önceki konuşmasında
Türkiye'de siyaset yapması gerekenler diye bize hitaben
BAŞKAN Nasıl efendim, Sayın
Demirel? Bir dakika
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Türkiye'de siyaset yapma adına gelenlerin aslında çukur siyaseti
yaptıklarını ve aynı zamanda, CHPnin Genel
Başkanının da partimizin milletvekiline yönelik
yaklaşımını ifade ederek partimize
sataşmıştır. Bundan dolayı 2 dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun iki dakika veriyorum size de. Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
7.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Ankara Milletvekili Ahmet
Gündoğdunun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında, kimin nasıl siyaset
yaptığı biraz sonra vereceğim tabloda ortaya çıkacaktır.
Bugün sizin malum gazetenizin
başlığına baksanız aslında 26 Şubat yüksek
yargı darbesi diye ifade edilen Can Dündar ve Erdem Gülün tahliyesini
bir darbe olarak nitelendiren anlayışı çok net olarak
görebilirsiniz. Bugün AKP içerisindeki bu çatlağın, çelişkinin
AYMdeki yaşananlarla bağlantısını kurmak bence sizin
daha iyi gözden geçirmeniz gereken bir durumdur. Kendilerinin istemediği
bir karar çıktığında bunun sonucunu bir darbe olarak
ifade eden AKP Hükûmeti ve iktidar nedense bundan hiçbir zaman için de ders
çıkarmıyor.
Çok net söylüyorum: AYM üyelerini kim belirledi? 17
tane AYM üyesi var, bunları kim belirledi, çok nettir. Eski Başbakan,
eski Cumhurbaşkanının belirlediği 10 üye çoğunlukta
olan üyelerdir. Ne oldu bu sistem değişti de, eski AKPli olarak
ifade edilen Abdullah Gülün, eski Cumhurbaşkanının seçtiği
üyelerin çoğunlukta olduğu bir AYM nasıl olur da paralel oluyor
ya da Kumpas kuruluyor. diye ifadede bulunan bir yapı söz konusudur?
Şimdi, biz sormak istiyoruz: AKP içerisinde bir
çatlak mı var yoksa AKP kendi gölgesinden mi korkmaya başladı?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Başbakan cevap
verdi size.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Sizin
milletvekilimize söyleyecek sözünüz yoktur. Sizin, önce, bu ülkeye
yapmış olduğunuz darbelerin hesabını sormanız ve
bunun sonucunu tüm Türkiye halklarıyla paylaşmanız gerekiyor
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Gündoğdu
konuşmasında tekrar cevaba ihtiyaç duyacak sataşma ve
hakaretlerde bulundu; söz istiyoruz efendim.
BAŞKAN Ne dedi Sayın Gündoğdu
tekrar ikinci konuşmasında?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Darbeleri savunmak dedi
efendim; daha ne desin yani? Daha ne desin? Bizi darbeleri savunmakla itham
etti.
BAŞKAN Sayın Özel, ben tabii, İç
Tüzükün gereğini yapıyorum da
Ben bir daha söz vereceğim size.
Yalnız sayın milletvekilleri, lütfen
istirham ediyorum, gerçekten bütçenin insicamını bozmadan...
CEYHUN İRGİL (Bursa) Adam bütçeyle
ilgili konuşmuyor ki!
BAŞKAN - Güzel bir şekilde
başladık, çok değerli konuşmacılar çok güzel ifadeler
kullanıyor katılalım katılmayalım
GARO PAYLAN (İstanbul) Bütçeyle ilgili
konuşan yok ki!
BAŞKAN -
ama sataşmadan da biraz daha
böyle cari bir şekilde bir bütçe yapabilirsek memnun olurum diyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bütçe üzerinde
konuşsunlar, bütçeyle ilgili konuşsunlar sataşmayalım.
BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeden iki dakika daha süre veriyorum.
Buyurun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Adam insan
hakları için çıkmış Cumhuriyet Halk Partisine
saldırıyor!
BAŞKAN Buyurun.
8.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla
selamlıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bütçenin ne
demek olduğunu, bütçe müzakerelerinin hangi titizlikle, hangi ciddiyetle
yürütülmesi gerektiğini biliyoruz. Birazdan
konuşmacılarımızı da dinleyeceksiniz, sabahtan beri
tutumumuz da ortada. Ama tabii, öyle yaklaşımlar oluyor ki iktidar
partisi adına beş dakika şurada kürsüyü bulmuşsunuz, burada
hiç olmazsa, sizden seçmenlerinizin beklediği, Türkiyenin beklediği
birtakım şeyleri dile getirin. Geçmişte görev
yaptığınız -nasıl helallik aldınız
bilmiyoruz- bizim bildiğimiz eski üyeleriniz sizin yaptığınız
sözleşmelerden, o sözleşmelerin sonucunda kendilerinin elde etmeyi
umdukları hakları elde edememelerinden, sizin siyasete terfinizden
ama kendilerinin hâlâ o açlık, sefalet günlerinde kalıyor
olmalarından fevkalade rahatsızlar. Bununla ilgili biz, sizin
partimize yaptığınız sataşmalardan sonra siyasi bir
gönderme de içerecek renkle ilgili, kravatla ilgili, geçmişte
yaşamış olduğunuz bir diyalogla ilgili bir şey
söyledik ama armut dibine düşüyor. Böyle bir eleştiriye
karşı dahi ağzınızdan çıkanı
kulağınızın duyamayacağı,
insicamınızın bozulduğu, vücut kimyanızın
bozulduğu bir konuşma yapıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin teröre, terör örgütlerine karşı ilişkilenme
biçimi, bizlerin onları kınamamız, insanlık suçu kabul
etmemiz, buralarda hiçbir eksiklik olmadığını biliyorsunuz.
Kendiniz söylüyorsunuz Genel Başkanımızın tavrını,
ondan sonra hâlâ daha bir şeyler ima etmeye çalışıyorsunuz.
Bunun yanında bugün buraya çıkıp da
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşacak milletvekillerinden
göreceğiniz şudur: İçi dolmuş, etkin, söylemi güçlü, üslubu
doğru, halkın beklediği muhalefeti yapacağız size ama
siz maalesef, iktidar olma sorumluluğunu taşımak yerine, sizi bu
koltuklara taşıyanlara diyet borcunuzu ödemek için âdeta muhalefete
muhalefet etme kudretsizliğini gösteriyorsunuz.
Kınıyoruz sizi. (CHP
sıralarından alkışlar)
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çakır
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Çakıra söz verdim
Sayın Gündoğdu.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
HDP Grup Başkan Vekili Sayın Demirel, yaptığınız
darbeyle demek suretiyle bizi darbeci olarak göstermiştir, açık bir
sataşmadır, 69a göre söz istiyorum.
Ve dahi, eğer izin verirseniz, yine, CHP Grup
Başkan Vekili Sayın Özel de Diyet borcu ödüyorsunuz. diyerek bizim
meşru, belki de anamızın ak sütü kadar meşru olan
hakkımıza halel getirecek bir bühtanda, sataşmada
bulunmuştur. Bunun için de sataşmadan söz istiyorum 69a göre.
BAŞKAN Buyurun iki dakika veriyorum ama
lütfen bu son olsun.
Bir daha sataşmadan söz vermeyeceğim.
Lütfen sayın milletvekilleri
Sayın Çakır, siz de yeni bir
sataşmaya meydan vermeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Çakır, dört
dakika olmalı. Yani hakkınızı arayın, sayın
mevkidaşım.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) İki dakika sonra
ineceğim Sayın Özel, ondan sonra tekrar çıkacağım.
BAŞKAN İki dakika, iki
Buyurun.
9.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim. Zaten Özel on saniyemi aldı.
Evet, yani diyet borcu lafı Sayın
Özelin rutin polemiklerinden birisidir. Bizim -oradan ifade ettiğim
şeyi bir daha ifade edeyim- anamızın ak sütü kadar helal,
meşru hakkımız olan, çünkü kaynağı millet olan bir
vergi olduğu için ve millet seçtiği için tablo bu kadar
berraktır, bunu söylemeye bile hacet yoktur. Hep tekrar ediyorum, bir daha
söyleyeyim, izahtan varestedir.
Sayın Demirelin dediğine gelince, darbe
yaptığımızla ilgili
Değerli arkadaşlar,
herhâlde, kayıtlara geçsin diye söyleyeceğim; biz bildik, klasik
darbeleri değil, postmodern darbeleri de tasfiye ettik. Yani 1960lı
yılların başında olan
Hani vardı ya Türkiyenin
siyasi geleneğinde sonu sıfırla biten her on yılda 1 darbe,
biliyorsunuz, ondan sonra o değişti, sonu âdeta 7yle biten
ortalı yıllarda da darbe olmaya başladı. Biz klasik
darbeleri tasfiye ettiğimiz gibi, postmodern darbeleri de tasfiye ettik ve
inşallah bu milletin evlatları bir daha darbe marbe görmeyecek.
Öte taraftan, yine Sayın Özelin iki gündür
söylemiş olduğu bir şey var. 7 Haziranda şu oldu, şu
tarihte bu oldu, şunda bu oldu. Değerli arkadaşlar, bir
hayallerimiz vardır, rüyalarımız vardır,
sanrılarımız vardır, bir de somut, reel gerçekler
vardır. Bugün bu ülkenin karşılaştığı,
geldiği en somut, en müşahhas, en reel gerçeklik 1 Kasımda bu
ülkede bu partinin iki kişiden birinin oyunu almak suretiyle yüzde 50yle
iktidara gelmesidir, gerisi lafügüzaftır. Yel kayadan ne aparır,
Sayın Özel?
Teşekkür ederim, saygılarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) Sayın
Başkanım, tutanaklara geçsin diye bir cümle söylememe müsaade edin.
GARO PAYLAN (İstanbul) Neye göre?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - MEMUR-SENin yetkili
olduğu günden bugüne memur maaşlarında en düşük
artış yüzde 450dir. MEMUR-SENin üye sayısı 900 binin
üzerindedir. AK PARTİnin on üç yıllık iktidarı sonunda oyu
yüzde 49,5tur.
MUSA ÇAM (İzmir) Bakanlar devreye giriyor,
müsteşarlar devreye giriyor, öyle üyen arttı senin.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - CHPli
arkadaşlar bizim ücretlere kazandırdığımız için
değil, referandum, ortak akıl mitingleri, başörtüsü, din
eğitimi gibi duruşlarımızdan rahatsız olduğu için
böyle yapmaktadırlar. Biz sendikacılığı beşli
çatı içerisinde yer almak anlamamıştık, siyaseti de öyle
anlamıyoruz.
Tutanaklara geçsin, istirham ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu,
kayıtlara geçmiştir.
Böylece Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna ait
konuşmalar tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
grubumuzla ilgili konuşmalar başlamadan önce yerimden pek kısa
bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Necmettin
Erbakanı ölümünün 5inci yıl dönümünde rahmetle
andıklarına ve Deniz Gezmişin doğum gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
tartışmalara daha fazla devam edecek değiliz. Kimin
argümanının ne olduğu, kimin ne durumda olduğu ortada.
Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bugün
konuşmalar başlamadan önce grubumuzdaki tüm hatiplerimiz ve tüm
grubumuz adına öncelikle 54üncü Hükûmetin rahmetli Başbakanı
Sayın Necmettin Erbakanı ölümünün 5inci yılında
-Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak- rahmetle anıyor, ülkeye
yapmış olduğu hizmetler için kendisine bir kez daha
teşekkür ediyoruz.
Bugün bir ölüm yıl dönümü olduğu gibi, bir
doğum yıl dönümü de. Bugün Deniz Gezmişimizin doğum günü.
12 Mart cuntacılarının idama yolladığı,
yaşasaydı bugün 69 yaşında olacak büyük bir devrimcinin,
Can Yücelin deyimiyle: Türkiyede devrim maratonunun en güzel 100 metresini
koşan bizim Denizin doğum günü. Bugün hâlâ 25 yaşında olan
Deniz, emperyalizme ve gericiliğe karşı Kurtuluş Savaşından
bu yana sürdürdüğümüz bağımsızlık ve özgürlük
mücadelesinin meşalesidir. Buradan altını çizerek söylemek
isterim ki bizler bugün kendi idam sehpasını kendi ayağıyla
deviren Denizin mücadele ruhunu, Türkiye sevgisini, halkların
kardeşliğine duyduğu bağlılığı
aynı şekilde savunmaya devam ediyoruz. Ve bugün gençlik
kollarımızın attığı bir tweeti paylaşarak
sözlerimi bitiriyorum: Vatan onu parsel parsel satanların değil,
uğruna darağacına tekme atanlarındır.
Saygılar sunuyorum.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ilk söz, İzmir Milletvekili Musa Çama aittir.
Sayın Çam, süreniz dokuz dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tam da Sayın Özelin belirttiği gibi içi
dolu konuşma bekliyoruz inşallah konuyla alakalı olarak.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi grubumuz adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Grup başkan vekilimizin söylemiş
olduğu gibi, önceki dönem başbakanlardan Necmettin Erbakanı
rahmetle anıyoruz ama rahmetli Necmettin Erbakan bugün hayatta olmuş
olsaydı, gömlek çıkardığınız için, reddimiras
ettiğiniz için sizi kabul etmeyeceğinin altını çizmek
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, sevgili Deniz Gezmiş, savaşsız,
sömürüsüz ve sınıfsız bir dünya hayaliyle vermiş
olduğu o mücadele, bir tek insanın saçının teline zarar
vermeksizin yapmış olduğu o mücadele sonucunda idam
sehpasına gitmiş ve o sehpayı kendi tekmesiyle devirmiş,
bizim için önemli bir liderimizdir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Çam,
idam fermanında CHPnin imzası var mıydı, açıklar
mısınız?
MUSA ÇAM (Devamla) 69uncu yaş gününde ve
aramızdan ayrılışının 44üncü yılında
bir kez daha rahmetle ve sevgiyle anıyorum kendisini.
Değerli arkadaşlar, bugün burada 2016
yılının bütçesini, 2014 yılının da kesin
hesabını görüşüyoruz. Tabii ki ben Sayın Cumhurbaşkanlığı
bütçesi üzerinde konuşacağım. Sayın Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan 10 Ağustos 2014 tarihinde seçimle
Cumhurbaşkanı oldu arkadaşlar. Milletvekilliğinden ve AKP
Genel Başkanlığından 27 Ağustos tarihine kadar istifa
etmedi ve Sayın Erdoğan AKP kongresine hem Cumhurbaşkanı
hem Başbakan hem de AKP Genel Başkanı olarak katıldı.
Oysa, bizim Anayasamıza göre, açık ve net bir şekilde, aday
olduğu, seçildiği andan itibaren milletvekilliği düşer ve
siyasi partiyle olan bütün ilişkileri de aradan kopar arkadaşlar.
Anayasamız çok açık ve net bir şekilde ama gelin görün ki daha
ilk seçildiği günden itibaren Anayasayı çiğneyen, onları
yere atan bir Cumhurbaşkanıyla karşı
karşıyayız. Dünyanın hiçbir ülkesinde seçilmiş bir
Cumhurbaşkanı hem Başbakan hem de bir siyasi parti genel
başkanı gibi davranamaz ama ne yazık ki bizim ülkemizde
Sayın Recep Tayyip Erdoğan bunları yaptı arkadaşlar.
Yetmedi, 7 Haziran seçimlerine giderken ettiği yemini çiğnedi.
Seçimlerden önce temel atma ve açılışları bahane ederek
yaklaşık 40 ilde yaptığı mitinglerde AKPye oy istedi:
Başkanlık sistemini getirecek misiniz? 400 milletvekili verecek
misiniz? diye vatandaştan ve seçmenlerden oy istedi arkadaşlar. Bir
Cumhurbaşkanı bir siyasi parti genel başkanı gibi meydan
meydan dolaşıp partiye oy isteyebilir mi? Ama Recep Tayyip
Erdoğan yaptı bunları.
Bakın, Sayın Erdoğan kendi döneminde
burada yaparken, Cumhurbaşkanlığı kampanyasını
yaparken sadece TRTde yirmi dokuz saat, AKP otuz saat, CHP beş saat, MHP
yetmiş dakika, HDP on sekiz dakika kullandı. TRT dâhil bütün
televizyonlarda Recep Tayyip Erdoğan yüz otuz sekiz saat, AKP iki yüz otuz
sekiz saat, CHP otuz altı saat, MHP yirmi bir saat, HDP altı saat
kullandı arkadaşlar. Bu adalet midir? Bir Cumhurbaşkanı
devletin televizyonlarında, diğer televizyonlarda çıkıp bir
siyasi partinin propagandasını yapabilir mi arkadaşlar? Ama bu
ülkede yapıldı. Peki bu ülkenin savcısı, Yüksek Seçim
Kurulu, adaleti yok mu? Bilim adamları bir bildiri yayınladılar
diye ertesi gün linç kampanyası yapılıyor, hakkında her
türlü soruşturma açılıyor ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı
yasaları, kanunları, İç Tüzükü çiğniyor, yerlerde
süründürüyor, hakkında bir tek karar yapılmıyor arkadaşlar,
bir tek soruşturma açılmıyor. Peki, bu ülkenin
savcıları, yargıçları, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim
Kurulu nerede ve ne zaman görev yapacak arkadaşlar? Bunları burada
söylemek istiyoruz.
Bakınız, seçim bitti. Bütün bu
kampanyalara rağmen halk dedi ki: Ben senin on üç yıllık
iktidarına son veriyorum. Sana 258 milletvekili ve yüzde 40 oy veriyorum.
Bugüne kadar seçimden on gün, on beş gün sonra hükûmeti kurma görevi
verilirken tam otuz iki gün görev vermedi arkadaşlar, otuz iki gün görev
vermedi Sayın Ahmet Davutoğluna, oyaladı.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ee CHP kaçtı.
MUSA ÇAM (Devamla) Görev verdikten sonra da
Cumhuriyet Halk Partisi üzerine düşeni yaptı, ülke sorumluluğu
içerisinde görüşmeler yapıldı arkadaşlar. Bu
görüşmelerin sonunda da hükûmet kurulmadı. Ondan sonra ne yapılması
gerekiyordu? O Cumhurbaşkanı, görevi ve yetkiyi ikinci partiye
vermesi gerekirken, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına Hükûmeti
kurma görevini vermedi. Neden? Eğer Cumhuriyet Halk Partisi MHPyle,
HDPyle veya HDPnin dışarıdan desteğiyle bir azınlık
hükûmetini tek başına kurmuş olsaydı 17-25 Aralığın
bütün yolsuzluk dosyalarını tek tek buraya getirecekti ve bugün belki
de Recep Tayyip Erdoğan elleri kelepçeli mahkemelerde olacaktı
veyahut da cezaevinde olacaktı arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla)
Hayal bunlar, hayal!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Rüya görüyorsun, rüya!
MUSA ÇAM (Devamla) İşte bunların
önünü kesmek için Sayın Kemal Kılıçdaroğluna görev
verilmedi ve Türkiyede gladyo, sarayın gladyosu devreye girdi, Suruçtan
başladı, Ankarayla ve 1 Kasıma kadar öyle gitti
arkadaşlar. Türkiyedeki terör olaylarının önemli bir
noktası saray gladyosu tarafından yapılmış ve onlar
tarafından başlatılmış bir oyundur.
İnsanları Seçim mi, geçim mi, hayat mı? arasında 1
Kasıma götürdünüz. 1 Kasım sonuçları onun üzerine
alınmış bir sonuçtur.
Değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir
ülkesinde böyle bir Cumhurbaşkanı yok. Bakın, 2014
yılında seçildikten sonra
Bütçenin rakamları açık ve net.
Sayın Recep Tayyip Erdoğandan önceki dönemlerde Sayın Sezer
sekiz yılda 197 milyon lira harcamış, Sayın Abdullah Gül -sizin
Cumhurbaşkanınız, oy verdiğiniz, seçtiğiniz- yedi
yılda 746 milyon lira harcamış, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan 2,5 milyar lira para harcamış arkadaşlar. Bu,
fakirin fukaranın, yetimin parasıdır arkadaşlar. Nereye
gitti bu paralar? Bu paralar nereye gitti arkadaşlar? İşte
gördüğünüz gibi kaçak saray, kaçak saray arkadaşlar.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Millî saray, millî.
MUSA ÇAM (Devamla) Şimdi soruyoruz burada,
diyoruz ki: Şu kaçak sarayı kaça yaptınız?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Milletin
sarayı, milletin.
MUSA ÇAM (Devamla) Vatandaşın
parasını açıklayın, söyleyin diyoruz.
Açıklayamıyorsunuz, kaç para harcadınız bunu
söyleyemiyorsunuz. Bu para yetimin, fakirin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, 2019da seçim var,
çalışın siz gidin.
MUSA ÇAM (Devamla) Düşünün, bir ülkenin
Cumhurbaşkanı hem kaçak sarayda hem kaçak villalarda oturur mu
arkadaşlar ya? (CHP sıralarından alkışlar)
Düşünün, dünyanın neresine gidersek gidelim kaçak villa, kaçak saray
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasıma gel, 1
Kasıma, sandığa gel!
MUSA ÇAM (Devamla) İzmirin Urla ilçesinde,
arkadaşlar, vatandaş bir tek göz oda yapamazken
Cumhurbaşkanı kaçak villalar yapıyor arkadaşlar. Bu kabul
edilebilir bir iş midir?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Yıksın
belediye başkanınız.
TACETTİN BAYIR (İzmir)
Yıkacağız, yıkacağız, merak etme.
MUSA ÇAM (Devamla) Ve bizler nereye gidersek
gidelim, bunları hak etmiyoruz arkadaşlar. İşte,
Türkiye'nin geldiği bu noktadır ve kaçak saraylar, kaçak villalarla,
bununla beraber
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasıma gel, 1
Kasıma; ne oldu? Çalışın, 2019da seçim var.
MUSA ÇAM (Devamla) Yetmez! Geçtiğimiz hafta
Bulgaristanda bir gazete bir yayın yapıyor, diyor ki: Bilal
Erdoğan
Bulgaristanda Hak ve Özgürlükler Partisinin eski Genel
Başkanına ayda 1 milyon lira verilecek ve Bulgaristanda bir
örgütlenme yapılacak. Suriyeyi karıştırdınız,
şimdi Bulgaristanı karıştıracaksınız
arkadaşlar, şimdi orayı karıştıracaksınız.
Peki, her ay 1 milyon dolar hangi paradan gidiyor? Örtülü ödeneklerden ve gizli
hesaplardan gidiyor arkadaşlar. O nedenle burada
Cumhurbaşkanlığına ayrılan pay, denetlenmesi ve
kontrol edilmesi gereken bir bütçedir. Ama, ne yazık ki geçen yıl
yapılan bir torba kanunda binde 5 oranında bir pay aktarılarak
örtülü ödenek Başbakanınki gibi 2 milyara çıktı
arkadaşlar. O nedenle bunları kabul etmiyoruz ve reddediyoruz.
Ve buradan söylüyoruz Recep Tayyip Erdoğana:
Ey Recep Tayyip Erdoğan, ağacı büyüten biziz, kesen sen. Hukuku
koruyan biziz, katleden sen. Gençlerin kurşunlarla yaralanmasına
Kıymayın. diyen, feryat eden biz; onlara emir veren, Destan
yazdılar. diyen sen.
BAŞKAN Sayın Çam, lütfen
yaralayıcı sözler kullanmayalım.
MUSA ÇAM (Devamla) Hırsızı takip
eden biziz, takdir eden sen. Evladımıza Haramdan uzak dur. diyen
biziz, Bilal Erdoğana Evdeki euroları, dolarları
sıfırla. diyen sensin.
BAŞKAN Sayın Çam, temiz bir dil
kullanmanızı talep ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yalan
söylüyorsun Musa Bey, yalan söylüyorsun.
MUSA ÇAM (Devamla) Ey Recep Tayyip Erdoğan,
seçim meydanlarına çıktın, elinde Kuran, dilinde bin bir
yalan
Kursağında haram olan bu bütçeye bizler kırmızı
kart gösteriyoruz arkadaşlar.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hadi güle güle.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
2019a hazırlanın 2019a.
BAŞKAN Bir dakika
sayın milletvekilleri
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
2019da hazırlan gel. Çatı gelsin, çatı. 1 Kasıma gel. Ya,
bir seçim kazanın bari. Bir tane seçim kazanamadınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, bir dakikanızı alacağım.
Sayın milletvekilleri,
özellikle İç Tüzükün 66ncı maddesi görüşülen konudan
ayrılınmamasını, İç Tüzükün 67nci maddesi, Genel
Kurulda yapılan konuşmalarda temiz bir dil
kullanılmasını, kaba ve yaralayıcı sözler sarf
edilmemesini düzenlemektedir. Yine, İç Tüzükün 65inci maddesinde Genel
Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma
düzenimizi bozucu hareketlerde bulunmak yasaklanmıştır.
Görüşmelerin sağlıklı ve verimli yürütülebilmesi,
gerginliklere imkân tanınmaması için tüm milletvekillerimizden, konu
dışına çıkılmaması ve temiz bir dil
kullanılması konusunda hassasiyet göstermelerini rica ediyorum.
Yine, özellikle devlet
kurumlarını itham eden, sanki suç açık işlenmiş gibi
-mahkeme kararıyla sabit bir şekilde yansıtılan- bu tür
ifadelerin doğru olmadığını düşünüyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Siz şu anda İç Tüzük'ü ihlal ediyorsunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Cumhurbaşkanımızı da pekâlâ tenkit edebilirsiniz ancak
ağır eleştiriyi aşacak şekilde ithamlarla hiç kimse
takim edemez. Sayın milletvekilleri, bakın, Anayasanın 104üncü
maddesi çok açık: Cumhurbaşkanı Devletin
başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk
Milletinin birliğini temsil eder. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
başkomutanlığını temsil eder. Hem devletin
başı hem milletin yüzde 52siyle tek başına seçilen
Sayın Cumhurbaşkanımıza lütfen beyanlarımızı
kullanırken ithamdan uzak, iftiradan uzak, onu yaralayıcı ve
onunla birlikte milletimizi yaralayıcı -milleti temsil ettiği-
sözlerden kaçınmanızı tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Bunların
hepsi belgeli Başkan, belgeli bunların hepsi; yargı
kararları var, yargı.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Mahkeme kararı var.
BAŞKAN Her birimizin
dikkat etmesi lazım. Eleştirebiliriz ama bunların her biri sabit suç isnadı
şeklinde ve özellikle de bir algı operasyonuyla Sayın
Cumhurbaşkanımızı halkın nezdinde
karalayamazsınız da. Halkımız da bunu kabul etmez. Bunu
bilmenizi istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Zaten kabul etmiyor,
sandığa gömüyor her zaman ya! Halk sandığa gömüyor. On bir
seçimdir sandığa gömüyor ya! Yetmiş yıldır iktidar
yüzü göstermiyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Bostancı, buyurun sizi dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Musa Bey,
yapmış olduğu konuşmada, 1 Kasım seçimlerine
doğru gidilirken olup bitenleri saray gladyosu, onun entrikası
çerçevesinde olaylar olarak tanımlamış, 1 Kasım
seçimlerinin meşruiyetine ve AK PARTİ iktidarının buradaki
teşekkülüne ilişkin haksız, yersiz isnatlarda bulunmuştur.
69a göre sataşmadan söz talep ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, açıklama yaptı zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Musa Çamın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Musa Bey
sendikacılıktan gelme, o yüzden sesi yüksek çıkıyor,
meydanlara hitap ediyor. Tabii, burada mikrofon var, böyle çok bağırmaya
da gerek yok, insanlar sakin bir şekilde sözlerini, meramlarını
anlatabilirler ama dikkat ediyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içinde,
Sayın Cumhurbaşkanımıza ilişkin en ateşli
konuşmaları yapan kişileri bir sıralama yapsak herhâlde
Musa Bey başlarda gelir.
MUSA ÇAM (İzmir) Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Geçenlerde de
böyle bir konuşma yapmış. Ben de bunun Sayın Erdoğana
ilişkin bir negatif aşkın temsili olduğunu
söylemiştim. Öyle söylemiştim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) O size göre Hocam, siz
öylesiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Halkımız, biliyorsunuz Aşkla nefret arasında incecik bir
çizgi var. derler. Şimdi, bakın, bu çizgi nasıl oluşuyor
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah yazdıysa bozsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ben,
Sayın Musa Beyin geçenki konuşmasından örnekle söyleyeyim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sizinki pozitif
aşk herhâlde!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ben, Musa
Beye Siz, Sayın Erdoğanı negatif aşkla seviyorsunuz.
dediğimde öfkelendi, kızdı ve Benim sevdiğim lider
Atatürktür. dedi. Dediniz mi?
MUSA ÇAM (İzmir) Dedim. Sonuna kadar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Erdoğan size Atatürkü hatırlatıyor Musa Bey. Benim
söylediğim bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte negatif aşk bu. Negatif aşk bu. Mesela şöyle dese
anlarım: Ben, Sayın Kılıçdaroğlunu seviyorum.
İkisi de yaşıyor, hayatta. Sayın Deniz Baykalı
seviyorum. Bunu da anlarım. Ama doğrudan, bodoslama Atatürkü
hatırlayınca
MUSA ÇAM (İzmir)
Varlığımızı ona borçluyuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
düşünüyorum ki, evet, Sayın Erdoğan, bu ateşli Musa
kardeşimize Atatürkü hatırlatıyor. Ben daha ne diyeyim, ne
diyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Keşke sizin de
aklınıza gelse.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bitirmedi daha Sayın Çam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sakin ol Musa
Bey, senin konuşmaların üzerinden gidiyorum.
Bakın, belgeli tek gerçek var gerisi spekülasyon:
Sayın Cumhurbaşkanı oraya kendisini atamadı Musa Bey,
millet gönderdi ve millete saygılı olacaksınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Saygılarımla.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) Çok değerli
hocamız benimle, zımnen, gizli olan, Sayın
Cumhurbaşkanının bir aşktan bahsetti.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen Sayın Çam, dikkat edelim, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beş dakika verin
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) İtiraf edin
aşkı, lütfen.
11.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSA ÇAM (İzmir) Değerli
arkadaşlar, şunu söylememiz gerekiyor: Dün Sayın Başbakan
da burada söyledi, Genel Başkanımız da söyledi. Mustafa Kemal
Atatürkün güzel bir sözü var, Benim iki büyük eserim var: Biri Türkiye
Cumhuriyeti devleti, biri de Cumhuriyet Halk Partisi. Her ikisine sonsuza kadar
bağlıyım. diyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim de, hem cumhuriyetimizin kurucusu hem de partimizin
kurucusu Sayın Mustafa Kemal Atatürkün, onun çizdiği yolda sonuna
kadar yürümek bizim görevimizdir ve ona saygıda kusur etmemiz de asla söz
konusu olamaz.
Siz, ona ve onun silah arkadaşına iki
ayyaş diyebilirsiniz, bunu söyleyebilirsiniz. Ama o iki insan, asla ve
asla iki ayyaş insan değil
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir şey yok.
MUSA ÇAM (Devamla) - Bunu söyleyen
milletvekilleriniz var. Bunu söyleyen arkadaşlarınız var sizin
içinizde. Mustafa Kemal Atatürkü ve İsmet İnönüyü işaret
ederek iki ayyaş diyorlar.
Ama o iki ayyaşın
yaptığını sizler on üç yıldır, arkadaşlar,
yok pahasına satıyorsunuz ve peşkeş çekiyorsunuz. Bunu
bilmeniz gerekir arkadaşlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aşk olsun
MUSA ÇAM (Devamla) - Dolayısıyla, bizim,
burada, fakirin fukaranın, yetimin parasını kullanan Sayın
Cumhurbaşkanının yapmış olduğu hukuksuzlukları
dile getirmek asli görevimizdir arkadaşlar. Bu para 11 milyon emeklinin,
25 milyon çalışanın, engellinin, çiftçinin, köylünün,
esnafın, fakirin fukaranın, yetimin parasıdır. O
paranın nereye harcandığını bizden çok sizin
denetlemeniz gerekirken siz görevinizi yapmıyorsunuz. Muhalefet partisi
milletvekilleri olarak bizler bunu yapmak zorundayız, bu bizim
görevimizdir.
HİKMET AYAR (Rize) En büyük hakem millettir.
Millet hakemliğini yapıyor.
MUSA ÇAM (Devamla) - Bunu yapmazsak o zaman biz
görevimizi yapmamış oluruz ki büyük bir haksızlık ve büyük
bir adaletsizlik yapmış oluruz. Biz görevimizi sonuna kadar
yapacağız ve bunu yapmakta da kararlıyız. Her kuruşun
Yetimin hakkını, kul hakkını korumak kollamak bizim
görevimizdir diyorum saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Aferin Musa,
aferin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Atatürkün
söylediği iki büyük miras; biri cumhuriyet, biri devrimlerdir Musa Bey.
HİKMET AYAR (Rize) Millet yapıyor o
hakemliği, millet.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çam.
Cumhuriyete, devlete, millete olan
bağlılığını,
bağımlığını burada her milletvekili gibi siz de
ifade ettiniz. Yalnız, şunu da unutmamak gerekir ki devletin
başı Cumhurbaşkanıdır, bu sıfatla Türkiye
Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini de Sayın
Cumhurbaşkanı temsil eder. O yüzden, ifadelerimizi makul düzeyde
kullanırsak memnun olurum diye düşünüyorum.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özelde. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özel, sizin süreniz yedi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir grup
başkan vekilinin bütçede Meclis bütçesini konuşması, meseleye verdiğimiz
önem ve grubumuzun bu konudaki iradesini ortaya koyma amaçlıdır.
Bugün Meclis bütçesini ve kesin hesabını
görüşeceğiz. Meclisler o ülkenin dış dünyaya
karşı aynasıdır. Aynı zamanda, demokrasinin, hak ve
özgürlüklerin, eşitliğin teminatı olması gereken bu
çatı hem Anayasaya hem kanunlara uyma konusunda en azami gayreti
göstermesi gereken ve sütte leke olabilir ama bu saydığımız
temel değerler üzerinde Mecliste leke olmaması gerekir. Ancak,
üzülerek ifade etmek zorundayız ve kendi payımıza da bundan
büyük sıkıntı duyuyoruz ki Meclis artık taşeron
sistemin, emek sömürüsünün ve angaryanın merkezi, âdeta başkenti
hâline gelmiştir. Kimseye sormayın, gözümüzün önünde
çalışan stenograf arkadaşlara, kavas arkadaşlara, arada
dışarı çıktığınızda size çayı getiren
arkadaşlara, güvenliğimizi sağlayan polislere sorun. Burada
Anayasanın 18inci maddesi açıkça diyor ki: Hiç kimse zorla
çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Bunun Türkiyedeki
pek çok alanda ihlal edildiğini biliyoruz ama en temel ihlal alanı
çalışanlarımız açısından Meclis
çatısının altıdır. Yüz akı, örnek olması
gereken Meclisimiz, personel rejimi açısından tam bir yüz karası
durumdadır. Hemen çay ocağında 3 çaycı
çalışıyor kulisimizde, 3 çaycı
arkadaşımızın 3ünün de maaşı farklı, 3ünün
de kadro durumları farklı, 3ünün de özlük hakları farklı,
3ünün de emekli maaşına bu işin yansıması
farklı. Kadrolu, sözleşmeli ve taşeron diye üç farklı
çeşit personel Mecliste çalışıyor. Eşit işe
eşit ücret anlayışı temelinden daha burada
sıkıntıya uğruyor.
Milletvekili danışmanları,
gruplarımıza tahsis edilmiş olan danışmanlar,
kıdem yönünden, İşsizlik Sigortası yönünden ve iş
güvencesi yönünden hiçbir haktan faydalanamıyorlar. İşten
çıkarılmaları milletvekilinin ya da grup yöneticisinin iki
dudağının arasında. Biriken kıdem tazminatı yok.
Yeni bir iş arayana kadar da İşsizlik Sigortası Fonundan
yararlanamaz durumdalar.
Servis 22.00den geçe kadar
çalışırsak oluyor. Bana dışarıda arkadaşlar
-saat dokuz buçuk falan- diyorlar ki: Aman Vekilim, biraz daha uzatın da
servis versinler bize, yoksa Eryamana kadar kendi imkânlarımızla
gideceğiz. Oysa saat 18.00den itibaren her türlü gecikmede servisi
versek ne kaybederiz? Bu Meclis bundan tasarruf etmekle ne
kazandığını düşünüyor?
Bazı personel genel idari hizmetler
kadrosundayken 96 tane personel aynı işi yapıyor, ancak
yardımcı hizmetler kadrosunda hâlâ daha kadro için terfi bekliyorlar.
Ve taşeronun en utanç verici şekli bu
çatı altında. Değerli vatandaşlarımız görseler
inanamazlar. Sizler açısından normalleştiyse çok kötü.
Guantanamoyu hatırlatan, o utanç hapishanesini hatırlatan tek tip
kıyafetler giydirilmiş taşeron işçiler var. Milletvekiliyle
karşılaştığında duvar dibine gidiyor. Cumhurbaşkanına
ve cenazeye yapılması gereken cephe selamını vermesini
öğretmiş birisi. İki elini yanına koyuyor, önüne
bakıyor. Sosyal ilişki kurmak istiyorsunuz, korkuyorlar. Asansöre
gel, bin kardeşim. diyorsun, Binemem efendim. diyor. Bunu kim
yasaklıyor? Böyle insanlık dışı bir
yaklaşımla taşeron işçilerin üzerinde kurulan bu sosyal
alanlardan tecrit mekanizması neyse bu ayıp hepimizindir, bunu derhâl
ortadan kaldıracak tedbirleri almamız lazım. Kraldan çok
kralcılar var Meclis bürokrasisinde, gerekirse onlara bu konuda en net
talimatların verilmesi lazım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve sendika, uzun
süredir AKP bunu engellemeye çalışıyordu. Şimdi bir
başka şey var, biraz önce kravat polemiğini
yaşadığımız değerli arkadaşlarımız
kendi sendikalarını Meclise dayatıyorlar, İdare Amiri
olmanın da verdiği taktik avantajla ve daire başkanları,
tüm amirleri uyarıyoruz, burada ve İstanbul kampüsünde: Bu
işlere bu şekilde girmeyin. Bu işlerle uğraşmak
Anayasanın 51inci maddesine, özgürce sendika seçme hakkına tamamen aykırıdır.
Bu yüzden, bu işlere girenler ileride bunun hesabını verirler.
Meclisteki polisler
Deneyim önemli, hepiniz
biliyorsunuz, gözümüzün içinden, bakarak bir şeyleri anlıyorlar. Her
türlü tehlikeyi erken sezmeye, mesai mefhumu gözetmeksizin çalışmaya
alışmışlar. Bir yasa değişikliği
yaptınız, Meclisteki polislere verilen 800 liralık ek ödeme
kalktı, Cumhurbaşkanlığı korumalarına ve
Başbakanlık korumalarına tahsis edildi. Şimdi, bir de
Ankara saldırısından sonra, Meclis daha iyi nasıl korunur?
Emeğin hakkını verin, onların daha önce ellerinden
almış olduğunuz haklarını verin, liyakate önem verin,
bu işe siyaseti alet etmeyin herkes görevini dört dörtlük yapar.
Peki, bu kadar tasarrufla Meclis ne
sağlıyor, para mı sağlıyor? Bu tasarruf ne işe
yarıyor? O zaman, Meclis Başkanına sormak lazım:
Müşavir kadroları var dünya kadar, şişkin ama biliyoruz ki
Meclis Başkanının 3 tip danışmanı var;
danıştıkları, danışmadıkları ve
tanışmadıkları. (CHP sıralarından
alkışlar) O tanışmadığı müşavir
kadrolarını boşaltsınlar, emekçinin alın terinin
hakkını versinler. Bu konuda üstümüze ne düşerse yapmayı
düşünüyoruz.
Meclis lojmanları
Meclisteki kreş
sokağın ötesinde. 5 yaşında, 6 yaşında sabiler
annelerinin elinde yağmurda karşıdan karşıya geçecek.
Lojmanlar boşaldı, Tahsis edin. dedik, olmadı; A, B Blok
olmadı. Soruyorum buradan, açıklansın: Lojmanlara
mantolamayı kaç paraya yaptırdınız? Mantolamadan kaç gün
sonra 5 blok lojmanı yıktırdınız? Mantolama
yapılıp içinde oturulmadan yıkılan lojmanlardan bahsediyorum.
Mecliste atamalarda liyakat sistemi tamamen terk
edildi. Artık tek bir sistem var: Siyasi yakınlık, siyaset. En
yetkin personeller, başkan yardımcıları siyasi tavır
belirtmedikleri için ya da kendinize uygun görüş vermedikleri için
görevlerinden kızak görevlere çekiliyorlar. Arkalarında sistemin
onların yerine yetiştirdiği kişi yerine, yok, taa
Kütüphaneden, oradan, buradan uzman olarak Kanunlar Kararlara atamalar
yapılıyor ve bu yüzden de o liyakat sistemiyle dikine yükselme
umuduyla size, bize eşitlikçi hizmet etmeye çalışanlar da bu
mobbingin sonunda görevi bırakıyorlar.
Meclisi Türkiye'yi yönettiğiniz gibi
yönetiyorsunuz. Onu da beğenmiyoruz, bunu da beğenmiyoruz; Meclis
bütçesine de Türkiye bütçesine de ret oyu veriyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Söz sırası Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmene aittir.
Sayın Türkmen, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay
Başkanlığı bütçesi üzerinde söz aldım. Söze başlamadan
önce, Deniz Gezmişi sevgi ve saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, vatandaşın
ödediği vergilerle toplanan kamu gelirlerinin nerelere
harcandığını ve usulüne uygun harcanıp
harcanmadığını belirlemek amacıyla kamu idarelerini denetleyen
Sayıştay, hepimizin bildiği gibi bu önemli görevi Meclis
adına yapmaktadır. Sayıştay bütçesiyle ilgili
görüşlerimi belirtmeden önce, yaşadığımız süreç
hakkında kısa bir özet yapmak istiyorum.
Ne yazık ki ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik, toplumsal ve siyasal iklim her geçen gün biraz daha
bozulmaktadır. Bu bozulmanın ilki, demokrasinin temeli olan kuvvetler
ayrılığı prensibinin ortadan kalkmasıdır. Yasama,
yürütme ve yargı erkleri tamamen tekelleşerek tek güç
odağına dönüşmüştür.
Yasamadan yargıya, yürütmeden bütün kamu
yöneticilerine, medyadan iş adamlarına kadar herkesin, ne diyecek
diye beklediği, baskı ve zulümden çekindiği, fiilî tek adam
yönetimi vardır. Toplumun tüm kesimleri, üzerindeki baskı ve
otoriteyi iliklerine kadar hissetmektedir. Devletin başı, en yetkili
adam, oldu tek adam. Önce tarafsızlık kavramının içi
boşaltıldı, sonra tamamen yok edildi. Adalet, hukuk,
eşitlik, özgürlük yandaşlar için hak, vatandaş için hayal oldu.
Devletin bütün kurumları birer parti kurumuna
dönüşerek iktidar partisinin yörüngesine oturdu. İş
adamları vergi cezaları, teftişlerle baskı altına
alındı, muhalif kim varsa her türlü baskıyla sindirildi,
cezaevine konuldu. Sosyal medyada yapılan eleştirilere dahi tahammül
kalmadı ve savcılar sosyal medyada cadı avına başladı.
Sosyal yardımlar bile tehdit unsuru olarak kullanıldı. Devletin
tepesinin en yüksek tondan kullandığı öfke, şiddet ve had
bildiren dil birlikte yaşama iradesinin altını dinamitledi ve
herkesi ayrıştırdı. Yaratılan korku imparatorluğu
toplumu baskı altına aldı. Komşunun komşuya tahammülü
kalmadı.
Doğu ve güneydoğuda adı konmayan bir
savaş, şehir merkezlerine inen terör var. Hemen her gün gelen
şehit haberleri ailelerle birlikte toplum vicdanında da
kapanılmaz yaralar açtı. En çok şehit veren illerin başında
gelen Adanada şehit törenlerine, taziye ziyaretlerine yetişemez
olduk.
Eğitim ve sağlık hizmetlerinden
yararlanmakta bile parası olanlar ve olmayanlar diye ayrıldık.
Ekonominin durumu ortada. Devlet, şirketler,
vatandaşlar borç batağında; ülkede yoksulluk, yolsuzluk,
usulsüzlük had safhada. İşte bu durumdayken de Hükûmetin öngörüsüz
yaklaşımları, yanlış dış
politikalarıyla yalnızlaşan bir ülkeyiz.
Değerli milletvekilleri, önemli olan tek
başına bütçe yapmak değil, yaptığınız
bütçenin özellikle harcama kalemlerinin denetlenmesi ve bu harcamaların
Anayasa ve yasalara uygun olup olmadığının belirlenmesi.
Denetim iktidarın yörüngesinde olmamalı. Ancak bütçesini
görüştüğümüz Sayıştay da dâhil olmak üzere her türlü
denetim mekanizması diğer kurumlarda olduğu gibi iktidarın
baskı ve yönlendirmesi altındadır. Meclisin denetim ve karar
alma görevleri hiçe sayılmaktadır. Türkiyede hiyerarşik
denetim, mali denetim, Sayıştay denetimi farklı tanımlamalarla
kısıtlanmakta, çeşitli kanun ve yönetmelik
değişiklikleriyle Sayıştay denetiminden yüzde 50den az
kamu payı olan kuruluşlar çıkarılmakta, 2002-2013
yılları Sayıştay denetim raporları Meclise dahi
gelmemektedir. Bu yapı her türlü hırsızlığa, istismara
ve yolsuzluğa çanak tutan bir yapıdır.
Ülkemizin yolsuzluk konusundaki karnesine her geçen
gün yeni kırıklar eklenmektedir. Uluslararası
Şeffaflık Örgütünün 26 Ocak 2016da açıkladığı
2015 Yılı Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi Raporuna göre 168 ülke
arasında yolsuzluk konusunda en kötü gerilemeyi yaşayan Türkiye ne yazık
ki 2nci sıradadır. Siyasetçiler ve yandaşları devlet
kurumlarını gasbederek güçlerini artırma ve
yolsuzluklarını kapama eğilimindedir. diye rapor açıkça
yazmıştır. Ve bir şey daha var raporda, hiçbir denetlemeden
geçmeyen örtülü ödeneğin AKP döneminde 17 kat arttığına
dair.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay
yüksek bir denetim kurulu olmanın yanı sıra bir hesap
mahkemesidir. Son yıllarda Sayıştayın Meclise
gönderdiği raporlar kuşa çevrilmiş, bilgi, veri eksikleriyle
dolu raporlar hazırlanmıştır. Plan Bütçe Komisyonu
üyelerimizin dile getirdiği gibi, 24 belediye şirketinin
denetlendiği raporun tamamı yarım sayfadır. AKP
iktidarında açık, şeffaf, hesap verebilir bir kamu yönetimine
siyasi baskı ve yönlendirmeden uzak, sağlıklı işleyen
bir denetim mekanizmasına kavuşmamız imkânsızdır.
Denetim görevini yapmayan Sayıştay için de bütçe
ayrılmasının bir anlamı yoktur.
Konuşmamı Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
bir sözüyle bitirmek istiyorum: Yaptıkları işin
doğruluğuna inanan insanlar çalışmalarının
denetlenmesinden, karşı fikirler ortaya atılmasından ve
tercihleri üzerinden münakaşa yapmaktan zevk alırlar. Bunu
yaşamadığımız AKP tarafından hazırlanan ve
Komisyonun yok sayıldığı bir Sayıştay bütçesine
Hayır. diyeceğimizi belirtiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkmen.
Söz sırası Ankara Milletvekili Murat
Emire aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz aynı şekilde yedi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin bütçesi
üzerinde partimizin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Ben de sözlerime başlarken Türkiye devrimci mücadelesinin
liderlerinden Deniz Gezmişi ve antiemperyalizm mücadelesinde,
bağımsız Türkiye yolunda emek veren, can veren herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Onlar 12 Marttan sonra düzmece iddianamelerle, bugün
herkesin hukuksuz olduğunu kabul ettiği iddialarla
yargılandılar ve idam edildiler. Onlar Anayasayı ortadan kaldırmak
suçunu işlemediler ama Anayasa bugün bir şekliyle ilga edilmekte ve
bazı hükümleri yok sayılmaktadır, açık bir biçimde bunu
görüyoruz.
Bunun bu bütçeyle ilgili olan kısmı
6ncı maddedir değerli arkadaşlar. 6ncı maddeyle
aslında millî iradeye, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan bir yetki
bir şekliyle geniş bir biçimde Maliye Bakanına devredilmektedir
ve bu açık bir Anayasa ihlalidir. Bu Anayasa ihlalini 2015 bütçesinde de
yaptınız. Biz bunu Anayasa Mahkemesine götürdük ancak hâlâ bir sonuç
çıkmadı. Dolayısıyla, sizin bir şekliyle bunun
Anayasaya aykırı olduğunu görüp bunu düzeltmenizi bekliyoruz,
bu şekliyle Anayasaya açıkça
aykırılığını ifade etmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, yargının
siyasallaştığı, hâkimlerin, mahkemelerin miting meydanlarından,
muhtar toplantılarından emir aldığı bir dönemden
geçiyoruz. Aynı şekilde, Cumhurbaşkanının ve AKP
iktidarının Anayasa Mahkemesiyle ilişkisi geçici bir mevsimsel
aşk dışında oldukça sorunlu olmuştur.
Biliyorsunuz, 2010 Anayasa
değişikliğine kadar AKP iktidarı Anayasa Mahkemesinden
sürekli şikâyet etmiştir. Ve 2010 Anayasa
değişikliğinden sonra Anayasa Mahkemesinin
yapısını Abdullah Gülün atamaları dolayısıyla
değiştirebileceklerini düşündükleri için de ilk aylarda, ilk
yıllarda rahat bir oh demişlerdir. Ama aslında şu ortaya
çıkmıştır ki, AKPnin de Sayın
Cumhurbaşkanının da Anayasa Mahkemesiyle sorunu, aslında
hâkimlerin nitelikleriyle, dünya görüşleriyle bağlı
değildir; aslında Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP hukuk
tanımak istememektedir.
Bakınız, burada millî irade
kavramını sürekli kullanıyorsunuz. Millî irade deyince sadece
yüzde 49,5u anlıyorsunuz. Millî irade, Meclisteki çoğunluğa
indirgenemez. Millî irade, ulusal egemenliğimizi ifade eder. Evet,
egemenlik kayıksız şartsız milletindir ama asıl sorun
bu egemenliği kimin, nasıl kullanacağıdır.
Anayasamızın 6ncı maddesi açık, millet, egemenliğini
anayasal organlarıyla, yasama, yürütme ve yargı eliyle kullanır.
Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi bir karar
verince Bu kararı siz nasıl verirsiniz? Herkes
sınırını bilsin. demek geçersizdir, anlamsızdır.
Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere herkesin
sınırlarını bilmesi gerekmektedir. Siyasetin
sınırı Anayasadır, hukuktur. Ancak biz son süreçte de daha
önce de Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı sizlerin açık
bir biçimde karşı çıktığınızı, hatta
çoğu defa da eleştiri sınırını geçecek ve Anayasa
Mahkemesini neredeyse aşağılayacak derecede yorumlar yaptığınızı
biliyoruz.
