TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu Birleşim
22 Mart 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çanakkale
Milletvekili Ayhan Giderin, Çanakkale ruhuna ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 18 Mart
Çanakkale Zaferinin 101inci yıl dönümüne ve Nevruz Bayramına
ilişkin ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, terör saldırılarında
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine
ve hayatını kaybedenlerin aileleri ile yaralananlara tazminat
ödenmesiyle ilgili çalışma yapılıp
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
2.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, terör olaylarında
hayatını kaybeden güvenlik güçlerine Allahtan rahmet dilediğine
ve Denizlinin Acıpayam ilçesi Yassıhöyük Mahallesinin içinden geçen
DSİ kurutma kanalının ne zaman yapılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Çubukta defnedilen şehide Allahtan rahmet
dilediğine ve hiç kimsenin çocuk istismarı olaylarının
üstünü örtemeyeceğine ilişkin açıklaması
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, taşeron işçilerin
kadroya alınması meselesinin çözüme kavuşması
noktasında yapıcı muhalefet anlayışı çerçevesinde
hareket edeceklerine ve bu konunun takipçisi olacaklarına ilişkin
açıklaması
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, terör olaylarında hayatını
kaybeden vatandaşlar ile şehit olan güvenlik güçlerine Allahtan
rahmet dilediğine ve Niğdenin Ulukışla ilçesi
Darboğaz beldesindeki göletle ilgili sorunun acilen çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Anayasaya geçici bir madde eklenerek şu
anda Mecliste bulunan tüm fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkların
kaldırılıp yargılamanın önünün açılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın Arsuz ilçesinde termik santral
istemediklerine ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, ülkemizde ve dünyada terör nedeniyle
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve Reza
Zarrabın Amerika Birleşik Devletlerinde gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, terör saldırıları nedeniyle
insanların travma yaşadığına, ülkemizde mutsuzluk,
umutsuzluk ve güvensizliğin her geçen gün
yaygınlaştığına ve Hükûmetin bu konuda hiçbir
sorumluluk kabul etmediğine ilişkin açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, terör
saldırılarında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Balıkesirin merkezindeki batçık
inşaatının bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, ülkemizde son beş aydaki canlı bomba
saldırılarında 174 kişinin hayatını
kaybettiğine, 500den fazla kişinin yaralandığına ve
bu olayların siyasi sorumluları olan Başbakan Ahmet
Davutoğlu ile İçişleri Bakanı Efkan Alanın derhâl
istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak, Ankara Kızılay ve İstanbul İstiklal Caddesi
ile Brükseldeki saldırıları kınadıklarına,
ölenlere rahmet dilediklerine ve iç ve dış politikada kapsamlı
birtakım düzenlemelere ihtiyaç olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci
yıl dönümüne ve Türk milletinin Nevruz Bayramını tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
her türlü terör eylemini ve tüm terör örgütlerini nefretle
kınadıklarına ve hain saldırılarda
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
açıklaması
15.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci
yıl dönümüne, Nevruz Bayramını kutladığına ve
terör saldırılarında hayatını kaybedenler ile
şehit olan güvenlik güçlerine Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
16.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, 12 Mart Erzurumun
kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ve terör olaylarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Sinop Milletvekili Nazım Mavişin
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının
10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği
Konseyi Hollanda Dönem Başkanlığında 13-14 Mart 2016
tarihlerinde Hollandanın Lahey şehrinde düzenlenecek olan Dijital
Çağda İnsan Kaçakçılığı konulu Komisyon
Başkanları Toplantısına katılması Genel Kurulun
6/3/2016 tarihli 54üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/590)
2.-
Başkanlığın esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da İçişleri Komisyonuna havale
edilen (1/430) esas numaralı Iraka Komşu Devletler Hükümetleri ile
Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasa
Dışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında
Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Hükûmetçe geri alındığına
ilişkin tezkeresi (3/591)
3.-
Başkanlığın esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Savunma ve İçişleri
Komisyonlarına havale edilen (1/453) esas numaralı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri
alındığına ilişkin tezkeresi (3/592)
4.-
Başkanlığın esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna havale edilen (1/496) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile İngiltere
Uluslararası Tarım ve Teknolojileri Merkezi Arasında Tarım
Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Konusunda
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri alındığına
ilişkin tezkeresi (3/593)
B) Önergeler
1.-
Başkanlığın Esas komisyon olarak Millî Savunma Komisyonuna,
tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/855) esas
numaralı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin İstanbul Milletvekili
Dursun Çiçek tarafından geri alındığına ilişkin
önergesi (4/20)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun (2/500) esas numaralı,
Toplumsal Barış ve Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/21) (Devam)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin,
uyuşturucu ve keyif verici maddeler sorunu ve nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/114)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin,
İstanbulun suç haritasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115)
3.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkek ve 28 milletvekilinin, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakıfları çalışanlarının
yaşadığı sorunların ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/116)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
15/12/2015 tarihinde Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları
tarafından, Suriyeli sığınmacıların Türkiyeye
sığınması sonucunda oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 22 Mart 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
22/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Şeyh
Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 22 Mart 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 22 Mart 2016 Salı, 23 Mart
2016 Çarşamba ve 24 Mart 2016 Perşembe günlerinde saat 21.00e kadar
çalışmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısımının sıralamasının belirlenmesine;
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesi ve
149 ve 170 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Isparta Milletvekili Sait Yücenin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sinop Milletvekili
Nazım Mavişin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
tekraren sataşması nedeniyle konuşması
7.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Abdullah Başcının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin
117 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
16.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili
Ali Özkayanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117)
XI.- KAPALI
OTURUMLAR
(ALTINCI OTURUM
KAPALIDIR)
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, Toplum Yararına Çalışma
Programı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/2034)
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, boğulma
nedeniyle meydana gelen ölümlere,
Adanada meydana
gelen boğulma vakalarına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/2084), (7/2362)
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü personelinin atama ve terfileri ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/2085)
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2011-2016 yılları
arasında gerçekleştirilen tanıtım harcamalarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/2097)
5.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002-2016 yılları
arasında istisnai kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının
cevabı (7/2099)
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İŞKUR tarafından verilen
bazı danışmanlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun cevabı
(7/2165)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, şehit yakınları ve
gazilerin memur veya hizmetli olarak atanabilmesini düzenleyen yönetmeliğe
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun cevabı (7/2170)
8.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Bakanlık
teşkilatında kullanılan bilgisayarların işletim
sistemlerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mustafa
Elitaşın cevabı (7/2185)
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Bakanlık bünyesinde
çalışan taşeron işçiler ile kadrolu ve sözleşmeli
personel verilerine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/2226)
10.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir ili ve ilçelerine yönelik
hazırlanan projelere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/2260)
11.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Bakanlık
teşkilatında kullanılan bilgisayarların işletim
sistemlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/2261)
12.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Bakanlık bünyesinde
çalışan taşeron işçiler ile kadrolu ve sözleşmeli
personel verilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevab (7/2262)
13.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirde Orman Genel
Müdürlüğü tarafından yürütülen ağaç kesim işlemlerine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/2263)
14.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, Aile Bütünlüğünün
Sağlanması Meclis Araştırması Komisyonu
toplantısında yaşanan bir olaya ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/2281)
15.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursada Bakanlığa
bağlı kurumların engelli vatandaşlar için
ulaşılabilirliğine ve engelli vatandaşların
istihdamına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/2492)
22 Mart 2016
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Çanakkale Zaferinin 101inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkeke aittir.
Sayın
Erkek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarihe Centilmenler savaşı olarak geçen Çanakkale savaşlarının
şanlı bir sayfası olan 18 Mart Deniz Zaferinin 101inci
yılı üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, biz Çanakkaleliler her sabah karşı yarımadaya
bakarak uyanırız, yeni bir güne şehitlerimizin huzurunda
başlarız, biliriz ki şehitlerimizle aynı semanın
altındayız, aynı yıldızların altında uyuruz.
Biz her gün Karşıyakaya baktığımızda iki
yakamızı bir araya getirenleri görürüz ve dün ile bugün arasında
bir mukayese yaparız. Yüz bir yıl önce Çanakkalenin
topraklarında neredeyse çocuk yaştakiler vuruluyordu, yüz bir
yıl sonra bugün Çanakkale denizlerinde Suriyeli çocukların ölü bedenleri
sahile vuruyor. Yüz bir yıl önce Aynalı Çarşıyı
söylerken Ana ben gidiyom. diyen evlatlar vardı, şimdi ise giden
evlatlarının tabutlarına sarılıp ağlayan analar
var. Bir zamanlar çocuklar vardı cepheden babasını gözleyen,
şimdi babalar var tabutlara koyup çocuklarını gömen.
Çanakkalede yüz bir yıl önce büyük adamlar vardı bir ruh vardı
bizim Çanakkale ruhu dediğimiz.
Çanakkale ruhu
kardeşliktir değerli milletvekilleri. Bugün de kardeşçe
toprağın altında koyun koyuna yatanlar kadar, toprağın
üstünde de yan yana olalım. Siperde birlikte türkü söyleyenler gibi biz de
kardeşlik türküleri söyleyelim. Ölüme giderken birlikte olanlar gibi biz
de yaşarken birlik olalım. Türk'ü, Kürtü, Alevisi, Sünnisi,
Lazı, Çerkezi, bir uçtan bir uca aynı halayda, aynı horonda,
aynı semahta bulaşalım.
Çanakkale ruhu
hoşgörüdür, saygıdır, barıştır değerli
milletvekilleri. Bülent Ecevitin de şiirinde dediği gibi, saygı
üreten bir savaştı Çanakkale. Yaklaştıkça birbirine
siperler, gönüller de yakınlaştı/Düştükçe vuruşanlar
toprağa, dostlar gibi kaynaştı. Bu topraklarda bir zamanlar
yaralı düşmanı kucağında taşıyanlar
vardı. Bu topraklarda yine bir zamanlar uzak diyarlardan
evlatlarını harbe gönderen analara
Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim
bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat
uyuyacaklardır. Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra,
artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. diyen Mustafa
Kemal vardı. Genç Türkiye Cumhuriyetinin dünyaya sunduğu tarihin bu
en anlamlı barış mesajında Mehmetçikle yan yana, koyun
koyuna yatan yabancı askerler artık bizim evladımız
olmuşlardı.
İşte
bu yüzden Çanakkale ruhundan alacağımız önemli dersler var
değerli milletvekilleri. Çanakkale ruhundaki hoşgörüyü gelin bugün de
birlikte yaşatalım. Bugün de siyasi düşüncesi ne olursa olsun,
söylediğine katılmasak da söyleme hakkını savunabilelim.
Bendensin. ya da Düşmansın. demeyelim, tarafı ne olursa
olsun Ne olursan ol gel. diyebilelim.
Değerli
milletvekilleri, özgürlüklerin ve barışın kenti Çanakkalenin Belediye
Başkanının TRT tarafından kesilen 18 Mart
konuşmasından bazı alıntıları sizlerle ve bu yüce
kürsüden bizi izleyen milletimizle paylaşmak istedim. Çanakkale
halkının yüzde 55 oyuyla seçilmiş bir Belediye
Başkanının Çanakkale Zaferi üzerine yaptığı konuşmanın
halkın vergileriyle yayın yapan TRT tarafından kesilmesinin
takdirini Çanakkale halkına ve milletimize bırakıyorum.
Yine, 18 Mart
günü tören alanında öğrenciler tarafından puzzlelarla
yapılan Türkiye haritasının üzerinde bir siyasi partinin seçim
sloganının yazıldığını Çanakkalede üzülerek
gördük. Bir devrin battığı yerde, savaştan barış
için dersler çıkarılan topraklarda tarihimizin şanlı
sayfalarını siyasete alet etmemeliyiz. 18 Mart günü
yaşadıklarımız, bize hâlen, maalesef, Çanakkale ruhunu
idrak edemediğimizi, özümseyemediğimizi gösterdi. Önümüzdeki 18
Martlarda herkesi Çanakkale ruhuna uygun hareket etmeye davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
biz millet olarak yüz bir yıl önce Çanakkalede tüm korkuları yendik.
Bugün yapmamız gereken, aziz kahramanlar tarafından bize
bırakılan laik, bağımsız, özgür cumhuriyeti
demokrasiyle taçlandırmaktır; sevgi ve hoşgörüyle, Çanakkale
ruhuyla barışı tesis etmektir.
Bu duygularla, bir hilal
uğruna batan güneşleri, vatan için toprağa düşenleri ve tüm
şehitlerimizi minnetle ve saygıyla anıyorum. Selam olsun
şanlı Çanakkaleye, selam olsun Mustafa Kemale!
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erkek.
Gündem dışı
ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya
aittir.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş
dakikadır.
2.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Çanakkaleyle ilgili
söylenecek sözler, yazılacak kitaplar, insanlığa verilecek
mesajlar elbette çoktur fakat Çanakkalenin bir vicdan, bir ruh olduğu
yüce Meclisin mensupları tarafından da çok iyi bilinmektedir. Ben
Çanakkaleyle ilgili çoğumuzun bildiği iki anekdotu kısaca arz
edeceğim ve huzurlarınızdan ayrılacağım.
Bunlardan bir tanesi,
Fransız General Gouraudnun 1920lerden sonra, 1930larda, bir
Fransız anıtının açılışı için
geldiği Çanakkaledeki bir hatıratını anlatması
meselesi. Hatıratının detaylarına çok fazla girmek
istemiyorum ama yakın aşamada bir süngü muharebesinden sonra
akşamüzeri cepheyi dolaşırken aynı hendeğin içerisine
düşmüş iki askerin birbiriyle olan münasebetini tarif ediyor, tasvir
ediyor. Birisi yüreğine ot basarak kendi gömleğini bir
başkasının yarasını tedavi etmek maksadıyla
eğildiğinde çok etkileniyor ve o askerin ne yapmaya
çalıştığını merak ediyor ve soruyor bu tedaviyi
yapan, kendi yarasından daha büyük bir yaraya sahip olduğu hâlde
kendisini değil, düşman askerini, Fransız askerini tedavi eden
Türk askerine: Neden bu hareketi yapıyorsun? O da diyor ki: Bana
yaşlı bir kadın resmi gösterdi. Düşündüm ki bu onun annesi.
Benim kimim kimsem yok, bari o annesine kavuşsun diye ona yardım
ediyorum. Şimdi, bunun üzerine, General Gouraud hatıratını
anlattığı o ortamda bile büyük bir duygu seline
kapılıyor ve gözyaşlarına kapılarak Türk milletinin ne
kadar büyük, necip bir millet olduğunu ifade ediyor.
İşte, Avrupanın
bu itiraflarını bugün de samimi bir şekilde, insanlık
dramıyla alakalı konularda göstermesini bekliyoruz. Yani, çok
rahatlıkla Paris olabilirler, Madrid olabilirler, Londra olabilirler ama
bir gün Ankara olmalarını, İstanbul olmalarını da
bekliyoruz. Ve biz bugün Brükseliz; Brükseldeki bu insanlık
dışı katliamda sivil vatandaşları katledenleri
lanetliyoruz ve bugün vicdanımız tıpkı İstanbul gibi,
Ankara gibi Brüksel diye sızlayabiliyor.
Bir başka anekdot, yine,
Le Monde gazetesi muhabirlerinden birisi -kendisi de Türkolog- savaş
sonrası bir süreci tanımlamak üzere Türkiyeye geliyor. Ankaradan
trenle Eskişehire gittiğinde tren garı civarında -bir
çuvalın baş ve kol kısımları kesik vaziyette- 2 çocuk
görüyor. Bu çocuklara soruyor: Siz kimsiniz? Nerede kalıyorsunuz? Bu
çocuklar birbirlerine yakın olarak Bizler burada bir kulübede
yaşıyoruz... Anneniz babanız yok mu? Babamız şehit
oldu. Sizinki? Bizim ki de şehit oldu. Neden şehit oldu? Allah
için şehit oldu, vatan için, bayrak için şehit oldu. O arada, Size
kim bakıyor? Bize ebe anamız bakıyor. denildiği anda, o
kulübeden ebe ana, yaşlı bir ebe ana kalkıyor diyor ki:
Gazanfer, Muzaffer, Mücahit; gelin oğlum, size katık yaptım. Ve
Le Mondeun muhabiri diyor ki: İşte bu millet sarsılmazdı,
bu millet yok olmazdı.
Buradan da diyoruz ki:
Gazanfer, Muzaffer; gel oğlum. denilen çocukları hangi nesille
yetiştirip bugün aynı ruhu çok daha büyük hayat standartları
içerisinde verebiliyor muyuz; eğitim sistemimiz -isimlerini versek de- onlara
bu ruhu verebiliyor mu diye düşünmüştüm ki evet, birkaç kurumda bu
veriliyor. Çanakkale Zaferi etkinlikleri münasebetiyle bu yıl partim
adına oradaydım ve bunu orada yaşadım. Orada Türk
Yıldızlarının gösterisinden sonra uçuş lideri, 1
numaralı uçak pilotu Yüzbaşı Osman Yüce telsiz anonsuyla geçti:
Uçaklarımızdan kahramanlarımızın adlarıyla
sesleniyoruz, son şehitlerin adları yüreğimizde ve
uçaklarımızda. Yahya Çavuşa, Seyit Onbaşıya,
Nusrata, Arıburnuna, Conkbayırına, Mustafa Kemal Paşaya
geldik. Nöbetteyiz, nöbeti biz devraldık, bizden sonrakilere de
devretmeden ölmeye niyetimiz yok. Varlığımız Türk
varlığına armağan olsun. diyordu o şerefli Türk
subayı ve biz de diyoruz ki: Sızlasa da gönüller gidenlerin
yasından/ Koşar adım gitmeli onların arkasından./
Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından/ İleriye atılmak
ve sonra dönmemektir. diyor, grubum adına saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ersoy.
Gündem dışı
üçüncü söz, Çanakkale ruhu hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili
Ayhan Gidere aittir.
Buyurun Sayın Gider. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Çanakkale
Milletvekili Ayhan Giderin, Çanakkale ruhuna ilişkin gündem
dışı konuşması
AYHAN GİDER (Çanakkale)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale demek yalnızca
Birinci Dünya Savaşında bir cephe demek değildir. Çanakkale
demek sadece bir kahramanlık destanı da değildir. Çanakkale,
İstanbulun fethi gibi, çağ açıp çağ kapatan tarihî bir
olaydır. Çanakkale, Türk devletinin, Türk milletinin topyekûn
giriştiği bir var olma mücadelesidir. Bizim Türk milletinden
kastımız etnik bir tanım değil; Türk milleti
Pomaktır, Türk milleti Çerkezdir, Türk milleti Kürttür, Türk milleti
Romandır, Boşnaktır. Hangi cahil Mehmet Akifin Türk
değil Arnavut olduğunu söyleyebilir. Çanakkale, ezilmiş
halkların emperyalizme başkaldırısıdır.
Çanakkale, bir anlamda, Doğunun Batıyla mücadelesidir. 18 Mart
törenlerinde de gençlerimiz Biz birlikte Türkiyeyiz. diyerek puzzlelarıyla
bunu açıkça ortaya koymuşlardır.
Çanakkale, sadece
milletimizin ve devletimizin makûs talihini değiştirmekle
kalmamış, dünya siyasi tarihini de köklü bir şekilde
değiştirmiştir. İtilaf devletlerinin yardım
götüremediği Çarlık Rusyası yıkılmış, dünya
yepyeni bir yapıya bürünmüştür. Dönemin süper gücü İngiltere
başarısızlık nedeniyle hükûmetini düşürmüştür.
Britanyanın Yenilmez Armada sıfatı paramparça olmuştur.
Çanakkale Zaferi, Kuzey Afrikaya, Asyaya umut olmuş, özgürlük
mücadelelerini başlatmıştır. Yeni Zelandalılar,
Avustralyalılar kendi millî birliklerini Çanakkaleden sonra
keşfetmişlerdir.
Çanakkale ruhunu veren iki
kavram var: Birliktelik ve fedakârlık. Anadolunun 81 vilayetinin
dışından, Kerkükten, Musuldan, Şamdan, Selanikten gelen
Mehmetçikler yan yana savaşıp birlikte şehit
düşmüşlerdir. İşte şehitlerin yattığı
bu topraklar yüz bir yıllık birlikteliğimizin en büyük ve en
şerefli kanıtıdır. Çanakkale imanın imkâna galebe
çaldığı yerdir. Çanakkale, yaşanmış ve
bitmiş bir zafer de değildir, hâlen devam eden bir süreçtir, hâlen
devam eden bir mücadeledir.
Terör örgütleri eliyle
yürütülen emperyalist savaşlar da sadece ülkemizin değil, bugün tüm
dünyanın başının belasıdır. Bu teröristler yerel
ya da müstakil hareketlere dahi değildirler. Bunlar emperyalistlerin
uşağı taşeronlardır. İşte bu yüzden bize
lazım olan Çanakkaledeki gibi topyekûn bir mücadeledir, Türk milletinin
birlikteliği ve fedakârlığıdır. İşte bizim
için Çanakkale bu birlikteliktir. Zira, bu ruh bize Anadoluyu vatan bildiğimiz
bin yıldan ve iki bin yıllık devlet geleneğimizden
emanettir. Bu ruh yüz bir yıl önce Çanakkalede katmerlenmiştir. Bu
ruhun mayası farklı etnik kökenlere sahip ama ortak vatan için
kanlarını akıtan şehitlerimizin, gazilerimizin
kanlarıyla karılmıştır. Çanakkale, Mustafa Kemalin
önemli bir aktör olarak tarih sahnesine çıktığı yerdir.
Mustafa Kemalin Mustafa Kemal olduğu, Mustafa Kemalin Atatürk
olduğu yerin adıdır Çanakkale.
İşte, tam burada
dikkatinizi bir yere çekmek istiyorum. O dönem Çanakkale ruhuyla millî
birliğe nasıl bakılmış, karşıda milletimize
bir saldırı olduğunda nasıl tavır
geliştirilmiş, bir bakalım. Herkes bilir ki o dönem Enver
Paşa ile Mustafa Kemal siyaseten birbirlerinden çok hazzeden iki figür
değiller. Çanakkale savaşları sırasında da ara bozmak
isteyenler Enver Paşaya Mustafa Kemal hakkında şikâyetlerde
bulunuyorlar. Enver Paşa bırakın bunlara prim vermeyi cepheyi
ziyaret ettiğinde gidip Mustafa Kemale sarılıyor, tebrik ediyor,
üstüne de Mustafa Kemali metheden bir telgraf kaleme alıyor. Bilirsiniz,
Kazım Karabekirin de Erzuruma geldiğinde Mustafa Kemali tutuklamak
yerine gidip ast üst ilişkisine bakmadan Emrinizdeyim Paşam.
dediği vakıadır. Vatan müdafaası ve millî mücadele için yüz
yıl önce bu olgunluk gösterilmiştir. İşte, Çanakkale budur,
Çanakkale ruhu da budur. Aklın, fikrin, zihnin geliştiğini
düşündüğümüz son yüzyıldan sonra bizim muhalefetten tek
beklentimiz yüz yıl önceki olgunluğu, vatanperverliği gösterebilmeleridir;
fazlasını değil sadece Enver Paşanın gösterdiği
olgunluğu bekliyoruz. Bu mücadelede kişisel kavga güden, kişisel
çıkar, kişisel güç bekleyen hiç kimsenin yeri yoktur.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gider.
Sayın milletvekilleri,
geride bıraktığımız hafta içerisinde
yaşanılan birtakım hadiselerle ilgili ben de birkaç kelam etmek
isterim ve daha sonra sisteme giren ilk on kişiye de söz vereceğim,
grup başkan vekillerine ayrıca söz vereceğim.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 18 Mart
Çanakkale Zaferinin 101inci yıl dönümüne ve Nevruz Bayramına
ilişkin ilişkin konuşması
BAŞKAN Evet, tarihte
yedi düvele karşı bu topraklarda birlikte ve kardeşçe mücadele
azim ve kararlılığını gösteren bu büyük milletin tüm evlatları;
dili, cinsi, ırkı ne olursa olsun şehadet arzusuyla ve her türlü
ayrımı yok edip sadece vatan ve mukaddesat uğruna yiğitçe
bir araya gelmişlerdir. Anadolunun ve Osmanlı coğrafyasının
her bir karış toprağından gelerek son kale Çanakkalede
omuz omuza çarpışmış, bu aziz vatan için
canlarını ve kanlarını dün olduğu gibi bugün de
gözlerini kırpmadan feda eden aziz şehitlerimizi milletim adına
minnet ve şükranla yâd ediyor, şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Diğer taraftan,
birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi hedef alan;
kaynağı, amacı, adı ne olursa olsun her türlü terör
eyleminin ve terör örgütünün karşısında olduğumuzu buradan
bir kez daha tüm dünyaya haykırıyorum. Hep beraber, bu insanlık
dışı hainliklerin karşısında birlikte olmak
mecburiyetindeyiz. Bugün üzülerek hep beraber görüyoruz ki terör dünyanın
her yerinde, her an insanlık için en büyük tehdit olmaya devam etmektedir.
Dil, din, ırk, renk ayrımı gözetmeksizin
insanlığı hedef alan ve insanlığın her türlü
değerine saldıran terörü bir kez daha lanetliyorum. Milletimizin
huzurunu, ülkemizin güven ve istikrar ortamını bozmayı amaçlayan
bu planları hep beraber bozacak kudrette olduğumuza inanıyorum.
Bu duygularla, menfur
saldırılarda hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize
başsağlığı, yaralanan kardeşlerimize acil
şifalar diliyorum.
Yine, millet olarak birlik ve
beraberliğimizi perçinleyen ve bizlerin bir arada olma sebeplerimizden
olan bir Nevruzu daha idrak ediyoruz. Tam anlamıyla millî birlik ve
beraberlik için, Nevruzun getireceği barış, kardeşlik ve
hoşgörüye olan inancımız tamdır. Ayrışmanın
değil bütünleşmenin, kavganın değil barışın
bayramı olan Nevruz, birlik içinde hayatı paylaşabilme irademiz
olacaktır. Tüm yurtta sevginin ve şölen havasının hâkim
olduğu nice günler dileğimle milletimizin Nevruzunu kutluyor,
vatandaşlarımıza ve tüm insanlığa esenlikler
diliyorum. Tüm gruplara ve tüm milletvekillerine de teşekkürler ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk on sayın milletvekiline bir dakika süreyle
söz vereceğim.
Tabii ki geçen hafta
Meclisimiz yoktu, ara vermedeydik. Yaşanan hadiseler var.
Dolayısıyla, bugünlük ben yine, sisteme giren on
arkadaşımıza birer dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz Sayın
Aydının.
Buyurun.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Başkan, ta Giresundan geldim söz almak
için.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, terör saldırılarında
hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine
ve hayatını kaybedenlerin aileleri ile yaralananlara tazminat
ödenmesiyle ilgili çalışma yapılıp
yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de öncelikle bu hain
terör saldırılarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ülkemize ve
yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
22 Şubat tarihinde
Kişisel Verilerin Korunması Tasarısıyla ilgili
yaptığım konuşmada istihbarat zafiyetlerinin olduğunu,
10 Ekim Ankara patlamasından önce eyleme karışan Gaziantep
doğumlu Ebubekir kod adlı kişinin eylemlere
karıştığını belirtmiştim ve önlem
alınması gerektiğinin de altını çizmiştim. Ve ne
yazık ki en son İstiklal Caddesinde olan patlamada da gene Gaziantep
bağlantılı, IŞİD bağlantısı olduğu
düşünülen bir kişi canlı bomba olarak birçok
vatandaşın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Bu
nedenle, terör olaylarında yaşamını kaybeden
vatandaşlarımızın ailelerine ve hâlen tedavisi devam eden
ya da taburcu olan vatandaşlarımıza tazminat ödemeyi planlamakta
mısınız, bu yönde çalışmalar var mıdır?
BAŞKAN Sayın
Arslan
2.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, terör olaylarında
hayatını kaybeden güvenlik güçlerine Allahtan rahmet dilediğine
ve Denizlinin Acıpayam ilçesi Yassıhöyük Mahallesinin içinden geçen
DSİ kurutma kanalının ne zaman yapılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, öncelikle geçen hafta terörden hayatını
kaybetmiş olan güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet diliyorum, geride
kalanlara başsağlığı diliyorum, yaralı olanlara
da acil şifalar diliyorum.
Benim sorum Orman ve Su
İşleri Bakanlığına: Denizli Acıpayam
Yassıhöyük Mahallesinin içinden geçen DSİ kurutma
kanalının tamamen açılmamış olması, Serinhisar
Belediyesinin arıtma tesisinin yetersiz çalışması nedeniyle
lağım ve pis su atıklarının bu kanalın içine
aktığı, çevreye çok büyük zarar verdiği, hastalık ve
tehlike saçtığı tespit edilmiştir. Bunu ne zaman
düzeltmeyi
Kanalın açılmasını sağlayarak DSİnin
bu kurutma kanalının ne zaman yapılacağını
öğrenmek istiyorum.
İki: Acıpayam
Kelekçi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Emir
3.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, Çubukta defnedilen şehide Allahtan rahmet
dilediğine ve hiç kimsenin çocuk istismarı olaylarının
üstünü örtemeyeceğine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, bugün yine Çubukta bir şehidimiz var,
şehidimize Allahtan rahmet diliyorum ve bütün ülkemizin başı
sağ olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar,
geçen hafta basında gündemimize düşen ve yüreğimizi yakan bir
olay yaşadık, çocuk istismarı olayı yaşadık ve bu
sıralarda oturan bir sayın milletvekili Çocuk istismarını
örtmeye çalışıyorlar. diyenlerin de çocuk
istismarcılığı kadar ağır bir suç
işlediğini söyleyerek büyük bir istismarda bulundu.
Değerli arkadaşlar,
kimin ne olduğunun önemi yok, çocuk istismarının kimse üstünü
örtemez. Size de düşen görev bizden diyerek korumaya çalışmak
değildir, açık yüreklilikle üstüne gidin ve bunun üstünü örtmeye
çalışanlar sizin sıralarınızda da olsa onları da
aranızdan ayıklayın diyorum çünkü bu suç ağır bir
insanlık suçudur ve hepimize görev düşüyor. Bizim taraftan geldi.
diye korumaya kalkmayın diyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Parsak
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, taşeron işçilerin
kadroya alınması meselesinin çözüme kavuşması
noktasında yapıcı muhalefet anlayışı çerçevesinde
hareket edeceklerine ve bu konunun takipçisi olacaklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) - Öncelikle yüce milletimizi ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Taşeron işçilerin
kadroya alınması meselesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de
seçim beyannamemizdeki önemli vaatlerimizden biriydi. Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri ve yöneticileri olarak uygun olan her zeminde bu
vesileyle bu meseleyi gündeme getirmiştik şimdiye kadar. Bunlardan
sadece iki örneği hatırlatmak istiyorum: Sayın Grup Başkan
Vekilimiz Erkan Akçay Bey bununla ilgili kanun teklifi vermişti. Keza
Genel Sekreter Yardımcımız ve Konya Milletvekilimiz Sayın
Mustafa Kalaycı da bu konuyu sık sık gündeme getirmişti. Bu
çerçevede, bugünkü açıklamalar muvacehesinde de konunun sonuna kadar
takipçisi olacağımızı ve aziz milletimizin menfaatleri
doğrultusunda meselenin çözüme kavuşması noktasında
yapıcı, sorumlu muhalefet anlayışımız
çerçevesinde hareket edeceğimizi saygıdeğer milletimizle bu
vesileyle bir kere daha paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, terör olaylarında hayatını
kaybeden vatandaşlar ile şehit olan güvenlik güçlerine Allahtan
rahmet dilediğine ve Niğdenin Ulukışla ilçesi
Darboğaz beldesindeki göletle ilgili sorunun acilen çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Öncelikle terörü lanetliyorum. Terör olaylarında şehit
olanlarımıza Allahtan rahmet, gazilerimize sağlık
diliyorum. Ayrıca terörde yitirdiğimiz vatandaşlara da Allah
rahmet eylesin diyorum.
Niğdenin
Ulukışla ilçesi Darboğaz beldesinde gölet sorunu var. Bu gölet
sorununa hızla çözüm bulunmazsa bu yıl kiraz ürünlerinin
sulanması mümkün olmayacak. Daha önce bu konuyu yazılı olarak da
gündeme taşımıştım, Bakanın bilgisine sunmuştum.
Şu anda gölete su gelmiyor, gölette olan su da kaçıyor. Yurttaşlar
çok mağdur. Bu konunun Bakanlık tarafından acil olarak ele
alınmasını istiyorlar. Bu konuyu da ilgili
bakanlığın bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Özkan
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Anayasaya geçici bir madde eklenerek şu
anda Mecliste bulunan tüm fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkların
kaldırılıp yargılamanın önünün açılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yasama
dokunulmazlığı milletin iradesinin güvencesidir. Bu sebeple, bizler
milletin verdiği yetkiyi suç işlemek için değil, milletin
hakkını hukukunu korumak için kullanmak zorundayız.
Dokunulmazlık zırhına bürünerek lanet çadırını
ziyaret edenler, öz yönetim ilan edenler, halkı direniş
naralarıyla kin ve nefrete sürükleyenler de yaptıklarının
hesabını hukuk önünde vermek zorundadır. Bu, milletimizin
talebidir. Şu an Mecliste 522 dokunulmazlık fezlekesi beklemektedir.
Diyoruz ki: Yasama çalışmalarını engellememek için
Anayasaya bir geçici madde ekleyerek şu an Meclise intikal eden tüm
fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkları tek hamlede
kaldıralım ve yargılamanın önünü açalım.
Bu bağlamda yüce Meclisi
milletimizin sesine kulak vermeye davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Topal
7.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın Arsuz ilçesinde termik santral
istemediklerine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet
yetkililerine seslenmek istiyorum. Hatayımızda en güzel
balığın olduğu Arsuz ilçemizde, doğayı katleden,
insan yaşamını felç eden termik santral istemiyoruz, Hayır.
diyoruz. Bizler CHP Hatay milletvekilleri olarak -Birol Ertem, Hilmi
Yarayıcı ve Mevlüt Dudu- bunu istemiyoruz. Halkla karşı
karşıya gelmeyin, bu masum talebe kulak verin. Bizler her türlü
mücadeleyi vereceğiz.
Sizlere teşekkür
ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
İrgil
8.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, ülkemizde ve dünyada terör nedeniyle
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve Reza
Zarrabın Amerika Birleşik Devletlerinde gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Geçtiğimiz haftalarda ve
bugün hem ülkemizde hem dünyada terör belasıyla hayatını
kaybeden -Bursa özelinde de bu hafta uzman çavuş Cemil Turanı
kaybettik, şehit oldu- bütün bu insanlara Allahtan rahmet diliyorum,
gazilerimize de sağlıklar diliyorum.
Benim kısacık
söylemek istediğim şey: Bildiğiniz gibi, dün akşam önemli
bir gelişme oldu. Amerika Birleşik Devletlerinde Reza Zarrab göz
altına alındı veya tutuklandı. Ben, sadece, bu Meclise
yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet gruplarının
Reza Zarrabla ilgili verdikleri araştırma önergelerinden hiçbirinin
kabul edilmeyip ama bu adaletin araştırılması veya
soruşturulması meselesinin Amerikadaki bir savcıya
bırakılmış olmasının ayıbını ve
utancını burada dile getirmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Engin.
9.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, terör saldırıları nedeniyle
insanların travma yaşadığına, ülkemizde mutsuzluk,
umutsuzluk ve güvensizliğin her geçen gün
yaygınlaştığına ve Hükûmetin bu konuda hiçbir
sorumluluk kabul etmediğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
En son Kızılay ve İstiklalde
yaşanan terör saldırıları nedeniyle ülkemizde temmuz
ayından bugüne yüzlerce canımızı kaybettik, yüzlerce
kişi de yaşadıkları travma nedeniyle psikolojik ya da
fiziksel olarak yaralı bir şekilde hayata tutunmaya
çalışıyor. İnsanların tedirginlikten evlerine
kapandığı, sokakların, meydanların
boşaldığı bir ülkeye dönüşmemeliyiz. Birkaç gün önce
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri
Ağının açıkladığı 2016 Dünya Mutluluk
Raporuna göre, Türkiye, bu sene iki sıra daha gerileyerek 156 ülke içinde
78inci sırada yer aldı. Mutsuzluk, umutsuzluk, güvensizlik her geçen
gün ülkemizde yaygınlaşıyor. On dört yıllık tek
başına AKP iktidarı sonucunda bugün teröristlerin elini kolunu
sallaya sallaya ülkemize girip eylem yaptıkları, yeşil kart
alabildikleri bir noktadayız. Hükûmet ise sorumluluk kabul etmediği
gibi, muhalefet partilerine suç atma acizliğini gösteriyor. Hükûmete
sormak istiyorum: Sorumluluk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ok.
10.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, terör
saldırılarında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Balıkesirin merkezindeki batçık
inşaatının bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL OK (Balıkesir) Büyük Türk
milletine ve devletine karşı yapılan haince saldırılar
sonucunda hayatını kaybeden, başta güvenlik güçlerimiz olmak
üzere, vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, 20
Mayıs 2015 tarihinde Emniyet Kavşağına yapılacak olan
batçık için büyük bir şaşaayla temel atma töreni
düzenlemiştir. Batçık inşaatı on birinci ayına
girmesine rağmen hâlâ bitirilemeyince belediyemiz bu inşaatın
Karayolları tarafından yapıldığını
hatırlamıştır. Ama sonuç olarak, Balıkesirin tam
merkezinde ulaşımı ciddi manada aksatan bu batçık
inşaatının bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Bu, hem
şoför esnafımızı hem de zaten ekonomik anlamda büyük
sıkıntı içerisinde olan Balıkesir esnafını ciddi
manada rahatsız etmektedir. Bunun bir an önce giderilmesini bekliyoruz
Balıkesir halkı adına.
Teşekkürlerimi, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Son olarak, Sayın Nurlu
11.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, ülkemizde son beş aydaki canlı bomba
saldırılarında 174 kişinin hayatını
kaybettiğine, 500den fazla kişinin yaralandığına ve
bu olayların siyasi sorumluları olan Başbakan Ahmet Davutoğlu
ile İçişleri Bakanı Efkan Alanın derhâl istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM
NURLU (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde son beş aydaki canlı bomba saldırılarında
174 kişi hayatını kaybetmiş, 500den fazla
vatandaşımız yaralanmıştır. Bu kadar zafiyete
rağmen, hiç kimsenin siyasi sorumluluk almaması kabul edilmez bir
durumdur.
Dünyanın
birçok ülkesi yaşanan ölümlü kazalarda bile siyasi sorumluluk alarak
istifa eden örneklerle doludur. Örneğin, Güney Kore Başbakanı 27
Nisan 2014te yaşanan feribot kazasında 300den fazla kişinin
ölmesi sonucu istifa etmiştir. Mısır Ulaştırma
Bakanı 2009da 18 kişinin yaşamını yitirdiği tren
kazası sonrası istifa etmiştir. Letonya Başbakanı
2013te bir alışveriş merkezinin çatısının
çökmesi sonucu 54 kişinin ölmesi üzerine istifa etmiştir. Ülkemizde
bu kadar yurttaşın ölümüne neden olan olayların siyasi
sorumluları olan Başbakan Ahmet Davutoğlu ve İçişleri
Bakanı Efkan Alanın derhâl istifa etmesi lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Şimdi
grup başkan vekillerinden sisteme giren arkadaşlarımız var.
Sayın
Baluken, iki dakika süre veriyoruz.
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak, Ankara Kızılay ve İstanbul İstiklal Caddesi
ile Brükseldeki saldırıları kınadıklarına,
ölenlere rahmet dilediklerine ve iç ve dış politikada kapsamlı birtakım
düzenlemelere ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Türkiyede halklarımızın yetkilendirdiği ve
ülkenin yönetiminden sorumlu tuttuğu Türkiye Büyük Millet Meclisi,
günlerdir çalışamaz bir durumdayken ülkemiz maalesef daha fazla
yönetilemez bir duruma gelmiş, AKP iktidarı tarafından can
güvenliği ülkenin her köşesinde âdeta güvensizliğe teslim
edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde olduğu dönem
içerisinde, 13 Mart tarihinde Ankaranın göbeğinde bombalı
araçlarla yapılan saldırılarda 37 yurttaşımız
yaşamını yitirmiş, 125 yurttaşımız
yaralanmıştır.
Yine,
İstanbulun göbeğinde, İstiklal Caddesinde gerçekleşen
canlı bomba saldırısında da ülkemize turist olarak gelen 4
insan yaşamını yitirmiş ve 39 insan da
yaralanmıştır.
Biz
Halkların Demokratik Partisi olarak tüm bu saldırıları
kınadığımızı, ölenlere rahmet,
yakınlarına sabırlar dilediğimizi ifade ediyoruz. AKP
Hükûmetinin de sorumluluğunu bir kez daha kamuoyuna
hatırlatıyoruz. Açıktır ki AKP Hükûmetinin güvenlik
politikaları adı altında içeride ve dışarıda uygulamaya
soktuğu yanlış politikalar ülkemizde yurttaşların bir
kısmını evine giremeyecek, bir kısmını da evinden
çıkamayacak durumda ağır bir güvenlik problemiyle
karşı karşıya getirmiştir. Bu hâliyle artık
gündelik yaşamın bile sürdürülemez olduğu bir tabloyla
karşı karşıyayız. Bu tablo karşısında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin sorumsuz tutumunun da tekrar düşünülmesi
gereken bir husus olduğunu, iç politikada ve dış politikada
kapsamlı birtakım düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ifade etmek
istiyoruz.
Diğer taraftan, bugün
Brükselde 3 saldırı gerçekleştirildiği haberini büyük bir
üzüntüyle öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hemen toparlıyorum.
Havaalanı ve metroda
gerçekleştirilen bu saldırılarda, şu ana kadar
edindiğimiz bilgilere göre 34 insan yaşamını yitirmiş,
130u aşkın insan da yaralanmıştır. Buradan bu olayı
da kınadığımızı, olayla ilgili üzüntülerimizi,
yaşamını yitirenlere rahmet duygularımızı ve
bütün Belçika, Avrupa halkına da başsağlığı
dileklerimizi ifade etmek istiyoruz.
Belçikanın bu
patlamadan, bu saldırıdan hemen sonra Türkiyedeki büyükelçilik ve
konsolosluk binalarını kapattırmalarını da AKP
Hükûmetinin ülkeyi hangi algılarla muhatap
kıldırdığının bir göstergesi olarak
değerlendirdiğimizi belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet,
teşekkürler.
Sayın Akçay
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci
yıl dönümüne ve Türk milletinin Nevruz Bayramını tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk milletinin
birliğinin ve millî kimliğinin ayrılmaz birer parçası olan
2 önemli günü geçirdik. Birincisi Çanakkale Zaferinin 101inci yıl
dönümünü idrak ettik.
Çanakkale Zaferi, Türk
milletinin birliğini ve dirliğini hedef alanlara karşı
emsalsiz bir meydan okuması ve zaferidir. Vatanımızın dört
bir yanından kökeni ve mezhebi ne olursa olsun binlerce, yüz binlerce
vatan sevdalısı Çanakkalede omuz omuza mücadele etmiş,
şahadet şerbetini birlikte içmiştir. Çanakkale ruhunun özü Türk
milletinin birlik ve bütünlük içinde bağımsız yaşama arzusudur.
Bu öz ve şuur bugün ihtiyacımız olan en önemli güç
kaynağıdır.
Bu vesileyle,
Çanakkalede, Kurtuluş Savaşında, terörle mücadelede
vatanımızın birliği, Türk milletinin dirliği
uğruna şehitlik mertebesine ulaşan bütün şehitlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Öte yandan, dün
Nevruz Bayramıydı. Binlerce yıllık maziye sahip büyük Türk
milletinin çağlar ötesinden taşıyıp getirdiği ve
kültürümüzün önemli bir ögesi olan Nevruz Bayramına bir kez daha
ulaşmanın mutluluğunu diğer hüzünlü olaylarla birlikte
idrak ettik. Bu vesileyle de Manisada mesir macunu 476ncı kez
karılmıştır. Manisadaki bu mesir macunu törenleri de bir
Nevruz Bayramı kutlamasıdır.
Nevruz,
milletimizin, zor günlerini geride bırakarak yeniden dirilişinin,
tarih sahnesine eskisinden daha güçlü bir biçimde
çıkışının hikâyesidir. Yüzyıllardır
kültürümüzün tartışılmaz bir parçası olan Nevruz
Bayramı son yıllarda köksüzleştirilmeye, farklı anlamlar
yüklenilerek
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa)
Nevruzun esası, özü bozulmaya
çalışılmaktadır. Nevruzu farklılıkların
özendirilmesi, cumhuriyetin millî ve üniter niteliklerinin tasfiyesi
arayışı olarak görenlerin, Türk milletinin bir ve beraber
yaşama iradesi ve kararlılığı
karşısında başarı şansı olmayacaktır.
Bilinmelidir ki bu bayram nesilden nesile milletimizin kıyamete kadar
sürecek mevcudiyetinin her anına uzanacaktır. Görevimiz, tarihiyle,
coğrafyasıyla, şiiriyle, türküsüyle, gelenek ve görenekleriyle
Nevruz Bayramını yaşamak ve yaşatmaktır.
Bu vesileyle, dünyanın
dört bir yanında yüksek bir şuurla hissedilmesi gereken bir bayram
olduğu bilinciyle aziz Türk milletinin Nevruz Bayramını tebrik
ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Altay
14.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
her türlü terör eylemini ve tüm terör örgütlerini nefretle
kınadıklarına ve hain saldırılarda
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, 11 Şubat 2013le Cilvegözüyle başlayan;
Reyhanlıyla, Diyarbakırla, Suruçla, tekrar Diyarbakırla,
Ankara Garıyla, Sultanahmetle, Ankara Merasim Sokakla, Ankara
Kızılayla, İstanbulla devam eden ve milletçe içimizi acıtan,
bizi inciten, derin acılara sevk eden terör olaylarıyla
boğuşurken bugün dünya Brükselde vahşi bir terör
saldırısına uyandı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
nereden ve ne maksatla gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun,
ırkına, inancına, milletine, milliyetine bakmadan her türlü
terör eylemini ve tüm terör örgütlerini şiddetle, nefretle
kınıyoruz.
Önce
Türkiyemizde, sonra coğrafyamızda ve tüm dünyada
barışın, huzur ortamının, can ve mal emniyetinin
korunması için amasız, fakatsız, ancaksız, bugüne
kadar olduğu gibi ulusal bütünlüğümüz, iç ve bölge
barışının tesisi için her türlü iş birliğine
açık, yapıcı bir tutum içinde olmaya devam edeceğiz.
Hain
saldırılarda yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilerken Belçika vatandaşlarına ve
Belçika Parlamentosuna Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak geçmiş olsun
ve başsağlığı dileklerimizi iletiriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın
Turan
15.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 101inci
yıl dönümüne, Nevruz Bayramını kutladığına ve
terör saldırılarında hayatını kaybedenler ile
şehit olan güvenlik güçlerine Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bundan yüz bir yıl önce atalarımız
memleketlerinin düşman işgale uğramaması için, başka
bir gücün egemenliğinde yaşamamak için Çanakkale geçilmez.
şiarıyla düşmana geçit vermediler, çok büyük bedeller ödediler.
Allah şehadetlerini kabul etsin.
Çanakkale,
bizim millî şuurumuzun başkenti, millî birlik ve
beraberliğimizin belgesi niteliğindedir. O gün verilen
şanlı mücadele Anadolumuzun düşman işgaline
uğramasını engellemişti, o gün verilen inançlı
mücadele yeni baştan bir ülke kurmamızı
sağlamıştı. Çanakkale, âdeta şu anki devletimizin,
milletimizin ön sözüydü. Yüz bir yıl önce nasıl ki
bağımsızlığımız için düşmana
karşı mücadele ettiysek bugün de küresel güçlerin taşeronu olan
terör belasıyla da aynı şekilde kararlılıkla mücadele
edeceğiz. Bu ülkenin geleceğine Çanakkale ruhu rehber olacaktır.
Ben tekrar
Çanakkale şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum.
Ayrıca, Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; dün Nevruz
Bayramıydı. Nevruz, bir Anadolu, Asya geleneği olarak bu
topraklarda yıllardır kutlanan bir bahar bayramı, bir şenliktir.
Nevruz Bayramının bu acı günlerde ülkemize huzur getirmesini
diliyorum. Hepinizin Nevruzunu kutluyorum.
Onun dışında,
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ülke olarak acı bir
hafta yaşadık. Taksimde bir terör saldırısı
atlattık. Saldırıda yaşamını yitiren
insanlarımıza rahmet diliyor, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralılara Allah'tan acil
şifalar diliyorum.
Sürekli ifade ettiğimiz
gibi, ne yazık ki terörün dini, dili, milliyeti yok. Bugün de Belçikada
bombalı saldırılar oldu. Havalimanında, metroda
yapılan saldırıda 34 kişi yaşamını yitirdi,
55 kişi yaralandı. Belçikaya da taziyelerimizi iletiyoruz.
Kendilerinin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.
Dün ve bugün Nusaybindeki
şehitlerimizi de rahmetle anıyorum. Şehit olan güvenlik
güçlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Başarılı,
verimli bir yasama haftası olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Turan.
Sayın Ilıcalı,
gündeme geçmeden, sizin Erzurumun kurtuluşuyla ilgili kısa bir
şeyiniz vardı.
Buyurun.
16.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, 12 Mart Erzurumun
kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ve terör olaylarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
12 Mart 1918, Türkün kalbi
olan Erzurumun esaretten hürriyete, ölümden hayata kavuştuğu gündür.
Şanlı askerimiz yüksek dağları mert kanlarıyla
sulayarak, düşmana göğüs gererek karanlık bir günden
Kurtuluşumuzun
98inci yıl dönümünü bu yıl bu vesileyle kutluyoruz. Erzurum, her
zaman tarihteki bu önemli yerini muhafaza etmiştir, dadaşlarıyla
vatanına layık, milletine örnek olmaya
çalışmıştır. Bugün Erzurumun kurtuluşunu anma
değil, anlama günüdür. Bu münasebetle dadaşlar Türkiye'nin her
yerinde, Erzurumda, İstanbulda ay yıldızlı
bayraklarıyla -aileleriyle bu törenleri birlik beraberliğin bir
göstergesi olarak- terörü lanetlemişlerdir.
