TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
48inci
Birleşim
29
Şubat 2016 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak 1993 yılında Muşun Korkut ilçesinin Vartinis
köyünde yaşanan insanlık dışı katliamı
kınadıklarına, bu olayla ilgili davanın hâlâ
sonuçlanmamasının utanç kaynağı olduğuna, 1990lı
yıllarda köylerde yapılan katliamların bugün AKP Hükûmeti eliyle
ilçelere ve illere taşındığına ve tarih önünde hak
ettikleri cezayı mutlaka bulacaklarına ilişkin
açıklaması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, siyasi konjonktürdeki
gelişmelere bakıldığında olayları yorumlamakta
güçlük çektiğine ve Hükûmetle ilgili farklı bir süreç mi
geliştiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın,
Can Dündar ve Erdem Gülün tahliye kararıyla ilgili farklı
değerlendirmeleri olduğuna ve bakanların bu konudaki
görüşlerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, hukuk devletini, hukukun
üstünlüğünü savunmanın herkesin görevi olduğuna ve eski bir
Ulaştırma Bakanı olarak ulaştırma sektörüne hizmet
eden herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, 2015 yılı Haziran ayında
yapılan 104üncü Uluslararası Çalışma Konferansı'nda
kabul edilen, 12/6/2015 tarihli ve 204 sayılı Kayıt
Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe
İlişkin Tavsiye Kararı hakkında Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı tarafından bütçe görüşmeleri sırasında
Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulacağına ilişkin
tezkeresi (3/531)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerindeki soru-cevap işlemi sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
29 Şubat 2016 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün üçüncü turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Üçüncü turda Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik
Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Avrupa
Birliği Bakanlığı ve Türk Akreditasyon
Kurumu bütçe ve
kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (x)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (x)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere,
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
Şimdi, üçüncü turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüleri: Ali Özcan,
İstanbul Milletvekili; Zülfikar İnönü Tümer, Adana Milletvekili;
Özkan Yalım, Uşak Milletvekili; Cemal Okan Yüksel, Eskişehir
Milletvekili; Hüseyin Yıldız, Aydın Milletvekili; Yakup Akkaya,
İstanbul Milletvekili; Ünal Demirtaş, Zonguldak Milletvekili; Ali
Haydar Hakverdi, Ankara Milletvekili; Aytun Çıray, İzmir
Milletvekili; Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Milletvekili;
Selina Doğan, İstanbul Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu sözcüleri: Baki
Şimşek, Mersin Milletvekili; Fahrettin Oğuz Tor,
Kahramanmaraş Milletvekili; Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili;
Kadir Koçdemir, Bursa Milletvekili.
Halkların Demokratik Partisi Grubu sözcüleri:
Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili; Altan Tan, Diyarbakır
Milletvekili; Ahmet Yıldırım, Muş Milletvekili; Osman
Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.
AK PARTİ Grubu sözcüleri: Mehmet Habip Soluk,
Sivas Milletvekili; Sebahattin Karakelle, Erzincan Milletvekili; Mikail Arslan,
Kırşehir Milletvekili; Ahmet Arslan, Kars Milletvekili; Mustafa
Ilıcalı, Erzurum Milletvekili; Ebubekir Gizligider, Nevşehir
Milletvekili; Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili; Selim Dursun, Sivas
Milletvekili; Jülide Sarıeroğlu, Ankara Milletvekili; Salim Uslu,
Çorum Milletvekili; Halil Etyemez, Konya Milletvekili; Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt, Çorum Milletvekili; Mahmut Kaçar, Şanlıurfa
Milletvekili; Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili; Şaban
Dişli, Sakarya Milletvekili; İsmail Emrah Karayel, Kayseri
Milletvekili.
Şahısları adına, lehinde
Şahin Tin, Denizli Milletvekili; aleyhinde İbrahim Özdiş, Adana
Milletvekili.
Üçüncü turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
bilgilerinize sundum.
Şimdi konuşmalara geçiyoruz.
İlk konuşma sırası Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunda. İlk konuşmacı Sayın Ali Özcan,
İstanbul Milletvekili.
Süreniz sekiz dakikadır.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Toparlama için bir dakika istiyorum.
BAŞKAN Bütçe
görüşmelerinde...
ALİ ÖZCAN (Devamla) Siz,
en demokratik ve bu konuda en iyi yöneten insanlardan birisiniz.
BAŞKAN Sayın Özcan,
çok teşekkür ederim ancak teamülümüz bütçe görüşmelerinde ek süre
vermeme yönünde. Sizin, o üstün belagatinizle sekiz dakikada
toparlayacağınıza inanıyorum.
ALİ ÖZCAN (Devamla)
Peki, sıfırlayın o zaman.
BAŞKAN Buyurun efendim.
Sürenizi yeniden başlatıyorum.
ALİ ÖZCAN (Devamla)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe hakkının
uygulanmasındaki sıkıntılar defalarca komisyonda gündeme
getirilmiş, kürsülerde konuşulmuş ancak
yatırımların, harcamaların planlı, programlı,
açık, şeffaf ve denetlenebilir olması gerekir. Böylece
tartışma ortamı ortadan kalkar, muhalefet hesabını
sorar, iktidar da hesabını vermenin huzuru ve
rahatlığı içerisinde olur ama anlıyorum ki Hükûmetin
Sayıştay raporlarını Meclise getirmek ve hesap vermek gibi
bir niyeti yok.
2014 yılında
Bakanlığa verilen ödenek 13 milyar iken sene sonu ödeneği 19
milyar olmuştur. Tabii ki bu, Bakanlık için başarı gibi
gözükse de, doğru bir planlamanın olmaması, projelerin önceden hazırlanmaması,
maliyetin ve ödeneklerin baştan belli olmaması da yapılan
işlerde büyük
eksikliktir. Hükûmetin plansız, programsız uygulamaları ve
ödenek belirsizliğine rağmen övündüğünüz 20 bin kilometrelik
bölünmüş yolu tamamlayan başta Karayolları Genel Müdürü olmak
üzere, tüm teknik ve idari personeline, Karayolları emekçilerine ve bu
işleri gerçekleştiren -büyük tenzilatlara rağmen- yüklenicilere
özverili çalışmaları için buradan teşekkürlerimi sunuyorum.
İhaleler şeffaf ve adil yapılmamakta, görüntüde de ihale
prosedürü yerine getirilmektedir. Belli istekliler arasında yapılan
ihalelerde kriterleri öyle bir ayarlıyorsunuz ki bu işleri
yapabilecek 100ün üzerinde firma olmasına rağmen ancak bir elin
beş parmağı kadar firma kazançlı çıkabiliyor. 4734
sayılı İhale Yasası, yürürlüğe girdiği 2003
yılından bu yana 32 kez değişmiş ve 4735
sayılı Yasa da 6 kez değişmiş, diğer mevzuat
değişiklikleriyle 191 kez değişiklik olmuştur. Tabii,
yapılan ihalelerde bu değişikliklerden hangisinin uygun olup
olmadığını belirlemekte de idareler
zorlanmıştır.
Diğer taraftan, uygulayıcılarda
-farklı uygulamalardan dolayı- benzer işlerde önceki ilan
şartları ile bir sonraki ilan şartları arasında
değişiklikler görülmekte, firmalar da bu değişikliklere
ayak uydurmakta zorluk çekmektedirler. Öte yandan, 68 kurum bu İhale
Kanununun dışında tutulmuştur. Bu adaletsiz
uygulamaların bir başka örneği de olmuştur. Son zamanlarda,
İhale Yasası hükmüne rağmen, ihaleler uygun bedeline göre
yapılmamakta, en düşük teklife göre ihaleler verilmekte. Düşük
fiyatlarla yapılan ihalelerde devlet her zaman zarar görmüştür. Uygun
bedelle yapılmış ihalelerdeyse işler bitirilmiş,
devletin yüzü gülmüştür. Bu sebeplerden dolayı, ekonominin temel
yasalarından olan ihale yasaları sade, şeffaf, adil, eşit
ve hak temelli olmalıdır; bu kurallar içerisinde yeterlilik almış
her firmanın iş alabilmesine de imkân verecek şekilde yeniden
yazılmalıdır. İhale Yasasının
değişikliği konusunda Sayın Başbakanın da
çeşitli ortamlarda açıklamaları var. Bu konuda ortak
çalışma yapabiliriz, biz buna hazırız.
Kamu İhale Kanunundaki boşluklar
yolsuzlukların ana kaynağını teşkil etmektedir. Gelin,
çağdaş ülkelerdeki gibi bir ihale kanununu birlikte yapalım,
bakalım, bir daha 17 ve 25ler olabiliyor mu?
Yap-işlet-modeliyle ihalesi yapılan
işlerde ise durum daha farklıdır. Bu işlerin finansmanı
ve yapımı yükleniciler tarafından temin edilecektir. Buna
karşılık, yükleniciler ihale konusu işi yapacaklar,
tesisleri de bir süre işletecekler, tesisleri devlete geri vereceklerdir.
Peki, böyle oluyor da bakalım nasıl gerçekleşiyor?
Dokümanlarında işlerle ilgili kredilerin yüklenicilerce
bulunacağı belirtilmesine rağmen, bu, böyle uygulanmıyor.
Sayın Bakanın Devletin kesesinden tek bir kuruş
çıkmayacak. dediği projelerde kredilere Hazine garantisi veriliyor
ve edinilen tüm borçlardan devlet sorumlu hâle getiriliyor ve yük
vatandaşın sırtına biniyor.
Bir diğer konu, ihalelerde genel kaide olarak
ihale yapıldıktan sonra sözleşmelerde değişiklik
yapılamaz. Bu değişiklik yapıldığı zaman bu,
ihalenin ruhuna aykırı bir durum ortaya çıkarıyor.
Yükleniciler de bu duruma göre eşit tekliflerini hazırlıyorlar
ancak ihale sözleşmesinde değişiklik yapılırsa ne
olur? Her şeyden önce, ihale koşullarını
değiştirmiş oluyorsunuz ve yapılan
değişikliğe göre ihaleye girebilecek yüklenicilere
haksızlık etmiş oluyorsunuz. Eşit ve adil ihale
koşullarını da yok etmiş oluyorsunuz.
Bu sözleşmelerde Kredi
anlaşmasının onaylanmasından sonra yürürlüğe girer.
diye bir madde var. Peki, bu nedir? Yükleniciler, burada zaman kazanmayı
kullanıyor ve devretme süresini uzatma gibi bir imkânı
kullanıyor. Projeler yer seçimi, çevreyle uyumu, ekonomik oluşu,
projenin katma değeri ve benzeri unsurları gözetmelidir. Bahse konu
projelerde bunlara uyulmuş mudur? Buna evet demek zordur.
Üçüncü boğaz köprüsü ve bağlantı
yollarının geçtiği güzergâhlar ile yapılması ilanda
olan İstanbul-Sakarya bağlantı yolları İstanbulun
içme suyu havzası ve İstanbulun akciğeri olan Kuzey
ormanlarını yok ettiği gibi, ormanlarda yaşayan
florayı, faunayı ve endemik bitkileri yok etmektedir. Bu tip
eleştirilere verilen klasik cevap: Kesilen ağaçların yerine
fazlasıyla dikiyoruz. Canım, fazla ağaç dikebilirsiniz ama yok
olan faunayı, florayı ve çevreyi nasıl yerine getireceksiniz?
Üçüncü havalimanında ise göçmen
kuşların uğradığı sulak alanlar yok
edilmiştir. Daha fazla ağaç dikilecekmiş! Peki, göçmen
kuşlar nerede konaklayacak? Üçüncü havaalanının rüzgâr yönü kuşların
uçuş güzergâhındadır. Hem de havaalanı kotunun 30 metre
düşürülmesi, uçakların iniş
BAŞKAN Sayın Özcan, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurul salonunda
bir uğultu duyuyorum. Bu uğultu hatibin konuşmasının
dinlenmesini engelliyor, kürsüye kadar bu uğultu geliyor. Lütfen, hatibi
dinleyelim efendim.
Buyurunuz Sayın Özcan, devam edin efendim.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Süremi ne
yaptınız?
BAŞKAN Süreyi ilave edeceğim efendim
size.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu tür proje hatalarıyla havaalanı ciddi
uçuş güvenliği sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Gelelim, hayalî Kanal İstanbul Projesine: Bu
sadece ve sadece arsa, arazi spekülasyonlarına neden olmuştur,
toplumsal ve kamusal hiçbir faydası yoktur, içeriğini uzun bir zaman
da anlatabilecek durumdayım.
Konularda mesleki bilgisi hiç olmayan bir
kişinin helikoptere binip şehirlerin kaderine, tekneye binip
sahillerin imarına ve projelerine karar vermesi asla ve asla kabul
edilemez. Başka ülkelerde projeler uzun inceleme, planlama, en önemlisi
çevre koşullarına önem verilerek uzun sürede yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özcan, mikrofonunuzu
açıyorum, bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun efendim.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Bizde olduğu gibi,
birileri istedi diye, emretti diye apar topar yapılamıyor. Bu ülkeler
çevreyi korumak uğruna önemli projelerden bile vazgeçebiliyorlar. Zira,
bizler çevreyle birlikte yaşarız.
Geçmişte, Karadeniz Sahil Otoyolu ihaleleri de
buna benzer, acele bir şekilde yapıldı, projesi yok,
kamulaştırması yok ve sonuçta, usulsüzlüklerden dolayı 18
firma ihaleye girdi, 18 firma da iş aldı, dünyada böyle bir örnek
yok.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla,
yapılan bu yanlış projeleri, uygulamaları doğa
affetmedi; önce doğa, sonra da Yüce Divan buradan hesabını
sordu.
Değerli arkadaşlar, bizde gerçekten iyi
mimarlar var, iyi inşaat mühendisleri var, iyi plancılar var ve biz
bunu gerçekleştirebilecek durumdayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZCAN (Devamla) Onun için, biz, bu tür
büyük projeleri zamanla yarışmadan, ortak akılla ve birlikte
hareket ederek yapmalıyız.
Bakınız, İhale Kanunu 191 defa
değişmiş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ek süre
verebilirsiniz Sayın Başkan.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Nazım imar
planını, çevre planını, bölge planıyla birlikte yüz
elli yıllık yaparsanız, işte bu yolsuzlukları ve bu
spekülasyonları ortadan kaldırırsınız Sayın
Bakanım. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bilgiler önemli, toparlaması için bir ek süre
verin.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Şimdi, başka
ülkelere bakın, yeşili tahrip etmeden otoyol ve demir yolu
geçiriyorlar yani tünel ve viyadükle geçiriyorlar ama biz ne yapıyoruz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Ormanı yok
ediyoruz.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Biz, şurada
gördüğünüz gibi, şu doğayı tahrip ediyoruz ve endemik
yapıyı, faunayı yok ediyoruz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sen CHPli
belediyelerin yaptıklarına bak.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Dolayısıyla,
biz, şunu söylüyoruz: Diyoruz ki gelin, muhalefetle birlikte demokrasiyi,
muhalefetle birlikte özgürlüğü, muhalefetle birlikte
yatırımları yapalım ve hiçbir şekilde yandaş
firmalara ayrıcalık tanımayalım.
Nasıl oluyor? Belli istekliler arasında
ihale yapıyoruz, bu yapmış olduğumuz ihale
BAŞKAN Sayın Özcan, teşekkür
ederim.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Sürem doldu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ikinci konuşmacı, Zülfikar İnönü Tümer, Adana
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tümer.
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel anlamda
pek çok gelişmenin yaşandığı günümüzde
ulaştırma sektörünün önemi de giderek artmaktadır. Modern
ekonomilerde millî gelirin üçte 2si hizmet sektöründen yaratılır,
her şehir aslında hizmet üreten dev bir fabrikadır. Bu fabrika
ulaşımsız işlemez. Bu nedenle, ekonomide verimlilik
ulaşımda verimlilikten geçer.
Kapitalizmin gelişmesine paralel olarak
kentlerin büyümesi, uluslararası ulaşımla birlikte kent içi
ulaşım ve konuyla ilgili tartışmalar da gündeme
taşınmış, kent içi ulaşım kentsel sorunlar
listesinin ilk sıralarında yer almıştır. Kentlerde
trafik yükü, zaman ve ekonomik kayıp artmış, pek çok ekolojik
alan da tahribata uğramıştır. Bugün ne yazık ki
kentlerimizde erişebilirlik, uygulanabilirlik, sürdürebilirlik
sağlayan, kültürel mirası, ekolojik sistemi, çevre
duyarlılığını gözeten ulaşım ana
planlarına rastlamak mümkün değildir. Çevre koruma ve geliştirme
üzerine kurulu olmayan, kentsel değerleri yok sayan, insanı odak
noktasına almayan bir ulaşım sistemi sürdürülebilir olamaz.
Günümüzde kentlerimizin var olan ulaşım dinamikleri bir yenilenmeyi
zorunlu kılmaktadır. Oysa, bizdeki yenilenme ve dönüşüm konusu
bütünlüklü bir planlamanın sonucu olarak değil, rant eksenli bir
anlayışla eş değer hâle gelmiştir. Üstelik sadece
mekânsal ölçekte yapılan düzenlemeler de ortak akıldan, estetikten,
yaşanılabilir ve sürdürülebilir olmaktan uzaktır.
Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında, cumhuriyetin
çağdaşlaşma hedefine ve dönemin sosyoekonomik ihtiyaçlarına
dayanarak uygulanan programlı kalkınma modelleriyle
gerçekleştirilen kara ve demir yolu atılımları
dışında ulaşım hiçbir zaman bir program dâhilinde ele
alınmamış, ulaşım yatırımlarına
kapitalizmin ruhuna ve ihtiyaçlarına uygun düzenlemeler yön
vermiştir. Hemen bütün özelleştirmelerde kamu zarara uğramakta,
sermaye gruplarının yüksek kâr beklentisi özelleştirmeyi gündeme
taşımakta, sermaye grupları yüksek kâr beklentisi yoksa
özelleştirme işine girmekten imtina etmektedir.
Değerli arkadaşlar, plansız
kentleşme, bireysel taşımacılığın ön plana
çıkmasını sağlayan yatırımlar, köklü çözümlerin
ertelenmesine, hem kentlerimiz hem de ülkemizi maliyeti yüksek, güvensiz,
çevreye ve ekolojiye saygısız bir taşıma sistemine mahkûm
etmiştir. Kentsel ulaştırma planlaması ve
politikaları, araçlara değil, insanlara odaklanmalıdır.
Yatırımlar, araç trafiğiyle tıkanan yolları açmak
yerine, insanların erişebilirliklerini
kolaylaştırmalı, ulaştırma yatırımları
tekil olarak değerlendirilmemeli, bütüncül bir yaklaşımla ele
alınmalıdır. Bu nedenle, bir süre için noktasal çözümler getiren
ancak sonuçta sorun yaratan katlı kavşak, yol genişletmeleri
gibi yatırımlardan kaçınılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Adanadaki raylı
toplu taşıma sisteminde olduğu gibi, kentin geleceğine
ilişkin önemli ve büyük projelerin karar verme süreçlerinde ve uygulama
aşamalarında geri dönülmez yanlışlar yapılmamalı,
kamu kaynakları doğru kullanılmalıdır. Aslında,
toplu taşımacılığın en önemli ve işlevsel
araçlarından biri de metro ya da hafif raylı sistemdir. Dünyanın
bütün gelişmiş kentlerinde metro âdeta bir ağ gibi kenti
örmektedir. Bir başka ifadeyle, kentin gelişmişliğinde ilk
ölçütlerden biri metrodur. Parisin, Londranın, Moskovanın metro
sistemlerinin eskiliği ve yaygınlığı bu kentlerin
neden gelişmiş sayıldığının
kanıtıdır.
Adana hafif raylı sistem süreci, proje ve
finansman sorunlarıyla başlamış, güzergâh
yanlışlığıyla devam etmiş, öğrenci ve
personelin yoğun olarak yaşadığı bölgelere ve Çukurova
Üniversitesi yerleşkesine ulaşamamıştır.
İşletmedeki ciddi sorunlarla bir başka kulvara evrilmiştir.
2014-2018 yıllarını kapsayan 10uncu Kalkınma
Programında Belediyelerin uygun raylı sistem projelerini
Ulaştırma Bakanlığının üstlenmesine de imkân
tanınmıştır. denmektedir.
Adana hafif raylı sisteminin yükü
Adanalıların üzerinden alınmalıdır. Yapımına
bir türlü başlanamayan 2nci etap için de bir an önce çalışma
başlatılmalı; Akıncılar, Çukurova Üniversitesi,
Sarıçamdaki yeni stadyumu da kapsayan 2nci etap raylı sistem
güzergâhı bir an önce hayata geçirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, üç tarafımız
denizlerle çevrili olmasına karşın ekonomide itici güç konumuna
gelebilecek denizcilik sektöründe de deniz taşımacılığında
da büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Türkiyenin gemi
ihracatı 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19
gerilemiştir. Öte yandan, gerek yolcu gerekse yük taşımacılığına
elverişli olan ülkemizde liman yetersizliği, düzensizlikler ve
sektörün entegrasyonunda yaşanan sorunlar gemi
taşımacılığında istenen noktaya
ulaşmamıza engel olmaktadır. Doğal kaynaklarımız
olan kıyılara saldırılar sürmekte, kıyılarımız
talan edilmektedir. Bakanlığın kıyı talanını
önlemek için tek yapması gereken şey, kendi hazırladığı
ulaştırma kıyı master plan çalışmaları ile
2010 yılında yayınladığı Turizm Kıyı
Yapıları Master Plan Sonuç Raporuna uymasıdır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, mobil
geniş bant teknoloji pazar ve eğilimlerini karşılamakta geç
kalmış, 2009 yılından bu yana 3Gden öteye geçememiş,
daha ileri teknolojiye sahip mobil iletişim altyapısının
kurulmasına yönelik düzenlemeleri yapmakta ağır aksak
ilerlemiştir.
Türkiyede radyo frekansı ile baz
istasyonlarının oluşturduğu elektromanyetik alanların
uygulama sorunları da giderilmelidir. Baz istasyonlarının
hücrelerin kimyasını bozarak oluşturduğu etki insan
sağlığı açısından son derece risklidir. Bu
bağlamda, elektrik alan limit değerleri, bilimsel veriler,
uluslararası uygulamalar, Birleşmiş Milletler ihtiyatlılık
ilkesi de dikkate alınarak, öncelikli olarak, sürekli yaşam
alanları için yeniden belirlenmelidir. Yeni kurulacak cihazların
hücreleri küçültülmeli, cihaz güçleri düşürülmelidir. Mevcut
cihazların hücreleri ise süre verilerek küçültülmeye gidilmeli, operatörlerin
ortak istasyon kullanım zorunluluğu getirilmelidir.
Son olarak, muasır medeniyet seviyesini
işaret eden Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün gelişimi esas
alan ilkeleri ışığında, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2016 bütçesinin
halk için, halktan yana ve etkin kullanılması ve sürdürülebilir
olması gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tümer.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Özkan Yalım, Uşak Milletvekili.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sayın bakanlar, yüce Meclisimiz,
değerli milletvekilleri ve de bizi ekranları başından
izleyen yüce Türk milleti; hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 2016 yılı
bütçemizin Türkiye Cumhuriyetine, Türkiye vatandaşlarına
hayırlı olmasını diliyorum ve de Cumhuriyet Halk Partisi
adına Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine
konuşacağım, teşekkür ederim.
Özellikle, bugün bakanlarımızın
burada olmasından ve de Ulaştırma Bakanımız Sayın
Binali Yıldırımın burada olmasından son derece mutluyum
-tekrar saygılarımla selamlıyorum- çünkü kendisine sormak
istediğimiz gerçekten o kadar çok soru var ki umarım hepsine
yanıt alabiliriz ama süremiz yettiği müddetçe.
İlk önce
Yüce Meclisimiz ve değerli
milletvekilleri; bu Meclisi kuran Yüce Önder Atatürktür. Bu Meclis adı
altında, hiçbir milletvekilinin, dolaylı veya dolaysız Yüce
Önder Atatürke, İsmet İnönüye ve arkadaşlarına en ufak
bir yanlış kelime sarf etmesi söz konusu değildir. Bu tür yanlış
kelimeleri sarf eden bütün milletvekillerini kınıyorum ve de
karşısında olacağımızı özellikle
belirtiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sizlerin, AKPli
arkadaşlarımın, yüzde 99un bile çok da üzerinde, hepinizin
Atatürkçü olduğunu, Cumhuriyet Halk Partililerin, HDPlilerin, MHPlilerin
de Atatürkü savunduğunu biliyorum ama maalesef, her yerde olduğu
gibi birkaç tane çürük elma çıkabiliyor, onları da gerçekten
kınıyorum.
Evet, Sayın Ulaştırma Bakanım,
benim sorularım sizlere olacak. ilk önce sizleri tebrik ediyorum, neden?
Birkaç dalda şampiyonluk ödülü alacaksınız yakında. Bunlar
nedir? Birincisi: İlk önce tebrik ederim, İzmit Körfez Geçiş
Köprüsünü bitirmek üzeresiniz, bitirdiniz ve de altı yıl önceden
fiyatını belirlediniz. Fiyatı tam tamına 35 dolar artı
KDV yani 41 dolar, bugünün parasıyla 120 TL. Bakın, buna örnek
olarak, dünyada 6-7 tane ülkede yaklaşık aynı uzunluktaki
köprülerin fiyatları: Türkiyede İzmit Köprüsü 2.682 metre.
Bakın, Danimarkada 6.790 metre var, ücreti 35 dolar; Norveçte 1.380
metre var, 25 dolar; Japonyada 3.911 metre var, 20 dolar; İngilterede
var, 7 dolar; İngilterede 1 tane daha var, aynı şekilde 7 dolar
vesaire gidiyor; hatta 2 ülkede de ücretsiz; İsveçte 1.687 metre var,
ücretsiz ve de Güney Korede 2.260 metre var, o da ücretsiz. Bundan dolayı,
dünyanın en pahalı köprü geçişi ücretinden dolayı sizi
tebrik ediyorum. 41 dolarla yani 120 TLyle şu anda dünyanın en
pahalı köprü geçiş ücretinden dolayı şampiyon oldunuz; bunu
özellikle belirtiyorum.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) - Yatırımdan dolayı tebrik etmiyor musunuz?
ÖZKAN YALIM
(Devamla) - Yatırımdan dolayı da tebrik ettim.
Evet,
gelelim, dünyada tersi olan, Türkiyedeki -maalesef- değişik
yöntemlere: Sayın Bakanım, hangi ülkede trafik sigortası
kaskonun üzerindedir, pahalıdır? Maalesef, Türkiyede. Hangi ülkede,
hangi Avrupa ülkesinde trafik sigortası kaskodan pahalıdır?
Sayın Bakanım, bunun özellikle altını çiziyorum. Bugün,
trafik sigortası Türkiyede kaskodan pahalı.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) - İyi de onu dün Maliye Bakanımıza niye
sormadın?
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Yasal düzenlemeler yapılıyor.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) - Şimdi, ben size şunu söyleyeceğim: MTV de
aynı şekilde, MTV o kadar pahalı ki bütün Avrupa ülkelerinde tek
seferde alınıyor, galiba utancımızdan, 2 seferde
alıyoruz, altı ayda bir alıyoruz. Çünkü bir çekicinin,
nakliyecinin MTVsi yani taşıt kullanma vergisi 2 defa üzerinden
1.500+1.500=3.000 TL, bu da yaklaşık 900 eurolara denk geliyor ama
Avrupada tek seferde alınıyor ve de bu rakam sadece 600 euro,
özellikle belirtiyorum.
Sayın
Ulaştırma Bakanım, 2015 sonunda, biliyorsunuz, TEFE, TÜFEmiz
sadece yüzde 8,8. Peki, traktör kullanan, ulaştırma amacıyla
değil çalışma amacıyla kullanan, tarlasını ekip
biçmek amacıyla, bizim evimize gelen ekmeği üretmek amacıyla
traktör kullanan çiftçimizin 2015te ödediği sigorta, trafik
sigortası 120 TLyken 250 TL oldu Sayın Bakanım. Yani TEFE, TÜFE
yüzde 8ken bu, yüzde 100ün üzerinde arttı.
Gelelim -örnek vereceğim, üç tane
vereceğim sadece fazla ileriye gitmeyeyim çünkü sürem azalacak- küçük
araca yani bütün ailelerin zaruri ihtiyacı olan otomobile. Bakın,
2015 sonunda bir küçük araç otomobil sahibi 250 TL trafik sigortası
öderken 2016da 750 TL ödüyor Sayın Bakan, yüzde 300 artmış
durumda. Neresi adalet bunun? Nereden buluyoruz bu parayı? Benim
vatandaşım nereden ödeyecek bu parayı? Zorla almış
olduğu otomobili 2016 yılında satmak zorunda kalacak. Tekrar
söylüyorum; TEFE, TÜFE yüzde 8,8.
Gelelim profesyonel nakliyeciye yani çekiciye,
tıra. Bakın, Sayın Bakan, nakliyecileri hafife almayın.
Bugün Fransada, Almanyada, Hollandada, Lüksemburgda nakliyeci ve çiftçi,
eğer kafası, tepesi atarsa, yolları kapatırsa siz önüne
geçemezsiniz çünkü nakliyeci taşımazsa aç kalırız.
Oturduğunuz koltuktan bindiğiniz arabanın gelişine kadar,
evde yediğiniz ekmeğe kadar -her şeyin maliyeti- üzerinize
giydiğiniz her şeyin getirilmesi nakliyeci tarafından oluyor.
Onun için, tekrar söylüyorum: 2015 sonunda bir çekici sahibinin ödemiş
olduğu trafik sigortası 2.500 TLydi ama bugün ne ödüyor 2016da? Tam
tamına 6.370 TL. Sayın Bakan, artış yüzde kaç yapıyor
biliyor musunuz? Yaklaşık yüzde 270-280 artmış durumda.
Bunu nasıl ödeyecek? Bugün nakliyecinin kontağı çevirmeden ayda
1.500 TL yani senede 18 bin TL gideri var. Nasıl ayakta kalacak? Bununla
da bitmiyor.
Bakın, Sayın Bakan, yapmamız gereken
çok işimiz var. Mazot desteğini
çıkarmamız gerekiyor. Avrupada verilen mazot desteğini
sizin de vermeniz gerekiyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dördüncü
konuşmacı Cemal Okan Yüksel, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu yani kısaca BTKnın bütçesi hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi bir bakalım: 1800lü
yılların sonlarında dünyanın en büyük şirketleri
tarım şirketleriydi. Otuz yıl geçmeden Endüstri Devrimiyle
beraber bu şirketlerin yerini çelik, gaz, kömür, petrol üreten
şirketler işgal etti; daha sonra sanayi şirketleri, otomobil
üretenler, makine üretenler bunların yerini aldı; şimdi de
teknoloji devrimiyle beraber IBM, Microsoft gibi yazılım ve
donanım şirketleri otomobil devlerinin yerini aldı; bugünse
Google, Facebook gibi devlerden söz ediyoruz. Bunlar öyle büyükler ki
kârları milyar dolarlarla ifade ediliyor ve dünyanın en büyük
şirketleri.
İşte, BTK, tam da bu alanları
düzenlemek için kurulmuş bir kurum yani günümüzün en büyük ekonomisinin
nabzının attığı alanları düzenlemek için. Günümüz
ekonomisinin nabzının attığı alanlar ne demek? Millî
gelir artışına en büyük katkıları olan alanlar demek.
Ayrıca ne demek? Çağımızın ruhuna uygun iş
imkânı sağlayan sektörler demek. Yani, BTK işini iyi
yapıyorsa Türkiye hızlı, sağlıklı büyüyecek;
işsizlik düşecek, vasıflı insan gücümüz olacak;
yazılım, donanım konusunda büyüyeceğiz ve yurt
dışına teknoloji satacağız demek ama BTK işini
iyi yapamadı. Eğer BTK işini iyi ve doğru yapmış
olsaydı ekonomik buhran ve işsizlik tavan yapmayacaktı, iktidar
bu yüzden kaybettiği oyları geri kazanmak için bir iç
savaşı kışkırtmak zorunda kalmayacaktı, milleti
Tayyipçiler ve Tayyip düşmanları olarak bölüp birbirleriyle dövüştürmek
zorunda kalmayacaktı. Eğer işler yolunda gitseydi, eğer
Türkiye, sırtını, büyüme politikasını geleceği
olan teknoloji sektörüne yaslasaydı işte o zaman Durmak yok, yola
devam. diyerek yol alınabilecekti; her türlü muhalefeti darbeci,
hain, bölücü diye yaftalamaya, milletin hassasiyetlerini kaşımaya
ihtiyaç kalmayacaktı ama işler yolunda gitmedi. Türkiye'nin büyüme
politikası neredeyse tamamıyla inşaat sektörüne yaslandı.
Mücahidiz. diye geldiler, müteahhit oldular, devletten ihale alıp
iş yapar gibi yapan şirketleri zengin ettiler. Ha, unutmadan söyleyeyim,
vizyon sahibi gibi görünmek için millî otomobil gündemi yarattılar.
Bunların millî işletim sistemi, millî arama motoru gibi konulara
gelebilmesi için bir yüzyıl daha gerekecek.
Millî otomobil gibi her şeyin millîsine pek
hevesli görünen AKP iktidara geldiğinde 3 tane millî telekomünikasyon
şirketimiz vardı, hepsi yerliydi. Peki, bugün? Telsimi Vodafonea
verdiler, yüzde 100 İngiliz; Telekomun yüzde 55i Oger yani Arap;
Turkcellde Türk ortağı payı yüzde 65ten yüzde 13e düştü.
Anlaşılan o ki Her şeyin millîsi. diyen bu iktidara göre
telekomünikasyon gibi stratejik öneme sahip bu sektör önemli değil.
Şimdi, deve kuşu, iş yük taşımaya gelince
Kuşum., uçmaya gelince Deveyim. dermiş. AKPnin işleri de
böyle, telekomünikasyona gelince serbest, otomobile gelince millî.
Sayın milletvekilleri, BTK işini iyi
yapamadı. Örneğin, Vanın bir mezrasında 3
yaşında çocuğu hastalanan baba, cep telefonu evinde
çekmediği için bir tepeye çıktı, jandarmayı aradı. Jandarma
da ambulansa haber verdi. 112 teyit amacıyla babayı
aradığında ulaşamadı, ambulansı gönderemedi. O 3
yaşındaki çocuğumuzu bu yüzden kaybettik. O çocuk kim mi? O
çocuk, cesedi bir çuval içerisinde babasının sırtında taşınan
küçük Muharrem. BTKnın işini yapamadığının tek
delili Muharremin acıklı hikâyesi de değil. 2013te sabit
İnternet sahipliğinde dünyada 68inci sıradaydık, bugün 73.
Bu süreçte, iflas eden Yunanistan bize 2 kat fark attı, 27ncilikten
25inciliğe çıktı. Daha düne kadar dünyadan izole yaşayan
Bulgaristan 51inci, Romanya 53üncü, Azerbaycan ikisinin arasında 52nci.
Sayın milletvekilleri, BTK işini iyi
yapmıyor. Neden yapmıyor, bütçesi mi yetersiz? Hayır. BTK,
gelirinin en önemli bölümünü telekomünikasyon şirketlerinden alıyor;
e, telekomünikasyon şirketleri de hayır kurumu
olmadığından BTKya ödedikleri haracı bize yansıtıyor.
O yüzden, 30 liralık konuşmaya 100 lira ödüyoruz. Ama mesele,
BTKnın topladığı haraçtan da ibaret değil, meselenin
acıklı yanı bu değil. Örneğin, 2005-2009 yılları
arasında telekomünikasyon şirketlerinden toplanan 2 milyar
liranın sadece 300 milyon lirası harcanmış. Kalanı?
Kalanı hazineye devredilmiş. Ne de olsa müteahhitlere aktarmak için
para lazım, telekomünikasyona, bilgi teknolojilerine falan kaynak
aktaramayız! BTK parasını eğer amaçlarına uygun
harcasaydı Muharrem ölmeyecekti, sektör büyüyecek, istihdam
artacaktı, Türkiye geleceğe ümitle bakacaktı ama BTK
parasını amaçlarına uygun harcayamadı çünkü iktidarın
çiftliği hâline dönüştü.
Ama en önemlisini, bu kurumun
aymazlığının faturasını en sona sakladım.
Basit bir siber saldırıda devletin neredeyse bütün kurumları
çöktü, neredeyse her isteyen her gün devletin son derece kritik sistemlerine
girip elini kolunu sallaya sallaya istediği bilgiyi alıyor. Tarihe
fatih olarak geçmeyi hayal ettiği anlaşılan birinin
kaprislerine ve heveslerine göre örgütlenen bu devlet eğer kazara bir
savaşa girmeye kalkarsa daha ilk birkaç dakikada bütün sistemlerimiz
çökecek, muhtemelen tek mermi atmadan hezimete uğrayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama benimki de ne biçim bir
kaygı? Padişahımız, efendimiz, atının
kuyruğunu bağlar, eline kılıcını alır
mı, yoksa Cumhurbaşkanlığı uçağına
atlayıp en güvenli ülkeye mi kaçar? Bilemedim, neyse
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bu ülkeden kaçan
padişah yok, Başbakan da yok, Cumhurbaşkanı da yok; bu
ülkeden kaçanlar belli.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakıştı mı?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Yüce heyetinizi
kaygılarımla selamlarım.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yüksel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
beşinci konuşmacı Hüseyin Yıldız, Aydın
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bizi televizyonun
başında izleyen değerli yurttaşlarım; Sivil
Havacılık bütçesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Sivil havacılık, ulaştırma
iş kolunun büyüyen ve dünyaya açılan en büyük koludur. Bu büyüme
dünya çapında dikkat çekicidir. Ne yazık ki bu sektörel büyümenin
çalışanlara etkisi taşeronlaşma, esnek çalışma,
iş kolunun parçalanması, sendikasızlaştırma, uçuş
güvenliğinin ciddi azalması, iş yorgunluğunun
aşırı artması biçiminde oluyor. Bu eşitsizlik AKP
Hükûmetinin politikalarından kaynaklanıyor ve esasen sadece kâr etmek
üzerine kurulmuş olan bir sivil havacılık
anlayışı sonucudur.
Değerli arkadaşlar, sivil
havacılıkta yaklaşık 100 bin kişi
çalışıyor. Sivil havacılıkta iş kolu yoktur,
sendika yoktur. Yani, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
işçilere, emekçilere değil, sadece patronlara çalışan bir
kuruluştur. 100 bin kişinin yüzde 50si taşerondur değerli
arkadaşlar.
Millî, millî diyorlar, Türk Hava Yollarında
4.500 pilot çalışıyor, bin tanesi yabancı uyrukludur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neden?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Bunlar Türk
pilotlardan daha fazla maaş alır, sosyal haklardan daha fazla
faydalanır ve eğitim düzeyi lise düzeyindedir ama Türk pilotlara
gelince hem maaşı düşüktür hem de üniversite
diplomasını şart koşuyorlar. Şimdi, millî hükûmet
diyorlar.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, dün
akşam burada Maliye Bakanımız 26 tane havaalanımız
vardı 2002de, şimdi 55 tane havaalanı var. dedi,
doğrudur. Keşke 26 tane havaalanında kalsaydık
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Niye?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) -
çünkü 2002de o
havaalanları Türkiye Cumhuriyetinindi ama 2015te o 26 havaalanı
dâhil olmak üzere özel yandaş şirketlere verildi değerli
arkadaşlar, yap-işlet-devret modeli uyguladılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Nereye
götürmüşler o havaalanlarını?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, tabii ki sivil havacılıkta yap-işlet-devret
modeli ne demek biliyor musunuz? Geri kalan 29 havaalanı nasıl
yapıldı? Yine, yap-işlet-devret modeliyle beraber ihaleye
çıkarırken şunu diyorlar: O firma kendi
kaynağını kendi bulacak. İhale olur, zaten o ihaleye 4-5
tane firmadır, bellidir
İhale bittikten sonra ne hikmetse o firma da
dış kredi bulamıyor ya hazine kefil oluyor ya da kamu
bankaları kefil oluyor yani para devletten. O işin müteahhitliğini
o firmalar alıyor -orada yüzde 50lik müteahhitlik kârı var-
kırk dokuz yıllığına işletiyor, bir de yolcu
sayısı garantisini veriyor yani o havaalanına yolcu gelse de
gelmese de Sevgili Ulaştırma Bakanımız o firmaya
tıkır tıkır para ödüyor.
AHMET ARSLAN (Kars) Bilgiyi veren
mantığını kuramamış.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Yani, ben şunu
söylüyorum Ulaştırma Bakanıma, diyorum ki: O dört firmayı
geç, gerçekten, üniversiteyi bitirmiş fakir, yoksul insan
çocuklarını topla bir araya 10 kişiyi birleştir, o işi
bu arkadaşlara ver; o arkadaşlar, hem orada çalıştırdıkları
insanların haklarını daha iyi şekilde verirler hem de o
gariban insanların çocukları iş adamı olur.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Yasalar
çerçevesinde yapılıyor, yasaları iyi bilmek lazım.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, ben özellikle şunu söylüyorum: Sayın
Ulaştırma Bakanımız çok zekâlı, gerçekten. Ne hikmetse
100-150 milyon dolarlık yatların, gemilerin mazotunun üzerindeki
ÖTVyi kaldırıyor, o yetmiyormuş gibi milyon dolarlık
uçakların benzinin üzerindeki ÖTVyi kaldırıyor -gerçekten
pratik bir zekâ- ama çiftçiye gelince, ne hikmetse bu ÖTVyi
kaldıramıyorsun.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
Balıkçılar ÖTV ödemiyor, onlar da çiftçi.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Ben, burada,
Tarım Bakanından şunu rica ediyorum: Bir hafta rapor al,
vekâletini Ulaştırma Bakanına ver, en azından Sayın
Ulaştırma Bakanımız o bir hafta içinde çiftçimize verilecek
mazotun üzerindeki ÖTVyi kaldırsın, kaldırsın. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) En azından,
şimdiye kadar rantçılara, yandaşlara hizmet ettiniz, son dönemde
de diğer dünya için çiftçilerimize hizmet edelim.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
Balıkçılar ödemiyor ÖTVyi, onlar da çiftçi.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, sivil havacılık en fazla turizmden pay
alıyor. Yani, turizm iyi olduğunda sivil havacılık da iyi
oldu demektir. Ben, buradan, Ulaştırma Bakanıma sesleniyorum:
Türk Hava Yollarının yurt içinde verdiği reklamla ilgili bütçeyi
alsın Turizm Bakanlığına devretsin, Turizm
Bakanlığına 400 milyon aktarın, tanıtma bütçesi Turizm
Bakanlığı üzerinden yürüsün. En azından yazın geldiğimizde
de Türk Hava Yolları, diğer sivil havacılık uçakları
boş gelmez, dolu gelir.
Biliyorsunuz, çok yakın zamanda Sayın
Cumhurbaşkanımız, hemen uçtu, bir açıklama yaptı.
Rusyanın uçağı düştü, önümüzdeki dönemde Rusyadan turist
beklemek mümkün değil. Ve Rusyadan en az 3 milyon turist gelecekti bu
sene, o da maalesef bin dolardan 3,5 milyar dolar yapıyor, o 3,5 milyar da
gelmeyecek. Önümüzde son bir ay var. En azından yurt
dışına, o sivil havacılık sektörünün patronlarına
ve o beş tane firma havalimanlarının sahiplerine baskı
kursun; bir yerlere 300-400 milyon dolar göndermesin, Turizm
Bakanlığı bütçesine göndersin. Onlarla beraber turizmle ilgili
yurt dışında tanıtım yapalım değerli
arkadaşlar. Önümüzdeki ayın 9unda -inşallah gelir kendisi görür
Sayın Bakanım- Berlinde bir fuarımız var, turizm
fuarı, dünyanın en ünlü fuarı. Dün akşam görüştüm,
Almanyadan -üzülerek söylüyorum- rezervasyonların yüzde 55i şu an
iptal. Bunun önlemini almadığımız takdirde hüsrandır.
Son bir soru daha soruyorum: Afyon-Kütahya
arasında yapılan Zafer Havalimanı hangi şartlarla
yapıldı? Kaç tane uçak oraya iniyor? Devlet ne kadar para ödüyor?
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
(Hatip tarafından kürsü önüne pankart
konulması)
CHP GRUBU ADINA YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın bakanlarım, değerli
milletvekillerimiz; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, biz bunları
ortaokuldayken yapıyorduk Başkanım. Yapmayın böyle
şeyler Allah aşkına! Meclisin bir
ağırlığı var, Meclisin mehabeti var Sayın
Başkanım.
Yakup Bey, hiç yakışmadı gerçekten.
YAKUP AKKAYA (Devamla) 2016 yılı
Çalışma Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; biz
bu bütçeye Hayır. diyoruz çünkü bu bütçe halka değil, ranta
odaklanmış bir bütçedir. Bu bütçede halk yararına hiçbir
şey yoktur. Tıpkı torba kanunlarda
yaptığınız gibi, tıpkı 2010 referandumunda
yaptığınız gibi, küçük bazı iyileştirmeler ile
makyajlanmış görüntüsüyle albenili gösterilen, içeriğiyle
halkın yararına olmayan bir bütçeyle karşı
karşıyayız. Neden halkın yararına olmayan bir bütçe?
Neden ranta dönük bir bütçe? dediğimde bunu 3 kalemde anlatabilirim:
1) 2014 yılı kesin hesap verilerine
baktığımızda ödediğiniz faiz,
yaptığınız iç ve dış borçlardır.
2) 6 milyon işsiz ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının yardımıyla hayata tutunmaya
çalışan 22 milyon yoksul yurttaşımızdır.
3) 2016 bütçesi öncesi alelacele komisyonlardan
geçirilen, işçinin bir mal gibi alınıp
satılmasını öngören kiralık işçi büroları
tasarısıdır.
İşte bu 3 başlığa
baktığımızda bu bütçenin halka değil, ranta dönük bir
bütçe olduğu aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, on dört
yıllık AKP iktidarının işçiye, emekçiye getirdiği
yoksullaşma, açlık ve işsizliktir. On dört yılda AKPnin
emeğin aleyhine olan bu politikalarının sonucunda gelir
dağılımındaki adaletsizlikler giderek
artmıştır. 2002 yılında en zengin yüzde 1 millî
gelirin yüzde 36sına sahipken bugün bu kesimin aldığı
payın yüzde 54e çıkması size bir şey ifade etmiyor mu?
Bakın, bunun anlamı yoksullaşma ve kutuplaşmadır. Salt
ekonomi büyüyecek diye kamu küçültüldü. Yurttaşı müşteri gibi
gören bir anlayışla bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Bu
anlayışın sonucunda da 22 milyon yoksul insan
yarattınız. AKP olarak, geçen on dört yıl içinde gerek
işçilerin gerekse kamu emekçilerinin lehine bir şey
yaptığınızı burada söyleyebilseydik. Kamunun bütün
üreten değerlerini ya sattınız ya da kapattınız.
Uygulamalarınızla işsizliğin artmasına, terörün
artmasına, sosyal adaletsizliğe neden oldunuz.
Sayın Çalışma Bakanı, size
buradan soruyorum: Allah aşkına, cam, lastik, metal gibi işlerin
genel sağlık ve millî güvenliği bozmasıyla ne alakası
var? Cam, lastik, maden, metal grevlerini genel sağlığı ve
millî güvenliği bozucu diye ertelediniz, bizi dünyaya rezil ettiniz. Bunun
mantıklı bir izahı ne yazık ki yok.
Ayrıca, bir devrim yapmış
edasıyla 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu
Sözleşme Kanununu değiştirdiniz, yine bizi bu konuda dünyaya
rezil ettiniz o kadar itirazımıza rağmen. Sayın Bakan,
içinde grev hakkı olmayan biz düzenlemeye, eğer toplu pazarlık
düzenlemesi de yoksa toplu sözleşme yasası demek ancak abesle
iştigaldir ama bu çıkarttığınız yasanın
uluslararası sözleşmelere aykırı olması bile sizin
umurunuzda değil. Burada esas trajik olan, bu kanunu savunan sadece sizin
olmamanız, MEMUR-SEN Konfederasyonunun bu acayiplik için gazetelere
teşekkür ilanı vermesiydi. İşte, biz bu anlayışa
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sarı sendikacılık diyoruz.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin
asgari ücret önerisini hem işverenlere şikâyet ettiniz hem de kes
kopyala mantığıyla net 1.300 TLye
çıkartacağınızı vadettiniz, 1 Ocakta da bunu yerine
getirdiniz ama eksik kopyaladınız, yapılan düzenlemede
sendikaların eleştirilerini dikkate almadınız. Bakın,
2016nın Eylül ayından itibaren asgari ücretle maaş alanlar
asgari ücreti 1.300 TL net alamayacaklar çünkü asgari ücrette artan bir
şekilde verginin olduğu tek ülke Türkiyedir. Bunu bile sendikaların
uyarılarını dikkate almadan hayata geçirdiniz ve eylül
ayından itibaren işçilerin asgari ücretlerini 1.300 liranın
altında almalarına neden olacak uygulamaya imza attınız.
Ayrıca, işverenlerin bu asgari ücret
artışıyla ilgili restini göremediniz, işverenlerin
işçi çıkartma restini göremediniz ve onlara hazineden kaynak
ayırdınız. Ayrıca kamu kurumlarındaki
taşeronlara, madenleri işleten redevansçılara bu
artışı ödüyorsunuz ama belediyelere ve hastanelere ek kaynak
vermiyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri olarak biz asgari ücreti net
1.500 TL yaptık; bütün belediyelerimizde var, bunu kendi
kaynaklarımızla yapıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama sizin belediyeleriniz, işçiye verdiği
yazılı, resmî tebligatla -AKPli İstanbul Çekmeköy Belediyesi
bunun bir örneğidir- Asgari ücretin artışından dolayı
sizin iş akdinize son verdik. diye işçilerin iş akitlerini
bitirmişlerdir, bu insafsızlıktır.
Değerli milletvekilleri, maç oynanırken
kural değiştirmek olur mu? Bugün itibarıyla, sayıları
500 binin üzerinde olan, sigortalılık süresinde istenilen prim ödeme
gün sayısını doldurmasına rağmen emekli olamayan
insanlarımız var, yaşa takılanlar deniyor bunlara. Bu
insafsızlıktır, bu insan haklarına aykırı bir
düzenlemedir. Bunun düzeltilmesi ve bu mağduriyetin giderilmesi
lazım.
Ayrıca, devlet ve sermaye ilişkisinin
sonucu gayrimeşru doğan taşeronlaşma, işçi
sınıfının kanını emen bir sülüktür, buna son
verilmelidir. Seçimlerde bizi taklit ederek söz verdiğiniz hâlde hâlâ
kadro veremediğiniz 1,5 milyona yakın ezilen, sömürülen taşeron
işçisi var.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Kızılayda
kaldır bunları.
YAKUP AKKAYA (Devamla) - Sözünüzde durun, hemen
taşerona kadro verin, ülke olarak bu ayıptan kurtulalım.
Ayrıca, üvey evlat muamelesi gören binlerce
4/Cli, 4/Bli emekçiler var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
yakışmıyor bunlar.
YAKUP AKKAYA (Devamla) - Bunların kadro
sorunlarını ne zaman çözeceksiniz? Her seçim öncesi olduğu gibi
bir seçim arifesinde vaat mi edeceksiniz?
Ayrıca, değerli arkadaşlar,
bakın, kamu emekçileri emekli olduklarında çalışırken
aldıkları ücretleri alamıyorlar. Bunlar: Sağlık
emekçileri, öğretmenler, polisler. Bunların 3600 ek göstergelerini
niye vermiyorsunuz? Bunları verin.
Ayrıca, çok önemli başka bir şey daha
söyleyeceğim size: Bugün, şehit haberleriyle her gün yüreğimiz
yanıyor ve en çok şehit olanlar da uzman çavuşlar. Ama asgari
ücretin artışından sonra bir düzenleme getirdiniz; uzman
çavuşların ücretleri ve zamları asgari ücrete endeksliydi, bunu
ortadan kaldırdınız ve ücretlerine 700 lira zam alması gerekirken
40-50 lira zam almak zorunda kaldılar bu düzenlemeyle. Bu da çok
doğru bir olay değil.
Yani, değerli milletvekilleri, bunlar ülkenin
geleceğine hiçbir yarar getirmeyeceği gibi, çalışma
barışını da bozacaktır. Çalışma
barışının bozulması toplumsal barışa
konulacak bir dinamittir. Bütçe ranta değil, halka ve emekçiye yönelik
yapılmalıdır. İşte bu nedenle, biz bu bütçeye
Hayır. diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkaya.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sen bunları
takma.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına yedinci konuşmacı Ünal Demirtaş, Zonguldak
Milletvekili.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Ayrıca, kıdem
tazminatına ve kralın kiralık işçilik bürolarına da
karşı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirtaş,
süreniz yedi dakikadır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kürsü bir
toparlansın Sayın Başkanım.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kürsüyü
toparlayalım.
ŞAHİN TİN (Denizli) Siz kıdem
tazminatını niye savunmuyorsunuz ki?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sayın
Başkanım, zor toparlanıyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bir dahaki sefere
LED filan bekliyoruz, böyle yanar dönerli bir şey olsun!
ŞAHİN TİN (Denizli)
İşçileri savunmuyor musun sen? Kıdem tazminatını
aslında garanti altına almak lazım.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sizin kıdem
tazminatınızı artıracağız.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bizimkini
değil, işçilerinkinden bahsediyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Milletvekillerini
sendikalı yapacağız, kıdem tazminatı vereceğiz.
ŞAHİN TİN
(Denizli) İşçilerle ilgili bahset, başka şeyle ilgili
değil.
BAŞKAN Sayın
Demirtaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçesiyle ilgili grubumuzun
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Mesleki Yeterlilik Kurumunun amacı, mesleki yeterlilikleri tanıyan,
uluslararası düzeyde kalite güvencesi sağlanmış ulusal
yeterlilik sistemini kurmak ve işletmektir; gayet doğru ve yerinde
bir amaç. Peki, kurulduğundan bugüne kadar dokuz yılda Mesleki
Yeterlilik Kurumu amacına yeterince ulaşmış
mıdır? İşte burası bir soru işaretidir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu, 18
milyon çalışanın bulunduğu ülkemizde dokuz yılda
sadece 35 bin kişiye mesleki yeterlilik belgesi vermiştir. Sayın
Bakan, sizce bu yeterli midir? Yeterlidir. diyorsanız ben buna söyleyecek bir söz
bulamıyorum.
Değerli milletvekilleri, yani, Mesleki
Yeterlilik Kurumu yetersiz kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, iş ve
çalışma yaşamının sorunları iktidarınız
döneminde katbekat artmıştır.
Çıkardığınız kanunlar ve uygulamalar hep emekçinin
aleyhine olmuştur. İşçiyi bugüne kadar hiç düşünmediniz.
Bakın, Somada yandaş şirketinizin madeninde yanarak ölen
Nurettin Karayı hiç düşünmediniz. Yandaş havuzcu
şirketinizin yaptığı üçüncü boğaz köprüsünden,
viyadükten düşerek, parçalanarak ölen Lütfi Bulutu da düşünmediniz,
onun eşi Güllüman Bulut ve 3 çocuğunu da düşünmediniz. Bursada,
merdiven altında, kayıt dışı yandaş otelde
çalışan, asgari ücretin altında çalışan başörtülü
Zehra Çelik bacımı da düşünmediniz. Kütahyada yine yandaş
seramik fabrikasında silikozise yakalanarak ölümü bekleyen Cengiz Altunu
da düşünmediniz. Ve yine, Ermenekte ayağında yırtık
ayakkabıyla, kara lastik ayakkabıyla oğlunun cenazesini bekleyen
Recep amcayı ve Ayşe anayı da düşünmediniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Binlerce, milyonlarca işçiyi
hiç düşünmediniz. Peki, kimi düşündünüz? Yandaş şirketleri
ve kendinizi düşündünüz, kendinizi!
ŞAHİN TİN (Denizli) Hep iftira
atıyorsunuz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) 2012
yılında 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununu
çıkardınız. Gerçekten, bu kanunun çıkarılması
doğru bir karardı, tebrik ediyorum. Ama, bu kanun iş
kazalarını, iş cinayetlerini önlemeye yetti mi? İşte
orası da bir soru işareti.
Şimdi size, hep rekorlarla övünüyorsunuz,
Şunu yaptık, bunu yaptık. diyorsunuz, başka
rekorlarınızı söyleyeceğim. Bakın, on üç yılda
iş cinayetleri rekorları kırdınız. Ben size burada
kırdığınız rekorları ifade edeceğim.
Bakın, on üç yılda 1 milyon 400 bin iş kazası; cumhuriyet
tarihinin rekorudur bu, rekoru.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Daha önce
kayıt yoktu, kayıt. Kayıt mı tutuluyordu önceden?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) On üç yılda
75 bin işçi yaşıyor ama şu anda iş göremez hâlde,
cumhuriyet tarihi rekoru.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Cumhuriyet
tarihinden beri değil mi?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Yine, on üç
yılda, bakın, 17 bin işçi, iş cinayeti sonucu
yaşamını yitirdi. Bakın, iç savaşta ölenlerin
rakamları kadar işçimizi sakat bıraktınız ve öldürdünüz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Cumhuriyet
tarihinden beri mi anlatıyorsun?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - İşçi
ölümleri âdeta iç savaş ölümleri gibi ve arkasından, bakın
arkadaşlar, iş kazalarında Avrupa 1inciliği ve dünya
3üncülüğü. İşte, böyle bir acı tablo, sizin
iktidarınızın yüz akı değil, yüz karası bir tablo
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, iş
kazalarının iki temel sebebi var: Bir, denetimsizlik; iki,
taşeronlaşma. Denetim mekanizmasını işletmiyorsunuz
çünkü şirketler ve patronlar artık yandaş hâle gelmiş.
Kendi yandaşınızı denetlemiyorsunuz ve dokunmuyorsunuz.
İkincisi, taşeronlaşma. Türkiyeyi
taşeron cumhuriyetine döndürdünüz. Biz bu taşerona karşı
çıkarken siz şimdi taşeronluktan daha geri, daha ilkel olan özel
istihdam bürolarını yasallaştırmaya
çalışıyorsunuz, işçiyi, âdeta leasingli bir makine gibi,
bir mal gibi, bir köle gibi kiralamaya çalışan kanuna sahip
çıkıyorsunuz.
Sayın Bakan, buradan sizi bir kez daha uyarmak
istiyorum: Sizden önceki Çalışma Bakanları çok işçi cenaze
namazlarını kıldılar. Bu anlayışla, bu kafayla
devam ederseniz siz de daha çok işçi cenazesi namazına
katılırsınız ve çok daha fazla işçi ailesinin
feryatlarını dinlemek zorunda kalırsınız. Onun için,
Sayın Bakan, taşerondan ve özel istihdam bürolarından
vazgeçiniz.
Bakın, bir başka sorun da
İşsizlik Sigortası Fonu. İşsizlik Sigortası
Fonundan yararlanma koşulları son derece ağır. Fon için on
altı yılda, bakın, 140 katrilyon lira para toplanmış;
işsiz için toplanmış bu para. Peki, ne kadarını
vermişsiniz? 10 katrilyonunu yani on dörtte 1ini vermişsiniz. Bu
Fonu ne yapmışsınız? Amacı dışında
kullanmışsınız ve daha önemlisi, yüzde 91ini devlet
tahvillerinde, yüzde 9unu da kamu bankalarında
kullanmışsınız. Ne yapmışsınız
arkadaşlar? İşçinin, işsizin parasıyla bütçe
açıklarını finanse etmişsiniz. Yani,
iktidarınızın işsizlere ödemesi gereken parayı iç
etmişsiniz, kendinize kullanmışsınız.
Evet, değerli milletvekilleri, şu anda,
AKP'li bakanlar koro hâlinde Kıdem tazminatı fona devredilsin.
diyorlar. Peki, kıdem tazminatını fona devretmek doğru mu?
İşte, orası da bir soru işareti. İşçiler bunu
istemiyor. Bakın, TÜRK-İŞ Kıdem tazminatı
kırmızı çizgimizdir. diyor. DİSK Kıdem
tazminatı için Meclisi işgal ederiz. diyor.
Yandaşınız HAK-İŞ bile bunu istemiyor, hatta ve hatta
işverenler bile bunu istemiyor ama AKP'li bakanlar koro hâlinde bunu
istiyor. Niye?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) İşverenin bunu
istemediğini nereden biliyorsun?
ŞAHİN TİN (Denizli)
İşverenlerin istemediğini nereden biliyorsun?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Çünkü kıdem
tazminatını fona devrederek işçinin sırtından on
beş yıl bütçenizi finanse edeceksiniz, gerçek amacınız
işte bu.
