TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
60ıncı
Birleşim
23
Mart 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Isparta Milletvekili Sait Yücenin, Bediüzzaman Said Nursinin
vefatının 56ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Nevruz
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve 28 milletvekilinin, Kaz
Dağlarını olumsuz etkileyecek girişimlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/117)
2.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 28 milletvekilinin, yerel
basının sorunlarının ve kalıcı çözüm önerilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/118)
3.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 29 milletvekilinin,
sağlıkta şiddet olaylarının nedenlerinin ve çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/119)
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman
Başkanlığındaki bir heyetin, Pakistan Ulusal Meclis
Başkanı Serdar Ayaz Sadıqın vaki davetine icabet etmek
üzere Pakistana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/594)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Birliği Konseyi Hollanda Dönem Başkanlığınca 3-4 Nisan
2016 tarihlerinde Hollandanın Lahey şehrinde düzenlenecek olan
"Enerji, Yenilik ve Döngüsel Ekonomi" başlıklı
Komisyon Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Ziya Altunyaldızın katılmasına
ilişkin tezkeresi (3/595)
V.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşları
tarafından, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın
her türlü istismardan korunması, yaşanan sorunların tespit
edilmesi ve çözüme yönelik çalışmalar yapmak amacıyla 17/2/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve
arkadaşları tarafından, çocuklara yönelik cinsel istismarın
araştırılması ve çocuk istismarını önlemek
konusunda gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 23/3/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun haftalık
çalışma günleri dışında 26 Mart 2016 Cumartesi ve 27
Mart 2016 Pazar günlerinde saat 15.00te toplanarak her iki günde de saat
21.00e kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
önerisi
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
6.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, çocuk istismarıyla
ilgili bir komisyon kurulması kararının 4 siyasi partinin ortak
iradesiyle hemen alınabileceğine ilişkin açıklaması
8.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine ve ortak bir
önerge hazırlayarak çocuk istismarıyla ilgili bir komisyonun hemen
kurulabileceğine ilişkin açıklaması
9.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, çocuk istismarıyla
ilgili bir komisyon kurulması kararının 4 siyasi partinin ortak
hazırlayacağı bir metinle bugün alınabileceğine
ilişkin açıklaması
12.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, çocuk istismarıyla ilgili bir
komisyonun kurulması konusunun Meclis gündemine halel getirilerek ve usule
aykırı olarak ele alınamayacağına ilişkin
açıklaması
13.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisinin çocuk
istismarıyla ilgili bir komisyon kurulması konusundaki
tavrının sorumlu bir iktidar anlayışıyla
bağdaşmadığına ilişkin açıklaması
14.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisinin
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda temsil edilmemesi durumunun kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kişisel Verileri Koruma
Kurulunda tüm siyasi partilerin temsil edilmesinin kurulun demokratikliğine
ve bağımsızlığına katkı
sağlayacağına ilişkin açıklaması
16.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisinin
Parlamentonun yaptığı çalışmaya iştirakini temin
edecek şekilde bir düzenleme yapılmasının Anayasa ve
İç Tüzükün amir hükmü olduğuna ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
18.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, PKKlıların
üniversitelerde yapılandığına ve üniversitelerdeki terör
faaliyetleriyle hukuk çerçevesinde mücadele edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, üniversite kampüslerinde
öğrencilerin yaşamına mal olacak düzeyde bir provokatif zemin
geliştirilmesinin son derece tehlikeli olduğuna ilişkin
açıklaması
VII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının MHP
grup önerisinin oylamasının İç Tüzük hükümlerine uygun
yapılıp yapılmadığı hakkında
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Balıkesir Milletvekili
Mehmet Tümün 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının
18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Kırklareli ilindeki
esnaf ve sanatkârların kredi borçlarına ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/1859)
2.-
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Bakanlık
teşkilatında kullanılan bilgisayarların işletim
sistemlerine ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan
Bozkırın cevabı (7/2159)
3.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Bakanlık bünyesinde
çalışan taşeron işçiler ile kadrolu ve sözleşmeli
personel verilerine ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı
Volkan Bozkırın cevabı (7/2160)
4.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Bakanlık bünyesinde
çalışan taşeron işçiler ile kadrolu ve sözleşmeli
personel verilerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/2210)
5.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, soru önergelerinin TBMM
İnternet sayfasında yayımına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/2922)
23 Mart 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 60ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Bediüzzaman Said
Nursinin vefatının 56ncı yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Isparta Milletvekili Sait Yüceye aittir.
Buyurun Sayın Yüce. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Isparta Milletvekili Sait Yücenin, Bediüzzaman Said Nursinin
vefatının 56ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SAİT YÜCE (Isparta) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Çok değerli sayın milletvekilleri, bundan
elli altı yıl önce bugün ebediyete
uğurladığımız büyük İslam âlimi Bedîüzzaman Said
Nursiyi, bugüne ve geleceğe ışık tutan çok önemli bir
özelliğiyle burada anmak istiyorum. O, birleştiren adam idi; o,
kalpleri Allah inancında ve Allah muhabbetinde birleştirmişti.
Bu muhabbet halka halka yayıldı ve dünyanın dört bir
tarafında...
BAŞKAN Sayın Yüce, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu
keselim, yerlerimize oturalım. Sayın hatip kürsüde.
Buyurun Sayın Yüce.
SAİT YÜCE (Devamla) Evet, o, kalpleri Allah
inancında ve Allah muhabbetinde birleştirmişti. Bu muhabbet
halka halka yayıldı ve dünyanın dört bir tarafında iman
kahramanları, muhabbet fedaileri olarak meyve verdi. O, dini ve dünya
hayatını birleştiren adamdı. Ondan ders alanlar hayata daha
bir canlılıkla sarılıyorlar ve dünyalarını imar
ettikleri gibi, bu dünya hayatı uğrundaki
çalışmalarını ahiret hayatlarına bir sermaye
yapıyorlardı.
Kabir var, hiç kimse inkâr edemez, herkes ister
istemez oraya girecek. Acaba sırf dünya için mi
yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun? diyerek
insanın asıl vazifesinin ebedî hayatı kazanmak olduğunu her
vesileyle belirtmiştir. Kendisini ziyaret eden demir yolu işçilerine
İnsanların yollarını yapıyorsunuz, namazlarınızı
kılsanız bütün bu çalışmalarınız ibadet hükmüne
geçer. diyordu. Aynı şekilde, havacı subay ve astsubaylara
rastladığında Bu uçaklar hem insanlığa hem İslamiyete
büyük hizmet edecekler ama namazlarınızı mutlaka
kılın. diye onlara nasihatlerde bulunuyordu.
O, fenleri ve dinî ilimleri birleştiren
adamdı. Ayrı kaldıkları takdirde, birinden hile ve
şüphe, diğerinden taassup doğacağını söylüyor,
yeni yetişen nesillerin her iki bilgi kaynağıyla yani fen
ilimleri ve din ilimleriyle mücehhez, bir arada bir şekilde
yetiştirilmesi gerektiğini anlatıyordu.
Bediüzzaman Said Nursi, insanları Kuran ve
sünnette birleştiren adamdı. Her yaştan, her çevreden, her
cinsten, her inançtan insanları doğrudan doğruya Allahın
kitabına ve Allahın elçisine çağırdı. Onun eserlerini
okuyanlar, kendilerini Kuranın nuruyla ve Resulullahın
muhabbetiyle kuşatılmış bulurlar ve girdikleri o nurlu ve
muhabbetli âlemden bir türlü çıkmak istemezlerdi. Dönemin bütün
baskılarına rağmen insanların 55 dünya diline çevrilen
Risâle-i Nûrlar etrafında kenetlenmesi işte bu yüzdendi.
O, doğusuyla batısıyla bütün bir
ülkeyi, hatta bütün İslam âlemini birleştiren adamdı. Milleti
parçalayarak birbirine düşürmeyi amaçlayan ve dış mihraklar
tarafından tahrik edildiklerinde şüphe bulunmayan
ırkçılık akımlarına en küçük bir müsamaha göstermez,
gösterilmesini de istemezdi. 9 Kasım 1922 tarihinde bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde resmî hoş âmedîyle karşılandı. Birinci
Dünya Savaşında gösterdiği kahramanlıklar ve
İstanbulun İngilizler tarafından işgal edilmesine
karşı verdiği o kuvvetli mücadeleden dolayı Mustafa Kemal
ve arkadaşları Bediüzzaman Said Nursiyi bu Meclise davet ettiler,
hoş âmedî merasimiyle bir konuşma yapmasını istemişlerdi.
Bediüzzamanın bu Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmanın
ilgili bölümünü, bugün için de son derece önemli olan o bölümünü sizlere
aktarmak istiyorum. Şöyle diyor: Ben Vanda iken hamiyetli Kürt bir
talebeme dedim ki -yani, 1920den önceki dönemi kastediyor- Türkler
İslamiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle
bakıyorsun? Dedi: Ben Müslüman bir Türkü fasık bir kardeşime
tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alakadarım çünkü tam imana
hizmet ediyorlar. Bir zaman geçti, Allah rahmet eylesin, o talebem ben
esaretteyken İstanbulda mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra
gördüm, bazı ırkçı muallimlerden aldığı
aksülamelle, o Kürtçülük damarıyla başka bir mesleğe
girmiş. Bana dedi: Ben şimdi gayet fasık, hatta dinsiz de olsa
bir Kürtü salih bir Türke tercih ediyorum. Sonra ben onu birkaç sohbette
kurtardım. Tam kanaati geldi ki Türkler bu Milletiislamiyenin kahraman
bir ordusudur. Ey sual soran mebuslar -bu Mecliste söylüyor bunu Bediüzzaman-
Şarkta 5 milyona yakın Kürt var -o günkü rakamlarla- 100 milyona
yakın İranlı ve Hintliler var, 70 milyon Arap var, 40 milyon
Kafkas var. Acaba, birbirine komşu, kardeş ve birbirine muhtaç olan
bu kardeşlere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAİT YÜCE (Devamla) Son cümle Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yüce, tamamlarsanız
Çünkü hiç açmadık, adaleti gözden kaçırmayalım.
SAİT YÜCE (Devamla) Tamamlıyorum, peki;
son cümlesi.
Acaba birbirine komşu, kardeş ve
birbirine muhtaç olan bu kardeşlere, bu talebenin Vandaki medreseden
aldığı dersidinî mi daha lazım veyahut o milletleri
karıştıracak ve ırktaşlarından başka
düşünmeyen, uhuvvetiislamiyeyi tanımayan, sırf ulumufelsefeyi
okumak ve İslami ilimleri nazara almamak olan bu merhum talebenin ikinci
hâli mi daha iyidir, sizden soruyorum.
Aramızdan maddeten
ayrılışının 56ncı yıl dönümünde bu büyük
İslam âlimini rahmetle anıyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yüce.
Gündem dışı ikinci söz, Kocaeli
hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhana aittir.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeliyle ilgili gündem
dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Kocaeli, Karadenize ve Marmara Denizine
kıyısı olan, bir tarafı ormanlarla, iki tarafı
denizlerle çevrili tarihî bir şehrimiz. Nikomedyadan
günümüze gelen, tarihiyle, kültürüyle var olan bir şehrimiz.
Sevgili milletvekillerim,
geçmişte sosyal demokrat belediyecilikle Türkiyeye model olmuş; fuar
alanları, çöp fabrikası yapan, baraj yapıp su sorununu çözen,
doğal gaz sorununu çözen, Kocaelisporuyla Avrupa Liginde mücadele eden, gerçekten
Türkiyeye model olmuş bir şehirdi ama on dört yıldır, AKP
iktidarına baktığımız zaman, ulaşım sorununu
çözmemiş, karmaşıklığın, yoksulluğun,
işsizliğin var olduğu bir kentimiz.
Millî gelire en büyük katkıyı
sağlayan iliz. diye gururla söylüyoruz, Sanayi kenti. diyoruz, Teknoloji
Kocaelide. diyoruz, Bilgi Kocaelide. diyoruz ama yoksulluğa
baktığımız zaman, işsizliğe
baktığımız zaman, imar sorununa
baktığımız zaman, sorunlarla, karmaşık bir kent,
kimliksiz bir Kocaeli. Bir kentin ayağa kalkması için ya sanayi kenti
olur ya liman kenti olur ya turizm kenti olur veyahut da spor kenti olur.
Kocaelide bütün özellikler var.
Büyükşehir Yasasıyla birlikte şirin
tarihî beldelerimiz yok edildi. Gerçekten, Hereke halısıyla,
Karamürsel sepetiyle, Kandıra beziyle, aynı zamanda tarihî
beldeleriyle, kapatılan Hereke, Karamürsel, Ereğli, şirin
beldeleriyle var olan bir kentti.
12 tane ilçe kuruldu Büyükşehir Yasasıyla
birlikte. 12 ilçeye baktığımız zaman, şehir merkezleri
henüz belirlenmemiş, kamu binaları tamamlanmamış,
şehir girişleri ve çıkışları henüz
belirlenmemiş bir kent. En büyük sorunumuz ulaşım. 2014
yılında yerel seçimlerde AKP seçim startını, Sayın
Bakan, Vali, Belediye Başkanıyla birlikte, bir parka tramvayı
çekerek, elektrik kablosunu da elektrik direğinden kaçak alarak ve o
tramvayın içine girip resim çekerek verdiler.
O günden bugüne baktığımız zaman
tramvay hâlâ ortada yok. Büyük eleştiri alınca Tramvayın
rengini siz seçin. diye billboardlara resimler astılar. Ama bugüne
geldiğimiz zaman, hâlâ raylı sistemle, hafif raylı sistemle,
metroyla ilgili hiçbir çalışma yok.
Sevgili milletvekilleri, ulaşım problemi
Kocaelide çözülmemiş, park problemi çözülmemiş, imar problemi
çözülmemiş. Akşamları sokağa çıkamıyorsunuz;
karanlık, sosyal anlamda bir şeyler yapacağınız alanlarınız
yok. Onun için ben Kocaeli ilçelerine, Gebzeye, özellikle Gebze bölgesindeki
ilçelere şu ismi veriyorum: Türkiyenin en büyük köyü ve aynı
zamanda Kocaeliyi bugünkü iktidarın sayesinde İstanbulun arka
çöplüğü diye değerlendiriyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tarhan.
Gündem dışı
üçüncü söz, Nevruz hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
3.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Nevruz
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2016 yılının
Nevrozunu da geride bıraktık. Güncele ilişkin bilgilere
geçmeden önce Nevroz Bayramının tarihi ve içeriği konusunda
kısaca birkaç hususu açmak isterim.
İlk 21 Mart, birçok
farklı kaynakta farklı görüşler olsa da ortaklaşılan
tarih 612 yılı. Yani, ilk kutlamasından bugüne üzerinden iki bin
altı yüz on altı yıl geçen bir bayramdan söz ediyoruz ve bu
bayram Kürt halkının Demirci Gâve önderliğinde Dahhak zulmüne karşı
isyan ateşini tutuşturduğu ve zaferle taçlanan gün olarak
bilinir, üzerinde ortaklaşılan
en önemli olgu budur zaten ve gerçekten aradan iki bin altı yüz on
altı yıl geçmesine rağmen Nevroz Bayramı bugün
içeriğinden ve direniş özünden, özgürlük arayışından
ve mücadelesinden hiçbir şey kaybetmedi.
Nevroz ateşi bugün daha fazla alanı ve
meydanı aydınlatıyor. Mezopotamya halkları, Kürt halkı
başta olmak üzere, "Nevroz Bayramını her yıl baskılara, engellemelere, cinayetlere,
katliamlara rağmen kutlamaya ve özgürlük tutkusunu yükseltmeye devam
ediyor. Özgürlük ateşi şüphesiz yıllar içinde, yüzyıllar
içinde, binyıllar içinde daha da gürleşti ve din, dil, ırk,
ulus, cinsiyet, kimlik, inanç farklılıkları gözetmeksizin tüm
halkların yolunu aydınlatacak bir gün olarak "Nevroz
Bayramı"nı, aynı zamanda, görmemiz ve değerlendirmemiz
gerekiyor.
İki bin altı yüz on altı
yıllık geçmişiyle "Nevroz Bayramı" en eski
özgürlük bayramı olarak bilinir ve biz de bunu böyle kabul ederiz ve
gerçekten "Nevroz"un isyan ve özgürlük ateşi diğer ezilen
ve sömürülen halkları da gitgide sarmış ve bugün evrenselleşen
bir bayramdır.
Tabii, bizim ülkemizde, Türkiyede, "Nevroz
Bayramı" 1924 yılında aslında yasaklanan bir gün
olarak önümüzde duruyor ve başta egemenler, yönetenler, farklı
iktidarlar "Nevroz Bayramı"nı wsundan başlayarak
günün kutlanmasına kadar her türlü yasakla karşıladılar ve
büyük ölümler, büyük acılar yaşandı "Nevroz
Bayramı" kutlamaları sırasında. Fakat muktedirler bir
süre sonra, bu sefer içeriğini boşaltarak Newrozu Nevruz
yaptılar, oyu u yaptılar, wyu da v yaptılar, Vallahi bu
bir Türk bayramıdır. dediler ve komik hareketlerle küçük küçük
ateşlerin üstünden atlayarak, yumurta tokuşturarak
"Nevroz"un içeriğini boşalttıklarını,
özgürlük, direniş, diriliş, bahar bayramı olmasından
ziyade, diğerini örtmek ve farklı bir şekilde
değerlendirmek için alanlara çıktıklarını görüyoruz.
Tabii, Kürt halkı açısından Nevroz
Bayramının en önemli özü direniş ve özgürlük mücadelesidir.
1982 yılında Diyarbakır 5 No.lu Cezaevinde,
işkencehanesinde Mazlum Doğan 21 Martı 22 Marta bağlayan
gece 3 kibrit çöpüyle bedenini Nevroz ateşi yapmıştır ve
Kürt halkının bu yüzden Nevroz Bayramına
bakışı, hangi koşullarda olursa olsun, Diyarbakır
zindanında bile Nevroz ateşinin asla sönmeyeceği,
söndürülmeyeceği mesajı bütün dünya tarafından da
görülmüştür ve bugün de bu bayramın kutlamaları devam
etmektedir.
Fakat, tabii, bu yıl da -ileriki dönemlerde
bunu da değerlendireceğiz- Nevroz Bayramı maalesef
yasaklandı. Tarihine bakacak olursak; 1990, 1991 ve 1992
yıllarında yüzlerce insan öldürüldü Nevroz Bayramında, Cizre
ve Nusaybinde. 2009, 2010, 2011 yıllarında Nevroz serbestti ve
hiçbir şey olmadı. 2012 yılında İdris Naim
Şahinin İçişleri Bakanı olduğu dönemde yine
yasaklandı, yine kan aktı. 2013, 2014, 2015 yıllarında
Sayın Öcalanın Nevroz mesajlarıyla hepimiz barışa
ulaşacakken 2016 yılında yine yasaklandı ve bu yıl,
gerçekten Nevroz alanlarında çok büyük bir eziyet uygulandı. 120
bin polis, 80 bin jandarma görevlendirildi ama özgürlük ateşi
söndürülemedi, halkın alanlara çıkıp Nevroz
Bayramını kutlaması engellenemedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çünkü,
hiçbir zaman Nevroz Bayramı izinlere bağlı
olmamıştı, halklar bu bayramı, kendileri kendi
bayramlarını kutlamaya devam etmişlerdi.
Sürem bittiği için, ben, 2016 yılı
Nevrozunun tüm Mezopotamya halklarına kutlu olmasını
diliyorum.
(x) diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve 28 milletvekilinin, Kaz
Dağlarını olumsuz etkileyecek girişimlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/117)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1982 Anayasası'nın 56ncı maddesi
"Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak, çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
görevidir." diyerek, devlete insanların geleceğini korumak gibi
bir sorumluluk yüklemektedir. Ülkemizde çevre konusunda özellikle son dönemde
yaşanan gelişmelerin önemli bir kısmı Anayasa'nın
ilgili maddesine aykırı durumdadır. Bunun en net örneklerinden
biri ise Kaz Dağlarında yaşanmaktadır.
Tarihinin milattan önce 7000'lere kadar gittiği
bilinen, tarihî ismiyle İda Dağı olarak anılan Kaz
Dağları, Homeros'un ünlü destanı İlyada'da "hayvanların
anası, kaynağı bol, çok pınarlı" olarak geçmekte
ve Yunan mitolojisinde önemli bir yer işgal etmektedir. Yine burada
yaşadığı varsayılan Sarıkız Destanıyla
Kaz Dağları, İslami halk hikâyeleri içinde de özel bir yere
sahiptir.
Kaz Dağları, sadece tarihiyle değil,
binlerce yıllık tarihî belgelerde geçtiği gibi, kaynakları,
pınarları, bağrında yaşattığı
canlıları açısından da önemini hâlâ korumaktadır. Biga
Yarımadası'nda yer üstü ve yer altı su kaynaklarını
oluşturan, besleyen, sürekliliğini sağlayan; Bandırma'dan
Ayvalık'a ve Midilli'ye kadar yaklaşık 2 milyon insanın
temiz, güvenilir su kaynağı olan Kaz Dağları,
barındırdığı bitki ve hayvan türleriyle, temiz
havası ve suyuyla, bu atmosferin can verdiği tarım
alanlarıyla yüzyıllardır tüm bölgenin yaşam
kaynağı olmuştur.
Bahsedilen özelliklere sahip Kaz Dağları
gibi bir bölgede altın tekellerinin sondaj
çalışmalarını tamamlaması ve işletmeye
başlaması hem bölge halkı hem de konuyu yakından takip eden
dünya kamuoyunca tepkiyle karşılanmaktadır. Yüzlerce metrelik
çukurlar açılıp tonlarca zehirli siyanür kullanılarak
yapılacak altın işleme çalışmaları, havayı,
suyu ve toprağı kirleterek geleceğe miras olarak zehir ve ölüm
bırakılmasına neden olacaktır. İçme sularına
zehir karışacağı gibi, tarım arazileri de zehir
üretip, bunun gıda yoluyla yayılmasına aracılık
edecektir. Başka bir ifadeyle, ölümle pençeleşen, türlü
hastalıklara sahip bir gelecek kuşağın genetik kodları
yaratılacaktır.
Bölgede yaşayan yurttaşlarımız
bu gidişe direnmiş, konunun uzmanlarınca usulsüz" olarak
nitelendirilen Çevresel Etki Değerlendirme Raporları (ÇED) hukuki
yollarla iptal edilmiş olsa da siyasi iktidarın göz yumması,
sessiz kalması ve zımni desteğiyle hukuk yok sayılmış,
yapılan mevzuat düzenlemeleriyle ÇED raporları için hukukun
arkasından dolanılmaya çalışılmıştır.
Özellikle Çanakkale ve Balıkesir illerimizde
altın madenlerinin yaratacağı olumsuzluklar yetmezmiş gibi,
tonlarca kömür ve su kullanacak termik santrallerin yapılması ve
yapılmaya devam edilmesi de Kaz Dağları için ölüm ilanı
niteliğindedir.
Bölge itibariyle Çanakkale ve Balıkesir
illerimizle anılsa da Kaz Dağları, bir dünya
mirasıdır. Buraya verilecek zarar, sadece bölgede yaşayan
insanlara değil, tüm insanlığın karşısına
olumsuz sonuçlarıyla çıkacaktır. Bu nedenle, 1982
Anayasası'nın açık hükmüne rağmen Kaz
Dağlarını ve gelecek kuşakları olumsuz etkileyecek
girişimlerin derhâl durdurulması gerekmektedir. Bu bağlamda, Kaz
Dağlarının ve geleceğimizin yok edilmesinin önüne
geçilmesi; havanın, suyun ve toprağın kirlenmesinin
durdurulması için konunun uzmanlardan görüş alınması, bu
konularda yapılmış dünya çalışmalarının
incelenmesi ve bölgede incelemeler yapılması amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Muharrem Erkek (Çanakkale)
2) Bülent Öz (Çanakkale)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Mehmet Tüm (Balıkesir)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Candan Yüceer (Tekirdağ)
9) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
10) Gürsel Erol (Tunceli)
11) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
12) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
13) İbrahim Özdiş (Adana)
14) Erdin Bircan (Edirne)
15) Özkan Yalım (Uşak)
16) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
17) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
20) Yaşar Tüzün (Bilecik)
21) Kadim Durmaz (Tokat)
22) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
23) Atila Sertel (İzmir)
24) Zülfikar İnönü Tümer
(Adana)
25) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
26) Haydar Akar (Kocaeli)
27) Devrim Kök (Antalya)
28) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
29) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
2.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 28 milletvekilinin, yerel
basının sorunlarının ve kalıcı çözüm önerilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/118)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yerel basının sorunlarının
tespit edilmesi ve kalıcı çözümlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükümüzün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini saygılarımla arz ederim. 25/11/2015
1) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Mustafa Tuncer (Amasya)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
9) Gülay Yedekci (İstanbul)
10) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Gürsel Erol (Tunceli)
13) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
14) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
15) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
16) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
17) İbrahim Özdiş (Adana)
18) Erdin Bircan (Edirne)
19) Özkan Yalım (Uşak)
20) Musa Çam (İzmir)
21) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Kadim Durmaz (Tokat)
24) Atila Sertel (İzmir)
25) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
26) Haydar Akar (Kocaeli)
27) Devrim Kök (Antalya)
28) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
29) Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
Yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet
olarak kabul edilen basın demokrasinin vazgeçilmez bir ögesidir. Toplumsal
yaşamın şekillenmesinde önemli rol oynayan basının
uluslararası ve ulusal alan yanında yereldeki performansı da son
derece önemlidir.
Çok sesli, tarafsız ve özgür bir basının demokratik
sistemin güçlenmesi ve kökleşmesinde son derece önemli bir aktör
olduğu düşünüldüğünde, yerel basının da ulusal
basın kadar önemli bir role sahip olduğu kabul edilmelidir. Yerel
sorunların tartışılacağı bir mecra sunan yerel
basın organları, halka doğruları tarafsızca iletmek,
halk yararına yerel yönetim ve makamları denetlemek, halkın
sesini duyurmak gibi önemli görevleri ifa etmektedir.
Yerel basın ve yerel basın
çalışanlarının karşılaştıkları
problemler ekonomik ve sosyal yetersizliklerden kaynaklanmaktadır.
Ekonomik yönden oldukça kısıtlı bütçelerle ayakta ve hayatta
kalma mücadelesi veren pek çok yerel basın kuruluşu, ihtiyaçtan daha
az personelle bir günü programlamaya çalışmakta ve işi takip noktasında
yetersizlikler yaşamaktadır. Personel yetersizliği ve personelin
düşük ücretlerle ve çoğunun da sosyal güvenceden mahrum bir
şekilde çalıştırılması da yerel basının
ve yerel basın mensuplarının karşılaştığı
en önemli sorunlardan biridir. Bunun yanında, vergi borcunu ödemekte
karşılaştıkları güçlükler, matbaa ve kâğıt
giderlerini karşılamada yaşanan mali yetersizlikler de bunlara
eklenince yayın hayatına devam etmekte günden güne
zorlanmaktadırlar. Basın İlan Kurumunun ilan ve reklam
gelirlerinden gelen belli miktardaki gelirle kârdan kazanç elde etmeden
yayın hayatına devam etme mücadelesi vermektedirler.
Günümüzde hızla gelişen teknoloji
anlamında da problemlerle karşılaşan yerel basın
organları, kısıtlı bütçeleri nedeniyle haber alma ve haberi
duyurma sürecinde de rekabet edemez hâle gelmektedir.
Medya dünyasının sermaye yapısıyla
medya organları sahipliğinde gün geçtikçe artan tekelleşme
eğilimi yerel basını güçsüz ve savunmasız
bırakmaktadır. Kendi çabalarıyla ayakta kalma mücadelesi vermeye
çalışan yerel basın, Basın İlan Kurumundan
aldıkları küçük miktardaki paylarla yayın hayatlarına devam
etmeye çalışırken çok ciddi mali güçlüklerle
karşılaşmakta ve nitelikli eleman çalıştırma
konusunda da sıkıntılar yaşamaktadır.
Hâlbuki yerel basın, ulusal basın kadar
önemlidir. Yerel halkın sorunlarının yerel makamlara iletilmesi
ve farkındalık yaratılması noktasında ve yerel
makamların yerel halk tarafından denetlenmesinin sağlanması
hususunda en önemli aktör olan yerel basın sayesinde halk kendini bölgesinde
daha güçlü hissetmektedir.
Yerel basının günümüzde yeterli desteği
bulabilmesi, sektörde etkinliğini arttırabilmesi çok önemlidir. Hür
ve çok sesli basının demokrasinin vazgeçilmez kuvveti olduğu
düşüncesiyle yerel basının desteklenmesi ve güçlendirilmesi için
sorunlarının tespit edilip kalıcı çözüm önerilerinin
sunulması amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükümüzün 104
ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması gerektiğini düşünmekteyiz.
3.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt ve 29 milletvekilinin,
sağlıkta şiddet olaylarının nedenlerinin ve çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/119)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiyede yapılan araştırmalar
çalışma hayatında meydana gelen şiddetin 1/4ünün
sağlık alanında yaşandığına dikkat
çekmektedir. Asli amacı sağlık hizmeti sunmak olan hekimler ve
sektörün diğer çalışanları görevlerini yerine getirirken
toplumun vicdanını yaralayan biçimde şiddete maruz
kalmaktadır. Hastaneler ve diğer sağlık kurumlarında
çalışanlar her geçen gün artan şiddet olayları
karşısında kendilerini güvende hissetmemektedir.
Temmuz 2015te açıklanan Sağlık
Bakanlığı 113 Beyaz Kod kayıtlarına göre, 14
Mayıs 2012den 2015 Mart ayına kadar 18 bini hekim olmak üzere toplam
317.067 sağlık çalışanı şiddete
uğramıştır. Bakanlık kayıtlarında da yer
aldığı üzere, Beyaz Kod uygulamasına başvuran
sağlık sektörü çalışan sayısı her geçen yıl
artış göstermektedir.
Hekime şiddetin kurbanlarından olan Doktor
Kamil Furtunun Samsunda çalıştığı hastanede
öldürülmesinin üzerinden altı ay geçmeden 19 Kasım 2015 günü yine
Samsundan bir başka cinayet haberi gelmiş, Kadın Doğum
Uzmanı Doktor Aynur Dağdemir, birlikte
çalıştığı kadın sağlık
çalışanına yönelik şiddeti önlemeye çalışırken
öldürülmüştür.
Sektör çalışanları ve yanı sıra
meslek odalarının yaptığı araştırmalar,
büyük bir ivmeyle artan şiddet vakalarının asli nedenini
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın getirdiği
uygulamalara bağlamaktadır. Yanlış politikalar neticesinde
hem sağlık çalışanları hem de hastalar büyük zarar
görmüştür. Özelleştirilen sağlık sistemi ve performans
uygulaması, hekim-hasta ilişkisindeki saygı ve güven
ortamını zedelemiştir. Bunlara hastane yöneticilerinin
politikaları, eğitimsizlik, hukuki boşluklar ve diğer
sosyolojik unsurlar da eklenince şiddet körüklenmiştir.
Sağlık ortamındaki şiddetin
artık yalnızca sağlık çalışanlarının
değil toplumun ortak sorunu hâline geldiği göz önüne
alındığında, bu konuda her türlü kalıcı siyasi,
hukuki ve idari önlemin alınması gerektiği açıktır.
Şiddet olaylarının nedenlerinin
araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve
önleyici politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın
98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Ahmet Akın (Balıkesir)
6) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Gülay Yedekci (İstanbul)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Gürsel Erol (Tunceli)
11) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
12) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
13) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
14) İbrahim Özdiş (Adana)
15) Erdin Bircan (Edirne)
16) Özkan Yalım (Uşak)
17) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
18) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
19) Musa Çam (İzmir)
20) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
21) Yaşar Tüzün (Bilecik)
22) Kadim Durmaz (Tokat)
23) Atila Sertel (İzmir)
24) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
25) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
26) Haydar Akar (Kocaeli)
27) Mustafa Tuncer (Amasya)
28) Devrim Kök (Antalya)
29) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
30) Aytuğ Atıcı (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Çevre Bakanı da buradayken
BAŞKAN Orman ve Su İşleri Bakanı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Türkiyede HES
davalarıyla ilgilenen avukatlar aleyhine Çevre Bakanlığı
-vergi kaçırmaları nedeniyle- suç duyurusunda
bulunmuşlardır ve bu açıdan benim sayın Bakanlıktan,
iktidardan istirhamım şu: Çevre davası -her vatandaşımızın
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı var- bir kamu
hizmetidir ve gönüllülük esasına dayalıdır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çevre Bakanı
değil ki o.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu kamu hizmetini ifa
eden avukatlara gerçekten sayın iktidarın destek olması gerektiği
inancını taşıyorum.
Bu sebepten dolayı, acaba bugüne kadar,
gerçekten, yolsuzluk yapan, devleti soyanlar hakkında Çevre
Bakanlığı hiç suç duyurusunda bulundu mu? Neden bu çevre
davalarıyla ilgilenen avukatlar hakkında suç duyurusunda bulundular?
Ben teşekkür ediyorum. Sağ olun.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanal.
Yalnız şunu ifade edeyim: Çevre
Bakanı değil, Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel
Bey.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Evet, Orman
Bakanı; zaten iç içedir, iktidarın bir mensubu olduğu için onu
söyledim. Dil sürçmesi olduysa da özür dilerim ben.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman
Başkanlığındaki bir heyetin, Pakistan Ulusal Meclis
Başkanı Serdar Ayaz Sadıqın vaki davetine icabet etmek
üzere Pakistana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/594)
15/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsmail Kahraman Başkanlığındaki heyetin Pakistan
Ulusal Meclis Başkanı Serdar Ayaz Sadıq'ın vaki davetine
icabet etmek üzere Pakistan'a resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Birliği Konseyi Hollanda Dönem Başkanlığınca 3-4 Nisan
2016 tarihlerinde Hollandanın Lahey şehrinde düzenlenecek olan
"Enerji, Yenilik ve Döngüsel Ekonomi" başlıklı Komisyon
Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Ziya Altunyaldızın katılmasına
ilişkin tezkeresi (3/595)
17/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi Hollanda Dönem
Başkanlığınca 3-4 Nisan 2016 tarihlerinde Hollanda'nın
Lahey şehrinde "Enerji, Yenilik ve Döngüsel Ekonomi"
başlıklı Komisyon Başkanları Konferansı
düzenlenecektir.
Anılan konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanı Ziya Altunyaldız'ın katılması hususu,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci
ve 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşları
tarafından, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın
her türlü istismardan korunması, yaşanan sorunların tespit
edilmesi ve çözüme yönelik çalışmalar yapmak amacıyla 17/2/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
23/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23 Mart 2016
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
17 Şubat 2016 tarih ve 2016/1218 sayıyla
Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşlarının,
geleceğimizin teminatı çocuklarımızın her türlü
istismardan korunması, yaşanan sorunların tespit edilmesi ve
çözüme yönelik çalışmalar yapmak amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergemizin 23 Mart 2016 Çarşamba günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerine ilk söz, Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıka aittir.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
LALE KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün, biz heyet olarak Karamandaydık. Karamanda olma
sebebimiz, haberlerde de gördüğünüz bu çok kötü hadiseyle ilgilidir.
Ancak, siyaseten orada bulunmadık; ben bir anne olarak, arkadaşlarım
baba olarak, toplumun bir ferdi olarak ve bu topluma karşı
sorumluluklarımızın bilincinde olduğumuz için
oradaydık biz. Orada çok elim bir hadiseyle
karşılaştık, sizler basından da izliyorsunuz ancak bu
olayın birkaç boyutuna ben burada yer vermeden geçemeyeceğim efendim.
Bakın, bu konu beni o kadar üzüyor ki
dosyayı incelediğimde oturup hüngür hüngür ağladım ve
konuşmakta da zorlanıyorum çünkü unutmayınız ki bizler
anneyiz, babayız, bu duygularla bu dosyaları inceledik, bu olayı
araştırdık.
Bir kere, şunun çok net bilinmesini istiyorum
ki biz Karamana gittiğimizde
Bu olay sadece Karamanın sorunu
değil; Karamanın, ailelerin, söz konusu çocukların manevi
şahsiyetlerinin zedelenmemesi gerekiyor. Bu nedenle, çocuklara ait
bilgilerin, kimliklerin ya da adreslerin kamuoyuyla asla paylaşılmaması
önemli. Zaten, bu çocukların ve ailelerin yaşadığı
travma o kadar büyük boyutlarda ki belki yıllarca sürecek.
Değerli milletvekilleri, söz konusu suçlu
şahıs 2 ayrı yurtta yurt veya ev, adına ne derseniz- iki
yıl süreyle bu suçları işliyor, bir evden diğerine
çocukları sürekli getirip götürüyor, bu çocukları gezilere de
götürüyor. Bir iki madde okuyacağım size. Bakın,
Anayasanın 41inci maddesi der ki: Devlet, her türlü istismara ve
şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler almak
zorundadır. Yine, eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi
Anayasanın 42nci maddesiyle devlete verilmiştir, bu sorumluluklar
devlete aittir. Şimdi, başka bir madde okuyacağım, sizler
de açıp bakabilirsiniz, elinizde kanunlar var. 5661 sayılı Yasa
ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili maddesi diyor ki:
Asla, tüzel kişilikler ve şahıslar ilkokul ve ortaokul
seviyesinde yurtlar ya da bu tür evler açamazlar; yükseköğretimde ve
liselerde açabilirler, ilk ve ortaokul düzeyinde bu tür evler açamazlar. Yani
bu evin veya yurdun, adına ne isim veriyorsanız, asla mümkün
değil açılması ve illegaldir arkadaşlar, illegal
olduğu için de denetimleri mümkün değildir.
Biz, Karamanda Sayın Valiyle, savcıyla ve
de Millî Eğitim Müdürüyle görüştük, hiçbirisinden de evin
kimliği hakkında bilgi alamadık, kime ait olduğu konusunda
hiçbir ipucu vermiyorlardı. Oysa, dosyalarda çocukların ifadesi var.
KAİMDERe ait olduğunu, Ensar Vakfına ait olduğunu çocuklar
kendi ağızlarından vurguluyorlar.
Sayın vekiller, biz burada bir suçtan ve bir
toplumsal yaradan bahsediyoruz. İnanın, o dosyadaki ifadeleri
görseniz oturup siz de bir anne, baba olarak ağlarsınız. Ben
bugün hâlâ kendime gelebilmiş değilim. Bu kişi iki yıl bu
faaliyeti sürdürüyor, bu suçu işliyor ve bu evin alt katında
ailesiyle önce bir müddet, ardından da eşi terk edip gidiyor ama
kendisi burada yaşamaya devam ediyor; günde iki üç saat bu çocuklarla
zaman geçiriyor, hatta başka bir ilçeye tayin oluyor, orada da
çocukları misafir ettiği biliniyor. 2013-2014 yıllarında
olan bu hadisenin ardından, bu kişi 2015te yine Karamanda bir
ilköğretim okulunda eğitim vermeye devam ediyor. 2015e ait hiçbir
bilgi, bulgu yok. O çocuklar bu yurttan çıkmışlar ama neden,
nasıl, bu bilinmiyor.
Değerli vekiller, bir çocuğun okula gitmek
istememesinin ardından, ablası kendisini doktora, bir psikiyatriste
götürüyor ve çocuk kendisine hayvan pornoları izletildiğini söylüyor.
Bunun üzerine, doktor, sorumluluğunu yerine getirerek savcıyı
arıyor ve durumu beyan ediyor, bunun üstüne de bir açıklamayla, özellikle
bu aileler ve çocuklar çağrılıyor ve savcının
beyanına göre, ilk defa aileler burada olayın gerçeğini
anlıyor. Peki, o zaman, 2013-2014te bu yurtlar niye
boşaltılmıştı? Bu yurtların
boşaltılmasının ardından, bu kişi altı
aylığına Ayrancı ilçesine becayiş olarak tayin
edilmiş ama sonra tekrar gelmiştir. Bunlar hep soru işareti.
Sayın vekiller, önemli olan
çocuklarımız, evlatlarımız. Burada
sorumluluklarımız var; hepimizin, milletvekillerinin de var,
bakanların da var, orada bulunan savcının, Valinin, Millî
Eğitim Müdürünün var. Mümkün müdür Karaman gibi büyük olmayan bir yerde
böyle bir evin bilinmemesi? Çünkü, sorduğumuzda Biz böyle bir evin
varlığının -yurdun adına ne derseniz- bilgisine sahip
değildik. diyorlar. Nasıl olmazlar? Bir çocuğun çok küçük
kelimelerle söylediği bir kelimeden, bir laftan suçlular
yaratılıyor da bu çocukların
çığlıklarını nasıl duyamadılar? Nasıl
iki yıl bu olay gerçekleşmeye devam etti? Doktorların
raporları var, çocukların ifadeleri var ve daha başka çocuklar
var mı, bunların bilgisi yok.
Bakın, Türkiye genelinde
taşımalı eğitim getirildi, köy okulları
kapatıldı ve yine, YİBO adını verdiğimiz,
yatılı ilköğretim bölge okulları da azaltıldı,
ihtiyacı görmüyor. Bundan dolayı, yoksul aileler
çocuklarını nasıl okutacakları konusunda hakikaten soru
işareti yaşıyorlar ve böyle yerlere çocuklarını
veriyorlar. Ailelere sorduğunuzda şöyle bir cevap alıyorsunuz,
diyorlar ki: Çocuğu Ensara verdik., Çocuğu KAİMDERe
verdik., Çocuğu şuraya verdik. şeklinde, bu
vakıfların adlarını kullanıyorlar. Eğer bu
vakıfların suçu yoksa gelip bunları ispatlayınız;
eğer varsa veya örtbas ediliyorsa, lütfen, bunlar hepimizin
evlatları. Arkadaşlar, evlatlar söz konusu olduğu zaman ne parti
ne vakıf, hiçbirinin önemi olmaz; her şeyin üstündedir bu evlatlar,
hepimizin çocuklarıdır bunlar. Lütfen, elimizi vicdanımıza
koyalım, çocukları koruyalım, vakıfları değil.
Şimdi, ben sayın bakanlara soruyorum:
Sayın Millî Eğitim Bakanı, bu okulların veya bu
yurtların veya adına ne deniyorsa, varlığından
nasıl haberdar olmazsınız? İki yıl, üç yıl
faaliyette bulunuyorlar, bir ilköğretim okulu öğretmeni burada görev
yapıyor, nasıl bilgi sahibi olmazsınız?
Peki, İçişleri Bakanına soruyorum:
Burada yaşanan hadiselerden nasıl bilgi almazsınız? Hiç mi
bu çığlıkları duymadınız?
Ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına
soruyorum: Sayın Bakan, Bir defadan ne olur? dediniz, dün üzülerek bu
cümlelerinizi dinledik. Siz de bir annesiniz, siz de bu toplumun bir
ferdisiniz, bir Bakansınız, bu sözü nasıl söyleyebildiniz?
Lütfen, o raporları incelerseniz -ben şu anda bunları söyleyecek
durumda değilim, konuşamıyorum ve ifade etmekte de
zorlanıyorum- inanın o raporlarda içler acısı ifadeler var.
Eğer o raporları okursanız, durumun bir defa
olmadığını ve sürekli hâle geldiğini, kronikleştiğini
doktor raporlarından da görmeniz mümkün. Bu cümleleri burada
kullanmış olmaktan üzüntü duyuyorum ve de gerçekten, bu üzüntüleri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama, dün orada
yaşadıklarımız, benim hayatımda hiçbir zaman
unutulmayacak manzaralardır. Bu çocuklarla ve ailelerle zaten
konuşulmadı ama şunu gördüm ki herkes bu vakıfların
veya nereye ait olduğu bilinmeyen bu evlerin kime ait olduğunu
söylemekten çekiniyordu. Neden çekiniliyor? Geçmişe dönük incelemeler
yapılabilir, başka bunun gibi illegal çalışan evler,
yurtlar, kontrolsüz olan yerler nedir bunlara bakılabilir.
Sayın vekiller, toplumdaki sosyal bozulmalar
gitgide arttı, bunun sebepleri olmalı, bunu hep beraber oturup
düşünmek zorundayız. Lütfen, bir komisyon hazırlayalım, bir
komisyon oluşturalım ve hep beraber gidelim inceleyelim. O parti, bu
parti diye bir şey yok, bu siyasetüstü bir konudur, bunlar bizim
evlatlarımızdır. Bu çocukların aileleri ve bu çocuklar
çığlık bile atamıyorlar, kendilerini
açıklayamıyorlar, kimsenin yanında belki
ağlayamıyorlar. Ama, biz onların sesi olmalıyız, belki
onlar gibi birden fazla çocuk var başka illerde konuşamayan,
söyleyemeyen. Bu, devlet yurtlarında da olabilir, yurt olmayan yerlerde de
olabilir ama bir denetim eksikliği olduğu ve bir sosyal bozulma
olduğu aşikâr. Bunu kabul edelim ve bir komisyon oluşturarak bu
olayı inceleyelim, bundan sonra bu tür olayların olmasına engel
olalım. Bu evlatlar hepimizin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Karabıyık.
Önerinin aleyhinde ilk söz, Düzce Milletvekili
Ayşe Keşire aittir.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Benden önceki konuşmacının
bıraktığı yerden almak istiyorum. Evet, bu çocuklar
hepimizin. Yaklaşık otuz yıldır -hatta bu yıl otuzuncu
yılım- sivil toplum kuruluşlarında, çocuk, genç ve
yoksulluk çalışan biriyim, bir siyasetçiyim aynı zamanda.
Çocuğa yönelik politikalar bütüncül
politikalardır, tek bir kurumun görev ve sorumluluğu altında
değildir; hem kamu kuruluşlarının bu anlamda yetki ve
sorumlulukları vardır, sivil toplum kuruluşlarının
sorumlulukları vardır, toplumun her bir ferdinin, her birimizin
çocuğa yönelik politika ve uygulamalarda sorumluluğu vardır. Bu
anlamda, bu konuya bütüncül yaklaşılması gerektiği
kanaatindeyim, bugüne kadar yaptığımız tüm
çalışmalarda da bunu öncelediğimizi düşünüyorum.
Özellikle, tabii, çocuğa yönelik
politikaları konuşurken eğitim politikaları, gençlik, spor
politikaları, kültür, sanat politikaları, tamamını,
bütüncül ve sosyal politikaları konuşmak gerekiyor.
Biliyorsunuz, 2011 yılında Aile
Bakanlığı kurulurken sosyal hizmet ve sosyal
yardımların tek çatı altında toplanması gereğiyle
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü de Aile Bakanlığı
bünyesinde yer aldı. Aslında, eski bir kurum biliyorsunuz, SHÇEK
diye bilinen ya da Himaye-i Etfal Cemiyeti diye bilinen eski bir kurum Çocuk
Hizmetleri Kurumu. Bugün, kurumun bakımı altında 12 bin çocuk
var. Bu kurumlarda dört yıl bilfiil de görev yapmış bir
siyasetçiyim aynı zamanda.
Her şeyden önce şunu söylemek istiyorum:
Başta aile olmak üzere, aile, çevre, devlet, devletin kurumları, her
birimiz çocukların geleceği ve ikbalinden sorumluyuz. Binalar
yapabiliriz, yollar yapabiliriz ama o binaları ve yolları kullanacak
olan gelecek nesli birlikte inşa etmeliyiz. Çocuğa ait konular,
eğitim dâhil, olumlu politikalar dâhil ya da suça sürüklenmiş ya da
suçun mağduru olmuş çocuklara yönelik politikalar dâhil hiçbir konu
gündelik politikanın malzemesi yapılamayacak kadar ehemmiyet arz eden
konulardır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lanetle bari de
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Bu anlamda,
özellikle kurum bakımı altında bulunan çocuklarla bir arada
bulunmuş, onlarla çalışmalar ve projeler yürütmüş bir
politikacı olarak söylüyorum, suçun mağduru olan ya da suçun faili
olan çocuklarla ilgili konularda maksimum hassasiyet göstermek zorundayız
çünkü az önce konuşmacının bahsettiği gibi, bu dosyalarda,
bu dosyaların büyükçe bir kısmında gizlilik esası vardır
çünkü buradaki en önemli nokta çocuğun yüksek yararıdır. Biz,
gündelik politikalara malzeme çıkartacağız diye mağduru
tekrar mağdur edemeyiz politikacılar olarak. Mağdurun
hakları birinci derece önemlidir, bizim her birimizin politik
görüşünden çok daha önemlidir.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Bir kereden bir
şey çıkmaz. deyince o aileler mağdur olmuyor mu?
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Aynı
zamanda evrensel bir hukuk kuralıdır, babanın suçundan
oğlu, oğlunun suçundan babası sorumlu değildir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya,
mağduru değil, faili korumamak lazım, faili!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Suçun
şahsiliği evrensel bir hukuk kuralıdır. O çocukların
her biriyle ilgili
ERKAN AKÇAY (Manisa) Olayı daha
kınamadınız, lanetlemediniz, tevil etmenin derdindesin!
Ayıp yani!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Bu ilk dosya
olmuş olabilir belki sizin
karşılaştığınız ama benim
karşılaştığım ilk olay değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Otuz yıldır biz de
karşılaşıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Her gün
yaşıyoruz bunları, her gün görüyoruz.
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Biz burada
çocuğun yüksek menfaatini göz önünde tutmak zorundayız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Devletin sorumluluğu ne, devletin?
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Gündelik
politikaların önündedir çocuğun yüksek menfaati. Gizlilik kararı
olan bir dosya hakkında fütursuzca konuşamayız. Çocuğun
yüksek yararını göz önünde bulundurmalıyız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz vakfı
mı koruyorsunuz, çocuğu mu koruyorsunuz burada?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Siz
bulundurmuyorsunuz ya!
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Vakayı bir
lanetleyin önce!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ne çocuğu, vakfın yararı, vakfın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) -
Vakfın yararı var burada.
MURAT EMİR (Ankara) - Çocuklarla ilgili kim, ne
söyledi ki!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Vakanın
detayları pornografik bir hikâye değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii değildir.
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Çocuğun,
mağdurun bu hikâyelerini anlatarak mağduru tekrar mağdur
edemeyiz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
MURAT EMİR (Ankara) - Size pornografik geliyor
olabilir, bize dramatik geliyor Hanımefendi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Mağduru
mağdur edenler hesap versin!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Mağduru
tekrar mağdur etmemek çocuk politikalarımızın birinci
önceliğidir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Gerekli önergeyi verdiniz
mi? Gerekli soruşturmayı başlattınız mı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hesabı
sorun, hesabı!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Mağdur edeni koruyorsun
sen! Ahlaksızlık bu!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Ve bununla
beraber suçun şahsiliği ilkesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyelim.
AYŞE KEŞİR (Devamla) -
evrensel
hukuk kuralının temelindedir.
LALE KARABIYIK (Bursa) Önce
araştırın da ondan sonra burada konuşun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Evrensel
hukuk suçluları korumaz ama siz suçluları koruyorsunuz!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Masumları
koruyun, suçluları değil!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Çocuk koruma
politikaları kapsamında, 2011 yılından itibaren özellikle
bütüncül bir çocuk politikası izlenmektedir. Özellikle kurum
bakımında çocukların evrensel standartlarda bakılması
ve devletin kurum bakım hizmetlerinin evrensel standartlarda
yapılmasına yönelik çocuk evleri ve sevgievleri modeline
geçilmiştir. Artık 7-8 kişilik sevgievlerinde, devletin, devlet
kurumumun içindeki sevgievlerinde çocuklarımız bir ev ortamında
yetişmektedir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sevgievlerinde de
cihat çağrısı yapılıyor!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Bu, hem
akademik başarılarına hem gelecekte aile hayatlarındaki
başarılarına olumlu etki yapmaktadır. Bunların etki
analizleri de mevcuttur. İlgilenenler bu anlamda Bakanlıktan bu etki
analizlerini değerlendirebilirler.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Bakanlık cevap
vermiyor ki!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
Ensar Vakfına gelin bence.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Korumak
zorunda değilsiniz ya!
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Diğer
taraftan, 2013-2017 yılları için de Çocuk Hakları Strateji
Belgesi hazırlanmıştır ilk defa. Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa 2013 yılında, dört yıllık bir Çocuk
Hakları Strateji Planı hazırlanmıştır. Bu
anlamda
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bunlar
hazırlandı da niye bunlar arttı bu kadar ya?
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Diğer
taraftan, tabii, koruyucu, önleyici tedbirleri son derece önemsiyoruz politika
olarak.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Okullardan
koruyun çocukları!
AYŞE KEŞİR (Devamla) Koruyucu,
önleyici tedbirler kapsamında aile eğitim programları ve
ailelerin eğitilmesi, özellikle ailelerin çocuk istismarında
mağdur edilmemesi noktasında, çocuklarını eğitmesi
noktasında aile eğitim programlarımız yaygın. Sadece
500 bin aile bu konuda eğitilmiştir aile eğitim programları
kapsamında.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Siz
öğretmenlere ne eğitim veriyorsunuz?
AYŞE KEŞİR (Devamla) - Rehber
öğretmenler bu konuda son derece duyarlıdır. Son dönemde, belki
de zaman zaman basında duyduğunuz bazı olayların ortaya
çıkmasının ve savcılığa intikal etmesinin bir
sebebi de bir nedeni de rehber öğretmenlerin bu konudaki
duyarlılığıdır aslında.
Tekrar söylüyorum -aynı zamanda ben bir
basın meslek mensubuyum- kadına yönelik şiddet, çocuk
istismarı, suça sürüklenen çocuklar, suçun mağduru çocuklar ne
medyanın hikâye malzemesidir ne de siyasetin malzemesidir. Bunlar, tümünün
üzerinde temel konulardır, her birimizin en önemli önceliğidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bu bizim
için malzeme değil.
AYŞE KEŞİR (Devamla) - MHP Grubunun
önerisi noktasında da şunu ifade etmek isterim: Daha önce,
geçtiğimiz dönemlerde Parlamentoda bu anlamda çocuk hakları ve çocuk
suçları, suça sürüklenen çocuklar ve suçun mağduru çocuklar yönünde
bir komisyon oluşturulmuş. İlgilenen
arkadaşlarımız bu komisyon raporunu detaylı bir
şekilde inceleyebilirler. Şu an içinde
çalıştığım komisyonun konusu olarak da biz suça
sürüklenen çocukları çalışıyoruz ve ilgilenen komisyonun
raporunu ben edindim. Bu konuda çalışmalarımızı devam
ettiriyoruz. Geçmiş dönemde çok ciddi bir çalışma,
araştırma komisyonu çalışması yapılmış
ve Meclisin arşivlerinde bu çalışma mevcuttur. İlgilenen
Parlamento üyesi arkadaşlarımız bu çalışmayı
edinebilirler.
Ben, Genel Kurulu ve hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Keşir.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Milletvekilim,
bunu lanetlemeyecek misiniz? Lanetleyin olay bitsin ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lanetlemedi bile!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Süreniz dolmadı, üç dakika vardı, biraz da Ensar
Vakfından bahsetseydiniz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Evet,
biraz da Ensar Vakfını anlatsaydınız!
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
lehinde ikinci söz Aydın Milletvekili
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Depboylu
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tutanaklara girmesi bakımından ifade etmek isterim ki bu bahse konu
vahim ve çirkin hadiseleri kınamaktan ve lanetlemekten özenle
kaçındığını gördük hatibin. Ben, bunu, son derece
yanlış buluyorum. Meydana gelen bu iğrenç olayları, bu
vahim hadiseleri, evet bütüncül bakacağız ama asla tevil etmeye
çalışmayacağız. Eğriye eğri, doğruya
doğru demek durumundayız. Aksi takdirde, kötülüklerle,
çirkinliklerle, ahlaksızlıklarla nasıl mücadele edeceğiz?
Buna, özellikle dikkatleri çekmek istiyorum. Bu hadiseler kesinlikle
lanetlenmesi gereken hadiselerdir, kınanması gereken hadiselerdir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Keşir.
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Konuşmamın başında bunun elim verici bir olay olduğunu
söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elim verici!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Zaten gündem de
konuşmamın gündemi de önerge üzerineydi, önerge üzerine
konuşmamı tamamladım Sayın Başkanım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bakın, daha hâlâ süreniz var!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Elim verici bir olay. ne
demek?
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Kınamadınız!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Elim verici olay!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
AYŞE KEŞİR (Düzce) Konuyu
şiddetle ve nefretle kınadığımı
BAŞKAN Bir saniye
Bir şeyin iyi
anlaşılması lazım
Sayın Keşir
AYŞE KEŞİR (Düzce) Tutanaklara geçirilmesi
açısından tekraren bu konuyu
BAŞKAN Evet, buyurun.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir tek
çocuğun gözyaşı, bakın, bir gözyaşı dahi bizim
için çok kıymetlidir, çok vahim ve elim verici bir olaydır. Bu olay
özelinde de aynı şeyi söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu olayı
kınayacaksınız!
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bir kınayın
ya!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Şiddetle
kınıyorum. Bu olay özelinde de söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu olayı
kınayacaksınız!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bu olay özelinde
de söylüyorum diyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim,
kınadığını söylüyor zaten.
Sayın milletvekilleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi söyledi.
Uyarınca söylüyor.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, bu olay özelinde de söylüyorum: Bu olay ve buna benzer tüm
olayları çocuk istismarını, çocuk mağduriyetini
şiddetle, esefle kınıyorum.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Kınamadığını nereden çıkarıyorsunuz bir kere
ya? Kınıyorum. diyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dinledin mi?
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Şimdi
kınadı, tebrik ediyoruz! Sayın Keşiri tebrik ediyorum
şimdi!
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Kınanmayacak
olay mı bu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz uyarmasak
kınamayacak. Kürsüde kınadı mı?
BAŞKAN Evet, konu
anlaşılmıştır.
Sayın Özel, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müsaade ederseniz yerimden
konuşayım.
Sayın Başkan, Sayın Keşiri
dikkatle dinledik. Hâlâ, şu anda otuz dört saniyesi var yani iki buçuk
dakika önce kürsüden inmemiş olsaydı hâlâ konuşabilirdi. Otuz
yıldır bu meseleye emek vermiş birisi -emeğinin önünde
saygıyla eğiliyoruz kendi beyanını doğru kabul ederek-
otuz yıl bu işle uğraşmış birisi. Türkiyede
bütün annelerin, bütün babaların uykularını kaçıran ve
700den fazla farklı yerde, binlercesi olduğu bilinen, hiçbir hukuki,
kanuni temele dayanmayan ve gözden ırak tutuldukça Bugün Karamanda
yaşananın bir benzeri acaba benim çocuğumun
yaşadığı yerde de oluyor mu? şüphesinde olan
annelerin, babaların dört gözle, dört kulakla dinledikleri bir ortamda
süreyi dahi tamamlamadan, ağız dolusu kınamadan, çocuğun
yüksek menfaatleri yerine vakfın yüksek menfaatlerini koruyan bir
konuşma yaptı ve konuşmasının sonunda da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
dediği şu: Daha önce Meclis bunları
araştırmış, isteyen açsın oradan okusun. Meclis
araştırmış ama Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri, partisinin
hükûmetleri o araştırma komisyonu raporunun sonuçlarından
yararlanıp gerekli tedbirleri almamışlar ki bugün Türkiyenin
dört bir yanında böyle utanılacak olayların olduğu, hukuki
temelden yoksun, denetimsiz evlerde bu istismarlar yaşanabiliyor. Bu
konuda size teklifimiz yeni bir komisyon kurulmasıyken Merak eden
açsın, oradan okusun. diyorsanız, esas sizin dün hepimizin
yüreklerini sızlatan, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
beni utandıran Bakanınız açsın, okusun neler olduğunu
da tedbir alsın buna.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sayın
milletvekilleri; bakın, bir şeyi doğru tespit etmemiz
lazım: Sayın Keşir açıkça, esefle ve şiddetle
kınadığını ifade etti, kendi kanaatlerini belirtti
ondan sonra.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın grup başkan
vekilinin uyarısından sonra, yarım ağızla.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz niye yorum yapıyorsunuz ki biz de duyuyoruz yani!
BAŞKAN Sayın Çakır, size söz
veriyorum.
2.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Her şeyden önce, bu
aşağılık suçu işleyen kişi kim olursa olsun ama
kim olursa olsun
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi vakfa bağlı
olursa olsun
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hangi vakfa
bağlı olursa olsun Özgür Bey
FİLİZ KERESTİCİOĞLU
DEMİR (İstanbul) Biz mi söyleyeceğiz bunları?
Yazıyor, isterseniz vereyim yani!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi vakıf olursa olsun
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hangi vakıf olursa
olsun, evet, hangi dernek, hangi STK olursa olsun hiç fark etmez çünkü burada
yapmış olduğumuz konuşmalarda çocukların
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı
laf atmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır, hüküm
cümlesini bir tamamlayın da
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bakın, az önce Sayın Özel konuştu, şimdi Sayın Çakır
konuşuyor. Dinleyelim lütfen.
Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
bir sürü konu üzerinden politik polemik yapabiliriz ama herhâlde hiç
yapmayacağımız politik polemiğin konusu çocuklar
olmalıdır. Burada konuştuğumuz gibi daha evvel de çocuklar,
evet, masum varlıklardır. Dolayısıyla, bu çirkin fiili
işlemiş olan kim olursa olsun ve bu kişinin ideolojik, politik
yahut kurumsal aidiyeti nereye ait olursa olsun, bunu öncelikle lanetlemeliyiz,
lanetliyoruz, lanetledik; bir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İkincisi: Burada kurulacak bir
araştırma komisyonu ile bu fiili bağımsız olarak tartışmak
ayrı şeylerdir. Araştırma komisyonu kurulur ya da kurulmaz
ama bu konuyla ilgili kararımızı, kanaatimizi, düşüncemizi
net olarak söylemeliyiz.
Sayın Özgür Özel, sadece bu kişinin
değil, bu olayda eğer dahli olan yahut sorumluluğu olan kamu
yöneticileri varsa, yetkililer, etkililer varsa aynı şekilde bu
kişi gibi onun da cezalandırılması lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Araştıralım.
diyoruz işte.
LALE KARABIYIK (Bursa) Kesinlikle,
araştıralım.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Ama, siz hâkim
değilsiniz, ben hâkim değilim; onun yargı gereğini yapacak.
Bir defa, bunun altını çizelim.
Hiç kuşkusuz, Değerli
Başkanımın, Erkan Başkanımın dediği gibi,
biz nasıl ifade etmeliyiz ki sizi memnun edecek bir kınamada, bir
ilençte bulunmuş olalım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Her şey suç
unsuruysa hiçbir şeyi araştırmayalım o zaman, nasıl
olsa hâkimler araştırıp şey yapacak. Öyle şey mi olur
ya?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Erkan
Başkanım, bilmiyorum yani ağız dolusu diyorsanız
ağzımız dolu da ifade edelim. Ayşe Hanımın
konuşmasını baştan sona dikkatli bir şekilde
dinlemişseniz -ki kendi şimdi söz alır- gayet net bir
şekilde açığa koydu, açıktır.
Son husus ise, Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Toparlayalım lütfen
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Son husus ise
Bakanımızın konuşmasıdır. Lütfen, hepimiz elimizi
yüreğimize koyarak Bakanın konuşmasını dikkatle
dinleyelim yahut okuyalım.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
Kulağımızla duyduk, duyduk.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Okudum, 5 kere okudum ben.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Ben 2 defa tekrar
okudum. Orada çok net bir şekilde
müdahil olunduğunu -şu
ifade- sıfır tolerans göstereceğimizi, rehabilitasyon
çalışmalarının başladığını ve
yürütüldüğünü, sorumluların en ağır şekilde
cezalandırılması ve tekrar yaşanmaması için -tekraren
kullanıyor- sıfır tolerans gösterildiğini
Başka ne
demesini istiyoruz yani?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamam, o ikinci kısım. Öncesini okur musunuz,
vakıfla ilgili olanı?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Başını oku, en başını oku.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ama
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Okudum, okudum. Burada
ilk defa gerçekleşen bu olay diyor, bir defalık asla demiyor.
Hakikaten istismar etmeyelim.
Yani şunu mu söylüyoruz Sayın
Kerestecioğlu, şunu mu söylüyoruz: Aklı başında bir
insan, bakan ya da değil, milletvekili ya da değil hatta, herhangi
bir üçüncü kişi yani bu olaydan dolayı memnuniyet duyduğunu mu
ifade edecek?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, öyle bir şeyden bahsetmiyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, niye yorum
yapalım? Ne söylediğini okuyoruz biz. Niye kendimizi yoruma
zorlayalım?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Ya da bunu tolere
edeceğini mi düşüneceksiniz? Bunu tolere eden kişi, değerli
arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özel
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Son cümlem Sayın
Başkanım.
Bunu tolere eden kişi ya hastadır, tedavi
edilmesi gerekir ya da ağır suçludur, cezalandırılması
gerekir.
Teşekkür ederim.
LALE KARABIYIK (Bursa) Denetlemeyenler ne olacak?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Danış Beştaş
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, sadece tutanağa geçsin diye
çünkü adım zikredilerek söylendiğinden
Ben de okuduğumu
anlayabilen bir insanım tıpkı sayın grup başkan vekili
gibi.
BAŞKAN Yalnız, bu bizim gündemimiz
değil sayın milletvekilleri.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Nasıl bizim gündemimiz değil?
BAŞKAN Hayır, hayır,
dışarıda söylenen bir sözü
Buna ilişkin kanaatler
söylendi, siz de söylediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Devletin bakanı söylüyor,
konuyla ilgili söylüyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bir kere, Sayın Başkan, 45 çocuğun
hayatından bahsediyoruz, bizim gündemimiz bu ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanının söylediği sözlerden bahsediyoruz. Nasıl bizim
gündemimiz değil?
BAŞKAN Şimdi, bakın, Sayın
Kerestecioğlu, burada
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben sözümü tamamlamak zorundayım. Çünkü siz her
şeye yorum yapmak zorunda da değilsiniz. Özellikle korumanız
gereken o çocukların geleceği, yaşamı. Aile ve Sosyal
BAŞKAN Bakın, bu çocukları hep
birlikte korumak zorundayız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) O zaman
BAŞKAN -
ve ben de herkese söz vermek zorunda
değilim, bunu da böyle bilin, kusura bakmayın!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Benim adım anıldığı için
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İsmi
anıldı ama, ismi anıldı Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Benim adım anıldığı için
BAŞKAN Kusura bakmayın, bunu ben takdir
ederim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz de orada
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil ediyorsunuz, AKPyi değil, lütfen!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Böyle bir serbestliğiniz yok!
