TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
47nci Birleşim
28 Şubat 2016 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 28 Şubat mağdurlarını
saygıyla selamladığına ve demokratik siyasete yapılan
her türlü müdahaleyi reddettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Yaşar Kemali saygıyla
andığına ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, AK PARTİ Grubunun,
Cumhurbaşkanının herhangi bir eleştiriye veya hakarete
maruz kaldığında kurucu genel başkanı olması
nedeniyle söz hakkı olduğuna ilişkin konuşması
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Torun, 28 Şubat
antidemokratik uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
5.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını ve 26 Şubat 1992 tarihinde yaşanan Hocalı
katliamını kınadığına ilişkin
açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Kadir Koçdemirin, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 28 Şubatın yıl
dönümünde, 2 Mayıs 1999da seçilmiş bir başörtülü milletvekiline
had bildirme şeklinde adı konmamış darbeyi de
hatırlatmak istediğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Türkiyenin içinde bulunduğu en
önemli sıkıntının terör olduğuna ve PKKyla
yapılan görüşme iddialarıyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
9.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Hükûmetin soru
önergelerine yanıt vermediğine veya geç yanıt verdiğine ve
milletvekillerine verilen denetim yetkisinin tam olarak
kullanılmasını sağlayacak bir önlem alınıp
alınmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 28 Şubat antidemokratik uygulamasını
kınadıklarına ilişkin açıklaması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 28 Şubatı
açık bir darbe süreci olarak tarif ettiklerine, doğrudan ya da
dolaylı olarak demokrasiye yapılan her türlü darbe girişimine
karşı olduklarına ve Yaşar Kemalin ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
12.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
tutarlı bir şekilde bütün darbelere karşı çıkmak
gerektiğini düşündüklerine ve Nusaybinde polis aracına
yapılan saldırıda şehit olan polise Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin
açıklaması
13.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya görevinde
başarılar dilediğine, 28 Şubat darbe sürecine, sokağa
çıkma yasağı uygulanan yerlerde yaşananları da darbe
olarak algıladıklarına ilişkin açıklaması
14.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, bütçe görüşmelerinin ülkemize
hayırlar getirmesini temenni ettiğine, 28 Şubat postmodern
darbesinin yıl dönümüne, tüm darbe girişimlerini
kınadığına ve sokağa çıkma yasaklarının
uygulandığı yerlerde terörle mücadele edenlere kolaylıklar,
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
15.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin
Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili verdiği kararı
tanımadığına ve saygı duymadığına
yönelik ifadelerinin demokrasiyle bağdaşır
olmadığına ilişkin açıklaması
16.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, bütün mahkeme kararları gibi Anayasa
Mahkemesi kararlarının da eleştirilebileceğine ve Anayasa
Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili kararının
sınırlarını aşan, yetki gasbı yapan bir karar
olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle
ilgili verdiği kararı tanımadığına ve saygı
duymadığına yönelik ifadelerinin kuvvetler
ayrılığını tanımamak anlamına geldiğine
ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle
ilgili verdiği kararı tanımadığına ve saygı
duymadığına yönelik ifadelerinin kabul edilemez olduğuna ve
bağımsız olarak görevini yapması gereken yargının
baskı altında olduğuna ilişkin açıklaması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan İdilde Şırnak Milletvekili Ferhat
Encunun da bulunduğu eve yönelik bir baskın olduğuna, bu
olayı duyurmak için ulaşmaya çalıştıkları
İçişleri Bakanının ve Bakanlık yetkililerinin
telefonlarına çıkmamalarını kınadığına
ilişkin açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın 118 sıra sayılı 2016
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının bazı
ifadelerine, HDP Grubu olarak sırtlarını bir tek halka
dayadıklarına ve herkesin düşüncesini özgürce ifade etmesini
sağlayan dik bir duruşları olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğanın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Parlamentoda herkesin uymakla
mükellef olduğu kaideler olduğuna, Cumhurbaşkanının da
eleştirilebilir olduğuna ve Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin
PKKya, IŞİDe destek olduklarını iddia ettiğine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Antalya Milletvekili Atay Uslunun 118
sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Genel Kurulun kişisel
düşünceler üzerinden değil İç Tüzüke göre yönetilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tel Abyadda IŞİD
saldırısının tamamen kırıldığına
dair bir haber aldıklarına ve bunun sınır güvenliğimiz
açısından son derece önemli bir gelişme olduğuna
ilişkin açıklaması
40.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirilere
karşı doğrudan AK PARTİ grup başkan vekillerine söz
verilmesinin Anayasayı ihlal anlamına geleceğine ilişkin
açıklaması
43.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
IV.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31),
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE
PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) YURTDIŞI
TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ATATÜRK
KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ
1) Atatürk Kültür
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL
KURUMU
1) Türk Dil
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK
TARİH KURUMU
1) Türk Tarih
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde
HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Adana Milletvekili Tamer
Dağlının 118 sıra sayılı 2016 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhurbaşkanına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
12.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasına şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
28 Şubat 2016 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
II.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 28 Şubat mağdurlarını saygıyla
selamladığına ve demokratik siyasete yapılan her türlü
müdahaleyi reddettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün 28
Şubat. Bundan tam on dokuz yıl önce siyasi tarihimize kara bir leke
düştü. Ben, buradan, 28 Şubat mağdurlarını saygıyla
selamlıyorum ve adı ne olursa olsun, sivil siyasete, demokratik
siyasete yapılan her türlü müdahaleyi reddediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ülkemin siyasi tarihinin bir daha
asla karartılmamasını diliyorum ve öyle olacağına da
inanıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere
başlamadan önce, bugünün özelliğinden dolayı, sisteme giren ilk
12 milletvekili arkadaşıma birer dakika söz vereceğim.
Grup başkan vekili
arkadaşlarımın söz hakkı bakidir.
Sayın Erdoğan
.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğanın, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
28 Şubat 1997de Türkiyenin
yaşadığı o talihsiz günlerin sonucu olarak Türkiyede
bugün, maalesef, ehil kadrolar tasfiye edilmiş ve birçok, başka hak
etmeyen insanlar görevlere gelmişlerdir. Bu bakımdan, Türkiye'nin
normal demokratik süreç içerisinde bir hayat sürebilmesi için bundan sonra
demokrasiye yapılacak her türlü müdahaleye karşı bütün aklıselimin
hep birlikte olması gerekmektedir.
Ben, yeniden, 28 Şubatta yaşananları
kınıyorum ve Türkiye'nin yeni bir 28 Şubat yaşamaması
için üzerimize düşen görevi hep birlikte yapmamız gerektiğine
inanıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tor
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Fahrettin Oğuz Torun, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Ben de 28 Şubatın bu yıl dönümünde bu antidemokratik
uygulamaları kınıyorum. Ancak şunu da belirtmek de fayda
var: Bu antidemokratik uygulamalardan ders alarak iktidarın da daha
hoşgörülü, daha makul yaklaşması, daha adil olması
gerektiğini düşünüyorum. Bu vesileyle, bir daha Türkiye'nin 28
Şubatları yaşamaması, bir daha hiçbir şekilde
antidemokratik uygulamalara meydan vermemesini diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şimşek
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Darbelerden ve ihtilallerden en büyük zararı
gören bir siyasi partinin mensupları olarak darbeci zihniyetin
tamamını kınıyoruz. 28 Şubat ve benzeri
girişimleri yapanların tamamının da yargı önüne
çıkarılmasını istiyoruz. Ne hazindir ki bugün, maalesef, 28
Şubattan şikâyetçi olanların, 28 Şubatı yapanlarla
ilgili hiçbir adli işlem başlatmadıklarına da şahit
oluyoruz. Bunu da şiddetle kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aksu
4.- İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, 28 Şubat antidemokratik uygulamasını
kınadıklarına ilişkin açıklaması
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
28 Şubatın yıl
dönümünde, ben de, Parlamentoya yapılan girişimleri
kınıyorum. Antidemokratik uygulamaların bir daha
yaşanmamasını diliyorum. Ancak bu tür darbe girişimlerini
araç yaparak iktidar gücü elde edilmesini de, 27 Nisanları da ayrıca
kınıyorum. Ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin açık
olmasının, açık olmasının devamının
sağlanmasının hayati önemi haiz olduğunu ifade ediyorum.
Demokrasinin bizim için bir yaşam tarzı olduğunu da ifade ederek
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aydın
5.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını ve 26 Şubat 1992 tarihinde yaşanan Hocalı
katliamını kınadığına ilişkin
açıklaması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Darbe literatürüne postmodern darbe olarak geçen
28 Şubatı biz de kınıyoruz fakat 28 Şubattan
çıkaracağımız en büyük ders, iktidar olanların, erki
elinde bulunduranların kutuplaştıran, ötekileştiren, karşı
tarafı yok sayan bir uygulama hevesine kapılmamasını
dilerim, temenni ederim.
Öte yandan, Hocalıdaki katliamı da
kınıyoruz. Bundan ta yüz yıl önce, yaklaşık,
Hınçak ve Taşnak çeteleri tarafından özellikle Doğu Anadolu
Bölgesinde yapılan mezalimin bir yenisini, bir postmodern
bağlamında yapılmışını da Hocalıda
gördük. Dolayısıyla, geçmişte olduğu gibi, emperyal
güçlerin, ülkemiz üzerinde, özellikle sınır olduğumuz
jeostratejik öneme sahip bölgelerimizde hesaplarının olduğunu
bir kez daha bu mezalimle yaşadık. İnşallah, budan sonra bu
tür mezalimler özellikle soydaşlarımıza bir daha reva görülmez.
Biz de bu konuda inşallah gerekli adımları atarız diyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Koçdemir
6.- Bursa
Milletvekili Kadir Koçdemirin, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım,
28 Şubatta toplumun iradesine, millî iradeye
olan müdahaleyi kınıyorum. Fakat 28 Şubat sonrasında da
semboller üzerinden kamuoyu oluşturularak toplumun esas meselelerinin
gölgelendirilmesinin sona ermesini, tahdit edilmemiş, tahrik
edilmemiş, tehdit edilmemiş ve tahrip edilmemiş bir
iletişim ortamı içinde, gerçek demokraside, bizim,
çocuklarımızın ve torunlarımızın kendisini en iyi
şekilde gerçekleştirdiği bir Türkiyeyi birlikte yaşamaya
vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kavakcı
7.- İstanbul
Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 28 Şubatın yıl
dönümünde, 2 Mayıs 1999da seçilmiş bir başörtülü milletvekiline
had bildirme şeklinde adı konmamış darbeyi de
hatırlatmak istediğine ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
28 Şubatın yıl dönümünde,
uzantısı olan, 2 Mayıs 1999 -adı konulmamış-
darbesini de bugün hatırlatmak istiyorum. Bir milletvekilinin,
seçilmiş bir milletvekilinin şahsında, Türkiyede ona oy veren
kadın-erkek, başı örtülü-başı örtülü olmayan birçok
insana karşı başlatılmış had bildirme
kampanyası, 2 Mayıs 1999da başlayan had bildirme
kampanyası 23 Haziran 2015te ancak, başı örtülü olmayan
milletvekilleriyle ve erkek milletvekilleriyle beraber başörtülü
milletvekillerinin de ant içmesiyle bitmiştir. Bugünlerin tekrar
yaşanmaması için dua ediyorum ve elimizden geleni
yapacağımızı belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aydın
8.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Türkiyenin içinde bulunduğu en
önemli sıkıntının terör olduğuna ve PKKyla
yapılan görüşme iddialarıyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
Türkiye'nin içinde bulunduğu en önemli sıkıntı terör.
Sık sık Genel Kurulumuzda PKKyla yapılan görüşmeler
gündeme geliyor ve tartışılıyor. Şimdi, bu iddialar
üzerine şu soruları yöneltiyorum:
Oslo görüşmesi olarak bilinen buluşmadan
dönemin Başbakanının haberi var mı? Örgütün eylemlerinden
MİTin haberi var mı? Varsa bu eylemler güvenlik güçlerine bildirildi
mi? Güvenlik güçlerinin KCKya yönelik yapacağı operasyonlar önceden
MİTin içerisindeki bazı güçler tarafından örgüt
mensuplarına bildirildi mi? KCKnın Türkiye tarafından taraf olarak
kabul edilmesinde MİTin rolü var mı? Öcalan ile örgüt
arasındaki iletişimde MİT herhangi bir rol üstlendi mi?
KCKnın kuracağı ileri sürülen devlet
sınırlarıyla ilgili MİTin bilgisi var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akın
9.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Hükûmetin soru
önergelerine yanıt vermediğine veya geç yanıt verdiğine ve
milletvekillerine verilen denetim yetkisinin tam olarak
kullanılmasını sağlayacak bir önlem alınıp
alınmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Milletin bize verdiği denetim yetkisini
kullanarak vermiş olduğumuz soru önergeleri Hükûmet tarafından
ya hiç yanıtlanmıyor ya da süresi ve gündemi geçtikten sonra
yanıtlandırılıyor. Bu soruların
yanıtlandırılmasını sağlamak Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının görevidir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi 24üncü Yasama Dönemi faaliyet raporunda yer alan bilgilere göre
24üncü Dönemde 8.635 sözlü soru önergesi verilmiş, bunlardan sadece 2.134
adedi yani yüzde 25i yanıtlandırılmış, yüzde 75ine
yanıt verilmemiş. Aynı dönemde 68.784 yazılı soru
önergesi verilmiş, bunların da 13.970 adedi süresi içinde
yanıtlanmış, geri kalan
yanıtlandırılmamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı olarak halkımızın
milletvekillerine verdiği denetim yetkisini tam olarak
kullanmasını sağlayacak bir önlem alacak mısınız,
yoksa AKP Hükûmeti denetimden hoşlanmıyor, kendisini her şeyin
üzerinde görüyor, biz de bu anlayıştayız, denetime gerek
yoktur. görüşünde misiniz?
BAŞKAN Sayın Gözgeç
10.- Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 28 Şubat antidemokratik
uygulamasını kınadıklarına ilişkin
açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, evet, bugün 28 Şubat, milletin oylarıyla seçilmiş
başörtülü milletvekilimize Dışarı! Dışarı!
sesleri hâlâ kulaklarımızda. Bin yıl süreceği söylenen o
günlerden başörtülü-açık ayrımı olmadan, milletin
temsilcisi olarak Mecliste yer aldığımız bugünleri
yaşamanın onurunu yaşıyoruz. 28 Şubat her ne kadar
başörtüsüne karşı olsa da aslında başörtüsü ve
kadın üzerinden Türkiye'nin gelişmesine karşıdır.
Darbelerden ve darbe anayasasından hepimiz
şikâyetçiyiz. Bu nedenle, yeni bir anayasa yapılmasında tüm
partilerin hep birlikte hareket etmesi gerektiğine inanıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim sayın
milletvekilleri.
Grup başkan vekillerinden söz almak isteyen
Sayın Özel, buyurun.
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 28 Şubatı
açık bir darbe süreci olarak tarif ettiklerine, doğrudan ya da
dolaylı olarak demokrasiye yapılan her türlü darbe girişimine
karşı olduklarına ve Yaşar Kemalin ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Herkese günaydınlar diliyoruz.
28 Şubat, Türkiye tarihinde gerçekten çok
önemli yıl dönümlerine denk geliyor. Örneğin 12 Eylül darbecisi Kenan
Evrenin Genelkurmay Başkanı olduğu tarihtir 1978de. 1996da
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Öğrenci Harçlarına
Hayır pankartı açan 12 öğrencinin gözaltına
alınıp tutuklandığı tarihtir ve 17-25 Aralık
operasyonundan sonra Rıza Zarrabın serbest
bırakıldığı tarihtir ve 1997de Millî Güvenlik Kurulunun
muhtıra verdiği ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
Açıkça ifade etmek isteriz ki doğrudan ya
da dolaylı olarak demokrasiye yapılan her türlü darbe girişimi,
her türlü istikamet verme, her türlü dayatmanın karşısında
olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, o tarihte yaşananların bir
daha yaşanmaması gerektiğini ümit ediyor, o günü açık bir
darbe süreci olarak tarif ediyor, o dönemde mağdur olan tüm
siyasetçilerin, o dönemde mağdur olan tüm gazetecilerin, tüm öğretim
görevlilerinin, tüm iş adamlarının bir daha böyle şeylerin
yaşanmayacağı bir Türkiyede birlik ve beraberlik içinde,
demokrasiye, düşün hayatına katkı sağlamalarını
ve bundan sonra Türkiye'nin hiçbir şekilde demokrasiden uzaklaşmamasını
ümit ediyoruz. Meclisin burada yapacağı bir öz eleştiri var.
Tabii, 28 Şubat süreci ve devamına
bakıldığında Adalet ve Kalkınma Partisinin
kurucuları o süreçten sonra bir başka parti yapılanması
içine gittiklerinde bir gömleği çıkarmaktan bahsetmişlerdi. 28
Şubat yeni gömlek sahiplerine mi, gömleğinde ısrar edenlere
karşı mı yapılmıştır? Bugün burada Adalet ve
Kalkınma Partisi 28 Şubat sürecine direnenlerin partisi mi, yoksa 28
Şubatla evrilenlerin ve onun üzerinden başka bir siyasi yöne
yönelenlerin partisi midir? Onu siyasi tarihçilere, onu sosyologlara, onu bu
konuda analiz yapacak bilim adamlarına bırakıyoruz.
Biz, kim olursa olsun, düşüncelerini
açıkladı diye, gazetede yazı yazdı diye, siyasi fikrinden
dolayı kimsenin fişlenmeyeceği ve özgürce iktidara geldilerse
iktidarı teslim alacakları, yerel yönetimde görev yapıyorlarsa
görevlerini sürdürecekleri, gazete köşelerini koruyacakları bir
Türkiye ümit ediyoruz. Bu Meclis bir öz eleştiri yapmalıdır.
Örneğin Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Umur Talu, Ali Bulaç 28 Şubatın
mağdur gazetecileridir ama bugün benzer baskıların daha fevkinde
baskılar hissettiklerini, bugün o günlerden daha kötü günler
yaşadıklarını kendileri ifade ediyorlar. Bu açıdan
herkes bir düşünsün. İktidar gücü ele geçirildiğinde baskı
kurmak, karşı tarafı toplumsal hayatın, basının,
düşün hayatının dışına itmeye çalışmak,
o gücü kullanmak aynı zamanda bir başka darbe değil midir?
Son olarak Sayın Başkan, 28 Şubat bir
başka yıl dönümü -en yenisi- daha. Anadolunun binlerce
yıllık kültüründen beslenen, yazdığı romanlar
dünyanın birçok diline çevrilen büyük bir ustayı, cumhuriyetimizle
yaşıt, edebiyatımızın ulu çınarı Yaşar
Kemali geçen sene tam da bugün kaybetmiştik. Diliyle, duruşuyla,
insan sevgisiyle hepimize başka bir dünyanın mümkün olduğunu
gösteren o koca yürekli büyük insanı, onun çağları aşan gür
sesini unutmayacağız. İnsan evrende gövdesi kadar değil,
yüreği kadar yer kaplar. diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
II.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Yaşar Kemali saygıyla
andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Sevgili ve Sayın
Yaşar Kemali sevgiyle anıyoruz, saygıyla anıyoruz,
kitapları bize emanettir diyoruz.
Buyurun Sayın Akçay.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
tutarlı bir şekilde bütün darbelere karşı çıkmak
gerektiğini düşündüklerine ve Nusaybinde polis aracına
yapılan saldırıda şehit olan polise Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Başkanım, tekrar hoş
geldiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bütün arkadaşlara
günaydın diliyorum.
Bugün, 28 Şubat 1921, konuşmamın
girizgâhına Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk bütçenin kabul tarihi
olarak da bir hatırlatma yaparak başlamak istiyorum ve bugün de yine
bir bütçeyi görüşüyoruz.
Ve 28 Şubat, darbe kavramıyla
özdeşleşmiş bir günde değerli milletvekili
arkadaşlarımız da görüşlerini ifade ediyorlar. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak En kötü demokrasi en iyi ihtilalden daha
iyidir. diyen merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeşin sözünü
hatırlıyoruz ve bütün darbelere tutarlı bir şekilde
karşı çıkmak gerekir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28
Şubat
Şimdi 28 Şubatı zikredip de 27 Nisanı
zikretmemek olmaz. 27 Nisan darbesine de inşallah hep beraber bir
hatırlatma yapar, o konuda ortak görüşler oluştururuz. Ve
darbelerin ürünleri olan kesimlerin de darbe karşıtı söylemleri
ne derece samimidir, onu da ayrıca tartışmak gerekiyor çünkü bu
darbe karşıtlığında, zannederim, noksan olan en önemli
husus asgari bir tutarlılık. Bu asgari
tutarlılığı ilkeli bir şekilde sağlamak gerekir
ve bütün darbelere karşı çıkmak gerekiyor.
Şimdi Anayasayı tanımıyorum.
derse bir cumhurbaşkanı, bir başbakan veya bir bakan, bir
yetkili; bu darbe değil midir? Bu kesinlikle bir darbedir. Bunlara da
karşı çıkmak gerekir. Ben Anayasaya uymayacağım ama
Anayasayı bana uydurun. demek de bir darbedir, darbe girişimidir.
Dolayısıyla buna, geniş kapsamlı, ilkeli ve tutarlı
olmaya dikkat ederek hep birlikte karşı çıkmamız gerekir.
Yine, maalesef terör saldırıları
devam ediyor ve Nusaybinde polis aracına saldırı
yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. 1
polisimiz şehit ve 2 polisimiz de yaralı. Şehitlerimize
Allahtan rahmet dilerken yaralı polislerimize de acil şifalar
diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Bir an evvel bu terör belasını millet
olarak topyekûn yok etme azmiyle hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Demirel
13.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya görevinde
başarılar dilediğine, 28 Şubat darbe sürecine, sokağa
çıkma yasağı uygulanan yerlerde yaşananları da darbe
olarak algıladıklarına ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başarılar diliyorum size de.
BAŞKAN Çok teşekkürler.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sizin
oturumunuza da ilk kez katıldığım için yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Ben de aynı duygularla size başarılar
diliyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Evet, 28 Şubat darbesiyle ilgili, bugünün 28
Şubat olmasından kaynaklı
Gerçekten o süreçleri çok yakinen hem
bilen
Bu darbe sürecinde özelde kadınlara ilişkin,
başörtüsünden kaynaklı, üniversitelerden atılmasını
sağlayan ve başörtüyü
Kadına yönelik şiddet olarak ifade
edilen ve kadının iradesini yok sayan yaklaşımla bir darbe
süreci yaşadık. Bu darbe süreci, aslında, bir de bütün hak
ihlallerinin ortaya çıktığı, aynı zamanda, Sincana
tanklar ve toplarla girildiğini gördüğümüz bir süreçti.
Bu ülke birçok darbe sürecini yaşayan bir ülke
ama şu anda bile bu geçmiş darbeleri
kınadığımızı ve kabul etmediğimizi ifade
ederken hâlâ günümüzde şehirlerimizde, illerimizde, ilçelerimizde
tanklarla toplarla halkın üzerine ateş açılan bir süreci
yaşıyoruz. Yani şu an yaşanan 2016 yılında da bir
darbe süreci olduğunu bir kez daha ifade ediyorum. Çünkü tankların
topların ve ağır silahların, halkın üzerine, Surda,
Cizrede, Silopide, İdilde, Derikte ateş
açtığını görüyoruz. Bu da bir darbe sürecidir, bu da bir
hak ihlalidir. Yani siyasetçilerin yapması gerekenlerin üzeri örtülerek
siyasetin soruna çözüm bulması gerektiği bir yerden bakmanın
ötesinde askerî darbelerle ya da tanklar, toplarla halkları katletmek, bu
da aynı zamanda, 2016 Türkiyesinde bu süreçte yaşanan bir durumdur.
İnsanları vahşet bodrumlarında yakmak ve gerçekten
cenazelerini bütün illere yayarak insanların, halkın kendi cenazesine
bile ulaşmasını engelleyen bir durum da aslında bir darbe
sürecidir. Biz bunu bu şekilde algılıyoruz, bu darbelerin
hepsini bir bütün olarak kınadığımızı ifade
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın İnceöz.
14.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, bütçe görüşmelerinin ülkemize
hayırlar getirmesini temenni ettiğine, 28 Şubat postmodern
darbesinin yıl dönümüne, tüm darbe girişimlerini
kınadığına ve sokağa çıkma yasaklarının
uygulandığı yerlerde terörle mücadele edenlere kolaylıklar,
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de önümüzdeki bütçe görüşmelerinin ülkemize
ve milletimize her şeyden önce hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Tabii, bugün 28 Şubat, 28 Şubat postmodern
darbenin on dokuzuncu yılı. Ben bu vesileyle, bundan önceki
dönemlerde özellikle 27 Mayıs ihtilali, 12 Mart muhtırası, yine,
1980 ihtilali ve yakın zamanda yine tanıklık etmiş olduğumuz
27 Nisan e-muhtırası, Gezi eylemleri, 17-25 Aralık
operasyonları da dâhil olmak üzere millet iradesini, demokrasiyi
askıya alacak şekilde, demokrasiyi kesintiye uğratacak
şekilde, demokrasiyi inkıtaya uğratacak şekildeki tüm darbe
girişimlerini bugün tekrar, bir kez daha
kınadığımı özellikle belirtmek istiyorum.
Bu darbe girişimleri ülkemizde sadece insan
kaynaklarını israf etmekle kalmıyor, ekonomiyi, sosyal, siyasal,
demokrasi de dâhil olmak üzere her alanı kesintiye uğratan, israf
eden ve bir ülkenin gelişimini, değişimini, dönüşümünü on
yıllarca geriye atacak şekildeki girişimlerdir. Bu anlamdaki tüm
darbeleri özellikle kınadığımı, aslolanın millet
iradesinin olması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
28 Şubat gerçekleştirildiğinde 28
şubat zihniyetinin bin yıl süreceği söylenmişti. Ama çok
şükür ki sağduyulu milletimiz, geçmiş döneminden ders
almış, birçok acılar yaşamış olan milletimiz,
aslolanın millet iradesi olması gerektiğini bir kez daha
göstermiştir.
Ben, özellikle, 28 Şubatta insan
kaynağımızın nasıl israf edildiği noktasına
da bir vurgu yapmak istiyorum. Evet, 28 Şubat, özellikle eğitim
alanında, özellikle de kadınlarımız arasında çok
önemli bir eşitsizliğe sebep olmuştur; toplumu kadınlar
arasında başörtülü-başı açık şeklinde, kendisini
eşitsizliğe itecek şekilde de bir sonuç doğurmuştur.
Tabii ki bu sonucun özellikle de birçok hanım kardeşimizin,
kızlarımızın okuldan, eğitim hakkından yoksun
olmasına sebep olmuş ve bu da çok önemli bir insan
kaynağının israfıdır.
Ben bu anlamda, tekrar, 28 Şubat vesilesiyle
tüm darbeleri kınadığımı, tarihimize bunların bir
kara leke, demokrasimize bir kara leke olarak geçmiş olduğunu
belirtiyorum. Bir daha ülkemize, milletimizin rızası hilafına
gerçekleşmeyecek şekilde, bu iktidarımız döneminde,
demokratik anlamda hak ve özgürlükler noktasında atılan tüm
adımların önümüzdeki dönemde de ülkemizi çok daha ileriye
taşıyacağı noktasında emin olmamız
gerektiğini söylüyorum. Egemenlik, bilakayduşart milletindir ve
bundan sonra da bu şekilde devam etmesi için biz parlamenterlere çok
önemli görevler düşmektedir.
Ben, bu vesileyle, Doğu, Güneydoğu
Anadoluda sokağa çıkma yasaklarının
uygulandığı illerde, güçlü bir şekilde terörle mücadele
eden tüm vatandaşlarıma, polisimize, askerimize de kolaylıklar
diliyorum. Şehitlerimize de Allahtan rahmet diliyorum. Türkiyenin bu
toprakları, ülkemizin bu toprakları kolay kazanılmadı,
bundan sonra da bu coğrafyada topraklarımızın birlik,
beraberliğinin muhafazasını temin etmenin hiç de kolay
olmadığı, yaşadığımız terör
olayları nedeniyle de bir kez daha ortadadır. İnşallah, bu
mücadelede de, haklı mücadelesinde de, meşru mücadelesinde de, hukuki
anlamda yürüttüğü mücadelesinde de milletimiz kazanacaktır; aslolan
millet iradesidir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28 Şubata karşı duruşunu yürekten
alkışlıyorum. Aslında, bugün Divanın bu görüntüsü 28
Şubata verilecek en büyük cevaptır diyorum ve gündeme geçiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben kısa
bir açıklama yapacaktım efendim.
BAŞKAN Sisteme girmemişsiniz herhâlde.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Girdim efendim.
BAŞKAN Daha sonra,
çalışmamızın ileriki safhalarında size söz veririm,
şimdi gündeme geçiyorum Sayın Yaşar.
Sayın milletvekilleri, bugün Meclisi 3
kadın yönetiyor, hep birlikte hepimize iyi çalışmalar diliyoruz.
(Alkışlar)
Gündemimize göre 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca bugün ikinci tur
görüşmelerini yapacağız.
İkinci turda Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil
Kurumu, Türk Tarih Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (x)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (x)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel Müdürlüğü
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, bu turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
İkinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına; Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili; Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili; İsmet
Büyükataman, Bursa Milletvekili; Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına;
Ziya Pir, Diyarbakır Milletvekili; Müslüm Doğan, İzmir
Milletvekili; Erol Dora, Mardin Milletvekili; Mehmet Emin Adıyaman,
Iğdır Milletvekili; Kadri Yıldırım, Siirt
Milletvekili.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına; Mustafa Savaş, Aydın Milletvekili;
Şahap Kavcıoğlu, Bayburt Milletvekili; Recai Berber, Manisa
Milletvekili; İsrafil Kışla, Artvin Milletvekili; Yusuf
Beyazıt, Tokat Milletvekili; Tamer Dağlı, Adana Milletvekili;
Atay Uslu, Antalya Milletvekili; Ayşe Keşir, Düzce Milletvekili;
Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili; Osman Boyraz, İstanbul
Milletvekili; Mehmet Erdoğan, Gaziantep Milletvekili; Sabri Öztürk,
Giresun Milletvekili; Hakan Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili; Hasan
Basri Kurt, Samsun Milletvekili; Suat Önal, Osmaniye Milletvekili; Necip
Kalkan, İzmir Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına; Aykut Erdoğdu, İstanbul Milletvekili; Sibel Özdemir,
İstanbul Milletvekili; Serkan Topal, Hatay Milletvekili; Emre Köprülü,
Tekirdağ Milletvekili; Ayşe Gülsün Bilgehan, Ankara Milletvekili;
Mustafa Tuncer, Amasya Milletvekili; Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili;
Tanju Özcan, Bolu Milletvekili ve Bülent Öz, Çanakkale Milletvekili.
Şahıslar
adına, lehinde, Salih Çetinkaya, Kırşehir Milletvekili;
aleyhinde, Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubundan başlıyoruz. İlk konuşmacı
Antalya Milletvekili Mehmet Günaldır.
Süreniz 23 dakikadır.
Buyurun Sayın Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
28 Şubatı yeterince
konuştu arkadaşlarımız ama ben, kalkınca sabah sabah
yine şehit haberleriyle uyanmanın üzüntüsü içerisindeyim. Öncelikle,
bugünküler başta olmak üzere tüm şehitlerimize ve Hocalıda
kaybettiklerimize Allahtan rahmet dileyerek başlamak istiyorum.
İkincisi, Sayın Başkan kurumları
sayarken başta -benim de bugün üzerine söz aldığım- Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu
dedi ama ben de dönüp baktım,
Sayın Maliye Bakanımız var, ilgili Bakanımız yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İlgisiz bakanlar var.
Bakanlar da ilgisiz, Hükûmet de ilgisiz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Evet, yani doğal
olarak Hazineden sorumlu Bakan olarak yurt dışına gidiyor ama
biz yukarıda -Komisyon Sözcümüz burada- 9 defa mı değiştirdik
Sayın Koçer? Yani, bakanların durumuna göre mareşalin de
üzerinde yıldızlama yapıyoruz Plan ve Bütçe Komisyonunda, o
gündem değişikliğinde 8-9 defa bakanlıkları
değiştirdik bakanların programına göre.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kendi bütçesini ciddiye almayan
bir Hükûmet var.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Mehmet Bey, Maliye
Bakanımız orada.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Teşekkür ederim. Ben
ekonomi bürokratıyım, hangi bakanın nereye
baktığını biliyorum, merak etmeyin yani. Ayrıca
para-banka hocasıyım, o kurumların hepsini biliyorum, kime
bağlı olduğu da sizin Başbakanlık genelgesinde
yazıyor zaten, merak etmeyin.
Şimdi, orada şunun için söyledim: Maliye
Bakanı onun yerini tutamaz. Yani, hem şahıs olarak tutamaz -eski
Maliye Bakanı olduğu için söylüyorum- hem de kurum olarak tutamaz,
herkesin sorumluluğu var. Sayın Ağbal kusura bakmasın, ben
dün de söyledim ama ben ne Sayın Ağbal gibi ne Sayın
Başbakan gibi -onu da ekleyebilirim önceki gün yaptığı
konuşmadan sonra- ne diğer bakanlar gibi ne Sayın Bostancı
gibi hamaset yapmayacağım siz ne kadar tahrik ederseniz edin, ben bir
durum tespiti yapıyorum. Bugün burada olması çok şık
olurdu. Bütçe bir defa görüşülüyor. Bu sene iki defa görüştük, geçici
bütçe de oldu ama bu istisnai bir durum, böyle çok sık
yaptığımız bir şey değil. Onun için o
programların kaydırılması gerekirdi. Bunu yaparken
arkadaşlarımız da o programa göre ayarlama yapıyorlar,
kaydırmaca yapabiliyorlar, kurumları ayarlayabiliyorlar.
Bakalım, Sayın Ağbal kendisiyle ilgili konulara bile tam cevap
vermiyor ki Sayın Şimşekle ilgili olana nasıl cevap
verecek bilmiyorum yani defalarca sorduğumuz sorular ortada kalıyor,
onun için bakacağız. Şimdi konuştuğumuz şeylerde
cevap verirken olursa
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sizin istediğiniz cevapları vermiyorum, onun için bozuluyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bak, dayanamadı hemen,
dedim ben size, Mehmet Şimşekin yerini tutamaz yani o olsa sonuna
kadar susar, hiç konuşmazdı, hatta bazen cevap bile vermez, susar,
beceriklidir.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Susmak mı iyi,
konuşmak mı tartışılır.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Cevap vermek önemli.
Susacak tabii ama yeri geldiğinde sorulan sorulara cevap vermek gerekir.
Bunu şunun için söyledim, en baştan
söyleyeyim: Ben onlar gibi yapmayacağım. dememin nedeni Milliyetçi
Hareket Partisinin en temel ilkesi Önce ülkem ve milletim, sonra partim, sonra
ben. diyen bir anlayışa sahiptir. Onun için, gerçekten, burada, bu
bütçeden yapıcı sonuçlar çıkaracaksak, hepimizin amacı
ülkemizin ileri gitmesiyse, sorunların çözülmesiyse o zaman bu
soruları da tartışacağız, bizim görüşlerimizi de
alacaksınız. Önceki gün Sayın Başbakan öyle diyordu:
Dinliyoruz. Tamam Dinliyoruz. ama dikkate almıyorsunuz. Ya bazen
dinlemeye bile tahammül kalmıyor.
Gelin, bugün -mademki öyle diyorsunuz, madem 28
Şubat konuşuyorsunuz- bu popülizmi bırakalım. Ben önce
bazı durum tespitleri yapacağım, sonrasında da çözüm
önerilerimizle ilgili bazı şeyler söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlar, bütçedeki temel
şey, burada bir bütçe yaptığımız zaman bir hedefe oturtuyoruz,
makroekonomik dengelere oturuyor. Önce, başlıyor
arkadaşlarımız, uzunca bir süre talepleri alıyorlar
yatırımlarla ilgili; sonra elimizdeki imkâna bakıyoruz; sonra da
buna göre önce bir orta vadeli program ve mali plan çıkıyor,
sonrasında da buna uygun bir bütçe tasarısıyla Meclise geliyor
Hükûmet. E peki, eğer şimdi -hani ilk düğmeyi yanlış
iliklediğiniz zaman
derler ya- baştan koyduğunuz hedefler
yanlışsa bunun hangisini tutturacaksınız? Yani düğmeyi
yanlış bağladığımız zaman
aşağıya kadar doğru gitme şansı yok ki.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Tamam da
yanlış olduğu nereden belli Sayın Günal?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi işte onu
tartışacağız, yanlış mı, değil mi; yani
söylenen rakamlar ne kadar doğru, nedir, ne değildir.
Şimdi, burada, değerli arkadaşlar,
çok fazla kavram kargaşası yaratılarak millete pembe masal
anlatılıyor. Ya, Biz bunun üzerinden siyaset yapalım.
demiyoruz. Bunu kabul etmediğiniz takdirde çözemezsiniz, sorunu kabul
etmeden çözüm bulunmaz. Ha, Eksiğimiz var, şunu da yapalım.
demek ayrı bir şey, Biz zinhar hiçbir şeyi yanlış
yapmıyoruz, her şey doğru. demek ayrı bir şey. Onun
için diyoruz ki: Bizim de görevimiz -bize muhalefet görevi vermiş millet-
o yanlışları, eksikleri size söylemek, daha doğru bir
şekilde bütçe yapılmasını sağlamak, doğru
politikaların uygulanmasını sağlamaktır. E
baştan, bakıyoruz, bütün bakanlar aynısını
yapıyor, Sayın Ağbal da dâhil, sunuşunu da yaptı.
Dünyadaki toplam büyüme, gelişme
Giriş kısmına
baktım, sadece bütün söylemeye çalıştığı şu:
Vallahi, dünya küçülüyor, biz de o kadar büyüyebildik, fazla büyüyemedik. Ama
bizim eş değer olduğumuz ülkeler var. Biz kimle
kıyaslayacağız? Gelişmekte olan ülkelerle. Gelişmekte
olan bir ülke olarak mukayesemizi onlarla yapmamız lazım.
Bakıyoruz, 2002de şöyleydi, 2015te böyle. Ya kardeşim, 2002
geçti, kaçıncı bütçeyi yapıyoruz. Ha, onu yaparken de doğru
yapın. Yani, doğru yapın derken, mukayeseyi analitik bir
şey yaptığınız zaman buna eşit dönemlerle bakmak
lazım. On üç yıl geçmiş, on dördüncü yıldayız dediniz.
Önceki gün polemik konusu da yapıldı burada Sayın
Bostancıyla, ben de karşılık verdim bir kısmına.
Geçmişe dönük bakalım. Nereye bakmamız lazım? Türkiye ile
gelişmekte olan ülkelerin ortalamasını alalım. Geçmiş
on üç yıla bakın, AKPyle ilgili olan on üç yıla bakalım.
Ortalamada, 1990-2002 arasındaki ortalamamız, Türkiye ile
gelişmekte olan ülkeler arasında -0,4 puan, yüzde olarak
baktığınız zaman. Ama on üç yıllık AKP iktidarına
baktığınız zaman -1,5 yani 1 puandan daha fazla bir arada
fark var. Yani, Türkiye ortalamada daha az büyümüş benzer ülkelerden.
Şimdi, bunu kalkıp bir başarı masalı gibi anlatmak
ayrı. Ha, Şundan oldu, bundan oldu, şu sıkıntı
vardı, kriz vardı, arkasından yaptık, yapamadık.
değil, ona itirazımız yok, beraber yapalım diyoruz zaten.
Seçim oldu, Hükûmet kuruldu. O zaman, biz muhalefet görevimizi
yapacağız, bir dahaki seçime kadar iktidar da iktidar görevini yapar.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ama beraber o zaman
kuralım
MEHMET GÜNAL (Devamla) - O
zaman bunu, oturacağız
Defalarca söyledim, sayın bakanlar da
biliyor. Birinci döneme bakıyorsunuz, 2003-2007ye bakıyoruz,
aynı mukayeseye göre biraz daha dünyadaki likiditeden dolayı
kısmen başarılı, 0,7 puan var ama ikinci döneme baktığımız
zaman -2 puan gelişmekte olan ülkelerle ortalama büyüme farkımız
var. Demek ki büyümemizde bir sorun var. Yani içeriğini, niteliğini
ayrıca tartışacağız ama rakam olarak da bir sorun var.
E, dönüp bakıyoruz, kişi başına gelir açısından
baktığımız zaman da 2002de bu gelişmekte olan
ülkelerle kat olarak baktığımız zaman 2,27 kat,
onların kişi başına geliri ortalamasına bizimkini
bölünce. 2008de 2,11 kata düşmüş, 2014te 1,94 kat yani 2,27den
1,94e düşmüş. Önümüzdeki sürece baktığımız zaman
daha vahim bir durum var çünkü açıklanamıyor değerli
arkadaşlar bu hedefler, onun için söylüyorum. Onuncu Kalkınma
Planına bakıyorsunuz, dün söyledim, 2015 yılı, 2011de
koyduğunuz hedeflere bakıyoruz ve OVPye bakıyoruz, maalesef, bu
sene dolar bazından hedef dahi koyamadı
arkadaşlarımız. Niye? Çünkü düşüyor. O zaman, işte,
geçmişte bunun havasını attığınız zaman kur
farkından faydalanırsanız kur zararı geldiği zaman da
gizlemek zorunda kalıyorsunuz. Yani her şeyi açıkça konuşmamız
lazım, bunların mukayesesinin reel rakamlarla yapılması
gerektiğini
Şu alanlarda yaptık, şu alanlarda
yapamadık. demek lazım. Zaman zaman, Sayın Erdoğan
Başbakanken de söylüyordu yani İşsizliği düşüremedik,
düşürecek babayiğit varsa gelsin. diye. Peki, neden düşmediğini
tartışmamız lazım, büyümemizdeki sorunu
tartışmamız lazım. Bakın, dokuz yıldır bütçe
yapıyoruz hepsinde de birinci öncelikli konu dışa
bağımlılığın azaltılması, ithalata
bağımlılığın azaltılması, yerli
girdilere dönülmesi, yerli enerji diyoruz. Hâlen daha, öncelikli programa
bakın, 64üncü Hükûmet Programına bakın, koyduğunuz acil
eylem planlarına bakın aynı şeyler duruyor arkadaşlar.
Bunu çözmek zorundayız. İşte, Rusya krizi tetikledi, bir anda
sağdan soldan doğal gaz aramaya başladık, yeni ihracat
pazarları arıyoruz; Antalya da en çok etkilenen illerden birisi
olduğu için turizmdekilere bakıyoruz, tarımdakilere
bakıyoruz; bunları düşünüp önceden önlem almamız gerekiyor,
değişik pazarlarda hem turizm olarak hem ticaret olarak,
tarımsal ticaret olarak bunları önceden düşünmemiz ve
bağımlılığımızı azaltmamız, çeşitlendirmemiz
gerekiyor. Dolayısıyla, burada bu 2016 hedefleri de 2018 hedefleri de
tutarsız olduğu için şimdiden kadük hâle gelmiştir. Bunu
üzülerek söylüyorum yani 2023 hedeflerini ilk defa devlet dokümanlarına geçiren,
planlara, programlara geçiren bir partinin mensubu olarak 2023 hedeflerinden bu
kadar uzaklaşmış olmamızdan dolayı memnun
değilim. Söylememin nedeni, bunu bir an önce kapatalım, bunlarla
ilgili yapısal önlemleri alalım diye böyle konuşuyorum
değerli arkadaşlar. Bundan muzdaripiz, bu hedeflerden
uzaklaşmamamız lazım, dönüp bununla ilgili birtakım
çalışmalar yapmamız lazım.
Şimdi, bakıyoruz, bir taraftan, büyüme
neden böyle? Hedeflerimiz niye tutmuyor? Şunu söyleyeyim: Yarım puan
yaptığınız zaman -Sayın Maliye Bakanı
konuşmasında hesaplamalarını da bize vermişti ama
şimdi vaktim yok- yani, yüzde 4 hedefliyorsunuz, yüzde 3,5a
düştüğü zaman buradan alacağınız vergiyi nereden
alacaksınız? Yani, hedefleriniz gerçekçi değilse -örnek olarak
söylüyorum- şöyle oluyor: Ekim ayında geliyor -Sayın Bakan
şimdi ilk defa yapacak, Sayın Şimşek çok yaptı-
OVPyle beraber bir açıklama yapıyor: Yıl sonuna kadar şu
kadar bütçe açığımız var, vatandaşa yüklen. O ne?
ÖTV, özel iletişim vergisi, bunların üzerinden zam yapıyoruz
-yani, tüketim üzerinden alınan- vatandaşın tüketiminden zam
yapıyoruz. Bakın, geçmiş yıllarda bir sürü örneği var.
Hedefiniz tutmadığı zaman vatandaşın sırtına
yüklenirsiniz. Biz de diyoruz ki: Doğru hedefleme yapalım. Gelirleri
doğru toplayalım; harcamaları yerinde yapalım.
Akıntı olan yerleri, kaçak olan yerleri denetleyelim; oralardan daha
düzgün bütçe yapalım. Bütçenin esası budur: Elimizdeki imkânları
en etkin şekilde verimli alanlara kullanarak ülkemizin gelişmesini,
kalkınmasını sağlamak. Onun için biz bu konularda
kaygı duyuyoruz.
Şimdi, büyümenin niteliğinde sorun varsa;
tüketime dayalı, ithalata dayalı bir büyüme
anlayışımız varsa; konuta, inşaata dayalı bir
büyüme anlayışımız varsa bunu değiştirmek zorundayız.
Siz, kalkar, bunu söyledi diye Sayın Babacana ceza keserseniz
Örnek söylüyorum,
ben mecazi olarak söylüyorum: Sayın Başbakana o zaman Sayın
Başbakan olan Sayın Erdoğanın neler söylediğini biz
biliyoruz, yani faiz lobisi, vatan haini dendiği zaman -burada ben
size gösterdim, yeni milletvekili arkadaşlarımız var-
yandaş gazetede büyük boy manşet oldu üçü birden, yan yana
konuldular, şimdi zamanım olmadığı için, başka
konulara değineceğim için söylemiyorum ama. Dolayısıyla,
doğru söyleyeni dokuz köyden kovmamamız lazım.
Mehmet Şimşek Plan ve Bütçe Komisyonuna
geldiği zaman Sayın Bakana sorduk Vergi affından yana
mısınız, değil misiniz? diye; kendisi bilgi verdi, dedi
ki: Orada bir tane madde var -hani, şu, iş adamlarından çok az
bir vergi alarak vergilerini öteleme işi vardı- biz Maliye
Bakanlığı olarak buna karşıyız, bizim
mutfağımızdan çıkmadı. Milletvekili
arkadaşlarımızın bir üstüne yürümediği kaldı,
yani AKP milletvekili arkadaşlarımızın. Sayın
Bakanın söylediğine Komisyon üyesi arkadaşlarımız ret
verdiler. Şimdi, böyle olmaz. Yani, ben söylemedim onlara. Bakın, Sayın
Babacan ile Sayın Şimşekin söylediklerini söylüyorum.
Haklı olarak diyorlar ki: Yapısal önlemler almamız lazım.
Bu şekliyle devam edemez, sürdürülebilir değil. Peki, bunları
dinlemezsek ne olur? İşte, işsizlik hâlâ yüzde 10,5 olur.
2002yle mukayese ediyordunuz, oraya gelince duruyor. 10,3tü, kriz
sonrası olmasına rağmen, mukayese edilen yıl doğru
olmamasına rağmen hâlâ geldiğimiz noktada her türlü
manipülasyona, tanıma rağmen yüzde 10,5. O zaman bir yapısal
sorun var demektir. İşte, o nedir? İthalata
bağımlı, tüketime dayalı, inşaata dayalı ekonomi
yaparsak böyle olur. Doğrudan yatırım diyoruz, bakıyoruz,
çoğu devralmaya, bankalarla, AVMlerle ilgili. Yani, tamam, portföy
yatırımı değil ama aldığınız hisse
senetleri mevcut şeylerin hissesiyse, yeni bir yatırım
yapmıyorsanız
Dün de sordum, sayın bakanlara bir daha
soruyorum: Bana 1 milyar doların üzerinde 2000 yılında bir
otomotiv -adını söylemiyorum- markasının
yaptığı yatırımdan sonra Türkiye'de 1 milyarlık
bir doğrudan yeni yatırım söyleyin. Varsa özür dileyeyim. Yani,
dolayısıyla, bunları kabul etmek zorundayız.
Yatırım ortamını iyileştireceğiz. diye her
maddede koyuyoruz, her programda koyuyoruz, her planda koyuyoruz ama netice
itibarıyla olmuyor. Biraz sıcak para çekiyoruz, biraz körfez sermayesi
geliyor
Geçici olan şeyler, sürdürülebilir olmayan şeyler evet bazen
baskılamaya yarar ama netice itibarıyla bunları çözemeyiz.
Değerli arkadaşlar, aynı
şekilde, enflasyona bakıyoruz. Daha önceki gün, birkaç gün önce
TÜSİAD Başkanı toplantıda söylüyor, bir uluslararası
toplantıda: 2016 yılı zor bir yıl olacak. Enflasyonla
ilgili hedefler yine gerçekçi değil. Merkez Bankası bile burada OVP
ve bütçe hedefleri açıklandıktan sonra revize etmek zorunda kalıyor.
5 diyoruz; 7,5; 8; 8,5; 9 oluyor. Şimdi, hedefin ne olduğundan
ziyade, hedefi sürekli tutturamayan bir hedefleme olursa o zaman
inandırıcılığınız kalmaz. Merkez
Bankası açısından en önemli şey güvenilirlik,
inandırıcılıktır. Ne oluyor o zaman? Not
açıklıyor, hâlâ aynı düzeyde duruyor. Niye? Açıklanan
hedeflere uluslararası kuruluşlar inanmıyor. Bu şekliyle
enflasyonu
Tamam, şöyle bir cinlik yapılıyor: Efendim, biz 5
diyelim de 7,5a razıyız, 8e razıyız. diyorlar herhâlde
ama o zaman da kredibiliteniz, inanılırlığınız
kayboluyor. Ne yapmamız lazım? Daha sağlıklı
yapmamız lazım. E, bir taraftan hâlâ önceki gün Sayın
Cumhurbaşkanı -yine topa girmiş, herhâlde Yiğit Bulutun,
Danışmanı Cemil Beyin yönlendirmesiyle mi oluyor, tam bilemiyorum
ama- yine faizle ilgili açıklama da yapmış.
Değerli arkadaşlar, faiz bir sonuçtur. faiz
bir neden değildir. Yani siz sıcak paraya bağımlı
olursanız, düşük kur, yüksek faize dayalı ekonomiyi
yıllarca sürdürür bunu iyi zannederseniz hem işsizliği
düşüremezsiniz hem ithalata bağımlı hâle gelirsiniz hem de
faizi vermeye muhtaç hâle gelirsiniz. Niye gelsin adam siz fazladan faiz
vermezseniz? Bunun doğru olduğunu söylemiyorum bakın; o bir
sonuç. O faizin düşürüleceği ortam söylediğimiz yapısal
önlemlerdir. Makro ihtiyati tedbirlerle, mikro tedbirlerle bunu
düşüremezsiniz. Merkez Bankasının eğer birinci madde olarak
görevlerine yazarsanız fiyat istikrarıdır temel hedefi diye
onun tek silahı vardır, o da faizdir. Ortam müsait olmayınca
düşüremez; günah keçisi ilan etmenin bir anlamı yok. Ha, oradan
popülist bir şey yapalım Efendim, vallahi, Cumhurbaşkanı,
Başbakan faiz düşsün istiyor Merkez Bankası düşürmüyor
Bu, çok ucuzcu bir şeydir. Onun altyapısını yapmamız
lazım. Neler yapmamız lazım? Burada kalkıp da Efendim, biz
borcu düşürdük, 100 milyarlık İşsizlik Sigortası Fonunun
parasını düşüp net kamu borcunu şu kadara düşürdük.
mukayese edip hava atmak değildir. Ya o paraları oraya
biriktirmeyeceksiniz veya işsizin lehine veya işsizliği azaltma
lehine programlarda kullanacaksınız. Bir süre almayın dedik.
Bakın Turizmde teşvik verin. diyoruz; yazın
kışın çalışmayan tesislerde istihdam teşviki
Alın oraya verin. GAPa verdik, aktif iş gücü programlarına
verdik. Ya da bir süre kesmeyin diyoruz Sayın Bakan. 100 milyar
birikmiş, ne yapacaksınız, kime ödeyeceksiniz o parayı? Ha,
ne işe yarıyor? Eskiden böyle -Halk Bankası eski Genel Müdür
Yardımcımız bana bakıyor- onlar gidip Ziraat Bankası,
Halk Bankası kamu kâğıtları alıyordu ki biraz hani
faizi düşürelim ihalelerde diye şimdi İşsizlik
Sigortası Fonunun parasıyla kamu kâğıtları
alıyoruz, bir. İki: Bir de dediğim gibi kamu net borcundan
düşerken 100 milyar daha borcumuz az gözüküyor; özeti bu. Ama para orada
duruyor; bizim değil işsizlerin parası o, sadece hazine
yönetiminden sorumlu devlet bunun. Bunları doğru değerlendirmemiz
lazım.
Peki, onu yapması gereken hazine yapıyor
mu, yapmıyor mu? Soruyoruz hazineye: Bir sürü taahhütte bulunuyorsunuz.
Şu kadar borcumuz var. diyorsunuz ama bu taahhütlerimizin riski nedir?
Sadece şehir hastaneleriyle ilgili, birtakım uluslararası
yatırımlarla ilgili verdiğiniz garantilerden, üstlendiğimiz
muhtemel risk nedir? Yok, onlar da işin içerisinde yok. Şu kadar
borcumuz var. Peki, özel sektör borcu ne olacak, vatandaşın borcu ne
olacak? Onlar da yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
işler biraz üzerinde durmamız gereken şeylerdir. Sadece Kamu
borcunu şuraya düşürdük, iç borcumuz azaldı. diyerek bu
işten sıyrılamayız. Bakın, 14üncü yılına
girdiğiniz iktidarlarınız döneminde tüketici kredisi
borçları 134 kat artmış, kredi borcu; kredi kartı
borçları 17 kat artmış.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) Güzel bir şey
ama.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Güzel bir şey de
ödenmeyenleri de sen biliyorsun Sayın Savaş.
Yani ödenemeyenlerin artışını da
koyduğunuz zaman vatandaşın tüketici kredisi borcu
-miktarını da söyleyeyim de- 2,3 milyardan 300 milyarın üzerine
çıkmış. Şimdi bunları tüketim toplumu yapıyoruz
ama ödeme gücü nedir, ne değildir? Kredi kartı borçları 4,3
milyar liradan 77 milyara çıkmış. Peki, bankalara toplam borcu
ne olmuş? 6,6 milyardan toplamda ikisini toplayınca da 382 milyara
çıkmış vatandaşın borcu. Şimdi, biz diyoruz ki:
Devlet... Neyle harcıyor vatandaş? Neyle destekliyor büyümeyi?
Tüketerek. Peki, bunu nasıl ödeyecek?
Eğer yakında Türk usulü bir mortgage
krizi çıkarsa bankalar çok büyük sıkıntıya düşer
dedim. Ondan da kastettiğim şu: Konut kredileri
patladığı zaman, konut sektörü patladığı zaman,
bankaların elinde, şişirilmiş fiyatlarla ipotekten geri
aldıkları konutlar kalacak. Farklı bir versiyon Türk usulü.
Bunun önlemini almak lazım. Olmaz, olmaz. demeyin. Vatandaşın
ödeme gücü düştüğü zaman neyle ödeyecek bunları?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Borç yiğidin
kamçısıdır!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Heveslenip alıyor.
Veriyoruz kredi kartını, veriyoruz kredileri, alıyorlar.
Dolayısıyla, buradan size sesleniyorum.
Bunların hepsi rakam olarak burada var, ama
Bir şeyler daha hatırlatacağım.
Sayın Bakan yok ama, BDDK Başkanı, SPK Başkanı burada.
Değerli arkadaşlar,
Halk Bankasıyla ilgili olay patladığında, 17-25
Aralıkta, bir baktım, tekrar arşivlere girdim, SPK da, BDDK da
uyarmış, zinhar, diyorlar ki: Efendim, bankacılık sektörüne
zarar veriliyor, bu tip yayınların yapılması bankanın
itibarını zedeliyor. 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun İtibarın Korunması başlıklı 74üncü
maddesinde falan filan diye başlıyor ve diyor ki: Aksi takdirde
kanun ile verilen görev ve yetki çerçevesinde işlem
yapılacağı hususunun hatırlatılmasında yarar
görülmüştür. SPK da, BDDK da halka açık şirketler olduğu
için böyle bir açıklama yapıyor. E, Komisyonda
tartıştık, sayın bakanlar bana henüz cevap veremediler.
Niye İş Bankasıyla ilgili böyle bir şey yapmıyorsunuz?
Niye Bank Asyayla ilgili hâlen -daha önceki gün, bir önceki gün
konuşuluyor da- Devredeceğiz. diyorsunuz, halka açık
şirket değil mi bunlar? İçindeki bir grubun varsa cezası,
çeker.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Manipülasyon yapıyorlar, manipülasyon.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Veya
İş Bankasıyla ilgili, CHPyle hesabınız varsa
onları söylersiniz ama çalışanların var,
vatandaşların var, İş Bankası sittin senedir borsada
işlem gören lokomotif hisselerden bir tanesi. Şimdi, CHPyle
hesabınız üzerinden İş Bankasının
yıpranmasına niye müsaade ediyorsunuz? BDDK, SPK böyle bir şeyi
niye yayınlamıyorsunuz? Halkbankla ilgili
yayınlamıştınız. Yani adı Yiğit Bulut ya da
Recep Tayyip Erdoğan olunca o kanun onlara işlemiyor mu ben merak
ediyorum yani. Aha burada, arkadaşların basın
açıklaması elimde, Aralıktaki o olaydan sonra
yaptıkları basın açıklaması elimde duruyor, 25
Aralık günü uyarmış. Konuştuk, Komisyonda da konuştuk,
bunları böyle yapma şansımız yok. E, arkasından, geçen
sene aralık ayında, yine ocak ayında geldiğimizde, bütçeden
sonra, bu yayınları suç olmaktan çıkaran, Bank Asyayla ilgili
yapılan dedikoduları suç olmaktan çıkaran kanun teklifini,
maddesini buraya getiren kimdi, korumak amacıyla? Yine Adalet ve
Kalkınma Partisi.
Değerli arkadaşlar, gelin bunların
böyle üstünü örtmeyelim, Sayıştayın denetimlerinden
kaçmayalım. Hep birlikte yapısal önlemleri alacak bir şey
yapalım. Buradaki kayıkçı kavgalarına lütfen bir son verin.
Burada büyük sorumluluk iktidara düşer, bir daha söylüyorum. Edibali Taç
giyen baş akıllanır. diyor, daha alttan alır. Eğer
derdimiz sorunları çözmekse hep birlikte gelin ister Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapalım isterseniz diyorum Anayasa Komisyonu gibi ekonomik ve
sosyal önlemlerle ilgili ayrı bir komisyon kuralım, öncelikli olan ne
varsa getirin, içeriğine itirazlarımızı söyleyelim ve
hızlı bir şekilde Meclisten geçirelim. Aksi takdirde, bırakın
2023ü, on beş sene, yirmi sene sonra bile
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ek süre verelim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
bu açıkları
eğer kapatamazsak maalesef bunları yapma şansımız
olmayacak. Hep birlikte inşallah bunları başarırız
diyorum. Eğer dinlemezseniz aynı sorunlar devam edecek, önümüzdeki
bütçede yine konuşuyor olacağız diyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkanım, başlangıçtaki hoşgörünüzü bana da
göstermenizi bekliyordum, yarım saat 28 Şubat yapıldı ama
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Ne yapayım? Ne yapsaydım? Ne
istediniz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir şey demedim,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Ben de kabul ettim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Çok hoşgörülüydünüz
bugün ama bize gelince olmadı.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Mardin Nusaybinde
PKKnın hain saldırısında 1 polisimiz şehit
olmuştur, 2 polisimiz de yaralanmıştır. Şehidimize
Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı çerçevesinde Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
televizyonları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Devletin bütçesi nedir ve gelir kaynakları
nelerdir? Eminim aziz milletimiz bunu merak etmektedir. Devlet bütçesini
oluşturan kalemler şunlardır: Vergi gelirleri, mal ve hizmet
satışı gelirleri, KİT ve kamu bankaları gelirleri, kurum
kârları, kira gelirleri, diğer teşebbüs ve mülkiyet gelirleri,
faiz gelirleri, kişi ve kurumlardan alınan paylar, para
cezaları, diğer çeşitli gelirler, taşınmaz
satış gelirleri, diğer sermaye satış gelirleri.
Bunlardan da anlaşılacağı gibi,
devlet bütçesi iktidar partisinin kendi gelirlerinden oluşmamaktadır,
iktidarın harcadığı para da kendi parası
değildir; vatanımızın sahipleri olan aziz milletimizin hak
sahibi olduğu paralardır. Bu sebeple -ağır vebal
anlamına gelen- milletimizin fakirin, yetimin, öksüzün de
hakkının bulunduğu bütçelerin kullanımının
doğru ve amacına uygun yapılması gerektiğini hepimiz
bilmekteyiz. Bunu temel alarak konuşmama başlamak istiyorum.
Afet, sözlükte başa gelen büyük felaket, kusur,
hastalık, musibet anlamına gelmektedir. Afet, günlük dilde ise çok
beklenmeyen üzücü olay, yangın, sel, kuraklık, deprem, salgın
hastalıklar gibi olaylar için kullanılmaktadır. Afetler
çoğunlukla insan iradesi dışında gelişir fakat kendi
iradesi dışında gelişen bu olaylara karşı gereken
tedbirleri alması gereken de hükûmettir. İşte, hükûmet, millî
menfaatleri doğrultusunda bu tedbirleri yine aziz milletimiz için almak
zorundadır. Yüce Allah Başınıza gelen herhangi bir musibet
kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. diye buyurur.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet tedbir, önlem
ve yapılması gerekenleri yerine getirmez ise kaybedeceğimiz her
bir canın da vebali yine kendilerinindir. Depremler, sel, maden
ocaklarının çökmesi, şiddetli fırtına ve yangın
gibi feci olaylarda ölen ve yaralananlar üzerinde insanların kasıt ve
ihmalleri yok ise kaderdir ancak kaderin bu kısmında kasıt veya
ihmali olan kişiler suçlu ve sorumludur.
Doğal afetlerin doğrudan ya da
dolaylı olarak neden olduğu maddi ve manevi kayıplara
bakıldığında, afet yönetimi günümüz dünyasında
titizlikle yapılmamaktadır. Ülkemizde afet planlaması ve
yönetimi konusunda bilinçlenmenin arttığını söylemektesiniz
ancak afetler konusunda artışlar da devam etmektedir. 17 Ağustos
Gölcük depremini, 12 Kasım Düzce depremini, Somayı, Ermeneki,
Çaycumayı, Ayamama Deresi felaketini, Samsundaki sel felaketini
yaşamış bir ülkeyiz biz. Bu sebeple hepimizin kanayan
yarası olan, titizlikle çalışılması gereken bir
kurumun bütçesi üzerine görüşüyoruz. Ne yazık ki bu konuları
facialardan, afetlerden önce değil, sonra konuşmaktayız. AFAD
da, iktidar partisi gibi, riski yönetmek yerine krizi yönetmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkücü
kardeşlerimizin Türkmenelide yaşayan Türk kardeşlerimiz için
başlattığı yardım çalışmalarına AFAD
gerekli desteği vermemiştir, verdiği sözleri tutmamıştır;
tamamen kendi imkânlarıyla her türlü tehlikeye rağmen
yardımlarına devam eden ülkücü gençlerimizi yalnız
bırakmıştır, zor durumda olan Türkmen kardeşlerimizi
de kaderine terk etmiştir. Buradan da anlaşılacağı
gibi, iktidar partisi geçici çözümleriyle anı kurtarmaya devam etmektedir,
vermiş olduğu sözleri de tutmamaktadır; kurumları kendi
amaçları doğrultusunda kullanmaktadır ve bu durum bizleri
artık şaşırtmamaktadır. Buradan, Türkmen
Dağında şehit olan kardeşlerimi rahmetle anıyorum,
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum, aziz Türk
milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz doğal
afetleri sıkça yaşamakta, sürekli olarak da afet riski altında
bulunmaktadır. Doğal afetlerde hayatını kaybedenlerin
sayısının geçen yıla oranla yaklaşık 2 kat artarak
19 bin kişiye ulaştığı belirtilmektedir. Depremlerde
insan kaybı açısından dünyada 3üncü sırada olan ülkemizde
her yıl ortalama büyüklüğü 5 ile 6 arasında değişen
depremler yaşanmaktadır. Can kayıplarının yüzde
50sini depremler oluşturmaktadır. Kent planlaması ve arazi
kullanım düzenlemeleri, yapı ve altyapı deprem riskinin
belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır.
İktidar partisinin kentsel dönüşüm
adı altında yapmış olduğu çalışmaların
usule uygun yapılmaması, olası depremlerde daha çok can ve mal
kaybına sebebiyet verecektir. Kentsel dönüşümün temel ilkesi kamu
yararıdır. Bir yerin kentsel dönüşümü demek o yeri
altyapısına kadar değiştirmek demektir. Evleri
yıkıp daha yüksek ve modern evler yapılmasının
adı kentsel dönüşüm değildir elbette. Dahası, milletimizin
uğraşıp didinerek ömrü boyunca biriktirdiği parayla
aldığı evini hâlihazırda oturduğu muhitten yeni bir ev
almasına olanak vermeyecek kadar düşük bir bedelle elinden alıp
evinden çıkarıyorsanız, ev sahibini kendi evinde oturması
için binlerce lira borçlandırıyorsanız ve
yaptığınız evlerin altyapısı sağlam
değilse kesinlikle kentsel dönüşüm değildir. Şimdi,
soruyorum iktidar partisine: Kentsel dönüşümü üst gelir grubunun
altyapı yoksunu daha lüks konutlarda oturması için mi
yapıyorsunuz, yoksa milletimiz depreme dayanıklı, daha konforlu
evlerde yaşasın diye mi? Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme
çevirerek ülkemizin afetlerden ve afet risklerinden kurtarılması
mümkün değildir.
İstanbulun risk alanı ilan edilen
yerlerine bakıldığında, İstanbulun otoyollarına
ve gelişmiş caddelerine cepheli, değeri yüksek yerler
olduğu görülmektedir. Riskli alan ilan edilen yerlerin bir mahalle
büyüklüğünde bile olmaması, kafalarda soru işareti
oluşturmaktadır. Örneğin, İstanbul Gaziosmanpaşa ve
Esenlerde riskli alan ilan edilen yerler, daha çok TEM Otoyoluna, çevre
yollarına yakınlığıyla göze çarpmaktadır.
Ayrıca, riskli alan ilan edilen birçok bölgeye yakın yerlerde hazine
arazileri de bulunmaktadır, bu da oldukça manidardır. Bu, riskli alan
ilan edilen bölgelerin büyük konut projelerine daha uygun hâle getirilmesini
sağlamaktadır. Yasa kapsamında riskli alan ilan edilen bölgeler
ise toplu konut projelerine açılmaktadır.
Görüldüğü gibi, iktidar partisinin zihniyeti,
doğal afetleri önleyici tedbirler yerine afet sonrası yardım
adı altında geçici rahatlamayı sağlayarak rant
politikalarını devam ettirmektir. Kentsel değil, rantsal
dönüşüme örnek olması açısından İstanbul E-5 üzeri
Topkapıda bulunan Avrupa Konutları Projesini örnek vermek
istiyorum. Büyük kısmı boş, yerleşim olmayan, konut
bulunmayan 36 dönümlük arazi üzerinde bulunan 2-3 iş yerinden alınan
karot örnekleriyle tüm 36 dönüm riskli alan ilan edilmiştir.
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın imzasını taşıyan yüksek
emsal artışlı kentsel dönüşüm uygunluğu sonucu devasa
bir konut projesi ortaya çıkmıştır. Her bir dairenin 1
milyon liraya satıldığı bu proje, kime ve neye hizmet
ediyor, kime rant sağlamıştır? Dönemin 17-25
kahramanlarından biri olan Bakan Bayraktar rüşvet ve yolsuzluk iddialarını
soruşturmak üzere kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi soruşturma
komisyonuna ne demişti, hafızalarımızı tazeleyelim mi?
Her şeyi Erdoğanın onayıyla yaptık. demişti.
Ben, eski bakanın ne demek istediğini anladım, sizler de eminim
ki anlamışsınızdır.
Yine, yapılan çalışmalara göre
azımsanmayacak oranda fırtına, sel, heyelan, iklim kaynaklı
afetler, ülkemizde ciddi rakamlarda can kaybına sebebiyet vermektedir. Bu
gibi doğa olayları, farklı amaçlarla alınmış yer
seçimi kararları ve bu kararlara hizmet eden mühendislik verilerinden
yoksun imar planları, ranta dayalı hızlı, düşük
nitelikli plansız kentleşme ve sosyoekonomik politikaların
sonucudur. Bu da sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmektedir.
Ayrıca, daha önce
belirli bir sayı sınırında tutulmasına rağmen,
AFADa bir yıl gibi kısa bir sürede 7 bin personel alımı
yapılmıştır. Milletimiz için bu kadar önemli olan bir
kuruluşa yapılan alımların hangi şartlarda ve
nasıl yapıldığı, bu personelin nerelerde
kullanıldığı ve nasıl eğitildiği konusunda
ne yazık ki bir netlik bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, iş
kazalarında Avrupada lider, dünyada ise 3üncü sıradadır.
İş kazalarının en fazla yaşandığı
sektör ise maden ve taş ocaklarıdır. 2002 yılında
iktidar olan, övünerek Türk milletinin huzurunda oturan bu iktidar, on iki
senede yani 2014 yılında aziz milletimizi iki maden faciası ile
karşı karşıya bırakmıştır. Somada 301
kişi, Ermenekte 18 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu
durum, madenlerde meydana gelen kazalara karşı yeterli tedbirlerin
alınmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Maden kazaları bir doğal afet değildir, tedbirlerin
alınmamasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde iş
güvenliği konusunda yeterli ve özenli çalışmalar
yapılmamaktadır. Kazalar bir afet değildir, ihmal ve
tedbirsizliğin sonucudur.
Bugün hâlâ gerekli önlemler
alınmamaktadır. Standartlara uymadığı için geçici
olarak kapatılan maden ocakları bir bir tekrar
açılmaktadır. Bu, demek oluyor ki ülkemizde 13.500 olduğu tahmin
edilen maden ocaklarında çalışan yaklaşık 200 bin kişinin
hayatı hiçe sayılmaktadır. Çabuk unutuyoruz biz, o kara ve vahim
günleri. Hatırlayın yitip giden kömür karası
bulaşmış bedenleri. Hatırlasak ne olacak ki, iktidar
partisi Bunlar olağan şeyler, bu tür kazalar bu mesleğin
kaderinde var. demediler mi?
Şimdi, gelelim ülkemizin başındaki
bir diğer afete: AKP Hükûmeti. Ülkemizi on dört yıldır tek
başına yöneten AKP Hükûmeti, uyguladığı
yanlış politikalarla milletimizi ve devletimizi uçuruma doğru
itmektedir. On dört yılda yoksulluk artmıştır, milletimiz fakirleşmiştir,
işsizlik baş edilmez hâl almıştır. Yandaşlar ise
rant elde etme beklentilerinin karşılığını
almıştır, almaya da devam etmekteler. Doğal afetler,
Hükûmetin rant kapısı olmuştur. Devlet bütçesinin en büyük
kaynaklarından biri olan vergi borçları yüzünden milletimiz zor
durumdadır. Milletimizin borçları gün geçtikçe artmaktadır.
Ailelerimiz kazandıklarının yarısından
fazlasını, borçlarını ödeyebilmek için ayırmak zorunda
bırakılmıştır. Üniversite mezunu gençlerimiz
işsizdir, Hükûmet, asli görevlerini yerine getirmemektedir. Ülkemiz,
dış borçlar ve israflar nedeniyle ağır bir ekonomik krizden
geçmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2002
yılında tarımdan geçimini sağlayanların sayısı,
7 milyon 458 bin iken, 2015 Ekim aylarında bu sayı 5 milyon 473 bine
kadar düşmüştür. Ülkemiz, tarım ülkesi olmasına
rağmen, iktidarın yanlış politikaları yüzünden on dört
yılda yaklaşık 2 milyon çiftçinin toprağını terk etmesine
neden olmuştur. Bu da demek oluyor ki daha uzun süre et ve süt ürünlerini
pahalıya yiyeceğiz, dışarıdan daha çok tarımsal
ve hayvansal ürün satın alacağız.
Her gün oluk oluk kan kaybediyoruz, her gün cami
avlularından, bayrağa sarılı şehit
naaşlarını kaldırıyoruz. Ülkemiz, yapılan vahim
hataların karşılığını mermi, bomba,
mayınlar ve düşmanlıklarla almaktadır. Dün atılan
yanlış adımlar bugün bizlere ihanet olarak dönmektedir.
İktidar partisi ne söylerse söylesin, hangi bahaneye
sığınırsa sığınsın, Türkiye
Cumhuriyeti, tarihinin en kötü günlerini yaşamaktadır. Milletimize
korku imparatorluğu uygulanmaktadır. Bizler, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, Türk'ün mührünü tarihin alnına vuran aziz
ecdadımız için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız, her türlü
çileyi çekmeye hazırız fakat aziz Türk milletimize
yakışır bir yaşam sürmeleri adına elimizden geleni
yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Bizler, Azerbaycan'daki, Doğu
Türkistan'daki, Türkmeneli'deki, Bayır Bucak'taki Türklük gurur ve
şuurunun son ferdimize kadar davacısı olduk, olmaya da devam
edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizde 3
milyona yakın Suriyeli sığınmacı bulunmaktadır ve
iktidar partisi, Suriyeli sığınmacılar için 8
milyarlık bir harcama yaptığını söylemektedir ancak
devlet bütçemizden yapılan bu harcamalar usulüne uygun olarak
yapıldı mı, bilmiyoruz.
İktidar partisi tarafından,
kadının kıymetinin çok konuşulduğu lakin
bilinmediği şu dönemde, mülteci kamplarından kaçarak fuhuş
bataklığına saplanan Suriyeli kadınların dramı
hepimizi derinden etkilemektedir. Aile kurumunu tehdit altına alan ve çok
eşliliğe neden olabilecek şekilde parayla evlilikler
yapılmaktadır. Çocuk denilecek yaştaki Suriyeli
sığınmacılar, çocuklar 3 ila 5 bin lira
karşılığında satılmaktadır.
Bugün, hepimizi tehdit altına almış
olan, maddi ve manevi yıkımları ağır olan terör
konusuna da değinelim. Alınan Suriyeli
sığınmacılar, bir terör örgütü mensubu mudur; PKK'lı
mıdır, IŞİDli midir? Hükûmete soruyorum, bunun denetimini
yapıyor musunuz? Ben cevabını biliyorum, siz de Ankara patlamasının
failini tanımlarken aslında cevabını vermiş oldunuz.
Hükûmet değil midir sorumlu olan?
Değerli milletvekilleri, Abdullah Gül döneminde
Cumhurbaşkanlığı ödeneği 199 milyon iken Recep Tayyip
Erdoğan döneminde bu tutar 434 milyona çıkmıştır,
yetmemiştir, 545 milyon olmak üzere yeniden düzenlenmiştir.
İşsizliğin, fakirliğin, geçim
sıkıntısının olduğu dönemde ak saray için
ayrılan bu bütçe çok büyük bir bütçe değil midir?
Milletimiz bizim için kutsaldır. Millî ve
manevi değerlerimiz de ilkelerimizdir. Ne milletimizin menfaatlerinden ne
manevi değerlerimizden taviz vermedik, vermeyeceğiz. Bizler
Milliyetçi Hareket Partisi olarak cumhuriyetimize enkaz dedirtmeyiz. Bizler
Milliyetçi Hareket Partisi olarak aziz şehitlerimize kelle dedirtmeyiz.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak bebek katiline sayın
dedirtmeyiz. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak vatanımızı
böldürmeyeceğiz, bin yıllık kardeşliğimizi
bozdurmayacağız, dağılmayacağız,
yıkılmayacağız.
Kimse söndüremez tüter bu ocak,
Adı Türktür bu vatanın Türk kalacak.
Saygılarımla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı olarak Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman
konuşacak.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Vakıflar
Genel Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Büyükataman, süreniz yirmi
iki dakika.
Buyurun.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, on dört
yıldır büyük bir Meclis çoğunluğuna sahip tek
başına iktidar olan AKP tarafından yönetilmektedir. On dört
yıllık zaman zarfında AKP tarafından 13 bütçe
yapılmış, sonuç değişmemiş, sosyal ve ekonomik
hedefler umut vadetmemiştir. Bütçelerin
inandırıcılığı ve samimiyeti rakamlarla,
oranlarla, dibi görünmeyen sözlerle sağlanamayacaktır. Burada
asıl önem taşıyan, asıl öncelikli olan, bütçenin arka
planındaki siyasi iradenin tutum ve kapasitesidir. Bütçe, ciddiyeti
yansıtmadıktan, vizyona sahip olmadıktan, sosyo-ekonomik
meselelere neşter vurmadıktan sonra sıradanlığa
mahkûmdur. Hepsinden önemlisi bütçe, toplumsal gerçekleri kavramalı,
insanımızın ihtiyaç ve beklentilerini
cevaplandırmalıdır. Ne var ki, bugüne kadar teşekkül
ettirilen bütçelerde, sosyal ve ekonomik bir ufuk çizilememiş,
insanımızın yüzünü güldürecek derinlikli bir tedbir
geliştirilememiştir. Devlet çarkının dönmesi, ekonomik
dişlilerin çalışması amacıyla hayati bir işlevi
olan bütçenin, kaynakların dağılım ve bölüşümünde en
zorda bulunan toplum kesimlerini gözetmediği de ortadadır.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığının faaliyetleri ve AKP
hükûmetlerinin Türk dünyasına bakışıyla ilgili
değerlendirmede bulunmak istiyorum. Hepimizin malumudur ki, AKPnin Türke
ve Türkle ilgili her konuya bakışı ne yazık ki
sakattır. AKPden önce herkes Türktü, AKP sayesinde Türk olmaktan
kurtulduk. gibi absürt yaklaşımların, AKP içerisinde istisna
olmadığını biliyoruz. Bu ucube sözlerin sahibi, şu an
AKPnin milletvekilidir. Milletimizin AKPden sonra ne olduğu konusunda
AKP zihniyetinden bir açıklama gelmemiştir ama biz biliyoruz ki, bu,
açık seçik bir bölücülüktür. Ne yazık ki, AKP kendisini Türk kültür
ve tarihini bir türlü içine sindiremeyen kompleksli, sakat zihniyetten
kurtaramamıştır. Böyle bir zihniyetin hâkim olduğu
Hükûmetten, elbette Türklük için bir şey yapmasını, Türkün
davasına hassasiyet göstermesini bekleyemeyiz.
Nitekim, Hükûmet, Arap ülkelerinin sorunlarına
gösterdiği ilgi ve alakanın yüzde 1ini, Türk dünyasının ve
Türkiye dışında yaşayan Türk kardeşlerimizin
meselelerine göstermemektedir. AKPnin nezdinde Türkmen kardeşlerimiz,
Barzani ve çapulcularına gösterilen değerin yüzde 1ine dahi muhatap
olamamaktadır. Bugün, ülkemize iltica eden Türkmen kardeşlerimiz acil
dışındaki sağlık hizmetlerinden yararlanmaktan mahrum
kalırken Suriyeden gelen Arap göçmenlere çalışma izni ve
sınavsız üniversite öğrenimi verileceğini Başbakan
Davutoğlu büyük müjdelerle duyurmuştu. Bilinmelidir ki hiç kimse,
Türkmenleri sindiremeyecek, varlık ve birlik yolundan
ayıramayacaktır. Biz, tüm Türkmen kentlerini ve Türkmen
kardeşlerimizin durumunu yakından takip edip gerekli
notlarımızı kararlılıkla alıyoruz.
Yeri gelmişken Ülkü
Ocaklarımızın kurduğu Türkmen evine bu kardeşlerimizin
tüm ihtiyaçlarını karşılamak üzere verdiği insanüstü
mücadele dolayısıyla huzurlarınızda Türk milliyetçileri
adına teşekkür ediyorum. Tarih, Ülkü Ocaklarının bu güzel
hizmetlerine en temiz sayfalarında elbette yer verecektir.
AKP, her alanda aldatma ve kandırma siyasetine
devam etmektedir. AKP Bursa teşkilatı, Aşımı
paylaşıyorum kampanyasıyla Bayır Bucak Türkmenlerine
yardım toplamış ancak toplanan yardımlar Diyarbakırda
dağıtılmıştır. Yardımların kime
gittiği ise belli değildir. Her ne kadar bu durum bizim için sürpriz
değilse de bu olay kamu vicdanını ciddi şekilde
rahatsız etmiştir.
Değerli milletvekilleri, 1990lı
yıllarda Demirperdenin yıkılmasıyla Türk
dünyasının önüne yeni ufuklar açılmıştı.
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla Azerbaycan, Özbekistan,
Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan Türk devletleri
bağımsızlıklarını dünyaya ilan etmişti.