Sayın Bakan, sayın AKPliler; sizlere bir
kez daha sesleniyorum: Kul hakkı yemeyin, kul hakkı yenmesine
aracılık da etmeyin, işçinin cebinden de elinizi çekin. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirtaş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sekizinci
konuşmacı Ali Haydar Hakverdi, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Divan Kâtibi
Üyesi arkadaşlarım ve milletvekili arkadaşlarım,
Meclisimizin emekçileri ve Meclisimizin basın emekçisi arkadaşlarım;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Şimdi, Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsünün bütçesi hakkında söz aldım. Kamu yönetimi
alanında yüksek lisans ve doktora eğitimi veren bir kurum
burası. Bürokratlarımızın daha iyi eğitim
almasını ve donanımlı olmasını sağlamaya
yönelik bir kurum, bir eğitim kurumu ve mutlaka desteklenmeli. Küçük bir
kurum, verdiği eğitim sayısı çok daha az, bu eğitim
sayısı mutlaka ama mutlaka daha artırılmalı, bu kurum
daha çok kişiye eğitim vermeli ve daha iyi bürokratlar
yetiştirmeliyiz. Bu kurumun bütçesine eleştirimiz bizim ancak şu
olur: Az. Daha çok bütçe verelim, kurumu büyütelim ve eğitilmiş
bürokrat sayımızı artıralım.
Evet, ben hep üniversite yıllarından bu
yana Savaşa değil, eğitime bütçe. dedim ve hep bu
pankartın ardında yürüdüm; Savaşa değil, eğitime
bütçe. ve bugün bu kürsüden de söylüyorum: Savaşa değil,
eğitime bütçe.
Şimdi bütçe yapıyoruz, öncelikle ülkede
yaşayan bütün insanlardan, bir bebekten veya mezardan, mezarlık
parasından, ülkede yaşayan herkesten ama herkesten biz vergi
alıyoruz. Şimdi bütçe yapıyoruz ve kimden ne kadar
aldığımızı, ne kadar alacağımızı
biz burada bugün belirliyoruz. Şimdi, peki -paraları topluyoruz- bu
paraları toplarken bir ayrım gözetiyor muyuz dinine, diline,
ırkına; herhangi bir ayrım gözetiyor muyuz hangi partiye oy
verdiğine dair? Gözetmiyoruz, değil mi? Herkesten ama herkesten vergi
alıyoruz.
Peki, şimdi bütçeye bakalım: Bütçenin
yüzde 70i dolaylı vergilerden oluşuyor. Gelir durumuna
bakılmaksızın KDV ve ÖTV gibi benzer gelirlerden bütçenin yüzde
70ini topluyoruz, kalan yüzde 30u ise doğrudan vergilerden elde
ediyoruz. Peki, parayı en çok kimden alıyoruz? Yani bu bütçeyi en çok
kimden topluyoruz? Çalışan memurdan alıyoruz, işçiden
alıyoruz, asgari ücretliden alıyoruz, dar gelirliden alıyoruz,
yoksuldan alıyoruz; en çok bütçeyi onlardan topluyoruz. Peki, ülkenin
kaymağını yiyenlerden ne alıyoruz? Çok daha
azını. AKPli bir şirketse uzlaşmayla affedebiliyoruz,
değil mi arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, bravo!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Peki,
paraları topladık. Kime vereceğiz? Ona da burada karar
veriyoruz, değil mi? Bu topladığımız paraları
kime vereceğiz arkadaşlar? Mesela, üzerini örttüğümüz, sizin
dahi nereye harcandığını bilmediğiniz örtülü ödenek
sahiplerine ve eminim
Çok büyük şüphe duyuyorum, emin değilim,
yanlış söyledim, çok büyük şüphe duyuyorum, o örtülü ödenek
sahipleri de kendileri gibi düşünmeyenin aleyhine bu bütçeyi kullanıyor.
Aksini iddia ediyorsa gelsin açıklasın, hepimiz görelim
ŞAHİN TİN (Denizli) Adı
üstünde örtülü ödenek yani
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
ve benim
aleyhime kullanıldığı için, benim cebimden alınan
vergi benim aleyhime kullanıldığı için ben
hakkımı helal etmiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, eğitim bütçesi en çok önem
verdiğim bütçe ve bir de karşısında güvenlik var. Bütçenin
tamamından yüzde 12 Millî Eğitim Bakanlığına
veriyoruz, yüzde 11 de geri kalan güvenliğe dair harcama yapıyoruz.
Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı, Emniyet,
İçişleri, Jandarma ve MİTin toplam bütçesi Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesine denk. Şimdi diyeceksiniz ki: Ya, çok
stratejik bir konumda ülkemiz, bu sebeple güvenliğe
ayırmalıyız. Eyvallah, kabul. Şimdi, her geçen gün
güvenliğe ayırdığımız paraları artırdık,
hatta MİTin son on yılda artış oranı yüzde 416.
Güvenliğimizi artıralım dedik. Peki, ne oldu? AKPnin bugünkü
uyguladığı politikalarla -hele de hiç komşumuz
kalmamışken- bütün paramızı güvenliğe yatırsak ne
olur? Son on yılda güvenliğe yatırdığınız
paraları artırdınız, ne oldu? Ankaranın kalbinde
bomba patladı. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün, bu
ülkede, kalabalık gezenler patlama riskiyle karşı
karşıya, yalnız gezenler ise tenhalarda tecavüze uğruyor,
hem de çok büyük risk. Güvenliği artırdınız da ne oldu?
Bakın, şöyle bir önerimiz var: Eğitime verelim.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) 30a yakın
canlı bombayı tespit ettiler, yani ona söylüyorsun.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Müsaade
edin, lütfen, ben hepinizi laf atmadan dinledim. Hangi biriniz çıktığınızda
o kürsüden ben laf attım? Lütfen dinleyin, varsa cevabınızı
gelir verirsiniz!
Şimdi, geldiğimiz nokta şu: O
savaşa ayırdığınız, o güvenliğe
ayırdığınız politikayı eğitime
ayırsaydınız ne olurdu biliyor musunuz? O kendini patlatan o beyinsiz
canlı bombanın bir beyni olurdu ve kendini patlatmazdı,
eğer ona ulaşıp eğitebilseydiniz. O tecavüz eden
sapığı eğitebilseydiniz tecavüze uğrayan
evladımız kurtulabilirdi. O yüzden diyorum ki ben: Savaşa
değil, eğitime bütçe ayırın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Evet, şimdi, eğitime bütçe
ayırın diyorum, siz de diyeceksiniz ki Yüzde 12 ayırdık.
Toplam bütçenin yüzde 12sine tekabül ediyor eğitime
ayırdığınız bütçe. Peki, bu yüzde 12nin sadece yüzde
8i eğitim yatırımına ayrılıyor. Yani bütün genel
bütçenin sadece yüzde 1i eğitime yatırım olarak
ayrılıyor, geri kalanı personel gideri. Hemen buraya 9 kilometre
uzaklıkta Şahintepe Mahallesi var, benim seçim bölgem; 30 bin nüfusu
var ama bir okulu yok ve bu ayırdığınız bütçeyle
muhtemelen oraya yine okul yapamayacaksınız.
Şimdi, benim ödediğim vergilerle Cengiz
İnşaatı koruyorsunuz, halka karşı Cengiz
İnşaatı koruyorsunuz, orada Cengiz İnşaatın
hukuksuz uygulamalarına karşı direnen halkı gaza
boğuyorsunuz. O zaman, güvenliğine dair vergiyi de Cengiz
İnşaattan alın, benden almayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Biliyorum, parayı seviyorsunuz, paralı
insanları da seviyorsunuz ama lütfen, artık yoksulun cebinden elinizi
çekin. Benim bir evladım var, daha önce uğruna öleceğim çok
şey vardı ama şimdi daha çok şey var. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Hakverdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dokuzuncu
konuşmacı Aytun Çıray, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmamı kof bir muhalefet
yapmak amacıyla değil, ortak vatanımızın içine
düştüğü sıkıntıları değerlendirmek
amacıyla yaptığımı kabul edin.
Biliyorsunuz, Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendi, Türkiyede doksan yıllık enkazı
kaldırdıklarını söyledi ama maalesef
kaldırdıkları enkazın altından büyük meseleler
çıkmış! Bugün de bu sorunlarla yüzleşiyormuşuz!
Artık, yeni bir kavşağa gelmişiz! İşte bunun
altını, bu yeni kavşağın altını çizin. Bu
sözleri, anayasa yazıcılarının ve heveslilerinin dikkatine
sunuyorum. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı, görmek istemeyen gözlere
bile nasıl bir kavşağa geldiğimizi açıkça ortaya
koymuştur. Anayasa Mahkemesini tanımıyorum ve kararına
uymuyorum. demek, anayasal modern devletin sondan bir önceki
kavşağını döndük demektir.
Değerli milletvekilleri, 3 Kasım 2002
tarihinde, Türkiye, küresel piyasalara açık ve onlarla bütünleşmekte
olan bir ekonomiydi, terör sıfırlanmıştı. 57nci
Hükûmet döneminde yapılan anayasa değişiklikleri Avrupanın
güçlü ortağı olarak Orta Doğu ülkelerine ve insanlara model hâle
getirmişti bizi. Yani AKP, kesinlikle bir enkaz devralmadı ancak daha
başından itibaren, Türk milletini etnik olarak bölmeye
başladı; maksadı, seküler millet ortak paydası yerine kendi
radikal tek adam rejimini ikame etmekti. Ancak üniter devlete karşı
başlattıkları seferberlik, asıl PKKya yaradı.
Böylece, güneydoğudaki hiçbir zaman silahların
susmadığı kanlı vahşet süreci yeniden başladı.
12 Eylül referandumu ise ağır aksak yürüyen kuvvetler
ayrılığı ilkesinin sonunu getirdi.
Dostlar, artık şu tespiti yapma
zamanı geldi: Vatandaşın can ve mal güvenliği, anayasal hak
ve hukuku, özgürlüğü, devletin güvenlik mensuplarıyla birlikte
masuniyeti tümüyle ortadan kalkmıştır. Ülkenin ekonomik ve
enerji güvenliği tehdit altındadır. Dolayısıyla,
anayasal demokrasi ve hukuk devletini var eden asgari şartlar fiilen
ortadan kalkmıştır, kaldırılmıştır.
Dış politika vesayet ve şantaj altındadır. Devletin
başındakiler, Hükûmet, acz ve gaflet içindedir. Saray ve
Başbakanlık, istihbarat örgütleri ve güvenlik örgütleri, fetret
hâlinde, birbirinin içine girmiş bir savaş hâli içindedirler. Bu
durum, verilen karar ve emirlerin meşruiyetini
tartışılır hâle getirmiştir.
Bir ailenin menfaatleri, önce iktidar partisini
sonra Hükûmeti ve nihayet devleti siyaseten iflas noktasına
getirmiştir. Bir ailenin maddi zaafları nedeniyle, devlet, iç ve
dış siyaset başkalarının şantajı altına
girmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın AKP milletvekilleri, Sayın
Başkanınızın Türkiyeyi getirdiği bu ahval ve
şartların kısır polemiklere tahammülü yoktur. Ne yazık
ki artık sözde değil, gerçek anlamda düşmanlarla
kuşatılmış durumdayız. Müttefiklerimiz ise bize ancak
kısa vadeli çıkarları için tahammül eden bir görünüm
altındadırlar. Bu yüzden, size, Rusyayla ilişkileri derhâl ve
şiddetle düzeltmenizi öneriyorum. Çünkü bunu
yapmadığınız her gün güneydoğudaki gaflet, dalalet ve
hatta ihanet süreçlerinin zehirli aktörleri hedeflerine büyük ölçüde
yaklaşacaklardır.
Değerli hanımefendi, siz enkazdan
mı söz ediyorsunuz? Öyleyse, ecdadımız son
Osmanlıların cumhuriyete ne bıraktığına
bakın: Fakirlik diz boyu, elektrik yok, su yok, Anadolu bir baştan
bir başa karanlık altında, sıtma ve verem başta olmak
üzere bulaşıcı hastalıklar almış
başını gidiyor, okuryazar yok, okuryazarın gencini
savaş meydanlarında bırakmışsın. İşte,
öyle bir Türkiye'yi devralanlar uçak fabrikası yapmakla işe
başladılar. Sizin bugün Dünyanın 17nci büyük ekonomisi hâline
getirdik. diye övündüğünüz Türkiye'yi, cumhuriyetin çocukları
1976da 17nci büyük ekonomi, 1979da 16ncı büyük ekonomi hâline
getirmişlerdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetçiler GAP Projesini yaptılar GAP.
Urfa tüneliyle çağlar delindi. Peki, siz AKP olarak kaç Atatürk
Barajı yaptınız? Kaç Seydişehir Alüminyum
yaptınız? Kaç Keban yaptınız? Kaç Erdemir
yaptınız? Kaç Ereğli Demir Çelik yaptınız? Kaç
PETKİM yaptınız? Saysam sabaha kadar sürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok, çok.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Özelleştirmeyle
övünüyorsunuz ya, işte, Cerattepede parazit olarak dahi
yaşayamayacak bazı iş adamlarına
sattıklarınız o enkaz dediğiniz cumhuriyetin eserleridir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, sizin övünecek büyük
eseriniz yok. Çift yol yapıyorsunuz, eyvallah, yapandan Allah razı
olsun. Ama daha bir tek otoyol projesini tamamen bitiremediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O kadar düşmeyin.
Çarpılırsın yalnız.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Boğaz Köprüsünün
ayaklarını suyun üstüne çıkardık. diye seviniyoruz, sizin
o suyun üstüne çıkardığınız Boğaz Köprüsünden,
fert başına düşen millî gelir bin dolarken 2 tane yaptı
geçti Türkiye. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Atatürk döneminin
ortalama kalkınma hızı yüzde 7,8.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Yapanlara neler
söylüyordunuz? Özala neler söylüyordunuz?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) 1946yla 2002
arasındaki ortalama kalkınma hızı yüzde 5,1; Adalet ve
Kalkınma Partisinin on dört yıldaki ortalama kalkınma
hızı yüzde 4,7; son beş yılda yüzde 3,4; hem de bu kadar
büyük imkânlara rağmen.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hangi imkânlar?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz buna muhalefet
diyorsunuz değil mi, bu anlayışa? Hanımefendiyi
eleştirerek, hakaret ederek, yalan atarak
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Arkadaşlar, Türkiye zor
günlerde kurulmuştur. O Türkiyeden bugünlere gelmişiz. Bu ülkenin
semasında Türk Bayrağını dalgalandıranlara,
ezanı okutanlara, semah döndürenlere teşekkür edeceğinize ihanet
içerisindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ezanı
susturanlara
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Geçmişten husumet
çıkarıyorsunuz. Bu gurur duyduklarımızı küçülterek
kurmak istediğiniz tek adam rejimini
meşrulaştıramazsınız. Bu eserler öyle büyüktür ki
kaldırım taşı yapsanız olmaz, yüzüğe de
sığdıramazsınız.
Değerli üyeler, sonuç olarak, AKP iktidarı
bir enkaz filan kaldırmadı, önümüzdeki doksan yılda enkaz
kaldırmakla biz uğraşacağız. Buna
inanmıyorsanız eğer Sayın Güle kulak verin, o Cumhuriyet
tarihinin en zor günlerinden geçiyoruz. dedi.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çıray.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına onuncu
konuşmacı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Salıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Avrupa Birliği
Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri dönem dönem Avrupa Birliği fikrine
yaklaşmış olsa da çoğunlukla Avrupa Birliğini kendi
kurmak istediği siyasete ayak bağı olarak görmüştür. Adalet
ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin on dört yıllık
performanslarından anlaşıldığı kadarıyla,
Avrupa Birliğini kendi iç siyasi konsolidasyonunu sağlamak için bir
araç olarak kullanmıştır. 17 Aralık 2004 yılında
müzakerelere başlanmasını Ankarada gündüz vakti havai
fişeklerle kutlamış ancak üzerinden on iki yıl geçmiş
olmasına rağmen 33 faslın 15ini açabilmiş, bunlardan
sadece 1 tanesini geçici olarak kapatabilmiştir. Avrupa Birliği,
ortak değerleri olan bir birliktir, bir değerler
birlikteliğidir. Çağdaş demokrasilerin sahip
çıktığı bu değerler, çoğulcu demokrasi, insan
hakları, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı,
barış, özgürlükler, fırsat eşitliği gibi evrensel
değerlerdir. Avrupa Birliğine üyeliğimiz, bu değerlerle
uyumlu bir ülke olmamızla ve bu değerleri içselleştirmemizle
mümkündür.
Bunları vurgulamamdaki neden, Adalet ve
Kalkınma Partisinin önemli siyasetçilerinden birçoğunun içinden
geldiği MSP, Refah Partisi geleneğinin bu değerlerle sorunu
olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin MSP, Refah Partisi
geleneğinin kurucusu ve lideri Necmettin Erbakan -kendisini buradan
rahmetle anıyorum- vefatına dek Avrupa Birliğini bir Hristiyan
kulübü olarak eleştirmiştir. Ortak Pazarla ilgili Onlar ortak, biz
pazar olacağız. sözü bir slogana dönüşmüştür. Türkiye'yi
İslam ülkelerinden oluşan bir birliğin içinde görmek istemiş,
İslam ortak pazarı, İslam riyali hayalleri kurmuştur.
Örneğin D8, yani Developing Eight Erbakanın çabalarıyla
İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır,
Nijerya ve Türkiye tarafından kurulmuş ve sizin iktidarınız
zamanında ihtiyaçlara yanıt vermediği çok aşikâr
olduğu için kadük bırakılmıştır.
Erbakanın öğrencileri, partinizin üç
önemli kurucusu, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç,
partiniz 2002de iktidara gelene kadar, Avrupa Birliğini istikrarlı
bir şekilde ve içinde bulundukları ideolojik duruşla
eleştirmişlerdir. Örneğin, Recep Tayyip Erdoğan, 16 Mart
1990da, Sakaryada Avrupa Birliği Hristiyan Katolik devletler
birliğidir. demiştir. Abdullah Gül -kendisi Dışişleri
Bakanlığı ve Başbakanlık da yapmış, en son
Cumhurbaşkanlığı makamından emekli olmuştur- 8
Mart 1995te, bu kürsüden Türkiye'nin Avrupa Birliğine giremeyeceği
kesindir, bunu Avrupalılar söylüyor; Avrupanın önde gelen bütün
politikacıları söylemektedir, Avrupanın önde gelen bütün
filozofları söylemektedir, çünkü Avrupa Birliği bir Hristiyan
birliğidir. diyor. Yine, Bülent Arınçın da kendi üslubunca
yapmış olduğu eleştiriler vardır. Diyeceksiniz ki O
gömlek millî görüş gömleğiydi, biz o gömleği
değiştirdik, şimdi farklı bir bakış
açımız var. Belki gömleği çıkardınız ama
yanınıza yaklaşan herkes, özellikle son dönemde o eski gömlekten
kokular almaya devam etmekte.
Bütçe görüşmelerinde Sayın
Başbakanın Efsanevi liderimizdir. dediği Recep Tayyip
Erdoğan Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider,
orada ineriz. diyordu eskiden o gömleği giyerken. 12 Kasım 2013 grup
toplantısında İki yüz yıldır bu memlekete istikamet
dayatılıyor. diyor yeni gömlekle. Bu ikisinin arasında
mantık olarak çok da büyük bir farklılık yok. İki yüz yıldır
dayatılan istikamet nedir? Osmanlının son dönemini de hesaba katarsak,
hukukun üstünlüğüdür, demokratikleşmedir, insan haklarıdır,
seçimlerdir, parlamenter sistemi güçlendirme çabalarıdır;
velhasıl, Avrupa Birliğinin değerleri yolunda
yürüyüşümüzdür.
Değerli arkadaşlar, değerli Adalet ve
Kalkınma Partililer; görünen o ki sizin kafanız parti olarak
karışık; bir yandan Avrupa Birliği Bakanlığı
kuruyorsunuz, iyi yapıyorsunuz, öte yandan Cumhurbaşkanı
Türkiye'nin kuvvetler uyumuna ihtiyacı vardır. diyor, otoriter bir
rejim kurma heveslerini ortaya döküyor. Bu şekilde olmaz, hem Avrupa
Birliği Yılı ilan edeceksiniz 2014ü, ulusal eylem planı
hazırlayacaksınız hem de Anayasa Mahkemesi kararına -daha
dün- uymuyorum, saygı da duymuyorum. diyeceksiniz; bunlar Avrupa Birliği
anlayışıyla çelişen, eski gömleğinize
yakışan görüşler.
Size şimdi, iktidarınız döneminde
Türkiyede yaratmış olduğunuz tabloyla ilgili birkaç örnek
vermek istiyorum. Bu tabloyla, bu zihniyetle Avrupa Birliğine girmek için
gerçekte hiçbir çaba gösterilmediğini sizler de görmüş olun.
Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupada
1inci, dünyada 3üncü sıraya geldi iktidarınız döneminde.
Gelir dağılımı
adaletsizliğinde 34 OECD ülkesi arasında 5inciyiz, Avrupanın
en kötüsüyüz.
Yolsuzluk Algı Endeksine göre 168 ülke
arasında 66ncı sıradayız yani yolsuzluk diz boyu.
Küresel Barış Endeksine göre 162 ülke
arasında 135inci sıradayız, Avrupada barış düzeyi en
düşük ülkeyiz.
OECD küresel eğitim
araştırmasına göre 76 ülke arasında 41inci
sıradayız.
PISA sonuçlarına göre 64 ülke arasında
45inci sıradayız.
Matematikte üç yıl önce, sizin
iktidarınızda 44üncü sıradaydık, bu yıl yine sizin
iktidarınızda 45inci sıraya geriledik.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye
aleyhine açılan toplam dava sayısı 8.450; Ukrayna ve Rusyadan
sonra 3üncü sıradayız.
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
ifade özgürlüğü ihlaliyle ilgili toplam 619 dava var. Bu davaların
258 tanesi, maalesef Türkiye aleyhine açılmış.
Son olarak, Avrupa Birliği bir ilerleme raporu
yayımladı, zehir zemberek bir rapor. Rapordan birkaç eleştiriyi
sizlerle paylaşmak istiyorum, Avrupa Birliğinin de Türkiyeyi
nasıl gördüğünü daha net ortaya koymak açısından.
Cumhurbaşkanının seçim
kampanyası döneminde oynadığı, iktidar partisine destek
olarak algılanan aktif rol ve basın üzerinde artan baskı
endişe yaratmıştır. diyor Avrupa Birliği. Toplanma
özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar ciddi bir endişe
kaynağı olmaya devam etmektedir. İfade özgürlüğü
alanında önemli ölçüde gerileme meydana gelmiştir. Kamu
finansmanı yeterince şeffaf değildir. Yargının
bağımsızlığı ve kuvvetler
ayrılığı ilkesi zarar görmüştür. Hâkimler ve
savcılar yoğun bir siyasi baskı altındadır.
Sayın Bakan, bir siyasi metinde ortaya konulabilecek diplomatik bir dilin
sınırlarını zorlayan en ağır eleştiriler
bunlar.
Değerli arkadaşlar, şu ana kadarki
uygulamalarınız Avrupa Birliğine Türkiyenin nasıl
giremeyeceği üzerinde yoğunlaşıyor. Örneğin Bazı
kitaplar vardır ki bombadan tehlikelidir. derseniz Avrupa Birliğine giremeyiz.
Basılmamış kitabı yasaklarsanız Avrupa Birliğine
giremeyiz. Uzun zaman sizi destekleyen liberal kalemleri iki yıldır
PKKya üye midir acaba? diye dinletirseniz Avrupa Birliğine giremeyiz.
Her hak arayana darbeci, vatan haini, paralelci, Ergenekoncu derseniz Avrupa
Birliğine giremeyiz. Bunca yıl Hristiyan birliği
dediğiniz Avrupa Birliği Bakanlığının
başına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) -
kendi millî ve
dinî değerlerini Birkaç ayet sallıyorum, Bakara makara. diye
aşağılayan Egemen Bağışı getirirseniz
Avrupa Birliğine giremeyiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Olmayan kişi
hakkında niye konuşuyorsun Başkan, oldu mu şimdi?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Demagoji
yaparak da giremezsin!
OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Salıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı İstanbul Milletvekili Selina Doğandır.
Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa
Birliği Bakanlığına bağlı olarak
çalışan Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle ifade edeyim: Bu kurum kamuoyunda çok
fazla bilinmeyen, biraz teknik bir kurum. Ancak yaptığımız
incelemede, AB mevzuatı kapsamında laboratuvar, belgelendirme ve
deney kuruluşlarının akreditasyonunu gerçekleştiren bir
kurum ve bu kuruma yapılan başvurular her yıl artış
gösteriyor. Dolayısıyla, bu anlamda, AB standartları
kapsamında, etkin ve önemli bir kurum olduğunu ifade edebiliriz.
Tabii, istihdamının ne kadarını engellilere, ne
kadarını kadınlara ayırdığı, yine,
sermayesinin ne kadarını kendi kapasitesini geliştirmek için
harcadığı ve yine, ABnin öngördüğü tüm alanlarda denetim
yapıp yapmadığı tartışılabilir. Ama siyasi
tartışmalardan uzak, etkin bir kurum olması itibarıyla
diğer kamu kurumlarına da örnek olmasını diliyoruz bu
kurumun.
Tabii, AB Bakanlığına bağlı
olması hasebiyle, Türkiye-AB ilişkilerine değinmeden edemeyeceğim
bu noktada. Malum, 2016 yılı başında Türkiye-AB
müzakereleri yeniden başladı ve 2016 yılı AB
yılı ilan edildi. Ben, şu Meclis ortalamasına göre görece
genç yaşımda, kaç tane yılın AB yılı ilan
edildiğini hatırlayamıyorum doğrusu. Ama, maalesef, böyle
AB yılı ilan etmekle, fasıllar açmakla olmuyor sayın
milletvekilleri; çünkü Türkiye'nin AB vizyonu yalnızca fasıl açmaktan
ibaret; çünkü AKPnin mevzuatı ile AB mevzuatı arasında,
maalesef, bir kan uyuşmazlığı var; çünkü AB
mevzuatının önündeki en büyük engel mevcut iktidarın ta kendisi.
Hâl böyleyken, Hükûmet, bir taraftan, kamuoyunda AByle çok iyi
ilişkilerimiz varmış gibi görüntü sergiliyor, AB yetkilileriyle
kamuoyu önünde pozlar veriyor ama bir yandan da Avrupa Parlamentosunun Türkiye
Raportörü -az önce vekilimiz bahsetti- Sayın Kati Pirinin
hazırladığı ve bizce eksik bile, az bile olan rapora laf
yetiştiriyor. Dolayısıyla, bu husus, Hükûmetin sadece Türkiyede
değil yurt dışında da hiçbir eleştiriye tahammülü
olmadığının açık bir göstergesi.
Biliyorsunuz, burada, geçtiğimiz hafta
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısını
görüştük. Dolayısıyla, Türkiye'nin şu anda AByle ilgili
yaptığı yegâne somut çalışma, AB vizesinin
muafiyetiyle ilgili 72 tane kriterin hayata geçirilmesine dair kanunlar yapmak.
Ancak ben bir AB Uyum Komisyonu üyesi olarak bu 72 kriterin ne olduğunu
hâlâ öğrenebilmiş değilim. Sayın Bakan da biliyor, daha
önce de kendisine ifade ettik, bize bu konuda derli toplu bir bilgi verilmedi;
sayın Meclisimize ve kamuoyuna derli toplu bir açıklama
yapılmadı. Bu vesileyle, bunu bir kere daha dile getirmiş
olalım Sayın Bakanım.
Şimdi gelelim müzakere fasıllarına.
Biliyorsunuz, 14 fasıl şu anda görüşülüyor. Bunlardan 2 örnek
vermek istiyorum: Bir tanesi çevre faslı, bir tanesi bölgesel politikalar
faslı. Şimdi, düşünün, Hükûmetimiz bir yandan AByle çevre
faslını müzakere ediyor, bir yandan çevrecileri tekme tokat dövüyor,
üzerlerine biber gazı sıkıyor. Dolayısıyla, bu konuda
ne kadar samimi olduğunu sayın Meclisin takdirine bırakıyorum.
Yine, bölgesel politikalar faslı
Yani, bu kadar merkeziyetçi bir idari
sistemin olduğu, hatta başkanlık sisteminin
dayatıldığı bir ortamda bölgesel politikalar
faslının da yürütülmesinin ne kadar samimi olduğu
tartışmalı.
Bir de açılması planlanan fasıllar
var, bizce açılması çok zor ancak açılmasını çok ümit
ettiğimiz, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik
fasılları. Tabii, yargı ve temel haklar faslında, malum,
kuvvetler ayrılığının sağlanması gerekiyor.
Ancak, dün burada Meclis karıştı biliyorsunuz. Anayasa
Mahkemesinin ve o kadar eleştirdiğimiz ancak hâlâ ayakta kalması
gereken maddeleri olduğuna inandığımız
Anayasanın dahi devletin en yüksek organı tarafından
tanınmadığı bir ortamda ben çok merak ediyorum nasıl
yeni bir anayasa yapacak bu 4 parti ve ABye nasıl üye olacak? (CHP
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, adalet, özgürlük ve güvenlik
faslı
Bu fasıl da sınır güvenliği, organize suçlar ve
terörizmle mücadele konusunda Avrupa Birliği ülkeleriyle adli iş
birliği gerektiriyor. Peki, bunun için AByle müzakere mi ediyor
olmamız lazım? Bizce hayır, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları AB müzakereleri olmadan da güvenli yaşam
hakkına sahiptir. Bu anlamda, bu mevzuatın müzakerelerden bağımsız
olarak bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Tabii, AB demişken mültecilerden bahsetmemek
olmaz çünkü maalesef mülteci konusuna indirgenmiş durumda AB müzakereleri.
AB, Türkiyeye 3 milyar euro verecek, bunun
karşılığında Türkiye de ABnin güvenliğini
sağlayacak diyelim kabaca. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu 3 milyar
euronun nasıl harcanacağı konusunun da, gerçekten mültecilere
harcanıp harcanmayacağı konusunun da, şeffaf bir
şekilde bu işlemlerin yürütülüp yürütülmeyeceği konusunun da
denetçisi olacağız. Biliyorsunuz, gelecek pazartesi Türkiye-AB
Mülteci Zirvesi var. Bu zirveyle ilgili bize henüz bir bilgi verilmedi.
Umuyoruz ki pazartesi gününe kadar yüce Meclisimize ve sayın
milletvekillerine ve kamuoyuna bu anlamda bir bilgi verilir.
Maalesef, gelinen noktada Avrupa Birliği, Kopenhag
Kriterlerini göz ardı etmiş durumda. Neden? Çünkü Türkiye'yi
artık bir potansiyel üye ülke olarak görmüyor ve yaşanan tüm insan
hakları ihlallerini göz ardı ediyor kendi güvenliğini
sağlamak için.
Şimdi konumuz olan akreditasyona dönmek
gerekirse bizim için aslolan demokrasi ve insan hakları konusundaki
akreditasyon notumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar) Ve
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bu bütçeyle ilgili akreditasyon notumuz
maalesef sıfır, sıfır, sıfırdır.
Teşekkür ediyorum hepinize. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz alan sayın milletvekillerinin konuşmalarına
geçiyoruz.
İlk sırada Mersin Milletvekili Baki
Şimşek konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, dün
Diyarbakır Surda şehit olan Ankara Polatlılı Astsubay
Çavuş Can Çalışkan ile Mardin Nusaybinde şehit olan Konya
Ilgınlı Mustafa Çetine Allahtan rahmet, ailesine ve Türk milletine
sabırlar niyaz ediyorum.
Yine, Surda yaralanıp GATAya
kaldırılan ve maalesef dün itibarıyla iki
bacağını kaybeden hemşehrim, Mersin
Aydıncıklı Halil Arıya da acil şifalar diliyorum.
Bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki
bir yıllık sürede kamuya kaynak toplama ve bu kaynakları
dağıtma yetkisini verdiği, aynı zamanda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki siyasal denetim araçlarından birisi
olarak iktisadi, idari ve sosyal sorumluluğun gerçekleştiği bir
belgedir. Gönlümüz isterdi ki bütçe Meclise gelmeden önce alt komisyonlarda
tartışılsın. Ancak, 1 Kasımdan bu yana birçok alt
komisyon toplanmamış ve bütçe görüşmeleri direkt Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelerek buradan Meclise sunulmuştur.
Bütçe görüşmeleri sırasında
muhalefetin Türk milleti adına bilgi edinme ve hesap sorma hakkı
olduğunu düşünüyorum. Ama, maalesef, biz ne sorarsak soralım
millî irade diyorsunuz, yüzde 49,5 diyorsunuz. Biz size ne kadar oy
aldığınızı sormuyoruz. 2016 yılı bütçesi
görüşülürken 2015 yılında yaptıklarınızın
hesabını verin, 2016 yılında yapacaklarınızı
anlatın diyoruz.
Bütçe hakkının gerçek anlamıyla
kullanılması, Sayıştayın doğru, açık ve
güvenilir raporlar sunması zorunludur. AKP, hesapsız kitapsız
bir şekilde denetimden kaçmak için elinden geleni yapmıştır.
Bütçe doğru yapılmalıdır. 2015 yılı bütçesi 13
milyar TL olarak tahmin edilmiş, 26 milyar TL olarak
gerçekleşmiştir. Maalesef, ek bütçe yapılıp Meclisin
bilgisine dahi sunulmamıştır.
AKP, maalesef, denetim hakkını muhalefet
belediyelerini denetlemek üzere kullanmış, bütün devlet görevlilerini
muhalefet belediyeleri üzerine göndermiştir. 2 milyon nüfuslu bir kentin
büyükşehir belediye başkanına yurt dışı
yasağı getirilmiştir. Hakkında on yedi yıldır
hiçbir soruşturma açılmamış Adana Büyükşehir Belediye
Başkanımıza yapılan bu muameleyi haksız ve yersiz
buluyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetenlerin
sorumluluğu büyüktür. Hazreti Ömer Diclenin kenarında bir koyunu
kurt kapsa kıyamette bunun hesabı benden sorulur. demiştir.
Sizlerin bu anlayış içerisinde hareket etmenizi bekliyoruz.
Ülkemizde ilk sivil havacılık
çalışmaları 1912 yılında, bugünkü Atatürk
Havalimanının hemen yanında, Sefaköyde tesis olarak 2 hangar
ve küçük bir meydanda başlamıştır. Atatürkün, ülkenin
geleceğine de yol gösteren İstikbal göklerdedir. sözü
doğrultusunda 1925 yılında kurulan ve daha sonraki yıllarda
Türk Hava Kurumu adını alan Türk Tayyare Cemiyetiyle Türk sivil
havacılığının kurumsal temelleri
atılmıştır. İlk sivil hava
taşımacılığı ise 1933 yılında 5
uçaklık küçük bir filoyla Türk Hava Postaları adıyla
başlatılmıştır. 1933 yılından bu yana
havacılık faaliyetleri ülkemizde günden güne
artmıştır. Öncelikle, ülkemizin gerek yurt içinde gerek yurt dışında
yeni uçuşlar başlatmasını olumlu buluyorum, gelişen
dünyada hava yoluyla taşınan yolcu sayısının
artmasını olumlu buluyorum. Yalnız, yeni havaalanları
yapılırken önceliklerin göz önünde bulundurulmasını
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ilk uçak fabrikası kurulması
girişimleri 1930lu yıllara dayanmaktadır. 1932 yılında
gazetelerde bir haber çıkıyor: Memleketimizin uçağa
ihtiyacı vardır. Uçak fabrikamız olmadığı için
dışarıdan parayla satın almamız gerekiyor. Devletin
bütçesi o yıllarda 200 milyon TL. Diyorlar ki: Bir kampanya açalım,
milletin yardımına başvurup para toplayalım, bu paralarla
uçak satın alalım. O zamanlar Ankaranın en zengini olan Vehbi
Koça gidiyorlar, durum izah ediliyor; Vehbi Koç da çıkartıp 5 bin TL
veriyor. Daha sonra, Abdurrahman Naci Beye gidiyorlar, o da 120 bin TL
bağışlıyor. Sıra Nuri Demirağa geliyor. Nuri Bey
Benden bu millet için bir şey istiyorsanız en mükemmelini
istemektesiniz. Madem ki millet uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu
yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan bekleyemeyiz.
Ben bu uçak fabrikasını yapmaya talibim. diyor ve hemen
hazırlıklara başlanıyor. Nu.D-38 adıyla üretilen ilk
uçak 11 Şubat 1944 tarihinde tanıtım seferine
başlıyor. Aralarında gazetecilerin de bulunduğu uçak
9.45te Yeşilköy Havaalanından havalanıyor, yaklaşık
bir buçuk saat süren uçuş sonunda Ankara Etimesgut Havaalanına
iniyor. O günün çok kısıtlı bütçeleriyle neredeyse
imkânsıza yakın şartlarda ilk uçağımızı
ürettik. Bir tarafta o 1930ların imkânsız şartlarıyla
kurulan uçak fabrikası, 1940ların imkânsız
şartlarıyla üretilen ilk uçak, bir tarafta o on beş
yıllık sınırsız iktidar, sınırsız güç,
yeterli maddi olanak ve hâlâ yapılacağı söylenen ilk yerli ve
millî uçak. Burada takdiri aziz Türk milletine bırakıyorum.
Nüfusu
100 bin civarında olan şehirlerimizde bile bugün havaalanı
varken 2 milyonluk Mersinde maalesef havaalanı yoktur. Yer seçimi olarak
yanlış bir bölgeye, tarım arazilerinin göbeğine, Adana
Havaalanının hemen yakınına bir havaalanı
inşaatı yap-işlet-devret modeliyle
başlatılmış, maalesef firma iflas etmiş, inşaat
yarım kalmıştır. Mersinden çıkan bir yolcu, Adana
Havaalanına, yapılacak olan Mersin havaalanından daha erken
ulaşacaktır ama biz her şeye rağmen yine de Çukurova
havaalanının bir an önce yapılmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna kişisel verilerin
işlenmesi ve gizliliği gibi konularda düzenleme yetkisi
verilmiştir. Gerçek ve tüzel kişilere özgü olan ve kişilerin
belirlenebilir olmasını sağlayan, her türlü ırk, etnik
köken, siyasi görüş gibi kişisel veriler Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından tedbir amaçlı
depolanmaktadır. Asıl görevi kişisel verileri korumak olan Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun güvenilir olması
gerekmektedir. Ama geçmişteki acı tecrübeler, devletin kurumları
arasına sızan art niyetli kişilerin yasal olmayan dinlemeler ve
izlemeleri, kaset komploları ve kişisel verilerin yandaşlarla
paylaşılması şeklinde olmuştur. Bu komploların
2011 yılı seçimlerinde kimlerin işine yaradığı
ortadadır.
Değerli milletvekilleri, bu kurumlarda güvenilir
ve uzman kişilerin çalışması gerekmektedir. TÜRKSAT Uydu
Haberleşme ve Kablo TV AŞ Yönetim Kurulu üyelikleri, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı danışmanlarının, eski
milletvekillerinin maaş alma yeri değildir. Bu gibi kurumlarda uzman
kişilerin çalışması gerekmektedir. Biz bu durumlara
şahit olduğumuz zaman rahmetli Ali Rıza Septioğlu geliyor
aklımıza. Ali Rıza Septioğlu, Adalet Partisi döneminde lise
mezunu bir hemşehrisini müsteşar olarak atatmak ister. Bürokratlar
karşı çıkarlar, lise mezunu olan bir kişinin müsteşar
olamayacağını söylerler. Septioğlu İlkokul mezunu
birisi bakan oluyor da lise mezunu birisi niye müsteşar olamıyor?
Hemşehrimdir, yapacaksınız. der. Ama aradan geçen bu kadar
zamana rağmen maalesef devletimiz aynı anlayışla idare
edilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde yüksek teknolojiyi üreten sanayi
gelişmemiştir. Son on beş yılda sadece ithal cep telefonuna
23 milyar dolar paramız gitmiştir. Ben buradan sesleniyorum: Türkiye
mutlaka yüksek teknolojiye yatırım yapmak zorundadır. Gerekirse
beyin transferi yapmak, yurt dışında eğitim gören
uzmanları ülkeye davet etmek ve bu teknolojiye sahip olacak tesisleri
kurmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, geçmişten
geleceğe köprü olan, Türk milleti ve Türk devleti için siyaset yapan,
sadece Türk milletinin menfaatlerini düşünen Milliyetçi Hareket Partisinin
temelini attığı ancak projenin tamamlanmasının AKP
iktidarına nasip olduğu birkaç projeden bahsetmek istiyorum.
İstanbul-Ankara arasındaki hızlı tren projesinin ilk
etabı, Ankara-Eskişehir arasının projelendirme ve ihale
işleri 2000 yılında MHP Hükûmeti zamanında
imzalanmıştır. Asrın projesi olarak değerlendirilen ve
yandaş medyanın İmkânsızı gerçekleştirdik.
şeklinde başlıklar attığı Marmaray Projesi,
Sayın Oktay Vuralın imzasıyla 2001 yılında imzalanmış
ve yapım işleri ihalesine çıkılmıştır.
Bunların hepsi birer devlet projesidir. Bu projelerin MHPden öncesi de
vardır, AKPden sonrası da olacaktır. Elinde
sınırsız maddi destek ve medya olan AKP Hükûmeti tüm bu
projelerde milleti kandırma yoluna gitmiş, Marmaray Projesini
üstlenmiştir. Ben buradan siz değerli milletvekillerine ama en
önemlisi aziz Türk milletine, Abdülhamit Handan Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürke ve AKP zamanında yapılan demir yolları uzunluklarını
söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, rakamlar
ortadadır. Yıkılma evresinde olan Osmanlı Devleti ile
savaştan yeni çıkmış, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin
yapmış olduğu toplam demir ağı yaklaşık 10
bin kilometredir, on beş yıldan beri tek başına iktidar
olan AKP Hükûmetinin yapmış olduğu demir yolu sadece 1.700
kilometredir. Hicaz Demir Yolu 1.300 kilometredir, cumhuriyet öncesi
yapılan demir yolları 4.100 kilometredir, cumhuriyetin ilk
yıllarında 3.764 kilometredir, AKP iktidarıyla yapılan
1.750 kilometredir.
Marmaray Projesiyle birlikte Türkiye'nin dört bir
yanını hızlı tren ağlarıyla öreceklerini
açıklayan AKP Hükûmetine şunu söylemek istiyorum: Tabii ki biz
vatandaşlarımızın menfaati için toplu taşımaya
önem veriyoruz. Gerek şehirler arası gerek şehir içi
ulaşımda raylı sistemin kullanılmasını
destekliyoruz. Yalnız, buradan önceliklerin doğru tespit edilmesini
istiyoruz. Yani, Konya-Karaman hızlı treninden önce 4 milyon nüfusun
yaşadığı ve her gün Karamanın nüfusu kadar yolcu
taşınacak Adana-Mersin hızlı tren projesinin öncelikle
bitirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu projede de şehir içinden
geçen kısımların mutlaka yer altına alınması
gerektiğini düşünüyorum. Kara yollarıyla ilgili değinmek
istediğim konular ise Niğde-Ankara ve İstanbul-İzmir
otoyolu acilen bitirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, değinmek
istediğim diğer bir konu ise zorunlu araç sigortaları. Trafik
sigortalarının artışının başlıca nedeni
2011 yılında Yargıtayın aldığı bir kararla
beden hasar ödeneceğine karar verilmesidir. On beş yıl geriye
dönük işletilen bu kararla, rant çevreleri geriye dönük, ölen
kişilerin varislerini bularak sigorta şirketlerine dava açıp,
aldıkları davalardan dolayı sigorta şirketleri zarara
uğramışlardır. Bir örnekleme yapmak istersek,
Yargıtayın bu kararından önce, çekicinin poliçe fiyatı
1.500 lira, şu anda 3.500 lira; bir otomobilin poliçe fiyatı 155
lira, şu anda 423 lira; bir kamyonetin poliçe fiyatı 350 TL, şu
anda 1.302 TL. Yeni bir yasal düzenleme yapılarak araç sigortası konusunda
mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir.
Bu sıkıntıların yanında,
bir kamyoncu evladı olarak kamyoncu esnafının sorunlarına
dikkat çekmek istiyorum. Kesinlikle kamyoncu esnafımıza ucuz
yakıt verilmelidir. K1 yetki belgesinde araç sınırlaması
getirilmeli, K1 yetki belgesi sahipleri iş bıraktıklarında
belgelerini akraba ve akraba dışındaki kişilere
devredebilmelidir.
Kooperatiflere eskiden olduğu gibi vergi
muafiyeti getirilmelidir. OGS, HGS ile ilgili yazılan cezalar makul bir
rakama çekilmeli ve mağduriyetler giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, dış
ilişkilerimizde de yaşanan sorun ortadadır. Ancak, Türk
dış ilişkileri âdeta yapboza dönmüştür. AKP
başkanlık sistemi ve yeni anayasa edebiyatı yaparken Türkmen
Dağı Esada, Kerkük peşmergeye, Musul IŞİDe
terkedildi. Geriye yalnızca Türkmenlerin acı dolu hikâyeleri,
yitirilmiş yurtları, dağıtılmış
umutları, kaybolmuş hayatları bırakıldı. Müttefikimiz
Amerika, bugün Ey Amerika! oldu. Suriye savaşından sonra
Birleşmiş Milletlerden ve ABden beklediğimiz destek gelmeyince
acil müttefikimiz olarak Suudi Arabistana sarıldık ancak o da
Suriye savaşında Rusyayla beraber hareket etmeye hazırım.
dedi. ABD 10 bin kilometre ötesinden, Rusya 3 bin kilometre uzaklıktan
Suriyede ateşkesin tarafı oluyor ama 3 milyon Suriyeliyi misafir
eden ve bu savaştan en büyük mağduriyeti çeken ve bu bölgede
milyonlarca soydaşı, dindaşı yaşayan ve süper ligde oynadığını
iddia eden Türkiye masada olamıyor. Bunu da kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
2011 yılında başlayan iç savaşla
beraber maalesef Suriye politikası iyi yönetilememiş, göçle ilgili
öngörü doğru tespit edilememiş, MHPnin Tampon bölge kurun, göçmenleri
orada misafir edelim, sınır güvenliği alalım.
uyarıları dikkate alınmamış ve bugün maalesef, bir
kısmı kayıt dışı olmak üzere 3 milyonun üzerinde
Suriyeliyi barındırmak zorunda kaldık. 2016 yılında AB
yetkilileriyle yapılan görüşmelerin basına sızan tutanaklarına
göre Kapıları açar, mültecileri otobüse doldurur, size
yollarız. diyoruz, işte, bu kısa vadedeki planlar,
geleceği görememe bizi ulusal anlamda geriye götürdü.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisi
özellikle on dört yıldır Türkiyede hiçbir siyasi partiye nasip
olmayan imkânlara sahiptir ancak Mersin bu süre içerisinde maalesef
beklediği düzeyde hizmet alamadı. Ne yazık ki biz on dört
yıl içerisinde her seçim döneminde aynı vaatleri dinledik. Mersinde
her seçim değişmeyen tek şey seçim vaatleridir. Bu on dört
yıllık iktidar döneminde Mersin tam olarak 3 bakan, 1 genel
başkan yardımcısı gördü ancak her bakan bir önceki bakanla
aynı şeyi söylemekle yetindi, Ben daha önce farklı bir ilden
vekildim ama artık Mersinin vekiliyim. 2002 yılında, o zaman,
AKPnin kurucu üyelerinden ve partinin Genel Başkan
Yardımcısı Dengir Fıratı Mersinden aday gösterdiler
ve Mersinli hemşehrilerimiz de yüksek oranda oy vererek Meclise
gönderdiler fakat o yıllarda Mersin istediği hizmeti alamadı.
Dengir Fırat bugün HDP sıralarında milletvekilliği görevine
devam etmektedir.
2007 yılında, bu defa Kürşat Tüzmen
Mersinden aday gösterildi. Kürşat Tüzmen Devlet Bakanı olarak
Mersinlilere başta 5T olmak üzere, tarım, ticaret, toplu konut, toplu
taşıma projeleriyle Mersinlilerin oyunu aldı. Organize sanayi
bölgeleri yapılacağı söylendi. Hava yolu, demir yolu,
Adana-Mersin yolu, Mersin-Antalya yolu vaatleri verildi ama Mersinliler
Kürşat Tüzmenin o dönem içerisinde İstanbul Boğazını
yüzerek geçme dışında herhangi bir faaliyetine şahit
olmadılar.
2011 yılında Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan Mersinden aday gösterildi. Yine Kürşat Tüzmen gibi birçok
proje saydı, 8 tane organize sanayi bölgesi yapacağını
söyledi ancak Mersinliler Zafer Çağlayanın 750 bin liralık
saate bakma dışında herhangi bir projeyi hayata
geçirebildiğine şahit olmadılar.
2015 yılı 7 Haziran seçimlerinde
Antalyadan aday olan ve orada da birçok proje açıklayan Sayın Lütfi
Elvan 1 Kasım seçimlerinde Mersinden aday gösterildi. Mersine
geldiği gün şu ifadeleri kullandı: Mersin, Türkiye'nin yirmi
yıl gerisinde kalmıştır. Biz Sayın Elvanın iyi
niyetine ve öngörülerine inanıyoruz, kendisine başarılar
diliyoruz, Mersin adına inşallah hayırlı hizmetler
yapmasını temenni ediyoruz. Ancak, Sayın Elvan, bu yirmi
yılın on beş yılında AKP tek başına
iktidardı ve Mersinin de 3 tane bakanı vardı. Lütfi Elvan
Mersinden Ulaştırma Bakanı olarak aday gösterilmiş ve
kendi Bakanlığıyla ilgili birçok proje
açıklamıştır. Bu projelerin tamamı Mersin halkı
tarafından beklenmektedir ancak Havaalanı ihalesi ekim ayında
yapılacak. denmiş, yapılamamış, Ocak ayında
yapılacak. denmiş, yine yapılamamış, şu anda
Devlet yapacak. deniyor. Yeni ihale süreçleri, yeni zaman
kayıplarıyla Mersin kan kaybetmeye devam ediyor. Lütfi Elvan
geldikten sonra Sahil Bandı Projesi için, Yıllardır mesafe
alınamayan sahil bandı kamulaştırmasına hemen onay
verdim, yapılacak. demiş ancak 15 kilometrelik sahil
bandının 4 kilometresi yapılmış, geriye kalan
kısmının kamulaştırması dahi
yapılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, ben buradan Hükûmete
seslenmek istiyorum: Mersin Limanını sattınız, Suma
Fabrikasını sattınız, Kadıncık-1 ve
Kadıncık-2 Barajlarını sattınız ama ne yazık
ki sattıklarınızdan aldığınız paraları
bile Mersine harcamadınız. Mersin-Antalya yolu, Çukurova havaalanı,
Adana-Mersin hızlı tren, Mersin-Adana sekiz şeritli yol,
Çeşmeli-Taşucu otoban yolu, Silifke-Mut yolu, Silifke-Gülnar yolu,
Mut-Karaman yolu, Tarsus-Çamlıyayla yolu, 8 tane organize sanayi bölgesi,
Yenice lojistik köyü, Tarsusa araç muayene istasyonu, Anamur iskelesi, arsasını
Toroslar Belediyesinin bağışladığı 1.250
yataklı şehir hastaneleri projeleri Mersin halkı tarafından
beklenmektedir.
Sözlerime son verirken, güneydoğuda
canlarını ortaya koyan, bu ülkenin birliği, beraberliği ve
kardeşliği için mücadele eden kahramanlarımızın her
zaman yanında olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Milliyetçi Hareket Partisi adına ikinci
konuşmacı Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve ekranı başında bizleri izleyen aziz milletimizi selam
ve saygıyla selamlıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını yüce Mevladan
niyaz ediyorum.
Her sabah Allahım, inşallah şehit
haberleriyle uyanmayız. niyazında bulunsak da maalesef elimizden bir
şey gelmiyor. Bugün Surda yaklaşık üç aydır
çatışmalar devam ediyor ve şehit vermeye devam ediyoruz. Bugün
de iki şehidimizin olduğunu üzülerek öğrenmiş
bulunmaktayım. Elimizden sadece onlara rahmet dilemekten başka bir
şey gelmese de her zaman olduğu gibi onlara Allahtan rahmet,
yaralılara da başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesiyle ülkemizin en önemli
kurumlarından olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşma yapmak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 2016 tahminî bütçesi 38 milyon 389 bin 157
liradır. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi ise -kısa kesiyorum- 370
milyar TLdir.
Kıymetli milletvekilleri, merkezî yönetim bütçesi
570 milyar liradır. SGKnın bütçesinin merkezî yönetim bütçesine olan
oranı yüzde 65tir. SGKnın, nüfusumuzun yüzde 98ini
kapsadığı, hizmet götürdüğü, yaptığı
görevler bir tarafa, bir yılda kullanacağı para büyüklüğüne
baktığımızda büyük önemini kavramak mümkündür.
2015 Ekim ayı itibarıyla, sosyal güvenlik
kapsamında aktif çalışan 20 milyon küsur, emekli
çalışan 11 milyon küsur, bakmakla yükümlü bağımlı
kişi sayısı ise 34 milyon küsurdur. Toplam 66 milyon 200 bin
kişi sosyal güvenlik şemsiyesi altındadır. Bunlara gelir
testi yaptıranları da ilave ettiğimizde bu sayı 76 milyonu
geçmektedir. Ülkemizde yaklaşık 1 milyon 500 bin kişinin de
sosyal güvenlik kapsamı dışında olduğunu belirtmek
isterim.
Sosyal Güvenlik Kurumu, kanunla verilen bu görevleri
yerine getirmek için, 2016 yılında, çoğu kendi
kaynaklarından karşılanmak üzere yaklaşık 370 milyar
harcama yapacaktır.
Bir önemli konu da Sosyal Güvenlik Kurumunun 2016
yılında toplam 11 milyar 309 milyon TL finans
açığının hazine tarafından karşılanacak olmasıdır.
Burada, SGKnın finans açığı 11 milyar 309 milyon TL olarak
verilmiş ise de bütçeden yapılan transferlerin 102 milyar 282 milyon
olduğu göz önüne alınırsa SGKnın gerçek açığının
11 milyar küsur değil, 102 milyar küsur olduğunu söylemek
lazımdır. Tabii, ayrı bir tartışma konusudur, bunu
geçiyorum.
Bir önemli konu da SGKnın alacaklarıyla
ilgilidir. Elimde en son rakamlar olmasa da söylenen, alacakların 60-70
milyar liraya ulaştığı -gecikme zammıyla beraber-
şeklindedir. Geçmişte birçok defa başvurulan
yapılandırmalar da alacakların tahsiline çare
olmamıştır maalesef.
Hükûmet programında Prim
yapılandırmalarını ekonomik kriz ve doğal afet gibi
istisnai hâller dışında uygulamayacağız. diye taahhüt
edilmiştir. Bunu -uygulanacak mıdır uygulanmayacak mıdır-
zamanla göreceğiz. Ancak, aşağıda da kısaca
değineceğim üzere, SGKda çalışan personelin maalesef
şevki, heyecanı kalmamıştır, bunun birçok sebebi
vardır. Sayın Bakanımız da burada, bunları özellikle
burada arz etmek istiyorum. Şimdi, 1inci sebebi: Bunca iş yüküne,
işin güçlüğüne ve riskine rağmen kurum personeline herhangi bir
ayrıcalığın tanınmamasıdır. 370 milyar
liralık bütçeyi kullanan bir kurumun personelinin, büyük miktarlarda alacağı
olan bir kurumun personelinin bunca iş yükü altında bir ayrıcalığı
olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca,
ayrımcılık, iş bilmeyen, ehil olmayan birçok kişinin
farklı, haksız şekilde öne geçirilmesi, unvan verilmesi maalesef
bu sonucu da doğurmuştur. Bunca alacağına rağmen
yetişmiş personelin heyecanının kalmaması, başka
kuruluşlara geçmek istemesi bu kurumun geleceği için son derece
tehlikelidir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla Sosyal Güvenlik Kurumunun
bütçesiyle ilgili söyleyeceklerimiz bunlardan ibaret değildir, bu konuya
ayrıca daha sonra değineceğim. Bakanlık ve kurum bütçeleri
üzerinde birkaç hususu dile getirmeden önce, burada AKPli hatiplerin
devamlı olarak dile getirdikleri bir husus hakkında görüşlerimi
arz etmek istiyorum. Burada, AKP iktidarının icraatlarını
eleştirdiğimizde AKP yetkilileri cevaplarını devamlı 1
Kasım seçim sonuçlarına dayandırmaktadırlar. Evet, AKP 1
Kasım 2015 tarihinde yüzde 49,5 oy almıştır ama unutulmaması
lazımdır ki AKP 7 Haziran 2015 tarihinde de yüzde 40,9 oy
almıştır; ikisi de millî iradedir, söz yok. Ancak, aradan geçen
beş ay içinde AKPnin ağırlaşan şartlara rağmen
yüzde 8,6 oranında oyunu artırmasını normal bir durum
olarak görmemek lazımdır. Böyle bir durum gelişmiş
demokrasilerde, mesela Avrupa ülkelerinde olur mu? Nerede olur? Ancak
Türkiyede olur. Bu seçim sürecini birlikte yaşadık, yöresel seçimde
yöresel seçilmiş kişilere Cumhurbaşkanlığı
fonundan 5 bin, 7 bin lira tutarlı para göndermeleri, muhtarlar
toplanarak, mahalleden, köyden az oy çıkması hâlinde
yatırım yapılmayacağı tehditlerine kadar, toplumsal
yarar destekli proje adı altında on binlerce kişi işe
alınarak, bunların büyük çoğunluğunun da özellikle
ilerlemiş yaştaki kadınlarımızın seçim
meydanlarına sürüklendiğini, artan terör bahane edilerek kaos
edebiyatının yapıldığını, ahlaksız
transferlere şahit olduk. Daha birçok şey. Bütün bunları bir
araya getirdiğimizde 7 Haziran seçimlerine göre 1 Kasım seçimlerinde
AKPnin yüzde 8,6 oranındaki oy artışına
şaşmıyorum, hatta azımsıyorum.
Bunları niçin söylüyorum? Kıymetli
arkadaşlar, gerçek millî irade 7 Hazirandır. 1 Kasım
sakatlanmış iradenin neticesidir. Bakınız, bu millet size
bir fırsat daha vermiştir; bunun kıymetini bilin,
gururlanmayın, böbürlenmeyin. Bu millet, Refah Partisini iktidar
yaptı, Doğru Yol Partisini iktidar yaptı, Demokratik Sol
Partiyi, Anavatan Partisini iktidar yaptı ama bugün yerlerinde yeller
esmektedir. Sizin de yerinizde yeller esmeyeceğinin garantisi yoktur.
Özet olarak söylüyorum, 7 Haziranı
aklınızdan çıkarmayın, dostane tavsiyemiz budur.
Mütevazı olun, ne oldum demeyin ne olacağım deyin. Kimin ne
olacağını ancak Allah bilir. Diktatör Kenan Evrenin bile
düştüğü durumları asla unutmayın. Maç henüz
bitmemiştir, gün gelir, Bursadan Orhanelili tecrübeli bir siyasetçimizin
dediği gibi Kış çetin geçer, dereler yatak
değiştirir. Bu anekdotu asla unutmamanızı tavsiye
ediyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bakınız,
ben geçmiş dönemde memurluk yaptım. Refahyol dönemini gördüm.
Yaşanmış bir iki örneği, burada, AKPli kıymetli
arkadaşlara anlatmak istiyorum, unutacaklarını da zannetmiyorum.
Şimdi, o dönemde -takunya demiyorum, habbabla diyorum, habbab derler
yörede- memur arkadaş paçalarını sıvıyor,
habbabları giymiş -takur tukur, takunya değil, niye ses
çıkarsın- herkes görsün, vatandaş abdest almaya gidiyor.
İktidar düştü, bu arkadaş başka bir şekilde unvan
aldı.
Kıymetli arkadaşlar, mescitlerde
sayımız yüzde 50 azaldı; bunu asla unutmayın. Yarın
düştüğünüz durumu
Ama bugün hakla, adaletle işi ehline
verirseniz yarın siz yine alnınızdan öpülürsünüz.
Başka bir örnek: Bağcıksız
ayakkabılar modaydı Refah-Yol döneminde, abdest almaya,
çıkarmaya giymeye kolaylık olsun diye. Peynir ekmek gibi
satılıyor bağcıksız ayakkabılar. Kızılayda
bir mağaza sahibi bağcıksız ayakkabı sipariş
ediyor. Hükûmet düşüyor, bağcıksız ayakkabılar
mağaza sahibinin elinde kalıyor. Bu toplum maalesef bu hâle
getirildi. Kusura bakmayın, durum budur. Bunu en iyi bilenler de mutlaka
aramızda varlar, anlatmışlardır. Düşenin dostu olmuyor
maalesef. Allah kimseyi doğruluktan, adaletten ayırmasın
diyorum, itibarından da geri koymasın diyorum.