BAŞKAN Tamam, tamamlayın, siz
tamamlayın ama benim de takdirime karışmayın!
Buyurun, tamamlayın siz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karışıp karışmamaktan bahsetmiyorum
ben.
BAŞKAN Tamam, tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Burada adım zikredildiği için usule göre söz
alıyorum.
BAŞKAN Tamam, tamamlayın diyorum size,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sizin lütfunuzla olan bir şey değil bu.
BAŞKAN Ama benim takdirime de siz
karışmayın diyorum ben.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bakanın ne söylediği çok açık: Vakfa bir kere
böyle bir şey bulaştı diye
diye söylüyor, Çocuklara bir kere
tecavüz edildi diye bir şey olmaz. demiyor, ben böyle bir şey
söylemedim. Ama vakfın adını özellikle karalamamak
gerektiğinden bahsediyor konuşmanın ilk bölümünde, okuyun.
Burada niye siz sahip çıkmak zorundasınız?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hiç sahip
çıkmıyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hiçbir şeye sahip çıkmayın; sahip
çıkmamız gereken şey, bu çocukların hayatıdır, o
kadar!
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hangi vakıf olursa
olsun, hangi sivil toplum örgütü olursa olsun, hangi aidiyet olursa olsun,
hangi mensubiyet olursa olsun, bitmiştir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Suçun
şahsiliğinden bahsediyoruz, onunla onun ne ilgisi var,
söylediğimiz şeyin!
BAŞKAN Sayın Özel
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Grup Başkan Vekili şöyle bir
şey söylüyor Meclis araştırma komisyonu kuralım önerimize:
Bununla mahkeme, savcı ilgilenecek. Elbette ilgilenecek, o başka
bir şey, o yargının görevi. Ama Sayın Grup Başkan Vekili,
doping meselesini, dopingle mücadele için sorumlu savcı
araştırmıyor mu? Hekime karşı şiddetle ilgili,
öldürülen doktorlarla ilgili savcılar, mahkemeler görev yapmıyor mu?
Somayla ilgili dava sürüyor, mahkeme görevini yapıyor. Boşanmalarla
ilgili aile mahkemeleri görevini yapmıyor mu? Mesele o değil,
yargı başka bir şeydir, Meclisin kanayan bir yaraya partilerüstü
bir anlayışla el koyması başka bir şeydir. Doping
için, hekime karşı şiddet için, Soma için komisyon kurarken
mahkemenin yerine mi geçtik? Bu savınız, tamamen, Meclisin
görevlerini ve Meclisin denetim görevini görmezden gelmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Benim öyle bir
savım yok!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz öyle
söylediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
toparlıyorum, izninizle.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen ama;
toparlayın, tamamlayalım bu işi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, Sayın
Bakanın altına herkesin imza atacağı 3 tane cümlesini
okumak, eyvallah. Ama Sayın Bakan şunu söylüyor: Bu olay bizim
hizmetleriyle her zaman gurur duyduğumuz vakıfla
ilişkilendiriliyor ki bu vakfımızda bir süre görev
yapmış, onun ne kadar olduğunu vakıf
çalışanları açıkladı. Her zaman kötü niyetli insanlar
bazı işleri suistimal edebilirler. Bu, bir kere rastlanmış
olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumu karalamak
için gerekçe olamaz. diyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Tamam, ne var
bunda?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kurumumuzu diyor.
Bakın, buradaki mesele, şu anda o vakfa ait çok sayıda evin
derhâl mercek altına alınması gerekirken, Bakan, yürütmeden
kaynaklı yetkileriyle bunun üzerine bir şal örtmeye çalışıyor,
bir karartma uyguluyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hayır, sizin
topyekûn linç girişiminize karşı çıkıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunu kabul etmiyoruz, Evet.
demiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş
CAHİT ÖZKAN (Denizli) O zaman Cumhuriyet Halk
Partili Muharrem İnce deyince kapatmak lazım. Öyle mi yapmak
lazım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Muharrem İnce
deyince Cumhuriyet Halk Partisini mi kapatacağız? Muharrem
İncenin olayı sebebiyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Deli misin sen ya, deli misin?
Lafa bak ya!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ne deli misin? Yani
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, bir adamla bu
iş olmaz demek istiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eskiden beri var olan
ceza hukuku prensibi, suçların şahsiliği prensibi. Senin
amacın öteden beri zaten bağcıyı dövmek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, eğer tartışma biterse
başlayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mesele şu
Bak,
utanırsınız, biz bunu söylerken, biz Pozantıyı
söylerken aynen bu savunmayı yapıyordunuz siz. (AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, kaç defa
söz verdim size, şimdi Sayın Danış Beştaşın
mikrofonunu açtım.
Sayın Milletvekili, söz konusu çocuklarsa
hepimizin duyarlılık göstermesi lazım diyoruz ama bunun üzerine
de kalkıp lütfen istismar da etmeyelim. Her birimiz çocuklara ilişkin
ne yapılacaksa onu yapalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ne demek istismar?
BAŞKAN - Buyurun.
4.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, öncelikle, bu konu istismar konusu değil. Şu
anda Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve
istismarı konuşmayacaksa biz ne konuşacağız? Bunu
sormak istiyoruz gerçekten.
Burada ben de Sayın Bakanın
konuşmasını söyleyecektim ama Sayın Özel hepsini
okuduğu için atıfta bulunuyorum sadece. Gerçekten, Mecliste, çocuklara
istismarın tartışıldığı, önerge
verildiği bir gündemde, bizim, vakfın nasıl korunduğunu
tartışmamız, hele hele bu tartışmanın Meclis
Başkan Vekili tarafından istismar olarak değerlendirilmesi
gerçekten büyük bir ayıptır. Biz bundan gerçekten utanç duyuyoruz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz vakfa
saldırıyorsunuz ama. Olayı konuşmuyorsunuz, vakfa
saldırıyorsunuz, sizin işiniz o.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Konuşacağız birazdan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizin için çok
kıymetli olduğunu biliyoruz ama saldıracağız bu
yaptıklarına.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sizin derdiniz
bağcı, bağcıyı dövmek. Başka bir şey yok
sizde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Dün,
Sayın Bakanın açıklamalarını bütün Türkiye gördü ve
tartıştı.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Orada,
doğrudan, vakfı sahiplenen, arkasında duran ve tecavüz
iddialarını görünmez kılmaya çalışan bir beyan olarak
bütün herkes okudu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bundan doğal
bir şey yok. Siz saldırırsanız o da sahiplenecek. Bütün bir
camiayı nasıl böyle bir linç girişimine sokuyorsunuz?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Vakfı
sahiplenebilir, olayı sahiplenmiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siz eğer faili
cezalandırmıyorsanız nerede hukukçuluğunuz? İstanbul
Baro Başkanı adayı oldun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ama
nedense, Hükûmet sıralarına gelince Sayın Bakanın, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanının konuşmaları maalesef
savunulmak zorunda. Bir kere bu, Türkiye açısından büyük bir
utançtır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Nerede okudun?
Nasıl hukukçuluk? Senin derdin ceza hukuku, senin derdin dinleme
değil; senin derdin basbayağı Ensar Vakfı,
basbayağı AK PARTİ Hükûmeti, basbayağı cumhuriyet.
Bıraksana sen, bıraksana!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sen önce o elini de çek! Önce o elini de çek!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Normal konuş,
normal! Öyle elini sallayarak konuşma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
oradan, oradan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz
şahısları konuşmuyorsunuz, vakfı konuşuyorsunuz.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Vakıf
mı suç işliyor? Suçu işleyen vakıf mı?
Bırakın suçlamayı!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, ben konuşamıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Her şeyi
istismar ediyorsunuz, her şeyi! Her türlü konuyu istismar ediyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pozantıda da böyle
diyordunuz siz, Pozantıda da! Pozantıda da böyle diyordunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Derdiniz hukuksa
giderdiniz sanıkla ilgilenirdiniz. Nerede sanık? Sanık şu
anda bayram ediyor sizin sayenizde.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, toparlasın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pozantıda da böyle
diyordunuz, Pozantıda da!
BAŞKAN Buyurun tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, toparlayacağım.
BAŞKAN - Ee, ne yapalım yani! Açtık,
bir iki dakikadır konuşuyorsunuz.
Tamamlayın, tamamlayın
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben söz
istedim.
BAŞKAN Tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın
Başkan, bir kere ben, yani gerçekten sesimi kendim duyamıyorum.
Şu anda çocukların istismarına ilişkin verilen önergelere
dair adres olarak mahkemelerin gösterilmesini reddediyoruz. Burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisi söz konusu iddiaları yerinde inceleyip, gözlemleyip
mevcut tanıklarla görüşmelidir.
Bizim, Halkların Demokratik Partisi olarak da
grup önerimiz var ve kesinlikle bu olay hâkim ve savcılara havale edilerek
sadece vakıf korunmaya çalışılmaktadır çünkü kendi
hâkim, savcıları orada o sorgulamayı yapacak. Burada
koruyacağımız Ensar Vakfı ve yetkilileri değil o
çocukların üstün yararıdır. Çocukların üstün yararı da
bu araştırmayı Meclisin yapmasını gerektirir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyoruz.
Sayın Akçay, buyurun.
5.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Grup Başkan Vekili Sizi memnun
etmek için ne dememiz lazım? dedi. Efendim, bizi memnun etme gayretinizin
olmaması gerekir. Böyle bir beklentimiz de yok ama illa ki ikna etmek için
kamuoyunu ve bizleri bir şey söylemek istiyorlarsa, öncelikle böyle vahim
ve çirkin olayları tevil etmemeye çalışmaları lazım.
Çocukları korumaktan ve bu olayların karşısında
gereğini yapmaktan ziyade vakfı koruma gayreti içerisinde bulunmak
ibret vericidir, Sayın Bakanın bu konudaki tutumu ibret vericidir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, çocukları merkeze alarak, özne
alarak bir koruma ve mücadele, araştırma gayreti içerisinde
bulunacağı yerde ilk refleksi, adı geçen kurumu koruma ve
kollama gayreti içerisine girmiştir, bu açıktır. Ben bunu
şiddetle kınıyorum, bu tutumu kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi,
arkadaşlarımız diyor ki: Efendim, bunu zaten savcı
araştırıyor. E, savcı araştırıyor da Bakan,
savcı araştırmadan, mahkemeler karar vermeden bu vakanın
bir defa yaşandığını nereden biliyor? Bunun vakfı
karalamak için gerekçe olamayacağını neye dayanarak söylüyor? Bu
olayın bir defa yaşandığını nereden biliyor?
Vakıf yöneticisi mi Sayın Bakan? Demek ki kendi görevinin
şuurunda değil. Kamuoyunu yönlendirme ve bu çirkin olayın
meydana geldiği yapıyı koruma, olayı tevil etme, küçümseme
ve kamuoyunun gündeminden çıkartma gayretini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Çünkü siz linç
girişimi yapıyorsunuz. Şu anda da aynısını
yapıyorsunuz. Bir linç girişimi içerisindesiniz vakfa
karşı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Oysa bu kamuoyunun gündeminde
olmalı ki bununla etkin mücadele edebilelim. Sizin terörle mücadele
anlayışınız da bu. Böyle, ahlaksızlıklarla
mücadele anlayışınız da bu olduğu sürece bunda başarılı
olmak mümkün değildir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yani, bu vakıf
sizin için çok önemli olabilir ama bu vakıf bunları da
yapmıştır.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bütün vakıflar
bizim için önemli.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Komisyonu kuralım o
zaman.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşları
tarafından, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın
her türlü istismardan korunması, yaşanan sorunların tespit
edilmesi ve çözüme yönelik çalışmalar yapmak amacıyla 17/2/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin lehinde ikinci söz,
Aydın Milletvekili Deniz Depboyluya aittir.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İki hafta önce
bir matematik öğretmeninin lise öğrencisiyle ilişkisi
çıktı. Okulları kapatalım o zaman, buyurun.
Tartışıyor musunuz okuldaki o konuyu?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onunla ilgili de
biz araştırılsın diyoruz. Onunla ilgili de
araştırma önergesi verdik, soru önergesi verdik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu evlerin hiçbirinin hukuki
dayanağı yok, hukuki. Göz yumuyorsunuz, açılamaz. Yasa
yasaklıyor, açamazsınız böyle bir ev.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O da
araştırılsın canım. Bu ne biçim bir mantık ya? O
da araştırılsın. O zaman üstünü kapatalım!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Okulları
kapatalım o zaman.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, istirham
ediyorum, hatibe saygılı olalım lütfen, hatibi kürsüye davet
ettim.
Buyurun Sayın Depboylu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kimse
okulları kapatın demiyor, Üstünü kapatmayın. diyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Eğer bir
öğretmen böyle bir şeye niyetleniyorsa bunun altından
kalkamamalı.
BAŞKAN Sayın Toğrul, Sayın
Baluken; bakın, hatibi kürsüye davet ettim. Lütfen, hatibe saygıdan
dolayı sükûnet içerisinde dinleyin.
Buyurun Sayın Depboylu.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Süreyi tekrar
başlatabilir misiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
süreyi yeniden başlatalım.
BAŞKAN Buyurun.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın Meclis
Başkanı, saygıdeğer milletvekilleri; bence öncelikle biraz
sakinleşelim. Ben de konuyu inceleyeceğim. Ben 17/2/2016 tarihinde
vermiştim aslında araştırma önergesini grubum adına,
daha farklı şeyler de vardı içerisinde. Ben burada konuyu sadece
bir milletvekili değil, yıllarca çocuklarla, gençlerle, ailelerle
çalışmış bir meslek elemanı olarak da
değerlendireceğim. O nedenle, lütfen sonuna kadar dinlerseniz eminim
siz de olayın vahametini daha iyi anlayacaksınız diye
düşünüyorum.
Evet, bugün burada, Meclis gündeminde çocuk
istismarının önlenmesine yönelik sunduğumuz araştırma
önergemizin gerekçesini sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ben Meclisimizin literatürünü inceledim. Sayın
Keşir zannediyorum ayrıldı. 2010 yılının Mart
ayında, Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların
Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun kurulduğunu ve bu komisyonun bir
rapor hazırlayarak bu raporu Meclis gündemine sunduğunu biliyorum.
Ancak, bu raporda belli konular incelenmiş, gayet iyi incelenmiş ama
daha sonraki dönemde konularla ilgili herhangi bir önlem
alınmamış, bir gelişme kaydedilmemiş.
Dünya Sağlık Örgütünün istismarla ilgili
bir tanımını size sunmak istiyorum: Çocuğun
sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini
olumsuz etkileyen, bir yetişkin ya da toplum ya da bir devlet
tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar
çocuğa kötü muameledir. deniliyor.
Şimdi, bugün, burada benim aslında
sunduğum araştırma önergesinde birçok istismar konusu ve
özellikle suça yönelmeyle ilgili konu ağırlıklıydı ama
günün önemine göre cinsel istismarla ilgili daha fazla bu konu üzerinde durmak
istiyorum ve burada, sadece suçu işleyen kişinin değil,
herkesin, buna göz yuman veya ihmalde bulunan ya da denetimde ihmal yapan
kurumların da buradan pay çıkarması gerekmektedir. Bunu
savunuyorum.
Cinsel istismara maruz kalan çocukların
yaşa göre dağılımlarını bir incelediğimizde
yüzde 30unun 2 ila 5 yaş arası, yüzde 40ının 6 ila 10
yaş arası, yüzde 30unun 11 ila 17 yaş arasında olduğu
görülmekte, yani başka bir deyişle, olguların yüzde 70ini küçük
yaş grubu oluşturmaktadır. Cinsel istismarın ilk anda fark
edilmesi fiziksel istismara göre daha zordur. Çocuk genellikle istismarcı
tarafından tehdit edilir, açıklamaya korkar, ayrıca bundan utanç
duyar. Cinsel istismara uğrayan çocukta ihanet duygusu söz konusudur.
İhanete uğramıştır ve bu duygular kökleşmeye
başlar. Âcizlik söz konusudur çünkü bu olayın
karşısında âciz kalmıştır, kendisini koruyan
kimseler de olmamıştır.
Cinsel istismar olayına eşlik eden
kötülük, utanç, suçluluk gibi kavramlar zamanla çocuğun benlik
algısına karışır ve kendisini böyle algılamaya
başlar. Yani bu olay, bir kerelik yaşanan bir olay değil, bir
ömre mal olan bir olaydır.
Kişilik bozukluklarını inceleyelim
dediğimizde, borderline kişilik bozukluğu saptanan
kişilerin yüzde 70 ila 80inde, çoğul kişilik bozukluğu
saptananların yüzde 85 ila 90ında çocukluk çağı cinsel
istismar öyküsü pozitif bulunmuştur. Yine, ileriki yaşlarda
başkalarına istismarda bulunan, cinsel istismarda veya farklı
istismarlarda bulunan kişilerin de yüzde 60 ila 95inde çocukluk
çağında cinsel istismar söz konusudur. Yani bir olayı hoş
gördüğünüz zaman, bir çocugun o anlık yaşadıgı
değil ömrü boyunca diğer insanlarla olan etkileşiminde
başkalarına verdiği zarara da, bütün bir yaşamı
boyunca gördüğü zarara da göz yummuş olursunuz.
Yakın zamanda Karaman ilimizde gerçekleşen
taciz olayı hepimizi sarstı, üzdü. Bu konuda, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanının olayın ardından "Aileler ziyaret
edildi. Çocukların rehabilite edilmesi için çalışmalar
başlatıldı. Çocukların bu dönemi en az travmayla
atlatabilmesi için tüm destek veriliyor. Kötü niyetli insanlar, her zaman bazı
işleri suistimal eden insanlar olabiliyor. Bir kere rastlanmış
olması, hizmetleriyle öne çıkmış bir kurumumuzu karalamak
için gerekçe olamaz. Biz Ensar Vakfını tanıyoruz. Hizmetlerini
takdir ediyoruz. Bunu yapan kişi için de sıfır toleransla hukuki
açıdan takibimizi yapıyoruz." şeklinde ilk
açıklaması, talihsiz ve üzücü bir açıklamadır. Ben size
konuşmasının tamamını verdim, iki kelimeyi, üç
beş cümleyi vermedim.
Böylesine üzücü ve kötü bir olayın bir kez
yaşanmış olması bile devleti yöneten Hükûmetin,
çocukların güvenliği üzerinde alması gereken tedbirlerde
eksiklik ve hata yaptığını göstermektedir. Zira ailesinden
daha iyi bir eğitim vaadiyle alınmış çocukların
güvenliği sadece bunu yapan kuruluşların değil, buna izin
veren yetkililerin de sorumluluğudur. Aileler o kurumlara
çocuklarını teslim ederken, bu kuruma destek veren ve hatta bizzat
açılışlarını yapan devlet büyüklerinin tavrına
bakarak Evet, burası güvenli. Öyle olmasa devlet büyüklerimiz
onların yanında olmazdı. düşüncesiyle hareket etmektedirler.
Bu tavrımız da kurumlarla ilgili sorumluluğunuzu 2 kat
arttırır.
Ayrıca, eklemek isterim ki Bir seferlik.
dediğiniz olayda taciz iddiacısı
olan çocuk sayısı 45, ispatlanan sayı ise 10dur. Ayrıca,
taciz olayının sayısı ise meçhuldür.
Sayın Bakandan, işlenen suçun önemine
istinaden, tamamıyla çocuklarımızı koruyan ve
haklarını arayan bir çizgide açıklama beklerdik. Vakıf
kültürümüze bizim de saygımız var, vakıfları bizler de
önemsiyoruz, dinî eğitimi biz de önemsiyoruz ama keşke Bakanla
birlikte veya Bakandan önce ilgili vakıf da çıkarak bu konudaki
üzüntülerini ve bu konuyla ilgili başka ne önlemler almaları
gerektiği konusundaki öz eleştirilerini de yapsalardı.
Sadece suçu işleyenin değil, olayda ihmali
ve kusuru olanların yapılacak resmî incelemelerle belirlenmesi önemli
ve gereklidir. Yine, biz, kendisinden, tüm kurum ve kuruluşlarda gerekli
denetimlerin sıklaştırılarak bu ve benzeri olayların
bir daha yaşanmaması için her türlü tedbirin
alınacağına dair güvence vermesini ve zaman zaman da
yapılan çalışmaların kamuoyuna sunulacağını
ifade etmesini beklerdik.
Az önce saydığım, çocukların o
anda ve gelecek dönemlerde yaşayabilecekleri sorunlardan bahsettim. Burada
ailelerin yaşayabileceği sorunlar ekli değil. Bir de
düşünün aileleri neler yaşayacak? Hayatta en değer verdikleri
çocuklarını bu konuda yetkin gördükleri kişilere emanet
ediyorlar ve nihayetinde çok üzücü olaylarla
karşılaşıyorlar. Onların hayatları da bir ömür
boyu bundan olumsuz etkilenecek. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımızın sadece vakfı koruyan değil tamamıyla
olayı irdeleyen ve alınacak önlemlerle ilgili neler
yapılması gerektiğini belirten açıklamalarda bulunması
gerekmektedir. Çünkü bu ülkede yaşayan herkesin, Türk milletinin
güvencesi, teminatı Türkiye Büyük Millet Meclisi, parlamenter sistemdir.
Çocuk ihmaliyle ilgili olarak Sayın Keşir
yapılan komisyon çalışmalarından bahsetti. Ben de sizlere
bu konuyla ilgili bazı istatistiklerden bahsetmek istiyorum, yine Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının sunduğu istatistiklerden
bahsetmek istiyorum.
Bakanlığın sunduğu verilere göre
zaten bu kurulan, önceki kurulan komisyon çalışmalarının
amaca ulaşmadığı görünüyor. Ben, 2014ü, 2016yı
2002yle karşılaştırmayacağım;
araştırmanın yapıldığı tarih, komisyonun
raporunu sunduğu tarih 2010 ile 2014ü
karşılaştıracağım. Sunulan tabloda, sokakta
çalışma oranı 2010 yılında 2.768ken 2014
yılında sayı 3.267 olmuş. Suça sürüklenme 2010
yılında 83.393ken 2014 yılında sayı 117.486ya
yükselmiş. Mağdur çocukların sayısı 2010
yılında 76.428ken 2014 yılındaki rakam 131.172 olmuş.
Bu, Bakanlığınızın verdiği bilgidir.
TÜİKin verdiği bilgileri size
açıklayacak maalesef zamanım kalmadı. Suça itilen, terör için
kullanılan çocukların sorunlarıyla ilgili açıklama yapmak
istiyordum, maalesef onlarla ilgili de zamanım kalmadı, keşke
onlara da değinebilseydim. Ancak şuna özellikle değinmek
istiyorum: 2013 yılında Millî Eğitim
Bakanlığının verilerine göre 174.625 öğrenci
ilköğretim kurumlarını ve ortaöğretim kurumlarını
terk etmiş. 2014 yılında bu kurumlarda 234.932 öğrenci
okulu terk ettiğine göre bu çocukların cinsiyetle ilgileri nedir?
Neden terk etmiştir? Tacize uğrayan mı vardır? Bundan sonra
çocuk gelin mi olmuşlardır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) - Bunların bir
araştırması yok. Bunları da özellikle
Bakanlığınızdan rica ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP,
CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Depboylu.
Öneri üzerinde, aleyhte olmak üzere son söz
Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğana aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
İnsan toplumlarındaki en önemli
değerlerden biri çocuklarımızdır. Çocuklarımız
geleceğimizin teminatı ve toplumun devamının garantisidir.
Çocukların ve ergenlik dönemindeki gençlerin istismar ve taciz
edilmelerinin etkileri tüm hayatları boyunca aşılamaz sonuçlar
oluşturmaktadır. Ayrıca biz, bu çocuklarımızı istismar
edenleri kınıyoruz ve bu konuda taviz vermedik AK PARTİ Grubu
olarak, asla da taviz vermeyeceğiz, bunu da bildirmek isterim.
Evet, istismar ve taciz vakaları adliyeye
yansımadıysa aileler cumhuriyet
başsavcılığına başvurabiliyor. Adliyeye
bildirilmişse, bu kişiler hakkında, çocukla ilgili uzmanlar
tarafından sosyal inceleme raporu hazırlanıyor. Çocuğun
yüksek yararına uygun olarak 5395 sayılı Kanunun öngördüğü
tedbir kararı talep ediliyor. Bu karar doğrultusunda, Bakanlık
bünyesinde ihtisaslaşmış destek merkezleri bünyesinde bakım
ve rehabilitasyonları sağlanıyor. Başta devlet düzeyinde
olmak üzere, eğitim, sağlık, hukuk alanlarında çocuklarla
ilgili her kurum ve bireyin çocuk istismarı ve ihmaliyle ilgili
hassasiyeti, görev bilinci olmalıdır ki, bu bilinç bizlerde üst
seviyededir.
Toplumun ve bireylerin güçlendirilmesine
çocuklarımızdan başlanmalıdır. Mağdur
çocukların bu olayın üstesinden gelmesine yardımcı olmak,
çocuğa öz saygısını ve kendine güvenini tekrar kazandırmak,
onu suçluluk duygularından arındırmak bizlerin elindedir.
Başvuru merkezleri olarak, Alo 183
hattımız (Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü ve Sosyal Hizmet
Danışma Hattı): Yedi gün yirmi dört saat boyunca hizmet
vermektedir. Şiddete uğradığını düşündüğünüz
çocuklar için bildirimde bulunabilirsiniz. Alo 155 Polis: En yakın çocuk
birimine başvurabilirsiniz. Çocuk koruma birimi ya da çocuk psikiyatrisi
olan hastaneler: Birçok ilde üniversite ya da eğitim hastaneleri
bünyesinde bu tür birimler bulunur. Çocuğun ya da gencin bu merkezlerden
destek alması sağlanabilmektedir. Şiddet veya istismar durumunda
bu merkezlerden sıra beklemeksizin randevu alınabilmektedir.
Tabii, bizler bunu istemiyoruz asla, her zaman, grup
olarak da Hükûmet olarak da şiddetle kınıyoruz.
Benim ricam, buradan tüm basına, Meclisimize,
sosyal medya ve yazılı, görsellerde paylaşım yaparken
herkesin daha duyarlı olması.
Saygılarımı sunuyorum yüce Meclise.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşmasında dedi ki: Bu tür suçları
aileleri şikâyet edebilir. Bu tür suçlar resen soruşturulması
gereken suçlardır. Burada hem idari anlamda iktidarı da ilgilendiren
bir husus yani sadece savcılığı ilgilendiren bir husus
değil ki.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Başka bir
mekanizmadan bahsetti orada. Başka bir mekanizmadan bahsediyor. Elbette
resen soruşturulacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Eğer aynı
zamanda bir vakıf suç işleme merkezi hâline gelmişse bu
aynı zamanda valilik makamı açısından kapatılma
nedeni. Araştırma bu açıdan önemlidir.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edilmiştir
Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edildi. (MHP
sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Kabul edilmemiştir, kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz
çoğunluktayız efendim, biz çoğunluktayız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kabul
edildi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle bir şey olmaz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tarihe geçeceksiniz!
(CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çoğunluktayız
Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bir darbedir
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bir darbedir.
Göz var, izan var.
BAŞKAN Bırakın Allah
aşkına!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şu anda bile
yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tarihe geçeceksiniz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah Allah ya!
BAŞKAN İçerideki sayı da var,
şey de var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Devam et Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hesap ettim ben onu, hesap ettim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bırakın Allah
aşkına!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neyini hesap ettiniz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Gelmelerini mi hesap ettiniz?
BAŞKAN Arkadaşlar
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bu bir darbedir, bunu yapamazsınız.
BAŞKAN Ne alakası var Sayın Altay
ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek ne
alakası var!
BAŞKAN Ne demek, ne alakası var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek? Belli,
sayı belli.
BAŞKAN Tabii, oylamayı yaptık
ENGİN ALTAY (İstanbul) Babanın
çiftliği mi burası? Yok işte burada bu insanlar!
BAŞKAN Nasıl yoktu ya, Allah Allah!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek Allah
Allah ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sonradan
da gelenler oldu, gelenlerle birlikte saydın sen.
BAŞKAN Hayır, öncesinde de ben tek tek
şey yaptım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle şey olmaz
Sayın Başkan!
BAŞKAN Kesinlikle
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
ayıp ediyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kamera
kayıtlarını isteyin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hâlen bile yok
ya.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun
(CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika
(CHP
ve HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkan,
yapamazsın böyle bir şey!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir daha oylat. Yine yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir
şey yok!
BAŞKAN Sayın Altay, bakın, ben bunu
özenle seçtim, özenle yaptım, hiçbir
ENGİN ALTAY (İstanbul) 2 tane kâtip var,
ne duruyorsunuz orada!
BAŞKAN İki tarafa da baktım,
problem yok.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Muhalefetin sayısı daha fazlaydı.
OKTAY VURAL (İzmir) Saydık, 32 kişi
vardı, ayıp ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle bir şey olur mu!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hâlen öyle ya,
hâlen öyle ya! Ayıp ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var!
Hadi 25 kişisiniz; 25, 33, 43 kişisiniz.
BAŞKAN Sayın Altay, bakın, ben
baktım, iki tarafa da, sağa sola da baktım ve burada o
çoğunluğu gördüm, ona göre karar verdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle mi!
BAŞKAN Evet, bir sıkıntı yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 25, 33, 43 kişi
var ya.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Yüz ifaden bile
öyle söylemiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) El insaf ya!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. (CHP,
HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, MHPnin önerisiyle ilgili durum netleşmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, tek tek söz vereyim.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
bizim önerimizle ilgili burada Divanda bulunan Kâtip Üyelerin de
En
aşağı yarısının
Biz de saydık, 32 kişi
vardı.
Bakın, Sayın Başkan, istirham
ediyorum; şu tablo şunu ortaya koyuyor: Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup milletvekilleri dahi böyle bir öneriye hayır demek
istemiyorlar. Dolayısıyla, bakın, bu konuda şu tablo bile,
biraz önceki tablo bile bunu ortaya koyuyor. Meclis
Başkanlığının bu konuya alet olmaması ve bu
konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelebilecek eleştirileri dikkate
almak ve itibarınızı korumak açısından bu konuda
araştırma önergesinin kabulüne ilişkin irade beyanının
yapılması gerektiği gayet açık ve net. Milletvekillerinin
iradesi belli olmuştur, bunu siz, zatıaliniz
değiştiremezsiniz efendim, değiştirmeniz mümkün değil.
BAŞKAN Sayın Vural, ben
değiştirmiyorum, ben gördüğümü söyledim, gerçekten
gördüğümü söyledim. Bakın
(CHP, HDP ve MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sizin
gördüğünüz değil, Divan kâtipleri var. Biz bu konuda, bununla ilgili
Kaç kişi vardı gördüğünüz söyleyin, kaç kişi vardı?
BAŞKAN Bakın, Sayın Vural,
birincisi şu
OKTAY VURAL (İzmir) Ben size söyleyeyim, 32
kişi vardı.
BAŞKAN Bir saniye
Bir defa, siz toplu bir
hâlde olduğunuza göre, kalabalık addediyorsunuz. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunda dağınık sayıda oturan
arkadaşlarımız var, bu bir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bula bula bunu mu buldun?
Bula bula bunu mu buldun? Ayıp be!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Herkes el
kaldırmadı.
BAŞKAN - İkincisi
OKTAY VURAL (İzmir) Ben size 32 kişi
vardı. diyorum.
BAŞKAN - Bir saniye, ben bitireyim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ayıp, ayıp!
BAŞKAN - İkincisi, Kabul edenler
dediğimizde Milliyetçi Hareket Partisi tamamen kaldırdı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hepsi kaldırdı.
BAŞKAN Tamamen kaldırdı. diyorum.
Ama Halkların Demokratik Partisi ve CHPden de
kaldırmayan çok sayıda, daha fazla sayıda milletvekili var. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar; HDP ve MHP
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır canım, ne alakası var ya! Böyle bir iftira atmayın.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
dediğimizde
oradaki çoğunluk çok daha fazlaydı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz de
kaldırdık
(CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Daha sonra uyanarak hepiniz birden
ayağa kalktınız ve ben Kabul edilmemiştir. dedikten sonra
bu oldu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Kesinlikle bu söylediğiniz beyanat doğru değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, ne alakası var!
BAŞKAN - Evet, aynen böyle.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır, hayır
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
bakın, herkesin hassas olduğu, milletimizin her evladının
hassas olduğu bir konuda böyle tereddütlerle götürmek doğru
değil. Bakın, yanlış olur bu. Bu konuda Ben saydım,
32 kişi vardı. diyorum. Hatta arkadaşlarımıza dedim
ki: Burada olalım. 32 kişi olduğunu saydım. diyorum.
Sizden istirhamım, madem öyle diyorsanız, kaç kişi vardı?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sizde kaç kişi
vardı ya?
BAŞKAN Sayın Vural, sizde kaç kişi
oy kullandı? CHPde, HDPde kaç kişi oy kullandı kabul yolunda?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ben
BAŞKAN - Bakın, sayının
olması bir tarafa, sayının olmasından ziyade de Kabul
edenler
derken kaç kişi buna katıldı? Kaç kişi
katıldı HDPden, CHPden? (MHP, HDP ve CHP sıralarından
gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Herkes
kaldırdı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hepsi el
kaldırdı, ayıp ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim bu irademizle
ilgili beyanda bulunduk.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hepsi el
kaldırdı, ayıp ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, bu
yanlış oluyor. Bakın, Sayın Başkan
(MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, bir
saniye, sakin olun.
OKTAY VURAL (İzmir) Size bu eleştirileri
yöneltmem bile size haksızlık olur.
BAŞKAN Kesinlikle haksızlık olur,
kesinlikle.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir konuda üstünü
örtmek gayreti içerisinde olmadığınız kanaatindeyim.
BAŞKAN Eyvallah.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu durumda
yapacağınız iş, o iradeyi, tecelli etmiş irade olarak
GARO PAYLAN (İstanbul) İradeyi tescil
edin.
OKTAY VURAL (İzmir)
Meclisin iradesi olarak
bu olay başta olmak üzere, çocuklara yönelik cinsel istismarla ilgili bir
araştırma komisyonu kuralım. Ne olacak canım, ne olacak
yani?
BAŞKAN O, grupların bileceği bir
konu. Ona ben
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, kabul edildi
zaten, gruplarla ilgili değil, kabul edilmiş.
Bu tutumunuz gerçekten itibarımızı
zedeliyor, herkesin itibarını zedeliyor. Onun için, istirham
ediyorum, Ben böyle gördüm. demekle olmaz. Burada açık seçik
basının çektiği fotoğraflar var. Bizi millet izliyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kameralar var.
OKTAY VURAL (İzmir) Kameralar var.
BAŞKAN Eyvallah.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu
alırsınız incelersiniz, buna göre delilinizi ortaya
koyarsınız ama yanınızdaki kâtip üye ne dedi, size
soruyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sordunuz mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Sorun bakalım, ne
dedi?
GARO PAYLAN (İstanbul) Sorun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sorun.
BAŞKAN Ben iki tarafa da baktım
GARO PAYLAN (İstanbul) Sorun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sorun, ne dedi?
OKTAY VURAL (İzmir) Ne dedi efendim, ne dedi?
BAŞKAN Bir sıkıntı
çıkmadı, bir şey söylenmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
ne dedi?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Nasıl
söylenmedi?
BAŞKAN Bana hiçbir şey söylenmedi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Orada
arkadaşımız söyledi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bakın, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık varsa ne
yapmanız gerekiyor?
BAŞKAN Anlaşmazlık olmadı ki,
olsaydı ben elektronik yapardım, bunu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama,
orada bir şey var, onu çözemiyor.
BAŞKAN Ve elektronik olsaydı da bir
sıkıntı olmadığı ortaya çıkardı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Muhalefetin oylarının daha fazla olduğunu söylemiş size.
OKTAY VURAL (İzmir) Kâtip üye ne diyor?
BAŞKAN Buyurun siz
OKTAY VURAL (İzmir) Ne dedi size?
BAŞKAN Bana ne dedi?
OKTAY VURAL (İzmir) Ne dedi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz niye
AKPnin kâtip üyesine göre davranıyorsunuz?
BAŞKAN Ben baktım, bir sordum, bir
şey söylemedi bana. (CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Aaa!
Söylemedi. diyor ya!
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Başkanım...
BAŞKAN Bir saniye, ben hepsini dinleyeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir dakika efendim... Bir
dakika...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kâtip üyenin kendisi söylesin.
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sevgili
arkadaşlar, biz burada yemin ettik. Bu kürsü de tarafsız bir
kürsüdür. Ben her şeyimin üstüne yemin ederim, muhalefet tarafı daha
kalabalıktı. (CHP, HDP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Gördünüz mü?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kalabalık
değildi canım, nerede kalabalık!
BAŞKAN Bir saniye
Peki, şunu
soralım
Bakın
Bir defa, böyle bir açıklama yapma hakkın
yok; bir. İkincisi
(CHP, HDP ve MHP sıralarından Aaa!
sesleri, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Bir saniye
Bir saniye
Bir saniye
MEHMET METİNER (İstanbul) Devam et
Ahmet.
BAŞKAN Peki, kabul edenler ile kabul etmeyenlere
Allah için ne dersin?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet...
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık varsa elektronik yapacaksın.
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Bir saniye
MEHMET GÜNAL (Antalya) Elektronik yapın.
BAŞKAN Kabul edenler ile kabul etmeyenler,
oylama yapıldığında... (CHP, HDP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, siz kâtip
üyelere sormadınız ki.
BAŞKAN Bir saniye... Bir saniye... Bir
saniye...
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Bir
yiğitlik yapın, ne var yani.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz saymıyorsunuz ki.
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, ben bu Parlamentoya geldiğimde yemin ettim, hiç
kimseyi ayırt etmeksizin, en yakınım dahi olsa, en
uzağımdaki dahi olsa, hangi partiden olursa olsun ben burada
tarafsızlığımı en iyi şekilde korumaya
çalışıyorum, Allaha ilk hesabım da o olsun. Tekrar
ediyorum: Muhalefet tarafı daha kalabalıktı.
BAŞKAN Kabul edenler
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Sayıyı görmedim.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Gördünüz mü!
BAŞKAN Bak, bak, bir saniye...
Sayıyı görmedi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz gördünüz mü?
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Sayıyı net olarak tahmin etmiyorum.
BAŞKAN Bakın
(CHP, HDP ve MHP
sıralarından gürültüler)
KÂTİP ÜYE ÖZCAN PURÇU (İzmir) Tahmin
edemiyorum ama... Sayıyı net olarak tahmin edemiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ahmet Bey, Meclisi ne
duruma düşürüyorsunuz ya!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Diğer kâtip üyeye sorun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İlk defa böyle bir
şey yaşanıyor. Ayıp ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Diğer kâtip üyeye sorun sayıyı.
BAŞKAN Bir saniye... Bir saniye...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) CHP
kaldırmadı, CHP. MHPninki kabul ediliyor diye kaldırmadı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saniye... Bir saniye...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Kaldırmadılar.
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkanım...
BAŞKAN Bir saniye... Bakın,
konuşmayın şu anda.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) MHPnin grup önerisi
kabul ediliyor diye hem HDP hem CHP kaldırmadı ellerini. Böyle
kaldırmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne diyorsun sen ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kim
kaldırmadı? Hepimiz kaldırdık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ayıp ya! Şu
Meclisin düştüğü duruma bak!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hepimiz
buradaydık, hepimiz kaldırdık.
BAŞKAN Bir saniye... Bir saniye...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sizin öneriniz kabul
edilir diye kaldırmadılar.
BAŞKAN Şimdi, burada kabul edenler ile
kabul etmeyenler arasında sayının çokluğuna göre bu karar
verilmiyor mu, el kaldırmaya göre verilmiyor mu?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hepimiz
kaldırdık.
BAŞKAN Siz kaldırmadınız. Ne
zaman ki Kabul etmeyenler. dedim, kabul etmeyenler çoğunlukta olduktan
sonra Kabul edilmemiştir. deyince ayağa kalktınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hepimiz
buradaydık, hepimiz parmak kaldırdık.
Sayın Başkan...
BAŞKAN Pek çoğunuz... (CHP, HDP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Bir saniye
Sayın Kâtip Üye, siz de bir şey söyleyin o
zaman.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) HDP
kaldırmadı MHPnin grup önerisine.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kaldırdığımız elimize nasıl
Kaldırmadınız. diyorsunuz ya? Hangi hakla yani!
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Herkes
yemin etsin, yemin. Herkes yemin etsin. Allahtan korkuyorsanız yemin
edin.
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
şimdi, Sayın Başkan oylamaya geçti
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz miyiz biz kaldırmayacağız?
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
burada tabii bir siyasi partinin önerisi oylanıyor diye
onlar tamamen el kaldırdılar ama muhalefette ilk sıralarda ilk
etapta herhangi bir reaksiyon yok. Acaba iktidardaki şey
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, ilk
etabı, son etabı var mı bunun?
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) Bir susun!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
buradayız biz işte. Biz parmak kaldırdık, bakmıyor
musun?
HAMZA DAĞ (İzmir) Bu ne kardeşim
ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başkan, Meclisi bu
hâle düşürdün ya, helal olsun sana ya! Helal olsun ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Git, göz
muayenesi ol!
HAMZA DAĞ (İzmir) Ya, dinlesinler.
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) Sayın milletvekilleri, sözümü tamamlayayım, itibar edip
etmemek size ait tamamen.
HAMZA DAĞ (İzmir) Kâtip Üye konuşuyor
burada.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Yemin et.
BAŞKAN Bir saniye, müdahale etmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Yemin
etsin, yemin.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) Mücahit Beyin söylediğini
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; şimdi,
MHPnin grup önerisi oylanırken MHP tamamen el kaldırdı
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz de
kaldırdık ya.
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
muhalefet partileri ona bakarken onlar da kaldırmaya
başladı
GARO PAYLAN (İstanbul) Kaldırdık
işte ya.
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
ama AK PARTİ Grubu dağınık olduğu için
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hepsi kaldırdı,
değil mi?
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) AK PARTİ Grubu dağınık olduğu için
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hepsi kaldırdı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 32 kişi 60dan
daha mı çok?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aferin sana ya! Bravo!
Tebrik ediyorum seni!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hadi oradan! Kamera
görüntülerini çıkaralım.
KÂTİP ÜYE MÜCAHİT DURMUŞOĞLU
(Osmaniye) Arkadaşlar, bu grup önerisi benim gördüğüm
kadarıyla reddedildi.
Ben bilgilerinize arz ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan,
çıkarın kamera görüntülerini, ben sabah istifa ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri
MEHMET GÜNAL (Antalya) O zaman, çıkarın
kamera görüntülerini.
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, bir
saniye
MEHMET GÜNAL (Antalya) Çıkarın kamera
görüntülerini.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
Şimdi, şöyle bir şey var
MEHMET GÜNAL (Antalya) Var mı? Yemin ediyor
musun?
BAŞKAN Bakın, ben kanaatimi söyledim,
ben gördüğümü söyledim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ne gördün ya?
BAŞKAN Ben gördüğümü söyledim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ne gördün sen?
BAŞKAN Eğer bu konuda sizin bir
itirazınız, bir ikazınız, benim uygulamama ilişkin bir
itirazınız varsa, usul tartışması açısından
bir talebiniz varsa
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne alakası var
ya?
BAŞKAN
İç Tüzük 13e göre bunu da
yapabiliriz, bunu da tekrarlayabiliriz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Yemin et
o zaman.
BAŞKAN Ama, bakın, şu var: Bu
önemli bir mevzu.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, yemin et, inanacağım.
BAŞKAN Bakın, bir saniye, bir saniye
Ben bugüne kadar bu Mecliste, bu kürsüde mümkün mertebe tarafsız olmaya,
Anayasaya, İç Tüzüke göre bunu yönetmeye çalıştım.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Yapmadın
işte.
BAŞKAN Burada eğer ben siyaset
yapmış olsaydım, tarafsız olmasaydım, Orada bir
çoğunluk görmedim. kanaatinde olsaydım, ben burada oylamaya geçmeyip
ara da verebilirdim, verebilirdim ben bunu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Verdiniz zaten.
BAŞKAN Bakın, siyaset yapmış
olsaydım
Lütfen benim gördüğüme itibar edin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yazıklar
olsun ya!
BAŞKAN Bu yaptığınız bu
kürsüye de bana da bir haksızlıktır. Dolayısıyla,
hiçbir değişiklik yoktur diyorum ve bu noktada biz gündeme
kaldığımız yerden devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Hayır,
sen Türk milletine haksızlık yapıyorsun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, siz de
konuşun.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sen Türk
milletine haksızlık yapıyorsun!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Akçay, size daha
sonra tekrar dönelim.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
oylaması esnasında bizler de iktidar partisi sıralarında
oturan milletvekillerini saydık, 40ın altında milletvekili
vardı ve burada, muhalefet sıralarında da 50nin üzerinde
milletvekili oturuyordu.
Şimdi, oylamaya geçtiğiniz anda, siz her
iki kâtip üyeden görüş almak zorundasınız. Kâtip üyeler
arasında herhangi bir görüş ayrılığı olduğu
zaman da İç Tüzük ne yapmanız gerektiği noktasında net
tanımlamalarla bazı kriterler koymuş durumda. Siz bütün bu
kriterleri hiçe sayarak, İç Tüzükün ilgili maddelerini göz önünde bulundurmayarak,
muhalefetten, doğru, Başkanlık Divanında oturan Kâtip
Üyenin görüşünü göz önünde bulundurmayarak sadece AKP Grubunun, iktidar
partisinin Genel Kurulda olan milletvekillerinin kullanmış
olduğu oy doğrultusunda bir siyasi tavır sergilediniz. Bu hem
İç Tüzüke hem Anayasaya hem de sizin
tarafsızlığınıza aykırı bir durum
yaratıyor. Dolayısıyla, burada yapılması gereken
şey kamera görüntülerinin incelenmesi ve
MEHMET METİNER (İstanbul) Meclisi
kapatalım gitsin ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
bu
konuda ortaya çıkan Genel Kurul iradesinin net olarak tespitiyle ilgili
bir sürecin açığa çıkarılmasıdır.
MEHMET METİNER (İstanbul) Grup
ağaları saatlerce konuşuyor ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, oylama sırasında burada olmayan iktidar partisi
milletvekillerinin oylama bittikten sonra buraya gelip gürültü çıkararak o
esnadaki Genel Kurul iradesini
MEHMET METİNER (İstanbul) Gürültücü
sizsiniz ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
hiçe
sayma anlayışını asla kabul etmemiz mümkün değil.
Bizim açımızdan, Sayın Başkan,
toplumun vicdanını kanatan, burada bulunan tüm milletvekillerinin -en
azından muhalefet açısından söylüyorum- vicdanını
yaralayan bir hususla ilgili Başkanlık Divanı olarak siz
taraflı davranarak zan altına girmeyin. Vicdanınızın
sesini dinleyin. Genel Kurul iradesi ne demişse o doğrultuda, o Genel
Kurul iradesi doğrultusunda bu grup önerisinin oylamasını
tutanaklara geçirin. Bu bir zorunluluktur.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, insanız, beşer
şaşar, siz de Divan da hata yapabilir, biz de yerimizden
değişik görmüş olabiliriz.
Beni dinlerseniz konuşacağım
Başkan, meramımı size anlatıyorum çünkü.
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla, insan kaynaklı maddi hatalar, sayma, şu bu,
bunlar olabilir. Benim asıl canımı sıkan şudur: Bu
oylamadan, sizin yapmış olduğunuz, MHP grup önerisiyle ilgili
oylamadan sonra, 3 siyasi partinin grup başkan vekili ayağa
kalkmış, bir itiraz noktasındayken, bizi yok hükmünde sayıp
işlem yapmaya devam etmeniz bizi incitmiş ve üzmüştür Sayın
Başkan, önce onu bir söyleyeyim.
Şimdi, kâtip üyeler ayrı ayrı,
görüşlerini -bu da on dört senedir ilk defa oluyor burada- kürsüden beyan
ettiler. Şimdi, elbette kâtip üyelerin menşesi, bulundukları
siyasi partiye dayalı olarak o partilerin istemlerine göre bir parça
toleranslı konuşmaları, evet, yemin ettiler ama bu çok
karşılaştığımız bir durumdur ama ben sizden
en azından şunu yapmanızı beklerdim: İkinci defa
açtığınızda İç Tüzükün 13üncü maddesini
işletmenizi beklerdim bizim talebimize gerek kalmadan. Burada biz bostan
korkuluğu değiliz, raf elması da değiliz. 3 siyasi partinin
grup başkan vekili bir konuda müttefik olmuşsak burada bir sorun
vardır; kolay kolay müttefik olamıyoruz zaten. Dolayısıyla,
bunu göz ardı etmenizi yadırgadım, takdiri makamınıza
bırakıyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Altay.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) İç Tüzük 13e göre usul
tartışması istiyoruz.
BAŞKAN - Evet yani şu var: Dilerseniz usul
tartışmasıyla da İç Tüzük 13ü
Onu ben teklif ettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siz teklif
ettiniz.
BAŞKAN Ben teklif ettim.
İsterseniz de usul tartışması
yaparak da şey yaparım çünkü eğer bir ihtilaf varsa, 13e göre
usul tartışması dâhil
Çünkü, aslında, bir de kâtip üyelerin
konuşması benim rızamla olmadı. Sağ taraftaki Kâtip
Üye direkt topa girdi, onu da özellikle ifade etmek istiyorum. Yani burada
sizin baskınız üzerine özellikle direkt topa girdi, girmemesi
gerekirdi, girdi; konuşunca öteki de konuştu. Bunu düzeltmemiz
gerekiyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sen top yokken gol yiyorsun
be, topsuz gol yiyorsun.
BAŞKAN İkincisi, eğer bir ihtilaf
varsa oylamayı direkt tekrar da edebiliriz ama 13e göre usul
tartışması da açabiliriz.
Buyurun, evet, lehte
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehte
BAŞKAN
Sayın Akçay.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte.
BAŞKAN Lehte Ramazan Can.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte
Meral Danış Beştaş.
BAŞKAN Aleyhte Meral Danış
Beştaş.
Aleyhte, Sayın Altay, siz mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte dedim
ben.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 13e göre
usul tartışmasını açıyorum.
Lehte ilk söz, Manisa Milletvekili Erkan Akçaya
aittir.
Buyurun Sayın Akçay.
Üç dakikadır süreniz.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Meclis ne hâle geldi be!
VII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının MHP
grup önerisinin oylamasının İç Tüzük hükümlerine uygun
yapılıp yapılmadığı hakkında
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Başkan, aslında bir
ihtilaf yok, olay son derece açık ve netken sonradan ihtilaflı hâle
getirdiniz. Eğer ihtilaflı hâle gelmişse, bu kameralar
boşuna çalışmıyor, çok açık ve net bir şekilde
durum tespiti yapabilirsiniz. Öncelikle bunu öneriyorum.
İkincisi, Kâtip Üye
arkadaşlarımızı da dinledik. Açık bir tereddüt de var.
Özellikle Sayın Purçunun hiçbir tereddüdü yok. Diğer Kâtip Üye
arkadaşımız da son derece muğlak konuştu; kararlı
bir şekilde, net ortaya koymadı ama Sayın Purçu yemin ederek
birkaç defa ısrarla ifade etti. E, sonra, hepimizde göz var, izan var, bir
de objektif olma gibi bir durumumuz var. İlk defa oylama
yapılıyor, ret veya kabuller oluyor değil ama objektif
olmamız ve mutlaka doğruyu tespit etmemiz gerekiyor.
Bir de görüştüğümüz grup önerisi fevkalade
önemli. Yani ben yürekten inanıyorum ki Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubundan yüzde 80, yüzde 90a varan arkadaşlarımız
Kesinlikle
bu konuda bir genel kapsamlı -hatta AKP adına konuşan sayın
konuşmacının da ifade ettiği üzere- konuyu bütüncül bir
yaklaşımla, bir araştırma komisyonu marifetiyle ele almakta
büyük fayda var. Yani, bu inattan bir murat çıkmaz. Boşuna da inat
etmesin arkadaşlarımız ve Sayın Başkan siz de. Bu
konuyu uhuletle çözelim. Genel Kurulun genelinde böyle bir teamül de
oluştuğu kanaatindeyim ve bunu kameraları da izledikten sonra
kabul etmeniz daha doğru olacaktır. Ondan sonra da yine gruplar
olarak mutlaka ben bir ortak çözüm bulacağımız kanaatindeyim. Ve
bütün arkadaşlardan istirhamım da hadiseyi germeden, bir inada da
bindirmeden bu işi götürmemiz lazım.
Şimdi, biraz evvel dikkat ettim Sayın
Başkan, laf atan arkadaşların çoğu biraz evvelki
tartışmalarda Genel Kurulda olmayan arkadaşlar yani hadiseye de
çok da vâkıf değiller. Ben daha çok grup başkan vekillerini
izleyerek eğilim ve tepkilerini ona göre belirlemelerinde fayda görüyorum,
tavsiye ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aleyhte, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu çok önemli
bir gündemi konuşuyoruz ama Meclisin içinde bulunduğu durum ve
yaptığımız usul tartışması daha da vahim bir
boyuta doğru gidiyor. Açıkça, hepimizin gözleri önünde, oy
verdiğimiz bir önerge ve sayının 32 olduğu bizzat Kâtip
tarafından tespit edilen bir ortamda, Meclis Başkan Vekili bu
önergenin kabul edilmediğine kendi sübjektif, kişisel ve siyasi
düşüncesine göre karar verdim diyor. Bunu asla kabul edemeyiz, etmiyoruz.
Öncelikle,
tartıştığımız konu çocukların cinsel
istismarı meselesi. Karamanda çocuklara yönelik korkunç derecede
boyutlara varan bir cinsel istismar ve bu maalesef Türkiyede ilk değil.
Daha önce Pozantıda, Şakranda, Antalyada ve daha birçok cezaevinde
ve farklı kurumlarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve tecavüz
davaları Türkiyede tartışıldı ve bu utanç hâlâ
Türkiye açısından devam ediyor. Çünkü, maalesef Şakranda,
Antalyada ve özellikle Pozantıda bir çocuğun
uğradığı tecavüz sebebiyle intihar ettiğini de buradan
bir kez daha söyleyeyim. Orada da bu tecavüz ve taciz edenleri, istismarda bulunanları
yargılamayanları, çocukların bunları ifade ettiği
için, o yetkilileri deşifre ettiği için sonradan
soruşturulduğunu, yargılandıklarını ve birinin
intihar ettiğini hatırlamamız lazım. Dün, Sayın Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanının açıklaması zaten Türkiyede
korkunç bir tepkiyle karşılandı. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı çocukları korumak yerine Ensar Vakfı güzellemeleri
yaptı. Ensar Vakfını korumak ve kollamak onun görevi değil.
Neyi koruyor? Niçin koruyor? Çocukların cinsel istismara uğradığı
bu kadar alenen ayyuka çıkmışken, ortadayken o Bakanın
görevi o çocukları korumaktır ama iktidar maalesef çevre
katliamını Çevre Bakanına; çocuk ve kadın cinayetlerini,
istismarı ve tecavüzü Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına
savundurtarak bu işe bir meşruiyet sağlıyor.
Şu anda süre bitmek üzere, şunu soruyorum:
Sayın milletvekilleri, gerçekten hangi önergeyi reddediyorsunuz?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) MHPnin önergesini.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Niye
reddediyorsunuz? Niçin reddediyorsunuz? Yani, çocukların cinsel istismara
uğradığı meselesi yargı önünde
tartışılacak, soruşturulacak, kovuşturulacak. Peki,
biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekilleri ve halkın iradesi
olarak Buna niye karşı çıkıyor Hükûmet? bunu anlamak
istiyoruz. Eğer gerçekten AKP Grubu bu Meclis araştırması
önergesini başını dik tutarak reddedebiliyorsa bu utanç size
yeter. Neyi reddediyorsunuz yani? Biz diyoruz ki: Mecliste bir önerge verdik,
diğer partiler de vermiş, bunu Meclis olarak kuralım, götürelim,
araştıralım, neyse bunu kamuoyuyla paylaşalım ve
çocukların üstün yararını koruyalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - 2
kadın milletvekili konuşmacı arkadaşımız
çıktı, toplamda on dakika konuşamadı. Yani böyle bir
şey yok. AKP Grubu bu utançtan kurtulmak istiyorsa tecavüzcüleri
korumaktan vazgeçsin; gelsin birlikte araştıralım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Ne alakası
var ya?
BAŞKAN Lehte ikinci söz Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Cana aittir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ben
konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Turan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir karineyi ifade etmek istiyorum,
altını çizmek istiyorum. Tartıştığımız
konu çok hassas bir konu, dilimizi çok daha dikkatli kullanmamız
lazım. Bu çocuklar bizim de çocuklarımız olabilirdi. Bu çocukların
aileleri var, kendileri var, o yüzden herhangi bir siyasi konuyu
konuşmuyoruz, herhangi bir siyasi polemikten bahsetmiyoruz, çok da hassas
olmaya herkesi davet ediyorum; birincisi bu.
İkincisi, bizim reddettiğimiz,
çocukların mağduriyetinin incelenmesi filan değil, bir
başka meseledir.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Nedir?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Şudur, söyleyeyim
size: İngilizce bilmeyen vekillerinizin son üç dört günden beri konuyla
ilgili sürekli İngilizce tweetler atarak Türkiye'yi şikâyet etmeye
başlayan, otuz yedi yıllık bir vakfı harap etmek için çok
büyük mesai harcayan, şahsi suçların
(CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ayıp!
Ayıp! Ayıp!
BÜLENT TURAN (Devamla) - İşte, hâliniz bu
işte, hâliniz bu işte hâliniz, samimiyetiniz bu işte.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Utanmıyor musun
sen, ne İngilizcesi, Türkçe, Türkçe, ne İngilizcesi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Eğer suçların
şahsiliği ilkesini göz ardı ederseniz, partilerin içerisinde de
yanlış yapanlar vardır, beni polemiğe itmeyin, bak
söylüyorum.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Bırak Allah
aşkına ya, böyle bir savunma mı olur?
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) - Çocukları
savun.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Çocukların üzerinden
bu tarz agresif, gergin tavır size yakışmıyor, onu
söyleyeyim önce. Masaya vuranlarla filan işim yok.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Kardeşim,
bırak agresifi, gece yarısı gelip çocuğun üstüne
çıkıyor adam ya, ne konuşuyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
istirham ediyorum.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir daha söylüyorum: Mesele samimiyse, mesele gerçekten üzüm
yemekse
Ya, niye bağırıyorsun?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Niye
bağırmayayım kardeşim? Gece yarısı çocuğun
ırzına geçen bir adamı savunuyorsun ya!
BÜLENT TURAN (Devamla) Söylüyorum bak,
konuşayım, sürem az.
BAŞKAN Sayın Bozkurt, Sayın
Bozkurt, lütfen ama, dinleyelim.
BÜLENT TURAN (Devamla) Diyorum ki, 4 parti bir
araya gelsin, 2 partimiz
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Okudun mu o
ifadeleri?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sayın Engin Altay,
müdahale eder misiniz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Hadi canım sen
de!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Burası dağ
başı mı, ne bağırıyorsun? Bir dakika dur ya, bir
dakika, konuşuyorum.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Burası
tecavüzcüyü savunma yeri değil.
BAŞKAN Sayın Bozkurt, bakın,
hoş olmuyor, lütfen birbirimizi dinleyelim, katılmasak da dinleyelim.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Arkadaşlar, samimiyseniz,
2 parti grup önerisini çeksinler, 4 parti bir araya gelsin, ortak, makul,
sağduyulu bir önergeyle yarın konuyu buraya getirelim; bu kadar net,
söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, gördün, böyle
getiririz adamı.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Evet, samimiyseniz,
ilkeliyseniz yarın 4 parti bir araya gelsin, hep beraber Genel Kurulda
bunu bir günde oylayalım, konuyu araştıralım. Bu kadar net.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, bugün, bugün.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bugün
niye oylamıyoruz? Ne engel? Bugün onay verin.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama şu
bağırmalarla, bu polemiklerle, suçların şahsiliği
prensibini haleldar eden bir anlayışla sonuç alınmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hani
yanlıştı?
MEHMET METİNER (İstanbul) Ensar
Vakfıyla hesaplaşılmak isteniyor ya
BÜLENT TURAN (Devamla) Söylediğimiz
ikiyüzlülük, samimiyetsizlik, bundan bahsediyorum değerli arkadaşlar.
Bir daha diyorum: Bir adam suç işledi diye o kurum lanetlenecekse
ağzımı açtırmayın, ağzımı
açtırmayın! (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Aç şu
ağzını, aç!
BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden, bir daha
söylüyorum değerli arkadaşlar, ısrarla söylüyorum: Çocuklarla
ilgili hassasiyetimiz had safhada. Otuz yedi yıllık bir kurumun da
üzerinde olup olmadığı belli olmayan
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, bu kadar
çırpınmanız niyeymiş; gerek yok, öyle mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bizim üyemiz değil.
diyor, Müdahil olduk. diyor, Davayı takip edeceğiz. diyor
vakıf, buna rağmen hesapsız saldırmayı doğru
bulmuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kesinlikle sizin
kanaatiniz değişmemiştir Ahmet Bey, biz biliyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuşturmadınız, söyleyeceğim çok şey vardı. Bu
mu sizin demokratlığınız! Ne oluyor!
LALE KARABIYIK (Bursa) Ne söyleyecektiniz? Niye
reddediyorsunuz?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ben dün Karamandan
geldim
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp, ayıp!
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ayıp olan
seninki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Akçaya söz verdim, lütfen
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Çıkıp burada
tecavüzü savunuyorsun, tecavüzü savunma.
MEHMET METİNER (İstanbul) Otur yerine
ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp,
yaşına bak başına bak
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Haydi canım sen
de! Sen kendi yaşına bak! Dünkü çocuk kalkmış bize bilmem
ne öğretecek!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Araştıralım. diyorum.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Haydi canım sen
de! Araştırma, araştırma; Araştıralım.
deniliyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Senin derdin
başka, derdin başka senin.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Ya, bırak Allah
aşkına ya, şu konuyu konuşmayın, hakikaten çok
ayıp!
BAŞKAN Sayın Bozkurt, Sayın
Bozkurt
Sayın Akçay, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın usul görüşmesiyle ilgili yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Bülent Turanın konuşmasını baştan sona
dinledik. Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bu Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin
veriliş tarihi 17 Şubattır ve çocuk istismarı
başlığı altında verilmiştir ve AKP sözcülerinin
kendilerinin de biraz evvel ifade ettiği gibi, bütüncül bir
yaklaşımla ele alınmıştır. Burada herhangi bir
kurumu, vakfı, derneği veya bir siyasi partiyi hedef alan herhangi
bir hadise zaten yoktur. Tarih 17 Şubat, bahse konu olay daha
sonradır. Dolayısıyla, bunu da içine alacak şekilde, hep
beraber, Sayın Turan da böyle bir irade ihdas ettiğine göre
OKTAY VURAL (İzmir) İmzalayalım,
Engin Bey, şimdi yapalım, Danışma Kurulu da yapalım,
şimdi imzalayalım ve açalım. Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
şimdi imzalanabilir.
Şimdi, bu işin şanı bütün Meclisimize ait olsun, size de,
hepimize de.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
on dakika ara verin, hemen bu önergeyi hazırlayalım,
Danışma Kurulu da yapalım ve araştırma komisyonu da
kuralım. Hadi! Hadi bakalım!
BAŞKAN Siz onu sonradan
hazırlayabilirsiniz, bu arada yine hazırlayabilirsiniz, ara vermeye
gerek yok. Ben, şimdi
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
beş dakika ara verelim.
BAŞKAN Bakın, bu
tartışmayı bir bitirelim.
Sayın Altaya söz vermiştim ben, son söz,
aleyhte.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, birkaç cümle bir şey ifade edelim isterseniz.
İç Tüzük 60a göre Sayın Grup Başkan Vekili önemli bir husus
dile getirdi kürsüden.
BAŞKAN Bakın, bir işleme
başladık, işlemi bitirelim, yine size söz veririz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre, Milliyetçi Hareket Partisinin
Grup Başkan Vekili de, AKP Grup Başkan Vekilinin değerlendirmesi
üzerine önemli şeyler söyledi.
BAŞKAN Tamam, ben söylemeyin demiyorum
size
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
konuda diğer siyasi partilerin de görüşlerini alırsanız
BAŞKAN Eyvallah.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
ortak
bir kanaatin çıkma ihtimali yüksek gibi görünüyor.
BAŞKAN Tamam, evet.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
nedenle, sizden ricamız, İç Tüzük 60a göre kısa bir söz verin
bize de, biz de görüşlerimizi dile getirelim, ona göre sizin
yaşamış olduğunuz sıkıntının da ortadan
kalkma durumu ortaya çıkabilir.
BAŞKAN Şimdi, bir defa,
yaşadığım sıkıntı ayrı bir hadise,
onunla ilgili değerlendirmeyi yaparız. Ben size de bir dakikalık
bir süre vereyim, siz de ne izah edecekseniz, buyurun, yerinizden
Sayın Altay, bir saniye
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Usulü
tartışmayı bitirelim Sayın Başkanım.
7.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, çocuk istismarıyla
ilgili bir komisyon kurulması kararının 4 siyasi partinin ortak
iradesiyle hemen alınabileceğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, demin de ifade ettik, bütün
toplumun vicdanını kanatan, buradaki 550 milletvekilinden hiçbirinin
kabul edemeyeceği çok önemli bir sorunla ilgili siyasi parti
gruplarının vermiş olduğu grup önerileri görüşülüyor.
