TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı Birleşim
8 Mart 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutladığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak, İdilde şehit olan polislere
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, savaş
kurbanı Bosnalı kadınların acılarını
paylaştıklarına ilişkin konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, hangi dine,
hangi inanca mensup olursa olsun bu topraklarda yaşayan insanların,
Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşlarının saygıdeğer
olduğuna ilişkin konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutladıklarına
ilişkin açıklaması
2.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladığına ve vefat eden Trabzonlu din âlimi Ahmet
Yaşar Hoca Efendiye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, cumhuriyetin ilanından
itibaren tüm kadın milletvekilleri ile aydınlanma mücadelesinin
kahramanı Bahriye Üçoku selamladığına ilişkin
açıklaması
4.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
5.- Bursa
Milletvekili Bennur Karaburunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
6.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
9.- Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
11.- Konya
Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
13.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
14.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
15.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
16.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladıklarına ilişkin açıklaması
17.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, CHP Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP Grubu olarak 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
19.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
20.- Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıkın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladıklarına ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İç Tüzükün 58inci
maddesine göre söz alarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ve uzlaşma yolu kullanılarak bazı
şirketlerin vergi cezalarının sıfırlandığına
ilişkin açıklaması
22.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalla
karşılıklı olarak bir konuyu değerlendirirken
bazı sözler sarf ettiğine ama konuşmaların siyasi
eleştiri sınırları içerisinde yapılmasının
doğru olacağına ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, siyasi maksatla söylemiş
olduğu kastını aşan ifadeleri için özür dilediğine
ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, Tunceli Milletvekili
Alican Önlünün 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Batman
Milletvekili Saadet Becereklinin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
26.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Tunceli Milletvekili Alican Önlünün 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 15inci
maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ve judo dalında Ümitler Avrupa Kupasında
3üncü olan Mine Kalenderi kutladığına ilişkin
açıklaması
28.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın devlet
adamlarına verilen hediyelerin kaydıyla ilgili sorusuna verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
29.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, cinsiyetçi bir dil
kullanılmaması ve erkeklerin, kadınları bir birey olarak
tanımlama alışkanlığı edinmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
30.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Ankarada düzenlenen Uluslararası Hilafet Konferansı
sırasında cumhuriyete, Atatürke ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
ağır hakaretlerde bulunulduğuna ve Hükûmetin bu konuda bir
tedbir alıp almadığını ve soruşturma
başlatıp başlatmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
32.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İdilde şehit olan 2 polis ile Kiliste
bir roket mermisiyle hayatını kaybeden yurttaşa Allahtan
rahmet, yaralı 3 polise acil şifalar dilediğine, CHP Grubu
olarak terörün her türlüsüne karşı olduklarına ilişkin
açıklaması
33.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, İdilde PKK terör örgütünün saldırısı
neticesinde şehit olan 2 polis ile IŞİD terör örgütünün Kilise
fırlattığı 8 roket mermisiyle hayatını kaybeden
vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ve şehit olan polislere
şehitlik statüsünün verilmesinin geciktiği haberleriyle ilgili
Hükûmetten açıklama beklediğine ilişkin açıklaması
34.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin sahaya
sürmüş olduğu savaş konseptinin her geçen gün yeni canlar almaya
devam ettiğine, Surda yaşanan insanlık dışı
tablonun sorumlusunun da AKP Hükûmeti olduğuna ve insanlığa
karşı işlediği bu savaş suçlarının
hesabını vereceğine ilişkin açıklaması
35.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İdilde teröristlerle
girilen çatışmada şehit olan 2 polis ile Kiliste IŞİD
bölgesinden atılan roket mermisiyle hayatını kaybeden
vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ve devletin, hukuk temelinde,
insani normlara uygun bir tarzda terörle mücadeleyi sürdürdüğüne
ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle
İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmirdeki sempozyumlara katılmak
üzere Türkiyede bulunan ve Genel Kurulu ziyaret eden savaş kurbanı
Bosnalı kadınlara Hoş geldiniz. dediğine ilişkin açıklaması
38.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, muhalefet milletvekili
olarak bazı verilere ulaşmakta güçlük çektiklerine ve 2012
yılından 2016 yılına kadar Türkiye ile Suriye
arasındaki ihracat ve ithalat rakamlarını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubu olarak, Genel Kurulu onurlandıran
Bosnalı kadınları selamladıklarına ve hak arama
mücadeleleri önünde saygıyla eğildiklerine ilişkin
açıklaması
40.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, AK PARTİ Grubu olarak, Genel
Kurulu ziyaret eden savaş kurbanı Bosnalı kadınlara
Hoş geldiniz. dediklerine ve yaşadıkları
acıların bir daha yaşanmamasını dilediklerine
ilişkin açıklaması
41.- Batman
Milletvekili Saadet Becereklinin, HDP Grubu olarak, Genel Kurulu ziyaret eden
savaş kurbanı Bosnalı kadınlara Hoş geldiniz.
dediklerine ve onların şahsında savaşlarda zarar
görmüş bütün kadınları selamladığına ilişkin
açıklaması
42.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, AKPli bir milletvekilinin,
Cumhurbaşkanının bazı ifadeleriyle ilgili kürsüde dile
getirdiği düşünceleri nedeniyle kendisinin Mecliste
olmadığı bir zamanda hakarete varan söylemlerde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
45.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Eren Erdemin 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbalın 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, herhangi bir millete ve dine
karşı özel olarak olumsuz bir düşünce içinde
olmadığına ilişkin açıklaması
50.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın okuduğu şiire taşıyabileceğinden
daha fazla politik anlam atfetmenin uygun bir tavır olmadığına
ve AK PARTİnin nefret suçlarıyla mücadele konusunda
yaptıklarının ortada olduğuna ilişkin
açıklaması
51.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, okuduğu şiirden
maksadını aşacak ve bazı arkadaşlarını
üzecek şekilde bir anlam çıkarılmış olmasından
dolayı üzgün olduğuna ilişkin açıklaması
52.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, etnik eleştiriler
yapılmaması gerektiğine ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye ile Suriye
arasındaki ihracat ve ithalatın hangi gruplarla
yapıldığını, hangi sınır
kapılarının kullanıldığını ve bu
ihracat ve ithalat mallarının içeriğinin ne olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
54.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Samsun
Milletvekili Hayati Tekinin 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini
yanlış anladığına ilişkin açıklaması
55.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbal tarafından
çok sayıda sorunun cevapsız bırakıldığına ve
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
eleştiri ve uyarılarıyla ilgili bir açıklama beklediklerine
ilişkin açıklaması
56.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, soruları elinden geldiğince
cevaplandırmaya çalışacağına, cevabını
vermediği her konuyu yazılı olarak ileteceğine ve Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
58.- Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin, Abdullah Gül Müzesinin Kayseride
açılacağına, gelen her türlü hediyenin kayda girdiğine ve
bu uygulamanın bir teamül olarak devam edeceğini
düşündüğüne ilişkin açıklaması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Tunceli Milletvekili Alican
Önlünün 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
15.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
16.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
17.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
19.- İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
20.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Markar Eseyanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
22.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
23.- Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın, Samsun Milletvekili Hayati Tekinin 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
24.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 118)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119)
VII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Muş
Milletvekili Burcu Çelik Özkanın, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu kurulmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Lütfi
Elvanın cevabı (7/1937)
2.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun kurulması için hazırlanmakta olduğu ifade
edilen kanun tasarısına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvanın cevabı
(7/1942)
3.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, 2003-2016 yılları
arasında meslek memuru alımı için yapılan sınavlara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun cevabı (7/1950)
8 Mart 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün
Dünya Kadınlar Günü. Bugün size, çilekeş kadınlardan,
onların mutsuz hayatlarından söz eden umut kırıcı bir
konuşma yapmak istemiyorum. Bugün, işsizlikten eğitime kadar
bütün istatistiklerde açık ara erkeklerin gerisinde kalmış olan
kadınlara ağıt yakma günü olmamalı. Bugünün, bütün
zorluklarına rağmen mücadele eden, direnen ve kazanan, henüz
kazanamamış olsa dahi gün gelecek ki tüm haklarını elde
etmiş kadınların günü olmasını diliyorum.
Bu kadınlara haksızlığa
karşı ister baş kaldıran ister direnen kadınlar
ister haklarını arayan kadınlar diyelim isterseniz
kadınların bu mücadelesini başka cümlelerle ifade edelim,
şimdi, hep birlikte yapmamız gereken bir şey var: Bereketin
simgesi bile kadın olan bu topraklarda kadını değerli
kılmak.
Nice ilkler bu topraklarda ortaya çıkmıştır
ve cumhuriyet, siyaset, sosyal hayat, çalışma hayatı, sanat,
bilim gibi konularda kadını ön plana çıkarmıştır.
Mustafa Kemalin önderliğinde milletimizin
bağrından çıkan cumhuriyet, bir anlamda, kadını
merkezine alan bir devriminin adıdır.
Kadınlar, biliyorum yükünüz ağır.
Dünyayı omuzlarınızda taşıyorsunuz. Cennet
anaların ayakları altındadır. diyerek anne üzerinden
kadını kutsayan bir kültürün mensupları olarak, size, bu
mücadelenizde omuz vermek zorundayız. Ancak sizlerin yapması gereken
bir şey var: Kadın haklarını daha ileriye
taşımak, bu konudaki kazanımlarla yetinmeyip bunları çok
daha ilerilere taşımak.
Kadınlar, sadece sorumlulukların
değil hakların da öznesi olmalıdır. Bunu sadece umut
etmeyin, buna inanın da. İnanırsanız size yapılan her
haksızlık altüst olacaktır.
Dünya eşit ve güçlü kadınlarla güzel.
Dünya Kadınlar Gününde bütün
kadınlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, bütçe
görüşmelerine geçmeden önce, söz talep kadın milletvekillerimize
İç Tüzükün 60ıncı maddesi çerçevesinde yerlerinden birer
dakika süreyle söz vereceğim.
Sisteme giren arkadaşlar var, onlardan söz
vermeye başlıyorum.
Sayın Basmacı
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, sevgili vekillerim; dünya nüfusumuzun yüzde 50si kadın; geri
kalan yüzde 50yi doğuran, büyüten, baba eden, adam eden de kadın.
Kadınlar bir an önce gücünün farkına varıp ülkemizi bu içinde
bulunduğu kaostan çıkarmalı.
8 Martımız kutlu olsun. Tüm cumhuriyet
kadınlarına bizden selam olsun. Neşet Ertaşın
dediği gibi Kadınlar insandır, erkekler de insanoğlu.
Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köseoğlu
2.- Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladığına ve vefat eden Trabzonlu din âlimi Ahmet
Yaşar Hoca Efendiye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, öncelikle teşekkür ediyorum güzel kutlamanız için.
Kadınlar Günü vesilesiyle söz almış
olmakla birlikte, öncelikle Trabzonumuzun yetiştirdiği kıymetli
din âlimi, merhum -bugün vefat eden, gözlerini dünyaya kapatan, Hakka yürüyen-
Ahmet Yaşar Hoca Efendiye Allahtan rahmet diliyorum. Ümmetinin
başı sağ olsun diliyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde emeğiyle,
yüreğiyle, bileğiyle memlekete katkı veren tüm
kadınlarımızı sevgiyle selamlıyor, Kadınlar
Gününü kutluyorum. Şiddetin olmadığı ve her türlü
ayrımcılığın ortadan kalktığı bir
geleceği beraberce inşa etmek ümidiyle milletvekili olarak buradan sizleri
selamlıyorum.
Kadın hayattır, hayatlarımıza
sahip çıkalım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Dünya Kadınlar Günü
vesilesiyle sadece kadın milletvekillerimize söz vereceğimi
bilgilerinize sunuyorum. Sisteme giren diğer arkadaşlarıma,
erkek arkadaşlarıma maalesef söz veremeyeceğim. Onların
duygularını gayet iyi anlıyorum ama bugün kadın
milletvekillerimizin günü. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Sarıhan
3.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, cumhuriyetin ilanından
itibaren tüm kadın milletvekilleri ile aydınlanma mücadelesinin
kahramanı Bahriye Üçoku selamladığına ilişkin
açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli
Başkanım, öncelikle, burada bizden önce, cumhuriyetin ilanından
sonra oturmuş olan kadın milletvekillerimizi, başta Satı
Kadın olmak üzere selamlamak istiyorum. Aynı zamanda, bir milletvekili
olarak şehitlerimiz arasına girmiş olan, aydınlanma
mücadelesinin kahramanı olan Bahriye Üçoku selamlamak istiyorum.
Biz kadınlar gerçekten hayatın özünü
oluşturuyoruz. Bu nedenle de bizim sesimize, bizim sözümüze kulak vermek
gerektiği, dikkat etmek gerektiği inancındayım.
Bugün sözü bize verdiniz, istiyoruz ki her alanda
söz kadınların olsun. Çünkü kadınlar hem akıllarıyla
hem de yürekleriyle yaşamın yolunu açan varlıklar. Hele hele bu
ülkenin kurtuluş mücadelesine katkı sunmuş olan kadınlar
daha aydınlık, daha güzel bir Türkiye için, böyle bir Türkiyeyi bize
armağan etmek için mücadele ettiler. Onların mücadelelerine de
layık olabilmek için kadın-erkek omuz omuza ülkemizin geleceğini
daha aydınlık günlere taşımalıyız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Şimdi sırasıyla diğer
arkadaşlara söz vermeye devam edeceğim. Ancak, sadece kadın
milletvekillerimize söz vereceğimi ifade ettiğim için erkek
milletvekillerimizin sistemden çıkmalarını rica ediyorum,
herhangi bir karışıklığa meydan vermemek
açısından.
Sayın Yıldız Biçer
4.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, sayın milletvekillerim; ülkemizde her geçen gün artan
kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzler ortadayken, esnek
çalışma adı altında kadını iş
yaşamından daha fazla uzaklaştıracak, daha fazla sömürüye
yol açacak yeni yasalar Meclisteyken bunlara sessiz kalan; Şiddete
sıfır tolerans. deyip, Şiddete en ağır
cezaların verilmesini istiyorum. deyip radikal adımlar atmayan Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanımızı Özgecan yasasının
çıkması konusunda daha somut, daha cesur adımlar atmaya, aksi
takdirde istifa etmeye davet ediyorum.
Fetvalarınızdan ve
yasalarınızdan daha güçlüyüz. Gericiliğe ve sömürüye
karşı yaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü,
yaşasın 8 Mart! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bennur Karaburun
5.- Bursa
Milletvekili Bennur Karaburunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
BENNUR KARABURUN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; Hazreti Peygamber en büyük
sırrını ilk önce Hazreti Hatice Validemizle
paylaşmıştır. Hazreti Ayşe İslam orduları
savaşa giderken en önde bulunmuştur. Kanuninin kızı
Mihrimah Sultan vizyonuyla İstanbula şaheserler
kazandırmıştır. Halide Edip Adıvar Sultanahmette yüz
binleri Millî Mücadeleye teşvik etmiştir. Nene Hatun kendi
cüssesiyle koskoca bir Çanakkale olmuştur.
İslam dünyası uzun
zamandır unuttuğu kadını yeniden keşfetmek
zorundadır. Bu keşif Batının aklıyla değil, öz
medeniyet havzamızın arkeolojisi yapılarak
gerçekleştirilmelidir. Kadın aklın ve yaratıcılık
sıfatının tecelli ettiği en mükemmel varlıktır.
Ona bu gözle bakmamız elzemdir.
Birbirimize, ailemize,
çevremize ve bütün insanlığa duyduğumuz sevginin hiç
azalmaması dileğiyle, dünyayı sevgiyle dolduran tüm
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Depboylu
6.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarihin her döneminde
zarafeti, şefkati ve cesaretiyle yaşamı
onurlandırmış, cumhuriyetle kazanılmış haklar ve
özgürlüklerle birlikte yaşamın her alanında başarıyla
yer almış kadınlarımızın 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü sevgi ve saygıyla kutluyorum. Bizim bugün bu
hakları kullanmamızı sağlayan Büyük Önderimiz Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü de rahmet ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Erdem
7.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
8 Mart Dünya Kadınlar Gününün saygıdeğer
kadınlarımıza sağlık ve mutluluk getirmesini temenni
ediyorum. Doğumdan ölüme kadar hayatın her alanında
varlıklarını hissettiğimiz, millî ve manevi
değerlerimizin taşıyıcısı
kadınlarımızın bu güzel gününü içtenlikle kutlarım.
Kadınlar
insanlığın devamlılığı için olmazsa
olmazımızdır. Özellikle kadına şiddetin önlenmesi
noktasında gerekli tedbirlerin alınmasını iktidar
partisinden de rica ediyorum.
Bu vesileyle tekrar,
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Benli
8.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sevgili milletvekilleri, 8
Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle ben de tüm
kadınlarımızı saygı ve minnetle kutluyorum.
Özellikle, kadın
milletvekillerine söz verdiğiniz için de teşekkür ediyorum. Zira
Şerife Bacı ismiyle simgeleşen ve hayatını bu
ülkenin geleceği için feda eden kadınlarımız aslında
her gün kutlanmayı hak etmektedirler. Sonuçta, dün olduğu gibi bugün
de en fazla bedeli ödeyen sürekli kadınlardır. Bu noktada fedakâr
kadınlarımız her daim yanında olunmayı hak
etmektedirler.
Kadınlarımızın mücadelesi
aynı zamanda hak mücadelesidir. Kadının önemsenmediği,
kadının yok sayıldığı bir toplum da toplum
vasfını taşımayan basit bir kalabalıktan ibaret
olacaktır. Bu noktada, kadını dikkate almayan hiçbir mücadelenin
başarılı olamayacağı açıktır. Sonuçta,
toplumu dönüştüren ve istikamet veren kadınlardır. Bu noktada,
kadının istismar edilmediği
Kadına karşı
şiddetin ve ayrımcılığın
sonlandırılması için mücadele eden, katkı sunan tüm
kadınlarımıza teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Enç
9.- Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Başkanım, teşekkür ederim pozitif
ayrımcılığınız için.
Sayın Başkan, değerli kadın ve
erkek milletvekili arkadaşlar; 8 Mart, evet, kesinlikle önemli bir gün ama
tek bir günde bu şekilde, bu kadar güçlü bir anlamda kadınların
kutsanması da bana çok anlamlı gelmiyor işin
açığı.
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının, TCK
62yle ilgili takdirî indiriminin bir an önce gözden geçirilip kamuoyunda da
Özgecan yasası olarak bilinen yasanın çıkması için
Sayın Bakanın da bu anlamda açıklamaları oldu.
İnşallah bütçe sonrasında gelecek yasalardan biri de bu olur.
Şiddetsiz, kadınların fırsat
eşitliğinden tam anlamıyla yararlandığı nice
güzel günler geçiririz inşallah hep birlikte diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kavakcı
10.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kadınların arasında hiçbir ayrım
yapılmadığı, kadın bedeninin meta olarak
kullanılmadığı, kadınlara had bildirilmediği,
kıyafetinin siyasete alet edilmediği, annelik hakkı dâhil bütün
haklarının savunulduğu, rahatlıkla ifade edilebildiği
bir Türkiye ümidiyle, başta şehit annelerimiz olmak üzere, bütün
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin Usta
11.- Konya
Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün tüm dünya
kadınlarına huzur, barış, güven ve yaşam
hakkının korunduğu bir dünyaya dönüşmesi için temennilerde
bulunarak sözlerime başlıyorum ve bugün maalesef bir
haksızlığa uğrayarak aramızda bulunamayan bir
kadın vekil olan Sayın Aylin Nazlıakayı da bu günde
anmadan geçmek istemiyorum. Onun da aramızda olmasa da Dünya Kadınlar
Gününü tebrik ediyorum ve onu desteklediğimizi bildirmek istiyorum.
Teşekkür ederim Başkanım. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
12.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben başta buradaki kadınlar olmak üzere
dünyadaki, Türkiyedeki bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutluyorum. Önemli olan yeni yasalar çıkarmak değil,
gerçekten etkin uygulama. Biz yıllardır bunun için sokaklarda
mücadele ettik. Ben de biraz sokaklarda olmaya alışık
olduğum için buraya koşa koşa geldim gerçekten.
Yine, sokaklarda olan kadınlar engellenmesin
diyorum. Bugün de İstanbulda, yıllardır
yapıldığı gibi Feminist Gece Yürüyüşü yapılacak.
Ve 8 Mart mitingleri engellenmeye çalışıldı. Bundan
sonrasında, hakikaten buradan bütün dilekler samimi olacaksa öncelikle
kadınların özgürce 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü sokaklarda
kutlamasını talep ediyorum. Buna izin verilmesini, daha doğrusu
engel olunmamasını, bütün kadınların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
13.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de bütün kadınlarımızın
Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum ve umuyorum ki artık bu Mecliste
kadınları iş yaşamından, sosyal yaşamdan
uzaklaştıracak, eve hapsedecek yasalara imza atmayalım, parmak
kaldırmayalım ve umuyorum ki artık aylardır dile
getirdiğimiz ve her gün kadınların ölmesi
karşısında daha fazla tahammülümüzün kalmadığı bu
süreçte Özgecan yasasını hep birlikte bu Meclisten geçirelim ve bir
tek kadının bile canını kurtarabilirsek bizim için bir umut
olsun.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hürriyet
14.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, bu mücadelede yıllardır
canını ortaya koymuş emekçi kadınlarımızın
önünde saygıyla eğiliyorum, saygıyla anıyorum. Tüm
kadınlarımızın bu özel ve güzel gününü kutluyorum. Bizim
şu anda kullanmakta olduğumuz haklarımızın, bu
koltuklarımızın teminatı olan, cumhuriyetimizi de ilelebet
yaşatmak, özellikle de enkaz diyen zihniyete inat yaşatmak
adına her daim sorumluluk bilinciyle hareket edeceğimizi de tüm
yurttaşlarımızın bilmesini istiyoruz.
Büyük usta Neşat Ertaş demişti ki:
Kadınlarımız insan ise erkek olarak söylemişti bunu- biz
de insanoğluyuz. Çok önemli ve anlamlı bir cümle, bunu da buradan
ifade ederek tekrar tüm kadınlarımızın, emekçi
kadınlarımızın gününü kutluyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz talepleri sona ermiştir.
Sayın milletvekilleri, bugün Dünya
Kadınlar Günü olması nedeniyle Divanda da kâtip üyelerimizin
kadın milletvekillerinden olmasını arzu ettim. Nöbet
sırası kendilerinde değildi, rica ettim, Balıkesir
Milletvekilimiz Sayın Sema Kırcı -eksik olmasınlar- buraya
geldiler. (Alkışlar) Adana Milletvekilimiz Sayın Elif Doğan
Türkmeni aradım ama kendisi Adanada olduğu için bu toplantıya
katılamadılar, orada bir başka Kadınlar Günü programına
katılacak.
Sema Kırcı Hanım kürsüde olduğu
için konuşamıyor ama Benim kürsüde olmam bugüne ilişkin
başlı başına bir mesajdır. dedi bana, ben de o
mesajını iletiyorum. (Alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, bir söz talebi daha var.
BAŞKAN Evet, bir söz talebi daha var
sanıyorum.
15.- Çorum
Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milletvekili arkadaşlarım, ben de
siyasette, ekonomide, akademide, evde olan, sadece çukur siyasetinden
beslenmeyen tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum ve onlarla yol yürüyen başarılı erkekleri de tebrik
ediyorum.
Teşekkürler, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Oktay Vural, söz talebiniz var
sanıyorum.
Buyurun.
16.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladıklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, biz de
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Kadınlar Gününü kutluyoruz.
Burada bulunan kadın milletvekillerimizin ve bizi izleyen aziz
milletimizin kadınlar günü kutlu olsun. Bu vesileyle
kadınlarımızın ülkemizdeki konumunun ve öneminin daha iyi
anlaşılmasına vesile olmasını diliyorum. Maalesef,
kadına şiddetin oluştuğu,
ayrımcılığın giderek
yaygınlaştığı, ekonomik ve sosyal hayata
iştirakin giderek zorlaştığı, ekonomik ve sosyal
krizlerin önemli bedelini kadınların ödediği bir dönemdeyiz.
Aslında, kadın-erkek eşitsizliği
bakımından, bence öncelikli olarak erkeklerin bu eşitsizlik
konusunu dikkate almaları gerekiyor. Eğer bir eşitsizlik
giderilecekse bu konuda, özellikle bu konumda, bu durumda, maalesef erkeklerin
daha bu sorunun farkına varması gerektiğini düşünüyorum
çünkü eğer onlar farkına varmazsa bu eşitsizlik devam edecektir.
Bu bakımdan, bunu çok önemsediğimi belirtmek istiyorum.
Günümüzün sosyal olaylarına, ekonomik
olaylarına bakıldığında, kadınların
bakış açısının daha çok sosyal değerler perspektifinden
olması, sosyal meselelere, empatiye ve cömertliğe daha fazla önem
atfetmesi, evde olsun ya da çalışan olsun ama daima evinden sorumlu
olması, erkeklerin analiz ederken kadınların sentez
yapması, iletişim kabiliyetlerinin olması, bugün, ekonomik ve
sosyal sorunların çözümünde aslında kadınların
iştirakinin günümüzde de bu sorunun çözümüne nasıl önemli katkı
sağlayacağını ortaya koyuyor.
Kadın haklarının ele
alınmasında medeniyet anlayışımızın çok
önemli bir güç kaynağı olduğunu ifade etmek istiyorum yani bu
konuda kendi medeniyet kaynaklarımızda, Türk milletinin tarihî
yolculuğuyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
...İslam anlayışının
yoğurduğu medeniyetimizde kadın daima ön planda ve hayatın
evresindedir değer olarak ama maalesef, fiilî olarak
bakıldığında, böyle bir medeniyet anlayışımızı
hayatımıza yansıtamadığımızı da
görmekteyiz. Bu bakımdan, eğer bugün
kadınlarımızın içinde bulunduğu bu durumdan
şikâyet ediyorsak unutmayalım ki Türk milletinin medeniyet
anlayışının bu konuda rehber olması gerektiğini
bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gök, buyurun.
17.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, CHP Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün hep beraber kutladığımız
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak en içten ve en köklü duygularımızla kutluyoruz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliyoruz ki
demokrasinin gelişmesinde en büyük faktör kadının geldiği
yerdir. Bütün gelişmiş demokrasilerde kadınlar, sosyal, siyasal,
ekonomik, kültürel hayatın tam içinde ve erkeklerle eşit, hatta
erkeklerden çok daha da üstün bir durumda görevlerini sürdürürler.
Cumhuriyetimizin ana temellerinden bir tanesi, kadını
özgürleştirmek, kadını bir birey olarak topluma daha fazla
kazandırmak ve kadın-erkek eşitsizliğini hayatın her
alanında gidermek olmuştur. Bu nedenle, Mustafa Kemal Atatürkün
gerçekleştirdiği Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin en
önemli unsurlarından bir tanesi de kadına yönelik bakış
açısıdır.
Yaşadığımız bugünlerde,
özellikle ülkemizde kadına yönelik giderek artan şiddetin,
kadının horlanmasının giderek yaygınlaşması
ve kadın-erkek eşitsizliğinin giderek artması bizleri ciddi
olarak kaygılandırmaktadır. Bu nedenle, bütün partiler
arasında ayrım yapılmaksızın, siyasal görüşü ne
olursa olsun, kadına yönelik her türlü şiddete karşı ve
kadının sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel hayatta yer alması
açısından bir iş birliğinin yapılması çok
kaçınılmazdır.
Biz, bu bakımdan, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, özellikle kadınlara yönelik her türlü imtiyaz ve
ayrımcılık tanıyan ve bunun da olmasını mutlaka
önemseyen ve kadını hak ettiği, olması gerektiği yerde
gösteren bütün çabaları desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz ve bu vesileyle
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü de bir kez daha kutluyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Baluken, buyurun.
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP Grubu olarak 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bizler de Halkların
Demokratik Partisi olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü büyük bir
coşkuyla ve heyecanla kutluyoruz. Burada bulunan hem kadın
milletvekili arkadaşlarımızı hem de kadın Meclis
emekçisi arkadaşlarımızı da selamlamak istiyoruz.
Tabii, beş bin yıllık bir erkek
egemen zihniyetin getirdiği bir baskıyla mücadele ediyor
kadınlar. Ataerkil bir zihniyet, feodal bir anlayış ve erkek
egemen bir yaklaşımın bütün insanlığı nereye
getirdiğine hepimiz tanıklık ediyoruz.
Özellikle bölgemizde, Orta
Doğu coğrafyasında yeniden dizaynın olduğu bir
dönemde, bir tarafta kadın kölelik pazarlarının kurulduğu
son derece çağ dışı bir zihniyet, diğer tarafta da buna
karşı amansız mücadele sürdüren kadın özgürlük çizgisinin
geleceğimizi belirleyeceği bir dönemi yaşıyoruz. Biz,
kadın özgürlük çizgisinin mutlaka hem bölgemizi hem ülkemizi hem de bütün
insanlığı özgürleştireceğine inanıyoruz.
Ülkemizde de kadını sadece eve ve aileye hapsetmeye
çalışan, bu anlamda tanımlamaya çalışan bütün
yaklaşımlara karşı da gerekli tutumların gösterilmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Kadının toplumsal, sosyal,
ekonomik, kültürel bütün yaşam alanlarında var olmasıyla ilgili
mücadelenin aynı zamanda halklarımızın demokratik
geleceğiyle ilgili ortaya konan özgürlük mücadelesiyle doğrudan
ilişkili olduğunu düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum, lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Toparlıyorum.
Kadınlar bu mücadeleyi
yürütürken büyük baskılarla ve yasaklarla karşı
karşıya kalıyorlar. Hem devletin hem erkek egemen toplumun hem
de erkeğin baskısına ve yasağına karşı
hayatın her alanında büyük bir mücadele ortaya koyuyorlar. Bu
anlamda, ben, özellikle, Silopide yaşamını yitiren Pakize, Seve
ve Fatma arkadaşlarımızın şahsında, alanlarda,
sokaklarda olan, bu konuda yaşamını yitirmiş olan bütün
devrimci kadınları da buradan selamlamak istiyorum.
Bugünün mutlaka tatil
olması gerekirdi. Bu konuda kadın milletvekillerinin vermiş
olduğu kanun tekliflerinin dikkate alınmamış olması
büyük bir ayıptır. Bir diğer ayıp da bu yıl 8 Martla
ilgili neredeyse bütün etkinlikler yasaklandı. Alanlarda kendi hakkını
savunan, kendi emeğini savunan kadınlara yönelik büyük bir şiddet
dalgası maalesef sergileniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, son
cümleleriniz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu
anlayışı; kadına baskıcı bir tahakküm
anlayışıyla yaklaşan, zorla, yasakla sindirmeye
çalışan, boyun eğdirmeye çalışan bir
anlayışı kınadığımızı ve
kadınların özgürlük mücadelesinin tam da içerisinde olduğumuzu
Halkların Demokratik Partisi olarak ifade ediyoruz. Yaşasın 8
Mart, yaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü,
(*) diyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın İnceöz
19.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkanım, ben de 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutluyorum, tüm hanım arkadaşlarımızın
şahsında dünyadaki tüm kadınların Kadınlar Gününü
kutluyorum ve bugün uyguladığınız bu pozitif
ayrımcılıktan dolayı da teşekkür ediyorum, Anayasada
hükmünü bulan kadınlarımıza pozitif ayrımcılık
bugün de gerçekleşmiştir burada.
Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum ki bugüne kadar kadınlarımızın hayatın her
alanında var olabilmesi için özellikle iktidarımız döneminde çok
önemli değişiklikler yaptık; başta Anayasada kadın-erkek
eşitliğinin yer almış olması -2004te yapılan
değişiklikler- daha sonra da biraz evvel sizin de uygulamayla
birlikte fiilen gösterdiğiniz şekilde kadınlarımıza her
alanda pozitif ayrımcılık ilkesinin Anayasada yer bulması
gibi. Yine bunu, tüm kanunlarda yapılan değişikliklerle kadınlarımızın
hayatın her alanında -siyasi arenada, karar alma
mekanizmalarında, sosyal, ekonomik, istihdam-yer alabilmesi için çok
önemli politikaları samimi bir şekilde hayata geçirme gayreti
içerisinde olduk. Özellikle ülkemizde nüfusumuzun yarısını oluşturan
kadınlarımızın bir yerde eksik kalmasıyla -ülke
gelişimi, değişimi, ekonomik- her yönden eksik
kalacağı bilinci içerisinde kadınlarımızı daha
ileriye taşımak için çok önemli değişiklikler yaptık.
Bundan sonra da inşallah
bu değişikliklerin, özellikle söz konusu olan
kadınlarımızın toplumun her alanında yer alması
olduğu takdirde, bunun çok daha partilerüstü ve siyasi görüşün çok
daha ötesinde kabul görmesi gerekir. Bu alanda da en önemli yaptığımız
değişikliklerden bir tanesi kadın-erkek fırsat eşitliğinin,
özellikle kız çocuklarımıza eğitim alanında her türlü
fırsatın sunulabilmesi: Bunun için yine yapılan yasal
düzenlemelerde bu fırsat eşitliğinin sunulabilmesi
anlamında yapılan en önemli değişikliklerden bir tanesi de
TBMMde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
kurulmuş olması. Bunlar, bu konuda ne kadar samimi, bu
politikaları hayata geçirme konusunda ne kadar samimi olduğumuzun
sadece yasal düzenlemelerde değil, Mecliste takip anlamında da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, lütfen
tamamlayınız Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) -
çok önemli
olduğunu gösteren değişikliklerdir ve düzenlemelerdir. Ve yine,
demokrasimizle birlikte tabii ki kadınlarımıza fırsatlar
verildiğinde, bugün 2 Meclis başkan vekilimiz, Parlamentoda 2 grup
başkan vekilimiz, bakanlarımız, komisyon
başkanlarımız ve Divan üyesi -Sema kardeşim de dâhil olmak
üzere- kadınlarımızın burada parlamenter olarak görev
yapması
Aslında, bizim, birlikte, toplumda nasıl nüfusun
yarısını oluşturuyorsak burada da hep birlikte
-inşallah, sayının da çok daha artarak- temsil edilmemiz
dileği içerisinde, ülkemizi çok daha iyi yerlere taşıma
noktasında bir tarafın eksik kalmadan tam bir şekilde yürümesi
gerekmektedir.
Bunun yanında, özellikle şunu da belirtmek
istiyorum 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarken: Kadınlar bugüne
kadar yasaklardan çok çekti, yasakçı zihniyetten çok çekti ve ilk kez
Parlamentoda kendi içimizdeki eşitsizliği gidermek suretiyle tam bir
temsil sağlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum, lütfen
tamamlayınız.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Tamamlayacağım.
Bununla birlikte, dünyada bütün yoksulluklardan,
savaşlardan kadınların ne kadar çok etkilendiğini
görmekteyiz. Bugün Suriyede yaşanan drama hep birlikte tanıklık
etmekteyiz. Ben temenni ediyorum ki oradaki kadınlarımızın,
dünyanın çeşitli yerlerinde birtakım durumlardan zarar gören
kadınlarımızın, eşlerini kaybeden, çocuklarını
kaybeden, evlat acısı yaşayan tüm
kadınlarımızın da Dünya Kadınlar Gününü kutlarken bu
zulmün de bir an evvel son bulması için bu anlamlı günün çok daha
anlamlı olacağı, bu dileklerin çok daha anlamlı
olacağı duygu ve düşünceleri içerisinde tekrar tüm
kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum ve teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Karabıyık, sisteme
girdiğinizi görüyorum.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
20.- Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıkın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladıklarına ilişkin açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin odak noktasında yer alan
kadınlarımız modern ve çağdaş günlere gelmemizde
önemli görevler başarmışlardır. Geleceğimizi
yetiştiren ve şekillendiren toplum hayatında erkeklerden çok
daha zor şartlarda çalışmak zorunda bırakılan
kadınlarımızın bu özel gününü en kalbî duygularla kutluyor,
gelişimin ancak kadınların toplumlarda hak ettikleri yeri
bulmalarıyla mümkün olacağının altını çizmek
istiyorum. Cumhuriyetle kazanılmış çağdaş haklar ve
özgürlüklerle birlikte yaşamın her alanında başarıyla
yer almış kadınlarımızın Kadınlar Gününü
tekrar kutluyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Sayın Mahmut Tanalın Başkanlık
Divanına intikal eden bir talebi vardır. Sayın Mahmut Tanal
İç Tüzükün 58inci maddesine göre, geçen birleşim
tutanağında yer alan bir beyanını düzeltmek istemektedir.
Buyurunuz Sayın Tanal, süreniz üç
dakikadır.
21.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İç Tüzükün 58inci
maddesine göre söz alarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ve uzlaşma yolu kullanılarak bazı
şirketlerin vergi cezalarının
sıfırlandığına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Evet, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Yasaksız, baskısız, sömürüsüz, eşit koşullarda
yaşayacağımız bir ülke kuracağımız azmiyle
mücadeleye devam edeceğimizi belirtiyor ve tüm emekçi kadınlarımızın
Dünya Emekçiler Gününü kutluyorum. Değerli arkadaşlar,
kadınsız demokrasi olmaz. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu,
mutlak suretle kadınların olması gereğidir.
Buradan konuya geldiğimiz zaman, Sayın
Bakan, ben bu konuyu fazla, bu kadar ileriye götürmek istemezdim ama
hayatımın bugününe kadar, gerçek dışı bilgilerle
Gerçi, İç Tüzükümüzün 60ıncı maddesi diyor ki: Bir
milletvekili Parlamentoda temiz dil kullanmalı. Ben temiz dil kullanmaya
hassasiyet göstermeye çalışacağım. Eğer birilerini
kırarsam da kusura bakmasınlar peşinen.
Şimdi, elimde iki tane tutanak, 2010/42,
2010/38; farklı farklı uzlaşma tutanakları, farklı
farklı şirketlerin. Buradaki cezalar nedir? Vergi cezasından
dolayı uzlaşma ayrı yapılmış, vergi
tarhiyatı da vergiden dolayı ayrı yapılmış.
Elimde vergi davalarıyla ilgili bir kitap var -ben getirdim- 2014
baskı, Ekin Yayınları, Profesör Doktor Mehmet Yüce.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ne düzeltmesi Sayın Başkan?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Bu ne
düzeltmesi, anlayamadık!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Sayfa 228 ve 229u aynen
okuyorum: Vergi ilişkisinden doğan uyuşmazlığın
kısa sürede ortadan kaldırılabilmesi nedeniyle mükellefler
açısından sıklıkla başvurulan bir yoldur uzlaşma.
Bu yolla, bir taraftan vergi idaresince kanunen alınması gereken
vergiler veya cezaların bir bölümünden vazgeçilerek en kısa süre
içerisinde bu verginin, bu cezaların tahsil edilmesi gerekmekte. Bizim
kanunumuzda bu konuda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır ancak uygulamada
verginin aslının yüzde 10una, cezaların yüzde 90ına kadar
vazgeçilebilmekte. Vergi aslının yüzde 10una, vergi
cezalarının yüzde 90ına kadar
Değerli Bakanım, siz burada hepsini
sıfırlamışsınız, hepsini
sıfırlamışsınız! Burada ne olmuş?
Kayırmacılık var, korumacılık var, keyfîlik var. Yani,
siz Parlamentoya, halka şunu söylüyorsunuz: Uzlaşma kanunen bir
haktır. Doğru, bunun hak olmadığını söyleyen
kimse yok. Burada laf ebeliğiyle halka, kamuoyuna gerçek
dışı bir beyanda bulunuyorsunuz. Yani, sınava giren memur
arkadaşlarımız bu kitaptan yararlanıyor, okullarda bu
kitaplardan yararlanılıyor, öğrencilere bu şekilde ders
veriliyor ama Maliye Bakanlığının Efendim, bu, kanuna
uygundur; burada bir kayırmacılık yoktur
Bana bunu izah
edebilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Başkanım, ne düzeltti anlamadık. İç Tüzük bu şekilde
kullanılır mı?
TAMER DAĞLI (Adana) Başkanım, hangi
beyanını düzeltti?
MAHMUT TANAL (Devamla) Beyanımı da
Süre
yetmedi, onu da söyleyeyim Sayın Vekilim. Onu da söyleyeyim
Onu da
söyleyeyim
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri, programa göre
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Beyanı da düzelteyim
de Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama, ben size beyanı düzeltmek
için söz verdim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Süre yetmedi efendim. Özür
dilerim.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki efendim, teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye efendim
Sayın milletvekilleri, programa göre 2016
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Sayın Maliye Bakanının
60ıncı maddeye göre bir söz talebi vardır.
Sataşma nedeniyle mi? Sataşma nedeniyle
talep ediyorsanız kürsüden verebilirim Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sataşma, evet.
BAŞKAN O zaman, sataşma nedeniyle size
üç dakika süreyle söz veriyorum Sayın Bakan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce hatip buraya
gelip birtakım asılsız, tamamen iftira niteliğinde
iddialarda bulunmuştur. Bir tutanağı burada göstermek suretiyle,
idarenin haksız ve hukuksuz bir şekilde, alması gereken bir
vergiyi almadığı iddiasında bulunmuştur. Ben bu
tartışmaların başladığı ilk andan itibaren
kendilerine söyledim: Bu verginin haksız yere
alınmadığını gösterecek elinizde ne delil var? Dolayısıyla,
burada, idare, önüne gelen bir meselede tamamen hukuki bir yorum yapmak
suretiyle bir sonuca varmış ve bu sonuca varırken de
Bu
tutanağı imzalayan arkadaşlarımızın hepsi
şerefiyle, namusuyla bu işi yapan arkadaşlar. Uzlaşma
müessesesi, netice itibarıyla, yazılan bir raporun
değerlendirilmesi sonucunda idare ile mükellef arasında bir noktada
uzlaşmayı sağlamaktır. Burada, gidip kasıtlı bir
şekilde, bilerek ve isteyerek belli bir mükellefin dosyasını
bulup, oradaki bir rakama bakıp bir sonuç çıkarmak kesinlikle
yalandır, iftiradır ve çamur atmadır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bu sonuç ne
anlama geliyor Sayın Bakan?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Bakan, nereden bulmuş o belgeyi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Bana söylediğiniz bütün bu iddialar geçersizdir. Bakın, daha önce de
söyledim, bir vergi inceleme raporu yazılır, bu rapor
yazıldıktan sonra idare o rapora bakar, kanunlara uygun mu,
tebliğlere uygun mu, idarenin yerleşik görüşlerine uygun mu
KAZIM ARSLAN (Denizli) Peki, kanuna uygun mu
Sayın Bakan? Sadece onu sordu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Beyefendi
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Bakanım, siz konuşun, cevap vermek zorunda değilsiniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, rapor eğer mevzuata uygun olsaydı bu
vergi alınırdı, mevzuata uygun olduğunu kim iddia ediyordu?
Kendi kendinize hem savcı hem de hâkim olup burada hüküm kuruyorsunuz.
Dolayısıyla, temcit pilavı gibi aynı konuyu, bir şey
olmadığı hâlde, getirip var gibi burada söylemek bir kere, en
basit anlamda, insanın kendisine saygısı
olmadığını gösteriyor.
Sayın Tanal, siz bir hukukçusunuz. Önce hukukta
temel bir kural vardır: İddia makamı ispatla mükelleftir, ispat
edemezseniz müfterisiniz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) -
Belgeyi nereden buldu Sayın Bakan, onu da bir sorsaydınız.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önce
şunu bir açıklayayım.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz,
teamüllerimize göre sataşmalar nedeniyle iki dakika, usul tartışması
nedeniyle de üç dakika süreyle söz veriyorum ancak bu ikisi biraz önce
birbirine karıştı. Sayın Bakana üç dakika süreyle söz
verdim ama Sayın Bakan yine de konuşmasını iki dakikada
bitirdi. Sayın Bakana teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Tanal, dinliyorum sizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın hatip,
biraz önce, konuşmasında bana Bunu ispat edemezsen müfterisin.
diyerek sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal, iki dakika
süreyle söz veriyorum.
Lütfen, cevap hakkınızı yeni bir
sataşmaya meydan vermeyecek şekilde kullanınız.
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben burada
Şunu
söylediniz: Bir olaydan dolayı burada
Mesela ben size Akfeni söyleyeyim:
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir, on
iki, on üç, on dört tane ceza ve aynı zamanda vergi doğuran olay.
Bahsettiniz, Cengiz: Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz,
dokuz tane
Bunu alışkanlık hâline getiren sizsiniz, siz. Bunu
alışkanlık hâline getiren ben değilim. Bununla, bu
şekilde, dünya kadar, bu şirketlerin dışında başka
kolladığınız, koruduğunuz hangi şirket var? Ben
bunu ezbere söylemiyorum, bu bir öğretim üyesinin kitabı, vergi
davalarıyla ilgili kitap.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Böyle
bir üslup yok!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Böyle olmaz!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, aynen kitapta ne diyor bakın: Vergi cezasının
oranı hakkında mevzuatta herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Ancak, uygulamada vergi aslının yüzde 10u kadar, cezaların ise
yüzde 90ı kadar vazgeçilebilmekte. deniyor. Siz hepsinden
vazgeçmişsiniz. Yani burada ben mi yalan söylüyorum, siz mi yalan
söylüyorsunuz? Bu öğretim üyesi mi yanlış yazmış, ben
kamuoyuna yanlış bilgi veriyorum? Gelin, bana, bunu
aydınlatın. Burada kimin müfteri olduğunu kamuoyuna ben
sunuyorum. Burada belirli şirketleri, iktidara yakın olan
şirketleri kayıran, koruyan, keyfî davranan ve aynı zamanda bu
hâllere girmesine yol açanlar müfteridir diyorum ben.
Hepinizi, saygı ve hürmetle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
TAMER DAĞLI (Adana) Kendisi
uzlaşmayı öğrenemedi!
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Ne
bağırıyorsun lan!
TAMER DAĞLI (Adana) Uzlaşmayı bir
öğren, öyle çık.
BAŞKAN - Sayın Bakan, sataşma
nedeniyle söz talep ediyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, iki dakika
süreyle söz veriyorum.
Sayın Bakan, lütfen, cevap hakkını
yeni bir sataşma yaratmayacak şekilde kullanınız.
3.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az çok kitap okuyanlar
bilir. Eğer bir kitap okuyacaksanız o kitabı okuyacak bilgi
seviyesine ulaşmanız lazım. Eğer o kitabı okuyacak bir
bilgi seviyeniz yoksa okuduğunuz cümlenin ne anlama geldiğini
bilmiyorsanız, o zaman tabii ki yanlış hükümler
çıkarabilirsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Ağır bir sataşma!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Senin
özelliğin
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla)
Sayın Tanal anladığım kadarıyla kamulaştırma
davalarında uzman ama vergi konularında uzman değil.
Sayın Tanal, oradaki, yazarın
söylediği, genelde, uygulamada, ortalama olarak bütün uygulamalardan
hareketle yazarın ifade ettiği bir durumdur. Genelde hep şu
ifade edilir: Uzlaşmalarda, eğer özel bir durum yoksa verginin
aslı, cezanın da belli bir oranı -mesela yüzde 10u kadar-
alınır. Ama, bu, özel bir durum, yoksa genel ortalamayı ifade
eder. Dolayısıyla, bir yazarın eserini burada gelip mutlak surette
idarenin uygulamalarında alt sınır, mutlaka uygulanması
gereken bir sınır olarak ifade etmenizi, olsa olsa ben bunu cehalete
veririm. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Bakanım,
bunların özel durumu nedir, açıklayın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
İkinci olarak arkadaşlar
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Özel durum
nedir Sayın Bakan? Açıklayın.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Bu borçları sildiniz mi
silmediniz mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) -
Bakın, ben de iftira atabilirim: Sayın Tanal, kaç davada mahkemeye,
hâkime rüşvet verdiniz de dava kazandınız açıklayın.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Bakan, bu
borçları sildiniz mi silmediniz mi, onu açıklayın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Bakan, Sayın Tanal rüşvetçiymiş, haberimiz
yokmuş!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Belge
var mı?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Şimdi
oradan geldi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Siz
her şeye inanıyorsunuz da bırakın, bir de biz
inanalım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arısnda karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye
efendim, Sayın Gökü dinliyorum.
Sayın Gök, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biraz sonra
göstereceğim. Uzlaşma anlamında
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Cahilsin, ne yapayım!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Rüşvet verdiler hâkime. diyor ya! Olacak şey değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Öyle şey
olabilir mi?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Hayır, gizli olması gereken belgeyi nereden yürütmüş, nasıl
almış? Onu da açıklasın. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, izin verir
misiniz, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Gökü dinlemek istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dileyecek. Kimin
cahil olduğunu söyleyeceğim. Bak, uzlaşma yazıyor, bak!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Özel durum
var burada ama!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tüm, hepsini
açıklayacağım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Cahilsin, ne yapayım yani!
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın Bakan
Türkiyenin en önemli bir bütçesinin
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 11.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Birleşime
on beş dakika daha ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 12.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Sayın Bakan, buyurun size söz veriyorum,
mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun, yerinizden efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalla
karşılıklı olarak bir konuyu değerlendirirken
bazı sözler sarf ettiğine ama konuşmaların siyasi
eleştiri sınırları içerisinde yapılmasının
doğru olacağına ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce, Sayın Tanalla birlikte bir konuyu
karşılıklı olarak siyaset bağlamında
değerlendirdik. Her türlü siyasi eleştirilere açığım;
bu konuda yapılan eleştirilerden dolayı da teşekkür
ediyorum.
Konuşmam sırasında, konuya
açıklık getirmek bakımından bazı sözler sarf ettim ama
Sayın Mahmut Tanalın şahsında veya gördüğü davalar
özelinde, genelinde hiçbir şekilde kullandığım cümleler
bağlamında bir düşüncem olamaz. Bu anlamda üzgünüm. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bütün
görüşmelerimizi, konuşmalarımızı siyasi eleştiri
sınırları içerisinde yapmış olmamız daha
doğru olur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Tanal, sizin de mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz Sayın Tanal.
23.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, siyasi maksatla söylemiş
olduğu kastını aşan ifadeleri için özür dilediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Efendim, ben tezlerimin arkasındayım.
Siyasi maksatla söylediğim cümlelerle eğer bazı
arkadaşları kırdıysam, eğer amacını
aştıysa ve amaç aşılmışsa ben özür diliyorum ve
bu konuda ben de üzgünüm. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (x)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
13üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 14üncü maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 14- (1) Bu Kanun 1/1/2016 tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Madde
üzerinde siyasi parti grupları adına söz talepleri vardır.
Şimdi sırasıyla bu söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail
Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksu.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Sizleri ve bizi izleyen aziz
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle tüm
kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Şüphesiz,
kadınlara yönelik baskının, şiddetin, hakaretin,
dışlanmışlığın ve eşitsizliğin
ortadan kalkması, gelişmiş ve medeni bir toplumun en başta
gelen özellikleri arasında yer almaktadır. Ancak, TÜİKin dün
açıkladığı kadın istatistikleri, bu konuda ülke olarak
alacağımız çok mesafenin, gideceğimiz çok yolun
olduğunu göstermektedir.
Öte yandan, hafta
sonu yaklaşık 2 milyon 178 bin gencimiz üniversite sınavına
girerek hayallerini gerçekleştirme gayretinde olacaktır. İsteyen
her öğrencinin ilgisine ve yeteneğine göre istediği üniversiteye
gidebileceği bir yükseköğretim sisteminin Milliyetçi Hareket
iktidarında gerçek olacağını ifade ederek sınava
girecek olan tüm kardeşlerimize üstün başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmelerinin sonuna geldiğimiz 2016 yılı
merkezî yönetim bütçe giderleri 570,5 milyar Türk lirası, bütçe gelirleri
540,8 milyar Türk lirası, bütçe açığı ise 29,7 milyar Türk
lirası olarak belirlenmiştir. Yıl içindeki vergi gelirleri
beklentisi 459 milyar Türk lirası olarak öngörülmüş. Bu durumda,
Hükûmetin, harcamalarının yüzde 85ini halktan vergi olarak
toplamayı planladığı anlaşılmaktadır. Vergilerin
ağırlıklı kısmı dolaylı vergilerdir.
Toplanması öngörülen vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin
payının yüzde 68'ler civarında olduğu
düşünüldüğünde, vergi yükünün dar gelirlilerin omuzlarında
olacağı görülmektedir. Bütçeden yatırımlar için
ayrılan pay, yüksek oranlı büyüme hedefleri olan iddia sahibi bir
ülke için oldukça yetersizdir.
Değerli milletvekilleri, 1 Kasım seçimleri
sonrasında istikrar olacak, güven artacak, ekonomi büyüyecek, ülke
uçacaktı. Sanki Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar AKP iktidarda
iken oluşmamış, on dört yıldır ülkeyi yöneten AKP
değilmiş gibi vatandaşlarımız umutlandırıldı,
istismar edildi. Ama seçimlerden bugüne kadar geçen sürede hâlâ yaprak
kımıldamıyor, beklenen yatırımlar
yapılmıyor, işsizlik azalmıyor, esnaf siftah yapamadan
kepenk kapatıyor, çiftçi ürününü satamadığı için yollara
döküyor, vatandaş borcu borçla kapatıyor. Çizilen pembe tablolar bir
yana bırakılırsa Türkiye'nin karşı karşıya
bulunduğu sosyal, siyasi ve ekonomik ciddi sorunlar daha iyi
görülebilecektir.
Kısaca, bu başat sorunlara dikkatinizi
çekmek istiyorum:
Bunların başında kuşkusuz terör
gelmektedir. Türkiye'de, bölücülük ve bölücü terör, AKP döneminde hiç
olmadığı kadar mesafe katetmiştir. AKP hükûmetleri
tarafından yürütülen müzakere süreci terörle mücadeleyi zaafa
uğratmış, güvenlik güçlerini kışla ve karakola
hapseden anlayış milletimizi telafisi imkânsız sonuçlarla
karşı karşıya bırakmıştır.
İkinci önemli sorun üretimsizliktir. Türkiye
sanayide ve tarımda giderek daha az üretmekte, üretim çarkları
yeterince dönmemektedir. Yıllardır uyguladığımız
teşvik politikaları ve bir türlü uygun hâle getirilemeyen
yatırım iklimi nedeniyle üretime dönük yabancı yatırımlar
Türkiye'ye gelmediği gibi, yerli yatırımcılar da
yatırım ortamının daha cazip olduğu ülkelere
yatırımlarını taşımaktadır. 2002'den bu yana
yaklaşık 3 milyon hektar tarım alanı ekilip
dikilmemektedir. Uygulanan fiyat politikası, girdi maliyetlerindeki
yükseklik ve yanlış üretim planlaması tarımsal üretimi
azaltmaktadır. Üreten, istihdam yaratan teknoloji yoğun
yatırımların yapılmaması, ekonomide giderek gelecek
beklentisini olumsuz hâle getirmektedir.
Yolsuzluk ve usulsüzlükler, karşı
karşıya olduğumuz en önemli sorunlardan bir
başkasıdır. AKP iktidarları yolsuzluklarla etkili mücadele
yapmak adına herhangi bir adım atmamıştır.
Yolsuzluğa zemin hazırlayan unsurları ortadan kaldıracak
etkili tedbirler alınmamış, yolsuzluk yapanlardan hesap soracak
müesseseler ve müeyyideler geliştirilmemiştir. Yapılan
özelleştirmelerin ve ihalelerin çoğu siyasetçi-iş
adamı-bürokrat üçgeninde oluşturulan özel ilişkilerle
şekillendirilmiş, denetim sistemi işlevsizleştirilerek
yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzeri örtülmüştür.
Dördüncü sorun yoksulluktur. Yoksullukla mücadelenin
esasını işsizlikle mücadele oluşturmalıdır.
Ancak, sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam
zinciri oluşturulamadığı için işsizlik
azaltılamamıştır. Son açıklanan 2015 Kasım
ayı iş gücü istatistiklerine göre 3 milyon 125 bin kişi
işsizdir. İşsizlik oranı yüzde 10,5; gençlerdeki
işsizlik oranı yüzde 19,1dir. İş aramayıp da iş
bulduğunda çalışacak durumda olan 2 milyon 355 bin kişi de
dâhil edildiğinde gerçek işsiz sayısı 5 milyon 480 bin
kişiye çıkmaktadır. TÜİK yoksulluk göstergelerine göre
nüfusun yüzde 16dan fazlası yoksulluk riski altındadır. Her 10
haneden 1i yardıma muhtaç durumdadır. Kişi borçları ve
özel sektör borçları sürdürülemez hâle gelmiştir. Hane halkı
borcunun hane halkı harcanabilir gelire oranı 2002 yılında
yüzde 4,7yken bugün yüzde 52 düzeyindedir. Yani, her 100 liralık gelirin
2002de 4,7 lirası borca giderken bugün 52 lirası borca gitmektedir.
TÜRK-İŞin yaptığı şubat ayı açlık ve
yoksulluk araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 1.407 lira, yoksulluk sınırı
4.584 liradır. Asgari ücretliler, memur, işçi, emekli, dul ve
yetimler, gaziler, dar ve sabit gelirliler, küçük çiftçi ve esnaf
düşünüldüğünde, toplumun büyük bir çoğunluğunun yoksulluk
sınırı altında hayatını idame ettirmeye
çalıştığı görülmektedir.
Bir başka temel sorun alanı, toplumsal
kutuplaşma ve sosyal yarılmadır. Türkiye, yıllardır
uygulanan tahterevalli siyasetinin etkisiyle sosyal fay hatlarına
ayrılmış durumdadır. Eğitim ve sağlık
kurumları, konut alanları, sosyal donatılar ve benzeri ortak
yaşam alanları farklı bölünmüşlüklerin birer göstergesi
hâline gelmiştir. AKP'nin on dört yıldır
kullandığı ötekileştirici siyaset dili,
ayrıştırmayı körükleyen ana unsur olmuştur.
Altıncı temel sorun alanı adaletsizliktir.
Adalet mülkün temeli ise herkesin vicdanlarında adalet duygusunu
hissettiği, yargının
bağımsızlığına ve
tarafsızlığına içten güvendiği bir adalet düzeninin
tesis edilmesi şarttır. AKP siyasetinin sonu gelmez ele geçirme
ihtirasları devlet kurumlarını da, yargıyı da
siyasallaştırmıştır. Bu yapı içinde adalete olan
güven giderek azalırken herkesin kendi adaletini sağlama
girişimlerinin neşet ettiği kanun dışı çarpık
yapılar ortaya çıkmaktadır.
Bir başka problem ise vatandaş
memnuniyetini esas alan kamu hizmetlerinin açıklık,
katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde
sunulduğu bir kamu yönetiminin tesis edilememesidir.
Toplumsal ahlak ve kalite
anlayışının her alanda hâkim kılınamaması
millî, manevi ve evrensel değerlerin tahrip edilmesi sonucu siyasette,
adalette, kamu yönetiminde, sporda, sanatta ve bir çok alanda yaşanan
değer erozyonu ve etik problemler, yüz yüze olduğumuz temel
sorunlardan bir başkasıdır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 2016 yılı bütçesinde, ülkemizin bu temel sorun
alanlarının ortadan kaldırılmasına dönük bir çaba
görülmemektedir. Fonksiyonları itibarıyla tüm bu sorunlarla ilgili
olarak çözüm üretmesi, politika geliştirmesi ve bunlara uygun olarak bütçe
hazırlaması gereken, bütçelerini görüştüğümüz bakanlık
ve kurumlardır. Oysa bütçede bu temel sorunlara çözüm üretecek bir
yaklaşım görülmemektedir.
Bütün olarak bakıldığında bu
bütçe, Türkiye'nin ve Türk milletinin tarihî ve kültürel derinliğine,
doğal ve beşerî kaynak zenginliğine, bölgesel ve küresel hedeflerine
hizmet etmemektedir.
Değerli milletvekilleri, bu bütçeyle
yatırımlarda sıçrama olmayacak, üretim ve istihdam artmayacak,
esnaf ve çiftçimizin yüzü gülmeyecektir. Adalet yine
tartışılacak, Hükûmetin yönetim anlayışı
sorgulanacak, atanamayan öğretmenler yine bekleyecektir. O sebeplerle
bütçe kanun tasarısının Türkiye'nin kalkınmasına,
milletimizin huzur ve refahına katkı
sağlamayacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Madde üzerinde ikinci konuşmacı,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Filiz Kerestecioğlu
Demir, İstanbul Milletvekili. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir, süreniz
on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve sevgili
kadınlar; bugün 8 Mart, mücadele günümüz, Dünya Kadınlar Günü
hepimize kutlu olsun. Gerçekten, mücadele olmadan hiçbir şey olmuyor.
Genellikle şiddet söz konusu olduğunda, kadına yönelik şiddetten
bahsedildiğinde ben bazı afişlerde gözleri mor kadınlar ve
onların mağduriyetini gösteren resimler görüyorum. Ama, gerçekten,
aslında olması gereken bu değil. Yani, kadınları bir
mağduriyet tarihine bir yandan da hapsetmeye çalışıyorlar;
oysa kadınların yani bizlerin bir mücadele tarihi var. O nedenle, o
afişlerde yer alması gereken resimler aslında gözü
morarmış, şiddet görmüş kadın resimleri değil,
gerçekten şiddete karşı mücadele etmiş, yıllardır
bu alanda hakları için zaman zaman canını dahi vermiş olan
kadınların mücadele resimleri olmalı diye düşünüyorum. Ben
birazcık eski örneklerden, bu mücadele tarihinden söz ederek konuşmak
istiyorum. Biz, 1987 yılında dayağa karşı kampanyayı
gerçekleştirdik ama bu kampanyadan önce aslında Nezihe Muhiddinler,
Fatma Aliye Hanımlar gibi kadınlar aynı zamanda kadın
hakları için mücadele ediyorlardı. Osmanlıdan cumhuriyete kadar
süren bir mücadele de vardı. Beyaz Konferanslarla, ciddi radikal sözlerle
kadınların mücadelesini dile getiriyorlardı bu kadınlar. Onlarca
dernek kurdular, onlarca dergi çıkardılar, Kadınlar
Dünyası bunlardan bir tanesidir. Ve daha sonrasında o oy
hakkının elde edildiği -sadece her şeyin verilerek
değil, gerçekten, alınarak da olduğunu unutmamamız
gerektiği için bunu söylüyorum- ve sonrasında Mecliste önemli
sayıda aslında -ilk Mecliste- bir temsille kadınların yer
aldığı Cumhuriyet Dönemine gelindi ve üniversitelerde,
farklı alanlarda kadınlar var olmaya başladı.
Ama o zamana kadar olan mücadele, gerçekten -bu
1970lerde olsun, daha öncesinde olsun- tam anlamıyla bir feminist
mücadeleydi ve kadınların kendi ezilmişliklerinden ve kendi
alanlarından doğan bir mücadeleydi diyemeyeceğim. Ama o dönemde,
1980lerden sonra olan mücadele ise hakikaten, kadınların belki o
Özel olan politiktir. sözüyle alanlara taşınan ve hani Kol
kırılır yen içinde kalır., Aslında aile içinde her
şey olur, çözümlenir. diyerek erkek egemen sistemin
meşrulaştırıldığı bir söylemden farklı
bir alana geçilmesi oldu.
Ben size çok somut bir örnek anlatayım. Bizim
kampanyamız nasıl başladı? Bir asliye hukuk hâkiminin,
boşanmak isteyen ve 4üncü çocuğuna hamile olan bir kadının
boşanma talebini şu sözlerle reddetmesiyle başladı: Küze
susuz, ev sözsüz olmaz. derler, Kadının karnını
sıpasız, sırtını sopasız bırakmamak gerek.
derler atalarımız. Bu nedenle kadının da 4üncü
çocuğuna hamile olması nedeniyle boşanma davasının
reddine. dedi hâkim. Aynen bu, gerçekten, gerekçeli kararda bu sözler
yazıyordu: Kadının karnını sıpasız,
sırtını sopasız bırakmamak gerek. derler
atalarımız. Ve bizler ondan sonra işte bütün kadın
cinsinin, sadece o kadının değil, bütün kadın cinsinin
aşağılandığını ifade ederek 1 liralık
manevi tazminat davası açtık, tarafız dedik ve hâlâ o günden
bugüne aslında davalarda müdahil olma talebimiz sürüyor. Çünkü
kadınların, kadın örgütlerinin, özellikle kadın
cinayetlerine ilişkin davalarda müdahil olmaları gerekiyor. Orada
kadın zaten öldürülmüş olduğu için ve genellikle de aslında
aileden biri tarafından öldürülmüş olduğu için kadın örgütlerinin
orada müdahil olması ve savunucu olması gerekiyor aynı zamanda.
Evet, o dönemde de bunları söyledik, ifade
ettik ve Dayağa Karşı Dayanışma Kampanyası,
ardından Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı,
kadın kütüphaneleri, kadın araştırmaları merkezleri;
kürtajın engellenmesine karşı kalkışmalara
karşı mücadeleler; bedenimize, emeğimize, kimliğimize
yapılan müdahalelere karşı kampanyalar; özellikle cinsel tacize,
tecavüze karşı kampanyalar ve birçok kampanya yürütüldü.
Bu kampanyaların sonucunda önemli yasal kazanımlar
elde edildi. Şiddete karşı kanunun önce 4320, sonra 6284 olarak
değişen Kanunun yerleşmesi. Aynı şekilde -Medeni
Kanunda biliyorsunuz kadının sözü yoktu gerçekten ve
çalışma hakkı bile erkeğe bağlıydı 159uncu
maddeyle- Medeni Kanunun bütünüyle değişikliği. Ceza Kanununda
bireye karşı değil, sanki kadına yapılan bir cinsel
saldırı bütün topluma yapılmış gibi genel ahlak ve
adaba aykırı suçlar adı altında yer alırken cinsel
suçların, artık, kişilere karşı suçlar
değişmesi.
Gerçekten bütün bunların ardında mor
gözler değil bir mücadele tarihi var. Yani bunu yadsımamak
lazım, bunların hakkını vermek lazım çünkü hiçbir
parlamento, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir parlamento, sadece Türkiyede
değil, mücadele edenlerin, hakları için uğraşanların mücadeleleri
olmadan yasal değişiklikleri kendi kendine
yapmamıştır. Türkiyedeki kazanımlar da, hakikaten, ister
kılık kıyafetimize karşı müdahaleler olsun ister
bedenimize ister kimliğimize, bütün bunlara karşı yapılan
mücadelelerin sonunda gerçekleşti.
Türkiyede aynı zamanda çok ciddi bir barış
mücadelesi de özellikle Barış İçin Kadın girişimi
gibi örgütlerle yine kadınlar tarafından yürütüldü. Bu mücadele
gerçekten dünyada, Türkiyede keşke yürütülmek zorunda kalmasaydı ama
maalesef, savaş kararlarını veren erkeklere karşı bu
mücadeleyi yürütmek de yine kadınlara düşen bir mücadele oldu. O
nedenle ben, bu mücadelede de kaybettiğimiz Seve, Pakize, Fatma gibi
kadınları; bunun dışında, şiddete karşı
mücadele eden ama bugün gerçekten meşru müdafaa hakkından
yararlanamayan Nevin, Çilem gibi kadınları ve bunun
dışında yine, şiddete karşı mücadele etmiyorsa da
şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiş olan bütün
kadınları ve onlara destek olmak için mücadele eden bütün
kadınları saygıyla selamlamak istiyorum.
Kazandığımız önemli
şeylerden bir tanesi de siyasete katılımda gerçekten daha
yoğun bir katılımın sağlanması oldu. Eş
başkanlık sistemi, belediyelerde özellikle belediye başkanlıklarında
daha geniş ve daha fazla bir katılımın olması ve orada
da aynı şekilde eş başkanlarla temsilin olması da
özellikle Kürt kadın özgürlük mücadelesinin önemli
kazanımlarıdır. Ben bu anlamda onları da, tıpkı
feminist mücadeledeki kadınları olduğu gibi, Kürt kadın mücadelesini
de saygıyla selamlamak istiyorum.
Evet, bir kez daha bu kürsüden ifade etmek isterim:
Öncelikle yasaklar olmamalı, yıllardır
kutladığımız 8 Martlara yasaklar gelmemeli. Bugün de
kadınlar alanlarda, sokaklarda olacaklar dün oldukları gibi,
bunların engellenmemesi lazım.
Yasaklar sizin, 8 Mart bizim; yaşasın mücadelemiz,
yaşasın 8 Mart diyerek hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu Demir.
Madde üzerinde, üçüncü olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Şeker
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tüm kadınların 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum. Hakları için mücadele eden
kadınları saygıyla selamlıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
yürütme maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Önce bir alıntı yapmak istiyorum: Rizeli
Havva ana O vali iki tane çapulcu diyor bize. Biz çapulcuyuk da sen nesin?
Gözün kör olsun vali gibi! Vali, kaymakam kimdir? Kimdir devlet ya? Devlet
bizim sayemizde devlettir, ben halkım. demişti. (CHP
sıralarından alkışlar)
Rize Çamlıhemşinden Havva ana çok net ve
basit olarak anlattı devleti. O, doğasını koruyan bir
yurttaştı, karşısına Jandarma komandoları
çıkardınız ve o haykırdı Devlet kimdir? diye. Evet,
devlet, mutlu bir azınlığın araç olarak gördüğü
demokrasi sayesinde ele geçirdiği gücü iktidarını korumak için
kullandığı güvenlikçi bir aygıt mıdır acaba?
Yoksa devlet, Havva ananın vurguladığı gibi
varlığını halka borçlu olan ve onun için
çalışması gereken bir kurum mudur?
On gündür, Havva ananın
sorguladığı devletin bir yıllık bütçesi hakkında
konuşuyoruz. Meclis adına devletin kurumlarının geçmiş
harcamalarını denetleyen Sayıştayın bile
çalıştırılmadığı bir iktidar döneminde biz
bütçeyi konuşuyoruz burada.
Değerli milletvekilleri, Meclis
çoğunluğunuz nedeniyle yapıcı tüm eleştirilerimizi ve önerilerimizi
reddedip kabul ettiğiniz bu bütçe bir sömürü bütçesidir. Bu bütçe
yandaşa rant, yoksula ölüm bütçesidir. Üretim yok bu bütçede, üretilenin
hakça paylaşılması da yok çünkü sizin için devlet, saraydaki
mutlu azınlığın iktidarını ne pahasına olursa
olsun korumaya yönelik bir aygıttır. Daha çok güvenlik, daha çok
silah, daha çok baskı, daha çok TOMA, daha çok biber gazıdır
devlet sizin için.
Bakın, iktidarınız döneminden birkaç
rakam vereyim: 2002de halkın bankalara borcu 6,5 milyar dolardı,
2015te tam 382 milyar doları buldu. 2002de icra dosyası
sayısı 8,5 milyondu, 2015te 3 katına çıkardınız
ve 24 milyonu buldu. 2002de nüfusun en zengin yüzde 1i toplam servetin yüzde
34üne sahipti, sizin sayenizde 2015te yüzde 54ünü eline geçirdi yüzde 1
mutlu azınlık.
Uyguladığınız kapitülasyon
benzeri imtiyazlarla 40 yeni dolar milyarderi yarattınız.
Yarattığınız milyarder yandaşlarla ganimet gibi
gördüğünüz kamu kaynaklarını paylaşıyorsunuz.
Sınırsız yetkiler verdiğiniz TOKİ kanalıyla
şehirleri, yeşil alanları, ormanları, hazine arazilerini,
küçük esnafı, çiftçiyi katlettiniz. Cumhuriyetin doksan yıllık
ekonomik birikimlerini satıp satıp harcıyorsunuz.
Başta İngiltere olmak üzere, kamu-özel
ortaklığı sistemini uygulayan tüm ülkeler durumdan
şikâyetçiyken siz ısrarla Türkiyede kamu-özel
ortaklığını, üstelik fahiş maliyetlerle
dayatıyorsunuz.
Burada size bir örnek göstereyim: Burada, 1.200
yataklı Konya Karatay Şehir Hastanesi normal ihale yöntemiyle 193
milyon liraya mal oldu. Buna karşılık sizin kamu-özel
ortaklığı yöntemiyle yapılacak olan yaklaşık
1.600 yatak kapasiteli Kayseri Şehir Hastanesinin kamuya yıllık
maliyeti 138 milyon lira. Yani yirmi beş yılda toplam 3,5 milyar lira
ödeyeceğiz bu hastane için. Nerede 193 milyon lira, nerede 3,5 milyar
lira? Yandaş şirket 1.600 yatak kapasiteli bu hastane için toplam 427
milyon TL yatırım yapacak, Sağlık
Bakanlığına kiralayacak, Bakanlık yirmi beş yıl
boyunca, hasta gelsin gelmesin yüzde 70 doluluk garanti ederek
çocuklarımıza âdeta Deli Dumrul vergisi ödetecek. Üç yılda kira
yatırımlarını çıkaracak olan
yandaşınıza çocuklarımız yirmi iki yıl daha
yılda 138 milyon lira kira ödemeye devam edecek.
Sadece bu mu? Rakamlarını
öğrenebildiğimiz kadarıyla, 8 hastane için bu yöntemle toplam 3
milyar 900 milyon lira yatırım yapacak şirketlere yirmi beş
yılda 30 milyar 400 milyon lira yani 8 kat daha fazla ödeme
yapacağız. Sayın bakanlar, kamu yararı bunun neresinde?
Çocuklarımızın geleceğini çalıyorsunuz, onları
borçlandırıyorsunuz; yapmayın, çocuklarımıza
yazıktır.
Deli Dumrul vergisi garantili köprü ihalesiyle,
üçüncü köprüden günde 135 binden az araç geçerse devlet bütçesinden
şirketlere ödeme yapmayı garanti eden bir sözleşme
imzaladınız. Tıpkı üçüncü havalimanında da yeterli
uçak inmezse işletmeciye o uçakların parasını yoksullardan
aldığınız vergilerle hazineden ödemeyi garanti
ettiğiniz gibi. Kamu yararı bu sözleşmelerin neresinde?
İnşaatı, doğayı betona
boğmayı gelişim sanıyorsunuz. Türkiye'nin her yerinde
karşınıza dikilen çevre duyarlılıklarını yok
sayıyorsunuz, hain ilan ediyorsunuz; jandarmaları, askeri, polisi
halkın karşısına dikiyorsunuz.
Üretim olmayan bütçede elbette ki emeğin yeri
olmaz. Taşeron sistemi denen ücretli kölelik sistemini ülkemizin tüm
kurumlarına, hatta burada, Mecliste çalışanlara bile
yerleştirdiniz. Şimdi de işçi kiralamayı getirmeye
çalışıyorsunuz.
Hafızayıbeşer nisyanla maluldür yani
insanlar unutabilir, unutkan olabilir ama Google unutmuyor. Artvin
Cerattepede maden çıkarmak cinayettir., İstanbula üçüncü köprü
bir cinayettir. sözleriniz iki tık ötede duruyor. Şimdi bu
cinayetleri siz kendiniz işliyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, uzun yıllardır
bir şiddet sarmalının içerisinde yaşıyoruz maalesef.
On binlerce insanımızı kaybettik. Sayın Başbakan
Yardımcısının açıkladığına göre de 1
trilyon doları bu çözümsüzlük sürecinde çöpe attık.
Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı
Ankarada Gar Meydanında yaşandı, hiçbir sorumluluk
duymadınız. Bir ay önce ikinci canlı bomba eyleminde iki sokak
ötemizde 29 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti,
içlerinde asker şehitlerimiz de vardı; siz olayı sadece
kınadınız. Suruçta, Diyarbakırda, Sultanahmette bombalar
patladı. Adıyamana gittik, bu eylemcileri yıllardır
dinlediğinizi tespit ettik. Sizleri uyardık, Gelin, bunları
araştıralım. dedik; reddettiniz.
1980li yıllar Diyarbakır Cezaeviyle,
1990lı yıllar faili meçhul cinayetlerle, köy
boşaltmalarıyla anılıyordu. Sorunu 2000li yıllarda
neredeyse sıfır çatışmayla devraldınız. Herkesten
gizlediğiniz gizli ajandalı çözüm süreciyle Kürt sorununu çözmek
yerine, kendinize oy devşirmek için kullandınız. Geldiğimiz
noktada, şehirler boşaltılıyor, insanların evleri
başlarına yıkılıyor.
Burada, daha birkaç gün önce gittiğimde
çektiğim görüntüler bunlar. Siz burada, cam fanuslar içerisinde bunları
görmeyebilirsiniz ama biz bunları orada, yerinde görüp sizlere de
göstermek istiyoruz. Bunları görmek için Suriyeye gitmenize gerek yok,
maalesef, hemen yanı başımızda duruyor bu görüntüler; Dünya
Kadınlar Gününde kadınlar bu durumda Cizrede. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Bu sorunu, öldürerek, yok ederek, yok sayarak
çözemeyiz. Biz Kürt sorununa, seçimde kullanmak amacıyla değil;
barış, kardeşlik, insan hakları, özgürlükler çerçevesinde
çözüm bulmak amacıyla yaklaşıyoruz. Einsteinın ifadesiyle:
Aynı yöntemleri tekrar tekrar deneyerek farklı sonuç beklemek
deliliktir.
Suruç, Adıyaman, Diyarbakır, Van,
Yüksekova, Hakkâri, Sur, Cizre, İdil, Nusaybin ve Mardine gittik. CHP
heyetleri olarak olayları yerinde inceledik, sivil halkla da
konuştuk, devletin yetkililerini de dinledik. Bizim gördüğümüz,
bölgede yaşanan durum tam bir duygusal kopuş. Umursamaz
tavırlarınız ülkemizi hızla bir iç savaş ortamına
sürüklemekte. Şehit Jandarma Astsubay Kenan Yıldızın
geride kalan oğluna da üzüldük, Yüksekovada evinin önünde öldürülen terzi
Fettah Esin çocuklarına da üzüldük. Ama biz sadece üzülecek olanlar
değiliz, bunun dışında da bir şeyler
yapmalıyız, barışın sağlanması için
görevimizi yapmalıyız ve Meclis olarak inisiyatif
kullanmalıyız. Yarın ölecekler bugün hâlâ yaşıyorken
insanları yaşatmak adına bir şeyler yapmalıyız.
Siyaset çözüm merkezi olmalıdır, şiddet çözüm getirmez. Ne bir
askerimizi, polisimizi ne de bir sivil vatandaşı kaybetmemeliyiz
artık.
Bugünden tezi yok, Mecliste 4 partinin
katılımıyla, gerçekleri araştırma ve Kürt sorununun
çözümü komisyonunu kuralım, Kürt sorununun kendisini ve çözümünü
partilerin istismar konusu olmaktan çıkaralım. Gizli ajandalarla
değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (Devamla) -
şeffaf bir şekilde,
eşit temsille, ortak aklı kullanarak mutabakat sağlayalım.
Bütçeyi çatışmaya değil, barışa, kalkınmaya,
yoksulluğu gidermeye kullanmalıyız. Bunu yaparsak bu görüntüleri
bir daha yaşamamış oluruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Ilıcalı.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Değerli
milletvekilimiz konuşmasında Sayın
Cumhurbaşkanımızın Belediye Başkanlığı
zamanında Üçüncü köprü cinayettir. dediğini söyledi. Ben o dönem
Ulaşım Daire Başkanıydım. Bir açıklık
getireyim niye üçüncü köprüye o zaman karşı
çıktığına.
BAŞKAN Ne dedi o dönemle ilgili?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Üçüncü köprü
cinayettir. dedi o zaman, şimdi üçüncü köprünün töreni oluyor. Ben Daire
Başkanıydım Sayın Başkanım, bir açıklık
getireyim.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı,
şimdi, böyle bir usulümüz yok. Bir sataşma yok, bir şey yok
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Konuya açıklık
getirmek, bilgilendirmek
BAŞKAN Sayın Şeker görüşlerini
ifade ettiler.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ben de bir
açıklık getireyim, niye o zaman cinayetti, bilgilenmesi
açısından. Sadece üç cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun, söyleyin bulunduğunuz
yerden şu an.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) O gün üçüncü köprüye
karşıydık -benim de Daire Başkanı olarak yazıda
parafım var- çünkü o zaman bizim önceliğimiz Belediye olarak
Marmaraydı. Marmarayın yapılması için belediye büyük
gayret göstermişti o zaman. Bu, yazışmalarda belli. Bugün arada
çok önemli fark var, Marmaray yapıldı, talepler oldukça yüksek ve bu
hiçbir kamu kaynağı kullanılmadan yapılan bir sistem. Yani
o günkü şartlarla bugünkü şartlar arasında önemli bir fark var.
O gün karşı olmak çok normal -otuz beş yıllık bir
ulaşım profesörü olarak söylüyorum- bugün bunu desteklemek de çok
normal.
Bilgilerinize arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ilıcalı.
Tutanaklara geçmiştir.
Madde üzerinde siyasi parti grupları adına
yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, şahsı adına söz talep
eden iki sayın milletvekiline söz vereceğim.
Şahsı adına ilk konuşmacı
Alican Önlü, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Önlü. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü de
kutluyorum.
Dün AKP grup başkan vekili niyetleri
sorguladı; haklıdır çünkü zikri ile fikri, zihniyeti ile
söylediği farklı olduğu için doğaldır ki bütün her
şeyden kuşku duymakta. Şimdi, zikri ile
yaptığının, pratiği ile söylediğinin
farklılıkları AKPnin bir siyasi karakteri hâline
gelmiştir. Tarihsel bütün değerleri, inançları, kimlikleri, her
şeyi çarpıtan, içini boşaltan, manipüle eden
Bu konuda çok
maharetli, becerikli. Belki de çok şey öğrenmesi gerekir. deniyordu
geçen gün; yok, hiçbir şey öğrenmeyeceğiz.
AHMET UZER (Gaziantep) Siz mi öğreteceksiniz?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Yok, öyle bir haddimiz
yok. Öğretme değil de pratiklerinizi,
yaptıklarınızı size söyleyeceğiz; niyetleri,
niyetinizi değil ama pratiğinizi size söyleyeceğiz.
Birçok konuda çözüyor gibi yapıp da
oyalaması da başka bir mahareti, becerisi.
Bunlardan biri de Alevi toplumu ve Alevi
inancı. Biliyorsunuz, çok övündüğü, dün de methiyeler dizdiği
köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, iki kıtanın nasıl
birleştirildiği
Doğrudur, iki kıtayı
birleştirdiniz ama Alevi toplumunun bu kadar karşı
çıkmasına rağmen tarihte en büyük Alevi katliamını
yapanın bu kadar övünçle ve büyük methiyeler dizerek isminin verilmesiyle
inançlar arasındaki köprüyü yıkmış oldunuz. Uzun bir
süredir, işte AKPnin Alevi politikası, Aleviler için neler
söylediği ve neler hayata geçirmek istediği birçok defa dile
getirildi, çalıştaylar yapıldı ama dolapta mıdır,
başka yerde midir onu bilmiyoruz.
Yine, çokça övünüp de tarihinden esinlendiği
Kanuni Sultan Süleyman ve Alevilik için bu kadar Çözüm gücüyüm. diyen bir
zihniyetin geçmişi olarak övündüğü bu zatın
Tarihte Alevilik
için katliamlar ve ne kadar sapıkça fetvalar verildiği de biliniyor.
Yine, artık bir yönetim tarzı hâline gelmiş, bir söylemden
çıkıp da
Çünkü dedi ya Anayasayı tanımıyorum.
Tanımadığının yerine başka bir şey koydu:
İşte kayyum. Zannedersem Dersime de atanmış kayyum
milletvekilleri vardı, gelmediler, gelirlerse de hoş gelsinler. Ama
öyle bir şey ki demin dedik ya: Aslının içini boşaltan,
manipüle eden, gerçekliğinden saptıran bir karakterdir. Mesela,
kayyum olarak Dersime atanan milletvekili arkadaşlardan biri de burada.
Gelip de ne söyleyecek, ne yapacak? Mesela Rea Haqı biliyor musunuz?
Sormak istiyorum yani gelecek o topluma, o halka bir şeyler verecek. Rea
Haqı
Ve Dersimdeki epey bir süredir, -üniversite ve mülki amir
değil de artık AKPnin il başkanları gibi çalışan
valiler, emniyet müdürleri inancın içini boşaltmaya
başladı. Cemler düzenliyor, Hızır oruçları
etkinliklerini yapıyor, cemevinde etkinlikler yapıyor. Yetmedi,
Sayın Başbakan gitti, cemevinde posta oturdu. Eğer bu
halkın değer yargılarını bilmiş olsaydı o
posta oturmazdı çünkü o posta oturmak hem o halkın inancına,
ocaklarına, pirine, yol erkânına bir
saygısızlıktır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Davet edilmedi
mi?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Evet, oturdu.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Davet edilmedi
mi?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Davet etti. Yol
düşkünleri davet eder; doğrudur, katılıyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne alakası
var? İnsani bir şeydir.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Yani, yol
düşkünleri davet etti, götürdü, posta oturttu.
Yine Alevi sorununu çözüyorum. derken Alevi
araştırma merkezlerini kuruyorum. diyen üniversiteler...
Biliyorsunuz dün dile getirildi, YÖKe atanan bir kişi, Hayati Develi
Kötü ayin yapan Kızılbaşlar, Allah onları kıyamete
kadar aşağılık ve adi etsin...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Onu tekzip etti.
Cumhuriyet gazetesinde tekzibi çıktı bak.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Çıktı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tekzibi
çıktı, lütfen tekzibine de bakın.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Evet, baktım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Baktım.
olur mu!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çok kötü bir
konuşmaydı üstat be!
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Bununla sadece Alevi
toplumuna değil...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hakikaten kötü
bir konuşma.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle bir
beyanı olmadığını açıkladı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çok kötü bir
konuşmaydı.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) ...diğer inançlara
karşı da bir saygısızlıktır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hakikaten kötü
bir konuşmaydı.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Eğer bir şeyi
yapmak istiyorsanız yani bir inancın sorunlarını çözmek
istiyorsanız; bir, o inancı inanç olarak kabul edip...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çok kötü bir
konuşma oldu.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) ...o inancın tüm
değer yargılarına saygı duyarsınız ve o
inancı topluma bırakırsınız; şekil vermezsiniz,
tanımlamazsınız, içini boşaltmazsınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tamam,
tamam, bitir.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Onun için, talebimiz, o
inancı topluma bırakmaktır, toplumun kendi kendini ifade
etmesidir, tanımlamasıdır...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Alican
Bey, bitir.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) ...ve buna
karşı da saygı duymaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önlü.
Sayın Çakır...
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
konuşmacı hatip konuşmasında, Yavuz Sultan Selim
Köprüsüne, daha doğrusu üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim
adını vermek suretiyle çok yanlış bir şey
yaptığımızı daha başka kelimelerle de söylemek
suretiyle bir sataşmada bulunmuştur grubumuza. 69 a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Ama, bu ismi veren Hükûmet; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu değil Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
bu zikretmiş olduğum, söz etmiş olduğum cümleden başka
da bir dizi cümlede yani sayabileceğim bir dizi cümlede de bu
hakaretlerini sürdürmüş...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kayyum dedi
bizim koordinatörümüze.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) ...yine aynı
şekilde kayyum diyerek, vekillerimize ve bizim uygulamamıza hakaret
ederek aynı şekilde sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Peki, buyurunuz Sayın Çakır,
size iki dakika süreyle söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Tunceli Milletvekili Alican
Önlünün 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, üçüncü köprünün halkımıza,
milletimize hayırlı uğurlu olmasını ben diliyorum.
İnanıyorum ki daha evvelki köprülerin yapılışında
takınılan tutum gibi bu köprüde de benzer bir tutum
takınılmış fakat zaman her şeyin ilacı
olduğu için gösterecektir ki buna itiraz edenler de bu köprünün, bu aygıtın,
aracın ne kadar anlamlı, gerekli olduğunu görecekler.
Yavuz Selim ismine gelince
Değerli
arkadaşlar, bizler geçmişimizden artısı ve eksisiyle,
eksiği ve gediğiyle yüksünmemeliyiz. Yavuz Sultan Selim, Osmanlı
hükümdarları içerisinde, özellikle parlak 16ncı asırdaki 3
büyük hükümdardan birisidir. Sadece, doğudaki yapmış olduğu
bir uygulamada -ki tarihçiler bunu bilir, oturur konuşuruz, ben de
tarihçiyim- asla bir katliam söz konusu değildir, bir siyasi savaş
söz konusudur İran şahıyla arasında ve kendisinden önce
gelen bir hesaplaşmanın devamıdır, Uzun Hasanla başlamıştır,
Şah İsmaille devam etmiştir vesaire, erbabı bilir ama
Yavuz Sultan Selim büyük bir hükümdardır. Doğu seferini yapıp
döndükten sonra, Üsküdardan girerken tevazusundan ötürü Gündüz girersem beni
alkışlarlar, tekebbürüm beni esir alır. demek suretiyle gece
girmeyi tercih edecek kadar da edep, erkân ve izan sahibi bir hükümdardır;
onu rahmetle anıyorum.
Tabii ki sayın konuşmacının
dediği gibi bir kayyum atama falan söz konusu değildir. Biz, Tunceli,
Hakkâri ve Şırnaka, bazı arkadaşlarımızın
oradaki seçmenlerimizin sorunlarıyla alakalı olması için, tabiri
caizse fiilî milletvekili diyerek -tırnak içerisinde- bir uygulama
başlattık. Bu son derece hayırlı ve gerekli bir
uygulamadır. Eminim, bundan herkes memnun olacaktır.
Öte taraftan, Hayati Develi, benim belki çeyrek
asırlık İstanbul Üniversitesinden bir
arkadaşımdır. Türk dili, edebiyatı konusunda iyi bir
uzmandır ve Yunus Emre Enstitüsü Başkanlığını
yapmış, çok hayırlı işlere imza
atmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Bu konuşmayı
yapmadığını birkaç yerde söyledi, konuşmalarında
dillendirdi.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Konuşma
değil, kitapta.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kitaptan,
kitaptan.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Böyle bir şey
yapmaktan, açıklamayı yapmaktan içtinap ettiğini
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir)
Yayınladığı kitaptan alıntı.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Tekzip de etti. Buna
rağmen yapacak bir şey yok çünkü bunu tekzip etti kendisi.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) 205inci sayfada.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı Ahmet Sorgun, Konya Milletvekili.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Sorgun.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Sayın Başkan, affedersiniz
BAŞKAN Bir saniye...
Sayın Sorgunu
konuşturayım, sonra sizi dinleyeceğim.
Sayın Sorgun, süreniz
beş dakikadır.
AHMET SORGUN (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekilleri, öncelikle, 8 Martın en başta
kadınlarımıza, ülkemize, insanlık âlemine huzurlar,
mutluluklar, esenlikler getirmesini diliyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
2016 bütçesinin 14üncü
maddesi, tasarının 14üncü maddesi usule dair bir madde, yürürlük
maddesi. Bu sebeple ben de usul üzerine, üslup üzerine bu sürede bir
konuşma yapmak istiyorum. Zira, eskiler derler ki: Vusulsüzlüğümüz
usulsüzlüğümüzdendir. Yani uygun yol ve yöntem izlemeyişimizden
anlamına geliyor. Yine, hukukta -hukukçular çok iyi bilir- temel bir kaide
var, usul esastan önce gelir yani usul esasa mukaddemdir diye.
Bu girişten sonra,
gerçekten -bugün sabahleyin de yaşadık- günlerdir Meclisimizde
tartışmalar yapıyoruz, müzakereler yapıyoruz ama buradaki
üslubumuza dair gözlem ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Peşin peşin ifade edeyim ki bu ifadelerimin muhatabı özel olarak
herhangi bir grup veya şahıs değildir. Bazen öyle
tartışmalar yapıyoruz ki kişileri ve olayları
konuşmaktan projeleri, fikirleri, düşünceleri, tasarı ve
teklifleri konuşmaya inanın vaktimiz kalmıyor. Evet, birbirimizi
sonuna kadar eleştirmemiz lazım, buna katılıyorum ama asla
hakaret etmeden, sataşmadan ve kişiselleştirmeden. Zira,
biliyoruz ki fikirlerin çarpışmasından, evet, hakikat
doğar, eskiler buna Müsademeyiefkârdan barikayı hakikat doğar.
diyorlar.
Gruplara karşı,
partilere karşı, kişilere karşı ne yazık ki
toptancı bir anlayış ortak bir problem gibi görünüyor, mutlak
kabul veya mutlak ret veya toptan kabul, toptan ret. Ne yazık ki bir
problem.
Bakın, bir
milletvekilimiz, altına belki hepimizin imza atabileceği çok güzel
bir konuşma, Tüzük diliyle çok temiz bir konuşma yapıyor ama
onu sadece kendi grubu alkışlıyor veya yine bir başka
milletvekilimiz -burada hiçbir kimseyi kastetmiyorum, genel olarak söylüyorum-
öyle bir konuşma yapıyor ki o milletvekilimizin ait olduğu
gruptaki arkadaşlarımız bile Keşke bu konuşmayı
yapmasa. diye içinden geçiriyor ama ne yazık ki o konuşma, o
arkadaşımızın grubu tarafından
alkışlanabiliyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Sizin
için de geçerli mi?
AHMET SORGUN (Devamla)
Efendim?
MUSA ÇAM (İzmir) Sizin
grup için de geçerli mi?
AHMET SORGUN (Devamla)
Kişi ve grup ismi asla vermek istemiyorum ama bunlara, bu tür davrananlara
Hazreti Mevlâna diyor ki: Güzelim, aynada çirkinliğini görünce aynaya
saldırma.
Evet, bir şey haddini
aştı mı, bir şey sınırını
aştı mı zıtlığa dönüşür, nasıl
ilacın dozajı aşarsa zehre dönüştüğü gibi veya tuzun
dozajı aşarsa tatlılık yerine acılık verdiği
gibi. Bunun için, bu konuda övgüde de yergide de mutlaka sınırı
aşmamak gerektiğini düşünüyorum. Münazara, tenkit, övgü
gerçekten bizim edebiyatımızda bir sanat türüdür, bir estetiktir,
buna azami riayeti göstermek gerekiyor.
Meşhur hukukçu
İmamı Azam oğlunu tartışmadan yasaklıyor. Diyor
ki oğlu: Niye yasakladın? Sen kendin tartışma
yapıyorsun, bizi yasaklıyorsun. Siz muhatabınızın
açığını bulmak için dinliyorsunuz, bizse
muhatabımızı dinlerken başımızda bir kuş
varmış da onu uçuracakmışçasına özenli dinliyoruz ve
karşımızdakinin hatasını bulmak için değil,
gerçeği bulmak için bir tartışma yapıyoruz. diyor. Evet
Söz kantardır, insanı tartar. derler.
Bu vesileyle ben sözlerimi
sonlandırırken İnsan hatasız olmaz, kul kusursuz olmaz.
derler. Hazreti Mevlânanın mısralarıyla sözlerimi bitirmek
isterim:
100de inat etme, 90 da olur.
İnsan dediğinde noksan da olur.
Sakın ben, ben deme, sen yoksan da olur.
Kusursuz dost arayan dosttan da olur.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sorgun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
SAADET BECEREKLİ (Batman) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kavakcı Kan,
dinliyorum sizi.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, Tunceli Milletvekili
Alican Önlünün 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz evvelki konuşmacı kayyum tabirini
kullandılar da ben onunla alakalı izah etmek istiyordum. Ben de
Şırnak için gönüllü milletvekili olarak vazife yapıyorum. AK
PARTİnin milletvekili olmayan 3 ilde, 3 milletvekili -ikişer erkek,
birer kadın milletvekili olarak- gönüllü olarak o illerde bize oy versin
vermesin herkesin hizmetinde olduğumuzu göstermek için, Türkiyenin
milletvekilleri olduğumuzu göstermek için gidiyoruz. Aynı
kıymetli CHPdeki arkadaşlarımız gibi, HDPdekiler,
MHPdekiler gibi ziyaret ediyoruz, orada halkımızın dertlerini
yakından dinleyip dertlerine derman olmaya çalışıyoruz. Bu
manada demin biraz incitici bir şekilde kullanıldı.
Yaptığımız tek şey, herkesin milletvekili
olduğumuzu göstermek için, orada bize oy versin oy vermesin herkese hizmet
ettiğimizi ifade etmek.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavakcı Kan.
SAADET BECEREKLİ (Batman) Sayın
Başkan, bir dakikalık söz istiyorum 8 Mart dolayısıyla.
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum,
buyurunuz.
25.- Batman
Milletvekili Saadet Becereklinin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
SAADET BECEREKLİ (Batman) Teşekkürler
Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara
kutlu olsun diyorum. Bu bağlamda on yıllardır sürdürdüğümüz
kadın özgürlük mücadelesinde kadınların sosyal, siyasal,
kültürel ve ekonomik yaşamda karşılaştıkları
ayrımcılığın, kadına yönelik şiddetin, kadın
cinayetlerinin ortadan kalkması için tüm gücümüzle mücadelemize devam
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Talebiniz ne konuda Sayın
Milletvekilim?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, KEFEK üyesiyim. Daha önce de söz istemiştim,
sıram gelmedi. Kadınlar Günüyle alakalı kısa bir söz
istiyorum.
BAŞKAN Hayır, Kadınlar Günüyle
ilgili sadece kadın milletvekillerimize söz veriyorum.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Ama
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesiyim
BAŞKAN Sizler diğer zamanlarda çokça
konuşuyorsunuz. İlerleyen zamanda inşallah konuşmak için
başka bir fırsat bulursunuz.
Teşekkür ederim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağım. On
dakikalık süreyi soru ve cevap arasında eşit şekilde
paylaştıracağım.
Sorulara başlıyorum.
Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana sorum: 2011 yılından
önce Hatayda açlık sınırının altında kaç
kişi vardı, bugün itibarıyla kaç kişi var?
Yine, bildiğiniz gibi, yanı
başımızda, Hatay ilimizin yanı başında
savaştan dolayı 400 bin Suriyeli mevcut ve dolayısıyla
şu anda on binlerce işsiz var. Hatayda işsizliği gidermek
adına projeler üretiyor musunuz, ne tür projeler üretiyorsunuz? Ciddi bir
sıkıntı var Hatayda, en yakın zamanda çözmenizi diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dün Maliye Bakanımıza bir soru
sormuştum, soruma cevap alamadım. Bu sorumu tekrar etmek istiyorum.
Sorum, Diyarbakırda mağdur duruma
düşen esnafla ilgilidir Sayın Bakan. Gerçekten, Suru örneklersek
nüfusun büyük bir kesimi göç etti, esnaf kardeşlerimiz burada
müşterilerini kaybetti. İki gün önce telefon eden esnafımız
Çay, şeker parasına, 50-100 liraya muhtaç duruma düştük. der.
Sayın Bakanım, burada müşterisini
kaybeden, gerçekten, mağdur duruma düşen esnaflarımıza
yönelik herhangi bir tedbiriniz var mıdır? Borçlarının
ertelenmesi, ucuz kredi, buna benzer herhangi bir tedbir aldınız
mı? Açıkça bunu öğrenmek istiyorum. Dün vatandaşlardan
bahsettiniz. Vatandaşları da önce sormuştum. Buradan da sesimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugüne kadar yurt içinde veya yurt
dışında Sayın Davutoğluna veya Sayın Recep
Tayyip Erdoğana hediye edilen, bağış edilen para veya
menkuller var mıdır, varsa ne kadardır, 3628 sayılı
Yasa uyarınca bu hediyeler Bakanlığa bildirilmiş midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de iki gün önce Sayın Bakana
sormuştum: 657ye tabi 4/Clilerin durumu ne olacak? Başbakan söz
vermişti. Kadroları ne zaman verilecek?
Ayrıca, havacılıkla ilgili, EUROCONTROL,
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Devlet Hava Meydanlarına
birtakım ödemeler yapıyordu hem personel için hem
yatırımlarıyla ilgili, bu konularda da cevap alamadık.
Bir de güneydoğudaki terör nedeniyle
okulları boşaltılıp öğretmenleri çekilen ve üniversite
imtihanlarına hazırlanan öğrencilerle ilgili ne gibi tedbir
aldınız? Bunların mağduriyetiyle ilgili herhangi bir
işlem yapacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bugün
özel bir gün, 8 Mart Kadınlar Günü. Bugünün kadınlara atfedilmesini
istiyorum. Bir şey söylemek istemiyorum. Kadınlar ne kadar özgürse
dünya o kadar özgürdür diyorum. Hayatın var oluş sebebi onlardır
diyorum. Onlara sağlıklı, güzel bir yaşam diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Bakan,
birkaç kez gündeme geldi ama çok tatmin edici bir cevap oluşmadı.
Özellikle, köprü ihalesindeki kamu yararı mantığını
izah etmenizi
Bilgilenme adına soruyoruz.
Köprüden 135 bin geçiş
sağlanmadığı takdirde -ki bu 5 saniyede her şeritten 1
aracın geçmesi anlamına geliyor, teknik olarak da çok zor- bu
araçların eksik kalan kısmının vatandaşın
cebinden ödeneceği bilgisine dayanarak bu uygulamanın kamu
yararı mahiyeti hakkındaki görüşlerinizi almak istiyoruz.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Şu anda 250 bin
geçiyor, 250 bin.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursa 4üncü büyük şehrimiz ve ihracatta da
İstanbuldan sonra 11,6 milyar dolarla 2nci sırada fakat bütçeye
aktardığı vergi oranında yatırımlardan
payını alamıyor. Önümüzdeki dönem için Bursaya
yatırımlar anlamında ne kadar ayırdınız, onu
merak ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yıllardır düşük ücretlerle, aşırı mesailerle
çalıştırılan ve yetmiş yedi gündür grevde olan Gebze
SCA Yıldız işçileri geçtiğimiz günlerde Ülkerin
İsveçli ortağı SCAnın Şişli Beytem
Plazasına giderek yetkilerle görüşmek istemiştir.
Haklarını istemek için yedi saat boyunca bekleyen işçilere polis
barikatları kurulmuştur ve sonra da aynı polisler
tarafından beyefendilerin bulunduğu plazadan zorla
çıkartılmışlardır. Anayasal haklarını
kullanarak greve giden ancak sendikal hakları da yok sayılan
işçi kardeşlerimiz ne zaman muhatap bulabilecek ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu konuda bir şey yapmayı
düşünüyor mu?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan Hürriyet.
Şimdi, cevaplar için
Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
NAĞCİ AĞBAL (Bayburt) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Topalın Hatayla ilgili
sorduğu soruyla ilgili olarak, Suriyeden devlet terörü nedeniyle ülkemize
gelen bu insanlarımızla ilgili devlet olarak bugüne kadar tamamen
insani yardım amaçlı her türlü gayreti gösterdik, millet olarak da
büyük bir misafirperverlik gösterdik. Tabii ki bu sırada özellikle
Suriyeden gelen vatandaşlarımızın yoğun olduğu
illerde birtakım sosyoekonomik ihtiyaçlar ortaya çıktı; devlet
olarak da, Hükûmet olarak da bunlarla ilgili olarak gerekli tedbirleri
alıyoruz. Özellikle işsizlikle ilgili olmak üzere Çalışma
Bakanlığımızın mutlaka Hatay ilinde de
yaptığı çalışmalar vardır ama uygun görürseniz
hem valilikten hem de Çalışma Bakanlığından detaylı
bilgi alalım, bir sonraki soruda inşallah ona cevap veririm.
Sayın Tor Diyarbakırdaki bu terör
olayları nedeniyle ortaya çıkan bu mağduriyetler konusunda ne
yaptığımızla ilgili bir soru sordular. Biliyorsunuz, bu
terörün yaralarını sarmak için devlet olarak, Hükûmet olarak
elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz ama Bakanlık olarak
sanıyorum kasım veya aralık ayı içinde oradaki
esnafımızın vergi borçlarıyla ilgili bir düzenleme
yaptık. Bu kapsamda, vergi kanunlarının uygulanması
bakımından o alanlarda mücbir sebep hâli ilan edildi. Mücbir sebep
hâlinin 1 Aralık 2015 günü itibarıyla başlaması, 29/2/2016
günü itibarıyla sona ermesi ve 31/8/2006 tarihine kadar ödenmesi gereken
vergilerin de ödenmesi öngörüldü. Konuyla yakından ilgileniyoruz.
Esnafımızla ilgili olarak vergi kanunları bağlamında
yapılması gereken ilave bir ihtiyaç olduğunda da bu konuyu
değerlendirir ve vatandaşlarımızın
sıkıntılarını gideririz. Ama o bölgede esnafımızın
da o bölgede yaşayan vatandaşlarımızın da günlük
ihtiyaçlarının karşılanması, barınma, yeme içme
ve tekrar hayatın normallleştirilmesi bakımından da
Hükûmetimiz yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Bu
kapsamda, bir eylem planı Sayın Başbakanımız tarafından
açıklanmıştır. Başbakan Yardımcımız
Numan Kurtulmuş Bey, Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz
Bey bu konuyla ilgili olarak bakanlıklar arası koordinasyonu da
sağlamaktadır. Dolayısıyla, inşallah, yakında bu
yaraları da saracağız.
Sayın Tanal Bu hediyelerle ilgili olarak bir
bilgi var mı Bakanlık olarak? diye sordular. Bakanlık olarak
bizde bir bilgi olmaması gerekir, onu ifade edeyim.
Sayın Ahrazoğlu 4Clilerle ilgili Hükûmet
olarak ne yapmamız gerektiği konusunda bir değerlendirmede
bulundu fakat biz, biliyorsunuz, özelleştirme sonrası
kardeşlerimizin mağdur olmaması için bu işçilerin geçici
personel statüsünde kamuda istihdamını sağladık. Daha önce,
on ay olan çalışma süreleri on bir ay yirmi sekiz güne
çıkarıldı. 2010 yılından itibaren de ücretlerinde,
aylıklarında, mali ve sosyal haklarında önemli
iyileştirmeler sağlandı. 2004-2016 döneminde geçici personelin
maaşlarında yüzde 317 ile yüzde 367 arasında değişen
oranlarda artış sağlanmıştır. Bunu da ifade
edeyim.
Bu EUROKONTROL konusu, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi EUROKONTROLe vermiş olduğu hizmetler
kapsamında buradan bir gelir elde etmekte. Elde ettiği geliri de
farklı gruplarda personel maaşlarına yansıtmakta.
EUROKONTROL bir grup personelin maaşlarının tamamını
karşılıyor, bir grup personelin maaşlarının bir
kısmını karşılıyor, bir grup personelin
maaşlarını da hiç karşılamıyor. O, sunulan
hizmetin niteliğine bağlı olarak belirlenmiş bir durum.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, EUROCONTROLe sunulan hizmetler
bakımından farklı. Dolayısıyla, burada Devlet Hava
Meydanları İşletmesinde uygulanan sistematiğin Meteoroloji
Genel Müdürlüğünden farklı olduğunu ifade edeyim. Zamanında
Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzde de bu konuda çalışmalar
yapmıştık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Burada önemli olan EUROCONTROLden gelen kaynaklarla ücretlerin
iyileştirilmesiydi ama biz zaten genel anlamda kamuda ücret
eşitlemesiyle ilgili önemli bir düzenlemeyi de yaptık.
Sayın Erdem köprü ihalesine ilişkin olarak
değerlendirmelerde bulundu. Bütün bu köprü geçişine ilişkin,
başta Karayolları Genel Müdürlüğü ve Kalkınma
Bakanlığı olmak üzere, ilgili kamu kurumları bu konuda
trafik geçişine ilişkin olarak orta ve uzun vadede ekonominin büyüme
ve gelişme performansına bağlı olarak projeksiyonlarda
bulunuyor. Bunlar tamamen teknik çalışmalarda
O bölgedeki ekonomik
gelişme düzeyinin ileride ne olacağına, ulaşım
yolları bakımından o bölgede nasıl bir trafik beklentisi
olduğuna ilişkin çok kapsamlı, teknik çalışmalar
yapılıyor ve bütün bu projelerde, trafik akışındaki
gelişmeye bağlı olarak bunun mali sürdürülebilirliğine
ilişkin de tahminlerde bulunuyor. Bugüne kadar, mesela havacılık
sektöründe yapılan bu uygulamalarda çoğunlukla, her zaman için
hesaplanan yolcu sayısından daha fazla yolcu sayısı
gerçekleşmesi olmuştur ve devlet de bu şekilde daha fazla
gerçekleşen yolcudan dolayı da ilave gelir elde etmiştir.
Dolayısıyla, Türkiye büyüyen bir ekonomiye sahiptir. İstanbul,
Avrupa ve Asyayı bağlayan önemli bir köprü noktasındadır.
Ekonomimizdeki son on dört yıldaki gelişmeyi dikkate
aldığımızda, önümüzdeki dönemde Türkiye'ye ilişkin
sadece bizim değil, uluslararası kuruluşların da
yapmış olduğu büyüme projeksiyonlarına
baktığımız zaman bu tahminlerin gerçekçi olduğu
görülecektir.
Sayın Kayışoğlu Bursadaki vergi
gelirleri ile yatırım konusunda bir değerlendirmede bulundu.
Doğru, bizim Bursamız
Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir
illerimiz de gerçekten, vergi gelirlerimizde önemli bir pay sağlıyorlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 15- (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b)
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay
Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Başkanı,
ç) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve
Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere
ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu
bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici
kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum
başkanları,
f) Diğer hükümlerini
Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde siyasi parti
gruplarına söz vereceğim.
Siyasi parti grupları adına ilk
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün 8 Mart nedeniyle
arkadaşlarımız açılışta dilek ve temennilerini
ilettiler ama tabii, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle ben de bu Gazi
Meclisin kurulmasında, cumhuriyetimizin kurulmasında önemli yeri olan
kadınlarımızla ilgili Mustafa Kemal Atatürkün şu sözüyle
onları hatırlamak ve kutlamak istiyorum; diyor ki Ulu Önder Atatürk:
Dünyada hiçbir milletin kadını Ben Anadolu kadınından fazla
çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu
kadını kadar emek verdim. diyemez. Erkeklerden kurduğumuz
ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız
işlemiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve
kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, kış demeyip
cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o
fedakâr, o ilahî Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü, hepimiz,
bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükranla
ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim. diyor. Ben de onun sözleriyle
kadınlarımızı tekrar kutluyorum.
Şimdi, bunun arkasından, önceki
tartışmada söze girmedim, konuşma sıram olduğu için
ama Sayın Bakanın söylediklerinden sonra da dün özür
dileyeceğimi söylemiştim; Sayın Bakan, artık, sonunda,
zorlaya zorlaya da olsa bu borçların hukuka uygun bir şekilde
silindiğini kabul etmiş oldu. Yani biz de soruyorduk. Biz hukuka
uygun mu, değil mi demedik, defalarca sorduğumuz, Bu
şirketlerin borçları silindi mi, silinmedi mi? idi. Olur ya,
İnternette, siz, birçok şeye montaj dediniz, şantaj
dediniz, TÜBİTAKta
Davalar açıldı, görevden alındı,
buna da montaj dersiniz diye
Dolaşan bir Uzlaşma Komisyonu
tutanağı var; sayenizde tüm bu tutanakların doğru olduğunu
ve o uzlaşmaların Merkezî Uzlaşma Komisyonu tarafından tutanağa
geçirildiğini ve bunların doğru olduğunu bize söylemiş
oldunuz. Teşekkür ediyoruz. bugün itibarıyla bunu öğrendik.
Yalnız, burada bir husus var Sayın Bakan
düzeltmemiz gereken. Ben size önceki günkü konuşmamda Sayın Bakan, o
zaman bu vergi cezasını yazan vergi denetmenleri,
müfettişlerimiz, maliyeciler yanlış mı yapıyorlar, bu
raporları düzenleyenler yanlış mı yapıyorlar?
Onları töhmet altında bırakıyorsunuz böyle söyleyerek.
demiştim, siz çok daha net bir şekilde, bugün, Merkezî Uzlaşma
Komisyonundaki arkadaşlarımızın hepsinin şerefiyle,
namusuyla işi yaptığını söylemişsiniz, Allah
razı olsun. Ama sonucunda diyorsunuz ki: Yazılan bir raporun
değerlendirilmesi sonucunda idare ile mükellef arasında bir noktada
uzlaşmayı sağlamaktır. Bakın, ne diyor Sayın
Bakan: İdare ile mükellef arasında bir noktada. O nokta
sıfıra gidiyor; mükelleften tarafa gitmiş, idareyle alakası
kalmamış. Sıfırladığınız zaman, o arada
bir nokta mı oluyor, yoksa en uçta bir nokta mı oluyor, onu sizin
takdirlerinize bırakıyorum.
Bir de şimdi Bu söylediğiniz bütün
iddialar geçersizdir. Rapora bakar idare; kararlara, tebliğlere uygun mu.
diyor. Ama en vahim yeri burada, az önce söylediğim kısmı.
Tutanaktan okuyorum, bunu aynen okuyorum yani yorum yapmadan okuyorum.
Sayın Bakan diyor ki: Eğer mevzuata uygun olsaydı bu vergi
alınırdı. Mevzuata uygun olduğunu kim iddia ediyordu? Kendi
kendinize hem savcı hem de hâkim olup da burada hüküm kuruyorsunuz.
Dolayısıyla, temcit pilavı gibi, aynı konuyu bir şey
olmadığı hâlde buraya getiriyorsunuz.
Sayın Bakan, o vergi cezalarını biz
kesmedik. Tutanağa koyduğunuz, yukarıdan aşağıya,
2005 yılından 2009a kadar olan 2-3 sayfalık vergi ziyaı
anapara cezalarını biz kesmedik, onu da Maliyeciler kesti.
Şimdi, siz, Merkezî Uzlaşma Kurulundaki arkadaşlarınızı
aklıyorsunuz; bunu hazırlayan bütün maliyecileri, vergi
denetmenlerini, vergi müfettişlerini -o zaman- hukuka uyarsız rapor
hazırlamakla suçluyorsunuz. Oldu mu şimdi bu? Yani, ben anlamıyorum.
O raporların hepsini yıllardır bu memlekete hizmet eden vergi
müfettişleri kesiyor yani biz kesmedik. Biz sadece size bu dolaşan
belgelerin, Uzlaşma Kuruluyla ilgili rakamların doğru olup
olmadığını sorduk.
Ben bu konuyu gerçekten önemsiyorum. Hukuka -tabii
ki- uydurulmuş bir şekilde Sayın Bakan söylüyor ama bu bize
normal gelmiyor, bunu anlayışla karşılamanızı
söylüyoruz. Biz, size bunda nasıl
uzlaştığınızı soruyoruz.
Sıfırlamışsınız idareyle arasında ama
şimdi, biz, burada, günlerce, saatlerce yolsuzluk dosyalarını
konuştuk; burada oylandı, aklandı. Bunun içerisinde Sabah-ATV
grubu fezlekeleri önemli bir yer tutuyordu. Bunun içerisinde de adı geçen şahıslardan
bir tanesinin bir havuza 100 milyon dolarlık para attığı
söyleniyor. Şimdi, bakıyoruz, aynı kişinin ismi orada
geçince biz bundan şüphelenmeyelim mi yani? Siz hukuka uygun olarak
silmiş olabilirsiniz ama bir savcının iddianamesi içerisinde
aynı kişinin, başka yerde, bu havuza para attığı
iddia ediliyorsa bu 100 milyon doları acaba nereden buldu bu adam?
Bankadan kredi alacakmış, vazgeçmiş. diye bir iddia
vardı. Vergide de, eğer, silindiğini görürsek Burada ne var?
diye sorgulamamız milletin bize verdiği muhalefet görevinin bir
gereğidir Sayın Bakan. Nasıl yapacağız? Şimdi, o
zaman, şöyle söylememiz lazım: Ben tekrar özür diliyorum kendisinden,
hukuka uygun olarak silinmiş!
Bir daha söylüyorum: Hukuka uygun olarak silinen
şeyleri soralım bakalım. Cengizi kabul etti Sayın Bakan.
ELEKTROMED firmasının
Ben adını verdim artık,
adını da veriyorum, benim hakkımda dava açılırsa
artık
Onların vergi mahremiyeti varmış ya, onun için. Ben
nasıl olsa vergi incelemecisi değilim, müfettiş de değilim.
Ben bulduğum bilgiyi kamuoyuna, açık kaynaklardan bulduğum için,
herhâlde, orada da yine medyayı yargılarlar. Tekrar ediyorum: Hukuka
uygun olarak alınan vergiler, bunlar, silinen vergiler doğru mudur?
ELEKTROMED deyince, ilave ediyorum: Kanal
Anın
Bunları da söyleyelim ki, hani, niye
şüphelendiğimizi bilsin Sayın Bakan diye. Dün de sordum, bu da
hukuka uygun bir şekilde silinmiş olabilir: Tutanaklar doğru
mudur? 57,4 milyon anapara. 81,7 milyon ceza kesilmiş; alınan sadece
5,8 milyon, anaparası. Yani, 135 küsur milyonluk bir silme. Peki,
Türkerleri de söyledim. Ben Uygun. ya da Uygun değil. demiyorum,
Sayın Bakan hukuka uydurduklarını söylüyor. 23,9-24 milyon,
alınan 6,9 milyon; 39,9-40 milyon tamamen sıfırlanmış.
Hani, idare ile mükellef arasında bir noktaymış ya, geldiği
yer yine sıfır, ibrenin sağ tarafına geçmiş.
Dün ecza deposunu söyledik, dedik ki: Bir
incelemeciyi, bir vergi denetmenini, vergi müfettişini, denetim
elemanını tam rapor hazırlarken bütün denetimi yaptıktan
sonra değiştirdiniz mi, değiştirmediniz mi?,
İstediğimiz anda değiştirebiliriz. diyorlar. İyi de
yani bittikten sonra, her şeyi inceleyen bir müfettiş
sağlık sorunu yoksa, yurt dışı görev yoksa, başka
bir şey yoksa
Onu da anlamadık, mantığı varsa, bize
anlatırlarsa seviniriz.
Aynı şekilde söyledik dün, Akfenle ilgili
de aynı bu tutanaklarda vardı. Başka bir şey: Albayraklar,
yine medyayla ilgili kısımda Hükûmete yakın bir şey. Bizim
bundan şüphelenmemizden daha doğal ne olabilir ki? Aynı
şekilde sordum. 54,6 silinenle 55,7 milyarlık ceza 1,2ye
düşmüş. Bak bunda birazcık idare ile mükellef arasında bir
nokta. Yine sıfır değil ama 55ten 1,2ye düşmüş
arkadaşlar, uzlaşma bu. E, peki, ne yapacağız? Ben 420 küsur
diyordum, sağ olsun, dün itibarıyla Sayın Bakan kabul
ettiğine göre, hepimize söven Cengiz İnşaatınki 424,4
milyon. Yani, biz bundan şüphelenmeyelim mi? Şimdi, siz 100 milyonluk
havuza dolar olarak para isteyin, sonrasında bunlar
Efendim, bize
şunu demeyin: Yargılandı, yargılanmadı, haklı
O da hukuka uyduruluyor ama bunlar gerçek mi, değil mi dedik. E,
gerçekmiş. Biz hukuka uygun değil dememiştik.
Sayın Bakana açıklamalarından
dolayı teşekkür ediyorum. Bu bütçenin başında demiştim
ki: Sayın Başbakan konuşunca hayal
kırıklığına uğradım. Yine ona
Mevlânanın sözleriyle seslenecektim, diyor ki Mevlâna: Ne olursan ol,
yine gel. Biz hukuka uygun olarak yaptıklarını kabul edelim.
Yolumuz insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur. diyen Hacı
Bektaşın ve Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz. diyen
Yunus Emrenin dizeleriyle sizlere veda ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Birleşime kırk dakika süreyle ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Siyasi parti grupları adına söz vermeye
devam ediyorum.
Şimdi, 15inci madde üzerinde ikinci
konuşmacıya söz vereceğim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Alican Önlü, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Önlü.
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Konuşmama başlamadan önce, Zarifeler, Beseler, Sakineler, Pakizeler,
Fatmalar ve Seveler gibi teslim olmayıp da direnen, tüm yüreği
özgürlük sevdası için çarpan kadınların 8 Mart Kadınlar
Gününü kutluyorum.
2016 Yılı Merkezi Bütçe Yasa
Tasarısının 15inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki maddede belirtilen
kurum ve yürütme faaliyetleri üzerine çokça şey söylenebilinir. Ancak, bu
temel kurumların adının geçtiği her yerde teknik bütçe
mevzuatı dışında oldukça büyük kitle trajedilerinin göze
çarptığını ifade etmek zorundayız.
Cumhurbaşkanlığı,
Başbakanlık, Sayıştay, Maliye Bakanlığı ve
daha birçok bakanlığın adının geçtiği yerde binlerce
şerh koymak bugün insani ve vicdani bir sorumluluk hâline gelmiştir.
Zulmün, işkencenin, kadın bedenine yönelik bütün
saldırıların zeminini yeniden ve yeniden üreten bu kurumsal
işleyişler, sorun çözen değil, bizzat sorunun kendisi
olmuştur.
Hukuksuzluğunuza şerh koyuyoruz, hukuk
tanımazlığınızı da tanımıyoruz.
İnsanlık onuru adına yolsuzluğa,
hırsızlığa, emek sömürüsüne, ranta, talana karşı
sonuna kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Maalesef, artık bu kurumlar ve yürütme
faaliyetleri, evrensel standartları ve hukuku geçtik, iç hukuka dahi
artık dayanmamaktadır.
Osmanlının son dönemindeki İttihat
ve Terakkinin Anadolu'yu halklar mezarlığına çeviren
politikaları bugün bu kurumların rehberi olmuştur. Dönemler
farklıdır ama kurumlar ve icraatları aynıdır. O gün de
devlet derindi, bugün de derin. O dönem Enver Paşaya bağlı
Teşkilat-ı Mahsusa faaliyet yürütürken bugün saraya bağlı
esedullah timleri aynı rolü üstlenmiş durumdadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1915 Ermeni, 1925 Şeyh Sait,
1937-1938 Dersim, Maraş, Çorum, Gazi, Sivas, Gezi, Roboski, Cizre; hepsi
aynı aklın ama farklı dönemin icraatlarıdır. Bu
benzetmeler farazi değildir. Kürtlere yönelik imha, inkâr ve asimilasyon
politikalarının kökeni Osmanlıların son dönemlerine
dayanmaktadır. Yeni kurulan devletin kodlarını ise tek dil, tek
millet, tek din oluşturuyordu. Bu tekçi zihniyet, bir halklar bahçesi olan
Anadolu ve Mezopotamya'yı âdeta bir mezarlığa çevirdi. Türkiye
Cumhuriyeti, ilk yıllarında Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe giren 27 maddelik Şark lslahat Planıyla Kürt
sorununu, şiddet, baskı ve asimilasyonla çözme hedefini önüne
koymuştu. İşte bu plan, 1925'te Şeyh Sait, 1930da
Ağrı Zilan, 1937-1938de Dersim başta olmak üzere, birçok
katliamı gerçekleşmiştir. Dersim'e yönelik gerçekleştirilen
katliamlar bugün iktidar partisi yetkilileri tarafından
kınanmış, bizzat şimdiki Cumhurbaşkanı Dersim'de
yaşananlar, Dersim'de devletin işlediği katliamdır.
diyerek özür dilemişti. Özür sonuçta bir sözdür, özür dilenir ama
katliamın sonuçlarını ortadan kaldıran bir siyaset
izlenmeden özür dilemenin hiçbir anlamı ve faydası yoktur. AKP,
saray, bırakalım, geçmişte yaşanan katliamların
izlerini ortadan kaldıracak adımları atmayı, bugün
Şark Islahat Planını rehber alan çökertme ve master
planlarıyla yeni katliamlar devreye sokmaktadır. Şimdi sormak
gerekiyor, çökertme ve master planlarının yüzyıldır
Kürtlere karşı uygulanan inkâr ve imha planlarından farkı
nedir? Bugün master planıyla AKP Hükûmeti Şark lslahat Planını
güncelleştirip uygulamaya sürmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz 2014 Eylül ayında
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Genelkurmay
Başkanlığına bir çöktürme planı hazırlayıp
sundu. Bu plan savaş simülasyonuna çevrilerek çöktürme planı olarak
Hükûmete sunuldu. Bu plan Sri Lanka'da Tamillere karşı 2009'da
uygulanan soykırım harekâtını rehber
almıştır. Buna soykırım diyen biz değiliz.
Bugün Sri Lankada katliam yapan yetkililer uluslararası ceza mahkemesinde
yargılanmakla karşı karşıyadır.
Görüyoruz ki AKP Hükûmeti Kürt sorunu konusunda
tarihte de, günümüzde de kendisini katliamlara kilitlemiş ve bunu kendine
rehber almıştır. Mevcut savaş simülasyonlarıyla bu
plan 15 bin Kürt'ün katledilmesini, 300 bininin toplama kamplarına toplatılmasını,
7-8 bin arasında tutuklamaların gerçekleştirilmesini
hedeflemiştir.
Bu plana göre özel polis kuvvetleri ve özel askerî
komandolar eşliğinde ordu güçleri şehirleri kuşatarak
mahallelere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek. Bugün Cizre, Nusaybin,
Silopi, Sur, Dargeçit ve Silvan'da uygulanan yöntemler bunlardır. Ablukaya
alınan yerleşkelerde yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri
dönüş koşulları ortadan kaldırılacak ve kitlesel
imhalar, tutuklamalar ve boşaltmalarla yerleşkeler sözde huzura kavuşturulacaktır.
Bu savaş simülasyonunda, imha planında
sivil halka yönelik olarak atılacak adımlar tek tek
uygulanmıştır. Şark lslahat Planı'ndan çökertme,
çöktürme ve master planına gelinmiştir. Çözüm süreci bozulmasın,
analar ağlamasın. diye yola çıkan bir Başbakandan
şimdiki saraya nasıl gelindi? Bugün
yaşadıklarımızın daha önceden
planlanmadığını, reaksiyonel politikalar olduğunu
düşünmek bir saflıktır, çokça da hendekler diye dile
getiriliyor ya. 2014te planlanıp işte bugün hayata sürülendir.
Başbakan Davutoğlu, 2014 yılında
katıldığı bir televizyon programında güvenlik
güçlerine "Hazır olun, zamanı geldiğinde emir
vereceğim." diyordu, çözüm süreci yürütülürken bugünkü imha
saldırılarını hazırlıyor ve karanlık
faaliyetler içinde bulunuyordu. Roboski, Cizre, Sur ve daha nice zulüm AKP'nin,
sarayın bizatihi sorumluluğunda gerçekleşmiştir.
Bugün, Cizre'de, Sur'da yaşananlar,
kadınların, çocukların diri diri yakıldığı
korkunç katliamların emrini verenlerin ve yapanların nasıl
çığırından ve hukuktan çıktığı
şimdi görülmektedir. İnsanlığa karşı suç
işliyorsunuz. Hukuk önünde bu halka ve insanlığa siz hesap
vereceksiniz.
Dersim 1938 ile Cizre 2016 zulmü aynı
zihniyetin ürünüdür, aynı zihniyetli güçlerin icraatıdır. Söz
konusu olan Kürtler olunca sarayıyla, Hükûmetiyle, Genelkurmayıyla,
medyasıyla, kalemşorlarıyla tek vücut oluyorsunuz. Saray,
Başbakan, ordu mensupları, kolluk kuvvetleri, mülki amirler,
bürokratlar bu suçun ortağıdır. Bunun üzerinden yüz yıl
geçse de yargılanacaksınız, bu suçun utancı kuşaklar
boyunca sürecektir.
Katliam politikalarının bir an önce son
bulması, operasyonların durdurulması gerekiyor. Ülkemizdeki
barışın, çözümün önündeki en büyük engel Cizre'deki bodrumlarda
insanları canlı canlı yakanlardır. Bunlarla
hesaplaşmadan, bunlara hukuk önünde hesap sormadan barış ve
çözümün gelişmesi zordur.
Bakın, 1937'de Dersim önderi Seyit
Rızanın darağacına çıkarılırken
söylediği sözler: "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş
edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size
dert olsun."
Bugün, Cizre'de vahşet bodrumlarında
katledilen Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunçun da son
sözleri: "AKP faşizmine Cizre halkı olarak diz
çökmeyeceğiz. Kalan insanlarımız bizimle gurur duysun."
demiştir. İnsanlık ve bizler sizinle gurur duyuyoruz. Bu
benzerliği görün, bundan ders çıkarın. Çökertme
planınız ve imha çabanız boşadır.
Elli beş saniye süre var. Bir önceki
konuşmada yanlış bir anlaşılma vardı. Orada
AKPnin bölgeye görevlendirdiği milletvekili arkadaşların bir
kayyum olarak nitelendirilmesi
Böyle bir hakkı, böyle bir
sorumluluğu yoktur demek istemedim. Biz de milletvekilimizin
olmadığı birçok ile gidip çalışma yürütüyoruz.
Söylemek istediğim, eğer gittiğimiz illerin inancı,
kültürü, değer yargılarının dışında başka
bir şey dayatılıyorsa kayyum olarak söyledik, yoksa niyetim
Tabii ki her arkadaş, her milletvekili istediği her yerde görev
alacaktır, çalışma yürütecektir.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Vekilim,
Hayati Beyin tekzibini de hatırlatın!
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) Bir diğeri,
sapık fetva dediğim, verilen fetvaların
sapıklığı değil, o dönem
Kızılbaşlık sapıklıktır. diye verilen
fetvaları ifade etmek istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önlü.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) 60a göre bir
açıklamada bulunabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı,
mikrofonunuzu açıyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Tunceli Milletvekili Alican
Önlünün 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Milletvekilleri Türkiye'nin vekilleridir,
Türkiye'nin her yerinde görev yaparlar; halktan bu yetkiyi
almışlardır ve halkla temas çerçevesinde bir görevi ifa ederler.
O yüzden, orada yapmışlar, burada yapmışlar fark etmez.
Değerli hatip konuşmasında
İttihat Terakki ile bugün arasında bir özdeşleşme kurarak
Eskiden Teşkilat-ı Mahsusa vardı, şimdi de sarayın
esedullah timleri var. şeklinde bir ifadeyle devletin hukuk temelinde,
meşruiyet esasında teröre karşı vermiş olduğu
mücadeleye şaibe düşürmeye çalışıyor. Biz bütün
bunların niçin yapıldığını biliyoruz. Orada
devletin yürüttüğü mücadeleyi gölgeleyerek terör örgütünün
yapmış olduğu haksızlıkları, zulmü, oradaki halka
karşı zalimane, despot, faşizan uygulamalarını göz
ardı ettirmek, dikkatleri başka yerlere çekmek stratejisinin bir
parçası. Biz biliyoruz, halkımız da biliyor ama bir kez daha
bunun altını çizmek istedim. Bu konuşma bildik bir konuşma.
Halkımızın takdirine.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Siyasi parti grupları adına
üçüncü söz hakkı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna aittir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gürsel
Tekin, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL TEKİN (İstanbul)
Sayın Başkanım, sayın milletvekillerimiz; öncelikle, ben de
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum ama sadece kutlamak değil,
birçok kadın arkadaşlarımız da burada konuşma
yaptı, buranın bir kutlama mekânı değil, aynı zamanda,
bir çözüm mekânı olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Bugün, yürütmeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım ama izin verirseniz, kadın günümüzle ilgili, genelde
biz, kadınlar şiddete ya da ölüme maruz kaldıkları zaman
bunları kınamaya başlıyoruz ama unutmamalıyız ki
insanların en önemli sorunlarından bir tanesi barınma
hakkıdır, yuvalarıdır. Bugün sabahleyin bir icra dairesine
gittim, icra dairesinde 8 kadınımızın evlerinin nasıl
satıldığına tanıklık ettim, vicdanım
yaralandı; onu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elbette, bu sorunlar çözülmeyecek sorunlar
değildir. Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisinin kanun teklifi olarak
vermiş olduğu aile sigortasına baktığınızda,
aslında sosyal devlette olması gereken aile sigortasının en
azından kadının ekonomik özgürlüğüyle ilgili çok önemli
işlev göreceği inancı içerisindeyim. İnşallah, iktidar
partisi bunu aşağıya, Genel Kurula indirirse oy birliğiyle
bu vesileyle kadınlarımızın en azından ekonomik
özgürlüklerine kavuşması için önemli bir çaba sarf etmiş oluruz.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başkanım; geçen hafta Anayasa Mahkemesinin almış
olduğu karardan dolayı Sayın Cumhurbaşkanı gerek 2
gazeteci arkadaşımızla ilgili gerek MİT Yasasıyla
ilgili çıkan karara tepki göstererek bu kararları
tanıyamayacağını ve bu kararları yok
saydığını ifade etmişti. Bunun üzerine, Hükûmet
Sözcüsü Sayın Bakana bu soru sorulunca Sayın Bakan haklı olarak,
yürütmenin bir mensubu olarak Sayın Cumhurbaşkanının
ifadesi kendi kişisel düşüncesidir. diye söylemişti ama ne
yazık ki Parlamentoda birçok milletvekili
arkadaşımızın olağanüstü tepkisi oldu, yürütmenin
başının Sayın Erdoğan olduğunu ifade ettiler.
İç politikamızda, kamuoyumuzda bunlar belki zaman zaman tolere edilebilir
ama Avrupada çok ciddi sıkıntılarla karşı
karşıya kaldığımızı sizlerle paylaşmak
istiyorum. Özellikle son iki gündür Sayın Davutoğlunun da tanık
olduğu bu Avrupa Birliği süreci ve 3 milyar euro meselesi.
Değerli arkadaşlar, defalarca Hükûmet
yetkilileri şunu ifade ettiler
Aslında, çok da insani bir
davranış değildir yani Türkiye olarak mazlum halklara burada ev
sahipliği yapıp daha sonra o insanların bedeni üzerine bir
pazarlığın yapılmasının çok insani bir
davranış olmadığını da ifade etmek istiyorum.
Mümkünse o 3 milyar euroyu da reddetmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, izin verirseniz
Sayın Erdoğan Sayın Başbakan parayı alır gelir.
dedi. Şimdi, gerçekten çok ciddi bir sıkıntıyla
karşı karşıyayız. Belki başka ülkelerde uçakla,
çantayla para transferleri olabilir. İçinizde birçok belediye
başkanı olan, kamuda görev yapan, bakan arkadaşlarımız
Avrupa Birliğinin çok kurallı olduğunu çok iyi bilir,
ödemiş olduğu, vermiş olduğu her kuruşun nasıl
harcanacağını denetleyen bir kurumdur, bunu hepimiz çok iyi
biliriz. Bu paralar gelecekti ama AB komiserinin pazar günkü ifadesini sizlerle
paylaşmak istiyorum: Türkiyeye verilecek 3 milyar euroyu AB yönetecek.
açıklamasına rağmen Sayın Erdoğanın
çıkıp Sayın Başbakan temenni ederim ki parayı
alır gelir. açıklamasını yapması dikkati çekti. AB
Komşuluk Politikaları ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Hahn
hafta sonunda Türkiyeye bir ziyarette bulundu ve ziyaret sırasında
yaptığı açıklamada çok açık cümlelerle Türkiyeye
verilecek 3 milyar euronun AB tarafından yönetileceğini söyledi.
Hahn, verilecek 3 milyar euronun çoğunlukla Dünya Gıda Programı,
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği, UNICEF
tarafından kullanılacağını ifade etti. Hatta ilk
paranın Dünya Gıda Programına verildiği ve bunun miktarının
da 400 milyon euro olduğu söyleniyor. Ama bizim iç kamuoyumuzdaki
tartışmaya baktığımızda biz hâlen para
bekliyoruz. 3 milyar euronun gelip gelmeyeceği konusu ciddi bir
tartışma konusu. Bu parayı kullanan şahsın da ifadesi,
bu paranın parça parça kullanıldığını ve
Sayın Davutoğlunun ne kadar zor durumda
kaldığını da izin verirseniz şurada sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yani görünen o ki
yürütme sadece burada bizim iç kamuoyumuzda değil, aynı zamanda
uluslararası kamuoyunda da ciddi bir sorun hâline gelmiş. Bu sorunun
çözülebilmesi için öncelikle bizim yasama, yürütme ve yargı konusundaki
kararlarımızı ve düşüncelerimizi netleştirmemiz
lazım. Başta Parlamento üyeleri olarak bizlerin kimin yürütmenin
başı olduğunu... Çünkü çok tartışma konusu.
Anayasamıza baktığımızda yürütmenin
başının Sayın Başbakan olduğunu çok net olarak
biliyoruz.
Sayın Erdoğan, 3 milyar euro konusunda AB
de tavrını açıklamasına rağmen daha dün
Avrupa
diplomatlarına göre Erdoğanın böyle bir çıkış
yapmasının altında iki neden yatıyor, bunu özellikle Avrupa
medyasına da baktığınızda bugün görebilirsiniz.
İlk neden: Avrupa Birliğinin vereceği 3 milyar euronun
nasıl harcanacağı konusunda AB yetkililerinin Erdoğana çok
somut ve net ifade ettiği açık, Sayın Davutoğluna da
bunların ifade edildiği çok net, açık. Ama bütün buna
rağmen Sayın Cumhurbaşkanının dün Sayın
Başbakana İnşallah parayı alır gelir. cümlesi çok
manidardır. Görünüyor ki sadece iç kamuoyumuzda değil, aynı
zamanda da dış kamuoyunda Türkiyenin bu yürütme konusunda çok ciddi
bir tartışmayla karşı karşıya olduğunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle, Adalet ve
Kalkınma Partisinin ilk kurucuları, eskileri çok iyi bilir; 2001
yılında partinin programı açıklanırken -bir siyasetçi
olarak- ilk kez, gerçekten, bir siyasi parti Türkiyenin temel meselesi olan üç
meseleyi çok net bir şekilde tespit etmiş ve kamuoyuyla
paylaşmıştır. Doğrusunu söylerseniz, bir siyasetçi
olarak heyecanlandığımı da ifade etmek isterim. Neydi bu?
3Y formülü. Yani, Türkiyede gerçekten uzun süredir sorun hâline gelmiş,
çözülememiş, siyasetçilerin çözüm konusunda bugüne kadar katkı
sunmamış olduğu üç temel meseleyi bir siyasi parti kendine dert
edinmiş ve programına almış. Nedir bunlar?
Bir: Yoksulluk meselesi. Yani Biz iktidar
olduğumuzda Türkiyede yoksulluğu sıfırlayacağız
ve bu ülkede yoksulluk kalmayacak. diye ifadeler var.
İkincisi: Yolsuzlukla ilgili, dönemin bankalar
furyasının da çok tartışıldığı bir
dönemde Hortumların tamamını keseceğiz ve bu ülkede asla
ve asla yolsuzluk olmayacak. ifadeleri vardı.
Üçüncüsü de Yasaksız bir Türkiye
yaratacağız. Hatta, daha ileri giderek, Avrupanın ötesinde,
Avrupa ülkelerinde olmayacak özgürlüklerin bizde olacağı ifade
edilmişti.
Şimdi, yoksullukta hangi boyutta
olduğumuzu izin verirseniz sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünyada 168 ülkenin değerlendirildiği
rapora göre, son üç yılda yolsuzluk konusunda, maalesef, üzülerek
söylüyorum ki dünya 2ncisiyiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Niye 1inci
olamamışız ki!
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Böyle devam ederse
-biraz önce, Mehmet Cengizin paralarının, borçlarının
sıfırlandığı gibi devam ederse- merak etmeyin, 1inci
de elden bırakmayız gibi gözüküyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bence bu konuda
çalışkan arkadaşlar yani, olabilir, bayağı
maharetliler!
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Özgürlükler konusunda ne
yazık ki orada 1inciyiz Veli Bey, sizin söylediğiniz gibi. Ama, daha
önemlisi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜRSEL TEKİN (Devamla)
yoksulluk konusunda çok
Bitti mi? İzin verirseniz bir
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bitti,
yalanlar bitti.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Çok şükür hiç
yalanımız yok, elhamdülillah. Ben size bir şey söyleyeyim
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Biliyoruz,
çok yakından takip ediyoruz. Gezi olaylarından beri çok yakından
takip ediyoruz.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Elhamdülillah Gezi
olayları yarın da olsa hak arama eylemlerinde sonuna kadar
olacağız, size de bir şey olsa sizin de yanınızda
olacağız, merak etmeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ama, bu iktidar sonuçta neyle bağlandı
biliyor musunuz, onu da size ifade edeyim: Bir, hani yeni Türkiye diyorlar
ya, hepimizin merak ettiği yeni Türkiye, başta kaçak saray olmak
üzere adalet sarayları
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bir yalan
daha söylediniz şimdi.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) İki, 151 tane
modern cezaevi. Üç, icra daireleri.
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) Yani yalan
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Başkan,
süre bitmedi mi? Böyle bir usul yok ki.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bir yalan
daha söyledin Gürsel Tekin ya.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Ne yalanını
söyledim, söyler misiniz, mesela bir tanesini söyleyin. Elhamdülillah, hiç
yalanımız yok.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Basın
özgürlüğüyle ilgili ne düşündüğünüzü gördük 7 Haziran öncesi.
Basın özgürlüğüyle ilgili düşüncelerinizi gördük, nasıl
kapatacağınızı.
GÜRSEL TEKİN (Devamla) Bugün icra dairelerine
bakın, kendi illerinize gidin icra dairelerinin durumuna bakın, yeni
Türkiyenin rezaletini hep beraber görmüş oluruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tekin.
Sayın Göker, 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz olduğunu ifade etmiştiniz.
Buyurun mikrofonunuzu açıyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ve judo dalında Ümitler Avrupa Kupasında
3üncü olan Mine Kalenderi kutladığına ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Cumhuriyetimizden aldığı güçle
cumhuriyetimize sahip çıkan tüm kadınlarımızın gününü
kutluyorum.
Artı 70 kiloda 16 ülkeden 321 sporcunun
katıldığı Ümitler Avrupa Kupası Turnuvasında
ülkemizi ve Burdurumuzu temsilen katılan Mine Kalender 3üncü olarak
ülkemize ve bize haklı bir gurur yaşatmıştır. Bu
vesileyle sporcumuzu ve bu başarıda emeği geçen teknik ekibini
canıgönülden kutluyorum efendim.
Saygılarımızla.
BAŞKAN Biz de Başkanlık Divanı
olarak sporcumuzu kutluyoruz.
Sayın Kuşoğlu, sizin de
60ıncı maddeye göre söz talebiniz vardı.
Buyurun mikrofonunuzu açıyorum.
28.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın devlet
adamlarına verilen hediyelerin kaydıyla ilgili sorusuna verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, demin ara vermenizden
önce Sayın Maliye Bakanının Sayın Tanalın bir sorusu
üzerine şöyle bir cevabı var: Bu hediyelerle ilgili olarak bir bilgi
var mı Bakanlık olarak? diye sordular Sayın Tanal. Bakanlık
olarak bizde bir bilgi olmaması gerekir, onu ifade edeyim. diyor. Devlet
adamlarına verilen hediyelerle ilgili olarak Maliye Bakanlığında
demirbaş hesabında kayıt tutulur 3628 sayılı Kanuna göre.
Maliye Bakanlığında devletin bütün envanteri yoksa hangi
bakanlıkta olacaktır? Onun için bu düzeltmeyi yapma gereği
duydum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, benim de söz talebim
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, sizin de
mikrofonunuzu açıyorum.
29.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, cinsiyetçi bir dil
kullanılmaması ve erkeklerin, kadınları bir birey olarak
tanımlama alışkanlığı edinmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bugünkü Genel Kurulda söz
alan, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle değerlendirme yapan
hemen hemen bütün erkek arkadaşlarda gördüğüm bir
yanlışlık üzerine söz aldım ya da yanlış
bulduğum, Halkların Demokratik Partisi olarak yanlış
bulduğumuz bir üslup üzerine söz aldım. Genellikle her
değerlendirmeye kadınlarımız şeklinde bir iyelik eki
eklenerek başlanıyor; bu, son derece sorunlu bir dil, sorunlu bir
yaklaşım, bundan sıyrılmak gerekiyor. Bu, binlerce
yıllık bir erkek egemen zihniyetinin hâlâ özgür kadın
mücadelesine ne kadar yabancı durduğunu, kadını özgür bir
birey olarak tanımlamakta ne kadar zorlandığını
gösteriyor. Niyetten bağımsız olarak söylüyorum ama belli ki
hepimizin bilinçaltlarının tekrar resetlenmesine ihtiyaç var.
Kadınları ya da kadını bir birey olarak tanımlama
alışkanlığını artık erkeklerin
öğrenmesi gerekiyor. Özellikle 8 Mart gibi son derece anlamlı olan,
kadınların mücadele için alanlarda bulunduğu bir günde, zaman
zaman bence o eril zihniyetten sıyrılarak susmasını bilmek,
zaman zaman bir adım geride durmak, hele hele bu tarz iyelik ekleri
konusunda da çok özenle büyük bir hassasiyet göstererek bugünün anlamıyla
ilgili değerlendirmeler yapmak daha doğru olur kanaatindeyim. Bunu
şu açıdan önemsiyorum: Yani, artık o süreç işliyor,
kadınlar yürüttükleri mücadelelerle bir bir erkek egemen zihniyetinin
zincirlerini kırarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır)
demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinde de en
önde yürüyorlar. Biz, en önde yürüyen kadın
yoldaşlarımızın ardılları olarak o mücadelenin
bir parçası olmaktan da onur duyuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Ben, sabah birleşimi
açarken Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yaptığım
konuşmada tüm milletvekili arkadaşlarımın duygularına
tercüman olma sorumluluğu çerçevesinde sözünü ettiğiniz iyelik ekini
kullanmadan bir değerlendirme yaptım.
Bunu da bilgilerinize
sunuyorum.
Sayın Maliye
Bakanının bir söz talebi var 60ıncı maddeye göre.
Buyurun Sayın Bakan.
30.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Sayın Başkanım, biraz önce sayın
vekilimiz benim sabah yaptığım bir açıklamayla ilgili
değerlendirmelerde bulundular. Öncelikle, Maliye Bakanı olarak burada
bir cümle kurarken her zaman dikkatli ve ihtiyatlı kuruyorum,
yanlış bir bilgi vermekten kaçınmaya çalışıyorum.
Sabahleyin de Maliye Bakanlığında böyle bir bilgi olmayabilir.
derken hakikaten ihtiyatlı davrandım çünkü 3628 sayılı
Kanun bu konuda açık bir düzenleme yapmış. Ne diyor kanunun
3üncü maddesi: Kanun kapsamındaki görevliler herhangi bir şekilde
hediye veya hibe niteliğinde bir eşya alırlarsa
aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde kendi kurumlarına
teslim etmek zorundadırlar. diyor. Kişi hangi kurumdaysa o kuruma
teslim edecek. O kurum da, normal bunlar taşınır mal
hükmündedir, taşınır mal olarak bunu kayıtlara alacaklar.
Hani, 3628 sayılı
Kanunda da böyle bir düzenleme var; onu da Meclisimizle paylaşmak
istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
şimdi şöyle bir açıklama yapayım: Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi İç Tüzükün 49uncu maddesine göre belirlenir.
Şüphesiz Danışma Kurulu önerisi ve Genel Kurul kararıyla bu
gündemde değişiklik yapmak mümkün. Görüşmelerimizi bu çerçevede,
belirlenen gündem çerçevesinde yapıyoruz.
60ıncı madde
çerçevesinde söz hakkı da pek kısa bir sözü olduğunu ifade eden
milletvekili arkadaşlarımıza bu hakkı tanıma yönünde
kullanılmaktadır. Bu hakkın sınırsız bir
şekilde herkes tarafından kullanılması doğru değil.
O zaman ana gündem maddesinden uzaklaşmış oluruz çünkü ana
gündemimizde şimdi şahsı adına 2
konuşmacımız var, ondan sonra soru-cevaplar var, sonra, soru
sormak için sırasını bekleyen arkadaşlar var. Soru sormak
için sırasını bekleyen arkadaşlar varken onun öncesinde
60ıncı madde imkânını sınırsız bir
şekilde kullanmak bekleyen arkadaşlarımızın
haklarına saygısızlık olur. Bunu bilgilerinize sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi Sayın Levent Gökün söz talebi
vardır.
Buyurun Sayın Gök, mikrofonunuzu açıyorum.
31.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Ankarada düzenlenen Uluslararası Hilafet
Konferansı sırasında cumhuriyete, Atatürke ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine ağır hakaretlerde bulunulduğuna ve Hükûmetin bu
konuda bir tedbir alıp almadığını ve soruşturma
başlatıp başlatmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bütçe görüşmelerini sürdürdüğümüz bu
süreçte hem bir yandan Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlarken bir yandan
da Meclis çatısı altında Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir diyen bir düşüncenin ifade edildiği
bir mecrada çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte
gerçekleştirilen devrimlerle artık Türkiyede yurttaşlar kul
olmaktan, tebaa olmaktan çıkmış ve yurttaş olmuş ve
egemenliğin kaynağı millete verilmiştir. Ancak önceki gün
Ankara Atatürk Spor ve Sergi Salonunda bir uluslararası hilafet
konferansı düzenlenmiş, bu konferansta cumhuriyete, Atatürke ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine ağır hakaretlerde bulunulmuştur.
Ve aynen şu sözler söylenilmiştir: Bugün burada hilafetin ilga
edildiği Meclisin hemen yanı başında hilafeti yeniden ikame
edeceğimizi haykırıyoruz. şeklinde
çığlıklar yükselmiştir.
5 kişi bir araya geldiği zaman bunu hemen
barışçıl gösterilerin dışında değerlendiren
iktidar partisinin, katılımcı sayısının da çok
fazla olduğu bu toplantıyla ilgili aldığı herhangi bir
tedbir var mıdır? Bir soruşturma başlatmışlar
mıdır? Neler yapmışlardır? Ve bu toplantıda
paylaşılan düşüncelere katılıyorlar mı? Bunun da
hem Kadınlar Gününde hem de Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir yazan bu Mecliste ifade edilmesinde yarar
vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, şahısları
adına söz talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Özcan Purçu, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum hepinize, saygılar
sunuyorum.
Öncelikle, tüm dünyadaki kadınların gününü
kutluyorum. Kadınlar bahardır, kadınlar çiçektir, kadınlar
mutluluktur, kadınlar sevgidir, kadınlar aşktır,
kadınlar dünyadır. Kadınlar olmasa erkekler de olmaz, bu kadar
açık ve net söylüyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar;
AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onlar olmasa biz dünyada
inanın yaşayamayız. Her şeyimiz onlar bizim. Onun için,
Hükûmet de, devlet de kadınlar için yapılması gereken asgari ne
varsa onu yapsınlar; çok eksiğiz, bunu yapsınlar, bunu rica
ediyorum.