Bu vesileyle de terörde
kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği
Konseyi Hollanda Dönem Başkanlığında 13-14 Mart 2016
tarihlerinde Hollandanın Lahey şehrinde düzenlenecek olan Dijital
Çağda İnsan Kaçakçılığı konulu Komisyon
Başkanları Toplantısına katılması Genel Kurulun
6/3/2016 tarihli 54üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/590)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi
Hollanda Dönem Başkanlığında 13-14 Mart 2016 tarihlerinde,
Hollandada bir şehir olan Lahey'de düzenlenecek olan "Dijital
Çağda İnsan Kaçakçılığı" konulu Komisyon
Başkanları Toplantısına Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bir heyetin katılması Genel Kurulun 06/03/2016 tarihli ve 54'üncü
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyad Seçim Çevresi
Nihat Yeşil Ankara
Celalettin Güvenç Kahramanmaraş
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
2.- Başkanlığın esas komisyon olarak
Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da
İçişleri Komisyonuna havale edilen (1/430) esas numaralı Iraka
Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasa Dışı Sızmalar ve
Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri
alındığına ilişkin tezkeresi (3/591)
3.- Başkanlığın esas komisyon olarak
Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Savunma ve
İçişleri Komisyonlarına havale edilen (1/453) esas numaralı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri
alındığına ilişkin tezkeresi (3/592)
4.- Başkanlığın esas komisyon olarak
Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonuna havale edilen (1/496) esas numaralı Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile
İngiltere Uluslararası Tarım ve Teknolojileri Merkezi Arasında
Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği
Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Hükûmetçe geri
alındığına ilişkin tezkeresi (3/593)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da
İçişleri Komisyonuna havale edilen (1/430) esas numaralı, Iraka
Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasa Dışı Sızmalar ve
Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı; esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Millî Savunma ve İçişleri
Komisyonlarına havale edilen (1/453) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile yine esas komisyon olarak
Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonuna havale edilen (1/496) esas numaralı Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile
İngiltere Uluslararası Tarım ve Teknolojileri Merkezi
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Konusunda Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Hükûmetçe geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
B) Önergeler
1.-
Başkanlığın Esas komisyon olarak Millî Savunma Komisyonuna,
tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/855) esas
numaralı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin İstanbul Milletvekili
Dursun Çiçek tarafından geri alındığına ilişkin
önergesi (4/20)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak Millî Savunma Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve
Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/855) esas numaralı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek tarafından geri
alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin,
uyuşturucu ve keyif verici maddeler sorunu ve nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/114)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki uyuşturucu
ve keyif verici maddeler sorununun nedenlerinin araştırılarak
etkili ve sürekli çözüm tedbirlerinin alınmasının tespiti
amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederim.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Mahmut Tanal (İstanbul)
7) Erkan Aydın (Bursa)
8) Musa Çam (İzmir)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Sibel Özdemir (İstanbul)
11) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
12) Candan Yüceer (Tekirdağ)
13) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
14) Atila Sertel (İzmir)
15) Zeynel Emre (İstanbul)
16) Gürsel Erol (Tunceli)
17) Didem Engin (İstanbul)
18) Melike Basmacı (Denizli)
19) Özkan Yalım (Uşak)
20) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
21) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
22) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
23) Kadim Durmaz (Tokat)
24) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Devrim Kök (Antalya)
27) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
28) Aytuğ Atıcı
(Mersin)
Gerekçe:
Uyuşturucu
bağımlılığı, özellikle gençleri tehdit eden büyük
bir tehlikedir. Şartlar ne olursa olsun kullanılan bütün
uyuşturucu maddeler zararlıdır. Başlangıçta zevk için
kullanılan, daha sonraları doğru düşünme becerisini ve
davranışları olumsuz etkileyen ve yoksunluğunda insanı
zor duruma düşüren her madde uyuşturucudur. Uyuşturucu
kullanımı paranoyaya, hissizliğe, dalgınlığa ve
öğrenme bozukluğuna sebep olmakta, motivasyonu düşürmekte,
fiziksel gelişimi durdurmaktadır. Uyuşturucunun vücutta
bıraktığı kalıcı izler bir sonraki nesli bile
olumsuz etkilemektedir.
Dünyada ve Türkiye'de
hızla yayılan uyuşturucu tehlikesi hiçbir şekilde göz
ardı edilmemelidir. Ülkemizde 2005 yılında madde
bağımlılığından gözaltına alınıp
tutuklananların sayısı 4.125 iken 2012'de aynı durumdan
130.049 şüpheli yakalanmıştır. Yine ülkemizde 13 ilimizde
22 madde bağımlılığı tedavi merkezi
bulunmaktadır. Bu sayı çok yetersizdir ve özellikle son yıllarda
ivedilikle artırılmayı beklemektedir.
Uyuşturucu ve madde bağımlılığından
yatarak tedavi gören hastalar incelendiğinde 2011 yılında 2.117
iken 2012 yılında yaklaşık yüzde 123'lük bir
artışla 4.720 olmuştur. Bununla birlikte, 2011 yılında
ülkemizde 105 doğrudan madde bağımlılığı
ölüm olayı meydana gelirken bir yıl sonra, 2012 yılında bu
oran yüzde 54,3 artış göstererek 162'ye yükselmiştir.
Türkiye'nin 2013
yılındaki uyuşturucu raporunda ise toplam ölüm sayısı
162 kişi olarak kayıtlara geçmişti. Raporda dikkat çeken bir
başka detay ise uyuşturucu madde kullanıcılarının
başlama nedenleri olmuştur. Uyuşturucuya başlama
nedenlerinin başında yüzde 48,98 ile arkadaş etkisi gelirken
merak nedeniyle başlayanların ise yüzde 23,71 olduğu
kaydedilmiştir. Türkiye'de 2014 yılında 7'si kadın 232
kişinin doğrudan, 12'si kadın 416 kişinin de dolaylı
olmak üzere 648 kişinin uyuşturucudan hayatını
kaybettiği belirtilmiştir. Uyuşturucuya bağlı
dolaylı ölen 416 kişinin ölüm nedeni olarak yüksekten düşme,
suda boğulma, elektrik yaralanması, mide kanaması, kalp-damar
hastalığı, akciğer enfeksiyonu, beyin kanaması,
yanık, kanser, cinayet ve elle boğma olarak kayıtlara
geçmiştir.
Uyuşturucu madde
kullanıcılarının yüzde 69,74'ünün ilköğretim mezunu
olduğu, madde kullanıcılarının yüzde 66,49'unun hiç
evlenmemiş veya yalnız yaşayanlardan oluştuğu ifade
edilmiştir.
Uyuşturucu ve madde
bağımlılığının önlenebilmesi için toplumun
her kesimine önemli görevler düşmektedir.
Uyuşturucu ve
yasaklı madde kullanan kişilerin tedavi olabileceği
düşüncesi toplumda yaygınlaşmalıdır. Özellikle tedavi
ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma
oranı çok yüksektir. Kullanıcılar arasında tedavisi
olmadığı yolunda yerleşen kanının
değiştirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizdeki uyuşturucu
ve keyif verici maddeler sorununun nedenlerinin araştırılarak etkili
ve sürekli çözüm tedbirlerin alınmasının tespiti amacıyla
Meclis araştırması açılması elzemdir.
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin,
İstanbulun suç haritasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul'da,
hırsızlık başta olmak üzere, İstanbulluların
yaşam kalitesini olumsuz etkileyen birçok güvenlik sorunu olduğu
hemen her gün basına yansımaktadır. Bu hırsızlık
olayları neticesinde mal kayıpları yanında can
kayıpları da olabilmektedir. Özellikle İstanbul'un daha az
gelişmiş ilçelerinde ve gecekondu bölgelerinde bu tür olayların
sıklıkla meydana geldiği dikkat çekmektedir.
İstanbul Ticaret
Odası tarafından yapılan bir araştırmaya göre
İstanbul'un en önemli sorunlardan biri güvenlik sorunudur. Asayiş
konusunda en fazla hangi sorunlarla karşılaştıkları
sorulduğunda, en fazla mağduriyet duyulan alan
hırsızlık olarak cevaplandırılmıştır.
Araştırmaya katılanların yüzde 13,75'i evinde, yüzde
9,36'sı iş yerinde hırsızlık
yaşandığını belirtirken bunu sırasıyla
kapkaç, yankesicilik (yüzde 8,32), dolandırıcılık (yüzde
7,92), motorlu araçtan herhangi bir şey çalınması (yüzde 7,03),
yaralanma, darp (yüzde 6,87), şantaj, tehdit (yüzde 5,62), oto
hırsızlığı (yüzde 4,79), cinsel taciz (yüzde 4,21) ve
diğer suçlar (yüzde 4,05) izledi.
Bu olgunun ana nedenlerinden
biri yaşanan şehirleşme hızına, önleyici güvenlik
politikalarının ayak uyduramamasıdır. Yaşanan olaylar,
eldeki mevcut kaynaklar ve uygulanan yöntemlerle bu sorunun
giderilemeyeceğini göstermektedir.
Vatandaşlarımızın
İstanbul'da huzurlu yaşamaları ile mal ve can güvenliklerinin
sağlanması amacıyla İstanbul'da meydana gelen ve
vatandaşlarımızın güvenliklerini tehdit eden olaylar için
bir suç haritası çıkarılması, bu suç haritası
neticesinde ilgili analizlerin yapılarak gerekli önlemlerin
alınması için Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Atila Sertel (İzmir)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Gülay Yedekci (İstanbul)
7) Sibel Özdemir (İstanbul)
8) Erkan Aydın (Bursa)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
11) Zeynel Emre (İstanbul)
12) Gürsel Erol (Tunceli)
13) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
14) Didem Engin (İstanbul)
15) Melike Basmacı (Denizli)
16) Özkan Yalım (Uşak)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
19) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
20) Kadim Durmaz (Tokat)
21) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
22) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
23) Haydar Akar (Kocaeli)
24) Devrim Kök (Antalya)
25) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
26) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
3.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkek ve 28 milletvekilinin, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakıfları çalışanlarının
yaşadığı sorunların ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/116)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakıfları (SYDV), 1986 yılında 3294
sayılı Kanunla kurulan, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonunda toplanan kaynağın
ülke çapında ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve ayni olarak
dağıtılması amacıyla her il ve ilçede
kurulmuştur. Ülkemizde örgütlenme ağı en geniş olan
kuruluşlardan biridir.
Geleneksel kamu kurum ve
kuruluşu mantığından farklı biçimde örgütlenme
yapısına sahip olunması, işleyiş açısından
kimi yararlar sağlasa da personelinin yaşadığı sorunların
çözümü noktasında engel oluşturabilmektedir. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, vakıf örgütlenmesi konusunu
Muhtaçlık durumunun giderilmesi için hızlı, esnek ve yerel
farklılıkları göz önüne alan bir yapıya ihtiyaç
duyulduğu için 3294 sayılı Kanunun amacının
gerçekleştirilmesinde geleneksel kamu örgütü yapılanmasından
farklı bir yöntem izlenmiştir. Her il ve ilçede sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurularak
hizmet acilen ihtiyaçları hızlı karşılayacak
şekilde hedef kitleye en yakın noktadan verilmektedir."
biçiminde açıklamaktadır.
Sosyal devlet ilkesinin
uygulanması noktasında önemli bir unsur olan SYDV,
yurttaşların sorunlarına çözüm sunmak için çabalarken kendi
çalışanlarının sorunlarının çözümü
noktasında aksaklıklar yaşamaktadır. Yaklaşık 10
bin SYDV çalışanı, sorunlarının çözülmesi
noktasında defalarca kez ciddi girişimlerde bulunmuşlarsa da
bunların birçoğu sonuçsuz kalmıştır.
SYDV
çalışanları, ülkemizin dört bir yanında yaşlı,
engelli, dul, asker aylıkları; eğitim, sağlık, kömür,
gıda yardımları gibi çok sayıda yardım ve destek
işleriyle ilgilenmektedirler. Bununla birlikte aynı personel,
yaklaşık otuz yıl gibi bir süredir kadrosuz olarak
çalıştırılmaktadır. Yine, tayin hakları
olmadığı için eşlerinin tayini
çıktığında zor durumda kalmaktadırlar.
SYDV
çalışanları özlük hakları, tayin durumu,
aylıklarının yetersizliği, kadro sorunu,
çalıştıkları statü, iş yerlerinde
yaşadıkları koşullar gibi çok sayıda sorunla
uğraşmaktadır. Gelinen noktada bu kadar sorunun çözümü için
sistemli bir yaklaşım gerekmektedir.
SYDV
çalışanlarının yaşadığı sorunların
ve bunların çözüm yollarının araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Muharrem
Erkek (Çanakkale)
2) Ahmet
Akın (Balıkesir)
3) Namık
Havutça (Balıkesir)
4) Mustafa
Tuncer (Amasya)
5) Mahmut
Tanal (İstanbul)
6) Ömer Fethi
Gürer (Niğde)
7) Gülay
Yedekci (İstanbul)
8) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
9) Gürsel
Erol (Tunceli)
10) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
11)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
12) Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa)
13) Kamil
Okyay Sındır (İzmir)
14)
İbrahim Özdiş (Adana)
15) Burcu
Köksal (Afyonkarahisar)
16) Gamze
Akkuş İlgezdi (İstanbul)
17) Erdin
Bircan (Edirne)
18) Özkan
Yalım (Uşak)
19) Niyazi
Nefi Kara (Antalya)
20) Musa Çam (İzmir)
21) Ünal
Demirtaş (Zonguldak)
22)
Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Kadim
Durmaz (Tokat)
24) Atila
Sertel (İzmir)
25) Zülfikar
İnönü Tümer (Adana)
26) Haydar
Akar (Kocaeli)
27) Devrim
Kök (Antalya)
28) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
29)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, gündemimize göre Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
15/12/2015 tarihinde Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları
tarafından, Suriyeli sığınmacıların Türkiyeye
sığınması sonucunda oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 22 Mart 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
22/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
22/3/2016 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
15 Aralık 2015 tarih ve
499 sayıyla TBMM Başkanlığına vermiş
olduğumuz, Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve
arkadaşlarının, Suriyeli sığınmacıların
Türkiye'ye sığınması sonucunda oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis
araştırması açılması önergemizin 22/3/2016 Salı
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk söz, lehinde, Ankara Milletvekili
Zühal Topcu.
Buyurun
Sayın Topcu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
sunduğu araştırma önergesi üzerinde partimiz adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
Tabii, sözlerime
başlamadan önce, son günlerde iyice yoğunlaşan, aslında son
yıllarda büyük, hızlı bir ivmeyle dikkat çeken ama son günlerde
de iyice yüreğimizi parçalayan terör olaylarıyla ilgili birkaç söz söylemek
istiyorum.
Öncelikle, bugün de,
biliyorsunuz yine, Brükselde terör saldırısı gerçekleşti.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörün her türlüsünü
kınıyoruz, lanetliyoruz ama geçen pazar günü 13 Martta Ankara Güvenparkta
gerçekleştirilen terör saldırısında kaybettiğimiz
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz ve özellikle, o 13
Martta yaralanan ve dün kaybettiğimiz Feyyaz Aydın kardeşimize
de Allah rahmet eylesin diyoruz.
Cumartesi günü
Feyyaz Aydını hastanede ziyarete gittim. Gerçekten annesinin ve
babasının durumunu tarif edebilmek mümkün değil. Gerçekten
üzüntüye boğabilecek bir durumla karşı karşıya
kaldık ama annesinin özellikle Rabbim, yaptığım
duaların karşılığında evladımı bana
bağışlayacaktır. sözünü, ben, burada özellikle
paylaşmak istiyorum. Acaba, vicdanlarınız sızladı
mı -özellikle iktidar partisi milletvekillerine seslenmek istiyorum-
terörü dikkate almayıp terörist saldırılarını
geçiştirirken özellikle sosyal patlamaları dikkate almayarak ve
Suriyeli sığınmacıların geçişlerinde dikkatsizce
davranışlar sonucunda bu durumların ortaya çıkmasına
sebep olduğunuz için?
Yine, 13 Martta kaybettiğimiz 15
yaşındaki Atakan Eray Özyolun ailesini ziyaret ettiğimizde,
kardeşinin sözlerini yine burada paylaşmak istiyorum ve sizi
vicdanlarınızla da karşı karşıya bırakmak
istiyorum: Kardeşimin hesabını kim verecek? Lütfen bunu
Mecliste sorar mısınız. Bunun hesabını kim bize tane
tane anlatacak? Kardeşimin hayalleri vardı ve bu hayalleri
gerçekleştirecektik. dedi. Bunun için, ben burada, verdiğim sözü
yerine getirmek istiyorum ve diyorum ki: Acaba bu yavrumuzun, Atakan Eray
Özyolun hayallerinin gerçekleşmesine kimler mâni olmuştur ve bu
diğer terör mağdurlarının hesabı kimden
sorulacaktır?
Tabii bütün
olaylar birbirleriyle ilintili, birini diğerinden ayırt edebilmemiz
mümkün değil. Özellikle sığınmacılar sorunuyla ilgili
olarak, Suriyeli sığınmacılar sorunuyla ilgili olarak
verdiğimiz önerge bugün gündeme gelmiştir ki artık bu konu
kontrolden de çıkmış durumdadır. Şu anda
baktığımızda, gelecekte ölçemeyeceğimiz; ekonomik
açıdan, sosyal açıdan, güvenlik açısından, psikolojik
açıdan gerçekten tahmin edemeyebileceğimiz maliyetlerle gelecekte
karşı karşıya kalacağız. Özellikle, bütünsel
politikanın uygulanması gerekiyordu, dirayetli politikanın
uygulanması gerekiyordu, onurlu bir politikanın uygulanması
gerekiyordu. Devlet ve millet menfaatleri gündeme geldiğinde dikkatlice,
ince ince, kul hakkı hesap edilerek bir politikanın uygulanması
gerekirken gördük ki at pazarlığı zihniyetiyle ve Kayseri
pazarlığı zihniyetiyle bir politikanın
uygulandığına hep birlikte şahitlik ediyoruz.
Öncelikli
olarak birtakım istatistiki bilgiler vermek istiyorum. Şu anda
UNICEFin raporu ve Türkiyedeki diğer kurumların yayımlanan
raporlarına baktığımızda, Türkiyedeki
kayıtlı Suriyeli sayısı 2 milyon 750 bin. Özellikle,
kamplarda kalan Suriyeli sayısının 275 bin olduğunu
görüyoruz ve kamp dışında yaşayanlarınsa neredeyse 2,5
milyon olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bunlar arasında
çocukların oranının yüzde 54 gibi bir rakam olduğunu da burada
gerçekten yüreğim sızlayarak vermek istiyorum. Yani neredeyse
bunların 1,5 milyona yakını çocuk, 0 ile 18 yaş
arasında. Okula devam edenlerin sayısıysa 325 bin ve
kayıtlı olmayanlara baktığımızda da inanın
milyonları aşmaktadır.
Şimdi,
Suriye savaşının 5inci yılına girdik ama hâlâ kontrol
edemediğimiz, kayıt altına alamadığımız
önemli bir topluluktan bahsediyoruz. Bu topluluğu, 3 milyonu hiç
küçümsemeyin. Ben yine size bazı mukayeselerde bulunmak istiyorum. Avrupa
Birliği ülkelerinden, Avrupadaki ülkelerden nüfusu 3 milyondan daha az
olan ülkeleri saymak istiyorum: Litvanya, Arnavutluk, Slovenya, Makedonya,
Estonya ve Letonyanın nüfusu 3 milyondan küçük. Ve yine
Macaristanın üçte 1i oranında bu topluluk -Türkiye'nin barındırdığı
3 milyondan bahsediyoruz- İrlandanın dörtte 3ü, Letonya nüfusundan
500 bin fazla, Lüksemburgun neredeyse 6 katı, Maltanın 7 katı,
İsveçin neredeyse üçte 1i, Slovenyanın da 1,5 katı.
Bahsettiğimiz nüfus, öyle böyle hesaplanabilir ve kontrol altına
alınabilir bir nüfus değilken biz, bunları sınırdan
geçirirken kontrolsüzce, kayıtsız bir şekilde geçirdiğimiz
için de şu anda bunların ceremesini çekmekteyiz.
Özellikle savaş
başladığında ve göç hareketleri
başladığında, o zamanların Dışişleri
Bakanı Sayın Davutoğlunun 16 Ekim 2012 tarihindeki ifadesini
paylaşmak istiyorum basiretsizlik ve tutarsızlık nişanesi
olarak, 100 bini aşması hâlinde sınırda tampon bölgenin
gündeme geleceğini söylüyor. Ne zaman söylüyor? 16 Ekim 2012de.
Şimdiki sayıya baktığımızda, bu sayının
3 milyonu geçtiğini söyleyebiliyoruz. Demek ki bir ülkenin istikrarı
ve devlet, millet menfaati için uygulanan politikaların, inanın,
hassas terazi hassasiyetiyle ölçülmesi gerekmektedir.
Özellikle Suriyeli
çocukların travma yaşadıklarını da dikkate
aldığımızda, bunların önümüzdeki on beş yıl,
yirmi yıl içerisinde nasıl bir demografik yapı gündeme
getireceklerini paylaşmak istiyorum, Her 4 Suriyeli çocuktan 3ü
yakınlarını, annesini, babasını, kardeşlerini
savaşta kaybetmiş durumda ve her 3 çocuktan 1i fiziksel şiddete
uğramış durumda ve stresle baş edemez hâlde
yaşamlarını sürdürüyor. Bizler, sizler evlerimizden
çıktığımızda, sokaklarda perişan bir vaziyette ve
yardıma muhtaç hâlde onlarca Suriyeli sığınmacıyla
karşı karşıyayız aslında.
Yine, bu nüfusa dikkatinizi
çekmek istediğimizde, en son 26-27 Şubatta yapılan bir
araştırmada, genel nüfus açısından
baktığımızda, sığınmacıların yüzde
96sı pasaportu ve kimliği olmadığı için
sağlık güvencelerinden yoksun durumda. Okul çağındaki
çocuklar okula gidemiyor. 4 çocuktan 1i
çalıştırılıyor yani şu anda çalışan 400
bin çocuk var. Bu açılardan baktığımızda, Acaba
yarın bunlar geri giderler mi? diye sorduğumuzda, hayır, çok
değerli arkadaşlarımız, bunlar geri gitmeyecek. Onun için
bunların çok daha dikkatli analizi gerekiyordu, tampon bölgenin
oluşturulması gerekiyordu.
Şamda -işkembeyi
kübradan- iki saat içinde namaz kılmaya gideriz. diye bu ülkeye
birtakım duygusal mesajlar verileceğine, şu anda verilen o
mesajların, yapılan uygulamaların hesabının hukuk
önünde verilmesi gerekiyor. Bugün terörden kaybettiğimiz
vatandaşlarımızın hesabının verilmesi lazım.
Çünkü terör olaylarının oradan geçen kayıtsız insanlarca
yapıldığına artık hepimiz şahidiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Onun
için diyoruz ki baştan savma hiçbir işi yapmamanız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Topcu.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu önerisi üzerinde ikinci söz, aleyhte, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demire aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu Demir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, iki gün önce serbest oldukları hâlde, adliyede her gün
gözümüzün önünde dolaşan, avukatlık mesleği
dışında bir şey yapmayan meslektaşlarımın,
serbest bırakıldıktan sonra bugün tekrar, itiraz üzerine
tutuklanmaları kararını kınadığımı
ifade ederek söze başlamak istiyorum. Avukatlar herkese lazımdır
ve tutuklama bir tedbirdir; adliyede, her gün savcıların, hâkimlerin
gözü önünde olan insanların tutuklanmaları için hiçbir haklı
gerekçe yoktur, tamamen siyasi bir hukuk işletilmektedir.
Aynı şekilde,
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Esra Mungan da koğuşa
dahi alınmayıp tecrit altında tutulmaktadır. O da
dünyanın en naif insanlarından biri olan ve gerçekten
tutuklanması için hiçbir gerekçe ortada olmayan, hiçbir suç söz konusu
olmayan bir kişidir ve tecride tabi tutulması da ayrı bir insanlık
suçudur, bütün bu hukuki olmayan siyasi kararları esefle kınayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Mültecilerle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önergede, onların Türkiye'ye
gelmesinin oluşturduğu sorunlar denilmektedir. Ben, öncelikle
mültecilerle ilgili olarak onların Türkiye'ye gelmesinin
oluşturduğu sorunlar kavramının da çok yanlış
bir kavram olduğunu düşünüyorum. Sizlerden, beş yıldır
ülkenizde bir savaşın devam ettiğini, bir
kısmınızın IŞİDli erkekler tarafından
alıkonulduğunuzu, bir kısmınızın
kızlarının elinden alındığını, belki
ailenizin kalanıyla Türkiye'ye göç ettiğinizi hayal etmenizi rica
ediyorum. Aslında, bunu hiçbirimizin hayal etmesi çok da mümkün
değil, aramızda birkaçımız dışında böylesi
bir acı yaşamadığımızı, birçoğumuzun
aynı sokakları, mahalleleri paylaştığımız
Suriyeli mülteci kadınlardan aslında epey uzak bir hayat
sürdüğümüzü unutmayalım.
Türkiye, 1951 tarihli Cenevre
Sözleşmesine coğrafi sınırlamayla taraf olduğundan, sadece
Avrupadan gelenlere mülteci statüsü veriyor, Suriyeden gelenler bu sebeple
mülteci statüsünde görülmüyorlar. Aslında Suriyeliler Türkiyede
statüsüzler. Yalnızca temel ihtiyaçları gideriliyor, zaman zaman
yalnızca misafir diye anılıyorlar, zaman zaman ise kendilerine
-tırnak içinde- ancak tahammül ediliyor. Suriye krizinin başladığı
2011 ilkbaharından itibaren, resmî kayıtlara göre, 2016
başı itibarıyla kayıt altında 2 milyon 560 bin
Suriyeli mülteci bulunuyor. Bu rakamın yaklaşık üçte 1i kadar
da kayıt altına alınmamış göçmenin Türkiyede
yaşadığı tahmin ediliyor çünkü Avrupaya Türkiyeden
geçerek ulaşan 1 milyon civarı mültecinin pek çoğunun Türkiyede
hiçbir kaydının olmadığı ortaya çıktı. 10
ilde kurulan 25 çadır ve konteyner kentte 269.366 Suriyeli barınıyor
yani toplam resmî mülteci sayısının sadece yüzde 10u. Geri kalanlar
çeşitli kentlerde yaşıyorlar.
Bildiğiniz gibi,
maalesef bu kelimelerle ifade etmek zorunda kaldığımız
mülteci pazarlığı bugün başlamadı. Beşar
Esadı kısa sürede devireceğini düşünen AKP Hükûmeti,
Avrupa Birliğini yanına çekmeye çalışırken Türkiyeye
sığınan Suriyeli sayısı 100 bini geçerse askerî
müdahalede bulunacağını söylüyordu. Daha mülteciler gelmeye
başlamadan sınırda kamplar kurdu. Suriyede savaşanlar bu
kamplara rahatça girip istediklerinde Suriyeye geri dönüyorlardı.
İlk mülteci akınını teşvik eden AKP Hükûmetiydi fakat
istenen olmadı, Esad gitmedi, savaş sürdü ve mülteci sayısı
3 milyona yaklaşıyor. Bugün AByle üzerinde anlaşılan 3
milyar euro, Türk vatandaşlarına Schengen bölgesinde vize muafiyeti,
Türkiye'nin AB zirvelerine çağrılması ve dondurulan Avrupa
Birliği üyelik müzakerelerinde başlıklardan bir ikisinin
açılması, mültecileri Türkiye içinde tutması şartına
bağlanıyor. Türkiyeyle başa çıkılmayınca
Yunanistan Schengenden çıkarılmakla tehdit ediliyor. İnsan, bu
ilişkilerin nasıl zehirlendiğini görünce hem Türkiye hem de
Avrupa Birliği adına utanıyor açıkçası. Bu
anlaşma çerçevesinde, Türkiyeden Yunanistana geçen tüm
kâğıtsız göçmenler 20 Marttan itibaren geri dönmeye
başlayacaklar. Bunun ilk sancısını 21 Martta botla
çıktığı yolculuk sonunda Midilli Adasına varan Afganistanlı
bir kadının sözlerinde duyduk. Kendisinin ve çocuğunun
vücudundaki morlukları göstererek Türkiyeye dönmektense ölürüm. diyordu,
Sokaklarda kaldık, yiyeceğimiz de yoktu, barınak yoktu, bizi
koruyan kimse yoktu. Polis ve asker az kalsın bizi öldürüyordu.
Yine, dün Mersinde, daha 23
yaşında genç bir kadın, Midye Hassan, trenin önüne atlayarak
intihar etti. Bu kadınların yarattığı sorunları
değil, bizim ve tüm dünyanın bu kadınlara neler yaşattığımızı
düşünmemiz gerekiyor. Sürekli, bir sorun, külfet gibi bahsedilen, bu
pazarlığa konu edilen Suriyeliler, aslında bazı kesimler
için önemli bir zenginlik kaynağı da oldu. Örneğin, gazeteci
Fehim Taştekin, Humusta bir petrol sondaj makinesinin sökülüp Cilvegözü
Kapısından çıkarıldığını, 15-20 milyon
dolarlık makinenin Birleşik Arap Emirliklerine 1 milyon dolara
satıldığını yazdı. Taştekin, bire bir
yaptığı araştırmada daha pek çok fabrikanın
makinelerinin benzer biçimde yağmalandığını
anlatıyordu. Yani Suriyelilerin yoksulluğu, bir yandan da ucuz iş
gücü arayan sermayedarın zenginliği oldu maalesef. Yani, aslında
esas külfet mültecilerin, en çok da kadınların
sırtındadır.
Bir kaçak olarak yalnız
yola çıktığınızı düşünün. Ne gibi risklerle
karşı karşıya kalırsınız? Suriyeli mülteci
kadınlar tecavüze ve tacize uğramamak için günlerce uyanık
kaldıklarından, üstelik bu şiddet, polisler ve göç alanında
çalışan kişilerce de sürdürüldüğünden insan
kaçakçılarının kendileriyle cinsel ilişki
pazarlıkları yaptıklarından bahsediyorlar. Kadınlar
için savaş sadece ölüm değil, cinsel şiddet ve tecavüz
anlamına da geliyor. Üstelik, böylesi ağır travmalarla
karşılaşan kadınlar, dilini bilmedikleri yabancı
ülkelerde ellerinden tutup yaralarını saracak yoldaşlar da
bulamıyorlar kolaylıkla. Kadınlar yalnızca kendi
sağlıkları ve canlarından sorumlu da değiller,
çocuklardan da sorumlular, onların sorumluluğunu da hissediyorlar.
Bölgede çalışma
yapan uzmanlar, Türkiyede, özellikle sınır illerinde küçük
yaşlarda, 12-13 yaşlarında kız çocuklarının seks
işçiliğine zorlandığını belirtiyorlar.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma
Derneğinin İstanbul sorumlusu Gizem Al Kadah, iş
bulamadığı için, çaresizlik nedeniyle seks işçiliği
yapan kadınlar arasında trans Suriyeli göçmen kadınların da
çok yaygın olduğunu söylüyor.
Cinsel şiddetin bir
diğer biçimi ise çok eşli evlilikler. Yalnız veya ailesi maddi
zorluklar yaşayan 15-25 yaş arasındaki genç kadınlar ve
çocuklar çok eşli evliliğe ikna edildikten sonra yine seks
işçiliğine zorlanıyorlar, bu da çok yaygın biçimde.
Tekstil atölyelerinde
kadınlar günde on iki saat, 600 lira ücretle çalışıyorlar.
Üstelik, Suriyeli kadın işçilerin birçoğu da patronların
tacizine uğradıklarını ifade ediyorlar.
Evet, Türkiye'nin çekincesiz
olarak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi, mülteci ve
göçmen kadınlar da dâhil olmak üzere, tüm kadınlar için şiddete
karşı koruyucu tedbirler, önleyici tedbirler öngörse de Türkiyedeki
mülteci kadınlar bu sözleşmenin güvence altına
aldığı haklarla kamu hizmetlerinden, maalesef,
faydalanamıyorlar. Kadınlar dil sorunu, raporlayamama ve
ayrımcılık sebebiyle adalete erişimde de ciddi sorunlarla
karşılaşıyorlar.
Çözüme dair birkaç öneride
bulunmak isterim. Öncelikle, Türkiyede, Suriyelilerin
yaşamlarını burada sürdüreceği gerçeğinin kabul
edilmesi ve buna ilişkin politikalar üretilmesi lazım. Sonra, AFAD
başta olmak üzere, sığınmacılarla ilgili genel, yerel
tüm yönetim birimlerinin STKlarla iş birliği hâlinde
çalışması lazım. Şiddete uğrayan, tacize uğrayan
sığınmacıların psikososyal destek alması
lazım. Mülteciler için yapılan uluslararası
yardımların nereye harcandığının denetlenmesi
lazım.
Sürem bittiği için
bitiriyorum.
Çalışma Örgütü
ILOnun göçmen işçilerin haklarına ilişkin sözleşmeleri
imzalayıp yürürlüğe koyması ve mültecilerin politik
pazarlık olmaktan çıkarılması lazım.
Bu dünya hepimize yeter,
yeter ki niyetimiz olsun.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler.
Şimdi söz
sırası, lehinde, Malatya Milletvekili Veli Ağbabaya aittir.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Çok değerli arkadaşlar, ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, bu mülteci meselesinden önce -hem bununla ilgili- birkaç durumu da
sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz hafta hem ülkemizin itibarını hem de demokrasi
ligindeki durumunu göstermesi bakımından bir olay yaşadık.
Burada başta AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı olmak
üzere -o da bir akademisyen- bu konuda ne düşündüklerini çok merak
ediyorum. Bizim bu yaşamış olduğumuz 3 akademisyenin
tutuklanmasını, sadece ifade özgürlüklerini, düşüncelerini
açıklayan 3 akademisyenin tutuklanmasını Türkiye'de demokrasi
açısından nasıl değerlendirdiklerini de merak ettiğimi
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında tutuklanan ifade özgürlüğüdür, aslında tutuklanan
Türkiye demokrasisidir. Bu tutuklama, Türkiye'deki demokrasinin geldiği
noktayı da göstermesi bakımından önemli bir konudur. Biz
arkadaşlarımızla birlikte dün bu 3 akademisyeni ziyarete gittik.
Değerli arkadaşlar,
bu alınan karar bir mahkeme kararı ancak karar hukuki değildir.
Bu karar faşizm yolunda bir kilometre taşıdır. İleride
yazılacak kitaplarda bu yaşadığımız gün
yazılacaktır, faşizme itiraz edenler de yazılacaktır,
faşizme sessiz kalanlar da yazılacaktır ama en önemlisi bu
faşizmi destekleyenleri de tarih yazacaktır. Nasıl ki
geçmişte faşizme, faşist uygulamalara destek verenler 12
Eylülde, geçtiğimiz dönemlerde utandıysa önümüzdeki dönemde de bu
faşizme sessiz kalanlar ve destek olanlar ve sebep olanlar
utanacaktır.
Değerli arkadaşlar,
tabii, yine geçtiğimiz hafta hem Taksimde hem Ankarada, bugün de
Brükselde patlamalar yaşandı. Şimdi geriye dönüp
baktığımızda, 2011e gittiğimizde, Cumhuriyet Halk
Partisinin sözcülerinin, Genel Başkanının, grup başkan
vekillerinin bu kürsüden, çeşitli ortamlarda söylemiş oldukları
şeyler var. Dediler ki Cumhuriyet Halk Partililer: Bu izlemiş
olduğunuz politika, Türkiyenin geleneksel olarak izlemiş olduğu
politikayı bozmaya çalıştığınız politika
Türkiyenin başına çok iş açar.
Değerli arkadaşlar,
bu politika hem Suriyedeki milyonlarca insanı toprağından
kopardı hem de Türkiye sınırlarını -hem kendi içine
hem de dünyaya- terör örgütlerinin eli kanlı katillerinin geçiş
yaptığı bir güzergâh hâline getirdi. Dünyada Orta Doğu
gibi diye bir deyim vardı, artık Türkiye de o deyimin içine girdi.
Bakın, eskiden Orta Doğu denince akla patlayan bombalar gelirdi,
eskiden Orta Doğu denince akla Beyrut gelirdi, Bağdat gelirdi.
Değerli arkadaşlar, şimdi Orta Doğu denince akla Ankara
geliyor. Bu, ne kadar utanç verici, hepimizin üzülmesi, hepimizin
düşünmesi gereken bir durumdur, en başta da bu ülkeyi yönetenlerin
düşünmesi gereken bir durumdur değerli arkadaşlar.
Ne dedi CHP milletvekilleri,
CHP sözcüleri? Suriyedeki yanan ateşe eğer benzinle giderseniz o
ateş bir gün gelir sizin ülkenizi de vurur.
Yaşadığımız olay tam da budur arkadaşlar;
Brükselin, Parisin, İstanbulun, Ankaranın yaşamış
olduğu olay tam da budur.
Öncelikle, Ankaradaki her üç
bombayı patlatanları, İstanbulda hem Sultanahmette hem
Taksimde bombayı patlatanları, bu katilleri kutsayanları
kınadığımı belirtmek istiyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu açısından, 10 Ekim Ankara katliamındaki katiller
ile geçtiğimiz haftalarda Genelkurmayın önünde servisi bombalayan
bombacıların hiçbir farkı yoktur, ikisi de
aşağılanması gereken katillerdir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bir kez daha söylüyoruz: Bakın, bu Suriye politikası Türkiyeyi
dünyanın gözünde üçüncü sınıf bir ülke hâline getirdi. Bu
izlemiş olduğunuz
AKP ve şimdiye kadar dış
politikayı yöneten Hükûmet -ki şimdi birinci Başbakan-
Cumhurbaşkanı, zaman zaman Dışişlerindeki personeli
aşağıladılar; kimine monşer dediler, kimini -orada
çalışan personeli- dışladılar, kendi düşüncesinde
olan insanları getirdiler. Ne oldu? Bir bataklığın
içerisine soktu Türkiyeyi AKP.
Değerli arkadaşlar, bunun tek sorumlusu
var, Türkiye'nin Orta Doğu bataklığında bütün
komşularıyla kötü olmasının, düşman
olmasının tek sorumlusu var; o da AKP ve AKPnin izlemiş olduğu
dış politikadır. Bizim izlemiş olduğumuz
yanlış dış politika keşke sadece dış
politikamızı etkilemiş olsa. Bizim iç güvenliğimizi
etkileyen -maalesef, geçtiğimiz pazar günü yaşadık, artık
maçlara kadar gidemeyecek duruma getirilmişiz- Türkiyeyi güvenlik
açısından yerle bir eden bir durumdayız. Türkiye'nin en büyük
güvenlik zafiyeti değerli arkadaşlar AKPnin ta kendisidir. AKP,
bugün Türkiye için en önemli güvenlik zafiyetidir. Bakın, insanlar
sokağa çıkamıyorlar. Dün İstanbul trafiği yüzde 15
seviyesine düşmüş. Kızılayda, Ankaranın hiçbir
alışveriş merkezinde insanlar maalesef alışveriş
yapamıyor, sokağa çıkamıyor değerli arkadaşlar.
Bu gelinen noktanın sorumlusu sizsiniz değerli arkadaşlar, bu
gelinen noktanın temel sorumlusu sizsiniz. Siz, hem Türkiye'nin bu duruma
düşmesine sebep oldunuz hem de bugün MHPnin
araştırılmasını istediği mülteci meselesi denen
bir meseleyi ortaya çıkardınız.
Öncelikle her konuşmamızda vurguluyoruz,
bu mülteci meselesi bu politikaların sonucundadır ancak bu mülteci
meselesi, AKPnin baktığı gibi, sadece bizim meselemiz
değildir; bu, aynı zamanda dünyanın da bir meselesidir.
Şimdiye kadar, İkinci Dünya Savaşından beri
yaşamış olduğumuz en büyük sorun olan mülteciler, maalesef,
sadece Türkiye'nin sorunu olarak gösterilmeye çalışılıyor.
Geçtiğimiz haftalarda yapılan bir anlaşma var ki bu
anlaşmadan insan utanıyor değerli arkadaşlar.
Hatırlarsanız, Türkiye'nin Avrupa
Birliği hedefi vardı, Kızılay Meydanında Avrupa
Birliğine girdik. diye gündüz havai fişekler
atılmıştı. Şimdi, bu vize muafiyetini de bir başarı
olarak göstermeye çalışıyorlar.
Değerli milletvekilleri, geldiğimiz noktaya
bir bakın Allah aşkına; Avrupa Birliğine tam üye
olmayı hedefleyen bir ülkeden, şimdi sadece vize muafiyetini
başarı olarak sunan bir ülkeye geldik. Bu, bizim açımızdan
nereye geldiğimizin göstergesidir.
Şimdi, bu mülteci meselesinde 3 milyar euro
alan Türkiye, maalesef, Avrupanın bir mülteci kampı durumuna
getirilmek isteniyor.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa Birliği dediğimiz ülkelerin aslında
-kendi ülkelerinin söylediği gibi- bu yapmış oldukları
şey insan haklarına aykırıdır, demokrasiye
aykırıdır, insanlığa aykırıdır. Burada
Avrupa Birliğinin bu tutumunu da şiddetle
kınadığımı belirtmek isterim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Türkiyeye 3 milyar
euro vererek, 3 milyar rüşvet vererek Sen bunları tut, sen
bunların bekçisi ol, sen bunların karakolu ol. demek kimsenin
haddine değildir. Maalesef Türkiye bunu kabul etmiştir. Bu
anlaşmayla sadece 72 bin mülteci, o da kalifiye mülteci, Avrupaya
gidecektir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Türkiyede 3 milyona yakın Suriyeli mülteci
var. Bunların yaklaşık 1 milyona yakını çocuk ve 700
bine yakını da maalesef okuma çağında olan ama hâlâ okula
gitmeyen çocuklar. Türkiye sağı solu, iktidarı muhalefetiyle
birlikte mülteci meselesinde bir anlayış ortaya koymak
zorundadır. Bu mesele sadece AKPnin çözebileceği -ki çözecek durumda
da değil yani onu da AKPye bırakırsak ülkeyi nasıl
yönetiyorsa o mülteci meselesini de öyle yönetir- bir mesele değil, bütün
siyasetin, bütün grupların ortak politika geliştirerek çözebileceği
bir meseledir. Anlaşılıyor ki bu çocuklar bizim burada büyümeye
devam edecekler ancak bizi bekleyen bir tehlike var ki bunu dikkatlerinize
sunmak istiyorum. 1 milyona yakın çocuk, okuma çağındaki çocuk
okula gidemiyor ve bu çocukların geleceğini siz düşünün.
Şimdi,
tabii, bunlar, bizim, CHP sözcülerinin yıllarca uyardığı
ama AKPnin dinlemediği konular. AKP maalesef Orta Doğuda mezhepçi
politika izledi ve hiçbir ülkeyle bir ilişkisi kalmadı ve maalesef
bugün Türkiye, Orta Doğunun tam terör gruplarının geçtiği
bir ülke konumuna geldi.
Değerli arkadaşlar,
bizler mutlaka geçmişteki Mustafa Kemal Atatürkün kurmuş
olduğu, izlemiş olduğu Yurtta sulh, dünyada sulh.
politikasına tekrar dönmeliyiz. Suriye ve diğer başka ülkelerin
iç işlerine karışmadan onların bu duruma düşmesine
engel olmalıyız. Tez elden, zaman geçirmeden bu politikaların
tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Mülteci konusunda; mülteciler sadece
kamplarda yaşamıyor, Türkiye'nin yaklaşık 7 veya 8 ilinde
mülteci yaşamıyor; her yanında... Onun dışında,
artık bu bizim temel meselelerimizden biri hâline gelmiştir.
Bu meselenin çözümü konusunda
MHPnin vermiş olduğu araştırma önergesini
desteklediğimizi belirtiyorum, Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhte olmak üzere, son söz Antalya
Milletvekili Atay Usluya aittir.
Sayın Uslu, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz haftalarda
terör olaylarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına sabır diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
Suriyeli sığınmacıların Türkiyedeki
sorunlarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılması önerisinin üzerinde aleyhte söz
almış bulunmaktayım. Biz Anadolu olarak yalnız bugün
değil, dün de göçe ev sahipliği yapıyorduk. Bakın,
Osmanlı, İspanyadan kaçan Yahudilere kapılarını
açmıştır, Katolik baskısından kaçan Ortodokslara
açmıştır, İsveç ve Macar Krallarına
açmıştır, Çarlık Rusyasından kaçan Ruslara da
kapısını açmıştır, Bolşevik
İhtilalinden kaçan Ruslara da kapılarını
açmıştır. Cumhuriyet Döneminde de kapılarımız
hep açık olmuştur; Hitlerden kaçan Almanlara, İran Devriminden
kaçan İranlılara kapımızı açmışız,
Bulgaristandan gelen 350 bin soydaşımıza
kapımızı açmışız, Iraktan kitlesel
akımlarla gelenlere kapımızı açmışız, eski
Yugoslavyadan gelen Boşnaklara, Kosovalılara da
kapılarımızı açmışız.
Türkiye 1923-2011
arasında yaklaşık 2 milyon sığınmacıyı
kabul etmiştir. Şimdi, yeni bir süreç var, 2011 sonrasında
yaklaşık 3 milyon sığınmacıya ev sahipliği
yapıyoruz. 2011 yılında başlayan insani kriz sonucunda
yaklaşık 2,7 milyon Suriyeli ülkemize gelmiştir. Bugün,
ülkemizde biyometrik kaydı yapılan Suriyeli sayısı -biraz
önce arkadaşlar da ifade etti- 2 milyon 750 bindir. Bunların
yaklaşık 280 bini 10 ildeki 25 kampta yaşamaktadır.
Ülkemiz ilk günden bugüne
kadar iki politika uygulamaktadır; bir tanesi açık kapı politikası,
diğeri geri göndermeme ilkesi. Bu iki politika da hukuki, vicdani, insani,
ahlaki ve tarihî bir sürecin sonunda yürütülen politikalardır.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; dört yılda 3 milyonluk bir
sığınmacı akınının yönetilmesi kolay bir
süreç değildir ama şunu ifade edeyim ki Türkiye örnek bir süreç
yönetmektedir. Kamplarımız bugün, Birleşmiş Milletler
standartlarının üzerindedir. Bugün, kamplarda sosyal, eğitim,
sağlık açısından temel ihtiyaçlar
karşılanmaktadır. Kamp dışında da AFAD,
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız,
belediyelerimiz çalışmalar yürütmektedir.
Bugün, yine, Türkiyede
bulunan Suriyeliler geçici koruma statüsüyle kalmaktadır. 2013
yılında bu Meclisin çıkardığı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanununa göre, Suriyelilerin statüsü geçici
korumadır. Geçici koruma, kitlesel olarak sınırlarımıza
gelenlere tanınan bir koruma statüsüdür. Bu statü Avrupada
olmadığı kadar Türkiyede ayrıntısıyla
düzenlenmiştir ve bu konuda da Bakanlar Kurulu kararıyla bir
yönetmelik yürürlüğe konmuştur. Bu yönetmeliğe göre, Türkiyeye
gelen Suriyeli sığınmacılara öncelikle geçici kimlik
belgesi verilmektedir; biyometrik verileri alınıyor, geçici kimlik
belgeleri veriliyor, daha sonra da yabancı kimlik numaralarına
kavuşuyorlar. Yabancı kimlik numaralarına kavuşan
Suriyeliler eğitim, sağlık ve sosyal yardımlara erişebiliyorlar.
Bu yüzden, Suriyelilerin hemen hepsi kaydolmuştur çünkü kaydolmayanlar bu
hizmetlere erişemiyorlar. Yine, bu kimlik kartlarıyla
çalışma iznine başvurabiliyorlar, araçlarına geçici plaka
alabiliyorlar.
Bugün -biraz önceki
konuşmacılar ifade etti- Türkiyede 750 bin civarında
eğitim çağında Suriyeli çocuk var, doğru. Bunun 350 binini
okula eriştirdik. Bu 350 bin sayısı kolay bir sayı
değil arkadaşlar; 350 bin sayısı için 10 binlerce derslik,
10 binlerce öğretmene ihtiyaç var. Bizim hedefimiz büyük, biz bunu
kademeli olarak artırıyoruz. Yıl sonunda, inşallah, 450
bin, önümüzdeki yıl sonunda da 750 bin çocuğun tamamı
eğitime erişecektir.
Eğitimle ilgili
çalışmalar yapıyoruz, müfredat çalışmaları
yapıyoruz. Bunların bir kısmı Türk müfredatına uygun
okullara devam ediyorlar, bir kısmı da Suriye müfredatına uygun
okullara devam ediyorlar. Ancak, biz Suriye müfredatını mutlak olarak
uygulamıyoruz; o müfredat, Millî Eğitim
Bakanlığımızın denetiminden geçiyor,
ayıklanıyor, daha sonra çocuklara veriliyor.
Yine, bu çocukların 9
ilde üniversitelere erişimi sağlandı, Türk öğrencilerin
kontenjanı kullanılmadan; bunu açıklıkla ifade etmek
istiyorum, özellikle ifade etmek istiyorum.
Yine, Yurt
Dışı Türkler, Suriyeli öğrencilere burs vermektedir,
bunların sayısı bugün 3 bini bulmuştur.
Sağlık hizmetleri
alanında da hizmetlerimiz devam ediyor. 13 milyon poliklinik hizmeti
verdik, 300 bin ameliyat yaptık.
150 bin Suriyeliyi kuaförlük,
bilgisayar, elektrikçilik gibi alanlarda eğitime tabi tuttuk ve sertifika
verdik. Evet, bunların hepsi uyum faaliyeti.
Öbür taraftan, çocuklarla
ilgili çalışmalarımız da var. Bakın, Türkiyede 165
bin Suriyeli bebek doğdu; bu ciddi bir sayı, biraz önce
arkadaşlar söyledi. Danimarkada geçen yıl doğan bebek
sayısı 50 bin, bizde 55 bin. Ama biz bunlarla ilgili de
çalışma yapıyoruz, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız bunları tek tek tespit ediyor, ailelere
gerekli psikolojik destekleri ve sağlık desteklerini veriyor.
Bakın, biz başka
bir tespit daha yaptık, Türkiyede 53 bin yetim veya öksüz Suriyeli var,
bunun 3 bini hem öksüz hem yetim. Tamamı sevgievlerine veya refakat
kurumuna eriştiriliyor ve kendileri korumaya alınıyor. Bunlarla
ilgili çalışmalar da yapıyoruz.