Bağımsızlık ilanının dünyada duyulması,
bütün Türk illeri gibi Türkiyemizde de çok büyük bir sevince vesile
olmuş, bir anda Adriyatikten Çin Seddine Türk dünyası
heyecanını ortaya koymuştu.
Bu bağlamda, soydaşlarımızla
ilgilenecek kurum ve kuruluşlar hayata geçirildi. TİKA, bu amaçla 12
Mayıs 2001 tarihinde kurulmuş, başlangıçta da çok önemli
çalışmalara imza atmıştı ancak 2002 sonu
itibarıyla, AKPnin tek başına iktidarıyla beraber
TİKAda çok büyük bir eksen kayması olduğunu görüyoruz. TİKA,
önce kuruluş amacı dışına çıkarılarak
hedefleri tamamen değiştirilmiştir. Türk dünyası
dışında bir yardım kuruluşu hâline getirilmiştir.
TİKA, AKP iktidarında Afrika, Latin Amerika ve Filistin gibi
çeşitli yerlere ulaşarak faaliyet alanını o bölgelere yöneltmiştir.
Orta Doğu ve Afrika'da gerçekleştirilen
proje sayısı Balkanlar, Kafkasya ve Türkistan Türk Cumhuriyetlerinde
gerçekleştirilen projelerin çok üstündedir. Projelere yatırılan
paralar heba olmakta, projelerin takibi sağlıklı
yapılmamaktadır. Örneğin, Makedonya'da yapılan arı
yetiştiriciliği işine ne kadar para harcanmıştır?
Bu işin akıbeti ne olmuştur? Ne yazık ki görünen odur ki,
TİKA, dünyaya açılırken Türk dünyasını neredeyse
yüzüstü bırakmıştır. Türk'ün taleplerine, sorunlarına
ilgisiz kalmıştır.
TİKA'nın yurt dışında
desteklediği sivil toplum örgütlerinin hedefleri ve faaliyetleriyle ilgili
ciddi soru işaretleri vardır. TİKA tarafından desteklenen
sivil toplum örgütleri denetlenmekte midir? Faaliyetleri kontrol altında
mıdır? Filistin ve Gazze'ye, Afrika'daki birçok ülkeye
açılımlar adı altında çok büyük yardımlar,
yatırımlar yapılmıştır. O bölgelere
yardımlar yapılmasın demiyoruz, insani olarak tabii ki
yapılacaktır ancak TİKA'nın isminin gereği olarak
biraz da Türk dünyasına yardım yapması gerekmez miydi?
Bugün Suriye, Irak, Doğu Türkistan,
Ahıska, Kırım ve Azerbaycan Türkleri çok büyük
sıkıntı ve zorluklar içerisinde hayat mücadelesi vermektedirler.
Ahıska Türkleri, 1948 yılında Stalin'in emriyle, Rusya'nın
birçok yerlerine dağıtılarak sürgüne gönderilmişti.
Yıllar sonra vatanlarına dönüş izinlerine Gürcistan'ın
Avrupa Konseyine verdiği taahhüt neticesinde hak
kazanılmıştır. Soruyoruz: Kaç aile, Türklerin öz
vatanı olan Ahıska'ya dönebilmiştir? TİKA bu masum
insanlara nasıl bir yardımda bulunmuştur? Bölgelerine
dönüşlerine neden destek olmamıştır?
Kırım Türkleri de
aynı zulme uğramıştı. Daha sonra Kırım
bölgesine geri dönüşe izin verildi. Dönüşte TİKA marifetiyle o
zamanlar 3.500 aileye ev ve toprak alındı. Bölgeye dönüş
teşvik edildi ancak AKP iktidarıyla beraber maalesef teşvik
devam etmemiştir, kesilmiştir. Kırım'a, ana yurtlarına
Türkler dönemediler, çok az sayıda dönüş oldu ve dönüş
zorlukları da ne yazık ki hâlen devam ediyor.
Yukarı Karabağ
bölgesindeki Hocalı kasabasında 25-26 Şubat 1992 tarihlerinde
Azerbaycan Türklüğü, tarihin ibretle kaydettiği zulüm ve
saldırılara maruz kalmıştı. Rusların destek ve
kışkırtmasıyla harekete geçen Ermeni çeteler masum canlara
kastetmiş, insanlık değerlerini yok saymışlardır.
Dost ve kardeş ülke olan Azerbaycan'ın egemenlik hakları ihlal
edilmiştir. Türk toprakları, Rus ve Ermeni
saldırganlığıyla kirletilmiştir. Hocalı'da
katledilen, Türklüktür. Hocalı'da hedef alınan, Türk'ün hayat ve
varlık haklarıdır. Hocalı'da etnik temizlik yapanlar hâlâ
işbaşındadır. Hocalı'da yuva yıkan, yurt yakan,
eziyet ve işkenceleri bir yöntem olarak kullanan zalimler emellerinden
hâlâ vazgeçmiş değiller.
Sözde Ermeni
soykırım şakşakçılarının Hocalı'yı
ağızlarına almaması, 1 milyon
soydaşımızın, kardeşimizin mağduriyetine
gözlerini yummaları Türk'ün yaşadığı
mağduriyetlerde sıklıkla karşımıza çıkan bir
ikiyüzlülüktür. Bu 1 milyon Azerbaycan Türkü şu anda ne yapıyor? Bu
konular, TİKA'nın faaliyet alanına girmemekte midir?
Dünyanın her tarafına, sivil toplum kuruluşlarına, Bileşmiş
Milletlere, Hocalı katliamı, 1 milyon Azerbaycan Türkünün dramı
TİKA ve Dış Türkler Başkanlığınca
anlatılamaz mı? Bu vesileyle, Hocalı'da vefat eden
soydaşlarımıza bir kez daha Cenab-ı Haktan rahmet ve
manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Yine, Doğu Türkistan
bugün kan ağlıyor, her gün onlarca insan Çin zulmüne maruz
kalıyor. Uygur bölgesi Türklerin öz vatanı olmasına rağmen
göçe zorlanıyorlar. Haksız şekilde suçlamalarla hapis
cezaları veriliyor, soydaşlarımız haksız yere idam
ediliyor. Çin, Uygur nüfusunun davranışlarını ve
inançlarını şekillendirmek için eşi benzeri görülmemiş
işkenceler uyguluyor. Doğu Türkistan'ın sürgündeki lideri Rabia
Kadir Hanımefendi, dünyanın her tarafına rahat bir şekilde
gidiyor -Japonya'ya gidiyor, ABD'ye gidiyor- gelemediği bir tek yer var,
orası da Türkiye'dir. Neden izin verilmiyor, bunu da hâlâ
anlayabilmiş değiliz.
Başbakanlığa bağlı,
müsteşarlık düzeyinde bir kamu kurumu olarak 6 Nisan 2010 tarihinde
kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, yurt dışındaki
vatandaşlarımız, soydaş ve akraba topluluklarımız
ile Türkiyede öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilerimize
yönelik çalışmaları koordine etme, bu alanlarda verilen
hizmetleri ve yapılan faaliyetleri geliştirme görevini
üstlenmiştir. Çalışmalarıyla, gerek yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızla gerekse
soydaş ve akraba topluluklarla ilişkileri güçlendirmesi, ekonomik,
sosyal ve kültürel olarak daha yakın ilişkiler tesis etmesi beklenen
kuruluş ne yazık ki görevini layıkıyla yerine getirememektedir.
Türkler, Türkistan dışında, Avrupa
devletlerinde de çok büyük sorunlarla karşı
karşıyadır. Bugün Avrupada 4 milyonun üzerinde Türk
yaşamaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan
soydaşlarımızın en önemli sorunu, Türk kimliğinden
uzaklaşma tehlikesidir. Birçok soydaşımız, Türkçemizi ne
yazık ki konuşamıyor, eksik konuşuyor. Ayrıca,
bulundukları ülkenin dilini de iyi konuşamıyorlar,
eğitimleri de ne yazık ki çok yetersiz. Türkiye olarak, orada
yaşayan insanımızın her türlü sorunuyla ilgilenmek bizim
görevimiz olmalıdır. Fakat durum hiç de öyle değildir. Türk
gençleri vatanını tanımamakta, ülkesinin tarihini, dilini,
kültürünü, örf ve adetlerini maalesef yeterince bilmemektedir. TİKA gibi,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı da faaliyet alanından Türk
dünyasını çıkarmaya çok istekli görünmektedir. Bu yıl yurt
dışından gelen öğrencilerden kaç tanesi Türk
dünyasındandır?
Değerli milletvekilleri,
Türk dünyası, bugün kendisini Türkiye tarafından yüzüstü
bırakılmış hissetmektedir. Yeni Osmanlıcı
hülyalar kuran iktidar, Iraktaki, Suriyedeki Türk kardeşlerimizi
korumaktan acizdir. Çok uzağa gitmeye gerek yok, hemen yanı
başımızda, tarihî Türk yerleşimleri olan Halepte,
Şamda, Lazkiyede, Türkmen Dağında yaşayan Türk
kardeşlerimiz kendi kaderlerine terk edilmiş durumdadır.
Halepte, kuzey kırsalında yaşayan 100 binlerce
soydaşımız, IŞİD, PYD ve İran-Rusya destekli Esad
kuvvetlerinin kuşatması altındadır.
Süleyman Şah Türbesini
bulunduğu yerden teröristlerle koordine kurarak kaçıran ve bunu büyük
bir başarıymış gibi sunan, bu Hükûmettir. Kobani'deki
PKK'Iılara yardım için sınırlarını açan, bu
Hükûmettir. Peşmergeyle gurur duyan, sıra geceleri düzenleyen
Hükûmet, aziz Türkmen varlığını görmezden gelmek için
elinden geleni yapmış ve yapmaya da devam etmektedir.
Elbette, bünyesinde "PKK, terör örgütü
değildir." diyen milletvekilini barındıran bu Hükûmetin
Suriye'de, Irak'ta Türk varlığını korumasını
beklemek safdillik olur. "Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere
gitmiyordu." söyleminden "Yardımların daha iyi, daha
sağlıklı yapılabilmesi için bu sözleri sarf ettim."
tarihî çarkının sahiplerinin Türk varlığının
korunması adına işlem tesis etmesini beklemek safdillik olurdu.
AKP Hükûmetinin Gazze'yle ilgili haklı
hassasiyetinin, komşu ülkelerdeki muhaliflere sergilediği ilginin
birazını Türkmen kardeşlerimize göstermesi milletimizin en bariz
ve haklı beklentisidir.
AKPnin önümüzdeki yıllarda küresel güçlerin
iktidar mücadelesine tanıklık edecek Türkistan
coğrafyasını tamamıyla yok sayması, TİKA'nın
bu bölgedeki faaliyetlerinin aksaması ve hatta durma noktasına
gelmesi, devletimizin stratejik menfaatlerine derinden aykırılık
teşkil etmektedir.
Öte yandan, Türkiye'nin Türk dünyasıyla
ilişkileri tanzim edecek bürokrat sorunu da vardır. Bürokratlar,
bölgeyi tanımayan, ahbap çavuş ilişkisiyle atanmış ve
Türk dünyasına ilgisiz kişilerdir. Türk dünyası konusunda
Dışişleri ile bahsi geçen kuruluşların birçok kez
tenakuza düştükleri bilinen bir gerçektir. Siyasi mülahazalarla,
yetişmiş kadrolar bu kurumlardan tasfiye edilmiştir.
AKP, Türk dünyasında Türk partilerini bölmek
için ne yazık ki para harcamaktadır, Türkiye'de olduğu gibi Türk
dünyasında da bölücülük yapmaktadır. AKP iktidara geldiğinde bir
ülke hariç tüm Balkan ülkelerinde tek Türk partisi olmasına rağmen
AKPyle birlikte her ülkede 4 Türk partisi kurulmuş, Türk
toplulukları ne yazık ki AKP eliyle bölünmüştür.
Dünyanın birçok ülkesinde ofisleri bulunan
TİKA, Türkçe kurslar açan Yunus Emre Enstitüsü, Musul ve Kerkük'ü utanç
verici bir şekilde dışlamıştır. TİKA,
kuruluş amacı dışında faaliyet göstermektedir.
TİKA, Türk dünyası için kurulmuştur ancak mesaisinin ve
bütçesinin önemli bir kısmını Afrika'da harcamaktadır. Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı olan adını
Türk'e alerji duyan AKP Hükûmetinin değiştirmesi ve Türkü isminden
kaldırması yakındır diye düşünüyoruz.
Diğer taraftan, TİKA üzerinden
yapılan kontrol dışı para hareketleri vardır. Bu
paraları kim, nereye harcadı belli değildir. TİKA nereye
kaç para harcadı, çıkıp burada Hükûmet bunun hesap vermelidir.
Değerli milletvekilleri,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının öğrenci getirme projesi tüm
soydaşlarımızı incitmiştir. Getirilen öğrenciler
karma olarak getirilmekte, soydaşlarımıza pozitif
ayrımcılık yapılmamaktadır. Türk dünyasından
getirilen öğrencilerle ilgilenilmemekte, gelen öğrenciler sokaklarda
kalmaktadır. Birçok kez, bu kurumun getirdiği öğrencilere
üniversitelerdeki ülkücü öğrenciler sahip çıkarak evlerinde
barındırmıştır. Bunların örneği çoktur.
Türk dünyasından getirilen öğrencileri
seçme sistemi nasıldır? Öğrenci seçme işi, karşı
devletin inisiyatifine bırakılmakta ve gelen öğrencilerin kim
olduğunu ne yazık ki kimse bilmemektedir. Mesela bu yıl
Romanyadan kaç öğrenci getirilmiştir? Bunların kaçı
Türk'tür? Diğer taraftan, Gagavuz elinden getirilen öğrenciler
devletin öğretmenini gönderemediği vilayetlere gönderilmiştir.
Öğrenci gönderilecek olan vilayetler neye göre seçilmektedir? Her
işinde olduğu gibi, AKP, ne yazık ki bu konuda da gayriciddidir.
Değerli milletvekilleri, vakıfların
amacı nedir? Vakıflar, genel anlamda toplumda
yardımlaşmayı, dayanışmayı yeşertmek
amacıyla kurulur. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde AKP iktidarı
tüm kavramların ve kurumların içini boşalttığı
gibi, vakıfların da içini boşaltmıştır.
Türk-İslam medeniyetinin temel taşlarından birisini
oluşturan vakıflarımız, ne yazık ki AKP hükûmetleri
dönemindeki yozlaşmadan nasibini almıştır. Çeşitli
isimlerle Hükûmete yakın insanlar tarafından kurdurulan vakıf
müesseselerimiz yolsuzluk için bir araç hâline getirilmiştir.
Buna en güzel örnek Sayın
Cumhurbaşkanımızın oğlu tarafından yönetilen
TÜRGEV'dir. Bu sözde vakıf, belediyeleri ve bakanlıkları âdeta
emri altına almış, istediğini yaptırmakta, istediği
kararları anında aldırmaktadır. Bu çürümüş,
kokuşmuş yapıları denetlemesi, kontrol altında
tutması gereken Vakıflar Genel Müdürlüğümüz ise ne yazık ki
restorasyon skandallarıyla ismini gündeme getirmektedir.
Hukuk devletlerinde, demokrasilerde idarenin iş
ve işlemleri, denetime tabidir yani şeffaflık ve hesap
verebilirlik, demokrasinin olmazsa olmazlarından birisidir. Ancak AKP
iktidarları döneminde bunlardan bahsetmek mümkün değildir.
Diğer taraftan, AKP döneminde gayrimüslim
cemaat vakıfları konusunda ilk defa 2003 yılında AB uyum
yasaları çerçevesinde düzenleme yapılmıştır. 2008
yılında çıkarılan 5737 sayılı Vakıflar
Kanunuyla cemaat vakıfları, istisnai statüden
çıkarılmış, Medeni Kanun'a göre kurulan diğer
vakıfların statüsüne getirilmiştir. Aslında
Anayasa'mız ve Türk Medeni Kanunu'muz "Belli bir cemaat
mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz."
demektedir. Buna rağmen AKP'nin yaptığı düzenlemelerle,
Lozan Anlaşması'yla verilen sınırlı ve istisnai haklar
bu anlaşmanın da hilafına genişletilerek ve mütekabiliyet
şartı aranmaksızın gayrimüslim cemaat vakıfları
diğer vakıflarla aynı statüye getirilmiştir.
Dolayısıyla, ülkemizde çoğunluğu teşkil eden Müslüman
kesimin dinî amaçlı, cemaat amaçlı vakfı yok iken gayrimüslim,
Hristiyan ve Yahudi vatandaşların cemaat amaçlı vakfı her
türlü hakka sahip kılınmıştır.
AKP Hükûmeti, kilise
vakıflarına, sinagog vakıflarına pozitif
ayrımcılık getirmiştir. Bunu İslami hoşgörüyle
izah etmenin imkânı yoktur. Bu, açık bir şekilde boyun
eğmedir, Lozanı Türkiye zararına delmektir.
"Azınlıklara haklarını vermek boynumuzun
borcudur." diyorsunuz, olmayan haklarını zorlama yorumlarla
veriyorsunuz. Peki, Müslümanların haklarını aramak kimin
boynunun borcudur? Kilise vakıfları için bu kadar düzenleme
yapıyorsunuz da ceddimizin kurduğu vakıfların haklarını
niye aramıyorsunuz? Neden Lozan Anlaşması'nın gereği
olan mütekabiliyet şartını aramadan tek taraflı tasarrufta
bulunuyorsunuz? Daha da önemlisi, bu hakkı kendinizde nasıl
buluyorsunuz? AKP tarihe, okul kapatan, cami yıkan, kilise açan bir
iktidar olarak geçecektir. Kurduğunuzu iddia ettiğiniz yeni
Türkiye'nizde cumhuriyetin kazanımlarını, kurşunla, kanla
kazandıklarımızı iade etme hakkını size kim
vermektedir? Yeni bir ülke ancak ve ancak bir bağımsızlık
savaşıyla kurulur. Yanlış dış politikanız
yüzünden Türkiye, böyle bir mücadeleyle muhatap olmaya doğru gitmektedir.
Bu mücadelede havaalanında dantelli çarşaflarla liderlerini
bekleyenler -geçmişte olduğu gibi- arazi olacak, Türk milliyetçileri
ise
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMET BÜYÜKATAMAN
(Devamla)
namusunu elbette ki koruyacak ve kefensiz kahramanların
yanındaki yerini alacaktır.
BAŞKAN Sayın Büyükataman,
teşekkür ederim.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Konuşmama
son verirken yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle bir kez daha
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın Büyükataman.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
konuşmacı olarak Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy
konuşacak.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih
Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezini içeren bütçe
görüşmeleri hakkında söz almış bulunuyorum.
Konuşmama elbette ki temel önerilerimizi,
tavsiyelerimizi yaparak başlamak isteriz fakat öncelikle Bu
kurumların manası nedir ve ne için kurulmuştur?a dair birkaç
tespitte bulunmak istiyorum müsaadenizle.
Cumhuriyeti kuran akıl, kurucu akıl
imparatorluğun son döneminde çok önemli okullarda yetişmiş bir
kurmay akıldı ve savaşın tecrübesiyle, cepheyle, kanla,
barutla kitabı bir arada tutabilecek de bir erdeme sahipti. Çanakkale
cephesi dâhil, kurucu iradenin okuduğu kitapların derkenarlarına
bakıldığında, bugün itibarıyla Bizim
zamanımız yok, kitap okuyamıyoruz. gerekçesinin ne kadar
boş olduğunu görüyoruz. İşte bu akıl, dünyanın o
zaman içerisinde bulunduğu şartlardan genel anlamda geleceği
görerek milliyetçi düşünceyle bir millî devletin kaçınılmaz
olduğunu görür ve malum mücadelelerden sonra cumhuriyet ilan edilir.
İlan edilmekle sınırlı kalmayarak cumhuriyeti var
edebilecek taşıyıcı sütunlar üzerine birtakım
kurumlar, kuruluşlar inşa edilir. Bunların başında
Türk Dili Tetkik Cemiyeti ve Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gelir. Bu ana sütunlar
o dönemin dünyasına, millî devletin kuruluş gerekçesini ve Türk
kültürünün müktesebatını izah etme noktasında referans kaynaklarını
oluşturur. Bununla da sınırlı kalınmaz, bu kurumlara
ilave olarak zaman içerisinde Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,
Musiki Muallim Mektebiyle beraber bir millî Türk terbiyesi üzerine eğitim
programları geliştirilir.
Bu kapsamdan hareketle, o dönemde zamanın
ruhunu ifade etmek adına, Büyük Atatürkün, bizim
yaptığımız işlerin temelinde, cumhuriyetin temel
çıkış noktasının kültür olduğunu ifade eden
Yurttaşlarım, az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin
en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü
olan Türkiye Cumhuriyetidir. sözü aslında bunun bir ifadesidir ve pek
çok kamu kuruluşumuzda eskiden var olan Cumhuriyetin temeli kültürdür.
sözünden hareketle o dönemdeki kültür politikalarını belirler.
Bu çalışmalar ve
zaman içerisinde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin de Ankaraya
kurulması, cumhuriyetin temel ilkelerinin referans kaynağı olan,
vizyonu tamamlayan aklı inşa eder.
Bunu yaparken bütçe neydi?
Bunu yaparken o sınırlı kaynaklarla sınırsız bir
Türk kültürü vizyonu ortaya koyan, Türk dünyası vizyonu ortaya koyan
anlayış neydi? Neydi Macar müzikolog Bela Bartoku Türkiyeye davet
ederek Macar-Türk musikisi arasındaki ilişkiyi, pentatoniği
araştırmak üzere Çukurovada, Toroslarda onları misafir edip
araştırmak ve bu konuda bir misyon ortaya koymak? Bu bir ufuktu, bu
bir anlayıştı, bu bir vizyondu. Bu ufkun, bu vizyonun, bu ruhun
olabilmesi için her zaman için paranın gerekli
olmadığını da gösteren bir ifadeydi. Sınırlı
kaynaklarla bunun heyecanını duyarak işte o Onuncu Yıl
Marşını yazdırabilecek ruhu ortaya koyabilmekti.
Geliyoruz bu ruhun temelini
oluşturan kaynaklardan cumhuriyet tarihinin değişimlerine.
Karşımıza bir yeni Türkiye ibaresi çıkıyor ve kurucu
iradeyi ve cumhuriyetin temel referans kaynaklarını yok sayma ve
itibarsızlaştırma ve kavramların içini boşaltmak
üzerine bir yeni Türkiye kavramı. Bu yeni Türkiye kavramının
ne idüğüne dair baktığımızda karşımıza bir
Graham Fuller çıkıyor, onun Yeni Türkiye kitabı.
Bakıyoruz, diyor ki: Cumhuriyet fay hattı üzerine kuruldu ve o fay
üzerinde yanlış yerde, cumhuriyeti buradan başka yere
taşımalıyız. Bunun adına, çok dilli, çok kültürlü,
çok kimlikli, federatif bir devlete dönüştürme gibi, biraz da İslami
garnitür, sos atma gibi bir yaklaşım; kitabının özeti bu.
Bir adım sonra, bakıyoruz David Philips raporlarına,
birtakım partilerin kuruluş gerekçeleri, anlamlı gelen 28
Şubat sürecinin mağduriyetleri üzerinden inşa edilen
yaklaşımlar ve bir düşünce dünyasının teşekkülü.
Elbette, bu on dört
yıldır iktidar partisi konumunda olanları bu manada
eleştirme hakkımız olduğu kadar yaptıkları olumlu
işleri de destekleme erdemini her zaman Milliyetçi Hareket Partisi
göstermiştir. Fakat, bugün özeline geldiğimizde ve bu kapsamda söz
aldığımız konuyla alakalı kurum ve
kuruluşların serencamına baktığımızda içler
acısı bir durum içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu içler
acısı durumda kurumların, kendi müfredatları içerisinde
vizyonlarını ve misyonlarını anlattıkları
kuruluş gerekçeleriyle mütenasip olmayan ve o kurucu iradedeki ruhu hiç
hissettiremeyen atıl konumda olduklarını görüyoruz. Bu ataletin
aslında aynı zamanda kuruluş felsefesinden uzaklaşmaktan
kaynaklandığına dair de endişelerimizin olduğunu ifade
ediyoruz.
Kuruluş felsefesi denilince, Mustafa Kemal
denilince, bağımsız Türkiye, Türk ülküsü denilince akla
hemen dün konuşmalarını yaptığımız Diyanet
bütçesinde ifade edilen Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluşu geliyor. Bu vizyon aynı zamanda Diyanet İşleri
Kurumunu kurmuştu arkadaşlar ve o dönem yabancı akımlar
üzerinden etki altına giren anlayışı Türk aklı
üzerine, Türkistan medeniyeti üzerine inşa eden Mâtürîdî aklını
referans alan bir din anlayışıyla bir aydınlanmış
Türk rönesansını ifade ediyordu cumhuriyetin kuruluşunda Mustafa
Kemal ve o dönemin din adamları. Onları saygıyla anıyoruz.
Mustafa kelimeleri özellikle benim dünyamda çok
anlam ifade ediyor. Bir tanesi Peygamber Efendimiz (AS), manevi gök kubbemizin banisi,
manevi gök kubbemizin mimarı, insanlık âleminin yeryüzündeki efendisi
olarak kabul ettiğimiz Hazreti Peygamberimiz; diğer Mustafa, Mustafa
Kemal Atatürk, millî, bağımsız ve temeli Türkistan felsefesine
dayanan cumhuriyet Türkiyesinin, millî devletin kurucusu. Milliyetçi Hareket
Partisi bu iki Mustafayı birbirinin ötekisi olarak asla görmez ve Türk
siyasetini bu iki tahterevalli üzerine kurgulanmış bir
anlayış üzerinde yürütenlere de der ki: Mustafalar Ankara üzerinde
ifade edilebilirse, millî devletin banisi Mustafa Kemal Anıttepede,
manevi gök kubbemizin temsilcisi olarak o estetize edilmiş Kocatepe Camisi
Kocatepededir. Anıttepe ile Kocatepe arasına çekilmiş bir
halatı ne zaman inşa edersek -ki bu Milliyetçi Hareket ilkeleriyle
olacak bir anlayıştır- o zaman Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve
milletiyle kalıcı bir misyonla sonsuza kadar var olacaktır. Bu
kapsamdan hareketle, işte buna hizmet edebilecek ve Mustafaları
birbirinin ötekisi yapmayan anlayışla büyük Türk ülküsüne hizmet
edebilecek, temel referans kaynaklarını Türk kültüründen alarak
hizmet etmesi gereken bu kurumlara şu soruları sorarak başlamak
istiyorum; eğer kurumların yetkilileri bizi takip ediyorsa, en
azından kurumun bağlı olduğu siyasi temsilcilerin de not
almasını istirham ederim: Kurum Türkiye'nin kültür
politikalarının belirlenmesinde herhangi bir işleve şu an
sahip midir veya Türkiye'nin bir kültür politikası var mıdır
daha geniş anlamda? Dünya Türkolojisindeki gelişmeleri ne ölçüde bu
kurumlar takip etmekte ve ülkemize taşıma çabaları adına
nasıl bir yöntem takip etmekte ve üniversitelerle, diğer kurumlarla
olan münasebetleri nelerdir? Türk devlet ve topluluklarıyla olan
ilişkilerde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun veya bağlı
kurumların herhangi bir işlevi var mıdır? Türk
dünyasıyla ortak projeler yürütülmekte midir, yürütülüyorsa ne
aşamada? Soru önergesi vermiyorsun, kürsü konuşması
yapıyorsun diyebilirsiniz. Biraz bu soruları sorarak ben alan
açıp cevap vermek istedim.
Kültürel diplomasi kavramı son zamanlarda
sık kullanılıyor değerli milletvekilleri. Evet,
doğrudur, kültürel diplomasinin gerekliliği noktasında da bir
devlet aklı Yunus Emre Enstitüsünü oluşturdu ve bunu kuranlara,
kuruluş gerekçesine saygı duyuyoruz. Başında da
çalışkan bir Türkolog hocamız vardı, sağlık
nedeninden dolayı ayrılmış. Kültürel diplomasiyi kavrama
adına dokunuşlar gerekiyor. Siz bu dokunuşları elbette ki
ülkenin dış politikasına göre yapmaya çalışacaksınız
ama özellikle kendi hinterlandınız olan Türk dünyasıyla olan
münasebetlerde ortak müştereklikleri ifade etmek adına neredesiniz?
Mesela, Özbekistanla, özellikle Rusyayla uçak düşürme krizinden sonra
gerginleşen birtakım ilişkiler var. Özbekistanla olan
ilişkilerde neler yapılabilir kültürel dokunuşlar adına?
Yani biz, Özbekistanı referans kaynağı alan Türk
dünyasının şairlerinden, yazarlarından,
düşünürlerinden, fikir adamlarından, mütefekkirlerinden birtakım
isimleri tespit ederek Türkiye'de onun adına düzenlenecek toplantılarla
bir kültürel diplomasi dokunuşunu Türk dünyasında yaparak
başlayamaz mıyız? Kısa ve uzun vadeli bilim politikası
noktasında bu kurumlar neler düşünüyor? Kuruluş felsefesindeki
vizyona uygun ve onu zamanın ruhuna giydirerek neler yapabiliyor? Türk
kültür havzasının envanteri, bu alana ilişkin olarak Türkiyenin
bilgi açığı had safhadayken kurumun başında
Türkolojiyle alakası olmayan, Fars filolojisi uzmanı bir
akademisyenin bulunması da bu konuda çok manidar gelmekte bize.
Türklük bilim felsefesi olmayan bir devletin ve o
devleti temsil ettiğini ifade eden Hükûmetin, bir şekliyle, bu
memleketi yönetmesi mümkün değil. O zaman, bir gün bir şey söyler,
öteki gün başka bir şey söyler; fikrî takip ve doğrultu
tutarlılığını bir türlü ortaya koyamaz. Bu kapsamda da
bugünkü politikalardaki anlık değişimlerin ve söylemlerdeki
günübirlik değişimlerin sebebi, arkasında bir felsefenin
olmamasıdır. Felsefesi olmayan hiçbir işin, arkadaşlar,
asla pratiği olmaz. Çok sınırlı sayıda doktora tezi
basmak, uygun gördüğü toplantılara maddi destek sağlamak
dışında Türk kültürünün temel kaynaklarının dilimize
kazandırılması noktasında maalesef bu kurumlarda hiçbir
çalışma göremiyoruz.
Kurumun, dünyadaki örneklerinde olduğu gibi
bağımsız bir bilim akademisi hüviyetine sahip olması
gerekir arkadaşlar. Yani bazı kurumlar, siyasetin arka bahçesi hâline
getirerek, siyasetin ortaya koyduğu temel tezlerin referans
kaynaklarını oluşturuyor maalesef. Bu tür kurumlar, özellikle
cumhuriyetin varlığını kültürel temeli olarak ifade eden
Bilimler Akademisi, Sovyet Blokunda dahi kendine özgün bir üslubu varken
Türkiyede buraların arka bahçe hüviyetiyle düşünülmesi bu manada
üzücü bir durumdur.
Türkoloji araştırmalarının
merkez ülkesi konumunda olan Türkiyede ciddi bir Türkoloji kütüphanesi, bilgi
ve belge arşivi maalesef yoktur. Oysa gerek oryantalizm
çalışmalarında gerekse bu kapsamda değerlendirilen
Türkoloji çalışmalarında, başta İngiltere olmak üzere
ve Amerikada çok önemli merkez kütüphanelerin olduğunu ve bizlerin hâlâ
temel kaynaklarımızı gidip oralardan almak durumunda
kaldığımızı görüyoruz. Bu kapsamda bu enstitülerde
Batı, kendi hedef kitlesi olan ülkelerin temel dinamiklerini tespit
etmekte ve kültürel antropolojik, folklorik, filolojik özellikleri ile eylem
planlarını ortaya koymaktadır. İşte, yüz yıllık
bir vizyonun arka planıyla Büyük Ortadoğu Projesine giren yeni
Lawrencelerin, Orta Doğuda, bugün Deniz altında iki balık
birbirinden ayrılmışsa mutlaka aralarından uzun
bacaklı bir İngiliz geçmiştir. sözünü hatırlatıyor
Kızılderililerin.
Kızılderililerden tutunuz Kafkaslara, Orta
Asyaya, Ulanbatora kadar folklorik, kültürel pratiklerini araştıran
İngilteredeki School of Asian and African Studiesde bir müddet
çalışmalarda bulundum, yaptıkları tezleri Büyük Britanya
İmparatorluğunun veri tabanına nasıl
aktardıklarını da ulusal arşivlerinde gözlemleme
şansım oldu. 1946 yılına ait Türk Dil Kurumunun
çalıştayını ve toplantısını takip ederek
hangi kelimelerin karşılığına hangi kelimelerin teklif
edildiğini rapor eden İngiliz istihbaratının ve dönemin
komiserinin raporlarını görme imkânı buldum.
Evet, büyük devlet olmak bunları
gerektiriyordu. Mustafa Kemal bu ülküyle yola çıkmıştı. Bu
kapsamda Gagavuzlardan bahsetmişti. Bu kapsamda Baküde Türkoloji
Kurultayını düzenletmişti. Türk Dil Kurultayı orada
düzenlenmişti. İki devlet bir millet anlayışını
ortaya koyacak Türk dünyası vizyonunun temellerini atmıştı.
Ama biz, kuruluş vizyonunu Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini
sıradanlaştıran, itibarsızlaştıran, o kadar
tecrübeden sonra ifade edilen bu tespitleri âdeta statüko olarak gören bir
anlayışla, sıfır sorun ve ritmik dış politika ve
ritmik anlayış ve proaktif anlayışlarla bugün hangi hâle
getirdiğimizi bu kürsüde defalarca söyledik ve hâlipürmelalimiz ortada.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün bu tecrübelerin üzerinden tekrar kuruluş
felsefesine zamanın ruhunu, idrakini giydirerek dönmesinin
gerekliliği kaçınılmaz bir gerçektir.
Türk boylarının tarihi, sözlü kültürü,
sanatına ilişkin Türk Destanları Projesi büyük bir vizyon
projesidir. Bu destan projeleri harekete geçirildiğinde sanatın,
sinemanın, tiyatronun referans kaynağı olarak, ortak
değerler üzerinden Türk dünyası vizyonunu ortaya koyan bir sinema
filmi dahi bizim ülkemizde henüz çektirilememiştir. Hollywoodun,
Pentagonun ve Beyaz Sarayın birlikte
çalıştığını, Amerikan Menkul Kıymetler
Borsasının birlikte çalıştığını Amerika
tarihini biraz okuyan ve politik vizyonu görenler çok iyi anlarlar. Neden
acaba? sorusuna baktığımızda, sinemalar ve alt kültür
kodları üzerinden müştereklikler nasıl ifade edilir? Evet, bizde
sinemalar veyahut da diziler kısmen keşfedildi ama nasıl
keşfedildi? Tarihin mutfağından günümüze referanslar
gösterilerek birtakım sistemleri ve siyasal görüşleri
destekleyebilecek uygulamalar veya henüz varlığı yokluğu
tartışılmakta olan devletin derin ve dehliz odalarını,
vadinin turplarında, kurtlarında -kurban olsunlar kurtlara-
derinliklerinden devlet yönetimi ve diplomasiyi anlayanlar, birtakım tarih
dizilerinden hanlık ve hakanlıkla başkanlık rüyası görüp
buralara referans göstermekle bunları görebiliyoruz ama bunları,
toplumun tamamını bütünleştirici, kolektif kimlik inşa
edici, Türk dünyası vizyonunu ortaya koyucu bir anlayışla
göremememizin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Buradan teklif ettiğimiz bir başka husus:
Türkiyede Türk kültürü, dili ve tarihiyle ilgili faaliyet gösteren
kurumların belli bir koordinasyon dâhilinde ortak hedefe doğru
gitmeleri gerektiğine ve bu konuda ortak bir vizyon
yayınlamaları gerektiğine inanıyoruz. Bu kapsamda,
TİKAnın, Yunus Emrenin, yüksek kurumun ve onun alt
kurumlarının, bir arada, ne yaptıkları konusunda
değerlendirmeler yaparak temel ilke ve ülküler doğrultusunda hareket
etmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Eğer Türk akademisinin yani
Kazakistan Türk Akademisinin girişimleri olmasa ortak Türk tarihi meselesi
gündemimize bile gelemiyor maalesef.
Türkiye, Türk tarihi, Türkiye Cumhuriyeti
sınırlarıyla sınırlı değildir
arkadaşlar. Bu kapsamda, cumhuriyetin kuruluşunda rehber olan ve
Benim fikir babam. denilen Ziya Gökalp Vatan ne Türkiyedir Türklere ne
Türkistan/Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Türklere, Turan. demiştir ve
her Türkün, her milliyetçi ülkücü Türkün, her vasat Anadolu
insanının ruhunda ve kültürel kodlarında bir Turan ülküsü
vardır. Bu kapsamdan hareketle, Türkolojinin sorunları veya bilim
politikası denen bu problemleri sadece masa, sandalye, müfredat, ders
kitabı, anıların sohbetlerde tazelendiği dar ölçekli
toplantılara indirgemek bu alana yapılacak en büyük kötülüktür.
Türk dünyasının büyük dilcisi Profesör
Doktor Tofik Hacıyev yakınlarda vefat etti, Allah rahmet eylesin.
Tofik Hacıyev Hoca Yüksek Kurumun da aynı zamanda üyesidir fakat
vefatıyla ilgili bilgiye ben rastlayamadım orada.
Bir başka konu: En azından bugün
kurumların web sayfalarının güncellenmediğini gördüm. Web
sayfalarına bakıldığında, hangi dönemde kim üye
olmuş, kim vefat etmiş, kim emekli olmuş, kim ne yapıyor,
bununla ilgili malumatlar bile yok. İşi gayriciddiye mi
alıyorlar, yoksa bu konuda ben yanlış sayfalara mı
baktım, bilemiyorum. Kamu kurum ve kuruluşlarında, özellikle
bizim millî devlet olmamızın temel referanslarını
oluşturan bu tür kurumlarda görev yapan arkadaşlar ve görev yapan
arkadaşları denetleyen arkadaşlar lütfen sorumluluğunun
bilincinde olsun.
Ben bu kapsamdaki ifadelerimi tamamlıyorum,
saygılar sunuyorum.
Kalan otuz saniyemle ilgili, Sayın
Başbakan Yardımcımız Akdoğan buradalar mı?
Sayın Akdoğan az önce buradaydı. Acaba Dolmabahçe
görüşmeleri Cumhurbaşkanının bilgisi dışında
mı oldu, içinde mi oldu, onu soracaktım en azından vakti olursa
değerlendirir diye. Ama diğer Başbakan
Yardımcımız bu anlattığımız konulara, hem
müktesebatı olduğu ideoloji hem mensubu olduğu önceki partisi
açısından çok vâkıf. Umarız, bu eleştirileri dikkate
alır; hizmete, eyleme koyma fırsatı bulur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Açıkça şunu söylemek istiyorum:
Katılmadığım bir yığın yanlar ve yönler var
konuşmanızda ama özgün bir konuşmaydı, ayrıca
teşekkür ederim.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Hepsine
katılsaydınız biz şükrederdik zaten.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Katılsaydınız burada olurdunuz zaten.
BAŞKAN Duymadım, duymamazlığa
geliyorum.
Evet, şimdi, Halkların Demokratik Partisi
grup konuşmalarına geldik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
o konuşmaya geçmeden önce yerimden pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
15.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Cumhurbaşkanının Anayasa
Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili verdiği kararı
tanımadığına ve saygı duymadığına
yönelik ifadelerinin demokrasiyle bağdaşır
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Biraz önce, ilk başta zatıaliniz, sonra
bütün gruplar, çok sayıda milletvekilimiz 28 Şubatla ilgili
doğru tespitler yaptı, tespitlerde ortaklaşıldı.
Tespitlerin en ortak tarafı da demokrasinin olmazsa olmazlarından bir
tanesi olan kuvvetler ayrılığı ve Meclisin tam
bağımsız olarak görevini yapması ve hiçbir kurum, kişi
veya yapı tarafından yönlendirilmemesi, ne yürütme organına ne
yasama organına dolaylı ve doğrudan bir müdahalenin kabul
edilemez olmasıydı. Aynı iradeyi bir kez daha tekrar etmek
isteriz.
Ancak, görüşmelerin sürdüğü sırada
Sayın Cumhurbaşkanı İstanbulda havaalanında
basın mensuplarına yaptığı bir açıklamada,
Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı
tanımadığını, bu kararı doğru
bulmadığını ve saygı duymadığını
ifade etmiş. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen,
alt mahkemenin verdiği tahliye kararını da yanlış
bulduğunu söyleyip, Kararında direnmesi gerekirdi. demiş. Meselenin
gazetecilik faaliyeti olmadığını, bunun bir casusluk
faaliyeti olduğunu söylemiş.
Şimdi, yasama
organının veya yürütme organının
dokunulmazlığı ve dışarıdan etki altında
kalmaması kadar, diğer organ olan yargının da
bağımsızlığı söz konusudur ve Anayasada teminat
altındadır ve açıkça ifade eder ki hiçbir kişi, kurum ve
merci yargı organına telkinde bulunamaz, yargı yetkisini
kullanma şeklini eleştiremez, tartışamaz. Ve bu kapsamda,
Sayın Cumhurbaşkanı Anayasadaki bu yasaklamadan
bağımsız değildir, bu yasaklamadan ari değildir.
Kaldı ki ülkenin Cumhurbaşkanı olarak kuvvetler
ayrılığını tesis ve kuvvetler arasında uyumu
sağlamakla da görevlidir, Anayasanın kendisiyle ilgili maddeleri
gereğince. Kendisinin, Anayasa Mahkemesi gibi ülkenin en üst yargı kuruluşu,
kaldı ki o kuruluşa yargıçların nasıl, ne
şekilde, hangi yöntemlerle atandığı, kimler tarafından
atandığı da ortadayken, yapmış olduğu bu
yaklaşım demokrasiyle bağdaşır değildir. 28
Şubattaki darbe girişiminin ruhu, mantığı Elimdeki
güç, kuvvet bana, yasamaya ve yürütmeye bunu yaptırmaya imkân verir.
nasıl diyorsa, şimdi kendi elinde bulundurduğu güç ve yetkiyle
yargı üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm,
yaptığı eleştiri ve devletin başı olarak bu
kararı tanımadığını söylemesi aynı derecede
vahamet içermektedir.
Biz de devletin
başı olmasına ve şahsının uygulamalarına
değil ama makamına duyduğumuz saygıya rağmen onun bu
açıklamalarını tanımıyoruz, reddediyoruz,
kınıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Turan, yerinizden açıklama mı
yapacaksınız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Özgür Beyin çok heyecanla ifade ettiği
konuya ben de izin verirseniz birkaç cümle eklemek isterim.
BAŞKAN Buyurun.
16.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, bütün mahkeme kararları gibi Anayasa
Mahkemesi kararlarının da eleştirilebileceğine ve Anayasa
Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili kararının
sınırlarını aşan, yetki gasbı yapan bir karar
olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Türkiye'de Anayasa
Mahkemesi kararları da diğer mahkemelerin kararları da bütün
siyasilerin, bütün hukukçuların kararları da
tartışılabilir, eleştirilebilir. Kararların
eleştirilebilir olması başka bir şeydir, o kararın
verilmesinden sonra uygulanması başka bir şeydir. Sayın
Cumhurbaşkanımız Anayasa Mahkemesi kararını
eleştirmiştir, biz de eleştiriyoruz ama onun ötesinde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl
eleştiriyorsun? Memnuniyet duydun ya geçen gün.
BAŞKAN Sayın Özel
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakika
Bir dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geçen gün teşekkür ettin,
memnuniyet duydun.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben hiç müdahale etmedim.
Böyle bir anlayış olabilir mi Sayın Başkan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl
eleştiriyorsun?
BAŞKAN Sayın Özel, duymuyorum.
Bakın, onlar sizi dinledi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç ağzımı
açmadım, dinledim Özgür Bey, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki.
Canım, Biz de eleştiriyoruz. deyince
BAŞKAN Tamam Sayın Turan, ben sizi
dinliyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız,
Anayasa Mahkemesinin son kararında yerel mahkemenin kararına âdeta
atıfta bulunarak, onun yerine geçerek ceza hukukçusuymuş gibi
davranmalarını ben de eleştiriyorum.
Kişilerin, bizim
anlayışımıza göre, tutuksuz yargılanmaları esastır.
Kim olursa olsun, mahkeme kararı verilinceye kadar tutuksuz
yargılanmasını isteriz. Bunu söyledim, onu söylüyorum yine.
Yerel mahkemenin kararı ne kadar saygınsa
dedim, aynı
şeyi söylüyorum. Siz yerel mahkemenin kararını burada kürsüye
çıkıp yerden yere vuracaksınız, hâkimlere
olmadık hakaretler yapacaksınız ama -tırnak içerisinde-
sevindiğiniz bir karar alınca da
alkışlayacaksınız. Bunu doğru
bulmadığımı söylüyorum, yine aynı şeyi söylüyorum.
Sadece Can Dündar değil, kim olursa olsun,
kendisiyle ilgili hüküm kesinleşinceye kadar tutuksuz
yargılanması esastır. Bunu defaatle söylüyorum ama Anayasa
Mahkemesinin yerel mahkeme kararıymış gibi
davranmasının, delillerin içine
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Mış gibi
davranabilir, Anayasa Mahkemesinin onun gibi davranma yetkisi var.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yok öyle bir
yetkisi, nereden çıktı? Hayret bir şey!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen saygılı olalım.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anayasa Mahkemesine
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Daha iddianamesi
bile okunmamış.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Anayasa Mahkemesine bu yetkiyi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Devam mı etseydi
tutukluluk hâli?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Ben sizi dinliyorum Sayın Turan,
ben sizi dinliyorum.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anayasa Mahkemesine bu
yetkiyi veren irade AK PARTİ iradesidir.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Hiç öyle bir şey
değil, hiç alakası yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu Mecliste, Anayasa
Mahkemesine, referandum sonucunda bunu veren AK PARTİdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç öyle bir şey yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne alakası var?
Meclis vermiştir bu iradeyi ya! Haşa ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çatlasanız da öyle
patlasanız da öyle. Hayır. dediniz siz.
OKTAY VURAL (İzmir) Senin talimatınla
mı hareket edecek?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Referandumda Anayasa
Mahkemesinin bu konudaki yetkilerinin revize edilmesini AK PARTİ hayata
geçirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tüm,
özgürlükle ilgili, insan haklarıyla ilgili adımları atarken
arkamızda yoktu arkadaşlarımız.
Bakınız, hiç kimsenin tutuklu
yargılanmasını istemeyiz -onu bir daha söylüyorum- fakat
Mahkeme, ilahî bir hükümdür, eleştirilemez. denmesini de doğru
bulmuyorum. Anayasa Mahkemesinin kararı, sınırlarını
aşan, yetki gasbı yapan bir karardır ama kişilerin tutuksuz
yargılanmasını istemek başka bir şeydir.
Aynı şeyi bir daha söylüyorum,
ısrarla altını çiziyorum: Kişiler hakkında yerel
mahkeme kararını vermemiştir, kesinleşmemiştir, ne beraat
ne hüküm yoktur. Kararı hep beraber bekleyeceğiz. Ama Anayasa
Mahkemesinin söz konusu kararını eleştirme hakkımız da
var diye düşünüyorum. Kaldı ki hâlâ iddianameyi okumayan,
dosyanın içeriğini bilmeyen insanların çok ciddi iddialara
rağmen bir şey yokmuş gibi davranmasını ibretlik
buluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın
138inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, söz konusu davayla
ilgili olarak burada bir görüşme yapma ve beyan açıklama durumuna
izin veremeyeceğimi bildirmek isterim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey yok
Sayın Başkan.
ATİLA SERTEL (İzmir)
Cumhurbaşkanı nasıl yapıyor?
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Cumhurbaşkanına serbest ama.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz, bitmedi daha
sözüm.
Bunu bildirmek isterim ama şunu da rica ederim:
Anayasanın 138inci maddesi veya ifade özgürlüğüne karşı
gösterdiğimiz yakın ilgiyi herkesi düşünerek teşmil
etmenizi de rica ederim. Yani bu konudaki kısıtlama, 138deki
kısıtlama veya ifade özgürlüğünün genişliği konusunda
birbirimize olan yakınlığımız noktasında bir
değerlendirme ve yorum yapılmasına ben de
karşıyım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Daha net bir ifadeyle söylüyorum:
İfade özgürlüğü herkes içindir. Ben böyle düşünüyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kesinlikle.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Akçay, bu konuyla ilgili mi
konuşacaksınız?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani benzeri bir konu
efendim, müsaade ederseniz ben ifade edeyim.
BAŞKAN Yalnız, söylediğim
hassasiyete uymanızı rica ediyorum. Ama buyurun siz de, dinleyelim
sizi de.
OKTAY VURAL (İzmir) Önceden yazılı
olarak mı versek acaba?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle
ilgili verdiği kararı tanımadığına ve saygı
duymadığına yönelik ifadelerinin kuvvetler
ayrılığını tanımamak anlamına geldiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Öncelikle, biraz evvelki hatırlatmanıza
katılarak sözlerime başlayacaktım. Tabii, konuyu da sorunca,
doğrusu, biraz tereddüt de ettim.
Şimdi, biraz evvel 28 Şubatla ilgili
konuşmalar yapılırken bir hususu özellikle
vurgulamıştım: Tutarlı olma gereği. Herkesin bu tür
değerlendirmelerini yaparken tutarlı olma mecburiyeti var. Bunun
asgari bir siyasi şart olduğunu düşünüyorum.
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Turanın
sözlerini, bir hukukçu olduğunu da bildiğimden,
yadırgadığımı da ifade ediyorum. Ne demek yani
Anayasa Mahkemesine bu yetkiyi AKP verdi? Yani, burada bir parti devleti
zihniyetine sahip olunduğu ortaya çıkıyor ki Adalet ve
Kalkınma Partisini bu zihniyetten bir an evvel kurtulmaya davet ediyorum.
Hakikaten, maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti bir parti devletine
dönüştürülmüştür. dahi denilebilir, bunun tartışması
ayrıca yapılır.
Bir Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi
kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum. diyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Uymuyorum.
demiyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Zaten saygı
duyduğunu bu ülkenin, devletin kurumlarına saygı duyduğunu
hiç ifade etmedi.
Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanına
seslenmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, eğer siz Anayasa
Mahkemesinin kararına saygı duymuyorum ve uymuyorum. derseniz,
aslında siz kendinize de saygı duymadığınızı
göstermiş olursunuz böylelikle. Asgari tutarlılık
Siz bu
Anayasaya göre seçildiniz ve bu anayasaya uymak zorundasınız ve
saygı da duymak zorundasınız. Devletin başı olarak
eğer, siz bu asgari saygıyı ve uymayı yapmazsanız, o
zaman biz başkalarının hukuksuzluğundan, anarşiden,
terörden nasıl şikâyet edeceğiz. Yani, eline silahı
alıp teröristler yolgeçen hanına döndürmüş. Çukur kazanlara hak
mı verdirecek? O zaman kendi mazeretlerini ortaya koyuyorlar.
Hatırlayalım lütfen: Ne zaman bir eleştiriye sahip olsalar
kamuoyunda, ya Başbakandan ya Cumhurbaşkanından referanslar
çıkararak gerekçelerini oluşturmuş durumdalar. Bu sözler,
Türkiye Cumhuriyetine, kurumlarına, kurallarına darbe üstüne
darbedir ve anarşiye, hukuksuzluğa cesaret vermektedir, kuvvetler
ayrılığını tanımamaktır ve bir devletin
başı olma, Cumhurbaşkanı olma şuurunu
taşımamak demektir. Bu Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili olarak
Cumhurbaşkanının kesinlikle görüş ve yorum yapmaması
gerekir yani bunu kamuoyunda herkes tartışabilir belki ama Sayın
Cumhurbaşkanının tartışmamasında fayda var. Bu da
geniş toplum kesimlerinde, Sayın Cumhurbaşkanının
kendisine duyulacak, duyulması gereken saygıda ve kendisinin bu
sözlerinin, verdiği demeçlerin, beyanatların dikkate alınıp
ciddiye alınmasında da ciddi bir müşkülat
çıkarmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanının bu
açıklamalarını doğru bulmadığımı ifade ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir açıklama yapabilir miyim izin verirseniz?
BAŞKAN Peki.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yaşar, söz
istiyorsunuz, vereceğim size de.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Siz de mi istiyorsunuz Sayın
Demirel?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Tamam, size de söz vereyim, sonra
Sayın Yaşara, sonra Sayın Turana söz vereceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman biz de isteyelim,
Yaşara niye söz veriyorsunuz?
BAŞKAN Bir şey söylemek istiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman hepimiz bir
şeyler söyleyelim.
BAŞKAN - Ben şunu anlayamıyorum
arkadaşlar, biraz önce söyledim, tekrar etmek istiyorum: Kendimize
geldiği zaman sonsuz bir ifade özgürlüğü savunucusu oluyoruz ama bir
başkası olduğu zaman ifade özgürlüğünü inanılmaz
derecede kısıtlıyoruz. Neden? Neden?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir tur daha yapalım o zaman!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok
acımasızsınız, çok!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirel.
18.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle
ilgili verdiği kararı tanımadığına ve saygı
duymadığına yönelik ifadelerinin kabul edilemez olduğuna ve
bağımsız olarak görevini yapması gereken yargının
baskı altında olduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aslında, dün de bu kürsüden ifade ettik yani
bugün Can Dündarın, Erdem Gülün tahliyesini Cumhurbaşkanının
bu şekilde ifade etmesini kabul etmiyoruz. Ve bu tahliyelerle ilgili
AYMdeki -ben dün de ifade ettim, bugün de söylüyorum- 17 üyenin 10u
Sayın eski Cumhurbaşkanı, Başbakanlık yapan Abdullah
Gül tarafından belirlenmiş, atanmış üyelerdir.
Bunların hepsini düşündüğümüzde bugün, haksız hukuksuz, hak
ihlali yapılan gazetecilerin, düşünce özgürlüğünü ifade eden
siyasetçilerin cezaevinde tutuklu olması zaten Türkiye için bir
ayıptır. Hani, bunu böyle görmek gerekiyor. Bugün, Can Dündar ve
Erdem Gül için tahliye kararı gerçekten sevindirici bir karardır.
Bunu darbe olarak değerlendirip işte, manşetlere bunu bu
şekilde ifade ederek aktarmak gerçekten Türkiyenin
ayıbıdır, böyle söyleyelim.
Sadece Can Dündar ve Erdem Gül değil, dün de
buradan ifade ettik, ben bir kez daha ifade edeceğim: Beritan Canözer
JINHA muhabiri; benim yanımdaydı ve basın açıklaması
yapıyorduk, hemen akabinde, ayrıldıktan sonra
heyecanlanmış düşüncesiyle gözaltına alınıp
tutuklandı. Burada dün ifade edilirken de işte, basın kartı
olmadığı, basıncı olmadıkları söylendi ama
biz tek tek isimlerini buradan ifade etmek istiyoruz: Azadiya Welat Yayın
Yönetmeni Rohat Aktaş Cizrede katledildi. Yine, Mazlum Dolan, daha Fatma
Ateşi yaralıyken Surdan çıkardığı an
itibarıyla ben telefonda kendisiyle görüştüm. Yaralı bir
şekilde, Fatma Ateşin hastaneye götürülmesi sağlanırken
onu taşıyanlardan birisiydi Mazlum Dolan ve Fatma Ateşin
ailesiyle birlikte tutuklandı, cezaevine gönderildi. İsimlerini
sayacağımız -32, 34tü- gazetecilik ve siyasi özgürlük,
basın özgürlüğünü gerçekleştirmek için düşüncelerini ve
bütün yaşananları kamuoyuna yaymaya çalışan basın
emekçilerinin 34ü tutukluydu, isimleri burada, dün
arkadaşlarımız da ifade etti, ben de tek tek buradan
sayabilirim. 2 kişi çıktı ve bu arkadaşların
çıkması Türkiye'de darbe olarak ifade ediliyor. Peki, o Anayasa
Mahkemesi üyelerini de darbeci olarak düşünüyorsanız -o zaman
onları da Abdullah Gül atamıştı- bu darbe kime
karşı yapıldı? Yoksa, AKP Hükûmetinin kendi içerisinde,
partinin kendi içerisinde bir çatlaklık mı söz konusu?
Ben bunu dün de ifade ettim yani Sayın
Cumhurbaşkanı konuşurken ifade ederken mahkemelere bu kadar
baskı yaptığını bir kez daha söylemiş oldu ve
kanıtlamış oldu. Biz, bunu asla kabul etmeyeceğimizi,
yargının bağımsız olarak görevini yapması
gerektiğini defalarca ifade ettik ama ne yazık ki yargı
bağımsız değil ve yargı, siyasetin, iktidarın,
Hükûmetin baskısı altında şu anda görevini yerine
getiriyor. Tutuklu gazeteci ve tutuklu belediye başkanlarımızdan
ve siyasetçilerimizden bunu çok net olarak biliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yaşar, siz bir söz istiyorsunuz,
nedir, öğrenebilir miyim nedenini?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim, daha
önce de söz istemiştim; sadece sisteme geç girdiğim için zaman bulamadım.
BAŞKAN Buyurun.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bence önemli
gördüğüm bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Sisteme girmemişsiniz
yalnız. Sisteme girin, daha sonra değerlendireceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
benim, Sayın Turanın açıklamalarından sonra söz talebim
oldu. Şimdi Sayın Turandan sonra tekrar söz istediğimde, bir
kez daha...
BAŞKAN Onu görmedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer uygun görürseniz,
tekrar şey olmasın.
BAŞKAN Tamam, uygun görürüm ama şimdi
bütün grup başkan vekillerine süre kısıtlaması
yapmadım.
Şimdi ikişer dakika söz vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ben açıklama için değil de Erkan Beyin söylemi üzerine
söyleyeceğim.
BAŞKAN Sayın Özele yerinden iki dakika
söz veriyorum.
Buyurun.
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Anayasa'nın 138inci maddesinin ikinci fıkrası
Sayın Cumhurbaşkanını doğrudan etkiler. Hiçbir organ,
makam, merci... Biraz önce de söylediğim gibi, sonunda ...tavsiye ve
telkinde bulunamaz. diyor. Kendisi diyor ki: Aslında, onlarla ilgili
kararı veren mahkeme, kararında direnebilirdi. Ve sonra son bir şey
söylüyor: Şimdi yola çıkıyorum, bundan sonra ortalık biraz
daha karışabilir.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı
Afrikadayken Türkiye'de neler olacak onu göreceğiz ama açıktan, alt
mahkemeye, verilen karara yapılacak olan itirazla ilgili vereceği
karar noktasında bir telkin var. Ortalık karışabilir.
diyor, bir cumhurbaşkanının ağzına hiç
yakışacak sözler değil. Sayın Bülent Turanın Bu
irade AK PARTİ iradesidir, AKP iradesidir. dediği cümleyi
reddediyoruz. Bir irade varsa, referandumu kastediyorsa, o halk iradesidir. O
referandum sürecine giderken, Cumhuriyet Halk Partisi, içinde Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkının da olduğu maddeleri
desteklediğini, ayrılarak getirildiği takdirde burada kabul oyu
vereceğini
Ama, AKPnin şimdi kendisinin de çok şikâyet
ettiği, zehrin etrafını örtecek şekerlemelerden biri olarak
kullandığı bu Anayasa Mahkemesi hakkının içinde HSYK
düzenlemesi vardı. Şimdi Ellerimiz kırılsaydı,
yapmasaydık. diyorlar. O günlere gidip de Bizim söylediğimiz,
irademiz. demesi sadece ve sadece konuyu saptırmadır. Bizim de
desteklediğimiz bir maddeydi, ayırmayı kabul etmediler ki HSYK
düzenlemesi gibi maddeleri orada geçirebilsinler. Ama, Allahın
sopası yok, kişilere de partilere de varlığını
böyle gösteriyor bu dünyada, kafaya böyle pat, pat vuruyor HSYK kararında.
(CHP sıralarından alkışlar) Sizler de Elimiz
kırılsaydı da bizi kandırmasaydılar. diyorsunuz.
Bu yüzden, bundan sonraki süreçte de herkesin
tutarlılık içinde ve halk Meclisinde konuştuğunun
farkında olarak, Meclisi de vatandaşı da yanıltmadan beyanda
bulunmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Evet, herkes tutarlı olmak
zorunda, gerçekten katılıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) En başta da
Cumhurbaşkanı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan, iki dakika.
20.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; polemik yapmak değil derdim. MHPnin
kıymetli grup başkan vekilinin parti devleti olması
iddiasından dolayı söz almak istedim ama aynı iddiayı Özgür
Bey tekrar etmiş oldular.
Söylediğim açık ve net, her mahkeme
kararı Anayasa Mahkemesine gider, tartışılır.
Sayın Cumhurbaşkanımıza her gün, defaatle kürsüden,
mitingden olmadık hakaretleri yapan arkadaşlar, diktatör diyenler,
bir daha gördük ki Cumhurbaşkanımızı mahkeme
kararını bile eleştiremeyecek hâle getiriyorlar; bu bir.
İkincisi: Nasıl bir diktatör ki mahkeme
kararını uygulatamıyor, tabiri caizse. Yani, siz diktatör diyeceksiniz
ama size rağmen mahkemeler karar verecek. Aslında, bu bile
başlı başına bir çelişkidir ama halkımız
kimin diktatör olduğunu, kimin elinde olduğunu görüyor.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Tanımıyorum. diyor, daha ne desin?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Benim orada ısrarla anlatmaya çalıştığım, Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkına sahip olunulmasını AK
PARTİ siyasi iradesi ortaya koymuştur diyorum, burada devletle ilgili
bir şey söylemiyorum.
Söylediğim şeyi
tekrar ediyorum: 12 Eylül referandumunda tüm partiler
karşımızdayken büyük bir risk alarak milletimize paketi
götürdük, milletimizin kabulüyle beraber tabii ki yasalaştı. Teknik
ayrıntıya niye gireyim burada?
Ama, şunu herkes
biliyor: O referandumda sadece Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
değil, başka haklar da vardı toplumu ilgilendiren. Biz bunu
göğüsledik, biz bunu taşıdık, yüzde 58e yakın oy
aldık. Almasaydık geçecek miydi buradan?
O yüzden, mesele burada AK
PARTİ iradesi değil, AK PARTİnin risk alarak ortaya
koyduğu usulle beraber tabii ki millet iradesidir.
O yüzden, ben, bu konuyu
düzeltiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Birleşime kırk
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon, yerinde.
Hükûmet, yerinde.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi
Grubunun konuşmalarına geldik.
İlk konuşmacı Diyarbakır
Milletvekili Ziya Pir.
Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
HDP GRUBU ADINA ZİYA
PİR (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir yıl önce bugün Kürt yazarı Yaşar
Kemali kaybettik. Buradan vefatının 1inci yıl dönümünde
kendisini saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin sahip
olduğu coğrafi konum, jeopolitik açıdan avantajlar
sağlamaktadır fakat aynı şekilde riskler de
barındırmaktadır. Söz konusu riskleri okumadan hem içte hem de dışta
geliştirdiği politik tutum sonucu komşularla sıfır
sorun politikasının sıfır komşu politikasına
evrilmesi, ihracatta ve ekonomide tıkanmayı beraberinde
getirmiştir. Her ne kadar Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Sayın
Şimşek -burada olmasını arzu ederdik ama yok- ihracattaki
tıkanmayı Türkiyenin ticaret ortaklarındaki siyasal
belirsizliklere bağlasa da esas sorun, Türkiyenin dış
politikasının en dibi görmesinden kaynaklanmaktadır. Eğer
Sayın Şimşekin ifade ettiği gibi olsaydı Ruslar bugün
domates de yemezdi, tavuk da yemezdi; oysa hem tavuk hem domatesi ve diğer
gıda maddelerini Türkiyeden değil, başka alternatif ülkelerden
ithal ediyorlar, bizim de ihracatımız böylelikle biraz daha
düşmüş oluyor.
Jeopolitiği ve komplike bir biçimde
küreselleşen dış politikayı okuyamayan ya da bize göre
yanlış değerlendiren iktidar, iç politikada kendi
oluşturduğu uzun vadeli ekonomik hedeflerden de
sapmıştır. Şimdi dış politikadan hızlı
bir şekilde iç politika konularımıza geçelim.
2013te oluşturdukları kalkınma
planında 2018 için 1,3 trilyon dolar millî gelir hedeflenmiş ve
seçmene de, bizlere de bu şekilde bu açıklanmıştı; biz
de sevinmiştik, ne güzel. E, ne oldu?
Açıkladığınız en son orta vadeli programda millî gelir
hedefini 854 milyara revize etmiş durumdasınız.
Hayırlı olsun. Bu da bize göre iyi bir rakamdır, tutturabilirsek
ne âlâ. Yine, 2018 için, burada, eksi 450 milyar dolarlık bir revize var,
onu da belirtmek gerekiyor.
Yine, kişi başı gelir 16 bin dolar
olarak belirlenmişti fakat, şimdi, aradan iki buçuk üç sene geçmeden
16 bin rakamının 6sını bir basamak sağa tarafa
kaydırmak suretiyle, sıfırı da bir basamak sola
kaydırmak suretiyle 16 bini 10.600 yaptınız. Hayırlı
olsun(!)
İhracat hedefinden hiç bahsetmeye gerek yok.
277 milyarlardan 192 milyara kadar düşürdünüz. Devam etmek de istemiyorum
o konularla ilgili, o rakamlarla zaten her şey ortada. Doğrusu, yüzde
40lara varan revizyonlar sonrası yeni rakamları neye göre
belirlediniz, bunu da bilmek isterdim ya da iki üç sene önce o rakamları
belirlerken hangi fantezilere uydunuz da o rakamları elde ettiniz, bunu da
bilemiyoruz. Ama velhasıl, bunu açıkladınız ve şimdi
bu eksi yüzde 40lara varan revizyonlarla birlikte halkı ve seçmeni ne
kadar yanılttığınızı bir kere daha görmüş
olduk. Bunlara rağmen çıkıp da Türkiyeyi ekonomik alanda en
iyi biz yönetiriz. diyorsunuz hâlâ, bu da hayırlı olsun(!)
Maliye politikamız: Mali disiplin
uyguluyoruz. diye her fırsatta bunu söylüyorsunuz. Kemal Dervişin
2000lerde, 2001lerde, 2002lerde Türkiyeye getirmiş olduğu bu
uygulama sizler tarafından da 2007lere kadar -gerekliydi- doğru bir
şekilde uygulandı; biz de sizleri alkışladık o
zamanlar, bugün de geriye bakınca yine alkışlıyoruz. Büyük
bir başarıydı gerçekten, hakkınızı vermek
lazım ama 2008den itibaren değişen makroparametrelerle birlikte
belki de o mali disiplinden birazcık vazgeçmek gerekiyordu, belki
farklı kurallı maliye politikalarına geçmek gerekiyordu. Ben
biliyorum ki, bürokratlar arasında bunu o zamanlar dillendiren vardı
ama onların bazıları şu anda, maalesef, gerekli yerlerde değiller
artık. Bu benim düşüncem ama tabii ki Hükûmetin karar vermesi gereken
bir konu. Onlar ister o şekilde devam eder ister öbür şekilde, ya
başarılı olurlar ya da başarısız olurlar, bunun
da hesabını elbette ileride seçmene verirler.
Şimdi, çok fazla teoriye de girmek istemiyorum,
her zaman sizler de istatistiklerle konuşmalarınızın
altını çiziyorsunuz, ben de bazı istatistikleri vermek
istiyorum. Fakat, sizin gibi her zaman AK PARTİ dönemini 2002den bugüne
kadar bir dönem olarak görmek istemiyorum, doğru da olmaz, AK PARTİ
dönemini 2ye ayırmak lazım: Bir, 2002-2007 arası; bir de
2008den bugüne kadar gelen süreç. Niye? Çünkü makroparametreler
değişmiştir, her değişimde de yeni bir dönem
başlar.
Bu bağlamda, elimde bir tablo var, bu tablodaki
veriler TÜİK, IMF ve TEPAV vakfının hesaplamalarıdır.
Burada bir, ortalama büyüme oranıyla birlikte volatilite oranını
da, vereceğim size; ikinci olarak ortalama cari açık ve üçüncü olarak
ortalama tasarruf oranı. Şimdi, ortalama büyümeyle birlikte
volatiliteyi de görmek lazım. Niye? Eğer volatilite oran olarak
ortalama büyümeden daha fazlaysa istikrarlı bir büyüme ülkede söz konusu
değildir; dip de yapabilirsiniz, tavan da yapabilirsiniz ama bu
istikrarlı değildir. Dolayısıyla, ortalama büyümeyi her
zaman volatiliteyle birlikte görmek lazım. 1980-1990 arası ortalama
büyüme 4,68; volatilite 3,42; idare eder. 1991-2000 arası büyüme 2,91;
volatilite 5,43 yani büyümenin çok çok daha üstünde, Türkiye'nin o 1990larda
neler yaşadığını hepimiz biliyoruz, katastroftu.
2002-2007 arası büyüme 6,79; volatilite 1,81 yani bütün dünyanın
ulaşmaya çalıştığı ama
ulaşamadığı bir rakam, alkışlıyoruz. Ama,
2008-2014 yılları arasına bakarsak büyüme 3,27; volatilite 4,82
yani büyümenin çok çok üstünde; bu, hayırlı bir gidişat
değildi, onun sonuçlarını da bugünlerde görüyoruz.
Cari açık -çok fazla girmek istemiyorum-
2008-2014 yılları arası yüzde 6ları buldu. Bu da
1980lerden beri hiç görmediğimiz bir rakam yani 2008-2014 arasındaki
rakamı söylüyorum, hiç görmediğimiz kocaman bir rakam var orada.
Diğer senelerde, diğer dönemlerde bu rakam bunun çok çok daha
altında, hatta sizin 2002-2007 yılları arasındaki
rakamınız müthiş bir rakam; yine kutluyorum sizleri.
Dün, Sayın Bakan Lütfi
Elvan burada bir açıklama yaptı, dedi ki: Bizim ekonomik
hedeflerimize ulaşabilmemiz için yurt içi tasarruf oranının
yüzde 20lere ulaşması lazım. Doğrudur,
katılıyoruz; hatta bana göre yüzde 20nin de üzerinde, en
azından yüzde 22-23lerde olması lazım ki Türkiyedeki ekonomik
büyümeyi içeriden destekleyebilelim. Yoksa yüzde 20 ya da şu anda
olduğu gibi yüzde 14 küsurlardaysa içeriden bir büyüme mümkün değil,
dışarıdan zaten şu anda mümkün değil. Kaçtayız?
Dün kendisi yüzde 15 dedi ama benim elimdeki rakam 14 küsur herhâlde ya da
15, çok önemli değil, oralardayız. Nasıl çıkarmak istiyor
Sayın Elvan bu rakamı yüzde 20lere? Kendisi, dün, maliye
politikalarıyla bunu açıkladı, maliyecilerin eline 3 tane araç
vermiş Bununla yurt içi tasarrufu siz yüzde 20lere çıkartın.
Nedir bu araçlar? Birincisi: Bireysel emeklilikte bir değişiklik,
yeni bir uygulama olacak. diyor: İkincisi: Emlak almak isteyen insanlar
emlak almadan önce belli tasarruflarda bulunursa onu teşvik
edeceğiz. Üçüncüsü de buna benzer bir şekilde bir çeyiz projesi
var. Bunlar olabilir, yani bunlar maliyenin, maliye politikasının
elindeki araçlardır, yapabilirsiniz. Fakat elimde 2013 senesinde Merkez
Bankası tarafından yapılmış olan bir
değerlendirme var: Yurtİçi Tasarruflar ve Bireysel Emeklilik
Sistemi: Türkiye'deki Uygulamaya İlişkin Bir Değerlendirme.
diyor. Orada, baktık, diyor ki: Bireysel emeklilikle ilgili düzenleme
optimal bir şekilde uygulanabilirse bu, tasarruf oranına yüzde 1-1,5
civarında etki yapabilir. Bu, 2013te söylenen bir rakamdır. 2013te
de bizim ekonomik durumumuz bugünden çok çok daha farklıydı, o zaman
öyle optimum rakamlar söyleyebiliyordunuz ama bugün geldiğimiz durumda
onun herhâlde revize edilmesi lazım, yüzde 1,5lardan belki 0,5lere kadar
düşürmek gerekiyor.
Şimdi, bu tasarruf oranı nedir, ona çok
kısa, düz mantıkla da bir açıklama getirmek istiyorum, diyor ki:
Yurt içinde bulunan insanlar, haneler bankadaki hesaplarına çok düz
mantıkla anlatıyorum- gelirlerinin, maaşlarının bir
kısmını yatırsınlar. Şimdi, asgari ücret 1.300
lira olmadan önce, yani 950 liralardayken insanların,
çalışanların yüzde 45i ya asgari ücret ya da asgari ücrete
yakın bir maaş alıyordu. Şimdi, 1.300e çıktı, bu
yüzde 45 oranı çok çok daha bunun üstüne çıktı ve biz diyoruz ki
o insanlara, zar zor geçinen insanlara, evine yarım kilo kıyma
götüremeyen insanlara: Sen paranın bir kısmını bankaya
yatır, dolayısıyla maliyecilerin maliye politikalarına
hizmet et, tasarruf oranı yüzde 20lere çıksın. Mümkün
değil. Merkez Bankası bireysel emeklilik sistemiyle bunun yüzde 1-1,5
artacağını söylüyor, hadi yüzde 16-15,5ler olsun, diğer
politikalarınızla bunu yüzde 16-17lere kadar çıkarın ama
yüzde 20nin üzerine çıkmanız mümkün değil. Bir de hele hele
Türkiyeyi tüketim ekonomisine dayalı bir sisteme getirdiyseniz bunlar hiç
ama hiç mümkün değil.
Burada, şunu açıklamakta fayda var:
Normalde bu tür politikalar para politikasıyla yapılır ve çok
hızlı bir şekilde sonuç alırsınız.
İşte, faizler yukarı, aşağı inince görüyoruz
piyasalarda neler oluyor. Bu yurt içi tasarruf oranı da aslında para
politikasıyla yapılır fakat Sayın Cumhurbaşkanı
bir açıklama yapıyor, diyor ki: Faizler düşsün. Öte taraftan,
Hükûmet yetkilileri diyor ki: Biz yurt içi tasarrufu
çıkartacağız. Bu aslında bir çelişkidir yani
Sayın Cumhurbaşkanı ile Hükûmet arasında büyük bir çelişkidir.
Şimdi, sayın bürokratların önüne koydular bunu Bu
çelişkinin içinden nasıl çıkabiliriz; haydi, bulun bakalım
bir çözüm. Onlara da yazık günah değil mi yani sadece maliye
politikalarıyla sizin yurt içi tasarrufu yüzde 20lerin üzerine
çıkarmanız mümkün değil, boşuna uğraşmayın.
Ha, Desteleyeceğiz işte, yüzde 0,5 falan elde etmek istiyoruz.
diyorsanız o ayrı, onu da açıklayın bize.
Şimdi, bu konuyu da kapatmak istiyorum, bir
dakikam kaldı, oysa özellikle yurt dışında yaşayan
Türkiyelilerle ilgili söyleyeceklerim vardı ama onu herhâlde soru önergesi
olarak Sayın Bakana yöneltirim.
İşte, burada SPKdan ve BDDKdan
bürokratlar var. O konuyla ilgili de söyleyeceklerimin bir
kısmını bırakıyorum. Sadece, Bankacılık
Kanununda itibarın korunmasıyla ilgili bir düzenleme vardır.
Saraydan bir danışman, Sayın Yiğit Bulut
çıkmış geçenlerde, işte, bundan birkaç ay önce İş
Bankasıyla ilgili burada, söylemlerde bulunuyor. Yani o söylemler
Kanunda
bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya
da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla
asılsız haber yayılamaz. deniliyor. Sayın Yiğit
Bulutun yaptığı tam da budur. Ben SPKdan ve BDDKdan bu konuda
ses çıkarmalarını isterdim, oysa o danışmanla ilgili
ne buradan ne Hükûmet tarafından ne mahkemeler, savcılar
tarafından hiçbir şey yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZİYA PİR (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan, herhâlde bu kadardı. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın Pir.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Müslüm
Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Başbakanlığa bağlı Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2016 yılı
bütçesi hakkında, Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve
önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Bütçeler, çok önemli siyasal, ekonomik ve yönetsel
belgelerdir, her şeyden önce hükûmetlerin faaliyetlerine meşruiyet
kazandırırlar. Bütçeler, aynı zamanda sosyal sınıflar
arasındaki dengenin sağlanmasında ve toplumsal huzurun tesisinde
büyük önem arz ederken buna karşıt olarak da kapitalist modernitenin
ekonomik ve mali yönetsel araçlarının temelini oluştururlar.
Ayrıca, siyasal iktidarların emek, demokrasi, sosyal hak ve
özgürlükler, insan hakları, farklı etnik kimlikler, inanç
grupları ve farklı cinsiyetlere karşı da eşit
yaklaşımları konusundaki duruşlarının en önemli
göstergeleridir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğimiz gibi AFAD, afet ve acil durumlar ile sivil
savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere, Başbakanlığa
bağlı olarak 2009 yılında kurulmuş ve kurulduğu
günden itibaren, kriz alanlarında toplumsal tartışmaların
merkezine yerleşen bir kurum olarak anılagelmiştir.
Siyasal iktidarın iflas eden dış
politika hamleleri sayesinde, maalesef, başat sorunlarımızdan
biri hâline gelmiş olan bir trajedi yani mülteci sorunu da bu kurumun
faaliyet alanlarından biridir. AFAD bu konuda çeşitli raporlar
hazırlamıştır. Bu raporlardan bazıları Suriyeli
Misafirlerimiz Kardeş Topraklarında, Suriyeden Türkiye'ye Nüfus
Hareketleri, Kardeş Topraklarındaki Misafirlik, Türkiye'deki Suriyeli
Kadınlar gibi raporlardır.
Peki, bu raporlar sonucunda AFADın ortaya
koyduğu somut bir stratejisi var mıdır? AFADa bağlı
mülteci kamplarının durumu ve şeffaflık sorunu
hakkında Meclis olarak bilgilendiriliyor muyuz? Toplumsal etkileri hâlâ
devam eden Van depremleri sürecindeki sıkıntılar ve
depremzedeler için toplanan yardımların
dağıtımındaki adaletsizlik konusunda bahsi geçen kuruma
herhangi bir yaptırım uygulanmış mıdır? Soma
faciasındaki yetersiz müdahale ve toplanan yardımların nereye
gittiğinin belirsizliği hakkında kurum içerisinde muhatap
alınacak bir sorumlu bulunabilmiş midir? Peki, Karadeniz
Bölgesindeki sel felaketleri konusundaki yetersizlik ve Türkiyenin her
bölgesine dair bütüncül bir afet planlamasının yokluğu
hakkında, siyasal iktidarın bu kurum hakkında herhangi bir
tasarrufu var mıdır?
Bu kurum veya eşdeğerlerinin bu gibi
yetersizliklerini sıralamaya kalksak sanırım bir iki yasama
yılını tamamen bu işlevsiz kurumlara ayırmamız
gerekecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, Türkiye mültecilerin
kaldığı ve geçiş yaptığı bir ülkedir.
Yaşanan bu göçler Orta Doğudaki iç savaşlardan, Türkiyedeki
çatışmalı ortam ve genel olarak da yoksulluktan
kaynaklıdır. Buna rağmen, Türkiye'nin uzun yıllar,
mültecilere dair kapsamlı ve evrensel hakları içeren bir yasası
olmamıştır. Bu alandaki ilk yasal düzenleme, 6458
sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunuyla
yakın zamanda gerçekleşmiştir. Ancak, bu yasada coğrafi
sınırlama konulmuş, Türkiyeye sığınan
kişiler açısından Avrupalı ve Avrupalı olmayan
ayrımı devam ettirilmiştir. Ayrıca, yasayla düzenlenen
eğitim, sağlık, sosyal yardım gibi hakların
uygulanmasında çözülmeyi bekleyen birçok sorun vardır. Bu hayati konu
hakkındaki yasal çözümsüzlük hâli, Kobaniden, Şengalden ve
Suriyenin birçok yerindeki insanlık dışı savaştan
kaçarak Kıta Avrupasına gitmeye çalışan on binlerce
insanın kendi kıyılarımızda trajik bir biçimde can
vermesine ve bu vicdan kanatan durumun ülkenin uluslararası kamuoyunda
basiretsiz ve çaresiz gözükmesine yol açmıştır.
Yine, aynı yetkin ve belirgin bir göçmen
politikasının yokluğu, ülkedeki mültecilerin ucuz iş gücü
olarak görülmesini ve ülke genelinde siyasal iktidarın yıllardır
ateşini harladığı nefret söyleminin bu insanlar üzerine salınmasını
da ortaya çıkarmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AFADın sayfasında yer alan bilgiye göre, 25 Ocak
2016 itibarıyla AFADa bağlı barınma merkezlerinde 269.366
Suriyeli yaşamaktadır. 2,5 milyondan fazla sığınmacının
yaşam mücadelesi verdiği ülkemizde
sığınmacıların yalnızca onda 1inin bu kamplarda
barınması ve binlercesinin büyük kentlerde, kış
şartlarında dilenciliğe terk edilmesi, hepsinden garibi, siyasal
iktidarın Kardeşlerimize kucak açtık. söylemi başlı
başına bir sorun olarak ortada durmaktadır. Ancak, bu sorun,
özellikle Suriye sınırındaki kampların durumu
düşünüldüğünde iyice kritik bir hâl almaktadır.