Değerli milletvekilleri, bir başka husus
da şu: Buraya kıymetli hatipler geliyor sık sık: Efendim,
işte yol yaptık, hastane yaptık, okul yaptık, ambulans
aldık. Tamam, görüyoruz. Her çıkan hemen hemen bunu söylüyor. Evet,
yol yapılmıştır, okul yapılmıştır,
hastane, postane, adliye yapılmıştır. Uzağa gitmeye
gerek yok, şurada bir halkla ilişkiler binamız var. Bu bina da yapılmış,
ruhsuz, hiçbir mimari özelliği olmayan, bana göre, hilkat garibesi halkla
ilişkiler binası da yapılmıştır maalesef.
İyi niyetle, doğrulukla, adam kayırmadan,
hırsızlatmadan, hortumlatmadan taş üstüne taş koyandan
Allah razı olsun.
Arkadaşlar, rica ederim, bunlar gökten inen
paralarla yapılmamıştır, kimsenin babasının
parasıyla da yapılmamıştır. İşin
devamlı harcama tarafını söylüyorsunuz, işin gelir
tarafından asla bahsetmiyorsunuz.
Bakınız, AKP iktidarının 2002
yılından 2016 yılına kadar geçen süre içeresinde
kullandığı bütçe rakamının -bunu net bilmiyorum ama- 2
trilyon TLden fazla olduğu söyleniyor. Bu muazzam bir rakamdır. Ne
yapacaktık? Yani bu paraları cebe mi atacaktık? Hiçbir şey
yapmadan 7 dönüm bostan, yan gel yat oğlum Osman mı diyecektik?
Ben, bu tür söylemleri hakikaten çok tuhaf karşılıyorum.
Bakınız, yaptık dediğiniz
yolla ilgili bir örnek: Ben, Kahramanmaraş milletvekiliyim, devamlı
gidip geliyorum. Kayaştan Elmadağa kadar bakın,
Kırıkkaleye kadar bakın. Kaç yıl? On dört yıl geçti,
o yoldan daha berbat bir yol var mı? Üstelik bu yol, eski Reisicumhurumuz Abdullah
Gülün de gidip geldiği yol, memleketin yoludur. Şimdi, bu yol bile
standart hâle getirilememiştir, getirilen yerler vardır, yapanın
da eline sağlık diyorum.
Bakınız kıymetli arkadaşlar,
bunu ben birçok kez söyledim, bu kürsüden de söyledim, gene söylüyorum: 1950
yılında Güney Korenin fert başına düşen millî geliri
100 dolardı, Japonyanın 130 dolardı, Türkiyenin 200 dolar
civarındaydı. Bugün Güney Korenin satın alma paritesine göre
fert başına düşen millî geliri 35.485 dolardır,
Japonyanın 46.793 dolardır. Geçen süre içerisinde Güney Kore fert
başına düşen millî geliri 350 kat, Japonya 359 kat artırmıştır,
Türkiye ise ancak 50 kat artırabilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Japonyanın
yüzölçümü Türkiyenin hemen hemen yarısı kadardır. Korenin
yüzölçümü Türkiyenin altıda, yedide 1idir. Her iki ülkenin nüfus,
yüzölçümü, coğrafi şartları, iklim şartlarıyla ekonomik
göstergelerini birlikte değerlendirdiğimizde
başarıları karşısında tek kelimeyle şapka
çıkarmak lazımdır. Japonya ve Güney Kore bu aşamaya kolay
gelmemiştir. Bu başarının arkasında ideal vardır,
çalışkanlık vardır, dürüstlük vardır; israf yoktur,
tasarruf vardır. Bunca zenginliğe rağmen -açıkça söylüyorum-
Japon Başbakanı makam aracını korunmak amacıyla
kıtalar arası götürebilir mi? Elinizi vicdanınıza koyun,
cevap verin, kıtalar arası. Şu fakir memlekete yazık. Bu
başarının arkasında toplumsal yarar anlayışı
vardır.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Dünya lideri!
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Bu
başarının arkasında Her şey benim olsun gerisi
tufan. anlayışı, şahsi çıkar anlayışı
yoktur. Bu başarının arkasında işi ehline verme
vardır, sorumluluk duygusu vardır, sular dört beş saat
akmadığı için istifa eden belediye başkanı
sorumluluğu vardır, kılavuz tel koptuğu için intihar eden
mühendis sorumluluğu vardır, şeref vardır, haysiyet
vardır, onur gibi yüce değerler vardır.
Kıymetli milletvekilleri, burada bir hususu
daha açıklamak istiyorum -bildiğim bir husus, aramızda bunu
bilenler de vardır- 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının
ortaya çıkmasından önce, AKPli çok kıymetli milletvekilleri
bazı duyumlar üzerine bir bakana giderler Oğlunun şaibeli
eylemleri arşa çıkmıştır. diye açıkça beyan
ederler makamında. Sayın Bakan -sayın da demiyorum- o bakan
Bir şey olmaz. demiştir, daha sonra 17-25 Aralık
olaylarına karıştığı açıkça ortaya
çıkmıştır.
Kıymetli arkadaşlar, hırsıza
arsıza Japonyada, Korede sahip çıkma yoktur,
başarının arkasındaki sebep budur. Sonuç olarak, AKPnin
iktidar olduğu 2002 yılına göre 2015-2016 yıllarında
fert başına düşen millî geliri 15-20 bin dolara 35 bin, 45 bin
dolar demiyorum- bunca imkâna rağmen çıkarmış olsaydı
alnından öperdik. Ama çok partili siyasi hayata geçilen 1950
yılından günümüze kadar geçen süre içerisinde en uzun süreli tek
parti iktidarı olduğu hâlde, maalesef millî gelir yerinde
saymıştır. Bilerek yanlış sayı vermek
ciddiyetsizliktir, kimseye de bir faydası yoktur. Şu anda,
Türkiye'nin dolar bazında millî geliri 9 bin lira civarındadır.
Değerli milletvekilleri, az önce
söylediğim gibi Yol yaptık, hastane yaptık, postane
yaptık, icra dairesi açılışı yaptık, adliye
binası yaptık. söylemlerinin fazla bir kıymeti harbiyesi yoktur
bence. Gelen her hükûmet bir şeyler yapmıştır. Atatürk
Barajını, Karakaya Barajını, Keban Barajını
siz mi yaptınız? Ankara-İstanbul otoyolunu siz mi
yaptınız? Afşin-Elbistan Termik santrallerini siz mi yaptınız?
Hacettepeyi, Ankara Üniversitesini, Gazi Üniversitesini -uzağa
gitmiyorum, Ankaradakileri sayıyorum- ODTÜyü siz mi kurdunuz?
Saymıyorum diğerlerini. Bakınız, önce de söyledim
şimdi de tekrar ediyorum, iyi niyetle, doğrulukla, adam
kayırmadan, hırsızlatmadan, hortumlatmadan taş üstüne
taş koyandan Allah razı olsun. Şunları yaptık,
yaptık. derken yapamadıklarımızı,
sattıklarımızı, bozduklarımızı da
söyleyelim. Türk edebiyatına, Türk edebiyat tarihine
kazandırdığımız atasözlerini de sayalım.
Özelleştirmeden 100e yakın tesis satıldı. Neredeyse
sigorta şirketlerinden yerli ve millî şirket kalmadı.
Bankaların birçoğu yabancıların eline geçti. Hukuka güven
kalmadı. Terörü hortlatmadık. diyebilir misiniz? Asker
kışlasında, ileride sorumlu duruma düşmemek için, operasyon
taleplerini ve operasyon taleplerinin valiliklerce reddedilmesini
saklıyorlar, üst üste koyuyorlar, kütük adı verilen dosyalarda
saklıyorlar kıymetli arkadaşlar. Bu noktaya geldik. Terörün bu
noktaya gelmesinde, elinizi vicdanınıza koyun, sorumluluk AKPnindir.
Terör beslenmiştir maalesef, görmezden gelinmiştir. Ben söylemiyorum,
iktidarın bakanları, Başbakan yardımcıları
söylüyor.
Kıymetli arkadaşlar,
İşsizliği azalttık. diyemezsiniz, Yolsuzluğu,
hırsızlığı önledik. diyemezsiniz. Burada, Sayın
Cumhurbaşkanının, dünün Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından kurulan 29uncu Hükûmet Programı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 18/03/2003 tarihinde bizzat kendisi tarafından
okunmuş. Burada bir bölümünde diyor ki: Ekonomik ve refahın
nimetlerini adaletle dağıtan, yoksulluk ve yolsuzlukla en etkili
şekilde mücadele edildiği ve tüm kamu adına görev
yapanların yargılanabilmelerinin önündeki dokunulmazlık dâhil
tüm engellerin kaldırıldığı,
insanlarımızın barış ve refah içinde özgürce
yaşadığı bir millet iradesi hayata geçirilecektir. Güzel
bir söz. Ama, şimdi yoksulluk ve yolsuzlukla en etkili şekilde
mücadele edilmiş midir, edilmemiş midir? Başka bir yerde kanun
önünde eşitlikten bahsediyor, yine başka bir yerde AK
PARTİnin Hükûmet etme mantığının da olmazsa olmazlarıdır.
birtakım şeyleri sayıyor, AK PARTİ kamu yönetiminde
güvenin kalıcı olarak tesis edilmesinin yolunun bu değerlerden
geçtiğine inanmaktadır. diyor. Yine başka bir yerde, Bu
konular etrafında ayrımcı politikalar peşinde koşanlar,
karşılarında AK PARTİ Hükûmetini aşılmaz bir
engel olarak bulacaklardır. diyor.
Kıymetli arkadaşlar, keşke
bunları bir saatlik, iki saatlik sürelerimiz olsa da burada somut
örneklerle tartışsak. Bu konular etrafında ayrımcı
politikalar peşinde koşanlar, karşılarında AK
PARTİ Hükûmetini aşılmaz bir engel olarak bulacaklardır.
diyorlar. Maalesef, maalesef, kamuda en büyük ayrımcılık AKP
döneminde yapılmıştır. En büyük ayrımcılık;
net, kimse Bu yapılmamıştır. diyemez.
Şimdi, Allah için elinizi vicdanınıza
koyun ve cevap verin; on dört yılın sonunda ekonomik refahın
nimetleri adaletle mi dağıtılıyor? Yoksullukla, yolsuzlukla
en etkin şekilde mücadele mi ediliyor? Tüm kamu adına görev
yapanların yargılanabilmelerinin önündeki dokunulmazlıklar dâhil
tüm engeller kaldırıldı mı; herkes kanun önünde eşit
midir? Kamu yönetiminde güven kalmış mıdır? Yoksulluk ve
suç işleme eğilimini engelleyici düzenlemeler yapılmış
mıdır? Tabii ki yapılmamıştır.
Kıymetli arkadaşlar, söyleyeceğim
diğer konuları Sayın Bakanımıza ayrıca arz etmek
istiyorum ama hakikaten kurumun, Sosyal Güvenlik Kurumunun ayrı bir
özelliği vardır, personelinde heves kalmamıştır. Bu
hevesin yeniden tesis edilmesi gerektiğini söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Bütçenin
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Milliyetçi Hareket Partisi adına üçüncü
konuşmacı, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün yine teröristlerin alçakça ve
kalleşçe saldırısı sonucu 2 yiğidimiz şehit
olmuştur. Konya'nın Ilgın ilçesi Yukarıçiğil nüfusuna
kayıtlı hemşehrim şehit polisimiz Mustafa Çetin bugün
defnedilmektedir. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve aziz
milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
"Çözüm süreci" dediniz, "analar
ağlamayacak" dediniz, her şey güzel olacak dediniz,
İstikrar dediniz. Peki ne oldu? Ülkemizi ne hâle getirdiniz? Her gün
bayrağa sarılı şehit naaşlarını
kaldırıyoruz. Anaların gözyaşı sel olup
akmaktadır. Yaşanan felaketler ve acılar, AKP
iktidarının mimarı ve müellifi olduğu yıkım ve
çözülme süreçlerinin eseridir.
Bilinmelidir ki PKKyla müzakere masasına
oturan ve her türlü tavizi verenler, terör örgütünün silah stoklamasına,
kadrolarını güçlendirmesine, mühimmat depolamasına, çukurlar
kazmasına, her yere bombalar döşemesine alenen göz yumanlar, güvenlik
güçlerinin operasyon yapmaması için talimat verenler, makamı, mevkisi
ne olursa olsun terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan
dolayı yargı önünde mutlaka hesap verecektir. Şehitlerimiz de
huzurumahşerde yakalarına yapışacak ve haklarını helal
etmeyeceklerdir.
Değerli milletvekilleri, AKP, yeni bir personel
rejimi ve ücret rejiminin süratle hayata geçirileceğini taahhüt etmesine
rağmen on üç yıldır bu yönde bir adım atmamış,
tam tersine mevcut sistemi de içinden çıkılmaz hâle getirmiştir.
AKP, kamu yönetiminin ayarını bozmuş, kamudaki tüm dengeleri altüst
etmiştir. AKP, çalışma şartlarının
iyileştirilmesi ve verimliliğin artırılması adına
hiçbir çaba sarf etmezken, partizanlık adına her şeyi
yapmıştır. Personel rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, liyakat ve hakkaniyet göz ardı
edilmiştir. Bürokraside yıldırma ve yıpratma süreci
yaşanmıştır. Kamu çalışanlarının
tayinlerine, yükselmelerine AKP teşkilatları ve yandaş
sendikalar karar vermiş, istemedikleri dürüst memurlar sürgün edilmiş,
görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Devletin asli
ve süreklilik arz eden birçok kamu hizmeti, sözleşmeli ve geçici personel
eliyle yürütülür hâle gelmiştir. Aslında geçici işlerin
ifası için istisnai hâllere münhasır olması gereken uygulamalar
asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Defalarca kadro
kanunları çıkarılarak sözleşmeli, geçici ve vekil
çalışanlar kadrolara alınmış ancak tekrar
sözleşmeli, geçici ve vekil alınmasına devam edilmiştir.
Özel kalem müdürlüğü, müşavirlik ve benzeri istisnai memuriyet
kadrolarına sınavsız alınan personel daha sonra başka
memur kadrolarına geçirilmektedir. Boşalan istisnai kadrolara tekrar
sınavsız elemanlar alınmakta ve bu süreç bu şekilde devam
ettirilmektedir. Özellik arz eden görevler için öngörülen istihdam
şeklinin, memuriyete sınavsız giriş yolu olarak
kullanılması ahlaki olmayan başka bir yandaş kayırma
yöntemidir.
AKP döneminde taşeron işçilik
uygulaması yaygınlaşmış, kamuda girmediği alan
kalmamıştır. 1 milyonun üzerinde taşeron işçisinin
kamuda çalıştığı ifade edilmektedir. AKP,
taşeronlaşmayı politikasının esası olarak
uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır.
AKP Hükûmeti, kamu personel mevzuatında olmayan
yeni bir istihdam modeli daha uydurmuştur. Toplum yararına program
adı altında dokuz aya kadar varan süreyle işçi alımı
yapmaktadır. Ancak çalıştırıldıkları
işler, kamu idarelerinin görev alanına giren sürekli işlerdir.
Zira, alınanlar millî eğitim, orman, belediyeler gibi kurumlarda
çalıştırılmaktadır.
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin
yapıldığı 2015 yılında 523 bin kişinin bu
şekilde işe alınmış olması, uygulamanın
toplum yararından ziyade AKP yararına olduğunu ortaya
koymaktadır. Bu kapsamda, ormana sezon dışı dönemde eleman
alınmış, belediyelere tıka basa adam doldurulmuştur.
Ayrıca, program kapsamında ortaya çıkan bazı
aracıların işe alınanlardan komisyon aldığı yönünde
ciddi iddialar da bulunmaktadır. Bu uygulamanın her yönüyle mutlaka
soruşturulması gerekmektedir.
AKPnin siyasi nema sağlama amacıyla
sürdürdüğü açık olan bu yanlış uygulamaların en büyük
mağduru yandaş olmayan ve bu yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir.
Bunlar, girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması
yapılmayan, bir türlü sıra gelmeyen ve sıra gelmeden de
kadroları başka yollarla doldurulan milyonlarca işsiz
vatandaşlarımızdır.
Sayın Bakan, insanlarımızın
hakkını yemeyin. Bilesiniz ki, memur olabilmek için kadro
açılmasını ve atanmak için sıra gelmesini umutla bekleyen
gençlerimiz hakkını size helal etmeyecektir.
İstihdam ve eğitim arasındaki
bağın yeterince kurulamaması ve mesleki eğitimin iş
gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda istenilen ölçüde
verilememesi, insan gücü niteliği ile iş gücü piyasasının
talebi arasında dengesizliklere yol açmış ve eş
zamanlı olarak hem işsizliğe hem de boş iş
pozisyonlarına neden olmuştur.
Nitekim, ülkemizde milyonlarca işsiz
bulunmasına karşın, bugün işverenlerimiz
aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük
çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır. İhtiyaca göre
eleman yetiştirilememiş olması, on üç yılı
aşkın süredir ülkeyi yöneten AKP hükûmetlerinin bu alandaki
beceriksizliğinin ve başarısızlığının
somut bir göstergesidir.
AKP döneminde işsizlik artmış, kronik
bir sorun hâline gelmiştir. Özellikle genç işsizlik, resmî verilere
göre bile çok yüksek oranlardadır. İşsizlik sorunu, AKP
zihniyetinin hiç de umurunda değildir, onların tuzu kurudur,
nasıl olsa kendi çocuklarını ve yakınlarını
ballı kadrolara sınavsız alıyorlar.
Değerli milletvekilleri, kamuda aynı
yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen
statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar
arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık
bulunmaktadır. Bu durum, Anayasayla güvence altına alınan
eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı olduğu gibi,
çalışanların motivasyonunu ve çalışma
barışını olumsuz etkilemektedir.
657 sayılı Kanunun bir yıldan az
süreli veya mevsimsel hizmetler için geçici personel istihdamını
öngören 4/C maddesi amacı dışında
kullanılmaktadır. 4/Clilerin çalıştıkları hizmetler
süreklilik arz eden kamu görevleridir. Öyle ki geçici diye tanımlanmakla
birlikte, uzun yıllar çalıştırıldıkları ve
buradan emekli oldukları yaşanan bir gerçektir. O nedenle, mevcut
uygulama, kanunun lafzına ve ruhuna aykırıdır. Yıllardır
mağdur edilen 4/Cliler, bu yıl bir darbe daha yemiştir. Daha
önce mahkeme kararıyla 550 lira ek ödeme alan 4/Cli personelin ek ödeme
miktarı, toplu sözleşmeyle net 115 liraya düşürülmüştür. Ey
AKP, ey Çalışma Bakanı; 4/Clileri örgüt, çete ya da paralel
yapı olarak mı görüyorsunuz? 4/Clilerle niye
uğraşıyorsunuz, niye haklarını çalıyorsunuz?
Önceki dönem çıkarılan bir kanunla
sözleşmeliler ve vekil Kur'an kursu öğreticileri memur
kadrolarına alınmış ancak 4/C'lilere kadro
verilmemiştir. 4/Cliler, aynı işi yapan emsallerinin aldığı
mali ve sosyal haklara mutlaka kavuşturulmalıdır.
Yine, başta belediyelerde olmak üzere, kamuda
memur görevlerinde çalıştırılan üniversite mezunu
işçilerin; mimar, mühendis, tekniker olarak işçi kadrosunda
çalışan teknik personelin memur kadrolarına atanma talepleri
bugüne kadar dikkate alınmamıştır. Yaptıkları
görev itibarıyla mutlaka memur kadrolarına atanmaları
gerekmektedir.
Kamu çalışanları arasında
mağduriyet yaşamayan neredeyse yoktur. Vekil imam, vekil müezzin,
fahri Kuran kursu öğreticileriyle vekil ebe hemşireleri, aile
sağlığı çalışanlarını, usta
öğreticileri kadroya geçirmeyen AKPdir. Öğretmen ihtiyacı kadar
kadro ihdas etmeyen, atamayı bekleyen öğretmen adaylarını
bunalıma sokan AKPdir. Milliyetçi Hareket Partisinin bu konulardaki kanun
tekliflerini gündeme almayan, önergelerini reddeden de yine AKPdir.
Sayın Bakan, kamu çalışanları
arasındaki ayrımcı ve adaletsiz uygulamalara ne zaman son
vereceksiniz? Yaşanan mağduriyetler vicdanınızı hiç mi
rahatsız etmiyor? Kamuda sözleşmeli, geçici, vekil, fahri statüde
personel çalıştırılması son bulmalıdır.
Memurları güvencesiz hâle getirmeye dönük bir teşebbüste de asla
bulunmayın, bilin ki memurlardan gerekli cevabı mutlaka
alırsınız.
Kamu işçilerinin eş durumu,
sağlık sebepleri ya da başkaca nedenlerle bir kamu
kuruluşundan diğerine naklen atanma ihtiyaçları
doğmaktadır. Ancak, kamuda çalışan işçiler, diğer
kamu çalışanları gibi, başka kurum ve kuruluşlara
naklen atanamamaktadır. Bu durum, kamu çalışanları arasında
eşitsizliğe yol açmaktadır. Kamu işçilerinin de başka
kurumlara naklen atanabilme konusundaki sorunlarına mutlaka çözüm
bulunmalıdır.
2007 seçimleri arifesinde yaklaşık 220 bin
geçici işçiye kadro verilmiştir. Ama başta şeker
fabrikalarında olmak üzere, yıllardır geçici veya mevsimlik
işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır.
Dönemin Başbakanı Bu kardeşlerimizin sorununu çözmek
inşallah yine bizlere nasip olur. demişti ancak dokuz
yıldır sorun çözülmemiş, hiç oralı
olunmamıştır.
Geçici ve mevsimlik çalışanların
emekli olamama sorunları da bulunmaktadır. Emeklilikte aranan prim
gün sayısını tamamlayabilmeleri için ömürleri yetmemektedir.
Yılda 4 ay çalışmayla emekli olunabilmesi için en az 60
yıl, yılda 5 ay 29 gün çalışmayla da 50 yıl
çalışmak gerekmektedir. Bu soruna da mutlaka çözüm
bulunmalıdır.
Taşeron işçilere kadro verileceği
sözlerine karşın, 64üncü Hükûmetin eylem planında Alt
işverenlik çerçevesinde asıl işlerde
çalışanların, kamuda istihdam edilmesine yönelik düzenleme
yapılacak. denilmiş, kapsam daraltılmıştır.
Bugüne kadar da bir şey yapılmamıştır. Sadece, Karayolları
taşeron işçilerinden dava kazananlar ile davaları mahkemede
olanlara seçimler öncesi kadro verilmiş ama burada bile
haksızlık yapılarak 40 yaşın üzerinde olup dava
açanlar alınmamış, işçilerin yargı kararıyla
kazandığı haklar da bile kısıntıya gidilmiştir.
2014 yılında 6552 sayılı
Kanun'la, taşeron işçilerin görevlendirildikleri hizmetler
dışında başka görevlerde
çalıştırılamayacağı hükme
bağlanmış, ancak uygulama 2016 Haziran ayına kadar
ertelenmiştir. Hükûmet, devletin hangi hizmetlerinin asıl iş,
hangilerinin yardımcı iş olduğunu dahi bugüne kadar
belirleyememiştir. Aslında yargı, taşeron
uygulamalarının hileli olduğu ve taşeron işçilerin
işe girdiği tarihten itibaren kamu işçisi olduğu yönünde
kararlar vermiştir. Bu kararları hiç dikkate almayan AKP Hükûmeti,
kendilerinin de kölelik olarak tanımladığı taşeron
sistemini sürdürmekte kararlıdır. Taşeron işçiler
yıllarca aynı kurumlarda çalışmaktadır. Taşeron
şirketler değişmekte ancak işçi aynı kalmaktadır.
Bu işçiler kurumun işçisi durumundadır, ödemeler kamu
tarafından yapılmaktadır. O hâlde, işçi
simsarlığına ne hacet vardır? Elini sıcak sudan
soğuk suya değdirmeyen birtakım patronlara neden komisyon
ödenmektedir? Kamuda taşeron sistemine son verilmeli ve işçi
simsarlarına aktarılan paralar işçilere verilmelidir. Milliyetçi
Hareket Partisi, kamuda sürekli hizmetlerde çalıştırılan
taşeron işçilere kadro verilmesini taahhüt etmiş ve öteden beri
birçok kanun teklifi de vermiştir.
Değerli milletvekilleri, kamu görevlilerinin
mali ve sosyal hakları güya toplu sözleşmeyle belirlenmektedir.
Aslında toplu sözleşme adı altında bir gölge oyunu
sergilenmektedir. Hükûmet ile yandaş sendika kapalı kapılar
arkasında hazırladıkları senaryoya göre rolleri
paylaşmakta, kendileri çalıp kendileri oynamaktadır. Toplu
sözleşme masası dışında verilen kararlar da kamu
çalışanlarına dayatılmaktadır.
AKP Hükûmeti, yandaş sendika eliyle kamu
çalışanlarını ve emeklilerini oyuna getirmiştir.
Özellikle, 2014 ve 2015 yıllarında ciddi boyutta ekonomik kayba
uğrayan kamu çalışanları ile emeklilerin
uğratıldığı zarar giderilmemiştir. Kamu
işçilerinin toplu sözleşmeyle sağladıkları
imkânların dahi gerisinde kalınmıştır. Enflasyon
kayıplarının telafisi amacıyla çalışanlara ve
emeklilere mutlaka iyileştirme zammı verilmelidir.
Gerek kamu gerekse özel sektör
çalışanları üzerinde ağır vergi yükü
bulunmaktadır. Vergi kesintileri nedeniyle çalışanların
eline geçen aylık ya da ücret, yılbaşına göre geçen aylar
içinde giderek gerilemektedir. İktisat öğretisinde sabit gelirli
olarak tanımlanan çalışanlar, bu vergi politikalarıyla
azalan gelirli hâline gelmiştir.
Asgari ücretlinin bile vergi tarifesinden
dolayı vergi oranı yükselmekte ve bu vergi artışından
dolayı yıl içinde ücreti azalmaktadır. Bu durum, vergideki
adaletsiz yapıyı açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Çalışanların vergi yükü mutlaka hafifletilmelidir.
Kamu çalışanlarına başta döner
sermaye gibi çeşitli adlar altında ödenmekte olan bazı ek
ödemelerden sigorta primi kesilmemekte ve bu ek ödemeler emekli
aylığına yansıtılmamaktadır. Özel sektörde ücret
gelirinin düşük gösterildiğinin tespiti hâlinde bir dünya idari para
cezası kesilmekte iken, kamunun kendi çalışanlarının
gelirlerini düşük göstermesi büyük bir çelişkidir ve doğru
değildir. Bu itibarla, kamu çalışanlarına çeşitli
adlar altında ödenmekte olan tüm ek ödemelerin emekli
aylığına yansıtılmasını sağlayacak
yasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır.
Kamu Personeli Danışma Kurulunda hayata
geçirilmesi için görüş birliğine varılan konulardan birisi,
disiplin cezalarının affı ve yeniden düzenlenmesidir. Ancak,
bugüne kadar anılan düzenleme yapılmamıştır. Bu konuda
gerekli düzenleme bir an önce yapılmalıdır. Ayrıca, memur
ve diğer kamu görevlilerinden, bir derece hakkından daha önce
yararlanmamış olanlara, mevcut eşitsizliğin giderilmesi
amacıyla bir derece verilmesi için de düzenlenme yapılması
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi, otuz fiilî hizmet
yılından fazla süreler için emekli ikramiyesi ödenmesine engel olan
yasal düzenlemeyi 7 Ocak 2015 tarihinden geçerli olarak iptal etmiştir.
Ancak, uygulamada, 7 Ocak 2015 tarihinden önce emekli olanlar, otuz yıldan
fazla hizmet yıllarına isabet eden emekli ikramiyesini
alamamıştır. Açılan dava üzerine bu tutarın ödenmesi
gerektiği idare mahkemeleri ve Danıştay tarafından kabul
edilmiştir. Yargı kararları da dikkate alınarak, 7 Ocak
2015 tarihinden önce emekli olanların otuz yıldan fazla olan hizmet
süreleri için hakları olan emekli ikramiyelerini alabilmelerine yönelik
gerekli yasal düzenleme yapılmalı, emeklinin mahkemelerde sürünmesi
önlenmelidir.
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde
emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir düzenlemenin
olmayacağını söyleyerek milyonların umutlarını
yıktınız, onları hüsrana uğrattınız.
Emeklilikte yaşa takılanlar, şüphesiz ki AKPye de
takılmışlardır. Emeklilikte yaşa
takılanların dertleri erken emeklilik değildir,
haklarını almaktır. Kazanılmış hakların
verilmemesinin, bir haksızlığın giderilmemesinin hiçbir
haklı gerekçesi olamaz. İşe girdiği tarihte tabi
olduğu mevzuata göre emeklilik için gereken sigortalılık süresi
ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayan
vatandaşlarımız emekli aylığı
alamadığı gibi bir de sağlık sigortası primi
ödemekle karşı karşıya kalmışlardır.
Emeklilikte yaşa takılanların kimine
beş sene, kimine on sene vurmuş, yaşı nedeniyle kimse
işe alınmıyor, maddi imkânsızlıklardan dolayı
çocuklarını okutamıyor, ailesinin geçimini
sağlayamıyorlar. Sayın Bakan, bu insanlar ne yerler, ne içerler
hiç düşünüyor musunuz?
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan çözecek o
işi.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Emeklilikte yaşa
takılanları görmezden gelmemeli, geçmişte yapılanlara
takılmamalı, onlar için bahaneler üretilmemelidir. Milliyetçi Hareket
Partisi bu sorunun çözüme kavuşturulması için gerekli desteği ve
katkıyı vermeye hazırdır. Bu amaçla, kanun teklifi ve birçok
önerge de vermiştir.
Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin
yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan onuruna
yaraşır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli
görevlerinden biridir.
Bugün, emekliler aldıkları aylıkla ay
sonunu getirememekte, birçoğu borç batağına girmiş, geçim
sıkıntısı çekmektedir. Emekli aylığı bugün
milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Söyler misiniz,
aldıkları parayla nasıl geçinsinler? Emekliler
aldığı aylıkla kendi giderlerini karşılayamazken
bir de işsiz kalan çocuğuna ve onun ailesine bakmak durumunda
kalmışlardır.
Emeklilerin enflasyona ezdirilmediği söylense de
halkın gerçek enflasyonunu yansıtan gıda, kira,
ulaşım, su, elektrik ve gaz gibi temel harcama kalemleri üzerinden
hesaplama yapıldığında durumun söylendiği gibi
olmadığı anlaşılacaktır.
Emekliye sürekli masal okuyan Hükûmetin,
yaptığı zamlardan ve hayat pahalılığından
acaba haberi var mıdır? Acaba gıda fiyatlarından, tüketim
bedelinin yarısını aşan vergilerin yanı sıra,
açık ve gizli zamlarla iyice kabaran elektrik, su ve doğal gaz
faturasından bilgileri var mıdır?
"Sağlık hizmetleri ücretsiz."
diyorlar ama muayene parası, katılma payı, reçete parası,
kutu parası, fark ücreti diye yapılan kesintiler nedeniyle emekliler
maaşının ne olduğunu bile bilememektedir.
Emekli aylıkları arasındaki
eşitsizlikler ve dengesizlikleri gidereceğiz. diye söz verip iyice
eşitsiz hâle getiren AKPdir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Bütçenin hayırlara
vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim sayın
Kalaycı.
Birleşime elli dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA
(Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına son söz Bursa Milletvekili Kadir Koçdemire aittir.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Avrupa Birliği
Bakanlığıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Avrupa
Birliğinin kendisini tanıtırken ilk satırda, bazen ilk
kelimede ifade ettiği husus hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü
dür. Bu açıdan, dün, ülkemizde başka bir darbenin yıl dönümünde
hukukun ve ülkemizdeki hukukun son merci olan Anayasa Mahkemesinin
kararının tanınmaması, uyulmayacağının
Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmesi, bugün bizim
neyi konuştuğumuz ve Avrupa Birliği sürecinde nerede olduğumuz
bakımından anlamlıdır. Askerde bir söz vardır:
Hazır ol!u düzgün yapamayan bir ordu savaşamaz. Demokrasilerde de
usul ihlal edilmeye başlandığı vakit bunun sonu çok ciddi
zararlardır çünkü demokraside meşruiyetin kaynağı usuldür.
Devlet başkanlarının XIV. Louis gibi, devlet olduğu,
devletin kendisi olduğu, devlet başkanlarının isteseler
bile suç işleyemeyecekleri devir Orta Çağda geride
kalmıştır. Bugün bu tavırlarıyla
Cumhurbaşkanlığı makamı boş hükmündedir ve
Sayın Recep Tayyip Erdoğan dâhil hiç kimsenin beni, Türkiye devletini
ve bu ülkeyi Cumhurbaşkansız bırakmaya hakkı yoktur.
Yine değinmeden geçemeyeceğim bir husus,
buradaki tartışmalarda muhalefet tarafından dile getirilen
eksiklik ve aksaklıkların, yanlışların
cevaplandırılmasında takip edilen usuldür. Arkadaşlar,
muhalefet toplumda bir vücuttaki öksürük ve ağrı gibidir,
rahatsızlık verir. Ancak, nasıl bir vücutta öksürük ve
ağrı olmasaydı pek çok hastalığı
keşfedemeyip vücut çok kısa zamanda bütün fonksiyonlarını
yitirecekse muhalefeti sağlıklı olmayan bir demokrasi de düzgün
işleyemez. Tabii ki ağrı ve öksürük gibi rahatsızlık
verecektir ama getirilen her eleştiriye yüzde 49,5 ve yüzde 52
rakamlarıyla cevap vermek demokrasiyi anlamamaktır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın çok sevdiği futbolla bir misal
vermek gerekirse, biz muhalefet partileri olarak millî iradeye saygı duyuyoruz.
Eğer bir futbol maçına benzetirsek siyasi rekabeti, mücadeleyi,
tabelada 5-2, 5-1 yazıyordur ve biz bunu kabul ediyoruz. Ama tabelada 5-2
yenen, 5-1 yenen bir takım top taca çıktıktan sonra taç
atışıyla oyunun başlamasını
hatırlattığımızda bize tabelayı gösteriyorsa,
tabelada 5-1 önde olan takım eliyle oynadığında biz bunu
söylediğimizde bize tabelayı gösteriyorsa, tabelada 5-1 önde olan bir
takımın eski oyuncusu şu anda hakemlik yaparken ikide bir top
önünden geçerken dayanamayıp topa dalıp, hatta arada sırada
penaltı düdüğünü gereksiz yere çalıp kendisi de penaltı
atışı yapıyorsa, biz bunu ifade ettiğimizde skoru bize
göstererek sorumluluktan kurtulamaz.
Diğer yandan, demokrasi bir sorumluluk
rejimidir. Teflon tava misali atılan her şeyi bu iki sihirli rakamla,
49,5 ve 52 rakamlarıyla uzun vadede cevaplayamazsınız ve bu
sorumluluktan kurtulamazsınız.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Avrupa
Birliğini, Avrupa Birliği sürecini ele alıp Milliyetçi Hareket
Partisinin bu husustaki görüşlerini sizlere arz edeceğim. Ancak
Meclis açıldığından bu yana sık sık yapılan
tartışmalar, bizim millet, milliyetçilik, millî irade
kavramları konusunda açıklığa kavuşmamız,
herkesin kanaatini ifade etmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. O
açıdan, Avrupa Birliğini de bu çerçevede ele almak istiyorum.
Birlikte yaşamanın gerçekleştiği
her yerde dört temel sorun bir şekilde çözülmek durumundadır.
Bunlardan birisini refah başlığı altında ifade
edebiliriz. Yani ekonomik kalkınma ile fiziki varlığın
devam etmesiyle gelir dağılımında adalet arasında
rızayı sürekli kılan bir dengenin tesisi, ekonomik faaliyetlerin
yapılması, altyapı, vergi, gümrük, kota, teşvik, plan gibi
düzenlemelerin yapılması. Bu fonksiyonun yerine getirilmesi gerekir.
İkinci temel fonksiyon güvenliktir. Yani
ödüllendirme-cezalandırma, terfi-tenzil, beğenme-kınanma
mekanizmalarının öngörülebilir olduğu, hukukun
işlediği, insanların bir şey yaparken sonuçlarını
hesaplayabildiği bir ortamın tesis edilmesi, çifte standardın
olmaması, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bunun sadece
yazılı kalmayıp, ihlal edenlere karşı da
yaptırımlarının, müeyyidelerinin uygulanabildiği bir
ortamın tesisi.
Üçüncü fonksiyon ise kimlik
başlığı altında toplanabilecek bir fonksiyondur yani
aidiyet, entegrasyon, müşterek bir biz duygusunun ve motivasyonun tesisi.
Ve nihayet, demokrasi. Kararlardan etkilenenlerin
kararlarda etkisinin olması durumu ise demokratik meşruiyetin yani
gündem belirlemede, irade oluşturmada, karar almada ve alınan
kararların uygulamasını denetlemede demokratik
katılımın sağlanması yoldur. İşte Avrupa
Birliği, 1970lerin ortasından itibaren millî devletin bu ilk 2
fonksiyonda yani refah ve güvenlik fonksiyonlarında artık yetersiz
hâle gelmesinin ve bölgesel entegrasyonların, bölgesel birleşmelerin
zorunlu hâle gelmesinin ortaya çıkmasından sonraki ilk
teşebbüstür.
Yarım asrı geçen bir süreden sonra
baktığımızda, Avrupa Birliğinin bu fonksiyonlardan ilk
2sini yerine getirmede nispeten başarılı olduğunu
görüyoruz. Yani güvenlik ve refahı, hukuk devletini sağlamada
nispeten başarılı olduğunu görüyoruz ama diğer 2
fonksiyon yani kimlik, aidiyet, mensubiyet duygusunun adresi olarak bir
toplumsal bütünlük olma ve demokrasi açısından maalesef
başarılı olamamıştır.
Avrupa Birliğinin altı ayda bir düzenli
olarak yaptırdığı Eurobarometer anketleri vardır,
bütün Avrupa Birliği ülkelerinde yapılır. Burada şöyle bir
soru soruluyordu: Kendinizi ne hissediyorsunuz? Burada 4 tane şık
var: Sadece Türk, önce Türk, daha sonra Avrupalı, önce Avrupalı,
daha sonra Türk ve nihayet sadece Avrupalı. Bunların ilk 2
şıkkının toplamı, özellikle Demirperdenin
yıkılmasından sonra sürekli artmış ve yüzde
90ların üzerinde olmuştur yani sadece ve önce kendisini belli bir
milletin mensubu hissedenlerin oranı bu entegrasyon süreci içinde yüzde
90ların üzerinde kalmıştır. Avrupada bir
renasyonalizasyondan söz edilmektedir. Yine demokrasi bakımından da
Avrupa Birliği üye olan ülkelerden demokrasi adına pek çok şey
talep ettiği hâlde kendisi demokratik bir sistem
olamamıştır.
Alman Anayasa Profesörü Claus Offenin tabiriyle,
eğer mümkün olsa Avrupa Birliği kendisine üyelik müracaatında
bulunsa bu müracaat dosyasının daha kapağı açılmadan
bu müracaatı reddedilirdi çünkü demokrasi kriterlerini
karşılamayan bir yapı vardır. En son 2009 yılında
Lizbonda Avrupa Parlamentosuna verilen yetkiler de bu manada yetersiz
yetkilerdir. Sadece yasamaya cüzi ölçüde katılım ve halka
yakınlık dediğimiz subsidiarite ilkesinin uygulanması, bir
diplomatik biriminin olması Avrupa Birliğini demokratik bir yapı
hâline getirmemiştir. Bunun neticesini de biliyoruz, bir anayasa yönündeki
çalışma da hem Fransa ve Hollandada reddedildikten sonra geri
çekilmiştir.
Avrupa Birliği bu serencamın neticesinde
bugün göç, para krizi, borçlanma, verimlilik, güvenlik ve kimlik
alanlarında ciddi bir krizle karşı karşıyadır.
Tekrar millî sınırları keşfetmiştir ve özellikle
ülkemizi ilgilendiren göç meselesinde Avrupa ülkeleri Herkes kendi
başının derdine baksın, hep birlikte göçün Avrupaya
gelmesini engelleyelim. yaklaşımı içindedir. Böyle olduğu
için Dublin Düzenlemesine göre, ilk göçmenin girdiği ülkede
işlemlerin yapılması esas alınıyor idi. Bu da
sınırda özellikle doğusunda, güneydoğusunda yer alan
ülkeleri, başta Yunanistan olmak üzere, olumsuz etkiliyor idi. Bu göçmenlerin
Avrupa Birliği içindeki dağılımına dair
görüşmeler, müzakereler biteviye devam etmiş, ancak herhangi bir
neticeye ulaşamamıştır.
Bu, herkesin kendi başının çaresine
bakma durumu sebebiyle Yunanistan en son, biliyorsunuz, Viyanadan büyükelçisini
çekmiş, Avrupanın Lübnanı olma durumuna itiraz etmiş ve
bunun yanında, Haziran ayının 23ünde İngilterenin Avrupa
Birliğinden çıkışıyla ilgili referandum Avrupa
Birliğinin geleceğiyle ilgili endişeleri, soruları da
haklı hâle getirmiştir.
Bu vesileyle şunu ifade etmek isterim:
İngilterede yapılacak referandumda sonuç ne olursa olsun Avrupa
Birliği bakımından çok ciddi bir sarsıntı
anlamına gelmektedir çünkü referandumda İngilterede mevcut Hükûmetin
Avrupa Birliğinde kalma yönünde oy kullanılmasını savunması
için Avrupa Birliği hukuk devleti olma ilkesinden
uzaklaşmış, kuralların herkes için geçerli
olmadığı, büyük ülkelerin isterlerse kurallardan muaf
tutulabileceği gibi bir duruma yol açmıştır. O
bakımdan İngilterenin ayrılması da kalması da
bildiğimiz Avrupa Birliğinin sonu anlamına gelmektedir.
Başka türlü devam etmek durumundadır.
Türkiyenin Avrupayla ilişkileri,
biliyorsunuz, Yunanistanın müracaatından sonra Yunanistan kendisini
boş bir havuza da atsa biz de takip etmeliyiz. anlayışıyla
1960larda başlamış, 1963teki sözleşmeden sonra hukuki
manada Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz
başlamıştır. Ama aynı yıllarda bizim Avrupayla
ilişkilerimiz işçi göçümüz sebebiyle başlamıştır.
Şair Ali Akbaşın çok güzel ifade ettiği gibi Sirkeciden
tren gitmiş, bir yaldızlı Kuran gitmiş, evimiz
barkımız viran gitmiştir ve Tunadan başka türlü geçerken
el kapılarına bu ülkenin çocukları işçi olarak
gitmişlerdir.
1996 başında başlayan gümrük
birliğini, 2005te gündüz vakti, öğle vakti havai fişeklerle kutladığımız
müzakereler, üyelik müzakerelerinin başlangıcı takip etmiş.
Bu müzakerelere göre 2015 yılında üye olma ihtimalimiz
belirmişken 2005 yılından sonra Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde
ölü bir dönem başlamıştır. En son 1 Kasım
seçimlerinden önce Avrupa Birliğinin, özellikle Almanyanın
göçmenlerden olan korkusu sebebiyle tekrar ilişkilerimizde bir
yakınlaşma, tekrar bir ilişkilerimizin dozunun
artmasını yaşıyoruz.
Ancak burada da bir çifte standart var. Yeri
gelmişken söylemek gerekir ki Avrupa Birliğinin çifte standardı
Türkiyeye karşı bütün süreç boyunca geçerli olmuştur. Demokrasi
bakımından bizden çok daha geride olan ülkeler tam üyelik statüsüne
kavuşturulurken Türkiyeye iç işlerine müdahale olabilecek derecede
şartlar getirilmiştir ve bu şartların başında da
Kıbrısa, içerideki kendi sorunlarımıza Avrupa
bakımından çözüm dayatmaları gelmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin son
başörtüsü kararında da Türkiyedeki siyasi bir partinin
kapatılmasında verdiği karar da yine Avrupa Birliğinin
kendi içindeki tutarlılığı bakımından
sorgulanmayı hak eden uygulamalar olarak geçmişte kalmaktadır.
1 Kasım seçimlerinden önce de Avrupa
Birliği ilerleme raporunu yayınlamayı seçimden sonraya
bırakarak yine Türkiyedeki mevcut iktidardan, mevcut muktedirlerden
beklentilerine göre çifte standart uygulamıştır.
Biliyorsunuz göçmen konusunda Avrupa
basınında ülkemizi, Cumhurbaşkanımızı küçük
düşüren ibarelerin, karikatürlerin de yayınlanmasına yol açan 3
milyar avroluk bir ön pazarlık yapılmıştır. Ancak burada
vergi uyumu dâhil pek çok şeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirirken
ülkemizi çok derinden etkileyen bu pazarlıklarla ilgili Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgilendirilmemiş olması da Türkiyedeki
demokrasinin bir özelliği olsa gerektir. Avrupa Birliği göçmenler
sebebiyle çok daha fazlasını yapacağı masraftan Türkiyenin
başka yerlerdeki sıkıntılarını örtme
ihtiyacını da suistimal ederek kurtulmak istemektedir.
Dünya İktisat Enstitüsü Kielde aralık
ayındaki yayınında sadece Almanya için 3 tane projeksiyon
yapmıştır. En iyi ihtimalde bir yıl içinde gelen
göçmenlerin yüzde 60ının geri dönmesi umulmaktadır ve bu
durumda Suriyeden gelen göçmenlerin sadece Almanyaya etkisi 25 milyar
avrodur. Kötümser ihtimalde, gelenlerin geri dönmeme ihtimaline göre
yapılan projeksiyonda ise 55 milyar avroluk bir maliyet söz konusudur.
İşte, sadece Almanyanın en iyi ihtimalle yıllık 25
milyar avro maliyeti olacak bir göç derdini, biz 3 milyar
Onun da ödenip
ödenmeyeceği belli değil. Sayın Bakanım 30 Ocakta Şubat
ayı bitmeden bu para Türkiyeye gelecek. demişti. Bu kapsamda
Türkiyeye bir miktar geldi mi, ne kadar geldi? Bunu da öğrenmek
istiyoruz, çünkü bugün şubat ayı bitmek üzeredir.
Sonuç olarak, arkadaşlar Türkiye 2005lerden
itibaren çok yönlü, bütün cephelerde dış politika uygulamasına
başlamış, bu doğru bir tercihtir. Ancak, gittiğiniz
yerde hedefe varmanızda istikamet kadar hız da önemlidir. Bütün
cephelerde realiteyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, hayal ve
fantezileri gerçekleştirmek üzere yapılan dış politika
Avrupa Birliğinde de bugün tıkanmış vaziyettedir. Ümit
ediyoruz ki Avrupa Birliğindeki son sıcak ilişkiler başka
cephelerdeki hüsranı örtme çabası ve gayreti değildir.
Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum: Türkiye,
herkesin kendi fantezisini ve yanılgısını
yaşayacağı kadar büyük, zengin bir ülke değildir.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Koçdemir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına konuşma yapacak sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
İlk söz hakkı, İzmir Milletvekili
Müslüm Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının 2016 yılı bütçesi hakkında
Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek
üzere söz almış bulunmaktayım.
Ulaşım, bir ülkenin gelişmişlik
düzeyini saptayabilmek için en önemli göstergelerden birisidir. Eğer yük
ve yolcu taşımacılığı kara yolu ile demir yolu
arasında dengeli bir biçimde paylaşılmışsa o ülke
endüstri devrimini gerçekleştirmiş ve gelişmiş
sayılır. Kara yolu büyük çapta ağır basıyorsa o ülke
endüstri devrimini gerçekleştirmemiştir ve dışarıya
bağımlı bir hâldedir yani duble yollar hakkında
yapılan değerlendirmeler aslında tamamlanamamış bir
endüstri devrimine ve az gelişmişliğimize yapılan bir
göndermeden başka bir şey değildir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının yük ve yolcu taşıma hizmetlerinin
etkin, verimli, ekonomik, emniyetli ve çevreye duyarlı olarak
geliştirilmesi, yolları, köprüleri, alt geçitleri ve
havalimanlarını ihtiyaca göre belirlemesi ve doğru stratejilerle
planlaması gerekmektedir yani gelişmiş modern ülkelerde olması
gereken standartlardır bunlar. Ülkemizde ise Ulaştırma
Bakanlığı diğer kurumlar gibi etik kurallardan
uzaklaşmış, önemli bir şekilde siyasi ve ekonomik gelir
alanında deformasyona uğramış durumdadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Batıkent-Sincan, Kızılay-Çayyolu
metrosu ve Çandarlı liman inşaatı gibi önemli ve uzmanlık
gerektiren iş alanlarında bile liyakat esasına
uyulmamış, Hükûmet teknik personel alımlarında dahi adam
kayırmaktan geri durmamıştır. Sayıştay
raporlarında bu durum açıkça ifade edilmiştir.
Sayıştay
raporlarında belirtilen hususlara uyulmadığı ve bu kurumun
denetim sonuçlarının da görmezlikten gelindiği ayrı bir
gerçektir. Bu açıdan bakıldığında, yapılan
yollar, köprüler ve havalimanları ihtiyaç hâlinde çok belirli bir gelir kapısı
olarak görülmektedir. Üçüncü köprü inşaatı belirli bir gelir getirme
alanına dönüştürülmüş, ayrıca doğayı ve ekolojik
dengeyi olumsuz bir şekilde etkilemiştir. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ve oldukça da yüklü
bir parayla hazırlatılan İstanbul Çevre Planı Raporunda
Kuzey ormanlarının önemi vurgulanmış ve bu ormanlara
yapılacak müdahalenin İstanbulu doğrudan etkileyeceği
belirtilmesine rağmen, gelir getirme kaygısı ne yazık ki
daha ağır basmıştır.
Kendi belediyelerinin
hazırladığı rapora bile uymayan bir Hükûmet var
karşımızda. Türkiye'nin en yüksek bedelli üçüncü havalimanı
ihalesine daha önce ihalede usulsüzlük yapan firmalar katılmış,
hukuk ihlal edilmiş, yasalar yok sayılmıştır.
Yapılan duble yolların altyapıları yeterince sağlıklı
olmadığı gibi, trafik kazalarını bırakın
azaltmayı, daha fazla trafik kazalarına, trafik
tıkanıklıklarına, hava, çevre ve gürültü kirliliğine yol açmaktadır.
Karayollarında çalışan taşeron
işçilerin mahkemeyle kazandığı haklar seçim vaatlerine dönüştürülmüş,
emekçilerin iş güvencesi siyasi propaganda aracı olarak
kullanılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe kanununda, yatırım programında yer
almayan bir projeye harcama yapılamayacağına dair düzenleme
olmasına rağmen Karayolları bölge müdürlüklerince, 2014
yılı içerisinde, yatırım programında yer almayan 114
yapım işi için toplam 370 milyon liralık bir harcama
yapılmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014
yılı sene başı ödeneğinin 4 milyar TL olduğu göz
önüne alındığında, yatırım programında yer
almayan projelere harcanan rakam, sene başı ödeneğinin
yaklaşık 10,92sini oluşturmaktadır. Bu büyüklükteki proje
stokunun 2014 yılı yatırım programıyla
bağlantısının kurulamamış olması da
ayrıca yatırım programının işlevsiz hâle
getirildiğini göstermektedir.
Yol Yapım Dairesine tahsis edilen
yatırım ödenekleri, yatırım niteliği
taşımayan harcamalar için kullanılmıştır.
Karayolları bölge müdürlüklerince, 2014 yılı yatırım
programında yer almayan ve ödeneği olmayan 415 adet iş için
ihaleye çıkılmış ve bu işler için toplam 2 milyar
TLlik harcama yapılmıştır.
Yapılacak yol ve köprü projelerinde halkın
ihtiyaç ve talepleri gözetilmekten çok, kamuoyunu yönlendirecek, merkezî
yönetimin farklı saiklerle hayata geçirmeyi hedeflediği projelerin
bir çeşit dayatılması söz konusudur. Arhavideki taş
köprünün restorasyonuna olumsuz yaklaşımı, Kuzey Anadolu Otoyolu
güzergâhı üzerindeki tarihî eserlerin yetkililere bildirilmemesi
Karayolları Genel Müdürlüğünün tarihî ve kültürel mirasın
korunması hususunda kayıtsız bir tutum içinde olduğunu da
göstermektedir.
Aynı zamanda, kamuoyunu kazanmaya yönelik
otoyol üzerine yabani hayvanlar için geçit yapılacağı
şeklindeki haberlerin uygulamalarda bir karşılığı
yoktur. Olsaydı, böyle bir uygulamanın en çok ihtiyaç olduğu
Kuzey ormanları içinden geçen Kuzey Anadolu Otoyolu üzerindeki örneklerine
rastlanılması gerekirdi. Üçüncü köprü güzergâhının da
gösterdiği üzere, yapılan otoyol projelerinde ekolojik dengenin
korunması gibi bir kaygının gözetilmediği ortadadır.
Hükûmetin bugünkü politikası, İstanbulu
ekosistemi olmayan bir inşaat alanı, arsa üretim alanı olarak
görmektedir. İstanbulun ardından, son yıllarda özellikle HES
projeleriyle Karadeniz ciddi bir ekolojik yıkımla karşı
karşıyadır. Son örneği, dünyanın gelmiş
geçmiş en ucube projelerinden biri olan Yeşil Yol Projesidir. Seçim
Hükûmetinde ilk durdurduğunuz bir proje olarak bu projenin hiçbir ekonomik
değeri yoktur, doğaya karşı en acımasız ve
mühendislikten uzak bir bakışın ürünüdür. Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırımın Her şeyi
çevreye odaklarsak bu sefer ülkenin ihtiyacı, ülkenin kalkınması
bir başka bahara kalır. ifadesini AK PARTİnin çarpık
kalkınma anlayışının dışa vurumu olarak
değerlendiriyoruz. Oysaki kuş göç yolları, göller, boğazlar
ve ormanlarıyla ülkemiz giderek hassaslaşan, bozulan bir ekolojik
dengeyle maalesef karşı karşıyadır.
Demir yolları ağı ülkemizde hâlâ
genişletilememiş ve tüm yük kara yollarının üzerine
bırakılmıştır. Hükümet demir yollarına diğer
taşıma modlarına göre daha az yatırım payı
ayırmakta olup kara yolu ağırlıklı politika devam
etmektedir. Daha güvenilir ve ucuz bir taşımacılık modeli
olan demir yolu taşımacılığıyla ilgili fayda ve
etki analizleri yeterince çalışılmamış ve halka
doğru anlatılamamıştır. Türkiyede son altmış
yıldır bilim dışı bir ulaşım politikası
izlenmektedir, bu politika hâlâ da aynen devam etmektedir. Bugün teknik ömrünü
doldurmuş trenler ve demir yolları yüzünden yük taşımada ortalama
40 kilometre, yolcu taşımada ise en fazla 60 kilometre hız
yapılabilmektedir. Günümüzde yüksek hızlı tren hattı olarak
sadece 888 kilometrelik bir ağ mevcuttur. Üstelik sadece adı yüksek
hızlı trendir, yüksek hızlı da değildir aslında,
sadece hızlıdır. Aceleyle açılıp siyasi propagandaya
dönüştürülen ve felaketle sonuçlanan hızlı tren
kazasını da unutmuş değiliz. Bakınız değerli
milletvekilleri, demir yolu gibi güvenlikli, deniz yolu gibi hem güvenlikli hem
de az maliyetli sevk ve idareyi kullanacağımıza kara yolu
taşımacılığına dayalı bir politikayla
bizleri mahkûm kılan bir noktadayız. İktidar başka
yollardan yaptığı gibi kara yolu
taşımacılığı aracılığıyla
geleceğimizi olumsuz anlamda etkilemeye devam etmektedir. Her gün ortalama
10 vatandaşımızın can verdiği elim kazalar ve kara
yolunun yüksek maliyeti, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede neden
deniz taşımacılığına yatırım
yapılmıyor sorusunu sürekli aklımıza getirmektedir.
Türkiyenin akaryakıtta dışa bağımlılık oranının
yüzde 90 olduğu düşünüldüğünde ciddi bir ulaşım
politikası değişikliğinin zorunlu olduğu ortaya
çıkmaktadır. Bugün sadece yük
taşımacılığında demir yollarının
payı yüzde 30a çıkarılabilse yaklaşık 10 milyon
metreküp petrol tasarrufu sağlanabilecek ve Türkiye ortalama 50 milyar
dolarlık bir kayıptan kurtulabilecektir. Tabii, bunun AKP
politikalarında kendisine yer bulması imkânsız bir gerçektir
çünkü kendi varoluşunu bağımlılıklarla
sağlamış bir yapının halk yararına böyle bir
tasarrufta bulunması maalesef ülkemizin şu andaki durumunun özeti
olan çıkar siyasetiyle doğru orantılı olmayan bir gerçekliktir.
Günümüzde hızlı, güvenilir, rahat ve huzur
içerisinde yapılan ulaştırma gelişmişliğin ve
ekonomik gücün de önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu
bakımdan, ülkemizde de ulaştırma hizmetlerinin, özellikle demir
yolu-kara yolu maliyetlerinin iyi değerlendirilip çağın gerek ve
standartlarına uygun olarak geliştirilmesi ve ülkenin
gelişiminde gerekli plan ile programların oluşturulması
büyük önem arz etmektedir.
Demiryollarını etkileyen genel
sorunların tüm kamu iktisadi teşekküllerinde görülen sorunlardan
farklı olmaması, Demiryolları ve bağlı
kuruluşların kapalı bir kutu hâlinde, ekonomik olmayan bir
mantıkla yönetildiği olgusunu doğrulamaktadır.
Dünyada demir yolu, deniz yolu, kara yolları ve
hava yolları ucuzdan pahalıya doğru sıralanan
taşıma alanlarıdır. Son yıllarda ülkemizde demir
yolunun taşımacılıktaki avantajına
karşılık böyle bir ihmal edilmişlik söz konusudur.
Ulaştırma sektöründe Türkiyenin bulunması gereken yerde
olmadığı artık tüm siyasetçiler ve bilim adamları
tarafından kabul edilmektedir.
İleri ve gelişmiş ülkelerde demir
yolu ulaşımında meydana gelen büyük gelişmeler
karşısında, ülkemizde demir yolu yapımı ve mevcut
yollardaki standartların yükseltilmesi ile ulaşım sektörünün
yolcu ve yük nakli alanında artan nüfus ve ihtiyaca cevap verecek hâle
getirilmesi artık zorunludur.
Otoban yapımında demir yoluna oranla 2 kat
daha fazla arazi kamulaştırılmaktadır. Bu hem maliyeti
artırmakta hem de verimli tarım arazilerinin kaybına yol
açmaktadır. Tabii, tarım politikasından yoksun bir zihniyet için
bu arazi kayıpları da hiçbir değer
taşımamaktadır. Ayrıca demir yolunun ekonomik ömrünün otuz
yıl gibi çok yüksek, buna karşın kara yolunun, otobanın
ekonomik ömrünün ise on beş yıl gibi çok düşük düzeyde
olması, yatırım tutarı ve faydalı ömrün
karşılaştırılmasında demir yollarının
daha randımanlı olduğunu göstermektedir. Duble yollarda
tüketilen enerji, demir yollarına oranla 2 ila 5 misli daha fazladır.
Demir yollarında elektrik enerjisi
kullanılması olanağı vardır ki bu enerji fuel oil ve
benzin gibi enerji türlerine göre daha ucuz, dışa daha az
bağımlı bir enerji türüdür. Ayrıca, çevre kirliliğine
de yol açmamaktadır. Hızlı trenlerle insanlar duble yollardan
çok daha hızlı bir şekilde ulaşım imkânına
kavuşacaklardır. Yük taşımacılığının
demir yollarına kaydırılmasıyla kara yollarının
yükü azalacak, kazalar minimuma inecektir. LPG, benzin, tüp gaz gibi
patlayıcı maddelerin taşınmasının kara
yollarından demir yollarına aktarılması ulaşım
güvenliğini de artıracaktır. Her gün yaşanmakta olan trafik
kazaları göstermiştir ki duble yollar çok fazla ulaşım
güvenliğine sahip değillerdir. Mevcut kara yolu ulaşım
sistemi son derece pahalı ve dışa
bağımlılığı da getirmektedir. Var olan
ulaşım sisteminin neden olduğu zararlardan biri de çevre kirliliğidir.
Kara yolunun geçtiği güzergâhlar benzin istasyonları, dinlenme
tesisleri ve tamirhaneler ile dolmaya başlamıştır. Büyük
şehirlerde insanlara nefes aldırmayan ve içinde birçok zehirli gaz
bileşimi olan egzoz dumanı hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden
birisidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığa bağlı Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu hakkında da birkaç söz söylemek isterim. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu kolluk kuvveti görevine
soyunmuş, ileri düzeyde fişleme, dinlemede uzmanlaşma gibi
akıl ve mantığın almayacağı bir çaba içerisine
girmiştir. Yine, kimlerin cebine girdiğini bilmediğimiz 16
milyon liralık bütçe açığı devlet güvenliği adı
altında halı altına süpürülmektedir. Sayıştay
raporunda bu konu özellikle sorulduğunda, mal alımları
yapıldığı ve bu alımların Emniyet ve MİT
gibi kurumlar örnek gösterilerek faturalandırılamayacağı
söylenmiştir.