Sayın Bakanımız da buradayken
İzmirin çok önemli sorunları var. İzmir, dünya kenti.
İzmir, dünya turizminin en önemli kentlerinden biri ama Pariste demirden
bir Eyfel Kulesi var, oraya giden turist sayısıyla İzmirdeki
turist sayısını karşılaştırın, arada
dağlar kadar fark var. Meryem Anamız var, Selçukumuz var,
Bergamamız var dünyaca ünlü, Çeşmemiz var; dünyanın en güzel
denizine sahibiz ama bir türlü tanıtım yok Sayın Bakanım,
turizm tanıtımımız yok efendim, İzmiri
tanıtamıyoruz. Onun için, İzmire turist de gelmiyor. Türk Hava
Yolları yurt dışına uçmuyor İzmirden. Lütfen bunu
dikkate alalım.
Ayrıca, İzmire yanaşacak olan
gemiler, Körfez yaklaşma kanalı olmadığı için
yanaşamıyor, büyük gemiler. Onun için, İzmire gelen giden yok.
Onun için, bunu, dikkatle programımıza alalım.
Ayrıca, İzmire iş adamı da
gelmiyor uçak inmediği için. Yani büyük şeyler olabilir eğer
Türk Hava Yolları da uçarsa, Körfezde yaklaşma kanalı da
yapmamız lazım. Sayın Bakanım, bunu planımıza
alalım lütfen; lütfen, rica ediyorum.
Teknolojik yatırım alanında da -gene
İzmirde birçok üniversite var ama- ARGE konusunda
sıkıntılar var. Yani bu ülke bizimse hep birlikte
çalışacağız arkadaşlar,
kalkındıracağız ülkemizi, hep beraber.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Söyle, belediye
başkanına söyle!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ayrıca, bakın,
İzmirin vermiş olduğu vergi, diyelim 45 birim, geriye
aldığı ödenek 1 birim. Yani Sayın Bakanım,
bunları planlayalım ya. Orada da insanlarımız
yaşıyor. Bütün partilere oy veren halkımız var orada,
değil mi Sayın Başkanım? Lütfen, ben ülkemiz için bunu
söylüyorum.
Ayrıca, burada, bütün milletvekillerimiz
konuşuyor ama Romanlardan bir tanesi -benim dışımda-
kalkıp konuşmuyor doğru düzgün. (CHP sıralarından
alkışlar) Neden konuşmuyoruz? Sayın Bakanım, Allah
aşkınıza, şimdi, bakın bu iki yüz yıl önce
çekilmiş bir fotoğraf değil. Arkadaşlar, bakın, iki
yüz yıl önce çekilmiş fotoğraf değil. Bizim
çocuklarımızı çadırda yaşamaya niye mahkûm ediyoruz
biz? Benim de sorumluluğumda, sizin de, herkesin sorumluluğunda.
Bakın, çocuklarımız çadırda
yaşıyor Sayın Bakanım, ya! Bakın, Tekirdağda
Saray, Çerkezköy ve Çorluda -daha geçen hafta gittim efendim- ufak
bebelerimiz, dadalarımız var burada bizim. Lütfen
Bakın, bir de bizim çözülemeyecek ama çok basit
hamlelerle çözülebilecek ufak sorunlarımız var. Yıllardan beri
sizin düğünlerinizi de yapan müzisyen kardeşlerimiz var.
Yıllardan beri belki sizin birçok düğününüzde çalgı
çalmışlardır. Ama bunlar yaşlandığı zaman
emekli olamıyorlar Sayın Bakanım. Bunlarla ilgili geriye dönük
borçlanma yapalım, lütfen. Borçlanma yapalım. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani, daha da düğünlerinize
gelecekler zaten.
Geçen gün Sayın Mustafa Elitaş, Sayın
Bakanımız dedi ki: Dış ticaret şu kadar, iç ticaret
bu kadar, kişi başına düşen millî gelir bu kadar. Burada
10 bin dolar var mı arkadaşlar, bakın? Burada 10 bin dolar var
mı Sayın Bakanım, kişi başına? 10 bin dolar yok
burada. Kişi başına düşen millî gelir, var mı?
Ayrıca, Sayın Spor Bakanımız
-hepinizi çok seviyorum bu arada Sayın Bakanım ama söyleyeceğim
bunları- yani, Akif kardeşim de Sayın Bakanımız, dedi
ki: Spor tesisleri yapıldı. Bizim Roman mahallelerinde Türkiyede
nereye giderseniz gidin bir tane spor tesisimiz yok. Roman çocuklarını
spora yönlendirelim. Bakın, Mersinde bir Roman çocuğu millî atlet
şu an, bir tanesini de olimpiyatlara katacağız şimdi
Bornovada, bir çocuğumuzu yetiştiriyoruz. Ama spor tesislerimizi
yaparsak daha çok çocuğumuzu spora kazandıracağız Sayın
Bakanım.
Ondan sonra, bakın -zamanım az kaldı-
Millî Eğitim Bakanımıza, tamam, teşekkür ediyoruz, iyi
çalışmalar yapabilir ama çok eksik var. 432.280 tane akıllı
tahta. Bakın, ben geçen hafta Tekirdağa gittim, 4üncü
sınıftaki Roman çocuğu okuma yazma bilmiyor. Sayın
Bakanım, yüzlerce, binlerce var böyle. Neden biliyor musunuz? Okula
gittiği zaman bizim çocuklarımıza, kimse yanlış
anlamasın, zihinsel engelli muamelesi yapıyorlar, arka sıralarda
oturtup yıl sonu geldiği zaman otomatik geçiş yapıyorlar, otomatik
geçiriyorlar çocuklarımızı. Binlerce böyle çocuk var. Roman
mahallelerinin olduğu yerlerde okullarımızı
iyileştirelim, personeli de iyileştirelim. Çocuklarımızdan
ümit beklenmiyor, Roman çocuklardan ümit beklenmiyor.
Ayrıca, Çevre ve Şehircilik
Bakanımız, bu, efendim, çöp toplayan vatandaşlarımızla
ilgili geçen konuştuk burada, hiçbirini söylemedi. 1 milyon insan çöpten
geçiniyor, Roman çoğu da. Bunların düzenlenmesi lazım bu
kanunla. Onun için de lütfen Sayın Bakanım, rica ediyorum bununla
ilgili de konuşalım.
Ayrıca, kentsel
dönüşümle ilgili ciddi sorunumuz var. Bakın, barınma sorunumuzu
anlattım sevgili arkadaşlarım, kardeşlerim; lütfen, bu
konuda yardımcı olun. Biz çadırlarda yaşamak istemiyoruz,
çocuklarımız çadırlarda yaşamasın artık. Lütfen,
Sayın Bakanım, bize de pay ayırın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Purçu.
Biz de Başkanlık
Divanı olarak Romanlara yüreğimizle destek veriyoruz Sayın
Purçu.
Şahsı adına
ikinci konuşmacı Cemalettin Kani Torun, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Torun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
CEMALETTİN KANİ
TORUN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
vesilesiyle emekçi kadınlarımızı kutluyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, dün, 7 Mart,
Artvinin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüydü; bu
vesileyle Artvinli hemşehrilerimin de kurtuluş gününü kutluyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün sizlere Türkiyenin insani diplomasisi ve insani yardım modeli
hakkında bilgi vereceğim. Aktaracağım bilgiler Türkiyenin
Afrika açılımı özelinde dış politikada
yaşadığımız değişimi resmeden örnekler
içerecektir.
2001-2011 arasında
kurucusu olduğum ve on yıl süreyle başında bulunduğum
gönüllü yardım kuruluşu Yeryüzü Doktorlarıyla birlikte
sağlık, eğitim ve insani yardım alanlarında çok
sayıda çalışmada görev aldım. 2011 yılında
Somaliye Türkiye Cumhuriyetini temsilen büyükelçi olarak atandım. Bu
süreçte uluslararası alanda ülkeler arası ilişkilerin
değişim ve dönüşümünü, diplomasinin yeni yönlerini yakinen
müşahede etme şansım oldu. Bugün artık dış
politika, sadece masa başı bir iş olmaktan çıkmış
ve yumuşak güç dediğimiz sahadaki diğer aktörlerin de devreye
sokulduğu bir evreye girmiştir. Bu anlamda yurt
dışında çalışan devlet kurumlarımız ve
gönüllü yardım kuruluşlarımız da dış politikada
birer aktör hâline gelmiştir.
Bugün ülkeler arası
iş birliklerinin geliştirilmesi için çok daha rekabetçi bir dönemde
yaşıyoruz. Dış politikadaki dönüşümün baş
döndürücü hızı klasik diplomasi anlayışının da
değişimini zorunlu kılmaktadır. Soğuk savaş
döneminde içinde bulunduğu paktın kararları doğrultusunda
hareket eden Türkiye yönünü sadece Batıya dönmüş ve birkaç istisna
dışında kendi tarihsel ve kültürel hinterlandıyla
ilgilenmemişti. 1990lardan itibaren eski Sovyet Cumhuriyetleri ve
Balkanlarda yaşayan soydaşlarıyla ilgilenmeye başlayan
dış politikamız 2002den itibaren ilgisini bütün
coğrafyalara genişletmekle kalmamış, bu alanda
çalışacak kurumsal altyapıları oluşturmaya
başlamıştır. Yine, bu dönemde diplomatik ilişkiler;
insani yardım, uluslararası kalkınma, ticaret gibi diğer
alanlara da yayılarak genişletilmiştir.
Size yeni dış politikanın sahadaki bir
örneği olarak Somalide yapılanlardan kısaca bahsedeceğim:
Dönemin Başbakanı,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın 19
Ağustos 2011deki Mogadişu ziyareti sonrası tarihî bir
dönüşüm oldu Somalide. Yirmi yıldır devam eden iç savaş
yüzünden bütün uluslararası aktörlerin çekildiği ve tabiri caizse
birbirini yesinler düşüncesiyle ilgilenmediği bir coğrafyada
çatışmalar durdurulmuş ve Türkiyenin aktif
çalışmaları sonucu yeni bir devlet yapısının
oluşumu sağlanmış ve Türkiye, burada, bütün taraflar
nezdinde en güvenilir bir aktör olarak gruplar arası
anlaşmazlıklarda ara buluculuk rolü üstlenmiştir.
Somalide Türkiyenin yaptıkları
hakkında birkaç hafta önce bir düşünce kuruluşu rapor
hazırladı. Raporun başlığı aslında çok
şey anlatıyor: Achieving Much With Little yani az bir şeyle
çok şeye erişmek. Burada kastedilen, Türkiyenin, Batı ve
Birleşmiş Milletlerin harcadığını söylediği
milyar dolarlar yanında çok daha mütevazı bir bütçeyle onlardan kat
kat daha fazla iş yapmasıdır. Batılılar ve Birleşmiş
Milletler kurumları yaptıklarını söyledikleri
yardımları birtakım kendileriyle ilişkili kurumlar
aracılığıyla yapmakta ve bütçenin çoğunu yüksek
maaşlı uzmanlara maaş ve yol parası olarak
harcamaktadır. Oysa Türkiye, doğrudan, paraları projeler için harcamakta
ve insanlara okul, hastane, su kuyusu, yol gibi projeler yaparak insanlar
tarafından görülmekte ve takdir edilmektedir.
Burada Mogadişu eski Belediye
Başkanının verdiği bir örneği anlatacağım:
Bize 10 adet bilgisayar lazımdı. Bunun için Birleşmiş
Milletler ofisine yazdık. Birleşmiş Milletler ofisi önce buna
bir ihtiyaç analizi yaptırdı ve -tabii ki Batılı uzmanlara-
bu analizin bedeliyle beraber 10 bilgisayar toplam 50 bin dolara mal oldu ve
ulaşması altı ayı buldu. Aynı isteği Türklere
yaptık ve onlar bu 10 bilgisayarı 7.500 dolara mal etti ve bize
ulaşması bir hafta aldı.
Türkiye Somalide sadece insani yardım
değil ülkenin ekonomik altyapısına da yatırım yapmakta
ve kazan kazan ilkesi doğrultusunda ticari
yatırımlarını artırmaktadır. Bu bağlamda,
Mogadişunun havaalanı ve limanı Türk firmaları
tarafından işletilmektedir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye
modeli, Somali halkı tarafından çok iyi
anlaşılmış ve tüm halk kesimlerinde Türkiye sevgisi
oluşmuştur. Buna ilişkin sadece kısa bir örnek vereyim.
Yine belediye başkanının sözü bu: Batılı heyetlerle
kampları geziyorduk, gittiğimiz her yerde gelen beyaz tenli
insanları Türk zanneden çocuklar Türki, Türki diye
alkışlıyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) En son
gittiğimiz yerde yine aynı şey olunca heyetten biri bana dönüp
biraz kızgın bir şekilde Bunlar Türkleri niye bu kadar
seviyorlar? diye sordu. Bu, oradaki yerel belediye başkanının
sözüdür. Bahsettiğim raporu da isteyen arkadaşlara elektronik olarak
gönderebilirim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torun.
Madde üzerindeki konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağım.
Sorulara başlıyorum.
Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Buradan bir mesaj göndermek istiyorum. Evde, okulda,
sokakta, ofiste, tarlada, fabrikada hayatımızın her anında
bizlere emek harcayan, emekleriyle bizleri ayakta tutan, başta beni yetim
olarak büyütüp bugünlere getiren -ellerinden öpüyorum- annem olmak üzere,
eşim ve tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü kutluyorum. Daha güzel yarınlar için hep birlikte el
ele diyorum ve karanfilleri onlara hediye ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topal.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye'de en çok hangi ilde biber
gazı kullanılmıştır?
Soru 2) 2002 ile 2016 arasında Türkiye'de
kullanılan biber gazı kapsülü sayısı kaçtır?
Soru 3) Şu anda Emniyet birimlerinde bulunan,
toplumsal olaylara müdahale etmek amacıyla elde bulundurulan malzemeler ve
miktarları nelerdir?
Soru 4) 2002 ile
2016 arasında biber gazı alımına ne kadar para harcanmıştır?
Soru 5) Türkiyede
şu anda il sıralaması bazında bulundurulan biber gazı
sayısı ne kadardır?
Soru 6) Türkiyede
şu anda kaç tane TOMA bulunmaktadır? Hangi illerde kaç tane TOMA
vardır?
Soru 7) 2002 ile
2016 arasında kaç tane TOMA alınmıştır? Bu
alımlara ne kadar para harcanmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Erdem
EREN ERDEM
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Şubat 2016 açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarına
göre, 4 kişilik bir ailenin sadece gıda bazında açlık
sınırı 1.407 TLdir. Bu bağlamda, Maliye dengesi hususunda,
gelir gider dengesi hususunda uzman bir kişi olarak size şunu sormak
istiyorum: 4 kişilik bir aile, asgari ücretle çalışan bir
babanın eve getirdiği 1.200 küsur TLyle -açlık
sınırını kenarda bırakalım- asgari gıda ihtiyaçlarını,
kira ihtiyacını ve eğitim giderlerini nasıl
karşılayabilir? Buna dair geliştirmiş olduğunuz bir
formül var mıdır? Varsa bunu vatandaşlarımızla
paylaşır mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çıkan
Büyükşehir Yasasıyla özel idareye ait personel büyükşehre
devredilmiştir. Yalnız, özel idare binaları ve araçları,
iktidar partisi olmayan belediyelerin olduğu yerde koordinasyon merkezine
aktarılmıştır, Mersinde de bu şekilde yapılmıştır.
Öncelikle, bunun düzeltilmesini talep ediyoruz.
Bir de, yine,
Büyükşehir Yasasıyla kapatılan köylerde ve beldelerde kanunla
su fiyatları farklıdır. Yaşam standartları aynı
olan, kapatılan köy ve beldelerin ikisi de muhtar tarafından şu
anda idare edilmektedir. Buralardaki su fiyatlarının eşit hâle
getirilmesini talep ediyor vatandaşlarımız. Birinde 1 TL olan
yerde, diğerinde 4 TL su fiyatı ödeniyor.
Bir de
Şanlıurfa Haliliye Belediyesi, kız meslek lisesinin yanına,
kaldırıma muhtarlık binaları yapmaktadır. Urfadaki
vatandaşlarımızdan bize görüntülü olarak bunun şikâyeti
iletilmiştir. Urfa milletvekillerimiz ve bakanlarımız
tarafından belediyenin uyarılarak bunun da düzeltilmesini talep
ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ilıcalı
MUSTAFA ILICALI
(Erzurum) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Pazar günü üçüncü
köprünün son tabliye kaynak törenine katılan yüce Meclisten bir
milletvekili olarak ülkem adına duyduğum onur ve gururu
paylaşmak istedim. Gerek bir inşaat mühendisi olarak inşaat
mühendisliğinin geldiği bir durum
Oradaki demir yolu yükü, kara yolu
yükü, yatay düşey yüklere karşılık narin bir kesitiyle
gerek 8 şerit kara yolu ortasından geçen raylı sistemle
İstanbul kent içi ulaşımına sağlayacağı,
ulusal transit trafiğe sağlayacağı katkıları
saymakla bitmez.
Bu manada, bu işin mimarı, o günkü
Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımıza,
Sayın Bakanımın şahsında Hükûmetimize,
Ulaştırma Bakanımıza şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle, hem Erzurumda hem Türkiyedeki tüm
kadınlarımızın da bu gününü kutluyor, yüce Meclisin
onların sorunlarının çözülmesi yönünde önemli adımlar
atacağına olan inancımı belirtiyor, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Omuz omuza, yan yana yürüdüğümüz
kadınların, Emekçi Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Bugün İdilde 2 polisimiz şehit
olmuş. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Maliye Bakanı, Amasyanın en
büyük ilçesi olan Merzifonun Süper Ligde oynayan ve şu anda play-off maçları
yapan bir hentbol takımı var. Bu hentbol takımı
Amasyanın ve Merzifonun gururu. Ancak, Merzifonda standartlara uygun
bir kapalı spor salonu bulunmadığı için, iç saha
maçlarını dışarıda oynamak zorunda kalıyor. 2016
yılında bu eksikliğin giderilip Merzifona standartlara uygun
bir kapalı spor salonu yapılıp
yapılmayacağını soruyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sorular sona ermiştir.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak, İdilde şehit olan polislere
Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - İdilde şehit olan
polislerimize biz de Başkanlık Divanı olarak Allahtan rahmet
diliyoruz. Ailelerine ve güvenlik teşkilatımıza sabır ve
başsağlığı diliyoruz.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan, cevap için
size söz veriyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, ben de sözlerime başlarken şehit olan
polis kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum, milletimizin başı
sağ olsun.
Sayın Tanal biber gazıyla ilgili çok
farklı sorular sordu ama şu anda bu konuyla ilgili elimde hazır
bir bilgi yok.
Sayın Erdem anladığım
kadarıyla TÜİK dışındaki bir sivil toplum örgütünün
hazırlamış olduğu istatistiksel bir değerlemeden
bahisle bir soru sordular. Tabii, bu konuda resmî anlamda gelir
dağılımındaki değişimi, yoksulluk
gelişmelerini biz TÜİKin resmî istatistiklerinden takip ediyoruz. Bu
anlamda baktığımız zaman, her zaman söylediğimiz birkaç
tane ölçü var, onları sizlerle de paylaşmam lazım: Öncelikle,
son on dört yıldır kişi başına millî gelir hem sabit
fiyatlarla hem de dolar cinsinden önemli ölçüde artmıştır.
Türkiyede bugün artık kişi başına millî gelir, hem Avrupa
Birliği ülkeleriyle hem de Amerika Birleşik Devletleriyle mukayese
yaptığımız zaman, önceki dönemlerle mukayese ettiğimiz
zaman önemli derecede bir iyileşmeyi ifade etmektedir.
Biliyorsunuz, bir ülkede gelir
dağılımını ölçen önemli göstergelerden bir tanesi Gini
katsayısı. Burada, baktığımız zaman,
yaklaşık 0,44 olan 2002 verisi 2014 yılına geldiğinde
0,38 olmuş yani gelir dağılımında önemli bir
iyileşme sağlanmış durumda. Yine aynı dönemde, en
zengin yüzde 10luk kesimin ortalama gelirinin en yoksul yüzde 10luk kesimin ortalama
gelirine oranıysa 18,3ten 11,6ya düşmüştür.
Sizin söylediğiniz manada yoksulluk
göstergelerine baktığımız zaman, mutlak yoksulluk
göstergelerinde de önemli iyileştirmeler sağlandı. Günlük, 2,15
doların altında geçinen nüfus 2002 yılında yüzde 3ken 2014
yılı itibarıyla bu oran sıfıra indi. Günlük 4,3
doların altında geçinen nüfussa on iki yılda 28,7 puan azalarak
yüzde 1,6ya düştü. Bugün, hem emeklilerimiz bakımından hem
çalışanlarımız bakımından hem de asgari
ücretliler bakımından 2002yle mukayese ettiğimiz zaman reel
anlamda gelirleri bu dönemde arttı, satın alma güçleri bu dönemde
arttı. Biz, tabii, gelinen noktayı yeterli görmüyoruz, daha da
iyileştirmemiz lazım. Çalışanlarımız, emeklilerimiz,
köylülerimiz, çiftçilerimizin bütün vatandaşlarımızın gelir
düzeyi daha yüksek olsun istiyoruz, refahtan daha fazla pay alsın
istiyoruz, refahları artsın istiyoruz; eğitime,
sağlığa daha fazla erişsinler, eğitimde ve
sağlıkta kalite artsın istiyoruz.
Sayın Şimşek bu Büyükşehir
Belediyesi Kanunuyla ilgili olarak Mersin özelinden de bir değerlendirme
yaptı, su fiyatlarıyla ilgili sorular sordu. Uygun görürseniz,
Sayın Vekilim, bu detayda elimde bilgi yok, bu konuda valilikten bilgi
alır, size ayrıca bilgi veririm. Fakat, şunu söyleyeyim:
Büyükşehir belediyesi değişikliği
yapıldığı zaman il özel idarelerinin elindeki
taşınmazların ne şekilde dağıtıma tabi
olacağı konusu yasada düzenlendi. Valinin başkanlığında
bir komisyon teşekkül ettirildi. O komisyon
Taşınmazları,
kullanan idarelere göre, o anda fiilen kullanan idarelere göre ve ihtiyaca göre
valilikteki kurulan bu komisyonun dağıtması şeklinde kanuna
bir hüküm konuldu. Dolayısıyla, Hükûmet olarak merkezî düzeyde bir
karar mekanizması olmadığı gibi, merkezî düzeyde de
Şöyle yapacaksınız, böyle yapacaksınız. diye bir
yönlendirme olması asla mümkün değil.
Sayın Ilıcalı Yavuz Sultan Selim
Köprüsüyle ilgili bir değerlendirmede bulundu. Teşekkür ediyorum.
İnşallah Türkiye'de daha fazla mega projeler yapılır.
Türkiye hak ettiği noktada çok daha güzel projelerle inşallah daha
iyi noktalara gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Bakan.
Sayın Gök, söz talebiniz olduğunu
görüyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
32.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İdilde şehit olan 2 polis ile Kiliste
bir roket mermisiyle hayatını kaybeden yurttaşa Allahtan
rahmet, yaralı 3 polise acil şifalar dilediğine, CHP Grubu
olarak terörün her türlüsüne karşı olduklarına ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın Maliye Bakanının
burada cevap veremediği sorulara herhâlde bir yazılı cevabı
olacaktır. Özellikle o biber gazını hepimiz yakından takip
ediyor ve bilgilenmek istiyoruz.
Sayın Başkan, bugün İdilde 2
polisimizin şehit olması ve 3 polisimizin de yaralanması
gerçekten hepimizi derinden üzen bir olay olarak bugün ortaya çıktı.
Güvenlik güçlerimizin uğradığı bu saldırılarla
hayatını kaybeden polis kardeşlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve tüm
ulusumuza başsağlığı diliyorum Cumhuriyet Halk Partisi
olarak.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak terörün her
türlüsüne karşı olduğumuzu ve bu konuda Türkiye'nin hem içten
hem de dıştan kaynaklanan tüm terörden kurtulması
açısından da Cumhuriyet Halk Partisi olarak meşru
sınırlar içerisinde davranılması kaydıyla her türlü
katkıyı vereceğimizi de ifade ediyorum.
Yine, bugün Kilise dışarıdan gelen
bir roket mermisiyle bir yurttaşımızın da
hayatını kaybettiğini öğrendik. Bu konuda da kamuoyu
aydınlatılmalıdır. Bu roket mermisi kim, hangi gruplar
tarafından gönderilmiştir; ölen şahsın
dışında başka yaralılar var mıdır? Gerçekten
ölen kardeşimize, yurttaşımıza da Allahtan rahmet
diliyorum. Bu üzücü olayların tekrarlanmaması dileğiyle
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN 15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
maddeleri kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi, program uyarınca
sırasıyla 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının maddelerini görüşüp oylamalarını
yapacağız.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
2014 YILI
MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 20/12/2013 tarihli ve 6512
sayılı 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 428.396.493.000
Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 48.647.481.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 3.003.844.000
Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
(2) Kanunların
verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve düşülen
ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 2014 yılı bütçe giderleri toplamı
434.265.539.080,16 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2014
yılı bütçe giderleri
toplamı 65.356.039.101,10 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2014 yılı bütçe giderleri toplamı 2.962.157.182,46 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2014 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gideri
toplamı 448.752.336.790,94 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN 1inci maddeyi daha evvel kabul edilen
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 394.634.401.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
gelirleri 7.222.934.000 Türk
Lirası öz gelir, 41.928.551.000 Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 49.151.485.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 2.984.186.000
Türk Lirası öz gelir, 19.658.000 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 3.003.844.000 Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin 2014
yılı bütçe gelirleri toplamı 410.959.775.747,90 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2014
yılı bütçe gelirleri 13.584.568.075,53 Türk Lirası öz gelir,
51.747.395.621,56 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 65.331.963.697,09 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2014 yılı bütçe gelirleri 3.182.790.603,92 Türk
Lirası öz gelir, 9.561.340 Türk Lirası Hazine yardımı olmak
üzere toplam 3.192.351.943,92 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(3) 2014 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe geliri
toplamı 425.382.786.362,31 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN Şimdi madde üzerinde siyasi parti
gruplarına söz vereceğim.
İlk sırada Milliyetçi Hareket Partisi söz
talep etmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa
Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı kesin hesap
tasarısının 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Şırnakta şehit olan
2 polisimize Cenab-ı Allahtan rahmet, ailelerine ve Türk milletine
sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde tüm
kadınlara en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
maddede 2014 yılında gerçekleşen bütçe gelirleri yer
almaktadır. Devletin kamu giderlerini karşılamada temel
kaynağı vergilerdir. Vergilerin oluşturduğu yük ve bu yükün
adaletli dağılımı önem arz etmektedir. OECD verilerine göre
2002 yılında ülkemizde yüzde 24,6 olan vergi yükü, AKP döneminde
artarak yüzde 29,3e yükselmiştir. Bu artışa rağmen ülkemiz
OECD ortalamasının altındadır. Bunun temel nedeni, gelir ve
kâr üzerinden alınan vergilerin ülkemizde çok düşük
olmasıdır. Nitekim, gelir ve kâr üzerinden alınan vergilerin
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 5,9 olan ülkemiz 34
ülke içinde en düşük paya sahiptir. Türkiye, gelir ve kârlar üzerinden
alınan vergiler yönüyle vergi cenneti bir ülke niteliğini
taşımaktadır.
Maliye Bakanı bütçe sunumunda dolaysız
vergilerin yetersiz olduğunu kabul etmiş ama ülkemizde vergi yükünün
yüksek olduğu algısının gerçeği
yansıtmadığını söylemiştir. Bu tam doğru
değildir. Zira ülkemizde dolaysız vergiler çok düşük,
dolaylı vergiler ise çok yüksektir. AKP iktidarının dolaylı
vergiler yoluyla zulüm yaptığı açıktır. Sayın
Bakan, siz ne kadar rakamları karartmaya çalışsanız da
milletimiz bunu yaşıyor. Dolaylı vergilerin toplam vergi
gelirleri içindeki payının AKP döneminde yaklaşık 6 puan
artarak yüzde 71,6 gibi yüksek bir paya ulaştığı resmî
verilerden ve bu verileri kapsayan Hükûmetin yıllık
programlarından görülmektedir. OECD verilerine göre de ülkemizde mal ve
hizmetler üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki payı yüzde 13,5 olup OECD ortalamasının 2,5 puan
üzerindedir. Türkiye, mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerde en yüksek
paya sahip ilk 5 ülke arasındadır. Dolaylı vergilerin bu derece
yüksek oranlara çıkmış olması bir yandan vergi ve gelir
adaletini daha da bozarken öte yandan reel ekonominin dengelerini
zedelemektedir. Herkesin malî gücüne göre vergi ödemesi anayasal bir yükümlülüktür.
Bu yükümlülüğün adaletli ve dengeli bir şekilde gerçekleşmesinin
sağlanması da iktidarın en önemli görevidir.
Değerli milletvekilleri, uzun süredir ekonomide
reform niteliğinde yapısal önlemler alınmaması nedeniyle
ülkemizin ekonomik sorunları yıldan yıla
artmıştır; yatırımlar azalmış, büyüme
daralmıştır. Ekonomide zaten sınırlı olan
kaynaklar üretken alanlardan, hızla, üretken olmayan alanlara
kaymıştır. Arazi rantına ve inşaat sektörüne
dayalı bir ekonomik yapı hâkim olmuştur. Bundan dolayı
imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı gerilemiş, üretim ve
ihracat dışa bağımlı hâle gelmiştir. Üretim ve
ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı azalmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yılardır
hep uyardık. Uyguladığınız rant ekonomisi, beton
ekonomisi yerine yatırım, üretim ve istihdamı
artırmayı öngören üretim ekonomisine geçilmesini hep söyledik ama
dinletemedik.
Hükûmetin çizdiği pembe tablolar artık
acı gerçekleri saklamakta yetersizdir. Yapısal sorunlar,
adaletsizlikler ve darboğazlar daha da
ağırlaşmıştır. Türkiye ekonomisi tabiri caizse
tıkanmıştır. Ekonomiye güven kaybolmuştur. Sanayimiz,
KOBİ'lerimiz, üreticimiz zor durumdadır. Rekabet gücü tükenme
noktasına gelmiştir. Piyasalar neredeyse durmuş vaziyettedir. Tahsilat
yapılamamakta, icralar artmaktadır. İlk 100e giren firmalarda
bile iflaslar baş göstermektedir. Esnafımız, çiftçimiz, iş
adamımız tefecilerin eline düşmüş, yüksek faizlerle borç
alıp senedini, çekini kırdırmaktadır.
Ekonomide ortaya çıkan reform
ihtiyaçlarına artık cevap verilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak ekonomiye ilişkin 7 temel alanda yapısal mahiyetli reformlar
yapılması gerektiğini ve alınması gereken bir dizi
önlemleri daha önce milletimize duyurduk. Bunlardan biri vergi reformudur.
Maliye Bakanının bu yıl
yaptığı gibi, yıllardır bütçe sunumunda vergi
reformundan bahsedilerek vergi kanunlarının yenileneceği
söylenmiş ancak bir türlü yapılmamıştır. Boş
konuşmakla olmuyor, icraat yapılmalıdır. Basit,
anlaşılır ve adaletli bir vergi sistemi acilen tesis
edilmelidir. Vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payının
azaltılması suretiyle dar gelirlilerin vergi yükü hafifletilerek
vergide adalet sağlanmalıdır.
Vergi sistemi ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel
yapısını dikkate almalıdır. Bu çerçevede,
yatırım yapanlara, istihdam, üretim ve ihracat artışı
sağlayanlara yönelik vergi indirim ve kolaylıklarını içeren
bir program uygulamaya konulmalıdır.
Yüksek teknolojili, yüksek katma değer ve
istihdam sağlayan yatırım projelerine yüzde 100e kadar
yatırım indirimi getirilmelidir. Sektörel ve dar bölge teşvik
sistemine geçilmelidir. Üretim ve ticarete ilişkin harcamaların
tamamı gider sayılabilmeli, vergisini düzenli ödeyen mükellefler
ödüllendirilmelidir.
Vergi idaresinin insan gücü ve teknik altyapı
yetersizliği giderilmeli, liyakati esas alan bir yapıya
kavuşturulmalıdır. Vergi denetimine önem verilmeli, kayıt
dışılık, kaçakçılık ve kara parayla mücadele
etkin hâle getirilmelidir.
Vergi ve kredi maliyetlerinin
farklılaştırılması gibi araçlarla üretken olmayan
yatırımların cazibesi azaltılmalı ve tasarruflar
üretken alanlarda yatırımlara yönlendirilmelidir. Bir kısım
rantiyeci azınlıkça elde edilen imar rantı vergilendirilmelidir.
Sayın Bakan, 21 Mart yaklaşıyor.
Hükûmetin Eylem Planında bu tarih verilerek İmar planı
değişiklikleri sonucunda ortaya çıkan değer
artışından kamunun pay alması sağlanacak. sözünüze ne
oldu? Engelleyenler mi var?
Değerli milletvekilleri, Türkiyede üretim
üzerindeki vergi yükü ağırdır ve bu durum işletmelerin
uluslararası rekabet gücüne de zarar vermektedir. Üretim üzerindeki vergi
yükünün azaltılmasının istihdam ve büyümeye
sağlayacağı olumlu katkının belli bir süre sonra bu
kesimden sağlanan toplam vergi gelirlerinde de artışa yol
açacağı hesaba katılmalıdır.
Sayın Bakan, damga vergisinde ölçüyü
kaçırdığınızı itiraf etmişsiniz,
doğrudur. Üretim ve ticareti olumsuz etkileyen harç ve damga vergisi gibi
işlem vergileri azaltılmalıdır.
Çalışanlar üzerinde de adaletsiz ve
ağır vergi yükü bulunmaktadır. Vergi kesintileri nedeniyle
çalışanların eline geçen ücret yıl içinde giderek
gerilemektedir. Sabit gelirli olarak tanımlanan çalışanlar
AKPnin vergi politikalarıyla azalan gelirli hâline gelmiştir.
Asgari ücretlinin bile vergi tarifesinden dolayı vergi oranı yükselmekte
ve yıl içinde ücreti azalmaktadır. Bu durum, vergideki adaletsiz
yapıyı açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Asgari ücretli
bu yıl Ekim ayında yüzde 20 vergi oranına yakalanacak olup
yılın son üç ayında 1.230 lira ücret alacak. Bu durum Asgari
ücret 1.300 lira oldu. diyen Hükûmetin öngörüsüzlüğünü göstermektedir.
Sayın Bakan Asgari ücret düşüşünü
düzeltmek için Çalışma Bakanıyla çalışıyoruz.
demişsiniz; demek ki daha önce hiç
çalışmamışsınız. Milliyetçi Hareket Partisinin
1.400 lira asgari ücret vaadini taklit ettiniz ama elinize yüzünüze
bulaştırdınız. Bizim dediğimizi tam
yapsaydınız bunlar olmazdı, hem işverenin vergi yükü daha
az olur hem de asgari ücretliler 1.400 lira alırdı. Asgari ücret
vergi dışı bırakılmalı,
çalışanların vergi yükü mutlaka hafifletilmelidir.
Son olarak Sayın Bakana şu konuyu da
sorayım: 12 Mayıs 2015
tarihinde Sayın Başbakan "Ticari taksi, hatlı minibüs, servis aracı, özel halk
otobüsünüzü 2016 yılı sonuna kadar yenilerseniz, ÖTVnizi biz
ödeyeceğiz. diye şoför
esnafına müjde
vermişti. Söz vereli on ay oldu, hani nerede? Hükûmetin eylem planında da yok.
Başbakan, ayrıca, araçlara takılacak kamera ve GPRS bedelini
vergiden düşüreceğini, minibüsçülerin motorlu taşıt vergisi
konusundaki sorununu kanuni değişiklikle çözeceğini, halk
otobüsleri tanımını Karayolları Trafik Kanununa
ekleyeceğini söylemişti. Bu sözlere ne oldu? Başbakanın
şoför esnafına verdiği sözlerin üzerine mi yattınız?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Madde üzerinde ikinci konuşmacı,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ayhan Bilgen, Kars
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 8 Mart
hatırlatmasıyla sözlerime başlayacağım ama anmak
kolaydır fakat anlamak zordur. Öncelikle, galiba bir hakkı teslim
etmemiz gerekiyor, bugün böyle bir günün anılmasının sebebi,
Amerika Birleşik Devletlerinde yüzün üzerinde kadının
hayatlarıyla bedel ödeyerek kadın haklarıyla ilgili bir
kazanıma imza atmalarıdır ve yine bir hakkı daha teslim
edelim ki bugünün kadınlarla ilgili bir gün olarak
anılmasının önemli sebeplerinden biri de geçtiğimiz
yüzyılın başında İkinci ve Üçüncü Sosyalist
Enternasyonalde bu günle ilgili duyarlılıktır.
Birleşmiş Milletler geçtiğimiz yüzyılın
yarısından sonra konuya sahip çıkmıştır, Türkiye
de 1970li yıllardan sonra bu konuyu gündeme getirmiştir. Ama tabii,
anmak ile anlamak arasındaki en önemli farklardan biri, galiba içinde
yaşadığınız dönemde kadınların gerçekten ne
durumda olduğuna dair bir yüzleşme gerçekleştirme, buna dair bir
cesaret ortaya koymaktır.
2013te Türkiye kadın-erkek eşitliği
konusunda 120nci sıralardaydı. Her yıl yaklaşık 5
sıra aşağıya düşüyor. Geçtiğimiz yıl da 130lu
sıralara geldi. Çok geriye gidecek bir yer kalmadı çünkü zaten 142
ülke arasında izleme yapılıyor.
Daha pratik şeylere girmeye vakit yok ama
izninizle bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Cizrede güvenlik
ortamı sağlandıktan sonra -tırnak içinde ifade ediyorum
bunu- bazı evlerde kadın iç çamaşırlarının
özellikle, bilinçli olarak ve provokatif biçimde ortalığa
bırakılıp üzerine de bugün burada ifade etmekten hayâ
edeceğim sloganların yazılmış olması galiba
yüzleşilmesi gereken bu şiddet sarmalından niye
çıkamıyoruz, bu öfkeyi niye aşamıyoruz, buna dair bir anlam
ifade ediyor diye düşünüyorum.
Bu Meclis en saygın, en itibarlı günlerini
galiba 1920li yılların başlarına borçlu. O dönemde henüz
cumhuriyet yokken, hatta siyasi partiler yokken en zor konular, en kritik
konular Meclis kürsüsünde tartışılıyordu. Ve bu da
aslında bir Meclis hükûmeti sistemi olması ve fiilen bir ulusal
Kurtuluş Savaşı yürüyor olmasına rağmen, her
şeyin Meclis tarafından bilinmesi, her şeyin Meclis
tarafından denetlenmesi açısından bir anlam ifade ediyordu.
Biz burada bir formaliteyi, bir prosedürü tamamlamak
için toplanmadık. Bir ülkenin bütçesi o ülkenin içerisinden geçtiği
siyasi gelişmelerle doğrudan ilişkilidir.
Dün Brükselde bu ülkenin kaderiyle çok
doğrudan ilişkili görüşmeler yapıldı.
Suriye savaşı devam ederken bu
savaşta Türkiye devletinin, Türkiye Cumhuriyetinin nasıl bir tutum
alması gerektiğine dair uyarılara, ikazlara, eleştirilere
ne yazık ki iktidar partisi kulak asmadı. Bugün böyle bir sonuçla,
böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Ama bundan sonra
yani bu insanlık dramı, kadınların fuhuş sektöründe
kullanılması, organ mafyasının eline çocukların
düşmesi gibi çok ciddi bir insanlık dramına rağmen, galiba,
hiç olmazsa mülteci konusunun nasıl ele alınıp
alınmayacağı konusunda bu Meclisin konuya hâkim olması ve
burada başka oyunların, başka planlamaların olmaması
konusunda da duyarlılık göstermesi gerekiyor.
Gönül isterdi ki burada Brükseldeki görüşmelerin
içeriğiyle ilgili -ki bir hafta sonra anlaşma imzalanacak- bir
yürütme temsilcisi bilgilendirme yapsın. Dönsün, desin ki: Biz bu kadar
parayı bu şartlarla alacağız ve şu hizmetleri
sunacağız. Ama ne yazık ki bize ulaşan ve sizin de, bizim
de, hepimizin ülke adına kaygı duyması gereken kimi bilgiler
bize geliyor fakat bunlar ne yazık ki bu platformlarda
konuşulamıyor. Evet, çok ciddi bir iddia. Biliyorsunuz bizde
mültecilerle ilgili mültecilik statüsü yok, çekince var, coğrafi çekince
var. Dolayısıyla da doğudan gelenler ancak misafir ya da geçici
sığınmacı statüsünde, mülteci diye bir şey yok yani.
Mülteci ancak batıdan gelir, batından da zaten bize kimse iltica
etmek için gelmiyor, dolayısıyla mülteci yok. İddia o ki
Brükseldeki görüşmelerde, Suriye savaşının uzaması
durumunda yani orada istikrar bir an önce sağlanmazsa, çatışma
devam ederse Suriyeli Türkiyede bulunan şahısların -ki biz
onların insani haklarını sonuna kadar savunuyoruz- mülteci
statüsü olmadığı için mevzuatı buna göre ayarlamak yerine
yani kalıcı bir çözümü bu anlamda daha insani ölçülerde kurmak,
bulmak yerine vatandaşlık statüsünün tanınmasına dair
birtakım görüşmelerin yapıldığı yönünde duyumlar
alıyoruz. Ve -bir adım daha ileri gidelim- boşaltılan ve
harabeye dönen şehirlerde yeni imar planlarıyla yeni yerleşim
yani yeni demografik, stratejik planlamalar, oralara yönelik yerleştirme
planlarının yapıldığına dair de kimi diplomatik
zeminlerde görüşmeler yapıldığını duyuyoruz. Biz
iddia makamıyız; siz daha somut, daha ciddi, daha gerçekçi, daha ikna
edici bilgilere sahipseniz gayet tabii bunu burada
paylaşırsınız, biz de eksik söylemişsek,
yanlış söylemişsek düzeltiriz.
Ama Meclisin rolüyle ilgili, Meclisin konumuyla
ilgili galiba bir kafa karışıklığı var. Biz
buradan yürütmenin anayasal organlarını eleştirdiğimizde
sanki bir şeyi şahsileştiriyormuşuz gibi, sanki bir husumet
ve nefret duygusuyla bunu yapıyormuşuz gibi çıkıp burada
övgüler diziliyor. Değerli arkadaşlar, Parlamentonun görevi yasama ve
denetlemedir. Evet, aynı zamanda, iktidar partisi temsilcisi olarak sahaya
çıktığınızda, alanda diğer partileri
eleştirebilirsiniz, partinizi övebilirsiniz ama burada milletvekili
şapkasıyla oturuyorsak, bunun için varsak denetleme görevini -iktidar
partisi de olsak, muhalefet partisi de olsak- hakkaniyetle yapma konusunda bir
duyarlılık sergilemek zorundayız.
Bakın, geçtiğimiz günlerde kayyum çok
başarılı biçimde -bunu da tırnak içerisinde ifade ediyorum-
bir medya grubunu batırdı, iflas ettirdi. Şimdi, bu zararı
rücu ettirecek miyiz yani kayyumun
başarısızlığının bedelini kayyum cebinden mi
ödeyecek? Hayır. Ya da onu atayanlar, onu görevlendirenler mi ödeyecek?
Hayır. Bu halkın cebinden çıkacak bu para ve muhtemelen
uluslararası mahkemelerde -tıpkı Cem Uzan vakasında
olduğu gibi- bunlarla ilgili tazmin ve daha fazlasıyla, faiziyle
ödeme hükmü çıkacak. Şimdi, bu Meclis bütün bu konuları
konuşmamayı, tartışmamayı tercih ederse;
İşte bu paralel, siz paraleli savunuyorsunuz. gibi sadece gürültü
yaparak, kuru gürültü çıkartarak bu tartışmalarla ilgili
yüzleşmeyi engellerse ülkeye de kötülük etmiş olur, aslında
kendilerine de kötülük etmiş olurlar.
Bir başka konu: Burada Anayasayla ilgili zaman
zaman güzel temenniler içeren mesajlar veriliyor ama galiba bir şeyi
unutuyoruz. Bugünkü Anayasanın en büyük zaafı, 12 Eylül askerî
darbesinin, Kenan Evrenin bize bıraktığı belki de en büyük
vebal, en ağır sorumluluk, en büyük hastalık, yargı
denetimi dışında tutulan alanın genişliğidir.
Evrensel hukukun en temel ilkelerinden biri, yargı denetimi
dışında idarenin hiçbir eylem ve işleminin
bırakılmamasıdır. Yani daha İslami literatürle
söylersek layüsel hiç kimsenin olmadığını kabul etmektir.
Hesap vermeyen, sorgulanmayan, yargılanmayan hiç kimsenin
olmadığını kabul etmek zorundasınız.
Örtülü ödenek denilen şeyin İslam siyaset
felsefesinde asla karşılığı yoktur. Çok açık,
tersini iddia eden varsa çıkar söyler. Bu, 20nci yüzyıl ulus
devletinin güvenlik sendromunun ortaya çıkardığı bir
yaklaşımdır. Yargılama denetimi dışında
birilerini bırakmak Türkiye hukukuna Cumhuriyetin ikinci
yarısından sonra girmiştir, 1980li yıllarda da
pekişmiştir 82 Anayasasıyla. Şimdi, bize yeni anayasa
önerenler, demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasa yapma iddiasıyla konuşanlar
bu konuda net bir irade ortaya koymalıdır. Cumhurbaşkanının
bugünkü konumu yani yargılanamaz durumu sizi rahatsız ediyor mu
etmiyor mu? Türkiyeyi uluslararası arenada bu yargılanamazlık,
hesap sorulamazlık dolayısıyla zor duruma düşürüyor mu,
düşürmüyor mu? Bu yaptığımız işleri
arkadaşlar, sadece birtakım sloganlarla, sembollerle
meşrulaştıramayız. Yani bu yaptığımız
işin kutsallığıyla ilgili tartışmaya çok girmek
istemiyorum çünkü kutsal alan oluşturduğunuzda aslında
tartışma dışı alan oluşturuyorsunuz demektir;
sorgulanamayan, hesap vermeyen, hesap istenemeyen merciler, mevkiler
oluşturuyorsunuz demektir ki bu aslında ülkenin üzerinde bir yüktür,
bir kamburdur. Bugün, A şahsı oturabilir, yarın
başkaları oturur. Sonuç itibarıyla, sorun eğer sisteme dair
bir sorunsa bu sorunları işte burada sadece birtakım sloganik
tartışmalar yaparak falan örtemeyiz, ortadan kaldıramayız.
Son olarak şunu da ifade edeyim: Sonuçta, el
kaldırdığımız, onayladığımız
Anayasa, içerisinde faize dair hükümlerin de bulunduğu, kalemlerin de
bulunduğu bir anayasa. Onun için, lütfen besmeleyle falan bunu
kutsallaştırmaya çalışmayın. Haramın azı da
çoğu da haramdır. Ve bunu azaltmak için, sıfıra indirmek
için bir çaba sarf etmek yerine burada kutsal bir iş yapıyoruz,
işte, maneviyat falan gibi sembollerle de bu tartışmaları
bastırmaya çalışmayın.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kamil Okyay Sındır, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sındır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde yeryüzündeki
bütün kadınlara eşit, özgür, barış içinde ve insanca bir
yaşam dileğimi özellikle belirtmek istiyorum.
Ülkemizde de kadınımızı bugünkü
çağ dışı yaşam koşullarına, şiddet ve
namus cinayetlerine, fiziksel veya cinsel -her ne şekilde olursa olsun-
şiddete, çocuk yaşta gelin olmaya maruz bırakan, bunun anayasal
siyasi sorumluluğunu taşıyan ve bundan da hiç
rahatsızlık dahi duymadığı ortada olan iktidarı
da göreve ve daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütçe, devletin
gelecek bir yıl içerisinde gelirlerini ve harcamalarını tahmin
eden, sınırlı olan kaynakların öncelik
sıralamasına göre ülkenin ihtiyaçlarına yönelik olarak en uygun
dağılımını belirleyen ve yasama organı
tarafından yürütme organına harcamaların yapılması,
gelirlerin toplanması konusunda yetki ve izin veren bir kanundur. Bütçe
kanununda, ekonomide fiyat istikranın sağlanmasına, gelir
dağılımının düzeltilmesine,
yatırımların teşvik edilmesine özen gösterilmesi mutlaka
gerekir. Bütçeyi yürütme organı hazırlar, yasama organı onaylar
ve dönem sonunda da aynı organ, devletin vatandaştan
topladığı her bir kuruş verginin nereye nasıl
toplandığının, nereye ve nasıl
harcandığının denetimini yapar.
Bir konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum:
Maalesef, Plan ve Bütçe Komisyonumuzca öncelikle gündeme alınan gelecek
yıla ait bütçe kanun tasarısının görüşülmesi oldukça
uzun sürmekte, ardından gelen kesin hesap denetiminin
sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi pek mümkün
olamamaktadır. İşte bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Plan ve Bütçe Komisyonu dışında kesin hesap komisyonu
kurulabilmesine yönelik vermiş olduğumuz teklifimizin Parlamentomuz
tarafından dikkate alınmasını bir kez daha önemle
diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
160ıncı maddesi gayet açık bir şekilde
Sayıştayın inceleme, denetleme ve hükme bağlama görev ve
yetkilerini tanımlar. 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerinde değerlendirilmek üzere, Sayıştay
çalışanları tarafından titizlikle ve büyük emek sarf
edilerek yapılan denetimler sonucunda tespit edilen, varsa, usulsüzlükler
ve hukuksuzluklar Sayıştay raporlarının büyük bölümünden ya
makaslanmış ya da yargılamaya esas rapor kapsamına
alınarak çıkartılmış. Dolayısıyla, yüce
Meclisimize gönderilen raporlar aslında standart metinler, etkisiz
tavsiyelerden oluşan birtakım kâğıtlardan ibaret. Örneğin,
Cumhurbaşkanlığı Sayıştay Denetim Raporu ya da
Başbakanlık Sayıştay Denetim Raporu topu topu 4 sayfa, 2
yapraktan oluşan, lafzi ve genel geçer metinlerden oluşan bir rapor.
Bu durum Anayasaya aykırılık suçu niteliği
taşımakta, yüce Meclisimizin bütçe hakkı ve denetim yetkisini
fiilen ortadan kaldırmaktadır. Kısaca, Sayıştay
iktidar tarafından bilinçli ve sistemli olarak işlevsiz ve görev
yapamaz hâle getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, örneğin,
kamuoyunda kaçak yapıldığına inanılan sarayın
hesabını bu nedenle maalesef soramıyoruz, bu yüce Meclis bunun
hesabını soramıyor. Her kuruşunda tüyü bitmemiş
yetimin hakkı olan o milyarlarca liralık harcamaların
hesabını maalesef soramıyoruz. Peki, Sayın
Başbakanın her fırsatta vurgu yaptığı mali
şeffaflığınız ve saydamlığınız
nerede? Nerede kaldı dürüstlüğünüz, nerede kaldı vicdanınız?
Denetimlerden kaçarsanız nasıl aklayacaksınız kendinizi
üzerinize atfedilen hırsızlıklardan ve yolsuzluklardan? Ama,
unutmayınız ki hesap vermekten darbe söylemleri arkasına gizlediğiniz
hukuka aykırı işlemlerinizle kurtulamayacaksınız.
Bütün bunların hesabı da elbet bir gün sorulacaktır.
Değerli arkadaşlar, eğer siyasi
iktidar gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan
kaldırmak isteseydi, önceliklerini de refahı tabandaki düşük ve
orta gelir grubundaki vatandaşlarına, yoksuluna, işsizine
dağıtmaya, istihdam yaratacak üretime dayalı ve katma
değeri yüksek yatırımları teşvik etmeye yönelik
belirlerdi. Bu sayede ancak ekonomik ve sosyal refah düzeyi
artırılmış, işsizlik sorunu çözümlenmiş, zengin
ile fakir arasındaki uçurum daraltılmış ve toplumun birçok
sosyal sorunu da beraberinde çözümlenmiş olurdu. Oysa ki AKP
iktidarının on üç yıllık döneminde zengin ve yoksul
arasındaki uçurumun bırakın daralmasını, her geçen gün
daha da büyüdüğünü rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Zira,
vatandaşlarımızın bankalara olan toplam kredi kartı ve
tüketici kredisi borcu tam 57 kat artış göstererek 2002
yılında 6,5 milyar liradan 2014 yılında 381,9 milyar
liraya, buna vadeli konut alımları nedeniyle ailelerin
borçlanmalarını da eklersek 424 milyar liraya
çıkmıştır.
2002 yılında, bir
aile, gelirinin yüzde 4,7sini borçlarını ödemeye harcarken günümüzde
yarısından fazlasını her ay borcunu ödemek için
harcamaktadır. Çiftçimizin durumu da farklı değil; bankalara
olan borcu 2002de 5.1 milyar lira iken Aralık 2015 itibarıyla bu 12
kat artarak 61,1 milyar liraya çıkmıştır. Aslında bir
de çiftçiye verdiğimiz destekle oran kuracak olursak yılda
verdiğimiz desteğin 5 kat fazlası çiftçiye borç olarak
dönmektedir. Şimdi sorarım sizlere: Vatandaşın
kazandığını değil de geleceğini harcamaya mahkûm
eden bu iktidar değil midir?
Değerli milletvekilleri,
ülkelerde gelir dağılımındaki adaletsizliğin en önemli
göstergelerinden biri de dolaylı vergi yüküdür. Gelir ve servetler
üzerinden adaletli ve etkin bir şekilde doğrudan vergi alamayan,
zenginin cebine değil de fakir fukaranın elinde, avucundakine göz
diken AKP iktidarları gelir artırıcı önlem olarak
dolaylı vergileri artırmakta buluyor. KDV, ÖTV ve benzeri isimlerle
anılan dolaylı vergiler, esasen gelirle, servetle ilişkisi
olmayan, bütün vatandaşların elde avuçtaki 3 kuruş
paralarını harcadıkça ödedikleri vergidir. Dolaylı vergi,
bakkaldan ekmek, peynir aldığında, arabasına mazot
doldurduğunda, ülkenin en zengin insanının da en yoksul
insanının da eşit oranda ödediği vergidir. Bu vergilerin toplam
vergi gelirleri içerisinde 2002 yılındaki yüzde 66,3 olan
payının 2014 yılında 67,5; 2015 yılında da 68,5
oranına çıktığını söyleyebiliriz. Dolaylı
vergi yükünün bu ölçüde yüksek oranda olmasının, OECD içinde de
dolaylı vergi yükü en yüksek ülkeler arasında olmasının
temel nedeninin kayıt dışı ekonominin büyüklüğü
olduğunu da söyleyebiliriz. 2002 yılından günümüze kadar
kayıt dışılığı azaltarak vergi tabanını
genişletmek yerine KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergileri artıran AKP
iktidarının kısa vadede gelir artışı
sağlamayı yeğlediği apaçık ortadadır.
Son olarak, ülkemizin,
servetin en adaletsiz dağıtıldığı ülkelerin
başında geldiğini, dünyada Rusyadan sonra 2nci sırada
olduğunu da özellikle belirtmek isterim. İşte, AKPnin karnesi
değerli arkadaşlar. Credit Suissein Servet Raporuna göre,
uluslararası kabul edilmiş bir rapora göre, ülkemizde nüfusun en
zengin yüzde 1lik kesimi 2002 yılında toplam servetin yüzde 39,4üne
sahip iken 2014 yılında 54,3üne; yüzde 99luk kesimin ise 2002
yılında toplam servetin yüzde 60,6sına sahip iken 2014
yılında yüzde 45,7sine düştüğünü görüyoruz.
İşte, AKP iktidarının ülkemizi getirdiği son nokta:
Yoksulun cebinden alınan, zenginlerin banka kasalarına transfer
edilen ve çok küçük bir azınlığın elinde büyüyen servet.
Değerli arkadaşlar,
ayrıntılı olarak açıkladığım bütün bu
gerekçelerle, 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üretime değil ranta dayalı ekonomik
hedeflerinin 2014 yılı bütçe uygulamasında
uygulandığını da görerek, bilerek, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bu bütçeye ret oyu vereceğimizi belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sındır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Vural, söz talebiniz vardı, mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İdilde PKK terör örgütünün
saldırısı neticesinde şehit olan 2 polis ile IŞİD
terör örgütünün Kilise fırlattığı 8 roket mermisiyle
hayatını kaybeden vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ve
şehit olan polislere şehitlik statüsünün verilmesinin geciktiği
haberleriyle ilgili Hükûmetten açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Maalesef, Türkiye içeriden ve
dışarıdan terör örgütlerinin hedefi hâline gelmiştir.
Maalesef, bu terör örgütlerinin saldırıları neticesinde
şehitler vermeye devam ediyoruz; maalesef, kaybettiğimiz
vatandaşlarımız var. İdilde PKK terör örgütünün
saldırısı neticesinde 2 polisimiz şehit olmuş, 6
polisimiz yaralanmıştır.
Yine, maalesef, IŞİD terör örgütünün
Kilise fırlattığı 8 roket mermisi sonucunda 1
vatandaşımız vefat etmiş, 1i ağır olmak üzere 2
vatandaşımız yaralanmıştır. Şehitlerimize
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Umarım, terör örgütünün, maalesef,
huzurlarını bozduğu İdildeki
vatandaşlarımız inşallah bu terörle mücadele neticesinde
huzur ve güvenliğe kavuşacaktır, bundan emin olduğumu ifade
etmek istiyorum.
Ayrıca, Kilisteki
vatandaşlarımıza da çok geçmiş olsun diliyorum.
İnşallah, bir an önce Türkiye bu terör örgütlerinin
saldırılarının hedefi olmaktan çıkartılır ve
ülkemiz, vatandaşlarımız huzur ve güvenlik içerisinde hayat
mücadelelerini sürdürürler.
Bu arada, gerçekten bu çözüm sürecinin
kirlettiği vatan köşelerini temizlemek için askerimiz, polisimiz,
korucumuz canı pahasına büyük bir mücadele sürdürüyor. Fakat bu arada
birtakım haberler geliyor polisler hakkında, Özel Harekât polisleri
hakkında bazı soruşturmalar açıldığına
ilişkin, şehit olanların henüz bazılarıyla ilgili
şehitlik statüsünün verilmesinin geciktiğine ilişkin.
Umarım bunlar yürütülmekte olan bir dezenformasyon
çalışmasının neticesinde değildir.
Dolayısıyla, bu konuda Hükûmetin böyle bir şey var mı yok
mu, bu konuda bir açıklama yapmasını da beklediğimizi de
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın Baluken, sizin de söz talebiniz var.
Buyurun.
34.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin sahaya
sürmüş olduğu savaş konseptinin her geçen gün yeni canlar almaya
devam ettiğine, Surda yaşanan insanlık dışı
tablonun sorumlusunun da AKP Hükûmeti olduğuna ve insanlığa
karşı işlediği bu savaş suçlarının
hesabını vereceğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, AKP Hükûmetinin sahaya
sürmüş olduğu savaş konsepti her geçen gün yeni canlar alarak
hepimizi yaralamaya devam ediyor, yüreğimizi yakmaya devam ediyor. Bu
anlamda sadece son iki gün içerisinde 30dan fazla insanın
yaşamını yitirdiği son derece ağır bir süreçten
geçiyoruz. Bu savaş konseptinin bir çare olmadığını,
yeni ölümleri yaratma dışında herhangi bir işe
yaramayacağını ve yapılması gerekenin rasyonel bir
akılla bütün meselelere çözüm bulma noktasında bir arayış
içerisinde olmak gerektiğini defalarca ifade ettik. Tabii, Halkların
Demokratik Partisi olarak, biz, AKPnin savaş konsepti neticesinde
yaşamını yitirmiş olan bütün yurttaşlarımız
için burada üzüntülerimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Burada asıl vahim olan şu Sayın
Başkan: Her geçen gün insanlığa karşı işlenen
suçların boyutları da, savaş suçlarının boyutları
da artarak devam ediyor. Bugün yine Surdan gelen resimler, insanlıktan
nasibini almış herkesi utandıracak görüntülerle birlikte
kamuoyunda tartışılıyor. Savaş dönemlerinde bile
insanın onurunu, haysiyetini korumak, bir devletin ve bir Hükûmetin
yapması gereken en temel değerdir. Maalesef, gelen otopsi
raporlarında, tamamen kül olmuş, iç organları tamamen karbonize
olmuş, uzuvları parçalanmış, organları nehre
dökülmüş insanların yaşadığı dramlarla
karşı karşıyayız. Bugün Surdan gelen
fotoğraflarda da çırılçıplak soyundurulan insanların
uğradığı insanlık dışı o tablonun
sorumlusu da yine AKP Hükûmetidir. Biz özellikle, kelepçeli bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, lütfen
tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Hastaneye gelme iradesi, hastaneye nakledilme
iradesi gösteren insanların bu şekilde onursuzca bir işleme tabi
tutulmasını kınıyoruz. Kucağında çocuğu
bulunan kelepçeli annenin yaşamış olduğu duyguyu tarih
yazıyor. AKP Hükûmeti bunu unutmasın. Yine, oradan
çıkarılan çocukların zorla ailelerinden alınarak çocuk
esirgeme kurumlarına verilmiş olmalarını insanlık
tarihi yazıyor. Bu resimleri Kürtlerin tarihinde Dersimden bugüne kadar
biliyoruz ama insanlık da özellikle İsrailde
çırılçıplak soyundurulan Filistinlilerin uğramış
olduğu insanlık dışı muamele ve işkenceden çok
iyi biliyor. Sayın Başkan, biz, burada ifade edemeyeceğimiz
birçok insanlık suçuna tanıklık etmenin utancını
yaşıyoruz. Bu suçların yaşandığı Cizreye
giden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Meclis
Başkan Vekilimizin de tanıklık ettiği bir tablo var.
Tabaklara gaita doldurup Cizredeki insanların buzdolabına koyan
alçak, insanlık dışı bir zihniyetle karşı
karşıyayız. 1990lı yıllarda oradaki insanlara
dışkı yedirenler bugün çok daha vahim bir insanlık suçunu
orada devreye koymuşlardır. AKP Hükûmeti insanlığa
karşı işlediği bu savaş suçlarının tek tek
hesabını verecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Bostancı, buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
35.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İdilde teröristlerle
girilen çatışmada şehit olan 2 polis ile Kiliste IŞİD
bölgesinden atılan roket mermisiyle hayatını kaybeden
vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ve devletin, hukuk temelinde,
insani normlara uygun bir tarzda terörle mücadeleyi sürdürdüğüne
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İdilde teröristlerle girilen
çatışmada 2 şehidimiz var; Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. 3
yaralımız var hâlihazırda, inşallah sayıları
artmaz. Yine, Kiliste IŞİD bölgesinden atılan roket neticesinde
1 sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş durumda,
Allahtan rahmet diliyorum.
Temmuz ayından bu yana Türkiye çok kirli bir
terörist saldırıyla karşı karşıya. Devlet hukuk
temelinde, insani normlara uygun bir tarzda ve kesinlikle teenniyle, dikkatli
bir biçimde bu terörle mücadeleyi sürdürüyor. Terör örgütleri çukurlarla, patlayıcılarla,
silahlarla devletin güvenlik güçlerine karşı çatışmaya
girerken bir yandan, diğer yandan da maalesef kirli bir propaganda
taktiği sürdürüyorlar, provokasyona ve ajitasyona başvuruyorlar;
meseleyi insan hakları, sivillere yönelik bir saldırı, devletin
yaptığı zalimlik şeklinde takdim etmeye
uğraşıyorlar. Bütün bunlar terör örgütünün dilidir, kamuoyu
oluşturma çabalarıdır, devleti suçlu duruma düşürme
yönündeki girişimlerdir. Halkımız bunları biliyor, bu kirli
dili de gayet iyi tanıyor, bunların sahiplerini de biliyor.
Soyunma meselesine gelince, teslim olan teröristler
üzerlerinde silah olmadığı, patlayıcı
olmadığı durumunu göstermek amacıyla soyunarak geliyorlar,
öyle teslim olan teröristler de var. Takdir edersiniz ki geçmişte
üzerlerinde bombayla gelip yine katliamlarına devam etmek isteyen terör
örgütü mensupları olmuştu. O bakımdan, soyunmalarının
bir nedeni, üzerlerinde bomba olmadığını göstermektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Savunuyorsun yani?
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Soyunmalarının ikinci nedeni de, kriminal incelemelerde kendilerini
sivil biçiminde takdim etmek amacıyla barut izlerini ortadan kaldırma
kastı vardır ama elbiselerde görünmese bile ellerinde görünüyor;
siviller ile teröristleri birbirinden ayırmak mümkün. Surdan olsun,
İdilden olsun, başka yerlerden olsun sahada yaşanan olaylara
ilişkin bize de çok sayıda bilgi akıyor. Orada terör örgütünün
hangi kirli taktikleri kullandığını milletimiz biliyor,
kamuoyu biliyor. Ümit ederim ki buna karşı duyarsız ve kör
olanlar da gerçekliği görürler ve demokratik zeminleri tahkim edip teröre
karşı çıkacak tarzda, bu bilgiler çerçevesinde bir yaklaşım
sergilerler. Türkiyedeki insanların ihtiyacı olan budur,
barışın ve kardeşliğin de ihtiyacı olan budur.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Bostancı bizim yapmış
olduğumuz değerlendirmeyi terör örgütünün kirli dili ve propaganda
aracı olarak değerlendirdi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben hiç
kendilerinden bahsetmedim Sayın Başkanım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir sataşmada bulundu, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
Süreniz iki dakikadır.
Lütfen bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bostancının
yaptığı açıklama bir itiraf niteliğindedir. Sayın
Bostancı, oradan çıkan insanların sivil olup
olmadığının, terörist olup olmadığının
yargısını siz veremeyeceğiniz gibi oradaki güvenlik güçleri
de veremezler. Oradaki insanların hastaneye nakilleriyle ilgili
iradelerini Diyarbakır Valisinden İçişleri Bakanına kadar
herkes biliyor. Onu takdir edecek olan, onu araştıracak,
soruşturacak olan tüm hukuk devletlerinde olduğu gibi adli
mercilerdir. Siz peşin bir yargıyla, oraya gelmiş, yardım
talebinde bulunmuş insanları çırılçıplak soyundurarak,
insanlık onurunu ayaklar altına alacak şekilde bir muameleye
tabi tutarsanız insanlığa karşı suç işlemiş
olursunuz.
Bakın, Anayasanın 17nci maddesi:
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muameleye tâbi tutulamaz. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 3üncü maddesi işkence, insanlık
dışı ve onur kırıcı muameleyi yasaklar. Yine, iç
çatışmaları da dâhil etmek üzere savaş hukukunu düzenleyen
Cenevre Sözleşmesinin 3üncü maddesi hem uzuvların kesilmesi,
cenazelere işkenceyle ilgili kısmı düzenler hem de
şahısların haysiyet ve şerefine yönelik tecavüzlerle ilgili
-esir alınmış olsalar bile- devletleri yükümlülük altına
alır.
Sizin burada savunduğunuz şey,
insanlık onuruyla bağdaşmayan bir şeydir. Cizrede
insanların buzdolaplarına dışkı tabaklarının
konması, uzuvlarının parçalanarak Dicle Nehrine
atılması, kafaları kesilmiş cenazelerin otopsi
raporlarıyla bu ülkenin muhatap olması ve en son, Surda, benim
gösteremeyeceğim ama sizin İsrail-Filistinden de çok iyi
bildiğiniz o çıplak fotoğrafların tamamı
insanlığa karşı suçtur ve o suçun hesabını tarih
önünde mutlaka vereceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) İsrailin
Filistine yaptıklarıyla kıyaslayamazsınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Daha
fazlasını yapıyorsunuz İsrail'den.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Kıyaslayamazsınız!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Daha
fazlasını yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
efendim.
Sayın Bostancıyı dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Baluken insanlık onuruyla bağdaşmayan beyanlarda bulunduğum
şeklinde açık bir sataşma ifade etmiştir.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
Size de iki dakika süreyle söz veriyorum.
Sizden de rica ediyorum, bir sataşmaya lütfen
meydan vermeyiniz.
6.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; esasen, ben arkadaşlara
ilişkin herhangi bir isim zikretmedim ama kullandığım dil
itibarıyla kendisine görev çıkardı Sayın Baluken. Niçin bu
görevi çıkardı ben bilmiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Tecahülü arifane
dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Sayın
Baluken, devlet orada hukuk çerçevesinde bir mücadele yürütüyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hukuk
çerçevesinde (!)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Devleti
bağlayan hukuktur, terör örgütünü hiçbir şey bağlamaz. Siz
biliyorsunuz. Terör örgütü, her şeyi kendi amacı için
araçlaştırır, en aşağılık yöntemleri
kullanır, en iğrenç metotlara başvurur ve bütün bunları da
kendi zayıflığı üzerinden
meşrulaştırır. Devletin böyle bir lüksü yoktur, devlet
hesap verir.
Bakın, siz gelip burada hesap soruyorsunuz. Bir
kere de gelseniz terör örgütüne hesap sorsanız, nasıl
soracaksınız? Terör örgütüne soramazsınız ki. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Terör örgütüne
hesabı, devlet, hukuk çerçevesinde sorar; sizin
sormadığınızı devlet elbette soracak ama hangi
çerçevede? Hukuk çerçevesinde.
O insanların soyunma meselesine gelince,
kendileri soyunarak geliyorlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İnanıyor musun sen buna? İnanıyor musun sen buna?
Ayıp, ayıp ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kendilerinin
terör mensubu olmadığını göstermek amacıyla,
üzerlerinde bomba olmadığını göstermek kastıyla
Sayın Baluken.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Hoca,
Hoca, inanmadığın şeyleri söyleme.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz de orada
çatışma içinde bulunsanız, belli bir bölgeden teslim olmak için
geliyor olsanız o ortamda üzerinizde bomba olmadığını
göstermek için herhâlde siz de soyunup gelirsiniz. Bu, uygulanan bir yöntem,
soyunanlar onlar. Geçmişte de yaşanan örnekler var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İtiraf ediyorsunuz değil mi, itiraf ediyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Mesele
şu: Devlet, hukuk esasında bu mücadeleyi yürütüyor; sonuna kadar da
terör örgütünden, onun mensuplarından, ona destek olanlardan, onun kirli
yöntemine, propaganda tekniğiyle destek verenlerden, herkesten yine
kesinlikle hukuk esasında hesap sorulacak Sayın Baluken, bu hesabı
herkes verecek.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Evet, bu bitmeyecek galiba.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı bir kez daha açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, hangi
cümleyle sataşmada bulundu söyler misiniz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
benim oradaki durumu çarpıtarak aslında terör örgütünün
propagandasını yaptığımı ifade etti, terör
örgütünü kınamadığım şeklinde ifadeleri oldu.
BAŞKAN Buyurunuz, size söz veriyorum 69uncu
maddeye göre iki dakika süreyle.
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, HDP olarak biz hep şunu
söyledik: AKP savaşla bir çözüm bulacağına inanmış
olabilir, savaşla bu işin otuz yıldır, kırk
yıldır denendiği gibi çözümü için bir sürece karar vermiş
olabilir. PKK de bu anlamda devletin açmış olduğu bu
savaşla ilgili bizim tasvip etmediğimiz bir yola, yönteme
başvurabilir.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Devlet mi PKKya
savaş açıyor?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz HDP olarak
başından beri şunu söyledik: Ne PKKnin savaşını
ne de AKPnin başlatmış olduğu bu savaşı tasvip
etmiyoruz. Biz bu yöntemin bir çıkmaz olduğunu,
halklarımıza kan, acı, gözyaşı dışında
herhangi bir şey getirmeyeceğini, bu nedenle bir an önce
barış yöntemlerine tekrar geri dönülmesi gerektiğini savunuyoruz
ama savaşa karar vermiş olan tarafların ne olursa olsun
savaşın ahlakına ve hukukuna aykırı olan suçlar
işlemeyle ilgili herhangi bir lüksü, herhangi bir uygulaması söz konusu
bile olamaz. Geçmişe bakın, geçmişte hakikatleri araştırma
ve gerçeklerle yüzleşme komisyonuyla ilgili tartışmalar
yürütüldü, çok iyi biliyorsunuz. Bu konuyla ilgili de biz PKKye Sizin
insanlığa karşı işlediğiniz suçlar varsa bunlarla
yüzleşilmesi ve bunun hesabını vermeniz gerektiğini Türkiye
toplumu istiyor. dediğimizde reddetmediler ama AKP Hükûmeti reddediyor.
Sorun burada. Biz herhangi bir tarafın insanlığa karşı
işlemiş olduğu suçu ne meşrulaştırırız
ne savunuruz. Bugün bizim muhatabımız sizsiniz. Biz Türkiyenin yasal
sistemi içerisinde demokratik siyaset yürüten bir muhalefet partisi olarak,
iktidarın insanlığa karşı işlemiş
olduğu savaş suçlarını burada dile getirmeye ve
hesabını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Terörle
mücadele demek istiyorsun herhâlde, savaş değil.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
sormaya devam
edeceğiz. Dolayısıyla, buraya gelip PKK üzerinden farklı
algılar yaratmanız sizi hesap vermekten kurtaramayacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, bunu bir
sonlandırsak uygun olur diye düşünüyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bence de öyle.
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum sizi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) AK
PARTİnin savaş konsepti, İnsanlık onuruna uymayan
savaş yöntemleri vesaire o çerçevede 69a göre
BAŞKAN Sataşma olduğu için söz
istiyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet.
BAŞKAN - Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
8.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hiçbir devlet, o ülkede
yaşayan hiçbir insan kan dökülmesinden memnun olmaz. İnsanlar
isterler ki ülkede barış, huzur ve selamet olsun, kardeşlik
olsun, insanlar enerjilerini birbirleriyle kavga ederek harcamasınlar,
birlikte bir geleceğe yürüsünler. Akıl bunu gerektirir, eğer
demokrasi varsa, arkasında halkın iradesi varsa, devlet aklı da
öyledir Sayın Baluken.