16 Ağustostan bugüne kadar hukuki mesnetten
yoksun olarak ilan edilen ve 29/01/2016 tarihi itibarıyla toplamda 338
günü bulmuş olan sokağa çıkma yasaklarıyla birçok il ve
ilçe siyasal iktidar tarafından, maalesef, çatışmalı alana
dönüştürülmüştür. 1 Ekim ve 13 Kasım tarihlerinde Nusaybinde
ilan edilen sokağa çıkma yasakları çok sayıda insanın
hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Kente giriş ve
çıkışların tamamen engellendiği ilçenin girişindeki,
AFADa bağlı çadır kent, görgü tanıklarının
beyanlarına ve sivil toplum kuruluşlarının raporlarına
göre, kolluk kuvvetlerince mühimmat deposu olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Konuyla ilgili defalarca soru önergesi
verilmiş olmasına rağmen hiçbirinden cevap
alınamamıştır. Nihayet, aralık ayı sonunda kamp
tamamen tahliye edilerek sakini olan Ezidiler Midyattaki kampına taşınmışlardır.
AFAD Başkanlığınca 2014te yayımlanan rapora göre,
Nusaybindeki kampın kapasitesi 5.040 iken Midyattaki kampın
3.048dir. İç savaştan ve şiddet ortamından kaçan
insanların yerleştirildiği yerlerde yeni bir savaşın
çıkarılması ve bu insanların tekrar şiddetle burun
buruna gelmeleri, uluslararası standartların da ihlali anlamına
gelmektedir.
Suriyede iç savaşının patlak
verdiği dönemdeki sığınmacı akınını
karşılamak için özellikle Hatay, Urfa ve Antepte kurulan kamplara
sivil toplum örgütlerinin, basın mensuplarının, milletvekillerin
girmelerine manidar bir biçimde müsaade edilmemiştir. Bu süreçte, AFAD
kamplarının Suriyedeki rejime karşı savaşan
cihatçı güçlerin barınağı olduğu basına defalarca
yansımış; bu duruma dair, kurum tarafından da tatminkâr bir
açıklama yapılmamıştır.
Ve ne yazık ki Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı, Hükûmetin ötekileştirici ve
ayrımcı politikalarını araç hâline getirmiştir ve bu
şekilde faaliyetlerine maalesef devam etmektedir.
İlki 23 Ekim, ikincisi 9 Kasım 2011de
gerçekleşen Van depremleri, AFADın bir propaganda aygıtına
dönüşmesinin gözlemlendiği olaylar dizisidir. Öncelikli amacı
afetlerin önlenmesi olan AFAD, ilk depremin ardından riskli binaların
tespiti için yardım teklif eden TMMOBnin talebini reddetmiş, ardından,
9 Kasımda gerçekleşen 5,6 şiddetindeki ikinci deprem
sonrasında Bayram Otelinin çökmesi neticesinde 24 kişi
hayatını kaybetmiştir.
Bu süreçte, AFAD büroları eski vali
yardımcısı ve kaymakamlar üzerinden örgütlenmiş ve AKP
teşkilatı gibi çalışmış; yardımlar, il
genelindeki ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçlarına göre değil,
partizanlıklara göre dağıtılmıştır.
Kolluğun doğrudan müdahil olduğu bu süreçte halkın
inisiyatifiyle toplanan yardımlar, yerlerine, maalesef, ulaştırılamamıştır.
Örneğin, Gevaştan kortej hâlinde gelen kamyonlardan 2sine el
konulmuştur. Belediyelere gönderilen yardımlara da el koyan ekipler,
bu adaletsiz dağıtımda ısrar etmişlerdir.
Van depremzedelerinin iskânı için, TOKİ
marifetiyle, acele Edremit yolunun üstüne inşa edilen yapılar, mimari
facia olmalarının yanında, temel yapıdan yoksun
oldukları için hâlen iskân edilebilir konumda değillerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Somada 301 işçinin hayatını kaybettiği
maden felaketi sonrasında yaşananları da hâlâ unutmuş
değiliz. Soma faciası gerçekleştikten tam üç saat sonra olay yerine
gelen bir kurumdan söz ediyoruz. Risk yönetmeye değil kriz yönetmeye
çalışan, onu da eline yüzüne bulaştıran bir kurum var
karşımızda.
Çok iyi hatırlayacağınız gibi,
ilk açıklamada, facia sonrasında toplanan paranın 46 milyon 500
bin TL olduğu belirtilirken AFAD Başkanlığı
tarafından 16 Temmuz 2014te yapılan bir diğer açıklama
uyarınca, banka hesaplarına yatırılan toplam miktar -Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından 24/7/2014 tarihinde
yapılan 903 bin TLlik yardım da dâhil- 47 milyon 126 bin 449 TL
olarak ifade edilmiştir. Fakat Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre
yapılan bir başvuru neticesinde, toplanan miktarın 5 milyon 389
bin 681 TLnin üzerinde olduğu yani toplamda kampanya hesaplarında 52
milyon 516 bin 130 TLnin biriktiği açıklanmıştır. Soma
maden faciasında yakınlarını kaybeden ailelere 156 bin
TLlik yardımın bu bütçe üzerinden sağlandığı
hesaba katıldığında, aradaki 5 milyon 389 bin 681 TLlik
farkın nereye gittiği bilinmemektedir.
Değerli milletvekilleri, 2015 Ağustos
ayında Hopada gerçekleşen sel felaketinde 8
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, çok sayıda
kişi yaralanmış ve ciddi maddi hasar meydana gelmiştir. Sel
riskinin odalar ve STKlar aracılığıyla, özellikle ekolojik
kıyım, dere yataklarındaki yapılaşma gibi unsurlarla
olası bir felakette bilançonun ağırlaşacağı
defalarca belirtilmiş olmasına rağmen, AFAD ne bu riski
yönetebilmiş ne de facia gerçekleştikten sonra can kaybını
önleyerek görevini ifa edebilmiştir. Bu felaket sonrasında önlemlerin
alındığı söylenmesine rağmen, maalesef, yeterli
olmamış, Kasım 2015te selin tekrar vurduğu Artvinde 3
vatandaşımız daha hayatını kaybetmiştir.
Normal hayatı durduran veya kesintiye
uğratan, acil müdahaleyi gerektiren kriz hâlleri olan acil durumlar ve
toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal
kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran
veya kesintiye uğratan doğal, teknolojik veya insan kaynaklı
olaylar olan afetler, kamu idaresinin önemli bir iştigal alanını
oluşturmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Bir dakika daha süre
rica ediyorum.
BAŞKAN Ek süre veremiyorum çünkü diğer
arkadaşlara haksızlık olur diye düşünüyorum.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Tamam, peki efendim,
teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Daha sonraki bir
konuşmanızda toparlarsınız. Bana anlayış
gösterdiğiniz için ben de size teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
üçüncü konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı kapsamında Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı ile Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçesi üzerinde
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının ismindeki Yurtdışı
Türklerden kastedilen, anlaşıldığı kadarıyla,
yurt dışında yaşayan Türkiye
vatandaşlarıdır. Dolayısıyla, bu Başkanlık,
Türkiye vatandaşı olan ve farklı etnisitelere mensup tüm
yurttaşlarımızı kapsıyor olmalıdır. Dolayısıyla,
öncelikli önerimiz, Başkanlığın adının tüm
yurttaşlarımızı kapsayacak biçimde Yurt
Dışında Yaşayan Türkiye Vatandaşları
şeklinde olmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının resmî olarak belirlenmiş amaç ve
faaliyetlerine baktığımızda Başkanlık
çalışmalarının yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde
maruz kaldıkları ayrımcılık ve hak ihlallerine
karşı hukuki ve sosyal proje desteklerini kapsadığı
belirtilmektedir. Tabii, buradan hareketle bazı sorular sormak gerekiyor.
Başkanlık, yurt dışında Türk etnik kimliğinden
olan yurttaşlarımızın, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerin
çok kültürlü atmosferi içerisinde kimlik ve kültürlerini yaşatabilmeleri
yönünde çalışmalar yaparken örneğin yurt dışında
yaşayan, ana dili Türkçe olmayan vatandaşlarımızın da
bulundukları ülkelerin çok kültürlü atmosferi içerisinde kimlik ve
kültürlerini yaşatabilmeleri yönünde çalışmalar yapmakta
mıdır? Cevabımız Hayır.dır.
Dolayısıyla, Başkanlığın ifade ettiği
amaçlar, sadece ana dili Türkçe olan vatandaşlarımızı
kapsamaktadır. Başkanlığın yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımıza ilişkin fiilî
çalışmaları bütün vatandaşlarımızı
kapsamadığı ortadadır.
Temmuz 2015te hazırlanan projeyle yurt
dışında yaşayan Süryani gençlerin Türkiye'yi ziyaret
etmeleri kapsamında Kurum Başkanı Sayın Kudret Bülbül
Mardin Midyatta yaptığı konuşmasında
Farklılıklarımızın zenginlik olduğunu
unutmuştuk ancak son yıllarda farklılıkların bize
katkı sağladığını anladık ve
korkularımızı aştık; korkularımızı
aştıkça normalleştik, normalleştikçe rahatladık;
rahatladıkça da Süryanisi, Kürtü, Arapı, Sünnisi, gayrimüslimi,
Alevisi, laikiyle yani Türkiye'nin tüm insanlarıyla birlikte Türkiye
olduğunu fark ettik. biçiminde son derece olumlu ifadeler
kullanmıştır. İşte, bizim tahayyül ettiğimiz,
arzuladığımız Türkiye budur. Sayın Başkanın
ifadelerine katılmakla birlikte belirtmeliyiz ki devlet kurumları
söylem düzeyini hızla aşmalı ve bu söylemleri fiilen uygulayarak
konuya yüzeysel yaklaşmadıklarını göstermelidir.
Bu bağlamda, ülkemizin
en kadim halklarından olan Müslüman olmayan
yurttaşlarımızın yaşadıkları önemli
bazı sorunlara ve özellikle vakıf meselelerine değinerek
konuşmamı sürdürmek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, gayrimüslim
yurttaşlarımıza ilişkin azınlık
vakıflarına ait taşınmazlara el konulması meselesi
uzunca bir süredir Türkiyenin önünde çözüm bekleyen önemli sorunlardan
birisidir. Türkiye cumhuriyetinde azınlıkların dinsel, toplumsal
ve kültürel yaşamlarını sürdürmelerinde merkezî önem
taşıyan kurumların büyük çoğunluğu Osmanlı
döneminde kurulmuş cemaat vakıflarıdır.
Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesiyle
birlikte 1936 yılında tüm vakıflara mülklerini beyan etme ve
tapuya kaydettirme zorunluluğu getirilmişti. 1936 yılından
sonra da azınlık vakıfları gerek satın alma gerekse
bağış yoluyla gayrimenkul edinebilmiş ve bu
taşınmazları tapuya kaydettirmişlerdir ta ki Yargıtay
1974 yılında azınlık vakıflarının mülk
edinmelerini yasaklayan kararı verene dek. Ancak, 1974 tarihli
Yargıtay kararıyla bu beyannameler vakfiye olarak kabul edilmeye
başlanmış ve bu tarihten sonra cemaat
vakıflarının yeni mal edinmeleri engellenmiş,
Yargıtayın bu kararına istinaden peş peşe açılan
davalar neticesinde, Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Musevi cemaat
vakıflarına ait yüzlerce taşınmaza el konulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aradan geçen süre zarfında azınlık
vakıflarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
açtıkları davaların da etkisiyle, 2003, 2008 ve 2011
yıllarında olmak üzere, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
azınlık vakıflarıyla ilgili bazı olumlu yasal
düzenlemelerin de gerçekleştirilmiş olduğunu vurgulamak
durumundayız. Ancak, bu düzenlemeler azınlıklara ait mazbuta
alınmış vakıfları içermediği gibi, el
konulmuş taşınmazlar meselesine de kapsayıcı çözümler
üretememiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün
azınlık vakıflarının yaşadığı en
önemli ve acil çözülmesi gereken sorunlardan birisi de vakıfların
seçim yönetmeliği meselesidir. Azınlık vakıflarının
yönetim kurullarının seçimini düzenleyen yönetmeliğin
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaklaşık üç
yıldır iptal edilmiş olmasına karşın, görev
zamanları dolmuş vakıf yöneticileri birçok idari
sıkıntı yaşamaktadırlar. Aslında
yapılması gereken, azınlık vakıflarının
sorunlarını kökten çözecek kapsamlı yasal düzenlemelerin
yapılmasıdır. Zira, azınlık
vakıflarının karşı karşıya
kaldığı sorunlar bir yönetmelikle çözülebilecek nitelikte
değildir. Seçim yapma hakkı, siyasi ilişkilere ve konjonktüre
bağlı olarak dönem dönem azınlık
vakıflarının elinden alınıp daha sonra geri
verilmektedir. Somut olarak görüldüğü gibi, seçim yönetmeliği üç
yıldır iptal edilmiş olmasına karşın henüz yenisi
yapılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, Vakıflar
Kanunundaki geçici 11inci maddenin mevcut şekli ve uygulaması da
azınlık vakıflarının kimi sorunlarının
çözümü bakımından oldukça yetersiz kalmaktadır. Geçici maddede
azınlık vakıflarına yapılacak taşınmaz
iadelerinin 1936 Beyannamesine kayıtlı olması şartına
bağlanması önemli mülkiyet hakkı ihlallerine ve
mağduriyetlere yol açmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir diğer önemli konu, Süryani halkı için çok önemli
ve kutsal değeri olan bin altı yüz yıllık tarihî Mor
Gabriel Manastırı Vakfına ait el konulmuş toplam 30 parsel
araziden şu ana kadar sadece 12 parsel arazi Mor Gabriel Vakfına iade
edilmiştir, geriye kalan 18 parsel ise büyük çabalara rağmen hâlâ
iade edilmiş değildir. Haksız bir biçimde el konulmuş olan
bu arazilerin bir an önce Manastır Vakfına iade edilmesi
gerekmektedir. Ayrıca, Mardinin en ihtişamlı
yapılarından birisi olan ve hâlen Kültür Bakanlığı il
müzesi olarak kullanılan Süryani Katoliklere ait patrikhane binası da
hak sahiplerine teslim edilmelidir. Netice itibarıyla, azınlık
vakıf mülkleriyle ilgili olarak yurttaşlarımızın
talebi şudur ki: 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup
olmamasına bakılmaksızın, 1912 tarihinden itibaren
azınlık vakıflarının ellerinden alınmış
bulunan taşınmazların, mazbuta alınmış
vakıflar ve üçüncü şahıslara satılmış
taşınmazlar da dâhil olmak üzere, hiçbir şart ileri sürmeden
ilgili vakıflara iade edilmesidir.
Diğer
önemli bir soruna da değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, Heybeliada Ruhban Okulu 1844 yılında
açıldı. Ayrıca, Heybeliada Ruhban Okulu bu ülkenin bir
kurumudur. Okulun teoloji bölümü, İstanbul Millî Eğitim
Müdürlüğünün 12 Ağustos 1971 tarihli gizli yazısıyla 9
Temmuz 1971 gününden itibaren geçerli olmak üzere kapatıldı. Okul,
kapatıldığı tarihte, yüksekokul olarak değil, 625
sayılı Yasanın iptal edilmemiş olan ve Lozan
Antlaşmasının 40 ve 41inci maddelerine atıf yapan 25inci
maddesinde belirtilen bir azınlık okulu olarak eğitim
vermekteydi. Lozan Antlaşmasının 40ıncı maddesine
göre, gayrimüslim azınlıkların dinî ayinlerini icra etmeleri ve
her türlü okul ve benzeri eğitim ve öğretim kurumları
açmaları serbesttir. Okulun yeniden açılmasına engel olarak
askerî ve dinî eğitimin devlet tarafından yapılmasını
öngören Anayasanın 24üncü ve Yükseköğretim Kanununun 3üncü
maddesi gerekçe gösterilmiştir. Oysa, Heybeliada Ruhban Okulu, Lozan
Antlaşması gereğince bir azınlık okulu olarak
eğitim vermekteydi.
Ayrıca, Heybeliada
Ruhban Okulunun Türkiye ile Yunanistan arasındaki
karşılıklılık ilkesine göre açılıp
açılmamasına ilişkin değerlendirmeler hukuki değildir.
Karşılıklılık prensibi, bildiğiniz gibi, 2
ülkenin kendi vatandaşlarına değil, birbirlerinin
vatandaşlarına uygulamaları gereken bir ilkedir.
Sürem yetmediği için
birçok konuyu geçmek zorunda kaldım fakat yine de bu duygularla hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı olarak Bingöl
Milletvekili Sayın İdris Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Diyarbakır Milletvekili.
BAŞKAN
Diyarbakır.
Geçen dönemde
kalmışım, siz Diyarbakır Milletvekili olmuşsunuz bu
dönem.
Süreniz beş
dakikadır Sayın Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün tarihî bir gün, 2
önemli tarihin yıl dönümü. Birincisi, Türkiye demokrasi tarihinde bir
utanç abidesi olarak duran postmodern bir darbenin, 28 Şubat darbesinin
yıl dönümü. Halkların Demokratik Partisi olarak bir kez daha bu
darbeyi açık bir şekilde kınadığımızı
ifade ediyoruz.
Bir diğer yıl dönümü de 28 Şubat 2015
tarihinde, bu militarist cumhuriyeti demokratik bir cumhuriyete evriltmek üzere
çözüm süreci boyunca yapmış olduğumuz bütün
çalışmalarımızı özetlediğimiz Dolmabahçe
mutabakatının kamuoyuna açıklandığı günün
yıl dönümü. Demokratik cumhuriyeti sağlayacak olan Dolmabahçe
mutabakatını da buradan yine HDP olarak
selamladığımızı ifade etmek istiyoruz.
28 Şubatın o utanç verici
kararlarını burada okuyacak değilim, bu Meclise o
haksızlığı yapmak istemiyorum. Her biriniz eminim ki o
utanç sayfalarında, maddelerinde neler
yazıldığını biliyorsunuz ama Dolmabahçe mutabakatındaki
o 10 maddelik demokrasi manifestosunu buradan mümkün olduğunca özetlemeye
çalışayım. Hangi milletvekili o mutabakatın hangi maddesine
karşı çıkıyor, gelip buradan ifade etsin isteriz.
Türkiyeyi tamamen demokratikleştirecek militarist bir cumhuriyet yerine demokratik
bir cumhuriyeti önceleyecek, Kürt meselesi, Alevi meselesi, inançlar meselesi,
kadın özgürlüğü, ekoloji, ekonomi meselelerinin tamamını
çözecek o manifestonun maddeleri şunlardı:
1) Demokratik siyasetin tanımı ve
içeriği.
2) Demokratik çözümün ulusal ve yerel
boyutlarının tanımlanması.
3) Özgür vatandaşlığın yasal ve
demokratik güvenceleri.
4) Demokratik siyasetin devlet ve toplumla
ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik baskılar.
5) Çözüm sürecinin sosyoekonomik boyutları.
6) Çözüm sürecinde demokrasi-güvenlik
ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele
alınması.
7) Kadın, kültür ve ekoloji
sorunlarının yasal çözümleri ve güvenceleri.
8) Kimlik kavramı, tanımı ve
tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın
geliştirilmesi.
9) Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin
demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem
içinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.
10) Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri
içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.
Değerli arkadaşlar, gördüğünüz gibi,
Türkiyeyi demokratikleştirecek bir manifestoyu reddeden AKP Hükûmeti,
maalesef, 28 Şubat darbecileriyle ortaklaştığı için,
yeni bir darbe hukukunu devreye koyduğu için bugün her türlü sorunu
yaşamaya devam ediyoruz.
Bugün, AKP, gladyo yapılarıyla,
Ergenekoncularla, darbecilerle kol kola Türkiye'nin temel
politikalarını ele almaktadır. Bugün, Doğu Perinçek gibi
bir anlayış ve zihniyet, AKP Hükûmetinin, Kürt meselesi başta
olmak üzere temel politikalarına yön vermektedir. Yine, aynı darbeci
mantığın özellikle bir saray darbesiyle beraber
güçlendirildiğini ifade etmek istiyoruz. Yani, bugün geldiğimiz
aşamada, demokratik cumhuriyet teklifini reddeden AKP, 28 Şubat
darbesini saray darbesiyle güçlendirilmiş bir darbe konsepti şeklinde
sahaya sürmektedir. O nedenle, sokağa çıkma yasakları hukuksuz
bir şekilde uygulanıyor. O nedenle, her gün gençlerin ölümüne neden
olacak. Toplumsal gösteri hakkına müdahale ediliyor. O nedenle, basın
özgürlüğü üzerinde âdeta terör estiriliyor. Bütün bunlar bu darbeci
mantığın yansıması.
Bakın, iki gün önce açılış
konuşmasında, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsünün
Parlamentonun iradesini yok sayan o açıklamasını ifade
etmiştim. AKPli yetkililer körü körüne çıkıp o açıklamayı
savundular ama bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğanın kendisi bile
o açıklamayı tekzip etmek zorunda kaldı ama tekzip ettiği
saatte de Anayasa Mahkemesinin kararını tanımıyorum.
Mahkemenin de tanımaması gerekir. diyerek yeni bir darbenin 28
Şubatta devreye girdiğini açık bir şekilde ilan etti.
Alın size darbe işte. Anayasa Mahkemesinin kararını
tanımıyorsan, Saygı duymuyorum. diyorsan, mahkemeye
çağrı yapıyorsan, bunun adı Ak 28 Şubat darbesidir,
bu kadar nettir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, bütçe konuşmasında
Başbakan Davutoğlu şunu demişti: Artık Tayyip
Erdoğan efsanevi lider, yeni lider benim. Biz de öyle olmasını
umardık. Yani, efsanevi; biraz geçmişte kalan, kendi
alanını belirleyen, siyasete müdahale etmeyen demekti ama görüyoruz
ki bu tanım kesinlikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
doğru bir
tanım değil, hâlâ siyasete müdahale ediyor
BAŞKAN Sayın Baluken, teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
hâlâ darbeci
anlayışla mahkemelere talimat veriyor, hâlâ Anayasa Mahkemesinin
kararlarını tanımayın. demeye devam ediyor. Bu yol, yol
değildir.
BAŞKAN Sayın Baluken, teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bu darbeci
anlayıştan uzaklaşıp bir an önce Dolmabahçe
mutabakatına geri dönmenizi temenni ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biraz evvel
hatip konuşmasında bizim, darbeyle, darbe zihniyetiyle -28 Şubat
da dâhil olmak üzere- iş birliği ettiğimizi ve saray darbesiyle
yine bu iş birliğinin devam ettiğini, 28 Şubatta da
aynı zihniyetin ortaya konulduğunu söylemek suretiyle Hükûmetimize ve
grubumuza sataşmada bulunmuştur, sataşmadan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bakın, ben
öncelikle, bu kürsüden, özellikle bizim bugüne kadar darbelere karşı
diklenmeden dik durmuş, millet iradesini öne çıkarmış ve
milletimizin rızası hilafına hiçbir şekilde, hiçbir
işin içerisinde bulunmayacağımızı deklare etmiş
ve darbeleri -Sarıkız, Ay Işığı, Yakamoz, 27
Nisan e-muhtırası da dâhil olmak üzere, 28 Şubat süreci de dâhil
olmak üzere- bizzat da yaşamış birisi olarak bu ithamları
topyekûn reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) Beraat etti onlar
Hanımefendi, beraat ettiler.
TUFAN KÖSE (Çorum) Ne alakası var? Beraat
etti onlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ve ikinci bir
itirazım da şuna olacak ki biraz evvel de
konuşmalarınızda vurguladığınız
şekilde, baskı ve tehditlerle kazanılan belediyelerin
imkânlarıyla kazılan çukurlara, yollara bombalar döşeyenlere,
barikat kuranlara, ayrım yapmadan askeri, sivili öldüren eli kanlı
teröristlere yönelik operasyonları da bir darbe olarak beyan etmenizi
özellikle kınadığımı belirtiyorum. Bunların hepsi
bir akıl tutulmasıdır, özellikle söylüyorum. Biraz evvel,
oturulan yerde de aynı ve benzer ifadeler kullanıldı; bu,
terörle mücadeledir ve siviller zarar görmesin diye söylenmektedir.
Özellikle, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Anayasa Mahkemesi üzerinden
verilmiş karardaki ifadesi de aynen şöyle, okuyorum: Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu karara sessiz kalırım ama onu
kabul etmek durumunda değilim. Bakın, bu kürsüde
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Daha
sonrasını da, devamını da oku.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Tanımıyorum. diyor, devam et.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Verdiği
karara uymuyorum ve saygı duymuyorum. diyor.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Anayasal
darbe yapıyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Haksız
mı arkadaşlar? Sonuna kadar haklı, söylediği ifadeye aynen
de katılıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Anayasal
darbe yapıyor Tayyip Erdoğan, Tayyip Erdoğan anayasal darbe
yapıyor. Uymuyorum. deme hakkı yoktur, herkes uyacak mahkeme
kararlarına.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Şunun için
katılıyorum: Yerel mahkeme daha kararını vermeden Anayasa
Mahkemesi bu konuda kararını verecek, ondan sonra da gelip burada
darbe ve darbe zihniyetlerini savunacaksınız; buna da cumhurun
başı olarak Cumhurbaşkanının da, bizim de sessiz
kalmamızı bekliyorsanız, yanılıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Anayasal
darbeyi savunmayın, savunmayın anayasal darbeyi.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Her türlü
darbeyle ve darbe zihniyetiyle mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Çorum) Darbesavar AKP!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Darbeseversiniz, darbesever!
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Evet, Anayasa
Mahkemesinin kararını ben de şu bakımdan
eleştiriyorum: Daha yerel mahkeme karar vermeden, esastan ilgi kurmadan
Anayasa Mahkemesinin bu kararı vermiş olması açıkça bir
müdahaledir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnceöz, teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, konuşması sırasında, işte,
açılan çukurlarla ilgili yürütülen terörle mücadele konseptini bir darbe
olarak tanımladığımız şeklinde açık bir
sataşmada bulunmuştur.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Evet,
tutanaklarda var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmadan, 69dan söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
İki dakika
Lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin
Sayın Baluken.
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sürem yetmemişti ama okuyayım, bakın:
Anayasa Mahkemesi bu şekilde karar vermiş olabilir. Karara sadece
sessiz kalırım ama onu kabul etmek zorunda değilim, verdiği
karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. Sen saygı duymuyorsan
Cumhurbaşkanı olarak, 78 milyonun saygı duymasını ya
da kabul etmesini nasıl beklersin?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) İfade
özgürlüğü çerçevesinde görüşünü açıklıyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz de
söylüyorsunuz, o söyleyince mi suç oluyor?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Anayasa
Mahkemesinin kararına ben uymuyorum. demek açık bir darbe değil
midir? Eğer, sulh ceza mahkemesi o karara direnmiş olsaydı
Anayasa Mahkemesinin verdiği karar boşa çıkacaktı. Yani
mahkemeye çağrı yapıyor, Anayasa Mahkemesinin kararına
niye direnmediniz? diyor. Bunun adı açık bir darbedir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Çok doğru
diyor, değil mi? Hukuk olsaydı bunların hiçbirisi olmazdı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yargıya bu
şekilde müdahale açık bir darbe zihniyetidir. Biz buradan açık
şekilde vurguladık. 28 Şubatçılarla kol kola yürümüyor
musunuz? Ergenekonla, gladyoyla, Doğu Perinçek ve çevresiyle çeteleriyle,
kol kola savaş yürütmüyor musunuz? Açıkça ortada.
Bakın, Sayın Arınçın dün
yaptığı açıklamalar var, diyor ki: Biz kokteyllere
gittiğimizde Allah bize sabır versin. der, iki kişi bir
köşeye çekilir, bize bakışlarını izlerdik. Peki, ne
yapıyordunuz yani siz? Niye içinize sindiriyordunuz? Niye bugüne kadar
yasal düzenleme yapmadınız? Siz, Allah sabır versin. diye
sabır çektiğiniz insanları şu anda genelgelerle
güçlendiriyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) O, Bülent
Arınçın açıklaması, şu anki konuyla ne alakası
var?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın,
cadı avını önceleyen o genelgelere bir tek irtica kelimesi
eklendiğinde siz de o darbenin hedefi olacaksınız. Şu anda
darbe sizin açınızdan da bir tek kelimenin ucunda, o genelgelere
irtica yazıldığı an sizin açınızdan da artık
çok geç olacak. Diğer taraftan, 7 Haziran seçimine yapılan darbe
ortada yani özetle, karargâh darbesine saray darbesi eklenmiştir;
Cumhurbaşkanının bu iki açıklamasıyla da
tescillenmiştir. Bütün darbeleri buradan kınıyoruz, kabul
edilemez buluyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Baluken, bahsettiğiniz konuları
sizin gelmediğiniz bir aşamada biz konuştuk, bütün grup
başkan vekilleri bu konuda söz de aldı, tekrar gündeme getirmemenizi
rica ediyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, sadece tutanaklara geçsin diye özellikle söylemek
istiyorum, yeni bir sataşmadan söz almayacağım.
Söylediklerinin hepsini reddettiğimizi
belirtiyoruz, darbelere bugüne kadar duruşumuz çok net bir
tavırdır. 7 Haziran sonrası yeni bir darbe zihniyeti, vesaire
demek suretiyle bu iddiaları da reddettiğimizi özellikle
belirtiyoruz. 7 Haziran sonrası ne olduğu milletimizin gözü önünde
cereyan etmiştir ve 1 Kasıma giden bir süreç olmuştur.
Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim, konuyu
kapatıyorum çünkü bu konu konuşuldu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından ben de bir
hususu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İki
gün önce de bu darbe anlayışını burada ifade
ettiğimizde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsünün Parlamentonun
yetkisi dâhilinde olan, Hükûmet ve Başbakana direkt mesaj içerikli olan
erken seçim yetkisini kullanmayla ilgili iradesini ortaya koyduğumuzda da
AKPli grup başkan vekilleri bu şekilde, bilinçsiz bir şekilde
savunmuşlardı. Bakın, bugün ortaya çıkan durumda
Cumhurbaşkanının kendisi bile onu savunamayacak bir duruma
gelmiştir.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açıktır, Parlamentonun iradesi üzerinde, demokratik siyasetin iradesi
üzerinde karargâh artı saray vesayeti vardır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kandilin
vesayetini anlat sen, Kandilin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hiçbirini kabul
etmiyoruz, Sayın Kalının da bir cümlesini
cımbızlayarak konuşmanızı burada yersiz görüyorum.
BAŞKAN Bu konuyla ilgili artık
konuşmamanızı rica ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı
da zaten sessiz kaldığını bu konuda söyledi, ifade
özgürlüğü kapsamında değerlendirmeniz gerekir diyorum ve geçiyorum.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Saray, 28
Şubat 2016ta anayasal darbe yapmıştır, kayıtlara
geçsin.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun dördüncü konuşmacısı
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Saray, 28,
Şubat 2016da anayasal darbe yapmıştır, kayıtlara
geçsin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) CHP
darbelerinden bahset beyefendi. İkna odalarını kuran sizsiniz.
BAŞKAN Hiç duymuyorum...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Darbeyi
savunuyorsunuz, darbeyi savunuyorsunuz, darbeyi savunuyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Mehmet Emin
Adıyamandır, Iğdır Milletvekili.
Buyurun, süreniz yirmi dakika
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz hukukçusunuz. hukukçu olarak Tanımıyorum,
duymuyorum. sessiz kalmak mıdır?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Halkın, milletin vekili olun, sarayın vekili olmayın.
BAŞKAN Duymuyorum çünkü duymak istemiyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Duymuyorsunuz
BAŞKAN Sayın Adıyaman, bir dakika
Çünkü bu arkadaşımız Meclisin
düzenini bozuyor Sayın Filiz Kerestecioğlu, o yüzden duymuyorum,
duyarsam yaptırım yapmak zorunda kalacağım.
Teşekkür ederim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen ikna
odalarını anlat, onları anlat sen; 28 Şubatçı seni,
hadi!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hangi
arkadaş Sayın Başkan? Sayın Başkan, bizden mi?
BAŞKAN Laf atan arkadaş. Hayır,
sizden değil. Sizden olursa zaten...
Buyurun Sayın Adıyaman, süreniz yirmi
dakika.
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum...
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne demek istediniz
Sayın Başkan, ayrı bir uygulama mı yapacaksınız?
BAŞKAN Sizden olsa onu da söylerim
canım. Ondan korkmam, söylerim; onu da söylerim, korkmam.
Yeniden başlatacağım sürenizi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Meclisin
düzenini bozmuyorum Sayın Başkan, anayasal darbeyi kayıtlara
geçiriyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne kadar
saygısız bir adamsın ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Saygısız sensin!
BAŞKAN Sayın Yarkadaş...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yeter ya, yeter ya!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yeter be,
darbeyi savunuyorsun bana!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kim darbeyi
savunuyor?
BAŞKAN Sayın Yarkadaş...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sus, otur yerine!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sen sus,
sen otur yerine!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yeter ya, bir kere
söyledin!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Bana ne
yapacağımı söyleyemezsin! (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Yarkadaş...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Saygılı ol be!
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, birbirleri üzerine yürümeler)
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, sesinizi
lütfen ayarlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika,
bakın, buraya yürümeyin arkadaşlar, işin tadını
kaçırmayın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Engin Bey, ikide bir
bağırıyor ya, yeter.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen de sakin ol,
sen tecrübelisin, o daha yeni.
BAŞKAN On dakika ara veriyorum; Sayın
Adıyaman, sizden de özür diliyorum, sonra çağıracağım
sizi kürsüye.
Kapanma Saati: 14.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, acil bir gelişme var, İç Tüzük 60a göre yerimden
bir dakikalık bir söz talebim var.
BAŞKAN Bir dakikalık bir söz vereyim
size yerinizden.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, sokağa çıkma
yasağı uygulanan İdilde Şırnak Milletvekili Ferhat
Encunun da bulunduğu eve yönelik bir baskın olduğuna, bu
olayı duyurmak için ulaşmaya çalıştıkları
İçişleri Bakanının ve Bakanlık yetkililerinin
telefonlarına çıkmamalarını kınadığına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, az önce oturuma ara
verdiğinizde Şırnak Milletvekilimiz Ferhat Encu bize
ulaştı, şu anda kendisi sokağa çıkma
yasağının, ablukanın olduğu İdil ilçesinde
bulunuyor. Ferhat Encunun bulunduğu eve yönelik bir baskın
olmuş, orada hem milletvekilimize hem de evde bulunan hane halkına
yönelik fiziki darp ve hane halkına yönelik gözaltı süreci
işletilmiş; biz bu anlayışı kınıyoruz. Bunu
duyurmak için, bunu engellemek için İçişleri Bakanı ve
Bakanlık yetkililerine ulaşmaya çalıştık,
telefonlarımıza çıkmadılar; bu anlayışı da
kınıyoruz.
İşte, darbeci anlayış derken
zaten bunu kastediyoruz. Yani, bir zamanlar Başbakan Erbakanı
Başbakanlıktan istifa ettirmek zorunda kalan, Başbakana,
milletvekillerine, belediye başkanlarına, halkın seçilmiş
iradesi olmasına rağmen cezaevinin yolunu gösteren, partiye kapatma
davası açan zihniyetle bugün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söyleyin, kayda geçsin, bir dakika dedim çünkü.
Buyurun söyleyin, duyuyorum ben sizi, kayda da
geçer.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama biz
duyamıyoruz Sayın Başkan. Genel Kurul duyamıyor Sayın
Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre, yani grup başkan vekili
olarak önemli, acil bir konuda açıklama yapıyorum.
BAŞKAN Bir dakika dedim, siz de acil durumu
söylediniz ve devam ediyorsunuz. Bir dakika dedim size Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, bugüne kadar Başkan
BAŞKAN Buyurun devam edin diyorum size.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, başkan vekillerinin ya da Meclis Başkanının
bugüne kadarki tutumları siyasi parti grupları adına grup
başkan vekilleri söz almışlarsa ve talep ettikleri sürede kelamını
dile getirememişlerse toparlaması açısından bir süre
tanınır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiç
kesildiğini görmedik şimdiye kadar.
BAŞKAN Efendim?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kesildiğini
görmedik.
BAŞKAN Şimdiye kadar bütün grup
başkan vekillerine, bu görevi yaptığım için Sayın
Baluken, son derece hassas davrandığımı en iyi bilenlerden
biri sizsiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İşte,
rica ediyorum bu konuda da
BAŞKAN Yerimden açıklama
yapacağım. dediniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlayacağım.
BAŞKAN Bir dakika verdim size ve bir
dakikanız bitti, lütfen toparlayın. Söylediniz de, Sayın Bakan
da burada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, mikrofonu açarak toparlamaya eğer izin verirseniz
toparlayayım. Yani, bundan çekinmenize gerek yok.
BAŞKAN Peki, açalım.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, burada her bir grup başkan vekili, almış
olduğu oy kadar siyasi partinin temsilcisi olarak halkın iradesini
yansıtıyor. Dolayısıyla, bir dakika, iki dakika, bilmem
yarım dakikanın pazarlığını burada yapmak
yakışık almaz.
BAŞKAN Siz yapıyorsunuz, ben
yapmıyorum. Siz söyleyeceğinizi söyleyin süre bitmeden lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
yüzden, yani bu tarz durumlarda özellikle grup başkan vekillerine yönelik
daha esnek olmanızı tavsiye ediyoruz; beklentimiz o.
Darbeci anlayış derken, tam da bunu
kastediyorduk. Yani, bir zamanların başbakanını,
milletvekillerini, belediye başkanlarını cezaevine göndermeyle
tehdit eden, partiyi kapatmayla tehdit eden anlayış, bugün de
aynı şekilde işte milletvekilini darbediyor, milletvekilleri
dokunulmazlıkları üzerinden tehdit ediyor, partiyi kapatma üzerinden
tehdit ediyor. Bu darbeci anlayış ayyuka
çıkmıştır. Bunun karşısında dimdik durmaya
devam edeceğiz, milletvekilimiz de dimdik duruyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Tekrar ediyorum Sayın Baluken, özellikle size:
Ben, grup başkan vekillerinin söz taleplerine karşı, diğer
grup başkan vekili arkadaşlarım da bilir, son derece hassas ve
esnek davranırım. Bunu bana hatırlatmanıza hiç gerek yoktu
diyorum ve
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Uzatmıyorsunuz ama robot değiliz biz, Bir dakika deyince bir
dakikada biten bilgisayar programı yüklü değiliz.
IV.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE
PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) YURTDIŞI
TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ATATÜRK
KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL
KURUMU (Devam)
1) Türk Dil
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK
TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına dördüncü konuşmacı olarak Iğdır
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyamanı kürsüye davet
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Adıyaman.
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumuna ilişkin konuşacağım ancak konuşmama geçmeden
önce bugün 1inci ölüm yıl dönümü olan büyük edebiyatçı, ilerici,
barış ustası Sayın Yaşar Kemali saygıyla
anıyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Kurumu ve ona bağlı kurumlara ilişkin bütçe yasa
tasarısında kamu kaynaklarından belli bir kaynak ayrılarak
huzurumuza bu bütçe kanunu içerisinde bir düzenleme getirilmiş
bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu
belirtmek isterim: Elbette, biz, Halkların Demokratik Partisi olarak
Türkiyede var olan, bir arada yaşayan ve yüzyıllardır kendi
kimlikleriyle, kendi dilleriyle, kendi kültürleriyle gerek Anadoluda gerek
Mezopotamyada varlığını devam ettiren halkların ve bu
halkların dilleri, kültürleri, tarihinin araştırılması
ve bu kapsamda Türk kültürü, Türk dili ve Türk tarihinin de
araştırılmasını uygun buluyoruz. Bu konuda bir
sıkıntımız yok ve Türkçenin ortak dil olarak
kullanılması bizi oldukça mutlu eder ancak mesele sadece Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun isminden kaynaklı veya bundan ibaret
değil.
Dil, Tarih ve Kültür Kurumu işlevi
itibarıyla kurulduğu günden bu yana yaptığı
faaliyetlerle esasen gerçekten bilimsel anlamda Türk diline, Türk kültürüne ve
Türk tarihine gerçek manada, bilimsel manada bir araştırma zemini
hazırlayan, bu alanda çaba gösteren bir kurum mudur; yoksa 90
yıldır tekçi bir anlayışla devam eden, tek bir etnisite
üzerinden bu ülkeyi ve bu ülkede yaşayan tüm halkları asimilasyona
tabi tutan, bunu dizayn eden, bir ideolojik perspektif sunan bir kurum mudur?
Aslında tartışılması gereken budur. Elbette gönül
isterdi ki Türk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu gibi bu topraklarda yaşayan
diğer halkların da kendi kültürlerini, kendi dillerini, kendi
tarihlerini araştırabilecek, bunu gün yüzüne çıkarabilecek,
tarihle olan bağlarını oluşturabilecek benzer kurumlara sahip
olma imkânı sağlanmış olsaydı. Maalesef belli bir
etnik kimliğe dayalı yani Türk etnik kimliğine dayalı böyle
bir kurumlaşmanın dışında bu ülkede yaşayan
hiçbir kimliğe, hiçbir kültüre ve hiçbir tarihe yer verilmemekte.
Verilmeyi bırakın bir tarafa, bu kurumlar eliyle oluşturulan
teorilerle bu ülkedeki halklar yok farz edilmektedir. Yani, örneğin,
Güneş Dil Teorisi, tezine göre, bu ülkede, Kürtlerin dağ Türkleri
olduğu, isimlerinin kart, kurt olduğu yutturmacası,
safsatası yıllar boyunca Kürtlere aşılatılmaya,
Kürtler buna inandırılmaya, kendilerinin inanmadığı bu
safsata teoriyle Kürtler asimile edilmeye çalışıldı.
Değerli arkadaşlar, buraya az önce de
çıkan hatip arkadaşlar ısrarla kuruluş felsefesinden,
kuruluş ruhundan bahsetti. Açıkçası şunu kürsüde bir
netliğe kavuşturmamız gerekir: Bu ülkeyi kuran Meclis 1921
Meclisi midir, yoksa Lozan Antlaşmasından sonra 1924te âdeta sivil
ana darbeyle kurulan 24 Meclisi midir? Bunu bir netleştirmemiz gerekiyor;
bir.
İkincisi: Birileri Atatürkün ismini kullanarak
etnik Türk milliyetçiliğini, Türk şovenizmini yıllarca
kafamıza âdeta çivi çakar gibi çakmaya çalışır. Öncelikle,
1923 öncesi Atatürk ile 1923 Lozan sonrası Atatürk hangi Atatürktür?
Birileri bize gerçek Atatürkü burada ifade etmelidir. Eğer, gerçek
Atatürk 1924 öncesi Kurtuluş Savaşının öncülüğünü
yapan ise -Türkiye'deki Kürtüyle, Lazıyla, Arapıyla, Çerkeziyle
tüm halkları tam da bu Mecliste- 20 Nisan 1920de bu Meclisi toplarken
kullandığı fikir, düşünce ve ideolojisi ortaya
konmalı. Eğer buysa Atatürk -ki biz bu olduğuna inanıyoruz-
bakın Türk milliyetçiliğine karşı
çıktığı bir konuşmasını size okuyayım.
Değerli arkadaşlar, Kastamonu Milletvekili Yusuf Kemal Bey -sonraki
soy ismiyle Tengirşenk- Mecliste 1 Mayıs 1920 günü aynen bu kürsüye çıkıp
sağlık sorunlarıyla ilgili bir konuşmasında, tamamen
Türk vurgusu, Türk sağlığı, Türk çocukları, özcesi
Türk kimliği üzerinden bir konuşma yapıyor ve 1 Mayıs
1920de bu konuşmaya karşı çıkan Sivas Mebusu Emir
Paşa söz alıp aynen şunu söylüyor: Yusuf Kemal Beyefendi
hazretleri irâd-ı kelâm ettiği sırada, yalnız
sıhhatlerinin muhafazası lüzumunu Türklere hasretmiştir ve bunu
kesinlikle reddediyorum. Bu Meclis sadece Türklerden teşekkül
etmemiştir. Özet geçiyorum.
Arkadaşlar, Meclisteki bu tartışma
üzerine, yani bu Meclisin kuruluşundan tam on gün sonra, Atatürk söz
alır ve bu kürsüye çıkar, bu tartışmayı bitirmek için
şunu söyler: Bu vatanda, Çerkez, Çeçen, Kürt, Laz ve daha birtakım
kabîl-i İslamiye vardır. Bunları hariçte bırakacak,
tefrikaya bahis olacak söz söylenmemelidir. Bendeniz bu mesele hakkında
uzun söz
Özür diliyorum, bu Sivas Mebusunun sözüydü, Atatürk şunu
söylüyor: Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla, bir
iki noktayı arz etmek isterim. Meclis-i âlinizi teşkil eden zevat
yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız
Kürt değildir, yalnız Laz değildir fakat hepsinden mürekkep
anasırı İslamiyedir. der, Türkçülüğü, Türk etnisitesine
dayalı bir anlayışı bizzat bu kürsüden reddetmiştir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) İslamiyeti
öne çıkarıyor.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, millet kavramını eğer
ırkçı, etnik temelde tarif ederseniz, tıpkı
Anayasanın 66ncı maddesindeki Vatandaşlık bağıyla
Türk devletine bağlı olan herkes Türktür. anlayışını
dayatırsanız, evet ırkçı, belli bir etnisiteye dayalı
bir tarif yaparsınız ama dünya ölçeğinde millet kavramı
belli bir etnisite üzerinden tarif edilmez. Bizim, Halkların Demokratik
Partisinin savunduğu da zaten budur. Biz, Anadolu ve kürdistandaki tüm
halkların ortaklaştığı bir millet
anlayışından; hepsinin eşit, özgür ve gönüllü
beraberliğine dayalı bir millet anlayışından
bahsediyoruz. Dolayısıyla, 66ncı maddedeki Türklük kavramı
ucube, anlaşılmaz, aslında tam da inkârcı bir tarifi, bir
yorumu ortaya koyar.
Değerli arkadaşlar,
66ncı maddeye göre, Türk olmayan bir insanın salt
vatandaşlık bağıyla Türk olabileceğini nasıl
hayal edebiliriz, nasıl düşünebiliriz? Mesela, onun
damarlarındaki kanı değiştirip asil kan mı
yapacağız? Mesela, onun bütün varlığından, bütün
tarihinden, bütün geçmişinden, kültüründen feragat ettiği sonucunu mu
çıkaracağız? Elbette çıkarmayacağız. Salt
gerçekle uzlaşmayan, gerçekle denk düşmeyen bir etnik kimlik tarifi
ancak çatışmayı doğurur, ancak ayrımcı, asıl
bölücü zihniyeti doğurur.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu
söyleyebilirsiniz: Evet, 1923 Lozan Antlaşmasına göre Atatürkün
-şu anda elimde onlarca yazışması var- Kürtlerden,
kürdistandan, Çerkezlerden ve diğer halklardan bahsettiği
konuşmaları var. Dolayısıyla, 1923 Lozan
Antlaşmasına kadar, Kurtuluş Savaşını veren bu
Mecliste Kürtler de Çerkezler de Lazlar da Türkler de kendi aidiyetleriyle,
kendi kimlikleriyle, kendi tarihleriyle, kendi geçmişleriyle vardır
ve gönüllü bir Meclistir. Dolayısıyla, eğer kalkıp bu kürsüden
1923e yani Lozan Antlaşması imzalanıncaya kadar bu tarif, bu
niteleme yapıldı ama Lozan Konferansı imzalandıktan sonra
biz hem Kürtleri hem Türk olmayan diğer unsurları aldattık.
denilirse bence bu yüreklice bir itiraf olur. Ama eğer böyle değilse,
o zaman, herkesin bu kürsüden dile getirdiği kurtuluş ruhuna bu
Meclis dönmek durumundadır. Yoksa kurtuluş ruhunu Türkiye
kurulduktan, Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra, 1924te
kurulan İkinci Meclisin aldığı tekçi, ötekileştirici,
inkârcı ve bu anlayış üzerine inşa olmuş Anayasaya
dayalı bir tarifi yapamayız.
Değerli arkadaşlar, bu hususa
değindim ama geldiğimiz nokta, günümüzde de bu geçmiş süreçten
farklı bir süreç değil. Adalet ve Kalkınma Partisi 7 Haziran
seçimleri öncesinde, tıpkı az önce tarif ettiğim gibi, 1923
sürecinde kardeşlik edebiyatı üzerinden, kardeşlikten nasıl
dem vuruyorduysa ve sonuçta hedef Lozan idiyse, AKPnin de hedefi; 7 Haziranda
yani yüz yıl sonra bir kez daha Kürtleri kandırabilir miyim? Kürtler
üzerinden başkanlık sistemini elde edebilir miyim? Ama aradan yüz
yıl geçti ve yüz yıl sonra Kürtler bir daha kanmadı,
kandırılamaz da artık, dolayısıyla 7 Haziran
seçimlerinde AKPnin hedeflediği başkanlık sisteminin önünü kesmiş
oldu.
Bugün Kürtlere işte, reva görülen bu,
tıpkı Lozan sürecinin elde edilişi gibi bir sonucun
başkanlık adına elde edilmemesidir. Zaten AKP ve Sayın
Cumhurbaşkanı da bütün söylemlerinde yeni Türkiyeden bahsediyor.
Yeni Türkiyeyi kuruyoruz ve yeni Türkiye kurulurken -tıpkı 1920li
yıllardaki gibi- Kürtleri nasıl yedekleriz, oyları nasıl
devşiririz, başkanlık sistemini nasıl inşa ederiz.
hesaplarıyla başlanan bir süreç ama 7 Haziranda tabii, bu süreç, bu
hayal çökünce işte bedeli Cizre, Silopi, Nusaybin, Surda yaşanan
vahşettir.
Değerli arkadaşlar, elbette Kürtler de
Lozanda tıpkı Türk kardeşleri gibi İslami unsur
olması itibarıyla azınlık statüsünü kabul etmemiştir,
elde de etmemiştir. Eğer Lozan Konferansının
tutanaklarını samimiyetle incelersek Lozandaki müzakerelerin
temelindeki şey, bir, Müslüman unsurlar yani Kürtler, Türkler, Çerkezler
gibi unsurlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hocam, Gürcüler
de var.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Diğer
taraftan -yani hakları güvence altına- asli unsur olarak
varsayılmayan, azınlık statüsünde sayılan Müslüman olmayan
unsurlardır. Nitekim, İsmet İnönü, Rıza Nur gibi o dönemin
heyetleri Lozan Konferansında Biz Kürtlerin ve Türklerin ortak
temsilciyiz. der. Yani 1923 Lozan müzakereleri sürecinde, müzakerelerin
taraftarı olan Batılı devletlerin orada hak ve hukukunu korumak
istediği kesimler Müslüman olmayan unsurlar. Müslüman olan unsurların
kendi arasında birbirine üstünlük taslayacağı, birbirine
asimilasyonu, inkârı, reddi dayatacağının
hesabını o gün kestirmek, o gün böyle bir ideolojiyle, böyle bir
psikolojiyle hareket etmek elbette düşünülemezdi. Ama, dediğim gibi,
Lozan sonrası, Türk etnik kimliğine dayalı, belki İttihat
ve Terakkinin iktidarı ele geçirmesiyle günümüze kadar bu süreç devam
ediyor. Peki, bugün değişti mi? Bugün de değişmedi. Yeni
Türkiye kurulurken, Sayın Cumhurbaşkanının tarif
ettiği yeni Türkiyeyi inşa ederken aynı zihniyetin, aynı
düşüncenin bu kez siyasal İslamla cilalanmış süslü bir
şekli, boyutu önümüze konmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı ve AKPnin
hatipleri, hatta Sayın Başbakan özellikle kürdistandaki bütün
konuşmalarında Fekiye Teyranın,
Melaye Cizirinin, Ahmedi Haninin ruhunu
taşıdıklarını ifade ederler ama Ahmedi Haninin,
Fekiye Teyranın ya da Melaye Cizirinin, Ali Haririnin
torunlarının dillerine pranga vurma gibi bir hakkı da
kendilerinde görürler. Salt sembolik olarak Ahmedi Haninin, Fekiye
Teyranın, onlarının ruhunu dile getirip ama onların
torunlarına hakkını, hukukunu, tarihini, dilini öğretme
hakkını, öğretme fırsatını vermemektedir.
Bir halk, bir millet ancak kendi tarihiyle anlam
ifade eder. Bilim üretebilmesi, sanat üretebilmesi, topluma katkı
sağlayabilmesinin biricik yolu kendi ana diliyle düşünebilme, kendi
ana diliyle eğitim görebilme ve o ana diliyle değerler
yaratmasıdır. Siz bir dili yasaklarsanız, bir toplumun tarihle
olan bağlarını koparırsanız ve onu
köksüzleştirirseniz tıpkı kökleri derinde olmayan yüzeysel bir
ağacın en ufak bir rüzgârda sallanıp düşmesi gibi bir
durumdur. Siz Kürt halkının, Kürt çocuklarının kendi
tarihini öğrenme hakkını, şansını vermiyorsunuz
ama milyarlarca lira Türk Dil Kurumuna, Türk Tarih Kurumuna aktarabiliyorsunuz.
Ne güzel ama hiç olmazsa onun çeyreği kadar da Kürtlerin, Çerkezlerin,
Arapların, yani kardeş diğer halkların kendi tarihlerini,
kendi kültürlerini, kendi geçmişlerini öğrenebilme adına, onlar
adına oluşacak kurumlara aktarabilirsiniz; bunun için bir anayasa
değişikliği de gerekmiyor.
Değerli milletvekilleri, zamanım
kısıtlı ama son kez şunu söyleyeyim: Sayın
Cumhurbaşkanı, az önce grup başkan vekilleri de dile getirdi
Ben hukukçuyum, Anayasanın 138inci maddesinin son fıkrası
açıkça şunu söyler: Yargının verdiği kararlara Meclis
-bizler dahi- yürütme ve idare uymak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı geçmişte Anayasayı kabul etmiyorum, sistem
değişmiştir. dedi.
BAŞKAN Sayın Adıyaman,
teşekkür ederim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Şimdi,
fiilen bu düşüncesini bu sefer mahkemeleri de ekleyerek Anayasayı
ihlal ettiğini bir kez daha itiraf etmiş oldu.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tekrar teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun son
konuşmacısı Siirt Milletvekili Sayın Kadri
Yıldırım olacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu hakkında
söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Tarihten ders
alınmadığı takdirde iyisiyle de kötüsüyle de tarih tekerrür
ederek karşımıza her an çıkabilmektedir.
Türk Dil Kurumu, ilk olarak Türk Dili Tetkik
Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932 yılında Atatürkün
talimatıyla kurulmuş, yani seksen dört yıl önce. Adı, 1934
yılında Türk Dili Araştırma Kurumu, 1936 yılında
da Türk Dil Kurumu olmuş ve bugün bu isim devam ediyor. Bugün, 40
asıl üyeden oluşuyor ve çoğunluğu üniversitelerdeki
Türkolog hocalardan meydana geliyor. Tabii 3 kez isim
değişikliği yaşandığına göre, benim önerim,
4üncü kez değiştirilip bunun adı Türkiye dilleri kurumu olsun
ve bu 40 kişilik Türkolog kadrosunun içerisine Türkiyede
değişik dilleri konuşan, değişik inançlara sahip olan
kimliklerin ve inançların mensupları da -başta Kürtologlar olmak
üzere- orada yer alsınlar. Çünkü, Türkçe bilmeyen bir Kürtoloğun
nasıl ki Türkçe hakkında ahkam kesmeye hakkı yoksa, Kürtçe
bilmeyen Türkologların da Kürt dili hakkında ahkam kesmeye
hakları yoktur. Niye bunu söylüyorum? Örneğin, Türk Dil Kurumunun ve
Türk Dil Kurumu adına çalışanların Kürt kelimesine
verdikleri anlam üzerinde biraz düşünecek olursak bu söylediklerimin
doğruluğu ortaya çıkıyor. Bakın, Profesör Doktor
Tuncer Gülensoy Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi
Sözlüğü adıyla bir kitap yazıyor ve Türk Dil Kurumu da bu
kitabı kendi yayınları arasında çıkarıyor. Orada
geçen Kürt kelimesinin karşılığı olarak verilen anlamlara
bakın. Bir: Kayın ağacı; bundan yay, kamçı ve
değnek yapılır. İki: Kerestelik ağaç.
İşte, arkadaşlar, bu zihniyet Kürtü hep ağaç olarak,
maalesef, görmüştür ve seksen dört yıl sonra Türk Dil Kurumunun son
baskısında Kürt kelimesinin anlamı olarak, karşılığı
olarak bakıyoruz: Ön Asyada yaşayan bir topluluk. Allah'a
şükür bir ağaç topluluğu olmaktan bir insan topluluğu
olmaya terfi ettirdiler nihayet seksen dört yıl sonra da olsa.
Şimdi, bakın, evvela, eğer bu Türk
Dil Kurumunda çalışanlar, Türkler hakkında da bayağı
eser yazan Cahizinin -ki kendisi Abbasiler döneminde yaşamış
bir ediptir, dilcidir ve Türklerle ilgili risaleleri de vardır- eserlerine
baksalardı Kürt kelimesinin karşılığını
belki insafa gelip Türk Dil Kurumu sözlüğüne kaydederlerdi. Gerek Cahiz
gerek ondan sonra gelen âlimler, başta da Şerefhan Bitlisi olmak
üzere ve en son da Hacı Halife Cihannüma adlı eserinde Kürt
kelimesinin cesur, kahraman anlamına geldiğini kaydediyorlar.
Şu anda size bir kitap göstereyim. Kitabın
adı El-Hediyyetül Hamidiyye fil-Lügatil-Kurdiye Yusuf Ziyaeddin Paşa
tarafından yazılmış ve Sultan Abdülhamite hediye
edilmiş. Bu kitapta da Yusuf Ziya Paşa, Kürt kelimesinin
karşılığına
(x) yani, cesur ve
gayretli anlamlarını vermiş, dolayısıyla bu ahkâm
kesilmeden önce bu eserlere bakılsaydı daha iyi olmuş olurdu.
Şimdi, Türk Dil Kurumunun görevlerine
baktığımızda birincisinde deniliyor ki: Türkçenin söz ve
anlam yapısını korumak. Sonra, başka, ikinci bir maddede
Türkçenin ticari hayatta, kitle iletişim araçlarında, eğitim ve
öğretim kurumlarında ve sosyal hayatın diğer
alanlarında kullanılmasını sağlamak. Hani bazen
söyleniyor Ey Kürtler, siz ne istiyorsunuz? İşte bu iki maddede
Türk dili için söylenenleri biz de Kürt dili için istiyoruz, fazla da istediğimiz
bir şey yok. Eğer bin yıllık kardeşlikten bahsediyorsak
bu kardeşlik bunu gerektiriyor. Eğer Ahmed-i Haninin ruhundan,
anlayışından bahsediyorsak, tıpkı
Başbakanımızın Mardinde bahsettiği gibi, Ahmed-i
Haninin ruhu ve anlayışı da bunu gerektiriyor. Zira, Ahmed-i
Hani Mem û Zînde mutlaka ama mutlaka bu dile bir resmî mührün vurulması
gerektiğini ısrarla vurguluyor. Dolayısıyla, evet,
etrafında bir araya gelelim Ahmed-i Haninin ruhu ama Kültür
Bakanlığı yayınları arasında çıkan Mem û
Zînin içeriğinden de haberimiz olsun, onun içeriğiyle de amel edelim.
Sonra, Sultan Selahaddin Eyyubinin ruhundan bahsedildi yine aynı
konuşmada ve aynı yerde. Bakın, Sultan Selahaddin Eyyubi
Şamda ve Mısırda kurmuş olduğu medreselerde
Kürtçenin Sorani lehçesiyle eğitim vermiştir. Selahaddin Eyyubinin
ana lehçesi Soranidir. O zaman madem bu ruh etrafında bir araya gelmemizi
istiyorsunuz o zaman gelin Selahaddin Eyyubinin vermiş olduğu bu ana
dilli eğitim hakkını siz de verin. Aksi takdirde, inanın,
öbür dünyada Hani de Selahaddin Eyyubi de yakanıza yapışacak, bu
dünyada onların torunları olarak biz de yapışmaya devam
edeceğiz bu hak verilinceye kadar. Sonra, Birleşmiş Milletler
Barcelona Dil Hakları Bildirgesi var, yani oraya sunulan ve Chomsky,
Mandela gibi ünlülerin de imzaladığı, 1996. Bakın, bunun
10uncu maddesinde deniliyor ki: Bütün halklar eşit dil haklarına
sahiptir. 24üncü maddede deniliyor ki: Bütün halklar
yaşadıkları bölgelerde okul öncesinden üniversiteye kadarki tüm
eğitim kademelerinde kendi ana dillerinde eğitim alma hakkına
sahiptir. Yatıralım masaya isterseniz Barcelona Dil Bildirgesini
isterseniz Mem û Zini isterseniz Selahaddin Eyyubiyi isterseniz Medine
Sözleşmesini. Zira Medine Sözleşmesinde de Hazreti Peygamber (ASV)
Yahudilere de, müşriklere de ve bunların dışında kalan
etnik ve inanç mensuplarına da ana dille eğitim hakkını
verdi ve bu hakka dayanarak Yahudiler, kendi kiliselerinin
bitişiğinde Beytül Midras, yani ders evi, yani eğitim evi
adı altında medreseler, dershaneler kurdular ve orada İbraniceyi
ana dille eğitim olarak kullandılar. O zaman yatıralım
masaya onu da. Hangisini kabul ediyorsanız onu yatıralım.
Barcelona Dil Bildirgesi diyorsanız onu, Mem û Zini diyorsanız onu,
Selahaddin Eyyubiyi diyorsanız onu ve Medine Sözleşmesini
diyorsanız onu. E peki, bunun dışında ne kaldı?
Eyn-el-meferr? Nereye kaçılacak yani? Nereye kadar ve nereye kadar? Evet,
şimdi, Saidi Nursiyi de masaya yatıralım. İsterseniz onu
hakem kabul edelim artılarıyla eksileriyle. Kendisi, kendi ifadesiyle
Ben Kürdistanda Medreset-üz Zehra adıyla bir üniversite kurmayı
düşünüyorum. Bu üniversite Kahiredeki Ezher Üniversitesinin kız
kardeşi olsun. Ve burada 3 tane dili eğitim dili yapacağım.
Kendi formülasyonuyla söylüyorum- Lisan-ı Arabi vacip, lisan-ı Türki
lazım, lisan-ı Kürdi caiz kılmak gerekir. diyor. Yani
üniversitede bu 3 dil birlikte olacak. Hadi onu hakem kabul edelim.
Ama ne yaptılar? Saidi Nursi delirmiş.
dediler, İstanbulda tımarhaneye tıkadılar, 3 doktor
ayarladılar, 1 tane de reis başlarına diktiler bu 3 doktorun.
Saidi Kürdi hakkında deli raporu çıkarın. dediler ki
başta Kürtler olmak üzere kimse ne dediğine aldırmasın. 3
doktor insafsızca imzaladılar raporu, delilik raporu. Heyet reisi
gitti, biraz sohbet etti ve çıktığında şunu itiraf
etmek zorunda kaldı: Eğer Saidi Kürdi de deli ise bu memlekette
akıllı bir tane adam kalmamış. dedi. Bunu itiraf etmek
zorunda kaldı. Onu yatıralım hakem olarak masaya.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Abdülhamit
döneminde.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Evet, Abdülhamit
döneminde. Onu da söyleyelim.
Sonra, Türk Dil Kurumunun ötesinde Türk Tarih
Kurumuna bakıyorum, zaman az. Arkadaşlar, Türk Tarih Kurumunun
görevi, sadece resmî ideolojinin kendisine dikte ettiği ve
şunları yazacaksın söyleyeceksin, şunları yazmayacaksın,
söylemeyeceksin dediklerini yazmaktan veya yazmamaktan, söylemekten veya
söylememekten ibaret bir kurum değil Türk Tarih Kurumu.
Bakın, 1071 yılında, Kürt Türk
kardeşliğinin dönüm noktalarından birisi, Malazgirt
Savaşında
Ki bunu niye söylüyorum? Daha evvelki Türk Tarih
Kurumunun Başkanı Tarihte Kürtler ve Türkler
başlığıyla bir sempozyum düzenledi -yarım yamalak
kaldı çünkü kulağı çekildi- ve orada şunu söyledi
basın açıklamasında: Biz, 1071 yılında Anadoluya
geldiğimizde Kürtler vardı Anadoluda
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bizans da vardı.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Vardı, Bizans
da vardı. Kürtler de vardı. Zaten Alparslan ve güçlerinin mücadele
ettiği kesim Bizanslılardı. Ve ne oldu? O sırada Kürtler
vardı. dediği kesim o günkü isimleriyle, resmî isimleriyle Amid yani
Diyarbakır ve Meyafarakini yani Silvanda hüküm süren Mervani
hanedanı vardı, Kürt hanedanı. Bir konuşmamda daha
söylemiştim, 10 bin seçkin asker sundu Alparslan güçlerine Mervani
hanedanı. Bu askerlerin hepsi de Diyarbakırın
surlarını ve Silvanın etrafını koruyan seçkin Kürt
askerleriydi ve Malazgirt Savaşı bu sayede kazanıldı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kafatasını mı
ölçtün, nereden biliyorsun hepsinin Kürt olduğunu?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Kaynaklarda
yazıyor. Size kaynakların adını söyleyeyim
ERKAN AKÇAY (Manisa) Söyleme biliyoruz
kaynakları.
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) Hangi
kaynak o, hangi kaynak?
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Tarihîqu İbni
ebu'l Heyca, Kürt yazar. İkincisi Türk yazar, Sıbt İbnü'l Cevzî,
eserinin adı Miratüz Zaman. Size havale ediyorum. Türkmen yazar, Türk
yazar. Biri Türk yazar, biri Kürt yazar. Orada açık ve net olarak
yazılıyor. Ben asla ve asla bir akademisyen olarak indi
konuşmam; belgeli, vesikalı olmadığı sürece
ağzımdan tek laf duyamazsınız.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Kürtçe biliyor musunuz?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Hocam,
Selahaddin Eyyubinin kardeşlerini sayar mısınız?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
konuşmacıyı dinliyoruz.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Ve ikinci dönüm
noktası, Yavuz Sultan Selim zamanında, artılarıyla eksileriyle,
Yavuzun eksileri de var, artıları da var. Alevilerle ilgili ve o
zamanki tabirle Kızılbaşlarla ilgili kabul edilmesi mümkün
olmayan eksileri var.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Tarihi niye
yargılıyorsun ya? Sen kim bizi yargılamak kim ya? Hayret bir
şey!
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Ama
artıları da inkâr ve ihmal edilmemeli. Bu artılarından bir
tanesi de İdrisi Bitlisinin -ki Başbakanımız onun ruhuna
da atıfta bulundu- girişimiyle Kürt aşiretlerine neredeyse
bağımsız sayılabilecek bir statü hakkını verdi Kürt
beylikleri olarak ve bu Kürt beylikleri medreselerini kurdular, camilerini
kurdular, talebe yetiştirdiler, ana dilleriyle eğitim yaptılar.
Gelin, onu da masaya koyalım hakem olarak.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Profesör Ahmet Burhan
Hocanın da kitabını koyun, Sınır Dilleri Teorisini de
koyun.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Evet, bunları
da masaya yatıralım. Yani bilmiyorum bunların
dışında hakem olarak kimi kabul edeceksiniz?
Ve biz yeri geldiğinde iftihar ettiğimizi
bas bas, bağıra bağıra söylediğimiz Selçukluları
söyledim size, Osmanlıları söyledim; bunları örnek
alıyorsanız yatıralım.
Ha, şu da var: Tarih kitaplarında
Türklerin atalarının üçüncü kategorisi olarak geçen Moğollar da
vardır ama onları masaya yatırmayalım; onların ne size
faydası olmuş tarihte ne bize faydası olmuş.
Dolayısıyla onları müşterek olarak bir tarafa
bırakalım.
Ve maalesef ne zaman, hangi tarihte ana dilde
eğitim veya cüzi bir statü talebinde bulunmuşsak Kürt uleması ve
meşâyihi dâhil, idamdan kurtulmamışlar. Alın size Şeyh
Abdusselam Barzani. 1907 yılında Duhokta Şeyh Nur Muhammed
Birifkâninin evinde toplanılıyor. 7 maddelik bir vesika
yayınlıyor ve bu vesikanın bir nüshasını da
Babıaliye gönderiyor. Ne var? 7 madde var onun içerisinde. Hepsini
okumayacağım, zamanım yok. Bunlardan bir tanesi ana dille
eğitimle alakalıdır, bir tanesi de Valiler, hâkimler,
savcılar, kaymakamlar Kürtçe bilen, mümkünse mahallî olarak Kürtlerin
içinde oturanlardan olsun. dedi. Fakat Şeyh Abdusselam Barzaniyi o
zamanki zihniyet -yani 1907 zihniyeti- 1914 yılına kadar takip etti
ve dirisini veya ölüsünü getirene büyük ödüller vadetti. En sonunda Şeyh
Abdusselam Barzani o günkü Musul Valisi ve Diyarbakırlı bir Kürt olan
Süleyman Nazifin emriyle idam ediliyor. Ondan sonra aynı zindana
atılan Şeyh Nur Muhammed Birifkâni de ölüyor, cenazesini bile Duhoka
göndermeyi engelliyor. Niye? Çünkü orada eğer Duhoka cenazesi götürülürse
Kürtler bu cenazeyi ziyaret edecekler, orada toplanacaklar,
başımıza başka işler açacaklar gibi
Evet, bakın,
Şeyh Muhammed Nurun cenazesi bu endişeyle Musulda kimsesizler
mezarlığına defnedildi. Saidi Nursinin Urfa
Balıklıgölde gömülü olan cenazesi -mezarı en fazla 1,5 metre-
çok görüldü ve onun da korsanvari bir şekilde cenazesi oradan çıkarılarak,
hâlâ da bilemediğimiz bir yerlerdedir.
Evet, arkadaşlar, mesele demek ki Müslüman olup
olmamakta değil. Müslüman olan Kürtler, şeyhler, ulema da bu
taleplerde bulundu, idam edildi, cenazeleri korsanvari götürüldü; İslami
davayı birinci sıraya koymayan, seküler yapıyı ön plana
çıkaranlara da aynı şey uygun görülüyor. E, size ne İslami
kimliği olanlar yarıyor ne seküler kimliği olanlar yarıyor.
E, size üçüncü bir kişilik nereden götürelim ve nereden getirelim
karşınıza dikelim?
Sözümü son olarak, Selahaddin Eyyubinin sözüyle
bitirelim. Bakın, Kudüs fethedildiğinde ve ilk cuma namazı
kılındığında hatip çıkıyor hutbeye ve
şöyle başlıyor:
(x)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Hamdolsun O Allaha
ki, İslamı Kürtlerle aziz kıldı. Ve Selahaddin Eyyubi ona
şöyle dedi: Keşke şu cümleyi de ekleseydin: ...(x)
Yani Hamdolsun O Allaha ki Kürtleri de İslamla aziz kıldı.
Dolayısıyla, arkadaşlar, Kürtleri,
İslamiyeti, öbür inançları falan bir tarafa bırakalım;
verilmesi gereken haklar neyse onları verelim; biz sağ siz selamet,
öyle diyelim ve öyle Allaha ısmarladık diyelim. (HDP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Ayrışalım değil mi?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Buyurun, talebiniz nedir Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY (Manisa) 60ıncı maddeye
göre Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
Süre vermeyeceğim, İdris Baluken
kızıyor sonra.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüde konuşan Sayın
Adıyaman konuşması sırasında Anayasanın
66ncı maddesiyle ilgili olarak ırkçı, inkârcı ve ucube
gibi birtakım tanımlamalarda bulundu. Buna ilişkin olarak
şunu söylemek isterim: Bu, aslında, özünde tam bir Türklüğe,
Türk millî kimliğine hakarettir. Ve kendisini de ırkçılıkla
itham ediyorum. Anayasamızda yazan Türk milleti ifadesi hiçbir etnik
kimliğin adı değil, milletimizin tarihî, hukuki, siyasi ve
kültürel adını, kimliğini ifade eder ki, bir şerefin
sembolüdür. Tabii biz Türklükle karşımıza gelmeyin,
karşıma gelmeyin. diyen liderleri de tanıyoruz.
Millet tasada, kıvançta ortak, yüzlerce
yıl kader birliği yapmış, çok sayıda ortak
değerleri olan, ortak yaşama iradesi olan bir topluluktur. Millet
imal edilmiş suni bir varlık değildir. Tarihimiz bir,
vatanımız bir, bayrağımız birdir, devletimiz birdir.
Efendiler, bu milletin adı Türk milletidir.
Vatanımız Türkiyedir. Devletimiz Türkiye Cumhuriyetidir.
Bayrağımız Türk Bayrağıdır. Müziğimiz
türküdür. Dilimiz Türkçedir. Bunları ifade etmeyi uygun buldum.
Söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Adıyaman
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Efendim, sayın grup başkan vekili ismimi zikrederek ve beni
kınayarak sataşmış oldu.
BAŞKAN Sizin isminizi mi söyledi, Sayın
Yıldırımın mı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Irkçılıkla suçladı, evet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet.
BAŞKAN Ben hocanın ismini söyledi
zannettim de o yüzden.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama bu ifadeye yönelik olarak
Sayın Adıyaman, çünkü 66ncı maddeyi ırkçılıkla
itham ettiniz.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, elbette milletin tarifi,
genel, soyut tarifi üzerinde belki bütün milletvekilleri anlaşabilir,
burada sıkıntı yok. Dünyanın pek çok yerinde genel anlamda
millet kaderde, tasada, kıvançta, tarihî ve kültürel birliktelik, ortak
coğrafya gibi. Ama hiçbir yerde millet tarifi belli bir etnik
kimliği
KAMİL AYDIN (Erzurum) Beyefendi, Türk milleti
etnik bir grup değildir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Belli bir
etnik kimliğin diğer kimlikler üzerindeki tahakkümüne dayalı bir
millet tarifi yoktur. Eğer böyleyse o zaman millet kavramı belli
bir etnisiteye dayanır. Eğer 66ncı maddedeki Türk
kimliğini biz sadece vatandaş olanlar için tarif ediyorsak o zaman
Türkmenler nereden soydaşımız olur, Kazaklar nereden
soydaşımız olur veya Kırgızlar nereden
soydaşımız olur veya Trakyadaki Türkler? Çünkü onlar
vatandaş değil, o zaman bizim milletimizden değillerdir demektir
ama eğer millet üzerinden tarif ediyorsak, o Türk milleti ise Türkçe
konuşan, Orta Asyadan göç edip Anadoluyu mekân seçmiş, vatan
seçmiş bir etnisiteden bahsediyorsak evet, o zaman doğrudur,
Trakyadaki Türkmenler de Türk soyudur -ki soydaş deniliyor- o zaman
Kürtleri kapsamıyor, Gürcüleri kapsamıyor, Arapları
kapsamıyor, Çerkezleri kapsamıyor, diğer etnik
yapıları kapsamıyor demektir. Bu tarifi bu şekilde net
koyalım. Yoksa hem Türk etnisitesini, Türk etnik kimliğini biz
millet kavramı olarak bütün diğer aidiyetlere dayatacağız
hem tarihimizi Ergenekona dayatacağız, Orta Asyaya, Kazakları,
Kırgızları
Veya en basitinden, Suriyedeki Kürtleri düşman
göreceğiz ama oradaki Türkmenleri soydaş göreceğiz. Böyle bir
millet kavramını kim tarif edebilir, kim anlatabilir?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ya, bütün Batıda
var. Bir bak Allah aşkına, bir millet tarihi oku ya!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Onun için,
millet kavramını Türklük üzerinden tarif edersek Sayın
Başkanın elbette ifade ettiği şey
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani Türklükten mi vaz
geçeceğiz?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Ama o zaman da
şu olmaz: Siz Türkiyede Türk olmayan unsurların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
hiçbirini
66ncı maddeye göre değiştiremezsiniz, Türkleştiremezsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkanım, istirham ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika müsaade eder misiniz,
Sayın Bostancıya söz vereceğim, sonra sizi dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Bostancı, nedir talebiniz?
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın 118 sıra sayılı 2016
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, biraz önce Sayın
Yıldırımın yapmış olduğu konuşmaya
ilişkin yerimden bazı açıklamalar yapmak ve bu ülkedeki
insanların kardeşliğine ilişkin itirazlarımızı,
yani Sayın Yıldırımın ifade ettiği
görüşlerin aksine, kardeşliği konusunda yapıp edilenlere
dair anlayışımızı ve bu çerçevede söylemine
itirazlarımızı ifade etmek amacıyla bu yerimden sözü talep
ettim.
Bu ülkedeki insanların kardeşliğini
temenni etmek, talep etmek yetmez. Bunu gerçek kılmak için de demokrasiyi
ve özgürlükleri tahkim etmek gerekir. Esasen Türkiyenin yaptığı
budur, bizim de siyasi heyet olarak, muhalefet, iktidar, hep birlikte yapmaya
çalıştığımız budur.
Anlayışlarımız arasındaki farklılıkları
bir kenara bırakıyorum.
Bu ülkedeki insanların kardeşliğini
tehdit eden, onları hasım kılan ve kardeşlik esasında
bu demokratik zeminde halledilebilecek, karşılıklı
müzakereyle, görüşmelerle Meclisin asli anlamına uygun bir tarzda
halledilebilecek konuları bir probleme, bir krize dönüştüren
terördür. Türkiye otuz yıldan bu yana tam da etnik kökenli bir terörle
mücadele etmektedir. Kardeşliğe meydan okuyan, bu meselelerin
demokratik zeminlerde çözülmesi önünde engel oluşturan terördür. Kürt
meselesi dediğimiz ve üzerinde çokça konuştuğumuz konulara
ilişkin meşru, bu ülkedeki insanların kardeşliğini
esas alan yaklaşım çerçevesinde çözümlenmesinin de önündeki en büyük
engel terör örgütüdür.
Dolayısıyla, her kim demokratik zemini
güçlendirir, buradaki özgürlükler perspektifinden süreçlere katkı yaparsa
problemlerin çözümüne de katkı yapar. Bunu belirtmek istedim öncelikle.
İkincisi; Saidi Nursinin uzun hayatından
Sayın Yıldırımın ifade ettiği anlamda etnik
kimlikçi yaklaşıma delil teşkil edecek herhangi bir anlam,
herhangi bir eylem, herhangi bir ifade çıkartılamaz. Hayatı
üzerine yapılan çeşitli çalışmalar vardır. En son
İletişim Yayınlarından çıkan, 2 kişinin
yapmış olduğu çalışma vardır, ona da
bakılabilir. Dolayısıyla böyle bir delil çıkmaz Saidi
Nursinin hayatından.
Üçüncü olarak tarihle bugün arasında bağ
kurarken bu bağ kurma işinin çok dikkatli ve ihtimamlı
yapılması gerektiği açıktır. Etnik kimlikçi her
tasavvur esasen tarihi yağma ve talan eder, bundan da kaçınmak gerekir.
Tarihi kendi şartları içerisinde okumak gerekir; kelimelerin bile
tarihi vardır, duyguların bile tarihi vardır.
Dolayısıyla, geçmişte ne oldu, bugün ne yapıyoruz, sanki
aradan o kadar zaman geçmemiş, insanların anlayışları,
yaklaşımları değişmemiş, bütün bunları
ıskalayarak bir tarihsel zaman çöküntüsü yapıp böyle zamanı
birbirine bağlamak çok yanlıştır. O çerçevede, bu
yağma ve talan anlamına gelebilecek bugünkü ulusçu, etnikçi, siyaseti
tahkim edecek tarzda tarihi okumayışını hem
tarihselciliğe uygun bulmam, tarihî yaklaşıma uygun bulmam hem
de bu ülkedeki insanlara, insanlığa karşı haklı ve
yerinde bir iş olarak görmem.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan
Size de söz vereceğim Sayın
Yıldırım.
BAŞKAN - Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
konuşmacı sataşmadan cevap verirken
Benim konuşmamın
ana merkezi ve ekseni Anayasanın 66ncı maddesine getirilen yorumla
ilgiliydi, ona atıf nedeniyleydi, oysa konu bağlamından
çıkarılarak cevaplandırıldı. Sataşmadan
dolayı iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, sizin
şahsınıza ve grubunuza yönelik herhangi bir şey söylenmedi
Sayın Akçay ve işin içinde akademisyenler olduğu için de güzel
bir tartışma yapıyoruz ama bir yerde bir noktayı koymak
gerekiyor çünkü gündemimiz belli. Sizin şahsınızla ilgili hiçbir
şey söylenmedi, grubunuzla ilgili de hiçbir şey söylenmedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, Sayın
Başkan, elbette şahsımızla ilgili hiçbir sataşma yok.
BAŞKAN Sayın Akçay, bakın, herkes
yerinden konuşuyor, size de yerinizden söz vereyim, Sayın
Yıldırıma da söz vereceğim. Bu tartışmayı
burada noktalayalım, başka bir zeminde saatler boyunca
tartışmaya ben de varım, lütfen. Siz konuşun Sayın
Akçay, sonra Sayın Yıldırıma vereceğim,
noktalayalım çünkü belli tespitler anlatılmaya başlandı.
Gündemimiz var, çok yararlandım ben kendi adıma.