Yine, aile eğitim
programları Arapçaya çevrildi, bunlarla ilgili, yaklaşık 100 bin
kişiye aile eğitim programı verdik, dil kursları
açıyoruz.
Öbür taraftan, ciddi bir
adım attık yaklaşık bir ay önce: Çalışma izni.
Çalışma izni, entegrasyonun, uyumun en önemli aşamalarından
bir tanesi. Bununla ilgili de Bakanlar Kurulu kararı çıktı,
artık Suriyeliler çalışmaya, istihdama erişebiliyorlar.
Arkadaşlar, toplumsal
uyum ve sosyal mesafe konusunda çok iyi bir noktadayız. Şunu ifade
etmek istiyorum: Şu ana kadar tüm siyasal partiler bu konuda gerçekten
övgüye layık bir dil kullandılar sürecin başından bugüne
kadar. Herkese, bütün siyasal partilere teşekkür ediyorum. Ama, şunu
da ifade ediyorum: Bu tür politikalar aslında hükûmet politikası
değil, devlet politikası olmalıdır. Biz onlara
kapımızı açmak zorundaydık çünkü orada bir savaş
vardı, çünkü orada zalim Esad vardı, insanları öldürüyordu.
Bakın, bugün, Suriyede 300 binden fazla insan öldü, 10 milyondan fazla
insanın yeri değiştirildi, bunun yaklaşık 4 milyonu
yurt dışı, 6 milyonu Suriye içinde olmak üzere.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Lütfen,
metne bakarak konuşun.
ATAY USLU (Devamla)
Arkadaşlar, biz bugünkü süreci minimum sıkıntılarla en iyi
şekilde yürütüyoruz. Bakın, Antepte, Urfada, Hatayda, Adanada,
Kiliste, İstanbulda yoğunluklu Suriyeliler var. Bu oran Avrupada
binde 15ken Türkiyede yüzde 4, Kiliste yüzde 100. Yani Kilisin 100 bin
nüfusu var, 110 bin Suriyeli var. Bu süreci çok iyi yürüttüğümüz için
diyoruz ki biz: Kilisi Nobele aday gösteriyoruz. Bu konuda destek
bekliyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bravo!
ATAY USLU (Devamla)
Bakın, Kiliste olaylar olmuyor ama Avrupada ne var? Avrupada panik var.
Ne yapıyor Avrupalılar? Yabancı düşmanlığı
yükseliyor. Geçen yıl Almanyada yabancı
sığınmacı evlerine 871 saldırı oldu. Yine,
Almanyada, bakıyorsunuz, sığınmacı yurtları
yakılırken Almanlar alkışlıyor; Belçika, Hollanda
farklı davranmıyor. Danimarka yasa çıkarıyor, değerli
eşyalarına el koyuyor; İngiltere kırmızı bilezik
takıyor. Ama, bizde yok, bizde olmaz, bizim tarihî, vicdani, hukuki
sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. Biz bu süreci en iyi şekilde
yürütüyoruz.
Öbür taraftan, Akdenizin
mezarlık olma süreci var. Bakın, onunla ilgili de Avrupa
Birliği-Türkiye ortak sonuç bildirisi yayımlandı. Bununla ilgili
adımlar attık. Bu adımlar Akdenizin bebek
mezarlığı olmasını engelleyecek adımlardır.
Yasa dışı göçleri durduracağız, oradaki 1 kişiye
karşılık yine Avrupaya 1 kişi göndereceğiz. Daha
sonrasında, Gönüllü İnsani Kabul Programımızı
uluslararası zirve kararıyla etkinleştireceğiz, inşallah,
Türkiye sınırına yakın yerlerde de mültecilerin insani
koşullarını iyileştireceğiz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kalanlar
ne olacak, kalanlar?
ATAY USLU (Devamla)
Arkadaşlar, kalanlar tarihî bir görevimiz. Onlarla ilgili entegrasyon
politikaları yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Eğitime
ulaştırıyoruz, sağlığa
ulaştırıyoruz, çalışma hayatına ulaştırıyoruz,
psikolojik destek veriyoruz. Onlar zalim rejim gidinceye kadar burada
kalacaklar; daha sonra onların gönderilmesiyle ilgili, geri dönüşle
ilgili de programları yürüteceğiz.
Bakın, bu işin
çözümü nedir biliyor musunuz?
1) zalim Esad rejiminin
gitmesi.
2) Güvenli bölgenin
oluşturulması.
3) Uyum süreçlerine devam
edilmesi.
Şunu ifade edeyim: Göç
tek başına iyi ya da kötü bir olay değildir, göç iyi yönetilirse
iyi bir olaydır. Avrupanın kalkınmasında bunun örneği
vardır, Avrupa göçlerle kalkınmıştır. Biz de iyi
yönetiyoruz, yönetmeye devam edeceğiz. Biz yasa dışı göçle
de mücadele ediyoruz Türkiyede arkadaşlar. Bakın, şu ana kadar
4.550 göçmen tacirini yakaladık. Yine, güvenlik boyutunu ihmal etmiyoruz;
90 ülkeden yaklaşık 4 bin kişiyi, yabancıyı
sınır dışı ettik, 125 ülkeden 40 bin kişiye
giriş yasağı koyduk.
Yine, Mecliste İnsan
Hakları İnceleme Komisyonu altında bütün partilerin beraber
kararıyla Mülteci Hakları İnceleme Alt Komisyonunu kurduk,
beraber çalışmaya devam ediyoruz. Şu ana kadar bütün
arkadaşlarla beraber sivil toplum kuruluşlarını, ilgili
kurumları dinledik; uluslararası kuruluşları
dinleyeceğiz, yerinde incelemeler yapacağız, inşallah bu
süreci en iyi şekilde yürüteceğiz.
Hepinize saygı ve
sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Sayın Altay, buyurun.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Evet, Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisini oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi var. Şimdi,
imzaları arayacağım ve ona göre işlem yapacağım.
Sayın Altay, Sayın Özel, Sayın Emre,
Sayın Kayan, Sayın Tezcan, Sayın Yalım, Sayın
Aydın, Sayın İrgil, Sayın Özcan, Sayın Budak, Sayın
Çam, Sayın Arslan, Sayın Demirtaş, Sayın Aldan, Sayın
Gürer, Sayın Tarhan, Sayın Yılmaz, Sayın Üstündağ,
Sayın Tanal, Sayın Özkoç.
Evet, şimdi toplantı yeter sayısı
arayacağım.
Üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.46
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
17.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için beş dakika
süre veriyorum.
Pusula veren sayın
milletvekilleri ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 15/12/2015 tarihinde Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve arkadaşları tarafından, Suriyeli
sığınmacıların Türkiyeye
sığınması sonucunda oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 22 Mart 2016 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisi İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiştir.
Şimdi öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- HDP Grubunun,
22/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Şeyh
Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 22 Mart 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
22/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 22/3/2016 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
22 Mart 2016
tarihinde Diyarbakır Milletvekili, Grup Başkan Vekili İdris
Baluken tarafından (1481 sıra numaralı) Bediüzzaman Saidi Nursi
(Kürdi), Şeyh Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının
mezar yerlerinin tespiti ve iade edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 22/3/2016 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri üzerinde ilk söz, lehinde olmak üzere Bingöl Milletvekili Hişyar
Özsoya aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar
uğultuyu keselim.
Buyurun
Sayın Özsoy, sürenizi başlatıyorum.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bediüzzaman Saidi Nursi ya da Kürdi, Şeyh
Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve iade edilmesi amacıyla talep ettiğimiz Meclis
araştırması için grubum adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu ve bizi izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (Gürültüler)
Sayın Başkan, bu
uğultuyla ilgili lütfen ikazda bulunabilir misiniz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, hatip kürsüde, insicamını bozmayalım,
uğultuyu keselim.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Daha önce, farklı vesilelerle de çatışmalarda ölen Kürt
vatandaşların cenazelerine yönelik devletin yaptığı
uygulamaları bu Meclis kürsüsünde de ifade etmiştik. Bugün spesifik
olarak devletin nezdinde hain, şaki, terörist olarak görülen, tehlike
olarak görülen ama Kürtler için son derece büyük değer, anlam ifade eden 3
şahsiyetin, tarihsel şahsiyetin mezar yerlerinin bulunması ve
cenazelerinin iade edilmesi için Meclis araştırması istiyoruz.
1925
yılında 46 arkadaşıyla birlikte Dağkapı
Meydanında asıldıktan sonra şu ana kadar kimsenin
bilmediği bir çukurun içerisine gömülen Şeyh Saitin son vasiyeti
şudur: Elinde kalan bir kısım parayla kendisine bir mezar
yapılmasını ve geri kalan paranın da çocuklarına
verilmesini vasiyet eder, mahkemenin savcısına söylediği budur
ancak ne kendisi için bir mezar yapılır ne de o para kendi
çocuklarına teslim edilir.
1937-1938 Dersim olaylarında
yine
(Gürültüler)
BAŞKAN Devam
edin siz.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) Etmeyeceğim Başkan, protesto ediyorum.
BAŞKAN Siz
kesince millet sustu.
Buyurun devam edin
şimdi.
Lütfen sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim, uğultuyu keselim.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) 1937-1938 olaylarında Seyit Rızanın, biliyorsunuz,
durumu son derece hazindir. Yoğunlukla, bir ara, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından da bu sözleri defalarca basına
yansımıştı Dersim için özür tartışmalarında,
hatırlayın. Seyit Rıza Elâzığın Buğday
Meydanında asıldığı zaman son sözleri: Evladıkerbelayız,
bihatayız; ayıptır, zulümdür, cinayettir. Bunlar kendisinin son
sözleri. Ancak, bundan önce bir vasiyeti var Seyit Rızanın,
oğlu da asılacaktır. Ne olur önce benim oğlumu
asmayın, beni asın; oğlumun idamını görmeyeyim. diye
rica eder. Son vasiyetidir, bunu da yerine getirmezler, önce oğlunu
gözlerinin önünde asarlar, sonra kendisini. Sonra, kendisiyle
arkadaşlarını ya bilinmeyen bir yere gömerler veyahut da
yakarlar, hâlâ akıbetini bilmiyoruz, devletin tutanaklarında muhakkak
bunlar vardır.
Son olarak, 1960
yılında Urfada defnedilen Bediüzzaman Saidi Nursi veyahut da Saidi Kürdi,
1960 darbesinden sonra, Urfada, olduğu mezardan çıkarılıp
bir askerî uçakla bir taraflara götürülür. Cenaze şu an yok ortada, ya
denize atıldığı ya Ispartada bir yere gömüldüğü
söyleniyor, hasılıkelam biz bunu bilmiyoruz.
Şimdi, bu 2 Saitin yani Şeyh Sait ve
Saidi Kürdinin ve 1 Seyitin yani Seyit Rızanın; 2 Saitin, 1
Seyitin kendi vatanlarında içine girebilecekleri 2 metrekarelik bir
toprak parçasını bulamamaları mezhepsel, ideolojik, siyasi
eğilimleri ne olursa olsun devletin egemenliğini çelen, devletin
tehlike olarak gördüğü Kürtlerin başına neyin geleceğinin
son derece somut bir ifadesidir.
Bu 3 mezar aslında bir paradigmadır.
1925ten 1960 yılına kadar süren bu dönemde, Kürtlerin anlam,
değer biçtiği bu tür şahsiyetlere, onların cenazelerine
yapılan uygulamalar bir paradigma olarak günümüzde de hâlen alabildiğine
pervasız, hayâsız bir şekilde devam etmektedir.
Bakın, şöyle bir harita, İnsan
Hakları Derneğinin 2014 yılında yaptığı
toplu mezar haritası bu. Şöyle bir bakın haritaya, şu
kırmızı olan bölge devletin Kürtleri nasıl yönettiğine
dair bir belgedir, bir ibret vesikasıdır. 348 tane toplu mezarda
4.201 ceset.
Barış süreci
buzdolabına kaldırıldıktan sonra yaşanan bu savaş
ve vahşet ortamında şu ana kadar 1.500den fazla
insanımızın hayatını kaybettiğini biliyoruz. Biz
siyaset kurumu olarak, Parlamento olarak maalesef üzerimize düşeni
yapamadık. Bu Parlamento meseleyi Hükûmete havale etmiş, Hükûmet
Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı da orduya, özel savaş
yöntemlerine bu meseleyi, maalesef, ihale etmiştir. Ortada olan binlerce
ölü; biz, maalesef, bunun önünü alamadık. Ama en azından şunu
yapabiliriz Parlamento olarak: Bakın, Nevrozdan bir gün önce
Diyarbakırda, Surdaydım. Orada, çocukları Surda öldürülen 2
babayla görüştüm; Aslen Bingöllü, Diyarbakırda oturuyorlar, evleri
de Dört Ayaklı Minarenin arkasında. Çocuklardan biri öğrenci.
Babası yemin ediyor, diyor ki: Gittik cenazeleri teşhis etmeye
-ikisi de zaten çocuklarının cenazesini teşhis edememiş-
bin tane kurşun sıksan bir cenazeyi o hâle getiremezsin.
Fotoğrafları yansıdı, cesetlerin üzerinden ya tanklarla ya
panzerlerle geçmişler çünkü tekerlek izleri var. Basına
yansıdı, paylaşabiliriz, paylaşabiliriz. 2 baba da
teşhis edemedi.
Cizrede 130dan fazla cenaze
teşhis edilemiyor, mümkün değil, vücut bütünlükleri bozulmuş,
aileleri morg morg geziyor, her tarafa kan tahlili veriyor ki belki DNA
eşleşmesiyle yapabiliriz. Hâlâ, Urfada 11, Malatyada 5,
Silopide 33, Şırnakta 11, Cizrede 12, Mardinde 6, Antepte 9 teşhis edilemeyen
cenazeler var arkadaşlar; edilemiyorlar yani pratik anlamda mümkün
değil.
Zamanım
azalıyor, toparlamaya çalışayım.
Bu yapılan
uygulamalar
Bakın, savaşı biz durduramadık ama
savaşın bari bir hukuku olsun, bir ilkesi olsun, bir prensibi olsun
ve Kürtlerin ölü bedenlerine yapılan hakaretler bir son bulsun. Son derece
net bir talebimizdir bizim; bu mesele çözülene kadar da biz bu talebimizde
ısrar edeceğiz.
Yapılan bu
uygulamaların İslam hukukunda kesinlikle yeri yoktur; Vardır.
diyen gelsin konuşsun burada. Bu yapılan uygulamaların
savaş hukukunda yeri yoktur, bu yapılan uygulamaların insan
hakları hukukunda da hiçbir yeri yoktur; daha vahimi, bu
yapılanların hiç birinin Türk Ceza Kanununda da bir yeri yoktur
çünkü TCK 130da aynen şöyle söyleniyor; bir kısmını
okuyorum: Bir ölünün ceset veya kemikleri hakkında tahkir edici fiillerde
bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Soruyoruz size, daha önce paylaştık,
Vartoda teşhir edilen cenazeler oldu, ciplerin arkasında sürüklenen
cenazeler oldu, Taybet Ananın yedi gün sokak ortasında kalan
cenazesi oldu ve yüzlerce teşhis edilemeyen cenaze. Bütün bunlar bir de
canlı yayında yani hepsinin belgesi bulgusu var. Şu ana kadar bu
öldürülen insanlara hakaret ettikleri için yargılanan, ceza alan tek bir
kamu görevlisi söyleyin bize; yok. Devlet, kendi yasasını
uygulamaktan âciz ya da söz konusu Kürtün ölüsü olunca kendi yasasına
bile riayet etmeyen bir devlet anlayışıyla karşı
karşıyayız. Onun için şöyle diyoruz, hemen bitiriyorum: Kürtlerin
Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde sadece insanca
yaşayamama sorunu yok, Kürtlerin aynı zamanda insanca ölememe sorunu
var. Onun için 1925ten bu yana cenazelerine hakaret reva görülen bütün
Kürtlerden, öncelikle, bu devletin özür dilemesi ve bu cenazelerin bulunup,
yerlerinin tespit edilip ailelerine verilmesi konusunda sorumluluk alması
gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Hocam, bir de Kürt kökenli şehitlerimizden de bahsetsene, sadece Kürt
terörist ölmüyor, Kürt şehit de var. Kürt şehitlerimiz var, Kürt
güvenlik görevlilerimiz var şehit olan.
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl ) Konumuz bu, onun için.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özsoy.
Öneri üzerinde ikinci söz,
aleyhte olmak üzere, Isparta Milletvekili Sait Yüceye aittir.
Buyurun Sayın Yüce. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SAİT YÜCE (Isparta)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi
paylaşmak üzere huzurlarınızdayım.
Mezarlar ve mezarlıklar
toplumsal hafızanın sembol mekânları arasında yer
alır. Dahası, toplumun ölüme ve ölülere karşı
acısını da ortaya koyar. Şehitlikler, bu açıdan,
tarihî hafıza üzerinden ortak kimlik oluşturmanın
araçlarından biridir. Çanakkaledeki çeşitli yerlerdeki
şehitlikler bize bu konuda yeterli fikir verir.
Osmanlı toplumu ölüm
hakikati ve ahiret inancıyla barışık bir toplum olduğu
için, mezarlıklar cami hazirelerinde ve insanların
yaşadığı mekânlarda kendilerine yer bulmuşlardı.
Ölüm gerçeğini günlük hayatın dışına itmek isteyen tek
parti laisizmi hemen her yerde şehir mezarlıklarını yok
etti maalesef. Gözden ırak olanın gönülden de ırak
olacağını düşünerek ölümün sorduğu soruları;
Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? Dünyadaki insanın
asıl vazifesi nedir? gibi soruları böylece hayatın
dışına atmaya çalıştılar. Fakat Her nefis ölümü
tadacaktır. Ey insan! Sen alâküllihâl öleceksin. hakikatinden
kaçamadılar. Mezarlıkların ve mezarların korunması
tarihî süreklilik açısından önemli olmakla birlikte, sembol isimlerin
mezarları kimlik inşa araçları olarak
kullanılmaktadır.
HDPnin önerisinde söz edilen
3 ismin de birleştirildiği ortak kimlik Kürtlük. Bugün
mezarlarının yerleri bilinmeyen bu insanlar elbette öyleler ama bu
isimlerin Kürt milliyetçiliğinin sembol isimleri olarak
kurgulanmaları ve bunlar üzerinden milliyetçiliğin beslenmesini
pozitif bir yaklaşım olarak görmüyorum ve görmüyoruz.
Said Nursiden Saidi Kürdî
çıkar ama Saidi Kürdiden Said Nursi çıkmaz. Öcalanın bu
Saidlerle ilgili hem gerici hem İngiliz ajanı diye
beyanları var. O zaman, bu öneriyi veren arkadaşların Öcalanla
da herhâlde hesaplaşmaları gerekir diye düşünüyorum,
kayıtlarda var bunlar. Bu yüzden
MEHMET METİNER
(İstanbul) İngiliz iş birlikçileri diyorlar.
SAİT YÜCE (Devamla) Diyorlar
tabii. İngiliz iş birlikçisi diyor, gerici diyor; Öcalanın
böyle ifadeleri var. Bu öneriyi verenlerin bu noktada da bir izahta
bulunmalarını bekleriz doğrusu.
Evet, bu yüzden Kürt
milliyetçilerinin Said Nursiden ellerini çekmeleri ve onu siyasi bir araç
olarak kullanmaktan vazgeçmeleri ahlaki bir sorumluluktur. Said Nursi sadece
Kürtlerin değil, Türkiyenin, hatta Âlemiislamın
çimentolarından biridir ve öyle de kalacaktır.
O günün, tek partinin
baskı ve zulüm ortamının yöneticileri insanlığa,
İslamiyete, kardeşliğe yakışmayan vahim hatalara imza
atmışlardır. Biz yakın tarihimizdeki bu kabul edilemez
zulüm ve yanlışlıkları sonuna kadar reddediyoruz. Sebep
olanların hem milletimiz nezdinde hem de Allah indinde hesap vereceklerine
inanıyoruz. O zulümleri yapanlar bu insanların dirisinden
rahatsız oldukları gibi ölüsünden, naaşından, kabirlerinden
de rahatsızdılar; mezarlarını bu yüzden de kaybettiler.
Şeyh Sait 29 Haziran
1925te idam edildi. Gerçi İsmet İnönünün hatıratında,
Şeyh Saitin İngilizlerden destek aldığı, onlara
ajanlık yaptığıyla ilgili bir belge
bulunamadığı şeklinde İsmet İnönünün de
ifadeleri var. Seyit Rıza 15 Kasım 1937de isyan gerekçesiyle idam
edilmiş, naaşı yine Şeyh Sait gibi bilinmeyen bir yere
nakledilmiş.
Bediüzzaman Said Nursi 23
Mart 1960 yılı ramazan ayının bir Kadir Gecesinde Urfada
Hakkın rahmetine kavuştu ve hemen arkasından -malumunuz- 27
Mayıs darbesi oldu. 27 Mayıs darbesinin failleri onun
mezarının da çok itibar göreceği endişesiyle defninden yüz
on bir gün sonra yani 12 Temmuz 1960da bir gece yarısı Urfada
sokağa çıkma yasağı ilan ederek ve Urfanın
etrafını zırhlı birlikler ve tanklarla çevirerek, kabrinin
mermerini kırarak askerî bir uçağa yükleyip bilinmeyen bir yere
götürdüler. Çok şükür o günler geride kaldı.
Bediüzzaman Said Nursi
kendisine yapılan zulümlere ve işkencelere, hapis ve sürgünlere
karşı talebelerine hep şöyle seslenmişti: Onlar
yanlış yapıyorlar yani kendisine zülüm, işkence yapan,
sürgün edenler- zındıka komitelerinin tahrikiyle böyle
yapıyorlar, siz onlara karşı intikam beslemeyin. Bizim vazifemiz
müspet harekettir, menfi harekete asla iznim yoktur; bizler asayişin
manevi bekçileriyiz. Onun eserlerini okuyanlar hiçbir menfi harekete
karışmamıştır, ülkesini terk etmemiştir; Bu
zamanda cihat manevidir. diyerek silaha, zora, baskıya başvurmadan
İslamın, imanın ve hürriyetin güzelliklerini insanların
kalplerine ve gönüllerine hitap ederek anlatma yolunu tercih etmiştir.
Nitekim bu tercihinde haklı çıkmış, milyonlarca
insanın imanının ve ebedi hayatının kurtulmasına
vesile olmuştur. Başka ülkelerde yaşanan büyük
kargaşaların bizim ülkemizde çıkmasına da mani
olmuştur.
Bediüzzaman Said Nursinin
mezarının bilinmemesi medyada her zaman polemik konusu oldu.
Bediüzzamanın bu konuda net izahları ve vasiyetleri de var. Bu
konuda sık sık bunun gündeme getirilmesi, aynı zamanda 27
Mayıs ihtilalcilerinin Said Nursinin kabrini kanunsuzca ve gizlice
açıp taşımasını tabii ki hiçbirimiz desteklemiyoruz,
böyle bir şeyi kabul edemeyiz; bunu yapanlar suç işlemiştir.
Ancak sevenleri ve akrabaları, Said Nursinin Mezarım bilinmesin.
vasiyetinin kaderin izniyle zalimler eliyle yerine getirildiğine
inanıyor, bu da böyle bir şey. Nitekim, Kuran-ı Kerimde Bakara
suresi 181inci ayette Vasiyeti işittikten sonra değiştiren
olursa günahı değiştirenin boynunadır. Yani, Kuran-ı
Kerimde vasiyete bu kadar önem veriliyor, vasiyeti değiştirenin
büyük günah işlediği söyleniyor. Nitekim, Nursinin vasiyetinde de,
eserlerinde de var: Benim kabrim gayet gizli bir yerde. 1-2 talebemden
başka hiç kimse bilmemek lazım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum çünkü
dünyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o
hakikat bu surette beni mecbur ediyor. Elimi öptürmek bana tokat vurmak gibi
geliyor. gibi vasiyetleri var. Vasiyeti gereğince öncelikli konular
arasında yer almıyor.
Bediüzzamanın kendi
vasiyeti açısından bakıldığında, onun bir mezar
yeri problemi yoktur. Ömrü boyunca lider kültünden uzak duran
Bediüzzamanın davası şahsını değil, iman hizmetini
merkeze alır. Baki hakikatlerin fâni şahsiyetler üzerine bina
edilemeyeceğini ifade eder.
Afyon
savcısının hapishane bahçesinde küçük kızını
gördükten sonra, kendisine zulüm yapanlara karşı da Onlara
haklarımı helal ediyorum. der.
Bu mülahazalarla, bu önerinin
yapıcı değil, ayrıştırıcı bir nitelik
taşıdığını ve Kürt milliyetçiliğine sembolik
kazanımlar sağlamayı amaçladığını düşünüyorum.
Öneriye ret oyu vereceğimizi belirtiyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüce.
Sayın Özsoy...
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Sayın Başkan, Bedîüzzaman Said Nursiye yönelik olarak
Araç olarak kullanmaktan vazgeçin. diye ithamda bulundu. O konuda bir
açıklama getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum sataşmadan dolayı.
Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, Isparta Milletvekili Sait Yücenin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Şimdi, değerli arkadaşlar, sayın hatip
konuştu, dedi ki: Vakti zamanında despot olan birtakım
yönetimler yapmışlar bunları, biz bunları
kınıyoruz. Tamam da on üç-on dört yıldır bu parti
iktidarda. Bizim grubumuz defalarca Bu konuda bir şeyler yapalım,
belgelerini ortaya çıkaralım, toplumla paylaşalım
Yani,
bu konuda sorumluluk alma ihtiyacı hiç hissetmiyor mu AK PARTİ
veyahut da Hükûmet?
Artı, her şeyi
oturup böyle Kürt milliyetçiliğine yormanın bir anlamı yok.
Bakın, biz burada şey dedik: Kürtler için saygıdeğer
şahsiyetlerdir. Başka toplumlar için de saygıdeğer
şahsiyetler olabilirler bunlar. Ama, bugün de devam eden uygulamaları
biz yan yana koyduğumuz zaman şunu görüyoruz: Devlet, tehlike olarak
gördüğü, düşman olarak gördüğü, şaki olarak gördüğü,
terörist olarak gördüğü Kürtlerin ölü bedenlerine yönelik olarak sistemli
bir şekilde saldırılar yapıyor. Bu, artık sanal ortam,
medya, her tarafa yansıyor; bu konuda insani açıdan, İslami
açıdan, savaş hukuku açısından, siyasi açıdan
sorumluluk alacak mıyız, almayacak mıyız meselesi.
Eğer Vallaha, Kürtlerin oradaki cenazelerine ne yapılırsa
yapılsın bizim umurumuzda değil. diyorsanız, bu
halkın dirisiyle siz nasıl barış yapacaksınız
ölüsüne bu kadar hakaret varken? Bunu bu kadar politize etmenin çok bir
anlamı yok. Şeyh Saitin mezar yeri nerede? Benim dedemin öz dedesi
mesela. Dedemin mezarını istiyorum, ismini istiyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Kürtlerin dirisine de, ölüsüne de bir şey yok.
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Halk ile teröristi ayır.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Dolayısıyla, yani, bunları geçelim. Bu konuda
sorumluluk alacak mısınız, bu mezar yerlerini bulmak konusunda
bu Parlamento sorumluluk alacak mı, almayacak mı; gerisi lafügüzaf.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Şeyh Sait İngiliz iş birlikçisi mi?
İngiliz iş birlikçisi mi?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ya, sen ne konuşuyorsun?
MEHMET METİNER
(İstanbul) Öcalan öyle diyor, açıklasana. Öcalan için bir laf
söylesene.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun,
22/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Şeyh
Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 22 Mart 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde üçüncü söz, lehinde
olarak, Sinop Milletvekili Nazım Mavişe aittir.
Buyurun Sayın Maviş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, grup önerisinde bahse konu olan, milletimiz
için önemli 3 şahsiyet, resmî ideolojiye muhalefetleri yüzünden gadre
uğramış ve hepimizin ortak değeri olan 3 şahsiyet.
AK PARTİ iktidar olduğu on üç yıl
boyunca eski Türkiyenin kalıntılarını yok etmek ve eski
Türkiyeyle mücadele etmek üzere on üç yıllık iktidar dönemini
geçirdi. Ancak buradan hemen şunu ifade ederek sözlerime başlamak
istiyorum: Bütün bunlara rağmen, şehitlerin bedenleri, ölülerin
bedenleri üzerinden siyasi istismar yapılmasına da buradan
karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Yine, hemen sözlerimin başında, bu konuda
HDPnin samimi olmadığını düşündüğümü beyan etmek
istiyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hep
birlikte şahit olduk ki ölüler dâhil her türlü kutsaldan ve olaydan siyasi
rant devşirmeye çalışmak HDPnin temel politik
davranışlarından biri hâline geldi âdeta.
Öte yandan,
HDPnin temsil ettiği değerler ve ideolojisi açısından da
bakıldığında bu 3 değerle rabıtalarını
kurmanın zor olduğunu düşünüyorum. HDP, Müslüman Kürt
halkını temsil ettiğini iddia eden ancak Marksist-Leninist bir
ideoloji üzerinden kurgulanmış faşist bir örgütün âdeta siyasi
uzantısı görüntüsü taşımaktadır.
Bediüzzaman
Said Nursi hazretlerinin hayatını bilen, eserlerini okuyan herkes
bilir ki HDPnin temsil ettiği değerler, Bediüzzamanın
karşısında mücadele ettiği değerlerdir. Bediüzzaman
da, Şeyh Sait de, Seyit Rıza da bu toprakların
değerleridir. Doğru ya da yanlış, bu topraklar için, bu
toprakların değerlerinden beslenerek fikir üretmiş, çözüm
sunmuşlardır. Siz bu coğrafyanın problemlerinin çözümünü
Marksist ya da Leninist teoride arayacağınıza
Bediüzzamanın reçetelerinde, risalelerinde arasaydınız bugün bu
samimiyetinizi burada tartışmıyor olacaktık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer siz samimi olsaydınız
bugün Türkiye bölgenin ve dünyanın en huzurlu ülkelerinden biri
olacaktı.
En çok
barış kelimesini dilinize doladınız ancak barış
sizin lügatinizde öyle bir fotoğraf arz etti ki âdeta bölge
halkını göçe zorlamakla eş anlamlı bir kelime görüntüsü
ortaya çıktı. Yine, temsil ettiğiniz siyasi çizginin lügatinde
barış göçmek zorunda olanları tehdit etmek anlamı
taşır hâle geldi. Barış barajlara, sulara, yollara kan
bulaştırmak anlamı taşır hâle geldi.
Barış, barış kavramının taşıdığı
bütün olumlu değerleri bir tarafa bırakarak savaş anlamı
taşır hâle geldi. Barış, dillerinizle söyleyip kalbiniz
ve icraatlarınızla, âdeta uygulamalarınızla
reddettiğiniz bir değer hâline geldi. Ve bugün bölgenin ve
dünyanın en huzurlu ülkesi olacakken ne yazık ki terörle
boğuşan ülkesi hâline geldik. Camileri bombalayan, imamlara
şiddet uygulayan PKKnın terörünü bu kürsüden bir kez bile
kınama cesareti gösteremediniz. Cuma namazı dediniz, Burası
darülharp, su, elektrik faturası ödemeyin. dediniz, sonra çıkıp
cuma namazı ve cuma namazıyla temsil edilen değerlerle mücadele
ettiniz.
Bediüzzamanın
şehirleri yakıldı, yıkıldı. PKK oraları
yaktıkça siz seyrettiniz. Vanda Bediüzzaman Said Nursinin külliyesini
yakanlar 6, 7, 8 Eylülde sizin çağrınızla sokaklara dökülen
Vandallar oldu. Vanda İlim ve Kültür Vakfı tarafından
yaptırılan Bediüzzaman Said Nursinin külliyesi yakıldı,
yıkıldı, milyonluk zararlar verildi ve siz seyrettiniz,
şimdi de çıkıp Bediüzzaman diyorsunuz. Said Nursi birlik
dedi, vahdet dedi, ümmet dedi; siz bu kavramlarla mücadele ettiniz.
Bu ülkede tüm faili meçhul
cinayetler aydınlatılmalı, evet; bu ülkede tüm kayıp
mezarlar araştırılmalı, bulunmalı; bu ülkede Dersim
araştırılmalı ama bunları her şeyi istismar
edenler yapmamalı. Siz, böyle şeyleri ancak istismar etmek için
dilinize aldınız bugüne kadar. Cenazelerden nasıl siyasi rant
elde etmeye çalıştığınızı bu Mecliste
hepimiz hep birlikte gördük. En son Ankarada gerçekleştirilen terör
saldırısının müsebbibi teröristin cenazesinde
yaptıklarınızı bu ülkenin insanları unutmadı ve
unutmayacak. Şimdi de Bediüzzamanın, Şeyh Saitin ve Seyit
Rızanın mezarlarını istismar etmek istiyorsunuz.
Bediüzzaman bize şunu
söylüyor, diyor ki: Bizim üç düşmanımız var: Cehalet, zaruret
ve ihtilaf. On üç yıllık iktidarımız boyunca
Bediüzzamanın bu üç düşmanımız dediği cehaletle,
zaruretle ve ihtilafla mücadele etmenin gayreti içerisinde olduk. Cehaletle
bilgiye dayalı, marifete dayalı bir mücadelenin içerisinde olduk. Biz
cehaletle mücadele ederken, marifeti yüceltmeye çalışırken siz
Kürt çocuklarını hendeklerde cehaletin ve ölümün kurbanı hâline
getirmeye çalıştınız. Bölgede eğitim faaliyeti
yürütmeye çalışan vakıflara, derneklere hayat hakkı
tanımadınız. Biz Bediüzzamanın Zaruret en büyük
düşmanımız. dediği fakirlik, zaruret, geri
kalmışlığa karşı sanatla mücadele ederken,
teknikle mücadele ederken, yatırımla, kalkınmayla,
gelişmeyle mücadele ederken siz barajları yıkmaya, yolları
bombalayanlara sessiz kalmaya devam ettiniz. Biz fakirliği yok etmek için
barajlar inşa ettik, havaalanları inşa ettik; siz bu
barajları, havaalanlarını bombalayanları, bunlara
karşı çıkanları bir kez bile şu Parlamentodan telin
edemediniz, kınayamadınız.
Yine, Bediüzzaman En büyük
düşmanımız ihtilaf. demişti. Biz ihtilaf
düşmanına karşı ittifak aracıyla, vahdet
ilacıyla, vahdet reçetesiyle mücadele etmeye çalıştık. Biz
sürekli bu ülkede bin yıllık kardeşliği referans
aldık; siz kendinizden olmayanlara hayat hakkı
tanımadınız.
Burada Yasin Börünün ismi
anıldığı zaman hep rahatsız oluyorsunuz ancak
şunu ifade etmek istiyorum: Yasin Börü sizin gibi olmayanları temsil
ediyor, Yasin Börü sadece bir temsil. Yasin Börünün başına gelenler
sizin ideolojinizi, siyasetinizi gösteriyor. Yasin Börünün şehit edilmesi
bölgedeki Müslüman Kürtlerin yani sizinle aynı çizgide olmayanların
karşı karşıya kaldığı tavrı ve davranışı
sembolize ediyor.
Değerli milletvekilleri,
HDPnin hayal ettiği dünya ile Bediüzzamana zulmedenlerin dünyası
arasında da paralellik ve benzerlik bulmak mümkün. Nasıl
Bediüzzamana, Seyit Rızaya, Şeyh Saite zulmedenler tek tipçi,
otoriter ve antidemokratik bir kanaldan, bir gelenekten beslenmişse bugün
HDPnin üzerine oturduğu siyasi ideoloji de aynı şekilde tek
tipçi, otoriter ve antidemokratik bir kanaldan, bir gelenekten beslenmektedir.
Bunun en somut örneklerini yaşadığımız günlerde çok
somut bir şekilde, çok açık bir şekilde gördük.
PKK terör örgütünün
Türkiyedeki uygulamalarına ve Suriyedeki uygulamalarına sessiz
kalarak benim bu söylediğim iddiaların aslında sizin
açınızdan reddedilemeyecek iddialar olduğunu bir kez daha
göstermiş oldunuz. Siz Marksist-Leninist bir ideolojide örgütlenmiş
terör örgütüne sırtınızı
dayadığınızı ifade ettiğiniz sürece sizin
samimiyetiniz bu Mecliste hep tartışılacak. Ama bir gün bu
Mecliste çıkıp bu devletin askerine, polisine söylediğiniz
cümlelerin benzerini PKK terör örgütüne, eli silahlı unsurlara söyler ve
en şiddetli şekilde onları da kınarsanız o zaman biz
sizin samimiyetinizi sorgulamaktan vazgeçeriz ama siz bunu
yapmadığınız sürece bu Meclis sizin samimiyetinizi hep
sorgulamaya devam edecek.
Bediüzzaman Said Nursi
hazretlerinin naaşını siyasi ideolojiniz için kullanmanız
üstadın manevi şahsiyetine en büyük eziyet olacaktır ve yine
Seyit Rızanın ve yine Şeyh Saitin manevi şahsiyetlerine
en büyük eziyet olacaktır. Biz, buna müsaade etmeyeceğimizi ve bu öneriye
Evet. demeyeceğimizi buradan açık ve net bir şekilde bir kere
daha ifade etmek istiyoruz.
Kusura bakmayın, siz
samimiyetinizi ortaya koyduğunuz sürece konuşulacak zemin her zaman
olacaktır ama siz burada terörle aranıza bu mesafeyi
koyamadığınız sürece, ortaya getirdiğiniz öneriler ya
da önergeler konusunda belki aynı şeyleri düşünüyor olsak bile,
sizin samimiyetsizliğiniz nedeniyle bunlara destek veremeyeceğiz.
Bu düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın konuşmacının konuşması
baştan sona zaten sataşmalarla dolu. Grubumuza sataşmadan
dolayı Meral Danış Beştaş konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Danış Beştaş, sataşmadan dolayı iki dakika süre
veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Sinop Milletvekili
Nazım Mavişin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu, konuşmaya iki dakikada cevap vermek mümkün
değil ama kısaca şunu söyleyeyim: Öncelikle, biz, AKPnin bizim
değerlerle rabıtamızı kurmakta güç olduğunu söyledi.
Şu andaki AKP iktidarının hiçbir değerle rabıtası
kurulamaz. Hiçbir değer tanımıyor çünkü, insani hiçbir değer.
Ve insani değerleri, dünyada gelişen değerleri tanımama
konusunda AKP iktidarıyla da yarışabilecek hiçbir siyasi
partinin olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum.
Şu anda söz konusu olan,
bir mezar taşı olmayan değerlerden söz ediyoruz. Bu kadar
güncele getirip bizi bunun üzerinden suçlamayı ve istismarla
suçlamayı esefle karşıladığımızı
özellikle ifade etmek istiyorum. Gerçekten güldüm, inanmadım ama tek tipçi
ve antidemokratik olarak bizi suçladı. Yani Tek tipçilik, diktatörlük,
antidemokratik uygulamalarla, yasaklarla, yolsuzluklarla ve yoksullukla
mücadele edeceğim. diye gelen AKP iktidarına şu anda yasaklar,
yolsuzluk ve yoksulluk konusunda rekor düzeyde bir ülke konumunda
olduğumuzu özellikle kendilerine hatırlatmak isterim. Biz, şu
anda, özellikle şunu söylemek isteriz ki, önce siz IŞİDle
aranıza mesafe koyun. Şu anda Brükselde bomba patladı, 34 insan
canını yitirdi, İstanbulda patladı ve IŞİD bütün
dünyanın başına bela.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kınıyor musun?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) IŞİDi besleyip bu hâle
getirenler önce onlar ile kendi arasına mesafe koysun. Ve AKP, şu
anda Kürt illerinde PKKyle, terörle, şununla bununla
savaşmıyor; halkla savaşıyor, halka savaş
açmış durumda. Yüzlerce sivil, çocuk, kadın öldürülüyor,
yakılıyor cenazeler ve hâlen onlar terör ve terörizm kavramıyla
bunu yalan üzerine kuruyorlar.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Göz göre göre yalan söylüyorsun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve sizin samimiyetinize asla
inanmadık, Türkiye de sizin samimiyetinize inanmıyor.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Biz size çok inanıyoruz! Kanalizasyondan bile
PKKlılar çıkıyor.
MUSTAFA YEL
(Tekirdağ) - Halk size inanmıyor, halk.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) İstismar konusunda Guinness
Rekorlar Kitabına girecek kadar istismarcı bir partisiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) AKPye yarıyorsa her şeye
mübah gözüyle bakıyorsunuz; yaramıyorsa elinizin tersiyle
reddediyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan AK PARTİnin halkla savaşı
var. gibi çok ağır ithamlarda bulundu sayın
konuşmacı, izninizle cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Size de iki dakika süre vereceğim.
Lütfen siz de
yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündeme
geçemediğimizden dolayı her zamanki gibi sakinlikle, suhuletle
toplantılarımızı, Genel Kurulumuzu idare edelim istiyoruz
ancak bilerek bilmeyerek öyle ağır ithamlar, öyle haksız
eleştiriler oluyor ki İnsaf! demek artık o ithamların
karşılığı değil hâle geldi. Bakınız,
AK PARTİ halkla savaşıyor. denecek bir ifadenin neresine cevap
vereyim, neyini anlatayım? AK PARTİnin, Hükûmetin şu an bir
tane -tırnak içerisinde- savaştığı yer var:
Alçaklarla, teröristlerle güneydoğuyu harabeye çevirenlerledir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun dışında,
IŞİDle aranıza mesafe koyun. İnsaf derim! PKK
Ankaranın göbeğinde, en ağır terör faaliyetlerini
yaptığında ses çıkarmayanlar, IŞİD yapınca
laf söylemeye kalkıyorlar.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Biz ikisini de kınadık.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Sahte yaklaşımlar, iki yüzlü yaklaşımlar halkın
gördüğü gerçeklerdir. O yüzden, diyoruz ki: Terörün her biri lanetlidir;
IŞİD de yapsa öyle, PKK da öyle, DHKP-C de öyle.
Israrla söylüyorum:
Samimiyseniz, terörün hepsine tepki göstermeniz lazım. Terör, Brükselde
de terör, Taksimde de terör, Ankarada da terör. Onlara ses
çıkarmayacaksınız ancak çukur kazarak, hendek kazarak bu ülkenin
güvenlik güçlerini, daha ötesinde, sivil insanlarını şehit
edeceksiniz ama bununla ilgili ufak bir eleştiri olduğunda en
ağır ifadeleri kullanacaksınız. Hem de kim kullanacak? Daha
dün, Nevruz gibi tüm bölgemizin kutladığı bir bahar bayramında
arkasında Kalaşnikoflu fotoğraflarla miting yapanlar diyecek.
Haydi oradan size!
İyi günler diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Baluken. Sayın Akçay önce söz istemişti, sonra sizi de
dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Sinop Milletvekili Nazım Mavişin
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel Adalet ve
Kalkınma Partisi adına kürsüde konuşan en son
konuşmacının konuşmalarını AKP Grubunun
sayın başkan vekillerinin ve Hükûmet olarak Sayın Bakanın
tutanaklardan tekrar okumalarını ben salık veriyorum.
İki konu dikkat çekici.
Askere, polise söylediklerinizi PKKya da söylerseniz size hak
vereceğiz. mealinde, bu anlama gelecek ifadelerde bulundu. Bu, tevile
muhtaçtır Sayın Bakan; bir.
İkincisi: Şeyh Sait
ve Seyit Rızayı milletin ortak değerleri olarak ifade etti ki
kesinlikle reddediyoruz. Seyit Rıza ve Şeyh Sait Türk milletinin
ortak değeri değildir. Kendileri Türkiye Cumhuriyetine
başkaldıran feodal beylerdir, aşiret düzenini savunan feodal
beylerdir. Nasıl şimdi bunlar varsa, PKK varsa, o zaman da, 1937de,
1938de de onlar vardır. Hangi değeri savunuyorlar ki bunlar?
Nasıl bir değermiş bunlar?
Lütfen, kendi
görüşlerini, zihniyetlerini berraklaştırsınlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Sayın Hükûmet bu konuda görüşlerini
berraklaştırsın.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, AKP adına konuşan
sayın hatip, partimize yine açık sataşmalarda bulundu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne
dedim de sataştım Sayın Başkan?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ankara saldırısını
kınamadığımızı, IŞİD
saldırısı olunca ortaya
çıktığımızı söyledi.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum.
Lütfen, bu polemiği
bitirelim, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, 78 milyon insan bizi dinliyor. Bir kere bu önergenin konusu, 3
değerli şahsiyetin, Kürt halkı açısından öncü olarak
görülen 3 insanın mezar yerinin iadesiyle ilgilidir, mezarlarına bir
mezar taşının konulması, çocuklarının,
torunlarının bir Fatiha okumasıyla ilgilidir. Sizin burada
güncel polemikler üzerinden bu konuyu da sulandırarak, biraz sonra parmak
kaldırarak bu önergeyi reddetmenizi 78 milyon insanın tamamı
izleyecek. Sonra çıkıp burada Şeyh Saitle, Seyit Rızayla,
Bediüzzamanla ilgili güzellemeler yapmanıza da, kusura bakmayın, hiç
kimse inanmaz. On dört yıldır iktidarsınız, on dört
yıldır bu değerli şahsiyetlerin bir mezar taşı
yok. Siz polemiklere bu konuyu kurban etmekte, bu Meclis kürsüsünü kullanmakta
kararlısınız, bunu anlıyoruz.
Diğer taraftan, Ankara
saldırısını kınamadığımızı
söylemek, açık ve büyük bir yalan söylemektir. Defalarca bu kürsüden de
söyledik, kamuoyuna yaptığımız açıklamalar da var.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teröristlerin cenazesine niye gittiniz?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Biz sivilleri hedef alan bütün saldırılarda hiçbir
ayrım yapmadan, amasız, fakatsız, ancaksız o
saldırıları net olarak kınamışız.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teröristin cenazesine kim gitti?
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) -
Canlı bombanın cenazesine niye gittiniz, onu söyle.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Ama Hükûmetin sorumluluğunu göz ardı edecek, sizi
aklayacak birtakım hamaset bildirilerinin altına da imza
atmadık, atmamaya devam edeceğiz. Burada ikircikli yaklaşan
sizsiniz.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) -
Canlı bombanın cenazesine niye gittiniz, onu söyle.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bakın, IŞİD saldırı
yaptığında 3 parti deklarasyon imzalamıyorsunuz, değil
mi? 3 partinin IŞİDin yaptığı hiçbir
saldırıda imzaladığı bir deklarasyon bile
olmaması, sizin ikiyüzlülüğünüzü gösterir.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) -
Canlı bombanın cenazesine niye gitti vekiliniz, onu söyleyin önce.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) IŞİDle ilgili olan destekte artık bizim bir
şey söylememize gerek yok. Brükselde bombalar patlıyor,
İstanbulda konsolosluklar, büyükelçilikler kapatılıyor.
MUSTAFA YEL (Tekirdağ)
Teröristin cenazesine niye gidiyorsunuz?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Yani siz, bu ülkenin adını İŞİDle
özdeşleştirdiniz. Yazıklar olsun size diyorum! (HDP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Sana yazıklar olsun be, teröristin cenazesine gitmişsin!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, cevap verme gereği bile duymuyorum:
Bu ülkenin IŞİDle aynı ifadede kullanılıyor
olması, ihanetten başka bir şey değildir. Bizim tüm
teröristlere karşı, tüm
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ama öyle.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Öyle, Sayın Başkan, ihaneti o zaman kendileri
yapıyorlar; Brükselde patlayan bombalarla Türkiye akla geliyorsa,
büyükelçilikler kapatılıyorsa siz ihanet içerisindesiniz.
İhanetin içerisinde kimin olduğu bellidir.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Otur be, bir otur be!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Niye rahatsız oluyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, Sayın Başkan, ben nezaketten dolayı buradan cevap vermek
istemiştim ama Sayın Başkanın sabote etmesinden dolayı
kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen, bitirelim artık
bunu sayın milletvekilleri.
5.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçe söyledim,
başka dillerde de söyleyebilirim; DHKP-Csi de, PKKsı da,
IŞİDi de teröristtir, alçaktır! Daha nasıl ifade
edebilirim bunu?
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Destek verenler de.
BÜLENT TURAN (Devamla) Onun
dışında, siz daha dün ya, dün, çok eski değil -bakın,
elimdeki örneğe bakın- Kalaşnikof arkada siz burada konuşma yapıyorsunuz. İnsan,
biraz mahcup olur, yüzü kızarır Acaba bunu derken buradaki
çıkarım ne? diye düşünür, birazcık mahcup olursunuz.
Kalaşnikof var arkada, fotoğraf var; konuşma yapan sizlersiniz,
vekilleriniz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) O fotoğrafları senin yandaş medyan
hazırlıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bununla ilgili de bir şey demiyorsunuz ve daha vahimi değerli
arkadaşlar, bunun adı barış mitingi, arkada
Kalaşnikof, ağızda Barış! Ne kadar yüzlü
olduğunuzu tüm kamuoyu gördü ama böyle devam edin, halk sizi görüyor.
Önceden, hepinizin
bildiği gibi, bir bebek katili ifadesi vardı, bir metni ifade eder,
bir kişiliği ifade ederdi; sizi tebrik ediyorum, bebek katili
ifadesinin ötesine geçtiniz, doğmamış bebeklerin katili hâline
geldiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Doğmamış bebeklerin katili oldunuz, anne karnındaki 6
aylık bebek öldü, bununla ilgili özür dileyemediniz ve daha vahimi
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yahu, öyle sizli konuşma, sizli konuşma.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Miray bebeği kim öldürdü?
BÜLENT TURAN (Devamla) -
o
adamın cenazesine gittiniz ve orada taziyede bulundunuz. Bu da o
teröristin cenazesinde sizin vekiliniz: PKKlı teröristin cenazesine
katılıp Onun yolundayız. dediler. metni ve sizin
gazetelerinizde. Bakın
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yalan söylüyorsun, yalan!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Yalan mı söylüyorum? Gel buraya, özür dile
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yok öyle bir şey, yalan söylüyorsun; kim kimin
yanında?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Peki, ben bir daha söylüyorum: Geçen Ankara saldırısında 6
aylık bir bebek öldü; doğmamış bebeğin katilisiniz.
Saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Siz, Miray bebeği öldürdükten sonra gidip
ailesini tehdit ettiniz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yani bunu hiç açıklamaya gerek yok, katilsiniz
diyerek
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İki dakika veriyorum
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Farklı ifade vermesi için tehdit ettiniz Miray
bebeğin ailesini. Ben kendim görüştüm. Miray bebek 1,5
aylıktı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, terör konusunda ortaklaşamayacağız da hangi
konuda ortaklaşacağız? Allah aşkına, bunun üzerinde
polemik yapmayalım, bu işi bitirelim, IŞİDi de,
PKKyı da, DHKP-Cyi de, her türlü terör gruplarını da
ayaklarımızın altına alalım, hep birlikte lanetleyelim,
ya bundan öte ne olabilir? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Baluken, buyurun.
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
tekraren sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yolundayız. diyor Sayın Başkan, daha iki gün önce...
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bir kere bu üslubun bir grup başkan vekilinin burada ifade
etmesi gereken bir üsluba hiç yakışmadığını ifade
etmek istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Gördük geçen hafta! Küfrettin bana!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Siz ne zaman kürsüye çıkarsanız aynı şekilde
provokasyon yapıyorsunuz
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ben mi?
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
ama bu düzeysizliği gösterdiğiniz için, o burada
kullandığınız ifadelerin tamamını misliyle
çarpıp size iade ediyorum.
Biz, hiçbir zaman bebekleri
öldüren herhangi bir eylemi, etkinliği meşrulaştıran bir
tutum içerisinde olmadık
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teröristin cenazesine niye gittiniz?
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
ancak, siz, Şırnakta, Cizrede, 8 aylık hamile bir
kadının karnındaki bebeği katleden insanların
uygulamalarını bu kürsüden açık bir şekilde savundunuz, gelip
buradan o insanları meşrulaştırmanın çabası
içerisinde oldunuz. Dolayısıyla, onun üzerinden bir katillik
tanımı yapılacaksa grup başkan vekiline sadece aynaya
bakmasını tavsiye ederim.
Diğer taraftan, o
gösterdiğin fotoğrafların tamamı fotomontajla, fotoshopla
senin yandaş medyanın yaptığı şeyler.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Canlı yayında bütün dünya izledi be! Ayıp ya!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bizim dün Nevroz meydanında verdiğimiz mesajlar net,
müzakere mesajı verildi, çözüm mesajı verildi, barış
mesajı verildi.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Senin barış dediğin, adam öldürmek!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Kamu düzeniyle, siz, Kürtleri evine girememe, Türkleri evinden
çıkamama gibi bir duruma getirdiniz, buralardan bir an önce
çıkılması gerektiği mesajı verildi.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Yeni bir cümle öğrenmişsin!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) IŞİDle ilgili de söyleyeyim, öyle hamasi cümleler
kullanmaya gerek yok, Meclis tutanaklarında var, bakanlarınız
cevap vermiş. 2014 ile 2015 yılları arasında Tel Abyad
Sınır Kapısı ve Cerablus Sınır
Kapısından Türkiye ile IŞİD arasındaki ihracat
rakamları Meclis tutanaklarına geçti. Bütçe konuşmalarında
farkında olmadınız ama 6 milyon dolarlık, 7 milyon
dolarlık o ticaret, sizin önünüze gelecek ve sizi IŞİDle olan
ilişkilerinizden dolayı uluslararası ceza mahkemelerinde mutlaka
yargılatacaktır.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, açık bir şekilde düzeysizlikle itham etti
konuşmamı, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
7.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; en azından
sayın grup başkan vekilinin montaj demiş olması bile
kısmen bir adımdır, tebrik ediyorum öncelikle; onu söyleyeyim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Biz oradaydık, oradaydık, Diyarbakır
Nevrozundaydık.
BÜLENT TURAN (Devamla)
İkincisi: Montaj diye ifade ettiği görüntüleri canlı izledik.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Nereden izlediniz? Yalan söylüyorsunuz, yalan!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Nereden izlediniz?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ya, biz oradaydık, Diyarbakırdaydık diyoruz
sana!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Üçüncüsü: Bizde bir klasör dosya var. HDPnin terörle arasına mesafe
koyamadığını söylemek için çok zeki olmaya gerek yok,
elimizdeki belgeler, duyumlar, konuşmalar ortada zaten. Ben montaj demiş
olmanızı buradan kutluyorum ancak düzeysizlikle ilgili ifadeniz,
gururdur benim için.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Bir milletvekiline katilsiniz diyemezsiniz, bir gruba
katilsiniz diyemezsiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Sizin gibi bir grup başkan vekilinin bana terörle ilgili söylemlerle
düzeysiz demesi benim için gururdur, hiç bundan gocunmam. Siz düzeysiz
deyin, ben düzeyli olayım; sorun değil, ben rahatım bu konuda.
Ama geçen hafta sizin yanınızdaki milletvekilinizin nasıl
ağır hakaret ettiğini, küfrettiğini size ben belgeyle gösterdim,
telefonla konuştuk, mesaj attım ben size. Onunla ilgili bir şey
mi yaptınız? Hangi düzeyden bahsediyorsunuz?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hiçbir mesaj atmadınız.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Sizin yanınızdaki insanlar, bize küfredecekler, hakaret edecekler
grubumuza, onlarla ilgili asla dur demeyeceksiniz, burada bizim terörle
ilgili insani bir talebimizi, insani bir talebimizi
Diyoruz ki
Bak, sizin
kendi başkan vekiliniz: DHKP-C bize desteğini ifade etti, gurur
duyuyoruz. Ben demedim, bunu sizinkiler diyor. Bak burada, bir daha
göstereyim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) O konuşma bana atfediliyor, o konuşma
yalan.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Devam edeyim; şu insan, 6 aylık bebeği ölen insan. Devam edeyim,
hangilerini anlatayım ben size bunların?
GARO PAYLAN (İstanbul)
Yalan!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Yalan, yalan!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Şu, ufacık bir kutu içerisindeki 6 aylık bir bebek. Şu,
PKKlı teröristlerin cenazesine katılıp Onun yolundayız,
gurur duyuyoruz. diyen vekiliniz. Hangi birini anlatayım ben size?
GARO PAYLAN (İstanbul)
Ya, trollük yapıyorsunuz, trollük. Ayıp be!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yok öyle bir şey, yok. Senin trollerin ve yandaş
yazarların yazıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Dolayısıyla, bunu inkâr etmeniz, bizi mutlu eder.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Biz yaptığımız hiçbir şeyi
inkâr etmeyiz.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Keşke inkâr etseniz, keşke makul bir parti olarak bu milletin partisi
olmaya çalışsanız.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.09
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun,
22/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Şeyh
Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 22 Mart 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Şimdi, önerinin aleyhinde
son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Abdullah Başcı.
Buyurun Sayın
Başcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; HDP
araştırma önergesiyle ilgili, AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Tabii, az önce Saidi
Nursiden, Seyit Rızadan, Şeyh Saidden ve
Bunların
mezarlarıyla ilgili kamuoyunun beklentisi olabilir ama böyle kritik
dönemde, böyle bir önergenin gündeme gelmesi, hiç samimi bir şekilde
olmadığını gösteriyor bize. Gerçekten, tüm dünya terör
illetiyle uğraşırken böyle bir önergenin gündeme getirilmesinin
çok manidar olduğunu görüyoruz.
Tabii ki -gönül isterdi ki-
ülkemizin son günlerde yaşadığı terör
saldırılarına karşı Meclis gruplarının hep
beraber bir kınama yapması gerekiyordu. Maalesef HDP bu kınamada
çekimser kaldı, oy vermedi. Evet, hangi yerde, nerede olursa olsun, böyle
bir ortamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan
tüm siyasi partiler ülkemizin bütünlüğü için bir araya gelip bu kınamayı
yapmalıydı; maalesef, değişik bahaneler üreterek bu
kınamayı yapmadılar.
Tabii ki biz şunu
söylüyoruz: PYDyi de, PKKyı da, tüm marjinal grupların hepsini de,
IŞİDi de aynı şekilde dile getiriyoruz ama maalesef,
ısrarla bu kürsüden birileri korunuyor, birileri kullanıyor,
birilerinin burada sözcüsü olmaya çalışılıyor.
Şu dört ay
zarfında, beş ay zarfında şu kürsüden akıllara
gelmedik konuşmalar yapıldı, hakaretler edildi; bu devlete
hakaret edildi, bu ülkeye hakaret edildi, ordumuza hakaret edildi,
Cumhurbaşkanımıza hakaret edildi, Başbakanımıza
hakaret edildi ama inanın, bu hakaretlerin yüzde 1i, o sizin örnek
gösterdiğiniz ülkelerde olsa derdest ederlerdi, dışarı
atarlardı. Ama bu ülkede öyle bir demokrasi var ki işte, isteyen
istediği şekilde burada konuşuyor. Ama şunun da bilinmesi
lazım ki: Burası Türkiye Cumhuriyeti. Bu ülkede yaşarken herkes
özellikle Türkiye Cumhuriyeti ilkelerini bilmeli, konuşmasını
ona göre yapmalı.
Evet, şimdi, bazı
örnekler vereceğim. Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan konuşmaların
Az önce
sevgili konuşmacı, sayın grup başkan vekilimiz
konuştuğu zaman arkasından söz aldı: Biz nerede, ne
söyledik de böyle yalan şey yapıyorsunuz? diye ısrar ettiler.
Bakın, size bazı
şeyler anlatacağım: 19 Mart günü Mardinin Derik ilçesinde 613
kilogram patlayıcı bulundu. Bu patlayıcıları niye
taşıyorlar? Nereye götürecekler?
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) - Barış için!
ABDULLAH BAŞCI (Devamla)
- Evet, mitinglerde patlatmak için bu patlayıcılar.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) - Barış yapacaklar, barış!
ABDULLAH BAŞCI (Devamla)
- Bugün, özellikle güneydoğuda, doğuda bir mücadele veriliyor. Bu
mücadele verilirken, o güneydoğunun mazlum ve mağdur
halkını özellikle kullanan o terör örgütleri, onun üzerinden bu
ülkede hamle yapmaya çalışıyorlar. Aslında, baktılar
ki PKK bu işi beceremeyecek -10 terör örgütü bir araya gelerek-
dışarıdaki malum güçler harekete geçti, dediler ki: 10 terör
örgütünü bir araya getirelim. Biz de silahlarımızı,
toplarımızı, tanklarımızı, her şeyimizi
gönderelim, bu işi bitirelim. Ama, Allahın izniyle
Şehitler
veriyoruz, evet, şehitler veriyoruz. Bu ülke, geçmişte şehitler
verdiği gibi bugün de verecek ama bir karış
toprağımıza, inşallah, o hamleyi
yaptırmayacağız.
İnanın,
güneydoğuda, Silopide, Cizrede yaşanan olaylar, evet, yüzeysel
olarak konuşuluyor, anlatılıyor ama gidin, şimdi,
bakın, halkla bire bir konuşun, ne diyorlar biliyor musunuz? Bu
illetten bizi kurtarın. diyorlar, evet Başımızda böyle
bir terör örgütü var, bundan bizi kurtarın. diyorlar. Halk böyle
yalvarırken o mazlum ve mağdur halk, buraya çıkıp da
kürsüden İşte, o onu yaptı, bu bunu yaptı; o onu söyledi,
bu bunu söyledi. demenin bir anlamı yok.
Bakın, yine, bazı
şeyleri size anlatmaya çalışacağım.
Sırtımızı PKKya, PYDye dayadık. diyen eş
başkan var burada, Mecliste ama maalesef kendisi gelmiyor. Yine, terörist
cenazelerine katılan milletvekilleri var. Yine, kanunsuz gösterilere
katılan milletvekilleri var, işte birkaç gün önce hep beraber gördük.
Yine, devletin polisine, askerine tokat atanlar var. Yine, bir milletvekili
aynen şunu söylüyor: Hendeklere faşizmin bayrağını
gömeceğiz, kendi özgürlük bayrağımızı
asacağız. diyor. Bu ne demek? Bunun içerisi nasıl dolduruluyor?
Bunu iyi bir irdelemek lazım diye düşünüyoruz.
Yine, bunlarla ilgili
aslında çok konuşulacak şeyler var ama kısaca şunu
söylemek istiyorum. Bakın, az önce sayın grup başkan vekilimiz
gösterdi ama bir resim de ben göstermek istiyorum. Maalesef bunların gölgesinde,
bu silahların gölgesinde konuşmalar yapılıyor.
Akılları sıra halka cesaret vermeye çalışıyorlar
ama hamdolsun ki bu ülkede artık bu PKKnın durumunu, bu terör
örgütünün durumunu güneydoğu halkı çok iyi anladı. Hepimiz, son
günlerde yapılan o gösterilerde gördük ki halk yalvarıyor, Bu ülke, bu
devlet bize sahip çıksın, bunların elinden bizi kurtarsın.
diyor. Onun için, böyle gündemi değiştirecek şeyleri buraya
getirip ve bununla ilgili de konuşmalar yaparak bu Meclisi oyalamanın
bir anlamı yok çünkü bu Meclisin yapacağı çok işler var
gerçekten.
Kısaca bir şey
anlatacağım size. 1974 yılında bu ülkede bir
Barış Harekâtı yapıldı. O Barış
Harekâtı çok başarılıydı ama Barış
Harekâtından sonra Amerika Birleşik Devletleri bir açıklama
yaptı -hafızamızı toparlayalım, bilenler, çok iyi
bilir bunu- Türkiyeye bir ambargo uyguladı, on yıl belimizi büktük
çünkü onların silahlarıyla biz çıkartma
yapmıştık. Ama hamdolsun ki 2000li yıllarda
dışarıdan bir telefon geldiği zaman herkes emre amade
dururken, 1980li, 1990lı yıllarda bu olaylar yaşanırken
bu ülkede, hamdolsun ki şimdi dirayetli liderler sayesinde
Evet, dünyada
en büyük lider olarak ortaya çıkıp her şeyi aklı
başında bir şekilde çözme yoluna giden bir
Cumhurbaşkanımız var, bir Başbakanımız var. Onun
için, bunların arkasında dik duracağız, bu ülkeyi kimseye
böldürmeyeceğiz. Geleceğimiz için, insanlık için hep beraber
diyoruz ki yarınlara daha emin adımlarla yürüyelim. Ama bu marjinal
gruplarla da uğraşacağız. Hedefimiz, inşallah, o
marjinal grupları kısa zamanda yok edip, güneydoğuda Cizrede,
Silopide olduğu gibi Nusaybinde, Şırnakta ve İdilde de
en iyi şekilde o halkımızı koruyup kollayarak gerekli
çalışmaları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
Tabii, bu süreçten sonra,
gerçekten, o mağdur ve mazlum halkın, bu saatten sonra,
yapılanmasıyla ilgili
Evet, aşevleri taşındı
oraya, artık imarla ilgili çalışmalar yapılıyor,
devletimizin şefkatli eli oralara uzandı. Hamdolsun ki, inşallah
önümüzdeki dönemlerde o çalışmaların da
karşılığını alacağız. Bu ülkenin
geleceğiyle ilgili, Batının ve değişik çevrelerin
hamle yapmak istedikleri o dirayeti kırıp 2023e hep beraber
yürüyeceğiz diyorum.
Ben grubum adına söz
aldım. Bu öneriye hayır diyeceğimizi söylüyor, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Ne oldu ya? Terör örgütüne laf attı, size ne oluyor acaba?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın hatip yine, silahların gölgesinde siyaset
yaptığımızı söyledi ve birtakım fotoğraflar
göstererek sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim...
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Başkanım, terör örgütüne sataştı yani, HDPye
değil ki.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Dinlemiyorsunuz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Dinliyoruz.
BAŞKAN Buyurun,
buyurun Sayın Baluken.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Abdullah Başcının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Dinliyorsanız bilmeniz lazım, başından
sonuna kadar HDPye sataşma var.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Terör örgütüne sataştı, sana değil ya.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Ya, burada sataşma olunca çıkıp cevap
hakkımızı kullanacağız.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Temsilcisi misiniz, terörün temsilcisi olarak mı
çıkıyorsun oraya?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Ben yine, bütün yurttaşlarımıza buradan seslenmek
istiyorum. Bugün görüştüğümüz önergenin konusu, Şeyh Said
Efendinin, Pir Seyit Rızanın ve Bediüzzaman Saidi Nursinin mezar
yerlerinin halkına iade edilmesi ve mezarlarına bir mezar
taşı konulmasıyla ilgilidir. Dikkat ederseniz, AKPli hatipler
yaptıkları konuşmalarda bu meseleye dair tek bir cümle bile
kullanmadılar çünkü kullanamazlar. On dört yıldır iktidardalar,
en son konuşan sayın hatip kritik bir süreçten geçtiğimiz için
bu önergeye onay veremeyeceklerini söyledi ama on dört yıldır herhâlde
hiç bu kritik süreçten kurtulmamış olacaksınız ki bu
değerli âlimlere, şahsiyetlere bir mezar taşını bile
çok gördünüz.
SAİT YÜCE (Isparta)
Değerini yeni mi anladınız!
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Onun kitaplarını oku o
zaman, kitaplarını oku da feyz al.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Burada tabii şunu ifade edeyim: Yani, eğer bu üslupla
konuşmaya devam ederseniz gerekli cevapları veririz.
Ama özellikle dün
Diyarbakır Nevrozundan önemli mesajlar verildi. Yani, Nevroz
yasaklanmasına rağmen, gaz, cop, tazyikli su, gözaltı,
tutuklamalar, her türlü baskı olmasına rağmen Diyarbakırda
alanlara akan yüz binler ve partimizin temsilcileri, bir kez daha, gidilen
yolun yanlış olduğunu ve mutlaka müzakere masasına geri
dönülerek -halklarımızın ve ülkemizin demokratik geleceği
için çözüm masasına bir kez daha geri dönülmesi- kalıcı
barış çalışmalarına başlanması
gerektiğini ifade ettiler. Eğer yaklaşım bu şekilde
olursa inanın ki hiçbir yere varamayız.
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Sizin varmak istediğiniz bir yer
yok ki!
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Yani, biz cevap yetiştirme konusunda altta kalmayız, o konuda
içiniz rahat olsun.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Millet size cevabı verecek!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Diz çökme, geri adım attırma, boyun bükme noktasında
da bedeli ne olursa olsun asla tek bir geri adım geri atmayız ama
gidilen yol, yol olmadığı için, bu üslupla bu kürsüyü, bu
Meclisi meşgul edeceğimize...
MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) Tam tersi, tam tersi...
İDRİS BALUKEN
(Devamla) ...bu ateşi nasıl söndüreceğimizin gayreti
içerisinde olmalıyız diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Özellikle, iktidar partisi adına bu kürsüden konuşan her
hatibin, bu saatten sonra yaptığı her konuşmanın
tarihe geçeceği bilinciyle hareket etmesini özellikle ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun,
22/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Şeyh
Sait ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 22 Mart 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Karar yeter sayısı isteyeceğiz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, oylamaya geçtiniz.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yok, yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Var, var.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Elektronik yapalım Başkanım.
BAŞKAN Evet, öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 22 Mart 2016 Salı, 23 Mart
2016 Çarşamba ve 24 Mart 2016 Perşembe günlerinde saat 21.00e kadar
çalışmasına ilişkin önerisi
22/3/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
22/3/2016 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun 22/3/2016 Salı, 23/03/2016 Çarşamba ve 24/3/2016
Perşembe günlerinde saat 21.00'e kadar çalışması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
lehinde ilk söz Aydın Milletvekili Bülent Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, Brükselde hain
bir terör saldırısı sonucu 34 insanı kaybettik, 34
kişi terör saldırısının kurbanı oldu. Yine
aynı süreçte, ülkemizde yine 3 şehit haberi aldık. Her iki terör
saldırısı da nereden gelirse gelsin, kaynağı ne olursa
olsun, bütün insanlığa ve insanlık değerlerine yönelik
saldırıdır ve yürekten kınıyoruz. Terörün milliyeti
yoktur, terörün ideolojisi olmaz, terörün imanı olmaz, terörün ahlakı
olmaz, terörün hukuku olmaz; onun için, şu veya bu gerekçeyle terörün
yanında durmanın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak her zaman bu konuda net bir duruş göstermek
zorundayız.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma süresiyle ilgili görüşme
yapıyoruz. Bakın, son dönemde özellikle Türk siyasetinin gündemini
işgal eden dokunulmazlıklar konusu var. Israrlı bir şekilde
dokunulmazlıklar siyasetin ve Parlamento sürecinin şantaj malzemesi
olarak gündeme getiriliyor ve bu çerçevede tartışılıyor. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak başından bu yana meselenin anayasal
ölçekte esaslı bir biçimde çözülmesi gerektiğini savunduk.
Milletvekilliği makamı, suç işlemenin korunacağı
makam, elbise, kisve değildir. Milletvekilliği makamı, teröre
destek vermenin korunacağı, yolsuzluk yapmanın
korunacağı, hırsızlık yapmanın
korunacağı, suç işlemenin korunacağı bir
ayrıcalık makamı değildir. Milletvekili dokunulmazlığı
milletvekilinin sadece ve sadece siyaset yapma hakkını güvence
altına almak için geliştirilmiş ve getirilmiş bir kurumdur.
Hâl böyle olunca ne yazık ki Türkiyede uzun zamandan bu yana milletvekili
dokunulmazlığı bir suç işleme
ayrıcalığı gibi kullanılmaya ve bu çerçevede bir
şantaj aracı olarak sürekli gündeme getirilip çekilmeye başlanmış,
böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmışız.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bakın, çok açık, tutumumuz net,
Anayasanın 83üncü maddesindeki milletvekili
dokunulmazlığında biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece
kürsü dokunulmazlığının olması gerektiğini, bunun
dışındaki dokunulmazlıkların
kaldırılması gerektiğini savunuyoruz. Dokunulmazlık,
kürsü dokunulmazlığının dışında bir
ayrıcalık tanımamalıdır. Bunun yolu nereden geçiyor?
Bunun yolu Anayasanın 83üncü maddesini değiştirmekten geçiyor.
Bunun köklü çözümü 83üncü maddeyi değiştirmektir, bu çerçevede
değiştirmektir.
Şimdi, bu tabloya
baktığımızda, Sayın Başbakanın bir önerisi
var, diyor ki: Gelin, geçici madde getirelim, bir sefere mahsus mevcut 507
dosyayı bir kerede toptan geçirelim. İyi, güzel, geçici maddeyle bu
işi yapalım. E, peki, sorunu kalıcı olarak çözecek miyiz?
Hayır. Sorunun kaynağı nerede? 83üncü maddede. Onu
değiştiriyor muyuz? Hayır. Geçici maddeyle ne yapıyoruz?
Geçici, palyatif bir önlem alıyoruz kendimizce. Peki, niye geçici maddeyle
yapıyoruz bu düzenlemeyi? 83üncü maddeyi değiştirmek ve
kalıcı bir düzenleme yapmak için gerekli zaman, mesai,
çalışma ile geçici madde eklemek için gerekli zaman,
çalışma ve işin bir farkı var mı? Yok, ikisi de
aynı prosedüre tabi, ikisi için de aynı çalışmayı
yapacağız; ikisi de Anayasa değişikliğine tabi, ikisi
de aynı oylamayı gerektiriyor. O zaman niye, niye asıl maddede
kalıcı düzenleme yapıp sorunu kökten düzenlemek varken, çözmek
varken geçici önlemlerle geçiştirmeye çalışıyoruz? Acaba bu
işin arka planında şu mu var: Ya, bugüne kadar olanlar
nasıl olsa belli bir noktaya geldi, yarın biz yine bu
zırhın içerisinde olalım.
Parlamentonun şu soruyu sorup
cevabını vermesi lazım: Bugün Anayasaya geçici maddeyi
ekledik, arkasından bugüne kadar olan 507 dosyayı geçirdik, bir hafta
sonra bir başka suç işlendi, bir başka fiil işlendi, ne
olacak? O, dokunulmazlık zırhında. Niye? Bugüne kadar olanlar
yasak, bugünden sonra olanlar serbest mi? Bugüne kadar suç işlemek
ayıp, yasak, suç bugünden sonra serbest mi? Böyle bir hukuk düzeni
olabilir mi?
Ya da başka bir soru: Peki, değerli
arkadaşlar, şimdi, bugün geçici maddeyi ekledik. Geçici maddeyle bir
değişiklik yaptık ama altı ay önce işlenmiş bir
fiil, bir suç isnadı nedeniyle henüz soruşturma başlamamış.
Soruşturması başlayan, fezlekesi düzenleneni sevk ettik; hem de
savunma hakkı vermeden, Anayasa Mahkemesine itiraz hakkını göz
ardı ederek, bütün savunma imkânlarını kaldırarak, kürsü
dokunulmazlığı kapsamında mıdır değil midir
diye bir ayırım da yapmadan hepsini toptan sevk ettik. Eyvallah, onu
da yapalım. E, peki, altı ay önce işlenmiş bir fiil, mesela
bir yolsuzluk iddiası nedeniyle savcı fezleke düzenlememiş,
ortaya çıkmamış, iki ay sonra ortaya çıkarsa aynı
dönem içerisinde bu 2 milletvekili arasındaki eşitsizliği
nasıl izah edeceğiz, ne olacak? Yani bir şeyi düzenleyelim
derken aslında düzenlememenin kapısını açmak mı
istiyoruz?
Değerli arkadaşlar,
bakın, başka bir sorunun daha cevabını vermek
zorundayız. Toptan, geçici maddeyle 507 dosyayı sevk ettik. Tamam,
yapalım, vereceğiz destek. Peki, şunun cevabı nasıl
verilecek: Anayasanın 100üncü maddesinde bakanlara tanınan güvence
ne olacak? Milletvekillerininkini kaldırdık, e, bakanlar ne olacak?
100üncü madde de duruyor orada. E, onlar ne olacak? Onların suç işleme
ayrıcalığı devam mı edecek aynı dönem içerisinde?
Onun için, bakın mesele
şudur: İlkesel bir tutum takınacağız. 83üncü maddeyi
esaslı biçimde alalım, getirelim, aynı prosedüre tabidir,
değiştirelim, problemi kökten çözelim. Yok, eğer Geçici maddeyle
düzenleme yapmak istiyoruz. diyorsanız, e, o zaman buyurun, ona da
gelelim. Ama geçici maddeyle yapacağımız düzenlemenin kendi
içerisinde bir tutarlılığı olması lazım. Bu
çerçevede değişikliği yapacağımız ana kadar milletvekillerinin
statüsü neyse, soruşturması başlayan da, başlamayan da,
hepsini aynı statünün içine alacak bir düzenlemeyi yapmamız
lazım. Aynı dönem içerisinde bakanlar, başbakanlar, dönemin
bakanı, başbakanı suça karışmış ise
milletvekiline yasak, başbakana serbest diye bir şey yok,
milletvekiline yasak, bakana serbest diye bir şey yok. Getirin, geçici
maddeyle düzenleyelim yine ama hepsini kapsayacak, eşitliği
sağlayacak bir yapıyı birlikte geçirelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın, burada eğer bir milletvekiline savunma
hakkı dahi vermeden, çuvalın içerisine koyup hepsini bu şekilde
geçirelim diyorsanız, soruşturması başlamayanı da
herhangi bir şekilde soruşturmaya konu olmayanı da kapsayacak
bir kapıyı açmak zorundasınız ya da 83üncü maddede
esaslı bir değişiklikle çözmek zorundayız. Bu işler
palyatif yöntemlerle çözülmez, bu işler hodri meydan deyip yalancı
pehlivan edasıyla çözülmez. Varsanız, gelin, 83üncü maddeyi
değiştirelim; yoksa, gelin, herkesi kapsayacak eşitlikçi bir
düzenleme yapalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde ikinci söz, aleyhte, İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcı Kana aittir.
Buyurun
Sayın Kavakcı Kan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAVZA
KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; on üç günlük yoğun bir bütçe
görüşmeleri sürecini yaşadık -akabinde de Genel Kurul
çalışmalarına bir süre ara verildi- o süreçte de gece gündüz hep
beraber çalıştık, destek veren bütün saygıdeğer
milletvekillerine teşekkürlerimi arz ediyorum.
Tabii,
Genel Kurulun çalışma saatleriyle alakalı, İç Tüzükün
54üncü maddesi şöyle söylüyor: Resmî tatile rastlamadığı
takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, Salı, Çarşamba,
Perşembe günleri saat 15.00ten 19.00a kadar toplanır. Danışma
Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurul, toplantı hafta, gün ve saatlerini
değiştirebileceği gibi, diğer günlerde de toplantı
yapılmasına karar verebilir. Biz burada, Genel Kurulda, malum,
başından beri, birçok durumda, çalışmalar bitene kadar
çalışmayı devam ettirmek için, Genel Kurul
çalışmalarının sürmesi için öneriler verdik, kabul edildi
bu şekilde. Ben de Dışişleri Komisyonu üyesiyim. Birçok
gece, sabah 05.45e kadar, uluslararası sözleşmeleri, Meclis Genel Kuruluna
göndermiş olduğumuz sözleşmeleri buradan geçirmek için
çalışma yaptık. Bazı zamanlar Komisyonu temsilen bu
sıralarda oturduk, bazı zamanlar bu sıralarda oturduk. Ne
zorluklar yaşadık, hep beraber biliyoruz. Ancak, bunu neden
yaptık? Çünkü halkımız hizmet bekliyor. Dışişleri
Komisyonundan özellikle önceki dönemlerden gelmiş olan, 24üncü Dönemde
kadük olmuş olan birçok uluslararası anlaşmayı geçirmemiz
gerekiyordu, hâlâ geçirmemiz gerekiyor ki bu uluslararası anlaşmalar
ülkemizin menfaatine bir an önce yürürlüğe girmeli. Malum, iktidar olarak
biz bu anlaşmaları geçirmeye çalışıyoruz ya da
çalışmaları ilerletmeye çalışıyoruz ama muhalefet
de, malum, muhalefet olarak zaman zaman destekliyor, zaman zaman da sistemi
durdurmak, çalıştırmamak üzere büyük emek sarf ediyor, bazen de
başarılı oluyor.
Bakınız, şu
vakte geldik, henüz Meclisin asıl gündemine geçemedik. Bu sebeple,
bilemiyorum kıymetli CHP Grubu neden bu öneriyi verdi, Dokuzda evimize
gidelim. mi dedi? İnanın ben de evime gitmek istiyorum, erkenden ailemi
görmek istiyorum ama malumunuz, halkımız hizmet bekliyor. Biz, daha
önce nasıl yaptıysak, sabaha kadar çalışmaya
hazırız. Onun için, bu öneriyi kabul etmemiz mümkün değil.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Biz
sabah dokuz dedik zaten.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Kimse yok ama bak, koltuklarda kimse yok.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Göreceğim ben sizi.
RAVZA KAVAKCI KAN (Devamla)
Biz çalışmaya devam ediyoruz.
Bu öneriyi kabul etmemiz mümkün değildir.
demiştik. Neden mümkün değildir? Çünkü halkımız hizmet
bekliyor. Nasıl hizmetler bekliyor? Bunları siz benden daha iyi
biliyorsunuz. Beklenen hizmetler, ulusal anlamda hizmetler bekleniyor;
uluslararası sözleşmelerin geçmesi, yürürlüğe girmesi
bekleniyor; üniversitelerimiz için bütçeler geçirdik, bunların ilerlemesi
gerekiyor; komisyonlarda çalışmakta olanlar biliyor, komisyonlarda
yapılan çalışmaların şuraya gelmesi gerekiyor ama
demin de söylediğim gibi, saat yediye on var; yediye on var, henüz hiçbir
şey yapabilmiş değiliz. Onun için, mecburen, bu İç Tüzükü
değiştirmediğimiz takdirde, daha efektif bir hâle
getirmediğimiz takdirde biz böyle çalışmaya devam edeceğiz.
Efendim,
bazı
hizmetler yapıldı. Hizmetlerden çok bahsetmek istemiyordum ama
Beklenen hizmetler var. dedik, nereden nereye geldik, ona da bir
bakmamız lazım. İnsan hak ve özgürlükleri konusunda çok büyük
bir yol katettik, inanç hürriyeti konusunda çok büyük bir yol katettik. Zaman
zaman şöyle şeyler söyleniyor bu Meclis kürsüsünde, deniliyor ki:
Mücadele edenler mücadele ettiler ve kazandılar. Doğrudur, başörtüsü
konusunda, Kürt hakları konusunda, Alevi hakları konusunda çok büyük
mücadeleler verildi bu ülkede, başka birçok hak ve özgürlükler konusunda
birçok mücadele verildi. Evet, mücadele edenler başarılı da oldu
ama bu mücadeleler bu ülkede on yıllardır devam etti. AK PARTİ
iktidarında bu mücadelelerin olumlu netice almış olması, on
sene evvel hayalimizden bile geçiremediğimiz şeyleri şu Meclis
kürsüsünde söyleyebiliyor olmamız tamamen tesadüf mü? Bunda AK
PARTİnin de katkısını lütfen göz ardı etmeyelim. Bu
ülkede Ben Kürtüm. demek yasaktı, bu ülkede başörtülü olarak
hizmet vermek hizmet almak yasaktı, bu ülkede Alevi
vatandaşların cemevlerine gitmelerinden bahsetmeleri ya da
taleplerini ifade etmeleri bile yasaktı, bu ülkede Ermeni vatandaşların,
Hristiyan vatandaşların hakları için mücadele etmelerinde
sıkıntılar vardı; nereden nereye geldik. Bunlar tesadüf
eseri olmadı, çalışma sonucu oldu ve mazlumların sesi olan
bir iktidarın çalışması akabinde oldu.
Suriyeli
vatandaşlardan bahsetti daha önceki konuşmacılar. Evet, biz ancak
100 bin kişiye hazırlıklıydık, 200 bin kişiye
hazırlıklıydık; sonunda 2,7 milyon kardeşimize ev
sahipliği yapıyoruz. Onun için, dünya mazlumları bu ülke için
dua ediyor, bu ülkede başarılı bir hükûmet olması için dua
ediyorlar ve destekliyorlar. Dünyanın farklı yerlerinde isimlerini
bilmediğimiz insanlar gece gündüz, belki bir kısmı da
dindaşımız olmayan insanlar, farklı dünya görüşünden
olan insanlar dua ediyorlar.
Son olarak
şununla bitirmek istiyorum müsaadenizle, algı yönetiminden bahsetmek
istiyorum. Daha önce bu Genel Kurul kürsüsünde konuştuğumda ifade
etmiştim terörün dininin, dilinin, ırkının rengi
olmadığını. Bazı konuşmacılar da benzer
ifadeler kullandılar. Terörün iyisi kötüsü yoktur, Benim teröristim iyi,
senin teröristin kötü. algısı yanlıştır. Terör
terördür. Masum vatandaşların öldürülmesine sebebiyet veren
kişiler de teröristtir. Açıklama, tanımlama gayet nettir,
açıktır. Efendim Bir terör örgütü iyi terör örgütü, diğer terör
örgütü kötü terör örgütü. diye bir algıyı kabul etmek kesinlikle
mümkün değildir.
CHPnin vermiş
olduğu öneriyi, çalışma saatlerini kısa tutma önerisini AK
PARTİ Grubu olarak kabul etmiyoruz. Memleketimiz,
vatandaşlarımız, başka ülkelerin vatandaşları da
bizlerden hizmet beklediği için, bizlerden hizmet bekledikleri için biz bu
önerinin aleyhinde oy kullanacağız ve gece de olsa, sabaha kadar da
olsa, belki insan haklarına aykırı bir şekilde de olsa biz
çalışmaya hazırız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Önerinin lehinde ikinci söz,
Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinde
konuşacağımı ifade etmiştim.
BAŞKAN Pardon.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani,
o konuda siz ne yaptınız Sayın Turan?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Nasıl Sayın Başkan?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bunda da konuşun, onda da konuşun canım, ne
fark eder?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz
evvel Ramazan Beyle de konuştuk, bir karışıklık
olmasın. Ramazan Canla konuşmamda Adalet ve Kalkınma Partisinin
grup önerisinde konuşacağımı ifade etmiştim.
BAŞKAN Tamam o zaman.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama,
ikisinde de konuşabiliyorsak konuşalım yani.
BAŞKAN Bana verilen
söz taleplerinde şimdi siz gözüküyorsunuz.
Aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı, Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurt.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulun
çalışma saatleriyle ilgili CHP Grubunun önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis çalışmaya
başladığı günden bu yana tabii çok yoğun bir tempoyla
iki tane bütçe geçirdik. Seçimden çıkmıştık, milletimize
verdiğimiz sözlerimiz vardı. Tabii, muhalefet partilerinin de
vermiş olduğu sözler vardı, onlar da anlayışla
karşılayacaklardır. Meclisin çalışma temposu gerçekten
çok yoğun bir şekilde devam etti.
Genel Kurulda, bakın, bu
saat oldu, hâlâ biz esas olan kanunumuza geçebilmiş değiliz. Bütçe
öncesi son günde de önümüzde olan ve bugün devam edeceğimiz kanunun sadece
bir maddesini, gün boyu, saat ikiden gece yirmi dörde kadar
çalıştığımız on saat boyunca sadece bir maddeyi
geçirebildik. Bizim gerçekten çok fazla çalışmaya
ihtiyacımız var. Reformlar bekliyor. Avrupa Birliğiyle ilgili
bir sürecimiz biliyorsunuz var, bununla ilgili de birçok reform gündemi
önümüzde.
Çalışma
saatlerimizin uzamasıyla ilgili tabii temel tartışma
aslında İç Tüzükle ilgili bir tartışma. Burada yürütme,
yürürlük maddelerine dahi önergeler verildiğini ve bunlar için ayrı
ayrı konuşulduğunu da gördük. Meclisin gündemi
dışında çok fazla yoğun bir konuşma trafiği
olduğunu da gördük. Afrikadaki bir ülkeyle yapmış olduğumuz
anlaşmayla ilgili konuşmalarda, Bitlisin sorunları veya
işte Denizlinin sorunlarını yirmi dakika biz burada dinledik.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Önemsiz mi onlar?
HASAN BASRİ KURT
(Devamla) Bunun temel bir sıkıntı olduğunun biz de
farkındayız, insani bir durum olduğunun farkındayız
ancak İç Tüzük değişikliği olmadığı sürece
de bizler, bundan sonraki önerimizde olduğu gibi, süre bitene kadar
çalışmalarımıza devam etmek istiyoruz.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve ret oyu kullanacağımızı
ifade ediyoruz grup olarak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısımının sıralamasının belirlenmesine;
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesi ve
149 ve 170 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
22/3/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
22/3/2016 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 168, 7, 149 ve 170 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın
sırasıyla 2, 3, 4 ve 5inci sıralarına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi;
Genel Kurulun;
22, 29 Mart 2016 ile 5, 12,
19 ve 26 Nisan 2016 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
23, 30 Mart 2016 ile 6, 13,
20 ve 27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi,
22 Mart 2016 Salı günkü
(bugün) birleşiminde 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölüm görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
23 Mart 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Mart 2016 Perşembe
günkü birleşiminde 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
149 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin 24 Mart 2016 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması
hâlinde, Genel Kurulun haftalık çalışma günlerinin
dışında 25 Mart 2016 Cuma günü saat 14.00te toplanarak, bu
günkü birleşiminde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi ve 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
29 Mart 2016 Salı günkü
birleşiminde 29 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
30 Mart 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde 34 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
31 Mart 2016 Perşembe
günkü birleşiminde 39 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
Genel Kurulun haftalık
çalışma günlerinin dışında 1 Nisan 2016 Cuma günü saat
14.00'te toplanarak, bu günkü birleşiminde gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 44 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen
çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerde Genel Kurulun saat
14.00te toplanması,
Yukarıda belirtilen
birleşimlerin dışında, 26ncı Dönem Birinci Yasama
Yılı sonuna kadar salı günleri 15.0024.00, çarşamba ve
perşembe günleri 14.0024.00 saatleri arasında,
Çalışmalarını
sürdürmesi,
149 ve 170 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetvellerdeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasrısı (1/596) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 16ncı maddeler arası |
16 |
2. Bölüm |
17 ila 30uncu maddeler arası (28inci
maddenin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci
fıkraları ile geçici madde 1 dâhil) |
19 |
Toplam
Madde Sayısı |
35 |
170 sıra sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 5inci maddeler arası |
5 |
2. BÖLÜM |
6 ila 12nci maddeler arası |
7 |
Toplam
Madde Sayısı |
12 |
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde ilk söz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi
lehinde partimiz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Malumunuz, cuma günü 18
Martın yıl dönümüydü. 101inci Deniz Zaferimizi büyük bir gururla,
Cumhurbaşkanımızın da Çanakkaleye teşrifleriyle,
halkımızın da büyük teveccühüyle kutladık.
Çanakkale Türkiyenin ön
sözüdür; Çanakkale millî destanımızın, millî şuurumuzun
başkentidir. Çanakkaleyi anlayamayan Türkiyeyi anlayamaz diye
düşünüyorum.
Şu an Türkiyemizi üzen,
gündemimizi meşgul eden konuların birçoğunda, çözüm nedir diye
baktığımızda, aslında Çanakkaledeki ruhun Türkiyeye
yansıması karşılığında bu iddiaların
hepsinin temelsiz kalacağı görülecektir diye düşünüyorum.
Çanakkaleye bakan Türkiyeye bakar, Çanakkaleyi gören Türkiyeyi görür diye
düşünüyorum. Eğer içimizde Çanakkaleyi görmeyen, Çanakkaleye
gelmeyen, evladı Çanakkaleyi görmeyen varsa mutlaka ve ısrarla da
Çanakkaleye gidilmesini tavsiye ederim. Orada Türk ile Kürtün, Boşnak
ile Arnavutun, Arap ile Acemin nasıl bir arada olduğunu, nasıl
beraber emperyalizme karşı mücadele verdiğini, dosta
düşmana, herkese gösterdiğini gururla, onurla görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu vesileyle tekrar Çanakkaledeki
şehitlerimizi, gazilerimizi, emeği geçenlerimizi canıgönülden
kutluyorum, rahmetle anıyorum.
Grup önerimizin konusuna
gelince: AK PARTİ grup önerisinde, bugünden itibaren eğer gündemi
bitiremezsek cuma günü dâhil olmak üzere, hepinizin bildiği gibi, geçen
haftalarda başladığımız, 6ncı maddesini
bitirdiğimiz Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam etmeyi ümit ediyoruz.
Gönlümüz ister ki daha makul saatlerde, daha anlamlı saatlerde gündemi
bitirebilelim ancak çok geç gündeme girebilmek, grup önerilerinin yoğun
olmasından yola çıkarak mecburen biz çalışma saatlerimizi
günün bitimi diye revize ediyoruz. Hatta, İç Tüzük gereği,
perşembe günü olan çalışma saatine cuma gününü de ekliyoruz.
Haftaya da aynı
şekilde, insan hakları kurumunun kurulmasıyla ilgili kanun
tasarısının görüşülmesini ve yine aynı şekilde,
salıdan cuma gününe kadar ve günün bitimine kadar
çalışılmasını öngörüyoruz. Bu 2 kanunun -biliyorsunuz-
Avrupa Birliği vizesiz seyahat kapsamı çerçevesinde kıymetli
olduğunu ve bir an önce yasalaşması gerektiğine
inanıyoruz.
Onun dışında,
bu 2 önemli kanunun devamında, esnek çalışmayla ilgili kanun
tasarısını görüşmek istiyoruz. O da çalışma
hayatımıza çok büyük bir kıymet katacak.
Dolayısıyla, Avrupa
Birliği vizesiz seyahat başlığında
değerlendireceğimiz bu 2 kanun tasarısının ve
çalışma hayatıyla ilgili kanun tasarımızın önemi
olduğunu düşündüğümüzden dolayı da bugün ve on beş gün
boyunca bitimine kadar diye ifade ettiğimiz çalışma saatlerini
öngörüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çok kıymetli CHP Genel Başkan
Yardımcısı arkadaşımız az önce
dokunulmazlıklarla ilgili kendi kanaatlerini aktardı. İzin
verirseniz bende bununla ilgili birkaç cümle etmek istiyorum.
Dokunulmazlık, anayasal
bir hak olarak milletvekillerine tanınmış bir zırh tabiri
caizse. Dokunulmazlık, parlamenter rejimde milletvekilinin görevini
endişesiz yapması için, rahat yapması için, kürsüye
ulaşabilmesi ve kürsüde de istediğini konuşabilmesi için
verilmiş bir hak. Altını defaatle çiziyorum, Parlamenter
rejimde dokunulmazlık olmasın. diye bir yaklaşımın
parlamenter rejimi zayıflatan bir adım olduğunu düşüyorum.
O yüzden, dokunulmazlık müessesesinin kalkması gibi bir talep,
aslında parlamenter rejimi çökerten, Mecliste milletvekilinin iş
yapmasını zayıflatan, mümkün olan riskleri de çok daha fazla
artıran bir yaklaşım. O yüzden, dokunulmazlığın
kalkması değil ancak kamuoyunun beklediği, sizlerin de defaatle
bizlerden talep ettiğiniz, Dokunulmazlık olmasın. diye ifade
ettiğiniz konu bizim tarafımızdan, Başbakanımız
tarafından tartışılıp kamuoyuna
aktarıldığı hâliyle baktığımızda,
şu an gündemde olan fezlekelerin gündeme gelmesi meselesi. Yani, prensip
olarak parlamenter rejimlerde yasama dokunulmazlığı
çerçevesinden bakıldığında, vekilin görevini yapması
için dokunulmazlık bir haktır. Ancak, dokunulmazlık
milletvekilliği görevini yapmak için bir haktır yoksa
milletvekilliği dışındaki görevlerde, aracında silah
taşıyan, PYDye komşu olacağız. diyen, onun
dışında, terörle arasına mesafe koyamayan ilişkilere
zemin hazırlasın diye bir zırh değildir. Altını
defaatle çiziyorum: Bize vergi veren insanlar, bize maaş veren insanlar
Vekillik görevini yerine getir, sen buraya gelirken polis sana engel
olmasın, yargı sana engel olmasın, vekillikte hakkını
yerine ver diye bu görevi veriyor Anayasa bize.
Ama onun
dışında, milletvekilliğinin dışındaki
görevlerden kaynaklı birtakım iddiaların bir an önce
netleşmesi, bir an önce yargıya intikal etmesi için de bu talebin,
Sayın Başbakanımızın Hodri meydan. diye ifade
ettiği talebin biz arkasındayız. Eğer sizler de bu konuda
Olur. derseniz, elimize el verirseniz, bir an önce ilgili komisyonda bu konu
görüşülüp mevcut dokunulmazlık dosyalarının
kalkmasını öngörüyoruz.
İddia şu: Bundan
sonra bir daha dokunulmazlıkla ilgili iddia olursa ne olur? Evet, o da bir
iddia, o da bir gerçeklik. O zaman oturur komisyon, bunları belirtmeden
gerekli adımları atar zaten ihtiyaç görüyorsa ama dokunulmazlığı
olmayan bir milletvekilliği milletvekilliğinin yapılması
aşamasında büyük bir engeldir diye düşünüyorum. Siz bir
öğretmeni, bir memuru valinin izni olmadan
yargılamayacaksınız ancak milletvekilini hiçbir zırha
büründürmeden Hemen git, yargılan. diyeceksiniz. O yüzden bir daha diyorum:
Bu ontolojik bir meseledir, 3 tane sacayağı olan kuvvetler
ayrılığının temel esaslarından bir tanesidir.
Milletvekili varsa dokunulmazlık olur ama istismar varsa da bunun
istisnası olur yani biz kuralı değil, istisnayı
konuşacağız diyorum.
O yüzden, derdimiz üzüm
yemekse, bağcıyı dövmek diye bir iddiamız yoksa gelin, bunu
bir an önce, hemen komisyonda konuşalım bir gün, ikinci gün de Genel
Kurulda görüşelim. Eğer derdimiz bunun ötesinde ipe un sermek
değilse hemen gelin, bu işi yapalım, el mi yaman, bey mi yaman
görelim. Biz kendi dosyalarımızın ne olduğunu biliyoruz,
biz hangi konularda eksiğimiz olduğunu veya
olmadığını biliyoruz, hiçbir çekincemiz, hiçbir konuda
gizli kapaklı hesabımız yok. İstiyoruz ki kamuoyunun
beklediği dokunulmazlıklar bir an önce kalksın.
Dolayısıyla, ben
tekrar bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önerinin
aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Engin Altaya aittir.
Buyurun Sayın Altay.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hodri meydana hodri meydan,
eyvallah da biz şöyle diyoruz: Devleti bölenleri yargılayacaksak
yargılayalım yargılamasına, gelin, devleti soyanları
da yargılayalım diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hepsi beraber diyoruz. Yapma Engin Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Söylediğimiz bundan ibaret ve soyma hâli devam ettikçe de yargılama
hâli devam etsin diyoruz, burada sizinle anlaşamıyoruz.
İpe un seren yok. Biz
2002den beri Cumhuriyet Halk Partisi olarak dokunulmazlıkların kürsü
dokunulmazlığıyla
sınırlandırılmasını müteaddit defalar
söylemiş, iddia etmiş bir partiyiz. Sayın Başbakanın
ya da Cumhurbaşkanının Mecliste, Meclis raflarında
tozlanıyor dokunulmazlık dosyaları. diye ettiği bir laf
var. Kendilerine hatırlatmak isterim, doğrudur, Meclis
raflarında tozlanan dokunulmazlık dosyaları var ama Meclisin
depolarında küflenen, çürüyen, mantarlaşan dokunulmazlık
dosyaları da var; kalpazanlık gibi, ihaleye fesat
karıştırmak gibi, AKBİL gibi. Gelin, isterseniz önce oradan
başlayalım, en eskilerden başlayalım gidelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Elbette terör meselesi
ayrı, akan sular durur. Terör suçlarıyla ilgili dokunulmazlık
meselesinde de...
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (Devamla)
Buyurun Sayın Başkan.
BAŞKAN Özür diliyorum.
Saatte galiba bir problem oldu. Bir saniyenizi alıp tekrar açıp
kapama yapmamız lazım.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yoksa alınganlık mı gösterdin diye düşündük
Sayın Başkan Sayın Altayın konuşmalarından.
BAŞKAN Kesintiye
uğramasın diye söylüyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi, o zaman on dakika mı başlıyor? Evet, peki.
Evet, Sayın Turan, tamam
mı? Devleti soyanı da yargılayalım, böleni de
yargılayalım, kim suç işlerse yakasına yapışalım.