1984te, mevcut iktidarın savaş konsepti
mi vardı? Yoktu. Ne vardı? PKK diye bir terör örgütü çıktı
ortaya; İdil ve Eruh baskınlarıyla birlikte, etnik kimlikçi bir
tasavvuru gerçek kılmak için silahlı mücadeleyle sahaya geldi ve bunu
da otuz yıl sürdürdü. Belli bir tahkimat yaptı, şimdi burada
anlatamam.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) 12
Eylülü mü savunuyorsunuz Hocam?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) 2013
yılında Türkiye bir çözüm sürecine girdi. Maksat nedir? Kültürel,
toplumsal problemlerimiz var ise ve bunun arkasında yüklü bir tarih varsa
bunu makul, mantıklı, rasyonel insanların
kucaklaşacağı bir zeminde çözmek. Yolunda giden işleri
oldu, yolunda gitmeyen işleri oldu. Olur, bu işlerin inişleri
çıkışları olur ama sonuç itibarıyla terör örgütü
temmuz ayından bu yana yeniden saldırıya geçti. Bu, AK
PARTİnin savaş konsepti filan değil Sayın Baluken, siz
bunu iyi biliyorsunuz; bu, doğrudan doğruya Suriyedeki
gelişmeler çerçevesinde, terör örgütünün kendisine fırsat
çıktığı zannıyla, tekrar sahaya girip devlete
karşı, ülkeye karşı, bu insanlara karşı
silahlı mücadeleyi başlatmasıdır. Devlet bunu seyretmez,
devlet mukabele eder; demokrasinin yanında olan, insanların
yanında olan, Türklerin, Kürtlerin herkesin yanında olan kirli teröre
karşı çıkar, devletin hukuk temelinde yürüttüğü bu
mücadeleyi destekler. Bizim yaklaşımımız budur.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, madde üzerine, şahsı
adına söz talep eden iki sayın milletvekilimize söz vereceğim.
İlk konuşmacı Baki Şimşek,
Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Gelir bütçesi
başlıklı 2nci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün İdilde
ve Kiliste şehit olanlara rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Ve, yine, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
dolayısıyla bütün kadınların Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum. Yüce Peygamberimizin, Cennet anaların ayakları
altındadır. diyen bir Peygamberin ümmeti olarak kadınlarımızın
toplumun her kesiminde eşit şekilde temsil edilmesi gerektiğine
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık iki
haftadır bütçe üzerinde görüşmelerimize devam etmekteyiz.
Millî Eğitim Bakanlığı,
eğitim sistemini on bir yılda 13 kez değiştirmiştir.
Sürekli sınav sistemleri değişmiş, dershaneler
kaldırılmış, apartmanlar okullara
dönüştürülmüştür. Bahçesi olmayan okullar oluşturulmuştur.
On bir yılda 5 bakan değişmiştir.
İçişleri Bakanlığı için
bütçe; hendek kazan belediyelere göz yummak, operasyon için izin isteyen
valilere Dur. demek olmuştur. 1 milyon kişinin telefonları
izinsiz dinlenmiştir.
Adalet Bakanlığı için bütçe;
adaletsizlik, yargıyı ele geçirme olarak
anlaşılmıştır.
Millî Savunma Bakanlığı için Sur,
Cizre, Silopi olmuştur. 2.049 hendek, imha edilen 2.313 bomba
düzeneği, 20 Temmuzdan bu tarafa, ben konuşmayı
hazırladığım sırada 382, şu anda 385
şehittir; Mersinli şehit Emrah Şahindir; yüzlerce dul kalan
kadın, babasız kalan çocuktur. Ben, bugün, aslında,
Maraştan Aydına kadar -Adana, Mersin, Antalya- Torosların
eteğindeki Yörüklerin sorunlarını paylaşmak üzere kürsüye
çıkacaktım ama aldığımız şehit haberleri
yine bizleri derinden üzdü.
Mustafa Kemal Atatürk Arkadaşlar, gidip Toros
Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük
çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu iyi
biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez. demiştir.
Torosların eteğinde, dünyada dikili
ağacı olmayan, kıl çadırlar içerisinde hayatını
idame ettiren, sadece 100-200 tane koyunu, keçisi olan ve bu devletin o
dağlarda bekçiliğini yapan, hiçbir zaman isyan etmeyen Yörükler
adına -Sayın Bakanımız fıkraları da seviyor- ben
Maliye Bakanlığı bütçesini bir Yörük fıkrasıyla
bitirerek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum: Toros Dağlarının
eteğinde keçi ve koyun otlatan bir Yörük yaşlanıyor;
çocukları da üniversite okuyor, o işi yapmıyorlar. Yörük
yaşlanınca, en son, bir çoban tutuyor, kendisi gidemeyecek duruma
geliyor ve çobana 1.500 tane koyun emanet ediyor, Toros Dağlarına
gönderiyor. Tabii, sezon sonu Yörük bekliyor Çoban 1.500 koyunla gitti, 2 bin
koyunla gelecek. diyor. Sezon bitiyor, çoban çıkıyor, geliyor,
elinde bir çingil -çingil deriz bizim yörede buna- yoğurt, koyun yok.
Yörük soruyor Koyunlar nerede? diyor. Çoban diyor ki: 500 tanesine
yıldırım attı, 500ünü kurt kaptı, 500 tanesi de
kayadan uçtu; geriye kala kala bir çingil yoğurt kaldı. Yörük buna
kızıyor tabii, çobanın yüzüne bu yoğurdu döküyor. Tabii,
çoban arsız, bundan da gerekli dersi almıyor ve şunu söylüyor:
Allaha şükürler olsun ki hesabı net verdik, yüzümüz ak oldu.
Maliye Bakanlığının bütçesi de
bu şekilde, gerçekten hesabı net veriyor. 12 milyar bütçe
yapılıp 24 milyar harcama yapılabiliyor, net bir bütçe
yapılıyor.
Çukurovadaki bütün Yörükleri selamlayarak
huzurunuzdan ayrılıyorum.
2016 yılı bütçesinin önce ülkemize, sonra
dünya insanlığına hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
İkinci konuşmacı yine bir Mersin
Milletvekili, Sayın Yılmaz Tezcan.
Buyurun Sayın Tezcan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, ekranlarında bizi
izleyen değerli, aziz milletimizi, çok kıymetli güzel Mersinimizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de tabii Şırnak İdilde
şehit düşen 2 şehidimize, 2 polisimize ve Kiliste vefat eden,
şehit olan vatandaşımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum;
milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Günün anlamına binaen, ayrıca 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü vesilesiyle öğretmen olan eşimin, sevgili
kızımın, hakkını ödeyemeyeceğim annemin, siz
değerli kadın milletvekili arkadaşlarımın ve
diğer milletvekili arkadaşlarımızın annelerinin ve
eşlerinin
MUSA ÇAM (İzmir) Kayınvalideyi unutma!
VELİ AĞBABA (Malatya) Kayınvalideyi
unutma, yenge kızar. Kayınvalideyi niye söylemiyorsunuz?
YILMAZ TEZCAN (Devamla) -
kayınvalidemin,
sizlerin kayınvalidelerinin
(CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Biz önce onu
kutluyoruz çünkü, ben sabah kalktım, önce kayınvalideyi aradım.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) -
tüm dünya
kadınlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev alan bütün
bayan çalışanların, kadınlarımızın;
özellikle sağlıkta özveriyle çalışan bayan doktor
kardeşlerimizin, hemşirelerimizin, bayan sağlık
çalışanlarımızın, kadın kardeşlerimizin
Kadınlar Gününü, hassaten Doğu Türkistandan Arakana, Afrikadan
Filistine, Suriyeden Iraka bütün mazlum kadınların da Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılından
beri AK PARTİ hükûmetleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında ülkemizi mamur kılmaya ve necip milletimizi mutlu etmeye
çalışmaktadır. Bu vatan toprağında yaşayan bütün
vatandaşlarımıza hizmet boynumuzun borcudur. Yük ağır,
sorumluluk büyük, emanete sahip çıkmak zor ama tüm bu zorluklar ve
güçlüklere rağmen, amacımız Allahın
rızasını kazanmak ve büyük millete, bu büyük necip millete
hizmet etmektir. Nihayetinde, bütçeler halkımızın talep ve
ihtiyaçlarına göre belirlenmektedir. Tabiri caizse,
ayağımızı yorgana göre uzatıyoruz. Son derece gerçekçi
politikalarla ülkemizin imkân ve kaynaklarını israf etmeden,
hakkaniyet ölçüsünde planlamalar ve hizmetler yapmaya
çalışıyoruz.
Bugüne kadar AK PARTİ hükûmetlerinin bütün
bütçeleri, sizlerin de takip ettiği gibi kılı kırk yaran
bir hassasiyetle hazırlanmaktadır. On dört yıl boyunca aziz
milletimiz için millî bütçeler hazırladık. Şimdiye kadar,
müsaadenizle, bazı rakamları değerli arkadaşlarımız
paylaştılar, ben de çok kısaca bu rakamları sizlerle paylaşmak
istiyorum.
2002 yılında 79,4 milyar Türk lirası
olan bütçe gelirlerimiz, 2016 yılında 540,8 milyar Türk lirası
olacaktır. 2016 yılı bütçesi 2002 bütçesinin tam 4,7
katıdır. 2002 yılında toplam bütçe 119,6 milyar Türk
lirası iken 2016 yılında sadece eğitime
ayırdığımız bütçe 109,3 milyar Türk lirası
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde -özellikle Mersinle ilgili- Mersinimize 15 milyar Türk
lirası yatırım ve destek sağladık. Mersinin
dış ticaret hacmi 6 kat, ihracatı 5 kat arttı.
Bir akademisyen sağlıkçı olarak
sağlık alanında Mersine çok önemli yatırımlar
yaptık. Beş yıldızlı otel konforunda Mersin Toros
Devlet Hastanesi, Erdemli Devlet Hastanesi, Silifke Devlet Hastanesi olmak
üzere çok önemli sağlık yatırımları yapıldı.
İnşallah, 1.250 yataklı Mersin Şehir Hastanesi de Mut ve
Gülnar Devlet Hastanesiyle birlikte hizmete girecektir.
Değerli
milletvekilleri, insan odaklı, ekonomik kalkınmayı hedefleyen,
tutarlı ve disiplinli büyümeyi, güven ve istikrarı koruyan bir bütçe
hazırladık.
Değerli
arkadaşlar, bu ülke, bu vatan hepimizin; gelin, beraberce
geleceğimize sahip çıkalım. Şairin dediği gibi
Gideriz nur yolu izde gideriz, / Taş bağırda, sular dizde
gideriz, / Bir gün akşam olur, biz de gideriz, / Kalır dudaklarda
şarkımız bizim. Dudaklarda ve ruhlarda kalacak hatıralarla
tüm milletvekili arkadaşlarımızı, aziz milletimizi ve güzel
Mersinimizi en içten duygularla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Şimdi,
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğim.
Sorulara
başlıyorum.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, gazetenin haberine göre devletin aradığı
IŞİDli canlı bombalara öğrenim kredisi verilmiş.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hangi gazete?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sözcü gazetesi.
İsimleri
de var burada, tek tek açık ve net. Şimdi, bu şekilde
IŞİDli terör örgütü üyelerine öğrenci bursu adı
altında veya başka burslar adı altında hiç para veya bir
başka yardım yapılmış mı,
yapılmamış mı?
Soru
iki: Türkiye Cumhuriyeti devleti bünyesinde mevcut olan bakanlıklarda
bugüne kadar ayrı ayrı belirtilmek üzere hangi bakanlıkta, kaç
personel çalışmaktadır?
Soru
üç: Bakanlık bünyelerinde bugün itibarıyla her bakanlık için
ayrı ayrı belirtilmek üzere kaç personel çalışmakta,
çalışan personelin kaçı taşeron firmalarından,
kaçı sözleşmeli, kaçı devlet memuru olarak istihdam
edilmektedir?
Bir
başka soru: Her bakanlık için ayrı ayrı belirtilmek üzere
bakanlıklarda kaç müdürlük bulunmakta, müdürlerin kaçı kadın,
kaçı erkek il bazında da belirtebilir misiniz?
BAŞKAN
Sayın Zeybek
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakanım, devletin -dış borç stoku-
2015 yılında 406 milyar dolar borcu olduğu hâlde IMF borcumuz
yok. diyerek milletimizde dış borcumuzun olmadığı
gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorsunuz. Dünyada tek
bir banka IMF bankası olmadığına göre, hangi ülkenin
bankalarından ne kadar borç para kullanılıyor, yoksa devlet
garantili borç faizli para değil de sizin hatırınız için
başka ülkelerden ödünç para mı alıyorsunuz? Doğru,
aydınlatıcı bir bilgi vermenizi arz ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akaydın...
MUSTAFA AKAYDIN
(Antalya) Hafızanızı altı yıl önceye
taşıyarak o zaman Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı
sıfatıyla, biraz da dostluğunuza güvenerek devrin Maliye
Bakanından da randevu alamadığım için
şahsınızı müsteşar olarak ziyaret ettim, kahvenizi
içtim, ilginize teşekkür ederim.
Konu, benden
önceki AKPli Belediye Başkanı zamanında geçici veya bütün
tahsisleri Antalya Büyükşehir Belediyesine verilmiş olan Millî Emlak
arazileriydi. Bu arazilerin hemen hemen tamamı, elimden, benim Belediye
Başkanlığım döneminde alındı. Bundan dolayı,
Antalya çok güzel bir dünya halinin sahibi olma şansını kaybetti
ve Antalyaspor da çok güzel spor tesislerine sahip olma şansını
kaybetti. Bu konudaki soruyu çok uzatmayacağım ama sanıyorum
vicdanınızı zorlarsanız, bunları size yaptırmayan
sizin üstünüzde bir makam vardı diye düşünüyorum. Ve en son örnek çok
çarpıcıdır: Döşemealtında 246 dönem arazi, orman
arazisi ve 2/B olduğu gerekçesiyle benden alındı geçmişte
tahsis edildiği hâlde ve bunu devrin defterdarı da teyit etti; sonra,
Belediye Başkanlığı tekrar AKPye geçince araziyi
devrettiler AKPye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Ağbaba...
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Bakan, Malatya Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kooperatifi tarafından 30 bin
liralık faizsiz kredi uygulaması başladığından
beri, 268 esnaf 10 milyon 595 bin kredi kullanmış. 410 kişinin
başvuru yapmak için sıra beklediği, 835 esnafın ise
dosyasını hazırlayarak beklediği Malatyada, bugüne kadar
neredeyse her 6 kişiden 1i kredi kullanabildi. Bu şekilde giderse
başvuranların kredi alması birkaç yılı bulacak gibi
gözüküyor. Malatyaya finansman desteği lazım. Başvurulara
bakıldığında Malatyaya mutlaka yeni kaynak gösterilmesi
gerekiyor. Türkiye genelinde binlerce esnaf kredi hayali kuruyor. Kendilerini
alacakları krediye göre ayarlayan, borçlarını erteleyen
esnafları mağdur etmemek lazım. Malatya gibi büyük bir
şehre daha fazla ödenek verilmesini istiyoruz.
Tabii, bir de
kredi kullanmak isteyen ama geçmişte yaşadığı
sıkıntılardan dolayı çekleri, senetleri protesto edilen
esnaflarımız var; bu esnaflarımız için mutlaka bir sicil
affı getirilmeli. Sicil affı esnaf ve sanatkârlarımız için
bir can simidi olacaktır. Sicil affının 30 bin liralık
kredinin başarılı olması için önemli bir şart
olduğu unutulmamalı. Bu konuda Malatya olarak destek beklediğimizi
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Ben de bir kez daha 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü kutluyorum ve izninizle onlar için söylemek isterim,
bütün kadınlarımız için.
(Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının aşağıdaki metni şarkı
formatında okuması)
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Analardır
adam eden adamı.
Aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Gelinler saçını aynada tarar.
Elbet bugün sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Koşuyor altı yaşında bir
oğlan
(CHP, AK PARTİ ve HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarayıcı.
Bir dakikalık süre yeterli değil. Bir gün
kürsüden söz talep ederseniz daha uzun dinleme imkânımız olacak sizi.
Evet, sorular sona ermiştir, şimdi
Hükûmete söz veriyorum.
Sayın Maliye Bakanına söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal, tabii, bir gazete haberinden
bahisle birtakım iddialarda bulundu. Bu iddiaların aslı
olmadığı belli ama bugünlerde moda oldu, asılsız
iddialarda bulunmak bir marifet hâline geldi.
Kamuda çalışan personel
sayılarına ilişkin olarak da elimdeki bilgiyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yayımlanan en son istatistiğe göre; kamuda kadrolu 2 milyon 894 bin
91 personel çalışıyor, sözleşmeli personel sayısı
149.133, sürekli işçi sayısı 328.701, geçici işçi
sayısı 35.892, geçici personel sayısı 22.741, diğer
personel sayısı 97.500. Kamuda toplam, en son yayımlanan
istatistiğe göre, 3 milyon 528 bin kamu çalışanı
bulunmaktadır.
Sayın Zeybek Bu IMF borcu bitti, sanki
başka borç yok mu? diye bir soru sordu. Şöyle cevaplayayım: Bir
ülke mali olarak ne zaman batağa düşerse o zaman borç
alabileceğiniz tek bir kaynak vardır, o da IMF. Bir ülkenin mali
açıdan çöküp çökmediğini o ülkenin IMFten borç alıp
almadığından anlarsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, 2002
yılında, evet, doğru, IMF dışında bu ülkenin borç
alabileceği hiçbir uluslararası banka, kuruluş
kalmadığı için IMF programı çerçevesinde IMFten kaynak
kullanılmıştır ama bugün, Türkiye borç dinamikleri
açısından güçlüdür, herhangi bir şekilde gerek içeriden gerekse
dışarıdan bir kaynak aradığı zaman da
kaynağı bulabilmektedir. Dolayısıyla, IMF borcuyla
diğer normal banka borcunu birbirine karıştırmayın.
Allah bir daha bizi böyle günlerle imtihan etmesin.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakan, devletin
arazilerini verip borç alın, o zaman deyin ki: Biz borç
kullanıyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Akaydın,
öncelikle teşekkür ediyorum. Beni o dönemde ziyaret ettiniz, beraber kahve
içtik, sorunları konuştuk ama şu anda bu söylediğiniz
konularla ilgili en son gelinen nokta nedir, Sayın Akaydın,
inanın hatırlamadım. Bir bakalım, yine biz sizinle
konuşuruz, olur mu?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Biz hepsini yine geri
alırız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Konuşuruz, olur.
Sayın Ağbaba, 30 bin lira faizsiz kredi
desteği
Biliyorsunuz, seçim döneminde, seçim beyannamemizde bütün
vatandaşlarımıza, esnafımıza o zaman bir vaatte
bulunmuştuk 30 bin lira faizsiz kredi desteği vereceğiz.
Şeklinde, Hükûmet Eylem Planımızda da bunu belirledik.
Vatandaşlarımız, tabii, yoğun bir müracaatta bulundu.
Öncelikle, biz esnafımıza bugüne kadar her aşamada çok önemli
destekleri sağladık, sağlamaya da devam edeceğiz. Zaman
zaman bize gelen talepler de var. Başbakan Yardımcımız
Mehmet Şimşek, kendisi bu konuyla ilgileniyor, diğer
bakanlarımızla beraber konu takip ediliyor. Ama bu arada, şunu
da söyleyelim: Seçim beyannamemizde de söyledik, bunların her birini de
hayata geçirdik. Emekli esnafımızın üzerinde 10 puan sosyal
güvenlik destek primi kesintisi vardı, onu kaldırdık.
VELİ AĞBABA (Malatya) Onu biz
yaptık Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yine, esnafımıza, basit usulde çalışan esnafımıza
8 bin liraya kadar gelir vergisi kazanç istisnası getirdik. Yine, genç
girişimci esnafımıza 75 bin liraya kadar üç yıllık
süreyle kazanç istisnası getirdik. Yine, 52 ilimizde, 10 ve altında
işçi çalıştıran esnafımıza dönük olarak da 6 puan
indirimi ayrıca getirdik. Dolayısıyla,
vatandaşlarımız, Halk Bankasından kullandıkları
esnaf kredisiyle ilgili olarak müracaatlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan, sözlerinizi tamamlayınız.
Süreniz var, iki dakika süreniz var Sayın
Bakan.
Buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Soruları bitirdim.
BAŞKAN Bittiyse sorun yok tabii ki.
Peki, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan
soruma cevap verirken sataşmada bulundu bana, Moda oldu. dedi. Efendim,
gazete haberleriyle, bu asılsız mıdır
Ben şimdi, bu sataşma
nedeniyle
BAŞKAN Sayın Tanal, bu bir sataşma
değil ama yerinizden mikrofonunuzu açayım.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
2nci maddesi üzerinde soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bari deyin ki: Bir
araştıralım, bakalım., Bu moda oldu. diyorsunuz, ben
size isim veriyorum: Ayşe Nur İnci, Ziraat Bankasındaki
hesabına Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından 7.230 TL
yatırılmış. Mahmut Gazi Tatar, aynı şekilde,
6.570 TL öğrenim kredisi yatırılmış 2015 Eylül
ayından itibaren. Demet Taşar, aynı şekilde, Ziraat
Bankasına 7.230 TL para yatırılmış, Polis
uyardı, onun üzerine kredi kesildi. diyor. Yani, Allah rızası
için ya, kamuoyundan bu bilgileri niçin gizliyorsunuz? Niye hakikate
aykırı beyanlarda bulunuyorsunuz? Bizim sizi böyle sürekli mahcup
etmemiz yani hakikaten hoşumuza gitmiyor ama mahcup olmaktan siz
sıkılmıyor musunuz? Sizden rica ediyorum, sorulara doğru
cevap veriniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Bakan, söz talebiniz mi var?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, kısaca
BAŞKAN Buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Mahcup olacağım bir cevap verdiğimi düşünmüyorum Sayın
Tanal.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Vural, buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
37.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle
İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmirdeki sempozyumlara katılmak
üzere Türkiyede bulunan ve Genel Kurulu ziyaret eden savaş kurbanı
Bosnalı kadınlara Hoş geldiniz. dediğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Bugün, tabii, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
İşte bu gün münasebetiyle uluslararası kadın ile
barış projesiyle Bosnalı savaş kurbanı kadınlar
-60 kardeşimiz- İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmirdeki
sempozyumlara katılmak üzere buraya gelmişlerdir. (MHP, AK PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar) Gerçekten Bosnada
yaşanan dramı, özellikle orada bulunan bayanlara tecavüz edilirken
Siz artık Türk çocuk doğurmayacaksınız. diyen ve
Türklerden intikam alıyoruz. diyen Çetnikleri kınıyoruz.
Sevgili kardeşlerimize bütün
milletvekillerimizle beraber, birlikte Türkiyeye hoş geldiniz diyorum.
Allah bir daha bizlere bu acıları yaşatmasın. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, çok kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
38.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, muhalefet milletvekili
olarak bazı verilere ulaşmakta güçlük çektiklerine ve 2012
yılından 2016 yılına kadar Türkiye ile Suriye
arasındaki ihracat ve ithalat rakamlarını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bir muhalefet partisi ve
muhalefet milletvekili olarak denetim görevimizi etkin bir şekilde
yapabilmek için bazı verilere ulaşmakta güçlük çekiyoruz. O nedenle,
Sayın Bakanımız da buradayken gerçi hani Ekonomi
Bakanlığını ilgilendiren bir alan ama- kendisinden
şunu rica edeceğim: 2012 yılından 2016 yılına
kadar Türkiye ile Suriye arasındaki ihracat ve ithalat rakamları
nedir? Ulaşmakta güçlük çekiyoruz. Mümkünse hani bunu bir önceki, 2012 ile
2008le kıyaslamalı olarak verirlerse memnun oluruz ama o
kıyaslama imkânı yoksa bile bu dört yıllık süre içerisinde
Türkiye ile Suriye devleti arasındaki ihracat ve ithalat
rakamlarını öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Şimdi, (B) cetvelinin genel
toplamlarını okutup oylarınıza sunacağım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz talebim vardı ama
uygun görürseniz
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, size de
veriyorum, daha sonra okutma işlemini yapacağım.
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubu olarak, Genel Kurulu onurlandıran
Bosnalı kadınları selamladıklarına ve hak arama
mücadeleleri önünde saygıyla eğildiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Genel Kurulumuzu ziyaret eden,
onurlandıran Bosnalı kadınları Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak selamlıyoruz.
Savaşların kazananı yoktur, iki tane
kaybedeni vardır; Onlar da öncelikle kadınlar ve çocuklardır.
Coğrafyamızda bugünlerde, bugün yaşadığımız
dış politikadaki gelişmeler ve coğrafyamızdaki artan
savaş riskini de tüm Parlamentoya bir kez daha hatırlatıyor,
Bosnalı kadınların savaşta çektikleri acıları ve
onlarla bugün hesaplaşmak üzere yaptıkları hak arama
mücadelesinin önünde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak saygıyla
eğiliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Çakır, buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
40.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, AK PARTİ Grubu olarak, Genel
Kurulu ziyaret eden savaş kurbanı Bosnalı kadınlara
Hoş geldiniz. dediklerine ve yaşadıkları
acıların bir daha yaşanmamasını dilediklerine ilişkin
açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Ben de diğer grup başkan vekillerimiz
gibi, bugün buraya ziyarete gelen Bosnalı kardeşlerimize öncelikle
hoş geldiniz diyorum.
20nci yüzyılda medeni Avrupanın
göbeğinde, 1990lı yıllarda uğramış olduğu
zulüm, işkence ve katliamı, tekrar, bu vesileyle hatırlamış
oluyoruz. Özellikle tecavüze uğrayan kadınları
hatırlıyoruz. O zamanlar meşhur bir şairin dizeleriyle,
daha sonra da bestelenen Ben Bosnalı bir anneyim/Bilmem ki kimden
gebeyim/Atlayıp Mostar suyuna/Bebeğimle öleceğim. şeklinde
satırlara dökülen acıları hatırlamış olduk.
Ben, Allahtan bir daha bu tür acıları
yaşamamayı diliyor, temenni ediyorum ve kardeşlerimize de selam
ve muhabbetlerimizi grubum adına sunuyorum.
Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, savaş
kurbanı Bosnalı kadınların acılarını
paylaştıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Bosnalı
kadınlarımızın acısını paylaşıyor,
kendilerinin yanlarında olduğumuzu ifade ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuda
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, tüm
siyasi parti gruplarına söz verdim. Şimdi, izninizle okutma
işlemini başlattım
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır, şöyle bir hassasiyeti belirteyim. Yani demin
Kadınlar Günüyle ilgili değerlendirme yaparken de, bugün
kadınlarla ilgili konularda, erkek zihniyetine sahip insanlar olarak bir
adım geride duracağımızı...
BAŞKAN Doğru.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) ...ve
mümkün olduğunca kadın arkadaşlarımızın dile
getireceğini ifade ettim.
Bosnalı kadınlara grubumuz adına bir
selamlama yapacağız.
BAŞKAN Peki, buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
Bir saniye, açılmadı galiba; bazen sorun
olabiliyor, sistem eskidiği için.
Buyurunuz efendim, açtım mikrofonunuzu.
SAADET BECEREKLİ (Batman) Açılmadı.
BAŞKAN Açılmadı mı? Sayın
Balukenin mikrofonunu kullanabilir misiniz.
Bir saniye, bir saniye efendim.
Değerli milletvekilleri, sistem son derece
eskidiği için yenilenmeye ihtiyaç duyuyor, görüyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aman, öyle söylemeyin
Başkanım, ihaleciler bekliyor; yalvarıyorum size, ne olur!
BAŞKAN Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Batman
Milletvekili Saadet Becereklinin, HDP Grubu olarak, Genel Kurulu ziyaret eden
savaş kurbanı Bosnalı kadınlara Hoş geldiniz.
dediklerine ve onların şahsında savaşlarda zarar
görmüş bütün kadınları selamladığına ilişkin
açıklaması
SAADET BECEREKLİ (Batman) Ben de grubumuz
adına, Bosnalı sevgili kadın arkadaşlara hoş geldiniz
diyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü, onların şahsında
tüm kadınları tekrar kutluyorum.
Tabii, savaşın acısını
yaşamış kadınlardır. Acıda etnik kökende
farklılık olmaz, acı acıdır. Anaların
gözyaşı da farklı değildir. Ben bu bağlamda,
savaşlarda zarar görmüş bütün kadın arkadaşları,
Bosnalı kadın arkadaşlar şahsında sevgiyle
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Becerekli.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, B cetvelinin genel
toplamlarını okutup oylarınıza sunacağım.
B cetvelini okutuyorum:
(B) C E T V E L İ
(TL)
Bütçe Geliri Tahmini 394.634.401.000,00
Tahsilat 461.450.538.932,59
Ret ve İadeler (-) 50.490.763.184,69
Net Tahsilat 410.959.775.747,90
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi (B) işaretli cetveliyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci madde (B) işaretli cetveliyle birlikte
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2014
yılı bütçe giderleri ile bütçe gelirleri toplamları
arasında, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 23.305.763.332,26 Türk Lirası bütçe gider fazlası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 24.075.404,01 Türk
Lirası bütçe gider fazlası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
230.194.761,46 Türk Lirası bütçe gelir fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2014
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gider fazlası 23.369.550.428,63 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde siyasi parti
gruplarına sırasıyla söz vereceğim.
İlk sırada Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de sözlerime başlamadan önce
şehitlerimize Allahtan rahmet, Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle tüm dünya
kadınlarının gününü kutluyor, Türk İslam dünyası
kadınları için de hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Tabii, kadın sorunu yok, aslında
insanlık sorunu var. Yani, önce belki dilimizi düzeltmemiz gerekiyor,
kadına sorun çıkaranların sorunu var. demek, kadın
sorunu dememek gerekiyor.
Söz aldığım madde değerli
milletvekilleri, dengeyle alakalı, gelir ve harcamalar arasındaki
parasal bir denge önümüzde. Aslında bu bir sonuç. Bu kanunla, Hükûmete,
gayrisafi yurt içi hasılanın yani millî gelirin yaklaşık
yüzde 25inin toplanarak yeniden dağıtılması yetkisini
veriyoruz. Verdiğimiz yetki öyle az uz yetki değil; gayrisafi yurt
içi hasılanın dörtte 1inin toplanarak yeniden
dağıtılması.
Söylenecek çok şey var ama demin IMF konusuyla
ilgili Sayın Bakanın bir değerlendirmesi oldu, 2002de IMFnin kapısına
gidildiği şeklinde bir ifadesi oldu. Burada daha önce de söyledim,
genellikle iktidar partisi sözcülerinin bir 2002 takıntısı var.
Nereden geliyor, nasıl geliyor bilmiyorum ama şunu ifade edeyim ki
teknokrat olan, bürokrasiden gelen Sayın Bakan, IMFyle Yakın
İzleme Anlaşması -Bakan yerinde, pardon- 1998 yılında
yapıldı yani 56ncı Hükûmet döneminde yapıldı. 57nci
Hükûmet haziran ayında göreve başlamış olduğunda,
zaten, Türkiye, IMFyle görüşmelere bir nevi
başlamıştı. O dönemin ekim ayında atanmış
olan bir genel müdür olarak Hazinede IMFyle yapılan görüşmelerin içerisinde
kendimi buldum tarım sektörü adına ve o dönemde yapılan
görüşmelerde Hazine Müsteşarının söylediği hiçbir
zaman aklımdan gitmedi. Şunu söylüyordu: Siz tarımla ilgili
direniyorsunuz, destekler konusunda taviz vermek istemiyorsunuz ama siz belki tarım
sektörünü kurtarmak istiyorsunuz, biz Türkiyeyi kurtarmak istiyoruz. Eğer
yıl sonuna kadar bir stand-by anlaşması yapılmaz ise
Türkiye borçlarını döndüremeyecek hâle gelecek. diyordu. Tarih Ekim
1999, 57nci Hükûmet göreve geleli daha birkaç ay olmuştu. Eğer
IMFyle bir anlaşmaya mecbur kalınmışsa bu, 57nci
Hükûmetin bir icrasının sonucu değildi.
Sayın Bakan, bunun çok iyi bir şekilde
bilinmesi gerekiyor. Hele hele 54üncü Hükûmet ki o 54üncü Hükûmetin
içerisinde burada birçoğunuz vardı. Özellikle iktidar partisinin
geldiği membasına baktığımızda yani şu anda
burada bulunan iktidar partisi temsilcileri ya da ağabeylerinin IMFyle
anlaşma yapılması konusuna götüren süreçte dahli vardır, Milliyetçi
Hareket Partisinin zerre bir dahli yoktur. Bunu da buradan ifade etmek
istiyorum. Bu da bu şekilde doğru ve gerçek bir şekilde
bilinmeli.
Değerli milletvekilleri, aslında faiz
konusu da çok konuşuluyor. Evet, geçmişte faizi devlet ödüyordu,
bütçeden ödeniyordu; doğru. Bütçe giderlerinin önemli bir kısmı
faizlerden oluşuyordu. Vergi neredeyse faizi karşılayamayacak
durumdaydı. Biraz önce anlattım 1999un sonuna gelindiğinde
Türkiyenin ne hâle geldiğini ama şunu da hemen ifade edelim ki bugün
kamunun borç yükü gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak
azalmıştır ama milletin borç yükü artmıştır.
Kamunun faiz yükü azalmıştır, düşük faiz ödüyor, evet,
geçmişle mukayese ettiğimizde. Peki, milletin faiz yükü ne
olmuştur? Milletin faiz yükü de artmıştır.
Bakın kamunun 2002 yılındaki borcu
272 milyar TL iken bugün 721 milyara, özel sektörün 95 milyar TL olan borcu 1
trilyon 819 milyar TLye gelmiştir. Yani gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki payına baktığınızda toplam borçlar yüzde
107 iken yüzde 130lara çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili
belki söylenecek çok şey var ama şunu da kısaca ifade etmek
gerekirse: Evet, geçmişte devlet ağırlıklı olarak
faizin külfetine katlanıyordu, bugün de millet katlanıyor, hane
halkı katlanıyor, reel sektör katlanıyor. Aslında faiz
hacmi, faiz piyasası geçmişe oranla çok daha
artmıştır. Bankaların aktiflerine bakın.
Bankaların kredi portföyü 2002 yılında 40 milyar, 45 milyar
civarındayken bugün 1 trilyon 500 milyara çıkmıştır,
36 kat artmıştır. Dolayısıyla bu Hükûmetin
yaptığı ekonomi politikaları, izlediği ekonomi
politikaları faiz lobisine hizmet etmiştir. Bunun da bu şekilde
bilinmesi gerekir eğer gerçekleri söylemek, dinlemek istiyorsak.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz birçok konuda görüş ve düşüncelerimizi açık
ve net bir şekilde kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bunlardan bir tanesi
de özellikle Anayasa değişikliği konusuyla ilgili
yapmış olduğumuz açıklamalardır. Milliyetçi Hareket
Partisi Anayasa değişikliği konusundaki görüş ve
düşüncelerini kamuoyuyla geçmişte de
paylaşmıştır, bugün de paylaşıyor.
Geçmişteki söylediklerinden farklı bir söylemleri söz konusu
değildir. Bazı siyasi parti yetkililerince, özellikle Sayın
Genel Başkanımızın son Anayasa değişikliği
konusundaki ve Anayasa değişikliğiyle ilgili muhtemel olabilecek
bir referandum konusundaki yapmış olduğu açıklamalar
çarpıtılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, kesinlikle
başkanlık sisteminin karşısındadır. Milliyetçi
Hareket Partisi, Anayasanın ilk 4 maddesinden kesinlikle taviz
vermemektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuyla ilgili görüş ve
düşüncelerini farklı şekillerde ifade edenler, gerçekten, ya
Milliyetçi Hareket Partisini anlamıyorlar, Milliyetçi Hareket Partisinin
ne söylediğinin farkında değiller ya da geçmişteki
bazı istikşafi görüşmelerin kendilerinde bırakmış
olduğu birtakım eziklikleri ortadan kaldırmanın derdinler.
Onun için, Milliyetçi Hareket Partisinin ve Milliyetçi Hareket Partisi
Sayın Genel Başkanının bu konulardaki söylemleri çok
açıktır, nettir; Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili bir taviz
söz konusu değildir, olamaz, olmayacaktır.
Yine, Milliyetçi Hareket Partisinin, referandum
konusuyla ilgili söyledikleri de çok nettir, açıktır, bunları
çarpıtmanın hiç kimseye siyaseten de bir faydası
olmayacaktır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Referanduma destek
verecek misiniz vermeyecek misiniz? Verecek misiniz efendim?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Bu istikşafi
flörtlerin
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, destek verecek misiniz? Destek verecek misiniz? Destek verecek
misiniz?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla)
herhâlde vermiş
olduğu bazı eksikliklerin kapatılması olarak biz bunu
değerlendiriyoruz ve
VELİ AĞBABA (Malatya) Referanduma destek
verecek misiniz vermeyecek misiniz? AKPyle
Destek verecek misiniz?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Efendim, AKPyle vesaireyle
bizim hiç bir gizli gündemimiz yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) Geçmiş
tecrübeleriniz bize onu gösteriyor, Sayın Başkan.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Milliyetçi Hareket
Partisi dün ne dediyse bugün de aynısını söylüyor, söylemeye
devam edecektir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Dün HDPyle yan
yana gelmeyiz. diyordunuz, bugün
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Dün 4 şartı
ortaya koyduk, bugün de arkasındayız. Ama dün hiç 4 şartı
olmayanlar, Anayasa masasına geldiklerinde
VELİ AĞBABA (Malatya) Referanduma destek
verecek misiniz, vermeyecek misiniz? 14 kişi sizden mi çıkacak,
başka yerden mi?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) -
parlamenter sistem
akıllarına geliyorsa, bunu da bir şekilde düşünmek
lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, verecek misiniz vermeyecek misiniz?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Yanlış takip etmişsiniz, 4 şartımız hep var.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Allaha emanet ediyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Sayın Özel, dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Karakaya konuşmasının son kısmında,
grubumuzu açıktan hedef alarak, İstikşafi görüşmelerin
ezikliği noktasında
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Ben iktidar partisinin kendi yapacaklarını
anlatmak yerine muhalefete muhalefet etmesini anlamsız bulan bir grup
başkan vekili olarak, muhalefet partilerinin de asli görevlerini terk edip
birbirleriyle uğraşmalarını bu Meclis kürsüsünde doğru
bulmuyorum. Ancak Sayın Karakaya Cumhuriyet Halk Partisini açıktan
hedef alarak ve Parlamento kürsüsünün yarattığı imkândan
yararlanarak, yoksa, bahsettiği polemikler elbette muhalefet partileri
arasında olur ama onun için çok farklı alanlar, çok farklı
imkânlar var zaten. Ama madem buraya taşıdılar, Sayın
Karakayaya şunu hatırlatmak lazım: Siyasette tutarlılık
çok önemli. Tutarsızlık da siyasetin siyasetçiyi en çok zor durumda
bırakan kısmı. Şimdi, yazın, 7 Haziran
akşamından itibaren Milliyetçi Hareket Partisi Meclisin bir
tarafını flu gördüğünü, birileriyle masaya
oturamayacağını, kendisine destek de verseler, kendileri destek
de olsalar, azınlık hükûmeti de olsa, hatta gelip de oylamaya
katılmama gibi bir destek dahi verilecek olsa kabul etmeyeceklerini,
kendilerine muhalefet görevi verildiğini söyleyerek tamamen Türkiyeyi ya
Adalet ve Kalkınma Partili bir hükûmet yönetecek ya da erken seçim
olacak. noktasına getirmişlerdi.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Uzatma, ne
söyleyeceksen söyle!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bugün geldiğimiz
noktada, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Anayasanın ilk 4 maddesinin
tartışılmayacağı ve parlamenter sistemin müzakere
edilemeyeceği noktasındaki tutumunu korurken Meclis Başkanı
oturduğumuz yerde önümüzdeki masayı devirdi. Sayın Karakaya
şimdi öyle bir şey yapıyor ki, Aman CHP bu masaya geri gelsin.
diyor. Şu anda O masada biz asla yan yana gelmeyiz, o tarafı flu
görüyoruz. dedikleriyle bir masada oturuyorlar ve CHP olursa devam ederiz.
diyorlar. Ben bu tutarsızlığı yüce milletimizin takdirine
bırakıyorum.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) O zaman Mecliste de
mi oturmayalım? Ne alakası var? Sen de olayı nereye
getiriyorsun?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Karakayanın
Yani istikşafi sözünden bir
alınganlık gösterdiniz herhâlde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yo, çok açık
sataştı ondan önce.
OKTAY VURAL (İzmir) Her istikşafi
deyince, her istikşafi denilince alınırsanız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok açık bir
sataştı ondan önce.
OKTAY VURAL (İzmir) -
bundan sonra da her
çözüm dediğimizde Adalet ve Kalkınma Partisi ve HDP alınacak
demektir.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hiç alınmayız,
hiç alınmayız Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (Manisa) Dolayısıyla, otuz
iki günlük istikşafi görüşmeler neticesinde
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sadece çözümden
değil, istikşafiden de alınmayız biz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açıktan bizi kastetti!
OKTAY VURAL (İzmir) -
asgari ücrette
anlaşamadınız ama yeni anayasada AKPyle
anlaşmıştınız hatırlarsanız; Sayın
Haluk Koçun ifadesiyle bunu belirtiyorum.
Bu konuda Sayın Karakayanın sözleri
maalesef çarpıtıldı ve dolayısıyla
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Karakaya.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
Sayın Karakaya, lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyiniz.
10.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Grup Başkan Vekili tabii,
söylediğim sözlerden alındı, kendi üzerine aldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bize demediniz mi?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Zannediyorum ki
yaptığı açıklamaları, Milliyetçi Hareket Partisinin
Sayın Genel Başkanının yaptığı
açıklamaları çarpıtma konusundaki göstermiş olduğu
maharet ve becerinin farkında; dolayısıyla yani bu anlamda gayet
de yerini bulmuş.
Ben sadece şu düzeltmeyi yaptım: Bu, bir
çarpıtmadır, doğru değildir. Milliyetçi Hareket Partisi bu
konuda dün ne demişse bugün de oradadır. Milliyetçi Hareket Partisi
Anayasanın ilk 4 maddesini konuşmayacağını dahi
söylemiştir. Yani Anayasa değişikliği masasında
oturmak, burada flu gördükleriyle bir arada olmak işi de bir
çarpıtmadır. Milliyetçi Hareket Partisi burada iradi olarak, kendi
iradesiyle yapacağı, kendi tercihleriyle yapacağı bir
eylemde veya girişimde bir arada olmayacağını ifade etmiştir;
değilse Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının oluşturmuş olduğu bir
komisyonda orada olacaktır. Geçmişte olduğu gibi o Anayasa
değişikliğinin oluşması, eşitlik ve oy
birliğiyle karar ilkeleri çerçevesinde çalışmaların devamından
yanadır. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda tüm partilerin bir arada olacağı
bir çalışmanın yapılmasını da istemektedir ve bu
masadan da kalkmayacaktır; bunu başka yerlere çekmenin hiç kimseye
bir faydası yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin son
kalesidir, bu kale ebediyen de olacaktır. Türk milleti adına tüm mücadelelerde
Türk milletini bu Anayasadan çıkarmaya yönelik her türlü
girişimlerin de karşısında olunacaktır.
Ben bunu bir kez daha ifade ediyor, yüce heyetinizi
tekrar saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Karakaya
çarpıtma konusundaki maharet diyerek şahsıma ve
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir sataşmaya lütfen meydan vermeyelim
Sayın Özel.
11.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Karakayanın Cumhuriyet Halk
Partisini ne kadar dikkatle takip ettiğini fark ettik. Cumhuriyet Halk
Partisi Türkiye Cumhuriyetinin yıkılmayan son kalesidir.
sloganını kendileri adına kamulaştırmışlar.
Yakında MHP varsa herkes için var. ya da Başın düşerse
dara, MHPyi ara. falan derse de şaşırmayacağım.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Siz MHPyi o kadar takip
edemiyorsunuz işte, yanlış. Keşke siz de MHPyi takip
edebilseniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama söylemlerimizi de bu
kadar dikkatli takip eden birisine şunu söylemek isterim; şimdi,
geçen yaz şununla geçti: Adalet ve Kalkınma Partisi 7 Haziran
akşamı tek başına iktidarı kaybetti. Bütün herkes Bu
on iki, on üç yılın hesabı sorulabilir mi, bu 4 bakan yargılanabilir
mi, adalet önüne çıkabilirler mi -bizim programımızda diğer
muhalefet partileri ortaklaştı, hiç kibir göstermedik o süreçte
Taklit ediliyoruz. dahi demedik, doğruda birleşildi- acaba
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Otuz iki gün bunu
mu konuştunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
emeklinin, işçinin,
çiftçinin, memurun yüzü gülebilir mi? diye düşündük. O geceden itibaren
şöyle bir tavır koydunuz?
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Ama o zaman parlamenter
sistem aklınıza gelmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hayır, hayır,
hayır
Bütün hayırları Cumhuriyet Halk Partisine ve
Toplumun
tüm kesimlerinde bir AKP dışı iktidara umut bağlayan
insanların umutlarını hayırlarla tükettiniz. Bütün
hayırlar bitti Sayın Bahçelinin saat cebinde bir tane evet
kalmıştı, onu da gittiniz İsmet Yılmazın
başkanlığı için geçersiz oy kullanarak verdiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, o sürecin sonunda nasıl ki
anlamsız bir şekilde 3 Kasım 2002 seçimlerini öne çekip
kendinizi Parlamento dışına, Türkiyeyi de AKPye mahkûm
ettiyseniz... AKPnin oluşturduğu bir seçim hükûmetine CHPden çivi
sökemezler. dedik, adamlar sizden kurucu genel
başkanınızın oğlunu söküp aldılar. (CHP
sıralarından alkışlar) Ondan sonra da çıkıp
burada MHP tutarlıdır., Sözünün arkasındadır.
dediğiniz zaman cevabı alırsınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, yani medeni bir
tartışmayı gerçekten raydan çıkartmak bir maharet olsa
gerek. Dolasıyla, burada söyleyeceklerimden gerçekten çok
alınırsınız, daha fazla şey yapmak istemiyorum ama
bunların herhâlde bir cevap hakkı doğurduğunu ifade etmek
isterim.
Öncelikli olarak, eski genel başkanınızı
AKPye çalışıyor. diyerek suçlayan sizlersiniz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, grup
toplantılarında söyleyen sizlersiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Asla, asla
OKTAY VURAL (İzmir) - Ondan sonra otuz iki gün
boyunca oturup yiyip içip, otuz iki gün sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı sizden çıktından sonra Artık erken
seçimden başka çare kalmamıştır. diyerek AKPnin
ekmeğine yağ süren sizlersiniz. Masadan kalkmak suretiyle parlamenter
sistemi çalıştırmayarak Sayın
Cumhurbaşkanının Madem çalışmıyor, o zaman
millete gidelim. iddiasına güç veren sizlersiniz. Kimin ekmeğine
yağ sürdüğünüz gayet açık ve nettir.
Bu konuda sataşmadan dolayı Sayın
Seyfettin Yılmaza söz vermenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN Sayın Vural, ben sataşma
nedeniyle cevap hakkınızı kullandınız diye
düşünüyordum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, efendim
bunlar neden sataştığına ilişkin ifadelerdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz şimdi iki tane mi
sataşma yapacağız? Bir Vurala bir de Seyfettin Beye.
BAŞKAN Buyurunuz Seyfettin Bey.
12.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçmişi karıştırırsak bu işten kimin zararlı
çıkacağı bu Parlamentoda net ortadadır.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz hayatımızın her döneminde dik durduk. 7
Haziran seçimlerinden sonra çıkan sonuç, üç çözümcü partinin bir araya
gelmesini gerektiren bir süreçti. Bugün Parlamentoda PKK terör örgütüyle,
terörle mücadele edelim. diyenler -HDP, CHP ve AKP- çözüm sürecinde ittifak
yapanlardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak net bir şeyi ifade
ediyoruz: Biz duruşu net insanlarız. Sanıyorsanız ki
Cumhuriyet Halk Partisinin söylediklerini kabul edeceğiz, bu mümkün
değil. Siz HDPyle de iktidar olabilirsiniz, AKPyle de iktidar
olabilirsiniz ama Milliyetçi Hareket Partisi bir duruşu
sergilemiştir. 7 Haziran akşamında da aynı şeyi ifade
etmiştir, Meclis Başkanlığı seçiminde de aynı
şeyi ifade etmiştir. Siz Meclis Başkanlığı
seçiminde çatı aday olarak çıkan Ekmeleddin İhsanoğlunu
desteklemeyeceksiniz; milletin önüne, Meclise koyacaksınız,
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde Sayın Recep Tayyip
Erdoğanla ne görüştüğü daha hâlâ açıklanmayan Deniz
Baykalı milletin önüne sunacaksınız; ondan sonra da biz
boş oy verdik diye İsmet Yılmazı Meclis Başkanı
seçtiniz. diyeceksiniz. Bunlar doğru değildir. Biz tutarlı bir
partiyiz.
HDP için de net
söylüyoruz, PKK terör örgütüyle arasına mesafe koymadığı
müddetçe flu görmeye devam edeceğiz. Ama, sizin gibi bir gün oturup
Dolmabahçede mutabakata varıp, Osloda beraber olup, beraber bu çözüm
sürecini götürüp ondan sonra da burada kayıkçı kavgası
yapıyor gibi bir sürecin içerisine girmenizi doğru bulmuyoruz.
İşte, bu yönlü yanlış politikalar
Bugün yine İdilden
2 şehidimiz geldi. Son altı ay içerisinde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla)
348 vatan evladı şehit oldu.
Milliyetçi Hareket
Partisi tutarlı bir partidir. Olayı farklı noktalara çekmeyin
Sayın Özgür Özel. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, kürsüden cevap talep etmeyeceğim. Aslında,
çok açık sataşma var.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Özel, mikrofonunuzu açayım.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi kürsüden cevap hakkımız var tabii ama biraz önce de
söyledim; iktidarın, iktidarı bırakıp muhalefete muhalefet
etmesi kadar, muhalefet partilerinin birbiriyle uğraşıp asli
görevlerini terk etmelerini doğru bulmam.
Karakaya başlattı, grup başkan vekili
biraz önce aslında bunun ne kadar yanlış bir şey
olduğunu söyledi. Kendisinin söylediği iddialar, öncelikle,
geçmiş dönem Genel Başkanımızla ilgili grup
konuşması falan, bunların tamamı bühtandan ibarettir.
Ancak, şunu çok net olarak söylemek gerekir ki
Cumhuriyet Halk Partisi, 7 Hazirandan bugüne kadar tüm olaylarda
kullandığı kavramlar, ortaya koyduğu duruş ve partisel
bütünlük açısından herhâlde en az eleştirilebilecek
noktadadır.
Bir de tatlıya bağlamak
açısından şunu söyleyelim: O oylamada Milliyetçi Hareket
Partisinin oyları boş oy değildi, çifte oy vermek suretiyle
geçersiz oydu. Ama bir tane boş çıkmıştı, sahibi
aranıyordu, o da kürsü konuşmasından sonra Sayın Seyfettin
Yılmazın olduğu anlaşıldı herhâlde çünkü
boş oy kullanmadı MHP, çifte oy kullanarak geçersiz
kullanmıştı. Bunu da sizinle paylaşmış
olayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Özel.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Espri yaptı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şimdi, o
suçlamasına Espri yaptım. diyor burada ama bütün kamuoyu şey
yapıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben demedim, Haydar Akar
söyledi Espri yaptı. diye.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onu ben söyledim, onu ben
söyledim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şimdi, bir
kişiyle ilgili bir iddiada bulunuyorsanız bunu ispatla mükellefsiniz
Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seyfettin Bey, ben şunu
söyleyeyim: Ben Espri yaptım. demedim, Haydar Akar söyledi, birincisi.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Veya kim Espri
yaptım. diyorsa! O zaman çıkacaksınız, gizli oyda kimin ne
verdiği, ne yaptığı; geçersiz oy, boş oy
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, partinizin
oyları geçersizdi.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Yılmaz; rica ediyorum, bu konuyu burada noktalayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz Boş oy
kullandık. dediniz, onu söylüyorum Seyfettin Bey.
BAŞKAN Bu konuyu burada noktalayalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Özgür Bey, biz sizin gibi
Meclis kaçkını değiliz, Allahını seversen!
Milletvekilleri yemin etmeden Meclise gelmeyeceğim. deyip AKPyle
tutanak imzalayarak Meclise gelip
Siz geldiniz buraya, siz geldiniz!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.34
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER ) (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri) (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Siyasi parti grupları adına söz vermeye
devam ediyorum.
İkinci konuşmacı, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Kadri Yıldırım, Siirt
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum ve bütün kadınlarımızın Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum.
Dünkü konuşmalarda, bütçe
çerçevesinde yapılan konuşmalarda hem grup başkan vekilimize hem
öbür hatiplerimize hem de bir bütün olarak partimize birtakım
eleştiriler yöneltildi. Bugünkü konuşmamda bu eleştirilere çok
kısa bir cevap vermek istiyorum, ondan sonra da bütçeyle bütünleştirmeye
çalışacağım.
Bunlardan bir tanesi, Grup
Başkan Vekilimiz Sayın İdris Balukenin Sayın
Cumhurbaşkanımızın zekât ve sadakayla alakalı
sözlerine yönelik düşünceleriydi. Öncelikle şunu belirteyim daha
sözlerimin başında, Cumhurbaşkanı da olsa, Başbakan da
olsa, bakan da olsa, kim olursa olsun, eleştirilerden azade,
eleştirilerden muaf değildir. Biz çok iyi biliyoruz ki bir
hadisişerifinde Peygamber Efendimiz diyor ki:
(x)
Yani Her biriniz
Yani Her biriniz çobansınız ve her
biriniz güttüğünüz ne ise ondan sorumlusunuz. Yani sorumsuz hiç kimse
yoktur. Hazreti Ömerin kendisi bile kendini sorumluluktan azade
kılmamış. Bir gün camide mehir dediğimiz yani evlenecek
olan kızlara, gelinlere damat tarafından ödenmesi gereken miktarla
ilgili bir sınırlama koymak isterken, caminin içerisinde bunu
hutbesinde dile getirirken cami içinde bulunan bir kadın -ki bugün Dünya
Kadınlar Günüdür, bakın, bir kadın bin dört yüz yıl önce
nasıl bir hakkını kullanmış, eleştiri hakkını
hem de Hazreti Ömere yani dönemin Cumhurbaşkanına karşı-
diyor ki: Ey Ömer, senin bize verilen bu mehir hakkını indirmeye,
düşürmeye hakkın yoktur. ve ilgili ayeti okuyarak orada Hazreti
Ömeri susturuyor. Hazreti Ömer de Kadın doğru söyledi, Ömer
yanlış yaptı. şeklinde kadının, onu söyleyen
kadının görüşlerine katılıyor; bu bir.
İkincisi: Yine aynı Hazreti Ömer kendi
maaşından ücret ödeyerek bir eleştirmen tutmuş ve sabahtan
akşama kadar kendisini takip ederek akşam olduğunda da
artılarının yanında eksilerini de kaydetmesini ve bunu
rapor olarak kendisine sunmasını istemiş. Dolayısıyla,
eleştirilerden korkmamak lazım. Kim olursa olsun eleştiriler
tekâmüle götürüyor, yeter ki hakaret olmasın.
Sonra, zekât mefhumu. Bir hadiste de denildiği
gibi
(x) Yani Zekât, İslamın
köprüsüdür. Ne demek? Zengin ile fakir arasında bir köprüdür, toplumsal
sınıflar arasında bir köprüdür; bu köprü
yıkılırsa toplumsal dengeler altüst olur, bozulur şeklinde.
Şimdi, zekâtın bir usulü vardır, bir
yöntemi vardır, bir sistemi vardır. Durup dururken ulu orta bir
patrona, bir işverene, bir zengin iş adamına İşte
babanızın hayrına veya ne şekilde olursa olsun şunlara
zekât mahiyetinde bir şey ver. denilmez. Ya nasıl denilir?
Bakın, zekâtı toplamaktan, dağıtmaktan ve zekâtı
verecek olan zenginlerin listelenmesinden, alacak olan fakirlerin
listelenmesinden sorumlu olan ve amil olarak geçen bir zekât memuru
vardır. O zekât memuru bulunduğu yerdeki zenginleri de tespit ediyor,
fakirleri de tespit ediyor ve yardımcılarıyla birlikte
zenginlerden topladığı zekât beytülmal dediğimiz hazinede depolanıyor
ve bilahare o toplanan malı fakirlere götürüp dağıtıyorlar.
Öyle bir şekilde dağıtıyorlar ki ne zengin
zekâtının kime gittiğini biliyor, ne fakir kimden zekâtı
aldığını biliyor. Böylece zengin ile fakir arasında
minnet etme, eziklik duyma durumu da ortadan kalkıyor.
Şimdi, burada kastedilen, ulu orta bu
zekâtın işte şuradan şuraya gitsin şeklinde yani
usulüne, zamanına, zeminine ve İslamdaki zekât sistemine de pek
uygun olmayan bir şekilde, bu ruhla fazla bağdaşmayan bir
şekilde ve fakirleri zekâta muhtaç durumdan kurtarmak varken ve
işçileri zekâta muhtaç olmayacak şekilde adil ve onurlu bir ücrete
kavuşturmak varken milyonların gözü önünde bir işverene Hadi,
git şuna zekât ver, şu işçiye zekât ver. demek İslamdaki
zekât dağıtma, toplama, belirleme sistemine de uygun düşmüyor.
Yoksa hiçbirimizin, hiçbir hatibimizin, hiçbir milletvekilimizin asla ve asla
İslamın herhangi bir kavramını -zekât olsun, sadaka olsun,
başka bir şey olsun- hafife almak veya bunları önemsememek gibi
bir niyeti yoktur, olamaz. Ha, olduğu takdirde de biz kendi içimizde
gerekli uyarıyı yapabilecek cesarete de, medeni cesarete de, medeni
cesarete de sahibiz. Dolayısıyla burada anlaşılması
gereken zekâtı hafife almak değil, belki zekâtın bu şekilde
ulu orta ve dediğim gibi, biraz da o kişilik onurunun muhafazası
dikkate alınmadan ve zekâta muhtaç etmeyecek şekilde bir ücret tesis
etmek dururken böyle bir yola başvurmaktır.
Sonra ikinci bir husus: Naci Bey burada değil.
Bir hatibimizin Saidi Kürdi demesinden o hatibimizin ekletik bir dil
kullandığını söyledi yani bir şeyler eklediğini.
Aslında bu eklemeyi AK PARTİdeki hatip arkadaşımız
burada bariz bir şekilde yaptı. Nasıl yaptı? Dedi ki:
Saidi Nursi bir makalesinde diyor ki: Ey Türkler ve Kürtler
ve saydı
onun söylediklerini. Bakın, arkadaşlar, Saidi Nursinin veya
Kürdinin -bizim için hiç fark etmiyor- kendisinin tam manasıyla Kürtçe
yazmış olduğu bir makalesi 1908 yılının 5
Aralığında, yani yüz sekiz yıl önce Kürt Teavün ve Terakki
gazetesinde yayımlanmış ve bu makaleye Saidi Nursi veya Saidi
Kürdi -hiç fark etmiyor- başlarken
(x)
Yani Ey Kürtler! diyor.
(x) Yani
Bizim üç cevherimiz vardır. diyor. Bunlar nedir? Bir tanesi
İslamiyet, bir tanesi insaniyet, bir tanesi de milliyet. Diyor ki:
Bunların muhafaza edilmesi lazım. Bunları muhafaza
etmediğimiz için de Hükûmetimiz
(x)
Onun ifadeleri. Bunları bir bütün olarak
korumadığımız için de Hükûmetimiz bize zulmediyor. Sonra
üç düşmanı sayıyor, falan. Yani cehalettir, kendi
aralarındaki bölünmüşlüktür ve ittifaksızlık. Bunu da
söylerken burada orijinal olarak belge ortada. Ha şimdi, Kürtlerle
birlikte Ey Türkler! de deseydi bir zararı mı olurdu? Hayır.
Zaten Kürt, Türk burada Saidi Nursinin birleştirici rol oynadığı
iki unsurdur. Hatta bu unsurların içerisine Arapları da, Ermenileri
de, Alevileri de dâhil etmiş bir insandır. Dolayısıyla,
bundan bir çekincemiz yok.
Bakın, ne diyor? Ey
ehlisünnet ve ey Aleviler! Çabuk aranızdaki bu
anlaşmazlığı kaldırın ve birleşin. Yoksa,
birinizi öbürünün aleyhinde bir alet olarak kullananlar çıkacak, sonra
dönecek o aleti de kıracak. Nitekim günümüzde bu oluyor. Sonra
Ermenilerle ilgili Kürt aşiretlerine nasihatlerde bulunurken diyor ki: Bu
memleketin selameti Ermenilerle dostluk kurmaya vabestedir. Yani
bağlıdır. Dolayısıyla Sünniler, Ermeniler, Aleviler
-hatta başka cümlelerinde- Yahudiler, Hristiyanlar
Yani farklı din,
inanç, mezheplerin birlikteliğini zaten savunuyor. Önemli olan burada,
onun o Kürdiliğini gizlememek.
Bakın, İbn-i Arabi
diyoruz, Muhyiddin İbn-i Arabi yani Vahdetivücut felsefesinin mimarı.
Peki, niye kimse itiraz etmiyor, Buna niye Arabi deniliyor? demiyor?
Farisilere itiraz yok, Türkilere itiraz yok ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) -
sıra bir
garibanın El-Kürdi nispetine geldi mi, hop Sen şunu kastettin., hop
Sen bunu kastettin. Bu kabul edilecek bir şey değil.
Ya bütün Türkileri, Arabileri, Farisileri, Rumileri
kaldıralım, Kürdiyi de kaldıralım veya hepsine eşit
mesafede yaklaşalım ve işi oluruna bırakalım, niyet
okumayalım. Böyle yaptığımız takdirde, gerçekten adil
ve eşit yaklaşım anlamına gelecek; aksi takdirde bunu
sadece el-Kürdilere çok görüp el-Arabileri havaya uçurmak, el-Türkileri havaya
uçurmak, el-Rumileri havaya uçurmak ümmetçilikle de bağdaşmıyor,
buna dikkat etmemiz de yarar vardır.(HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Saidi Kürdi,
İttihat Terakkiyi de destekliyordu.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Yani ya hep ya hiç.
Ya herkese ya da hiç kimseye, bu şekilde. Şu da vardı.
Bir dakika
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bitti, teşekkür ederim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
iki gündür tartıştığımız bu zekât ve sadaka kültürüyle
ilgili, 60a göre yerimden, pek kısa bir söz isterim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çakır.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İki gündür konuşuyoruz. Köprü
açılışı yapıldı. Köprüye alın terlerini
akıtan, emek veren işçiler, mühendisler, çalışanlar,
kısaca emekçiler ortaya koydukları ürünün gururunu
yaşadılar o gün ve devletimiz de üst düzeyde,
Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, ilgili bakanlarıyla
oradaydılar. Ve bir jest olarak, bir güzellik olarak, bir cemile olarak
Sayın Cumhurbaşkanı oranın yapımcısı,
üstlenicisi patrona dedi ki: Arkadaşlarımıza bir ikramiye
verseniz. Adı ikramiye olur, başka bir şey olur. Sonra da
konuşma devam ederken İstersen zekâtına sayarsın, sadakana
sayarsın. şeklinde bir cümle kullandı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz de
onu diyoruz işte.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) İki gündür bu
lastik gibi sündürülmek suretiyle önce bir taraftan sadaka kültürü diye
ironikleştirilen, bir anlamda tahrif edilen
Esasen, sadaka kültürü son derece de aziz bir
şeydir. İnsanların birbirine infak etmesi, sadaka vermesi çok da
güzel bir şeydir. Bugün de burada, hele Kadri Hocanın -ağzından-
zekât babında fıkıh usulü dersi vererek bunu küçümsemesi,
hakikaten nezaketle bağdaşan bir şey değildir.
Bir açıklama gereği duydum. Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili açık bir
şekilde grubumuza tekrar, başka anlamlar atfederek sataştı.
Sadaka kültürünü tahrif ettiğimizden tutalım da,
yakışıksız yaptığımız değerlendirme
olarak
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hayır, sadaka
kültürünü siz konuşmadınız İdris Bey.
BAŞKAN Gruba değil de Sayın
Yıldırımı kastediyorsunuz siz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, grubumuzu da zan altında bıraktı.
Kadri Bey
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
Sayın Yıldırım, iki dakika söz
veriyorum. Lütfen cevap hakkınızı yeni bir sataşmaya meydan
vermeyecek şekilde kullanınız.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Teşekkür ederim.
Önce şunu söyleyeyim: Yani usulül fıkh
açısından zekâtı küçümsemek, hakaret etmek gibi bir haddim ve
yetkim yoktur. Ben sadece zekâtın İslam müessesesinde ne kadar
duyarlı, hassas bir yönteme bağlandığını söylemek
istedim. Yani nerede biriktiriliyor? Beytülmal dediğimiz hazinede mi
biriktiriliyor? Listeler çıkarılıyor. Zenginlerin ayrı
listesi, fakirlerin ayrı listesi. Bu, İslamın en güzel,
ekonomik, iktisadi prensiplerinden bir tanesidir. Bu, en çok da takdir edilmesi
gereken prensiplerden bir tanesidir. Bunun bir kere öyle bilinmesi gerekiyor.
Zaten bunu çok takdir edilecek bir prensip olarak gördüğüm için de bu
konuşmayı bu şekilde aldım ve şuna da inanıyoruz:
Zekât o kadar önemlidir ki birinci Halife Hazreti Ebubekire bazı Arap
kabileleri geldiler, dediler ki: Ey Halife, biz namaz kılmayı kabul
ediyoruz ama zekât vermeyeceğiz. Kendisi yemin etti, Ben zekât ile namazı ayıran olursa mücadele edeceğim. dedi. Dolayısıyla, asla ve asla
böyle bir nezaketten uzak, hele hele böyle farkında olduğum bir
müessese hakkında o mümkün değil.
Ha, burada ne deniliyor? Zekâtın
verileceği zaten Tevbe suresinin 60ıncı ayetinde, köleleri
özgürlüğüne kavuşturmak için ve fakirleri fakirlikten kurtarmak için,
borçluları borçtan
Fukara mesâkîn, rikab köleler,
garimîn de borçlular. Dolayısıyla burada demek
istenilen, milleti zekâta muhtaç etmek yerine veya işçileri
çağdaş köleler hâline getirmek yerine, fakirleri fakirliklerine devam
edecek bir durumda bırakmak yerine, borçluları kredi kartı
borçlarını ödemeyecek durumda bırakmak yerine bütün bunları
bu vaziyetten kurtarmak en doğrusudur, en iyisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Yoksa zekâtı
ben çok iyi biliyorum, sadaka kültürünü de çok iyi biliyorum. Bununla ilgili
hiçbir tereddüdüm, şüphem yoktur, asla ve asla bir nezaketsizlik de söz
konusu değildir. Bunun bilinmesini isterim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Muharrem Erkek, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Denge başlıklı 3üncü maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün 8 Mart. Dünyadaki tüm emekçi
kadınlara ve bu yüce Meclisin çatısı altındaki siz
değerli hanımefendilere sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. Tüm kadınlar ve tüm anneler, umarız barışın
egemen olduğu bir dünyada yaşarlar.
Yine, bugün şehit haberleriyle derin bir üzüntü
yaşadık. 2 şehidimiz var ve 1 sivil yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren
vatandaşlarımıza da rahmet diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, parlamentoların 3
temel görevi vardır: Birincisi, yasa yapmak; ikincisi, yürütme
organını, hükûmeti denetlemek; üçüncüsü de bütçe hakkıyla bütçe
yapmak ve kesin hesabı görmek. Bütçe hakkı, parlamenter sistemlerle
özdeşleşmiş temel ve kutsal bir hak. Magna Cartaya kadar
dayanıyor, o kadar köklü. İngilterede lortlar kralın
yakasına yapışıp Bizden aldığın vergileri
harcarken bundan sonra bizimle paylaşacaksın, bize de
soracaksın. dediği anda, işte, bütçe hakkı doğmaya
başladı ve parlamenter sistemin temelleri de yavaş yavaş atıldı.
Evet, bugün İngilterede, hepimizin bildiği gibi, yazılı
bir anayasa yok ama öyle köklü bir demokrasi var ve parlamenter sistemle bütün
sorunlarını çözüyor.
Evet, gündemimiz kesin hesap. 2014 yılı
kesin hesabına baktığımızda, gelir ve gider
tutarları arasında ciddi bir uyumsuzluk görüyoruz. Ayrıca,
giderleri yanlış olan bir kesin hesap nedeniyle dengeden bahsetmek de
maalesef mümkün değil. Ama çok önemli bir ayrıntı var: Kesin
hesaba baktığımızda, ödenti üstü yüksek harcamaların
-ben burada rakamlar vermek istemiyorum çünkü bütçe görüşmeleri
sırasında rakamlarla çok boğulduk- Meclis onayı olmadan
yapıldığını görüyorsunuz. Bu, yüce Meclisin, daha
doğrusu milletimizin bütçe hakkının gasbı anlamına
gelen çok önemli bir uygulama. Bundan derhâl vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Evet, Sayıştayı işlevsiz hâle
getiriyorsunuz. Kesin hesap kanunu tasarısı, birkaç sayfadan ibaret
bir kanun ama onun altyapısında, temelinde binlerce sayfalık dev
bir çalışmanın ürünü var. Bu ayrıntıları Plan
Bütçe Komisyonu üyeleri dahi göremiyor, bizler de sizler de göremiyorsunuz.
Böylece Sayıştay işlevsiz hâle getiriliyor. Meclis adına
denetim yapmakla görevli Sayıştayı devre dışı
bıraktığınız zaman Parlamentoyu da, milletin
egemenliğini de bütçe hakkı konusunda devre dışı
bırakmış oluyorsunuz ve biz
Çoğunlukçu bir
anlayış egemen olduğu için Mecliste, AKPli üyelerin
oylarıyla çok büyük olasılıkla bu kesin hesap kanun
tasarısına Evet. denecek ve 2014 yılıyla ilgili, AKP
Hükûmeti, ibra edilmiş olacak.
Değerli milletvekilleri, gelir bütçeleri yüce
milletimizin ödediği vergilerle düzenleniyor. Anayasamızın
73üncü maddesi, herkesin mali gücüne orantılı bir şekilde vergi
vermesi gerektiğini söylüyor. Evet, bu, çok önemli, mali gücüyle
orantılı şekilde. Gelişmiş demokrasilerde,
gelişmiş ülkelerde yurttaşlara vergi veren kişi derler.
Evet, vergi veren kişi, yurttaştır ve yurttaşlar, vergi
veren kişiler hesap sorarlar. Yönetenler de hesap verme yükümlülüğü
altındadır. Bugün ülkemizde milyonlarca insan, açlık
sınırı altında yaşarken vergi veren kişi,
yurttaş, Cumhurbaşkanlığı sarayının
aylık giderlerinin ne kadar olduğunu sorduğunda ona derhâl cevap
verilmesi demokrasi ve ahlak gereğidir. Çünkü hesap sorma ve hesap verme
demokrasinin, şeffaflığın temel ilkelerindendir.
Evet, maalesef vergi yükünün adaletli bir
dağılımı yok. Onunla paralel olarak gelir dağılımında
büyük bir adaletsizlik ve büyük bir uçurum var ve sosyal adaletsizlik
Değerli milletvekilleri, her şey adaletle mümkündür;
bağımsızlık, gelecek, eşitlik, özgürlük; her şey
adaletle mümkündür. Onun için bizim Parlamento olarak adaleti, daha
doğrusu, hukukun üstünlüğünü ve Anayasada bağımsız,
güçlü bir yargıyı ivedi olarak tesis etme sorumluluğumuz
vardır. Gelin hep birlikte Anayasada yargıç güvencesini teminat
altına alalım. Gelin hep birlikte Siyasi Partiler Kanununu, Seçim
Kanununu değiştirelim çünkü kanun yapmak, Anayasa yapmaya göre çok
daha kolay, Meclisin iradesi için. Gelin hep birlikte ülkemizi birinci
sınıf demokrasiye taşıyalım, 12 Eylül hukukunun bütün
demokrasi ayıplarından ülkemizi kurtaralım.
Bugün dünyada ülkeleri 4 gruba ayırıyorlar:
Tam demokratik ülkeler, kusurlu demokratik ülkeler, yarı otoriter ve
otoriter ülkeler olmak üzere. Biz, maalesef, yarı otoriter, melez
demokrasi dedikleri sınıfa gerilemiş durumdayız, Türkiye,
bu tabloyu kesinlikle hak etmiyor. Peki, tam demokratik olarak kabul edilen
ülkelere bakalım. Bu ülkelerin büyük çoğunluğunun parlamenter
sistemle yönetildiğini özellikle vurgulamak istiyorum ve şunu ilave
ediyorum: Değerli milletvekilleri, sorun kesinlikle hükûmet sisteminde değil,
sorun başka yerlerde değil, sorun demokrasimizde ve uygulamalarda;
onun için, demokrasi ve özgürlük diyorum.
Değerli milletvekilleri, niye Türkiye yarı
otoriter sınıfında kabul ediliyor? Bakın, bugün, devletin
başı olarak Sayın Cumhurbaşkanı -Hükûmetin
başı değil, değerli milletvekilleri çünkü Hükûmetin
başı, Bakanlar Kurulunun Başkanı Başbakandır-
Anayasaya ve hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağına
yemin ettiği hâlde hemen hemen her gün yargıya talimatlar
verdiği zaman, işte o zaman adalete olan güveni temelinden
sarsmış oluyoruz. Devletin gerçek hazinesi adalettir değerli
milletvekilleri. Siz, devletin temeli olan adaleti temelinden sarsarsanız
o zaman demokrasinin güvencesi olan hukuk sistemini de allak bullak etmiş
olursunuz.
Bakın, Anayasa Mahkemesi bir karar verdi, bir
hak ihlali tespiti kararı. Evet, Anayasa Mahkemesi kararları da olmak
üzere bütün yargı kararları eleştirilebilir, bu, çok
doğaldır ama sade bir yurttaşın eleştirmesiyle
devletin başı olan ve Anayasa üzerine yemin etmiş olan
Cumhurbaşkanının eleştirmesi arasında dağlar
kadar fark vardır. Üstelik Cumhurbaşkanı, eleştiri
sınırlarını aşarak Alt mahkeme direnmeliydi,
savcı itiraz edebilir. şeklinde beyanda bulunursa bu, eleştiri
değildir değerli arkadaşlar, bu, yargıya açıkça bir
müdahaledir. Bunlar bizi iyi yerlere götürmez; onun için, hep birlikte hukukun
üstünlüğünü tesis etmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, liberal demokrat
diyoruz, sosyal demokrat diyoruz, mufazakâr demokrat diyoruz. Burada sihirli
kelime demokrat kelimesi. Tam karşılığı -hepiniz
biliyorsunuz- demokrasiye inanan demek. Bizler, merkezimize demokrasiyi ve
hukuku koyarsak işte o zaman bütün sorunlarımızı medeni bir
şekilde tartışarak çözeriz diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, son bir konu, bütçe
görüşüldüğü için, bütçeye de çok önemli bir yük getirmeyeceğini
düşündüğüm bir konu: Milletvekilleri olarak hepimizin birlikte
çalıştığı danışmanlar var, personel var. Biz
bu arkadaşlarımızla gece gündüz çalışıyoruz ve
bir ekip oluyoruz, mesela yeri geliyor aile oluyoruz. Bu
arkadaşlarımızın ciddi sorunları var. Evet,
milletvekillerinin danışmanlarının kadro sorunları
var, tazminat sorunları var. Bu sorunların çözülmesi gerekir diye
düşünüyorum. Bizler, en yakın çalışma arkadaşlarımızın
sorunlarını çözebilirsek hakkaniyete uygun hareket etmiş oluruz
diye düşünüyorum. Çünkü, hiç kimse, hiç kimsenin iki
dudağının arasında keyfî bir şekilde
çalışmamalı; bir kimsenin geleceği, ailesi, iş
güvencesi bir kimsenin iki dudağının arasında ve keyfî bir
iradenin tahakkümü altında olmamalı diye düşünüyorum.