Buyurun.
24.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu tartışmalar özellikle, yeni anayasa
çalışmalarının yapıldığı
Yıllardır Türk milletine bir etnik merkezli siyaset
anlayışından kaynaklanan bir etnikçilik, etnik ayrım dayatılmaya
çalışılıyor. Buraya çıkan pek çok hatip tarafından
veya başka platformlarda, milleti tarif ederken neredeyse 36, 27 etnik
gruptan falan bahsetmeye başlanıyor. Bu, hukuki anlamda, kültürel
anlamda en azından ne kadar
Yani pek çoğunun iyi niyetli
olduğunu da söyleyebiliriz, fakat sürekli etnisiteye vurgu yapmak resmen
bölücülüktür. Yani bundan özenle kaçınmak lazım. Sürekli etnisiteye
vurgu yapmak da ırkçılıktır, bunu herkes bir bilsin. Yani
birtakım yerlerde, olmayan kavramlara ırkçılık atfediliyor
ama asıl ırkçılık, etnikçiliktir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O nedenle, Anayasanın
66ncı maddesi burada. Anayasa bir hukuk metnidir, buna göre bir belirleme
yapmıştır ve doğrudur.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Zaten Anayasanın
diğer maddelerinde, 10uncu maddesinde ırkçılık açıkça
reddedilmiş ve yasaklanmıştır. Ceza
kanunlarımızda yasaktır. Dolayısıyla, hiç öyle afaki
Hem ırkçılık yapacak hem ırkçılık atfedecek
doğru kavramlara.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Buna dikkat etmek gerekir.
Millî birlik ve beraberliğimiz açısından, ortak
değerlerimiz açısından bu fevkalade önemlidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Yıldırım, talebiniz nedir?
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Geçebilir miyim?
BAŞKAN Siz talebinizi söyleyin bana.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın Naci
Bostancı Bey, benim Saidi Nursiyle alakalı bir değerlendirmemi
-belki benim eksik ifademden kaynaklanmış olabilir- benim
kastetmediğim şekilde bir değerlendirme
BAŞKAN O zaman şöyle yapalım
Sayın Yıldırım, hep yerinden söz verdim size de mikrofonu
açayım, siz de bu konudaki düşüncelerinizi rahatlıkla
mikrofondan söyleyin.
Buyurun.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Mümkünse, şeye
hitaben
BAŞKAN Hiçbir arkadaş kürsüye gelmedi.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Yok yok,
sataşmaya falan mahal vermeyeceğim.
BAŞKAN Ben size süre
de kısıtlamayacağım, iki dakika da vereceğim
yerinizden. Tarihî ve sosyolojik bir tartışma yapıyoruz.
Başka bir gerginlik sonucuna varmasın. Hepimizin
faydalandığı bir süreç oldu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burası
konferans salonu değil Sayın Başkan, Genel Kurul burası.
BAŞKAN İki dakika süre vereceğim
size ve noktalıyorum artık.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Tamam.
BAŞKAN Buyurun.
25.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, ben, Saidi Nursinin öncelikle etnik bir
amaçla Medresetüzzehra Üniversitesinde bu dilleri okutmak istediğini söylemedim.
Bakın, bu milliyetçilik Saidi Nursiye göre ikiye ayrılır,
kendisi ifade ediyor, kategorize ediyor: Müspet milliyetçilik, menfi
milliyetçilik. Niye bunu söylüyorum? Çünkü, bazen biz de, bazen MHP de, bazen
öbürleri de milliyetçilik kavramı üzerinden suçlanıyor. Milliyetçilik
ayrı bir şeydir, ırkçılık ayrı bir şeydir.
Hazreti Peygamberin karşı çıktığı, taassup
olarak ifade edilen ...(x) diyor
yani Irkçılık üzerine ölen bizden değildir. O
ırkçılık ama müspet milliyetçilik ayrı bir şeydir yani
milletini sevmek -bu hangi millet olursa olsun- onun dilini sevmek, onun
mazlumiyetini dile getirmek ayrı bir şeydir, etnik kimlik üzerinde
ırkçılık veya menfi milliyetçilik yapmak ayrı bir
şeydir. Bu iki kavramı birbirinden ayırmamız lazım
çünkü Hazreti Peygamberin karşı çıktığı
ırkçılık, menfi milliyetçilik zaten ...(x)
diyor. Yani Ne Arapın Arap olmayana ne Arap olmayanın Arapa ne
siyahın beyaza ne beyazın siyaha üstünlüğü yok, hiçbirisinin
öbürüne karşı üstünlüğü yoktur. diyor. Bu üstünlük taslayanlar
ırkçılık yapmış olur ama bu renklerin ve bu
milletlerin mazlumiyetini savunanlar ırkçılık yapmamış
olur. Bilakis, Saidi Nursinin şu çok güzel bir ifadesi var, onunla
bitiriyorum sözümü kesmezseniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Diyor ki: Fikrî
milliyet hürriyetin bedelidir yani hürriyet fikrî milliyetten doğuyor yani
bir insanda milletine karşı, milletinin muhabbetine karşı
bir duygu yoksa o milletin hürriyeti ve özgürlüğü için de bir risk
taşıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Eğer uygun görülürse bu konuda
bir panel düzenleyeceğim Sayın Baluken. Meclis olarak bir panel
düzenleyeceğiz, dışarıda tartışırız.
Şimdi diğer konuşmalara ve gündeme
devam edelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bu konuyla ilgili bir şey mi
söyleyeceksiniz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet,
evet, bu konuyla ilgili.
BAŞKAN Sayın Baluken, yeteri kadar
tartıştık.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Partimize sataşmalar da oldu, çok kısa bir iki hususu belirteyim.
BAŞKAN Sayın Baluken, rica edeyim, daha
sonra söz alsanız çünkü yeteri kadar konuşuldu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yani, ırkçılıkla
BAŞKAN Buyurun peki.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
etnik
milliyetçilikle suçlanan bir grubun sözcüsü olarak
BAŞKAN Ama cevap verdi Sayın
Yıldırım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, Kadri Bey kendi şahsına yönelik olan duruma cevap verdi.
BAŞKAN Peki, tamam, size de verelim, buyurun.
Açayım mikrofonu. Kısmıyorum, sıralamıyorum,
kızıyorsunuz sonra.
26.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yani, bu konuda tartışmayı
derinleştirme gibi niyetimiz yok ancak Anayasanın 66ncı
maddesi üzerinden herkesi Türk kabul eden bir tanımı bütün siyasi
partilere dayatma anlayışını asla kabul etmediğimizi
ifade etmek istiyoruz. Bu konuda her 4 siyasi partinin farklı
görüşleri, farklı önerileri olabilir. Bu, biliyorsunuz, Anayasa
Uzlaşma Komisyonunda görüşülen en önemli sorun alanlarından
biri. AKP Hükûmeti hem 24üncü Yasama Döneminde hem de bu 26ncı Yasama
Döneminde anayasa masasını devirmemiş olsaydı siyasi
partiler orada çok daha detaylı tartışmalar yapabilirlerdi. Biz
Halkların Demokratik Partisi olarak, bir vatandaşlık
tanımı üzerinden bizi zorla Türkleştirmeye çalışan bir
anlayışı doğru bulmuyoruz. Zorla bir etnik tanım
dayatması, rızaya dayanmayan bir etnik tanım dayatması
zaten doksan yıldır yaşadığımız
sorunların tamamıdır. Bunun, ya bir kapsayıcı olarak
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı tanımı üzerinden
ya da illa ki bir etnisiteye vurgu yapıyorsa, Anadolu, Mezopotamya,
Türkiye, kürdistan coğrafyasındaki bütün halkları içerecek
şekilde birtakım vurgularla desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bunu söylerken asla ırkçılık yapmıyoruz, asla etnik
milliyetçilik yapmıyoruz, her iki ırkçılığı ve
etnik milliyetçilik tanımını da reddediyoruz.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin)
Irkçılığın âlâsını yapıyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kürtün
ya da Kürtçenin üzerinde bir baskı varsa, Lazın, Lazcanın,
Çerkezin, Çerkezcenin üzerinde bir baskı varsa bunu dile getirmek
ırkçılık değil, tam tersine ırkçılığa
ya da etnik milliyetçiliğe karşı çoğul kimliği,
çoğul demokratik anlayışı savunmaktır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
IV.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup adına
konuşmacılarına geçiyoruz.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin ilk konuşmacısı Aydın Milletvekili Sayın
Mustafa Savaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır Mustafa Bey.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
görüşmelerinde Hazine Müsteşarlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz ekonomi yönetiminin
en önemli aktörlerinden biri olan Hazine
Müsteşarlığının ekonomik istikrarın
sağlanmasındaki ve sürdürülmesindeki rolünün oldukça önemli
olduğunu belirtmek isterim.
Ayrıca, Hazine
Müsteşarlığı, sürdürülebilir kalkınmanın
sağlanması ve finansal istikrarın korunması hedefleri
doğrultusunda ekonominin tüm aktörleriyle iş birliği içerisinde
kamunun mali varlık ve yükümlülüklerini yönetmektedir.
Değerli milletvekilleri,
küresel ekonomiye ilişkin risklerin ve belirsizliklerin sürdüğü bir
dönemde Türkiye ekonomisi istikrarlı bir şekilde büyümeye devam
etmektedir. Son on üç yıllık dönemdeki reformlar sayesinde Türkiye
ekonomisi makroekonomik istikrarı sağlamayı
başarmıştır. Siyasi istikrarla birlikte hayata geçirilen
reformlar, kamu maliyesinde sağlanan disiplin ve bunlarla uyumlu para politikaları,
Türkiye'nin küresel kriz sonrası dönemde, birçok gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeden pozitif yönde ayrışmasını
sağlamıştır.
Geçtiğimiz yıl
kasım ayında gerçekleştirilen seçim sonrası kurulan 64üncü
Hükûmetimizin ortaya koymuş olduğu program, AK PARTİ
hükûmetlerinin reformlar noktasında ne kadar kararlı olduğunu
bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Değerli milletvekilleri,
1993-2000 döneminde ortalama olarak yüzde 3 oranında büyüyen Türkiye
ekonomisi, 2003-2014 döneminde ortalama olarak yüzde 4,8 oranında bir
büyüme performansı sergilemiştir.
Küresel piyasaların
oldukça kırılgan olduğu bir ortamda Türkiye ekonomisi 2015
yılının Ocak-Eylül döneminde yüzde 3,4 oranında
büyümüştür. Yılın son çeyreğinde siyasal istikrarın
sağlanmasıyla birlikte 2015 yılının tamamında
büyümenin yüzde 4 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Ülkemiz ekonomisinin son on
üç yıllık performansına bakıldığında
büyümenin istihdam yarattığı, yoksulluğun
azaldığı, gelir dağılımının
iyileştiği görülmektedir. Küresel ekonomide özellikle
gelişmiş ülkelerde istihdam piyasasında sorunlar hâlâ devam
ederken Türkiyede istihdam 2007 yılı sonundan 2015 yılı
Eylül dönemine kadar 6,9 milyon kişi artmıştır, aynı
dönemde Avrupa bölgesinde ise yaklaşık 3,3 milyon istihdam kaybı
yaşanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bir zamanlar 3 haneli seviyelere kadar çıkan aşırı yüksek
enflasyon dönemleri artık çok geride kalmıştır. Tüketici
fiyatları enflasyonu 2002 yılında yüzde 29,8 seviyesinden 2015
yılında yüzde 8,8 seviyesine kadar gerilemiştir. Önümüzdeki
dönemde uygulanacak sıkı para ve ihtiyatlı maliye
politikaları ile yapısal reformların etkisiyle enflasyonun 2016
yılında yüzde 7,5, 2018 yılında ise yüzde 5 seviyelerine
gerilemesini öngörüyoruz.
Hükûmetlerimiz öncesinde
ülkemizde borç sürdürülebilirliğine ilişkin ciddi endişeler
yaşanmaktayken kamu dengeleri ve kamu borcu açısından artık
uluslararası alanda örnek gösterilen bir ülke hâline geldik. 2002
yılında merkezî yönetim bütçesi vergi gelirlerinin yani toplanan 100
liranın 85,7si faiz ödemeleri için harcanırken bu oran bugün
yaklaşık yüzde 13e gerilemiştir. Bu da faiz bütçesinden hizmet
bütçesine geçildiğini çok net bir şekilde göstermektedir.
Dolayısıyla, bütçemizin kalitesinde de önemli bir iyileşme
yaşanmış, yatırımlar ve sosyal harcamalar için daha
fazla mali alan oluşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ekonomisinin son yıllarda güçlü bir yükseliş
eğilimi yakalamasında ve ekonominin gelişmesinde büyük
katkısı olan Hazine Müsteşarlığı, önümüzdeki
dönemde de bugüne kadar olduğu gibi ekonomik istikrarın sürdürülmesi
ve mali disiplinin devamı yönünde faaliyetlerini kararlılıkla
sürdürecektir.
Hazine Müsteşarlığının 2016
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Savaş.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ikinci
konuşmacısı Bayburt Milletvekili Sayın Şahap
Kavcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Değerli Bakanım,
kıymetli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BDDK bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
konuşmak için söz almış bulunmaktayım.
28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden tam on
dokuz yıl geçti. Askerlerin seçilmiş hükûmeti devirmek için
başlattıkları bu süreç devlet ve toplum üzerinde büyük
tahribatlara yol açtı. Postmodern bir darbe olmanın yanı
sıra hırsızlık düzeni olan 28 Şubatın
sorumluları, o zamanların bir kısım siyasileri, beşli
çete diye andığımız bir grup, diğer kuruluşlar,
medya ve askerlerdir. Askerler verdikleri brifinglerle medya, yargı ve
sivil toplum örgütü kisvesi altındaki kuruluşları cadı
avına hazırlayarak Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden
birini başlatmış oldular. Seçilmiş hükûmet karanlık
güçlerin oyunlarıyla düşürüldü. Bunu fırsat bilen Türkiye
düşmanları el konulan bankaların
aracılığıyla milyar dolarları hortumlayarak ceplerini
doldurdular. Bunun ispatı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Darbeleri Araştırma
Komisyonunun 28 Şubatın Türkiye ekonomisine maliyetini
yaklaşık 148 milyar dolar olarak açıklamasıdır. Sonuç
olarak rahmetli Erbakan ile toparlanan ülke ekonomisine büyük bir darbe
vuruldu, Anadolu sermayesinin önü kesildi.
Bu vesileyle 54üncü Hükûmetin Başbakanı,
ömrünü davamıza adamış merhum Profesör Doktor Necmettin Erbakan
Hocamızı da rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, o dönemlerde
bankacılık sektörümüz yıllarca süregelen denetimsizlik,
otoritesizlik, siyasi belirsizlik gibi nedenlerle birçok krize maruz
kalmıştır. 1999 yılında kurulan Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu ancak 2000 yılında faaliyete
geçmiştir ve 28 Şubatın hediyesi Kasım 2000 ve Şubat
2001 krizlerini bir anda kucağında bulmuştur.
Bakınız, 1997 ile 2002 yılı arasında
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna 22 banka devredilmiştir ve bu
bankaların devlete maliyeti 30 milyar TL; o günkü faiz, vergiler ve reel
sektöre etkisiyle 100 milyar doların üzerinde bir maliyet
oluşturmuştur. Düşünebiliyor musunuz, 2003 yılına
kadar 30 civarında banka tasfiye ya da iflas şeklinde elden
çıkarılırken, 2003 yılından sonra güçlü siyasi
iktidarlarla yani güçlü AK PARTİ iktidarlarıyla
yabancıların iştahını kabartır bir hâle
gelmiştir. 2002 öncesinde kamu bankalarının görev
zararlarının zamanında ödenmemesi, yönetimlerindeki
zayıflıklar, özel sektörün devleti ve patronlarını
fonlaması gibi nedenlerle tüm bankaların mali yapıları
bozulmuş durumdaydı. 2001 yılı içerisinde sadece görev
zararı nedeniyle kamu bankalarına menkul kıymete bağlı
olarak kaynak aktarımı eski parayla 25 katrilyondur. Yine aynı
dönemde, batan bankaların yanında sermaye ihtiyacı doğan
kamu bankalarına yine nakit dışı kâğıt yoluyla 3
katrilyon -eski parayla- sermaye, nakit yoluyla da 326 trilyon -yine eski
parayla- kaynak aktarılmıştır. Bakın, günümüzde bu
kamu bankaları artık hazineye para aktarır duruma
gelmiştir. Özel sektör bankalarının yabancılar
tarafından satın alınmasıyla ülkeye döviz girişi
sağlanmış, kamu bankalarının kârları ve halka
arzı yoluyla hazineye önemli kârlar aktarılmıştır.
Sadece Halkbankın bu süreçte hazineye aktardığı para eski
parayla 15 katrilyondur.
Sayın milletvekilleri, size bazı
rasyoları da belirtmek istiyorum. 2002 yılında Avrupa
Birliği ülkelerinde banka aktiflerinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 259 iken, bizim yüzde 60tı. Şu an 2015
yılı itibarıyla yüzde 130un üzerine çıkarak dünyadaki tüm
bankaların ilgisini çekmiştir ve en son, dünyanın aktif
büyüklükteki en büyük bankası Commercial Bank of China Limited Türkiyede
bir banka satın alarak sektöre girmiştir. Bu da Türkiyedeki
bankacılık sektörünün takdire şayan bir durumudur.
Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyor, 2016 yılı bütçesinin ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kavcıoğlu.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun üçüncü konuşmacısı olarak Manisa
Milletvekili Recai Berber konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerinde Sermaye
Piyasası Kurulunun bütçesi ve sermaye piyasalarına ilişkin
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, yüce heyetinizi
ve bizleri ekranları başında izleyen sevgili
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Yoğun ve
özverili çalışmalar sonucunda bu tasarının Genel Kurula
gelmesini sağlayan Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
arkadaşlarımıza, başta Maliye Bakanımız olmak üzere
bütün bakanlarımıza ve emeği geçen bütün görevlilere ayrıca
çok teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün 28 Şubat. Sabahtan beri de birçok kimse
değerlendirmelerde bulundu. On dokuz yıl önce ülkemiz maalesef
cumhuriyet tarihinin son postmodern darbesini yaşadı. Dün de bu
darbenin en önemli muhatabı olan dönemin Başbakanı Profesör
Doktor Necmettin Erbakan Hocamızın vefatının yıl
dönümüydü. Bugün 28 Şubat bin yıl devam edecek. diyenleri, darbecileri
hatırlayan yok ama bu darbelerin bizzat kendisine, kendi iradesine
yapıldığını düşünen ve bunu bilen milletimiz 3
Kasım 2002de o dönemi bir daha açılmamak üzere kapatmış ve
tarihe gömmüştür. O dönemden bu yana AK PARTİ
iktidarlarının gerçekleştirdiği sessiz devrim sayesinde de
o dönemin artık hiç eseri kalmamıştır ama o dönemin
muhatabı, savunan adam, büyük mücahit Erbakan Hocamızı rahmetle,
minnetle, şükranla milletimiz anmaya devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bu neden çok önemli? Çünkü bir ülkede iki şey yoksa ülkede
iki şey yoksa orada sermaye piyasası da piyasa ekonomisi de olmaz,
olamaz. Hele sermaye piyasalarının gelişimi tamamen o ülkede
bir, demokrasinin olması; iki, hukukun, hukuk düzeninin olmasına
bağlıdır. Eğer bunlar rafa kalkmışsa ki, o dönemde,
maalesef her ikisi de rafa kaldırıldı; vurgunlar, soygunlar
Sonuç: İkinci Dünya Savaşından sonra bu milletin
yaşadığı en büyük siyasi, ekonomik kriz. Bu ekonomik krizin
milletimize yaşattığı çöküntü ve krizi
İşte AK
PARTİ hükûmetleri ilk döneminde onarım ve restorasyonla o dönemi
gerçekleştirdi.
Değerli arkadaşlar, tabii, 2008
yılında da biliyorsunuz, dünya, belki 1929 bunalımından bu
yana en büyük krizi yaşıyor ve o kriz döneminden sonra, dünyada
özellikle gelişmiş ülkelerde başlayan bu kriz, gelişmekte
olan ülkeleri ve şu anda da bütün dünyayı etkilemeye devam ediyor.
Ancak özellikle krizin merkez üssü Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD)
aldığı genişlemeci politikalar sonucunda Amerika
Birleşik Devletleri toparlandı. Geçtiğimiz yıl, 2015te
yaklaşık yüzde 2,5 civarında büyüyeceği tahmin edilen ABD
ekonomisinin 2016da 2,6 büyümesi bekleniyor. Özellikle avro bölgesindeki
gelişmeler de son dönemde yapılan genişleme politikalarıyla
yeniden bir büyüme ivmesine girmiş durumda. Geçtiğimiz yıl 1,5,
belki bu yıl, 2016da 1,7 büyümesi hedefleniyor ama esas dünya
ekonomisinin son yıllardaki kriz döneminde büyümesinin ivmesini
sağlayan gelişmekte olan ülkeler oldu. Gelişmekte olan ülkeler
son yıllarda dünya büyümesine yüzde 3,5 civarında katkı
sağlarken, özellikle 2014-2016 katkı ortalaması 2,5lara
düştü. 2014 yılında 4,6 büyüyen gelişmekte olan ülkelerin
2016 yılında, inşallah 4,3 büyümesi bekleniyor.
Değerli arkadaşlar,
özellikle çevremizdeki jeopolitik nedenlerle Türkiye de bundan çok ciddi
anlamda etkileniyor ancak sermaye piyasalarımızla ilgili şunu
söylemek istiyorum: 2012de yaptığımız çok ciddi
değişiklikle önemli bir ivme kazandık. Gerçekten sermaye
piyasaları hem derinlik anlamında gelişti hem de -SPKyı
buradan kutluyorum- kanundan sonra yapılan düzenlemelerle bugün AB uyum
sürecinde en önemli noktaya geldik. Bugün Türkiye'de sermaye piyasalarında
arz edilen bütün menkul kıymetler artık Avrupa borsalarında da
arz edilebilecek hâle geldi, kabul edildi. Bu da Türkiye açısından
çok önemli bir gelişme ve aşama. Özellikle şirketlerimizin
kredilerin ötesinde doğrudan doğruya birtakım kaynaklara, uzun
vadeli kaynaklara, maliyetsiz kaynaklara ulaşması açısından
sermaye piyasaları çok önemli. Bunun gelişmesini daha da
sağlamamız gerektiğini düşünüyorum, bu konudaki
enstrümanların daha da geliştirilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Dolayısıyla sermaye piyasaları önümüzdeki
dönemde Türkiye açısından da çok önemli olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECAİ BERBER (Devamla) Ben 2016 bütçemizin de
hayırlı olmasını diliyorum, SPKya da buradan tekrar teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Berber.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
dördüncü konuşmacı olarak Artvin Milletvekili Sayın İsrafil
Kışla konuşacak.
Buyurun Sayın Kışla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSRAFİL
KIŞLA (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vakıf, Allah rızasını
kazanmanın dışında hiçbir karşılık
beklemeden elindekini ihtiyaç sahibiyle paylaşmak, başka bir
deyişle karşılıksız yardım etmek
davranışı üzerinde şekillenen kurumsal bir
yapıdır. Vakıflar Genel Müdürlüğü, günümüzde yöneticileri
hayatta kalmamış, Selçuklu ve Osmanlı döneminde kurulmuş
yaklaşık 52 bin mazbut vakfın yaşatılmasını
sağlarken aynı zamanda mülhak ve cemaat vakıflarıyla yeni
vakıfların da kuruluş, dağılış, denetim işleyişini
takip etmektedir.
Allah rızası için kurulan vakıflar
topluma sunduğu hizmetlerini yıllar hatta yüzyıllar boyunca
yaşatabilmişlerdir. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde her alanda
olduğu gibi üzerinde hassasiyetle durduğumuz, önem verdiğimiz
kurumlardan biri de vakıflar olmuştur. Köklü bir geçmişe sahip
olan Vakıflar Genel Müdürlüğümüz bu ihtişamlı ve kutlu
emanete sahip çıkmak ve onu gelecek nesillere aktarmak için yoğun bir
gayret sarf etmiştir. 2003-2015 yılları arasında
yaklaşık 4.500 vakıf eserinin restorasyonu yapılmıştır.
Bu sayede de ülkemiz ekonomisine 2 milyarın üzerinde yatırım
yapılmış, 76 bin kişinin istihdamı
sağlanmış, 625 milyon TL kümülatif kira geliri elde
edilmiştir. 2003 yılı öncesinde yılda 5-6 vakıf eseri
ancak restore edilebilirken bugün yılda 500e yakın vakıf eseri
restore edilebilmektedir.
Bugün ülkemizin sınırları
dışında kalmış vakıf eserlerimize de tek tek el
uzatılmaya çalışılmıştır. Öncelikle
Kıbrıs, Bosna Hersek, Kosova, Bulgaristan ve Yemen olmak üzere
Osmanlı izlerinin olduğu ülkelerde öncelikle vakfiyelerin ortaya
çıkartılması, yurt dışı vakıf eserlerinin
envanterinin tespit edilmesi, vakıf kültür varlıklarının
projelendirilmesi ve onarılması için çalışmalar
başlatılmıştır. Bugün ülkemizin
sınırları dışında kalan Osmanlı
vakıflarının izleri sürülmeye devam etmektedir. 2010
yılında Yemende, 2012 yılında Kırımda, 2013
yılında da Macaristanda vakıf envanter çalışması
bitirilmiştir.
Bugün binlerce vakfımızın
vakfiyelerinde yer alan hayır şartlarının yerine
getirilmesi amacıyla 20 binin üzerinde ihtiyaç sahibi aile gıda
yardımıyla desteklenmektedir. Muhtaç engelliler için 556 bin lira
takriben 5 bin engelliye yardım yapılmakta, ilköğretim ve
ortaöğretim çağındaki 15 bin öğrenciye de burs
verilmektedir. Vakıflar Kanununda yapılan değişiklikle
yükseköğrenim öğrencilerine de burs verilmeye
başlanmıştır. 2014-2015 yılları arasında da
5 bin öğrenciye aylık 200 TL burs verilmeye
başlanmıştır.
Vakıf gayrimenkulleri yapım
karşılığı kiralama, onarım
karşılığı kiralama ya da kat
karşılığı inşaat gibi yöntemlerle
değerlendirilmektedir. Hazine bütçesinden hiçbir katkı almaksızın
kendi gelirleriyle restorasyonları gerçekleştirilmekte, hayır
hizmetleri sürdürülmektedir. Bugün, 571 adet taşınmazın kat
karşılığı verilmesiyle vakıflara 4.393 adet
gayrimenkul sağlanmıştır. 239 taşınmaz yapım
karşılığı kiralama modeliyle, ayrıca da 220
vakıf eserinin de yine aynı yöntemle onarımı
sağlanmıştır.
Ecdadımızın bizlere miras
bıraktığı eserlerle ve ecdadımızla gurur
duyuyoruz. Allah mekânlarını cennet etsin, bizlere de o ecdada
layık torunlar olarak, hayırla yâd edilmeyi Rabbim nasip etsin.
Bugün faaliyet gösteren 4.993, 5 bine yakın yeni vakıf ve yeni
kurulacak vakıflarla da gelecek nesillere güzel eserler ve güzel hizmetler
bırakmayı Rabbim nasip etsin.
Ecdadımızın bu vakıf ruhunu yeni
nesillere güzel bir şekilde aktarmak, vakıf ruhuna sahip çıkacak
nesiller yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Hiçbir beklentisi olmadan,
sırf Allah rızasını kazanmak için imkânını,
zamanını, ilmini, emeğini, servetini vakfedecek nesiller
yetiştirmeliyiz. Hizmetten zevk alan nesiller yetiştirmeliyiz. Kendi
çıkar ve menfaatiyle değil, hizmetlerinden istifade eden ve yüzünü
güldürdüğü insanların sevinciyle mutlu olan nesiller
yetiştirmeliyiz.
Bu hususta, vakıf medeniyetiyle ilgili en
azından okullarda müfredata bir ders konularak okutulmasının
doğrusu faydalı olacağını düşünüyor,
vakıflara hizmet edenlere teşekkür ediyor, 2016 Vakıflar
bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kışla.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Yusuf Beyazıt konuşacak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Beyazıt.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BEYAZIT (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vakıflar Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde ikinci konuşmacı olarak söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vakıf, kişinin kendisine ait
taşınır ve taşınmaz mallarını, helal
kazançlarını, emeklerini, kendisine göre kutsal gördüğü bir
gayeye hasretmek olarak tanımlanır. Vakıfta Allah
rızası, insan sevgisi ve kamu yararı vardır.
İnsanlık var olduğundan beri
toplumsal yardımlaşmaya ihtiyaç duymuş, bu duygu
değişik toplumlarda değişik şekilde tezahür
etmiş, bizim kültürümüzde vakıflar olarak kendisini göstermiştir.
İslamla beraber tüzel kişilik kazanan vakıflar, Selçuklu
döneminde külliyelere, medreselere, hanlara, hamamlara ve kervansaraylara vücut
vermiş, Osmanlılar zamanında da bir medeniyet olarak altın
çağını yaşamıştır.
Değerli milletvekilleri, kadim bir medeniyetin
sonucu olarak dünya medeniyeti hâline gelen vakıflarla ilgili bazı
örnekler vermek istiyorum. Anadolunun, Balkanların, kısaca
Osmanlının gittiği bütün coğrafyada nerede bir tarihî han,
hamam, kervansaray, çeşme, mescit, darületfal, darüleytam, darülaceze, bimarhane,
sebil, çeşme, medrese, külliye, çarşı, hastane görürseniz
biliniz ki vakıflar eliyle yapılmıştır. Hepsinin bir
hayratı ve bir akarı vardır. Hepsi bir abide, hepsi bir
şaheserdir. Tezhibiyle, tezyiniyle, hüsnühatlarıyla, kündekâri
kapılarıyla, el dokuması halıları, kilimleriyle,
şamdanlarıyla, tombaklarıyla, el yazması Kuran-ı
Kerimleriyle en büyük zenginliklerimizdir.
Ecdadımız daha İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi çıkmadan insan kişiliğini koruyan
vakıflar kurmuşlardır; yün vakıfları bunun en güzel
timsalidir. Bir vâkıf yaşlı kadınlar aç açık
kalmasınlar diye bir vakıf kuruyor, aradaki zararı vakıf
tazmin ediyor. Hayvan haklarını daha dünya bilmezken bizim
ecdadımız göçmen kuşları koruyan, onlara yem veren
vakıflar kuruyor. Hasta leylekleri tedavi eden vakıflar kuruyor.
Kedilere darülmiyav, köpeklere darülhavhav diyerek, kuş evleri yaparak
hayvanlara ne kadar sevgi ve özen gösterdiğini gösteriyor. Sadaka
taşları, sadaka vakıfları kuruyor. Hayır sahipleri
sadakalarını gecenin karanlığına terk ediyor, ihtiyaç
sahipleri de ihtiyacı olan parayı oradan alıyor, ne alan vereni
biliyor ne de veren alanı. Öksüzleri koruyan vakıflar kuruyor.
Çocukları pikniğe götüren vakıflar kuruyor. Evlenemeyen
kızların çeyizlerini ödeyen vakıflar kuruyor. Hizmetçi kadınların
kırdığı kapları ödeyen, hizmetçi kadınlar zarar
görmesinler diye vakıflar kuruyor.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bu anlayışın devamı olarak, vakfiyelerinde
eğitim şartı bulunan vakıfların gayelerini
gerçekleştirmek üzere Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
kurulmuştur, bunu dikkatinize sunmak isterim. Bu vakfın kurucusu,
Mimar Sinan Vakfı, Fatih Sultan Mehmet Vakfı, 2 tane de hanım
sultan olan Nurbanu Valide Sultan ile Hatice Sultan Vakfıdır. Bu
üniversite, geleceğin Mimar Sinanlarını, geleceğin hat
sanatı ustalarını ve geleceğin hukukçularını
yetiştirecektir.
Vakıf, insanın yalnızlık ve
yabancılık çektiği modern dünyada ona yalnız ve
yabancı olmadığını hatırlatmaktır; fakirin
gülen yüzü, zenginin var oluş gayesidir. En önemlisi, vakıf
şifadır, bazen açlığa, bazen yalnızlığa,
bazen zamana, bazen hastalara.
Bu anlayışla, İstanbulda, yine bir
hanım sultan adına Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi
kurulmuştur. Bu üniversitenin kurucusu ise Osmanlının
kurduğu mazbut vakıflardan birisi olan Bezmiâlem Valide Sultan
Vakfı, Silahtarağa Vakfı ve cennetmekân II. Abdülhamit Sani
vakfıdır. Bu üniversite İbni Sina gibi hikem sahibi hekimler
yetiştirecektir.
Değerli kardeşlerim, Fatihin
vakfiyesindeki bir cümleyi size söylemek isterim: Mazaallah, herhangi bir
gıda vaki olduğu zaman, böyle bir hâl karşısında
ehlierbaba silah verile. diyerek hayvan haklarına yine bir kez daha
dikkat çekmektedir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğünün ve tüm kurumların
bütçelerinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor,
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı olarak Adana Milletvekili Tamer
Dağlı konuşacak.
Buyurun Sayın Dağlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimizin ve ülkemizin
kalkınmasını, gelişmesini geciktiren 28 Şubat ve
benzeri darbe girişimlerini kınıyor, millet iradesinin yüce ve
yegâne temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz,
bulunduğu coğrafyadan dolayı, doğal afetler ve terör
eylemleriyle sık sık karşı karşıya gelmektedir.
Bunun yanında, dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumların da
kaderini kendi kaderi olarak gören ülkemiz hiçbir acıya duyarsız
kalmamaktadır. Çok sayıda can kaybına ve büyük çaplı maddi
kayıplara yol açan afetler ve eylemler anında ve bilinçli müdahale
etme gerekliliğini de ortaya koymaktadır.
İşte, bu amaçla, 2009 yılında
çıkarılan bir yasayla Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı (AFAD) kurulmuştur. AFAD üstlendiği
misyon ve zarar azaltma, hazırlık, müdahale, iyileştirme
evrelerinden oluşan bütünleşik afet yönetim sistemiyle, deneyimli ve
bilgili kadroları, son teknoloji ürünü ekipmanlarıyla olası bir
afete karşı mümkün olabilecek hazırlığın en
kapsamlısını gerçekleştirmektedir.
2011 yılında
yaşadığımız Van depremi AFADın ne kadar önemli
bir kurum olduğunu ortaya çıkarmıştır. Deprem meydana
geldiği anda hızlı bir şekilde harekete geçen AFAD 3.200
personelini anında, yirmi dört saat içerisinde deprem bölgesine sevk
etmiş ve hızlı müdahalesiyle 252
vatandaşımızın sağ olarak göçük altından
çıkarılmasına vesile olmuştur. Aynı zamanda, yine,
yirmi dört saat içerisinde 9 bin çadır, 25 bin battaniye, 4 bin soba da
depremzedelere ulaştırılmıştır. Sadece depremin
hemen ardından yapılan çalışmalar değil, Vanın
yeniden inşasında AFADın üstlendiği sorumluluk da takdire
şayandır.
Düzenlediği yardım kampanyalarıyla
Suriye, Somali, Myanmar, Filistin ve Balkan ülkelerinde yaşanan
felaketlere de el uzatan AFAD, dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumlara
destek olmayı sürdürmektedir.
AFAD, ülkelerinde uğradıkları zulüm
yüzünden kaçmak zorunda kalan Suriyeli kardeşlerimize verdiği
hizmetle de, deyim yerindeyse, göğsümüzü kabartmaktadır. İnsani
ve vicdani görevini yerine getirerek 2,6 milyon Suriyeliyi misafir eden
Türkiye, AFAD aracılığıyla 26 geçici barınma merkezi
kurdu. Bu merkezlerde 300 bin Suriyelinin sadece fiziksel değil,
psikolojik ihtiyaçları da giderildi. Hâlen de bu sosyal sorumluluğu
yerine getirmektedir.
Birleşmiş Milletlerin 2015
yılında AFAD tarafından kurulan geçici barınma merkezlerine
en iyi kamu hizmeti ödülü vermesi elbette boşuna değildir. Geçici
barınma merkezlerinde sağlık hizmetleri Sağlık
Bakanlığı aracılığıyla ücretsiz olarak
yerine getirilmektedir. Bugüne kadar da bu misafirlerimize tedavileri için 330
bin ameliyat, 11,5 milyon poliklinik hizmeti verilmiştir. Avrupa
ülkelerinin aksine, Suriyeli kardeşlerimiz arasında din, dil,
ırk, eğitim ayrımı yapmadan 9 milyar dolarlık insani
yardım gerçekleştirilmesi Türkiye'nin insani ve vicdani sorumluluğa
verdiği önemi göstermektedir.
Yine, terör örgütü PKK ve
uzantılarının temizlenmesi ve kamu düzeninin tesis edilmesi için
yapılan operasyonlar nedeniyle sokağa çıkma yasağı
uygulanan il ve ilçelerimizde AFAD Kızılayla beraber
vatandaşlarımıza gıda yardımı
yapmıştır. Ayrıca, bu bölgemizdeki terörden zarar gören
gençlerimizin eğitim ve psikolojik desteğini de yine AFAD
aracılığıyla vermekteyiz. Aynı zamanda, geçen hafta
Surda yine terörle mücadelede meydana gelen göçükte de ilk müdahale AFAD
tarafından yapılmış ve 4 askerimiz göçük altından
yaralı olarak çıkarılmıştır. Orada da 3
şehidimiz olmuştur. Ben bu vesileyle yine şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, terörü ve teröre destek verenleri
kınıyorum, sırtını teröre dayayanlara da şunu
söylüyorum: Her ne kadar PKKya terörist diyemiyorsanız da, bu ülkenin
yıkılmasına, bu ülkenin zarar görmesine destek veriyorsanız
da şunu bilin ki biz bu ülkenin onarımını, bu ülkenin
yücelmesini sonuna kadar sağlayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAMER DAĞLI (Devamla) Hepinize teşekkür
ediyorum, Allaha emanet olun diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşurken bizi ve partimizi kastederek bazı
ithamlarda bulunmuştur. Sataşmadan söz hakkı istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) PKKyı kastetti.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) PKKyı
kastetti.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Nerede dedi?
BAŞKAN Sayın Demirel, sayın hatip
dedi ki: Sırtını teröre dayayanlar, terörün destekçileri
olanlar
Siz niye üstünüze alındınız bunu?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Terör dedi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kabul ediyor
musunuz?
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Niye üstünüze
alınıyorsunuz ki?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Her terör
lafını niye üstünüze alıyorsunuz ki?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Niye üstünüze
alınıyorsunuz ya!
ORHAN KIRCALI (Samsun) O siz misiniz?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bu
siyasetçiler kimdir? Bu sözler kimlere söyleniyor Sayın Başkan?
BAŞKAN Eğer üstünüze
alındıysanız buyurun iki dakika vereceğim size söz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bu
siyasetçiler kimlerdir yani bu siyasetçiler kimdir, kime söyleniyor
şimdiye kadar?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Niye üstünüze
alınıyorsunuz ya?
BAŞKAN O zaman soracaksınız,
açıklama yapacak.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
açıklamasını bekliyorum, kimi kastederek söyledi.
BAŞKAN Tamam, kimi kastediyorsunuz,
soralım bakalım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Geneli
lanetliyor, geneli.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Yarası olan gocunur
ya.
TAMER DAĞLI (Adana) Ben
sırtını teröre, PKKya ve PYDye dayayan kimse onları
kastediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Tamam, bravo!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kimdir
yani söylesin, açık söylesin kim olduğunu.
BAŞKAN Yapılacak bir şey yok
Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O zaman
açık söylesin, kim olduğunu söylesin, saklamasın yani. O zaman
niye saklıyor, niye imalarda bulunuyor?
BAŞKAN O, onun sorunu, ona bir şey
söyleyemem.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O
yüzden biz de konuşma hakkımızı kullanacağız
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama siz onlara karşı,
sırtını PYDye veya teröre dayayanlara karşı söz mü
istiyorsunuz?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Kabul
ediyorsunuz o zaman, söz isteyerek kabul ediyorsunuz.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Söyledi işte,
Sırtını terör örgütlerine dayayanlara söylüyorum. dedi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kimi
kastettiğini söylesin. Burada bizi kastetmiyorsa biz söz hakkı
kullanmayacağız.
BAŞKAN Üstünüze niye alınıyorsunuz
Sayın Demirel?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Hayır, kimi kastettiğini söylesin o zaman, açıkça söylesin.
BAŞKAN O onun takdiri, ona söyle diye
ısrar edemem ki.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Tamam,
o zaman biz de söz hakkı talep ediyoruz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Terör deyince
niye ayağa kalkıp zıplıyorsunuz.
BAŞKAN Tamam, siz de Sırtını
PYDye dayayanlara karşı
, o lafı kendi üstünüze
aldıysanız PKKyı ve terörü savunuyorsanız ve onu
konuşacaksanız buyurun gelin iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Ha, buyur
konuş. Bu bir belgedir, bu bir belgedir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Onu
konuşmayacağım, ben ne demek istediğimi söyleyeceğim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Başkanım, teröre destek verenler bu kürsüde konuşamaz.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Kabullenmiş oldu
Sayın Başkan. PKKya desteği kabullenmiş oldular.
BAŞKAN Hadi iki dakika konuşun
bakalım şimdi.
Bakalım ne olacak, merak ettim ne diyecek?
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Adana Milletvekili Tamer
Dağlının 118 sıra sayılı 2016 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bu bir belgedir.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın
Başkanım, terörü savunanlar kürsüde nasıl konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Sayın
Başkan, susturacak mısınız, yoksa
BAŞKAN Tamam, sayın milletvekilleri, bir
susar mısınız, konuşmacı kürsüde, lütfen.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Susmuyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörü savunanlar
kürsüde konuşamaz Sayın Başkan. Teröre sırtını
dayayan kürsüde konuşamaz. Terör adına burada konuşma yapamaz
Sayın Başkan.
MEHMET METİNER (İstanbul) PKKya ve
PYDye dayamıyoruz. diye söylesin Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
konuşmacı üstüne alınmış, yapacak bir şey yok,
dinleyeceğiz. Lütfen
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ama sizin
tanımlamanız çok sakıncalı yani sizin öyle
tanımlamanız çok sakıncalı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terör adına
nasıl konuşma yapacak burada!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Sayın
Başkan, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ağzına
alamazsın onların ismini.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
AKP Hükûmeti
bu sözleri bize söyleyerek açık söylüyor, HDP diyor, HDP.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) HDP demedi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Sayın
hatip burada konuşurken niye ifade etmiyor peki? O zaman net olarak ifade
etsin. Kime söylüyor?
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sırtımı PKKya
dayamıyorum. de.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Hayır, ben
şunu söyleyeceğim, onu değil, şunu söyleyeceğim.
Şu anda Surda 200e yakın çocuk ve kadın göçük altındadır.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yalan, yalan
söylüyorsun. Şimdiye kadar söylediğiniz her şey yalan
çıktığı gibi bu da yalan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Burada
konuşurken şunu ifade etti: Çocuklar ve kadınlar göçük
altında kaldı. Şimdi, şu anda Surda 200 çocuk ve
kadın tank, top ve ağır silahlarla göçük altındadır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Doğru
söylemiyorsun.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Kendi
kurmacanız, uydurmanız, yalan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Son haberlere
bakın
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Bakıyoruz, hep bakıyoruz. Yüzünüz bile kızarmıyor
konuşurken!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - ...Yalan.
dediniz, Cizrede de Yalan. dediniz.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Sırtımızı PKKya dayamıyoruz. diye söyleyin
Sayın Konuşmacı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Cizrede
Yalan. dediniz, bütün 172 kişi
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Teröristin
cenazesine giden vekilin hesabını versene sen!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) -
göçük
altında kaldı ve yakılarak ikinci bir Madımak ortamı
sağlandı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) 28 can verildi,
onların hesabını versene! Ankara bombacısının
hesabını versene!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Yakılarak
bütün 7 il ve ilçelere dağıtıldı, cenazeler kömür hâlde
dağıtıldı. Bunların hepsi sivil insanlardı.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Sırtımızı PKKya dayamıyoruz. diye söyleyin!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Burada hepsinin
ismini tek tek ifade ettik. Siz, bu halka
Bu halkın iradesiyle seçilen, 6
milyon oyla seçilen ve gelen, burada demokratik siyaseti savunan insanlara bunu
söyleyemezsiniz. Biz demokratik siyasetin gerçekleşmesi için bugün burada
mücadele veriyoruz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kandil siyaseti
yapma!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yalan söylüyorsun!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Bugün
yaptığınız, 28 Şubat darbesinin daha da ötesidir. Bugün
sizin yaptığınız, aynen aynı darbenin bir ürününü 2016
yılında hayata geçirmektir. Bugün Silopide, Cizrede, Surda
uyguladığınız tam da 28 Şubat 1997de uygulanan
darbedir. Surda tankların ne işi var? Surda topların ne
işi var? O evleri kimin
PKKnin mi, HDPnin mi tankları topları
evleri yıkıyor?
HASAN TURAN (İstanbul) 28 Şubatı
organize eden figürân olarak sizi kullanıyor şimdi. 28
Şubatçıların yeni figüranları sizsiniz!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) 28 Şubat
zihniyeti sizin zihniyetiniz, aynı zihniyet.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) - Evleri tanklar
ve toplarla yıkan kimdir? AKP Hükûmetinin, ordunun ele geçirdiği bir
darbedir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇAĞLAR
DEMİREL (Devamla)
ve bu darbeyle halkın başına
yıkmaya çalışıyorsunuz.
BAŞKAN
Süreniz bitti Sayın Demirel.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) 28 canın hesabını ver önce sen!
ÇAĞLAR
DEMİREL (Devamla) - Hepinizi kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Kahrolsun PKK!
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) - Kahrolsun PKK!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Yargılanacaksınız!
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Kim yargılanacak göreceğiz,
göreceğiz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Göreceğiz, siz
yargılanacaksınız! Vatana ihanetten
yargılanacaksınız!
BAŞKAN
Sayın Enç
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) 1997de nasıl gördükse
yargılananları, bugün de tarih bize yargılananları
gösterecektir!
BAŞKAN
- Sayın Demirel
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Tarih de yargılayacak sizi, bu ülke de
yargılayacak!
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Hâlâ PKKyı savunuyorsun ya!
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Halk görüyor, bir daha seçilemeyeceksiniz. Hepiniz
bittiniz, son kez kandırdınız!
BAŞKAN
Müsaade ederseniz bir şey konuşmak istiyorum.
Sayın
Dağlı konuşmasında dedi ki: Sırtını PYDye
dayayanlar ve terörü savunanlar. Size ısrarlı bir şekilde
sordum: Bunun için cevap mı vereceksiniz, üstünüze mi
alındınız? dedim, siz de ısrarlı bir şekilde
geldiniz, konuştunuz.
AYŞE
KEŞİR (Düzce) Evet, alındı.
BAŞKAN
Şunu söylüyorum ve kimseye söz vermeyeceğim: Sayın
milletvekilleri, bu kürsüde terörü destekleyenler, sırtını
PYDye veya PKKya dayayanlar bir daha asla, en azından benim idaremde
konuşmayacaktır, bunu bilmenizi isterim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
On
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, ben yerimden söz hakkı talep
ediyorum.
BAŞKAN Efendim?
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Yerimden söz hakkı talep ediyorum, İç Tüzüke
göre.
BAŞKAN Ne gerekçeyle?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) 60a göre.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) İç Tüzük 60a göre yerimden söz hakkı talep
ediyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Bir dakika.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, niye HDP Grubu olunca bir dakika
oluyor, diğerlerine sınırsız oluyor?
BAŞKAN Pardon, özür
dilerim, tamam.
Grup başkan vekili
olduğunu bir an unuttum, alışmışım
geçmişten.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Pek unutmuş gibi durmuyorsunuz.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
27.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının bazı
ifadelerine, HDP Grubu olarak sırtlarını bir tek halka
dayadıklarına ve herkesin düşüncesini özgürce ifade etmesini
sağlayan dik bir duruşları olduğuna ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, az önce kürsüden
konuşan hatip hem grubumuza bakarak hem de ifade ettiği sözler
üzerinden siyasetçiler diyerek bizi kastederek ifade ettiği için ben
cevap hakkı istedim ve sataşmadan dolayı cevap hakkı
istedim.
Biz
sırtımızı halkımıza dayıyoruz ve 6 milyon
insanın, halkın oylarıyla seçilmiş bir partiyiz. Demokratik
siyaset yapmak için buradayız.
BAŞKAN Çok güzel.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Bunu defalarca burada ifade ettik ama ben kürsüye çıkarken
ki amacımı söylememe rağmen sizin hem kapanışta hem de
kürsüye çıktığım zamanki ifadelerinizi kabul etmiyorum
Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tutanakları isteyeceğiz.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Bunlara tutanaklardan tekrar bakacağız.
Sizin buna ilişkin yorum
yapma ya da herhangi bir durumu değerlendirme gibi bir durumunuz söz
konusu değil.
Ben konuşan hatibin söylemleri ve bize
sataşması üzerine söz talep ettim ve siz de söz talebime Olur.
dediniz, verdiniz ama bunu farklı bir yere çekerek, farklı bir anlam
biçmeye çalışarak bu sorunu biz çözemeyiz. Yani, biz HDP Grubu olarak
demokratik siyasetin burada gelişmesi ve sırtımızı
nereye dayadığımızı da çok net biliriz. PYDnin bize
ihtiyacı yoktur, PYD Suriyede siyaset yapan bir partidir ama biz de
Türkiyede Türkiye halklarıyla birlikte 6 milyon insanın oyunu
almış bir siyasi partiyiz
BAŞKAN Elbette.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
ve
Parlamentoda grubu olan bir siyasi partiyiz.
BAŞKAN Elbette.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz siyasetimizi
burada, Mecliste söylemlerimiz üzerinden dile getiririz.
Sadece o değil; hatip ifade ederken AFADla
ilgili, Surla ilgili, yaşananlarla ilgili de bir kısım bilgiler
verdi ama o bilgilerin doğru olmadığını da ifade
ederek aslında bir kısım düzeltmelere gitmek istedim çünkü
bizzat orada yaşayan biri olarak bunların nasıl
geliştiğini biliyorum. Bunları da ifade ederek
yaşadığımız siyasal süreç üzerinden Surda, Cizrede,
Nusaybinde evlerin nasıl yıkıldığını, kim
tarafından yıkılıp yakıldığını biliyoruz.
Kimsenin tankı, topu yok ki. Kimin var? Bir tek devletin tankı, topu
var ve bu tankla, topla binalar yıkıldı. Bunları ifade
etmeye çalıştık. Oysa, bırakın AFADın girmesini
sağlamak, orada şu anda sokağa çıkma yasağı var,
bunu ifade etmeye çalıştım Sur için. Şu anda abluka var,
sokağa çıkma yasağı var ve oradaki insanların
yaşam tehdidi içerisinde olduklarını ifade etmeye
çalıştım. Yoksa, biz HDP Grubu olarak çok net ifade ediyoruz ki
sırtımızı bir tek halkımıza dayarız ve
burada demokratik siyaset yapan, herkesin demokratik ve özgürce
düşüncesini ifade etmesini sağlayan dik bir duruşumuz
vardır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de bu açıklamanızdan
dolayı size teşekkür ederim.
Bundan evvelki konuşmacının terör
örgütü ve PYDye sırtını dayayanlar şeklinde bir ifadesi
oldu. Siz söz istediniz, ben de size Özellikle sizin grubunuzun
adını zikretmedi, bu konuda neden sataşmadan dolayı söz
istiyorsunuz? diye ısrarlı bir şekilde sordum birkaç kez, siz
Konuşacağım. dediniz. Ben zannettim ki bizi kastederek yani
sizin grubunuzu kastederek böyle bir şeyin olmadığını
ve sırtınızı -biraz önce söylediğiniz gibi-
halkımıza dayadığınızı
açıklayacaksınız fakat farklı bir cevap verdiniz. Ben onun
üzerine tepki gösterdim.
Çok mutlu olurum, herkes çok mutlu olur,
sırtınızı halkınıza dayıyorsunuz. Elbette ki
burada demokratik siyaset, sivil siyaset için uğraşıyoruz. Bu
açıklamayı yaptığınızdan dolayı size
teşekkür ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, ben orada ifade ettim
BAŞKAN Ben burada konuşurken HDPyle
ilgili hiçbir şey söylemedim, sadece terör örgütüyle ilgili düşüncemi
açıkladım.
Tekrar teşekkür ediyorum açıklama
yaptığınız için Sayın Demirel.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili şimdi biz tutanakları
istiyoruz.
BAŞKAN Tabii.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
Genel Kurulu yönetme dışında, bir siyasi partiyi herhangi bir
şekilde zan altında bırakacak bir yorum yapmaya
hakkınız yok.
BAŞKAN Böyle bir şey
yapılmadı. Buyurun, tutanakları inceleyin, ne gerekiyorsa
yapalım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanakları inceledikten sonra da kimin sırtını teröre
dayayıp dayamadığı meselesini de netliğe
kavuşturacağız.
BAŞKAN Tamam, buyurun inceleyin
tutanakları.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O söz
hakkımızı saklı tutuyoruz.
BAŞKAN Ondan sonra, burada, serbest kürsü,
konuşuruz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamam, yeter artık!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ben
ifade ederken de orada da aynı şeyleri söyledim ama çok sataşma
olduğu için anlaşılmadı.
BAŞKAN Neyse, tamam, açıklığa
kavuşturdunuz şimdi her şeyi, problem ortadan kalktı.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Eyvah eyvah!
Sempozyumda mıyız, panelde miyiz, Mecliste miyiz belli değil.
BAŞKAN Panel, panel, panel Sayın Altay.
Buyurun Sayın Bostancı.
28.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, siyasi partileri zan altında bırakmamak herkesin
dikkat etmesi gereken bir temel ilke. AK PARTİ Hükûmeti, AK PARTİ
iktidarı belli yerlerde teröre karşı bir mücadele veriyor;
devlet güçleri marifetiyle veriyor, hukuk esasında veriyor. Bu mücadeleyi
çarpıtmak, oradaki terör örgütünün varlığına yönelik kalkan
anlamına gelebilecek, insanların zihninde böyle bir şüphe
uyandırabilecek diskurlarla Kadınlara, çocuklara yönelik, halka
yönelik katliam yapılıyor. demek asla kabul edilemez. HDP 6 milyon
insandan oy almıştır, meşruiyetini buna borçludur, halka
dayalı siyasetini bu çerçevede yapmak durumundadır; 25 milyon oy
almış AK PARTİye karşı da çok daha dikkatli bir dil
kullanmak lüzumu açıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
sataşmadan söz isteyeceğim.
BAŞKAN Ne gibi bir sataşma yaptı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) HDPnin
verdiği bilgilerin terörle mücadeleyi tamamen
çarpıttığını ifade etti Sayın grup başkan
vekili açıkçası karşıdan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle bir
izlenim doğuruyor!
BAŞKAN İzlenimi giderici bir
konuşma yapar o zaman Sayın Baluken.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, dün gece itibarıyla Rakkadan ve
Türkiye sınırından, Akçakaleden Tel Abyada yönelik bir
IŞİD saldırısı gerçekleşti. Türkiyedeki, Türkiye
sınırındaki 10a yakın noktadan ve Rakkadan içeri giren
IŞİD çeteleri, orada Rojava halkının elde etmiş
olduğu kazanımları tamamen boğmaya yönelik çok vahşi
bir saldırı gerçekleştirdiler. Bütün ülkelerin bu yaşanan
hadiseyle ilgili net kayıtları var, bunlar yakında da dökülecek.
Yine, Rojava yönetimiyle konuştuk, Türkiye sınırından
IŞİD çetelerinin geçmesiyle ilgili bilgileri de uluslararası
arenaya taşıyacaklar.
Cumhurbaşkanının özellikle bugün
havaalanında yapmış olduğu açıklama da çok manidar.
Tel Abyadın yüzde 70inin IŞİD kontrolüne geçtiğini
söylüyor. Anladığım kadarıyla, organize edip
planladığı saldırıyla ilgili yanlış bilgiler
akmış kendisine. Şunu ifade edeyim: Şu anda, Tel Abyadda o
vahşi IŞİD çeteleri tamamen temizlenmiş durumda, Tel
Abyadın bu vahşi saldırıdan korunmasını da biz
büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.
Burada özellikle, IŞİD, El Nusra ve AKP
ilişkisine yönelik defalarca söylediğimiz hususlarla ilgili
duruşumuzu net olarak koruyoruz. Geçmişte ifade ettiğim
bilgileri tekrar edecek değilim ama önümüzdeki kısa bir süre
içerisinde kimin terör örgütleriyle iş birliği içerisinde
olduğu, kimin terör örgütlerinin diğer ülkelerdeki
operasyonlarını yürüttüğü net bir şekilde ortaya
çıkacak. Umarım, onlar uluslararası arenada da
paylaşıldığı zaman siz buraya çıkıp bu
kürsüden bize cevaplar verirsiniz.
Çok fazla merak etmeyin, beklemeyin, az kaldı
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Cumhurbaşkanına ilişkin elinde hiçbir belge, bilgi
olmaksızın Tel Abyadda IŞİDin yapmış
olduğu saldırıyı planlayan, organize eden gibi son derece
talihsiz, yakışıksız bir üslupla konuşmuştur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) IŞİDi
mi savunuyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu açık
bir sataşmadır, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına bir
sataşmadır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) IŞİDe
sataşmadan mı söz istiyor Sayın Bostancı? Ben öyle
anladım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir Vekil
olarak bu çerçevede söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Cumhurbaşkanına
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İki dakika
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhurbaşkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye,
IŞİDi bir terör örgütü olarak görüyor, koalisyon güçleriyle birlikte
Suriyeye yönelik yaklaşımı belli.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O yüzden
sınırları açıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Üstelik, bir
ateşkes anlaşması var, El Nusra ve IŞİD hariç.
Devletin bu konudaki tavrı da belli.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kabul
ettiniz mi ateşkesi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tel Abyadda
IŞİD bir saldırı başlatmış. Sayın
Baluken, insan biraz haddini bilmeli. Planlayan, organize eden
Cumhurbaşkanı. gibi bir laf size yakışıyor mu?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Her şey
yakışır ona, her şey!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kendi varlığınızı
ve meşruiyetinizi 6 milyon oya bağlıyorsunuz. Bu ülkenin
Cumhurbaşkanı, saygılı bir dille konuşmanız
gerekmez mi? Siz bu saygısızlığı yaparsanız siz
kendinize saygı bekleyebilir misiniz? Dikkat edeceksiniz. Öyle rastgele,
uluorta IŞİDle iş çeviriyorlar, iş yapıyorlar.
tarzındaki konuşmaları şiddetle reddediyorum.
Cumhurbaşkanına ilişkin çeşitli konulara yönelik
eleştiriler yapabilirsiniz ama belli bir üslup, belli bir dikkat
içerisinde çünkü hepimiz eğer meşruiyetimizi halka borçluysak
O
insan atamayla oraya gitmedi, halkın oylarıyla gitti, sen de dikkat
edeceksin, herkes dikkat edecek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IŞİDe ilişkin doğru dürüst
bilgisi olmayan, ne Zerkaviden ne Zevahiriden ne Bağdadiden, bu
adamların ne yaptığından haberi olmayanlar bir
IŞİD efsanesi, iki tane cümleyle IŞİD efsanesi
oluşturmaya ve burada AK PARTİyi töhmet altında bırakmaya
çalışıyorlar. Bütün bunları şiddetle reddediyorum.
Bizim Suriyede tek yaklaşımımız
vardır, mazlumların ve masumların yanındayız. Bunu
dünya âlem biliyor, siz de biliyor olmalısınız.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sizi dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili saygısızlık
yaptığımı ifade ederek bir açık sataşmada
bulundu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Yaptın.
SELİM DURSUN (Sivas) Yarın gelecek,
belgelerle açıklayacaksın, göreceğiz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Yapmadınız mı
saygısızlık, öyle mi iddia ediyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun.
Sayın Baluken, saygısızlık
yapmadığını açıklayacak herhâlde, sataşmadan
dolayı söz istedi.
SELİM DURSUN (Sivas) - Özür mü dileyeceksin?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) O zaman
Cumhurbaşkanına saygısızlık yapmadım. deyin.
BAŞKAN Buyurun.
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet,
görebildiğim kadarıyla Sayın Başkan, siz milletvekillerine
ve siyasi partilere saygısızlık yapmayı bir hüner olarak
kabul ediyorsunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Saygısızlık senin mesleğin.
BAŞKAN Laf atmayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi,
Sayın Başkan, burada gelip birtakım iddiaları ortaya
koyarken Suriyede ateşkesin devreye girdiğini söyledi. Herhâlde
Başbakanı çok takip etmiyorsunuz Sayın Grup Başkan Vekili,
o ateşkesi bu ülkenin Başbakanı Tanımıyoruz. dedi.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle demedi,
öyle demedi, çarpıtma.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Tanımıyoruz. açıklamasından saatler sonra IŞİD
Tel Abyada Türkiye sınırından ve Rakkadan girerek
saldırılarda bulundu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hayır ya,
hayır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Doğru
söylemiyorsun.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Yalan konuşuyorsun, yalan.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Aynı
Başbakan, El Nusraya, Ahrar el-Şama yönelik bir tehlike
belirdiğinde hemen ortaya çıkıp Angajman kurallarını
biz işleteceğiz, Azezi düşürmeyeceğiz. dedi, değil
mi?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Doğru
söylemiyorsun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Aynı Cumhurbaşkanı
Azezi düşürmeyeceğiz. üzerinden politika belirleyen bir
Başbakanla aynı şekilde davranan bir Cumhurbaşkanı-
hatırlıyorsam Kobani sürecinde de Kobani düştü düşecek.
diyerek beklentisini dile getirmişti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Çarpıtıyorsun, çarpıtıyorsun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi,
bütün bunlar ortada Kobani düşecek, Azez düşmeyecek. Biz Suriyedeki
ateşkesi kabul etmiyoruz. deyip Tel Abyada yönelik
saldırıların âdeta önünü açacak açıklamaların hepsi
ortada. Bunların hepsi ortaya çıkacak diyoruz, daha fazla da konuşacağım
ama açığa çıksın öyle konuşacağım. Bana
buraya cevap vermeye geldiğinizde, Sayın Davutoğlunun hangi
yetkiye, hangi göreve dayanarak Suriyedeki ateşkesi kabul etmediğini
açıklamak zorundasınız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yanlış, yanlış.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz kendisini
Türkiyenin Başbakanı olarak biliyoruz ama kendisinin
yapmış olduğu açıklama Suriyedeki savaşta olan
herhangi bir örgütün yapması gereken açıklama. İşte, bu
söylemimizde kimin hangi örgütün uzantısı, hangi terör örgütünün siyasi
uzantısı olduğu hakkında net bilgi veriyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Terörü
desteklemediğinizi açık açık söylesene. Söylesene, açık
açık söyle.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Türkiye büyük
bir devlet, bunu anlayacaksınız ama çok geç kalacaksınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kimin
geç kaldığını göreceğiz. Merak etmeyin, süreç
işliyor, o çeteleriniz bir bir temizleniyor, merak etmeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yerimden bir
açıklama yapacağım.
BAŞKAN Sayın Bostancı
Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; grup başkan vekiliniz söz istedi, lütfen...
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Baluken Sayın Başbakanın
ifadelerini çarpıtmıştır. Biz Suriyede
gerçekleştirilen ateşkesten memnunuz., Sayın Başbakanın
açıklaması budur. Eğer, Türkiyeye yönelik herhangi bir
saldırı olur ise angajman kurallarının
çalıştırılacağıdır, bu, Türkiyenin
hakkıdır.
Suriyedeki ateşkesin dışında
tutulan iki kesim vardır; bunlardan birisi IŞİDdir, birisi El
Nusradır, anlaşma böyledir ve esasen, koalisyon güçleri de bunlara
yönelik ateşe devam edecektir. Zaten, İncirlik de bu çerçevede
kullanılıyor ve koalisyon uçakları burada. Sayın Baluken,
Suriyedeki ateşkesi de çarpıtıyor, Sayın
Başbakanın konuşmalarını da çarpıtıyor ve
orada hayali bir dünya kurmaya çalışıyor. Bunu şiddetle
reddediyorum. Durumu, keyfiyeti halkımıza bu şekilde bildirmek
istiyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan söz istediler.
Sayın Akdoğan, buyurun.
30.-
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğanın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu konuda
Hükûmetin tavrı bellidir. Cenevre görüşmelerinde, devam eden bütün
görüşmelerde Türkiyenin tavrı da çok açık ve nettir. Burada,
Türkiye, bu süreçte -biliyorsunuz, birtakım taraflar var, görüşmeler
yapılıyor- bir taraf değildir bir kere.
İkincisi, yapılan açıklama, terör
örgütlerine bu ateşkesin geçerli olmadığı yönündedir. PYD
de YPG de bizim için terör örgütüdür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiyeye dönük bir tehdit oluşması hâlinde
Türkiye kendi ulusal güvenliğini angajman kuralları çerçevesinde
savunma hakkına sahiptir. PKK ne kadar teröristse DAİŞ de o
kadar teröristtir, DAİŞ ne kadar alçaksa YPG de PKK da o kadar alçak
birer terör örgütüdür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
görüşünüzdür o, dünyada hiç kimse katılmıyor ona. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, Sayın Bakanın
belirttiği hususlar kendi kişisel görüşüdür, siyasi partisinin
görüşleridir.
BAŞKAN Sayın Baluken, artık bundan
sonra bir konuşma yapmayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onun
dışında, şu anda, AKP, IŞİD, El Nusra
dışında PYDyi terör örgütü olarak tanımlayan herhangi bir
devlet de yoktur. (AK PARTİ sıralarından Biz varız.
sesleri, gürültüler)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tamam, Bakan
açıklamasını yaptı.
Son konuşmayı Sayın Altaya vereceğim
ve görüşmelerimize geçeceğiz.
Buyurun Sayın Altay.
31.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Parlamentoda herkesin uymakla
mükellef olduğu kaideler olduğuna, Cumhurbaşkanının da
eleştirilebilir olduğuna ve Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin PKKya,
IŞİDe destek olduklarını iddia ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, bugün son iki saattir
Parlamentonun çalışma düzeni biraz şaşmış
görünüyor. İstemeyerek de olsa bunda sizin de yönetim
tarzınızın etkisi olduğunu da düşünmüyor değilim.
Önce şunun altını çizmemiz lazım: Bu Parlamento kimsenin
vatanseverliğinin, hukuka saygın olup olmama noktasındaki
tutarlılığının sınanacağı, test
edileceği yer değil, kimsenin elinde böyle bir terazi de yok. Ancak,
bir şey var: Bu Parlamentodaki herkesin ve bu Parlamentodan ya da
sandıktan çıkmış herkesin uymakla mükellef oldukları
kaideler var, kurallar var, başta Anayasa var.
Böyle baktığımız zaman,
yarım saattir Sayın Cumhurbaşkanına saygınlık,
Sayın Cumhurbaşkanına saygı gösterme zorunluluğundan
bahsediliyor, Sayın Cumhurbaşkanının
tartışılmamasının gereğine işaret ediliyor;
biz de onu istiyoruz, bizce de Cumhurbaşkanı
tartışılmamalı. Ama, Cumhurbaşkanı kendisini
tartıştırmak için âdeta her gün bir formül, bir yol arıyor,
yol çıkarıyor kendine. Yüzde 52yle değil, yüzde 98le bile
seçilmiş olsa Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin
kararını tanımıyorum. demek hakkı ve haddi
değildir, bunun altını çizmeliyiz. Burada demokrasi var, burada
diktatörlük yok, bu demokrasi sonsuza kadar yaşayacak, bunun
altını çizmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Anayasal bir kurumdur Anayasa Mahkemesi. Müteaddit
defalar Cumhurbaşkanının bu yüce Meclisin kendisine ayak
bağı olduğunu söylediğini biliyoruz, yargının
kendisine ayak bağı olduğunu söylediğini biliyoruz.
İşine gelirse Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkede yasama da
olacak, yargı da olacak, siz de paşa paşa buna
uyacaksınız, buna uyduğunuzu, uyacağınızı
beyan edeceksiniz. Ali kıran baş kesen değildir
Cumhurbaşkanlığı halk oyuyla seçildim diye; böyle bir
şey yok, bunu asla kabul etmiyoruz.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Anayasaya göre
başkomutandır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Edebe gelince,
terbiyeye gelince, siyaset, hep söylüyorum, öncelikle bir nezaket ve vicdan
işidir ama siyasetçilere edep konusunda, saygı konusunda örnek
olması gereken biri varsa öncelikle o Sayın
Cumhurbaşkanıdır. Milletin cibilliyetiyle, terbiyesiyle, yok
Ananı al git. bilmem şu bu diyen bir üslupla konuşan Cumhurbaşkanının
hak ettiği saygıyı görmesini de kimse beklemesin.
İkincisi, Cumhurbaşkanı
eleştirilmez. diye bir şey yok. Bu Parlamentoda bu cumhuriyeti kuran
Atatürk eleştiriliyor, Cumhurbaşkanı da kim oluyor? Elbette onu
da eleştireceğiz ve Cumhurbaşkanına diktatör
sıfatını yakıştırmak hakaret değildir, bir
siyasi eleştiridir ve siz bunu kabul edeceksiniz.
Sayın Tamer Dağlının terör
örgütlerine destek noktasına, sırtını terör örgütüne dayama
noktasına gelince: HDPyi bilmem ama ben Tamer Dağlının
konuşmasından kastettiğinin 62nci ve 63üncü Hükûmet olduğunu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yazıklar
olsun size, yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetlerinin gerek PKKya gerek IŞİDe dayanak
olduklarını, destek olduklarını, yardım ve
yataklık yaptıklarını buradan iddiayla söylüyorum,
söylemeye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde bunun hukuki delillerini de
ortaya koyacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Halüsinasyon görüyorsun!
Halüsinasyon görüyorsun!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Cumhurbaşkanının
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, benim de
Cumhurbaşkanım. Sen onun avukatı mısın? Benim de
Cumhurbaşkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesine ilişkin olarak
söylediği bir eleştiridir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son söz dediniz
Başkanım.
BAŞKAN Hakaret ettin, etmese
Toparlayacaksınız zannettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kim hakaret etti?
BAŞKAN Siz. Sataşmadan dolayı söz
istiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizin böyle bir
hüküm vermeye hakkınız yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Böyle
bir hüküm veremezsiniz ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim Sayın
Cumhurbaşkanına diktatör demem; bu bir siyasi eleştiridir.
BAŞKAN Gruba
Gruba
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biz
eleştirilmez demedik, saygıdan bahsettik, saygıdan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kesinlikle
hayır, benim konuşmamı hakaret diye niteleyemezsiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Eleştirilmez
demedik, elbette Parlamento eleştirir. Biz saygılı bir üsluptan
bahsettik.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hakaret
etmeyeceksin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Altay diyor ki: Biz diktatör diye eleştireceğiz. Zaten
eleştiriyorlar, dile getiriyorlar ama yetmiyor, Bunu siz kabul
edeceksiniz. diyor. Bu tahakkümdür Sayın Altay, tahakkümdür.
BAŞKAN Sataşmada bulundunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Aynada
kendilerini görüyorlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
edersin etmezsin, edersin etmezsin; ben böyle söylüyorum.
BAŞKAN Tamam teşekkür ederim.
Siz de sataşmada bulundunuz, hakaret de
değil, tamam.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır
Başkanım.
Tutanaklara geçecek şekilde biraz önceki
sözünüzü geri alacaksınız, yoksa usul tartışması talep
ederim.
BAŞKAN Tamam, sataşmada bulundunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmada
değil, siyasi eleştiride bulundum, evet.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Hakarette bulundu!
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Hakarette bulundu!
BAŞKAN Bakın, Sayın Altay,
birbirimize böyle dayatmada bulunmayalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanıdır,
kimse onun avukatı değildir.
BAŞKAN Bakın, Sayın Altay
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz burada onu
eleştiririz; bundan doğal ne var?
BAŞKAN Tamam, peki, bir dakika
Sayın
Altay, siz düşüncenizi açıkladınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buradaki herkes düşüncesini
mikrofonlarda belli kurallar çerçevesinde açıklamak zorunda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, sorun yok,
evet.
BAŞKAN Bana dayatmada bulunmayın
Sözünüzü geri alacaksınız. diye.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Talep ediyorum,
talep ediyorum.
BAŞKAN Ben sadece size şunu söylüyorum,
bakın
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizi
çalışma usullerine uymaya davet ediyorum.
BAŞKAN Ben size diyorum ki, hakaret
değil, dil sürçmesi
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, oldu bu
kadar, bu kadar. Dilim sürçtü dersiniz olur biter.
BAŞKAN Sataşmada bulundunuz diye söz
aldı diyecektim. Lütfen, kimse kimseye dayatmada bulunmasın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dayatma
yapmıyorum Başkanım. Kabul ettiniz, bitti mesele.
BAŞKAN - Bak, konuşuyoruz, konuşarak
anlaşırız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama, tamam,
Hakaret ettiniz. diyemezsiniz ki bana.
BAŞKAN - Konuşarak
anlaşırız.
Lütfen, bağırıp çağırmayalım.
Sesimizi yükseltince de daha çok dinlenir olacağımız
kanısına kimse kapılmasın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nezleyim, sesim
duyulmuyor diye bağırıyorum Başkanım.
IV.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE
PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) YURTDIŞI
TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) ATATÜRK
KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL
KURUMU (Devam)
1) Türk Dil
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK
TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına yedinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Atay
Uslu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
AFAD bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Kriz yönetiminde üç aşama söz konusudur. Bir: Riskin
yönetimi. İki: Krize müdahale. Üç: İnsani yardım. 1999 Marmara
depremi, Türkiyenin afet yönetimine bakış açısını
değiştirmiş, âdeta bizim için milat olmuştur. Marmara
depremi sırasında kurtarma, yardım faaliyetlerinde büyük bir
koordinasyon eksikliği ortaya çıkmıştır. Arama
kurtarma ekipleri günler sonra çalışmaya başlayabilmiş. Pek
çok insan aylarca enkazın altından
çıkarılamamıştır. 250 kilometre ötedeki deprem
bölgesine ilgili bakanlar ve Başbakan ulaşamamıştır
günlerce. Deprem sonrası bir yıl geçmesine rağmen insanlar hâlâ
çadırlarda yaşamıştır.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bir yılda
inşa edildi oralar. Hayret bir şey!
ATAY USLU (Devamla) İki yıl geçmesine
rağmen Dünya Bankasından kredi alınamadığı için
inşaatlar sona erdirilememiştir.
Bu felaket sonrası yeni bir afet
paradigmasının hayata geçirilmesi zorunlu olmuştur ve AFAD
kurulmuştur. Van depremi AFADın ilk ciddi sınavı
olmuştur. Başarıyla bu sınavı da geçmiştir AFAD.
O dönem Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, depremden dört
buçuk saat sonra Vana ve Ercişe gelmiştir, krizi yerinde
yönetmiştir. Kurulan 75 bin çadır ilk üç ay içinde
kaldırılmış, yerine 175 bin kişinin
yaşadığı konteyner kent kurulmuştur. Bir yıl
sonra, eksi 20 derece olan soğuğa rağmen 15 bin konut, on
beş ay sonunda da 25 bin konut afetzedelere teslim edilmiştir. Bu
başarı milletimizin başarısıdır, bu
başarı devletimizin başarısıdır, bu
başarı kurumların başarısıdır.
Tabii ki afetlere müdahale
edilen sıfırıncı dakika çok önemli
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Kürsüden
açıklama yapacağım.
BAŞKAN Sayın konuşmacı bir
dakika
Sayın milletvekilleri
Sayın Özel,
arkadaşınızı bir susturabilir misiniz lütfen.
AKİF EKİCİ (Gaziantep)
Açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin sayın
konuşmacı, devam edin.
AYHAN GİDER (Çanakkale) - Kürsüde
konuşmacı var ya! Ayıp ya!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkanım, böyle bir usul var mı? Orada kürsüde hatip
konuşuyor!
AYHAN GİDER (Çanakkale) - Sen nereden
çıktın ya! Hayırdır ya! Nereden geldin? İlk defa
mı Meclise geliyorsun sen?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz önce
grup başkan vekiliniz kurallara göre bu Mecliste davranmamız
gerektiğini söyledi. Lütfen
Sürenize ekleyeceğim, devam edin,
ekleyeceğim.
ATAY USLU (Devamla) - Sayın Başkan,
sürenin başa alınmasını istiyorum.
BAŞKAN Sürenize ekleyeceğim bir dakika.
Devam edin.
AYHAN GİDER (Çanakkale) - Herhâlde ilk geldin
sen Meclise, Genel Kurula!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Bir dakika
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Bir
açıklama yapacağım.
AYHAN GİDER (Çanakkale) - Otur yerine, otur yerine!
BAŞKAN Sayın konuşmacı
sürenizi yeniden başlatacağım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Atay Usluyu tekrar kürsüye
çağırıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir)
Kaldığı yerden devam ettirin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Baştan
başlatılacak.
BAŞKAN Baştan
başlayacağız.
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Aslında, ben hem bundan önceki Suriye
olaylarında hem de Van depreminde görevliydim. Ben AFADla ilgili
anlatacaklarımı onlara dayanarak anlatıyorum. Biraz önce
anlattım ama tekrar ifade etmek istiyorum.
Marmara depremi sonrası Türkiye bir paradigma
değişikliğine gitti ve Vanda bir başarı elde edildi.
Dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan dört buçuk saat sonra Vana geldi Ercişe
geldi, krizi yerinde yönetti. Biz ilk üç ayda 75 bin çadır kurduk, 175 bin
kişinin yaşadığı konteyner kentlere geçildi üç
ayın sonunda, bir yılın sonunda eksi 20 derece olan havada,
soğuklukta 15 bin konut inşa ettik, bu, 15inci ayın sonunda da
25 bin konut oldu, afetzedelere teslim edildi. Dediğim gibi, bu
başarı milletimizin, devletimizin ve Türkiyenin
başarısıydı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii, afetlerin sıfırıncı
dakikasını planlamak kadar, daha önemli bir husus, risk yönetimi,
kriz yönetimi yerine risk yönetimi. Yani, yaraları sarmaktan daha önemlisi
yara almamak. Bununla ilgili de AFAD çalışmalar yapıyor. Afete
Hazır Türkiye projesi çerçevesinde 5 milyon öğrenciye afet
eğitimi verdi. Yine, kentsel dönüşüm
çalışmalarımız bir risk yönetimi
çalışmasıdır.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
diğer bir husus insani yardım hususu. Bugün dünyanın en çok
insani yardım yapan ülkelerinin başında geliyoruz. Artık,
yardım alan bir Türkiye değil yardım eden bir Türkiye var. 5
kıtada 54 ülkeye insani yardım ve acil yardım yapan bir ülkeyiz.
İnsani yardım konusu gündeme gelince
önemli konu Suriyeli vatandaşlar, sığınmacılar.
Savaştan ve zalim Esadın zulmünden kaçan Suriyeli
kardeşlerimize biz sadece kapılarımızı açmadık,
gönlümüzü de açtık. Şu an Türkiyede 2 milyon 650 bin insanı
misafir ediyoruz. Kobanide, Ayn el Arapda meydana gelen çatışmalar
sonunda, 150 bin sığınmacıyı yetmiş iki saat
içerisinde Türkiyeye kabul ettik. Zalim rejim, etnik kökenleri nedeniyle
oradaki kardeşlerimize kimlik kartı bile vermemişti. Biz, kimlik
kartlarına ve kimliklerine bakmadan, hem
sınırımızı açtık hem gönlümüzü açtık. Ben o
süreçte de görevliydim. O mazlumlar o geçişte bizden bir şey
istediler, dediler ki: Bizim tek varlığımız ineklerimiz ve
koyunlarımız, onları da alır mısınız?
Hıfzısıhha, sağlık gerekçesiyle kabul edilmedi. Konuyu
ilgili bakana, ilgili bakan da Sayın Başbakanımız Ahmet
Davutoğluna iletti. Sayın Başbakanımız o gece bize
bir talimat verdi, dedi ki: Suriyeli kardeşlerimizin ineklerini ve
koyunlarını hemen satın alın, paralarını
peşin ödeyin, ardından, sağlık denetimi sonunda, o
hayvanları kesin, etlerini de misafirlerimize ikram edin. İşte,
kriz yönetimi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte, insani bakış; işte, lider; işte, büyük
Türkiye.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insan hakları konusunda, mülteci
hakları konusunda biz bu durumdayken Avrupa şu anda âdeta panikte.
Cenevre Sözleşmesine uymak yerine kapılarını kapatarak
Akdenizin dünyanın en büyük mezarlığı hâline gelmesine
sebep oluyorlar ve içeride de, Avrupanın içinde de
sığınmacı düşmanlığı had safhaya
ulaşmış durumda.