Demin ortaya çıkan oylamada, Genel Kurul iradesi, deyim yerindeyse
gasbedildikten sonra, şimdi çözüme dair önemli bir zemin ortaya
çıktı. Yani bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği grup
önerisi dışında, partimizin verdiği grup önerisi de
aynı konuyu içeriyor. AKP Grup Başkan Vekilinin de bu konuda ortaya
çıkan kamuoyu baskısıyla, muhtemelen kendi yetkili parti
organlarıyla da yapmış olduğu görüşmelerden sonra bu
konuda onay verebileceklerine dair kürsüden ifade etmiş olduğu irade
son derece önemlidir. Yarını beklemeye gerek yok, bugün, hemen, dört
siyasi parti olarak, hızla bir araya gelip, bu konuda kamuoyu vicdanını
tatmin edecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hemen
toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın hemen lütfen.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Danışma
kurulları var. Danışma kurullarında bu görüşülür.
Önceden, bunu düzgün bir şekilde ifade edip getirebilirdiniz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ya, sen grup
başkan vekili misin?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya, grup başkan
vekillerin var, sen bir sus ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Üç gün geliyorsun, bir de
beş saatlik konuşuyorsun, bir dur!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ne diyorsun sen ya?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Dur bir, bir otur, bir
sakin ol.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Çocukların cinsel istismarıyla ilgili, herhangi bir milletvekilinin
kabul edemeyeceği bu konuyla ilgili olarak, Sayın Başkan, bir
ara vermeniz durumunda dört siyasi parti grup başkan vekilleri olarak
hızla bir çalışma yapıp bugün bir komisyonun kurulması
kararını bu Meclisten alabiliriz. Bu kadar önemli ve hayati bir
konuda bu Meclis bugün yaptığı tartışmalardan sonra
bir komisyon kuramayacak şekilde kapanırsa bu hepimiz
açısından utanç verici olur, kabul edilemez olur. O nedenle,
yarını beklemeden, hep beraber ortak bir iradeyle bir komisyon
kurulması için gerekli çabayı ortaya koyalım diyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) O niyette
olsaydınız zaten
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bu
konuşmalardan dolayı bir öneri daha getirmek istiyoruz. Eğer ara
verdikten sonra dört grup olarak bir ortak mutabakata varırsak biz de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu grup önerimizi çekelim ve bu ortak öneriyi
hep birlikte kabul edelim.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Zaten kabul
edilmedi grup öneriniz; oylandı, kabul edilmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edildi. ne demek
ya, Allahını seversen? Edilmiş. diyorsun, öyle mi?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kabul edilmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye etmedin, niye? Hangi
vakıftasın sen?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Edilmedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Uymayın ona, o bugün
meşhur olmak istiyor, Osmanın yerine geldi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ensarcı
mısın sen?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
VII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının MHP
grup önerisinin oylamasının İç Tüzük hükümlerine uygun
yapılıp yapılmadığı hakkında (Devam)
BAŞKAN Tutumum aleyhinde son söz Sayın
Altayın.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, on dört senedir bu
Parlamentoda görev yapan bir milletvekili olarak en utandığım
günü yaşıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz de
utanıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Türkiye Büyük Millet
Meclisinin içine düştüğü şu hâl bize yakışmaz
değerli arkadaşlar. Vicdanlar sızlıyor. Yeni bir şey
değil bu. Millî Eğitim Bakanlığının kimi tarikat,
cemaat ve vakıflarla ilgili eğitim uygulama devrinin
hesabını biz ayrıca soracağız.
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) Derdiniz
çocuk mu, yoksa başka bir şey mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim şimdiki
derdimiz Ensar Vakfı, TÜRGEV, şu bu değil. Bunlarla ayrıca
hesaplaşacağız, bunlarla ilgili Genel Kurula ayrıca
metinler getireceğiz. Ama bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Bu
olaylardan dolayı YİBO kapandı geçmişte biliyor musunuz,
yatılı ilköğretim bölge okulları kapandı. Bu yeni bir
şey değil. Bunu siz yaptınız. diyen yok ama bir feryat
var, bir isyan var, 78 milyona, bu güzel ülkeye yakışmayan bir tablo
var. Bu tabloyu Türkiye Büyük Millet Meclisinin yok hükmünde sayması bu
Meclisin bir üyesi olarak bana zül. Sporda şike için komisyon kuran bir
Meclisin böylesine vahim bir tabloda komisyon kurmaktan imtina etmesini biz de
millete anlatamayız. Şunu diyemeyiz: Efendim, biz istedik de AKP
istemedi. Bunu diyemeyiz, bu da bizim ayıbımız olur. Sizi
vicdanlarınızın sesine göre karar vermeye davet ediyorum.
Doğrudur, Parlamento tablosu
bakımından muhalefetin verdiği önergenin iktidara rağmen
geçmesinin siyasi mülahazaları yapılabilir. Adam söyledi.
Özür dilerim adam derken Sayın Grup
Başkan Vekilim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Adamız adam.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yani diyor ki: Ben
çekeyim.
Bizim derdimiz bağcıyı dövmek
değil, üzüm yemek. Yenecek bir üzüm de yok.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Üzüm yemek
değil sizin amacınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Silmemiz gereken bir
utanç var. Bu utancı temizlemek bu Meclisin görevi. Ben size daha ne
diyeyim?
Bu konuda, geçmişte Terörü
araştıralım. dedik, Olmaz. dediniz. Yolsuzluğu
araştıralım. dedik, Olmaz. dediniz. El insaf! Cinsel
istismar, hele hele çocuklara, minicik yavrulara cinsel istismar vakası
Türkiyede bir durum. Buna Yok. diyen yok. Sadece Karamanda olan bir
şey de değil. Hepimizin çoluk çocuğu var, torunlarınız
var, Allah esirgesin. Gözünüzü seveyim, yapmayın. Bu Meclis bu konuda araştırma
komisyonu kurmuyorsa, bence, bu Meclis hiçbir konuda araştırma
komisyonu kurmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisi, tarafımca, İç Tüzük 141/4e göre oya
sunulmuştur. Maddede de açıkça belirtildiği üzere, oya sunulma
sırasında Kabul edenler
ve Kabul etmeyenler
ifadesini kullanmak
suretiyle, sağa ve sola bakarak bu oylamayı, bu tespiti yaptım.
Ve bu sırada kâtip üyelere de, özellikle sağıma soluma
baktım, bir itiraz gelmedi. Ve bu
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ha, videoları var
ya.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yalancının
BAŞKAN - Bir saniye
Çok özür diliyorum,
bakın, lütfen. Lütfen, bakın, çok ayıp, çok ayıp, çok
ayıp.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ayıp mayıp deme ya.
BAŞKAN - Çok ayıp, bakın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan,
tamam.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sen yapıyorsun
ayıbı.
BAŞKAN - Bu sırada kâtip üyelerden
açıkça oylamada hata olduğuna dair herhangi bir şey gelmedi.
Kaldı ki Sayın Özcan Purçu burada haksız bir şey yaptı,
ben söylemeden burada mikrofona girdi.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Başkanım, on dakika ara vermekte ne var?
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
İç
Tüzükü hatırlatmak durumundayım. Hepimiz İç Tüzüke uymak
durumundayız.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, on dakika ara verseniz ne olurdu?
BAŞKAN Ve ben söz vermeden direkt topa girdi,
bir baskı altında mı hissetti bilmiyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Topa girdi. ne demek? Maç mı yapıyoruz?
GARO PAYLAN (İstanbul) Kamera var, akşam
televizyonlar gösterecek!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir baskı filan yok.
Çoğunluk yok, çoğunluk.
BAŞKAN Kendisi de orada şunu ifade etti:
Kabul edenler
ve Kabul etmeyenler
oylaması sırasında ben
kimin kabul edip etmediğini görmedim. dedi. Burada kişilerin
varlığından ziyade Kabul edenler
ve Etmeyenler
diye oya
sunulduğunda hangisi çoğunluktaysa karar o yönde tecelli eder. Ve
sağa sola baktığımda bir itiraz da görmedim ve ben vicdani
kanaatime göre tarafsız olarak bu noktada kabul etmeyenlerin çoğunlukta
olduğunu gördüm. Bu bir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz,
baktığında itiraz ediyorduk.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin ne
kadar tarafsız olduğunuz ortada, ortada! Zavallı bir
durumdasınız.
BAŞKAN Beni dinleyin, lütfen, bir saniye
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz gördük seni. Biz
gördük, Kâtip Üyenin itirazını biz gördük. Hepimiz burada müdahale
ettik, ayağa kalktık. Ayıp be!
BAŞKAN Lütfen Sayın Günal
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya, kameralar ayna
gibi.
BAŞKAN İkincisi: Kâtip üyeler
arasında, sonradan -dediğim gibi topa girdi Özcan Bey- bir fikir
ayrılığı varmış gibi bir algı oluştu
oraya.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Vardı, başta
vardı!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Bakın, ben bu noktada kanaatimi,
vicdanımı hiçbir şekilde atmam, hakikaten gördüğümü
söylerim
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Başkan, on dakika ara ver, görüntüye bakalım.
BAŞKAN -
ve eğer ben burada bir siyasi
düşünceyle, saikle hareket etmiş olsaydım, o çoğunluğu
görmeseydim bu oylamayı yapmadan ara da verebilirdim ama ben neyse hak
hukuk için onu yaptım.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Daha etik
olurdu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bunu söylemeniz
daha büyük ayıp.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Göremedin, göremedin,
itiraz etmeyeceğiz zannettin.
BAŞKAN - Sayın Özcan Purçu da Kabul
edenler
ve Etmeyenler
arasındaki durumu görmediğini zaten ifade
etti.
Oylamada yanlışlık
olmadığını ve tutumumun doğru olduğunu ifade
etmekle beraber, bütün bu tartışmaların üzerine ben yine de
İç Tüzük 13/2ye göre Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini tekrardan
oylarınıza sunuyorum
MEHMET GÜNAL (Antalya) Şimdi bu ne ya?
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşları
tarafından, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın
her türlü istismardan korunması, yaşanan sorunların tespit
edilmesi ve çözüme yönelik çalışmalar yapmak amacıyla 17/2/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kameralar, çekin bunu,
çekin.
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir. [CHP,
HDP ve MHP sıralarından alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başkan, kameraya bak,
ben istifa etmeye hazırım sen de hazırsan. Kameraya bak, benim
dediğim doğruysa sabahleyin istifa etmeye hazırım. Sen de
edebiliyor musun? Edebiliyor musun istifa?
BAŞKAN Sayın Günal, çok ayıp!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine ve ortak bir
önerge hazırlayarak çocuk istismarıyla ilgili bir komisyonun hemen
kurulabileceğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
şimdi konuşmanızda dediniz ki: Oylamayı yaptım,
oylamayla ilgili hiçbir itiraz olmadı. Aksine, burada bunun kabul
edildiğine ilişkin bir irade beyanımız oldu. Olmadı
mı? Niye ara verdiniz o zaman? Niye ara verdiniz?
BAŞKAN Ben ara vermeyi her zaman takdir
edebilen bir insanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, niye?
BAŞKAN Buradaki Meclis Başkan Vekili
herhangi bir saikle, herhangi bir sebeple ara verebilir. Sen de bunu biliyorsun
Sayın Vural yani hepimiz bunu biliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
tefhime gerek yok. Oylamayla ilgili, oylamayı yaptınız, ondan
sonra bu konuda itiraz eden benim, itiraz eden benim ya!
BAŞKAN Sayın Vural, ne
yapacağız?
OKTAY VURAL (İzmir) Yani diyorsunuz ki
İtiraz olmadı. filan diye bir şey söylüyorsunuz ki doğru
değil ya! Doğru beyanda bulunmanız lazım.
BAŞKAN Bu itirazlara rağmen ben gene de
çıkarttım, bak yaptım oylamasını.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama gönül isterdi ki
Sayın Başkan, 17 Şubat 2016 tarihinde verdiğimiz,
çocukların cinsel istismarıyla ilgili sorunları tespit ve bu
kapsamda alınması gereken tedbirlerle ilgili olan bu
araştırma önergesine, biraz önce AKP Grup Başkan Vekilinin
söylediği iradede, değerli milletvekillerimizin parmakları da
keşke toplumun vicdanıyla beraber, birlikte kalksaydı. Gerçekten
bunu kınıyorum, gerçekten yazıklar olsun diyorum! Gelin,
beraber
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu ayıp size yeter!
Ayıp! Ayıp!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
şimdi tekrarlıyorum: Reddetmiş olabilirler.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne
bağırıp duruyorsun? Kulaklarımızı sağır
ettin ya!
OKTAY VURAL (İzmir) - Bakın, bu kürsüden
söylenen sözler, verilen sözler havada kalmasın.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) -
Milletvekillerinin iradesine saygı duyun ya!
OKTAY VURAL (İzmir) - Analar, babalar,
çocuklar, herkes, bütün milletvekillerinin
Adalet ve Kalkınma Partisinin
Bu konuda partilerin ortak hazırlayacağı bir önergeyi
imzalayıp kabul etmeye hazırız. dediği andan itibaren ben
buradan hodri meydan diyorum!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ne yapıyorsunuz? İç Tüzük var ya!
OKTAY VURAL (İzmir) - Zaman kaybetmeyin,
şimdi hemen önergeyi hazırlayıp -İç Tüzük uyarınca
Danışma Kurulu- hemen geçirelim, üstelik üzerinde konuşma bile
yapmadan geçirelim.
BAŞKAN Sayın Vural, teşekkür
ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hodri meydan! Bu kürsüde
atmak kolay, iradeyi kullanmak lazım, hadi bakalım!
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, bu
konuyla ilgili, Engin Bey buradaydı, konuştu. Siz şimdi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başka bir
BAŞKAN Tamam, bir dakika veriyorum ama lütfen
bir dakikada bitirelim.
9.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel, Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekilimizin değerlendirmeleri paralelinde veya
onunla ilgili bir konuda değil.
Biraz önce bir değerlendirme
yaptınız. Yaptığınız değerlendirmede,
partimiz tarafından aday gösterilerek Meclis Genel Kurulu tarafından
seçilmiş olan Kâtip Üyemiz Sayın Özcan Purçunun tutumuyla ilgili
eleştirel bir tavırda bulundunuz. Birincisi, Özcan Purçu bu Mecliste
daha önce yaşanmamış bir şeyi yapmış olabilir ama
Özcan Purçu çok özel bir milletvekilidir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Allah Allah, ne özelliği var!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ezilen, hep
ötekileştirilmiş, hep hakkı yenmiş ve hep
haksızlıklar karşısında mağdur olmuş bir
kitleyi temsilen burada görev yaparken, 139 kişi Evet. demediği
takdirde Karar yeter sayısı yoktur. demek gerekirken, 30
kişiye baka baka, 100 kişinin eksiğini görmeden verdiğiniz
karara ve bu taraftaki milletvekili sayısının çokluğuna,
vicdanen, yaradılışından varoluşsal ve ahlaki bir
duruş sergilemiştir.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Sayın
Başkan, sağınızdaki bu tarafı görebiliyor mu?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Bu, oryantalist
bir şey. Hayır, varoluştan, yaradılıştan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Onu kınamanız
doğru değildir. Arkasındayız, kendisini tebrik ediyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, ne var?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Söz
verdiniz.
BAŞKAN Hayır, hepinize söz verdim ben.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutumunuzu açıkladıktan sonra grup başkan vekillerine söz
verdiniz, biz de kısa bir söz söyleyeceğiz.
BAŞKAN Ama, ben size kaç defa söz verdim?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, tutumunuzu açıkladıktan sonra, usul
tartışmasından sonra bana söz vermediniz.
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Sayın Vural da az önce ifade etti, ben
itirazı kastederken sağıma soluma baktım, kâtip üyelerden
bir itiraz gelmediğini ifade ettim. Yani, üzerinize alınmış
olabilirsiniz, öyle demedim ben, bunu özellikle açıklamak istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Onunla
ilgili ben de söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, öncelikle grup başkan vekilleri söz isterken böyle
bir savunmaya geçmenizi gerçekten kınıyorum.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Siz terörü
kınayın, terörü! Masum insanları katledenleri kınayın!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Burada
her birimiz milyonlarca oyu temsil eden bir iradeyle söz talebinde bulunuyoruz.
Dolayısıyla, sizin de yapmanız gereken, İç Tüzük ve
Anayasaya göre burada mevcut haklarımızı kullanmak
istediğimiz zaman engel çıkarmak, savunmaya geçmek değil,
dinlemeye ve anlamaya çalışmaktır. Demin siz
tartışmalardan sonra usul tartışmasıyla ilgili
kanaatinizi ifade ederken Ben oylamadan sonra herhangi bir itiraz görmediğim
için şu şu süreci yürüttüm. dediniz. Oysaki siz oylama sonucunu
açıkladıktan hemen sonra her 3 siyasi partinin grup başkan
vekilleri de, milletvekilleri de sizin yapmış olduğunuz
değerlendirmeye itiraz ederek, seslerini yükseltmeye çalışarak,
duyarsız kaldığınız için de kürsüye yürüyerek bu
yanlış uygulamanın önüne geçti. Ortada böyle bir durum varken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hemen
toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ortada
böyle bir durum varken Hiçbir itiraz yapılmadı. şeklindeki bir
söylem, sadece, sizin bugün içerisine girmiş olduğunuz taraflı
ve yanlı ve bence tarih önünde de son derece ayıp olan tutumunuzu
aklama çabasıdır. Bu aklama çabasına bizi
ortaklaştırmanızı kabul etmemiz mümkün değildir. Hem
siz hem AKP adına tarafsız olması gereken Kâtip Üye, bugün Genel
Kurul iradesini gasbetmiş durumdasınız. Bununla ilgili
değerlendirmeler yaparken de lütfen bizi o sürecin bir parçası hâline
getirmeyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Baluken, siz
beni tarafgirlikle suçladınız da, siz demek ki tarafgirlikle itham
ediyorsunuz beni. Sizin hemen konuşmanızdan önce ben bir daha tekrar
ettim: Sağıma soluma baktım, İç Tüzüke göre, kâtip
üyelerden bir itiraz gelmedi. dedim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ama
Ettim. diyor.
BAŞKAN Ben bunu bu şekilde söylememe
rağmen, sizin konuşmanızdan hemen evvel, Oktay Beyin de
söylemesi üzerine tekrar etmeme rağmen ısrarla bunu söylediniz. Demek
ki tarafgirlik değil, sizin belki böyle bir ön yargınız
oluşmuş olabilir, bir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şahsi yorumunuzdur.
GARO PAYLAN (İstanbul) Kamera
kayıtları belli.
BAŞKAN - İkincisi: İç Tüzük ve
Anayasaya göre diyorsunuz. İç Tüzükün neresinde yazıyor? Sabahtan
akşama kadar, grup başkan vekili ya da milletvekili her
istediğinde mutlaka söz verir Meclis başkan vekili. neresinde
yazıyor, bana gösterebilir misiniz? Biz bu Meclisi nasıl
yöneteceğiz? Bu Meclisi verimli olarak bu millet adına nasıl
çalıştıracağız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60ı bir okuyun bakayım, İç Tüzük 60ı okuyun.
BAŞKAN İç Tüzükü siz okuyun, ben
okuyorum. Bu takdir bana aittir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Şu
anda Meclis adına utanç verici bir tablonun içerisindeyiz. Bu utanç verici
tablonun içerisinde
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Otur yerine!
BAŞKAN - Lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
İç
Tüzük 60a göre bir grup başkan vekili söz hakkı istediğinde
vermek durumundasınız. Aksi bir tutum, sizin kendi keyfinize göre,
Genel Kurul
BAŞKAN Vermek zorunda değilim.
Veriyorum, ayrı bir şey ama vermek zorunda değilim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Vermek
zorundasınız.
GARO PAYLAN (İstanbul) Vermek
zorundasınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bizi o
utancın bir parçası hâline getirme gibi bir hakka sahip
değilsiniz. Son derece net.
BAŞKAN Bırakın Sayın Baluken.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, devam edelim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve
arkadaşları tarafından, çocuklara yönelik cinsel istismarın
araştırılması ve çocuk istismarını önlemek
konusunda gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 23/3/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
23/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23/3/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
23 Mart 2016 tarihinde İstanbul Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları
tarafından verilen (1488 sıra numaralı), çocuklara yönelik
cinsel istismarın araştırılması ve çocuk
istismarını önlemek konusunda gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 23/3/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde ilk söz,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Danışma Kurulu geçireceksek
BAŞKAN Bunu siz oturun konuşun,
anlaşırsanız her hâlükârda biz bunu gündeme aldıkça
Danışma Kurulunu oylarız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
eğer iktidar partisi -bir ara verilip- Danışma Kuruluyla, ortak
bir önergeyle ya da ayrı ayrı önergelerin
ortaklaştırılmasıyla
BAŞKAN Evet, tamam, genelde böyle olur usul.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
getirilebileceğine onay veriyorsa bir ara vermenizi talep edeceğiz.
BAŞKAN Tamam, onu oturup konuşursunuz,
varsa böyle bir şey getirirsiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bir ara
verin işte.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Niye
ara verelim? Çalışıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ara verin Sayın
Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, niye
konuşulsun? Bizim amacımız bir komisyon kurulması.
BAŞKAN Hayır yani şu var, ben
şunu diyorum: Biz bunu her zaman
Gündeme devam ederiz, bu noktada grup
başkan vekilleri bir araya gelir, bir kanaat verirse zaten bugünkü
şeyle olacak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ara verilsin.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Ara verilsin.
BAŞKAN Peki, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneri bir önceki oturumda okunmuştu.
Öneri üzerinde ilk söz, lehinde olmak üzere
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sözden önce bir açıklama yapmama müsaade eder
misiniz.
BAŞKAN Filiz Hanım yok zaten herhâlde, o
konuşacaktı.
Buyurun, bir dakika veriyorum.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, çocuk istismarıyla
ilgili bir komisyon kurulması kararının 4 siyasi partinin ortak
hazırlayacağı bir metinle bugün alınabileceğine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin iktidar partisinden gelen bir öneri üzerine
-Ekonomi Bakanı Sayın Elitaşın da- bir ara verilmesi
durumunda hızla dört partinin ya ortaklaşacağı bir metin ya
da bugün önerisi bulunmayan siyasi partilerin de hazırlayacağı
grup önerileriyle birlikte önerilerin ortaklaştırılması
yoluyla bugün komisyon kurulması kararı alınabileceğine
kanaat getirmiştik yani bize iletilen bilgilerde bu yönlü bir kanaat
sahibi olduk ve o nedenle de özellikle, sizden bir ara vermenizi rica ettik.
Ancak, maalesef, içerideki istişarelerde iktidar partisinin bugün için hem
ya ortaklaşmış bir metin üzerinden ya da onlar tarafından
da hazırlanmış grup önerilerinin, diğer siyasi partilerin
de hazırladığı grup önerileriyle birlikte
ortaklaştırılarak görüşülmesi üzerinden bir mutabakata
varamadık. Dolayısıyla, bu grup önerimizi bu yönlü çekebiliriz
şeklinde ifade etmiş olduğumuz husus bir anlamda boşa
çıkarılmış oldu. Biz konunun önemine binaen, burada ortaya
konulan o iradenin korunması gerektiğini ancak bugün de mutlaka
Meclis gündeminde bu grup önerisinin görüşmelerine devam edilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Umarız ki bir an önce dört siyasi parti de bu konuda ya
bir ortak metin ya da kendi hazırladıkları metinleri
ortaklaştırarak bir komisyon kurulması noktasında bir tutum
ortaya koyarlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
12.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, çocuk istismarıyla ilgili bir
komisyonun kurulması konusunun Meclis gündemine halel getirilerek ve usule
aykırı olarak ele alınamayacağına ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
kıymetli grup başkan vekilinin ifadesinden sonra şunu söylemek
istiyorum: Tekrar olacak ama bu konunun hassasiyetinden dolayı Genel
Kurulda çocukları, aileleri çok fazla rencide edecek ifadeler kullanmak istemiyorum.
Bu, hassas bir durum, özel durum, bir daha ara verelim arzu ederseniz.
İster şimdi ister sonra bu komisyonu kuralım, problem değil
fakat hem konuşalım hem tahkir edelim hem birilerini rahatsız
edelim hem komisyon kuralım, bu doğru bir şey değil. Bizim
Meclisimizin başka gündemleri de var, bu gündemi haleldar etmeden bu
işi yapalım. Takdir ederse arkadaşlarımız
Bir daha
söylüyorum, bugün de olur, yarın da olur ama Grup önerileri de devam
etsin, komisyon da kuralım, kanunu da görüşmeyelim., bunu ben usule
uygunluk açısından doğru bulmuyorum. Eğer bugün
çekeceklerse ve yarın grup önerisi getirmeyeceksek hemen gündeme geçelim,
yarın da bu işi bitirelim diyorum. Çok net yani bu
anlaşılmaz bir şey değil.
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu konudaki ısrarımızın nedeni
şudur: Bu kadar önemli bir konuda bu Meclis çatısı altında
tartışmalar yürütüldükten sonra bu Meclis bir komisyon kurmadı.
şeklindeki bir gündemin
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kuralım Sayın
Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
ne iç
kamuoyuna ne dış kamuoyuna yansımasını istemiyoruz.
BAŞKAN Peki efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Dolayısıyla, eğer iktidar partisi bugün için böyle bir iradeye
sahipse, yine tekrar bir ara verilip bugün komisyon kurulmak üzere bu
görüşmeler devam ettirilebilir. Şunu da taahhüt ediyoruz -yani bizim
Meclis gündemini bir şekilde meşgul etmek gibi bir derdimiz de yok bu
konuda- eğer dört siyasi parti, bu konuda bugün için Meclise bu
ayıbı yaşatmayacak şekilde bir komisyon kurulmasına
karar verirlerse biz konuşma süremizden de feragat edeceğiz,
konuşmayacağız, hızla o önergeler bu Genel Kuruldan
geçecek.
BAŞKAN Sayın Baluken, bu, arkada da
konuşuldu, bugün için gündeme devam edilmesi yolunda bir kanaat verildi.
Bu, daha sonraki süreçte böyle bir şeyin olabileceğini söylediler.
Takdir sizin tabii ki, çekmezseniz görüşeceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, siz
13.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisinin çocuk
istismarıyla ilgili bir komisyon kurulması konusundaki
tavrının sorumlu bir iktidar anlayışıyla
bağdaşmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, öncelikle bir şunu görelim: Bu, Türkiyenin en hassas gündemi
bugün ve gruplar bununla ilgili öneri getirdi. Milliyetçi Hareket Partisinin
önerisi üzerinde hepimiz konuştuk. Adalet ve Kalkınma Partisi
şöyle bir ısrar içinde -inat demeye dilim varmıyor- geçen
dönemden: Benim grup önerim yoksa eğer o konuda ben muhalefetten gelen en
olumlu öneriye dahi hayır veririm. Burada görüldü ki biz bütün muhalefet
partileri Milliyetçi Hareket Partisinin önerisine evet oyu kullandık, AKP
bu öneriyi reddetti. Şimdi gelinen noktada ısrar ve inat şu:
Biz, illaki kendi önerimiz olacak -daha önce de her şeyde böyle yaptılar-
ve ona evet oyu vereceğiz.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Ortak, ortak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, ortaklaşma; bu,
birlikte muhalefetin ortaya koyduğu önerileri kale alma ve bununla ilgili
üstüne düşeni yapan sorumlu bir iktidar anlayışıyla
bağdaşmıyor.
Şimdi, sayın grup başkan vekilinin
şahsına saygımız sonsuz ama şöyle bir şey yok,
diyor ki: Bugün grup önerilerini çekeceksiniz. Tamam, bu konuyla ilgili grup
önerisini çekebileceğini zaten Sayın Baluken söyledi ama Yarın
önerge vermeyecekseniz... Ne diyor? Burada birkaç saat zaman geçiyor, onu da
muhalefetin İç Tüzükten kaynaklı haklarıyla pazarlık ve
takas konusu yapma gibi bir gayret var. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün
değil. Eğer, muhalefet partisinin, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısıyla ilgili hassasiyetinden dolayı,
İç Tüzükten kaynaklı haklarını kullanmasını
takas ve pazarlık konusu yapıyorsa -şahsen öyle
düşünmediğini kabul ederim ama- Adalet ve Kalkınma Partisinin
kurumsal tavrının, bu çocuk istismarı ve bu konuyu, Meclisin el
koyması noktasında kırk dakikayla değerlendirebileceği
bir yaklaşım oluyor. Bu doğru bir şey değil. O yüzden,
iktidara bu düşmez.
BAŞKAN Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, İç Tüzükten
kaynaklı bütün haklarımızı kullanırız. Millet de
siz bu konuda nasıl oy kullanıyorsunuz, döner bakar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Eyvallah.
Sayın Özel, bakın, eğer devam
ediyorsanız gidin, arkada güzel güzel çay için, hep birlikte gene oturun
konuşun. Bakın, burada ara da verdik, bir mutabakat
sağlanmadı. Konuda herkes hemfikir ama bugün mü, yarın mı
ya da başka bir zaman mı noktasında bir kanaat belirmedi.
Dolayısıyla, biz gündemimize devam ediyoruz.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve
arkadaşları tarafından, çocuklara yönelik cinsel istismarın
araştırılması ve çocuk istismarını önlemek
konusunda gerekli tedbirlerin alınması amacıyla 23/3/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
23 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, önerinin lehinde ilk söz,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle burada,
çocuk istismarı konusunda bir komisyon oluşturulması için,
araştırma yapılması için verilen Milliyetçi Hareket
Partisinin önerisini 3 parti olarak oy birliğiyle aslında kabul ettik
ama bu görünmez oldu nedense ve bu kaydın tarihe geçmesi için bir kere
daha buradan ifade etmek istiyorum: Konu çocuk istismarıydı ve
gerçekten kabul edilmemesi kabul edilebilir bir şey değil.
Verdiğimiz araştırma önergemizde de
ifade ettiğimiz gibi, Karamanda Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu
İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları
Derneğine ait yurtlarda kalan 9-10 yaşlarındaki çocuklar, yine
bu yurtlarda kaldığı iddia edilen sözde gönüllü bir
öğretmenin cinsel saldırısına maruz kaldılar. Bu
kişi hakkında bildiğiniz gibi, dava açıldı ve
çocuğun nitelikli cinsel istismarı, hürriyeti tahdit, kasten yaralama
ve müstehcen görüntüleri izletme suçlarından altı yüz yıla
yakın hapsi istendi. İstismara uğrayan 8 çocuğun
KAİMDER, 2 çocuğun ise Ensar Vakfıyla ilişkili yurtlarda
kaldığını belirten iddianame kabul edildi. Ancak,
araştırma daha derinleşmediği için maalesef rakamın
artacağını ve 45, belki de daha fazla çocuğun istismara
uğramış olabileceğini düşünüyoruz.
Burada kamu yararına çalışan
vakıf statüsüne alınmış bir vakıftan bahsediyoruz,
kamu yararına çalışan vakıf statüsünde. Kimse bunu
gizlemesin, Cumhurbaşkanı Erdoğanın dindar nesil
yetiştirme görevini sivil alanda yüklediği en önemli
vakıftır Ensar Vakfı. Bu kadar ciddi bir iddia ve olayın
ardından ne oldu, neyle karşılaştık? derseniz, ilk
önce Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı, devam eden soruşturmaya
getirdiği gizlilik kararının ardından yayın
yasağı getirdi. Öncelikli olarak çocukların üstün yararı
yerine vakıfları gözeten bu karar, himaye edilmek istenenin çocuklar
mı, yoksa sorumlu kurum ve vakıflar mı olduğuna dair ciddi
bir şüphe yarattı ve ne yazık ki herkes, Hükûmet veya Hükûmetin
yakın olduğu kişilerle ilgili eleştiride bulunmak dahi suç
olduğundan tarafgirlikle vakfın sorumluluğunun örtbas
edilebileceğini düşünmeye başladı. Olay duyulduktan sonra
AK PARTİ Muğla Milletvekili Nihat Öztürk Ensar Vakfı başarılı
işler yapmaktadır, biz inadına Ensar Vakfına destek olmaya
devam edeceğiz. dedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema
Ramazanoğlu ise vakıfta yaşanan çocuk istismarıyla ilgili
Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana
çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. dedi.
Üstelik, Bakanın sözlerinin hemen ardından, bunun ilk kez
olmadığı basında yer alan haberlerle
anlaşıldı. Ensar Vakfının 2008de Çorum, daha sonra da
Rizede il başkanlarının da vakıf öğrencisi çocukları
istismar ettikleri için tutuklandıkları ortaya çıktı. Din
kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Zekai İşler 2 kız
öğrenciye tecavüz suçlamasıyla hapis cezasına mahkûm
edilmiş. Bu kez bir başka kadın Zekai İşler 13
yaşımdayken bana da tecavüz etti. diye şikâyetçi olmuştu.
Bu yetmezmiş gibi, Ensar Vakfı Rize
Şubesi Başkanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Rize İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Kızılay Rize
Şube Başkanlığı görevlerini yürütmüş Mehmet Nuri
Gezmiş de küçük yaştaki 2 erkek çocuğa cinsel istismarda
bulunmuştu. Bu tekrarlayan istismarlardan bihaber bir Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı. Maalesef bunu izah etmek güç.
Evet, arkadaşlar, 45 çocuktan bahsediyoruz, 45
çocuğun bedeninden, yaşamından ve geleceğinden.
Duyduğumuz bu sözler ise onları korumakla yükümlü bir bakandan
geliyor. Bir defa rastlanmış olması vakfa halel
getirmezmiş! Yani söz konusu olan çocuklar değil, vakfın
itibarı.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Şu anda siz de
vakıfla uğraşıyorsunuz, çocuklarla
uğraşmıyorsunuz ama.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Ve geldiğimiz siyasi nokta ise bazılarımızın
çok iyi hatırlayacağı gibi Anayasayı bir kere ihlal
etmekle bir şey olmaz.dan 45 tecavüz iddiasıyla bir şey olmaza
uzanan siyasi anlayış.
Bir siyasetçinin yapması gereken, kendilerinin
veya yakınlarının en ufak bir ilişki iddiasının
olduğu yerle ilgili hemen soruşturma açılmasını
sağlamak ve bunun güvenilir biçimde yürütülmesine önayak olmaktır. Ne
yazık ki sayın iktidar vekili, konuşma yapan Ayşe
Hanım Biz şunu yaptık, biz bunu yaptık. şeklinde bir
savunma konuşması yaparak sorumluluk sanki ortada kalmış
gibi bir tavır sergiledi. Buna ne gerek vardı?
Defaaten söylediğimiz gibi, önleme
yükümlülüğü ciddi bir iştir. Hani suçun şahsiliği
diyorsunuz ya, aynı zamanda bir hukuk kuralı daha vardır:
İdarenin pozitif yükümlülüğü, önleme yükümlülüğü. Ensar
Vakfı Başkanının yaptığı gibi hâkim olup
ölüm fermanı vermenizi beklemiyor kimse sizden. Biz böyle bir şey
istemiyoruz. İstenen, çocuklarla çalışan kurumlarda çocuk
istismarına karşı önlemler alınmasıdır. Evet,
çocuk istismarı Türkiyede pek çok eğitim kurumunda yaşanabilir.
Bu, tüm yolsuzluklarına, hukuksuzluğuna, AKP ve Hükûmetle yakın
ilişkisine, kamu kaynaklarını çıkarlarına
kullandıklarına dair güçlü delillere rağmen Ensar Vakfına
da özgü değildir çünkü eğitim kurumları ve yurtlara ruhsat
verilirken, protokol imzalanırken çocuk istismarıyla ilgili hiçbir
önlem alınmadığı gibi hiçbir denetim de
yapılmamaktadır. Çocuk istismarına karşı gerçek bir
politika yürüten her ülkede çocuklarla çalışan kurumlarda gönüllü
olarak çalışan ve istihdam edilen kişiler detaylı
standartlara tabi tutulurlar ve denetlenirler. Bu gibi kurumlarda Gönüllü
çalışıyordu, bizim personelimiz değildi. demek suçu hiçbir
şekilde örtmez, aksine, çocuk istismarcıları çocuklarla
çalışılan kurumlarda genellikle gönüllü çalışmaya hevesli
olurlar. Bu sebeple gönüllüler daha özel standartlara tabi tutulurlar. Bunu
çocuklarla çalışan herkes bilir. Bugün Hükûmetin kalkıp En
ağır ceza verilsin., Çocuk istismarcılarına
sıfır tolerans. demesi de hiçbir şeyi çözmeyecektir. Ortada ne
prensip ne önleme ne denetim mekanizmaları olmadığı zaman
bunlar boş laftan öteye gidemez. Şu anda başka yerlerde
başka çocukların bunları yaşamadığından
hiçbirimiz emin değiliz. Örneğin Pozantı Cezaevinden sonra
cezaevlerinin durumunu, çocukların cezaevlerinde neler
yaşadıklarını biliyor muyuz? En önemli sorun, bunu önlemek
için ne yapıyoruz? Şurada bir komisyon kurulması için bile
verdiğimiz mücadeleye bakın. Bu, gerçekten Türkiye Büyük Millet
Meclisi için bir utançtır bugün.
Size bir filmden söz etmek istiyorum. Gerçekten üç
gün önce tesadüfen seyrettiğim bir film, bu yıl Oscar alan bir film,
Spotlight filmi. Bu filmde Katolik kilisesinin rahiplerinin çocuklara
nasıl taciz ve tecavüzde bulunduğu bir gazeteci ekibinin
çabalarıyla ancak yıllar sonra ortaya çıkarılıyor.
Ancak, olayın olduğu koskoca Boston şehrinde yıllarca
birçok yetkili ve etkili insan durumu bildiği hâlde sırf kilisenin
itibarı için çocukların yaşadıklarını görmezden
geliyor, onların ruhsal ve bedensel yok oluşlarını
izliyorlar ve film yapıldığı tarihten sonra bile şimdi
yetişkin olan o zamanın cinsel istismara uğrayan çocukları
ortaya çıkıp yaşadıklarını anlatmaya devam ediyorlar,
bugün bile aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen.
Şimdi, bizlerden beklenen nedir? Dindar hiçbir
insan bunu yapmaz, Müslümanlar bunu yapmaz. demek mi? Çocuklar
soruşturmalarda Ensar evlerinde kalıyorduk. dedikleri hâlde Orada
bunlar olmaz. deyip küçücük çocukların yaşamlarını,
geleceklerini yok etmek mi? Ne dinin ne ailenin hiç kimseye bir ahlaki koruma
getirdiğini, sığınak sağladığını
düşünmeyin. Bir çocuğun küçücük bir tırnağı ya da
hırpalanan ruhu dinin ve siyasetin de, kurumların da,
vakıfların da itibarından çok ama çok daha fazla önemlidir. Bu
nedenle, çocukları korumak yalnızca istismar yaşandıktan
sonra faili cezalandırmak değil, istismarı önleyici bir sistem
oluşturmaktır.
Biz, HDP olarak, herkesi Çocuk istismarına,
cinsel saldırılara dur. demeye çağırıyoruz. Çocuklar
için ayağa kalkmayacaksak kimler için ayağa kalkacağız?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına ise
şunu söylemek isteriz: Siz de bir kere istifa edin. Bir kereden bir
şey olmaz. Belki böylece yerinize kadınları, çocukları daha
fazla gözeten bir bakan gelir.
Saygılarla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde aleyhte olmak üzere ilk
söz, İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldıza aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yıldız.
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karamanda Ensar Vakfı ve
Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve
Mensupları Derneğine ait yurtlarda kalan 9-10 yaşlarındaki
çocukların gönüllü bir öğretmen tarafından cinsel istismara
maruz kaldıkları haberi basına yansımış ve bunun
üzerine Halkların Demokratik Partisi tarafından Meclis
araştırması açılması talep edilmektedir. Talebin
aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada Meclis araştırması
önergeleri gelebilir. AK PARTİ olarak da bizler
Böyle günübirlik
taleplerle değil, enine boyuna bu mesele müzakere edilir, istişare
edilir, gerekirse bu Parlamento bir Meclis araştırması
açılması konusunda ortak bir mutabakatla kararını alır
ve yoluna devam eder. Bu noktada A partisi çocuğun cinsel
istismarına taraftar, duyarlı, diğeri değil. şeklinde
bir yaklaşım iğrençtir; bu olay kötü olduğu kadar, böyle
bir yaklaşım da ahlaksızcadır, kabul edilemez ve
faydasız bir tartışma olduğunu ifade etmek isterim.
Her şeyden önce, sayın milletvekilleri,
bakış açımızı değiştirmek, bakış
açımızı belirlemek durumundayız. Önce
bakışımızı, sonra bu bakışın
açısını hep birlikte tespit etmek durumundayız.
Bakışımızı her türlü siyasi
mülahazalarımızdan, ideolojilerimizden arındırmak,
kişisel, siyasi mensubiyetlerimizden arındırarak bu meseleye
yaklaşmak durumundayız, açımızı da olaya göre
belirlemek durumundayız.
Olay ise çok vahim, çirkin ve ahlaksız bir
olaydır, toplum ahlak ilkeleri gereğince, örf ve âdetimiz ve
hukukumuz gereğince kabul edilemez bir olaydır. İlkeler
nazarıitibarıyla da suçların şahsiliği ve Kanunsuz
suç ve ceza olmaz. ilkeleri gereğince ilkeli bir yaklaşımla da
meselenin üzerine gitmek lazım. Suçu kim işlemişse kanunda en
üst ceza ne ise o cezanın verilmesi konusunda AK PARTİ Grubunun
yaklaşım ve düşüncesi budur.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İdarenin suçu
yok mu?
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) Bu suç kim
tarafından işlenirse işlensin, hangi mensubiyette olursa olsun
en şedit bir cezayla cezalandırılmalı, yani suçların
şahsiliği ilkesi ilkesel bir yaklaşımla kabul edilmeli ve
yolumuza devam etmeliyiz.
Bütün dinlerin, bütün öğretilerin ve bütün
doktrinlerin temel, vazgeçilmez kanunları vardır; aklın
muhafazası kanunu, nefsin muhafazası kanunu, neslin muhafazası
kanunu, dilin ve dinin muhafazası kanunu. Konumuz neslin muhafazası
kanunu ise kendi medeniyetimizin, kendi inancımızın
kodlarını harekete geçirmek ve meseleye bu şekilde
yaklaşmak durumundayız.
Değerli milletvekilleri, hukukumuzda, Türk Ceza
Kanununda yargılama fail üzerinden değerlendirilir, fail üzerinden
yargılama yapılır. Dolayısıyla, Ceza Kanunumuzun
metodolojisi ne ise meseleye de bu tarafından bakıp fail üzerinden
bir değerlendirme yapmamız, suça bu noktadan bakmamız
gerekmektedir. Mezkûr olayda, bahse konu olayda fail bellidir ve yargı
üzerine düşeni yapacaktır. Nitekim, Karaman Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından iddianame
hazırlanmış, 16 Martta çocuğun nitelikli cinsel
istismarı, hürriyeti tahdit, kasten yaralama ve müstehcen görüntüleri
izletme suçlarından altı yüz yıla yakın bir süreyle sanığın
cezalandırılması için Karaman Ağır Ceza Mahkemesine
kamu davası açılmış bulunmaktadır. Tabii, burada
bizlerin milletvekili olarak, Parlamento olarak bütün kurum ve kuruluşların
çocuğun haklarını, çocuğun ruh ve gönül dünyasını
korumak üzere -bütün dünyada temel bir ilkedir- yayın yasağına
ve gizlilik esasına, buna da hep birlikte duyarlı olmamız
gerekir. Burada alınmış olan karar da çocukların
haklarını, hukuklarını, onların masumiyetlerini,
mahrumiyetlerini korumak üzerine olan bir yaklaşımdır.
Şimdi, tabii, Anayasamıza göre de
yargıya intikal eden bir konu var. Karaman Ağır Ceza Mahkemesine
açılan bir kamu davası var. Anayasanın 138inci maddesine göre
de yargıya intikal eden bir konuda Meclis araştırması
yapılması kabul edilemez. Dolayısıyla, bize düşen,
ilgili Bakanlığa da düşen, konuyu bütün boyutlarıyla
yargının incelemesi konusunda hassas yaklaşmaktır.
Yargılama inanıyorum ki bağımsız ve tarafsız
mahkemeler tarafından bütün detaylarıyla incelenecek ve bütün AK
PARTİ Grubunun ve inanıyorum ki bütün Parlamentonun talep ve
beklentisi, bu suça karışmış olan failin en ağır
cezayla cezalandırılmasıdır. Bize düşen Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, Parlamento olarak, toplumun önündeki bu tür olaylarda
düzenleyici ve önleyici tedbirleri almaktır. Dolayısıyla
toplumun güvenliği ve huzuru, çocuklarımızın geleceği
için bu Parlamento elbette ki üzerine düşen görevi yapacak;
milletvekilleri olarak yapacağız, baba olarak yapacağız,
anne olarak yapacağız, bu toplumu geleceğe, aydınlık,
büyük, güzel Türkiyeye hazırlama konusunu mesuliyet edinmiş
kişiler olarak bu sorumlulukla elbette ki davranacağız. Biz
çocuklarımızın masumiyetini, çocuklarımızın
mahremiyetini korumak durumundayız.
Tabii, bu konuda AK PARTİnin
duyarlılığını test etmek isteyenlere ve bu vesileyle
bu araştırma önergesini Parlamentoya getiren milletvekili
arkadaşlarımıza şunu ifade etmek isterim ki bu düzenleyici
ve önleyici kanunlar, sözleşmeler gelmiş ve AK PARTİ
iktidarı döneminde bu Parlamentoda şerefli milletvekilleri
tarafından onaylanmış, kabul edilmiş uluslararası
kanun ve sözleşmeleri de birazdan sizlerle paylaşacağız. AK
PARTİ olarak kurucu liderimiz Recep Tayyip Erdoğanın
başlatmış olduğu, muhterem eşleri hanımefendinin
Haydi Kızlar Okula gibi, kızlarımızın eğitime
kavuşturulması, toplumda daha etkin ve mücadele edebilir bir duruma
gelmesi konusunda başlatmış olduğu kampanyalar da işin
elbette ki sosyal boyutudur.
Hukuk noktasında ise bu Parlamentonun
yaptıklarını yine AK PARTİ iktidarında kısa
başlıklarla sizlerle paylaşmak isterim.
9/1/2003 tarihli 4787 Aile Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun; 30/1/2003 tarihli
4804 sayılı Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İnsan Ticaretinin,
Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve
Cezalandırılmasına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun; 16/10/2003 tarihli
4991 sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları
Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun; 14/1/2004 tarihli 5049 sayılı
Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda
İşbirliğine Dair Sözleşme; 2005 tarihli 5395
sayılı Çocuk Koruma Kanunu. AK PARTİ iktidarında çıkan
kanundan bahsediyorum saygıdeğer milletvekilleri; tekrar ediyorum, AK
PARTİ iktidarı döneminde. 3/7/2005 tarihli 5395 sayılı
Çocuk Koruma Kanunu AK PARTİ iktidarı döneminde yürürlüğe
girmiş bir kanundur. Aynı şekilde, 22/11/2007 tarihli 5717
sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve
Kapsamına Dair Kanun, ailenin ve çocuğun korunmasına dair kanun,
pek çok kanun
Zaman zaman muhalefet partisinin milletvekilleri
kanunların geçmesini engellemek için, uluslararası sözleşmelerin
burada yürürlüğe girmesini önlemek için burada değişik
manevralara başvuruyorlar. AK PARTİ iktidar olduğu dönemde,
bütün bu manevralara karşılık çocuklarla ilgili
atılması gereken adımları atmış
ERKAN AKÇAY (Manisa) AKPnin manevrası ne?
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) -
gerek iç hukuk
gerekse uluslararası sözleşmelerin, uluslararası protokollerin
burada hayata geçmesi noktasında üzerine düşeni
yapmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sizin manevranız ne?
Başkalarına tecavüzcüyü kurtarmak mı, he? Manevranız ne?
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) -
İnanıyorum ki o dönemde muhalefet partisi milletvekilleri de buna
katkı yaptı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ahlaksızı,
tecavüzcüyü koruyorsunuz, manevranız bu!
HAYDAR ALİ YILDIZ (Devamla) - Bugüne kadar
üzerimize düşeni yaptık Parlamento olarak. Yine, düzenleyici ve
önleyici olarak bu Parlamento ne yapması gerekiyorsa
Parlamentonun
düzenleyici ve önleyici fonksiyonu kanunlarla elbette ki hayata geçmeli.
Diğer taraftan, önemli erklerden yargı da üzerine düşeni
yapmalı. Sağlıklı bir toplumda, çocuklarımızın
aydınlık bir gelecekte, huzurlu bir ortamda, huzurlu bir çevrede,
güvenli bir şekilde yaşamaları konusunda ne gerekiyorsa AK
PARTİ Grubu olarak da, inanıyorum Parlamento olarak da üzerimize
düşeni yapma konusunda elimizden geleni yaptık, yapmaya devam
edeceğiz.
Son söz olarak da tekrar hüküm cümlesini sizlerle
paylaşmak istiyorum: Çocuğun istismarı istismar edilecek bir
konu değildir, çocuğun ideolojisi yoktur. Mahremiyetini ve
masumiyetini korumak anne, baba ve milletvekili olarak bizlerin, bu Parlamentonun
görevidir diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde ikinci söz, Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceere aittir.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
Grubunun verdiği araştırma önergesi üzerinde grubum Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önceki oylamayla yani milletvekilliği
iradesini yok sayan oylamanızla herhâlde, bilmiyorum ama Meclis tarihine
geçmişsinizdir diye düşünüyorum ve Divan Üyesi
arkadaşımız Özcan Purçuya da hakikatlere olan borcunu
ödediği için buradan yürekten teşekkür ediyorum sizlerin huzurunda.
(CHP sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bu kadar
çarpıtılabilir bir konu.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, maalesef, ardı sıra terör olaylarında
hayatını kaybeden yurttaşlarımıza ve
şehitlerimize Allahtan rahmet dileyerek sözlerime başlıyorum.
Aslında terörün tek amacı masumları
öldürmek değil, terörün amacı masumiyeti öldürmek. Ne yazık ki
ülkemizin son zamanlarda içine sürüklendiği bu şiddet sarmalında
aslında terör masumiyeti öldürüyor. O masumiyetin yerini terörün de tam
olarak istediği o kör öfke ve korkunç bir çaresizlik duygusu alıyor.
İşte Türkiyenin şu an içinde bulunduğu durum tam olarak
bu, bu açık.
Bir açıklık da, maalesef, devletin
vatandaşlarının yaşam hakkını koruyamaması
gerçeği. Modern olsun olmasın tüm devletlerin ortaya
çıkış amacı ve en temel görevi
vatandaşlarının yaşam hakkını savunabilmesidir.
Sokakta, işten eve giderken huzurla gitmesini sağlamak,
güvenliğini sağlamak; okullarda, yurtlarda, eğitim
alanlarında onun cinsel istismara, tacize, tecavüze, kötü muameleye
uğramamasını sağlamaktır. Ama devletimiz maalesef ne
can güvenliğini sağlayabiliyor vatandaşın ne de
çocuklarımızın cinsel istismara ve ihmale
uğramasını engelleyebiliyor.
Dolayısıyla, bugün görüştüğümüz
önerge sadece bir Meclis araştırması değil, aslında,
yıllardır görmezden gelinen bir vahşeti, çocuk
istismarını ve yapılmayan denetimleri örtbas
çabalarının araştırılması ve hesap
sorulması. Evet, bu yalnızca bugünün meselesi de değil, doğrudur.
Yıllardır devletin yurtlarında, sokakta, tutukevlerinde,
okullarda, maalesef, bu istismar, taciz, tecavüz vardır.
Yıllardır bunları görmezden gelme, örtbas etme çabaları da
vardır. İşte en son örneği, Karamanda
yaşadığımız vahşet. Kimse bunun münferit
olduğunu söylemesin, Bir kere rastlanmış olması
hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için
gerekçe olamaz. hiç demesin. Bu münferit, Pozantı münferit, Sincan
münferit, Hüseyin Üzmez münferit. Ee, bunlar münferit de sizin
sorumluluğunuz, görevleriniz nerede? Altında imzamız olan
sözleşmeler Çocuklarınızı cinsel istismara karşı
koruyun. diyor. Ee, bu sözleşmeler, bu biraz önce
saydığınız planlamalar, projeler, peki Hükûmete bu cinsel
istismarı önleme sorumluluğunu vermiyor mu? Siz ne yapıyorsunuz?
Siz neden o koltuklarda oturuyorsunuz, neden işgal ediyorsunuz? O
çocukları korumak, cinsel istismarı önlemek sizin görev
tanımınızın içinde yok mu? Bunun yerine, hizmetleriyle ön
plana çıkan bir kurumu savunmak mı sizin göreviniz? Evet,
yıllardır yapılan budur, gerçekten budur.
Değerli milletvekilleri, 45 çocuktan bahsediyoruz,
aylarca süren istismardan bahsediyoruz. Kimse bunları görmedi mi Allah
aşkına? Bu çocuklar bunları yaşarken kimsenin haberi
olmadı mı? Hiçbir denetleme yapılmadı mı bu
vakıflara? Ufacık çocuklar tacize, tecavüze uğrarken kimse bunun
farkına varmadı mı? Karaman İl Millî Eğitim Müdürü ne
işe yarıyor, ne yapıyor? Onca müdür, onca öğretmen bunca
olay yaşanırken ne yapıyordu Allah aşkına? Yanıt
aranması gereken sorular ve çözülmesi gereken sorunlar buradayken
Sayın Bakan çocukların tecavüze uğradığı yurdu
işleten vakfı savunuyor. Bunu ne devlet yönetimiyle ne bir kadın
olmakla, kusura bakmayın ne de empati duygusuyla
bağdaştırmak mümkün değil. Bunun adı akıl
tutulması, bunun adı bu.
Çocuklar zarar gördükten sonra işte, davalara
gidip müdahil olmak, kadınlar şiddete, tacize, cinayete kurban
gittikten sonra gidip davalara müdahil olmak, en ağır cezalardan söz
etmek; bu kürsüye çıkıp kınamak sizin göreviniz değil ve
yeterli de değil. O çocukları korumak sizin göreviniz. Bu görevinizi
eğer yerine getirmezseniz Karaman vahşeti ne ilk olduğu gibi ne
de son olur. Daha önce de çocuklar korunmadı; devlete emanet edilen
çocuklar gardiyanların, öğretmenlerin, bakıcıların
insafına terk edildi, tacize uğradı, dövüldü, istismar edildi. O
zamanlarda da akıllara ziyan açıklamalarla örtbas edilmeye
çalışıldı tıpkı bugünlerde olduğu gibi.
Devlet görevlileri N.Ç.ye defalarca cinsel istismarda bulundu. Gündeme
gelmeseydi, kamuoyu bu konuya hassasiyetle yaklaşmasıydı o
davaların arasında kaybolup gidecekti aynı Elâzığda 4
kız çocuğuna tecavüz edildiği gibi, aynı Mardinde
çocukların yaşadığı istismardaki gibi. Şunu
görmek lazım: Kafayı kuma gömerek, görmezden gelerek bu
sorunları çözemeyiz.
Değerli milletvekilleri, kürsüye her çıkan
diyor ki: İşte, suçun şahsiliği ilişkisi
vardır. Haklısınız. Elbette birilerinin işlediği
suçtan dolayı herkes sorumlu tutulamaz. Kimsenin, bu kürsüye çıkan
kimsenin aksini söylediği yok. Ama, Sayın Bakanın, sayın
milletvekillerinin böylesi canhıraş bir şekilde bu vakfı,
Ensar Vakfını savunmaya çalışması, bu çabalar niye,
nedir çabanız, ne oluyor? Bu yürekleri yakan gerçekten örtbas tavrı
ve gayreti, Bizdense görmezden gelelim. mantığı,
yaratılan cezasızlık kültürü böylesi canavarlıkları
maalesef cesaretlendiriyor. Hele bir AKPli milletvekilinin işte
Türkiye'de çocuk tecavüzü durdurulsun. başlıklı medyada
başlatılan bir kampanyaya dair Fethullahçılar, PKKlılar,
CHPliler Türkiye'yi dünyaya çocuk tecavüzcüsü olarak gösteriyor. ifadelerini
kullanması AKP'nin nasıl bir mantığa sahip olduğunu
-kusura bakmayın- ve akıl tutulmasına
uğradığını da açık bir şekilde gösteriyor.
Bu hedefi saptırma gayretleri, ortada olan insanlık suçunun üzerini
örtemez. Oysa, tüm vatandaşlarımızın bir isteği var,
biz diyoruz ki: Birbirinizi ezerek birilerini aklama yarışına
gireceğinize 45 çocuğun tecavüze uğradığı bu
vahşeti tüm boyutlarıyla araştıralım. İhmali
olanları, görmezden gelenleri, denetlemeyenleri, önlem almayanları dâhil
edip herkesi cezalandıralım. Caydırıcılık anca
böyle olur. Yani, görmezden gelelim, kınayalım, en ağır
cezaları alsın, olay kapansın, bitsin mi? Böyle bir kültür,
böyle bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak,
Türkiye'deki koruma sisteminden ve adalet mekanizmasından bunu beklemenin
de çok anlamlı olmadığı ortada. Yakalanan zanlılar,
biliyorsunuz Kravat takarım, takım elbise giyerim, tecavüz
ettiğimi suçlarım, nasıl olsa bu işten
kurtarırım. mantığında. İşte bu
rahatsız edici bir biçimde adalet sistemimizin içini çürütüyor. Bu çürüme
ve cezasızlık kültürü yaygınlaştıkça, Bakanlık
denetim yapmadığı gibi denetimsizliğe göz yumdukça, her
önüne gelen vakıf, dernek kurs adı altında -ismi ne olursa
olsun- böyle izinsiz yurtlar açtıkça ve bunu denetleyecek bir
Allahın kulu olmadığı sürece bu vahşet, üzülerek
ifade ediyorum ki devam edecektir.
Devlet yönetmek, bu sorumluluğu yerine
getirmek. Hani Fıratın kenarında bir koyun kaybolsa kendimi
sorumlu tutarım. diyor ya Hazreti Ömer, hani devlet olma
sorumluluğunu böyle anlatıyor ya, işte böyle bir ahlakla
yönetemiyorsanız bırakıp bence o koltukları gidin.
Değerli milletvekilleri, istenen tabii ki bizim
de seyirci kalmamız, galiba onu istiyorsunuz. Görmezden gelmemizi
istiyorsunuz. Denetim yapılmamazlığını, yetkisi
olmayanların kurs, vakıf adı altında, bu
çocukların belki istismarın ötesinde neler
yaşayacağını görmezden gelelim, gözlerimizi kapatalım,
aman bizden olunca susalım, aman bizden olmazsa bir şey diyelim
mantığıyla bizlerin de seyirci kalmasını istiyorsunuz
ama bizler bu insanlık suçuna ortak olmayacağız, kusura
bakmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Bizim için,
çocuklar söz konusuysa, çocuk istismarı söz konusuysa bu olay münferit
olamaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bizim için de öyle.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Devletin çocukları
koruma görevinin yerine getirilmediğine tanıklık etmeyi
sürdüreceğiz ve diyorum ki son olarak, hiçbir suçun, hiçbir ihmalin örtbas
edilmesine izin vermeyeceğimizi söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde aleyhte son söz İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcaya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz
aldım. Değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Son cümleden başlayacağım ben
desteklemek adına o cümleyi elbette. İnsanlık suçundan
bahsedildi, örtbas etmekten bahsedildi ve bu çerçevede bütün o yaşananlar
ölçeğinde bir suçlu arama, bir farklı yöne çekme, bir acaba buradan
biz farklı bir şey elde edebilir miyiz gayreti
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Öyle
bir şey yok.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) -
kesinlikle olaya
endeksli olmak değil, başka bir açık ifadeyle, bir siyaset
bulabilir, buradan bir şey çıkartabilir miyiz niyet.
Ben bir anneyim, bir anneyim ve bütün bu
yaşananlara bu çerçeveden baktığım zaman, bu menfur
olayı kınamayacak bir insan düşünemiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü bu bir insanlık suçu; bu
bir.
İki: Şu Meclis 24üncü Dönemde, çok
değerli milletvekilleri, ortak birçok kanuna da imza attı.
Kadınlarımızla ilgili ortak birçok kanuna imza attı,
şiddetle ilgili attı, çocuklarımızla ilgili birçok kanuna
ortak imza attı ve buradaki ortak paydalarımızdan bir tanesi de
evlatlarımızla ilgili olandı. Hatırlayın lütfen, 18
Haziran 2014, Türk Ceza Kanununun ilgili maddesinde biz çocuk
istismarıyla ilgili, cinsel yönden istismar edenlerle ilgili sekiz
yıldan on beş yıla kadar hapsi, neredeyse adam öldürmeyle
eş değer olacak cezai müeyyideleri, bütün bunları
düşünürken, bütün bunlarla ilgili kararlar alırken
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Cinsel
istismardan soruşturma geçirmiş öğretmenleri okul müdürü
yaptınız. Bırakın bu işleri ya!
MURAT DEMİR (Kastamonu) Bir dinleyin ya, bir
dinleyin!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) -
cinsel istismarla ilgili
yapılanlarla ilgili tüm bu kararları alırken, işte,
şurada, şu anda ifade edilenlerin birçoğunun da altına imza
atabilecek ortak hassasiyetle hareket ettik.
İnsan olarak, anne olarak, evlatları,
çocukları
Bu çünkü başka bir yer. Başka bir mecradan bakmak
zorundayız.
Şimdi, şöyle deniyor, tekrar başa
döneceğim: İhmal edildi. İşte, bakan şunu söyledi.
Kelimeler içinden bir şey çıkartabilir miyiz?
Bir: Olay emniyete intikal etti mi? Etti. Eder etmez
adli soruşturma oldu mu? Oldu. Aile ve çocukla ilgili psikoterapi,
psikososyal çalışmalar, her biri hemen başladı mı?
Başladı. İlgili bakanlık hemen müdahil olacağına,
zanlının, failin en ağır cezayı alabilmesi için sonuna
kadar avukatlarla gereğini yapacağına yönelik bu adımı
attı mı? Attı. Ne zamanki gibi? Tıpkı Özgecan
yasasında olduğu gibi. O Özgecanla ilgili, o kızımız,
o vahşetle ilgili yaşanan olayda olduğu gibi hemen müdahil oldu
sonuna kadar. O ifade edilen indirimler, evet, olmamalı, iyi hâl
indirimleri, buna benzer; olmasın diye uğraşıldı,
müdahil olundu ve sonuçta o cezayla sonuçlandı. Dava
sonuçlandığında ne hissettik? Toplumsal vicdanda
Tabii, içimiz
elbette rahat olmadı ama en azından o hapis cezası,
ağırlaştırılmış, indirimlerin
olmadığı o yasa için söylüyorum. Şimdi aynı hassasiyeti
Bakanlığımızın gösterdiği ve bu davayla ilgili de
hemen müdahil olacağını, en ağır cezayla ilgilinin
yargılanabilmesi adına adım atacağını
açıklamışken, bütün adımları yapmışken suç
Suçu işleyen bir kişi, bir birey var; neyse cezası, Türkiye bir
hukuk devleti, o cezasını hukuk devleti çerçevesinde alacak.
Ama siz bu çerçeveden bakmak yerine, bu yönden ele
almak yerine Acaba başka bir yöne çekebilir miyiz? Kurum Üye
değil." demiş. Kurum arkasından Müdahil avukatlık,
destek olacağız, ağır cezaya alacağız.
demiş. Kurum bunu demiş, bir önemi var mı sizin için? Yok. Niye?
Çünkü onu başka bir yere çekme gayreti var. Oysa, bizim hükûmetlerimiz
döneminde çocuk hizmetleriyle ilgili bir defa ayrı bir birim oluşturuldu
mu? Evet. Nedir o? Yıl 2011, hiç yoktu, farklıydı, başka
başka birimlere bağlıydı, icracı değildi ama 2011
itibarıyla Aile Bakanlığı bünyesinde oluşan genel
müdürlüklerden bir tanesi ve en önemli maddi, ciddi bütçeyi oluşturanlardan
bir tanesi eğer Çocuk Hizmetleriyse evlatlarımıza, çocuklarımıza,
geleceğimize verdiğimiz önemin adı değil midir bu? Elbette
öyledir. Bundan sonra da o hassasiyet devam edecek.
Ben şöyle notlarıma bakıyorum,
bağlı kalmadım ama. Yani Aile Bakanlığı, Çocuk
Hizmetleri, kamudaki çocukların sevgievlerine yöneltilişi, anne
kucağına ihtiyaç hisseden evlatlarımızın, maddi
imkânsızlıklar yüzünden kurumlarda olan yavrularımızın
oraya dönüşüyle ilgili vesaire, bunların hepsini
artırabilirsiniz; çocuk hakları, 2013te stratejik plan. Bütün bu
hassasiyetlerimiz varken, her şey evlatlarımız için derken ve
bütün bu hassasiyetlerimizi de -birçoğunu da- kanunlarla göstermişken,
çocuklarımız, kadınlarımız -bunların hükümlerini,
ben bunu birlikte o imzayı attığımız kanunlar için
söylüyorum- bu çok önemliyken, böyle hassas bir konuyu siyaset malzemesi
yapıyor olmak canımı acıtıyor. Gerçekten bu
hassasiyeti hissetmek zorundayız.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Vallahi,
çocukları hiç istismar etmediniz, sorularını da
çalmadınız, haklarını da yemediniz!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bu, şu anda adli ve
idari soruşturma yapılan bir konu. Bakın, burada sayın
vekillerimiz bazı açıklamalar yaptı, çok
şaşırdım ben. Niye? Çünkü emniyete intikal ve
devamında adli süreç başladığında gördük ki biz,
gizlilik kararı alındı. Ama vatandaş buradan
çıkıyor, tek tek şöyle şöyle okunuyor. Niye bu gizlilik
kararı var arkadaş, niye? Çünkü mağdur daha çok mağdur
olmasın diye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Niye? Çünkü aile mağdur olmasın diye. Ben size bir il adı, bir
olay adı, bir yapı söyledim mi? Hayır. Niye? Çünkü bütün o
vurgularda, bütün yapma gayretinizde toplumsal travma hâline getirilecek bir
yapıdan bahsediyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Hayır.