2014 yılı kesin hesabına maalesef,
evet dememizin mümkün olmadığını da takdirlerinize arz
ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erkek.
Madde üzerinde siyasi parti grupları adına
konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, sıra, şahısları
adına söz talep eden sayın milletvekillerinde.
Sayın Vural, sizin talebiniz var,
şahıslardan sonra versem uygun mudur?
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, tabii.
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
ilk konuşmacı, Eren Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi Devriminden sonra vahşi kapitalizm,
bizim coğrafyamızı çok olumsuz etkiledi. Biz, kapitalizme
alternatif bir düşünce sistemi üretmek yerine, sistematik bir
şekilde, İslam coğrafyasında, ona, yine aynı
coğrafyadaki mütefekkirlerin deyimiyle, abdest aldırmayı tercih
ettik ve buna karşı her zaman alternatif görüşler de ortaya
çıktı değerli arkadaşlar.
Rahmetli bir mütefekkir Ali Şeriati, Sanayi
Devrimi sonrası Müslümanların yaşadığı bizim
coğrafyamızdaki insan prototipini tüketime tapma dininin
mutaassıp mümini olarak tanımlar. Çok enteresan bir ifadedir. Bu
tanımın altında ifade edilen sınıf
Yozlaşmış bir maneviyata sığınan, bunu yaparken
sürekli, asıl membayı kirleten ve sermayeye secde etmiş
entelektüelimsinin yarattığı çarpıtılmış
medeniyet tasavvurunun arkasından konuşan bir ideolojinin
temsilcisidir. Çok tehlikelidir, üstünde durulması gereken bir
tipolojidir. Arkadaşlar, bu tipoloji yaptıklarıyla övünür;
yalnız üretim-tüketim sarmalı, tüketken üretim ve üretken tüketim
bağlamının dışına çıkamaz. Bu o kadar önemli
bir kavramdır ki aslında, keşke vakit olsa üstünde hep beraber
hasbihâl edebilsek.
Arkadaşlar, daha tehlikelisi, bu tipoloji,
maddiyatı, dinin yerine geçirip ona maneviyat elbisesi giydirmek gibi çok
tehlikeli bir oyunu da sahnelemeye başlar. Arkadaşlar, buna da Ziya
Paşa acemi müneccim der ve Terkîb-i Bendinde şöyle bir ifade
kullanır: Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim/Gaflet
ile görmez kuyuyu rehgüzerinde. Yani, arkadaşlar, Gökte, semada
yıldız arayan müneccim gafletle önündeki kuyuyu göremez.
noktasında bir ifade kullanır.
Buna istinaden, konuyu güncelleştirme babında,
dün burada zikredilen bir hadiseyi sizin vicdanınıza teslim etmek
istiyorum. Ülkemizin uydu yapması ve uzaya göndermesi bizim için gurur
vericidir, bununla övünürüz, bundan dolayı mutluluk duyarız ve bunun
övüncünü her yerde paylaşırız. Bizim meselemiz, ülkemizin uydu
yapıp uzaya göndermesi değil, bizim meselemiz, o uydulardan sadece
bir siyasal sınıfın temsilcilerinin kanallarının
yayın yapabiliyor olmasıdır, bundan başka bir problemimiz
yoktur. Dolayısıyla, o uydunun uzaya gitmesi elbette ki iktidarın
vazifesidir ama o uydudan her düşüncenin eşit temsiliyet
hakkının korunması da iktidarın vazifesidir. İktidar
partisi milletvekillerinin bu hususa yönelik konuşmalar
yapmasını da temenni ederim.
Arkadaşlar, iktisadi fakirlik ve dengeden
bahsedeceğim. Bir ülkenin yöneticileri, amirleri -Kuranın
ifadesiyle mele-i mütrefin- toplumun önde gelenleri zenginse o toplum
fakirdir, bunlar fakirse o toplum zengindir. Bu, iktisadi fakirliğin ve
zenginliğin tanımıdır. Esas fakirlik ise itikadi fakirlik
arkadaşlar, bir ülkenin sahaflarında satılmamış
kitapların üzeri tozla dolmuşsa ve o ülkenin insanları o
sahaflarda üstü toz kaplı kitaplarla iştigal etmiyorsa orada itikadi
fakirlik vardır. Ve aynı şekilde değerli arkadaşlar,
daha da vahimi, bu itikadi fakirlik, yemeksiz geçirilen bir gece değil,
düşünmeden geçirilen bir gecenin ehemmiyetine işaret eder.
İtikadi fakirlik arkadaşlar, kendi iktidarını yaratır.
Bu iktidar itikadi fakirlikten, itikadi fakirlik de bu iktidardan beslenir. Biz
her ikisinden de uzağız ve Allaha
sığınırız.
Arkadaşlar, bu kürsüde, elbette, ifade edilen
Kuran ayetleri
Ki bu, memnuniyet verici, her grup böyle ifadeler
kullanıyor. Son kez bir şey söyleyip sözümü tamamlayacağım
ve bütçeyi bu ayet bağlamında vicdanınıza teslim
edeceğim. Kuranın Haşr suresinin 7nci ayeti diyor ki mealen:
O mallar ve nimetler, sadece zenginler arasında dolaşan bir devlet
olmasın. Bu bütçe, maalesef, bu ilkenin ve prensibin 180 derece
zıddında oluşturulmuş bir bütçedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EREN ERDEM (Devamla) Sadece zenginler
arasında dolaşan malları koruyan bir bütçedir.
Bu bağlamda, Kuran
ayetlerini buradan zikreden değerli milletvekili kardeşlerimizin, bu
hassasiyetleri gözeterek siyaset üretmesini temenni ederiz.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı, Nihat Öztürk, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
İdilde şehit olan polis
kardeşlerimizin nezdinde tüm şehitlerimizi saygıyla
anıyorum, Allahtan rahmet diliyorum.
AK PARTİ hükûmetlerinin 14üncü bütçesini
yapıyor olmanın haklı onurunu ve gururunu
yaşadığımızı buradan belirtmek istiyorum. Her
siyasetçiye nasip olmayacak bu sevincimizde emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Gönlümüzde her zaman müstesna bir yere sahip olan, gerek aile gerek toplum
yapımızın temel direği olan, başta eşim ve annem
olmak üzere, tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü Kutluyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, on dört
yıllık iktidarımız dönemi, her alanda olduğu gibi
ekonomi alanında da doksan üç yıllık cumhuriyet tarihimizin en
parlak dönemi olmuştur. AK PARTİ iktidarı boyunca, tüm dünya
ekonomik krizle boğuşurken Türkiye ekonomisi yıllık ortalama
yüzde 4,7 büyüme göstermiştir. Artık benim ülkem, IMF
kapısında borç dilenen, IMF kapısında diz çöken bir ülke
değildir. Ekonomide bu gurur ve onur verici tabloyu ortaya çıkaran en
önemli unsur güven, istikrar ve mali disiplindir.
Bu başarıya inanmayanlara ve 2002
Türkiyesini bugünlere tercih edenlere hatırlatmak isterim ki 2002
Türkiyesinde insanlarımız zamanlarını hastane ve eczane
kuyruklarında geçiriyordu, hatta, hastasını rehin
bırakıyordu. Hastasını rehin bırakmakla kalmıyor,
morgdan cenazesini almak için senet imzalıyordu. Çocuklarımız,
70 kişilik sınıflarda kara tahta önünde ders görüyordu. Yine,
çocuklarımız, kitap bulabilmek için kitapçı önünde
zamanlarını harcıyordu. İnsanımızın
alın teri, kazançları faiz lobileri tarafından
acımasızca sömürülüyordu. Ama bizler, halkımızın
desteği ve Allahın yardımıyla kimsenin hayal dahi
edemediği birçok projeyi hayata geçiriyoruz ve
çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Yön
verilen değil, yön veren bir Türkiye için, gelişen ve büyüyen bir
Türkiye için AK PARTİ kadroları, milletimizle aynı istikamette
yol almaya devam edecektir. İnsan ve hizmet odaklı
politikalarımızla, birileri istese de istemese de milletimize hizmet
etmeye devam edeceğiz.
Bu kürsüden
iktidarımızla ilgili asılsız, mesnetsiz birçok iddialar
ortaya atıldı. Tabii ki muhalefet eleştiri hakkını
kullanacak. Lakin bu eleştiri, kesinlikle bizlere ve
iktidarımıza hakaret seviyesinde olmamalıdır. On dört
yıldır yapılan icraatları
itibarsızlaştırmaya, başarıları gölgelemeye
kimsenin hakkı yoktur. Bizim için önemli olan bu sözler değil, önemli
olan milletimizin ne söylediğidir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oo,
bravo(!) Ya, bir alkış edin Allah aşkına!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla)
Milletimiz, 2002 yılından bu yana her seçimde AK PARTİye olan
güvenini, desteğini artırarak ortaya koymuştur. Biz
halkımıza inanıyor, halkımıza güveniyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hocam, siz alkışlamıyorsanız biz
alkışlayalım!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) -
Onlardan aldığımız güç ve inançla, milletimizin
refahı, huzuru ve mutluluğu için çalışmaya devam ediyoruz.
İnandığımız ve itibar ettiğimiz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi geliyor alkış!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) -
tek güç milletin gücüdür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP, HDP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar[!])
Millet, daha dört ay önce
sözünü söylemiş, AK kadroların arkasında dimdik durmuştur.
Bizim için önemli olan da budur. Yıllardır aynı teraneleri
ısıtıp ısıtıp milletin gündeminden uzak olarak bu
kürsülerden söyleyenler, 1 Kasım seçimlerinden ders almamış
olmalılar ki aynı üsluba devam ediyorlar. Millet, son sözünü 1
Kasımda söylemiş, milletin adamlarına sahip
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar[!])
Hiç kendinize soruyor musunuz
AK PARTİ neden on dört yıldır iktidarda diye? (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bulamadım!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) -
Girdiği her seçimi neden kazanıyor sizce AK PARTİ?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bilemiyoruz vallahi. Anlat da bilelim çok mu
çalışıyorsunuz?
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) -
Madem benim ülkem, sizin söylediğiniz gibi doğru yönetilmiyorsa,
gerçekten milletimiz, sizin söylediğiniz gibi sıkıntı
içerisindeyse neden bu millet size oy vermiyor?
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Neden?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Neden?
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) -
Ve neden bu millet her seçimde sizi sandıkta hüsrana uğratıyor?
Bunları hiç düşündünüz mü? Acaba bu millet mi yanlış yerde
duruyor, yoksa siz mi bu milletin gündeminden ve hissiyatından
uzaktasınız?
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Bir de o milletin adını söyleyin de bir alkışlayalım
sizi!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) Bu millet, kendine yakın
hissettiği, zalimin karşısında, mazlumun yanında yer
alan, halka hizmet Hakka hizmet anlayışıyla milletimizle
birlikte bugünlere gelen Kurucu Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan
VELİ AĞBABA (Malatya) Hah, burada bir
alkış! Burada bir alkış!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla)
Başbakanımız
Sayın Ahmet Davutoğlu ve dava arkadaşlarıma hep sahip
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından Ooo sesleri)
VELİ AĞBABA (Malatya) Daha ne yapalım
biz size? CHP varsa herkes için var!
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) Siz bu sahip
çıkmayı tesadüf mü zannediyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) Her ne kadar sizler isminden
rahatsız olsanız da, her ne kadar sizler Recep Tayyip
Erdoğanın varlığından rahatsız olsanız da
biz bu kürsülerden Sayın Cumhurbaşkanımıza
şükranlarımızı sunmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından Ooo
sesleri)
Bu vesileyle 2016 yılı bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Öztürk.
Sayın Baluken, söz talebiniz var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet
Sayın Başkanım, bir açıklama yapmam gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Baluken ve Sayın
Bostancının söz talepleri var.
Buyurunuz Sayın Baluken.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKPli bir milletvekilinin,
Cumhurbaşkanının bazı ifadeleriyle ilgili kürsüde dile getirdiği
düşünceleri nedeniyle kendisinin Mecliste olmadığı bir
zamanda hakarete varan söylemlerde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu üçüncü köprüyle ilgili
Cumhurbaşkanının yapmış olduğu İkramiyeyi
verin, sadakadan sayın. söylemiyle ilgili kürsüden kendi
düşüncelerimi ve bunun ne anlama geldiğini açık bir şekilde
ifade etmiştim. Gerek dün gerekse bugün grubumuz adına konuşan
sayın hatipler de bu konuda gerekli açıklamaları yaptılar.
Ancak dün bir sağlık sorunu nedeniyle Meclis sınırları
içerisinde olmadığım bir saatte -kendisi burada olsaydı
ismini verecektim ama burada olmadığı için, onun
yaptığı gibi etik dışı bir anlayış
içerisine girmeyeceğim, ismini vermeyeceğim- AKP'li bir milletvekili,
konuşmasının neredeyse yarısını benim bu
yapmış olduğum açıklamayı çarpıtma ve yer yer de
hakaretlere varan söylemlerle geçirmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız,
mikrofonunuzu açıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yetmeyecek; Sayın Başkan, bu meramımı bitirmem lazım.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
dedim Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, bunun için gerekli açıklamaları yaptık, hatiplerimiz
de yaptılar, ona girmeyeceğim ancak bu milletvekilinin, benim
hakkımda, ben burada yokken, Meclis sınırları içerisinde
yokken Kendi aklını kullanamıyor demek ki. şeklinde bir
cümle kullandığını tutanaklardan öğrendim. Ben, tabii,
bütün milletvekillerinin muhakeme etmesi açısından kimin
aklını kullanıp kullanmadığının resmini bir
ortaya koymak isterim. Ben burada o konuşmayı yaptığım
sırada bu milletvekili bu sıralarda oturuyordu ve İç Tüzük ve
Anayasanın gerekli olan maddeleri de bu milletvekilinin aklını
kullanarak benim bu değerlendirmelerimle ilgili benim burada
bulunduğum saatte kürsüden cevap vermeye elveriyordu, cevaz veriyordu ama
bunu yapmadı. Yirmi dört saat geçtikten sonra, benim burada
olmadığım bir saatte buraya gelip o hakareti ifade etmiş.
Şimdi burada iki ihtimal var Sayın
Başkan: Ya bu sayın milletvekilinde, dediği gibi,
aklını kullanma yeteneğiyle ilgili anlık bir sorun var
-aradan yirmi dört saat geçmesi gerekiyor, halkın deyimiyle jeton biraz
geç düşüyor- ya da yirmi dört saate rağmen de böyle bir özellik için
başka bir yerden bir akıl verilmesi gerekiyor yani jeton
düşmemesine rağmen başka bir yerden gelen akılla yirmi dört
saat sonra burada bu şekilde bir itham, bir hakaret ortaya koyuyor.
Dolayısıyla, bu konudaki takdiri Genel Kurula bırakıyorum.
Ayrıca, akli melekelerle ilgili,
Cumhurbaşkanının ismi geçtiğinde bile burada
zıplayıp büyük bir hassasiyet gösteren AKP Grubunun burada bulunmayan
bir milletvekili ve grup başkan vekili için yapılan bu değerlendirmeyle
ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
ikircikli tutumunu da yine Genel Kurulun takdirine bırakıyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Bostancı, buyurun.
45.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Eren Erdemin 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Burada çeşitli partilerden hatipler
konuşuyorlar. Bazen alınganlık doğuran, bazen hoşa
gitmeyen, bazen muhakkak eleştirilmesi gereken ifadeler de oluyor ama
ilgili partilerden her zaman burada vekiller var ve onlar söz alarak gerekeni
yaparlar. Zannediyorum, o gün HDPden de üye arkadaşlar vardı,
keşke onlar söz alıp sıcağı sıcağına bu
konuyu konuşsalardı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şahısla ilgili hakarete girmemişler, yoksa cevabını
vermişler tabii.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Eren
Erdem, burada ilginç bir başlangıçla bir konuşma yaptı
kapitalizm-İslam mukayesesi üzerinden. Aslında, ağır konuyu
tabii ki beş dakika içerisinde toparlaması mümkün değil. Sonuçta
son derece klişe bir biçimde, AK PARTİ eleştirisi manasına
gelecek abdest aldırılmış kapitalizm gibi klişe,
popüler bir eleştiriye bağladı. Doğrusu,
kapitalizm-İslam mukayesesi gibi yakın tarihin çok önemli bir
mecrasına atıflarla başlayıp sonuçta popüler bir
klişeye bağlamasını uygun görmediğimi belirtmek
isterim. Hele, siyasi partilere ilişkin değerlendirme yaparken
onların son derece önemli toplumsal ve politik dönüşümler neticesinde
ortaya çıkmış olduklarını, arkasında bir tarih
bulunduğunu ıskalamamak gerekir. AK PARTİnin arkasındaki
tarihte de Osmanlıdan cumhuriyete intikal eden bütün o
tartışmalardan beslenen bir muhakeme bir müktesebat vardır.
Osmanlıda da Ohannes Paşadan, Parvus Efendiden, Mehmet Ali
Ayniden, Sebilürreşad dergisi etrafındaki insanlardan, Mehmet
Akiften, Ziya Gökalpten, zamanımıza doğru gelindiğinde
Sabri Ülgenerden, Ahmet Güner Sayardan, sayamadığım daha
birçok insandan bu kapitalizm-İslam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Birçok
mütefekkir sadece bizim coğrafyamızda değil, işte, Daryush
Shayegandan Ali Şeriatiye, İrandan, Avrupadaki birçok
mütefekkirden, Sombarttan, Weberden benzer konulara ilişkin
değerlendirmeler olduğunu biliyoruz ve büyük toplumsal politik
hareketler, sadece AK PARTİ değil, buradaki bütün siyasi hareketler
bunlara ilişkin hatırlatmaları hesaba katarak pozisyon
alırlar ve o çerçevede davranırlar. O yüzden, partilere yönelik
değerlendirme yaparken hafife alıcı tarzda klişe
birtakım ifadelerle, abdest aldırılmış kapitalizm
gibi hoş olmayan bir yaklaşımı sergilemeyi uygun
bulmadığımı belirtmek için bu sözü aldım. Bir
sataşma olarak değil ama Sayın Eren Erdemin İslam-kapitalizm
bağlamında hakikaten çok ilgi çekici bir başlangıç
yaptıktan sonra oraya bağlamasına itiraz babında bunu
söylemeyi gerekli buldum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Daryush Shayegan deyince onun Yaralı Bilinç,
Melez Bilinç kitaplarından bir şeyler söyleyeceksiniz diye bekledim
ama yarım kaldı.
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Erdem, buyurun.
EREN ERDEM (İstanbul) 69uncu maddeye göre,
benim ifade etmediğim bir şeyi ifade ettiğim yönünde bir
görüş olduğunu belirttiği için sayın grup başkan
vekili, açıklama hakkımı kullanmak istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sataşma
yapmadım.
VELİ AĞBABA (Malatya) On beş dakika
sataştı efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Yerimden
açıklama yapabilirim.
BAŞKAN 69uncu madde çerçevesinde size söz
veriyorum.
Sayın Erdem, buyurun.
Sayın milletvekilleri, şimdi, ben
milletvekillerinden şunu rica ediyorum: Söz talep ederken daha yüksek
sesle konuşmalarını rica ediyorum. O ses buraya çok yavaş
intikal ediyor ya da bazı kelimeleri duymakta zorluk çekiyoruz.
Buyurunuz.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
öncelikle, Sayın Bostancının bu
alınganlığını anlamış değilim. Ben
konuşmamda en ufak bir nezaketsizlik yapmadım. İktidar
partisinin adını ağzıma hiç almadım fakat başta
Orta Doğu ve demin de
Sayın Bostancıya ek olarak ben de birkaç
isim sayayım. Mesela Roger Garaudy gibi Fransız mütefekkirlerin de
zikrettiği ve âdeta siyaseti tanımlayıcı bir kavrama
dönüşmüş abdestli kapitalizm kavramını neden iktidar
partisi üstüne alındı, bunu anlamış değilim. Ben
iktidar partisinin ismini ağzıma almadığım hâlde bunu
üstüne alınması elbette, politik açıdan düşündürücü.
Bir diğeri: Elbette ki İslam-kapitalizm
bağlamındaki sunuşlar, bizim ülkemizin içinde bulunduğu
reel politik pozisyonu da kapsayıcı bir dille ülkemizin
koşulları içinde de değerlendirilmesi gereken konulardır.
Demin ifade ettim, burada sayın milletvekillerimizin Kuranın
beyanlarını, ayetlerini telaffuz etmesi fevkalade memnuniyet verici.
Ama konuşmamın sonunda ifade ettiğim Haşr Suresinin ilgili
ayetinde yer alan, mealen, servetin sadece zenginler arasında dolaşan
bir devlet olmaması noktasına geldiğimizde politik bir adım
atmıyoruz. Dolayısıyla burada abdestli kapitalizm
kavramının bir siyasi parti tarafından alınganlık
hususunda değerlendirilmesi fevkalade düşündürücüdür. Ben
konuşmamın hiçbir yerinde bir siyasi partinin ismini
zikretmediğim hâlde, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik
Partisi değil, iktidar partisi bu kavramı kendi üstüne
alınmıştır; bu da benim açımdan düşündürücü bir
durum olmuştur.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu konuda
Sayın Bakan da cevap verecek birazdan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kapitalizme abdest aldırmak ifadesi gündelik
tartışmalarda zaman zaman atıf yapılan ve AK PARTİye
yönelik bir eleştiri olarak kullanılan bir kavramdır. Yoksa
Hava bulutlu verildi, bize de ördek denildi. alınganlığı
değil bu. Sayın Eren Erdem de bunu bilir, bu çerçevede o imayı
yaptı, o bakımdan bu açıklamayı gerektiriyor.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Savcı olsan
senin elinden kurtulamaz kimse.
OKTAY VURAL (İzmir) Kapitalizme mi
karşısınız, abdest alınmasına mı
karşısınız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı, niyet okuma konusunda herkesin niyetini okuyorsun
yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Abdestli bölümüne mi,
kapitalist bölümüne mi, hangisine?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, çok küçük bir
açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.
Bütçe görüşmeleri boyunca biraz önce grubumuza
yaptığınız eleştiri hiçbir başkan vekili
tarafından yapılmadı. Buradan şu anlamı
çıkarıyoruz: Grubumuzdaki tüm milletvekillerinin size duydukları
saygı ve sevgi sonucunda ses tonlarını yükseltmeye kesinlikle
cesaret etmedikleri anlamı çıkar.
Teşekkür ederiz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel, çok teşekkür
ederim.
Aslında çok derin bir konuya giriliyordu, Ali
Şeriati, Daryush Shayegan, Max Weber. Keşke zamanımız
izin verse, gündem izin verse de bu konuları konuşabilsek ama
şimdi bütçeye devam ediyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Siz de burada
olsanız.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, televizyon
programında konuşsunlar. Sayın Bostancı çıksın
televizyon programına, konuşalım bunları.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Özel .bu güzel cümleleriniz için, sağ olun.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 3üncü
madde üzerinde siyasi parti grupları ve şahıslar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Soruları başlatıyorum.
İlk soru Sayın Tuncerin.
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Amasya, önemli bir tarih kenti olmanın
yanında, çok önemli bir tarım kentidir. Gümüş Ovası,
Merzifon Ovası, Suluova Ovası, Geldingen Ovası ve
Yeşilırmak kenarında, çok verimli ve mikroklima özelliğinde
tarım alanları gibi, Türkiyenin en verimli ve büyük ovaları
vardır. Amasyalının en büyük geçim kaynağı da bu
ovalarda yetiştirip sattığı tarımsal ürünlerdir. Böyle
önemli bir tarım şehrine şu an termik santral yapılmaya
çalışılmaktadır. Termik santral, Amasyanın
tarımı ve Amasyalılar için ölümdür. Termik santrali hiçbir
Amasyalı istememektedir, kaldı ki Avrupa Birliği de fosil
enerjiden vazgeçmektedir.
Sayın Bakan, millî iradeye rağmen termik
santral yapmaya devam edecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba...
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, baharın habercisi olan ağaçların çiçek açması
Malatyada tedirginlik yaratmakta; herkes ağaçlar çiçek
açtığı için, bahar geldiği mutlu olurken, Malatyalıların
geceleri gözlerine uyku girmemektedir. Malatyanın neredeyse
tamamını ilgilendiren ve Malatyanın geçim kaynağı
olan, ekonomimizin bel kemiği olan kayısı ağaçları
çiçek açmaya başladı. Başta Kale ilçesi olmak üzere, Malatya bir
geline benzer şekilde beyaza büründü. Bu güzellik, don olması
durumunda Malatyalıların bir yıllık emeklerinin
yanması demek. Mart, nisan ayında Malatyalıların gözlerine
uyku girmez, kara kara düşünürler. Kimi yoksul Malatyalı geceleri
lastik tekerlek yakmayı düşünür, kimi çoluk çocuğunun
rızkı için dua eder. Ne yapsın ki? Malatyanın Meteoroloji
Bölge Müdürlüğü başka ile alınmış. Israrla talep ve
teklif etmemize rağmen alan bazlı destek verilmiyor. TARSİMde
ürünü sigorta ettiremiyor; çok pahalı, prim ödemeye takati yok. Sizden
ricam Sayın Bakan, Malatya Milletvekili olarak talebim, alan bazlı
desteğin derhâl verilmesidir. Diğer illerde böyle bir uygulama
vardır. Malatya bunu hak etmektedir. Alan bazlı destek
Malatyayı ayağa kaldırır. Ayrıca, TARSİM prim
ücretlendirmesi de tekrar gözden geçirilmelidir. Malatyalılara bu müjdeyi
vermenizi sizden rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tüm...
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutluyorum.
Nazım Hikmetten kısa bir şiir okumak
istiyorum kadınlar adına.
Kimi der ki kadın,
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın,
Yeşil bir harman yerinde,
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir, boynumda
taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o ne bu ne döşek ne köçek ne ayal ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım,
başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
hayat arkadaşımdır.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
Sayın
Mehmet Erdoğan.
Bundan sonra Erdoğanlara söz verirken
isimleriyle hitap edeceğim çünkü Meclisimizde 2 Mehmet Erdoğan var, 1
de Hüsnüye Erdoğan var.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkanım, benim süremden gitmiyor değil mi?
BAŞKAN Hayır hayır, sürenizi
baştan alıyorum.
Buyurunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, inşaatı 2012
yılından beri devam eden 25 yataklı Datça Devlet Hastanesi
inşaatı daha kaç yıl sürecek? Datçalı hemşehrilerim
yeni devlet hastanelerine ne zaman kavuşacak?
Daha önce uzman erbaşların kamuda bir
göreve atanabilmesi için iki yıl görev yapmaları yeterliydi. Bütçeden
önce görüştüğümüz torba kanunla bu süre yedi yıla
çıkarıldı ancak torba kanundaki düzenlemeden önce iki yıl
ve daha fazla süreyle çalışarak kamuda bir göreve atanmak için
birliklerle sözleşmelerini sonlandıran uzman erbaşların
durumu ne olacak?
Yine, kanunda öngörülen süre kadar uzman erbaş
olarak çalışan ve atanmayı bekleyen uzman erbaş
sayısı 10 bini geçmiştir, bu kardeşlerimizin
mağduriyeti bir gün sonlanacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizin verdiğiniz rakamlarla
ve yüzdelerle sayın konuşmacıların verdiği servet
dağılımındaki yüzdeler çok farklı görünüyor.
Şimdi, BDDKnın verdiği verilere göre, Türkiyede 64 milyon
civarında hesap var. 250 bin ile 1 milyon arasında olan hesap
sayısı 398 bin, 1 milyon liranın üzerindeki hesap
sayısı 93 bin yani binde 7,2si. Ama, bunlar toplam mevduatın
yüzde 67sine sahipler.
Yine, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasının açıkladığı rakamlara göre, 250 bin ile
1 milyon arasındaki mevduat, daha doğrusu hesap sayısı 15
bin, 1 milyonun üzerinde ise 4 bin. Toplam 1 milyon hesap içerisinde, bu da
yüzde 1,94e geliyor yani hesabın yüzde 86,15ine yüzde 1,94ü sahip. Bu
rakamlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) İdildeki
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Meclisi bu sorunun çözümü konusunda göreve davet ediyorum.
Sayın Maliye Bakanı, imtiyazlı
otoyol, havalimanı, köprü, maden sözleşmelerinden; yoksullaştırdığınız
halka dağıttığınız makarna, bakliyat
torbalarından, şehir rantlarından, özel ihalelerden zengin
ettiğiniz Cengiz İnşaat, Limak, Kolin, Çalık, Sancak ve
Torunlar şirketleri vergi rekortmenleri listesinde var mı? Ne kadar
vergi verdiler?
300 milyar bütçenin yüzde 1inden fazlası olan
400 milyon lirayı -Cengiz İnşaatın vergi borcunu-
sıfırlarken, depremden zarar gören, iş yerleri kapanan
Vanlıların vergi borçlarını neden silmediniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kocaeli Aile
ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü bünyesinde açılan Kadın
Konukevinde ocak-şubat aylarında 122 kadın
sığınmacı kalıyor. Kamuoyunda kadın sığınmaevi
olarak bilinen bu evin kapasitesi ise 90dır. Kocaelide bulunan aynı
evde 2014 yılında 614, 2015 yılında ise 537 olmak üzere,
kurulduğundan bu yana, şiddet gören toplam 1.273 kadın
sığınmacı barındı. Hükûmet kadınların
sığınmaevlerindeki durumlarını düzeltmek için ne
yapmayı düşünüyor?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Bakana cevapları için
söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Amasyada termik santral yapımıyla ilgili
sayın vekilimiz bir soru sordu ancak bu detayda elimde bir bilgi yok.
Enerji Bakanlığıyla görüştükten sonra, neden burada bir
termik santral yapılmasına gerek görüldü, oradaki çevresel
koşullarla ilgili olarak ne tür analizler yapıldı
Zaten mutlaka
bir ÇED raporu alınması gerekiyor ama detaylı bilgileri
aldıktan sonra sizlerle paylaşırım.
Sayın Ağbabanın Malatyada alan
bazlı desteklere bir an önce geçilmelidir. şeklinde bir
değerlendirmeleri oldu. Bu konuda da uygun görürseniz, Tarım Bakanımızla
bir görüşeyim konuyu, hani orada, o bölgede yapılan mevcut
desteklemelerde hangi yöntemler kullanılıyor, bu öneri ne kadar
uygulanabilir, onu kendisiyle paylaşayım.
Sayın Tüm bugün bir şiir okudu, ben de
günün anlam ve önemine uygun bir şiir okuyayım, çok sevdiğim bir
şiirdir. İnşallah, herkes dinlemekten memnuniyet duyar.
Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere
Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde
Çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere: Tanrı uludur Tanrı
uludur
Polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur.
İsmet Özele ait bir şiirdir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Nasıl bir
şiir bu ya?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hakikaten, içimizi sızlatan tarihsel geçmişe de ifade ve referans
veriyor.
Sayın Erdoğan bu Datçadaki hastaneyle
ilgili bir soru sordular. Onu Sağlık Bakanlığından
öğrendikten sonra bilgi vereceğim.
Uzman erbaşlar konusunda arkadaşların
bana verdikleri henüz bir bilgi yok. O konuda da uygun görürseniz bilgi
aldıktan sonra cevap vermek isterim.
Sayın Şeker, özellikle bu şehir
rantları konusunda ve vergi borçları konusunda bir sorunuz oldu.
Şunu söyleyeyim: AK PARTİ hükûmetleri döneminde bir kere gerçekten
kişi başına millî geliri satın alma gücü paritesiyle bugün
karşılaştırdığımızda 8.667 dolardan
bugün gelinen noktada 20.298 dolara gelmiştir yani Türkiyede kişi
başı millî gelir dolar cinsinden satın alma gücü itibarıyla
3 kat artmıştır. Millet olarak, ülke olarak hepimiz zenginleştik.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Paylaşım nasıl?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok çok güzel paylaşıldı.
Yine bu dönemde gelir dağılımı
istatistiklerine baktığımız zaman Gini katsayısı
uluslararası bir göstergedir; 0,44ten 0,38e gelmiştir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Eski OVPden
söylüyor yalnız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
En düşük gelire sahip yüzde 10 ile en yüksek gelire sahip yüzde 10u
mukayese ettiğimizde 2002de 18 kattan şimdi ise 11 kata
gelmiştir.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Banka
mevduatlarını sordum, söylemediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Gelir dağılımı ne zaman bozulur biliyor musunuz?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Siz geldikten sonra
böyle oldu!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bir ülke eğer batarsa o zaman bozulur. Hâlbuki bu dönemde gerçekten gelir
dağılımının iyileştirilmesi noktasında
önemli gelişmeler kaydedilmiştir fakat bizim bunu yine de OECD
ülkeleri arasında baktığımız zaman daha da
iyileştirmemiz lazım. Bunu da özellikle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yerimden bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Özgür Özel, buyurun,
mikrofonunuzu açıyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbalın 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
3üncü maddesi üzerinde soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
ben söz almak zorunda kaldım. Bir Maliye Bakanı, bir Türkiye
Cumhuriyeti Maliye Bakanı konuşması dinlerken, öyle araya bir
parça girdi. Tabii, bunun bir bakana ait, Türkiye Cumhuriyeti kabinesine,
hükûmetine ait bir bakana ait bir konuşma olduğuna inanmak çok güç.
Gerçekten çok üzüntü duyuyorum. Tabii, şairler şiir yazarlar. Hangi dönemde
yazdılar, hangi şartta yazdılar, o ayrı ama bir bakan,
açıkça nefret söylemi içeren buraya taşıdığında
ve içindeki her tarafıyla, hani zücaciyeci dükkânındaki bir fil gibi
burnuyla başka tarafı, kuyruğuyla başka tarafı deviren
bir özensizlik içinde bir söylemde bulundu. Diplomatik ilişki içinde
olduğumuz -geçmişte yaşananlar ne olursa olsun- Yunanistana
karşı kâfir Yunan ifadesinin yer aldığı -yani bir
bakan yapıyor bunu, bilmiyorum Dışişleri Bakanı
bununla ilgili ne düşünüyordur- Çanlar sussun her yerde. gibi
maksadı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan çok sayıda
Hristiyanı inanılmaz rencide edebilecek bir kısmı da
içeren, sonra -Cumhuriyet Halk Partisine sataşmak için yaptı
herhâlde- Minarelerden başka bir zehir yükseldi. falan gibi şeyler
söylüyor, ezanın Türkçe okunmasıyla ilgili bir şey söylüyor
herhâlde. Ama açıkçası, yani böyle bir konuşma bu Meclis
çatısı altındaki hiçbir milletvekiline yakışmaz da,
Kabinenin bir üyesi bunu niye yapıyor, ne amaçla yapıyor? Gerçekten
utanarak ve üzülerek dinledik.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
47.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu Hükûmetin her bir üyesi, Kabinenin her bir üyesi 78
milyon yurttaşın tamamına hizmet etmek üzere halkın iradesi
doğrultusunda görevlendirilmiş olan siyasetçilerdir.
Dolayısıyla gerek ortaya koydukları politik tutumlarda gerekse
de dile getirdikleri söylemlerde 78 milyonun tamamını kapsayan bir
dil ve üslup kullanmak zorundadırlar. Bunu bir tercih olarak
belirtmiyorum, dikkat ederseniz bir zorunluluk olarak belirtiyorum.
Ben, Müslüman ve Şafi mezhebine mensup bir Grup
Başkan Vekili olarak, Sayın Bakanın dile getirdiği,
okuyarak onayladığı, nefret söylemini aşan o cümlelerin
tamamını buradan kınadığımı ifade etmek
istiyorum. Bu ülkede yaşayan, Müslüman olmayan, Hristiyanlar başta
olmak üzere, diğer din ve inançlara mensup her bir yurttaşın
dinine ve inancına saygı göstermek bu Mecliste bulunan her
milletvekilinin birincil, temel görevidir, en temel insan hakkının
yüklemiş olduğu sorumluluktur. Kaldı ki bu Mecliste Hristiyan
olan milletvekillerimiz vardır. Mesela bizim grubumuzda 2 milletvekili
arkadaşımız Hristiyan dinine mensup olarak kendi inanç
dünyasını yaşamakta, o inancın gereğini, o dinin
gereği olan ritüelleri hayata geçirmeye çalışmaktadırlar.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın niyetinin ne olduğunu
bilmiyorum ama burada dile getirmiş olduğu mısraları
sahiplenerek okumuş olması son derece yakışıksız olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Baluken, lütfen tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hemen
bitiriyorum.
Halkların Demokratik Partisi olarak kabul
edilemez buluyoruz. Özellikle başka din ve inançlara yönelik nefret
söyleminin manşetlere çekildiği, milletvekillerinin, siyasetçilerin
inançlarıyla ilgili birilerinin kendini sorgulama haddine
başvurduğu bir dönemde Sayın Bakanın burada bu tavrı
göstermiş olmasını toplumsal gerilim ve toplumsal
kutuplaşma açısından da son derece tehlikeli buluyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Buyurun.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, Dünya Emekçi Kadınlar Günüyle ilgili bir barış
şiiri okudum ama barış şiirine karşı nefret
şiiriyle cevap vermesini kınıyorum. Tutanaklara geçsin lütfen.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüm,
tutanaklara geçmiştir.
Sayın Oktay Vural, buyurun, mikrofonunuzu
açıyorum.
48.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Tabii, Sayın Bakan fıkrayı da
okumuştu, yazıdan okumuştu, şimdi bir şiir okudu.
Zannederim Sayın İsmet Özelin şiiri,
değil mi efendim?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, yani,
bakıldığında, açıkçası İsmet Özel AKP
iktidarıyla Türklerin Kurandan koparılmaya
çalışıldığını ifade ediyor. Planlı
olarak bizi Kurandan kopartma politikası yürütüldü. AKP iktidarıyla
bu sonucu aldılar. diye tespitlerde bulunan, Süleyman Şah
Operasyonu diye bir dangalaklıkla ve alçaklıkla karşı
karşıya kaldık. diyen, Petrolü bize bırakmamak için
Misakımillîden daha dar bir alana bizi ittiler. demek suretiyle Süleyman
Şahın aslında ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir
şairdi.
Anladığım kadarıyla, bu
eleştirileri dikkate aldığında, Sayın İsmet
Özelin geldiği noktadan sizlerin de ibret aldığını
görmekten memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun,
mikrofonunuzu açıyorum.
49.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, herhangi bir millete ve dine
karşı özel olarak olumsuz bir düşünce içinde
olmadığına ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Okuduğum şiir İsmet Özelin Amentü
şiiridir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Kötü bir
şiirmiş.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Kurtuluş Savaşı döneminde, Kurtuluş Savaşı
zamanında bu ülkenin karşılaştığı işgal
karşısında yaşanan acılara, ızdıraplara, bu
ülkenin bin yıllık medeniyet kültürüne ve birikimine karşı
yapılan saldırıya karşı bir iç okumadır, o
tarihsel dönemin bir anlatısıdır. Hiçbir şekilde, Yunan
milletine karşı asla millet olarak veya din olarak bir
saldırı anlamını taşımaz.
Zaman zaman burada Kurtuluş Savaşı
dönemini anımsıyoruz, Kurtuluş Savaşı döneminde
yapılanları biliyoruz ve bugün gelinen noktada bu okuduğum
şiir tamamen tarihsel bağlamında o döneme ait gelişmeleri
özetleyen bir şiirdir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Onunla ne
alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne alakası var?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bakın, okuduğum şiirin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye okuyorsun?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Sayın
Oktay Vural gibi, Oktay Vural gibi lütfeder de İnternete girip eğer
şiiri görürseniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biliyoruz, biliyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
bunun tarihsel bir süreç içerisinde o döneme ilişkin bir anlatı
olduğunu görürsünüz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Burada tarih
çalışmıyoruz ki!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Benim asla, asla, bakın, asla, ne bir nefret söylemi için
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, tutanaktan
çıkarılmasını talep et, olsun bu iş.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Özgür Bey, Özgür Bey, bir dinler misiniz lütfen.
BAŞKAN Sayın Bakan, devam edin efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çipras Davutoğluna
soracak şimdi, ne diyecek Davutoğlu? Böyle saçmalık mı olur
ya!
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Benim burada herhangi bir millete karşı, herhangi bir dine
karşı, Yunan milletine karşı veya herhangi bir dine
karşı özel olarak bir olumsuz düşünce içinde söylemem mümkün
değildir, sadece tarihsel koşullar içerisinde bu söylenmiştir.
Sabahleyin burada yapılan konuşmalarda da
cumhuriyetin kuruluşuna ilişkin olarak birtakım temennilerde ve
takdirlerde bulunulmuştur. Bu şiir, ki okuduğum bentler de,
tamamen bu bağlamda söylenmiş şeylerdir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Gereği neydi,
gereği? Gereği ne yani Sayın Bakan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu ya?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bunu maksadından koparıp, bağlamından koparıp bugün
güncel bir şekilde bu meseleyi farklı bir yere saptırmak olsa
olsa sizin kafanızın ardındaki esas ayrımcılık ve
esas nefret söylemine dayanmaktadır Sayın Baluken, bunu da özellikle
size söyleyeyim; Oktay Vural kadar baksaydınız eğer o
bağlama, onun ne anlama geldiğine dikkat etseydiniz böyle bir
şey söylemezdiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İyice düzeyi düşürdünüz be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Oktay Vurala
sarılma.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen, polemiklere
girmeyiniz efendim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, tutanaklardan çıksın bu konuşma.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İyice düzeyi düşürdünüz!
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Baluken. Ben bir
değerlendirme yapayım, söz vereceğim Sayın Baluken.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, hangi
dine, hangi inanca mensup olursa olsun bu topraklarda yaşayan
insanların, Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşlarının
saygıdeğer olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2016
yılı bütçesi ile 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarılarını görüşüyoruz. Milletimizin bütçe hakkına
ilişkin önemli bir görüşmeyi gerçekleştiriyoruz. Bütçeler,
hükûmet politikalarının değerlendirildiği yerdir,
dolayısıyla bütçede, bütçe görüşmelerinde her şey
konuşulabilir; herkes hükûmet politikalarına ilişkin
düşündüğü her şeyi ifade edebilir; düşüncelerini
şiirle de ifade edebilir, şarkıyla da ifade edebilir, bazı
arkadaşlarımız böyle tercihlerde bulundular, onlar, onların
özgürlük alanına girer.
Şunu ifade etmek isterim: Türkiye
Cumhuriyetinde yaşayan bütün vatandaşlarımız ya da bu
ülkede vatandaş olmaksızın yaşayan insanlar, herkes, bu
topraklarda yaşayan herkes, hangi dine, hangi inanca mensup olursa olsun
bu topraklarda yaşayan insanlardır, bizim Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşlarıdır. Onlar camiye gidebilirler, onlar cemevine
gidebilirler, onlar kiliseye gidebilirler, onlar sinagoga gidebilirler, onlar
herhangi bir inanca da mensup olmayabilirler; hepsi saygıdeğer
vatandaşlarımızdır. Bu Genel Kurulda bunun
dışında bir düşüncenin olabileceğini ben
düşünmüyorum, buna ihtimal vermiyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Aynen katılıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bana,
açıktan şahsıma sataşma var ayrımcılık
yaptığıma dair.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok canım, ne sataşması?
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, 69uncu
madde çerçevesinde size söz veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
15.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimiz etten ve kemikten yaratılmış
insanlarız. Hatalar yapabiliriz, dil sürçmelerimiz olabilir, zaman zaman
maksadını aşan söylemlerimiz olabilir. Erdem odur ki, bu tarz
durumlar ortaya çıktığında bundan özür dilemesini bilerek,
ortaya çıkan yanlış anlamalarla ilgili, gönül
kırıklıklarıyla ilgili mevcut durumu tamir edebilmektir.
Şimdi, ben, Sayın Bakanı
dinlediğimde gerçekten ibrete düştüm. Özrü kabahatinden beter. Yani
açıklama yapayım derken, biz kendisinden yanlış
anlaşılmaya mahal veren, kendisine ait olmayan bu şiirle ilgili
bir düzeltme beklerken kendisi tam tersine, bu şiirin ruhunu tamamen
sahiplenip bu şiirin ruhunun hangi zamanda kaleme alındığına
dair atıflar yaptı.
Sayın Bakana şunu hatırlatmak
gerekir: Hiçbir dönemde, hiçbir coğrafyada, halklar arasında
savaşlara neden olan küresel ve bölgesel emperyal planları herhangi
bir dine, herhangi bir inanca mal etmek doğru bir yaklaşım
değildir. Nitekim, bu ülkenin Kurtuluş Savaşında da, bu
ülkenin Müslüman halkları kadar Müslüman olmayan, diğer din ve
inançlara mensup halklar da kendi canını ortaya koymuş, kendi
canını vermiştir. Dolayısıyla, sizin
başvurduğunuz bu mısraların tamamı her yönüyle nefret
suçuna giren, ağır ayrımcılık unsurları içeren çok
net cümlelerdir. Sizin herhangi bir şeyin arkasına
sığınmadan, çıkıp diğer din ve inançlara mensup
bütün halklardan özür dilemeniz ve o mısraları bu tutanaklardan
çıkarmanız -bir bakanın taşıdığı
sorumluluk gereği- önemli mevkide bulunan bir bakanın sorumluluğuna
yakışan tutum olacaktır.
Şahsımla ilgili değerlendirmelerinin
tamamını Sayın Bakan özür dilemediği sürece kendisine iade
ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun, dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bakan cevap konuşması yaparken Olsa olsa bu -bizim
tavrımızı kastederek- bilinçaltındaki bir
ayrımcılıktan kaynaklanır. gibi bir sataşmada bulundu,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, size de
69uncu madde çerçevesinde iki dakika süreyle söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
16.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbalın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zorlu bir
sürecin, yorucu bir dönemin sonunda bütçenin son günlerindeyiz. Gönül isterdi
ki Türkiye Cumhuriyetine, bu Parlamentoya yakışan şekilde
sonlandıralım.
Sayın
Bakanı daha önce defalarca uyardık. Üslubuyla, gruplarla
ilişkisiyle, oturduğu yerden, bakan sıralarından laf
atmasıyla yakışmayan işlerin içinde oldu ama hep tolerans
gösterdik. Milletvekilliği yapmadan doğrudan bakan olmuş, bu
sıralarda belli şeyleri tecrübe edememiş, bürokrasiden
gelmiş. Hep kendisine bir toleransla yaklaştık. O, bu iyi niyeti
hep suistimal etmeyi tercih etti.
Biraz
önce okuduğu şiir, birincisi, açıktan bir nefret söylemi,
ayrımcılık suçu; Anayasanın 10uncu ve 24üncü maddelerine
aykırılık yönünden bir Anayasa ihlali ve anayasal suç.
Ayrıca,
ben ilk kınama konuşmamda şunu söylemiştim başta: Bu
şiiri yazan, hangi dönemde, hangi bağlamda yazdı? Kendisi onun
üzerinden özrü kabahatinden büyük öyle şeyler söyledi ki İnternete
bakıp -bir de Sayın Vuralı örnek gösteriyor, onu da itham
ederek- anlamaya çalışsaydınız. diyor. İnternete
bakınca mideniz bulanır. Adam diyor ki: Kurtuluş
Savaşı yoktur. Gâvurla savaşan Müslümana Türk denir."
diyor. Ermenilerin ve Rumların dillerini ve dinlerini yok etmek Türk
devletinin asli görevidir. diyor o dizelerin yazarı, sizin buraya
taşıdığınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Abartma sen de artık ya! Abartıyorsun
artık ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bakın, Bosnalı kadınlar vardı. Aliya
İzzetbegoviçe diyor ki komutanı: Onlar bizim
kadınlarımıza tecavüz ettiler, hamile bıraktılar,
kılıçtan geçirdiler, evlatlarımızı öldürdüler.
Şimdi, bir Sırp köyünü kuşattık, müsaadenizle intikam
alacağız. Aliye İzzetbegoviç diyor ki: Ne demek intikam? Onlar
düşmanımız olabilirler, bizim öğretmenimiz olamazlar. Onlar
nasıl bizim öğretmenimiz olabilir? (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bunlardan ders alın, bu paçavrayı yazandan
değil!
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Abartma ya!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
Vural, söz talebiniz mi var efendim?
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, teşekkür ederim.
Ben
gündemle ilgili bir
başka şiirle mukabele edecektim ama konuyla ilgili
ağırlığını dikkate
aldığımızda daha sonra bu konuda söz hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Vural.
Sayın Bostancı, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın okuduğu şiire taşıyabileceğinden
daha fazla politik anlam atfetmenin uygun bir tavır
olmadığına ve AK PARTİnin nefret suçlarıyla mücadele
konusunda yaptıklarının ortada olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, İsmet Özele ait bir
şiir okudu. Mesele şiirden çıktı, İsmet Özel
tartışmasına döndü. Oysaki insanların eserleri
farklıdır, kendileri farklıdır ve burada dile getirilen
İsmet Özelin ne söylediği, ne yaptığı, tarihe
nasıl baktığı değildir. Meseleyi şiirden
alıp ondan sonra kişiye ilişkin bir tartışmaya
dönüştürürsek ortada sanatçı kalmaz. Çünkü her bir sanatçıya
ilişkin söylenecek laflar vardır. Yukarıdan
aşağıya bakın, Avrupadaki sanatçılardan bizim
sanatçılara kadar her kesimin söylediği sözler vardır. Bir
şiire kendi taşıyabileceğinden daha fazla politik anlam
atfetmek, yorumlamak ve sürekli köpürtmek uygun bir tavır değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vallahi bravo,
Sayın Bostancı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Nefret suçu
meselesine gelince, nefret suçlarıyla mücadele konusunda AK PARTİnin
yaptığı mücadele ortadadır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Asla! Oo!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, lütfen
tamamlayınız Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Derslerdeki
kitaplara kadar, okullardaki kitaplara kadar, buradaki nefret suçu ifadelerinin
kaldırılmasına kadar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Affedersiniz,
Ermeni, İsrail bilmem neyi, Bu Alevi
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kaldı ki
nefret suçlarıyla mücadele meselesi modernlikle, gelişmişlikle
alakalıdır ve Türkiye bu gelişmişlik sürecinde hepimizin
katkılarıyla ilerliyor; burada bütün partilerin, bütün geleneklerin
katkısı vardır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Affedersiniz,
Ermeni, O Kürt, Bu Alevi!, Öbürü Mısırdan gelmiş,
Zerdüşt bunlar
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Nefret
suçları meselesinin daha fazla ne kadar çok gündeme geldiğini,
Türkiyede tartışıldığını,
konuşulduğunu, bunun da ne kadar olumlu olduğunu da ifade etmek
isterim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vallahi,
Sayın Bostancıyı kutlamak lazım!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada, bizim
dahlimizin de çok önemli olduğunun bir kere daha altını çizmek
isterim.
Şimdi, böyle bir siyasi heyetin, böyle bir
geleneğin bir bakanı olarak okuduğu bir şiiri bir politik
polemik konusu olarak anlamından fazla köpürterek bu şekilde mukabele
edilmesini de uygun bulmuyorum. Sonuçta, İsmet Özelin bir şiiridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı, lütfen son
cümleler
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kendi
bağlamı içinde görülmelidir.
AK PARTİnin içinde de Hristiyan bir vekilimiz
vardır, bütün partilerde olduğu gibi. Bütün inançlara
saygılı olduğumuza ilişkin sayısız veri varken
çıkıp buradan dolaylı bir şekilde bir şiire
atıfla nefret suçu işlendiği iddiasını da kabul
etmiyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Birleşime elli dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:19.03
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri(Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
3üncü maddenin oylamasında
kalmıştık.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Devredilen, iptal edilen ve
tamamlayıcı ödenek
MADDE 4- (1) Merkezi yönetim kesin hesap gider
cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2014 yılı içinde harcanmayan toplam 645.476.058,16 Türk
Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2014 yılı
içinde harcanmayan toplam 54.238.708,94 Türk Lirası,
ödeneği
ertesi yıla devredilmiştir.
(2) Merkezi
yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2014
yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel
ödenekler dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin toplam 26.161.910.978,42 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam
3.949.714.726,99 Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
toplam 636.014.601,80 Türk Lirası,
ödeneği
iptal edilmiştir.
(3) Merkezi
yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, kamu
idarelerinin 2014 yılı ödenek üstü giderlerini karşılamak
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için toplam 14.179.652.525,19 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam 370.742,20
Türk Lirası,
tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde siyasi parti
gruplarının söz taleplerini karşılayacağım.
İlk konuşmacı Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Sayın Ayhan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2014 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısının 4üncü
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek için
söz aldım, yüce heyeti bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Maddenin kapsamı ve başlığı
Devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı ödenek. Kesin hesap
anayasal bir uygulama. Madde 164 bunu kapsıyor. Kesin hesap
zorunluluğu 12 Eylül yönetiminin eseri. Şimdi, bu zorunluluğu 12
Eylül rejiminden sonra yapılan Anayasada geldi diye terk etmek gerekir
mi, bir düşünmek lazım.
Diğer taraftan, kesin hesabın yasal olarak
kabulünü ise ayrı bir olay olarak düşünelim. Şöyle bir hüküm
var: Kesin hesap kanunu tasarısı ve genel uygunluk bildiriminin
Meclise verilmiş olması işi bitirmiyor. Sayıştayca
sonuçlandırılmamış denetim ve hesap
yargılamasını da önlemiyor ve bunların karara bağlandığı
anlamına da gelmiyor. Hüküm bu. Kesin hesap kabul edilse bile, bu kanunla,
o zaman yapılan yolsuzlukların -özellikle söylüyorum-
aklanamayacağı anlamına geliyor.
Bir diğer olay, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına Sayıştay denetim yapıyor, yargı görevini
üstleniyor. Asrı aşkın mazisi olan bu kurumun kurumsal
statüsünün kamu içindeki yeri çok önemliydi. Tapelere düşen ve
Sayıştay denetçileri için kullanılan ifadeler, hem kurumda
çalışanları hem de kurumu hırpalamış ve son
derece üzmüştür. Bir yerleri kırık anlamına gelebilecek
ifadelerin, ortalığa saçılan tapelerin
kullanılmış olması son derece
aşağılayıcıdır. Bu, asrı geçen bir kurumun
mazisini lekelemek anlamına gelir. Buradan neyi düşünürler, neyi arzu
ederler, neyi söylemek isterler, çok net bir şekilde iktidarın
açıklaması gerekirdi. Yok, bunu üstlenmek istemiyorlarsa Bizle
ilgisi yok. diyebilirlerdi. Ayrıca kurum yetkililerinin bu olaya
karşı da bir tepki göstermemesi dikkate değer bir olay, hem de
çok manidar. Kesin hesabın, yani tasarının
kanunlaşması olayının doğru olduğu anlamına
da gelmiyor. Ödenek, ayrıldığı miktarın çok
altında veya üstündeyse Oylamanın anlamı nedir? diye
düşünmeye çalışıyoruz harcamayla mukayese ettiğinizde.
3 milyar olan ödenek mesela 30 milyara çıkıyorsa harcamada, bunu
Hukuken yetki aldım. diye kullanıyorsanız, ekonomik anlamda
doğru bir davranış biçimini sergiliyorsunuz da denilemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçe hakkını
Sayıştay eliyle kullanıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bilgi saklanıyor. Kibarca söyleyelim: Türkiye Büyük Millet Meclisine
yeterince bilgi yansıtılmıyor. Raporlar ekler
çıkarılarak gönderiliyor. İhalelerde rekabetin engellendiği
raporda var. Bir işlem önerilmiyor. Uyumsuzluklar Meclisten kaçırılıyor.
Görüş vermekten, bilgi vermekten kaçırılıyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bu madde kapsamında devredilen, iptal ve tamamlayıcı ödenek
toplamı 46,3 milyar TL. Bu, yaklaşık bu bütçenin yüzde 10una
tekabül ediyor. Diğer taraftan, buna baktığınız zaman,
yer değiştirmesi ve iptal edilmesi bütçenin yaklaşık yüzde
20sini etkileyen bir olay. Beşte 1i kadar Hükûmetin
yanıldığı çok net bir şekilde görülüyor.
Şimdi, kaynaklar etkili kullanılıyor
mu? Hayır. Ekonomik, verimli kullanılıyor mu? Hayır. Mali
saydamlık yok. Kamu mali yönetiminin yapısını düzenliyor
mu? O da yok. Kamu bütçeleri samimi hazırlanıyor mu? Kamu bütçeleri
samimi hazırlanmıyor. O zaman kesin hesaplar da zaten samimi
değil neticelere baktığınız zaman.
Bunu niçin söylüyorum? Mesela bir
bakanlığın bütçesi, geçen burada ifade ettim; 2014
harcaması başlangıç ödeneğinden yüzde 30 fazla, 2015
başlangıç ödeneği 2014 harcamasının yüzde 10
altında, 2015 harcaması da 2015 başlangıç ödeneğinin
yüzde 53 üzerinde, 2016 başlangıç ödeneği de 2015
harcamasının altında. Bu yüzde 100e varan oranlarda
değişen kurumlar var. Olayı böyle değerlendirdiğinizde
kesin hesabının, bütçenin yapılmasının bir
kıymetiharbiyesinin olmadığını da görüyoruz.
Burada halkın doğrudan denetimine modern
toplumlarda ne yapılır? Müsaade edilir. Biz Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bile bunları denetleme imkânına sahip olmak için
yeterli bilgiyi elde edemiyoruz. Bu gerçekten sıkıntılı.
Bütçeler performans göstergelerine göre verilmiyor.
Kesin hesap sonuçları da bu göstergelerin ne kadar
gerçekleştiğini göstermiyor. Bütçenin rotası da belirsiz oluyor.
Şimdi, kesin hesap ve bütçenin düzgün
olması için bütçenin dayandığı temelin sağlam
olması lazım, zeminin düzgün olması lazım. Böyle bir
şeyi söylemek mümkün değil Sayın Bakan. Orta vadeli program
Siz
bakan olmadan hazırlanan orta vadeli program ile şimdi ortaya
koyduğunuz orta vadeli programın birbiriyle alakası yok.
İnsan içine çıkacak hâli yok daha öncekinin zaten. Şimdi
farklılaştırdınız. Bize göre orada, bütçede ve
göstergelerde problem var. Problemden kastınız ne? dediğiniz
zaman gerçekten arızalı. Ne var? Bize göre, daha önceki orta vadeli
programda belgede sahtecilik var. Bir kere, neyi koymadınız?
Kişi başına millî geliri koymadınız. Madem seti
değiştirdiniz, sistemi değiştirdiniz, yeni
yaptığınız orta vadeli programda da ne yapmanız
lazımdı? Aynı şeyi uygulamanız lazımdı.
Eğer, biz, bizde yaşayan 3 milyon Suriyeliyi de dikkate
aldığımız zaman millî gelirin 8 bin doların altına
düştüğünü çok rahat bir şekilde ifade etmemiz mümkün ve
vakıa da öyle.
Tabii, makro dengelerin
sıkıntılı olduğu bir alana
baktığınız zaman orada da problemin olduğunu net bir
şekilde görüyoruz. Bütçe çağrısını, yatırım
genelgesini, orta vadeli mali planı, orta vadeli programı aynı
gün ilan ediyorsunuz. Adam yatırımı falan ne zaman
hazırladı? Bunu biz de biliyoruz. Ben bir Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine yakıştıramam ama olan biten, dışarıda konuşulan
olay, bu iş gerçekten sahte olarak yapılan bir iş anlamına
gelir. Hepsini aynı gün yayınlıyorsunuz, üç gün sonra Meclise
bütçeyi teslim ediyorsunuz. Bunun ciddiyetle bağdaşır bir tarafı
yok. Sayın Bakan, siz kamudan gelen bir insansınız.
Yıllarca biz de bu işi yaptık. Bunun ciddiyeti yok. Lütfen,
bundan sonra ciddiyeti olsun diye düşünüyorum.
Bakın, bireysel emeklilikle ilgili fonların,
vatandaşın fonlarının hiç edildiğine dair Sayın
Başbakan Yardımcısının ifadeleri var. Siz Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti olarak, Türkiye Cumhuriyetini yönetenler olarak
nasıl böyle bir şeye müsaade ediyorsunuz? Sayın Başbakan
Yardımcısının bankacılıkla ilgili dün
yaptığı açıklamaları da dikkate
aldığınızda, gerçekten, Türkiyede ekonominin çok
sıkıntılı bir döneme doğru girdiğini söylemek
lazım. Faizlerle ilgili bile ne yapıyor? Çok yüksek olduğunu ve
bunu engelleyemediklerini, iş adamlarının yurt
dışına yatırım yaptıklarını
bildiklerini ama buna engel olamadıklarını, ikna etmeye
çalıştıklarını Başbakan Yardımcısı
söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Ben Tasarruflara
dikkat edin. dediğimde, ilk Bakan olduğunda Sayın
Şimşek oradan istihzalı bir şekilde
alkışlıyordu. Türkiye'nin temel problemi şu anda
tasarruflardır.
Ben teşekkür ediyor, yüce heyete saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sayın Bakanın söz talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bakan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, okuduğu şiirden
maksadını aşacak ve bazı arkadaşlarını
üzecek şekilde bir anlam çıkarılmış olmasından
dolayı üzgün olduğuna ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce görüşmeler sırasında bir
şiir okudum. Şiiri okumaktaki maksadım herhangi bir milleti,
herhangi bir dini karşı almak, hedef almak asla olamaz. Bütün
yaşantım buna delildir. Bütün dinler, bütün milletler, bütün
insanlık hepimizin ortak değerleridir. Bunu korumak, kollamak,
geliştirmek hepimizin görevidir. Şiirim dinlendikten sonra belki
maksadını aşacak şekilde, bazı
arkadaşlarımızı üzecek şekilde bir anlam
çıkarılmış olabilir. Bundan dolayı ben de üzgünüm. Bu
duygularımı sizlerle paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; tabii, ben de bütün diğer
konuşmacılar gibi, her ne kadar 8 Marttan çıkmak üzereysek de
kadınların uluslararası dayanışma ve mücadele günü 8
Martı kutluyorum. Onlarla eşitlik ve özgürlük için aynı
duyguları taşıyoruz ve şu an Türkiyenin dört bir
yanında -İstanbul başta olmak üzere- sokaklarda özgürlük umutlarını,
eşitlik hayallerini haykıran, bunun için mücadele eden
kadınları bütün kalbimizle destekliyoruz.
Dünya Kadınlar Günü aslında, gerçekten,
kökeninde belirtildiği gibi, bir emekçi kadınlar günü. Her
şeyin, her kıymetli şeyin arkasında olduğu gibi
uluslararası kadın dayanışması gününün arkasında
da kadın emeği var, kadının özgürlük mücadelesi var,
1910dan başlayarak. Ama 8 Mart tarihini, 1917de Rusyada devrim
başlarken barış için sokağa çıkan kadınların
eyleminden alıyor. O günden beri de kadın, barış, devrim,
Dünya Emekçi Kadınlar Gününde yaşayageldi. 1975ten beri
Birleşmiş Milletler bugünü bütün dünya için Uluslararası
Kadın Günü olarak ilan etti ama onun arkasındaki bu büyük kadın
emeğini, emekçi kadınların mücadelesini asla unutmuyoruz,
özünden bugünü saptırmıyoruz. Nasıl o gün kadın,
barış, devrimse bugün de
(x) kadın, yaşam,
özgürlük Kürt mücadelesinin içerisinde bir kere daha doğuyor. Alevinin
mücadelesi Kürte, emekçinin mücadelesi kadına, kadının
mücadelesi işçininkine karışarak son derece güçlü bir özgürlük
blokunu kadınların emeği üzerinde inşa ediyoruz.
Müteşekkiriz onlara.
8 Mart etkinlikleri, tabii, karşı
konulamaz olan her şeyin sahiplenilmesiyle iktidar eğlendiği
için, iktidar gücünün de elinde. Şimdi, bizzat bugünü yaratan dinamizme
karşı bir söylem hâlinde gelişiyor. Bugün eğer Cumhurbaşkanının
konuşmalarını dinlemişseniz, bugünü var etmek için Adalet
ve Kalkınma Partisinin portföyünde, müktesebatında hiçbir zaman
olmadığı günlerde bile bu mücadeleyi ayakta tutan, onu Türkiyenin
gündemine taşıyan kadınlara etmediği hakareti bırakmayan;
onların seçimlerine, onların söylemlerine, onların
tutumlarına, onların bugünü yaşayışlarına
Cumhurbaşkanlığı sıfatı üzerinden hakaret
yağdıran bir Cumhurbaşkanımız olduğu için
kadınlar kendilerini şanslı hissediyorlar mıdır acaba?
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Yalan
konuşuyorsun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Yalan
konuşmuyorum.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) İftira
atıyorsun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Konuşmaların hepsi ortada.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Hepsini okudum,
iftira ediyorsun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Laf atma, laf atma,
konuşma!
MARKAR ESEYAN (İstanbul)
Tırnağı olamazsın sen onun, tırnağı
olamazsın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ahlaksız!
Yalaka!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) İftira etme,
terbiyesiz!
BAŞKAN Sayın Kürkcü, devam ediniz
efendim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Cumhurbaşkanına
Sayın Başkan, bakın,
Allahsız. dedi, Yalaka. dedi, siz hâlâ müdahale etmiyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Allahsız.
falan demedim, nereden çıkartıyorsun!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Yalaka. diyor orada, kime yalaka diyor?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ona diyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Diyemezsin!
BAŞKAN Sayın Bilgiç, Sayın Kürkcü,
bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, bu kürsüden her
kelimenin duyulduğunu da düşünmeyin.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) O
zaman tutanakları isteyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Bu uğultu, bu yankılanma
içerisinde zaman zaman duyamadığım kelimeler oluyor ama
Sayın Bilgiçin sözüne karşılık Sayın Kürkcü böyle bir
şey söylemediğini ifade etti.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Tutanakları isteyin de bir bakın efendim.
BAŞKAN Eğer bir şey varsa
tutanaklar alınır, değerlendirilir, ona göre yeniden gerekli
konuşmalar yapılır.
Sürenizi ilave edeceğim Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Öte yandan, bütün
bunlar bir yana, bugün aslında kadınların özgürlük ve
haklarından söz edenlerin bütçe bağlamında yapması gereken
şey, bugün, geçtiğimiz yıl bu Mecliste Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun hazırlamış
olduğu son derece önemli bir belgeden hareket ederek bugüne bütçe
bağlamında bir anlam kazandırmak olabilirdi. Çünkü toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçe kavramı 2014ten beri bu Meclisin bir
komisyonundan Meclise ve Hükûmete bir yordam olarak, bir metodoloji olarak
teklif edilmişti ama biz asla ve asla bunun yankısını bu
bütçede görmüyoruz, asıl mesele budur.
Kadınlara istediğiniz kadar övgüler
yağdırın ama onların emek ve haklarını yükseltme,
onları pozitif ayrımcılıkla geliştirme konusunda
herhangi bir şey yapmıyorsanız, aslında kadınlar
karşısında görevlerinizi yerine getirmiyorsunuz demektir. Türkiyede
cinsiyet eşitsizliği bakımından 2006dan beri Dünya
Ekonomik Forumunun yaptığı istatistiklere
baktığımız zaman gördüğümüz şey, 2006da 115 ülke
arasında 105inci, 2007de 128 ülke arasında 121inci, 2014te 142
ülke arasında 125inci ve 2015te 145 ülke arasında 130uncu
sırada olduğumuz. Bizim altımızdaki ülkelerin ise tıpkı
bizim gibi çoğunlukla İslami değerlerin güçlü olduğu,
İslama inanan nüfusun yaygın nüfus olduğu ülkeler olduğunu
görebiliriz. Gine, Moritanya, Fildişi Sahili, Suudi Arabistan, Oman,
Mısır, Mali, Lübnan, Fas, Ürdün, İran, Çad, Suriye, Pakistan,
Yemen; sıralama böyle. Şimdi, dolayısıyla, İslami
değerlere referans yapmak kadınları yükseltmek için yetmiyor,
başka bir şey yapmanız lazım. Onları güçlendirmeniz,
onları güçlendiren bir bütçe yapmanız lazım ama ne yazık ki
elimizde böyle bir bütçe yok.
Elimizdeki bütçe, esasen şimdi üzerinde
konuştuğumuz Kesin Hesap Kanunu Tasarısı Türkiyenin
gerçekte bir bütçesi olduğundan bizi şüpheye düşürecek kadar
sapmalarla dolu. Sayıştay raporlarından sonra ortaya çıkan
tablo şudur: Başbakanlık bütçesi 934 milyon lira olarak
öngörülmüş; 1,88 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi 21,8 milyar olarak öngörülmüş;
30,2 milyar olarak gerçekleşmiştir. Birincisi için yüzde 101,
ikincisi için yüzde 39, öngörülenden fazla bütçe
kullanılmıştır. İçişleri
Bakanlığının bütçesi yüzde 51 fazladır ama öte yandan
Millî Eğitim Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı
bütçelerinde yüzde 29 ve yüzde 19 eksik gerçekleşme vardır.
Dolayısıyla, bir bütçe kanununda bu kadar çok başlangıç ile
sonuç arasında sapma varsa ortada gerçek bir bütçelendirme olduğundan
söz edemeyiz. Sadece ve sadece acil ihtiyaçların baskısı
altında oradan alıp oraya aktarmak ve esasen sivil ihtiyaçlardan,
askerî ve güvenlik ihtiyaçlarına kaynak aktarmak anlamına gelen bir
bütçe yönetim tarzı var.
Bunun bir savaş bütçesi olduğunu söylerken
buna dayanıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri kalkıp
Hayır, bu savaş değildir, bir terörle mücadele vardır.
diyor. Oysa, herhâlde terörle mücadele literatüründe neredeyse hava
kuvvetlerinin tamamının, tankların, topçu birliklerinin, özel
harekât birliklerinin bir arada kullanıldığı, 250 bin
askerin bir bölgeye konuşlandırıldığı bir terörle
mücadele süreci olmaz. Bunun adı başka bir şey, bunun adı
iç çatışma. Bunun da kitapta, literatürde yeri var.
Dolayısıyla, her şeyi adıyla
çağırmak ve ona göre çözüm bulmak önemlidir ama burada bazı
sözler, bazı kavramlar gerçek neyse o şekilde ifade edilince
Özellikle -şimdi burada değil ama- bir Naci Bostancı kriterleri
var. Her konuşmanın arkasından, onun öyle değil, bunun
böyle olması gerektiğini söylüyor. Fakat size şunu söylemek
isterim: Bu Meclisin altında söylenemeyecek,
tartışılamayacak hiçbir sözün olmaması gerekir. Ve bu
Meclis, yargı kurumunun daha gerisinde olamaz. Yargı kurumunun;
Yargıtayın, Anayasa Mahkemesinin içtihatlarıyla
tartışılmasının ve ifade edilmesinin yasak
olmadığı, bunun eleştiri ve ifade özgürlüğü
kapsamı içinde olduğu her söz burada söylendiğinde hep beraber
ayağa kalkılıyor.
Şimdi, Meclis karar vermelidir;
Yargıtayın ve Anayasa Mahkemesinin, yargı kurumunun yani
statükoyu aslında savunmakla yükümlü olan kurumların daha gerisinde
mi dünyaya ve Türkiyeye bakacaktır, yoksa dinamik bir biçimde olan biteni
yorumlayacak ve en azından bunlarda da bir hakikat olabileceğini
düşünerek bunların tartışılmasına imkân mı
verecektir? O yüzden, çatışmanın olduğu bölgenin kürdistan
olduğu, Kürtlerin topluluk haklarının mevcut bulunduğu,
bunların gerçekleşmesi gerektiğine dair tezleri, Yasak, olamaz,
bu Meclis altında konuşulamaz, incitici dildir. diye yasaklamak
yerine bunları dinlemek gerekirdi. Bunları dinlemezsek eğer bu
bütçeye niye savaş bütçesi dediğimizi, niye savaş bütçesi
dediğimiz şeyin aslında güvenlik eksenli bir genel yönetimin
parçası olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Evet, ek süre veriyorum.
Buyurunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Niçin bunun bir
parçası olduğunu söylediğimizi kimse anlayamaz. O yüzden, öznel
yargılar yüklemek, mutlaka ve mutlaka bir fesat gereğince
konuşulduğunu söylemek bir şeydir; bir başka
bakış açısının mevcut olduğunu, bu
bakış açısından bakıldığında her
şeyin başka türlü görüşülüp anlaşılabileceğini
kavramak başka bir şeydir. O zaman, bununla diyalog kurabilirsiniz
ama bununla diyalog kurmazsanız, aslında sokakta daha derinlerde,
memleketin merkezden uzak bütün bölgelerinde çok daha az diyalog imkânı
çıkacağı ortadadır. O yüzden, bence siz siz olun, bizim
sözlerimizi bir düşmanlık işareti olarak değil, çare
bulmanın başka bir yolu olarak düşünün. Eğer böyle
olabilirse mutlaka bir çare bulunabilir. Ama, yargının
yasaklamadığı şeyleri Burada
konuşamazsınız. dediğiniz zaman, aslında
konuşulacak hiçbir şey de kalmaz. O zaman, bizden kurtulmak için plan
yapmakta özgürsünüz ama bunun işleri çözeceğini hiç sanmıyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kürkcü.
Sayın Eseyan, dinliyorum sizi, buyurun.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Sataşma
nedeniyle 69a göre söz almak istiyorum.
BAŞKAN Ne söyledi Sayın Kürkcü size?
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Yalaka
şeklinde hakaret...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sataşılan benim, o değil ki.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Kendinize mi
söylediniz?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Eseyan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süreyle söz veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
17.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Biraz evvel hatip,
maalesef hem Cumhurbaşkanımıza dönük bir iftirada bulundu
-bugünkü konuşmasını satır satır hepimiz okuduk- hem
de şahsıma dönük, sanırım grubumuza dönük de yalaka
şeklinde... Sanırım başka bir sinkaflı söz daha
vardı, şimdi istedik zabıtları.
Şimdi, bu karakteristik bir durum.
Bilgisayarların arayüzleri vardır; bir, işte, gördüğünüz
yüz, bir de arka yüzü. Sayın Kürkcü gibiler de maalesef, buraya gelip son
derece makul bir konuşma tonuyla bir söz tuttururlar ama işlerine
gelmeyen bir eleştiri geldiğinde de hemen o şeytani yüzleri
çıkıverir arkadan, arayüzden birdenbire o yüzleri çıkıverir
ve yalaka gibi her türlü hakareti yaparlar çünkü oyun oynamaktadırlar,
bir tiyatro sergilemektedirler. Aslında, burada süslü laflarla bir kavram
seti oluşturduklarının farkındayız yani çocuk katili
yok işte soykırım şu bu ama kadın meselesi, insan
hakları, azınlıklarla ilgili
Biraz evvel işte CHPnin de
Sayın Bakanın sözünü araçsallaştırdığı gibi
biz o azınlık haklarının CHP tarafından nasıl
ayaklar altına alındığını çok iyi biliriz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Affedersiniz,
Ermeni. diyen biziz herhâlde!