Almanyada geçen yıl
sığınmacı merkezlerine 800 saldırı oldu,
Gallerde kırmızı bilezik takılıyor, Norveçte
kutuplara yerleştiriliyor, Danimarkada
sığınmacıların değerli eşyalarına el
konuluyor, hatta Belçika Göç Bakanı Yunan meslektaşına
Gelenleri denize dökün gitsin. diyor. Evet, bunun neresinde vicdan, neresinde
hukuk var? Bugün hakikaten Avrupa vicdan, hukuk, insan hakları
kavramları açısından Orta Çağ Avrupasının da
gerisindedir. İspanya, sadece 130 mülteciyi kabul edeceğini söylüyor,
Fransada yalnızca şu anda 19 mülteci kabul edilmiş durumda
resmî olarak; oysa her gün Türkiyede 150 Suriyeli çocuk doğuyor,
yaklaşık 100 bin nüfuslu Kilis halkı 120 bin Suriyeli kardeşimizle
birlikte yaşıyor. Bu yüzden Kilisi Nobel Barış Ödülüne
aday gösteriyoruz. Kilis, fazlasıyla hak ediyor, bu anlamda Kilis dünyaya
ders veriyor. Onlar mültecilerin ceplerine ve paralarına göz dikerken, biz
mültecilerin gözlerine bakıyoruz. Avrupa olaylara sayılarla bakarken,
biz mültecileri saymıyoruz, biz mültecileri seviyoruz çünkü insan varsa
rakamların anlamı yoktur. Biz inanıyoruz ki bir insanın
ölümü insanlığın ölümüdür, bir insanının
kurtuluşu tüm insanlığın kurtuluşudur.
Kriz ve insani yardım
konularında başarılı koordinasyon çalışmaları
yapan Türkiyenin ortak eli, soft power yumuşak gücü AFAD bütçesinin
yeryüzüne ve insanlığa iyilik ve güzellikler getirmesini diliyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Akçay, sizi dinleyeyim; nedir talebiniz?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, sayın konuşmacı aradan önceki
konuşmasının başında Marmara depreminde
insanların aylarca enkaz altında kaldığını
söyleyerek
Bir düzeltme ihtiyacı vardır; 57nci Hükûmet
BAŞKAN Buyurun
yerinizden.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye
yerimden olsun efendim?
BAŞKAN Düzeltme
dediniz sataşma demediniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok,
biz sataşmadan dolayı
BAŞKAN Şimdi bu,
bir sataşma değil, yanlış söylediğini ifade
ediyorsunuz. Size yerinizden mikrofonu açıyorum; düzeltin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Neyse
BAŞKAN -Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Antalya Milletvekili Atay Uslunun 118
sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sataşma mı düzeltme mi, tabii, bunu
tartışmayla zaman kaybetmeye gerek yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
anlayışınıza.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Çok teşekkür ederim,
sağ olun.
Şimdi, 17 Ağustos depremi, 17 binden fazla
insanın hayatını kaybettiği, dünya çapında çok önemli
bir hadisedir -Marmara depremi- ve Marmara depremi en az 5-6 ili;
İstanbul, Bursa, Sakarya, Bolu, Düzce, Eskişehir, Zonguldak gibi
büyük sanayi merkezlerinin bulunduğu bir yeri vurmuştur ve 20nci
asrın en büyük doğal afetlerinden, felaketlerinden birisi olarak da
kayıtlara geçmiştir. 57nci Hükûmet de, söz verdiği gibi, bütün
çalışmaları, konutları da zamanında teslim
etmiştir, çadırlar zamanında kurulmuştur, öyle, aylarca bir
enkaz altında kalma kesinlikle söz konusu değildir. Fakat bundan
cesamet olarak çok daha küçük etkisi olan Van depreminde mevcut iktidarın,
zamanın Hükûmetinin gösterdiği beceriksizlik de kayıtlara
geçmiştir. Şöyle mukayese edelim: Marmara depreminde bir doktor
düşünün; canla başla, gece gündüz demeden ameliyatlar yapıyor ve
hamile eşinin ameliyatını en sona bırakan doktor, sıra
eşine geldiğinde de maalesef hem eşini hem çocuğunu
kaybetmiş. Van depreminde ise Hükûmetin gönderdiği çadır,
battaniye ve prefabrik malzemeler ihtiyaç sahiplerinin eline değil, büyük
ölçüde, PKK terör örgütünün eline geçti ve dağlara gönderildi.
TOKİnin yaptığı 4 bin konut da üç yıl sonra ancak hak
sahiplerine teslim edildi. Yani bunları bilerek konuşmak lazım,
bütçe tespiti yaparak konuşmak lazım. Öyle afaki, propagandaya
yönelik konuşmalarla hâlâ bu felaketler üzerinden halkı
kandırmaya çalışmak doğru bir yaklaşım
değildir, doğrusu benim söylediklerimdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IV - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına sekizinci konuşmacı olarak Düzce
Milletvekili Ayşe Keşir konuşacak.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE KEŞİR
(Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. AFAD bütçesi için grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Bugün, günün önemiyle de ilgili birkaç cümle
söylemek istiyorum. 28 Şubat darbesinin 19uncu yıl dönümü. Bu yüzden
konuşmama Allah bir daha ülkemize 28 şubatlar yaşatmasın.
diyerek başlıyorum. Sadece başörtülü olduğu için,
eğitim başta olmak üzere en temel insan hakları elinden
alınmaya çalışılan kızlarımızı,
onların anne ve babalarını bir tek taş dahi atmadan, bir
tek cam dahi kırmadan haklı mücadele veren bu insanları
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
O günlerde çağdaşım tüm diğer
başörtülü kadınlar gibi çalışma hayatında, sosyal
hayatta ayrımcılığı tecrübe etmiş bir
kardeşinizim. Dün bu zulmü uygulayan ve/veya sessiz kalan kimilerinin
bugün AK PARTİye kadın hakları dersi vermeye
kalkmasını da hayretle izlediğimi ifade etmek istiyorum.
Kadınlar, 1934ten bu yana seçme hakkına sahipken gerçek anlamda
seçilme hakkını tam anlamıyla ancak 2015 yılında elde
edebildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu olmak üzere, o kara
günlerin acılarını üzerimizden atmamızda emeği geçen,
bu mücadele uğruna her türlü bedeli ödeyenlere bu vesileyle bir kez daha
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, bildiğiniz gibi Düzce Milletvekiliyim.
Düzce, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 yılı depremlerinden
kısa bir süre sonra, 9 Aralıkta 81inci ilimiz oldu. Düzcede ve
ülkemizde yaşanan bütün afetlerde hayatlarını kaybedenleri
anıyor, Allahtan rahmet diliyorum. 12 Kasım depreminde Düzce, Akçakoca,
Cumayeri, Çilimli, Gölyaka, Gümüşova, Kaynaşlı ve
Yığılcada toplam 710 vatandaşımız
hayatını kaybederken 2.678 kişi de yaralandı. 12 Kasım
depreminde konutların yüzde 81i, iş yerlerinin yüzde 87sinin hasar
görmesiyle Düzce il merkezinin tamamen yıkılması hâlâ
hafızalarımızda. Şehrim, depremin hemen ardından
yaşadığı travmayı, maddi, manevi kayıpları
telafi etmek için çok çabaladı. 1999 yılında afet bölgesine dahi
ulaşmak hayli zaman alıyordu. Afetle mücadele yeterince etkin değildi.
Afet yönetiminde dağınık bir yapı vardı. Bu sebeple,
yaraların sarılması uzun sürdü ve oldukça meşakkatliydi.
AK PARTİ döneminde yeni
bir afet yönetim modeli uygulanmasıyla afet ve acil durumlarla mücadelede
daha etkin, hızlı, risk analizini temel alan, daha bütüncül,
kapsamlı ve insan odaklı çalışmalarla afetten korunmamız
sağlanıyor.
Geçtiğimiz hafta sonu
Aile Bütünlüğü Araştırma Komisyonu olarak Kilis ve
Şanlıurfayı ziyaret ettik, Öncüpınar Kampını
ziyaret ettik. Kilis Valiliği başta olmak üzere, AFAD, ilgili
bakanlıklar ve sivil toplum örgütü çalışanlarıyla bir araya
geldik. Marmara, Düzce ve Van depremleri başta olmak üzere, pek çok afet
bölgesinde çalışmış biri olarak afet
çalışanlarının ve ailelerin yaptığı
fedakârlığı da ayrıca önemsediğimi ifade etmek
istiyorum. Konuk olduğum konteynerlerin birinde ev sahibi Fatma ve
çocuklarıyla sohbet ettik. Kendileri burada sunulan imkânlardan çok memnun
olduklarını, tek sıkıntılarının geride
bıraktıkları aileleri olduğunu ifade ettiler. Biz
kadınlar gözyaşlarımızı bir nişane gibi
taşırız. Fatmayla aynı dili konuşamadık ama
gözyaşlarımızla anlaştık. İki farklı
kültürden gelen iki kadın olarak baba acısını ve özlemini
gözyaşlarımızla andık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünyanın gelişmiş pek çok refah
ülkesi, Suriyeli savaş mağdurları konusunda ne yazık ki
sınavı veremediler. Türkiye sadece kamplar için yaklaşık 10
milyar dolar kaynak kullanırken dünya ülkelerinin toplam harcaması
500 milyon doları dahi bulamadı. Bu da bize göstermektedir ki
milletlerin büyüklüğü, yürekleri ve vicdanlarının
büyüklüğüyle ölçülür. Bu vesileyle tüm AFAD
çalışanlarını kutluyorum, başarılarının
devamını diliyorum.
2016 yılı
bütçesinin ülkemiz ve milletimize hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Keşir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan
Kavaklıoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Kavaklıoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN KAVAKLIOĞLU
(Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir
dünya markası olan güzide kuruluşumuz Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Bilindiği gibi, TİKA, soğuk
savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Orta Asyada yeni kurulan Türk
cumhuriyetlerine destek olmak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kazanımlarını ve tecrübelerini aktarmak amacıyla 1992
yılında kurulmuştur.
İlk yıllarda bu kardeş ülkelerin
kurumsal kapasitelerinin artırılması için daha çok teknik
yardım faaliyetlerinde bulunulmuştur. Sonrasında, dünyadaki
gelişmeler, uluslararası talepler ve ülkemizin politikaları
doğrultusunda Balkanlar, Orta Doğu, Afrika, Güney Asya, Pasifik
Adaları ve Latin Amerikaya kadar açılmış ve proje
alanları da genişletilmiştir.
2002den 2015e on üç yıllık süreç
içerisinde yurt dışı ofis sayısını 12den 50ye
çıkartmayı başaran TİKAya hükûmetlerimiz döneminde verilen
ödenekler 10 kat artırılarak 2015 yılında 221 milyon TL
olarak gerçekleşmiştir; proje ve faaliyet sayısı da 15 bine
yaklaşmıştır. Verilen bu önem ve desteklerle bugün
TİKA dünyada 150den fazla ülkede proje uygulayan, gelişmiş
ülkelerin bile gıpta ettiği marka değeri olan örnek bir küresel
kuruluş hâline gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; son yıllarda TİKA tarafından hayata geçirilen
proje ve faaliyetlerin sektörel dağılımına
baktığımızda, sosyal yapılar ve hizmetlerin ilk
sırada olduğunu görüyoruz. Bu durum Hükûmetimizin insan odaklı
diplomasi anlayışının doğrudan bir sonucu ve
yansımasıdır. Bu minvalde, daha önceki yılarda olduğu
gibi, 2014 ve 2015 yıllarında da TİKA eğitim
altyapılarının kurulması ve desteklenmesine yönelik olarak
onlarca projeye imza atmıştır. Bu alanda, TİKA eliyle
dünyanın dört bir yanında okullar, eğitim tesisleri inşa ediliyor,
kütüphaneler ve laboratuvarlar kuruyoruz. Orta Asyanın en büyük ve en
modern okulu Kırgızistanda faaliyetine devam etmektedir.
Sağlık sektörü de TİKAnın
öncelik verdiği bir diğer alandır. Bu kapsamda hastane ve
sağlık klinikleri inşa ediyor, sağlık
kuruluşlarına tıbbi donanım desteği sağlıyor
ve sağlık personelini eğitiyoruz. Gazzede 150 yataklı
Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi inşaatı tamamlanmış olup
tıbbi donanımın tamamlanmasını müteakip Filistinin en
büyük hastanesi olarak hizmet vermeye başlayacaktır.
Yine, Kosovada işitme engellilere destek
veren, Batı Afrikada Ebola salgını olduğunda yardıma
koşan, Afrikada STK iş birliğiyle gönderilen gönüllü
doktorlarla binlerce insanı katarakt ve fistül hastalıklarından
kurtaran bir kurumdur TİKA. Benzer şekilde, Somalide, Pakistanda,
Filistinde, Nijerde ve daha pek çok ülkede, ülkenin en yüksek kapasiteli ve
modern eğitim ve sağlık tesislerini inşa ediyoruz.
Başta Afrika olmak üzere, dünyanın
farklı bölgelerinde sağlıklı içme suyu teminine yönelik
olarak su kuyuları açıyor, su şebekeleri inşa ediyor ve yüz
binlerce insanı temiz suyla buluşturuyoruz.
Değerli milletvekilleri, restorasyon
çalışmalarıyla tarihî ve kültürel mirasımıza, ecdat
yadigârına sahip çıkıyoruz. Yüzlerce yıl önce inşa edilmiş,
yok olmaya yüz tutmuş camileri, medreseleri, köprüleri
canlandırıyoruz.
Dost ve kardeş ülkeler olarak gördüğümüz
onlarca ülkenin öğretmenlerini, doktorlarını, polislerini, hâkim
ve savcılarını, diplomatlarını Türkiyede
eğitiyoruz.
TİKAnın gerçekleştirdiği bu
projeler sadece hedef ülkelerin kalkınmasına destek olmuyor, bizim
ülkemiz için de çok önemli geri dönüşümleri beraberinde getiriyor.
TİKAnın projeleri vasıtasıyla ülkemizin kamu diplomasisi
etkinliği ve yumuşak gücü artıyor, ülkelerle olan sınırlı
diplomatik ilişkilerimiz stratejik ortaklıklara dönüşüyor,
dış ticaret hacmi artıyor, Türk özel sektörü yeni pazarlara
açılıyor, ülkemizin, Birleşmiş Milletler başta olmak
üzere, uluslararası platformlardaki nüfuzu, itibarı artıyor.
Değerli milletvekilleri, TİKAnın
başarısı Hükûmetimizin vizyonunu ve buna paralel olarak dünyaya
erişim gücünü yansıtmaktadır. Tarihî köklerimiz, kültür ve
medeniyet birikimimizle büyük bir devlet olduğumuzun şuurunda olarak
ufkumuzu geniş tutmaya ve buna uygun projeler üretmeye devam
edeceğiz.
Bu görüş ve düşüncelerle bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavaklıoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Osman Boyraz konuşacak.
Buyurun Sayın Boyraz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN BOYRAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
TİKA bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri seyreden aziz milletimizi en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Bugün 28 Şubat, millete yapılan postmodern
darbenin yıl dönümü. Bu vesileyle 28 Şubatla ilgili birkaç söz
söylemeden edemeyeceğim.
Siyasi geçmişimizde eşsiz acılar ve
zulüm karşılığıyla yer alan 28 Şubat,
aklımızı, ruhumuzu donduran soğuğuyla
hatırlanacaktır. 28 Şubat, milletin özgür iradesi ve helal oylarıyla
iş başına getirdiği 54üncü Hükûmeti irtica gibi gülünç bir
gerekçeyle ve militarist bir baskıyla görevden
uzaklaştırmıştır. Yüz binlerce
insanımızı mağdur eden 28 Şubat darbesi, her eve
ateş, her göze yaş, her kalbe de hüzün düşürmüştür.
Milletin servetinden önce umudu, hayali ve geleceği
çalınmıştır.
Kısaca, 28 Şubat denilince aklıma gelenleri
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Darbenin modernini yaptık, ilkelini istiyor.
diyen komutanlar; Genelkurmay brifinglerine koşa koşa giden
gazeteciler ve sonrasında özenle atılan manşetler; brifingleri
ayakta çılgınca alkışlayan yargı üyeleri; fişlemeler,
ikna odaları, görevine son verilen memurlar; okul kapısında
gözyaşı döken öğrenciler; hiçbir şeyden habersiz
geleceği karartılan körpe yavrular, kısacası bin yıl
sürmesi planlanan vesayet ve baskı dönemi.
Evet, Türkiyede bu döneme kadar bir çok askerî
darbe oldu. Bu darbeler tüm topluma zarar verse de doğrudan hedef
aldığı kişiler siyasi başaktörler oldu;
başbakanlar, bakanlar, gazeteciler, gençlik liderleri gibi. Ancak, çok az
darbe var ki 28 Şubat da öyle darbeydi, 12-13 yaşında, kendi
hakkını savunamayacak, itiraz edemeyecek, sorgulayamayacak
çocukları bile potansiyel tehlike olarak gördü ve o
yaşlarda verilmiş kararlarından dolayı hayatları
karartılmaya çalışıldı.
Darbelerin siyasette bıraktığı
en büyük iz ise zihinlerimizde yerleştirdiği Asker ne der?
korkusudur. Bu korkuyla, AK PARTİ dönemine kadar askerî müdahalelere dur
denilmediği gibi, onlarla hesaplaşma yoluna da maalesef
gidilememiştir. Ancak millet iradesi dışında hiç bir güce
ram olmayan AK PARTİ, askerî ve her türlü vesayetle mücadele ederek,
toplumu edilgen ve nesne gören anlayışa inat, toplumu etken ve
siyasetin öznesi hâline getirerek, millet iradesini alaşağı
etmeye çalışanlara dur demiştir.
Umarım demokrasilerde balans ayarının
tankla, topla, tüfekle yapılamayacağını, millet iradesiyle
yapılacağını herkes anlamıştır.
Bugün saygın ve kalıcı bir
demokrasiye sahip olmak için ve asla o günleri bir daha yaşamamak için
eşit, özgürlükçü yurttaşlık anlayışını tesis
eden, devlet ile millet kucaklaşmasını sağlayan, en
geniş toplumsal uzlaşmayı temsil edecek, bireyin devlete
karşı özgürlüklerinin genişletilmesini sağlayacak ve
herkesin ve her kesimin benim anayasam diyebileceği yeni bir
anayasayı çıkarmak bu Parlamentonun öncelikli görevi olmalıdır
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, kimileri masayı
terk ederek, yeni anayasa yazımından kaçarak bu süreci
durduracağını hayal edebilir. Ancak toplum; sokakta, STKlarda,
üniversitelerde, hülasa her yerde anayasa değişikliğini
konuşuyor ve bu sürecin hiçbir siyasi parti tarafından durdurulamayacağını,
halka rağmen siyaset yapılamayacağını biliyor ve
görüyoruz. Bu sebeple, siyaset yapan bizlerin de bu gerçeği göz ardı
etmemesini temenni ediyorum.
Tabii, burada özellikle TİKAyla ilgili bir
şeyler ifade etmek istiyorum; değerli ağabeyimiz, bir önceki
konuşmacı ifade etti. Yalnız, geçen yıl nisan ayında
Dünya Kadastro Çalıştayında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının düzenlemiş olduğu bir programa ben
de katılmıştım. Orada Angola Cumhuriyetinin Bakanı
bir ifadede bulunmuştu: AK PARTİnin başarılı
olması için dua ediyoruz, kendi inancımız
doğrultusunda." demişti. Doğrusu ben de
şaşırmıştım. Kendi inancımız
doğrultusunda başarılar diliyorum. dediğinde,
sorduğumuzda Niçin böyle bir duada bulundunuz. dediğimde aynen
şunu ifade etmişti: Siz diğer beyaz insanlara benzemiyorsunuz.
Onlar bizim ekmeğimizi çalmaya geldiler, siz ise ekmeğinizi
paylaşmaya, muhabbetinizi paylaşmaya geldiniz. demişti.
Herhâlde TİKAyı bundan daha iyi özetleyecek bir durum yoktur diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Boyraz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Osman Beyin
konuşmasının son kısmını dikkatle dinledik.
Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu adına orada bulunan ve kendisine böyle
bir iltifat aktarılan birisinin, bunu partisi değil de devleti,
Türkiye Cumhuriyeti devleti adına alması, olumlaması ve buraya
taşıması daha şık olurdu. O kanaatin o şekilde
oluşmuş olması bizi memnun eder ama bu parti devleti
anlayışını kınıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, bu da bir düşüncedir,
saygı duyacağız.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Zaten devlet
adına ifade ettim ben.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç bile. AK PARTİ
dedin.
BAŞKAN Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına şimdi de Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığıyla ilgili bütçe görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, TİKA, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bir yüz akı kuruluşudur. 1999dan beri çok
ciddi çalışmaların yürütüldüğü, Birleşmiş
Milletlere bağlı 190 civarında ülkenin 150sinde faaliyet
gösteren ve bunların 48inde de temsilciliği olan bir
kuruluşumuz. Tabii, bu kuruluşumuz, ecdat yadigârı ülkelere
ayrı bir önem vermiş, ecdat yadigârı eserlere ayrı önem
vermiş, Bosnadan tutun Afrikaya kadar, Orta Asyaya kadar. Tabii,
buralarda sadece bu eserlerin restorasyonuyla kalmamış. Bunlar,
buralarda sağlıktan ekonomiye kadar, tarıma kadar birçok alanda
da faaliyet göstermiş.
2005 yılında Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Moğolistana gider. Karakurum
şehrinde bulunan Orhun Abidelerini, kalıntılarını
gezerken orada Bilge Kağanın ve Kültiginin Göktürk Kitabelerinin
kaplumbağa fresklerinden ayrılmış ve kırılarak
üçe bölünmüş olduğunu görür ve TİKAya talimat verir. Orhun
Abideleriyle ilgili hemen bir müze kurulması ve bu kitabelerimizin koruma
altına alınması, tarihteki geleceğinin
yaşatılması kararını verir.
Tabii, yol da yok. Karakurum
şehrinden Orhun Abidelerinin bulunduğu alana da 46 kilometrelik
Bilge Kağan kara yolu yapılması talimatı verir ve yıl
2008, Sayın Cumhurbaşkanımızın davetiyle, ben o gün
Moğolistan Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı sıfatıyla, yine Hayati Yazıcı
Bakanımızla, yine Milliyetçi Hareket Partisinden Grup Başkan
Vekili Mehmet Şandır, yine bizim birçok heyette yer alan
bürokratımızla Moğolistana gittik ve Orhun Abideleri Müzesini
açtık.
Tabii, biz Sayın
Başbakanımızla gittiğimizde 2008 yılında, önce
Türkmenistana gittik. Türkmenistanda bir olayla
karşılaştım. Gaziantep fıstığını
gördüm orada ve Türkmenistanda, Antep fıstığı denilen
Gaziantep fıstığıyla ilgili tarımsal bir
çalışmayı da TİKAnın yürüttüğünü gördüm. Burada,
tabii, gurur duydum. Oradan geldikten sonra, şimdi, tekrar, 2014
yılında, yine, şimdiki Cumhurbaşkanımız Tayyip
Erdoğan Cumhurbaşkanı sıfatıyla gittiğinde, Bilge
Tonyukuk Anıtı ve etrafındaki çalışmalarla ilgili
talimat verir ve o çalışmalar da 11 kilometrelik yolla tamamlanır.
2010 yılı, Kosovaya gittik. Mamuşa
şehrine bağlı Suşitsa köyü
Evet, rahmetli Mehmet Akif
Ersoyun köyü. Orada bir camiyle karşılaştık. Mehmet Akif
Ersoy okulunu gördük ve o caminin Mehmet Akif Ersoyun babası Tahir Efendi
için 1861de yaptırıldığını ancak 1999da
Sırplar tarafından yakıldığını gördük ve
ben, bunu, şimdiki TİKA Başkanımız Serdar Çam Beye
restorasyonu için rica ettim. Huzurlarınızda kendisine çok
teşekkür ediyorum. 2014 yılında o da tamamlanmış ve
faaliyete geçmiş.
Değerli arkadaşlar,
Moğolistanın dışında, Kosovanın
dışında, Bosnanın dışında Balkanlarda, Orta
Asyada, Orta Doğuda, Afrikada, dünyanın neresine gitseniz ata
yadigârı bu tür eserleri saymak bayağı bize gurur verir. Tabii,
biz de ne yaptık? Moğolistanın başkenti Ulan Batur ile
Gaziantepi kardeş şehir yaptık ve arkasından Orhun
Abidelerinin bire bir, tıpatıpını Gaziantepte kalenin
civarında müzesinin canlı restorasyonunu yaptık, açık
alanda sergiledik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ben, TİKAnin
bütçesine vereceğiniz destekten dolayı sizlere teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
ikinci konuşmacı olarak Giresun Milletvekili Sabri Öztürk
konuşacak.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının 2016 yılı bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Büyük ülke olma ideali kendi
sınırları dışında da etkin olmayı,
küreselleşen dünyada söz sahibi olmayı gerektirir. Bunun için etkili
diplomasi, güçlü diaspora ve etkin lobi faaliyetleri gerekmektedir.
Bilindiği gibi, Balkanlardan Orta Doğuya, Avrupadan Orta
Asyanın en ücra köşelerine kadar, kısacası dünyanın
birçok yerinde ortak tarih, kültür veya dil birliğiyle bağlı
olduğumuz 200 milyonu aşkın soydaş ve akraba
topluluğumuz var. Ayrıca, 60lardan sonra göçlerle dünyanın dört
bir yanına uzanmış, yurt dışında yaşayan 5
milyonu aşkın vatandaşımız var. İşte bu
insanlarımız için 2010 yılında Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmuştur.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın, bulundukları ülkede
ayrımcılığa, ırkçılığa uğramadan,
insan onuruna yakışır bir şekilde, mutlu, huzurlu
yaşayabilmeleri için Başkanlığımızca
çalışmalar yapılmaktadır.
Vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerdeki
yabancı düşmanlığı, İslamofobya, Gençlik
Daireleri tarafından ellerinden alınan çocuklarımız, aile
birleşimi, eğitim gibi çeşitli sorunlarına yönelik
çalışmalar yapılmaktadır.
Yine, yurt dışında yaşayan
gençlerimize yönelik Evliya Çelebi Gençlik Köprüleri, Eğitim ve Akademik
Destek, Herkes İçin Adalet, Aktif Yurttaşlık ve Eşit
Katılım gibi programlar yapılmaktadır. Bu programlarla ülkemiz
ile yurt dışı gençlerimiz arasında tarihî ve kültürel
bağlarımızın geliştirilmesi, gençlerimizin öz
kültürlerine bağlı kalarak, başarılı bireyler olarak
bulundukları ülkelerde yetişmeleri amaçlanmaktadır.
Yine, dünyanın birçok yerinde bulunan
soydaş ve akraba topluluklara yönelik Mevlâna Kültürel Etkileşim,
Gençlik Gelişim, Kültürel Envanter Destek, Bölgesel
Araştırmalara Destek, Türkiye Mezunları İletişim ve
İşbirliği gibi programlar yapılmaktadır. Bu
programlarla da Türkiye'nin tarihi ve kültürüyle soydaşlarımızın
buluşturulması, mensup oldukları ülke ile Türkiye
arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Gençlik Köprüleri Programı kapsamında
dünyanın birçok yerinden gençlerimiz Türkiye ve Türkçe temalı
gezilerle Türkiye'nin tarihi ve kültürüyle buluşmuştur.
Yine, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın karşılaştıkları
insan hakları ihlalleri, yönetime katılım,
ayrımcılık gibi konulardaki hukuki sorunlarının çözümü
için hukukçuların eğitimine yönelik programlar düzenlenmiştir.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız tarafından kurulan, 7 ülkede 450 STKya
eğitimler verilmiş, projelerine maddi destekler
sağlanmıştır.
Başkanlık tarafından
geliştirilen akademi programlarıyla, kültürel
ortaklığımızın bulunduğu ülkelerin bürokratları,
STK temsilcileri, medya çalışanları ve akademisyenlerinin
Türkiye'deki muhataplarıyla bir araya gelmeleri
sağlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, Başkanlık
tarafından verilen Türkiye Burslarıyla ülkemizin uluslararası
çekim merkezi hâline gelmesi ve ülkeler arası ekonomik, sosyal, kültürel
iş birliğinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Türkiye
Bursları için 2015 yılında 182 ülkeden 155 bin başvuru
yapılmış, ancak kontenjan 5 bin olduğu için 5 bin
öğrenciye burs verilebilmiştir. Hâlen ülkemizde 153 ülkeden 15 binden
fazla öğrenci eğitim görmektedir. Türkiye burslusu olarak eğitim
gören öğrencilerin sosyal, kültürel ve akademik gelişmelerine
katkı sağlamak; sivil toplum, lobicilik, medya gibi alanlarda bilgi
ve farkındalıklarını arttırmak; yine,
öğrencilerin Türk kültür ve medeniyetiyle Türkiyenin küresel vizyonu
hakkında bilgilendirilmeleri için Uluslararası Öğrenciler
Akademisi programları uygulanmaktadır. Bu öğrenciler,
ülkelerinin en başarılı öğrencileri olduğundan Türkiyede
eğitim gördükten sonra ülkelerine döndüklerinde Türkiyenin bir dostu
olarak kamu diplomasimize de katkıda bulunuyorlar.
Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığının şüphesiz
sayabileceğimiz daha birçok yararlı çalışmaları
mevcuttur. Süre sınırlı olduğu için ancak bu kadarını
anlatabiliyoruz.
Özetle, geçmiş devlet büyüklerimiz
tarafından ifade edilen, Adriyatikten Çin Seddine kadar
soydaşlarımız ve akraba topluluklarla
bağlarımızın bugün çok daha güçlü olduğunu, bu
çalışmalar sayesinde ülkemizin büyük Türkiye ideali yolunda
hızla yürüdüğünü söyleyebiliriz.
2016 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Hakan Çavuşoğlu konuşacak, Bursa
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016
yılı bütçemizin hayırlara vesile olması temennisiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 28 Şubat. Türk demokrasi tarihine kara
bir leke olarak geçen bu darbeyi gerçekleştirenleri kınıyorum.
Dönemin mağdurlarının ahının kendilerini kıyamete
kadar takip edeceğini de ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, kurulduğu
2010 yılından itibaren yaptığı çalışmalar, geliştirdiği
projeler ve yurt dışında yaşayan 5 milyonu aşkın
vatandaşımızın yanı sıra medeniyet
coğrafyamızdaki soydaş ve akrabalarımızla kurduğu
iletişimle yüz akı kurumlarımızdan bir tanesi olan
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı çok önemli bir görevi ifa etmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz 780 bin
kilometrekareden ibaret olsa da tarihin bize yüklediği sorumluluk bu
sınırları aşan bir hinterlanda işaret etmektedir.
Türkiyeyi yönetmek üzere yola çıkan, iddialı ve güçlü bir Türkiye tasavvuru
olan hiç kimse Türkiyenin gönül sınırlarını 780 bin
kilometrekarelik coğrafyaya hapsedemez. Bu bakış
açımız sadece tarihin bize yüklediği sorumluluğun
gereği olmayıp aynı zamanda Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta
Doğuda her sabah gözlerini açtığında yüzünü Türkiyeye
dönerek ellerini semaya açıp bu ülke için dua eden insanlara
karşı da bir sorumluluğun gereğidir.
Sayın milletvekilleri, Balkan
coğrafyasında doğmuş, büyümüş bir
arkadaşınız olarak şu hususu özellikle size
hatırlatmak isterim: Tarihin bir tecellisi olarak bugün bu ay
yıldızlı bayrağın altında olamayıp
başka devletlerin egemenliği altında kendilerini tarihin bir
bekçisi olarak kabul eden soydaşlarımız ve akrabalarımız
Türkiyede sorumluluk makamında bulunan herkesin ağzından
çıkan sözlere dikkat kesiliyor, Türkiyede olup bitenlere belki de bizden
daha fazla duyarlılık gösteriyorlar. Bu nedenle buradan birileri
Suriyedeki vahşet ortamından kaçarak Türkiyenin şefkatine
sığınan kardeşlerimizi geri göndermekten bahsettiğinde
onların yüreğine kan damlıyor. Buna mukabil Ülkemizin
kapısı da milletimizin gönlü de size sonuna kadar açıktır.
Biz asla sizleri kendimizden farklı görmüyoruz. denildiğinde ise bu
insanların hepsi yeniden doğuyor.
Siz AK PARTİ Türkiyede seçim
kazandığında Gostivarda, Saraybosnada, İskeçede,
Gazzede insanların eline Türk Bayraklarını alarak sokağa
taşan sevinç çığlıklarının nedenini hiç kendinize
sordunuz mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Evet, AK
PARTİ, iktidara geldiğinden bu yana
soydaşlarımızı ve akrabalarımızı asla bu
ülkenin vatandaşlarından farklı görmedi, bundan sonra da
farklı görmeyecektir.
Bakınız, bugün Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve benzeri
kuruluşlarımız sayesinde soydaş ve kardeşlerimizin
binlerce yavrusu okullarımızda eğitim görmeye; Rodosta,
İstanköyde ve daha birçok yerde unutulmuş 60lı, 70li
yaşlarındaki büyüklerimiz Türkiyede ağırlanmaya,
yıkılmaya yüz tutmuş ecdat yadigârı eserler tekrar
nazlı bir edayla boy göstermeye, Türkçemiz oralarda yeniden
yankılanmaya başlamıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, biz sadece
ülkemiz dışında yaşayan kardeşlerimiz için değil,
bulundukları ülkelerde uygulanan baskı, sindirme ve asimilasyon
politikaları nedeniyle yabancı ellerde tutunamayıp ana vatan
gördükleri Türkiyeye sığınan kardeşlerimizin de
sorunlarına ve taleplerine duyarsız kalmadık.
Bakınız, sayın milletvekilleri,
Bulgaristanda 1989 yılında uğradıkları asimilasyon
politikaları nedeniyle binlerce soydaşımız Türkiyeye göç
ederken her türlü haklarını, bu arada sosyal güvenlikleri
bakımından tüm çalışmalarını da bırakmak
zorunda kaldılar. Bu nedenle bu soydaşlarımızın
emeklilikleri zayi oldu. Birçoğu elden ayaktan düşmüş,
yaşı ilerlemiş, çalışamaz durumdaki bu
kardeşlerimiz yıllarca önceki hükûmetler nezdinde çare aradılar
ancak bütün kapılar yüzlerine kapandı. Buna karşılık
önceki Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
duyarlılığıyla AK PARTİ iktidarı döneminde 3201
sayılı Yasaya eklenen geçici maddeyle bu
soydaşlarımızın emekli olmalarının yolu
açılmıştır. Bunun sonucu olarak yaklaşık 36.000
soydaşımız emekli olarak yeniden hayata tutunmuştur.
Yaptıklarımızı, soydaşlarımızı
rahatlatan oturma izni, konut avanslarının geri ödenmesi gibi birçok
örneklerle çoğaltabiliriz.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bugün ay
yıldızlı bayrağın gölgesinde özgürce
yaşayıp, havasını teneffüs edip suyundan içtiği hâlde
ona Zalim. diyebilecek kadar alçalanlar olabilir ama
unutulmamalıdır ki Türkiyeye hiç gelmediği ve hiç
görmediği hâlde onun için canını feda edecek milyonlarca
soydaşı vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle 2016 yılı
bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çavuşoğlu.
ATİLA SERTEL (İzmir) Rahmetli
Özalı da ansaydın, kapıyı o açtı, onun sayesinde
girdiniz içeri.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına on dördüncü konuşmacı olarak Samsun Milletvekili
Sayın Hasan Basri Kurt konuşacak.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sayın Başkan, millî iradenin temsilcisi kıymetli
milletvekilleri; sizleri hürmetle ve saygıyla selamlıyorum.
2016 yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hazırlamakta olduğumuz
bütçemizin milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Bugün, demokrasiye balans ayarı verme
işgüzarlığı içerisinde milletin iradesine, tarihine ve
gerçekliğine karşı topyekûn bir kalkışmanın 19uncu
yıl dönümünü yaşıyoruz. Bu Meclis çatısı altında
müşahhas hâle gelmiş millet iradesini vesayet altına almak için,
bundan on dokuz sene önce Ankara sokaklarında milletin üzerine
tankları yürüttüler. 27 Mayıs ve 12 Eylülde olduğu gibi milletin
meşru iktidarını yok sayıp sözde aydın, sözde
üniversite hocası, sözde sendika, sözde meslek kuruluşu, sözde birçok
akademisyen tarafından demokrasiye darbenin
alkışlandığı bir günü yaşadık. Postmodern
tanımlaması altında da bu darbeyi sevimlileştirmeye
çalışan, bu darbenin günün şartlarında gereğini
savunan birçok televizyonu, birçok haber kanalını bu ülke
yaşadı. Şükürler olsun ki milletimiz bu fetret devrinden yine
kendi iradesiyle çıkmasını bilmiştir. 28 Şubatın
acıları ve hukuk dışı uygulamaları geride
kalmıştır. Milletimizin iradesiyse bugün dimdik ayaktadır.
Milletimiz, Anadolu ve Rumeli topraklarında bin
yıllık tarihine sahip çıkmış ve darbecileri, darbe
sevicileri tarihin çöplüğüne gömerek hiçliğe mahkûm etmiştir. 28
Şubat, sadece siyasal alanda yapılmış bir darbe değil,
Türkiyenin dünya üzerindeki varlığına da kasteden bir darbeydi;
Türkiyeyi içine kapatan, Özalın getirmiş olduğu yüksek
açılımların önünü kapatan, dünyanın yeniden dizayn edildiği
bir dönemde Türkiyeyi kendi iç işleriyle meşgul edip kendi içine
kapatan bir süreçti. Bugün de buna benzer şeyleri yapmaya kalkanlara
karşı AK PARTİ iktidarı o günkü oyunlara gelmeyecek,
milletimiz de inşallah, AK PARTİye vermiş olduğu destekle
bunu her zaman gösterecektir. 7 Haziran ve 1 Kasımın anlamı,
aslında 28 Şubatın da bir nevi rövanşı anlamına
gelir.
Mustafa Kemal, Türk Tarih Kurumunun kuruluşunda
şu düsturu bir görev olarak vermişti: Tarih yazmak tarih yapmak
kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat
insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.
Anadolu tarihinin insanlık tarihi içindeki yeri
şu dört temelde ele alınması gerekiyor: Tarihî ve coğrafi
süreklilik; işte, bin yıllık bir tarihten bahsediyoruz. Zaman ve
mekân idraki; yani, bulunduğumuz çağın gereği neyse buna
göre kendi millî birliğimizi, millî bütünlüğümüzü korumak için
yapmamız gerekenler. Çevresinde bulunan medeniyet havzalarıyla
etkileşim; işte bizim, bugün, sadece Avrupa Birliğiyle
değil, hem Çinle hem Hint hem de Rus bölgeleriyle etkileşim
içerisinde yürütmüş olduğumuz geniş dış politika.
Tarih şuurundan yoksun bir bakış
açısıyla ne ortak bir dil kurulabilir ne de kültürel
sürekliliğimiz sağlanabilir. Kendi tarihî hakikatinden ve bilimsel
gerçeklikten ayrılmadan yazılmayan bir tarih ancak yalan ve
yanlıştan ibarettir. Kendi tarihini yazmayan toplumlarsa o tarihin
öznesi değil, ancak başkaları tarafından
yazılmış bir tarihin nesnesi hâline gelirler.
Henüz eğitim sürecinin ilk safhalarından
itibaren kendi medeniyet birikimini tarihin edilgen bir nesnesi olarak gören
bir anlayışın etkisi altında yetiştirilecek nesillerin
geleceğe dair söyleyecek bir sözleri, yaşamakta olduğumuz
çağa dair bir iddiaları asla ve asla mümkün olmayacaktır.
Bizim medeniyetimiz kurucu bir medeniyettir.
Süleyman Şah da Ertuğrul Gazi de Anadoluya, burayı yurt
edinmek, yeni bir medeniyet kurmak için geldiler. Onun
karşısında ise Moğol barbarlığı
yıkıcı bir iradeyi temsil ediyordu. Selahattin Eyyubi yine bu
coğrafyada kurucu bir iradenin temsilcisiydi, Haçlıların
yıkıcı iradesine karşı kurucu bir iradeyi temsil
ediyordu. Fatih ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk yine bu kurucu
iradenin temsilcileri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN BASRİ KURT (Devamla) Biz eğer
kurucu bir iradeyle yolumuza devam etmek istiyorsak tarihimizi çok daha iyi
noktalara taşımamız gerekiyor.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Suat Önal konuşacak.
Buyurun Sayın Önal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT ÖNAL (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının Atatürk Kültür Merkezi ve Atatürk
Araştırma Merkezi bütçeleri üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları
başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Atatürk Kültür
Merkezi, Anayasanın 134üncü maddesi gereği, kültürümüzü bilimsel
yoldan araştırmak, incelemek, bir bütünlük içerisinde yaymak ve
yayımlamak amacıyla 1983 yılında kurulmuş, 2
Kasım 2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 664 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle kurumun kuruluş, görev, yetki ve
sorumlulukları yeniden düzenlenmiştir. Türk kültürünün
araştırılmasına, tanıtılmasına ve
yayılmasına katkı sağlayan bu kurum, 2015 yılında
14ü ulusal, 11i uluslararası olmak üzere toplam 25 bilimsel etkinlik
gerçekleştirmiş ve 15 bilimsel etkinliğe de katılım
sağlamıştır.
Yine, 664 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle yeniden yapılandırılan Atatürk Araştırma
Merkezi, Atatürk ilke ve inkılapları, Millî Mücadele dönemi, öncesi
ve sonrasıyla dönemin bütün değerlerini içeren çalışmalar
yapıp yayımlamaktadır. Bu kapsamda, 2015te, 100üncü
Yılında Çanakkale Savaşları Uluslararası Kongresi;
Çanakkale Valiliği, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Avustralya
Monash Üniversitesi iş birliğiyle Çanakkalede düzenlenmiştir.
Söz konusu Atatürk Araştırma Merkezi ve
Çanakkale olunca, her zaman gururla andığımız ecdadın
Çanakkale ruhunu Atatürk şöyle ifade ediyor: Size Bombasırtı
vakasını anlatmadan geçemeyeceğim.
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani
ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulamamacasına kâmilen
düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor fakat ne kadar
şayanı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz; öleni
görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile
göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim,
cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelimeişehadet
getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren
şayanıhayran ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız
ki Çanakkale Savaşını kazandıran bu yüksek ruhtur.
Değerli milletvekilleri, işte Türküyle
Kürtüyle, Lazıyla Çerkeziyle, tüm etnik unsurlarıyla bir ve
beraber olarak dinimübin uğruna, vatan uğruna, bayrak uğruna
canlarını ve kanlarını feda ederek Çanakkale ruhuyla bize bu
cennet vatanı emanet eden ecdada karşı bir sorumluluğumuz
var. Biz de bugün aynı ruhla ülkemizin birlik ve bütünlüğünü muhafaza
etmek ve ülkemiz üzerine haince hesap, plan yapan ve bizleri bölüp parçalamaya
niyetlenen hainler ile onların iş birlikçilerine karşı
yekvücut olmak zorundayız.
Şunu çok iyi biliyoruz ki Alparslanın
1071de Malazgirt Zaferiyle Anadoluyu İslam coğrafyasına dâhil
ettiği tarihten beri Anadolu üzerinde haince hesap yapanlar her dönemde
var oldu ve günümüzde de var olmaya devam etmektedirler.
Bugün yavrusunu şehit veren eli öpülesi
anaların, babaların yürekten söyledikleri Vatan sağ olsun.
sözleri, Çanakkale destanı sonrasında Bilecik İstasyonunda
oğlu Hüseyini askere uğurlayan o asil annenin duygularıyla
aynı. O anne ki oğlunu son bir kez daha kokluyor ve şöyle
diyordu evladına: Hüseyin, dayın Şıpkada, baban
Dömekede, ağaların sekiz ay evvel Çanakkalede şehit oldu,
yatıyor. Bak, son yongam sensin, minarelerden ezan sesi kesilecekse,
camilerin kandilleri körlenecekse sütlerim haram olsun, öl de köye dönme. Yolun
Şıpkaya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı
unutma. Haydi oğul, yolun açık olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SUAT ÖNAL (Devamla) Evet, o ananın gönülden
söylediği gibi dünyadaki tüm masumların umudu olan milletimizin,
güzel ülkemizin yolu ve bahtı açık olsun.
2016 mali yılı bütçesinin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Önal.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun son
konuşmacısı İzmir Milletvekili Sayın Necip Kalkan
olacak.
Buyurun Sayın Kalkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NECİP KALKAN
(İzmir) Sayın Meclis Başkanım, değerli
milletvekilleri
ATİLA SERTEL (İzmir) Meclis
Başkanı olacak adamdın ağabeyim sen!
BAŞKAN Olur inşallah!
NECİP KALKAN (Devamla) Sayın
Başkanım, sizden bir ricam var.
BAŞKAN Buyurun.
NECİP KALKAN (Devamla) Herkese tek kurum,
beş dakika süre; bana iki kurum, yine beş dakika süre. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Beş daha, beş
daha!
NECİP KALKAN (Devamla) Rica etsem iki dakika
daha ilave edelim, sonra konuşunca olmaz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Süre gidiyor,
süre gidiyor!
BAŞKAN Yapamam, eşitsizlik olur,
adaletli olmaz.
Buyurun.
NECİP KALKAN (Devamla) Peki.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama süreyi
baştan başlatalım Sayın Başkan.
NECİP KALKAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumunun 2016 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki
bir ülkeye saygınlık kazandıran zenginliklerden en önemli
olanı o ülkenin tarihine kök salmış kurumların
varlığıdır. İşte, bizim gurur duyduğumuz iki
tane kurumumuz var: Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu. Türkiye Cumhuriyetinin
seksen beş yılına tanıklık etmiş iki kurumdan
bahsediyoruz.
Sayın Başkanım, değerli Meclis
üyeleri
MUSA ÇAM (İzmir) Milletvekilleri
ATİLA SERTEL (İzmir) Milletvekilleri,
ağabey.
NECİP KALKAN (Devamla) Alıştım
şeyden, kusura bakmayın.
MUSA ÇAM (İzmir) Ticaret Odasından
alıştınız tabii.
NECİP KALKAN (Devamla) Türk Tarih Kurumu,
1930 yılında toplanan Türk Ocaklarının VI.
Kurultayında bizzat Atatürkün talimatıyla, Afet İnan
Hanımefendinin verdiği önergeyle kurulmuştur. Kurumun
çekirdeğini Afet İnan, İsmail Hakkı
Uzunçarşılı, Mükrimin Halil Bey gibi Türk toplumunun seçkin
şahsiyetleri oluşturmuştur. Kurumun amacı, Türk tarih ve
medeniyetini bilimsel yollardan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve
toplumdaki tarih bilincini geliştirmektir.
Biraz evvel Sayın
Yıldırımı dinledim. Kendi bakış
açısıyla Türk Tarih Kurumunu ve Türk Dil Kurumunu anlattı,
kendine göre anlattı. Onu cankulağıyla dinledim. Cankulağıyla
dinledikten sonra şu karara vardım: Bu Türk Dil Kurumuna ve Tarih
Kurumuna değil seksen beş sene, yüz seksen beş sene, bin seksen
beş sene sahip çıkmak zorundayız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Değerli Türk Tarih Kurumu kuruluşundan bu yana
ilmî toplantılar yaptı ve Türk Tarih Kurumu yaptığı bu
ilmî toplantılarla, inanın, dünyada sayılı kurumlardan biri
hâline geldi.
Gelelim Türk Dil Kurumuna -vakit
kalmadığı için- ben Allah aşkına hepinize soruyorum:
Dışarı çıktığınızda birbirinize sorun,
bugün konuştuğumuz Türkçeyi kaç kelimeyle birbirimizle
konuşuyoruz. Bir sorun Allah aşkına, hatırınıza
bir gelsin. Dışarı çıktığımızda
tabelaları okuyamıyor isek -ben dedeyim- dedenin dediğini torun
anlamıyor ise Türkçenin başına felaketler gelmiş demektir.
Bu Türkçemizi temiz bir dille anlatmak zorundayız, temiz bir Türkçe
konuşmak zorundayız. Biraz evvel mesaj çektim İzmirden
seyretsinler diye, bir sanayici arkadaşım dedi ki:
Başkanım, muhakkak söyle. Söyleyeceğim konu da şu:
Eğitimin temeli temiz bir Türkçe, ticaretin temeli temiz bir Türkçe. E,
şimdi, maşallah, çıktık, tabelalarda İngilizce
Bu,
bilgisayar lisanı
Bakın, bütün bunlardan kurtulmanın yolu temiz
bir Türkçeyi sahiplenmek. Bunu sahiplenen biziz, bunu sahiplenen AK PARTİ
Hükûmetinin uygulamalarıdır. Ben sizden rica ediyorum, Türkçemize
KAMİL AYDIN (Erzurum)
(x)
diyorlar. Yapmayın, etmeyin ya!
NECİP KALKAN (Devamla) Doğru değil
mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Değil ya!
İngilizce mi bizim dilimiz?
NECİP KALKAN (Devamla) Olur mu canım?
KAMİL AYDIN (Erzurum)
(x)
dense olur mu ya?
BAŞKAN Sayın konuşmacı, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
NECİP KALKAN (Devamla) Ben, tabii, çok
kısalttığım için rahat konuşamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mesaj çekmek yerine ileti
yollasaydınız belki anlaşılırdı!
NECİP KALKAN (Devamla) Ben, temiz bir
Türkçeye ihtiyacı olan bir Türkiyenin ferdi olarak Türk Tarih Kurumuna ve
Türk Dil Kurumuna ve çalışanlarına saygılar sunuyorum.
Bütçesi hayırlı, uğurlu olsun diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalkan.
Böylelikle, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
konuşmaları da sona ermiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşmalara sıra geldi.
İlk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on altı dakika.
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye
makroekonomisinin en önemli kuruluşları olan Hazine
Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bütçeleri üzerine
konuşacağım ama gördüğüm kadarıyla
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, lütfen
Sayın milletvekilleri, konuşmacı
kürsüde, lütfen sessiz ve sakin olalım.
Buyurun Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Türkiye ekonomisini,
hepimizin gelirlerini, harcamalarını, geleceğini ilgilendiren bu
kurumları temsil eden bakanlar, ne yazık ki bu kadar önemli bir
günde, bütçenin görüşüldüğü günde Bakanlar Kurulu sırasında
ve Komisyon sırasında değiller
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sırayla geliyorlar
ama.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) -
gerek Maliye
Bakanı gerekse Mehmet Bey. Eğer çok acil bir durum varsa bir şey
diyemiyorum ama bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurumsal kimliğine
saygıdır, burada olmaları gerekiyordu.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Maliye Bakanı
burada Sayın Vekilim, gelir birazdan.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) O zaman, gelip
dinleyecek Beyefendi, yani burada olması fiziken burada olması
anlamına geliyor.
Şimdi, beraber Türkiye ekonomisinin şu
durumuna bir bakalım nereye geldik diye: Değerli arkadaşlar,
bizim kronik bir sorunumuz var, katma değeri yüksek üretim
yapamıyoruz ve gelirimizden daha fazla harcıyoruz, tasarruf
açığımız var. Bu yüzden sürekli borçlanıyoruz. Bu
geçmişte böyleydi ama bu dönemde ne oldu, AKP döneminde ne oldu? Bu borç
aşırı şekilde yükseltildi değerli arkadaşlar.
Önce bir millî muhasebeye bakalım, bizim bir millî muhasebemiz var, yani
AKPnin, CHPnin, HDPnin değil, bir millî muhasebemiz var; burada kabaca
Uluslararası Yatırım Pozisyonu denilen bir tablo var, Merkez
Bankası çıkarıyor. Burada görebiliyoruz, bu Uluslararası
Yatırım Pozisyonu tablosunda Türkiyenin diğer devletlerdeki
bütün varlıkları, hep 2002 yılı referans kabul ediliyor ya,
2002 yılında bizim bütün ülkelerdeki
varlıklarımızın toplamı -yani yurt
dışındaki şirketlerimiz, dövizlerimiz- 62 milyar
dolarmış ve bunun karşılığında da bizim
yükümlülüğümüz 148 milyar dolarmış ve net pozisyon olarak bizim
bütün dünyanın uluslarına Türkiye olarak 85 milyar dolar borcumuz
varmış. Geldik 2015 yılına, varlıklarımız 62
milyar dolardan 217 milyar dolara çıkmış. İyi bir şey
varlıklarımızın artması. Kötü olan yükümlülüklerimiz,
148 milyar dolardan 602 milyar dolara bizim diğer uluslara
yükümlülüğümüz, borcumuz artmış ve net olarak, şu an
itibarıyla, en son tablo itibarıyla Türkiye Cumhuriyetinin
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Vekilim, geldi
Bakanımız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hoş geldi
Sayın Bakan, hoş gelmiş, çağrımız işe
yaramış.
hepimizin dünyanın diğer uluslarına
375 milyar dolar yükümlülüğümüz var değerli arkadaşlar, 375 milyar
dolar. Bu nasıl oluyor biliyor musunuz? İşte, siz daha fazla
tüketirseniz, başka ulusların tasarruflarını
alırsanız ve kendiniz tasarruf etmezseniz ülkeniz, bu şekilde,
diğer ülkelere borçlanır. Bunun çok acı ve çok ağır
sonuçları var.
Şimdi, geliyoruz; bakanlar buraya
çıkıyor, birtakım rakamlar anlatıyor Türkiye ekonomisinin
gerçeği bu mudur? diye. Arkadaşlar, Türkiyede bankalarda toplam
mevduat var; bizim servetimizin durumunu göstermesi açısından önemli.
Ne kadar yüksek mevduatımız varsa o kadar iyi.
Bakın, 2002 yılında 128 milyar lira
mevduatımız varmış; bugün 1 trilyon 147 milyar lira. Ne
güzel, mevduatımız artmış, demek ki bu mevduat
artışı iyi bir şey ama, dönüyoruz, daha kötü bir şey
var: Yurt içi krediler. Yurt içi kredi dediğimiz şu: Bakkal, esnaf,
şirket sahibi, bunların borçlanması var ya, 32 milyar lira
borcumuz varmış, kredi borcumuz. Bugün geldiğimiz noktada, 1
trilyon 455 milyar lira borçlanmış bizim halkımız; kredi
kartları ve tüketici kredileri, yani geniş halk
yığınlarının borcu. 2002 yılında, o
lanetlenen, küçük düşürülen
Bu yıl da bu halkın, tüketici
kredilerine ve kredi kartlarına 6,4 milyar lira borcu var. Şu gün,
geldiğinizde, yeni parayla 1 trilyon 455 milyar lira -eski parayla ifadesini
bilmiyorum çünkü katrilyonun 1.000 katını tam
hatırlayamıyorum- korkunç bir borçluluk içerisindeyiz. Bu nasıl
oluyor? Şimdi, AKPnin, medya gücüyle, sizde yarattığı
algı nedir? Korkunç büyüdük, nefis bir ekonomi. değil mi?
Değerli arkadaşlar, bir ekonominin en temel göstergesi büyüme oranlarıdır.
Büyüme oranlarına bakıyorsunuz, cumhuriyet tarihinin en kötü Hükûmetlerinden
biri. Peki, büyüme oranları ne zaman düşüyor? 1980den sonra, liberal
ekonomi politikalarının uygulandığı yıllardan
itibaren Türkiyede büyüme oranları çok düşüyor. En yüksek ne zaman?
Mustafa Kemal Atatürk yönetiminde; en yüksek büyümemizi burada
gerçekleştiriyoruz değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, burada Maliye Bakanı
var. Değerli arkadaşlar, elimde bir tablo var. Kalkınma
Bakanlığının haftalık ekonomik veriler setine girin,
bu tabloyu göreceksiniz. Halka nasıl anlatıyorlar, biliyor musunuz?
Diyorlar ki: 2002 yılında brüt kamu toplam borç stokumuz -yani,
Türkiye'nin kamusunun iç ve dış borç stoku- 257 milyar lira. 2015e
geldiğimizde, bu, 734 milyar oldu. Ama, bir dakika, 734 milyar borcumuz
var ama bizim varlığımız var. Nerede
varlığımız var? diyor; Merkez Bankasında
varlığımız. diyor. Kamunun borç stokundan düşüyorlar,
Merkez Bankasındaki varlık. Ben Maliye Bakanına soruyorum:
Merkez Bankasındaki varlıklar kamuya mı ait? Değil
arkadaşlar. Özel bankaların munzam karşılıkları
var ya -mesela Garanti Bankası getiriyor, biraz yatırıyor;
Yapı Kredi getiriyor, munzam karşılığını
yatırıyor- bunu kamu net borcundan düşüyorlar. Ne kadar biliyor
musunuz? 406 milyar borçtan düşüyorlar.
İkincisi: İşsizlik Fonu. Kimin bu
para? İşsizin. Hukuki olarak, kanunen bu borç özerk bir fonun ama
getiriyor, kamunun parasıymış gibi 90 milyar bir de bunu
düşüyor, ediyor 500 milyar dolar. Bunu düştükten sonra diyor ki: Bir
de kamu varlıkları var. Onu düşebilir, detayına bakmak
lazım. 734 milyar liralık borcu 143 milyar dolar gösteriyor. Sonra
diyor ki: 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde
61,5u borçluyduk, 7,6ya düşürdük.
Değerli arkadaşlar, şimdi, çıkacak
bu Maliye Bakanı, Sayın Beyefendi, diyecek ki: Bu, Avrupa
Birliğinin uluslararası finansal standartlarına, IMFin finansal
standartlarına dayanıyor. Ben uluslararası denetçiyim. O
finansal standartlar ilkeyi koyar. Varlık sizin değilse bunu koyamazsınız
çünkü bu varlık kamuya ait değil, kamu borçlarından
düşürülemez. Türkiye'nin borçları 734 milyar liradır.
Muhasebenin algı oyunuyla bu sakladıkları 500 milyar var ya,
yarın öbür gün başımıza bela olacak ve o zaman
Yunanistandan da beter duruma düşeceğiz.
Bakın, Türkiye ekonomisinin durumuna biraz
devam edelim. Şimdi, eskiden ne yapılırdı? Cumhuriyetin
bütün hükûmetleri tarafından aslan gibi vergi toplardık, otoyol
yapardık, havalimanı yapardık, köprü yapardık.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
O zaman da gider faiziyle öderdik.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Görüyorsunuz, Maliye
Bakanı bana laf atıyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Ne yapalım yani?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel Başkana bile laf
attı.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Dün Ahmet
Davutoğlu ne demişti?
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, siz Genel
Kurula hitap edin lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Şimdi,
bakın, Maliye Bakanına sorayım
Daha önce vergilerle
yapardık, şimdi yeni bir model geliştirdiler.
Yap-işlet-devret modeli ve kamu özel iş birliği modeli diye bir
model geliştirdiler. Eğer bir devletin finansman imkânları
kısıtlıysa iş adamlarını
çağırıyor, şeffaf ve rekabetçi bir ihale yapıyor.
Bunu sen yap, finansmanını sen bul, benim bulduğum
şartlarda. Belirli bir süre işlet, sonra bana devret. diyor, tamam
mı? Peki, Türkiye'de bunu yaparken ne yapıldı? Finansmanına
garanti verildi, işletmesine garanti verildi, bir sürü yolsuzluk
iddiası var. Ya, parayı Ziraat Bankası veriyor, garantiyi Devlet
Hava Meydanları veriyor, niye Mehmet Cengiz işletiyor
arkadaşlar? Taş attı da kolu mu yoruldu? Üstelik
konuştuğumuz projeler onlarca milyar dolarlık ve daha da kötüsü
devlet muhasebesinde bunu göstermiyorlar, normalde koşullu yükümlülük
olarak bunu göstermeleri lazım. Ne yapıyorlar? Kardeşim, borcu
ve garantiyi Devlet Hava Meydanları verdi, o özel bir KİT. diyorlar.
Kime ait bu KİT? Hazine Müsteşarlığına ait. Ne demek
yani? Hazine garantisi. Görebiliyor musunuz bütçesinde? Nasıl
inanacaksınız bu bütçeye? Sayıştay raporu yok, muhasebesi
hileli, olmaz arkadaşlar, doğru bir şey değil yapılan
işler.
Şimdi, geliyoruz, Türkiyede bir büyük gelir
algısı yaratıldı, değil mi? Arkadaşlar, gelir ve
servet dağılımı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun sitesine girin, görün. Türkiyede demin bahsettiğim 1,4 milyar
liralık mevduatı var ya, yarısı 1 milyon lira ve üzeri
hesap bakiyesinde olanlarda. Yani mevduatın yarısı
milyonerlerin, halka düşen bir şey yok, gelir
dağılımı korkunç bir şekilde bozulmuş durumda.
Birçok kişi diyor ki: Türkiyede nüfusun yüzde 1i servetin yüzde 54üne
sahip. Bu konuda istatistiki araştırmalar var, hiç güvenilmez olan
Devlet İstatistik Enstitüsünün Gini katsayısına
bakıyorsunuz hiçbir şey göremiyorsunuz. Bize diyecekler ki: Siz bu
Hükûmetin istatistiklerine güvenemiyor musunuz? Vallahi gördüğümüz
şeylerden sonra hiçbir şeyinize güvenemiyoruz değerli
arkadaşlar.
Şimdi, geldik, hep böyle bir 2002
paranoyası, hep böyle bir 2002 algısı. Değerli
arkadaşlar, sonuç olarak Türkiye ekonomisinin geldiği yerde millî
servetimiz yabancıların eline geçti. En kritik, en stratejik
sektörlerimiz, sigaradan tutun cep telefonu şirketlerine kadar,
havalimanlarından başlayın madenlerimize kadar en çok gelir
getiren kurumlarımız yabancılara satıldı. Bir taraftan
aşırı borçlanma, diğer taraftan en yüksek gelir getiren
tekel nitelikli stratejik kurumlarımızın yabancıların
eline geçmesi Türkiye ekonomisinin geleceğinin çok karanlık
olduğunu gösteriyor. Bazen Hükûmet bize sert konuştuğumuzu
söylüyor. Artık size sert konuşma dönemi değil, size
tavsiyelerde bulunma dönemi çünkü Türkiyenin başı büyük bir belaya
doğru gidiyor. Bu durumdan nasıl kurtulacaksınız: Öncelikle
tam demokrasiyi sağlamak zorundasınız. Demokrasi ile ekonomi at
başına gider, dünyada bakın, zengin ülkelerin demokrasilerinin
kalitesinin yüksek olduğunu göreceksiniz. Nasıl
yapacaksınız bunu? Bir kere bu tek adam görüntüsünden kurtulmak
durumundasınız. Bunu sizin anlatmanız gerekiyor. Biz
anlattığımızda bozuluyorsunuz, üzülüyorsunuz. Gideceksiniz,
Recep Tayyip Erdoğana tek adam görüntüsü vermemesi gerektiğini bir
şekilde anlatmak zorundasınız.
İkincisi: Hukuk devleti ve yargı
bağımsızlığı, en önemli konu. Hukukuna ve
yargısına güvenilmeyen hiçbir ülkede yatırım yapılmaz.
Nasıl olacak bu? Cumhurbaşkanı çıkıp da Ben Anayasa
Mahkemesinin kararını takmıyorum. demeyecek. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü bu darbe olarak
anlaşılabilir. Çünkü söyleyen Türkiye Cumhuriyetinin yürütmesinin
başındaki kişidir. Aynı şeyi tersinden düşünün: Anayasa
Mahkemesi Başkanı çıksa Ben bu Cumhurbaşkanını
takmıyorum, saygı duymuyorum. derse ne hissedersiniz?
SALİH CORA (Trabzon) Öyle diyor zaten.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hayır, bunu
demiyor. Öyle diyorsa çok büyük saygısızlık ediyor, o zaman ona
da müdahale ederiz.
SALİH CORA (Trabzon) Milletin iradesine
aykırı davranıyorlar.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bunu diyemezsiniz.
Devlet yönetmek çok ciddi bir iştir. 80 milyonun...
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Biz müdahale
etmiyoruz, demokratız.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Salih kardeşimin
nezaketini biz biliyoruz.
Şimdi geliyoruz, bu toplumsal gerginliği
azaltmak zorundasınız değerli arkadaşlar. Bu kadar
şiddetin boy gösterdiği bir ülkede bir ekonomik kalkınma
bekleyemezsiniz. Bütün fonlarınızı güvenliğe şey
yaptığınızda kendi şehirlerinizdeki bu görüntüyle iyi
bir ekonomik görüntü veremezsiniz.
Ve arkadaşlar, uluslararası
ilişkilerimizi restore etmek zorundayız biz. Kavgacı bir ülke
görünümümüz var, herkesle kavga ediyoruz. Ey Sisi!, Ey Esad!, Ey Obama!,
Ey Putin!, Ey AB!, Ey ABD!, yahu bu dilden kurtulmak zorundayız
değerli arkadaşlar. Hani bir Donald Trump var ya Amerikada, hepimiz
sinir oluyoruz değil mi bu adama.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Haksızlığa boyun mu eğelim?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bu Donald
Trumpın aynı görüntüsünü emin olun yurt dışında Tayyip
Bey için hissediyorlar; bakın, bunu uyarı için söylüyorum, aynı
görüntü, böyle görülüyor. Biz bu ülkenin ana muhalefetiyiz ama biz de bu
ülkenin bir parçası olarak anılıyoruz, gördüğümüzde
üzülüyoruz. Bu durumu düzeltmek zorundasınız.
Arkadaşlar, ekonomik gelişmeyi
istiyorsanız yaratıcılığı özendiren bir millî
eğitim politikası yaratmak zorundasınız çünkü
yaratıcı zekâdan inovasyon çıkıyor. Bakın, bu
dokunmatik telefonlar, yeni işletim sistemleri... Hani o çapulcu denen,
aşağılanan, gezici, çapulcu, darbeci denilen, yok
sayılan gençlik var ya, onlarla barışmalısınız
çünkü o gençlerimiz, sizin gençlerinizle birlikte o inovasyona dayalı
üretimi, yüksek katma değerli üretimi yapmazsa hiçbir şey yapamayız.
Bakın, bir 4+4+4 eğitim sistemi
getirdiniz, berbat durumdayız arkadaşlar, çok kötü durumdayız.
Millî Eğitimin verilerini Millî Eğitim bütçesinde
anlatacağız ama Millî Eğitimin doğrudan ekonomiye etkisi
var.
Enerji ve ulaştırma
altyapısını ucuzlatmak zorundayız. Her şirketin
telefon, elektrik, doğal gaz faturaları yolsuzluk ve kötü yönetimle
Ki defalarca anlattım milyarlarca dolar yolsuzluğu, son derece
yüksek. Bu yüksek maliyetlerle bizim şirketlerimiz başka
şirketlerle rekabet edemiyorlar, bu yüzden de işçi ücretleri
düşürülüyor. Biz ucuz iş gücünü, niteliksiz iş gücünü
İnsanımızı ezerek bir büyüme modeline geçmiş oluyoruz,
bunu yapamazsınız.
Değerli arkadaşlar, görüyorsunuz bir
üçüncü havalimanı
Büyük büyük anlatıyorsunuz, kim ödeyecek
bunların parasını?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Yap-işlet.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Yap-işlet,
bakın ne kadar güzel diyor. Yap-işletle sanıyor ki
başkası ödeyecek, o uçağa binen ödeyecek. O uçağa binen
normalde vergi vererek yaptıracağı şeyi her uçağa
binerken ödeyecek; şimdi 15 euro, on yıl sonra yaklaşık 40
euro olacak.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ayrı bir oturup
tartışalım Sayın Vekilim. Ayrı ortamda
tartışalım Sayın Vekilim.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Oturup
konuşalım yani emin olun ben de isterim, keşke iktidar-muhalefet
medeni ilişkiler kurabilsek daha iyi bir ülke olur.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Marmarayı kim
ödediyse onu da
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bakın, kamu-özel
iş birliği şehir hastaneleri meselesi var. Ya, arkadaşlar,
hiç vicdanınız sızlamıyor mu? İnşaatın
yapım maliyeti, 2 kirası
Devlet bu yapana kira ödeyecek, adam 400
milyon liraya yapmış iki kira karşılığında,
iki yılda alacak parasını. Sağlık
Bakanlığına soruyoruz biz bunu, diyor ki: Efendim, ihale
yaptık, böyle çıktı. E, berbat ihale yapmışsın,
berbat bir ihale yapmışsın demektir yani bu kadar beceriksiz
ihale yapmışsın demektir. Yani, böyle bir şey olabilir mi?
İki yıllık kirasına şehir hastanesi yapılabilir
mi? Sağlığın özelleştirilmesindeki berbatlığı
da sağlık bütçesinde değerlendireceğiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yirmi beş sene ödemesi devam
edecek.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, siz iyi bir ekonomi istiyorsanız
yolsuzluktan, adaletsizlikten, haksızlıktan
arındırılmış ekonomik bir altyapı kurmak
zorundasınız. Bunun için de altyapı reformları yapmak
zorundasınız. Yapabilir misiniz?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yaptık,
yaptık.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Halk görüyor.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
Yapamayacaksınız çünkü yapmanızın önünde yapısal,
genetik engelleriniz var. Bunun en önemlisi 17-25 Aralık gibi, bütün
dünyanın kamuoyuna mal olmuş yolsuzluklarla hesaplaşmanız
gerekiyordu, bunu yapabileceğinizi sanmıyorum, daha berbatı
reform diye yutturmaya çalışacaksınız da çok iyi bir ana
muhalefet var karşınızda, hatırlatıyorum.
Son süreye geldim, sayın bakanlar burada yok,
kendilerinin keyfî çok yerinde ama
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Bakan burada.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
ekonomi bürokrasisi berbat durumda, çalışma koşulları,
ücretleri, seçim sistemleri ekonomi bürokrasisi kalitesizleşirse devlet
kalitesizleşir. Hükûmetin kalitesiz olduğunu biliyoruz, Hükûmetin
niteliksizliği üzerinde hemfikiriz ama devlet kalitesini bozmamaya
çalışmak zorundalar. Bugün ben ekonomi bürokrasisinin
Ya, 4 tane
yurt dışı eğitimli uzman aynı odada oturuyor, 3
sandalye var çünkü Hazine Müsteşarlığında
Hazine
Müsteşarının odası yeterince büyük, bakanın yeterince
büyük, kendi ücretleri yüksek
Ama sürünüyorlar. Maaş zamlarında,
hiçbir ek, maaş zammı yok. Reel büyümeyi de koyduğunuzda
maaşlar geri gitti. Bunlar devletin kökleridir. Bu devlet bürokratlarına
sahip çıkmak zorundasınız. Bu bütçeye ret oyu vereceğiz
çünkü bütün bu kaygılarımızı gidermiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdoğdu.
Cumhuriyet Halk Partisi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) İç Tüzük 60a göre yerimden söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
33.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Genel Kurulun kişisel düşünceler
üzerinden değil İç Tüzüke göre yönetilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
demin, bir önceki oturumda grup başkan vekilimiz ile aranızda geçen
diyaloğa ait tutanakları inceledim. Görebildiğim kadarıyla,
grubumuza yönelik bir sataşmadan dolayı söz isteyen grup başkan
vekilimizin söz talebini, ucuz bir kurnazlıkla başka bir mecraya
çekmeye çalışarak HDP üzerinden bir zan oluşturmaya
çalışmışsınız.
BAŞKAN Sözlerinize
dikkat edin lütfen konuşurken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Özetle, kendinize göre dile getirdiğiniz
düşüncelerle HDPyi teröre destek veren bir siyasi parti konumuna çekmeye
çalışmışsınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Doğru
Doğru
BAŞKAN Bir dakika
arkadaşlar, bir dakika
Bir dakika
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Terör
ve teröre destek sunma kavramlarını zaman zaman burada
tartışıyoruz yani bu konuda siyasi partilerin mevcut pozisyonunu
bugün de kürsüden tartıştık. Yani, bu konuda herhâlde bir
hassasiyet içerisindesiniz; bunu, olumlu karşılıyoruz.
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, ihaleye fesat
karıştırma, adam kayırma; bu tarz uygulamalarla ilgili
hassasiyetlerin de olması gerekiyor. Bütün bu konularda en rahat parti
olan siyasi parti olmamıza rağmen yine de tabii Meclis Genel Kurulunu
yönetirken tartışmaları kişisel düşünceleriniz
üzerinden değil, İç Tüzüke göre yönetmeniz gerektiğini,
tartışmaları başka yöne çekme çabanızın
doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
Kim üzerine alınır bilemem ama
Halkların Demokratik Partisi olarak yolsuzlukla,
hırsızlıkla, katliamla, teröre destekle özdeşleşen
siyasi partilerden seçilmemiş Meclis başkan vekillerinin
yönettiği Meclis pratiği temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baluken, hayatımda
siyasi kurnazlık nedir bilmem, zaman zaman öğrenmek isterim ama
öğrenemem. Hiç kalbim kötü olmadı, bunu en iyi bilenlerden biri de
sizsiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben
bilmiyorum.
BAŞKAN Ben bilginize sunuyorum sadece.
Bu kadarla bırakıyorum çünkü ben kendimin
ne olduğunu biliyorum, zihnimin ve kalbimin ne kadar açıklıkta
olduğunu da biliyorum. Bu konuda vicdanım son derece rahat.
IV.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma
Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE
PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) YURTDIŞI
TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK
KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL
KURUMU (Devam)
1) Türk Dil
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK
TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun ikinci konuşmacısı olarak İstanbul Milletvekili
Sayın Sibel Özdemiri kürsüye davet ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve
tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi kararlarını
tanımamak yönündeki açıklaması, aslında gücünü ve
yetkilerini Anayasadan alan Cumhurbaşkanı için gerek kendisini gerekse
Anayasa Mahkemesini inkârıdır. Cumhurbaşkanı
tarafından bugün yapılan bu açıklama oldukça manidardır ve
ikinci bir 28 Şubat sivil darbesidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu yüce Meclisin
Anayasayla belirlenmiş en temel görevi bütçe yapma yetkisi ve
hakkıdır, yürütme organı olan Hükûmete halkın
ihtiyaçları doğrultusunda harcama yetkisi vermektir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin vermediği bir yetkiyi Hükûmet kullanamaz. Bu temel
anayasal görevimizi yerine getirirken hepimiz bu yüce millete karşı
büyük sorumluluk duymalıyız.
Ana muhalefet partisi milletvekilleri olarak bütçe
görüşmelerinin başladığı günden itibaren yoğun,
sıkıştırılmış çalışma ve mesai
saatlerine rağmen bakanlık ve kamu kurumlarının bütçe
görüşmelerine katılarak temsil ettiğimiz
vatandaşlarımızın talepleri ve ihtiyaçlarını
karşılayacak hakkaniyetli, kamu ve toplum yararını gözeten
etkin gelir harcama yapısının oluşması için büyük bir
çaba sarf ettik. Ancak bu bütçe görüşmelerinde iktidar milletvekillerinin
bütçe etkisi konusunda anayasal sorumlulukla hareket etmediklerini, Hükûmet
bütçesi üzerinde hiçbir öneri, ödenek teklifi yönünde bir sorgulama ve
tasarrufta bulunmadıklarını gördük.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Döneminin
ilk kurulan önemli kurumlarından biri Evkaf Umum Müdürlüğü yani
Vakıflar Genel Müdürlüğüdür. Vakıflar Genel Müdürlüğünün
misyonu, tarihî, kültürel değer varlıklarımızı ve
tarihî miraslarımız olan vakıfları amaçlarına uygun
yaşatmak, vakıf ve medeniyetini çağdaş bir anlayışla
geleceğe taşımaktır. Bizim de elbette en büyük
sorumluluğumuz bu kutsal tarihî servetlerimizi korumak ve gelecek
nesillere taşımaktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü
aynı zamanda günümüz koşullarında kurulan vakıfların
kuruluşunu, denetimini gerçekleştirmek, yasaların kuruluş
amaçlarına uygun olup olmadıklarını denetlemek durumundadır.
Ancak asli görevleri kâr amacı gütmeden yardım ve
dayanışmayı güçlü kılmak amacıyla faaliyette bulunmak
olan vakıflar, AKP iktidarı döneminde birçok diğer kamusal
kurumda olduğu gibi bulunmuş oldukları faaliyetlerde son derece
tartışmalı hâle gelmişlerdir. Vakıflar genel
Müdürlüğünün sorumluluğunda olan son dönemde kurulan birçok
vakfın denetimi konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Mali
yapılarında bir saydamlık, şeffaflık ve
açıklık yoktur.
Değerli milletvekilleri, özellikle son on dört
yılda iktidarın yandaşı olan, iktidarın telkiniyle
kuruluna birçok vakfın, Millî Eğitim
Bakanlığının, Sağlık
Bakanlığının, Kültür Bakanlığının görev
alanları olan özellikle eğitim, sağlık, yurt,
yükseköğretim faaliyetleriyle âdeta bakanlıkların ve yerel
yönetimlerin fon ve kaynaklarını alarak, kamu arsa ve arazileri
tahsis edilerek faaliyette bulunduklarını görüyoruz. Geçmiş
yılların merkezî yönetim bütçe giderlerine
baktığımızda dernek, birlik, kurum, kuruluş, sandık
gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlara 2006 yılında 13 milyon
460 bin lira transfer yapılmış, bu rakam yaklaşık 70
kat artarak 2015 yılında 873 milyon 540 bin lira şeklinde
gerçekleşmiştir. Bugün tartıştığımız
2016 bütçe giderlerine baktığımızda ise bu kâr amacı
gütmeyen kuruluşlara sadece 2016 Ocak ayında 262 milyon lira transfer
yapılmış. Devlet bütçesinden kaynak aktarılan bu
kuruluşlar hangileridir? Ayrılan ödeneklerin bu kuruluşlar
aracılığıyla nerelere harcandığı
denetleniyor mu?
Evet, özellikle son yıllarda ön planda olan,
hepimizin malumu, Yönetim Kurulunda Cumhurbaşkanının
oğlunun da bulunduğu TÜRGEV Vakfı başta olmak üzere, Ensar
Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Yeşilay Vakfı gibi kimi
vakıflar açık bir şekilde desteklenmektedir. Bazı kamu
ihalelerinde, şart olarak, bu vakıflara bağış adı
altında kaynak aktarılması, kamu arsa, arazilerinin tahsis
edilmesi gibi iddialar sürekli gündeme gelmektedir.
Ayrıca, bu iktidar döneminde, Bakanlar Kurulu
kararıyla vergi muafiyeti tanınan vakıflara
baktığımızda, TÜRGEV, İsmailağa Camii İlim
Hizmet Vakfı, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme
Vakfı, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı,
Abdullah Gül Üniversitesi Destekleme Vakfı gibi benzeri vakıflar
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle son on dört
yılda eğitim ve sağlık alanlarında kurulan
vakıfların kurdukları vakıf üniversitelerinin
yapıları tartışmalıdır. Vakıf statüsüyle
bütün muafiyetlerden yararlanan, bütün kamu kaynaklarını kullanan bu
kuruluşlar özel eğitim vermektedirler ve vakıf
kavramının kendisiyle çelişmekte olan faaliyetler
yürütmektedirler. Ben bir akademisyen olarak baktığım zaman
üniversite sayılarına, 2003-2015 yılları arasında
kurulan 117 üniversitenin 56sı devlet üniversitesi, 61i vakıf
üniversitesi ve katıldığım Plan Bütçe Komisyonunda Milli
Eğitim Bakanını dikkatlice dinledim ve yakın tarihte
bildiğiniz üzere tam bir kaosa dönüşen eğitim sistemimizin
iktidara yakın, iktidar telkiniyle kurulacak vakıflara ve özel sektöre
devredileceğini dinledik kendisinden.
Değerli milletvekilleri,
birçok kez Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak Genel Kurulda ve Plan
Bütçe Komisyonunda bu konuyu dile getirdik ve önergeler verdik. Bildiğiniz
üzere, TÜRGEV, İnsani Yardım Vakfı, Yeşilay Cemiyeti, Birlik
Vakfı gibi vakıflar ile Millî Eğitim Bakanlığı
arasında özel protokoller imzalanmaktadır ve imzalanan bu protokoller
sonucunda bu saydığım vakıflar belli
ayrıcalıklara sahip olmaktadır. Örneğin, TÜRGEVe ait
yurtlarda kalan öğrencilerin iş, yaşam, kültür, sanat gibi
gelişimlerini sağlayacak kurslar düzenlenecek ve bu eğitimleri
verecek eğitmenlerin ücretleri de Millî Eğitim
Bakanlığının bütçesinden karşılanacak ve bütün
mali yükümlülüğü Millî Eğitim Bakanlığı üstlenecek ve
bütün vatandaşların, hepimizin katkısıyla oluşturulan bütçemizden
TÜRGEVe kaynak aktarılacaktır.
Şimdi, Millî Eğitim
Bakanlığının eğer böyle bir bütçesi mevcut ise bu
bütçeyi ayrıcalıklı vakıflara ayırmak yerine bu
iktidar döneminde on üç yılda 12 kez değişen eğitim sistemimizde
hiç önemsenmeyen özellikle devlet okullarında okuyan öğrencilerin
sanatsal, kültürel, sportif, sosyal gelişimleri yönünde harcaması
gerekmez mi?
Millî Eğitim
Bakanlığının okullara yeterli bütçe
ayırmadığını hepimiz biliyoruz. Cumhuriyet Halk
Partili belediyelerin uyguladığı sosyal demokrat belediyecilik
anlayışıyla okulların boya badana, altyapı
harcamaları Cumhuriyet Halk Partili belediyeler tarafından
karşılanmaktadır.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Çok
yanlış biliyorsunuz; Millî Eğitim Bakanlığı
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Malumunuz Yeşilay Derneğinin yanı sıra yönetim
kurulunda yine AKP iktidarına yakın isimlerin yer
aldığı Yeşilay Vakfı mevcuttur ve vergi
istisnası, kamu kurumlarına ait taşınmazların
kırk dokuz yıllığına bedelsiz tahsisi,
Sağlık Bakanlığı bütçesinden 15 milyon liranın Yeşilay
Vakfına aktarıldığını görüyoruz.