Daha vahimi, dünyanın birçok noktasında,
çok daha akıllara
Şu anda ifade etmekten bile gerçekten hicap duyuyorum
yani ifade bile edemiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O zaman
onay verin, onay.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bu kadar hassas bir
yapıda, düşünebiliyor musunuz, Türkiyeyi şikâyet etme gayreti.
Bakın, terör olaylarında da aynı şey oldu, her olayda aynı
şey, Ülkemi ben nasıl şikâyet ederim, hangi konuda nereden, bir
yerden bir şey bulurum arkadaş, nasıl bulurum, nasıl
şikâyet ederim? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Pariste olay oldu, patlama oldu, anında, olağanüstü olay -ben
gazeteci kökenliyim- hemen basın gereğini yaptı. Olaylar
yapıldı, kimse bir şey yapmadı.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Altı
aydır olağanüstü hâl var orada, altı aydır.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) He, olağanüstü,
evet.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Hayret bir
şey ya! İlla kafanda mı patlayacak bomba olağanüstü hâl
için!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Hiçbir yerde
bulamazsınız hükûmetini, devletini suçlayan. Herkes terörü
suçladı, terörü, herkes terörü suçladı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Brükseldeki olayda, hemen arkasından,
kim devletini, hükûmetini suçladı? Herkes terörü suçladı. Bir olay
olduğunda Allahım, bir yerden bir şey bulayım, ben ülkemi
dünyaya, herkese şikâyet edeyim. Böyle bir şey yok, böyle bir
şey yok. Devlet var, Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü, gereğini
yapar.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Biz bunu Amerika
mı araştırsın diyoruz, bu Meclis araştırsın
diyoruz. Hayret bir şey ya!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bu olay bir vahşet,
bu olay insanlık suçu, hiçbirimiz kabul edemeyiz, kınıyoruz,
sonuna kadar kınıyoruz. O evladımızın, ailesinin,
anacığının babacığının
yanındayız sonuna kadar.
Anne olarak diyorum ki: O davayı da takip,
sonuna kadar takip edip en ağır cezayı alabilecek, en
ağır cezayı alabilecek noktaya getiririz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O yüzden ben değerli vekillerimin
-özellikle kadın milletvekillerimizden, tüm siyasi partilerde-
konuşmalarını ifade ederken çocuklar yönünde ifade ettikleri,
ana olarak ifade ettikleri cümlelere katılıyorum. Çünkü onlar da o
hassasiyeti hissediyor. Ama ne olur, evlatlarımız olduğunda
siyaset yapmayalım diyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Babaların
duygusu yok mu, babalar insan değil, değil mi! Hayret bir şey
ya!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi,
sayın hatip Biz tüm tacizlerin, tecavüzlerin üzerine gidiyoruz. dedi de
buradan Sayın Bakanlığa sesleniyorum: Sakarya ili Pamukova
ilçesinde 25inci Dönem AKP milletvekilinin kardeşi, tacizden dolayı
orada yurt dışında
BAŞKAN Sayın Tanal, bakın
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, buraya
Bakanlık niye müdahale etmedi, buna niye müdahale etmedi? Lütfen, buna
müdahale etmeye davet ediyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun haftalık
çalışma günleri dışında 26 Mart 2016 Cumartesi ve 27
Mart 2016 Pazar günlerinde saat 15.00te toplanarak her iki günde de saat
21.00e kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
önerisi
23/3/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 23/3/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
haftalık çalışma günleri dışında 26/3/2016
Cumartesi ve 27/3/2016 Pazar günlerinde saat 15.00'te toplanarak her iki günde de
saat 21.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde ilk söz, lehinde olmak
üzere İstanbul Milletvekili Engin Altaya aittir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, Eren Erdeme devredeceğim uygun görürseniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Eren Erdem. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
EREN ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çalışma düzenine dair bir öneriyi grup
adına konuşmak üzere buradayım.
Çalışma düzenimizle alakalı
söylenecek çok şey var fakat bugün konuşulan konuyu çalışma
düzeni içerisinde değerlendirme adına birkaç şey
söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlar, 25 Kasım 2011
tarihinde herkesin çok yakinen bildiği ve buradaki 550 milletvekilinin
tamamının büyük bir üzüntü duyduğunu çok yakinen bildiğim
bir N.Ç. hadisesi yaşadık. Alınan karar son derece kötü,
tehlikeli, Türkiyedeki hukuk sisteminin, ülkemizin temel omurgası olan
hukuk sisteminin tartışılmasına yol açan bir karardı.
Arkasından, 10 Mart 2016da, geçtiğimiz
günlerde engelli bir çocuğa tecavüz iddiasıyla gerçekleşen
yargılama süreci, benim burada zikretmek istemediğim bir kararla
belli bir indirimin önünü açmış oldu.
Yine, 21 Mart 2016da Kocaelide arkadaşlar,
bir doktorun 3 yaşındaki bir çocuğa, zikretmek istemediğim,
toplumun, milletin vicdanındaki ahlaki ve irfani kriterleri zedeleyecek
bir fiil gerçekleştirmesine binaen oluşan süreci de yakinen
biliyoruz. Eğer biz bu davalardaki savcılardan bir tanesine
dokunabilseydik bu ülkede emin olun ki benzeri bir tutum yargı zemininde
gerçekleşmezdi. Dolayısıyla, bizim bu hususta çok daha net bir
tutum izlememiz gerekirken bugün önerilerin hangi siyasi partilerden
geldiği kriteriyle hareket eder bir yaklaşım içindeyiz.
Ben, buradaki hiçbir iktidar partisi milletvekilinin
Ensar Vakfında gerçekleşen olayı onaylama ihtimali dahi
olduğunu düşünmüyorum. Tam tersine, doğal olarak bu milletin
bütün temsilcileri aynı ahlaki ve irfani kriterlerle sürece
bakmaktadır. Teklifi bir muhalefet partisinin vermiş olması
hasebiyle geliştirilen bu yaklaşımın toplum vicdanında
açtığı yarayı kapatmak iktidar partisinin
sorumluluğudur. Derhâl bu konuda, bugün içerisinde bir önerge getirilmeli,
bu iş bir şekilde bir komisyona dönüşmeli ve toplum
vicdanında oluşan bu yara kapatılmalıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, havuz medyası her
konuda çok cevval ve mahir ifadeler kullanırken bu konuda da malum, sesi
kısık bir yaklaşım içerisine giriyor. Arkadaşlar,
vicdanlarına kayyum atanmış basın mensuplarının
olduğu bir ülkede söylenen her söz yalandır. Bu hakikat üzere, havuz
medyası günlerdir Amerikada gerçekleşen bir tutuklama hadisesi
üzerine odaklanmış durumda. Hatta şu meşhur Reza
Zarrabı tutuklayan savcının paralel yapıya mensup
olduğu yönünde birtakım yaklaşımlar sergileniyor. Ben de
çok meraken ve aynı zamanda, paralel yapı
soruşturmasını yürüten savcılara seslenmek
şartıyla şunu öneriyorum arkadaşlar: Gelin, savcılara
bir yol haritası oluşturalım. FETÖ iddianamesini değiştirelim,
Fetöminati ve tapınak şakirtleri yapalım. Niye? Çünkü o kadar
güçlü bir yapı ki bu, Amerikadaki savcıyı da yönetiyor
tıpkı İlluminati gibi. Hani dünyayı eskiden Masonlar
yönetirdi yahut da efendim, Siyonistler yönetirdi perspektifinden, bugün
İlluminatinin yerini, anlaşılan, fetöminatiye ve tapınak
şakirtlerine bırakmışız.
Arkadaşlar, komikleşiyoruz. Böyle bir
medya düzeninin olduğu bir ülkede, böyle bir medya düzeninin tasvip
edildiği, onaylandığı bir ülkede demokrasiden, özgürlükten
bahsetmek bizi ancak kendisiyle çelişen komik bir objeye
dönüştürecektir.
Bu bağlamda, bugün, Ensar Vakfı özeline
iktidar partisi eliyle çekilen... Ki, önergelerde, arkadaşlar, bir
vakıf, bir kurum, bir kişilik, bir şahıs, bir dinî lider ya
da bir itikadi anlayış, yaklaşım hedef alınmadığı
hâlde, bunu, ısrarla bir kurumla ilintili bir çerçeveden yorumlama
suretiyle bu meseleyi Parlamento gündeminden uzaklaştırma çabası
içerisine giren iktidar partisi Ensar Vakfını hedef hâline
getirmektedir. Muhalefet partilerinin buradaki temel derdi çocuk
istismarına yönelik müşterek bir yaklaşım ortaya
koyabilmektir. Nasıl ki Ankara'da yaşanan terör
saldırısı yahut farklı bir ülkede yaşanan bir terör
saldırısı sonrası biz burada hep beraber bir şey
söyleme kabiliyetini gösterebiliyorsak, bugün de herkesin vicdanında
aynı noktada duran bu sorunu ve problemi çözümleme adına
müşterek bir irade ortaya koymak zorundayız. Aksi takdirde, buradan
çıktığımızda, sokağa indiğimizde
insanların bize soracağı sorulara yanıt verirken yüz hatlarımızda
belirecek durum karşımızdaki bireyleri fevkalade rahatsız
edecek, ümitsizliğe sevk edecek ve gerçekten, belki de birilerinin
sistematik olarak algılatmaya çalıştığı
Parlamenter sistem çalışmıyor. algısına hizmet eden
bir durumun ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu
doğru bir şey değildir. Burası demokrasinin
beşiğidir, burası milletin vicdanıdır. Ben, bugün
burada, tıpkı geçmişte olduğu gibi müşterek bir
anlayışın, bir iradenin belirmesinin ne kadar önemli olduğu
kanaatinin herkeste hasıl olması adına bu çağrıyı
yinelemek istiyorum. Buyurun, gelin, önergenizi getirin, oylayalım, destek
verelim, bu komisyonu kuralım; sizin öncülüğünüzde kuralım, siz
bunun öncüsü olun, siz ortaya çıkacak politik sonuçların mesulü ve
sorumlusu olun ve biz de bu sorumluluğun altına kellemizi
koyalım, bütün bedenimizi koyalım ve toplumun vicdanına bu
ülkede gerçekten de tahribat yaratmış olan bu hadisenin
karşısında dik duran bir Parlamento olarak çıkalım.
Bizim birinci temennimiz budur ve bu hassasiyetle Meclis gündemine bir
yaklaşım sergilemenizi de murat ve temenni ediyoruz.
Arkadaşlar, Pozantı Cezaevinde -bir önceki
hatibimizin ifade ettiği- malum bir hadise yaşanmıştı.
Benim bir meslektaşım Pozantı Cezaevinde gerçekleşen bu
menfur hadiseyi haber yaptığı için tutuklanmış,
gözaltında tutulmuştu. Yani, çok enteresan bir şekilde, devletin
mahremiyetine dair bilgileri ifşa ettiği gerekçesiyle bu
arkadaşımız gözaltında tutulmuştu. Hâlbuki, orada
yapılması gereken, Pozantıda yaşanan hadisenin
sorumluları hakkında verilen cezaları belli bir indirgemeci
tutumla belirleyen anlayışın cezalandırılması gerekliliğiydi.
Bugün de burada arkadaşlar, biz o vakıf, bu vakıf, şu
vakıf, şöyle vakıf, böyle vakıf demeden bir müşterek
tutum belirlemek mecburiyetindeyiz. Eğer buraya çıkan her
milletvekili intikamcı bir yaklaşımla siyaseti inşa etmeye
çalışacaksa, tıpkı 28 Şubatta bu ülkenin mütedeyyin
insanlarının üstünden dozer geçirmiş olan bir
anlayışın karşısında aynı intikamcı
perspektifle bir benzerini kendi gibi düşünmeyenlere tatbik etme tutumunda
ısrar edecek bir siyaset izleyecekseniz şunu söyleyelim arkadaşlar:
Biz bugün burada geçmişte ÇYDDye yaptıklarınızdan
dolayı bulunmuyoruz. Bizim burada bulunma sebebimiz, geçmişte
vakıfları delik deşik edip, kumpas davalarında onların
öncülerini, kurucularını kanser hastası olduğu hâlde
gözaltılarına alıp da hayatlarından ciddi bir zamanı
yok etmiş olmanızdan dolayı da değil. Bugün burada
bulunmamızın sebebi, buradaki herkesin ortak vicdani
tavrını somutlaştırmak ve müspet bir Parlamento iradesiyle
bu soruna dur demektir.
O yüzden, lütfen, gelin, hep beraber, getirin
önergenizi, altına imzamızı atalım, çocuk
istismarını engelleyecek bir yaklaşımı hepimiz burada
sahiplenerek, sizin öncülüğünüzde, sizin liderliğinizde ve sizin
belirlediğiniz önerge konseptinde onaylayalım ve bu problemle
birlikte mücadele edelim diyorum. Bu konuda hassasiyet göstermenizi bekliyor,
temenni ediyor ve bütün milletvekili arkadaşlarımı saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ilk söz
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukene aittir.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHPnin verdiği grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uzun bir süredir Türkiyede bir yönetim sorunu
olduğunu, mevcut Hükûmetin Türkiyeyi yönetememe gibi bir durumla
karşı karşıya olduğunu bu kürsüden ifade ediyoruz. Ve
maalesef, üzülerek belirtmek isteriz ki Parlamento da Meclis de bilinçli bir
şekilde ülkeyi yönetemeyen Hükûmet ve AKP Grubu eliyle her geçen gün daha
fazla işlevsizleştiriliyor. Bugün ortaya çıkan mevcut tablonun
kendisi bile, bu Parlamentonun nasıl bir vesayet altında
olduğunu, özellikle iktidar partisi grubunun toplum vicdanını
rahatsız eden en doğru konularda bile muhalefetten gelen bütün
önerilere nasıl kapalı olduğunu net bir şekilde ortaya
koydu. Yani, çocuklara yönelik cinsel istismarla ilgili, bu Parlamentoda, bu
sıralarda oturan milletvekilleri eğer ret yönünde, bir komisyonun
kurulmaması yönünde bir irade beyanı ortaya koymuşlarsa, parmak
kaldırmışlarsa bunun tarih önündeki vebalinin son derece büyük
olduğunu düşünüyoruz.
Bakın, Türkiyedeki mevcut yönetimsizlik
durumundan birkaç örnek vermek istiyorum: Özellikle son dönemlerde
IŞİD saldırıları hem ülke hem dünya gündemini
fazlasıyla meşgul ediyor. İstiklal Caddesinde bombalar
patladığı andan itibaren devlet ve Hükûmet yetkilileri
şeklinde ulusal ve uluslararası basına ismini vermeden
açıklama yapan birçok yetkili, orada canlı bomba olarak bir
kişinin ismini verdiler, Savaş Yıldız isimli bir
DAİŞ militanının canlı bomba olarak kendini
patlattığını ve Savaş Yıldızın da
aslında uzun sürelerdir devletin takibi altında olduğunu,
bahsetmiş olduğum medya organlarına yaptıkları
açıklamalarda ifade ettiler.
Ancak, daha sonra o canlı bombanın
kimliğinin başka bir DAİŞ militanı olduğu ortaya
çıkınca da Savaş Yıldızın da arananlar
listesinde olduğunu, telefondaki sinyallerin teknik takip tarafından
tespit edildiğini ve bütün emniyet birimlerine de bu yönlü talimatlar
verildiğini yine yapılan açıklamalarda gördük.
Oysaki -yani hem sizi hem de bütün Türkiye
halklarını rahatlatacak bir haber vereyim ben- daha sonra medyaya
yansıyan bazı görüntülerde de gördük ki sizin burada
aradığınız, Telefonunu burada tespit ettik. dediğiniz
Savaş Yıldız, son şubat ayındaki Tel Abyad (Gire Spi)
saldırısında YPG tarafından esir alınmış.
Bu tabii, hem halklarımız
açısından olumlu bir gelişme -yani bir canlı bombanın
YPG tarafından esir alınmış olması- hem toplumumuz
açısından rahatlatıcı hem de bir yönetememe durumu olan
Hükûmetinizin, bilgiye ulaşma noktasında bile son derece büyük bir
zafiyet içerisinde olan Hükûmetinizin rahatlaması açısından
önemli.
Ama, bu rahatlama haberiyle birlikte aynı
zamanda sizi ve Hükûmeti tedirgin edecek birçok bilgiyi de Savaş
Yıldız yaptığı itiraflarda net olarak dünya kamuoyuna
açıkladı, ortaya koydu. Googleda o görüntülerden, eğer bir
merak edeniniz varsa girip kendiniz bire bir Savaş
Yıldızın ağzından AKP-IŞİD ilişkisi
üzerine ortaya konan o itirafları çok rahatlıkla görebilirsiniz,
dinleyebilirsiniz. Ne diyor Savaş Yıldız? Ben 7 Haziran
seçimlerinden önce Adana ve Mersindeki HDP binalarını bizzat
MİT ajanları tarafından verilen talimatla yerine getirdim.
diyor. Saldırıyla ilgili bütün detayları, hangi keşfi
yaptığını, Suriyede kiminle görüştüğünü,
Türkiyede hangi ajanla birlikte planlandığını net olarak
ortaya koyup saldırıyı hangi saatte ve nasıl
gerçekleştirdiğini açık ve net olarak itiraf ediyor.
Yine aynı kişi yani şu anda Hükûmetin
Canlı bomba olarak arıyorum. dediği kişi Tel Abyad (Gire
Spi) saldırısında da yine Türkiyede önemli
toplantıların yapıldığını, IŞİD
militanlarının Suriye üzerinden Tel Abyada
saldırısından hemen sonra Türkiyeden 1.000-2.000 kişilik
bir IŞİD gücünün Tel Abyada müdahalesiyle ilgili bir
planlamanın yapıldığını söylüyor, ancak gerek YPG
direnişi gerekse koalisyon uçaklarının bombalamasıyla
Türkiyeden gelen bu takviye gücün bir türlü Tel Abyada
ulaşamadığını itiraf ediyor. Yerinizde olsam bu
açıklamalardan inanılmaz derecede tedirgin olurum, açık
itiraflardır.
Uzun süredir bu kürsüden sürekli dile
getirdiğimiz ve sizin reddettiğiniz birçok hususla ilgili artık
saklayamayacağınız gerçekler her geçen gün ortaya dökülüyor,
ortaya saçılıyor. Bakın, bütçe görüşmeleri
sırasında Meclis tutanaklarına geçen kayıtlar var;
soruyoruz, cevabınız yok. 2014 ve 2015 yılında Akçakale ve
Cerablus Kapısından IŞİDle yapılan 5 milyonluk ve 7
milyonluk ticaret rakamlarının, ihracat rakamlarının ne
anlama geldiğini ve bunu, IŞİD eğer bir terör örgütü olarak
sizin tarafınızdan değerlendiriliyorsa, hangi kriter üzerinden
gerçekleştirdiğinizi soruyoruz ama maalesef buna cevap
veremiyorsunuz. Yani, Hükûmet olarak, iktidar partisi olarak tam bir yönetememe
durumuyla karşı karşıyasınız. Bu tarz sıkışmaların
olduğu her dönemde de içeride bir yapay düşman ki o yapay
düşman her zaman HDP oluyor- onun üstüne bir linç kampanyası ve bunun
üzerinden de bu işlerin içerisinden sıyrılacak bir algı
operasyonuna sarılıyorsunuz. Bugün de yaptığınız
şey aynıdır.
Bakın, bugün Başbakan Davutoğlu yine dokunulmazlıklar
üzerinden birçok mesaj vermiş, özellikle son hamleleriyle birlikte, HDPye
ve Meclise şah ve mat çektiğini söylemiş. Şimdi,
doğrusu, biz bu şah mat meselesinde 7 Hazirandan beri Sayın
Davutoğluna şunu söylüyoruz: Bir saray darbesi 7 Hazirandan sonra
yapıldı ve saray tarafından, Sayın Davutoğlu, sana
şah çekildi ve sen mat oldun. Mat olmuş bir Başbakanın
sözleriyle şimdi çıkıp burada Ben HDPye, Meclise şah ve
mat çekiyorum. demenin hiçbir inandırıcılığı
yok. Aynı şekilde, stratejik derinlik olarak sunduğun Suriye
politikasında hem bölge halkları hem Suriyedeki küresel güçler sana
şah çektiler ve sen çoktan mat oldun. Öyle mat yapacak, şah çekecek
bir pozisyonda değilsin. Ha, bütün bunlardan ders çıkarmamışsan
Şimdi, yine hepinizin son derece tedirgin
olması gereken, New Yorktaki bir savcı bir kez daha size şah
çekti. Mat olur musunuz olmaz mısınız, önümüzdeki günlerde
göreceğiz ama özellikle Reza Zarrabla ilgili o tutuklamanın, 17-25
Aralık dosyalarının artık uluslararası bir platforma
çekildiğiyle ilgili içinize saçmış olduğu tedirginliği
çok rahatlıkla buradan görebiliyoruz. Siz burada her türlü yolsuzluğu
yapmış, her türlü ahlaki yozlaşma, rüşvet ilişkilerine
girmiş birisini maalesef bütün hukuk kurallarını çiğneyerek
beraat ettirdiniz, aklamaya çalıştınız, bütün kirli
ilişkilerini örtbas ettirdiniz, Ankarada bir yürekli savcı yok mu?
diye bu toplumun vicdanında büyük bir soru işareti
yarattırdınız. İşte, şimdi New Yorkta bir
yürekli savcı çıkınca sizin bütün bu aklamaya çalıştığınız
kirli ilişkilerle ilgili büyük bir uluslararası gündem hepinizi
bekliyor. Önümüzdeki günlerde kara para aklamadan uluslararası ambargonun
delinmesine kadar, IŞİDle olan ilişkilerden altın
kaçakçılığına kadar tedirgin olmanızı gerektiren
birçok konu başlığı eminim ki önünüze gelecektir. Bu
nedenle, özellikle, burada, bu kadar yalnızlaşmış, bu kadar
sıkışmış ama toplum karşısında da
kendisini güçlü göstermeye çalışan bir iktidar partisinin ya da
Başbakanın tehditlerine ve blöflerine pabuç bırakacak değiliz.
Kendisi HDPye had bildirme temelinde bir konuşma yapmış.
Sayın Başbakana buradan hatırlatmak istiyorum: Sen bu grubun
müdürü değilsin, bu Meclisi yöneten, bu Meclise talimat veren bir genel
sekreter statüsünde değilsin. HDPli milletvekilleri senin emir erin
değil, senin memurun değil. Sen kendi grubunla ilgili,
milletvekilleri üzerinden farklı yaklaşımlar ortaya koyabilirsin
ama HDP milletvekilleri kendisine had bildirmeye çalışanlara bugüne
kadar hadlerini bildirmeyi bilmiştir. Bize had bildirecek olan tek güç
bizi oylarıyla buraya göndermiş olan halkımızdır.
MURAT DEMİR (Kastamonu) - Halk size haddinizi
bildirdi!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - O konuda da
halkımızın iradesi arkamızda olduğu sürece bu
dokunulmazlık meselelerinde hepinizin nasıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çok korkuyorsun!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
buralarda
toplum ve halk tarafından yargılanacağını hep birlikte
göreceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerinin lehinde ikinci söz
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Diyarbakıra giremeyeceksin İdris Baluken, zaman olacak
Diyarbakıra giremeyeceksin! Bunu da unutma, yaz bir yere.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ne
olacak?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Diyarbakıra giremeyeceksin, yaz bunu bir yere.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
Diyarbakırda milyonlar vardı, görmediniz mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bekle, bekle!
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
Sayın Çakıra söz verdim.
Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
yönetememek, partimizin vesayet altında olması gibi bir dizi ithamla
Sayın Baluken partimize dönük bir sataşmada bulunmuştur, 69a
göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, Reza Zarraba da sataştı Sayın Baluken; ona da
cevap versinler, sataşma yaptı Reza Zarrabla ilgili. Eski eş
başbakan biliyorsunuz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Burada
olmayan adamın şahsı hakkında niye konuşuyorsunuz?
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Balukenin konuşmasının
son cümlesinden hareketle bir şey söylemek istiyorum.
İktidarların gücü dedi Sayın Baluken.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Aydın, Reza Zarrab burada yok. Niye uyarmıyorsunuz burada
olmayan şahıs hakkında konuştu diye?
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, iktidarların gücünü millet belirler. Bir iktidarın
gücünü ölçecek yegâne şey bir milletin o iktidara yahut bir siyasal
partiye, otoriteye vermiş olduğu destektir. Dolayısıyla, AK
PARTİ iktidarının desteği milletimizin AK PARTİye
vermiş olduğu yüzde 50 destekle yani bu ülkede yaşayan her 2
kişiden 1inin verdiği destekle tasdik edilmiştir, tescil
edilmiştir, teyit edilmiştir, bunu söylemeye bile hacet yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Öte taraftan şah mat vesaire diye Sayın
Balukenin konuşmalarında yapmış olduğu, daha da ileri
gidip stratejik derinlikle ilgili yapmış olduğu analiz
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başbakan bize şah çekmiş.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yani, herhâlde, Sayın Baluken Stratejik Derinliki
okumuştur, çok az kitaba nasip olan bir kadere sahiptir Stratejik
Derinlik.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Doğru, Suriye
sonucu ortada.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hakikaten ha!
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Yaklaşık 30
dünya diline çevrilmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hem Türkiyeyi hem
Orta Doğuyu mahvetti vallahi o kitap var ya, o kitap.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) 30 dünya dili
Üstelik
bir ders kitabı değil, üstelik bir ders kitabı değil
arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Tuğla gibi
bir şey, tuğla.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Dolayısıyla,
bu da çok açık bir şeydir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Tuğla gibi,
keşke yazılmasaydı.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Hükûmeti
yönetememek, İktidar partisi vesayet altında. demek ise
Bunlara
cevap verme gereği duymuyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) O Stratejik
Derinlik değil mi Türkiyeyi Orta Doğuya çeviren?
BAŞKAN Önerinin lehinde ikinci söz
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili benim Stratejik
Derinlik kitabını okumadığımı ima ederek
açık sataşmada bulundu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Okumuştur
herhâlde. dedi.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Yok
Okumuşsunuzdur. dedim.
BAŞKAN Ben şimdi
konuşmacıyı davet ettim, konuşmacıdan sonra.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) İdris Bey
Okumuşsunuzdur. dedim ama Okumadım. diyorsanız oradan
sataşabilirsiniz yani.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, onu kastettiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Okumayın,
okursanız kötü örnek olur, baksanıza Türkiye ne hâle geldi.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Tabii, Veli Beyin
ihtiyacı yok, Veli Bey de haklı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Türkiyeye bak,
geldiğimiz noktaya bak. Stratejik Derinlik
Geldiğimiz noktaya bak
Allah aşkına.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Malatyayı
hatırlatacağım sana Sayın Ağbaba.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun haftalık
çalışma günleri dışında 26 Mart 2016 Cumartesi ve 27
Mart 2016 Pazar günlerinde saat 15.00te toplanarak her iki günde de saat
21.00e kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Önerinin lehinde ikinci söz Bursa
Milletvekili Sayın Kadir Koçdemire aittir.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bugün yapılan görüşmeler, müzakereler bana
bir anekdotu hatırlattı, müsaadenizle onu arz etmek isterim.
Birbirine hasım da olan 2 idam mahkûmu sehpaya çekildiğinde
sırasıyla son istekleri sorulur. İlki der ki: Son olarak annemi
görmek istiyorum, ona layık bir hayat yaşayamadım, son defa görüp
helallik almak istiyorum. İkinciye gelir sıra, ona sorarlar, onun
cevabı şu olur, der ki: Bu anasını görmeyecek. Bugün,
buradaki müzakereler bunu gösteriyor. Neyi söylediğiniz, ne
dediğiniz, dediğinizin neye tekabül ettiği önemli değil,
kim tarafından söylendiğine göre tavır alınıyor. Bu,
zannediyorum, milletin bize verdiği yetkiyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin demokratik bir sistem içindeki statüsüyle bağdaşmayan bir
durumdur.
Demokratik süreç, belli safhalardan oluşur.
Bunlardan birincisi, nelerin tartışılacağının
yani gündemin belirlenmesidir. Türkiye'nin hangi sorunları öncelikle
tartışılmayı, müzakere edilmeyi hak ediyor; bu, burada
belirlenmelidir. İkinci safhada, bu sorunlarla ilgili irade oluşumu
gelmektedir yani bu sorunların çözümlerinde hangi şıklar söz
konusudur, hangi çözümler muhtemeldir ve mümkündür, hangi tercihler toplumda
hangi büyüklüklerde karşılık bulmaktadır, bunun ortaya
çıkarılması gerekir. Üçüncü safha da bu ortaya çıkan şıkların
burada oylanması ve burada çoğunluğu sağlayan
şıkkın çözüm olarak uygulamaya geçmesidir. Bundan sonra,
uygulama ve denetim safhaları geliyor ama O annesini görmeyecek.
yaklaşımı bütün bunları bir tarafa itmektedir.
1 Kasımdan beri milletvekiliyiz. Bugünler
geçecek, 2019 yılına geleceğiz, aynada kendimizle göz göze
geldiğimizde, 2019un o ayından bugün dâhil geriye doğru
değerlendirdiğimizde ben olmasam şu olmazdı, ben olmasam
şu maddede bu değişiklik olmazdı diyebilme imkânı kaç
vekil arkadaşımızın var? Muhalefet partileri olarak biz en
doğru şeyi de söylesek zaten dinlenmeden reddediliyor ama iktidar
partisindeki arkadaşlarım hangi sürece nerede katkıda
bulundular? Ben eminim, yarın mutabakat sağlanıp müşterek,
ortak, birleştirilmiş her ne ise- bir önergeyle çocuk istismarı
konusunun araştırılmasına iktidar partisinin de imzası
olan bir metin teklif hâline geldiğinde, bugün çok iyi gerekçeler bulan
arkadaşlarımız bu sefer lehinde gerekçeler bulacaklar, oy
birliğiyle bu buradan geçecektir. Bu inat ve ısrar bana cehalet
kelimesiyle birlikte adını andığım, Peygamberimizin
akrabası olduğu hâlde doğru yola gelmeyen bir inadı ve bir
ismi hatırlatıyor; bundan bizim kurtulmamız gerekiyor. Böyle
olduğu için arkadaşlar, biz kendi gündemimizi burada
tartışamıyoruz.
Bugün memleketin bir güvenlik meselesi var, Meclise
birileri müsaade ettiği ölçüde geliyor. Memlekette çok ciddi bir
işsizlik meselesi var, Meclise birileri müsaade ettiği ölçüde
geliyor. Memlekette pek çok iş yerleri kapanıyor, ücretsiz tatile
çıkarılıyor çalışanlar, bu, Meclise birileri müsaade ettiği
ölçüde geliyor. Öncelikle birilerinin onu sorun olarak görmesi gerekiyor. Bu
anlayışın neticesinde ülkede siyasetin dili zehirlendi, ülke bir
kamplaşmaya doğru gitti ve ümitsizlik, geleceğe dair bir
karamsarlık hâkim oldu.
Çeşitli vesilelerle seçmenlerimizle,
üniversitede öğrencilerle bir araya geliyoruz, maalesef şunu
görüyoruz: Bu memlekette yirmi yıl, otuz yıl sonrasını
birlikte karşılama iradesi maalesef kayboluyor arkadaşlar.
Birbirimize karşı peşin hükümler, birbirimize karşı
suçlamalarla hareket ediyoruz ve bu Mecliste mutabakat arama, müzakere yapma,
uzlaşma gibi bir anlayıştan oldukça uzağız. Böyle
olduğunda pek çok makam, Meclisle birlikte kendi fonksiyonunu yerine
getiremiyor.
Yeni bir gelişme, Meclis
Başkanımız siyasi partilere bu terör olaylarıyla ilgili bir
mektup yazmış ve bir grup başkan vekilinin görevlendirilmesini
istemiş. Böyle zamanlarda siyasi partileri bir araya getirecek makam
neresidir? Cumhurbaşkanımızdır. Cumhurbaşkanlığı
makamı Türkiyede şu anda yok hükmünde olduğundan, memleketin
-hepimizin üzerinde mutabık kaldığımız- en önemli
sorunu dediğimiz terörle ilgili bir masanın etrafına siyasi
parti liderlerini çağırabilecek hiç kimse kalmadığı
için Meclis Başkanı devreye giriyor, o da siyasi parti liderlerini
toplayamayacağı için grup başkan vekillerinin
görevlendirilmesini istiyor. Meclis de bugün bu fonksiyonunu yerine
getiremiyor. Peki, neyi yapıyor? Yine bir fıkra aklıma geldi:
Ağanın birisi atıp tutmayı çok seviyormuş, yalanı
meydana çıktığında bunu tevil etsin diye yanında bir
tevilci taşırmış sürekli. Mesela ağa anlatıyor,
diyor ki: Yolda gidiyordum, bir baktım, bir tavşan, tabancamı
çıkardım, bir el ateş ettim, yanına vardım, bir de ne
göreyim? Arka ayağı ve kulağı delinmiş mermiyle.
Tabii, millet diyor ki: Nasıl olur, tek mermi, iki yerden birden
nasıl yapar hem arka ayağını hem kulağını?
Hemen tevilci devreye giriyor, diyor ki: Ağam ateş ederken
tavşan arka ayağıyla kulağını kaşıyordu,
o zamana denk geldi. (MHP sıralarından alkışlar) Ağa
böyle kendini tutamadan giderken bir gün artık başka bir şey
anlatıyor, diyor ki: Yola devam ediyordum, baktım ki bir keklik
sürüsü var, tüfeğimi aldım, keklik sürüsüne doğru ateş
ettim, bir de ne göreyim? 40 tane keklik yerde, pişmiş,
kızarmış, yenmeye hazır vaziyette, üzerinde de
sarımsaklı yoğurt serilmiş vaziyette orada bizi bekliyor.
Bizim tevilcinin artık burasına gelmiş, dönmüş demiş
ki: Ağam, hadi diyeyim ki fişekte 41 tane saçma vardı. 40
saçmanın her biri bir kekliğe isabet etti, keklikler vuruldu, 41inci
saçma da yerdeki kuru otları tutuşturdu, kuru otlar alev aldı,
onların üzerine düşen keklikler pişti, ama sarımsaklı
yoğurdu nereden bulayım?
Arkadaşlar, bu Meclis sarımsaklı
yoğurdu bulma fonksiyonunu gayet başarılı şekilde
yerine getiriyor iktidar partisi sayesinde ve Meclismiş gibi
yapıyor. Meclismiş gibi değil, hakikaten milletin
sorunlarını dert edinen, bu derdi, milletin yetki
paylaştırdığı diğer paydaşlarla birlikte
müzakere ve mutabakat zemininde çözmeye çalışan, Meclismiş gibi
değil, Meclis gibi davranan bir Meclis olma dileği ve umuduyla,
Cumhuriyet Halk Partisinin hafta sonu çalışmayla ilgili önergesine
evet oyu vereceğimizi söylüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin sataşmadan dolayı söz istemiştim.
BAŞKAN Dilerseniz öbür arkadaşı da
konuşturalım, ondan sonra size söz verelim.
Size söz vereceğim, söz hakkınız
duruyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde son
konuşmacı Ankara Milletvekili Murat Alparslan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisiyle ilgili
söz almış bulunmaktayım.
Bugün Ankarada 2 şehidimizi ebediyete
uğurladık. Bu vesileyle, konuşmamın başında
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer
uğrunda ölen varsa vatandır. şiarınca
bayrağımızı göklerde daim tutan ve bu ülkeyi bize vatan
kılan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Ve yine, dün, Avrupanın başkentinde
yaşanan menfur terör saldırısını şiddetle ve
lanetle kınıyorum. Terör kimden gelirse gelsin, kime gelirse gelsin
amasız, fakatsız, lakinsiz kınadığımızı,
lanetlediğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, devlet ve millet
olarak zor günlerden geçiyoruz. Bu ülke, bu millet geçmişte çok büyük
bedeller ödemiş, ağır sorunlarla
karşılaşmış, büyük sorunların üstesinden
gelmiş ve pek çok badireyi atlatarak bugünlere
ulaşmıştır. Şanlı bir tarihe sahiptir, köklü bir
medeniyeti vardır, zengin bir kültürü vardır ve kadim bir devlet
geleneğine sahiptir. Geçenlerde 101inci yılını idrak
ettiğimiz Çanakkale ruhu ve bugün yaşadığımız bu
ruhla istiklalimiz ve istikbalimiz inşallah ilelebet teminat
altındadır.
Değerli dostlar, ülkemizi zayıflatmaya,
güçsüzleştirmeye, belki de bir anlamda diz çöktürmeye çalışan
pek çok ulusal ve uluslararası gayrimeşru yapılanmaların,
birtakım farklı organizasyonların ve özellikle de terörün olduğu
hepimizce malumdur. Bunlara karşı hep beraber, topyekûn bir
seferberlik yapmak ve millî ve de yerli bir duruşu hep beraber ortaya
koymak durumundayız. Terörle mücadele sadece Hükûmetin, AK PARTİnin
meselesi değildir. Bu mesele başta tüm siyasi partiler olmak üzere
toplumun her kesiminin, iş dünyasının, medyanın, sivil
toplum kuruluşlarının ve hatta tüm bireylerin ortak sorunudur.
Bu birliğimizi, bu dostluğumuzu, muhabbet ve kardeşliğimizi
tesis eder isek eminim ki bu beladan da çok kısa sürede hep beraber kurtulacağız.
Değerli milletvekilleri, meselelere farklı
açılardan bakıp mülahazalarımızı farklı
perspektiflerden ortaya koyabiliriz. Ancak, milletimizin birliği,
devletimizin bekası, istiklal ve istikbalimiz söz konusu olduğunda
hiç tereddütsüz hepimiz dimdik, omuz omuza durabilmeli, Eğer mesele
vatansa gerisi teferruattır. diyebilmeliyiz.
Şurası muhakkaktır değerli
milletvekili arkadaşlarım: Bu ülke, bu millet pek çok sorunun
üstesinden geldi, pek çok konuyu ve meseleyi de çözdü. Ve inşallah, yine,
ülkemiz üzerinde, milletimiz üzerinde oynanmaya çalışılan pek
çok oyun, kurulmaya çalışılan pek çok tuzak da boşa
çıkarılacak ve bu ülke, bu millet hak ettiği çok daha güzel
günlere hep beraber kavuşacaktır diye ümit ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hâkimiyet
bilakayduşart milletindir ve bu millet yetkisini, iradesini seçilmiş
milletvekillerinden oluşan Meclis marifetiyle kullanır. Meclisin
millet iradesinin ve egemenliğinin temsil edildiği yer olduğu
hiç tartışmasız ve şüphesizdir. O sebeple, bizler milletin
iradesini ve egemenliğini temsil eden vekiller olarak milletin
sorunlarını bilmek, anlamak, onların meselelerini çözme
konusunda bir irade ortaya koymak durumundayız. O sebeple, meseleleri
tahlil eder iken milletin diliyle konuşabilmeyi, milletin gözüyle
görebilmeyi, milletin hassasiyetlerine dokunabilmeyi de becerebilmeliyiz.
Hiç tereddütsüz, siyasette üslup, retorik, hitabet
bir sanattır ve vardır. Fakat, sadece içi boş, kuru vaatlerden
ve cilalı birkaç cümleden ve hamasetten ibaret, ete kemiğe
bürünmemiş; bir eser, bir hizmet üretmeyen siyaset de
anlamsızdır. Zira, biz bilir ve inanırız ki Kâmil insan
odur ki dünyada bırakır eser, eseri olmayanın yerinde yeller
eser. O sebeple, biz yine biliyor ve diyoruz ki Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz/Şahsın görünür rütbe-i aklı
eserinde.
O sebeple, biz partimiz kurulduğu günden
itibaren hep ezberleri bozan, rutin siyasi çalışmaların ötesinde
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. diyerek yola çıkan ve bu anlamda
milletin her türlü sorununu kendisine mesele edinen, çözümü için mesai harcayan,
gayret gösteren bir siyasi hareket olduk ve bu anlamda da siyasette beyanname
kültürünü realize ettik. Her zaman Yapmıştık, yapıyoruz,
yapacağız. düsturuyla, sloganlarımızda da ifade
ettiğimiz gibi Onlar konuşur, AK PARTİ yapar. gerçeğini
milletimizle paylaştık. Yapacağımız konuları ve
meseleleri iyi tespit ettik, yapamayacağımız konularda da hiçbir
zaman milletimize söz vermedik. Bu anlamda, 1 Kasım seçimleri öncesinde
ortaya koyduğumuz vaat ve reformlarla ilgili, 20 Aralık tarihinde
belirlediğimiz takvim mucibince, bir aylık, üç aylık, altı
aylık ve bir yıllık takvime göre, hamdolsun, bugün
itibarıyla Meclise sevk edilen tasarılar da dikkate
alındığında, reformların yüzde 65inin, vaatlerin de
yüzde 100ünün gerçekleştirildiğini büyük bir memnuniyetle görüyor ve
seviniyoruz.
Geçen hafta Avrupa Birliğinde Brükselde 3üncü
Zirveyi gerçekleştirdik. Ve orada pek çok fasıl ve konu
başlığıyla ilgili birtakım hususlarda bir takvim
karşımıza çıktı. Belki, işte, mültecilerin göç
imkânları, can kayıplarının önlenmesi, Suriyede yaşayanların
daha güvenli ve daha iyi şartlarda yaşayabilmesine ilişkin
imkânlar, yine, sorumluluk paylaşımı anlamında 3+3 milyar
avronun belli bir takvime bağlı olarak bırakılması ve
yine temmuzdan önce bütçe ve mali başlık adı altındaki
33üncü faslın açılmasıyla ilgili konu başlıkları
dâhil ve özellikle Avrupa Birliğiyle ilgili vize muafiyetlerini öngören
birtakım konu başlıklarında mutabakata vardık.
İşte, bu mutabakat mucibince Avrupa Birliğiyle ilgili vize
muafiyetinin sağlanabilmesi için birtakım mevzuat düzenlemelerinin
yapılması gerek. 72 konu başlığıyla ilgili, 37si
gerçekleşti, kalan 35inin de bir takvim içerisinde 4 Mayıs
tarihinden önce Meclisten bir şekilde çıkması ve mevzuata
kazandırılması lazım. Bu anlamda, muhalefet partilerinin bu
hususta samimi bir gayretle ciddi bir destek vereceklerine olan
inancımızı da muhafaza ediyor ve bu konuda da
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Veriyoruz. Önergeyi
destekleyin o zaman.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) -
inşallah
önümüzdeki süreç içerisinde, burada yapılacak çalışmalarda hep
beraber mesele millet ve ülke yararı olduğunda nasıl bir araya
gelindiğini de gösteririz diye ümit ediyorum. Tabii, bunun normal mesai
saatleri içerisinde yapılabilmesi bizim de arzumuz ancak bunun farklı
sebeplerle, belki birtakım engellemelerle, birtakım blokelerle,
gündeme geçilmeksizin çok ileri saatlere kadar sarktığının
ve bu anlamda da Meclis gündeminin bir şekilde geride
kaldığının da hepimiz farkındayız. O sebeple,
Meclis çalışmalarının çok daha farklı zamanlarda,
gerekli görüldüğü her zaman yapılabilmesini de arzu ediyoruz. Bu
sebeple, biz Meclisin çalışmalarının gerekli görülen her
zaman yapılmasını ve Meclisin açık durmasını da
önemsiyoruz. Meclisin açık olması demokrasinin güçlenmesidir. Pek çok
sorunumuzun, pek çok sıkıntımızın hâl yolu olarak
adres gösterilen, millet iradesi ve egemenliğin tecelli ettiği bu
yerin açık olması, açık olmasının da ötesinde
çalışması, bir şeyler üretmesi bizlerin de en büyük
arzusudur. Tabii, bu arzunun gerçekleşebilmesi için de tüm siyasi
partilerin bu konuda olumlu bir katkı sunması, elini bu meselelerde
taşın altına koyması da en büyük arzumuzdur.
Belki siyasi partilerin tamamı şu veya bu
şekilde Meclis çalışmalarının aksak yönlerinin
olduğunu, kendilerini ifade edemediklerini veya bazı
çalışmalarla ilgili birtakım sıkıntılarla
karşılaştıklarını ifade ediyor olabilirler. O
zaman, hiç tereddütsüz en büyük sorunun çözüm yeri yine Meclis ve
yapılması gereken de Meclis İçtüzüğünün bu konudaki
birtakım engellemeleri ortadan kaldıracak şekilde tekrar ele alınması,
değerlendirilmesi ve Meclisin daha aktif, daha işler, daha verimli
çalışır hâle getirilecek bir düzenlemeye
kavuşturulmasıdır. Bunu yapacağımıza
inanıyorum çünkü biz farklı meselelere farklı bakış
açılarıyla yaklaşıyor olsak bile, siyasi reflekslerimiz,
vizyonlarımız, takvimimiz ve birtakım vaatlerimiz farklı
olsa bile iyi yönlerde, olumlu konularda, millet, devlet menfaatine olan her
türlü hizmette bir arada olabilmeyi başarabiliriz diye ümit ediyor,
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, evet, size söz
vereceğimi söylemiştim.
Sataşmadan dolayı iki dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Grup Başkan Vekili, bütün kitaplar
uygulamaya geçtiğinde çocukların ölümüne sebep oluyorsa
anlamını yitirir ve boşa çıkar. Stratejik Derinlik
kitabı da Suriyeden Iraka, en son içeride yürütülen savaşa kadar
binlerce, on binlerce çocuğun ölümüne neden olduğu için artık
bütün kamuoyu tarafından stratejik delilik ya da stratejik sefalet
politikası olarak değerlendiriliyor.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Siz kitabı
okumuşsunuzdur demiştim ama okumamışsınız ya.
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Dolayısıyla, onunla ilgili değerlendirmelerimizi yaparken biz
son derece netiz.
Siz buraya her çıktığınızda
Muhalefet bizi dışarıya şikâyet ediyor. diye
serzenişlerde bulunuyorsunuz. Oysaki zaten sizin
politikalarınızın, uygulamalarınızın tamamı
dışarıda yeterince tartışılıyor,
farkında değilsiniz. Bakın, şimdi sosyal medyaya haberler
yansımaya başladı. Sanırım Reza Zarrab konuşmaya
karar vermiş. Şimdi konuşunca kimin sizi şikâyet etmesine
ne gerek kalacak? Aynı şekilde, bakın, Rezanın
ortağı Zencaniyle ilgili iddianame basına düşmüş. O
iddianamede 1 milyon doların Türkiye üzerinden -Reza Zarrabın
ortağı- El Nusra ve Ahrar el-Şam çetelerine gittiği, yine 1
milyon dolara yakın da Dubai üzerinden IŞİDe gittiği
yazıyor. Yani, kimsenin sizi dışarıya şikâyet etmesine
gerek yok. Zaten sizin politikalarınız yeterince
dışarıda tartışılıyor. Her tarafı
çelişkilerle dolu, her tarafı tutarsızlıklarla dolu
politikalarla ne içeride ne dışarıda herhangi bir yol alma
şansınız yoktur. O nedenle buraya gelip muhalefeti ön
yargılarla suçlamak yerine bu yanlış politikaları bir kez
daha gözden geçirmeniz gerekir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci
bölümünde yer alan 14üncü maddesi kabul edilmişti. Şimdi 15inci
madde üzerinde önerge işlemlerine başlıyoruz.
15inci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinin (4)üncü fıkrasında
yer alan cevap verilmezse ifadesinin cevap verilmemesi halinde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Osman Baydemir Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Şanlıurfa Van
Meral Danış Beştaş Mahmut Celadet Gaydalı Erol Dora
Adana Bitlis Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinin (7)nci fıkrasındaki
hukuka aykırılık ibaresinden sonra gelmek üzere ve açık
rızanın ortadan kalkması ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki Şimşek Nuri Okutan İsmail Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
İsmail Ok Arzu Erdem Kamil Aydın
Balıkesir İstanbul Erzurum
Mustafa Mit Erkan Haberal
Ankara Ankara
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinin (4)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(4) Şikâyet üzerine Kurul, talebi inceleyerek
ilgililere cevap verir. Şikâyet tarihinden itibaren altmış gün
içinde cevap verilecektir.
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Zeynel Emre Cemal Okan Yüksel Haydar Akar
İstanbul Eskişehir Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU ÜYESİ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Uşak
Milletvekili Özkan Yalım.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkanım.
Yüce Meclis, değerli arkadaşlarım ve
de bizi izleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; hepinizi saygı
ve sevgilerimle selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi adına, görüşmekte
olduğumuz Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Çok iyi, çok güzel, hepsini
tartışıyoruz ancak bazı şeyleri de es geçiyoruz.
Nedir? Yaklaşık 7 Hazirandan bu tarafa yüzlerce insanımız
terör olaylarından vefat etti, öldü, birçok şehidimiz oldu. Peki,
bunun sorumlularıyla ilgili ne yaptık? Sayın Adalet
Bakanımız da burada, umarım... Bu konulara biraz daha dikkat etmek
zorundayız çünkü bu olaylar Avrupada da olmaya başladı ve de
göreceksiniz
Dünkü Brükseldeki olayın failleri de belli, IŞİD
ve de bunların takibi yapılmadığından dolayı
En
yakın zamanda sorumlusunun, -Adalet Bakanı mı, İçişleri
Bakanı mı, yoksa Emniyet teşkilatı mı- bugün
yarın kimin görevden alınacağını hep birlikte
izleyeceğiz. Peki, ben Sayın Başbakan Davutoğluna buradan
sormak istiyorum: 7 Hazirandan bu tarafa yaklaşık 280 kişi öldü,
bunca şehidimiz oldu, güvenlik görevlimiz
Sayın Adalet Bakanı,
İçişleri Bakanı, Emniyet Müdürlüğü, MİT Müsteşarı
Sayın Hakan Fidan, kimse sorumlusu, bunları takip etmeyen
Bunları canlı bomba olarak başka ülkelerin -Almanyanın
bile- Türkiye Cumhuriyetinden daha önce bizlere istihbarat olarak vermesinden
dolayı da utancımızı buradan dile getirmek istiyorum.
Nerede bizim MİT teşkilatımız? Nerede Sayın
Bakanımız? Yani, biz başkalarının verdiği
bilgiler yüzünden mi takip edeceğiz, bilgilerin
ışığında mı takip edeceğiz? Bu ölen
insanların geride kalan çoluğunun çocuğunun haklarını,
bu öksüzlerin vebalini kim çekecek Sayın Başkan?
Sayın Bakanım, siz burada sohbet
ediyorsunuz ama gerçekten o aileler şu anda kan içinde, evlerinde çok azap
içindeler. Onun için, özellikle MİT teşkilatının tekrar
gözden geçirilmesini buradan altını çizerek belirtiyorum.
Bakın, bir olayı daha özellikle
belirteceğim. Türkiyede krallar gibi, bakanlarla birlikte güllük
gülistanlık yaşayan iş adamı Reza Zarrab -madem hiç suçu
yoktu- Amerikada gözaltına alındı, hatta bugün parayla bile
serbest bırakılması da reddedildi biliyorsunuz. Kanun, bizde
maalesef çalıştırılmıyor ama Amerikada
çalıştırılıyor. Demek ki bu insanın suçu varsa
Türkiyede de suçu var.
Biraz önceki hatip arkadaşımız dedi
ya AK PARTİ yapar, başkaları bakar. diye. Değerli
arkadaşlarım, bakın, siz böyle söylüyorsunuz ama
yaklaşık dört yıldır ilk defa işsizlik iki haneli
rakamlara ulaştı; 11,4 oldu. Onun için, uyanın, uyanın, bu
kötü gidişatı hâlâ göremiyorsunuz. Bir an önce, başta
Çalışma Bakanı olmak üzere, Başbakan, bakanlar... İlk
önce, gelen mültecilerin güvenlik kontrolünden geçirilip ülkedeki
sıkıntılara, terör olaylarına daha fazla sebep
olmaması adına daha iyi takip edilmesi gerekiyor. Yakında gelen
mültecilere verilecek olan her iş yerinde yüzde 10luk kontenjanla, bugün
açıklanan yüzde 11,4 olan işsizliğin önümüzdeki aylarda veya
yıl sonunda 14lere, 15lere ulaşacağını
göreceğiz. Başka ülkelerde kendi vatandaşına sahip
çıkılır ama maalesef AKP Hükûmeti kendi
vatandaşını ikinci sınıf vatandaş hâline
getiriyor. Ya, beyler, kendi vatandaşımızın haklarını
savunalım, kendi vatandaşımızı koruyalım.
Dikkatinizi çekerim, bugün bir esnaf, bir çiftçi BAĞ-KURunu
ödeyemediğinde, iki ay ödeyemediğinde ne devlet hastanesinde
bakılabiliyor ne ilacını alabiliyor ama gelen Suriyeli
mültecilere 10,5 milyar harcadık. diye buradan böbürleniyorsunuz. Kendi vatandaşımızı
düşünelim lütfen.
Sizlere daha çok söylenecek şey var ama
umarım göz önünde bulundurursunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinin (7)nci fıkrasındaki
hukuka aykırılık ibaresinden sonra gelmek üzere ve açık
rızanın ortadan kalkması ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Mit (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Mustafa Mit.
Buyurun Sayın Mit. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının 15inci maddesi hakkında
konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi, şikâyet üzerine veya resen
Kişisel Verileri Koruma Kurulunca inceleme yapılmasının
usul ve esaslarını düzenlemektedir. Önergemizde, 15inci maddenin
(7)nci fıkrasında yer alan veri işlenmesi ve verilerin yurt
dışına, başkalarına aktarılmasında telafisi
güç veya imkânsız zararların doğması ve açıkça
hukuka aykırılık şartlarına ilaveten, açık
rızanın ortadan kalkmasının eklenmesi teklif edilmektedir.
Esasen kişisel verilerin rıza
dışında işlenmesi veya başkalarına
aktarılması getirilen bu tasarının ruhuna
aykırıdır. O hâlde, rızanın ortadan kalkması
hâlinde verilerin işlenmesi ve başkalarına aktarılması
da önemlidir. İfade edelim ki yüz yüze muhatap olduğumuz veri
sorumlusuna güvenle oluşan emniyet hissi tarafımızdan da kabul
edilen meşru menfaat ve rızanın sonucudur. Bu iki kavram
getirilen tasarının tamamının temel
kavramlarıdır. Tasarının 10uncu maddesinin (c) bendi,
meşru menfaat ve rızaen elde edilen kişisel verilerin kimlere ne
amaçla aktarılabileceğine ilişkindir. Bu madde kendi içerisinde
şüphe ve endişe barındırmaktadır. Şüphe ve
endişeleri ortadan kaldırmak için yurt dışına veya başkalarına
aktarılacak kişisel verilerin, aktarma işlemi yapılmadan
önce veri sorumlusu tarafından mutlaka ilgili kişinin
yazılı rızasına bağlanmalıdır. Elde edilen
kişisel verilerin başkalarına aktarılmasında,
başlangıcından sonuna kadar her kademede veri sorumlusu aranmak
şartıyla, zincir hâlinde belge düzenine kavuşturulması
hususunun ayrıca kanunda belirtilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının
15inci maddesinin (7)nci fıkrasıyla verilerin işlenmesinin,
başkalarına veya yurt dışına
aktarılmasının hukuki şartları oluşsa dahi yapılacak
işlemin durdurulup durdurulamayacağı kurulun ihtiyarına
bırakılmaktadır. Hâlbuki, bent içerisinde zikredildiği gibi
açıkça hukuka aykırılık ortaya
çıktığında veri işlenmesi veya aktarılması
da hukuka aykırı olacaktır. Hâlbuki, veri sorumlusunun
yaptığı iş ve işlemler hukuka uygun olmak
zorundadır. Yani, açıkça hukuka aykırı bir durum ortaya
çıktığında kurul bu hukuka aykırılığa
rağmen isterse iş ve işlemin devamına karar verebilecektir.
O zaman, kurul hukuksuzluğa göz yummuş, hatta ödüllendirmiş
olacaktır. Kurulun töhmet altında bırakılmaması için
bu ifadenin de düzeltilmesi gerekmektedir. Kurul tarafından hukuka uygun
olduğu kabul ve tespit edilen bir hususla ilgili şahıs
tarafından hukuka aykırılık iddiasına da konu
olabilir. Bunu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir çünkü
kişisel verileri başkalarına aktarabilecek kurum ve
kuruluşlar kamuya ait olduğunda bunun tespiti idari yargıya
taşınacaktır. Özel sektöre ait olduğunda ise açıkça
hukuka aykırılık iddiasının nerede
açıklığa kavuşturulacağı belirtilmemektedir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
kanun uygulamalarının kanunun lafzına ve ruhuna uygun
olması gerekmektedir. Getirilen tasarının 15inci maddesinin
(7)nci fıkrasında sayılan şartların birlikte gerçekleşmesi
hâlinde veri işleme ve yurt dışına aktarılması
işleminin kurulca durdurulmasına karar verme yetkisi
verilmiştir. Madde metnindeki birlikte gerçekleşme şartı,
önergemiz neticesinde oluşacak yeni metin doğrultusunda yeniden
düzenlenmelidir. Şöyle ki: Önergemizle getirilen, rızanın
ortadan kalkması hâli, telafisi güç ve imkânsız zararların
doğması hâli, yapılacak iş ve işlemin açıkça
hukuka aykırılığı ile ayrı ayrı
kaynağı olabilecektir. Bu şartlardan hangisinin, birinin varlığının
veya açıklığının hukuka aykırılık
teşkil edeceği belirtilmemiştir.
Kurulun belirsizlikten kurtarılması, zaten
tartışmalı olan kişisel verilerin güvenliğinin
sağlanması ve güvenlik hususunda kamuoyunun endişelerinin
giderilmesi için maddenin önergemiz doğrultusunda değiştirilmesi
gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Mit.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinin (4)üncü fıkrasında
yer alan cevap verilmezse ifadesinin cevap verilmemesi halinde
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılınmamaktadır Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısını görüşmeye devam ediyoruz, maalesef, henüz
durdurulabilmiş değil fakat biz gerçekten bu kanunun mutlak surette
üzerinde uzlaşılması gereken bir kanun tasarısı
olduğunu, muhalefet ve iktidarın birlikte çıkarması gereken
en temel kanunlardan biri olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta
fayda görüyoruz ve bundan tabii ki vazgeçmeyeceğiz çünkü burada hepimizin
Türkiye halkına, halklarına, yurttaşlarına karşı
sorumluluğu var.
Dünyanın gündemi farklı fakat Türkiyede
biz maalesef bu gündemin tabii, çok farklı boyutlarını çok
geriden takip ediyoruz. Şu anda Türkiyeyle ilgili
Belçikada
DAEŞin yaptığı saldırı, yine Zarrab
hakkında yetmiş beş yıl istenen hapis cezaları, bu
konuda uluslararası medyada, basın-yayın organlarında,
Türkiyedeki tartışmalar, aslında bunları
konuşmamız gerekirken biz şu anda Avrupa Birliğine uyum
adı altında fakat Avrupa Birliğine uyumsuz olan bir kanunu
görüşüyoruz.
Biraz önce bize yönelik sataşmalarda
tutarsızlık ve çelişki diye sık sık oluyor fakat
şunu söylemek isterim ki tutarsızlık konusunda ve çelişkiler
konusunda biz aksi yöndeki tutumumuzu, dirayetimizi ve
kararlığımızı her zaman koruduk. Dün, barış,
özgürlük, eşitlik ve Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda ne
düşünüyorsak, dokunulmazlıklarla ilgili de, Anayasayla ilgili de,
hangi konuda olursa olsun aynı duruşumuzu devam ettiriyoruz.
Size, Sayın Cumhurbaşkanının 28
Temmuz 2010 yılında yaptığı bir konuşmayı
okuyacağım. Benim dokunulmazlığı
kaldıracağımın sözünü verdiğimi söylüyorlar. Dürüst
olun, dürüst. AK PARTİ programına bakarsan dokunulmazlıklarla
ilgili düşüncemizi orada görürsün. Orada ne yazar? Tüm 657'ye tabi
olanlar, yargı, Silahlı Kuvvetler, tüm memurlar, aynı
şekilde milletvekilleri, hepsinin dokunulmazlıklardan
arındırılması hâlinde, evet, bizim düşüncemiz bu ama
kalkıp da siyasetçiye dokunulmazlığı kaldır, ondan
sonra da biz, siyasetçiyi birilerinin eline mahkûm edelim. Kusura bakma, bunun
altında hangi tezgâhın yattığını biz çok iyi
biliriz. Onun için, bu oyuna bizler gelmedik, gelmeyiz. Şimdi diyoruz ki:
Gelin, en büyük dokunulmazlığı kaldıralım. Gelin, önce
12 Eylül Anayasasıyla dokunulmazlık zırhına bürünenlerin
dokunulmazlığını kaldıralım. Milletvekili
dokunulmazlığını ağızlarına sakız
yapanlar, yedi buçuk yıldır muhalefet yapmak adına başka
tek cümle üretemeyenler, şimdi 12 Eylülcülerin üzerindeki
dokunulmazlık zırhının kalkmasına 'hayır'
diyorlar." Nereden tutsak tutarsızlık gerçekten, çelişki
dizboyu. Yani bugün dokunulmazlıklarla ilgili konuşmalar, demeçler,
kükremeler, tehditler, şantajlarla kıyaslayınca bu
konuşmanın hangi ruh hâlinde, o anki hangi çıkarlara göre ve
hangi ilkeler ya da ilkesizlik üzerinden şekillendiğini, kamuoyunun,
bizi izleyenlerin takdirine bırakıyorum.
Tabii, aslında Mecliste bu konuda
verebileceğimiz yüzlerce, binlerce konuşma örneği var. Üç
yıl önceden ya da beş yıl önceden ya da 2002den bu yana gelinen
süreçte o zaman ne deniyordu, şimdi ne deniyor? Gerçekten mağduriyet,
mazlumluk ve haksızlık üzerine kurulan bir program ve yola
çıkıştan, şu anda maalesef farklı bir yere
evrilmiş durumda iktidar partisi. Mazlumluktan zalimliğe terfi etti
ve şu anda, yani en büyük zulmü uygulama noktasında daha önce yaşadıkları
acıları, haksızlıkları,
ayrımcılıkları bugün aynı yöntemlerle değil, daha
ağır, daha ağırlaştırılmış
yöntemlerle Türkiyede yurttaşlara karşı uygulamaktan tek bir
adım geri atmamaktadırlar. Hâlbuki zamanında mağdur
edebiyatı yapanlar, mağdur siyaseti yapanlar, mazlum olanlar,
gerçekten haksızlığa uğrayanlar bunun
acısını en iyi bilirler. Eminim, bütün milletvekillerinin de, AK
PARTİlilerin de geçmişte yaşadıklarından çok büyük
anıları vardır. İşte bugün Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısıyla, biz, 78 milyonun
hayatının mağdur edilebileceği zemini yaratıyoruz.
Bütün verileri tek elde, tek güçte toplayarak totaliter bir sistemin
altyapısını adım adım örüyorsunuz. Biz örmüyoruz
tabii, siz örüyorsunuz, biz de burada muhalefet etmeye çalışıyoruz
ve etmeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan
PURÇU (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının
16ncı maddesinin (2)nci fıkrasında geçen "aktarılma
durumu gibi" ibaresinin "aktarılması halinde" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu Baki Şimşek Erkan Haberal
Aydın Mersin Ankara
Kamil Aydın Nuri Okutan İsmail Faruk Aksu
Erzurum Isparta İstanbul
İsmail Ok Arzu Erdem
Balıkesir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Kişisel verileri işleyen gerçek
ve tüzel kişiler, veri işlemeye başlamadan önce Veri
Sorumluları Siciline kaydolmak zorundadır. Ancak, işlenen
kişisel verinin niteliği, sayısı, veri işlemenin
kanundan kaynaklanması veya üçüncü kişilere aktarılma durumu gibi
Kurulca belirlenecek yasal kriterler göz önüne alınmak suretiyle, Kurul
tarafından, Veri Sorumluları Siciline kayıt zorunluluğuna
istisna getirilebilir."
Namık Havutça Kazım Arslan Özkan Yalım
Balıkesir Denizli Uşak
Zeynel Emre Cemal Okan Yüksel Haydar
Akar
İstanbul Eskişehir Kocaeli
Ömer Süha Aldan
Muğla
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilen Korunması Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Ertuğrul Kürkcü Osman Baydemir
Adana İzmir Şanlıurfa
İdris Baluken Erol Dora Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Mardin Van
Mahmut Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu kanun tasarısının bir
temel problemi var ve sonraki bütün maddelerde de bu temel problem kendisini
ortaya koyuyor.
Bu kanun tasarısı, esasen, Avrupa
Birliği uyum mevzuatı çerçevesinde ele alınmış,
dolayısıyla Avrupa Komisyonunun tavsiyeleri ve daha önce
aldığı kararlarla bir uyum sağlama çabası içerisinde.
Fakat Türkiyede veri toplama ve veri işleme, esasen devlet eliyle yurttaşlar
aleyhine yapılan bir işlem olduğundan, yüz yıllık
geleneği, modernizm çağının yüz yıllık
geleneği böyle oluşmuş olduğundan, kaçınılmaz
olarak bu devlet etme alışkanlığı, Avrupa Komisyonu
müktesebatı ile devlet etme alışkanlıkları
arasındaki bir çelişkiye yol açıyor. Kaçınılmaz olarak
bu çelişki de şeklen müktesebata uyum gösterilir gibi olsa da esasen
devlet etme alışkanlığının bütün parametreleri bu
yasalara siniyor.
16ncı maddede de böyledir mesele. Aslında
Avrupa Komisyonunun öngördüğü yaklaşım kişisel verileri
koruma sicili doğrultusunda şudur: Bu kişisel verileri koruma
görevlilerinin sicile kaydedilmeleri, onların uzun denetimlere tabi
kılınmaları değil, hesap verilebilirliği üzerine
kuruludur. Şikâyetler üzerine ortaya çıkan durum hesap verilebilirlik
üzerinden yurttaşın talebi karşılansın diye
düzenlenmiştir. Oysa bizde gene bu bin türlü mevzuata fakat asla saydam
olmayan bir mevzuata bağlanmıştır. O yüzden sorumluluk
esaslı mekanizmaların kurulması ilkesi burada geçerli
değildir. Bu nedenle bunun yasadan çıkartılmasını
öneriyoruz. Fakat bunu yasadan çıkartsak geri kalanlarıyla beraber
hakikaten sahici bir kişisel verilerin işlenmesi bakımından
yurttaşı koruyan yasaya ulaşabilir miyiz? Ben bunun
olmayacağından yüzde yüz eminim, siz de emin olun. Çünkü
getirdiği bütün istisna hükümleriyle bu Kişisel Verilerin
Korunması Yasa Tasarısı bugüne kadar fişleme yapan bütün
kurumların yaptıkları fişlemelerin yasal olduğunu
teminat altına almakta, bunu koruma altına almakta ve bundan sonra da
fişleme yapmaya devam etmelerini güvence altına almaktadır.