Milletvekilliği kimseye özel bir ayrıcalık, suç işleme
özgürlüğü vermesin.
Sayın Milletvekilim,
Ravza Hanım, güzel bir konuşma yaptınız. Meclis, normalde,
biliyorsunuz yediye kadar çalışır, kapanır. Her ne kadar,
sizin daha önceden kabul edilmiş bir grup önerinizle sözlü soruların
bitimine kadar çalışması kabul edilmiş olsa da biz iyi
niyetle dedik ki: Yedi yerine dokuza kadar çalışalım. Bu
Mecliste memleket için doğru şeyler olduğu zaman, iyi
şeyler olduğu zaman, muhalefetin yapıcı önerileri dikkate
alındığı zaman, Sayın Milletvekilim, sabah beşe
kadar burada, bu sıralarda uyuklamaya gerek yok, bu Meclis 2 bin maddelik
kanunu üç günde çıkarmış bir Meclis. Niye bu uzlaşmayı
aramak varken hem sizin milletvekillerinize hem muhalefet milletvekillerine
Bak, sabaha kadar çalışırız ha! diye tehditvari bir grup
önerisi getiriyor grubunuz? Bunu da çok merak ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz, muhalefet olarak
memleketin hayrına, olumlu her şeye ne zaman hayır dedik? Bir
tane örnek gösterin, gösteremezsiniz. Gelin, karşılıklı iyi
niyet içinde olalım.
Sayın Turan,
Çanakkaleyi anlamayan Türkiye'yi anlamaz, çok doğru, çok güzel bir söz.
Evet, siz ön söz diyorsunuz, o da çok doğru, altına ben de imza
atıyorum. Ben ilaveten bir şey daha söylüyorum: Hepimizin varlık
sebebi olan Kurtuluş Savaşımızın esin ve ilham
kaynağı da Çanakkaledir, bu da doğru. Allah nur göllerinde
yatırsın, Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Allah razı
olsun onlardan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Mustafa Kemal de...
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama, çok merak
ediyorum... Devriiktidarınızda Çanakkale savaşlarında Seyit
Onbaşı ve Yahya Çavuş kadar itibar edilmeyen Mustafa Kemali
anlamamak da Türkiye'yi anlamamaktır. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Mustafa Kemali anlamak durumundayız; zorunda
değilsiniz, sevmek zorunda da değilsiniz, eleştirebilirsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok geç
kaldınız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bak, ne söylediğimi bilerek söylüyorum ama anlamamış olursunuz,
kıt kalmış olursunuz, bunu söylüyorum.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Eleştiri olmaz, eleştiriye
karşıyız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Terörle ilgili çok şey söylendi burada, özellikle biraz önce topa
girmemeye çalıştım: Terör seviciliği, terör örgütüyle
ilişkiler, şu, bu.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Girin
ya, girin!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi, Sayın Erdoğanın, Sayın Davutoğlunun,
Sayın Bülent Arınçın, Sayın Yalçın
Akdoğanın, Sayın Beşir Atalayın, Sayın Sadullah
Erginin, Sayın Yasin Aktayın, Sayın Yiğit Bulutun
söylediklerini söylersem yüzünüz kızarır, söylemiyorum, onları
da milletin vicdanına havale ediyorum. Gelelim gündeme.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan Avrupaya gitti, Avrupa Birliğiyle
görüşmeler yapıldı, vizesiz dolaşım
Tabii, buradan
şu anlaşılıyor: Biz bavulu alacağız, Almanyada
işe gireceğiz. Böyle bir şey yok. Turistik seyahat olarak
vatandaşlarımız Schengen Bölgesine vize almadan,
pasaportlarıyla gidebilecekler, parası olanlar için zaten vize sorunu
çok yok. Türkiyede bu olmasın diye demiyorum, bu millet bunu çoktan hak
etmiştir. Bu toplum, Schengen Bölgesine, Avrupaya, dünyanın her
yerine vizesiz gitmeyi çoktan hak etmiş bir toplum. E, bunun için de
Avrupa Birliğinin bazı şartları var. E, var tabii. Avrupa
Birliğine girmek gibi bizim bir niyetimiz var, sizin de zaman zaman iddia
ettiğiniz bir durumunuz var Avrupa Birliğine girmekle ilgili. Hiç
unutmam, bir 17 Aralık günü, güpegündüz, Kızılay
Meydanında havai fişek yaktınız, dönemin
Başbakanının tırına, 12 yıldızlı Avrupa
Birliği bayraklı arabalarla şovlar yaptırdınız.
Ben o zaman milletvekilliğimin 1inci yılındaydım,
şimdi 14üncü yılındayım, bir adım yol
almadınız, bir adım yol almadınız. Şimdi,
gelmişsiniz, Bize bir ev ödevi verdiler -iyi- 72 maddeyi hayata
geçireceğiz. Bunların hepsi kanun değil, bunun yönetmeliği
var, şusu var, busu var; eyvallah. Biz muhalefet olarak dedik ki: Tamam,
Avrupa Birliği normlarıyla ilgili, AB kriterlerine uyum
noktasında ne varsa getirin, Sayın Milletvekilim, bir günde
değil, bir saatte geçirelim, var mısınız? Sayın
iktidar yöneticileri, Sayın Hükûmet
Her zamanki gibi Hükûmetin Parlamentoya olan bu
saygısızlığını da protesto ediyorum. Bir tane
Hükûmet üyesi olmayan bir Meclis olur mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Adam su içmeye
gitti, gelecek şimdi!
ENGİN ALTAY (Devamla) Böyle hadsiz bir
Hükûmet olmaz, kınıyorum bu Hükûmeti! Siz de kınayın bence,
siz de kınayın.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sabaha kadar
çalışırlar bir de!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Su
içmeye gittiler, gelecekler!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu Parlamentoda Hükûmet
olmaz mı Sayın Başkan? Neden bu konuda inisiyatif
almıyorsunuz?
Şimdi,
geçen hafta, iktidar partisinin grup başkan vekilleri yol haritası
diye yani yapılacak iş ve işlemler diye bize bir liste
verdiniz.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Bakan burada. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ALTAY (Devamla) Hoş geldiniz Sayın Bakan, hoş geldiniz.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) O hep buradaydı zaten.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Hocam çalışıyordu, Hocam. Bakanlar
çalışıyor.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın grup başkan vekilleri, sayın milletvekilleri
VELİ
AĞBABA (Malatya) CHPye bak ya, CHPye bak; Bakan getirtiyor vallahi,
anında! Vallahi anında getirtiyor, tebrik etmek lazım.
ENGİN
ALTAY (Devamla) -
şimdi bunlara evet diyoruz, Sayın Hükûmet, bunlara
evet diyeceğiz. Bir tane şartımız var, çok kolay bir
şart, çok kabul edilebilir bir şart. Siz bunları niye
getiriyorsunuz? Aslında Türk demokrasisinin hak ettiği şeyler
diye. Yani, demokrasiyle ilgili bir sınav yapılsa herhâlde 10 üzerinden
sıfır alırız ama Hükûmet olarak. Velev ki milletin
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Tamam
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda biz tam not aldık.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ya, bir acele etme! Nasıl durdun dokuz ay?
Türkiye, Türk
milleti her şeyin en iyisini hak ediyor. Velev ki burada çok güzel
şeyler var, çok iyi şeyler. Hatta bu geçerse, bunları geçirirsek
biz kaçak sarayın maliyetini de öğrenebileceğiz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) İnşallah!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Saray kaçak değil.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Kaçak sarayın maliyetini de öğrenebileceğiz.
Lakin sorun şu
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Tapusu gelmedi mi, tapusu?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Sayın Hükûmet, sayın milletvekilleri; burada sorun
şu: Bunlar gerçekten AB normlarıysa bir saatte buradan geçecek, söz
veriyorum; gerçekten AB normlarıysa ana muhalefet partisi adına söz
veriyorum. Ama, bu normların içine, AB normlarının içine AKP
normları katacaksanız orasından, burasından, biz size
bunları buradan geçirtmeyiz. Eşkıyalık yapacak
değiliz, zaten kalabalıksınız.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Aaa!
ENGİN
ALTAY (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünü
bihakkın kullanırız, bihakkın kullanırız;
Hükûmeti uyarıyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Doğru, kullanabilirsiniz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu ayrı bir iş, diğer hayallerinizi erteleyin,
başka zaman uygulayın.
Bugün
görüşülmeye başlanması muhtemel kişisel veriler kanunundan
başlayalım. Koruma Kuruluyla ilgili aramızda bir niza var.
Şimdi, Koruma Kurulu bu şekilde teşekkül ediyor ise biz gücümüz
yeterse -elimizdeki yasal dayanaklara bağlı olarak- bu kanunun
çıkmaması için uğraşacağız. Peki, iyi mi olacak?
Bu kadar ev ödevi almışsınız, hazirana kadar da süre
almışsınız; bunları bitiremezsiniz. Ben diyorum ki -siz
yoktunuz Parlamentoda- bu Parlamento
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Beraber çalışır bitiririz, beraber
çalışır bitiririz; merak etme.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Osman, arayı açacağız seninle!
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Tamam.
ENGİN
ALTAY (Devamla) - Bu Parlamento 2 bin maddelik kanunu üç günde geçirmiş
bir Parlamento.
Nasıl
oldu? İş birliğiyle, uyumla oldu, orta yolda, doğru yolda
buluşarak oldu.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Evet.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Size tavsiyemiz, Türkiye'nin çıkarları bizim
birinci önceliğimizdir.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bizim de.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Türkiye'nin çıkarları için, bu milletin
çıkarları için Cumhuriyet Halk Partisi her türlü sorumluluğa,
fedakârlığa açıktır, iş ki işin içinde bir hinlik
olmasın, iş ki AB normları esas alınsın, hayhay,
başüstüne. AKP normlarına sonuna kadar direneceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altay.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Sataşma var Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye söylüyorum:
Mustafa Kemal Atatürk hepimizin ortak paydasıdır. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Az zikrediyorsunuz, Yahya Çavuşu daha çok
zikrediyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) - Dolayısıyla, milletin ortak değerleri üzerinden
siyasi atraksiyon yapmayın.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) CHPnin bu konudaki demokratik tutumunu takdirlerinize sunuyorum
Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Yahu, Seyit Onbaşı 16 kere geçti, Mustafa
Kemal 3 kere geçti Çanakkalede. Ayıp ya!
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Onları mı sayıyorsunuz ya!
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, Mustafa Kemal Atatürk
BAŞKAN
Bir saniye
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Allah Seyit Onbaşıdan razı olsun,
mekânı cennet olsun; o ayrı bir şey.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen
Bir şey
söylediniz
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Çok kısa bir söz istiyorum kürsüden.
BAŞKAN -
Sayın Turan, buyurun, kürsüden ifade edin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika
süre veriyorum madem öyle, sataşmadan.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kıymetli grup başkan vekilinin o konuyu niye
açtığını bilmiyorum ama
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Hayır, sen açtın diye açtım.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ben, Çanakkaledeki tüm gazilerimizi, tüm şehitlerimizi, zerre
kadar emeği geçenden komutanlarına kadar, Seyit Çavuştan
Mustafa Kemale kadar herkesi anmayı bir Türk genci olarak görev biliyorum,
bunu biliyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Evet, çok güzel.
BÜLENT TURAN
(Devamla) - Bununla ilgili takıntım falan yok.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ya, sen niye
alındın?
BÜLENT TURAN
(Devamla) - O yüzden diyorum ki: Mustafa Kemal bu ülkenin ortak
paydasıdır, herkesçe kıymetlidir; doğrusuyla,
sevabıyla bu ülkenin en önemli kişilerinden bir tanesidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu, neden böyle illa
düzeltme ihtiyacı içerisindesiniz bilmiyorum.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) Evet, resmi kim indirdi? Daha bulamadılar.
BÜLENT TURAN
(Devamla) - O yüzden diyorum ki bu Hükûmet, AK PARTİ Hükûmeti, Mustafa
Kemalin Selanikte doğduğu köydeki evini bulup restore etmekten
tutun da Çanakkalede bütün cephelerdeki hatıralarını ayağa
kaldıran Hükûmettir. Bu tarz ithamlar çok geride kalmıştır.
Halkımız neyin ne olduğunu çok iyi biliyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben Bülent Turanı itham etmedim, belli ki o üstüne
alınmış, kendisi bilir. Ben dedim ki: Bülent Turan Çanakkaleyi
anlamayan Türkiyeyi anlamaz. dedi; Mustafa Kemali anlamayan, Mustafa
Kemalin Çanakkaledeki dehasını anlamayan Çanakkaleyi de,
Türkiyeyi de anlamaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ben Çanakkaleyi ezbere anlatayım Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani, kim üstüne alınıyorsa alınsın ama
ben Bülent Turanın o açıklamalarından memnun oldum.
Tutanaklara geçsin diye
söyledim.
BAŞKAN Hayır,
Seyit Onbaşıyı o andığı kadar Mustafa Kemali
de ansaydı. dediniz.
Tabii, bu ülkenin ortak
değerleridir cumhuriyet, Mustafa Kemal gibi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bunu tartışmamak lazım, gayet tabii.
BAŞKAN - Bunlar
üzerinden hiçbirimizin istismar yapmaması lazım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısımının sıralamasının belirlenmesine; sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmemesi ve 149
ve 170 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Grup önerisi
üzerinde lehinde ikinci söz, Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birkaç saattir ortak değerler üzerine bazı
tartışmalar yürütüldü. Evet, Mustafa Kemal Atatürk bütün millet
olarak hepimizin ortak değeridir, Seyit Onbaşı hepimizin ortak
değeridir ama biz buradan iktidar sahibi bazı
konuşmacıların Seyit Rızayı ve Şeyh Saiti de ortak
değer olarak ifade ettiğini de biliyoruz, tutanaklara da geçti.
Adalet ve Kalkınma Partisi bu konudaki zihniyetini, fikrini, görüşünü
lütfen berraklaştırsın. Bunu tekrar olarak
hatırlatıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, iktidar
partisi, Hükûmet, Sayın Başbakan muhalefetten bazı
yasaların çabuk geçmesi için destek istiyor. Buna ilişkin
görüşlerimizi geçtiğimiz hafta da, ondan evvel de defaatle ifade
ettik. Elbette ki Türkiyenin yararına gördüğümüz bütün bu
düzenlemelerin bir an evvel çıkması için elimizden gelen gayreti gösterir,
katkıyı da veririz. Geçmişte bunun örnekleri de çoktur. Öyle
temel yasalar oldu ki bir saat, iki saat içerisinde belki de bin maddelik
Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi kanunlar geçtiği gibi,
sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok kanun da muhalefetin
katkısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizlerin gayretiyle
geçmiştir.
Yalnız, Hükûmet destek istiyor ama bilgi
vermiyor yani neyin desteğini isteyeceğini, bu bilgileri son derece
açık bir şekilde vermesi lazım ve bu bilgileri de bu kürsüden
Hükûmetin ifade etmesi gerekir.
Tabii, bu konuda Sayın Millî Eğitim
Bakanı son derece şanssız, en olmadık bilgiler
istendiği zaman nöbetçi kendisi oluyor, o da ancak bir cümleyle ifade
etmekle yetiniyor ama bu konuda Avrupa Birliği Bakanlığının,
Dışişleri Bakanının veya bir Hükûmet sözcüsünün dersini
çalışarak Türkiye Büyük Millet Meclisini aydınlatması
gerekir. İktidar partisi ne zaman iç politikada ve kamuoyunda
sıkıntıya girse mutlaka, gündemi değiştirecek, Avrupa
Birliğiyle ilgili bazı ilişkileri kamuoyunun gündemine
getiriyor. Biz buna naylon ilişkiler diyoruz. Yine, bunun emareleri de
var.
Şimdi, tarih 3 Ekim 2005. Avrupa
Birliğiyle tam üyelik müzakereleri bu dönemde başladı yani AKP
döneminde. O günlerde tam üyelik için 2013 yılı işaret
ediliyordu. Şimdi hangi yıldayız? 2016. Tam üyelik mi
konuşuyoruz? Hayır, vize tartışması içerisindeyiz.
Peki, 18 Mart günü Brükselde Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki
bu zirve toplantısında ne elde edildi, ne kazanıldı, bu
konuda ayrıntılı bir bilgi verdi mi Hükûmet? Hayır. Sanal
zafer naraları atıldı, böyle bir sanal söylem geliştirildi.
Ortada zafer mi var, hezimet mi var veya ne var, pek aydınlanmış
değil. Ha, tarihî olarak nitelendirildi, tamam yani bu görüşmeler
elbette tarihîdir ama âdeta geçmiş kapitülasyonlardan
taşeronluğa geçen birtakım anlaşmaların,
düzenlemelerin yapıldığı ve yapılacağı
anlaşılıyor. O nedenle, biz de sormak da hakkımız
diyoruz. AKP 17 Martta anlaşma için öne sürdüğü şartların
hangilerini kabul ettirmiştir, bunu mutlaka bu kürsüden
açıklamaları gerekir. Bunu kamuoyuna bir zafer gibi sunuyorsunuz ama
mesela, Rum tarafı öyle söylemiyor, onlar kendi zaferlerini yazıyor
kendi basınlarında ve Alman basını da maalesef Mülteci
sorununu Türk halısının altına süpürdük. diye karikatürler
yapıyor. Karikatür deyip geçmeyin değerli arkadaşlar.
18 Mart zirvesinden sonra
Yunan Başbakanı anlaşmayı olumlu bir gelişme olarak
tanımlıyor ve ülkesinin mülteci deposuna dönüşme tehlikesinden
kurtulduğunu söylüyor ve aynı açıklamasında Yunan Başbakanı
Türkiyenin aleyhine on gün sessiz sedasız çalıştığını
ifade ediyor. Bunu Yunan Başbakanı söylüyor, açık açık
Türkiyenin aleyhine çalıştım. diyor. İyi de bizim
Başbakanımız 8 Martta İzmirde ağırlamadı
mı Yunan Başbakanını? Simit, çay, kahve ikram edildi; hatta
İzmirdeki Başbakanlık çalışma ofisi de emrinizdedir,
ne zaman isterseniz çalışabilirsiniz. ifadesi kullanıldı.
Buna rağmen, Yunan Başbakanı Türkiyenin aleyhine bir gayret
gösterdiğini söylüyor.
Şimdi, malum, bir
Kayseri pazarlığından bahsedilmişti. Bu 3 milyar avronun
yanına bir 3 milyar avro daha almaktan bahsediliyor. Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik sürecinde Avrupa
Birliğinden alacağı hakkı tam 9,5 milyar avroyu buluyor ve
Hükûmet bu 9,5 milyar avroyu bırakıp 3 milyar avronun peşine
düşüyor. Bunu özellikle hatırlatmak istiyoruz.
Diğer bir konu
değerli arkadaşlar: Bu dokunulmazlıklar konusunda da işi
hiç sulandırmaya gerek yok değerli arkadaşlar. Kimin ne
söylediği belli, bütün partilerin dokunulmazlıkla ilgili
programında neler var, seçim beyannamelerinde neler var, neler
vadedilmiş o da belli ve bu dokunulmazlık
tartışmasının en son neden, hangi sebeple
çıktığı da ortada. İşi hiç sulandırmaya
kalkmasın kimse; İlkeli bir şekilde, önceliklerini de ortaya
koymak suretiyle tavrını, tutumunu belirlesin.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
biraz evvel de tartışıldı, terör olayları
karşısında millet olarak, ülke olarak ve siyasetçiler olarak
teröre karşı ortak bir tutum içerisinde olmamız önemlidir ve
bunun için zaman zaman açıklamalar yapılıyor. Ve son 2
saldırıda, gerek 17 Şubat gerekse 13 Mart
saldırısında da Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3 siyasi parti;
Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak bir ortak açıklama yaptık ve 2 ortak açıklamanın
da ortak özelliği, bugüne kadar yapılan bütün terör eylemlerinedir ve
bütün terör örgütlerinedir; şu örgüt, bu örgüt diye ayrım
yapılmamıştır. Bunu özellikle dikkatlere sunmak istiyorum.
Ve ayrıca, tabii, bu açıklamalara imza atmak veya açıklamaları
yapmak iktidar partisinin, Hükûmetin sorumluluğunu asla ortadan
kaldırmaz, bütün eleştirilerimiz bakidir, bu eleştirilerimiz
bakidir ancak maalesef, ülkemizin içinde bulunduğu durum da aciliyeti
nedeniyle bu ortak tutumu zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz âdeta, terör
örgütlerinin cirit attığı bir ülke hâline getirilmiştir;
saldırıların biri bitiyor, öbürü başlıyor,
vatandaşlarımız can ve mal endişesi içerisindedir. Bir
kere, bu güvenlik duygusunu bütün vatandaşlarımızda ve
milletimizde hissettirmemiz lazım. Bunun da yolu Hükûmetin, devletin
tavrından ve bu güveni verebilmesinden çıkar değerli
arkadaşlar.
Şimdi, şu elimde
gördüğünüz belge, değerli arkadaşlar, terör örgütünün haraç
isteme yazısı, bunu vatandaşlara gönderiyor. Terör örgütünün
pervasızca haraç yazısı gönderdiği bir ülkede, şehirde,
kasabada can güvenliğinden, mal güvenliğinden, devlet otoritesinden
bahsedebilir miyiz? Edemeyiz. Ve artık, namazların
kılınamadığı camiler ve futbol maçlarının
oynanamadığı statlar yaygınlık kazanmaya
başlamıştır. Şimdi, biraz evvel Hükûmet Sözcüsü
Sayın Kurtulmuş vardı, bu Galatasaray-Fenerbahçe
maçının ertelenmesiyle ilgili olarak önce
Aldığımız çok ciddi istihbarat nedeniyle seyircisiz
oynanacak. sonra, Maç tamamen ertelendi. dedi. Şimdi, tabii, bizim de
sormak hakkımız değerli arkadaşlar, çok ciddi istihbarat
demek ne demektir? Kimin, ne zaman, nerede, nasıl eylem yapacağı
saldırıda bulunacağı konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Bitirin
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu
konuda bilgisinin olduğu varsayılır ve sorumu şöyle
yöneltiyorum Hükûmete: Madem ciddi bir istihbarat alındı, bu
istihbarat doğrultusunda herhangi bir operasyon yapılmış
mıdır, zanlılar yakalanmış mıdır?
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER:
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Önerinin aleyhinde son konuşmacı,
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, AKPnin hem grup
önerisini hem de burada AKP adına yapılan konuşmaları
görünce gerçekten bu Parlamentonun çok bilinçli bir şekilde
işlevsizleştirildiğini düşünüyorum, grubumuz da öyle
düşünüyor. Biz, defalarca bu Parlamentonun gerçek gündeminin halkın
ve ülkenin temel sorunları olması gerektiğini, bu temel sorunlarla
ilgili Meclis ve Parlamento inisiyatif almadığı sürece de
sonuçlar üzerinde birbirimize demagoji ekseninde burada ağır ithamlar
dışında herhangi bir şey
yapamayacağımızı, herhangi bir siyaset
üretemeyeceğimizi defalarca ifade ettik.
Bakın, bu Parlamento,
son on gün içerisinde, Türkiye siyasi tarihinin en büyük 2
saldırısı Ankara ve İstanbulda
gerçekleştirildiğinde tatildeydi. Çalışan tek bir
Parlamento grubu vardı, o patlamaların olduğu günün ertesi
gününde HDP Grubu dışında bir araya gelip bu konuda bir grup
iradesi, bu konuda bir grup çalışması ortaya koyan bir siyasi
parti bile olmadı; hani bırakın Genel Kurulun
çalışmasını, Genel Kurulun acil toplanmasını,
siyasi parti grupları zahmet edip bu gelişen gündemler üzerine bir
toplantı bile gerçekleştirmedi. Ama, Ankara patlamasından hemen
sonra biz HDP Parlamento Grubunu topladık, ertesi gün bu Mecliste grup
toplantısını yaptık, kamuoyuna, Türkiye halklarına
gerekli olan mesajları verdik, yapılması gereken önerileri
sunduk, bir çözüm komisyonunun mutlaka oluşturulması
gerektiğini, 4 siyasi partinin bu konuda bir inisiyatif geliştirmesi
gerektiğini belirttik; birtakım hamaset söylemlerinin olduğu
bildirilerle değil, gerçekten bu işle ilgili çözüm üretecek bir
inisiyatifin mutlaka hayata geçmesi gerektiğini ifade ettik ama maalesef,
Parlamento tatil yapmaya devam etti. Bugün de kürsüye
çıkılmış, Gerekirse işte biz sabaha kadar
çalışırız, yirmi dört saat çalışırız.
Çalışmadan sanki muhalefet kaçıyor da iktidar partisi ısrar
ediyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar, bunun
doğru olmadığını, bu yaklaşımın da
hiçbir zaman kabul edilemeyeceğini ifade etmek istiyoruz.
Bu ülkede yaşanan her
terör saldırısında da artık özellikle iktidar partisinin
sorumluluğundan bütün kamuoyunu bir şekilde kaçırmak için,
sorumluluktan kaçmak için yapmış olduğu Kınayın.
baskısını, birlik mesajlarını, işte onun üstüne
gelişen Bizi eleştirmeyin. baskısını kabul etmemizin
mümkün olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Sizin, bir kere, 78 milyonu
birlik ruhu içerisinde kapsama gibi bir derdiniz yok. Saldırılar
oluncaya kadar bu ülkede toplumsal kesimleri alabildiğine
kutuplaştırıyorsunuz, olabildiğince toplumsal kesimleri
karşı karşıya getiriyorsunuz, çatışma siyaseti
izliyorsunuz; sonra bir sonucu ortaya çıktığında Hadi hep
birlikte birlik olalım, bizi eleştirmeyin yok, bilmem şunu
kınayın, bunu kınayın... Şimdi, bu
anlayışla bir ülkenin, bir memleketin yönetilmesi mümkün mü? Mümkün
değil, zaten yönetilemez duruma geldi. Yani bugün İstiklal
Caddesinden, Kızılay Meydanından Tunalı Hilmiye kadar
neredeyse her gün insanlar sokağa çıkamaz bir duruma geldiler.
Demin ifade ettim,
Diyarbakır Meydanında da arkadaşlarımız söyledi; kamu
düzeni, kamu düzeni
Güvenlik eksenli operasyonlarla Kamu düzenini
getireceğiz. diye tutturdunuz, getirdiğiniz kamu düzeninin sonucu
Kürtler evine gidemiyor, Türkler ya da batıda yaşayan halklar evinden
çıkamıyor. Böyle bir kamu düzeni olur mu arkadaşlar? Biz
defalarca bu kürsüden yaptığımız konuşmalarda da kamu
düzeninin demokrasiyle, eşitlik temelinde geliştirilecek olan
reformlarla, özgürlüklerle sağlanabileceğini, bu ülkenin temel
politikalarında kapsayıcı birtakım düzeltmelere gidilmesi
gerektiğini ifade ettik. İçeride, iç politikada derhâl
-çatışma mı dersiniz, savaş mı dersiniz, terörle
mücadele mi dersiniz, oraya takılmıyoruz ama- bu savaş
manzarasından çıkılması, müzakere masasının
tekrar kurulması ve kalıcı barışla ilgili kalınan
yerden bir kez daha o çalışmaların başlaması
gerekiyor. Ha, savaşta devam edilirse, savaşta bir ısrar olursa
maalesef, yani hiçbirimiz tasvip etmiyoruz, hiçbirimiz bu konuda olumsuz bir
gelişmenin yaşanmasını istemiyoruz ama bütün Türkiye taziye
yerine, yas evine dönmeye devam edecek, daha ağır faturalar önümüze
gelecek. O nedenle, yol yakınken yani burada demagoji üzerinden değil,
demokrasi üzerinden bir siyaset yapmamızın zamanı geldiğini
hepimizin kabul etmesi gerekiyor.
Bakın, bu süreç
içerisinde birçok ihmal oldu. Biz, bütün bu yaşananlarda Hükûmetin
açık ihmali olduğunu düşünüyoruz. Düşünün ki İstiklal
Caddesindeki patlamadan önce yabancı istihbarat servisleri günler
öncesinden bu tarz gelişmelerin olabileceğini ifade ediyorlar;
büyükelçilikleri, resmî kurumlarını kapattırıyorlar ama göz
göre göre İstanbulun en işlek caddesinde âdeta bir facianın
eşiğinden dönülüyor. Yani her yaşanan kayıp
acıdır ama o gün İstiklal Caddesi her günkü
yoğunluğunda olmuş olsa oradan hiçbirimizin asla izah
edemeyeceği bir tablo ortaya çıkardı. Şimdi, bu
şekildeki bir ülke yönetiminin doğru bir yönetim olduğunu
söyleyebilir misiniz? Yani siyasetle ilgili Hükûmet inisiyatifini
yitirmiş, herkes saray ve çevresinin ne söyleyeceğine bakıyor.
Kusura bakmayın ama saraydaki danışmanların
söylediğini Hükûmetin söylediğinden daha fazla önemseyen bir kamuoyuyla
karşı karşıyayız. Güvenlikle ilgili, bu ülkenin
Hükûmetinden çok, Yabancı istihbarat servisleri, yabancı devletler
ne diyor? şeklinde bir algı giderek yayılıyor.
Dolayısıyla
buradan, bu tabloları görmeden, bunları cesur bir şekilde
tartışmadan bir çıkış yapmak mümkün değil.
İç politikada, dediğim gibi, derhâl, çözüm sürecinde masaya
dönülmelidir, bu çatışma ortadan kaldırılmalıdır.
Dış politikada da
Suriye politikasıyla ilgili köklü bir revizyona ihtiyaç var. Suriyede
savaşın bir tarafı olmak değil, oradaki halkların
iradesine saygıyı esas alan barışçıl, diplomatik
görüşmelerde Türkiye öncü olmalıdır. Kürt karşıtı
bir politika değil, çetelerle iş tutan bir politika değil; Kürtlerle
yüz yıllık bir stratejik ittifaka dayalı, bizim Eşme ruhu
olarak ifade ettiğimiz ve çetelerle de arasına belirgin mesafe koyan
yeni bir dış politikayı mutlaka oluşturmalıdır
diye düşünüyoruz.
Tabii, süremiz az olduğu
için farklı konularda da değerlendirme şansımız
olmayacak ama özellikle geldiğiniz noktayı ifade etmek üzere bu
Nevroz Bayramıyla ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Yani
asırlardır, binlerce yıldır bir halkın ya da Orta
Doğu halklarının, Anadolu, Mezopotamya halklarının
kutladığı bir bayrama yasak getirmek, sizin gelmiş
olduğunuz noktayı göstermesi, AKPnin demokratikleşme
iddiasından hangi yasakçı anlayışa savrulduğunu
göstermesi açısından son derece önemli. 83 yerde halk Nevrozunu
kutlamak istedi ama AKP yasakladığı için, 75 yerde yasaklanarak
büyük bir baskıya, büyük bir tazyike maruz kaldı; sadece 8 yerde
izinli Nevroz kutlamaları yapılabildi. Yani bu Nevrozu
kutlayanlar bir tek HDPliler değil; o Nevroz alanlarına gelenler
arasında geçmiş yıllarda AKPliler de vardı, CHPliler de
vardı, bölgede etkin olan başka siyasi partiye oy vermiş olan
insanlar da vardı. Ama öyle bir süreç geliştirdiniz ki alana
ayağını her atana tazyikli su, gaz, cop, gözaltı,
tutuklamayla, deyim yerindeyse tam bir terör dalgası estirdiniz. Bunu
kabul etmek mümkün değil. Bütün bunlar olmasına rağmen dün
Diyarbakır Meydanında yüz binlerce insan müzakere diye
haykırdı, çözüm diye haykırdı, barış diye
haykırdı, Savaş bitsin. diye haykırdı. Şimdi bu
mesajı doğru algılayıp algılamama, doğru okuyup
okumama, tamamen bu Meclisin inisiyatifinde olan bir konudur. Biz, burada, demin
dediğim gibi, birbirimize her bir konuda saatlerce laf
yetiştirebiliriz, demagoji yapabiliriz ama bu ülkenin kurtuluşu,
demagoji üzerine siyaset yapmayı bir kenara bırakıp demokrasi
üzerine bir çaba gösterilmediği sürece maalesef mümkün olmayacaktır.
O nedenle, yol yakınken
bundan dönülmesi, Parlamentonun gerçek gündemlerle burada bazı
tartışmalar yürütmesi ve bu konuda da bütün siyasi partilerin
inisiyatif alarak hızla bir çözüm komisyonu oluşturarak sürece
müdahil olması gerektiğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi redakte edilmiş hâliyle
gruplara dağıtılmıştır.
Öneriyi bu hâliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Şimdi,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
(Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun (2/500) esas numaralı,
Toplumsal Barış ve Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/21)
18/03/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/500)
esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN
Öneri üzerinde teklif sahibi İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu konuşacak.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
bugün Brükselde meydana gelen ve birçok insanın yaşamına mal
olan terör eylemini lanetliyorum. Geçtiğimiz günlerde İstanbulda
meydana gelen, yine birçok insanın yaşamına mal olan terör
eylemini lanetliyorum. Umarım, bir daha böyle terör eylemleriyle
karşı karşıya kalmayız.
Değerli
arkadaşlar
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) MED TVdeki canlı yayınını da
söyle, MED TVdeki. Ankarada bomba patlarken
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
Sayın
Tanrıkulu, buyurun, siz Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bak, şimdi, o TVye, bu kürsülerden
kimin çıktığını söylerim, utanırsın. Tamam
mı? Kimin çıktığını söylersem
utanırsın.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) Söyle söyle, kim çıktı?
BAŞKAN
Siz Genel Kurula hitap edin.
Lütfen
sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, kimin
çıktığını söylerim, utanırsın.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanrıkulu, Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bana isim söylemek yakışmaz ama
şu anda en üst görevde olan arkadaşlarınız var bu
sıralarda oturan. Ayıp, ayıp, ayıp! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, bakın, tam da bu nedenlerle bu sorunları
çözemiyoruz. Ben geçen hafta yaptığım konuşmanın
CDsini bugün Sayın Başbakana gönderdim. Beni hedef gösterdiler,
hedef göstermeye devam ediyorlar ve burada bu vesileyle söylüyorum: Benim ve
yakınlarımın, bu hedef göstermelerden dolayı,
kılına zarar gelirse eğer, Başbakan ve saraydaki Erdoğan
bundan sorumludur tam da bu söylemden dolayı.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ayağını kıracağım.
diyen siz değil miydiniz? Şiddet konuşmaları yapan siz
değil miydiniz?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, o
televizyona da hâlen en üst düzeyde görev yapan sizin arkadaşlarınız
çıktı, çıkmaları lazım çünkü orada konuşup
orayı dinleyenleri de ikna etmemiz lazım tam da bu nedenle. Ben
konuşmamı gönderdim, Sayın Başbakan umarım dinler ve bilim adamı
ahlakıyla ve namusuyla bir daha öyle hedef gösterici konuşmalar
yapmaz.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bu ortam bir şeyi çözme ortamı değil. Herkes
fotoğrafa bir yerden bakıyor ama biz büyük fotoğrafa bakmak
zorundayız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aynaya bak!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Türkiye
bir yol ayrımında. Bakın, sadece son altı ayda patlamalarda
180 insanımız yaşamını yitirdi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayenizde.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ölen
sivillerin sayısı, bugün Türkiye İnsan Hakları Vakfı
yayınladı, 310; 72si çocuk, 62si kadın, 29u 60
yaşından büyük yaşlı insan.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Peki, kim
yaptı bunu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 167 insan
evinin sınırları içerisinde yaşamını yitirdi
ateşle veya top mermisiyle.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kim yaptı
bunları, kim yaptı, kim? Müsebbibi kim?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, binden fazla insan yaşamını yitirdi. 300den fazla
şehit var; asker var, polis var 300den fazla, 300den fazla. 79
insanın 59u Cizrede, 20siyse Surda defnedildi, otopsi
yapılamadı ve kimlikleri belli değil. Hepsi bu altı ay
içerisinde oldu. Bakın, bu yol yol değil, o nedenle bu kavgadan vazgeçelim.
Gelin, Mecliste
Önerdik değerli arkadaşlar, bakın, 14
Aralık 2015 tarihinde önerdik.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) HDP miydi sizin
parti?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Başlayalım burada birbirimizle konuşmaya, kavga etmeye
değil. Daha ağzımızı açmadan, ne söylediğimize
bakmadan benim suratımı görünce bağırıp
çağırıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neden?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bana bile
tahammül edemiyorsanız ne olacak? Bu Meclisin üyesiyim ben değerli
arkadaşlar, bu Meclisin üyesiyim ben.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Şu an
tahammül ettiğimiz için konuşuyorsunuz Sayın Milletvekili.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Yarın
bir gün benim başıma bir şey gelse kına mı
yakacaksınız sizlere soruyorum?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne oldu, suçluluk
psikolojisi mi var?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, çok değerli bir teklif
vermiş durumdayız. Kibrinizi bırakın, Her şeyi biz
biliyoruz. tavrını bırakın; sizden rica ediyorum, sizden
rica ediyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Siz de
bırakın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) İnsanlar Ankaranın göbeğinde
sokağa çıkamaz oldular. İstanbulda maçlar iptal ediliyor.
OSMAN
AŞKIN BAK (Rize) PKKnın avukatlığını
bırak avukatlığını PKKnın
avukatlığını bırak sen!
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sizden korkan sizin gibi olsun!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) İnsanlar sokağa çıkamaz
oluyorlar.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Gidip teselli veriyorsun, teröristin cenazesine
gidiyorsun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli arkadaşlar, bundan
vazgeçelim, bu Mecliste bir yol açalım. Sağduyumuzu harekete
geçirelim. Yıllarca,
bakın, yıllarca bunun için mücadele ettik ama bu Meclisi ölümlerin
Meclisi yapmayalım, barışın, uzlaşmanın Meclisi
yapalım. Bu yol var, bu yol var değerli arkadaşlar, bu yol var
ve bunu yapalım.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Barış, barış demekle
barış olmuyor Sayın Tanrıkulu!
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) PKK terör örgütü mü?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu yol var ve bunu yapalım değerli
arkadaşlar.
Bakın, bu
grupta sağduyulu insanlar var biliyorum, kulislerde bize hitap ediyorlar;
kulislerde hitap ediyorlar bize, sağduyulu insanlar var. Sağduyumuzu
koruyalım, büyük fotoğrafı görelim değerli arkadaşlar.
Ben bu gruptaki
sağduyulu milletvekillerine güveniyorum. Biraz sonra Yok. diyeceksiniz
ama gittiğiniz yol yol değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Beraber burada, beraber burada yeni bir
mekanizma oluşturmanın yollarını arayalım.
Teşekkür
ediyorum, çok sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkanım
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Grup Başkan Vekili,
sana da bu tutum yakışmıyor, bir daha sana söylüyorum.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Efendim
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sana da bu tutum
yakışmıyor, sana söylüyorum.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ayaklarını mı kıracaksın!
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Anlamadım bir daha de, anlayamadım.
MİHRİMAN
BELMA SATIR (İstanbul) Ne oluyor böyle üstten üstten? Allah Allah!
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Hangi üslup? Ne yaptık yine ya!
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, şimdi hem gruptan
arkadaşlarımız bizi aradılar hem de Meclis
yayınlarını takip eden yurttaşlar bizi aradı. Benim
konuşmamın son beş dakikasından itibaren Meclis TVde sesle
ilgili ya teknik bir sorun ya da bilinçli bir tavır ortaya
çıkmış. Sezgin Bey de konuşurken yine Meclis TVde
aynı sorun devam ediyor yani, bu konuyu açıklığa
kavuşturmamız lazım. O nedenle ara vermeniz ve muhalefetin
sesinin bilinçli mi kesildiği, yoksa teknik bir nedenden dolayı
mı böyle bir durumun yaşandığını Genel Kurula
izah etmeniz gerekiyor.
BAŞKAN
Tamam, arada onu sorarız.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi bana
da bilgi geldi, benim konuşmam
BAŞKAN
Saat 19.00a kadar biliyorsunuz normalde yayın yapıyor.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır, hayır, İnternet üzerinden.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Hayır, İnternet üzerinden
BAŞKAN
Onu da sorarız. Zaten birazdan ara vereceğiz, birazdan ara
vereceğiz; sorarız, bilgi veririz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hayır, hayır Sayın
Başkanım, şu anda konuşacak olan milletvekilinin sesini
halk duymamış olacak.
BAŞKAN
Şimdi, bakın
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Biz saat 19.00da yayının bittiğini
biliyoruz yani yıllardır bu Mecliste çalışıyoruz.
BAŞKAN
Evet, evet
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Ama İnternet üzerinden yayını takip
eden insanlar sadece dudak hareketleriyle, dudak hareketlerinden
milletvekilinin ne söylediğini anlamaya çalışıyor.
BAŞKAN
Anladım Baluken, bir saniye... Anladım ben.
Şimdi,
Sayın Özelin isteği üzerine aslında biz bunu önceliğe
aldık, Sayın Özelin talebi üzerine bunu önceliğe aldık.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ses yok yani.
BAŞKAN -
Dolayısıyla bugün de gündemi bitirdikten sonra ara verelim diye karar
verdik.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Şimdi Sayın Özelde söz sırası
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, şimdi, beş dakika sonra zaten ara vereceğiz, bu
konuyla ilgili bilgi vereceğiz.
Sayın Özel, sizin
talebiniz üzerine biz bunu gündeme aldık, biliyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Başkan, ses yok, ses.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de ifade edeyim de.
Gündeme almakla ilgili sorun
yok, tabii ki gündeme aldınız.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ama, ben konuşurken benim konuşmamı
İnternet üzerinden izleyenler duyamamış, ses yok. Bunun özel bir
nedeni var mı, yok mu, bunu bir araştırın.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Buna ara vermeniz lazım.
BAŞKAN Bakın,
arıza olduğunu şimdi söylediler. Biz onu görüşeceğiz,
aradan sonra da bilgi vereceğiz size.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Konuşmamı bir daha yapmam lazım benim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, arıza giderilmeden bu
görüşme olamaz.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Baluken, Sayın Özele soruyorum, şimdi söz
sırası onda.
Sayın Özel, sizin
talebiniz üzerine biz, biliyorsunuz, önceliğe aldık, yoksa ara
verecektim ben, yemek arası verecektim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Hayır, kimse dinlemiyorsa biz niye konuşuyoruz?
BAŞKAN Konuşacak
mısınız şimdi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, arıza devam ediyorsa konuşmanın bir manası yok
tabii.
BAŞKAN Birleşime
kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilen doğrudan
gündeme alma önergesinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Önerge üzerinde
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel
konuşacaktır.
Sayın Tanrıkulu, buyurun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, biraz önce ben konuştuktan sonra bana da bilgi geldi. Meclisin
İnternet
BAŞKAN Şimdi, ben onunla ilgili bir
açıklama yapayım Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Onunla ilgili bilgi verin, evet.
BAŞKAN Kısa bir süre ses masasından
dolayı bir arıza çıkmış. O arızayı da
gidermişler. Şu anda bir problem yok. Kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) O
zaman, yayın
BAŞKAN Hayır efendim. Meclis
yayını bozulsa bile her seferinde tekrar mı edeceğiz? Böyle
bir imkânımız yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Parti ayrımı olmaksızın Kürtlere denk geliyor bu kesme
işi.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, tarihe not
düştünüz, tutanaklara geçti. Konuşma sayın milletvekillerine
yapılır, kürsüden milletvekillerine hitap edilir.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Bizi
takip eden insanların da yurttaşların da dinlemesi
lazımdı. Bunun bize denk gelmiş olması da
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Tutanakları
Twitterda paylaşırsınız Sayın Tanrıkulu.
BAŞKAN Tutanakları
paylaşırsınız, olur biter Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ama
söz verebilirsiniz bir daha efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, buyurun lütfen, söz
sırası sizde.
Sürenizi beş dakika olarak
başlatıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Tanrıkuluna ve
Sayın Balukene denk gelen aksilik büyük bir talihsizlik. İç Tüzükte
de bunun bir yeri yok ama bir çözüm üretilmesi gerektiğini hepimiz
düşünüyoruz. O yüzden, ben, buradan çok açıkça şunu söylüyorum:
Konuşmalarını dinledim ama ne Sayın Sezgin
Tanrıkulunun ne de İdris Balukenin söylediklerinden bir şey
anlamadım. Eğer söyleyecek sözleri varsa, buna cesaretleri varsa
çıksınlar kürsüden buna cevap versinler Sayın Başkan.
Böylelikle hem bir haksızlık ortadan kalkar hem de bu kadar
anlamadığımız konuşmalara açıklık
getirmiş olurlar.
Sayın Başkanım, tabii, bir yandan
bunu konuşuyoruz bir yandan Sayın Tanrıkulu burada kürsüye
çıktığında yaşananlar, son günlerde iktidar partisinin
ortaya koyduğu linç kültürü açısından da son derece manidar.
Sayın Tanrıkulu kürsüye çıkıp şiir okusa Örgüt
propagandası yaptın. diye bağırıyor oradan birisi.
Sayın Tanrıkulu televizyonda türkü söylese bölücü örgüte destek
vermiş diye troller harekete geçiyorlar. Teyzenin biri bastonunu
düşürse, Tanrıkulu bastonunu verse Bölücü örgüte yardım ve
yataklık yaptın. diyorlar ve buna, önce birileri söylüyor sonra
herkes inanıyor.
Biraz önce o arkadan laf atan
bir arkadaşımız diyor ki: Sen canlı yayında, git
bölücü örgütün televizyonunda konuş. Bir kez bu, aslında
Başbakanın bu ülkeye ve kendi grubuna ne büyük bir kötülük yaptığını
da gösteriyor.
Birincisi, yayın,
canlı yayın değil, banttan yayın. Bugün Başbakana
yolladık CDyi. 6 kez terör örgütünün açıkça
kınandığı ve yapılan eylemlerin, terör örgütünün
yaptığı eylemlerin ağır bir insanlık suçu
olduğunu söyleyen bir yayına, tutup da Başbakan önce kendi
grubunu, neredeyse bütün Türkiyeyi inandıracak. Bu, bir Başbakana,
bir devlet adamına yakışmaz. Ümit ederiz, Başbakan
kendisine giden o CDden sonra oturur kendi öz eleştirisini yapar ve
gerekli özrü de hem grubumuzdan hem de değerli milletvekilimizden diler.
Bugün yaşanan olaylar,
özellikle önce Nusaybindeki 5 şehidimize, ardından Brükselde -her
dakika sayısı artan- hayatını kaybedenlere Brükselle
birlikte, Belçikayla birlikte ağlıyoruz. Keşke bütün dünya,
dünyanın neresinde olursa olsun, terörün kaynağına,
menşesine, bu saldırıdan kimin yararlandığına, bu
saldırıyı kimin organize ettiğine bakmadan amasız,
fakatsız bunları kınayabilse, bütün dünya ve Türkiyedeki
herkes, kendi pozisyonuna göre değil de evrensel normlara göre, vicdana
göre, hukuka ve Anayasaya göre terör eylemlerine karşı
ilişkilenebilse.
Şimdi, burada, bir
samimiyet sınavındayız arkadaşlar. Kırk beş gün
boyunca komisyonda beklemiş bir kanun teklifimiz birazdan burada
oylanacak. Tam 68 maddeden oluşuyor, 68 madde. Tek tek sayamam ama şu
anda pek çoğu salonda olmayan ancak karar yeter sayısını
yetiştirmek için birazdan kapılar açıldığında
içeriye Hayır, hayır
diye koşacak arkadaşlar ya da
burada oturduğu hâlde içerikten bağımsız olarak, kategorik
olarak bu önerilerimize karşı çıkacak arkadaşlar neye
karşı çıkıyorlar onu bilmeleri açısından birkaç
şey söyleyeceğim:
İktidar partisinin çok
değerli milletvekilleri, birazdan kullanacağınız
hayır oyuyla seçim barajının düşürülmesi önerisine
Hayır. diyeceksiniz.
1937-38 yıllarında
Dersimde neler yaşandı, bu Meclis bir komisyon kursun,
araştırsın bu konuda. diye önereceğiz, birazdan
Hayır. diyeceksiniz.
Diyarbakır Cezaevinin
insan hakları ve demokrasi müzesi olmasına birazdan hayır oyu
vereceksiniz.
Mayınlı arazileri
temizleyelim, yoksul köylülere dağıtalım. önerisine birazdan
Hayır. diyeceksiniz.
Tutukluluk sürelerinin
kısaltılmasına hayır, uzun tutukluluk iyidir. diye oy
kullanacaksınız.
Davaların başka
illere kaçırılıp adil yargılanmanın engellenmesine
Hayır. diyemeyecek, vereceğiniz hayır oyuyla bunun önünü
açmaya devam edeceksiniz.
Özel yetkili mahkemelerin
kararlarına yeniden yargılama yolunun açılma teklifimize
Hayır. diyeceksiniz.
İşkence ve
gayriinsani suçlardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti devletine Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği cezalarda cezaların rücu
ettirilmesine Hayır. diyeceksiniz.
Gizli tanık
uygulamasına Devam. diyeceksiniz birazdan.
Faili meçhuller, nefret
suçları ve darbe döneminin DGMleri için zaman aşımı
uygulanmasın. önerimize de Hayır. diyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Üzülerek bir başka tavrı bekliyor ama bunun için daha çok demokrasi,
daha çok parti içi demokrasi, vicdanıyla hareket eden halkın gerçek
vekillerine ihtiyaç olduğunu da üzülerek tespit ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Kabul edenler
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istedik Başkan.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Biz yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istedik oylamadan önce.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kürsüde kafanız önde konuşma biter bitmez Genel
Kurula bakmadan önergeyi oylamaya sunuyorsunuz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Normal
BAŞKAN Tabii,
konuşma bitince önergeyi oylarım ben.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı diyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yok, oylanır da yani burada raf elması yok
Sayın Başkan; burada Parlamentonun milletvekilleri var, gruplar var.
BAŞKAN Hayır,
işleme geçtikten sonra
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başınız önde Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. olabilir mi? Ne münasebet?
BAŞKAN Sayın
Başkan, Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ve diğer grup başkan vekilinin karar yeter
sayısı talebi var.
BAŞKAN - Ben
konuşma bittikten sonra önergeyi oylarınıza sunarım derim
doğal olarak ve bunu yaparken de
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İyi de bir kafanızı kaldırıp
söylersiniz ama.