Bakınız, anayasalar aslında
iktidarı, siyasal iktidarı sınırlamak için
yazılırlar. Siyasi iktidar sınırlandığı
ölçüde demokratikleşir. Lord Acton Güç yozlaştırmaya
eğilimlidir, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırır.
demektedir. Yine, Alman faşizmini yaşamış büyük Anayasa
hukukçusu Kelsen, anayasaların iktidarları sınırlamak
amacıyla yapıldığını söylemiştir.
Dolayısıyla, siz, millî irade savlarıyla Anayasa'yı
çiğnemeye ve Anayasa'yı sürekli ihlal etmeye devam edemezsiniz,
etmemelisiniz.
Millî irade söylemleriyle ve millî iradeden
kaynaklı olarak da sürekli aklandığınızı
söylüyorsunuz. 17-25 Aralık yargılamalarından nasıl
kurtulduğunuzu siz unutmuş olabilirsiniz ama biz unutmadık ve
unutturmayacağız. O süreçte sulh ceza hâkimlikleri ihdas ettiniz.
Sulh ceza hâkimlikleri, biliyorsunuz, mahkemelerin tutuklama, sorgulama gibi
işlemlerini yapmakla yetkilendirildi ve sonrasında sulh ceza
hâkimliklerini, Sayın Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun 1. Dairesinin dörtte 3 dengesini bozmak şekliyle özene
bezene atadığı hâkimler yoluyla siz atadınız. Anayasa
Mahkemesinin sulh ceza hâkimliklerinin kuruluşunu iptal etmesini beklerdik
ama maalesef Anayasa Mahkemesi bunu gerekli görmemiştir. Gerekçesinde de
Evet, burada tabii hâkim ilkesi geçerlidir çünkü sulh ceza hâkimliklerine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hâkim atamıştır.
demiştir. Ancak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 1. Dairesi
yani sulh ceza hâkimliklerine hâkim atayan 1. Dairesi, sonuç olarak, Adalet
Bakanının müdahalesiyle 2 üyenin yer değiştirmesi sonucunda
dörtte 3 oranında tamamen siyasal iktidarın eline geçmiştir.
Benim burada vaktim yetmediği için
ayrıntılarıyla daha sonra... 1. Dairenin seçe seçe nasıl
hâkim atadığını anlatmaya vaktim yok ama şunu bilin:
17-25 Aralık yargılamaları asla aklanmamıştır ve
o mahkemelerin verdiği kararlar asla hukuki değildir.
Sözlerime son verirken, bu bütçeye
kırmızı kart göstereceğimizi ve hayır
diyeceğimizi bildirir, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Emir.
Söz sırası Muğla Milletvekili Ömer
Süha Aldana aittir.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yedi dakikalık sürenizi başlatıyorum.
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Yargıtay ve
Danıştay bütçelerine ilişkin görüşlerimi açıklamak
üzere huzurlarınızdayım.
Aslında, Türkiyede yüksek yargıyı
konuşurken 12 Eylül 2010 öncesi ve sonrasını
değerlendirmeye tabi tutmak lazımdır. 12 Eylül 2010 tarihindeki
referandum, Türkiyede yargının tamamıyla yürütmenin emrine
girdiğinin tescillendiği bir gündür. Bir örnek vereyim: 2010
referandumundan önce Yargıtayda 250 üye vardı, Danıştayda
95 üye vardı; 2011deki HSYK değişikliğinden sonra
Yargıtaydaki tabloyu değiştirmek için sayı 387ye
çıkarıldı, Danıştayda ise 155e. Bu seçilenlerin hemen
hemen yüzde 99u cemaat mensubu yargıçlardı. Daha sonra, 2014
yılında yani 17-25 Aralık sürecinin hemen sonrasında,
şubat ayında yapılan değişiklikle, bu sefer
kardeşler arasında savaşta kavram değişti, üstünlük
savaşı başladı ve yapılan değişiklikle yine
sayı artırılarak, Yargıtayın, Danıştayın
yapısını değiştirme adına, Yargıtayın
üye sayısı 516ya, Danıştayın üye sayısı
195e yükseltildi. Dünyanın hiçbir ülkesinde yüksek yargıda bu kadar
insan çalışmaz, bu kadar yüksek yargı üyesi bulunmaz. Tabii,
bütçeyi konuşacağız ama anlaşılan o ki gerek
Yargıtayda gerek Danıştayda kamu düzeni ve güvenliğe
ayrılan payın artırılması dışında bütçe
gelirleri anlamında herhangi bir ek katkının
olmadığını görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Henry Thomas Buckle
şöyle bir laf ediyor: Suçu toplum hazırlar, suçlu işler.
Aslında, yargı mercileri sonuç yerleridir. Toplumsal yapıdaki
birtakım bozukluklar suç olarak yansır ve yargı bunu bir sonuca
bağlar.
Temelde Türkiye'nin son yıllarına
baktığımız zaman, bakmayın böyle hava atmalara,
asmalara, kesmelere, ekonomideki o gelişmişliğe, demokrasi
söylemlerine; Türkiye'nin bir gerçeği vardır, Türkiyede
yargının yükü artmaktadır. Mutlu olan, insanı mutlu olan,
refah içindeki bir toplumda suç işleme oranı niye artsın? Bunun
birtakım etkenleri vardır; öncelikle ekonomik tablo, işsizlik,
geçim derdi suçun ana etkenlerinden biridir. Türkiyede bugün yoksulluk en
temel noktalarından bir tanesidir.
İki: Yolsuzluk ve yanlış ekonomik
politikaların getirdiği sonuçlar, kafalardaki kavram
kargaşalığı. Bir yandan ahlak abidesi kesileceksin ama
siyasette ve ticarette en büyük ahlaksızlığı
yapacaksın. İşte, bu da temel bir çelişkidir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Üç: İnsanlar neoliberalizm ile yeniden
muhafazakârlaştırma hareketinin arasına
sıkıştırılmıştır, ne yapacağını
bilemez durumdadır; moral değerlerini yitirmiştir Türk
insanı.
Göçün yarattığı bir tablo da
vardır. Kentin varoşları ne yazık ki suç işleme
merkezleri hâline getirilmiştir, kontrol kaybedilmiştir. Kontrolün
kaybedildiğinin örneklerini bugün Diyarbakırda, şurada, burada
net bir şekilde görüyoruz zaten.
Dört: Bir diğer nokta, yanlış ve
rezil eğitim politikasıdır. Türkiyedeki insanlar eğitimden
yoksundurlar. Eğitimde fırsat eşitliği yoktur. Paranız
varsa o kadar eğitiminiz vardır, paranız yoksa eğitimsiz
sürünmeye mahkûmsunuz demektir.
Ve son olarak toplumsal barış
Bu kadar
kutuplaşmanın olduğu bir toplumda elbette ki suç
yaratılır, suç oluşur. Bunu engellemenin hiçbir yolu da yoktur.
Değerli milletvekilleri, hâkimler ve
savcılara ilişkin olarak Danıştay ve Yargıtay
geçmiş dönemlerde not verirlerdi. Bunun için de ilk derece mahkemelerinde
görev yapan hâkim ve savcılar kararlarını vermede özen
gösterirlerdi. Ne yazık ki bu kaldırıldı. Şimdi,
fütursuzca, abuk subuk, ön yargılı, siyasi düşünceyi doğrudan
karara yansıtan kararlar vermekten hâkim ve savcılar çekinmiyorlar.
Buna bir dur demek lazımdır, yeniden not sistemi getirilmek
durumundadır.
Bir diğer nokta, bu 516 ve 195
sayısını azaltmak adına birtakım projelerin hayata
geçirilmekte olduğunu görüyorum, geçirilmeye
çalışılacağını duyuyorum. Öncelikle bölge adliye
mahkemelerini kurup beğenmedikleri yüksek yargı üyelerini oraya
doldurma gibi bir mantık var. Bir diğer mantık, Anayasaya
açıkça aykırı olduğu hâlde buradan bir yasa
çıkarıp Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye
yürüyemeyeceğini göre göre bazı tasfiye etme girişimleri var. Bu
konuda hukuk dışına çıkılmamasını özellikle
rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yargıdan silah
olur mu? Evet, Kaleşnikof silahtır, tabanca silahtır ama bugün
günümüzde yargı da bir silahtır artık, hem de kalleş bir
silahtır. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü güveneceğiniz bir
mercidir yargı, yargıya güvenirsiniz ama sizi bugün yargı
arkadan vuruyor. Niye? Yargı yürütmenin tekelindedir.
Son sözüm bu konuda şu: Yönetirken adaletli
davranmak lazımdır. Yönetirken adaletli davranmayanlar yönetimden
düştükleri zaman gerçekten aradıkları adaleti
bulamayacaklarını da bilmek durumundadırlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ve gün öyle bir
gündür ki yargı -klasik sözle bitirelim- herkese lazımdır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aldan.
Şimdi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Akar, buyurun, sizin de süreniz yedi
dakikadır.
Lütfen Sayın Akar, sizden dolu bir konuşma
bekliyoruz inşallah.
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, dün Başbakan
konuştu, bugün de bana Başbakanlık bütçesi üzerine konuşmak
nasip oldu.
MUSA ÇAM (İzmir) Farz oldu, farz.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bugün görüştüğümüz
bütçe Başbakanlık bütçesi, doğru, ama bu ülkede bir
Başbakan var mı, yok mu, bu bir tartışılır
arkadaşlar, değil mi?
Sürem yedi dakika. Bakın, bu Başbakan
böyle giderse gelecek dönemki Başbakanlık bütçesini konuşurken
bir dakikalık bile konuşma ihtiyacı olacağını
düşünmüyorum.
Şimdi, bütçeye girmeden, Sayın
Davutoğlunun Dışişleri Bakanlığından
Başbakanlığına uzanan hikâyesine bir bakalım hep
birlikte. AKP hükûmetleri döneminde para kasalarıyla, ayakkabı
kutularıyla sıfırlama işlemleri yapılırken
Sayın Davutoğlunun da bütün komşularımızla
ilişkilerimizi sıfırladığını hep birlikte
görüyoruz. Bakın, Sayın Başbakan Ekim 2013te dış
politikayı altı temel ilkeye dayandırıyor. Bir: Güvenlik ve
özgürlükler arasında denge. İki: Komşularla sıfır
sorun. Üç: Çok boyutlu bir dış politika. Dört: Proaktif bir bölgesel
politika. Beş: Yepyeni bir diplomatik tarz. Ve altı: Ritmik
diplomasi. Bunları siz duymamışsınızdır, merak da
etmiyorsunuzdur ama bu, Başbakanın söylemi Dışişleri
Bakanlığı döneminde.
Geldiğimiz noktaya
baktığımızda durumumuza güler misiniz, ağlar
mısınız? Bir şeyi başarmış -sayesinde- dost,
müttefik, komşu, ne varsa hepsini sıfırlamış
arkadaşlar. Dün Bu coğrafyada özne olacağız. diyordu ama
görüyorum ki bu coğrafyada sıfat bile olamayacak duruma
getirmişler durumu.
Dışişleri Bakanlığında
ilklere imza atan Sayın Davutoğlu, Başbakanlığı
döneminde de ilklere imza atmaya devam ediyor. Bakın, bunları da
sizlerle paylaşmak istiyorum. Doksan iki yıllık cumhuriyet
tarihinde ilk kez toprak kaybettik arkadaşlar, ilk kez toprak kaybettik.
Neden bahsettiğimi biliyorsunuz, değil mi? Süleyman Şah
Türbesinden bahsediyorum. 22 Şubat 2015 gecesi yanına da askerleri
alarak gece yarısı kahramanlık hikâyeleri yazıyordu
saraydan önce basın açıklaması yapabilmek için. Şimdi merak
ediyorum, o kahramanlık hikâyelerini yazarken paydaşı,
ortağı kimdi? Şimdi çıksın, Türkiye Cumhuriyetine bunu
anlatsın diyorum.
Bitti mi? Hayır bitmedi. Tarihte ilk kez yetkilerini
devreden Başbakanla karşı karşıyayız
arkadaşlar. Dün ekonomi konseyi kurulmuş 50 kişilik, içinde
bakanlar var, adalet konseyi kurulacak, eğitim konseyi kurulacak, enerji
Nerede? Kaçak sarayda kurulacak. Bakanlar var ama Başbakan yok içerisinde
arkadaşlar. Boşuna demedim Gelecekte böyle bir konuşmaya
ihtiyaç olmayacak. diye. Yaptıklarınız ortada.
17-25 Aralıkta beraber yürüttüğünüz cemaat
tarafından aldatıldınız. Suriyede can dostunuz Esad
tarafından aldatıldınız. Yardım ve yataklık
yaptığınız terör örgütü tarafından 358 güvenlik
görevlimiz şehit edildi, PKK terör örgütü tarafından da
aldatıldınız. IŞİDin aldığı canlardan
sonra televizyon programlarına katıldınız, bu kızgın
çocukların katliamlarından sonra oylarınızın yüzde 4
arttığını söylediniz. Doğru, IŞİD
tarafından da aldatıldınız. Mitinglerde Beyaz Toroslar
gelir! dediniz. Son Ankara patlamasındaki aracın rengini merak
ediyorum ama Genel Başkanım siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz dediğinde
de alınıyorsunuz. Peki, bu bütün bu saydıklarımı CHP
yaptı. mı diyeceksiniz? Dün Sayın Davutoğlu CHPnin ayak
oyunları. diyordu bu kürsüde, ben de diyorum ki Sayın
Davutoğlu, bunlar sizin ayak oyunlarınız mı acaba, merak
ediyorum. Doksan iki yıllık tarihimizin her dönemine sahip
çıkıyoruz ama on üç yıllık Hükûmetiniz döneminde
yaptıklarınızı reddimiras yapıyorsunuz.
Başka başarılarınıza da
bakmak istiyorum. Bakın, ülkemizde terör var mı? Var. Eskiden 1 terör
örgütü vardı, sayenizde 2 tane oldu(!) Ülkemizde işsizlik var
mı? Var. 10,4; 6 milyon işsiz var. İşçi
sınıfının problemleri var mı? Var. Sayenizde
işçiler asgari ücretli köle hâline dönüştürüldüler. Çiftçilerimizin
problemleri var mı? Var. Emeklilerin problemleri var mı? O da var.
Yüzer lira verdikleri için, yıl içinde 100 lira zam yaptıkları
için emeklilerin problemlerini çözdüklerini düşünüyorlar. Esnafın
problemi var mı? Var. Memurun problemi var mı? O da var. 3600 dedik
biz, siz 3000e yeter. dediniz. Peki, ülkede yoksulluk var mı? Var. 17
milyon yoksulumuz var. Peki, yolsuzluk var mı bu ülkede? E, o da var.
Yolsuzluk rakamını bize sormayın, biz tahmin yürütüyoruz ne
kadar yolsuzluk yapıldığına dair. Dün de Başbakan dedi
ki Genel Başkanımıza: Tahminlerle söylüyorsunuz. Ama yolsuzluk
rakamını en iyi bilenin, en net bilenin kaçak sarayda oturduğunu
da hepimiz biliyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Kaçak saray diyorum çünkü sizden öğrendik. Abdullah
Öcalana İmralı diyorsunuz, PKKya da Kandil diyorsunuz, biz de
kaçak saray diyoruz, bunu da sizden öğrendik. Peki, vatandaşın
borcu var mı? Var. 2002de 6,5 katrilyon, bugün geldiğimiz noktada
382 katrilyon lira borcu var vatandaşın. İş kazaları
var mı? Var. Tebrik ediyorum, Avrupada 1inci yaptınız, dünyada
3üncü yaptınız ölümlü iş kazalarında Türkiyeyi. Peki,
bunlar var da Başbakan dün ne anlattı burada, bunlarla ilgili bir
şey anlattığını duyanınız var mı?
Bir de olmayanlara bakalım. Mesela, bu ülkede
adalet var mı? Yargı var mı bu ülkede, yargı? O da yok
değil mi? Sakın Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın bu
ülkede yargı olduğu için doğru karar olduğunu zannetmeyin.
Çünkü o, Abdullah Gülün Tayyip Erdoğana doğum günü hediyesiydi
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Devam
ediyorum. Demokrasi var mı? Yok. İfade özgürlüğü var mı? O
da yok. Basın özgürlüğü var mı? O da yok. Tarafsız bir
cumhurbaşkanı var mı bu ülkede? O da yok. Bu ülkede
Başbakan var mı? O da yok. Hadi, bunlar tamam. Vatandaşın
can güvenliği var mı bu ülkede? O da yok. Hangi başarı
öyküsünden bahsediyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasım var, 1
Kasım, sandığa gömüldüğünüz tarih.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bakın, 7 Hazirandan
sonra Ülkeye kaos gelecek. dediniz, geldi mi? Geldi, bildiniz, doğru
söylediniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasım var,
sandığa gömüldüğünüz tarih. 11 seçimdir sandığa
gömüldünüz, neticeler ortada.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bu kaosun adı da
AKPdir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasım var,
konuş, 1 Kasım.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Son olarak şunu
söylemek istiyorum: Basın ve ifade özgürlüğünde
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sandığa
gömüldünüz ya.
HAYDAR AKAR (Devamla) -
Avrupa ülkelerinden geri
değiliz. diyor Sayın Başbakan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuştun,
konuştun sandığa gömüldün.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sayın Başbakan
size buradan seslenmek istiyorum: Bu ülkede siz ne kadar özgürseniz, özgür
Başbakansanız basın da o kadar özgürdür diyor, hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda netice
var, sandığa bak.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hâlâ
öğrenemedin şu konuşmayı Haydar(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sandığa bak abi,
11 seçimdir kaybediyorsunuz ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yetkilerini devreden
Başbakan. diyerek Genel Başkanımıza sataştı.
Onun için, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen, iki dakikada
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Süreniz iki dakika.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçe görüşmelerinin kendine has usulüyle
ilgili olarak suhuletle, sakinlikle süreci götürmeye
çalışıyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) Osman öyle
yapıyor!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben 1 Kasım
dedim sadece.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Birçok CHPli
arkadaşımızın da buna riayet ettiğini görüyorum ancak
bağırmaktan başka
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Osman
Osmanı söylüyor!
BÜLENT TURAN (Devamla) -
polemikten başka
hiçbir özelliği olmayan Haydar Bey
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Osman
bağırıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
yine usulü bozdu, yine
Osman Beyi tahrik etti, yine bağırmaya hak ettirdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben de sana cevap
vereceğim.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar
beklemek makul insanların tavrı değil. Ben, Meclise
geldiğim gün, Haydar Bey bunları söylüyordu, yine bunları söylüyor.
Bu millet, sarayın kaçak olup
olmadığını, bu ülkede Başbakanın,
Cumhurbaşkanımızın yetkilerinin ne olduğunu çok net
idrak etti, dersini çok net verdi, sizin sevinmenize imkân vermeden, tekrar 1
Kasımla bütün taşları yerine oturttu.
Ben, naçizane şunu söylerim: Yeni argümanlar
üretin, yeni söylemler geliştirin, muhalefet aynı şeyi on dört
yıl tekrar edip aynı oyu almak değildir. Biz şikâyetçi
değiliz, tekrar kaçak deyin, tekrar bizim aramızda fitne
çıkarmaya çalışın, tekrar aynı üretimlere devam edin
ancak dün Sayın Başbakanım cevabını verdi, biz, Kurucu
Genel Başkanımızın bizim partimize on dört yıl
liderlik yapmasını gururla savunuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Alkış geliyor,
alkış.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bunun yanında (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Başbakanımızın anayasal haklarının ne
olduğunu, Cumhurbaşkanımızın anayasal
haklarının ne olduğunu da çok iyi biliyoruz. Zaman zaman
uygulamadaki hatalardan dolayı diyoruz ki: Bu sistem adı konmayan
bir yarı başkanlık, gelin, beraber bunu çalışalım.
ama anlamaktan imtina ettiğinizi görüyorum. Biz, şikâyetçi değiliz
ATİLA SERTEL (İzmir) Şamil Beye
söyleyeceksiniz, Şamil Beye
BÜLENT TURAN (Devamla) - Siz böyle yaptıkça,
biz, bir on dört yıl daha bütçe yapmaya devam ederiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akar, buyurun.
ATİLA SERTEL (İzmir) Şamil Beye
söyle.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - On dört yılda
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşmadan söz
istiyorum. Herhâlde her birini tek tek söylememe gerek yok, sadece Osman yeter.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım,
isim söylemedim, ben 1 Kasım dedim sadece.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika, ne dedi de yani?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Osmanı tahrik
ettiğimi söylüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, 1 Kasım dedim, başka bir şey söylemedim.
BAŞKAN Tamam, bir daha tahrik etmeyecekseniz
buyurun, iki dakika süre veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ne demişiz?
BAŞKAN - Lütfen Sayın Akar bir daha Osman
Beyi tahrik etmeyelim.
Buyurun.
13.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet arkadaşlar,
Osmanı tahrik etmedim, Osman durduğu yerde tahrik oluyor zaten. Niye
tahrik oluyor biliyor musunuz? Sadece bir talimatla gelmiş buraya,
bağırıp çağırıp insanların
insicamını bozmak için görevlendirilmiş bir
arkadaşımız.
BAŞKAN Hiçbir milletvekili talimatla hareket
etmez Sayın Akar, lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hareket etmem,
şimdi cevap vereceğim Başkanım.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi sataşmadan
söz verirsiniz.
Şimdi, şunu söylüyor geliyor buraya: Köyü
gezin, kahveyi gezin, orayı gezin, burayı gezin. Osmanın
yaşı kadar ben oraları gezdim, hâlen köyde oturuyorum, biraz
sonra bunları söyleyecek.
Biraz evvel bütçeye değinememiştim,
şimdi bütçeye değinmek istiyorum, zamanım kalmadı ama
söylediklerimin tümü bir gerçekti arkadaşlar. Türkiye'deki dinamiklerin
hiçbir problemini çözmediniz ve bu problemler devam ediyor. Hep beraber,
eğer çözme niyetiniz varsa, sermayeye hizmet edeceğinize, faiz
lobisine hizmet edeceğinize
Niye faiz lobisine diyorum? Çünkü sizin on
iki yıllık, on üç yıllık döneminizde 657 milyar lira faize
ödenmiş, geri kalan yirmi iki yılda 132 milyar faize ödenmiş. En
büyük faiz lobisi sizsiniz.
Ama bir gerçek var, 2014, 2015 ve 2016
yılında örtülü ödeneğe sadece bin lira koymuşsunuz
arkadaşlar. Nasıl bir planlama Sayın Bakanım? Örtülü
ödeneğe sadece bin lira koymuşsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Daha önce nasıldı? Senin iktidarda olduğun dönemde
nasıldı?
HAYDAR AKAR (Devamla) Bakın,
Başbakanlığın genel hizmetler dâhil on ayrı kalemine 1
milyar 285 milyonluk bir ödenek ayrılmış. Ama örtülü
ödeneğin rakamı sadece bin TL. Sadece 2015te
harcadığı rakam ne biliyor musunuz arkadaşlar? 1 milyar 280
milyon TL, örtülü ödenekten 2015 yılında Başbakanın
harcadığı. Koydukları ödenek bin lira, harcadığı
rakam 1 katrilyon 280 trilyon lira, harcadığı rakam. Bu rakam tam
12 kat artmış döneminizde.
Kısacası, döneminizde örtülü işleri
artırmışısınız arkadaşlar. Yolsuzluğun,
Türkiye'de sıkıntıların niye arttığını
tahmin edebiliyor musunuz? Örtülü ödenekler artmış
Osmancığım, artmış.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) - Sataşma
var Osman.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şahsıma
sataşma var.
BAŞKAN Bir dakika, ne dedi Sayın Bak?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Talimatla gönderilmiş
milletvekili dedim, ben söyleyeyim, o hatırlayamaz, o hatırlayamaz,
ben söyleyeyim söylediğimi.
OSMAN AŞK BAK (Rize) Talimatla burada
oturduğumu, bir görev yaptığımı söyledi. Bu doğru
değil, düzeltmek istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim, Haydar
Beyle de yeni bir polemiğe girmeyelim.
14.-
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yüzde 49,5
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 49,5
Mahalle, köy
geziyorsun Osman(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Tabii, ben
gerçekleri söylüyorum oturduğum yerden. 1 Kasım diyorum,
rahatsız olmayın ya, niye rahatsız oluyorsunuz? Benim
söylediğim cümle sadece 1 Kasım sonuçları ne oldu? Onu
söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben 80 bin oyla geldim
Osman, sen kaç oyla geldin? 1 oyla geldin, 1; Tayyipin oyuyla.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Bakın, ben 14
yaşımdan beri siyasetin içindeyim, 14 yaşımdan beri.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kahveleri
geziyorsun, kahveleri(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Meclis üyeliği
yaptım, Federasyon Başkanlığı yaptım
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İyi yaptın
Osman(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
özel sektörde
çalıştım, sokak sokak seçim kampanyalarında bulundum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ben
seni hiç görmedim(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Öyle dediğiniz
gibi değil. Biz sokaklarda yetişip büyüdük geldik. Ben işçi
çocuğuyum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ben
senin çocukluğunu biliyorum(!)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Bir şey daha
ifade edeyim: Bakın, şunu unutmayın: 2002de seçim kaybettiniz,
2004te kaybettiniz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İstikrar,
istikrar(!)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Olsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaybettik, ne oldu?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
2007de
kaybettiniz
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sana
ne?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
2009da kaybettiniz
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sana
ne?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sana ne bunlardan ya? Sen
işine bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
2011de
kaybettiniz, 7 Haziran da biz gene 1inci olduk, 1 Kasımda
sandığa gömüldünüz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tam beş
yıldır bunu söylüyorsun Osman; başka bir şey söyle,
dinleyeceğim, söz.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Ya, arkadaş,
bakın, 11 tane seçim oldu, 11; aradaki referandumları da
sayalım; ya, arkadaş, biraz çalışın ya,
çalışın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Beş yıldır
bunu söylüyorsun Osman, beş yıldır aynı cümleleri
kuruyorsun. Şu Osmanın beş yıllık
konuşmalarının tutanaklarını getirin bana.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Ben sadece neticeyi
söylüyorum. Bakın, burada söylediğiniz şeyler var ya Şöyle
oldu., Böyle oldu.; Şunu yaptı., Bunu yaptı. Ya,
vatandaş bunları dinlemiyor, bunları dinlemiyor ya. Ne
yapıyor? Sandığa gidiyor, kim ona hizmet ediyor, kim onunla
beraber, kim onun derdini anlıyor; ona oy veriyor. Sonra
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kim boş
konuşuyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) - Ya,
Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir araya geldiniz,
toplandınız, şöyle oldu, çatı oldu, bilmem ne oldu; ya,
hepinizi sandığa gömdü adam ya, Sayın Cumhurbaşkanı
hepinizi sandığa gömdü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, güreşte bir tabir var: Adam
olimpiyat şampiyonu ya, 11 defa şampiyon ya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gel, amatör küme
kulüplerinin problemlerini çözelim. dedim Osman
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
Uzanamazsınız, onun sıkleti değilsiniz, rakibi
değilsiniz, onu ağzınıza almayın. Onu millet
yukarıya yolladı
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nereye yolladı?
Kurtulamayacak Osman.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) -
Cumhurbaşkanı yaptı. 1 Kasımda netice
Ben başka
bir şey söylemiyorum, söylediğim bu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
Osmanın beş yıllık tutanaklarını getirir
misiniz? Farklı bir şey söylüyor mu Osman beş yıldır?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Haydarınkini de
getirsinler Başkan.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen kısa
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, burayı Sayın Haydar şov yapmaktan
çıkaralım lütfen.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Özele söz verdim.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, sataşmalar olduğunda söz alıp
grup adına kürsüden cevap vermek falan gerekiyor ama öyle bir konuşma
ki bu konuşma için kürsüye kadar gidip dönmekte
harcayacağımız enerjiye, zamana acırız. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp Sayın
Başkan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok net bir şey
söyleyeyim, gruba sataşma olduğunda ne olduğunu
algılayabilmek için, bazen emin olmadığımız durumlarda
tutanak isteriz, çok acil isteriz; sekiz, on dakikası vardır en
azından, Osman Beyin konuşması için tutanak isteyince kavas
hemen cepten çıkarıp veriyor, çünkü beş senedir sürekli
aynı konuşmayı yapıyor.
Çok teşekkür ediyorum efendim.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Siz de
beş senedir hep kaybediyorsunuz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz
BAŞKAN Sayın Bak, bir saniye
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşmam için
cevap vermek için gidip gelmeye değmeyeceğini ifade etti
BAŞKAN Tamam, siz de cevap vermeye gerek
görmüyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, ben de cevap
vermeye gerek görmüyorum, çünkü millet cevabını 1 Kasımda verdi!
Evet, milletimiz 1 Kasımda cevap verdi.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, lütfen cevap versin!
BAŞKAN Başbakan
Yardımcımız Sayın Lütfi Elvanın bir söz talebi var.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, biraz önce konuşmacı olan sayın
milletvekilimiz bizlere yönelerek, örtülü ödenek için bin lira
ayrıldığını ifade etmiş, Bu nasıl ödenek?
Bu uygulama nasıldır? şeklinde bir soru yöneltmiştir.
Bu örtülü ödenek uygulaması iz bedeli
uygulamasıdır, bizim zamanımızda başlamış
bir uygulama da değildir. Kendi arkadaşlarının milletvekili
olduğu dönemlere, bizden önceki iktidar dönemlerine bakarsanız o
dönemlerde de iz bedeli üzerinden bir ödenek
ayrıldığını göreceksiniz. Bu yıllardan beri devam
ediyor ve geleneksel hâle gelmiş, çünkü ne kadarlık bir harcama
yapılacağı tahmin edilmediği için böyle bir uygulama
yapılmaktadır.
İkincisi, bu
Cumhurbaşkanlığı Külliyesiyle ilgili olarak sürekli kaçak
ifadesi kullanılıyor. Şimdi, bununla ilgili olarak, değerli
arkadaşlar, 13/08/2010 tarihinde 1/10.000 ölçekli nâzım imar
planı kabul edilmiştir ilgili yerel yönetim tarafından, yine
1/1.000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı keza kabul
edilmiştir ve 8/10/2014 tarihinde yapı kullanma izin belgeleri
alınmıştır.
Kısacası şunu söylemek istiyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, senin
haberin yok, Adalet Bakanı doğruladı burada!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sürecin isterlerse tabii detayını da anlatabilirim ama bu
binanın, bu külliyenin iskan ruhsatı alınmıştır
yani bu bina kaçak değildir. Bu bağlamda, hizmet
binalarının kaçak olduğu yönündeki iddialar asılsız ve
hukuki mesnetten uzaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan benim
söylediklerime binaen kaçak sarayla ilgili açıklama yaptı.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hiç
alakası yok Sayın Başkan, böyle bir şeyden
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
lütfen
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
MUSA ÇAM (İzmir) Şunu söylemek isterim:
Sayın Bakanın vermiş olduğu oturma raporunu her belediyeden
almak mümkündür. Ancak, Atatürk Orman Çiftliği tamamen sit
alanıdır ve yargı bu konuda kararı vermiştir ama
Ankara Büyükşehir Belediyesi iskan iznini vermiştir. Bu ayrı bir
konudur. Orası bir sit alanıdır ve oraya imar izni almak mümkün
değildir ama oturma raporu verebilir bir belediye başkanı, her
türlü riski üzerine alır, imzalar onu, oturma raporunu verebilir.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Dava
sonuçlandı, yürütmenin durdurulması isteminin yürütmesi durduruldu.
MUSA ÇAM (İzmir) Bu oranın yasal
olduğu anlamını taşımaz. Dolayısıyla, orayla
ilgili yargı kararı var. Bizim için aslolan yargı
kararıdır. Yargı kararı ortada dururken Oranın
meşru oturma raporunu, iznini aldık demek. anlamını
taşımaz. Bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bekir Bozdağın
kabul ettiği tutanakları getirtelim Musa Bey.
BAŞKAN Sayın Çam
Evet, Sayın Bakan, mikrofon açık, çok
kısa bir şekilde bitirelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Çok kısa olarak şunu ifade etmek istiyorum: Üst yargı
kararları da tamamen Cumhurbaşkanlığı lehine, o bina
lehine, külliye lehine kararlardır. (CHP sıralarından Bu
doğru değil! sesleri)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu doğru değil!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Evet, kararlar bu yönde alınmıştır. Bununla ilgili detay
bilgileri de verebiliriz. Verebiliriz detay bilgileri de.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Özel, bu kararlar doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bekir Bozdağ kabul etti
burada, Bekir Bozdağ kabul etti!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Değerli arkadaşlar, bakınız, bununla ilgili 27 dava
açılmıştır. Bu davaların 24ü yine
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi lehine sonuçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, özellikle
5inci İdare Mahkemesi kararıyla ilgili herhâlde bir ifade
kullanıyorsunuz. Yani burada
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Başkan kendisini korumayla ilgili hakkı mahfuz olmak üzere konunun
içeriğine yönelik tartışmalara girmekten uzak tutulmuştur
İç Tüzüke göre. Ben bunu size hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN Doğrudur, ben konunun
içeriğine girmiyorum ama
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğrudan içeriğe
giriyorsunuz.
BAŞKAN
bu tartışmalar sıkça
yapıldığı için, buna ilişkin zaten ilgili bakan da
Hükûmet adına da söz aldığı için benim diyeceğim bir
şey yok. Ama lütfen, bizim de bu ülkenin varlığını,
birliğini, cumhuriyeti temsil eden, devletin başı olan
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili ifadelerimizi kullanırken
hiçbir maddi gerçeklik ifade etmemesine rağmen birtakım beyanlardan
da kaçınmamız gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Söz sırası Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhana aittir.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli kâtip üyesi arkadaşlarım,
milletvekili arkadaşlarım ve emekçi arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Buradan saygıyla selamlamam gereken bir, daha
doğrusu iki insan daha var, bunlardan biri, Türkiyede en uzun koşu
olan devrimin en etkili 100 metresini koşmuş olan arkadaşım
Deniz Gezmiş. O aslında yaşamaya devam ediyor. Doğduğu
gün, her zaman yaşayacağı gün olarak önümüzde duruyor.
Bir diğeri de Sayın Erbakan. Kendisiyle
komşuluk yaptım. Burada siyasetçiler olarak -İstanbulda komşumdu-
ondan aklımda kalan iki şey var: Birisi, emperyalizme karşı
duruşu, bir diğeri de çok nazik bir insan oluşu, herhangi bir
insanı kırmaktan korkuşu. Bu iki tavrın da bize örnek olmasını
düşünüyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben insan hakları
alanında kurumsal olarak karşımıza çıkan iki yapı
hakkında konuşmak üzere görev almış bulunuyorum. Bunlardan
birisi Kamu Denetçiliği Kurumu, bir diğeri ise İnsan
Hakları Kurumu.
Bildiğiniz gibi, 1987 yılında Avrupa
Birliğine yapılan tam üyelik başvurusunun ardından 2000li
yılların ortalarına doğru bu kurumların kurulması
konusunda çalışmalar başladı. Ben de burada bulunan
bazı arkadaşlarım gibi bu çalışmaların ürünü olan
ilk İnsan Hakları Danışma Kurulunda görev almış,
fakat daha sonra bu kurulun ne denli işlevsiz olduğu ve ne denli
yapma bir tarzla yapılandırılmış olduğunu görerek
de Başkan ve bir grup arkadaşımla birlikte istifa etmiş
olan bir arkadaşınızım. Gerek Kamu Denetçiliği
Kurumunun gerekse insan hakları kurumlarının bir gereksinim
olduğu ve bu gereksinimin insan hakları mücadelesinin bir ürünü
olduğu, ülkemizde var olan yasaların insan haklarını
korumak için yeterli olmadığı ya da kurumların yeterli
olmadığı aşamalarda mutlaka ve mutlaka koruyucu bazı
kurumlara da gereksinim olduğu saptamasından ortaya çıktı.
Şimdi, 13 Kasım 2009 tarihli bir
konuşmaya atıf yapmak istiyorum. Dönemin İçişleri
Bakanı Beşir Atalay o tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda şu saptamayı yapıyor, diyor ki: Bu konuda, koruyucu
kurum olarak bağımsız bir ayrımcılıkla mücadele
komisyonu oluşturmalıyız; bağımsız ve sivil bir
ulusal insan hakları kurumu oluşturmalıyız;
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı
Sözleşmenin Seçmeli Protokolünün onaylanmasını takiben
bağımsız bir ulusal önleme mekanizması
oluşturmalıyız ve bağımsız kolluk şikâyet
mekanizması oluşturmalıyız. 2009 yılından bugüne
geldiğimizde, bugün hâlâ İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuzun
alt komisyonunda yeni bir insan hakları ve eşitlik kurumu
tartışıyor olmamız ve söylenilen bu dört ayrı
başlığa rağmen, bütün bu dört ayrı
başlığın aynı tasarının içinde, aynı
yasanın içinde yer almış olması, ayrı ayrı
başlıklar olarak, ayrı ayrı yasal düzenlemeler olarak
yapılmıyor oluşu Türkiyede insan hakları konusundaki
sorunların uzun zaman devam edeceğini gösteriyor.
Sevgili arkadaşlar, Kamu denetçisi toplum
vicdanının sesidir., konuşma metnime böyle bir başlık
koymuşum: Kamu denetçisi toplum vicdanının sesidir. Neden
sesidir? Çünkü kamu denetçisi, yasalar üzerinden değil, mevcut mevzuat
üzerinden değil, aynı zamanda genel ahlak kuralları üzerinden,
gelenekler üzerinden ve bireyin o toplumdaki özel yaşamı içindeki
durumu üzerinden değerlendirme yapar. Bu değerlendirme çok
değerlidir fakat ne yazık ki zaman çok kısa.
Arkadaşlarımızın vermiş olduğu elimizdeki
rakamlara bakarak birkaç değerlendirmeyi size sunmak istiyorum. Kamu
Denetçiliği Kurumu 2012 yılında kurulmuş, haziran ayı
içinde biz hem İnsan Hakları Kurumunu oluşturmuşuz 2012de
hem de Kamu Denetçiliği Kurumunu oluşturmuşuz.
Şimdi, bakınız, Kamu Denetçiliği
Kurumuna 2015 yılında kaç başvuru olmuş: Yaşam
hakkı ve işkence konusunda 71 başvuru olmuş, ifade
özgürlüğü konusunda 2 başvuru olmuş, kişi hürriyeti ve
güvenliği konusunda 19, düşünce ve inanç özgürlüğü konusunda 10,
toplantı ve dernek kurma özgürlüğü konusunda -yani, bunların hak
ihlali diye anlaşılmasını rica ederim lütfen- 1
başvuru olmuş, cinsiyet ayrımcılığı
konusunda ise sadece 5 başvuru olmuş. Bu, şu demektir
arkadaşlar: Kamu Denetçiliği Kurumu çalışmamış ya
da çalışamamış. Kamu Denetçiliği Kurumuna
doğrudan çatmak istemiyorum. Bir şikâyet varsa o şikâyete göre
inceleme yapması gerekiyor, İnsan Hakları Kurumu gibi resen,
genel ihlaller üzerinde de çalışması gerekmiyor. Şu durum,
kamuoyunun Kamu Denetçiliği Kurumundan haberdar
olmadığını, böyle bir hakkını kullanabilme
noktasında bilgisizliği sebebiyle herhangi bir girişimde
bulunamadığını da gösteriyor. Bu, aynı zamanda,
idarenin Kamu Denetçiliği Kurumunu ortaya çıkarmadığı,
öne çıkarmadığı, tanıtmadığı
gerçeğini de bize gösteriyor.
Şimdi atlayarak İnsan Hakları
Kurumuna geçmek istiyorum. İnsan Hakları Kurumunun Kamu
Denetçiliğinden farkı, genel olarak ulusalüstü sözleşmeleri de
esas alan, kendi hukuk sistemimizi de esas alan, insan haklarına
aykırı
Bir dakika daha verebilir misiniz lütfen, bitireyim
sözlerimi.
BAŞKAN Zaman var zaten, süreniz devam ediyor.
Veremiyorum çünkü herkese aynı uygulamayı yaptım. Siz bir
konuşun Sayın Sarıhan.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Bitirmiş
olacağım.
Şimdi, İnsan Hakları Kurumunun hangi
olaya resen baktığına bakalım: Şu birkaç gün önce 17
Şubattaki patlama olayına mı, 5 Hazirandaki HDP mitingi
sırasında gerçekleşen olaya mı, 10 Ekim olayına mı,
Suruça mı ya da Artvindeki olaylara mı? Hiçbiri hakkında bir
raporun herhangi bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne ya da
kamuoyunun önüne gelmediğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Bu, ciddi bir
eksikliktir sevgili arkadaşlarım. Böyle bir ayrımı madden
güçlü bir destekle, parasal destekle daha tanınır, bilinir, işe
yarar ve çalışır hâle getirmek gerekir.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın
Sarıhan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Pozitif
ayrımcılık yapabilirsiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Kadınlara sizin dışınızda herkes söz veriyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ya, adil olmak gerekiyor, herkes için
aynı uygulamayı yaptığım için.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Aksi hâlde, hiçbir
şekilde biz bir para ayırmayalım, kurumları da
kapatalım.
Bu bütçeye kırmızı kart gösteriyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sarıhan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Necmettin Erbakanın ölümünün
5inci yıl dönümüne ve Deniz Gezmişin idam kararının
Mecliste onaylanmasında o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin de katkısı olduğuna ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bugün Necmettin Erbakan Hocamızın vefat
yıl dönümü. Sabahleyin anmıştık kendilerini. Ben tekrar
Allahtan rahmet diliyorum.
Aynı şekilde, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının da bugün idamının yıl dönümü.
ATİLA SERTEL (İzmir) Hayır, Deniz
Gezmişin doğum günü.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özür diliyorum,
doğum günü.
Ben de aynı şekilde şunu
hatırlatmak için söz aldım: Çıkan her CHPli arkadaş,
ısrarla, haklı olarak belki, Deniz Gezmişin doğum gününden
yola çıkarak onu anıyorlar, ben de bundan keyif alıyorum. Belki
idam edilmeseydi şu an bu sıralarda vekillik yapıyor
olacaktı.
Her darbeden sonra çok ciddi siyasi bedel ödendi.
Sadece 1960 değil, 1970ten sonra da, 1980den sonra da, 28 Şubattan
sonra da çok ciddi bedel ödendi. Bazen idam oldu, bazen sürülme oldu, bazen
başörtüsü oldu ama her darbeden sonra ciddi bedel ödendi fakat şu
yanlış anlama olmasın diye, bir algı yanlışı
olmasın diye revize etmek istiyorum: Deniz Gezmişin idamı,
biliyorsunuz, yine o zamanki yasama faaliyetlerine tabi. İdam
kararını veren mahkeme uygulama bulması açısından o
kararın mutlaka Meclisin onayı gerekiyor. O onayın
zabıtlarını aldırdım, arkadaşlara verebilirim. O
zamanki 30dan fazla CHPli milletvekilinin evet oyu var, 100den fazla vekilin
de katılmaması, koridorda oturması var. Dolayısıyla,
CHPli vekiller, o zamanki vekiller bugünkü arkadaşlar kadar hassas
olsalardı, iyi niyetli olsalardı bugün Deniz Gezmiş
asılmamış olurdu diye düşünüyorum.
Ben tekrar saygıyla anıyorum kendisini.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
CEYHUN İRGİL (Bursa) Çünkü onlar iktidar
partisine giden sağ kökenli milletvekilleriydi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir şey söylüyor arkadaş, cevap ver, bir şey söylüyor.
4.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben söyleyeceğim, ben
yani muhatabınız benim, özür dilerim de
Şimdi, hem bekleyip bekleyip Deniz
Gezmişin doğum gününü ve rahmetli Erbakanın Hakkın
rahmetine kavuşmasıyla ilgili duyguları paylaşması
güzel, orada bırakılsaydı şık olurdu. Sonra öyle bir
yere girdi ki
Zaten tarihî bilgi eksiklikleri var. Doğru, orada
İnönünün tarihî tavrı önemlidir, bunu görün. O gün yoklamaya
girmeyenlerin çok kısa süre sonra partiden ayrılıp bambaşka
bir partiye geçmeleri söz konusudur. Cumhuriyet Halk Partisinin grup
tavrında hiçbir sıkıntı yoktur. Bundan besleniyorsanız
eğer, o zaman Sayın Numan Kurtulmuşa şöyle sorayım da
kendisi cevap versin, kendisine bizzat sataşayım.
BAŞKAN Lütfen sataşmadan
konuşalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün Erbakanın ölüm
yıl dönümü ve Erbakana Adalet ve Kalkınma Partililer Numanı
genel başkan adayı yapma, başka düşük profilli bir
adayı yap. O durumda senin hapsini ev hapsine çevirelim. diye bir
şey teklif ettiklerini siyaset arkadaşlarınızla
paylaşmıştınız, Parlamentoyla da paylaşmayı
düşünür müsünüz? (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bakanım.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
derdim sataşmak değil, tebrik ediyorum arkadaşları. Diyorum
ki bu hassasiyet eski CHPlilerde olsaydı asılmamış olurdu.
Elimde belge var. Dedikleri gibi değil, katılmayan 100den fazla
CHPli vekil var.
BAŞKAN Meramınız
anlaşılmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne evet diyor, ne
hayır diyor, dışarıda bekliyor, 32si evet diyor. Ama
evet derken bunlar CHPli. Keşke Özgür Bey kadar onlar da hassas
olsalardı da buna vesile olmasalardı diyorum, iyi bir şey
söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söylediğinizin gerçekle
bağdaşır tarafı yok da
Numan Bey söylesin.
BAŞKAN Evet, meramınız
anlaşılmıştır.
Başbakan Yardımcısı Sayın
Numan Kurtulmuşun mikrofonunu açıyoruz.
Buyurun.
5.-
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun, bütün
partilere Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde kara bir leke olarak duran idam
cezalarının hukuki altyapısını kaldırma
çağrısında bulunduğuna ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Deniz
Gezmiş konusuyla ilgili konuşmamda söyleyecektim ama sırası
gelmişken ifade edeyim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde
Türkiyedeki idam cezaları hâlâ bir kara leke olarak duruyor.
Geçmişte bu idam cezalarına kim imza atmışsa
atmış ama sonuçta bugün Türkiyede bir Büyük Millet Meclisi var.
Gerçekten Adnan Menderesin idam cezasından rahatsızsak, gerçekten 12
Eylüldeki idam cezalarından rahatsızsak, Deniz Gezmişin idam
cezasından rahatsızsak, haydi, buyurun, 4 parti burada Meclis olarak
bütün idam cezalarının hukuki altyapısını
kaldıralım ve Türkiyede demokratikleşme konusunda büyük bir
adım atalım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Doğru, doğru! Haydi, buyurun! Bunlar reddediyor,
reddediyor bunlar!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) - Özgür Beyin söylediği konuya
gelince, ben böyle bir konuyu ilk sefer şimdi sizden duyuyorum. Böyle bir konu
hiçbir şekilde benim bulunduğum hiçbir mecliste dile getirilmedi,
dolayısıyla böyle bir konuya ilk sefer vâkıf oldum. Benim siyasi
mücadelem bellidir, fikirlerim bellidir ama herhangi bir şekilde, hele
idamlar üzerinden bir polemik yapmayı asla doğru bulmam, siyaseten
şık bulmam. Dolayısıyla, bu teklifimi bir kere daha
söylüyorum yani cevaben verilmiş bir şey değildir: Türkiyede
Adnan Menderesin de, diğer idam cezalarının da hepsi Türkiye
hukuk sistemi bakımından önemli bir kara lekedir, bu Meclis isterse
bunu ortadan kaldırabilir.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Mikrofonu açalım arkadaşlar ama bitirelim Sayın Özel lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Biz, Sayın Bakanın içinde bulunduğu Kabineye
veya AKPnin 1inci, 2nci, 3üncü hükûmetlerine neler söylediğini, sonra
ne şartlarda bu göreve geldiğini biliyoruz. Ama, biz, Recai
Kutanın bu konuda şahitliği olduğunu, Recai Kutanın
bu konuyu dile getirdiğini, sizin de bu konudan haberdar olduğunuzu
biliyoruz. Ümit ederiz, bu konu açıklığa kavuşur.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) Ben bilmiyorum, siz nasıl
biliyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ama, Bülent Beyden de biraz önce Genel Kurula verdiği
belgeyi resmen talep ediyoruz. Oylama sonucu olmayan bir yoklama belgesini
oylama belgesi gibi ibraz etmektedir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Hayır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Lütfen, kendisinden talep ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Ayrıntılı vereceğim Sayın
Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Lütfen, talep ediyorum hemen.
BAŞKAN
Evet, konu yeterince açıklığa kavuşmuştur.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Durum anlaşıldı Sayın Başkan,
veremiyor.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi, söz sırası
İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkana aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım;
eğer idam cezasını koalisyon Hükûmeti kaldırmasaydı
siz beni asmıştınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Ergenekon yargılamaları sırasında
Silivride ilk kez hâkim karşısına
çıktığımda, Sizi Deniz hakkında kararı veren Ali
Elverdi yapmak istiyorlar. Çünkü sivil mahkeme karar vermemiştir, zorla
sıkıyönetim mahkemesine, Ankaraya taşınmıştır
dava ve zorla asılmıştır; siz bizi asmış
olurdunuz. Çok şükür ki dünyanın konjonktürü ve Türkiye'nin daha
önceki koalisyon hükûmetleri bu idam cezasını kaldırdı ve
bu konuşmayı yapmak için alnımıza yazılmış
herhâlde, takdiriilahi- bugün buradayız.
Ben Cumhuriyet Halk Partisi adına güvenlik
bütçesi üzerine konuşmak üzere geldim. Egemenliğin kayıtsız
şartsız milletten alındığı kesindir ama
meşruiyetin temeli hukuktur. Eğer adalete ve hukuka
inanmıyorsanız, bu egemenlik sözü boşta kalır. Hukuk üretmeyen
toplumlar, ilkel toplumlardır, onlar faşisttir. Faşizme
dayanarak iktidar sürdürmek isteyenler yok olur giderler. Allaha çok
şükür bu çatı hep açık. Ben, matbaasında babası
işçi olan bir işçi çocuğuyum. Buraya gelir, oturur, bütçe
görüşmeleri izlerdim. Burada saatler süren tartışmaların
sonunda çok değişik polemikler gördüm, o günlerden bugünlere çok
şey öğrendim. İlk kez bu kürsüye çıkarken inanır
mısınız biraz böyle heyecansız, biraz böyle ruhsuz
çıktım çünkü şu: Pek çok şey, içi boş
tartışmalardan ve bir kayıkçı kavgasından öteye
gitmiyor.