Dolayısıyla yurttaşların bu yasa çıktı diye
sevinmelerini gerektiren herhangi bir şey yoktur. Aslında, bugüne
kadar Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve
Türkiyedeki diğer kişi haklarını koruyan mevzuata
rağmen yurttaşları fişleyen herkes fişlemeye devam
edecektir.
Öte yandan, özel kuruluşlar
bakımından da getirdiği istisna hükümleriyle aslında
kişisel verilerin ticarileşmesi, kişisel verilerin
alınıp satılması önünde birçok açık kapı
bıraktığı için de şeklen aslında Avrupa
mevzuatıyla uyum sağlayan fakat esasen devletin ve piyasanın
yurttaş üzerindeki hâkimiyetini onaylayan ve aslında bunu güvence
altına alan bir yasayla karşı karşıyayız. O
nedenle bu yasanın iyileştirilmesi bu temel çelişkiden
kurtulmadıkça mümkün değil ama biz bu 16ncı maddeyi hiç
değilse kurtarabilirsek belki bu önergeyle, bir adım daha ileriye
atmış olabiliriz.
Şahsen görüşüm ve grubumuzun da
görüşü şudur ki Kişisel Verilerin Korunması Yasa
Tasarısı Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı Devletinden tevarüs
ettiği, Osmanlı Devletinde mevcut bütün yukarıdan
aşağı yönetme ve hükmetme mekanizmalarının hepsinin
şimdi Avrupai bir kılık altında yeniden üremesi sonucunu
vermektedir. O nedenle, bu temel çelişki çözülmedikçe yani Türkiye
kişi haklarını güvence altına alan ve kişi
haklarının ihlalini en önemli insan hakları ihlali olarak gören
bir yeni anayasal rejime kavuşmadan evvel bütün bunların bir
değeri ne yazık ki olmayacaktır. Tabii ki buna karşı
Anayasa Mahkemesi kapısı açıktır ancak Anayasa Mahkemesinin
de bu bakımdan bir güvence teşkil edeceği şüphelidir.
Bütün bu nedenlerle, Osmanlı Devletini yeniden
kurma yolunda Avrupai bir adım olan bu yasanın kendisine ve bu
maddeye karşıyız, çıkartılmasını istiyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında ihtilaf var, elektronik
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Kişisel verileri işleyen gerçek ve
tüzel kişiler, veri işlemeye başlamadan önce Veri
Sorumluları Siciline kaydolmak zorundadır. Ancak, işlenen
kişisel verinin niteliği, sayısı, veri işlemenin
kanundan kaynaklanması veya üçüncü kişilere aktarılma durumu
gibi Kurulca belirlenecek yasal kriterler göz önüne alınmak suretiyle,
Kurul tarafından, Veri Sorumluları Siciline kayıt
zorunluluğuna istisna getirilebilir.
Kazım
Arslan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) İştirak etmiyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Kazım Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
gerçekten, ülkede öyle bir ortamda bu kanunları görüşüyoruz ki
Ankaranın göbeğinde terör canlarımızı yakıyor,
her taraftan şehitlerimiz geliyor, insanlar korkudan sokaklara
çıkamıyor, insanların canları yanıyor, analar yine
ağlıyor, çocuklar ağlıyor, vatandaş da Türkiye nereye
gidiyor? Bu ülkenin hâli ne olacak? diye Anadoluya gittiğimiz zaman da soruyor.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir
ortamda bu kanunu görüşmeye devam ediyoruz. Ben şimdiye kadar vefat
etmiş olan şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
Şimdi, öyle bir noktaya geldi ki Türkiye,
siyasi iktidar on dört seneden beri iş başında olduğu
hâlde, sanki bugünkü gelinen noktada hiçbir kusuru yok, hiçbir hatası yok,
bugüne kadar yapılanların hepsi doğruymuş gibi,
geldiğimiz noktayı sorgulamadan, muhalefete çatarak, başka
kesimlere çatarak kendilerini arındırmaya ve kendilerini sorumsuz
hâle getirmeye çalışıyorlar. Kesinlikle böyle bir duruma imkân
yoktur, bugünkü duruma gelinmesinin temel sebebi siyasi iktidardır.
Ülkesini koruyamayan, vatandaşını koruyamayan, can ve mal
güvenliğini sağlayamayan bir iktidarın kişisel verilerin
korunmasını yapması imkânı da yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama yasa bugün önümüze
gelmiştir, elbette görüşüyoruz, çoğunluğunuz var. Biz
birçok noktalarda görüşlerimizi söylesek de siz yine bildiklerinizi
okumaya, yine kanunu kendi istediğiniz gibi çıkarmaya devam
edeceksiniz, bu görünüyor.
Ama değerli arkadaşlarım, bakın,
ülkenin her yanı kan gölüne dönmüş durumda. Sayın Başbakan
çıkmış geçen gün Cumhuriyet Halk Partisi terörist sevicisi.
diyebiliyor. İnsan utanır, Allahtan utanır insan.
MUSA ÇAM (İzmir) Elini vicdanına koyar.
KAZIM ARSLAN (Devamla) - Neden biliyor musunuz? Üç
seneden beri teröristlerle beraber olan, aynı masada oturan, Kandille
görüşen, Osloda sözler veren, taahhütler veren, Dolmabahçede
görüşmeler yapan, taahhütler veren ve Her şeyi verdik ve biz her
şeyi vermemize rağmen bizim iyi niyetimizi suistimal etti. diyen ve
sonra da bu PKKnın silahlanmasına, dağdan şehre inmesine,
hendeklerin kazılmasına sebep olan bu iktidarın
başında olan Sayın Davutoğlunun böyle bir sözü söylemeye
hakkı var mı arkadaşlar? Üç seneden beri kucak kucağa olan,
onlarla gerçekten masada oturan, pazarlık eden ve Bakanı da
açıklıkla Biz görüşüyoruz. diyen, MİT görüşüyor.
diyen, Devletin makamları görüşüyor. diyen bir Hükûmetin
başı bunu nasıl söyleyebiliyor arkadaşlar? Bunu söylemeye
hakkı var mı? İnsanın biraz vicdanı olur diye
belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bir
sorunumuz da şu, vatandaşın sorusu şu: Bakın,
Ekonomik sıkıntılar bir yanda, terör bir yanda, bu Suriyeliler
ne olacak? diyorlar. 3 milyona yakın Suriyeliyi aldık, kabul ettik,
bir de yurt dışından Suriyeli getireceğiz, bunlara
bakacağız.
Değerli arkadaşlarım, elbette bu
işin insani yönü var ama önce vatandaşımıza
bakacağız, yoksulumuza bakacağız, insanımıza
bakacağız, ondan sonra bunlara bakma taahhüdünde
bulunacağız değerli arkadaşlarım.
Onun için, Suriyeden gelen mültecilerle birlikte
PKKlı da geldi bu ülkeye, IŞİDci de geldi, PYDlisi de geldi,
YPGlisi de geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Devamla) - Buna müsaade eden, bu
kayıtları tutmayan kim arkadaşlar? Bugünkü iktidar. Onun için
bunları lütfen kayıt altına alalım, takip edelim, ülkenin
her yerine yayılan bu insanları iyi bir şekilde tespit edelim ve
bunların mutlak suretle, suç işlemesini, terör olayı
yapmasını da önleyelim diyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar
yeter sayısı
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesinin (2)nci fıkrasında
geçen "aktarılma durumu gibi" ibaresinin
"aktarılması halinde" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından
alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesiyle ilgili konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli vekil arkadaşlarım,
bazen, ki özellikle oylama sıralarında muhalefet
sıralarından Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarını şöyle bir takip ediyoruz. Burada
araştırma önergelerinin gerekçeleri okunuyor, konuşmacı,
saygıdeğer hatip arkadaşlar çıkıyor konuşma
yapıyor ama çoğunu duymuyorsunuz, burada olan birkaç arkadaştan
başka takip eden olmuyor. Sonra oylama sırası geldiğinde
bir bakıyoruz, dışarıdan koşa koşa geliyor
arkadaşlar. Neyi oyladığını bilmiyorsunuz, bu
oyladığınız önergelerin gerekçesini de bilmiyorsunuz, ret
oyu, hayır oyu verip çıkıyorsunuz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Neye oy verdiklerini
bilmiyorlar hiç!
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) - Şimdi, güzel,
burada kişisel verileri korumayı taahhüt ediyorsunuz ama
kişileri korumuyorsanız. Çocuklarımızı koruyalım
diye önerge verdiğimizde bunu reddediyorsanız siz kişisel
verileri nasıl koruyacaksınız, biz size nasıl
güveneceğiz?
Bugün bir araştırma önergesi verdik
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çocuk istismarına yönelik ve
sizler bunu reddettiniz. Ben bunun gerekçesini dinleyemeyen çok sayıda
arkadaş olduğu için aranızda okumak istiyorum. Neye hayır
dediğinizi bilin, neden hayır dediğinizi bir daha
sorgulayın diye izninizle bu gerekçeyi okuyacağım.
Çocuk istismarı, geniş anlamda, 0-18
yaş grubundaki çocuğun belli bir zaman dilimi içerisinde kendisine
bakmakla yükümlü yetişkin kişiler, diğer yetişkin
kişiler veya başka bir çocuk tarafından büyüme ve
gelişmesini olumsuz yönde etkileyen, kaza dışı ve
önlenebilir her türlü davranışa maruz bırakılması
şeklinde tanımlanabilir. Çocuklara bir yetişkin, toplum, devlet
veya başka bir çocuk tarafından bedensel, duygusal, zihinsel ve
sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen kasıtlı bir
davranış uygulaması olarak tanımlanan çocuk istismarı,
çocuklardaki hastalanma ve ölümün en önemli sebeplerinden birini
oluşturmaktadır.
Meclisimizin literatürü
araştırıldığında konuyla ilgili olarak 2010
yılının Mart ayında kayıp çocuklar başta olmak
üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması komisyonunun kurulduğunu ve bu komisyonun
2006-2010 yılları arasındaki mağduriyetle ilgili olarak
rapor sunduğunu görmekteyiz ama bakıyoruz 2010dan 2016ya,
doğru giden hiçbir şey yok, her şey kötü gitmiş.
Size Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınızın paylaştığı
verilerden bahsetmiştim. Bu gerekçede ise TÜİK verilerinden
bahsediyorum. TÜİK verilerine göre 2011 yılında güvenlik
birimlerine getirilen çocukların sayısı 204 bin iken, 2013
yılında bu sayı 273.571, 2014 yılında 280.414
olmuştur. 2011 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı
84.416 iken bu sayı 2014 yılında 115.436 olmuştur.
Mağdur çocuk sayısı 88.532 iken 2014 yılında bu
sayı 121.717ye yükselmiştir. Bugün otoritelerce, mağdur,
fiziksel, cinsel ve duygusal istismar şeklinde bir ayrıma tabi
tutulan çocuk istismarlarına yeni bir boyut daha eklenerek çocuğun
siyasi ve ideolojik amaçlara ulaşmak için kullanılması
şeklinde ifade edebileceğimiz çocuğun siyasi ve ideolojik
amaçlı istismarı ortaya çıkmıştır.
Çocuk istismarı toplumun her kesimi etkileyen
sosyal bir sorundur. Özellikle son yıllarda ülkemizde ve komşu
ülkelerde yaşanan sorunlar iç ve dış göçleri
artırmış, çocuk istismarı da bu sorunlara paralel olarak
artmıştır. Sadece Türk çocukları değil, sığınmacı,
mülteci ailelerin çocukları da işlenen suçların mağduru
olmuştur.
Çocukları korumada en önemli hususlardan biri
de yasaların çocukları ne kadar koruma altına
aldığının belirlenmesidir. Bu sayede, çocuklarla ilgili
görevleri ve sorumlulukları olan her birey kendine düşen görevi daha
iyi kavrayabilecek, gerektiği yerde müdahale edecek ve tüm istismara
uğramış çocukları yasal organlara bildirebileceklerdir.
Bunun sağlanabilmesi için en etkili ve işlevselliği yüksek
kanun, yönetmeliklerin oluşturulması gerekmektedir. Ve sırf bu
sorunlar içinde araştırma gerekçesi sunarak bir araştırma
komisyonu oluşturulmasını istedik ve reddettiniz. Lütfen,
şimdi bir kez daha düşünün. Önce çocuklarımızı
nasıl koruyacağımıza, vatandaşlarımızı
nasıl koruyacağımıza karar verelim. Sizler de lütfen,
sürekli burada olarak, Türk milletinin temsiliyet hakkını koruyun,
onların söz hakkını koruyun, onların karar verme
hakkını koruyun ve sonra kişisel verileri koruyun diye rica
ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
17nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 17nci
maddesinin (2)nci fıkrasındaki anonim hale getirmeyenler
ibaresinden sonra gelmek üzere depolayan ve saklayanlar ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Nuri Okutan İsmail Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan Haberal Kamil Aydın Kadir Koçdemir
Ankara Erzurum Bursa
Arzu
Erdem
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 17nci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Söz konusu suçun bir Kurul üyesi veya Kurul
çalışanı tarafından işlenmesi halinde tayin edilecek
ceza yarı oranında arttırılır.
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal Okan Yüksel Haydar Akar Zeynel
Emre
Eskişehir Kocaeli İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının
17nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Bedia Özgökçe Ertan Osman Baydemir
Diyarbakır Van Şanlıurfa
Meral Danış Beştaş Erol Dora Mahmut Celadet Gaydalı
Adana Mardin Bitlis
Mahmut
Toğrul
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün üzerinde konuştuğumuz 117 sıra
sayılı Tasarı, aslında, özünde, hâlihazırda mevcut
olan fişleme işlemlerine bir yasal boyut kazandırmaktadır.
Kişisel verilerin kişilerin rızası ve bilgisi
dışında toplanıp işlenerek vatandaşların
aleyhine kullanılması, fişlemelerin ve yaratılan devasa
mağduriyetlerin kaynağı olan güvenlik ve istihbarat
kurumlarının bu alandaki faaliyetlerini aynı keyfîlikle,
özgürlükler ile yurttaşların kişisel verilerini korumak
değil, tam tersine, bu verilerin toplanıp işlenmesini
yasalaştırmakta, korumaya almaktadır. Aslında, tasarı
bu yönüyle Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine,
birçok iç ve dış hukuka göre yanlış bir
tasarıdır, bu yasalara aykırıdır.
Fişleme geleneği bu tasarıyla sona
erdirilmemekte, tam tersine, temel hak ve özgürlükler, özellikle de ifade
özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği hiçe
sayılmaktadır. Bireylerin yaşamının her alanında
gerçekleştirdikleri etkinlik merkezî bir gözetime tabi tutulmak
istenmektedir. Bu, tabii ki, kuşkusuz ki totaliter bir toplumun
arayışının da ifadesidir
Değerli arkadaşlar, aslında, bu
yaşananların pratikte de nasıl
yansıdığını görebiliriz. Bildiğiniz üzere,
bölgede, kürdistan coğrafyasında bugün hâlâ devam eden sokağa
çıkma yasakları adı altındaki hukuksuz gelişmelere,
eğitim emekçileri, kamu emekçileri, TMMOB, DİSK ve KESK emekçileri bu
eğitim hakkını engelleyen, yaşam hakkını
engelleyen durum karşısında 29 Aralık 2015 tarihinde bir
iş bırakma, üretimden gelen gücünü kullanma eylemi gerçekleştirmişlerdir.
Bu eylemin ardından maalesef tüm kamu emekçilerine yönelik bir
soruşturma furyası almış başını gitmektedir.
Bildiğimiz üzere, bu soruşturmalar özellikle de eğitim
emekçilerine yönelmiş durumdadır. Bu soruşturmalar neticesinde
örneğin, Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim
Başkanı Atif Ala 11 Mart 2016 tarihinde tüm illerin teftiş
kurulu başkanlarını bir toplantıya çağırıyor
ve aba altından sopa göstererek, açıkça, bu eğitimcilere önce il
dışında görevlendirme, ardından meslekten men gibi
suçlamaların dayatılması istenmektedir. Bu toplantının
hemen ardından, Gaziantepte bir toplantı daha yapılıyor,
Maarif Müfettişleri Başkanı Mustafa Solak
EĞİTİM-SEN üyelerine yönelik soruşturmaları yürüten
müfettişleri toplantıya çağırıyor, açıkça tehdit
ediyor. Bu tehdit te aynı şekilde, ya il dışında
başka bir yere tayininizi isteyin ya da meslekten men edileceksiniz
denmektedir.
Şimdi, Mecliste bulunan değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, Hükûmet şu anda kendi yandaş
sendikalarını, kendi yandaş kurumlarını
oluşturmak suretiyle muhalif gördüklerine, demokrasi mücadelesi veren emekçilere
yönelik bu saldırgan tutumunu maalesef gün geçtikçe
artırmaktadır. Şu anda, sadece Gaziantepte 400 civarında
eğitim emekçisi soruşturma kıskacındadır. Bu
soruşturmaların KESKi, DİSKi, TMMOBu
yıldırmayacağını ben bir kez daha burada ifade etmek
istiyorum. Onların yanında olacağız, bu
soruşturmalarla emekçilerin yıldırılmasına müsaade
etmeyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.28
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 17nci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Söz konusu suçun bir Kurul üyesi veya Kurul
çalışanı tarafından işlenmesi halinde tayin edilecek
ceza yarı oranında arttırılır.
Zeynel
Emre (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında çok basit, tartışmasız,
belki de ittifakla burada görüşülüp yasalaşması gereken bir
kanun tasarısı, sırf AKP Grubunun Acaba ben bu işten
nasıl nemalanırım? düşüncesiyle, muhalefetin hiçbir
dediğini, hiçbir önerisini ciddiye almaması nedeniyle hem kamuoyunda
hem de günlerdir bu Meclis çatısı altında tartışılmakta.
En temel ve asli muhalefet cümlesi olarak en başta şunu söylemek
isterim ki, bu yasayla getirilen istisnalar yasayla amaçlanan faydaya âdeta
rahmet okutur cinsten. Kişisel verilerin korunmasını rızaya
bağlıyor -kanunun ilk maddesinin en başında dile
getirdiği husus bu- ancak bu rızaya ama, fakat, lakin gibi
cümlelerle başlayıp ardı sıra gelmeyecek şekilde âdeta
rızanın hiçbir önemi kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, yasayla birlikte
kurulacak Kişisel Verileri Koruma Kurulu oluşumu
Biz dedik ki
Türkiye'nin bu yasaya ihtiyacı var. Avrupa Birliği istese de istemese
de bugün içinde bulunduğumuz dijital çağda Türkiyenin bu yasaya
ihtiyacı var ve bu bir mecburiyet. Ancak, bu yasayla birlikte
oluşacak kurul, bağımsız ve tarafsız olduğu
ölçüde bir anlam kazanacak.
Bakın, tasarıya göre 7 kişilik bir
Koruma Kurulu oluşuyor. Bunun 4ünü Bakanlar Kurulu atayacak, 3ünü
Sayın Cumhurbaşkanı atayacak. E peki, Bakanlar Kurulunu kim
atıyor? Herhâlde, Sayın Cumhurbaşkanının da AKP ile
CHPye aynı oranda sevgi beslediğini düşünmüyoruz ya da
diğer siyasi partiler açısından... Dolayısıyla, 7
kişinin tek elden atandığı bir kurul söz konusu olacak.
Bakın, bu kanunun olduğu tüm ülkelerde,
istisnasız, ilk beklenen, bağımsız denetim
mekanizmasının varlığı. Buna göz göre göre bu hâliyle
kimse evet diyemez arkadaşlar. Bu, açıkça, AKPyi koruma kanunu
olması planlanan bir tasarı. Biz hep dedik ki: Hukuk herkese
lazım. Bir gün herkes yargı karşısında adaletin
tecelli ettiğini görecek ve bu adalet herkes için geçerlidir. Siz yargıda,
ekonomide, dış politikada her düzenlemeyi kendi ikbalinize uygun
şekilde tasarlarken ilelebet iktidar kalacakmış gibi
davranıyorsunuz. Ancak, şunu unutmayın: Hem Türkiyede hem
dünyada sizin gibi uzun süreli iktidarda olup daha sonrasında tabela
partisi olan çok sayıda siyasi parti var. O nedenle, bu yasanın
şikâyetçisi bir gün sizler de olacaksınız.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyı
basit bir AB uyum şartı olarak değil, ilkesel olarak ele
almalıyız. Siyasi atmosfere kurban gitmesine engel olmamız
lazım.
Bakın, bunun en iyi örneklerini sizlerin, AKPlilerin
bilmesi lazım. Yıllardır, sürekli Kandırıldık.
ifadeleriyle geçmiş dönem uygulamalarınıza sahip
çıkamıyorsunuz. Büyük ortaklıklarınızın, bitmez
sandığınız ilişkilerin izaha muhtaç
sonuçlarını mağduriyet olarak anlatıyorsunuz. Buradaki
sonuçların da nelere yol açacağını görmeniz lazım.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak biz
tarafsızlığı ve bağımsızlığı
şüpheli bir kurul yerine, siyasi erkin ikbalini değil, özel
yaşamın gizliliğini gözetecek ve bunu tek bir kişi
adına değil, gelişen modern dünyada kişi özgürlükleri
adına yapacak bir kurul öneriyoruz. Basit bir mantıkla, yetkiyi
paylaştırmanın, kimseye özel bir fayda
sağlamayacağı gibi kimseyi de bir av hâline
getirmeyeceğini görmek lazım.
Değerli arkadaşlar, son olarak şuna
da değinmek istiyorum: Özel nitelikli kişisel veri olarak bu kanunda
yer alan maddeyi incelediğimizde, bunu Avrupa Birliği ülkelerinden,
bu kanunun olduğu diğer ülkelerdeki maddeden
kıyasladığımız zaman, bizde, onlardan farklı
olarak, kişilerin mezhebi ve kılık kıyafeti de bir
kişisel veri olarak, özel nitelikli kişisel veri olarak kabul
edilmiş. Bunun da bir mantığı yok, bunun da buradan
çıkarılması lazım. Bu konudaki düşüncelerimizi biz hem
Adalet Komisyonunda hem bu Meclis çatısı altında oldukça
yapıcı şekilde dile getirdik. Özellikle oluşturulacak
kurulun oluşumu konusunda biz hâlâ umutluyuz. Buradaki bu kısma
sağduyunun hâkim olacağına inanıyoruz ve gerçekten, hukuka,
adalete uygun, herkesin içine sinecek şekilde bir kurulun oluşacağı
beklentimizi devam ettiriyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 17nci maddesinin (2)nci
fıkrasındaki anonim hale getirmeyenler ibaresinden sonra gelmek
üzere depolayan ve saklayanlar ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün, Hacettepe Üniversitesinde öğrenim gören
ülkücü kardeşlerimiz, PKK sempatizanı bir grup tarafından
saldırıya uğramıştır ve 2 gencimiz
yaralanmıştır. Kardeşlerime acil şifalar diliyorum.
Terörün üniversitelerde olmayacağına dair mücadelemizin devam
edeceğini de bildirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kişisel
verilerimizin korunması milletimizin huzur ve refahı için çok
önemlidir mutlaka. Bu konuda yeteri kadar konuştuğumuzu
düşünüyorum.
Ülkemiz, cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak
geçecek toplu çocuk tecavüzleri ve tacizleriyle sarsılmaktadır.
Aylardır kürsüden çocuk istismarları ve çocuk tecavüzleriyle ilgili
kalıcı önlemler alınması gerektiğine ilişkin
konuştuk. Konuştuk da ne oldu, bir arpa boyu yol alamadık.
Alamamışız ki bugün verdiğimiz araştırma önergesi
ret oylarınızla kabul edilmemiştir. Aksine, durum daha da vahim
bir hâl almaya başladı. Kendi canımızı,
kanımızı, evlatlarımızı koruyamıyoruz ya da
korumuyoruz. Mağdur çocuklarımız hayatları boyunca
taşıyacakları yaralarla yaşamaya devam etmeye
çalışırken ne yazık ki bu konunun diğer konular gibi
üstü kapatılmaya çalışılmaktadır. 45 çocuktan durumu
belgelenen 10 çocuk -8i KAİMDER, 2si Ensar Vakfı olmak üzere-
iğrenç bir şekilde tecavüze uğramışlardır.
İlgili tecavüz olayının ortaya çıkmasının
ardından Ensar Vakfı birileri tarafından savunulmuştur ve
koruma altına alınmıştır. Ne yazık ki savunan
kişiler, çocuk yaşta tecavüze uğrayan evlatlarımızı
bir kenara atıp vakfın haysiyetini koruma derdine
düşmüşlerdir.
Değerli milletvekilleri, anne babaların
çocuklarını teslim ettiği bu kurumda çocuklarının uzun
süre tacize maruz kalması bir anne olarak benim uykularımı
kaçırmıştır dün gece. İlginç olan, tecavüzlerin ortaya
çıkış biçimi. Tecavüzü fark eden vakıf yöneticileri
değildir. Bir ailenin durumu fark ederek yargıya başvurması
ve o ana kadar hiçbir vakıf yöneticisinin durumu fark etmemesi normal midir,
onaylanması gereken bir durum mudur? Bunu sizin vicdanınıza
bırakıyorum. Bu korkunç olayın güzel ahlaklı olmayı
ilke edindiğini söyleyen bir kurumda geçiyor olması daha vahim bir
durumdur. 1 değil, 45 çocuktan bahsediyoruz.
Bilinçaltında Cumhurbaşkanının
Ensar Vakfıyla ilgili övgü dolu sözleri olan ülkemizin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı çok talihsiz açıklamalarda bulunmuştur.
Sözlerini bire bir hatırlatmak istiyorum: Tabii ki bu olay, bizim
hizmetleriyle her zaman gurur duyduğumuz bir vakıfla ilişkilendirmek
istendi ki bu vakfımızda bir süre görev yapmış, onun da ne
kadar olduğu vakıf çalışanları tarafından
açıklandı. Her zaman kötü niyetli insanlar, bazı işleri
suistimal edebilen insanlar olabiliyor. Buna bir kere rastlanmış
olması hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu
karalamak için bir gerekçe olamaz.
Bakanın bu açıklaması pek
anlaşılmamaktadır, ben tercüme edeceğim. Ensar
Vakfının hizmetleri bir kere meydana gelmiş olan tecavüz
olaylarıyla gölgelenemez. demiştir Bakan Hanım. Biz 1 çocuğumuzun
tecavüze uğramasından bahsetmiyoruz ki. Bu bile utanç verici ve
milletimizin ve hiçbirimizin unutamayacağı ve affedemeyeceği
vahim bir olaydır. Biz 10 çocuğumuzun kesin olarak tecavüze
uğramasından bahsediyoruz. Yani bu kurumda 1 çocuğumuz tecavüze uğramamıştır,
olay bir kez yaşanmamıştır -kaldı ki bunu söylerken
bile utanıyorum ve içim yanıyor- 10 çocuğumuz defalarca tecavüze
uğramıştır. Bakanın dünkü açıklamasından
sonra milletimizden özür dileyip sözlerinin yanlış olduğunu
kabul etmesini bir anne ve bir kadın olarak bekledim, lakin bugün gördüm
ki kararlı ve fikrinde sabit.
Hatırlatmak istiyorum: Sizler belki
milletimizin unutacağını düşünüyorsunuz ama bu olay,
cumhuriyet tarihine ve AKPnin siciline kara leke olarak işlenecektir ve
unutulmayacaktır. Hâlbuki Bakan Hanım Cinsel suçların takipçisi
olacağız. dediğinde aziz milletimiz belki de çok
ümitlenmişti. Belli ki çocukların ömür boyu yaşayacağı
bu büyük travma iktidar partisinin savunduğu politikaların
yanında kocaman bir hiç.
Tacize boyun eğmeyip yargıya giden ve
diğer çocuklara uygulanan bu zulmü sonlandıran o aileye buradan
teşekkür etmek istiyorum ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Gelin,
çocuklarımızın yüzü suyu hürmetine bu konuya açıklık
getirmek için hep birlikte mücadele edelim. Gelin, geleceğimiz olan
evlatlarımız için elimizden ne geliyorsa yapalım.
Unutmayalım ki her kızımız kahraman bir Türk
kızı, her oğlumuz kahraman bir Türk askeridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizler için, aziz milletimizin ve geleceğimizin neferleri olan
evlatlarımıza yapılan bu vahim olayların biri de
aynıdır, birçoğu da aynıdır.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 18inci maddesinin (1)inci fıkrası (ç)
bendindeki 20,000 Türk lirasından ibaresinin 100,000 Türk lirasından
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Arzu Erdem Erkan Haberal
Mersin İstanbul Ankara
Kamil Aydın İsmail Faruk Aksu Nuri Okutan
Erzurum İstanbul Isparta
Kadir Koçdemir Ruhi Ersoy
Bursa Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 18inci maddesinin (1)inci fıkrasına
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
d) (b), (c), (ç) bentlerinin ihlalinin en az 250
kişiden fazla çalışanı bulunan işletme
tarafından yapılması halinde, ayrıca yıllık
cirosunun yüzde biri kadar ilave para cezası verilmesini,
Namık Havutça Ömer Süha Aldan Özkan Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Zeynel Emre Cemal Okan Yüksel Mehmet
Tüm
İstanbul Eskişehir Balıkesir
Haydar Akar
Kocaeli
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 18inci maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (3)üncü fıkrasının da
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Osman Baydemir Mahmut Celadet Gaydalı
Diyarbakır Şanlıurfa Bitlis
Filiz Kerestecioğlu Demir Erol Dora Bedia Özgökçe Ertan
İstanbul Mardin Van
Meral Danış Beştaş
Adana
(2) Bu maddede öngörülen
idari para cezaları veri sorumlusu olan gerçek kişiler, özel hukuk
tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşları hakkında
uygulanır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Komisyon, Meşrutiyet Dönemi parlamento
hukukunun ibaresiyle, ademiiştirak reyini izharla müftehirdir.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Kelime dağarcığımız
artıyor, Sayın Komisyon Başkanı sağ olsun.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı 18inci maddeyle ilgili söz
aldım.
Genel olarak bu kanunla ilgili öncelikli soru, neden
Avrupa Birliğinin 1995 çerçevesine göre hazırladığı ve
2016 regülasyonuna göre düzenlenmediği. Çünkü o dönemde Twitter, Google,
Facebook, WhatsApp gibi uygulamalar yok ve hayatımızda İnternetin
gerçekten yaratabileceği başka sorunlar ya da karmaşık bir
durum söz konusu değil. O nedenle bugün bu koşullara göre
düzenlenmeler hayatın gerçeklerine uymuyor.
İkinci önemli nokta, aslında herkesin ifade
ettiği gibi, Veri Koruma Kurulunun gayet siyasal bir yapı
olması. Bu kurul, 3 Cumhurbaşkanı, 3 Bakanlar Kurulu, 3 Millet
Meclisi seçimi şeklinde tasarıda yer alıyor. Gerçekten
aslında en önemli noktalardan biri de, 195 kişilik kadrosuyla, bu
kadroya ve bunların haklarına kanunun esasından daha fazla yer
ayrılmış kanuna baktığınız zaman ve bir
şekilde bu sorumlu kurul tamamen siyasi bir yapı olarak
şekilleniyor. O nedenle genel eleştirilerde aslında fişleme
eleştirisinin, fişleme kanunu eleştirisinin nedenlerinden bir
tanesi de bu.
Bir nokta daha: Başbakan izin vermezse, örneğin
verileriniz kullanıldığında, soruşturma izni onun
iznine tabi olduğu için, eğer o izin vermezse o zaman verileriniz
kullanıldığında, usulsüz de olsa bu, siz itiraz
ettiğinizde bu itirazınız ele alınmayabilir ve tamamen karartılabilir.
Açık rıza ifadesi yer alıyor ama
açık rızanın nasıl belirleneceğine dair bir tanım
yok.
En önemli diğer husus tabii hassas veriler yani
bizim ırk, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
kılık kıyafet, cinsel hayat, biyometrik veriler, bunlar neden
işlenmek durumunda? Bunlar kesinlikle ayrımcılık yaratan
konular ve hiçbir gereklilik yok bunun işlenmesi için, gerçekten tek
merkezde bütün hayatımızın toplanması isteğinin
dışında.
Kurulun oluşmasını zaten
sakıncalı görüyoruz ve bu kurul istediği zaman istediği
kişi için hassas verileri işleyebilecek, bu da diğer bir
sakınca ve dolayısıyla hepten fişleneceğiz.
Bilgi edinme hakkına
baktığımız zaman, bilgi edinme hakkı bu ülkede kanunla
düzenlenmiş ve her vatandaşın hakkı ancak taslakta, evet,
bilgi edinme hakkı var ama ücretli olarak size sunuluyor. Yani bilgi
edineceksiniz ama kurulun tarifesiyle bir ücret ödeyeceksiniz o bilgiyi almak
için.
Öncelikle, bu kanun taslağı
firmaları, kurumları korumaktan ziyade gerçekten, insanları,
bireyleri koruyan bir kanun olmalı ve AB regülasyonuna, 2016 regülasyonuna
uygun bir kanun olmalı. Böyle olmadığı için de biz bu
tasarıyı olumlu bulmuyoruz olumlu yanları olmasına
rağmen, gerçekten uygun olarak düzenlenmemiş ve eleştirilere
açık bir şekilde hazırlanmamış.
Bu arada, önümüzdeki cuma günü yapılacak olan
duruşmada ülkemizin en değerli gazetecilerinden Erdem Gül ve Can
Dündarla ilgili olarak tutuklama gibi bir uygulama
yaşamayacağımızı ve basın ifade özgürlüğünün
bir kez daha ayaklar altına alınmayacağını umarak
sözlerimi bitirmek istiyorum.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 18inci maddesinin (1)inci fıkrasına
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
d) (b), (c), (ç) bentlerinin ihlalinin en az 250
kişiden fazla çalışanı bulunan işletme
tarafından yapılması halinde, ayrıca yıllık
cirosunun yüzde biri kadar ilave para cezası verilmesini,
Mehmet
Tüm (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Komisyon katılmıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının 18inci maddesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime ünlü bir
siyaset bilimcinin 20nci yüzyılın gördüğü en tipik faşist
rejimlerin özelliklerini anlatan görüşleriyle başlamak istiyorum.
Faşizm konulu makalede bakınız ne diyor: Güçlü ve sürekli
milliyetçilik, insan haklarının aşağılanması,
düşmanların birleştirici bir neden olarak
tanımlanması, militarizmin yüceltilmesi, cinsel
ayrımcılığın şahlanışı,
medyanın kontrol altına alınması, ulusal güvenlik
takıntısı, din ve yönetimin iç içe geçmesi, özel yandaş
sermayenin gücünün korunması, emek gücünün baskı altına
alınması, aydınların ve sanatçıların gözaltına
alınması ve tutuklanması, adam kayırma ve yozlaşmada
sınır tanımama.
Değerli milletvekilleri, bu
saydıklarımın sizlere yabancı gelmediğini
düşünüyorum, ne yazık ki bizlere de çok yabancı değil.
Ülkemizin içerisine sürüklendiği durum bundan farklı değil.
Değerli milletvekilleri, on dört
yıllık AKP iktidarının Türkiyeyi getirdiği yerde
yurttaşlık bile tartışılır hâle gelmiştir.
Dış basında ülkemizle ilgili Faşizmi anlamak için Hitler
Almanyasına bakmaya gerek yok. başlıklı yazılar
çıkmaktadır. Ülkemiz böyle bir tabloyu asla hak etmiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kim yazdı? Abuzittin
Zımterelelli mi yazdı?
MEHMET TÜM (Devamla) Değerli arkadaşlar,
ülkemizde barışı savunan herkes gözaltına
alınıyor ve tutuklanıyor. AKP ulusal güvenlik bahanesiyle
insanları aylarca evlerine hapsetmiştir, devlet neredeyse kendi
yurttaşlarından korkar duruma gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, AKP izlediği
yanlış politikalar, mezhepçi yaklaşımlar nedeniyle
IŞİD diye vahşi bir terör örgütünü Türkiye'nin ve dünyanın
başına bela etti.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) DHKP-Cyi de
siz desteklediniz.
MEHMET TÜM (Devamla) Küresel güç
olacağız. diye yola çıkan AKP ne yazık ki IŞİD
terörünü küreselleştirmeyi başardı. Suruçta, Ankaradaki
saldırılarda, Sultanahmette, Taksim İstiklal Caddesinde yaşamını
yitiren yurttaşların ölümlerinin nedeni AKPnin ve sizlerin
izlediği yanlış politikaların sonucudur. Daha dün
Brükselde patlayan bombalarla yaşamını yitiren insanlarda sizin
sorumluluğunuz büyüktür.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Bombaları
patlatanların
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vay vay vay vay!
MEHMET TÜM (Devamla) Değerli arkadaşlar,
IŞİD ve PKK sizin yanlış politikalarınız yüzünden
ülkemizi kan gölüne çevirmişlerdir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Dinleyin arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşmayı
sen mi hazırladın, birisi mi yazdı?
MEHMET TÜM (Devamla) Değerli milletvekilleri,
buradan iktidara sesleniyorum: Ülkeyi, içine düşürdüğünüz bu
şiddet ve terör ortamından bir an önce kurtarın. Çözüm süreci
diye kurduğunuz masaları
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 18inci madde ne
söylüyor, onu söyle sen!
MEHMET TÜM (Devamla) Önce dinleyin, dinleyin,
dinleyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 18inci madde ne
söylüyor, onu söyle. Kabahatlerin bedelini söyle!
BAŞKAN Müdahale etmeyin sayın
milletvekilleri.
MEHMET TÜM (Devamla) Çözüm süreci diye
kurduğunuz masaları neden devirdiniz? Gelin, buradan
halkımıza ve bizlere açıklayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vay vay vay vay! O
makaleyi kim yazmış? Abuzittin mi yazdı?
MEHMET TÜM (Devamla) Barış demek yerine
neden sürekli Savaş, savaş. çığlıkları
atıyorsunuz? Bunun çözüm olmadığını siz daha iyi
biliyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vay vay vay vay! Hadi
bakalım. Millet çok iyi biliyor, millet!
MEHMET TÜM (Devamla) Ülkemizin barış ve
huzuru için hangi çözümü Meclise getirdiniz de bizler karşı
çıktık? Daha ülkemizde ne kadar kan ve gözyaşı
akmasını bekliyorsunuz? Daha ne kadar şehit vereceğiz?
Kentlerimizde daha ne kadar sokağa çıkma yasağı ilan
edeceksiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şu terörü de bir
lanetle bakalım, DHKP-Cyi de, PKKyı da bir lanetle bakalım,
bir de onu söyle! IŞİDin avukatlığını
yapıyorsun burada, IŞİDin avukatlığını
yapıyorsun!
MEHMET TÜM (Devamla) Ülkemizi içine
düşürdüğünüz bu Orta Doğu bataklığından ne zaman
kurtaracaksınız?
Değerli milletvekilleri, Türkiye önemli bir
ülkedir ve hepimizin ortak vatanıdır. Bu güzel ülke birilerinin
hırslarına ve diktatörlüğüne asla kurban edilemez.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Paralel
avukatlığı yapıyorsun.
MEHMET TÜM (Devamla) Sayın Meclis
Başkanı başta olmak üzere
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kim yazdı o makaleyi?
MEHMET TÜM (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
zaman geçirmeden inisiyatif almalıdır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 18inci madde ne
söylüyor, onu söyle.
MEHMET TÜM (Devamla) Bu kadar önemli
olayların olduğu bir dönemde halkımız bizlerden çözüm beklemektedir.
AKP, milletvekili dokunulmazlıklarını gündeme alarak
halkımızı oyalamaktadır. Terör ve barış konusunda
acilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu
kurulmalıdır. AKP Grubu, Cumhurbaşkanının iki
dudağından çıkacak sözlere göre karar vermek yerine
milletvekillerinin özgür iradeleriyle karar vermelidir, sorumlulukları
bunu gerektirir.
Değerli milletvekilleri, bizler özgürlük ve
bağımsızlığımızı korumak ve ülkede
barışı sağlamak için sonuna kadar mücadele etmeye
kararlıyız çünkü bizler bu ülkede barış ve kardeşlik
istiyoruz, insanlarımızın mutlu olmasını istiyoruz.
Bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her türlü terörün her zaman
amasız ve fakatsız karşısında olduk ve olmaya da
devam edeceğiz. Teröre karşı mücadele ederken hukuk
dışı yöntemler asla kullanılmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET TÜM (Devamla) Tüm
vatandaşlarımızı terörist gören anlayışa sonuna
kadar karşıyız. Devletin görevi vatandaşın can ve mal
güvenliğini sağlamaktır. Bu faşizan anlayışa
sonuna kadar karşıyız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Madde neydi, onu söyle
ya, maddeyi söyle, maddeyi.
MEHMET TÜM (Devamla) Gelin, adaletin Türkiyesini,
eşitliğin Türkiyesini, özgürlüğün Türkiyesini,
kardeşliğin Türkiyesini, laik Türkiyeyi, emekçilerin Türkiyesini
birlikte kuralım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ama 1 Kasımda
başka şey çıktı.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Öyle bağırma
Osman, dinle önce, ülkenin durumu ortada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dinledim ben, merak
etme.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Osman,
bağırmakla ülkenin sorunları çözülmüyor, sen
çığırtkanlık yapıyorsun, önce dinle.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
Sayın Tüm konuşmasında IŞİD örgütünü Türkiyeye bela
etti, dünyanın başına bela etti AK PARTİ. diyerek
sataşmada bulundu, 69a göre söz istiyorum.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Mahvettiniz Türkiyeyi
ya, Allahtan korkun ya! Allah korkusu yok mu sizde ya!
BAŞKAN Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Balıkesir Milletvekili
Mehmet Tümün 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının
18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle teşekkür ediyorum.
Esasında Sayın Mehmet Tümün
konuşmasına bir cevap verme ihtiyacı duymuyordum ama yıllar
sonra, ola ki tarihçiler, sosyologlar Meclis zabıtlarını
araştırmak suretiyle kayıtlara baktıklarında bu
notları, bilgileri görürler; o bakımdan, gelecek kuşaklarımıza,
çocuklarımıza ve torunlarımıza haksızlık etmemek
için cevap verme ihtiyacı duydum.
IŞİD örgütünü dünyaya AK PARTİ bela
etti. diye Sayın Tüm bir konuşma yaptı. Konuşmanın
başında 21inci yüzyılın ünlü bir siyaset bilimcisinden
bahsetti, ondan sonra gazete haberlerini alt alta sıraladı fakat
siyaset bilimcinin adını duyamadık. İsterseniz onu da bir
söyleyin Sayın Tüm, onu da bilelim yani. Kim bu? Habermas mı,
Wittgenstein mı? Onu da bilirsek çok makbule geçer doğrusunu söylemek
gerekirse. Sonra, Brükselin sorumlusu olarak da biz ilan edildik.
Sayın Tüm, bir şeyi unuttunuz, onu da size
söyleyeyim ben özellikle.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; çok ciddi bir şey söylüyorum, lütfen dikkat kesilin,
dikkat buyurunuz.
Romayı da AK PARTİ yaktı
arkadaşlar!
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, şahsıma sataşma var, 69dan söz istiyorum.
BAŞKAN Birbirinizle
paslaştınız, oturun Sayın Bak, lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, lütfen
BAŞKAN Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının
18inci maddesinin (1)inci fıkrası (ç) bendindeki 20,000 Türk
lirasından ibaresinin 100,000 Türk lirasından olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi
Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle kişisel verilerin güncellenmesiyle
ilgili teklifimizin yerine getirilmesini sizden istiyoruz, daha sonra
istediklerimizi de kısaca ifade etmek istiyorum.
Çok büyük işlerle uğraşıyoruz
gerçekten Meclis olarak da ülke olarak da. Memleket savaşa girecek mi?
Rusya krizi ne olacak? Terör belası hangi noktaya geldi? Ekonomik kriz ne
zaman patlayacak? Bu koca koca problemlerin altında,
dokunamadığımız insani hâlleri ve bizi toplum olarak bir
arada tutan değer yargılarının muhafazasını ve
sürdürülebilirliğini galiba görmezden geliyoruz, başta eğitim
sistemi ve sosyal yaşam olmak üzere.
Amasız, fakatsız, lakinsiz şunu ifade
ediyoruz ki hayırlı işler yapmak için yola çıkan her türlü
sivil toplum örgütünün, vakfın ve samimi iş yapan tüm müesseselerin
yanındayız ve bir müessese içerisinde bir yanlışın
çıkması, bütün içerisinde lanetlendikten sonra o müesseseleri
bağlamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Fakat
bizi bağlayan daha büyük konular vardır. Bunlar, muhafazakârlık
söylemiyle, demokratlık söylemiyle siyaseten yola çıkmak ama toplumda
bırakınız muhafazakâr yaşamayı, aile değerlerinin
korunmasıyla ilgili konularda toplumsal yaşamın
sağlıklı sürdürülebilirliği konusunda alınması
gereken önlemlerin alınmamasıyla her geçen gün büyük büyük
yaraların oluştuğunu görüyoruz. Kadına yönelik
şiddetin, çocuk istismarının, ailelerin boşanma
oranının, toplumda her geçen gün intihar oranının,
vakasının artmasının, memlekette antidepresan
kullanımının hangi noktaya geldiğinin şöyle
kısaca, geçmişe dönük üç beş yıllık
araştırması hâlimizi gösteriyor. Bakın, bugün gazetelerde
çok dramatik bir haber vardı. Üniversiteli genç oyuncu tacizden kaçmak
için intihar etti. 10uncu kattan aşağıya sarkıyor çocuk,
çıplak bir vaziyette. Çocuk diyorum daha, kırk gün önce de
babası vefat etmiş. Acaba hangi duyguyla, arkadaşlık
duygusuyla, müşfik bir hâlde arkadaşıyla bir aradaysa onu
bilemiyoruz. Ama bu arkadaşların buluşma yeri neresi
arkadaşlar, biliyor musunuz? Saatlik ve günlük kiralanan apartlar.
Apartlar, saatlik ve günlük kiralanan apartlar. Bırakın metropolleri,
büyük şehirleri, bunlar, Anadolunun üniversite olan her şehrinde üniversiteli
gençler niyetiyle açılan, daha sonra fonksiyon değiştiren bir
sosyal yara hâlinde.
Buradan Sayın İçişleri Bakanına,
Sayın Hükûmet yetkililerine sesleniyoruz, lütfen, bu apartları
denetleyin ve buralarda saatlik, yarım günlük, günübirlik kiralarla neler
yapılıyor, ne oluyor, buna bir bakın. Hemen yanı
başında, yoğun bir şekilde bu apartların olduğu
sokaklarda köşe başında torbacılar, uyuşturucu
âlemleriyle ilgili altyapılar.
Evet, terörle mücadeleye
yoğunlaşacaksınız, başka türlü konulara da elbette,
ama devletin bir bütün olduğunu hesaplarsak birini yaparken diğerini
yıkmaya hakkımız yok. Ve memleketin gençlik
politikasını, yarınlara bu milleti taşıyacak olan
büyük Türk milletinin taşıyıcısı olan gençlere dair
politikalarımızı sadece ve sadece birkaç spor etkinliği
yaparak çözemeyiz. Bu meseleyi başta mahalle muhtarları,
mahallelerdeki kanaat önderleri
Ve hani Milletin hizmetinde
olacaksınız. dediğimiz valiler var ya, o valiler sadece seçim
döneminde çıkıp kömür dağıtarak, sırtında
buzdolapları dağıtarak değil, bu konulara dokunarak gündeme
gelmeli. Ve onlar, gerçekten devlet ile milletin bütünleşmesinin zeminini
oluşturmalı.
Lütfen, bu konuyu hassasiyetle irdeleyip takip
edelim ve bunun takipçisi olarak da geri bildirimi buradan yapalım.
Bu memlekette her dört saatte 1 kadına tecavüz
edildiği gerçeğini unutmayalım.
Bu memleketi yarınlara taşıyacak olan
toplumsal yapımız çürürse zemin ortadan kaybolur. O zaman hareket
kabiliyetimiz de olmaz, millî zeminimizi oluşturacak meşruiyet de
ortadan kalkar, millî irade de ortadan kalkar.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 30uncu maddenin 1inci, 2nci,
3üncü, 4üncü, 5inci, 6ncı ve 7nci fıkraları ile geçici
madde 1 dâhil olmak üzere 19 ile 33üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk
söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili
Mehmet Parsakın.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, iktidarın
tutarsız politikalarının sonucu olarak ülkemizde son sekiz ay
içinde hızla artan canlı bomba terör eylemlerinde ve yine, AKP
iktidarı tarafından çözüm adı altında yürütülen ihanet
sürecinin sonucu olarak kirletilen kadim topraklarımızı
temizlerken şehit düşen insanlarımıza ve güvenlik
görevlilerimize yüce Allahtan rahmet, kalanlarına ve milletimize
sabır ve başsağlığı diliyorum.
AKP iktidarının eli kanlı terör
örgütüne artık kararlı ve net ifadelerle dur diyeceği ve
durması için gerekeni yapacağı günleri özlemle bekliyoruz. Bu
kapsamda, Milliyetçi Hareket Partisinin şahsımın da
aralarında bulunduğu 4 milletvekilinin terörle kol kola olan
milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair 3 Mart 2016 tarihli başvurusunu
hatırlatıyor, AKPnin bu konuda da kem küm diyerek, ipe un sererek
sürdürmeye çalıştığı algı operasyonuna bir son
vermesini ve konuyu samimiyetle ele alarak sonuçlandırmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, temelde kişisel
verilerin korunması amacına yönelik bir kanun gibi görünen
görüşmekte olduğumuz bu tasarı özellikle kurum ve teşkilat
yapısını ifade eden kısmı itibarıyla özensiz ve
yetersiz, istisnaları itibarıyla da kendi kendisini uygulanamaz hâle
getiren bir tasarı durumundadır. Kanun tasarısı
hazırlanırken âdeta mış gibi yapılmış,
kuzuyu kurda emanet eden bir yöntem esas alınmıştır. Son
yıllarda yaşadıklarımız ve bu süreçte oluşan
psikoloji itibarıyla bir vatandaşımıza sorsak ve desek ki
Kişisel verilerinin en çok kimin eline geçmesinden korkuyorsun?,
alacağımız cevap, ne yazık ki, çok muhtemel Hükûmetin.
olacaktır.
Evet değerli milletvekilleri,
insanlarımız en çok izlenilmekten, dinlenilmekten ve
fişlenmekten çekiniyorlar. Üst düzey devlet yetkililerinin bile rahatlıkla
dinlenildiği bir ortamda, milletvekilleri olarak bizler de dâhil olmak
üzere tüm vatandaşlarımız kişisel bilgileri ve
mahremiyetleri konusunda endişe duymaktadır. Bu toplumsal
kaygının en büyük nedeniyse kendi kişisel verilerini dahi
muhafaza edemeyen bir Hükûmetin vatandaşın kişisel verilerini
korumaya talip olmasıdır.
Türkiye, kişisel verilerin izinsiz
paylaşıldığı yasal olmayan dinleme ve izlemelerle özel
hayatın gizliliğinin ihlal edildiği bir ülke durumundadır
ne yazık ki. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini
kabul eden 47 devlet arasında, özel hayatın en çok ihlal
edildiği -ne yazık ki- ilk 3 ülke arasındadır.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısında kişisel verilerin ilgili kişinin açık
rızası olmaksızın işlenemeyeceği ilkesine yer
verilmiş, ancak buradaki rıza kavramının tanımı
yapılmadığı gibi hangi unsurları içerdiği de
belirtilmemiştir. Vatandaş, razı olmak bir yana, neredeyse âdeta
mecbur durumdadır.
Anlık olarak bakıldığında,
bir ülkedeki en güçlü iradenin yürütmeyi elinde bulunduran irade olduğu
gözetilirse vatandaşın kişisel bilgilerinin de en çok Hükûmetten
korunması gerekmektedir. Buradaki koruma terimi saklamakla eş
değer görülmemelidir. Bu da toplum ile yönetim arasındaki güvene
dayalı bir durumdur. Bu güven de yasal düzenlemelerin yani bu tür
kanunların net, tarafsız ve eksiksiz olmasıyla mümkündür.
Tarafsız demişken, kanun
tasarısı kapsamında oluşturulması planlanan
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun en üst karar organı olan ve 7
üyeden oluşan Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 4 üyesinin Bakanlar
Kurulu, 3 üyesinin ise Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi
öngörülmektedir. Kurul üyesi olarak atanmanın şartları ise
kurulun görev alanı hakkında bilgi ve deneyim sahibi olmak, dört
yıl lisans öğrenimi, bir kamu kurumu, sivil toplum kuruluşunda
ya da özel sektörde on yıl çalışmış olmak gibi alelade
hususlar olarak belirlenmiştir. Yani Cumhurbaşkanı ya da
Bakanlar Kurulu herhangi bir özel sektörde on yıl süreyle görev
yapmış ve üniversite öğrenimi görmüş bir personeli kurul
üyeliğine rahatlıkla atayabilecektir. Örnek verecek olursak,
bakanlarımızla arası iyi olan, hasbelkader dört yıllık
açık öğretim fakültesinden mezun olmuş ve on yıldır
çalışan bir müteahhit kurul üyesi olabilecektir. Şu anda KPSSye
göre personel alan bir kamu kurumunun sınavına girecek bir
vatandaşımız dahi daha fazla, daha objektif kriterlere muhatap
durumdadır. Bu sebeple bu kanunun çıkarılma amacı iyi
niyetli bir yaklaşımdan kaynaklanıyorsa muhakkak yeterli,
birikimli, eğitimli, konunun uzmanı kişilerden kurul üyelerine
atama değil, seçme yapılmalıdır. Bu kriterlerin
gerçekleşmesi için de kanun içerisinde kurul üyelerinin
vasıflarına ilişkin daha somut ve tatmin edici şartlar
getirilmelidir. Bu sebeple kurul üyelerinin üniversitelerdeki bilim insanları,
yüksek yargı üyeleri ile kişisel verilerin korunmasıyla ilgili
ve bağlantılı kurum ve kuruluşların kendi
aralarından seçecekleri üyelerden oluşması daha tarafsız ve
adilane bir yaklaşım olacaktır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanının kurul
üyesi atama yetkisinin bu kanunla ihdas edilmesi de kurumun
tarafsızlığını derinden etkilemektedir. AKPnin bu tür
hukuk oyunlarıyla Cumhurbaşkanına daha fazla yetki vermeye
çalışması kabul edilemez bir durumdur. Acaba AKP
başkanlık sisteminin Türk milleti tarafından benimsenmediği
gerçeğinin farkına mı vardı ki bu tür küçük oyunlara
kalkışmaktadır? Kanun tasarısına bu şekilde hüküm
konulması akıllara sadece bu soruyu getirmektedir.
Keşke Anayasa Uzlaşma Komisyonunu anayasa
zıtlaşma komisyonu sananlar el ele verip Anayasa Uzlaşma
Komisyonunu dağıtmasalardı da asıl niyetleri görebilseydik.
Milliyetçi Hareket Partisinin uzlaşmacı ve iyi niyetli
yaklaşımlarına rağmen Anayasa Uzlaşma Komisyonu
dağıtılınca AKP bir çıkmaz içerisine girmiş
olmalı ki bu tür kanun hükümleriyle Cumhurbaşkanının
gönlünü almaya çalışmaktadır.
Şu hususu açıkça ifade etmek isterim ki
kaçak saraya bu şekilde jestler yapmaya çalışarak AKP usulü
seçilmiş krallık sistemini hayata geçiremezsiniz. Milliyetçi Hareket
Partisi var oldukça Türk milletinin açık iradesini yok
sayamazsınız.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısında öngörülen istisnalar
kanunun uygulanmasını aleni olarak engellemektedir. Konuyla ilgili
uluslararası belgeler ve ülke uygulama örnekleri de göz önünde bulundurulduğunda,
demokratik toplumun gerekleri de dikkate alınarak millî güvenlik, millî
savunma ve kamu düzeni gibi alanlarda getirilecek istisnaların
sınırlarının açık ve net olarak belirlenmesi
gerekmektedir.
Öte yandan, kişisel verilerin korunması
hakkı doğal olarak sınırsız bir hak alanı da
değildir. Temel ilkelere belirli durumlarda istisna getirilmesi mümkündür
ancak kişisel verilerin korunmasına temel oluşturan hakkın
diğer hak ve özgürlüklerle, ayrıca bireysel olarak
başkalarının hak ve özgürlükleriyle dengeli olması gerekir.
Nitekim kişisel verilerin korunmasına hâkim olan temel ilkelere
yönelik sınırlama ve istisnalar konuya ilişkin bütün
uluslararası belgelerde yer almaktadır. Ancak bu
sınırlamaların genel ilkeleri yok sayar şekilde ve hukuka
aykırı olması durumunda sınırlama bir tedbir
niteliğinden hukuka aykırılığa doğru şekil
değiştirebilecektir. Böylesine önemli ve hassas bir konuda
sınırlamalar daha net ifadelerle belirtilmeli ve ancak
olağanüstü zaruri durumlarda işleme alınabilecek şekilde
mevcut hükümler değiştirilmelidir. Siz olsanız kişisel
bilgilerinizin korunması görevinin neredeyse hiçbir objektif kriter
olmaksızın belirlenen bu keyfî kurula verilmesini ister misiniz?
Sayın milletvekilleri, tasarıda çocuklara
ilişkin koruyucu bir düzenlemenin yer almamış olması da
dikkat çekici ve düşündürücü bir eksikliktir. Hele ki çocukların
cinsel istismarının vicdanları kanatmakta olduğu şu
günlerde Karamanda Ensar Vakfına bağlı KAİMDER yurdunda
kalan 45 öğrencinin cinsel istismara uğraması sonucu vakfın
AKPyle olan yakın ilişkileri nedeniyle apar topar konuyla ilgili
yayın yasağı getirilmesi ahlaki bir çöküntü durumudur.
Ayrıca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının Buna bir kere
rastlanmış olması hizmetleriyle ön plana çıkmış
kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. niteliğindeki âdeta Bir
kereden bir şey olmaz. şeklindeki beyanının
cevabını yüce Türk milleti elbet verecektir.
Değerli milletvekilleri, kişisel verilerin
korunması ve her bir bireyin özel yaşantısının kendine
has temel yapı taşlarının gizliliğinin muhafaza
edilmesi konusu önemli olduğu kadar devletin ve yöneticilerinin de bu
mahremiyeti koruma ve saygı gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de bütün bu hassasiyetleri gözeterek
sorumlu bir siyaset anlayışıyla tutumumuzu ve duruşumuzu
ortaya koyuyoruz.
Sözlerime son verirken gazi Meclisi bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat
Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Sayın Başkan, değerli üyeler; Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı üzerine söz almış
bulunuyorum.
Kişisel verilerin korunması günümüzde
belki de insan haklarının en hassas alanlarından birini
oluşturmaktadır. Kişisel hayatımızın pek çok
alanı kolayca kontrol edilebilir durumdadır çağımızda.
Pek çok teknik imkânla hayatımızın her alanına
sızılabilir, hayatımızın bütün bilgileri, bütün mahrem
konuları pekâlâ kamu otoriteleri veya üçüncü kişiler tarafından
elde edilebilir. O nedenle, bir korumaya mutlaka ihtiyaç vardı ve bu
korumanın ihtiyaç hâline geldiği daha 1981de Avrupa Konseyi
tarafından karara bağlanmıştı. Avrupa Konseyi,
gelişmeleri öngörerek kişisel verilerin, özel hayatın ve
diğer kişisel hakların korunması amacıyla
çalışmalara başlamıştı. 1981de yapılan
çalışmaların sonuca bağlandığını
görüyoruz. O tarihten bugüne kadar Türkiyede kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili güvenceler içeren bir mevzuatın
geliştirilmemiş olması büyük bir eksiklikti, açıkçası
büyük bir ayıptı.
Şimdi böyle bir kanunun gündeme gelmiş
olması eksikliklerine rağmen olumlu bir adımdır, olumlu bir
gelişmedir. Ancak önümüzde bulunan tasarının son derece önemli
eksiklikleri ve yanlışlıkları vardır. Eğer bu
tasarıdaki yanlışlıkları ve eksiklikleri gideremezsek
aslında yine sadece iş yapar görünmüş olacağız;
hakları korumak yerine hakları koruyor görünmüş
olacağız, insan hakları standartlarına uygun davranmak yerine
uygun davranıyor gibi davranacağız, uygun
davranıyormuşuz gibi görüneceğiz.
Bu kanunun bu tür kanunlarda olduğu gibi en
hassas yeri, hatta belki de Aşil topuğu, burada verilen
imkânların nasıl kullanılacağı, hakların
nasıl güvence altına alınacağı ve denetim
mekanizmalarının nasıl oluşturulacağıdır.
Tasarının Altıncı Bölümüne
baktığımızda bununla ilgili hükümler getirildiğini
görüyoruz. Altıncı Bölüm Kişisel Verileri Koruma Kurumu ve
Teşkilat diye başlıyor.
Burada, yine uzun süredir, bir kısmı Avrupa
Birliği uyum süreci dolayısıyla, bir kısmı iç
kamuoyunun talepleri doğrultusunda gündeme gelmiş düzenlemelerde
başvurulan yöntemin tekrarlandığını görüyoruz.
Açık söyleyelim, AKP, bu tür denetim kurumlarının yürütmeden
bağımsız olmasını önleyecek bütün hilelere bugüne
kadar başvurmayı âdeta alışkanlık hâline
getirmiştir. İnsan Hakları Kurulunda bu böyle olmuştur,
ondan önce oluşturulan insan hakları il ve ilçe kurullarında da
aynı yol benimsenmiştir. Bu kurullar güya devlet içinde özerk
yapılar olarak çalışacaklardı ve insan hakları
ihlallerini önleme konusunda devletin imkânlarını da kullanan önemli
kurumlar olarak bulunacak, faaliyet göstereceklerdi ama maalesef bu
kurulların bileşimine baktığımızda
tamamının yürütmenin, idarenin kontrolünde olacak şekilde
yapılandırıldığını görüyoruz. Bu nedenle,
kuruldukları tarihten sonra çok kısa bir süre içinde işlevsiz,
anlamsız ve tabiri caizse itibarsız kuruluşlar olarak
varlıklarını şeklen sürdürmüşlerdir.
İnsan haklarının korunmasıyla
ilgili diğer çalışmalarda da AKP hükûmetleri aynı yöntemi
benimsemişlerdir. Güya Özerk kurumlar oluşturacağız. diye
yola çıkarlar, bu tür beyanatlarda bulunurlar ama getirdikleri kanun
tasarılarında, tekliflerinde yaptıkları şey
şudur: Yürütmeye, hükûmete tamamen bağlı olacak, hükûmetin,
yürütmenin dışında davranma ve faaliyet gösterme cesareti
göstermeyecek bir yapı oluşturmak; yöntem budur. Bunun ne ülkeye ne
de hükûmete bir faydası vardır. Belki iç kamuoyunu bazı
sürelerde, belli dönemlerde kandırabilirsiniz; işte İnsan
haklarına uygun düzenlemeler yapıyoruz. diye kendinize prim
sağlayacak propaganda yöntemlerine başvurabilirsiniz, iç kamuoyunu
bir süre kandırabilirsiniz de ama uluslararası kamuoyunu uzun süre,
hatta kısa süre kandırmanız mümkün değildir. Bu tür
numaraların -yine söylüyorum, deyim yerindeyse- bu tür Şark
kurnazlıklarının uluslararası alanda geniş birikime
sahip insan hakları hareketi tarafından hiç de
yutulmadığını bilmeniz gerekiyor. Uluslararası
toplantılara katılan değerli vekiller mutlaka
karşılaşmışlardır bu durumlarla. Ne zaman böyle
hileli yöntemlere başvurarak bir düzenleme yapmışsa hükûmetler,
o kuruluşların temsilcileri bütün platformlarda bu hileleri en ince
ayrıntılarına kadar yüzlerine vurmuşlardır.
Burada iki önemli husus var; biri hukuksal, biri etik.
Hukuksal gereklilik, hukuksal boyut, bu düzenlemeleri evrensel standartlara,
samimi bir şekilde, uygun olarak yapmaktır. Etik boyut ise, gerçekten
bunun ruhuna sadık kalmaktır, uygulamada da sadık
kalmaktır.
Şimdi, İnsan Hakları Kuruluyla ilgili
eleştiriler çok uzun süredir çeşitli düzeylerde dile getiriliyor.
Biliyorsunuz, insan hakları kurullarının evrensel standartlarda
nasıl faaliyet göstereceğine, nasıl düzenleneceğine
ilişkin Birleşmiş Milletlerin bir bildirgesi vardır. Paris
Kriterleri diye adlandırılan bu bildirgeye
baktığınızda, uluslararası standartlara uygun bir
insan hakları kurulu veya hak ve özgürlüklerle ilgili bir kurulun
nasıl olması gerektiğini görürsünüz. Bu kriterlere İnsan
Hakları Kurulu oluşturulurken maalesef uyulmadı. Bugün
İnsan Hakları Kurulu şeklen var ama fiiliyatta hiçbir etkisi
olmayan, uluslararası kurumlar nezdinde de itibar görmeyen bir
durumdadır.
Şu ülkeyi bu hâle getirmeye kimsenin hakkı
yok, ilk başta hükûmetlerin hakkı yok. Kanuna karşı,
evrensel standartlara karşı hile yaparak, uyanıklık
yaptığını zannederek prim toplayacağını
düşünmek artık uluslararası camiada kabul görmüyor, uluslararası
camiada tam tersine ciddi tepkilerle karşılaşıyor.