BAŞKAN Hayır,
Kabul edenler
Etmeyenler
dediğimizde kafamızı
kaldırır, bakarız, bakıyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istendi Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Baluken, karar yeter sayısı istemiş olabilirsiniz, fark
etmemiş de olabilirim ama bir işleme başladıktan sonra
eğer isterseniz bu işlem bittikten sonra ancak bir dahakinde
istersiniz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ama oylamalardan önce buna dikkat etmeniz lazım.
BAŞKAN
İşleme başladıktan sonra ben Kabul edenler
dedim
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, çok net. İsterseniz görüntüleri
alın. Bu ara kriminal incelemeye evrak yollamak moda oldu. Kafanız
yerde Önergeyi oylarınıza sunuyorum: denmez. On dört senedir hiç
görmedim ben böyle bir şey, hiç görmedim.
BAŞKAN Niye? Hep
yaptığımız iş.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır efendim.
BAŞKAN Niye?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu, yani
BAŞKAN Hayır,
Kabul edenler
Etmeyenler
derken bakarak tabii ki çoğunluğa göre
karar veriyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Karar yeter sayısı istenmiş. Milletvekilinin
talebi var, o hadi oylamadan sonra da olabilir. Bizim yoklama talebimiz
vardı.
BAŞKAN Yoklama
talebini dile getirdiniz mi Sayın Altay?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Unuttu.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Fırsat vermediniz ki. Ayaktayız işte
gördüğünüz gibi.
BAŞKAN Bir saniye
Az önce dediniz ki:
Sayın Balukenin karar yeter sayısı talebi var.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN Şimdi
ondan geçtik
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Önce o söyledi.
BAŞKAN - Bizim yoklama
talebimiz var. dediniz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) O da var, ona da bakmadınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Geç kaldılar efendim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Efendim, geç kaldılar, tutanaklara baksınlar.
BAŞKAN Yoklama
talebiniz hiç olmadı ama.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben hakka, hukuka bakıyorum. Önce Baluken karar yeter
sayısı istedi, biz de ayağa kalktık. Ama önce kendisi karar
yeter sayısı istedi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istedik biz Başkan.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Geçti efendim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Aynı anda ayağa kalkmaları gerekiyor İç Tüzük gereği,
aynı anda kalkmadılar.
BAŞKAN Bir saniye
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkanım, aynı anda kalkmadılar.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, Osman, aynı anda kim kalktı, ne zaman
kalktı ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır! Aynı anda kalkmadınız, İç Tüzük öyle söylüyor
efendim. Aynı anda 20 kişi kalkar. diyor. Kaç kişi
kalktı?
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Altayın vermiş olduğu isim listesi burada. Madem
öyle, biz toplantı yeter sayısını arayacağız.
Daha önceden vermiş olduğu isim listesi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, işlem geçti, niye arıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sayın Başkanım, önce İdris Bey karar yeter sayısı
istedi efendim, önce o işlemi yapmanız lazım.
BAŞKAN Sayın
Altay? Burada.
Sayın Özel? Burada.
Sayın Kara? Burada.
Sayın Tanrıkulu?
Burada.
Sayın Tarhan? Burada.
Sayın Güler? Burada.
Sayın Tüm? Burada.
Sayın Tekin? Burada.
Sayın Durmaz? Burada.
Sayın
Bektaşoğlu? Burada.
Sayın Tüzün? Burada.
Sayın
Kayışoğlu? Burada.
Sayın Tümer? Burada.
Sayın Bakır?
Burada.
Sayın Engin? Burada.
Sayın Erkek? Burada.
Sayın Emir? Burada.
Sayın Arslan? Burada.
Sayın Köprülü? Burada.
Sayın İrgil?
Burada.
Evet,
şimdi, oylamadan önce bir toplantı yeter sayısı talebi
olmuştur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, yoklama mı yapıyorsunuz, karar yeter
sayısı mı arıyorsunuz?
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı talebini karşılıyorum, oylamadan önce
toplantı yeter sayısı, yoklama talebi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, İç Tüzük açık, işlem
başladıktan sonra başka işleme
başlayamazsınız. Dolayısıyla, zabıtlara
bakabiliriz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben
söyledim AKPde iç çatışma var diye, birbirine düşmüş
bunlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Arkadaşlar, bırakın ya!
Zabıtlara bakalım,
eğer dediği gibiyse onu yapalım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, zabıtlara bakalım hadi, hem de karar yeter sayısı
talebi var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ayrıca İç Tüzükümüz
BAŞKAN Sayın
Turan, isim listesi de burada, isim listesini de daha önceden vermişler,
gözden kaçmış olabilir, eyvallah.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İşlem başlamıştı, yeni işlem
III.
YOKLAMA
BAŞKAN
Dolayısıyla toplantı yeter sayısını
arayacağım.
Toplantı yeter
sayısı için beş dakika süre vereceğim.
Pusula veren sayın
milletvekilleri salondan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Evet, pusula
veren sayın milletvekillerini okuyorum:
Sayın Ayşe
Keşir? Burada.
Sayın Yılmaz
Tezcan? Yok.
Sayın Serkan Bayram?
Burada.
Sayın Yıldız
Seferinoğlu? Burada.
Sayın Nevzat Ceylan? Burada.
Sayın Ahmet Sorgun?
Burada.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
(Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun (2/500) esas numaralı,
Toplumsal Barış ve Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/21) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
(CHP ve HDP
sıralarından Kabul ettiler. sesleri)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, AKP Grubu kabul etti.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Hayır, kabul edilmedi ya.
BAŞKAN Hayır,
daha yeni oyladık canım, Allah Allah!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ettiler ya.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, çok sayıda vekil arkadaş
kabul etti. Hayır, şu orta sıradan çok kabul eden
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Hayır, 10 kişi el kaldırdı.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır, bu hayati bir karar ya.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen ya
A, ne oluyor? Bırakın Allah
aşkına, ben görüyorum burada kabul edenleri, etmeyenleri.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Biz de görüyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) AKPden kaç kişi kabul etti, onu söyleyin.
BAŞKAN Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmına geçiyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN 1inci
sırada yer alan, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
24 Şubat 2016
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Vereceğim,
vereceğim size, bir saniye, başlatalım.
24 Şubat 2016 tarihli 43üncü Birleşimde
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının birinci bölümünde yer alan 6ncı maddesi kabul
edilmiştir. Şimdi 7nci madde üzerinde önerge işlemlerine
başlayacağız.
Öncesinde Sayın Baluken,
buyurun, sizin bir söz talebiniz var.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan
sayın grup başkan vekili kürsüden ismimizi de zikrederek Cesaretleri
varsa çıkar, kürsüden kendilerini ifade ederler. gibi açık bir
sataşmada bulundu. Bununla ilgili, tabii, bizi cesaretsizlikle aynı
zamanda suçlamış oluyor. Sataşmadan söz talebim var.
BAŞKAN Sayın
Baluken, biraz zorlama bir şey oluyor bu.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır, hayır.
BAŞKAN Aslında,
sataşan değil, size destek mesajı içeren bir
konuşmaydı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Şimdi, bu yoklamayla ilgili tartışma
çıktığı için mecburen şimdiye sarktı ama ben
açık bir sataşma olduğu kanaatindeyim.
BAŞKAN Peki, buyurun,
iki dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Niye buyuruyor Sayın Başkan, hangi gerekçeyle?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sataşma var, Cesaretiniz yok. diyor.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, bu cesaret meselesine gelince, deminki
konuşmamda dokunulmazlıklarla ilgili çok fazla süre
kalmamıştı, değinememiştim ama Halkların
Demokratik Partisi olarak başından beri savunduğumuz iki önemli
ilke var, onu açıklamak istiyorum.
Birincisi, biz 550 milletvekilinin tamamının
dokunulmazlığının kaldırılmasını
savunuyoruz. Cumhurbaşkanı dâhil olmak üzere, vatana ihanet
dışındaki suçlarla ilgili iddialarda yargılanmanın
önünü açacak olan bir anayasal düzenlemeyi buraya getirin, hep birlikte Türkiye
siyaset tarihine, kürsü dokunulmazlığı haricinde, değerli
bir çalışma kazandırmış olalım.
İkincisi de mevcut fezlekelerin
Yani, 506
fezleke olduğu söyleniyor, o fezlekelerin içeriğini de
alamıyoruz, bir türlü Komisyon Başkanı vermiyor ama o
fezlekelerin de mutlaka Karma Komisyona indirilerek, İç Tüzükte
belirtilen o mekanizmalardan geçirilerek Genel Kurula getirilmesini açık
bir şekilde savunuyoruz. Karma Komisyonda objektif kriterler, ulusal ve
evrensel hukuk normları işletildiği sürece, biz aynı
zamanda halkın ve kamuoyunun bilgi alma hakkına da sahip olduğu
kanaatindeyiz. Yani, orada ne tartışma yapılıyorsa kamuoyu
da bilsin, halk da bilsin. Kim neden dolayı yargılanıyor, kimin
hakkında hangi iddialar var; hırsızlıkla ilgili,
yolsuzlukla ilgili, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, her
türlü ahlaki problemle ilgili hangi milletvekilinin dosyasında ne var,
bütün kamuoyu bunu bilsin. Bizimle ilgili iddiaların tamamı kürsü
dokunulmazlığıyla ilgili, düşünce, ifade, örgütlenme
özgürlüğü ekseninde dile getirdiğimiz hususlardır.
Bir de AKP Grubuna özellikle şunu söyleyeyim:
Belli ki sizin dokunulmazlıklarınız artık sadece bu
Mecliste değil, Reza Zarrabın tutuklanmasından sonra
uluslararası kamuoyunda da bol bol tartışılacak. O nedenle,
bizi dokunulmazlıklarla tehdit etmeyin diyorum. CHPyi de daha cesur
olarak net tavrını bu kürsüden açıklamaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu
oyuna gelmeyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Türkiyenin ana muhalefet partisini
tavırsızlıkla itham etti sayın grup başkan vekili, çok
açık bir sataşma var Sayın Başkan. Tebessüm ettiğime
bakmayın, son derece hiddetli ve öfkeliyim aslında.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu, hakkın kötüye kullanmasıydı
Başkanım.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, gündeme geçelim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Nasıl geçeceğiz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İyi, sabaha kadar sataşırsınız.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Yani ben size Renksizsiniz. diyeyim, siz bunu
sataşma kabul etmeyin. Etmezseniz ben de geri çekeceğim.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Aranızda anlaşıldı, gördük az önce.
BAŞKAN
Sayın Altay, yani bunlar aslında, dediğim gibi, zorlama
şeyler, sataşma olarak görmemekle beraber
Bakın, bugün ilk gün,
aradan sonra güzel bir birliktelik. Hep beraber, inşallah, bu Meclisi
huzur içerisinde sürdürelim, İç Tüzüke uygun bir şekilde bunu
yürütelim.
Dolayısıyla,
ben, yine de her şeye rağmen iki dakika süre vereceğim
sataşmadan. Lütfen, yeni bir sataşmaya da meydan vermemek
koşuluyla
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Başkanım, yanlışsa niye veriyorsunuz?
BAŞKAN -
Kim konuşacak grup adına?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, biz ulufe ve himmet talep
etmiyoruz. Eksik olmayın, anladım ama yani burada bir niza yok, hülle
yok.
SALİH CORA
(Trabzon) Danışıklı dövüş yapıyorsunuz ya.
Milleti oyalamayın lütfen.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın grup başkan vekilinin açıkça yani
bir ülkenin ana muhalefet partisini, çok önemli bir konuda, Türkiyede herkesin
tartıştığı bir konuda net olmamakla, cesur olmamakla
itham etmesi sataşma değilse bu Mecliste hiçbir şey sataşma
sayılmaz.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Altay, az önce Özgür Beyi de dinledik, çok ciddi bir
şekilde sataşma değil bir paslaşma
yaptığını siz de takdir ediyorsunuz, ben de. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Bravo!
BAŞKAN -
Ve bu paslaşmadan Sayın Baluken söz aldı, size de aynı
şekilde söz vereceğim. Bunu bu şekilde bitirelim. İki
dakika size de söz veririm, tamam.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, eyvallah da, şimdi,
asıl siz bizi paslaşma yapmakla itham ederek daha vahim bir
sataşma yaptınız.
BAŞKAN
Bana da sataşın.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Evet, siz bize sataştınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Paslaşma yapmayın. diyor, size tavsiyede bulunuyor.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Altay, vereceğim, bir saniye de. Yalnız,
İç Tüzükü bilen bir insan olarak burada sataşmanın takdirinin
burada oturumu yöneten Meclis Başkan Vekiline ait olduğunu da
biliyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Elbette, elbette.
BAŞKAN
Dolayısıyla, bu takdirimizi, mümkün mertebe hepinizin de uygun
göreceği bir şekilde kullanmaya, doğru bir şekilde
kullanmaya çalışıyoruz ama bunun da istismar edilmemesi
noktasında hepinizden azami bir özen istirham ediyorum, teşekkür
ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Eyvallah.
BAŞKAN -
Sayın Tanrıkulu, buyurun.
İki dakika
size de süre vereceğim ama lütfen yeni bir sataşmaya da meydan
vermeyelim.
SALİH CORA
(Trabzon) Sataşmayı bırak, hakaret etmesinler.
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizin
sataşmanıza grup başkan vekilimiz yanıt verecek herhâlde.
Ben şunu ifade edeyim değerli
arkadaşlar: Benim konuşmamda, İnternetten yayının
kesilmesini daha sonradan öğrenmiş olmam üzerine bir daha söz almak
istedim, vermediniz. Aslında iki dakika verseydiniz burada
anlatırdık. Ben gündüzden ilan ettiğim, dünden ilan
ettiğim, Genel Başkanımızın grup
konuşmasında ilan ettiği bir konuşmanın masadan
kesilmiş olmasını, bunun arıza olarak
açıklanmış olmasını, zamanlamasını manidar
olarak görüyorum. Yani, bu konuşma arızası bu Parlamentonun iki
ayrı partisinde bulunan iki tane Kürtün konuşmasına mı
denk geldi? Hakikaten manidar, bana göre manidar yani onu söyleyeyim.
Değerli arkadaşlar, bakın, buradan
kızmadan, bağırmadan konuşmak zorundayız. Gerçekten
büyük emekle hazırladığımız, Türkiyenin şiddet,
terör, Kürt meselesi konusunda yol alabileceğimiz ve yol gösterecek,
çözecek iddiasında değiliz ama yol gösterecek bir çalışma
yapmıştık, milletvekillerimizin neredeyse tümü
imzalamıştı ve 37ye göre de söz istedik, gündeme getirdik. Ama
gerçekten, bakın, gerçekten bütün bunlardan habersiz bir biçimde
duramayız. Türkiyenin bir yerinde, Türkiyenin neredeyse her yerine
yayılan bir şiddet ortamı var, bir terör ortamı var; insanlarımız
yaşamını yitiriyor. Altı ayda bombadan ölen insan
sayısı 180 dedim ben burada, ölen sivillerin sayısı 310
SALİH CORA (Trabzon) Kaç şehit var, kaç
şehit?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
300den
fazla şehit var değerli arkadaşlar. Sayın
Davutoğlunun dönemi cumhuriyet tarihinin en kısa dönemde en
kanlı dönemidir, ölü sayısı bakımından, yaşam
bakımından en kanlı dönemdir ve bunların tümü bu yedi ayda,
sekiz ayda meydana gelmiştir. Daha fazlası olmaması için beraber
bir tutum almalıyız, amacımız bu, kavga etmek değil,
polemik yapmak değil. Bir araya nasıl gelebiliriz? Yarın, öbür
gün gelmek zorunda kalacağız ama her geçen gün aradaki mesafeyi
açıyor. İnsanlarımıza ulaşmakta zorluk çekiyoruz.
İnsanların Ankaraya, bu Parlamentoya olan inançları her gün
daha fazla törpüleniyor, buna hakkımız yok. Bunu söylemeye
çalıştık ama maalesef söyleyemedik burada sataşmadan
dolayı.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, nihayetinde gündeme geçiyoruz
inşallah.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 7nci madde üzerindeki önergelerin kapalı oturumda
görüşülmesine dair İç Tüzükün 70inci maddesine göre verilmiş
bir önerge vardır.
Kapalı oturum istemine
dair önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde verilmiş olan
önergelerin görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasını
arz ve teklif ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Önergelerin
içeriği bakımından ihtiyaç duyulmaktadır.
BAŞKAN
Kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler
dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya
çıkmaları gerekmektedir.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Kulisler de Sayın Başkanım, kulislerin
de boşaltılması lazım.
BAŞKAN
Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını
temin etmelerini rica ediyorum.
Yeminli
stenografların ve diğer yeminli görevlilerin salonda
kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) Edilmemiştir Başkanım, bakın,
edilmemiştir Başkanım.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Edilmemiştir efendim. Bakın, hâlâ
kaldırıyorlar, etmediler. Bu da mı gol değil Sayın
Başkanım, bu da mı gol değil?
BAŞKAN
Evet, kabul edilmemiştir. Salonun boşaltılması gerekiyor.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Teşekkürler, sağ olun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkanım, kulislerin
boşaltılması da bir hayli zaman alacak gibi görünüyor, çok
yoğunluk var kulislerde.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Bir on beş dakika ara verelim efendim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Kapalı oturum yapmak için bir yarım saat ara vermeniz lazım
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, dilerseniz, burada, özellikle stenografların ve arkada
görev yapan yeminli görevlilerin salonda kalmaları noktasında yeniden
bir oylama
O konu herhâlde çok anlaşılmadı.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Hayır Başkanım!
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Hayır efendim, olur mu böyle bir şey?
Oylandı, geçti.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Olmaz!
BAŞKAN Tamam, pekâlâ,
oylandı, geçti, kabul edilmiştir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Yarım saat ara verelim Başkanım.
BAŞKAN - Salonun
boşaltılması zaman alacağından bir on dakika ara
veriyorum, grup başkan vekillerini içeri alıyorum.
Kapanma
Saati: 21.28
XI.- KAPALI OTURUMLAR
(ALTINCI OTURUM)
(Kapalıdır)
-----0-----
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
59uncu Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Yedinci Oturumunu
açıyorum.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 8inci maddesinin (2)nci fıkrasının
(b) bendinin başına 6. maddenin 4. fıkrası uyarınca
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal İsmail
Ok Kamil
Aydın
Ankara
Balıkesir Erzurum
Arzu
Erdem Saffet
Sancaklı
İstanbul Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 8inci maddesinin (2)nci fıkrasının
(a) bendinde, 5inci maddenin (2)nci fıkrasının (b) bendinde
şeklinde değiştirilmesini ve aynı fıkranın (b)
bendinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Murat Emir
Ankara
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 8nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Bedia Özgökçe
Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Osman Baydemir Erol Dora Mahmut Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Mardin Bitlis
MADDE 8
(1) Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası
olmaksızın üçüncü kişilere aktarılamaz.
(2) Kişisel veriler ilgili kişilerin temel hak ve
hürriyetlerine zarar vermemek kaydıyla, Kanunun 5.Maddesinin
2.fıkrasının b bendinde belirtilen şartın
bulunması hâlinde ilgili kişinin açık rızası
aranmaksızın aktarılabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8inci madde üzerine söz
almış bulunmaktayım.
8inci maddenin kenar başlığı
Kişisel verilerin üçüncü kişilere aktarılması. Bu madde
Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası
olmaksızın üçüncü kişilere aktarılamaz. ana ilkesinden
sonra istisnaları aslında düzenliyor, nasıl
aktarılacağına dair bir düzenleme. Burada, (2)nci
fıkranın (a) bendinde 5 inci maddenin ikinci fıkrasında,
(b) bendinde Yeterli önlemler alınmak kaydıyla, 6 ncı maddenin
(b) bendi hariç dördüncü fıkrasında belirtilen şartlardan
birinin bulunması hâlinde, ilgili kişinin açık rızası
aranmaksızın üçüncü kişilere aktarılabileceği
düzenleniyor.
Şimdi, 5inci maddenin (2)nci
fıkrasına baktığımızda, burada bazı
düzenlemeler var. Tabii, (2)nci fıkra (e)ye kadar düzenlenmiş alt
başlıklarla ve burada Kanunlarda açıkça öngörülmesi ile
başlıyor, Fiili imkânsızlık nedeniyle kişinin
rızasını açıklayamayacak durumda olması ya da kendi
rızasının hukuki olarak geçerli olmaması hâlinde ya da bir
başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün
korunması için zorunlu olması, (c)de ise Bir sözleşmenin
kurulması veya ifasıyla doğrudan ilgili olması ve son
fıkrada da Bir hakkın tesisi, kullanılması veya
korunması için veri işlemenin zorunlu olması. şeklinde
devam ediyor.
Şimdi,
burada, bu okuduğum bentlere göre, kişinin rızası olmasa da
bu veriler üçüncü kişilere aktarılabiliyor. Yani, zaten bizim
kanunlarda da Anayasamızda da genellikle ana ilke, bir hakkın
ihlalini yasaklar ya da bir hakkı koyar ama o hakka tümüyle öyle bir
yoruma açık istisnalar ortaya konulur ki o hakkın özü ortadan
kaybolur, kaldırılır.
Yani burada da
maalesef, tipik bir şekilde, biz, esas itibarıyla, kanuna -yani
aslında kanuna karşı hile diyemeyeceğim ama- konulan
ilkenin istisnalarla tümüyle ortadan kaldırılması şeklinde
bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Bu nedenle, her
ne kadar kanunda Kişilerin açık rızası aranıyor.
ilkesi kişisel verilerin korunması amacını
taşıyorsa da bu rızanın hangi şartlarda
alınmayacağının alanının ve çerçevesinin çok
geniş tutulması sebebiyle, hakkın özü kesinlikle yine ortadan
kalkıyor ve hakka ciddi anlamda halel geliyor.
Geçen madde
üzerinde yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi,
gerçekten Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısında daha çok tartışmaya, değerlendirmeye ve
ortak bir tutuma, istişareler sonucunda bu kanunun
ayrıntıları üzerinde bir uzlaşmaya ihtiyacımız
olduğu görüşümüzü bir kez daha ifade ediyoruz çünkü bizim bütün
Türkiyeye, Türkiye yurttaşlarına karşı büyük bir
sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğumuzu, bu beklentiyi boşa
çıkarmamamız lazım diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı isteyeceğiz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
GARO
PAYLAN (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
- Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, bariz yok.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Başkan, yapmayın, yok.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.43
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
8inci madde üzerinde Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşlarının önergesinin
oylaması sırasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 8inci maddesinin 2nci fıkrasının
(a) bendinde, 5inci maddenin 2nci fıkrasının (b) bendinde
şeklinde değiştirilmesini ve aynı fıkrasının
(b) bendinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Murat
Emir (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Bu kanunun Avrupa
Birliği direktifleri doğrultusunda ve kişisel verilerin hukuka
uygun biçimde işlenmesi, kullanılması ve kişilik
haklarının korunabilmesi amacıyla getirildiği söyleniyor
ama her defasında görüyoruz ki, defalarca uyardık ki bu kanun asla
buna hizmet etmiyor. Bu kanun, aslında, kişisel verileri rahatça
işlemek, gerektiğinde kullanmak ve gerektiğinde satmak üzere
çıkarılan bir kanundur. İçine yerleştirilen istisna
maddeleriyle neredeyse her maddenin, özellikle 5inci ve 6ncı maddelerin
başındaki rızasız işlenemez maddesi,
fıkrası işlevsizleştirilmiştir. Oysaki yine Avrupa
Birliğine uyum nedeniyle bu kanunu çıkarıyoruz. diyorsunuz,
hâlbuki Avrupa Komisyonunun tüzük önerisinin 123üncü paragrafında
açıkça gösterildiği gibi, kişinin rızası olmadan
kişisel verilerin işlenmesi, kullanılması ve transferi söz
konusu bile değildir. Bunu komisyonun dikkatine sunuyorum. Önemli bir hata
yapıyorsunuz.
Yine aynı şekilde,
bakınız, 18inci maddede de -bu, 8inci maddeyi kapsayan bir
şey- kişisel verilerin kişinin rızası
olmaksızın iletilebilmesi, paylaşılabilmesi kesinlikle
yasaklanmıştır. Bu nedenle, bu önümüzdeki kanun
tasarısı Avrupa Birliği normlarına açıkça
aykırıdır. Komisyonun ve Sayın Bakanın -tabii, dikkat
ederlerse- buna özen göstermelerini rica ediyoruz.
Bu, son derece önemli
arkadaşlar. Sizlere niye önemli olduğunu biraz daha çarpıcı
olsun diye bir örnek üzerinden anlatmak isterim. Bakınız, Türkiyede
şu anda, mevzuatımıza göre, kordon kanı
bankacılığı merkezleri var, insan doku ve hücreleriyle
ilgili merkezler var, kemik iliği nakli merkezleri var. Bunlarda toplanan
verilerin, burada toplanan genetik verilerin, burada toplanan kan örneklerinin,
burada toplanan hücrelerin hepsi sağlık verisidir. Şu hâlde,
6ncı maddeye göre özel nitelikli veridir ve bu verilerin kişinin
rızası olmadan işlenmesinin yolu açılmıştır.
Peki, ne olabilir? Mesela torununuz için verdiğiniz kordon kanı veya
herhangi bir laboratuvar incelemesi sırasında verdiğiniz
hücreleriniz daha sonra kullanıma açık hâle getirilmektedir. Peki, bu
tehlikeli mi? Evet, son derece tehlikeli; bu, sizin
sağlığınız açısından da tehlikeli,
verilerinizin kötü amaçlarla kullanılması açısından da
tehlikeli. Tabii, Genel Kurul buna dikkat etmiyor ama arkadaşlar, bunun
millî güvenliğe varacak sonuçları olacaktır. Bakın,
İzlanda halkının DNA verilerini satarak İzlanda hükûmetinin
açığını kapattılar. Yani şunu anlatmaya
çalışıyorum: Özel nitelikli sağlık verilerini, DNA verilerini,
genetik verileri alıyorsunuz ve dünyadaki veya ulusal veya
uluslararası plandaki biyoteknoloji şirketlerine
pazarlıyorsunuz. Aslında buradaki kastedilen verilerin
paylaşılması, adını açıkça koyalım,
satılmasıdır. Dolayısıyla, şöyle bir örnek üzerinden
gitmekte fayda var: Bu örneğin sizin DNA verilerinizin işlenmesi
durumunda, organ nakli kaçakçılığına, organ
kaçakçılığına konu olabilecek veya bizim millî
güvenliğimizi etkileyecek veya bize dönük ilaçlar üretilmesine yol
açabilecek sonuçlar doğurma potansiyeli taşımaktadır.
Bakınız, bu
materyallerin böylesine paylaşılması ve satılması
sonrasında, sizin bu kayıtsızlığınızı
ben şuna benzetiyorum: Abdülhamit döneminde Bergamadaki Zeus Sunağı
Almanyaya götürülürken hakana soruyorlar, bunlar izin istiyorlar ve hakan da
diyor ki: Allahın taşı, gitmesinde ne sakınca olabilir
ki? İşte, arkadaşlar, özellikle özel nitelikli kişisel
verilerin dilediğinizce kullanılması, işlenmesi,
gönderilmesi, paylaşılması hepimiz açısından, sizlerin
açısından da son derece ciddi sonuçlar doğurmaya adaydır.
İnsanların ırkını, mezhebini, cinsel verilerini
işleme ihtiyacını niye duyuyorsunuz? Bakın, burada mezhep
var mı, Avrupa Birliği normlarında? Dinî, inanç var mı,
felsefi görüş var mı? Sayın Bakan, bunları işleyip ne
yapacaksınız, nerede kullanacaksınız? Biz buna kişisel
verilerin satılması dedik beğenmediniz, fişleme kanunu
dedik beğenmediniz, ben de bir isim öneriyorum, cinsel verilerin
kullanılması kanunu da diyebilirsiniz pekâlâ.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum ve bu büyük yanlıştan bir an evvel dönülmesini arzu
ediyorum.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 8inci maddesinin (2)nci fıkrasının
(b) bendinin başına 6. maddenin 4. fıkrası uyarınca
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saffet
Sancaklı (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı.
Buyurun Sayın
Sancaklı. (MHP sıralarından alkışlar)
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, görüştüğümüz
konuların hepsi çok önemli konular ama ben biraz terörden bahsetmek
istiyorum. Eğer biz bu terörü çözmez isek, bu terör belasından
kurtulmaz isek bunların hepsi tali kalır, ikinci planda kalır.
Geçen hafta İstanbulda Taksimde bir bomba patladı, o bomba
patlamadan bir gün önce Alman Konsolosluğu uyarı yapıyor Bomba
patlayacak Taksimde. diye. Alman Okulu var orada, okulu kapatıyor, tatil
ediyor. Benim de oğlumun okulu çok yakında, ben de okula göndermedim
onu cuma-pazartesi arası ve bomba patlıyor. Ben nereden o kanıya
vardım? Hem Alman Konsolosluğunun açıklamasından
vardım, bir de bu sosyal medyadaki bütün hesapları kontrol
ediyorsunuz ya, bu terör yandaşlarının da sosyal medyadaki
hesaplarına biraz bakarsanız, söylüyorlar zaten nereyi ne zaman
patlatacaklarını. Biz öyle bir hâle geldik ki artık
kanıksamaya başladık neredeyse.
Geçen burada, Ankarada bomba
patladığında Meclisteydik biz hepimiz; çok doğru bir
hareket yaparak Meclisi kapatmadık, terörün istediği ortamı
oluşturmadık ama bugünlerde gelinen noktaya bakıyoruz, en son,
bu bomba patladıktan sonraki bu Fenerbahçe-Galatasaray maçının
ertelenmesini asla kabul etmiyorum arkadaşlar. O gün maç saat 20.00de,
akşam; saat 12.00de bomba uzmanları, köpeklerle beraber stadı 5
defa aradılar -orada statta çalışan
arkadaşlarımız var bizim- ve hiçbir şey bulunamadı.
Maça üç saat kala seyirciler içeri alınmaya başladı, ciddi
manada seyirci içeri alındı. Daha sonra, Sayın Vali ihbar
aldığını ve bir tehlike olduğunu, bir tehdit
olduğunu söyleyerek stadı tekrardan boşaltıyor, iki saat kala.
Galatasaray Kulübü de 50 bin kişiyle oynamak varken niye seyircisiz
oynayayım? diye itiraz ediyor, Biz maça çıkmıyoruz. diyor.
Arkasından, Futbol Federasyonu ve Sayın Vali beraber
yaptıkları toplantıda Çok büyük bir tehdit var ve biz maçı
erteliyoruz. diyorlar. O anda Sayın Cumhurbaşkanı televizyonda
canlı yayında konuşuyordu. Arkadaşlar, biz teröre
karşı dik durmak zorundayız, dik durmak zorundayız, terörün
istediği ortamı yaratamayız. O anda Sayın
Cumhurbaşkanı televizyonda canlı yayında konuşuyor.
MURAT DEMİR (Kastamonu)
O anda değil, bir buçuk saat sonra, bir buçuk saat sonra.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dinle,
dinle!
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Ya bir susun Allahınızı seviyorsanız, bir şey
konuşuyorum ya! Amma seviyorsunuz konuşmayı! Bu anlattığım
konu... Önemli bir şeyden bahsediyorum, terörden bahsediyorum ben.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen
konuş, Genel Kurula hitap et.
MURAT DEMİR (Kastamonu)
Cumhurbaşkanını niye burada anlatıyorsun?
HİKMET AYAR (Rize)
Cumhurbaşkanı sonra konuştu.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
Sayın Sancaklı, siz
de Genel Kurula hitap edin lütfen.
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Cumhurbaşkanının ne söylediğini söyledim mi ben?
MURAT DEMİR (Kastamonu)
Konuşmasından bahsediyordunuz ya...
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Nereden biliyorsun, müneccim misiniz siz?
METİN AKGÜN
(Tekirdağ) O anda konuşuyor. diyorsunuz, o andan bahsediyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Utanmazlar! Cumhurbaşkanı deyince başladınız cak cak
cak! Dinleyin!
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Ne kadar saygısızsınız ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Onunla yatıp onunla kalkıyorlar zaten.
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Cumhurbaşkanı çok güzel bir şey söylüyor, diyor ki: Terörün
gündemine mahkûm olmayacağız. Doğru bir şey söylüyor,
dinlemiyorsunuz ki.
HİKMET AYAR (Rize) Ama
o anda demiyor, sonra söylüyor.
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Ya, o anda demiyor, bir saat sonra diyor. Terörün gündemine biz mahkûm
olmayacağız, terörün istediğini yapmayacağız.
dediği anda -yarım saat sonra, yarım saat önce çok önemli
değil- koskoca Fenerbahçe-Galatasaray maçı iptal oluyor
arkadaşlar. Terörün istediği oldu mu, olmadı mı şimdi?
En büyük tepkiler teröre statta verilmiyor mu? Bu statların
kapatılmasına niye müsaade ediyorsunuz? Çok büyük ihbar var, büyük
olaylar olacak. Peki, bu ihbarı yapanlar, bu adamlar yakalandı
mı? Kamuoyunun hiçbir şeyden haberi yok. Bir olay oluyor, hep
aynı şeyler arkadaşlar ya, kanıksamaya başladık
biz; bir-iki saat sonra bir açıklama, kınama! Sonra, yeni bir
şey çıktı; bu, hemen Twitterla, Facebooku ve bu sosyal medya
hesaplarını niye kapatıyorsunuz? Bu Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı niye kapatıyor?
Bırakın, millet ne istiyorsa konuşsun. Yayın
yasağını getirin eğer ortada uygunsuz görüntüler varsa.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Olur mu öyle şey ya! Dünyanın her yerinde
kapandı ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Terörist propagandasını yapıyor, her türlü şeyini
yapıyor, bir şey yapamıyorsunuz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Saffet Bey, siz devam edin.
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Nasıl devam edeyim ya? Ben bir şey anlatıyorum,
anlattığım şey de
Türkiye meselelerini anlatıyorum
ya.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen ama müdahale etmeyelim.
Sayın Sancaklı, siz
Genel Kurula hitap edin.
SAFFET SANCAKLI (Devamla)
Arkadaşlar, sizin keyfiniz yerinde galiba, keyfiniz çok yerinde herhâlde!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Saffet Bey, dinliyoruz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya,
bunları kale alma Sayın Sancaklı.
Terbiyesiz! O anda aklı
sıra sabote ediyor, bir de sırıtıyor, utanmaz!
Hiçbir değeriniz
kalmadı mı sizin Cumhurbaşkanından başka?
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 4 adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte 117 olan
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin (4)üncü
fıkrasının (d) bendinden sonra gelen cümlede geçen
"değerlendirmek ve ihtiyaç duyması halinde" ibaresinin
"değerlendirerek" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Arzu Erdem Erkan
Haberal Kamil
Aydın
İstanbul Ankara Erzurum
İsmail Ok
Balıkesir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Kişisel veriler, 5
inci maddenin ikinci fıkrası ile 6 ncı maddenin üçüncü
fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı
ve kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede;
a) Yeterli korumanın
bulunması,
b) Yeterli korumanın
bulunmaması durumunda Türkiye'deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri
sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak
taahhüt etmeleri ve Kurulun izninin bulunması,
kaydıyla ilgili
kişinin açık rızası alınarak yurt
dışına aktarılabilir.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan
Yüksel Zeynel
Emre Gülay
Yedekci
Eskişehir İstanbul İstanbul
Haydar
Akar Ömer
Fethi Gürer
Kocaeli Niğde
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesine
(4)üncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve diğer fıkranın buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Tülay
Kaynarca
Amasya İstanbul
İstanbul
Ali Cumhur Taşkın Salih Çetinkaya Zeyid
Aslan
Mersin Kırşehir
Tokat
Necip Kalkan
İzmir
"(5) Kişisel
veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere,
Ülkenin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar
göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun
görüşü alınarak Kurulun izniyle yurt dışına
aktarılabilir."
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia
Özgökçe Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Osman
Baydemir Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı
Şanlıurfa
Mardin Bitlis
Müslüm
Doğan
İzmir
MADDE 9
(1) Kişisel veriler,
ilgili kişinin açık rızası olmaksızın
yurtdışına aktarılamaz.
(2) Kişisel yerinin
aktarılacağı yabancı ülkede
a) Yeterli korumanın
bulunması;
b) Yeterli korumanın
bulunmaması durumunda Türkiye'deki ve yabancı ülkedeki veri
sorumlularının yeterli bir korumayı taahhüt etmeleri ve Kurulun
izninin bulunması şartı aranır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Müslüm Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasayla
ilgili olarak hem komisyonda hem de Genel Kurulda görüşlerimizi
belirtmiştik ama yine, 9uncu maddeyle ilgili de görüşmeye devam
ediyoruz ve görüşlerimizi belirteceğiz.
Esas olarak bu yasanın
Anayasanın açık hükümlerine aykırı olduğu daha önce
belirtilmişti. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylaması
sonucu kabul edilen 5982 sayılı Kanunla Anayasanın 20nci
maddesine bir fıkra eklenmek suretiyle kişisel verilerin
korunması temel bir insan hakkı olarak güvence altına
alınmış ve detayların kanunla düzenlenmesi
öngörülmüştür. Anayasanın yine 20nci maddesinin üçüncü
fıkrası şöyledir: Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak;
kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.
Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin
açık rızasıyla işlenebilir.
Değerli milletvekilleri,
tasarı kişisel verileri güvenceye almaya yönelik hükümlerine
getirdiği sonsuz genişlikteki istisnalarla güvenlik, istihbarat
kurumlarının yanı sıra, sır tutma yükümlülüğü
bulunan kamu görevlilerini de bireyler karşısında mutlak
yetkiyle donatmakta, onları kanun tasarısının getirir
göründüğü her türlü sorumluluktan ve yasanın ihlali hâlinde
doğacak yaptırımlardan bağışık
kılmakta, böylece kişisel verilerin bireylerin rızası ve
bilgisi olmaksızın aleyhlerine kullanılması güvence
altına alınarak amacın tam tersi bir sonuca varmakta ve bu
şekilde Anayasanın 20nci maddesi ihlal edilmiş
olmaktadır. Öte yandan, yine tasarı,
dayandırıldığı Avrupa Birliği mevzuatına ve
temel belgesi olan otomatik olarak işlenen kişisel veriler
bakımından bireylerin korunması hakkında sözleşmenin
ruhuyla da taban tabana zıt bir anlayışı
yansıtmaktadır. Söz konusu sözleşme, her taraf devlet ülkesinde,
uyruğu ve ikametgâhı ne olursa olsun, tüm gerçek kişilerin temel
hak ve özgürlüklerini, özellikle kendilerini ilgilendiren kişisel
nitelikteki verilerin kamu kurumları ya da özel sektörde işlenmesi
bakımından kurumlara özel bir imtiyaz tanımaksızın,
otomatik işleme tabi tutulması karşısında özel
yaşam haklarını güvence altına alma amacı gütmektedir.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu bu maddede, işlenen ve kayıt altına alınan tüm
kişisel verilerin aktarılabilmesi bu şekilde düzenlenmektedir.
Madde düzenlenirken kişisel verilerin işlenebilmesi ve
aktarılabilmesi âdeta tüm temel hak ve özgürlüklerden daha üstün tutularak
önümüze getirilmiştir.
Yabancı ülke
bağlamında, veri sahibi kişinin hakları devletlerin
çıkarına, devletler arası pazarlıkların kaderine
bağlı kılınmıştır. Verilerin
paylaşılabilmesi için maddede yer alan ilgili yabancı ülkede
yeterli korumanın bulunması, kişisel verinin aktarılacağı
ülkedeki yeterli korumanın bulunmaması durumunda ise söz konusu
ülkedeki veri sorumlularının yeterli bir korumayı taahhüt etmesi
gibi doğrulanması imkânsız koşulların, ülkeler
arası ilişki ve pazarlıkların sonucuna göre yetkililerin
bireylerin kişisel verilerinin aktarılması hususunda tam bir
serbestlikle hareket etmelerine imkân sağlamak için maddeye
eklendiğini de burada görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, daha önce de milletvekili arkadaşlarımız burada
belirtti. Gerçekten, ülkemiz çok ağır koşullar yaşıyor.
Bir şiddet sarmalıyla karşı karşıya
bırakılan ülkemizde, analar hiçbir zaman bu kadar
ağlamamıştı, gözyaşı hiçbir zaman bu kadar fazla
akmamıştı. Bakın, doksan yıllık cumhuriyet
tarihinde, resmî ideolojinin, resmî ideolojiyle donatılan, resmî anlayışla
donatılan -buna CHP de dâhildir- bu ülkenin temel sorunlarını
hiçbir zaman Parlamentoyla konuşamadık. Gelin, bu ülkede, ortak
vatanımızda kardeşçe, barış içerisinde bir arada
yaşamanın şartlarını oluşturalım. Siz
Alevileri karşınıza alırsanız, Kürtleri
karşınıza alırsanız, demokratları
karşınıza alırsanız, 2002den itibaren ortaya
koyduğunuz siyaset belgesiyle çelişmiş olmaz
mısınız? Gelin, bu resmî ideolojiye karşı,
oligarşik devlet anlayışını yıkalım,
halkların, inançların bir arada yaşayacağı demokratik
bir düzene kavuşalım. Bunun şartları Parlamentoda
oluşur. Ölümlerin olmadığı bir ülke. Görüyorsunuz
işte, ülkemizde her gün bir bomba patlıyor. Bunları kim yaparsa
yapsın şiddetle kınıyorum. İnsani hiçbir yönü yoktur
bu işin. Bunu kınamak da burada yetmiyor değerli
milletvekilleri. Bunların yasal altyapısını
oluşturalım. Yasalarda ne sorun varsa gelin, bunları çözelim.
Birlikte kardeşlik, barış iklimini tesis edelim; mesele budur.
Bizim birbirimizden farkımız nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Burada birbirimizin
konuşmasına bile tahammül edemez durumdaysak bizim bir sorunumuz var
demektir. Bu sorunu aşmamız lazım diye belirtiyor, saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altay
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
konuşmasında Türkiyenin içinde bulunduğu terör
sarmalının bir resmî ideolojinin yansıması olduğundan
bahisle, partimizi de resmî ideolojinin partisi diye sıfatlandırmak
suretiyle yaşanan terör olaylarından sorumlu algısını
doğuracak bir konuşma yapmıştır. Uygun görürseniz bir
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
İki dakika sataşmadan söz veriyorum. Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun
Sayın Altay.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu
resmî ideoloji meselesi Türkiyede zaman zaman gündeme gelir. Nedir, ne
değildir, ben çok bilmiyorum bu resmî ideolojiyi. Türkiye Cumhuriyetinin
kurucu felsefesi var. Türkiye Cumhuriyetinin kurucu felsefesi bugün ayakta ve
hayatta olabilseydi gerçek anlamda, bu bombalar patlamazdı, bin
yıllık Türk ve Kürt kardeşliği devam ederdi, kimse
özgürlük diye bağırmazdı, kimse kimsenin temel ve hak özgürlüklerini
gasbetmezdi. Şu anda, Türkiyenin -her vesileyle övündüğümüz- 783.562
kilometrekarelik coğrafyasının bir bölgesinde âciz bir Hükûmet,
çürümüş bir devlet, panik hâlinde bir millet tablosuyla karşı
karşıya kalmazdık. Eğer o kurucu iradenin, kurucu
felsefenin Yurtta barış, dünyada barış. diskuru bütün
partiler tarafından ve özellikle bu Hükûmet tarafından hayata
geçirilmiş olsaydı, bugün Parlamentomuzda milletimizin ekonomik,
sosyal, kültürel olarak günlük hayatının daha iyileşmesine
yönelik daha kayda değer ciddi işlerle
uğraşırdık.
Sayın milletvekilleri,
elbette, Parlamento; siyaset yapacağız, polemik yapacağız.
Sizi bilmem, bizim içimiz yanıyor. Bugün yine Yüksekovada 3 tane
şehit var. Türkiyede her gün insanlar ölüyor, öyle ya da böyle. Ve her
zaman söylüyorum, bu ölümlerden, bu ölümlerle ilgili sorumlu arıyorsak,
birinci sorumlu bu Hükûmet, ikinci sorumlu bu Hükûmetin yaptıklarına
seyirci kalan bu Meclistir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesine
(4)üncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve diğer fıkranın buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı
(Amasya) ve arkadaşları
(5) Kişisel veriler,
uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere, Ülkenin veya
ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği
durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü
alınarak Kurulun izniyle yurt dışına aktarılabilir.
BAŞKAN Önergede bir
redaksiyon talebi var galiba.
NECİP KALKAN
(İzmir) Efendim, bir düzeltme talebim var.
BAŞKAN Buyurun,
yerinizden lütfen.
NECİP KALKAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim,
arkadaşlarımızla vermiş olduğumuz önergenin bir
kelimesini değiştirmek istiyoruz.
(5) Kişisel veriler,
uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere, Ülkenin
demiştik. Ülkenin yerine
Türkiyenin veya ilgili kişinin
menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili
kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak Kurulun izniyle yurt
dışına aktarılabilir. düzeltme talebini okuyorum.
BAŞKAN Ülkenin
yerine Türkiyenin düzeltmesi
Komisyon katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kişisel verilerin yurt dışına
aktarılması bazı durumlarda ülkemizin veya ilgili kişilerin
menfaatlerine ciddi şekilde zarar verebilmektedir. Bu durumun engellenmesi
amacıyla, ülkenin veya ilgili kişinin menfaatlerinin ciddi zarar
göreceği durumlarda Dışişleri Bakanlığı ya
da ilgili kamu kurum veya kuruluşlarının bu hususta görüşü
alınarak kurulun izin vermesinden sonra verilerin yurt
dışına aktarılması amaçlanmaktadır. Bununla
birlikte, uluslararası sözleşme hükümleri saklı
tutulmaktadır. Uluslararası sözleşme hükümleri bulunması
hâlinde kişilerin menfaatlerinin ciddi şekilde zarar görmesi nazara
alınmayacaktır.
BAŞKAN Redaksiyon
çerçevesinde önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Kişisel veriler,
5inci maddenin ikinci fıkrası ile 6ncı maddenin üçüncü
fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı
ve kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede;
a) Yeterli korumanın
bulunması,
b) Yeterli korumanın
bulunmaması durumunda Türkiye'deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri
sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak
taahhüt etmeleri ve Kurulun izninin bulunması,
kaydıyla ilgili
kişinin açık rızası alınarak yurt dışına
aktarılabilir.
Namık Havutça (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADELET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın içinde bulunduğu koşullarda
kişisel verilerin sorumsuzca dolaşması ve bu durumun kişi
temel hak ve hürriyetini tehdit eder hâle gelmesi bireyi korumayı
amaçlayan bir yasanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ancak,
bu yasanın muhalefetin de görüşleri ve değerlendirmeleri
alınarak gerçekleşmesi ileride tekrar tekrar aynı konulara
dönülmesini engelleyecektir. Çünkü, ülkemizde son yıllarda çıkan kanunlar
ne yazık ki daha sonra, uygulamada rastlanan sorunlardan dolayı
tekrar, bir kez daha Meclisin önüne gelmekte ve Meclisin bu konudaki
çalışmalarında hem verimliliği düşmekte hem uygulamada
sorunlar yaşanmakta.
Şimdi, burada,
6ncı maddede kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi
düşüncesi, felsefi inancı, mezhebi veya diğer inançları,
kılık ve kıyafeti; dernek, vakıf ya da sendika
üyeliği; sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti
ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veriler olarak
değerlendirilmeye alınıyor. 8 ve 9uncu maddelerde düzenlenen
kişisel verilerin üçüncü kişilere ve yurt dışına
aktarılması konusunda ilgili kişinin açık rızası
olmadan aktarılabileceği hâller sayılarak kişinin iradesi
yok sayılmakta, ayrıca bu aktarmalar kapsamında ne
olacağı da şüpheli. Tabii, bunların uygulanmasında bir
kurul oluşuyor. Kurul üyelerinin 3ü Başbakan, 3ü de
Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Kurulda görev yapacak
kişilerin tarafsız olacağı belirtiliyor. Ülkemizde son
yıllarda bu konuda kurulların ne kadar tarafsız olduğu
irdelendiğinde ve incelendiğinde görülecektir ki özünde
tarafsızlık, yalnızca sözde kalan ama icraat ve uygulamalarda
çok da yaşama geçmeyen bir işlev durumuna geldi.
Kurul üyelerinin asli görevlerini aksatmayacak
şekilde bilimsel amaçlı yayın yapabilecekleri, ders ve konferans
verebilecekleri, bunlardan doğacak telif haklarıyla ücret
alacakları belirtiliyor. Şimdi, burada benim çok ilgimi çeken bir
şey var; ticaretle uğraşamıyor, bunun yanında kanuna
dayanarak kooperatifte, vakıfta görev alamıyor ama konferans ve ders
veriyor. Yani, bireye ait, kişilerin açığa çıkmaması
gerekli olan saklı konuları içeren bilgileri ne konferansta ne
içerikle anlatılacak? Şimdi, Türkiye'de geçmişi biraz, çok çabuk
unutuyoruz. Ama, hatırlarsınız, ilikle ilgili bir olay
olmuştu, onunla ilgili veriler toplanmaya başladığında
dönemin Sağlık Bakanı Türkiye'ye ait verilerin yurt
dışına kaçırılacağı konusunda Mecliste
önemli konuşmalar yapmıştı. Süre geçti, şimdi bunu biz
kanun hâline getireceğiz, verileri derleyeceğiz ve birilerine emanet
edeceğiz. Emanet ettiğimiz kişilerin edecekleri yemin de
belirtilmiş. Ülkemizde yemine ne kadar sadık
kalındığı geçmişte yine örnekleriyle sabit. Var olan
yemini ediyoruz ama uygulamada yeminin gereğini yerine getirmiyoruz. Onun
için, kişisel verilerin toplanmasında bireye ait ve bireyde
kalması gerekli olanın niye kanunla genellenip ele geçirildiği
ya da o kanunun içinde yer aldığını algılamak ve
anlamak zor.
Muhalefet bir şey söylüyorsa onun ötelenmesi ya
da yerine getirilmemesi adına yapılanın nedenini de kavramak zor
çünkü bir gün geliyor, siz iktidarda olmadığınızda, sizin
kendinizin benimsediğiniz bu kez de sizin karşınıza sorun
olarak çıkabiliyor. İşte, geçtiğimiz günlerde
yaşadığımız kanunlarla ilgili sorunlarda da benzer
durumlara tanık olduk. O nedenle; bu konularda muhalefetin mutlaka sesinin
dinlenmesi gerekiyor. HDPnin, MHPnin de bu konuda ne söylediklerini veya
nasıl muhalefet ettiklerini de burada görmek istiyoruz.
Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
kanun tasarısının geri çekilerek yeniden düzenlenmesi ve
kişisel verilerin ileride farklı biçimde
kullanılmasını engelleyecek çalışmaların da
buraya katılmasını temenni ediyor, bu dileklerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Oylayalım, ondan
sonra Sayın Akçay.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın konuşmacı
partimizin de adını zikrederek anlayamadığımız
bir sebeple sataşmış bulunuyor. Sataşmadan dolayı da
biz söz istiyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kanunla ilgili
tavrınızı tam anlayamadık. dedi.
BAŞKAN Sayın Akçay, sizin şu anda
önergeniz var; İsterseniz onun üzerinde beş dakika söz verelim size,
olur mu? Daha iyi olur. İki dakika değil, sizin önergenizin üzerinde
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuşmacımız
var, ayrıca o konuşur efendim.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Yani,
konuşmayla sataşmanın ne alakası var?
BAŞKAN Bir dakika
Ne dedi? Ben hakikaten
kaçırdım da tam olarak.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yani Gereğini
yapmadılar. Doğru düzgün muhalefet yapmıyorlar. dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu konuda Milliyetçi Hareket
Partisinin nasıl bir muhalefet ettiğini görmek istiyoruz. diyor.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir)
Aldıkları oyun hakkını vermiyorlar. dedi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konuda aynı gerekçeyle
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun, vereyim
hadi de yalnız, lütfen, fazla da istismar etmeyelim bu olayı.
Buyurun.
İki dakika.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin
117 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
görüyorsunuz ki bizim kimseye sataştığımız da yok
fakat anlamsız bir şekilde partimize sataşılmak isteniyor.
Tabii, gerekli cevapları da veririz. Ama, ben özenle, sataşmaya bir
sataşmayla cevap vermeyeceğim çünkü bunun maksatlı olduğunu
da düşünüyoruz.
Yalnız, Milliyetçi
Hareket Partisinin bütün konulardaki görüşleri çelişkisiz, ilkeli,
tutarlı ve açık bir şekildedir. Bu, gerek
programımızda gerek seçim beyannamelerimizde gerekse genel
başkanımızın ve parti yetkililerinin
açıklamalarında çok açık şekilde ortaya konulmuştur.
Bu dokunulmazlıklarla ilgili konularda, bu Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısında, terör konusunda, Anayasa
değişiklikleri konusunda ne demişsek onun
arkasındayız, her zaman da öyle olmuşuz. Bunları, bu
politikaları doğru ve tutarlı bir şekilde devam ettirmek
isteriz. Bunu, bu politikalarını devam ettiremeyenler düşünsün.
Yani fazla da ilerletmek
istemiyorum da
Ama sataşayım mı Sayın Başkan?
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Sataştınız zaten.
ERKAN AKÇAY (Devamla)- Hadi
sataşmayayım aksi takdirde bu uzar gider.
BAŞKAN Bence de
Büyüklük sizde kalsın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Onun
için, şu kadar söyleyeyim ki: Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk
Partisinden daha tutarlı bir partidir. (CHP sıralarından
gürültüler)
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İyi ki
sataşmadınız Sayın Akçay!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tutamadım kendimi. Ne yapayım efendim?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken, aynı gerekçeyle size de söz vereceğim.
Buyurun.
Sayın milletvekilleri,
lütfen, istirham ediyorum, bu maksatlı sataşmaları bir tarafa
bırakalım çünkü başka zaman ben söz vermeyebilirim. Bunu da
söyleyeyim özellikle.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım, niyet okuyorsunuz. Niye maksatlı
olsun?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
tabii, burada Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan milletvekili hem
bu kanunla ilgili hem de genel olarak HDPnin tutumunun net
olmadığını ifade etti. Sanırım HDPyi yeterince
takip etme fırsatı yakalayamıyor sayın milletvekili.
Bu kanunla ilgili de AB
kriterlerine göre değil AKPnin iktidar kriterlerine göre
hazırlandığı için mutlaka komisyona çekilmesi
gerektiği; komisyonda belli bir tartışma, istişare ve
ortaklaşmadan sonra Genel Kurula gelmesi durumunda yapıcı
katkılar çerçevesinde HDPnin değerlendirmesi gerektiği
mesajlarını hemen hemen her HDPli vekil arkadaş buradan ifade
etti. Ancak, CHP uzun süredir sadece kendi tabanını HDPye
kaybettirmemenin gayreti içerisinde, biraz tribünleri memnun edecek
çıkışlar dışında bir ülkenin ana muhalefet
partisinin yapması gereken etkin muhalefet görevini yerine getirmiyor.
Yani, bugün, mesela bir kanun
teklifi buraya getirdiler, son derece önemli bir kanun teklifi; her bir
başlığı bütün komisyonlarda ve Genel Kurulda saatlerce
tartışılması gereken, bu konuda topluma
anlatılması gereken bir kanun olmasına rağmen, burada
beşer dakikalık müzakerelerle son derece önemli olan hususları
Genel Kurulda tartışıyormuş, takip ediyormuş gibi
yapıyor. İçinde seçim barajı var, işte Toplantı ve
Gösteri Yasasıyla ilgili düzenlemeler var, koruculuk sistemiyle ilgili
düzenlemeler var, ana dilde propagandanın önünü açmayla ilgili hususlar
var ama bütün bunları gerçekten ana muhalefet partisi olarak halka
anlatmak, Meclisi bu konuda seferber etmek yerine, buraya getirip beş
dakika konuşursanız ancak kendinizi
inandırırsınız; toplum da inanmaz, biz de inanmayız.
Bizim her konuda tutumumuz son derece net.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım, siz, tabii, tebessüm ediyorsunuz,
anlıyorum ama şimdi her şeyin de bir hududu var.
BAŞKAN Tabii ki
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yani bu
BAŞKAN Tamam, size de
iki dakika veriyorum.
Buyurun Sayın Altay.
Ama, bu hududu
aşmayalım lütfen, bunu bitirelim.
Yani muhalefetten muhalefete
bu sataşmalar
Buyurun efendim, iki dakika
süre veriyorum size de.
Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
15.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, ben hakikaten
anlamıyorum, burada Sayın Başkan belki şöyle zannediyor,
bir danışıklı dövüş yapılıyor gibi falan ama
asla böyle bir şey yok.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Hiç öyle bir şey yok!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Asla böyle bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ancak, tabii, sayın
milletvekilimiz
Gerek HDP gerekse MHP bu kanun tasarısıyla ilgili
tutumu bakımından küçük bir eleştiri ya da
tavırlarını belki önümüzdeki dakikalarda yapılacak
konuşmalarda daha böyle, milletvekilimizin, bizim anlayacağımız
dilde ortaya koyarlar.
Ancak, bu bir normal
şeydi, doğal bir durumdu. Sayın grup başkan vekili bizim
tutumumuzu gerçekten çok ağır eleştirdi. Bunu kabul etmemiz
mümkün değil Sayın Baluken. Bu kanunla ilgili olsun, Türkiyenin
temel sorunlarıyla ilgili olsun Cumhuriyet Halk Partisinin tutumu kadar
Meclisi oluşturan diğer siyasi partilerin tutumu net olsaydı,
Türkiye bugün bu yaşadığı acıların birçoğunu
yaşamazdı.
Biz -bugün Sayın
Hükûmeti de uyardım- Türkiyenin daha ciddi, daha temel sorunları
varken Meclisin bir gününü alacak işler için Meclisin on gününü
harcamayın diyoruz. Bu Meclisin, terör konusunu çözüme bağlamadan,
Türkiyenin içinde bulunduğu bu, vatandaşı eve hapseden sorunu
çözmeden başka hiçbir iş yapmaması lazım. Ama ne gezer!
Millet perişan, sizin umurunuzda değil. Birileri de diyor ki:
Korkuyu korkutanlardan olacağız. İyi de korkuyu korkutmak için
camiye 500 korumayla gitmemek lazım kardeşim. (CHP
sıralarından alkışlar) Camiye 500 korumayla, Meclise 250
korumayla gelerek korkuyu korkutanlardan olamazsınız; millete korku
salarsınız, Türkiyenin bütün büyük kentlerinde caddeler ve sokaklar
sokağa çıkma yasağının olduğu hâllere döner. Bu
ayıp da bu Hükûmete yeter. (CHP sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Evet, bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin (4)üncü
fıkrasının d) bendinden sonra gelen cümlede geçen
değerlendirmek ve ihtiyaç duyması halinde ibaresinin
değerlendirerek şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı ülkelere verilecek olan kişisel
verilerin ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin
alınarak değerlendirilmesi, "ihtiyaç halinde" gibi
muğlak bir ifadenin maddeden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesinin (1)inci fıkrasındaki
"ilgili kişilere" ibaresinin "kişisel verileri
işlenen gerçek kişilere" ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Nuri Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan Haberal Arzu
Erdem Kamil
Aydın
Ankara İstanbul Erzurum
İsmail Ok Mustafa Mit
Balıkesir Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 10- (1) Kişisel
verilerin elde edilmesi sırasında veri sorumlusu veya
yetkilendirdiği kişi, ilgili kişilere;
a) Veri sorumlusunun ve varsa
temsilcisinin kimliği,
b) Kişisel verilerin
hangi amaçla işleneceği,
c) İşlenen
kişisel verilerin kimlere ve hangi amaçla aktarılabileceği,
ç) Kişisel veri
toplamanın yöntemi ve hukuki sebebi,
d) 11 inci maddede
sayılan diğer hakları,
konusunda yazılı
olarak bilgi vermekle yükümlüdür.
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Burcu Köksal
Afyonkarahisar
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesine (2), (3) ve (4) numaralı
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Şanlıurfa Muş
Mahmut
Celadet Gaydalı Meral
Danış Beştaş Erol
Dora
Bitlis Adana Mardin
Bedia
Özgökçe Ertan Garo
Paylan
Van İstanbul
(2) Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi
ya da anonim hale getirilmesi halinde veri sorumlusu, ilgili kişiyi
ayrıca bilgilendirmekle yükümlüdür.
(3) Kişisel verilerin, ilgili kişi
dışındaki kaynaklardan edinilmesi hâlinde de veri sorumlusu,
uygulanabilir ve mümkün olması halinde, ilgili kişiyi ayrıca
bilgilendirir.
(4) Veri sorumlusunun ilgili kişiye
yapacağı her türlü bilgilendirmede teknik detaylardan
arındırılmış, anlaşılır, net ve sade
bir dil kullanılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, kişisel
verilerimizi koruyacak bir kurul olacak, ne âlâ. Batı demokrasilerinde
benzerleri var ancak orada, vatandaşlar, bu verileri korunurken devlete
güveniyorlar çünkü demokratik pratikleri var. Yani devlet bizim soyumuzla
sopumuzla, dinimizle, mezhebimizle ilgilenecek, evet ama Batıda mesela
mezhebimizle ilgilenmek diye bir şey yok. Bizim devletimiz demokratik bir
devlet de değil, henüz demokratik pratiklerimizi oluşturamadık,
bu anlamda bir güvenceye sahip değiliz.
Devlet hep bizi fişledi
biliyorsunuz yani kişisel verilerimiz ilk kez toplanmayacak. Burada var
olan hemen hemen herkes veya babaları veya dedeleri bugüne kadar hep
fişlendi; bu grup da fişlendi, her grupta fişlenmeyen kimse
yoktur, eminim. Devlet hep bir düşman tanımladı, bu çerçevede
fişledi; kimini irticadan fişledi, kimine terör dedi, kimine
solcu dedi, kimine sağcı dedi, kimini mezhebine göre
fişledi.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) 90larda kaldı bunlar.
GARO PAYLAN (Devamla)
Mesela, beni soyuma göre fişledi; hani soy kodu dedik ya,
İçişleri Bakanı geçenlerde -Ermeninin soy kodu 2, Rumunki 1-
Soy kodunu kaldırdık. dedi ama devletin derinlerinde hâlâ nerelerde
var Sayın Bakan, bilmiyoruz. Beni mezhebime göre fişledi,
inancıma göre fişledi ve bununla ilgili suçlar işledi bu devlet.
Kendimle ilgili örnekleri
vereyim: Mesela, dedeme varlık vergisi uyguladı, neye göre?
Fişlemeye göre.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Tam da bu yüzden çıkarıyoruz zaten.
GARO PAYLAN (Devamla) 6-7
Eylül 1955te, soyumuza göre evlerimiz bilinerek gelinip o evler
yağmalandı. 2001 Millî Güvenlik Siyaset Belgesinde
azınlıklar tehdit olarak gösterildi ve bunun üzerine, derin
yapılar veya yüzeydeki yapılar -Hükûmetteydiniz tabii ki- Rahip
Santoro, Hrant Dink, Malatya Zirve cinayetlerini işlediler. Bu devlet hep
bu çerçevede fişler ve suç işler. Bunu sizler de çok iyi biliyorsunuz.
Daha on yıl önceye kadar, beş yıl önceye kadar irtica adı
altında fişleniyordunuz.
Bu çerçevede, ben bu devlete
güvenmiyorum, bu devlete kişisel verilerimi vermek de istemiyorum. Ve bu
kurulun da demokratik bir kurul oluşmayacağı için, çoğulcu,
denetime tabi bir kurul olmayacağını bildiğim için bu
verilerimin şimdilik böyle bir kurulda var olmasını istemiyorum.
Mesela, kim denetleyecek bu kurulu? Ben baktım, kim denetleyecek
Sayın Bakan?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kurul, bağımsız kurul.
GARO PAYLAN (Devamla) Yani,
çok bağımsız! RTÜK de bağımsız.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Yargı denetleyecek, yargı.
GARO PAYLAN (Devamla) Hepsi
bağımsız zaten sizin yaptığınız
kurulların, ne âlâ! Denetleyebilecek bir kurul da yok.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Halktan bağımsız!
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, o açıdan, çoğulcu bir demokrasi
olmadığımız sürece, bizlerin soyu, sopu, dini, mezhebi,
cinsel yönelimi devletin meselesi veya aşağılama veya yüceltme
meselesi olmadığı sürece bu fişleme kuruluna asla yol
vermemeliyiz.
Önce, demokratik bir anayasa
yapalım, demokratik bir anayasa. Denge denetimin olduğu bir pratik
ortaya koyalım, buna göre bir kurul oluşturuyorsak
oluşturalım. Delillerimiz eşitlik çerçevesinde tutuluyorsa
tutulsun ama denetime açık olsun.
Bakın, benim
kaygılarım var, çok ciddi kaygılarım var çünkü 4
kuşaktır gadre uğruyorum. Sizler de belli kuşaklarda gadre
uğradınız her biriniz. Ben kaygılıyım, siz de
kaygılı olun çünkü bugün kendinizi güçlü hissediyorsunuz, bir yasaya
yol veriyorsunuz, yarın Aldatıldık. demeyin. Birileri bunu
sizin aleyhinize de kullanabilir. Buna yol vermeyelim arkadaşlar.
Ben açıkça söyleyeyim,
az önce CHP bizi eleştirdi ama ben CHPnin şu günkü muhalefetini -bu
kadar hayati bir yasa geçiyor değerli arkadaşlar- bu kadar
pısırık ve kifayetsiz bir muhalefetini görmedim. Evet, biz
burada eksiğiz çünkü bölgede çok ciddi bir anlamda yangın var,
arkadaşlarımız burada eksik
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Hep eksik, hep.
GARO PAYLAN (Devamla)
ama
CHP Grubuna bakıyoruz, 15-20 kişiyle son derece
pısırık ve kifayetsiz bir muhalefet yürütüyor. Bu anlamda,
onların da eksikliğini burada söylemek istiyorum.
Bu
kaygılarımız çerçevesinde bu yasanın ivedilikle geri
çekilmesini ve komisyonda tekrar görüşülmesini ve demokratik bir anayasa
oluncaya kadar da bu yasayı geçirmememizi öneriyorum arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Komisyonda niye bu kadar çabuk Evet. dediniz bu yasaya?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Yok, bariz yok. 80 kişi yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.39
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:
23.51
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER
: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
10uncu madde üzerinde İstanbul Milletvekili
Garo Paylan ve arkadaşlarının önergesinin oylaması
sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Önergeyi tekrar oylarınıza sunuyorum ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 10- (1) Kişisel
verilerin elde edilmesi sırasında veri sorumlusu veya
yetkilendirdiği kişi, ilgili kişilere;
a) Veri sorumlusunun ve varsa
temsilcisinin kimliği,
b) Kişisel verilerin
hangi amaçla işleneceği,
c) İşlenen
kişisel verilerin kimlere ve hangi amaçla aktarılabileceği,
ç) Kişisel veri
toplamanın yöntemi ve hukuki sebebi,
d) 11 inci maddede
sayılan diğer hakları,
konusunda yazılı
olarak bilgi vermekle yükümlüdür.
Namık Havutça (Balıkesir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının
10uncu maddesi üzerinde söz aldım.
AKP zihniyetinin yapmak istediği, kişisel
verileri korumak falan değildir. Hem kişisel verileri korumak
isteyeceksiniz hem de yasaya ucu açık birçok istisnai hâl
tanıyacaksınız; böyle bir şey olmaz. Onun için, sizin
asıl amacınız insanları fişlemek, tıpkı
geçmişte yaptığınız gibi. Geçmişte insanları
fişlemediniz mi, ayrıştırıp ötekileştirmediniz
mi? Bakın, 2014 yılında fişlediğiniz eğitimciler,
müdürler. Üstelik bunları solcu-sağcı olarak değil kendi
içinde bile fişlediniz. EĞİTİM-İŞin
açıkladığı veriler. İllerde atama için, yükselme için,
müdürlük için size müracaat eden ve puanı yettiği hâlde mülakatta,
sırf siyasi görüşü ya da mensubu olduğu sendika yüzünden hak
ettiği yere gelemeyen eğitimciler. Bunlar solcu, sağcı,
ulusalcı, Alevi diye fişlediğiniz eğitimciler.
Ben öğretmen çocuğuyum. Benim babam solcu
olduğu için yıllarca biz çok çektik ama sizin iktidarınızda
emekli olmak zorunda kaldı solcu olduğu için.
Siz ki seçim bölgemde, size
oy vermediği için, Cumhuriyet Halk Partisinin 1inci
çıktığı Sultandağı ilçesinde devlet hastanesine
uzman doktor göndermiyorsunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Allahtan kork, Allahtan kork!
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Siz
ki Sultandağı Çukurcak köyünde arsenikli suyu içmeye köylüleri mahkûm
ediyorsunuz, oradaki büyükbaş hayvanlar her gün ölüyor ve siz, o insanlar
sırf Cumhuriyet Halk Partisine oy verdiği için ötekileştirdiniz,
oralardan iş müracaatında bulunan insanlara iş vermiyorsunuz.
Sorkun beldemiz vardı -kapattığınız- Sorkundan bir
arkadaşımız il özel idaresine şoförlük için müracaat etti,
Sorkundan geldiği için, Cumhuriyet Halk Partili olduğu için işe
alınmadı. Sizden âlâ ötekileştiren, fişleyen yok bu ülkede.
Saraya muhtarları
toplayıp baskı altına alıyorsunuz, il genel meclisi
üyeleriniz muhtarları baskı altına alıyor. Sorunları
bu şekilde örtbas edip çözeceğinizi düşünüyorsunuz. Daha dün akşam
Afyon Merkeze bağlı Anıtkaya köyündeydim ve orada köylüler içme
suyu sıkıntısından bahsediyorlar. Muhtar anons etmiş
Kanalizasyon suyu içme suyuna karıştı. diye ve köylüler
yaklaşık bir aydır şebeke suyu içemiyorlar.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Doğru söylemiyorsun!
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Kahvede bunu söylüyorlar, muhtar -öyle bir baskı altına
almış ki il genel meclisi başkanınız- Sorun yok,
içiyoruz, içiyoruz. diyor ama orada yanında oturan köylü
arkadaşım Biz şebeke suyu içemiyoruz, kanalizasyon suyu
karıştı. diyor.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Doğru söylemiyorsun!
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Çekin elinizi muhtarların üzerinden, kaldırın şu
baskıyı. Köylü söylüyor zaten, muhtarlarınız istediği
kadar inkâr etsin.
Bayat Derbente gittim geçen
hafta.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Konuya gelir misiniz, konuya!
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Derbent köyünün yolu yapılmamış, bozuk. Abdullah Mahallesinde
dere ıslahı yok, insanlar sel tehdidi altında yaşıyor.
Muhtarınız korku yüzünden Yapılacak, sorun yok, sıkıntı
yok. diyor ama köylü isyan ediyor. Çekin elinizi muhtarların üzerinden,
baskı yapmayın.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Muhtar köylünün muhtarı, bizim değil!
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Dinar Yıprakta yol sorunu var, bizzat gittim. Vatandaşın evine
yürüyerek gittim arabam çıkmadığı için. Bunu söyledim,
ertesi gün ilçe başkanınız ve il genel meclisi üyeniz
muhtarı yanına baskıyla alıp fotoğraf çektirerek Yol
sorunu yok, hizmete boğduk. diye açıklama yapıyor. Bununla
sorunları örtbas edemezsiniz. Siz insanları fişleyerek,
ötekileştirerek, ayrıştırarak iktidarda
kalamazsınız.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Afyondan aldığımız oy belli Burcu Hanım,
Afyondan aldığımız oy belli. Afyon tercihini
yapmış.
BURCU KÖKSAL (Devamla)
Bakın, Güneytepe, Akçaşar, Kayabelen, Alanyurt, bunlar Alevi köyleri,
iyi ezberleyin, bunlar Cumhuriyet Halk Partisinin birinci
çıktığı köyler.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Yanlış söylüyorsun.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Siz
bu köylere hizmeti yeterli vermiyorsunuz cezalandırmak için, siz
ötekileştirdiğiniz için hizmeti yeterli vermiyorsunuz veya az hizmet
veriyorsunuz veya hizmeti geciktiriyorsunuz. Sizden âlâ ötekileştiren yok.
Birisi diyor ki: Ben
diktatör olsam meydanlara çıkamazdınız. Ya, halk korku
yüzünden, can güvenliği yüzünden evlerinden çıkamıyor.
HASAN KARAL (Rize) Vay
anasını ya!
BURCU KÖKSAL (Devamla) Daha
âlâ diktatör mü olur?
HASAN KARAL (Rize) Sensin
o!
BURCU KÖKSAL (Devamla)
Hepinize saygı ve sevgilerimle
(CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
1 Kasımda ne oldu, 1 Kasımda?
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkaya
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Afyonkarahisar Milletvekili olarak Sayın Köksalın
sözlerine cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi,
sataşma değil de yerinizden bir dakika süre vereceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama
Sayın Başkan
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır,
şahsınıza sataşma yok, buyurun, yerinizde bir dakika
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Afyonkarahisar Milletvekiliyim ben Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Özkaya, lütfen ama
Şahsınıza bir sataşma yok ki. Allah
Allah!
Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, o zaman biz de söz
isteyeceğiz. Biz de Türkiye milletvekiliyiz, tüm illeri temsil ediyoruz.
Böyle şey olur mu?
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
18.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekillerimiz; Burcu Hanım geçen hafta Dinarın Yıprak
köyüne gitti ancak yanlış yoldan gitmiş, tarla yollarına
gitmiş, dolayısıyla hem İl Genel Meclisi üyemiz Hüseyin
Demirkan Bey hem de İlçe Başkanımız Burhanettin Bey ve
Yıprak köyü Muhtarı Hüseyin Hediye Bey, Sayın Burcu
Köksalın yanlış yola gittiğini ve dolayısıyla
köyünde bir sıkıntının olmadığını
Bu yıl Yıpraka
yaklaşık 20 bin metrekare parke taşı yapıldı.
Köyümüze okul yapıldı, köyümüze halı saha, spor sahası
yapılıyor bu yıl. Dolayısıyla, Yıprak tarihte
aldığı en büyük hizmeti aldı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Onun dışında, Afyonkarahisarın hiçbir
köyünde su sıkıntısı diye bir konu asla söz konusu
değil, tüm köylerin de kanalizasyonu var. Yani, herhâlde Burcu Hanım
başka köylere, yanlış yere gitmiş. O sebeple, kusura
bakmasın.
Afyonkarahisar Türkiyedeki
il genel meclislerinin de en iyi çalıştığı kurumlardan
biri. Ben dün İl Genel Meclisi Genel Sekreterimiz Recep Beye
uğradım. Bunların hepsi de bizim arkadaşlarımız,
muhtarlar ve eskiden CHPden vardı
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Muhtarlarımız yürekli adamlar, yürekli adamlar
muhtarlarımız! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Bakın, hiçbirisi korkmaz.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Efendim, ne bitmez bir dakikaymış bu ya!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Geçen hafta, yine, kendisi de sosyal demokrat bir muhtar
arkadaşımız Sayın Cumhurbaşkanımızın
daveti üzerine külliyeye gittiğini ve külliyenin de son derece, bu
milletin şan ve şerefine
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamam
Sayın Özkaya.
Sayın Köksal, buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Muhtarlarımıza laf söylemeyin, yürekli adamlar onlar!
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Bravo Osman, bravo(!)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın milletvekilimizin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bak tutanaklarda yazıyor ne olduğu.
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri, Sayın Altayı dinliyorum!
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın milletvekilimizin Afyon Milletvekili olarak,
elbette, milletvekilimizin Afyonda yaşanan sorunlara yönelik refleksine,
eleştirilerine iktidar partisi milletvekili sıfatıyla cevap
vermesini çok normal karşılıyorum, olağan buluyorum.
Olağan olmayan şudur Sayın Milletvekilim ve Sayın
Başkan: Aynı ilin milletvekillerisiniz, yarın bayramda,
acıda, kederde orada olacaksınız. Bir milletvekilinin ilinin başka
bir milletvekilini köylerinin, ilçelerinin yollarını bilmemekle itham
etmesi yakışık almamıştır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu bir açık sataşmadır, çok
açık bir sataşmadır; iki dakika söz istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Köksal, buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim, lütfen şahsileştirmeyelim.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili
Ali Özkayanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özkaya
Dinarlıdır ama Çölovasının yolunu, zannedersem, kendisi
pek uğramadığı için bilemiyor. Yıprakın tek bir
yolu var ve Yıprakın yollarını da ben gayet iyi biliyorum,
Yıpraklı hemşehrilerim de çok iyi biliyorlar. Bizzat
Yıpraka gittim, Yıprakta Veli Beyin evine konuk oldum.
Yaklaşık 2 kilometre yürümek zorunda kaldım çünkü aracım o
yoldan çıkamıyordu ve Veli Bey hasta annesini ölmeden önce
battaniyeyle aşağıya indirmek zorunda
kaldığını anlattı çünkü bırakın aracı,
ambulansın oradan çıkması mümkün değil. Onun için, ben
buradan kendisine şu öneride bulunuyorum: Beraber gidelim Dinarın
bütün köylerine, Afyonun bütün köylerine hangi sıkıntı var,
hangi sorun var
(CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Öyle Hizmete boğduk., Kilitli parke taşı
döşedik, döşüyoruz. demekle olmuyor.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Yanlış mı, yanlış mı;
söylediklerim yanlış mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yalnız, muhtarlarımız yüreklidir, muhtarlarımız
yüreklidir; onu düzelt.
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Yıprakın yollarına birlikte bakalım, Afyonun köylerine
birlikte gidelim; seçim bölgemize birlikte bakalım,
sıkıntıları birlikte tespit edip çözelim. Öyle, TOKİ
konutlarında olduğu gibi Dinarlılar suçlu, TOKİ
haklı. deyip hemşehrilerinizi suçlamaya benzemez Afyon Milletvekili
Burcu Hanımı suçlamak.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yalnız, muhtarlar yüreklidir ama korkak değildir; muhtarlar yürekli!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkaya, bir saniye.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) 69uncu madde gereğince, doğrudan
şahsıma
BAŞKAN Bir saniye.
Bakın, gereği
düşünüldü: Olay mahallinde keşif yapılmasına ve tüm
milletvekillerinin davet edilmesine karar verildi. (Alkışlar)
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Bundan sonraki
önergeye geçiyorum.
Buyurun okuyun efendim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesinin 1inci fıkrasındaki
ilgili kişilere ibaresinin kişisel verileri işlenen gerçek
kişilere ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Mustafa Mit.
Buyurun Sayın Mit. (MHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Muhtarlar korkak değildir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Hayır, baskı altına alıyorsunuz, baskı altına
alıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, bak, korkak dedin, Muhtarlar korkak. dedin, yapma. Siyasetçi
için en büyük hata. Onu muhtarlara dağıtacağız, merak
etmeyin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bakın, ben korkak demedim, Korkutmayın. Dedim; korkak filan
demedim ben, Korkutmayın. dedim, Baskı altına almayın.
dedim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, tutanaklarda yazıyor.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Vekilim, tamam, olgunlaştı konu,
anlaşıldı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Muhtara gidip baskı altına alıp fotoğraf
çektirmeyeceksiniz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sen tutanağı göster, muhtarlara ne dedin?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Muhtara gidip, baskı altına alıp fotoğraf
çektirmeyeceksiniz!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Hiç öyle bir şey yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dinara uğrayacaksınız Ali Bey, Dinarın
sıkıntılarını göreceksiniz.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Dinarda onu da düzelttik
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dinarlıları suçlamayacaksınız!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar)
sizin provokasyonunuzu da giderdik.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Hemşehrilerinizi suçlamayacaksınız! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Köksal, lütfen
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dinarlı hemşehrinize sahip çıkacaksınız!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Merak etme onu da çözdüm, sen burada boş boş
bağırmaya devam et!
BAŞKAN Sayın Mit,
siz kürsüye buyurun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Yalnız, muhtarlara sataşmayacaksınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dinar bize oy veriyor, size oy vermiyor; oy
çıkarttıramadığınız için sinirlenmeyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Sandığa gömer adamı, bir dahaki seçim burada
olamazsınız.
BAŞKAN Sayın
Köksal, lütfen ama hoş olmuyor.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Osmana da bir şey söyle Sayın Başkan.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sen bağırmaya devam et.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Biz gömülmedik, Dinarda en yüksek oyu biz aldırdık Ali Bey aday
olmasına rağmen.
BAŞKAN Sayın
Köksal, bakın, hatibi kürsüye davet ettim, hatibe saygılı olun
lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Muhtarlara laf söylemeyin, muhtarlar adamı
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Muhtarlara laf söylemiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Söyledin, bak, tutanaklarda var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Muhtarları korkutarak baskı altına alamazsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Muhtarlar yüreklidir, yürekli!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Muhtarları korkutarak sorunları örtbas edemezsiniz.
BAŞKAN Sayın
Köksal
Sayın Bak
Sayın Mit, sizin
beş dakikalık sürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA MİT (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun
10uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Dünyada 100den fazla
devlette kişisel verilerin korunması ve kişisel verilerin
işlenmesi yasal olarak uygulanmaktadır. 12 Eylül 2010 tarihinde
yapılan referandumla Anayasanın 20nci maddesinin üçüncü
fıkrasında kişisel verilerin korunması temel insan
hakları olarak kabul edilmiş, anayasal koruma altına
alınmıştır. Modern devlet anlamında bir gösterge
olması sebebiyle kişisel verilerin korunmasını önemsiyoruz.
Avrupa Birliğinin 95/46/EC sayılı Kişisel Verilerin
İşlenmesi Sırasında Gerçek Kişilerin Korunması ve
Serbest Veri Trafiği Direktifi esas alınarak düzenlendiği
düşünülen maddeyle veri sorumlusunun ilgili kişiyi hangi konularda
bilgilendireceği, 11inci maddeyle ilgili kişinin
haklarının da bu bilgilendirme kapsamında olduğu
düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
getirilen tasarıda, veri sorumlusu, kişisel verileri işleme
amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt
sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek ve tüzel
kişi olarak tanımlanmıştır. Kanun
tasarısıyla getirilmeye çalışılan kişisel
verilerin korunmasındaki kritik noktalardan biri de veri sorumlusudur. Kişisel
verilere vâkıf olan gerçek ve tüzel kişiler ile bunların
yetkilendireceği kişilerin tayin ve tespiti, hiyerarşik düzeyde
detaylı tanımlanması gerekmektedir. Bu, mutlaka ayrı bir
maddeyle düzenlenmelidir. Veri sorumlusunun ve yetkilendireceği
kişinin kişisel özellikleri, bu görev ve sorumlulukla uygun
olmalıdır. Veri sorumlusunun, görev ve sorumluluklarının
gerektirdiği sır saklama ehliyetine haiz olması gereğinden
hareketle, bu görevlerin meri mevzuattaki sır saklama hükümleriyle
ilişkilendirilerek mutlaka tanımlanması gerekmektedir.
Kişisel verilerin elde edilmesi ve kullanılması çok çeşitli
kurum ve kuruluşları alakadar etmesi sebebiyle, bu kurum ve
kuruluşların kendi disiplinleri ve hiyerarşik
yapılanmaları göz önüne alındığında, her yapılanmanın
hukuki statüsü kategorik olarak tasnif edilmelidir çünkü çeşitli hukuki
yapılanmalar 3üncü maddedeki genel tanımlamayı yorumlamada
farklılığa düşebilecektir.
Değerli milletvekilleri,
kişisel verilerin elde edilmesinde, veri sorumlusu veya temsilcisinin
ilgili kişilere bilgi vermesinin mutlaka belgelendirilmesi gerekmektedir.
Belgelendirme zarureti mutlaka yasada yer almalıdır. Bürokratik bir
işlemi gerektirse de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
hak ve hukuku her şeyin üstündedir. Bu külfete katlanmak kamu düzeni
kavramı içerisinde değerlendirilmelidir. Vatandaşın emanete
teslim ettiği kişisel verilerinin hangi amaç ve hangi süreçlerle
alakalı olduğunun tam anlaşılması, veri sorumlusuna
yönelecek isnat ve iftiralara karşı bir güvenlik
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, tasarının
10uncu maddesinin (c) bendinde, elde edilen verilerin kimlere, hangi amaçlarla
aktarılabileceği hususunda ilgili kişinin bilgilendirilmesi
amaçlanmaktadır. Getirilen tasarıda rıza kavramı Türkiye
gerçeklerine uygun olarak aydınlatılmış rıza olarak
değiştirilmelidir. Burada ilgili kişinin sosyal, kültürel ve
eğitim seviyesinin verilen bilgileri anlayabilecek seviyede olduğunun
araştırılması, eksiklik hâlinde uygun vasıtalarla
kişinin aydınlatılmasının belgeye dayalı olarak
muhafaza edilmesi bir madde içerisinde veya ayrı bir madde olarak
düzenlenmesi gerekmektedir. Keza, tasarının temel kavramı olan
meşru menfaatin de bütün açıklığıyla hukuki mesnet ve
doğuracağı hukuki sorumluluklarıyla birlikte ilgili
kişiye anlatılması, kişinin bunu
anladığından da emin olunması gerekmektedir. Bire bir
muhatap olduğumuz veri sorumlusuyla yapılacak mülakatı muhakeme
etme imkânıyla oluşan emniyet hissinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MİT (Devamla) -
tarafımızdan da kabul edilen meşru menfaat ve
aydınlatılmış rızanın sonucu olduğu
açıktır. Bu iki kavram esasında tasarının da temelini
teşkil etmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Mit.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler önergeyi
Kabul
etmeyenler
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben saydım Başkan, 126 kişi var vallahi
billahi.
BAŞKAN Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
11nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"d) Kendi
rızası dışında kişisel verilerin eksik veya
yanlış işlenmiş olması halinde bunların
düzeltilmesini isteme."
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar
Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinin (g) fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Bedia Özgökçe Ertan Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Osman Baydemir Ayhan Bilgen Mahmut
Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Kars Bitlis
Erol Dora
Mardin
g) Otomatik araçlarla
gerçekleştirilen ve ilgili kişinin rızasının, kanunun
veya bir sözleşmenin meşrulaştırmadığı,
olumsuz neticelerin doğmasına sebebiyet veren kişisel veri işlenmelerine
itiraz etme,
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna aşağıdaki (h) bendinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Arzu
Erdem Kamil
Aydın
Ankara
İstanbul
Erzurum
İsmail
Ok
Balıkesir
"(h) Başvurulacak
ve izlenecek hukuki yolları öğrenme
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Erkan Haberal.
Buyurun Sayın Haberal.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 11inci maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanın bu yasa tasarısıyla ilgili
konuşmasını büyük bir ciddiyet ve dikkatle dinledim. Sayın
Bakan o kadar güzel bir tablo resmetti ki muhalefet olarak bizlerde doğal
olarak soru işaretleriyle bir şüphe oluşmasına sebebiyet
verdi. Anadoluda bir laf var, aslında bu bir fıkra: Fare
bakmış, delik açık, peynir büyük ama kedi yok. Sayın Bakan
burada o kadar güzel tarif etti, o kadar güzel anlattı ki ama Sayın
Bakana dönüp sormak isterim:
Sayın Bakanım, kedi
yok, bir yerde bir sıkıntı var.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Bakan konuşmasında Bu bir fişleme yasası
değildir, vatandaşın kişisel ve özel verilerinin
korunması yasasıdır. dedi.
Ben de buradan sormak
istiyorum: Bireyi koruyamayan veriyi nasıl koruyacak? Kişisel
verileri korumak ve özel nitelikli kişisel verileri korumak diye tasnif
edilen maddeler içerisinde Anayasaya, insan haklarına ve
insanlığa aykırılık teşkil eden ifadeler
vardır. Kişilerin ırkından kime ne? Kişilerin etnik
kökenleri kimi ilgilendirir? Kişilerin siyasi düşüncesi kimin için
değerlidir? Kişilerin dinî inancı, mezhebi kimlerin
sorumluluğundadır? Kılık kıyafet kimler için önem arz
eder? Hele bir madde var; kişilerin cinsel hayatı diye yazılan
bir madde, bunun için soracak soru bile bulamadım.
Devlet ciddiyet ister,
gayriciddi teşebbüslerle devlet yönetmeye kalkışanlar bozuk
düzenin bir parçası olurlar. Bunu ifade etmemdeki gaye, bugüne kadar
devletin sevk ve idaresinde gayriciddi işlemler bulunduğu ve
kişisel veriler ortalığa saçıldığı içindir.
Saçıldı mı? Saçıldı. Buyurun: Anonymous. Ne oldu?
Devletin içine giren unsurlar, kurumlar, kuruluşlar devletin içinde
bireylere ait özel bilgileri verdiler, kendi kurumlarına verdiler, kendi
adamlarına verdiler. Devlete güven tesis etmesi gereken kimdi? Hükûmetti.
Biz bunun sorusunu kime soracağız? Devlete soracağız. Bunu
ifade etmem özellikle devlet mekanizmasının bir parçası olan
insanların devletin sırlarını ortaya saçtıkları
içindir, yarın aynı şey başımıza tekrar gelmesin
diyedir.
Sayın milletvekilleri,
aynı zaman süreci içinde farklı isimlerle radikal sol, radikal
sağ, radikal dinci örgüt üyesi olmak gibi akla mantığa
sığmayan bir sürü suçlamalarla dinlenmiş, artı özel
hayatı, kişisel verileri gazetelere manşet olmuş bir
insanım; bütün bu şeyleri, olayları yaşamış birey
olarak devletin, güven sağlaması gerekir diyorum; insanın,
bireyin devlete güveninin sağlanması gerekir diyorum. Bu güveni tesis
etmek ise Hükûmetin ve devleti yönetenlerin mükellefiyetindedir diyorum.
Bütün bu konulara ilaveten
devlet nizam ister diyorum, devlet süreklilik ister diyorum, koltuğa
oturan yöneticilerin ve siyasetçilerin keyfiyetleriyle devlet idare etmeye
kalkışmak paralelleri, simetrileri, teğetleri, kesişenleri,
çakışanları ve daha nicelerini doğurur diyorum.
Yasada kişisel veri işlenmişse
buna ilişkin bilgi talep etmek, işlenme amacını
öğrenmek, amacına uygun olup olmadığını
öğrenmek kişilere bırakılmış.
Bu yüce Meclis kürsüsünden
sormak isterim ki: Biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesiyken
sorduğumuz hangi soruya cevap alabiliyoruz? Sayın bakanlar
sorduğumuz yazılı sorulara bile cevap vermeye tenezzül etmezken
biz normal vatandaşın böyle bir kurulun kuruluşundan sonra
sorduğu sorulara cevap alacağını buradan hesaplıyoruz.
Mümkün değil. Önceki yıllarda çıkan Bilgi Edinme Yasasından
vatandaşlar ne kadar işlevli faydalanabildi, hangi
vatandaşımız yararlandırılabildi, devlet yöneticileri
bu kurumlar ve bu yasa çerçevesinde hangi sorulara cevap verdiler diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var.
Şimdi yoklama için yeter
sayıyı arayacağım: Sayın Altay, Sayın Yüksel,
Sayın Havutça, Sayın Gürer, Sayın Tümer, Sayın Emre,
Sayın Emir, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Arslan, Sayın
Gökdağ, Sayın Şeker, Sayın Sarıbal, Sayın Kara,
Sayın Demir, Sayın Topal, Sayın Akar, Sayın Köksal,
Sayın Tanal, Sayın Erdem, Sayın Şimşek.
20 kişi bulundu.
Şimdi yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 11inci maddesinin (g)
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Diyarbakır) ve arkadaşları
g)
Otomatik araçlarla gerçekleştirilen ve ilgili kişinin
rızasının, kanunun veya bir sözleşmenin
meşrulaştırmadığı, olumsuz neticelerin
doğmasına sebebiyet veren kişisel veri işlenmelerine itiraz
etme,
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; galiba bu tasarı
içerisindeki en iyi, nispeten en iyi maddelerden biri bu 11inci madde çünkü
kurulun yetkilerinden çok kişinin haklarıyla ilgili düzenlemeler var
ama maddenin geneliyle ilgili aslında kendi kişisel
yorumlarımı paylaşmaktan ziyade size başka bir şeyi
hatırlatmak istiyorum sadece.
Bundan iki yıl önce,
2013ün 11inci ayında, Cumhurbaşkanına bağlı Devlet
Denetleme Kurulu Türkiyedeki 2 bakanlık, 2 genel müdürlük ve 2
farklı kurumda kişisel verilerin ne kadar korunup
korunmadığına dair bir araştırma
yaptırmış. 800 sayfalık bir araştırma
İnternete yazarsanız Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının
sitesinde de var ama Googledan de bulabilirsiniz kişisel verilerle
ilgili- 50 sayfası açık, diğer 750 sayfa gizli ama sonuç bölümü
açık.
Şimdi, burada, birkaç
dakika içerisinde bütününü sizinle paylaşmama imkân yok ama çok vahim
iddialar var, kamu görevlilerinin kişisel verileri on-line, off-line
paylaştıklarına dair. Yine, kurumların kişisel
verileri korumaya dair bir stratejisinin olmadığına, verileri
korumaya dair bir yazılı politika belgesinin
bulunmadığına dair çok ciddi tespitler var. Eğer, zahmet
edip yani bu maddeler bitmeden bu 50 sayfaya bir göz atarsanız
Eğer
devlette devamlılık esassa yani bir önceki Cumhurbaşkanı
döneminde Devlet Denetleme Kuruluna hazırlattırılan bu rapor
ciddiyse -içinde Adalet Bakanlığı var, Sağlık Bakanlığı
var, işte Gelirler Genel Müdürlüğü var, SGK var- farklı
kurumlardaki kişisel verilerle ilgili uygulamalar, vahim durum
değerlendirilmiş; yaklaşık 40 civarında da
-yanlış hatırlamıyorsam 37- öneride bulunuluyor, tavsiye ve
öneride bulunuluyor. Ve sonunda da şöyle bir cümle var raporun, diyor ki:
İncelenen kurumların büyük kısmında aslında verilerin
korunmasıyla ilgili hiçbir sistematik yok, bazılarında son
derece sınırlı, dar kapsamlı ve yeterince düzenli
değil. Pratik bu, gerçek bu yani Türkiyedeki kurumların fotoğrafı
böyle çekilmiş ve biz bu fotoğrafa rağmen, bu gerçekliğe
rağmen bugün burada bir düzenleme yapıyoruz sırf Avrupa
Birliğiyle ilgili süreci kurtaralım diye. Kurtarmaya yeter mi yetmez
mi ayrı bir şey ama raporun sonunda çok net bir uyarı var,
deniyor ki: Bu eksiklikleri giderme konusunda kurumlar çok ciddi, acil
düzenlemeler yapmalı. Şimdi, bu iki yıl boyunca Türkiyedeki
bürokraside gerçekten bu anlamda ciddi yapısal bir değişim
yaşandı mı, bir düzenleme yapıldı mı? Takdiri
size bırakıyorum.
Ama dünya bugün Türkiyeyle
ilgili başka iki şeyi konuşuyor. Biz kendi gündemimizde
boğulup Türkiyenin dünyada nasıl algılandığına
dair gündemden koparak sadece kendimizi kandırmış oluruz.
İki gündemden biri Brükseldeki patlama. Birkaç saat önce ben Brükseldeki
arkadaşlarımla görüştüm, çoğunluğu Türklerin -hatta
Emirdağlıların diyelim daha doğru bir ifadeyle-
yaşadıkları mahallelerde IŞİDlilere ait semboller,
patlayıcılar, bombalar, kimyasal silahların bulunduğuna
dair iddialar var. Türkiyeyle ilgili bunlar yazılıp
tartışılacak önümüzdeki günlerde ama başka bir gündem daha
var Reza Zarrabla ilgili. Aslında bu Meclis görevini daha ciddi
yapmış olsaydı en azından o gündemden korunabilirdi yani
Belçikadaki, Brükseldeki gündem çok hoşumuza gitmedi ama bundan
korunabilirdi. Biliyorsunuz, burada 4 bakanın
dokunulmazlığı konuşulduğunda Meclis oy
çokluğuyla bunu reddetti ama galiba Miamiye düşen uçağın
karakutusu başkasının eline geçti. Hepimiz biliyoruz ki
Amerikada yargılamada suçu kabul ve itiraf, cezanın düşürülmesiyle
ilgili çok ciddi, önemli bir ölçüdür. Dolayısıyla, önümüzdeki
günlerde Türkiyeyle ilgili, Türkiyedeki gümrüklerle ilgili, Halk
Bankasıyla ilgili çok ciddi şeyler ne yazık ki eğer orada
konuşulur ve bütün dünya kamuoyuna taşınırsa galiba, bunda,
bu konuyu ciddiyetle ele almayan, dokunulmazlığı boyutuyla ele
almayan bu Meclisin ciddi bir sorumluluğu, payı olacak.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
d) Kendi rızası
dışında kişisel verilerin eksik veya yanlış
işlenmiş olması halinde bunların düzeltilmesini isteme.
Namık Havutça (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça.
Buyurun Sayın Havutça.
(CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısıyla esasında
kişiyi koruyamayan bir devlet, kişisel verileri korumaya çalışıyor.
Bakın -değerli grup
başkan vekilimiz az önce konuşmasında ifade ettiler- Türkiye'nin
gündeminde bugün Ankara Kızılaya çıkamayan insanlar, orada
saldırıya uğrayan, hayatını kaybeden öğrenciler
ve şu anda Taksimde, Kızılayda, İstanbulun merkezinde
patlayan bombalar ve Türkiye'de şu anda 3 milyona yakın mülteci ve
bunlarla ilgili kamuoyumuzda var olan endişe
Bulunduğumuz bölgede
-Balıkesire ben de gidiyorum- orada insanlar ekonomik
sıkıntılarından ve doğu ve güneydoğuda görev
yapan asker çocuklarının, polis evlatlarının,
yaşamlarından endişe ediyorlar ve bize diyorlar ki: Ne zaman
bunları siz gündeme getireceksiniz, ne zaman bunları
konuşacaksınız? Daha kaç evladımızı mezara
koyacağız? Bakın, son bir hafta içerisinde 3 şehidimizi
biz Balıkesirde toprağa verdik ve insanlarımız artık
şu noktaya geldi: Siz bizim evlatlarımızın
yaşamını konuşmayacaksanız, bu sorunu
konuşmayacaksanız o Mecliste niye varsınız?
Değerli Bakan,
bakın, adaletin yığınla sorunu var, bunların hepsini
konuşabiliriz. Keşke anayasa yapma konusundaki
ısrarınızı,
terörle mücadele konusunda bir komisyon kurarak, artık, Türkiyenin önemli
sorunu olan, insanlarımızın yaşamına mal olan bu
sorunu da burada konuşuyor olabilsek ama maalesef yapamıyoruz.
Şu anda konuştuğumuz, kişinin kendisini koruyamıyoruz,
kişinin yaşamını koruyamıyoruz ama kişisel
verileri korumaya çalışıyoruz. Onu da nasıl
koruyacağız? Bakın, geçenlerde 65 milyon Türk lirasına
Sosyal Güvenlik Kurumunun bütün kişisel verileri sattığı
ortaya çıktı. Bunu SGK yalanlamadı. Yine Emniyet Genel
Müdürlüğünün verilerini bir hacker grubu ele geçirdi ve İnternet
sayfalarında verileri açtı. Bununla da ilgili Emniyet Genel
Müdürlüğü herhangi bir yalanlamada bulunmadı. Yani Türkiyede bugün
kişisel veriler zaten çarşaf çarşaf sergileniyor. Avrupa
Birliğinin hiçbir ülkesinde kişinin mezhebi ve kişisel
yaşamı bir veri konusu değildir. Sayın Bakan, bizde neden
böyle bir şey söz konusu? Kişinin mezhebinden kime ne? Bu neden bizim
yasamızda gündeme geliyor? Bakın, burada her
çıkardığınız yasa, Anayasaya aykırılık
yönünden Anayasa Mahkemesine gitti ve Anayasa Mahkemesi, hatırlayın,
geçen dönem çıkardığınız, kamu görevlileriyle ilgili
verilen idare mahkemesi kararlarını Hükûmetin bir yıl
uygulamamasıyla ilgili bir düzenleme getirildi ve birçok kamu görevlisi
mağdur oldu; öğretmenler, emniyet müdürleri. O yasayı Anayasa
Mahkemesi iptal etti ve şu anda idare mahkemeleri onların lehine
karar veriyor ve Emniyet Genel Müdürlüğü, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna talimat yazıyor. Bu, bu, bu hâkimler bu yasalarla ilgili, bu
durumlarla ilgili iptal kararı vermesin. diye talimat yazıyor.