Twitter engellemeleri, site kapamaları gibi
düzenlemelerle artık keyfî bir alana çekilmektedir bu husus. Geleneksel
basının ticari ilişkiler ve yargı yoluyla
baskılandığı bir ortamda İnternet üzerinde
yaratılan baskıların artırılması Hükûmetin mutlak
bir sansür ortamı yaratmaya yönelik totaliter anlayışını
da ortaya koymaktadır. Ulusal güvenlik ve kişilik
haklarının korunması kisvesi altında toplumsal muhalefetin
tümden susturulması bunun net bir göstergesidir. Son olarak, IMC TVnin
karartılması kabul edilemeyecek haksız bir durumdur.
Bilim adamlarının bilim üretmeyi
düşünmelerini engellemek, bunu kabul etmek mümkün değildir.
Basın açıklaması yapan bilim adamları hain ilan
edilmektedir. Bu ruh hâli demokrasimizin mevcut durumunu
yansıtmaktadır. Bu süreçten hızlıca uzaklaşarak,
gerçek bir demokrasiye çoğulcu anlayışı egemen kılarak
ulaşmamız gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet,
Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik
Bakanlığını -daha önce belirttiğim gibi- etkin bir
siyasi propaganda ve gelir yaratma aracı olarak kullanmakta,
Bakanlığa bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumunu da koruyup kollamakla görevlendirmiş bulunmaktadır. Bu
kurumun tez elden yeniden yapılandırılması, özgürlük
alanlarını sınırlayan değil, yeni özgürlük
alanları arayan ve etik gereklerine uygun bir hizmet sunacak şekilde
yapılandırılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, diğer konulara,
diğer kurumlara ilişkin arkadaşlarımız detaylı
konuşma yapacakları için ben Türkiyede mevcut bir iki konuya da
değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
yıllardır hep aynı konuları işliyoruz diye
eleştiriliyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıldan beri
çözülemeyen temel sorunları var. Cumhuriyet gerçekten bana göre
sağlam ve kararlı bir iradedir, ortak bir iradedir. Bu ortak iradenin
eksikleri, ulaştığı düzey anlamında, tahkim edilmesi
gereken bir rejim hâline dönüşmüştür. Cumhuriyet korunması
gereken bir rejimdir. Bugün Alevi inancı ve öğretisinde olan insanlar
cumhuriyete
1919 yılındaki o dönemin postnişinleriyle
yapılan görüşmede cumhuriyet fikriyatı ilk kez Alevilere
açıklanmıştır. Sağlam bir irade, ortak bir irade olan
cumhuriyetin geldiği düzey siyasal İslamın egemenlik
araçları tarafından kuşatılmıştır.
Aslında yeni bir devlet modeliyle karşı karşıya
olduğumuzu da burada söylemek isterim. Bu yeni devlet modelinde siyasal
İslamın yeni organlarına, yeni kurumlarına karşı
demokrasiyi geliştirmemiz, demokratik cumhuriyeti inşa etmemiz,
cumhuriyeti tahkim etmemiz gerekiyor. Eğer cumhuriyet tahkim edilmezse,
cumhuriyet tekrardan demokratikleştirme çabası içerisine sokulmazsa,
bu sürece dâhil olmazsa cumhuriyetin var olan kazanımları da yok
olacaktır. Gerçek bir demokrasiyi inşa etmek -çoğulcu, gerçek
bir demokrasiyi- ortak vatanda bir arada yaşamanın
koşullarını yaratmak bu ülkede cumhuriyet idaresi altında
yaşayan insanların sorununun çözülmesiyle ilgidir.
Bakın, cumhuriyet ilk yıllardan beri
egemen ulus ve egemen inanç sistemiyle kuruldu. Belki o dönemin
koşullarıyla bazı kurumlar da yaratıldı. Mesela,
Diyanet İşleri Başkanlığı
şeyhülislamlığın yerine kurulan bir teşkilattır.
1924 yılında kanun çıkarıyorsunuz, Alevi köylerine cami
yaptırıyorsunuz. 1925 yılında, 677 sayılı
Yasayla Hacı Bektaş Velinin, Aleviler ve Bektaşilerin merkez
olarak ilan ettiği en önemli yeri, Pirin diyarı olan yeri müzeye
çeviriyorsunuz. 1960 ihtilalinden sonra da Diyanet İşleri
Başkanlığına 6 tane daire kuruyorsunuz.
Diyanet İşleri
Başkanlığı neye hizmet ediyor? Ben, İslami kesimden
arkadaşlarla da konuşuyorum. Gerçekten, bugün, Diyanet
İşleri Başkanlığı bir asimilasyon kurumuna
dönüşmüş. Bir devlet dini yaratılmış, bu devlet
dininin de kimseye faydası yok. Bu Diyanet İşleri
Başkanlığının, bir anayasal kurum olması
nedeniyle, elbette ki bir anayasal değişiklikle, yeni bir toplum
sözleşmesinde ifadesini bulacak çalışmada kaldırılması
gerekiyor.
Bugün, Alevilerin inanç merkezleri hâlâ bir
ibadethane olarak görülmüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki:
Cemevleri ibadethanedir. Niye kabul etmiyorsunuz?
Arkadaşlar, insanlar nasıl düşünürse,
öğretilerin, inançların doğal kabul edilmesi lazım, özgün
hâline sahip çıkılması lazım. Bugün, Diyanet
İşleri Başkanlığı gibi bir teşkilat,
maalesef, Sünni yurttaşlarımızı da asimile ediyor.
Yaratılan dinin kime hizmet ettiği bilinmiyor.
Aile irşat daireleri kurulmuş, bir tane
Alevi ailenin yanına gidilmemiş. Bu Diyanet İşleri
Başkanlığı kime hizmet ediyor? 130 binin üzerinde kadro
var, 130 bin kadrodan bir tane Alevi çaycı bulamazsınız
Sayın Bakanım. Bir tane Alevi çaycı olmaz mı? Bir Alevi
uzman olmaz mı? O hâlde, bu kurum Sünni bir kurumdur. Bu kurum, egemen
inanç sistemi üzerine kurulmuştur.
Yapacağımız tek şey var: Bu
ülkede, cumhuriyetin, o sağlam iradenin tahkim edilmesi lazım,
güçlendirilmesi lazım. Bu kurumları ortadan kaldırmak gerekiyor.
Kardeşçe, barış içerisinde bir arada yaşamak için cumhuriyetin
acilen demokratikleşmesi lazım, demokratik bir cumhuriyeti inşa
etmeliyiz. Bu ülkede yaşayan farklı uluslardan, milliyetlerden,
inançlardan, ismi ne olursa olsun, herkesin bir araya gelip kardeşçe
yaşayacağı, özgür, demokratik bir geleceği inşa
etmeliyiz. Kim edecek bunu? Biz, burada çalışan, burada emek veren
mebuslar, milletvekilleri olarak bu yasaları bizler
hazırlayacağız. Ama biz burada -ülke bir şiddet
sarmalıyla karşı karşıya- karşılıklı
atışmalarla iştigal ediyoruz zamanımızı, gerçek
bir tespit ve değerlendirme yapmaktan maalesef Türkiye Büyük Millet
Meclisi uzak kalmış durumda.
Sayın milletvekilleri, bakın, bu ülkede
yaratılan değerler -bir devlet olarak da cumhuriyet devleti olarak
da- ortak değerler topluluğudur. Devlet ortak değerler
topluluğudur, herkesin emek verdiği, bu ortak vatana herkesin emek
verdiği bir yerdir. Bu ülkede kimse kimseyi ötekileştiremez, kimse
kimseyi eksik göremez. Bir eşit yurttaşlık temelinde, Avrupa
düzeyinde, insan hakları temelinde bir araya gelmemizin kime ne zararı
olacak?
Bakın, ben bir dilekçe verdim Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına, dedim ki: Ya, biz Alevi
inancı öğretisinin insanları olarak didarı cem, yani Alevi
inancı öğretisinin muhabbetlerini yapalım. Burada Alevi
milletvekilleri var, sizden de var herhâlde 2 kişi, arkadaşlar da
gelir tanışırsak memnun oluruz, bir türlü öğrenemedik.
Burada akşamları bize bir oda tahsis edin, muhabbetimizi
yapalım, bir cem yapalım. Burada hızır lokması verdik,
arkadaşları davet ettik, AK PARTİli hiçbir milletvekili
arkadaş gelmedi.
Gelin, bir lokmamızı yiyin, biz birlikte
yaşıyoruz hocam.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Duymadım.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Duymadınız
mı?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bir lokma değil,
çok lokma olsaydı belki gelirlerdi.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Evet.
Arkadaşlar, sonuç olarak şunu ifade etmek
istiyorum: Bu ülkenin temel bir sorunu var, bu ülkeyi, bu cumhuriyeti
demokratikleştireceğiz, tahkim edeceğiz, demokratik bir ulusu
inşa edeceğiz, başka çıkar yolumuz yok. Bir arada,
kardeşçe, barış içerisinde yaşamanın koşulu budur
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Tan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşma konumuzun birinci maddesi
Karayolları, yani Ulaştırma Bakanlığının
Karayollarıyla ilgili bütçesi üzerinde partimizin görüşlerini
iletmeye çalışacağım. Sayın Bakanın da burada
olması önemli bir fırsat.
Değerli arkadaşlar, bu kara yolları
meselesi neredeyse 1950den beri tartışılıyor Türkiyede.
Yani Türkiyede Demokrat Partiyle beraber yönetime gelen sağcı,
milliyetçi, muhafazakâr iktidarların kara yollarına
ağırlık vermesi, demir yollarını ihmal etmesi ilk
günden beri tartışılıyor. Bu tabii, doğru mudur,
yanlış mıdır? Buna Doğrudur. diyen yok. Yani
sanırım Sayın Bakan da dâhil kimse Demir yollarını
ihmal edelim sadece kara yolları üzerinde yoğunlaşalım.
demiyor ama dememesine rağmen, 1950den bugüne kadar altmış
altı sene geçmesine rağmen bu politikanın ana ekseni de değişmiyor.
Yani hızlı tren projeleri gündeme gelmiş olsa da, demir yollarında
bazı iyileştirmeler olsa da ana eksende, Türkiye Cumhuriyetinin yol,
ulaşım, nakliye politikası kara yolları üzerinden devam
ediyor.
Tabii, bununla ilgili uzun uzadıya,
Osmanlı Döneminden bugüne kadar rakamlar vermek istemiyorum çünkü bu
rakamlar defalarca burada konuşuldu, yani Osmanlı Döneminde ne kadar
demir yolu inşa edilmiş, Cumhuriyet Döneminde ne kadar demir yolu
inşa edilmiş, daha sonraki yıllarda, bu son iktidar döneminde de
on iki-on üç yılda neler yapılmış, bunların
rakamları var. Ben daha makro bir fotoğraftan bahsediyorum,
polemiğe girmeden. Birinci eleştirdiğimiz nokta bu. Yani
maalesef sürekli olarak bu yollarla ilgili propagandalar yapılıyor
ama demir yolu meselesinde kara yollarında katettiğimiz mesafenin
dörtte 1ini, beşte 1ini katedemiyoruz.
Gelelim şu an yapılan bu kara
yollarına. Değerli arkadaşlar, bu kara yollarıyla ilgili
de
Yine iktidarın en başarılı olduğunu söylediği
mevzuların başında bu kara yolu ve duble yollar meselesi
geliyor. Doğrudur, bütün eleştirilere rağmen, iktidarın
belki de en fazla hizmet verdiği sektörler bu kara yolları, duble
yollar ve sağlık olmuştur, yani vatandaşa intikal eden
yönüyle söylüyoruz. İki tane.
Değerli arkadaşlarım, ama, burada,
lütfen bu tespitimizden sonra bu eleştirileri de dikkate alın:
Şu an Diyarbakır-Mardin yolu 5inci seferdir yapılıyor,
5inci sefer. Komple yollar sökülüyor. Benim babam da -rahmetli- çok eski bir
Karayolcuydu, yani çocukluğum Diyarbakır Karayolları Bölge
Müdürlüğünün bahçesinde geçti, iyi kötü yol nasıl yapılır,
hangi seviyede olur, nasıl olur bilen bir kişiyim. 5inci seferdir
Diyarbakır-Mardin yolu bu son on beş yıllık zaman
zarfında yapılıyor; sökülüyor, tekrar yapılıyor,
sökülüyor, tekrar yapılıyor.
Yine, aynı şekilde Diyarbakır-Silvan
yolu, bu sene hazırlanan bir projeyle, işte, beton asfalt
yapılacak, ama inişler, çıkışlar, kurplar, virajlar,
eğimler, bunların hepsi yeniden gözden geçiriliyor ve neredeyse
yeniden yapılacak, tekrar yeniden yapılacak.
Bitlis-Diyarbakır yolu, Zeki Ergezen Beyin
bakanlık döneminde başladı, bugüne kadar hâlâ bitirilemedi,
yapılan tünellerin birkaç tanesi çöktü, komple proje
değiştirildi, farklı bir güzergâha alındı, yani o
tünellerin geçtiği mesafeler arasında tüneller iptal edildi, bunlar
da henüz bitirilemedi.
Şunu demek istiyoruz: Türkiye çok zengin bir
ülke değil, bir işi 5 sefer yaparsanız o
yaptığınız işin maliyeti işte 5 misline
çıkıyor. Vatandaş bunun farkında değil, vatandaş
üzerinde yürüdüğü yola bakar, neticede bu iş oluyor ya, 1 liraya da
yapılsa 5 liraya da yapılsa bir şey fark etmiyor. derseniz,
vallahi o zaman da milletin parasına yazık. Yani biz
eleştirilerimizi de yine polemiklerden uzak doğru düzgün bir zemine
oturtmak mecburiyetinde hissediyoruz kendimizi.
Değerli arkadaşlar, buna en büyük
örneklerden birisi de Karadeniz Sahil Yoludur. Karadeniz Sahil Yolu
yapılırken, çevrecilerden mühendislere kadar, maliyet analizi
yapanlara kadar herkes bir tarafından itiraz etti yani kimse Karadenize
yol yapılmasın, 5, 6, 7, 8 vilayet yolsuz kalsın. demedi. Ama
bakın, bugün geldiğimiz noktada, her yağmurda, her selde, her
fırtınada, her baskında bu yolun bir parçasını kar,
yel, sel alıp götürüyor. Yani neticede bu eleştirileri ciddiye
almadığınız vakit bunun faturası size
çıkıyor ama ekonomik olarak da zarar olarak da bütün millete
çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, ciddi sorunları
var bölgemizin de. Sayın Bakan iki hafta evvel bölgedeydi, kendisi de
bizzat tespitlerde bulundu. Ben daha önce kendisini ziyaret etmiştim
Diyarbakırdaki batçık dediğimiz, şehir içindeki kara
yollarının alt ve üst geçitleriyle alakalı. O dönemdeki
Karayolları Genel Müdürü negatif bir yaklaşım içerisindeydi.
Sayın Bakandan rica ettik, bunların 6 tanesi bir yıl içinde
bitti. Bakın, olan doğru şeyleri de söylüyoruz. Bizzat ben
gittim, Sayın Bakanı ziyaret ettim, rica ettim, Karayolları Genel
Müdürünün engellemesine ve ihale emrini vermemesine rağmen aynı
yıl içerisinde 6sı birden ihaleye çıktı ve aynı
yıl içerisinde bitti. Sonradan da teşekkür ettik kendisine. Ancak,
bugün Diyarbakırın çevre yolları mesela dört kısım
hâlinde, bir çember hâlinde, Dicleyi iki yerde geçiyor. Bunların birinci
kısmı üç yıl evvel bitti ama ikinci kısmı üç
yıldır bekliyor. 90 milyonluk bir harcama oldu, toprak
kazıldı, çıkarıldı, üzerindeki bütün o diğer
şeyler -bu- üç yıldır tahkikat, soruşturma, görevden alma,
sürgün gibi meselelerle bekliyor. Geri kalan iki kısmın ihalesi ise
bütün projeler bitmesine rağmen hâlâ yapılamadı.
Yine yeri gelmişken, Sayın Bakanı
bulmuşken söyleyeyim, Diyarbakıra güzel bir havaalanı
yapıldı, havaalanı terminal binası yapıldı. Bu
yapılırken de biz askerî havaalanının yanına
yapıldığı için itiraz ettik, dedik ki: Bu jetlerin
eğitim ve uçuşları aynı alanda olduğu için ne
yapılırsa yapılsın bu yine eksik bir şey olacak.
Diyarbakır ile Çınar arasında hazine arazisi yerler belirlendi,
devletin 1/100.000lik paftalarının üzerine işlendi ama sonra o
iptal edildi, yine askerî havaalanının yanına güzel bir terminal
binası yapıldı. Bakın, güzel diyorum. Ne olduysa oldu,
güzel bir terminal binası oldu Diyarbakırın. Uluslararası
uçuşlara açılacak diye bekleniliyor. Ben bazı milletvekili
arkadaşlarla konuştum, bunun yanlış intikal ettiğini
söylediler. Sayın Bakan tashih ederse memnun oluruz, değilse
eleştiriyoruz. Önümüzdeki yıllarda uluslararası uçuşlara
başlanacak. denildi.
Sayın Bakan, biz bunları önümüzdeki
günlerde bekliyoruz, yıllarda değil. Tekrar söylüyorum, eğer bir
yanlış anlaşılma, yanlış ifade varsa Sayın
Bakan buradan tarih verir, der ki: Bir ay sonra, iki ay sonra bu
Diyarbakır Havaalanından Avrupaya veya işte Orta Doğuya
uluslararası uçuşlar başlayacak. Biz de bu
tartışmayı burada noktalarız. Bizim önümüzdeki yıllara
kadar bekleyecek bir zamanımız da yok, buna gerek de yok. Çünkü,
bütün altyapısı hazır bunun, sadece iki dudak arasında bir
emir bekliyor, tıpkı o yapılan 6 tane altgeçit gibi.
Yine aynı şekilde, Silvan, Çınar,
Midyat, Viranşehir çevre yollarının projeleri bitmesine
rağmen ihaleye bunlar çıkmıyor. Özellikle Silvan ve Midyat bütün
teferruatıyla hazır, ihale emri verilebilecek seviyede şu an.
Silvan geçişiyle ilgili çok ciddi sorunlar var, ben bizzat takip ettim
bunları geçen yıllarda. Uzun uğraşılardan sonra
bunların ihaleye çıkma seviyesine gelecek prosedürü bitti. Sayın
Bakan yine bir talimat verirlerse, bu sene içinde Midyat ve Silvan çevre
yolları çıkarsa
Bunların da bir tanesi İran yolu üzerinde
-Diyarbakırı İrana Bitlis, Van üzerinden bağlayan bir
güzergâhta, her gün yüzlerce tırın geçtiği- öbürü de yine
aynı şekilde Irak-Habur kapısını bağlayan bir
güzergâh üzerinde.
Şanlıurfa-Habur otoyoluyla ilgili ciddi
çalışmalarımız oldu ve bölgedeki AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarla beraber oldu, 24üncü Dönemde. Batman
Milletvekili Sayın Ziver Özdemirle, Diyarbakır milletvekilleriyle,
Urfa milletvekilleriyle defalarca bu konunun üzerinde durduk ama, yine, o
dönemdeki Karayolları Genel Müdürü getirdi, şu an İpek Yolu
dediğimiz Urfa-Habur yoluna bazı yerlerde 3 kilometre yaklaşan,
ortalama 15-20 kilometrelik bir paralel bant içinde 2nci bir proje yaptı.
Sayın Bakandan bizzat ben rica ettim, teşekkür ederim, dedi ki:
Altan Beyin, Ziver Beyin, diğer arkadaşların
doğrultusunda yeni bir fizibilite hazırlayın. Biz ortak olarak
hazırlatmıştık, o haritalar hâlen elimizde. Sayın
Bakanın talimatıyla 2nci bir fizibilite hazırlandı ama,
yine, bürokratlar bir şekilde öyle bir tablo önümüze koydular ki Efendim,
bunların dediği olmuyor. Bu, bizim yaptığımız
daha doğrudur
5, 6, 7 kriter var bir otoyolun
yapılmasında, yani, istimlak bedellerinden tutun, uzunluktan, maliyetten,
kış kontrolünden akacak trafiğin sayısına kadar. Benim
mesleğim bu. Ama Sayın Bakanın önüne öyle bir güzergâh koydular
ki Urfa-Habur Otoyolu Dargeçitin (Kerboran) oralara kadar uzatıldı
ve neticede Sayın Bakanım, 30 kilometre, 40 kilometre uzuyor bu
yol. denildi ve tekrar eski projeye dönüldü. Ve zaten, şimdiki
Şanlıurfa-Habur mevcut yolu neredeyse bir otoban seviyesinde, yani
duble yol ile otoban arasında bir kaliteye ve genişliğe sahip.
Bunları tekrar kayıtlara geçsin diye
söylüyoruz ki, yani olumlu olan yönleri de, olumsuz olan yönleri de tek tek
anlatıyoruz ki burada gayemiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek
değil. Bir netice elde edelim, yani memleketimize, ülkeye, bölgeye en
faydalı iş neyse onu ortaya koyalım.
Mesela Ovit Tüneli; Türkiye'nin en büyük tüneli
oluyor, çok büyük bir proje. Doğrudur, yanlıştır, eksiktir,
çok para harcanıyor; hayırlı olsun. Ama Diyarbakır-Bingöl
arasındaki yolda, Tapantepe mevkisinde bir tünel teklifi var, üç senedir
Karayolları bürokrasisini aşamıyor. Ve çok kısa, yolu yaklaşık
7-8 kilometre kısaltacak, virajları kaldıracak bir tünel teklifi
var bölgenin; bir türlü buradaki, Ankaradaki bürokrasiyi aşamıyor.
Değerli arkadaşlar, bir diğer mevzu
da, işte, üçüncü boğaz köprüsü, Körfez geçişi gibi çok büyük
yatırımlar. Biz bunları ülkeye bir katkı olarak görüyoruz
ancak bu boğaz köprüleriyle ilgili ilk boğaz köprüsünden beri devam
eden bir tartışma var Türkiyede. O tartışma da şu:
Efendim, Türkiyede solcular, çevreciler yatırıma karşı,
boğaz köprüsüne karşı; işte, sağcılar,
milliyetçiler, muhafazakârlar yatırımdan yana.
MUSA ÇAM (İzmir) Binali Bey iftira
atıyor bize, iftira atıyor Binali Bey.
ALTAN TAN (Devamla) Ben bu meselenin de doğru
anlaşılmadığı kanaatindeyim.
Bakın, değerli arkadaşlar,
şehircilikle ilgili hesap kitaplar var. İstanbulda yaşayan bir
vatandaş devlete -yani bunları misal olsun diye diyorum- 4 liraya mal
oluyorsa Anadolunun herhangi bir cazibe bölgesindeki vatandaş 1 liraya
mal oluyor. Yani, bu ne demek? Siz İstanbula yıllık, misalen,
10 milyar dolar yatırım yapıyorsunuz veya 20 milyar dolar
yatırım yapıyorsunuz, alt geçitler, üst geçitler, menfezler,
köprüler, deniz altından geçişler
Ama İstanbulu 15 milyon
değil de Denizliyi, Samsunu, Bursayı, Mersini, Konyayı,
Diyarbakırı, Trabzonu cazibe merkezi olarak
planladığınız vakit, buralarda, Çanakkalede ciddi
yatırımlar, cazibe merkezleri yaptığınız vakit,
İstanbulda bir vatandaşın rahat edebilmesi için 4 lira
harcamanız gerekirken bu cazibe merkezlerinde -bütün, işte,
metrosuyla, tramvayıyla, havaalanıyla, üniversiteleriyle- 1 lira
harcıyorsunuz. Bunları tartışalım, eğer böyle
değilse çıksın bir arkadaş ya da teknokratlar Bu adam
çıktı, bir rakamlar veriyor ama nereden getirdi bu rakamları
bilmiyoruz. desin, tartışalım bunları. Yani, bir Konyanın
nüfusu bu an -merkez nüfusu- 1 milyon 300 civarında, Antepin 1,5 milyon
civarında, Diyarbakırın 1 milyon 10 bin. Samsun var, Denizli
var, Eskişehir var. Siz bunları ikişer milyonluk şehirler
olarak planladığınız vakit İstanbula
yaptığınız harcamanın dörtte 1ini harcıyorsunuz.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Erzurumu
atladınız.
ALTAN TAN (Devamla) Evet, Erzurum da bir bölgedir
yani belli bir bölgenin merkezidir aynen Trabzon gibi.
MUSA ÇAM (İzmir) Van.
ALTAN TAN (Devamla) Van da öyledir.
Şimdi, bunları
planladığınız vakit, o zaman işte üçüncü boğaz
köprüsüne de gerek yok, deniz altından 3 sefer geçmeye, 5 sefer takla
atmaya da gerek yok. Ama siz eğer İstanbula 25 milyon nüfus getirirseniz
inanın dokuzuncu köprüyü de yapmak zorunda kalacaksınız. Bir
müddet sonra Boğaz alttan akan bir kanalizasyon gibi üstü kapalı bir
mekân hâline gelecek. Hani bunları böyle tartışalım. Ben,
24üncü Dönemde İstanbulu kurtarma bakanlığı kurulsun.
diye teklif verdim, güldüler bana, İstanbulu kurtarma bakanlığı
diye bir komik
Evet, bugün Türkiyede en acil kurtarılması gereken
yer İstanbul. 15 milyon nüfus, dünyanın neresinde olursa olsun,
Tokyodan, Paristen, Londradan New Yorka kadar yönetilemez, trafik sorunu
çözülemez; oralarda da çözülmemiş, mümkün değil. Bunun
yarısının boşaltılması lazım ama silah
zoruyla kimseyi köyüne, şehrine gönderemezsiniz. Almanya bugün 85-90
milyon nüfusa sahiptir; en büyük şehri Berlin ve Hamburg 3 milyon, 4
milyon nüfusa sahiptir; Frankfurtun nüfusu 780 bindir; Köln ve Düsseldorf
900er bindir. Yani bunun planlaması yapılmıştır,
toprağı bizim üçte 1imiz kadardır, nüfusu bizden fazladır.
Bunları planladığınız vakit ne Boğaz köprüsü
tartışmaları kalır ne de denizin altından geçme
tartışmaları kalır, üstünden geçme tartışmaları
kalır.
Değerli arkadaşlar, bu bilgi ve teknoloji
meselesinde de yani iletişim meselesinde de çok ciddi sorunlar
yaşıyoruz. Yani, bir sefer, bu mevzulara, işte bir kara yoluna
harcanan paranın üçte 1i, dörtte 1i, beşte 1i harcanmıyor.
Hâlbuki bütün dünya artık bugün iletişim, bilgi ve teknoloji üzerinde
yoğunlaşıyor. Bunun bugün bizi ilgilendiren siyasi boyutunda ise
-tekrar tekrar bakıyoruz- bugün, hâlâ, IMC, Samanyolu gibi televizyonlar
uydudan çıkarılıyor, belli televizyon kanallarının
lisansları iptal ediliyor, keyfî lisanslar veriliyor. Bu iletişim
kanallarında Deli Dumrul misali bazen bir tweet atan tutuklanıyor,
bazen de bütün dünya âleme küfredenler elini kolunu sallayarak geziyor yani
burada da bir takip, bir düzen yok.
Değerli
arkadaşlar, bu sivil havacılık meselesinde en önemli konulardan
birisi de hava mânia hatları. Bizim Diyarbakırın da böyle bir
sorunu vardı -hâlen de var- Ankaranın da vardı. Türkiyede 14
ilin havaalanı bu dertten muzdarip. Müteahhitler, belediyeler,
Bakanlık ve Hava Kuvvetleri sürekli bir çatışma içerisinde. En
son geçen yıl bu 14 ilin yeni hava mânia hatları yapıldı,
tasdik edildi ve gönderildi. Ama, eskisi ile yenisi arasında öyle bir
zaman farkı oldu ki -işte Diyarbakırdaki uygulamalar da dâhil-
birçok firma aldığı ruhsatlarla bugün ciddi sorunlar
yaşamakta ve eskiye göre de ciddi bir değişiklik olmadı.
Mesela, ben Diyarbakırı tek tek inceledim -öbür bütün illeri
inceleme fırsatım olmadı- yapım sürecinde de inceledim,
sonra bitim sürecinde de baktım, yarım metre, 1 metrelik farklar var.
Ama, o müddet zarfında öyle bir kamuoyu yaratıldı ki bu ister
HDPli, AKPli, MHPli, CHPli olsun belediyeler -değişik belediyeler
yönetiyor bu illeri- bugün mahkemelik olan ruhsatlar verdiler. Ha, niye
verdiler, vermeselerdi? Eskisini esas alsalardı yine bir sorun
olmazdı. denilebilir ama işte bu aradaki dönem bütün bunları
ortaya çıkardı ve bugün her belediye ciddi sorunlar
yaşıyor. Bu kriterler nelerdir, ne kadarı değiştirilebilir,
ne kadarı revize edilebilir? Bunlar da bu işi bilmeyen insanlar
tarafından yerelde her gün tartışılıyor, kafa göz
yarılıyor, davalar açılıyor, mahkemeler devreye giriyor ama
maalesef işte olan oldu, yani neticede yeni bir mânia hattı tasdik
edildi ve orada bekleniyor.
Değerli
arkadaşlar, bizim arzumuz, ricamız Sayın Bakandan da her
işin daha iyi olması, daha güzel olması noktasında.
İyi olan her şeye destek vereceğiz, aklımızın
yatmadığı, beğenmediğimiz, eksik şeyleri de usulü
dairesinde eleştireceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
üçüncü konuşmacı Osman Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Türkiye AB uyum süreci, Türkiye'nin ABye dâhil olma
perspektifi neredeyse elli yıllık bir serüvendir. İlk defa 1999da
Türkiye adaylık statüsünü kazandı ve hakikaten bu, Türkiyede büyük
bir coşkuya, büyük bir memnuniyete, toplumun büyük bir desteğine
tabiri caizse mazhar kaldı.
3 Ekim 2005 tarihinde yine Lüksemburgda hükûmetler
arası konferans ile Türkiye, resmen ABye katılım müzakerelerine
başladı. Bu itibarla da Müzakere Çerçeve Belgesi 2005te taraflar
tarafından kabul edildi ve tabiri caizse müzakere süreci böylelikle
başlamış oldu.
Katılım müzakereleri, Türkiye'nin AB
müktesebatını ne kadar sürede kendi iç hukukuna aktarıp
yürürlüğe koyacağının da bu manada bir yol haritası
niteliğini taşıyordu. Kendim de bir yerel yönetici, kendim de
yerelde kamu hizmeti yürütmeye çalışan bir idareci olarak,
doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye'nin AB sürecine dâhiliyeti konusunda
yoğun mesai harcayan arkadaşlarınızdan biriyim
şüphesiz ki mensubu olduğum siyaset adına.
2005 tarihinden, neredeyse bundan on ay öncesine
kadar, çok önemli diyebileceğimiz pek çok eksikliğine, pek çok
eleştirimize rağmen, önemli diyebileceğimiz onlarca mevzuat
hayat buldu, onlarca mevzuat bu Meclisten geçti. Temel amaç, Türkiye'nin bu
perspektifte yolculuğuna devam etmesiydi. Üzülerek ifade etmek isterim ki,
kabul edilemez bulduğumuz mevzu, on dört yıl boyunca Türkiye'nin AB
topluluğunun değerler sisteminin bir parçası olma yolunda
yürütmüş olduğu bütün adımlar, bu on aylık zaman dilimi
içerisinde âdeta berhava edilmiş durumda. Türkiye gerek uygulamaları
ve gerekse gündeme getirmiş olduğu mevzuatlar açısından
şu anda 2005in gerisindedir, Türkiye 2000li yılların da
maalesef geçmişindedir, gerisindedir, Türkiye 1990ın maalesef
gerisinde kalmıştır.
Değerli kardeşlerim, Sayın Bakan;
Türkiye'nin Avrupa Birliğine dâhil olması gerekliliğine dair
inancımızın özü, temeli Avrupa Birliği tarafından
belirlenen hedeflerle ilgilidir. Özgürlüğün, güvenliğin, hukukun
üstünlüğünün egemen olduğu, işsizlikle, yoksullukla mücadele
edildiği, fırsat eşitliğinin herkese
tanındığı bir refah toplumunun inşa edilme
çabasının ortaya konulduğu, herkesin farklı olduğu,
herkesin eşit olduğu yani bu minvalde farklı kültür ve dillerin
birbirini reddetmeden birlikte yaşam arzusunu ortaya koyduğu ve
kültürel mirasın her şart ve koşulda korunduğu, bilim ve
teknolojinin geliştirildiği, ayrımcılıkla net bir
şekilde mücadele edildiği, sosyal hakların, çocuk
haklarının, kadına yönelik her türlü
ayrımcılığın ortadan
kaldırıldığı ve üye ülkelerin de birbirleriyle
dayanışma ağı içerisinde olduğu bir felsefeyi, bir
perspektifi savunmaktadır. Tam da bu noktada bizim Avrupa Birliğine
Türkiye dâhil olsun. perspektifimizin özü sadece bir proje hayat bulsun
değil, Türkiyenin kendi içerisindeki tüm dinamikleri eşitçe,
özgürce, barış içerisinde yaşatabilmesine fırsat sunacak,
katkı sunacak bir temel yönetme perspektifi olarak savunduğumuz bir
değerdir. Tam da bu noktada Avrupa Birliğinin tarihine
baktığımızda, bugün, bu ülkenin, bu coğrafyanın
yaşamış olduğu negativizm tarih boyunca o coğrafyada
yaşanmıştır, o musibetler yaşanmıştır
ve o musibetlerden çıkarılan dersler üzerinden bu birlik inşa
edilmiştir. Şimdi, Türkiye, bu noktada eğer ki Avrupa
Birliği perspektifine ve katılım sürecine 2005 yılında
olduğu gibi, 1999da olduğu gibi bir idealle, bir temel duruşla
sahip çıkacaksa Sayın Bakan, bu bütçe, bu kadro, bu vizyon
yetersizdir. Bu perspektife, bu ideale bu bütçeyle, bu kaynakla ulaşmak
bana göre gerçekçi değildir ama eğer Türkiyenin, Hükûmetin bugünkü
uygulamalarıyla, son on aydaki uygulamalarıyla -yargı
bağımsızlığı, fikir hürriyeti, medya
özgürlüğü, yaşam hakkı bir bütün olarak temel insani değerler
açısından- neredeyse yerle yeksan etmiş olduğu bütün bu
kazanımların savunuculuğu üzerinden bir bakanlık
icraatına tanık olacaksak, kusura bakmayın, vallaha bir
kuruş bu Bakanlığa vermemek gerekiyor. Eğer ki AB
Bakanlığı ve müzakereler bu temel perspektifler üzerinden
inşa edilecekse Sayın Bakan, o zaman Türkiye Avrupa Birliğini
kendisine benzetme çabasından vazgeçmelidir. Avrupa Birliği
Türkiyeye doğal olarak benzemeyecektir, mevcut hâline benzemeyecektir.
Olması gereken, Türkiye'nin Avrupa Birliğine benzemesidir; hukukunun,
yargısının, pratiğinin, değerler sisteminin. Bu
itibarla da Bakanlık bir vizyon oluşturmak durumundadır. Ya bu
Bakanlık gereklidir, gereğini yerine getirmek durumundadır ya da
bu Bakanlık gereksizdir, bu Bakanlığa bütçe aktararak israfta
bulunmamak gerekir.
Sayın Bakan, demokrasi, özgürlük, hukukun
üstünlüğü, yaşam kalitesine dair gelin sizlerle beraber verileri
inceleyelim, eminim ki bu veriler sizde de vardır: Türkiye demokrasi
endeksinde 165 ülke içerisinde 84üncü sıradadır. Basın
özgürlüğü endeksinde 199 ülkeden 142nci sıradadır. Yolsuzluk
algıları endeksinde 168 ülke içerisinde 66ncı
sıradadır. Hukukun üstünlüğü endeksinde 102 ülke arasında
80inci sıradadır. Yargı
bağımsızlığı konusunda en kötü olan 20 ülke
içerisinde yer almaktadır. Şimdi, ben Sayın Bakana sorarım:
Üyesi olmaya çalışmış olduğumuz bütün Avrupa ülkeleri
bu endekslerde hangi sırada yer almaktadır?
Kaldı ki bununla da bitmiyor, AB prensiplerini
özümsemiş bir devlet yapısına, bir Hükûmet yapısına
şiddetle bu toplumun ve bu toplumun içerisinde yaşayan bütün
insanların acil ihtiyacı vardır. Bu da aynı zamanda, ancak
ve ancak bir siyasi iradeyle, tutarlı bir siyaset
anlayışıyla mümkün olabilir. ABde kullanılan
terminolojinin iyi anlaşılabilmesi de bu manada fevkalade önemlidir.
Bu terminolojinin algılanması ve Türkiye toplumuna da sirayet
ettirilmesi görevi de Sayın Bakan, size ve ekibinize aittir.
Mesela, biz bu Meclisin ve Türkiye toplumunun pek
çok dinamiğinin Avrupa Birliği kurumlarından ve temel
altyapısını besleyen yönetim tarzından bihaber
olduğuna inanıyoruz. Şöyle ki: AB Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı katı merkeziyetçi yönetim anlayışına
karşı âdeta bir panzehir olarak ortaya konmuştur. Oysaki burada
eğer ademimerkeziyetçiliği özümsemiş bir Hükûmet varsa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartındaki engeller niyedir? Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı üzerindeki engellerin kaldırılması
konusunda Bakanlığınızın bugüne kadar herhangi bir
dahli, herhangi bir çabası olmuş mudur, bundan sonra olacak
mıdır? Sayın Bakan, emin olun, o çekinceler kalkmış
olsaydı bugün yaşamış olduğumuz bu kan deryası
yaşanmamış olabilecekti. Dolayısıyla, bir şeyi
istemek ayrı bir şeydir, samimiyetle istemek ayrı bir
şeydir, o istediğinizin gereğini, hukukunu yerine getirme
çabasını ortaya koymak başka bir şeydir.
Bu minvalde, Avrupa Birliği ilkelerini ve
hedeflerini Hükûmet bana göre anlamış değildir ya da
anladığı bu değerlerden büyük bir uzaklaşmayı,
büyük bir vazgeçişi, büyük bir kopuşu yaşamaktadır. Bu
manada, pazarlık konusu yapılmayacak değerler vardır, o da
özgürlüktür, yargı bağımsızlığıdır,
hukukun üstünlüğüdür, herkesin farklı, herkesin özgür, herkesin
adalete bir gün ihtiyacının olacağı gerçekliğidir,
realitesidir. Dolayısıyla, temel prensiplerde pazarlık yapmaktan
vazgeçip temel prensiplerin, temel değerlerin gereklerinin hayata
geçirilmesi konusunda bir performans hem sizden hem de Hükûmetten
beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Bu minvalde, Hükûmet
karar vermelidir, Avrupa Birliği mi Orta Doğu
bataklığı mı; Avrupa Birliği mi, kapısı
kapanan Şanghay Beşlisi mi? Hükûmet karar vermelidir, savaş
mı, barış mı? Eğer barışsa, evet, Avrupa
Birliği ama eğer savaşsa, çatışmaysa, kavgaysa, kansa,
göz yaşıysa kusura bakmayın, vallahi hiçbir ülke
kapısını bu manada, böylesi büyük sorunları olan, gittikçe
de her gün derinleşen sorun yumağına sahip olan bir ülkeyi kendi
sistemi içerisine dâhil etmeyecektir, bu sorunu transfer etmeyi göze
almayacaktır.
Bugüne kadar ve şu ana kadar söylediğim
bütün konuşmalar
Avrupa Birliğini kusursuz bir birlik olarak gören
bir perspektife de asla sahip değiliz. Pek çok açıdan
eleştirilmesi gereken, pek çok açıdan ilerlenmesi gereken sorun
alanları da mutlaka vardır, onlar da yeri ve zamanı
geldiğinde mutlaka sizlerle bu manada paylaşılacaktır.
Sayın Bakan, çok net bir sorum var:
Bakanlığınız ve Hükûmet gerçekten Avrupa Birliğine
girmek istiyor mu? Eğer gerçekten Avrupa Birliğine girmek istiyorsa
tutum bu mu olmalıdır, yaşanılanlar bu mu
olmalıdır? Beş yılık bir performansınız ve
beş yıllık bir Başmüzakereci deneyiminiz var, en
azından benim bildiğim kadarıyla, diğer
performansınızı ve diğer mesleki backgroundunuzu
dışında tutarak söylüyorum, bu realite içerisinde Türkiye Avrupa
Birliğine girer mi? Giremez Sayın Bakan, giremez, mümkünatı
yoktur bunun. Siz Bakan olarak çıkıp diyorsunuz ki: Ey Kati Piri, ne
işin vardı Diyarbakırda? Pardon, sadece Kati Piri dediniz, o
Ey Amerika, Ey Avrupa diyen başkasıydı, siz sadece Kati Piri
dediniz, bence eyi eksik kalmış Sayın Bakan, bundan sonra
hitap ederken ey diye bağırın.
Sayın Bakan, şahsınıza ve
kişilik haklarınıza zinhar hani bir sürçülisan da olsa bir söz
söylemek istemem. Ancak, bakanlık sadece bakmaktan ibaret değildir.
Bakan sadece bakıyor, baktığını görüyor mu görmüyor
mu, ondan da emin değilim. Sayın Bakan, eğer
baktığınızı gerçekten görebiliyorsanız o zaman
niye susuyorsunuz, hakikaten niye susuyorsunuz? Yok, eğer
baktığınızı göremiyorsanız bu çok daha vahim bir
durumdur, bir Başmüzakereci bugün bu coğrafyada yaşanılanları
eğer göremiyorsa, eğer okuyamıyorsa vay bu ülkenin
geleceğinin hâline, vay bu ülkede yaşayan toplumun bir arada
yaşama arzusunun hâline!
Neden bunları söylüyorum Sayın Bakan?
Avrupa topluluğu, Hitler faşizminden çektiği için Avrupa
Birliği toplumu oldu. Francodan, Mussoliniden, o rejimlerden
çektiği için Avrupa Birliği oldu ve o mirası reddi üzerine
kuruldu. Avrupa Birliği Orta Çağ Avrupasında insanların
diri diri yakılması realitesinden çıkarak bugün Avrupa Birliği
oldu. Bugün Cizrede insanlar diri diri yakılıyor Sayın
Bakanım, diri diri yakılıyor. Bakın, ben
fotoğraflarını da hazırladım, grup başkan
vekillerimizle istişare ettim, son anda vazgeçtim fotoğrafları
kamuoyu huzurunda paylaşmaktan. Rohat Aktaş, 20 yaşında,
Azadiya Welat yazarı, Yazı İşleri Müdürlüğünde çalışıyordu,
1996 doğumlu. Yine, aynı şekilde Mehmet Yavuzel, 23
yaşında Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi Üyesi. Sayın
Bakan, cenazeleri ancak DNA testiyle teşhis edildi. Bu insanlar, Orta
Çağ döneminde nasıl yakıldıysa insanlar Cizrede bu
şekilde yakıldılar.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Ankaranın
göbeğindeki insanlar da DNAyla tespit edildi.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Sayın Bakan,
hatırlarsanız, sizin de dâhil olmuş olduğunuz Uyum
Komisyonu toplantısında zatıalinize hitap etmiştim,
çağrıda bulunmuştum, Girişimde bulunun. demiştim.
Emin olun, o girişimde bulunmuş olsaydınız -oldu mu
olmadı mı bilmiyorum- Bakanlar Kurulu bu perspektife gelmiş
olsaydı ne bu ölümler, ne bu vahşetler bugün bu derecede olurdu ne de
Ankaradaki vahşet gerçekleşmiş olurdu. Dolayısıyla,
hiçbir vahşet bir diğer vahşete cevap olarak ortaya konulamaz
hukuk devletinde. Hiçbir vahşet, bu manada, yaşamış
olduğumuz sorunun çözümü olamaz; bu ülkede, bu toplumsal gerçeklik
içerisinde.
Yine, Sayın Bakan, müsaadeniz olursa
toparlamaya da çalışıyorum.
Mevcut atmosfer içerisinde her geçen gün daha da
kötüye gidiyor. Bir haber ulaştı bize, grubumuza. Şu anda
Hükûmet
Özellikle de Kürt coğrafyasında gerçekleşen
-çatışma, savaş, katliam, ne derseniz deyin veya sizin
deyiminizle Sayın Bakan, terörle mücadele deyin adına, ne derseniz
deyin adına- suç işleyen veya suç isnadına maruz kalan herhangi
bir kamu görevlisi artık Başbakanın veya Millî Savunma
Bakanının onayıyla ancak yargılanabilecek. Bunun
anlamı şudur: Savaş suçlarının gizlenmesinin,
gölgelenmesinin bir zemini oluşturuluyor. Avrupa Birliği perspektif
nere, bu getirilmeye çalışılan düzenleme nere diye sormak
gerekiyor Sayın Bakan.
Bir diğer husus gazeteciler, basın
mensupları üzerindeki baskı. Sayın Bakan, şu anda
cezaevinde bulunan tutuklu gazeteci sayısı 30u
aşkındır ama sizler bunların gazeteci
olmadığı iddiasında hâlen bulunmaya devam ediyorsunuz.
Bunlar basının çalışanları ama şüphesiz ki
muhalefet eden basının çalışanları, şüphesiz ki
görüşleriyle, fikirleriyle Hükûmet uygulamalarını eleştiren
basın kuruluşları, basın mensupları. Emin olun,
darbeler AB uyum sürecine en büyük zararı veren süreçlerden bir tanesidir
tıpkı 12 Eylül askerî darbesi gibi ama aynı zamanda 28 Şubat
postmodern darbesi gibi. Ama, hiç şüpheniz olmasın 7 Haziran halk iradesine yöneltilen ultra
postmodern darbe de yine Türkiyeyi AB ideallerinden, hedeflerinden
uzaklaştıracaktır. Şimdi, haklı olarak çıkıp
diyeceksiniz ki: Bu, bir darbe değil. Emin olun, 28 Şubatta bir
mazlumiyet vardı, o bir mazlumiyetten 8 Hazirandan bugüne kadar en az
binlerce zalimiyet, binlerce mağduriyet ortaya çıkmış
durumda. Dolayısıyla, darbenin kimden geldiği önemli değil,
darbenin askerî mi, postmodern mi veya yerli mi olduğu sorgulanmaz,
kardeşim, darbe darbedir; darbeye hep beraber karşı çıkmak
durumundayız ve bugün bu ülkenin başındaki en büyük belalardan
bir tanesi de bu darbenin bizi nereye götüreceği, nasıl bir felaket
içerisinde boğacağı hâlen belli değildir.
Eğer ki bir kez daha Türkiye bir
çıkış istiyorsa, Hükûmet bir kez daha bir çıkış
istiyorsa Avrupa Birliği ideallerini ve felsefesini büyük bir siyasi
iradeyle bir kez daha sahiplenmeli ve Kürt sorununun çözümünde şiddet,
çatışma, katliam pratiğinden müzakere pratiğine behemahâl
geri dönmek durumundadır. Eğer Türkiye rotasını
Batıya yöneltmek istiyorsa Suud, El Nusra, El Kaide, IŞİD ve
benzeri bütün organizasyonlara sırtını dönmek durumunda; ufkunu,
vizyonunu, perspektifini bir kez daha içeride barış,
dışarıda barış perspektifine indirgemek, getirmek
durumundadır.
Sayın Bakan, eğer ki Türkiye
barış ipine sarılırsa, eğer ki Türkiye müzakere ipine
sarılırsa grubumuzun elbette ki bu bütçeye yanıtı yine
hayır olacaktır çünkü bu bütçe o perspektifi, o vizyonu hayata
geçirmeye yeterli bir bütçe değildir. Ama eğer vizyon, ısrarla,
inatla içeride savaş dışarıda savaş olacaksa
vallahi, kusura bakmayın, verecek tek bir kuruşumuz yoktur savaş
politikalarının propagandasının yapılması için.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
son konuşmacı Ahmet Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi üzerinde partim adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
emek ve sosyal güvenlik alanındaki politikaların belirlenmesindeki
belirleyiciliği dışında, bir de ülkemizde 22 milyondan
fazla emekçinin yaşam kalitesinin yükseltilmesi gibi yüksek bir
sorumlulukla karşı karşıya. Ve belki de sağlık,
eğitim vesaire hiçbir bakanlığın
Çünkü bu 22 milyon
emekçinin aileleriyle birlikteki etki alanını düşünecek olursak
hiçbir bakanlığın toplumsal etki gücünün Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı kadar olmadığını ifade etmek
isterim.
Burada, şimdi, Ekim 2015te
açıklanmış olan TÜİK verilerine göre resmî işsiz
sayımız, Ekim 2015te, bir önceki yıla göre Sayın Bakan 104
bin kişi artmış TÜİK verilerine göre. Tabii, geniş
tanımlı işsizlik temelinde ele alırsak işsizlik
genelde yüzde 20, kadınlarda yüzde 24,4, gençlerde yüzde 28, genç
kadınlarımızda ise yüzde 33 olmuştur. Her ne kadar resmî
işsizlere son bir yıldır bakın, iş aramayanlar yani
resmî kayıtlarda iş arama süreci içerisinde olmayanlar veya eksik
istihdam edilenler de bu oranlara eklenmiş değildir. Şöyle ki:
Her ne kadar 3 milyon 147 bin olarak işsiz sayımız
gösteriliyorsa da iş aramayanlar ve eksik istihdam edilenler
Ki bu eksik
istihdam edilenlerin neye tekabül ettiğini birazdan
açıklayacağım. Bu oranın 6 milyon 446 bine
yükseldiğini ve buradan hareketle özellikle resmî verilerde 10,5 olarak
ortaya konulan işsizlik rakamının bir gerçeği
yansıtmadığını, gerçek işsizliğin bunun çok
çok üzerinde olduğunu ifade etmek isterim. Bakın, Türkiye ekonomisi,
son üç yılda 890 bin yeni işsiz yaratmıştır. Burada
işsizlik rakamlarıyla ilgili özellikle
Peki, 10,5 olarak Bakanlık tarafından veya
Hükûmet tarafından açıklanan işsizlik oranının neden
gerçeği yansıtmadığını iddia ediyorum Sayın
Bakan? Şöyle ki: Bakın, siz çalışanlar içerisine
şunları da dâhil ediyorsunuz; haklar düzeyinde işçi
sayılmayan, toplum yararına, özellikle İŞKUR
kapsamında toplum yararına çalışma kapsamındakileri
dâhil ediyorsunuz. Bunlar işsiz sayılmıyor. Yine evde bakım
hizmetleri kapsamında SGKları dahi karşılanmayan
çalışanlar da -ki bunların hiçbir sosyal güvencesi yok-
işsizler içerisinde mütalaa edilmiyor. Ama çalışan olarak
gösterilenlerin sosyal güvencesi yok, SGKsı yok veya iş güvencesi
yok yani yılın tamamında zaten
çalışmadığı belli, bir de o yılın belli bir
bölümündeki çalışma imkânını kaç yıl sürdüreceği
dahi belli değildir.
Buradan hareketle şunu ifade edebilirim ki
İŞKUR işe yerleştirmeye 2015te yüzde 26 artış
sağlayarak girmiştir. Evet, bu önemli yani İŞKUR işe
yerleştirmede 2015te yüzde 26 artış sağlamış. Bu
doğru, evet, İŞKUR, bir önceki yıla göre 2015te yüzde 26
daha fazla işe yerleştirme sağlamış ama bunların
çoğu toplum yararına çalışma denilen yılın
belli bir bölümünde sosyal güvencesiz, SGKsız çalışanlar; bir
kısmı ise özellikle ev bakım hizmetleri olarak
tanımladığımız yerleştirmeler de bu yüzde
26lık artışı sağlayan, aslında gerçeği
yansıtmayan veya daha doğrusu realize eden tam zamanlı sürekli
bir iş anlamına gelmemektedir. İşsizlik rakamı sorunu
bir toplum yararına çalışma sorunuyla evde bakım hizmetleri
görenler çalışıyor olarak gösteriliyor. Şimdi, bu nedenle
yüzde 10,5luk işsizlik oranının gerçeği yansıtmayan bir
rakam olduğunu ifade etmek isteriz.
Bir de, şimdi, dün Maliye Bakanımız
haklı olarak 2002den almak suretiyle on üç-on dört yıllık AKP
iktidarı dönemindeki gelişmeleri anlattı. Evet, ne diyor
Sayın Maliye Bakanı? Eğitime ayrılan pay
artmıştır, amenna, açılan üniversite sayısı
artmıştır, amenna, üniversiteli olma oranımız
artmıştır lise mezuniyetinden sonra, evet ben de bir akademisyen
olarak söyleyebilirim, amenna ama bütün bunlarla bu üniversiteli olma, lise
mezununu arttırma, üniversite mezununu arttırmayla istihdam etme
arasında büyük bir orantısızlık vardır. Her
üniversiteli olan işe sahip olmuyor. Buradan hareketle diyorum ki: Evet,
AKP döneminde sağlanmış olan en önemli gelişmelerden biri
işsizlerimizin niteliği arttı. İşsizlerimiz daha
eğitimli, işsizlerimiz daha tahsilliler. Böyle bir gelişmeyle
siyasi iktidar övünebilir çünkü ilkokul, ortaokul mezunu işsizlerden
lisans mezunu, yüksek lisans mezunu hatta doktora mezunu işsizlere
doğru bir gidişatı bu on dört yıllık iktidar döneminde
sağlamış olabilirsiniz.
Bir de yeri gelmişken söyleyeyim, bakın bu
çok çok önemli bir noktadır, Keşke bu kadar üniversite
açılmasa, keşke bu kadar üniversiteli mezunumuz olmasayı
neredeyse bir akademisyen olarak bana dedirten şu gelişme
vardır: Pedagojik olarak liseyi 17-18 yaşında bitiren bir
gencimiz, eğer üniversite okumayacaksa meslek edinmek için bir
esnafın, bir sanatkârın yanında kendini yaşama
hazırlama şansına sahiptir. Ama, buna karşılık,
17 yaşında bu fırsata sahip olan, kendini eğitebilen,
önümüzdeki dönem yaşamını bir meslek üzerinden kurgulayabilecek
olan bir genç, sırf üniversiteli olma uğruna üniversiteye girer dört
yıl, beş yıl, altı yıl -her neyse- okur, 23, 24, 25
yaşına gelir ondan sonra işsiz kalırsa, ondan sonra kendini
eğitebilecek bir esnafın, sanatkârın yanına çırak
olarak gidebilecek, yeni bir meslek edinebilecek olanakları kaybetmiş
oluyor. Pedagojik olarak 17 yaşındaki bir gencin eğitim
dışında meslek edinme süreçleri ile 24-25 yaşında
işsiz kalması durumunda meslek edinme süreçleri asla aynı
değildir. Böyle bir husus üzerinden AKPnin ülkemize en büyük hediyesi
olarak işsizlerimizin niteliğini
artırdığını, tahsilini
artırdığını ifade edebiliriz.
Bir de, evet, 28 Kasım günü 64üncü Hükûmet
Programı burada açıklandı. Ondan önce de Hükûmetimiz bir eylem
planı açıklamıştı. Üç gün önce Sayın
Başbakan üç aylık, altı aylık, bir yıllık eylem
planlarının olduğunu, bunların yüzde 82sini
gerçekleştirdiğini ifade etti. Ben de hemen şuradan söyleyeyim,
ilk altı ay, ikinci altı aydan birer örnek vereyim, Sayın
Bakanın çalışma alanına giriyor diye: İlk altı
ayda kıdem tazminatının kaldırılması öncelik.
Bakın, ilk altı aydaki eylem planlarından biri kıdem
tazminatının kaldırılması ya da geçici iş
ilişkisinin yaygınlaştırılması çok acil bir
sorun. Peki, ikinci altı aya bıraktıkları; o da ne
yapacaklarını bilmediğimiz. Gerçekten eylem planını
ayrıntılı okudum, şunu göremedim: Tamam da ikinci altı
ayda özellikle çocuk işçiliğiyle ilgili düzenlemelerin
yapılacağı söyleniyor, yani Hükûmet için çocuk
işçilerimizin sorunu kıdem tazminatının
kaldırılması kadar evla bir şey değildir. O, daha
sonraki bir iş.
Yine, burada, yeri gelmişken söyleyeyim:
DİSKe bağlı araştırma birimi DİSK-AR
tarafından 2015 yılı için hazırlanan Türkiyede Çocuk
İşçiliği Gerçeği Raporuna göre, okula gitmeyen çocuklar
için haftalık çalışma süresi maalesef elli dört saat. Haftada
elli dört saat, yetişkin olarak bizim temposunu
kaldıramayacağımız bir çalışma süresine
çocuklarımızı mahkûm etmişiz. Yine bu elli dört saat
çalışan çocuklarımızın -18 yaş altı- yüzde
3,4ü yaralanmış ya da sakatlanıyor, üçte 1i ise iş
yerinde yemek yiyemiyor, çocukların yüzde 50den fazlası da 400
liranın altında bir aylıkla çalışıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir diğer husus, özellikle asgari ücretle ilgili bir
problem. 2005 yılından bu yana AKP sürekli, özellikle iktidarın
üçüncü yılından itibaren, asgari ücret koşullarının
düzeltileceğini ifade ediyor. Ama 2005-2015, on yılda, bakın,
millî gelirin on yıllık artış hızı yılda
4,3. Peki, bu on yılda asgari ücretin yıllık artış
hızı ne kadar? 2,3. Millî gelirimizin artışının
sadece yarısı kadar asgari ücretlerin artışı
sağlandı. Hemen bu yılki düzenlemeyi ifade edecekler. 7
Haziranda böyle bir vizyonları yoktu, böyle bir seçim programı yoktu
maalesef. Seçim beyannamelerinde de asgari ücretin artışı yoktu.
Ama hem 7 Haziranda hem 1 Kasımda CHP ve HDP, biri 1.500, biri 2 bin
liraya asgari ücretin çıkarılacağını vadettikten
sonra, 7 Haziranda olmayan asgari ücretin bize göre kısmi
artışının -ki, önceki yıllara göre ciddi bir
artış- sağlanması kopya edilerek yapıldı. Bu da
hayırlı bir iştir. Muhalefetin iktidar üzerindeki
yapıcı bir etki gücünü göstermektedir yetersiz olsa bile.
Bir diğer husus, özellikle ifade etmek isterim
ki, bakın, emek piyasasında güç dengesizliği zaten var, yani
sermaye ile çalışan arasında ciddi bir dengesizlik var. Bu
dengesizlikten hareketle şunu söyleyelim; ifade edilmiş Eylem
Planında 21 Marttan sonra şu gelecekmiş: İşçilerin işe
iade ve alacak davaları artık iş mahkemelerince değil Hükûmetin
atayacağı ara bulucu kurumlar tarafından muhakeme edilecek ve
orada kararlaştırılacak. Emin olun, birçok yasal düzenleme bizi
şaşırtıyor ama bu, facia bir şey. Düşünün, alacak
meselesi, biri işten atılmış, mahkeme karar vermiş
iade edilecek, işe iade kararı verilmiş ama mahkeme
aracılığıyla değil, efendim, neymiş ara bulucular
aracılığıyla bu iş çözülecek. Zaten emekle sermaye
arasında bir güç dengesizliğinin ülkemizde yıllardan beri
süregeldiğini düşünürsek, bu, güç dengesizliğini sadece
derinleştirmeye hizmet edecektir. Çünkü iş hukukunun amacı
sermayeyle emekçi arasında dengeyi gözetmek değildir, iş
hukukunun amacı sermayeye karşı işçiyi korumaktır.
Bütün evrensel değer yargıları bunu ifade eder, bütün
gelişmiş demokratik ülkelerde iş hukuku, iş mahkemeleri
emekçiyi sermayeye karşı korumak üzere kendini
konumlandırmıştır.