MARKAR ESEYAN (Devamla) Daha bundan birkaç sene
önce
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo!
Affedersiniz, Ermeni. diyen biz miyiz?
MARKAR ESEYAN (Devamla) Dinleyin! Dinle, dinle.
VELİ AĞBABA (Malatya) Affedersiniz,
Ermeni. diyen kim?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ayıp!
Ayıp!
MARKAR ESEYAN (Devamla) Birkaç sene önce CHPnin
bir pratiği olan
VELİ AĞBABA (Malatya) Yüz olsa
konuşursun. Utanır insan, utanır!
MARKAR ESEYAN (Devamla)
azınlık
vakıflarının mallarına el konma pratiğini -CHPnin
pratiğidir- kaldıran
VELİ AĞBABA (Malatya) Utanır,
utanır!
MARKAR ESEYAN (Devamla)
AK PARTİye burada
kök söktürdüler ve Anayasa Mahkemesine iptal için gittiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Utanır,
utanır insan! Utan, utan!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saniye
Sükûnetle dinleyiniz efendim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Daha dün selam
verdin. Utan, utan!
MARKAR ESEYAN (Devamla) Anayasa Mahkemesine
Vakıflar Yasasını iptal için gittiniz, altında da Kemal
Kılıçdaroğlunun imzası vardı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen
Cumhurbaşkanıyla ilgili neler söyledin?
MARKAR ESEYAN (Devamla) Siz bu kadar eklektik, bu
kadar konjonktürel bir ifade içerisindesiniz; HDP de öyle, sizler de öyle.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yazıyor,
neler söylemiştin, şimdi ne söylüyorsun. Nasıl omurgalı bir
adamsın, nasıl böyle güce tapan bir adamsın, gücün emrindesin,
gücün boyunduruğunun altına girmişsin; nasıl bir adam
olduğunu herkes biliyor senin.
MARKAR ESEYAN (Devamla) Tamamen ve tamamen
eklektik; kadın haklarını, azınlık
haklarını, düşünce özgürlüğünü, medya özgürlüğünü
VELİ AĞBABA (Malatya) Dün
Cumhurbaşkanına neler söylemişsin, bugün nasıl
Ertuğrul Kürkcünün o söylediği şeyleri yapıyorsun. Utanır
insan, utanır!
MARKAR ESEYAN (Devamla)
tamamen
araçsallaştıran, tamamen onu kullanan, tamamen onun içini
boşaltan, PKKyı meşrulaştıran bir zihniyet
içerisindesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Utanır insan!
MARKAR ESEYAN (Devamla) Bu sinkaflı sözü
aynen size iade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Eseyan.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sana ben
sinkaf demedim ama şimdi geliyor.
BAŞKAN Sayın Özgür Özel
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, gündemin
BAŞKAN Sayın Özel önce söz istedi
Sayın Kürkcü, sizi de dinleyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Bostancı
burada yokken arkasından konuştu Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Özel, buyurunuz.
TAMER DAĞLI (Adana) Bostancı yokken
arkasından konuşmayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayır, kötü bir şey demedi, hakaret yok yani,
Bostancıya hakaret etmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Konuşmacı kendisine
yapıldığını iddia ettiği bir sataşmaya
cevaben söz istedi ancak grubumuza sataştı. Buna cevap vermek
durumundayız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
İki dakika süreyle söz veriyorum.
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün şaşırmaya, üzülmeye,
utanmaya devam ediyoruz. Maalesef ve maalesef, biraz önce Sayın Bakan söz
istedi, bizim daha önce kendisini eleştirdiğimiz ve aslında
yaptığımız eleştirilerle bu yüce Meclisi, Türkiye
Cumhuriyetinin menfaatlerini, hatta Sayın Bakanın o sözleri
kayıtlarda o şekilde kalsaydı ileride çok zor durumda
kalabileceği bir konuda çok ciddi uyarılarda bulunduk. Aradan sonra
Sayın Bakan söz istedi, onun düzeltmesine, üzüldüğünü ifade etmesine
karşı hiçbir grup söz almadı. Buradan çıkarılacak bir
ders ve takınılması gereken bir demokratik olgunluk var, bir
kez, onu çiğnediniz.
İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisine
sataşarak üzerinizdeki baskıyı kırmak için yeni bir cephe
açmak istediniz belki ama yaptığınız iş
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Hangi baskı?
Adam küfretti, ne baskısı?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Geçmişte Tayyip
Erdoğan hakkında neler söyleyip bugün neler söylediği tutanaklar
altında, kayıt altında olan ve o ikisini okuduğu takdirde
bile -hadi kendisi okusa neyse, ileride torunlar okuyacak diye- afakanlar
basması gereken birisi, bugün Cumhuriyet Halk Partisini
ayrımcılıkla suçluyor da, sanki ben şu ifadeleri Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanından duydum: Affedersiniz, Ermeni sözünü
bizim Genel Başkanımız mı söyledi? (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin âdeta ilahlaştırdığınız,
övgüde sınırı aşıp
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Anlayışınız
o kadar, anlayışınız. Anlayabildiğiniz o kadar.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
hani biraz önce size
söylenmesi ve tutanaklarda yer almasından benim de üzüntü
duyacağım kelimenin tam da karşılığını
yaptığınız birisi
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu
yaptığınız ayıp, ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
tutup da meydanlarda
Affedersiniz, Ermeni diyor, siz de hiç sıkılmadan tutup burada
Cumhuriyet Halk Partisine söz söylüyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Ermeni
soykırımı diyor kendisi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu kafayla
Utanmanız lazım!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Cumhurbaşkanı öyle bir şey demedi ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kürkcü, dinliyorum efendim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Benim,
Cumhurbaşkanının
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Türkiyenin Ermeni
soykırımı yaptığını söylüyor
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Sayın Kürkcüyü dinliyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Cumhurbaşkanının 8 Martla ilgili kendi görüş ve
düşüncelerini ifade ederken bugün bambaşka bir eksende 8 Martı
kutlayan kadınlara ve diğer siyasi eğilimlere yönelik olarak
ayrıştırıcı, dışlayıcı,
onları küçük düşürücü ifadeler kullandığı bir
gerçektir. Ben iftira etmiyorum. O yüzden, bu gerçeğin orada ifade
edilmesi gerekiyor çünkü onu izleyen
BAŞKAN Yani 69uncu maddeye göre söz
istiyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kürkcü.
Lütfen cevap hakkınızı bir
sataşma yaratmayacak şekilde kullanınız.
19.- İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Ben, Cumhurbaşkanının söylemediği bir
şeyi söylemedim. Cumhurbaşkanı açıkça, kendi gibi
yaklaşmayanları, kendi gibi kutlamayanları
karşısına aldı ve onları suçladı. Şunu dedi:
Eşitlik adı altında kadının her türlü sömürü ve
istismara açık hâle getirildiği yerde ilk önce kadınlar
karşı çıkacaktır. ve devam etti Kadının
olmadığı yerde insan da yoktur.
Kadıköy Belediyesinin
Lambdaistanbulla birlikte hazırladığı ve üzerinde
Lezbiyenim, biseksüelim, transım, interseksim; okulda, işte,
mecliste, her yerdeyim! yazan afişleri üstü kapalı eleştiren
Erdoğan, Birtakım çevrelerin ısrarla, özgürleştirmek
adına, kadını kadın yapan imtiyazları ortadan
kaldırmaya çalıştığını görüyoruz,
birtakım partilerin Kadınlar Günü için hazırladıkları
afişleri de görüyoruz. Kadınlara hakaret eden bu zihniyet en büyük
kadın düşmanıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Altına imza atarım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Şimdi, karşıtlarını
FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) İmzamı atarım.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Harika bir şey. Alkışlıyorum. Harika
yapıyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Peki, siz bunu takdir edebilirsiniz, burada problem yok. Problem
şu: Bunu, takdir edilmeyecek, eleştirilecek bir şey olarak
görmek iftira mı?
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Kadın istismarından vazgeçin. diyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Hakaret olarak bunu nitelemek, onu herhangi bir görüş olarak
algılamayı mı gerektirir? Ve beğenirsiniz
beğenmezsiniz
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Çuvalladınız, çuvalladınız!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Hayır, hiç de öyle olmadı.
Sonuç olarak, 8 Martı
özgürlükçü bir yerden kutlayanları Kadınlara hakaret ediyor. diye
suçlayan kişi, aslında onlara karşı
ayrımcılık yapıyordur, onların değerlerini
ayaklar altına alıyordur. Mesele bu kadar.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Kadınları istismar etmeyin. diyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Yalakalıka gelince, bir çıkar ilişkisi
doğrultusunda birisini kayıtsız bir şekilde öven ve övgüler
yağdıran kişiye deniyor. Kime yakışıyor, herkes
düşünsün. (HDP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kürkcü.
Madde üzerinde
MARKAR ESEYAN (İstanbul)
Efendim, 69dan hem Sayın Özele hem de hatibe bir cevap vermek
istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir
kez, kürsüye hitaben önünü ilikleyeceksin önce.
BAŞKAN Ne dedi
Sayın Eseyan?
MARKAR ESEYAN (İstanbul)
- CHPnin grup başkan vekili hem benim geçmişimle ilgili bir
ifadelerde bulunduğumla ve bugün nasıl bunları söylediğimle
ilgili hem de Ermenilikle ilgili sataşmalarda bulunmuştur.
BAŞKAN Hayır, hayır, tam
sataşma cümlesini söylerseniz söz vereceğim.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Evet, yani
Sayın Cumhurbaşkanının, işte, Affedersiniz, Ermeni.
demesinden yola çıkarak benim burada nasıl bulunduğuma dair,
aynı zamanda da biraz evvel Kürkcü Bey yalakayla ilgili ifadede bulundu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ona
Cumhurbaşkanı cevap versin, Hükûmet var, sen niye cevap veriyorsun,
söyleyen o!
BAŞKAN Buyurun Sayın Eseyan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
20.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Evet, şimdi,
biraz evvel bahsettiğim şeyin tekrar altını çizmek
istiyorum.
Burada tabii, içeriksiz muhalefetin
düştüğü hâlleri görüyoruz. Bir kap içinde bir içerik
barındırmadığında retoriğe yaslanır ve bu
retorik de tabii ki sonuçta böyle biraz sıkıntılı hâllere
düşmenize yol açar. Yani, benim babam, dedem
yaşındasınız ve burada yalaka sözleriyle anında
sinirlenip bir meslektaşınıza, ki bunu daha evvel bir televizyon
programında da yaptınız
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Evet, meslektaşım
olmadığınız ortaya çıkmıştı. O zaman
söylemiştim size Siz AKPlisiniz. diye, geldiniz işte, gördük.
MARKAR ESEYAN (Devamla) -
hani o iki yüz dediniz
ya, siz de PKKnın, o zaman, işvereni
Sizin işvereniniz de PKK
o zaman.
BAŞKAN Sayın Eseyan, Genel Kurula hitap
edin efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
alakası var ya? Doğru dürüst konuşun! Ayıp! Allah Allah!
MARKAR ESEYAN (Devamla) Senden
öğrenmeyeceğim, senin burada nasıl konuştuğunu
biliyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne demek
İşvereni PKK.? Sözünü geri al!
MARKAR ESEYAN (Devamla) Şimdi, bakın,
burada özellikle Cumhurbaşkanına biraz evvel isnat edilen mesele,
affedersiniz meselesi, Sayın Kürkcünün Sayın
Cumhurbaşkanının bugünkü konuşmasından yine içerik
olarak çıkarttığı cümleler zaten hepinizin malumu.
Gerçekten söylenmesi gereken şeyleri söylemiş Sayın
Cumhurbaşkanı ama burada içinden bir cımbızla o cümleyi
çekip ondan sonra da ona yaslanıp iki üç yıldır idare
ediyorsunuz. Birazcık siyaset üretin, bakın, biraz siyaset üretin.
Daha üç dört yıl önce bu devletin gasbettiği vakıf
mallarını burada tekrar iade etmek isteyen AK PARTİye kök
söktürdünüz ve Kemal Kılıçdaroğlu imzasıyla Anayasa
Mahkemesine gittiniz, Devletin temeline dinamit koyuyorsunuz, Agopun
mallarını geri veriyorsunuz. dediniz. Bu ayıp sizlere yeter.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kim dedi onu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim dedi onu?
MARKAR ESEYAN (Devamla) - Size yetecek ayıp da
zaten çukurlarda gizli.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kim dedi onu? Bak,
oraya bak, oraya bak! Suçlu arıyorsan, şey arıyorsan
karşıda var! Aynaya bak, aynaya! Yanındakilere bak!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken, dinleyeceğim.
Sayın milletvekilleri, bu sataşmayı
sonsuza kadar sürdürebiliriz. Benim zamanım uygun, sabaha kadar
oturabiliriz. Her konuşmacı eğer bu sataşmayı devam
ettirecekse bu doğru bir yöntem değil. Yani, sataşma nedeniyle
söz alıp tekrar yeni bir sataşmaya özellikle meydan vermeyi
doğru bulmuyorum ben.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir şekilde grubumuza sataştı.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Markar Eseyanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Tabii, burada
bulunduğunuz pozisyonla ilgili, milletvekili olma pozisyonuyla ilgili bir
işveren tahakkümü altından düşünce dünyanızın
olmasını doğrusu çok manidar buldum.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Sen onu Kandile
söyle.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) İdris Bey,
bunu sen söyleme bari ya, sen söyleme ya!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Ayıp ediyorsun!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz, bu senin
düşünsel dünyanla düşünsen bile herhangi birisinin işveren
pozisyonuyla müsaade alarak buraya gelmedik.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bazı
önerilerden haberin olur, haberin.
BAŞKAN Nurettin Bey, lütfen laf
atmayınız efendim, lütfen hatibi dinleyiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hangi
işveren?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sizin bütün
engellemelerinize rağmen halkımızın canı pahasına
ortaya koymuş olduğu mücadeleyle halkımızın iradesini
yansıtmak üzere buraya geldik.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Buraya herkesin
nasıl geldiği ortada!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla, işveren-milletvekili ilişkisi üzerinden sizin
pozisyonunuzun ne olduğunu tekrar bir gözden geçirin.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
İşveren Kandil mi? Kandil mi işveren?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Tutarlılık açısından gazetelerde yazdığı
yazılar ve sosyal medyada paylaştığı
paylaşımlar ortada.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Sizin
foyanızı ortaya çıkartıyor değil mi?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben onları
getirip tek tek buradan okumayayım. Siz onları AK PARTİ
milletvekilleri olarak bir okuyun, değerlendirin
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz
vekilimizden memnunuz.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
ondan sonra
Sayın Ertuğrul Kürkcünün yalakanın sözlük anlamıyla
ilgili ortaya koyduğu o çerçeveye kimin uyduğunu bir kez daha burada
gelip değerlendirin diyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Ertuğrul Kürkcünün tarihini biliyoruz biz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Diğer
taraftan, burada, işte, yine aynı şeyi yapıyorsunuz.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Camdan evde
oturuyorsun, taş atma.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Kürsüden her
konuşan hatibin sözünü kesmek, buradaki insicamı bozmaya
çalışmak da siyasi ahlakla bağdaşmaz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yaptığınız ahlaki değil, ahlaki değil
yaptığınız, ahlaki değil.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Dolayısıyla, Sayın Ertuğrul Kürkcü size bir sataşmada
bulunmamıştır, durumunuzla ilgili tam bir tespit
yapmıştır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Herkes
ahlaklı olacak burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun dinliyorum
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekrar söz
aldığında, grubumuza tekrar sataştı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ne dediğini
merak ettik ama Sayın Başkan. Nasıl sataşmış ya?
22.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkanım; bir milletvekili için herhâlde en
utanılacak durumlardan bir tanesiyle karşı
karşıyayız. Yaptığı hakaretin içeriğinin
söylenmesinin, tekrar edilmesinin dahi bu Meclis çatısı altına
yakışmayacak birisine grubu dahi sahip çıkamıyor. Kendi
kendine buradaki pozisyonu ortada. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, böyle Bir cımbızla çektiler.
dedi ya bir cımbızla, bakın, cımbızla çekmedik,
keşke cımbızla çekseymişim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Resmen yalan
söylüyorsun, utan, utan! Ne demek grup sahip çıkmıyor? Utan! Sözünü
geri al! Sahip çıkmıyor ne demek?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen hatibi dinleyiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Demiş ki: Bana Gürcü
diyorlar, daha da kötüsü, affedersiniz, Ermeni diyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yalan üzerine
bir şey bina edilmez. Yalan siyasetinden vazgeçin, yalanla bir yere
varamazsınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Zorunuza mı
gitti?
MARKAR ESEYAN (İstanbul) Ayıp ama Özgür
Bey, ayıp!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ayıp,
ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Hayır, ayıp biraz
önce sizin yaptıklarınız.
1915te yaşanan olayları
Hani bizim bir
milletvekilimize sosyal medya üzerinden kumpaslar kurdunuz da o çıkıp
burada gerçekleri bütün yalınlığıyla söyleyince
Aslında iyi oldu, biz de anladık. diyorsunuz ya, hani yurt
dışına Türkiyeyi jurnalleme suçlaması
Amerikada
yayınlanan gazeteye çıkıp 1915 olaylarını
soykırım tanımı içinde değerlendiriyorum. diyebilen
birisini şimdi burada, oturursunuz, sahiplenirsiniz,
alkışlarsınız; biz de sizi alkışlarız. (CHP
sıralarından alkışlar) O yüzden, sayın grup,
alkışı öne almıştım, bakalım şimdi ne
diyeceksiniz diye.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Siyaset üretin,
siyaset! Takıldınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bir de şunu söyleyelim:
Bizim, bu kürsüye, bu partiye, bu ülkeye bağımız vatanseverlik
üzerindendir, insan hakları üzerindendir, demokrasi üzerindendir. Sizin
AKPye bağınız nereden?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kişisellik
üzerinden, şahsiyat üzerinden siyaset olmaz. Çapınız bu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O
çıktığınız kanalların ödediği paralar, o
köşeler için size ödenen paralar olmasaydı ve kendinize ait bir marka
değerini AKPnin imaj düzeltme operasyonuna kira vermemiş
olsaydınız burada mı oturuyor olacaktınız?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, siyasi parti grupları adına
kaldığımız yerden devam edeceğim. Siyasi parti grupları
adına sıra Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çakır
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın, etnik eleştiriler yapılmaması
gerektiğine ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Bir önceki oturumda
yapılan tartışmalar bağlamında, özellikle grubumuzdan
bir milletvekili arkadaşımız Markar Eseyanla ilgili olarak
yapılan tartışmalarda bizim, sadece bizim değil, buradaki
bütün milletvekillerinin bence katılmayacağı bir, tırnak
içinde, etnik eleştiride bulunduk. Bence bu konuda daha hassas ve daha
özenli olmamız gerekir.
İkincisi ise sorulan o soru, Üyenize sahip
çıkmıyorsunuz. şeklinde bir soru vardı. Değerli
arkadaşlar, kıymetli milletvekilleri; biz Markar Eseyana grup olarak
baştan sona kadar sahip çıkıyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet
Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119)
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz sırası Samsun Milletvekili Hayati Tekinde.
Buyurun Sayın Tekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAYATİ TEKİN (Samsun)
Zamanım geçiyor arkadaşlar.
BAŞKAN Yani zamanınız
alkışlarla geçsin Tekin, bundan daha güzel ne olabilir?
HAYATİ TEKİN (Samsun)
İnşallah.
BAŞKAN Buyurunuz, sürenizi baştan
alıyorum.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bütçe görüşmelerinin
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili olarak, Devredilen, iptal
edilen ve tamamlayıcı ödenekleri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ülkemiz ne
yazık ki dünyayla kıyaslandığında cinsiyet
eşitliği bakımından 145 ülkeden 130uncu sırada,
Küresel Kölelik Endeksinde 167 ülke arasında 105inci sırada,
kadın cinayetleri yüzde 1.400 artmış. 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü diye bir günden bile haberi olmayan, ezilen kadınların Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, huzurlarında saygıyla
eğiliyorum.
Sayın milletvekilleri, konum biraz teknik,
mümkün olduğunca kısa ve öz olarak süremin yettiğince anlatmaya
çalışacağım. Anayasanın 160ncı maddesi:
Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri
ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile
mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların
hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.
Ancak, 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşme süreci ve bu denetimde değerlendirilecek Sayıştay
raporları fiilen bu denetimi olanaksız kılmaktadır.
Raporların içerikleri incelendiğinde Sayıştayın
denetim yetkisinin fiilen ortadan kaldırıldığı
görülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlarda bulunan standart
metinler ve etkisiz tavsiyelerden oluşan kağıtların rapor
diye gönderildiği görülmüştür. Bu durum, Anayasaya
aykırılık suçu taşımakta ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe hakkını, denetim yetkisini fiilen ortadan
kaldırmaktadır. Aslında, balığın baştan
kokacağı belliydi çünkü uygulama yönetmeliğine ek bir madde
eklenerek, Sayıştay denetimlerine esas teşkil edecek belgelerin
Sayıştaya gönderilmesi üç yıl süreyle ertelenmiştir yani
Sayıştay hesaplarının tutulmasını biz AKP olarak
2016ya kadar erteliyoruz, ne halt ettiğimizi kimsenin bilmesini
istemiyoruz.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Sayın Melih
Gökçekin 2016 yılı proje tanıtım şovunda, Sayın
Başbakan Davutoğlu ve Kabinesini Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetleyip halkımıza sunacak olan Sayıştay
Başkanının ve yolsuzlukları denetleyecek Danıştay
Başkanın da hep birlikte aynı şovda yer alması,
şimdiden, 2016 yılı bütçesinin her türlü filme ve senaryoya
açık olduğunun göstergesidir. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Parlamentonun üstünde bir irade nasıl
açıklanır, bunu bilmiyorum, siz değerli vekillerimin ve
milletimin takdirine bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, filmin devamında,
2014 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunuyla Maliye
Bakanlığı bütçesinin yedek ödenekler tertibine
başlangıç ödeneği konulmuş ancak diğer kamu idareleri
bütçesinden, özellikle personel ödeneklerinden ne yazıktır ki
-tırnak içinde, burada Millî Eğitim Bakanlığının
personel ödenekleri depo mahiyetinde kullanılmıştır- Maliye
Bakanlığı bütçesine ödenek aktarılması sonucu, yedek
ödenek toplamı yıl sonunda 21 kat artırılarak, toplam
ödeneğin tamamı diğer kamu idarelerinin farklı bütçelerine
keyfiyeten denetimsiz aktarılıp yıl sonunda
sıfırlanmıştır. Sayıştay da bu hukuksuzluğa
alet edilmiş, tamamlayıcı ödenek yöntemiyle kapatılmaya
çalışılan bu durum, merkezi yönetim bütçe kanunlarıyla Maliye
Bakanlığına verilen, Anayasaya ve 5018 sayılı Kanuna
aykırı yetkilerin bir sonucudur. Anlıyoruz ki
Sayıştayın baypas edilmesi ve denetimsiz
bırakılmasının sebebi 17-25 Aralıktır. Çünkü,
Anayasaya göre, Sayıştay denetçileri her türlü belgeyi isteme ve
inceleme yetkisine sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, 78 milyon
yurttaşın hakkı olan kamu harcamalarını, gelirlerini
ve mallarını denetlemek Sayıştayın birinci görevidir.
Milletimizin adına denetim yapan bu kuruma hesap vermemesi ancak
diktatörlüklerde ve oligarşilerde söz konusudur. (CHP
sıralarından alkışlar)
Belki bunu söylerken bile biraz haksızlık
ediyoruz. Rıza Sarraf hükûmetinin bakanlarıyla podyumlarda boy
gösterirken -o ülkenin adını biliyorsunuz- ortağı Babek
Zencani İranda idama mahkûm edilmiştir. Bütçeyi
konuştuğumuz bu zamanlara denk gelmesi Allahın bir takdiri
midir diye düşünmeden edemiyorum. Eğer AKP de 17-25 Aralık
prangasından kurtulmak istiyorsa Sayıştayı baypas etmek
yerine göstermelik bir mahkeme kurup, yargılanıp, uyduruktan beraat
edip Avrupa Birliğine ve tüm dünyaya Yargılandık,
aklandık. demeleri daha doğru olurdu. Bunu yapma imkân ve
kabiliyetine sahip olduklarını biliyoruz.
Her fırsatta, Hükûmetin bakanlarının
yaptıkları sunumlarda Türkiyenin gerçeklerine pembe gözlükle
baktıkları anlaşılmıştır. TÜİK verileri
hiç de böyle olmadığı gösteriyor. Kredi kartı
sayısı AKP döneminde 53 kat artmış, icra dosyalarının
sayısı 24 milyona yaklaşmış. IMF borcu
kapatıldı. deniyor, evet, ama devletin borcu 677 milyarı
aşmıştır. Dış borç stoku 406 milyar dolar. 2,6
milyon yani 2 milyon 600 bin kişi bankalara borcunu ödeyemiyor hâldedir.
Ekmeğin fiyatı AKP döneminde yüzde 248,5 kat artmıştır.
Kısacası, bu yılki bütçenin 50 milyar yatırım, 56
milyar faiz ödemesiyle bağlanması herhâlde başka söze ve izaha
gerek göstermemektedir.
Yeni belediye başkanı seçildiğim
zamanlar, rahmetli Yusuf Hocamın bana anlattığı olayı
size nakletmek istiyorum: Hazreti Muhammed (SAV) Efendimize, Veda Hutbesinden
sonra gerçekleşen bir dost meclisinde sahabe sorar: Ya Resulullah, sana
öbür dünyada komşu olacak kimdir? Peygamberimiz cevaben Buradakilerden
hiçbiri der. Sahabe üzülür, hatta Hazreti Ebubekir oradadır. Peki, kim
komşu olacak? diye sorulur. Peygamberimiz (SAV) Adaletli yöneticidir.
der. Sahabe Peki, Herkes cennete gidecek. diyorsun, en son cehennemden
çıkacak yani en son cennete girecek kimdir? dediğinde, Peygamberimiz
(SAV) Adaletsiz yöneticidir. der. Bu durumda AKPnin Asının gözden
geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Bu dünyada yargılanmaktan kaçanlar,
mahkemeyikübradan kaçamayacaklar. Zebanilerden önce onları ateşli
tokmaklarla rahmetli Erbakanın beklediğinden eminim. [CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
alkışlar (!)]
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sağ ol
Hocam, ağzına sağlık, bravo Hocam(!)
HAYATİ TEKİN (Devamla) Biraz önce,
Kapitalizm lafından alındınız. Naci Bey şu anda
aramızda yok. On dört yıllık iktidarın neticesinde Yahudi
sermaye destekli, emperyalist yani Kur'ana aykırı küresel ekonominin
arzu ve isteklerinden başka geri dönüp baktığınızda ne
yaptınız, ne buluyorsunuz? Tüm bu olumsuzluklardan sonra teknik
tartışmalar yapılırken iktidar grubundan
aldığımız yanıt sürekli Sandıktan çıkan
sonuca bakın. şeklinde olmuştur. (AK PARTİ
sıralarından Doğru sesleri) Peki, bakalım.
Yani, demek istenmiştir ki
Haklısınız, bunca eksiğimize rağmen millet bize oy
veriyor. diyerek, oy veren millet suçlanmıştır. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)] Evet, suçlular aynı zamanda
alkışlanmıştır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet hizmete oy
veriyor, hizmete.
HAYATİ TEKİN (Devamla) Oy veriyor.
diyerek kendi savunmalarına dayanak yaptıkları vatandaşlara
duyurulur.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hizmete oy veriyor
millet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Taciz yok, taciz
yok Osman.
HAYATİ TEKİN (Devamla) Denetimin saf
dışı edildiği, harcamaların bilinmezlerle dolu
olduğu Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Tasarısına onay
vermeyeceğimizi belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlamadan önce,
biraz önceki tartışmalarda, bir Müslüman Türk insanı olarak
ağrıma giden, milletvekillerinin tartışmasına
şahit olduk. Ermeni soykırımı var. diyenler ile Kürt
sorunu var. diyenlerin proje üreterek CHPyi kendi saflarına çekmeye
çalıştıklarını üzülerek gördüm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) CHPden
alkış, MHPden alkış!
HAYATİ TEKİN (Devamla) - Sayın
Eseyanın birlik, dirlik, bütünlüğü ölümüne savunan CHPye hangi
vehimlerle saldırdığı görülmüş değil.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tekin.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre
BAŞKAN Bir saniye
Dinleyeceğim.
Sayın Çakır
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
değerli konuşmacı konuşmasında ağır bir
ifade olarak tırnak içerisinde- Zarrab hükûmeti ve bakanları
şeklinde bize bir sataşmada bulunmuştur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eş
başbakan!
BAŞKAN Yani Hükûmete sataşmada
bulunduysa Hükûmet burada, Hükûmete söz verebilirim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Bu Hükûmet değil
Sayın Başkanım bu, Hükûmet değil.
BAŞKAN - Gruba bir sataşma yok Sayın
Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkanım, bu Hükûmet değil yani Zarrab hükûmeti Türkiye
Cumhuriyeti hükûmeti midir Sayın Başkan?
VELİ AĞBABA (Malatya) 4 bakanın
maaşını Rıza Zarrab vermiyor mu Sayın Çakır?
BAŞKAN Yani siz şunu mu demek
istiyorsunuz: Yani hükûmet deyince Adalet ve Kalkınma Partisi,
dolayısıyla grubu anlaşılıyor, dolayısıyla
da grubumuza bir sataşma mı var demek istiyorsunuz?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Evet.
BAŞKAN Peki.
Buyurunuz Sayın Çakır.
Ama bana Hükûmete bir sataşma var, bana söz
verin. derseniz veremem Sayın Çakır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, Rıza Zarraba sataşmadan dolayı söz aldı Sayın
Başkan yoksa Hükûmetle bir ilgisi yok.
4 bakanın maaşını vermiyor
muydu, 4 bakanın?
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
23.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Samsun Milletvekili Hayati
Tekinin 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Zarrab hükûmeti ve bakanları
VELİ AĞBABA (Malatya) Eş başbakan
Rıza Zarrab, 4 bakanın maaşını veriyordu!
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Yani, şimdi,
bunun neresinden tutalım? İler tutar bir tarafı yok, ne
sağından tutulur ne solundan tutulur.
VELİ AĞBABA (Malatya) 4 bakanın
maaşını vermiyor muydu?
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Hangi hükûmet olursa
olsun ama hangi hükûmet olursa olsun cumhuriyetin kuruluşundan günümüze
kadar hizmet etmiş, hükûmet etmiş bütün hükûmetler Türkiye
Cumhuriyetinin meşru hükûmetleridir. Değerli konuşmacının
ima ettiği, referans verdiği Hükûmet de buna dâhildir. Hele hele bu
Hükûmet oldukça kuvvetli bir millet desteğiyle gelmiş bir hükûmettir.
Dolayısıyla bu sözü herhâlde kastını aştı, bunu
söylemek istemezdi. Bir kişinin kendi Hükûmetine, kendi ülkesinin
Hükûmetine Zarrab hükûmeti demesi, yoksa başka türlü izah edilemez.
Diğer taraftan Millet
suçlanmıştır. ifadesini de aynen değerli
konuşmacıya iade ediyoruz. Hiçbir zaman milleti suçlamamız söz
konusu bile olamaz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millete hizmet
ediyoruz.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - Kaldı ki biz
milletten beslenen, tek dayanağı millet olan, onun için muhtelif
vesayet türlerinin hepsini ortadan kaldırıp tek dayanağı
millet olan bir partiyiz. Herkese bu söylenebilir ama biz, özellikle AK
PARTİ milletten başka dayanağı olmayan bir partidir ve
sığındığımız yegâne merci de millettir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Rıza
Zarrabtan maaş alıyorlardı. Çikolata kutularında paralar
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) - O bakımdan,
milletten başka dayanağımız olmadığını
bir daha ifade etmek istiyorum ve asla ve kata milleti
suçlamadığımızı, milleti bağrımıza
bastığımızı ve milletin bağrından
çıktığımızı bir daha söylemek isterim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın Baluken, mikrofonunuzu
açıyorum, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye ile Suriye
arasındaki ihracat ve ithalatın hangi gruplarla
yapıldığını, hangi sınır
kapılarının kullanıldığını ve bu
ihracat ve ithalat mallarının içeriğinin ne olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, demin Genel Kurulda Türkiye
ile Suriye arasındaki ihracat ve ithalat rakamlarını
sormuştum. Sağ olsun Sayın Maliye Bakanı o rakamları
gönderdi bana. Son derece çarpıcı veriler var, onun için
teşekkür ediyorum. Ancak tabii kafamız daha çok
karıştı. Yani buradaki rakamlardan birkaç örnek vereceğim.
Ancak 2012den sonra yani Türkiye ile Suriye devleti arasındaki ticari
ilişkiler tamamen bittikten sonra, bildiğimiz kadarıyla, oradaki
sınır kapısı belli gruplara ait. Şimdi, burada görülen
rakamlar üzerinden bir değerlendirme yaptığımızda, bu
rakamlar normal, Türkiyenin, AKPnin dış politikası
doğrultusunda ortaya koyduğu siyasi tutum üzerinden
değerlendirildiğinde Esad rejimiyle herhangi bir ticarete izin
vermiyor. Sınırda, Rojava bölgesinde Kürtler var. Kürtlerle herhangi
bir ticaret olmadığını biz biliyoruz. Geriye farklı
bir ihtimal kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
nedenle, Sayın Bakana özelikle şunu da sormak istiyorum: Bu
verdiği rakamlar Suriyede hangi gruplarla yapılan ihracat ve ithalat
rakamlarına aittir. Hangi sınır kapıları
kullanılmıştır? Bu ihracat ve ithalat mallarının
içeriği nedir?
Sayın Başkan, sadece Genel Kurul bilsin
diye söylüyorum; 2014 yılında 1 milyar 800 milyon 962 bin 479 dolar
ihracat yapılmış, 2015de 1 milyar 524 milyon 084 bin 764 dolar
ihracat yapılmış. Yani Esad rejimiyle yapılmamış,
Kürtlerle yapılmamış. Hangi gruplarla, hangi sınır
kapısından yapılmıştır? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
54.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
Samsun Milletvekili Hayati Tekinin 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerini yanlış anladığına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Aslında kürsüden cevap verme
hakkımızın olduğu bir ortamdayız ama yeni bir
sataşma da yapmayacağım. Elimde değerli milletvekilimizin
konuşma metni de var. Metin aynen şöyle: Rıza Sarraf Hükûmetin
bakanlarıyla podyumlarda boy gösterirken, ortağı Babek Zencani
İranda idama mahkûm edilmiştir. O bunu söylemişken AKP grup
başkan vekili Rıza Sarraf Hükûmeti olarak algılayıp,
kürsüye çıkıp cevap verme ihtiyacı duydu. Tabii, Bu
üstleniş nereden kaynaklanıyor? diye baktığımız
zaman, herhâlde, geçtiğimiz dönemde gördüğümüz çikolata
kutuları, gelip giden elbise torbaları, ayakkabı kutuları,
para sayma makinaları ve Gerekirse senin önüne yatarım. diyen
İçişleri Bakanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel, tamamlayınız lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
hafızalarda öyle bir
algı bırakmış ki sayın vekilimiz Rıza Sarraf
Hükûmetin bakanlarıyla derken, Rıza Sarraf Hükûmeti
diyebileceğini düşünecek kadar kendileri de buna ikna durumdalar. Ama
ben de size şunu söyleyeyim: Babek Zencani, İranda -Rıza
Sarrafın ortağı- Türkiyede olmamasını
düşündüğümüz ve kabul etmeyeceğimiz bir ceza ama, İran
hukukundaki en ağır cezaya çarptırılırken,
gözyaşlarını dökerken herhâlde şu ifadeyi
kullanıyordu: Beni Türk yargısına emanet ediniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü ortağının sizin
güdümünüzdeki yargıda nasıl aklandığını ve ne
hâle geldiğini en iyi o biliyordu.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Atatürke saygılı ol! Atatürke saygılı ol.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ayakkabı kutularına sizi gömdü millet be! Ne konuşuyorsun?
Sandığa da gömdü, ayakkabı kutularına da!
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki
Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu
İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma
Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
madde üzerinde şahısları adına söz talebi olan sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Şahsı adına
ilk söz talebi Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekiline
aittir.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle tüm emekçi
kadınlarını ve özellikle bu vesileyle Rojavada, Şengalde,
Irakta, Suriyede ve Filistinde onurlarını ve yaşam hakkı
mücadelesinde canlarını feda etmiş tüm kadınları saygıyla
anıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabii, bu vesileyle, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olması vesilesiyle
aslında temel bir insan sorunu da olan kadın-erkek eşitliği
sorunu elbette önemli bir sorun ve bu soruna karşı yüzyıllar
boyunca kadınların vermiş olduğu hak mücadelesi ve
kazanımlarının belli ölçülerde anayasal ve yasal metinlerde yer
aldığı bir gerçek. Nitekim, bizim Anayasamızın
10uncu maddesinde de kanun önünde eşitlik ilkesi esasen teorik düzeyde
veya metinler düzeyinde bir eşitliği ifade eder. Nedir bu 10uncu
madde? Herkes, dil, din, ırk, cinsiyet, düşünce, felsefi inanç,
mezhep vesaire konularında kanun önünde eşittir. ibaresini
koymuştur ama AKP Hükûmetinin her zaman yaptığı gibi,
sadece metinlerde yer alan eşitlik ilkesinin sosyal yaşamda, toplumsal
yaşamda ve gerçekte bir karşılığının bulunup
bulunmaması meselesi önemli bir mesele. Bildiğiniz üzere, bir sürü
kavramların metinlerde, anayasal ve hukuksal metinlerde yer alması
tek başına anayasal düzenleri de ifade etmiyor, bunun düşünsel
düzeyde, fikrî düzeyde, toplumsal hayatta ve yaşamın gerçeğinde
de ifadesini bulması gerekiyor.
Mesela, bakın, aslında Herkes
ile
başlayan, kadınları da kapsayan kanun önünde eşitlik ilkesi
Anayasada olduğu hâlde, 2004 yılında AKP Hükûmeti belki pozitif
ayrımcılık adına bir fıkra ekliyor 10uncu maddeye,
ikinci fıkra: Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. Burada, bizim anladığımız şey, temel
kanuna, Anayasadaki temel maddeye aslında pozitif
ayrımcılık adına bir fıkra ekleniyor ama 2004
yılında pozitif ayrımcılığı ifade eden bu
ikinci fıkraya rağmen, 2010 yılına kadar yani altı
yıl boyunca hiçbir işlem yapılmıyor, hiçbir kadın
lehine hiçbir pozitif ayrımcılık yapılmıyor. Ama 2010
Anayasa değişikliğinde yeniden pozitif
ayrımcılığı ifade eden bir fıkra daha ekleniyor.
Aslında burada yapılan hileişeriye -eski deyimle- yeni deyimle
kanunu dolanmadan başka bir şey değil. Nedir bu 2010daki
değişikliğin mantığı? Aslında o zamanki
Anayasa değişikliğinde salt kanunda var olan pozitif
ayrımcılığı uygulamadığı hâlde yeni bir
pozitif ayrımcılığı ifade eden bir fıkra daha
ekleniyor ve o fıkradan bu tarafa da bir altı yıl daha geçti. Bu
altı yıl boyunca yine bir değişiklik yok.
Dolayısıyla, Anayasa metinlerinde
birtakım eşitlik prensiplerinin yer alması yetmiyor, pratik
hayatta anlam bulması lazım. Mevcut zihniyetle Türkiyedeki
pratiği karşılaştırdığımızda
mesela Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinden sıfır üye
kadındır; mesela HSYKda 22ye 2 kadın, mesela genel
yargıda yüzde 20nin altında kadın var; mesela Devlet
Demiryollarında sekretarya düzeyinde kadın var; mesela Bakanlar
Kurulunda 2 kadın var. Affedersiniz, 2 hanım var çünkü hanım
dersiniz, bu 2 hanım da incik boncuk işleriyle uğraşan
bakanlıklarda.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Çok
ayıp!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Yani özetle
Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece 82 kadın var. Bakın, 180 rektörden
sadece 13ü kadın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) HDPnin bayana
bakışı bu. Ne diyeceksiniz Sayın Baluken?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Özel sektörü
vesaireyi anlatmıyorum. Cennet anaların ayaklarının
altındadır. söylemini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bence
burada HDPli kadınlar konuşmalı, kadına incik boncuk
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) -
yine
anaların ayaklarının nerelere kadar uzanacağına karar
veren kadınların doğurmuş olduğu erkek
evlatlarıdır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, sizin dilinize atıf yapıyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz, görünür rütbeyiaklı eserinde.
Tamam mı kardeşim?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) -
Dolayısıyla, eril zihniyet değişmeden eşitlik olamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Alkış,
Sayın Baluken alkış.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
sadece zabıtlara geçsin diye söylemek istiyorum, bir cümle. Her 2
bakanlık da diğer 20 küsur bakanlık kadar kıymetli ve
değerli, her 2 bakanımız da diğer 20 küsur bakan kadar
kıymetli ve değerlidir. İncik boncuk değildir. Öyle
olsaydı, HDP Grubundan arkadaşlarımız, Şehircilik
Bakanlığıyla ilgili olarak özellikle bunun ne kadar önemli bir
Bakanlık olduğunun altını çize çize belirttiler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Mehmet Emin Şimşek, Muş milletvekili.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kadına
verdiğiniz değer bu, HDPye söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET EMİN ŞİMŞEK (Muş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve televizyonu başında bizi izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Doğumdan ölüme kadar hayatın her anında bizleri yalnız
bırakmayan, bize fedakârlık eden, bizi biz yapan değerli
kadınlarımızın bu özel gününü yürekten kutluyorum.
Artık, kadınlarımızın ezilmediği, şiddet
görmediği ve tam da tersine güzel günlere sahip olmaları umuduyla,
bütün kalbî duygularımla temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, on dört yıllık AK PARTİ iktidarında
ülkenin nereden nereye geldiği gerçeğini milletimiz görmekte,
görmekten öte bizzat yaşamaktadır. Ülke genelinde göz
kamaştıran altyapı ve üstyapı yatırımlarıyla
geçmişe dayalı engeller tek tek bertaraf edilmiş,
gerçekleştirilen bütün yatırımlar gibi ulaşım ve
erişim yatırımlarıyla da kalkınmanın
sarsılmaz temelleri atılmıştır. Gidemediğin
yerler senin değildir. ve Yol medeniyettir. söylemleri ve bir de
rahmetli Âşık Veyselin dediği gibi Uzun ince yollar
Evet,
artık, uzun ince yollar yok; artık, otoyollar var; artık,
otobanlar var; artık, bölünmüş yollar var ve bu yolları
taçlandıran köprüler var, viyadükler var, tüneller var. Bu yollarla
uzakları yakına getiriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 2002 yılı öncesi tünel ve otoyolları yapmak
cesaret etmekten ziyade hayal bile edilemezdi. Ben bunu bir yol mühendisi
olarak söylüyorum. Ama bugün, on dört yılda 1.912 köprü, 188 adet tünel,
İstanbulun üçüncü köprüsü, tüp geçitler, Marmaraylar, İstanbul-İzmir
Otoyolu, İstanbul üçüncü havalimanı gibi dünya çapında takdirle
izlenen bu büyük projeleri tek tek hayata geçiriyor ve Allaha hamdediyoruz. Bu
yatırımları inşa eden firmalarımız edindikleri
kapasite ve tecrübeleriyle birlikte, Hükûmetimizin de desteğinin
öncülüğünde yurt dışına da bu tecrübelerini aktarıp
dünya çapında büyük projelere imza atıyor ve çok ciddi
başarılar elde ediyor ve her yıl en az turizm gelirleri kadar
ülkemize kaynak ve getiri sağlıyor. Bütün bu başarılar
doğrultusunda ülkemizin küçük ama bir o kadar da güzel memleketi olan Muş ilimizde bazı
gelişmeleri rakamlarla aktarmak istiyorum. Evet, on dört yıllık
bütçelerin sayesinde, Muş ilinde, sağlıkta 2002
yılında uzman hekim sayısı 33 iken şu anda 148,
pratisyen hekim sayısı 2002 yılında 97 iken şu anda
215, diş hekimi sayısı sadece 7 iken şu anda 37,
hemşire sayısı 2002de 255 iken şu anda 748 adet,
sağlık ocağı 45 adet iken şu anda 112 adet ve
aşılama oranı 2002 yılında yüzde 64 iken şu anda
yüzde 97. Eğitimde 2002de bizim Muş ilinde 2.240 derslik var iken
şu anda 4.819, öğretmen sayısı 2.829 iken şu anda
6.036, üniversitemiz açıldı, büyüyor, şu anda 13 bin
öğrencisi var. Muş Havaalanında 2002 yılında 17.200
yolcu taşınırken şu anda 342 bin yolcu
taşınıyor. Köy yollarımıza 1.659 kilometre daha yol
ilave ettik ve şu anda da statik kaplamadan vazgeçtik, bitümlü sıcak
karışımla köy yolları yapıyoruz. 2002 öncesi Muş
ilinde hiçbir köyde kanalizasyon yokken şu anda 83 adet köyün
altyapısını bitirdik. Sosyal yardımlar, evde bakım
hizmetleri gibi, bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Vatandaşımıza ne yapsak azdır.
Onlar hizmetin en iyisine layıktırlar. Bize bu hizmetleri yapma
şansı veren vatandaşlarımıza ve bu hizmetlerde
emeği geçen herkese teşekkür ediyor, 2016 yılı bütçemizin
hayırlara vesile olması dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın hatip doktor sayısından bahsetti. Size
örnek söyleyeceğim: Bulanık ilçesinde hekimler günde 600 hasta
muayene ediyor; Muş Bulanıkta, ilçesi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkan, böyle bir usul var mı ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Muşun çoğu
ilçelerinde ambulans yok, hekim yok ve sevkiyatlar yapılıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, biraz evvel arkadaşımız da söyledi, böyle
usul var mı, neye göre söz istiyor?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onun için, yani bu
konuşmalar hakikaten doğru bilgiler değil.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal,
tutanaklara geçmiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olur mu? Neye göre
konuşuyor ya, var mı böyle bir usul?
BAŞKAN - Şimdi, madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağım.
Sorulara başlıyorum.
İlk sırada Sayın Tanal.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Efendim, Aralık 2002de çiftçilerin Bankaya
borcu ne kadardı, bugün itibarıyla çiftçilerin bankaya borcu ne
kadar?
Aralık 2002de tüketicilerin bankaya borcu ne
kadardı, bugün itibarıyla tüketicilerin bankaya borcu ne kadar?
Cumhuriyet tarihinden 3 Kasım 2002 tarihine
kadar dış ticaret açığımız ne kadardı, son
on üç yıldaki dış ticaret açığı ne kadar?
Aralık 2002den itibaren özel sektörün iç ve
dış borcu ne kadardı, bugün itibarıyla özel sektörün iç ve
dış borcu ne kadar?
Aralık 2002de devletin toplam iç ve
dış borcu toplam ne kadardı, devletin bugün itibarıyla iç
ve dış borcu toplam ne kadardır?
Aralık 2002de 1 metreküp doğal gazın
fiyatı ne kadardır, bugün itibarıyla doğal gazın 1
metreküp fiyatı ne kadardır?
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim.
Malatya denilince akla haksızlıklar
geliyor Sayın Başkan. Bu kez de AKPnin en çok oy
aldığı mahallede, Yamaç Mahallesinde bitmek tükenmek bilmeyen
bir kentsel dönüşüm çilesini yüce Meclise anlatmak istiyorum.
Yamaç Mahallesi, Malatyanın en yoksul mahallelerinden
biri. Elli, altmış yıl önce devlet tarafından satın
alınan arsaları, evleri şimdi bir kez daha satılmak
isteniyor vatandaşlara. Altmış yıl sonra kendileri ve
çocukları işgalci konumunda. Altmış yıl vergi
vermişler, su ödemişler. Şu anda maalesef TOKİyle
karşı karşıyalar. Ellerinde tapusu olanlar TOKİnin
vereceği ev ödemelerini nasıl yatıracaklarını kara
kara düşünüyorlar. Belediyeden ekmek fişi, kömür yardımı
alan Malatyanın en fakir mahallesindeki insanları Evlerinizi
yıkacağız, size yeni bir ev vereceğiz. diye 55-60 bin lira
borçlandırıyorlar. Ekmeği bile belediyeden alan insanlar 60 bin
lirayı nasıl ödeyecekler? Bugün öğrendik ki evine sadece 8 bin
lira değer biçilen yoksul insanlar, 77 bin lira borçlandırılmış.
Bu konuda
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Malatya deyince akla
kayısının yanında bir de Sayın Mevlüt Aslanoğlu
geliyor. Allah rahmet eylesin.
Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci sorum şu: Sorduğumuz sorulara
neden cevap vermiyorsunuz?
İkinci sorum da şu: Anayasa Mahkemesi
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Vereceğim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Kaç
gündür sorduğum soruların hiçbirine cevap alamadım da Sayın
Bakan.
İkincisi şu, lütfen buna cevap istiyorum:
Emekli Sandığı Kanununun ikramiye maddesini Anayasa Mahkemesi
iptal etti. 15 Aralık 2014ten sonra emekli olanlar
çalıştıkları kadar ikramiye alabiliyorlar, öncekiler mahkeme
kararıyla tescilli olan bu mağduriyetlerini gidermek için
mahkemelerde sürünmek zorundalar. Bu mağduriyetleri gidermek için bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben yine üniversitelerdeki hastane
sayısını sormak istiyorum. Gelecek güvencesi olmayan 50/d geçici
kadrolu asistanlara 4/A ya da 4/C kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Bu
konuda bir çalışmanız, planınız var mı? ÖYPyle
ilgili kadro çalışmalarınız var mı?
Üniversite hastanelerinin toplam borçları 3,8
milyar lira. Üç dört yıldır piyasa borcu olan üniversiteler var. 50
milyon lira bir para aktarmışsınız. Bu para tabii ki hiçbir
şey değil. Hizmet kalitesini ve nitelikli hizmet üretimini engellediğini
düşünüyor musunuz bu borcun? Üniversite hastanelerinin kar topu gibi
büyüyen borçlarının en önemli nedeni 4/C kadrolarının
ödeneklerinin döner sermayeden karşılanmasından
kaynaklanmaktadır. Bu sorunun genel bütçe tarafından
karşılanması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Maliye Bakanına. Ülkemize
kaynağı belirsiz para girişi 2015te 6 kat artmış,
9,66 milyar dolara yükselmiştir. Bu veri 2014te 1 milyar 560 milyon
dolardı. Bu artışta 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarını soruşturan iddianamede ortaya konulan altın
ticareti ve kaçakçılık sürecinin, bazı ülkelerden aktarılan
paraların etkisi var mıdır? Maliye Bakanı bunun gerçek
sebebini açıklayabilir mi?
İki: Cari açığı ve dış
ticaret açığını kapatmak için neler yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, kapanan köy
okullarının bir kısmının tapusu Maliye hazinesine
aittir, bir kısmı da Millî Eğitime aittir. Kapanan köy
okullarının belediyelere tahsisinin yapılarak buraların köy
odası, muhtarlık odası, kütüphane gibi sosyal hizmetlerde
kullanılması için devrinde yardımcı olur musunuz?
İkincisi: Tarsus Hükûmet
Konağının yıkım kararı vardır. Belediye tarafından
Hükûmet Konağı için yeni yer tahsisi yapılmıştır.
Buraya yapılacak Hükûmet Konağının
inşaatını bir an önce başlatır mısınız?
Üçüncüsü de Türkiye'nin birçok yerinde mera
arazileri var ama verimsiz mera. Bu mera arazilerinin Orman Genel
Müdürlüğüne devrinin yapılarak ağaçlandırılması
konusunda yardımcı olur musunuz? Evliya Çelebi İstanbuldan
Hicaza giderken Şama kadar ormanlık alanda yürüdüğünü
belirtmiştir ama bugün maalesef İstanbuldan Şama kadar gitsek
bir tane ağaç göremiyoruz. Bu konuda yardımcı olmanızı
bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Hükûmete söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Tanalın tabii, sorduğu sorular
o kadar fazla ki sadece şu anda arkadaşların bana
yetiştirdiği bilgilerden elimde olanları
sıralayacağım. Diğerleriyle ilgili olarak uygun görürseniz
yazılı olarak cevap vereceğim.
Kamu borçlarına ilişkin bir istatistik
istemiştiniz. AB tanımlı genel yönetim borç stoku -milyon TL
olarak- 2002 yılında 259 milyar 350 milyon TL; 2016 Ocak
itibarıyla 654 milyar 823 milyon TL. AB tanımlı genel yönetim
borç stokunun millî gelire oranı 2002 yılında yüzde 74 iken 2016
Ocak itibarıyla yüzde 32,6. Kamu net borç stoku 2002 yılında 215
milyar 631 milyon TL iken 2015 Ocak ayında 143 milyar 402 milyon TL. Kamu
net borç stokunun millî gelire oranı 2002 yılında yüzde 61,5
iken 2016 Ocak ayında yüzde 7,6.
Sayın Ağbabanın Malatyadaki
sorunlarla ilgili belirttiği konuları Tarım
Bakanımızla görüşeceğiz inşallah.
VELİ AĞBABA (Malatya) Tarım
Bakanı olmaz. Burası TOKİ ya, Çevre Bakanı olsun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Peki.
Öncelikle Sayın Kayışoğlu,
kusura bakmayın, belki ileride olduğu için o soruları
cevaplayamamışımdır ama arkadaşlara zaten söyledim,
cevap veremediğim bütün soruları yazılı olarak sizlere,
grup başkan vekillerimize arz edeceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Daha biz görmedik.
Biz daha görmedik. Biz çok bakan gördük ama yazılı cevap veren bakan
görmedik.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yok, hepsine yazılı olarak inşallah cevap vereceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vallahi görmedik.
Hep böyle oyalıyorlar bizi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Emekli ikramiyelerine ilişkin olarak: Şu anda, Anayasa Mahkemesinin
yaptığı düzenleme veya karardan sonra emekli ikramiyeleri yeni
sisteme göre ödeniyor ancak geçmişte emekli olanlara ilişkin olarak
hâlihazırda Bakanlığımızda yürütülen bir
çalışma bulunmuyor.
Sayın Demir, üniversitelerdeki 50/d
kapsamında çalışan öğretim elemanlarıyla ilgili,
araştırma görevlileriyle ilgili bir soru sordu ama uygun görürseniz,
bu konuda da YÖKten gerekli bilgileri aldıktan sonra size de
yazılı cevap verelim.
Yine bu üniversite hastanelerinin mali
durumlarına ilişkin olarak şunu ifade edeyim: İki gün önce
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bu konu çalışıldı.
Üniversite hastanelerinden borçları artan üniversitelerle ilgili olarak
alacağımız tedbirler konusunda kapsamlı bir çalışma
Kalkınma Bakanlığı tarafından yapıldı.
İnşallah -bu toplantılara arkadaşlar devam ediyorlar-
yakın bir zamanda üniversite hastanelerimizle ilgili gerekli tedbirleri de
alacağız.
Sayın Arslan, kaynağı belirsiz para
girişi olduğu şeklinde birtakım değerlendirmelerde
bulundu ama şu anda bu yaptığınız değerlendirmelerle
ilgili bir bilgi bende mevcut değil.
Cari açığı kapatmak için
yapacağımız çalışmaları da zaten Hükûmet
programında ifade ettik ama cari açığı kapatmak için
tasarrufları artırmamız lazım, ekonomide verimliliği
artırmamız lazım, daha fazla AR-GEye yatırım
yapmamız lazım. Bunların hepsini Hükûmet programında ifade
ettik. Aslında, bütün partilerin, hemen hemen üzerinde
uzlaştığı konulardan bir tanesidir. Ekonominin daha da
büyümesi, gelirin artması, cari işlemler açığının
düşmesiyle ilgili gerçekten yapısal tedbirler almamız gerekiyor.
O konuda da inşallah, önümüzdeki dönemde Meclise getireceğimiz yasal
düzenlemelerle de orta ve uzun vadede cari açığı kontrol
altına alacak düzenlemeleri yapacağız.
Sayın Şimşek, bu kapanan köy
okullarıyla ilgili Millî Eğitim Bakanlığıyla
görüşeceğim. Evet, herhangi bir şekilde Millî Eğitim
Bakanlığının ihtiyacı olmaması gerekir bu
durumda. O zaman atıl kalması hiçbir şekilde doğru değildir.
O zaman köylülerin ihtiyaçları bakımından ne yapabiliriz, o
binaları koruyup köylümüzün hizmetine nasıl sunabiliriz, o konuda da
olumlu bakarız ve bu çalışmayı da yaparız
inşallah.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Belediyeler talip Sayın Bakan. Restore edip tahsisini
Tapusunu
istemiyorlar. O binaları restore edip
BAŞKAN Sayın Bakan, mikrofonunuzu
açıyorum, tamamlayınız efendim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Teşekkür ediyorum.
Yani belediyelerden gelecek talepler konusunda da
oradaki köylülerimizin hizmetine sunulacak bağlamda bir talepte bulunulması
hâlinde bu konuları olumlu karşılarız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 5- (1) Devlet borçlarına
ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2014 yılı sonu
itibarıyla;
a) 414.648.521.928,42 Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç
borcu,
b) 198.723.848.365,21 Türk
Lirası Devlet dış borcu,
c) 35.082.154.053,08 Türk
Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kesin Hesap Kanun Tasarısının bu
yürütme ve yürürlükten önceki son maddesine gelmiş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, uzun bir süreç, önce
geçici sonra da 2016 yılı bütçesini hep birlikte önce Plan ve Bütçe
Komisyonunda, şimdi burada tartışıyoruz. Tabii, birçok
şey konuştuk hem orada ilgili bakanlarımıza sorduk hem de
burada, son olarak da Maliye Bakanına gerekli sorularımızı sorduk;
bir kısmını cevapladı arkadaşlarımız, bir
kısmını cevaplamadı. Sayın Bakan buradayken ben hemen
onunla ilgili kısmı söyleyeyim o zaman, sonra Lütfi Beye geçeyim.
Sayın Bakan, en başta Sayıştay
raporlarını tekraren söylüyorum. Şu anda bu raporların
gelmemiş olması denetim eksikliği bakımından, şu
anda görüşmekte olduğumuz bu madde dâhil olmak üzere, devlet
borçlarıyla ilgili ne önümüzdeki garantilerin miktarını ne
şehir hastaneleriyle ilgili yapılacak harcamaları
bilmediğimiz için, hele hele Gelir İdaresiyle ilgili sizin
söylediğiniz şeyleri biz bilemediğimiz için eksik
kalmaktadır. Tekraren Sayıştay raporlarının, Bu
seneyi bir şekilde yine atlattık. diye bakıyorsunuz ama, hiç
olmazsa 2015 kesin hesaplarının doğru dürüst bir şekilde
gelmesi için gayret sarf etmenizi tekraren söylemiş olalım. Çünkü
vergi uzlaşma raporlarıyla ilgili, vergi raporlarıyla ilgili
konuşurken Sayın Bakan -sabah bir kısmına değindim,
tutanak elimde duruyor- Onların mevzuata uygun
olmadığını kim iddia ediyordu? diye bir şey söyledi.
Ben de sordum ama cevaplarda duymadıysam özür diliyorum. O zaman siz vergi
uzlaşma kurulunu aklıyorsunuz, Maliye müfettişlerini şüphe
altında bırakıyorsunuz demiştim. Yani onların
yaptığı da mevzuata uygundur, denetime gönderiyorsunuz. Ha, siz
onu sonra uzlaşma kurulunda yine mevzuata uygun olarak itiraz sonrası
yüzde 50ye, sonra üçte 1ine düşürebilirsiniz, o ayrı ama orada bir
haksızlık yapmamak lazım. Vergi denetim elemanları da
gidiyor, usule uygun olarak bulduklarını rapor ediyorlar.
Raporları kuşa çevirme kurulu, Sayıştayda olduğu gibi,
Maliyede de yapar, o ayrı konu ama vergi denetim elemanlarını
töhmet altında bırakmamak lazım demek için sizi tekrar
uyardım Sayın Bakanım. Vergi hedefleriyle ilgili de daha
gerçekçi olmak gerektiğini buradan söylemiş olayım.
Sizi burada bulmuşken, yine, Millî Piyango idaresindeki
çalışanların talepleri var. Ben size TÜRK BÜRO-SENin özet
olarak gönderdiği notu da takdim edeceğim; hem yükselmeyle ilgili hem
atamalarıyla ilgili ortada -özelleştirme kapsamında olduğu
için- kaldığını söylüyorlar, onları da kayda
geçirmiş olalım. Sonra ekonomik kısımlarını
Sayın Elvanla da devam edebiliriz ama cevap verecekseniz, sorunun sonuna
gelecekseniz bilmiyorum.
Tabii, bu kadar şey konuştuk; gelir
hedefleriyle ilgili, gider hedefleriyle ilgili eleştirilerimizi
yaptık. Eğer bunları doğru yapmazsak gerekli
atılımları yapamayız dedik değerli arkadaşlar.
Şimdi, bakıyoruz, genel anlamda baktığımız zaman,
evet, iktidar bir taraftan yaptıklarını anlatıyor, biz de o
yapılanlardaki yanlışları anlatıyoruz ve de
yapmamız gerekenleri konuşuyoruz, eksikleri de söylüyoruz. Bundan
daha doğal bir şey yok.
Sayın Bakan burada, reformdan sorumlu
Başbakan Yardımcımız da geldi. Defalarca hem kendisine,
zatıalilerine hem diğer Başbakan
yardımcılarımıza, Ekonomi Bakanımıza söyledim; bu
sorunların çözümleri belli. Bunların büyük bir kısmı da
Sayın Bakanın da çalıştığı, benim de
çalıştığım Kalkınma
Bakanlığının hazırladığı öncelikli dönüşüm
programları içerisinde de var, Hükûmetin eylem planında da var, bir
kısmı da 64üncü Hükûmet Programında da var. O zaman, bu kadar
kayıkçı kavgasıyla gündemi belirleyip birtakım siyasi
konuları tartışmak yerine bunları çözmemiz gerektiğini
söyledim. Yani bunları söylediğimiz zaman sadece sizi eleştirmek
için söylemiyoruz.
Şimdi, piyasada bir durgunluk varsa, büyüme
sorunumuz varsa, büyümenin yapısında sorun varsa, sanayi
stratejimizde eksiklik varsa veya yazdığınız şeyi
uygulayamıyorsak, kaç yıldır
tartıştığımız şeyde eylem planının
başına hâlen daha ihracatta ithalata
bağımlılığın azaltılması,
dışarıdaki tüketimin azaltılması, lüks tüketimin
azaltılması yazıyorsak, bir taraftan rant gelirleriyle ilgili
Rant vergisi konulsun. diye tartışıyorsak demek ki
bunları hâlâ yapamıyoruz demektir.
E, bakıyoruz şimdi, bizim
söylediğimiz şeylere arkadaşlarımız alınıyor
ama icra dosyaları sürekli artıyor, vatandaşın borcu
artıyor, özel sektörün borcu artıyor; Üretim yapmadan bunlar
nasıl ödenecek? diyoruz. Sayın Bakan geçen gün söylemiş,
tasarruflarla ilgili -Sayın Şimşek burada değil ama-
BESlerle ilgili sıkıntısını söylemiş. Yurt
dışından nasıl gelecek? Tasarruf etmek için gelirin
artması lazım. diye defalarca söyledik. Bunun için, e, şimdi,
bir taraftan halk borcunu ödeyemiyorsa, bankalardaki borçları birikiyorsa,
bunu oranlayarak değil, miktar olarak baktığınızda da
belli ölçüde artmaya devam ediyorsa katbekat, burada bir önlem almak gerekir.
Dönüyoruz, enflasyon hiçbir zaman
hedeflediğimiz yere gelmiyor, hep fazlası geliyor, çift hanelere
yaklaşmış. Beri taraftan, bakıyoruz, işsiz
sayısı reel anlamda bakınca 5,5 milyona çıkmış.
İşsizliği yüzde 10,5un altına düşüremiyoruz. Hep
söylediğiniz 2002de yüzde 10,3tü ki krizden sonraki yıl ve istikrar
programı olmasına rağmen. Demek ki yapısal sorunumuz var,
bunu düşürmek için ne yapmamız lazım? Yapısal önlem
almamız lazım. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak
söylediğimiz budur.
Bakıyoruz, krizle beraber belirginleşen
turizmde ciddi bir sorun var. Seçim bölgemiz olan Antalyada da bütün kurum
başkanları geldi, sayın bakanlar da görüştüler, ilgili
bakanlarımızla da biz de görüştük heyetlerle beraber. Sorun
ortada. O zaman ne yapmamız lazım? Bunu halının altına
süpürmek yerine çaresini bulalım.
Sayın Başbakan açıkladı ama
onlar zaten mayısa kadar devam edecek olanlar ama yapısal olarak
bekleyen kanunları çıkarmamız lazım. Tasarılar
bekliyordu, kadük oldu. Yani Kıyı Kanunuyla ilgili, Teşvik
Kanunuyla ilgili, istihdam kısmıyla ilgili birçok unsuru içeren bir
turizm çerçeve kanunu söylemiştik. Yani bunlar çıkmadan konuşup
konuşup Biz şunu yaptık. demekle olmuyor. Bugün, burada, gelip
bunları konuşmak gerekmiyordu aslında, şimdiye kadar bunun
büyük bir kısmının yapılmış olması
gerekiyordu, bizim yapılandaki eksikleri tartışıyor
olmamız lazımdı.
Bir taraftan, her gün, bakıyoruz, yeni yeni
turistik tesisler, oteller satışa çıkıyor ödeyemediği
için. Yakında, bu konut sektörüne, inşaat sektörüne böyle devam
edersek Türk usulü bir mortgage krizi çıkar diye Sayın Bakanı
da daha önce uyarmıştım. Yani aldığı krediyi
vatandaş ödeyemeyince bankalar bu sefer, mecburen, ipotek altına
aldığı gayrimenkullere el koymak zorunda kalıyor.
Bankanın da onu nakde çevirmesi zorlaşacağı için bir
finansal krize yol açma ihtimali olur.
Onun için, biz yol yakınken gelin bu önlemleri
hep birlikte alalım. Sayın Bakan da burada, memleketin bu ekonomik,
sosyal sorunları varken Meclisi kayıkçı kavgalarıyla
oyalamayalım, siyasi kısır çekişmelerle
boğmayalım. Plan ve Bütçe Komisyonu burada dedik, eski
Başkanımız, eski mesai arkadaşım Sayın Elvan da
burada, Sayın Şimşek de katıldı söylediklerimize.
Madem öyle yani un var, yağ var, tuz var, şeker var -dediği
gibi- helva yapımında sorun var. O zaman, hep birlikte, gelin, bizim
katkımız da ne olacaksa biz de bunlara katkıda bulunalım,
biraz daha hoşgörülü bir şekilde ama işi popülizme dökmeden
yapalım.
Ben dün kısaca söylemiştim, Mevlânayla,
Hacı Bektaşla Sayın Başbakanın arkasından
konuşmak istiyordum diye ama bugün son madde olduğu için size
kısa bir hikâyeyle sözlerime son verip veda etmek istiyorum. Adamın
birisi kötü yoldan bir para kazanıp bir, affedersiniz, inek satın
almış. Sonra yaptıklarından pişman olup günaha
girdiğini düşünmüş ve kendisi bunu Hacı Bektaş
Velinin dergâhına bağışlamak istemiş. Tabii,
aynı zamanda aşevi olarak hizmet verdiği için bu dergâhlar,
fakirlere katkıda bulunayım diye iyi niyetli bir şekilde
gitmiş. Ama tabii, Hacı Bektaş Veli Hazretlerine
anlatmış ve bu ineği bağışlamak istediğini
söylemiş. Hacı Bektaş Veli kirli işlerden
kazanıldığını bildiği bu inek için Bu helal
değil, dolayısıyla biz bunu kabul edemeyiz. demiş. Bunun
üzerine adam Mevlânanın dergâhına yola koyulmuş, Mevlâna
Hazretlerine gitmiş, hediyeyi kabul etmiş. Bu sefer adam
şaşırmış, yani ikisi de erenler, manevi insanlar,
acaba o niye kabul etmedi diye. Mevlânaya sebebini sormuş. Hazreti
Mevlâna diyor ki: Eğer biz bir karga isek Hacı Bektaşi Veli bir
şahin gibidir, öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz
kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam şaşırmış,
kalkmış Hacı Beştaşın dergâhına
gitmiş, Ya, sen kabul etmedin, Mevlâna Hazretleri kabul etti, bu
nedendir? demiş. O da dönmüş demiş ki: Bizim gönlümüz bir su
birikintisiyse Mevlânanın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden bir damlayla
bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten
dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
Dolayısıyla, hepimiz, bu ilişkideki
karşılıklı hoşgörüyü ve birbirlerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
karşı
yaptıkları güzel nazireleri dikkate alarak burada da onu
uygulayalım diyorum, reformları hep beraber yapalım diyorum
Sayın Bakanım.
Hayırlı olmasını diliyorum
bütçenin. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Nimetullah Erdoğmuş, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de bugün Dünya Kadınlar Günü olması
münasebetiyle hayırlara vesile olması dileğiyle sözlerime
başlıyor ve hazırunu saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Bütçe görüşmeleri tamamlanmak üzere. Malumunuz
bütçe hakkı diye hepimizin sorumlu olduğu veya hepimizin
hakkaniyette bir payı olduğu düşüncesiyle bu konuda birkaç
kelime ifade etmek istiyorum. Bu hakla ilgili mevzuda biz muhalefet
şerhimizin reddedilmesi, kabul edilmemesi, tartışmaya değer
bulunmaması tavrını bir hak ihlali olarak gördük, o şekilde
değerlendirdik ve bugün de 2 arkadaşımızla beraber Anayasa
Mahkemesine bu konuda başvurumuzu yaptık. Değerli
arkadaşlar, keşke Meclisteki bu tür tartışmalar bir
zenginlik olarak burada değerlendirilebilseydi ve böyle bir sorun
Meclisten başka bir yere taşınmamış olsaydı. Tam
aksine başka yerdeki sorunların çözüm mercisi, mekânı
burasıyken biz böyle bir şeye mecbur kaldık, bunu beyan etmek
istiyorum.
Bu son saatlerde, izninizle, bir tarihî olayı
özellikle biraz da beni ilgilendirdiği için ve bugünkü durumumuza da
ışık tuttuğu için sizlerle paylaşıp
huzurlarınızdan ayrılacağım. Şimdi,
yaklaşık doksan yıl önce, yıl 1927, Peçar tenkil
harekâtı diye bir harekât var. Peçar, Lice ve benim ilçem olan Genç
arasında bir bölgenin adı. Bu tenkil harekâtının, benim
bizzat kendi ailemin, çevremin, hatta geleneksel ifadeyle aşiretlerimizin,
boylarımızın maruz kaldığı bu tenkil harekatinın
yaşandığı bölgenin adı.
Tenkil malumunuz Arapça bir kelime ve ibretiâlem
olsun diye cezalandırmaktır. Yani öyle bir cezai müeyyideyle
karşı karşıya kalıyorsunuz ki bir başkasına
gözdağı olsun, başkası da ibret alsın ve bir daha böyle
bir hareketi göze almasın. Bu tenkille ilgili sadece Kuran-ı
Kerimden izninizle ben de bir örnek vermek istiyorum: Mesela Hazreti Musa ile
sihirbazlar arasında geçen o meşhur münazarada firavunun
sihirbazlarla ilgili cezalandırma yöntemi tenkildir. Çünkü, firavunun o
gün halkın huzurunda sihirbazlarla Hazreti Musa arasındaki münazarada
sihirbazların Hazreti Musayı kabul etmeleri, onun mucizesine
inanmaları, onun getirdiği hak dine iman etmeleri
karşısında şöyle bir hitabı var sihirbazlara, diyor
ki: Ben sizi, kollarınızı ve bacaklarınızı
çaprazlama kesecek ve hurma dallarına asarak
cezalandıracağım. Ve böyle bir ceza yöntemi de
uygulanıyor. Bunun adı tenkil.
Böyle bir tenkili yaşayan bir çevrenin, bir
ailenin, bir muhitin insanı olarak huzurlarınızdayım.
Bizim, bu tenkil cezalandırmasına maruz kalan o bölge yani Peçar
bölgesi 1927 yılında yakılarak önce
cezalandırılır. Zazacada biz
(x)
diyoruz buna. Yani, bizim yakıldığımız yıl olarak
bilinir ve siz o muhitte dostlarınıza,
arkadaşlarınıza, bildiklerinize bunu sorduğunuz zaman
sizinle paylaşırlar, derler ki ...(x)
O bölge için bir milattır yani yakıldığımız
yılın öncesi ve sonrası bizim için bir tarihtir ve o tarih hâlen
kendi yerel uygulamamızda geçerlidir.
Bu örneği niye verdim? Benim ailem buna maruz
kalmışken... Şahsım olarak ben de Sur ilçesinde
çocukluğu geçen, orada büyüyen, orada oturan ve hâlen de orada
akrabası olan biriyim. Bugün, Sur ilçesinin, göreceksiniz, şu andaki
durumu kendisi için bir milat olacak ve Surda yaşayanlar veya onların
nesli Surda bizim karşı karşıya bulunduğumuz
tenkilin öncesi ve sonrası diye bir milattan, bir tarihten bahsedecekler.
Bugün o şekilde bir durumla karşı karşıyayken dileriz
ki yeni Surlar, yeni Cizreler olmasın. Bizim...
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş)
Silah çekenlere her şey yapılır.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Silah
çekenlere her şey yapılmaz. Hukuk diye bir şey var, adalet
diye bir şey var.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne yapsın?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Karşınızdaki insan size silah da çekse, sizi pusuya da
düşürse sonuçta bir devlete yakışan...
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Nedir?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
...bir Hükûmete yakışan adil olmasıdır. Devletin...
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Karanfil mi uzatsın?
SALİH CORA (Trabzon) Duvarı delip
oralardan ateş ediyor, ne yapacaksınız?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Silah çekene şöyle karanfil mi uzatacak?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Elbette ki her hâlükârda
Bakınız, sizin Hükûmetinizin...
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Bugün Surdan şehit
vardı, şehit. Ne konuşuyorsun ya?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Şöyle karanfil mi uzatacak?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
...sizin Hükûmetinizin bir şansı var değerli arkadaşlar,
bir şansı var. Lütfen, bu şansı gelin değerlendirin.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Empati kuralım. Silahı bırakıp
karanfil mi uzatacağız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Öyle partiye
böyle imam, ne olacak!