Arkadaşlar, bu yolculuğun sonunda
gideceğimiz bir yer yok. Eğer bu ülkenin güvenliğini,
siyasetini, adaletini, özgürlüğünü ve barışını
sağlayamazsak
Silivri 10.500 kişilik bir toplama kampı,
oyuncuların, orada bulunan aktörlerin değişmesi orayı bir
şey yapmaz. Önemli olan şey, Silivriyi kökünden kaldırabilecek,
siyasetin cezalandırma mekanizmasında siyaseten katli ortadan
kaldırabilecek, egemenliğin kaynağıyla meşruiyetin
kaynağını karıştırmayacak bir bilincin yerleşmesidir.
(CHP sıralarından alkışlar) Birbirimizle konuşmak
zorundayız.
Karanlık günlerimin dostlarından biri
Sayın Necmettin Erbakandır. Cezaevine düştüğüm an bana
avukatını yollamıştır, Ben Tuncay Bey için ne
yapabilirim? diye sormuştur. Kendisine çok teşekkür ettim. Binlerce
mektup aldım partisinin kadın ve gençlik kollarından. Cumhuriyet
mitingleri sırasında, o insanları
kızdırdığımı, korkuttuğumu o mektuplardan
öğrendim, hepsine özür dilerim diye karşılık yazdım.
Bugün, burada yaptığımız şeyler de pek çok insanı
kızdırıyor ve korkutuyor. Gelin, birbirimizle konuşabilme
mesafemizi kaybetmeyelim. Birbirimizle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
konuşmazsak, bu ülkenin sorunlarını burada çözmezsek bir
adım sonrası yoktur.
Bakın, şurada, 500 metre ötede bir bomba
patladı. Bu ülkeyi vatan yapan bütün can veren, ruh veren şehitlere,
ölmüş vatandaşlarımıza rahmet diliyorum ve bu ülkenin daha
demokratik, daha adaletli, daha özgür, daha barış olması için
gençliğinin baharında bir gül dalına asılarak yok edilen
Denizi de, arkadaşlarını da, ağabeylerim gibi gönlümde
sakladığım, sevdaları bende tazecik, sıcacık olan
fidanları da buradan saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
O oylama Mecliste işaretle
yapılmıştır, ad okunarak yapılmamıştır;
orada kimin kim olduğu belli değildir ama bunun efsanesi yürümüş
gitmiştir. Ben Abdullah Öcalan dâhil hiç kimsenin asılması için
asla ve asla bu Meclisten bir karar çıkmasını
istememişimdir geçmişte de çünkü idam cezasını bir sonuç
olarak görmemişimdir ama idam bir insanlık suçudur, devletler daha
kötü suçlar işler, idamdır o. Bana sormuşlardır:
Çocuğuna tecavüz etseler ne yaparsın? Ben ona her türlü
kötülüğü yapmak isterim ama devlet beni engellemek için vardır.
Bugün, Millî İstihbarat Teşkilatı ve
Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili bütçeyle ilgili iki üç kelime daha söyleyip,
süreyi kullanıp inmek istiyorum.
MİTin ne yaptığını
bilmiyoruz, Millî Güvenlik Kurulunun da ne yaptığını
bilmiyoruz, bütçesini denetleyemiyoruz. Ben bir komisyonda üyeyim. Sayın
Bakanımız geldi, en aydınlatıcı bilgileri verdi, çok
teşekkür ederim; Sayın Komisyon Başkanı gerçekten adil
davrandı, hakkaniyetli davrandı, Emrullah Bey çok güzel bir rapor
hazırladı, çok teşekkür ederim. Ancak, yetmez. Sayın
Bakanım, şimdi soruyorum, Komisyon toplantısı sırasında
size sordum; İmralıdaki görüşmeden, kitapçıktan bahsettim,
Bunlar doğru mudur? dedim. Doğruluğunu belgeleyen bir şey
gördüm kitapta. Sayın Bakanım -buna siz de ulaşabilirsiniz-
İmralı demeyeyim, Abdullah Öcalanla görüşme. Bu
görüşmelerin yasal zemini yok. diyor. Yasal zemini olmayan, meşru
olmayan bir şeyi nasıl yaptınız? Şu yasa
çıksın
Bakın, bir görüşme notu var, 18 Mart 2013, bir
yasadan bahsediyor ve Meclis o görüşmeden sonra 17 Nisan 2014te
yasayı çıkarıyor. Sayın Bakanım, size bunu
sunacağım.
Şunu demek istiyorum: Ulusal güvenlik
politikalarını akılcı, gerçekçi, uygulanabilir ele almak
zorundasınız. Ayrıca, ulusal güvenlik ve istihbarat
kavramlarını duygusallıktan uzak, herkes için üretmek
zorundasınız. Burada O HDPli, O MHPli, O CHPli. diye
bakamazsınız, sokaktaki vatandaş da öyle çünkü, burası onun
yansıması. Onun can güvenliği sizin güvenliğiniz değil
mi? Para istiyorsanız para verelim, kadro istiyorsanız kadro verelim.
Buraya gerçekle gelin çünkü gerçekliğini yitirmiş bir güvenlik politikası
stratejisi var. Gelin, hep beraber gerçeği bulalım, bu ülkenin
geleceğini kurtaralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Söz sırası Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğluna aittir.
Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Efendim, sizin süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesiyle ilgili olarak söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyanet
İşleri Başkanlığı laik devlet
mekanizmasının en önemli kurumlarından bir tanesidir -laik
devlet mekanizmasının bakın- ve Diyanet İşleri
Başkanlığı toplumu, inançları, ibadeti, ahlak
konularını aydınlatmak üzere kurulmuş bir kurumdur, böyle
bir görevi vardır ve cumhuriyetimizin ilk ve en temel kurumlarından
bir tanesidir. Çok önemli bir kurumdur, dolayısıyla, Diyanet
İşleri Başkanlığının lüzumsuz yere
yıpratılmasını, siyasi polemiklere alet edilmesini
doğru bulmuyoruz, öncelikle bunu belirteyim.
(Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdunun
alkışlaması)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Ancak, maalesef, içinde
yaşadığımız ortam nedeniyle -kentleşme gibi,
başka sebepler vesaire- devletin, devlet mekanizmasının iyi
çalışmadığı bir dönemdeyiz, devlet ve devlet kurumlarında
çok fazla sıkıntının olduğu bir dönemdeyiz. Toplumda
da benzeri sıkıntılar var, toplumun ahlak olarak en düşük
seviyede olduğu bir dönemi yaşıyoruz, çok fazla sıkıntı
var. Kimlikler maalesef
Toplum katında belki kimliklerin bilinmesi,
ayrışması hoş görülebilirken devlet katında maalesef
kimlikler ortaya konuluyor. Etnik kimliklere göre, mezheplere göre, inançlara
göre devlet, devlet kurumları vatandaş olarak görmesi gereken
kişileri gruplara ayırıyor, maalesef ona göre hizmet veriyor,
devlet hizmeti kimliklere göre yapılıyor. Bu çok büyük bir
yanlışlık, büyük bir sorun, sıkıntı.
Böyle bir dönemde tabii ki Diyanet İşleri
Başkanlığının -ki görevleri arasında toplumun
ahlakı da var- çok daha aktif olarak çalışmasını arzu
ediyoruz, çok daha aktif olmasını arzuluyoruz. Devlet
mekanizması içerisinde insanların kimliklerinden dolayı işe
alınmadığı, terfi ettirilmediği,
sıkıntılar yaşadığı bir dönemi yaşıyoruz,
toplumda aynı şekilde, o ayrışmalar nedeniyle
sıkıntılar yaşıyoruz. Biraz önce, iktidara mensup bir
değerli hatip Dinimübiniislamın mesajlarını iletmesi
gereken bir kurumdur. dedi ya Diyanet İşleri
Başkanlığına, aynen ben de ona katılıyorum,
Dinimübiniislamın mesajlarını iletmesi gereken bir kurum
olmasını istiyoruz Diyanet İşleri
Başkanlığının ama Diyanet İşleri
Başkanlığı maalesef, zaman zaman çok kötü fetvalar veriyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı zaman zaman siyasal
İslamın, bakın, İslamın değil
İslam bir
dindir -elhamdülillah Müslümanız çoğunluğumuz- ama siyasal
İslam bir ideolojidir, siyasal ideolojidir. O siyasal ideolojinin maalesef
arka bahçeliğini yapıyor, karıştırıyor. Bunu asla
arzu etmiyoruz, bu çok büyük bir yanlışlıktır hem toplum
için hem Türkiye Cumhuriyeti için hem de İslam için çok büyük bir
yanlışlıktır, maalesef bunu yapıyor, siyasete alet
oluyor.
Arkadaşlar, bakın, ahlak canlılar
arasında sadece insan için geçerlidir ve ahlak, iradi bir kavramdır,
iradenizle ancak ahlaklı olursunuz, iradeyle ahlaklı olunur, bunu
bilmemiz lazım ama maalesef bu konularla ilgili olarak eksiğimiz var.
Bir de İslam ahlakı diye bir kavram var. Bütün bunlar bir araya
gelince Diyanet İşleri Başkanlığının bu
konularda çok daha hassas olması gerekiyor. İşte, o biraz önce
değerli arkadaşımın söylediği Dinimübiniislamın
mesajlarını iletmesi gerekiyor, o sorun ortaya çıkıyor.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu mesajların iletilmesini özellikle
istiyoruz.
Diyanet İşleri
Başkanlığını gerçekten cumhuriyetin, laikliğin,
demokrasinin vazgeçilmez bir kurumu olarak görüyoruz. Zaman zaman otomobil
konuları, lüks otomobil konuları gündeme geliyor, zaman zaman bütçesi
gündeme geliyor, bunları gündeme getirmiyoruz ama Diyanet İşleri
Başkanlığı yeter ki görevini yapsın.
Bir de, müsaade ederseniz -bunlar görevleriyle
ilgili konulardı, biraz hassas konulardı- bir kamu kuruluşu
olarak Diyanet İşleri Başkanlığına bu bütçe
sırasında bakmak istiyorum. Hukuki ve idari işiyle ilgili olarak
da bazı sıkıntılar var maalesef. Mesela 2014 yılında
başlangıç ödeneği 5,4 milyarken harcaması 5.7 milyar
olmuş, 300 milyon lira daha fazla harcamış. 2015te
başlangıç ödeneği 5,7 ama 6 milyar harcamış, yine 300
milyon lira fazla harcamış. Bu sene de, 2016da da 6 milyar 482
milyon lira istenmiş, mutlaka fazla harcanacak. Daha gerçekçi bir bütçe
yapmaları lazım, daha gerçekçi bir ödenek talep etmeleri lazım
diye düşünüyorum ama bunun sebebi -ben bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
olarak Sayıştay raporlarından takip ediyorum- Diyanet
İşleri Başkanlığının kurum olarak maalesef hesapları
incelenemiyor. Diyanet İşleri Başkanlığına
ilişkin denetimlerimiz, hazırlanması gereken temel mali
raporların düzenlenememesi sebebiyle bütçe giderleriyle
taşınırlara ait işlemlerin mevzuata uygunluğuna dönük
olarak gerçekleştirilmiştir. Yani kısmi bir rapor
yazılmış, inceleme yapılabilmiş, denetim yapılabilmiş,
sadece o konularla ilgili rapor düzenlenebilmiş. Bundan sonraki dönemlerde
daha hassas davranması gerekiyor bir kamu kuruluşu olarak Diyanet
İşleri Başkanlığının.
Diyanet İşleri
Başkanlığının hesaplarının Diyanet
Vakfıyla asla karışmaması gerekiyor. Diyanet Vakfı
maalesef Diyanet İşleri Başkanlığına destek
olması gereken bir kurum olması gerekirken tam tersine, köstek olan,
Diyanet İşleri Başkanlığına
sıkıntı çıkaran, maalesef bu yolsuzluklar, usulsüzlükler,
hukuksuzluklarla ilgili olarak bütün olayların kaynağı olan bir
yer olmuş durumdadır vakıf. Vakıf ve Diyanet
İşleri Başkanlığının bütçelerinin kesinlikle
ayrılması lazım, kadrolarının kesin ayrılması
lazım. Bu hac ve umre hesaplarının, özellikle hac, umre ve
kurban hesaplarının, yurt dışından özellikle gelen
taleplerin doğru dürüst muhasebeleştirilmesi lazım,
ayrışması lazım. Birbirine giriyor, merkeze intikal
ettirilmiyor ve büyük yanlışlıklar yapılıyor, bu
yüzden kurum ve maalesef inançlarımız büyük sıkıntıya
giriyor, çok önemli bir konu.
Enteresan bir rapor var, ondan da -sürem bitti-
kısaca bahsedeyim. Türk Diyanet Vakfı Sendikasının raporu
-bulamadım ama- din adamlarının özellikle bu dönemde itibarlarının
düştüğü
Yüzde 43 oranına düşmüş. Din hizmeti sunan
kişilerin kürsüden anlattıklarıyla yaptıklarının
aynı olması gerektiğini kamuoyu söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Bazı
müftülüklerin gerçek anlamda görevlerini aksattıklarından,
yapmadıklarından bahsediyor ve bazı din adamlarının
bir partinin temsilcisi gibi davrandıklarını söylüyor bu anket.
Bütün bunlardan sonra, daha doğru dürüst bir
Diyanet İşleri Başkanlığının
olmasını diliyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum, saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kuşoğlu.
Şimdi söz sırası İzmir
Milletvekili Atila Sertele aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Sertel, süreniz yedi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de Deniz Gezmişi doğum gününde sevgi
ve saygıyla anıyorum.
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu.
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
Can Yücel, Deniz Gezmişi bu mısralarla
anlatıyor ama Deniz Gezmişi burada bize sağlanan süre
içerisinde anlatmak mümkün değil. İdam sehpasına
çıktığında Yaşasın tam bağımsız
demokratik Türkiye! diyerek taburesine tekme vuran ve bağımsız
Türkiyenin neferi olarak aramızdan ayrılan Deniz Gezmiş hâlen
25 yaşında.
Sevgili arkadaşlar, RTÜK bütçesiyle ilgili
konuşma için karşınızdayım.
Hangi kuruluşu ele alırsak alalım, ne
yazık ki her kuruluşta bir yozlaşma, her kuruluşta bir
siyasallaşma ve her kuruluşta bir liyakat dışı
davranış görüyoruz, karşımıza çıkıyor. Ben
KİT kurulundayım. KİT kurulunda alt komisyon üyeleriyle birlikte
denetlemeye gittiğimizde bütün kurumlarda bir çürümüşlük
karşımıza çıkıyor. Dedi ya dün Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu:
Devlette liyakat sistemini çökertirseniz aslında siz devleti
çökertirsiniz. Ne yazık ki yapılan her kötü uygulama Türkiye
Cumhuriyeti devletine darbe vuruyor.
RTÜK ne yapmış arkadaşlar, nasıl
bir uygulama içerisinde? Size buradan bazı rakamlar vererek RTÜKün neler
yaptığını sergilemek istiyorum: RTÜK; Ulusal TVye 154 ceza
kesmiş, Halk TVye 88, Show TVye tam 102 ceza kesmiş; 17-25
Aralık sonrasında, hani bir zamanlar övgüler düzüp Amerika
seyahatlerinde önünde diz çöktüğünüz Fethullah Gülen Cemaatine ait
kanallara ceza üstüne ceza yağdırmış. Önceleri Samanyolu
TVde iktidara övgüler düzülürken ve iktidarın yolunun
açılmasında bu kanallar kullanılırken son 17-25 Aralık
sonrası bu kanala 183 kez ceza kesilmiş, ardından bu kanal ve o
kanala ait bütün kanallar TÜRKSATtan çıkarılmış.
Sevgili arkadaşlar, RTÜKte Halk TVyi 3 uzman
izliyor. Diğer kanalları birer uzman izliyor, Halk TVyi 3 uzman
izliyor. Halk TVnin aslında reyting oranını yükseltiyorsunuz.
İzlediğiniz ve ceza yazdığınız komik, trajikomik
olaylardan biri nedir biliyor musunuz? Gezi olayları sırasında
kameranın gösterdiği alanda bir vatandaşın sigara
içtiğini gören RTÜK uzmanları, Halk TVye ceza kestiler. Ekran karartıyorsunuz.
En son, IMC TVyi kapattınız; üstelik, haksız ve hukuksuz
kapattınız, savcılık kararıyla kapattınız,
mahkeme kararı olmaksızın kapattınız, TÜRKSATtan
çıkarttınız. Her ay 22.500 dolar bedel ödeyen IMC TVyi
susturdunuz ve muradınıza erdiniz.
Sayın Bakanım burada. Geçmişten
tanıdığım ve siyasi yaşamının bir bölümüne,
hakikaten, mağdur olduğu kesimine de çok üzüldüğüm ve içten içe
destek verdiğim Sayın Bakan gitmiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karun oldu şimdi.
ATİLA SERTEL (Devamla) Ama, o Bakanla çok
uzun muhabbetlerimiz sırasında, basın ve ifade özgürlüğü
konusunda çok nutukları birbirimize karşılıklı
konuşmuştuk. Gün oldu devran döndü, o da belli sıralarda yerini
aldı ve IMC TVnin susturulmasına, savcılık kararıyla,
faşist bir kararla TÜRKSATtan atılmasına o da göz yumdu. Göz
yumacak elbette çünkü bazı insanlar koltukları için yaşarlar,
bazı insanlar gerçekten, demokrasi, özgürlük ve onur için yaşarlar;
aradaki fark budur.
Sevgili arkadaşlarım, RTÜKün yanı
sıra TRTyi anlatmak isterdim ama sürem bir dakika otuz üç saniye
kalmış. Buradaki vekillerimiz kusura bakmasınlar, hiçbiri,
100ünü toplasanız 1 Bilal Erdoğan etmezler. Çünkü Bilal Erdoğan
yapıyor atamaları, bütün kamu kurum, kuruluşlarında.
İbrahim Eren diye Genel Müdür Yardımcısı
35
yaşında bir genel müdürü 2013 yılında atayan, Kartal
İmam Hatip Lisesinden sınıf arkadaşı İbrahim
Ereni, TRT Genel Müdür Yardımcılığı koltuğuna
oturtan, İtalyada öğrenim gören sevgili evlat. Bu evlat, 35
yaşındaki arkadaşını genel müdür yapıyor ve 2
katrilyon civarında bir bütçeyi teslim ediyor. İbrahim Eren, 35
yaşında ve devlet memurluğu yapmamış. İnceledim,
Başbakanlıkta müşavir olarak kadrosu görülüyor,
başmüşavir olarak. Oysaki TRTnin Genel Müdür
Yardımcısı olabilmesi için en az on iki yıl memur olarak
çalışması lazım. Bir günlük memuriyeti yokken atama yapılıyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İlla
yaşlı ataması lazım, yozlaşması lazım!
ATİLA SERTEL (Devamla) Yaşla değil,
kanunla ilgili söylüyorum sevgili kardeşim.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
Yozlaşması lazım.
ATİLA SERTEL (Devamla) On iki yıl
çalışması lazım.
Amasya Akyazı köyünü hatırlayın, 46
nüfusa düşmüş köyü, İbrahim Şahinin köyü. 11 kişi bu
köyden, TRTde çalışıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hepsi çok yetenekli!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Doğuştan televizyoncu onlar Atila Bey!
ATİLA SERTEL (Devamla) Bu kadar
vicdansızlık olmaz.
Amasya Akyazı köyünden o 45 kişiye selam
söylüyorum, İbrahim Şahin gitmeseydi herhâlde Amasya Akyazı köyü
kapatılmış olur ve hepsi TRTde çalışıyor olurdu.
Saygılar, sevgiler. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı
MUSA ÇAM (İzmir) Amasyaya dokundu! Sizin
seçim bölgeniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Buradan 100
vekili toplasanız bir Bilal Erdoğan etmez. diyerek milletvekillerine
yönelik bir tahkirde bulunmuştur. Bu açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
Lütfen, iki dakika süre veriyorum, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
MUSA ÇAM (İzmir) Hocam, seçim bölgenize de
dokundu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup başkan vekili de
değil, ailenin başkan vekili ya!
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Atila Sertelin 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; eleştiri
yapılır, Şu yanlış, bu yanlış
yapıldı. diye iddialar ortaya konulabilir ama bu muhakeme ve
mukayeseleri yaparken dikkatli bir dil kullanmak, sanki nezaketli
konuşuyormuş gibi yapıp ondan sonra buradaki vekilleri tahkir
etmek uygun bir yaklaşım değil Sayın Sertel. Birtakım
dedikodular ve söylentiler üzerinden gidiyorsunuz. Kim, nereye, nasıl
atanmış?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adam denetmen orada ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Türkiyede
milyonlarca kamu görevlisi var. Hangisinin, nereye, nasıl
atandığına ilişkin hepsinin kaynakları vardır,
yasalarla ilgili zemini vardır, birçok unsuru vardır. Siz bir örnek
olayı alıyorsunuz, bilgisi sizde menkul, ne ölçüde dedikodu ve
söylenti olduğu karışık
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Hocam, denetmen,
TRT denetmeni ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Buradaki
insanların o iddiaya ilişkin bir araştırma yapıp ne
olduğu hususunda tahkik etme imkânlarının
bulunmadığı bir zamanda, bir örnek olay üzerinden hareketle 100
vekil 1 Bilal Erdoğan etmiyor. diyebiliyorsunuz. Bakın,
atamanın yanlış olduğunu iddia edebilirsiniz Sayın
Sertel ama burada sizin kastınız
Sadece atamayı
eleştirmekle iktifa etmiyorsunuz, buradan AK PARTİnin kolektif
yapısına ilişkin de incitici ne çıkartabilirim diye bir
zekâyla davranıyorsunuz, yanlış olan bu. Böyle bir mukayeseyi
çok çirkin, çok yakışıksız buluyorum. Bu dilin kirli bir
dil olduğuna dikkat çekiyorum.
Durumu arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkanım, bu sataşmaya karşı söz hakkım
doğdu 69a göre. Dedikodu yaptığımı söylüyor, ben
denetmenim. Lütfen, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Sertel, bir defa, burada
olmayanlarla ilgili lütfen daha dikkatli bir dil kullanalım.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Hayhay.
BAŞKAN İç Tüzük zaten bize emrediyor,
şahsiyatla uğraşma yasağı var. Tenkit edebiliriz,
eleştirebiliriz ama hiç kimseyi tahkir ve takim etme
hakkımızın olmadığını ben de söylemek
istiyorum.
Lütfen, temiz bir dil kullanmak şartıyla,
iki dakika, sataşmadan size de süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim. (CHP sıralarından alkışlar)
16.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, ben kimseye sataşmıyorum, hayatım boyunca da
sataşmadım, gerçekler neredeyse orada oldum.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bizim 1
vekilimiz sizin bütün vekillerinize bedel.
ATİLA SERTEL (Devamla) Ben TRTnin
denetlemesindeyim. TRTnin denetlenmesinde de bu sorulara cevap verdiler. O
cevaplara istinaden ben burada konuşuyorum.
Bakın, TRT, gerçekten, neresinden tutsanız
lime lime, neresinden baksanız korkunç bir tablo
karşınızda. Yani İbrahim Ereni bir kenara koyayım
çünkü nasıl atandığına yasal olarak siz
muhatapsınız ama TRT her yıl bu ülkede, bu halkımızdan
802 milyon TL yani 802 trilyon para topluyor elektrikten. Aynı TRT 601
milyon da bandrol topluyor. Bu TRTnin toplam bütçesi 1 milyar 640
milyonmuş geçen sene ve harcanan parayı söylüyorum arkadaşlar
-Naci Bey, siz de iyi dinleyin, ben Amasyayı savunacaksınız
zannettim siz Bilal Erdoğanı savundunuz- 603 trilyon, yandaş
şirketlere
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ne
dediğimi anlamamışsınız Sayın Sertel.
ATİLA SERTEL (Devamla) -
oraya çıkan
yandaş kişilere bu para peşkeş çekilmiş; dizi
filmler adı altında, konuklar altında.
Jöleli Yiğit Beyin
Burada olmayan isim verdim
ama, jöleli diyeyim, anlarsınız
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) Lütfen
sataşmayın.
BAŞKAN Sayın Sertel
Sayın Sertel,
lütfen
Lütfen temiz bir dil kullanın.
ATİLA SERTEL (Devamla) Tamam, vermeyeyim.
Ne kadar para kazandığını
TRTden sordum, bana Efendim, biz, ona direkt vermiyoruz. Onun kuruluşuna
veriyoruz, o oradan payını alıyor. diye yanıt verildi. Ben
hiçbir şeyi kafadan afaki atmıyorum. Ben önümde TRTden gelen
yanıtlar üzerinden konuşuyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Tamam, KİT
Komisyonundasınız
ATİLA SERTEL (Devamla) - Bakın, TRT o
kadar yandaş kuruluş olmuş ki Ahmet Davutoğluna 2.490
dakika, Sayın Kemal Kılıçdaroğluna 381 dakika, Sayın
Devlet Bahçeliye 70 dakika, Sayın Figen Yüksek Dağ ile
Demirtaşa 18 dakika ayırmış seçim sathında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Kaç miting
yaptı?
ATİLA SERTEL (Devamla) Sayın Ahmet
Davutoğluna 41,5 saat, Sayın Kılıçdaroğluna 6 saat,
Sayın Devlet Bahçeliye 2 saat, Sayın Figen Yüksek Dağ ile
Demirtaşa 18 dakika ayırmış seçim süresinde.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Serbest
piyasa
HASAN BASRİ KURT (Samsun) -İyi de kaç
miting yaptı?
ATİLA SERTEL (Devamla) TRT sizin eserinizdir.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
Sayın Başkan
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına son söz İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşa
aittir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ne zamandan beri söz talebim var ama.
BAŞKAN Sonra vereyim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
bakın, ne zamandan beri var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yarkadaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Değerli milletvekilleri, Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünün bütçesi hakkında söz almış
bulunmaktayım.
Sayıştayın Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 yılı Performans Denetim
Raporunda kurumla ilgili ciddi eleştiriler bulunmaktadır. Bu
eleştirileri buradan tek tek saymaya vaktim yetmez. Ancak öyle ki
Sayıştayın raporunda kurumun web sayfasındaki misyon
kısmının bile idarenin kuruluş amaçlarına uygun
olmadığı belirtilmiş olmasın rağmen, bu sayfa
hâlâ güncellenmemiştir. Sayıştay Kurumun belirlenen
amaçlarına ulaşıp ulaşmadığı tespit
edilememiştir. demiştir. Şimdi kurumun amacının ne
olduğunu söyleyeceğim.
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün görevi, kamuoyuna ve ilgili makamlara
aydınlatıcı bilgi akışını
sağlamaktır. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü bunu yapmak yerine, faaliyet zararı her geçen gün artan ve
iktidarın bir yayın organı hâline dönüşen Anadolu
Ajansını besleme aracı hâline gelmiştir. Elimde kurumun
bütçesini gösteren bir rapor var; bunu gazeteci arkadaşlarımıza
da gösterelim; buranın kameraları yanlış düzenlendiği
için böyle göstermek zorundayım. Anadolu Ajansına
Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
bütçesinden ayrılan kaynakta iki yıl öncesine göre yüzde 50nin
üzerinde artış var. 2013te Anadolu Ajansına 112,5 milyon,
2014te ise ek ödeneklerle birlikte 140 milyon lira aktarılıyor; bunu
şöyle gösterelim. Âdeta bir dipsiz kuyu hâline dönüştürülen Anadolu
Ajansına aktarılan miktar 2015te ise 170 milyon liraya
çıkıyor. 2015 yılı dâhil edildiğinde, Anadolu
Ajansına son dokuz yılda devletin kasasından 892 milyon 350 bin
lira ödeme yapılıyor. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün tek misyonunun AKPnin yayın organı hâline
dönüşen, muhaliflerin tek satır haberine dahi yer vermeyen Anadolu
Ajansını ayakta tutmaya dönüştüğü görülüyor.
25 Ağustos 2015te Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Kartı Yönetmeliği
de bir garabet olarak önümüzde duruyor. Gazetecilik meslek örgütlerinin
görüşü dahi alınmadan oluşturulan bu yönetmelik Basın
Kartları Komisyonunda önemli değişiklikler yapıyor; Kurumun
Genel Müdürlüğüne, üyelerin sayısının yarısından
fazlasını aktarma yetkisi veriliyor, üye sayısı 13ten 15e
çıkarılıyor ve bu arada gazetecilik meslek örgütlerinin
tamamı -onların isimlerini de söyleyeceğim- örneğin,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Federasyonu, İzmir
Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası bu kuruldan
dışarı atılıyor, muhalif gazetecilerin hiçbirine
sarı basın kartı verilmiyor.
Sayın milletvekilleri, basın ve
yayına ilişkin sorunlar ne yazık ki bunlarla ilgili değil,
sadece bunlarla sınırlı değil. Bakın, size bir tablo
daha; elimde, iktidarınızın yarattığı kara bir
tablo var. Şöyle bir göstereyim, yukarıdaki
arkadaşlarımıza da: Ali Konar, Beritan Canözer, Erdal Süsem,
Erol Zavar, Ferhat Çiftçi, Feyyaz Irmak, Gurbet Çakar, Gültekin Avcı,
Hamit Dilbahar, Hatice Duman, Hidayet Karaca, Kâmuran Sunbat, Kenan Karabil,
Mazlum Dolan, Mehmet Baransu, Mesut Aslan, Mikail Barut, Mikdat Algül, Yusuf
Keskin, Mustafa Gök ve ismini saymaya zamanımın yetmediği tam 32
kişi. Bunlar, Can Dündar ve Erdem Gülün serbest kalmasıyla birlikte
sayıları 32ye düşen gazeteciler.
MEHMET METİNER (İstanbul) El insaf!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Ülkemiz,
uluslararası kuruluşların araştırmalarına göre,
hapisteki tutuklu gazetecilerin sayısının en üst olduğu bir
yerde görünüyor. Bu gerçeğe rağmen, Mehmet Metiner El insaf! diyebiliyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ya, sen o
paralelcileri gazeteci olarak nasıl tanıyorsun ya!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) El insaf!
demek yerine, Basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir.
diyenlerin bunun gereğini yerine getirmesi gerekiyor.
Bakın, Silivri Cezaevinde tam doksan iki gün
boyunca Can Dündar ve Erdem Güle olmadık eziyeti yaptınız.
Anayasa Mahkemesinin kararıyla birlikte 2 gazeteci özgürlüğüne
kavuştu. Ancak Can Dündar ve Erdem Gülün serbest bırakılmasının
ardından, Bülent Arınçın troliçe dediği ahlaksızlar
hemen harekete geçti, Can Dündarın önümüzdeki salı günü yeniden
gözaltına alınacağını ve Fethullah Gülen Cemaati
bağlamında yapılacak bir operasyonda tutuklanacağını
yazdılar.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Barış, senin bu paralel severliğin nereden geliyor?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Bunlardan
birinin Cumhurbaşkanlığında danışman
olduğunu da tespit etmiş bulunmaktayız. Umarım, Can
Dündara ilişkin böyle bir komplo kurmaya kalkmazsınız çünkü bu
komployu kurarsanız bunun da altında kalır, tükürdüğünüzü
yalamak zorunda kalırsınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Sizi şimdiden uyarıyorum. Basın-yayına
ilişkin, Anadolu Ajansına aktarılan 892 milyon lirayı
gösterdim.
Bakın, bir gazete daha; adı Korkusuz
Sözcü gazetesinin yayın organlarından, o grubun
yayınlarından. Bu gazete 50 binin üstünde satıyor ama iktidar
yandaşı olmadığı için, kaçak saraya
yağcılık yapmadığı için, Ahmet Davutoğlunu
alkışlamadığı için Basın İlan Kurumunun
gelirlerinden mahrum bırakılıyor.
Bir skandalı daha anlatmak istiyorum,
Korkusuzdan korkmayın dedikten sonra. Atilla ağabey anlattı ama
ben de değinmeden geçemeyeceğim. Önceki gün IMC TVnin
yayınlarını haksız ve hukuksuz bir biçimde, yetkiniz
olmadığı hâlde kapattırdınız. RTÜK denetimindeki
bir kanalın, savcılığın keyfî ve faşizan
anlayışıyla, ekranlarını siyaha düşürdünüz,
artık bu yanlıştan vazgeçin. Medyadan ve gerçeklerden bu kadar
korkmayın diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz.
Sisteme giren çok arkadaş olduğu için ben soru-cevap için girdiler
diye düşündüm, bakamadım size.
Şimdi mi konuşmak istiyorsunuz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Peki, kısa bir söz veriyorum.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Deniz Gezmiş ile
arkadaşlarının halkların özgürleşmesini
savundukları için idam edildiklerine, düşünce özgürlüğüne olan
baskının ortadan kaldırılmasını talep
ettiklerine, Mecliste herkesin eleştirilerini ve değerlendirmelerini
yapmakta özgür olduğuna, Surda üç aydır süren sokağa çıkma
yasağı ve ablukanın kaldırılması için
Avrupalı parlamenterlerin çağrıda bulunduklarına
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan. Çoktan sisteme girmiştim, birkaç
defa da seslendim ama fark etmediniz.
BAŞKAN Fark edemedim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Birkaç
şey söylemek istiyorum ben de.
Özelde, Deniz Gezmişin doğum günü olan
bugünde kendisini ve onurlu mücadele yürüten tüm arkadaşlarını
saygıyla anarak başlamak istiyorum. Denizler, Yusuflar, Hüseyin
İnanlar -idam edilirken söyledikleri son sözleri de Parlamentoda ifade
etmek istiyorum, belki çok dile getirilmedi- ne talep ediyorlardı? Türk ve
Kürt halkının kardeşliğini talep ediyorlardı. Ta, o
yıllarda düşünceleri uğruna, Türk ve Kürt halkının
kardeşliği için, bunu savundukları ve halkların
özgürleşmesini savundukları için idam edildiler.
Evet, idam kalktı Türkiye'de ama ne yazık
ki hâlâ düşüncelerini ifade ettikleri için siyasetçilerimiz cezaevlerinde
ve idamın yerine geçen ağırlaştırılmış
müebbetle yargılanarak cezaevlerinde ömür boyu tutulmak ve bu da
aslında idamın karşılığı olarak ifade edilen
bir sistemle yargılanıyorlar. İşte, hep beraber
bunları, siyasetçilerin özgürce düşüncelerini ifade etmeleri için
ifade ve düşünce özgürlüklerine olan baskının da ortadan
kaldırılmasını talep ediyoruz ve onun için mücadele
ediyoruz.
Şu anda, burada dün yapılan
konuşmalarda, özellikle bütçe görüşmeleri içerisinde
Cumhurbaşkanlığının bütçesine ilişkin de
değerlendirmeler yaptık, dün Parlamentoda bütün partilerin
temsilcileri. Bugün de hakeza bütün kurum ve kuruluşlarımıza ait
bütçe görüşmelerinde kendi düşüncelerimizi ifade ettik ve
Cumhurbaşkanlığına dair de bütçe görüşmelerindeki
düşüncelerimizi ifade ettik. Ayrılan payı ve bunun nasıl
harcanması gerektiğini ve şu anki sistemi eleştirdik,
muhalefet partileri olarak bunu eleştirdik. Eleştirme hakkına da
sahibiz ve kürsü özgürlüğümüzü kullandık ama ne yazık ki
Sayın Cumhurbaşkanı bugün bize ağza alınmayacak sözler
ifade ederek, sanki bu ülkede herkesin Cumhurbaşkanı
olmadığını tekrar yineleyip Beni orada
arkadaşlarım savundu. diyerek AKPli bir genel başkan
edasıyla ifadelerde bulunmuştur. Bunu kabul etmediğimizi bir kez
daha ifade ediyoruz. Burada herkes eşit bir şekilde eleştirilerini
de değerlendirmelerini de yapmakta özgürdür. Bu Parlamento kürsüsü, özgür
bir şekilde düşüncelerimizi ifade etmek için
kullanılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, ben tamamlayacağım, bir şeyle
toparlayacağım, bir dakika sadece.
BAŞKAN Evet, toparlayın, tamamlayın
lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
İkinci şeyi bir kez daha ifade ediyorum: Evet, idam kalktı;
evet, ağırlaştırılmış ömür boyu müebbet var.
Aynı zamanda, şu anda Cizrede daha önceden
yapıldığı ve yaşanıldığı gibi bir
katliam söz konusudur. Şu an Surda bir katliamın
gerçekleştirilme aşamasında olan bir durumu bir kez daha Parlamentoya
ifade etmek istiyorum. Neden? Bugün yani üçüncü ayını dolduran bir
ablukadan söz ediyoruz. Surda sokağa çıkma yasağı üçüncü
ayını dolduruyor ve kadınların, çocukların yer
aldığı bir yerde bir katliamdan bahsediyoruz.
BAŞKAN Sayın Demirel, lütfen
toparlayın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
Parlamento olarak burada sessiz kalırken Avrupa parlamenterleri Sayın
Davutoğluna çağrıda bulunuyor ve hemen, derhâl, 37 parlamenter,
bu sürecin tekrar Cizreye dönüşmemesi için derhâl ablukanın
kaldırılmasına dair çağrıda bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bu
çağrının bence bugün Genel Kurulda da ele alınıp ve
buna ilişkin çağrıların yinelenmesi gerektiğini tekrar
ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz.
Pekâlâ tenkit etme hakkı var herkesin ama
lütfen, siz de bilirsiniz ki hiç kimseyi tahkir etme ya da başka türlü
mahkûm etmeye hiçbirimizin hakkı yoktur diye düşünüyorum ben de.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bizi
Cumhurbaşkanı mahkûm ediyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz de
onun sözcülüğünü yapıyorsunuz. Sur da, Cizrede aynı
tabloları gösteriyor yani.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, yorum yapmayın!
BAŞKAN Ne demek?
GARO PAYLAN (İstanbul) Niye taraf
tutuyorsunuz ya?
BAŞKAN Ben İç Tüzüke göre
konuşuyorum Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hayır, niye? Biz
ne yaptık burada?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Cumhurbaşkanının alçak demesi normal mi?
BAŞKAN Evet, herkes temiz bir dille
konuşmak zorunda.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ne dedik burada yani?
BAŞKAN Kaba, yaralayıcı sözler
kullanmaması gerekiyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
yaralayıcıyı kendisi kullanıyor yani.
GARO PAYLAN (İstanbul) Cumhurbaşkanına
söyleyin onu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Cumhurbaşkanı alçak diyor bizim grubumuza, nasıl böyle bir
şey olabilir yani!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
onun için müdahale etmedik yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sizin
bunu kınamanız lazım, milletvekillerine böyle bir şey
diyebilir mi!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Milletvekillerinin kürsü özgürlüğüne alçak diyor. Yani, bunu
kınamanız gerekirken
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kürsü
dokunulmazlığına dışarıdan müdahale ediyor.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ilk söz, İstanbul Milletvekili Edip Semih Yalçına aittir.
Buyurun Sayın Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on altı dakikadır.
MHP GRUBU ADINA EDİP SEMİH YALÇIN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin görüşülmesi
dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Çukur mu demesi
lazım?
GARO PAYLAN (İstanbul) Alçak sensin!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Çukur mu demesi
lazım? Ben alçak falan demedim, ne demek alçak?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen!
Kürsüde konuşmacı var, lütfen!
Buyurun Sayın Yalçın.
EDİP SEMİH YALÇIN (Devamla) Türkiye 7
Haziran seçimlerinden sonra büyük bir terör sarmalına girmiş,
başta PKK olmak üzere, terör örgütlerinin kanlı eylemleri o günden bu
güne yükselen bir seyir takip etmiştir. Hâl böyleyken, Türkiyeyi hâlâ
soğuk savaş döneminin anlayışıyla yönetenler,
dış politikamızı sorunlar yumağına
dolamış, ülkemizi bütün komşularıyla itilaflı veya
düşman durumuna düşürmüştür. İktidar, bütün bu yaşanan
kaosun sorumluluğunu üzerinden atmakla kalmamakta, Sayın
Erdoğanın da yönlendirmesiyle, neredeyse bütün iktidar sözcüleri
yaşanan sorunların merkezine mevcut parlamenter sistemi
koymaktadırlar. Hep bir ağızdan, çarenin sistem
değişikliğine gidilmesinde olduğu, maalesef, ısrarla
sorgulanmaktadır.
Sizlerin de yakinen bildiği gibi, AK
PARTİ, 2002 ve 2007 seçim bildirgelerinde parlamenter sistemin
devamından yana olduğunu ilan ederken, sonradan başkanlık
sistemini tartışmaya açmıştır. Milletimiz can ve mal
emniyeti, egemenlik ve bütünlük, devletimiz beka derdindeyken, Sayın
Erdoğan ve emrindeki AKP iktidarı başkanlık
telaşındadır. Yani bir anlamda, koyun can derdinde, kasap et
derdindedir. Eğer başkanlık sistemi sihirli bir değnekse,
bu zaten fiilen Sayın Cumhurbaşkanının elindedir, kendisi
bütün erkleri elinde bulundurmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı,
seçildiği günden beri Anayasayı bile bile çiğnemekte eline
aldığı bu yetkiyle, bir taraftan da sorumsuz olduğunu ifade
ederek meşru olmayan yetkiler kullanmaktadır. Bu durumda Türkiyenin
sorunlarını çözmek için daha neyi beklemektedir?
Değerli arkadaşlar,
dünyada pek çok başkanlık sistemi örneği -sizlerin de yakinen
bildiği gibi- mevcuttur. Afganistandan Sudana, İrandan
Brezilyaya, Ugandadan Arjantine kadar elli civarında ülke başkanlık
sistemiyle yönetilmektedir. Latin Amerikadaki başkanlık
sistemleriyse diktatöryal özellikleriyle, maalesef, öne çıkmaktadır.
Yine, dünyada parlamenter modelle yönetilen demokratik ülke sayısı
başkanlıkla yönetilenden daha çoktur. İngiltere, Almanya,
İtalya, Japonya, Hindistan, Avustralya gibi ülkeler parlamenter demokrasiyle
yönetilen ülkelerdir. Ayrıca, herhangi bir ülkedeki demokrasinin seviyesi
ile başkanlık sistemi arasında doğrudan bir ilişki
bulunduğunu gösteren hiçbir delil, hiçbir bilimsel veri yoktur.
Yeri gelmişken bu konuda, gerçekten, ilmî
sonuçlarla ortaya konulan bazı gerçeklerin Global Politika ve Strateji
isimli bir düşünce kuruluşu tarafından
yapıldığını görüyoruz. Bu kuruluşun ortaya
koyduğu sonuçlar oldukça önemlidir. Yapmış oldukları
araştırma sonrasında ülkelerin yönetim modelleri hakkında
çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu
sonuçlara göre hepsini değil ama bir özetini arz edeceğim.
ABD istisna olmak üzere, başkanlık sistemi
uygulayan birçok ülkenin gerek demokrasi gerek ekonomi gibi birçok
gelişmişlik göstergelerinin dünya sıralamasında gerilerde
kaldığı ortaya çıkmıştır. Mesela, bütün
demokratik ve ekonomik gelişmişlik göstergelerinde dünya
sıralamalarının sonlarında yer alan Orta ve Güney Afrika
ülkelerinin büyük çoğunluğu başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.
Buna karşılık, dünya sıralamalarında Norveç, Hollanda
ve Avustralya gibi ilk sıralarda yer alan Avrupa ve Asya Pasifik
ülkelerinin çoğunluğu parlamenter sistemle yönetilmektedir.
Dolayısıyla, başkanlık sistemi uygulayan ülkeler genel
olarak dünya sıralamalarında geridedir. ABD örneği buna istisna
teşkil etmektedir. Dünya genelinde parlamenter sisteme sahip ülkelerin
bütün gelişmişlik göstergeleri açısından daha
başarılı oldukları artık tespit edilmiştir.
Dünya genelinde yine ekonomik-siyasi iş birliklerine
dayanan uluslararası ve ulusüstü örgütlere üye olan ülkelerin yönetim
sistemleri değerlendirildiğinde NATO, G8, G20 ve AB gibi güçlü
birlikleri oluşturan ülkelerin büyük çoğunluğunun parlamenter
sistemle yönetildikleri görülmektedir. Dünya ölçeğindeki indekslere
bakıldığında, parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde
demokrasi ve hukuk anlayışının başkanlık
sistemiyle yönetilen ülkelere göre çok daha ileri seviyede olduğu yine bu
araştırmadan anlaşılmaktadır.
Söz konusu araştırma
çerçevesinde analiz edilen hukun üstünlüğü, demokratik
gelişmişlik, bireysel özgürlük ve basın özgürlüğü
indekslerinde de parlamenter sisteme sahip ülkeler dünya genelinde daha
başarılıdır. Ülkeler, ekonomik gelişmişlik
yönüyle değerlendirildiğinde de benzer bir tablo ortaya
çıkmaktadır. Ülkelerin refah düzeyleri ve ekonomik
gelişmişlik indekslerinin analizleri, parlamenter sisteme sahip
ülkelerin ekonomik gelişmişlik seviyelerinin başkanlık
sistemine sahip olan ülkelere göre çok daha iyi durumda olduklarını
çok net bir şekilde ortaya koymuşlardır.
Özellikle ekonomik yönde ciddi
zorluklar içerisinde bulunan Orta ve Güney Afrika ülkeleri başta olmak
üzere dünya genelinde başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin büyük
çoğunluğu ekonomik gelişmişlik açısından dünya
sıralamasında çok gerilerde kalmaktadır. Ülkelerde yaşayan
insanların yaşam kalitesini belirleyen faktörlerden birisi de,
bildiğiniz gibi, sosyal hayat düzenleridir.
Araştırma
kapsamında incelenen insani gelişmişlik, toplumsal
gelişmişlik ve sosyal sermaye indekslerine göre parlamenter
sisteme sahip ülkelerde yaşayan insanlar, başkanlık sistemiyle
yönetilen ülkelerde yaşayan insanlara göre çok daha iyi imkânlara
sahiptirler.
Eğitim düzeyi,
sağlık hizmetleri ve güvenlik indekslerinin analiz sonuçlarında
yine parlamenter sistemle yönetilen ülkelerin bariz üstünlüğü çok net bir
şekilde görülmektedir.
Bu sonuç, parlamenter sisteme
sahip ülkelerde vatandaşlara sağlanan sağlık, eğitim
ve güvenlik hizmetlerinin kalitelerinin başkanlık sistemine sahip olan ülkelerdekine göre
çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. O hâlde, ülkelerin iyi
yönetim ilkeleriyle yönetilmeleri ve siyasi istikrara sahip olmaları da
ülke başarısını gösteren diğer önemli faktörler arasında
yer almaktadır.
Araştırma çerçevesinde analiz edilen iyi
yönetim ve ülke kırılganlık indeksi verileri, parlamenter
sisteme sahip ülkelerin başkanlık sistemine göre çok daha iyi konumda
bulunduğunu da çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Parlamenter
sisteme sahip olan ülke yönetimlerinin büyük çoğunluğunun siyasi ve
politik istikrara sahip oldukları ve ülkelerin iyi yönetim ilkeleriyle
yönetildiği de görülmüştür. Buna karşılık
başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin büyük çoğunluğunun
siyasi ve politik istikrarsızlık içinde bulundukları ve ülke
yönetimlerinin de büyük sorunlarla karşı karşıya
oldukları ortaya çıkmaktadır.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, dünya
gerçeği budur. Bu gerçeğin yanı sıra size iki konuyu arz
etmek suretiyle kürsüden ayrılacağım. Bu gerçeklere rağmen,
mevcut Hükûmet veya AKP iktidarı, ısrarla, Mustafa Kemal Atatürk ve
Alparslan Türkeş'in fikir ve uygulamalarını da
başkanlık sistemine geçiş için gerekçe göstermeye
çalışmaktadırlar. Bununla ilgili olarak size çok net olarak
birkaç hususu ifade etmek istiyorum.
Atatürk'ün başbakanlarından Ali Fethi
Okyar, anılarına yer verdiği Üç Devirde Bir Adam adlı
eserinde Atatürk'ün ülkede her şeye hâkimken parlamenter sistemden
vazgeçmediğini çok net bir şekilde ifade etmiştir. Okyar,
çıkan olaylar üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkasının
kapatılmasından sonra Atatürk'ün, Meclis Başkanı Kâzım
Özalp Paşa'ya bir yemekte şöyle söylediğini bize anlatıyor:
"Siz Meclis Reisi olarak halkla daha yakından temasta idiniz.
Bilhassa inkılap kanunlarının günlük hayata ne derece
yerleşmiş olduğunu siz benden daha yakından bilmek
imkânına sahiptiniz. Benim eskiden beri parlamenter sistemin bütün
müesseseleriyle kurulması fikrinde olduğumu bilirsiniz. Beni daha
açık şekilde ikaz etmeniz icap etmez mi? diyor.
Atatürk döneminde Cumhurbaşkanı
sıfatıyla fiilen Başbakanlık görevini de üstüne alması
gerektiği yolunda tartışmalar da, saygıdeğer
milletvekilleri, yapılmıştır. Ama o günlerde Atatürkün
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak
Şaşarım o efendilerin aklı perişanına. Hep
biliyoruz ki memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu
şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın
başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri böyle bir idareyi
bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim
aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan
böyle bir çığır açılması istenebilir? şekliyle
çok net görüş beyanındadır.
Eğer bu da yetmiyorsa son olarak, Mustafa Kemal
Paşayla ilgili 27 Eylül 1930daki bir görüşünü, bir
açıklamasını arz edeceğim. Şöyle söylüyor: Amerikan sistemini
memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim. Sistemsiz ve
kanunsuz tarzda reisicumhurlukla başvekâleti birleştirmeyi
düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe
malumdur zannederim. Bütün bu tarihî gerçeklerin
ışığında denilebilir ki Atatürk sahip olduğu güce
rağmen başkan olmaya, tek adamlığa asla tevessül
etmemiştir.
Merhum Alparslan Türkeşin başkanlık
sistemini savunduğu yıllarsa 1960lı yılların sonuna
tekabül etmektedir. Doğrudur, başlangıçta bunu savunmuştur.
Dokuz Işıkta yer alan başkanlık sistemi lehindeki
açıklamanın temelinde, senatonun kaldırılması talebi
ve tek meclisli bir sistemin istenilmiş olması yer alır. Ancak
1980de senato kaldırılmış, Türkiye tek meclise
dönmüştür. Merhum Başbuğ Türkeş de 1997deki vefatına
kadar bir defa olsun başkanlık sistemi dememiştir. Daha da
önemlisi, Demirel ve Özalın kendi iktidar dönemlerinde konjonktürel
sebeplerle dile getirdikleri başkanlık sistemi lehindeki isteklerine
karşı çıkmış, destek vermemiştir. Siyasi
hayatının sonuna kadar başkanlık sistemini ağzına
almamış, bu tür çıkışlara iltifat etmemiştir.
Merhum Türkeşin bu husustaki fikirlerinin değişmesinde o
dönemde giderek büyüyen bölücülük tehlikesi karşısında
demokratik parlamenter sistemin ve çoğulculuğun birlik ve bütünlüğün
devamı açısından elzem olduğunun ortaya çıkması
fevkalade önemli bir etken olmuştur.