Aynı şeyi ulusal kamuoyu için de söyleyebiliriz.
Kişisel Verileri Koruma Kuruluna gelince -tam
da bu konunun, bugünkü konuşmamızın konusu- öncelikle bu kurulun
7 kişiden oluşacağı belirtilmiş, Bu 7 üyenin 4ü
Bakanlar Kurulu, 3ü Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. diye
bir hüküm konmuştur. Şimdi, hem özerk bir kurul
olacağını söylüyorsunuz hem de üyelerinin tamamını
yürütmeye seçtireceksiniz. Yani, burada bir tutarlılık, asgari bir
mahcubiyet gerekmez mi? Özerk bir kurulun bütün üyelerini eğer siz
yürütmeye seçtirirseniz bu kurulun özerk davranması mümkün mü? Üstelik bu
kurulun başkanını da ve ikinci başkanını da
Bakanlar Kurulu belirleyecek. Neden kendisine bırakmıyorsunuz
kurulun? Tamamen kontrol altında tutmak için, asla özerk davranmasın
diye, tamamen yürütmenin emrinde olsun diye.
Peki, dostlar alışverişte görsün
amacıyla yapılmış düzenlemelerin kime ne hayrı var? Ne
yapmak istiyorsunuz, açık söyleyin. Getirin, deyin ki: Biz özerk
kurumlara karşıyız. Bu tür denetim mekanizmalarının da
bir anlamı yok. Biz yapmıyoruz, Kişisel Verileri Koruma
Kanununu da çıkarmıyoruz.
Daha pek çok ayrıntı var ama sürenin
sonuna geldik. Özellikle şunu tekrar söyleyeyim: Eğer millî iradeyi
gerçekten söylediğiniz kadar önemsiyorsanız, üyelerin
tamamının seçimini nitelikli çoğunlukla Türkiye Büyük Millet
Meclisine bırakmalısınız. Bu kurul Türkiye Büyük Millet
Meclisine bağlı olarak çalışmalı ve Paris
İlkelerini esas alacak şekilde düzenlenmelidir.
Kendinizi kandırmayın, ülkeyi
kandırmayın, zaten toplumu ve uluslararası kamuoyunu da
kandırmanız uzun süre mümkün değil.
Saygılarımla, teşekkürler ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağa aittir.
Buyurun Sayın Gökdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının ikinci bölümüyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, üzerinde
konuştuğumuz kanun Kişisel Verileri Koruma Kanunudur. Adı
üstünde kişisel verileri koruma yani kanunun amacı korumadır,
kişisel verilerimizi korumadır. Böyle bir kanuna ihtiyaç
olduğunu biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hep söyledik çünkü
gelişen dünyada çeşitli ilişkiler nedeniyle bir şekilde
elde edilen kişisel verilerimizin korunması gerekmektedir.
Kişisel veri dediğimiz şey,
kişiye ilişkin her türlü bilgidir değerli arkadaşlar,
adımız, soyadımız, annemizin, babamızın adı,
kızlık soyadı, kimlik numaramız, ırkımız,
etnik kökenimiz, siyasi düşüncemiz, felsefi inancımız, dinimiz,
mezhebimiz, dernek üyeliklerimiz, parti üyeliklerimiz, biyometrik verilerimiz,
genetik verilerimiz yani bizimle ilgili olan her şey, aklınıza
gelebilen her şey. Bu bilgilerin sorumsuzca ortalarda dolaşması,
kötü niyetliler tarafından elde edildiğinde temel hak ve
özgürlüğümüz ihlal edilecek, telafisi mümkün olmayacak mağduriyetlerimize
yol açacak sonuçlar doğurur. Bu nedenle korunması gerekir; bu
yasanın çıkarılma amacı budur, bu olması gerekir.
Böyle baktığımızda geç kalınmış bir
yasadır. Avrupa Birliği uyum yasalarından biridir ancak Avrupa Birliği
uyum yasalarından biri olmasından daha çok kendi
yurttaşımızın, kendi vatandaşımızın
verilerinin güvenliği açısından çıkarılması
gereken bir yasadır ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir
yasanın gerekliliğini hem Adalet Komisyonunda hem de burada Meclis
kürsüsünde dile getiriyoruz. Ancak bir şey daha söylüyoruz değerli
arkadaşlar, diyoruz ki: Bu hâliyle yasa tasarısı deminden beri
söylediğim koruma ruhundan uzak, aksine korumamayı öne
çıkarmış bir yasa tasarısıdır. Bundan vazgeçin,
gelin hep birlikte toplumun ihtiyacına cevap veren bir yasayı
hazırlayalım diyoruz ama siz o tekçi
anlayışınızla, Ben yaptım, oldu.
mantığınızla yarın hepinizin pişman
olacağı, zarar göreceği bu tasarıyı
yasalaştırmayı dayatıyorsunuz değerli arkadaşlar.
Şimdi, kişisel verilerin bu kadar önem arz
ettiği bir hâlde açık rıza çok önem kazanıyor. Açık
rızanın gerekliliğinden söz ediliyor yasada ancak hem açık
rıza belirsiz bırakılıyor hem de getirilen istisnalarla
açık rıza işlevsiz kalıyor değerli arkadaşlar.
Biz bu açık rızayı belirli bir hâle getirmek için alt komisyonda
AKP'li milletvekilleriyle de konuştuk, anlaştık, bunun
yazılı hâle gelmesi konusunda anlaştık, bunun daha sonra
onaylanması konusunda anlaştık ama yukarıya
çıktığınızda bu tekrar değişti ve açık
rıza işlevsiz bırakıldı değerli arkadaşlar.
Bugün Türk Ceza Kanununda suç sayılan hâller bu yasayla suç olmaktan
çıkarılıyor. Türk Ceza Kanununda hiç değilse cezalar
getirilip belli anlamda korunabiliyordu ama şimdi onu da
kaldırıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, soruyorum size:
Kişinin mezhebini işleme ne amaç taşır? Kılık
kıyafetini işleme hangi güvenliğimizi korumaya hizmet eder?
Kişinin cinsel hayatı kimi ne ilgilendirir arkadaşlar? Bunun
işlenmesi hangi ulusal yararımızı güvence altına
alır?
Şimdi biz buna fişleme yasası
diyoruz, siz itiraz ediyorsunuz. Ne diyelim buna başka? Yani kişiye
ait her türlü bilgiyi yazacaksınız, her türlü bilgiyi
fişleyeceksiniz, bunu da korumayacaksınız; e, bunun adı
fişleme yasası değerli arkadaşlar, başka bir
adı yok.
Şimdi ben merak ediyorum, bu yasayı kimin
için çıkarıyorsunuz? Yani vatandaş için çıkarıyorsunuz
desek olmuyor. Bakıyoruz, vatandaşın hiçbir şeyini
korumuyorsunuz, sadece verileri işliyorsunuz ve bu verileri
paylaşıyorsunuz. Uluslararası aktarma konusunda düzenleme
getiriyorsunuz. Koruma yok, vatanı için değil. Peki, Avrupa
Birliği için mi? E onu da göremiyoruz. Ne Avrupa Birliğinin 1995
tarihli kriterlerine ne de 2015 tarihli kriterlerine uymuyor bu yasa Sevgili
Bakanım. Kime çıkarıyoruz bunu, ne için çıkarıyoruz?
Yani aklımıza şu geliyor: Acaba birileriyle
anlaştınız da bu verilerimizi satmak için, hemen alelacele
fişleyip, derleyip toparlayıp paketlemek mi istiyorsunuz?
Doğrusu aklımıza geliyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, böyle bir yasada tabii ki Kişisel
Verileri Koruma Kurulu diye bir kurul oluşturuluyor. Bakın,
okuyorum, maddede diyor ki: Bu kurul verilen görev ve yetkilerini
bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır. Güzel. Görev
alanına giren konularla ilgili olarak hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, Kurula emir ve talimat veremez, tavsiye veya telkinde bulunamaz. E,
çok güzel. Peki bu nasıl bir kurul? Değerli arkadaşlar, bu
şöyle bir kurul: Kurul 7 üyeden oluşuyor, 4 üyesini Bakanlar Kurulu
atıyor, 3 üyesini Cumhurbaşkanı atıyor.
Bağımsızlık anlayışınız bu. Yetmiyor
değil mi Sevgili Bakanım, yetmiyor, ne olacak? Kurulun başkan ve
ikinci başkanını da Bakanlar Kurulu belirleyecek. Yani, kendi
belirledikleri, kendi atadıkları üyelerin kendi arasındaki bir
seçime de güvenmiyorlar, işi böyle sağlama alıyorlar. Ha, bu da
yetmiyor. Kurulun gündemini de sadece başkan belirliyor. Yukarıdan
aşağıya bir teklik anlayışı, bir tekçilik
anlayışı. Bu kuruldan bağımsız, bu kuruldan
kimseden tavsiye ve emir almayan bir anlayış bekliyoruz. Değerli
arkadaşlarım, ne kendi kendinizi kandırın ne bizi
kandırın.
Şimdi, biz bu kanun tasarısı başladığından
beri bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz ama doğrusunu
isterseniz, bizim birtakım değişiklikler umudu
taşıdığımız, birtakım eksiklikleri gideririz
diye anlatmalarımızın beyhude olduğunu gördüm ve bugün
Ensar Vakfında tecavüze uğrayan çocuklarla ilgili oylama
tavrınızı gördükten sonra gerçekten umudu kestim değerli
arkadaşlar. Biz burada 10 çocuğa tecavüzden bahsediyoruz, Bakan diyor
ki: Bir kereyle karar verilmez. Arkadaşlar, böyle bir şey olur mu
ya? Yani, Bakanın bir bilgisi var mı? Kaç defa öyle olur,
soralım o zaman Bakana. Yani, kaç defa olursa bir karar veririz? Böyle bir
anlayış olabilir mi? Olmaz. Peki, biz bunu söylüyoruz,
sıralarınızdan Sizin derdiniz başka, sizin derdiniz
vakıf. diyorsunuz. Arkadaşlar, vakfınızın
hayrını görün. Bizim derdimiz tecavüze uğrayan çocuklar, o
bebeler. Bizim derdimiz bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, gerçekten,
yüreğinizi, vicdanınızı açık tutun ve burada
Cumhuriyet Halk Partisinin söylediği her şeyi hemen ön yargıyla
reddetmeyin. Bakın, umarım, bu Ensar Vakfıyla ilgili, orada
tecavüze uğrayan çocuklarla ilgili yarın bu
utanacağınız kararınızdan vazgeçersiniz, hep birlikte
orayla ilgili bir araştırma komisyonu kurarız. Yine umarım
ki bu yasa tasarısındaki birtakım değişiklikleri
Sayın Bakanım ve değerli üyeler hep birlikte yaparız.
Ben bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerimin
başında belirtmek isterim ki şu anda yürürlükte kişisel
verilerin korunmasına ilişkin bir kanun bulunmaması nedeniyle
birçok kimsenin verileri denetim dışı ve kontrolsüz olarak kötü
niyetli kimseler tarafından işlenmeye ve kullanılmaya müsaittir.
Bu bakımından, görüşülmekte olan tasarının ne denli
önemli olduğu izahtan varestedir. Hele hele günümüz bilgi
teknolojilerindeki gelişmeler karşısında bu verilere
erişimin kolay ve hızlı hâle gelmiş olması bu kanunun
ihdasını zorunlu hâle getirmiştir. Hâl böyle olunca, önümüzdeki
tasarının özel hayatın gizliliğinin bir alt unsuru olan
kişisel verilerin işlenmesini belli bir disiplin altına
alması başlı başına bir reform niteliğindedir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nasıl
gizleyeceksiniz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, şu anda kişisel veriler zaten bir şekilde
işleniyor ve âdeta bu veriler havada uçuşuyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ortaklık
bozulunca nasıl gizleyeceksiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu kadar önemliydi de on
dört senedir niye getirmediniz, 2014te niye geri çektiniz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu durumu bir
disiplin altına almak üzere bu kanuni düzenleme yapılıyor ancak
ne yazık ki bu tasarı fişleme yasası olarak
yaftalanıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) E, fişleme yasası
tabii, 2014teki yasayla karşılaştırdın mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Kabul edilmesi
mümkün olmayan bir iddiadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Değiştirdiğiniz maddelere baktın mı Hakan, baktın
mı? Hangi maddeleri değiştirdiniz,
değiştirdiğiniz maddelerdeki içerikler neler?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Kanuna
eleştirileriniz olabilir, bu, müzakerenin tabiatı gereğidir ama
kanunun hiç olmaması gerektiği anlamı
çıkarabileceğimiz tarzda
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Öyle demedik,
öyle diyen yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
onu âdeta
ademe mahkûm edecek yaklaşımlarınız Bu kanun olmasın,
mevcut kontrolsüz ve denetimsiz sistem devam etsin. demektir ki bunu sizin de
isteyebileceğinizi düşünmüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizinle aynı şeyi
istemeyiz biz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
Saygıdeğer milletvekilleri, ben tasarının ikinci bölümü
üzerinde söz aldım. Tasarının ikinci bölümü 19 ila 33üncü
maddeler arasında yer alan son kısımdan oluşmaktadır.
İkinci bölümdeki düzenlemeleri genel olarak 3 ana başlık
altında toplayabiliriz.
İlk olarak, bu bölümde Kişisel Verileri
Koruma Kurumunun oluşumu, yapısı, işleyişi, görev,
yetki ve sorumlulukları düzenlenmektedir. İkinci olarak,
tasarının istisna kapsamında tuttuğu hâller
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yarın senin aleyhine
döner o istisna kapsamındakiler, o zaman göreceğim seni.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
son olarak da
kanunun ihlali yani hukuka aykırı veri işlenmesi durumunda
öngörülen cezai hükümler düzenlenmiştir.
Sayın Akar, dinlerseniz siz de tatmin
olacaksınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen hiç
dinlemedin ki. Hiç dinledin mi sen? Hiç dinlemedin sen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sana ben öğretirim
bunu. Sen bir öğren önce dinlemeyi. Bak, herkesi dinledik sen çıkana kadar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, bu tasarıyla kişilere ait verileri işleyecek
kimseler yani veri sorumlularını herkesin öğrenmesine olanak
sağlayacak şekilde veri sorumlularının veri kayıt
sistemi kurmadan önce kaydolmalarını zorunlu kılan bir veri
sorumlusu sicili oluşturulmaktadır. Bu veri sorumluları
sicilinin tutulmasını Kişisel Verileri Koruma Kurumu
sağlayacaktır.
Yine altını çizerek ifade etmeliyim ki
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Kim atayacak
Koruma Kurulunu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim atayacak Koruma
Kurulunu, biliyor musun?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
Arkadaşlar, altını çizerek ifade etmeliyim ki, burayı
lütfen dinleyiniz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O tabi olduğun saray
mı atayacak?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
Kişisel
Verileri Koruma Kurumunun asla veri işleme görevi ve yetkisi
bulunmamaktadır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne görevi var? Ne
görevi var?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Kimi
kime şikâyet edeceğiz Hakan?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kurul raf
elması mı, kurul üyeleri raf elması mı orada?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Kişisel
Verileri Koruma Kurumu, şikâyet üzerine veya resen veri sorumlusunun
işlemiş olduğu verilerin hukuka ve dürüstlük kurallarına
uygun olmadığını
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Kimi
kime şikâyet edeceğiz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
doğru ve
güncel tutulup tutulmadığını, belirli, açık ve
meşru amaçlar için işlenip işlenmediğini
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hakan, hiç haberin yok
dünyadan senin be!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
işlenen
verilerin işlendikleri amaçla bağlantılı,
sınırlı ve ölçülü olup olmadığını
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hiç teknolojiyi de
bilişimi de bilmiyorsun, verinin nasıl
kullanıldığını da bilmiyorsun. Kanunu da bilmiyorsun,
kanunu.
Başkan, kanunda burada grup adına
konuşuyor ya. Kanunu okumamış, kanunu.
BAŞKAN Sayın Akar, hayırdır
Müdahale etmeyelim lütfen.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
amaç için
gerekli olan süre kadar muhafaza edilip edilmediğini, verilerin
işlenmesinden önce veri sahibi kişinin açık
rızasının bulunup bulunmadığını denetleyecek
ve
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tabii canım, milyon
kişiyi getireceksin imza attıracaksın açık rıza var
diye.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
bu konuda
gerekli tedbirleri alarak veri sorumlusu tarafından yerine getirilmesini
sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri, burada 7 üyeden
oluşan Kişisel Verileri Koruma Kurumu üyelerinin Bakanlar Kurulu ve
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Neyle kuracaksın,
neyle?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
Cumhurbaşkanlığı tarafından seçilmesine ilişkin
birçok eleştiri dile getirildi.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Seçilme
değil, atama, atama.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bu
eleştirilerin tamamı haksız ve yersiz eleştirilerdir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yapma ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Zira,
unutulmamalıdır ki hem Bakanlar Kurulu hem de
Cumhurbaşkanlığı makamı, bu milletin sandıkta
ortaya koyduğu iradesiyle seçtiği kişiler tarafından göreve
gelmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hüsnü Mübareki de millet
seçti, Hitleri de seçti millet; hiç farkı yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bu nedenle,
Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanının kuruma üye seçmelerine dahi
tahammül gösterilememesi bir yerde milletin iradesine tahammülsüzlük
olacaktır ki
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hitler de seçimle geldi,
Mübarek de seçimle geldi, Kenan Evren de seçimle geldi, Cumhurbaşkanı
oldu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
ben bu manada
eleştiri getirenlerin millet iradesine tahammülsüz olduklarını düşünmüyorum.
Kaldı ki Kişisel Verileri Koruma Kurumunun bağımsız ve
tarafsız görev yapmasına imkân sunacak mekanizmalar zaten kanuna
yerleştirilmiştir değerli arkadaşlar.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Nerede var,
söyle bir tane. Bir tane söyle.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Örneğin
Anayasanın 138inci maddesinde mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
için öngörülen anayasal hüküm Kişisel Verileri Koruma Kurumu için de aynen
bu kanuna dercedilmiştir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) İyi
de mahkemeler bağımsız mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yine kurum,
mali ve idari yapısı bakımından bağımsız
kamu tüzel kişisi olacak, kurumda görev yapan üyelerin görev süresi
dolmadan görevden alınmaları mümkün olmayacaktır değerli
arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim denetleyecek, kim?
Bunları kim denetleyecek?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Ayrıca,
kurum üyeleri resmî veya özel başka bir görev alamayacakları gibi,
kazanç getirici bir faaliyette de bulunamayacaklardır. Bununla birlikte,
üyeler herhangi bir siyasi partinin yönetim ve denetim organlarında
görevli veya yetkili bulunmayan kimseler arasından seçilecektir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim denetleyecek
bunları, kim? Bir gün önce istifa ettiği gibi, değil mi?
Bağımsızlık oluyor o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
anlaşılmıyor efendim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Görüldüğü
üzere, kuruma ilişkin öngörülen bu düzenlemeler âdeta kurumun
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını teminat altına almaya yönelik bir
emniyet supabı niteliğindedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) İnanarak
mı söylüyorsun bunu?
BAŞKAN Ya, sayın milletvekilleri, Hakan
Bey bile bu kadar müdahale etmiyordu, Allah var yani. Bu kadar müdahale
etmiyordu sizin müdahale ettiğiniz kadar.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aylardır o
kadar çok müdahale etti ki, o kadar çok saygısızlık etti ki.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Öte yandan,
kurum her yıl hazırlayacağı faaliyet raporunu Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna da
sunacaktır. Böylelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi de kurumun
bağımsız ve tarafsızlığına dönük olarak bir
yönüyle sürece dâhil edilmiş olmaktadır.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Herkesin her sözüne
müdahale etti. Kimi zaman anlamadan müdahale etti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, Hakan, hakikaten kanunu
okumamışsın sen ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Komisyon
görüşmeleri sırasında kurum üyelerinin bir
kısmının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından,
seçilmesine ilişkin önergeleri sunmuştunuz, bizim birtakım kaygılarımız
vardı Anayasayla ilgili olarak, biz diyoruz ki: Bakanlar Kurulu da,
Cumhurbaşkanlığı makamı da Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi de millet tarafından
seçilmiş, hepsi muteber organlardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Ya, ne
anladınızda ne alkışlıyorsunuz Allah aşkına!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kanundan haberin yok, ne
getirdiğinden haberin yok, bağımsız kurulun nasıl
oluşacağından haberin yok, teknik bir kurumdan haberin yok!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
İşte, şimdi birazdan göreceksiniz, önergemizi getireceğiz,
sizin de bütün iddialarınız yerle yeksan olacak arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O kurumun teknik olması
lazım
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Dilini
ısırdı.
BAŞKAN Sayın Akar, çarpıldınız
herhâlde.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Kanuna
getirilen istisnalar bakımından da birçok eleştiriler
yapıldı, bunlar da haklı eleştiriler değildir.
Kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğine
ilişkin temel hak ve özgürlüğün bir alt unsurudur. Nasıl ki
temel hak ve özgürlükler, kanunla, özüne dokunmaksızın demokratik
toplum gereklerine uygun olarak sınırlandırılabiliyorsa,
kişisel verilerle ilgili bu hak da aynı amaçlarla
sınırlandırılabilmektedir. Bu tür
sınırlandırmaların temelinde güdülen amaç, kişi
yararı ile toplum yararı arasında, bir başka deyişle
kişi güvenliği ile toplum güvenliği arasında bir denge
kurmaktır, kanunda öngörülen sınırlamalar da bu amaca matuf söz
konusu ilkeler doğrultusunda yapılmıştır.
Kaldı ki kanunda öngörülen sınırlamalar,
hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesinde hem de
tasarının hazırlanması sırasında esas alınan
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesinin 9uncu
maddesiyle
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Avrupa
Birliği açıklama yaptı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
95/46
sayılı Avrupa Direktifinin 13üncü maddesindeki
sınırlamalarla aynı mahiyettedir, lafzı da
aynıdır değerli arkadaşlar.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Çok
yanlış, kişisel verilerin istisnai olarak alınması
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Ya, bir okuyun,
okuyun! Avrupa Birliği açıklama yapıyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Lafzı da
aynıdır, hatta sınırlamalar için kanunda kullanılan
ifadeler tıpatıp benzer ifadelerdir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Kanunun adı yanlış!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bakın, bir şey söyleyeceğim. Evet, çok müdahale
ettiniz ama bir şey söyleyeceğim. Bu kanunun anayasal
dayanağını, ilk defa kişisel verilerin korunmasını
bir hak olarak tanımlayan Anayasamızın 20nci maddesinin üçüncü
fıkrası oluşturmaktadır. Bu madde ne zaman geldi biliyor
musunuz arkadaşlar?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Avrupa
Birliğinden öyle geldi, şart koştu, şart koştu!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu madde 2010
referandumunda anayasa değişikliğiyle geldi. Peki, siz ne
yapıyordunuz o sırada? Hayır turları düzenliyordunuz
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz
değerli kardeşlerim. Siz bunu da yapıyorsunuz, olmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne yapalım,
gidelim mi buradan? Nasıl istiyorsun?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Evet,
değerli arkadaşlar, kanunun ikinci bölümünde üçüncü olarak cezai
düzenlemelere yer verildiğini ifade etmiştim. Bu kanunun ihlali
durumunda Türk Ceza Kanununa atıf yapılmakta ve Türk Ceza Kanununun
135inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hüküm
değiştirilerek
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Baypas edildi
Türk Ceza Kanunu!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
özellikle
kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi,
kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun
ağırlaştırıcı nedeni olarak yeniden
düzenlenmektedir.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir)
İstisnaları söyle! İstisnaları anlat!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bunun
yanında, Türk Ceza Kanununun 243üncü maddesine yeni bir fıkra
eklenerek
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Kanunun adı yanlış, Kişisel Verilerin İstisnai Olarak
Alınması olacak.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
bir
bilişim sisteminin kendi içinde veya bilişim sistemleri arasında
gerçekleşen veri nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka
aykırı olarak izleyen kişilerin
cezalandırılacağı da hüküm altına
alınmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ne derseniz deyin,
neyi söylerseniz söyleyin, şu anda, Türkiyede bu manada meri bir kanuni
düzenleme yoktur.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Hakan,
bütün avukatlarda borçluların MERNİS bilgileri var. Bunları
nereden alıyorlar? Kamu kurumlarından. Kamu kurumlarına
karşı koruyor mu bu kanun?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Şu anda
kişisel verilerimiz her yerde, havada uçuşmaktadır.
Dolayısıyla bu kanun her şeyden evvel bunların
işlenmesine, saklanmasına, değiştirilmesine ilişkin
birtakım denetim sistemini ortaya koymaktadır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Sen de
bir avukatsın, çok iyi biliyorsun, bütün avukatlarda borçluların
bütün bilgileri var. Kamu kurumlarına karşı koruyor mu bu kanun?
SGK sattı bütün bilgileri 65 milyona.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ayrıca,
Sayın Altaca, ben prensip olarak hiçbir Bursa milletvekiline buradan söz
atmıyorum, sizi de kınıyorum Bursa Milletvekiline söz
attığınız için.
Teşekkür ediyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) İlkeli söz
atıyorsunuz yani öyle mi? İlkeli söz atıyorsunuz, bravo,
tebrikler!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çavuşoğlu.
Şimdi, şahıslar adına
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Kürsüdeki hatibe
müdahale etmek hiç iyi değil, değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
tekrarı mümkün mü acaba, anlaşılamadı?
BAŞKAN Yani tekrarı mümkün değil
ama
OKTAY VURAL (İzmir) Tekrar ettirseniz.
BAŞKAN
CHP sıralarından Hakan
Beye sataşma oldu, isterse sataşmadan da ayrıca söz verebilirim
Hakan Beye.
Evet, şimdi, şahıslar adına ilk
söz Sivas Milletvekili Hilmi Bilgine aittir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Başkanım, sataşma var, bana sataştılar.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, oturalım.
Buyurun Sayın Bilgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının ikinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kişisel veri
gerçek kişilerle ilgili her türlü bilgi olup bu bağlamda,
kişinin kimlik bilgilerinden iletişim, sağlık ve mali
bilgilerine, özel hayatından dinî, siyasi görüşüne ilişkin her
türlü veri kişisel veri olarak kabul edilmektedir. Gerek kamu gerekse özel
kurum ve kuruluşlar bir görevin yerine getirilmesi veya bir hizmetin
sunumuyla bağlantılı olarak kişisel veri niteliğindeki
bilgileri öteden beri toplamaktadır. Örnek olarak, hepimizin sıkça
karşılaştığı İnternet bankacılık
işlemlerinde banka görevlilerince, güvenlik gerekçeleriyle kişisel
verilerimiz, hatta annemizin kızlık soyadının herhangi bir
harfi talep edilmekte, bu işlemleri yapanlar da gerek zaruret gerekse
işlemin avantajları nedeniyle işleme rıza göstermektedir.
Bir ticari işletmenin müşterilerinin ödeme yöntemine, bir eğitim
kurumunun öğrencilerinin başarı ve not durumuna, bir
sağlık kuruluşunun hastalarının tedavilerinin seyrine
ilişkin bilgileri toplaması hayatın olağan
akışında gayet normaldir. Bunun yanı sıra, resmî
dairelerce toplanması ve muhafazasında mevzuat gereği zorunluluk
bulunan veriler de bulunmakta ve toplanmaktadır. İşte bu
bilgilerin, sadece ilgili ve yetkili kişi ve kurumlarca belli şartlar
ve kurallar altında toplanması, işlenmesi, muhafazası ve
amaca uygun kullanımına yönelik esasların düzenlenmesi mutlak
bir ihtiyaç olduğu gibi, Anayasayla korunan bir haktır.
Ayrıca, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
siyasi, sosyal ve ekonomik hayatımızı sarsıcı biçimde
değiştiren, dönüştüren etkileri de kişisel verilerin etkin
korunması ihtiyacını artırmış ve zorunlu hâle
getirmiştir. Mevcut meri mevzuatımızda kişisel verilerin
işlenmesi, muhafaza edilmesi ve korunmasına ilişkin bütüncül bir
düzenleme bulunmamakta, bu konuya ilişkin yasal düzenlemeler farklı
farklı kanunlarda yer almaktadır. İnşallah,
yasalaştıracağımız bu düzenlemeyle Anayasayla güvence
altına alınan temel bir insan hakkı olan kişisel verilerin
korunmasına yönelik bütüncül ve detaylı bir mevzuat
oluşacaktır.
Bilindiği üzere, 12 Eylül 2010
yılında yapılan halk oylaması neticesinde Anayasanın
20nci maddesinde yapılan düzenlemeyle kişisel verilerin
korunması temel bir insan hakkı olarak güvence altına
alınmış, kişisel verilerin korunmasına ilişkin
esas ve usullerin kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yine, ülkemizle ilgili olarak devam etmekte olan,
Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde sürecin ilerleyebilmesi için
kişisel verilerin korunmasına ilişkin temel bir kanunun
yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Tüm bu açıklamalar ülkemizde
kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanunun bir an önce
yürürlüğe girmesini gerekli kılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Konseyi 108 sayılı Sözleşmesi ve Avrupa
Birliğinin ilgili direktifi, kişisel verilerin işlenmesine
ilişkin ilkelerin uygulanmasını izlemek ve yönlendirmek üzere
bağımsız bir şekilde görev yapacak otoritelerin
oluşturulmasını öngörmektedir. Bu kapsamda, tasarının
19uncu maddesiyle, kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere adli ve
mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz Kişisel
Verileri Koruma Kurumu düzenlenmiş, 20nci maddeyle kurumun görevleri
belirlenmiştir. Kurumun faaliyetleri hakkında
hazırlayacağı yıllık raporları
Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna ve Başbakanlığa
sunma zorunluluğu getirilerek kurumun şeffaflığı ve
hesap verilebilirliği amaçlanmıştır.
Yine, tasarının 21inci maddesiyle,
kurumun karar organı olarak faaliyet göstermek üzere Kişisel Verileri
Koruma Kurulu düzenlenmektedir. Düzenlemeyle kurulun kanunla ve diğer
mevzuatla verilen görev ve yetkilerini kendi sorumluluğu altında
bağımsız olarak yerine getirirken ve yetkilerini
kullanırken hiçbir organ, makam, merci ve kişiden emir ve talimat
almadan görev yapması amaçlanmıştır. Kurul üyelerinin belirlenmesinde
devlet memuru olmaya ilişkin genel şartları taşıma
dışında özel şartlar aranmayarak üyelerin geniş
tabanlı alandan seçilmesi amaçlanmaktadır.
Tasarının 28inci maddesinde kanun
kapsamı dışında tutulan hususlar düzenlenmekte olup
istisnalar tahdidi olarak belirlenmiştir. Maddeyle kısmen veya
tamamen kanun kapsamı dışında tutulacak hususlar özenle ve
hassasiyetle belirlenmiş ve istisnalar tahdidî olarak madde metninde
sayılmıştır.
Tasarı, yıllardır farklı
farklı kanunlarda düzenlenmiş ve mevzuatımızda bu alanda
eksik olan bütüncül bir yasal düzenleme ihtiyacını ortadan
kaldıracak bir tasarıdır.
Tasarı metni yasalaştığında
mevzuatımızda var olan önemli bir eksiği kapatacağı
inancıyla tasarının hukuk sistemimize, milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Şimdi, söz sırası Hükûmet adına
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağa aittir.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir kanun müzakeresinin ikinci
bölümündeyiz. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı,
adı üzerinde olduğu gibi, kişisel verileri korumayı
amaçlayan, bu maksatla birtakım ilkeler, kurallar ortaya koyan, son derece
önemli bir kanun tasarısı. Esasında Bu kadar eleştiriyi
hak ediyor mu? derseniz, bence hak etmiyor. Eleştirilecek yönleri mutlaka
vardır ama bu kanun fişleme kanunu değil fişlemenin
panzehri olan bir kanundur.
Bugün, ülkemizde kişisel veriler
değişik vesilelerle pek çok kamu kurum ve kuruluşu, özel sektör,
kişiler tarafından işlenmektedir ama bunun bir kuralı yok.
Şimdi, ilk defa kişisel verilerin işlenmesi konusunda, âdeta
bunun anayasası sayılacak bir yasal düzenlemeyi Meclisimizde
görüşüyoruz. Bu düzenleme üzerinde değerlendirme yapılırken
bazı hususlar çok fazla eleştirildi. Ben, izniniz olursa hem
eleştirilere cevap olsun hem de kanundaki o maddelerden neyi hedefledik,
onu açıklamak için söz aldım.
Açık rıza çok
tartışıldı. Açık rıza nedir, ne değildir?
Esasında Tanımlar maddesinde belirli bir konuya ilişkin,
açık bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rıza açık
rıza olarak tanımlanıyor. Şimdi, açık rızayı
yazılı hâle de getirebilirdik. Nitekim, alt komisyonda böyle bir
öneri oldu, Yazılı olsun. veyahut da işte Bir şekilde
teyit edilecek başka birtakım mekanizmalar kuralım. gibi. Bunu
yazılı hâle getirdiğimizde hayat işlemez hâle geliyor.
Örneğin, alışveriş merkezinde alışverişinizi
yaptınız, tam fatura kesecek Rızan var mı buradaki
bilgileri almak için?, telefon numarasını alacaksınız,
Rızan var mı?, Var., O zaman bir yazılı taahhütte
bulun, rızanı açıkla. Bu,
hayatı işlemez hâle getirir. Esasında çıkarma nedeni budur.
Peki, açık rızanın var olup olmadığı konusunda
verisi işlenen ile işleyen arasında bir ihtilaf çıkarsa
ispat yükümlülüğü kime aittir? Kişisel veri sorumlusuna aittir. Siz
dediniz ki: Benim açık rızam yok. Bunu işlemişsiniz,
rızam yok. O zaman, veri sorumlusu rızanın
varlığını ispat etmekle mükelleftir. Bu da önemli bir
korumadır.
Diğer bir konu: 6ncı madde çok
tartışıldı. 6ncı maddede özel nitelikli kişisel
veriler düzenleniyor. Bu madde esasında özel nitelikli kişisel
verileri özel koruma amacıyla düzenlenmiş bir maddedir. Sanki bu
verileri işlemek için konulmuş bir madde gibi algılandı.
Çok net söylüyorum: Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi
düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ve diğer burada
sayılan özel nitelikli kişisel veriler bu maddeyle özel koruma
altına alınmıştır. Özel nitelikli kişisel
verilerin, bir defa, kişinin açık rızası
olmaksızın işlenmesi mümkün değildir, yasaktır.
diyor. Bunu işleyemezsin, yasak. Nasıl işlenebilir? Bir kanun
yazıyorsa işleyebilirsin. Kanunu bu Meclis çıkarıyor. Oraya
yazmışsa o işlenebilir. Örneğin, Nüfus Hizmetleri
Kanununda, Tapu Kanununda, başka pek çok kanunda verilerin
işlenmesine ilişkin kurallar var, orada herkesin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olduğu yazıyor. İşlenebilir orada,
kanun yazıyorsa.
İki: Birinci fıkrada sayılan
-önergeyle değiştirdik- sağlık ve cinsel hayat
dışındaki kişisel veriler kanunda öngörülen hâllerde ilgili
kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.
Bir kanuna koyuyoruz ama diğer konuyla ilgili ne yapıyoruz?
Sağlık sistemimizin işlemesi için, kişilerin tedavisi için
lazım olan bilgileri işlemek
Bu kanun, kimsenin cinsel
hayatıyla ilgilenen bir kanun değil ama cinsel bakımdan tedaviye
ihtiyacı olan herhangi bir vatandaşımızın veya
herhangi bir şekilde hastaneye yolu düşen vatandaşımızın
tedavisi için gerekli olan bilgilerin işlenmesini ve tedavi amaçlı
bunun kullanılmasını amaçlıyor, yoksa kişilerin cinsel
hayatında şu olmuş veya bu olmuş, bu maksatla değil.
Sağlık kurumları şu anda bunlarla ilgili verileri zaten
işliyor. Bu, son derece önemli.
Ayrıca, bir şey daha getirdik bu kanunla.
Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde bu yasak,
istisnayı sınırlayan kural yetmez, bir de Kişisel Verileri
Koruma Kurulunun belirlediği yeterli koruma önlemleri de olacak, bu
önlemler varsa ona da uyacak, öyle işleyecek. Biz şimdi buradan
mezhebi çıkarabiliriz, dini de çıkarabiliriz.
Çıkardığımız zaman bunlar koruma altında olmaktan
çıkar. O zaman ne olur? Bunlar korumasız kalır ve herkes
dilediği gibi işleyebilir. Burada koruma altına alıyoruz,
Herkes bunları işlemesin. diyoruz, işlemesini
yasaklıyoruz, hangi şartlarda olacağını açık
açık ifade ediyoruz. Bunların tamamen işlenmesi yasaktır.
diye bir kural koysak, mutlak kural koysak o zaman da bunların hiçbirisini
ifade etme imkânı kalmaz. Bu kuralı dediğimiz gibi koysak bir
vatandaşımız Ben Aleviyim. deme imkânını kaybeder,
insanlar etnik kökenini ifade etme imkânını da kaybeder. Onun için,
bunları açık rızayla, insanlar, kendileri dilediği gibi
kullanabilir; kullansınlar ama art niyetli, kötü niyetli bunların
işlenmesi söz konusu olduğunda da ona karşı tedbir,
korumak... Bunları fişlemek değil, bunları daha etkin, daha
güçlü korumak için getirdik biz bunu.
İstisnalar konusu yine çok
tartışıldı, son derece önemli. 28inci madde istisnaları
düzenliyor. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun, Bu
istisnaları ben çizerim. deyin; hangisini çiziyorsanız siz çizin,
ben anlatayım.
Birinci istisna şu: Kişinin, aynı
konutta oturan kişilerin birlikte oturduğu kişilerle ilgili
kişisel veriyi işlemesi. Siz babasınız, annesiniz;
evlatlarınızla ilgili, eşinizle ilgili, anneniz, babanızla
ilgili veya aynı konutta yaşadığınız
kişilerle ilgili verileri işlemek için bu kanunla kurallara tabi
olmanız gereksin mi, gerekmesin mi? Bir kişisel veri sorumlusu atayıp
Bak, aydınlanma yükümlülüğüm var, bana bir hatırlatma
demek
doğru bir şey midir? Değildir. Biz istisna koyduk, kişi
ailesiyle ilgili veriyi istediği gibi bilgisayarında, başka
yerde değerlendirsin.
İkinci istisna: Kişisel verilerin resmî
istatistiği. Bugün TÜİK kişisel verilerle ilgili pek çok
araştırma inceleme yapıyor, pek çok araştırma
şirketi bunları yapıyor, planlama maksadıyla yapıyor.
Bunları anonimleştirmek suretiyle ancak yapacaklar,
anonimleştirerek kullanabilecekler. Araştırma şirketlerini
kapatalım mı yoksa istisna tutalım, vazifelerini yapsınlar
mı? İstatistik Kurumu işini yapsın mı, yapmasın
mı? Biz bunu koymazsak bu düzenlemeden sonra yapamaz.
Üçüncü istisna: Sanat, edebiyat, tarih, bilimsel
amaçlarla ya da ifade özgürlüğü kapsamında kişisel verilerin
işlenmesini istisna tutuyoruz. Üniversiteler pek çok araştırma
yapıyor. Sanatla ilgili pek çok çalışma var, edebiyatla ilgili
konularda pek çok kişisel veri işleniyor. Gazeteler, televizyonlar
haber yapıyorlar. Eğer bu istisnayı koymazsak bu kanundan sonra
televizyonlar, gazeteler haber yapamaz. Onun özgürce çalışması
için, vazifesini milletin beklentilerine uygun yapması için getirilip
konmuş bir istisnadır yoksa kişisel verileri işlemesi için
değil. Onu da hangi şartlar altında
Millî savunma, millî
güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni, ekonomik güvenlik, özel
hayatın gizliliği, kişi haklarını ihlal etmemek ve suç
olmamak kaydıyla ancak bunları yapabilir diyoruz. Bu da büyük bir
sınırlamayı kendi içerisinde getiriyor. Suç olan şey, zaten
ceza kanunlarımızda karşılığı var,
gereğini alacak.
Bir diğer konu, dördüncü konu nedir derseniz, o
da kişisel verilerin millî savunma, millî güvenlik, kamu güvenliği,
kamu düzeni, ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik önleyici, koruyucu
istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi. Bugün kişisel
verileri koruma kanunu bulunan bütün ülkelerde istihbarat
teşkilatları yüzde yüz bu kanunların istisnasıdır.
Şimdi, Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet istihbaratı,
Jandarma istihbaratı kişisel verilere ulaşsın mı,
ulaşmasın mı? Biz burayı istisnadan çıkarırsak o
zaman Millî İstihbarat Teşkilatının elini kolunu
bağlayacağız, ayaklarını bağlayacağız,
hiçbir iş yapamayacak. E, o zaman vatandaşına ilişkin
verilere ulaşamayan bir istihbarat teşkilatı önleyici vazifesini
nasıl yerine getirecek, koruyucu vazifesini nasıl yerine getirecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Var mı öyle bir
kurumumuz ki Sayın Bakanım, öyle bir kurumumuz var mı ki?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Dünyanın
bütün ülkelerinde istisnadır Sayın Vekilim. İstisna olmayan
hiçbir ülke yoktur, her tarafta bunlar istisnadır.
Bir diğer konu da yargıdır.
Yargının istisna olması da işin doğası
gereğidir.
Ben kanun tasarısının
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, emeği
geçen herkese teşekkür ediyor, Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bölüm üzerinde şahıslar
adına son konuşma Ankara Milletvekili Erkan Haberala aittir.
Sayın Haberal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Altında bulunduğumuz bu çatı
Türkiye'nin çatısıdır ve bizim seçilenler olarak iddiamız,
daha iyi koşullarda yaşanılabilecek bir memlekettir. Kendi
çatımız altında biz daha iyi koşullarda yaşanabilecek
bir memleket için yasama faaliyetinde bulunurken burada bizimle beraber
çalışan iş arkadaşlarımıza, emekçilerimize
yeterince eşit ve adil davranmadığımız kanaati
maalesef hasıl olmuştur bizde.
Burada yaklaşık 600 polis memuru
kardeşimiz çalışmaktadır. Kapıdan içeri girerken her
gün, her an görmekteyiz hep beraber. Sayın milletvekilleri, hangisinin
yüzü gülüyor? Bu insanların, burada çalışan polis
kardeşlerimizin tazminatları maalesef kesilmiştir, özellikle
dikkatinize sunmaktayım.
Tutanak Hizmetleri Başkanlığında
yaklaşık -ki yaklaşık değil, doğru rakamdır-
50 stenograf görev yapmaktadır. Ki bunların büyük bir bölümü yirmi
yıldan fazladır burada çalışmaktadır. 7/24 tam mesai
yapan bu arkadaşlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda, 18 ihtisas komisyonunda, araştırma komisyonlarında,
soruşturma komisyonlarında, alt komisyonlarda, ötesi, Anayasa
Mahkemesinde bile görev yapmaktadırlar. E, bu
arkadaşlarımız ne kadar mutludur? Buradadırlar,
yanımızdadırlar. Emekliliği dolanlara, en azından
hizmet yılını dolduranlara emeklilik hakkı veremez miyiz?
Yaklaşık 15 stenograf hanımefendi
arkadaşımızın emeklilik hakları gelmiştir.
Yaş uygulamasına bakılmaksızın bu
arkadaşlarımızın emekli olmalarını
sağlayamaz mıyız, kıdemlerini düzeltemez miyiz? Özellikle
bu 15 arkadaştan bahsediyorum.
Meclis bünyesi altında çalışan birçok
personel farklı statüdedir. Mecliste taşeron olur mu efendim?
Bu Mecliste taşeron vardır -ki Bakanlar
Kurulundan geçti sanıyorum, burada önümüze gelecek- Mecliste
çalışacak insanları biz taşerona verip nasıl
adlandırabiliriz? Ki mevcut
taşeronları bile taşeron kadrosundan çıkartıp devlet
kadrosuna almaya çalışıyoruz. Burada 4/Cliler, burada
sözleşmeliler, burada kadrolu olanlar; buradaki insanların her biri,
polisler, stenograflar, kavaslar, şoförler, garsonlar, çaycılar
farklı vasıflardadırlar, farklı kriterlerde iş
yapmaktadırlar. Aynı işi yapan insanlar, aynı çaycı,
aynı garson, birisi kadroda olduğu hâlde farklı maaş
almaktadır, birisi 4/Cli olduğu hâlde farklı maaş almaktadır.
Yardımcı hizmet kadrosunda alınan personele memur olarak görev
yaptırılmaktadır; memur olarak, 4/Cli olarak alınan
üniversite mezunları yardımcı hizmetli olarak, çaycı olarak
çalıştırılmaktadır. Burada kavaslar, kavas
arkadaşlarımız kadrolu olarak çalışmaktadırlar;
bizimle beraber burayı açmaktadırlar, bizimle beraber kapamaktadırlar.
Buranın temizliğinden, bize hizmetten
Bizim iyi
çalışabilmemiz için, bizim rahatımız, refahımız
için çalışan bu arkadaşlara baktığınızda
-aralarında 4/Cliler vardır- eşitsizlik ilkesi vardır. Biz
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, bu yüce çatı
altında eğer kendi çalışanlarımızı
eşitlik ilkesinden faydalandıramıyorsak, onları aynı
kategori içine sokamıyorsak; stenografları kendi içinde, uzmanlar,
danışmanlar, yeniler diye ayırıyorsak; kavasları
4/Cliler, sözleşmeliler diye ayırıyorsak; polislerin -keza daha
farklı bir durum- tazminatlarının kesilmesine sessiz
kalıyorsak burada milletimize biz sizin için iyi şeyler
yapıyoruz diyemeyiz kanaatindeyim çünkü burası milletin
çatısı. Bu çatının altında çalışan bütün
arkadaşlarımızı önce mutlu etmek bizim görevimizdir diye
düşünüyorum. Hepinizin dikkatine sunuyorum.
Saygılarımı sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Haberal.
Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. Sürenin yarısını sisteme giren
sayın milletvekillerine, diğer yarısını da Sayın
Bakana vereceğim.
Sisteme giren sayın milletvekillerinden
Sayın Kayışoğlu, buyurun.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Bursada on yıla
yakındır adliye yetersiz kalıyor ve buna ilişkin olarak da
birçok yerde yeni binalar kiralandı dosya sayıları
arttığı için ve buralara kiralar ödeniyor. Son olarak, Bursada
bölge adliye mahkemesi açılacak diye bir bina kiralandı, oraya
birtakım masraflar yapıldı, tam olarak ne kadar
yapıldığını bilmiyoruz. Sonra bölge adliye
mahkemesinin kurulmasından vazgeçildi. Yani, kamunun kaynakları bir
nevi heba oluyor. Hem bu yeni adliye binası ne zaman yapılacak -her
sorduğumuzda temeli atılıyor, atılacak deniyor ama
yıllardır böyle sürüyor- hem de bölge adliye mahkemesiyle ilgili
yapılan bu boşa giden masraflar rücu edilecek mi, sorumlusu kimdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce dediniz ki: Avrupa
Birliği ülkelerinde de bu şekilde, kişisel verilerin
toplanması, işlenmesi şeklinde hükümler var. Benim şimdi
elimde, okuyorum size, Beta Yayınlarının, Doktor Aydın
Akgülün Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Kararları Işığında Kişisel Verilerin
Korunması adlı kitabı, sayfa 100 ve 101de, aynen -burada
İsveçten tutun, Hollandadan tutun, birden fazla ülke var- buralarda bu
tür felsefi ve dinî inancına ilişkin bilgilerin toplanması,
işlenmesi açıkça yasaklanmış durumda. Siz burada diyorsunuz
ki
Avrupa Birliği ülkelerini kürsüden referans verdiniz, kitap sizin tam
tersinizi söylüyor.
Aynı şekilde, Yunanistanda bir karar var,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kokkinakis kararı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aynı
şekilde, Yunanistan bu konuda tazminata mahkûm olmuş durumda.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi, trafik sigortalarında
geçtiğimiz yıl 1 Haziranda başlayan yeni dönemle birlikte
zorunlu trafik sigortası iki yılda yaklaşık 10 kat
zamlanmış oldu, 10 kat. Sizce bu adil mi? Sizce bu, halkı soymak
değil midir? Ülkemizde yaklaşık 19 milyon 500 bin aracın
bulunduğu göz önüne alınırsa sigorta primlerindeki fahiş
artış vatandaşlarımızın önemli bir
kısmını maddi olarak zor durumda bırakmaktadır. Bu
nedenle, vatandaşlarımızın tepkisine ve mağduriyetine
sebep olan bu uygulamanın yeniden düzenlenmesinin uygun olacağı
kanaatindeyim. Hükûmetin bu konuda gerekli adımları
atmasını ve bir an önce bu mağduriyeti gidermesini talep
ediyorum. Sayın Adalet Bakanı, siz Adalet Bakanısınız,
bugün emekliye, memura yüzde 2 zam yapılırken buna yüzde 1000 zam
yapılıyor; burada adalet var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Bakan,
seçim bölgem Afyonkarahisarda Bayat, Sultandağı ve İhsaniye
ilçelerinde yıllar önce adliyeler kapandı fakat burada kapanan
adliyeler yüzünden vatandaşlarımız son derece mağdur.
Özellikle köylerden gelen vatandaşlarımız diğer adliyelere
ulaşabilmek için -örneğin, Bayat Kuzören köyünden gelen
yurttaşım, Mallıca köyünden gelen hemşehrim İscehisar
Adliyesine ulaşabilmek için- neredeyse iki gününü yolda geçiriyor. Keza,
İhsaniye ve Sultandağının da özellikle köylerinde
-İhsaniye merkez adliyeye bağlandı, Sultandağı Çay
Adliyesine gidiyor- yaşayan hemşehrilerimin adliyeye
ulaşımı bir hayli sıkıntılı oluyor. Bu
konuda, vatandaşların hukuki hizmetten yararlanabilmeleri için bu
kadar mağdur olmalarını nasıl gidereceksiniz? Buralarda
yeniden adliye açılması konusunda bir çalışmanız var
mı?
BAŞKAN Sayın Zeybek
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakanım,
Samsunun Vezirköprü ilçesinde açık cezaevi için arsa alındı. Bu
cezaevi için 160 dekar arsa alınmış ve bu arsayla açık
cezaevinin iyileştirilmesi, orada yeniden bir yatırımın
yapılması gerekliliğine ihtiyaç duyulmuştu. Şu anda
aldığımız habere göre, son günlerde, 2016 yılında
bu yatırımın Vezirköprüden, açık cezaevinden
kaydırıldığı, orada yapılmayacağı
söylenmektedir. Bu hangi amaçla alınmıştır? O
yatırım neden yapılmamaktadır? Oradaki cezaevi şu anda
kötü bir durumda olduğu için ve şu anda insanlığa
yakışır bir şekilde bir cezaevi yeri
olmadığından, hükümlülerimizin düzenli bir şekilde orada
yaşamlarını iyileştirerek geçirmeleri, günlerini
doldurması için daha iyi bir cezaevinin yapılabilmesi, açık
cezaevinin de iyileştirilmesi için bu yönüyle o 160 dekarlık
alanın değerlendirilmesi gerekiyordu. Bu sizin tarafınızdan
değerlendirilecek midir Sayın Bakanım?
BAŞKAN Sayın Gökdağ
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önceki
konuşmanızda Türk Ceza Kanunundaki hükümlerin aynen
kalacağını söylediniz. O zaman, bu yasaya bunu eklememiz
gerekmiyor mu? Yani Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısına Türk Ceza Kanunundaki 135 ve devamı maddelerinin
korunacağını eklememiz gerekiyor bence.
Öte taraftan, Gaziantepin Yavuzeli ve Oğuzeli
ilçelerindeki adliyeler kapandı, oradaki yurttaşlarımız
mağdur oluyor. Bunların tekrar açılmasını
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Benim sorum Tarım ve
Hayvancılık Bakanına.
Çiftçiler ve hayvancılık yapan
vatandaşlarımız şu anda sütlerini, elmalarını ve
üzümlerini satamıyorlar. Bu ürünlerin Bakanlığınız
veya Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satın alınarak
okullarımızda ve yoksul ailelere dağıtılması
uygun olacaktır. Bu projeyi uygulayarak elma, süt ve üzüm üreticilerine
destek olmayı düşünüyor musunuz?
İki: Pancar ekimi eskiden verilen kotalara göre
üretilmektedir. Bugün üretim yapmayan pancar ekicisi kotasını
başka çiftçilere satıyor, bu şekilde ekime devam ediliyor. Bu
nedenle, kota tespitinin yeniden yapılarak gerçek pancar üreticilerine bir
kez daha fırsat verilmelidir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tezcan
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geçen hafta idrak ettiğimiz 14 Mart Tıp
Bayramı nedeniyle sağlık çalışanlarımıza bir
mesaj vermek istiyorum.
Tıp Bayramı dolayısıyla ülkemizin
dört bir köşesinde insan hayatını her türlü menfaatin üzerinde
tutarak fedakârca hizmet veren meslektaşlarım olan
doktorlarımızı ve tıp fakültelerinde görevli
akademisyenlerimizi, çalışma arkadaşım olan
sağlık çalışanlarımızı en içten
duygularımla tebrik ediyor, çalışmalarında
başarılar diliyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bakan, şimdi
soruları cevaplandırmak için sizin mikrofonunuzu açıyorum, söz
sizde.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Adliyesiyle ilgili
daha önce de ifade ettik, Bursada gerçekten büyük bir adliye ihtiyacı
var. Bununla ilgili çalışmalar uzunca bir zaman aldı ve
şimdi, o projeyi etaplara ayırdık, etap etap yapacağız.
Bir etabın ihalesi yapıldı, benim bildiğim kadarıyla
sözleşmesi de imzalandı. İnşallah, o hızlı bir
şekilde tamamlanacak, sonra diğer etabı
tamamlayacağız. Bursada bölge adliye mahkememiz kurulu, bölge idare
mahkememiz de kurulu. Bildiğiniz gibi 15 bölge adliye mahkemesinin şu
anda 7 tanesi faaliyete geçecek; diğer kalan 8 bölge adliye mahkemeleri de
peyderpey faaliyete geçecektir çünkü hâkim ve savcı sayımızdaki
sıkıntı nedeniyle bir kısmını, şimdi, hemen
devreye alıyoruz, diğerlerini de peyderpey alacağız. Bursa
Bölge Adliye Mahkememiz de faaliyete geçecektir. Orada bölge idare mahkemesiyle
beraber çalışmalarını yürütecektir. İstinafın
faaliyete geçmesi maksadıyla kiralanmış bir yer var. O kira
sözleşmesi daha sonra feshedilmiş durumda. Şu anda buraya
yapılmış yeni bir harcama planlaması yok. Özel idareden bir
yer ayarlaması oldu. Biz, özel idareyle ilgili yere de şu anda bir
harcama yapmayı düşünmüyoruz çünkü yapacağımız
inşaatların süratle biteceğini tahmin ediyoruz.
Sayın Tanal Kişisel verilerle ilgili
işte oralarda bu tabirler geçiyor mu? dedi. Şimdi
baktığımızda, Avrupa Konseyinin 1981 tarihli 108
sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi
Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
Sözleşmesinin 6ncı maddesinde Irksal köken, siyasi düşünce,
dinî ve diğer inançları ortaya koyan kişisel veriler ile
sağlık veya cinsel hayata ilişkin kişisel veriler, özel
nitelikli kişisel veri olarak kabul ve uygun önlem alınmak
şartıyla işlenmelerine
Yine Avrupa Birliğinin 95/46
sayılı Veri Koruma Direktifinin 8inci maddesinde, kişilerin
sağlık durumunu veya cinsel yaşamını ilgilendiren
kişisel verileri ile ırkını, etnik kökenini, siyasi
görüşünü, dinî veya felsefi inancını veya sendika üyeliğini
ortaya çıkaran veriler özel nitelikli veri olarak kabul edilmiş,
kural olarak işlenmelerinin yasak olduğu belirtilmiş ancak
işlenebileceği hâller de öngörülmüştür.
Şimdi, Avrupa Genel Veri Koruma Regülasyon
Taslağının 9uncu maddesinde de bunlara ilişkin
düzenlemeler var. Anlaşılan o kitabın yazarı bunları
pek yakından takip etmemiş.
Sayın Topalın söylediği sigortayla
ilgili kısım, ben de katılıyorum, hakikaten burada
fahiş bir artış var. Bununla ilgili dün, Başbakan
Yardımcımız Sayın Mehmet Şimşek Beyin
başkanlığında bir toplantı oldu. Ben de o
toplantıya katıldım. 3 maddelik bir kanun
değişikliği yapılıyor. Şu anda zannedersem Plan
Bütçe Komisyonuna havale edilecek bir kanun tasarısının
içerisine konacak, ondan sonra sigorta şirketlerinin bu alandaki
şeylerini yeniden değerlendirme durumu olacak. Kanun otomatik
ilgilendirmeyecek ancak onların muallakta olan alacaklarından
bahsediliyor. Bu alacaklar 1,8ken 7,5a çıkmış. Çok büyük bir
artış var. O sıkıntıdan kaynaklandığı
ifade edildi. Bu düzenlemenin bu konuda makul bir inişi sağlayacağını
tahmin ediyoruz.
Tabii, şu anda kapanan adliyelerimiz var.
Bazı yerlerde de adliyeler açılsın diye milletvekillerimizin
haklı talepleri var. Kapatılma gerekçelerinde, hem dosya
azlığı hem ulaşım kolaylığı ve
başka pek çok neden var. Şu anda bu nedenler ortadan
kalkmış değil. Yani 5 kilometre mesafede ilçeler var, 10
kilometre mesafede ilçeler var ve şu anda ulaşım
kolaylığı var. Dosyalar çok az, hâkim ve savcılar
baktığımızda- gerçekten boş oturuyorlar. Yani o
yüzden de -bu bir ihtiyaçtan dolayı kaldırıldı- bizim de
Bakanlık olarak kapatılan adliyelerin yeniden açılmasına
dair bir çalışmamız, şu anda bir planlamamız yok.
Sayın Zeybekin Vezirköprü ilçesinde açık ceza
infaz kurumuyla ilgili bir sorusu oldu. Şu anda Vezirköprü ilçesinde bir
açık ceza infaz kurumu yapılması için arsa
araştırması devam ediyor. Arsa bulunduğunda biz
yapacağız. Oradaki şeyin
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Arsa alındı
Sayın Bakanım, arsa terk edilmiş.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şu anda ben, bendeki olan bilgiyi paylaşıyorum, bana verilen.
Uygun yer bulunduğunda oraya yapacağız. Oradan başka yere taşınması
söz konusu değil, bunu ifade etmek isterim.
Türk Ceza Kanunundaki hükümlere neden atıf
yapılmadığına ilişkin Sayın Gökdağ söyledi.
Suçlar ve kabahatleri düzenleyen biraz önce kabul ettiğimiz 17nci madde
Suçlar başlığını taşıyor bölümün
altında.
(1) Kişisel verilere ilişkin suçlar
bakımından 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 135 ila 140 ıncı madde hükümleri uygulanır.
(2) Bu Kanunun 7 nci maddesi hükmüne
aykırı olarak; kişisel verileri silmeyen veya anonim hâle
getirmeyenler 5237 sayılı Kanunun 138 inci maddesine göre
cezalandırılır.
Yani bu, bu ceza hükümleriyle desteklenen bir
kanundur. Bu ceza hükümlerine atıf açıkça burada zikredilmiştir.
Ayrıca, tabii, hassas verilerde de cezada
artış öngörülüyor. Ayrıca, Kabahatler diye 18inci maddede
idari yaptırımları öngörmektedir. Bunu ifade etmek isterim.
Tabii, Kazım Arslan Beyin çiftçilerimizin
ürettikleri ürünlere dair sorusu benim doğrudan alanım değil ama
benim de ilgilenmem gereken bir konu. Tarım Bakanımıza, ilgili
bakanlarımıza ben bu talebinizi ileteceğim, onların
değerlendirmesine sunacağım. Bunu bilmenizi isterim.
Tabii, Tıp Bayramını ben de
kutluyorum, geçti ama. Tabii -Yılmaz Tezcan zannedersem sordu- orada da
Sayın Başbakanımızın Tıp Bayramı vesilesiyle
sağlık çalışanlarına bir dizi müjdesi oldu.
İnşallah Parlamentomuzun gündemine geldiğinde bu müjdeler de
somuta dönüşecektir.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkanım, süre var, iki sorum olacak Sayın Bakana eğer
müsaadeniz olursa doğrudan alanıyla ilgili.
BAŞKAN Açtım ben sizin mikrofonunuzu.
Çok kısa hemen bir sorun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Bakanım, Antepte şu anda tüketici mahkemesine 5 bin başvuru
var. Her yıl 1.200 tanesi ancak karara bağlanabiliyor. Bir
başvuru yaklaşık bir iki yıl zaman süresi alıyor.
Hâlbuki başvuru sayısına göre, Antepte en az 4 tüketici
mahkemesinin olması gerekir. Oysa 2 olması kararı varken şu
anda 1 mahkeme çalışıyor. Bunu artırmayı
düşünüyor musunuz? Bir sorum bu.
Bir ikinci sorum da: Antep İŞKUR kurumunda
bir masada 1 kişi çalışması gerekirken 4 kişi
çalışıyor. İŞKURa yeni bir bina tahsisi konusunda bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan,
notlarınızı aldınız herhâlde.
Var mı cevap?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
İŞKUR binasıyla ilgili benim bir bilgim yok tabii, ayrı
bakanlığı ilgilendiriyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızı. Oraya iletirim onu.
Mahkemelerle ilgili ihtiyacı da ben not
aldım, Gaziantepin tüketici mahkemesi durumu. Ona yarın
arkadaşlarımızla bir bakalım, nedir, ne değildir
durumu, ona göre ihtiyaç varsa elbette gereken yapılır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Baronun bu yönlü
talebi var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Mahkeme sayılarını yüzde 69 artırdık Türkiye genelinde
ama gerçekten ihtilafların çeşitliliği ve çokluğu nedeniyle
yeni mahkeme ihtiyaçları oluyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 2 kalem var,
şu anda 1 tanesi çalışıyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Onu takip
edeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Şimdi, böylece ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış oluyor.
İkinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
19uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinin (1)inci fıkrasında
geçen "kişiliğini" kelimesinin "kişiliğine"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Osman
Baydemir Bedia Özgökçe
Ertan
Diyarbakır Şanlıurfa Van
Mahmut
Celadet Gaydalı Meral
Danış Beştaş Erol
Dora
Bitlis Adana Mardin
Dengir Mir
Mehmet Fırat
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinin (1)inci fıkrasındaki
"görevleri" ibaresinin "görev, yetki ve sorumlulukları"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Arzu
Erdem Kadir
Koçdemir
Ankara İstanbul Bursa
Kamil
Aydın Mehmet
Erdoğan
Erzurum Muğla
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Kurum görevini yaparken
bağımsızdır. Kurum Başbakanlıkla
ilişkilidir."
Namık
Havutça Cemal
Okan Yüksel Murat
Bakan
Balıkesir Eskişehir İzmir
Bülent
Yener Bektaşoğlu Zeynel
Emre Selina
Doğan
Giresun İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Murat Bakan.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Hızla gelişen iletişim teknolojileri
bir yandan dünyamızı küresel bir köy hâline getirirken diğer
yandan da bireyi özgürleştirmekte, dünyayla bağ kurmasını
sağlamaktadır. Diğer taraftan, bu teknolojik gelişim
bireyin mahremiyetini de ortadan kaldırmaktadır. Her an özel
yaşamımızın en mahrem alanlarına kadar veri üreten teknoloji
karşısında bireyin özerkliğini, özel yaşamın
gizliliğini koruyacak bir yasaya gerçekten ihtiyaç vardır. Ancak gen
haritasından ırkına ve felsefi düşüncesine, cinsel
yaşamına kadar hakkında bütün verileri toplayarak, bireye
sürekli izlenme duygusu yaşatarak koruma sağlanamaz. Bu nedenle yasa,
öncelikle özel yaşamın gizliliğini ve bireyin özerkliğini
korumalıdır. Peki, bu yasa bunu sağlıyor mu? Elbette
hayır. Bu tasarının bu hâliyle yasalaşması birkaç
açıdan sakıncalıdır. Bu tasarının en
sakıncalı yönü kişisel verilerimizi koruyacak kurul üyelerinin
doğrudan Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı tarafından
belirlenmesidir. Böyle bir kurul topluma ve bireye beklediği güveni
veremez, evrensel ölçütlere de uymamaktadır. Bu kurul Almanyada ve
diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Parlamentoda nitelikli
çoğunlukla nitelikli uzmanlar arasından seçilmelidir. Bu tasarı
bu hâliyle yasalaşırsa vatandaşını fişleyen
devlet, cinsel yaşamından ırkına, felsefi
düşüncesinden mezhebine ve biyometrik verilerine kadar tüm özel verilerini
orantısız ve ölçüsüz olarak kullanabilecektir. Yani bu tasarı bu
hâliyle yasalaşırsa devlet, koruması gereken hakkı bizzat
ihlal eden olacaktır çünkü bu yönetim kadroları bu sırları
yeri geldikçe faş edecektir.
Size tarihten bir örnek vereyim sevgili
arkadaşlar. İnsanlık tarihine en karanlık dönemini
yaşatan Naziler ne yapıyordu biliyor musunuz? Sitelerin, evlerin,
apartmanların görevlilerini topluyorlardı ve güya onları onore
ediyorlardı, sonra onlara ek bir millî görev veriyorlardı. Görevleri,
sitelerinde, apartmanlarında, mahallelerinde oturan Yahudileri,
komünistleri, sosyalistleri, demokratları, Romanları, hatta
engellileri bile -yani ötekileri- tespit edip liste hâlinde devlete
sunmaktı. Bu listelerin adı kara listelerdi. İşte,
savaşa karşı seslerini çıkaran ve sonrası Nazi
fırınlarında yakılan o milyonlarca masum insan bu
listelerde adları olan insanlardı. Çoğu iyi niyetle millî bir
görev yaptığını zannedenler yıllar sonra gerçekler
ortaya çıktığında çocuklarının,
torunlarının yani insanlığın yüzüne bakamaz oldular.