Diğer taraftan,
İstanbul olmak üzere birçok büyükşehrimizde vakıfların
bulunduğu alanlardaki açık alanlar kafe, otopark, ticarethane
şeklinde kiralanmakta; bu da yine Vakıflar Genel Müdürlüğünün
denetim eksikliğini ortaya çıkarmaktadır.
Bir diğer konu ise
restorasyon konusu; bu noktada da, bildiğiniz üzere birçok yapı çizgi
film kahramanı Sünger Bob şekline dönüştürülmüştür.
Son olarak değerli
milletvekilleri, genel olarak vakıflara ne kadar kaynak
aktarılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdemir, teşekkür ederim.
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Yani
toparlayın lütfen, ek süre veremem çünkü.
SİBEL ÖZDEMİR
(Devamla) Tamam.
Vakıflara ne kadar
kaynak aktarılıyor? Bu kaynakların çerçevesi, bütün gelir ve
harcama kalemleri açık ve hesap verebilir, şeffaf, hakkaniyetli
şekilde belirlenerek, açıklanarak
Bu yüce Mecliste
tartışılmadan onaylandığı için biz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesine
hayır diyoruz.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, polemik olmasın diye yerimden bir söz isteyebilir
miyim, konuyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Anlamadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
konuşmacı, az önce, konuşmasında
Cumhurbaşkanımızın Anayasa Mahkemesi kararını
eleştirmesinden yola çıkarak Bir darbe girişimidir. dedi.
BAŞKAN Yerinizden söz mü istiyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Evet, lütfen.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
34.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; sabahtan beri aynı konuyu defaatle
görüştük ama görüyorum ki konuşmacı arkadaşımız
ya dinlememiş ya da bu polemik tarzını seviyor.
Bakınız, Anayasa Mahkemesi
kararını Sayın Cumhurbaşkanımız
eleştirmiştir. Ancak buradan yola çıkarak Bu bir darbe
girişimidir. demek öncelikle darbe ifadesinin çok
ucuzlatıldığı anlamına gelir. Yapılan, bir
mahkeme kararı eleştirisidir. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sessiz olalım lütfen.
Devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın CHP Grubunu
uyarırsanız Sayın Başkan, sürekli konuşuyorlar, biz de
konuşabilelim zaman zaman.
BAŞKAN Dinliyorum ben sizi, duyuyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Şikâyet
ediyor resmen: Öğretmenim, çok konuşuyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın nasıl
seçildiğini biliyoruz; çok büyük bir oy çoğunluğuyla beraber, bu
milletin kahir ekseriyetiyle beraber en önemli makama gelmiş bir insan.
Bir eleştirisinden yola çıkarak Darbe girişiminde bulunuyor.
demeyi insafla, izanla bağdaştıramadığımı
ifade etmek istiyorum.
Onun dışında, Anayasa Mahkemesine
karşı muhabbetlerini politik gündeme göre değiştirmemeleri
gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, Sayın Baykalın,
bırakın mahkeme kararını eleştirmeyi, daha mahkeme
kararını vermeden önce, CHP Genel Başkanı
sıfatıyla grupta yaptığı konuşmada, 30 Nisan
2007, Deniz Baykal şöyle diyor: Anayasa Mahkemesi 367ye gerek yok.
derse ülke çatışmaya gider.
Bakın, daha karar bile yok, karar
eleştirisi bile yok, büyük bir tehdit var, darbeyse budur darbe.
Dolayısıyla siz eleştireceksiniz ama sizin
dışınızdaki kişiler eleştirdiği zaman bunu
darbe olarak nitelendireceksiniz. Bu, insafsızlık diye
düşünüyorum.
Onun ötesinde, yine, Sayın Kılıçdaroğlunun
CEYHUN İRGİL (Bursa) O bir tespitti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sabret, sakin ol.
CEYHUN İRGİL (Bursa) İyi de, tespit
başka bir şey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Size de laf söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Turan, bana
anlatıyorsunuz, devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sabahtan beri her
şeyi söylediler, iki cümle söyledik, insaf, bir durun.
BAŞKAN Siz devam edin, ben dinliyorum sizi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bakınız, Sayın Kılıçdaroğlunun da çok uzun bir
konuşması var. Mahkemeye, burada söylemekten utanacağım
ifadeler kullanıyor; ne meşruiyeti kalıyor ne tanınması
kalıyor ne meşru kalmaz
her şeyi söylüyor. Şunu demek
istiyorum: Siz mahkeme kararını eleştireceksiniz, bu bir
eleştiri olarak değerlendirilecek, Sayın Cumhurbaşkanı
eleştirince bu darbe olacak. Bunu doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) En tepedeki adam
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sabredin, sakin olun.
Onun dışında, Sayın Başkan,
Cumhurbaşkanımız Anayasa Mahkemesi kararından sonra,
ilgililerin cezaevinden çıkmasından sonra, yerel mahkemenin o karara
uymasından sonra bunu söylemiştir. Hangi kararı
etkilemiştir bununla ilgili? Var mı etkilenen bir karar? Hani, her
gün diktatör diyorlar, ağır eleştiride bulunuyorlar ya. Ben de
diyorum ki, nasıl bir diktatörlükse Anayasa Mahkemesi bu karara uymuyor,
bu talebe uymuyor. Onun ötesinde, yerel mahkeme bu Anayasa Mahkemesi kararına
uyuyor. Ben, o yüzden milletimizin irfanına, izanına bir daha
sığındığımızı ifade etmek istiyorum.
Ortada bir mahkeme eleştirisi vardır, buna saygı duymak gerektir
diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, enteresan bir durum oldu. Sayın
Bülent Turan söz istedi, daha sözüne başlamadan diğer grup
başkan vekilleri de hemen sisteme girdiler. Ne söyleyeceği belli
değil yani tedbirlerini aldılar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Efendim, domino
taşı etkisi başlayınca...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, söylediği konuyu belirttikten sonra girdik.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
35.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bunun
iki sebebi var. Bunların bir tanesi, bugünkü bu darbe girişimi,
ikinci 28 Şubat darbesine karşı grupların söyleyecek çok
sözü var ama bütçe görüşmeleri sırasında, biraz da o
görüşmeleri aksatmamak adına -İç Tüzük belki belli
şartlarda zorlanabileceği hâlde- biz böyle fırsatları bekliyoruz,
Bülent Bey bundan yararlandığı anda bizim de bu darbe
girişimini kınamak için böyle bir şeye ihtiyaç var.
Ha, Nereden biliyorsunuz? Biz, Bülent Beye
cevaben değil.
BAŞKAN Ay, espri yaptım, boş ver.
Sen söyleyeceğini söyle, takılma ona.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Cumhurbaşkanının durumunu meşrulaştıracak ama bu
konudaki en enteresan saptama şudur: Başbakanın gruplara
dağıtılan konuşması var ya konuşma saatine kadar
ambargolu olan, içeride bekleyen ki çok normal- tam konuşmaya
başlarken dağıtıldı. İlk sayfasını bir
açın bakın, diyor ki: Buradaki bazı sataşmaları,
eleştiriyi aşan hakaretleri üzüntüyle dinledim. Bir gün önceden
bastırmışlar. (CHP sıralarından alkışlar ve
gülüşmeler) Şimdi, ondan, bunlar Parlamentoda oluyor böyle
şeyler.
Şunu söyleyeyim: Şimdi, Sayın Bülent
Turan ne derse desin. Bir kere halkın seçmesi farklı bir anlam
yüklemez, o zaman Kenan Paşayı da halkın seçtiğini,
Hitleri de halkın seçtiğini söyleriz. (CHP sıralarından
alkışlar) Oy oranındaki yüzde 53ü söylerseniz, Kenan Evrenin
aldığı 93ü, Hitlerin 94ünü söylerler. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Devam edin siz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Eğer ana muhalefet partisi liderinin 2007de yaptığı bir
grup konuşmasında söylediği bir şeyi söylerseniz, size
Cumhurbaşkanının yetkilerini, sorumluluklarını ve
yeminini hatırlatırlar -bir ana muhalefet liderinin söylediği
bir söz başka bir şeydir- devlette kuvvetler
ayrılığının ve kuvvetlerin birbiriyle uyumunun ve
devletin kurum ve kuruluşları arasında varsa bir uyumsuzluk, onu
gidermek üzere ant içmiş olan birisinin ettiği yemini ve
tarafsızlığı hatırlatırlar.
Teşekkür ediyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken
36.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün bu konuda kürsüden de
Cumhurbaşkanının söylemiş olduğu cümleleri
okumuştuk. Bakın, çok açık bir şekilde, Cumhurbaşkanı
Ben Anayasa Mahkemesinin verdiği karara uymuyorum, saygı da
duymuyorum
Şimdi, bunun ötesine
geçen başka bir sözü var, orada da diyor ki: Ceza mahkemesi
kararında direnmiş olsaydı, Anayasa Mahkemesinin vereceği
karar boşa çıkmış olacaktı. Yani, açık bir
şekilde Anayasa Mahkemesinin kararlarına mahkemelerin
uymamasını da telkin ediyor yani burada yargıya açık bir
müdahale var. Oysaki aynı Cumhurbaşkanı bakın 2010
yılında aynen şunu söylemiş: Hukuk sistemine biz
inanmazsak, biz güvenmezsek başkalarının inanmasını
bekleyemeyiz. E, biz de bunu söylüyoruz zaten. Şimdi, hukuk sistemine
Cumhurbaşkanı inanmazsa, Anayasa Mahkemesinin kararlarını
tanımazsa Ben bunları kabul etmiyorum. derse o zaman 78 milyondan
nasıl böyle bir şey bekleyebilir? Bu yönüyle açık bir darbe
olduğu ortadadır.
Diğer taraftan,
bakın, 2005 yılında Orhan Pamukla ilgili açılan davada da
şöyle demiş: Yargı, yürütme ve yasamadan
bağımsız. Yürütme yargıya karışamaz. diye net
cümleler kullanmış. Şimdi, kendisi hem yürütmeye
karışıyor hem yasamaya karışıyor, bir de yetmedi,
işte, 28 Şubatın yıl dönümünde yargıya
karışıyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yürütmeye
karışacak tabii, yürütmenin başı değil mi
Cumhurbaşkanı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Burada
açık işte, bizim dile getirdiğimiz bir saray darbesi süreci var.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Yürütmenin
başı kim, bilmiyor musun?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yani,
Parlamento iradesinin üzerinde, kuvvetler ayrılığı
ilkesinin üzerinde, yargının
bağımsızlığı üzerinde
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Konuşacak tabii.
Bakanları kim atıyor?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
eğer bir Cumhurbaşkanı görüş belirtip bu konuda
hukuksuzluk yapılmasını telkin ediyorsa burada -çok nettir, hiç
tartışmaya mahal yoktur- açık bir darbe pratiği
vardır.
Ben özellikle Sayın Başbakanın bütçe
konuşması sırasında biraz umutlanmıştım
doğrusu. Çünkü kendisi, yani Cumhurbaşkanının pozisyonunu
efsanevi lider olarak tanımlamıştı. Yeni liderin hem
Başbakan hem Genel Başkan olarak kendisi olduğunu
söylemişti. Efsanevi derken, biraz geçmişe atıf, efsunu
olan, işte, bu diğer işlere karışmayan bir anlam
ifade ediyor sanmıştım. Ama belli ki böyle bir anlam yok, yani
Cumhurbaşkanı hem yasamaya hem yürütmeye hem yargıya aynı
şekilde müdahale etmeye devam edecek gibi duruyor; bu, son derece
tehlikeli bir yaklaşım.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Cumhurun
başkanı, karışacak.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Hatta, o
gün Sayın Başbakan konuşurken bir hususu da merak etmiştim:
Yani, Cumhurbaşkanı efsanevi liderse demek
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Dünya lideri, dünya.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bundan
sonra siyasi lider Sayın Davutoğlu, Abdullah Gülün de pozisyonunu
belki açıklar da bizler de siyaset yürütenler olarak en azından
Siyasi lider kimdir? pozisyonunda kendi muhatabımızı biliriz
diye düşünmüştüm, o eksik kaldı.
BAŞKAN Toparlarsanız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yani
şu anda, evet, AKP açısından siyasi lider Erdoğan mı,
Davutoğlu mu, yoksa Gül mü bilmiyoruz.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Sana ne!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Beni
şundan dolayı ilgilendiriyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Biz biliyoruz kim
olduğunu, Türk halkı biliyor, herkes biliyor.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Senin liderin kim?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ben
muhalefet partisi adına siyaset yürütüyorum.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Apo mu senin liderin?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Dolayısıyla, hangi siyasi liderin konuşmasını dikkate
alacağımı takip etmek zorundayım, o yüzden beni
yakından ilgilendiriyor.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Salih Müslim mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Yani, sabahtan beri bu konuyu
tartışıyoruz arkadaşlar, söylenecek her şey söylendi.
Ara vereceğiz, ilerleyeceğiz. Lütfen biraz daha hassas olalım,
özen gösterelim, lütfen.
Buyurun Sayın Akçay.
37.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN Rica ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bazı arkadaşlar
darbe teşebbüsünden bahsediyor. Ne darbe teşebbüsü kardeşim! Bu
açık, darbe üstüne darbe, darbe üstüne darbedir; hem de bu
kaçıncı darbedir. Şimdi Sistem değişti, bunu bana
uydurun. diyor. İki maddelik bir anayasa yapmış kendisine.
Madde 1: Erdoğan her zaman haklıdır. Madde 2:
Erdoğanın haksız olduğu durumlarda 2nci madde
geçerlidir.
Bakın, bugün genellikle Sayın
Cumhurbaşkanının şu sözü tartışılıyor:
Ben bu karara saygı duymuyorum ve karara uymuyorum. En az onun kadar
vahim bir cümle daha var, ağır ceza mahkemesinin de bu karara
uymaması gerektiğini söylüyor engin hukuk anlayışıyla!
Şimdi, siz ceza mahkemesinin hâkimi olarak kendinizi bir düşünün.
Bakalım hâkimler nasıl algıladı bunu, bir baskı olarak
algılamadı mı? Bu yöndeki beyanlar yargıya müdahale ve suç
sayılan bir talimattır. Bir ülkede aklı başında bir
devlet adamı mahkemelerin bağımsız olduğunu,
yargı kararlarına uymak gerektiğini, saygı duymak
gerektiğini
Hukukun üstünlüğüne, hukuk devleti ilkesine atıf
yapması gerekirken, devletin başı olan Cumhurbaşkanı,
maalesef, Anayasada belirlenmiş görevlerine aykırı tutum ve
davranışlar içerisindedir. Bu, görüş belirtme değil. Bir
Cumhurbaşkanı devletin başı olarak böyle bir görüş
belirtemez. Bu, açıkça darbedir. Kınıyorum ve telin ediyorum.
Buna karşı her türlü mücadeleyi vereceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, darbe yöntemiyle işbaşına gelmiş Kenan
Evren ile O da seçimle geldi. denilerek Recep Tayyip Erdoğan
arasında bir benzeştirme yapılmıştır. Bu,
bırakın AK PARTİyi, halkın iradesine, demokrasiye
karşı bir sataşmadır. Bu çerçevede 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden vereyim isterseniz, hep
yerinden konuşuldu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Peki, yerimden
konuşayım.
BAŞKAN Yerinizden konuşun lütfen.
38.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bu konu sık sık gündeme getiriliyor. Falan da
seçimle geldi, filan da seçimle geldi, Kenan Evren de yüzde 92yle iktidara
geldi. diyorsunuz. Kenan Evren yüzde 92yle Anayasayı kabul ettirdi,
onun altına da kendi adını koymuştu; hatırlarsınız,
dönemin atmosferini de bilirsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz de
benzer taktik izliyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Kenan Evrenin desteklediği horoz partisi iktidar
olamadı, bir; hatırlayın. İki; Kenan Evren ikinci bir defa
halkın karşısına çıksaydı bırak yüzde 92yi,
o küsuratı bile alamazdı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizinkinin de başına
gelecek
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Recep Tayyip
Erdoğan 2002den beri her seçimi kazanmış bir liderdir, her
seçimi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2002, 2004,
2007, 2009, 2011, 2013
2014te de yüzde 52yle Cumhurbaşkanı
olmuş. Nasıl ikisini benzeştirirsiniz? Halk mı her
defasında darbe yaptı Sayın Özgür?
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, söz talebim var, lütfen.
BAŞKAN Şimdi konuştunuz Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi Sayın Naci Bostancı Cumhurbaşkanına
sataşmadan dolayı söz aldı.
BAŞKAN Evet.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben de
Cumhurbaşkanının bugün yaptığı bir
açıklamada tam anlayamadığım, tam
kavrayamadığım bir şeyi Sayın Bostancıya sormak
istiyorum.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Konuştun ya,
konuştun.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz
anlayamazsınız ki zaten.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Çünkü, Cumhurbaşkanına
her sataşma yapıldığında Cumhurbaşkanı
adına söz talep edip cevap veriyor.
BAŞKAN Ne var bunda? Ne mahzuru var?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Cumhurbaşkanı bugün havaalanında giderken Ben birkaç gün
olmayacağım, ortalık karışabilir. demiş.
Şimdi ben bunu merak ediyorum: Nedir Ortalık karışabilir.
dediği şey? Bir darbe mi olacak? İç savaş mı gelecek?
BAŞKAN Sayın Baluken, siz şimdi
Sayın Bostancıya
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İnsanlar mı ölecek? Yani
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama,
Sayın Başkan, lütfen bir
BAŞKAN Siz Sayın Bostancıya Niçin
Cumhurbaşkanı lehinde söz aldınız? bunu mu sormak
istiyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Cumhurbaşkanımız geldiğinde kendisine sorarız ne demek
istediğini?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şunu söylüyorum: Bakın, Sayın Bostancı bugün defaatle
Sayın Cumhurbaşkanına yapılan her sataşmaya cevap
verdi. Demek ki böyle bir rolü ve misyonu var.
BAŞKAN E, var çünkü eski kurucu Genel
Başkanı. (CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
Buyurun, dinliyorum sizi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) E,
tamam, ben de eğer böyle bir misyonu var ise
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ülkenin
Cumhurbaşkanı, ülkenin; hepimizi bağlar, sizi de bağlar
söyledikleri, Anayasa Mahkemesini de bağlar, Meclisi de bağlar.
BAŞKAN Duymuyorum arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, bir
dinleyin arkadaşlar.
BAŞKAN Eğer böyle bir misyonu varsa
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Basın
kuruluşlarına yeterince yansımamış, belki
açıklamıştır, biz görememişizdir. Demiş ki: Ben
Afrikaya gidiyorum, işte, yurt dışına gidiyorum, birkaç
gün içerisinde işler karışabilir. Ben de diyorum ki Sayın
Bostancı, bu yetki ve görev üzerine, hani Sayın
Cumhurbaşkanının burada ne söylediğini bize
açıklayabilir mi? Bir darbe mi olacak? Bir iç savaş mı
çıkacak? İnsanlar mı ölecek? Bunu bilme hakkımız var.
Yine, Sayın Başkan
BAŞKAN Dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarına göre AKP
grup başkan vekillerinin burada avukatlığa soyunması ya da
görüş değiştirmesini de ibretle takip ediyorum. Bakın ben
Sayın Erdem Gül ve Can Dündar tahliye edildiğinde buradaydım.
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Bey tahliyeleri büyük bir
memnuniyetle karşıladığını ifade etti ama bugün
her ağzını açtığında hak gasbından, yetki
gasbından bahsediyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Baluken, bana konuşun, oraya
döndüğünüz zaman duymuyorum çünkü.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Erdoğana göre mi düşünüyorsunuz, yoksa olgulara göre mi
düşünüyorsunuz, bunu da sormak hakkımız Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben biraz önce
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
yerimden
BAŞKAN Hayır, kapatıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır kapatmayın
Başkanım, bakın
BAŞKAN Ben biraz önce Kurucu Genel
Başkanı dediğim zaman bir ses yükseldi. Yalan mı?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Şu anda değil
Başkanı, şimdi, şu anda Cumhurbaşkanı, herkesin
Cumhurbaşkanı!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
cümle
BAŞKAN Bir dakika
Peki, şu soruyu da soruyorum o zaman size, bunu
bir düşünün ve ara vereceğim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır lütfen ama.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Tarafsız ol!
BAŞKAN AK PARTİnin, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Cumhurbaşkanına karşı
tarafsız olması gerektiğine dair nerede bir hüküm var? Hiçbir
yerde yok.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Tarafsız ol!
BAŞKAN Birleşime 45 dakika ara
veriyorum, Serkan Topalla devam edeceğiz.
Kapanma Saati: 19.22
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmacıları dinliyorduk.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili Serkan Topalı dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar).
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakıyorum, AKP milletvekilleri şu an
dışarıda. Gerçeklerle görüşmekten herhâlde kaçtılar.
Evet, bir olay
gerçekleştikten sonra, yaptığı hatalar ve eksikliklerle
olaylardan daha fazla kendinden bahsettiren AFAD, AKP Hükûmetine
bağlı bir zihniyetle yönetilmektedir.
AFADın sahadaki
emekçilerine diyecek bir lafım yok, hepsine teşekkür ediyorum,
alınlarından öpüyorum.
Somada Bakanınız
Taner Yıldızın beyaz gömleği kirlenmesin diye gösterilen
çabanın ve telaşın onda 1ini ocaktaki işçilerimiz için
göstermeyen AFAD yetkilileri, hiç kusura bakmasınlar, siz AKPyi mi, darda
kalanları mı kurtarıyorsunuz sorusunun da muhatabıdır.
Biz, Somayı
unutmadık. Size Bırakın, bari biz içeri girip
arkadaşlarımızı kurtaralım! diye haykıran o
işçinin yakınının çığlığı, bugün
de bizim çığlığımızdır. O gün orada
emeği geçen Sayın Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özelin
emeğinden de Somaya selam gönderiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AKP, peşkeş çeksin,
sömürüyü artırmak için çalışma saatlerini uzatsın, üç
kuruş maaşa, insanca olmayan şartlarda işçi
çalıştırılmasına izin versin, kontrol etmesin,
taşeronu baş tacı yapsın, sonra ocak çöktüğünde de
AFAD çaresiz kalsın
Sayın Bakan, Soma
katliamı sonrası toplanan bağışlar kimler
tarafından nereye harcandı? Bunu bilmek istiyoruz. Lütfen, burada
açıklayalım.
Konu bütçeden
açılmışken, sizin getirdiğiniz bütçe kanunu
tasarısının (E) cetvelinin 85inci maddesinde bakın aynen
şöyle diyor: Acil yardımların yapılması amacıyla
tefrik edilen ödenekler Başkanlık bütçesine gider kaydedilmek
suretiyle özel hesaba aktarılır. Özel hesaptan yapılan harcamalar
5018 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanundan
müstesnadır. Ne demek müstesnadır? Yani Sayıştay
denetiminden kaçırılmak istenen bir kanun maddesidir. Doğru
mudur? Yani sizler buna evet derseniz, milletin parasının
peşkeş çekilmesine evet demiş olacaksınız.
Bakın, 2004 yılında sizler bununla
ilgili bir kanun çıkardınız, özel hesapları kapatıp
yürürlükten kaldırdınız. Hatta bununla övündünüz. Hatta hatta o
zaman Özel hesaplar, yolsuzluk kaynağıdır, hesabı
verilmeyen paradır. dediniz. E şimdi ne oldu? E cetvelinin birçok
maddesinde özel hesap var. Hadi, buyurun, gelin, açıklamasını
yapın burada.
Bakın, 2013 yılında Muhasebat Genel
Müdürlüğünün kesin hesap bütçesinde kuruma ayrılan 927 milyon 18 bin;
bir E cetveli marifetiyle 1 milyar 222 milyon 760 bin lira yedek ödenekle para
aktarılmıştır. Bu yedek ödenekle ayrılan
kısım da size milletimizin, milletvekillerinin yetki vermediği
kısımdır.
Siz, milletin parasını afetten, kaostan,
kandan, gözyaşı üzerinden bile rant kapıları
açmasını çok iyi bilirsiniz, bu konuda mahirsiniz. Tabii, doğal
felaketler olabilir ancak doğacak zarar ve can kaybını önlemek
de sizin görevinizdir, Hükûmetin görevidir. Eskiden sel baskınlarıyla
yüz yüze kalan bir ülkeydik, şimdi ise siyasetinizle millete her gün afet
yaşatmaya başladınız. Büyük depremleri yaşayan bir
ülkeydik, şimdi canlı bombaları doğal karşılamaya
başladınız. Su baskını, çığ, heyelan
sıklıkla olurdu bu ülkede, şimdi onlardan daha sık
şehit cenazelerini doğal karşılamaya
başladınız. Ama biliniz ki, biz, bunları doğal
karşılamıyoruz. Ülkemizde sokakta tekmeleriyle çocuk öldürenler
için Emri ben verdim. diyen sizler, kalkıp Suriyenin demokrasiye
ihtiyacı var. diye komik duruma düşüyorsunuz. Götürmeye
çalıştığınız demokrasiyi biz gördük, cansız
bedenlerden gördük, silahlardan gördük.
Bakın, sığınmacılar bizim
misafirimizdir, eyvallah, diyecek bir lafımız yok. Onlar için
otelleri kapattınız, hastaneleri kapattınız,
iyileşenlerin bazıları tekrar savaşa Suriyeye gidiyor.
Siz, devletin imkânlarını onlar için seferber ederken kendi
vatandaşlarınız için bunu niye sağlamıyorsunuz? Yani
benim Yayladağıdaki, benim Kırıkhandaki, benim
Defnedeki, Antakyadaki, İskenderundaki vatandaşımın
işsizliğine neden çare bulamıyorsunuz? Benim yeşil
kartlı vatandaşım sıraya girecek, para yatıracak,
hastaneye gidecek, yoğun bakımda yatak bulamayacak, sonra ölecek;
bunun müsebbibi sizlersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yardım ederken benim vatandaşımı mağdur ediyorsunuz. Yani
benim vatandaşımın bunlardan, devletin imkânlarından, ödediği
vergiden yararlanması için sığınmacı mı
olması gerekiyor? Size soruyorum.
Şimdi, bazen diyorsunuz ki: Biz
ustalaştık. Evet, ustalaştınız.
Ustalaştınız, felaketleri bu ülkeye davet etmede
ustalaştınız, ülkemizin bütün sınırlarının
giriş kapılarına şu levhayı asmakta
ustalaştınız: Turiste Dur!, yatırımcıya Dur!,
barış isteyene Dur! 180 derece dönmeyi iyi biliyorsunuz ya, El
Kaideye, kandan beslenen teröre, PKKya, IŞİDe Geç! diyorsunuz,
değil mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Ustalaştınız, ustalaştınız. Sokaklara şiddet
ve korkuyu yaymakta, bu levhayı asmakta ustalaştınız.
Maalesef, ustalaştınız, çocuklarımızın artık
giremeyecekleri şehirler inşa etmeye çalışıyorsunuz,
ustalaştınız bu konuda. O kadar ustalaştınız ki
insanların yatak odalarına girip mezhebinden cinselliğine kadar
fişlemeye başladınız, bu konuda ustalaştınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Çok çocukça!
Çocukça, çocukça!
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Ayıp, ayıp!
Gerçekten ayıp ya!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Hangi
ülkeden bahsediyorsun sen?
SERKAN TOPAL (Devamla) Bu kadar şehit haberi
geliyor, tahammül ediyorsunuz, ülkemize her gün IŞİD tarafından
atılan havan toplarına tahammül ediyorsunuz, Türkiyeyi soyan
bakanlarınıza tahammül ediyorsunuz ama demokratik hakkını
kullanarak özgürce sizi eleştiren öğrencilere tahammül edemiyorsunuz.
Acısını yüreğinde haykıran şehit
yakınlarına bile davalar açtınız. Sizin ne bu halka ne bu
ülkeyi seven millete tahammülünüz kalmadı ama bizim de, bu milletin de
size tahammülümüz kalmadı, bunu da bilmenizi istiyorum.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) 1
Kasımda halk kararını verdi, 1 Kasımda.
SERKAN TOPAL (Devamla) Orta Doğuda
aldığınız tavra, savaşı körükleyen dilinize,
milleti ikiye, üçe bölen politikalarınıza tahammülümüz kalmadı.
Ülkemiz için selden de, depremden de,
kasırgadan da daha büyük felaket, aslında en büyük afet AKP Hükûmetidir.
(CHP sıralarından alkışlar) AKP Hükûmetinin felaketlerinin
yarattığı tahribatı 1 AFAD değil, 10 AFAD elli
yılda düzeltemez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Hangi
ülkeden bahsettin acaba?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topal.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, sadece
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Dinliyorum sizi.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tutanaklara
girmesi bakımından söyleyeceğim, cevap vermeyeceğim.
Artık hatibin bu tür konuşmaları hakikaten komik olmaya
başladı.
AK PARTİ Hükûmetleri kandan ve savaştan
besleniyor. demek suretiyle El Kaide, PKK terör örgütlerine destek vermek ve
biraz evvel kaldırdı
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Duymuyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bunların
hiçbirini kabul etmediğimizi, terör örgütleriyle nasıl mücadele
ettiğimizi ve on üç yıldır milletimizin bize vermiş
olduğu vize de bunun en güzel örneğidir diyor, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dördüncü
konuşmacı olarak Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülüyü
dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Köprülü. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Grisesun)
Sayın Salim Usluya da teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Rica ederiz.
CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçe
tasarısının TİKA -Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı- ve Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığı bölümü üzerinde söz
aldım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütçe
yapmanın amacı, elbette ki denetimi sağlamak, halktan toplanan
vergilerin harcama kalemlerini görmek, kurumların çalışmasını
belli durumlarda denetlemek üzerine oluşturuluyor.
Şimdi, TİKA ve Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklarının devletin kurumlarından ikisi
olduğunu ve
Bugün, halktan toplanan vergilerin bu kurumlara
aktarılacağı bütçe görüşmelerini yapıyoruz.
Şunu söylemem lazım TİKA konusunda:
Hakikaten TİKAnın bazı, bizlerin de hoşuna giden projeleri
var. Özellikle bazı restorasyon çalışmalarını ben de
yerinde gördüm ve emeği geçenlere de bu konuda teşekkür ediyorum.
Ancak tabii ki TİKAnın kuruluş
felsefesine baktığımız zaman, özellikle Sovyet Rusya
dağıldıktan ve Türki cumhuriyetler kurulduktan sonra, özellikle
oralarda çalışma yapmak amacıyla kurulmuş olan
TİKAnın bugün bu amacının tamamen dışına
çıktığını hepimiz görüyoruz. Bugün TİKA maalesef
ki Afrikaya, özellikle Afrikaya sıkışmış
kalmış. O kuruluş amacındaki hizmet
anlayışının ise yakın bir geçmişte kurulan
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları ile
kurtarılmaya çalışıldığı bir süreci
yaşıyoruz. Ancak açık söyleyeyim, bu iş
başarılı biçimde gitmiyor.
Şimdi, komisyonda dinliyoruz, Sayın
Başbakan Yardımcısını dinliyoruz, kurumun
temsilcilerini bazı toplantılarında dinliyoruz, az önce AKP
milletvekillerini dinledik; hep aynı lafları duyuyoruz. Özellikle
TİKA konusunda deniyor ki: 50nin üzerinde ülkeye ofis açtık,
Tanzanyada, Bangladeşte, Cibutide, Kolombiyada hatta, Latin Amerikada
ofisler açtık, çok büyüdük, yatırımlar yaptık. Tebrik
ediyoruz ancak şunu söylememiz lazım Sayın Başbakan
Yardımcısı: Kolombiyada Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı ofisi açtınız ve bundan dolayı
alkış istiyorsunuz, alkışlanmayı istiyorsunuz, tebrik
görmeyi istiyorsunuz. Peki, o zaman ben size başka bir soru sorayım:
Kolombiyada ofis açtınız diye alkış istiyorsunuz ya, 200
binin üzerinde Türkün yaşadığı Yunanistan ve Batı
Trakyada TİKAnın hiçbir faaliyeti olmamasından dolayı
biraz yüzünüz kızarıyor mu? (CHP sıralarından
alkışlar) Kolombiyada ofis açtınız, alkış
istiyorsunuz, Batı Trakyada 200 bin Türkün yanında hiç yoksunuz.
Dahasını söyleyelim: Kenyada Çadda, Namibyada ofis açtık
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Açmasın mı
oralara?
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Açsın, destekliyoruz,
açsın, açmasın demiyoruz. Olaya niçin bu açıdan
bakıyorsunuz? Açın, oralarda da açın ama şunu söyleyeyim: 1
milyondan fazla Türkün ve Müslümanın yaşadığı
Bulgaristanda da biraz faaliyette bulunun, orada da bir şeyler
yapın. Yani
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Yapıyoruz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Yapıyorsunuz! En son
yapılan da Bulgaristanla gelinen noktada bizim Burgaz Konsolosumuz
persona non grata yani istenmeyen adam, İstanbulun Bulgaristan
Konsolosu persona non grata, istenmeyen adam! (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdi, TİKAnın faaliyetleri böyle mi
yürüyecek?
Başka bir şey daha söyleyelim: Bu kadar
büyük yatırımlar, bu kadar büyük çalışmalar
yapıyorsunuz; sınıra 20 kilometrede Cisr-i Mustafapaşa
vardır, bugünkü adı Svilengradtır; ben, bundan beş ay önce
o zamanki TİKAdan sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuşa da şunu söyledim: Sınırımıza 20
kilometre mesafede beş yüz yıllık tarihi olan Mimar
Sinanın yaptırdığı köprü var, burayı restore
edelim dedim, bir tane cevap gelmedi bana. Güzel, Namibyada ofis
açmışsınız, tebrik ediyoruz, daha da fazla ülkede açın
ama TİKAnın açılımına bakın,
Yurtdışı Türklerinin açılımına bakın ve
kuruluş amacına bakın. Dünyanın dört bir noktasına
gidin, dağılın ama kuruluş amacınızı da
kaybetmeyin, unutmayın.
Başka bir şey daha var, az önce
dinliyorum: Büyük devlet olmanın gereğidir TİKA. diyor. Evet,
TİKA, büyük devlet olmanın gereğidir ama büyük devletsek,
eğer TİKAyı da büyük devlet olmanın gereği bir kurum
hâline getirmek istiyorsak o zaman Yunanistanda ofisiniz olacak,
Bulgaristanda ofisiniz olacak, milyonlarca Müslümanın, Türkün
yaşadığı Çinde ofisiniz olacak, Rusyada ofisiniz olacak.
Namibyada, Çadda, Cibutide ofis açmanıza alkış bekliyorsunuz
ya, tebrik bekliyorsunuz ya, tebrik ediyoruz ama buralarda da çalışmanız
olmamasından dolayı biraz da utanmanızı istiyoruz. Bunu
söylemeye de hakkımız var herhâlde.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün
gerçekten Afrikaya sıkışıp kalan bir TİKA
anlayışını görüyoruz. Elbette çalışmaları,
komşuluk hukukuna, soydaşlığa, biraz daha bu
çalışmaların kapsamı içerisine getirmek zorundayız ama
şunu söylemeden geçemeyeceğim: Şimdi, bakın, TİKAda
ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı kurumunda bürokrat seçimlerini doğru yapmak
zorunlu çünkü başarının getirisi buradan geliyor. Siz bir
hastaneyi yönetmek isterseniz doktor atamanız lazım hastanenin
başına, avukat atayarak ya da bir mühendis atayarak hastaneyi
yönetmeniz mümkün değil ya da bir inşaat yapacaksanız, bir bina
dikecekseniz, inşa edecekseniz başına bir mühendis, mimar
getirmeniz lazım. Doktoru o binanın başına getirirseniz o
bina büyümez. Aynı durum TİKA için de geçerli. TİKAda da
eğer kurum içerisinde yetişmiş veya dış
politikayı gerçekten tecrübesiyle sabit, ortaya koyamayacak kişilerle
çalışıyorsanız; sizin yanınızda senelerce görev
yapmış, Ya bu, benim müdürümdü, özel kalem müdürümdü, bu, benim
yanımdaydı, oradaydı, buradaydı. deyip kurumların
başına insan getiriyorsanız, o zaman maalesef ki
başarılı sonuçlar alamıyorsunuz. Hele de dış
politikada bu kadar kötü bir dönemden geçip bürokrat tercihlerinde de
yanlış adımlar attığınız zaman işte
sonuç ortaya bu şekilde çıkıyor.
Şimdi, bizim birkaç önerimiz var, o önerimiz de
şu: Gerçekten, bugün özellikle, TİKAya ayrılan bütçeye
baktığımız zaman ya da Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklarına ayrılan bütçeye baktığımız
zaman çok büyük meblağlar gönderilmiş olan kurumlar. Halkın
vergileri bunlar ya. İşçinin, emeklinin, çocuğun cebindeki
paralar buraya gidiyor ve bunlarla manevi tatminimizi de gerçekleştirmek
istiyoruz haklı olarak, geçmişten gelen eserlerimize de sahip
çıkmak istiyoruz, ama bir noktada da ülkenin maddi geleceğine de
yaptığımız yatırımların hizmet olarak
dönmesini istiyoruz. Yaptığımız çalışmalar, hem
bizim manevi duygularımızı tatmin edecek hem de aynı
zamanda gelecek noktasında belki, Türkiyeye özellikle ihracat olarak
belki müteahhitlik faaliyeti olarak dönecek yatırımlar yapmak
zorundayız ve bugün için de kuruluş felsefesini de
değerlendirerek TİKAnın biraz daha doğru
çalışmalar yapmasını diliyorum.
Bu kapsamda, bütçeye ret oyu kullanacağımızı
belirterek Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köprülü.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına şimdi,
Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gülsün Bilgehan konuşacak.
Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2016 yılı bütçesi üzerinde partim adına söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama Türkiye
Büyük Millet Meclisini ve cumhuriyeti kuran, yıkılmış bir
imparatorluktan yepyeni bir devlet yaratan ve dünyada hâlâ en büyük
markamız olan eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürkü saygı,
şükran ve rahmetle anarak başlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunu yapmaya gerek duydum çünkü sanırım,
Atatürkü en iyi değerlendirmesi gerekenlerin başında
kadınlar gelmelidir. Tek kadınla evlilik ilkesi, evlenmede yaş
sınırı, medeni nikâhın asıl kabul edilmesi, evlenecek
kadının evlilik rızasını evlendirme memuru ve
tanıkların huzurunda bizzat açıklaması, erkeğin
kadını tek taraflı olarak boşama hakkının
kaldırılması -hani o Boş ol, boş ol
- ve evlilik
birliğinin şartların varlığı hâlinde mahkeme
kararıyla sonlandırılabilmesi gibi kadınların hak
kazanımları, 1926da Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden Medeni
Yasanın kabulüyle gerçekleşmiştir.
Bizim doksan yıl önce elde ettiğimiz bu
haklara 21inci yüzyılda, coğrafyamızda yaşayan
kadınların büyük bir bölümü hâlâ sahip değil biliyor musunuz? Bu
yüzden, kuruluş amacı Atatürk değerlerini yaşatmak olan
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda, öncelikle, açıkçası,
bir kadın ağırlığı görmek isterdim. Örneğin,
bir araştırma yapılabilir. Neden 1935te Meclisteki kadın
sayısında dünyada 2nci, bugünse 105inciyiz? Neden Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kadının yaşam hakkını
koruyamadığı için ikinci kez Türkiyeyi mahkûm etti? Bizden
başka bir ülke yok bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
mahkûm ettiği. Neden kadının çalışma hayatına
katılımında OECD ülkelerinin arasında sonuncuyuz?
Yüksek Kurumda kadın gücünü aradım.
Bütçeye sunulan faaliyet raporuna göre, kurum personeli arasında cinsiyet
dağılımı gayet adil; 48 personelin 25i kadın, 23ü
erkek, gayet iyi görünüyor ama burada bir sorun var -başka alanlarda
olduğu gibi kadınlar bu sorunla
karşılaşmışlar, cam tavana çarpmışlar-
kurumda tek bir kadın başkan yok. Atatürk Kültür Merkezinin 20
kişilik Bilim Kurulunda 3, Araştırma Merkezinde 2, Türk Dil
Kurumunda sadece 1 kadın görev almış. Profesör Afet
İnanın kurucuları arasında bulunduğu Tarih Kurumunda
ise hiç kadın yönetici yok. Bu saygın Divana bakınca durum da
belli oluyor zaten.
Tabii, aslında, bugün sözünü ettiğimiz bu
kurumun, Atatürkün vasiyetinde yer alan kurumlarla hiçbir ilgisinin
kalmadığını biliyoruz. Atatürk, en tabii miras hakkı
olarak gelirlerinin bir bölümünü, çok önemsediği 1931de kurulan Türk
Tarih Kurumu ve 1932de kurulan Türk Dil Kurumuna
bağışlamıştı. Bu kurumlar o yıllarda kendi
yöneticilerini kendileri seçen özerk bilim kurumlarıydı, 82
Anayasasıyla dönüştürülen devlet dairelerine benzemiyorlardı.
Biz bu kürsüden her bütçe döneminde, bu konuda bir Anayasa düzenlemesi
yapılmasını ve kurumların, kurucusunun iradesi
doğrultusunda bağımsız hâle getirilmelerini önerdik.
2002den beri bu Mecliste istenildiğinde hangi yasal
değişikliklerin nasıl kolayca kabul edildiğini biliyorum.
Pek çok madde değişti ama tıpkı Yükseköğretim Kurulu
gibi bu kurumların statüsü de nedense özenle korundu.
Bundan önceki yıllarda, bugün kendilerinden
özür dilenen Ergenekon ve Balyoz mağdurlarının bile cezaevinde
bu kurumlardan daha fazla, Atatürkle ilgili eser ürettiklerini biliyoruz. Bu
yıl gözümüze çarpan etkinliklere bakınca: Abdürreşid
İbrahim Bilgi Şöleni -kendisi, İslamiyetin Japonyada resmî
din olarak tanınmasını sağlayan kişidir- Miryokefalon
Zaferinin 839uncu Yıl Dönümü Kutlamaları, Yörük Obasından
Ödemiş Ovasına Uluslararası Birgi Sempozyumu, Geçmişten
Günümüze Türklerde Mezar Taşı Sözleri Konferansı. İlginç
konular olduklarına şüphe yok, hiçbir itirazım da yok ama
Atatürkle ilgili cumhuriyet tarihinden tek bir sempozyum var, o da
Azerbaycanda düzenlenmiş. Oysa, örneğin, gerek özel kanallarda ama
özellikle bir kamu kuruluşu olan TRTde zaman zaman vatandaşları
öfkeden çıldırtan, Atatürke hakaret dolu programlar konusunda,
görevi Atatürk ilkelerini korumak olan bu kurumlar ne yapmaktadırlar? Suç
duyurusunda mı bulunuyorlar, TRTyi kınayan açıklamaları
mı var, yoksa daha önemlisi, çarpıtılan tarihî gerçeklerin
doğrularını mı ortaya koyuyorlar?
Bu arada, esrarengiz bir konu da var. 2000-2013
yılları arasında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü
verilmedi. 2011 yılında yayımlanan 664 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 27nci maddesi uyarınca hazırlanan
Uluslararası Barış Ödülü Yönetmeliği 12/3/2013 tarihli ve
28585 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğe göre, sonu 0 ve 5le biten yıllarda ödül verilecekti.
Daha sonra Yüksek Kurum tarafından 19 Mayıs-29 Ekim 2014 tarihleri
arasında aday gösterme sürecinin başlayacağı belirtildi.
Açıklamaya göre, 23 Nisan 2015 tarihinde ödüle layık kişinin ya
da kurumun ismi açıklanacaktı, 19 Mayıs 2015te de ödül töreni
gerçekleşecekti ama o gün bugündür bu ödülden haber yok. Gerçekten merak
ettim, Sayın Bakana sormak istiyorum -gerçi yeni katıldı
Hükûmete ama- acaba 2015 yılında Uluslararası Barış
Ödülünü verecekleri bir lider bulamadılar mı?
Değerli milletvekilleri, ana muhalefet partisi
olarak, Meclisin bütçe hakkının kullanılmasında engeller
olduğunu belirttik. Bu kurumla ilgili olarak da bütçe tasarısına
eklenen bir maddeyle, Türk Tarih Kurumuna yakın tarih
araştırması yapmak üzere ayrılan paranın özel hesaba
aktarılabileceği belirtiliyor. Bu özel hesaptaki para, Kamu
İhale Kanunu ve Mali Denetim Kanunundan istisna tutuluyor yani bir bölümü
Atatürkün özel hesabından gelen kaynakların hangi amaçlar için
kullanıldığını bilmek mümkün görünmüyor.
Bu şartlarda Atatürkün aziz hatırası
ve manevi mirasının milletimizin kalbinde olduğu gerçeğini
hatırlatarak yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgehan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun altıncı
sıradaki konuşmacısı Amasya Milletvekili Mustafa
Tuncerdir.
Buyurun Sayın Tuncer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçe
görüşmeleri kapsamında kısaltması ATAM olan Atatürk
Araştırma Merkezi bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Sırf gerçekleri ve bilinenleri
yayınladıkları ve halkı bilgilendirdikleri için talimatla
tutuklanan ve Anayasa Mahkemesinin hukuka ve vicdana uygun kararıyla
tahliye edilen Can Dündar ve Erdem Güle Aramıza hoş geldiniz.
diyor, bu karara imza atan Anayasa Mahkemesi yargıçlarına
teşekkür ediyor, hâlen tutuklu olan gazetecilerin ve basın
mensuplarının da bir an önce özgürlüklerine
kavuşmalarını diliyor, Cumhurbaşkanının bugünkü
açıklamasını, hukuk devletine yaptığı darbe
girişimi açıklamasını ise kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, Atatürk
Araştırma Merkezi, Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve
inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini
bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak amacıyla,
Atatürkün manevi himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve
desteğinde, Başbakanlığa bağlı olarak, 17
Ağustos 1983 tarihinde 2876 sayılı Kanunla kurulmuştur.
Atatürke ve Atatürkün kurumlarına karşı yapılan 12 Eylül
darbesi sonrasında, Atatürk tarafından kurulan ve maddi manevi desteklenen
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu âdeta lağvedilmiş ve yerine
Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi ve Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu oluşturulmuştur.
Değerli milletvekilleri, İsim
değişikliğinden ne olur ki? diye sorabiliriz. İlk
bakışta normal bir değişiklik gibi de geliyor ancak hukuki
statülere ve uygulamaya bakıldığında büyük
farklılıkların ortaya çıktığını
görmekteyiz. Öncelikle belirtmek isterim ki bizzat Büyük Atatürk
tarafından kurulan kurumları sözde daha geliştireceğiz
bahanesiyle ortadan kaldırmak, aslında, Atatürkün iradesini ve
vasiyetini ortadan kaldırmaktır. Atatürkçü düşünceyi ve
Atatürkün izlerini milletin iradesinden silmeye çalışmaktır ki
bunun başarılması mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Büyük Atatürk
tarafından kurulan Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları, hiçbir siyasi
iktidara tabi olmayan, siyasi iktidarların müdahalesine kapalı olan
ve tamamen bağımsız bir biçimde bilim üreten ve bilim üretenleri
destekleyen birer kuruluştur. Bu kurumların bütçesi Atatürk
zamanında bizzat Atatürk tarafından, sonrasında ise Atatürkün
kendi el yazısıyla bıraktığı vasiyeti üzerine
Türkiye İş Bankasındaki hisseleri tarafından karşılanmaktaydı.
12 Eylül darbesi sonrasında ise bu iki kurum yerine getirilen,Atatürk
Araştırma Merkezi ile Atatürk Kültür Merkezini de kapsayan Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ise Cumhurbaşkanının
himayesinde Başbakanlığa bağlanmıştır.
Kurumun Başkanı ve yönetimi, Cumhurbaşkanı, Başbakan
ve ilgili bakanlıkça seçilmektedir. Yani, Atatürk zamanında tamamen
bağımsız ve siyasi iradenin etkisinden uzak olan kurum
şimdi ise tamamen siyasi iradenin güdümü altına sokularak
bağımlı bir kurum hâline dönüştürülmüştür. Nitekim,
kurulduğu günden bugüne kadarki faaliyetlerine bakıldığında,
hatta atam.gov.tr adresli İnternet sitesi incelendiğinde kurumun ne
kadar etkisizleştirildiği, âdeta atıl bir kurum hâline
dönüştürüldüğü çok net görülmektedir.
1983 yılında kurulan ve bugün
itibarıyla 33 yaşında olan Atatürk Araştırma
Merkezinin otuz üç yıllık faaliyetlerine
baktığımızda -ki İnternet sitesinden
alınmıştır- 1987, 1991, 1995, 1999, 2003, 2007 ve 2011
yıllarında olmak üzere otuz üç yılda sadece 7 defa Uluslararası
Atatürk Kongresi düzenlediğini görmekteyiz. Kurum âdeta dört
yıllık kalkınma planı hazırlar gibi dört yılda
bir kongre düzenleyebilmektedir ve bu 7 kongrenin 4 tanesini de Ankarada
düzenleyerek âdeta Dostlar alışverişte görsün. sözünü
doğrulamıştır. O kadar etkisiz ve faaliyet yapmayan bir
kurumdur ki toplum arasında tanınmamakta ve halk tarafından
bilinmemektedir.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisten ve
sizlerin huzurundan Atatürk Araştırma Merkezi Başkan ve
yöneticilerine soruyorum: Otuz üç yılda sadece 7 adet kongre
düzenleyeceksiniz yani dört yılda bir kongre yapacaksınız, halk
arasında hiç tanınmayan bir kurum hüviyetine bürüneceksiniz, hatta
İnternet sitenizde hâlâ beş, altı ay önceki duyurular olacak,
İnternet sitenizi dahi güncelleme yaptırmayacaksınız, ATAM
isimli dergiyi yılda 3 defa yayımlayabileceksiniz ve düşük
tirajda yayımlayacaksınız ancak her yıl yüce Meclisten
bütçe talep edeceksiniz, hem de özel bütçe isteyeceksiniz. Hiç mi
vicdanınız sızlamıyor? Hiç mi Biz bu bütçeyi hak
etmiyoruz. demiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, 1983
yılında, Atatürkün kurduğu Türk Dil ve Türk Tarih Kurumu yerine
kurulan Atatürk Araştırma Merkezine kurulduğu tarihte 13 adet
görev yüklenmiştir ancak 2 Kasım 2011 tarihinde yayınlanan 664
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurumun görevleri 11 maddeye
düşürülmüştür. Çıkarılan görev maddesi ise şudur:
Toplumun her kesiminin Atatürkçü düşünce, Atatürk ilkeleri ve
inkılapları konularında aynı görüş, inanç ve
düşüncede birleşmesini sağlayacak açık, kesin ve temel
kavramları ortaya koymak üzere bilimsel araştırmalar yapmak,
Atatürkçü düşüncenin yerleşmesini ve yayılmasını
sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, 1980 darbesi
sonrasında dahi ortadan kaldırılmayan toplumda Atatürkçü
düşünceyi yerleştirme ve yayma görevi, maalesef, AKP iktidarı
döneminde 2011 yılında çıkarılan kanun hükmünde
kararnameyle görev kapsamı dışına
atılmıştır. Oysa bu yüce Meclise düşen görev, ülkeden
Atatürkün izlerini silmeye yönelik ve başkanlığı getirmeye
yönelik çalışmalar yapmak değil, başta Türk Dil ve Türk
Tarih Kurumu olmak üzere darbe hukukuyla pasifleştirilen ve ortadan
kaldırılan tüm kurumları tekrardan bağımsız ve
özerk olarak yeniden kurmaya yönelik çalışmalar yapmak, hatta darbe
hukukuna dair tüm izleri ortadan kaldırmak olmalıdır. Ancak,
üzülerek görmekteyiz ki, cumhuriyetin kuruluşunun 93üncü
yılında artarak Atatürkün şahsına ve kurduğu
cumhuriyete, ilke ve devrimlerine karşı her türlü eleştiri ve
saldırılar yapılmaktadır, ve iktidar partisi bunlar
karşısında sessiz kalmaktadır. Misal vermek gerekirse,
âdeta AKPnin basın ve yayın organı gibi hareket eden TRTde çok
kısa süre önce yayınlanan bir programda, Atatürk, İsmet
İnönü ve o dönemlere dair açıkça iftiralarla dolu yayın
yapılmış, bu yayın karşısında AKP sessiz
kalmış, Hükûmet ise ne yayını yapan sunucu ne de TRT Genel
Müdürü hakkında bir işlem yapmamıştır, hatta programa
ve Genel Müdüre sahip çıkılmıştır. Bu tür
yanlış ve yanlı tutumlardan geri dönmek, Türk milletinin ve
cumhuriyetimizin lehine olacağı gibi, toplumsal uzlaşmayı
ve huzuru da sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Büyük Atatürkün
kurtuluş mücadelesini başlattığı, ilk tamimi
yayınladığı ve Vatanın bütünlüğü ve milletin
bağımsızlığı tehlikededir. Milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır. sözünü söylediği güzel Amasyamın
bir milletvekili olarak buradan yüce Meclise ve milletimize tekrar söylüyorum
ki: Büyük Atatürk, ne senden vazgeçeriz ne de eserlerinden.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Tuncer.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal konuşacak.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür Merkezi
bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikli olarak, edebiyatımızın
büyük ustası Yaşar Kemali, ölüm yıl dönümünde, saygı ve
rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Dünyaca
bilinen romanı İnce Memedde, İnce Memed, ağayı
öldürmeye gittiğinde ağa der ki: İnce Memed, beni öldürsen ne
işe yarar? Bir başka ağa gelir. Bunun üzerine İnce Memed
Olsun, başka bir İnce Memed daha gelir. der. İşte,
buradan, bozuk düzenin karşısında durabilen tüm yürekli
İnce Memedlere selam olsun.
Bugün Anayasa Mahkemesi kararını
tanımayıp kendi hukukunu yaratmaya kalkan bu ülkenin
Cumhurbaşkanını kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve tam 28 Şubatta bunu bir sivil darbe olarak
nitelendiriyorum.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Allah Allah! Kimsiniz
ki Cumhurbaşkanını kınıyorsunuz!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Atatürk Kültür Merkezi,
kurucu önderimizin adını taşıyan, kültürümüzün
araştırılması, incelenmesi ve millî kimlik ve bilincin
güçlenmesi için bilimsel faaliyetler gerçekleştiren bir kurumdur. Kültür
ve Turizm Bakanlığı bütçesinin toplam bütçenin binde 5ini bile
bulmadığı ülkemizde AKP iktidarı ne yazık ki birçok
alanda olduğu gibi kültür ve sanat iş kolunda da siyasi
kadrolaşma yapmaya çalışmaktadır.
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, cumhuriyetin
simgesi, İstanbul Taksimde Avrupanın en büyük opera binası.
Hani, 2008de yurttaşlarımıza kapılarını kapatan
ve hâlâ açılmayı bekleyen kültür merkezimiz. Burayı
açmamanızın sebebi ne? Acaba Atatürk adına olan
tahammülsüzlüğünüz mü? 2007de yıkıma
kalkıştınız, İstanbul 2 No.lu Teftiş Kurulu
kültür varlığı olarak tescil etti, yıkım
yapılmadı. 2008de özgün bir biçimde, aslına uygun restorasyon
yapılması için ihaleye çıkarttınız ama 2008den beri
ne yazık ki hâlâ kapıları kapalı.
Birileri Doksan yıllık enkazı
kaldırdık. diyor. Sizin o enkaz dediğiniz cumhuriyetin
harcı da, temeli de sağlamdır, yıkmaya kimsenin gücü
yetmez. (CHP sıralarından alkışlar)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Bravo(!)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Ama şunu söylüyoruz:
AKP iktidarının sona erdiği gün sizden kalan enkazı
temizlemek de bizim boynumuzun borcudur. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Çok beklersiniz, çok.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Burada devletin bütçesini
konuşuyoruz. Peki, milletin bütçesi nasıl, hiç onu merak ediyor
musunuz? Çiftçiler isyanda, işçiler isyanda, emekliler isyanda,
emeklilikte yaşa takılanlar isyanda, üniversite sıralarında
dirsek çürütüp, yıllarca okuyup işsiz kalan üniversiteli gençlerimiz
isyanda.
Biliyoruz ki önümüzdeki aylarda şeker
yasasını geçirmek istiyorsunuz Meclisten. Bu yasayla hem
sağlığımızı tehdit altına
sokacaksınız hem de pancar ekicilerini bitireceksiniz, onların
bütçesi umurunuzda mı?
Süt üreticileri, seçim bölgem Afyonkarahisarda
sütün kilosunu 90 ile 95 kuruş arasında satıyorlar ve mart
ayında 88 kuruşa düşeceği söyleniyor. Yemde KDVyi
kaldırdık. dediniz, 42 liradan satılan yem 45-46 liraya
yükseldi. Süt üreticilerinin sattığı sütün fiyatı
düşüyor ama yemin fiyatı yükseliyor, bu işte bir
yanlışlık yok mu? Yakında ne yazık ki süt üreticileri
ineklerini kesmek zorunda kalacaklar, onların bütçesi sizin umurunuzda
mı?
Patateste geçen yıl mildiyö
hastalığı nedeniyle rekoltede düşüklük yaşandı,
rekolte düştü. Bununla ilgili zararların karşılanması
için önerge verdim bu Meclise, umurunuzda oldu mu? Ve rekolte düştüğü
hâlde şu anda patates üreticileri hâlâ zararda, o patatesler depolarda
çürümeye terk edildi, satamıyorlar. Ve bu yıl aynı patates
üreticileri -hastalık olmayacağını, rekoltenin
düşmeyeceğini varsayın- bu yıl üretilecek olan, rekolte
düşüklüğü yaşanmayacak olan bu patatesleri nasıl
satacaklar? Hiç düşündünüz mü onların bütçelerini?
MUSA ÇAM (İzmir) Patatesleri Tuğrul
Beye gönderelim, Tuğrul Beye.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Patatesten bağırın, iyi bağırıyorsunuz.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Sultandağı
ilçemiz var Afyonkarahisarda; hani, sizin teşekkür etmediğiniz tek
ilçe, Cumhuriyet Halk Partisinin 1inci çıktığı ilçe.
İşte o ilçede tadiki adıyla tescil edilen Sultandağı
kirazımız var. Kiraz üreticilerimiz bu kirazdan dolayı zararda,
onların bütçesi umurunuzda mı? Ve o kiraz üreticileri kiraz
ağaçlarını sökme noktasına geldi çünkü zarar ediyorlar,
para kazanamıyorlar, ama sizin umurunuzda mı?
ORHAN KIRCALI (Samsun) Söz aldığın
kurumla bunların ne alakası var?
BURCU KÖKSAL (Devamla) Şimdi, şu
fotoğraflara bir bakın, bunlar Dinarda TOKİ konutlarında
yaşayan yurttaşların kaldığı yerler.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Söz aldığın
kurumla bunların ne alakası var?
BAŞKAN Sessiz olalım lütfen.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bunlar Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı, bunlar kentsel dönüşüm kapsamında evleri
yıkılıp arazileri istimlak edilen insanlar ve
karşılığında, Dinarın en ücra köşesinde,
2+1, 63 metrekare kullanım alanı verilmiş, sobalı
dairelerde yaşayan, doğru dürüst altyapısı ve
ışıklandırması olmayan konutlarda yaşamaya mahkûm
edilmiş insanlar. Bunlara 45.700 liradan vereceğiz. dediğiniz
konutları bugün 63 bin liradan vermek istiyorsunuz ve yarın
sözleşme için son günleri. Bu sözleşmeyi imzalamazlarsa evlerden
atacağınızı söylüyorsunuz. Nerede kaldı sizin
insanlığınız? Nerede kaldı
halkçılığınız, nerede kaldı milleti
düşünmeniz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Hayır, niye bağırıyorsun böyle!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bu insanların bütçesi
umurunuzda mı sizin? 75 yaşında, merdiven silerek geçinmeye
çalışan insan var bunların içinde. Günlüğü 30 lira
yevmiyeden çapaya gidip evine ekmek getirmeye çalışan insanlar var
bunların içinde ve hepsi dar gelirli yurttaşlar. Hepsine ilişkin
belgeler de TOKİye ulaşmış durumda ve bu insanlar 63 bin
lirayı ödeyemeyecekleri için şu anda sokakta kalma tehlikesiyle
karşı karşıyalar. Peki, onların bütçesi umurunuzda
mı? Burada devletin bütçesini düşünüyorsunuz, sarayın örtülü
ödeneğini düşünüyorsunuz...
ORHAN KIRCALI (Samsun) Saray maray yok, orası
külliye, külliye; öğrenemediniz mi şunu ya?
BURCU KÖKSAL (Devamla) ...günlük 1,5 trilyon lira
harcanılan saray için bütçe ayırıyorsunuz, peki bu insanlar için
bütçeyi neden kullanmıyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Öğrenemediniz
şunu! Külliye orası külliye; öğren, öğren, külliye
orası.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bu insanların
bütçeleri umurunuzda mı? Dinarda 110 konut sahibi, TOKİ sahibi
insanı sokağa atmakla tehdit ediyorsunuz, onların bütçeleri
sizin umurunuzda mı? Lütfen onları da düşünün.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
MUSA ÇAM (İzmir) Tuğrul Bey cevap
verecek bunlara. Değil mi Tuğrul Bey, cevap vereceksiniz değil
mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, 60a göre kısa bir söz talebim olacak.
BAŞKAN Duymuyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre yerimden kısa bir söz talebim olacak.
BAŞKAN 60a göre, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tuğrul Bey
sıkışırsa cevapta başka partiye geçiverir!
MUSA ÇAM (İzmir) Öyle mi!
ATİLA SERTEL (İzmir) Cevapta
sıkışırsa başka partiye...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii ya. Tuğrul Bey
cevap veremeyecek gibi olursa başka partiye geçiverir!
MUSA ÇAM (İzmir) Özgür Bey diyor ki:
Tuğrul Bey sıkışırsa başka partiye geçer.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
Sayın Baluken konuşuyor.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
39.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tel Abyadda IŞİD
saldırısının tamamen kırıldığına
dair bir haber aldıklarına ve bunun sınır güvenliğimiz
açısından son derece önemli bir gelişme olduğuna
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, şu anda bütün Türkiye bizi izliyor. O nedenle,
bize ulaşan bir bilgiyi bütün halkımızla paylaşmak istedik.
Bugün gün içerisinde de Genel Kurul
toplantılarında ifade ettiğimiz Tel Abyaddaki (Gre Spideki)
IŞİD saldırısıyla ilgili önemli bir gelişme var.
Tel Abyadda (Gre Spide) Arap, Kürt, Türkmen, Asuri, Süryani, Ermeni,
Şii, Sünni, Hristiyan ve diğer inançlara mensup halklara yönelik
IŞİD saldırısı şu anda
aldığımız habere göre tamamen
kırılmıştır. Tel Abyad (Gre Spi) tamamen özgür bir
şekilde, vahşi IŞİD çetelerinin saldırıları
karşısında dimdik ayaktadır. Bu, bizim sınır
güvenliğimiz açısından da son derece önemli bir gelişmedir.
Biz Halkların Demokratik Partisi olarak, bu vahşi, barbar çete
örgütlerine karşı Rojava halklarının yanında
olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı da Tel
Abyadın yüzde 70inin IŞİDin elinde olduğunu
belirtmişti. Sanırım danışmanları hem kendi
temennilerini hem de Sayın Cumhurbaşkanının temennilerini
bir bilgi olarak kendisine aktarmışlar. Yani, bu konuda doğru
bilginin, düzeltici bilginin bu olduğunu ifade ediyorum. Özellikle, AKP
grup başkan vekillerine de Sayın Cumhurbaşkanına iletilen
bu yalan yanlış bilgiyle ilgili son gelişmeleri hızla
iletmelerini ve bu konuda Türkiyenin dış politikadaki
itibarını sarsacak bu yalan yanlış ya da temenni bilgilerle
hareket edilmemesi gerektiği hususunu hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Allah razı
olsun!
HİLMİ BİLGİN (Sivas) -
İdris Bey, niye gerek duydun buna ya?
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
sekizinci konuşmacısı Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sadece
bağırmadan konuşun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Allah aşkına bağırma. Sakin sakin, yavaş yavaş.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sakinim, sakin.
BAŞKAN - Mikrofona gelmeden konuşmaya
başladınız Sayın Özcan.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu akşam, tabii, Türk Dil Kurumuyla
ilgili birkaç şey söyleyeceğim muhakkak ama ondan önce, şu malum
tartışmayla ilgili benim de söyleyeceklerim var.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İstersen
girme sen oraya.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Eksik
kalır.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Elbette, ben söylemezsem
eksik kalır.
Değerli milletvekilleri, bugün gerçekten
Türkiye açısından son derece vahim bir durum yaşandı.
ORHAN KIRCALI (Samsun) O, sana göre vahim, sana
göre vahim.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı ne diyor? Uymuyorum, tanımıyorum
Saygı
da duymuyorum. Neye göre söylüyor bunu? Ne için söylüyor? Anayasa Mahkemesinin
kararına karşı söylüyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yeni bir
şey söyle Tanju Bey.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı alışıldık üslupla şunu
deseydi, Ben bu kararı beğenmiyorum ama saygı gösteriyorum.
deseydi, biz de bunu saygıyla karşılardık. Hukukçu olarak
bizlerin de beğenmediği çok sayıda karar ortaya
çıkıyor.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sabahtan beri aynı
şeyleri söylüyorsunuz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ama bu kararlar
çıktıktan sonra ne diyoruz? İnanmasak bile o kararın
doğruluğuna, Saygı duyuyoruz. deme erdemini gösteriyoruz.
Tabii, bu erdemi Sayın Cumhurbaşkanından göstermesini beklemek
bizim için lüks mü olur, bunu da bilmiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Tabii, biraz önce bir oyuncu
değişikliği yapmış AKP Grubu, grup başkan
vekillerini değiştirmiş.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Oyuncu deme, oyuncu
değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) E, biz
soru sorduk da o soruya cevap yok.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Demek ki saraydan Biz
tatmin olduk, biz tatmin olduk. cevabı gelmemiş. Muhtemelen de
şu anda koridorda, saraydan gelen telefonun ucundaki kişiden,
muhtemelen Sayın Kalından fırça yemekle meşgullerdir.
BAŞKAN Kişisel sataşmaya yer
vermeyin Sayın Özcan, lütfen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, ben
sizleri, ben AKP Grubunun grup başkan vekillerini ilk kez bu kadar biçare
hâlde gördüm.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Allah Allah!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ya, arkadaşlar, neyini
savunmaya kalkıyorsunuz?
ORHAN KIRCALI (Samsun) Hakaret etme, hakaret etme!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Böyle bir şey var
mı? Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum,
uymuyorum, saygı da göstermiyorum. diyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Aynen öyle
Aynen öyle
TANJU ÖZCAN (Devamla) Devamında daha
ağır bir şey söylüyor. Hani kaymakamlara bir talimat
vermişti ya, Bırakın mevzuatı falan. demişti.
Şimdi, Türkiye'nin yargıçlarına, adalet dağıtmakla
görevli olan hâkimlerine Uymayın bu tür kararlara. diyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Doğru
söylüyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, kusura
bakmayın, daha hafif bir cümle bulamıyorum da, bu cümlelerin sahibine
sadece Yazıklar olsun. demek düşer bize. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET METİNER (İstanbul) Sana
yazıklar olsun! Sana yazıklar olsun, sana sana!
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sana yazıklar olsun!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ve ben şunu da
açık söylüyorum size: Sayın Cumhurbaşkanının, ama
demeden, fakat demeden, dilim sürçtü deyip Türk milletinden derhâl özür
dilemesi gerekiyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Anayasa
Mahkemesinin kararına saygı duymuyor.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Bu ülkenin
Cumhurbaşkanına Yazıklar olsun. diyemezsin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Derhâl özür dilemesi
gerekiyor. Ayıptır bunlar, ayıptır.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Bu ülkenin
Cumhurbaşkanına Yazıklar olsun. diyemezsin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ayıptır,
ayıptır.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Diyemezsin
Diyemezsin
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanının yaptığı ayıptır ve
hiçbir bahaneye sığınmadan da özür dilemek zorundadır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, Türk Dil Kurumuyla
ilgili düşüncelerimi ifade etmek için buraya çıktım; ancak,
neyini ifade edeyim bunu da bilmiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
konuşmacıya laf atmayın.
Sayın Konuşmacı, siz de
şahsiyatla uğraşmayın lütfen. Lütfen, konunuza gelin.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sayın Başkan, bu
ülkenin Cumhurbaşkanına Yazıklar olsun. diyemez.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
İçi boşaltılmış bir kurumdan bahsediyoruz. Misyonunu
kaybetmiş, misyonu kaybettirilmiş bir kurumdan bahsediyoruz.
Arkadaşlar, şunu
söylemeyeceğim, hepiniz herhâlde biliyorsunuz. Türk Dil Kurumu Mustafa
Kemal Atatürk tarafından kurulmuş, bunu herhâlde bilmeyen AKP
milletvekili yoktur.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Hakaret etmeden konuş!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Peki,
Mustafa Kemal Atatürk Türk Dil Kurumunu niye kurmuş?
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Hakaret etmeden konuş! Ne demek? Küçümsüyor musun?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Hani
bu akşam bir tartışma vardı, birkaç saat önce bir
tartışma vardı, ırkçı ve faşist bir
yaklaşım çerçevesinde bunu kurduğunu iddia edenler vardı.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Küçümsüyor musun? Ne demek o yani? Ne demek o?
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
Arkadaşlar, siz Atatürkü hiç anlamamışsınız, ulus
devlet anlayışını hiç içinize sindirememişsiniz,
gerçekten ne olduğunu kavrayamamışsınız.
Arkadaşlar, Türk Dil
Kurumu ne için kurulmuş? Ulus devlet anlayışını pekiştirmek
için, bir; dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türk dilini
yabancı kelimelerden arındırıp mümkün olduğu kadar saf
bir dil hâline getirmek için kurulmuş.
Şimdi diyorsunuz ki
arkadaşlar: Irkçı ve faşist bir anlayışla
kurulmuş. Arkadaşlar, biz de diyoruz ki: Ulus devlet
anlayışının tezahürü olarak kurulmuş, güçlendirmek
için kurulmuş.
Bakın, bunu size
enteresan bir örnekle anlatacağım. Türk Dil Kurumunun
başına ilk getirilen kişi kim Türkiyede?
KADİM DURMAZ (Tokat)
Agop Dilaçar.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Evet,
kimdir? Dilâçar.
Agop Dilâçar, etnik olarak
Ermeni kökenli bir vatandaşımız. Doğru mu? Mustafa Kemal
Atatürk bunu bilecek kadar da ülkeyi tanıyan bir lider, değil mi? Bu
kurumun başına Ermeni kökenli bir vatandaşımızı
getiriyor. Ne için getiriyor? Irkçı bir anlayış içerisinde olsa
bunu yapar mıydı? Böyle bir şey olabilir mi veya ırkçı
bir anlayışla kurulsa
Ki o günlerde ırkçılık,
faşizm dünyada egemen olmaya başlamış -1930larda- sen
Ermeni kökenli bir vatandaşı Türk Dil Kurumunun başına
getiriyorsun. Çünkü, Atatürkün anladığı anlamda Türklük, ulus
devlet anlayışının bağlayıcı unsuru. O
anlamda bunu yapıyor ve sağ olsun Agop Bey de bunu bildiği için
bu kurumun başına geçiyor ve uzun yıllar onurlu bir şekilde
görev yapıyor.
Evet, sayın
milletvekilleri, Bugün itibarıyla, bu kurum, amacına uygun,
misyonuna uygun faaliyet göstermiyor. diyoruz.
Gerçi Sayın Başbakan
Yardımcısı Tuğrul Bey bunu dinlemiyor. Sayın
Tuğrul Bey, siz bunu dinlemeyecekseniz, neyi dinleyeceksiniz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Siz Genel Kurula doğru hitap edin
Sayın Tanju Özcan.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Başka işiniz yok
ki, siz sadece Türk Dil Kurumundan sorumlu Başbakan
Yardımcısısınız.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap eder misiniz
lütfen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Size Sayın
Türkeş demiyorum. Rahmetli babanız -katılırız
fikirlerine, katılmayız ama- Türkiyede Türk siyasetine önemli bir
damga vurmuş, saygın bir kişilik. O yüzden size sadece
Tuğrul Bey diye hitap ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen Genel Kurula
doğru hitap edin ve şahsiyatla uğraşmayın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bu noktada AKPyi
yadırgamıyorum, bence de doğru yapmışlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın
Başkan, ayar mı veriyorsun?
BAŞKAN Tüzükü aç oku! Aç oku Tüzükü!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizin gibi, kusura
bakmayın ama, siyasi bir döneğe başka verecek kurum
bulamamışlar, sadece bu kurumu vermişler Türkiyede bu kadar
önemli kurum varken.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Allah Allah!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ben size o zaman da söylemiştim,
demiştim ki: Sayın Tuğrul Bey -Sayın Türkeş demiyorum
ısrarla- kuru bir koltuk uğruna davanızı, ideolojinizi
satıyorsunuz, kuru bir koltuk uğruna. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Hakaret etme!
Bakanımıza öyle bir laf söyleyemezsin! Buraya konuş, buraya.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - İşine bak sen,
işine! İşine bak sen!
ORHAN KIRCALI (Samsun) Hakaret etme Bakana!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Konuşacakların
bittiyse in!
ORHAN KIRCALI (Samsun) Hakaret etme Bakana.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Gerçekten bu kuru bir
koltukmuş. Başbakan Yardımcısı oluyorsunuz ama size
bağlanan sadece Türk Dil Kurumu; başka hiçbir sorumluluğunuz
yok, başka hiçbir göreviniz yok. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sayın Hatip,
konuşmanız bittiyse, Bakanımıza sataşmayın,
lütfen buyurun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bu noktada ben sizi
yadırgamıyorum. Siz geçmişte de siyasi dönekleri alıp,
kullanıp kullanım süresi dolduktan sonra kenara koymayı
alışkanlık hâline getirmiş bir zihniyetsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Çok boş
konuşuyorsun, boş!
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bu anlamda ben sizi
yadırgamıyorum.
Arkadaşlar, Türk Dil Kurumundan
konuşuyoruz, Türkiyenin yöneticileri, Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın Başbakan Türkçeyi doğru kullanamıyor.
Arkadaşlar, Türkçede Ha diye bir harf yok. Ce-Ha-Pe değil Ce-He-Pe,
Me-Ha-Pe değil Me-He-Pe, Ha-De-Pe değil He-De-Pe. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) AKP değil, AK
PARTİ.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) PKKyı da
söyle. Hadi, Pe-Ke-Ke de.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Dolayısıyla, bunu
bile bilmeyen, özellikle Türkçeyi kirleten bu insanların Türkiye
Cumhuriyetini yönetmesinden ben gerçekten Türkiye Cumhuriyetinin bir
milletvekili olarak utanç duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlar, son olarak şunu söyleyeyim:
Bakın, Cumhurbaşkanının sizlere bir talimatı
vardı, dedi ki size Osmanlıcayı öğrenin,
Osmanlıcayı. Ama ben bu konuda Sayın Doğan Kubat dışında
hiçbirinizin çalıştığını görmüyorum. Önümüzde
günler kısa. Seçim gelir, Sayın Cumhurbaşkanı sizi kaçak
saraya davet eder, Osmanlıca konusunda mülakat yaparsa hepiniz
sınıfta kalırsınız. Aklınızı
başınıza toplamanızı tavsiye ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, biraz evvel, konuşmacı, hatip, oyuncu
değişikliği, Grup başkan vekilleri biçare. gibi ifadeler
kullanmak suretiyle bizzat şahsıma sataştığı gibi
grubuma da sataşmıştır, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı söz
istiyor, gerekçesini de söyledi.
Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım ve değerli milletvekili arkadaşlar; biraz evvel
hatibin konuşmasındaki oyuncu değişikliği, Grup
başkan vekillerini hiç bu kadar biçare görmedim. şeklindeki ifadelerini
hakikaten bu Meclisin mehabetine, nezaketine hiçbir şekilde
yakıştırmadım, kendileri bunu
yakıştırıyorsa kendilerine diyecek bir şey yok. Ama,
birilerini hafife almak, bu grubu hafife almak, milletvekillerini hafife almak,
grup başkan vekillerini hafife almak suretiyle kendi sözlerine
ağırlık kazandıracağını düşünüyorsa son
derece yanıldığını özellikle belirtmek istiyorum. Bu
ağırlık bu şekilde kazandırılamaz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bunun dışında, belki bundan sonraki
hatipler de benzer ifadeleri kullanmak üzere bu kürsüye çıkacaklar ve
Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemiş olduğu
sözler üzerinden eleştirilerde bulunacaklardır. Onun için, burada,
özellikle bu sözlerin bir darbe olarak nitelendirilmesi aslında, bütün
geçmişte yapılan darbeleri ne kadar hafif, ne kadar niteliksiz,
yaşanmış acıları ne kadar yok
saydığının bir kez daha göstergesidir bu ifadeler. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Onun
için, bu sözleri şiddetle reddettiğimizi
Biz itirazımızı şurada
yapıyoruz: Bakın, Anayasanın 19uncu maddesini açın, okuyun,
eğer burada bir hak ihlali varsa, evet, doğrudur, buradan bir karar
verilebilir ama Anayasanın 26ncı maddesine, 28inci maddesine göre
daha iç hukuk yolları tüketilmeden, yargılama yapılmadan, 26 ve
28 göz önüne alınmaksızın eğer bir karar veriliyorsa
işte, burada, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar
eleştirilir ve asıl burada bir darbe var mı diye
düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aynı şeyle biz de söz istiyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, biraz önceki hatip bana siyasi
dönek
BAŞKAN Sayın Özele bir söz vereyim,
size de söz vereceğim.
Sayın Özel, sizi dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli grup başkan vekili, arkadaşımızın
yaptığı konuşmadaki
BAŞKAN Önce, grubunuzdaki arkadaşlara
rica eder misiniz biraz sussunlar, sakin olsunlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, biraz sessiz
olalım.
BAŞKAN Grup başkan vekiliniz
konuşuyor.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın grup başkan
vekili, hatibimizin kürsüde kullandığı bazı ifadelerin
gruplarına sataşma niteliğinde olduğunu söyledi; cevap
hakkı verdiniz, onu kullandı ama kullanırken hem grubumuza hem
söz alan arkadaşımıza ağır sataşmalarda bulundu.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ağır
neresi burada?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aynı kapsamda cevap
hakkını kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN Gerekçeleri neydi? Ne dedi grubunuza?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Darbeleri hafife alma,
çekilen acıları anlamama, hissetmeme gibi
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Aynen öyle!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Cumhuriyet Halk Partisiyle
bağdaşmayacak
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika, durabilir
misiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaşlar, özür dilerim
de yani bu konuda hakikaten bazılarınızın
BAŞKAN Sayın Özel, benimle konuşur
musunuz lütfen?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki. Konuştum efendim;
gerekçem odur.
BAŞKAN Siz mi söz alacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben söz istiyorum.
BAŞKAN İki dakika, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sağ olun.
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değerli arkadaşlar,
öncelikle, bir kez şunu söyleyelim: Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki her
hatip ve her milletvekilimiz diğer parti gruplarına, o partilerin
tüzelkişiliklerine, onları temsil eden grup başkan vekillerine
saygılı davranmaktadırlar. Bu konuda, eğer kullanılan
ifadelerde bu konuda bir eksiklik olduysa sorumluluk şahsıma aittir;
bunu buradan özellikle ifade edeyim.
ALİM TUNÇ (Uşak) Özür dilesin, özür!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ancak, kürsüde
kullanılan ifadelerin, eleştirilerin doğrudan şahısla
uğraşmadığı ama o ifadelerin neyi kastettiğini de
birazcık düşünmek gerekiyor. Söylenen şu: O kadar
ağır bir yükün altındasınız ki
diyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ya, size ne!
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)- Sana ne
ya!
MEHMET METİNER (İstanbul) Size ne bizim
yükümüzden?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bunu söylerken sizin
acziyetinizi, güçsüzlüğünüzü tarif etmiyor; asla yapmaz. Yükün
ağırlığı, başka bir tarafta, işlenen kusurun
büyüklüğünden kaynaklanıyor. Tarafsız olması gereken,
tarafsız olsa en üst düzeyde saygıyı ilk başta bizden
görecek olan, bu konuda namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş bir
Cumhurbaşkanı çıkıyor
MEHMET METİNER (İstanbul) Sizin
saygınızı isteyen yok. Saygısızlık yapmayın
sadece.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
yurt dışına
gitmeden önce son cümlesinde de Ben gidiyorum, buralar birazcık
karışacak. diyor. Bakın, Meclis karıştı.
MEHMET METİNER (İstanbul) Siz
karıştırıyorsunuz, siz!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Biraz önce Sayın
Balukenin soruları, bizim sorularımız, yarın Türkiyede
olacak şeyler
Ne karışacak Türkiye'de? Ve özellikle şunu
söylüyoruz: Tarafsızlık yemini olan, kendisine Anayasanın
105inci maddesinin sağlamış olduğu sorumsuzluk hâlini
suistimal eden bir Cumhurbaşkanı, kendi yetkilerini de yani
varlığını, ona duyulması gereken saygıyı,
her şeyi, Cumhurbaşkanlığının hem
şahsına verdiği hem de o makamın cumhuriyetin kuruluşundan
beri taşıması gereken o bütün ağırlığa
rağmen, tutuyor ve şunu söylüyor: Ben Anayasa Mahkemesi
kararını tanımıyorum, buna uymayacağım.