Son olarak, merhum Başbuğ Türkeşe
atfen 1977 yılı basımlı "Gönül Seferberliği"
adlı kitabındaki ifadesini aktarıyorum: "Milliyetçi Hareket
Partisinin yolu hukukun üstünlüğünü esas alan, çok partili, demokratik,
parlamenter, hürriyetçi nizamdır." şeklinde ifade etmiştir.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Anayasa Komisyonunun çalışmalarını
sürdürmesinden yanayız. Ancak komisyonda AKP tarafından
başkanlık sistemi üzerinde ısrarını, Anayasa
değişikliği tartışmalarını
başkanlık sistemine endekslemesini doğru bulmuyoruz. Temel hak
ve özgürlüklerle ilgili, Türkiye'nin güvenliğiyle, birlik ve
bütünlüğüyle ilgili başlıkların öncelikli olarak ele
alınmasını öneriyoruz.
AKP'nin önerdiği başkanlık
sisteminde, başkana yönelik yargı atamaları da dâhil, bütün
yüksek kamu görevlilerini atama yetkisi düşünülmektedir. Bu yeni Anayasa
çalışmaları çerçevesinde yargı erklerini tek çatı
altında toplama niyeti de başkanlık modelinin
altyapısını tamamlama gayesine bizce matuftur.
Dolayısıyla, AKPnin bu teklifi yasama, yürütme ve yargı gücünü
başkanın elinde toplamaya meyletmektedir yani gidecek istikamet bu olacaktır.
Dolayısıyla, gerek Anayasa görüşmelerinde gerekse bu
görüşmeler sırasında AKPnin teklifi başkanlık sistemi
açısından değerlendirildiğinde tam bir denetimsizlik ve tam
bir dengesizlik yaratacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu görüş ve
düşünceler içerisindedir.
Konuşmamı hepinizi saygıyla selamlayarak
bitiriyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yalçın.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı, sizin de süreniz on
altı dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, Sayıştay
Başkanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçe ve kesin
hesapları üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Topluma ve kamu yönetimine örnek uygulamalar
sergilemesi beklenen Türkiye Büyük Millet Meclisinde tam aksine, kötü yönetimin
tüm örnekleri görülmekte olup keyfîlik, partizanlık,
ayrımcılık ve savurganlık had safhadadır. Yasama
faaliyetleri sağlıklı ve verimli bir şekilde
yapılmamaktadır. Tasarılar etki analizleri olmadan
görüşülmektedir. Onca verilen söze rağmen sıkça başvurulan
torba kanun uygulaması hukukun güvenlik ilkesini, dahası hukukun
kendisini altüst etmiş bulunmaktadır.
Meclis, denetim fonksiyonunu da
gerçekleştirememektedir. Gündem dışı konuşmalara
güncel ve tatminkâr cevaplar verilmemektedir. Araştırma komisyonu
raporlarının genel görüşmesi yapılmamaktadır. Sözlü
soru uygulaması etkisizdir. Dilekçe Komisyonu raporları,
Sayıştay raporları, Kamu Denetçiliği Kurumunun faaliyet
raporları Genel Kurulda görüşülmemektedir.
Milletvekillerinin yürütmeye yönelik eleştiri
içeren araştırma ve soru önergelerinin Meclis
Başkanlığınca çeşitli bahanelerle sansüre tabi
tutulması asla kabul edilemez. Meclis Başkanlığının
bulunduğu makam her şeyden önce tarafsızlığı
şart koşmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisinin 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının
araştırılması için verdiği önergeye İç Tüzük
hükümlerine göre işleme alınabilir görüşü vermesi üzerine
Kanunlar ve Kararlar Başkanının görevden alınması
Meclis Başkanının yanlı tutumunun yöneticiler ve personel
üzerindeki politik baskısının açık örneğidir.
Yeniden düzenlenen Meclis Teşkilat Kanunuyla
emekli ikramiyesi artırılarak personele emeklilik dayatması
yapılmış, emekli olmayanların norm fazlası
sayılarak gönderileceği tehdidiyle çalışanlar genç
yaşta emekli olmaya zorlanmışlardır. Çok sayıda
yönetici şahsa bağlı kadroya alınarak atıl
bırakılmış, yıllarca hiçbir görev verilmeyerek bankamatik
memuru hâline getirilmiştir. Yöneticilik görevlerine
dışarıdan atamalarla Meclis çalışanlarının
önleri tıkanmakta, şevkleri kırılmakta, çalışma
motivasyonları düşürülmekte, iş barışı
bozulmaktadır.
Partilerin Meclis grubunda ve milletvekillerinin
yanında çalışan danışman ve yardımcı
personelle ilgili farklı ve haksız uygulamalar bulunmaktadır.
Özellikle açıktan atananların iş güvencesi bulunmamakta, iş
sonunda tazminat alamamakta, ortada bırakılmaktadırlar. Herkesin
hakkı olan, çalışmasının karşılığı
her çalışana verilen kıdem tazminatının
danışmanlara verilmemesi büyük haksızlık ve eşitsizliktir.
Bu arkadaşlarımıza kıdem tazminatı hakkı mutlaka
verilmeli, ayrıca tecrübelerinden yararlanılmasının
yolları bulunmalıdır.
Önceki yasama döneminde benim de alt komisyon üyesi
olarak görev aldığım Teşkilat Kanunu görüşmelerinde,
yardımcı hizmetler sınıfında çalışan
personelin aynı unvana sahip ve aynı işi yapan emsalleri
olması gerekçesiyle genel idare hizmetleri sınıfına
alınmasına karar verilmiş, bu amaçla Başkanlık
Divanına personelin sınıf değişikliklerini yapma
yetkisi verilmiştir. Bu konuda alınan karar ve verilen sözler mutlaka
yerine getirilmelidir.
Mecliste 4/C statüsünde çalışan personel
de aynı işi yapan, aynı hizmeti yürüten emsallerinin sahip
oldukları mali ve sosyal haklara sahip olmaksızın istihdam
edilerek mağdur edilmektedir. O nedenle adaletli bir yaklaşım
gösterilerek 4/Cliler kadroya alınmalıdır. Böylece Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından tüm kamu kurumlarına örnek bir
davranış sergilenmelidir.
Mecliste görev yapan emniyet teşkilatı
çalışanlarının da ekonomik hakları tekrar teslim
edilmelidir. Mecliste görev yapan polislerimizin bir ek ödemesi mutlaka
olmalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir nevi kölelik
sistemini andıran uygulamayla taşeron
çalıştırması asla kabul edilemez bir durumdur. Taşeron
çalışanları tüm kamuda olduğu gibi Mecliste de âdeta bir alt
sınıf muamelesiyle çalıştırılmakta, psikolojik ve
sosyal olarak ayrı bir çalışan grubu oldukları tüm
ağırlığıyla kendilerine hissettirilmektedir. Emek
sömürüsü sona erdirilmeli, taşeron işçilere yönelik bir statü
iyileştirilmesi için Meclis öncü olabilmelidir. Bilerek ve isteyerek
Anayasadaki milletvekili yemin metnini okumayan ve dolayısıyla yemin
etmiş sayılmayan birine personel çalıştırma
imkânı verilmesi keyfî ve hukuk dışı bir uygulamadır.
Yine, eski Meclis Başkanlarına Mecliste oda verilip üç personel
tahsis edilmesi uygulamasının da hiçbir izahı olamaz.
Meclis Başkanlığı, iyi
fizibilite edilmeden kampüs içinde yıkımlar ve inşaatlar
yapmakta, kamu kaynaklarının hebasına yol açmaktadır.
Yeşil alan yapılacağı açıklamasına rağmen
yıkılan lojmanların yerine otopark
yapılmıştır. Eski personel binası yenilendikten
kısa bir süre sonra yıktırılmış, yerine
yaptırılan binaya projede olduğu hâlde basımevi
yerleştirilmemiş ve matbaa için ayrı bir bina
yapılmıştır. Bahçe Restoranın yanı sıra,
önemli masraf edilerek yapılan Millî Egemenlik Meşalesi de
yıkımdan nasibini almıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihî
kimliğine uymayan, alışveriş merkezine benzetilen,
kimliksiz ve kişiliksiz yeni bir halkla ilişkiler binası
yapılmıştır. Meclis Başkanının verdiği
bilgiye göre 170 milyon liraya mal olan, Meclisin mimari dokusuna uymayan bu
binaya koruma kurulları acaba nasıl onay vermiştir? Yeni halkla
ilişkiler binası açılınca boşaltılan binalar
çürümeye terk edilmiştir. Ismarlama raporla binanın kullanımının
ekonomik olmadığı öne sürülerek yıkım kararı
alınmıştır. Binanın yıkımından
vazgeçilerek iyi bir fizibilite yapılmalı, ihya edilmelidir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, keyfî, kayırmacı, ayrımcı,
savurgan ve hukuk dışı uygulamalara meydan verilmemeli ve Meclis
Başkanlığı faaliyetlerinin denetiminin milletvekillerince
yapılmasını sağlayacak bir sistem mutlaka
oluşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, idarenin
işlem ve eylemleri ile tutum ve davranışlarını
incelemek ve idareye önerilerde bulunmak için Kamu Denetçiliği Kurumu
kurulmuştur. Ancak, kurum organlarının oluşumunda iktidar
partisinin kesin partizan ve yanlı tutumu kurumun
tarafsızlığına daha baştan gölge
düşürmüştür. Kurumun, idarenin işleyişiyle ilgili konularda
resen harekete geçebileceğine dair herhangi bir hüküm yoktur. Hâlbuki,
herkesin idarenin kötü işleyişiyle ilgili başvuru yapması
her zaman söz konusu olamayabileceğinden, diğer pek çok ülkede
tanınan bu yetkinin kuruma verilmemesi, kendisinden beklenen faydayı
sağlaması açısından önemli bir eksikliktir.
Tavsiye niteliğinde kararlar alan kurumun bugün
için etkin olduğu söylenemez. Binbir çeşit haksızlığa,
hukuksuzluğa, adaletsizliğe, ayrımcılığa imza
atan yargı kararlarını, yasaları, hatta Anayasa'yı
bile takmayan AKP Hükûmetinin, kurumca verilen tavsiye kararlarına
layıkıyla uyması hâliyle beklenemez.
Kamu Denetçiliği Kurumu etkin hâle getirilmeli,
kurumca verilen tavsiye kararları mutlaka dikkate alınmalı ve bu
kararlara uyulup uyulmama konusunda idare içerisinde kimin karar
vereceğine dair düzenleme yapılmalıdır.
Her geçen gün iş yükü artan kurumun görevlerini
daha iyi yerine getirebilmesi için, önem taşımayan veya dayanaktan
yoksun olan ya da önemli bir zarar söz konusu olmayan şikâyet
başvuruları hakkında kabul edilemezlik kararı
verilebilmeli, bunun için yasal dayanak oluşturulmalıdır.
Ayrıca, şikâyetlerin ara buluculuk yoluyla çözümlenmesi ve kurumun
yerinde inceleme yapabilmesine ilişkin gerekli düzenlemeler de
yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının kullanımına
katkılar sunması gereken çok önemli bir anayasal kuruluşumuzdur.
Sayıştay, kamu kaynakları üzerindeki denetim yetkisini Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına yapmaktadır.
Kamu maliyesi reformunun
temelini oluşturan ve 2003 yılında çıkarılan 5018
sayılı Kanunda, Sayıştay tarafından yapılacak
uluslararası standartlara uygun dış denetime ilişkin
hükümler de yer almıştır ancak bu kanuna uyumlu bir
Sayıştay Kanunu yedi yıl sonra
çıkarılmıştır. AKP, Sayıştay Kanunuyla
ilgili düzenlemeyi yıllarca geciktirmiştir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bizim de destek ve katkı verdiğimiz 6085
sayılı Sayıştay Kanunu 2010 yılında
çıkarılmış ancak AKP iktidarı bu kanunu bir türlü
hazmedememiştir, bu kanunu çıkardığına bin pişman
olmuştur. Sayıştaya âdeta savaş açmış, denetimden
kaçmaya, hesap vermemeye, Sayıştayı etkisiz hâle getirmeye ve
susturmaya dönük peş peşe girişimlerde bulunmuş,
Sayıştay Kanununda değişikliklere başvurmuştur.
Kamu kaynaklarının kullanımında yıllardır
performans denetimi yapan Sayıştay, AKPnin teklifiyle yüzeysel performans
ölçümü yapan bir kuruma indirgenmiştir.
Sermayesindeki kamu payı
yüzde 50nin altında olan şirketleri Sayıştay denetiminden
kaçırmak için 2011 yılında yapılan değişiklik
Anayasa Mahkemesinden dönmüş, 2013 yılında yine benzer bir
düzenleme yapılmış, yine Anayasa Mahkemesinden dönmüştür.
AKP iktidarı yine aynı amaçla geçtiğimiz günlerde yeni bir
düzenleme yapmıştır. AKP, 2012 yılında
çıkardığı 6353 sayılı torba Kanunla da
Sayıştayı tümüyle işlevsiz ve etkisiz hâle getirmeye
yönelik, darbe niteliğinde operasyon yapmıştır.
Sayıştay denetimini göstermelik bir hâle dönüştüren, denetimin
bağımsızlığını bitiren bu düzenleme de
Anayasa Mahkemesinden dönmüştür. Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanunun
yarattığı travmanın etkisi geçmeden, 2013 yılında
daha ağır bir kanun teklifi gündeme getirilerek Sayıştay
üzerinde baskı oluşturulmuştur. AKP, denetimden kaçmak,
Sayıştayı Hükûmetin arka bahçesi hâline getirmek için elinden
geleni yapmıştır. Sadece bu durum bile AKPnin gocunduğu ve
saklamak istediği hususlar olduğuna açıkça işaret
etmektedir. Nitekim, 17-25 Aralık sürecinde kamuoyuna yansıyan ses
kayıtları da bu durumu ortaya koymaktadır. Bir AKP grup
başkan vekili ile Başbakan Özel Kalem Müdürü arasında geçen ses
kaydında, Sayıştay raporlarının çok berbat olduğu,
raporlarda müthiş şeyler olduğu, bu raporlar gelmiş
olsaydı Mecliste kendilerini duman edecekleri ve ileride de mahkemelerde
süründürülecekleri ifadeleri dikkat çekicidir.
Sonuç itibarıyla,
Sayıştay AKP iktidarının yoğun baskısı
altında görev
yapmaktadır. Sayıştay denetim raporları, içeriği
daraltılmış, kamu zararına ilişkin tespitleri ve
ekleri çıkarılmış olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmektedir. Şu garabete bakın ki Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapan Sayıştayın raporları, kamu
zararına yol açan uygulamalarla ilgili tespitleri Türkiye Büyük Millet
Meclisinden saklanmakta, Türk milletinden gizlenmektedir.
Bugüne kadar yaptığı düzenlemeler ve
uygulamalar şunu net bir şekilde ortaya koymaktadır ki AKP
Hükûmeti şeffaflıktan, denetimden ve hesap vermekten
kaçmaktadır, denetlenmekten ödü kopmaktadır ancak korkunun ecele
faydası yoktur; hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın
yaptıklarınızın hesabını elbet bir gün vereceksiniz.
Kapalı kapılar ardında yapılan ihale
pazarlıkları, otel erzak kapısından alınanlarla
yapılan gizli görüşmeler, babalar gibi yapılan
satışlar, Oferler, Ogerler, Ali Dibolar, Deniz Feneri, TÜRGEV,
Rıza Sarraf, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu unutuldu
ya da unutulacak sanmayın.
İmar değişiklikleriyle sağlanan
rantlar, rüşvet dişlileri, ihale öncesi dağıtılan
ihaleler, oluşturulan rüşvet havuzları, gemicikler, villalar,
kamu bankalarından verilen damat kredileri, akaryakıt
kaçakçıları, gümrük kaçakçıları, hayalî ihracat ve kara
para aklamaları, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri,
sıfırlanan milyarlar gibi adlarla gündeme gelen tüm iddiaların
üzerini örttük, kurtulduk zannetmeyin. Tüm yolsuzluk iddialarıyla ilgili
hesap eninde sonunda sorulacaktır. Bundan kurtulmak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bugün hayatın her
alanında ahlaki yozlaşmayı değişik türevleriyle görmek
ve karşılaşmak doğal bir akış gibi
algılanmaya başlanmıştır ve en tehlikelisi de budur. Milliyetçi
Hareket Partisi ahlaki yozlaşmanın önlenmesini ve yolsuzluklarla
mücadeleyi, millî siyaset anlayışının temel unsuru olarak
görmektedir. Toplumsal barışı ve demokratik sistemin
varlığını tehdit eden, devlet kurumlarına olan güveni
sarsan ve toplumsal tahribata neden olan ahlaki kirlilik ve yolsuzluklarla
kararlı ve etkin bir mücadele için temiz siyaset, temiz yönetim, temiz
toplumun tesisi artık kaçınılmaz hâle gelmiştir. Ülkemiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden başlayan temizlik iradesiyle temel ahlak
yasalarının altyapısını oluşturmalı ve
girişimlere vakit kaybetmeden başlanmalıdır. Siyaset
kurumunun faaliyetlerini ahlaki süzgeçten geçirecek, siyasete etik bir temel ve
form kazandıracak siyasi ahlak yasası Meclisten acilen
çıkarılmalıdır. Kamu vicdanının kabul
edeceği şekilde milletvekili dokunulmazlıkları makul
esaslara bağlanmalıdır. Yolsuzluklarla ve bölücülükle ilgili
milletvekili dokunulmazlıkları acilen kaldırılmalı,
fezlekeler derhâl işleme konulmalıdır. Yolsuzluklarla topyekûn
mücadele edilmeli, yolsuzlukların önlenmesi ve takibi amacıyla
yolsuzlukla mücadele kurulu oluşturulmalıdır.
Bütçelerin hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kalaycı.
Şimdi söz sırası Mersin Milletvekili
Oktay Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
On altı dakikadır süreniz,
başlatıyorum, buyurun.
MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve
Danıştay bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüş ve önerilerini arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu kabulü temeline dayanan demokrasi
fikri çoğunlukçu anlayıştan çoğulcu anlayışa
doğru gelişme gösterirken milletin bu egemenliği Anayasanın
koyduğu esaslara göre yetkili organların eliyle kullanacağı
ilkesi kabul edilmiş, bu organları da egemenliğin veya
iktidarın kullanılmasında birbirini dengeleyecek ve denetleyecek
şekilde paylaşacağı bir kuvvetler
ayrılığı prensibi benimsenmiştir. Bu prensipte yasama,
yürütme ve yargı olarak adlandırılan kuvvetlerin devlet erkini
paylaşarak kullanmasının yanında hukukla bağlı
olması prensibi de kabul edilmiştir. Bu sistemde organlar bir
taraftan hukukun üstünlüğü ilkesiyle sınırlanırken
diğer taraftan iktidarı paylaşarak kullanmak suretiyle
birbirlerini dengeleyip frenleyeceklerdir. İşte çağdaş bir
devlette kabul gören bu iki ilkeye kuvvetler ayrılığı
ilkesi ve hukuk devleti ilkesi adı verilmektedir. Kuvvetler ayrılığı
ilkesinde yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında bir denge ve fren
mekanizmasından bahsedebilmek için artık yasama ve yürütme
arasındaki siyasal etkileşimin ortaya çıkardığı
ilişkiden çok, üçüncü erkin, yani yargının bağımsız
bir şekilde bu iki siyasal erki yargısal açıdan denetlemesi,
çağdaş, hürriyetçi bir devlet bakımından önem arz
etmektedir. Bu sebeple yasama ve yürütme erkleri arasındaki
ayrılık veya ilişki bakımından, hangi hükûmet modeli
benimsenirse benimsensin, eğer bir ülkede hürriyetçi bir demokrasiden
bahsedeceksek yargı organının bağımsız ve
tarafsız bir şekilde diğer iki siyasal organ
karşısındaki denetim işlevini sağlamak en vazgeçilmez
unsur olarak kabul edilmektedir.
Diğer yandan, hukuk devleti ilkesindeyse,
egemenliği paylaşan ve kullanan erklerin hukukun üstünlüğüyle
bağlı olması, bir devletin hukuk devleti olarak
nitelendirilmesi bakımından önem arz eden bir husustur. Hukuk
devleti veya hukukun üstünlüğü ilkesi önceleri kanunilik prensibiyle
aynı anlamda kabul edilirken, günümüzde hukukun üstünlüğü denilince
artık Anayasanın üstünlüğü anlaşılmaktadır.
Anayasanın üstünlüğü prensibiyse, birinci boyutuyla
egemenliği paylaşan ve kullanan organların bu yetkilerini
Anayasanın koyduğu esaslar çerçevesinde kullanması
zorunluluğunu ifade ederken ikinci boyutuyla da normlar hiyerarşisi
gereği kanunların da Anayasaya uygun olması gerektiğini
ifade eder. Bu anlamda Anayasaya uygunluk sadece kanunlar bakımından
değil, diğer tüm hukuk kaynakları ve alt normlar bakımından
da gereklidir.
Bilindiği gibi devlet, tüm bu normlardan
teşekkül eden ve faaliyetlerini bu normlara göre gösteren hukuki bir
organizasyondur. Dolayısıyla, tüm yasal faaliyetlerinin de Anayasaya
uygun olması gerekmektedir. Aksi hâlde devlet düzeniyle o devletin tüm
unsurlarına hayatiyet kazandıran temel belge yani Anayasa
çatışıyor demektir. Bu çatışma ise şüphesiz
milletin zarar görmesi ve bireyin Anayasadaki hak ve hürriyetlerine
tanınan güvencelerin zarar görmesi demektir. Ayrıca Anayasanın
üstünlüğü ilkesi yasama ve yürütme erki arasındaki siyasal ilişki
gereği, demokrasiyi sayısal çokluk olarak gören bir
anlayışın Mecliste bu çoğunluğun Anayasaya
aykırı kanunlar çıkarması ihtimalini de yargısal bir
denetimle sınırlamaktadır. İşte, egemenliği
Anayasanın koyduğu esaslara göre millet adına kullanan yasama
ve yürütme erkinin bağımsız ve tarafsız bir yargı
tarafından denetlenmesi ve tüm hukuk kaynaklarının Anayasaya
uygunluğunun denetlenmesi hususundaki esas görev Anayasa Mahkemesinindir.
Bu esas, hukuk devleti olabilmek bakımından hukukun yani
anayasanın üstünlüğünün teoriden pratiğe dökülmesi
gerekliliğini sağlama zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde Anayasa Mahkemesinin görevli ve yetkili
olduğu Anayasa yargısı hukuk devletinin gelişiminde son ve
en önemli aşama olarak tanımlanmalıdır. Bu önem yasama ve
yürütmenin anayasal sınırların dışına
çıkmasının önlenmesinin yanında, bireyin temel hak ve
hürriyetlerinin yasama ve yürütme karşısındaki güvencesinin
sağlanması anlamını da taşımaktadır. Anayasa
Mahkemesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin pratik teminatıdır.
Yasama yetkisinin kullanımında ciddi bir denetleme ve inceleme
mekanizmasıdır. Yargıyı yürütmenin baskısına
karşı koruma altına alırken, bireyi de yasama ve yürütme
karşısında hak ihlallerinden koruma makamıdır. Ancak,
hemen belirtmek gerekir ki yasama ve yürütme erkini kullanan organlar kadar
yargı erkini kullanan organların da hukukla ve anayasanın
üstünlüğü ilkesiyle sınırlı ve bağlı
olduklarını da unutmamaları gerekir. Bu anlamda, yargı
organlarının, seçilmiş organların siyasi takdir yetkisine
müdahaleden imtina edecek şekilde kendisini sınırlamak yerine
yorum yoluyla yetkilerini genişletmeyi tercih etmeleri gibi doktrinde
yargısal aktivizm denilen uygulamaların da demokrasiyi millî irade
boyutuyla zedelemesi bakımından, yargının
bağımsızlığına yapılan müdahaleler ile
yargının siyasallaştırılması çabaları kadar
tehlikeli bulduğumuzun da altını çizmek isterim.
Bu genel çerçeveyi çizdikten sonra hukuk devleti
ilkesiyle kuvvetler ayrılığı ilkesinin pratik teminatı
olarak adlandırdığımız Anayasa Mahkemesi
bakımından durumun içler acısı olduğunu söylemek zor
değil. Her şeyden önce, Sayın Cumhurbaşkanı
Başbakan iken toplumun önüne çıkıp Tam bir icraat
yapacağız, karşımıza kuvvetler
ayrılığı diye bir şey çıkıyor, bize engel
oluyor. diyebilmiştir. Bu beyan, bu ülkenin devlet
başkanının ağzından çıkmış ve hiçbir
zaman kamuoyuna unutturulmaması gereken, mevcut iktidar dönemindeki
kuvvetler ayrılığı ilkesine bakışı trajikomik
bir şekilde gözler önüne seren en çarpıcı örnektir. Öte yandan,
AKP iktidarları döneminde Hükûmet ile Anayasa Mahkemesi arasındaki
gerilimin hiç bitmediği de bir gerçektir. AKP iktidarlarının
sayısal çoğunluk mantığıyla yaptığı
kanunlar Anayasa Mahkemesince her iptal edildiğinde Hükûmet, Anayasa
Mahkemesini suçlamakta, Anayasa Mahkemesinin Başkan ve üyelerini Siyaset
yapacaksa cübbesini çıkarması gerekir. diyerek kamuoyunda siyasal
bir tartışmanın içine çekerek
itibarsızlaştırmaktadır. Yine, Anayasa Mahkemesi
Başkanının bir polemik havasında Hükûmete cevap mahiyetinde
beyanlar verdiği de gözlemlenmektedir. Tüm bunlar az önce gerekleriyle
birlikte anlattığımız kuvvetler
ayrılığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin hâkim ve
işler olduğu bir ülkede yaşanmaması gereken manzaralar
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkının kendileri tarafından getirildiğiyle
övünen AKP iktidarı, değişik kademedeki sözcüleriyle Anayasa
Mahkemesinin hak ihlaline karar verdiği hoşa gitmeyen her
kararından sonra yine yargı kararlarını siyasal alana
çekerek sonuçlarını düşünmeden eleştirebilmektedir.
Dahası, tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanlığı makamının sözcüsü daha dün 2
gazetecinin tahliyesine ilişkin kararla ilgili Takipçisi olacağız.
diyerek beyanat verebilmektedir. Hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve kuvvetler
ayrılığı ilkesinin teminatı olan Anayasa Mahkemesinin
ve Anayasanın üstünlüğü ilkesinin bu kadar
siyasallaştırılmaya çalışıldığı
bir ortamda hukukun bir gün herkese lazım olacağı gerçeği
karşısında mevcut iktidarın bu zihniyetinden vazgeçmesini,
toplumun vicdanı anlamına gelen yargının sığ,
siyasal çekişmelerin içerisine çekilerek
itibarsızlaştırılmasının toplumdaki adalet
anlayışına vereceği zararın bir gün kendilerini de
vuracağını hatırlatmak isterim.
Öte yandan, konuşmamın Yargıtay ve
Danıştayla ilgili kısmı da en az Anayasa Mahkemesiyle
ilgili kısmı kadar bizi iç karartıcı bir tabloyla
karşı karşıya bırakmaktadır. Yargı en temel
algıyla toplumun vicdanıdır. Adalet mülkün temelidir. Bir
toplumda adalete olan inanç ne kadar yaygınsa ve adaletin sağlandığı
duygusu ne kadar hâkimse o toplum hayatı o kadar kaliteli ve
sıhhatli, onu sağlayan devlet o kadar güçlü ve dirayetli
olmaktadır. AKP iktidarı döneminde bir dönem adalet
sağladığını söyleyerek mağdur edenlerin sonradan
mağdur durumuna düşerek adalet diye bağrışması
yargının nasıl siyasi iktidarın oyuncağı hâline
getirildiğinin çarpıcı bir örneğidir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu sürecin hangi döneminde olursa olsun mağdur edilenlerin
kimliklerinin farklı olması yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığının
gerekliliğini savunmamıza olan yaklaşımımızı
değiştirmeyecektir. Yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı,
o veya bu grup, ideoloji veya kişi için eğilip bükülmeden, herkesin
vicdanının ortak malı olarak sahiplenilecek en temel
varlığımızdır. Aksi hâlde, ne yaşanacak bir ülke
ne o ülkenin sunacağı huzurlu bir yaşam ne de birlikte
yaşama ülküsüne inanmış onurlu bireylerden bahsedemeyiz.
Yargının tarafsızlığı
ve siyasallaştırılmasının önüne geçilmesi
bakımından en önemli nokta, yüksek yargı organlarına üye
seçimi sistemidir. Bu konuda, detaya girmeden şu temel öneri
getirilebilir: Mevcut yapıda Anayasa Mahkemesi ile Danıştaya
yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanının etkinliği,
liyakatin bertaraf edilerek yapıldığı izlenimi vermekte,
acil olarak yüksek yargının üye seçiminde liyakati esas alan bir
yapının oluşturulması; bu bağlamda, liyakat
bakımından eş değerde olan kişiler arasından kura
yöntemiyle atama yapılması düşünülmelidir. Bu durumda, herhangi
bir şahıs, liyakatsiz üyelerin atanmasından ya da taraflı
hareket edilmesinden sorumlu tutulamayacağı gibi, kasıtlı
bir biçimde yargıda kadrolaşma hareketlerinin de önüne geçilmiş
olacaktır.
Bu bağlamda, yargının
bağımsızlığının ve
tarafsızlığının sağlanması ve
siyasallaştırılmasının önüne geçilmesinin
yanında, yargıya olan güvenin
sağlamlaştırılması, bireyin yargıdan murat
ettiği sonuca en kısa sürede ulaşabilmesi, en adil şekilde
yargılanmasının önünü açacak tedbirlerin de süratle getirilmesi
gerekmektedir. Bu bakımdan, Yargıtay ve Danıştayın
iş yükünün azaltılması önem arz etmektedir. Bu mahkemelerin
karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri
bakımından birkaç somut başlığı burada dile
getirmek istiyorum.
Yargıtay açısından konuyu ele alacak
olursak:
Yargıtay ağır iş yüküyle
karşı karşıyadır. Yargıtaya gelen
yıllık iş sayısı 1 milyonu aşmaktadır. Bu
nedenle, incelemeler uzun sürmekte ve adil yargılanma hakkı ihlal
edilmektedir. Yargıtayda üye ve daire sayısı siyasal
kaygılarla kontrolsüz bir şekilde artırılmış, bu
artış, birçok konuda farklı kararlar çıkmasına neden
olarak, Yargıtayın içtihat birliği sağlama işlevini
olumsuz manada etkilemiştir. Artık Yargıtay, içtihat
oluşturma işlevinden çok, dosya sayısı bakımından
senelik iş yükünü eritmeye çalışan bir yargı organı
hâline gelmiştir.
Aynı konuda birden fazla daire uygulaması
yerine, çok üyeli ve kendi içerisinde kontrollü iş bölümü
bakımından tek daire uygulamasına geçilmesi gerektiğini buradan
öneriyoruz.
Ağır iş yüküyle baş edilebilmesi
toplumun adalet beklentisinin karşılanması ve içtihat
oluşturan bir kurum olabilmesi için gelen iş sayısının
mutlaka azaltılması gerekmektedir. Bu amaçla istinaf mahkemeleri
sağlıklı bir şekilde kurulmalı, her dosyanın
istinaf ve temyiz mahkemesinin önüne gelmemesi için kararların kesinlik
sınırı artırılmalı, ayrıca alternatif
uyuşmazlık çözüm yolları -ön ödeme, uzlaşma, ara buluculuk
vesaire- getirilmeli, mevcut olanlara işlevsellik
kazandırılmalıdır.
Ayrıca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete
geçmesi hâlinde, mevcut mevzuata göre, adli yargı denetiminin kendi
içerisinde ikiye ayrılması söz konusu olacaktır.
Yargıtayın mevcut işleyişine göre zaten daireler arasında
var olan karar farklılıklarına yeni farklılıklar ve
adaletsizlikler ekleme ihtimali oldukça yüksektir. Bunu önlemek için bölge
adliye mahkemelerinin yargı denetimini yapması ve
Yargıtayın yalnızca bir içtihat mahkemesi olarak işlevini
yürütmesi için gerekli çalışmaların derhâl
yapılmasından yanayız.
Yargıtaydaki bu kontrolsüz sayısal
artışın diğer bir olumsuz sonucu da tetkik hâkimleri
bakımından gerçekleşmiş, sırf, gereken sayıda
hâkimi almak adına tecrübesiz ve kürsü deneyimi olmayan hâkimler tetkik
hâkimi olarak atanmıştır. Bunun temel sebebi, tetkik
hâkimliğine ilişkin atanma kriterlerinin özensizce belirlenmiş
olmasıdır.
Yargıtay çalışanlarının
seçiminde, alımında ve dağıtımında liyakat ve
iş gerekleri mutlaka gözetilmelidir. Yargıtayda uygulanan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, süre bitmedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Süre dolmadı.
BAŞKAN Pardon, ben bitti diye
Süreniz var.
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) Benim üç dakikam
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aktarabilirler efendim, grubun
hakkıdır, bir sonraki konuşmacıya aktarır.
BAŞKAN Nasıl takdir ederseniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bitti mi süre?
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) Benim zamanım var
mı Sayın Başkan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Üç buçuk dakika var.
BAŞKAN Üç buçuk dakikanız var.
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) Devam ediyorum.
BAŞKAN Tamam, devam edin efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, yani teknik
bir hatadır herhâlde.
BAŞKAN Teknik bir arıza oldu, evet.
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) Ya, bu da bizi buluyor
herhâlde.
BAŞKAN - Buyurun
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, bir dakikası gitti yalnız.
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) Danıştay için
ortaya koyacağımız tespitler, vicdan yolsuzluğu
dediğimiz hadise bakımından çok çarpıcıdır.
Buradan Hükûmete bu konuda bazı sorular yönetmek istiyorum:
Danıştay üye kadro sayısı, 195
olmasına rağmen boşalan üyelikler nedeniyle hâlihazırda 180
üye görev yapmakta olup 15 üye seçiminin hâlen neden
yapılmadığını merak ediyoruz.
Danıştay daireleri, iş
yoğunluğu nedeniyle çift heyet yapmasına rağmen, boş
üyeliklere seçim yapılmamasının haklı bir nedeni var
mıdır?
2010 Anayasa değişikliğiyle HSYKda
değişiklik yapılarak, öncelikle Danıştay ve
Yargıtaydaki iş yükünün azaltılması hedeflenmesine
rağmen, temyize gelen dosyalar neden kısa sürede sonuçlanmamaktadır?
Danıştayda başsavcılık ve
daire başkanlığı seçimlerinin uzun sürede
yapılamamasının nedeni merak edilmektedir.
Danıştay Başkanının iktidar
partisinin İstanbulda düzenlediği Fetih Programına
katılması, yargının
bağımsızlığı ilkesi bakımından
baktığımız vakit doğru bir davranış
mıdır?
2010 Anayasa değişikliğiyle, kıdem
ve liyakate bakılmaksızın, özellikle paralel diye
adlandırılan hâkimlerin üye seçimiyle bozulan teamül ve meslek
etiğinin düzeltilmesi için neler yapılmak istenmektedir, merak
ediyoruz.
2802 sayılı Yasada 5 artı 5 formülü
olarak bilinen bir değişiklikle, Danıştay ve Yargıtay
üyelerinin üyelik sıfatının sona erdirilip taşraya
atamasının yapılıp yapılmayacağı, böyle bir
düzenleme yapılacaksa hangi nedenlere dayanılarak yapılacağı
sorularının cevaplanması gerekmektedir.
Tüm bu tablo, AKP iktidarları dönemindeki
yargıya müdahale ve siyasallaştırma çabalarının hâlâ
iktidara yetmediğinin ve tüm hızıyla devam ettiğinin
açık örneği ve çarpıcı sorularıdır. Ancak
asıl önemlisi, milletin yargıya olan güveni her dönemkinden çok daha
azdır ve giderek de azalmaktadır. Yargıya ilişkin çözüm
diye getirilen her yenilik daha başka sorunlara yol açmaktadır. AKP
iktidarının bir an önce kuvvetler ayrılığı
ilkesini engel gören gayrihukuki zihniyetinden kurtulmasını ve bir
gün yargı önünde hesap verme durumunda kalacağını, hukukun
kendilerine de lazım olacağını unutmamaları
gerektiğini, dün yargılayanların nasıl ki bugün
yargılanan oldukları gerçeği gün gibi ortada iken bunun
unutulmamasını tavsiye etmekteyiz.
Sözlerimi tarihten bir kıssayla bitirmek
istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda süt kardeşi olan
Yahya Efendiye sorar: Bir devlet hangi hâlde çöker? Sultanım, bir
devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler
de Neme lazım. deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar
değil de çobanlar yese, bilenler, bunu söylemeyip sussa işte devlet o
zaman çöker.
Bugüne baktığımız vakit, Kanuni
Sultan Süleyman, Yahya Efendi bulundukları günden bugüne sanki işaret
etmişler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
Şimdi söz sırası, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on altı dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı'nın Başbakanlık, Milli Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği ve MİT Müsteşarlığı bölümleri
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 2016 bütçesinin memleketimize, milletimize hayırlı
uğurlu olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Tabii, Başbakanlık hakkında işin
neresinden başlayacağımızı bilemiyorum. Bütçe
görüşmelerindeyiz. Dün Sayın Başbakanı burada hep birlikte
dinledik. Her şeyin hesabını verebileceklerini,
hesabını veremeyecekleri hiçbir şeyin
olmadığını sıkça ifade ettiler ancak hiçbir şeyin
hesabını da vermediler.
AKP döneminde örtülü ödenek
kullanımının katlanarak artması, Sayın
Başbakanın dün yaptığı konuşmayla ne kadar da
komik duruma düştüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Madem
hesabı verilemeyecek hiçbir şey yok, neden hesabı sorulamayacak
fonlardan bu kadar büyük paralar harcıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, örtülü ödenek,
keyfîliği örtmek için konulmamıştır, örtülü ödenek
savurganlığı gizlemek için konulmamıştır, örtülü
ödenek, sorumsuz makamları fonlamak için konulmamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı, bugüne kadar
örtülü ödenekten kaç lira harcamıştır, bunu gerçekten merak
ediyoruz. Önceki Cumhurbaşkanı, yedi senelik
Cumhurbaşkanlığı boyunca ne kadar harcama
yapmıştır, bunu merak ediyoruz. Yine, Sayın
Cumhurbaşkanının, Başbakanlık görevinden
ayrılmadan birkaç gün önce örtülü ödenek hesabından 100 milyon Türk
lirası çektiği doğru mudur? Doğruysa, görevden
ayrılırken böyle bir durum etik midir?
Diğer yandan, Sayın Davutoğlu,
hukuken AKP Genel Başkanı, 64üncü Hükûmetin Başkanı ve
Başbakan gibi gözükmektedir. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından, Başbakanın sorumlulukları kendisinde kalmak
üzere yetkileri gasbedilmektedir. Ortaya çıkan her ciddi olayda biz
Hükûmetten ve Başbakandan bir açıklama beklerken olayın
ciddiyeti, büyüklüğü, küçüklüğü, hiçbir şey, hiçbir kriter
olmadan, bakıyoruz, Başbakan baypas edilmiş, olaya Sayın
Cumhurbaşkanı fiilen el koymuş!
Öbür taraftan, bakıyoruz, AKPnin kurucu Genel
Başkanı olan, yıllarca Başbakanlık yapmış
Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı, AKPnin içinden
çıkmış bir insan; bir tarafta da AKP Genel Başkanı
Başbakan Ahmet Davutoğlunun Başkanlığındaki
64üncü Cumhuriyet Hükûmeti. Sanki ortada bir koalisyon var gibi. Öyle ki,
Hükûmetin kurulmasının üzerinden aylar geçti ve uzun zamandır
gündemde olmasına rağmen, konuşulmakta olan valiler kararnamesi
bir türlü çıkarılamıyor. Neden acaba?
Yine, Sayın Başbakan, hepimizi
heyecanlandıran bir Başbakanlık genelgesi yayımladı.
Bundan böyle kamuda hiçbir görev üç aydan fazla vekâletle yürütülmeyecek.
dedi. Tam dedik ki bin yılın başında doğru bir iş
yapılıyor ama yine olmadı. Başbakan-Cumhurbaşkanı
çekişmesinin bir sonucu olarak kararnameler zamanında
çıkarılamadı. Yine, işi ehline vermek yerine Senin
adamın mı atanacak, benim adamım mı atanacak?
kavgasına düşüldü, Sayın Başbakan, geri adım atmak
zorunda, genelgeyi geri çekmek zorunda kaldı. Yani, şöyle bir
bakıyoruz, 1 Kasımdan sonra tek başarısı, Kabinedeki
yerini korumak olan Başbakanın esip gürlemesi ve AKPnin yeni lideri
benim. demesi, âdeta kara bir mizah hâline geldi.
Ankaranın göbeğinde bomba patladı,
kriz toplantısını yine Cumhurbaşkanı yaptı.
Sayın Başbakan, Allah aşkına, bakanlar kime
bağlı, MİT kime bağlı, Genelkurmay kime
bağlı, Millî Güvenlik Kurulu kime bağlı? Böyle bir kriz
olunca ne zaman siz olaya müdahil olabileceksiniz?
Bir de şöyle bir durum var: Böyle ciddi bir
olay olunca hemen bir yayın yasağı kararı
çıkıyor. Yani, insan düşünmeden edemiyor, bunca olayı engelleyemeyenler,
olaylar hakkında kamuoyunun bilgi edinmesini niçin engelliyorlar?
Ayrıca, bu kadar ciddi olayların istihbaratını yapamayan
İçişleri Bakanı ile MİT Müsteşarı, bu yayın
yasakları gelince olayla ilgili gelişmeleri nasıl takip
edecekler, hiç düşünmüyor mu bu kararları alanlar?
Sayın milletvekilleri, yine, bakıyoruz,
Suriye sınırında angajman kuralları gereğince bir uçak
düşürülüyor. Bu uçakla ilgili olarak, daha düşürülen uçağın
milliyeti bile belirlenmeden, bir yandan Başbakan bir yandan da, her zaman
olduğu gibi, Sayın Cumhurbaşkanı Uçağın
düşürülmesiyle ilgili talimatı ben verdim. açıklaması
yapma konusunda yarışıyorlar.
Sayın Başbakan, hem size hem Sayın
Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: Madem siz angajman kuralları
gereğince düşürülen uçağa talimat verecek derecede her
olayı bütün ayrıntılarıyla, detaylarıyla çok
yakından takip edebilecek kadar olaya hâkimsiniz, Suruçta bomba patlarken
neden haberiniz olmadı, Ankara Garında bomba patlarken neden
haberiniz olmadı, Sultanahmette bomba patlarken neden haberiniz
olmadı, Devlet Mahallesinde, Meclisin dibinde bomba patlarken neden
haberiniz olmadı? Sizin göreviniz, bu bombalar patladıktan sonra rol
kapma yarışına girmek midir; yoksa sizin göreviniz, bu olayları
önlemek ve bu olayları önleyemediyseniz bu olaylarda ihmali olanlardan
hesap sormak mıdır?
Sayın Başbakan, Sayın
Cumhurbaşkanının başkanlık sistemi getirilmesi,
kendisinin başkan olması hayaliyle yanıp tutuştuğunu
artık cümle âlem bilmektedir. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanının
arzu ettiği Anayasa değişikliği hâlihazırda
gerçekleşmemiştir ve kısa vadede gerçekleşmesinin de kolay
olmadığı açıkça ortadadır. Dolayısıyla, size
hatırlatmak istiyorum: Siz hâlâ Başbakansınız, o da
Cumhurbaşkanı. Bu bakımdan, Türkiyede bir iki
başlılık görüntüsünün ülkemize, milletimize ve size faydası
yoktur. İçeride de, dışarıda da çok ciddi sorunlarla
karşı karşıya olduğumuz bu kritik süreçte davul
birisinin, tokmak birisinin omzunda, elinde olmaz. Türkiye bu şekilde
yönetilemez. Lütfen, yetkilerinize ve Anayasaya sahip çıkınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin içeride ve dışarıda çok ciddi
tehditlerle karşı karşıya olduğu bir dönemdeyiz.
İçerideki ve dışarıdaki tehdit değerlendirmesini
yapması gereken bir kurumumuz var, aslında görevi bu, ancak bu kurum
yani Millî Güvenlik Kurulu, maalesef, Türkiyenin gündemiyle uğraşmak
yerine, sanal gündemlerle Türkiyeyi meşgul etmektedir. Türkiyenin içinde
bulunduğu coğrafyada yaşanan olağanüstü gelişmelerin
olduğu bir dönemde, Millî Güvenlik Kurulu toplantılarından
kamuoyuna yansıyan açıklamalar, Türkiyenin gerçeklerini milletimize
açıklayabilecek nitelikte değildir.
Görüyoruz ki yine bir kafa
karışıklığı var. Bugün ve yarınla ilgili
değerlendirmeler yapılırken de Hükûmetin ve Millî Güvenlik
Kurulu üyelerinin bu kafa karışıklığından derhâl
kurtulmaları lazım. Dün 28 Şubat kararlarıyla yeteneksiz
kadroların Türkiyenin başına bela olmasının önünü
açan Millî Güvenlik Kurulu, bugün de bir kişinin almış
olduğu yanlış kararları haklılaştırma
mercisi konumuna gelmektedir. Bu manada çözüm adlı ihanet süreciyle
ilgili Millî Güvenlik Kurulunun ortaya koyduğu tavır nedir? Kuzey
Irakta ve Suriyede Türkiyenin millî menfaatlerine büyük zarar veren
oluşumlar ve gelişmeler meydana gelirken Millî Güvenlik Kurulunun ortaya
koyduğu tavır ne olmuştur?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler
sırasında, AKP Grubu adına seçilen konuşmacılar ve
konuşmacıların yaptıkları konuşmaların içeriği
birlikte değerlendirildiğinde, AKPnin hâlâ terörle mücadele mi
edilecek yoksa müzakere masası yeniden mi kurulacak ikilemi arasında
olduğu açıkça görülmüştür. Dün burada Sayın Bostancı
Çözüm süreci yanlış değildi. Hayatını kaybeden teröristleri
şeytanlaştırmayız. dedi. Eline silah alıp güvenlik güçlerine
doğrultan, masum insanlara hayatı zindan eden teröristlere atfen
Oradakiler suçludurlar. Polisi, askeri şehit eden hariç, eline silah
verilip oraya gönderilen, orada hayatını kaybedenlere biz merhamet
duyarız, onların ölümünden memnun olmayız. ifadelerini
kullandı. Sayın Bostancı hem teröristlerin elinde silah
olduğundan bahsediyor hem merhametten bahsediyor. Bu, nasıl bir
çelişkidir? Yine, güvenlik güçlerimiz eli silahlı teröristlerle
mücadele etmektedir. Sayın Bostancı, eli silahlı teröristlere güvenlik
kuvvetlerinin çiçek vermesini mi beklemektesiniz? (MHP sıralarından
alkışlar) Sayın Bostancı, Allah aşkına, çözüm
sürecinin yanlış olduğunu görmek için altı ayda verilen 326
şehit kâfi gelmemekte midir? Yine, GATAyı dolduran gazilerimiz
yeterli gelmedi mi size? Melanet süreç içerisinde göz yumduğunuz
bombaların şehit ettiği 326 güvenlik görevlisi, bu sürecin
sonucunu size hâlâ gösteremedi mi? Bir taraftan teröristin taziyesine
katılan bazı şahıslar için fezleke hazırlatarak
şov yapacaksınız, diğer taraftan teröristlere
acıyacaksınız ve hâlâ çözüm sürecine geri dönüş sinyalleri
vereceksiniz; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu Sayın Bostancı!
Biz hangi AKPye inanalım, hangi tavrınıza inanalım, siz
hangi taraftasınız?
Diğer
yandan, dünkü bir konuşmayı daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Burada şahsı adına konuşan AKP milletvekili Sayın
Miroğlu, HDPye dönerek HDPli dostlarımıza da şunu
tavsiye ediyorum: Siz eğer tekrar müzakere masasına dönülmesini
istiyorsanız, muhatabınızı müzakere masasına dönmesin
diye zayıflatmak için başvurduğunuz şiddet ve terör
eylemlerinden bir an önce vazgeçin. diyor.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Masa hazır. diyor yani!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - O zaman, evet, her şey konuşulabilir, bu
Meclis çatısı altında da konuşulur, başka mekânlarda
da, başka oturumlarda da konuşulur. Bu, ne demektir, neyin
çağrısıdır? Yeniden mi çözülme süreci, yeniden mi
teröristlerle müzakere?
Allah
aşkına, değerli arkadaşlar, bir yandan Sonuna kadar
terörle mücadele. diyeceksiniz, bir yandan da el altından zeytin
dalı uzatacaksınız. AKPnin bu ikilem içinde
kalmasının, şu anda terörle mücadele eden kahraman güvenlik
güçlerimizi de, onların mücadele azmini de, moral, motivasyonunu da
olumsuz etkileyeceğini unutmayın arkadaşlar. Bu, göz göre göre ihanettir.
Her defasında Kandırıldık. diyerek
sıyrılamazsınız. Bu yanlışların sonu hayra
alamet değildir. Hadi sizi geçtim, ne işiniz varsa görün ama bu
gidiş Türk milletini de Türk devletini de sıkıntıya sokar.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son dönemde
yaşadığımız olaylarla ilgili olarak Hükûmetin gerekli
koordinasyonu sağlayamadığı bir gerçektir ancak bunun
ötesinde uygulanan yanlış politikalar, kararsızlıklar ve
istihbarat eksikliği de maalesef bir realitedir.
Bakınız, Hükûmet, önce Suriyedeki yangına
körükle gitti, sonra da Suriyeden kapımıza kim geldiyse Hepsini
kucaklıyoruz. diyerek kapıları açtı,
sınırları kaldırdı ve ülkemize milyonlarla ifade
edilen sayıda mülteci geldi. Bu mültecilerin ülkemize gelişi
sırasında herhangi bir kriter de belirlenmedi. Kapımıza
dayanan herkesin beyanı doğru kabul edildi, esas alındı.
Sonuç ortada, Ankara Garında bombayı patlatanlar Suriyeden
gelenler, Sultanahmette bombayı patlatanlar Suriyeden gelenler, Devlet
Mahallesinde bombayı patlatanlar Suriyeden gelenler. Olayların
hemen ardından Bu olayları yapanlar Suriyeden gelenler.
açıklaması yapılıyor ama en sonunda da olayı
gerçekleştiren 1 katilin 2 kimliğinin 2 isminin olduğu ortaya
çıkıyor.
Şimdi, biz de ismini zikretmek bile
istemediğimiz bu katil örneğinden yola çıkarak MİTe ve
Hükûmete soruyoruz: Türkiyeye gelen bu tip mülteci kılıklı ne
kadar PKKlı, ne kadar PYDli vardır? Bunlar buraya gelirken,
ellerini kollarını sallaya sallaya ülkemize girerken, kendilerine
kendi beyanları doğrultusunda mülteci kimlikleri düzenlenirken bizim
istihbaratımız, bizim devletimiz neredeydi? Bunlar kendi
beyanlarına göre Türkiyeden mülteci kimliği alırken bizim
jandarmamız, bizim polisimiz neredeydi? Niçin oradan gelen herkese evliya
muamelesi yapıldı.