Gelelim özellikle kadının iş
yaşamında hiç adının olmadığına. Bir defa,
meslek tanımlanması itibarıyla çok problemli işlerde
çalıştığını ifade edelim. Yaptıkları
işlerin büyük bir çoğunluğunun yasal tanımlaması yok,
yasal tanımlaması ifadesi olanlar ise özellikle sigortadan, sosyal
güvenceden, kalıcı bir işe sahip olmaktan mahrumdurlar. Bu
yönüyle meslek tanımından yoksun işleri yapan
kadınlarımıza dair bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
değerli arkadaşlar bilirler, doğum sonrası yarı
zamanlı sözüm ona iyileştirme olarak getirilen bir maddeden söz
edeyim. İyileştirme denilen neydi? Doğacak çocuk
sayısına bağlı olarak dört ay ya da altı ay daha fazla
yarı zamanlı çalışabilme iznini alabilir. Öyle bir lanse
edildi ki televizyonlardan hem Genel Kuruldan geçtiğinde hem
Cumhurbaşkanı onayladığında şöyle bir duyguya
kapılmıştık biz: Eşim de, çevremdekiler de
Kadınlar artık doğum sonrası yarı zamanlı
çalışıp tam mı maaş alacaklar? diye sordular. Yok
böyle bir şey. Yarı çalışıp yarı maaş
alacaklar. Peki, primleri nereden karşılanacak?
Çalıştığı süre kadar işveren verecek Sayın
Bakan, geri kalan yarısı ise İşsizlik Fonundan
karşılanacak. Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına?
On altı yıldır İşsizlik Fonunda biriken bu para 102
milyarı bulmuş, sadece yüzde 10un altında olan 10
milyarlık bir dilimi amaca uygun kullanılmış, gerisi duble
yollara harcanmış, getirilmiş, burada sermayenin vermesi gereken
primlere sermayeyi rahatlatan ve onun vergi yükünü azaltan işlerde
amacı dışında kullanılıyor. Neymiş? Adı
işte: Kadınların çalışma yaşamında
iyileştirme, doğuma teşvik etme. Amenna, annelik duygusu çok
farklı bir şey ama siz yarı zamanlı
çalıştırıyorsanız hem maaşını tam verin
hem de işverene primini tam yükleyin.
Bir diğer husus, toparlayarak geliyorum,
bakın, AKP döneminde, on dört yıllık iktidar döneminde emekçiler
sermaye karşısında oldukça örgütsüz hâle geldiler. Şöyle
ki, kendi rakamlarıyla veriyorum, bakın -Sayın Bakan hem
Bakanlığınızın hem TÜİKin rakamları- AKP
döneminde toplu sözleşmeden istifade eden işçi oranı siz
başladığınızda yüzde 10,5 iken bugün yüzde 4,5a
düşmüştür. Toplu sözleşmeden istifade eden bütün kamu
çalışanları için söylemiyorum, işçi statüsünde
çalışanlar için söylüyorum. Burada, aramızda sendikacı
kökenli olan arkadaşlarımız var, direniş
sendikacılığından gelenler var; hak arama mücadelesi,
sınıf mücadelesinden, bir de masabaşı sendikacılıktan
gelenler var, amenna, hepsine saygı duyuyoruz emeklerinden ötürü ama burada
örgütsüz hâle getirildi işçimiz, toplu sözleşmeden istifade edemez
hâle geldi. Benden önceki arkadaşımız Avrupa Birliği
kriterleriyle ilgili söz etti. Asla ETUC bunu kabul etmez Sayın Bakan. Bu,
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında sürekli
karşılığını bulan bir durum; emekçinin güvencesiz
ve örgütsüz hâle gelmesi, toplu iş sözleşmelerinden istifade edemez
durumda olması.
Son olarak, gündemimiz dışında bir
hususa dikkat çekmek istiyorum. Muş Milletvekiliyim. Bakın, son
dönemde, son haftalarda çok ifade ettiğimiz Surdaki, Cizredeki,
Silopideki olayları dile getirmekten biz de huzursuzuz, keşke hiç bu
olaylar olmasa bizde dile getirmesek.
Muşun Korkut ilçesi ve Vartinis beldesi, tarih
3 Ekim 1993. Vartinis beldesinin 1 kilometre yukarısında
çatışma çıkıyor, PKKliler ile güvenlik güçleri
arasında. Güvenlik güçlerinden 1 astsubay vefat ediyor, Allah rahmet
eylesin, bütün canını kaybetmiş olanlar için söylüyorum, bu
uğurda canını feda etmiş olanlar için söylüyorum. Ama
oradan inen Hasköydeki karakol komutanı yüzbaşı, Muş Özel
Harekât komutanı, 2 astsubayla birlikte Ben bu Vartinis beldesini
yakacağım, bunların başına yıkacağım.
diyor ve hemen belde meydanında -3 Ekim 1993- yakılıyor, bir ev
yakılıyor. Baba Nasır Öğüt, eşi ve en büyüğü 14
yaşında, 7 çocuğu diri diri yakılıyor.
Yakıldıktan sonra anne, annelik duygusuyla 2 küçük çocuğunu
-biri 3, biri 4 yaşında- pencereden dışarı
atıyor, onlar yeniden içeri atılarak yakılıyor. Bu dava
Muş Ağır Ceza Mahkemesinde görülerek 2003 yılında,
Sayın Bakan, düşürülüyor. Yeniden itiraz ediliyor, on yıl sonra,
2013te açılıyor ama güvenlik nedeniyle Kırıkkaleye
veriliyor. Yarın karar duruşması Sayın Bakan, 1 Mart 2016
Vartinis katliamının, 9 insanın diri diri
yakılmasının karar duruşması. Büyük bir inançla,
umutla adaletin tecelli etmesini bekliyorlar. Bakın, hani Devlet asla
yapmaz bunları., Güvenlik güçlerimiz zinhar yapmaz bunları.
diyoruz ya. Savcı, yüzbaşı, Özel Harekât komutanı, 2
astsubay hakkında -4ü için de eşit cezayı istiyor- yüz seksen
yıldan iki yüz otuz yıla kadar hapis cezası istiyor, 4ü için
de.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bunlar
koruma getiriyorlar, yasayla koruma getiriyorlar.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, savcı,
iki karar duruşması geçirmesine rağmen kararının arkasında
durdu. Demek ki bir baskı var, vazgeçirilmeye
çalışılıyor. Yarın Kırıkkalede
olacağız. Bir saat önce basın açıklamasındaydık.
En nihayetinde, bunlara ne kadar yasal koruma getirilirse getirilsin, insanlık
suçuna tekabül eden, savaş suçuna tekabül eden iş ve işlemler
Anayasa veya yasa maddelerinin değiştirilmesiyle zaman
aşımına uğrayamaz ve koruma altına da alınamaz.
1993te onu yapanlar asla böyle bir gün yargılanabileceklerini
düşünmemişlerdi. Bugün Surda ve Cizredeki vahşet bodrumunda o
yangını çıkarıp insanları diri diri yakanların da
bugün hiç böyle bir şeyi aklından geçirmedikleri, tahmin etmedikleri
gibi, onlar da tahmin etmemişti.
Bütün Genel Kurulu adaletin tecelli etmesi
duygusuyla saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşma yapacak sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
İlk konuşmacı Mehmet Habib Soluk,
Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
Grubu adına Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ulaştırma alanında yapılan
yatırımlar ekonomik gelişmenin, büyümenin ve
kalkınmanın lokomotifidir.
Osmanlı Devletinin eyalet merkezi olan Sivasa
1882 yılında Vali olarak görevlendirilen Halil Rıfat Paşa,
güney-kuzey koridorlarını açmak için Kuşkayası mevkisinde
balyozla yalçın kayaları kırarak yol açar. Yalçın
kayaların üzerine Gidemediğin yer senin değildir. sözünü
yazdırır. İşte, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığımızın da ve
ulaştırmacıların da bu söz âdeta rehberi olur. Yüce
Meclisin tevdi ettiği geçmişteki ve bugünkü bütçeleri Sayın Binali
Yıldırım rastgele kullanmamak, el yordamıyla
yatırımı nerelere yapalımı aramamak kaydıyla,
düşüncesiyle 30 üniversitenin 43 öğretim üyesiyle birlikte
Ulaştırma Ana Plan Stratejisini hazırlar
Bu hazırlanan
plan sadece o grupla değil, ayrıca eski adı Devlet Planlama
Teşkilatı başta olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşlarla,
sivil toplum kuruluşlarıyla, onlarca ülkenin uzmanlarıyla
birlikte Türkiyenin ihtiyacı olan öncelikleri belirler, 2023-2035-2053
olarak hedeflerini belirler.
Karacaoğlanın şiirlerine konu olan,
geçit vermeyen nehirleri köprülerle, geçilmeyen vadileri viyadüklerle,
aşılmayan dağları delik delik delerek kalbur alıp
toprağını elercesine yüzlerce kilometre yol yaparak; ayrıca
bölünmüş yollara önem verip doğu-batı aksındaki
koridorları kuzey-güney aksından 18 koridorla bölerek
şehirlerimizi birbirine yaklaştırır,
insanlarımızı birbirine yaklaştırır, hayatı
kolaylaştırırlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bunları yapmakla ne oldu? 272 milyon adam/saat
iş gücü, 1 milyar 650 milyon litre akaryakıt tasarrufu, en önemlisi
de 52 milyar 300 milyonluk bir hareketlilikte -şehir içi hariç- 66 bin
kilometrelik güzergâhta 8,5 milyon motorlu taşıt varken can
kaybımız 5,72; 100 milyon taşıt kilometrede -2014 sonunda-
102 milyar 900 milyona çıkan hareketlilikte motorlu taşıt 19
milyona çıktığı hâlde can kaybımız 2,17ye
düşer, bunun da bedelinin parasal olarak ölçülmesi mümkün değildir.
Deniz yolu, hava yolu, iletişim, buralara
girecek zamanımız herhâlde olmadığı için, benden sonraki
arkadaşlarım değineceklerdir.
Demir yoluna gelince: Misakımillî
sınırlarımız içerisinde 1886 yılında
İzmir-Aydın demir yoluyla başlayan ülkemizdeki demir yolu,
oldukça hızlı şekilde devam eder. Misakımillî sınırlarımız
içerisinde 4.136 kilometre demir yolu kalır. Bütün yokluklara ve teknik
imkânsızlıklara rağmen 1923-1946 arasında 3.764 kilometre
demir yolu yapılır dişle, tırnakla, kazmayla, kürekle ama
ne acıdır ki -herkes, konuşmacılar burada bunu atlayarak
geçiyor- 1946dan 2003e kadar yapılan demir yolu yalnızca 945
kilometredir. Bunun adını hep birlikte koyalım. Cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Demir yolları refah ve ümran tevlit eder.
Demir yolları, bir memleketin toptan ve tüfekten daha mühim silahıdır.
sözleri unutulurcasına
Eyvah, eyvah, sürenin sonuna geldik.
Edirneden Vana kadar benim güzel bir yurdum var/
İster savaş, ister barış, vermem ondan ben bir
karış. sözleriyle uğruna can verdiğimiz, marşlara
konu olan ana yurdumuzu demir ağlarla örmeye devam ettiğimiz, Atatürkün
gösterdiği muasır medeniyet hedefi ve cumhuriyete sahip çıkma bu
olsa gerekir diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Soluk.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı Sabahattin Karakelle, Erzincan
Milletvekili.
Buyurun Sayın Karakelle.
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
SABAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın
2016 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Eli kanlı tüm terör
örgütlerini ve bunların siyasi temsilcilerini kınarken, bu
toprakları bizlere mübarek kanlarıyla vatan yapan dünden bugüne tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı; gazilerimize hayırlı, uzun
ömürler, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uzun ince bir yoldayız. diyerek ülkemiz
için hizmet kervanıyla çıktığımız bu kutlu
yolculukta özellikle 1 Kasım seçimlerinde milletimizin büyük teveccühüyle
yolumuza durmadan, yorulmadan devam ediyoruz. Ülkemiz genelinde göz
kamaştıran altyapı yatırımlarıyla tıkanan damarlar
açılmış, geçmişteki engeller tek tek bertaraf edilmiş,
gerçekleştirilen ulaşım ve erişim
yatırımlarıyla kalkınmanın sarsılmaz temelleri
atılmıştır. Cahit Külebinin şiirinde
anlattığı tozlu yolları, AK PARTİ iktidarıyla
bölünmüş asfalt yollara dönüştürdük. Unutmayalım ki tarih
yazanlar, ulaştırmadaki yarım asra sığmayan
yatırımların nasıl gerçekleştiğini mutlaka
yazacaklardır. Bu yollar, köprüler, viyadükler ve tünellerle
ırakları yakın yaparak taçlandırdığımız
güzel ülkemizi hayalleriyle buluşturduk. Bu destanın
yazılışının mimarı Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali
Yıldırıma huzurlarınızda şükranlarımı
arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız öncülüğünde planlanan ve
bir bir hayata geçirilen projeler ve dev yatırımlar, geleceğe
emin adımlarla ilerleyen ulaştırma stratejimizin en belirgin
örnekleridir. Bu bağlamda, AK PARTİ olarak
iktidarımızın ilk yıllarında, hemen 2003
yılı içerisinde Acil Eylem Planını uygulamaya koyduk.
Bugün gururla ifade ediyoruz ki belirlenen hedefleri on dört yılda
fazlasıyla gerçekleştirdik.
Ulaşım ve iletişimin her
alanında Hayatlar bölünmesin, hasretler kısa sürsün, tekerlekler
medeniyete yürüsün. diye çıktığımız bu yolda,
yolları böldük, milleti birleştirdik; yolları böldük,
hayatları birleştirdik. Büyük Osmanlının yüz elli yıl
evvel hayal ettiği Ovit Tünelinin inşaatı devam ederken Tünel-i
Bahri gibi projeler AK PARTİ iktidarıyla 21inci yüzyılda
Marmaray olarak hayata geçti. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüp
Geçişi, İzmit Körfez Köprüsü gibi devasa projeler AK PARTİ iktidarıyla
vücut buluyor. Zira, AK PARTİ olarak görümlük değil, ömürlük
hizmetleri hayata geçiriyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) Yedisu-Erzincan yolu ne
olacak?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) Ülkemizin
kırk yıllık hayali olan yüksek hızlı tren projeleri
hayata geçmiştir. Hava yolu sektörü için de gerekli çaba gösterilmiş
Hava yolu halkın yolu olacak. sloganıyla çıkılan bu yolda
planlanan hedeflerin tamamına ulaşılmış, neticede
millî hava yolu şirketimiz bir dünya markası olmuştur.
Doğu ve güneydoğuda, hayal bile edilemeyen
havaalanlarını, terminal binalarını hizmete açtık.
Ülke olarak, diğer bütün sektörlerde
olduğu gibi gelişme ve başarıyı uzaya da
taşımaya kararlıyız.
AK PARTİ olarak denizcilik
politikalarını ve yatırımlarını,
taşımacılık, limanlar, tersaneler, marinalar,
balıkçı barınakları gibi bir bütün olarak ele aldık.
Bütün bunların gerçekleşmesinde emeği
geçen, başta partimizin efsanevi lideri Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana, Başbakanımız Sayın
Ahmet Davutoğluna, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanımız Sayın Binali Yıldırıma ve emeği
geçen tüm Bakanlık personeline şükranlarımı arz ediyor,
2016 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını
Rabbimden niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yedisu yolunu da teröristler
bıraktığı takdirde yapacağız Allahın
izniyle.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) O görev
de Hükûmetin görevi. Teröristleri orada bulundurmayacaksınız, o görev
de sizin! Teröristlerin başına yıkacaksınız
orayı.
MUSA ÇAM (İzmir) Yapın yolu, yapın
yolu, Erzincana bağlayın onu.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) Saygıyla
selamlıyorum sizleri. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakelle.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
üçüncü konuşmacı Mikail Arslan, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MİKAİL ARSLAN
(Kırşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle
selamlıyorum. Bakanlık bütçesinin hayırlara vesile
olmasını Cenab-ı Allahtan diliyorum.
Tabii, konu Ulaştırma
Bakanlığı olunca; Körfez Geçişi, İstanbul-İzmir
Otoyolu, Avrasya Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim
Köprüsü, üç katlı büyük İstanbul tüneli, üçüncü havalimanı,
Kanal İstanbul, İzmir-Körfez Geçişi, Çanakkale 1915 köprüsü,
Millî Tren, Millî Uçak gibi devasa projeleri anmadan geçemeyeceğiz. Bu
büyük projeleri ve binlerce kilometre bölünmüş yolları,
havaalanlarını, limanları bize kazandıran, bu konuda
gecesini gündüzüne katan bütün Bakanlık bürokratlarıyla beraber
Sayın Bakanımıza özellikle teşekkür ederek de
konuşmama başlamak istiyorum.
Ulaşımda bu başarının
sağlanmasında çok kritik bazı kararlar alındı. Bu
kararlardan en önemlisi, Karayollarının Ulaştırma
Bakanlığına bağlanmış olmasıdır.
Karayollarının Ulaştırma Bakanlığına
bağlanmış olmasıyla beraber ulaşımda entegrasyon
ve koordinasyon gündeme gelmiş, havaalanlarının, limanların
ve kara yollarının birbirleriyle ilişkilendirilmesi söz konusu
olmuştur. Bu çerçeve içerisinde ulaşım master planı ve
lojistik master planı konu olmuş ve bu konuyla ilgili
Bakanlığımız çalışmaları
başlatmıştır.
Tabii, ikinci önemli olan konu da bu entegrasyonun
tamamlanabilmesi için büyükşehirlerdeki raylı sistemlerin
tamamlanabilmesi noktasında Bakanlığımızın bu
konuda sorumluluk almış olmasıdır. Bu sorumluluk
çerçevesinde İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve Antalyada raylı
sistemler hızla bitirilmiş ve yeni ağlar
planlanmıştır. Tabii bunun devamında küçük illerin de, 500
bin nüfustan küçük olan illerin de raylı sistemlerle tanışabilme
imkânı gelmiş ve zamanla, inşallah, büyük şehirlerin nüfus
ölçeklerine göre küçük illere de bu hizmetler
ulaştırılacaktır.
Yine ulaşım birlikteliğinin
sağlanması konusunda ulaşım koridorları gündeme
gelmiş ve bu konuda bağlantısı olmayan koridorların
bağlantısı sağlanması konusunda çalışmalar
yapılmıştır. Mesela bunlardan bir tanesi, Samsundan
Kırıkkaleye gelen ulaşım ağı, Ankaradan
dolaşarak Konya yoluna, oradan da Mersin limanına kadar
ulaşırlardı. Bu ağ, Kırıkkale-Karakeçili-Konya
yol bağlantısı şeklinde hemen ağa alınmış,
arkasından projelendirilmiş ve ihaleleri yapılarak hizmete
alınmış, şu anda da sathi kaplamadan sıcak kaplamaya
dönüştürülmesi için çalışmalar yürütülmektedir. Bu da son derece
önemli bir çalışmadır.
Lojistiğin değerlendirilmesi, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının serbestleştirilmesi,
Karayollarında BSKya geçilmesi konusu birbirinden önemli konulardır.
Yine Deliceden Aksaraya raylı sistem Devlet
Demiryolları hattı proje ihalesi çıkmıştır.
Delicenin de bir lojistik merkez olması son derece önemlidir çünkü
burası, yap-işlet-devret projelerinin kesim noktasıdır.
Buranın da aynı zamanda otoyol projesi olarak Kırşehire
bağlanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.
Yine, Kırşehir çevre yolunun da bir an
önce tamamlanmasını talep etmekteyiz.
Sayın Bakanım, bunlarla beraber
İstanbul ulaşımına da el atılması
Her ne kadar
raylı sistemlerle ilgili çalışmalar yapılıyor olsa da
sistemlerin birbirine bağlanması noktasında, yol ağlarının
birbirlerine bağlanması noktasında, otopark
politikalarının çözümcü olması noktasında, deniz
ulaşımının daha rantabl kullanılması
açısından, toplu taşımın daha rantabl
kullanılması açısından İstanbul
ulaşımının da, Bakanlığınız nezdinde,
Büyükşehir Belediyesiyle iş birliği hâlinde tekrar gündeme
gelmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Yine, kara yolları
kamulaştırmalarına çok büyük bedeller ödenmektedir. Bu
kamulaştırma noktasında da kamu yatırımı
ortaklık payı olarak bir düzenleme yapılmasını
Çünkü
kara yolu geçtikten sonra orada büyük bir değer kazanılmakta, bu
değer kazanılmasına rağmen, ayrıca Karayolları
büyük bedeller ödemektedir. Nasıl şehirlerde imar planları
yapılırken düzenleme ortaklık payı alınıyorsa, bu
yollardan da yol ağının 2 katı, sağlı sollu olmak
üzere bir düzenleme yapılırsa faydalı olur diye düşünüyoruz.
Yine, madem millî uçağımızı
planlıyoruz, bütün illere de havaalanları planlanmalıdır
diye düşünüyoruz. Çünkü 100 kişilik uçak, 50 kişilik uçaklarla
bu havaalanları rantabl kullanılabilir. Şu anda bütün illere bu
planlamalar yapılmalıdır diye düşünüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
dördüncü konuşmacı Ahmet Arslan, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; ben de,
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde grubumuz
adına konuşma yapmak üzere kürsüdeyim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sadece bir
fotoğraf göstereceğim, sonra birkaç cümle edeceğim. Bu
fotoğraf, yıldız gibi parlayan coğrafyasındaki,
Anadolu Trakya toprağının, Türkiye Cumhuriyetinin
bulunduğu konumu gösterir.
MUSA ÇAM (İzmir) Ahmet Bey, Sayın Bakana
da göster.
AHMET ARSLAN (Devamla) Sayın Bakan çok iyi
biliyor. Niye bildiğini şimdi söyleyeceğim.
Arkadaşlar, herkes yaşadığı
kente yapılan yoldan, demir yollarından, limanlardan Türkiye'nin
neler yaptığını görüyor. Ancak fotoğrafın
tamamını görmek adına coğrafyanızı dikkate almak
durumundasınız yani birileri gibi sadece ufka bakmak değil ufkun
ötesini görmek durumundasınız. İşte,
Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, hükûmetleriyle,
Ulaştırma Bakanıyla ve kadrolarıyla ufkun ötesini gören
Türkiye Cumhuriyeti son on üç yıldır Anadoluyu coğrafya
üzerinde köprü olmaktan çıkarmış, ulaştırma
koridorları anlamında köprü hâline getirmiştir. Nasıl
getirmiştir? Bütün ulaştırma türlerini birbirleriyle entegre
ederek. Yani kara yollarıyla, demir yollarıyla, limanlarıyla,
havaalanlarıyla birbiriyle entegre hâle getirerek bu coğrafyanın
farkına varmıştır, farkındadır, gereğini
yapmaktadır. Nasıl yapmaktadır? Sadece kara yollarında
değil demir yollarında da yüksek hızlı tren,
hızlı tren yapmakla kalmamakta, lojistik merkezleri yapmaktadır.
Kara yollarında sadece doğu-batı eksenli değil kuzey-güney
eksenli ana koridorlar yapmaktadır. Daha, deniz limanlarını
artırmakta, yetinmemekte, kara yollarıyla ve demir yollarıyla
birbirine bağlamaktadır ve bununla da yetinmemektedir
havaalanlarıyla ülkenin her yerini ulaşılabilir hâle
getirmektedir. Ulaşılabilir hâle getirmektedir ki bütün sektörler
ulaştırma altyapılarından yararlansın. Sadece birini
örnek vereceğim, bugün burada söylendi, dendi ki: 26 havalimanında
kalsaydı, 55 veya 57 olmasaydı. 57 olmasaydı uçak ambulans,
uçak helikopter Türkiye'nin her yerine gidip hizmet veremezdi. İşte,
Türkiye'nin her yerinde havaalanı var ki uçak ambulansımız, uçak
helikopterimiz Karstan da, başka yerlerden de hastayı alıp
Türkiye'nin her yerine götürebiliyor.
Demir yolu ağı örülüyor, işte bu
coğrafyanın hakkı veriliyor. Marmarayla, Bakü-Tiflis-Kars ile
Londra Orta Asyaya bağlanıyor. Diyebilirsiniz ki: Bana ne
Londradan, bana ne Orta Asyadan. Eğer bu coğrafyada 31 trilyon
dolarlık bir pazar varsa, bu coğrafyada milyarlarca insan
yaşıyorsa ticareten bu pozisyonunuzdan yararlanmanız lazım.
İşte, Ulaştırma Bakanlığı ve ekibi bu
pozisyonundan yararlanmak üzere projeler yapıyor.
Başka ne yapıyor? Doğu Kapıya
kadar demir yolumuz var, elli yıldır el vurulmamıştı;
bu kadrolar sayesinde Karsa da, Akyakaya da -Doğu Kapıya kadar
demir yolu yenilenmiştir- daha modern demir yollarıyla hizmet
verilmektedir. Dolayısıyla sadece yüksek hızlı trene
saplanıp kalmayalım.
Başka ne yapılmıştır? Kars
sadece şehir içindeki 22 kilometrelik bölünmüş yoldan bugün Kars,
Selim, Sarıkamış, Erzurum istikametinde ilçeleriyle
bölünmüş yolla tanışmıştır. Susuz ilçesi
bölünmüş yolla tanışmıştır. Digor ilçesi -şimdi
iş başlıyor- bölünmüş yolla tanışacaktır.
Arpaçay ve Akyaka ilçesi 1A standardında 12 metre genişliğinde
yolla tanışmıştır. Yolun kenarından bir traktör
giderken diğer taraftan 2 araba birbirini sollayabilecek genişlikte
yollarla tanışmıştır. Kağızman ilçesi elli
yıldır el vurulmamış yollarını yenilemektedir, 1A
standardına getirmektedir. Kimin sayesinde? Biliniz ki bu kadroların
sayesinde.
Sayın Çam, sataşmayacağım,
sadece sorunuza cevap vereceğim.
Ulaştırma Bakanlığı kadrosu
ufkun ötesini gördüğü için İzmire de iş yapıyor, Karsa da
iş yapıyor, Türkiye'nin her yerine, velhasılıkelam 81 ile
iş yapıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karsa bütçeden ne
kadar pay ayrıldı, ne kadar pay?
AHMET ARSLAN (Devamla) - Gayet güzel bir bütçedir.
Bundan sonra da başarılı bütçeler olacaktır diyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Projeler çılgın
olmasın! Çılgın olmasın projeler!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
beşinci konuşmacı Mustafa Ilıcalı, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Karayolları Genel
Müdürlüğünün 2016 bütçesiyle ilgili AK PARTİ Grubumuz adına söz
aldım. Burada beş dakikalık konuşmada aklınızda
kalabilecek bazı bilgileri, konunun otuz beş yıllık
hocası bir kişi olarak bunları öne çıkaracağım.
Bir kere, bugün benim için çok özel bir gün,
değerli milletvekillerimle de paylaşmak istiyorum. 29 Şubatta
-bugün- ağabeyim Ergündüz Ilıcalı dünyaya geldi, Dört
yılda bir doğum günüm. derdi. 1990 senesinde de 2 çocuğu
üniversitedeyken, Balıkesir-İzmir arasında geçirdiği bir
trafik kazasıyla hem kendisini hem yengemizi kaybettik ve o günden bugüne
MUSA ÇAM (İzmir) Başınız
sağ olsun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) Ben aynı zamanda da
1979dan beri hocayım. 1990da ağabeyimi, yengemi kaybetmişim;
başka bir trafik kazasında babamı, annemi. İstanbul
üniversitelerinde; Yıldız Teknik, İstanbul Teknik,
Bahçeşehirde hocalık yaptım. Her türlü görüşteki hocalarla
toplantılarda bulundum.
Ben burada tarafsız bir milletvekili diye
değil
Müsaadenizle, dönüyorum, Sayın Bakanım,
şahsınızda o günkü Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana, bugün bu çalışmaları devam ettiren Ahmet
Davutoğluna çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü bu yollar bölünmüş hâle
geldi. Benim ağabeyimin kaza yaptığı yer 3 şeritli bir
yoldu. O 3 şeritli yol, tırmanma şeridinden, 180
kilometre/saatle geldi. Yani grubumuza da teşekkür ediyorum, bana da ne
kadar denk geldi. Hem böyle bir Karayolu bütçesi hem böyle bir acım,
ikisini birleştiriyorum.
Ve şimdi, şu haritayı gösteriyorum.
Bakanım bildiği için arkaya dönmeyeceğim, değerli,
özellikle muhalefet partisi milletvekilleri
MAHMUT TANAL (İstanbul) Üstat, 180
kilometreden bahsediyorsun, suçtur. Öyle bir şey olur mu!
MUSTAFA ILICALI (Devamla) İşte, öldü
yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olmaz ama söyleyin,
kamuoyu yanlış anlayacak yani 120 kilometre deyin bari.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) Sürem çok az,
bunları daha sonra konuşuruz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Hocam,
sen işin uzmanısın, ne kadar otoyol yapılmış, bir
de onu söyler misin? Bu Hükûmet döneminde yapılan otoyolu da bir söyler
misin, sen işin uzmanısın? Onu da söyle.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) 2003ten önceki
Türkiyedeki bölünmüş yollar ile bugünkü bölünmüş yolları
görüyorsunuz. Tebrik ediyorum, 18.178 kilometre ilave yapıldı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hemen şunu
söyleyeyim: Bazı milletvekillerimiz, değerli vekillerimiz kara yolu
bütçesini öne çıkardılar, Demir yolları azaldı. dediler.
Hükûmetimiz
Yine, Binali Bakanıma teşekkür ediyorum. Ben 2002de de
milletvekiliydim, Sayın Bakanım Bir ulaşım strateji
planı yapalım. dedi, bana Meclisten Bakanlar Kurulu kararı
çıkardı, bu projeyi yaptık bütün İstanbul Teknik
Üniversitesi, diğer hocalarla beraber. Bu strateji planı içerisinde
konu bütüncül olarak ele alındı. Buradan, yolların standardının
artması, demir yolları, deniz yolları bir bütüncül
yaklaşım sağlamıştır ve kendisini o projede
çalışan tüm hocalar büyük bir takdirle bugün, her gün, sağ
olsunlar, Bakanımızdan
Her buluştuğumuzda muhakkak mevzusu
geçmektedir.
İşte, yatırımlara
bakıyoruz, 20 milyara çıkmış en son, baştan itibaren.
2003te 4 binden 20 milyara, 5 kat.
Trafik güvenliği acayip bir konu. Bölünmüş
yolları ne olur eleştirmeyin. Burada 2014 yılında 100
milyon taşıt/kilometre -bir teknik terim- 2,17ye düşmüş
5,72den. Bu ne demektir? Yüzde 62 azalma demektir. Bu ne demektir? İşte,
benim ağabeyimin karıştığı kazaları
caydırıcı hâle getirip önleyici yollar demektir. Burada, peki bu
ne demektir? Akaryakıt tasarrufunda sağlanan faydaya bakın, 4
milyar 500 milyon; seyahat süresindeki faydaya bakın, 7 milyar 590 milyon.
Bunlar son derece önemlidir. Emisyondaki faydaya bakın, tünellere
bakın; işte, 2003 öncesi 50 kilometre tünel, 2015e kadar 208
kilometre daha artarak 258 kilometreye çıkmış, yüzde 427 bir
artış demek.
Prestij projelere bakın. Ne olur, bu konuda
tereddüdü olan varsa benimle başka bir yerde otursun, bütün rakamları
vereyim, tartışalım. Yavuz Sultan Selim Projesi
-İstanbulda yıllarını geçirmiş bir kişi olarak-
İstanbul trafiğinin çözümünde çok önemlidir. Ortasından
raylı sistem geçmektedir ve bu raylı sistemiyle, genişliğiyle
dünyanın birinci köprüsüdür. Bu da inşallah, bu sene hizmete
girdiğinde TEMdeki, D100deki trafik önemli ölçüde azalacaktır.
Avrasya Tüneli çok önemlidir. Bununla ilgili de
yine, burada bu kadar kısa sürede bunları
paylaşamayacağım.
Başka prestij projeler: Bizim bölgeyi
ilgilendiren Ovit Tünelimiz vardır. Allah razı olsun, yine, o günkü
Sayın Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımız
sayesinde, YOGT değerlerine bakılsaydı hayatta yapılmayacak
şey yapılmıştır. Bölge kalkınmasında
doğu-deniz bağlantısında çok önemli olacaktır.
Bundan dolayı da yani söylenecek o kadar çok
şey var ki. Ama bir de Erzurum adına Sayın Bakanımdan
istirhamlarım var, Karayolları Genel Müdürlüğünden. Şu anda
projesi olup da yatırım programında teklif edilen
Erzurum-Uzundere arasında Tortum Gölünün tünelini istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Devamla) Buradan
konuşmamı duyan başkanlar arıyor beni. Erzurum-Çat
arasında, Palandökeni Tekmana bağlayan tüneli istiyoruz.
Erzurum-Çat arasındaki, yine Bingöl-Karlıova arasındaki
Çirişli tünelini istiyoruz. Yine, Erzurum Nene Hatun
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkanım, ek bir süre verin, Sayın Hocam
konuşsun, işin uzmanı. Ek bir süre verir misiniz Sayın
Başkanım.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
Erzurum Olur-Ardanuç
tünelini istiyoruz.
Bir de Sayın Bakanım, yüksek
hızlı treni Erzuruma da getirecektiniz. Biz, demir yolunun
aşağıya alınmasını
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, herkes Sayın Ulaştırma Bakanını övüyor.
Bu yazıları Ulaştırma Bakanı mı arkadaşlara
verdi, ne yaptı, bilmiyorum ki.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) Değerli Vekilim,
bir tamamlayalım.
Erzurumdaki yüksek hızlı trenin esas
demir yolunun altına alınmasını ve belediye adına
hazırlandığımız tramvay projesine desteğinizi
istiyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Seferihisar yolu
her iki yılda bir yeniden yapılıyor.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) Yapmış
olduğunuz destekten dolayı şahsınıza, Hükûmetimize,
geçmiş Hükûmete, bugünkü Hükûmete, orada oturan çok değerli
bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu Bakanlar Düzcenin
yolunu yapmıyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ilıcalı.
Yalnız Sayın Ilıcalının
taleplerinin bir kısmı mikrofonun kapandığı anda
yapıldı, izleyenler onları duyamadı ama tutanaklara
geçmiştir. İnanıyorum ki Sayın Bakan onları
değerlendirecektir.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Keşke
açsaydınız Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de 29 Şubatta doğup da
şimdi ahirete intikal etmiş olan Sayın
Ilıcalının ağabeyine ve yine ahirete intikal eden
diğer yakınlarına Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün 29 Şubat.
26ncı Parlamento Döneminde bir daha 29 Şubat günü olmayacak.
Böylece bütün milletvekilleri ve Hükûmet böylesi istisnai bir güne
tanıklık etmiş oluyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı Ebubekir Gizligider, Nevşehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Gizligider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğümüzün 2016 yılı
bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Elbette, bugünlerde bütçeyi konuşuyoruz,
rakamları konuşuyoruz, eleştiriler yapılıyor ama ben
rakamlara boğmadan, sadece bir hususa tüm Türkiyenin ve siz değerli
milletvekillerimizin dikkatini çekmek istiyorum.
Merak ettim, bir baktım, 2002 yılında
119,6 milyarmış bütçemiz, 119,6 milyar TL yeni parayla. 4,7 kat
artmış, yaklaşık 5 kat artmış. 2016
yılı yani bu yılın bütçesi 570,5 milyar TLye
ulaşmış, şimdiden hayırlı olmasını
diliyorum bu bütçenin.
Benim için burada en önemli şey şu:
Dünyamız ve bölgemiz çok ciddi bir türbülanstan geçiyor. Yani Orta
Doğu hemen yanı başımızda yangın yeri, öbür
taraftan Avrupa, Avrupa Birliği, hatta Atlantik ötesi ciddi bir ekonomik
krizin içinde; Avrupa küçülmeyi konuşuyor, komşu ülkelerimizden ise
gün geçmiyor ki yeni bir kriz haberi gelmesin. İşte, biz bu
denklemde, bu ağır coğrafyada, bu ağır ekonomik
bunalımın ortasında gerçekten, Türkiye olarak bir
başarı hikâyesi yazıyoruz.
2016 yılına girdik ve 2015 yılı
seçimler yılıydı. 2 tane genel seçim yaşadık ve
aralarında da yaklaşık beş ay gibi çok kısa bir süre
vardı. Yani baktığınızda aslında belki tüm
yıl boyunca seçim öncesi, seçim süreci, seçim sonrası, tekrar seçim
öncesi, tekrar seçim ve seçim sonrası gibi birbirini takip eden; normal,
oturmuş demokrasilerde dahi kaldırılması zor bir ekonomik
süreç yaşanmasına rağmen, bir yandan da güvenlik problemleri
yaşanmasına rağmen Orta Doğuda ve bize de yer yer etki
eden, bu yılki büyümemizi yüzde 4 çok yakında açıklanacak,
kabaca söylüyorum- olarak gerçekleştirmiş durumdayız. Bu
gerçekten bu coğrafyada bize göre bir başarı hikâyesidir.
Bu başarı hikâyesinin en önemli paragraflarından
birini de ulaştırmada ve bağlı olarak da kara
yollarında yazdığımızı düşünüyorum, hatta
iddia ediyorum ki ben, hiçbir parti AK PARTİ kadar yola önem vermedi. Bunu
şöyle açıklayayım: Yol medeniyettir. diyerek çıktık
çünkü milletimizin önüne ve hiçbir parti yola o kadar önem vermedi dedik ya
çünkü hiçbir partinin sloganı şu değildi belki: Durmak yok,
yola devam. dedik. Bu yol sadece kara yolu, hava yolu ya da deniz yolu
değildi, bu yol bize göre gönüllerin yoluydu; sadece ülkemizin değil,
mazlum milletlere de giden gönüllerin yolunu irşat etmekte. Aslında,
düşünüyorum ki kara yollarını da biz ak yollar yaptık.
Niçin ak yollar yaptık? Az önce benden önceki kıymetli
konuşmacı da bahsetti.
ATİLA SERTEL (İzmir) Beyaz asfalt
döktünüz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Gözümüzü
alıyor giderken, yollara bakamıyoruz.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Anlatacağım.
Kıymetli konuşmacımız da,
Mustafa Bey de bahsetti, inanın ki -belki gülümsüyor şu anda ama- her
birimizin ailesinde acı hatıralar var kara yollarıyla ilgili.
Şimdi zaman zaman gidiyoruz Ankara ile Nevşehir arasında, yer
yer birkaç kilometre tadilat oluyor, tahammül edemiyoruz. 3 kilometre, 5
kilometre, 10 kilometre tadilata tahammül edemiyoruz ve aklımıza
şu soru geliyor: Peki yıllarca biz nasıl gittik? Nasıl
gittik söyleyeyim: Şimdi o yollarda, yani bölünmüş yol konumuna gelen
o yollarda kaza oranı ve ölüm oranı yaklaşık yüzde 60
düşmüş. Sadece bunun için bile sizlere teşekkür ediyoruz,
Sayın Bakanıma ve ekibine.
Elbette, 2002 ile 2015 arasında birçok istatistik
var ama bunları vermeye gerek duymuyorum. Çünkü vaktim son derece
azaldı. Özellikle, duble yol ve ardından başlayan sıcak
asfalt projeleriyle turizm ve ekonomi ciddi şekilde canlandı. Bu
kapsamda -benden önceki konuşmacılarımız saydı, vaktim
yetmeyecek- şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Kısa bir süre önce
ABDde testleri yapılan Hyperloop diye bir yeni ulaşım sistemi
söz konusu ve Bakanlığımız onu da yakından takip
ediyor ve Türkiyede nasıl uygulayacağının
planını yapıyor.
Vaktim çok kısıtlı, o yüzden
Nevşehirden de çok kısa örnek vermek istiyorum size. Çok şükür
ki bütün il girişlerimizin tamamı duble yol ve şimdi
inşallah, il merkezi itibarıyla da önümüzdeki bahar itibarıyla
tamamını sıcak asfaltla kaplayacağız, bunun için de
teşekkür ediyoruz.
Aslında şunu söylersek herhâlde mesele
hallolmuş olur. Gayret bizden, tevfik Allahtan. Niyet hayır,
akıbet hayır diye çıktık bu yola ve milletimiz takdir
etmeye devam ediyor.
Bu vesileyle, bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gizligider.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
yedinci konuşmacı, Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ERCOŞKUN
(Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Öncelikle şehitlerimizi rahmetle,
minnetle bir kez daha anmak istiyorum. Aynı zamanda, rahmetli Erbakan
Hocamızı da özlemle bir kez daha anmak istediğimi belirtmek
isterim.
2016 yılı bütçe görüşmelerinin
hayırlı olmasını diliyor ve Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu (kısaca BTK) ile ülkemiz bilişim sektörüne
ilişkin bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elektronik haberleşme sektörünü düzenlemek ve
denetlemek amacıyla 2000 yılında kurulan ve Türkiye'nin ilk
sektörel düzenleyici kurumu olan BTK kanalıyla, sürdürülebilir rekabet ve
tüketicilerin korunması hedeflenmiştir. Pazar büyüklüğü, 2015
yılı sonu itibarıyla 39,6 milyar TL iletişim teknolojileri
ve 36,7 milyar TL bilgi teknolojileri olmak üzere toplam 76,3 milyar TLye
ulaşmıştır. 2003 yılında geniş bant abone
sayısı 19 binken, mobil abone sayısı 28 milyonken, 2016
yılı Ocak ayı itibarıyla geniş bant abone
sayısı 49 milyonu, mobil abone sayısı ise 73,8 milyonu
aşmıştır. Bu hızlı artışta, 2009
yılından itibaren mobil geniş bant İnternet hizmetlerinin
verilmesi etkili olmuştur. Ocak 2016 itibarıyla mobil geniş bant
abone sayısı 39,7 milyonu aşmış, 2009 yılında
bulunmayan ve 2009 yılında sadece 150 bin olan fiber abone
sayısı Ocak 2016da 1,7 milyona ulaşmıştır. Tabii
bunun yanında, makineden makineye iletişim de son dönemde artan bir
orandadır yani şu anda 3 milyon civarında olan makineden
makineye iletişim de önümüzdeki dönem daha da artacaktır.
TÜRK TELEKOM ve mobil işletmecilerin 2003 ile
2015 yılları arasında yapmış oldukları toplam
yatırım tutarı cari fiyatlarla 62,9 milyar, bugünün
fiyatlarıyla ise 87,4 milyar lirayı bulmuştur.
Değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002de
AK PARTİ nasıl Türkiye'nin kaderi için bir dönüm noktasıysa, o
dönemde Sayın Ulaştırma Bakanımız Binali
Yıldırımın vizyoner bakışı ve
adımları, özellikle bilişim sektörünün gelişimi için de
önemli bir dönüm noktası, bir kader noktası olmuştur.
Ben Bolu Milletvekiliyim, Bolu Milletvekili olarak
ulaştırma alanındaki adımları çok iyi bir şekilde
gözlemleyen bir kardeşinizim çünkü 12 hükûmet, 16 bakan
değiştiren bir Bolu Dağı Tünelinin yapımına biz
şahit olduk ve bu tünel, AK PARTİ iktidarıyla beraber, sadece
3,5 kilometrelik bu tünel çok kısa bir zamanda bitti ve
vatandaşın hizmetine sunuldu. Peki, şu anda, sadece kara
yolları üzerinde yapılan tünellerin Boludan İstanbula kadar
yani yaklaşık 250 kilometre tuttuğunu, buna demir
yollarındaki tünelleri de kattığımız zaman,
İstanbuldan Bolu, Boludan da Kırıkkaleye kadar -Ramazan
Canın memleketi Kırıkkale, Ramazan Can da bizim için çok
önemli- ulaştığını düşünürsek, kıyaslama
anlamında oldukça önemli bir rakam olduğunu söyleyebiliriz.
Tabii, TELEKOMun özelleşmesi, BTKnın
yapmış olduğu düzenlemeler bu sektörün gelişimi için,
dolayısıyla bütün sektörlere altyapı hizmeti sunan bilişim
sektörünün gelişimi için oldukça önemli değişiklikler
oluşturdu. Geçtiğimiz yıl 7 Hazirandan sonra, o yaşanan
ortamda ki o manada provoke edilmeye çalışılan, birçok anlamda
Türkiyenin geleceğiyle alakalı soru işaretleri
oluşturulmaya çalışılan bir dönemde 4,5G İhalesini
yapan BTKnın 4 milyar avro civarındaki bir bedelle bu ihaleyi
bitirmesi, aslında ekonomik anlamda da Türkiyenin önünün ne kadar
açık olduğunu, o dönemde bile bunun başarılabilmesi
anlamında ortaya koymuştur. Tabii, 4,5G İhalesinde yerli
alımın şart koşulması; yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50lilere
kadar yerli alımın şart koşulması, bir
miktarının KOBİler üzerinden yapılmasının
şart koşulması da oldukça önemli. İnşallah, TÜRKSAT
uydularının da, 2020de tamamen yerli uyduların da
atılmasıyla beraber bu sektörün önü daha da açılacak. BTKnın
e-devlet konusundaki çalışmaları, engelliler hakkında
yapmış olduğu çalışmalar da önümüzdeki süreci
inşallah tamamlayacak. Siber güvenlik ve yerli siber güvenliğin bu
manada üzerine düşülmesi de gelecek açısından oldukça önemli.
Değerli dostlar, son olarak Sayın
Bakanın bir ifadesiyle bağlamak istiyorum, sosyal medyada çok bir
güzel karşılığı vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ERCOŞKUN (Devamla) Vurur yüze
ifadesi; trafikte hız felaket, bilişimde ise hız berekettir bir
tanesi. diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ercoşkun.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
sekizinci konuşmacı Sayın Selim Dursun, Sivas Milletvekili.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden bir söz talebim var.
BAŞKAN Bir konuşmacıyı anons
ettim, bitireyim ondan sonra.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Peki,
tamam.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dursun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM DURSUN (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğümüzün 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, 3 saat
mesafeyle 41 ülkeye, 5 saat mesafeyle de 65 ülkeye ulaşılabilen
stratejik bir noktadadır. Global ekonominin
sınırlarının kalktığı bir ortamda
havacılık sektörü de olmazsa olmaz bir sektördür. Havacılık
sektörü, aynı zamanda bölgesel kalkınmanın mesafeden
bağımsız olarak sürdürülmesinde önemli katkı sağlayan
bir ulaşım türüdür. Havacılık sektörü dünyada yüzde 5
büyürken ülkemiz yüzde 15lik büyümeyi yakalayarak dünyayı 3e katlamıştır.
Ülkemiz dünya sıralamasında 30uncu sıradan 11inci sıraya
yükselmiş ve dünyada havacılık sektörünün kurallarını
belirleyen ülkelerden biri olmuştur.
Bu gelişmelerle 26 olan havaalanı
sayımız 55e, on üç yıl önce 34 milyon kişi hava yoluyla
yolculuk yaparken günümüzde 182 milyon kişiye, uçak sayımız
162den 489a, sektördeki istihdam 65 binden 190 bine ulaşmış,
bu gelişmelerle birlikte sektörün yıllık cirosu on üç yılda
2,2 milyar dolardan 27 milyar dolara yükselmiştir, ekonomimize de çok
önemli bir katkı sağlamıştır.
Havacılığın gelişmesindeki
bu farkındalık tüm yurdumuzda olduğu gibi Sivasımızda
da görülmüştür. Mevcut havalimanı pistimiz büyütülmüş, yeni
terminal binası yapılarak, modernize edilip ulusal ve
uluslararası uçuşlara açılarak yolcu sayımız 18 binden
550 bine ulaşmıştır, uçak sayımız da çok az bir
rakamdan 4.260lı rakamlara ulaşmıştır.
Bölünmüş yollar hakeza 24 kilometreden
yaklaşık 900 kilometreye ulaşmıştır, yolları
yaparak milletimizi birbirine daha çabuk kavuşturma imkânı
sağlanmıştır.
Ulaştırma alanında yine
Sivasımıza 7 milyarın üzerinde yatırım
yapılmıştır. Halka hizmet Hakka hizmet. felsefesiyle
hareket eden AK PARTİ hükûmetlerimiz, seksen yıllık, ihmal edilmiş
altyapı problemlerini on üç yıl gibi kısa bir zamanda
çözmüş, halkımızın yaşam standartlarını
yükseltmiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz,
uluslararası sivil havacılık kuruluşlarında da etkin
yerlerde temsil edilmiştir bu arada; Avrupa Sivil Havacılık
Konferansı, Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu,
Kuzey Atlantik Bölgesel Havacılık Emniyet Grubu, D8 Sivil
Havacılık Komisyonu Başkan
Yardımcılığı, EUROCONTROL Geçici Konsey Koordinasyon
Komitesi Başkanlığı, (SRC) Emniyet Düzenleme Komisyonu Başkan
Yardımcılığı görevlerini yürütmektedir. Kurucu üyesi
olduğumuz Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonunun en
üst karar organı 36 üye ülkeden biri olmak amacıyla 2016
yılında yapılacak seçime ülkemiz aday olmuştur.
Uluslararası uçakların güvenli uçuşları puanımız,
Avrupa Birliği üye ülkelerinin Ekim 2015 tarihi itibarıyla 0,55 olan
değerinden daha iyi bir değer olan 0,34 değerine
ulaşmıştır. Yapımı devam eden İstanbul yeni
havalimanı devreye girdiğinde Türkiyemizin çehresi ve imajı
değişecek ve bu proje sayesinde Türkiyemiz dünyanın transit
merkezi olacaktır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidara
geldiğinde uçakla seyahat etmek âdeta lüks iken, kurucu Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın Hava yolu halkın yolu olacak. sözünü bugün millet
olarak yaşamanın haklı gururunu taşıyoruz. Ülke
kaynaklarını doğru kullanarak ulaştırma sektöründe
atılan dev adımlarla ülkemizin âdeta çağ atlatılarak
dünyada model ülke hâline gelmesinde emeği geçen başta Sayın
Bakanımız Binali Yıldırım ve geçmişte
çalışmaktan onur duyduğum Ulaştırma
camiasının tüm mensuplarına şükranlarımı
sunuyorum.
Milletimize bu güzel hizmetleri sunan Hükûmetimize
ve Sayın Başbakanımıza teşekkür ediyor, 2016
yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, bu
vesileyle de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dursun.
Sayın Baluken, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre söz talebiniz vardı. Mikrofonunuzu
açıyorum, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Halkların Demokratik Partisi olarak 1993 yılında Muşun
Korkut ilçesinin Vartinis köyünde yaşanan insanlık
dışı katliamı kınadıklarına, bu olayla
ilgili davanın hâlâ sonuçlanmamasının utanç kaynağı
olduğuna, 1990lı yıllarda köylerde yapılan
katliamların bugün AKP Hükûmeti eliyle ilçelere ve illere
taşındığına ve tarih önünde hak ettikleri cezayı
mutlaka bulacaklarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüden Muş Milletvekilimizin de
dile getirmiş olduğu, 1993 yılında Muşa
bağlı Korkut ilçesinin Vartinis köyünde yaşanan insanlık
dışı katliamı Halkların Demokratik Partisi olarak
kınıyoruz. Aynı aileye mensup 11 insanın yakılarak bu
şekilde katledilmesi tam bir vahşet örneğidir. Hâlâ, 1993ten
beri bu davanın sonuca ulaşmaması, bu katillerin yargı
önünde hak ettikleri cezayı almamaları büyük bir utanç
kaynağıdır. Şu anda da yürüyen dava sürecinde savcıya
çok büyük baskıların olduğunu ve bir cezasızlıkla bu
katliamın üstünün örtülmeye çalışıldığını
biliyoruz. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bu davayı
yakından takip ediyoruz ve insanlığa karşı
işlenmiş bu suçlarda süre aşımının ya da
cezasızlığın asla söz konusu olamayacağını
bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Tabii, 1990lı yıllarda köylerde
yapılan katliamlar bugün AKP Hükûmeti eliyle ilçelere ve illere
taşınmıştır. Cizrede, Silopide, Surda yapılan
katliamlar bütün dünya kamuoyunun tanıklığında
gerçekleşmiştir. Şu anda hâlâ, bir hafta içerisinde Cizredeki
vahşet bodrumlarında ve cehennem binalarında yakılarak
katledilen 170e yakın insanın cenazesi vardır.
Demin Adli Tıp Kurumu Başkanıyla
yaptığım görüşmede henüz 58inin kıyaslamalı DNA
testleriyle kimliğinin belirlenebildiğini, diğer cenazeler
yakıldığı için, bir vahşet tablosuyla karşı
karşıya olunduğu için kimliklerinin tespitlerinin bile
yapılmadığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, ek süre verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun, tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Cenazelerin bir parçasının Mardinde, bir parçasının
Urfada olacak şekilde bir vahşet tablosuyla karşı
karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, tabii, AKP Hükûmeti bu
vahşet suçlarını işleyenlere karşı bir
dokunulmazlık yasası getirmeyi düşünüyor. Halkın
seçilmiş temsilcilerine yönelik dokunulmazlık tehdidini yapanlar
Cizredeki bu vahşeti uygulayanlara karşı da bir
dokunulmazlık zırhı getirmeye çalışıyorlar. Demin
ifade ettiğim gibi, asla bu cezasızlık ve zaman
aşımıyla ilgili beklentileri söz konusu bile olmayacak. Tarih
önünde, insanlık önünde bu suçlar mutlaka hak ettikleri cezayı
bulacaklar. AKP Hükûmetinin de Uluslararası Ceza Mahkemesi dâhil olmak
üzere bu katliamla ilgili savaş suçu, insanlığa karşı
suçtan dolayı yargılanacağını bir kez daha ifade etmek
istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
(Devam)
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına dokuzuncu konuşmacı Jülide Sarıeroğlu, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıeroğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE
SARIEROĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2016 yılı bütçe görüşmeleri çerçevesinde
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin hemen
başında, bugün Ankara Polatlıda Hakka
uğurladığımız şehidimiz Can Çalışkan
kardeşime, Konyada son yolculuğuna uğurlanan şehidimiz
Mustafa Çetine ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum, yaralı
kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.
Ülkemizin birlik ve beraberliğine kastetme
gayreti içinde olanlar, ülkemiz üzerinde kirli hesapları olanlar ve
onların destekçileri bir kez daha bilsinler ki başaramayacaklar, bu
ülkenin birliğini ve kardeşliğini bozamayacaklar. Adı ve
amacı ne olursa olsun, kim olursa olsun ülkemize ve milletimize
karşı ihanet içinde olanlar, toplum vicdanını hafife almaya
kalkanlar hak ettikleri karşılığı her daim alacaklar.
Her şehidimiz ve her gazimiz, bu toprakların daima
vatanımız olduğunun, 78 milyonun bir ve bütün olduğunun,
bayrağımızın inmeyeceğinin,
ezanlarımızın susmayacağının, ülkemizin bölünmeyeceğinin
ispatıdır. Terörle mücadelemiz kararlı şekilde devam
edecek. Hak ile batıl mücadelesinde er ya da geç hak galip gelecek.
Değerli milletvekillerimiz,
iktidarımız 2002 yılından itibaren insanı ve insan
onurunu merkeze alarak çalışma hayatına ilişkin yeni bir
sosyal modeli hayata geçirmiştir. 2002 yılından itibaren
İş Kanunu, Sendikalar Kanunu, sosyal güvenlik reformu, İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası, memurlara toplu
sözleşme hakkı, 1 Mayısın resmî tatil ilan edilmesi,
kadınların başörtülü şekilde kamuda
çalışmasının önündeki engel ve ayrımcı
uygulamaların yürürlükten kaldırılması -ki bu uygulama için
de Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum-
Tasarrufu Teşvik Fonu ve konut edindirme yardımlarının
ödenmesi gibi önemli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Geçmiş
dönemlerin mirası sorunların çözümü için bütüncül bir
yaklaşımla hareket edilmiştir. Aktif ve pasif iş gücü
politikaları, vergi indirimleri, prim teşvikleri, kadın, genç ve
engellilerin istihdamının desteklenmesi gibi politikalar ile küresel
krizin etkilerinin tüm dünyada ağır şekilde hissedildiği
bir dönemde 6,4 milyon vatandaşımıza istihdam imkânı
sağlanmıştır. Sadece 2015 yılında 1 milyon
istihdam sağlanmıştır. Ülkemizde Kasım 2015
itibarıyla iş gücüne katılım oranı yüzde 51,2;
istihdam oranı yüzde 45,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kurumsal
kapasitesi her geçen gün artan İŞKUR, sadece 2015 yılında
890 bin kişiye iş olanağı sunmuştur. 28
Şubatın ürünü katsayı zulmünün bir sonucu olarak
yaşadığımız mesleksizlik sorunu, geçtiğimiz on
dört yıl içerisinde İŞKURun mesleki eğitim faaliyetleriyle
giderilmeye çalışılmıştır. 2015 yılında
370 bin vatandaşımız İŞKURun eğitim
programlarından faydalanmıştır.
Değerli milletvekilleri, özellikle
yaptığımız kadın odaklı düzenlemeler sonucunda
kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 31,6,
istihdam oranı yüzde 27,5 seviyesine ulaşmıştır. Son
on yılda, kadınların iş gücüne katılım oranı
8 puandan fazla, kadın istihdamı oranı 7 puandan fazla
artmıştır.
Bu rakamlar, partimize yöneltilen kadın
odaklı tüm haksız iddiaları çürütmüştür.
İddiaların aksine, AK PARTİ hayatın her alanında
kadınların rol ve statülerini yükseltmiş, ayrımcı ve
ötekileştirici uygulamaları kaldırmış, çalışma
ve analık hakkını güvence altına almıştır.
1 Kasım seçimlerinin ardından doğum
sonrası güvenceli esnek çalışma düzenlemesi başta olmak
üzere yaptığımız ve yapacağımız
çalışmalarla kadınları güçlendirmeye devam edeceğiz.
Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında işsizliği yüzde 5,
istihdamı yüzde 50ye yükseltmeyi hedefliyoruz. Fırsat
eşitliği, işi değil insanı korumak, insan onuruna
yaraşır çalışma temel önceliklerimiz.
Hazırladığımız bütçemiz bu hedeflere ilerlememize
katkı sağlayacak. Eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirerek,
daha fazla ve daha nitelikli iş imkanları oluşturarak, rekabet
gücünü artırarak, bir tercih olarak güvenceli esnek çalışma
imkânlarını oluşturarak çok boyutlu ve gerçekçi politikalarla
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Çalışma hayatı politikaları,
sloganlara, toptan retçi yaklaşımlara ve ideolojik saplantılara
feda edilemeyecek kadar büyük önemi haiz. AK PARTİ olarak, bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da adil ve kapsayıcı çalışma
hayatı politikalarımıza devam edeceğiz.
2016 Çalışma Bakanlığı
bütçemizin ülkemize, milletimize, çalışma hayatına hayırlar
getirmesini diliyorum. Çalışma Bakanlığındaki emekçi
arkadaşlarımıza da katkılarından dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) -
geçmişte olduğu gibi bundan sonraki katkıları için de
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sarıeroğlu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın hatip dedi ki: Çalışma
yaşamında çalışan kadın sayısı
artırıldı. Şu anda, biz üç bakanlığın bütçesini
görüşüyoruz. Bakıyorum, bakanlık sırasında, üç
bakanlığın bütçesi görüşülüyor, 2 kadın
arkadaşımız var. Bu nasıl artış olur? Ben
anlamadım bir şey.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Tutanaklara geçmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına onuncu
konuşmacı Salim Uslu, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM USLU (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere çalışma hayatı
çok dinamik bir alandır. Ne kadar değişiklik yaparsanız
yapın yeni ihtiyaçlar, beklentiler çeşitlenerek artar. Güçlü sosyal
politikalar ve duyarlılıklarla, ekonomik veya teknolojik
değişikliklerle ve de küresel dayatmalara karşı yeni ve
sürekli reformlar gerekir, biz de on üç yıldır bunu
başarıyla yapmaya çalışıyoruz.
İnsan ve emek merkezli bir anlayışla
yapılan çalışmaları, geçmişteki çalışmaları
bir hatırlayacak olursak: Zorunlu tasarruf ve KEY hesaplarının
ödenmesi, durağan politikalarda yatan IMF borçları ödendiği gibi
IMFnin politikalarının reddedilmiş olması ve aynı
zamanda, 218.733 kişiye kadro verilmiş olması, yine,
özelleştirme sonucu mağdur edilen -ki bugün ne tesadüftür ki 29
Şubat 1984 tarihinde kamu işletmelerinin özelleştirilmesi
kararı alınmıştı, bugün yıl dönümü oluyor-
kişilerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi, az önce
arkadaşım da söyledi, 2008 yılında 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününün ilan edilmiş, 2009da resmî tatil
yapılmış olması, BAĞ-KUR, SSK, Emekli
Sandığı gibi kurumların tek çatı altında
toplandığı gibi aynı zamanda hizmette de norm
birliğinin sağlanmış olması, asgari ücrette
verdiğimiz sözün yerine getirilmiş olması, bunu getirirken de
yükümlülüklerin paylaşılmış olması, sosyal
tarafların taleplerinin dikkate alınmış olması ve
aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği
konusunda müstakil bir İş Sağlığı ve
Güvenliği Yasasının çıkartılarak 120.422 iş
sağlığı ve güvenliği personeliyle hizmet sürdürülüyor
olması elbette son derece önemlidir. Bu vesileyle, ben de başta
şehitlerimiz olmak üzere -aynı zamanda çalışanlardan-
iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli tedbirler
alınmadığı için iş kazasında hayatını
kaybedenleri de rahmetle anmak istiyorum.