İşte, bu acı deneyi yaşayan
Almanya ve Avrupa, vatandaşının kişisel verilerini yani
sırlarını koruyan yasanın yürütmesini parlamentoda
nitelikli çoğunlukla seçtikleri uzmanlara bırakıyor. Hatta bu
seçilen kişiler kendilerine gelen hediyeleri dahi parlamentoya bildirmek
ve bu hediyeleri meclise teslim etmek zorundalar, asla başka bir iş
de yapamazlar. Çünkü devlet dediğimiz aygıt faşizan
zihniyetlerin eline geçtiğinde vatandaşın sırlarını
yerine göre kendi siyasi menfaati, yerine göre rantı, yerine göre de
vatandaşına karşı politik şantaj olarak
kullanmıştır. Avrupa tarihi bunun acı örnekleriyle dolu
olduğu için kılı kırk yararak yasalarını yapmışlar.
Onun içindir ki vatandaşının sırrını, mahremini
az bilen devlet erdemli devlettir.
Bakın, bu durumu, sömürgeciliğe
karşı duruşuyla bilinen Fransız felsefeci Montaigne ne
güzel ifade etmiş: Bana emanet edilen bir sırrı kutsal bir
emanet gibi saklarım ama sırları elimden geldiği kadar
bilmemeye çalışırım. Şimdi sesleniyorum arkadaşlar:
Hani vatandaşı devletten koruyacaktınız? Hani
vatandaşı devlete kul etmeyecektiniz? Hani vatandaşın
sırrı, mahremiyeti devleti ilgilendirmezdi? Bu yasa, istisnalarla
vatandaşın mahremiyetini kamunun insafına terk etmiyor mu?
Sevgili arkadaşlar, bu tasarı, bu hâliyle
vatandaşı, devleti yönetenlerin kucağına atıyor. Buna
müsaade etmemeliyiz. Evet, bireyin mahremiyetini koruyacak bir yasa gerekli ama
bu hâliyle değil. Bu yasayı yaparken murat ettiğimiz hâle getirmek
hepinizin, bu Parlamentonun ortak sorumluluğudur. Biz bu yasayı
şu hâliyle, bu şekliyle çıkartırsak korumayı
hedeflediğimiz hakkı bizzat ihlal eden olacağız. Bu
yasayı Parlamentonun ortak aklıyla değiştirerek, bu istisnaları
ortadan kaldırarak ve seçilecek kurul üyelerini de birlikte, nitelikli
çoğunlukla bu Parlamentodan seçerek yasalaştırmak hepimizin
ortak sorumluluğudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinin (1)inci fıkrasındaki
"görevleri" ibaresinin "görev, yetki ve sorumlulukları"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maddede, bu kanunla verilen görevleri yerine
getirmek üzere bu kurulun kurulduğu belirtilmektedir ancak bu kanun
tasarısı tamamen incelendiğinde, bu kanunla bu kuruma sadece
görevler değil, yetkiler ve sorumluluklar da yüklenmektedir. Bu
bakımdan, verdiğimiz önergenin kabul edilmesi buradaki, metindeki
eksikliği giderecektir.
Yine, bu maddeye baktığımızda,
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun statüsü ve
bağlılığı belirtilmektedir. Önce kurumun
özerkliğinden bahsedilmekte, sonra da Başbakanlığa
bağlı olduğu belirtilmektedir. Devam eden maddelerde de kurul
üyelerinin, başkanın atanması ve kurul üyeleri ve başkan
hakkında yargılama izni konusunu detaylı olarak
incelediğimizde, bu kurulun özerkliğinden bahsetmek mümkün
değildir. Bu bakımdan, bu konunun üzerinde fazla konuşmaya,
özerklik konusunda fazla tevil getirmeye de gerek yoktur.
Değerli milletvekilleri, kişisel verilerin
korunması konusu konuşulurken, iktidarın, kişilerin sosyal
medya hesapları üzerinden, başta kamu görevlilerinin
hesaplarını takip etmek ve bunlar üzerinden kamu görevlilerine
yaptığı mobbingleri birazcık konuşmak istiyorum.
Özellikle sarı sendikaya üye olmayan kamu
görevlilerinin hesapları değişik kamu kurumları ve iktidar
partisi yetkilileri tarafından çok ciddi gözetim altında tutulmakta
ve buradan elde edilen bilgilerde Cumhurbaşkanı ya da iktidarla
ilgili herhangi bir paylaşım görülürse hemen bu konu, bu bilgiler AK
trollere aktarılmakta, onlar da BİMERe şikâyet etmekte,
sonrasında da kamu görevlileriyle ilgili olarak hem idari hem adli
soruşturma açılarak onlara psikolojik baskı
uygulanmaktadır. Bu da, özellikle sendikalarda yetki konusunda, önümüzdeki
günlerde yetkili sendikaların belirlenmesi sürecinde insanları kendi
sendikalarından koparma konusunda psikolojik olarak çok etkilemektedir. Bu
sebeple, haksız yere soruşturma açılan çok sayıda kamu
görevlisi vardır. Bu kamu görevlilerinin hepsi artık ne
yapacaklarını şaşırmışlar; bir
kısmı emekli olup kaçmayı düşünmekte, bir kısmı
sadece bu soruşturmalardan kurtulmak maksadıyla
sendikalarını değiştirmek zorunda kalmaktadır. Bu,
demokratik bir ülkede kabul edilebilir bir durum değildir. Bu
bakımdan, iktidarın bu kamu görevlileri üzerinde
uyguladığı mobbingden vazgeçmesini temenni ediyoruz.
Yine, tabii ki bu paylaşımlara
baktığınızda, sonuçta, değişik dergilerde,
gazetelerde Cumhurbaşkanıyla, Hükûmetle ilgili yazılan
yazılardan ibaret olduğu görülmektedir. Tabii ki şimdiye kadar
Türk toplumu Cumhurbaşkanının bu kadar siyaset malzemesi
olmasına da alışık değil ama
Cumhurbaşkanımız her gün muhtarları toplayarak kasaba
politikasına dâhil olduğundan bu tartışmalara da dâhil
olmaktadır. Bu konuda kendisinin de dikkat etmesi lazım.
Yine, son zamanlarda arkadaşlar, Amerika
Birleşik Devletleri dünyanın birçok yerine müdahale edince Amerika
Birleşik Devletlerinin cari açığı artmış.
Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri düşünmüş
taşınmış, bu meseleyi çözmek için şimdiye kadar
Türkiyenin cari açığını kapatan hayırsever iş
adamı Reza Zarraba el koymuş. Hem küresel ekonomideki durgunluk hem
bölgemizde yaşanan olaylar 2016da ülkemizde de ekonominin çok iyi
olmayacağını, yine cari açığın devam
edeceğini göstermektedir. Ben, bu bakımdan, 2016da oluşacak
cari açığı kapatacak Reza Zarrabdan boşalan yeri
dolduracak Hükûmetin yedek iş adamlarının, hayırsever
dostlarının olup olmadığını merak etmekteyim.
Eğer kişisel verilerin korunması bakımından bir
sakıncası yoksa bu bilgileri Sayın Bakanın ve Hükûmet
yetkililerinin bizimle paylaşmasını istirham ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinin (1)inci fıkrasında
geçen "kişiliğini" kelimesinin
"kişiliğine" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Dengir
Mir Mehmet Fırat (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat.
Buyurun Sayın Fırat. (HDP
sıralarından alkışlar)
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin)
Sayın Divan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kişisel verilerin korunması
hakkındaki kanunu görüşmekle meşgulüz. Aslında, bu kanunla
kişisel verilerin hangi eller tarafından, nasıl
kullanılacağının esas ve usulleri tespit edilmektedir.
Aslında, büyük birader vatandaşlarını gözlemekle, onun
kişisel verilerine ulaşıp onu bir tehdit vasıtası
olarak onlara karşı kullanmakla asayişi temin edebileceği
kanısında.
Değerli arkadaşlar, bir süre önce bu
Meclisten iç güvenlik yasa tasarısı kanunlaşarak geçti. Bu kanunun
bu Meclise getirilme sebebi iç güvenliğin sağlanmasıydı.
Hakikaten orada çok zecrî tedbirler vardı. Fakat çok enteresan, bu kanun
geçtikten sonra Türkiyede iç güvenliğin ortadan kalktığı,
suç ve suçluların giderek arttığı, hatta bu suçların
cezalarının da giderek
ağırlaştırıldığı görüldü.
Dolayısıyla, cezaları artırarak veya
vatandaşların kişisel verilerine ulaşarak suçu önlemek
mümkün değildir. Suç, ancak insanları özgürleştirerek
önlenebilecek olan bir şeydir.
2002 yılında bir siyasi hareket 3Y formülünü
getirmişti, hatırlayacaksınız; yasaklarla mücadele,
yoksullukla mücadele
Hakikaten, ondan sonraki süreç içerisinde, özellikle
yasakların ortadan kaldırıldığı süreç içerisinde
Türkiyedeki suç unsurlarının düşmeye
başladığını Adalet Bakanlığı istatistiklerinde
görmek mümkündür.
Dolayısıyla, bu tür, kişilerin
kişisel hayatlarını da içeren bilgilerin belli bir yerde
depolanması ve bu depolandığı yerin yönetiminin de iktidar
tarafından belirlenmesi bana göre çok büyük bir hatadır çünkü
iktidarlar mutlaka değişir, hiçbir iktidar ilelebet devam etmez.
Bunun en yakın örneğini Sayın Zerrabla Amerikada çok
yakında hep beraber izleyeceğiz. Sayın Zerrabın
itiraflarının ve Sayın Zerrabın yapmış
olduğu telefon, WhatsApp görüşmelerinin çok detaylı bir
şekilde gündeme geleceğini ve oldukça da Türkiyeyi
sarsacağını hep beraber izleme imkânına sahip
olacağız çünkü Amerika Birleşik Devletlerinde de aynı
şekilde bu verilerin toplanması konusunda oldukça gelişmiş
yöntemler uygulanmaktadır.
O bakımdan, benim kişisel tavsiyem,
Hükûmetin bu tip yasalar getireceğine demokrasiyi kökleştirecek,
yasakları ortadan kaldıracak ve özgürlükleri artıracak yasalarla
meşgul olması daha faydalı olur kanısındayım.
Biraz önce iktidar partisi grup başkan
vekilinin, burada, tahmin ediyorum ki şaka olsun diye söylemiş
olduğu bir lafa değinmeden geçemeyeceğim. Şöyle
demişti: Romayı da AKP yaktı. Bunun çok doğru bir laf
olduğunu zannetmiyorum çünkü biliyorsunuz, bir süre önce Sayın
Cumhurbaşkanı Belçikaya bunu söyledi, ertesi gün orada bir patlama
oldu. Allah korusun, yarın Romada bir patlama olur ise sayın grup
başkan vekili acaba buna nasıl cevap verir, onu merak ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 20nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde geçen veya ifadesinin ve
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Osman
Baydemir
Diyarbakır Adana Şanlıurfa
Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı Bedia
Özgökçe Ertan
Mardin Bitlis Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 20nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendindeki
Cumhurbaşkanlığına ibaresinin
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Erkan
Haberal İsmail
Faruk Aksu
Mersin Ankara İstanbul
Kadir
Koçdemir Kamil
Aydın Nuri
Okutan
Bursa Erzurum Isparta
Arzu
Erdem
İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 20nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
ç) Yıllık faaliyet raporunu ilk 3 ayda
kamuoyuna sunmak.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Zeynel
Emre Haydar
Akar Mehmet
Tüm
İstanbul Kocaeli Balıkesir
Cemal
Okan Yüksel
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tüm.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce yine
konuşma yapmıştım ama şimdi farklı bir
konuşma yapacağım. Biraz önceki o 14 Maddede Faşizm
Doktor Lawrence Britte ait, onu bilmenizi istiyorum. Bu benim ürettiğim
bir şey değil.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Mehmet Bey.
MEHMET TÜM (Devamla) Değerli arkadaşlar,
ülkemiz çok inançlı, çok kültürlü bir ülke. Yüzyıllar boyu bu ülkede
birlikte yaşıyoruz; cumhuriyeti birlikte kurduk ama barış
içinde, huzur içinde bu ülkede birlikte yaşayabiliriz. Önce bu
çoğulculuğu kabul etmek zorundayız. Bu ülkede Kürt sorunu,
Alevilerin sorunları, azınlıkların sorununu oturup
kardeşçe çözebiliriz. O nedenle, bu kadar kavgaya, bu kadar kana ihtiyaç
yok değerli arkadaşlar.
Bakın, ben Alevi bir aileden geliyorum. Bu
ülkede yaklaşık 10-15 milyon Alevi var, bu ülkenin kurulmasında
başta cumhuriyetin yanında, Mustafa Kemal Atatürkün yanında yer
almışlardır ama ne yazık ki bu ülkede Aleviler yok
sayılmaktadır. Aleviler bu devlete vergi veriyorlar, Aleviler bu
ülkenin yurttaşları, askerlik yapıyorlar. On dört yıldan
beri siz iktidardasınız, defalarca Alevi çalıştayı
yaptınız, gündeme getirdiniz, Alevilerin şu andaki cemevine
yasal statü vermediniz. Bu bir haksızlık, bu çağda demokratik
bir ülkeye yakışmayan bir tavırdır. Diyanet
İşleri Başkanlığının bütçesi 7-8
bakanlıktan daha fazladır. Burada Alevilere 1 kuruş verilmiyor.
Diyanet İşlerinde çalışan 150 bin personelden 1 odacı
bile Alevi değil. Bu bir haksızlık değil mi değerli
arkadaşlar?
Her şeyden önce, eğer Müslümansak,
inançlı insanlarsak bu toplumdaki adaletsizliği gidermek gerekiyor.
Alevilerin sorunlarını, bu ülkede ezilenlerin sorunlarını
dile getirmek için Alevi olmaya gerek yok değerli arkadaşlar,
demokrat olacağız. Eğer bu ülkede birlikte yaşamayı
savunuyorsak farklılıkları kabul edip demokratik bir
şekilde eşit vatandaşlık temelinde birlikte bu
sorunları çözmek zorundayız ama ne yazık ki AKP iktidarı
hem içeride hem dışarıda mezhepçilik yapmaktadır.
Bakın, Orta Doğuda bu duruma gelmemizde
sizin payınız büyüktür. Neydi, Suriyeyle ne sorunumuz vardı?
Esadla ne sorununuz vardı? Çok rahat, o dönemin Başbakanı,
şu andaki Cumhurbaşkanımız tatile çıkıyordu. Üç
ayda Suriyeye girecektiniz, Emevi Camisinde namaz
kılacaktınız. Peki, biz Suriyeye gittik mi? Tam tersine, Suriye
Türkiyeye geldi. 2,5 milyonun, 3 milyonun bu ülkeye gelmesindeki asıl
neden biz miyiz arkadaşlar? Sizsiniz değerli arkadaşlar. O
nedenle, savaş politikalarından vazgeçmemiz gerekiyor, sonuna kadar
barışı savunmamız gerekiyor. Teröre ve şiddete sonuna
kadar biz karşıyız değerli arkadaşlar ama bu sorunun
da güvenlikçi önlemlerle çözülmeyeceğini sizler çok iyi biliyorsunuz. Bu
sorunun adresi, çözüm yeri -Kürt sorunun da, Alevilerin sorunlarının
da- Türkiye Büyük Millet Meclisidir çünkü şu anda Kürtlerin temsilcileri,
Alevilerin temsilcileri, her kesimin temsilcileri Türkiye Büyük Millet
Meclisindedir değerli arkadaşlar. O nedenle, oturup bu sorunları
birlikte çözebiliriz ama önce demokrat olmak gerekiyor, önce demokrasiye inanmak
gerekiyor ama şu anda siz demokratik bir anlayışa sahip olarak
bu işlemleri yapmıyorsunuz.
Bakın, kendi düşüncelerini, Türkiyedeki
gidişatı dile getiren ve bu konuda itirazlarını söyleyen
aydınları hedef gösterdiniz ve birçok aydın şu anda
işinden oldu, 3-4 aydın tutuklandı. Değerli
arkadaşlar, hangi dönemde bunlar yaşanmıştır? Hitler
Almanyasında yaşanmıştır. Bunu söylediğimiz
zaman kızıyorsunuz. Ya, insanlar demokratik bir ülkede kendi düşüncelerini
ifade edemezler mi? Bugün eğer onlara yasaklarsanız yarın
aynı şey sizler için de geçerlidir.
Her fırsatta diyorsunuz ki Biz yüzde 50
aldık. Evet, alabilirsiniz, buna saygı duyuyoruz. Yüzde 50
almışsanız, bu toplum bu yüzde 50yi niçin verdi? Problemleri
çözmek için. Yani, başkalarının üzerinde baskıyı ve
şiddeti uygulamak için size bu oyları vermedi.
Demokrasi çoğunluğun
azınlığa tahakkümü değildir, azınlığın
haklarını savunmaktır. Bir kişi bile olsa onun
düşüncesine, inancına saygı göstermek zorundasınız ama
bugün, siz, çoğunluğa dayanarak en ufak bir tartışmada
buraya hücum ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET TÜM (Devamla) Bu doğru bir
yaklaşım değil. Yani, bu güç güç değil değerli
arkadaşlar; asıl güç, demokratik bir anlayışa saygı
göstermektir ve birlikte yaşama kültürünü savunmaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 20nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendindeki
Cumhurbaşkanlığına ibaresinin çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum
Milletvekili Kamil Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesine ilişkin olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik
önergemiz hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 20nci maddesi Kişisel Verileri Koruma
Kurumunun görevlerini düzenlemektedir. Bu maddeyle kurum, uygulama ve mevzuattaki
gelişmeleri takip etme, değerlendirme ve önerilerde bulunma,
araştırma ve incelemeler yapma veya yaptırma, çeşitli kurum
ve kuruluşlarla iş birliği yapma, uluslararası
gelişmeleri izleme ve değerlendirme, uluslararası
kuruluşlarla iş birliği yapma ve toplantılara katılma,
Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna ve Başbakanlığa
yıllık faaliyet raporu sunma ve kanunlarla verilen diğer
görevleri yapma gibi görevlerle yükümlüdür. Kurumun genel olarak
araştırma ve incelemelerde bulunması, ulusal veya
uluslararası düzeyde iş birliği içerisine girmesi müspet ve
kurumun gelişmesine olanak tanıyan çalışmalar arasında
sayılabilecektir. Ancak, kurumun Cumhurbaşkanlığına
yıllık faaliyet raporu sunması madde içerisinde anlamsız ve
gereksiz sayılabilecek bir görev olarak göze çarpmaktadır. Kanun
tasarısının 19uncu maddesinde kurumun Başbakanlıkla
ilişkili bir kurum olduğunun belirtilmesine rağmen ve kurumun
hiçbir şekilde Cumhurbaşkanlığıyla organik veya hukuki
bir bağı olmamasına rağmen,
Cumhurbaşkanlığına yıllık faaliyet raporu
sunması akılla izah edilebilir bir durum değildir.
Başbakanlıkla ilişkili, idari ve mali özerkliğe sahip ve
kamu tüzel kişiliğini haiz bir kurumun Cumhurbaşkanına
neden yıllık faaliyet raporu sunması gerektiğinin hiçbir
hukuk düzeni ve hukukçu izahı yoktur çünkü bu durum akla ve
mantığa aykırı gözükmektedir. AKPnin bu tutumunun sonucu,
Türkiyedeki tüm kurumların zamanla Cumhurbaşkanlığına
bağlanmasına ve Cumhurbaşkanlığına
yıllık faaliyet raporu sunmasına kadar gidebilecektir.
Çok kıymetli milletvekilleri, bakın, bu
tasarıyla gerçekten sanki iki başlı bir yönetim özentisi
varmış gibi ve böyle bir riski algılarmış gibi bir
düzenlemeye doğru gidiyoruz.
Bu yüce Mecliste, gecenin bu saatinde bir anekdot
paylaşmak istiyorum kalan süremi değerlendirerek. Bu yüce Meclisin de
somut bir simgesi olduğu genç Türk demokrasisinin başlangıç
yıllarına götürmek istiyorum. Bu kürsüden zaman zaman
Batılı filozoflardan da örnekler verdik; biraz önce bir
konuşmacı arkadaşımız Montesquieudan, Rousseaudan
örnek vererek söyledi, ben de Türk milletinin ortak bir değeri olan büyük
Türk mütefekkiri ve Diyarbakırın öz evladı, bu Meclisin kurucu
iradesinde çok büyük emeği olan, Mustafa Kemalin de fikir babası
olan Gökalpten bir anekdot anlatmak istiyorum.
Efendim, idadi öğrencisiyken -yatılı
bir okul- sınıfa hoca geldiğinde hep beraber, topluca
Padişahım çok yaşa, Padişahım çok yaşa,
Padişahım çok yaşa! deniliyormuş ama bir grup genç,
işte o fikir babalığı yapan, bu kurucu iradenin, bu
Meclisin somut simgesi olan genç, Türkiye Cumhuriyeti devletinin fikir
babalığını yapan düşünürün
başkanlığında bir grup genç Milletimiz çok yaşa,
milletimiz çok yaşa, milletimiz çok yaşa! diyor ve maalesef bu, daha
sonra padişaha bir şekilde jurnalleniyor ve okulun yatılı
bölümü kapatılıyor. Değerli milletvekilleri, ama o cumhuriyetin
temellerindeki o millet düşüncesi, Allaha şükür, ondan sonra da
devam ediyor ve sonuçta ne oluyor? Ziya Gökalp gibi mütefekkire Malta
yolları görülüyor, Evet, hüküm padişahın ise -efendim- sürgün
bizimdir. diyor ve Maltaya gidiyor. Onun için, bakın, bu yüce Meclisin
temellerinde bu tür yüce duyguların, yüce düşüncelerin payı çok
yüksektir. İnşallah, bu duyguların devam ettirilmesi
açısından, parlamenter sistemin sürekliliği açısından
aynı şeyleri paylaşır ve aynı direnişi gösteririz
dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 20nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde geçen veya ifadesinin ve
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kişisel verilerin korunması hakkında
kanuna ilişkin uygulama gelecekte nasıl olacak göreceğiz; bu
gidişle, gecikmeli de olsa, korkarım ki, kişisel verilerin
korunmaması, tekelleşmesi, her türlü verinin kamuoyuyla
paylaşılması yasası bir iki hafta içinde çıkacak ya da
daha kısa bir sürede ama bu arada, çıkan kanunların
uygulamasına, yargı pratiğine ve Hükûmetin bu konudaki
pratiğine bakmamız lazım.
Sayın Adalet Bakanı buradayken -geçen
sefer dinletememiştim kendimi, umarım bu sefer dinler- gerçekten çok
önemli birkaç sorumuz var. 2009da, hatırlanacağı üzere, o zaman
BDPye karşı, Barış ve Demokrasi Partisine karşı,
legal alanda siyaset yapan, Mecliste grubu bulunan, 102 belediyesi olan
partimize karşı -o zaman ben BDPdeydim- sistematik bir şekilde
yakalama, gözaltı ve tutuklama operasyonları yapıldı KCK
adı altında, aslında siyaseten BDP tasfiye edilmek istendi ve
sonrasında Hükûmet yaptığı açıklamalarda, cemaat
operasyonları sonrasında, paralel yapı adı altında,
bu 10 bin insanın yakalanması ve tutuklanmasının
kendilerinden kaynaklanmadığını, aslında
düşüncelerinin kesinlikle demokratik siyasetin devamından yana
olduğunu, bu nedenle bu operasyonları cemaatin
yaptığını ısrarla ve inatla savundu, bugün de bu
savunusu devam ediyor ama gelin görün ki bu operasyonlar aslında hiç
durmadı. Yani ara ara hafiflese de, yasal değişiklikler
sebebiyle bazı tahliyeler olsa da hiç durmadı, fakat 1 Kasımdan
önce başlayan ve bugün, son bir aydır inanılmaz derecede
artış gösteren yeni bir KCK adı altındaki operasyon
dalgasıyla karşı karşıyayız. Birçok ilde;
İzmir, Adana, Mersin, Manisa, Ağrı, Urfa, Diyarbakır, yani
şu anda zaman olmadığı için hepsini sayamayacağım
illerde, son iki haftadır, il eş başkanları içinde olmak
üzere, il yönetimi, gençlik meclisi üyeleri, kadın meclisi üyeleri ve
sendikalar, odalar üye ve yöneticileri gözaltına alınıyor ve
tutuklanıyor.
Daha geçen hafta, İstanbulda, Özgürlükçü
Hukukçular Derneği üyesi avukatlar, Tutuklu Aileleri ile
Dayanışma Derneğiyle birlikte toplam 27 kişi sorgu
sonucunda serbest bırakıldılar, fakat herhâlde bir yerlerden
talimat gitmiş olacak ki itiraz sonucunda hemen dün, maalesef
tutuklandılar.
Yine, akademisyenlere ilişkin
başlatılan linç kampanyası sonucunda 3 akademisyen, bilim
insanı şu anda cezaevindeler ve Esra Mungan tek kişilik hücrede
tecrit altında tutuluyor.
Ve bu operasyonların gerekçeleri
Emin olun,
burada -umarız bunlar durur ve artmaz- kime yükleyecekler, bilmiyoruz.
Mesela İzmir il eş başkanlarının tutuklanma
gerekçelerine baktım, bir cenaze törenine katılmak. Dilan Kortak,
İstanbulda polislerce öldürülen genç bir kadın. Onların takdimi
farklı olabilir ama Dilan Kortakın ailesi İzmirde ikamet eder
ve il eş başkanları da o cenaze törenine ailesiyle birlikte
gitmişler ve propagandadan, örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına
suç işlemekten 10 kişi, il eş başkanları
2si
tutuklandı ve şu anda cezaevindeler.
Yine Manisada il eş başkanları
yanındaki diğer yöneticilerle beraber tutuklandı.
Ağrıda yine öyle. İzmirde bugün 8 kişi daha
tutuklandı.
Bu operasyonlarda sorulan sorular, 2009
yılında şablon hâlinde oluşturulan iddianameler, sorgu
zabıtları emin olun hemen hemen aynı.
Kes-kopyala-yapıştır sistemiyle üye ve yöneticilerimize, il
eş başkanlarımıza, parti meclisi üyelerimize bunlar
soruluyor ve emir-talimat zinciri içinde yargı erki bunları
tutuklayarak cezaevine gönderiyor. İktidar partisi bizimle siyaseten
yarışmak yerine tutuklama operasyonlarıyla, gözaltılarla,
cezaevleriyle bizi siyaset dışına itmeye
çalışıyor. Ama bunu dün başaramadılar, bugün de
başaramayacaklar. Emin olun, bu operasyonlarla hiçbir yere varılmaz
ve Sayın Adalet Bakanının da bu konuda dinlemediğini
maalesef fark ettim. Böyle bir ülkede yaşıyoruz, adaletten sorumlu
olan Bakan tutuklamalardan, bir partinin üye ve yöneticileri,
başkanlarıyla ilgili tutuklamalardan sorumlu olduğu hâlde
dinleme nezaketinde de bulunmuyor. Bunu da halkımızın takdirine
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.09
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 23.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan
PURÇU (İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi bir kez daha
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin (2)nci
fıkrası ile (3)üncü fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; (4)üncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (5)inci ve
(6)ncı fıkraların eklenmesini, mevcut (5)inci ve (6)ncı
fıkraların (7)nci ve (8)inci fıkralar olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve diğer fıkraların
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necip
Kalkan İshak
Gazel Coşkun
Çakır
İzmir Kütahya Tokat
Mustafa
Şükrü Nazlı Fatma
Benli
Kütahya İstanbul
"(2) Kurul, dokuz üyeden oluşur. Kurulun
beş üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üyesi Cumhurbaşkanı,
iki üyesi Bakanlar Kurulu tarafından seçilir."
"c) Herhangi bir siyasî parti üyesi
olmamak."
"(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi Kurula üye
seçimini aşağıdaki usulle yapar:
a) Seçim için, siyasî parti gruplarının
üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir ve Kurul üyeleri bu adaylar
arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas
alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir.
Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair
görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
b) Kurul üyelerinin seçimi, adayların
belirlenerek ilânından sonra on gün içinde yapılır. Siyasi parti
grupları tarafından gösterilen adaylar için ayrı ayrı
listeler hâlinde birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların
adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek
suretiyle oy kullanılır. Siyasî parti gruplarının ikinci
fıkraya göre belirlenen kontenjanlarından Kurula seçilecek üyelerin
sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
c) Karar yeter sayısı olmak
şartıyla seçimde en çok oyu alan boş üyelik sayısı
kadar aday seçilmiş olur.
ç) Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay
önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde,
boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle
seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti
gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti
gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak
suretiyle yapılır.
(6) Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu
tarafından seçilen üyelerden birinin görev süresinin bitmesinden
kırkbeş gün önce veya herhangi bir sebeple görevin sona ermesi
hâlinde durum, onbeş gün içinde Kurum tarafından,
Cumhurbaşkanlığına veya Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere
Başbakanlığa bildirilir. Üyelerin görev süresinin dolmasına
bir ay kala yeni üye seçimi yapılır. Bu üyeliklerde, görev süresi
dolmadan herhangi bir sebeple boşalma olması halinde ise bildirimden
itibaren onbeş gün içinde seçim yapılır."
(7) Kurul, üyeleri arasından Başkan ve
İkinci Başkanı seçer. Kurulun Başkanı, Kurumun da
başkanıdır.
(8) Kurul üyelerinin görev süresi dört
yıldır. Süresi biten üye yeniden seçilebilir. Görev süresi dolmadan
herhangi bir sebeple görevi sona eren üyenin yerine seçilen kişi, yerine
seçildiği üyenin kalan süresini tamamlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 21inci maddesinin (2)nci fıkrası
ile (3)üncü fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini; (4)'üncü fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki (5)inci ve (6)ncı
fıkraların eklenmesini, mevcut (5)inci ve (6)'ncı fıkralarının
(7)nci ve (8)inci fıkralar olarak aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı
Manisa İzmir Konya
Arzu
Erdem Kamil
Aydın
İstanbul Erzurum
(2) Kurul, on üç üyeden oluşur. Kurulun dokuz
üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üyesi Cumhurbaşkanı, iki
üyesi Bakanlar Kurulu tarafından seçilir."
c) Herhangi bir siyasî parti üyesi olmamak.
(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi Kurula üye seçimini
aşağıdaki usulle yapar:
a) Seçim için, siyasî parti gruplarının
üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir ve Kurul üyeleri bu adaylar
arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas
alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir.
Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair
görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
b) Kurul üyelerinin seçimi, adayların
belirlenerek ilânından sonra on gün içinde yapılır. Siyasî parti
grupları tarafından gösterilen adaylar için ayrı ayrı
listeler hâlinde birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların
adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek
suretiyle oy kullanılır. Siyasî parti gruplarının ikinci
fıkraya göre belirlenen kontenjanlarından Kurula seçilecek üyelerin
sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
c) Karar yeter sayısı olmak
şartıyla seçimde en çok oyu alan boş üyelik sayısı
kadar aday seçilmiş olur.
ç) Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay
önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde,
boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle
seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti
gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti
gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle
yapılır.
(6) Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu
tarafından seçilen üyelerden birinin görev süresinin bitmesinden
kırkbeş gün önce veya herhangi bir sebeple görevin sona ermesi
hâlinde durum, onbeş gün içinde Kurum tarafından,
Cumhurbaşkanlığına veya Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere
Başbakanlığa bildirilir. Üyelerin görev süresinin dolmasına
bir ay kala yeni üye seçimi yapılır. Bu üyeliklerde, görev süresi
dolmadan herhangi bir sebeple boşalma olması halinde ise bildirimden
itibaren onbeş gün içinde seçim yapılır.
"(7) Kurul, üyeleri arasından Başkan
ve İkinci Başkanı seçer. Kurulun Başkanı, Kurumun da
başkanıdır.
(8) Kurul üyelerinin görev süresi dört
yıldır. Süresi biten üye yeniden seçilebilir. Görev süresi dolmadan
herhangi bir sebeple görevi sona eren üyenin yerine seçilen kişi, yerine
seçildiği üyenin kalan süresini tamamlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinin (2) ve (5)inci
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Bedia Özgökçe
Ertan
Mardin Diyarbakır Van
Meral
Danış Beştaş Osman
Baydemir Mahmut Celadet
Gaydalı
Adana Şanlıurfa Bitlis
Garo
Paylan
İstanbul
Madde 21
(2) Kurul, yedi üyeden oluşur. Kurul üyeleri;
Türkiye Barolar Birliği'nin gösterdiği adaylar arasından bir
avukat, kişisel verilerin korunması alanında çalışan
sivil toplum örgütlerinin gösterdiği adaylar arasından bir kişi,
üniversitelerin gösterdiği adaylar arasından iki öğretim üyesi,
özel sektör temsilcilerinin gösterdiği adaylar arasından iki
kişi, kişisel verilerin korunması alanında
çalışan ve Başbakan'ın gösterdiği adaylar
arasından bir kişi olmak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
seçilir.
(5) Kurul, üyeleri arasından bir Başkan ve
İkinci Başkan seçer. Kurulun Başkanı, Kurumun da
başkanıdır.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinin (2)nci, (5)inci ve (9)uncu
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Kurul; Yargıtay, Danıştay,
Yüksek Öğretim Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye
Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Bakanlar Kurulu
tarafından önerilen üçer aday arasından Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Genel Kurul'unda yapılacak oylamada ilk iki turda nitelikli
çoğunluk seçimin üçüncü tura kalması halinde salt çoğunlukla
seçilen 7 üyeden oluşur.
(5) Kurul, başkan ve ikinci başkanı
üyelerin kendi arasından yapacağı seçimde salt çoğunlukla
belirlenir. Her ikisi hakkındaki oylama ayrı ayrı
yapılır.
(9) Üyelerin görevleri sebebiyle işledikleri
iddia edilen suçlara ilişkin soruşturmalar doğrudan
gerçekleştirilir.
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Ömer Süha
Aldan
Eskişehir İstanbul Muğla
Mehmet
Gökdağ Özgür
Özel
Gaziantep Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 117 sıra
sayılı Yasa Tasarısının belli kritik maddeleri var;
örneğin, 3üncü madde, 6ncı madde, 9uncu madde, 28inci madde.
Yine, kritik maddelerden bir tanesini şu anda
görüşmekteyiz, o da 21inci madde ve Kişisel Verileri Koruma
Kurulunun oluşumunu düzenleyen bir madde. Ben öncelikle
tasarının Genel Kurula geliş hâlini değerlendirmek
istiyorum. Daha sonra da bir değişiklik önergesi var sanıyorum,
onunla ilgili görüşlerimi beyan edeceğim.
Avrupa Konseyinin direktif kararları
çerçevesinde bu kurul mutlaka özerk ve bağımsız olmalı.
Elimde Daily News gazetesinin 25 Şubat 2016 tarihli nüshası var.
Burada, açıkça mevcut hâliyle bu komisyonun bağımsız
olamayacağı bir Avrupalı yetkili tarafından belirtilmiş
ve o da haberleştirilmiş. Dolayısıyla, bu kurulun çok
önemli bir görev ifa edeceğini düşünürsek iktidarın etkisi
altında bir yapı arz etmesi son derece sakıncalıdır.
Mevcut hâlde yani tasarının bugünkü görüşmekte olduğumuz
hâlinde 7 üye söz konusu. Bunlardan 4ünü Bakanlar Kurulu atayacak, 3ünü
Cumhurbaşkanı atayacak ve bu Bakanlar Kurulu, aynı zamanda
başkanı ve başkan yardımcısını da
belirleyecek. Şimdi, mevcut hâlde bu Kurulun
bağımsızlığından söz etmek mümkün müdür? Onunla
da yetinmemişler, bu kurulun başkan, başkan
yardımcısı ve üyeleri hakkındaki soruşturmaya izin
yetkisini de Başbakana bırakmışlar. Yani, Başbakan hem
başkanı tayin edecek, başkan yardımcısını
tayin edecek ve bunun akabinde de soruşturma iznini de yine sadece
Başbakan vermiş olacak. Dolayısıyla, bu mevcut hâliyle bu
kurulun bağımsızlığından söz etmek mümkün
değildir.
Öte yandan, Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından bir değişiklik önergesi verildi; amaç, kurulda biraz
daha çok ses getirebilmek. Bu maksatla da kurulun 7 olan üye sayısı
9a çıkarılıyor ve bunlardan 5i Türkiye Büyük Millet Meclisince
belirlenecek, Meclisteki siyasi partilerin milletvekili sayılarına
göre bir oranlama yapılacak.
Şimdi, olumlu bulduğumuz bir şey daha
var yine bu değişiklik önergesinde, o da kurul üyelerinin
başkanı ve başkan yardımcısını seçecek
olması. Bu bence önemli, iyi bir gelişme, bu anlamda bunu olumlu
sayabiliriz. Ama, bir gerçeği de dile getirmek lazım. Mevcut hâlde
oranlamaya baktığımız zaman yani bir RTÜK modelini söz
konusu ettiğimiz zaman, bu takdirde 5 üyeden 3ünü Adalet ve Kalkınma
Partisi belirleyecek, 1ini Cumhuriyet Halk Partisi, 1ini Halkların
Demokratik Partisi belirleyecek. Bence madem iş bu noktaya geldi, belli
bir ölçüde bir uzlaşmaya daha gitmemizde yarar var,
yakışanı da odur diye düşünüyorum. Milliyetçi Hareket
Partisinin de bir önerisi var, üye sayısını artırmak
kaydıyla Milliyetçi Hareket Partisine de bu kurula 1 üye seçebilme
olanağı yaratılmış olacak. Bu şansın
verilmesinin doğru olacağını düşünüyorum.
Bu tasarıyı pek çok tartışmayla
bu noktaya kadar getirdik, ciddi anlamda tartıştık, bazı
engellemeler söz konusu oldu ama belli bir ölçüde de doğruyu bulmaya
çalışıyoruz. Aslında, bu tasarı, özünde dünyayı
bir anlamda şirketlerin yöneteceği günlere yönelik olarak
yapılmış bir hazırlık. Bu tasarısının
temeli de, asıl amacı da bir anlamda kişisel verileri bir ticari
meta gibi kullanmak. İşin özü bu ama bu noktada farklı
anlayışların bu komisyonda temsil edilmesini ben yararlı
görüyorum. Kurulun üye sayısının 13e çıkarılması
kaydıyla, bu takdirde 9unu bu Parlamento belirlemiş olacak, bunun
5i Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından belirlenecek, 2si
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, 1er tanesi de HDP ve MHP
tarafından belirlenmiş olacak. Bu konsensüsün sağlanması
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinin (2) ve (5)inci
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo
Paylan (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 21
(2) Kurul, yedi üyeden oluşur. Kurul üyeleri;
Türkiye Barolar Birliği'nin gösterdiği adaylar arasından bir avukat,
kişisel verilerin korunması alanında çalışan sivil
toplum örgütlerinin gösterdiği adaylar arasından bir kişi,
üniversitelerin gösterdiği adaylar arasından iki öğretim üyesi,
özel sektör temsilcilerinin gösterdiği adaylar arasından iki
kişi, kişisel verilerin korunması alanında
çalışan ve Başbakan'ın gösterdiği adaylar
arasından bir kişi olmak üzere Bakanlar Kurulu tarafından
seçilir.
(5) Kurul, üyeleri arasından bir Başkan ve
İkinci Başkan seçer. Kurulun Başkanı, Kurumun da
başkanıdır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Garo
Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kişisel
Verilerin Korunması Yasa Tasarısı, şimdi sayı üzerinde
yeni bir öneri var. Aslında eleştirilerimiz daha yoğundu ama bu
da bizi kurtarmayacak, onunla ilgili konuşacağım. Yani Mecliste
seçilecek bazı temsilcilerin o kurulda olması bu kurulun
eşitlikçi davranacağı anlamında bir güvence maalesef
olamaz.
Bakın, ben birkaç milletvekili
arkadaşımla birlikte geçen hafta Avrupadaydım; Berlinde,
Brükselde temaslar yaptık. AKPden Atay Uslu, CHPden Utku Çakırözer
ve ben ciddi üst düzey temaslar yaptık. Şimdi görüştüğümüz
yasaları tamamen Avrupadan vize serbestisi almak ve bazı
ilişkileri geliştirmek anlamında kullanıyoruz. Ancak,
oradan buraya doğru bakışı şöyle özetleyebilirim:
Türkiye, insan haklarının ayaklar altında çiğnendiği,
basın ve ifade özgürlüğünün artık yok hükmünde olduğu,
otoriterliğe at nalı koşan bir ülke fotoğrafı veriyor
oradan. Ancak, Avrupa Birliğinde görüştüğümüz herkes,
bakın, sağ partilerden ve sol partilerden herkes bunu kabul etti,
Evet, bu ihlaller var ancak Recep Tayyip Erdoğan çok iyi bir oyun
oynadı yani mültecilere yol verdi. Evet, Avrupa Birliği buraya
bakmamakla büyük bir haksızlık etti, bunu kabul ediyorum. Buradaki
mülteci meselesiyle ilgilenmemek büyük bir haksızlıktı.
Türkiyeyi bütün bu yükle baş başa bırakması ve bütün bu
yükün Türkiye'nin üzerine bırakılması
haksızlıktı. Ancak, mültecilere yol verilmesi ve Avrupanın
bir anda 1 milyon mülteciyle karşı karşıya kalması
büyük bir oyundu ve bu oyunda Recep Tayyip Erdoğan çok iyi oynadı ve
bizi mat etti. Biz buradaki insan hakları ihlallerinin, basın
özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ayaklar altında olduğunu
biliyoruz ancak sesimizi çıkaramıyoruz çünkü bu oyunda Recep Tayyip
Erdoğan elini çok iyi oynadı. dediler. Bu, ülkem adına bir
utançtır. Bakın, biz basın özgürlüğüyle, ifade
özgürlüğüyle ve insan haklarıyla orada başımız dik
durabilmeliydik ancak bizler başımız, boynumuz bükük oradan
ayrıldık. Ülkem adına bunu söylüyorum.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Biz de
gittik Brüksele, başımız dikti.
GARO PAYLAN (Devamla) Hayır, hayır.
Hiçbir şekilde
Bakın, şunu da söyleyeyim: 4 Martta
Davutoğlu müzakereye gidiyor, hemen öncesinde Zaman gazetesine el
konuluyor. Çok ilginç. 17 Martta Davutoğlu bir daha gidiyor, iki gün önce
3 akademisyen arkadaşımız tutuklanıyor ve görüşmeden
bir gün önce de bir yabancı ama Türkiyede yirmi iki yıldır
yaşayan bir akademisyen, Chris tutuklanıyor. Sanki birileri de sabote
etmeye çalışıyor bu işi, bu da işin başka bir
boyutu.
Ancak, maalesef, dediğim gibi, ülkem adına
utanç duyduğum görüşmeler yaptık. Onlar haziran ayına
doğru bununla ilgili daha fazla ses çıkaracaklarını
söylediler ancak şu anda Avrupa Birliği mülteci meselesiyle ilgili
kilitlenmiş durumda ve insan hakları ihlallerini maalesef
görmüyorlar.
Şimdi, biz sabahlara kadar
çalışıp bu yasayı çıkarıyoruz. Ne için? Vize
serbestisi alacakmışız. Bakın, vize serbestisi benim
umurumda değil, elbette ki önemli bir adım olur ancak ben ülkemdeki
insan hakları ihlallerini, ifade özgürlüğünü, siyaset
alanının genişlemesini önemsiyorum, özgürlükçü politikaları
önemsiyorum. Bu yasayı geçireceğiz, bir kurul kuracağız;
şimdi de daha çoğulcu olacağını iddia ediyoruz.
Bakın, ülkemde kimlikler eşit mi?
Değil. MİT -daha geçenlerde gösterdim- bakın, Ermenilik
faaliyetleri diye faaliyetleri araştırıyor, adı
MİTin araştırdığı şekliyle Ermenilik
faaliyetleri. Alevilerle ilgili ve pek çoğumuzla ilgili başka
faaliyetlerde de bulunabilir. Yarın sizlerle ilgili de irtica diye
başına bir madde yazar ve bu araştırmaları yapabilir.
O açıdan, ben bu devlete güvenmiyorum bu çerçevede, bu bürokrasiye
güvenmiyorum
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Beğenmiyorsan git Erivanda yaşa!
GARO PAYLAN (Devamla)
siz de güvenmeyin, sizin de
güvenmemek için pek çok sebebiniz var.
Demokratik bir anayasayı
yapmadığımız sürece, ben Bu kurulda 1 HDPli, 1 MHPli, 1
CHPli var ve bu, çoğulcu ve bütün kimliklere, orada yazacak bütün
verilere eşitlik çerçevesinde bakacak. mevzusuna maalesef güvenemiyorum.
Son olarak -sürem de bitiyor- Can Dündar ve Erdem
Gül cuma günü yargılanacak. O kararı, Anayasa Mahkemesinin
kararını tanımıyorum, uymuyorum, saygı da duymuyorum.
diyen Cumhurbaşkanı maalesef bir talimatla eminim ki
savcıyı bugün değiştirdi. Bugün o duruşmanın
savcısı değişti ve Can Dündar ve Erdem Gül bir utanç
çerçevesinde daha tutuklanabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Buna yol vermememiz
lazım arkadaşlar. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü
ayaklar altındaysa biz ülkemizde bu utançla yaşamamalıyız.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Basına müdahale etme.
GARO PAYLAN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, elektronik oylama yapıyoruz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Başkanım,
bu kabul olmaz, neye oy vereceklerini bilmiyorlar ki.
BAŞKAN Onlar hiç olmazsa oy veriyorlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Önerge reddedilmiştir, kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin (2)nci
fıkrası ile (3)üncü fırkasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; (4)üncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (5)inci ve
(6)ncı fıkraların eklenmesini, mevcut (5)inci ve (6)ncı
fıkralarının (7)nci ve (8)inci fıkralar olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
(2) Kurul, on üç üyeden oluşur. Kurulun dokuz
üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üyesi Cumhurbaşkanı, iki
üyesi Bakanlar Kurulu tarafından seçilir."
c) Herhangi bir siyasî parti üyesi olmamak.
(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi Kurula üye
seçimini aşağıdaki usulle yapar:
a) Seçim için, siyasî parti gruplarının
üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir ve Kurul üyeleri bu adaylar
arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas
alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir.
Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair
görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
b) Kurul üyelerinin seçimi, adayların
belirlenerek ilânından sonra on gün içinde yapılır. Siyasî parti
grupları tarafından gösterilen adaylar için ayrı ayrı
listeler hâlinde birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların
adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek
suretiyle oy kullanılır. Siyasî parti gruplarının ikinci
fıkraya göre belirlenen kontenjanlarından Kurula seçilecek üyelerin
sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
c) Karar yeter sayısı olmak
şartıyla seçimde en çok oyu alan boş üyelik sayısı
kadar aday seçilmiş olur.
ç) Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay
önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde,
boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle
seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti
gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti
gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle
yapılır.
(6) Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu
tarafından seçilen üyelerden birinin görev süresinin bitmesinden
kırkbeş gün önce veya herhangi bir sebeple görevin sona ermesi
hâlinde durum, onbeş gün içinde Kurum tarafından, Cumhurbaşkanlığına
veya Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere Başbakanlığa bildirilir.
Üyelerin görev süresinin dolmasına bir ay kala yeni üye seçimi
yapılır. Bu üyeliklerde, görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple
boşalma olması hâlinde ise bildirimden itibaren onbeş gün içinde
seçim yapılır.
"(7) Kurul, üyeleri arasından Başkan
ve İkinci Başkanı seçer. Kurulun Başkanı, Kurumun da
başkanıdır.
(8) Kurul üyelerinin görev süresi dört
yıldır. Süresi biten üye yeniden seçilebilir. Görev süresi dolmadan
herhangi bir sebeple görevi sona eren üyenin yerine seçilen kişi, yerine
seçildiği üyenin kalan süresini tamamlar."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Maddeyle, Kişisel Verileri Koruma Kurulu
üyelerinin sayısı, seçimi, nitelikleri, görev süresi, soruşturma
usulü gibi hususlar düzenlenmektedir. Kişisel Verileri Koruma Kurumu, 5018
sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvele alınmak
suretiyle düzenleyici ve denetleyici kurum olarak nitelendirilmekle birlikte
Kurul üyelerinin belirlenme usulü, diğer düzenleyici ve denetleyici
kurumlardaki hükümlere göre farklılık arz etmektedir.
Kişisel Verileri Koruma Kurulunun
bağımsızlığı ana unsurlardan birisidir. Kurulun
doğrudan ya da dolaylı her türlü dış etkenden
bağımsız karar alma gücüne sahip olması, kuruma tevdi
edilen işlemleri yerine getirirken tamamen bağımsız hareket
etmesi gerekmektedir.
Tasarıda Kurulun
bağımsızlığına vurgu yapan hükümler
düzenlenmiş ise de Kurul üyelerinin nitelikleri ve seçilmeleri başta
olmak üzere pek çok konuda söz konusu
bağımsızlığın göstermelik
kalacağının işaretleri bulunmaktadır.
Tasarıda 7 üyeden oluşması öngörülen
Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 4 üyesinin Bakanlar Kurulu
tarafından, 3 üyesinin ise Cumhurbaşkanı tarafından
seçilmesi yer almış iken, AKP Grubunun verdiği ve biraz sonra
görüşeceğimiz önergeyle üye sayısı 9a
çıkarılmakta, 5 üyesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2 üyesinin
Cumhurbaşkanı, 2 üyesinin Bakanlar Kurulunca seçilmesi
öngörülmektedir.
Genel Kurul iradesinin bu yönde olacağı
düşüncesiyle Milliyetçi Hareket Partisi olarak önergemizde
değişiklik yapmış bulunuyoruz. Kurul üye sayısının
13e çıkarılması suretiyle RTÜKteki yapıya benzer bir
yapının oluşturulmasının daha doğru, daha adil,
daha hakkaniyetli olacağını düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak verdiğimiz önergede üye sayısı 13 olarak
önerilmekte ve Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilecek üye sayısı
9a çıkarılmaktadır. Böylelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu olan tüm siyasi partilerin, dolayısıyla Milliyetçi Hareket
Partisinin de kurulda temsili sağlanmış olacaktır.
Doğru olan, adil olan, hakkaniyetli olan, makul olan budur. Bu itibarla,
önergemize destek verileceğini umuyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu,
maddeye göre kurula üye seçecek organlar, neredeyse istedikleri kişiyi,
kişisel verilerimizle ilgili her türlü kararı verecek kurula üye yapabilecektir.
Uluslararası normlar ve uygulamalar da dikkate
alındığında kurul üyelerinin ehil ve liyakatli olması,
niteliklerinin kurumun görevleri, tarafsızlık ve
bağımsızlığıyla uyumlu olması gerekmektedir.
Bu itibarla, kurul üyelerinin, başta öğrenim şartları olmak
üzere tüm nitelikleri somutlaştırılmalıdır. Kurumun
görev alanının genel anlamda hukuk ve mühendislikle ilgili
olması sebebiyle kurul üyelerinin bu alanlardan olma zorunluluğu
getirilmelidir. Kritik bir görev ifa edecek kurumun karar organında görev
yapacak üyelerin belirli bir birikime sahip olmaları, eğitim
düzeylerinin kurumun görev, yetki ve sorumluluklarıyla uyumlu olması
gerekli görülmektedir. Uzmanlık, bilgi ve tecrübe mutlaka dikkate
alınmalıdır. Kurul üyelerinin görevleriyle ilgili bir niteliğe
sahip olmalarının yanı sıra kurumun göreviyle uyumlu belli
kurumları da temsil etmesi gerekir. Kurumun görevlerini etkin, verimli ve
bağımsız bir şekilde yerine getirebilmesi
bakımından kurul üyelerinin hem yargı hem de teknik
kurumların temsilcilerinden oluşturulması kurumun
tarafsızlığına ve
bağımsızlığına gölge düşmesini de nispeten
önleyecektir.
Dolayısıyla, kurul üyelerinin temsilinde
kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri, meslek birlikleri gibi kurumlar
dikkate alınarak bağımsız bir yapı oluşturulmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisinin
Kişisel Verileri Koruma Kurulunda temsil edilmemesi durumunun kabul
edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün aslında bu verdiğimiz önerge biraz
sonra Adalet ve Kalkınma Partisinin vereceği önergenin
aynısı ama üye sayısı değiştiriliyor. Üye
sayısının değiştirilmesinin amacı burada bulunan
partilerin temsil imkânı. Şu anda çoğunluk iradesi Milliyetçi
Hareket Partisi iradesinin bu kurulda temsil edilme ihtimalini ortadan
kaldırmış oluyor. Bu, kabul edilebilir gibi değil. Elinizde
yetki var. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun bu kurulda temsil edilmemesi
iradesi tamamen siyasi bir irade olarak tecelli etmiştir. Kaldı ki
Anayasamıza göre Başkanlık Divanı, Meclisteki siyasi
parti gruplarının üye sayısı oranında Divana
katılmalarını sağlayacak şekilde kurulur. hükmünü
haizdir. İç Tüzük hükümleri de siyasi partilerin faaliyetlere
katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenmesini amirdir.
Şimdi, burada Parlamentoya verilmiş bir
yetki varken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sistemi açalım arkadaşlar.
Bir dakikada bitirelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Parlamentoya tanınan
bu imkân, doğrudan doğruya üye sayısı münasebetiyle
Milliyetçi Hareket Partisinin üye vermemesini sağlayacak bir oranda temsil
edilmesi gerçekten çok ayıp olmuştur. Yani bu hasmane tutumun neden
kaynaklandığını
Objektif hiçbir temeli
olmadığı gayet açık ve net. Anayasa, partilerin
faaliyetlere katılmalarını temin edecek şekilde
düzenlenmesini amirdir. Nitekim RTÜK, üye sayısı da, 9 üyeyle
birlikte bütün partilerin temsil edildiği bir yerdir. Peki, neden
çoğunluk iradesi, bu konuda kendi çoğunluk iradesiyle Milliyetçi Hareket
Partisi iradesinin burada yer almamasını istiyor? Anayasa buna
engeldir çünkü, Anayasa diyor ki: Partilerin katılmalarını
temin edecek şekilde düzenle.
Bu bakımdan, Sayın Başkan, biraz
sonra ele alacağımız önergenin, Anayasanın öngördüğü
siyasi parti gruplarının katılımını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir)
engellemek amacına
matuf olan bu düzenleme doğrultusunda bu önergenin, açıkçası, bu
şekilde yeniden tezekkür ettirilerek partilerin
katılımını temin edecek şekilde düzenlenmesi
gerekiyor.
Doğrusu, bunu partimizin temsiline yönelik bir
oran belirlenmesi açısından da son derece yanlış
gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Bu bakımdan da çoğunluk
iradesinin bütün partilerin temsil edilebileceği, burada her partinin
temsil edilmesi
Zaten 9 üye olursa 5 üyesini Adalet ve Kalkınma Partisi
belirleyecek, yani 2 Bakanlar Kurulu, 2 Cumhurbaşkanı,
diğerlerini de -4 tane- böyle dağıtacak. Yani neden Milliyetçi
Hareket Partisinin yer almayacağı bir oran belirleniyor, bir
sayı belirleniyor, bunu anlayabilmek mümkün değil.
Bu önerge, partilerin bu faaliyetlere
katılmalarını sağlamak amacıyla değil,
katılmamasını temin etmek amacıyladır. Aksi takdirde
ne olur? Parlamentoda çoğunluk istediği gibi siyasi partilerin
bunlara katılmamasını sağlayarak hakkımızı
gasbeder.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu bakımdan, bu
önerge bu yönüyle Anayasada katılımını temin etmeyecek
oranda düzenlendiği için, işleme alınması hususunun
değişiklikten sonra yapılmasını arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Vural.
Sayın Altay, sistemi açıyorum, buyurun.
15.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kişisel Verileri Koruma
Kurulunda tüm siyasi partilerin temsil edilmesinin kurulun
demokratikliğine ve bağımsızlığına
katkı sağlayacağına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, görüşmekte
olduğumuz tasarının özellikle bu 21inci maddesinin ilk gelen
hâli tasarının amacına 180 derece ters, aykırı bir
şekildeydi. Yapılan kimi temaslarla, kurulun oluşumunda,
teşekkülünde 9 üyeye çıkarılması ve yürütme
organının belirleyeceği 4 üyenin dışındaki 5
üyenin Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilmesi bizce olumlu ama çok küçük bir
adım olmuştur. Bu şekli de kurulu demokratik kılmaz,
kurulun yapısının demokratik olmasını sağlamaz,
bağımsızlığını tabii ki. Avrupa Birliği
normlarında bu kurulun yapısının, kurulun kuruluş
amacı ve yapısı bakımından
bağımsızlığı ön şart sayar. Buna zaten,
Avrupa Birliği tarafından Bu bizim normlarımıza uygun
değil. deneceği de çok açık.
Öte yandan, bu Parlamentoda 4 siyasi parti grubuyla
birlikte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bitirelim efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
bir yasama
faaliyeti yürütüyoruz. RTÜK olayında olduğu gibi, siyasi partilerin,
grupların dışlanmamasında bence Parlamentonun bundan sonra
yapacağı çalışmalar açısından da fayda
vardır. Kurulun demokratikliğine ve
bağımsızlığına katkı
sağlayacağı da muhakkaktır.
Sayın Hükûmet ve çoğunluk partisinin biz
de dikkatini çekmek isteriz. MHP grup önerisinin benzeri bir şekilde -MHP
grup önerisi reddedildi ama- iktidar partisinin grup önerisinde bir revizyon
yapılması hâlinde bunun ülke menfaatine olacağını
düşünmekteyiz.
Arz ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
16.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisinin
Parlamentonun yaptığı çalışmaya iştirakini temin
edecek şekilde bir düzenleme yapılmasının Anayasa ve
İç Tüzükün amir hükmü olduğuna ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasa ve İç Tüzük,
Parlamentoda siyasi partilerin temsil edilmesiyle ilgili iki tür oran
belirliyor, partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsili oranında
ama katılımlarına ve temsiline imkân sağlayacak
şekilde. Şimdi, bu çerçevede bakıldığında,
mesela, diyelim ki komisyonların üye sayısı 8e
düşürüldüğü zaman fiilen bizim katılmamızı
engellemiş oluyorlar. Dolayısıyla, kanun koyucu Parlamenter
faaliyetlerde, Parlamento faaliyetlerinde parti gruplarının temsil
edilmesini öngörüyor.
İkinci husus da takdir edersiniz ki
Başkanlık Divanı. Başkanlık Divanı seçiminde de
başkan vekillerinin ilk 2sinin salt çoğunluğa sahip olan
partiye, diğerlerinin de sırasıyla diğer partilere
dağıtılacağını amirdir. Bu konuda Adalet ve
Kalkınma Partisine önerim şu olmuştur: Bir, bu oranı 5
kişi yerine 9 kişi olarak belirlediğiniz zaman partilerin oy
oranına göre temsil imkânı olur ve adalet sağlanır ya da
iki, başkan vekilleri seçimi gibi 5 üye seçiyorsanız ilk 2si salt
çoğunluğa sahip üyeler, diğerleri de çoğunluk
sırasına tabi, çoğunluk sırasına göre diğer parti
grupları arasında dağıtılır. Bu seçim esası,
kanunla verilen seçim esası Anayasa ve İç Tüzükte siyasi parti
gruplarına tanınan seçimin son derece dışında ve
Milliyetçi Hareket Partisini dışlamak amacına matuf
kurulmuştur. Bu bakımdan iki usulümüz var. Bu iki usulde de
Milliyetçi Hareket Partisinin temsili mümkünken Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu iki usulün dışında başka bir üye
sayısı belirlemek suretiyle yapması bir
kastımahsusadır ve bu bakımdan da Anayasa ve İç Tüzük
çerçevesinde Milliyetçi Hareket Partisinin Parlamentonun yaptığı
bu çalışmaya iştirakini temin edecek şekilde bir
düzenlemenin yapılması Anayasa ve İç Tüzükün de amir hükmüdür,
bunu arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Vural.
Kayıtlara geçmiştir. Bizim bu
işlemde, bu önerge üzerinde bunu işleme almaktan başka ve Genel
Kurulun takdirine sunmaktan başka yapabileceğimiz herhangi bir usul
siz de takdir edersiniz ki mümkün değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
şimdi, Anayasa diyor ki: Siyasi parti grupları üye sayısı
oranında katılırlar. Şimdi ben de diyorum ki: Bu durumda
siz eğer çoğunluk iradesinin istediği gibi yaparsanız
Anayasanın öngördüğü parti gruplarının faaliyetlere
katılmasını engellemiş olursunuz. Bu, çoğunlukçu bir
iradedir; bu, Türkiyeyi Parlamento çoğunluğunun istediği her
şeyi yapabilmesine götürür. Bu doğru bir şey değil. Neden
burada adalet sağlamıyor? Şimdi, burada adaleti sağlamayan
bir kurul, kişisel verilerde nasıl adaleti sağlayacak? Burada
adaleti, kişisel verileri işliyorsunuz, ayrımcılık
yapıyorsunuz bize, sonra kalkıp diyorsunuz ki: Bu kurulda
kişisel verileri koruyoruz. Korumuyorsunuz. Ayrımcılık
yapıyorsunuz, dışlayıcılık yapıyorsunuz yani
böyle bir şey
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Sayın Vural, meramınız
anlaşılmıştır lakin bu önergeyi işleme koymaktan
başka bir şansımız yok.
Önergeyi okutuyorum:
OKTAY VURAL (İzmir) Yapacak çok işiniz
var da beş dakika ara vermeyi bile, bu konuda bir ortam
oluşturulması için bile bunu kullanmıyorsunuz yani. Bunu bile
kullanmıyorsunuz ama oylama olduğu zaman, çocuklarla ilgili oylama
olduğu zaman itiraz ettiğimizde beş dakika hemen ara
veriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Vural, haksızlık
yapıyorsunuz, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Haksızlık
değil, bana haksızlık yapılıyor. Müsaade edin de
yapılan haksızlığı ifade edeyim. Ne var yani burada
beş dakika ara verseniz?
BAŞKAN Sayın Vural, o konuyla ilgili de
herhangi bir ortaklaşa girişim olmadı. Daha önce istediniz,
başka konular için verdik, arkada görüştük. Bu konuda benim en ufak
bir tereddüdüm de olmaz. Keşke bir uzlaşı ortamı olsa, tüm
gruplar için ben beş dakika değil bir saate kadar gene ara veririm.
Benim yapabileceğim bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Yapın yapın!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Purçu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin (2)nci
fıkrası ile (3)üncü fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; (4)üncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (5)inci ve
(6)ncı fıkraların eklenmesini, mevcut (5)inci ve (6)ncı
fıkraların (7)nci ve (8)inci fıkralar olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır (Tokat) ve arkadaşları
"(2) Kurul, dokuz üyeden oluşur. Kurulun
beş üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üyesi Cumhurbaşkanı,
iki üyesi Bakanlar Kurulu tarafından seçilir."
"c) Herhangi bir siyasî parti üyesi
olmamak."
"(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi Kurula üye
seçimini aşağıdaki usulle yapar:
a) Seçim için, siyasî parti gruplarının
üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir ve Kurul üyeleri bu adaylar
arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas
alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak,
siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak
seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme
yapılamaz ve karar alınamaz.
b) Kurul üyelerinin seçimi, adayların
belirlenerek ilânından sonra on gün içinde yapılır. Siyasi parti
grupları tarafından gösterilen adaylar için ayrı ayrı
listeler hâlinde birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların
adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek
suretiyle oy kullanılır. Siyasî parti gruplarının ikinci
fıkraya göre belirlenen kontenjanlarından Kurula seçilecek üyelerin
sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
c) Karar yeter sayısı olmak
şartıyla seçimde en çok oyu alan boş üyelik sayısı
kadar aday seçilmiş olur.
ç) Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay
önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde,
boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle
seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti
gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti
gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak
suretiyle yapılır.
(6) Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu
tarafından seçilen üyelerden birinin görev süresinin bitmesinden
kırkbeş gün önce veya herhangi bir sebeple görevin sona ermesi
hâlinde durum, onbeş gün içinde Kurum tarafından,
Cumhurbaşkanlığına veya Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere
Başbakanlığa bildirilir. Üyelerin görev süresinin dolmasına
bir ay kala yeni üye seçimi yapılır. Bu üyeliklerde, görev süresi
dolmadan herhangi bir sebeple boşalma olması halinde ise bildirimden
itibaren onbeş gün içinde seçim yapılır."
(7) Kurul, üyeleri arasından Başkan ve
İkinci Başkanı seçer. Kurulun Başkanı, Kurumun da
başkanıdır.
(8) Kurul üyelerinin görev süresi dört
yıldır. Süresi biten üye yeniden seçilebilir. Görev süresi dolmadan
herhangi bir sebeple görevi sona eren üyenin yerine seçilen kişi, yerine
seçildiği üyenin kalan süresini tamamlar."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Bakanlar Kurulu ve
Cumhurbaşkanı tarafından üye seçilen Kişisel Verileri
Koruma Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da üye
seçilmesi ve kurulun 7 olan üye sayısının 9a
çıkarılması amaçlanmaktadır. Düzenlemeyle, kurula üye
seçecek kaynaklar artırılarak kurulun daha demokratik ve çoğulcu
bir yapıya kavuşması öngörülmektedir. Ayrıca bu amaca uygun olarak
üyelere, Başkan ve İkinci Başkanı kendi aralarından
seçme imkânı tanımak suretiyle kurulun
bağımsızlığının ve özerkliğinin daha da
güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Öte yandan, siyasi partilerin yönetim veya denetim
organlarında görevli veya yetkili olup olmadığına
bakılmaksızın, herhangi bir siyasi partiye üye olanların
kurula üye olmalarının engellenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
21inci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
22nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 22nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde yer alan ileri sürenlerin ifadesinin
iddia edenlerin olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia
Özgökçe Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Osman
Baydemir Behçet
Yıldırım Mahmut
Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Adıyaman Bitlis
Erol
Dora
Mardin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 22nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(ç) bendinin başına Kanunlarda belirtilen durumlarda ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Ankara Erzurum Bursa
Deniz
Depboylu Arzu
Erdem
Aydın İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 22nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
ç) Özel nitelikli veya kişisel verilerin
işlenmesi için aranan yeterli önlemleri belirlemek.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Haydar
Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Gaye
Usluer
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer.