Ayrıca, mülteci kimliği verilen başka
terör elemanları da var mıdır PKKlı, PYDliler
dışında? Yine, bu şekilde ülkemize başka ülkelerin
istihbarat elemanlarından da sızma olmuş mudur mülteci kimliği
alarak?
Değerli milletvekilleri, buradan şu sonuç
çıkmasın
Biz elbette devletimize güvenmek istiyoruz, elbette ki
devletimizin güvenlik güçlerine itimat etmek istiyoruz. Aksi takdirde ne bizim
ne de milletimizin huzur içinde hayatını idame ettirmesi mümkün
değildir. Ancak sözde çözüm süreci boyunca İmralıdaki bebek
katiliyle yaptığı görüşmeleri Almanyada kitap olarak
yayımlanan ve yayımlanan bu kitapla ilgili bugüne kadar bir tekzip
bile yapmayan MİTe nasıl güveneceğiz? Kendi
tırlarını Adanadan sınıra kadar götüremeyen
MİTe nasıl güveneceğiz? Teröristler Türkiyeye mülteci gibi
gelirken onları tespit edemeyen MİTe nasıl güveneceğiz?
Şehirlere binlerce hendek kazılırken, tonlarca bomba
yerleştirilirken, binlerce tuzak kurulurken bunları göremeyen
MİTe nasıl güveneceğiz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ona sadece Erdoğan güveniyor.
Sır küpü! Sır küpü!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Teröristler
şehirlere yerleşirken, teröristler kimlik kontrolü yaparken,
teröristler kendi sözde mahkemelerini kurarken, göremeyen, duyamayan MİTe
nasıl güveneceğiz?
İnşallah, temenni ediyoruz, bundan sonra
Ankara Garındaki, Sultanahmet Meydanındaki, Devlet Mahallesindeki
manzarayla yeniden karşılaşmamak için bütün kamu kurumları
ve Hükûmet aklını başına alır ve gerekli tedbirleri
aklıselimle alır; bundan sonra aklıselim hâkim olur, gerekli
tedbirler zamanında alınır ve yeniden vatan hainlerini
sevindirecek, aziz Türk milletini üzecek yeni görüntülerle
karşılaşmayız.
Bu duygularla yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizi izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum. Bütçenin yeniden hayırlı uğurlu
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı, dün buradaki müzakerelerde çözüm süreci ve terörle
yürütülen mücadele çerçevesinde söylediğim sözleri bağlamından
saptırarak tekrar etmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi sözleri efendim?
Efendim, hangi sözler?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu çerçevede,
69a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. Ben
de dinledim de
OKTAY VURAL (İzmir) Biz de bilelim.
BAŞKAN - Sayın Bostancı, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Bunların
hepsini tutanaklardan aldım Sayın Başkan.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
17.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; tutanaklardan alınanlar
okundu, arkasına da kendi yorumu ve sözleri eklendi.
Mesele şudur: MHPli arkadaşlar çözüm
sürecine karşılar, terörle mücadeleye Evet. diyorlar. Pozisyonunuz
bu ve halktan oy alıyorsunuz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Kim?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz.
HDPliler Çözüm süreci doğruydu, terörle
mücadele yanlış. diyorlar, onlar da orada oturuyorlar, onlar da
halktan oy alıyorlar.
CHPliler muhtemelen, bu konuya ilişkin, her
iki konuyu da mütalaa ediyorlar ama kategorik olarak teröre karşı
olduklarını deklare ediyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nereden gelirse gelsin
karşıyız.
MUSA ÇAM (İzmir) Sataşıyorsunuz
bize değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi,
böyle bir toplumsal gerçeklik içerisinde
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sizin pozisyonunuz ne?
MUSA ÇAM (İzmir) Hocam siz, peki siz
neredesiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AKP?
OKTAY VURAL (İzmir) Bunlar ortadalar!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kendi pozisyonunu buradan
anlatacaksın, kendi pozisyonunu!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
iktidar olan,
bu ülkede yaşayan herkesin hakkını hukukunu korumakla
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendinden eminler,
kandırılmaya müsaitler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
ve bu
ülkedeki insanları kucaklamakla mükellef olan bir iktidar, elbette
halkı kucaklayacak çözüm süreciyle, terörle de mücadele edecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Teröristleri değil,
teröristleri değil! Teröristleri kucaklama!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bizim
yaptığımız budur. Devlet, hukuk çerçevesinde davranır,
hukuk.
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, Başbakan dedi
ki: Safınızı belirleyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Hukuk,
isteklerin etkisi altında kalmamış bir akıldır.
Fantezilerle, siyasi spekülasyonlarla değil, doğrudan doğruya
nesnel kriterlerle davranır. O yüzden biz, teröristleri
şeytanlaştırmayız ama terörle, bu milletin can ve mal
emniyetini sağlamak için hamasi nutuklar atanlardan daha iyi mücadele
ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Başbakan dedi ki,
Safını belirle. Ya teröristten yanasın ya da terörle
mücadeleden.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Arz ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Açık açık
söyle, terörle mücadeleden yanayım de. Ne methiye düzüyorsun teröristlere?
Ne medet umuyorsun ya? Safını belirle safını, çözümcü
kardeş, iki gözüm, çözümcü kardeş!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, yine sataşmadan
dolayı söz istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisine, tavrımız ile
adımızı zikretmek suretiyle sataşmada bulunmuştur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Milleti
kucaklayalım Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Teröristi
kucakladık, kucağa oturdun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teröristleri
değil, onlarla zaten mücadele ediyoruz.
OKTAY VURAL (İZMİR) Biz teröristleri
diyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Müsaade ederseniz, cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, iki dakika
süre veriyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) PKK hendek
kazarken neredeydiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri,
konuşmacının insicamını bozmayalım.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Görmediniz mi? Hiç
mi görmedin?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri lütfen.
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak millet
bekasını oya tahvil etmeyiz, böyle de bir kaygımız yoktur.
Önce bunu bileceksiniz. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Oy sizin olsun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdi, Sayın
Bostancı, şu elimde tuttuğum tutanak, 14 Şubat 2014 tarihli
yani tam iki yılı az geçen süre içerisindeki bir tutanaktır ve
bu kürsüden dile getirilmiştir, kısa bir pasaj okumak istiyorum size:
Madde 3 diyorum, AKPnin oluşturduğu paralel yapıları
sayarken -14 Şubat 2014- Üçüncü paralel yapıya geliyorum; KCK var,
KCK. KCK, geleceğimizi ve yakın geleceğimizi tehdit eden en
önemli paralel yapılanmadır. Bunu görmediğimizi mi
zannediyorsunuz, yoksa siz görmüyor musunuz? Bunun baş sorumlusu AKPdir.
PKK-AKP iş birliğiyle, 2005'ten bu yana, Oslo görüşmeleriyle
-MİT'i de kullanarak- KCK yapılanmasıyla ülkemizin bazı
bölgelerinde paralel yapılanma oluşturuldu. Bu MİT Hakan Fidan
hadisesinde ve KCK operasyonlarından sonra Adalet Bakanı
Bozdağın konuşmalarını yeri geldiğinde ifade
ederiz. Efendim, KCKya sızmış bir MİT elemanı var.
Ben de dedim ki: Bin KCKlı, MİTe sızmış.
Saptırmayın. KCK'yı kim yönetiyor? Abdullah Öcalan.
Öcalan'ın KCK'yı İmralı'dan yönettiğini
yargının tespit etmesinden korkuyorsunuz. diyoruz ve Bu korkunuzda
haklısınız, beraber yürüdünüz, kol kolasınız; yarın,
KCK, PKKdan hançeri yediğinizde dert yanacaksınız, Ne istediniz
de vermedik? diyeceksiniz. dedik ve dediklerimiz de aynen
çıkmıştır. Çözüm süreci belası, ülkeyi yangın
yerine çevirdi, bunu artık görmeniz lazım. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Demirel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirele söz verdim
Sayın Özel, lütfen
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın
Başkan, Surdakini bakanlar görmemiş mi? Nasıl olmuş o
hendekler?
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sayın
Bostancı konuşurken partimizin ismini de anarak HDPnin çözüm
sürecindeki durumuna ve halktan nasıl oy aldığına dair
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun.
Size de iki dakika süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ahmet
Yıldırım konuşacak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sadece isminizi
zikrettim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
19.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, sayın
grup başkan vekilinin, her çıktığında, bütün muhalefet
partilerini topyekûn eleştirmeksizin oturduğu çok az
konuşması vardır. Bakın, Sayın Bostancı -hani ben
samimiyetinize inanırım ama bu samimiyetinizi daha fazla
açığa çıkarabilmeniz için- dün ben bu kürsüdeyken şu
Meclisin onurunu, gururunu inciten ve şurada oturan vekilinizin gırla
hakaretine dair bir cümleniz olmadı.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sen
Cumhurbaşkanına iftira ettin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Geleceğim. Ya, bir
dakika arkadaşım, bir dakika. Geleceğim.
BAŞKAN Sayın Koacabıyık,
lütfen
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Bütün
söylediklerim aynen geçerli.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, Naci Hocam,
bütün tahriklerine rağmen aynı üslupla cevap vermedim. Bu kürsüde
sonuna kadar eleştiri hakkımızı kullanacağız ama
bugüne kadar hiç kimseye hakaret etmedim, bütün edilen hakaretlere rağmen
asla hakareti öncelemedik.
Bakın, bağlamından koparılarak
konuşmalarımız
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak burada, bu
ülkede yapılmış en büyük kamu kampüsünün bütçesinin
kaynağını sormaktan daha evla ne olabilir? Ama,
arkadaşınız sataşarak Tapusunu almadı. diyor. Ya,
böyle bir şeyi iddia eden mi oldu? Cumhurbaşkanına dair -bakın,
önümde kayıtlar var, dünkü konuşmaları çıkardım- Allah
aşkına, söylediğim her şey Bakın, eğer oradan
girerseniz ben de bu iddiaları dile getiririm. dedim.
Cumhurbaşkanı ne diyor? Kalkmış, hakkımızda dava
açacağını söylüyor, mübarek olsun ama dava açacağı
cümleler içerisinde ne kadar kendisinin davalık duruma tekabül eden
cümleler kullandığını unutuyor.
Bu nedenle, herkesin övmesinden korkun, herkes
övmesin sizi, hatta çok övülürseniz, emin olun, itiraz etmeniz gereken bir
durumdur bu durum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Eleştirilere, hele
hele yapıcı eleştirilere lütfen biraz olgunlukla
karşılık verin. Her şeyde övülmek zorunda değilsiniz,
böyle bir beklentiniz olmasın sizin. Dünkü konuşmalarımda hep
bu iddialar dedim ama bağlamından koparılarak iş nerelere
getirildi? Hâlâ anlamamış, hâlâ konuşuyor.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
süreniz dolmuştur.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ben hiçbir şekilde
Bu böyledir. demedim, hep iddialardan söz ettim. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sana
cevabını vereceğim.
BAŞKAN Sayın Özel
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, Sayın Özele söz vereyim, sonra
Aynı gerekçeyle
herhâlde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii efendim.
BAŞKAN Buyurun, yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
20.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, dün
Genel Başkanımızın da takdirlerini ifade ettiği gibi,
Naci Bostancı iktidar olma sorumluluğunu muhalefete muhalefet etmekle
değiştirmeyi, bununla da grubunu savunduğunu düşünen yeni
bir üslup geliştirdi. Biz onu ilgiyle ama Türkiye açısından ve
demokrasi açısından kaygıyla takip ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi nereden ve kimden gelirse
gelsin terörü, terör örgütlerini kınar ve terörü bir insanlık suçu
olarak ifade eder, bunu her zaman söyledik. Çözüm süreci dediğiniz süreçte
size sadece şunu söyledik: Doğru yapmıyorsunuz, şeffaf
olun, bu Meclis çatısı altında ne görüşüyorsanız
görüşün, Hükûmet odaklı bir müzakereyi değil Meclisteki dört
partinin eşit olarak bilgilendirildiği bir süreci götürün, gizli
ajandanız, veremeyeceğiniz hesabınız,
tutamayacağınız sözleriniz olmasın dedik. Bugün bu noktaya
gelme sebebiniz tam da olmasın dediğimiz gizli ajandadan,
tutulamayacak sözlerden, verilemeyecek hesaptan kaynaklanmaktadır. Biz
silahı eline alan kimsenin fikrinin ciddiye alınabilecek bir şey
olmadığını söylüyoruz. Silahlar bir kenara
bırakılacak, oturulacak bu Meclis çatısı altında
meşru temsilciler kanalıyla görüşülecek, bu ülkede akan
kanın durması için herkes yapması gerekeni yapacak ama önce
ülkenin birliği, bütünlüğü ve silaha ve şiddete mesafe koymak.
Siz dönüyorsunuz herkesin pozisyonunu tarif
ediyorsunuz, bir tek kendi pozisyonunuzu tarif etmiyorsunuz. Sizin partilerin
pozisyonlarını tarif ederkenki cesaretinizden biz de biraz cesaret
alarak sizin pozisyonunuzu da şöyle görüyoruz: Kendinden emin, oldukça
pişkin, kandırılmaya fevkalade müsait.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Hakaret ediyorsun açık
açık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çık cevap ver hakaretse,
çık cevap ver, hakaret görse söyler herhâlde. Aynen öylesiniz,
başınıza gelene bak, hâlâ daha savunuyorsun.
BAŞKAN Yalnız sayın
milletvekilleri, birbirimizle ilgili ifadeler kullanırken lütfen temiz bir
dil kullanalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok, Naci Bostancının
şahsıyla ilgili değil, AKPnin genel siyasi tavrıyla ilgili
söyledim pişkin kelimesini, sakın Naci Bostancı için
söylediğimi düşünmesin. Buyurun cevap verin.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Cevap vermeye gerek yok, o
ifadeye bir cevap vermeye bile gerek yok.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma
Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına son söz Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
Süreniz on altı dakikadır.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, bugün -Meclis Başkan Vekilimizin de memleketi olan-
Adıyaman Belediyespor Hentbol Takımı bir kaza geçirmiştir,
Başkanın şahsında geçmiş olsun diyorum, ölenlere
rahmet diliyorum.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
nasıl bir yapı içerisinde olduğunu tarif etme süreci
tartışılabilir ama deminki polemiklerden hareketle birkaç kelime
edip gündemime geçmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi, Meclisin mehabetine ve
yüce Meclisin ciddiyetine binaen, Plan Bütçe görüşmelerinin
başından bu tarafa, gerek Plan Bütçe üyelerimiz gerekse diğer
milletvekillerimiz başta olmak üzere çok ciddi bir emek sarf etmekte.
Özellikle de bugünkü ve dünkü görüşmelerde, her bir
konuşmacımız âdeta bir akademisyen titizliğiyle
çalışmalarına tarihe düşecekleri kayıtlar adına
ciddiyetle eğilmekte ve bu konuda görüşlerimizi beyan etmekte.
Muhalefetteki sataşmalar ve polemikler elbette ki Meclisin
doğasında var ama Plan ve Bütçe görüşmeleri ve bugünkü
görüşmeler özelinde tartışmaların bu denli reaksiyona
dönüşüyor olmasını da doğrusu grup olarak hoş
bulmuyoruz.
Bugün, benim çalışma ve konuşma
alanım olan Diyanet İşleri, RTÜK ve İnsan Hakları
Kurumuyla ilgili görüş ve düşüncelerimi saygılarımla arz
etmek ve paylaşmak istiyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, cumhuriyetin kuruluşuyla beraber, temel
ilke ve prensipler doğrultusunda, bütün siyasi görüşleri bir kenara
bırakarak, temel öğretilerin İslam ahlakını referans
alan anlayışıyla kurulmuş ve ibadet yerlerinden toplumun
temel değerlerine, kültür aktarımına katkı olacak ilkeleri
benimseyen bir yaklaşım ortaya koymuştur.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde kurucu irade
çok önemli bir tecrübeye sahipti. Özellikle, Osmanlının son
dönemlerini yaşayarak, süzülerek uygulamayla tecrübe ettikleri için,
imparatorluğun dramatik bir şekilde çöküşünün arkasındaki
yabancı kaynaklı, daha doğrusu dönüştürülmüş din
anlayışıyla dinin âdeta manipüle edildiği
anlayışını da gördüğü için, 3 Mart 1924 tarihinde,
yerli ve millî anlamda evrensel nasları hesaba kattığı için
Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur.
Aynı zamanda, Diyanet İşleri
Başkanlığını tarafsız olması gerekçesiyle
tıpkı Genelkurmay Başkanlığı gibi
Cumhurbaşkanlığına bağlamıştır. Bundan
önceki süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı
Şer'iye ve Evkaf Vekâleti olarak, hükûmetin bir kabinesi olarak
değerlendiriliyordu, bu, dinin siyasallaşmasının önüne
geçmek adına ufuklu bir şekilde direkt
Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Bu
süreç daha sonraki uygulamalarda günümüz hâlini almıştır.
Bütün milleti kucaklaşması için kabineden
ayrılan bu Diyanet İşleri Başkanlığının
kurucu unsuru olarak o dönemde millî mücadelenin de temel aktörü olan
Elmalılı Hamdi Yazır, Ahmet Hamdi Akseki, Şemsettin
Günaltay, Mehmet Akif Ersoy, Ömer Nasuhi Bilmen, Hasan Basri Çantay, Mehmet
Rifat Börekçi gibi şahsiyetler tarafından halkımızın
iman, ibadet, ahlak ve şahsiyetinin gelişmesi için askere din
dersleri, köylüye din dersleri, hadis tercümeleri gibi çok önemli yayınlar
yapmışlardır. Bu yayınların esası, karakterli bir
din anlayışını inşa etmekti ve İslam
kimliğini karakterli, yerli bir çizgi üzerinden devam ettirmekti.
Bu süreç, zaman içerisinde değişik siyasal
yapılar ve ülkenin geçirdiği kaoslar içerisinde dinin siyasete alet
edilmesini doğurdu ve cumhuriyet ruhunda var olan,
aydınlanmış Türk Rönesansı olarak ortaya çıkan
anlayış zaman içerisinde yeraltı faaliyetlere gidebilecek
birtakım tutum aldı. Tabii, bunun sebepleri uzundur yani toplumun
yaşam tarzına müdahalenin gerekçesi olarak. Bu yeraltı
faaliyetleri, dinin siyasallaşmasının da âdeta arka bahçesini
aldı. Bu süreçte İslamı referans aldığını
söyleyen birtakım siyasal akımlar, yersiz yurtsuz, kimliksiz ve
yalnızca imaja dayalı görüntülerden ibaret olan muhafazakârlık
anlayışını bir şekliyle devlet kurumlarına
sirayet ettirdi. Bu sirayet etme süreci maalesef yer yer Diyanette de kendisini
gösterebilmiş ama Diyanetin bu sürece alet olmaması bizim yegâne
beklentimizdir. Diyanetin alet olmasının arka planında
birtakım zorunlu uygulamalar, âdeta iktidarın uygulamalarına
meşruiyet alanı oluşturma gibi uygulamaların olduğu
görülse de, biz Diyanet gibi yüce bir kurumu, onun çalışanları
şahsında siyasetin üstünde gören bir anlayış olarak
kendimizi ifade etmek istiyoruz.
Özellikle, Hazreti Peygamberimizin ifade
ettiği Din güzel ahlaktır. düsturuna uygun tasavvurun inşa
edilmesi noktasında Diyanetin yaşam pratikleri üzerinde
sağlıklı bir toplum inşa etme sürecine katkıda
bulunmak gibi bir mecburiyeti olduğunu yeniden hatırlatmak istiyoruz.
Bu konuda siyaseten birtakım unsurlarda da çok dışarıda
kalması ve görüş beyan etmemesini de üzüntüyle karşılıyoruz.
Yani, Allahın ayetlerini Bakara makarayla salladım. ifadesini
kullananlar ya da kendi yakınlarına yardım etmeyi Allah
emrediyor da ondan yapıyorum. diyerek Nahl Suresine referans yapan ve
onun gerekçesiyle yaptığı torpili ayet üzerinden referans almaya
kalkanlar veyahut Rahmetim gazabımı aştı. mealini
ayetikerimesine atfen kullanan siyasal aktörlere karşı da Ya, bu
kadar yapmayın. Allahın ayetlerini referans alırken
siyasetinize malzeme yapmayın; bu, dinle örtüşmez.
uyarılarını da Diyanet kurumunun yapmasını bekleriz.
İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak
esaslarıyla ilgili toplumun aydınlatılmasındaki misyonu
bugüne kadar sunduğu hizmetleriyle Türk milletinin saygıdeğer
bir yere onu getirmesine neden olmuştur. Ama bu süreçte yöneticileri ve
görevliler arasındaki sevgi ve saygıya dayalı ve olması
gereken samimi ilişkiler çok yönlü tesis edilmelidir. Özellikle sendikal
faaliyetler her kurumumuzda siyasetin bir şekliyle arka bahçesi gibi
çalışmakta ama en azından Diyanette buna müsaade edilmemeli.
Bazı sendikalara üye olup olmadıklarına göre atamaların
yapılması Diyanet kurumunda da çok üzücü bir tutumdur. Bu konuda
liyakati esas alan ve Diyanet çalışanları içerisindeki o büyük
aile içerisinde sendikal faaliyetlerle din adamlarının birbirlerini
ötekileştirmesi ve kamplaşması bu kuruma hiç
yakışmamaktadır.
Özellikle, hutbeler özelinde, siyasal program ile
hutbenin bazı konularda paralel olması düşündürücüdür. Yani,
evet, toplumsal sorunlara duyarsız kalınmaz. Diyanet, bunları
hutbelerle toplumu bilinçlendirmek için yapabilir ama bunun ne hikmetse
seçimler öncesi bir program gibi yapılabilmesi ya da yapılıyor
gözükmesi üzüntü verici. Bu konuda Diyanetin daha dikkatli olması
gerekmektedir. Bu tutum, davranışları, din adamlarının
güvenini -yapılan bir ankette- aşağı doğru çekmekte.
Maalesef, yapılan bir araştırmada, bugün, diğer meslek
gerisinde kalarak yüzde 43 gibi bir orana indirgendiğini hüzünle
karşılıyoruz.
Öte yandan, Diyanet İşlerinin görevleri
arasında camilerimizin mimarisi ve camilerin bir cem yeri olduğu
gerçeğinden hareketle toplumla bütünleşecek bir kompozisyonla,
programla, projeyle bütünleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Genelde şehrin mimarisi ve şehrin estetiği hesaplanarak yüksek
mimariler, binalar arasında, minareleri küçük, henüz cami olup
olmadığı belli olmayan bir tarz mimari var. Mimarinin de önemli
bir kültürel tercih olduğunu hatırlatıyor ve bu konuda örnekleri
için tarihî köklerimizden gelen üslubu araştırmasını
tavsiye ediyoruz.
Diyanet İşleri
Başkanlığında mutlaka bir evrensel vizyon
olmalıdır çünkü Türkiyede bu kurumu temsil eden yegâne kurumdur ve
İslam dünyasına da Türk dünyasına da
baktığımızda bugünkü oturulan makam özellikle
insanlığa İslamın mesajı noktasında en çok
itibar görecek bir kurumdur. İslamofobiyanın hâkim olduğu ve
Batının İslamı ötekileştirerek âdeta İslami
terör kavramı gibi bir kavramı, terör ile
Müslümanlığı bütünleştirici birtakım faaliyetleri
Batı kamuoyunda bir hâl almaya başladığı dönemde
evrensel bir vizyonla biraz daha başını yukarıya
kaldırarak Diyanet İşlerinin İslamofobiya
karşısındaki yapacağı tedbir ve
çalışmaları da bu kapsamda düşünüyoruz.
Din hizmetleri yürüten din
adamlarımızın özlük haklarıyla ilgili beklentileri var. Bu
konuda elbette ki dinî ibadetlerini yerine getirirler, sabah şafak
sökerken başlarlar, yatsı namazıyla, geceyle beraber mesailerini
bitirirler. Onlar sadece namaz kıldırma memurları
değillerdir, pek çok konuda din adamlarımız,
imamlarımız, imam-hatiplerimiz mahallenin gönül elçileridir ve
mahalleliyle bütünleşme noktasında önemli katkıları
vardır. Bu insanlar mahallelinin bir düğünü olduğunda ona bir
hediye götürmek durumundadır, doğumu olduğunda
hayırlı olsun demelidir. Bu insanlar bu ödeneklerini nereden
yapabiliyorlar, hiç düşünebiliyor muyuz? Biz camilerin sadece beş
vakit namaz kıldırma memurlarıyla ve cami imamlarının
da namaz kıldırma memuru olarak tanımlanmasına
karşıyız. Oraların toplumun ve mahallelinin fonksiyonunu geliştirecek
bir mekân hâline dönüştürülmesi noktasında, bu konudaki özlük
haklarının, ek göstergelerinin, fakülte mezunları arasında
mezun oldukları fakültelere göre değil Dört yıllık fakülte
mezunu olmaları yeterlidir. şekliyle göstergelerinin düzenlenmesini
bu konuda arz ediyor, talep ediyoruz.
Öte yandan, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve
İnsan Hakları Kurumuyla alakalı, aslında iç içe geçmiş
bu konularla ilgili birkaç söz etmemiz gerekirse, toplumun içerisinde
bulunduğu bu sıkışmışlık,
şehirleşme, modernleşme ikilemindeki kalabalıkların
bir araya gelerek inşa ettiği şehirlerden medeniyetin
çıkması için insan unsurunun ihmal edilmemesi lazım. İnsan
unsurunun ihmal edilmemesi için de sadece şehirlerin
dışının imar edilmesi yetmiyor; insanın gönlünü,
fikrini, kişiliğini imar etmek ve onu bir rekonstrüksiyona tabi
tutmak gerekiyor. Sadece şehirlerin, kentlerin imarından bahsederken
gönüllerin ihyasından ve imarından sözde değil sahiden bahsetmek
gerekiyor. Pekâlâ bu konuda yalnızlaşan ve sadece dört duvar
arasındaki TOKİ bloklarına sıkışan bu
insanların tek eğlencelerinin akşamki izledikleri televizyon
olduğu gerçeğini veya ellerindeki oyuncak olan modernitenin ürünü
sosyal medya olduğu gerçeğini görürsek, televizyonun denetlenmesi,
olumlu hâlde kullanılabilmesi noktasındaki tavsiyelerin getirilebilmesi
noktasında RTÜK ne yapıyor acaba sorularını soruyoruz.
Popüler kültürün bir parçası hâline gelen ve aile kurumunun
tartışılmaya açıldığı birtakım
programların ayyuka çıktığı bir ortamda sadece evlilik
programlarını izlemekle mi yetiniyor acaba? Veyahut da sadece
cezalarını, siyasal anlamda beklentilerini aştığı
için ya da siyaseten birtakım konulara girdiği için ceza verirken
acaba kültür ve şov programlarının şehit cenazeleri
gelirken hâlâ devam edebiliyor olmasını uyarabiliyor mu ya da yerli
ve millîlik adına söylem geliştirip uygulamada neoliberal
politikalarla toplumu bir hâle getiren muhafazakâr anlayışın
acaba bu kanallara ve uygulamalara yerlilik ve millîlik adına
verilebilecek birtakım tavsiyeleri yok mu? Hepimizin oturup
akşamları evinde çocuklarıyla televizyon izlerken, izledikleri
programa baktığımızda, sadece reel politik zemindeki
gerçeklikten kaçmak için tarihin arka odasına
sığındığımızı ve tarihin arka
planındaki metinlerden, televizyon dizilerinden bugünlere siyasal mesajlar
veren içeriklerle tarihi anlamaya, oradan şuurlanmaya
kalktığımızı düşünüyoruz. Bir aile olarak oturup
evimizde kitap okur gibi, kitap okuma kültürüyle programlar izleyebiliyor
muyuz?
İnsan Hakları Kurumu, RTÜK ve Diyanet,
aslında birbirini tamamlayan ve birbirinin mündemici olan
anlayışa sahiptirler ve bunların da tepesindeki siyasi irade;
aslında siyasi iradenin programını uygulama noktasında bir
şekliyle gerilim ve çelişki yaşama potansiyeli de en yüksek olan
kurumlardır. İşte burada, sözüm Meclisten dışarı
At sahibine göre kişner. diye bir atasözümüz var. Biz gerçekten bu
kurumların Türk milletinin geleceği, ailemizin,
çocuklarımızın geleceği noktasında çok önemli
olduklarının idrakindeyiz ve bu kurumların
yaptığı çalışmalar konusunda kafa yorulması
gerektiğini
Elbette ki ihalelerin takip edilmesi, yeni yolların,
köprülerin yapılması, elbette ki şehirlerin büyütülmesi
hepimizin görevidir ama şehirleri büyütürken insanları küçültmemiz,
insanlığı küçültmemiz, ahlak erozyonuna maruz bırakmamız
bu neoliberal politikaların sonucu olarak ortaya çıkmıştır
ve bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin acaba gerçekten muhafazakâr mı
yoksa muhafazakâr mutfağından beslenen, ne olduğunu
tanımlayamayan bir yapı mı olduğu doktora tezlerine konu
olmuştur, üzerine onlarca, yüzlerce makaleler
yazılmıştır. Bu konuda yazılan çizilenler hususunda
ihtiyaç duyulursa MHP Grubu size, Adalet ve Kalkınma Grubu adına ya
da partisi adına yapılmış olan yayınları ve
kitapları vererek ne olduğunuzun bilimsel olarak da aynasını
tutmaya hazırdır.
Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra, büyük
Türk milletinin mensubu olmak, büyük Türk milleti ailesinin değerlerini
yaşatmak ve yarınlar adına muhafaza etmek adına Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu, en ciddi ve en hassas çalışmalarıyla her
zaman bu çalışmalara katkı verecek ve iktidarı
yapmış olduğu çalışmalarla sıklıkla
denetleyerek millete şikâyet etmenin ötesinde, yapılması gereken
samimi uygulamaları da tarif edecekler size. Yarın bununla ilgili MHP
Grubundan yeni konuşmalar dinleyeceksiniz. Lütfen, bunları not edin
ve bunlardan sonuç çıkararak işe yarayacak, millet menfaatine
olduğunu, olacağını, olma ihtimalini
düşündüğünüz, ki bize göre hepsi öyle, bunlar noktasında ufku
biraz açalım ve bu konuda müsademeyi efkârdan barikayı hakikatin doğacağını
unutmayarak, bu tahammül kültürünün oluşması ve özellikle bütçe
görüşmelerindeki ciddiyeti bir akademik titizlikle konuşmaya ve
dinlemeye davet ediyorum.
Saygılarımla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersoy.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi,
şahıslar adına lehte olmak kaydıyla ilk söz, Ankara
Milletvekili Nevzat Ceylana aittir.
Buyurun
Sayın Ceylan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
NEVZAT
CEYLAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2016 yılına ait bütçesi üzerinde lehte söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının hayırlı olmasını
diliyorum. Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz değerli
üyelerine bundan sonraki yoğun ve yorucu
çalışmalarınız için başarılar diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi bütçe teklifi hakkındaki değerlendirmelere
geçmeden önce önemli gördüğüm bazı faaliyet ve projelerden bahsetmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, 26ncı Yasama Dönemine yoğun bir çalışma
temposuyla başlayan ve ülkemizin demokratikleşmesi,
özgürleşmesi, kalkınması ve insanımızın refah
içerisinde yaşaması için gece gündüz demeden çalışan
Meclisimiz üzerine düşen tarihî sorumluluğu yerine getirmenin gayreti
içerisindedir. Hepinizin de bildiği üzere ülkemizin yeni bir anayasaya
ihtiyacı vardır. Özgür, sivil, demokratik ve günümüz Türkiyesine
yakışır yeni bir anayasa milletimizin beklentisindedir. Bu
beklenti içerisinde Meclisin bu dönem yürütmeye çalışacağı
en önemli çalışmalardan birisi şüphesiz ki anayasa konusu
olacaktır.
Diğer
bir konu da Meclis İç Tüzüğüdür. Bilindiği üzere yasama ve
denetim faaliyetlerinin daha etkin gerçekleşmesini sağlamak
gayesiyle, Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin katılımıyla
İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu kurulmuş, bir süre
çalışarak önemli mesafeler alınmıştı. Yeni
dönemde bu konunun da çözümleneceğini ümit ediyorum. İnanıyorum
ki Meclisimiz demokratik uzlaşma kanallarını kullanarak bu
konuyu da çözecektir.
Değerli milletvekilleri, dünyada diplomasi,
yürütme organının yanı sıra parlamentoların,
uluslararası teşkilatların ve hatta sivil toplum
kuruluşlarının yer aldığı çok aktörlü bir alana
dönüşmüştür. Ülkeler arası ilişkilerin gelişmesinde
parlamenter diplomasinin rolünün her geçen gün arttığının
farkında olarak ikili ve çok taraflı ilişkilerimizin
güçlendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Meclis, diğer
ülkelerin parlamentoları ve uluslararası kuruluşlarla yoğun
faaliyetine de devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri, dünyada teknolojik
gelişim, bilgiye ve enformasyona erişim imkânları
gelişmiştir. Mobil iletişim teknolojileri
aracılığıyla veri ve enformasyon erişiminin zaman ve
mekândan bağımsız hâle gelmesi, ilişkilerin bir bölümünün
iletişim ve bilgisayar ağlarının üzerinden yürütülebilmesine
imkân sağlamıştır. Bu doğrultuda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Mobil Uygulaması, Yönetim Bilgi Sistemi, Sağlık
Harcamaları Bilgi Sistemi, Tutanak Fihristi Projesi, Kütüphane Bilgi
Sistemi, Meclis İnternet Sayfasının Vatandaş Önerilerine Alınması
Projesi, Komisyon Portali, Anayasa Portali, Kütüphane Ziyaret Uygulaması
ve benzeri birçok uygulama geliştirilerek kullanıma sunulmuştur.
Ayrıca, Meclisimiz geçen yıl kültür ve sanat alanlarında da birçok
faaliyeti gerçekleştirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir taraftan
demokrasimizin kalbi olan Meclisimizin fiziki ve teknik altyapısı
güçlendirilirken diğer taraftan da bu yüce kurumda görev yapmakta olan
personelin birikim ve donanımlarını artırmak için sürekli
çaba gösterilmektedir. Sunulan hizmetlerde çevreye duyarlılık ve
kaynakların etkin kullanılmasına özen gösterilmekte ve bunun
sonucunda Kalite Yönetim Sistemi, Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi,
Çevre Yönetim Sistemi ve Enerji Verimliliği Yönetim Sistemi gibi
uluslararası standartlar uygulanmaktadır.
İdari teşkilat tarafından yürütülen
çalışmalar, pek çok kuruma ve Parlamentoya örnek olmuş, Türkiye
Kalite Derneği tarafından verilen Avrupa Kalite Yönetim
Vakfının Mükemmellikte Kararlılık Ödülü başta olmak
üzere çeşitli ödüllere layık görülmüştür.
Meclis Başkanlığı, gelecek
kuşakların yaşayacağı çevreyi ve ihtiyaç
duyacakları doğal kaynakları düşünerek hareket etmeyi,
çevre duyarlılığı ve sürdürülebilir çevre koruma
konularında kamu kurumlarıyla topluma örnek olmayı kurumsal bir
sorumluluk olarak görmektedir.
Değerli milletvekilleri, yeni bütçe döneminde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin teknolojik imkânları en iyi şekilde
kullanılarak daha etkin, daha verimli ve daha hızlı hizmet
verilecektir.
Sözlerime son verirken kurumlarımızın
2016 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, bu
kutsal çatı altında birlikte
çalıştığımız Başkanlık Divanı
üyesi arkadaşlarımız ile başta siyasi partilerin grup
başkanları ve başkan vekillerine, komisyon başkanları
ve üyelerine, tüm milletvekillerine, başta Genel Sekreter olmak üzere, tüm
idari teşkilat mensuplarına teşekkür ediyor ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Ceylan.
Şimdi söz sırası Hükûmette.
Hükûmetin de süresi seksen dakikadır. Bu seksen
dakikayı 2 Başbakan Yardımcımız kullanacaktır.
İlk söz, Başbakan
Yardımcısı Sayın Lütfi Elvana aittir.
Sayın Elvan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz kırk dakikadır.
Lütfen konuşmanızı kırk
dakikalık süreye göre ayarlayın.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Elvan, size
bayağı ilgi var!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İlgi
birazdan artacak.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Evet, çok haklısınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlığın 2016 yılı bütçe
kanun tasarısının görüşülmesi vesilesiyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Eski Başbakanlarımızdan Profesör
Doktor Necmettin Erbakanı da rahmetle anıyorum.
Bugün burada Başbakanlık, Millî
İstihbarat Teşkilatı, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı,
Türkiye İnsan Hakları Kurumu ile Türkiye Yatırım Destek ve
Tanıtım Ajansını temsilen konuşmamı
yapacağım.
Türkiye, son on dört yılda her alanda çok büyük
başarılara imza atmıştır. Ekonomiden demokratik hak ve
özgürlüklere, eğitimden sağlığa, kamu yönetiminden sosyal
politikalara kadar pek çok alanda çok önemli gelişmeler
sağlanmıştır. Kronik olarak bilinen ve yıllarca
konuşulan, özellikle AK PARTİ hükûmetleri öncesi yıllarca
konuşulan birçok mesele yine hükûmetlerimiz döneminde çözülmüştür.
AK PARTİ hükûmetleri, cumhuriyet tarihinde
hiçbir partiye nasip olmamış bir kurumsal sürekliliğe, reform
hafızasına ve tecrübesine sahiptir. Hükûmetimiz, bu engin ve
sağlam tecrübeden hareketle Türkiyenin 2023 hedeflerine doğru
hızla ilerlemesini sağlamaktadır. Önümüzdeki dönemde de ülkemizi
zenginleştiren, demokratik standartlarını yükselten, ülkemizin
itibarını daha da artıran politikalarla daha güçlü bir Türkiye
için milletimizden aldığımız yetkiyi yine milletimizin
huzuru, saadeti ve refahına yönelik hizmetlerde kullanacağız.
64üncü Hükûmet olarak, dünyanın ve ülkemizin değişen
şartları ve 2023 vizyonumuz çerçevesinde kritik alanlarda
yapacağımız reformlarla milletimizin bize verdiği emanete
en güçlü şekilde sahip çıkacağız. Bugünün
ihtiyaçlarına cevap vermenin ötesinde, geleceğin Türkiyesini
inşa etmek için çaba sarf edeceğiz. Reformlarımız sonucunda
daha özgür, daha demokratik, daha rekabetçi ve insan odaklı bir
anlayış içerisinde refahını yükselten ve daha adil bir
gelir dağılımına sahip bir Türkiyeye ulaşma idealini
sürdüreceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 64üncü Hükûmet Programında
açıkladığımız gibi, demokratikleşme ve adalet,
eğitim, kamu yönetimi, kamu mali yönetimi ve reel ekonomide köklü
dönüşüm ile öncelikli dönüşüm programları olmak üzere altı
temel alanda reformlarımızı
yoğunlaştıracağız. Hükûmetlerimiz döneminde en önemli
reform alanlarından biri olarak görülen demokratikleşme konusunda
Türkiyenin kronikleşmiş pek çok meselesi milletimizin beklenti ve
ihtiyaçları doğrultusunda çözümlenmiş, güçlü bir hukuk devleti
olma yolunda önemli adımlar atılmıştır. Antidemokratik
uygulamalar, hukuksuzluk, temel insan haklarına karşı
işlenen cürümler, millî irade ve Meclisimizin üzerinde tesis edilen
vesayetler ortadan kaldırılmıştır. Önümüzdeki dönemde
de herkesin inandığı gibi yaşayabileceği, fikirlerini
özgürce ifade edebileceği, refaha katkıda bulunduğu ve refahtan
hak ettiği payı aldığı, emniyet ve huzur içerisinde
yaşayan, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin esas
alındığı bir toplum olma yolunda var gücümüzle
çalışmaya devam edeceğiz.
Önemli reform alanlarımızdan bir tanesi de
eğitim. İktidarlarımız döneminde eğitim
alanındaki temel altyapı ve erişim sorunları önemli ölçüde
çözülmüştür. Eğitim, insani kalkınma hedefimizin temelini
oluşturmaktadır. Hükûmet olarak eğitimi uzun vadeli bir
bakış açısıyla geleceğimize yatırım yapmak
olarak kabul ediyor, insanımızın yaşam kalitesini
yükselten, ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünyayla
rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu süren bir süreç
olarak görüyoruz.
Kamu yönetiminde de yine önemli düzenlemelerimiz ve
yeni dönemde söz konusu olacak olan çalışmalarımız var.
İyi işleyen, şeffaf ve hesap verme sorumluluğu olan kamu
yönetimi, aynı zamanda ekonominin ve sivil toplumun da gelişimine
öncülük eder. Önümüzdeki dönem her alanda olduğu gibi kamu yönetimi
alanında da kalitenin ön plana çıktığı bir dönem
olacaktır.
Kamu mali yönetimi de önemli alanlarımızdan
biridir. Bu alanda da önemli reformları gerçekleştireceğiz.
Bugüne kadar gerçekleştirilen yapısal reformlar ve güçlü
düzenlemelerle bir yandan ekonominin kırılganlığı
azaltılırken diğer yandan da piyasaların rekabetçi bir
ortamda serbestçe işleyişi sağlanmıştır. Son on
dört yılda mali disiplinin, güçlü büyüme performansının ve
enflasyondaki düşüşün eş zamanlı olarak
gerçekleştirilebileceği ortaya konulmuştur. Bu
başarının devam ettirilebilmesi için kamu
kaynaklarının kullanımında verimlilik ve etkinliğin
artırılması ve mali disiplinin sağlanması zorunlu olan
hususlardır. Bu çerçevede çok sayıda tedbir alınmış,
ayrıca yapısal reformlar da aşamalı olarak uygulanmaya
başlanmıştır.
Reel ekonomide köklü dönüşüm bir başka
reform alanımız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
ekonomide hedefimiz güven ve istikrar olacaktır. Önümüzdeki yıllarda
sağlayacağımız yüksek büyümenin öncüsü yine özel sektörümüz
olacaktır. Hükûmet olarak özel sektörümüzün önünü açacak politikaları
uygulamaya devam edeceğiz. Bunun için makroekonomik istikrarın
yanında mal ve hizmet sektörlerinde verimlilik
artışlarını getirecek, kalite ve rekabet gücünü
artıracak reformlarımızı sürdüreceğiz. Her alanda
olduğu gibi ekonomi alanında da yeni bir döneme giriyoruz. Bu dönemde
bir yandan makroekonomik istikrar ve kazanımlarımızı
güçlendirirken diğer yandan da mikroekonomik ve sektörel dönüşümlere
odaklanacağız. Son on dört yılda üst-orta gelir grubuna
yükselttiğimiz ülkemizin, yüksek gelir grubu ülkeler arasına girmesi
de temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 Kasım seçimleri öncesi Hükûmetimiz, daha doğrusu
AK PARTİ tarafından vatandaşlarımıza, milletimize
vaatlerimiz söz konusu oldu. Bunları seçim meydanlarında
vatandaşlarımızla, milletimizle paylaştık ve
bunların her birini 1 Kasım seçimleri sonrası Hükûmetimiz
kurulur kurulmaz, 10 Aralık tarihi itibarıyla, Sayın
Başbakanımız açıkladı ve bir takvim programı
çerçevesinde açıkladı. Bir yıl içerisinde
gerçekleştireceğimiz vaatlerimizi ve reformlarımızı
teker teker ortaya koydu. Aslında biz şunu söylemek istedik, dedik
ki: Evet, biz milletimize sözümüzü verdik, ne vadetmişsek, neyi
söylemişsek sonuna kadar arkasındayız ve o vaatlerimizi teker
teker hem de üç aylık kısa bir süre içerisinde gerçekleştireceğiz.
Ve neticede, 21 Aralık itibarıyla eylem planımız
yürürlüğe girdi. Aşağı yukarı iki aylık süre
içerisinde, seçim mahallinde vermiş olduğumuz vaatlerin yüzde 82sini
şu an itibarıyla tamamlamış durumdayız. Evet, iki
aylık süre içerisinde vaatlerimizin yüzde 82sini tamamladık ve bu ay
sonu itibarıyla, daha doğrusu mart ayı sonu itibarıyla
kalan yüzde 18lik kısmını da tamamlayacağız ve üç
aylık süre içerisinde, söz vermiş olduğumuz ne varsa hepsini
yerine getirmiş olacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Diğer bir alan ise reformlarımız.
Evet, aslında yapacağımız reformlar dört yıllık
bir süreci kapsıyor ancak bir yılda gerçekleştireceğimiz
reformları biz eylem planımıza koyduk. Üç ayda, altı ayda
ve bir yıllık süreçte hangi reformları gerçekleştireceğiz,
hangi eylemlerimiz söz konusu olacak bunları teker teker kamuoyuyla
paylaştık.
Biz kendimize güveniyoruz. Biz, neyin sözünü
vermişsek her birini teker teker gerçekleştireceğiz. Üç
aylık program kapsamında 20 eylemimiz bulunuyor, yine reform çerçevesinde
yer alan 20 husus. Bunların 10 adedini bugün itibarıyla yine
gerçekleştirmiş durumdayız. İnşallah, mart sonu
itibarıyla bu reformlarımızın da tamamını
gerçekleştirmiş olacağız.
Değerli arkadaşlar, yine bildiğiniz
gibi, Hükûmetimizin hemen kurulmasından sonra, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk kez, yatırım ortamının
iyileştirilmesinden ve reformlardan sorumlu bir başbakan
yardımcılığı oluşturuldu ve bu görev bana
Sayın Başbakanımız tarafından verildi, bu çerçevede de
çalışmalarımızı yoğun bir şekilde yürütüyoruz.
İlk iş olarak Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi
Kurulunu oluşturduk. 9 bakanımızın yer
aldığı bu Kurul, bugüne kadar tam 9 kez
toplanmıştır ve -özellikle Meclisimize sevk etmiş
olduğumuz kanun tasarıları da dâhil- çok sayıda kanun
tasarısı üzerinde yoğun bir çaba ve çalışma sarf
etmektedir.
Müsaade ederseniz, bu üç aylık program
kapsamında gerçekleştirmiş olduğumuz reformlara ve hangi
amaca yönelik olarak biz bu reformları gerçekleştirmek istiyoruz, bu
konulara kısa da olsa değinmek istiyorum. En önemli
alanlarımızdan bir tanesi, biliyorsunuz, imalat sanayi. Buradaki
temel hedeflerimizden bir tanesi, özellikle gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki imalat sanayisinin payını daha da artırmak, daha da
yükseltmek ki özellikle katma değeri yüksek ürünlerin ihracatını
artırarak gerçekten Türkiyenin 2023 hedeflerine ulaşmasını
sağlamak. Tabii, bu çerçevede özellikle sanayi işletmelerimizin
rekabet gücünün artırılması, maliyetlerinin düşürülmesi ve
üretim eksenli bir politika benimsenmesi temel amaçlarımız
arasında yer alıyor. İşte, bu anlayış içeresinde,
şu anda üretimi artırmaya yönelik üretim eksenli bir kanun
tasarısını Hükûmetimiz hazırlıyor, önümüzdeki günlerde
bunu sizlerin huzuruna getireceğiz.
Yine, özellikle sanayimiz açısından,
yatırımcılarımız açısından,
işletmecilerimiz açısından son derece önem arz eden bir
başka önemli husus da kalkınma bankacılığı
konusu. Özellikle yatırımın teşviki ve proje bazında
finansman sağlayan mekanizmaların oluşturulması için biz
kalkınma bankacılığına çok önem veriyoruz,
Kalkınma Bankasını bu çerçevede yeniden
yapılandıracağız ve özellikle
yatırımcılarımızın önünü açabilecek bir finansman
mekanizmasına inşallah dönüştüreceğiz.
Diğer taraftan, özellikle yatırım
ortamının iyileştirilmesine yönelik önemli düzenlemelerimiz
olacak. İnşallah önümüzdeki günlerde yatırım
ortamının iyileştirilmesine yönelik bir paketi sizlerin huzuruna
getireceğiz ve bu kapsamda şirket kurma, şirketlerin tasfiyesi,
karar alma süreçlerinin hızlandırılması, özellikle arsa
maliyetlerinin düşürülmesi, yatırım ortamının daha da
iyileştirilmesine yönelik düzenlemelerimiz olacak. Bu düzenlemeleri de
sizlerle paylaşacağız.
Yine, üç aylık reform programımız
kapsamında bulunan ve sanayi işletmelerimiz için önem arz eden bir
düzenlemeyi gerçekleştirdik. Nedir bu diyecek olursanız, özellikle
sanayi işletmelerinin makine ve teçhizat için kullandıkları
kredilerden alınan yüzde 5lik banka ve sigorta muameleleri vergisini,
yine bildiğiniz gibi, sizlerin de onayıyla kaldırdık.
Bundan sonraki süreçte, elbette hem yatırım ortamının
iyileştirilmesi hem de sanayimizin daha da güçlenmesi, katma değeri
yüksek ürünlerin üretimine yönelik düzenlemeleri sizlerin huzuruna
getireceğiz.
Yatırım ortamının
iyileştirilmesine yönelik bir başka düzenleme daha yaptık, o da
geçmişte müsteşarlar düzeyinde olan kurul üyeleri, Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Kurul üyeleri bakanlar düzeyine
çekildi ve bu kurulda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkanı, TÜSİAD Başkanı, MÜSİAD
Başkanı, DEİG Başkanı, TİM Başkanı ve
YASED Başkanı da kurul üyesi olarak yer aldı. Bu çerçevede, biz,
bir taraftan kamu diğer taraftan özel kesim bir araya gelip
yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik önemli
kararlar alacağız ve sizlerin huzuruna getireceğiz.
Bir başka önemli düzenleme, İstanbul
Tahkim Merkezinin faaliyete geçmesi. Yine, bu iki aylık program
çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz bir başka eylem. Özellikle
işletmelerimiz, tahkim için Londraya, birçok ülkenin başkentine
gitmek zorunda kalıyorlardı. Tahkim, bir anlamda işletmelerimiz
için yurt dışında gitmek zorunluluğunu gerektiriyordu ancak
İstanbul Tahkim Merkezini kurduktan sonra -ki, faaliyete geçti- artık
kamu kurumlarımız, işletmelerimiz,
yatırımcılarımız yurt dışına gitmeden
İstanbul Tahkim Merkezinde tahkimle ilgili problemleri için başvuruda
bulunabilecekler ve tüm işlemleri İstanbulda
gerçekleştirebilecekler. Bu, sadece ülkemizde bulunan firmalara yönelik de
değil, yurt dışında bulunan firmalar da İstanbul
Tahkim Merkezine başvurabilecek. Nitekim, 18 Aralık 2015 tarihinde
Dubaide yerleşik bir şirketin ilk davasını İstanbul
Tahkim Merkezi kabul etmiştir.