Ama şunu bilmek durumundayız ki iş
sağlığı ve güvenliği önemli bir maliyet değildir.
Bilinmelidir ki önlemek, telafi etmekten daha ucuz ve daha kolaydır ve bu
da bir kültür ve duyarlılık meselesidir.
İşsizlik sigortamız fevkalade başarıyla
çalışıyor; 4,3 milyon kişiye 10,5 milyar civarında
para ödenerek 590 bin vatandaşımızın işsizlik
sigortasından yararlanması sağlanmıştır, bir
anlamda, namerde muhtaç olmaktan da kurtarılmıştır.
Kısa çalışma ödeneği, Ücret
Garanti Fonunun oluşması ve buradan binlerce
arkadaşımızın yararlanıyor olması son derece
önemlidir.
Özellikle üzerinde durmak istediğim bir
başka husus da kayıt dışı istihdamla mücadeleye çok
ciddi önem verilmiştir ve bu nedenle de kayıt dışı
mücadelede yüzde 52lerden yüzde 33lere gerileme başarısı
gösterilmiştir. Sadece benim seçim bölgem Çorumda bile özellikle bugüne
kadar işverenlerimize 365 milyon lira prim desteği verilmek suretiyle
istihdam sorununun çözülmesi, bir taraftan da kayıt
dışılığın önlenmesi konusunda önemli bir mesafe
katedilmiştir.
Ve yine memnuniyetle ifade etmek gerekiyor ki sosyal
güvenlik kapsamındaki insanımız nüfusunun yüzde 71lerden -artan
nüfusa rağmen- yüzde 85lere ulaşmış olması büyük
başarıdır.
Sayın Bakanımıza da hazır
buradayken bazı önermelerde bulunmak istiyorum: Sayın Bakanım,
ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme arasında, sendikal haklar
ile sosyal düzen arasında, toplu sözleşme hakkı ile kamu düzeni
arasında, parasal dengeler ile sosyal politikalar arasında doğru
bir ilişki kurgulamak zorundayız. Bu sebeple, iş kolu
sözleşmesini yaygınlaştırmak, işsizlik
sigortasına erişimi kolaylaştırmak, işçi-memur-4/C-taşeron-mevsimlik
ayrımı gibi yapay statüleri kaldırıp AB ve ILO
normlarına uygun düzenlemeler yapmak ve özellikle de gündemimizde olan
özel istihdam bürolarını 181 ve 188 sayılı ILO
Sözleşmelerine uygun olarak yasalaştırmak durumundayız. Bu
konuda da sizin özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Aynı zamanda, Ekonomik ve Sosyal Konsey
başta olmak üzere, endüstri ilişkilerine yönelik düzenlemeleri
konjonktür, istek ve taleplere göre değil ILO ve AB normlarına göre
gerçekleştirmek durumundayız.
Ve aynı zamanda, özellikle 6331
sayılı Yasada yer alan iş sağlığı ve
güvenliği temsilciliğini mümkün mertebe sendikasız iş
yerlerinde de yaygınlaştırıp sendikalaşmayı,
örgütlülüğü teşvik etmek durumundayız. Ve bence bu politikalar
yeni Türkiyeye ve cumhuriyetimize çok da yaraşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİM USLU (Devamla) Bu vesileyle
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor ve tüm
Çalışma Bakanlığı emekçilerine teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
birinci konuşmacı Halil Etyemez, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2016 yılı bütçesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de bugün Konya Ilgında Mustafa Çetin
hemşehrimizi, şehidimizi ebediyete uğurladık ve aynı
zamanda, Ankara Polatlıdaki şehidimizi de yine ebediyete
uğurladık, öncelikle kendilerine Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı diliyorum ve terörü yapanları ve
terörü destekleyenleri de buradan lanetliyorum.
AK PARTİ olarak, her alanda olduğu gibi
sosyal güvenlik, sosyal politika ve çalışma hayatında da
vatandaş odaklı, sosyal diyaloğu ve uzlaşıyı esas
alan reformist bir tutum sergiledik. Geçmişten devraldığımız
birçok olumsuzluğu düzelterek, daha önce hayal dahi edilemeyen birçok
yeniliğe de imza attık, çünkü biz biliyoruz ki güçlü toplum
insanların bugününü de geleceğini de güvence altına alan
toplumdur. Çalışamayanına bakan, çalışanını
koruyan devlet, gerçek bir sosyal devlettir. Çok değil, bundan on yıl
önce birçok gelişmiş ülkenin yapamadığı, biz yaparken
de imrenerek izlediği sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirerek,
Avrupanın en güçlü sosyal güvenlik kurumunu kurarak, sürdürülebilir,
etkin, verimli bir sosyal güvenlik sistemini inşa ettik. 2002
yılında 47 milyon kişiye zar zor hizmet verebilen, âdeta
batmış bir sosyal güvenlik sistemi varken, bugün aynı personel
sayısıyla tüm vatandaşlarımıza hizmet eder
konumdayız, çok şükür. 2002de 12 milyon olan aktif sigortalı
sayısını 20 milyona çıkardık, kayıt
dışı istihdam oranını yüzde 52,1den yüzde 32,6ya
kadar düşürdük.
Açtığımız hizmet merkezleriyle
vatandaşımıza yerinde hizmet sunarak hizmeti ayaklarına
kadar götürdük.
Emeklilerimize intibak düzenlemesi yaparak
maaşlarında iyileştirmeler sağladık.
Gençlerin ve kadınlarımızın
istihdamına sigorta primi destekleri getirdik.
AK PARTİ hareketinin temel değeri
adalettir. Biz sağlık sisteminde yapılan reformla
sağlık hizmeti almayı lüks ve ayrıcalıklı
olmaktan çıkararak zengin ile fakiri aynı hastanelerde, aynı
kalitede hizmet alabilir hâle getirdik. Sağlık karnelerini çöpe
attık. Vatandaşlarımızın ilaç kuyruğu çilesine
son verdik. Biz adalet anlayışımızın gereğini
yerine getirdik. 2002den bu yana ülke olarak sağlıkta büyük
ilerlemeler kaydettik. 2002-2015 döneminde sağlık
harcamalarını 6 kattan fazlaya getirdik.
Serbest piyasayı savunmakla beraber, ekonomik
politikalara olduğu kadar sosyal politikalara da ağırlık
verdik. Hiçbir zaman vahşi kapitalizme prim vermedik ve devleti
vatandaşın amiri olarak değil hizmetkârı olarak gördük. Son
on üç yılda sosyal harcamalarda 19 kat artış sağladık.
Gelişmiş ülkelerle bile mukayese edildiğinde
vatandaşlarımız güçlü bir sosyal güvenlik sistemine sahip
olmanın ayrıcalığını yaşamaktadır.
Bugün siz de gittiğiniz bütün hastanelerde sadece bir kimlik
numarasıyla eşit muamele görmenin keyfini doyasıya
yaşıyorsunuz. Dünyanın hayranlıkla izlediği bu
dönüşümü bu kadrolar gerçekleştirdi. Ama yeter mi? Elbette ki hayır.
Yeni dönemde reformlarla yine karşınızda olacağız.
AK PARTİ iktidarından önce insanlar sosyal
güvenlik ihtiyacını 50li yaşlarda hissetmeye başlarken
bugün ortaokul çağlarında sosyal güvenliğin önemini anlar hâle
geldiler. Bu anlayış bile başlı başına bir
reformdur. Bu reform nasıl mı oldu? Sosyal güvenlik, emeklilik ve
kaliteli sağlık hizmetinin ana sütü gibi hak ve helal olduğunu
halkımıza yaşatarak anlattık. Evet, sosyal güvenlik
hakkı ana sütü gibi helaldir ve haktır. Biz de AK PARTİ
iktidarı olarak bu hakkın bekçisiyiz.
Biz sözünün eri bir hareketiz. Liderimiz dört ay
önce meydanlarda ne dedi? Söz, size verdiğimiz her vaadi üç ay içerisinde
yapacağız. Yaptık mı? Elbette ki yaptık.
Emeklilerimize seyyanen zam verdik mi? Verdik. SSK, BAĞ-KUR ve memur
emeklilerine yaptığımız zamlarla, seyyanen ve orantısal
artışlarla emekli aylıklarında reel olarak yüzde 339a
varan artışlar sağladık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Çalışan
emeklimizden kesilen yüzde 10 destek primini kaldırdık mı?
Kaldırdık. Gençlerimizi sıkıntıya sokan GSS primini
kaldırdık mı? Elbette ki kaldırdık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu Hükûmet
getirmişti, başkası getirmedi ki.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Evet, AK PARTİ
icraatlarını saymaya elbette ki nefesimiz yetmez, buna
zamanımız da yetmiyor. Ama şunu net bir şekilde ifade
edelim ki millet bunu çok açık bir şekilde görüyor diyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Önce
eşeğini kaybettirip sonra bulduruyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vallahi ya, sanki bir
başkası getirmiş. Kendileri getirdiler, kendileri götürdüler.
Böyle bir şey yoktu ki.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Ben 2016
yılı bütçesinin hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisimizi
tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Etyemez.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
ikinci konuşmacı Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt.
Buyurun Sayın Ceritoğlu Kurt. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİYE İLKSEN
CERİTOĞLU KURT (Çorum) Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine metanet
diliyorum. Terörden beslenen ve terörü destekleyenleri lanetliyorum.
Mesleki Yeterlilik Kurumu ile Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü yani TODAİE bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiyenin küresel ekonomide rekabet edebilecek
iş gücünün yetiştirilmesine ve bu iş gücünün yurt
dışında da mesleklerini icra edebilmelerine imkân
sağlayacak, Avrupa Birliğiyle uyumlu ulusal yeterlilik sistemini
kurmak ve işletmek amacıyla kurulmuştur. 2006 yılında
kurulan genç bir kurum olan Mesleki Yeterlilik Kurumu, eğitim ve istihdam
ilişkisini güçlendirerek Türkiyede insan kaynaklarına yeni bir
bakış açısı getirmektedir. Ülkemizde ulusal meslek
standartlarını ve ulusal yeterlilikleri hazırlamakta,
şeffaf bir sınav ve belgelendirme sistemini kurarak mesleki
yeterliliklerde kalite güvencesini temin etmektedir. Ayrıca, Türkiyede
meslek standartlarını temel alarak teknik ve mesleki alanlarda ulusal
yeterliliklerin esaslarını belirlemek, denetim, ölçme ve
değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin
faaliyetleri yürütmek üzere kurulan Mesleki Yeterlilik Kurumunun görev
alanı ve sorumluluklarının her geçen gün
arttığını memnuniyetle izlemekteyiz.
Uluslararası alanda güçlü ve saygın ülke
olmanın önemli ölçütlerinden biri sağlıklı ve
istikrarlı gelişme gösteren güçlü bir ekonomiye sahip olmaktır.
Bunu sağlayabilmenin en önemli koşulu da istihdam ve mesleki
eğitim politikalarının birbiriyle uyumlu olması, istihdam
edilebilir niteliklere sahip yeterli sayıda iş gücünün yetiştirilmesidir.
Bu anlamda, Mesleki Yeterlilik Kurumu başarılı bir performans
göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, Mesleki Yeterlilik
Kurumu kurulmadan önce ülkemizde ulusal meslek standartları ve bu
doğrultuda oluşturulması gereken eğitim standartları
bulunmamaktaydı. En basit ifadeyle, işsizlerin iş bulmasına,
işverenlerin de aradığı nitelikte işçiyi temin
etmelerine imkân vermemekte, yurt dışındaki istihdam
imkânlarını sınırlamaktaydı.
Dünyada söz sahibi olmak için ekonomimizin güçlü
olması gerekir. Bizim de hedefimiz, üretim ve ekonomide daha üst basamaklara
çıkarak sürdürülebilirliği artırmaktır. İş
piyasasının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan nitelikli
iş gücünün eğitim sistemimiz içinde yetiştirilmesi son derece
gereklidir. Bu nedenle, Mesleki Yeterlilik Kurumu iş gücü
piyasamızın bugünü ve geleceği açısından kilit bir
öneme sahiptir.
Hükûmetimizin doğru politikaları
neticesinde eğitimde etkinliğin, ekonomide verimliliğin ve
rekabet edebilirliğin sağlanması için çözümler üretilmiş ve
hayata geçirilmiştir. İş gücüne çalışma alanı ve
görev tanımıyla ilgili güvence sağlanması, hayat boyu
öğrenmenin devamlılığını esas alan, ezber bozan
bu projeyle adil, şeffaf ve güvenilir bir sınav sistemi
kurulmuştur. Bu kapsamda, sektörlere ve mesleklere ilişkin işçi,
işveren, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle
istişare sonucunda toplam 12 sektörde 803 meslek standardı
hazırlanmıştır. Bugün itibarıyla, ülke genelinde,
sınavlar neticesinde başarılı olan 17.268i tehlike ve çok
tehlikeli işlere ilişkin mesleklerde olmak üzere toplam 34.714
kişiye mesleki yeterlilik belgesi verilmiştir.
Mesleki yeterlilik onaylı belgeye sahip olan
iş gücümüzün katma değer üreten, yaşam standardı yüksek,
yeterliliği ve becerisi tanımlanmış kalifiye iş gücü
hâline geleceğine inanıyoruz. Bu şekildeki iş gücümüz
istihdamda öncelikli olarak tercih edilecektir, yurt dışında
çalışmaya ve Avrupa Birliğinde serbest dolaşıma
hazır hâle gelecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin önemli kurumlarından birisi de 1952
yılında yönetim okulu olarak kurulan Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü yani TODAİEdir. Türkiye'nin değil, yakın
coğrafyanın en güçlü kamu yönetimi okulu olma vasfını
kazanmıştır. TODAİEnin eğitim ve öğretim
programından günümüze kadar 5.115 yüksek lisans ve doktora öğrencisi
mezun olmuştur. 2015-2016 akademik yılında 11 ayrı yüksek
lisans ve doktora programına, 40ı dost ve kardeş ülke kamu
görevlisi olmak üzere, toplam 340 öğrenci devam etmektedir. TODAİE
tarafından dost ve kardeş ülke kamu görevlilerine yönelik
eğitimler verilmektedir. Bu programlara, Ukrayna, Afganistan, Etiyopya,
Gürcistan, Kosova ve Tunus başta olmak üzere, birçok ülkenin kamu
görevlileri katılmaktadır.
İnsan odaklı siyaset
anlayışımızın, İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. düsturumuzun temeli, eğitim ve istihdama vermiş
olduğumuz önemin göstergesi olarak kamu, işveren, işçi
sektörlerine yönelik ülkemizin saygın ve başarılı
kurumları arasına girmiş olan Mesleki Yeterlilik Kurumumuzun,
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitümüzün ve
bakanlıklarımızın 2016 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ceritoğlu Kurt.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
üçüncü konuşmacı Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı bütçesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
1960 yılında kurulan Devlet Personel
Başkanlığı, yaklaşık 3 milyona yakın kamu
çalışanına ilişkin mevzuatın uygulanmasına
nezaret eden önemli ve köklü bir kuruluşumuzdur. Bu kapsamda,
sınırlı bir bütçeyle kamu
çalışanlarımızın tamamına ve diğer kamu
kuruluşlarımıza hizmet vermektedir.
Devlet Personel Başkanlığı,
personele ilişkin işlemlerin yürütülmesinin yanında, aynı
zamanda, devlet teşkilatlanmasına yön verilmesine ilişkin çok
önemli bir role sahiptir. Devlet kurumları arasında yetki ve
görevlerin hizmet gereklerine uygun olarak dağıtılması,
merkez ve taşra teşkilatlarının kamu
kaynağının etkin kullanımını sağlayacak
şekilde kurulması hususunda yol gösterici bir fonksiyona sahiptir.
Şüphesiz ki kamu
kuruluşlarımızın öznesini kamu çalışanları
oluşturmaktadır. AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz ilk
günden itibaren, kamu çalışanlarımızın göz ardı
edilmiş, ötelenmiş, dikkate alınmamış en temel hak ve
talepleri son derece önemsenmiş ve bu hakların teslimi
noktasında tarihî adımlar atılmıştır. Çünkü
bizler emeğin kutsal olduğuna inanıyoruz. Emeğin
karşılığının verilmesini sadece bireysel bir
talebin karşılanması olarak değil, aynı zamanda,
ülkemizin daha çok gelişmesinin, ülkemizin daha çok büyümesinin ve
çocuklarımıza müreffeh bir gelecek bırakmanın önemli bir
unsuru olduğunu görüyoruz.
Bu temel bakış açısıyla hareket
eden AK PARTİ iktidarı olarak ilk icraatlarımızdan biri,
çalışanların iradesi dışında
maaşlarından kesilen ve oluşturulan zorunlu Tasarrufu
Teşvik Fonunun tasfiye edilmesidir. Bu kapsamda, zorunlu Tasarrufu
Teşvik Fonundan yaklaşık olarak 13,5 katrilyonun, yine Konut
Edindirme Yardımı adı altında kesilen ama maalesef bütçe
açıkları için kullanılan yaklaşık 3,5 katrilyonun geri
ödenmesi de yine AK PARTİ iktidarı döneminde olmuştur.
Elbette ki çalışanlarımızın
geçmişe dönük olarak mağduriyetlerinin giderilmesi son derece önemli
ama bundan daha da önemlisi, memurun, yıllardan beri yanlış
politikalarla devlete karşı zedelenen güven duygusunun yeniden tesis
edilmiş olmasıdır. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki devletin
milletine olan hizmetlerini yerine getiren memurun devletine güveninin
olmadığı bir ülkede, vatandaşın devletine olan
güveninden bahsedilemez.
Kamu çalışanlarının
çağdaş çalışma koşulları ve insan onuruna yaraşır
ücret taleplerini, sosyal ve özlük haklarıyla ilgili taleplerini dile
getirdikleri ve bu konuda mücadele ettikleri en önemli zemin, 2001 ve 2012
yılları arasında toplu görüşme zemini olmuştur. Ancak
toplu görüşmelerde mutabakata alınan konuların bağlayıcı
olmaması ve son sözü Bakanlar Kurulunun söylüyor olması
çalışanların kendileriyle ilgili alınan kararlarda söz
sahibi olmalarını engellemiştir. AK PARTİ olarak 2010
yılında yapılan Anayasa değişikliğinde toplu
görüşmenin toplu sözleşme hakkına dönüştürülerek
milletimizden onay aldıktan sonra yürürlüğe girmesi cumhuriyet
tarihinde memurlar açısından, kamu çalışanları
açısından hiç şüphesiz en önemli kazanım olmuştur.
Çünkü bu ülkede yıllardan beri memurların toplu sözleşme
taleplerine karşı memurların iş güvencesini
tartışmaya açan anlayışlar yerine, bir yandan
memurların iş güvencesini garanti altına alan, diğer yandan
da kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkının
verilmesi noktasında ortaya konan siyasi bir anlayış ortaya
konmuştur. 2012 yılından itibaren, bugüne kadar yapılan 3
toplu sözleşmede kamu çalışanlarının temel talepleri
noktasında son derece önemli adımlar atılmış,
çalışma hayatının demokratikleşmesinin önündeki
engeller kaldırılmış ve bu bağlamda da şu anda
yüzde 80lere varan bir sendikalaşma oranına
ulaşılmıştır. Bütün bu çalışmalar, tamamen
bir bakış açısıyla alakalıdır; memurunu
önemseyen, çalışanlarını önemseyen, emeği kutsayan ve
bunu bireysel bir tavır olmaktan ziyade toplumsal ve toplum
barışını etkileyen önemli bir talep olarak gören siyasi bir
kadronun yaklaşımıdır. Toplu sözleşme hakkı ve
buna yönelik uygulamalar, şu anda kamu çalışanlarının
geleceğinin en önemli teminatı olmuştur.
Ben, bu
temel yaklaşım içerisinde sözlerime son verirken bütçemizin
hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaçar.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına on dördüncü konuşmacı Ahmet
Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çonkar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Avrupa Birliği Bakanlığı
bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna
başvurumuzla başlayan ve elli beş yılı aşkın
bir süredir devam eden Avrupa Birliğine üyelik sürecimizde Hükûmet ve
Meclisimizin 2002-2005 döneminde Kopenhag Siyasi Kriterlerine uyum konusunda
attığı adımlarla önemli bir eşiği
aştık. AK PARTİ hükûmetlerinin kararlı
çalışmalarıyla katılım müzakerelerimizi başlattık
ve sistematik bir çerçeveye oturttuk. ABye üyelik sürecinin ülkemizin siyaset
vizyonunun belirleyici bir parçası hâline gelmesiyle 2011
yılında AB Bakanlığımızı kurduk. 61inci
Hükûmet döneminde Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan 2014
yılını Avrupa Birliği yılı ilan etti. Daha
sonraki tüm hükûmet programlarımızda da ABye tam üyelik, ülkemiz
açısından stratejik bir hedef olarak ortaya kondu.
Ülkemiz, yeni Türkiye vizyonumuz ve ABye üyelik
sürecimizle birlikte insan hakları, demokratikleşme ve temel
özgürlükler alanında çok önemli hukuki ve idari reformlara imza
atmış, uluslararası sözleşmelerin hukuk sistemimiz
içerisindeki yerini güçlendirmiş, düşünce ve ifade özgürlüğünün
önünü açmış, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi ve
kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanması
alanlarında önemli mesafeler katetmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün AByle
ilişkiler açısından tarihî bir süreçten geçiyoruz. Küresel,
ekonomik ve siyasi çalkantılar, özellikle yakın
coğrafyamızda yaşanan ve uzun süre etkisini sürdüreceğini
düşündüğümüz kırılmalar, Türkiye'nin rolünü her zamankinden
daha fazla ön plana çıkartmaktadır. Jeopolitik konumumuz, tarihsel
birikimimiz, genç nüfusumuz, dinamik ekonomimiz, enerji koridorlarındaki
kilit pozisyonumuz, gelişen sivil toplumumuz, evrensel değerlerden
taviz vermeyen adalet ve insan onuru odaklı politikalarımız ve
askerî kapasitemizle AB açısından her geçen gün iş birliği
daha fazla aranan bir ortak konumuna geliyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada yaşanan
gelişmelerin Hükûmetimizce doğru okunması ve zamanında
atılan adımlarla Türkiye'nin AB üyeliğinin stratejik bir zeminde
ve ortak çıkarlar temelinde ele alındığını
müşahede ediyoruz.
29 Kasım 2015 tarihinde
Başbakanımız Ahmet Davutoğlunun da
katılımıyla Brükselde gerçekleşen Türkiye-AB Zirvesi,
ilişkilerimiz açısından çok önemli bir gelişmedir. Zirve
sonunda yayınlanan ortak açıklama belgesi, katılım
müzakerelerinin yeniden canlandırılması, başta üst düzey
ekonomik ve enerji diyalogları olmak üzere önemli alanlarda Türkiye-AB üst
düzey diyaloğunun güçlendirilmesi, vize serbestisi sürecinin
hızlandırılması, göçmen krizinin yönetiminde yükün
paylaşılması ve terörle mücadelede iş birliği gibi çok
önemli kararları içermektedir. Türkiye-AB ilişkilerinde sağlanan
bu ivmenin ülkemiz çıkarlarına hizmet edecek şekilde ve sonuç
odaklı olarak sürdürülmesi hususunda Hükûmetimiz gereken dikkat ve
hassasiyeti göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Şubatta Avrupa Parlamentosu 2015 Türkiye Raporu ilk
taslağı yayımlandı ve 16 Şubatta Dış
İlişkiler Komitesinde ele alındı. Ülkemiz, Ankara ve
Diyarbakırda PKK, PYD terör çetesinin katlettiği 36 şehidimizin
derin acısını yaşarken AP Türkiye Raportörü Kati Piri
Ankaraya dahi uğramayıp teröre karşı bir
dayanışma ihtiyacı göstermeden Diyarbakıra gitti, burada
AB tarafından da terör örgütü ilan edilen PKKnın propagandalarına
hizmet eden bir açıklama yaptı, AB Bakanımız bu raportöre
hak ettiği cevabı en güzel biçimde verdi. Ancak şunu ifade
etmeliyim ki AB ülkelerinde bir terör eylemi olduğunda tüm dünyayı
ayağa kaldıran, her türlü askerî ve polisiye tedbiri uygulama
hakkını kendilerinde gören ancak Türkiyedeki hain terör
saldırılarında masum canlar kaybedilirken cılız bir
ses çıkaran, bizlere ölçülü cevap vermemizi tavsiye eden, teröre
karşı verdiğimiz mücadeleyi bir iç savaşmış gibi
göstermeye çalışan samimiyetsiz bir anlayışı kabul
etmemiz mümkün değildir. Tüm muhataplarımız şunu iyi
bilmelidir ki Türkiyemize yönelen her türlü tehdide karşı hukuktan
aldığımız yetkiyle her zaman gerekeni yapacak, ülkemize
karşı kirli ittifaklar kuran aktörlere ve onların
piyonlarına hak ettikleri karşılığı
vereceğiz.
Temenni ederiz ki Avrupa Birliği mülteciler ve
terörle mücadele konularında Türkiyeyle tam bir dayanışma
içerisinde hareket etsin, sözlerinde dursun ve tutarlı hareket etsin.
İnsani yardımlarda dünyaya liderlik eden Türkiyeyle eş güdüm
içerisinde hareket etsin ve tüm terör örgütleriyle mücadelemizde amasız ve
fakatsız tam destek olsun.
Sözlerimi tamamlarken tüm şehit ve gazilerimizi
minnetle yâd ediyorum. Bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Çonkar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on
beşinci konuşmacı Şaban Dişli, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Dişli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞABAN
DİŞLİ (Sakarya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ben de Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 bütçe tasarısı üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2016
yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını,
hayırlar getirmesini diliyorum. Emeği geçenlere ben de teşekkür
ediyorum.
Avrupa Birliğine üyelik gayretimiz
yıllarca inişli çıkışlı bir süreç izledi, kâh
birinci viteste kâh beşinci viteste ama tam üyelik hedefiyle bu süreç
devam edip gidiyor. Şimdi, yeniden hızlı bir sürece, tarihî bir
sürece geldik. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bu yeni ve çok
önemli dönem birden fazla faktörün etkisiyle başladı.
En başta, düzensiz göç krizi diye
adlandırdığımız, başta Suriyeli olmak üzere
akın akın, denizleri de aşarak Avrupaya ulaşan veya
ulaşamayan veya ulaşmaya çalışan ve hayatlarını
kaybeden göçmenler sorunu. Sonra, ekonomik kriz. 2008den bu yana Avrupa
Birliği ekonomik krizle boğuşmaya devam ediyor; ülkeler iflas
ettiler, iflasın eşiğine geldiler, Avrupa Birliğinden kopma
aşamasına geldiler, Avrupa Birliğinden ayrılmayı
referandumlara taşıma noktasına kadar geldiler ve hâlâ bu
ekonomik krizden çıkma gayreti devam ediyor.
Üçüncü ama en önemli konu da terör tehdidi. Son
dönemlerde Avrupanın en büyük sorunu terör korkusu oldu. Geçen ay
arkadaşlarımızla birlikte Brüksele gittik, Avrupa
Parlamentosuna girebilmek için kırk beş dakika bekledik, üç ayrı
yerde kontrolden geçtik ve Avrupanın sokaklarında çapraz
tutuşlu askerler adım adım her noktada her gelen geçene garip
garip bakıyorlardı 1980 öncesi Türkiye gibi.
Avrupalılarca Türkiye üyeliği belki ilk
defa, ilk başvurumuz sürecinden bu yana stratejik bir düzlemde ele
alınmaya başlandı. Bu süreci Bakanlığımız
ülkemiz açısından çok başarılı bir şekilde
değerlendirmek zorundadır ve değerlendireceğinden de
eminiz. Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak başta Avrupa
Birliği Bakanlığımız olmak üzere tüm
bakanlarımızın bu yöndeki çalışmalarına
katkı vermek zorundayız. Zaten tüm AK PARTİ hükûmetlerinde
olduğu gibi 64üncü Hükûmetimiz de Hükûmet programına Avrupa
Birliği üyeliğinin Türkiyemiz açısından stratejik bir
hedef olduğunun altını çizerek önemle
vurgulamıştır.
Normal başlıkların müzakerelerinin
yanında önümüzde müzakere edilecek çok önemli konular da vardır ve
Sayın Bakanımız bunları sizlere de Plan ve Bütçe
Komisyonunda iletmiştir.
Öncelikle, üst düzey diyalog
mekanizmalarının devam ettirilmesi. 26 Kasım 2015te Sayın
Başbakanımızın Brükselde gerçekleştirdiği zirve
ve bu sürecin devam etmesi gerekiyor.
İkinci önemli konu, vize serbestliği
diyaloğu. Ekim 2016da inşallah Türk insanı da Avrupayı
vizesiz ziyaret edecektir. Bu çerçevede, 72 yükümlülük tespit edilmiş,
bunların sadece 10 tanesinde bir eksiklik var ve bildiğiniz üzere,
Reform Eylem Grubumuz geri kalan ve yarım olan bu yükümlülüklerimizi
hızla yerine getirecektir.
Ortak Göç Eylem Planı. Burada en önemli konunun
yük paylaşımı olması lazım çünkü ülkemizdeki
misafirlerimizin maliyeti her geçen gün artmakta, 10 milyar dolarlara yaklaşmıştır.
Bu güç maliyetinin paylaşımı konusu da Ortak Göç Eylem
Planında ele alınmaktadır.
En önemli konulardan birisi de Gümrük Birliği
Anlaşmasının güncellenmesidir. Özellikle, serbest ticaret
anlaşmaları Gümrük Birliği Anlaşmamızda bize büyük
yükler getirmektedir. Üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret
anlaşmalarına bizim dâhil edilmememiz özellikle, TTIP
dediğimiz, Avrupa-Amerika Birleşik Devletleri Serbest Ticaret
Anlaşmasına taraf olmamız gerekiyor. Ekonomi
Bakanlığımızın koordinasyonunda yürütülen bu süreç
artık bize zarar vermeye başlayan Gümrük Birliği
Anlaşmasına yeni bir ivme kazandırmak zorundadır.
Bakanlığımızın ülke çıkarlarımızı
en üst düzeyde başarıyla koruyacağını biliyoruz.
Başta Sayın Bakanımız olmak üzere tüm ekibine
başarılar diliyorum.
Bir defa daha, 2016 bütçesinin ülkemize
hayırlar getirmesini, hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dişli.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre bir açıklama yapmak
istiyorum. Yerimden bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
siyasi konjonktürdeki gelişmelere bakıldığında
olayları yorumlamakta güçlük çektiğine ve Hükûmetle ilgili
farklı bir süreç mi geliştiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün, Mecliste de birçok tartışmaya neden
olan Cumhurbaşkanı Erdoğanın bir açıklaması
vardı. Özellikle, Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili
vermiş olduğu karara dair, kabul etmediğini, saygı
duymadığını ve buna yereldeki mahkemenin de direnmesi
gerektiğiyle ilgili açıklama ve yurt dışına giderken
de ortalığın karışabileceğini ifade etmişti.
Şimdi, bugün gerek sosyal medya gerekse medyadaki darbe
tartışmalarını kendisine soran gazetecilere
Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı şekilde o açıklamaya
sahip çıkacak bir konuşmayla bu mevcut darbe
tartışmalarına atfen yaptığı konuşmanın
ne kadar isabetli olduğunu ifade etmiş. Doğrusu, bunu anlamakta
zorlanıyoruz. Dün burada 3 muhalefet partisi yani yüzde 51 oyu temsil eden
3 siyasi parti bu açıklamayı yargıya yönelik bir darbe olarak
tanımlamış ve bununla ilgili kaygılarını dile
getirmişti. Şimdi, toplumun ve Meclisin bu kadar yoğun bir
şekilde kaygıyla ifade ettiği darbeyle ilgili bir
tartışmanın nesi isabetlidir biz anlamakta zorluk çekiyoruz.
Diğer taraftan, yine Mecliste bir
tartışmaya konu olmuştu, Cumhurbaşkanı Sözcüsü,
Parlamentonun iradesi yerine kendini koyarak Hükûmeti de
düşürebileceğini kasteden erken seçim yetkisiyle ilgili kesin
cümleler kullanmıştı. Biz doğrusu, bunları bir araya
getirdiğimizde ve mevcut siyasi konjonktürdeki gelişmelere baktığımızda
olayları yorumlamakta güçlük çekiyoruz. Yani bir taraftan bu
açıklamalar varken diğer taraftan, Cumhurbaşkanı ve
Başbakan arasındaki makasın her geçen gün
açıldığını, işte basın
toplantısındaki verilen fotoğrafların formatından
tutalım da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, grup başkan vekillerinin genelde sözü
tamamlanır.
BAŞKAN Buyurun, buyurun açıyorum
mikrofonunuzu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Birkaçtır sıkıntı çekiyorum derdimi ifade etmekte.
BAŞKAN Sayın Baluken, mikrofonunuz
kapanınca sözlerinizi tamamlamanız için açıyorum, onun
dışında bir uygulamam olmadı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
Yani basın açıklamasındaki o
basına yansıyan fotoğraflardan tutalım da işte
Sayın Başbakanın Ben Cerattepe halkıyla birlikte yürümeye
hazırım. Ama buna karşı Cumhurbaşkanının
Cerattepeyi bir yavru Gezi olarak tanımlaması, efsane lider, yeni
lider tartışmaları, bütün bunları bir araya
getirdiğimizde anlamlandıramadığımız, bir yere
koyamadığımız bir kaos durumunun olduğunu
düşünüyoruz.
Şimdi, bugün özellikle kürsüyü kullanan AKPli
vekillerin tavrına baktığımda da biraz yine bir
şeyleri oturtmaya çalıştım. Hemen hemen konuşan birçok
vekil, hatip, daha önce genel başkanlık ve başbakanlık için
ismi geçen Sayın Binali Yıldırıma sürekli teşekkür
ettiler. Yani ne oluyor? Bu konuda Türkiyenin genel siyasi atmosferi
içerisinde taşları bir araya getirdiğimizde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, üç dakika oldu,
rica ediyorum, lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, bitirin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
Hükûmetle ilgili, Başbakanla ilgili, işte genel yürütmeyle ilgili
farklı bir süreç mi gelişiyor, doğrusu bunu anlamaya
çalışıyoruz. Bu konuda açıklama istediğimiz AKPli
yetkililerden de bugüne kadar herhangi bir açıklama duymadık.
Dolayısıyla Hükûmet buradayken, AKP grup başkan vekilleri
buradayken bunu bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Baluken.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
(Devam)
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına son konuşmacı İsmail Emrah Karayel,
Kayseri Milletvekili.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Karayel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türk Akreditasyon Kurumu 2016 yılı bütçesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hemen, kürsüden, Türk Akreditasyon Kurumu
hakkında bilgi vereceğim zatıalilerinize.
Türk Akreditasyon Kurumu, AB uyum sürecinde, teknik
alanın düzenlenmesine yönelik olarak oluşturulan kurumlarımızdan
bir tanesi olup ülkemizde kalite altyapısının
geliştirilmesi, ürün ve hizmetlerin güvenilirliğinin
sağlanması ve uluslararası ticaretin artırılması
maksadıyla, 4457 sayılı Kanunla 1999 yılında
kurulmuştur.
TÜRKAK bugüne kadar 1.146 uygunluk değerlendirme
kuruluşunu akredite etmiştir. Verilen akreditasyon hizmeti sayesinde
ülkemizdeki kalite alt yapısı güçlenmekte, piyasada güven
oluşmakta, kaliteli ürün ve hizmetler yaygınlaşmakta, ülkemizde
üretilen mal ve hizmetlerin uluslararası geçerliliği sağlanmaktadır.
Akreditasyon, uygunluk değerlendirme
kuruluşlarınca gerçekleştirilen çalışmaların ve
uygunluk teyit belgelerinin güvenilirliğini ve geçerliliğini
desteklemek amacıyla oluşturulmuş bir kalite altyapısıdır.
Akreditasyon belgesine sahip bir ürün veya hizmet,
kendisi için uygulanabilir olan gereklilikleri sağlamakta olduğuna
dair güven telkin eder. Bu sistematik sayesinde akreditasyon ticarette teknik
engellerin kaldırılmasına katkıda bulunmaktadır.
Akreditasyon kuruluşları arasındaki güven mekanizması ise,
akreditasyon kuruluşları tarafından oluşturulmuş olan
Uluslararası Akreditasyon Forumu, Uluslararası Laboratuvar
Akreditasyonu Birliği gibi uluslararası örgütler ve Avrupa
Akreditasyon Birliği gibi bölgesel örgütlerle yapılmakta olan çok
taraflı tanınma anlaşmalarıyla tesis edilmektedir.
Akredite kuruluşlar sadece İstanbul veya
Marmara Bölgesinde değil, Anadolu'nun gelişen ve sanayileşen
tüm şehirlerine yayılmaktadır. Örneğin, seçim çevrem olan
Kayseri'de hâlen laboratuvar, muayene ve belgelendirme kuruluşu olmak
üzere TÜRKAK'tan akredite 26 kuruluş faaliyet göstermektedir.
2001 yılında akreditasyon hizmeti vermeye
başlamış olan Türkiye Akreditasyon Kurumu, Avrupa Akreditasyon
Birliğine 2002 yılında tam üye olmuş, 2006'da
karşılıklı tanıma anlaşmaları
imzalanmıştır. 2008 yılından beri ise, tanıma
anlaşmalarına konu olan tüm akreditasyon alanlarında Avrupa
Akreditasyon Birliğiyle karşılıklı tanınma
anlaşmaları imzalamış bulunmaktadır. TÜRKAK, 2015
yılında Çok Taraflı Anlaşma Konseyi toplantısı,
Basın ve İletişim Komitesi toplantısı ve
Sağlık Çalışma Grubu toplantısı gibi
uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapmıştır,
son olarak da Avrupa Akreditasyon Kurumu tarafından dört yılda bir
gerçekleştirilen değerlendirme denetimini başarıyla
gerçekleştirmiştir.
TÜRKAK, yurt içi ve yurt dışında
kuruluşları akredite etme ve iyi laboratuvar uygulamaları
konusunda ulusal otorite olma görevini sürdürmektedir. Kurum, sadece yurt
içinde değil, gönül coğrafyamızda da faaliyet göstermektedir.
Başta Balkan ülkeleri olmak üzere, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika'da
çeşitli ülkelerdeki kuruluşlara akreditasyon hizmeti vermekte,
iş birliği çerçevesinde ülkelerin standardizasyon ve akreditasyon
kuruluşlarına teknik destek sağlamaktadır. Örnek olarak,
TÜRKAK Moğolistan'daki kalite altyapısının güçlendirilmesi
için çalışmalara destek olmakta, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan,
Kırgızistan, Moldova, Arnavutluk, Tunus ve Sudan'ın akreditasyon
kuruluşlarına teorik, uygulamalı eğitimler vermektedir.
TÜRKAK, bir yandan akreditasyon hizmetini yürütürken
diğer yandan da dünya ekonomisindeki gelişmeleri takip etmekte, sera
gazları salınımı, sertifikalı referans malzemesi
üretimi, enerji yönetim sistemleri alanları gibi yeni alanlarda akreditasyon
için gerekli hazırlıkları yapmaktadır.
TÜRKAKla ilgili bu bilgilerden sonra, son olarak
hafta sonu Kayseride gerçekleştirilmiş olan ve ülkemizde bir ilk
olan Dünya Snowboard Şampiyonasını hatırlatmak istiyorum.
Kayseri Erciyes Kayak Merkezinde gerçekleşmiş olan şampiyona
Uluslararası Kayak Federasyonu, Türkiye Kayak Federasyonu ve Kayseri
Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle gerçekleştirilmiştir.
İlk kez gerçekleştirilen bu organizasyona 22 ülkeden 46 erkek, 39
bayan sporcu katılmıştır.
Bu vesileyle hayallerin gerçeğe
dönüşmesinde katkısı olan başta milletimiz olmak üzere,
Başbakanımıza, bakanlarımıza, milletvekillerimize, AK
kadrolara ve emeği geçen herkese teşekkür eder, bütçenin
hayırlara vesile olmasını dilerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karayel.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, lehinde olmak üzere şahıslar
adına ilk söz, Denizli Milletvekili Şahin Tine aittir.
Buyurun Sayın Tin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının üçüncü turunda şahsım
adına lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi ve
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
2002ye kadar Türkiyede uygulanan popülist
politikalar, birçok kez siyasi krizlere yol açmıştır, ta ki, AK
PARTİ iktidarları dönemine kadar. AK PARTİ iktidarının
ekonominin başına geçmesiyle birlikte millî ekonomi yöntemleri
belirlenerek mali disiplin sağlanmıştır. Partimizin
kararlı ve cesur adımları sayesinde Türkiye'nin ekonomisi rahat
bir nefes almıştır. Ülkemiz, artık, IMF
kapılarında el açmaktan kurtarılmıştır. Türkiye,
yaşanan küresel kriz dönemlerinde bile dünyada krizden en az etkilenen
ülkelerden biri olmuştur.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında
vergi gelirlerinin yüzde 86sı faiz ödemelerine giderken,
başarılı politikalar sayesinde bu oran yüzde 13lere kadar
düşürülmüştür. Bu aziz millet, AK PARTİ iktidarlarına kadar
birçok hizmete hasretti; yolu olmayan, suyu olmayan, elektriği olmayan
nice köylerimiz vardı. AK PARTİ, ülkemizin kaynaklarını
milletimizin hizmetine sundu ve yapılamaz denilenleri yaptı.
Ulaştırma Bakanlığımız
aracılığıyla, iktidarlarımız boyunca destanlar
yazdık. Ülkemizi otobanlarla, bölünmüş yollarla, köprülerle,
havaalanlarıyla, hızlı trenlerle, tünellerle donatarak uzakları
yakın ettik. Yerli uydularımızı yaparak iletişimde
çığır açtık. Türk Hava Yollarını dünyanın en
başarılı kurumu hâline getirdik. Ayrıca bu dönemde
Aydın-Denizli otobanının yapılacak olmasından
dolayı Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Çalışma Bakanlığımızla
reform niteliğinde yaptığımız çalışmalarla
işçi ve işveren arasında barışı
sağladık. Kamu maliyesi kamburu olan sigorta sistemini yeniden
yapılandırarak disipline ettik. İşsizlik sigortası,
doğum borçlanması ve izinleri, iş güvenliği ve iş yeri
hekimliği gibi birçok sosyal hizmeti milletimize kazandırdık.
Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde gerek
kamu kurumlarımızın yapısal düzenlemesini gerek kanuni
düzenlemelerimizi kararlılıkla sürdürmekteyiz. Bu
başarılı çalışmalardan dolayı bakanlarımıza
çok teşekkür ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Denizli, bir sanayi
şehridir. Üreticilerimiz ve sanayicilerimiz her zaman istikrardan
yanadır çünkü istihdamın gücü istikrara dayanır. İstikrar
olursa faizler düşer. İstikrar olursa yatırımcı,
geleceğe güvenle bakar. İstikrar olursa yeni yatırımlar
yapılır. İstikrar olursa üretim artar, ihracat artar, ülkemiz
kazanır.
Denizli, AK PARTİ döneminde enerjiden tekstile,
mermerden turizme, tarımdan haddeciliğe kadar birçok alanda büyük ve
yeni yatırımlara ev sahipliği yaparak ülke ekonomisine çok
önemli katkılar sağlamıştır. Kimsenin kötü senaryolar
yazarak Türkiyenin ve Denizlinin ekonomideki gücünü ve istikrarını
yok etme gayreti kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, bugün dünyada
başı dik bir Türkiye varsa bu, milletimizin güç ve gönül verdiği
AK PARTİ sayesindedir. Kadim ve güçlü devlet geleneğimiz, Atatürkün
kurduğu cumhuriyetimizi AK PARTİ iktidarıyla tekrar büyük
ülkeler arasına taşımıştır.
Elbette bu noktalara kolay gelinmedi. Hareketimizin
lideri ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın cesareti, ülkemize başarı destanları
yazdırdı. Başbakanımız Sayın Ahmet
Davutoğluyla bu destanlar artarak devam edecektir.
Biz, barış, huzur ve güven içinde,
terörden arınmış güçlü bir Türkiyeyi gelecek nesillere
taşımaya kararlıyız. Ülkemizin geleceğine
ışık tutmak, yeni Türkiye ideallerine ulaşmak, sadece AK
PARTİ milletvekillerinin değil, bu yüce Meclis çatısı
altındaki tüm milletvekillerinin asli görevi olmalıdır.
Bu temennilerle, bütçe kanunu
tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tin.
Şimdi, Hükûmete söz vereceğim
Sayın Gök, söz talebiniz var.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, Can Dündar ve Erdem Gülün
tahliye kararıyla ilgili farklı değerlendirmeleri olduğuna
ve bakanların bu konudaki görüşlerini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, birazdan Hükûmet üyeleri,
çıkıp bakanlıklarıyla ilgili değerlendirmelerde
bulunacaklar. Ancak Türkiyenin dünden beri başlayan çok yakıcı
bir tartışmasında sayın bakanların da Hükûmet
adına ne düşündüklerini ifade etmelerinde de çok önemli bir yarar
var. Her şeyin temeli, adalet; her şeyin temeli, Anayasa ve hukukun
üstünlüğü.
Elbette Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde
başta Sayın Başbakanın da ifade ettiği gibi bir kurucu
lider var, bir de kurultaydan çıkan bir lider var ama benim bildiğim,
lider bir tanedir ve sözü dinlenen kişi, liderdir. Şimdi, sayın
Hükûmet üyelerinden şu soruma çok açık bir şekilde cevap
vermelerini istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanının Can Dündar ve
Erdem Gülün tutukluluk kararlarının kaldırılması
üzerine yapmış olduğu Ben bu Anayasayı
tanımıyorum. şeklindeki değerlendirmeler, çok sorunlu
değerlendirmelerdir. Bu, Cumhurbaşkanlığının da
meşruiyetini, hukukun da, Anayasanın da tüm yasal temellerinin
tartışılmasını gerektiren bir sözdür. Can Dündar ve
Erdem Gülün tahliyelerine katılmayan Cumhurbaşkanının,
aynı zamanda bir yandan da mahkemelere telkinde bulunarak Daha mahkeme
süreci bitmedi, mahkeme, kararında direnebilirdi. şeklindeki
Anayasanın 138inci maddesinde tarif edilen hiçbir kurum ve
kuruluşun, mahkemelere telkinde ve tavsiyede bulunamayacağı
şeklindeki amir hükmüne de aykırı davrandığı
ortadadır. Dolayısıyla, yürütmenin başı olan
Cumhurbaşkanının bir yandan Anayasa Mahkemesi kararını
tanımaması bir yandan da mahkemelere telkinde bulunması anayasal
sistem içerisinde kabul edilecek bir durum değildir. Kendisini böyle tarif
eden Sayın Cumhurbaşkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Kendisini bu şekilde
konumlandıran ve tarif eden AKPnin kurucu liderine karşı
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, Can Dündar ve Erdem Gülün
tutukluluk hâli devam ettiği sırada kendisine yöneltilen bir soruya
aynen şu cevabı vermiştir, Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili:
Yargılama sürerken tutuksuz yargılanmaları gerektiğini
düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Bakanlar, bir yol
ayrımındasınız; ya kurucu lideriniz gibi Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımadığınızı ifade
edebilirsiniz ya da şu anda kurultaydan seçilmiş Genel
Başkanınız gibi tutukluluk hâlinin kaldırılması
gerektiğini düşündüğünüzü ifade edebilir ve
Cumhurbaşkanınızla da bir yol ayrımına girebilirsiniz.
Bu tercih sizindir; ya hukuk ya adalet ya Anayasa ama bu çok net sorumun
Hükûmet üyeleri tarafından kürsüde cevaplandırılmasını
ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız,
açıyorum mikrofonunuzu.
LEVENT GÖK (Ankara)
bu soru cevaplandırılıncaya
kadar da sorumun ısrarlı takipçisi olacağımı ifade
etmek isterim. Hükûmet bu konuda ne diyor? Cumhurbaşkanının bu
söylemleri karşısında Sayın Davutoğlunun Tutuksuz
yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum. şeklindeki
sözlerinden yola çıkarak hangisini kendilerine rehber ediniyorlar? Bu
konuda kimi lider kabul ediyorlar? Bu konu, bugün çok ısrarlı bir
şekilde takip edeceğim bir konu olarak ortada duracaktır. Lütfen,
Sayın Bakanlarım çok net bir şekilde bu konudaki
görüşlerini ifade etsinler. Biz de, hukuk dünyamız da,
Cumhurbaşkanı da, herkes Hükûmetin hangi noktada durduğunu bir
kez daha görme fırsatı bulalım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
(Devam)
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Hükûmet adına üç Sayın
Bakana söz vereceğim.
İlk konuşma hakkı,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın
Binali Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakikadır Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; 2016 yılı bütçe
görüşmelerimiz devam ediyor.
Bugün, Bakanlığımızın ve
bağlı kuruluşları, Karayolları Genel Müdürlüğü,
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu bütçeleri görüşülüyor. Bu vesileyle, yüce
Meclisi, bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Ülkenin dört bir yanında, yollarda, demir yolu
hat boylarında, dağda, telsiz verici istasyonlarında, fedakârca,
7/24 esasına göre çalışan, 100 bini bulan ulaşım,
iletişim ailesine de bu fedakârca çalışmalarından
dolayı teşekkür ediyorum.
Ayrıca, cumhuriyetimizin ilk
yıllarından beri ulaştırma ve haberleşme alanında
ülkemizin kalkınması ve muasır medeniyetler seviyesine
ulaşması yönünde gayret gösteren, bugün aramızda bulunmayan
bakanları, bürokratları da bu vesileyle rahmetle, şükranla
anıyorum, hayatta olanlara da teşekkür ediyorum. Yapılan her
hizmet, şüphesiz, yerini bulacaktır.
Çok değerli milletvekilleri, 14üncü bütçemizi
Genel Kurulda görüşüyoruz. Bu 14 bütçenin 12 tanesinde bizzat bu kürsüden
bütçe konuşmalarını gerçekleştirdim ve bu görüşmeler esnasında
milletvekillerimizden, gerekse Komisyon çalışmalarında üyelerden
çok ciddi katkılar ve eleştiriler de gördük. Tabii ki her türlü
eleştiriyi muhakkak ki dikkate alacağız, katkıları da
bundan sonraki hizmetlerimizde aynı şekilde
değerlendireceğiz.
Türkiyenin on üç yılına
baktığımız zaman, ulaştırmada nereden nereye
geldiğimizi aslında arkadaşlarımız,
konuşmacılar anlattılar. Ben bunların detaylarına
girmekten ziyade, Türkiyede ulaşımın ve iletişimin
ülkemizin kalkınmasında ne anlama geldiğini ve ulaşımın,
iletişimin sosyoekonomik katkılarının, etkileşiminin
ne olduğunu değerlendirmek istiyorum.
Ayrıca, tabii, konuşmalar esnasında
sorular yöneltildi, bazı görüşler ortaya konuldu; bunlara da zaman
içerisinde cevap vermenin gayreti içerisinde olacağım.
Ülkemizin millî geliri içerisinde istihdam ve büyüme
bakımından ulaşımın, iletişimin büyük bir
katkısı var. On üç yıllık dönem içerisinde
ulaştırma ve haberleşmenin gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki büyüklüğü, yüzde 10dan yüzde 15 seviyesine yükseldi. Toplam
merkezî idare kamu yatırımlarının yüzde 46sını
tek başına gerçekleştiren bir bakanlıktan bahsediyoruz.
Bakanlığın görev alanı çok geniş; haberleşmeden,
PTT hizmetlerinden, uydu hizmetlerinden tutun kara yollarının
yapımı, yönetimi, demir yollarının yapımı,
işletmesi, deniz altyapı, kıyı yapılarının
yapımı ve işletmesi, ayrıca havacılıkla ilgili,
yine, yapım ve işletmecilik konuları, Bakanlığımızın
açıkçası sorumlu olduğu geniş bir alanı kapsıyor.
Şöyle ki, bir benzetme yaparsak yanlış olmaz; ulaşım
ve iletişim olmazsa dünyada insanların yarısı açlıktan
ölür diğer yarısı da açıkçası soğuktan ölür çünkü
ulaşım, hayatın her anında bize lazım.
Bu Bakanlığın bir önemli
özelliği var. Vatandaş, sabah yola çıktığı zaman,
yola girdiği zaman, gideceği yerde eğer trafik de
tıkanırsa, uçağını kaçırırsa muhakkak bize
bir selam gönderiyor, eğer telefonu çekmiyorsa mutlaka bizi
hatırlıyor. Dolayısıyla vatandaşla sürekli
haşır neşir olan bir Bakanlığın içerisinde
bulunuyoruz.
Ulaştırmanın asıl amacı,
insanımızın yaşamını kolaylaştırmak,
hayat kalitesini artırmak, kalkınmanın temel taşları
olan altyapıyı iyileştirmek. On üç yıl önce Türkiyeye
bakalım, Türkiye nasıl bir görüntüde? Sadece 5 tane ili birbiriyle
bölünmüş yolla bağlanmış, diğer 76 tane ili
arasında biri gidiş, biri geliş çok düşük kaliteli
yolları var. Sıcak asfalt oranı çok düşük, yol geometrisi,
fiziki standartları yetersiz bir yol ağından bahsediyoruz.
Türkiyenin o tarihlerde toplam motorlu araç sayısı, 8 milyondan
biraz fazla. Geçen on üç yıl içerisinde araç sayısı 20 milyona
dayanmış. Eğer bu yollar bölünmüş hâle getirilmeseydi, o
zaman oluşacak manzarayı düşünmenizi istiyorum. Sadece
şehir içinde değil, şehirlerarası yollarda da araçlar
birbiri arkasına tespih tanesi gibi dizilecek ve seyahat bir zevkten
eziyete dönüşmeye devam edecek. Allaha şükür, bugün, 6.100
kilometreyle devraldığımız bölünmüş yol
ağının üzerine 3 kat, 18.300 kilometre daha ilave yaptık,
24.400 kilometreye çıkardık ve böylece yollarda artık
hatalı sollamadan dolayı kazalar neredeyse kalmadı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yolları böldük,
hayatları birleştirdik, yolları böldük milleti
birleştirdik.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Milleti
nerede birleştirdin Sayın Bakanım?
Ayrıştırdınız, neyi birleştirdiniz? Milleti
birleştirmiş! Ayrıştırdın, üçe dörde böldün.
Ayrıştırdın, paramparça ettin!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Doğusunu
batısına, kuzeyini güneyine ülkeyi bölünmüş yollarla
bağladık.
Ülkemizin bulunduğu konum itibarıyla,
değerli milletvekilleri, üç kıtaya bağlantısı var.
Yıllar boyu İpek Yolu diye adlandırdığımız
Asyadan Avrupaya, yine iki denizi birbirine birleştiren Karadenizden
Akdenize, oradan Afrikaya uzanan tarihî İpek Yolu güzergâhı
üzerinde bir stratejik konumdayız. Dünyada her ülke, kendilerinin
dünyanın merkezi olduğunu iddia edebilirler, bunda da
yanlış bir şey yok çünkü dünya, küredir, her nokta dünyanın
merkezidir ama Avustralya, dünyanın merkezi iddiasında olsa, bir
anlamı yok çünkü Avustralyanın bir şehrinden bir şehrine
gitmek için altı saat uçacaksanız. Ama Türkiye'de üç saat uçuşla
56 tane ülkeye erişiyorsunuz, 1,5 milyar insanın
yaşadığı nüfusla buluşuyorsunuz, yıllık
ekonomik faaliyetlerin toplam tutarı 30 katrilyon dolar.
İşte, tarih boyunca her bakımdan stratejik
bir konumda olan Türkiyenin gelecek yıllara hazırlanması,
altyapısıyla çok önem arz ediyor. Bu yüzden, işe
Ulaşım Ana Planını hazırlamakla başladık ve
Türkiyenin öncelikli projeleri, ulaşım türleri arasındaki
entegrasyonun kurulması ve dengenin sağlanması asıl
önceliğimiz oldu. İşte bu nedenle, bir yandan 1950lerden
itibaren ihmal edilen demir yollarını tekrar ayağa
kaldıracak projelere başlarken, diğer yandan da Tekerlek
dönsün, yol devam etsin. anlayışıyla otoyol kalitesinde
bölünmüş yolların yapımına başladık.
Geldiğimiz noktada Türkiye, Avrupa Birliğine son giren ülkelerin çok
daha önünde bir kalitede yol ağına sahip oldu.
Demir yolları, bizim ülkemizin tarihiyle
eş değer. Osmanlının son yıllarında, 1856
yılında Aydın-İzmirle başlayan demir yolları
faaliyeti, Osmanlı sona erinceye kadar 14 bin kilometreye
ulaşmış. Ancak, Kurtuluş Savaşından sonra
elimizde kalan Misakımillî sınırlarındaki demir yolu
ağımız sadece 4 bin kilometreymiş. Büyük Atatürk'ün
başlattığı seferberlikle 1946 yılına kadar,
yaklaşık olarak bir o kadar demir yolu mevcut ağa eklenmiş.
İkinci Dünya Savaşından sonra, maalesef, iki kutuplu bir
dünyayla birlikte Türkiye, NATOya ve Avrupa sistemine entegre olmakla beraber,
ağır sanayi ve kendi millî uçağını yapma, millî demir
yolu sanayisini geliştirme alanlarını terk etmiş, ithale
dayalı bir kalkınma modeli gerçekleştirmiş. Bilinen Truman
Doktrini ve Marshall planları, bizim sanayi hamlemizin gecikmesindeki en
büyük etkenlerin başında gelmiştir. Ancak, demir yollarında
yaşanan bu ihmali ortadan kaldırmak için işe koyulduk ve
neredeyse elli yıldır el atılmayan bütün hatları elden
geçirdik. On üç yılda 10 bin kilometre demir yolumuzu tamamen yeniledik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sinyalde maalesef yüzde 5 seviyesindeydik, sinyalleşme
seviyesinde yüzde 30ların üzerine çıktık. Elektrifikasyonda
yine yüzde 35in üzerine çıktık. Böylece bir yandan demir
yollarında mevcut altyapıyı yenilerken diğer yandan da
Türkiye'nin, milletimizin yarım asırlık özlemi hızlı
treni Türkiye'ye getirdik. Türkiye, hızlı trende dünyada 8inci,
Avrupada 6ncı ülkedir. İngilterede hızlı tren yok,
Türkiye'de hızlı tren var; Amerikada hızlı tren yok,
Türkiye'de hızlı tren var çünkü milletimiz, hızlı treni çok
sevdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, iki ülkede
de var, doğru değil söylediğiniz. Her iki ülkede de
hızlı tren var.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Her iki ülkede de
hızlı tren yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Her iki ülkede birden var,
doğru söylemiyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onlar metroyu,
tramvayı hızlı tren sanıyorlar Sayın
Başkanım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Okuyabilirim isterseniz,
hemen okuyayım isterseniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama doğru bilgi
vermiyor Sayın Başkan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli
arkadaşlar
Haydar Bey, biraz daha bakarsan, eksik
bakmışın, bu iki ülkede de daha hızlı tren yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O, tramvayı
hızlı tren zannediyor!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet, ilk olarak
2009da Ankara-Eskişehir, daha sonra Ankara-Konya ve ondan sonra da
Ankara-Eskişehir-İstanbul hattını hizmete aldık.
Tabii, çalışmalar bununla sınırlı değil.
Nüfusumuzun yüzde 55inin yaşadığı 14 şehri önümüzdeki
2023 hedefleri içerisinde hızlı trenle birbirine
bağlayacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devam eden projelerimiz hızlı trende, malum olduğu gibi,
Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Eskişehirden
İstanbula kaç saatte gidiliyor Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Ankara-İzmirde çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.
Ankara-Afyon arası altyapı işleri büyük oranda tamamlandı.
Afyon-Uşak, Uşak-Manisa-İzmir etaplarına da bu sene
içerisinde başlamış olacağız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bursa ne oldu, Bursa?
Geçen sene Bursa açılacak. dediler.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Yine, devam eden
diğer önemli bir demir yolu, hızlı demir yolu projesi
Ankara-Sivas hızlı tren hattıdır. Bugün 804 kilometre, on
iki saat süren bu yolculuk, Ankara-Sivas, bu hat tamamlandığında
iki saate düşecek. 405 kilometreye düşecek ve iki saatte Sivastan
Ankaraya gelmek mümkün hâle gelecek.
Değerli milletvekilleri, bir başka devam eden
projemiz Konya-Karaman hızlı trenidir. İnşallah, bu sene
sonunda Konya-Karamanda da tren çalıştırmayı
başlatacağız. Yaklaşık seyahat süresi otuz beş
dakikaya inecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Erzincan-Giresun?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bir başka
projemiz, Bursa-Bilecik Hızlı Tren Projesidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, İstanbul
niye bitmedi, İstanbul? Eskişehir-İstanbulu söyler misiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
soru-cevapta sorabilirler arkadaşlarımız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Dolayısıyla, bu hattın tamamlanmasıyla birlikte de yine
Bursadan Bilecike ve oradan Ankaraya seyahat süresi yarıdan fazla
azalmış olacaktır.