SALİH CORA (Trabzon) Sizin
Cumhurbaşkanına saygısızlığınız,
millete olan saygısızlıktır.
MEHMET METİNER (İstanbul) Aynen,
tanımıyoruz. Aynen tanımıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Anayasa Mahkemesini
tanımamak Anayasayı, doğrudan kendisini tanımamaktır.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne diyorsa o
kardeşim! Ne diyorsa arkasındayız.
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O ifadeleri yok hükmündedir.
Kendisi de bizim için hiç hükmündedir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Ona saygı
duymak da bir seviye gerektirir, seviye. Ona saygı duyabilmek de bir
seviye gerektirir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
Tuğrul Türkeş de söz istedi sataşmadan dolayı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Efendim, Siyasi dönek dedi, ondan dolayı
BAŞKAN Evet, siyasi dönek dediği için.
İki dakika size de söz veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
10.-
Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul
Türkeşin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Tanju Özcan Bey
MEHMET METİNER (İstanbul) Tanju, Tanju, adıyla
mütenasip!
BAŞKAN Sayın Metiner
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekilinin Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun önemli bir kurum
olmadığını düşünüp bunun bir bakana bağlı
olmasını yeterli görmemesini garipsediğimi söylemek istiyorum
öncelikle, bir.
İki: Tanju Özcan Bey, babamla ilgili çok güzel
sözler söyledi, sağ olsun ama onun babası, ondan önceki nesil
rahmetliye çok sataşmıştı. Demek ki benim bugün siyaseten
ne yaptığımı da ancak Tanju Beyin çocukları
anlayacak. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Son olarak da, Türk Dil Kurumunun ilk
Başkanı Sâmih Rifattır, Agop Dilâçar ilk Genel Sekreterdir ve
hiç Başkanlık yapmamıştır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
(AK
PARTİ sıralarından Otur yerine! sesleri)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sessizlik olduğu zaman size söz
vereceğim Sayın Baluken.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin AKP Grubu adına konuşan sayın grup
başkan vekili bu karara darbe diyenlerin darbeleri ne kadar
önemsemediğini
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hafife
aldıklarını ve acıları yok
saydıklarını
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
ve o
dönem yaşanan acılara ne kadar kayıtsız
kaldığını ifade ederek bunu bir darbe olarak
tanımlayan grubumuza da açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN İki dakika
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özcan, sizi sonra
dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Baluken.
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Aslında, oturum kapanmadan bir açıklama
istemiştik ama grup başkan vekillerinden hâlâ hiçbir açıklama
gelmedi. Yani, Cumhurbaşkanını bu kadar ateşli bir
şekilde savunurken yaptığı açıklamalarla ilgili de
bizi bilgilendirecek, Genel Kurulu bilgilendirecek bazı
açıklamaları yapmanız gerekir.
Şimdi ben gidiyorum, Türkiye
karışacak, ortalık çalkalanacak! derken ne kastediyor merak
ediyoruz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Anlamadınız mı? İşte bunu kastediyor herhâlde!
ALİM TUNÇ (Uşak) Merak etmeye devam
edin!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani ne
kastediliyor? Bir hafta boyunca ne yaşanacak?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Anlayamadınız
mı hâlâ?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - İnsanlar
mı ölecek, darbe mi olacak? Hükûmet mi düşecek? Bu
ortalığın çalkalanması ne anlama geliyor?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Fitneciler
fitne üretmeye devam edecek!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, biz
başından beri bir saray darbesi olduğunu söylüyoruz. 7
Hazirandan itibaren halk iradesine yapılan darbeden sonra binlerce insan
öldü. Yani, sadece sokağa çıkma yasaklarının olduğu
yerde 500e yakın sivil insan yaşamını yitirdi.
ALİM TUNÇ (Uşak) Terörist onlar.
SALİH CORA (Trabzon) Terörist
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Çatışmalı süreçlerden kaynaklı binlerce insan
yaşamını yitirdi. Bütün bunları siz bir acı olarak
görmüyor musunuz? Türkiye âdeta bir taziye evine döndü. Yani, darbenin bedel
ödeten, ölüme neden olan, insanların önüne ağır acılar
getiren o süreciyle ilgili ortada bir şey yaşanmıyor değil,
en âlâsı yaşanıyor, her gün yaşanıyor. O nedenle, bu
kullanmış olduğunuz cümleleri kesinlikle reddediyoruz. Bir saray
darbesi olmuştur. Yürüyen savaş da bir vatan savaşı
değil, bir saray savaşıdır. Bu saray savaşında
halk çocukları yaşamını yitiriyor, yoksul Anadolu
çocukları yaşamını yitiriyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın, Reza Zarrab 7,5
trilyona yeni bir villa aldı, 7,5 trilyona ama saray savaşında
yaşamını yitiren askerlerin evlerine bakın! Şu
insanların evlatlarını ölüme gönderiyorsunuz, Reza Zarrablar
lüks içinde yaşıyor. Sizin çocuklarınız, zengin
çocukları, Bakan çocukları
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY ÇANAK (Ordu)
Bombacıyı gönderene söyle!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Hepsini söylüyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Hepsi yoksul halk çocukları
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OKTAY ÇANAK (Ordu)
Bombacıyı gönderene söyle!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sizin çocuklarınız, Reza Zarrabın çocukları
nerede? Dolayısıyla, bu saray savaşına, saray darbesine
karşı çıkmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Özcanı dinleyeceğim şimdi Sayın İnceöz.
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
PKKnın Allah belasını versin!
AHMET YILDIRIM (Muş)
Kim ki bu ölümlere sebep olmuşsa Allah onun belasını versin.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Allah onun belasını versin kim ki bu ölümlere
sebep olmuşsa! Utan, bak, şu resme bakarken utanıyor musun?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Kimse, her kimse Allah onun belasını versin.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bak, saraya bak, bir de buna bak! Utan, utan! Kendi
çocuklarınızı gönderin.
BAŞKAN
Karşılıklı bela okuyorsunuz, ayıptır, gerçekten
ayıptır arkadaşlar ya! Yani, gerçekten ayıptır,
karşılıklı bela okuyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Oradan geliyor Başkanım!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Çok yiğitseniz siz gidin. Halk çocuklarını
ölüme gönderip burada kahramanlık yapacaksınız ha!
BAŞKAN Milletvekiliyiz
biz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunuyoruz.
Sayın Özcan, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, Sayın Bakan sataşmadan dolayı söz alarak
benim hiç söylemediğim sözleri bana atfen, söylemişim gibi
değerlendirdi. Mesela, kurumun ben önemsiz bir kurum olduğunu
söylemişim, hiç öyle bir şey söylemedim. Babamla ilgili, babamın
siyasi duruşuyla ilgili değişik sözler söyledi. En sonunda da
ben Agop Dilâçarın
BAŞKAN Hayır,
hayır
Sizin babanızla ilgili bir şey söylemedi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim,
müsaade ederseniz
Sayın Agop Dilâçarın kurumun başkanı
olduğunu söylemediğim hâlde, benim bu konuyu bilmediğimi,
başkanı olduğunu söylediğimi ifade etti.
BAŞKAN Size söylemedi
onu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bana
söyledi efendim. Sataşmadan dolayı
BAŞKAN Size söylemedi
ama onu. Sayın Türkeşin söylediği hiçbir şey size
doğru değildi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim,
ismimi de defalarca zikrederek söyledi.
BAŞKAN Gel, iki dakika
konuş, gel, hadi!
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yani
Ama, lütfeder gibi yapmayın bunu.
BAŞKAN Gel,
sataşmadan konuş, gel!
12.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasına şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, öncelikle bu tavrınızı
kınıyorum yani lütfeder gibi, böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN Tamam, onu da
kabul ettim, hadi!
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sataşma var ortada.
BAŞKAN Tamam, kabul ettim, tamam.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Lütfen
Bundan sonra daha
tarafsız bir yönetime davet ediyorum.
BAŞKAN Tamam.
İki dakika.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, ben Kurum önemsiz. demedim, Kurumun bağlı
olduğu kişi bizim nazarımızda önemsiz bir adam. dedim. Ben
bunu söyledim, lafı hiç evirip çevirmeye gerek yok. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sen ne dersen de, milletin
nazarına bakacağız!
TANJU ÖZCAN (Devamla) İkincisi: Benim babamla
ilgili güzel bir tespitte bulundu, doğrudur.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Millet önemsiz
millet, sizin nazarınızda millet önemsiz!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Benim babamın
hayatı, siyasal anlamda rahmetli babanızla, babanızın
siyasal anlayışıyla mücadeleyle geçti, bu da doğrudur.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sizin
nazarınızın ne önemi var?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ama babam hiçbir zaman
şunu söylemedi rahmetli Türkeşle ilgili, siyasal olarak
karşısında durduğu rahmetli Türkeşi en azından
tutarlı bulduğu için her zaman saygıyla andı,
arkasından da Fatiha okumayı bildi. Ama siz bana diyorsunuz ki,
Sayın Bakan bana diyor ki: Benim bugün ne yapmaya
çalıştığımı Tanju Beyin çocukları anlayacak.
Sayın Bakanım, benim bir tane oğlum var. Emin olun, otuz
yıl sonra, yirmi yıl sonra, o da bugün Meclis kürsüsünden size hitap
ettiğim gibi sizi anacak.
ALİM TUNÇ (Uşak) Hiç çabalama!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Tanju Bey, o top 90a
gitti, çabalama!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Diyecek ki: Rahmetli
Türkeşin oğlu Tuğrul Bey siyasal anlamda dönekti; AKP
tarafından kullanıldı, kullanıldı! (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinize dikkat edin. Temiz
bir dil kullanın ve şahsiyatla uğraşmayın!
TANJU ÖZCAN (Devamla) AKP tarafından
kullanıldı, vakti zamanı gelince de kullanım süresi
dolduğunda da köşeye konuldu. (AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özcan, şahsiyatla
uğraşmayın lütfen!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Çok
saygısız bir adamsın sen ya!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Özür, özür, özür!
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
sözünü geri alsın!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Özür, özür!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ben üzülüyorum, ben gerçekten
üzülüyorum. Siyasal anlayışı anlamında hiçbir zaman
benimsemediğim rahmetli Türkeşin oğlunun, bu kadar
tutarsız davranması, kuru bir koltuk için davasını,
ideolojisini satmasını içime sindiremiyorum. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) Sözlerini geri
alsın Sayın Başkan!
BAŞKAN Sayın Özcan, çok ayıp
yaptığınız, gerçekten! Şahsiyatla
uğraşıyorsunuz!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Özür! Özür!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Kendisini gerçek anlamda
ayıplıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sayın
Başkan, özür dilesin!
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
açıklama yapsın, özür dilesin!
BAŞKAN Sözün
bittiği yerde şahsiyatla uğraşmak başlar. Gerçekten,
bu Meclise yakışmayan sözler, şahsiyata yönelik hakaretler
görüyoruz. Bunlar, bu kürsüden söyledikleriniz, gerçekten, yarın
çocuklarımızın elinde bir belge olacak, buna dikkat edelim, buna
dikkat ederek bu kürsüyü kullanalım, lütfen
Geçmişteki tutanakları
hepimiz okuyoruz, böyle bir dil var mı orada, böyle bir dil var mı
geçmişteki tutanaklarda? (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Sizin söyledikleriniz de geçecek. Hadi gel, iki dakika
konuş bari. diyen Meclis Başkanı var mı?
BAŞKAN Örnek olsun
hepimize.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Kendi söylediklerinizi de okuyun.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Siz de okuyun, tarafsız yönetin.
BAŞKAN Buyurun
Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkanım, biraz evvel, HDP grup başkan
vekili konuşmasında tüm ölümlerden
BAŞKAN
Söylediğiniz hiçbir şeyi duymuyorum; yerinize geçin, mikrofonunuzu
açıyorum.
Gerçekten, geçmiş
tutanakları boş vakitlerimizde okumak gerekiyor.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Siz de okuyun, tarafsız yönetim ne demek görün.
BAŞKAN Buyurun.
Nedir talebiniz?
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
40.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkanım, sataşmadan söz isteyecektim ama
yerimden de birkaç cümleyle cevap verebilirim.
Öncelikle, Parlamentodaki tüm
milletvekili arkadaşlarımıza: Hakikaten, burada çok yoğun
bir şeklide milletimizin beklemiş olduğu bütçeyi geçirme gayreti
içerisindeyiz. Bu görüşmeler sırasında zaman zaman tabii ki
sıcak anlar yaşanacaktır, tansiyon yükselecektir ama ne olursa
olsun -bir siyasetçinin en büyük sermayesi sözleridir, kelimelerdir-
kelimelerin bu kadar insafsız, bu kadar hoyratça ve birbirimize hakaret
edecek şekilde kullanılmasının ben Mecliste, millet
kürsüsünde hiçbir parlamentere yakışmadığını
özellikle belirtmek istiyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Âşık Mahzuninin sözlerini hatırlatın
Sayın Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sizin biraz evvel söylediğinize aynen katılıyorum.
Eğer, eldeki malzeme biterse sadece şahıslarla
uğraşıldığını görüyoruz. Bugün, bu kürsüde
söylenen sözlere baktığımızda malzemenin ne kadar
eksildiğini, azaldığını, yok olduğunu görüyoruz ki
Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsıyla
uğraşmaktan başka bir malzeme yok olsa gerek ki
konuşulacak, her kürsüye çıkan şahsını ortaya koyuyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Şahsıyla kim uğraşıyor ya?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Şahsıyla
değil, hukuka kastıyla uğraşıyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yaptığı açıklamalarla
uğraşıyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Şahsından bize
ne!
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Bakın, şunu özellikle söylemek istiyorum: Sayın
Cumhurbaşkanımızla ilgili eleştiri yapabilirsiniz ama
eleştiri yaparken hakaret, tahkir edici ifadeler kullanmayı ben
doğru bulmuyorum. Elbette ki eleştirilebilir, hepimiz
eleştirilebiliriz ama eleştiri sınırlarını
aşarak, taşarak hakaretvari cümleler kurmanın hiçbir
parlamenter, milletvekili arkadaşımıza
yakışmadığını; hele hele ki biz grup başkan
vekillerimizin sözlerimizle, eylemlerimizle,
davranışlarımızla çok daha örnek olmamız
gerektiği kanaatindeyim. Biraz evvel, bir önceki hatibin biçare vesaire
şeklindeki aşağılatıcı, küçültücü ifadelerini
hakikaten yakıştırmıyorum.
Cumhurbaşkanımızdan,
halkımızın, milletimizin yüzde 52 oyunu almış bir
kişiden bahsediyoruz. Cumhurun reisi, milletin, devletin en
başındaki insan. Ona söylenen sözler, aslında kendisine destek vermiş
olan milletimize yapılan hakaretleri de içermektedir.
BAŞKAN Toparlar mısınız
lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu anlamda her
birimiz milletle olan kavgamıza bir son verirsek emin olun, bu
Parlamentoda çok daha güzel işler yapacağımızı ve
Meclisin mehabetine uygun davranacağımızı özellikle
belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gerçekten siyaset yapma
biçimi hakaret etme, şahsiyetle uğraşma biçimine dönüşmüş;
gerçekten bunu düşünmemiz gerekiyor. Burada hangi partiye ait olmanız
önemli değil, benim burada yönetici konumunda olmam hiç önemli değil;
hepimizin birey olarak, milletvekili olarak şu dilimize biraz hâkim
olması gerektiğini düşünüyorum, lütfen.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Cumhurbaşkanı da diline dikkat etsin.
BAŞKAN O da onun içine giriyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkanım, sayın grup başkan vekili özellikle
diğer hatiplerin Cumhurbaşkanının şahsiyetiyle
ilgilendiğini ve buna yönelik hakaretler söylediğini ifade etti.
Onunla ilgili ya kürsüden ya yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Çok iyi niyetli bir konuşma
yaptı Sayın Baluken.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Size göre öyle.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Vallahi hiç
sataşmaya da mahal vermedim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz öyle
bir şey yapmadık yani.
BAŞKAN Efendim?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
Cumhurbaşkanının şahsiyetiyle ilgili burada herhangi bir
hakarette bulunmadık.
BAŞKAN Zaten sizinle ilgili bir şey
söylemedi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama,
bizi de zan altında bıraktı.
BAŞKAN Tamam, peki.
Şimdi, Sayın Baluken, siz,
Cumhurbaşkanının şahsiyetiyle ilgili herhangi bir hakarette
bulunmadığınızı söylüyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bir
açıklamaya ihtiyaç var, evet.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederiz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hayır,
hayır, bir açıklama yapmam lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, buyurun.
İki dakika
41.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, kayıtlara geçmesi
açısından tabii bunları ifade etmemiz gerekiyor. Sayın grup
başkan vekili bizim Cumhurbaşkanının şahsiyetiyle
uğraştığımızı ifade etti. Kesinlikle böyle
bir durum yok.
ATİLA SERTEL (İzmir) Metiner ne oldu?
MEHMET METİNER (İstanbul) Ağabey,
Allah sizi ıslah etsin! (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, tamam, bir şey
demeyin, gergin zaten. Tamam
Tamam
MEHMET METİNER (İstanbul) O
aramızdaki bir hukuktu, sizi ilgilendirmez.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Bağırınca
korkutacak mısın?
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne korkutması
ya!
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Ne
bağırıyorsun?
MEHMET METİNER (İstanbul) Atilla Beyle
konuşuyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
Sayın Cumhurbaşkanının yargıya, siyasete, Parlamentoya
yönelik müdahalelerine ağır siyasi eleştiriler getiriyoruz.
Devreye koyduğu uygulamalarla ilgili partimizin görüşlerini ifade
ediyoruz. Demin, burada, kürsüde ben konuşma yaparken bir tek
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Bekleyeyim isterseniz.
BAŞKAN Ara vermiyorum belgelensin diye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, boşu boşuna
gerilmesin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, belgelenmesi gereken şu: Allah sizi ıslah
etsin." diye geldi Mehmet Metiner, tutanaklara da geçsin.
BAŞKAN Ben buradan daha iyi görüyorum
Sayın Kerestecioğlu. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
AHMET YILDIRIM (Muş) - Söz hakkımız
gasbedildi ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Burada
ara verilmeyecekse nerede ara verilecek
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yerlerinize geçer misiniz lütfen.(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize geçer
misiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, kavga
çıkıyor, ara vermeyecek misiniz? Bazıları
Cumhurbaşkanının verdiği talimatı yerine getirmek
istiyor.
BAŞKAN İdare amirleri nerede acaba?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şu anda, gürültüden dolayı ara verin o zaman.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ara verin lütfen.
BAŞKAN On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.21
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Son konuşmacı olarak
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, benim bir söz talebim vardı, yarıda kesilmişti.
BAŞKAN Bir dakika veriyorum size.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Deminki oturuma ara vermeden
önce söz istemiştim. AKP adına konuşan sayın grup
başkan vekili, bizi de kastederek Cumhurbaşkanının
şahsiyetiyle ilgili hakaretlerde bulunduğumuzu söyledi. Biz,
söylediğimiz bütün sözlerin arkasındayız.
Cumhurbaşkanının şahsiyetine yönelik herhangi bir hakaret
ağzımızdan çıkmış değil ama
Cumhurbaşkanının kendi yetkisi dışında olan
konularla ilgili gerek açıklamaları gerekse pratik
uygulamalarıyla ilgili buradan ağır siyasi eleştiriler
yöneltiyoruz, yöneltmeye de devam ederiz. Temennimiz, kendisinin bu alanlara
müdahale etmemesidir.
Ben kürsüden konuşurken
Reza Zarrabın şahsiyetiyle ilgili uğraştım.
Kendisinin 7,5 trilyonluk yeni bir villa aldığını ama
yoksul halk çocuklarının da ölmeye devam ettiğini söyledim.
Ayrıca, AKP grup
başkan vekillerinin de şunu bilmesi gerekiyor: Biz,
Cumhurbaşkanı açıklamalarına göre düşünmek,
açıklama yapmak zorunda değiliz.
Yani demin, ben, Sayın
Bülent Turanın buradaki açıklamasına da atıf yaparak ilk
gün Erdem Gül ve Can Dündarın tahliyesinden duyduğu memnuniyeti ama
Cumhurbaşkanının açıklamasından sonra da bunu bir hak
gasbı, yetki gasbı olarak değerlendirdiğini ve bunu
niçin yaptığını da sormuştum.
Bizim duruşumuz nettir.
Şahsiyetle işimiz yoktur. Siyasi olarak yanlış
gördüğümüz şeyleri eleştirmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, söz talebimiz var efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekilinin ithamından
dolayı bir ufak açıklama yapmak istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN Özgür Özel,
buyurun.
Bir dakika
42.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirilere
karşı doğrudan AK PARTİ grup başkan vekillerine söz
verilmesinin Anayasayı ihlal anlamına geleceğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yani söz vermek için bir
dakika izin istiyorsanız, onda sıkıntı yok. Ama süreyi bir
dakikayla sınırlıyorsanız, bu kabul edebileceğimiz bir
şey değil.
BAŞKAN Hayır, bir
dakika veriyorum çünkü Sayın Balukene de bir dakika verdim. Lütfen,
anlayışla karşılayın.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, özellikle şunu söylemek isterim: Hükûmete
yapılan sataşmalar sırasında eğer salonda hiçbir
Hükûmet üyesi yoksa, o zaman Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup
başkan vekillerine, partilerinin üyesi olmaları sıfatıyla
bir söz hakkı düştüğünü kabul edebiliriz. Ama, bütçe
görüşmeleri gibi, kanun görüşmeleri gibi Hükûmet temsilcilerinin
bulunduğu yerde Hükûmete yapılan eleştirilerde grup
başkanlarına söz verilmesi, hele hele Anayasa gereği
tarafsızlığı zorunlu olan bir Cumhurbaşkanıyla
ilgili eleştirilerde de doğrudan iktidar partisi grup başkan
vekillerine söz verilmesi, aslında, yüce Meclis çatısı
altında, Anayasayı karşılıklı ve sizin
onayınızla da bir ihlal anlamına gelir.
Bundan sonra -daha önce Ahmet Beyle de benzerini
tatbik ettik- böyle bir durum olduğu takdirde, diğer grupların
tarafsız olması gerektiğini düşündüğümüz
Cumhurbaşkanına sataşmasından dolayı iktidar partisi
grubu söz alırsa bizim de söz hakkımız vardır. Ama
Cumhurbaşkanına karşı kullanılacak
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Zaten hakareti siz
yapıyorsunuz, kim cevap verecek? Sayın Cumhurbaşkanı burada
yok, kim cevap verecek?
BAŞKAN Dinliyorum sizi, devam edin lütfen.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Öyle şey mi
olur? Bu mantık dışı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mantık tabii
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Hiç de
mantıklı değil. Böyle bir mantık olamaz.
BAŞKAN - Sayın Deligöz, lütfen
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şunu çok net olarak
söylemek isteriz: Cumhurbaşkanı Anayasaya göre
tarafsızdır. Kendisinin her gün yaptığı ihlaller bir
yana ama Cumhurbaşkanına bir eleştiri yöneltildiğinde bu
eleştiriye karşı iktidar partisi grubunun doğrudan ve
doğal olarak söz talebinin karşılanması hem iktidar
partisinin hem sizin, sessiz kalırsak da bizlerin bu Anayasayı ihlal
suçuna ortak olmamız manasına gelir.
Bu yüzden, bu konudaki tutumunuzu bundan sonra hep
beraber buna göre yeniden ele almamız gerektiğini düşünüyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Turan
43.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; kıymetli grup başkan vekilinin tekrar
tekrar dile getirdiği hususu, son kez olması ümidiyle, bir daha ifade
etmek istiyorum. Dün ne demişsem bugün de aynı şeyi söylüyorum;
duruşum, tavrım net ve yerinde.
Ben hukukçu kimliğimle tutuksuz
yargılamaların istisna olduğunu düşünüyorum. Kişilerin
masumiyet karinesi olduğunu düşünüyorum. Kim olursa olsun,
hakkında hüküm kesinleşinceye kadar hep masum olduklarına
inanıyorum. Bir kimse cezaevinden çıktığı için de ona
üzülmem. Dolayısıyla, kişilerin o gün
bırakılmasından sonra yaptığım
açıklamanın ne olduğu ortada. Ama devamında şunu
söyledim: Anayasa Mahkemesi kendisinin yetkilerinin dışında bir
karar vermiştir. Yerel mahkemenin kararının beklenmesi
lazımdır. Bunu söyledim. Bunda farklı olan ne var? Aynı şeyi
bir daha söylüyorum: Can Dündar hakkındaki iddialar çok vahimdir. Casusluk
dünyanın her yerinde suçtur. Bu vahim iddiaların bir an önce yetkili
mahkemesince karara bağlanması gerekir dedim. Anayasa Mahkemesinin
kararı esasa ilişkin bir karar değildir. O kararı verecek
olan ceza mahkemesidir, ceza mahkemesinin yargıçlarıdır. Bunu
bekleyelim dedim. Bu iddiadan yola çıkarak da Hükûmetin
yıpratılmasının doğru olmadığını
ifade ettim. Aynı şeyi bir daha söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
II.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, AK PARTİ Grubunun,
Cumhurbaşkanının herhangi bir eleştiriye veya hakarete
maruz kaldığında kurucu genel başkanı olması
nedeniyle söz hakkı olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben de bir
şey söylemek istiyorum. Kendime de bir dakikalık bir süre verdim.
Elbette Hükûmet adına yapılan
eleştirileri, Sayın Özelin de söylediği gibi, bir parti
grubunun üyeleri olması bakımında AK PARTİli grup
başkan vekilleri savunma noktasında olabilirler. Evet, Cumhurbaşkanının
da tarafsızlığı söz konusudur. Ancak, şunu da
unutmamak gerekiyor: Cumhurbaşkanı herhangi bir şekilde bir
eleştiriye veya bir hakarete maruz kaldığında, AK
PARTİnin, Kurucu Genel Başkanı olması nedeniyle söz
hakkı vardır.
MUSA ÇAM (İzmir) Öyle bir şey yok Sayın
Başkan.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Öyle bir şey yok
ya!
BAŞKAN Benim yorumum arkadaşım,
müsaade edin, bitireyim.
Ayrıca da hiçbir belgede, ne Anayasada ne
İç Tüzükte Adalet ve Kalkınma Partisinin Cumhurbaşkanına
karşı tarafsız olması gerektiği ve zorunluluğu
diye bir hüküm de bulunmamaktadır. Ben de meseleye bu açıdan
bakıyorum.
Teşekkür ederim.
ATİLA SERTEL (İzmir) Efendim,
seçildikten sonra bütün Türkiye'nin Cumhurbaşkanı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Seçildikten sonra
bağımsız olmak zorundadır.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bütün Türkiye'nin
Cumhurbaşkanı olması lazım, seçildikten sonra öyledir.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma
Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK İŞBİRLİĞİ
VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA
TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun son konuşmacısı, Çanakkale Milletvekili Sayın
Bülent Öz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürkün
talimatıyla kurulan Türk Tarih Kurumunun 2016 bütçesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Komisyonda
Türk Tarih Kurumunun 2015 yılındaki Yurt Dışındaki
Tarihî Türk Eserlerinin Tespiti Projesinden bahsetmişti. İşte o
yurt dışında, Kâbeyi korumak için Osmanlının
yaptığı bir kale vardı. Ecyad Kalesi
yıkılıyor. diye Türkiye dünyayı ayağa kaldırmıştı.
3 Kasım 2002de AKP iktidara geldi, 28 Kasım 2002de Suudi Kralı
Ecyad Kalesinin yerine dikilecek binaların temelini attı. Artık
Türkiyede Kralın dostları vardı fakat ne yazık ki bu
dostluklar Ecyad Kalesinin yıkılmasını engelleyemedi.
Şimdi, Suudi uçakları semalarımızda. Kâbeyi korumakla
başlayan yolculuktan sınırlarımızı korumaya
geldiğimiz nokta ibret vericidir.
Arkadaşlar, sınırlarımız
içerisindeyse Çanakkale Kilitbahir Kalesinin restorasyonu yaklaşık
beş yıldır bitirilememiştir. Tabii bu projeyi Kültür
Bakanlığı yürütüyor ama sınırlarımız
içerisinde oluşunun, tarihimiz açısından öneminin göz önünde
bulundurulması bakımından, Kurumun bu tarz projelere destek
vermesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Kurumun 2015
yılında 115 kişiye burs imkânı
sağladığı, 2016 yılında ise 60 kişiye daha
burs verilmesinin planlandığı belirtiliyor. Kurumun bütçesinin
10 milyon 233 bin lira öngörüldüğünü söylüyor Sayın Bakan.
Arkadaşlar, peki, Kurumun mali yapısı
nasıldır? 2014 yılı Sayıştay raporlarında
127 milyon 515 bin Türk lirası tutarındaki bütçe gelirlerinin
tamamı İş Bankası hisse senetlerinden elde edilen iştirak
gelirleri, mevduat faiz gelirleri, yayın, satış ve diğer
gelirlerinden oluşmaktadır. Kurumun 2014 yılı net geliri
153 milyon 489 bin TL, 2014 aktif toplamı 900 milyon 594 bin TL olarak
raporlanmıştır. Bu kurum ticari bir kurum değildir,
bankalarda mevduat tutup faiz geliri elde ederek Türk tarihine ve kültürüne
hizmet edemez. Gelirlerinin neredeyse tamamı İş Bankası
tarafından Atatürkün vasiyet ettiği hisse gelirlerinden
sağlanmakta olmasına rağmen, Kurumun parasının ne
kadarı Atatürkün kurduğu İş Bankasında
kıymetlendirilmektedir, o da ayrı bir tartışma konusudur.
Değerli milletvekilleri,
ilk kez 2013 Yılı Bütçe Kanununun E Cetvelinde, Kuruma, özel hesap
yoluyla bütçe dışı, denetim dışı harcama yetkisi
verilmiştir. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara aktarılabilir
nitelikte 2 bin TL başlangıç ödeneği konulmuş, bu
ödeneğe 13 milyon TLlik ödenek eklenmiş ve tamamı
harcanmıştır. 2014 yılı kesin hesabında da
manzara aynıdır. Başlangıç ödeneği bin TL, eklenen ve
harcanan ödenek 40 milyon TLdir. Kurumun, bu 40 milyon dışındaki
harcamaları ise 21 milyon 260 bin TLdir. Bu para, kâr amacı gütmeyen
birtakım kuruluşlara aktarılan paradır. Kimdir bu
birtakım kuruluşlar, bunu açıklamanızı bekliyoruz.
Kurumun bütçe ve muhasebe sistemi içinde yapılacak bu tür harcamalar için
neden özel hesaba ihtiyaç duyulmuştur? Türk Eğitim Vakfı
kuruluşundan bugüne 223 bin 600 öğrenciye, Çağdaş
Eğitim Vakfı ise her yıl yaklaşık bin öğrenciye
burs veriyor. Türk Tarih Kurumunun elindeki bütçeyle 115 öğrenciye
değil, her yıl 1.000-2.000 öğrenciye burs vermesi gerekmez mi?
Kurumun, tarihini, kültürünü, 1923 aydınlanma devriminin ve cumhuriyetin
faziletlerini bilen, genç cumhuriyetin kuruluş felsefesine bağlı
kuşakların yetiştirilmesine daha fazla katkı sunması
gerekmektedir.
Arkadaşlar, Kurum, Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti
olarak kurulmuştur. Emperyalizmin ordu içerisindeki iş
birlikçileriyle tezgâhladığı 12 Eylül gerici faşist
darbesiyle bu dernekler kapatılarak Türk Tarih Kurumu olarak yeniden
oluşturulmuş, özerkliği zedelenmiş ve bilimsel
yapısı dejenere edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Kurumun misyonu web
sayfasında Türk ve Türkiye tarihini çağdaş sosyal bilim
anlayışıyla araştırmak ve yaymak; bu alandaki
araştırmaları desteklemek ve toplumdaki tarih bilincini
geliştirmektir. der. Fakat bugün üzerinde konuştuğumuz
kurumlar, Atatürkün Türk tarihine ve kültürüne sahip çıkmak adına
vasiyetinde korunması için özel önem verdiği kurumlar maalesef
değildir. Her fırsatta Biz ülkeyi askerî vesayetten kurtardık,
sivilleştik. diyenler, bugün 12 Eylül faşizminin darbe
yasalarının üzerinde oturarak hükûmet etmeye
çalışmaktadırlar.
Büyük Atatürk Tarih yazmak tarih yapmak kadar
mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat
insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.
demiştir. Türk devrimini boşa çıkarma misyonuyla hareket eden ve
tarihî gerçekleri ters yüz etmek üzere emperyalizmden beslenen kimi
tarihçilerin Cumhuriyet Dönemi ve Atatürk üstünden sürdürdükleri yalanlara Türk
Tarih Kurumunun sessiz kalması kabul edilemez. Mustafa Kemal Atatürk kurduğu
Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin bir gün bu yalanlara alet
olacağını, bu yalanların esiri olacağını
düşünmüş müdür? (CHP sıralarından alkışlar)
2002den günümüze Atatürkü yok sayanların Kuruma atanmasına, Kurumun
bağlı olduğu makamda oturanlar tarafından tekrarlanan
yalanlara Türk Tarih Kurumunun sessiz kalması, bu da düşündürücüdür.
Kurumun, Atatürkün bağımsızlık ruhunu ve
çağdaşlaşma idealini kırmak zorunda olduğunu bilen
emperyalistler tarafından desteklenen, Cumhuriyet Dönemine ilişkin
olarak sistematik bir biçimde sürdürülen yalana dayalı tarih
yazıcılarına karşı cumhuriyet dönemine atfedilen
yalanları boşa çıkaracak yayınlara imza atması, bu
konuda çalışan akademisyenleri ve yazarları desteklemesi,
kurucusuna olan Mustafa Kemal Atatürke olan borcudur diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu bütçeye ret oyu vereceğimizi belirtiyor,
yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi grup
konuşmaları da sona ermiştir.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalar bölümüne
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bir
söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
Biraz önce siz konuşmadınız galiba,
size de bir dakika süre vereyim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Onun için değil Sayın Başkan da biraz
evvel eğer yanlış anlamadıysam Sayın
Cumhurbaşkanının tarafsız olmak gibi bir mecburiyeti
yoktur. şeklinde
BAŞKAN Hayır, öyle demedim, Grubun
Cumhurbaşkanına karşı dedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamam Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Rica ederim.
Ben teşekkür ederim.
Evet, şimdi şahıslar adına
konuşmalara geldik.
Şahsı adına konuşacak ilk
milletvekili, lehinde olmak üzere, Kırşehir Milletvekilimiz Salih
Çetinkaya.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 merkezî yönetim
bütçesi lehinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; 1 Kasım seçimlerini hep beraber yaşadık. 1
Kasım seçimlerinde AK PARTİ güven tazeleyerek Meclise gelmiştir.
7 coğrafi bölgemizin tamamında, 81 şehrimizin 63ünde, 970
ilçemizin 740ında, 396 beldemizin 290ında 1inci olan AK
PARTİmizin ve AK PARTİ hükûmetlerinin hazırladığı
14üncü bütçe görüşmelerini gerçekleştiriyoruz. Milletten
aldığımız bu yetkiyi millet lehine kullanmaya devam
edeceğimizi belirtmek istiyoruz.
Bütçenin, kalkınmaya, birliğimize ve
dirliğimize vesile olmasını temenni ediyor, hayırlı
olmasını diliyorum. Bismillah diye
başladığımız bütçenin bereketli olmasını
Rabbimden niyaz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; bu bütçede ahilik vardır. Tabii, Kırşehir
Milletvekili olunca ahilikten bahsetmemek, Ahi Evran Veliyi anmamak olmaz diye
düşündüm. Başbakanımız ve Genel
Başkanımızın sürekli belirttiği gibi, ahilik,
aslında herkesin uyması gereken, uyulduğu takdirde
sorunlarımıza çözüm olacak, birçok meseleyi kökünden çözebilecek,
bizim geçmişimizden gelen ve yaşayan değerler bütünüdür.
Kırşehirde doğmuş ve tüm dünyaya mal olmuştur.
Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olan; gözü, gönlü ve kalbi tok olan;
alçakgönüllü, büyüklük ve gururdan kaçınan; herkese iyilik yapan,
iyilikleri güzellikleri isteyen, yapılan iyilik ve yardımları
asla başa kakmayan; hakka, hukuka hak ölçüsünde riayet eden;
insanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapan; Yaradandan
dolayı tüm yaratılanları hoş gören, hata ve kusurları
daima kendi nefsinde arayan, hak için hakkı söyleyen ve hakkı
söylemekten asla korkmayan bir anlayışla
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Bu vesileyle, Ahi Evran Veliyi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Evet, sayın milletvekilleri, 7 Haziran
seçimlerinden sonra, 1 Kasıma kadar olan süreçte işte bu ilkelerle
biz öz eleştiri yaptık, vicdan muhasebesi yaptık. Eğer
uzlaşı Ahilik olursa, Ahi Evran olursa aslında çözülemeyecek
hiçbir hadise yok.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe görüşmeleri esnasında bir hususu belirtmeden
geçmeyeceğim. Bizler halkın oyuyla seçilen kişiler olarak bu
aziz millete karşı sorumluyuz. Milletvekillerinin
yaptığı iş ve eylemlerde Anayasa, yasalara uygun hareket
etmesi, en azından yaptığı yemine sadık kalması
gerekir. Terörist cenazelerine gitmek, teröristi ve terörü haklı
çıkarmak adına algı operasyonları yapmak milletimizin
vicdanını ve şehitlerimizin aziz hatırasını
rencide etmektedir. Bu nasıl bir iştir? Hangi vicdana
sığar? Gittiğimiz her yerde milletimizin talebi nettir ve
açıktır. Teröre ve teröriste destek veren kim varsa hukuk önünde
hesap vermelidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Başbakanlık genelgesini eleştirenler
var, ben bunu da çok yadırgıyorum. Kanuna bağlı, devletine
bağlı hangi memur böyle bir genelgeden çekinir değerli
arkadaşlar? Herkesin bunu desteklemesi lazım. Eğer siz
doğru işler yapıyorsanız, sizin böyle genelgelerden asla
rahatsız olmamanız lazım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) 28
Şubatta da o genelgeler vardı.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Evet, 28
Şubatın direneni bizleriz, dik duranı bizleriz Değerli
Baluken. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gömlek
çıkardınız siz, gömlek.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) İşte
onun dik duranı Recep Tayyip Erdoğandır, Necmettin
Erbakandır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gömlek değiştirdiniz
siz, gömlek değiştirdiniz.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Gömlek
değiştirmedik.
MUSA ÇAM (İzmir) Yapma ya, yapma!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gömlek
değiştirdiniz, Erbakanı sattınız.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Hiçbir zaman
gömlek değiştirmedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kurucu Genel
Başkanınızın beyanı; gömlek değiştirdi.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayın lütfen.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Son olarak
şunu söylemek istiyorum, Yunusun deyişiyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O gömleği
çıkardık biz. dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Erbakanı
ağzınıza almaya hakkınız yok.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, Yunusun deyişiyle size sesleniyorum:
Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen
eğri isen.
Değerli arkadaşlar, eğri insanlardan
doğru işler çıkmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O yüzden olmuyor!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Aynen, doğru
söylüyorsun!
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Eğri
insanlardan doğru işler çıkmaz. Sizin söylediğiniz sözler
dosdoğru olacak, dosdoğru duracaksınız, dik
duracaksınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Giderken öyle yaptı,
giderken öyle yaptı.
KADİM DURMAZ (Tokat) Doğru yerinde
durur, eğri belasını bulur.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Eğri
belasını bulur.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Biz,
Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz,
Başbakanımızla gurur duyuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onların da doğum günüydü
geçtiğimiz günlerde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (İzmir) Aferin!
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) İyi ki
varsın Erdoğan, iyi ki varsın Davutoğlu diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çetinkaya.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Saraya 2.023 çocukla
gidiyor Cumhurbaşkanınız.
SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sarayda kutlayacak
doğum gününü 2.023 çocukla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah hiçbir siyasetçiye böyle
bir ihtiyaç hissettirmesin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şimdi, Hükûmet adına yapılacak konuşmalar bölümüne geldik.
Hükûmet adına ilk konuşmacı
Başbakan Yardımcısı Sayın Yıldırım
Tuğrul Türkeş olacaktır.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli üyeler; Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bünyesinde yer alan kurumların 2016
Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının görüşülmesi
vesilesiyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih
Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşan anayasal bir kuruluş olup
sosyal ve beşerî bilimler bütünlüğü içinde Türk dili, tarihi ve
kültürü ile Atatürk ve eseri üzerinde özgün bilimsel araştırmalar
yapmak ve yapılmasını sağlamak misyonu doğrultusunda
çalışmalarına devam etmektedir. (Gürültüler)
Orada bilmeyenler var, onun için oraya doğru
söylüyorum.
Değerli üyeler, sizlere Yüksek Kurum ve
diğer kurumların yaptığı faaliyetlerden ve 2016
yılı bütçesiyle gerçekleştirmeyi planladığı
projelerin bazılarından söz etmek istiyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
hiçbir şey duyulmuyor, hiçbir şey anlaşılmıyor, hiçbir
şey duyamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen bir dakika
müsaade edebilir misiniz.
Sayın Bakan duyulmuyor, evet çünkü çok gürültü
var salonda ve bir uğultu var. Lütfen konuşmacıya
saygılı davranalım ve Sayın Bakanın
konuşmasını yapmasına hassas davranalım.
Buyurun Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Peki efendim.
ATİLA SERTEL (İzmir) Biraz yüksek sesle
Sayın Bakan, enerjik olun biraz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) - Bütünleşik Bilgi Sistemi: Bilgiye daha
hızlı ve güvenli erişimin sağlanması, tekrarlı
veri girişinin engellenmesi, kurumsal işlem süreçlerinin bilişim
altyapısına entegre edilmesi ve tüm kurumsal uygulamaların tek
noktadan yürütülebilmesini amaçlayan Bütünleşik Bilgi Sistemi, Yüksek
Kurum bilişim altyapısı üzerinden 2013 yılında
kullanıma açılmıştır. 2015 yılında
olduğu gibi 2016 yılında da yeni modüller eklenerek sistemin
işlevselliği artırılacaktır. Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu, 2015 yılında, Bütünleşik Bilgi Sistemi
kapsamında Türk Dil Kurumu tarafından daha geniş kitlelere
hizmet verebilmesi amacıyla Android ve iOS sistemleri için
geliştirilen mobil sözlük uygulamaları, sosyal ve beşerî
bilimler alanında çalışma yapan bursiyerlerin ortak bir platform
üzerinde toplanarak bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerine
katkıda bulunmalarını ve kurumlarımızdan burs alan
bursiyerlerin takip ve koordine edebilmesini sağlayan burs sistemi,
paydaşlarına 7/24 hizmet veren zengin bir veri deposu oluşturan
ve aynı zamanda sosyal ve beşerî bilimler alanında
çalışma yapan akademisyenlerin ortak bir platform üzerinde toplanarak
bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerine katkıda
bulunmalarını sağlayan araştırmacı bir bilgi
sistemi geliştirilen uygulamalardan bazılarıdır. Yüksek
Kurum bünyesindeki kurumların Türk dili, tarihi, kültürü ve bütün
yönleriyle Atatürk ve eseri üzerinde gerçekleştirdiği kongre,
seminer, sempozyum, konferans ve benzeri ulusal ve uluslararası
etkinliklerin yürütülmesine katkı vermekte ve etkinliklerin eş
güdümünü sağlamaktadır.
Burs faaliyetleri: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu bünyesinde yer alan kurumlar amaç ve ilkelerine uygun konularda
eğitim gören yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile doktora
sonrası araştırmacılara burs imkânı sağlamaktadır.
2015 yılında 130 lisans, 93 yüksek lisans, 89 doktora ve 7 doktora
sonrası olmak üzere toplam 319 burs verilmiştir. 2016
yılında 130 lisans, 91 yüksek lisans, 41 doktora ve 10 doktora
sonrası araştırma bursu olmak üzere toplam 272 bursiyere daha
destek verilmesi planlanmaktadır.
Bilimsel toplantılar: Yüksek Kuruma
bağlı kurumlarımız amaç ve hedeflerine uygun konularda yurt
içinde ve yurt dışında konferans, bilgi şöleni,
söyleşi, çalıştay, kongre, kurultay gibi etkinlikler yürütmekte,
destek ve katılım sağlamaktadır. Bu kapsamda 2015
yılında 88 ulusal ve uluslararası bilimsel etkinlik
düzenlenmiş, desteklenmiş ve katılım
sağlanmıştır. Yüksek Kurum ve bünyesinde yer alan
kurumların 2015 yılında gerçekleştirdiği faaliyetlerinde
kalkınmada öncelikli bölgelerdeki üniversiteler ve yeni kurulan üniversitelerle
iş birliğine önem verilmiştir, 2016 yılında da önem
verilmeye devam edilecektir. 2016 yılında ulusal ve uluslararası
toplam 35 bilimsel etkinlik gerçekleştirilmesi ve çeşitli
etkinliklere destek ve katılım sağlanması
planlanmaktadır.
Kitap ve süreli yayınlar: Yüksek Kuruma
bağlı kurumlarımız amaç ve hedeflerine uygun konularda
yapılan araştırmaları yayımlamak amacıyla kitap
ve süreli yayınlar hazırlayarak toplumun yararına
sunmaktadır. 2015 yılında 142 yeni kitap ve 22 süreli yayın
olmak üzere toplam 164 yayın hazırlanmıştır, 2016
yılında da yayınlanmaya devam edecektir.
Ücretsiz yayınlarımız: Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesinde yer alan kurumlarca yurt içinde
ve yurt dışındaki üniversitelere, halk kütüphanelerine, kamu
kurum ve kuruluş kütüphaneleri ile kişilere ücretsiz yayın
dağıtılmaktadır. Kurumlarımızca 2015
yılında üniversitelere, kütüphanelere ve kamu kurumlarına yurt
içinde ve yurt dışında toplam 105.276 adet eser, 23.488 adet
süreli yayın ücretsiz dağıtılmıştır. 2016
yılında da ücretsiz eser dağıtılmasına devam
edilecektir.
Kütüphane faaliyetleri: 2016 yılında
kurumların ihtisas kütüphaneleri bağış, satın alma ve
kaynak değişimi yoluyla daha da zenginleştirilecektir.
Projeler:
Türk Diliyle İlgili Yabancı Dillerdeki
Temel Eserlerin Türcüme Edilmesi Projesi: Yurt dışında Türklük
bilimi alanında yayımlanmış çok bilinen yabancı
dillerin yanı sıra daha az bilinen yabancı dillerde kaleme
alınmış eserler ile dil bilgisi, dil ilişkileri, edebiyat,
halk bilimi alanlarındaki önemli eserlerin Türkçeye çevrilmesini
sağlayarak bu alanlarda yapılacak çalışmalara katkı
sağlamayı ve eserlerin daha geniş okuyucu kitlesine
ulaşmasını hedeflemektedir. Proje kapsamında bugüne kadar 8
eser yayımlanmış, 17 makalenin çevirisi tamamlanmış
olup 18 eser ve 43 makalenin de çeviri çalışmalarına devam
edilmektedir.
Türkiye Türkçesinin Köken Bilgisi (Etimolojisi)
Sözlüğü Projesi: Türkiye Türkçesinin güncel söz varlığında
yer alan sözcüklerinin köken bilgisi araştırmalarını
yapmayı amaçlamaktadır. Proje kapsamında, sözcüklerin kökenleri,
eldeki en eski kaynaklardaki biçimlerine, bunların tarih boyunca
geçirdikleri değişmelere, varsa ilişkide bulunulan dillerdeki
biçimlerine kadar uzanılarak değerlendirilecek, aynı
gelişmeleri gösteren benzer yapıdaki ögelerle koşutluk kurularak
temel sözcüğün kökeninin aydınlatılması hedeflenmektedir.
Türk Dil Kurumunun Farklı Kültürlerin Temel
Düşünce, Bilim ve Sanat Eserlerini Türkçeye Çeviri Hareketi Projesi: Yurt
dışında bilim, sanat ve kültür alanında
yayınlanmış çok bilinen yabancı dillerin yanı
sıra daha az bilinen yabancı dillerde kaleme alınmış
çok sayıda eser bulunmaktadır. Çok çeşitli dünya dillerindeki
temel eserlerin Türkçeye çevrilip topluma sunulmasıyla, bilinenlerin
bilinmesi ve bunun ardından bilinmeyenlerin düşünce ürünü olarak
konulması hedeflenmektedir.
Türk Tarih Kurumunun Kütüphane ve Arşiv
Materyallerini Sayısallaştırma Projesiyle, 2013
yılında sayısallaştırılan 1.257 nadir eserin
dijital kopyasının Kütüphane Programı üzerinden
görüntülenebilmesi ve indirilebilmesi sağlanmış olup 2015
yılında 1.089 nadir eserin dijital kopyası erişime
açılmıştır. Bu hizmet sonucunda
araştırmacıların söz konusu eserlerin dijital
kopyalarına uzaktan erişimi sağlanarak kullanımı
yaygınlaştırılmış ve nadir eserlerin
kullanımından dolayı uğradığı tahribat
önlenerek eserlerin orijinallerinin gelecek nesillere aktarılması
sağlanmış olacaktır. 2015 yılında, 1931-1999
yılları arasındaki kütüphane demirbaş defterine
kayıtlı ve koleksiyonda yer alan ancak Kütüphane Programında bulunmayan
eserlerin kayıtları Kütüphane Programına
aktarılmıştır. Kütüphane koleksiyonunda yer alan tüm süreli
yayınların kayıtlarının incelenerek bibliyografik
kayıt düzeltme, eşleştirme, materyal güncelleme
çalışmaları sürdürülmektedir.
Türk Tarih Kurumunun Kütüphanede Mevcut Olan El
Yazmalarının Restorasyonu ve Muhafazası Projesi kapsamında,
2016 yılında, geçmişten bugüne kalan el yazması eserlerin
restorasyonu ve uluslararası standartlara uygunluğu sağlanarak
kültür ve sanat mirasının gelecek nesillere aktarılması hedeflenmektedir.
Avusturya-Habsburg Sınır Mücadelesinde
Hırvatistanın Rolü, Phaselis Antik Kentinde Bulunan
Yayınlı Yayınsız Hellence Yazıtlarının RTI
Metodu ile Değerlendirilmesi ve Batman İli Hasankeyf İlçesi
Kültür Envanteri Projeleri 2016 yılında devam edecektir.
Türk Tarih Kurumunun Yurtdışındaki
Tarihî Türk Eserlerinin Tespiti Projesi: Çok geniş bir zaman ve mekâna
yayılan Osmanlı tarihi boyunca yapılmış, bugün
sınırlarımız dışındaki çeşitli
ülkelerde kalmış, her biri insanlığın ortak kültür
mirasının bir parçası olan taşınmaz kültür
varlıkları envanterinin hazırlanması, rölövelerinin ve
öncelikli olanlarından başlanmak suretiyle restorasyon projelerinin
yapılması, yapılan çalışmaların bir veri
tabanında toplanarak Türk kültürünün yaşatılması ve
tanıtılmasına katkıda bulunulması amacıyla
yürütülen bir projedir.
Atatürk Araştırma Merkezince, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşunda ve bugünlere gelişinde liderlik
yapmış Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun En büyük eserimdir.
dediği Türkiye Cumhuriyetinin bütün yönleriyle araştırılmasına,
tam ve doğru şekilde anlaşılmasına katkıda
bulunmak, cumhuriyetin kuruluş ve gelişme sürecindeki olayların
bugüne olan etkilerini ve geleceğini şekillendirmedeki olası
rollerini bilimsel yaklaşımla irdelemek, bunun sonucunda elde edilen
bilgi, belge, yorum ve sentezleri Türk ve dünya kamuoyuna sunmak amacıyla
VIII. Uluslararası Atatürk Kongresi gerçekleştirilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezince, kültürümüzü genç
kuşaklara aktarmada çağımızın en büyük
keşiflerinden olan sinemanın tekniğinden yararlanma ve böylece
kültür varlıklarımızın kuşaklara, Türk
vatandaşlarına ve yabancılara tanıtılıp
sevdirilmesi ve benimsetilmesi amacıyla Türk kültürü ana
başlığı altında Geçmişten Günümüze Türk
Güreşi ve Geleneksel Halk Oyunları belgeselleri ile Anadolu Ulu
Camileri albümü ve tanıtım filmi yapılmıştır.
Kazı ve yüzey araştırmaları:
Türk tarihini ve Türkiye tarihini aydınlatmaya yarayacak belge ve
malzemeyi toplayarak bilimsel çalışmalara destek vermek isteyen
arkeologlara Türk Tarih Kurumunca maddi destek sağlanmaktadır. 2015
yılında 26 kazı ve yüzey araştırmasına 241.765
lira maddi destek sağlanmıştır. 2016 yılında 65
kazı ve yüzey araştırmasına maddi destek verilmesi
planlanmaktadır.
Yeni yerleşke yapımı: Yerleşke
inşaatıyla ilgili hazırlanan 48.725 metrekare kapalı alana
sahip proje 2015 yılı yatırım programına dâhil
edilmiş olup tesis bina inşaatına başlanmasıyla söz
konusu taşınmazın kesin tahsisi yapılacaktır.
Başbakanlıktan inşaat izni alınmış ve avan proje
ihalesi yapılmış olup proje yüklenici firma tarafından
kuruma teslim edilmiştir. Yerleşke inşaatına bir an önce
başlanabilmesi için gerekli çalışmalar devam etmektedir.
10 Kasım Atatürkü anma töreni:
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün aramızdan
ayrılışının 77nci yıl dönümü münasebetiyle
Ankara Ticaret Odası Congresiumda Sayın
Cumhurbaşkanımızın da katılımlarıyla bu anma
gerçekleştirilmiştir.
Evet, kısaca, ben, bize bağlı
kurumların yaptığı konularla ilgili bilgi arz etmiş
oldum.
Bir iki dakikam var, izin
verirseniz bununla da ilgili çok kıymetli milletvekili arkadaşlarımın
sorduğu birkaç soru vardı, onlara da cevap vereyim.
Burcu Köksal Hanımefendinin
konuşmasına baktığımda, bizim bir mandıra
işletmeciliği yaptığımız iddiası vardı,
kurum Başkanına sordum, mandıra işletmeciliği yok
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kapsamında. Onun için süt, süt
ürünü ve bir de patates plantasyonu da yok, onları nereden
çıkarttı bilmiyorum ama bize tekrar cevap verirse onunla ilgili bilgi
arz edeceğiz.
Diğer arkadaşımız, gene
Cumhuriyet Halk Partisinden, ismini hatırlamakta zorlanıyorum, hiç
gelip gitmemiş herhâlde Meclise.
ATİLA SERTEL (İzmir) O Afyonun özel
sorunlarıydı efendim.
MUSA ÇAM (İzmir) Ya, kendi
konuşmalarıyla, sonra seçim bölgesiyle ilgili konuşma
yaptı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Onun kendi konuşmalarıyla ilgili
tutanakları okumasını tavsiye ediyorum çünkü ağzından
çıkanı kulağı duymuyor besbelli.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama siz sordunuz
mu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Devamla) Ha, şimdi, ciddi bir tane bulduğumuz soru
var, ona cevap vereyim. Gülsün Bilgehan Hanımefendi söylemiş:
Atatürk Uluslararası Barış Ödülü neden verilmedi, ödül
verilmeye değer kimse gerçekten bulunamadı mı? diye. Atatürk
Uluslararası Barış Ödülü verilmesine yönelik hukuki boşluk
2/11/2011 tarihinde 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
giderilmiş olup bu Kanun Hükmünde Kararnameye dayanan Yönetmelikle
ödülle ilgili esaslar ve ödülün verilme şartları belirlenmiştir.
Yönetmelikin 8inci maddesinin (1)inci fıkrasının ç) bendi:
Ödüle layık aday bulunmadığı yıllarda ödül verilmez.
hükmünü amirdir. Konunun bu çerçevede ele alınmasının,
başka boyutlara çekilmemesinin daha iyi olacağını ben
mütalaa etmekteyim çünkü Atatürkün isminin aldığı bir
barış ödülünü illa vereceğiz diye zorlama yaparak birine
vermemizin doğru olmadığını düşünüyoruz.
Bu Atatürk Kültür Merkezi binası
yıllardır neden bitirilemedi? gibi bir soru vardı gene. O da bu
patates plantasyonu gibi, Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu üst kurum olmak üzere Bakanlığımıza
bağlı dört kurumun tam adı şöyledir: Türk Tarih Kurumu,
Türk Dil Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Atatürk
Araştırma Merkezi. Konuşmada sözünü ettiğiniz bu çok
amaçlı salon olan binayla kurumumuzun hiçbir alakası yoktur.
Çeşitli il ve ilçelerde -ne yazık ki- kurumumuzla aynı adı
taşıyan irili ufaklı çok sayıda salon bulunmaktadır.
Başbakanlık Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı bir
salon değil, bir kurumdur.
Saygıyla arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
Şöyle, yerimden de olur yani...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, açıklama
mı yapacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
44.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin 118 sıra
sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119
sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Bugün sizi de üzdük ama tabii, çok yoğun bir
gündü.
BAŞKAN İyiyim ben, iyiyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben, Sayın Bakanın
açıklamalarını dikkatle dinledim, Atatürk Kültür Merkezi
konusundaki dikkatine de teşekkür ederim ancak Burcu Hanım o konuda
şöyle söyledi: Tam bu konuyu almışken, Atatürk Kültür Merkeziyle
ilgili, İstanbuldaki Atatürk Kültür Merkezi binasıyla ilgili
şikâyetleri ve kendi de duyduğu bir rahatsızlığı
bu fırsatı bulmuşken ifade etti; bir kez bunun altını
çizelim.
BAŞKAN Pardon, onu Burcu Hanım
değil, Sibel Hanım söyledi, Sibel Özdemir söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, Burcu Hanım...
BAŞKAN Evet, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burcu Hanım efendim -Atatürk
Kültür Merkezi- Sayın Bakan da öyle hatırlıyor, Burcu Köksal.
BAŞKAN Siz mi söylediniz?
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Ben
söylemedim.
BAŞKAN Peki, tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sonra, ikinci bir husus da
şu: Tabii, bütçe görüşmeleri sadece bütçe ve rakamlar değil.
Bütçe görüşmeleri -sayın liderlerimizin de yaptığı
gibi- önü para, arkası söz ama bütünü bir siyaset. Sevgili Burcu Köksal da
kendi bölgesinin sorunlarını dile getirirken patatesten, şeker
pancarından ve bir mandıradan bahsetti. Tabii, Sayın
Bakanın bu işi, dönüp de bürokratlara Bizim mandıra nerede?
diye sorması da bu bütçe görüşmelerinde hoş bir seda olarak
kaldı.
Teşekkür ediyoruz, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına ikinci
konuşmayı Başbakan Yardımcısı Sayın
Yalçın Akdoğan yapacak.
Buyurun Sayın Bakan, süreniz otuz dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Ankara) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sizleri ve sizlerin şahsında aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
2016 yılı bütçe görüşmelerinin başarılı
bir şekilde geçmesini temenni ediyor, hazırlanan bütçenin ülkemize,
milletimize, kurum ve kuruluşlarımıza hayırlı
olmasını Allahtan diliyorum. Konuşmamın hemen
başında, 2016 bütçe tasarısının
hazırlanmasında emeği geçen Maliye
Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuza, tüm bakan
arkadaşlarıma, milletvekili arkadaşlarımıza, bürokrat
ve uzmanlarımıza şahsım, ülkem ve milletim adına
teşekkürlerimi sunuyorum.
Birçok milletvekili arkadaşımız
burada söz aldılar ve eleştirileriyle, yorumlarıyla, uyarı ve
değerlendirmeleriyle bütçeye katkı sundular. Ben, hiçbir parti
ayrımı gözetmeksizin, eleştiri ve değerlendirmeleriyle bize
katkı sağlayan, görüşleriyle zenginlik katan
arkadaşlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımın sorumluluk alanında olan Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün
bütçelerini değerlendirmek üzere huzurlarınızdayım. Bu
kurumlarımızın her biri geçmişte olduğu gibi bugün de
Türkiyenin yüz akı kurumlardır, milletimizin iftihar
kaynağıdır. Her biri hem yurt içinde hem yurt
dışında Türkiyeyi başarıyla temsil ediyor,
Türkiyenin adından övgüyle söz ettiriyorlar. Bu kurumların her
birinin ortak özelliği, kamu diplomasisi, insani diplomasi, kültür
diplomasisi alanlarında faaliyet göstermesi, doğrudan insan
odaklı bir misyona sahip çıkmasıdır. Bu değerler
yumuşak güç, ince güç ya da İngilizce tabirle soft power olarak
adlandırılıyor.
Bugün bölgemiz siyasi ve ekonomik
istikrarsızlıkla, çatışmalarla, savaşlarla, insani
krizlerle çalkalanıyor. Bu çalkantının içinde unutulan şey
insandır yani insan ıskalanmaktadır ve aslında çok büyük
insani krizler yaşanmaktadır. Türkiye, insanlık testinden
geçilen bu zor zamanlarda ortaya koyduğu vicdani duruşla bölge
halklarının saygısını, sevgisini, empatisini
kazanıyor. Bu bakımdan, TİKA, AFAD, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Vakıflar Genel
Müdürlüğünün yaptığı çalışmalar gerçekten çok
değerlidir. Türkiye, bu kurumlarımız eliyle
yaptığı çalışmalar sayesinde dünyanın birçok
yerinden övgüyle, saygıyla, sevgiyle tepkiler almaktadır.
Savaşlarla, zulümlerle, emperyalist duygularla hareket eden ülkeler mazlum
halklar tarafından eleştirilirken Türkiye Cumhuriyetinin
bayrağı, umudun, vicdanın sembolü olarak görülüyor çünkü Türkiye,
özellikle son birkaç yıldan bu yana ortaya koyduğu insani
diplomasiyle dünyanın yegâne delikanlı sesi olmuştur;
vicdanın, insanlığın sesi olmuştur. Hükûmetimiz de
gücünü, icazetini bu aziz milletten, hamiyetperver milletimizden
almaktadır ve tarihî sorumluluğun gereğini yerine getirmektedir.
Kaldı ki, söz konusu olan hakkı savunmaksa, hakkı
haykırmaksa, insan onuru ve haysiyetiyse her türlü eleştiriye
rağmen hakkı savunmaya, hakkı haykırmaya, insan onuru ve
haysiyetini savunmaya devam edecektir; Türkiye'nin medeniyet birikimi bunu
gerektirir, Türkiye'nin tarihî sorumluluğu bunu gerektirir, aziz
milletimizin kültürel değerleri, hoşgörüsü, insani hasletleri ve
hassasiyetleri bunu gerektirir.
Birileri eleştiriyor diye,
insanlığın, insan onurunun, hakkın, hukukun, vicdanın
karşısında durmamız söz konusu olamaz. Yanı
başımızda insanlar katledilirken, insanlar açlıktan,
susuzluktan kırılırken buna sessiz kalamayız. Mazlumlar
kapımızı aşındırırken buna
kayıtsız kalamayız ve kalmıyoruz da. TİKA, AFAD, YTB,
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz bu yönde üstün çabalar harcıyor,
köklü medeniyetimizin, tarih sorumluluğumuzun icbar ettiği misyonu
üstleniyorlar. Bu süreçte, gelişmiş ülkeler, ekonomik krizleri bahane
ederek kalkınma yardımlarını azaltırken Türkiye nerede
bir mazlum varsa onunla ekmeğini paylaştı, gidilemeyen yerlere
cesaretle gitti, imkânlarını hiçbir ayrım gözetmeden
insanlığın hizmetine sundu. 2003 yılında 85 milyon
dolar resmî kalkınma yardımı yapan Türkiye'nin, 2014
yılındaki resmî kalkınma yardımları 3 milyar 591
milyon dolara ulaşmıştır. Resmî kalkınma
yardımının gayrisafi millî hasılaya bölünmesiyle hesaplanan
milenyum hedefi gerçekleşme düzeyi on yıl önce binde 1 iken 2014
yılında bu rakam binde 4,5 olarak hesaplandı. En az
gelişmiş ülkelere yapılan yardım 1,5 milyar doları
aştı. Bu oranlarla, Türkiye, gayrisafi millî hasılaya oranla
dünyada 1inci, toplamda ise dünyada 3üncü ülke oldu. Komşusu açken tok
yatmama şuuruyla dünyanın her yerine cömertçe şefkat elimizi
uzatıyoruz.
İşte ülkemizin göz bebeği
kurumlarından olan TİKA yani Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığımız, 2015
yılı itibarıyla yirmi dördüncü yılını
tamamladı. 2002den 2015e kadar geçen on iki yıllık süreçte
TİKAnın ofis sayısını 12den 50ye, toplam proje ve
faaliyet sayısını 2 binlerden 18 binlere çıkardık.
TİKA, şu anda 150den fazla ülkede faaliyet gösteriyor yani ofisi
olmayan -50 ülkede ofisi var- 150 ülkede faaliyet gösteriyor. Bu gelişme
TİKAnın bütçesine de yansıdı, 2002 yılında
başlangıç ödeneği yaklaşık 22 milyon lira iken 2015
yılında 221 milyon lira bütçe gerçekleşmesine ulaştı.
Birtakım ofisler açıyoruz, Irak ve Hırvatistanda da
inşallah ofis açılması için çalışmalar devam ediyor.
Türk medeniyetinin en eski yazılı
kaynakları olan Moğolistandaki Orhun Yazıtlarını,
Bilge Tonyukuk Anıtlarını koruma altına aldık,
müzeler inşa ettik. Türkmenistan tarihî Merv şehrinde yer alan Büyük
Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslanın türbesinin bulunup yeniden
inşa edilmesi için çalışmalara başladık. Kazakistanda
yapılan arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan Tunç Devri,
Hun ve Göktürk devirlerine ait tapınak, mezar ve yerleşim
merkezlerinin kalıntılarını koruma altına aldık.
Orta Asya ve Balkanlardaki
soydaşlarımız ve kader birliği
yaptığımız kardeşlerimiz için eğitim alanında
büyük yatırımlar yaptık. Makedonya Kocacık köyünde
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün babasının
doğduğu ve yaşadığı evi Anı Evi olarak
hazırladık. Karadağda Adriyatikin en büyük İslam kültür
merkezi olan Selimiye Camisi ve Kültür Merkezini tamamladık. Tarım,
turizm, mesleki eğitim, temel eğitim, tıp, maliye, hukuk gibi
birçok alanda dost ve kardeş ülkelere yardımcı oluyoruz.
Eğitim önemli. Bu kapsamda 2014 yılında 69 okul inşaatı,
onarımı ve 134 okul donanımı, tefrişatı
gerçekleştirilmiştir dünyanın dört bir tarafında.
Aynı şekilde, sağlık
projelerinde 2011-2014 yılları arasında TİKA eliyle 50ye
yakın hastane, sağlık merkezi inşa ettik, 110a yakın
hastane ve sağlık merkezinin ise onarımı ve
donanımı gerçekleştirildi. Yaklaşık 3 bin
sağlık personeline eğitim verdik. Afrika ülkeleri başta
olmak üzere 28 adet ambulans temin ettik. Yani
sınırlarımızın ötesinde bu vatanın, bu milletin
selameti için toprağa düşen şehitlerimizin şehitliklerine
de sahip çıkmayı bir görev biliyoruz. O şehitler ki bu milletin
onurudur, o topraklardaki tapularımızdır. Dünyanın dört bir
yanında şehitliklerimiz var. En son Myanmarda
şehitliğimizi tamamladık. Geçenlerde Sırbistandaydık.
Şimdi bazıları Niye Sırbistana elinizi
uzatıyorsunuz, faaliyet yapıyorsunuz? diyebilir. 30 bin askerimiz
Sırbistanda şehit olmuş. Ziyaretimizde bir an önce buraya
şehitlerimizin manevi hatırasına hürmeten şehitlik
yapılması gerekir diye gereken talimatları verdim.
Dünyanın dört bir yanında kriz
çıktığında oraya TİKAyla, AFADla sivil toplum
kuruluşlarımızla önce Türkiye ulaşıyor. İsrail
saldırılarıyla büyük mağduriyet yaşayan Filistinli
kardeşlerimizin yardımına önce biz koştuk. Ebola
salgınının kasıp kavurduğu Batı Afrikaya önce
biz ulaştık. Dünyanın kendi kaderine terk ettiği
açlık, kıtlık, kuraklık, salgın hastalıklar,
terör ve siyasi istikrarsızlık yüzünden yok olmaya yüz tutan
Somaliye önce biz elimizi uzattık. Sadece 2002-2013 yılları
arasında toplam 1.046 su kuyusu açtık, 2014 yılında 130
adet su kuyusu açtık. Binlerce kişiye yaptığımız
hastaneler tedavi imkânı sundu. Güney Doğu Asyada Myanmarın
Arakan bölgesinde yaşanan insani drama öncelikle biz müdahale ettik.
Sırbistanda orman yangını ve toprak kayması sonucu
evlerini kaybeden Sırp ve Boşnak ailelere konut hibe ettik. 2014
yılında Bosna-Hersek ve Sırbistanda meydana gelen sel
felaketinden etkilenen bölgelerin yaralarının sarılması
için yine yardım elimizi uzattık.
Diğer bir kurumumuz olan
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı bütün yurt dışındaki vatandaşlarımızın
meseleleriyle ilgileniyor. Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız, yabancı düşmanlığından
İslamofobiye, gençlik daireleri tarafından ellerinden alınan
çocuklarımızdan aile birleşimindeki sıkıntılara
ve eğitime kadar çok çeşitli sorunlarla karşı
karşıya kalıyorlar.
YTB tarafından hazırlanan mali destek
programları ve doğrudan faaliyetlerle, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızı her alanda destekliyoruz.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
kendi kimliklerini, kendi kültürlerini koruyarak onları bulundukları
ülkelerde daha etkin hâle getirmek için birçok program yürütüyoruz. Bu
programlardan bazıları: Ayrımcılıkla mücadele, aktif
yurttaşlık ve eşit katılım, herkes için adalet, çift
dilliliği teşvik, eğitime akademik destektir. Yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız Türkiyedeki
işlemlerinde birtakım hukuki ve idari sorunlar
yaşıyorlardı. Bu sorunları aşmak için de YTB eliyle
bir paket hazırladık. Yurt dışında yaşayan
vatandaşların pasaport harçlarının 100 avroya
düşürülmesi, dövizli askerlik bedelinin 6 bin avrodan bin avroya
düşürülmesi, yurt dışında yaşayan
vatandaşların Türkiye seyahatlerinde yüzde 20 oranında aile
indiriminden faydalanması gibi 6 düzenleme. Yani seçimden önce ne söz
verdiysek hepsini hayata geçiriyoruz.
Biliyorsunuz, 2011de yapılan milletvekili
seçimlerinde katılım düzeyi sadece yüzde 5ti, 2014
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 18e çıktı, 7
Haziran seçimlerinde yüzde 37ye, 1 Kasım seçimlerinde yüzde 45e
ulaştı. Bütün bu faaliyetlerde YTB gerçekten önemli bir rol
oynadı.
Gençlik Köprüleri Programı, Evliya Çelebi
Gençlik Köprüleri Programı
2015 yılında 1.500 öğrencinin
bu programlara katıldığını söyleyebiliriz. Yurt
dışı vatandaşlar araştırma destek bursları
verildi, hukuk eğitim programları düzenlendi. Birçok program var. Ben
sadece başlıklarını söyleyeyim: Akademi programları,
Bürokrasi Akademisi
Balkan Ülkeleri Düşünce Kuruluşları
Buluşması. 3 adet, farklı kıtalara dönük, Balkan ülkeleri,
Orta Doğu ve Afrika düşünce kuruluşlarını Türkiyede
bir araya getirdik. Oraların kurumsal kapasitelerini geliştirmek için
gerçekten YTB çok önemli faaliyetler yürüttü. Kırım Tatar Tarihî
Eserleri Envanteri Projesini yaptık, 18 Mayıs 1944 Kırım
Tatar Sürgünü Sözlü Tarih Çalışması tamamlandı. 2014-2015
ileri düzeyde Türkçe eğitim programları düzenlendi.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Kırım elden
gitti ama.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YALÇIN AKDOĞAN (Devamla) Türkiye-Lübnan Dostluk Köprüsü, Lübnanda Türk
Varlığı ve Osmanlı Mirası Raporu hazırlandı.
Şu anda, Türkiye Bursları kapsamında, 153 ülkeden
yaklaşık 16 bin uluslararası öğrenci 55 farklı
şehirde 105 üniversitemizde öğrenim görüyorlar. Sadece 2015
yılında 182 ülkeden yaklaşık 155 bin başvuru
aldık, 5 binini burslandırdık. Şu anda 4 bin
uluslararası öğrencinin katılımıyla bir mezuniyet
töreni de düzenlendi.
Diğer kurumumuz
hızlı hızlı geçiyorum süre daraldığı için-
(AFAD) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. Burada
doğru birtakım değerlendirmeler de yapıldı muhalefet
partilerimiz tarafından yani afet olduktan sonra süreci, krizi yönetmekten
önemli olan riski yönetmektir, öncesinde yönetmektir. AFADın son
dönemdeki bütün stratejisi de aslında bunun üzerine kurulmuş durumda.
AFAD, artık felaketler
başa geldiğinde müdahalede bulunan afet yönetim
politikalarını geride bıraktı. Şu anda afetleri henüz
gerçekleşmeden önlemeye çalışan Afet Risk Yönetim Sistemini
uyguluyoruz. Zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme
evrelerinden oluşan ve Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi olarak
adlandırılan yeni bir modeli benimsemiş durumdayız. Bu
modelle, afet öncesi hazırlık, planlama ve risk azaltma
çalışmaları, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri, erken
uyarı ve kesintisiz haberleşme projeleriyle afet
zararlarını en aza indirmeye çalışıyoruz.
Ülkemizi afet anında
sıfırıncı dakikaya hazırlıyoruz; tüm bakanlıklarımızın
katılım ve destekleriyle Türkiye Afet Müdahale Planını
hazırladık ve bunun il operasyon afet müdahale planlarını
da tamamladık. Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemini hayata geçirdik,
Afet Geçici Kent Yönetim Sistemiyle afetzedelere yönelik yardımları
organize edebileceğimiz Elektronik Yardım Dağıtım
Sistemini hayata geçirdik, Mekânsal Bilgi Sistemini hayata geçirdik, Olay
Komuta Sistemini hayata geçirdik. Tüm bunlar, gerçekten, işte afet riskini
en aza indirmek açısından çok önem taşıyor. Deprem Erken
Uyarı ve Ön Hasar Tahmini Projesini başlattık, Kesintisiz ve
Güvenli Haberleşme Sistemini hayata geçirdik, çadır stokumuzu
artırdık ve Türkiyeyi afetselliğine göre 15 bölgeye ayırdık,
27 lojistik merkez kurma çalışmalarına başladık.
2015 yılının ilk 11 ayında 1.327
afet ve acil durum olayına 6.721 personelle müdahale ettik, 9.068
vatandaşımızı sağ olarak kurtardık, Allah rahmet
eylesin, ölen 636 vatandaşımızın cenazelerini yetkililere
teslim ettik.
Türkiye Afet Yönetimi Çerçeve Belgesini
hazırladık. Bütünleşik afet tehlike haritalarının
hazırlanmasıyla ilgili de çalışmalar devam ediyor.
Coğrafi Bilgi Sistemi ile Birleştirilmiş Türkiye Heyelan
Envanterini çıkardık. Şimdi, Türkiyenin deprem
haritasını güncelliyoruz. Yani gelişen teknolojiyle, yeni sismik
haritalarla nasıl bir Türkiye deprem haritasının olması
gerektiğine dair çalışmaları sürdürüyoruz. Türkiye Deprem
Veri Merkezîni hayata geçirdik. Ulusal sismik ağların geliştirilmesi
kapsamında Almanya Yerbilimleri Araştırma Merkezi ile Doğu
Marmarada denizin çevresinde deprem aktivitesinin izlenmesine toplamda 7 adet
derin kuyu sismometre ağı kurulması amacıyla
uluslararası proje tamamlandı. Projeyle olası Marmara depremine
ilişkin en küçük sismik hareketler takip ediliyor.
Soma kazazedelerinden bahsedildi. Yardım
kampanyasında -bu rakamları vermeyecektim ama çok gündeme
geldiği için- 53 milyon 153 bin 46 lira 2 kuruş destek birikti ve
bunlar ailelere eşit şekilde paylaştırıldı.
Van depreminde 13 çadır kent, 35 konteyner
kentte toplam 200 bin vatandaşımızı misafir ettik. Hak
sahipleri için TOKİ eliyle 17.489 konut, köylerimizde de evini yapana
yardım sistemiyle 7.592 konut olmak üzere, toplamda 25.081 konut inşa
ettik. 47 kilometreden içme suyu getirdik ve Vanın da topyekûn içme suyu
sorununu çözdük ve Vanın inşası için devletin
harcadığı para 5,3 katrilyondur, 5,3 milyar lira para
harcanmıştır.
Bugün afetlere dünden daha hazırlıklı
olduğumuzu söyleyebiliriz.
Şu anda, Türkiye'de 285 bin Suriyeli
sığınmacı var, 10 ilimizde 26 geçici barınma
merkezinde kalıyorlar. Toplamda yaklaşık 2,7 milyon Suriyeli
kardeşimizin Türkiye'de misafir edildiğini söyleyebiliriz. Tabii,
hemen sınırın karşı tarafında kurulan 10 tane çadır
kent var, buralarda da yaklaşık 120 bin Suriyelinin olduğunu söyleyebiliriz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de
9.416sı Bayır Bucaktan gelen, toplam 59.129 Türkmen kardeşimiz
bulunuyor. Suriyeden gelen Türkmenlerin tamamı 23.704 kişidir. Buna
ek olarak 9.075 Iraklı Türkmen de AFAD barınma merkezlerinde
kalmaktadır.
Eskiden Türkiye, yardım yapılan ülke
konumundaydı, bugün dünyanın her ülkesine yardım yapan ülke
konumuna geldi. 51 ülkeye, afet ve acil durumlarda insani yardımda
bulunduk, arama kurtarma ekipleri gönderdik. AFADın koordinasyonunda son
dönemde 500den fazla yurt içi ve yurt dışı insani ve acil
yardım faaliyeti inşa edildi.
Irakta yaşanan insani kriz nedeniyle,
sıfır noktasında, AFAD İnsani Yardım
Dağıtım Merkezi üzerinden bugüne kadar 80 binden fazla gıda
kolisi, yüzlerce ton kuru gıda, yaklaşık 9 bin çadır, 354
konteyner, 25 bin battaniye, muhtelif barınma malzemesi, hijyen malzemesi,
bebek maması, ilaç ve tıbbi malzemeden oluşan 762
tırlık insani yardım malzemesi -başta Türkmenler olmak
üzere, Ezidi, Kürt, Arap- ihtiyaç sahibi bütün kardeşlerimize gönderilmiştir
ve Kuzey Irakta bildiğiniz gibi 35 bin kişi kapasiteli 3
barınma merkezi kurduk. Burada hem Türkmenler kalıyor hem Ezidiler
kalıyor hem Araplar kalıyor.
Gazze halkının maruz
bırakıldığı hayat şartlarının insani
kriz boyutuna ulaşmasıyla birlikte AFAD harekete geçti. 2011
yılından beri 43,5 bin ton un yardımı yapıldı.
Yani dünyanın çok farklı ülkelerine yapılmış
yardımlar var. Bütün bunlarla Türkiye'nin dünyada insani yardımlarda,
kalkınma yardımlarında ilk sıralarda yer alması
üzerine mayıs ayında dünyada ilk defa Birleşmiş Milletler
bir insani zirve düzenliyor. Mayıs ayında, inşallah,
İstanbul bu zirveye ev sahipliği yapmış olacak.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü çok önemli faaliyetler yapıyor. Camiler, mescitler, hanlar,
hamamlar, kervansaraylar, imaretler yani ecdadımızdan kalan ne kadar
vakıf eser varsa ecdat yadigârı eserleri onarıyoruz; ecdat
yadigârı topluluklara sahip çıkıyoruz hem
soydaşlarımıza hem yurt dışındaki vatandaşlarımıza.
Bütün bunların hepsini bir emanet olarak görüyoruz ve hepsine sahip
çıkıyoruz.
Bildiğiniz gibi,
vakıflar bünyesinde 52 bin mazbut vakıf var Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından yönetilen. Bütün bunlara, vakıf ruhuna
uygun bir şekilde, vakıf amaçlarına, kuruluş
amaçlarına uygun bir şekilde faaliyetler yapmaya
çalışıyoruz.
Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz eliyle 2003-2015 yılları arasında, il ve bölge
ayrımı yapmaksızın, yaklaşık 4.500 vakıf
eserin projeleri çizilmiştir, onarımları tamamlanmıştır.