İhracatımız son derece önemli. On
dört yıllık sürece baktığımızda,
aşağı yukarı ihracatımızda 5 katlık bir
artış olduğunu görüyoruz. Ancak bu ihracat rakamları bizler
için elbette yeterli değil. Bizim hedefimiz çok daha büyük. Özellikle 2023
hedeflerini gerçekleştirme yönünde önemli adımlar atmamız
gerekiyor. G20 zirvesinde alınan bir karar var, o karar da ticaretin
kolaylaştırılmasına yönelik yapılan
anlaşmanın ülkelerin, taraf olan ülkelerin parlamentolarında
onaylanması. Evet, sizler de özellikle Ticaretin
Kolaylaştırılması Anlaşmasını
geçtiğimiz günlerde onayladınız. Bu anlaşmayla, özellikle
ihracat sürelerinde ciddi azalmalar söz konusu olacak ve ihracat maliyetlerinde
de yüzde 9 ile yüzde 23 arasında değişen yine düşüşler
söz konusu olacak. Biz bu anlaşmayı çok önemsiyoruz, biz de
tarafız, Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu anlaşmayı
onayladı, şu ana kadar 69 ülke bu anlaşmayı
onaylamış durumda.
Bir başka önemli alanımız, tasarrufların
artırılması konusu, ki hem iktidarıyla hem de muhalefetiyle
sık sık konuştuğumuz,
tartıştığımız meselelerden bir tanesi.
Aşağı yukarı yüzde 15ler seviyesinde olan tasarruf
oranımızı yüzde 20lerin üzerine çıkarmak zorundayız.
Dolayısıyla, tasarruf oranımızı artırmaya yönelik
de bazı tedbirlerimiz var. Bunların başında, bireysel
emeklilikte otomatik katılım sisteminin uygulamaya konulması, ki
bununla ilgili pilot çalışmamızı tamamladık. Altı
aylık süreçte tamamlanması gereken bir eylemimiz, ancak
çalışmalarımızı bu aşamada önemli ölçüde
tamamlamış durumdayız.
Diğer taraftan, yine bu iki aylık süreçte
gerçekleştirdiğimiz tasarrufların artırılması
için son derece önem arz eden iki husus var: Bunlardan bir tanesi konut
hesabı uygulaması, diğeri ise çeyiz hesabı uygulaması.
Konut hesabı uygulamasında, 15 bin liraya kadar, eğer herhangi
bir vatandaşımız bankaya konut almak amacıyla bir hesap
açtırır ve bankada belirli miktar bir para biriktirirse, bunun yüzde
20sini devlet tarafından karşılayabileceğiz. Maksimum 15
bin liralık bir destek söz konusu olacak. Çeyiz hesabında da yine
benzer yöntemle 5 bin liraya kadar devlet desteği verilebilecek ve bu
şekilde, biz, özellikle tasarrufların artırılması
konusunda önlemler almaya önümüzdeki günlerde de devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, yine reform
programımız kapsamında olan ve çok önem arz ettiğimiz bir
başka konu da çalışma hayatı ve iş gücü
piyasalarına yönelik. Yine, bildiğiniz gibi, özellikle istihdam
oluşturma alanında, Türkiye dünyanın en başarılı
ülkeleri arasında yer almıştır. Son yedi yılda 7
milyon ilave istihdam sağlayan ender ülkelerden bir tanesidir. Avrupa
Birliğinin 28 ülkesine baktığınızda, son yedi
yılda 28 ülkenin bütününe, tüm nüfus olarak
baktığınızda, bırakın ilave istihdam
sağlamayı, 350 bin civarında istihdamda bir azalma olduğunu
görüyoruz. Sadece geçen yıl -dün Sayın Başbakanımız da
ifade etti- 1 milyon ilave istihdam sağladık. Dolayısıyla,
istihdam alanında son derece başarılı bir performans
sergiliyoruz, elbette bugüne kadar almış olduğumuz tedbirlerin
bunda önemi oldukça yüksek.
Çalışma hayatı ve iş gücü
piyasalarına yönelik, aslında gündeme getirmem gereken bazı
hususlar var. Bunlardan bir tanesi işletmelerimizin rekabet gücünün
artırılması, olmazsa olmazlarımız arasında yer
alan bir husus. İkinci önemli husus, tabii ki işçilerimizin
hakkının korunması yani güvenceli istihdamın
sağlanması hususu. Üçüncü olarak da elbette istihdamı
artırmak. İşte, çalışma hayatı ve iş gücü
piyasalarına yönelik bu üç temel ilke çerçevesinde çalışmalarımızı
gerçekleştirdik.
Türkiye'yi gelişmiş ülkeler ve OECD
ülkeleriyle kıyasladığımızda, özellikle iş gücü
piyasalarında oldukça katı bir yapısı olduğunu
görüyoruz yani esnekliğin oldukça düşük olduğunu görüyoruz.
Özellikle kamuoyunda esnekliğin artırılmasının sanki
işçilerimizin aleyhine bir gelişmeymiş gibi gösterilmesi de son
derece anlamsız diye düşünüyorum. Çünkü, iş gücünde esneklik
olarak getirilen düzenlemeler kayıt dışılığı
azaltıcı, iş güvencesini artırıcı, hatta
sendikalaşmayı artırıcı düzenlemelerdir.
MUSA ÇAM (İzmir) Doğru değil
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Bunu her bir ortamda, her bir platformda çok açık ve net olarak sizlerle
tartışmaya hazırım.
MUSA ÇAM (İzmir) Biz de hazırız.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Kiralık
işçi işçi simsarlığı!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Kayıt dışılık konusunda ise şunu ifade edeyim:
Bugüne kadar çok önemli başarılar elde ettik. Bakınız
değerli arkadaşlar, 2002 yılında kayıt
dışılık oranı yüzde 52,1dir, bugün yani 2015 sonu
itibarıyla kayıt dışılık oranı yüzde
32,6dır.
ERHAN USTA (Samsun) Bu çalışma kimin
Sayın Bakan? Hollandalı bilim adamının
çalışmasını söylüyorsunuz. Dejenerik bir çalışma.
Türkiye'nin bir çalışması yok. Bir çalışmanız var
mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Bu kayıt dışılık oranı önümüzdeki günlerde daha
da düşecektir diye düşünüyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) 6 milyon asgari
ücretli!
MUSA ÇAM (İzmir) Onu esnekleştirerek
çözemezsiniz.
ERHAN USTA (Samsun) Bir çalışmanız
var mı Sayın Bakanım? Schneiderin
çalışmasını söylüyorsunuz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Gelelim değerli arkadaşlar, yine Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunmuş olduğumuz esneklikle ilgili, çalışma hayatıyla
ilgili yasa tasarısına. Bununla ilgili olarak şunu arz etmek
istiyorum: Süreklilik arz etmeyen işlerde genellikle kayıt
dışı çalışan vatandaşların kayıt
altına alınarak sosyal güvenceli bir şekilde istihdam edilmeleri
sağlanacaktır. Dönemsellik arz eden iş artışları
hâlinde, en fazla dört ay süreyle, özel istihdam bürosu
aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulabilecektir.
Nedir bu?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) 4+4 Sayın
Bakan...
MUSA ÇAM (İzmir) Tam bir kölelik, tam bir
kölelik!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Bu nedir? diye soracaksınız, onu söyleyeceğim.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Dört ay değil
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Müsaade edin açıklayayım.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Dört ay değil,
dört ay değil!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi düşünün değerli arkadaşlar, şekerleme
imalathaneniz var ve bir bayram öncesi çok yoğun bir talep var. 50
işçi çalıştırıyorsunuz veya 20 işçi
çalıştırıyorsunuz, hiç fark etmez. Bayram öncesi kısa
süreli eleman çalıştırma zorunluluğumuz var. Şu anki
çalışma sistemi nasıl? Şu anki çalışma sistemi
şu: Bu işletmeler bu elemanları
çalıştırıyorlar ama nasıl
çalıştırıyorlar? Kayıt dışı
çalıştırıyorlar. İşte bu özel istihdam
büroları vasıtasıyla şu olacaktır: İki ay bile
çalışsa özel istihdam büroları vasıtasıyla sigortalı
olacaktır bu kişi, kayıt altına alınacaktır ve
kayıt dışılığı azaltıcı, önemli
bir unsur olarak ortaya çıkacaktır.
Diğer yandan, evde çalışma
imkanı, tele çalışma imkânı, uzaktan çalışma
imkânını da getiren bir düzenlemeyi sizlere sunduk.
Özellikle kadınlarımızın ve
engellilerimizin kayıt altına alınması, bu tasarıyla
gerçekleşecek olan hususların başında geliyor.
Yine, değerli arkadaşlar,
kadınlarımızın iş gücüne katılımında
önemli artışlar söz konusu olmuştur.
Kadınlarımızın istihdamının teşvikine yönelik,
biliyorsunuz, geçtiğimiz dönemlerde sigorta pirimi işveren
paylarının ödenmesi gibi çok önemli düzenlemeler yaptık ve bunun
sayesinde kadınlarımızın iş gücüne katılım
oranında çok önemli bir artış gerçekleştirilmiştir.
İşte yeni dönemde de sizlerin onayıyla, Mecliste, yine eylem
planımız kapsamında yer alan bir başka düzenleme:
Doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçen süreler memuriyet kıdeminde
değerlendirilecektir artık. Sizler bu düzenlemeye onay verdiniz.
Çalışan kadınların doğuma
ilişkin izin ve haklarını yine bu yasa çerçevesinde
güçlendiriyoruz. Doğuma bağlı olarak ilk çocukta iki ay, 2nci
çocukta dört ay, 3 ve daha fazla çocukta altı ay olmak üzere yarı
zamanlı çalışacak ve tam ücret alacak. Ama çocuğu okula
gidinceye kadar yarı zamanlı çalışma imkânı
getiriyoruz. Düşünün bir devlet memuru, herhangi bir bakanlıkta
çalışan devlet memuru. Bugün bu devlet memuru
kadınımızı yarı zamanlı
çalıştırabiliyor musunuz? Çocuğu var, çocuğuna bakmak
istiyor, ne yapacak? Sabahtan öğleye kadar işine gidecek, öğleden
sonra gidecek, çocuğuna bakacak, ta ki çocuğu okula gidene kadar.
İşte bu düzenlemeyi yine bizler getirdik değerli
arkadaşlar.
Bir başka önemli alan, özellikle
demokratikleşme, temel hak ve hürriyetler alanında değerli
arkadaşlar. İki önemli düzenlemeyi Meclisimizin huzuruna sunduk.
Bunlardan bir tanesi kişisel verilerin korunması hakkındaki
kanun tasarımız, bir diğer düzenlememiz ise insan hakları
ve eşitlik kurumu kurulmasına yönelik kanun tasarımız.
Şimdi, bu tasarıya yönelik olarak,
özellikle kişisel verilerin korunması tasarısına yönelik
olarak şu ifade edildi, denildi ki: Bu bir fişleme yasası. Biz
bu yasa tasarılarını hazırlarken, şunu ifade edeyim,
hem Avrupa Birliği müktesebatını hem de Avrupa Birliğinin
değişik ülkelerini örnek alarak, oradaki uygulamaları, oradaki
yasa tasarılarını dikkate alarak böyle bir düzenlemeyi
hazırladık. Bu, özellikle kişisel verilerin korunmasına
yönelik olarak hazırlamış olduğumuz tasarı bir fişleme
değil, bilakis, fişlemenin tamamıyla panzehridir. Şunu
söylüyoruz değerli arkadaşlar: Kişilerin ırkı, etnik
kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi,
kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika
üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı ilgili
kişinin açık rızası olmaksızın
işlenemeyecek. ve kurmuş olduğumuz, kuracağımız
yapı tamamıyla düzenleyici bir kurum olacak, düzenleyici ve
denetleyici bir kurum olacak. Burada Efendim, bu kurulun, oluşturulacak
olan kişisel verilerin korunmasıyla ilgili kurumun kurulu Başbakan
ve Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. şeklinde bir
eleştiri geliyor.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
ABye üye ülkelerden size bazı örnekler vermek istiyorum: Avusturya,
hükûmet öneriyor, devlet başkanı atıyor yani kurul üyelerini
hükûmet öneriyor, devlet
başkanı atıyor. Bir başka ülke Birleşik Krallık;
burada yine hükûmet ve başbakan teklif ediyor, Kraliçe atıyor
değerli arkadaşlar. Bir başka ülke İsveç; kurul üyelerinin
tamamını hükûmet atıyor. Danimarka; kurul üyelerinin
tamamını sadece adalet bakanı atıyor değerli
arkadaşlar. Bir başka önemli ülke Hollanda; adalet bakanı
öneriyor, Kral tarafından atanıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hileye başvuruluyor!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
- Bir başka önemli ülke Finlandiya; adalet bakanı tarafından
atanıyor. Elbette bazı ülkeler var; örneğin İtalya gibi,
örneğin İspanya gibi, örneğin Almanya gibi. Bu ülkelerde de
meclisin atadığı kurul üyeleri var, hükûmetin
atadığı kurul üyeleri var, bir de devlet
başkanının atadığı kurul üyeleri var yani bu üçlü
yapı var ama ülkelerin çoğunluğuna
baktığınızda ya hükûmet atıyor ya da devlet
başkanı atıyor. Dolayısıyla, bu kurulun
yapısını eleştirmek çok anlamlı değil diye
düşünüyorum.
Önemli olan şudur değerli arkadaşlar:
İşlevsel bağımsızlıktır. Biz hep bunu
söylüyoruz, Avrupa Birliği de bunu söylüyor. O atama gerçekleştirildikten
sonra o kurumun kendi içindeki işlevsel
bağımsızlığıdır. Avrupa Birliği için de
esas olan budur, işlevsel bağımsızlıktır.
Gelelim İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumuna. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumundaki yapı da keza
eleştiriliyor. Bu Hükûmet ve Cumhurbaşkanı tarafından
kurul üyeleri atanıyor. şeklinde bir eleştiri geliyor.
Şimdi, bununla ilgili olarak size örnekler vermek istiyorum değerli
arkadaşlar: Hollanda, kurul üyelerini adalet bakanı atıyor;
İsveç, bakanlar kurulu atıyor; Fransa, ombudsmanı
cumhurbaşkanı atıyor, üyeleri ise ombudsman seçiyor; Almanya,
aile bakanı atıyor; Birleşik Krallık, ilgili devlet
bakanı atıyor. Oradaki devlet bakanı, bir anlamda bizim bakan
yardımcılığımıza eş değer olan bir
makamdır. Şimdi, Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekler bunlar.
Bu atamalar gerçekleştiriliyor ses çıkmıyor ama
Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ataması
eleştiriliyor.
MUSA ÇAM (İzmir)
Türkiye Avusturya değil, İngiltere değil Sayın Bakan!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şunu
söylemeliyim
MUSA ÇAM
(İzmir) Burada nasıl atama yapılıyor, biliyoruz yani!
Atamalar nasıl yapılıyor biliyoruz!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Her ülkeyi anlatırım size.
ATİLA
SERTEL (İzmir) - İngilterede anayasa yok ama gelenekler var,
demokrasi var, etik değerler var!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Şunu söylemek istiyorum: Bu
kurumlarla ilgili olarak hesap verecek olan makam kim? Size soruyorum: Kim
hesap verecek olan makam? İktidardır.
MUSA ÇAM
(İzmir) Yani, sadece iktidar mı, sadece yüzde 49 mu?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) AKP hesap vermiyor!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Hesap verecek olan iktidardır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hesap vermiyorsunuz!
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Hesap veriyoruz, seçime gidiyoruz,
yüzde 50 alıyoruz!
MUSA ÇAM
(İzmir) Hesap vermiyorsunuz!
HALİL
ETYEMEZ (Konya) Hesap veriyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Neyin hesabını veriyorsunuz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Nurettin Canikli, Sayıştay raporları gelirse
mahvoluruz. diyordu. Nerede, görünmüyor bugünlerde!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Şu söyleniyor değerli
arkadaşlar: Efendim, sivil toplum kuruluşları atama
yapsın. Sivil toplum kuruluşunun o kurum üzerinde hangi mesuliyeti
var, sorarım size. Elbette, biz o sivil toplum kuruluşlarına
danışacağız, o sivil toplum kuruluşlarıyla
iş birliği yapacağız, danışma kurulu
oluşturacağız ama milletin seçmiş olduğu Hükûmet hesap
vermek zorunda. Dolayısıyla, hesabı ben vereceksem,
sorumluluğu da ben almak zorundayım. Ancak şunu da ifade edeyim:
İşlevsel olarak bağımsızlığında
herhangi bir aksama söz konusu olursa o zaman sizin de Hükûmete hesap
sormanız gayet doğaldır, ben bunu söylüyorum ama sizin olaya bu
açıdan bakmanız gerekir diye düşünüyorum.
MUSA ÇAM
(İzmir) RTÜKün hâli belli, TRTnin hâli belli ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Sayın Bilgen, Türkiye İnsan
Hakları Kurumu akreditasyon için ICCye başvurmadı çünkü Paris
Prensiplerine uygun değil, yüzü yok. şeklinde bir ifade
kullandı. 11 Ocak 2016 tarihinde gerekli tüm bilgi ve belgeleri
hazırlayarak akreditasyon için ICC sekretaryasına başvuru
yapılmıştır ve 9-13 Mayıs tarihleri arasında
değerlendirme ilgili alt komisyonda yapılacaktır değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
müsaade ederseniz, çok kısa olarak vaatlerimizden bahsetmek istiyorum.
Gerçekten, bizim şu iki aylık süreçte gerçekleştirmiş olduğumuz
vaatler, bunlara da değinmek istiyorum. Biz gençleri çok önemsiyoruz.
Eğer bir ülkenin geleceğini görmek istiyorsanız mutlaka gençlere
bakmak zorundasınız, gençlerin ne durumda olduğunu görmek
zorundasınız. Dolayısıyla, gençlere yönelik çok sayıda
düzenlemeyi şu iki aylık kısa sürede gerçekleştirdik
değerli arkadaşlar. Proje karşılığı 50 bin
lira karşılıksız destek verebilecek bir mekanizmayı
oluşturduk. Genç bir kardeşimiz, üniversiteyi bitirmiş, projeni
hazırla getir, 50 bin lira karşılıksız desteğini
al. Bu konuda başarılı oldun, hemen arkasından, daha da
büyütmek istiyorsun projeni, işletmeni büyütmek istiyorsun, al sana
faizsiz 100 bin lira kredi, işletmeni büyüt.
Kefalet problemim var. diyecek. Kefalet problemini
de çözüyoruz, teminatının yüzde 85ini Kredi Garanti Fonu
karşılıyor. İşte böyle bir mekanizma oluşturduk
gençlerimize yönelik.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kaç iş yeri
açıldı Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Yeni başladık. Değerli arkadaşlar, yeni
başladık, insaf, el insaf, el insaf!
ATİLA SERTEL (İzmir) Daha
başladığınızda övünüyorsunuz Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
El insaf, el insaf. İki aylık süreçte gerçekleştirdik biz
bunları.
ATİLA SERTEL (İzmir) Daha başlarken
övünüyorsunuz da...
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, elbette biz bunları halkımızla
paylaşacağız...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Nerede bu
dükkânlar Sayın Bakan?
ATİLA SERTEL (İzmir) Sonunu görelim
sonunu, sonunu görelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
...elbette paylaşacağız. Gururla anlatıyorum, övünçle
anlatıyorum, bunlarla da gurur duyuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - O zaman
Yapacağız. diye anlatın, Yaptık. diye anlatmayın.
Olmayan bir şeyi anlatmayın bize Sayın Bakan.
ATİLA SERTEL (İzmir) Filmin sonunu
görelim, filmin sonunu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
İş kuran gençlere üç yıl gelir vergisi muafiyeti getirdik.
Bunu da gururla anlatıyoruz, gençlerimizle de gurur duyuyoruz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Getireceğiz. deyin. Nerede getirdiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Evet getirdik.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Hani
nerede?
ATİLA SERTEL (İzmir) Hani?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Geçti yasa, haberiniz yok.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Dükkân
yok.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bir tane iş
yeri açılmamış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Yasa geçti haberiniz yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Yasa
geçti de uygulama nerede?
ATİLA SERTEL (İzmir) Bir tane
açılmamış, siz söylüyorsunuz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bir tane
dükkân gösterin bana. Kredi alıp dükkân açan bir genç söyleyin bana. Hep
hayal, hep hayal!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi şu beni üzüyor: Bu, Meclis Genel Kurulunda
tartışıldı...
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
siz söylüyorsunuz siz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Yasa geçti.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) - Meclise gelsen haberin olurdu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
...ve 75 bin lira kazanca kadar olan bir önerge de verildi ve bu, Genel
Kuruldan geçti.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bir tane
açılmamış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
E, sizin haberiniz yoksa ben ne yapayım, ben ne yapayım sevgili
kardeşim!
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama işte
açılsın da bir görelim yani, ne oluyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi bir başka önemli husus, değerli arkadaşlar, ilk
işe giren gençlerin ücreti bir yıl boyunca karşılanacak.
Herhangi bir sertifika şartı aranmaksızın bir yıl
boyunca İşbaşı Eğitim Programına
katılanlara her bir fiilî gün için 50 Türk lirası ödeme
yapacağız. Buna da başladık, başlattık bunu da.
Bununla ilgili firmalar da başvurmaya başladı değerli
arkadaşlar.
Bir başka önemli husus, lise, üniversite mezunu
gençlerin genel sağlık sigortası giderleri iki yıl boyunca
karşılanacak. Niye bunu yaptık? Bir genç üniversiteden mezun
oluyor, iş arıyor. Bunun genel sağlık sigortasını
kim ödeyecek? İşte iki yıl süreyle devletimiz ödeyecek, iş
buluncaya kadar biz ödeyeceğiz. İşte biz gençlerimiz için
çalışıyoruz, gençlerimize yönelik çok sayıda düzenlememiz
var.
MUSA ÇAM (İzmir) Geriye dönük borçları
da silin dedik, yapmadınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Ama zamanım çok az, sorularınıza cevap vermek isterim, onun
için biraz da ona zaman ayıracağım. Kusura bakmayın,
diğer vaatlerimize giremeyeceğim, çok kısa olarak sizin
sorularınıza cevap vermek isterim.
Bunlardan bir tanesi, Sayın Sancarın
özellikle Demokrasi Endeksiyle ilgili bir açıklaması oldu. Bu
çalışmayı yapan kim biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Economist dergisi. Bir uluslararası kuruluş
değil, uluslararası organizasyon değil, ki Economist dergisi,
partimiz aleyhine, Hükûmetimiz aleyhine, Türkiye aleyhine beş altı
yıldan beri inanılmaz bir propaganda yapıyor. Şimdi, ben
buna mı inanırım? Bu derginin yapmış olduğu
çalışmaya mı inanırım? Nasıl inanırım
buna? Bunu kabul edebilmemiz mümkün değil değerli arkadaşlar.
Diğer taraftan, bir başka önemli husus
Sayın Çam tarafından dile getirildi. Sayın Sezer görev
süresince 197 milyon, Abdullah Gül 745 milyon TL,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan göreve
geldiğinden bugüne kadar 2,5 milyar lira harcamıştır.
dedi. Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanımızın görevi devraldığı günden
bugüne kadar toplam harcama miktarına baktığımızda,
örtülü ödenek de dâhil buna, 500 milyon liradır değerli
arkadaşlar.
MUSA ÇAM (İzmir) Ne kadar pardon?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
İşte cevabı: 500 milyon lira. 2,5 milyar lira değildir.
MUSA ÇAM (İzmir) Peki, itiraz edeceğim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Diğer taraftan
MUSA ÇAM (İzmir) Geçen yılki bütçeden
ayrılan para ne kadar Sayın Bakan? Burada, belge burada!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, arkadaşlar, ben gerçekleşmeyi söylüyorum. Siz oradaki
binde 5 rakamı üzerinden çarpıyorsunuz, 2,5 milyarı
buluyorsunuz; siz fiilî gerçekleşmeye bakacaksınız.
MUSA ÇAM (İzmir) Normal ayrılanı da
söylüyorum, Plan Bütçeden geçeni de söylüyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sadece ve sadece örtülü ödenek dâhil 500 milyon
liradır ve daha önceki dönemlerden daha azdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl daha az!
MUSA ÇAM (İzmir) Nasıl daha az! Çünkü
gizli hesaplarda saklanıyor, gizli hesaplarda!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, diğer bir husus değerli arkadaşlar, Sayın
Bilal Erdoğan alet edilerek tamamen gerçek dışı, yalan bir
haber üzerinden Bulgaristana 1 milyar lira gönderildiği ifade
edilmiştir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
kamuoyunu yanlış bilgilendirmeyin. Sayın Bakan, ayıp,
gerçekten ayıp!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Bu tamamıyla asılsızdır, tamamıyla yalandır ve
iftiradır sevgili kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
yanlış, yanlış yapıyorsunuz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Son olarak şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar,
özellikle tutuklu ve hükümlü bulunan gazetecilere yönelik: 64 basın
mensubunun ceza infaz kurumlarında bulunduğu ifade ediliyor.
Belirtilen şahıslardan, bu 64 kişiden sadece 3ünün basın
kartı bulunuyor değerli arkadaşlar, sadece 3ünün basın
kartı bulunuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Ne fark eder
Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, basın kartı bulunan Yaşar Oflaz kaynak
göstermeksizin yeniden yayın suçundan Afyonkarahisar Açık Cezaevinde
hükümlü olarak bulunuyor. Diğer 63 kişi ise silahlı örgüte üye
olma, silahlı yağma, kasten öldürme, uyuşturucu madde ticareti
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
karıştırıyorsunuz, biz onlardan söz etmiyoruz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
zimmet, resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık gibi
nitelikli ve yüz kızartıcı suçlardan dolayı ceza infaz
kurumlarında tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (İzmir) Biz onlardan söz
etmiyoruz, çok yanlış yapıyorsunuz çok. Biz onlardan söz
etmiyoruz Sayın Bakan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Elvan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, eğer
izin verirseniz Hükûmet adına konuşmayı bitirdikten sonra
sizleri dinleyeceğim, ona göre karar vereceğiz.
Sayın Özel
.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama öyle bir şey olmaz.
Sayın Bakan
BAŞKAN Olur olur, istediğimiz zaman
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur mu canım? İsim
vererek
BAŞKAN Bakın, sataşma varsa bile
aynı oturumda olmak kaydıyla olur. Ben vermeyeceğim demiyorum
ama Hükûmet adına konuşmalar tamamlansın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, böyle
bir şey olmaz!
BAŞKAN Böyle bir şey var. Niye
olmasın Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şundan olmaz
BAŞKAN Niye olmaz? Bana söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, bakın,
normalde yapmadığımız, olmasını
savunduğumuz, bir karartma uyguladığınız bir durum
şu anda yok, saat yediyi geçti, televizyon yayını devam ediyor
çünkü bütçe görüşmeleri var.
BAŞKAN Evet, doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Televizyonlarının
başında değerli vatandaşlarımız bu
görüşmeleri takip ediyor.
BAŞKAN Edecekler, doğru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan Bakan
olmanın verdiği avantajla çıkıyor, orada, gerçeğe
tamamen aykırı, vatandaşı yanıltacak, rakamı
çarpıtan, gerçek dışı ifadeler kullanıyor. Televizyon
yayını sırasında -daha önümüzde yaklaşık
kırk beş dakika var- bir izleyicinin buna devam edip beklemesi
düşünülecek bir şey değil. Eğer ki siz Sayın
Bakanı yerine oturtursanız, bu grup başkan vekilleri burada
böyle oturursa vatandaş diyecek ki: Demek ki Lütfi Bey doğru
söylüyor, bak, cevabını veremediler. (AK PARTİ
sıralarından Doğru söylüyor. sesleri)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Yanlış mı söylüyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz cevabı
vereceğiz, Lütfi Bey karşısında başka bir şey
söylüyorsa da onu büyük bir dikkatle dinleyeceğiz, vatandaş da bu
işi öğrenecek. Şimdi, orada siz hakkaniyetle bunu yönetirken
belki bu ihtimali göz ardı etmiş olabilirsiniz, ben sizin iyi
niyetinize inanıyorum.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Ya,
vatandaşı niye şey yapıyorsunuz? Belki kırk beş
dakika değil, seksen beş dakika dinleyecek. Niye onları hakir
görüyorsunuz? İlla kırk beş dakika sonra kanalını
mı değiştirecek?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O yüzden, bu sebepten
dolayı, lütfen, vatandaşın merakını kırk dakika
sonraya bırakmayın. Televizyonunu kapatan veya Sayın Bakan
bunları söyledikten sonra cevap verilmediği zaman bunları gerçek
sanan vatandaş yanıltılmış olur. Sizden istirham
ediyoruz, usul açısından hiçbir sakınca yok, daha önce öyle de
yapıldı, böyle de yapıldı, lütfen, takdirinizi bu yönde
kullanın.
BAŞKAN Sayın Özel, belki kırk
dakika sonra televizyonunu yeni açan vatandaşlarımız da olur,
onlar da izleyebilir sizin cevaplarınızı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, onlar
da o zaman takip ederler.
BAŞKAN Bakın şu var: Hükûmet
adına konuşma yapılıyor, Hükûmet adına konuşma
bittikten sonra -notlarınızı alın- ben sizi
dinleyeceğim. Ben söz vermeyeceğim demiyorum, Hükûmet adına
konuşmayı bitirelim. Bakın, zaten 69uncu madde çok açık
-ben vermeyeceğim de demiyorum- Açıklama ve cevaplar için
Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını
takdir eder. diyor. Yani burada şöyle bir şey yapalım diyoruz:
Bütçenin de insicamını bozmadan -emin olun, ben size söz
vereceğim, kesinlikle vereceğim- Hükûmet adına konuşma
bitsin, belki farklı birtakım sataşmalar da olur, ben
bunları dikkate alacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman, tutanağa da
geçsin, vatandaş da duysun: Sayın Elvanın ifadeleri gerçekten
uzaktır; cevaplar az sonra. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Tamam Sayın Özel.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Bakandan sonra mı söz vereceksiniz?
BAŞKAN Evet Sayın Akçay.
Evet, Hükûmet adına ikinci söz Başbakan
Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuşa aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Kurtulmuş, buyurun.
Sizin de süreniz kırk dakikadır. Süre
uzatımı vermeyeceğim, lütfen süresinde bitirelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2016 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını ve özellikle bugün
tartıştığımız kurumlarla ilgili bütçelerin
hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum.
Öncelikle, bütçenin Plan ve Bütçe Komisyonundaki
uzun tartışmalardan sonra buraya kadar gelmesinde büyük emek harcayan
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine ve Plan ve Bütçe Komisyonuna destek
sağlayan bürokratlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.
Sabahtan beri de buradaki görüşmeleri büyük bir
titizlikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin vermiş olduğu yetkilerin
tamamını kullanarak gerçekleştiriyoruz. Burada emeği geçen,
katkıları bulunan bütün arkadaşlarımızın görüşlerini
tek tek not ettik onlardan da inşallah istifade edeceğimizi ümit
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, benden evvelki bütün
arkadaşlarımız günün anlamına binaen 28 Şubatla ilgili
görüşlerini ifade ettiler. Ben de 28 Şubatın ve 28
şubatların geride kalmasını temenni ediyorum. Bir daha bu
memlekette 28 Şubat gibi, 27 Mayıs gibi, 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi
bir kısmı açık, bir kısmı postmodern darbeler olmaz,
milletin şu ya da bu kesiminden insanların -darbelerin
mağdurları olarak- hayatları zindana çevrilmez ve inşallah,
milletimiz demokrasinin bütün imkânlarından istifade ederek daha
genişlemiş bir demokrasi içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gücünü artırarak yoluna devam eder.
Yine, darbelerle çok partili siyasi hayatı
boyunca çok kez karşılaşmış bir ulusun çocukları
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin açık olmasının, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde farklı kanaatlerdeki siyasi görüşlerin dile
getirilmesinin, milletin temsilcilerinin bu Mecliste görüşlerini
açıkça ifade edebilmelerinin ne büyük bir imkân olduğunu, özellikle
çevre ülkelerde yaşanan acılar, dramlar göz önünde
bulundurulduğunda ne büyük bir imkân olduğunu görüyoruz ve
inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisi her zaman açık kalır ve
sizlerin de katkılarıyla, milletimizin de katkılarıyla millî
irade her zaman bu Mecliste, bu ülkede hâkim olur.
Yine, 28 Şubat döneminde dönemin
Başbakanı olarak büyük mağduriyetler yaşayan ve
altından zorla halkın helal oylarıyla vermiş olduğu
iktidar zorla alınarak uzaklaştırılan ve dün de ölüm
yıl dönümü olan merhum Necmettin Erbakanı rahmetle anıyoruz ve
bütün darbe mağdurlarının, hepsinin önünde de bir kere daha
saygıyla eğiliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ayrıca değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde zannediyorum çok kez darbelerle ilgili
konuşulmuştur, az evvel de konuşuldu, bütün
arkadaşlarımız konuştu. Bu Mecliste millî iradeyi temsil
eden hiçbir milletvekili arkadaşımızın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında temsil edilen hiçbir siyasi
partinin darbelere destek vereceğini asla düşünmüyoruz. Ancak,
artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Eylülden, hatta daha önceki
dönemlerden kalan, hatta 1960 darbesinden bu yana kalan bütün antidemokratik
yasaları temizlemesi, ayıklaması ve bütün bu antidemokratik
mevzuattan Türkiyenin kurtulmasında da herhâlde hayati görev bu
çatının altındaki sizlere, bizlere düşmektedir, bu tarihî
bir sorumluluktur. Aynı şekilde 28 Şubat ve 12 Eylüllerin
arkasından sadece ağıt yakarak ağlamak değil, 28
Şubat ve 12 Eylülleri ortaya çıkaran ve onların zihniyeti olarak
bu milletin ayaklarına pranga gibi vurulmuş olan 12 Eylülün
Anayasasından kurtarma vazifesi de, bu milleti kurtarma vazifesi de bu
aziz Meclisin, bu yüce Meclisindir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için bu Mecliste yeni bir anayasa yapma iradesinin
millet tarafından bir sorumluluk olarak 1 Kasımda Meclisin üstüne
yüklendiğini bir kere daha ifade etmek istiyorum. Ümit ederim ki yeni bir
anayasayı yapabilecek hem Parlamentodaki siyasi atmosferin hem Türkiye kamuoyundaki
toplumsal atmosferin oluşmasına hepimizin olumlu, pozitif
katkıları olur.
Değerli arkadaşlarım, bendeniz Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu ve Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü ve buna bağlı olarak basınla ilgili konulardan
sorumlu olarak burada karşınızdayım. Kamuoyu demokrasilerde
en önemli unsurlardan birisidir. Demokrasi, seçilenlerin kamuoyunun görüş
ve beklentileri doğrultusunda ülkeyi yönetmesidir. Kamuoyunun görüş
ve beklentileri sadece dört yıldan dört yıla, sadece oy vererek ortaya
çıkmaz. Oy verildikten ve iktidarlar belirlendikten sonra kamuoyunun
görüş ve beklentilerini belirlemede en önemli görev medyanın
üzerindedir. Bu çerçevede, önceki adı matbuat olan yazılı
medyadan günümüz görsel medyasına ve İnternet medyasına kadar,
sosyal medyaya kadar çok önemli gelişmeler medya alanında ortaya
çıkmıştır. Bu çerçevede bizim amacımız,
medyanın, demokrasinin gerçek bir gücü olarak, önemli bir aracı
olarak Türkiyede gerçekten daha da güçlenmesi, bunun için de bizim siyaset
olarak üzerimize düşen sorumluluklar neyse bunları yerine
getirmemizdir.
Bu çerçevede biz, medya üzerinde, özellikle 3
noktada, medyanın 3 temel direk üzerine oturması gerektiğini
düşünüyoruz. Bunlardan bir tanesi, insan hak ve onurunu zedeleyecek
yayınlardan kaçınan, insan hak ve değerini esas alan bir medya
anlayışının olması. Hatta biraz daha bunu
genişletelim, sadece insan hak ve onuru değil, insanın
değerini esas alan bir medya anlayışının esas
olması. İnsanın değerini esas almayan medya aslında
kendi değerini de yok ediyor demektir. Dolayısıyla,
medyanın insan hak ve onuru üzerinde, insanı değerli
kılacak bir anlayışa sahip olması.
İkinci temel sütun, özgürlüklere ve demokratik
teamüllere sahip çıkan bir medya anlayışının ortada
olması.
Üçüncüsü ise, herkesin farklı kanaatleri
olabilir, her medya kuruluşu başka bir anlayış içerisinde
yayın yapabilir ama sonuç itibarıyla, medya
kuruluşlarımızın millî çıkarlarımız, millî
menfaatlerimiz ve değerlerimiz noktasında ortak bir
yayıncılık anlayışı içerisinde olması
medyadan beklenen herhâlde asgari bir tutumdur.
Bu çerçevede biz, bu 3 temel hususun hiçbirisini
öncelik sıralaması içerisinde olmadan yan yana koyuyor ve bunun
üzerinde yükselen, demokratik, yeni bir medya anlayışının
önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu çerçevede, basın özgürlüğü konusunda,
basın özgürlüğünü sağlamak ve medyanın gerçekten demokratik
bir fonksiyon icra etmesini temin etmek için inşallah basın
yasasının çıkarılması da bu Parlamentonun önemli
sorumluluklarından birisi olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yine bu süre
içerisinde medyadan beklediğimiz önemli görevlerden birisi de yeni
anayasanın yapım sürecine katkıda bulunmaktır. Yeni
anayasanın yapım sürecinde siyasilerden, üniversite çevrelerinden,
araştırma merkezlerinden, Türkiyede darbe anayasasından
kurtulmak için şöyle bir fikrim var. diyen herkesten fikirlerini alacak
ve kamuoyunu oluşturacak bir biçimde yeni anayasa yapım sürecinde
medyaya büyük sorumluluklar düşüyor.
Ayrıca, bendeniz 64üncü Hükûmette medya
kuruluşlarından sorumlu Başbakan Yardımcısı
olarak göreve başladığımdan bu yana gerçekten medya
sektöründe var olan sorunların sektör temsilcileriyle çözülebilmesi için
kapsamlı bir çalışmayı da başlatmış
bulunuyorum. Bu çerçevede, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi, Basın
Konseyi gibi, ayrıca Radyo Televizyon Yayıncıları
Derneği gibi, Medya Derneği gibi, İnternet
Yayıncıları Derneği gibi farklı kuruluşlardan
arkadaşlarımızla bir araya geldik, çalıştaylarına
katıldık, bundan sonra da çalıştaylarına
katılarak inşallah bu sektörde atılacak adımları hep
beraber planlayacağız. Arada arkadaşlarla konuşurken bir
teklif daha geldi, eğer onaylarsanız onu da yaparız: Bu Meclisin
çatısında medya kökenli bulunan milletvekillerimizle de zaman zaman
bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunmayı
gerçekten önemli olarak kabul ederiz.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ve Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü Türkiyede medyanın
işleyişinden sorumlu olan 2 kuruluşumuzdur. Bu anlamda,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, hem Türkiyenin
tanıtılması hem Türkiyedeki medya faaliyetlerinin düzenlenmesi
hem Türkiyedeki yabancı medya kuruluşlarının ve
gazetecilerin yapacağı faaliyetlere organizatörlük görevi yapmak
bakımından fevkalade önemli işler yapıyor. Burada vakit çok
kısa olduğu için neler yaptıklarını
anlatmayacağım. Ama, sadece geçtiğimiz yıl içerisinde
yapılan Çanakkaledeki Çanakkalenin 100üncü yıl dönümü törenlerinde
1.909 gazetecinin, G20 zirvesinde 2.483 gazetecinin ve diğer
uluslararası toplantılarda 2.200 gazetecinin, toplamda da 6.592
gazetecinin akreditasyonunu sağlayan Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü olmuştur. Yine, aynı şekilde, şu anda
Türkiyede 350 kişi yabancı yerleşik basın mensubu olarak
Türkiyede gazetecilik faaliyetlerini sürdürmektedir.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; uluslararası basının Türkiyeye ilgisi
malumdur. Türkiye, hem uluslararası birçok organizasyona ev sahipliği
yapmak dolayısıyla hem çevresinde gelişen olayların
Türkiyeye dayatmış olduğu birtakım göçmen sorunları
gibi sorunlarla boğuşan bir ülke olma hasebiyle hem de Türkiyedeki
siyasi hareketlilik dolayısıyla uluslararası medyanın ilgi
alanında bulunan bir ülkedir. Bu çerçevede bu ilgi alanı içerisinde
bulunan ülkenin medya kuruluşları bakımından ve bizim de Türkiyeyi
yönetenler olarak önemli sorumluluklarımızdan birisi de Türkiyeye
karşı kasıtlı olarak yürütülen uluslararası algı
operasyonlarına karşı Türkiye'nin düzgün bir şekilde
anlatılmasıdır. Bunun için bütün kurum ve
kuruluşlarımız ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar ve
Türkiyeyi gerçekten bu uluslararası alanda tanıtmak
bakımından üzerlerine düşen sorumlulukları yerine
getiriyorlar.
Değerli arkadaşlarım, biraz sonra
sorulan sorulara vakit kalırsa cevap vereceğim, yoksa yirmi
dakikalık kısımda cevap vereceğim ama -az evvel Lütfi Bey
ifade etti- esasında 64üncü Hükûmet kurulduğunda 64üncü Hükûmete
bir isim vermek gerekirse 64üncü Hükûmet bir reform hükûmetidir. Son derece
pozitif bir gündemle Hükûmet programını okumuştur, Parlamentodan
güvenoyu almıştır ve vazifesine başlamıştır.
Ancak Türkiye, böylesine pozitif bir gündemi yakalamak durumundayken, Türkiye
dünyanın henüz 1. ligine çıkmamış, Süper Lige
çıkmamış ama play-offda oynayan bir ülke olarak daha ileriye
gitmek noktasındayken, maalesef, Türkiye, bir terör dayatmasıyla
karşı karşıya kalmış, onun getirdiği
ağır sonuçlarla burun buruna gelmiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayenizde, sayenizde!
Sayın Bakan sayenizde!
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Değerli kardeşlerim, büyük resmi görmeden bugün
Türkiyede ne olduğunu anlamamız mümkün değildir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir anlat bakalım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Müsaade ederseniz, bunu ben bütün politik kimliklerimden
ayrılmış bir vatansever kimliğimle konuşuyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Memnuniyetle
dinleyeceğiz Sayın Bakan.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Takip
edemiyoruz politik kimliğinizi, ki
her gün bir yerde politik kimlik alıyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Türkiye, geniş oyunu görmeden terör meselesini çözemez.
Değerli arkadaşlarım, bir asır
evvel yarım kalmış bir hesabın kapanmasını
isteyen bazı çevreler, Türkiyeye 2016 yılında yeni bir siyasal
gündemi dayatıyorlar. Dün başka şekilde Türkiyenin önünü kesmek
isteyenler, bugün terör vasıtasıyla Türkiyenin önünü kesmeye
çalışıyorlar. Büyük resim tam 1916, 2016, yüz sene evvel, yirmi
yılda, sadece yirmi yılda Balkanlarda ve Trablusgarptan
Trablusşarka bütün geniş bu coğrafyada lime lime edilmiş
bir büyük imparatorluğun çocuklarını şimdi tekrar
dağıtmak, parçalamak, bölmek istiyorlar.
Değerli kardeşlerim, bu anlamda oynanan
oyunun adı ikinci Sykes-Picotdur. Bu ikinci Sykes-Picotnun uygulanmaya
geçişinde birtakım terör örgütlerinin taşeron olarak
kullanıldığından hiçbir şüphemiz yoktur. Kimi yerde bu
örgütün adı DAEŞtir, kimi yerde PKKdır, kimi yerde başka
bir örgüttür, kimi yerde başka bir örgüttür ama Türkiyenin nasıl bir
asır evvel önce sınırları çizilip sınırları
parçalanarak, ardından insanların gönülleri parçalanmaya
çalışıldıysa şimdi aynı şey bir kere daha
devam ettirilmeye çalışılıyor.
Şunu biliyoruz, artık terörle mücadelede
kırk yılı geride bırakmış -yeni 2016da
karşılaşmadık- bir ülke olarak şunu biliyoruz,
özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra terörle küresel ölçekte
karşılaşmış bütün dünyanın insanları olarak
biliyoruz, artık dünyada hiçbir terör örgütünün tek başına
kendinden menkul gücü yoktur. Bütün terör örgütlerinin arkasında istisnasız,
El Kaidesinden, El Şebabından PKKsına kadar hiçbir terör
örgütü tek başına değildir, hepsinin arkasında
birtakım istihbari destekler, birtakım lojistik destekler,
birtakım silah destekleri, birtakım siyasi destekler, birtakım
maddi destekler vardır. Türkiye, bir asır evvel karşı
karşıya kaldığı oyunun benzeriyle şimdi
karşı karşıya bulunuyor. Sadece Türkiye değil
Türkiye, bu bölgenin kilit taşıdır. Eğer bu kilit
taşını söküp alırlarsa bu coğrafyanın kalan
unsurlarını da dağıtırlar. Onun için de öncelikle
Afganistanın önce Rusların işgaliyle, ardından da
Amerikalılar tarafından işgaliyle başlayan süreç bu
coğrafyada iki derin fay hattını ortaya çıkardı. Bir
taraftan mezhep çatışmalarıyla Sünnilik ve Şiilik üzerinden
bu coğrafyayı bölmeye kalktılar, bir taraftan da etnik
çatışmalarla bu bölgenin insanlarını birbirinden
ayırdılar. Bu coğrafyanın kadim kardeşleri,
akrabaları, hısımları, dostları, komşuları
olan Türkler, Kürtler, Araplar ve Farisileri birbirlerine düşman edecek
bir düzenin içine sokmaya çalışıyorlar. Geniş oyunu, büyük
oyunu, bu resmi görmediğimiz takdirde sadece büyük güçlerin maşa
olarak kullandıkları birtakım unsurları görür ve onlarla
mücadele ederek sonuç alacağımızı zannederiz.
Bir asır önceki şu tabloya bakın:
Türkmen Dağıyla Hatayı birbirinden ayırt eden hangi
tarihî sınır vardır? Urfalı arkadaşlarım bilir,
Akçakale, karşısı Tel Abyad. Akçakaleyle Tel Abyad birisi
Arapça Akçakaledir, birisi Türkçe Tel Abyaddır. Ya da Nusaybinle
karşısındaki Kamışlıyı ayıran nedir?
Ya da Mürşitpınarla Kobaniyi ayıran nedir? Bu insanlar amca
çocuklarıdır, dayı çocuklarıdır; hala
çocuklarıdır, aynı medeniyetin mensuplarıdır;
aynı coğrafyanın çocuklarıdır; aynı tarihin
ortaklarıdırlar ama önce bu insanların
sınırlarını çizdiler cetvellerle. Dediler ki: Sen
şuralısın, sen buralısın. Arkasından mezhep
kimlikleri üzerinden insanlara kimlik verdiler, arkasından etnik
kimlikleriyle
Altı asır boyunca Pax Ottomanada barış içinde yaşayan Balkan
coğrafyasını Sen Rumsun, sen Boşnaksın, sen
Arnavutsun, sen Türksün, sen Makedonsun. diyerek böldüler ve 20 sene
içerisinde lime lime ettiler.
Şimdi değerli arkadaşlarım,
akıl akıldan üstündür, bize şimdi düşen; onlar önce
sınırları bölüp sonra zihinleri ve gönülleri böldüler, bizse bu
bölgenin halkları arasında önce zihinleri ve gönülleri
birleştirecek, sonra bu sınırları anlamsız hâle
getireceğiz çünkü bunlar akrabaların yaşadığı
ülkelerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşlerim, bölgedeki Rus
işgalinden ve 1991deki Amerikan işgalinden itibaren başlayan
süreçte olanları görüyoruz. İşgaller, işgaller sonucunda
ortaya çıkan siyasi çalkantılar, yönetilemez hâle gelmiş olan
ülkeler, en azından bölgemizde 9 ülkenin hiçbir şekilde merkezî
otoritesinin olmadığı bir noktaya gelmesi, iç savaşlar
vesaire.
Bütün bunların sonucu olarak da iki tane sonuç,
iki tane ürün çıkmıştır; bunlardan bir tanesi, göç ve
göçmen meselesidir, bir diğeri de terör meselesidir. Biz bunu söyleyince
birileri rahatsız oluyor ama Pentagonun İstihbarat Daire
Başkanı aynen şunu söyledi: Eğer Amerikanın
Afganistanı işgali olmasaydı El-Kaide diye bir terör örgütü
olmazdı. Eğer Irakın işgaliyle birlikte başlayan
süreç, eğer Suriyedeki bu yönetilememezlik durumu olmasaydı belki
bugün dünyada DAEŞ diye bir terör örgütü bulunmayacaktı.
Değerli kardeşlerim, bu çerçevede şunu
ifade etmek istiyorum: Göç meselesi bizim için insani bir meseledir ama
Batı ülkeleri için göç meselesi bir şark meselesidir. Şimdi bize
diyorlar ya Size 3 milyar dolar verelim, siz Doğudan gelenleri burada
tutun, bunları bize fazla bulaştırmayın. Biz de şunu
söylüyoruz: Bizim kimseden ianeye, kimseden yardıma ihtiyacımız
yoktur; kimsenin 3 milyar dolarına, 5 milyar dolarına
ihtiyacımız yoktur. Biz onlardan daha zengin olduğumuz için
değil gönlümüz zengin olduğu için bu 3 milyon mülteciyi aldık ve
onlara ev sahipliği yaptık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, değerli kardeşlerim, siyasi
görüşlerimiz farklı olur, söylediklerimin hiçbirini beğenmiyor
da olabilirsiniz ama teröre karşı hepimizin ortak bir millî
duruş gösterme mecburiyetimiz vardır. Kim olursa olsun, hangi
nedenlerden kaynaklanıyorsa kaynaklansın bunların hepsine
karşı millî bir duruş ortaya koymamız gerekiyor.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sizin
duruşunuz belli mi, sizin duruşunuz?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sizin
duruşunuz belli değil!
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Bunu ortaya koyarken de vatandaşlarımızla
teröristleri birbirinden ayırt ederek bunu yapmak mecburiyetindeyiz.
Bu çerçevede, bütün bunları şunun için
söylüyorum: Bizler, siyasiler olarak buna mecbur olduğumuz gibi bu ülkede
yayıncılık yapan medya unsurlarımız da bu millî
duruşun yanında, tarafında olmak durumundadır.
Ben bu saldırılarda, Suruç
katliamıyla başlayan saldırılarda; Suruç, Ankara Garı,
arkasından İstanbul ve en sonunda, geçen hafta Ankarada yine Merasim
Sokaktaki katliamdan sonra genel olarak ana akım medyanın
göstermiş olduğu duyarlılık dolayısıyla
teşekkür ediyorum. Ancak bu duyarlılığa uymayan, bu
duyarlılığı bir tarafa bırakarak Türkiyede panik
havasını ortaya çıkarmak isteyen yayınları yapanlar da
oldu. Onların da gerçekten bu millî duyarlılıkla hareket
etmesini istemek vazifemizdir, en azından bunu teklif etmek vazifemizdir.