Projeler saymakla bitmez ancak bu sene içerisinde
başlayacağımız hatlar da var. Bitireceğimiz hatlar da
var. Onlardan da Bakü-Tiflis-Kars Projesini bu sene içinde
tamamlayacağız. Ayrıca, Ulukışla-Karaman
hattının, Adana-Mersin hattının -zaten başladık-
yapımına devam edeceğiz. Bunun dışında, yeni hat
olarak Halkalı-Edirne yüksek hızlı tren inşaatına da
bu sene içerisinde başlıyoruz. Bu proje, Avrupa Birliği IPA
fonları ile yerli kaynaklarımızın bir arada
kullanılacağı bir projedir.
Demir yollarında bir yandan hatları
yenilerken, yeni hatları yaparken bir yandan da yerli demir yolu
sanayisini geliştirmek için adımlar attık. Millî tren projemizin
çalışmaları devam ediyor. Millî metro, tramvay setlerinin
tamamen kendi mühendisimizin el emeğiyle göz nuruyla yapılması
için TÜBİTAKla birlikte çalışmalarımız devam ediyor.
Artık rayımızı kendimiz yapıyoruz, artık
bağlantı elemanlarımızı kendimiz yapıyoruz,
artık birçok parçayı kendimiz yapıyoruz.
Yaptığımız lokomotifleri, trenleri İngiltereye,
Amerikaya, Pakistana, Iraka, dünyanın birçok yerine ihraç eder hâle
geldik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Önümüzdeki orta vadede 100 set hızlı tren
ihtiyacımız var. Bunu da Türkiyede kurulacak fabrikalarda yapmak
için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Bir yandan da,
büyük şehirlerin metro hizmetlerinde de, aynı şekilde,
Bakanlık olarak destek veriyoruz. Başlıca İstanbul, Ankara,
İzmir, Konya, Gaziantep olmak üzere bu çalışmalar devam ediyor.
Ankarada Keçiören metrosunu da bu yıl sonunda
tamamen bitirip hizmete açmış olacağız. Hayırlı
uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bu yıl içerisinde
İZBANı Gaziemirden Torbalıya birleştirdik. Bu İzmir
Büyükşehir Belediyesi ile Bakanlığımızın ortak
projesidir ve Torbalıdan Selçuka uzatılması
çalışmaları da devam ediyor.
Demir yollarıyla vakti tükettik, gelelim
MUSA ÇAM (İzmir) Torbalıdan da
Bergamaya
Aliağadan Bergamaya
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Oradan da
Bergamaya var. Bergama da var. Zamanım yok Musa Bey; zaman yok, çok
iş var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Eskişehir-İstanbul
ne zaman bitecek Sayın Bakan? 30 kilometre hızla gidiyor tren.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yalnız, Sayın
Bakanım, bizim sorularımıza da cevap verirseniz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bir
kısım sorulara arkadaşlar, soru-cevapta daha fazla
zamanımız olacak, inşallah cevap vereceğiz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bergama önemli konu
Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -
Havacılıkta Türkiye destan yazdı arkadaşlar. Dünyada
havacılık yılda yüzde 5 büyürken Türkiyede üst üste yüzde 15
büyüdü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dünya
havacılığının toplam büyüklüğü içerisinde
Türkiye'nin payı sadece yüzde 0,45ken yüzde 2ye erişti. Kaç
katı? 4 katı.
Havacılıkta önemli bir adım da,
Türkiye artık havacılığın transit merkezi hâline
geldi. 2003 yılında sadece 2 milyon 300 bin transit yolcumuz varken
şu anda 24 milyona çıktı. Onun için, dünyanın en büyük
havalimanını İstanbula yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu havalimanı bütün gelişmiş,
havacılıkla uğraşan ülkelerin dikkatini çekiyor,
kıskandırıyor. Ama kıskançlığa lüzum yok,
dünyanın gelişimini, zamanı okumak lazım. Zaman artık
dünyada zenginliğin Batıdan Doğuya doğru hareket
ettiği bir dönemdir. İşte, bu dönemi en iyi şekilde
değerlendirerek İstanbulu dünyanın buluşma noktası
yapmaya karar verdik ve kamudan, genel bütçeden kaynak kullanmadan 10 milyar
250 milyon euro yatırımla dünyanın en büyük
havalimanını yapıyoruz. İlk etabı 2018in ilk
çeyreğinde açılacak, 90 milyon kapasite.
Unutmayalım, bu yıl İstanbul
Avrupada 3üncü oldu. Londra, Paristen sonra İstanbul geliyor. Biz
göreve başladığımız zaman İstanbul 14üncüydü.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Seneye İstanbul
Avrupada 2nciliğe geçecek, birkaç sene sonra da Avrupanın 1
numarası olacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İstanbul Avrupanın 1 numarası olmayı
hak ediyor. Bu havalimanı
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Bakanım, İzmirin vekilisiniz, İzmire de istiyoruz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) İzmire
dünyanın en güzel, en çevreci iç hatlarını yaptık.
Türkiye'nin en büyük iç hatlarını İzmire yaptık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Uluslararası
olsun Sayın Bakanım, uluslararası havaalanı
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Önceki dönemde
İzmirden sadece 2 noktaya uçuş varken şu anda 21 noktaya
doğrudan uçuş vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) İzmirden Avrupaya
yok, Avrupaya, direkt.
ATİLA SERTEL (İzmir) Avrupaya
kapalıyız, Avrupaya.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Önümüzdeki
yıllarda Avrupa uçuşlarını da artıracağız,
onun çalışmalarını da yapıyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Manisa, Aydın,
İzmir ticaret odaları, sanayi odaları gidemiyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
MUSA ÇAM (İzmir) Direkt, direkt;
İzmirden Avrupaya sanayici, iş adamı gidemiyor.
BAŞKAN Lütfen, hatibi dinleyin.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sayın
milletvekilleri, merak etmeyin, her istek yerine gelecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü yapa yapa geliyoruz.
Yaptıklarımız yapacaklarımızın
teminatıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben bir şeyi
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakan, Zafer
Havalimanını ayakta tutmak adına Uşak
Havalimanını neden körleştiriyorsunuz?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Siz
Ulaştırma Bakanı değil, Başbakan olmalısınız.
Başbakandan daha iyi bilirsiniz, siz başbakan
olmalısınız.
BAŞKAN Sayın Bakan, devam edin efendim.
Sayın milletvekilleri, sizi sükûnete davet
ediyorum, lütfen.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Arkadaşlar
-tabii, kara yollarına değinmedik, kısa geçtik- bir başka
önemli alan denizciliktir. Denizcilik Türkiyenin en önemli geleneksel
sektörlerinden biridir. Dünyada yaşanan krizlere rağmen Türkiye
dünyanın yükünü taşıyan 30 ülke arasında 13üncü
sırayı yakalamış durumdadır. Filomuz, Türk
Bayraklı, Türk sahipli filomuz 28 milyon dwta erişmiştir.
Tersane sayımız geçtiğimiz on yıl içerisinde 37den 77ye
çıkmış, yat bağlama kapasitemiz 8.500den 19 bine çıkmıştır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Önümüzdeki dört
yıl içerisinde yat bağlama kapasitemiz 30 binin üzerine
çıkacaktır. Dolayısıyla, denizcilikte eğitim veren
meslek okulu, yüksekokul sadece 10 taneyken bu sayı 55e
çıkmış, aktif toplam deniz adamı, gemi adamı
sayısı 200 bini geçmiştir.
Havacılıkla ilgili söyleyeceğim bir
şey daha var. Önümüzdeki dönemde Türkiyenin her tarafında, sadece
havalimanları olan şehirler değil, bütün şehirlerde mutlaka
amatör havacılık ve özel uçuşlar için STOL tipi küçük bir
havalimanımız olacak, bütün illerde bunu yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bütün ilçelerde en az bir tane
heliportumuz olacak. Dolayısıyla havacılığın
gelecek nesillere daha da çok sevdirilmesi için gereken her türlü
adımı kararlılıkla atacağız.
Çok değerli milletvekilleri, zaman su gibi
akıyor. Sorulan sorular var. İletişime giremedik.
İletişimde Türkiyeyi Afrika seviyelerinden aldık,
Avrupanın ilk 10 ülkesi arasına soktuk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiye'deki çekiş gücü Avrupanın
birçok ülkesinin de önündedir. Hizmetin kârlı olmadığı
yerlere bizzat biz bütçesini karşılayarak altyapıyı
götürdük.
440 bin okulumuza akıllı tahta
sağladık ve montajlarını da bitirdik. Dolayısıyla
FATİH Projesinin en önemli bileşeni olan akıllı tahtalarda
da Bakanlığımızın imzası var.
Tabii, iletişimde geniş bant
kullanımında dünya ortalamasının 20 puan üzerindeyiz,
Avrupa ortalamasını yakalamış durumdayız bugün.
Geçtiğimiz aylarda 4,5G İhalesi yapıldı. 1 Nisandan
itibaren de 4,5G ile hizmet vermeye başlayacağız. 4,5G ne demek?
Burada kullandığımız veri iletişim hızı,
resim gönderme, bilgi gönderme, yazı gönderme gibi işlemler mevcut
hızın 10 katı hızla yapılabilecek. Ne diyoruz:
Trafikte hız felaket, bilişimde hız berekettir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bakanım, onları
biliyoruz. Siz sorularımıza cevap verin lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mecliste
çalışmıyor, Mecliste
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yani Avrupa'nın en
pahalı MTVsini ve de trafik sigortasını ödeyen kamyoncunun hâli
ne olacak Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bunların
cevaplarını da vereceğim.
Şöyle: Trafik sigortası, kasko
sigortasıyla ilgili son bir buçuk yılda bir sorun
yaşadığımız ortada. Bunun sebebi, birtakım yasal
boşluklardan yararlanılarak sigorta kapsamındaki hasarların
miktarı artırıldı. Sigorta şirketleri de buna
dayanarak -tabii, bu bir havuz- oradan primlerini artırdılar. Ama
bugünlerde yapacağımız bir düzenlemeyle, belki de
alternatiflerden bir tanesi, kasko ile trafik sigortasının
içeriğini bir arada göz önünde bulundurup tek bir poliçeye
dönüştürerek ve bu yasal boşluktan kaynaklanan istismarın da
önüne geçerek yeni bir sigorta sistemini devreye sokacağız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kamyoncu batmadan, en acil
şekilde Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet.
Bunun çalışmaları devam ediyor ve
kısa süre içerisinde tamamlamış olacağız.
Herhâlde sürem bitti, anladığım
kadarıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet, arkadaşlar
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, benim çok
önemli bir sorum oldu, ona cevap vermenizi sizden rica ediyorum. Az önce
sorduğum soru işin özüdür.
BAŞKAN Sayın Gök, bir saniye efendim.
Sayın Bakan, selamlamak için mikrofonunuzu
açacağım. Eğer ilave süre kullanmak isterseniz onu diğer
sayın bakanların konuşma sürelerinden kesmek durumundayım,
onu bilginize sunuyorum.
Şimdi selamlamak için mikrofonunuzu
açıyorum.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekilinin sorusu var, gerçi ulaştırma hizmetleriyle ilgili değil
ama bu soruya cevap vermek isterim.
LEVENT GÖK (Ankara) Hükûmetle ilgili, tam ana
konu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ancak, izniniz
olursa soru-cevap bölümünde buna değineceğim.
BAŞKAN Peki.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, lütfen
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Soru-cevap
bölümünde vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, bakın,
lütfen, rica ediyorum.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Arkadaşlarımızın zamanına tecavüz etmek istemiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, çok önemli
bir konu. Soru-cevaba niye bırakıyorsunuz? Buyurun, biz dinliyoruz
sizi.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kürsüden verseniz daha
uygun olur.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bana sorulan
soruların cevaplarını da, ortaya konulan görüşlerin
cevaplarını da soru-cevap kısmında
cevaplandıracağım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, lütfen söz
alın, devam edin buna, önemli bir konu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Hepinize
teşekkür ediyorum.
Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Buradan niye cevap
vermiyorsunuz Sayın Bakan?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Kürsüden cevap verin
Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, buradan cevap verin
lütfen.
BAŞKAN - Şimdi, sayın
milletvekilleri, Hükûmet adına konuşma süresi seksen dakikadır,
seksen dakikayı sayın bakanlar paylaşmıştır.
Ulaştırma Bakanımıza düşen süre otuz dakikadır.
Bu süreyi aşacak olan bir konuşmayı diğer sayın
bakanların konuşmalarından kesmek zorundayım.
Dolayısıyla, Sayın Bakan mademki soru-cevap bölümünde bu soruya
cevap vereceğini açıklamıştır, onu bekleyelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de ısrarla
bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Süleyman Soyluya
söz vereceğim ancak Sayın Bakana söz vermeden önce
okutacağım bir Başbakanlık tezkeresi vardır.
Bu tezkere, ülkemizin de üyesi bulunduğu
Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO)
Anayasasının 19uncu maddesi gereğince hükûmetlerin
uluslararası çalışma konferanslarında kabul edilen
sözleşme ve kararları hakkında yasama organına bilgi
sunmasına ilişkindir. ILO Anayasasının gereği olan
Başbakanlık tezkeresini okuttuktan sonra Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanına öncelikle bu konuda söz vereceğim.
Şimdi Başbakanlık tezkeresini
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Başbakanlığın, 2015 yılı
Haziran ayında yapılan 104üncü Uluslararası Çalışma
Konferansı'nda kabul edilen, 12/6/2015 tarihli ve 204 sayılı
Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye
Geçişe İlişkin Tavsiye Kararı hakkında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe görüşmeleri
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulacağına
ilişkin tezkeresi (3/531)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2015 yılı Haziran ayında yapılan
104üncü Uluslararası Çalışma Konferansı'nda kabul edilen
12/6/2015 tarihli ve 204 sayılı Kayıt Dışı
Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe ilişkin Tavsiye
Kararı hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
tarafından bütçe müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet
Meclisine bilgi sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Davutoğlu
Başbakan
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Buyurunuz Sayın Bakan. Tezkereyle ilgili bilgi
verdikten sonra Hükûmet adına açıklamalara geçebilirsiniz. Tezkereyle
ilgili bilgi verirken geçecek olan süreyi, Hükûmet adına
yapacağınız açıklamalarda geçecek olan süreye ilave
edeceğim.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan ve değerli milletvekillerim;
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Ana Sözleşmesinin
19uncu maddesi, Uluslararası Çalışma Konferansında kabul
edilen sözleşme ve tavsiye kararlarının, üye ülke hükûmetlerince
bilgilendirme amacıyla yetkili makama sunulmasını öngörmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; geçtiğimiz haziran ayında Uluslararası
Çalışma Örgütünün 104'üncü Uluslararası Çalışma
Konferansında kabul edilen ve konferans sonunda yapılan oylamada
ülkemiz tarafından da kabul edilmesi yönünde oy kullanılan Kayıt
Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe
İlişkin Tavsiye Kararı hakkında kısaca bir bilgi
vereceğim.
12 Haziran 2015 tarihli ve 204 sayılı
Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye
Geçişe İlişkin Tavsiye Kararında esas olarak kayıt
dışı ekonominin başlıca sorunları ile
kayıtlı ekonomiye geçişin kolaylaştırılması
için gerekli tedbirler ele alınmaktadır. Üye ülkeler üzerinde
herhangi bir bağlayıcılığı olmayan, daha ziyade
rehber niteliği taşıyan bu tavsiye kararı,
kayıtlı ekonomiye geçişi kolaylaştıracak yönlendirici
ilkeler, yasal ve politik çerçeve, istihdam politikaları ile konuya
ilişkin teşvik ve uyumlaştırma gibi hususları
içermekte olup toplam 9 bölüm ve 42 maddeden oluşmaktadır.
Söz konusu tavsiye kararında, üye ülkelere,
işçilerin ve ekonomik birimlerin kayıt dışı ekonomiden
kayıtlı ekonomiye geçişinin sağlanması, işçilerin
temel haklarına riayet edilerek gelir güvencesi ve girişimcilik
fırsatlarının sağlanması, kayıtlı ekonomide
teşebbüs ve saygın işlerin oluşturulması, istihdam ve
sosyal koruma ile diğer sosyal politikaların birbirleriyle uyumlu
hâle getirilmesi tavsiye edilmektedir.
Söz konusu tavsiye kararında, istihdamı
teşvik eden, verimliliği artıran ve yapısal dönüşüm
süreçlerine imkân sağlayan istihdam politikalarının
gerekliliğine de dikkat çekilmekte, kayıt dışı
ekonomide çalışan kişilerin haklarını korumaya ve
gerçekleştirmeye yönelik olarak, başta örgütlenme özgürlüğü ve
toplu pazarlık hakkı olmak üzere, zorunlu
çalıştırmanın tüm şekillerinin ortadan
kaldırılması, çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi,
iş ve meslekte ayrımcılığın ortadan
kaldırılması hususlarına da yer verilmektedir.
Kayıtlı ekonomiye dönüşüm sürecinde,
kayıt dışı çalışan işçilerin kademeli olarak
sosyal sigorta kapsamına alınarak ulusal sosyal koruma
kapsamının genişletilmesi, bu bağlamda kayıt
maliyetleri ve prosedürlerinin azaltılması,
basitleştirilmiş vergi ve prim değerlendirme sistemlerinin
geliştirilerek maliyetlerin düşürülmesi, ekonomik birimlerin ölçek ve
ihtiyaçlarına uygun kredi hizmetlerine erişimlerinin
kolaylaştırılması, girişimcilik, eğitim, beceri
ve iş geliştirme hizmetlerine erişimin iyileştirilmesi gibi
önlemlerin alınması tavsiye edilmektedir.
Yüce Meclisin bilgilerine saygılarımla arz
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
(Devam)
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK AKREDİTASYON
KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Huzurlarınızda, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının görüşülmesi münasebetiyle
bulunmaktayım. Sözlerime başlarken, öncelikle Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığında bugüne kadar hizmet gören, millet,
memleket ve devlet hizmetinde bulunan bizden önceki Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlarına şükranlarımızı sunuyor, ahirete
irtihal edenlere Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Çalışma
Bakanlığında çalışan, hem kamu bürokrasisinin
içerisinde bulunan hem personel olarak çalışan, bütün şu anda
çalışanlara, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Yine, Çalışma Bakanlığı içerisinde emek
hayatının varlığı adına ve alın terinin bir
an önce insanla buluşması adına gayret gösteren bütün
çalışma arkadaşlarımızdan ahirete irtihal edenlere de
hepinizin huzurunda Rahmetirahman diliyorum.
Bugün Çalışma Bakanlığı
bütçesiyle birlikte, Mesleki Yeterlilik Kurumu, TODAİE ve Devlet Personel
Başkanlığı bütçeleriyle ilgili de değerlendirmeleri
arz edeceğim.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakan, biz de
rahmet diliyoruz ama iş cinayetlerinde, iş kazalarında,
madenlerde hayatını kaybedenleri de bir rahmetle anın, bir defa
da onları anın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Bu bütçenin başta ülkemize, milletimize
hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum.
21inci yüzyıla girerken ve onun
başında tam da bu etkilenmelerle karşı karşıya
kalan bir süreçteydik. Soğuk savaş döneminin sona ermesi, bilgi
toplumuna geçiş, Avrupada sınırların kalkması, emek
ve sermayenin serbest dolaşımı, ülkelerin refah toplumuna
yönelik attığı adımlar, dünyada fertlerin gelir
seviyelerinin yükselmesi, demokratik standartların yükselmesi, 2008deki
ekonomik kriz, şehirlerin nüfusunun artması, tüm dünyada ortalama
yaşam sürelerinin uzaması birçok alanda, ekonomik, sosyal, siyasal
alanda değişime ve yenileşmeye yol açarken, elbette
çalışma ve sosyal güvenlik alanında ve istihdam politikalarında
da önemli değişikliklere yol açmıştır.
Dünyada ve coğrafyamızda birçok ülke bu
değişimleri fark ederek gerekli tedbirleri almış ancak
bazı ülkeler bu değişikliklerin gerekliliklerini
ıskalamıştır. Bu süreçlerde bazı ülkeler
insanları mekanikleştirmişlerdir ama bazı ülkeler de
insanı merkeze alan, emeği merkeze alan bir yaklaşımla
hareket etmişlerdir. Bir kısım ülkeler reform ve
değişimden ürkmüşler, kapalı bir yönetimle kendilerini
koruyabileceklerini zannetmişler ve planlamışlar; bir
kısım ülkeler de gelişen dinamiklerin karşısında
reform ve değişimi kendi ülkelerinin ana yönelimi olarak ortaya
koymuşlardır. İşte Türkiyenin 20nci yüzyıl
tecrübesinden sonra 21inci yüzyılda yakaladığı fırsat
tam da buydu. Birçok alanda olduğu gibi, çalışma hayatı,
sosyal güvenlik sistemi ve istihdam politikalarında
gerçekleştirdiği reform iradesiyle birlikte bu yüzyılda bir
taraftan rekabet kabiliyetini, diğer taraftan krizlere karşı
dayanıklılığını, diğer taraftan da insan
odaklı, insan merkezli politikalarını başarıyla
geliştirmiştir.
Bu dönemde dünyanın
karşılaştığı krizlerden çok fazla
etkilenmemesinin sırrı da bu süreçlerde reforma yönelik karar alma ve
uygulama merkezlerinde gösterdiği dirayetti. 2003 yılında AB ve
ILO normlarına uygun olarak çıkarılan yeni İş Kanunu,
çalışma hayatında başlayan değişimin ilk
düğmesinin doğru iliklendiğinin ve zemininin de
sağlıklı olduğunun işaret fişeğiydi.
Gerçekleştirilemez. denilen sosyal güvenlik
sisteminin tek çatı altında toplanması, norm ve standart
birliğinin sağlanması, genel sağlık sigortasıyla
birlikte Türkiyede herkesin genel sağlık sigortası güvencesine
kavuşması, ilaç kuyruklarının sona ermesi, fiş
toplamaların sona ermesi ve emekli maaşı kuyruklarının
sona ermesi, atılan bu cesur adımlarla sağlık karnelerinin,
sağlık vizelerinin kaldırılması, hastane
kuyruklarında kalp krizi geçirenlerin, ertesi gün okuduğumuz o
vicdanları yaralayan haberlerin sona ermesi, SSKlıların
istediği hastaneye rahatça gidebilmesinin temin edilebilmesi
Yeni
doğan çocukların ana babalarına senet
karşılığı teslim edilmediği, acillerde rehin
kalmaların sona erdiği bir Türkiye tablosunu bugün hep birlikte
görüyoruz.
IMFye emekli maaşları için, 500 milyon
dolar için giden Türkiye tablosu bugün sona erdi; sosyal güvenlik sistemindeki kara
delikler sona erdi; yurt dışında yaşayan
vatandaşımızın emeklilik ve entegrasyon çilesi sona erdi.
E-üyelik sisteminden noter şartının
kaldırılmasına, yüzde 10 barajının yüzde 1e
düşürülmesine, memura toplu sözleşme hakkı getirilmesine kadar,
sendikal hayatta Türkiyede yıllarca konuşulan konular teker teker
çözüme kavuşturulmuş, İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununun tüm çalışanları kapsamasıyla,
aktif iş gücü ve pasif iş gücü politikalarıyla birlikte birçok
reform hayata geçirilmiştir ve daha sayamayacağımız,
vatandaşımızın Acaba, bu
sıkıntılarımız ne zaman biter? diye
kafasının karıncalandığı birçok sorun ve dert,
reformlarla, değişimlerle, güçlü iradeyle ve güçlü bir siyasi
temsille hamdolsun sona erdirilmiştir.
Türkiyede istihdam alanında gerçekleştirdiğimiz
politikalarla, 2005 yılında 19 milyon 633 bin kişi olan istihdam
sayımız 7 milyon 43 bin artarak 2015 Kasım ayı
itibarıyla on yılda 26 milyon 676 bin kişiye
ulaşmıştır. Bu arada dikkatinizi çekeceğim husus,
2007de bütün dünyayı etkileyen ve uzun yıllar boyunca da
dünyayı etkilemekte olan bir krizin yaşandığıdır.
2007-2014 arasında ABye üye olan 28 ülkede istihdam oranı 1 puan
azalırken ülkemizde bu politikalarla birlikte 4 puan artış
kaydetmiştir.
Kadın, genç ve engelli istihdamı konusunda
atılan adımlar ve diğer yaklaşımlar iş gücü
piyasasının bir taraftan
kapsayıcılığını, diğer taraftan da
dayanıklılığını artırmıştır.
2005 yılında kadınların iş gücüne
katılımı yüzde 23,3ten 2015 yılında yüzde 31,6ya,
istihdam oranı ise 2005 yılında yüzde 20,7den yüzde 27,5a
yükselmiştir.
İş gücüne katılım
oranının ve istihdam oranının artmasına nazaran
işsizlik oranının yüzde 10lar düzeyinde kalmasında ise bir
taraftan Aktif İşgücü Programında attığımız
adımların, diğer taraftan ise Pasif İşgücü Programlarının
elbette önemli bir etkisi vardır. 2004 yılından 2015
yılı Kasım ayı sonuna kadar tüm teşviklerle birlikte
yaklaşık 58 milyar liralık ayırdığımız
kaynakla istihdam piyasalarındaki sürdürülebilirliği ve
istikrarı sağlamayı hep birlikte başardık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; bir önemli noktayı daha sizlerle paylaşmak
istiyorum. Uygulamayı başardığımız en önemli
Aktif İşgücü Programı, İşbaşı Eğitim
Programıdır. 2015 yılında Aktif İşgücü
Programında 159 bin kişiyi eğitimle buluşturduk. Ulusal
istihdam stratejimizin en önemli ayaklarından bir tanesi eğitim ile
istihdam ilişkisini kurabilmektir ve bunu AK PARTİ hükûmetleri
başarılı bir şekilde uygulamıştır. Dikkat
ederseniz, son reform ve eylem planında çok önemli bir adımı
daha attık. Attığımız adım şu idi, altı
ay boyunca başlattığımız İşbaşı
Eğitim Programında şöyle bir başarıyı yakaladık:
İstihdam, bizim ülkemizin üzerinde en önemli şekilde durduğu
politikalardan bir tanesidir. İşbaşı Eğitim
Programına başlayan her 100 kişiden 75i o iş yerinde
daimî olarak istihdam edilmeye hak kazanmış ve buna devam
etmiştir. Bu, bütün Avrupa ülkelerinin, bütün gelişmiş ülkelerin
ve bütün gelişmekte olan ülkelerin bugün örnek aldığı bir
sonuç olarak ortada durmaktadır ama size daha mühim bir rakamı, size
daha mühim bir gelişmeyi sunacağım.
Özellikle, biliyorsunuz ki son reform ve eylem
programında İşbaşı Eğitim Programını
altı aydan on iki aya çıkardık ve bunun etki analizlerinin,
sonucunun ve karşılığının ne olacağını
aslında hep beraber merak ediyorduk ve şimdi size mutlulukla ifade
edebilirim ki 2016 Ocak rakamları bu konuda ne kadar da isabetli bir
adım attığımızı belirlemektedir. 2015
yılı Ocak ayında İşbaşı Eğitim
Programına 5.238 kişi katılmış, 2016
yılının Ocak ayında 17.248 kişi bu programdan istifade
etmiştir. Yıl sonu itibarıyla, hedeflediğimiz 200 bin
rakamının üzerine çıkacağız, inşallah 250 bin
rakamına geleceğiz. Sadece İşbaşı Eğitim
Programıyla birlikte 200 bin insanımızı 2016
yılında bu yüzde 75 oranı üzerinden inşallah daimî bir
istihdamla karşı karşıya bırakacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, İŞKURla ilgili bir
değerlendirme yapmak istiyorum. İŞKUR, kendi tanımlamamla
birlikte, Türkiyenin inovatif markasıdır. Yani atıl olan bir
kurumun nasıl harekete geçirilebileceği, nasıl verimli
olabileceği, nasıl çözüm üretebileceğinin en önemli delili bugün
İŞKURdur. 2002 yılında 125.071 kişiyi işe
yerleştiren İŞKUR 2015 yılında 889 bin kişiyi
işe yerleştirmiştir ve işe yerleştirme
oranını yüzde 7den yüzde 41,8e çıkarmıştır.
İŞKUR önemli bir açılımı da aslında açık
iş konusunda gerçekleştirmiştir. İŞKURa
kayıtlı iş arayanla işçi arayanı buluşturmak için
iş yerlerindeki açık işleri takip eden İŞKUR, 2002de
139.205 açık iş rakamını -yani işçi ile işvereni
buluşturan ve bunu piyasaya arz eden İŞKUR- 2015
yılında 2 milyon 43 bin 256ya çıkarmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine İŞKUR tarafından sadece 2015
yılında 20.455 engellimizin de istihdamı
sağlanmıştır. Yine ifade etmek istiyorum ki İŞKUR
sadece toplumun özel politika gerektiren gruplarını değil,
toplumumuzun bütün kesimlerini bir şekilde kucaklamaktadır. Özellikle
kadın istihdamında, İŞKUR her 3 kişiden 1ini -yani
889 bin kişiden- kadın olarak istihdam etme kabiliyetini ortaya koymuş
ve yaklaşık 260.848 kadını işle
buluşturmuştur.
Bir başka programımız da Toplum
Yararına Çalışma Programıdır. Evet, Toplum
Yararına Çalışma Programının birinci adımı
iş gücü katılım oranını artırmaktır, ikinci
adımı istihdam bağlantısını kurmak, üçüncü
adımı da özel politika gereken grupları desteklemektir.
2007-2015 arasında 30.715 programdan 992.168 vatandaşımız
istifade etmiştir. Özellikle, iş gücü piyasalarındaki en önemli
adımlardan bir tanesi de, bilmenizi istiyorum ki Her işsizin bir
iş ve meslek danışmanı olacak. anlayışıyla
iş arayanlar ile işverenler arasındaki kurduğumuz köprüdür.
3.750 iş ve meslek danışmanımız sadece 2015
yılında 163.795i engelli olmak üzere 3 milyon 378 bin 949
vatandaşımızla görüşmüş, 477.606 iş yerini
ziyaret etmiştir ve bir taraftan, mesleki eğitim
kurslarımız Aktif İşgücü Programlarımızın en
önemli ayağıdır. İşbaşı Eğitim
Programları, girişimcilik eğitim programları ve özel
projeler kapsamında 2003 yılından 2015 yılı sonuna
kadar -bu rakama da dikkat etmenizi isterim- bu eğitimlerden 1 milyon 683
bin kişi istifade etmiş, 2,4 katrilyon kaynak
kullanılmış, sadece 2015 yılında 370.385 kişi
eğitimlere katılmıştır. İstihdam
politikalarındaki temel hedefimiz: İş gücü piyasasındaki
ihtiyaçlara uygun beceri geliştirmek, vasıflı iş gücü
oluşturmak. İstihdam-eğitim ilişkisiyle tam da bu
politikaları gerçekleştirmeye
çalıştığımızı ifade etmek istiyorum. Bu
çerçevede, Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM)
Projesiyle 2011 yılından günümüze kadar 202 bin vatandaşımız
eğitimle buluşturulmuş ve bunların yüzde 80i de istihdamla
karşı karşıya bırakılmıştır.
Son on dört yılın en önemli
gelişimiyse kendinden öncekilerin maalesef
başarısızlığına rağmen İşsizlik
Sigortası Fonunun ulaştığı nokta, gerek aktif gerekse
de pasif iş gücü politikaları konusunda kat ettiği mesafedir.
İşsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği,
Ücret Garanti Fonu ve iş kaybı tazminatı özellikle iş gücü
piyasalarındaki dalgalanmalarda hem işveren hem de işçi
açısından destekleyici olmaktadır. İşsizlik sigortası
ödemelerinden 2002 yılı Mart ayından 2015 yılı sonuna
kadar 4,3 milyon kişi istifade etmiş; 10,6 milyar lira ödeme
yapılmıştır. Sosyal paydaşlarımızla beraber
yönetilen İşsizlik Sigorta Fonu bugün 94 milyar 150 milyon liraya
ulaşmıştır. Bu önemli bir rakamdır.
Yine, bir taraftan, bununla birlikte, on dört
yılda ortaya koyduğumuz en temel başarılarımızdan
birisi çalışma hayatında kayıt
dışılıkla mücadeledir. Kayıt dışı
istihdam oranını -2002de- yüzde 52,14ten bugün yüzde 32,6ya
indirdik. Kayıt dışı istihdam oranı bir
fotoğraftır, bir sonuçtur. Burada, istihdam
politikalarımızın ne kadar da anlamlı ne kadar
sürdürülebilir ne kadar sonuca odaklı ve ne kadar insanımıza,
emeğe karşı anlamlı bir şekilde yürüdüğünün en
önemli tespiti ve delilidir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; şunu ifade etmek istiyorum: Fiyat istikrarından
taviz vermeden istihdam ve büyümeyi merkeze alan bir yaklaşımla
ekonomi politikalarını belirliyoruz. Para politikası
uygulamasında fiyat istikrarını tesis etmenin yanı
sıra, maksimum sürdürülebilir çıktı ve istihdamı da
desteklemeyi amaçlamaktayız. İstihdam odaklı büyüme
politikalarımız çerçevesinde yukarıda
uyguladığımız programlar bugünden sonra da aynı
kararlılıkla ve aynı dinamik takiple sürdürülecektir.
Türkiyede bir istihdam araştırmaları
merkezi kurulmasının, demografik, sektörel ve coğrafi istihdam
analizlerinin yapılmasının gelecekte yol haritamızı
daha da belirginleştireceği açıktır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; ülkemizin yüz akı reformlarından birisi de,
hepimizin malumudur ki sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilen
reformdur. Bugün iftiharla söyleyebiliriz ki nüfusumuzun yüzde 98,5u genel
sağlık sigortası kapsamındadır. Hükûmetlerimiz, genel
sağlık sigortası reformuyla dünyanın en güçlü ülkelerinin
dahi cesaret edemediği bir adım atmış, dünyada ve
gelişmiş ülkeler içerisinde derinliği ve kapsamı en
geniş sağlık paketlerini kendi vatandaşına
sunmuştur.
Dikkat edilmelidir ki Sosyal Güvenlik Sistemi
Reformunda tek çatı dâhil olmak üzere attığımız tüm
adımlar birinci faz reform olarak tanımlanmalıdır.
Şunu ifade etmek istiyorum: Bu reformların üzerinden tam on
yıllık bir süre geçti. Elde ettiğimiz tecrübeler, uygulamada
karşılaştığımız sorunlar, ona ait
ürettiğimiz çözümlerle birlikte şimdi reformlarımızla
birlikte ikinci faz reformlara hazırlanıyoruz. Bütün
hazırlığımız sosyal güvenlik sisteminde ikinci faz
reformları harekete geçirebilmektir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 2009 yılında sosyal güvenlik
açığının gayrisafi hasılaya oranı, dikkatinizi
çekmek isterim ki yüzde 3,01 idi; oysa, 2015 yılında, Kasım
ayı itibarıyla bu oran yüzde 0,58 olarak çok önemli bir rakama
doğru gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu önemli iyileşme Sosyal Güvenlik Kurumu
açığı, sosyal güvenlik bütçesi oranında kendini göstermiş,
2009da yüzde 26,88den 2015te yüzde 4,94e gerilemiştir. Türkiyede,
ekonomide mali disiplin ne kadar önemliyse, sosyal güvenlik sisteminde mali
disiplin, gelecek nesiller, verilen hizmetlerin konforunun devam etmesi,
ekonomiye ve gelecek nesillere karşılanamayacak mali yükler
getirmemesi açısından o derece önemlidir.
Bir rakamı daha sizinle paylaşmak
istiyorum. Bazen tartışmalar yürüyor, Seriler değişti.
deniyor ama şunu ifade etmek isterim ki prim gelirlerinin emekli
aylıklarına ve sağlık giderlerine oranı aslında
belki de sosyal güvenlik sisteminin performansının
kıyaslanabileceği en temel oranlardan bir tanesidir, bu da çok
nettir. 2002de yüzde 60,95ten 2015te yüzde 75,43e
çıkmıştır ve 2016 yılındaki temel hedefimiz de
bunu yüzde 77,16ya ulaştırmaktır. Sosyal güvenlik sistemimizin
en önemli rasyolarından bir tanesi de aktif-pasif dengesidir ve
aktif-pasif dengesinde 2009 yılında
Takdir edersiniz ki 1990
yıllarında alınan kararlarla birlikte 1.78e gerileyen
aktif-pasif oranı Sosyal Güvenlik Sistemi Reformunda ortaya konulan
süreçlerle birlikte bugün sadece kayıt dışı ve emeklilikle
ilgili attığımız adımlardan kaynaklanan sonuçlarla
birlikte 1,95e kadar ulaşmıştır. İnşallah bu
politikaların sürdürülebilirliğiyle birlikte aktif-pasif oranı
bizim istediğimiz noktaya gelebilecektir.
Şunu ifade etmek istiyorum: Aktif
sigortalı sayımız 2002 yılında 12 milyon 8 bin 358
kişiden 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla 20 milyon
778 bin rakamına ulaşırken, toplam 8 milyon 770 bin aktif
sigortalımız artmıştır. Buna karşın, pasif
sigortalılarımız, yani emeklilerimiz de 2002de 6 milyon 550
kişiden 11 milyon 354 bin kişiye çıkmıştır.
Burada kayda değer nokta şurasıdır: İşçi
emeklilerimizin asgari maaşı 257 liradan 1.292 liraya, reel yüzde 58
artış; BAĞ-KUR esnafımızın maaşı 148
liradan 1.157 liraya, reel yüzde 145 artış; Emekli
Sandığı emeklilerimizin asgari maaşı 376 liradan 1.618
liraya, yüzde 35 reel artış göstermiştir. Bu göstergeler on dört
yıllık süreç içerisinde emeklilerimizi enflasyona
ezdirmediğimizin, Türkiye'nin büyümesinden ve kalkınmasından bu
ülkeye hizmet eden insanlarımızın emeğini göz ardı
etmediğimizin, refah payından emeklilerimizin de istifade
ettiğinin en temel ve açık kanıtıdır. Ayrıca,
emeklilerimize söz verdiğimiz gibi, her ay 100 lira, yılda 1.200 lira
seyyanen zammı da emeklilerimize vermenin onurunu ve mutluluğunu
yaşıyoruz.
Bu arada, dikkatinizi çekeceğini umduğum
bir rakamı daha sizinle paylaşacağım. Biliyorsunuz ki
sosyal güvenlik destekleme primi ilk önce yüzde 15ti, daha sonra yüzde 10a
indirdik ve milletimize vadettik, dedik ki: Bu primi ortadan
kaldıracağız. Bakınız, sonucu ne oldu: 2015
yılı Ocak ayında 710 lira olan BAĞ-KUR emeklilerimizin
maaşı yapılan zamlar ve SGDP kesintisini kaldırmakla
birlikte 1.112,66 liraya çıktı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Çok büyük para, çok
büyük para(!) Nasıl bir artış bu(!)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Bu ne demektir? Bu artış tam bir yılda yüzde
57lik, esnaflık yapan emeklilerimize, toplam 656.451 emekliye ulaşan
bir rakam olarak ortada durmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Mevcuttaki küçük esnaf da
kepenk kapatıyor.
MUSA ÇAM (İzmir) BAĞ-KUR primleri çok
arttı Sayın Bakan, BAĞ-KUR primleri çok arttı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Size bir rakam daha vereceğim. Keşke
ATİLA SERTEL (İzmir) Açlık
sınırı 2.400 lira.
ÖZKAN YALIM (Uşak) 430 TLden 575 TLye
yükseldi primleri Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Sevgili Milletvekilim, biz bunları kendimiz için
yapmıyoruz, hep beraber aziz milletimiz için yapıyoruz ve
bunların kararları bu Millet Meclisinde alınıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama BAĞ-KUR primi bu
kadar yükselir mi, enflasyon yüzde 8,8 iken?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Genel sağlık sigortası sistemimizin
ulaştığı kapsam hepimiz açısından dikkat
çekicidir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Gazilerimizin
maaşlarını da düzeltin, gazilerimizin. Gaziler açlık
sınırında.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) 2015 yılı içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu
kayıtlarımıza göre 68 milyon 632 bin 869
vatandaşımız -dikkat edin ki- 481 milyon 167 bin 71 kez
sağlık hizmetleri sunucularına başvurmuştur. Bir daha
söyleyeyim: 481 milyon 167 bin. Her vatandaşımız yılda 7,01
kere hastaneye gitmiştir. Bunu sağlayan ve bunu gerçekleştiren
bir sosyal güvenlik sistemimiz ve sağlık sistemimiz var ve bunu
sürdürülebilir bir anlayışla devam ettirmek istiyoruz ve bugün bu
rakamlara rağmen yüzde 70lik vatandaş memnuniyetini,
sağlıkta vatandaş memnuniyetini en üst seviyede tutmaya özen
gösteriyoruz.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; belki birçok şey söyleyeceğim ama iki mesele var ki
hemen söyleyip konuyu tamamlamak istiyorum. Bir tanesi kıdem tazminatı
meselesi. Bu, bu Meclisin kararıdır; bu, Türkiyedeki bütün
paydaşlarımızın kararıdır; bu, iktidarıyla
muhalefetiyle herkesin kararıdır ama şu rakamlara dikkat
etmenizi istiyorum: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin sicilden
yaptığı araştırmalarla birlikte, cumhuriyet tarihinden
bugüne kadar şirketlerimizin ortalama ömrü, beş yıl ortalama
ömrü olan yüzde 35, on yıl ortalama ömrü olan yüzde 57. Bu rakam bir
tarafta dursun.
Bugün iş hukukunda her üç mahkemeden birisi
kıdem tazminatıyla ilgilidir.
Bilmenizi istiyorum ki bugün, sadece 2015
yılında, 14 milyon çalışanımızın 18 milyon
çıkış bildirgesi vardır. Bu sorun ortada durmaktadır.
Sessiz çoğunluk bizden bir şey bekliyor, sessiz çoğunluğun
bizden beklediği bu problemi çözmektir. Biz, milletimizin bu problemini
çözmekle mükellefiz ve sorumluyuz. Biz sosyal hukuk devletiyiz. Yirmi yıl
çalışan bir insanın sabahleyin iş yerine gidip iş
yerinin kapanmasıyla karşı karşıya
kaldığında, evine vereceği cevabın elbette ki
sorumluluğu hem siyasi iradededir hem hükûmettedir hem de Türkiye Büyük
Millet Meclisindedir.
AKİF EKİCİ (Gaziantep)
İşsizlik Fonunda biriken para nerede? Buna cevap verin. Nereye
harcadınız o parayı? İşçiye mi harcadınız
İşsizlik Fonunda biriken parayı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Yine, bir meseleyi daha burada ifade etmek istiyorum
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Ona da
mı göz diktiniz? İşçinin tazminatına da mı göz
diktiniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla)
o da şudur: Evet, güvenceli esneklikle ilgili.
Kıymetli milletvekillerimiz, bakınız,
bugün Türkiye'de kayıt dışı bir esneklik vardır, kayıt
dışı.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Nerede,
nerede İşsizlik Fonunda biriken para? Nerede, cevap verin lütfen?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Bugün çok net ifade etmek istiyorum ki kamyonun üzerinde 50
tarım işçisinin nereye gittiğini bilmeyen bir tabloyla
karşı karşıyayız.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Nerede o
para, nerede?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Bugün hepinize soruluyor. Hepinize deniliyor ki: Ben ne
zaman emekli olabilirim? Eğer evde çalışan kadınlar
sigortalı olabilselerdi, eğer okulda çalışırken bir
iş yerine giden bir işçi sigortalı olabilseydi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla)
belki bu konuda herhangi bir ayrım içerisinde
olmayacaktık.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) 124 milyar
topladınız, nerede?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İşsizlik Fonundaki paralar nerede?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Güvenceli esnekliğin Avrupa ortalaması yüzde 1,7;
Amerikada yüzde 2
MUSA ÇAM (İzmir) Avrupada çöpe
atıldı, çöpe!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla)
Japonya yüzde 2dir. İstihdamın ancak yüzde 2sini
kapsamaktadır. İstihdam kanalı açmaktadır ve tam
anlamıyla şunu ifade etmek istiyorum ki var olan kayıt
dışı çalışmayı kayıt içine almaktadır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Emek
satış büroları kuruyorsunuz, emek satış büroları!
Emek satış bürolarında ne satacaksınız?
İşçinin emeğini mi satacaksınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Çok büyük bir gerilim değildir, lütfen bir bardak suda
fırtına koparmayalım. Bu, ülkemizin çalışma
hayatımızın esnekleşmesi
MUSA ÇAM (İzmir) Kölelik Sayın Bakan! O
bir kölelik!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla)
ve insanımızın emeğinin ve alın terinin
bir şekilde ulaştırılması
Şunu da ifade etmek istiyorum ki istihdama
insanlarımızın kanalize olmasının en temel
yollarından bir tanesidir.
Çok saygıdeğer Başkan, kıymetli
milletvekilleri; sözlerimi tamamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz size nasıl
inanacağız Sayın Bakan? Bundan üç dört yıl önce AK
PARTİye bizden fazla saldırıyordunuz, şimdi övüyorsunuz!
ATİLA SERTEL (İzmir) Kıdem
tazminatını kaldırmak istiyorsunuz, açık konuşun,
açık söyleyin.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz bizden daha
fazla saldırıyordunuz.
BAŞKAN Sayın milletvkelleri
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Biz ağaç kavuğundan çıkmadık, biz de ana
baba evladıyız.
ATİLA SERTEL (İzmir) Kıdem
tazminatını kaldırmak istiyorsunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Kim emekçinin hakkını yerse sadece bu dünyada
değil öteki dünyada da bunun hesabını veremez. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Nasıl
inanacağız size Sayın Bakan?
ATİLA SERTEL (İzmir) Nasıl
inanacağız, nasıl? Nasıl inanacağız size?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Biz nereden geldiğimizi biliyoruz, hiç merak etmeyin,
hiç. O konuda her birimiz aynı şeyi düşünüyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Müsaade ederseniz
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakan,
mültecilere yüzde 20lik kota verildiğinde işsiz kalacak olan 1
milyon Türk işçisi ne olacak?
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum
Sayın Bakan
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ben biliyorum onu, yüzde
10dan yüzde 15e çıkacak işsizlik oranı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sorularımıza cevap alamadık, mikrofonu açalım bence.
BAŞKAN Bir saniye efendim, Sayın Bakan
bir şey söyleyecek.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tamam,
sorularımıza cevap alamadık ama.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Sayın Başkan, sorduğu soruya cevap vermek
istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, üç yıl önce Sayın Bakan AKPye hırsız
diyordu, şimdi nasıl savunuyor?
BAŞKAN Sayın Tanal, rica ediyorum,
Sayın Bakan bir şey söyleyecek efendim, dinleyelim kendisini.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, bana mı
cevap vereceksiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Üç yıl öncesinde
ne diyordu AKPye? Diyordu ki: Bunlar hırsız. Şimdi
çıkıp Biz bunları yapacağız. diyor. Biz buna
nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz?
BAŞKAN Sayın Bakan, mikrofonunuzu
açabilirim ancak Sayın Bakanın konuşma hakkından size
vereceğim.
Buyurun Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Üç yıl önceye
kadar ne diyordunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Sayın grup başkan vekilimizin sorduğu soruya
bir dakikayla bir cevap vermek istiyorum.
2010 referandumunda Allah nasip etti ben de
Türkiyeyi dolaştım ve biz bu Anayasaya Evet. dedik. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkının verilmesi bizim en temel
arzularımızdan bir tanesiydi. Ama şunu söylemek istiyorum: 2014
yılından 20 bin bireysel başvuru dosyası şu anda
bekliyor. 2013 yılından
Hâlâ şu anda 2013
yılının bireysel başvuruları Anayasa Mahkemesinde
görülüyor. Sonra, biz bu yetkiyi Anayasa Mahkemesine nasıl verdiğimizi
biliyoruz. Anayasa Mahkemesine bu yetkiyi bu tip davaları dairelerde
görüşmek için verdik, Genel Kurulda görüşmek için vermedik.
Anayasanın 19uncu maddesi, 26 ve 28inci maddesi
Ve yine ifade etmek
istiyorum Basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlali var. demek Anayasa
Mahkemesinin bu konuda yetki ihlalinin ta kendisidir çünkü ilgili mahkeme,
basın özgürlüğüyle ilgili herhangi bir karar vermemiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, ilgili mahkeme
Ben hukuk
konuşuyorum, siyaset konuşmuyorum. İlgili mahkeme, basın
özgürlüğüyle ilgili hak ihlal edici bir karar ortaya
koymamıştır. İlgili mahkeme yani alt mahkeme, ilk derece
mahkeme bu kararı ortaya koymadan Anayasa Mahkemesinin
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hak ihlali
tutuklamadan doğuyor ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla)
basın özgürlüğüyle ilgili bir hak ihlali
kararını ortaya koyması bir yetki ihlalidir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Mugalata yapma!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Aynı zamanda da bekleyen binlerce masum
insanının dosyasını hangi imtiyaza dayanarak
AHMET YILDIRIM (Muş) Dava düşmedi
Sayın Bakan, tutuklama da hak ihlalidir.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) ...neye dayanarak olduğunu bilmediğimiz bir
baskıyla bugün getirmesi çok net bir şekilde söylüyorum ki tamamen ve
tamamen hak ihlalidir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Mugalata
yapıyorsun ya!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Yanlış bilgi veriyorsun Bakan, yanlış bilgi!
Yanlış ve farklı şeyler söylüyorsunuz, ne alakası var?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Ayrıca başka bir şey daha söyleyeyim.
İnsanlar içeri girerler, çıkarlar ama şu çok nettir
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
üç yıl önce söylediklerinizi şimdi söyleseydiniz sizi de
tutuklarlardı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Bakın, sordunuz, cevap vermek istiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Tutuklama hak
ihlalidir. diyor. Şu kadar çalışmıyor mu? Kapito?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Ben kafamın nerede olduğunu biliyorum. Beyefendi,
benim kafam samanlıkta değil, benim kafam Türkiye Büyük Millet
Meclisinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, ben size bir şey
söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
Recep Tayyip Erdoğan için üç yıl önce söylediklerinizi şimdi
söyleseniz siz de tutuklanmıştınız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Siz Anayasa Mahkemesini
tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ya, ne
alakası var Anayasa Mahkemesiyle?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, bu soruyu sana
sorduk.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Oradan, hapishaneden çıkan bir kişinin Sayın
Cumhurbaşkanımıza Doğum günü hediyen olsun.
İnşallah sen de buraları tadarsın. imasındaki
cümleleri bulundurması son derece seviyesizliktir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Ne olmuş?
Diyebilir, dava açsın Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Biz bunu kabul ediyor değiliz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Cumhurbaşkanı buna dayanarak Anayasayı ihlal edemez.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Bakınız, burası yüce Meclis.
ATİLA SERTEL (İzmir) O kişi diyemez
mi Sayın Bakan? Dava açsın Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Dışarıdaki birtakım siyasi
tartışmaları sadece birbirimize rekabet olsun diye buraya
getirmek -son derece- hiçbirimize kâr getirmeyecek, zarar verecek bir unsurdur.
Şunu ifade etmek istiyorum
ATİLA SERTEL (İzmir) Basın ve ifade
özgürlüğünü, konuşma özgürlüğünü kullandırmayacak
mısınız Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Basın özgürlüğünden dolayı o insanlar içeride
olmadı. Bu ülkenin mahremine olan müdahaleden dolayı içeride oldular.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
basın ve ifade özgürlüğünü kullandırmayacak
mısınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Devamla) Ben konuşmamı bitiriyor, hepinizi sevgiyle,
saygıyla ve muhabbetle selamlıyor, bütçenin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, tamamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yazıklar olsun
size!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök, dinliyorum sizi
efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım,
ben sorumu aslında
(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir
saniye, Sayın Gökü dinliyorum efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım,
ben sorumu Sayın Ulaştırma Bakanına tevcih ettim.
Sayın Ulaştırma Bakanı, kürsüde cevap vermek mümkünken,
soru-cevap kısmında vereceğini ifade etti.
Sayın Bakanım, acaba siz biliyor muydunuz
Sayın Çalışma Bakanının bu soruma cevap
vereceğini?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) - Bakanlara. dedin, bakanlara.
LEVENT GÖK (Ankara) - Peki.
Şimdi, yalnız, Sayın
Başkanım, Sayın Çalışma Bakanı benim
sorduğum soruya cevap vermemiştir. Ben bu konuya bir
açıklık getirmek istiyorum. Sorum havada kalmıştır.
Benim sorduğum sorunun uzaktan yakından cevabını
vermemiştir. Ya sorum yeterince anlaşılmamıştır
Vermiş olduğu cevaplarla da sorduğum sorunun farklı bir
şekilde algılanmasına neden olduğu için bir sataşmaya
sebebiyet vermiştir.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Ne
sataşması ya? Allah aşkına, hayret bir şey ya!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) -
Sataşma yok, sataşma yok. Sayın Bakanı
konuşturmadınız bile orada, yani, ne sataşması?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sataşan
sizdiniz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Siz
sataştınız.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben bu konudan dolayı, sorduğum
sorunun çok net bir şekilde algılanmasına fırsat verilmesi
açısından, Sayın Bakanın, arkadan dolanarak, sorumun
başka türlü algılanmasına sebebiyet vermesini bir sataşma
olarak değerlendiriyorum. İzin verirseniz, bu konuda 69a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN - 69uncu madde çerçevesinde size iki
dakika süreyle söz veriyorum Sayın Gök.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyecek
şekilde sözlerinizi ifade ediniz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce burada Çalışma Bakanını izlerken,
gerçekten, Türkiyedeki adalet anlayışının ne denli ayaklar
altına alındığını, Hükûmetin bir yetkilisinin
Anayasa Mahkemesiyle nasıl didiştiğini ve Anayasa Mahkemesi
kararını boşa çıkartmak için ne kadar gayret içerisinde
olduğunu üzülerek tespit etmiş bulunuyorum.
Ama, Sayın Bakan, benim sorum o değil. Siz
burada Anayasa Mahkemesinin yetkisi yok. derken, neredeyse Anayasa Mahkemesi
üyelerini Cumhuriyet Halk Partisi atadı da ondan dolayı.
diyeceksiniz. Hâlbuki, Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesinin bu kararı
veren üyelerinin 10unu sizin kurucunuz Abdullah Gül atamıştır,
Abdullah Gül atamıştır. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kim atarsa
atasın, Anayasa Mahkemesi de Anayasaya uymak zorundadır.
LEVENT GÖK (Devamla) Şimdi, benim sorum çok
nettir, sorum çok nettir. Bakın, Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandığı
zaman Başbakana soru soruluyor değerli yurttaşlarım,
değerli milletvekilleri. Cumhurbaşkanına değil de önce Başbakana.
Sayın Başbakan diyor ki 1 Aralık 2015te: Bu haberlerin
yayınlanması bir suç mu, buna ben değil mahkeme karar verir.
Çok güzel. Bu yargılamanın tutuksuz olması esastır.
Sayın Başbakanın verdiği cevap bu, değerli
milletvekilleri.
REŞAT PETEK (Burdur) O yasa
değişikliğini de AK PARTİ yaptı.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başbakan
şimdi sizin lideriniz, geçen gün söyledi, Ben kurultaydan
çıktım, herhangi bir şeyden gelmedim, iradenizle geldim. dedi.
Ben de diyorum ki: Davutoğlunun böyle söylediği, Ben tahliye
edilmelerini istiyorum. dediği bir noktada, tahliye edilmeleri
karşısında âdeta çılgına dönen bir
Cumhurbaşkanına karşı siz ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz, ne
diyorsunuz, onu söyleyin bana! (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Hukuka
uygun karar verilsin diyoruz.
LEVENT GÖK (Devamla)
Cumhurbaşkanının yanında mısınız,
Başbakanın yanında mısınız? Karar verin, karar
verin!
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Her
ikisinin de, her ikisinin de!
LEVENT GÖK (Devamla) Her ikisinin yanında
olmaz, hukuk ve adalet tektir ve sizin bu anlayışınız bugün
bir kez daha mahkûm olmuştur. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Senin
aklın ermez ona, ermez!
LEVENT GÖK (Devamla) Yenildiniz, yenildiniz,
yenildiniz! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Siz yenildiniz, siz
yenildiniz, siz yenildiniz!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) 1 Kasım, 1
Kasım, 1 Kasım!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
rica ediyorum efendim
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
(Devam)
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına üçüncü
konuşmacı Avrupa Birliği Bakanı Sayın Volkan
Bozkır.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi iki dakikadır.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN
BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avrupa Birliği Bakanlığının
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bozkır, siz
devam edin lütfen.
Sayın Davutoğlundan mı
yanasınız, Sayın Tayyip Erdoğandan mı
yanasınız? Adalet anlayışınız nerede?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN
BOZKIR (Devamla)
2016 Mali Yılı Bütçe Tasarısının
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi münasebetiyle huzurunuzdayım.
LEVENT GÖK (Ankara) Adalet
anlayışınız iflas etmiş, iflas! Utanılacak bir
durum, utanılacak bir durum!
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN
BOZKIR (Devamla) Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Bu
vesileyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yaşanan
LEVENT GÖK (Ankara) Sanki Anayasa Mahkemesi
üyelerini ben atadım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ya, Grup
Başkan Vekilisin, biraz saygılı ol be!
LEVENT GÖK (Ankara) Soru hepinizi yaktı,
hepinizi yaktı! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Grup Başkan
Vekilisin, biraz saygılı ol ya!
ALİM TUNÇ (Uşak) Konuşma ya,
konuşma!
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye efendim
ALİM TUNÇ (Uşak) Ne biçim bir Grup
Başkanısın sen! Hiç yakışıyor mu sana!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan
LEVENT GÖK (Ankara) Avrupa Birliğine
girmekten bahsediyorsunuz!
ALİM TUNÇ (Uşak) Konuşma,
konuşma, daha az önce konuştun! Ne biçim Grup Başkan Vekilisin
sen!
BAŞKAN Rica ediyorum efendim, rica ediyorum
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Saygılı
ol, saygılı ol biraz!
BAŞKAN - Bakınız, bütün hatipleri
Genel Kurulun sükûnet içinde dinlemesi gerekir, Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakışan budur. Hükûmet adına Sayın Bakan bir açıklama
yapıyor. Farklı düşünceler var ise İç Tüzükün verdiği
imkânlar çerçevesinde, soru-cevap bölümünde bütün bunlar ifade edilebilir. Rica
ediyorum, sükûnet içinde Sayın Bakanı dinleyelim.
Buyurun Sayın Bakan.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN
BOZKIR (Devamla) Bu vesileyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde
yaşanan önemli gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Avrupa projesinin geleceği ve Türkiye-AB
ilişkileri açısından son derece önemli bir dönemden geçiyoruz.
Uluslararası platformda önemli değişimlerin
yaşandığı ve gerçekten uzun zaman coğrafyamızda
etkisi hissedilecek önemli bir dönem yaşıyoruz. Bu süreç Avrupa
Kıtasını da çetin sınamalarla karşı
karşıya bırakmıştır.
2015 yılı, Avrupa bütünleşmesinin en
temel politikalarının dahi sorgulanır hâle geldiği bir
yıl olmuştur. Bu dönem zarfında öncelikle Yunanistanda önemli
bir kriz yaşanmış ve avro bölgesi gerçekten önemli sorunlarla
karşılaşmıştır. Ardından, Avrupa
Birliği, İkinci Dünya Savaşından sonraki en büyük düzensiz
göç akınıyla mücadele etmek durumunda kalmıştır. Buna
ilaveten, Avrupanın en büyük şehirlerini vuran terör
saldırıları Avrupa Birliğini kritik bir diğer sorunla
karşı karşıya bırakmıştır. Buna
ilaveten, İngilterenin Avrupa Birliğinden çıkma
tartışmaları da bütün bu sorunlara eklenince Avrupa Birliği
âdeta varoluşsal krizlerle birlikte yaşamaya
başlamıştır.