Birkaç örnek vereyim: 2015 yılında Edirne Hasan Sezai Dergâhı,
İstanbul Beşiktaş Küçük Mecidiye Camisi, Edirne Büyük Sinagogu,
Edirne merkez Kazasker Salih Mescidi, Muş merkez Ulu Camisi, Malatya
Arapgir Şakirpaşa Camisi, Adıyaman merkez Abuzer Gaffari
Türbesi, Kocaeli Gebze Çoban Mustafa Paşa Camisi ve Külliyesi, Mardin
Nusaybin Zeynel Abidin Camisi ve Türbesi, Bolu Dörtdivan Merkez Camisi,
Afyonkarahisar Şuhut Ulu Camisi, Şanlıurfa Harran İmam
Bakır Türbe ve Mescidi, Bursa Osmangazi Tahtalı Camisi gibi önemli
eserlerin restorasyonları gerçekleştirildi. İnşallah,
şimdi, terör örgütünün âdeta katlettiği tarihî eserleri, bölgede,
güneydoğuda kurşunlanan -Kurşunlu Camisi başta olmak üzere-
ne kadar tarihî eser varsa, ister cami olsun ister kilise olsun, bunları
da bir an önce, ivedilikle tekrar restore edeceğiz. Van depreminde tamamen
yıkılan merkezdeki Aşağı Norşin ve Hafiziye
Camilerinin yeniden inşa çalışmaları tamamlandı.
15 kalemden oluşan kuru gıda paketlerini
81 il merkezinde 20.315 ihtiyaç sahibi aileye dağıtıyoruz. Eyüp
İmaretinden 2 bin kişiye her gün sıcak yemek veriyoruz. Bunun
gibi birçok faaliyet var.
Muhtaç aylığı 556 lira, Vakıflar
Genel Müdürlüğümüz muhtaç ailelere veriyor. Öğrenci bursları,
ilk ve ortaöğrenim bursları
15 bin öğrenciye ayda 60 lira burs
veriyor. Üniversite öğrencisi, 5 bin öğrencimize yükseköğrenim
bursu veriyoruz 200 lira olmak üzere. Bütün bunlar yani ecdadın emaneti
olan vakıflarımızın asli fonksiyonlarına uygun bir
şekilde
Sosyal devlet olarak biz bugün fakire fukaraya, garip gurebaya
yardım ediyoruz. Sağlık hizmetleri vesaire hepsi aslında
sistemin içerisinde devlet tarafından karşılanıyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü de aslında zorlanıyor, yani
yardım yapma vesaire konusunda ama buna rağmen bütün bu
bahsettiğimiz alanlarda birtakım faaliyeteler içerisinde.
Tabii, vakıflara ait vakfiye, berat, hüccet, ferman
gibi belgeler var, bunlarla ilgili arşiv çalışmaları da
devam ediyor. Vakıfların Halı Müzesi var, Hat Sanatları
Müzesi; bunlarla ilgili birtakım çalışmalar da var.
Yurt dışında da var, yani ecdat
yadigârı vakıf eserler yurt dışında da var,
onları da ihya etmeye çalışıyoruz. Bosna-Hersek, Saraybosna
İsabey Hamamının restorasyonu tamamlandı, hizmete
açıldı. Bosna-Hersek Foça Alaca Camisinin rekonstrüksiyonu yani
yeniden ihya edilmesi çalışmaları. Makedonya Manastırda
bulunan Haydar Kadı Camisinin restorasyonu. Kosova Cakova'da bulunan
Küçük Medrese ve Hadım Süleyman Ağa Kütüphanesinin restorasyon
çalışmaları devam ediyor. Bosna-Hersek Saraybosnadaki
öğrenci yurdu inşaatı da devam ediyor.
Ayrıca, Kosovada 5 Osmanlı vakıf
eseriyle ilgili çevre düzenleme projeleri hayata geçiriliyor. Yine, Kosovada 6
vakıf camisinin projeleri, Makedonyada 3 vakıf camisinin projeleri
çizilme safhasında.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
Lefkoşa Dükkânlar Önü Camisinin restorasyon ihalesi ile Kıbrıs
Lefkoşe Selimiye Camisi, Gazimağusa Lala Mustafa Paşa Camisi,
Girne Hazreti Ömer Türbesinin proje hazırlama ihaleleri de önümüzdeki
dönemde yapılmış olacak.
Sürem azaldığı için gündeme getirilen
birkaç konuya da vurgu yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi bazı
eleştiriler geldi: TİKA Türk dünyasından yüzünü çevirdi;
Araplarla ilgileniyor, Afrikayla ilgileniyor. Şimdi bu, doğru bir
yaklaşım değil. Şimdi, birazdan anlatacağım Türk
dünyasıyla ilgili neler yapıldığını. Ama
şöyle bakmamız lazım: Biz, biraz önce dediğim gibi, ecdat
yadigârı topluluk, tarihî eser, ne varsa sahip çıkıyoruz; bu,
Afrikada da olabilir, Balkanlarda da olabilir, Kafkaslarda da, her yerde
olabilir. Burada sadece ecdat yadigârı olması, Türk olması da
gerekmiyor; bir mazlumun, mağdurun ihtiyacı varsa
Yani, Somalide
açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğa elbette biz yardım elimizi
uzatacağız veya Sudanda veya Myanmarda şehitlik
yapacağız, Sırbistanda yapacağız. Şimdi Türk
dünyasında yapılan projeler. 1992-2002 yılları
arasında Türk dünyasına TİKAnın yaptığı
proje 2.200; bizim dönemimizde 6.500ü geçmiştir, 3 kat bu projeler
artmıştır.
Balkanlarda Makedonya,
Kosova, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistanda yaşayan etnik Türk
topluluklarının ötesinde, Etiyopyadaki Harar Türklerinden,
Moğolistanın Başkenti Ulanbatura bin kilometre uzaklıkta
yaşayan Duha Türklerine ve Hoton Türklerine; Sudanda, Libyada,
Lübnanda, Ürdünde Türk kimliğini sürdüren topluluklara da
TİKAnın vizyonu çerçevesinde yardım elimizi uzattık. Yani,
nerede Türk varsa, soydaş varsa, akraba topluluk varsa, onun da ötesinde,
mazlum, mağdur varsa oraya TİKA elini uzatmıştır.
Gagavuz Türkleri, eğitim
projeleri uyguluyoruz. Sarı Saltukun varisi Dobruca Türklerine, bütün
okullarına Türkçe sınıfı açıyoruz. Kosova Türklerine
26 milyon avro destek sağladık. Balkanlar ve Doğu Avrupa
Türklerine 180 milyon avroluk destek sağladık. Kırım
Türklerine yönelik bin konut projesi tamamlandı. 25 binden fazla
insanı temiz suya kavuşturan su sağlama projeleri, 233 proje
gerçekleştirildi 30 milyon dolarlık. Kırımdaki Türk
varlığına yönelik Zincirli Medrese ve Hacı Giray Han
Türbesi gibi restorasyon faaliyetlerini yaptık.
Ahıska Türkleri,
bakın, aylardır bu konuyla uğraşıyorum. En son,
Ukraynada çatışma bölgesinde kalan yaklaşık 3 bin
Ahıska Türkünü Türkiyeye getirme ve iskân etme kararı aldık
Bakanlar Kurulunda. Ukraynadan ilk aileler geldi, ben kendim gittim,
karşıladım. Erzincanda Üzümlü ilçesine yerleştirdik,
dubleks dairelere ve her türlü ihtiyaçlarını
karşılıyoruz. Bir çalıştay yaptık, dünyanın
neresinde Ahıska Türkü varsa hepsinin temsilcisi geldi ve Türkiyeye
teşekkür ediyorlar. Hepsine kapılarımız açık. Aslolan,
Gürcistandaki asıl topraklarına dönmeleridir, bunun için de
diplomatik çabalarımız sürüyor ama Türkiyede yaklaşık 20
bin Ahıska Türkü var, onlara da kucağımızı
açmış durumdayız.
Türkmenistanda, Sultan Alp Arslanın
mezarının bulunması, türbesinin yapılması;
Kırgızistanda, Oş şehrinde 850 kişilik
Kırgız Türk Dostluk Lisesi ve poliklinik inşası; Bişkekte
ekmek fabrikası yapımı; Kazakistanda arkeolojik kazılarla
ortaya çıkarılan Türk tarihine ait kalıntıların
korunması; Uluslararası Türk Akademisine basın merkezi
kurulması; Azerbaycanda Bakü Türk Anadolu Lisesinin modernizasyonu;
Özbekistanda kemik iliği nakli merkezi, plastik cerrahi
operasyonları; Türkmenistanda Ahıskalıların Vatana Geri
Dönüş Projesi çerçevesinde verilen idari, mali, teknik destekler;
Moğolistanda Bilge Tonyukuk kara yolu inşası, Bilge Tonyukuk
Anıtı çevre düzenlemesi, Türk Anıtları Projesi, Orhun
Müzesi yapımı, Duha, Tuva, Hoton Türklerine yapılan
yardımlar, Moğolistan Tuvalarının Dil ve Kültür
Birikimlerini Derleme Projesi; Makedonyada Yörük Türklerinin Su İhale
Hattı Projesiyle yüz yıllık sorunu çözüldü, İshak Çelebi
Camisi restorasyonu, Üsküp Çocuk Acil Kliniği inşası
Yani,
Türk dünyası Türklerle ilgilenmiyor, TİKA yüzünü çevirdi.
dendiği için bunları okuyorum. Kosovada yapılanlar;
Kırımda, Bosna-Hersekte yapılanlar; Kırımın 14
köyünde 25 binden fazla insanı temiz suya kavuşturan su sağlama
projeleri, Kırım Tatar dilinde eğitim veren millî mekteplerin
yenilenmesi, kapasite artırımı; Moldova Gökoğuz Yeri
Başkanlık Komitesi İdari Binasının yenilenmesi,
yaşlılar huzur evinin yenilenmesi, Gagavuzya Kıpçak
kasabası çocuk kreşinin yeniden inşası; Etiyopyada Harar
Türklerine altyapı eğitimi ve sağlık desteği
Buralara yardım yapıyorsunuz da ne
oluyor? Biz insani, vicdani, ahlaki bir duruşun gereği olarak
bunları yapıyoruz ama bunlar elbette Türkiye'nin dış
politikasına katkı sağlıyor. Bakın, sadece
Etiyopyayla ihracatımız 4 kat arttı. Bütün bu ülkelerle ikili
ilişkilerimiz arttı. Uluslararası kuruluşlarda Türkiye'ye
verilen destekler arttı ve Türkiye'ye karşı bu insanlar, mazlum
halklar yani Başım sıkıştığında
yardım elini uzatacak bir ülke var, bir kardeş halk var. diye
düşünmeye başladılar. Bunlar çok önemli.
Bazı ülkeler
sayıldı TİKA niye orada ofis açmıyor? Arkadaşlar,
biz ofisi canımızın istediği yerde açamıyoruz. Bu,
ülkeler arası anlaşmayla oluyor, o ülkelerin kabul etmesiyle oluyor.
Birtakım ülkelerle bu temaslarımız sürüyor, Yunanistan da
bunlardan bir tanesidir. İkili bir anlaşma yapılabilirse,
Yunanistan devleti kabul ederse TİKA ofisi açılabilecek. En son
Yunanistandaki görüşmede bu konuyu yine gündeme getirdik. Ama, burada, bu
ülkelerde yani ofisimiz olmayan ülkelerde de biz büyükelçilik üzerinden benzer
faaliyetler yürütüyoruz ve elimizden gelen katkıyı yapmaya
çalışıyoruz.
Romanyadan ne kadar öğrenci geldi? diye
soruldu. 40 öğrenci bulunuyor, bunların 10 tanesi Türk soyludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür
ederim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Devamla) Diğer Bakanımızdan süre alayım.
BAŞKAN Öyle mi? Peki, tekrar açalım
süreyi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yarın Anadolu Ajansı
Editör Masasında anlatırdınız, kırk beş dakika
dinliyoruz her sabah.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Devamla) İnşallah. Yani dinliyorsanız daha hararetli
konuşurum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Keşke siz de bizi
dinleseniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Devamla) Ülkemizde öğrenim gören Moldovalı öğrenci
sayısı daha fazla olmakla birlikte Gagavuz Yerinden toplam 39
öğrenci burslu olarak okuyor. Gagavuz dilinin yaşatılması
için 15.070 adet ders kitabı bastırıldı. Gagavuzca, Rusça,
Romence Dilsel Terimler Sözlüğü Projesine destek verildi, bunun gibi
birçok faaliyet
1992 yılından bugüne kadar Türk
dünyasından 22.278 öğrenci burslandırıldı.
Hâlihazırda 4.166 öğrenci burslu olarak Türkiye'de devam ediyor,
bunlar 26 ilde okuyorlar. Onun ötesinde, Gençlik Köprüleri projeleri, Genç
Liderler Programı vesaire gibi birtakım projeler var.
Şimdi, bu Türkmenlerle ilgili değerli
arkadaşlar, bakın, biz gece gündüz bu meseleyle
uğraşıyoruz yani ister Hristiyan olsun, Ezidi olsun, Arap olsun,
Sünni olsun, Alevi olsun, Türk olsun, Kürt olsun, ayırt etmeden herkese
kucağımızı açtık, kapımızı açtık.
MUSA ÇAM (İzmir) Yapma ya! Sayın Bakan,
yapma ya, etme eyleme ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Devamla) Ama Türkmenler bizim canımızdandır,
kanımızdandır ve gece gündüz onların meseleleriyle
uğraşıyoruz. Irak ve Suriye Türkmenlerine yardım
çalışmaları kesintisiz sürüyor. Zaho Derebun, Duhok Şariya,
Zaho Bersevede Türkmenlerin de barınması amacıyla 34.500
kişilik 3 kamp kuruldu. İslâhiyede 9.107 Irak Türkmeninin her türlü
ihtiyacı gideriliyor. Hatay Yayladağı, Gaziantep İslâhiye,
Osmaniye Cevdetiye, Malatya Beydağı, Hatay Güveççide
kamplarımızda 23.641 Suriye Türkmeni bulunuyor. 22.495 araçla 1
milyar 258 milyon lira tutarında insani yardım
gerçekleştirilmiştir. 450 tır yardım gönderilmiştir.
Bakın, medyadan takip ediyorsunuzdur, hemen hemen her gün
teşkilatlarımız, sivil toplum örgütlerimiz kimi 50 tır,
kimi 100 tır hazırlamış ve onları biz yolcu ediyoruz.
Bunların çoğu Bayır Bucak Türkmenlerine giden
yardımlardır.
İstanbul ve deprem meselesiyle ilgili
birtakım şeyler gündeme getirildi. Burada 850 personelin aynı
anda görev yapacağı merkezler oluşturulmuştur.
Haberleşme sisteminin güçlendirilmesi ve yedeklenmesi yapılmıştır.
Afet ve Acil Durum Müdahale Planlaması yapılmıştır.
Bütün kurumların hangi görevi yapacağı, depremden önce
hazırlık aşamasında, müdahale aşamasında ve
depremden sonra ne yapacaksa bunların eylem planları
hazırlanmıştır. Halkın bilinçlendirilmesiyle ilgili
İstanbulda 1 milyon kişiye eğitim verilmiştir, toplamda 5
milyon kişiye eğitim verilmiştir. 962 kamu binası
güçlendirilmiştir; 772 okul, 43 hastane, 59 poliklinik, 44 idari bina, 28
yurt binası, 16 sosyal hizmet binası olmak üzere 962 binada
güçlendirme çalışması yapılmıştır; 233 bina
ise yıkılmıştır, yeniden
yapılmıştır.
AFADa 7-8 bin personel alındı. dendi.
Bu kesinlikle doğru değil. AFAD personel sayısı:
Farklı üç kurum, biliyorsunuz, birleştirildi AFAD kurulurken.
Bunların birleştirilmesi ve illerde özel idare bünyesinde bulunan
taşra teşkilatlarının AFADa bağlanmasından
ibarettir bu sayı. Yani yeni eleman alınmamıştır. 81
ildeki taşra teşkilatlarıyla birlikte AFADdaki toplam personel
sayısı da 5.508dir.
Onun ötesinde birtakım afetlerden bahsedildi.
Artvin ili Borçka, Hopa, Murgul, Arhavi ilçeleri. Buraya da ilk başta 3,7
milyon acil yardım gönderilmiştir. Ardından da 35 milyon lira
ödenek gönderilmiştir. Burada tabii, yani zaman zaman bu miktar
artıyor, yani Başta şu kadar bütçeye konuyor ama sonradan niye
bu kadar artıyor? gibi şeyler var. Aslında, muhalefet
partilerinden milletvekillerimiz de bazen talepte bulunuyorlar. İşte
heyelan oldu, sel oldu, şu kadar destek istiyoruz vesaire gibi. Tabii
objektif kriterlerle raporlanma sonucunda AFAD buralara yardım gönderiyor.
5902 sayılı Kanunun 23üncü maddesine göre Afet ve Acil Durum
Faaliyetleri Ödeneği, Maliye Bakanlığıyla birlikte
çıkarılmış olan Afet ve Acil Durum Harcamaları
Yönetmeliği esaslarına göre kullanılıyor. Bu da
Sayıştayın denetimine tabidir.
Burada başka meseleler de var ama birazdan
soru-cevapta muhtemelen gündeme gelebilir.
Gerçekten, değerli
arkadaşlar, bunlar Türkiyenin göz bebeği olan kurumlardır.
Mazlumlara, mağdurlara sahip çıkmaktadır, dünyanın dört bir
yanında Türk Bayrağını dalgalandırmaktadır, Türk
milletine büyük bir sempati, muhabbet oluşmasına sebep
olmaktadır.
Bundan dolayı, ben,
bütün bu çalışmalarından dolayı bu kurumlarımıza
çok çok teşekkür ediyorum. Katkılarınızdan dolayı
sizlere de çok teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sağ olun, var olun.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Şimdi, Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal konuşacak.
Süreniz yirmi beş dakika.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2016 yılı merkezî yönetim bütçesi üzerinde
Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu,
Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu bütçeleri bağlamında
açıklamalar yapmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.
Biliyorsunuz, bu üç kurumumuz da ekonomi yönetiminde önemli görevler üstlenen
kurumlarımızdır. Özellikle 2002 sonrası ekonomi
alanında yapılan birçok yeniliğe, reforma bu
kurumlarımız öncülük etmişlerdir. Ekonomide sağlanan
başarılarda da kurumsal olarak bu kurumlarımızın
çalışmaları önemli rol oynamıştır.
Ben, bugün, burada, özellikle Hazine
Müsteşarlığı bütçesi bağlamında birkaç hususu
sizlerle paylaştıktan sonra gün içerisinde ekonomiyle ilgili
yapılan birtakım değerlendirmelerle ilgili kendi
değerlendirmelerimi yapacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz üzere, Hazine Müsteşarlığı
kamu pay sahipliğinden kaynaklanan görevleri çerçevesinde, kamu sermayeli
kuruluşların ve işletmelerin kurumsal yönetim ilkeleriyle uyumlu
bir şekilde faaliyeti için gerekli çalışmaları
yürütmektedir.
Hazine Müsteşarlığı,
başlangıç ve erken aşama girişim şirketlerinin
finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması ve üst fonlara
kaynak aktarılması yoluyla girişim sermayesi
fonlarının desteklenmesi konularında da çalışmalar
yürütmektedir.
Hazine Müsteşarlığı aynı
zamanda sigortacılık sektörünün ve özel emeklilik sisteminin
geliştirilmesini hızlandırarak sektörün yurt içi tasarruflarının
büyümesine daha fazla katkı vermesi yolundaki çalışmalarına
devam etmektedir. Bu çerçevede, bireysel emeklilik sisteminin
geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan devlet katkısı
teşvikinin ardından oto-katılım yani otomatik
katılım uygulamasının geliştirilmesi ve fiil
ehliyetine sahip olmayan kişilerin de bireysel emeklilik sistemine
katılabilmesinin kolaylaştırılması
çalışmalarını yürütmektedir.
Hazine Müsteşarlığı 2016
yılı bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı 73,2 milyar
TLdir. Söz konusu tutarın 56 milyar liralık kısmı faiz
ödemeleri için öngörülmektedir. 2016 yılı bütçe teklifinde yer alan
8,7 milyar TL cari transferler ödeneğinin 4,9 milyar TLsi KİTlere
yapılacak görev zararı ödemeleri ve kamu sermayeli bankalara
yapılacak gelir kaybı ödemelerinden, 3,1 milyar lirası bireysel
emeklilik sistemi devlet katkısı ödemelerinden ve 560,1 milyon
lirasıysa yurt dışına yapılan transferlerden
oluşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gün içerisinde hem ekonominin geneline ilişkin olarak
birtakım değerlendirmeler yapıldı hem de bütçemizle ilgili
birtakım değerlendirmeler yapıldı. Ben de bu konularda
Hükûmetimizin, Bakanlığımızın görüşlerini
sizlerle ayrıca paylaşmak istiyorum. Birtakım rakamlar
paylaşıldı, nominal rakamlar verildi ama bu rakamların
ekonominin gelişimi içerisindeki nispi önemi konusuna çok fazla
değinilmedi. Ben bugün özellikle bu konulara girmek istiyorum.
Biliyorsunuz, ülkeleri ekonomik
gelişmişlik düzeyine göre gruplarlarken, gruplama
yapılırken alt orta gelir sınıfı ülkeler, üst orta
gelir sınıfı ülkeler ve yüksek gelir sınıfı
ülkeler şeklinde bir ayrıma tabi tutuyoruz. Türkiye, bu
bakımdan bakıldığında, on yıllar boyunca alt orta
gelir sınıfı içinde yer alan bir ülke olmuştur, ekonomik
olarak. Dolayısıyla, 2004 yılına geldiğimizde,
2000lerin başında yapılan çalışmaların da
katkısını yadsımamak lazım, bunlarla beraber 2004
yılından itibaren Türkiye üst orta gelir grubu ülkeler arasına
girmeyi başarmıştır. Türkiye'nin kişi başına
geliri 2004 yılında dolar olarak 5.060 dolarken 2015 yılı
itibarıyla kişi başına millî gelirimiz 9.300 dolar
civarındadır.
Türkiye 1990dan 2002 yılına kadar Avrupa
Birliği ve ABDye kıyasla kişi başına gelir
farkında hiçbir iyileşme kaydedememiştir. Size çarpıcı
olması için birkaç rakam vermek istiyorum. Ülkeleri
karşılaştırırken kişi başı millî
gelirleri karşılaştırırız, dolar cinsinden.
Varsayalım ki 1990 yılının başında Avrupa Birliği
ülkelerinde kişi başına millî gelir 100 olsun. Peki, AB 100 iken
biz kaçız? Yaklaşık olarak 34 düzeyindeyiz. Yani onlarda
kişi başına millî gelir 100 liraysa, bizde 34. Kaçta? 1990
yılında. Değerli arkadaşlar, peki, 2002 yılına
geliyoruz, aradan yaklaşık olarak on iki-on üç yıl geçmiş; bu,
Avrupayla, AByle Türkiye arasındaki makas ne olmuş?
Daralmış mı? Bir ilerleme kaydetmiş miyiz? Ekonomik olarak
Avrupaya yaklaşmış mıyız? Hayır, yerinde
saymışız. Yani 2002ye geldiğimizde AB bölgesinde kişi
başına millî gelir gene 100 iken biz kaçtayız? 35teyiz. 1990da
kaçtaydık? 34teydik. Yani hemen hemen yerinde saymışız.
Peki, 2002de AB 100, Türkiye 35. Peki, 2015 yılında neredeyiz?
Şimdi, geliyorum, veriyi 2014 için söyleyeyim: Avrupa Birliği yine
100, Türkiye 53 yani 35ten 53e gelmişiz. Yani Avrupayla ekonomik gelişmişlik
olarak, gelir düzeyi olarak, kişi başı millî gelir olarak
oldukça yakınlaşmışız. Yeter mi? Yetmez, daha da fazla
bu yakınlaşmayı sağlamamız lazım. Ama burada
birtakım rakamları verirken ülkelerin dönemler itibarıyla nispi
olarak gelişmesini de mukayese etmek lazım. 1990la 2002
arasında hemen hemen aynı millî gelir düzeyinde, makas olarak,
kalırken AK PARTİ hükûmetleri döneminde önemli bir iyileşmenin
gerçekleştiğini görüyoruz.
Bir de tek başına büyüme oranlarına
bakmak da yetmez. Yani bir ülkede kalkınmayı ileriye dönük
taşıyan temel altyapılar var: Eğitim, sağlık,
altyapı, ulaştırma. Buralarda neredesiniz? Eğer buralarda
iyiyseniz ülke ileriye dönük olarak kalkınır. Kamu
yatırımları, eğitimde, sağlıkta yaptığınız
iyi şeyler ileride üretimin verimliliğini arttırır,
toplumun büyüme potansiyelini yukarıya çeker. Hep 2002
yılını mukayese yaptığımız zaman
eleştiri alıyoruz ama ne yapalım, 2002de geldik, hâlâ
buradayız yani arada bir kesinti olmadığı için karşılaştıramıyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) Peki, geçen senenin millî
geliri ne kadar, kişi başına?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bakın, AK PARTİ hükûmetleri döneminde sadece kişi
başına millî gelir veya büyüme oranları artmamış,
aynı zamanda bu dönemde çok ciddi anlamda, bütçe üzerinden, bu ülkenin
kalkınmasına katkı sağlayacak harcamalar
yapılmış, yatırımlar yapılmış.
2002 yılında -mecburen söylemek
zorundayım- üniversite sayısı 76, şimdiyse 81 vilayette 183
üniversite var. Bu ne demektir?
ATİLA SERTEL (İzmir) Ama işsiz
hepsi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Siz, gençliğinize artık yüksek öğretimde daha geniş bir
erişim imkânı veriyorsunuz.
ATİLA SERTEL (İzmir) 90 tane
iletişim fakültesi var, hepsi işsiz. Ziraat mühendisleri işsiz,
gıda mühendisleri işsiz, öğretmenler atanamıyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Dolayısıyla kalkınmada en önemli bileşenlerden bir tanesi,
sizin beşeri sermayenizin, eğitime tabi nüfusunuzun eğitime,
yüksek eğitime erişimdir. 294 bin yeni derslik
yapmışız.
2002de 26 havalimanı vardı, şimdi 55
tane aktif havalimanı çalışıyor. İstanbul Atatürk
Havalimanının da yapımı devam ediyor. Bunları
sakın kendi başına bir yatırım olarak söylediğimi
düşünmeyin. Bütün bu yatırımlar ülkemizin ileriye dönük
kalkınmasına ve büyüme potansiyelinin artmasına katkı
yapan
Bölünmüş yol bütün cumhuriyet boyunca 6 bin kilometre
yapılmış, şimdi, AK PARTİ hükûmetleri döneminde 3 kat
daha fazla bölünmüş yol yapmışız.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bütün cumhuriyet
boyunca yaşanmayan sorunları yaşattınız millete.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Yani 18 bin kilometre ilave yol yapmışız. Eskiden bölünmüş
yol deyince sadece 6 vilayet vardı, şimdi bu 75e
çıkmış.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Mukayeseye bak ya,
bütün cumhuriyet boyunca
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
24 milyon vatandaşımıza yüksek hızlı tren
seçeneği sunduk.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kaçıncı
cumhuriyeti kuracaksınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bunu çok uzatabilirim. Yani uzattıkça da
ATİLA SERTEL (İzmir) Siz
geldiğinizde Türkiye Yontma Taş Devrindeydi!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahalede bulunmayalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bombalar
yerleştirilmedi cumhuriyet yollarının altına, sizin
yaptığınız yolların altına bombalar döşendi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Geldiğimizde bankalar batmıştı. Bütçenin
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yolsuzluktan dolayı.
Yapılmış olanın 100 katı yolsuzluk var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bakın, çok güzel şeyler söylüyorsunuz. Gene birkaç rakam vereyim
arkadaşlar, bunu bilmekte fayda var, rakamları unutuyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) 2002de doğan çocuklar
15 yaşında ya.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
2002 yılında yani AK PARTİ Hükûmeti devraldığında
bir bütçe vardı.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen neredeydin 2002
yılında ya, devlet memuru bile değildin ya.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) Ya,
bu bütçe ne kadardı, 119 milyar liralık bir bütçe vardı, 119
milyar lira. Peki, bunun ne kadarını faize veriyor idik, 51 milyar
lirasını faize veriyorduk. Yani her yüz liralık kamu
harcamasının 43 lirasını sadece faize harcıyorduk.
Peki, 2002 yılında faize 51,7 verirken bu ülkenin
yatırımlarına ne kadar harcıyorduk? 119 milyar liralık
bütçe, unutmayın
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Borç ne kadardı,
borç?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
yatırıma sadece 7,9 milyar lira, bunu unutmayın; 7,9;
tutuyorum.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Şimdi ne kadar faize
veriyoruz Sayın Ağbal?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Peki, bu ülkenin sağlık harcamalarına ne kadar 2002de para
harcamışız; 13,5 milyar lira, bunu da bir tarafta tutalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Huzur bırakmadınız
ülkede ya.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Peki, bu ülkenin eğitim giderlerine 2002 yılında ne kadar
harcama yapmışız; 11,9 milyar lira.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Eğitim
çıktımız nedir ama, eğitim çıktımız nedir
yani çocuklar ne durumda?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Şimdi, topluyorum, bakın topluyorum; sağlık, eğitim,
yatırım; üst üste topluyorum, kaç lira buluyorum; 33,33 milyar lira.
Faize ne kadar gitmiş; 51,7 milyar lira. 51,7 mi büyük; 33,3 mü büyük? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Her şey rakam
değil Sayın Bakan. Eğitim kalitemiz nerede, eğitim
kalitemiz nerede?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Dolayısıyla, AK PARTİ hükûmetlerinin devraldığı
bütçe bir faiz bütçesiydi, faiz bütçesiydi, vatandaşa hizmet eden bir
bütçe değildi. Peki, bugüne gelelim, bir de bugünü, rakamları
görelim. Bugün durum ne? Bütçemiz 119 milyar liradan 570 milyar liraya
çıkmış, biz yaklaşık 5 kat kamu
harcamalarını artırmışız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Enflasyonu düşelim,
enflasyonu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Peki, faiz kaç lira? Demin ne demiştim? 2002 yılında TL olarak
51,7 milyar liraydı. Peki, 2016 yılında faiz ne kadar? 56 milyar
lira. Enflasyonu düşün yani 2002deki 51,7 milyar lirayla 2016daki 56
milyar lirayı yan yana koyun, aslında reel olarak faizi nereden
nereye getirdiğimizi çok rahat görürsünüz. Zaten onun için demin
demiştim ya- her 100 liranın 43 lirasını biz faize
harcıyorduk, şimdi sadece 9,8 lirasını faize veriyoruz.
Yeter mi? Bu da fazla, bunun da daha aşağı gelmesi lazım.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Borcumuz ne kadar,
borcumuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
İnşallah biz de -hani diyoruz ya muasır medeniyete
ulaşacağız diye- göreceğiz ki bir gün bu faiz harcamaları
iyice aşağıya gelmiş.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bakan, Bayburt en fakir
il seçildi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Peki, geliyorum, şimdi deminki hesabı tekrar yapalım: 7,9 milyar
liraydı yatırım, şimdi 80 milyar lira yatırım
bütçemiz var, unutmayalım. Sağlık harcamalarına 2016da ne
kadar harcıyoruz? 95 milyar lira, onu da tutuyoruz. Eğitim giderleri
109 milyar lira. Şimdi toplayalım: Sağlık, eğitim ve
yatırım; üçünü de beraber topladığım zaman 284 milyar
lira yapıyor yani 570 milyar liralık bütçenin 284 milyar
lirasını sağlığa, eğitime ve yatırıma
harcıyoruz. Peki, 570 milyar liraydı toplam bütçe, bu durumda bunun
üçü 284 milyar lira. Faiz ne? 56 milyar lira. Yani faize verilen paranın 5
katını yatırıma, sağlığa, eğitime
veriyoruz. Bu, işte, milletin bütçesi diyeceğimiz bütçe böyle bir
bütçe olabilir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Sayın Aykut Erdoğduya sataşma
anlamında değil, kendisiyle daha önce konuştum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İkinizden
birisinde eksiklik var yani.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Kendi söylediğini not aldığım için söyleyeceğim.
Kendisi kürsüde konuşurken Hukukuna ve yargısına güvenilmeyen
hiçbir ülkeye yatırım yapılmaz. demişti, altına imza
atarım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sıcak para hariç.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Peki şimdi bakalım: 1984 yılından 2002 yılına
kadar Türkiyeye gelen doğrudan yatırım tutarı 14,8 milyar
dolar, unutmayalım. Peki, 2003ten 2015e kadar Türkiyeye gelen
doğrudan yatırım tutarı ne kadar? 165 milyar dolar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 14,8 mi büyük, 165 mi
büyük?
Arkadaşlar, dolayısıyla,
değerlendirmeleri yaparken önceki
Gönül ister mi, keşke 1990lı
yıllar da bu ülkenin kalkındığı yıllar
olsaydı, bankalar o dönemde soyulmasaydı. O dönemde
MUSA ÇAM (İzmir) Siz o zaman
bürokrattınız, ülkeyi siz yönetiyordunuz o zaman,
bürokrattınız. Yapmayın, etmeyin eylemeyin. Maliye
Bakanlığında değil miydiniz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Hayır, değildim. O zaman sizlerin de dâhil olduğunuz kadrolar bu
ülkeyi yönetiyordu ve biz o faiz bütçesine dönüşmüş
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Siz de
Bakanlıktaydınız, niye uyarmadınız, neden
yapmadınız Sayın Bakan? Niye yapmadınız?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Devamla) Bakın, ekonomi bilenler bilir, niye bu faiz bütçe
içinde bu kadar yer tutuyor? Bunu belirleyen değişik faktörler var.
Bunlardan bir tanesi, sizin borcunuzun miktarı. Eğer borcunuz miktar
olarak yüksekse tabii ki yüksek faiz ödersiniz, bu doğal değil mi?
Zaman zaman bazı arkadaşlarımız burada gelip şu anda
kamu borç stokunun tutarını söyleyip bu tutar üzerinden eleştiri
getiriyorlar, ben de bir ekonomi bürokratı olarak hayretle
karşılıyorum. Önemli olan şudur: Bakın, bugün OECD
ülkelerinde, Avrupa ülkelerinde hep karşılaştırırlar,
bir ülkede, faize ödenen para ile o ülkenin gayrisafi yurt içi
hasılasını karşılaştırırlar. Birkaç
tane rakam vereceğim: Türkiye, 2002 yılında gayrisafi yurt içi
hasılasının yaklaşık yüzde 15ini faize veriyordu.
Bakın, 100 liralık millî gelirin 15 lirası faize gidiyordu.
Şimdi kaç lira oldu? Bu yüzde 2,9a düştü arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Peki bu nasıl oldu
-şimdi ekonominin diliyle konuşalım- bu nasıl oldu? Borç
tutarı nominal olarak artıyor, artmasına rağmen nasıl
bu kadar aşağıya doğru gelir? Bir: Millî gelir büyüdü.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Nasıl
büyüdü?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, daha büyük bir millî gelirle biz bu ülkeyi yönetiyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Borçlanma ve
varlık satışıyla.
ATİLA SERTEL (İzmir) Halk bunun
farkında mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
İki: Arkadaşlar, bir ülkede enflasyon yüzde 62yse
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Müdahale
etmeyeyim diyorum ama her tarafı yanlış.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
ve siz reel olarak yüzde 25 faiz ödüyorsanız, evet, sizin faiz
faturanız yüksek olur. Doğru mu? Bu kadar basit.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 2002deki LIBOR
neydi, 2015te nedir?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Arkadaşlar, hesap ortada.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, yok, onu da
söyle.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Bakanım
2003 sonuna kadar 135 milyar faiz ödendi.
BAŞKAN Lütfen, konuşmacıya müdahale
etmeyelim Sayın Milletvekili.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bakın, Türkiye OECD tablosunda ilk defa normal bir yere geliyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) On dört
yılda 649 milyar TL faiz ödediniz, faiz. Onu da söyleyin.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bir de gün içerisinde
Bakın, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde kamu maliyesi alanında, kamu borç yönetimi
alanında önemli reformlar yapıldı. Herkes bunu bugün kabul
ediyor, içeride de, dışarıda da Türkiyede kamu
hesaplarının ne kadar şeffaf olduğunu herkes takdir ediyor.
Bugün Eurostata da veri gönderebiliyoruz, OECDye de veri gönderebiliyoruz.
Eskiden, Türkiye, OECD tablolarında birçok bölümde verisi gelmeyen bir yer
olurdu.
Şimdi, burada, yine gün içerisinde
Koşullu yükümlülükler -biraz teknik bir konu ama cevap vermek
zorundayım- devlet muhasebesine yansıyor mu? şeklinde bir
eleştiri oldu. Önemli bir eleştiri. Yani, ben de şuna yürekten
katılıyorum: Vatandaştan aldığımız 1 kuruşun
dahi hesabını vermeliyiz, şeffaf olmalıyız, hesap
verebilir olmalıyız ve yetimin hakkını asla hayduda
kaptırmamalıyız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Burada hiçbir sorun yok, burada hiçbir sorun yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayıştay
raporları?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Şimdi, Hazine Müsteşarlığı tarafından verilen
garantiler ve borç üstlenim taahhütleri muhasebe hesaplarına
yansıtılıyor ve düzenli olarak da raporlanıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Üçüncü
havalimanını gösterin, özür dileyeceğim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Diğer taraftan, devam ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Üçüncü
havalimanını bana gösterin o muhasebede.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Devam ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yok ama
Sayın Maliye Bakanı.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Devamla) Diğer taraftan, Maliye Bakanlığınca
hazırlanan ve 2015 yılı Temmuz ayında Resmî Gazetede
yayınlanan Kamu Özel İş Birliği Uygulamalarının
Muhasebe İşlemleri Tebliği çerçevesinde, genel yönetim kapsamındaki
kamu idarelerince kamu-özel iş birliği modeli çerçevesinde
yapılan yatırım ve hizmetlerin muhasebe işlemleri
düzenlenmiştir. Yani ben Müsteşarken bu çalışmalara
başladık o zaman. İstedik ki bu kamu-özel iş birliği
projeleri çerçevesinde yapılan bütün taahhütler ilk andan itibaren
muhasebe kayıtlarına yansısın çünkü sonuç itibarıyla,
bunlar ileride bütçeye yüklenim olarak gelecek. Onun için, burada da gerekli
düzenlemeleri yapmak suretiyle şeffaflığı ve hesap
verilebilirliği sağladık.
Yine, 2016 yılında
ekonomik büyümeye ilişkin olarak birtakım değerlendirmelerde
bulunuldu. Evet, tabii ki hepimiz biliyoruz ki 2015 yılı, küresel
anlamda, krizden sonraki en sıkıntılı yıl
olmuştur. 2016 yılına ilişkin genel anlamda beklentiler
olumlu olmakla birlikte son dönemde ortaya çıkan birtakım küresel
gelişmeler ve veriler 2016 yılına ilişkin de birtakım
riskleri beraberinde getirmekte fakat Türkiye'mizin, küresel anlamda
gelişmekte olan ülkeler içerisinde olumlu yönde
ayrışmasını sağlayan birtakım
kazanımlarımız var, birtakım gelişmelerimiz var.
Özellikle 1 Kasım seçimlerinde Türkiyede güçlü bir siyasi iktidarın
çıkmış olması, Hükûmetin çıkmış olması,
bugün dışarıda, finans piyasalarında Türkiye'nin önemli bir
artısı olarak görülüyor.
Öyle bir Hükûmet ki sadece
siyasi istikrarı sağlamakla kalmıyor aynı zamanda güçlü bir
reform programına da sahip. Biliyorsunuz, daha Hükûmeti kurar kurmaz hemen
bir eylem planı açıkladık; üç aylık, altı aylık
ve bir yıllık ve bu süreçte de yapacağımız her bir
reformu takvime bağladık. Dedik ki: Şu vadede bunu
yapacağız, bir yılda bunu yapacağız. Şu anda
bunları birer birer Meclisimize getiriyoruz, Komisyonumuzdan geçiyor,
Genel Kurulumuza geliyor. İnşallah, güvenceli esneklikle ilgili yasal
düzenleme de yakında Genel Kurula gelecek.
Dolayısıyla, 2016 yılında
Türkiye'nin hedef olarak belirlemiş olduğu yüzde 4,5 büyüme
oranını destekleyen siyasi sebepler bulunmaktadır. Güçlü bir
Hükûmet vardır, gündemine hâkimdir, piyasalar tarafından olumlu
karşılanan bir ekonomik reform programına sahiptir ve
bunları da söylediği takvimde gerek Meclisten gerek Bakanlar
Kurulundan birer birer çıkarabilmektedir. İnşallah, bunlar
büyüme açısından Türkiyeyle ilgili olumlu gelişmelerdir.
Yine, tüketim, yatırım
bağlamında da özellikle sabit sermaye yatırımlarında
Yatırımcılarla biz sürekli olarak görüşüyoruz,
sanayicilerimizle görüşüyoruz, ihracatçılarımızla
görüşüyoruz, kısa ve orta vadede, özellikle siyasi istikrarın
sağlanmış olmasından, Hükûmetin önemli bir reform
programını peyderpey hayata geçirmesinden dolayı son derece
memnunlar. Dolayısıyla, inşallah, 2016 yılında
özellikle özel sektör tarafından yapılacak sabit sermaye
yatırımlarıyla da büyümeye güçlü bir destek verilecek.
Biliyorsunuz, 2016 yılında Avrupa
Birliği pazarı özellikle iç talebin artması bağlamında
herkes tarafından olumlu gelişmelerle ifade edilmektedir. Dolayısıyla,
Avrupa Birliği pazarı Türkiye için önemli bir pazardır, 2016
yılına ilişkin büyüme hedeflerimiz konusunda net ihracata
katkı yapacağını düşünüyoruz. Günbegün de Avrupa
pazarında ihracatçılarımız daha fazla orada ürün satmak
suretiyle ihracattan kaynaklanan büyümeyi de inşallah
gerçekleştirecekler.
Yine, büyümeye önemli katkı sağlayacak
unsurlardan bir tanesi tasarrufların artırılması. Bireysel
emeklilik sistemiyle yaptığımız düzenlemeyi inşallah
2016 yılında yaygınlaştırmak suretiyle, otomatik
katılım sistemini getirmek suretiyle de tasarruflar noktasında
da önemli bir yeni düzenlemeyi Meclisten geçirmiş olacağız.
Yine, iş gücü piyasasının
etkinleştirilmesiyle ilgili önemli reform gündemlerimiz var. Demin ifade
ettim, güvenceli esneklikle ilgili Komisyondan düzenleme geçti, Genel Kurula
yakında gelecek.
Daha sonra kıdem tazminatıyla ilgili
olarak bütün sosyal taraflarla birlikte çalışmak suretiyle
MUSA ÇAM (İzmir) Savaş çıkacak,
savaş çıkacak! Yapmayın Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Hani, bu ülkenin kalkınmasını, rekabetçi olmasını
istiyorsak piyasalarımızı da mutlaka daha etkin, daha verimli
bir yapıya kavuşturmak zorundayız.
MUSA ÇAM (İzmir) Kıdem
tazminatını geçelim, Bayburta gelelim biraz, Bayburta!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bayburt her bakımdan inşallah önümüzdeki dönemde daha da büyüyecek,
daha da yatırımlar alacak.
ERKAN HABERAL (Ankara) Bayburt Bayburt olalı
böyle işkence görmedi!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
81 vilayetimiz ne alıyorsa Bayburt onu alacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Oraya değil,
buraya söyle, buraya. Bayburtu biz biliyoruz. Bayburt Bayburt olalı böyle
Bakan görmedi!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, ekonomiyle ilgili
yapılan değerlendirmelere saygı duyuyorum. Tabii ki
birtakım riskler mevcut bu global ekonomide, global ekonomi kaynaklı
birçok risklere sahip fakat şunu kabul edelim ki gelişmekte olan
ülkeler içerisinde Türkiye bugün her bakımdan önemli avantajlara sahiptir.
Bu sözlerimle konuşmamı tamamlıyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Erdoğdu, sizi dinleyelim. Nedir?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Maliye Bakanı konuşması
sırasında, Sataştı. demek istemiyorum
BAŞKAN Sataşmadı zaten.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ama rakamlar, ya sizin
rakamlarınız yanlış
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sataşmadı.
BAŞKAN Çünkü, neden sataşmadı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bana ait
olmayan fikirleri, bana aitmiş gibi
BAŞKAN Sataşmıyorum, böyle
algılamayın. dedi size, o yüzden söylüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ben de 69da
birinci fıkranın ikinci hükmünden istiyorum. Bana ait olmayan
fikirler atfettiğini demek istiyorum ki muhabbet bozulmasın.
BAŞKAN - Ama Sizin düşüncelerinize
katılıyorum. dedi zaten.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hayır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, o konuda
değil, o konuda değil.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Altına imza atıyorum. dedim.
BAŞKAN Altına imza atıyorum.
dedi, Sizin düşüncelerinize katılıyorum. dedi,
Sataşmıyorum. dedi
AHMET YILDIRIM (Muş) Yani çıkmasın
mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hayır ama
benim düşüncelerimi bana
BAŞKAN -
ama yerinizden söz vereyim size.
Sataşma yok çünkü burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Ama yok sataşma. Şimdi,
lütfen
MUSA ÇAM (İzmir) Kinayeli sataşma var,
kinayeli, kinayeli.
BAŞKAN - Yani Tüzükü uygulamamak veya ters
uygulamak zorunda bırakmayın beni. Şimdi Sayın Özel söz
isteyecek, ona sataşmadan söz vereceğim Grup Başkan Vekili diye,
o da sana söz verecek. Sorun çözülmüş olacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle takdir ederseniz olur.
BAŞKAN Devamlı böyle yapıyoruz
zaten. Tüzükün böyle altından girip üstünden çıkıp bir
şekilde hallettik bu sene.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
hiç uzatma niyetinde değiliz de şimdi, Sayın Bakanın
bahsettiğiniz kısımdaki ifadesi öyle.
BAŞKAN Ben Aykut Erdoğduyu dinledim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hayır,
dinlemediniz ki efendim.
BAŞKAN Dediğim gibi, yöntemi de
biliyorum. Siz isteyeceksiniz, Grup Başkan Vekilisiniz diye ben size
vereceğim, siz Aykut Beye vereceksiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, öyle
bir şey demiyorum.
BAŞKAN O yüzden böyle gideceğine
şöyle gidelim.
Buyurun, iki dakika.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bundan önce bir
şey söyleyeyim de efendim: Ben sataşmadan istemeyecektim. Bana ait
olmayan fikir
BAŞKAN Tamam, iki dakika, buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hepinize iyi
geceler arkadaşlar.
Sataşmadan istemememin sebebi, çok gergin
zaten, bir sataşma yok. Bana ait olmayan fikirlere atfedildi. demek
için, ek bir açıklama yapmak için
Sayın Maliye Bakanı diyor ki: Nominal
rakamlar üzerinden anlattı. Yahu, Sayın Maliye Bakanı,
anlattığınız her şeyi siz de nominal rakamlardan
anlattınız. Bu nominal rakamlar işinize gelmediği zaman hep
reel rakama dönüyor. Bu ekonomi iki yönlüdür, muhasebe gibidir. Aynı miktar
borç aynı miktar alacak doğurur. Şimdi, Maliye Bakanı
buraya geliyor, bir tarafını anlatıyor, siz de eksik
bilgileniyorsunuz, sanıyorsunuz ki Türkiye ekonomisi çok iyi durumda.
Değil. Anlatmaya çalışıyoruz ki hep beraber bilelim, önlem
alalım diye. Aslında, Maliye Bakanının da buraya gelip iki
yönünü birden bize anlatması lazım ki -milletin iradesini- parti
farkı gözetmeksizin durumu görelim diye. Vallahi, öyle bir anlattı ki
AB 100, hâlâ 100, AB sıfır büyüme
E, ABde durgunluk var ama
sıfır büyüme yok. Tek tek hangisine cevap vereyim bilmiyorum.
2002de geldik
Şunu söylüyoruz: 2002de
ağır bir kriz yaşadık ama siz de bilirsiniz ki bir kriz
olduğu tarihte olmaz. 2002 krizi 1990lı yılların
sonucudur, maliyeci olarak bilirsiniz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Dünyada kriz yoktu
2002de.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Bu
haksızlığı etmeyin. Önceki döneminden başlayan
Bankalar bir günde batmaz mesela.
Üniversite sayısı artmış
diyorsunuz, içerik ortada. Betona indirirseniz millî eğitim
politikasını hâlimiz ortaya çıkar.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Bankalar niye batar bir anlatsana bize.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) 26 havalimanı
vardı, 55 yaptık. Yahu hepsini sattınız, hiçbiri sizin
değil. Üstelik bir Atatürk Havalimanına en az 30 tane Hakkâri
Havalimanı yapılıyor. Bunları anlatmak istemiyorsunuz.
Yatırım değeri olarak bakın.
Faize ödenen paralardan bahsediyorsunuz hiç
LIBORdan bahsetmiyorsunuz, o dönemki uluslararası koşullardan
bahsetmiyorsunuz, bugünkü faiz oranından bahsetmiyorsunuz.
Aldığınızda yüzde 29du, yüzde 1.500 diye
anlatıyorsunuz. Yazık, böyle bir bilgi yok.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Bankaların içi niye boşaltılır bir
anlatsana.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Eğitim ve
sağlıkta verdiğiniz rakamlar yine nominal rakamlar. Bir tek
doğrudan yatırımlarla alakalı
Arkadaşlar,
doğrudan yatırım iyi bir şeydir ama memleketi
yabancıya peşkeş çekmek kötü bir şeydir. Bununla gurur
duyulmaz. Bankaları, sigara şirketlerini, her şeyi
yabancıya sattık. İstihdam yaratmıyor, katma değer
sağlanmıyor. Bununla gurur duymayalım. Buna üzülelim,
endişelenelim.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, teşekkür
ederim.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Efendim, ben
teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir şey daha söyleyeyim:
Sataşmadan dolayı söz almadığınızı biliyorum
ama o zaman size bir dakika yerinizden söz vermek durumundaydım, Özgür
Özel ayağa kalkmasaydı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Çok
yormayacağız ama haklı olduğumuzu düşünüyoruz.
İyi akşamlar.
BAŞKAN Peki, tamam.
Sayın milletvekilleri, ikinci turdaki
konuşmalar
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz yerimizden
BAŞKAN -
tamamlanmıştır deyip
Sayın Akçaya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akçay.
III.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
45.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Maliye Bakanının
açıklamalarını dikkatle izledik. Ben herhangi bir
sataşmadan da söz almıyorum fakat bazı görüşlerimi ifade
etmek itibarıyla
BAŞKAN İki dakika lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, on dört
yılda bütçenin 5 kat arttığından bahsetti Sayın Bakan.
Doğrudur, 5 kat rakamsal olarak artmıştır. Tabii, bir de
bunu gerçek, reel anlamda enflasyondan arındırarak ifade etmekte de
fayda vardır.
Bir de sizden evvelki on dört yılda da bütçenin
nereden nereye geldiğini de tabii, dönemsel olarak mukayese edince en
azından kırk elli yıllık periyotlar hâlinde, biraz daha
anlamlı olur.
Şimdi, bilhassa sıkıntı
2007-2008 krizinden sonra kamu harcamalarının rasyonalizasyonu
programı yapmıştır Hükûmet. Ondan sonra, gelirlerin
iyileştirilmesi programı yapmıştır, bu
çalışmaları
Demek ki kamu harcamaları rasyonel değil
ki böyle bir program yapma ihtiyacı duymuştur ve gelirlerin
iyileştirilmesi ihtiyacı vardır, ona göre program
geliştirmeye çalışmıştır. Bilhassa gelirlerin
ekonominin ihtiyaçlarına göre ayarlanması sorunu vardır çünkü
maalesef, Türkiyede bütçe gelirleri daha çok konjonktüre
bağlıdır. Bu yapısal sorunların çözülmesi gerekir.
Bir de bir önceki Maliye Bakanı Sayın
Şimşek döneminde de yöneltmiştim, o da doğruluğunu
kabul etmişti, AKP döneminin yıllık faize ödediği tutar,
2013-2015 yılları arasında yıllık 50 milyar lira iken
bu 57nci Hükûmetin yıllık ortalama faiz ödemesi 37,7 milyar liradır.
Bu rakam itibarıyla, AKP döneminde kamunun faiz ödemelerinin
yıllık ortalama rakamı, her ne kadar dönemsel olarak yıllar
itibarıyla bütçe içerisindeki faiz ödemeleri azalmışsa da
rakamlar itibarıyla, rakamlar üzerinden baktığımızda,
yüzde 12,6lık bir artış gösterdiği de Maliye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
kaynakları
tarafından kabul edilen bir durumdur.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay,
sağ olun.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma
Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Biraz önce, ikinci turdaki
konuşmalar tamamlandı dedim ama tamamlanmamış, özür
dilerim.
Şimdi, aleyhte olmak üzere, Ankara Milletvekili
Sayın Erkan Haberala söz veriyorum.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
gecenin bu saatindeki güler yüzünüz için teşekkür ediyorum size, sağ
olun.
BAŞKAN - Rica ederim.
ERKAN HABERAL (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyetinin değerli bürokratları; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün bu bütçede, bence, her şey bir tarafa
Türk Dil Kurumu bir tarafa. Bu bütçeyi değerlendirirken Türkiyede Türk
Dil Kurumunu ayrı bir yere koymamız gerek. Dil, özgürlük demek; dil,
vatan demek; dil, bayrak demek, Türkçe dil, bayrağımız; dil,
memleket demek. Bu ülkede bize bahşedilen, Cenab-ı Allahın
bahşettiği bayrağımız, dilimiz, aziz şehitlerimizin
kanlarıyla suladıkları bu vatanda dalgalanan al
bayrağımız; 2 tane aziz değere sahibiz.
Dil, insanlar arasında iletişimi
sağlayan bir araç. Dil, yalnızca bir iletişim aracı da
değil, bireylerin hem kişisel hem de ulusal kimliklerini
açığa vuran, toplumdaki bireyler arasında birliği ve
bütünlüğü sağlayan en önemli unsur. Dil, millî kültürün ve milletin
temel unsuru. Dil, millî birliği ve beraberliği, bütünlüğü
sağlayan en mühim unsur olduğu için üzerine titrenilmesi gereken
sosyal bir müessese. Bir millet için bu denli önemli yere sahip olan dile,
millet birliğini ve bütünlüğünü korumak adına sahip
çıkılmalı, geliştirilmeli, yabancı etkilerden ve
yozlaştırmalardan korunmalıdır.
Ama, Sayın Bakan, size bakıyorum, Türk Dil
Kurumunun bütçesi 15 milyon TL.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) - Maliye Bakanına bakın.
ERKAN HABERAL (Devamla) - Konfüçyüse Bir ülkeyi
idare etmeye çağrılsaydınız ilk iş olarak ne
yapardınız? diye sormuşlar. Konfüçyüs şöyle cevap
vermiş: Önce dili düzeltirdim, dil düzgün olmazsa kelimeler
düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa
yapılması gereken şeyler iyi yapılamaz. Gereken
yapılamazsa ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulunca adalet
yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk,
güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer, ne
yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.
Bu sebeple söylenilen sözü doğru söylemeli. Hiçbir şey dil kadar
mühim değildir. demiş Sayın Konfüçyüs ama Türk Dil Kurumunun
bütçesi 15 milyon.
Sayın Bakanım, Plan ve Bütçe Komisyonunda
bunu size arz etmiştim. Şahsınıza yapılmış
bir eleştiri değil bu, daha önceki hükûmetlerden bugüne gelen
rakamlar; bunun için altını her seferinde çizeceğim.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yani
saydıkları hizmet ağı kadar yok, değil mi rakam?
ERKAN HABERAL (Devamla) Anlatacağım
efendim.
Muhterem Necip Kalkan ağabeyim,
buradasınız, size çok teşekkür ediyorum, bütün söylediklerinizin
altına imzamı atıyorum ama efendim, Hükûmet sizsiniz, iktidar
sizsiniz, buyurun, Sayın Bakana söyleyin o zaman, Sayın Ağbal da
burada, lütfen Türk Dil Kurumunun bütçesini 2 katına çıkarsın.
Türk Dil Kurumunda 130 öğrenciye burs verdik. 30 tane -bakın burada-
bilimsel etkinlik gerçekleştirmiş. Türk Dil Kurumundan bahsediyoruz.
130 lisans öğrencisine burs vermiş, 54 yüksek lisans öğrencisine
burs vermiş. Bunu söyleyen sizin Sayın Bakanınız?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Az mı?
ERKAN HABERAL (Devamla) 15 milyon
Bakın, siz
yaptınız, liderler zirvesinde otellere ödenen ücret 15 milyondan
fazla bir rakam. (MHP sıralarından alkışlar)
Ana dilimiz Türkçeye
baktığımızda, yeryüzünün en geniş coğrafya alanında,
12 milyon kilometrekare alanda Türkçe konuşulduğunu görüyoruz.
Artı, Türkçemizin dünyada kullanılan 6 tane dilden 1 tanesi, en fazla
konuşulan dillerden 1 tanesi olduğunu biliyoruz.
Sayın
Başkanım, ben, son konuşmacı olduğuma göre bana iki
dakika daha müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Edemem.
ERKAN HABERAL (Devamla) Siyaset yapmıyorum
ama dilimizi konuşuyorum.
BAŞKAN Ama çok eşitsizlik olur, adaletli
davranmak gerekiyor.
ERKAN HABERAL (Devamla) O zaman efendim adaletli
davranacağım.
Dilimizde en temel şey yozlaşma.
16ncı yüzyılda dilimize giren Arapça ve Farsçanın akabinde
dilimize maalesef Fransızca girmiştir ve son, bu dönem dilimiz
İngilizcenin yoğun esiri altında kalmıştır. Eğitim
dilimizdeki, özellikle üniversitelerdeki eğitim dilimizin İngilizce
olması Türkçeyi bu hâle getirmiştir, bir yozlaşmaya sebebiyet
vermiştir ve bugün Meclisteki tartışmaların,
kavgaların en büyük sebeplerinden biri Türkçeyi güzel kullanamamamız
olmasından kaynaklanmaktadır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Haberal.
ERKAN HABERAL (Devamla) Ben teşekkür ediyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ikinci
turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz,
süremiz yirmi dakika. Bu sürenin on dakikasını sorulara ayırdık,
diğer on dakikasında sorulara sayın bakanlar cevap verecek.
Başlıyoruz.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Yalçın Akdoğana sormak
istiyorum ilk sorumu: Sayın Bakan, bugün 28 Şubat, Dolmabahçe
mutabakatının yani millî birliğimize yapılan darbenin
yıl dönümü. Dolmabahçe görüşmesi ve imzalanan mutabakat, Sayın
Cumhurbaşkanının bilgisi ve talimatıyla mı
yapıldı, yoksa Sayın Cumhurbaşkanına rağmen mi
yapıldı?
Yine, trafik sigortasıyla ilgili sorumu da
Maliye Bakanına sormak istiyorum: Aldığımız bilgilere
göre zorunlu trafik sigortası primlerinin 5 ile 10 katı arasında
artması sonucu, vatandaşlarımızın en az yüzde 20sinin
sigortasını yaptıramadığı belirtilmektedir; bu,
doğru mudur? Doğruysa bu, çok tehlikeli bir gelişmedir. Zorunlu
trafik sigortasının herkes tarafından yaptırılabilmesi
için fiyatlandırmanın yeniden yapılmasıyla ilgili bir
çalışmanız var mıdır?
Tarım sigortasıyla ilgili birçok
vatandaşımız mağdur, beş yıl üst üste doğal
afetler sebebiyle tarım sigortasından faydalanan
vatandaşlarımızın ürünlerini yeniden sigorta
ettiremediği bildirilmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sorum, öğretmenevleriyle,
öğretmenlerimizle ilgilidir; medarıiftiharımız yeni nesil
onların eseri olacak, güzide, kıymetli öğretmenlerimizle ilgili.
1inci dereceye yükselmiş öğretmenlerimize
3600 ek gösterge veremediniz; bari, ihtiyaçları olduğunda,
öğretmenevlerinde sıkıntı çekmeden kalabilmelerini teminen,
öğretmenevlerinin fiyat politikasını gözden geçirmenizi bekliyor
ve aşağıdaki sorularımı soruyorum:
1) Hemen hemen ortalama bir otel fiyatına
ulaşan öğretmenevleri konaklama ücretlerini orduevi fiyatlarıyla
eşitlemeyi düşünüyor musunuz?
2) Başkent Öğretmenevinde -ücreti
yönünden- öğretmenlerin kalamadığını biliyor musunuz?
Başkent Öğretmenevinde, öğretmenler için, konaklayabilecekleri
özel bir fiyat tarifesi uygulamayı düşünüyor musunuz? Başkent
Öğretmenevi için böyle bir düşünceniz yok ise, öğretmenlerimiz
ve emeklilerimiz, Başkent Öğretmenevinin adının Grand
Başkent Oteli olarak değiştirilmesini istemektedirler,
bilmenizi isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Türkmen...
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Bakan, Adana için soruyorum: Tufanbeyli
Devlet Hastanesinde doktor ve personel açıklığı
vardır. Bunu gidermek için herhangi bir şey yapmayı
düşünüyor musunuz?
Tufanbeyli ve Adananın diğer ilçelerinde
İŞKUR geçici istihdam yaratırken, bu listelerin AKP ilçe
başkanlıkları tarafından hazırlandığı
söylenmektedir. Bu konuda bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
Kozanın kırsal köylerinde imamlar ve
öğretmenler için konut sorunu vardır, Adananın belki diğer
ilçelerinde de var. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Karaisalı ilçemizde, kırsalda, orman
kadastrosu geçmediği için, buralarda arazi kullanan
vatandaşlarımız ne yazık ki arazilerle ilgili hukuki
tasarruflarda bulunmamaktadır. Karaisalının orman kadastrosuyla
ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Koçdemir...
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan
Benim sorum, Sayın Bakan Yalçın
Akdoğana.
Diplomatik birimlerimizin, yurt dışı
Türkler ve akraba topluluklarını siyasi temsilde zayıflatacak
çalışmalarda bulundukları, bu çerçevede, Bulgaristan Türklerinin
siyaseten bölündüğü, bu yöndeki çalışmaları sebebiyle
bazı devlet görevlilerimizin, bulundukları ülke nezdinde
sıkıntıya sebep oldukları, Bulgaristanda faaliyet gösteren
bir partinin yöneticilerine Türkiyeye giriş yasağı
konulduğu doğru mudur?
Aynı şekilde, Bursada geçen hafta
yapılan Eğridereliler dostluk gecesinde Bulgaristandan gelen
Eğridere Belediye Başkanının konuşturulmaması yönünde
Sağlık ve İçişleri Bakanları özel kalem müdürlerince
özel talimat verildiği doğru mudur, doğruysa burada amaçlanan
nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aksu
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sorum Sayın Maliye Bakanına: 2003-2015
yılları arasında yaklaşık 165 milyar dolar
doğrudan yabancı sermaye girişinin olduğunu söylediniz.
Peki, bunların ne kadarı finans, sigorta, bankacılık, ne
kadarı hizmet, ne kadarı AVM, perakende sektörü ve ne kadarı
gayrimenkul satışlarıyla ilgilidir? Bu yabancı sermaye
girişinin ne kadarı, varlıkların el değiştirmesi
şeklinde olmuştur? Bunların ne kadarı, millî bankalar
tarafından finanse edilmiştir? Doğrudan yabancı sermaye,
üretimde kapasiteyi ve istihdamı artıracak yatırımlarda ne
ölçüde kullanılmıştır? Yabancı sermaye etkiliyse
döneminize ait büyüme ortalaması geçmişe göre neden daha
düşüktür? Örneğin, 2015 yılı içerisinde geldiği
belirtilen 16,6 milyar dolar tutarındaki yabancı sermaye
girişinin içinde teknoloji yoğun, katma değer ve istihdam
yaratan yatırımların büyüklüğü nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
Yok mu?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Yok, yok.
BAŞKAN Sayın Kamil Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Akdoğan, mezarlar, milletlerin varlığının anıtsal
ifadeleridir ve tapu senetleridir. Bu yüzden, Musul, Kerkük, Süleymaniye,
Erbilde peşmergeler, bölgedeki Türkmen varlığını yok
etmek için işe mezarlardan başlamışlardır, daha sonra
tapu daireleri. Siz de bir şeye dikkat çektiniz, ben onu biraz daha
geliştirerek bir bilgi sunmak istiyorum: En son Belgrad gezimizde, Belgrad
merkezde bir camimiz var, Osmanlı ecdat yadigârı bir cami ama
bahçesindeki türbelerin bütün taşları sökülmüş, bir kenara,
böyle bir güruh gibi bırakılmış. Sorduğumda caminin
yetkilisine, Efendim, caminin devrini Vahabi bir grup satın aldı;
dolayısıyla, onların da mezara ve mezar taşlarına, anıtlara
bakışı belli. dediler. Öyle uluorta söküp
çıkarmış, bir kenara yığmışlar. Bu, beni çok
rencide etti, çok üzdü, bunu lütfen dikkatlerinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erkan Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Tuğrul
Türkeşe sorum.
Sayın Bakan, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı, Ercan
Havalimanının bakım ve onarımı için hiçbir ihaleye
çıkmadan Türkiyeden özel bir firmayla 11 milyon 250 bin Amerikan
doları karşılığında anlaşma
yapmıştır. Devlet Hava Meydanları, bunu, teknik personel
tahsis ederek karşılıksız yapabileceğini
bildirmiş, Lefkoşa Büyükelçiliğimiz de bu ihaleye olumsuz
görüş bildirmiştir. KKTC Ombudsmanı Emine Dizdarlı da
basın toplantısı yaparak bunun açıkça usulsüzlük
olduğunu bildirmiştir. Konu iç hukuk gibi görünse de akla şu
sorular gelmektedir:
KKTC ekonomisinin temelini Türkiye'nin
aktardığı kaynak oluşturmaktadır. Bu kaynak usulsüz
olarak özel şirketlere mi ayrılmaktadır? KKTC
Ulaştırma Bakanlığının anlaşma
yaptığı firmanın Hükûmetinizle bir
yakınlığı var mıdır? Lefkoşa
Büyükelçiliğimizin itirazına rağmen yapılan anlaşma
konusunda bir araştırma ve soruşturma yaptınız
mı?
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkürler.
Sayın Bakan Yalçın Akdoğana sorum.
Sayın Bakan,
oturduğu yerden yapmış olduğu konuşmada YPG ve PKK,
alçak örgütlerdir. demiştir. Alçak örgüt dediği YPGnin
Başkanı Salih Müslimi burada ağırladılar ve
kırmızı pasaport verdiler. O zaman alçak değil miydi?
Bunu soruyorum.
İkincisi de Dolmabahçe oturumunda Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğandan habersiz adım
atmayacağını biliyoruz Sayın Yalçın
Akdoğanın. Habersiz mi oturdular, haberli mi oturdular?
Bir de Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sivas
katliamı davası açıldığında zaman
aşımına uğradı ve birçok katil kurtuldu, sanki bir
temel atma veya açılış yapıyormuş gibi
Hayırlı ve uğurlu olsun. dedi. Şimdi ise Anayasa
Mahkemesi kararını tanımıyorum ve buna saygı
duymuyorum. dedi. Böyle bir çifte standardı protesto ediyoruz ve
doğru bulmuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, Cerattepedeki maden çalışmasının, Artvin
halkının direnişi sayesinde, Sayın Başbakan
tarafından hukuki süreç sonuçlanıncaya kadar durdurulduğu
açıklandı ancak Sayın Cumhurbaşkanı, Cerattepenin
yavru Gezi olduğunu açıklayarak Artvin halkını Gezi
gençliği gibi terörist olarak görmektedir.
Şimdi Hükûmete soruyorum: Cerattepe eylemlerini
terör eylemi olarak mı görüyorsunuz? Öyle görüyorsanız tüm Artvin
halkı terörist midir? Artvin halkına destek veren tüm Türkiye
halkını teröre yardım ve yataklık suçundan içeri mi
atacaksınız? Sayın Başbakan, Cerattepe
direnişçileriyle görüştü. Sayın Cumhurbaşkanının
söylemlerine göre, Başbakan da teröristlere yardım ve yataklık
suçu işlemekte midir? Bu konuda savcılıkların da incelemesi
var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanlar, buyurun.
On dakika süreniz var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; herhâlde bana üç dakika düşüyor.
Şimdi, Bulgaristanla ilgili soru soruldu.
Bulgaristandaki tabii, bütün soydaşlarımızla, sade Bulgaristan
değil, bütün Balkanlardaki, ülkelerdeki soydaşlarımızla çok
yakın bir ilişki içindeyiz. Oradaki partilerle de doğrusu çok
sıcak ilişkilerimiz var. Yani ben de gittiğimde bütün parti
başkanlarıyla bir araya geliyorum, Sayın
Başbakanımız da bir araya geliyor. Hükûmet olarak her türlü
katkıda bulunuyoruz ama onun ötesinde belediyelerimizin kardeş
belediyeleri var, STKlarımızın, Diyanet Vakfının birtakım
faaliyetleri var yani oradaki hem soydaşlarımız hem
vatandaşlarımız hem akraba topluluklarla çok iyi bir
ilişkimiz var.
Yalnız orada Rusyaya müzahir bir eski parti
başkanı, Türkiye aleyhine bir tutum takınmıştır
ve Türkiyeye açıkça hasmane birtakım söylemler içerisine
girmiştir. Bizim eleştirimiz de ona karşıdır. Parti
içerisindeki bölünme de o şahsın gerçekleştirdiği bir
siyasi operasyonun sonucudur. Daha sonra oradan bazı milletvekilleri
ayrılarak başka bir parti kurmaktadır. Bu, kendi bağlamında
işleyen bir süreçtir. Yani biz bu ülkelere ikili ilişkilerimiz
çerçevesinde ve iç işlerine karışmayacak şekilde
soydaş topluluklara gereken katkıda bulunmaya
çalışıyoruz.
Onun ötesinde, Belgradla
ilgili hassasiyet için çok teşekkür ediyorum yani bu konu bizim de
dikkatimize getirilmiş oldu. Ben de arkadaşlarımıza talimat
verdim. Yani orada ne yapılabilirse. Tabii, dediğim gibi oradaki
ülkelerin izin verdiği çerçevede biz faaliyette bulunabiliyoruz. Bu
ülkelerde camilerin, geçmiş dönemde cemaati olmadığı için
farklı kişilere satıldığı, farklı amaçlarla
kullanılabildiğini de biliyoruz. Bunları biz yasalar
elverdiği çerçevede bir şekilde satın alarak asli fonksiyonuna
döndürmeye de çalışıyoruz. Son ziyaretimizde de, Sayın
Başbakanımız, bir arsa tahsis edilmesi hâlinde geniş bir
alanda külliye yapılabileceği ve bütün bunları yani oradaki
ihtiyaçları giderebilecek şekilde yapabileceğimizi de söyledi.
Ama sizin dediğiniz konuyla hassaten büyükelçiliğimiz ilgilenecek ama
bu tür başka birtakım yapıların da olduğunu ve
farklı amaçlarla camilerin kullanılabildiğini de görüyoruz.
Maalesef biz burada her türlü iyi niyetimizi göstermemize rağmen o
ülkelerde birtakım konularda işlerin daha ağır
yürüdüğünü de söyleyebiliriz.
Onun ötesinde, Dolmabahçe meselesi, ikide bir
soruluyor burada. Tabii, Dolmabahçe bir mutabakat değildir. Dolmabahçenin
bir mutabakat olmadığını ben o gün de söyledim. Herhangi
bir şey imzalanmış da değildir. Ben, yasamayla ilgili Bakan
olarak HDP milletvekillerimizle bir araya geldim. Bu, ilk defa bir araya
gelmemiz de değildir. Daha önce de görüşmelerimiz olmuştur ve
orada, silah bırakmayla ilgili bir çağrıyı HDP
milletvekilleri okumuşlardır. Bunun ötesinde, bu kadar ciddi bir
meselenin farklı, ucuz polemik alanlarına çekilmesini de doğru
bulmuyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan,
Cumhurbaşkanından haberli mi, habersiz mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN
(Ankara) Cumhurbaşkanımız burada, bu konuda açıklama
yapmıştır, biz, liderimizin sözünün ötesinde söz söylemeyi de
doğru bulmuyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Susalım yani. O
yediğiniz hurmalar bugün sizi tırmalar.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Şimdi, münhasıran bir tane soru var ama ondan
önce, bir kere, muhalefetteki iki partinin Türk Dil Kurumunun bütçesinin
yetersizliği ve faaliyetini yeterli bulmaması noktasında,
olumlu, yapıcı muhalefette bulunuyor olmalarından dolayı
kendilerine çok teşekkür ediyorum. Her iki partinin, Hükûmete girmekten
imtina ettiği dar bir dönemde ön hazırlıkları
yaptığımız için bu senenin bütçesine yetişmedi.
ERKAN HABERAL (Ankara) Siz o zaman neredeydiniz
Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) İnşallah, önümüzdeki sene, Türk Tarih ve Türk
Dil Kurumunun bütçelerini hakikaten kurumlara daha layık hâle getirip
hazırlayacağız ama şimdiden uyarıyorum: O safhada yan
çizerseniz, katkı vermezseniz o zaman ben de sizlerle ayrıca
görüşeceğim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden Bülent Bey
zannedersem, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle ilişkilerin bana
bağlı olduğundan bahisle, oradaki bir havaalanı konusunu
sordu.
Tanju Özcan Beydi,
zabıtlardan okuyorum: Başka verecek kurum bulamamışlar,
sadece bu kurumu vermişler. diyordu. Umuyorum ki arkadaşı
Bülent Beyin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi bir devletle
ilişkilerin münhasıran bana bağlı olduğunu ifade
ettiğini kendisi de duymuştur, biraz daha ne iş
yaptığımı anlar diye tahmin ediyorum; gerçi tabii,
oğlundan ümitliyim, kendisinin anlamadığını gördük.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa)
Cevabı alabilir miyiz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Şimdi, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde yürütülen birçok projeden bir tanesi de orada
havaalanının kapasitesinin artırımı ve
genişletilmesidir ama şu safhaya kadar Türkiyeden herhangi bir
ödenek verilmemiştir. Birtakım iddialar sizin de bahsettiğiniz
gibi vardır, konu araştırılıyor. Daha detaylı
bilgiyi yazılı olarak da ulaştırabilirim. Herhâlde bu
kadarı yeterlidir.
ERKAN AYDIN (Bursa)
Yazılı alabilir miyim?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Başka konuşmalarda da
sorular vardı ama onları daha sonra bu milletvekillerine
bildireceğim.
Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Başkan, zorunlu trafik sigortasıyla
ilgili olarak bir soru soruldu. Biliyorsunuz son dönemde zorunlu trafik
sigortasıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapıldı. Bu,
vatandaşlarımız arasında serzenişe ve şikâyetlere
neden oldu. Özellikle prim seviyesinin artırılmasına dönük
yapılan düzenlemeden sonra Hazine Müsteşarlığımız
tarafından bu konuda bir kanun düzenlemesi çalışmaları
devam ediyor.
Sigortacılıkta
biliyorsunuz önemli olan risk, riske uygun bir teminat ve bununla
orantılı bir şekilde de bir prim yapısının
oluşturulması. Anladığım kadarıyla, mevcut
sistemde özellikle riski artıran birtakım yargısal kararlar
nedeniyle mevzuatta, mevcutta açık olan birtakım hususlar
inşallah yapılacak yasal düzenlemeyle giderildikten sonra bu konuda
da primle ilgili gerekli düzenlemeler yapılmış olur.
İkinci olarak da, ben biliyorsunuz
konuşmamda, 1980li yıllardan 2002nin başına kadar olan
dönemde yaklaşık 15 milyar liralık bir doğrudan
yabancı sermaye yatırımının olduğunu ama 2003 ila
2015 döneminde yaklaşık 165 milyar dolar Türkiyeye bir
yatırım geldiğini söyledim. Burada, bir kere, ülkemize bu
şekilde daha fazla yabancı sermaye gelmiş olması bizim
açımızdan, hepimiz açısından memnuniyet vericidir. Bu
ülkeye de yabancı yatırımcılar gelecek, yatırım
yapacaklar ve inşallah ülkemizin kalkınmasına da bu, katkı
verecek.
Biliyorsunuz, yabancı sermayeyle ilgili
üniversitelerde okutulan ders kitaplarında sıklıkla Bir ülkeye
yabancı sermaye hangi koşullarda gider? şeklinde bir açıklama
da yapılır. Eğer bir ülkede siyasi istikrar yoksa, ekonomik
istikrar yoksa, ekonomik öngörülebilirlik yoksa, o ülkede ekonomik parametreler
sürekli bir şekilde aşağı veya yukarı yönlü gidiyorsa
o ülkeye yabancı sermaye gitmiyor. 2002den sonra özellikle yapılan
siyasi reformlar, hukuk devletinin inşası, ekonomi alanında
yapılan reformların neticesinde ülkemiz, bölgesinde önemli bir çekim
merkezi hâline gelmiştir. Bu çerçevede de önemli yatırımlar
ülkemize gelmiştir. Bakın, bir rakam vererek sözlerimi bitireyim;
gelen yatırımların yüzde 24ü, sadece imalat sanayisiyle
ilgilidir.
Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, bir dakika, bir düzeltme yapmam
lazım izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Demin, ben sorulara cevap verirken Cumhuriyet Halk
Partisi sıralarından Bülent Beyin soruyu sorduğu
söylemiştim. Şimdi elime gelen notta Bursa Milletvekili Sayın
Erkan Aydının sorduğu ifade ediliyor. Düzeltiyorum, özür
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Estağfurullah, biz
yazılı cevabı yollamanız açısından
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sırasıyla, ikinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Hazine Müsteşarlığı
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 58.271.489.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.244.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 11.851.142.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 3.099.551.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 73.223.426.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 67.404.784.997,16
Bütçe Gideri 64.109.087.899,06
İptal Edilen Ödenek 3.295.697.098,10
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 846.692.736,00
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.04) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 17.895.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.150.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 307.955.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 327.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
05 Diğer
Gelirler 326.950.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 50.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 327.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 232.000.000,00
Bütçe Gideri 103.264.918,55
İptal Edilen Ödenek 128.735.081,45
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 232.000.000,00
Net Tahsilat 228.585.460,57
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.03) SERMAYE
PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 40.726.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 9.416.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 68.507.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 118.649.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 93.199.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 25.450.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 118.649.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Sermaye Piyasası
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 103.417.000,00
Bütçe Gideri 86.962.868,72
İptal Edilen Ödenek 16.454.131,28
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 103.217.000,00
Tahsilat 226.716.792,93
Ret ve İadeler 643.392,01
Net Tahsilat 226.073.400,92
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.18) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 28.831.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 10.043.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 468.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 379.230.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 65.666.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 484.238.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 498.170.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 50.270.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 110.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 658.440.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 603.475.179,93
Bütçe Gideri 547.926.725,54
Ödenek Üstü Gider 4.612,83
İptal Edilen Ödenek 55.501.087,12
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 51.980,10
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 535.174.000,00
Tahsilat 613.005.380,86
Ret ve İadeler 14.850.433,53
Net Tahsilat 598.154.947,33
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2016 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07.96) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 87.501.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 96.544.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 5.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 49.145.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 3.080.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 810.972.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.052.242.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.015.406.000,00
Bütçe Gideri 896.876.899,19
Ödenek Üstü Gider 479,48
İptal Edilen Ödenek 118.529.580,29
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.32) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON
AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 178.896.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 714.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 179.610.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 80.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 176.970.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.560.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 179.610.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 252.140.867,62
Bütçe Gideri 138.424.104,41
İptal Edilen Ödenek 71.212.242,15
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 42.504.521,06
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 132.267.000,00
Net Tahsilat 136.999.097,26
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabı kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.51) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 57.217.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 474.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 190.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 247.691.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 649.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 246.842.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 200.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 247.691.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 214.241.636,80
Bütçe Gideri 179.534.348,81
İptal Edilen Ödenek 34.707.287,99
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 194.504.000,00
Net Tahsilat 188.029.008,10
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.02) ATATÜRK KÜLTÜR,
DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.354.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 350.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 11.704.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 7.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 11.693.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 3.400
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 11.704.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.908.918,00
Bütçe Gideri 9.614.473,42
İptal Edilen Ödenek 294.444,58
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 9.247.000,00
Net Tahsilat 9.290.209,63
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.03) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 4.925.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.925.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 94.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.831.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.925.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.104.500,00
Bütçe Gideri 3.720.563,96
İptal Edilen Ödenek 383.936,04
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 3.139.000,00
Net Tahsilat 3.479.194,17
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2016 yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.04) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 4.957.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.957.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 170.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.787.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.957.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür Merkezi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.855.000,00
Bütçe Gideri 3.457.491,23
İptal Edilen Ödenek 1.397.508,77
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.105.000,00
Net Tahsilat 4.069.187,41
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
Dil Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.05) TÜRK DİL
KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 366.700
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 14.872.300
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 15.239.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 94.721.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 316.250
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 52.630.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 5.250
TOPLAM 147.673.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
Dil Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk
Dil Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.534.000,00
Bütçe Gideri 11.526.547,76
İptal Edilen Ödenek 6.007.452,24
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 145.000.000,00
Net Tahsilat 133.644.288,51
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk
Dil Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.06) TÜRK TARİH
KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 613.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 9.620.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 10.233.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 85.711.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 50.014.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 135.729.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 65.636.871,72
Bütçe Gideri 61.260.732,72
İptal Edilen Ödenek 4.376.139,00
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 130.000.000,00
Net Tahsilat 127.515.248,49
BAŞKAN
(B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece ikinci turda yer alan kuruluşların
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ikinci tur
görüşmelerimiz de tamamlanmıştır.
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 29 Şubat
2016 Pazartesi günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Teşekkür ediyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.28
(x) 118 ve 119 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 26.02.2016 tarihli 45inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.