Zaten terör onu istiyor; terörü yapanlar istiyorlar ki insanlar korksun,
evlerinden, dükkânlarından dışarı çıkmasınlar,
karamsarlığa kapılsınlar istiyorlar, Türkiye, böyle,
karamsar bir ülke hâlinde yaşasın istiyorlar. Onun için medya
kuruluşlarımızın da bu anlamda bu çerçevede gerçekten bu
sorumluluğu üzerinde taşımasının zorunlu olduğunu
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yine,
uluslararası medyada birtakım olumsuz algılar üzerinde
duruluyor. Biz de elimizden geldiği kadar bunları olumluya
çevireceğiz. Terör ve göç üzerinden ortaya çıkarılan bu olumsuz
tabloları, biz de düzgün, doğru olanlarını yayarak
bunları anlatmaya gayret ediyoruz. Biliyoruz ki çıkarımız
bölge halklarının dostluk ve kardeşliğinden geçmektedir.
Medyanın da bu anlamda bu dili kullanmasını temenni ediyoruz.
Ayrıca bütün meselelerde, sadece terör ve göç
olarak değil, medyanın bütün diğer meselelerde de duyarlı
hareket etmesinin zorunlu olduğu kanaatindeyim. Örnek olsun diye
söylüyorum; Rusyayla aramızda yaşanan uçak düşürme meselesi,
uçağın düşmesi meselesinden sonra bazı yayın
organlarının buradaki hassasiyete dikkat etmediğini ve bu
çerçevede sanki siyaseti kendileri belirliyormuş gibi, bu süreç içerisinde
uzun süreli bir ayrışmanın, uzun süreli bir
düşmanlığın ortaya çıkmasını sağlayacak
yayınlar yaptığını gördük. Değerli
kardeşlerim, Rusya ile Türkiye çok alanda ortak ilişkileri olan
komşu iki ülkedir, ticari ilişkileri olan ülkelerdir ve ümit ediyoruz
ki birçok konuda siyasi olarak görüş ayrılığımız
olmasına rağmen, sonuç itibarıyla, bu durum düzelir ve Türkiye
ile Rusya eski ilişkilerine bir müddet sonra devam ederler. Bu ve benzeri
olaylarda Türkiye'deki millî duruşu sergilemek durumunda olan medya
unsurlarının da gerçekten duyarlı davranmasını istemek
vazifemizdir diye düşünüyorum.
Ayrıca, bütün bu kurumlarımızla
ilgili bu bütçe ve bundan sonraki dönemlerde -ümit ediyoruz ki-
kurumlarımızın hem insan kaynakları bakımından
hem de kurumlarımızın teknolojik altyapıları
bakımından çok daha ileriye gitmesini, kapasitelerinin
artırılmasını ve bu çerçevede de hedeflediğimiz daha güçlü
bir medyaya sahip olmamızı temenni ediyorum.
Bu çerçevede bazı sorular geldi, bunların
bir kısmını Lütfi Bey ifade ettiler. Ben müsaade ederseniz, onun
ifade etmediği sorulara cevap vermek isterim. Şimdi, Bulgaristanda
bir gruba 1 milyar lira verildiğine ilişkin bir görüş ifade edildi.
Bulgar medyasında yer alan, tamamıyla yalan bir habere istinat eden,
hiçbir şekilde vesikalandırılmamış, hiçbir
şekilde doğrulanmamış bir habere istinaden bir algı
operasyonunu yürütmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Dolayısıyla,
burada bizim elimizde hiçbir şekilde doğrulanmış net bir
bilginin olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yine Cumhurbaşkanlığı seçim
sürecinde adayların radyo, televizyon imkânlarından
yararlanması, TRT kanallarındaki konuşma ve haber
yayınlanması; arkadaşlar not olarak verdiler: 11 Temmuz 10 Ağustos
tarihleri arasında Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip
Erdoğanın 41 etkinliği bin yedi yüz seksen dakika
verilmiş, Ekmeleddin İhsanoğlunun 80 etkinliği bin
altı yüz iki dakika verilmiş.
MUSA ÇAM (İzmir)
Cumhurbaşkanlığını söylemiyoruz, seçimleri söylüyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Cumhurbaşkanlığı seçimi
MUSA ÇAM (İzmir) 7 Haziran seçimlerini
söylüyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Diğeriyle ilgili de var. Yani partilerin Meclis
gruplarına göre
GARO PAYLAN (İstanbul) Selahattin
Demirtaş
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Evet, Selahattin Demirtaş 29 etkinlik beş yüz bir dakika
verilmiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E, nasıl eşit
yarış?
GARO PAYLAN (İstanbul) Çok eşit,
bayağı eşit!
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Şimdi değerli arkadaşlarım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biri bin altı yüz, biri
beş yüz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bin yüz
dakika fark var Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Şunu söylemek istiyorum: Yani TRT özellikle partiler
arasında grup sayılarına göre bir şey veriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl, hayır,
Cumhurbaşkanlığı seçimi
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Sorulurken Cumhurbaşkanlığı diye soruldu,
onun için öyle not aldım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, nasıl gruplara
göre belirliyor Cumhurbaşkanı adayını?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır hayır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Ötekini de veririm, masamda duruyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, TRT
gruplara göre belirliyor. diyorsunuz, Cumhurbaşkanı
adaylarını
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır, etkinliklere göre verilmiş burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E, 3 kat fark var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Etkinliklere göre verilmiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl oluyor yani
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
Buyurun Sayın Kurtulmuş.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiyenin -deminki-
terörle mücadele konusunda onun için Büyük resmi görmek gerekir. diye
söyledim. Esas mesele, Türkiyenin ayaklarına pranga vurmaktır.
Bendeniz bundan üç dört sene evvel arkadaşlarımızla -medyada
sizlerle de paylaştık- Terör Türkiyeye kaça mal oldu?, bunun
çalışmasını yaptık. Otuz beş seneydi biz
hesapladığımız zaman. Türkiyenin otuz beş
yıllık terörle mücadelesi
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
dinleyemiyoruz hatibimizi, Sayın Bakanımızı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın, mümkün olduğu
kadar polemikten kaçmaya çalışıyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) Vekiller laf
atıyor Sayın Bakanım, biz sizi dinliyoruz, oradan laf
atıyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Vallahi, bir şey söylerseniz sadra şifa, dinlemezsem
namerdim ama müsaade edin, benim söylediklerimi de siz dinleyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii, dinliyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakanım,
siz kendi grubunuza da söyleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakanın insicamını bozmayalım.
Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, terörle mücadele hiçbirimizin
şahsi meselesi değildir; terörle mücadele, bu Mecliste bulunan 550
milletvekilinin hepsinin millî meselesidir, 78 milyonun millî meselesidir. Dün
başka bir terör örgütü vardı, işi bittiği zaman çöp
tenekesine attılar. Bugün karşımızda DAEŞ gibi, PKK
gibi, DHKP-C gibi terör örgütleri var. Hiç şüpheniz olmasın, ömrümüz
olursa göreceğiz, bu salonda bulunanlar bile birkaç on sene sonra o
örgütlerin hiçbirinin adını hatırlamayacaklar, ASALA örgütünün
adını hatırlamadıkları gibi.
Arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum: Bu
terörle mücadele hiçbirimizin babasının malı değildir; bu
ülkenin beka meselesidir; bu coğrafyanın beka meselesidir; bu
kemerdeki, bu sütundaki kilit taşını söktürüp attırmama
meselesidir. Buna bu yürekle girmediğimiz takdirde sonuç almamız
mümkün değildir. Onun için diyoruz ki, bakın, otuz beş yıl
bu millet terörle
O hesaplamayı yaptığımız zaman,
otuz beş yılın Türkiyeye maliyeti o günün hesabıyla 1,5
trilyon dolardı. Türkiyede 40 binin üzerinde insan öldü. Çok
ağır bir bedeldir. 7 bin askerimiz, güvenlik kuvvetimiz şehit
oldu.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin 1,5
trilyon doları eğer terör marifetiyle çalınmasaydı, Türkiye
bugün yirmi-yirmi beş sene ilerideydi. Şimdi diyoruz ki bundan sonra
aklımızı başımıza almamız lazım. Terör
çok daha ağır şartlar içerisinde bölgeyi
kuşatmıştır. İstiyorlar ki Türkiye bir Suriye olsun,
istiyorlar ki Türkiye bir Irak olsun, istiyorlar ki Türkiye bir Mısır
olsun, siyaseten yönetilemez bir ülke hâline gelsin. Biz de diyoruz ki:
Hayır, bu millet hep beraber el ele, gönül gönüle vererek bu süreci geride
bırakacak ve inşallah yekvücut olarak yoluna devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, demin, tabii söylerken şey
yapıyoruz, daha teferruatını söyleyemiyoruz, terör örgütlerinin
arkasında nice istihbarat birimleri, nice lojistik destekler, nice
ekonomik destekler
Eşref Bitlis Paşayı
hatırlarsınız. Yıllar evvel Eşref Bitlis Paşa
dedi ki: Keçilerin geçmediği dağbaşlarında roketatarlar ne
arıyor? Şimdi bakıyorsunuz, elinden falanca ülkenin
silahı, filanca ülkenin silahı çıkıyor. O kadar çok
Bakın, Niye yakalayamıyorsunuz? Bunu soracaksınız,
soruyorsunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Hangi
sınırlardan geçiyor Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Niye yakalayamıyorsunuz? Bakın Pariste
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Salih
Müslim geldi mi buraya Sayın Bakanım, Salih Müslim?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Anlatırım, merak etme, anlatırım.
Bilen arkadaşlar bilir, Paris dünyanın en
iyi korunan ve istihbarat birimi olarak Fransız istihbaratı da
Avrupanın en yüksek istihbarat birimlerinden birisidir; en deneyimli, en
tecrübeli birimlerden birisidir. Eş zamanlı olarak 8 tane yerde terör
saldırısı yapabiliyorlar. İkiz Kuleler dünyanın en iyi
korunan fiziki mekânıydı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok iyi planlama
yapıyor. diyorsunuz değil mi Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Bunlar geldiler ve orada onları da yaptılar. O kadar çok
istihbarat alınıyor, sadece Ne yapıyorsunuz? diyorsunuz,
keşke o canlı bombaların hepsi yakalanabilseydi.
Ama müsaade edin, şunu da kamuoyuyla sizin
marifetinizle paylaşalım. 31 Aralıktan bu yana istihbarat
birimlerimizin yakalamış olduğu ve ülkemizi büyük felaketten
kurtardığı canlı bomba eylemleri: Biliyorsunuz, 31
Aralık yılbaşı gecesi Ankarada DAEŞe ait bir
canlı bomba, daha doğrusu, canlı bomba timi yakalandı. 10
Ocakta Vanda patlayıcı yüklü bir PKK aracı yakalandı. 10
Ocakta Gaziantepte DAEŞin canlı bombaları yakalandı. 17
Ocakta Antalyada PKKnın patlayıcıları yakalandı. 24
Ocakta yine Antalyada PKKnın patlayıcıları
yakalandı. 29 Ocakta İstanbulda bombalı araç yakalandı. 29
Ocakta PKKnın Diyarbakırda patlayıcıları
yakalandı. 1-2 Şubatta Özdemir Sabancı suikastının
failleri, DHKP-C militanları Aydın Sökede yeni bir faili meçhul
cinayet yapmak üzereyken yakalandılar. Yine Şırnakta 10
Şubatta PKKnın patlayıcısı yakalandı. 13
Şubatta Mardinde patlayıcı yakalandı. 16 Şubatta
Mardinde bombalı araç yakalandı. 17 Şubatta Muğlada
patlayıcı yakalandı. 18 Şubatta Diyarbakırda
bombalı araç yakalandı. 22 Şubatta Şanlıurfada
patlayıcı yakalandı. 25 Şubatta Ankarada
patlayıcı yakalandı ve 25 Şubatta İstanbulda bombalı
bir araç yakalandı. 25 Şubattan sonra ne oldu? O bilgi bende yok.
Şunu söylemek istiyorum: Ellerinden gelen bütün
titizlikle güvenlik birimleri çalışmalarını sürdürüyor ama
maalesef karşınızdaki her türlü alandan girebiliyor, ne tedbir
alırsanız alın onu aşabilme imkânına da sahip oluyor,
aynen Pariste olduğu gibi, aynen Londrada olduğu gibi, aynen
Madridde olduğu gibi, aynen New Yorkta olduğu gibi.
Dolayısıyla, karşı karşıya bulunduğumuz bu
büyük meseleyi görmek, bu büyük resmî görerek ona göre hareket etmek
durumundayız.
Değerli kardeşlerim, bir açık çek
olarak da şunu söyleyeyim: Eleştirin tabii, iktidarı sonuna
kadar eleştireceksiniz ama kim Bu milletin iyiliği için, bu terörün
önlenmesi için ya bizim de ilave şöyle bir fikrimiz vardır. diyorsa,
herkese bu görüşünü dinlemeye ve istifade etmeye hazır
olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu millî bir meseledir, ortak bir meseledir.
Yine, sorduğunuz sorulardan biri sarı
basın kartıyla ilgili düzenleme. Bu düzenlemeyle ilgili Sarı
Basın Kartı Komisyonu 13 kişiden 15 kişiye
çıkarıldı, Kart Yönetmeliğinde değişiklikler
yapıldı; buradaki önemli değişikliklerden birisi. Bir.
İki; Gazeteciler Cemiyetimiz isim olarak giriyorlardı. Gazeteciler
Cemiyetinin isim olarak girmesi yerine, en çok üyesi olan iki meslek kuruluşunun
girmesi kararlaştırılmış ve böyle
oluşturulmuştur.
Yine, Lütfi Bey ifade etti, sadece şunu
söyleyeyim: Şu anda 9 kişi tutuklu. Bu 9 kişi kimliğinin
gazeteci olduğunu söylemiş. Bunlardan 2si adli suçlardan,
diğerleri de diğer suçlardan tutuklu. Sadece 2 kişinin sarı
basın kartlı olduğu söyleniyor.
İMC TVnin -birkaç arkadaşımız
ifade ettiği için söylüyorum, kamuoyunun da bunu bilmesi
bakımından- kapatılmasıyla ilgili RTÜKün hiçbir dahli
yoktur. Çünkü, RTÜK bu anlamda TÜRKSATa ait olan bir kanalın, bir
kanaldaki konumun değiştirilmesini emredebilecek bir yasal yetkiye
sahip değildir. Burada önümde yazısı da var. Cumhuriyet
savcısının bir tebligat olarak değil, bir emir olarak
değil, cumhuriyet savcısının -burada, sizlere de
verebilirim- tavsiye mahiyetindeki bir yazısı üzerine TÜRKSAT, IMC
TVyi bulunduğu alandan dışarıya
çıkarmıştır. Mesele bundan ibarettir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Zaten sorun bu
Sayın Bakanım.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ama, bu zaten kabul
edilir bir durum değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır. Yani, şunu söylüyorum
ATİLA SERTEL (İzmir) Mahkeme kararı
olmadan yapabilir mi Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır, sözleşmesine göre, TÜRKSAT resmî sözleşmesine
göre.
ATİLA SERTEL (İzmir) Hayır,
sözleşmede bir şey yok. 22.500 dolar ödüyor her ay.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sözleşme parasını ödemezse TÜRKSAT atabilir. Yapmayın
Sayın Bakanım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yirmi gün önce
uzatılmış sözleşme.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) TÜRKSAT tamamen hukuk
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Bakanım, burası Patagonya değil, burası Türkiye
Cumhuriyeti, lütfen Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Yani, kendi özel hukuku, ticari hukuku çerçevesinde bunu
yapmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa)
Sayın Bakanım, sizin vermiş olduğunuz bilgi doğru.
Kapama doğru mu, yanlış mı? diye size soruyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Yani, sizin
şahsınıza, dünya görüşünüze, bakışınıza
inanıyoruz. Bir savcı nasıl olur bir televizyonu kapatır?
GARO PAYLAN (İstanbul) Mahkeme kararı
yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır, kapatmamış, savcı bir yazı
yazmış sadece.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ama, nasıl
kapatır?
ATİLA SERTEL (İzmir) Nasıl
çıkartabilir TÜRKSATtan Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Gereğine bakarız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyin.
Sayın Bakanım, siz devam edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Şunu söyleyeyim: Yani, biz Hükûmet olarak TÜRKSATa talimat
verme noktasında değiliz, RTÜKe talimat verme noktasında
değiliz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
TÜRKSAT Hükûmete bağlı, KİT.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Ama, bu meselenin mahiyetini -çok sorulduğu için söylüyorum-
sorup bunları da inşallah ortaya çıkaracağız.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Bir
hukuksuzluk var Sayın Bakanım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sizin kadar HDP
savunmuyor IMC TVyi burada. Sonra, teröre destek veren parti deyince
kızıyorsunuz?
ATİLA SERTEL (İzmir) Bu HDP değil
ki ya, ne HDPsi arkadaş? Televizyonların
kapatılmasını siz siyasete göre mi yapıyorsunuz? Kanal 7
kapatılmasın. diye direnenler biziz tabii.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Kanal 7 kapatılmasın diye ben direndim, ben, Kanal
7 kapatılmasın diye!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, gündeme devam edebilir miyiz.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Unuttunuz o günleri! (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN
KURTULMUŞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, bakın kürsüde hatip var, Sayın Bakan
konuşuyor, sessizce dinleyelim.
Sayın Bakanım, siz
devam edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN
KURTULMUŞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ben tekrar
sözümün başına dönüyorum.
Evet,
karşılıklı bir araya geleceğiz,
konuşacağız, birbirimize laf atacağız,
sataşacağız, bunlar siyasetin doğasında var,
bunları anlıyorum ama -bu Parlamentonun vazifesi- Türkiye'nin üzerine
ne yapılmak istenirse istensin, hangi karamsar tablo ya da hangi olumsuz
gündem Türkiye'nin üzerine yüklenilmeye çalışılırsa
çalışılsın Türkiye bunu aşarak gerçekten Türkiye'nin
olumlu bir gündemi ortaya koyabilmesi lazım. Bunun için biz reform
sürecinden asla geri dönmeyeceğiz, reform iradesinden asla geri
dönmeyeceğiz. Siyasi, hukuki reformları toplumun her kesiminin içinde
olduğu yeni bir anayasa anlayışı içerisinde
sürdüreceğiz. Bu yeni anayasayı yapmak sadece bir fantezi
değildir. Yeni anayasayı yapmak burada bulunan 4 partinin de kendi
seçmenlerine ve Türkiye kamuoyuna zaman zaman vermiş olduğu sözlerin
bir gereğidir. Anayasanın niteliği konusunda
farklılıklarımız olabilir ama herhâlde özgürlükçü
olmasında, herhâlde sivil olmasında, demokratik olmasında ve
katılımcı olmasında bu 4 partinin farkı yoktur diye
düşünüyorum. Dolayısıyla kim anayasayla ilgili ön
yargısız olarak bu sürece katkıda bulunursa millet onlara
müteşekkir olacaktır. Herkes eteklerindeki taşları döksün.
Herkes anayasayı sadece bir hukuk metni olmanın ötesinde
anayasayı bir siyaset felsefesi, anayasayı vatandaşlar
arasında eşit ve özgür yurttaşlık anlayışını
tesis eden, devlet-millet kaynaşmasını tesis eden yeni bir
toplumsal sözleşme olarak görsün ve bu anlamda kim anayasanın
felsefesi anlamında, anayasanın bu özgürlükçü felsefe içerisinde
koyacağı yeni bir sistem anlamında ne düşünüyorsa bunu
ortaya koysun. Şunu çok açık ifade edeyim: Biz, anayasa derken
yanlış anlatılmaya çalışıldığı
gibi sadece başkanlık sistemi üzerinden bir tartışmayı
gündeme getirmiyoruz, diyoruz ki, bu Parlamento ne yaparsa yapsın -bakın sabah on
birden beri çalışıyoruz, on üç gün böyle
çalışacağız- nihayetinde yapacağımız bir
bütçe kanun tasarısını geçirmek olacaktır
oylarınızla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İnşallah.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) İnşallah.
Ama, ne yaparsak yapalım, hangi yasayı,
hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım, eğer bu Parlamento
yeni bir anayasa yapmazsa topluma vadettikleri çerçevesinde çok şey
yapmış olmayacaktır, hatta siyaseten hiçbir şey
yapmamış olacaktır.
Dolayısıyla, gelin, kim ne diyorsa Anayasa
hakkında söylesin. Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisindekiler değil
-dışarıda üniversite hocalarımız, araştırma
merkezlerimiz, fikir merkezlerimiz- kim ne diyorsa Ben şunun daha iyi
olmasını istiyorum. desin ama hiç kimse lafı dolaştırıp
değiştirip sonunda 12 Eylül anayasasına bu milleti razı
edecek bir mekanizma kuracağını zannetmesin.
Bu millet 12 Eylül
anayasasına rıza göstermeyecektir. Benim yaşıtım olan
çok arkadaş var bu salonda. Benim ilk verdiğim oy 12 Eylül
anayasasıydı ama hatırlıyorum, 12 Eylüle oy
verdiğimizin ertesi gününden itibaren Türkiye'de bütün toplumsal kesimler,
sağcılar-solcular, devrimciler-İslamcılar,
liberaller-laikler, herkes Yeni bir anayasa yapılması gerekli. diye
konuştu, herkes yeni bir anayasanın yapılması için
fikirlerini ortaya koydu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne vermiştiniz Sayın
Bakan, ne vermiştiniz? Oyunuzun rengi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır oyu verdik tabii, hayır oyu verdik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Cumhurbaşkanı evet vermiş.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Hayır oyu verdim yani bu sonucu değiştirmeyecek.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, bu soru
sorulmaz ki Sayın Başkanım. Kim oyunun rengini açıklamak
zorunda kalır ki?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, sandıktan 1 evet
çıkmış, ya Emine Hanım ya kendisi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Bu oyum, bu bir şeyi değiştirmeyecek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Cumhurbaşkanı evet vermiş. Sandıkta bir hayır var,
ya Emine Hanım doğru söylemiyor ya Recep Bey.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) Şunu söylemek istiyorum: Arkadaşlar, samimiysek hodri
meydan. Millet 1 Kasım seçim meydanlarında -bunu asla polemik olsun
diye söylemiyorum- kararını verdi, AK PARTİ'nin 317
milletvekiliyle birlikte sizleri de milletin helal oylarıyla Parlamentoya
gönderdi. Dolayısıyla, hepimiz bu millete karşı sorumluyuz.
12 Eylül anayasasını söküp atacak ve Türkiye'de özgürlükçü,
katılımcı, demokratik yeni bir anayasa yapacak güce de sahibiz,
tecrübeye de sahibiz, imkâna da sahibiz; yeter ki iyi niyetli olarak
eteklerimizdeki taşları dökelim.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kurtulmuş.
Evet, Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Elvanın açıklamalarıyla ilgili cevap
haklarını önce bir mahsuplaşalım daha sonra Sayın
Kurtulmuşunki için izah edeceğim. İzahatı tekrara gerek
var mı Sayın Elvanınkiyle ilgili olanda?
BAŞKAN Evet, sormam gerekiyor, onun için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, bir bütün tur
hâlinde ilgili bakanlıkların görüşmelerini yapıyoruz. Ben,
öncelikle, isim vererek Sayın Ayşe Nur Bahçekapılıya
sataşıyorum cevap vermesi için. Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi
bütçesi üzerine çok ciddi değerlendirmeler yapıldı. Özellikle
kadro bekleyen personelin şu anda hepsi dikkat kesilmiş Ayşe Nur
Hanımın ağzından -hem o 96 arkadaşımız hem
taşerondaki arkadaşlarımız- olumlu bir haber bekliyorlar.
Ben kendisine ağır şekilde sataşıyorum, kürsüden cevap
vermesini bekliyoruz.
Şimdi, Sayın Elvan konuşmasında
hem partimize, grubumuza ağır sataşmalarda bulundu ama özellikle
2 tane konuşmacımıza ayrı ayrı verdikleri
rakamların doğru olmadığı, kamuoyunu
yanılttıkları, gerçek rakamların kendisinde olduğunu
ifade ederek 2 konuşmacımızı seçmenleri önünde itham etti.
Öncelikle, kendilerinin cevap haklarını talep ediyoruz. Basınla
ilgili konularda yaptığı ithamlar için Sayın Atila Sertel,
Cumhurbaşkanlığı ödemeleriyle ilgili konuda
yaptığı ithamlar için de Sayın Musa Çam cevap
haklarını kullanacaklar.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sen de grup
adına.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O sonra.
BAŞKAN Peki Sayın Özel, ben de
tutanakları istettim.
Sayın Sertel, buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim,
polemikleri de çok fazla uzatmayalım, bütçenin insicamını da
bozmayalım.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
21.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak altı yıl
Anadoluyu karış karış gezen ve iyi bilen bir insan olarak
Sayın Bakanın burada olmayan insanlarla ilgili konuşmasını
ve gazetecileri mahkûm eden anlayışını kınıyorum.
Sayın Başkan, siz temiz bir dil
kullanılmasını istiyorsunuz. Sonra, burada olmayan,
Afyonkarahisarda Yaşar Oflaz adlı kardeşimiz bir gazetenin
sorumlu yazı işleri müdürü olduğu için ve Anadolu
Ajansının 11 haberini kullandığı için 5 bin liradan
para cezasına çarptırılıyor, 55 bin lira para cezasına
mahkûm oluyor ve o 55 bin lirayı ödeyemediği için, Yaşar,
altı buçuk aydır cezaevinde. Şimdi, Yaşar Oflazın
adını burada Sayın Bakan dile getirdiği zaman insanın
vicdanının sızlaması lazım.
Bu arkadaşımız gazetecilik yapan bir
arkadaşımız, eşi Semra Hanımla konuştum, size oy
vermiş, 2 kızı var, 2 kızının biri lise ikinci
sınıfta okuyor, diğeri sekizinci sınıfta. Bu
arkadaşımızın günlüğü 100 liradan cezaevinde
yatırılmasını siz içinize sindiriyorsanız gerisi
kolay. 5 bin lira para toplayamadığı için şu anda hâlâ
cezaevinde.
Sayın Bakan, burada, işte çete
diyorsunuz, örgüte üye olma diyorsunuz, kasten öldürme diyorsunuz,
uyuşturucu diyorsunuz. Şimdi, burada soruyorum, benimle dünya
görüşleri hiç örtüşmüyor: Hidayet Karacanın ve sizin bir dönem
tetikçiliğinizi yapan Mehmet Baransunun silahlı örgüte üye
olduğuna siz inanıyor musunuz? Bu arkadaşlar gazetecilik
dışında hangi faaliyette bulunmuşlar da siz onları
tutukladınız? Soruyorum. Can Dündar için de aynı şeyleri
söylediniz, Erdem Gül için de aynı şeyleri söylediniz. Sonra, Anayasa
Mahkemesi karar verince, burada, Can Dündar ve Erdem Güle Hoş geldiniz
aramıza. dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (Devamla) - İnsan bu kadar
çelişmez.
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz her gün
gidiyordunuz oraya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Mahkemenin kararına
saygı duyun dedik.
ATİLA SERTEL (Devamla) Yaşar Oflazdan
özür dilemenizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri -Sayın
Sertel, az önceki konuşmanızda size ben de aynı şekilde
maalesef bu uyarılarda bulundum- yani burada olmayan insanlarla ilgili
konuşurken lütfen biraz daha dikkatli olalım. Siz de aynı
şekilde bunu yaptınız.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkanım, cezaevinde yatan insanla ilgili konuşulmaz, onun söz
hakkı yok.
BAŞKAN Burada olmayan insanlarla ilgili,
evet, konuşulmaması gerektiğini ben size de ifade ettim ama
ifade etmeme rağmen, siz de konuştunuz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Hele cezaevinde
yatan insanlarla ilgili hiç konuşulmaz.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Size de iki dakika süre veriyorum.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
22.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2014
yılında Cumhurbaşkanı seçiliyor ve o yıl
Cumhurbaşkanlığı ödeneği 199 milyon. 2015
yılı bütçesi için Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: Bana 397
milyon -yani eski parala 397 trilyon- gerekli. Plan ve Bütçe Komisyonunda
bizden de geçti, biz de 397 trilyonu Sayın Cumhurbaşkanına
tahsis ettik. Yıl içerisinde, 2015 yılı içerisinde, Maliye
Bakanı Para bol, gani, gani; 397 trilyon Recep Tayyip Erdoğana
azdır, bir 149 trilyon daha veriyorum. diyor, onu da veriyor.
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: Toplam 500
trilyon harcanmış. Bizim ona bir itirazımız yok. Yani
yüzde 97lik bir artışla
Bugüne kadar ne Abdullah Gül ne de Ahmet
Sezer döneminde böyle bir artış yok, yüzde 20lerde, yüzde 15lerde
artış varken, yüzde 97 artıyor ve 500 trilyon lira
harcanıyor.
Yetmiyor, geçen yıl mart ayında burada bir
torba kanun görüşülürken bir önergeyle -şöyle düz bir
kâğıda önerge yazıldı, geldi- denildi ki: Bütçenin binde
5i oranında Cumhurbaşkanına örtülü ödenek verilir. ve örtülü
ödenek de tahsis edildi. Yani hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı
örtülü ödenek tahsisi kullanıyor arkadaşlar. Bu da bütçenin binde
5iyle çarptığınızda 2 milyar para yapıyor. Bunu
kullandı mı? Kullandı. Yani Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı 500 trilyon lirayı
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne
biliyorsun kullandığını?
MUSA ÇAM (Devamla) Bilemiyoruz, bunu bilemiyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bilemiyoruz.
diyorsun.
MUSA ÇAM (Devamla) - Bakın, sarayın
parasını soruyoruz, öğrenemiyoruz, uçağın
parasını soruyoruz, kimse bize bilgi vermiyor, size de vermiyorlar.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var, var, hepsi belli,
Sayıştay, Danıştay hep takip ediyor.
MUSA ÇAM (Devamla) Biz diyoruz ki arkadaşlar:
Hem örtülü ödenek hem de Cumhurbaşkanına harcanan ödeneklerin
tamamı kalem kalem çıksın, biz bilelim. Biz, Harcamasın.
demiyoruz ama Bunları denetleyelim, bunları bilelim. diyoruz. Bu,
vatandaşımızın ödemiş olduğu vergilerden toplanan
paralardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) - Bunu sormak, öğrenmek
kadar daha doğal ne olabilir arkadaşlar, biz sizin adınıza
bunu soruyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Musa Bey, gel bilgi
verelim Musa Bey, hepsi var, gel.
BAŞKAN Evet, Sayın Çam
Sayın Bilgen, sizin bu ICCye dönük olarak
beyanınızla ilgili mi?
AYHAN BİLGEN (Kars) Evet.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum
size de. Lütfen, artık bu polemiği kapatalım.
Buyurun.
23.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Başbakan Yardımcısı
Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, bir eksik bilgim, bir teknik bilgi
yanlışlığım varsa bunu düzeltmekten memnuniyet
duyarım ama keşke ben haksız olsaydım ve bundan bir ay önce
o başvuru yapılmasaydı. Neden? Bir yeni kurum kuruyoruz ve bu
kurumu kapatacağız. Komisyona geldi ve eğer Türkiye'yi yöneten
akıl, Türkiye'yi yöneten irade, bir ay sonra kapatacağı bir
kurumla ilgili akreditasyon başvurusu yapmışsa daha vahim bir
durumdayız. Bir kurumun akreditasyon elde etmesi için en az bir yıl
çalışması gerekiyor. Ben çok ayrıntıya girecek kadar
vakte sahip değilim ama
Bu kurum kurulalı yaklaşık dört
buçuk yıl oldu, üç buçuk yıl önce akreditasyon başvurusu
yapabileceği hâlde yapmıyor, 15 Ocakta başvuru yapıyor ki o
tarihte de açıklanan paket dolayısıyla ve bu vize falan,
bildiğiniz gerekçeler dolayısıyla, bir an önce yeni bir kurumu
kurma taahhüdünde bulunuyor.
Şimdi, biz bu başvuruyu
yaptığımızda ilgili mekanizma ne diyecek bize? Siz o kurumu
kapatmışsınız. Mekanizmayı
değiştirmişsiniz; kurul üyelerini seçim biçimi
değişmiş, mali özerklik değişmiş, her şey
değişmiş, yeni kanun, yeni sistem, öncekinde Barolar
Birliğinin, YÖKün kurulda temsil imkânı var, yenisinde yok. Yani aslında
sadece kendimizi uluslararası arenada daha zor duruma düşürecek bir
iş yapmışız ama İşin teknik boyutundan daha
önemlisi, esası işlevsel özerklik. diyor Sayın Bakan.
Bakın, işlevsel özerkliğin ölçüsü çok net Paris Prensiplerinde
Kendi çalışma yöntemini belirleme yetkisi varsa işlevsel
özerklikten söz edilebilir.
Şimdi, böyle bir şey mümkün mü bizim
mekanizmamızda? Hayır. Bütün kuralları biz koyuyoruz,
dolayısıyla galiba başvurulmuş olması
başvurulmamasından daha vahim.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Akçayı da dinleyelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce konuşması sırasında Başbakan
Yardımcısı Sayın Elvan, 2002 yılına atıfla
kayıt dışılık ölçümlerine ilişkin bir
değerlendirmede bulundu. Malumunuz 57nci Hükûmette Milliyetçi Hareket
Partisi hükûmet ortağıdır ve onunla ilgili bir izahta bulunma
ihtiyacı doğmuştur.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Akçay,
şahsınıza ya da grubunuza bir sataşma olduğu
iddiasındaysanız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Grubumuza
sataşmadır, yani 2002 yılı deyince bunu biz...
BAŞKAN Bu zorlama bir şey olur ama
ERKAN AKÇAY (Manisa) Değerlendirelim efendim
grup başkan vekili olarak.
BAŞKAN Tamam, grup başkan vekili olarak
buyurun.
Süreniz iki dakika.
24.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan Yardımcısı
Lütfi Elvanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
2002 ve 2014 yıllarına ilişkin bir
kayıt dışı değerlendirmeyle ilgili bazı rakamlar
verdi Sayın Bakan fakat kaynağını açıklamadı.
Eğer kaynağını açıklamışsa bizim gözümüzden
kaçmışsa ve açıklamak isterse bu kaynağı versin.
Yalnız, bize o Schneiderı kaynak göstermesin; itibarı olmayan,
güvenilir olmayan ekonomist bir kişinin değerlendirmesidir.
Şimdi, kayıt dışılık
Türkiye ekonomisinin çok önemli yapısal bir sorunudur. Burada Onuncu
Beş Yıllık Kalkınma Planında kayıt
dışı ekonominin boyutunun ve etkilerinin ölçülmesini taahhüt
etmişsiniz; ölçmüş müsünüz? Ölçememişsiniz. Burada yine 2015
yılı programı var, 2016 programı, diğer programlar da
yine kayıt dışılıkla etkin mücadele ve bunun
ölçülmesine ilişkin taahhütlerde bulunmuşsunuz, bunları yerine
getirmemişsiniz. Hükûmet olarak bir kere kayıt
dışılığı ölçemiyorsunuz, değil ki siz
kayıt dışılıkla etkin mücadele edebilirsiniz.
Fakat ben somut bir örnek vereyim burada: 2002
yılı sonunda Türkiyede 59,6 milyar lira vergi toplanıyor, bunun
19,3 milyar lirası gelir üzerinden, bunun vergi gelirleri içindeki
payı da yaklaşık yüzde 33. 2015te toplanan 407,4 milyar lira
verginin 119 milyar lirası gelir üzerinden alınan vergiler. Oran da
yüzde 29,2ye düşerek gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki
payı azalmaya uğruyor. Bu da kayıt
dışılığın artışını gösteren
önemli bir veridir.
Sayın Bakanın bu konuda daha
açıklayıcı bir bilgi vermesini diliyorum.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, isterseniz
yerinizden izah edebilirsiniz.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İzmir Milletvekili Atila Sertelin ve
İzmir Milletvekili Musa Çamın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle benim vermiş olduğum rakam
Maliye Bakanlığımızın Strateji Geliştirme
Başkanlığının kitapçığının
16ncı sayfasında olan ve TÜİK rakamları olan kayıt
dışı istihdam oranı: 2002de yüzde 52,1; 2015
Kasımında yüzde 32,6; ben bunu ifade ettim, birincisi bu.
İkincisi: Bu, tabii, basın
mensuplarına yönelik olarak Sayın Oflazın kaynak göstermeksizin
yeniden yayın yapma suçundan cezaevinde yatmış olduğunu
ifade ettim. Ben burada sadece örnek olması açısından bir isim
zikrettim ama gerçekten onu tahkir edici herhangi bir düşünceyle ben bunu
söylemedim. Ama eğer ailesi böyle bir düşünce içerisindeyse ben
onlardan özür diliyorum. Dolayısıyla, tahkir amaçlı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seçmen olduğunu
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Seçmenle ilgisi yok, insanlığın gereği olarak bu.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen ama ya, insani
bir davranış bu, erdemli bir davranış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O, oyu size verdi. deyince
normal muameleye döndünüz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Hayır efendim, ben burada
ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Bakan,
lisede okuyan iki kızı var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Şimdi, değerli arkadaşlar, 64 kişiden bahsedildi. Bunlardan
sadece 1 kişi, bu bahsetmiş olduğumuz şahıstır.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bir garibanı
buldunuz, Yaşar Oflazı. Gariban, gariban, parasızlık
yüzünden yatıyor Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Terör ve şiddet dışı eylemden almış olduğu
bir mahkûmiyetten dolayı sadece onu örnek verme gereğini hissettim,
bu ikincisi.
ATİLA SERTEL (İzmir) Anadolu Ajansı
yüzünden yatıyor, Anadolu Ajansı. Ne hırsızlık
yaptı ne para çaldı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Üçüncüsüne gelince, Sayın Çam, 500 milyon dolar harcama
yapıldığını kendisi de kabul etti zaten ama
konuşmasında 2,5 milyar liralık bir harcama söz konusu olduğunu
ifade etmişti. O nedenle, ben Cumhurbaşkanlığı
harcamasının 2,5 milyar lira olmadığını, bunun
500 milyon lira olduğunu ifade ettim. Onu da kendisi zaten teyit etti.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
MUSA ÇAM (İzmir) Biz teyit etmedik. Yani, 2
milyar tahsil edildi de Recep Tayyip Erdoğan onu almadı mı,
harcamadı mı?
BAŞKAN Ya, Sayın Çam, tamam artık.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle, elimde bir tutanak var. Sayın Lütfi Elvanın
tutanağını okuyorum: Siz fiilî gerçekleşmeye
bakacaksınız. diyor, eyvallah. Değerli arkadaşlar, sadece
ve sadece, örtülü ödenek dâhil 500 milyon liradır. Peki. Daha önceki
dönemlerden daha azdır. diyor.
Şimdi, hepimiz biliyoruz ki Ahmet Necdet
Sezerin yıllık ortalaması 25 milyon TL
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evden
çıkmıyordu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Abdullah Gülün
yıllık ortalaması 90 milyon TL, Sayın
Cumhurbaşkanının harcadığı para 500 milyon TL.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Tutanağı düzeltmek için söz talebiniz var
mı Sayın Bakan?
BAŞKAN Peki Sayın Özel.
Evet, şahıslar adına
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
dakika, Sayın Kurtulmuşla ilgili kısma geçmedik.
BAŞKAN Bir dakika, Sayın Özel, lütfen
ama istirham ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, öyle oldubitti
yapmayın, Sayın Bakandan cevap istiyoruz.
BAŞKAN Ya, bir saniye Sayın Özel, öyle
bir yöntem var mı ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, cevap istiyoruz.
BAŞKAN Hayır, öyle bir yöntem var
mı? Siz istiyorsunuz diye
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan, gündeme devam edebilir miyiz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, açıklama yapabilir miyim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, istiyor, verin
sözü, açıklık getirecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elvan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, Sayın Çam ifadesinde 2 rakam kullandı, biri
197 milyon, biri de 745 milyon. Benim orada kullandığım ifade
daha önceki dönemden ifadesi, dönemlerden
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yedi yılda, yedi
yılda
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Yedi yılı kastediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, bir yılda yedi
yıldan az harcamış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Ben bu 745 milyondan daha düşük olduğunu kastettim. Sayın
Çamın ifadesi bu idi.
MUSA ÇAM (İzmir) Biri yedi yılda
kullanmış, biri bir yılda kullanmış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Dolayısıyla, ben de onu söyledim değerli arkadaşlar,
yapmayın, burada söylediğim ifade bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, maksat hasıl oldu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam Sayın Bakan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel Sayın Bakan bize cevaben verdiği bilgide kayıt
dışı ekonomi demediğini ifade etti, kürsüden kayıt
dışı ekonomi olarak ifade etti. Burada verdiği bilgiler de
kaynak olarak kayıt dışı istihdamla ilgili rakamlar. Bunun,
yine bizim tarafımızdan
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen, istirham
ediyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, biz bunu
BAŞKAN Bakın, şu var, aynı
konuyu tekrar etmeye gerek yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tekrar etmiyorum ki.
BAŞKAN Sayın Bakan Bu ilgili
kaynağı, şu kitabın şu sayfasından
aktardım. dedi ve sizin partinizin de, grubunuzun da ismini zikretmeden
bir rakam verdi yani ve aynı konu konuşuldu üstelik. Varsa bir
diyeceğiniz ben açayım, yerinizden buyurun ama aynı konu yani.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Erhan Usta konuşacak.
BAŞKAN Tamam, mikrofonu açalım
arkadaşlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kayıt
dışı istihdam demek ayrı, kayıt dışı
ekonomi demek ayrı hadise, bir de bunun kaynakları önemli yani
bütçe
BAŞKAN Sizin mikrofonunuz açıldı
Sayın Akçay, buyurun.
8.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Başbakan
Yardımcısı Lütfi Elvanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu verilen rakamlar, biraz evvel ifade ettiğim,
yine o Schneider diye bahsettiğimiz Hollandalı ekonomistin
rakamları. Bizim ifade ettiğimiz kayıt dışı
ekonomi. Sayın Bakan kayıt dışı istihdamdan
bahsediyor, o ayrı bir bahis, tabii, onun ayrıntılarına da
girilir. Hükûmetin daha henüz kayıt dışı ekonomiyi ölçüp
tespit edemediğini
Ölçümü ve tespiti yapamayan bir hükûmetin kayıt
dışılıkla mücadele söylemi de havada kalır. Yani bu
tartışma aslında verimli bir tartışmadır ve bütçe
kanunu görüşmelerinde devam ettirilmesi gereken de bir
çalışmadır. Tabii, kendisinin atıfta bulunduğu Maliye
Bakanlığının strateji ve TÜİK rakamları, herhâlde
kayıt dışı istihdama ilişkin rakamlardır.
Şimdilik bunu ifade etmekle yetinelim. İnşallah, bundan sonraki
günlerde bu tartışmaya devam etmekte fayda var Sayın
Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ediyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Sayın Başkan, söz alabilir miyim.
BAŞKAN Sayın Elvan, lütfen
tartışmayı bitirelim.
9.-
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar; birincisi, ben istihdamı
anlatıyorum, 7 milyon kişiye istihdam
sağladığımızı söylüyorum, 2015 yılında
1 milyon kişiye ilave istihdam sağladığımızı
söylüyorum. Orada kayıt dışı ekonomi diye bir ifade
kullanmıyorum -tutanaklara lütfen bakınız- kayıt
dışılık oranı diyorum. İstihdamı
kullanıyorum ve arkasından kayıt dışılık
oranı diyorum. Kayıt dışı ekonomiyle ilgili bir
cümle bulursanız her şeyi geri alıyorum efendim. Bakın
tutanaklara lütfen, sadece kayıt dışılık ifadesi
var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamam, bakacağım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
kayıt dışılık deyince kayıt dışı
ekonomi anlaşılır.
BAŞKAN İstihdamın da kayıt
dışısı vardır Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kayıt
dışı istihdam demesi gerekir. Dolayısıyla, kayıt
dışılık denilince kayıt dışı ekonomi
anlaşılır, başka bir anlamı yoktur.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, siz niçin söz
istiyorsunuz?
ERHAN USTA (Samsun) Seri kırılması
var orada. Hiçbir şekilde, Sayın Başkan, seri
kırılması olduğu için 2002 istihdam kayıt
dışılığı bile olsa, 2002 ile 2014
BAŞKAN Sayın Demirele söz verdim.
Soru-cevaba da daha geçmedik arkadaşlar.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Numan Kurtulmuş açıklamasında, bizim daha önceden HDP
Grubu olarak ifade ettiğimiz, arkadaşların ifade ettiği
IMCye ilişkin aktarımında bir açıklık yapmak
istiyoruz. Çünkü ifade ettiği şey, bizim ifade ettiğimizle çok
farklı bir durumdur, ona ilişkin bir açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN
Mikrofonunuz açık, buyurun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Ahmet Bey bir açıklama yapacak buna
ilişkin, yerinden yapacak.
BAŞKAN
Bakın, şunu söylüyorum Sayın Demirel: Şimdi, her gündeme
gelen konuyla ilgili her ağzınıza geleni söyleyeceksiniz, her
şeyi ifade edeceksiniz, o ifadelere dönük olarak bir başka
konuşmacı başka bir şey kullandığı zaman
sataşma olmaz.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Hayır, hayır!
Başkan,
ben bir şey ifade edeyim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Her gruba 3 defa söz verdiniz!
BAŞKAN
Bir saniye
Ben bir şey ifade etmeye çalışıyorum.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, ben bir şey söyleyeyim.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Bize gelince bu uygulama, böyle olmaz ki ya!
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, bakın, bizim
değerlendirmelere ilişkin bir durum
BAŞKAN
Sorduğunuz sorulara cevap vermiş oldum.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Hayır.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, CHPye yaptınız,
MHPye yaptınız, niye bize gelince böyle oluyor?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Grup başkan vekilin konuşuyor, sen niye
bağırıyorsun!
BAŞKAN
Herkese aynısını söylüyorum, AK PARTİ, CHP, MHP, HDP fark
etmez.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, şimdi
bakanların konuşmalarına ilişkin değerlendirmelerimiz
olacak, bunlar farklıdır.
BAŞKAN
Bakın, Sayın Bilgen, İsmimi zikretti. dedi, sataşmadan
söz istedi, ben de sataşmadan söz verdim. Niye haksızlık
yapıyorsunuz siz?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tamam, Sayın Bilgenin şahsına
bir sataşma oldu ve şahsıyla ilgili bir açıklama
yaptı.
BAŞKAN
Peki, IMC deyince HDPye mi sataşma oluyor?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Bravo Başkan! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GARO
PAYLAN (İstanbul) Kayıt dışılık deyince MHPyi
mi kastetti efendim?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Hayır, bizim HDP olarak
BAŞKAN
Öyle mi oluyor? Öyle bir şey olur mu?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, siz bence şuraya
geçseniz. Tarafsızlığınız gerçekten
tartışılan bir durumdadır. Şimdi, ifade edilen bir
durum, ifade ettiğimiz
BAŞKAN
Bakın, Sayın Demirel
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Ben bir şey söyleyeyim
BAŞKAN
- Ben size şunu dedim: Bakın, sataşma değil ama yerinizden
söz istiyorsunuz, size mikrofon açık, buyurun, konuşun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan ben şunu ifade
edeyim
BAŞKAN
Tamam, buyurun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Numan Bey konuşurken çok
saygılı bir şekilde dinledik ve ondan bize laf geldi.
BAŞKAN
Numan Bey de saygılı bir şekilde konuştu.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Ama, biz kürsüdeki hatibin
konuşmasına saygıdan kaynaklı cevap bile vermedik,
partimizin ismi bile kullanıldı -tutanakları getirip
söyleyebiliriz, bakabiliriz- ama biz Sayın Bakana kürsüde
konuştuğu için saygıdan dolayı bunu itham etmedik,
söylemedik de, bir şey de söylemedik. Şu anda yerimizde bir
açıklama yapma gereği duyuyoruz.
BAŞKAN
Tamam, ben Buyurun, mikrofonunuz açık. dedim.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Ve bu da bizim partimize ilişkin
yapılan bir açıklamadan kaynaklı ifadedir.
BAŞKAN
Bakın, Sayın Demirel, şimdiye bitirmiştik zaten bu
işi, ben ilk Buyurun, sataşmadan değil ama yerinizden söz
verebilirim. dedim.
Tamam,
buyurun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tamam, Sayın Yıldırım, bir
açıklık getirecek bu konuya ilişkin, biz söz
hakkımızı zaten kullanacağız.
BAŞKAN
Buyurun, tamam, açık mikrofon.
Allah
Allah!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, tarzınız gerçekten kabul edilecek bir tarz değil
yani.
BAŞKAN - Ya, Sayın Demirel, lütfen...
Sizin ki hiç tarz değil, kusura bakmayın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Allah
Allah, ne dedim ben ya!
BAŞKAN - Bir şey söyleniyor, başka
bir şeyden, sataşmadan olmaz.
Buyurun.
10.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
IMC TVyle ilgili hususu biz dile getirdiğimiz için, Sayın Bakan da
bize dönük söylediği için biz bir bilgi düzeltmesinde bulunuyoruz.
BAŞKAN Sizin şahsınızı,
grubunuzu ilzam ederek bir şey söyledi mi? Yok.
AHMET YILDIRIM (Muş) Peki, kayıt
dışılıkla MHPyi mi ilzam etti Sayın Elvan?
BAŞKAN Sordunuz o da cevap verdi, Hükûmetten
beklenen bu.
AHMET YILDIRIM (Muş) Allah aşkına
ya! Peki, kayıt dışılık direkt MHPyi mi bağlayan
bir durumdur?
BAŞKAN Önceki dönemle ilgili üzerlerine
alındılar.
Grup başkan vekili söz isteyince size de
veriyorum.
Kusura bakmayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın, Sayın
Bakan, dört yıl RTÜKte görev yapmış direkt mevzuattan
konuşan biri olarak söylüyorum: 2 Temmuz 2004 tarihinde ve 5189
sayılı Kanunun ek 33üncü maddesine göre TELEKOMdan uydu lisanslama
ve platform altyapı işletmeciliği yetkisi TÜRKSATa
verilmiştir. Yasa maddesi şunu söylüyor: Özele dönük iş yapan
devlete ait bir şirkettir. bu bir.
İkincisi: Kaldı ki ticari bir ilişki
olduğunu söylüyorsunuz Sayın Bakan. Ticari bir ilişki
olması onu hukuksuz iş yapmakla malul kılmaz.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir diğer husus
Sayın Bakan, BTKya bağlıdır. TÜRKSATın bu uydu
altyapı işletmeciliği işi yapma lisansını da RTÜK
vermiştir. Pekâlâ RTÜK neden bu hukuksuz işlemi
yaptığı konusunda bilgi isteyebilir, siz de isteyebilirsiniz,
Ulaştırma Bakanı da isteyebilir. Ya değilse Bir ticari
ilişkidir. diye herkes istediği işi yapamaz. Ticaretin de
bağlı bulunduğu yasa maddeleri ve hukuk vardır. Sadece bunu
ifade etmek istedik. Kaldı ki sizin de konuşmanızın
çoğu bunu doğrulayan bir husustu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet Sayın
Yıldırım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Numan Kurtulmuş Bakanın ifade ettiği hususlardan
Sayın Bakanın sarı basın kartı, tutuklu gazeteci
sayısı ki verdiğimiz rakamı yanlış not
almış olacaklar o yüzden öyle söylediler büyük ihtimalle- IMC TV
konusundaki tutumumuz ve CHPnin bu konudaki yaklaşımıyla ilgili
sarf ettiği sözler sataşma niteliğindedir.