Son dönemde yaşanan bütün bu gelişmeler,
evrensel değerler üzerinde yükselen, barış ve istikrara
dayalı, çok kültürlü bir Avrupa inşası düşüncesinin
sorgulanmasına yol açmıştır. Avrupa Birliğinin
düzensiz göç krizi, terör tehdidi ve ekonomik krizle karşı
karşıya bulunduğu bu süreçte, Birliğin geleceği ve
istikrarı bakımından Türkiyenin önemi de her zamankinden daha
fazla ön plana çıkmıştır. Türkiyenin, Avrupa projesini
ileriye taşıyabilecek vazgeçilmez aktörlerden birisi olduğu
açık bir biçimde görülmüştür. Avrupa Birliğinin yaşamakta
olduğu zorlu sınamalar karşısında Türkiyeyle her
zamankinden daha da fazla yakınlaşması, Avrupa
bütünleşmesinin kurucularının Avrupa krizlerden geçecektir
ancak Avrupa bu krizlere bulacağı çözümlerle Avrupa olacaktır.
sözü hatırlandığında daha da anlam kazanmaktadır. Hep
vurguladığımız üzere Avrupa Birliğinin gelecekteki
bölgesel ve küresel rolünü ve gücünü belirleyecek en temel unsurlardan biri
Türkiye olacaktır. Bugünkü sınamalar, bir süredir göz ardı
edilen ortak hedefler ve ortak çıkarları yeniden gündeme
taşıyarak bu öngörünün haklılığını da
kanıtlamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; köklü demokrasi geleneği,
işleyen piyasa ekonomisi ve jeostratejik konumuyla Türkiye, Avrupa Birliğinin
küresel ve bölgesel gücünü diriltmesi ve mevcut sınamalar
karşısında etkili olabilmesi için en önemli aktörlerden biridir.
Bu gelinen noktada Türkiye'nin AB üyeliği stratejik bir zeminde ele
alınıyor ve ortak çıkarlar temelinde samimiyetle yoğun ve
sonuç odaklı bir çaba gösteriliyor. Deyim yerindeyse Türkiye-AB
ilişkilerinde paradigma değişmiştir ve kartlar yeniden
dağıtılıyor. Nitekim, son dönemde Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimizde ortak başlıkların geçmişe dönük
değil, gelecek perspektifinden konuşulmasına olanak verecek yeni
bir zemin yakalamış bulunuyoruz. Bu zemin, Türkiye-AB
ilişkilerinde gerçekten önümüzdeki dönemde görüntüsünü kuvvetle
hissettirecek ve önümüze daha güvenle bakmamızı sağlayacak bazı
unsurları da içermektedir. Öncelikle, yeni paradigmayla birlikte
kartların değişmesinden bahsettiğimiz ortamda gerçekten
uzun zamandır Türkiye-AB ilişkilerinde görmediğimiz ve bundan
sonra sıklıkla göreceğimiz yeni unsurlar devreye girmiş bulunmaktadır.
2015in Kasım ayında Sayın Başbakanımızın katıldığı
Türkiye Avrupa Birliği Zirvesi, bir anlamda on bir yıl aradan sonra
Türkiye'nin katıldığı ilk zirveyi teşkil
etmiştir. Ancak bu zirveyle birlikte önemli kararlar da alınmıştır.
Bu zirvelerin gelecekte yılda 2 kere yapılması kararı bu
zirvelerin sadece el sıkışılan ve aile fotoğrafı
çektirilen zirveler değil, aynı zamanda çeşitli kararların
alındığı, geleceğe doğru önemli talimatların
verildiği ve bu talimatlara, bu şekilde hem Komisyonun hem Avrupa
Birliği yapılarının uymasına ilişkin
kararlardır. Bunlar içinde çok önemli olan hususlar, bazı platformlar
oluşturulmuştur ve bu platformlar bütün bu önemli konuları zirve
toplantılarına taşıyacaktır.
1inci platform enerji alanında olmuştur.
Üst düzey enerji iş birliği platformunda hem bölgemizdeki doğal
gaz kaynaklarının güvenli bir şekilde Avrupa Birliği
imkânlarına ulaştırılması hem de
sıkıntı anlarında Türkiye ve Avrupa Birliğinin ortak
hareket etmesi kararlaştırılmıştır. Ve ilk
toplantı da 28 Ocak tarihinde Türkiyede, enerjiden sorumlu İspanyol
Komiser Canetenin gelişi ile Sayın Enerji Bakanımızın
katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
2nci platform ekonomi alanındadır.
Gerçekten, Türkiye ve Avrupa Birliği ekonomileri arasında önümüzdeki
dönemde hem Avrupa Birliği ekonomilerinde yaşanan
sıkıntının giderilmesi hem güçlü bir Avrupa Birliği,
güçlü bir bölge ve bunun içinde Türkiye ne rol alabilecek, iş dünyası
bunun içinde nasıl rol oynayabilir, bunların
konuşulacağı âdeta bir mini Davos toplantısı niteliğinde,
nisan ayı ortalarında İstanbulda bir büyük toplantı
yapılacaktır. Ve burada, Avrupa Birliği 6 komiserle iştirak
ederek ve Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinden, çeşitli kesimlerden
iş dünyası temsilcilerini getirerek hem bölgemizin imkânları hem
Türkiye'nin imkânları hem Avrupa Birliğinin imkânları bir araya
getirilmeye çalışılacaktır.
3üncü önemli husus, gümrük birliğidir.
Türkiye, gümrük birliği ilişkisinde gerçekten çok önemli
kazanımlar ve başarılar elde etmiştir. Avrupa
Birliğine üye olmadan gümrük birliğine üye olan yegâne ülke Türkiyedir
ama bugün Avrupanın sanayi devleriyle ve ekonomik devleriyle
karşı karşıya olan Türkiye, aslında sanayisini ve
ekonomisini yeniden yapılandırarak bu güçlerle eşit
şartlarda ticaret yapabilme ve çok sayıda mal mübadelesini
gerçekleştirmiştir.
Bugün 150 milyar dolarlık bir ticaretten
bahsediyoruz ve inşallah bu yeni düzen içinde gümrük birliğinin
güncelleşmesiyle birlikte, tarım, kamu alımları ve
hizmetler sektörünün de ilavesiyle 300 milyar dolarlık bir ticarete
ulaşabileceğimizi öngörüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri ile
Avrupa Birliği ticaretinin 700 milyar dolar olduğu düşünülürse
Türkiye-Avrupa Birliği ticaretinin 300 milyar dolara
çıkmasının ne kadar önemli, dünya bakımından, Avrupa
bakımından, bölgemiz bakımından ve Türkiye bakımından
ne kadar önemli bir konu olduğu ortadadır.
Kazanımlardan ve yeni paradigma
değişikliğiyle kartların yeniden
dağıtılmasıyla ortaya çıkan tabloda önemli unsurlardan
bir tanesi de bu yılın sonlarında vizenin kalkacak
olmasıdır. Türkiye, gerçekten 1980 askerî darbesinin bizlere
bıraktığı kötü miraslardan bir tanesiyle otuz altı
yıldır hak etmediğimiz bir şekilde yaşamak
mecburiyetinde kalmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları inşallah yeni kurulacak bu mekanizmayla, vizelerin
kalkmasıyla Schengen bölgesindeki ülkelere vize almadan, ileride
inşallah pasaportlarını dahi göstermeden kimlik kartlarıyla
girme imkânına kavuşacaklardır.
Diğer bir husus siyasi diyalog
mekanizmasıdır ki bu çok önemli mekanizmalardan biridir. Avrupa
Birliğinin bütün kararları bakımından istişare ve
Türkiye'nin buna katkıları, dörtlü toplantılarda,
Dışişleri Bakanımızın
katıldığı toplantılarda ele alınmaktadır ve
quartet dediğimiz Dışişleri Bakanı, AB Bakanı,
Yüksek Temsilci ve Genişleme Komiserinden oluşan toplantılar
belirli fasılalarla yapılacak ve bu şekilde de bu mekanizma hem
müzakere sürecimizi hem bölgemizdeki olayları hem illegal göçle mücadeleyi
hem ekonomik konularla baş edilmesini hem terörle mücadeleyi gayet net bir
şekilde ele alabileceğimiz yeni platformlar olmuştur. Tabii
bütün bunlara ilaveten uzun zamandır yavaş sürmekte olan müzakere
sürecimizde de canlanma meydana gelmiştir. İki yıllık bir
aradan sonra ilk defa bir faslı, 17nci Ekonomi ve Para Politikaları
Faslını geçtiğimiz aralık ayında açtık. İnşallah,
bu sene 5 faslı daha açabilmek için bütün çalışmaları
sürdürüyoruz ve bu konularda da başarılı
olacağımıza inanıyoruz.
Önemli fasıllar var. 23üncü fasıl bir
anlamda siyasi kriterler faslıdır ve Türkiyeyle ilgili olarak
bazı görüşleri olan, bazen de yanlış bilgilerle ortaya
çıkan algılara sahip olan Avrupa Birliğindeki
dostlarımızın, 23üncü faslın açılmasıyla ortaya
çıkacak resmî platformlarda bunu dile getirmeleri, bizi tenkit etmeleri,
bu tenkitleri haklı bulduğumuz takdirde uygulamamız, haklı
bulmadığımız takdirde de doğru bilgilerle bu konularda
görüşlerimizi paylaşıp karşı tarafa doğru
algılar sağlamasını imkân dâhiline koyabilecek bir
mekanizmadır.
24üncü fasıl
İllegal göçle mücadele
ettiğimiz bir ortamda, hudut güvenliğinden bahsettiğimiz,
pasaport güvenliğinden bahsettiğimiz, geri kabul
anlaşmasından bahsettiğimiz, sınırların entegre
yönetiminden bahsettiğimiz bir ortamda 24üncü faslın bütün bu
unsurları içeren bir fasıl olmasına rağmen
açılamamış olması, gerçekten hem bir ironidir hem de
haksızlıktır. Dolayısıyla, geri kabul
anlaşmasının yürürlüğe girmesinden önce 24üncü faslın
da açılabilmesi için bütün gerekçelerimizle Avrupa Birliğiyle
temaslarımızı sürdürüyoruz.
Eğitim faslı, enerji faslı ve
dış politika ve güvenlik fasılları inşallah bu sene
açılabilecek nitelikte fasıllar olacaktır.
Tabiatıyla, bu ilişki içinde önemli olan
birkaç husus daha
Gerçekten, Avrupa Birliği ilişkilerimizde bugüne
kadar 4,7 milyar euro hibe yardımını kullandık ve bununla
ilgili olarak ortaya çıkmış mekanizmalar da gerçekten hem
ülkemize hem proje yaratarak bunu bir anlamda alın teriyle illerine,
ilçelerine kazandıran vatandaşlarımız bakımından
son derece olumlu sonuçlar vermektedir ve inşallah, 2020 yılına
kadarki dönemde de 4,5 milyar euroluk yeni bir IPA katkısını
kullanabilir hâle getirdik. Bununla ilgili çerçeve anlaşması
imzalandı ve 4,5 milyar euro da 2020 yılına kadar
kullanılacaktır.
Önemli bir başka husus, Erasmus projeleridir.
Erasmus projeleri gerçekten çok yaygın bir biçimde hem gençlerimize hem
örneğin bir oto tamirhanesinde çalışan bir çırağa veya
daha ileri yaşlardaki insanlarımıza gerçekten çok önemli
imkânlar sağlayan bir ilişkidir. Bugüne kadar 600 milyon euro kaynak
kullandık, 100 bin proje üretildi ve 26 bini kabul gördü, 400 bin
insanımız bundan yararlandı, 300 bini yurt dışına
gitme imkânı buldu. Önümüzdeki dönemde, 2020 yılına kadar
yaklaşık 800 milyon euro yeni bir katkımız var ve bunun,
inşallah 500 bin kişinin kullanabileceği şekilde bütün
çalışmalarını sürdürüyoruz. Hem IPA fonlarının
kullanılmasında hem Erasmus projelerinin devreye girmesinde proje
üretimi çok büyük önem arz etmektedir. Proje üretimini sağlayabilmek için
de proje eğitimini çok güçlü bir şekilde, hem Avrupa Birliği
Bakanlığı olarak hem kalkınma ajansları, odalar
birliği, bölgesel kuruluşlar, sivil toplum birlikte hareket ederek bu
imkânı ülkemize getirmek için çaba sarf ediyoruz.
Tabiatıyla, önümüzdeki dönemde en önemli
konulardan bir tanesi de bu illegal göçle mücadele konusunda
yapacağımız iş birliği olacaktır. Gerçekten, bir
deprem meydana gelmiştir ve bu depremin arkasından tsunami
etkisindeki, belki de tarihimizin gördüğü en büyük göçlerden biriyle
karşı karşıyayız. Türkiye, bugün bu illegal göçle
mücadelede önemli hamleler, önemli adımlar atmış
durumdadır. 2015 yılında 146 bin illegal göçmeni ilgili
makamlarımız yakalamıştır, 4.500 civarında
illegal göç kaçakçısı yakalanmıştır,
yarısından fazlası tutuklanmıştır. Avrupa
Birliği rakamlarına göre geçtiğimiz yılın son
aylarında günlük 3 bin olarak ifade edilen, Yunanistana veyahut Avrupaya
ulaşan illegal göçmen sayısı şubat ayında 300e kadar
gerileyebilmiştir. Dolayısıyla, gerçekten, önemli bir çaba
içerisinde hareket edilmektedir. Ancak, bu, sadece Türkiye sahillerinden Yunan
adalarına yönelik bir hareket olarak düşünülürse
yanlışlığın en başında gelecek husus budur.
Bu gerçekten, Suriye sorununun ortaya çıkmasıyla başlayan,
Suriye sorunu çözülemediği takdirde devam edecek olan ve
yaklaşık dört beş filtreden, Suriye sınırından
Ege sahillerine, Ege sahillerinden Yunan adalarına, Yunanistandan
Avrupaya kadar süren çok önemli bir durumla karşı
karşıyayız. Dünyada 6 milyar euroluk bir ekonomidir bu illegal
göç. Gerçekten, uyuşturucu kaçakçılığı gibi, silah
kaçakçılığı gibi insanlığa zarar verici bütün bu
organizasyonları yapanlar, bu kez bu illegal göçten düçar durumdaki
insanların sırtından bu paraları kazanmak için korkunç bir
örgütlenme içindedirler. Bunlarla mücadele edebilmek için hiçbir ülkeye Sen
sorumlusun, sen suçlusun. diyebilecek bir noktada değiliz. Bu, bütün
insanlık camiasının birlikte hareket ederek çözebileceği ve
ancak ortak sorumluluk alarak, paylaşılarak bunun üstesinden
gelinebilecek nitelikte bir önemli sorunla karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, inşallah, önümüzdeki
günlerde Avrupa Birliğine, bu yeni aile içinde hareket ederek ortaya
çıkarttığımız yeni tablo içerisinde hem illegal göçün
legal göç hâline gelmesi hem büyük bir insaniyet örneği göstererek
ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin hem Türkiyedeki
hem gittikleri ülkelerdeki konumlarını daha iyi şartlara
ulaştırmak için önemli çabalar sarfedilmektedir.
Avrupa Birliği, Suriyeli kardeşlerimize 3
milyar euro katkıda bulunmayı taahhüt etmiştir. Bu para bu
yıl için harcanacaktır ve bununla ilgili karar
alınmıştır. Bizim, Suriyeli kardeşlerimiz için ortaya
çıkarttığımız okul, hastane, kampların daha iyi
şartlara ulaştırılması veyahut da
Gerçekten öyle
illerimiz, ilçelerimiz var ki oradaki Suriyeli kardeşlerimizin
sayısı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
sayısını geçmiştir. Buralarda uzun yıllardır 2,5
milyondan fazla Suriyeli kardeşimizi misafir ederken, ekmeğini
paylaşırken, evini paylaşırken bir kere olsun Ya, niye ben
ekmeğimi paylaşıyorum? Niye geldiler? Niçin ben işimi
paylaşıyorum? demeden gerçekten tarihe geçecek, uzun yıllar
hatırlanacak çok önemli bir insanlık dersi vermiş bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşından bahsederken bu 3 milyar eurodan o
ilçelerdeki altyapı imkânlarının geliştirilmesi için de
yararlanacağız.
Gerçekten 2016 yılı önemli bir yıl
olacaktır. Geriye doğru bakıldığında, 2,5
milyondan fazla Suriyeli kardeşini insaniyet adına misafir eden bir
Türkiye de hatırlanacaktır, 800 kişi için referandum yapan
ülkeler de hatırlanacaktır, ülkesine giren göçmenlerin üzerindeki
takılara varıncaya kadar alıp bunları ihalelerde satıp
bu parayla bu masrafları karşılamak için Meclisten karar çıkaracak
ülkeler de hatırlanacaktır, dörtlü nizamda önlerinde atlı
polislerle savaş esiri muamelesi gören insanlar da
hatırlanacaktır, bir duvarın bu tarafında soğuk içinde
veyahut da zor şartlarda açlık içinde bekleyen insanlar da
hatırlanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, her zaman bu insanlık
adına yaptığı çok önemli katkıyla
hatırlanacaktır ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak
da bundan herhâlde hepimiz gurur duyacağız ve bize yakışan
bir davranışı bu şekilde yerine getirmiş
olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) Botları delerek
insanları ölüme terk edenleri de hatırlayacaktır.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR
(Devamla) Tabii, sivil toplum, bizim çok önem verdiğimiz bir konu ve
gerçekten demokrasinin temel taşlarından bir tanesi sivil toplumdur
ve uzun yıllar bu ülkede eksikliğini hissettiğimiz sivil toplum
önemli bir gelişim içindedir. 1980li yıllarda belki 50 olmayan sivil
toplum sayısı bugün 108 bine ulaşmıştır ve Cumhuriyet
tarihinin en büyük sivil toplum rakamına ulaşmış
vaziyetteyiz. Bununla iftihar ediyoruz. Sivil toplum olmadan demokrasi olmaz,
demokrasi içindeki en önemli unsurlardan birisidir ve Avrupa Birliği
sürecinin en önemli taşlarından birisi olarak da sivil toplumu
görüyoruz. Bu anlamda da Türkiye çapında 10 kadar ilde sivil toplumla
buluşma toplantıları tertipleyerek hem onların kendi
görüşlerini dile getirmesini, dertlerini ifade edebilmesini ve o
toplantılarda da ayrıca Avrupa Birliği süreciyle ilgili bilgi
almalarını, IPA fonlarından nasıl yararlanacakları,
Erasmus projelerinden nasıl yararlanacakları konusunda da
yardımcı oluyoruz. Yaklaşık 20 bin kişiyle 10 ilimizde
bir araya geldik ve buna çok önem veriyoruz. Önümüzdeki dönemde sivil
toplumumuz için 2020 yılına kadar yaklaşık 190 milyon euro
kaynağımız var ve bunu, gerçekten, sivil toplumumuza harcayarak,
sivil toplumumuzun daha güçlenmesi, sayısının daha artması,
söz söyleme imkânlarını artırması ve bu şekilde
demokrasimize, ülkemize katkı sağlamasını daha
kolaylaştıracak bir imkân yaratmaya çalışıyoruz.
Bu ana hatlarını vermek istediğim
bilgilerle, Avrupa Birliği Bakanlığı olarak, bütçemizin
yüce Meclisimiz tarafından kabul edileceğini ümit ediyoruz. Bu
çerçevede, önümüzdeki dönemde çok sayıda reform projesi, çeşitli
kanunlarımız, Meclisten geçmesi gereken yasal düzenlemelerde,
gerçekten, bu yüce Meclisin, 2000 yılından beri, Avrupa Birliği
süreci olsun Türkiye'nin reform süreci olsun, hep birlikte hareket etme -çok
önemli- görüntüsünü önümüzdeki dönemde de devam ettireceğini ve Türkiye'nin
reformlarının Türkiye Cumhuriyetine fayda
sağlayacağının bilinci içinde, iktidar muhalefet demeden el
birliğiyle hareket ederek, inşallah, 2000li yıllara, 2020li
yıllara, daha sonraki yıllara giderken çok daha müreffeh, çevre
konusunda daha bilinçli, gıda güvenliğinde adım atmış,
eğitim alanında, sağlık alanında, sosyal alanda ve
siyasal haklar alanında daha ileriye gitmiş bir Türkiyeye
ulaşmamızda iktidar muhalefet ayırımı olmadan el birliğiyle
davranabileceğimizi ümit ediyorum.
Bu ifadelerle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
ve bütçemizin, inşallah, kabul olduğu takdirde, hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Hükûmet adına konuşmalar sona
ermiştir.
Şahıslar adına ikinci söz hakkı,
aleyhinde olmak üzere, Adana Milletvekili İbrahim Özdişe aittir.
Buyurun Sayın Özdiş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu bütçenin, on üç yıllık
AKP iktidarının bütçe uygulamalarına
baktığımızda yaraya merhem olmayacağını,
derde derman olmayacağını, zengini daha zengin, yoksulu daha
yoksul yapacağını görüyoruz.
Bizim de dâhil olduğumuz OECD adlı örgüt
daha birkaç gün önce iş gücü piyasasına yönelik 34 üye ülkeyi
kapsayan bir araştırma yayınladı. Buna göre Türkiyede
istihdam oranı göçmenlerde yüzde 54ken Türk vatandaşlarında
yüzde 49,6. Göçmen kardeşlerimiz savaştan kaçıp bize sığınmışlar,
onlar bizim misafirlerimiz. Benim sözüm onlara değil, benim sözüm
dışarıdan aldığı talimatla dış politika
belirleyen, daha dün Kardeşim Esad dediği kişinin ülkesinin iç
işlerine müdahale eden, sınırlarımızı kevgire çeviren,
bakamayacağımız, yetemeyeceğimiz miktarda göçmeni
Türkiyeye kabul edenlere; benim sözüm, işsizlikle, yoksullukla
boğuşan kendi vatandaşlarını görmezden gelenlere.
Değerli milletvekilleri, yine bir başka
konu Haberleşme Bakanlığımızı ilgilendiren bir
konu. Bildiğiniz gibi, Türkiyedeki İnternet
kullanıcılarının maruz kaldığı anlamsız
ve tüketici haklarına tamamen aykırı bir konu, adil
kullanım kotası. Siz evinize, iş yerinize İnternet
bağlatıyorsunuz, bağlattığınızı
zannediyorsunuz, sınırsız oluyor bu İnternet
bağlantınız, ona göre bir ücret ödüyorsunuz. Ancak
sözleşmedeki hızınız ne olursa olsun, birden -bir
kullanım sonrası- 3 megabite kadar düşüyor. Böyle bir
uygulamanın eşi benzeri gelişmiş ülkelerin hiçbirinde yok.
Enformasyon çağında yaşıyoruz. Bütün dünya teknolojiye ve
enformasyona yatırım yapıyor. Yaptığı tek
altyapı yatırımı köprü ve duble yollar olan ve bununla
övünen AKP iktidarı, Türkiyeyi dünya devi yaptığını
iddia ediyor. Siz ancak vizyonsuzlukta dünya devi olursunuz.
Değerli milletvekilleri, muhtemelen dünya
tarihinde AKP iktidarı kadar kendisiyle çelişen, kendisini yalanlayan
başka bir siyasi güruh yoktur. Örnek mi istiyorsunuz? İki yıl
önce darbeci dediğiniz Sisi Hükûmetini daha dün Türkiyeye davet
ettiniz. PYD lideri Salih Müslimi MİT uçağıyla gizlice
Türkiyeye getirip bir dizi görüşme yaptınız. Şimdi PYDyi
terör örgütü ilan ettiyseniz siz terörle iş birliği yapmış
olmuyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, görüşmelerde Sayın Başbakan
güllük gülistanlık bir Türkiye tablosu çizdi değerli arkadaşlar,
gerçekten öyle mi? Peki, bizim kendi kuruluşumuz TÜİK, diğer
dış kaynaklı kuruluşlar araştırma sonuçları
yayınlıyorlar. Ülke bu kadar güzel idare ediliyorsa, bu kadar güllük
gülistanlık içerisindeyse bu sonuçlar istatistiki bilgilere niye
dayanmıyor?
Birkaç örnek vereceğim arkadaşlar.
İş kazalarında neredeyse -hatta buna iş cinayetleri
diyebiliriz- dünyada 1inci durumdayız. İşsizlikte OECD üyesi 36
ülke arasında 30uncu sıradayız. Basın özgürlüğünden
bahsetmeme gerek bile yok, yerlerde sürünüyoruz. İşte, dün Sayın
Başbakanın Anayasa Mahkemesinin kararına bile itirazı bunun
en güzel örneği değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla)
Düşünün ki bir ülkenin başı, ordunun komutanı,
Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesini
tanımadığını söylüyor. Ben de bu Parlamentonun
milletvekili olarak Sayın Cumhurbaşkanını
tanımıyorum. Ne diyeceksiniz buna peki? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Millet
tanıyor, sen tanımasan ne olur!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) Ben de
Sayın Cumhurbaşkanını tanımıyorum,
tanımıyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Çok üzüldük,
ağlıyoruz!
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Çok da tın!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Çok üzüldük, çok
üzüldük!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) Bir
Cumhurbaşkanı, bir başbakan hukuka sonuna kadar itaat etmek
durumunda, bunun kaçarı göçeri yok değerli arkadaşlarım,
bunun kaçarı göçeri yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar
MUSTAFA
KÖSE (Antalya) Çok da tın! Çok da umurumuzdaydı!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla)
Bağırmayın, bağırmayın, dinleyin, daha fazla
şeyler de söyleyeceğim, daha fazla şeyler söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) Son
olarak belirtmek isterim ki çeşitli saldırılar ve eylemler
sonucu son sekiz ayda 350 vatandaşımız şehit olmuşken,
başkentimizin göbeğinde bombalar patlayabiliyorken Türkiyenin en
büyük güvenlik açığı AKPnin ta kendisidir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Süresi bitti
Sayın Başkan, süresi bitti.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla)
Tarafsızlık yemini etmiş, tarafını çoktan seçmiş
Recep Tayyip Erdoğanın 10 Şubat 2016 tarihinde
attığı bir tweetten bahsetmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdiş.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla)
Suriyedeki ateşe -öyle diyor- odun taşıyarak alevi
harlayanlar, bir gün benzer bir ateşin kendi evlerini sarabileceğini
düşünmelidirler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özdiş, teşekkür
ediyorum.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla)
MİT tırlarıyla harladığınız ateş,
sayenizde ülkenin dört bir tarafını sardı. Ülkeyi açık
cezaevi durumuna düşürdünüz, yangın yerine çevirdiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Özdiş, teşekkür
ederim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) Yüce
Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, üçüncü
turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Soru-cevap işlemine başlamadan önce
Sayın Mahmut Tanalı bir kez daha kutluyorum. Yine sorularda birinci
sırayı almış durumda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Soru-cevap işleminin süresi yirmi
dakikadır. Yirmi dakikalık süreyi on dakika soru, on dakika cevap
olarak kullanacağız.
Soruları başlatıyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim sorularım Sayın Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığına. Sayın Bakan 2008 ve 2009
yıllarında şunları söylemişti: Yolsuzlukla mücadele
edeceğim. diyen AKP Hükûmeti Türkiyeyi yolsuzluk çukuruna
batırdı. Başbakan rantın babasını getirdi.
Bunlar yarım doktor, yarım hoca. demişti. Başbakan seçim
sürecinde manidar işler yapıyor. Başbakan kendisini padişah
olarak görmek istiyor. Ülkemizde sadaka kültürü var. demiştir. 3
kişiden birisi fukaralık sınırının altında.
yine diyen Sayın Bakan ve aynı zamanda AKP öncesi işsizlik
yüzde 6ydı, şimdi yüzde 11. diyen yine Sayın Bakan.
AKPlilerin paçalarından yolsuzluk akıyor. demişti. Siz bu
AKPnin paçalarını sızdırmaz paça mı yaptınız
yoksa paçalarını mı diktiniz? Siz, yani siyaset uğruna,
koltuk uğruna bu kadar değerlerden uzaklaşarak
Bu koltuk bu
kadar mı sıcak? Siyaseti
itibarsızlaştırdınız mı? Siz eğer ileride
bir başka siyasi partiye giderseniz bunlar karşınıza
çıkar mı?
Teşekkür ediyorum.
Cevap verirseniz mutlu olacağım.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Ulaştırma Bakanı,
Ulaşım Ana Planını kime yaptırdınız, döner
sermayeden bunun için ne kadar para harcadınız? Yine Sayın
Ulaştırma Bakanına: Başbakan, seçimden önce Dalaman ilçemizde
bastırdığı bir pankartta Bedava Göcek Tüneli, Dalaman
Marinası ve Dalaman-Acıpayam yolu hayırlı olsun. dedi. Bu
sözlerin sizin için bir anlamı var mı? Göcek Tüneli ne zaman ücretsiz
olacak? Dalaman Marinası ne zaman hizmete girecek? Dalaman-Acıpayam
yolu ne zaman yapılacak?
Sayın Çalışma Bakanı, bütün
esnaflarımız SGK primlerindeki artıştan şikâyet
etmektedir. Özellikle küçük esnafımız kan ağlıyor. Zaten
zor durumda olan esnaflarımızın SGK primlerinin
azaltılmasına yönelik bir çalışmanız var mı?
Yine, turizm sektöründe sezonluk çalışan işçiler çok mağdur
durumda. Bunlar sezonluk çalıştıkları için işsizlik
maaşı alamıyorlar, kıdem tazminatından
faydalanamıyorlar. Bu sorunu çözmek için bir çalışmanız var
mıdır? Taşeron işçilerimize ne zaman kadro verilecek?
4/Cliler ne zaman kadroya geçecek?
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Süleyman Soyluyadır: 17/3/1995 tarihli
Başbakan Profesör Tansu Çiller imzalı genelgeyle kurulan Ekonomik ve
Sosyal Konseye, devam eden başbakanlar Mesut Yılmaz, rahmetli Erbakan
ve rahmetli Ecevit tarafından da büyük önem verilmiştir. Konseye
katılımcılar açısından bakıldığında,
STKların en büyük platformunu oluşturduğunu söylemek
abartılı bir ifade olmayacaktır. Toplumsal barış ve
sosyal diyalog açısından da Konseyin önemi ortadadır.
2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla
Anayasada önemli değişiklikler yapılmıştır.
Bunlardan biri de Anayasanın 166ncı maddesine eklenen bir
fıkrayla Ekonomik ve Sosyal Konseyin kurulmasıdır. Geçen
altı yıllık süre zarfında Anayasanın da amir hükmü
hâline gelen Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulmamıştır. Sayın
Bakan, Ekonomik ve Sosyal Konseyi ne zaman kurmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, sorum
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırıma. Bugün
çıkan bütün konuşmacılar, döneminizde yapılan yollardan,
duble yollardan bahsettiler. Benim de seçim bölgem olan Bursada
Orhaneli-Keles-Büyükorhan-Harmancık yolu on dört yıldır
bitirilmedi. Daha önce geçici bütçede Maliye Bakanına sorduğumuzda
geçici bütçe içerisine herhangi bir rakam koyulmadığını
söyledi. Bu daimi bütçe içerisinde bu yolu -ki o kadar fazla ölümün
yaşandığı ve tehlikeli bir yol- bitirmeyi düşünüyor
musunuz? Herhangi bir kaynak ayırdınız mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkmen
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sorum Sayın Yıldırıma.
Cumhurbaşkanı 2011 genel seçimleri öncesinde ve 2014
yılında Cumhurbaşkanı seçilmeden önce Adanaya müjdeler
verdi. Birinci müjdesi: Hızlı trenin Adanaya gelmesi. İkinci
müjdesi: Adana metrosunun Ulaştırma Bakanlığına devri
ve yeni hatların açılması. Adana AKPnin efsanevi kurucu
liderinin halka verdiği bu sözlerinin yerine gelmesini bekliyor. Bu konuda
bir çalışma var mıdır?
Diğer sorum: Yine, uzun yıllardır
sürekli AKP milletvekillerinin Açıldı, açılacak. diye müjdeler
verdiği ama yıllardır açılmayan Kozan-Kayseri yoluyla
ilgili çalışmalar hangi aşamadadır?
Diğer sorum: Adana Yedigöze Barajı enerji,
sulama, içme suyu içindir ama Kozan, İmamoğlu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Ulaştırma Bakanına.
Giresunu Şebinkarahisar ilçemiz üzerinden İç Anadoluya
bağlayacak olan, elli yıllık özlemimiz olan Eğribel
Tünelinin seçim sürecinde temeli atıldı, çalışmalar hâlen
devam etmektedir. Ancak tünel Bakanlığınızın 2016 ve
2017 yılları içinde tamamlanacak olan tüneller listesinde maalesef
yoktur. Sayın Bakana buradan soruyorum: Bölgemiz için çok önemli olan
Eğribel Tüneli ne zaman bitecek? İnşaatı yürüten firmayla
yapılan bir sözleşme ve anlaşma var mıdır? Tünelin yapım
maliyeti nedir? Hangi kaynaklarla yapılmaktadır? Bir de bu yol neden
yüksek standartlı bir ticaret yolu olarak değil de bir
bağlantı yolu olarak projelendirilmiştir?
Yine, ilimde Batlama grup yolu 22 kilometre, Güce
ilçe yolu 17 kilometre, Çanakçı ilçe yolu 20 kilometre, maalesef bu
yollarımız on dört yıldır bitirilememiştir. Bu
yüzyıl içinde bu yolların bitirilme olasılığı var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
Sayın Yılmaz yok.
Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Çalışma Bakanına
soruyorum: Bugün gazetesi, Bugün TV ve Kanaltürk televizyonlarına 26
Ekimde kayyum tarafından el konulmasının ardından bu
kurumda çalışanların 150si yasal haklarından
yararlandırılmadan işten çıkarıldılar. Ne
işsizlik maaşı alabildiler ne kıdem ne izin ne ihbar ne
mesai alabildiler. Hatta ödenen maaşları dahi geri istendi. Bugün de
aslında kayyum tarafından kurtarılması gereken bu kuruluşlar
kapatıldı ve muhtemelen yeni mağdur basın emekçileri ortaya
çıkacak. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için bir
çalışmanız var mıdır?
Sayın Ulaştırma Bakanına:
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Havaalanının iç hat
uçuşları iptal edilmişti biliyorsunuz. Şimdi de Avrupayla
tek bağlantı olan Brüksel uçuşları Türk Hava Yolları
tarafından iptal edildi. İhracatının dörtte 1ini
havacılık sanayinden karşılayan, ilk tayyara fabrikasının
kurulduğu Eskişehirimizin havayolu bağlantısının
olmaması kabul edilemez. On binlerce gurbetçinin mağduriyetinin
giderilmesi için bir çalışma başlatacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sorularım ve taleplerim Sayın
Ulaştırma Bakanına olacak. Hatay ilimizin Samandağ-Antakya duble
yolu dört beş yıldır tamamlanamadı. Bundan dolayı da
şu ana kadar 12 insanımızı kaybettik. Sayın Bakan, bu
konuda lütfen gereğini yapalım. Ayrıca, Altınözü-Antakya
duble yolunu tamamlayalım. Samandağ çevre yolunu da tamamlarsak çok
iyi olur.
Ben size, eğer gerçekten yaparsanız Hatay
halkı adına buradan aynı şekilde teşekkür
edeceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Ulaştırma Bakanına sormak
istiyorum: Karayolları tarafından Balıkesir merkezde
yapımı süren emniyet köprülü kavşak projesinin daha önce
yapılan açıklamalarda 2016 yılı Ocak ayında
açılışının yapılacağı ve
Balıkesirlilerin kullanımına sunulacağı
açıklanmıştı ancak şubat ayı da bitmiş
olmasına rağmen adı geçen kavşağın tamamlandığına
dair bir işaret yok, inşaat da hâlâ sürüyor. Yüklenici firmaya
işi bitirmesi için iki yüz elli gün süre verildiği ve önümüzdeki
birkaç gün içinde bu sürenin sona ereceğini biliyoruz. Yüklenici firmanın
işi bitiremediği için yüz otuz beş gün ek süre istediğine
dair bilgiler yerel basın yayın organlarında yer alıyor. Bu
proje ne durumdadır? Bahsedildiği yüklenici firmaya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çamak...
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, sorum Ulaştırma Bakanına: Sayın Bakanım,
bu sorunun size çok sorulduğunu biliyorum. Mersin ve bölge için çok önemli
olan Çukurova bölgesel havalimanının ihalesini alan firmayla
yapılan sözleşme ağustos ayında feshedilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel
Müdürü havalimanının yap-işlet-devret modeliyle değil,
devlet bütçesi tarafından yaptırılacağını
söyledi.
Bir: Yap-işlet-devret modelinden neden
vazgeçilmiştir?
İki: Madem bu proje için uygun bir model
değildi, iş neden ilk olarak bu şekilde ihaleye
çıkarıldı?
Üç: Devlet Hava Meydanları İşletmesi
Genel Müdürü havalimanının yer tesliminin yapılmasından
sonra yaklaşık iki yıl içinde tamamlanmasını
planladıklarını ifade etmiştir. Temeli
atılmış olan bir yerin teslimi daha yapılmadı mı?
Mersinli ve Adanalı ne zaman Çukurova havaalanından uçma
heyecanı yaşayacaktır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İrgil...
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
hızlı tren müjdesi verilen kentlerden biri olan Bursadan bu soruyu
soruyorum:
Bursaya iki üç yıl önce
Bakanlığınız ve sizler gelip Hızlı tren için
müjde veriyoruz, seneye buradayız. demiştiniz. Biz gittik,
tabelanın önünde bekledik, ne tren geldi ne siz geldiniz. Ve biz o tabelanın
önüne yine bu yıl gittiğimizde tren beklerken baktık ki Bursa
Valisi bir açıklama yaptı: Bu proje boşa gitti, hatta çöpe
gitti. dedi ve Zemin etüdü çalışmaları
yapılmadığı için sıfırdan
başlayacağız, treni daha çok beklersiniz. gibi hava
oluştu. Ben şimdi soruyorum: Bu proje ne zaman
başlatılacak? Bu zemin etütleri yapılmadan nasıl siz bu
projeleri başlatıyorsunuz? Bursalılar yıllardır tren
bekliyor, bu hızlı tren Bursaya ne zaman gelecek? Ülkenin 2,8
milyonluk nüfusuyla, 2nci büyük ekonomisiyle, 4üncü büyük şehrinde
Evet, güzel şehir, yaşanabilir şehir ama ulaşılamaz
bir şehir; ne doğru düzgün hava yolu ne doğru düzgün kara yolu
ne doğru düzgün treni var. Zaten tren hiç yok, gördüğüm
kadarıyla da planınızda tren yok.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İrgil.
Şimdi cevaplar için Hükûmete söz veriyorum.
Sayın Soylu, buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Tanalın
sorusunu en son cevaplayayım.
Sayın Erdoğan turizm sektörü, esnaf,
taşeron ve 4/Clilerle ilgili bir soru sordu. Evet, turizm sektörüyle
ilgili Hükûmetimiz 9 eylem planı içeren bir çalışmayı
Sayın Başbakanımızın Başkanlığında
turizmcilerle beraber paylaştılar. Ancak, Sayın Turizm Bakanımızla
birlikte Çalışma Bakanlığı olarak, tam da sizin
bahsettiğiniz, tam altı ay olmasa bile dört beş ay boyunca
işsiz kalan veya işten çıkanlarla ilgili bir çalışma
yapıyoruz. Tabii, maliyetleme, gerek kamuya olan maliyeti gerekse bu
konuda nasıl bir süreç ortaya koyabileceğimiz konusunda
çalışıyoruz ama olumlu bir süreç çıkarmak için de bir
gayret içerisindeyiz. Bir iki düzeltmemiz daha var, onları da
yapacağız turizmcilere yönelik. Aynı zamanda, bizim Çalışma,
Aile ve Sağlık Komisyonumuz çok iyi biliyor, Meclise gelebilecek
güvenceli esneklik yasasında Çalışma Komisyonunun da
aslında değerlendirmesini alarak turizmde bir denkleştirme
yaptık. Toplu sözleşmeler için 2+2 olan denkleştirmeyi 4+2ye
çıkardık ve inşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kabul ederse, o turizmde yaklaşık dört beş ay işsiz kalan
insanlar da hiç olmazsa o denkleştirmeyle beraber on iki ay sosyal
güvenlik kapsamında olabilecekler.
Esnaflarla ilgili
Bu, tabii,
asgari ücrete bağlı. Asgari ücretin 1.300 lira olması sebebiyle
şunu söylemek
isterim ki normalde 80 lira daha fazla arttı, 128 lira arttı. 48 lira
olacaktı, artı 80 lira daha geldi, 439dan 568e çıktı.
Elbette ki bu, sosyal güvenlik sistemimizin
gelir-gider dengesiyle alakalı bir süreçtir. Bunlarla ilgili
değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Eğer gelir-gider dengesinde
kendimize ait bir süreç bulabilirsek ve bu çalışmaları
gerçekleştirebilirsek
Bu konuda biz de sizler gibi vatandaştan gelen
taleplerle karşılaşıyoruz.
Onun dışında, taşeronlarla
ilgili -Maliye Bakanımız da burada izah etmiştir- Maliye
Bakanlığımızla birlikte bir çalışma yürütüyoruz,
tüm bakanlıklarla birlikte; Ulaştırma
Bakanlığımız var, Kalkınma
Bakanlığımız var ama esas Maliye
Bakanlığıyla asıl ve yardımcı işler
konusunda. İnşallah, mart ayının sonuna doğru bu konuda
bir netleşme ortaya çıkabilir.
Yine, özellikle Ekonomik ve Sosyal Konseyle ilgili
soru
2010 Anayasa değişikliğiyle Ekonomik ve Sosyal Konsey
kurulması konusu anayasal bir düzende oluştu. Sayın
Başbakanımızın son zamanlarda yaptığı bir
açıklamayla birlikte Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplanması hususunda
bir hazırlık yapılıyor. İnşallah, yakın bir
zamanda biz de Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplanmasını arzu
ediyoruz.
Yine İpek Holdingden işten
çıkarılanlara kıdem tazminatı ve işsizlik ücreti
verilmiyor.
İş Kanunu uyarınca, işverenin
haklı nedenlerle fesih yapması durumunda işçinin kıdem
tazminatı ve işsizlik ücreti alması mümkün olmamaktadır. Bu
işçiler eğer işverence ahlak ve iyi niyet hâllerine uymayan
nedenler arasında sayılan sebeplerden biriyle çıkarılmışlarsa
bu haklardan faydalanamazlar ama eğer bu sebepler dolayısıyla
çıkarılmamışlarsa elbette ki bu haklardan
faydalanabilirler, hem il müdürlüğümüze hem de mahkemelere başvurarak
bu konudaki haklarını elbette ki savunabilirler.
Sayın Mahmut Tanal bunu birkaç kez sordu,
tekrar soruyor. Bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapmalı
mıyım yapmamalı mıyım. Şunu söyleyeyim
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hiç sormadım
Sayın Bakan, bana gösterin bunu, hiç sormadım. Kusura bakmayın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bakın, arkadaşlarınız sordu. Ben çok
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Arkadaşlarım sormuş olabilir yani.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bakın, şunu ifade edeyim Sayın Tanal: Bu
Meclis tablosunu görüyor musunuz? Görüyorsunuz. Şurada Demokrat Parti
vardı, burada CHP vardı; şurada Adalet Partisi vardı,
burada CHP vardı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Ne demek
yani şimdi bu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) - Burada Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi vardı,
burada CHP vardı; şimdi burada AK PARTİ var, gene CHP var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Nerede ve ne şekilde siyaset
yapacağımıza bir vesileyle kendi adımıza değil,
tarih bizim adımıza karar verdi. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beni siyasi partiye,
AK PARTİye davet etti ve iyi ki davet etti, Allah ondan razı olsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Tüm partiler gelip geçicidir,
kalıcı olan Cumhuriyet Halk Partisidir!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) - İnşallah, burada yaklaşık üç buçuk
yıldır güzel hizmetler veriyorum.
Ama bir cümle daha söyleyeyim Sayın Mahmut
Tanal: Ben Trabzondan sahadan geliyorum, değil mi? Bu sorduğun
soruları bana orada söylediler. Allaha şükür, AK PARTİ
kadrolarıyla ve milletvekili arkadaşlarımla beraber bize o
soruları sorup bizi istiskal etmeye çalışanlara Trabzon
halkı yüzde 66,5la, tarihî bir oyla cevap verdi, 5 milletvekiliyle buraya
geldik.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Soylu.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan,
sizin mantığınızla CHP vardı, öbürü vardı; CHP
vardı, öbürü vardı; siz öbürüsünüz şimdi. Kayboldu gitti ama CHP
hep vardı!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök, dinleyeceğim
sizi, cevapları bitirelim.
Sayın Yıldırım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Erdoğan, ulaşım ana
planı iki tane yapıldı. Bir tanesi 2003 yılında
üniversitelerle yapılan bir protokol çerçevesinde gerçekleştirildi ve
o ana plan on yıllık bir dönemi kapsıyordu, 2003-2013, tamamlandı.
Miktarını şu anda hatırlayamıyorum ama çok büyük bir
rakam değil. Ama şimdi daha kapsamlı yeni bir
ulaştırma ana planı hazırlanacak, Avrupa IPA
fonlarıyla ve yüzde 15 millî bütçe katkısıyla
yapılıyor. Geçen hafta sözleşmesi imzalandı ve bunun bedeli
de 7 milyon 490 bin avrodur. Bir Fransız ve Türk ortaklığı
bu ana planı hazırlayacak, 2016dan 2035e kadarki bir dönemi
kapsıyor.
Göcek Tüneli, bizim iktidarımızdan önce
yap-işlet-devret modeliyle başlatılan bir projedir,
dolayısıyla firmanın işletme süresi daha devam etmektedir.
Ancak biz yanına ikinci bir tünel daha yaptık. Bu tünelle ikisini
beraber birleştirip firmayla bir uzlaşma yoluna gidiyoruz.
Dalaman Yat Limanında sit
dolayısıyla izin almada uzun süren bir problemimiz var. Bunu da
hallettikten sonra başlayacağız. Gereken ihalesi, her şeyi
yapıldı.
Sayın Aydın Bursada
ulaşımın hiçbiri yok. dedi. Ben merak ediyorum Sayın
Aydın, Ankaraya gelirken nasıl geliyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Bakan, dört ilçeyi
sordum, dört ilçe, dört ilçe: Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Hava yolunuz
var, havaalanı çalışıyor, altı yere sefer
yapılıyor. Bursa-Ankara arası yolun eski hâlini de biliyorsunuz.
ATİLA SERTEL (İzmir) İlçeleri
soruyor Sayın Bakan, ilçeleri.
ERKAN AYDIN (Bursa) İlçe, ilçe, Ankara
değil, ilçe yolunu sordum.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) -
Havaalanını sormadınız mı?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hayır, ilçe
yolunu sordu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Havaalanı, hava ulaşımı yok. dediniz de, merak etmeyin,
yıl sonunda Bursadan İstanbula kırk dakikada gideceksiniz
Körfez geçişiyle beraber.
Tren yoluyla ilgili de bir yanlışı
düzeltmek isterim, o da şudur: Valinin açıkladığı
kısım Yenişehir-Bilecik arasıdır, daha
başlanmış değildir. Orada güzergâhla ilgili
Yenişehir-Bilecik düşünülmüştü ancak Bilecikte çok büyük bir
toprak hareketi olduğu için, heyelan olduğu için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye
Sorularla ilgili süre
aşıldığından dolayı orada yaşanan kaybı
cevap olarak sayın bakanların süresine ilave ediyorum.
Buyurun efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Dolayısıyla, Yenişehirden Bilecik yerine Osmaneliye
bağlantıya karar verildi ve bunun projesi yapılıyor.
Birinci bölümün inşaatı hâlen devam ediyor Yenişehire kadar.
400 milyon civarında bir harcama yapıldı. Çokça sanat
yapıları var, tüneller var. Başladığımız her
projeyi bitirdiğimiz gibi onu da bitireceğiz, merak etmeyin.
Diğer bir soru: Sayın Türkmen, Adanayla
ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği vaatlere
değindiniz. Adana 2nci etap raylı sistem: Bu konuda belediyenin
Bakanlığımıza müracaatı var. Yatırım bedeli
yaklaşık olarak 300 milyon eurodur ve
Bakanlığımız Altyapı Yatırımları Genel
Müdürlüğünün projeyle ilgili incelemeleri devam ediyor.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın
Bakan
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Efendim?
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Efendim,
altı yıldır bekliyoruz. Altı yıldır henüz bu
konuda proje mi inceleniyor?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Hayır,
bize müracaat o kadar değil.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) 2011, 2014,
2015te hep bu sözleri dinledik Sayın Bakan. Adanalı bu sözün
cevabını bekliyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bize gelen
tarih 23/12/2014 yani 2015in başında gelmiş.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) 2011de
Sayın Cumhurbaşkanı Başbakandı, İnşallah
2013te bunu bitireceğiz. dedi. Bakın, 2016dayız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Belediyenin
yetkisinde, sorumluluğunda bir projedir, bizden yapılması
yönünde talep yenidir, 2011 değil. Dolayısıyla, bu konuda
gerekli çalışmalar, inceleme çalışmaları devam
etmektedir.
Sayın Bektaşoğlu, Eğribel
tünelinin inşaatına başladık. Oldukça büyük bir tüneldir.
Çift tünel yapacağız. Uzunluğu zannediyorum 5 bin metrenin
üzerindedir. Dolayısıyla, tünelin inşaatı
yaklaşık üç yıl gibi bir süre alacaktır. Bu güzergâh zor bir
güzergâh biliyorsunuz. Bu güzergâhta bölünmüş yol yapılması
özellikle Şebinkarahisar bölümünde arazi sürekli heyelan bölgesi
olduğu için hemen hemen imkansız gibidir. Dolayısıyla,
standartları geliştirilmiş ve tüneller yaz kış
geçiş sağlayacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Yaz
kış geçit verecek bir koridor çalışması devam
etmektedir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Ticaret yollarımızla ilgili
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet,
diğer bir soru
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Bitmeyen 3 yolumuz vardı efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın Utku
Çakırözer
Biliyorsunuz, Eskişehir Anadolu Üniversitesi
Havalimanının pistini, taksi yolunu ve terminalini
Bakanlığımız yaptı ve burada iç hat seferleri de bir
şekilde başladı ancak yeterince yolcu olmadığı
için maalesef devam ettirilemedi. Yaz aylarında bir kez daha
dışarıdan, özellikle Belçikadan charter seferlerinin devam
etmesi için gerekli çalışmalar devam etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bozkır, sizin vereceğiniz bir
cevap yok.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkanım, 3 defadır
BAŞKAN Sayıp Topal, bir saniye
Sizden
önce Sayın Tanal ayağa kalktı.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı benim soruma cevap verirken şu cümleyi sarf etti: Efendim
Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Demokrat Parti orada oturuyordu;
Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Adalet Partisi orada oturuyordu; Cumhuriyet
Halk Partisi vardı, Doğru Yol Partisi orada oturuyordu. Burada
şunu mu söylemek istiyor: Yani bu partilerin hepsi gitti, oraya geldi,
Adalet ve Kalkınma Partisini de mi bu şekilde gönderecek? (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
İktidarı kastetti, iktidarı.
AHMET ARSLAN (Kars) Parti olmak değil,
iktidar olmak oradaki amaç.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Veya şunu mu
söylemeye çalışıyor: Yani bu kadar koltuk uğruna siyasi
etikten, siyasi değerlerden insanlar uzaklaşabiliyor mu? Yani benim
hayatımda insanlar değerler için yaşar, koltuklar için
yaşamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Dün AKPnin
paçalarından yolsuzluk akıyor. dediğiniz insanlara bugün aynı
yerde övücü laflar sarf ediyorsunuz. Düne kadar Çukurdadır. dediğin
insanlara bugün övücü laflar söylüyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bunlar sizi
ilgilendirmez Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu hangi siyasi etik
yasada, hangi siyasi ahlakta, hangi dinde, hangi toplumda, hangi kuralda, hangi
ahlakta var, bunları bana izah eder misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Topal, bir saniye
Daha
önce Sayın Grup Başkan Vekili Levent Gökün bir söz talebi
vardı.
Sayın Gök, dinliyorum sizi efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Çalışma
Bakanı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisteki
konumunu tarif ederek
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Gökü dinliyorum efendim, izin verir misiniz.
LEVENT GÖK (Ankara)
müstehzi bir ifadeyle
partimize sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
Size 69uncu madde çerçevesinde iki dakika süreyle
söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun 118 sıra sayılı
2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra
sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerindeki soru-cevap
işlemi sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Allah kimseyi Süleyman Soylunun durumuna
düşürmesin.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Amin.
LEVENT GÖK (Devamla) AKPli
arkadaşlarım, maşallah siz de bunları iyi
kaldırıyorsunuz.
Bakın şimdi, Sayın Süleyman Soylu ne
demiş: At üstünde durmayı beceremeyen Başbakan. Recep Tayyip
Erdoğana söylüyor bunu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Biz ezberledik
bunları, başka bir şey söyleyin.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sana ne!
LEVENT GÖK (Devamla) AKPnin paçalarından
yolsuzluk akıyor. yani hepinizin paçalarından yolsuzluk akıyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Onları geç,
başka bir şey var mı?
LEVENT GÖK (Devamla) Başbakan rantın
babasını getirdi. Başbakan kendisini padişah olarak
görüyor. Durmak yok, yolsuzluğa devam! diyor sizlere. Takdir sizin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bu dereden balık
çıkmaz!
LEVENT GÖK (Devamla) Devam ederseniz, dersiniz.
Biz hesabını sorarız. Boyan döküldü Recep Tayyip Erdoğan.
diyerek
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Bu derede balık
yok!
LEVENT GÖK (Devamla)
partinizin efsanevi
kurucusuna bizlerden daha ağır eleştirilerde bulunuyor, siz de
alıp onu baş köşeye oturtuyorsunuz. Yani siz bunu
kaldırabiliyorsanız ben sizlere ne diyeyim! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ben, size ne diyeyim!
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sana ne!
LEVENT GÖK (Devamla) Biz bunu
kaldıramayız. Biz bunları kaldıramayız.
Kaldıramadığımız için, yolsuzluklara karşı
olduğumuz için, kimsenin malını çalıp çırpmadığımız
için, Süleyman Soylunun dediği gibi Demokrat Parti varken de Cumhuriyet
Halk Partisi vardı.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Muharrem İnce
dolaşıyor Anadoluyu.
LEVENT GÖK (Devamla) Adalet Partisi varken
Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Anavatan Partisi varken de Cumhuriyet Halk
Partisi vardı; şimdi, o partilerin hiçbiri kalmadı, AKP de
kalmayacak, Cumhuriyet Halk Partisi sonsuza kadar yaşayacak. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Ebedî muhalefet!
LEVENT GÖK (Devamla) Bizim alnımız
açık. Biz, yolsuzluğa direniyoruz. Biz, adaletsizliğe
direniyoruz. Biz, yolsuzluğa direniyoruz. Siz, ne kadar ülkeyi bozguna
uğratmaya çalışırsanız çalışın
karşınızda Cumhuriyet Halk Partisi var!
Süleyman Soylu, sen gideceksin ama biz bu
sıralarda oturmaya devam edeceğiz! (CHP sıralarından
Bravo sesleri ve alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Topal, bir şey mi söyleyecektiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bence sataşma
var. Sataşma var Sayın Bakan, sataşma yok mu?
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan, iki
defadır insanlarımızın
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
rica ediyorum, Sayın Topalı dinliyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay)
öldüğü duble yolu
istemiştim. Az önce de sormuştum, yine cevabını
alamadım. Kendilerinden bir söz alayım, Hatay halkı adına
da ileride kendilerine teşekkür edeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, cümleleriniz tutanaklara
geçmiştir Sayın Topal.
Sayın Oktay Vural, buyurun efendim,
mikrofonunuzu açıyorum, söz talebiniz vardı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, hukuk
devletini, hukukun üstünlüğünü savunmanın herkesin görevi
olduğuna ve eski bir Ulaştırma Bakanı olarak
ulaştırma sektörüne hizmet eden herkese teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İki konuda arzım olacak: Sayın
Cumhurbaşkanının açıklamaları
Arkadaşlar, hukuk
devletini, hukukun üstünlüğünü savunmak hepimizin görevidir. Eğer
hukuku tanımazsak hukuku yapan milleti de tanımamış oluruz,
millet iradesini, millet egemenliğini de tanımamış oluruz.
Hukukun üstünlüğünü savunmazsanız üstünlerin hukukunu savunursunuz.
Dolayısıyla, hukuku yapan millettir. Hukuk olmazsa zorbalık
olur, hukuk olmazsa darbe olur, darbecilerin hukuku olur, hendek siyaseti
meşrulaşır. Bu durumda herkesi yaptığınız
hukuka ve hukuk devletine uymaya davet ediyoruz. Eğer sizler hukuk
devletine inanmazsanız vatandaşların hukuka uymasını
nasıl temin edeceksiniz? Dolayısıyla bu çok önemli bir konudur,
bu konuda yapılan yanlış söylemleri savunmanın hiçbir
anlamı yoktur. Herkes bu eksende hukuk devletine ve milletin hukukunun
üstünlüğüne inanmalıdır.
Diğer taraftan, eski bir Ulaştırma
Bakanı olarak ulaştırma sektörüne hizmet eden ve katkı
yapan herkese teşekkür ediyorum. Ankara-İstanbul Hızlı Tren
Projesinin ilk etabının kredi ve ihalesini, Marmara Tüp Geçit
Projesinin kredi ve ihalesini, Gebze-Halkalı Yüzeysel Metro Projesini,
Ankara-İzmir hızlı tren fizibilite etüdünü ve ucuz yolcu
taşımacılığı için iç hat
uçuşlarının geliştirilmesine yönelik Türk Jet Projesiyle,
Bayındırlık Bakanlığı tarafından 2001de
ihale edilen ancak Ermeni soykırımı iddialarına yönelik
Fransanın tutumundan dolayı iptal edilen Körfez Geçiş Projesi
ve daha sonra da üçüncü köprü projelerini devam ettirerek hizmete gelecek
noktaya getirilmesine katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Bu
bütçenin de daha güzel hizmetlere vesile olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
A)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
(Devam)
1) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
(Devam)
1) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
(Devam)
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi, 2106 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3üncü turunda yer alan
kurumların bütçelerini ve bütçelerinin bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
34) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.006.856.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.551.900
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.969.975.300
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 202.900
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 18.978.587.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 20.461.337.711,29
Bütçe Gideri 19.434.844.536,68
Ödenek Üstü Gider 0,38
İptal Edilen
Ödenek 1.026.493.174,99
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 781.061.718,04
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.52) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 153.546.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 14.289.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 12.199.382.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.856.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.369.075.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.301.775.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 10.978.075.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 77.897.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 11.328.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 12.369.075.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.152.995.399,62
Bütçe Gideri 17.026.688.688,83
İptal Edilen
Ödenek 125.809.980,69
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 496.730,10
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 7.157.071.000,00
Tahsilat 17.981.956.853,27
Ret ve İadeler 3.504.100,77
Net Tahsilat 17.978.452.752,50
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.02) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri vi İletişim Kurumu 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 182.796.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 142.500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 2.192.914.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.518.210.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.301.750.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 216.460.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.518.210.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.135.700.000,00
Bütçe Gideri 2.002.164.733,85
İptal Edilen
Ödenek 133.535.266,15
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 1.785.700.000,00
Tahsilat 2.015.319.203,68
Ret ve İadeler 13.154.469,83
Net Tahsilat 2.002.164.733,85
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.49) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 3.722.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 527.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 28.854.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 33.103.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 47.577.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 25.173.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 72.750.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 31.579.850,00
Bütçe Gideri 27.312.294,27
İptal Edilen
Ödenek 4.267.555,73
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 65.300.000,00
Tahsilat 58.713.899,22
Ret ve İadeler 174.239,45
Net Tahsilat 58.539.659,77
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
18) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 93.550.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 15.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.200.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 608.436.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 305.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 37.684.651.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 38.389.157.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 32.818.056.514,00
Bütçe Gideri 32.805.482.579,91
İptal Edilen
Ödenek 12.573.934,09
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.50) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 12.192.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 213.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 4.093.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 16.498.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.802.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 7.696.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.498.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 13.767.300,00
Bütçe Gideri 8.057.506,18
İptal Edilen
Ödenek 5.709.793,82
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 13.574.000,00
Net Tahsilat 11.468.030,35
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.07) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ
ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 9.923.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 700.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 509.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 5.610.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 16.742.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.405.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 15.322.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 15.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 16.742.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 14.500.474,00
Bütçe Gideri 13.480.886,81
İptal Edilen Ödenek 1.019.587,19
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 12.633.000,00
Tahsilat 13.758.501,48
Ret ve İadeler 13.274,05
Net Tahsilat 13.745.227,43
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
18.75) DEVLET PERSONEL
BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 29.235.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 4.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 514.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 29.753.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 23.457.000,00
Bütçe Gideri 20.988.747,27
İptal Edilen
Ödenek 2.468.252,73
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
25) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 317.725.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 318.725.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 266.106.000,00
Bütçe Gideri 260.078.688,98
İptal Edilen
Ödenek 6.027.311,02
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.21) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 175.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 12.172.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.347.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 15.203.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 15.030.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 30.233.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2016
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 24.967.000,00
Bütçe Gideri 19.107.850,39
İptal Edilen
Ödenek 5.859.149,61
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 20.177.000,00
Tahsilat 27.136.833,97
Ret ve İadeler 1.330.912,47
Net Tahsilat 25.805.921,50
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece üçüncü turda yer
alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, üçüncü tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 1 Mart 2016
Salı günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.48
(x) 118 ve 119 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 26.02.2016 tarihli 45inci Birleşim Tutanağına eklidir.