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Lütfen, henüz vakit geçmezken siz bu mevcut durumu tersine çevirebilirsiniz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Çevireceğiz, orayı ihya edeceğiz
inşallah.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
İşte ihyanın
Bakın, ben bir örnek verdim size.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Onlar da mı silah çekecek?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Tam
doksan yıldır, değerli arkadaşlar, Peçarda hâlen güvenlik
önlemleri uygulanmaktadır. Şimdi, siz doksan yıldır
Peçardaki tenkil muamelesine maruz kalmış bir topluma hâlen
demokrasiyi, adaleti, eşitliği götürememişken Sura nasıl
olur da birkaç ay içerisinde, hatta birkaç yıl içerisinde bu dediğiniz
ihyayı ve inşayı götüreceksiniz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Silah çekene karanfil mi uzatacağız? Ne
yapacağız?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Ne yapacaksın?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Gönülleri ne yapacaksınız, yürekleri ne yapacaksınız?
Gönüller arasındaki köprüleri nasıl inşa edeceksiniz? Şu
anda bizim sizden istirhamımız, sizden ricamız, bu Meclisten
isteğimiz, topyekûn olarak
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Teşekkür mü edeceğiz? Silah çekene ne
diyeceğiz?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Ya,
kabul edin ki siz oradaki silahlı unsurlara şu anda tenkili
uyguluyorsunuz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne diyeceğiz silahlı unsurlara?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Peki,
kabul ediyorum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne diyeceğiz biz?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Ya,
bir müdahale etmeyin.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Buradaki asker ve polise de, hiç mi ama hiç mi onlarla ilgili bir
hesabınız yok?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Teslim olun. diyoruz.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) O
askerimizi, o polisimizi bari oradan çekin.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne yapalım?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Bakın, her gün kaybediyoruz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ya, ne yapalım? Söyle.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Vatan borcu namus
borcudur.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Ben
şu anda empati yapıyorum, o asker ve polisimizi şu anda o
saldırılara maruz olmaktan kurtaralım diyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teröriste
Silahını bırak. diyemiyor musun?
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Teröriste silahı bıraktır, beraber teslim
alalım. Onların kılına bir zarar gelmesin, beraber
alalım.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Bu
Meclis, bu zevat bunu yapacak kapasiteye sahiptir, o birikime sahiptir, yeter
ki el ele verelim, gönül gönüle verelim ve bu uyguladığınız
tenkil cezalar arasından hep birlikte kurtulalım diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Yüce
Meclisinizi, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Silahı bıraksınlar, beraber teslim
alalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdoğmuş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ömer
Fethi Gürer, Niğde Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gürer, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın İnceöz, talebinizi
daha sonra alayım efendim.
Sayın Gürer, süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Meclisimizi saygıyla
selamlarım.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
anlamına uygun kutlayan tüm kadınlarımızı
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk
Dünyada her şey kadının eseridir. demiş ve
kadınların seçme seçilme haklarından
varlıklarının eşit yurttaş kimliğe ermesine
önderlik yapmıştır. Onun çizgisinden
uzaklaştığımız her alanda ülkemiz sorunlu ve
karmaşık bir sürece doğru ilerlemektedir.
Değerli milletvekilleri, terör ve ekonomi
ülkemizde başlıca sorundur. Yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk
artmaktadır. Bunun yanında, toplum
duyarlılığımız da olumsuz biçimde
değişmektedir. Şehit cenazeleri ve yaşanan acılar
karşısında televizyonlarda oyun havalarından vazgeçmeyen,
müzik ve eğlenceyle normal yaşam akışını sürdürünce
terörün sona ereceğini sanan ve toplumun doğru bilgiye ermesini
engelleyen kafanın O da olacak, bu da olacak. gibi saçma sapan
savunmalar üretilerek acıların paylaşılması yerine,
yaşananlardan bihaber, korkan, düşünmeyen bir toplum yaratma
çabasında olduğu da açıkça görülmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Komşusu açken tok yatan bizden değildir.
anlayışı yerine, AKP hükûmetlerinin yarattığı
öteleme yaklaşımlarıyla Her şey benim olsun,
başkası ne olursa olsun. düşüncesine doğru hızla
savrulmaktayız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
örnek bir devlet ve hükûmet adamı nasıl olur, ona bir örnekle
sözlerime devam edeceğim: Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk,
Başbakan İsmet İnönü (CHP sıralarından alkışlar)
Millî Eğitim Bakanı Niğdeli Abidin Özmen, yıl 1934. Millî
Eğitim Bakanının kapısı çalınır, Atatürkün
yaverlerinden biri yanında 2 çocukla makama girer, Atatürkten gelen bir
mektup Bakana sunulur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bravo(!)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) - Mektupta Yaver Beyle size 2 fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum,
bu çocukların uygun göreceğiniz bir liseye parasız
yatılı olarak kaydını yaptırın.
yazmaktadır. Bakan gereğini yaptırır ve Atatürke bir mektup
yazar: Muhterem Atatürk, Yaver Beyle göndermiş olduğunuz 2 çocuk
hakkında emirlerinizi aldım ancak arkasında Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi birisi
bulunduğu için bu 2 çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme hem
yasalarımız hem vicdanımız hem de mantığım
izin vermedi. Bu nedenle, her 2 çocuğun da emirleriniz gereği
Haydarpaşa Lisesine paralı yatılı olarak
kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer
yıllık okul taksitlerine ait makbuzlarını ekte takdim ediyorum.
Atatürk bu mektup üzerine
Başbakanı İsmet İnönüye telefon ederek Bak, senin Millî
Eğitim Bakanın bana ne yaptı? der. İnönü, Bakanı
adına özür dilemek ister. Atatürk Yok, çok memnum oldum, keşke her
devlet adamı bu medeni cesarete sahip olsa ve gösterebilse. der. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, işte,
iğneden ipliğe, undan şekere, elektrikten yola, demir
yollarına, fabrikalara, barajlara, kısacası bir mucizeyle
doğan cumhuriyetin ilk yıllarına imza atan düşünce ve
anlayış budur.
SALİH CORA (Trabzon) - Bravo(!)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürk düşüncesi ışığıyla aydınlanan
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı borçlarını ödemiş, Millî
Mücadele yaralarını sarmış, ayağındaki çarığı
ayakkabıya, üzerindeki giysiyi elbiseye, cehaleti bilgiye
taşımıştır.
Değerli milletvekilleri, bugün ise ülkemiz iyi
yönetilmemektedir. Türkiye ekonomisinin en çarpıcı göstergesi
borçlarının yüksekliğidir. 2002 yılında 366 milyar
olan Türkiyenin toplam borcu -yani devletin, özel sektörün, hane halkının
toplam borcu- 2015 yılında 2,5 trilyonu aşmıştır.
2002 yılı sonunda 217 milyar olan kamu borcu 2015 yılı
sonunda 721 milyar liraya, buna karşılık 2002 yılında
94 milyar lira olan şirketler ile hane halkının borçları
2015 yılı sonunda 1,8 trilyona ulaşmıştır;
yaklaşık 7 kat borçlanmış durumdayız. Cari açık
2002 yılı sonunda -elli iki yılda verilen cari açık- 43
milyar dolar, 2002 ile 2015 arasında cari açık toplamı ise 472
milyar dolar yani 10 kat fazlasıdır. Ekonomi büyüdükçe sorun olmaz.
yaklaşımı bir yere kadar kabul edilse de sonunda bu borcu kimin
ödeyeceği açığa çıktığında halk durumun
farkına varacaktır. Kamu borçlarının sırtına yük
olarak bineceği kesim dar gelirliler ve sabit gelirlilerdir. 2003
yılından 2015 yılına kadar iç borçlar için ödenen faiz
yaklaşık 545 milyardır. Bu 545 milyarla ne yapılabilir diye
düşündüğümde Niğde gibi 20 ilimizin sorunları çözülür.
Niğdeye yıllardır söz verilen ama yapılmayan Niğde
havaalanı, Niğde tıp fakültesi, yüksek hızlı tren,
Ecemiş suyunun getirilmesi, Akkaya Barajının temizlenmesi dâhil
bir sürü hizmet de gelebilirdi.
Değerli milletvekilleri, devlet, kamu-özel
iş birliği uygulamalarıyla küçümsenmeyecek yükümlülükler
altına girmektedir. Kalkınma Bakanlığı raporu dahi bu
konuları açıkça göstermektedir. Kamuoyuna yansıdığı
gibi büyük proje diye sunulan yatırımlar, özünde kamu tarafından
yapılması gereken altyapı yatırımlarıdır.
Potansiyel borç yüklerinin asıl riski kamu bankalarının yurt
dışından aldıkları krediler nedeniyle kamunun
borçlanmasıdır. Bu yükler muhasebe hesaplarıyla başka yerde
görünse de eninde sonunda hazineye aittir. AKP, rekabet gücümüzü gözeten,
üretim ve ihracatı odağa alan bir büyüme stratejisi
izlememiştir. Yanlış kur ve büyüme stratejisiyle Türkiye
ürettiğinden daha fazlasını tüketmiş ve büyüme tamamen yurt
içi talepten kaynaklanmıştır. İzlenen politikalar hem
yabancı finans sermayesine hem yandaş iş çevrelerine
aşırı kazançlar sağlamış, bizim iş gücümüz
dururken yabancılara istihdam sağlanmıştır.
Devletin hâli böyle de vatandaş nasıl?
Belki de işin özünü anlatan, icralık yurttaş ve icra daireleri
sayısıdır. Niğdede dahi icra dairesi sayısı
1den 2ye çıkmıştır. Borçsuz esnaf
kalmamıştır. Sanayici zor durumdadır. İşletmeler
kapanmaya başlamıştır. İşte işçiler
işten atılmaktadır. İşsizlik artmıştır.
Emekliler geçim derdine düşmüştür. Öğretmeni, hemşiresi,
öğrencisi, memuru, köylüsü, çiftçisi, iş arayanıyla
sorunlarına çözüm bekleyen milyonlar vardır. Üretici ürünlerini
satamadığı için perişandır, patatesten süte ne üretiyorsa
orada sorun büyümektedir.
Değerli milletvekilleri, on dört
yıllık AKP iktidarı döneminde ülkemizde fuhuş yüzde 700,
adam öldürme yüzde 261, cinsel taciz yüzde 434, uyuşturucu
bağımlılığı yüzde 628 artmış,
uyuşturucu bağımlılığı yaşı ne
yazık ki ilkokul yaşlarına inmiştir.
Sıfır terörle devraldıkları
ülkemizde her gün şehit haberleri gelmektedir. Bugün yine 2 polis
şehidimiz var, Allahtan rahmet diliyorum. Bir eli yağda, bir eli
balda olanların dışında herkesin gördüğü bu tablo ve
gidiş iyi bir gidiş değildir.
Son olarak, devletin vatandaşına en büyük
borcu, koruyamadığı can borcudur. Devlet, kendine emanet edilen
halk çocuklarını vatan borcu için teslim alırken onları
sağ salim evlerine döndürmek zorundadır; sokağa çıkan
yurttaşını bugün ne olacak korkusundan arındırmak
zorundadır. 2002de sona eren terörün bugün geldiği nokta
düşündürücü ve acı bir tablodur. (CHP sıralarından
alkışlar) Yanlış politikalarla ülkenin bir bölgesinde
yaşanan çatışmaların açıklaması bahaneler
ardına sığınarak olamaz. Görevini yapmayanların
yarattıkları tablo karşısında en azından Yanlış
yaptık. deme yerine, öz eleştiriyle, Türkiye Büyük Millet Meclisini
çözümün adresi görerek soruna ortak çözüm üretmeye yönelimin de tam
zamanıdır.
Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor,
gazilerimize sağlık diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Şimdi, şahısları adına söz
talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle sevgi ve
saygıyla selamlıyorum gecenin bu vaktinde.
Değerli arkadaşlarım, yasama
organı olarak görevlerimiz var; bir tanesi yasa çıkarmak, kanun
yapmak, bir tanesi de denetim yapmak. Burada da bir süreden beri oturduk,
denetim çalışmaları yapıyoruz. Bu çalışmaların
sonucunda -iktidarın tabii, çoğunluğu var- Komisyonda veya Genel
Kurulda bütçenin çıkmaması, kesin hesabın onaylanmaması,
ibra edilmemesi diye bir husus yok ama bu çalışmaları
yapmamamız hâlinde, bu çalışmaların yapılmaması
hâlinde bakın, bürokratlar günlerden beri burada, sayın bakanlar
burada- Hükûmetin yasama denetiminin yapılmaması söz konusu olur ki
bu çok büyük bir eksikliktir. Bu yapılan çalışma Hükûmeti
sıkıntıya uğratmak için değil, bir şeffaflık
temin etmek, hesap verebilirlik olması amacıyla yapılmaktadır
ve doğru bir çalışmadır.
Şimdi, amaç böyleyken sayın
bakanların da burada bizlerin sorduğu sorulara doğru dürüst
cevap vermesi lazım, samimiyetle cevap vermesi lazım ama bugün,
maalesef, birkaç kere, özellikle Sayın Maliye Bakanının bu
sorulara verilen cevaplar konusunda samimiyetini göremedim. Mesela bir
değerli arkadaşımızın, Sayın Tanalın bir
sorusu vardı, Devlet adamlarına verilen hediyeler Maliye
Bakanlığında izleniyordur, bununla ilgili bilgi verir misiniz?
diye bir soru sordu. Sayın Bakan Bakanlık olarak bizde bilgi
olmaması gerekir. dedi. Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bir şirketin muhasebe ve mali işler departmanı nasıl o
şirkette, o şirketin envanterinde olan, demirbaşında olan
bütün malları takip ederse bir Maliye Bakanlığı da aynı
şekilde, devletin envanterinde olan demirbaşı, malzemeyi, her
şeyi takip eder; gayrimenkulün, taşıtın, her şeyin
hesabını Maliye Bakanlığı tutar, muhasebeyi Maliye
Bakanlığı tutar; bütçeyi yapar, Millî Emlak Genel Müdürlüğü
taşınır taşınmaz varlıkların hesabını
tutar. Böyle bir eksiklik varsa yani devlet adamlarına verilen çok
değerli şeylerin kayda alınmasıyla ilgili mevzuatta bir
eksiklik varsa Maliye Bakanlığı bunu tamamlayacaktır,
tamamlaması gerekir mevzuatta eksiklik varsa -ama ben de Maliye kökenliyim,
biliyorum, geçmişte ayniyat defterleri vardı, bunlara
alınırdı- 5018 sonrası bir eksiklik kaldıysa bunun da
giderilmesi lazımdır. Böyle Maliye Bakanlığı bunu ne
bilsin. gibi layüsel bir cevabın olmaması lazımdır. Güzel
değildi maalesef.
Yine, birkaç gün önce burada sarayın tapusunu
bir değerli arkadaşımız çıktı, gösterdi;
sarayın tapusunu, Tapu kökenliymiş.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Ben gösterdim, evet.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Ama Maliye
Bakanlığının da aynı şekilde çıkıp
sarayın maliyetini gösterebilmesi lazım, maliyetini de Maliye
Bakanlığının bilmesi lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Tapuyu kabul ettiniz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) O zaman, bu
tenkitler ortadan kalkar, ne olduğunu biliriz; pahalı mı, ucuz
mu ona göre konuşuruz ama bunu bilmemiz lazım, bunu veremeyen bir
Maliye Bakanlığı olmaz, bunu söyleyemeyen bir Bakan olamaz,
maalesef.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Saray kadar başınıza taş düşsün
ya!
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Çok
teşekkür ederim, çok güzel bir şey söylediniz; maşallah,
maşallah! Maşallah, maşallah!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Ne diyeyim yani, sabah akşam kalkıp
Akşam yatıyorsunuz
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Sabah
yatarım, akşam kalkarım, bunun hesabını sorarım;
benim görevim budur. Maliyetini verirsin, bundan kurtulursun. Ayıptır
böyle bir şey söylemen! (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Her gün bu ya, her gün!
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Saray kadar
başınıza taş düşsün. diyor, ben bu halk adına
bunu soruyorum, samimiyetle soruyorum, bunu nasıl söylersiniz, Allahtan
korkun ya! Allahtan korkun, Allahınızı seversen.
HİKMET AYAR (Rize) Sarayın maliyeti mi
olurmuş ya, onların hesabı halka verildi.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Merkezî
Uzlaşma Komisyonuyla ilgili olarak yine ne zamandan beri bu konu gündeme
geliyor. Merkezî Uzlaşma Komisyonu sıfırlayabilir ama böyle bir
iddia gündeme gelir, kayıtlar gösterilirse, sorulursa bunlara da Maliye
Bakanının açıklıkla cevap vermesi lazım. Dün
söylediği şey şu: Bunlar alenidir. Niye o zaman
sakladınız, niye bu hâle getirdiniz, niye cevap vermediniz ve bu
kadar zor duruma düştünüz, devleti de zor duruma düşürdünüz?
Yine, kira giderleriyle ilgili olarak sordum. Kira
giderleriyle ilgili 357 milyon lira 2014te -şimdi değil- kira gideri
var bu devletin. 357 milyon lira, çoğu Ankarada, şu
Konya-Eskişehir aksında. Yazıktır, günahtır, 357
milyon lira verilir mi 2014 rakamlarıyla? Bugün 450 milyon liraya
yaklaşmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Bunları
Maliye Bakanlığının önlemesi, tasarruf yapması
lazım.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Babalarının parası.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Daha başka
konular da vardı. Bu vesileyle herkese saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Recep Uncuoğlu, Sakarya Milletvekili.
Buyurun Sayın Uncuoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarım; sizleri ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Dün gece Diyarbakır Surda hain bir terör
saldırısıyla şehit düşen, vekili olduğum
Sakaryamızın Pamukova ilçesinden Uzman Çavuş Gürsel Demir
kardeşime ve bugün İdilde şehit düşen 2 polisimize, roket
saldırısıyla Kiliste hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet, ailelerine ve
aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Bütün
yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Ayrıca, bugün 8 Martta eğitimden
sağlığa, çalışma hayatından fırsat
eşitliğine kadar her alanda daha iyi imkân ve haklara
kavuşmaları temennisiyle bütün kadınlarımızın Dünya
Kadınlar Gününü tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak, 2002de, milletimizin siyasetten umudunu
kestiği zor bir dönemde iktidara geldik ve o gün bugün, millete hizmet
yolunda, her türlü darbe ve vesayet yapılarına karşı
mücadele ettik, etmeye de devam ediyoruz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sizin yaptığınız
darbeler ne olacak!
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Bugün, AK
PARTİyle Türkiyemizin kazanımlarına, istikrarına
karşı sonu gelmez iftiralarla, algı operasyonlarıyla, terör
saldırılarıyla oynanan bütün kirli senaryolara rağmen
milletimiz gerçeği görüyor ve her defasında bu kirli tezgâhları,
bu kumpasları bizatihi milletimiz kendi iradesiyle, kendisi bozuyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ Hükûmetinin
başarısını görmezden gelenler, bugün bütçe kapasitesinde
nereden nereye geldiğimize bir baksınlar. 2002 yılında
119,6 milyar lira olan merkezî yönetim bütçemiz 4,7 kat artışla 2016
yılında 570,5 milyar liraya ulaşmıştır. 2002de
sadece 11 milyar lira olan eğitim bütçesi bugün 109,3 milyar liradır.
Eğitim ve sağlığa bütçeden 204 milyar lira, sosyal yardım
harcamaları için ise 43,1 milyar lira kaynak
ayrılmıştır. Kamu sağlık harcamalarına
ayrılan kaynak 95 milyar lirayla 2015 yılına göre yüzde 18
oranında artırılmıştır. Bugün Türkiye, bütçesinin
üçte 1inden fazlasını sadece eğitim ve sağlığa
ayırabilecek güçtedir. Yine, 2016 yılı bütçesinde mahallî
idarelerin gelir payı bir önceki yıla göre yüzde 18
artırılarak 56,3 milyar liraya çıkarılarak yerel
yönetimlerimizin hizmet kabiliyeti artırılmıştır.
Görüyoruz ki 2016 yılı bütçesi
eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarını
önceleyen, vatandaşlarımızın refahını
artırmayı hedefleyen sosyal yönü güçlü bir bütçedir. AK PARTİ
olarak 2002den bu yana 13 bütçe hazırladık, hepsini başarıyla,
disiplinle uyguladık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yerine getirmeyeceğimiz vaatler vermedik. Seçim
ekonomisi kavramını siyasi literatürümüzden çıkardık.
Geçmişte olduğu gibi, krizlerden çıkmak için eline IMF
reçeteleri tutuşturulan, yanı başındaki gelişmeleri
dahi uzaktan takip eden, alınan kararlara seyirci kalan bir Türkiye yok
artık Cenab-ı Allaha hamdolsun.
Bundan on dört sene evvel Tüm şehirlerimizde
üniversite olacak. deseydik kimse inanmazdı, şimdi 81
şehrimizde 193 üniversitemiz var. 249 bin yeni dersliği kimse hayal
edemezdi, bu kadar dersliği sadece on dört yılda yaptık.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Diplomalı
işsizler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden
İstanbulda tulumbacılar vardı, şimdi kocaman itfaiye
araçları var. Eskiden tulumbayla yangını söndürüyorduk, AKP
öncesinde tulumbayla yangını söndürüyorduk, şimdi hamdolsun,
şükürler olsun hortumla söndürüyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, müdahale etsenize.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) - İktidara
geldiğimizde 26 havalimanı vardı, şimdi aktif 55
havalimanımız var. 2003 yılında 34,4 milyon hava yolu yolcu
sayısı, 2015 yılında yüzde 428 artarak
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) -
182 milyona
ulaştı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bölünmüş yollara 18.179 kilometre daha bölünmüş yol ekledik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden
kağnılarla gidiyorduk, şimdi hamdüsenalar olsun arabaya
biniyoruz.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
Veli Ağbabanın durumunu nasıl izah edeceksiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin efendim.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Sadece bölünmüş
yollara 100 milyar lira kaynak ayırdık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 2.585 yeni hastaneyle ve
sağlık kurumuyla kamu kurumlarında artık yatak
sayısı 48 bini geçmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskiden berberler
çekiyordu dişi, şimdi şükürler olsun diş hekimleri çekiyor
dişi.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Hamdolsun, herkes AK
PARTİnin Türkiyeye kazandırdığı eserleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) -
biliyor, Allah
razı olsun bu yolları yapanlardan. diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Allah razı
olsun Sayın Hatip(!) Bravo(!)
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Biz milletimizin
derdine derman olmanın, millete hizmet etmenin derdindeyiz, o cümleyi
duymanın derdindeyiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Uncuoğlu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Efendim, eskiden
kağnıyla gidiyorduk, şimdi şükürler olsun artık
arabalarla gidiyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Ağbabanın siyasi başarısını Öznur Çalık geçen
hafta bu kürsüde açıkladı değerli arkadaşlar. Yani
Sayın Ağbabanın siyasette ne denli başarılı
olduğunu herkes öğrendi. Yüzde 25ten yüzde 15e!
BAŞKAN Madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız. Sorulara başlıyoruz.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan,
2002 tarihinde 12 kilogramlık tüp kaç TLydi, bugün itibarıyla 12
kilogramlık tüp kaç TL? Aralık 2002de 1 metreküp su kaç
kuruştu, bugün 1 metreküp su kaç kuruştur? 2002de 1 kilovat elektrik
kaç kuruştu, bugün 1 kilovat elektrik kaç kuruş?
Sayın Bakan, AKPnin bulunduğu
belediyelerde asgari ücretin 1.300 TLye çıkarılması nedeniyle
daha yüksek maaş alan personelin maaşı 1.300e
düşürülmekte; bu, hukuk güvenliği ilkesiyle bağdaşır
mı? Yani, burada bu konuda herhangi bir yasal işlem yapacak
mısınız? Aynı zamanda tüm bakanlıklarda yer alan
müdürlük ve üst düzey yönetim kadrolarında çalışan personel
hangi kriterlere göre seçilmektedir? Ayrıca, her bakanlık için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Malatyada, seçim bölgemde beş altı
mahalleye hitap eden Kemal Özalper İlkokulu var; bu ilkokul, depreme
dayanıklı değil Sayın Bakan. 35-40 kişilik
sınıflarda eğitim görüyorlar. Ataköy, Paşaköşkü, Cemal
Gürsel, Zaviye, Hacıabdi mahallelerine hitap ediyor. Cemal Gürsel
Mahallesinde 12 dönümlük bir arazi var, 6 dönümünü almışlar, 6
dönümünün -Maliye Bakanlığı- alınmasını bekliyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Rahmetli Mevlüt
Aslanoğlu, bugünleri sana emanet etti.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bizim sizden
ricamız Sayın Bakan, bu 6 dönümlük arazinin alınması
konusunda destek vermeniz. Bu okul önemli, o bölge için önemli. Bu konuda
sizin talimatlarınızı bekliyoruz. diyorlar yani para
istiyorlar; çok büyük, ciddi bir miktar değil. Şu anda Malatya için
en önemli 3üncü okul. diyorlar. Bu konuda yardımlarınızı
bekliyoruz.
Ayrıca, biraz da size cevap vereyim. Bursada
çok çalışıyorsun, çok konuşuyorsun ya, onun için oy
veriyorlar. Kürsüden haberin yok, çalışmadan haberin yok, laf
atıp duruyorsun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kime oy
veriyorlar, kime oy veriyorlar, kime kime?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sizin konunuz da
Veli Ağbabaya laf atmak, başka ne olacak? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Lütfen ya, tam cevap almaya
başlamışım, soru soracağım, lütfen izin verir
misiniz?
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu, devam edin efendim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bana
gelen soruları iletiyorum Sayın Bakan.
Birincisi, engelliler diyorlar ki: Üç ayda bir 980
lira alıyoruz, bununla nasıl geçineceğiz?
İkincisi, yine engelliler diyorlar ki: Eve
giren bütün paraları araştırıyor Hükûmet, 1 kuruş bile
fazla çıksa kesiliyor, mağdur oluyoruz; bu mağduriyet nasıl
giderilecek?
Üçüncüsü, bir vatandaş diyor ki: On yedi
yıldır ücretli öğretmenlik yapıyorum, asgari ücretin
altında çalışıyorum, otuz gün çalışıyorum,
on beş gün primim ödeniyor; ben nasıl emekli olacağım?
Memurlar diyorlar ki: 3600 ek göstergeyle ilgili
taleplerimize karşılık bir şey yapılacak mı?
Emekliler bir daha soruyorlar, üçüncüyü soruyorum:
25 lira neden kesiliyor maaşımızdan? diyorlar ve emekli
astsubaylarla ilgili yine üçüncü kez soruyorum: Başarı
tazminatıyla ilgili söz verilmişti. Bununla ilgili sözlerini yerine
getirecekler mi? diye soruyorlar. Ben de size iletiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Bakan, sizin
de benim de temsilcisi olduğumuz Türkiyenin en yoksul bölgesi olan
Doğu Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu adına bir soru sormak
istiyorum. Maalesef zor şartlarda tarım ve hayvancılık
yapılmaktadır. Altı ay içeride tutuyor besici oradaki
hayvanını. Tarımda da bir defa, senede bir mahsul alan bir
bölgedeyiz. Dolayısıyla zaten ekilen şey patates, pancar ve
biraz da ayçiçeği. Dolayısıyla bana gelen bir notu iletiyorum,
çok acil bir durum. Pasinler Ovası büyük bir ova, orada patates üretimi
çok yoğun. Şu anda orada 5 bin ton civarında patates elde
kalmış. Bir ay içerisinde tüketime yönlendirilmediği takdirde ya
da alım satım olmadığı takdirde çürüyüp çöpe
gönderilecek. Malumunuz, tohum ve gübre fiyatları da yüksek. Bu insanların
seneye tekrar ürettiklerinin karşılığında yeniden
üretimi teşvik etmek için bu konuda yardımlarınızı
istiyoruz. Aynı sıkıntı süt üreticileri için de geçerli.
Yani üç beş kuruş birazcık şey arttı diye sütü
indirmenin âlemi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biliyorsunuz emeğin en büyük
kanayan yaralarından bir tanesi de taşeron işçileri.
Taşeron işçileri mağdur. Taşeron işçilerine ne zaman
kadro vermeyi düşünüyorsunuz? Buraya getirin biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak destek vereceğiz.
Bakın, bir taşeron işçisi gece eve
gittiği zaman ertesi gün iki dudak arasında işten
çıkarılacak psikolojisiyle işe gidiyor.
Yani, Sayın Hükûmet yetkilileri, bu konuda
taşeron işçileri sizden duyarlılık bekliyor. Getirin buraya
biz de onay vereceğiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2002de kişi başına
kamu borcu ne kadar, 2015te ne kadar? Dış borç 2002de ne kadar,
2015te ne kadar? Özel sektörün dış borcu 2002de ne kadar, 2015te
ne kadar? Şirketlerin kredi borcu 2002de ne kadar, 2015te ne
kadardır?
Yanımda Roman Milletvekilimiz Özcan Purçu
soruyor, diyor ki: Bizim hayatımız sokaklarda, çadırlarda,
meydanlarda mı geçecek? TOKİ bize ne zaman ev yapacak?
Sayın Başkan, Meclisimizde başkan,
başkan yardımcısı, müdür, şef ve çalışanlar
var. Onlar da mart ayında ve eylül ayında olmak üzere iki teşvik
primi alıyorlar. Mart ayı teşvik primini alamadılar henüz
daha. Siz de Başkanlık Divanında bunu dile getirirseniz çok
seviniriz.
Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Sayın Purçunun bu soru sorma yöntemi de
ilginç, Sayın Çamı aracı ederek sorusunu sorduruyor.
Sorular sona ermiştir.
Şimdi, Hükûmete söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Tanalın sorduğu sorulara
ilişkin olarak arkadaşlar tam bire bir getirememişler ama bana
getirdikleri bilgiden birkaç tane rakamı sizinle paylaşayım,
belki yararlı olur. 2002 ila 2016yı
karşılaştıran bir çalışma TÜİKin verilerinden
derlenmiş. Net asgari ücretle çalışan bir
vatandaşımız 2002 yılında, satın alma gücü olarak
bakıldığında, net asgari ücretle bir ayda 181 ekmek
alabilirken şu anda 346 ekmek alıyor. Daha önce 85 kilogram pirinç
alabilirken şimdi 203 kilogram pirinç alabiliyor. Yine, 111 kilogram toz
şeker alabilirken bir aylık ücretiyle, şimdi 320 kilogram
alabiliyor. Bu listeyi uzatmam mümkün. Bu listenin gösterdiği şey
şu: Çalışanlarımız AK PARTİ hükûmetleri döneminde
satın alma gücü bakımından, refahlarının artışı
bakımından önemli kazanımlara sahip olmuşlardır. Son
yıllarda bu noktada bazı ürünler bakımından
bakıldığında bu fotoğrafın farklı
olduğu ürünler de var. Ama hep beraber ne yapmamız lazım? Bu
refahı daha nasıl arttıracağız, onun gayreti
içerisinde olmamız lazım.
Kamuda seçilme kriterleri konusunda da, bu konuyla
ilgili her derecede memurla ilgili seçim kriterleri zaten mevzuatta, kanunda,
yönetmeliklerde bellidir, onu da sizinle paylaşayım.
Sayın Ağbaba, Malatyadaki konularla
ilgili olarak -Sayın Ağbaba beni dinleyebilirse- arkadaşlar
notlarını almışlardır. O yerlerle ilgili
çalışmayı yaptıracağım. Talepler neyse,
inşallah, o konularda, tabii ki okulun yapılması, eğitimle
ilgili talepleri takip edeceğiz, olur mu? Ben de arkadaşları
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben de bunu bir
söz olarak alıyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Arkadaşlarım da şimdi notlarını aldılar,
arkadaşlardan da rica ediyorum, o konularla ilgili
çalışmalarımızı yapacağız. Zaten bizim
görevimiz daha fazla eğitim kurumu yapmak, gençlerimizin daha fazla
eğitime ve sağlığa erişimini sağlamak.
Sayın Kayışoğlu ücretli
öğretmenlerle ilgili bir soru sordu, emeklilikle ilgili. Bunu
araştırıp öyle bilgi vereyim. Biliyorsunuz, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde yaklaşık 540 bin öğretmen işe
alındı. Ha, gönül ister ki daha fazla öğretmeni alalım. Ama
norm kadro olarak bakıldığı zaman da norm kadroda doluluk
oranlarının önceki yıllara kıyasla sürekli
arttığını da söyleyebiliriz. Ayrıca, ek gösterge
taleplerine ilişkin olarak da şu anda kamu personeli rejimiyle ilgili
bir yasal çalışma var. Bu talebi de bu kapsamda değerlendirmek
ve üzerinde çalışmak gerekir diye düşünüyorum.
Yine, Sayın Aydın, bu Pasinler
Ovasındaki konuyu Tarım Bakanımızla görüşeyim müsaade
ederseniz. O konuda onlar mutlaka, Tarım Bakanlığımız
mutlaka konudan haberdardır. Ama ben Tarım Bakanımızı
da ayrıca arayıp sizin bu söylediğiniz hususla ilgili olarak kendisini
bilgilendireceğim.
Taşeron işçileriyle ilgili olarak,
biliyorsunuz, biz seçim beyannamemizde de, Hükûmet programımızda da
asıl işlerde çalışan personel bakımından,
bunların kamuya alınmasıyla ilgili bir yasal düzenleme
yapacağımızı açıkladık. Hükûmet eylem
planında da buna yer verdik, çalışmalarımız devam
ediyor. Bu görev, bu çalışma görevi Bakanlık olarak bize aitti.
Çalışmalarımızı biz tamamladık, Ekonomi
Koordinasyon Kurulunda yaptığımız
çalışmaları paylaştık, Koordinasyon Kurulunda da
bazı hususlarda kararlar alındı. Artık bundan sonra konu
Bakanlar Kurulunun gündemine gelecek ve inşallah, orada da konu
tartışıldıktan sonra, Hükûmet olarak bu konudaki yol
haritasını kamuoyuyla paylaşacağız.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Daha süre var.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Bakan sorularımıza cevap vermedi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
Soru-cevap bitti, 60ıncı maddeye göre söz
talebiniz mi var Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Evet.
Sayın Çam, kusura bakmayın bir anda orada
atlamış oldum. Elimde olan tabloya baktığım zaman,
burada kamu sektörünün borcu, brüt dış borcu olarak söylüyorum,
milyar dolar cinsinden 2002 yılında 64,5 milyar dolar iken 2015
yılının üçüncü çeyreğinde 114,8 milyar dolar. Özel sektörün
brüt dış borcu 2002 yılında 43,1 milyar dolar, 2015 üçüncü
çeyrek itibarıyla 289,6 milyar dolar.
Kamu sektörünün borcunun gayrisafi millî
hasılaya oranı olarak baktığımızda, 2002
yılında millî gelirin yüzde 28i iken 2015 üçüncü çeyrek
itibarıyla millî gelirin yüzde 15,5ine düşmüş gözüküyor. Buna
karşılık özel sektörün borçları, 2002 yılında
millî gelire oranı yüzde 18,7 iken şu anda yüzde 39,39a
çıkmış.
Toplam brüt dış borç stoku olarak
baktığımız zaman, 2002 yılında Türkiyenin brüt
dış borç stokunun millî gelire oranı yüzde 56,2 iken şu
anda yüzde 54,7. Ama esas olan AB tanımlı kamu borç stokudur; orada
da önemli iyileşmeler var. Burada baktığımızda, millî
gelire oran olarak baktığımızda yüzde 74 seviyelerinden
yüzde 32,6 seviyesine kadar düşmüş gözüküyor.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun,
mikrofonunuzu açıyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Maliye Bakanı Naci Ağbal tarafından
çok sayıda sorunun cevapsız bırakıldığına ve
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
eleştiri ve uyarılarıyla ilgili bir açıklama beklediklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Maliye Bakanımız, çok kısa
bir şey söyleyeceğim. Bugüne kadar görülmediği kadar çok soru
cevapsız kalıyor. Arkadaşlarımızın bu konuda
tepkileri var. Biz grup danışmanlarımıza talimat verdik,
soruları ve Yazılı olarak cevap vereceğiz. dediğiniz
soruları derliyoruz. Bunun takipçisi olacağımızı
bilmenizi isteriz.
İkincisi: Sayın Bülent Kuşoğlu
biraz önce, çok önemsediğimiz iki konuda çok önemli eleştiriler ve
uyarılarda bulundu ama salonda değildiniz, doğrudan sizi
ilgilendiriyor. Tutanağı talep edip makul bir zamanda, Sayın
Başkanın da uygun görmesi durumunda o konuda da bir açıklama
yapmanızı bekleriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
56.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, soruları elinden geldiğince
cevaplandırmaya çalışacağına, cevabını
vermediği her konuyu yazılı olarak ileteceğine ve Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şöyle: Hakikaten elimden geldikçe soruları verilen süre içerisinde
cevaplamaya çalışacağım ama sorulara cevapların
yazılı olarak verilmesinin ben de takipçisiyim.
Arkadaşlarıma özel olarak talimat verdim. Tutanakları
tarayacağız; soru-cevap bölümünde cevabını
vermediğimiz her konuyu yazılı olarak size vereceğim. Grup
başkan vekillerimize, sizlere ulaştıracağız. Merak
etmeyin yani burada özel olarak gayret gösteriyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
İnşallah. Biz beş yıldır hiç görmedik de Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
İkinci olarak, Bülent Kuşoğlunun, sayın vekilimizin
eleştirilerini dışarıda olmama rağmen dinledim. Benim
sabahki cevabım şundan ibaretti: Bu konuda mevcut yasal düzenlemenin
amir hükmü gereği herhangi bir şekilde hediye
alındığında o hediyenin kişinin bulunduğu kamu
kurumuna teslim edilmesi gerekiyor. Sayın Kuşoğlu bana sabahleyin
sormuşlardı Maliye Bakanlığında bunun verileri var
mı? diye. Ben de mevcut mevzuattan hareketle bunun ilgili kamu
kurumlarında bilgi olarak bulunduğunu söyledim ama Kuşoğlu
biraz önceki konuşmasında, burada mevzuatta bir eksiklik
olduğunu, bu konuda mevcut durumun yetersiz olduğunu, bir düzenleme
yapılması gerektiğini söyledi. Ben de saygıyla
karşılıyorum. Hep beraber oturalım, konuşalım, bu
konuda daha şeffaf, daha hesap verebilir bir kamu yönetiminin
oluşması hepimizin ortak arzusu.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MUSA ÇAM (İzmir) Romanlara konut
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN 6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde siyasi parti
gruplarının söz talebi vardır, onları
karşılayacağım.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Dengir Mir Mehmet Fırat, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Fırat. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT
(Mersin) Sayın Divan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Kadınlar Günü dolayısıyla
hakikaten hemen hemen bütün milletvekillerimiz çok değerli söylemlerde
bulundular. Bütün kalbimle o söylemlerin altına imzamı atıyorum
ve Kadınlar Gününün bütün insanlık âlemine hayırlar getirmesini
diliyorum.
Çok değerli arkadaşlar, Birinci Dünya
Harbi, aslında iki tane büyük imparatorluğun, Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğunun tasfiyesi
sonucunu doğurdu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun
tasfiyesine gidildiğinde çok fazla bir bölünme meydana gelmedi. Bu bölünme
neticesinde Macaristan, Sırbistan ve bir şekliyle Çekoslovakya
devletleri ortaya çıktı. Ancak Osmanlı
İmparatorluğunun bölüşülmesi sırasında çok enteresan
olarak topraklarının dokuzda 8ini kaybederek üstünde bir çok yeni
devlet oluşturuldu. Özellikle aynı dili konuşan, aynı
dinden olan Arap ülkeleri yeni oluşturulan neredeyse 13-14 devlet arasında
paylaşıldı ve enteresan olarak bu paylaşım
yapılırken de ihtilafları içinde barındıran, mezhepsel
çatışmaları, dinsel çatışmaları, ırki
çatışmaları içinde barındıran problemli ülkeler olarak
ortaya kondu. Tabii ki burada başrolü özellikle İngiltere ile Fransa
üstlenmişti. Her ne kadar İtalya ve Amerika da galipler arasında
idiyse de çok büyük bir rol oynayamadılar. 1917 Devrimiyle de Rusya devre
dışı bırakılmıştı.
Şimdi, 1960lı yıllara gelindiği
zaman yani soğuk savaşın en sıcak günlerinde çok önemli bir
değişim meydana geldi. Amerikanın nüfuz alanı içerisinde
olan Afganistan bir şekliyle Rusyaya terk edilirken Mısır,
Sovyetler Birliğinin nüfuz alanındayken Amerika
Birleşik Devletlerinin nüfuz alanı içerisine terk edildi yani bir
şekliyle Sovyetler Birliği, Arap kıtasından, Orta
Doğudan, Yakın Doğudan, Suriye hariç,
dışlanmış oldu. Ve bu ihtilaflı olan bölgede yeniden
bir yapılanma -özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin ve Avrupa
Birliğinin gelişmiş olan ülkelerinin menfaati yönünde bir değişikliğe-
bir çatışma ortamının ötesinde bir barış
ortamına veya şekilsel de olsa bir demokratikleşme ortamına
doğru götürülmesi planı Büyük Ortadoğu Projesiyle bir şekliyle
hayata geçirildi. Aslında, varılmak istenen bu bölgede, Orta
Doğuda ve Yakın Doğuda bir barış çemberinin
oluşması veya demokratik bir yapının oluşması
değildi. Aslında, Sanayi Devrimi sonrasında o toplumları
zenginleştiren silah sanayisinin artık çok fazla bir önemi
kalmamıştı -daha çok elektronik üstünde daha büyük
kârlılık- ve o ülkelerin halklarının daha çok
zenginleşmesini sağlayacak satışlar yapılması
gerekiyordu. Bunu da devletlere satabilme imkânı yoktu. Ancak, bireyleri
belli bir gelir seviyesine eriştirerek bu mamullerini onlara satabilmek ve
dolayısıyla hem enerji yollarının emniyetini sağlamak
ama aynı zamanda da ticari hayatı kendi ülkelerinin
vatandaşları yönünden daha müreffeh bir topluluk hâline getirebilmek
için böyle bir projeyi devreye soktular. Ama, özellikle, Birinci Körfez
Savaşı sonrasında Orta Doğudaki haritanın
değiştirilmesi kararı bir şekliyle hayata geçirildi.
Nasıl ki Birinci Dünya Harbi sonrasında Araplar arasında meydana gelen ihtilaflar
sonucunu
Ki bu ihtilafları yaratan bizatihi o muzaffer olan ülkelerdi.
Ama en sonunda, Arap ülkelerinin bu aralarındaki çatışmada,
mesela, Suud ile Hüseyin arasındaki çatışmada Bakalım,
tamam, durun, işte, Ürdün sana veya Suriye sana, Suudi Arabistan sana
şeklinde, bir şekliyle sanki barıştan yana, sanki o
ülkelerin insanlarına iyilik yaparcasına bir taktikle geliştirdiler
veya bir stratejiyle geliştirdiler.
Şimdi, buna benzer bir oyun yine Orta
Doğuda veya Yakın Doğuda oynanıyor. Aslında bir
üçüncü dünya savaşının içindeyiz. Ancak, üçüncü dünya
savaşı ne İkinci Dünya Savaşına ne Birinci Dünya
Savaşına benziyor. Çünkü, Birinci Dünya Savaşı ile
İkinci Dünya Savaşı aslında birbirlerinden çok farklı
olan savaşlardı. Ama artık gelişmiş olan ülkeler kendi
askerleriyle ve kendi toprakları üzerindeki bir savaş yerine,
başkalarının toprakları üstünde ve
başkalarının askerleriyle savaşmayı daha uygun
buldukları için bugün Orta Doğu bir üçüncü dünya
savaşının içerisine girmiş bulunuyor. Ve
etrafımızdaki ülkelere baktığımız zaman,
Mağrip dâhil olmak üzere yani Kuzey Afrika dâhil olmak üzere, maalesef,
karıştırılmış durumda. Ve bunların yeniden
bir barış ortamına dönebilmeleri mümkün değil, yeniden bir
bölünme dönemi yaşıyor. Artık inanıyorum ki Iraktaki Sünni
kesim ile Suriyedeki Sünni kesim bir şekliyle birleştirilecek; bir
şekliyle Suriyedeki Şii, Lübnandaki Şii veya Iraktaki
Şiiler ayrı bir yapı oluşturacak. Ve bunu da kendi
aralarındaki savaşın sonunda, yine o galip olan devletlerin
barış adına yapacaklarından da geçmişe bakarak emin
olmak gerekir.
Şimdi, aynı oyun Türkiye üzerine de
oynanıyor. Türkiyenin etrafına baktığınız zaman,
bir ateş çemberi içerisinde. Ve bir şekliyle Türkiye, Orta
Doğuda oynanan bu oyunun dışına itilmiş vaziyette. Ve
ben şuna kaniyim, şuna inanıyorum ki Türkiyenin Rus uçağını
düşürmesinin arkasında Amerika Birleşik Devletleri vardı.
Çünkü, Türkiyenin bir şekliyle Suriye denklemi dışında
tutulması gerekiyordu ve bu sağlandı bir şekliyle. Ama
aynı şekilde bugün Türkiyenin içerisinde de aynı
karışıklık mevcut. Bir yandan dış tehditler
olurken, işte bugün Kiliste Suriyeden atılan bir roketle oradaki
vatandaşlarımız hayatını kaybederken öbür yanda
emniyet güçleri ile bir kısım gencin aylar süren
çatışması, yurt içindeki çatışması aslında
bu ülkeyi zayıflatıyor. Aynı şekilde, Sevrde
dayatılan olay, aslında bir şekliyle Lozanda Kürt ve Türk kardeşliği
ifade edilerek bozulmuştu. Ama bu yeniden ortaya konulan oyun içerisinde
-maalesef ve maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi de dâhil olmak üzere-
toplumun her kesimine baktığınız zaman birbiriyle
artık anlaşamayan, birbiriyle çatışan insanları görüyoruz.
Bu, Türkiye için bir tehdittir; bu, ülke için bir tehdittir; Türkler için de
bir tehdittir, Kürtler için de bir tehdittir. Lütfen ama lütfen bu konuda
geçmişe bir bakarak bundan bir sonuç çıkarmamız ve buna göre
hareket etmemizde fayda mülahaza ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Fırat.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bir şeyi
eksik bıraktınız. Bu vekâlet savaşlarından bir
tanesini yapan da PKK.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O kimin adına
savaşıyor?
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin)
İşte aynısı, biraz önce söylediğim lafın.
Aynı kafa. Bu kafayla daha çok gidersiniz. Daha çok gidersiniz bu kafayla.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Dengir
Bey, gelin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen de gidersin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Onu da söylemen
gerekiyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onu da söyleseydiniz çok
iyi olurdu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Onu da
söyleseydiniz mükemmel bir şey olurdu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sonucu
bağlayamadınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bir
kısım genç. dediniz. Onlar PKK ve başka odaklar adına
savaşıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biraz önce Sayın Bakan Bülent Beyin ismini de anarak, Bülent Beyin
yaptığı konuşmada Bülent Beyin söylediğini ifade
ettiği bir cümleyi ve Bülent Beye atfederek bir kanaati dillendirdi. Ama,
o konuda grubumuzun da Bülent Beyin de mutabakatları yok. Uygun
görürseniz 69uncu madde uyarınca cevap hakkı kullanmak isteriz.
BAŞKAN Buyurun.
Siz mi konuşacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent Bey konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kuşoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
24.- Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Maliye Bakanı Naci
Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bugünkü biraz önce
tartışmaya sebep olan konu şuydu, şunu sormuştu
Sayın Tanal: Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanın
diğer devletlerden aldığı Maliye
Bakanlığında kayıtlı ya da kayıtlı
olması gereken hediyeler nelerdir ayniyat defterinde ya da demirbaş
defterinde? Bu işle ilgili kayıtlar nelerdir? şeklindeydi.
Bununla ilgili Maliye Bakanlığında bir kayıt yoktur. dedi
Sayın Bakan ilk önce. Olması gerekir yani bütün dünyada bu usuldür,
maliye bakanlıklarında bu kaydın olması gerekir. Mesela,
ben de bir yurt dışı toplantısına
katıldığımda belli meblağın üstündeki hediyeler
ya kabul edilmiyor ya da doğrudan doğruya devlete ilgili bürokratlar
tarafından bağışlanıyordu. Hatta, Amerikalılarla
yaptığımız bir toplantıda özel sektör tarafından
verilen bir yemeğin bedeli 15 doların üzerinde olduğu için
kendileri tarafından ödenmiştir, gayet iyi hatırlıyorum,
bunlar normal. Dolayısıyla, belli bedelin üzerinde olan hediyelerin
kayda girmesi lazım, bu kaydı da Maliye
Bakanlığının tutması normal.
Şimdi, Sayın Bakan Böyle bir kayıt
yoktur. diyor. Evet, belki 5018den sonra bununla ilgili bir eksiklik söz
konusu olabilir ama bunun olması lazım her hâlükârda. Başka
yerlerde çalışan bürokratlarınkini anlarım ama merkezde
Cumhurbaşkanı ve Başbakanla ilgili olarak getirilen hediyelerin
Maliye Bakanlığı kaydında olması gerekir. Konu buydu,
saptırıldı, farklı farklı yönlere çekildi. Çok net
olarak buna Sayın Bakan cevap verebilir, Hiçbir şekilde yoktur.
diyebilir veya Tutmuyoruz, böyle bir eksiklik vardır. diyebilirdi. Ama,
bu muhakkak sorulması gereken çok da önemli bir konudur. Hepimizin bu
konuda sorumluluğu vardır, vebali vardır. Biz de bunu
dillendirmek istedik.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Maliye Bakanına söz
veriyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
57.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce Sayın Bülent Kuşoğlunun
değerlendirmeleriyle ilgili son derece yapıcı olduğunu
düşündüğüm bir açıklama yaptım. Benim sabahleyinki
konuşmamda mevcut yasal mevzuatı hatırlattığımı,
onun ötesinde bir şey söylemediğimi, Maliye
Bakanlığının mevcut yasal mevzuata göre özel olarak
kayıt tutan bir görev ve fonksiyon üstlenmediğini ama Sayın
Kuşoğlunun yaptığı bu görüş ve önerilere
saygı duyduğumu, bu konularda daha şeffaf, daha hesap verebilir
mekanizmaların kurulması yönündeki önerilere hepimizin aynı
şekilde baktığını söyledim. Dolayısıyla,
Maliye Bakanlığında böyle bir kayıt yoktur. derken de
olmaması gerekir şeklinde dedim aslında. Sonra emin
olamadığım için ilgili mevzuata baktığımda bunun
ilgili kamu idareleri nezdinde tutulduğunu da zaten sabahleyin söyledim.
Dolayısıyla, burada önemli olan, yasa koyucu bir düzenleme
getirmiş; kişi hangi kamu kurumunda ise o kamu kurumuna teslim
edecek, kamu kurumu teslim edilen bu hediye vasfındaki
taşınırı
Bakın bu konuda mevzuatımızda
düzenlemeler de var, yönetmelik diyor ki: Bu durumda her kamu idaresi bunu
kendi taşınır mal hesabına dâhil eder. Biliyorsunuz,
5018den sonra kamu idareleri için yeni bir hesap planı getirildi. Her
kamu idaresinin kendi hesabını kendisi tutması ve Sayıştaya
hesap vermesi şeklinde bir yaklaşım benimsendi. 5018
sayılı Kanunun getirdiği prensip de bu. Ama bütün bu
taşınır mal kayıtları Maliye Bakanlığı
tarafından genel yönetim muhasebe hesapları çerçevesinde tutuluyor ve
raporlanıyor. Dolayısıyla gerçekten Bülent Kuşoğlu
Vekilimizin söylediklerine aykırı bir şey söylediğimi
düşünmüyorum, tamamen olumlu. Aynı şeyi düşünüyoruz.
Farklı şekillerde ifade etmiş olabiliriz ama sabahki
söylediğimde de kesinlikle söylediğini yanlışlamak gibi bir
kastım yoktu. Sadece ve sadece mevcut durumu ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Bir
açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu konu
yeteri kadar tartışılmıştır. Bu konuda
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
iyi bir açıklama olacak yani. Aslında güzel bir konuşma bu, hem
Sayın Kuşoğlunun hem Sayın Bakanın
konuşması fakat yine zihinlerde bir istifham kalmaması
bakımından, bu işi yapmış, milletvekilimiz olan
Cumhurbaşkanlığı eski Genel sekreteri Mustafa İsen
Hocamız bu konuda bir açıklama yaparsa hayırlı bir
katkı olur diye düşünüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O
Cumhurbaşkanlığı döneminde değildi,
Başbakanlık dönemindeydi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, konu
yeteri kadar tartışıldı. Ben konuyu burada
sonlandırıyorum. Tekrar ilave söz verme ihtiyacı duymuyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sorunun muhatabı bendim.
BAŞKAN İlave söz vermeyi gerektiren bir
durum görmüyorum. Eğer Sayın Bakanın sözleriyle ilgili bir
sataşma var ise bunu değerlendirebilirim. Böyle bir
sataşmayı görmüş değilim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sataşma yok
efendim. Uygulama, bir dakikada, herkes de vuzuha kavuşur Sayın
Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sorunun muhatabı bendim. Cumhurbaşkanı dönemi
değildi. O hediyeler
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) O dönem Sayın
Erdoğan Başbakanken araba hediye edilmişti. O dönem 250 bin gibi
bir rakam, bir para telaffuz ediliyordu. Biz onlardan bahsettik. Sayın
Maliye Bakanı cevap vermedi. Şimdi beyefendi diyor
Cumhurbaşkanının efendim özel sekreteryası
Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla verilen bir olay
değildi onlar.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hediye, hediye...
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederim. Sözleriniz tutanaklara geçmiştir.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Tutanaklara
geçmesi açısından şunu belirtmek istiyorum Sayın Bakana
ilave olarak. Hediyeler ilgili kuruma verilebilir ancak kayıtlar Maliye
Bakanlığında olacak. İlgili kurum tabii ki o hediyeyi
elinde bulundurur ama her hâlükârda, Muhasebat ve Millî Emlaki elinde tutan, bu
genel müdürlükleri elinde tutan bakanlık olarak kayıtları Maliye
Bakanlığında olacaktır ve bilgisinde olacaktır
muhakkak. Dolayısıyla, Sayın Bakanın da cevap verebilir
olması lazım bu konularda.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
mutat uygulamayı
BAŞKAN Sayın İsenin
60ıncı maddeye göre söz talebi var, öyle anlıyorum.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum Sayın
İsen.
Süreniz bir dakikadır Sayın İsen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 250 bin doları da
açıklayın o zaman, Kaddafinin verdiği. O da önemli yani.
58.- Sakarya
Milletvekili Mustafa İsenin, Abdullah Gül Müzesinin Kayseride
açılacağına, gelen her türlü hediyenin kayda girdiğine ve
bu uygulamanın bir teamül olarak devam edeceğini
düşündüğüne ilişkin açıklaması
MUSTAFA İSEN (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir uygulamadan söz etmek
istiyorum. Dünyadaki uygulamaların da büyük bir kısmı, özellikle
gelişmiş ülkelerdeki durum da böyledir. Türkiyede Celal Bayardan
başlayarak Cumhurbaşkanları için de bir uygulama
Şimdi, Abdullah Gül Müzesi önümüzdeki günlerde
Kayseride açılacaktır. Bu gelen her türlü hediye kayda girmektedir
ve bu hediyeler daha sonra müzede sergilenmektedir.
Ben eminim, bu uygulama mevcut Cumhurbaşkanımız
için ve bundan sonraki Cumhurbaşkanları için de bir teamül olarak
devam edecektir. Hiçbir eşya kayıttan azade değildir, kaydedilir
ve müzede sergilenir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İsen.
MUSA ÇAM (İzmir) Nakitler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Muhatabı değil de.
Kaddafinin verdiği 250 bin dolar müzede olmaz yani. Onu bir hayır
kurumuna bağışlayacağım. diye söz verdi,
bağışlamadı.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2016
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)
2.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297),
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve
Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Akın Üstündağ, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstündağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününde 2015 yılında şiddete kurban
verdiğimiz 303 kadın, 2014 yılında öldürülen 294
kadın; Özge Canlar, Cansular ve daha nice cinayete kurban giden
kadınlar anısına bu ayakkabıyı, ölümlere dikkat çekmek
adına, kürsüye bırakıyorum.
(Hatip tarafından kürsüye bayan
ayakkabısı bırakılması)
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Ve
kadınlarımızı öldürmeyelim yaşatalım diyorum.
Yaşatamadığımız,
yaşamasına imkân tanımadığımız, ölmesine
engel olamadığımız, yaşarken şiddete maruz kalan,
ses çıkaramayan, sessizce ağlayan, hıçkıran
kadınlarımız, emek veren, emeğinin
karşılığını alamayan kadınlarımız,
sizlerin mutlu bir şekilde yaşayacağınız bir dünya,
bir ülke yaratamadığımız için üzgünüm.
Kadınlarımızın mutlu ve
emeğinin karşılığını aldığı
bir ülkede 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü gönül
rahatlığıyla kutlamayı atiye bırakarak sözlerime
başlıyorum.
Ayrıca, bugün toprağa verilen
kocasının öldürdüğü Demet Karataşa da Allahtan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, on üç yıllık
AKP iktidarında maalesef bütçe açık vermeye devam ediyor. 2014
yılı konsolide bütçe geliri 425 katrilyon 382 trilyon, gideriyse 448
katrilyon 752 trilyondur. Gelir gider arasındaki fark yaklaşık
23 katrilyon 369 trilyondur ve bu açık daha önceki açıkların
üzerine eklenmiş durumdadır. 2014 yılı sonu itibarıyla
414 katrilyon 648 trilyon devlet iç borcu, 198 katrilyon 723 trilyon devlet
dış borcu, 35 katrilyon 82 trilyon da hazine garantili borç olmak
üzere, toplamda 648 katrilyon 454 trilyonluk bir devletin dış borcu
bulunmaktadır. Özel sektörün dış borcu ise bunun kat kat
üzerindedir.
Değerli milletvekilleri, ülke bir borç
sarmalında uçuruma doğru gidiyor ama AKP hükûmetleri algı
üzerine kurulu iktidarlarında çok farklı bir pembe tablo çiziyor.
Halkın gerçekleri öğrenme noktasında her türlü karartma, her
türlü strateji uygulanıyor. Ancak bu yolun sonuna gelinmiştir,
artık güneş balçıkla sıvanmaz noktaya gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu bütçe, maalesef,
fakirin sırtına biniyor, zengine çalışıyor. Bu bütçe,
fakirden alıp zengine veriyor. Bu bütçeyle zengin daha zengin, fakir daha
fakir olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu ülkede ay sonunu
değil, ay ortasını dahi getiremeyen memurlar var. Bu ülkede
asgari ücretle çalışıp evine ekmek götürmekte zorlanan
işçiler var. Bu ülkede tarlasını sürmeye korkan, ürettikçe
borçlanan çiftçiler var; tarlası birçok banka ve tarım kredi
kooperatiflerince ipotek altında olan, borcunu ödeyemediği için
icralık olan, tarlası satışa çıkan milyonlarca çiftçi
var. Bu ülkede kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar edenler
var. Bu ülkede çocuğunu okutmak için binbir takla atan dar gelirliler var.
Bu ülkede okuyup da iş bulamayan milyonlar var.
Değerli arkadaşlarım, AKP
iktidarında toplam 3.189 kişi -bu 2013e kadar olan rakamlar- intihar
etmiş, insanlar geçim sıkıntısından depresyona girmiş,
sosyal patlamalar had safhaya ulaşmıştır. Geçim
sıkıntısından aileler parçalanıyor, aile düzenleri
bozuluyor.
Bütçemizi yükselttik. diye böbürleniyorsunuz
değerli AKPli kardeşlerim. Cep telefonundan, benzinden, mazottan,
ekmekten, elektrikten, sudan dünyanın vergisini alıyorsunuz. Siz
zenginleştikçe halk fakirleşti, halk fakirleştikçe siz
zenginleştiniz. Siz, yarattığınız bu yeni düzenle
memleketi uluslararası sermayeye ve tröstlere mahkûm ettiniz.
Siz, askerliği bin euroya kadar
düşürdünüz, maalesef, olan, yine şehit olan garibanlara, Anadolu
insanlarına oluyor. Turizmi çökerttiniz, sahillerde artık
eşekler geziyor. Para size, borç vatandaşa; lüks yaşam size,
geçim derdi vatandaşa; villalar size, gecekondular vatandaşa;
binlerce koruma size, bombalar vatandaşa. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tarımı bitirdiniz. Eskiden buğday
ihraç ediyorduk, şimdi buğdayla beraber saman ithal ediyoruz.
Paraleli bitireceğiz diye başörtülü vatandaşlarımıza
biber gazı sıktınız, dayak attırdınız.
Yandaş müteahhidin vergilerini sıfırladınız,
müteahhidi Artvinlilere tercih ettiniz.
Değerli milletvekilleri, özellikle yine AKPli
milletvekili kardeşlerime söylüyorum: Ot parasına meraları
gözden çıkardınız, ağaç parasına ormanları talan
ettirdiniz, kendi belediyenizde ekmeği karneye bağladınız.
Egedeki adalara bile sahip çıkamadınız. Diyanet
İşleri Başkanının verdiği saçma sapan fetvalarla
bu ülkenin insanlarını dininden soğuttunuz. Yargıyı kendi
döneminizde arka bahçeniz yaptınız. Uyguladığınız
yanlış politikalarla ülkemizi terör ülkesi hâline getirdiniz.
Değerli vatandaşlarım,
yaşadığınız bütün sıkıntıların
sebebi işte bu AKPdir. Sevgili vatandaşım, kredi
kartını ödeyemiyorsan sebebi AKPdir.
Sevgili çiftçi kardeşim, tarlanı
süremiyor, işleyemiyorsan sebebi AKPdir.
Sevgili esnaf kardeşim, sigorta primini,
vergini ödeyemiyorsan bunun sebebi AKPdir.
Sevgili genç kardeşim, üniversiteyi
bitirdiğin hâlde iş bulamıyorsan bunun nedeni AKPdir.
Sevgili memur kardeşim, aldığın
maaş sana yetmiyorsa bunun sebebi AKPdir.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Seçimler bitti.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bu konuşmayı
2019 seçimlerinde yap sen bence. Bundan önceki seçim bitti, 2019 seçimlerine
hazırlan, orada yap, bölgende yaparsın onu.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Değerli
işçi kardeşim, asgari ücretle çalışıyorsan,
sigortasız çalışmak zorunda kalıyorsan bunun sebebi
AKPdir. Kıdem tazminatına göz koyan AKPdir.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Seçim bitti, uyan, uyan!
Sen 1 Kasımda kalmışsın herhâlde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Zayıf bir
konuşma oldu, sen 2019da buna hazırlan.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Değerli emekli
büyüklerim, emekliliği dahi sorunsuz yaşayamıyorsan, ay sonunu
zor getiriyorsan sebebi AKPdir.
Kamyoncu kardeşim, mazot yerine 10 numara
yağ kullanmak zorunda kalıyorsan, K1 belgesinden, S plaka
uygulamasından rahatsızsan bunun nedeni AKPdir.
Değerli vatandaşım, et fiyatları
bu kadar yükseldiyse, akaryakıt fiyatları el yakıyorsa,
çarşı pazar ateş pahasıysa, sağlık paralı
hâle geldiyse, her gün şehit cenazeleri geliyorsa, eğitim sistemi
çökmüşse, işçilerin iş güvenliği kalmamışsa,
değerli vatandaşım, bunların hepsinin sebebi AKPdir. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Vatandaş 1
Kasımda hiç de öyle demedi ama ya. Sayın Konuşmacı,
vatandaş 1 Kasımda öyle demedi ama.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Tabii, AKPnin iyi
yaptığı şeyler de var, hakkınızı yemeyelim,
onları da söyleyeceğim. En iyi yaptığı iş
Hemen
gülmeye başladınız gördüğüm kadarıyla. Evet, en iyi
yaptığınız iş icra dairelerini artırmak
arkadaşlar, yeni adliye sarayları yapmak ve cezaevlerinin, evet
değerli arkadaşlar, cezaevlerinin sayısını
artırmak.
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sizin de en iyi
yaptığınız iş konuşmak.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Maalesef en iyi
yaptığınız işler de bunlar değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hedef ne şimdi,
2019da yüzde kaç alacaksınız, onu da söyle de ona göre
değerlendirelim.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
anlattığım gerekçelerle olumsuz oy vereceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Üstündağ.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Arzu
Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar bütçenin
6ncı maddesiyle ilgili konuşmak üzere söz aldıysam da ben bugün
Dünya Kadınlar Günü olması münasebetiyle kadınlarımızla
ilgili ve bizlerle ilgili konuşmak istiyorum. Çok teşekkür ederim.
Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde kadın olmak
hayatımızın her alanında var olabilmek için mücadele etmek
zorunda kalmaktır. Erkek egemenliğinden sıyrılabilme
savaşıdır. Bir yandan iş hayatında var olmaya
çalışırken bir yandan evladının ilklerini
kaçırmamak için iyi bir eş olmaya çalışmak demektir.
Nüfusun yüzde 50sinin kadın olduğu toplumumuzda maalesef yeterince
görünüyor olamamaktır. Ülkemizde kadın olmak nerede tamamlayamayacağımızı
öngördüğümüz bir mücadeleyi her anlamda sürdürmek zorunda kalmaktır.
Evde ev kadını olarak, okulda öğrenci olarak, iş
dünyasında çalışan olarak, siyasette seçilen olarak yani hayatın
her noktasında Ben de varım! diye haykırmak zorunda kalmak
demektir. Gücüne sahip çıkmak, dik durmak, acıyı
ızdıraba dönüştürmemeye çalışarak ayakta kalmayı
başarmak için çabalamaktır. Cinsiyet eşitliği
denildiğinde akıllara sadece kadının geldiği,
erkeğin cinsiyet ayrımına girmediği bir toplumda umutla
yaşamaktır kadın olmak. Aile içerisinde dengenin, düzenin, sevgi
ve şefkatin kaynağı olmak ancak önemli kararlarda erkeğin
söz hakkına saygı göstermektir kadın olmak. Çocukluğunu bir
çırpıda geride bırakıp erkenden büyümeye mecbur
olmaktır kadın olmak. Yolda bir sapığın tacizi ve
saldırısı korkusuyla yürümektir kadın olmak. Topluma
biricik evlatlar yetiştirmek için tabiri caizse saçını süpürge
etmektir aslında kadın olmak, emek harcamaktır. Evladının
başına kötü bir şey gelmeden eve gelebilmesine şükretmektir
kadın olmak. Hayatının her alanında kendi ön
yargılarını bile yıkma mücadelesidir aslında
kadın olmak. Ülkemde kadın olmak hep anlamak ama az
anlaşılmaktır aslında. Bunlara rağmen her zaman
gülümsemeyi başarabilmektir kadın olmak. Zordur kadın olmak ama
çok güzeldir kadın olmak güzelim memleketimde. Aynı zamanda yürekli
olmaktır aslında kadın olmak.
Hepimizin de hafızalarında yer alan,
içimizi yakan, bizleri nefessiz bırakan birçok kadın istismarı,
tecavüzler ve cinayetler söz konusu oldu ve ne yazık ki olmaya da devam
etmektedir. Töre ve namus cinayetleri konusunda dünyada ilk 3 sırada
bulunan ülkemizde 2010 ile 2015 yılları arasında 1.134
kadın öldürülmüştür. Kadına şiddet her gün
artmaktadır. Toplumsal ve kültürel yapımız kadına sadece
annelik, eş ve ev kadınlığı gibi geleneksel roller
atfetmektedir. Aile içi şiddete maruz bırakılan
kadınların ekonomik özgürlükleri bulunmamaktadır.
Çalışan kadınlarımız da iş yerlerinde ayrımcılık
ve gelir adaletsizliğiyle karşı karşıya
kalmaktadır maalesef.
Daha şanslı olan her kadının ve
bizlerin zor durumdaki hemcinslerimize katkı sağlamamız
gerekmektedir. Onların sesini duyurmak adına çalışmalar
yapmalıyız. Onların her yerde sesi olmalıyız. Bizler
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kadınlarımızın sesi
olmaya da devam edeceğiz. Bizler, çalışmalarımızla
birbirimize ilham vermeliyiz.
Değerli milletvekilleri, kadınlar,
ellerinin değdiği her şeyi güzelleştirmek gibi bir güce
sahiptir aslında. Daha fazla kadın yönetici olsa, daha fazla
kadın sporcu olsa, siyasette daha fazla kadın olsa çok daha
barışçıl ve sevgi dolu bir ülkede yaşıyor olurduk diye
düşünmekteyim. Aile içi şiddet, kıskançlık, aldatma
adı altında gerçekleşen kadın cinayetleri, kadın sığınmaevlerinin
yetersizliği, kadın bedeni üzerinden politika yapma ve buna benzer
birçok konu özel mesele ya da aile meselesi değil toplumun bir sorunudur
aslında.
Kadın güvenliğini sağlamak devletin
görevidir, sokakta, evde, okulda ve her yerde. Aslında tarihte Türklerde
kadın ve erkek eşit konuma sahipti. Devlet yönetiminde hakan ile
hatunun ortak karar verdiği bilinmektedir. Bir yazılı emir
yazılınca yalnızca Hakan emrediyor ki
sözleriyle
başlamak o emre boyun eğmemek için geçerli bir nedendi, Hakan ve
hatun emrediyor
demesi gerekiyordu, böylece buyruk geçerli oluyordu. Hakan
tek başına bir elçiyi kabul etmemekte, şölenlerde,
kurultaylarda, ibadetlerde, savaş ve barış meclislerinde hakan
ve hatun birlikte yer almaktaydı. Bugün Türk kadını tarihteki bu
konumundan oldukça uzaklaşmıştır. Ülke nüfusunun
yarısı kadın olmasına rağmen Türkiyede her 10
yöneticinin ancak 1i kadındır. Ülkemizde, bu kadar
başarılı kadın çalışan olmasına rağmen
siyasette ve tepe yönetimlerde oldukça az sayıda kadın yönetici
bulunmaktadır.
Gelin bir de Kurtuluş Savaşında
büyük mücadeleler veren kahraman Türk kadınlarını
hatırlayalım: Nene Hatun, Halide Onbaşı, Nezahat
Onbaşı, Şerife Bacı, Erzurumlu Kara Fatma, Halime
Çavuş ve isimlerini saymakla bitiremeyeceğim birçok kahraman Türk kadını.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün, Türk kadınına en büyük hediyesi
1926 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunudur. Kadın
ile erkek arasında eşitlik ilkesini getiren bu kanunun ardından
Türk kadınına 1930da belediye, 1933te muhtarlık ve ihtiyar
heyeti, 1934te de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar
üzerinde göklere yükselmeye layıksın
Dünyada hiçbir milletin
kadını Ben Anadolu kadınından fazla
çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekle Anadolu
kadını kadar emek verdim. diyemez
Bir toplum, bir millet erkek ve
kadın denilen 2 cins insandan meydana gelmektedir. Mümkün müdür ki, bir
toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça
diğer kısmı göklere yükselebilsin. sözleriyle de Türk
kadınına verdiği değeri, önemi net olarak ifade
etmiştir.
Bugün de Türk kadınlarımızın
yaşadıkları onca engel ve ağır sorunlara rağmen,
yaşamın her alanında başarılı olma
çabasını sürdürmekteler. Ekonomiden sanata, siyasetten spora her
geçen gün yenileri eklenen başarılı Türk kadını profili,
diğer ülkelere model olabilecek performansa sahiptir.
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
1934 yılında verilmiş olmasına rağmen, aradan geçen
seksen altı yıl gibi bir süreye rağmen, günümüz Türkiye'sinde
dahi bu temsilin tam anlamıyla sağlanmış olmadığını
görmek mümkün. Kadınların seçme hakkının artık
kanıksanmış olduğu, oy verme konusunda en az erkekler kadar
aktif olduğu ortadayken seçilme hususunda hâlâ erkeklerin çok gerisinde
oldukları muhakkaktır. Siyasi partilerin uyguladıkları
pozitif ayrımcılık ve kotalara rağmen, hâlâ modern
dünyanın çok gerisinde kalan kadınların siyasi hayatta temsil
oranını yukarı çekmek için yasaların, kararların
değil, zihinlerimizin değişmesi gerekmektedir. Gerek eğitim
gerek kariyer açısından erkeklerden daha üstün durumda pek çok
kadın var olmasına rağmen, demokrasinin diğer
ayağı seçme hakkı kullanılmasına rağmen ve
istekli olan kadınlarımıza rağmen, maalesef
istediğimiz oranda temsil söz konusu değil. Bu sayede,
kadınların seçme ve seçilme hakkı tam anlamıyla yerini bulmamaktadır
ve böylece, kadınlar ataerkil toplumun sınırları içerisine
hapsedilmeye mahkûm bırakılmaktadır. Bir ülkenin en büyük
gelişmişliğinin göstergelerinden biri kadınlara
tanınan haklardır.
Değerli milletvekilleri, daha bilinçli bir
toplum oluşturabilmek için kadınların yönetim kadrolarında
ve karar alma mekanizmalarında yer almaları zorunludur ancak
ülkemizin bu alanda eksikleri bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programının 2011 İnsani Gelişme Raporunda,
Türkiye, kadınların politik ve ekonomik hayatta yer almaları
bakımından 146 ülke arasında 77nci sırada yer
almaktadır, bu da olumsuzluk arz etmektedir. Türkiye'nin Binyıl
Kalkınma Hedefi Raporunda ise kadınların siyasete katılım
oranının 2015 yılına kadar yüzde 17 olacağı
öngörülmüştür. Siyasetin erkek egemen bir alan olarak kabul görmemesi,
kadınların bu alanda katılımlarının da
kısıtlayıcı olmaması gerekmektedir. Bugün
kadının siyasal katılımı hâlâ erkeklerle eşit
düzeye gelmemiştir. Seçilme hakkından yararlanma ve siyasal karar
mekanizmalarının çalıştırılması özellikle
gerekmektedir. Kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik
temsilleri bir başka olumsuz sonuçtur, kadın statüsü konusunda
kendini göstermektedir yine. Kadının yer almadığı
karar mekanizmaları başarısız olmaya mahkûmdur. Bir iki
istatistik vermek istiyorum. Kadınlar 3 Nisan 1930dan beri belediye
seçimlerine katılmaktalar ancak yüzde 3 oranında kadın belediye
başkanı bulunmaktadır. Bu konuda da, temsilin artması
konusunda desteklenmesi gerekmektedir.
Burada bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladık. Ben kadına şiddetin son bulduğu günleri beraber
elde edeceğimize inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, 8 Mart mücadelenin ve
emeğin günüdür. Erkek çocuklarımızın gelecekte şiddet
yanlısı olmaması, kız çocuklarımızın ise
şiddet mağduru olmaması adına önlemler almamız
gerekmektedir. Bunda da her zamanki gibi kadına, anneler olarak bizlere
büyük görevler düşmektedir. Bir sonraki 8 Marta kadar gereken önlemlerin
alınmasını ve kadına yönelik şiddetin
azalmasını umarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü tekrar
kutluyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Süreyi de olağanüstü ölçüde dikkatli kullandınız, tam
zamanında bitti.
Şahsı adına Sayın İdris
Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Artık bütçenin kapanış
konuşmasına doğru geldiğimiz bir süreci
yaşıyoruz. O nedenle, gerilimden uzak, mümkün olduğunca
olması gereken çözümle ilgili bazı hususları vurgulamak
istiyorum. Hepimiz herhâlde şunun bilincindeyiz: 78 milyonun neredeyse
tamamında büyük bir kaygı ve endişe var. Geleceğe dair,
ortak demokrasimize dair, özellikle tüm Orta Doğu coğrafyasında
yaşananlara dair hemen hemen bu sıralarda oturan bütün
milletvekillerinin de aynı kaygıyı
paylaştığını düşünüyorum.