Sayın Bakan, adaletin, hukukun üstünlüğü olan bir ülkede Emniyet
Genel Müdürlüğü HSYKya talimat yazar mı, hâkimlerini şikâyet
eder mi?
O bakımdan, birçok yönüyle
Anayasaya aykırı olan bu yasanın, biz yine, eğer burada
ısrar edilirse ve gereken yasal düzenleme geriye çekilip bir kez daha
komisyonlarda görüşülmezse aynı sonuç yine gerçekleşecek.
İşte, birçok
yönden, bugün kamuoyunda fişleme yasası olarak bilinen bu yasa,
tarafımızdan, yine Anayasa Mahkemesine gidecek, Anayasaya
aykırılıktan iptal edilecek ve bir kez daha buraya dönecek. Biz
bir kez daha haklı çıkmak istemiyoruz.
Gelin, gerçekten, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine, Anayasanın ruhuna uygun bir
yasal düzenlemeyi buraya getirelim, aksi hâlde bu kadar emek, bu saate kadar
verilen emek yeniden boşa gidecek.
Biz istiyoruz ki, artık,
Türkiyede toplumun bizden beklediği uzlaşma kültürünü uygarca
tartışarak ve Avrupa normlarında, evrensel ölçütlere uygun bir
kişisel verileri düzenleme yasası getirelim.
Umarım ki
uyarılarımızı dikkate alırsınız, yoksa
önümüzdeki dönemde Anayasa Mahkemesi kararını bir kez daha önünüze
koyacağız diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 12nci maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna "Tedbirlere ilişkin uygulama
esasları Kurul tarafından belirlenir." ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Nuri
Okutan İsmail Faruk
Aksu
Mersin Isparta
İstanbul
Erhan Haberal Kamil
Aydın İsmail
Ok
Ankara Erzurum
Balıkesir
Arzu Erdem Ahmet
Selim Yurdakul
İstanbul Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin (5)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(5) İşlenen
kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları
tarafından elde edilmesi halinde, veri sorumlusu bu durumu en kısa
sürede ilgilisine ve Kurula bildirir. Kurul gerekmesi halinde bu durumu, ilgili
kişinin açık rızası ile kendi internet sitesinde ya da
uygun göreceği başka bir yöntemle ilan edebilir.
Namık Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla
Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel
Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul
Kocaeli
Gülay Yedekci Mehmet
Gökdağ
İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 12nci maddesinin (2)nci ve (5)inci
fıkraların aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Osman Baydemir Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Şanlıurfa Van
Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Celadet Gaydalı Meral Danış Beştaş
İstanbul Bitlis Adana
Erol Dora Filiz Kerestecioğlu Demir
Mardin İstanbul
(2) Veri sorumlusu,
kişisel verilerin kendi adına başka bir gerçek veya tüzel
kişi tarafından işlenmesi halinde, birinci fıkrada
belirtilen tedbirlerin alınması hususunda bu kişilerle birlikte
müştereken sorumludur. Ancak bu durumda veri sorumlusu zararın
doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ya da
olayla zarar arasındaki illiyet bağının mücbir sebep, zarar
görenin veya 3. kişinin tam kusuru ile kesildiğini kanıtlamak
suretiyle sorumluluktan kurtulabilir.
(5) İşlenen
kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları
tarafından elde edilmesi halinde, veri sorumlusu bu durumu 24 saatte
ilgilisine ve Kurula bildirir. Kurul, gerekmesi halinde bu durumu, kendi
internet sitesinde ya da uygun göreceği başka bir yöntemle ilan
edebilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 12nci
maddesiyle ilgili söz aldım.
Geçen hafta boyunca
avukatlık yaptığım dönemde gitmediğim kadar
adliyelerde bulundum, hatta sabahladığım geceler oldu. Bunu
neden anlatıyorum? Çünkü gerçekten az önce bir konuşmacının
söylediği gibi Biz kendi insanımızın
yaşamını koruyamadığımız durumda verilerimizi,
kişisel verilerimizi nasıl koruyacağız? diye aynı
şekilde ben de sormak istiyorum.
Önce, barış isteyen
akademisyenlerden 3ü tutuklandı. 1i çok yakın
arkadaşımdır, Esra Mungan ve şu anda kendisi tecritte.
Tanımadığınız insanlar için, gerçekten
bilmediğiniz ve o medya içerisinde, karanlık medya içerisinde
ötekileştirilen insanlar için belli yargılara sahip oluyorsunuz.
Gerçekten yakından tanımanızı isterdim. Diğer 2sini
ben adliyede tanıdım ve sonuçta, bu insanlar kâğıtla
uğraşan insanlardı, şiddetle değil ya da başka
bir şeyle değil.
Sonra, onları
desteklemek için adliyeye giren ve yirmi beş yıldır Türkiyede
yaşayan, yine çok yakın arkadaşım, bir İngiliz, Chris;
o, çantasında HDPnin Nevroz davetiyesi olduğu için gözaltına
alındı. 63 yaşında bir adam, bir gece güvenlikte tutuldu
Emniyet Genel Müdürlüğünde ve ondan sonra önündeki süreci gerçekten
yabancılar şubede
Beklenmeyecek bir yer olduğu için orası,
yurt dışına çıkmak zorunda kaldı ve karısı,
çocuğu aynı şekilde telef olarak, hakikaten bu insanlara ciddi mağduriyet
yaşatılarak. Şimdi döndü neyse ki Türkiyeye fakat sonuçta art
arda yaşanan bir şeydi bu.
Aynı gün, Chris ve
diğer akademisyenler için adliyede beraber beklediğim avukat
arkadaşlarım, meslektaşlarım ve üstelik de onlarla o gece
gerçekten, hani, Bir şey olur mu, karısı, çocuğu
şimdi tedirgin, adam gözaltında. diye konuştuğum insanlar
gece yarısı, sabaha karşı evlerine gidilerek gözaltına
alındılar ve sabahın altısına kadar adliyede o
meslektaşlarımız için bekledik. Diğer arkadaşlarım
öğlene kadar beklediler ve neyse ki avukat arkadaşlarımız
ve tutuklu yakınları, Tutuklu Aileleri Derneğinden insanlar
tutuklanmadılar ve serbest kaldılar. Fakat bugün itiraz edildi ve
bazıları için tutuklama istendi. Her gün adliyeye gidip gelen, her
gün hâkimlerin, savcıların karşısında olan
insanları tutuklama için bir gerekçe var mıdır Sayın Bakan?
Siz de hukukçusunuz ve tutuklama bir tedbirse, bu insanlar kendileri adliyelere
çantalarını aratarak giriyorlarsa, kendileri hâkimlerin,
savcıların önündeyse bu verilen kararlar hukuk mudur, hak
mıdır yoksa siyasi hukuk mudur? Bunlar yaşandı.
Ben kendimle ilgili bir
şeyden daha söz etmek istiyorum. Ben buraya çıkarken Demir
soyadımı kullanmak istemiyorum ve bu ülkede aslında
kadınların hakkı bu. Ben hayatım boyunca kendi
kimliğim olan Kerestecioğlu soyadını kullandım ve
şimdi bununla ilgili dava açmak zorunda kaldım evli olduğum
için. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararı var, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararı var ama kadınlar neye mecbur
bırakılıyorlar? Bu kararlara rağmen, tek başına,
kendi soyadını kullanabilmek için tek tek dava açmamız gerekiyor.
Ben bugün dava açsam yarın hemen, tek başına kendi
soyadımı kullanabilirim ama milletvekilliği, vekillik böyle bir
şey değil bence. Burada milletvekilleri, herkes için bu sorunu çözmek
üzere varız. Yani dolayısıyla, ben, herkes için bu sorunu çözebilmek
için dava açmak zorunda kaldım, hem idari dava hem de bir başka dava
daha açmak zorundayım ve bunun arkasından tazminat davası da
açacağım bu davaları kazandıktan sonra. Şimdi, bütün
bunlara ne gerek var? Gerçekten, bizim çözüm için burada bulunduğumuzu
unutmamamız gerekiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, bu talebi
karşılayacağım.
Sayın Altay, Sayın
Yüksel, Sayın Havutça, Sayın Gürer, Sayın Tümer, Sayın
Emir, Sayın Gökdağ, Sayın Yalım, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Bektaş, Sayın Arslan, Sayın
Sarıbal, Sayın Tanal, Sayın Demir, Sayın Köksal, Sayın
Erdem, Sayın Şeker, Sayın Akar, Sayın Emre
Bir eksiğimiz var.
Yoklama yeter
sayısı isteyecek çoğunluğumuz olmadığından
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Efendim, Sayın Demir var, Sayın Demiri
saymadınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aynı anda olmadı Sayın Başkan, geçti.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) 20 efendim, Sayın Demiri saymadınız.
BAŞKAN Sayın
Göker burada mı?
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Burada.
BAŞKAN - Peki efendim,
tamam.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 12nci maddesinin (5)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(5) İşlenen
kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları
tarafından elde edilmesi halinde, veri sorumlusu bu durumu en kısa
sürede ilgilisine ve Kurula bildirir. Kurul gerekmesi halinde bu durumu, ilgili
kişinin açık rızası ile kendi internet sitesinde ya da
uygun göreceği başka bir yöntemle ilan edebilir.
Mehmet
Gökdağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ.
Buyurun Sayın
Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Az önce sayarken sizi
atlamışız herhâlde.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi burada, hep birlikte
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısını
konuşuyoruz, öneriler getiriyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
değişiklik önerileri veriyoruz. Bu kanun kişisel verileri
koruma kanunu değil, bir fişleme kanunu, vazgeçin bundan. diyoruz,
dinlemiyorsunuz, bildiğinizi yapıyorsunuz. Biz uyarıyoruz, kendi
bildiğinizi yapıyorsunuz -her zaman olduğu gibi- sonra da Bizi
kandırdılar, yanlış yaptık, bizi
yanılttılar. diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisinin bütün önerilerine lütfen kulak verin çünkü Cumhuriyet Halk Partisi
halkın yararına olmayan hiçbir şey söylemez, hiçbir öneride
bulunmaz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesleri) Gerçekten, sonra Ya, bizi
kandırdılar. demeyin. Ya, bu kadar kandırılmaya
müsaitseniz o zaman kulak verin; kulak verin, kandırılmayın
arkadaşlar.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, doğru söylüyor.
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) Onu gidin, millete anlatın.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
Bakın, bizim sesimize kulak verdiniz, emeklimizin
aylığına 100 lira zam yaptınız, kötü mü oldu?
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Size mi kulak vereceğiz?
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
Bizim sesimize kulak verdiniz, asgari ücreti biraz yükselttiniz, kötü mü
oldu?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Siz söyleyince inanmadılar, biz söyleyince inandılar.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
Bizim sesimize kulak verdiniz, emekliden kesilen payı
kaldırdınız, kötü mü oldu? Kötü olmadı. Zaten
yaptığınız iyi şeyler varsa, bizim sesimize kulak
verdiğiniz şeyler.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Millet niye kulak vermiyor size?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ama, millet sesinize kulak vermiyor.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, bu kanun için 1995
kriterlerini veri gösteriyorsunuz. 2015 kriterleri var. diyoruz, bekleyin,
bekleyin çünkü bir müddet sonra bu yasayı değiştirmek zorunda
kalacaksınız. Anlatıyoruz size ama her nedense bunu böyle
alelacele geçirmek gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Bakın, 2015 verisinde ne diyor, çok önemli? Kişisel veri değil
mi? Benim kişisel verimi koruma kanunu değil mi bu? Benim rızam
çok önemli olmalı, değil mi? Benim rızama rağmen benim lehime
nasıl bir şey yaparsınız? Kim yapabilir? Bu
rızayı, bakın, 2015 kriteri nasıl tanımlıyor?
Diyor ki, saymış rızanın önemini ama bakın,
şurada şöyle bir şey diyor, o kadar önemsiyor: Veri sahibi ile
kontrolör arasında yani veri sorumlusu arasında önemli bir
dengesizlik bulunması hâlinde verdiği rıza bile yasal dayanak
oluşturmaz. Bu kadar önemli, bu kadar önemsiyor ama siz bunu görmezden
geliyorsunuz. Arkadaşlar, yapmayın. Gerçekten, bu yasa öyle bir
siyasi iradeye teslim edilecek yasa değil, yarın hepiniz pişman
olursunuz, ah, vah edersiniz, Ya, bizi kandırmışlar, biz
burayı görmedik, biz burada aymadık. dersiniz ama iş işten
geçer.
Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi, kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya
anonim hâle getirilmesini düzenleyen 7nci madde var. 7nci maddede ne diyor,
biliyor musunuz? Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim
hâle getirilmesine ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler
saklıdır. Sonra ne diyor? Kişisel verilerin silinmesine, yok
edilmesine veya anonim hâle getirilmesine ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.
Şimdi, kişisel
verileri işleme konusunda ayrıntılı bir şekilde
düzenliyorsunuz. Kişisel verilerin
paylaştırılmasını da ayrıntılı bir
şekilde düzenliyorsunuz. Kişisel verilerin istisnalarını da
ayrıntılı bir şekilde düzenliyorsunuz ama silinmesini, yok
edilmesini, ortadan kaldırılmasını yönetmeliklere
bırakıyorsunuz. Bu ne anlama geliyor, biliyor musunuz? Bu şu
anlama geliyor: Bu kanun, kişisel verileri korumaktan daha çok,
kişisel verilerin işlenmesi veya herhangi bir nedenle, gerek para
karşılığı gerek başka bir amaçla
paylaşılmasına ve aktarılmasına ilişkin bir kanun
düzenlemesi arkadaşlar. Silinmesine ilişkin her şeyi, yasal
düzenlemeyi yönetmeliğe bırakıyorsunuz, diğer kanun hükümlerine
bırakıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bu hâliyle bu yasa tasarısı kişisel verileri koruma anlamı
taşımıyor; kişisel verileri korumamaya, bugün suç
sayılan hâllere, bakın, bugün suç sayılan hâllere yasal dayanak
getiren bir yasa özelliğini taşıyor, fişlemenin yasal
zemini hazırlanıyor.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 12nci maddesinin (1)inci
fıkrasının sonuna "Tedbirlere ilişkin uygulama
esasları Kurul tarafından belirlenir." ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Selim Yurdakul (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun, kişisel verilerin
yayılmasını engellemek için çeşitli önlemlerden ve
denetimden bahsediyor. Gerçekten de kişisel verilerin korunması ve
erişiminin kısıtlanması çok önemlidir ancak AKP Hükûmetinin
bu konuda oldukça sabıkalı bir yönetim olduğu hepimizin malumu.
Özellikle, vatandaşlarımızın sağlık verilerinin
çok sıkı tedbirler alınarak korunması gerekmektedir.
Kişisel veriler ve kişisel güvenlik temel bir insan
hakkıdır. Bu verilerin kötü niyetli insanların eline geçmesi
hâlinde telafisi mümkün olmayan yaşamsal problemlere sebebiyet verebilir.
Yasaya baktığımızda,
kişisel verilerin korunmasından ziyade dağıtımı
ve erişimi üzerinde durulduğu açıktır. Kanuna göre, bir
kişinin açık rızası olmasa bile siyasi düşünce, inanç,
mezhep, kılık kıyafet, dernek üyeliği,
sağlığı, biyometrik ve genetik verilerinin, sağlık
hizmetlerinin yönetimi ve finansmanı amacıyla
kullanılabileceği açıkça görülmektedir. Yasaya göre, kurulacak
olan kurula atama yapacak olan da Bakanlar Kurulu ve
Cumhurbaşkanıdır.
Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükûmetlerinin Bakanlar Kurulu
üyeleri, tanıdığımız ve
davranışlarını izlediğimiz ve gördüğümüz
kadarıyla sık sık fikir değiştiren ve günübirlik
politik söylemleri sırasında bir gün beyaz dediklerine ertesi gün
siyah diyebilecek kadar farklı davranış gösteren
kişilerdir. Hâl böyle olunca, bu millet size nasıl güvensin? Türk
milletinin verilerini korumak istediğinizi nereden bilelim? Sizler,
bildiklerimiz kadar yıllarca düşünsek aklımıza gelmeyecek
şeyleri dahi özelleştirmekte, satmakta meşhur ve mahir bir
yönetim olarak anılmayı hak etmiş bir partisiniz. Örneğin,
genel sağlık sigortası verilerini satmadınız mı?
Ülkemizi,
stratejiniz olmaksızın, taktik nedir bilmeksizin yönetiyorsunuz.
Akıntıdaki bir yapraktan hiçbir farkınız yok. Hükûmet bu
durumda derhâl ipleri eline almalı, uluslararası odaklar
tarafından yönetilen vahşi kuklalar ile arasına kalın bir
çizgi çekmeli. Gün, teröristler ve onların zehirli sözcülerine hak
ettikleri cevap verme günüdür; gün, Türk milletinden aldığı güç
ile ülkemizin birlik ve beraberliğine kastı olanları defetme
günüdür; gün, yeryüzünün en onurlu askerî gücü olan Türk Silahlı
Kuvvetlerine ve cesur emniyet güçlerine güvenme ve kahraman Türk
evlatlarının yanında olma günüdür. Dünyanın terörle
mücadelede en yetkin, en deneyimli güvenlik güçlerine sahibiz. Bugün de terörle
mücadelede en sert tedbirleri almak suretiyle milletimizin hayatına
kastedenlerle anladıkları dilden mücadele etmek zorundayız. Biz
Türk milletinin ve devletinin menfaatlerinin kollanması hususunda her
zamanki olduğumuz çizgideyiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yalpalamadan, kirli suç örgütleriyle olduğu gibi, bu kirli suç örgütlerine
kapı aralayanlarla da hep uzak kaldık, hep uzak duracağız.
Türke kefen biçenlerin bu cüreti kendi başlarına göstermediklerini
çok iyi biliyoruz.
Yeni bir müzakere,
açılım, sözde barış gibi girişimlere
hazırlananlar olduğunu duyuyoruz. Yapmayın, bu milleti bir kez
daha sırtından vurmayın, yazık edersiniz. Çözüm diye
anılan paçavra yol haritalarınızın miadı doldu.
Varlığımızın tehdit edildiği bugün Hükûmete
sesleniyorum: Artık Kandırıldık. deme lüksüne sahip
değilsiniz.
Türk milleti adına bir
kez daha AKP Hükûmetine sesleniyorum: Terörle mücadelede yanımızda
mısınız? Biz Türk milletinin ve devletinin her zaman
yanındayız. Herkes şunu iyi bilmelidir:
Kardeşliğimizi, bin yıllık kardeşliğimizi,
birliğimizi ve beraberliğimizi hiçbir kimse bozamayacaktır,
Milliyetçi Hareket Partisi buna kesinlikle izin vermeyecektir. Bu her kim
olursa olsun, buna buradan sesleniyorum, ister uluslararası güçler ister
bunlarla iş birliği yapan herkes olsun: Kardeşliğimizi ve
birliğimizi hiç kimse bozamayacaktır.
Sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia Özgökçe
Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Osman
Baydemir Mahmut Celadet
Gaydalı Erol
Dora
Şanlıurfa Bitlis Mardin
İmam
Taşçıer
(Diyarbakır)
MADDE 13
(2) Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin
niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde ücretsiz
olarak sonuçlandırır.
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin
(2)nci ve (3)üncü fıkralarının son cümlelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Kamil
Aydın İsmail
Ok
Ankara Erzurum Balıkesir
Arzu
Erdem
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin
(2)nci ve (3)üncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin
niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde ücretsiz
olarak sonuçlandırır.
(3) Veri sorumlusu talebi kabul eder veya gerekçesini açıklayarak
reddeder ve cevabını ilgili kişiye yazılı olarak veya
elektronik ortamda bildirir. Başvuruda yer alan talebin kabul edilmesi
hâlinde veri sorumlusunca gereği yerine getirilir.
Namık
Havutça Ömer Süha Aldan Özkan Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal
Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerine söz isteyen
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce 11inci madde üzerinde söz aldım. 11inci madde
kişilerin haklarını düzenliyordu.
Bakın, bizim
Anayasamıza göre, Anayasamızın 20nci maddesinin son
fıkrası aynen şöyle diyor Sayın Bakan: Herkes, kendisiyle
ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına
sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler
hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi
de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya
kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
Şimdi, Anayasamızın bu hükmü açık ve bir hak olarak
düzenleniyor.
Yine, kanun
tasarısında, 11inci maddede (g) bendinden (ğ) bendine kadar
kişinin bu yasadan kaynaklanan hakları düzenleniyor ve diyor ki son
cümlesinde de: Kişi bu haklara sahiptir.
Hak ne demektir değerli
arkadaşlarım? Hukuk fakültesinde 1inci sınıfta
öğrencilere hak kavramı öğretilir. Hak şu anlama gelir:
Eğer bir kişinin talebi hak olarak yasalara konulduysa Sayın
Bakan, artık devlet tarafından bunun yerine getirilmesi bir görevdir,
bir sorumluluktur. Siz şimdi 13üncü maddede, Anayasada ve yasada
düzenlenen bu hakkı paralı hâle getiriyorsunuz. Kişinin
verilerini alırken kişiye para veriyor musunuz? Kişinin
verilerini alıyorsunuz. Peki, kişi, bu verileri, kendi
rızasıyla devlete verdiği bu verileri talep ettiğinde,
herhangi bir masraf gerektirdiğinde niye para ödesin? Bu açıkça
Anayasaya aykırı, bir defa söyleyeyim bunu. En bariz, açık
Anayasaya aykırılık bu. Bizim söyleyeceğimiz şu:
Gelin, bu düzenlemeyi bizim söylediğimiz şekilde
Kişilere
Anayasada ve yasada tanınan bir hakkı siz parayla vermeye
kalktığınızda bu açık bir şekilde Anayasaya
aykırı. Biz bunu Komisyonda söyledik, değişiklik önergesini
verdi arkadaşlarımız ama maalesef, arkadaşlarımız
tarafından bu güçlü bir şekilde dile getirilmesine rağmen,
Adalet Komisyonundaki Değerli Başkan çok iyi hukukçu bir arkadaşımız,
bu konuda içtihatları olan, kitaplar yazan Sayın İyimaya,
herhâlde gözden kaçtı, eminim ki düzeltilmesi gerekirdi ancak ne
yazık ki, biz
HDP Grubundaki arkadaşlarımız da bu konuda
umarım ve biliyorum ki aynı itirazları ortaya koydular. Dolayısıyla,
istiyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi içerisindeki hukukçu
arkadaşlarım da, Adalet Komisyonundaki arkadaşlarımız
da, biz o Komisyonda diğer komisyonlardan farklı olarak adaletin bize
koyduğu evrensel ölçülerle, evrensel ölçütlerle kararlar oluşturmaya
çalışıyoruz. Dolayısıyla, ölçütler belli değerli
arkadaşlarım. Türkiye Cumhuriyeti devleti Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin altına imza atmış, Avrupa
Birliği kriterlerini kabul etmiş; evrensel ölçütlerde yasal düzenleme
yapmak mecburiyetindeyiz. Bakın, Anayasamızın 90ıncı
maddesi çok açık: Usulüne göre yürürlüğe girmiş
uluslararası anlaşmalar yasa hükmündedir. E, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi kişisel hakları bu anlamda
düzenlemiş. Bakın, Sayın Bakan, Rusyadan sonra, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde en fazla insan hakları ihlalleriyle ilgili
tazminat ödeyen ülkeyiz. Her konuda sonuncuyuz OECDde ama bu konuda 1inciyiz.
Rusyadan sonra diyorum çünkü Rusyanın nüfusu
oranlandığında Rusyadan çok daha fazla tazminat ödüyoruz. Hele
hele ezkaza Anayasa Mahkemesi insan hakları ihlalleriyle ilgili konuları
incelemese Avrupayı belki de 2ye katlayacağız. O
bakımdan, gelin
Bir anayasal hata daha
yapılmaktadır. Siz Anayasada ve yasada kişiye tanınan
hakları, o hizmeti parayla veremezsiniz; aynen eğitim hakkı
gibi, ilköğretimde nasıl, eğitimi bir hak olarak çocuklara
ücretsiz veriyorsak, bazı sağlık hakları da veriyorsak bu
kişisel verilerin talep edildiğinde kişiye verilmesini de ücrete
tabi tutamazsınız diyorum ve bunun düzeltilmesiyle ilgili önergemizin
kabulünü de sizlere arz ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerine İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının
13üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün iki bakanımız
açıklama yaptı. Bunlardan birincisi Dışişleri
Bakanı, ikincisi de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı.
Dışişleri Bakanı özellikle Brükseldeki patlamadan sonra
Brüksele gitmeniz sakıncalı, buradan vatandaşlarımı
uyarıyorum. diye açıklama yaptı. Ben de gülümsedim ve dedim ki:
Evet, Taksimde patlama olmuyor, Ankarada meydanda da patlama olmuyor!
Gerçekten vahim bu açıklamalar.
İkincisi ise Karaman
Cumhuriyet Başsavcılığında tecavüze
uğradığı iddia edilen 45 çocuktan durumu belgelenen 10
çocukla ilgili hazırladığı iddianame kabul edilmiştir.
KAİMDER ve Ensar Vakfında meydana gelen bu tecavüz olaylarıyla
alakalı da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı şöyle bir
açıklama yapmıştır: Bir kez böyle bir olayın meydana
gelmesi bu olayı büyütmemize sebebiyet vermeyecektir. Maalesef bu da
bizim için gerçekten vahim bir olay, bir anne olarak benim kanımı
dondurdu.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yuh
yani!
ARZU ERDEM (Devamla) Evet,
değerli milletvekilleri, kişisel veri, belirli veya kimliği
belirlenebilir gerçek ve tüzel kişilere ilişkin bütün bilgiler
demektir. Kişisel veri kavramı sadece ad, soyad, doğum yeri,
doğum tarihi gibi kişilerin tanınmasını ve
teşhisini sağlayan bilgilerden ibaret değildir; ayrıca
kişilerin fiziksel, sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik tüm
bilgilerini de kapsamaktadır. Bu tür veriler milletimizin korunması
gereken en temel verileridir. Türkiye gerek üyelik sürecinde olduğu Avrupa
Birliğinin şartlarına uyum sağlamak gerekse 1981
yılında imzaladığı Kişisel Nitelikteki Verilerin
Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Şahısların Korunmasına Dair Sözleşmesinin onayı
kapsamında kişisel verilerin korunmasına dair kanun
tasarısını hazırlamıştır ve bu
çalışma da görüşülmek üzere 2008de Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderilmiştir ancak aradan sekiz yıl geçmesine
rağmen, kişisel verilerin korunması hakkındaki kanun
tasarısı üzerine henüz görüşülmeye
başlanmamıştır. Buradan da anlaşılacağı
gibi, Türkiye, kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenleme
yapmakta çok geç kalmıştır ve söz konusu tasarıyla
eksiklerin tam anlamıyla giderildiğini de düşünmemekteyim.
Kişisel verilerin
korunması Anayasada düzenlenmiş temel bir haktır. Bu konuda,
bugüne kadar, çeşitli alanlarda yapılmış
dağınık düzenlemeler mevcuttur ancak bir çerçeve yasa
düzenlenmemiştir.
Günümüzde hemen hemen hepimiz
İnternette, sosyal medyada ya da günlük yaşantımızda aktif
bir şekilde kişisel bilgilerimizi şirketlerle, kişilerle,
çeşitli kurum ve kuruluşlarla paylaşmaktayız.
Anayasanın 20nci
maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, herkes kendisiyle ilgili
kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu
hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsamaktadır.
Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin
açık rızasıyla paylaşılabilir. Kişisel verilerin
korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
Konuya ilişkin mevcut
düzenlemenin gözden geçirilmesi ve uygulamada bu konuda gereken hassasiyetin
gösterilmesi anayasal bir zorunluluktur. Kanunlar, Anayasaya aykırı
olamaz.
Değerli milletvekilleri,
o hâlde, Anayasada açıkça yer aldığı üzere, kişilerin
kendileriyle ilgili bilgilerin korunmasını isteme hakkı
bulunmaktadır, buna bir itirazımız yok ancak ne yazık ki
ülkemizde kişisel veriler izinsiz olarak paylaşılmaktadır,
yasal olmayan dinleme ve izlemelerle özel hayatın gizliliği ihlal
edilmektedir. Milletimiz, kendilerine ait kişisel bilgilerin
kaydedildiği kuşkusuyla endişeli bir şekilde
yaşamaktadır. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bilgi
güvenliğine önem vermekteyiz. Milletimize saygımız esastır.
Milletimizin güven ve huzur içerisinde yaşaması adına bugüne
kadar elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.
Tasarıya
bakıldığında, yapılan düzenlemelerde, kişisel
verilerin korunması anlayışından zaman zaman
uzaklaşılmaktadır ve tasarıda yer alan muğlak
ifadelerin uygulamada tereddütlere yol açtığını da gayet
net anlamaktayız. Bugüne kadar askıya alınmasından ziyade
düzenlemelerin yapılması tabii ki olumlu bir adımdır ancak
yargının karar vermede tereddüde düştüğü konularda yol
gösterici olması adına belirleyici düzenlemeler
yapılmalıdır. Kişisel verilere ilişkin suç
işleyenlerin, hukuka aykırı şekilde özel hayata tecavüz
edenlerin cezai yaptırımının tam manasıyla
caydırıcı olması gerektiğinin altını
çiziyorum ve Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İmam Taşçıer (Diyarbakır) ve
arkadaşları
MADDE 13
(2) Veri sorumlusu
başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa
sürede ve en geç otuz gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandırır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
Önerge üzerinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer.
Buyurun Sayın
Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının ilgili
13üncü maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım.
Kişisel verilerin
depolanması eğer o ülkede demokrasi yoksa, insan hakları
çiğneniyorsa ve eğer o ülke hâlen 12 Eylül faşist
anayasasıyla idare ediliyorsa bilin ki bu depolanan kişisel veriler
başka amaçlarla kullanılır ve insanları fişler, bu
amaç çerçevesinde bu kişisel veri öyle kullanılır. Bunun içinde
Türkiyede yaşayan 25 milyona yakın Kürt var. Türkiyede farklı
etnisiteler var, Türkiyede farklı inanç grupları var, Aleviler var
ve bunlar bu ülkeden, bu yönetimden, bu rejimlerden her zaman, bugüne kadar
baskı, zulüm ve işkence görmüşlerdir.
Bizim birkaç saat önce
verdiğimiz bir önerge vardı. Şeyh Sait, Seyit Rıza ve Saidi
Nursi, Saidi Kürdinin mezarlarının dahi bize gösterilmesi
konusundaki önergemiz reddedildi ki dönemin Başbakanı Sayın
Erdoğan Dersim halkından Seyit Rızayla ilgili bölümde
basına yansıdığı kadarıyla da bir özür
dilemişti. Ve gelelim 1980li yıllarda işkencede ölen Kürtlere
bakalım, cezaevlerinde öldürülen Kürtlere bakalım.
Faşist
diktatörlüğün getirdiği bir sonuç nereye kadar geldi? 1990lı
yıllarda faili meçhuller
Bu Türkiyede, bu devlette 17.500 tane faili
meçhul işlendi. Bunların hemen hemen hepsi Kürttü ve bunlar -hiçbir
yerde- herhangi bir yere bağlı kalmadan yapıldı.
İstanbuldaki Kürt getirildi, bir yerde öldürüldü; Ankaradaki Kürt
getirildi öldürüldü; Diyarbakırda yaşayan, Urfada yaşayan,
Siirtte yaşayan, Şırnakta yaşayan Kürtler
kafalarına, enselerine kurşun sıkılarak öldürüldü ve biz
diyeceğiz ki bu veriler depolanacak, bu insanlar fişlenmeyecek. Bu,
fişlenmesi için olan depolanmadır. Demokrasinin
olmadığı, insan haklarının olmadığı,
demokratik kültürün gelişmediği bir ülkedeki iktidarların kendi
çıkarları doğrultusunda kullanarak bunları
fişleyecekleri konusunda kesinlikle o kanımız fazlaca
yaygındır.
Şöyle düşünün: 6-7
milyon oy alan bir partinin genel başkanı bugün itibarıyla yani
ayın 22sinde Cizreye gidiyor ve Cizreye sokulmuyor. Öyle bir
iktidarın eline bu fişlenmeler geçerse ne olur, bu bilgiler geçerse
ne olur? Bunları kötüye kullanır. İleri demokrasi ülkelerinde
ancak bu tür şeyler kötüye kullanılmaz; demokrasinin olduğu,
insan haklarının olduğu, geliştiği yerlerde
kullanılmaz.
Evet, 2005 yılında
dönemin Başbakanı Erdoğan Diyarbakıra geldi. Kürt sorunu
benim sorunumdur. dedi ve Ben bu sorunu çözmek için çaba sarf edeceğim.
dedi, hatta ve hatta bunun için Baldıran zehrini içerim. de dedi. Ama
bugün Kürt sorunu nereye geldi? Bugün 100 bin nüfusu bulan ilçelerimizde,
illerimizde yüz günün üzerinde insanlar sokağa çıkamıyor;
çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor, gençler öldürülüyor, siviller
öldürülüyor. Böyle bir ortamda, böyle bir durumda fişlemelerin bunlar için
kullanılacağı kesindir. Onun için buna dikkat edilmesi
gerekiyor. Demokratik bir anayasa, demokratik bir toplum
oluşmadığı sürece bu tür durumlardan kaçınılması
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
oylamasına geçmeden önce toplantı yeter sayısı talebi
vardır; bu talebi karşılayacağım.
Sayın Altay, Sayın
Havutça, Sayın Emre, Sayın Yüksel, Sayın Gürer, Sayın
Tümer, Sayın Gökdağ, Sayın Arslan, Sayın Emir, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Yalım,
Sayın Nefi Kara, Sayın Sarıbal, Sayın Şeker,
Sayın Demir, Sayın Akar, Sayın Tanal, Sayın Topal,
Sayın Köksal, Sayın Erdem.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
1.- Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/541) (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
MADDE
14- (1) Başvurunun reddedilmesi, verilen cevabın yetersiz
bulunması veya süresinde başvuruya cevap verilmemesi hâllerinde;
ilgili kişi, veri sorumlusunun cevabını öğrendiği
tarihten itibaren otuz ve her hâlde başvuru tarihinden itibaren
altmış iş günü içinde Kurula şikâyette bulunabilir.
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Zeynel Emre Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Serkan Topal
Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 14üncü maddesine aşağıdaki
(4)üncü fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Nuri Okutan
İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta
İstanbul
Erkan Haberal Kamil
Aydın İsmail
Ok
Ankara Erzurum
Balıkesir
Arzu Erdem
İstanbul
"(4) Her durumda yargı mercilerine dava açma hakkı
saklıdır"
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 Sıra Sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Osman Baydemir Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Şanlıurfa Van
Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Celadet Gaydalı Meral Danış
Beştaş
İstanbul Bitlis Adana
Erol Dora Hişyar Özsoy
Mardin Bingöl
MADDE 14
(1) Başvurunun
reddedilmesi, verilen cevabın yetersiz bulunması veya süresinde
başvuruya cevap verilmemesi hallerinde; ilgili kişi, veri
sorumlusunun cevabını öğrendiği tarihten itibaren otuz ve
her halde başvuru tarihinden itibaren altmış gün içinde Kurula şikâyette
bulunabilir.
(2) 13 üncü madde
uyarınca başvuru yolu tüketilmeden şikâyet yoluna
başvurulamaz.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy.
Buyurun Sayın Özsoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
HİŞYAR ÖZSOY
(Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gecenin bu geç vaktinde
14üncü maddeyle ilgili söz aldım. Ancak, ben bu akademisyenlerin
durumuyla ilgili bazı bilgiler paylaşmak istiyorum. Çok yakın
bir zamanda yirmi bir yıllık bir öğretmen Bingölde
paylaştığı Facebook görüntüleri vesair yüzünden Bingölde
ceza aldı, mesleğini kaybedebilir. Yirmi yıl okul okuyun, yirmi
bir yıl da öğretmenlik yapın
Kendisine getirilen suçlamalardan
bir tanesi çok ilginç.
SALİH CORA (Trabzon)
Kim?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Nihat isimli bir
hocamız, var yani, öyle şeyden söylemiyoruz.
Benim kendi mahallemde yaptığım ilk
seçim konuşmasının bir fotoğrafını
paylaşmış, bunu da suç delili olarak oraya koymuşlar.
Tabii, biz bu meseleyi gündemleştireceğiz; bu, örneklerden bir
tanesi.
Bu Barış İçin Akademisyenler
İnisiyatifinin o hazırladığı metin yüzünden Bingöl
Üniversitesinde bir tane yardımcı doçentimiz işini
bırakıp yurt dışına çıkmak zorunda kaldı
aldığı tacizler ve tehditler yüzünden.
Esra Munganı az önce İstanbul
Milletvekilimiz Filiz Kerestecioğlu anlattı, Boğaziçi
Üniversitesinde psikoloji bölümünde doçent. Yirmi küsur yıl
okuyacaksınız, yani hayatı herhâlde otuz yıl kitaplarla
geçmiş, sadece bir bildiriye imza attı diye
Şu an sadece hapiste
değil, tek kişilik koğuşa alınmış yani
tecrit uygulanıyor, bugün avukatı konuşmuştu.
Şimdi, işin bir
tarafında bunlar var. Herhâlde, iktidar biraz şeyi düşünüyor, bu
kadar kolay yani Otuz yıl emek veren insanları bir imza attılar
diye ben hayatlarını karartırım. gibi düşünüyor
herhâlde. Çünkü, Esra Munganın, biliyorsunuz, cezaevine
alınması Sayın Cumhurbaşkanının bir anlamda
talimatıyla olmuştu. Mahkemenin ön kapısından girip arka
kapısından çıkıyor bu akademisyenler. demesinin ertesi
günü ya da bir sonraki günü bu 3 akademisyen tutuklanıp cezaevine gönderildi.
Şimdi, bu, işin bir tarafı. (Gürültüler)
Değerli arkadaşlar
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok ayıp, çok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Biz dinliyoruz Sayın Başkan, devam etsin.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla)
Şimdi, arkadaşlar, baktım biraz da bu arkadaşlar ne
yapmışlar, bu içeriye girenler falan. Okumuşlar,
çabalamışlar, emek vermişler, dünyanın çok da iyi
üniversitelerini bitirmişler.
SALİH
CORA (Trabzon) Anlat, anlat.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bir saniye, şimdi atadığınız rektörü de
anlatacağım size, konuşamayacaksınız.
SALİH CORA (Trabzon) Anlat,
anlat; dinliyoruz.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Rektör yardımcısı çıkmış
konuşmuş -istifa etmiş zaten; bakın, profesör yapıp
rektör yardımcısı olarak atanmış insanlara bakın,
gerçekten insan utanır- diyor ki: İnsanlar okudukça beni afakanlar
basıyor. Profesör yapıp bir de rektör yardımcısı
yapmışsınız.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Düşünce özgürlüğü o da.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) İnsanlar ne kadar cahil olursa toplum o kadar rahat eder, ben
onların ferasetine güveniyorum. diyor bu rektör
yardımcısı.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Düşünce özgürlüğü.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bir de benim kentimin üniversitesinin rektörü vardı.
Ailesinden 6 kişiyi getirip üniversiteye koymuştu -artık bir
alay konusu olmuştu, defalarca burada, Mecliste de gündeme gelmiş-
aile şirketi kurmuş gibi. Kendi adına
yayınladığı tek bir akademik makalesi yok ama profesör
olmuş, rektör olmuş. Nasıl olmuş bilmiyoruz. Yetmedi,
üzerine bir de ödüllendirmişler, YÖKün Denetim Kurulu Üyeliğine
getirmişler.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Sizin şöyle yaptığınızı düşünüyorum:
Namaza yaklaşmayın
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Yani, ciddiye alalım mı, gülelim mi, ağlayalım
mı gerçekten bilmiyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Cümleleri cımbızladığınızı
düşünüyorum, Namaza yaklaşmayın. hesabında.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Ya, Sayın Grup Başkan Vekilim, bu hanımefendi ben ne
zaman çıksam konuşuyor. Ya, bir getirin buraya, koyun buraya, bir
konuşsun, rahatlasın, vallahi billahi, böyle olmuyor. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Doğruları söylemediğiniz sürece böyle davranırız.
HİŞYAR ÖZSOY
(Devamla) Bakın, bu, Türkiye'nin resmi. Biz şunu diyoruz: Emek
vermiş insanların emeğini bu kadar ucuz bir şekilde
Otuz
yıl akademide emek vermiş insanlar bir fikirlerini ifade
etmişler diye cezaevine atılmaz. Çıkar, fikirlerini
eleştirirsiniz, karşıt eleştiri yaparsınız,
bildiri yaparsınız ama otuz yıl emek vermiş bir insanı
götürüp hapse atıp İnsanlar cahil kalsa iyidir. diyeni rektör
yardımcısı yaparsanız gerçekten vallahi iflah
olmazsınız, öyle diyeyim.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Akademiyi bu kadar kutsamanıza gerek yok.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesine aşağıdaki (4)üncü
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve arkadaşları
(4) Her durumda yargı
mercilerine dava açma hakkı saklıdır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Mersin Milletvekili Baki Şimşek.
Buyurun Sayın
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının
14üncü maddesinde verilmiş olan önerge üzerine grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kişisel veriler, gerçek ve tüzel kişilere özgü olan ve kişilerin
belirlenebilir olmasını sağlayan her türlü ırk, etnik
köken, siyasi düşünce, inanç, din, mezhep ve diğer inançları,
sendika üyeliğini, sağlığı ve biyometrik verileri
kapsamaktadır. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Türkiye, kişisel
verilerin izinsiz paylaşıldığı, yasal olmayan dinleme
ve izlemelerle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği,
yaklaşık 1 milyon kişinin telefonunun yasa dışı
dinlendiği bir ülke hâline gelmiştir. Sözde çözüm süreci adı
altında verilen vaatlerle ve tavizlerle, operasyon istenen 290 talepten
sadece 8ine izin verilmiş; âdeta elini kolunu sallayan Türkiye
sınırını geçmiş, sınırlarımızda
gerekli önlemlerin alınmaması, belediyelerin tüm imkânları
kullanılarak yolların altına bombaların döşenmesi ve
bunlara göz yumulması neticesinde gücüne güç katan bölücü terör örgütü
PKKnın yola döşediği patlayıcının Hakkâri
Yüksekovada askerî aracın geçişi sırasında infilak etmesi
sonucu 2 polis ve 1 askerimiz şehit olmuştur. Yine bu sabah erken
saatlerde, bölücü örgütün Mardinin Nusaybin ve Mazıdağı
ilçelerinde kalleşçe düzenlediği saldırıda 1 polisimiz ve 1
askerimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine başsağlığı diliyorum.
Türkiyeyi bölmeye
çalışan, asker-sivil demeden kanlı eylemlerine devam eden bölücü
örgüt ve yandaşlarının, PKKyı
meşrulaştırmak için Avrupanın göbeğine çadır
kurmaları kabul edilemez. Sayın Başbakanın Brükselde PKK
çadırı açılmasını kınamasını takdir ediyoruz
ancak buradan şunları da sormak istiyoruz: DTK adı
altında özerklik ilan edilirken neredeydiniz? Teröristler sınır
kapısında kahramanlar gibi karşılanırken neredeydiniz?
Üniversitelerde PKK stantları açılırken neredeydiniz? Kobaniye
geçen teröristlerin lahmacun parasını devlet öderken neredeydiniz?
Brükseldeki PKK çadırına izin verenleri kınarken,
Diyarbakırın göbeğinde -çok eski tarih değil, 21 Mart
2016- Öcalan posterlerinin altında miting yapılırken,
Öcalanın mektubu okunurken neredeydiniz? Seçim bölgem olan Mersinde, 21
Mart 2016 tarihinde Öcalan posterleri asılırken, bölücüler bu
posterlerin, bu bayrakların, bu paçavraların altında miting
yaparken neredeydiniz? Sayın Bakanım, bunlarla ilgili adli bir işlem
başlatacak mısınız? Bu paçavraları asanlarla ilgili
cezai işlem başlatacak mısınız? Yol kesenlere, molotof
atanlara bir işlem yapacak mısınız? 3 bin kilometre uzakta
PKK çadırını kınıyorsunuz ama maalesef, Türkiyede bu
olaylara göz yumuyorsunuz. Devletin yetkililerinin bu olaylara müdahil
olmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
son kısmımda da Sayın Bakanıma seçim bölgem olan Mersinle
ilgili birkaç problemi arz etmek istiyorum.
Özellikle
kayısının ana vatanı olan Mutta soğuklardan
dolayı kayısı üreticileri büyük zarar görmüştür.
Sigortası olmayan kayısı üreticileri mağdur
durumdadır. Bunların Ziraat Bankası borçlarının
ertelenmesini
Bir de Pamukluk Barajı
inşaatı vardır. Burada inşaat yaklaşık beş
aydır durmuştur ve 100e yakın işçi beş aydır
maaşını alamamaktadır. İşçiler eylem
yapmaktadır. Bu soğukta o baraj bölgesini beklemektedirler. Müteahhit
firma da maalesef, bütün hak edişlerini almış ve işçilere
ödeme yapacak durumda değil. İnşaat yarım kalmış.
Bunların mağduriyetlerinin giderilmesini
Ve bir de, Tarsusta SGK
binası, inşaatı yaklaşık iki yıldır
bitmiş olmasına rağmen, ufak tefek eksiklikleri yüzünden
açılamamıştır. Bu konuda desteklerinizi bekliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Ve günün son önergesini
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 14- (1) Başvurunun
reddedilmesi, verilen cevabın yetersiz bulunması veya süresinde
başvuruya cevap verilmemesi hâllerinde; ilgili kişi, veri
sorumlusunun cevabını öğrendiği tarihten itibaren otuz ve
her halde başvuru tarihinden itibaren altmış iş günü içinde
Kurula şikayette bulunabilir.
Serkan
Topal (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel.
(CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
buçuğu geçti, 14üncü maddeye gelebildik. Aslında, önergelerimiz
kabul edilseydi, bir anlaşmaya varabilseydik üç saatte biz bu kanunu
geçirirdik.
Gerçekten de,
söylediğimiz gibi, bu kanunu siz hazırladığınız
şekliyle geçireceksiniz, biz Anayasa Mahkemesine
başvuracağız. Sonuç ne olur, bilmiyorum ama Anayasa Mahkemesi
iptal etmese dahi, Avrupa Birliğinin yeni regülasyonu devreye
girdiğinde, biz, tekrar bu kanunu görüşmeye
başlayacağız.
Yalnız, şu hususu
dikkatlerinize sunmak istiyorum: Avrupa Birliğinin, gerek 1995 tarihli
gerek 2015 tarihli regülasyonlarında kişisel verilerle ilgili 4 tane
temel ilke belirlenmiş ve bunu kabul eden tüm Avrupa Birliği
ülkelerinde de buna uygun davranılmış. Nedir bunlar?
1) İlgili kurul,
demokratik yollarla seçilmek durumunda. Bütün ülkelerde bu böyle. Bizde
nasıl? 3ünü Sayın Cumhurbaşkanı, 4ünü Bakanlar Kurulu
atıyor. Var mı bu 3 şart? Yok.
2) Bu kurulu denetleyecek
başka bir kurulun olması gerekiyor. Bütün Avrupa ülkelerinde bu
kurul, başka kurumlar, örneğin ombudsmanlar tarafından ya da -bizde-
Denetleme Kurumu tarafından denetleniyor. Bizde var mı bu? O da yok.
3) Diyor ki: Bütün
kişisel verilerin hukuki yollarla temin edilmesi şarta
bağlı. Biz de var mı bu? Bu da yok.
Ve son olarak da Temel hak
ve özgürlüklerle ilgili kişisel verilerin çok sıkı koruma
altında olması gerekir. diyor. Biz de var mı? O da yok.
Şimdi, biz diyoruz ki bu
kanun gerekli ama bu kanun bu hâliyle gerekli değil. Bakın, bu kanunu
kabul etmeden önce Türk Ceza Kanununun 135inci maddesi var, çok açık bir
yasaklama getiriyor, diyor ki: Kişilerin siyasi, felsefi veya dinî
görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki
eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına
ve sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri
olarak kaydeden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır. Şimdi, bu gelen kanunda ne diyor,
6ncı maddede? Bu tanımlamaları yapıyor, Bunlar, özel
nitelikte kişisel verilerdir. diyor. Tamam, güzel. Bunlar, kişinin
açık rızası olmadan işlenemez. diyor. Tamam, o da güzel
ama en sonunda diyor ki: Kurul -hangi kurul Bakanlar Kurulu ve
Cumhurbaşkanının atadığı memurlardan oluşan
kurul- yeterli önlemleri -hangi yeterli önlemler, bir tanım yok-
alırsa bunlar işlenir. diyor. Yani Ceza Kanununun 135inci
maddesini baypas ediyorsunuz. Bugün bana, yarın sana. Yarın, hani
iktidardan düştüğünüz zaman, birisi bu kanunu kullanarak sizin
aleyhinize bir durum yarattığında ne olacak, bunları
düşünüyor musunuz? Yok, düşünmüyorsunuz.
Şimdi, aslında,
bunu beklemek de haksızlık. Biraz önce biz kapalı oturum
istedik. Yurttaşlarımız görmedi ama -kusura bakmayın,
rencide etmek için söylemiyorum Sayın Grup Başkan Vekilim-
milletvekilleriniz neye el kaldırdığını bilmeden bizim
önerimizi destekler şekilde el kaldırdı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Gördü, gördü, canlı yayın yaptı Mahmut Tanal.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Onların sayesinde
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Siz kapalı oturumu yayınlayan milletvekiline söyleyin ya.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Yapmayın efendim, yapmayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır, hayır
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hayır, o oylama stenograflar içindi ya, senin önergen değildi.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Hatta o oylamayı Sayın Başkan tekrarlamak zorunda kaldı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Tutanakları oku.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla)
Şimdi, bu mantıkla mı bunu oylayacaksınız? Yani
şunu söyleyebilir misiniz: Akıl süzgecinizden geçirerek, bizim
itirazlarımızı da göz önüne alarak mı el kaldıracaksınız?
Yani bunu söylemek hayatın olağan akışına uygun
değil.
Bakın, biz burada
anlatıyoruz, siyasi bir konuşma da yapmıyoruz, teknik olarak
anlatmaya çalışıyoruz ama yani sizden bir ses yok,
çıkacağına da pek ümidim yok.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime bir dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.39
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Özcan PURÇU (İzmir)
------0------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Böylece, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
görüşmek için 23 Mart 2016 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.42