BAŞKAN Bir dakika
Ne dedi de
sataştı CHPye? Kusura bakmayın da
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dedi ki: 64 kişinin
adını veriyorsunuz. 64 tutuklu gazeteci olduğunu ifade etti.
Aslında bizim verdiğimiz rakam o değildir. Ayrıca,
Barış Yarkadaşın konuşmasının içindeki
kısımlara
BAŞKAN Ya, Sayın Özel, zorlamayalım
lütfen ama
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
zorlama diye bir şey yok.
BAŞKAN Siz söz isteyin yerinizden, söz
veririm yani. İllaki bir şeyi zorlamaya gerek yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
yerimden değil... Kürsüden yapılan bir sataşma. Kaldı ki
gün boyu yapılan müzakerelere Sayın Bakan kırk dakika süreyle
cevap verdi, biz bu cevapları dinledik. Zaman zaman iktidar partisinin
grubunun laf atmaları üzerine birtakım şeyler oldu ama
Sayın Bakana sataşmadık, Sayın Bakanın ifadelerini
dinledik.
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz hiç laf
atmıyorsunuz!
BAŞKAN Bir saniye Sayın Milletvekili.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim hatiplerimizin
yapmış olduğu açıklamalara gönderme yaparak söylemedikleri
sözleri, ifade etmedikleri şeyleri seçmenlerinin önünde onları zor
duruma sokacak şekilde ifade etti. Normal şartlarda ayrıca TRT
konusunda da Sayın Aykut Erdoğdunun iki dakikalık söz talebi
vardı, kendisi biraz önce geldi, Sadece Barışın
yapacağı cevap yeter, saat ilerledi. dedi. Siz takdir ederseniz
Sayın Barış Yarkadaş tutuklu gazeteciler konusunda
doğrudan kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verecek, ondan sonra
da başka bir söz talebimiz yok yerimizden söz talep hakkımız
mahfuz kalmak üzere.
MEHMET METİNER (İstanbul) Başka!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
siz bu yüce Meclisi, gündemi takip ederken tabii ki İç Tüzüke göre takip
ediyorsunuz. Çok açık 69da ifade edilmiş şekliyle; gruba
sataşma varsa, ki vardır diye düşündünüz ve Sayın
Başkana söz verdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Kurtulmuşla
ilgili
Yok, vermedi, vermedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onun
dışında ayrıca şahsına bir sataşan varsa ona
da verdiniz. Fakat her kurumla ilgili, düzeltmecibaşı gibi Onu
düzeltelim, bunu düzeltelim. derseniz her grup gibi biz de bunun için söz
alırız, biz de aynı talepte bulunuruz. Öyle şey olabilir
mi?
MUSA ÇAM (İzmir) Bulunun, bulunun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bura
konuşma yeri canım, burada konuşmayıp nerede
konuşacağız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Hükûmet temsilcilerinin konuşması içerisinde geçen her kurumla ilgili
düzeltme yapmak diye bir usul yok, bir madde yok. Sizi bu konuda tekrar
hassasiyete davet ediyorum.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Varsa sorularını soru-cevap kısmında sorsunlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben
de
BAŞKAN Şimdi, Sayın Özel, şunu
söyleyeyim de
Bir saniye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii.
BAŞKAN Şimdi, soru soruldu, soruya cevap
verildi yani cevap vermeyebilirdi de belki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Fazlasıyla verdiniz
Sayın Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Soru-cevap
kısmında sorabilirler.
BAŞKAN Hiç isim bile zikretmeden sorulan
sorulara genel cevaplar verildi. Şimdi cevaba cevap; O cevabı
beğendim, bu cevabı beğenmedim. Siz konuştunuz, Hükûmet
konuştu, diğer bütün gruplar konuştu. Takdiri kamuoyuna
bırakalım dilerseniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gündeme geçebilir miyiz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bakın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle şunu ifade edelim, görüşme bütçe görüşmesi.
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aslında, Sayın
Bülent Turanla pozisyonlarımızın ya da
savunmalarımızın içeriklerinin ters olması lazım. Bir
iktidar partisi bütçe görüşmesi sırasında, ne kadar çok müzakere
o kadar çok demokrasi, o kadar şeffaf bütçe mantığıyla
müzakerelerin önünün açılmasını ister.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şeffaf bütçede
sıkıntı yok!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muhalefet partileri ise bu
konuda yaptığı eleştiriler yerine
ulaşmıştır, daha fazla detaya girmek istemez ama aksine,
Cumhuriyet Halk Partisinin yaklaşımı, daha çok müzakere, daha
çok demokrasi, daha şeffaf bütçe, daha müreffeh Türkiyedir. Bu yüzden,
şurada, dört dakika boyunca konuşup iki dakikalık söz
hakkını kısıtlamaya çalışmanın bir
manası yok.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Takdir ederseniz, Sayın
Yarkadaş grubumuz adına
Çünkü, Sayın Lütfi Elvanın
yaptığı konuşmadan sonra 2 tane cevap
hakkımızı kullandık, Sayın Numan Kurtulmuşu da
en az Sayın Lütfi Elvan kadar önemsiyoruz. Partiye kaydının
eskiliği yeniliği üzerinden bir yaklaşımı doğru
bulmayız.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Özel, bu kadar
kendinizi yormanıza da gerek yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
BAŞKAN Bakın, benim niyetim, evet
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sabah 11.00de
başlayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN Bütçe müzakereleri teknik anlamda,
Türkiye'nin yönetilebilirliği, Türkiye'nin geleceği, beklentisi,
vatandaşımızın umutları, talepleri, bunları çok
güçlü bir şekilde müzakere edelim ama bunu takdir edersiniz ki
Bakın, bugün siz birkaç defa güzel bir şekilde söylediniz, Dolu dolu
konuşmalar yapalım, içerikli konuşmalar yapalım, Türkiye'nin
geleceğine dönük konuşmalar yapalım. ve bunu bir
kayıkçı kavgasına meydan vermeden, polemiklere de meydan
vermeden
Yani, şu iki dakikayı vermemem için
Verebilirim, eyvallah, Grup adına. dersiniz ama
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İçerikli bir cevap
hakkı talep ediyoruz.
BAŞKAN Meclisin verimli, rantabl ve İç
Tüzüke uygun idaresi için ben bu kadar söylüyorum ama siz bu kadar kendinizi
yordunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Saat on oldu Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özel, bakın son kez
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Kurtulmuşun
değerlendirmeleri üzerine grubumuz adına iki dakika cevap hakkı
kullanmak isteriz.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen bir daha
olmasın.
Buyurun Sayın Yarkadaş, iki dakika
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
neye göre söz veriyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 69a.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
hangi maddeye göre söz veriyorsunuz?
BAŞKAN Sataşmadan.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
25.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuşun 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Süreyi
yeniden başlatabilir misiniz.
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, buyurun
Allah aşkına ya, yeni bir polemik başlatmayın.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Hayır ama
gitmiş süre.
Ben AKPnin iki sayın bakanını
dinlerken 1990lı yıllara döndüm ve aklıma Süleyman Demirel
geldi. Güneydoğuda ne zaman bir gazeteci katledilse Demirel onlar için,
Bunlar gazeteci değil, gazeteci kılığındaki
militanlar. derdi, AKP de şimdi aynı zihniyetle Bunlar gazeteci
değil. diyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Demirel
nasıl cevap verecek buna?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Rojda Oğuz
Facebookta yaptığı bir paylaşımdan dolayı
tutuklandı, Vanda 9 Ocak 2016da. Erol Zavar 2000 yılından
beri
(AK PARTi sıralarından gürültüler)
BAŞKAN İsim vermeyecektiniz hani
Sayın Yarkadaş?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
kanser
hastası hâlâ cezaevinde. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Diyarbakır
Surda Mazlum Doğan, sokak arasında süren bir çatışmada
Fatma Ateş adlı yaşlı bir kadını
kurtarırken polis tarafından gözaltına alındı ve
tutuklandı. Gaziantepli gazeteci Nazım Taştan Facebookta
yaptığı haberlerden dolayı tutuklandı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne haberi yaptı, onu
söyle.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Ne haberi yaptı, ne
haberi, onu söylesene. Niye kamuoyunu yanıltıyorsun? Ne haberi
yaptı?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Diyarbakırda bir toplumsal eylemi izleyen JİNHA muhabiri
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHP terörü savunuyor!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Beritan
Canözer -bunu dinlerken utanacaksınız- polis tarafından fazla
heyecanlı olduğu gerekçesiyle göz altına alındı ve
tutuklandı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yalan
söylüyorsun, yalan söylüyorsun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHP terörü savunuyor!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Şimdi,
bütün bunları görmezden gelip Onlar gazeteci değildi. demek
insanların aklıyla alay etmektir. Hidayet Karacayı zaten
saymıyorum, o sizin eski arkadaşınız, neden
tutuklandığını mahkeme de henüz kendisine
söyleyemediği için ben de söyleyemiyorum.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Sizin arka bahçeniz yani.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sizin
arkadaşınız.
AHMET UZER (Gaziantep) Sizin
arkadaşınız.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Her türlü
vicdansızlığı savunmak zorunda değilsiniz. Elinizi
vicdanınıza koyun, bu insanların neden
tutuklandığını görün, Süleyman Demirelli yıllarla
Türkiyeyi yönetmeye çalışmayın.
TRT meselesine gelince
TRTde yirmi beş günlük
canlı yayında AKPye otuz saat, Erdoğana yirmi dokuz saat,
CHPye sadece beş saat verilmiş. İşte sizin adaletiniz bu,
bu kadar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HARUN KARACA (İstanbul) Çok bile.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başka söze gerek yok. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Öldükten sonra
anılarınızdan atıyorsunuz, Dokuzuncu Senfoniyi beraber
dinlediniz siz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, az
önce sayın konuşmacı konuşmasını yaparken
özellikle bazı zanlıların ismini zikrederek bizimle beraber
olduğunu ifade ettiler, bununla ilgili söz almak istiyorum.
BAŞKAN Pardon, anlayamadım.
İsimlerini vererek
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Mahkeme nezdinde
zanlı olan, sanık olan bazı isimleri zikrederek onların
bizimle beraber olduğunu ifade ettiler, bununla ilgili söz almak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
Lütfen, siz de yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
26.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; tekrar ifade etmek istiyorum: Sabah on birde
başladık, saat neredeyse on bire geldi. Bizi itham ederken Müzakere
etmiyoruz, konuşamıyoruz, hakkımız halel ediliyor.
derseniz, insaf derim. Sizin kadar konuşan, sizin kadar İç Tüzükten
kaynaklı bazı hakları suistimal eden, gündemi kilitleyen, grup
önerileriyle, benzer çalışmalarla burada milletin bizden
beklentilerini geciktiren başka bir anlayış var mı Allah
aşkına!
ATİLA SERTEL (İzmir) Yine
sataştınız, sataşıyorsunuz yine.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Neyi konuşmuyoruz
şimdiye kadar, neyi konuşmadık? Bu bir.
İkincisi: Yine sabahtan beri diyoruz ki: Bütçe
bu millet için en önemli kanunlardan bir tanesi, gecikmesin, zamanında
olsun. Zaten, ocak ayında bitmesi gereken işlemi ancak martta
yapabiliyoruz, gecikmemiz zaten var. O yüzden, sabreden derviş
anlayışıyla, alttan alarak, suhuletle, sakinlikle birçok
hakaretinizi, polemiğinizi bile görmeden devam ediyoruz. Bugün normalde
saat yedide bitecekti bu akşamki mesaimiz, öyle konuşmuştuk
arkadaşlarımızla, saat on ve daha işimiz var. Ben bunu
milletin takdirine bırakıyorum.
Ancak, bize ısrarla gazeteciler cezaevinde
gibi bir ithamı reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Biz de
ilgililerle konuşuyoruz, görüşüyoruz. Türkiyede basın
özgürlüğü açısından yasal düzenlemeleri en üst seviyeye çeken
hükûmet AK PARTİ Hükûmetidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hiç kimse bunun aksini bize söyleyemez.
GARO PAYLAN (İstanbul) 150nciyiz, 150nci.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Fakat, az önce ilgili
hatibin konuşurken, isim verirken o isimlerin ne
paylaştığını, nerede olmadığını
söylemesini de ibretlik buluyoruz, onlar bizde var zaten ne olduğunu biz
biliyoruz. Siz, mesleklerin terör faaliyetlerine üst bir akıl vereceğini
düşünüyorsunuz. Ne milletvekilliği ne gazetecilik ne başka bir
meslek insanlara suç işleme hakkını sağ-la-maz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı
Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
ve son söz İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğluna aittir.
Sayın Berberoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; aslında bütçenin
ilk gününün son konuşmasını yaparken rakamsal bir sunum
yapmayı düşündüm fakat elimizde rakam kalmadı yani gördüğüm
kadarıyla burada rakama dair herhangi bir soru maalesef Hükûmet
tarafından devlet sırrı olarak kabul ediliyor, devlet
sırrı olarak kabul edilen meselelere dokunan eski
meslektaşlarımın da nerede yattığına dair zaten
hepinizin yeterince kanaati var. Dolayısıyla ben bu işin siyasi
ve iktisadi mantığını, Magna Cartadan Fransız
Devrimine kadar yani bütçe hakkı olan bir Meclisin bu hâle
düştüğünü görerek ve üzülerek Sayın Bakana, özellikle
Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuşun önerisi
üzerine Mecliste bulunan en yaşlı ve en kıdemli, belki de eski
gazeteci sıfatıyla kendisine bir iki konuda yapıcı
olduğunu düşündüğüm önerilerde bulunmak istiyorum.
Öncelikle medyayla ilgili konuşurken
verdiğiniz rakamlar, içerideki insanların sayısı veya bu
sayıya itirazdan ibaret. Biraz daha başa gelelim, mesela Lütfi
Beyin, Sayın Bakanımın, özür dilemeye
başladığı andan itibaren şu anda Meclis Genel
Kurulunda oturan ve millî irade tarafından buraya -tıpkı sizin
ve benim gibi- gönderilen Tuncay Özkandan özür dileyerek başlayalım,
kendisi beş yıl yattı. Basın kartı hamilidir, sürekli
basın kartı vardır, şu anda onu içeri atanları içeri
atmakla meşgulsünüz. Devam ediyorum, Mustafa Balbaydan özür dileyelim,
kendisi sarı basın kartı hamilidir
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz niye özür
diliyoruz ya?
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Niye içeriye atıyorsunuz diye soruyorum ben size başkasını?
Onları içeri atanları niye atıyorsunuz?
AHMET UZER (Gaziantep) Hükûmetle ne ilgisi var?
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Niye Kumpas kuruldu. diyorsunuz, niye Kandırıldık.
diyorsunuz Beyefendi?
MEHMET METİNER (İstanbul) Paralel
sevicilik yapıyorsunuz.
AHMET UZER (Gaziantep) Hükûmetle ilgisini izah
eder misiniz?
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Yahu boş verin. Kim, hangisi, Cumhuriyet Halk Partisi zamanında
mı girdi Tuncay Özkan?
MEHMET METİNER (İstanbul) Cemaat halk
partisi oldunuz.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Yoksa Mustafa Balbay zamanında mı girdi?
MEHMET METİNER (İstanbul) Kendi
celladınıza aşıksınız ya.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Vallahi biz celladımızı içeri atacağız inşallah
kısmetse.
MEHMET METİNER (İstanbul) Kim attı
onları içeriye?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Berberoğlu
MEHMET METİNER (İstanbul) Deminden beri
paralel sevicilik yapıyorsunuz.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Yahu devam edin, devam edin siz, boş verin.
İSMET UÇMA (İstanbul) Genel Kurula
dönün, Genel Kurula Enis Bey.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
İkincisi Sayın Bakana önerim: Medyanın her şeyinden
bahsediyorsunuz, bir tek reklam gelirlerinden, kapılarında bekleyen
vergi memurlarından, kayyumlarından bahsetmiyorsunuz, gelin
onları da tartışalım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bu kadar
pişkinliğe pes ya!
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) Bir
gecede kapatılan gazetelerden bahsedelim, bir gecede karartılan
ekranlardan bahsedelim, kapısında her gün vergi müfettişi
bekleyen büyük medya kuruluşlarından bahsedelim.
MEHMET METİNER (İstanbul) Onlar sizi
içeri tıktılar, paralelin savcıları tıktı sizi
içeri.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) Ne
yapıyoruz, bir dakika; neyden bahsediyoruz, hangi medyadan bahsediyoruz?
Bugün, 10 bin satan gazetenin içimizde olan yazarının
bağırtılarına, çığlıklarına
kanmayın.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hadi oradan,
nasıl gazeteci olduğunu biliriz senin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen;
lütfen sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Güzel. Ben de senin nasıl gazeteci olduğunu bilirim. Konuşmaya
başladığımdan beri bana sataşıyorsun. Sen gel
buraya, cevabını bana ver ya, niye oturduğun yerden laf
atıyorsun? Ben Sayın Bakanla muhatabım, seninle değilim.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (İstanbul) Genel Kurulla
muhatapsınız.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum)
Efendim, Genel Kurula hitap edin.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla)
Devam ediyoruz efendim.
TRT konusunun, son derece basit bir
mantığı var Sayın Bakanım meselenin, o da şudur:
TRT, zatıalinizin mantığına göre Meclis aritmetiğine
göre söz hakkı veriyor. Doğru anladıysam, özetle söylenen bu. E,
ben de diyorum ki o zaman, TRTnin dış haberlerinin Çin Parlamentosu
haberleriyle başlaması, Hint Parlamentosu haberleriyle devam etmesi
ve böyle devam etmesi lazım, dünya nüfusuna mütenasip bir
yayıncılık yapması lazım, olur mu böyle mantık?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) On dört yıl önce
bunları söylüyor muydunuz?
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) TRT
sizin, benim, hepimizin vergileriyle, özellikle seçim dönemlerinde, bu ülkede
adil seçim yapılması üzerine kurulu bir yayın yapmalıdır.
Eğer bunda anlaşamıyorsak yayıncılıktan sizin ile
benim anladığım şey aynı değildir zaten
olmamasını da deminden beri gelen parazitten anlıyorum. Öyle
olması da mümkün değil.
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz
Hürriyetteki yayıncılığı da biliriz, tetikçiliğinizi
de biliriz.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) Son
olarak, yine Sayın Bakana hitaben konuşmak istiyorum ve
konuşmamı bitirmek istiyorum: Bakın, 1982de tesadüfen aynı
yerde bulunmuşuz fakat o yer bugün sizi 317 milletvekiliyle gönderen millî
iradenin tam aksi yöndü. Sakın unutmayın, biz yüzde 7,5tuk, onlar
yüzde 92,5tu; ben de Anayasaya hayır dedim, zatıaliniz de
Anayasaya hayır demişsiniz. Ben hâlâ aynı yerdeyim, siz
nerede olduğunuzu bir daha düşünün efendim.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet sayın milletvekilleri,
böylece birinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
AHMET UZER (Gaziantep) Demirel dediği
Süleyman Demirel!
MEHMET METİNER (İstanbul)
Bahsettiği Demirel, Süleyman Demireldi ya!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Surda üç aydır süren
sokağa çıkma yasağı ve ablukanın kalkması için sivil
toplum örgütleri ile Avrupa parlamenterlerinin devreye girdiğine ve
Parlamentonun görev alarak bu sorunu bir an önce çözmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıya davet ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
lütfen uyarın. Ayıp bir şey ama ya! Haddinizi bilin ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Genel
Kurulu ve AKP milletvekillerini bu Parlamentoda saygıya davet ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne var Genel Kurulda?
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz
saygılı olacaksınız siz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Git aynaya bak,
saygıdan söz ediyor. Git aynaya bak, elini indir aşağı be!
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
Sayın Demirel, mikrofonunuz açık buyurun
size söz verdim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bakın, Sayın Demirelle saygı, üslup dışında
konuşuyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen her
birimiz burada her bir milletvekilini saygıyla dinlemek durumundayız.
Lütfen buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani ne
diyeceğimizi bilmiyoruz, gerçekten bu kadar saygısızca
davranmayı -bu Parlamento kabul ediyorsa- bütün Türkiye halkları
görüyor, AKP sıralarındaki bu saygısızca
davranışları bütün Türkiye halkları izliyor ve görüyor, ben
sadece bunu söyleyeyim.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Saygısızlığı siz yapıyorsunuz siz, dibine kadar
saygısızsınız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çünkü,
ben, gerçekten sizler daha önce de ifade ettiniz, hani yaralayıcı
sözler diye ifade ediyorsunuz, asla kullanmam, kullanmak da istemem, kendime
yakıştırmam. O yüzden, atılan lafların hepsini
kendilerine iade etmek dışında başka söyleyecek
MEHMET METİNER (İstanbul)
Cumhurbaşkanına Önce Müslüman ol. diyecek kadar
saygısızsınız.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
bir
şeyim yoktur yani kendilerine saygısızlıklarının
ifadesidir, Parlamentoya saygısızlığın ifadesidir.
Bakın, sayın bakanlar konuşurken de aynı şekildeydi,
dün de Başbakan burada kendilerine saygılı olmaları
gerektiğine yönelik bir uyarıda bulunduğunu ifade etti. Ama, bu,
sadece dün için miydi, sadece genel başkanların konuşmasına
ilişkin midir? Bence Sayın Başbakanın bundan sonraki
süreçte bu Parlamentoda saygılı bir şekilde konuşması
gerektiğini bütün milletvekillerine
MEHMET METİNER (İstanbul) Kendi genel
başkanına söyleyeceksiniz bunu.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
aktarması gerekiyor, ben bunu söyleyeyim. Sadece şunu ifade
edeceğim
MEHMET METİNER (İstanbul) Bir de
Mersinde
Kendi genel başkanınıza saygıyı
öğreteceksiniz. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ama
Buyurun, siz devam edin.
GARO PAYLAN (İstanbul) Arkadaşlar,
şu Metineri bir susturun ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Bakan, 12 Eylül dönemindeki darbe süreçlerinde yaşananları
ifade etti ve hepimiz bütün darbelere karşı olduğumuzu da
söyledik ama ben şunu ifade edeceğim: Evet, 12 Eylül döneminde
sıkıyönetimde, darbe süreçlerinde sokağa çıkma
yasakları sadece iki üç gün vardı ama şu anda Türkiyede
Cizrede, Surda, Silopide, Nusaybinde, İdilde ve özelde de Sur için
söyleyeyim ki, bugün seksen sekizinci gün yani üç ayı dolduran bir
sokağa çıkma yasağı ve bir abluka vardır. Yani, bunu
ifade ederken orada yaşayan çocukların, orada yaşayan
kadınların
Oradaki ablukanın bir an önce kalkması için
sivil toplum örgütlerinin, Avrupa parlamenterlerinin devreye girdiği ve
bunun ortadan kaldırılması gerektiğini ifade eden bir durum
söz konusudur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
yaşam hakkı ihlalinin ortadan kaldırılması için,
Türkiye'nin geleceği için
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, sözüm daha bitmedi, mikrofonda ışık daha hâlâ
yanıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
Süresiz
konuşamazsınız ki.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şöyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, herkes süresiz
konuşmuyor Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Toparlayacağım Başkan, toparlıyorum zaten.
BAŞKAN Bitirin Sayın Demirel, lütfen bitirin.
Mikrofonu bir dakika daha açıyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Zaten
toparlayacağım Başkan, uzatmaya da niyetim yok.
Şimdi, yaşanan bu vahşetin, Cizrede
yaşanan vahşetin aynısının
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Sayın
Başkan, bunu elli sefer dinledik biz burada. Elli sefer dinledik biz bunu
ya! Her gün bunu mu dinleyeceğiz biz ya?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Surda
yaşanmaması için Avrupa parlamenterleri Diyarbakırda ve bir çağrı
yapıyor ama biz burada defalarca söylememize rağmen hâlâ bir komisyon
oluşturamadık,.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın Başkan,
vahşetin sorumluları da failleri de kendileridir.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Ya
şunun mantığını açıklar mısınız,
adamların bodrumda ne işi var? Binanın içinde durmak varken,
bodrumda ne işi var?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hâlâ
buna yönelik bir adım atamadık ve şu anda çocuklar çok
ağır bir şekilde yaralı ve kadınlar yaralı orada.
Ben toparlayarak ifade ediyorum ki, bir an önce bu
Parlamentonun görev alması ve bu sorunu yerinde çözmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
birinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Yirmi dakikanın on dakikası sorulara ayrılacak,
on dakikada soruları Hükûmet cevaplandıracaktır.
Daha önceden sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Haberal, buyurun.
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidarınız süresince Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine kaç vatandaşımız
başvuru yapmış, bu davaların kaçı
sonuçlanmıştır? Sonuçlanan davaların kaçında Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeyi haksız bulmuştur.
Haksız bulunduğumuz davalarda ne kadar tazminat ödenmeye mahkûm
olmuşuzdur?
İkinci sorum: Teröristbaşı ve
terörist unsurlarla geçmişte olduğu gibi yapılan gizli
görüşmeler var mıdır? Türk milletinin bunlardan haberi olacak
mıdır?
Üçüncü sorum: İstinaf mahkemeleri ne zaman
açılıp yargı içinde, özellikle Yargıtaydaki paralel
unsurlar temizlenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın
Cumhurbaşkanının Başbakanlık görevinden
ayrılmadan birkaç gün önce örtülü ödenekten 100 milyon TL para
çektiği doğru mudur?
Cumhurbaşkanlığının 50 yeni
araç alacağı doğru mudur? Cumhurbaşkanının 50
araç alması israf değil midir?
Ayrıca fahri Kur'an kursu öğreticilerine
kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Vekil imamlara kadro vermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Başta enerji kurumları olmak üzere
bazı kurumsal özelleştirmeler sonucu birçok haksızlıklar ve
mağduriyetler hasıl olmuştur. Seçim bölgem olan Erzurumdaki
TEDAŞ müessesesinin özelleştirilmesi sonucu farklı kamu
kurumlarına dağıtılan personelin maaşları,
çalışma şartları, iş tanımları ve
pozisyonlarıyla ilgili belirsizlikten doğan
haksızlıkların giderilmesi için gerekli düzenlemelerin
yapılması ve Türkiyeye şamil kılınması konusunda
bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Komitesinin 13 Ekim 2012 tarihli sonuç
gözlemlerinde Devlet, ulusal İnsan Hakları Kurumunu kuran 2012
tarihli yasayı, yapısal ve mali
bağımsızlığı garanti altına alacak
şekilde ve tam anlamıyla Paris Prensiplerine uyumlu olarak
değiştirmelidir. denilmişti. Aynı görüş 2015te
Birleşmiş Milletler periyodik değerlendirme
toplantısında da yer aldı. Son olarak da 64üncü Hükûmetin 2016
Yılı Eylem Planında Türkiye İnsan Hakları Kurumunun
etkinliğinin artırılacağı söyleniyordu. Şimdi,
yeni yasa tasarısı yapısal ve mali bağımsızlığı
tamamen ortadan kaldıran bir yapıya sahip. Acaba bu konuda herhangi
bir değişiklik yapılması düşünülüyor mu? Çünkü, aksi
hâlde gerçekten bağımsız bir kurumun oluşması mümkün
olmayacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma soruyorum: Çukurova
havaalanı ihalesi ekim ayında yapılacak diye billboardlara
astık, daha sonra ocak ayında ihaleye çıkılacaktı ama
yap-işlet-devret modeliyle bu ihale yapılamadı. Şimdi
Kendimiz yapacağız, devlet yapacak. diyoruz. Bununla ilgili somut
bir ihale tarihi verebiliyor musunuz? Mersin halkı bunu bekliyor.
2 milyon nüfusu olan Mersin Devlet Hastanesinde
maalesef bir yanık ünitesi bulunmamaktadır. Şu anda Tarsus
Devlet Hastanesinde yüzde 95 yanık olan Kutluay Elvan adındaki hasta
üç gündür sevk edilecek yer bulamamaktadır. Çığır
açtığımız sağlıkta geldiğimiz durum bu
mudur?
Yine, yazın nüfusu 100 bini bulan
Çamlıyaylada diyaliz ünitesi yoktur. İnsanlar her gün 120 kilometre
yolu gidip gelmek zorunda kalıyorlar.
2013 yılında açacak olduğumuz
Pamukluk barajı maalesef yine durmuştur, çalışan
işçiler maaşını alamamaktadır, müteahhit firma zor
durumdadır. Bu konuda yardımcı olacak mısınız?
Bir de, Hükûmetiniz Salih Müslimle görüştü mü?
Buna Türk pasaportu verdi mi? Bu konudaki düşüncelerinizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tam bağımsız Türkiye, kahrolsun
emperyalizm, yaşasın Kürt ve Türk halklarının
kardeşliği diyen deniz Gezmişi saygıyla anıyorum.
Sayın Mersinli Bakanımız
Vaatlerimizin yüzde 82sini yerine getirdik, neyin sözünü verdiysek
yapıyoruz. dedi. Seçim öncesi binlerce billboardda, onlarca sözler
verdiniz bölgemizle ilgili. Özellikle iki tanesini belirtmek istiyorum. Tarsus
Kazanlı turizm bölgesinin yol istimlaki için acele istimlak kararı
alındı. dediniz ama altı ay geçti, bugüne kadar herhangi bir
işlem yapılmadı.
Yine, Çukurova havaalanıyla ilgili 15 Ocakta
Resmî Gazetede yayınlandı -seçim öncesi biliyorsunuz- ihaleye
çıkıyoruz. dediniz ve Söz verdik, yapıyoruz. dediniz,
billboardlara astınız ama aralık ayında seçimlerden sonra
bu ihalenin iptal edildiği Resmî Gazetede yayınlandı.
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Bakan, Devlet
Denetleme Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına
bağlı olarak çalışan, yönetim işlerinin hukuka uygun,
düzenli ve verimli bir şekilde yürütülüp geliştirilmesi amacıyla
kurulmuş denetim kurumudur.
Kurulun temel görevlerinden biri, kurum ve
kuruluşlardaki yolsuzluk ve usulsüzlükleri araştırmaktır;
oysa 17-25 Aralık soruşturmaları gibi önemli iddiaların yer
aldığı durumlarda ve son yıllarda kurulun
çalıştırılmadığını görmekteyiz.
Öte yandan, kurulun soruşturma sonuçları
da kamuoyuna yansımamaktadır. Kurulun açıkladığı
en son rapor 14 Şubat 2014 tarihindedir.
Uzun dönem temiz bir toplumun umudu olan Devlet
Denetleme Kurulu neden çalıştırılmamaktadır?
BAŞKAN Sayın Türkmen
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ederim Başkanım.
1) Sayın Bakan, 8/2/2016 tarihli bir elektrik
faturasında enerji tüketim bedeli 239 lira 50 kuruş, ödenecek tutar
437 lira 20 kuruş; vatandaş, neredeyse kullandığı
elektrik bedeli kadar dağıtım bedeli, Enerji Fonu, TRT
payı, KDV ödemekte.
Asgari ücretin 1.300 TL olduğu Türkiyede
elektrik fiyatlarında iyileştirme düşünüyor musunuz?
2) Adana Merkez Yüreğir ilçesinde
Karataştan E-5e kadar hizmet eden Karşıyaka Devlet Hastanesi
kapatılmıştır. Bu bölgede mesai saatleri içinde aile hekimi
dışında vatandaşın sağlığa erişimi
söz konusu olamamaktadır. Bu bölge için bir hastane düşünüyor
musunuz?
3) Feke-Mansurlu-Gaffaruşağı yolunun
bakım çalışmaları için bir planlama yapılmış
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sertel
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakan;
Ödemiş-Çaylı-Kiraz-Beydağ-Kaymakçı yolu çok gezdiğim
seçim sathı mahallindeki bir yolumuz; çok dar ve kötü bir yol.
İzmire değer verilmesini ve o yolların
yapılmasını istiyorum.
Ayrıca, çok önemli bir konu;
Arıkbaşı köyünde yaklaşık üç yüz dört yüz
yıllık ağaçlar var ve yaklaşık yedi sekiz
yıldır da Torbalı-Bayındır-Ödemiş-Kiraz yolu
bölünmüş yol olarak yapılmaya çalışılıyor ama bir
türlü bitirilmedi. Fakat bu ağaçlar orada kesilmek isteniyor. Sayın
Nükhet Hotar Hanımefendi söz vermişti AKP Genel Başkan
Yardımcısı Bu ağaçlar kesilmeyecek. diye. Şimdi bu
ağaçların işaretlendiği ve kesileceği söyleniyor.
Köylüler dâhil herkes orada tedirgin. Bu ağaçları kurtarmamız ve
yolu orada değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Bakan,
maliyetinin 5 milyar lirayı aştığı ve kaçak olarak
yapıldığı tartışmaları süren, ülkemizde lüks
ve şatafatın, örneği görülmemiş israfın simgesi hâline
gelen Cumhurbaşkanlığı Sarayının
yıllık elektrik giderinin 14 milyon yani eski parayla 14 trilyon lirayı
geçtiği iddia ediliyor. Enerjide dışa
bağımlılığımızın çok yüksek olduğu
ve enerji arz güvenliğimizin sağlanamadığı bir ortamda
11 bin asgari ücretlinin aylık gelirine eşit olan sarayın
elektrik faturasını düşürmek, daha mütevazı rakamlara
indirmek için bir çalışma yapılmakta mıdır?
Cumhurbaşkanlığı Sarayında halkımıza örnek
teşkil edecek şekilde hem elektrik faturasında hem de diğer
savurgan harcamalarında bir tasarruf düşünülmekte midir?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sarayın gerçek maliyeti, bugüne kadar harcanan
paranın toplamı ne kadardır, aylık doğal gaz giderleri
ne kadardır? Bugüne kadar saraya taşınan muhtarların
sayısı kaçtır, bunları kim belirliyor ve bunların
giderleri, masrafları hangi bütçeden karşılanıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Sorularımız kaldı Sayın Başkan.
MUSA ÇAM (İzmir) Bir kişi daha
sorabilir.
BAŞKAN
Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Lütfi Elvan.
Buyurun Sayın Elvan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle, şu anda, Mersinde yanık
hastası durumunda olan kişiyle ilgili olarak, Gaziantepteki bir
hastaneye nakli gerçekleştiriliyor. Onunla ilgili olarak
arkadaşlarımız devreye girdiler, yardımcı oluyorlar.
Mersindeki hastaneyle ilgili olarak, biliyorsunuz,
Türkiyenin ilk şehir hastanesi Mersinde açılacak. Haziran
ayına kadar bu çalışmalar tamamlanıyor. 1.200 yatak
kapasiteli hastane, Mersin Şehir Hastanemiz tüm üniteleriyle birlikte
Mersinli hemşehrilerimizin hizmetine girecek.
Diğer taraftan, bir başka soru, Çukurova
havaalanına yönelik yöneltildi. Bu konuyla ilgili olarak bildiğiniz
gibi Çukurova havaalanı daha önce yap-işlet-devret modeli
çerçevesinde ihale edilmişti. Ancak ilgili müteahhit maalesef bu projeyi
tamamlayamadı, aşağı yukarı 50 milyon euro
civarında bir para harcamasına rağmen bu yatırımı
tamamlayamadı. Bunun üzerine seçim öncesi tekrar yap-işlet-devret
modeli çerçevesinde ihaleye çıkıldı ve çıkılan bu
ihalede de maalesef, tek bir teklif gelmesi nedeniyle Ulaştırma
Bakanlığımız bu ihaleyi iptal etti. Bunun üzerine
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) İhale
yapılmadan iptal edildi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Efendim, tek bir teklif geliyor.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) İhale tarihinden
bir ay önce.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Tek bir teklif gelmesi ve böyle bir teklif verilemeyeceği yönünde ifadede
bulunulması nedeniyle iptal edildi. Bunun üzerine, ben Ulaştırma
Bakanımızla bir araya gelip bu sorunun kökünden çözümü için
karşılıklı konuştuk, tartıştık ve bunun
kamu tarafından, bizatihi Ulaştırma Bakanlığımız
tarafından yapılması konusunda hemfikir olduk ve bu çerçevede
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğümüz tüm
çalışmalarını tamamladı ve kamu tarafından yani
Ulaştırma Bakanlığımız tarafından
yapılması için Yüksek Planlama Kurulu kararı gerekiyor idi.
Yüksek Planlama Kurulu kararı için gerekli yazışmalar
yapıldı hem Maliye Bakanlığından hem Kalkınma
Bakanlığından hem de Hazine Müsteşarlığından
uygun görüşler alınarak imzaya açıldı. Dün itibarıyla
Yüksek Planlama Kurulu kararı tamamlanmış oldu ve önümüzdeki
günlerde muhtemelen iki hafta içerisinde Çukurova havaalanımızın
ihalesine çıkacağız ve Ulaştırma
Bakanlığımız tarafından tüm masrafları
karşılanmak üzere bu yatırımı
gerçekleştireceğiz.
Diğer bir husus, İnsan Hakları
Kurumuna yönelik olarak. Öncelikle şunu ifade etmeliyim: İnsan
Hakları Kurumumuz idari ve mali açıdan özerk bir yapıdadır.
Diğer birçok örnek ülkede olduğu gibi -biraz önce de konuşmamda
ifade ettim- kurul yapısı, Bakanlar Kurulu ve
Cumhurbaşkanlığı tarafından atanan bir şekilde.
Bunun çok sayıda Avrupada örnekleri var. Ancak, İnsan Hakları
Kurumumuza İdari ve mali açıdan özerk değil. gibi bir ifade
kullanılması bu kurumumuza yönelik doğru bir ifade değil,
idari ve mali açıdan özerk bir kurumdur.
İnsan hakları ve eşitlik kurumuna
gelince, yeni kuracağımız kuruma gelince, bunu sizler de
biliyorsunuz, ayrımcılıkla mücadeleye yönelik bir kanun
tasarısı hazırlandı ve daha sonra bu
ayrımcılıkla ilgili husus ile İnsan Hakları Kurumunun
birleştirilmesi ve tek bir kurum olması konusunda karar verildi.
Bunun gerekçesi de şu idi: İnsan hakları konusunu
ayrımcılıktan ayırabilmeniz mümkün değil,
ayrımcılığı da insan haklarından
ayırabilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla, diğer örnek
olabilecek ülkelere baktığımızda ülkelerin, özellikle
Avrupa ülkelerinin bir çoğunda insan hakları konusu ile
ayrımcılığın aynı kurum tarafından
yürütüldüğünü görüyoruz. Biz de bu çerçevede İnsan Hakları
Kurumu ile ayrımcılıkla mücadele için
oluşturacağımız kurumu birleştirip tek bir kurum
hâline dönüştürme kararı aldık. İnsan hakları ve
eşitlik kurumu adını verdik. Bu kurum üç temel işlevi
yerine getirecektir. Bir, insan hakları konusu, resen inceleme yapma
yetkisi olacak. İki, işkence ve kötü muameleye yönelik olarak ulusal
önleme mekanizması olarak çalışabilecek ve Birleşmiş
Milletler Ek İhtiyari Protokolüne ek konuyla alakalı olarak. Üçüncü
ise, ayrımcılıkla mücadele edebilecekler.
Kurumun yapısına gelince, ben bunu
İnsan Hakları Komisyonunda da açıkladım, son derece esnek
bir yapı oluşturuyoruz. Kurumun kendi içinde kurul üyelerinin kendi
daire başkanlarını, ilgili birimleri ve o birimlerin hangi görevleri
üstlenebileceği görevini, yetkisini biz kurula verdik. Bizim geleneksel
olarak kurumlarımıza baktığınızda bu yetki
yasayla düzenleniyor. Örneğin bir daire başkanlığı,
daire başkanının görevleri, bunların tamamı yasayla
düzenleniyor ve bu yasa çerçevesinde bir işlem yapılıyor. Ama
biz yasada genel yapması gereken sorumluluklar nelerdir, görevleri
nelerdir, bunları belirledik ve bu çerçevede kurula çok geniş bir
yetki verdik, esnek bir yapı oluşturduk ki gelecek olan talepler
doğrultusunda kurum kendi içerisinde esnek hareket edebilsin
düşüncesiyle.
Burada, şunu tekrar etmek istiyorum: Önemli
olan atamanın nasıl ve ne şekilde yapıldığı
değildir, önemli olan o kurumun işlevsel
bağımsızlığıdır. Yani, kurum çalışmaya
başladığı andan itibaren işlevsel
bağımsızlığıdır. Evet, İnsan
Hakları Kurumunun etkinleştirileceğini biz söyledik ama takdir
edersiniz ki yarı zamanlı çalışan kurul üyeleriyle ve 15-20
civarında personelle o İnsan Hakları Kurumunun etkin olarak
çalışabilmesi mümkün değil. Peki, biz ne yaptık? İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumunun kadrosunu 150ye çıkardık.
BAŞKAN Sayın Elvan, Sayın
Kurtulmuşa da biraz süre kalsın dilerseniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Bunun dışında, 150ye çıkarmanın
dışında, yine biliyorsunuz, kurul üyelerini tam zamanlı
çalışan, fiilî olarak o kurumda zaman harcayabilecek bir yapıya
dönüştürdük ki o kurul üyeleri tam mesailerini İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumuna verebilsinler diye.
Ben çok teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulmuş.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sorulan bazı
soruları vakit darlığı dolayısıyla
yazılı cevaplandırırız.
Özgür Bey burada yok. Yani, demin ben nasıl
sataştım da hangi sataşmadan dolayı söz verdiniz, onu
anlamadım. Ancak, şunu açık söyleyeyim: Eğer herhangi bir
şeklide bir arkadaşımıza bir şey söylemek istersem çok
açık bir şekilde bunu söylerim, herhangi bir sataşma yoluyla
bunu ifade etmem. Çünkü, ben oradan konuşurken ya da buradan
konuşurken burada bulunan arkadaşlarımızı siyasi
rakiplerimiz olarak görürüm, düşmanlarımız olarak görmem;
lafları dolaştırarak, eğip bükerek bir şey söylemeyi
de asla kendime yediremem. Ne söyleyeceksem açıkça, derim ki: Musa Bey
kardeşim, Garo Bey arkadaşım, şunu söylüyorum. derim,
açıkça söylerim. Dolayısıyla herhangi bir sataşma yoktu ama
konuşmuş oldu. Eyvallah.
Şunu söyleyeceğim: Değerli
arkadaşlarım, Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Bizim bütün bu
süreçlerden çıkış yolumuz, Türkiyenin reform istikametindeki
yürüyüşünü hızlandırması. Biz bu reformları hep
beraber, Parlamentonun iradesiyle el ele yapabilme becerisini gösterirsek,
ekonomi alanındaki, siyaset alanındaki ve hukuk alanındaki
reformlarımızı yaparsak
Şimdi vakit yok, konuşamıyoruz
ama her biriniz onu takdir edeceksiniz ki, on iki sene evvel, on beş sene
evvel, yirmi sene evvelki Türkiyeyle siyasi ekonomik sistem
bakımından, reformlar açısından
baktığınızda mesafe alınmış. Yeterli mi?
Değil. Demin de ifade ettim, henüz Süper Lige çıkmadık,
Play-offta oynuyoruz. Birileri Türkiyeyi tekrar bir aşağıya
indirmek istiyor, biz de Türkiyeyi yukarıya, Süper Lige
çıkaracağız. Bunun yolu, karşımızdaki
arkadaşımızın ne dediğini anlamaya çalışmaktan
geçiyor, eleştirilerimizi açık ve net, yürekli bir şekilde
ortaya koymaktan geçiyor. Biz de bunları dinleriz. Ama sonuç
itibarıyla, Türkiyenin herhangi bir şekilde bu reform istikametinden
geri gitmesi bu çatı altında bulunan ve bulunmayan bütün siyasi
partilerin tamamının aleyhinedir. Dolayısıyla, Türkiyenin
hem iktisadi reformlarını tamamlaması lazım -bu dinamik bir
süreç- zaman içerisinde yenilemesi lazım, siyasi reformlarını
tamamlaması lazım ve Türkiyenin hukuki reformlarını,
başta Anayasa olmak üzere, diğer yasalar olmak üzere, diğer
antidemokratik yasalar olmak üzere bunları tamamlaması lazım.
Bunu yapacak olan yer de
Birileri başka bir yerden gelip bunu yapmayacak;
birilerinin telkinleriyle, birilerinin tavsiyeleriyle bunlar olmayacak. Emri
alacağımız yer bellidir. Milletin kendisinden, 80 milyonun
tamamından bu emri alacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu)
İnşallah, burada oluşan millî irade istikametinde de
reformlarımızı tamamlayacağız.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
ERKAN HABERAL (Ankara) Biz teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan. 3 soru sordum 1ine cevap vermediniz efendim, sağ olun!
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
ağaçları sormuştum, ağaçları.
Arıkbaşında ağaçlar kesilecek mi?
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkanım,
sorularımıza yazılı cevap verilecek mi, verilmeyecek mi?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Efendim, soruların
hiçbirine cevap alamadık. Bu nasıl Play-offta oynamak ya, bu
takım küme düşer. Daha bir soruya cevap veremiyorsunuz!
BAŞKAN Şimdi sırasıyla birinci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Cumhurbaşkanlığı
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
01) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 434.096.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 434.096.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 266.936.000,00
Bütçe
Gideri 244.631.156,70
İptal
Edilen Ödenek 22.304.843,30
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
02) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 840.029.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 840.029.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 779.516.094,95
Bütçe
Gideri 689.220.324,21
İptal
Edilen Ödenek 82.313.822,73
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 7.981.948,01
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.60) KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 19.288.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 19.288.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 19.068.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 220.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 19.288.000
Kamu Denetçiliği Kurumu
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Kamu Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 14.483.730,00
Bütçe
Gideri 13.157.943,83
İptal
Edilen Ödenek 1.325.786,17
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
Genel
Toplam 13.543.000,00
Tahsilat 13.725.165,67
Ret ve
İadeler 191,69
Net
Tahsilat 13.724.973,98
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
06) SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1) Sayıştay
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.437.500
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 20.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 195.699.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 4.500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 225.656.500
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığının 2014 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sayıştay Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 175.493.300,00
Bütçe
Gideri 151.161.108,06
İptal
Edilen Ödenek 24.332.191,94
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
03) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI
1) Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.130.000
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 43.844.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 54.974.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 39.069.000,00
Bütçe Gideri 30.952.795,45
İptal Edilen
Ödenek 8.116.204,55
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
04) YARGITAY
1) Yargıtay 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 37.191.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 177.961.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 215.152.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 156.842.520,00
Bütçe Gideri 146.477.742,19
İptal Edilen
Ödenek 10.364.777,81
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
05) DANIŞTAY
1) Danıştay 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 27.209.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 112.578.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 6.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 139.793.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Danıştay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 97.131.000,00
Bütçe Gideri 95.126.073,95
İptal Edilen
Ödenek 2.004.926,05
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 973.243.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.346.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 9.141.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 58.415.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskan
ve Toplum Refahı Hizmetleri 150.000.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 722.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 101.344.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.295.211.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 2.402.323.377,29
Bütçe
Gideri 2.310.918.050,37
İptal
Edilen Ödenek 91.405.326,92
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müşteşarlığı 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.75) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜŞTEŞARLIĞI
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.636.803.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.636.803.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 1.047.889.869,87
Bütçe
Gideri 1.021.684.117,23
İptal
Edilen Ödenek 26.205.752,64
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 13.727.079,67
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.76) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU
GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.702.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 25.702.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 21.181.420,00
Bütçe
Gideri 21.148.841,64
İptal
Edilen Ödenek 32.578,36
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.86) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 46.024.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 215.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 10.205.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.103.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 6.424.119.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 1.313.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.482.979.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam
Ödenek 5.730.644.464,46
Bütçe
Gideri 5.705.466.534,09
Ödenek
Üstü Gider 98.239.930,05
İptal
Edilen Ödenek 123.412.964,93
Ertesi
Yıla Devreden Ödenek 4.895,49
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.01) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 198.008.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.800.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 47.192.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 247.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yalnız, bir hususu
açıklayacağım: Kabul etmeyenler deyince kırmızı
kart gösteriyorsunuz, tersinin tersini kabul etmiş oluyorsunuz öyle
olunca, bakın; kabul etmemeye kırmızı kart gösteriyorsunuz,
ona göre. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kayıtlara böyle geçsin Sayın Başkan. Kırmızı kart
kaldırmayı bile beceremediler.
BAŞKAN (B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 55.555.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 191.445.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 247.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 457.000.000,00
Bütçe Gideri 180.449.741,82
İptal Edilen
Ödenek 276.550.258,18
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 457.000.000,00
Tahsilat 174.298.792,43
Ret ve İadeler 913.430,99
Net Tahsilat 173.385.361,44
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var AKP Grubunun talebi üzerine; tutanaklara geçsin. 20
kişiniz yok. dediler, Var. dedim, iddia ettiler, Tutanağa
geçsin. dediler, yoklama talep ediyoruz. Vallahi İlknur Hanım
ısrar ediyor.
BAŞKAN Sayın Özel, şu bütçenin
insicamını bozmayalım; bak, ne güzel gidiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok, bozmayız.
BAŞKAN Tamam, sizin 20 kişiniz var, ben
gördüm, tasdik ediyorum, bunu kapatalım isterseniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
yoklama istiyoruz, bakalım 184 var mı. Yoklama talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Özel, son
kararınız mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son, son. Sayın
İnceözün talebi üzerine yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yani, bence sayınızın
olduğunu bizler çok net bir şekilde gördük. Gelin, beni
kırmayın.
Buyurun, devam edelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
eksik varsa tamamlarız, 20 kişi yoksa tamamlarız, sorun yok.
BAŞKAN Peki, 20 kişiyi bulalım.
Sayın Özel, Sayın Çam, Sayın Sertel,
Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Türkmen, Sayın Bayır,
Sayın Yarkadaş, Sayın Öz, Sayın Özdemir, Sayın
Aydın, Sayın İrgil, Sayın Akın, Sayın
Pehlivanoğlu, Sayın Yıldız, Sayın İlgezdi,
Sayın Bakan, Sayın Bilgehan, Sayın Doğan, Sayın
Yüksel, Sayın Tüm.
Yoklama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (Devam)
1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Büyük
Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KAMU DENETÇİLİĞİ
KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAYIŞTAY (Devam)
1) Sayıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ANAYASA
MAHKEMESİ (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
(Devam)
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) RADYO
VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.77) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın Enformasyon ve Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 22.780.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 945.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 257.892.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 281.617.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 211.152.000,00
Bütçe Gideri 207.513.058,36
İptal Edilen
Ödenek 3.638.941,64
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.61) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 5.742.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 215.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.957.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 5.917.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 40.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.957.000
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.517.000,00
Bütçe Gideri 1.105.003,70
İptal Edilen
Ödenek 3.411.996,30
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.517.000,00
Net Tahsilat 1.660.157,34
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece, birinci turda yer alan
kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir,
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birinci tur
görüşmeleri böylece tamamlanmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 28 Şubat
2016 Pazar günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.01