Birçok milletvekilimiz
okumuştur, Gabriel Garcia Marquezin Kırmızı Pazartesi
romanı var. Roman, bir küçük kasabada işlenecek bir cinayetle
başlar. Bütün kurgu, o roman içerisinde bütün toplumun o cinayeti
konuşmasına rağmen, sofrada, sokakta, ticarette herkesin tek
gündemi o olmasına rağmen oluşan toplumsal duyarsızlık
üzerinden o cinayete engel olamamakla neticelenir.
Maalesef, ülkemizin bugün
içerisinde bulunduğu durumu görünce de âdeta göz göre göre hepimizi
bekleyen bir cinayeti tartışıyoruz algısına
kapılıyoruz. Oysa ki her birimize düşen buradan bir
çıkış noktasıyla ilgili belli şeyleri mutlaka hayata
geçirmek olmalı. Siyasetin önemi, Meclisin önemi, siyasi partilerin önemi
de zaten buradan geçiyor. Maalesef en temel sorunlarımızda bile çözüm
artık pamuk ipliğine bağlı bir noktada duruyor. Pamuk
ipliğinin kopması durumunda bir çözümün gelişebileceğine
inanmış olsak her birimiz bu sorumluluğu yerine getirmek için bu
kadar çırpınmayız. Ama biliyoruz ki o pamuktan yapılmış
iplik koptuğu zaman, herkesin birbirini boğazlaması için, birbirini
öldürmesi için gereğinden fazla zaman olacak. O nedenle, o zamana müsaade
etmeden her birimizin o ipe sıkı sıkıya sarılması
ve onu gözü gibi koruması gerekiyor.
Biz şuna
inanıyoruz: Hepimiz aynı gemideyiz yani burada bulunan vekiller de,
onların temsil ettiği toplumsal kesimler de aynı gemideler. O
gemi batınca birimiz kurtulmayacak, birimiz zevküsefa içerisinde
yaşamayacağız; ya hep beraber batacağız ya da hep
beraber o gemiyi mutlaka bir düzlüğe kavuşturacağız. Usta
kaptanlar da -Karadenizli vekillerimiz burada- fırtınalı
denizlerde belli olur. Sakin denizde, durgun denizde herkes usta kaptan
olduğunu iddia eder ama maharet odur ki fırtınanın sert
olduğu dönemlerde o gemiyi esenliğe kavuşturacak
manevraları yapabilmektir.
Şimdi, özellikle bu içinden
geçtiğimiz süreç içerisinde halkımız o geminin
kaptanlığını size vermiş. İktidar partisi olarak
sizin, özellikle bu fırtınalı dönemde o usta manevraları
yapma noktasında mutlaka bir çözümü buraya getirmenizin gerekli
olduğu kanaatindeyim.
Ahmet Altanın çok güzel
bir benzetmesi vardır, daha önce de bu kürsüde hep söylemiştim: Bizim
ülkemizi, adaleleri müsait, fiziği, kondisyonu müsait, zihinsel olarak da
ona şartlanmış müthiş bir 100 metre koşucusu olarak
değerlendirir ama o 100 metre koşucusunun, o atletin karnında,
midesinde derin bir sancı, derin bir kramp vardır ve o derin kramptan
dolayı da o atlet, iki büklüm bir şekilde, o koşuyu maalesef
koşamamanın ıstırabını yaşar. Burada dile
getirdiğimiz şeyler, o krampın bir an önce giderilmesi ve
ülkemizin hak ettiği o maratonun, o koşunun mutlaka
koşulmasıyla ilgilidir.
Biz, Orta Doğu halklar
mahallesinde yaşadığımıza inanıyoruz. O
mahallede, şu anda, dışarıdan müdahalelerle maalesef her ev
birbiriyle kavgalı ve yine o müdahalelerle de -bırakın her evin birbiriyle
kavgalı olmasını- her evin içerisindeki halklar birbiriyle
kavgalı. Bütün çağrılarımız, kendi evimizin
içerisindeki o kavgayı bitirip kendi mahallemizin içerisindeki o
kavganın bitmesine bir an önce katkı sunmak olmalı diye
düşünüyoruz.
O nedenle, buralarda
birbirimize laf yetiştirme, birbirimize cevap yetiştirme, birbirimizi
siyaseten farklı noktalarda konumlandırma noktasında her siyasi
partide çok maharetli olan vekil arkadaşlarımız var ama bu
perspektif üzerinden bir çözümü önceleyen, bir çözümü arayan ve o konuda da
vicdanı sızlayan birçok milletvekilinin de olduğuna
inanıyoruz. Maharet, birbirine laf yetiştirmekte değil, o vicdan
sızısıyla bir çözümü bulabilmektedir diyorum.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Şahsı adına
ikinci konuşmacı, Ahmet Sami Ceylan, Çorum Milletvekili.
Sayın Ceylan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AHMET SAMİ CEYLAN
(Çorum) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, 2014 Yılı Merkezi Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Bu arada, tabii, bugün 8 Mart Kadınlar Günü
hasebiyle de değerli kadınlarımızın 8 Mart
Kadınlar Gününü kutluyorum, tebrik ediyorum.
Tabii, bugün diğer
arkadaşlarımız da aynı şekilde 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutlarken de maalesef, bir milletvekilinin burada
kadınlarımız için, özellikle de 2 değerli
bakanımız için sarf ettiği sözler
Grup başkan vekilimiz de
değindi ama gerçekten o arkadaşımızı tebrik ediyorum,
çünkü psikolojisindeki, aklının arkasındaki,
bilinçaltındaki kavramı bugün burada açıkladığı
için kendisini tebrik ediyorum, yakışanı da buydu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Her seferinde kadın
haklarından bahsedenler, her seferinde emekçi
kadınlarımız diye bahsedenler, maalesef, bugün gerçek yüzlerini
ortaya koydular; onları da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
iktidar olduğumuz on dört yıldır süregelen, problem çözen bir
anlayışla Türkiyenin demokratikleşmesi ve kalkınması
için çalıştık. Milletimizin çizdiği rotada milletimizle
birlikte yürüdük. Milletimizi kuşatan, onun dertleriyle dertlenen,
hassasiyetlerini benimseyen, gönül dilini esas alan, Türkiyenin menfaatini,
selametini ve istikbalini her şeyin üstünde tutan bir anlayışla
hizmet ettik. Çözülemez gibi görünen sorunları çözmek, Türkiyenin
ayağına âdeta pranga olan meseleleri aşmak, hayal gibi görünen
hedefleri gerçekleştirmek, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve
kardeşliğimizi pekiştirmek için çalıştık.
Değerli kardeşlerim, elhamdülillah, bunların hepsini de
başardık. Bu süreçte hiçbir kesimi ötekileştirmedik, tam aksine
farklılıkların, özgürlüklerin, bireysel tercihlerin, her türlü
demokratik tepkinin güvencesi olduk. Biz bu topraklarda diline, dinine,
ırkına bakmadan renklerin kardeşliğini savunduk.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Ama mezhebine
bakıyorsunuz!
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) Düsturumuz,
Şeyh Edebalinin söylediği üzere İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. düsturudur.
Değerli milletvekili kardeşlerim, tabii,
on dört yılda yaptıklarımızı burada anlatsak haftalar,
günler, aylar yetişmez ama birkaç konuya da son olarak değinmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 6 Mart Pazar
günü İstanbulda 59 metre genişliğinde, aynı zamanda da
üzerinde raylı sistemin olduğu dünyanın en büyük asma köprüsünün
son kaynağını Sayın Cumhurbaşkanımızla
birlikte Başbakanımız ve Bakanımız atarken
Maalesef,
yine belirli düşünceler, aradan cümlenin birini cımbızla çekerek
Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında burada
eleştirilerde bulundular. Ama bunları unutmasın bu
arkadaşlarımız: Bu AK PARTİ milletin bağrından
çıktı, AK PARTİnin tabelasını milletimiz astı
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanı da bu milletimiz bir kere bağrına bastı,
bundan sonra da necip Türk milleti devamlı sahip çıkacak ve
bağrına basacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli kardeşlerim, hani biraz önce
arkadaşımız Bunları AK PARTİ yaptı,
şunları AK PARTİ yaptı. diyor ya güya, sözüm ona
Ben de
bir iki şey söyleyeceğim: Bakın, AK PARTİ ne yaptı,
biliyor musunuz? Uzaya kendi uydumuzu da AK PARTİ gönderdi, bunu da
söyleyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Japonyadan,
değil mi? Japon malı.
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) ATAK
helikopterini de AK PARTİ yaptı, kendi millî tankımızı
da AK PARTİ yaptı. Hani emekçi diyorsunuz ya, emekçileri, işçi
kardeşlerimizi SSK hastane kuyruklarından kurtaran da AK PARTİ;
bunu da söyleyin, bunu da AK PARTİ yaptı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Aynı şekilde Cottarelliyi tanıyor
musunuz, Cottarelliyi? Unuttunuz mu? Cottarelliyi siz unutmuş
olabilirsiniz ama Türk milleti Cottarelliyi unutmadı, 1 Kasımda da
gösterdi onu.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Rıza
Zarrabı hatırladın mı? Rıza Zarrabı
hatırlıyor musun? Rızayı tanıyor musun,
Rızayı?
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) Bir Cottarelli
vardı, ben söyleyeyim, hatırlatayım. IMFnin masa şefi,
Türkiye masa şefi, her geldiğinde talimatlar verirdi. Bunları da
söyleyin, cesaretiniz varsa çıkın söyleyin. Bu Değerli
Bakanımız o zaman bürokrattı, IMFye borcu bitirirken bu
Değerli Bakanımız bürokrattı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onu da söyleyin; hani doğruları
burada söylüyorsunuz ya, hani gerçekleri burada söylüyorsunuz ya hadi
çıkın onu da söyleyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Borcu 4e
katladınız.
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) İşçi
diyorsunuz ya, emekçi diyorsunuz ya emekçiyi ilaç kuyruğundan kurtaran
da AK PARTİydi, onu söyleyin, söyleyemiyorsunuz tabii.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Antidepresan
da veren AK PARTİydi.
AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) IMFye borcu
bitirirken yine bu Bakanımız Müsteşar olarak görevdeydi, onu da
söyleyin.
Hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ceylan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından bir hususu
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanaklara geçmesi açısından bir hususu ifade edeyim: Sayın
hatip bir milletvekilimize atfen, yapmış olduğu konuşma
üzerinden, bilinçaltında kadına değer vermeyen bir
bakış açısı ortaya koymaya çalıştı. Oysa ki
sayın hatibimizin konuşmasında, özellikle Kabine içerisinde daha
fazla sayıda kadın milletvekilinin görev alması gerektiği
ve daha kritik, önemli bakanlıklarda da mutlaka kadın
arkadaşların olması gerektiğiyle ilgili bir vurguydu.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı önemli değil mi?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) İncik boncuk ne
demek ya?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bunun bu
şekilde anlaşılması gerekiyor. Bu bizim hem bilincimizde
hem bilinçaltımızda son derece net olan bir husus.
BAŞKAN Teşekkür ederim, tutanaklara
geçmiştir Sayın Baluken.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ceylan
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Sayın
Başkan, biraz önce
Tutanaklara geçmesi için söylüyorum, tutanaklardan
aldığım notu aynen okuyorum: Bakanlar Kurulunda 2 kadın
var. Affedersiniz, 2 hanım var çünkü hanım dersiniz, bu 2
hanım da incik boncuk işleriyle uğraşan
bakanlıklarda.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Ceylan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yazıklar
olsun!
SALİH CORA (Trabzon) Yazıklar olsun!
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Kadının yaptığı işi küçültme bu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Özür dilesin
Sayın Başkanım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) 8 Martta tarihe
geçti bu cümle.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Özür dilesin, kaba ve
kırıcı konuşmuştur.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ceylan, buyurun.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Gerçekten sözleri
çarpıtarak kaba ve kırıcı konuşmuştur sayın
grup başkan vekili, iki dakika söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan, bakınız,
şimdi, Sayın Baluken sizin konuşmanıza atfen bir
açıklamada bulundu. Ben açıklamasında 69uncu madde çerçevesinde
herhangi bir husus görmedim, bir sataşma yok, olsa tereddütsüz veririm.
Siz de Sayın Balukenin açıklamasına yönelik olarak
tutanaklardan ilgili sayın milletvekilinin cümlelerini okudunuz, o da
tutanaklara geçti.
Teşekkür ederim Sayın Ceylan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yine tutanaklara geçmesi açısından ifade
edeyim: Grubumuz adına konuşan sayın milletvekili
arkadaşımız AKP Grubunun kadına bakış
açısı üzerinden bir hanım tanımlaması yapmıştır,
o tanım da doğru olmamıştır, yapmış
olduğu işlerle ilgili yaptığı atfın da doğru
olmadığı kanaatindeyiz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Hah! Onu
diyeceksin işte.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
nedenle, bu iki kadın arkadaşımızın Bakanlık
görevinde yapmış olduğu işlere de değer biçmekle
beraber, daha fazla sayıda kadın arkadaşın daha önemli ve
kritik bakanlıklarda da görev almasıyla ilgili isteğimizi bir
kez daha vurgulamak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Açıklığa kavuşmuştur,
tutanaklara geçmiştir.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğim. Sorulara başlıyorum.
İlk soru, Sayın Tüm.
Buyurun Sayın Tüm.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Balıkesir Kepsut ilçesi
Nusrat Tren İstasyonunu beş altı yıldır Ankara
istikametine kapalıdır, hatta iyileştirme
yapılacağı gerekçesiyle yolcu taşımacılığı
yapılmamaktadır ancak aynı hatta Devlet
Demiryollarının yük taşımacılığı devam
etmektedir. Bölge halkı bu durumdan mağdurdur. Başta Kepsut ve
Dursunbey olmak üzere, Balıkesir-Ankara istikametinde yolculuk yapmak
isteyen halkımız mağdur edilmiştir. Acilen, Hükûmetten
soruna çözüm beklemektedir.
Balıkesire yüksek hızlı tren gelecek
mi? 2016 yatırım bütçesinde var mıdır yoksa
yatırım programına almayı düşünüyor musunuz?
Ayrıyeten, Roman
vatandaşlarımıza bütçede pay ayırdınız mı?
Eğitim, istihdam ve barınma sorunlarını çözecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
Hükûmet ve iktidar mensupları her konuşmalarında duble yol
yapmakla övünüyorlar, bunu gündeme getiriyorlar. Amasya-Çorum kara yolu 90
kilometre, Tokat kavşağı ile Mecitözü kavşağı
arasındaki 55 kilometrelik bölüm tek şeritli yol, ayrıca serpme
asfalt dediğimiz dar bir yol ve sık kazaların meydana
geldiği bir yol. Sayın Bakan, 2016 yılında, bu sene bu
yolun duble yol olarak yapılması planlanmış mıdır?
Şayet planlanmamışsa Amasya halkı adına talebimiz
2016da bu yolun 55 kilometrelik bölümünün duble yol olarak
yapılmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Durmaz
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Erbaa merkez, Çalkara, Hacıpazarı,
Değirmenli, Aşağıçandır, Bölücek, Tepekışla
köylerinin 2009dan bu yana istimlak bedelleri ödenmemektedir. 2016
yılı bütçesinin şekillendiği bu dönemde bu köylülerin
mağduriyeti giderilecek midir?
İkinci sorum: Sayın
Başbakanımız Tokat Cumhuriyet Meydanında 2016
yılında Tokata havaalanı ve hızlı tren sözü
vermişti. Bununla ilgili programa alınma ve ödeneği
ayrıldı mı?
Yine, Tokat Sigara Fabrikası özelleştirme
kapsamında özelleştirildi. Fabrika kapanmayacak. dendi, fabrika
kapatıldı. Fabrika yerleri birinci sınıf tarım
arazisidir, istimlak edilirken buraya bir üretim için fabrika
kurulacağı, insanların ve iş gücünün istihdam
edileceği söyleniyordu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaşar
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkanım, bugün yaşadıklarımızı bir
özetlersek diye başlayacaktım. Bir bütçenin sonuna geldik ama genel
tabloyu değerlendirdiğimizde, anlaşılan, Türkiyenin bir
numaralı meselesi seviye meselesidir. Diğer bütün meseleler bu büyük
meselenin yanında talidir. Seviye düşük kalite tarafından
hayattan kovulur. Sadece adap değil, zekâ hadlerini dahi umursamayan bir
polemik şehveti ve aklına geleni söylemenin hiçbir müeyyideye tabi
olmadığı bir konuşma düzenine hapsolmuş bulunuyoruz.
Bu, hepimizin ortak sorunudur. Manzaramız, her sabah silinmiş bir
hafızayla güne başlayıp hangi saftan hücuma memur edilmişse
oradan yürüyen irili ufaklı toplulukların racon kestiği bir
memleket
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İki gündür 2016 bütçesinde tarıma
ayırdığınız 11,7 milyar lira cari harcamayı,
personel harcamaları da dâhil olmak üzere 15,2 milyar liraya çıkarmak
için iyi bir kaynak ayırdığınızı söylüyorsunuz.
Hadi buna bir şey demiyoruz ama bizden kopya çektiğiniz gübre ve
yemde KDVyi sıfırlamak suretiyle 2,4 milyar lira daha çiftçiye
destek sağladığınızı söylüyorsunuz ya, çok komik
oluyorsunuz. Gübre ve yem fiyatlarında hiçbir değişiklik
olmamıştır, hatta süt fiyatları düşmesine rağmen
yem fiyatları artmıştır. Daha bugün fiyatları
aldım. O zaman, 2,4 milyar lira ayırdığınız
kaynak kime gitmiştir, bunu soruyorum.
İkinci sorum: Vergi affı
çıkarıldı, kaç mükellef bunları ödemedi? Tahsilat
oranı kaç? 5 defa vergi affı çıkardınız, 2002den bu
yana.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel...
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, 13 Mart Pazar günü 2016 yükseköğrenime geçiş
sınavına 2 milyonu aşkın adayın katılması
bekleniyor. Öncelikle, bu vesileyle, arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum, öğrenci kardeşlerime. Sokağa
çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde binlerce öğrenci
için bu yıl kayıp yıl olacak.
Şimdi, Sayın Bakana sormak istiyorum:
Eğitim hakkından mahrum kalan bu öğrencilerin
mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik ne gibi önlemler aldınız?
Bununla birlikte, 4+4+4 eğitim sisteminin
değiştirileceğine yönelik birtakım söylentiler
öğrenciler ve velileri yeni bir endişe sarmalının içine
atmıştır. On üç yılda 12 kez eğitim sisteminde
değişiklik yapan ve 5 bakan değiştiren
iktidarınız öğrenci ve öğretmenleri kobay olarak
kullanmaktan sıkılmadı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıgüzel.
Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı olarak, pazar günü sınava girecek
öğrencilerimize başarılar diliyoruz.
Cevaplar için Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Tüm, Balıkesirdeki yük
taşımacılığına ilişkin olarak bir soru
sordular. Eğer kendileri uygun görürlerse, ilgili bakanlıktan,
Ulaştırma Bakanlığından detayları öğrenip
kendilerine yazılı olarak cevap vermek isterim.
Roman vatandaşlarımıza dönük olarak
bütçeden bir kaynak ayırdınız mı? şeklinde bir
soruları oldu. Tabii ki biz bütçeden kaynağı bütün
vatandaşlarımıza ayırıyoruz ama Roman
vatandaşlarımıza
MEHMET TÜM (Balıkesir) Çok mağdur
durumdalar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
dönük olarak seçim beyannamemizde de, Hükûmet eylem planımızda da
hem sosyal sorunlarının hem de ekonomik sorunlarının
giderilmesi anlamında kapsamlı bir çalışma
yapacağımızı ifade etmiştik,
çalışmalarımız bu meyanda devam ediyor, inşallah
yakında bu kapsamdaki çalışmaları sizlerle
paylaşırız.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Bütçede pay
ayırdınız mı bütçede?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Bütün vatandaşlarımıza daha fazla eğitim, daha kaliteli
eğitim, daha iyi barınma koşulları, TOKİden Roman
vatandaşlarımıza uygun koşullarla konut edindirmeyle ilgili
çalışmaları yürütüyoruz; hep beraber istişare eder, nerede
ne gerekiyorsa yardımcı oluruz.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Bütçede pay
ayırdınız mı Sayın Bakan? Bütçede pay
ayırdınız mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Yani, bütçeyi yaparken Şu parayı şu
vatandaşlarımıza ayırıyoruz, bu
vatandaşlarımıza ayırıyoruz. diye bir şey yok.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Ama bu
vatandaşlar mağdur durumda, çadırda yaşıyorlar
Sayın Bakan, zor durumdalar bunlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Bütün mağdur vatandaşlarımız neredeyse AK PARTİ bugüne
kadar orada olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Tuncerin bu Amasya-Çorum kara yolu
yapımıyla ilgili bir soruları oldu. Sanıyorum,
Karayolları Genel Müdürlüğü bu konuyla ilgili ihale
çalışmalarını belli bir aşamaya getirmiş, bu konuda
ben Karayolları Genel Müdürlüğünden de, Ulaştırma
Bakanlığımızdan da daha detaylı bilgi alır,
sizlerle paylaşırım.
Biliyorsunuz, 2002 yılında duble yol
dediğimiz zaman yaklaşık sadece 6 ilde olan bir yol biçimiydi,
şu anda 75 ilimizde bölünmüş yol var, kilometre olarak da uzunluğunu
yaklaşık 3 kat artırdık. Bu duble yol yapımına
aynen devam ediyoruz. İnşallah, bütün yollarımızda
Eski
zamanda bildiğimiz, alıştığımız ama hiçbir
zaman için hoşnut olmadığımız o yollardan bu
Türkiyeyi kurtaracağız.
Sayın Durmaz, köylülerin istimlak bedellerinin
ödenmediğini söyledi. Ama, kurumunu alamadım Sayın Durmaz,
eğer hangi kurum olduğunu söylerseniz onu da ilgili kurumdan
araştırıp size bilgi veririz.
KADİM DURMAZ (Tokat) Karayolları
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Karayolları. Tamam, arkadaşlarımız o konuyu da
Karayolları Genel Müdürlüğünden bilgi olarak alırlar, biz de
sizlerle paylaşırız.
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Bakanım,
havaalanı ile hızlı trenimiz vardı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
O konularla da ilgili Kalkınma Bakanlığımızdan,
Ulaştırma Bakanlığımızdan gerekli bilgileri
alır, sizlerle paylaşırız.
Tarımsal destekler konusunda hani Çok komik
oluyorsunuz. diye bir değerlendirme yapıldı ama böyle bir
değerlendirme
Hani, deseniz ki: Ya, bu kadar hizmet yaptınız
çok oluyorsunuz. daha doğru olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama bu kadar güzel hizmetler yapıyoruz. Yani,
bunlardan hepimizin de memnuniyet duyması lazım.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Hizmetler çiftçiye
gitmiyor ama.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Tarım kesimine bu dönemde önemli destekler verilmiştir. Yem ve
gübredeki katma değer vergisi indirimi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi
olarak sizin de bir fikriniz olabilir, sizin de taahhüdünüz olabilir; buna
saygı duyarım. Şu anda bunu tartışmak yerine,
tarım desteklerini nasıl daha iyi artırabiliriz, tarımda
çalışan vatandaşlarımızın refahını
nasıl daha iyi artırabiliriz, onun gayreti içerisinde olmamız gerekir.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Bize
sorsaydınız söylerdik, bize sormadınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Geçen sene bir Yeniden Yapılandırma Kanunu çıkardık, hani
vergi affı kanunu olarak ifade ettiniz ama Yeniden
Yapılandırma Kanunu çıkardık. Yanlış hatırlamıyorsam
4,7 milyon vatandaşımız bundan yararlandı. Uygulanmaya devam
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İnşallah, ödeme güçlüğü içinde olan
vatandaşlarımıza, geçen sene ağustosta
yaptığımız bu Yeniden Yapılandırma Kanunu da
önemli bir kolaylık sağlamış olacak.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Tahsilat
oranını sorduk, tahsilat.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Adıgüzel, ÖSYM sınavıyla ilgili bir soru sordular.
Ben de bu fırsattan istifade ederek, pazar günü sınava girecek bütün
öğrencilerimize kalben başarılar diliyorum, inşallah
hepsine Allah gönlüne göre yer versin, güzel bir sınav geçsin ve güzel
yerleri kazansınlar. Gençler bizim geleceğimiz.
Bu belirttiğiniz sorunlarla ilgili olarak Millî
Eğitim Bakanlığımızla da gerekli konuşmaları
yaparım ama Millî Eğitim Bakanımızın bu konularda ne
kadar hassas olduğunu biliyorum. Gerçekten, gençlerimizin eğitimlerinde
bir eksiklik olmaması için her türlü tedbiri Millî Eğitim Bakanlığımız
aldı, almaya da devam edecek.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde siyasi parti
grupları ve şahısları adına söz talepleri vardır,
onları karşılayacağım.
İlk söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Saadet Becerekliye ait.
Buyurun Sayın Becerekli. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Sayın
Başkanım, bu konuda sadece AKP konuşmalı bence(!)
HDP GRUBU ADINA SAADET BECEREKLİ (Batman)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşülmekte olan 2016 bütçe
tasarısı üzerine partimizin görüşlerini ifade edeceğim.
Hükûmetin politik yaklaşımını
ortaya koyan 2016 bütçesi, daha önceki yıllarda olduğu gibi,
sermayeyi gözeten, savaş, rant ve yoksulluk bütçesi olup özü
itibarıyla da cinsiyetçi bir bütçe özelliği
taşımaktadır.
Hükûmetin bütçeyi demokratik
katılımcılıktan uzak bir şekilde toplumun tüm
kesimlerinin müzakere ve onay süreçlerine dahiliyetine olanak vermeden
oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
2016 bütçesi oluşturulurken kadın
bakış açısı, kadın özgürlük çizgisi gözetilmeden
yapılmış, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme
yapılmamıştır. Kadınların sosyal, siyasal,
kültürel ve ekonomik alanda karşılaştıkları
ayrımcılığı gidermekten uzak olan bu bütçede temel
hedefin kadının aile içinde daha fazla
konumlandırılması olduğu açıktır.
Kadınların çalışma yaşamına esnek ve güvencesiz
istihdamla katılmaları amaçlanmıştır. Sermayenin ve
özel sektörün çıkarlarını önceleyen bir yaklaşımla
hazırlanmış bu bütçe nedeniyle kadınlar kamusal alanda hizmetlerden
gittikçe daha az yararlanır olacaktır.
Açıktır ki 2016 bütçesi savunma ve
güvenlik birimlerine ayrılan paydan dolayı bir savaş bütçesi
özelliği taşımaktadır. Hukuksuz ve antidemokratik
yöntemlerle, insanların yaşam hakkı başta olmak üzere her
türlü hak ihlalini yapan Hükûmet, maalesef, bütçeyi de bu esasla
hazırlamıştır. Güvenlik adı altında
yapılan harcamalar, şiddeti ve çatışmaları
derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Aynı
zamanda kadına yönelik sistemli şiddeti, tacizi, tecavüzü de
beraberinde getirecektir.
Orta Doğuda yürütülen kirli savaş
politikaları sonucu oluşan kaos ortamından kaçarak ülkemize göç
etmek zorunda kalmış, kamplarda ya da kamp dışında
kadın mülteciler, çalışma hakkının tam anlamıyla
tanınmaması, cinsel istismara ve saldırıya karşı
koruyucu mekanizmaların bulunmaması, sosyal
dışlanmanın olumsuz etkilerinin doğrudan hedefi
bulunmaktadırlar. Beslenme, barınma, psikolojik destek, eğitim,
sağlık ve sosyal hizmet ihtiyaçları
karşılanmadığı ve bu hak ve ihtiyaçlar bütünlüklü bir
biçimde ele alınmadığı için son derece kötü
çalışma ve yaşam koşullarına mahkûm edilmiş
durumdadırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı idari teşkilatı tarafından ilk
kez 2013-2017 Stratejik Planında kurum bünyesinde kadınların
çalışma hayatındaki sorunlarına ilişkin
duyarlılığı ve farkındalığı
artırmayı gözetmek ilkesine yer verilmiş olmasına
karşın, bu ilke şimdiye kadar göz ardı edilmiştir.
AKP Hükûmeti kadını bir birey olarak
değil, ailenin bir unsuru olarak konumlandırmakta, tüm düzenlemeleri
buna göre yapmaktadır. Bu yaklaşımı 2010 yılında
kadın adını bakanlıktan çıkararak bir kez daha
göstermiştir. 2016 yılı bütçesinde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı olarak yeniden yapılandırılan
bakanlığa ayrılan kaynaklar kadına yönelik şiddete,
düşük ücrete ve güvencesiz çalışma, istihdam, kamusal hizmetlere
erişimde ayrımcılık ve benzeri temel ihtiyaçlarına
gerekli çözüm üretme politikalarını hayata geçirmek yerine büyük
kısmı sosyal yardımlar için tahsis edilmiştir. Hükûmet her
ay binlerce kadına evde çocuk, yaşlı, engelli bakımı
nedeniyle ücret ödemektedir. Bir çeşit aldatmaca olan bu yöntemle hem
kadın istihdamı yüksek gösterilmekte hem sosyal
bağımlılık mekanizması oluşturulmakta hem de
kadın ev içinde denetimden ve güvenceden uzak çalıştırılmaktadır.
Dolayısıyla kadın emeği yine yok sayılmış,
ev emekçisi kadınlar, ev işçisi kadınlar yine görmezden
gelinmiştir.
2016 yılının hemen başında
Meclisten geçirilen torba yasayla getirilen düzenlemelerle yarı
zamanlı, esnek ve güvencesiz çalışmanın kadınlar
üzerinde yaygınlaştırılması hedeflenmiştir.
Doğum, annelik gerekçesine dayanılarak yapılan düzenlemelerle
kadını aile içinde konumlandırma ve güvencesiz çalışmayı
kadınlardan başlayarak temel çalışma biçimi hâline getirme
politikasında bir adım daha atılmıştır.
Ayrıca, son dönemde gündemleştirilen, işçilerin kıdem
tazminatının kaldırılması, fona devredilmesi, 657
sayılı Yasada kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan
kaldıracak yönde değişiklik yapılması
konularının en çok kadın emekçileri olumsuz etkileyeceği
açıktır.
Hükûmetin kadına bakış
açısını maalesef ki çok iyi biliyoruz. Bu bakışın
bir sonucu olarak her ne kadar mevcut iktidar kadına karşı
şiddet ve kadın cinayetlerindeki artışı inkâr etme
eğilimi içinde olsa da hemen her gün bir kadının
katledildiği, daha fazlasının da değişik biçimlerde ve
oranlarda şiddete uğradığı, kadının toplum
içindeki konumunu iyileştirmek yerine daha da kötü bir hâle geldiği bir
ülke gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Kadına
yönelik erkek şiddeti karşısında hukuk sisteminin
yetersizlikleri yanında, maalesef, gereken yaptırımların da
uygulanmadığına; hatta özelde mahkemelerin, genelde ise devletin
bu konudaki tutumunun caydırıcı olmaktan çok teşvik edici olduğuna,
katilleri hafifletici nedenlerle ceza almaktan koruduğuna üzülerek
tanık oluyoruz. Kadına yönelik şiddetin sadece cezai
yaptırımlarla önlenemeyeceği, toplumun, erkeğin ve devletin
bu temelde kapsamlı bir dönüşüm geçirmesi gerektiği
ortadadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her
yıl kutlanmaktadır. Kadınların uzun süreli mücadelesinin
bir kazanımı olan bu önemli gün, biz kadınların eril
sisteme, savaşa, şiddete ve her türlü baskı, sömürüye
karşı barış, hak ve özgürlükler taleplerimizi dile getirmek
için alanlara çıktığımız gündür.
Tarihçesinden bahsetmek yerine, çetin mücadelelerle
kazanılmış bu günün ülkemizde nasıl
karşılandığından bahsetmek istiyorum. Ülkemizde 8 Mart
yasaklanmalarla karşılandı ne yazık ki bu yıl da.
Evet, pek çok yerde yasaklandı. Ben Batmandayken de
barışçıl bir kadın mitingi yapmayı hedeflemiştik
ama ne yazık ki son gün, cumartesi yapacağımız mitinge,
Batman Valiliği, cuma günü, son saatlerde olmaz diyerek çeşitli
nedenlerle reddetti. Urfa Valiliği 5-8 Mart tarihlerinde eylem,
yürüyüş, stant açma gibi her türlü 8 Mart etkinliğinin yasak
olduğunu; Ankara Valiliği ve Ankara Emniyet Müdürlüğü de
yürüyüş güzergâhının yasal olmadığı gerekçesiyle
8 Mart mitinginin engelleneceğini duyurdu. İstanbul Valiliği ise
23 Şubatta miting için başvuran İstanbul 8 Mart Kadın
Platformuna 4 Mart Cuma günü yani 8 Marttan önceki son iş gününde,
Kadıköyün miting alanı olmadığını bahane ederek
8 Mart mitingine izin vermedi.
Biz sabahtan beri hep
birlikte, siyasi parti ayrımı gözetmeden birbirimizin 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladık ve gerçekten ben bu konuda kendimi çok iyi
hissettim, çok mutlu hissettim ama tekrar sormak istiyorum
8 Martı
yasaklamak, aklımıza, Hükûmetin, AKP Hükûmetinin kadının
kendisinden ve yasak tanımayan direncinden korktuğunu getiriyor. 8
Martı yasaklamak, AKP Hükûmetinin kadınları susturmaya, boyun
eğdirmeye, diz çöktürmeye yönelik politikalarından sadece biridir
diye düşünüyoruz.
2013 Nevruzunda Sayın
Abdullah Öcalanın mektubuyla başlayan ve müzakere aşamasına
geçmek üzere olan barış sürecini, yakalanan bir tarihî
fırsatı bir anda yok sayması, içte ve dışta devlet
aklından uzak politikaları uygulamaya koyması ve temmuz
ayından itibaren bölgede halka yönelik şiddet girişimleri bizi
savaş gerçekliğine hiç olmadığımız kadar
yaklaştırmıştır. Başta Silopi, Cizre ve Sur olmak
üzere pek çok yerde ağır vahşet uygulanmış ve
şehirler yakılmıştır. Bugün hâlâ Cizrede vahşi
şekilde katledilen ve tanınmaz hâle getirilen cenazelerin bir
kısmının kimliği belirlenememiştir.
Daha önce de belirttim,
dünyanın her yerinde savaş ve çatışmalı ortamdan
etkilenen kadınlar ve çocuklardır. Temmuz ayından beri AKP
Hükûmetinin yürüttüğü özel savaş konsepti bugüne kadar 95i çocuk,
94ü kadın olmak üzere toplamda 568 sivilin yaşamını
yitirmesine neden oldu ki bu sayı kimlikleri belli olanlardır.
Silopide sokağa
çıkma yasağı sırasında katledilen Taybet
İnanın cansız bedeni ancak yedi gün sonra
alınabilmişti sokak ortasından. Cizre ve Surda katledilen
kadın bedenleri çıplak bir şekilde teşhir edilmişti.
Ki buna ben inanıyorum ki sabahtan beri birbirimizin 8 Martını
kutladığımız kadın arkadaşların da
karşı durması, karşı gelmesi gerektiğini ifade
etmek istiyorum. Savaşların kararını erkek egemen sistem
verir ancak savaş kadınlar için sadece şiddet, ölüm,
yıkım, tecavüz, göç ve yoksulluktur. Bu nedenle, toplumsal
barışı inşa etmek için sahip oldukları güç ve birikim,
barış için mücadelelerini ve sözlerini söyledikleri bir gün olan 8 Mart
Gününü yasaklamak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAADET BECEREKLİ (Devamla) Bitiriyorum
Başkan.
BAŞKAN Sayın Becerekli, normalde ek süre
uygulamamız yok ama bugün Dünya Kadınlar Günü olduğu için size
ek süre vereceğim efendim.
Buyurun.
SAADET BECEREKLİ (Devamla) Teşekkür ederim,
bitiriyorum.
8 Martı yasaklamak savaşta
ısrarın bir kanıtıdır. Önümüzdeki Suriye örneğini
iyi tahlil edersek savaştan kimseye hayır gelmeyeceğini
görebiliriz. Bizler, her koşulda, söz konusu savaş ve katliam
politikalarını uygulayanların karşısında durmaya
devam edeceğiz. Bilinmelidir ki Türkiye halkları uygulamaya konulan
bu kirli savaş politikalarını çok iyi görmektedir.
İnanıyorum ki nihayetinde kuyuya atılmış bir
taşı çıkarmak için ülkece o karanlık kuyuya
inmeyeceğiz diye düşünüyorum.
Sözlerimi bitirirken bir kez daha, Parlamentoda
bulunan arkadaşları saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Becerekli.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.54
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Mustafa AÇIKGÖZ
(Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet yerinde.
Siyasi parti grupları adına söz verme
işlemine devam ediyorum.
İkinci sırada Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Başkan, öncelikle bir sitemimi söyleyeyim. Konuşma
sırası bana gelince on dakika ara verdiniz. Gün 8inden 9una döndü.
Dolayısıyla, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de bitmiş oldu ama
ben yine de Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum. Mor kravat takmıştım,
kurdelem de vardı ama 9 Mart oldu şimdi.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, Dünya
Kadınlar Gününü bir güne sığdıramayız, bir güne
sığmayacak kadar önemlidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet.
Değerli
arkadaşlar, kadınlarla ilgili fotoğraflar
toplamıştım, onları gösterip kayıtlara girmesini
istiyorum. Evet, kutluyoruz ama gerçekten kadınlar bunu kutlayabildi mi
yakın zamanda? Erkek şiddetinin daha ötesinde Hükûmet
politikalarının, bu politikaların yarattığı
ağır bir şiddet vardı kadınlar üzerinde. Şu
fotoğraf şehit anneleri, şu fotoğraf yine şehit
anneleri ancak bu fotoğrafları, şehit annelerinin
fotoğraflarını artık göremiyoruz; bütün bu fotoğraflar
sansürleniyor, televizyonlara falan çıkması engelleniyor. Ancak
geçmişte kalan bu fotoğraflar var.
Cizreli
annenin feryadı
Bu kadın, bu anne bizim üzerimize
feryadını söyledi ve Düşman mıydık? dedi bu
feryadı yaparken üç gün önce.
Diyarbakır
Surda başörtülü bir kadın, yaka paça götürülüyor, geçen hafta.
İki
gün önce İstanbulda Zaman gazetesinin önü, başörtülü bacımız.
Evet,
çok şey söylediniz başörtülü kadınlar için, Kendi Hükûmetimiz
döneminde eşitlik getirdik. dediniz ama eşitlik herhâlde zulümde
eşitlik oldu ve baskıda eşitlik oldu. Görmedikleri zulmü
şimdi görüyorlar Türkiyenin her yerinde.
Yine,
paramparça olmuş, evinin önünde, kadın.
Ve
önceki gün sevgili Tahir Elçinin eşinin paylaştığı
Twitter mesajı: Kendimizi güvende hissetmediğimiz bu ülkede, Tahir
Elçinin kendisini iyi hissetmesi için mezara duvar ördürdüm. Bu da oldu
değerli arkadaşlar. Böyle bir ağır tabloyla karşı
karşıyayız Dünya Kadınlar Gününde maalesef.
Başka
bir konuşma hazırlamıştım ama üyesi olduğum,
kurucusu olduğum Türkiye İnsan Hakları Vakfının
Başkanı, saygın bilim kadını Şebnem Korur
Fincancı -adli tıp uzmanı- geçen günlerde Cizreye gitti
sokağa çıkma yasağının kalkmasından sonra ve bir
ön inceleme raporu hazırladı gördükleriyle ilgili olarak. Meclisin
kayıtlarına geçmesi açısından bunu hızlıca okumak
istiyorum, ne olduğunun anlaşılması bakımından:
3 Mart 2016 tarihinde Cizreye hareket edildi. Kent girişine
ulaşıldığında geri dönüş yapan çok sayıda
aracın uzun bir kuyruk oluşturduğu, kimlik kontrolleriyle
geçişlerin gerçekleştirildiği gözlendi. İlk bodruma
ulaşıldığında pencere pervazı içinde 1 adet tank
mermisi olması kuvvetle muhtemel cisim gözlendi. İçerisi
karanlık olmakla birlikte cep telefonu fenerleri yardımıyla
içeri girildi. İçeride girişe göre sol tarafta bulunan duvarın dibinde tüm
tabanı kaplayan çok sayıda yanmış hâlde kemik
parçasının olduğu gözlendi. Kemik parçaları arasında
özellikle üst kolları bulunmayan bir alt çene kemiği boyutları
itibarıyla değerlendirildi. İlk gözlem amacıyla
gelindiği için beraberimizde ölçek, yüksek çözünürlüklü kamera olmamakla
birlikte, cep telefonu kamerasıyla fotoğrafları çekildi. Fotoğraflarda
alt çene kemiğinin hemen yanında bulunan yanmış hâldeki
gözlük çerçevesiyle birlikte yerleri değiştirilmeden
fotoğraflandı. Gözlük yatay eksen uzunluğu yaklaşık
yüz genişliği ve alt çene genişliğiyle eşit
olacağı düşünüldüğünde, eldeki sınırlı olanaklarla
yapılan değerlendirmede dahi bulunan alt çene kemiğinin yanmaya
bağlı bir miktar boyut değişikliği öngörülse de
erişkin bir kişiye ait olamayacağı, yanma düzeyi
itibarıyla yanığa bağlı kemik doku kaybı da
gözetilerek 10-12 yaşlarında bir çocuğa ait olduğunun
kabulü gerekmektedir. Diş çukurlarındaki yanmaya bağlı
tahribat nedeniyle daha tanımlayıcı olabilecek bir şekilde
diş gelişimine bakılarak bir değerlendirme yapmak mümkün
olamamıştır.
SALİH CORA (Trabzon) Adli tıp profesörü
mü?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet, adil
tıp profesörü, Şebnem Korur Fincancı.
Bodrumun bu bölümünde görüldüğü üzere, çok
sayıda kafatası ve kemiklere ait yanmış hâlde kemik
kalıntıları bulunduğu gözlemlenmiştir. Dikkat çeken
bir husus, bodrumun ilk giriş kısmı ortada bu yanık
kemiklere birkaç metre mesafede yanmamış hâlde yünlerin
bulunmasıdır. Kemiklerde yer yer kömürleşme düzeyinde yanık
meydana getirecek bir yangın ortamında yünlerin yanmamış
olması beklenemeyeceğinden, bomba benzeri genel ve yaygın bir
yangına da yol açacak bir patlayıcıdan çok, bodrumun bir
bölümünde yanmış hâlde bulunan kemiklerin yüksek ısı
oluşturacak bir sınırlı yangın ortamında
kalmış oldukları kuşkusu oluşmuştur. Bu
kuşkuların aydınlatılabilmesi için bodrum içinde
kapsamlı bir olay yeri incelemesi ve yanık alanlarının
değerlendirilmesinin yapılması gerekmektedir.
İkinci bodrum tümüyle moloz
yığınlarının bulunduğu, diğer
yıkılmış binaların arasında bir alandır. Bu
alandan alınan molozların Dicle Nehri kıyısına döküldüğü,
molozlar arasında insan bedenlerine ait parçalar bulunduğu ve bu
bölgeye insanların sokulmadığı görüşülen
kişilerce aktarılmış, molozlar arasında insan bedeni
parçaları görülen fotoğraflar daha önce
paylaşılmıştır. Bu alan tümüyle molozla kaplı
olduğundan bu bölgeden kaç cenaze çıkarıldığı,
tamamının çıkarılıp
çıkarılmadığı, dolayısıyla moloz
yığınları altında hâlâ cenazelerin olup
olmadığı ve gerçek ölüm sayısı belirsizliğini
korumaktadır.
Bodrumlar görüldükten sonra Türkiye İnsan
Hakları Vakfının 18 Ekim 2015 tarihinde Cizre Referans Merkezi
işleviyle açılışını yaptığı,
Şırnak Tabip Odasıyla ortak kullanım alanı olan
daireye gidilmiştir. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Referans Merkezinin
olduğu dairede Türkiye İnsan Hakları Vakfına ait olan
bölümde yerde dik olarak duran ve ne olduğu anlaşılmayan bir
metal cisim görülmüştür. Kapı kırılarak girildiği
anlaşılan dairede, diğer dairelerden farklı olarak yanmaya
bağlı yoğun is gözlenmiş, muayene masasının
tümüyle tahrip edildiği görülmüştür. Bina girişinde,
dışarıda bulunan Türkiye İnsan Hakları Vakfı
tabelası da indirilmiştir.
Sonuç: Bu ön rapor bundan sonra yapılacak olan
incelemeler için yardımcı olabileceği düşüncesi ile
hazırlanmıştır. İlk belirlemeler, ölü
sayısının üç bodrumdan otopsi için gönderildiği belirtilen
178 rakamının üzerinde olabileceği kuşkusu
uyandırmaktadır. Gidiş amacı, ilk ziyaret, genel
değerlendirme olduğundan gerekli ve yeterli inceleme yapabilecek,
belgelemede kullanılabilecek malzeme götürülmemiş olduğundan,
sınırlı olanaklarla yapılmış olsa da, bir
çocuğa ait alt çene kemiğinin bulunduğu ilk bodrum da dâhil,
tespit edilememiş ölümler yapılacak ayrıntılı bir
incelemeyle ortaya konulabilecektir.
Değerli arkadaşlar, çok vahim bir tabloyla
karşı karşıyayız. Bunun başka yerlerde de
gerçekleşme olasılığı var. Meclis
Başkanlığına başvuru yaptım. 1995te Ümraniyede
ve Sultangazide meydana gelen olaylar nedeniyle, araştırma komisyonu
şeklinde değil ama Meclis Başkanı inisiyatifiyle bir
komisyon kurulduğu bilgisini aldım yasama uzmanlarından ve
başvuru yaptım. Bize sorumluluk düşüyor. Eğer gerçekten de
bunların önüne geçmek istiyorsak, Meclis Başkanına
çağrımdır, bir komisyon oluştursun 4 siyasi partiden ve
gideriz, ne olup ne olmadığını gerçekten de objektif bir
biçimde görürüz burada birbirimize kızmadan, bağırmadan. Bir
eksik varsa, bir yanlış varsa da düzeltiriz millet adına, devlet
adına. Çünkü vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu tablonun sebebi kim?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu
tablonun yarın Şırnak merkezde, Nusaybinde, Yüksekovada,
Cizrede veya Surda yeniden gerçekleşmemesi düşünülemez, yine
gerçekleşebilir. Bütün bunların önüne geçmek bizim
sorumluluğumuzdadır, bu Parlamentonun sorumluluğundadır.
O nedenle, bir kez daha ben buradan sağduyu
çağrısı yapıyorum. Bu tablo, okuduğum bu rapor
herhangi bir dış ülkede değil, kendi ülkemizde, Cizrede bir ön
rapordur ve vahim bulgular vardır. Bunun önüne hep beraber geçmeliyiz.
Ben, tekrar, bütçenin ülkemize barış ve
huzur getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, hem konuşma metnimi hem
de raporu tutanaklara geçmesi açısından sizlere sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Şimdi sıra Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Oktay Vuralda.
Buyurunuz Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, bir bütçe
görüşmesinin sonuna geldik. Tabii, yarın son
konuşmalarımızı yapacağız. Bu geçen süre
içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak milletimizin
hakkını hukukunu korumaya, bu yönüyle hem Türkiye'yi yöneten iktidar
partisinin yanlışlarını hem de Milliyetçi Hareket
Partisinin çeşitli konularla ilgili görüş ve düşüncelerini,
çözüm önerilerini paylaştık. Bu bütçe netice itibarıyla
milletimizin vergileriyle oluşuyor. İnşallah, bu bütçe, helal
vergilerden oluşan bu bütçe, haram bulaştırılmadan
milletimize daha iyi hizmet vermek için bir vesile olarak kullanılır.
Bu bakımdan, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Bu bütçede tabii, çeşitli konuşmalar
yapıldı, Sayın Bakan fıkra okudu, biz de fıkrayla
cevap verdik. Aslında, bakıldığı zaman yani hem
fıkralarda hem de şiirlerde ekonomik durumun tahlil edildiği çok
örnekler vardır. Dolayısıyla, ben burada o, belki de
yazılan zamanın, söylenen zamanın ruhuna uygun veya
o ruhtan mülhem çeşitli zamanları ifade eden bununla ilgili bir
fıkra ve iki şiirle bu bütçe hakkında görüşlerimizi
paylaşmak istiyorum.
Bir civciv karşıdan karşıya
geçerken otomobil tarafından eziliyor. Tabii, bu duruma iktisat
okulları, bu iktisadi politikaları uygulayanların tepkisi
nasıl olur diye araştırmışlar.
Merkantilistler Ülkenin zenginliğinde azalma
oldu, daha çok civciv ihraç edilmeli." diyor.
Fizyokratlar Doğal düzen, toprağı
bol olsun." diyor.
Klasikler Görünmez el düzenler." diyor.
Neoklasikler Diğer şeyler sabitken civciv
karşıya geçebilirdi." diyor.
Keynesyenler: Üst geçit yapılmış
olsaydı yani bu devletin müdahalesi- civciv ezilmezdi. Uzun dönemde tüm
civcivler ölüdür.
Monateristler: Para cezaları gereğinden
az olduğu için civciv ezilmiştir.
Yeni klasikler: Ezildiğini fark etmesiyle
birlikte bir daha ezilmeyecektir.
Rasyonel beklentiler teorisi bu: Sadece
öngörülmeyen otomobiller civcivleri ezecektir.
Yeni Keynesyenler de Otomobilin hızlı
gittiğinden haberi olmayan, asimetrik bilgiyle civciv karşıdan
karşıya geçmek istediği için ters seçim yapmış ve
ezilmiştir." diye açıklıyor. Hem öngörülen hem de
öngörülmeyen otomobiller civcivleri ezecektir. Ama öngörülmeyen otomobiller
daha çok ezecektir." diyor.
Arz yanlı iktisatçılar Civciv
kaybını telafi etmek için vergiler düşürülüp civciv üretimi
teşvik edilmelidir." diye çözüm buluyor.
Post Keynesyenler Otomobilin geçeceği belirsiz
olduğu için civciv ezilmiştir." diyor.
Anayasal iktisatçılar da Otomobillerin
hızlı gitmesi anayasayla engellenmelidir." diyor.
Tabii, günümüzün konjonktür teorileri, uygulanan
konjonktür ve politik ekonomi: Otomobil icat edilmeseydi civciv ezilmeyecekti.
Yumurtadan çıkmasaydı civciv olmazdı. Otomobil yola
çıkmasaydı civciv ölmezdi. Civcivin ölümü
fıtratındandır. Bunu haber yapan kriz tellallarının
faiz lobileriyle ile dış güçlerin paralel tuzakları güçlü
ekonomimizi sarsamaz.
İşte, bugün, aslında bütün bu
okullarla ilgili zannederim en güzel tanımlama, bu konjonktür teorileri.
Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, her bir sorunda ya faiz lobilerini ya da
kriz tellallarını ya da dış güçleri ortaya koymuş,
kendisi zeytinyağı gibi üste çıkmak maharetiyle meseleyi
konjonktüre ya da fıtrata havale edebilmiştir.
Tabii, şiirler söyleniyor. Bu şiirlerden
bazıları işte çeşitli zamanlarda ekonomiyi ve durumu
anlatan şairlerin ruhunu ifade ediyor. Ben de onları paylaşmak
istiyorum:
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama
muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin
hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki
muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır
hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde
bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır
mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o
hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta
say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak,
saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır,
kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa
hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı
intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab
umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu
kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa,
malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i
balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını,
helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu,
kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün
çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın,
tıkıştırın, kapış kapış, çanak
çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin! demiş şair.
Bir başka şairimiz de şöyle
demiş, aslında eski defterdar:
Bir yolsuzluk görünce köpürme, isyan etme
Bir hak için kendine, dik başlıdır
dedirtme.
Doğru yolu dostuna göster ama, sen gitme.
Ne derlerse huuu
diye salla hemen
başını,
Dilini tut, uslu dur, al gitsin
maaşını.
Unutma bu ocağın adı asiyaptır
Sen de bir dolap çevir, apartmanlar yaptır.
Hakikat nene gerek o memnu bir kitaptır.
Sana lazım olan şey, sallayarak
başını
El öpüp, etek öpüp almaktır
maaşını.
Bu güvercin eder mi atmacalarla yarış
Öğrenmeden dünyayı gezdim de
karış karış
Vazgeç hak sevdasından sen de kervana
karış,
Ne derlerse huuu
diye, salla hemen
başını
Gerdan kır, belini bük, al gitsin
maaşını. demiş şair.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Siyasi parti grupları adına olan
konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi şahısları adına söz
talep eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Şahsı adına ilk konuşmacı
Zeynel Emre, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada konuşma yapan değerli
milletvekilleri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bu konudaki
tespitlerini, düşüncelerini bizlerle paylaştılar. Esasında
bizim, kadın haklarıyla ilgili, kadına karşı
şiddet ve kadın cinayetlerini sadece 8 Martta konuşmamamız
gerektiğini düşünüyorum. Türkiyede kadına karşı
işlenen suçlar, kadın cinayetleri sonucunda kaybettiğimiz
insanların yıllık bazdaki sayısını
düşündüğümüzde, teknolojisi gelişmiş bir ülkenin bir
başka ülkeyi işgal ederken kaybettiği asker sayısından
daha fazla bir rakamı, maalesef, biz her sene birbirimizi öldürerek böyle
bir duruma engel olamıyoruz. Dolayısıyla, yasama organı
olarak üzerimize düşen görevleri tartışmak durumundayız.
Değerli arkadaşlar,
Dünya Ekonomik Forumunun 2015 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporunda
Türkiye giderek geriye doğru gidiyor. 2014 yılında 142 ülke
arasında 125inci sırada bulunuyorduk, 2015 yılında
130uncu sıraya geriledik. Bu konuda ilk üçteki ülkelere
baktığımızda İzlanda, Norveç, Finlandiya gibi ülkeleri
görüyoruz; son üç sırada ise Yemen, Pakistan ve Suriye yer alıyor ve
maalesef de biz hızla geriliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
raporun açıklandığı web sayfasında bir de cinsiyet
uçurumu hesaplayıcı bulunuyor. Buraya da
baktığınızda kendi ülkenizle ilgili daha detaylı
bilgilere bakabiliyorsunuz. Şimdi, burada birçok şey yazıyor,
bunların hepsini burada paylaşmayacağım ancak
çarpıcı birkaç noktaya temas etmek istiyorum: Türkiyede bir
kadının kazandığı 1 dolara karşılık
aynı işi yapan bir erkek 2,56 dolar kazanıyor. İş
gücüne kadınların katılım oranı yüzde 32, erkeklerin
yüzde 75. Siyasi güçlenmede 105inci sıradayız, Meclisteki kadın
temsiliyetinde ve bakanlar arası temsilde de yine çok gerilerdeyiz.
Değerli milletvekilleri,
tabii, burada bizim en acil üzerinde durmamız gereken konu kadına
karşı şiddet konusu. Failler maalesef genelde de eş, baba,
ağabey gibi ailenin ilk halkasının üyeleri. Bu sorunu salt yasal
düzenlemelerle de çözmemiz mümkün gözükmüyor. Bir bütün olarak erkek
şiddetini ve onu yaratan, besleyen unsurları teşhis edip ortadan
kaldırmazsak biz, bu konuda, bu korkunç tabloyla sıklıkla
yüzleşmek zorunda kalacağız.
Esasında erkek
şiddetinin ulaştığı düzeyin üç temel nedeni var
değerli arkadaşlar: Bunlardan birincisi sosyokültürel arka plan, bir
diğeri yaptırım eksikliği, üçüncüsü de Türkiyedeki siyasal
kadın hakları hareketlerinin zayıflığı. Sosyokültürel
arka plan aslında düzeltilmesi en zor olanı çünkü ta ilk çocukluktan
beri sertlik, nobranlık, tahammülsüzlük ve öfkeyle
tanımlanmış bir erkek kimliği var ve son yıllarda da
siyasete bu dilin de egemen olduğunu görüyoruz.
Aslında AKP döneminde kadına
karşı şiddetin böyle yüzde 1.400 artmasının
sebeplerinden biri de şu: Ataerkil toplumlarda siyasetçiler ve devleti
temsil eden kişiler de önemli rol modellerdir değerli
arkadaşlar. AKPli siyasetçilerin kadınların nasıl
güleceği, nasıl ve kiminle gezeceği, kaç doğum
yapacağı gibi doğrudan kendi tercihlerini ilgilendiren,
siyasetin hiçbir şekilde alanı, ilgisi olmayan konularla ilgili ulu
orta konuşmalarının, iyi düşünülmemiş sözlerinin toplumun
kılcal damarlarına çarpan etkisiyle yayılıp cinayetlere varan
tahammülsüzlükleri beslediğini de gözden kaçırmamalıyız.
Değerli arkadaşlar, kadın erkek
eşitliğine inanmadığını söyleyen,
Kadının yeri evidir. anlayışı sergileyen ve sürekli
en az 3 çocuk öneren bir anlayışla da bu sorunu çözemeyiz. Bu konuda
yaptırım eksikliğinin hem hukuki hem toplumsal yönü var.
Türkiyede hukuk sistemi kadına karşı işlenen suçlarda
alabildiğince müşfiktir. Polisinden savcısına,
yargıcına kadar, kadına karşı işlenen bir suç söz
konusu olduğunda burada mağdurdan ziyade âdeta faille empati kuran
bir anlayışın egemen olduğunu görüyoruz.
Özetle şunu da söyleyelim: Kadına
karşı işlenen cinayetlerle ilgili faillerin öz geçmişine
baktığımızda, daha öncesinden, dövme, yaralama gibi daha
hafif suçları işlediğini de görüyoruz.
Kadına karşı şiddet tek
başına adli bir olay olarak değerlendirilmemelidir; çok köklü,
siyasi ve toplumsal bir sorun olarak ele alınmalıdır.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: 8 Mart,
eşit işe eşit ücret için ölüme giden New Yorklu kadınlardan
başlayarak bugüne kadar gelen milyonlarca kadının emek,
barış, özgürlük ve dayanışma günüdür. Bugün dünyanın
birçok ülkesinde 8 Mart resmî tatildir. Ülkemizde de 8 Martın resmî tatil
olarak önerilmesini buradan dile getiriyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgilerimle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Emre.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Osman Mesten, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Mesten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
OSMAN MESTEN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 7nci maddesi üzerine şahsım
adına lehte söz almış bulunmaktayım. Millî irademizin
tecelligâhı Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Konuşmama geçmeden önce, her ne kadar saat on
ikiyi geçmiş olsa da 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, milletimizin her bir ferdinin sevincinden sevinç,
üzüntüsünden üzüntü duyan bir hareketiz ve öyle olmaya da devam edeceğiz.
Ekonomide istikrarın korunması ve büyümenin devamı için büyük
dikkat gösteriyoruz. Ülkemizin dört bir yanında büyük bir kalkınma
hamlesi gerçekleştirdik. On dört yıldaki başarı bizatihi
milletimizin kendisine aittir. İktidara geldiğimizde sadece 230
milyar dolar olan millî gelirimiz, hükûmetlerimiz döneminde 800 milyar dolar
seviyesine çıkmıştır. İhracatımız, son
günlerde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, 36 milyar dolardan 140
milyar dolar seviyelerine gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı rakamlara
boğmadan bir konunun altını çizmekte fayda mülahaza ediyorum. AK
PARTİden önceki bütçelerin ağırlıklı payını
faiz giderleri oluşturuyordu. 2002 yılı bütçesinde faiz
giderleri 51,7 milyar TL iken eğitime, sağlığa ve
yatırımlara ayrılan miktar sadece 33,3 milyar TL idi yani
kısacası, faiz bütçeleri hazırlanıyordu. 119 milyar TL olan
2002 bütçesinde her 100 TLnin 43,5 TLsi faize ayrılırken 570 milyar
TL olan 2016 bütçemizde ise her 100 TLden faize sadece 9,8 TL
ayrılmaktadır. Görüldüğü üzere, bütçeler artarken faiz giderleri
azalmaktadır.
5 genel, 3 yerel, 2 referandum ve 1
Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere hiçbirinde seçim
ekonomisi uygulamadık, hepsinden de milletimizin teveccühüyle zaferle
çıktık. Türlü operasyonlara rağmen, milletimizin ne kadar arif,
ne kadar feraset sahibi olduğunu tüm seçim sonuçlarında hepimiz
birlikte gördük. Huzur ve istikrarın olduğu dönemlerde Türkiye
ekonomisinin ivmesi daima yukarı yönlü olmuştur. Borç ve faiz
batağına saplanan, günü kurtarmaya çalışan bir ekonomiden
2023ü ve 2071i hedefleyen bir vizyona geçiş elbette birilerini
rahatsız edecekti ve etti de. Bugün etrafımızda ve
güneydoğuda olup bitenleri bu yönde okumak gerekir.
Birtakım karanlık ve kirli odaklar el ele
vererek içeriden, dışarıdan huzuru ve istikrarı bozmak için
sokakları terörize etmenin peşindedirler. Huzur ve istikrarın
ekonomiye, ekonominin de gücümüze güç katacağını bilen terör
örgütünün ve onun uzantılarının ülke ve millet menfaatine atılan
her adımın, her yatırımın karşısında
olmaları tesadüf değildir. Bunların ülkemize yapılan
operasyonların taşeronluğunu üstlendiğini artık
hepimiz görmekteyiz. Bu karanlık odakların hedefi Türkiyenin
birliği ve bütünlüğüdür, bunların hedefi Türkiyedir. Ama ne
yazık ki bu operasyon trenine siyaseten bir türlü bertaraf edemedikleri
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve partimizin rakipleri de
binmektedirler.
Gün, teröre karşı durma günüdür, siyasi
ikbali bir kenara koyarak şartsız beraber olma günüdür. Terörün karşısındaki
en büyük silahımız birlik ve beraberliğimizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün yaşadığımız sorunlarda
doğrudan ya da dolaylı etkilerinin olduğunu düşündüğüm
bir konuya değinerek konuşmamı tamamlamak istiyorum. Mevcut
Anayasamız hem ruhu hem lafzıyla bir bütün olarak
değişmelidir. Kaosa ve istikrarsızlığa her daim uygun
olan 82 Anayasası, bu toplumun ihtiyaçlarını
karşılamaktan uzak, millete rağmen hazırlanmış,
çoğulculuğu ve özgürlüğü tehdit eden bir
anlayışın eseridir. Milletimizin bizlerden beklentisi, özgürlük
ve değişim taleplerine tercüman olacak, ruhu ve formuyla yepyeni bir
anayasayı Türkiyeye kazandırmaktır. Bunu hep birlikte Meclis
olarak yapabilme kudretine sahip olduğumuzu gösterebileceğimize
inanıyorum. Günlük siyasi mülahazaların dışına
çıkarak önyargısız, şartsız ve bir arada bunları
konuşabilme, tartışabilme erdemini göstermeliyiz. Yeni anayasa
yapma başarısı hepimize ait olmalıdır.
Sivil ve özgür bir anayasa temennisiyle
konuşmama son verirken 2016 yılı bütçemizin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diler,
saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Mesten.
Şimdi madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sorulara başlıyorum.
Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan, on
dört yıllık iktidarınızda, vergisini ödemeyenlere ödül
olarak sürekli af gündeme getirdiniz, af çıkardınız. Gününde
vergisini ödeyen doğru dürüst vatandaşlara, esnaflara, sanayicilere
teşvik veya ödül gündeminizde var mı?
Bir hemşehriniz olarak hoşgörünüze
sığınarak iki günlük performansınıza
baktığımız zaman çok gergin ve çok sinirliydiniz. AKPnin
bir bürokratı gibi davrandınız, sorulara net cevap vermediniz
Sayın Bakan. Siz artık Türkiye Cumhuriyetinin bir Bakanısınız,
bizler de seçilen milletvekilleri olarak sorular sormak zorundayız ve
cevabını da almak zorundayız, daha net cevaplar istiyoruz.
Bu Meclisin huzurunda bu bütçeye ret oyunu da
kullanacağımızı size bildiriyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, Malatyanın
Kuluncak diye bir ilçesi var. Kuluncak ilçesi, maalesef adliyesi elinden
alınmış, yetim bir ilçe. Kuluncak ilçesi Tohmaya da ev
sahipliği yapıyor; Tohmayı Sivastan başlayarak bütün
köyler kirletiyor, maalesef bütün kanalizasyon suları Tohmaya
karışıyor. Kuluncakın sorunu sadece bu değil;
Kuluncak bir ilçe olmasına rağmen, maalesef yolu bir köyden daha
kötü; kışın, yazın o yoldan gitmek mümkün değil.
Hekimhan üzerinden Kuluncaka giderken yol çok kötü. Ayrıca bu yol,
Hekimhanı, Malatyayı aslında İstanbul yoluna da
bağlayan bir yol. Beş yıldan beri biz söylüyoruz ama duyan yok
maalesef. Bu Kuluncak yolunun bir ilçeye yakışan bir yol
şeklinde yapılmasını talep ediyoruz. Kuluncak
kayısının merkezi, tarımın merkezi. Emekçi
insanların, yoksul insanların, bu insanların hiç olmazsa
Malatyaya, Darendeye, Hekimhana gidiş gelişlerinin rahat
olabilmesi için yolun bir an önce yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, her bakanlık için ayrı
ayrı belirtilmek üzere bakanlıklarda kaç müdürlük bulunmaktadır?
Müdürlüklerde çalışan personel hangi il nüfusuna
kayıtlıdır? Bu personelin kaçı kadın, kaçı
erkektir?
Bir başka soru: Romanların yüzde
96sı kayıt dışı çalışmaktadır.
Hükûmetin bununla ilgili planı var mıdır? Bir başka soru:
Romanların içerisinde erken evlilik had safhada, bu konuyla ilgili
Hükûmetin bir çalışması var mıdır? Romanların
yüzde 55i ilköğretim okulunu yarıda bırakıyor. Roman
çocuklarımızın okula devamlılığı için
Hükûmetin herhangi bir çalışması var mıdır? Önümüzdeki
kış ayına kadar çadırdaki Romanların eve
taşınmasını düşünüyor musunuz? Kamu kurumlarında
kaç tane Roman vatandaşımız çalışmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arzu Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ülkemizde 11 adet çok büyük araç
kiralama şirketinin sadece 2 tanesi yerli yani millî, diğerleri ise
yabancı sermayeli firmalardır. Bu kiralama firmaları,
çeşitli bankalardan her yıl yüklü adetlerde araç satın
almaktadır. Satın aldığı her araç için filo indirimi
adı altında 5 bin ila 15 bin lira arasında indirim
almaktadır. Bu araçları kiralamak üzere almasına rağmen,
aynı yıl içerisinde yüzde 30luk bir bölümünü perakende
müşterisine, yetkili otomobil satıcılarının
distribütör firmadan alabildiği fiyatın bile altında
satmaktadır. Bu şekilde, yaklaşık 75 bin kişi istihdam
eden yetkili otomobil satıcıları haksız rekabet
koşulları sebebiyle mağdur edilmektedir. İlk alımda filo
indirimi tutarının yüzde 45lik ÖTVsinin ödenmemesi sebebiyle
devletimiz vergi kaybına uğramaktadır. Bu büyük kiralama
şirketlerinin yüzde 80i yabancı olduğu için bu şekilde
haksız kazanç elde eden firmaların gelirleri ülkemizde
kalmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (İstanbul) Yetkili otomobil
satıcılarının
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 45 bin ücretli öğretmen var,
hatta 46 bine yakın. Bunlar ağız tokluğuyla geçiniyorlar ve
yaşamlarını sürdüremiyorlar. En azından bunların
asgari ücret düzeyinde bir maaş almaları konusunda bir
çalışmanız var mı?
İkinci bir sorum: Turizm çökme noktasında,
maalesef çok büyük, ağır bir kriz var. Özellikle yat işletmecilerine
yüzde 18 KDV nedeniyle turistler Yunanistana gidiyorlar. Türkiye'deki yat
işletmecileri bu konuda çok sıkıntı çekiyor. KDVyi
düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker...
ALİ ŞEKER (İstanbul) Cizrede
yaşanan felaketi bir hekim olarak yerinde gördüm ve Adli Tıp
Profesörü Şebnem Korur Fincancının tarif ettiği acı
tabloyu maalesef orada izledim. 4 parti olarak bir an önce bir araya gelip bu
sorunun çözümü konusunda bir adım atmazsak yarın çok geç olabilir.
Sayın Bakan, İşsizlik Fonunda
biriken para 90 milyar liranın üzerindeydi, şu anda ne kadar var? Bu
paralar hangi bankalarda hangi faizlerle tutuluyor, yandaş firmalara kredi
olarak düşük faizle mi veriliyor? Bu paranın ne kadarı
amacı dışında kullanıldı? Bu paraları hazine
borçlanma işinde mi kullanıyorsunuz? Sarayın yapımında
da kullanıldı mı bu paralardan? Seçim öncesi geçici işçi
adıyla seçmen toplamak için de kullanılıyor mu bu paralar?
Deprem Fonunda biriken, DASKta biriken paralar şu anda ne kadar? Depreme
dayanıksız yapıların yenilenmesi için
kullanılması gereken bu paralar yolların yapımında
mı kullanıldı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan, size söz
veriyorum cevaplar için.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Tarhan Vergi düzenlemeleri
bağlamında, vergisini, sigorta primini zamanında ödeyen
mükelleflerimize dönük olarak bir iyileştirme çalışması
yapacak mısınız? şeklinde bir soru sordu. Biliyorsunuz,
2008 yılında sosyal güvenlik primlerini zamanında ödeyen
mükelleflerimize dönük 5 puan bir indirim düzenlemesi yaptık. Bu, onlar
için önemli bir kolaylık olarak yansıdı. Bugün, 2016
yılında da bu kapsamda esnafımız, tüccarımız,
sanayicimiz yaklaşık 22 milyar lira daha az sosyal güvenlik primi
ödeyecek. Hangi mükelleflerimiz? Sosyal güvenlik primlerini tam ve
zamanında ödeyen mükelleflerimiz. Dolayısıyla, bu tür
uygulamalara önümüzdeki dönem de aynen devam edeceğiz.
İki gün, üç gün gergin geçti, hepimiz için
gergin geçti, sonuçta bütçe görüşmelerinin doğasında bu var.
2006 yılından beri bütçe görüşmelerinde hem Komisyonda hem de
Genel Kurulda bulunmuş bir insanım. Cevaplarımı verirken
olabildiğince açık, olabildiğince tam bilgi vermeye
çalışıyorum ama eksik kalan kısımları zaten
yazılı olarak vereceğimi ifade ettim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, doyurucu
cevaplar veriyorsunuz Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Bu, bütçe görüşmelerinin tuzu biberidir, olur böyle şeyler.
Sayın Ağbaba, yol yapımıyla
ilgili taleplerinizi aldım, onu Ulaştırma Bakanımızla
görüşeceğim. İnşallah, bütün yollarımız duble yol
olsun, kentlerimizi birbirine bağlayan otobanlarımız olsun,
hızlı trenlerimiz olsun, gerçekten ülkemize, insanımıza
yakışır bir ulaşım altyapımız olsun; o
hepimizin ortak arzusu.
Sayın Tanal, bakanlıklarla ilgili
sorduğunuz sorular konusunda hazır bir bilgim yok, onu
yazılı olarak cevaplayayım.
Ama, Roman vatandaşlarımızla ilgili
olarak gerçekten çok güzel konulara değindiniz, tam da Hükûmetimizin
üzerinde çalıştığı, bir eylem planı
hazırladığı konular. Gerek istihdam imkânlarının
artırılması gerek erken evlilik konusu gerek eğitim konusu
gerekse Roman vatandaşlarımızın barınma konularıyla
ilgili kapsamlı bir çalışma şu anda devam ediyor,
inşallah onu kamuoyuyla paylaşacağız. Roman
vatandaşlarımızı seviyoruz, her türlü
ihtiyaçlarını inşallah karşılayacağız,
bütçeden de daha fazla nasıl imkân üretebiliriz, onu beraber sizlerle
konuşup yapacağız.
Sayın Erdem, araç kiralama şirketleriyle
ilgili o konuyu araştıracağım, ilk defa böyle bir konuyu
duydum, teşekkür ederim.
ARZU ERDEM (İstanbul) Ben size rapor olarak
da sunarım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Mümkünse daha detaylı bilgileri de paylaşırsak o konuyla ilgili
kapsamlı bir araştırma yaparız. Vergi kanunlarıyla sağlanan
imkânları kötüye kullanıp da haksız rekabet
oluşturulması veya haksız yere bir vergi indiriminden
yararlanılması durumunda vergi kanunlarının bize
verdiği imkânları kullanmak suretiyle de o konuyla yakından
ilgileniriz. Çok teşekkür ederim, bu konuda
uyardığınız ve bizimle bu bilgiyi
paylaştığınız için.
Sayın Demir, ücretli öğretmenlerle ilgili
olarak
Biliyorsunuz, ücretli öğretmenler kısmi zamanlı olarak
ihtiyaç duyulan yerlerde ek ders ücreti karşılığı
çalıştırılıyorlar. Söylediğiniz hususlarla ilgili
olarak da Millî Eğitim Bakanlığımız konuyu
değerlendirecektir ama biz bu dönemde 540 bin açıktan atama yapmak
suretiyle yeni öğretmen aldık. İnşallah norm
açığı olan yerlerde, önümüzdeki dönemlerde, bütçe imkânları
çerçevesinde bu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Bakan.
Buyurun, devam edin.
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Turizm sektörüyle ilgili olarak, biliyorsunuz,
Sayın Başbakanımız yakın zamanda kapsamlı bir
eylem planı hazırladı. Gerek finans imkânlarının
sağlanması gerekse finansmanda karşılaşılan
sorunların giderilmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz.
Ayrıca, özellikle Maliye Bakanlığının kiraladığı
yerlerle ilgili veya ecrimisil aldığı yerlerle ilgili üç
yıllık bir taksitlendirme imkânı getirdik.
Yat işletmecileriyle
ilgili söylediğiniz konuyu araştıracağım, bilgi sahibi
değilim. O konuyu değerlendirme imkânımız olur
inşallah.
Sayın Şeker,
İşsizlik Sigortası Fonunun kullanım yerleri konusunda
birtakım sorular sordular. Şu anda elimde hazır bir bilgi yok
ama İşsizlik Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin
olarak kapsamlı bir bilgiyi alıp sizlerle bunu
paylaşırız.
DASK konusu da aynı
şekilde, şu anda hazır bir bilgi yok. İnşallah o
konuda da sizlerle bilgileri paylaşırım.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının maddeleri kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylama,
yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Programa göre, bütçenin tümü
üzerindeki son konuşmaları ve 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının açık oylamalarını
yapmak için 9 Mart 2016 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum, iyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati:00.47
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 118 ve 119 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 26.02.2016 tarihli 45inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.