Buyurun Sayın Usluer. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 22nci maddesine ilişkin verdiğimiz
önerge hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, birey olabilmenin iki
temel mantığı bulunmaktadır; bunlardan birisi özerklik,
diğeri ise mahremiyettir. Aslında, özerkliğin
sağlanabilmesi için mahremiyet temel koşuldur, mahremiyetin korunur
olması temel koşuldur. Mahremiyet aslında birey olarak sahip
olduğumuz hakların en kapsamlısıdır ve özgür insanlar
tarafından en çok değer verilmesi gereken hak mahremiyettir. Mahremiyet,
bireyin yalnız bırakılma hakkıdır. Modern devlet
yapısında özgür olabilmenin koşulu mahremiyettir.
Günümüzde bireyin veri tabanları içinde,
aynı bu yasa tasarısında olduğu gibi dijital kodlar
kullanılarak algılanması gözetim toplumu kavramının
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gözetim, iktidarın temel
amacıdır. Gözetim, iktidarın kitleleri kontrol
aracıdır.
Değerli milletvekilleri, eğer dinleyecek
olursanız bu noktada sizlere Panoptikon Hapishanesi tasarımından
bir metafor olarak bahsedeceğim. Panoptikon bir hapishane
tasarımıdır. Bu hapishanenin dışarıya bakan tek
bir penceresi vardır ve tek bir gözetleme kulesinde nöbetçi vardır.
Bu tek pencereden giren ışık hüzmesi içerisinde,
ışığın hareketiyle birlikte mahkûmun tüm hareketleri
bu tek nöbetçi tarafından kontrol edilebilmektedir ancak gözetleyen
görünmemektedir.
Burada bilginin nesnesi mahkûmdur ama
iletişimin içerisinde mahkûmun kendisi ne yazık ki yoktur. Birey
edilgen durumda ve sürekli kontrol edilir hâldedir. Bu kontrol hissi
kişiye ne vermektedir biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Bu
kişi gözetlendiğinin bilincinde edilgen bir birey olup iktidar,
muktedir ne istiyorsa sadece o hareketleri yani istenen hareketleri
yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün hepinize çok
sıcak gelen, iktidar olmanız nedeniyle sevinçle
parmaklarınızı kaldırarak kabul ettiğiniz bu yasa
tasarısı bir gün bumerang gibi sizlere de gelip geri çarpacaktır.
Bu fişleme, Kişisel Verilerin Korunması Tasarısı
adı altında geçtiğinde bizler bir gözetim toplumu, disiplinin
hâkim olduğu bir toplum hâline geçeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu yasanın kabul
edilmesiyle kurulacak olan kurul, elbette ki sizlerin de farkında
olduğunuz gibi, bağımsız bir kurul olmayacaktır. 7
üyeli kurulun 4 üyesi Başbakan, 3 üyesi Cumhurbaşkanı
tarafından seçilecek. Kurul, direkt yürütmeye bağlı olacak.
Yürütmeye yani devlete bağlı olacak olan bu kurul, devlet güvencesi
ve devlet koruması adı altında devlet adına
vatandaşlarını fişleme işlemini
gerçekleştirecektir.
Bugün bizleri fişleyeceksiniz bu yasayla,
yarın iktidar değiştiğinde o iktidar sizleri de
fişleyecek değerli milletvekilleri. Sayın Başbakanın
söylediğinin aksine, bu yasa fişlemenin panzehri değil, bu yasa
bizzat zehrin ta kendisidir.
Değerli milletvekilleri, Ankarada, Türkiye
Cumhuriyetinin kalbinde yurttaşını koruyamayan, terör
örgütlerini etkisiz hâle getiremeyen, bombacıyı ancak öldükten sonra
tanımlayabilen bu Hükûmetin, yurttaşlarının kişisel
verilerini de koruyamayacağı açıktır. Sizleri
vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 22nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendinin başına Kanunlarda belirtilen
durumlarda ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 117 sıra sayılı
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısındaki 22nci
madde için söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bireylerin kişisel
bilgilerinin saklanmasının önemi şüphesiz ki çok fazladır.
Zira bu bilgileri eline geçiren art niyetli kişiler tarafından birçok
vatandaşımızın dolandırıcılık
mağduru olduğuna ya da farklı amaçlarla yapılan bilgi
ifşalarının verdiği zararlara da bir şekilde
tanık olduk. Kişisel bilgilerin korunmasına yönelik olarak
anayasal, hukuksal ve doğru şekilde olması gereken bir
uygulamanın bugüne kadar yapılmamasını da ihmal olarak
kabul ediyorum. Bununla birlikte zaman zaman Anayasa kurallarının ve
genellikle de hukukun hiçe sayıldığı bir yönetimde
kâğıt üzerinde belirlenmiş, etik kurallara uydurulmuş
kanunlarla elde edilen bilgilerin korunması hususunda da endişelerimi
açıkça belirtmek istiyorum. Zira bu çatı altında belirlenen
yasaların yürütme aşamasında erozyona uğratılarak, ihmale
dayalı olarak eksik,
daha da kötüsü kasıtlı olarak çıkarlar uğruna farklı
kullanıldığına da tanık oluyoruz. Hele siber
saldırılara karşı yeterli önlemler
alınamamış olması ve de bakanlıklarımızın
dahi siber saldırılara maruz kalarak çaresizlik yaşıyor
olması, toplanılan bu verilerin güvenliği konusundaki
kaygımızı daha da artırmaktadır.
Benzer kanun tasarılarında gördüğümüz
ve bu kanun tasarısında da önümüze getirilen bir kavram var, etnik
kimlik kavramı. Çoğu kanun tasarısında görüyoruz, burada
da görüyoruz. Bireylerin kimlik bilgilerini korumak derken neleri, hangi
hakları, hangi değerler uğruna korumak istiyorsunuz bilmiyorum
ancak millî kimliğimize nasıl zarar verdiğinizi, millî
kimliğimizi korumaktan uzak olduğunuzu iktidar olduğunuz
yıllar içerisinde öne sürdüğünüz etnik grup iddialarınızdan
anlıyoruz. Etnik ayrımcılık tohumlarını ekip
büyüterek, Türk milletinin birlik beraberlik duygusuna verdiğiniz zarar
bugün canımızı acıtan gerçekliklere dönüşüyor:
Doğu ve güneydoğu illerimizde şehit düşen Silahlı
Kuvvetler elemanlarımız, askerlerimiz, polislerimiz, Ankaranın
merkezinde patlayan bombalarla şehit düşen çoğu masum
vatandaşımız -hepsi masum vatandaşımız- yine,
İstanbulda gerçekleşen, patlayan bombalar. Buradan görüyoruz ki,
bildiğimiz bir gerçek: Ülkenin güvenliğini koruyamadınız,
huzuru sağlayamadınız. Kişileri koruyamazken kişisel
bilgileri nasıl koruyacaksınız, onu da bilmiyoruz.
Çözüm süreci adını verdiğiniz
çözülme ve ihanet sürecinde PKK semirip büyürken, silahları evlerde
stoklayıp yığınak yaparken, yol kesip kimlik kontrolü
yaparken, Vergi topluyoruz. deyip haraç toplarken ne yapıyor, neleri
koruyordunuz, onu da bilmiyoruz. Ancak, aşikâr olan fakat birçok
kişinin göremediği bir gerçek var. Siz yollara açılan
hendeklerden şikâyet edip durdunuz. Oysa en büyük, en derin hendekleri siz
milleti etnik gruplara ayrıştırırken Türk milletinin içinde
açtınız. Bu konudaki başarınızı yakın
zamanda yapılan bir araştırmanın sonucunda gördük.
İnsanlar artık öteki diye gördüğü kişilerle komşu olmaya
dahi tahammül edemeyecek, çocuklarını evlendirmek istemeyecek,
birbiriyle iş yapmaktan uzak duracak kadar kutuplaşmış
durumda. Daha da kötüsü, sizlerin de bu fikre kendinizi
kaptırmış olmanız. Zaman ve mekân olarak çok uzağa
gitmeye gerek yok, daha iki üç hafta önce, bütçe görüşmelerinden önce
sizler bu çatı altında, kim daha millî kim daha yerli diye
tartışınız ve hatta kavga ettiniz. Bunun
sorumluluğunun farkında olmanız lazım zira bu Meclisi tüm
Türkiye, Türk milleti izlemektedir. Etnik köken ayrımcılığının
sonu ırkçılığa kadar gider, sizleri uyarıyorum. Bu
oyun içine düşmeyin. Hatanın neresinden dönülse kârdır,
hatayı kabul etmek büyük bir erdemdir, o hatayı düzeltmenin ilk adımıdır.
Temennim, hatalarınızı fark edip yaptığınız
yanlışlardan vazgeçmeniz, etnik ayrımcılık
tohumlarını her kanuna ekmekten vazgeçip millî kimliğimize sahip
çıkmanız, korumanızdır. Kişisel verilerden önce,
öncelikli olarak millî hafızamızın verilerine sahip
çıkmanız gerekmektedir ve bunun haricinde, bugün verdiğimiz
önerge de dâhil olmak üzere kişisel bilgilerden önce Türk milletini,
çocuklarımızı, bu milletin mensuplarını korumanız
gerekmektedir.
Saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar yeter sayısı
yok Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İstemediniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İstedik.
BAŞKAN Elektronik yapıyoruz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz önce de yoktu zaten
de
Olmadığı açık, 119 kişi saydık zaten.
Herhâlde sayıyoruz burada. Şimdi, dışarıdan gelenler
oy kullandığı zaman Var. dediğinizde nasıl şey
yapacağız Mücahit Bey kardeşim? Dışarıdan
gelenler olduğu zaman ne diyeceğiz? Matematik sınavı
mı yaptırsak acaba(!)
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 22nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde yer alan ileri sürenlerin ifadesinin
iddia edenlerin olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Behçet
Yıldırım (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı üzerine grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Keşke bu yasa adına yakışır
şekilde uygulansa, vatandaşı korusa ama maalesef tam tersi, bir
fişleme yasası olarak uygulanacağı aşikârdır.
Pratikte bunun örneği var. Geçenlerde Passolig davası vardı, bu
Passolig davasına gittim Ankarada, katıldım, avukatlar,
taraftarlar, grup temsilcileri çok güzel savunma yapmalarına rağmen
reddedildi. Taraftar sayısı düşmüş, dolayısıyla
kulüp gelirleri düşmesine rağmen, sırf kişiler fişlensin
diye, adı sanı bilinmeyen yandaş bir banka rant
sağlasın diye bu Passolig davası reddedildi.
Her şeyden, her kesimden, gölgesinden bile
korkan bu zihniyet, bu iktidar, taraftarı olduğum Beşiktaş
Çarşı Grubunu Hükûmeti devirmekle suçluyorsa sözün bittiği
yerdeyiz.
Hepinizin bildiği gibi, IŞİD,
Türkiyede en son olarak 19 Martta İstiklal Caddesinde bir katliam
yaptı ve bu vahşeti yaşatan IŞİD elemanı Mehmet
Öztürkün, maalesef, Adıyaman Otogarında otobüse bindiği
görüntülerde ortaya çıkıyor.
7 Haziran öncesi Adana ve Mersindeki parti
binalarımıza saldıran, katliam girişiminde bulunan
Savaş Yıldız Adıyamanlı, 20 Temmuz Suruç
katliamını yapan Abdurrahman Alagöz Adıyamanlı, Diyarbakır
mitingini bombalayan Adıyamanlı. 10 Ekim Ankara Barış
Mitinginin canlı bombası Yunus Alagöz Adıyamanlı, aranan
onlarca canlı bomba Adıyamanlı. Herkes üzülüyor bu duruma. Bir
Adıyaman Milletvekili olarak en çok üzülenlerden biriyim.
Adıyamanın adının IŞİDle anılması
bizleri derinden üzmüştür ama sanırım bu duruma üzülmeyen
birileri vardır; Adıyaman Valisi, Adıyaman Emniyeti,
dolayısıyla AKP iktidarıdır.
En son olarak, İstiklal Caddesi faili
canlı bomba Mehmet Öztürkün Adıyamandan otobüse bindiği
saatlerde tüm bu katliamları protesto etmek için toplantı yapan, yürüyüş
yapan, basın açıklaması yapan çoğu partili, parti
yöneticisi, eş başkanlarımız, eğitimcilerimiz
gözaltına alınıyor -12 kişi- bunlardan 10 kişi
tutuklanıyor. Teknik takip sonucuymuş, telefon dinlemeleri
sonucuymuş! Hani telefon dinlemelerini paralel yapıyordu? Acaba
içinizde hâlâ paralel mi var, yoksa telefon dinlemeleri yasal mı? 20
Temmuzdaki Suruç katliamı ki 34 kişi burada hayatını
kaybetmişti. Ve bugüne kadar sırf Adıyamanda olmak üzere
yüzlerce parti çalışanımız, yöneticimiz gözaltına
alındı, bunlardan -Adıyaman için söylüyorum- 37 kişi
tutuklandı. Aynı şekilde, yüzlerce kamu çalışanı
defalarca soruşturmaya tabi tutulmuştur. Dikkatinizi çekiyorum,
IŞİDli canlı bomba Adıyamandan elini kolunu sallayarak
İstanbula gidiyor; tesadüf bu ya, aynı gün benim partilim 12
kişi gözaltına alınıyor, 10 kişi tutuklanıyor.
Barışın simgesi Nevruzu kutlamak isteyen halkıma izin
verilmiyor. 20 Mart için başvuru yaptık, 21 Martta kutlanır.
dediler. Peki, 21 Mart için başvuru yaptık, 21 Martta da türlü
gerekçelerle kabul edilmiyor. Nevruz için bu kadar hassassınız,
barış ve kardeşliği pekiştirecek bugünü
yasaklıyorsunuz da Adıyamanda IŞİD cirit atarken neden bu
kadar hassas değilsiniz? Adıyamanda bugüne kadar IŞİDe
yönelik kaç operasyon yapıldı? Kaç kişi tutuklandı? En son,
Adıyamandan İstanbula katliama giden Mehmet Öztürk Adıyamanda
kimlerle görüştü? Acaba bu katliam Adıyamanda mı
planlandı? Benzer sorular çoğaltılabilir. Ciddi iddialar bunlar.
Sorumluluk sahibi bir Hükûmet bu durumlarda istifa etmez mi? İçişleri
Bakanı istifa etmez mi? Valiyi görevden almaz mı? Ama nerede o
sorumluluk ve hassasiyet!
Gelelim bu fişleme yasasına. Bu
fişleme yasası IŞİDliler için uygulanmıyor. Gerçi,
Başbakanımız Davutoğlu ne demişti? Elimizde 20nin
üzerinde canlı bomba var ama eylem yapmadıkları için bir
şey yapamıyoruz. demişti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle demedi.
HACI ÖZKAN (Mersin) Ya, sen nasıl
Adıyaman Milletvekilisin!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) İşte, zihniyet
bu olunca, korkarım daha çok bombalar patlar.
HACI ÖZKAN (Mersin) Böyle Adıyaman
Milletvekili olur mu ya! Nasıl Adıyaman Milletvekili olmuşsun
sen ya!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Adıyamanlı
olmaktan gurur duyuyorum ama
HACI ÖZKAN (Mersin) Devamlı
Adıyamanı karalıyorsun ya!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) -
Adıyamanın
IŞİDle anılmasının tek nedeni AKP
iktidarıdır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapma ya!
HACI ÖZKAN (Mersin) Böyle Adıyaman
Milletvekili olmaz ya! Adıyamanı öveceğin yerde hep
karalıyorsun, böyle bir şey olur mu!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - IŞİDi
besleyen AKP zihniyetidir. Bunu her tarafta da her platformda da söylüyorum.
Dünya bunu biliyor, bunu ben söylemiyorum, dünya söylüyor, bir tek ben
söylemiyorum bunu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Adıyamana
yakışmadı söylediklerin.
HACI ÖZKAN (Mersin) Bir Adıyamanlıya
yakışmaz böyle bir konuşma.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
devam et, anlaşılıyor. Adıyamanı IŞİD
yuvası yapanlar utansın! Sen devam et.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Adıyamanlı
IŞİDe sahip çıkmaz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Adıyamanı
mahvettin be!
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Adıyamana kurban
olasın. Ne demek? (HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Netice itibarıyla,
yasa uygulamasındaki kurulların seçilme ve karar alma şekil ve
oranları yasanın antidemokratik uygulamaya zemin hazırlayacak
bir yasa düzenlemesi olduğunu gösterecektir.
Adıyaman IŞİDe dersini de
verecektir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tabii, söz konusu Adıyaman
olunca, bir Adıyaman milletvekili olarak, ben, bir defa Adıyaman
halkını terörle anılır bir şekilde sunmanın çok
yanlış bir şey olduğunu
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne alakası
var?
BAŞKAN Bugüne kadar Adıyaman ve
Adıyamanlılar, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir terör örgütüne prim
vermemiştir; ne PKK ne DHKP-C ne de IŞİD. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu dönemde öyle değil!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama şimdi
öyle, o hâle getirdiniz!
BAŞKAN Bir şehirde yanlış
yapan insanlar olabilir. Adıyamanı tüm Türkiye bilir,
Adıyamanı bu şekilde sunmanın, bu şekilde
anlatmanın çok yanlış olduğunu bir Adıyaman milletvekili
olarak üzülerek ifade etmek istiyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Adıyamanı terörle anılır hâle siz getirdiniz.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Söylediğim
şeylerin hangisi yalan?
BAŞKAN Adıyaman bunu hak etmiyor,
Adıyaman her şeyin en iyisini hak ediyor ve Adıyaman, bu ülkede
hakikaten onuruyla, ülkesine ve milletine olan
bağlılığıyla yaşayan, çok güzel insanların
yaşadığı bir diyardır, hepinizi de Adıyamana
davet ediyorum. Bu şekilde olmaz sayın milletvekilleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Söz istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
Genel Kurulu yönetirken birçok kez ilklere imza atıyorsunuz. Bir Meclis
Başkan Vekili olarak, kürsüde konuşan sayın hatibin sözlerini
farklı yöne çekerek
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Adıyamana sahip
çıkacak tabii ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
âdeta
yeni bir tartışma başlatan bir tutumunuz var.
Dolayısıyla, ilklere imza attığınız için, ben de
-İç Tüzükte çok tanımlanmamış ama- milletvekilimizin
yapmış olduğu konuşmayı bağlamından
koparıp hem milletvekilimize hem grubumuza sataşma
yaptığınız için sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Bir defa, ne grubunuza ne
milletvekilinize bir sataşma değil
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Açık bir sataşmadır.
BAŞKAN
ben bir Adıyaman milletvekili
olarak Adıyamanın bu şekilde sunulmasının
Adıyamana ve Adıyamanlılara haksızlık olduğunu
çok net bir şekilde ifade ettim.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Adıyamana
bir şey demedim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bağlamından kopardınız konuşmayı.
BAŞKAN Bağlamından nerede
kopardım?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Adıyamanlılarla ilgili, milletvekilimizin sizin belirtmiş
olduğunuz hususlarda dile getirdiği tek bir şey yok.
Söylediği son derece net.
BAŞKAN Evet.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Adıyaman Emniyeti, Adıyaman Valiliği ve dolayısıyla
BAŞKAN Onunla ilgili ben
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
onlardan sorumlu olan AKP Hükûmetinin uygulamalarının
Adıyamanı IŞİDle anılır bir noktada
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır, yok öyle
birşey.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın şimdi
Sayın Başkan ya.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
ülke ve
dünya kamuoyunun gündemine getirdiğini söyledi ki bu son derece
BAŞKAN Ben de getirmediğini söyledim, ne
var bunda?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz yorum
yapamazsınız ki!
GARO PAYLAN (İstanbul) Siz yorum
yapamazsınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
yapamazsınız.
BAŞKAN Şehrin tamamını
Bakın, şu var: Bir şehri dünya kamuoyunda, IŞİD
noktasında Adıyamanı merkeze koyarak
Böyle bir şey olur
mu?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, bu, açık bir
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Adıyamanı merkeze koymuyor, IŞİDi merkeze koyuyor.
BAŞKAN Yanlış yapanlar olabilir,
suç işleyenler olabilir, hata yapanlar olabilir ama bu noktada özellikle
de istirham ediyorum
Bu sadece Adıyamanla alakalı değil, hangi
şehirle ilgili olursa olsun
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, söz verin o zaman, cevap vereyim.
BAŞKAN Tamam, yerinizden ben size söz
vereyim, buyurun.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Ben ayrıca
söz istiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ayrıca
vekilimiz de söz istiyor.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Adıyamanlı Adıyamana muhalefet ya!
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, öncelikle sizi
İçtüzükün ve Anayasanın tanımladığı
şekilde Genel Kurulu yönetmeye davet ediyorum. Kürsüde konuşma yapan
hatibin sözlerine cevap verecek bir konumda değilsiniz bugün.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Pervin Hanım
veriyor burada, hep görüyoruz. Kaç defa yorum yaptı Pervin Buldan!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bugün
orada oturmanızın tek bir amacı var, Genel Kurulu tarafsız
olarak yönetmek. Siz bugün orada değil de bu sıralarda olmuş
olsaydınız bu kişisel düşüncelerinizi milletvekillerimizin
konuşmasını bağlamından koparacak şekilde ifade
edebilirdiniz. Bu birincisi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın Buldan da
konuştu kaç defa! Yorum yaptı burada!
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Pervin Buldan
bunu fazlasıyla yaptı.
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İkincisi, sayın milletvekilimiz Adıyamanlılarla ilgili ya
da Adıyaman halkıyla ilgili herhangi bir zan oluşturacak hiçbir
cümle kullanmamıştır. Orada ifade ettiği husus son derece
nettir. Adıyaman Emniyetinin ve Adıyaman Valiliğinin ihmalleri
ya da kasıtlı göz yumması ve bunları denetlemekle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayalım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
sorumlu olan AKP Hükûmetinin uygulamaları neticesinde bu ülkede
yaşanan birçok terör saldırısında, IŞİD
saldırısında
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) PKK
saldırısı da var!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Adıyaman ilinin sürekli gündemleştiğini söylemektedir ve bundan
dolayı da hem Adıyaman Emniyetini hem Adıyaman Valiliğini
hem de mevcut Hükûmeti teşhir edecek bir siyasi eleştiri
getirmektedir. Bu konuda milletvekilimiz dışında da kamuoyu
yeterince bilgiye sahiptir. İslam Çay Ocağı adı
altında IŞİD hücrelerinin nasıl korunduğunun ve
Diyarbakır saldırısından başlayarak Suruçtan Ankara
katliamına, Sultanahmetten İstiklale kadar bütün bu
saldırılarda o hücrelerin nasıl hareket ettiğini bir
Adıyaman milletvekili olarak sizin kamuoyundaki tartışmalardan
da çok iyi bilmeniz ve bu konuyla ilgili de Hükûmeti, Valiliği ya da
Emniyeti korumaktan çok, bu ihmalleri giderecek şekilde buradan gerekli
uyarıları yapmanız gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Ben bir Adıyaman Milletvekili olarak
Adıyamanla ilgili kanaatimi ifade ettim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aynı şeyleri
Pervin Hanımdan da gördük; Pervin Hanım da yaptı, Sayın
Buldan da yaptı, yorum yaptı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Neyi
yaptı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Başkanım, lütfen
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bir saniye, tamam, otur, vereceğim, sana da veririm.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Vermeyin Sayın
Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Gündeme devam edelim
Sayın Başkanım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Neye devam
edeceksin ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Size göre mi her şey düzenlenecek?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Kürsü
özgürlüğü, isteyen istediğini söyleyebilir. Kürsü özgürlüğü yok
mu? İstediğini söyler.
BAŞKAN Sayın Bakan, aynı zamanda
Adıyamanlıların fahri hemşehrisi.
Buyurun Sayın Bakanım.
18.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; özellikle ben de fahri bir Adıyamanlıyım.
Hakikaten, fahri Adıyamanlı olmaktan gurur duyuyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, hangi
sıfatla
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Esasen, Adıyamanlılar hiçbir
şekilde teröre destek vermemişlerdir. Dolayısıyla, onlarla
gurur duyuyoruz. Kaldı ki oradaki Vali ve Emniyet Müdürü de vazifelerini
layıkıveçhile yapıyor yani. Bunu suçlamak fevkalade
yanlıştır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O yüzden
mi bombalar gelip patlıyor her yerde, o yüzden mi öyle oluyor?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yani, özellikle, arkadaşlar biraz da PKK
terör örgütüyle ilgili durumdan bahsetseler daha çok memnun olurum.
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
İstiklal saldırısında IŞİDi niye aklamaya
çalıştın?
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bir saniye.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Başkanım,
devam edelim gündeme.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
Bakan, bu Sayın Bakan, İstiklal patlamasından sonra gece on
birde çıkıp O saldırıyı PKK yaptı. demek
suretiyle IŞİDi aklama faaliyetine katılmış bir
bakandır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne fark eder?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) PKK yapmadı
mı?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) PKK kaç tane
yaptı! Her gün patlama oluyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) PKK da yaptı,
DEAŞ da yaptı, hepsi yaptı, DHKP-C de yaptı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Şu
PKKyı savunmaktan bir vazgeçin be, terörü savunmaktan bir vazgeçin!
Hayatınız terör!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İçişleri Bakanı gerekli açıklamayı yapacak. demesine
rağmen bir gün sonra İçişleri Bakanı
saldırıyı yapanın IŞİD militanı
olduğunu ve o IŞİD militanının da hangi güzergâhtan
geldiğini açıklamıştır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hepsi aynı kuklacıların
kuklaları ya!
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) O da terör örgütü, o da.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Öncelikle çıkıp bunu, kamuoyunu neden
yanılttığını, IŞİDi neden aklamaya
çalıştığını burada açıklasın.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen PKKnın
avukatı mısın, temsilcisi misin?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gece on
birde niye o açıklamayı yaptın, onu söyle bakayım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ben hiçbir terör örgütünü aklamaya
çalışmadım. Bütün terör örgütlerini ve onların yaptıklarını
lanetliyorum!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
IŞİD aklayıcısı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - PKK deyince
zıplıyorsunuz ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın
Başkanım, devam edelim. Sayın Başkanım, devam edelim.
BAŞKAN - Evet, Sayın
Yıldırıma da bir dakika veriyorum.
Sayın Yıldırım, buyurun.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, IŞİDi neden akladığının
cevabını vermedi bize.
BAŞKAN - Hiçbir terör örgütünü
aklamadığını söyledi. Hiç kimse aklamaz. Ve bütün terör örgütlerini
lanetlediğini ifade etti.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
İstiklal Caddesinde olan patlamayı PKK yaptı.
açıklamasını gece on birde yaptı ve İçişleri
Bakanı beni teyit edecek. dedi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Ya, sen
PKKnın avukatı mısın be!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Niye rahatsız oldunuz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ama
ertesi gün İçişleri Bakanı çıkıp o
saldırıyı IŞİDin yaptığını,
IŞİD militanının kimlik bilgilerinin de şunlar şunlar
olduğunu ifade etti.
BAŞKAN - Sayın Baluken, ben Sayın
Yıldırımın sistemini açtım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ya, Merasim Sokak da PKK
çıktı, ne oldu? Allah Allah!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yıldırım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan,
Bakanın konuşması duyulmuyor efendim.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Evet, Sayın
Başkan, öncelikle
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
İşte, aklayınca olmuyor, aklayınca olmuyor. IŞİD
çıktı, IŞİD.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım
konuşuyor.
Buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Merasim Sokaktaki de
PKKydı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
İçişleri Bakanına sor onu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ya, Merasim Sokaktaki
PKK değil miydi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
İçişleri Bakanına sor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Merasim Sokaktaki PKK
değil miydi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Değildi, o da değildi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - O da
değildi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Nerede değildi!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Orada da
yaptığınız açıklama yanlıştı. Allah
Allah!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Onu
kınadık, en başta biz kınadık.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yıldırım.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Bütün
katliamları biz kınadık.
Sayın Başkan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Savunuyorsunuz ya, PKK
deyince zıplıyorsunuz havaya ya! Ayıp!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - PKK terör örgütüdür!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) -
Adıyamanlı
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Doğru bilgilerle konuşun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ayıptır ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bir
bakan çıkıp bir ülkeyi yanıltamaz.
BAŞKAN - Sayın Baluken, bakın,
Sayın Yıldırıma söz verdim. Lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ya,
Yılmaz Bey oradan sataştığı için söylüyoruz.
BAŞKAN - Tamam.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - PKK terör örgütüdür!
BAŞKAN - Siz buyurun Sayın
Yıldırım.
19.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın
Başkan, Adıyamanlısın, evet, ikimiz de aynı ilin
vekiliyiz. Bir büyüğün olarak sana şunu tavsiye ederim: Ya, lütfen
tarafsız olarak şey yap ya da git otur onların arasında,
AKPnin arasında dur, bir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İkincisi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) -
Adıyamanlılar seni içeri almazlar!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - İkincisi
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Adıyamana zor
gidersin. 5-0 olur.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sen bu
IŞİD konusunu en az benim kadar biliyorsun. Defalarca aileler sana
geldi: Emniyet bir şey yapmıyor, vali bir şey yapmıyor.
Sana ulaşıldı. Adıyaman Üniversitesinde Başbakan
Davutoğlu kongre yaparken aileler Başbakanla bile görüştü,
Çocuklarımız kayıp. Vali bir şey yapmıyor, Emniyet
bir şey yapmıyor. Senin bunlardan haberin var.
Ben Adıyamanı herkesten daha fazla
seviyorum. Adıyamanın IŞİDle anılması beni son
derece geriyor. Bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) -
rahatsızlıklarımı dile getirdim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bir dahaki seçimde
Adıyamanlılar gösterir. 5-0 olur, 5!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 5-0 olur
Adıyaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Nerede
5-0 oldu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Olur diyorum, bir
dahaki seçimde.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Öyle mi? Hayal
görürsünüz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Baksana tutanaklarda
ne dedi ya. Adıyamanlılara bunu dedi, yapmayın. Rize 3-0. 5 de
olur, 7 de olur.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN - Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan en az beş ibaresinin başkan dâhil en
az altı şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Şükrü Nazlı Coşkun
Çakır İshak
Gazel
Kütahya Tokat Kütahya
Ahmet
Tan Şahin
Tin
Kütahya Denizli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin (5)inci fıkrasında
geçen en geç on beş gün ibaresinin en geç yedi gün olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Arzu
Erdem Nuri
Okutan
Mersin İstanbul Isparta
İsmail
Faruk Aksu Kadir
Koçdemir Kamil
Aydın
İstanbul
Bursa
Erzurum
Erkan
Haberal
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin (3)üncü fıkrasında
geçen aralarındaki evlilik bağı kalkmış olsa bile eşlerini
ifadesinin aralarındaki evlilik bağı sona ermiş
kişileri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Osman
Baydemir
Diyarbakır Adana Şanlıurfa
Erol
Dora Mahmut Celadet
Gaydalı Bedia
Özgökçe Ertan
Mardin Bitlis Van
Mahmut
Toğrul
Gaziantep
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) Kurul, en az beş üye ile toplanır ve
üye tam sayısının salt çoğunluğuyla karar alır.
Kurul üyeleri çekimser oy kullanabilir.
Namık
Havutça Zeynel
Emre Ömer
Süha Aldan
Balıkesir İstanbul Muğla
Ceyhun
İrgil Cemal
Okan Yüksel Haydar
Akar
Bursa
Eskişehir
Kocaeli
Özkan
Yalım
Uşak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Altay, gerekçeyi mi
okutalım?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle kurul üyesi kişilerin çekimser oy
kullanabilmesinin engellenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin (3)üncü fıkrasında
geçen aralarındaki evlilik bağı kalkmış olsa bile eşlerini
ifadesinin aralarındaki evlilik bağı sona ermiş
kişileri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun bu saate kadar
çalışan emekçileri; sizleri de saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, aslında bugün
kişisel verilerin korunmasını konuşuyoruz ama aslında
bu kişisel verilerin korunmasıyla ilgili yasa toplumu gözetim
altına alma yasası gibi işletilmekte. Türkiye'de aslında
ikili bir hukuk var. Hukuk zamana ve yere göre, iktidarın tavrına
göre değişen bir süreç izliyor.
Değerli arkadaşlar, daha önce Nevroz
Ki
Nevroz Orta Doğuda birçok halkın bayram olarak
değerlendirdiği, dirilişin, baharın gelişi olarak
değerlendirdiği, Alevilerin Hazreti Alinin doğum günü olarak
değerlendirdiği önemli bir gün. Barış içinde bu günün
kutlanmasına müsaade edildiğinde hiç kimsenin burnu kanamadan toplumun
tamamının nasıl bugüne katkı sunduğunun, bu bayramı
nasıl kutladığının yıllardır şahidi
oluyoruz. Ama biliyorsunuz bu yıl nasıl ki kürdistanda Hükûmet bir
savaş başlattıysa hukuk alanında da aynı
savaşı sürdürmeye çalışıyor ve Nevrozu
İçişleri Bakanlığının genelgesine bağlı
olarak yasaklama kararı aldı. Tüm bu yasaklara rağmen Nevroz
önemli oranda kutlandı ama kutlanırken herkesi koruması gereken
güvenlik güçleri bugün ülkemizin yaşadığı IŞİD
belasını takip etmesi gerekirken her yerde binlerce askerle, polisle
Nevrozu nasıl kutlatmam? diye büyük bir çabanın içerisine girdi.
Bakın, Elbistanda en az 2 bin civarında polis vardı, sadece bir
ilçede. Pazarcıkta kutlama alanı jandarma bölgesiydi, sadece 2 bin
civarında jandarma görev almıştı. Neyi engellemeye
çalışıyordunuz peki, derdiniz ne? IŞİD cirit atarken,
IŞİD çeteleri her gün bir yerde bomba patlatırken onları
takip etmezsiniz ama halkın bayramını kutlamasının
önüne geçersiniz.
Öyle bir hukukunuz var ki toplumun muhalif
gördüğünüz tüm kesimi üzerinde büyük bir baskı politikası
uygularsınız. Emekçiler, zapturapt altına alınmak için
soruşturmalara maruz kalır. Halkların Demokratik Partisi siyaset
yapmasın diye -bakın, dikkatinizi çekiyorum- 7 Hazirandan bu yana
sadece Gaziantepte 400 civarında parti çalışanımız
gözaltına alındı. Bununla neye ulaşmaya
çalışıyorsunuz? Bu baskı politikalarınızla
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Neden
gözaltına alındı?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Neden, biliyor
musunuz?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Neden?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Cevap vereyim:
Üzerinde kırmızı şal bulundu diye, üzerinde şalu
şepik bulundu diye. Bunlar mahkeme kararlarında var.
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Ya, yapmayın!
Tiyatro salonuna çevirdiniz burayı.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, ben size
şunu söyleyeyim, bakın, daha da ötesini söyleyeyim: Suruç cenazelerini
teslim ettiğimiz zaman, orada güvenliği alan arkadaşlar -ki biz,
vekil olarak ben, emniyet müdür yardımcısı ve cumhuriyet
savcısıyla ortak bir karar almıştık- güvenliğin
alınmasına yardımcı olacaklardı. Orada güvenliği
alan arkadaşlar böyle bir onay olmasına rağmen bu nedenle
gözaltına tabi tutuldu ve bu konuda gözaltına alındılar,
sadece bu konuda. Böyle bir şey olabilir mi? Siz bu baskı
politikanızla, toplumu zapturapt altına alma politikanızla
hiçbir şeye ulaşamayacaksınız.
Biraz önce Adıyaman Vekilimiz şunu
söyledi, dedi ki: Adıyaman sizin politikalarınız sayesinde
IŞİDle anılır oldu. Ben aynısını Gaziantep
için söylüyorum. Bugün politikalarınız, maalesef, ekonominin merkezi
olan, tüm farklılıkların bir arada yaşadığı
bir kent olan Antepi DAİŞle, IŞİDle anılan bir kent
hâline getirdi ve Antep yaşanmaz bir il hâline geldi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Rakkadan daha önemli.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sadece Nevrozun
kutlandığı gün 8 tane bomba ihbarı yapıldı,
Şurada bomba patlayacak, burada bomba patlayacak. diye ihbarlar
yapıldı. Peki, neden bu noktaya geldik? Çünkü sizin
politikalarınız, bırakın Antepi, Adıyamanı,
Türkiyeyi IŞİDle anılır hâlde algılamaya neden oldu.
Bu algı hepinize yeter. Eğer önlem almak istiyorsanız gerçekten
bu çetelerle savaşmaya çalışın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) PKKya da bir şey
söyle ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) IŞİDe
laf söyleyince batıyor mu size ya? Osman, IŞİDe laf söyleyince
batıyor mu sana?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) PKKya da bir şey
söyle, DHKP-Cye de söyle, teröre de söyle, IŞİDe de söyle, hepsine
söyle!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Halkı takip
etmekten, bizi takip etmekten vazgeçin.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bariz
yok Başkan yani buna da Var. diyecekseniz eve gidelim!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
kesinlikle yok!
BAŞKAN - Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
bakın, bunun fotoğrafını çektik, saydık, 112 kişi
var. Dolayısıyla, yani bütün bunlarla ilgili sürekli olarak iktidar
ve muhalefet denklemi içerisinde karar yeter sayısıyla ilgili bir
hususun bu şekilde istismar edilmesi doğru değil.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Ayıp ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Yok yani,
açık!
OKTAY VURAL (İzmir) Fotoğrafı
gösterelim, sayalım!
BAŞKAN Şimdi, Sayın Vural,
bakın, 2 kâtip üye var.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yazıklar olsun ya!
Yazıklar olsun be!
BAŞKAN - İhtilaf olduğunda elektronik
yapıyorum, olmadığında ara veriyorum. Öbür türlü de ne
yapabilirim ben?
OKTAY VURAL (İzmir) - Yazıklar olsun!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Millet oy verdi. diyor,
milletvekilimiz 317 diyor; 30, 40, 50 kişi var.
OKTAY VURAL (İzmir) - Vara yok, yoka var! Allah
ıslah etsin sizi ya!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Dünyada adı
Adalet ve Kalkınma Partisi olup adaleti olmayan tek parti sizsiniz.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin (5)inci fıkrasında
geçen en geç on beş gün ibaresinin en geç yedi gün olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadir
Koçdemir (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekili Kadir Koçdemir.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinde Milliyetçi Hareket Partisinin
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
İyi bir beste bile kaliteli bir müzik
ziyafetini garanti etmez.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya çıksınlar ya
dinlesinler. Oy kullanmada geliyorlar. Böyle bir rezalet olur mu Sayın
Başkan! Gitsin sohbeti dışarıda yapsınlar. Bu kadar
ciddiyetsizlik olur mu ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsüde
hatip olduğu zaman lütfen insicamını bozmayalım, müdahale
etmeyelim, sakin bir şekilde dinleyelim.
Buyurun.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) Teşekkür
ederim Başkan.
İyi bir beste bile kaliteli bir müziği
garanti etmez. Kaldı ki burada iyi bir besteden söz etmek mümkün
değildir. Tercüme hataları ve ilk alınan metinden daha sonra
yapılan değişiklikleri dikkate almayan bir çalışmayla
karşı karşıyayız.
Hakikaten beste ne kadar düzgün olsa bile,
uygulayıcı, müziği belirleyen husustur. Biraz önce burada bir
şey gördük; Meclis Başkan Vekili hatibin konuşmasıyla
ilgili kanaat belirtti. Meclis İçtüzüğünde değişiklik
gündemde olduğu için ben Avrupa ülkelerindeki meclis iç tüzüklerini
inceledim. Orada buna benzer bir hüküm vardı; oturumu yöneten meclis
başkan vekili tartışmaya katılmak isterse yerini başka
bir başkan vekiline terk eder, o, üst seviyeden meclise karşı
konuşamaz. Buna benzer hususları bugün birkaç kere yaşadık
ve usulün nasıl rencide edildiğini gördük.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Alışkanlık oldu.
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Peki,
kişisel verilerin uygulamasını kim yapacak? 70 küsur milyon
insanın seçmenlerinin bütün bilgilerini kaptıran Emniyet Genel
Müdürlüğü mü? Bir küçücük konuşmayı dört duvar arasında
bırakamayıp, Dışişleri Bakanının, MİT
Müsteşarının olduğu konuşmayı sızdırıp,
kimin sızdırdığını hâlâ daha bulamayan MİT
mi? Efendim, öğretmenlerin verilerini bir personeli piyasaya satan Millî
Eğitim Bakanlığı mı? Başbakanın bile
telefonunu dinleten, koruma ekibi olan organizasyonlar mı? Düne kadar bu
tür verilerle insanları mahkûm eden mahkemeler mi? Yukarıdan birisi bu
verilere itibar edilmemesini söylediği anda mahkûm ettiklerinin
tamamını, alayını birden beraat ettiren yargı yerleri
mi? Ve bunu nasıl bir ülkede yapıyoruz? Kişisel veriyle ilgili,
özel hayatla ilgili geçmişimiz ve bu hususta devlet büyüklerimiz
başta olmak üzere, yetkililerin tavırları
hafızalarımızda. Burada daha önce söylemiştim, Avrupa
ülkelerinde anayasa mahkemeleri pek çok şeyi iptal ediyorlar. Bunlardan
biri dükkânlarda, iş yerlerinde yer alan kameraların
kaldırımdan yani müşterek alandan 1 santim bile görüntü alamaması.
Başka biri, yaygın olan bir uygulama, trafik hızını
tespit etmeye yarayan düzeneklerde video kaydının
yapılamaması çünkü orada trafik hızını ihlal etmeyen
insanın görüntüsünü almaya devletin hakkı yoktur ama burada bizim
polisimiz kapı kapı gezip dükkânlara güvenlik kamerası
taktırıyor, bir yerde bir olay oldu mu iş yerlerinin
kameralarına bakıyor. O zaman, evlerimize, salonlarımıza,
yatak odalarımıza da kamera koysunlar çünkü orada aile içi
şiddet olabilir, çünkü orada çocuklara şiddet uygulanabilir.
Bu kafayla bu kanunun uygulanması mümkün
değildir çünkü kişinin kendine karşı korunan hakları
da vardır hukukta ve özel hayatın gizliliği kural olarak
kişiye karşı da korunmalıdır. Açık rıza
prensip olarak yok sayılmalı; var olduğu için açıkça
belgelendirilmek, delillendirilmek ve yazılı olarak oraya konulmak
suretiyle açık rızanın varlığı
aranmalıdır.
Mülkiyede bir hocamız şöyle derdi: Kem
alâtla kemalât olmaz. Bu kanunların saiki, haziran ayına
yetiştirmek için konulmuştur, toplumu çok derinden etkileyen bir
kanun olduğu hâlde görüşülmesi, müzakere edilmesi engellenecek
şekilde temel kanun elbisesi giydirilmiştir. Bu kanunlar kem
alâttır yani kem aletlerdir, bunlarla kemalât olmaz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan en az beş ibaresinin başkan dâhil en
az altı şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Turan, gerekçeyi mi
okutuyoruz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, kanunun 21inci maddesinde kurulun üye
sayısının artırılmasına yönelik
değişikliğe uyum sağlamak amacıyla ibare
değişikliği yapılmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arıyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı için yine iki dakika
elektronik oylama yapmak durumundayız, ihtilaf çıktı.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının birinci cümlesinin "Başkanın görev ve
yetkileri şunlardır:" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Osman
Baydemir
Diyarbakır
Adana
Şanlıurfa
Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı Bedia
Özgökçe Ertan
Mardin
Bitlis
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 24üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının (b) bendine "kurulca" ibaresinden önce
gelmek üzere "gizlilik niteliği taşıyanlar hariç"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Erkan
Haberal Kamil
Aydın
Mersin Ankara Erzurum
Kadir
Koçdemir İsmail
Faruk Aksu Nuri
Okutan
Bursa İstanbul Isparta
Arzu
Erdem
İstanbul
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesinin (3)üncü fıkrasındaki
"Kurulca gerekli görülenler ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir
Muğla
Uşak
Zeynel
Emre Cemal Okan
Yüksel Haydar
Akar
İstanbul
Eskişehir
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyoruz Sayın Altay.
Gerekçe:
Önergeyle, sadece kurulca
gerekli görülenlerin değil gerekli görülmeyen kararların da kamuoyuna
tebliğ edilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının (b) bendine "kurulca" ibaresinden önce
gelmek üzere "gizlilik niteliği taşıyanlar hariç"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem.
(MHP sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
dünden bugüne 10 şehidimiz, sayısız yaralımız
vardır. Her gün saldırı ve şiddet haberleri
almaktayız. İnsanlarımız katledilmektedir, askerlerimiz,
polislerimiz arka arkaya şehit düşmektedir ve bu duruma milletimiz
alıştırılmaya çalışılmaktadır. Ancak,
aziz Türk milleti teröre asla alışmayacaktır, sinmeyecektir ve
korkmayacaktır. Tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Büyük Türk milletimizin
başı sağ olsun.
Ülkemizde güvenlik zafiyeti
var, istihbarat zafiyeti var, ülkeyi yönetme zafiyeti var ve bu zafiyetlerin
bedelini aziz milletimiz ödemektedir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Muhalefet zafiyeti de var.
ARZU ERDEM (Devamla) Bu
buhranlı günlerde tek vücut olmalı, millî menfaatlerimizi her türlü
siyasi hesabın üstünde tutmalıyız.
Değerli milletvekilleri, Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Kişisel verilerin korunmasının temel
amaçlarından biri özel hayatın gizliliğinin
korunmasıdır aynı zamanda. Özel hayatın gizliliğini
ihlal eden ve yasal olmayan dinleme ve izlemeler ile bunların
yayınlanmasını engellenmeyi amaçlayan partimiz, milletimizin
iletişim özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğinin teminat
altına alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu
tasarının uygulanması sırasında yaşanan
sıkıntıların, tereddütlerin ve karmaşanın son
bulması gerekmektedir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının bir çerçeve düzenlemeye kavuşturulması
şarttır.
Ayrıca, bir temel hakkın tesisi için
düzenleme yaparken milletimizin başka bir hakkının ihlaline
sebebiyet vermemek gerekmektedir. Koruma adı altında algı yaratarak
milletimizin rızası dışında fişleme ve
ayrımcılık yapılması, kişisel verilerin yeteri
kadar korunmamasının yanı sıra muallakta kalan
düzenlemelerin sakıncalar yaratabileceği kaygısını da
taşıtmaktadır.
Değerli milletvekilleri, hepimiz görüyoruz ki
dün yapılan vahim hatalar bugün karşımıza felaket olarak
çıkmaktadır. Bugün burada yapacağımız tüm
çalışmalar yarın aziz Türk milletimize zeval vermemelidir.
Milletimizin huzur ve güven içerisinde yaşamasını sağlamak
adına bilgi güvenliğinin korunması stratejik önem
taşımaktadır. Türk milletinin her bir ferdi gelen telefondan
neden tedirgin? Bir bilgiyi sanal ortama girerken neden tedirgin? Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası istendiğinde neden tereddütlü?
Bunların hepsi tesadüf mü, yoksa milletimiz gölgesinden bile korkar
mı oldu? Devletin vazifesi milletini korkuya itmek değil, güvenini
kazanmaktır.
Ülkemizde son zamanlarda okullarda artan terör
olayları iç savaş görüntüsüne bürünmüştür. Bu da,
öğrenciler, veliler ve eğitim camiasında büyük endişe
yaratmaktadır. Normal şartlarda bile okullarda yeterli güvenlik
önlemlerinin olmadığı ülkemizde bir sonraki dönemde devletin ne
gibi tedbirler alacağı, okullarda güvenliğin nasıl
sağlanacağı merak edilmektedir. Yarın bu kürsüden
üniversitelerimizdeki PKK terörünü konuşmamak için ciddi tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Geçtiğimiz yıllarda üniversitelerde
güvenlik, özel güvenlik şirketlerine
bırakılmıştı. Özellikle doğu illerinde üniversite
kazanan öğrenciler ile yine bu illere atanan eğitim görevlileri,
öğretmenler büyük endişe yaşamaktadır.
Terör, sağlıklı yaşam
koşullarımızı olumsuz olarak etkisi altına almaktadır.
Yaşanan terör olaylarından sonra yeni olaylar gündeme gelse bile
milletimiz yaşanan terör olaylarının etkisiyle endişeli ve
korku dolu bir yaşam sürdürmektedir. Terör bu şekilde ele
alındığı zaman toplumsal travma etkisi yaratmaktadır.
Lakin Türk milleti kahramandır ve kahraman Türk milleti terörün
oluşturmaya çalıştığı sonuçlara
karşılık iradesini ortaya koyarak terörden
yılmayacağını ve korkmayacağını beyan etmiştir.
Gençlerimiz çok kıymetlidir ve onlara sahip
çıkmak bizim vazifemizdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
gençliğine sahip çıkan ve bunların sorunlarına eğilen
çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
Büyük zorluklarla ve büyük emekle üniversiteye giren
gençlerimiz siyasi görüş ayrılıkları sebebiyle
sıkıntılarla karşı karşıya gelmektedir ve bu
olaylar belki de büyüyerek devam edecektir. İşte,
yükseköğretimde iş, başta rektörler ve dekanlar olmak üzere,
birinci derecede öğretim görevlilerine düşmektedir.
Bugün Hacettepe Üniversitesinde yaşanan,
PKKlıların ülkücü kardeşlerimize yaptığı
saldırı bunun en önemli örneklerinden bir tanesi. Bu konuda gerekli
çalışmaların yapılması gerekmektedir, gerekli
önlemlerin alınması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
mücadeleci tavrını sürdürecektir. Bu konuda sizlerin de
desteğini beklemektedir.
Saygılarımı sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bir önceki maddeyle
ilgili ama isterseniz şeyden sonra
BAŞKAN Tamam, maddeyi geçirelim olmazsa.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının birinci cümlesinin Başkanın görev ve
yetkileri şunlardır: şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken konuşacaktır.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili konuşacağım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergeyle ilgili konuşmadan önce, 2 defa
burada, Beytepe Kampüsünde bugün yaşanan hadiselerle ilgili verilen
bilgilendirmenin doğru olmadığını, bugün Beytepe
Kampüsünde yaşanan provokasyonun dünden beri sahte sosyal medya
hesapları üzerinden Beytepe Kampüsünde Nevruz kutlanacak. şeklinde
planlı bir örgütlenmeye dayandığını, bu sahte
JİTEM hesaplarının da içinde bulunduğu hesapların
çağrı yaptığı saatte de devrimci, yurtsever, muhalif
öğrencilere yönelik 100 kişiyi aşan bir ırkçı grubun
satırlarla saldırılar düzenlediğini ve bu
saldırılarla birlikte birçok öğrencinin
yaralandığını, yaralı öğrencilerin Gazi
Hastanesine kaldırıldıktan sonra da aynı ırkçı
grubun Gazi Hastanesinin acil servisini basarak CHP eski milletvekillerinin de
bulunduğu grubu da yaraladığını ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla, uzun süredir, özellikle AKP
Hükûmetinin çanak tuttuğu, teşvik ettiği, üniversitelerde
öğrenciler arasında yaratmak istediği bir
çatışmanın bugün Beytepe yerleşkesinde bir ırkçı
grup tarafından faaliyete geçirildiğini ve bunun sistematik bir
politika şeklinde bütün üniversitelere taşırılmak
istendiğini ifade etmek istiyorum.
Öyle, ifade edildiği gibi üniversitelerde
birtakım terör örgütlenmeleri var da, o terör örgütlenmeleri
öğrencilerin eğitim hakkını gasbediyor gibi bir durum yok.
Tam tersine, bu Hükûmetin mevcut çatışma ve savaş
ortamını gözden kaçırmaya yönelik, bu anlamda kaos
ortamını derinleştirecek, üniversite ortamında da benzer
provokasyonlara göz yuman tutumundan dolayı kaynaklanan ırkçı
saldırılarla devrimci, yurtsever, muhalif öğrenciler
karşı karşıyadır.
Dolayısıyla bu konuda, evet, Hükûmetin
tedbirler alması gerekir ama sanırım İçişleri
Bakanlığının ya da istihbarat örgütlerinin de
yapacağı küçücük bir araştırmayla o üniversitedeki
saldırıların nereden kaynaklandığı açık bir
şekilde ortaya konabilir.
Değerli milletvekilleri, tabii,
görüştüğümüz bu kişisel verilerin korunmasıyla ilgili biz
defalarca buradan görüşlerimizi ifade ettik. Mevcut fiilî durumda zaten
devletin kendi yurttaşına karşı hayata geçirdiği bir
fişleme uygulamasının yasallaşması gibi bir durumla
karşı karşıyayız. Bunun AB kriterleri üzerinden
sunulmuş olmasını da asla kabul etmiyoruz. 9 başlıkta
ABye uyum için ya da vize muafiyeti için haziran ayına kadar
çıkarmamız gereken kanunlar olarak
tasarladığınız, kamuoyuna sunduğunuz o yasal düzenlemelerin
tamamı AByle ilgili değil, vize muafiyetiyle ilgili değil,
adım adım geçmek istediğiniz başkanlık sisteminin
kurumsallaşmasıyla ilgilidir. Burada kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili oluşturulan kurulun yapısına
bakın, gerçi muhalefetin itirazlarından sonra kısmi revizyonlar
oldu ama yine 2si Cumhurbaşkanında, 2si Başbakanda ve
sayısal çoğunluğun iktidar partisinde olduğu Meclis
şeklinde sınırlı tutulan, baroları, sivil toplum
örgütlerini tamamen devre dışı bırakan, Parlamentoda grubu
bulunan siyasi partilerin üye hakkını bile göz önünde bulundurmayan
bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Aynı şekilde, önümüze gelecek olan
diğer kanun tasarılarında da benzer şeyler var. Yani insan
haklarıyla ilgili yarın öbür gün buraya bir yasa tasarısı
getirdiğinizde de yine sarayın etkinliğini, başkanlık
sisteminin kurumsallaşmasını göz önünde bulunduran bir denetim
mekanizması oluşturduğunuz ayan beyan bir şekilde
ortadadır. Dolayısıyla, AB kriterleri değil, AKP kriterleri
üzerinden burada yasallaştırılmaya çalışılan bir
fişleme yasasıyla karşı karşıyayız.
Bunun doğru olmadığını, son
ana kadar en sert şekilde muhalif tutumumuzu devam ettireceğimizi
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, PKKlıların
üniversitelerde yapılandığına ve üniversitelerdeki terör
faaliyetleriyle hukuk çerçevesinde mücadele edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, tabii, maalesef
terörün acı yüzünü hep beraber, birlikte hissediyoruz. Aslında, bu
bombalı saldırıları yapanların ve bu terör
faaliyetlerinde bulunanların özellikle üniversitelerde
odaklandığını maalesef görmekteyiz. Dolayısıyla,
Yurtsever Devrimci Gençlik adı altında PKKnın gençlik
yapılanmasının üniversitelerde yer edindiği ve bu çerçevede
de orada eğitim hakkını kullanmak isteyen
insanlarımıza karşılık acımasızca
saldırıda bulunduğu gayet açık ve nettir. Bunları,
işte canlı bombayı gördük, diğerlerini gördük. Çok
açık bir şekilde dağda askerimizin, şehirlerde suçsuz
insanların, üniversite yerleşkelerinde de öğrencilerimizin
canına kastediliyor. Hacettepe Beytepe yerleşkesinde de yine
öğrencilere bu gruplar saldırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) - Sözde Nevruz
kutlamaları bahanesiyle
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, önemli.
Dolayısıyla, terör örgütü lehine sloganlar
atılmış, terör örgütünün propagandası
yapılmış, devletimizin bütünlüğünü tehdit eder noktaya
gelmiştir. Dolayısıyla, tek gayeleri okullarını
bitirerek hizmet etmek isteyen insanlar, sosyal medya
aracılığıyla hedef gösterilmiştir; pala, satır,
hepsiyle yapılmıştır. Hacettepe Üniversitesinde
PKKnın saldırdığı
Maalesef bu konuda yaralı
öğrencilerimiz vardır.
Üstelik geçen sene Nevruz kutlamalarında bölücü
örgüt propagandasına yönelik, yapılan propagandayla ilgili olarak bu
tepkilerini ortaya koymak isteyenler
Geçen sene vatansever öğrenciler bir
bayrak yürüyüşü yapmıştı. Bayrak yürüyüşünün
yapıldığı günün yıl dönümünde PKK bu bayrak
yürüyüşünü yapan iradeye saldırmıştır. Gerçekler
bunlardır. Dolayısıyla, bu konuda PKKnın üniversitelerde
yapılandığı, bu yapılanmaya dayalı olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) -
nasıl
öğrencilerin canlı bomba olarak kullanıldığı
gayet açık ve nettir. Dolayısıyla, hem üniversiteleri hem YÖKü
hem de Hükûmeti uyarıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
Tamamlayalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın,
üniversitelerde PKK yapılanması vardır. PKK
yapılanması daha önce Ege Üniversitesinde Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu katletmiştir. Bugün de bütün üniversitelerde bu yapılanma
özellikle terörü üniversitelere indirmek suretiyle saldırılarını
yapmaktadır. Gerçekler bunlardır. Dolayısıyla,
üniversiteleri terörize eden bu terör faaliyetleriyle terör örgütünün
propagandasını yapan bu mihraklarla hukuk çerçevesinde mücadele
edilmesi gerektiği çok açıktır. Bu bakımdan, bu konuda da
öğrencilerin açıkçası üniversiteleri bir terör örgütü
yuvası ya da terör örgütünün propagandasının
yapıldığı bir merkez hâline...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) ...dönüştürmesinden
de önemli ölçüde şikâyetler olduğunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Baluken, görüyorum sistemi.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç
Tüzük 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
21.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, üniversite kampüslerinde
öğrencilerin yaşamına mal olacak düzeyde bir provokatif zemin
geliştirilmesinin son derece tehlikeli olduğuna ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve burada halkın iradesini temsil eden
milletvekillerinin kullanmış olduğu her cümlenin, vermiş
olduğu her bilginin toplumsal zeminde, sokakta, alanda bir
yansıması oluyor. Dolayısıyla, burada değerlendirmeler
yaparken de mümkün olduğunca, zaten içerisinde bulunduğumuz kaos
ortamını derinleştirme arayışından uzak bir
çerçeveyle, daha çok yaşanan sorunların diyalog yoluyla çözümünü esas
alan bir yaklaşım içerisinde parti olarak hareket ediyoruz. Bu
kürsüde bugüne kadar kasıtlı ve bilinçli bir şekilde asla
yanlış bir bilgilendirme yapmadık, bundan sonra da
yapmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açalım
arkadaşlar.
Tamamlayın Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Üniversitelerde öğrenciler
arasında yaşanacak her türlü olumsuzluğun sorumluluğunun
mevcut AKP Hükûmetinde olduğunu bir kere öncelikle ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, karşıt görüşlü öğrenciler
arasında zaman zaman bilinçli bir şekilde
tırmandırılan bazı hadiselerin son derece tehlikeli
birtakım olaylara sebebiyet verebileceğini geçmişteki
deneyimlerden de biliyoruz. Bugün Beytepe yerleşkesinde yaşanan
hadiselerle ilgili benim kürsüde aktardığım bilgilerin
tamamı doğrudur ve açık bir şekilde oradaki ırkçı
bir grup tarafından yapılan bir provokasyonun
yansımasıdır. Üniversitelerde öğrencilerin herhangi bir
şekilde katledilmesini tasvip etmek mümkün değil. Hangi görüşten
olursa olsun, herhangi bir öğrencinin üniversite kampüsü içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
yaşamını yitirmesi siyasetin bütün kurumları
tarafından bir öz eleştiri olarak değerlendirilmesi gereken bir
husustur. Yakın dönemde, Şerzan Kurt Muğla Üniversitesinde,
Aydın Erdem Dicle Üniversitesinde bu tarz sorumsuz politikaların ve
Hükûmetin göz yuman uygulamalarının bir neticesi olarak
yaşamını yitirdiler. Dolayısıyla, hangi taraftan
olursa olsun, öğrencilerin yaşamına mal olacak düzeyde bir
provokatif zemin geliştirilmesinin son derece tehlikeli olduğunu, bu
konuda siyasi partilere düşen görevin de bu provokatif zemini ortadan
kaldıracak itidalli ve soğukkanlı bir yaklaşım
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
karşıt görüşlü değil, PKK terör örgütünün
yapılanması vardır. Bir üniversitede
teröristbaşının posteri, PKKnın paçavrası olmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hiçbir
öğrenciyi
OKTAY VURAL (İzmir) Orada yalnız Türk
Bayrağı olur, Atatürk olur, başkası da olmaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hiçbir öğrenciyi bu şekilde itham etmek hiç
kimsenin hakkı da değil, haddi de değil.
OKTAY VURAL (İzmir) O bakımdan, bununla
ilgili olarak, terör örgütünün paçavralarıyla yapılan
saldırılara, bütün vatanseverler, eğitim hakkını
kullanmak isteyenler bu konudaki saldırılar karşısında
tek vücutturlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hiçbir
öğrenciye mahkeme kararı olmadan, hukukla ilgili
bağlayıcı bir şey olmadan herhangi bir şekilde bir
tanımlama yapılamaz. Bu tehlikeli bir yaklaşım, bunu kabul
etmek mümkün değil.
BAŞKAN Şimdi, böyle bir usul yok, böyle
bir usul yok. Sayın Vural, Sayın Baluken; ikinize de eşit oranda
süre verdim, kayıtlara geçti.
25inci madde üzerinde
OKTAY VURAL (İzmir) İkisi meselesi
değil, taraf yok burada. Saf belirleyeceğiz; PKK terör örgütüdür,
flamasına, paçavrasına karşı tavır
oluşturacağız.
BAŞKAN Sayın Vural, ben şunu ifade
ettim: Siz de söz talebinde bulundunuz, Sayın Baluken de, ifadelerinizde
bulundunuz.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) İki taraf filan yok.
Tavır oluşturacağız, ya oradasınız ya burada.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Böyle
bir şey yok Sayın Başkan, böyle bir şey yok.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı (1/541) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 25inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
biraz önce 23üncü maddede dört adet önerge var. dediniz, 23üncü maddede.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Yalnız üç adetle
ilgili işlem yaptınız, yanlış
hatırlamıyorsam. Tutanaklara da baktım.
BAŞKAN Yok, dört önerge yaptık,
arkadaşlar da burada. Dört önergeye de işlem yaptık, dördünü de
Genel Kurulun takdirine sunduk.
SALİH CORA (Trabzon) Gerekçesi okundu
onların, sadece gerekçe okundu.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne yaptınız?
Dördüyle ilgili konuşma mı yapıldı?
BAŞKAN Gerekçe okutuldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Okundu mu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tabii, gerekçe okundu.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanakta yoktu da o
bakımdan.
BAŞKAN Yok, gerekçe okundu. Ben özellikle de
Sayın Altaya da sordum, gerekçeyi okuttuk.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, tutanaklara
baktım da yoktu.
BAŞKAN Evet, 25inci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 25inci maddesinin (1)inci
fıkrasının son cümlesi yerine aşağıdaki
cümlelerin eklenmesini ve (5)inci fıkradaki Hizmet birimleri ile
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek Nuri Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Ankara Erzurum Bursa
Arzu
Erdem
İstanbul
Başkanlıkta Sicil Hizmetleri Daire
Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri Hizmetleri Daire
Başkanlığı ve İnsan Kaynakları ve Destek
Hizmetleri Daire Başkanlığı olmak üzere üç daire başkanlığı
kurulmuştur. (4). fıkrada belirtilen görevlerden, Sicil Hizmetleri
Daire Başkanlığı (a) ve (k) bendinde belirtilen görevleri,
Bilgi Teknolojileri Hizmetleri Daire Başkanlığı (e) ve (k)
bendinde belirtilen görevleri, İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığı ise (b), (ç), (d), (f), (g), (ğ),
(h), (ı), (i), (j) ve (k) bendinde belirtilen görevleri yerine
getirir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 25inci maddesinin (4)üncü
fıkrasının (a) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Bedia
Özgökçe Ertan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Van Adana
Osman
Baydemir Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı
Şanlıurfa Mardin Bitlis
Garo
Paylan
İstanbul
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 25inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Başkan Yardımcısı ve Daire
Başkanları; en az dört yıllık yükseköğretim kurumu
mezunu ve yüksek lisans eğitimini üniversitelerin sosyal bilimler
fakültesine bağlı insan hakları anabilim dalında
yapmış, on yıl süreyle kamu hizmetinde bulunan kişiler
arasından Başkan tarafından atanır.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Haydar
Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Serkan
Topal
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Serkan Topal.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim yıllar önce
anladığımız ve karşı
çıktığımız yeni Türkiyenin, daha doğrusu yeni
Türkiye anlayışının ne demek olduğunu, umarım
AKPli milletvekili arkadaşlarımız da anlamıştır.
Yıllardır bu kürsüde Yapmayın,
etmeyin, yanlış yoldasınız, yanlış işler
yapıyorsunuz. dedik ama maalesef bizi dinlemediler. Kimin nerede, hangi
canlı bombaya rastlayacağını bilemez hâldeyiz şu anda.
Hangi şehirde, hangi sokakta bomba patlayacak, kimler ölecek, bunu
bilmiyoruz ve bu ülkenin yurttaşları Türkiye Cumhuriyeti kurum ve
kuruluşlarından değil yabancı ülke elçiliklerinden aldıkları
bilgilerle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, bravo!
SERKAN TOPAL (Devamla) Gözümüz emniyette; ses yok.
Gözümüz MİT'te; ses yok. Gözümüz Başbakanlıkta; ses yok.
Onların yerine yabancılar konuşuyor, onların yerine
yabancı elçilikler uyarıda bulunuyor ama haksızlık
etmeyelim, Bilal oğlanın vakfı TÜRGEV de tıpkı o
yabancılar gibi kendi öğrencilerini uyarıyor, Şu
şehirde, şu mahallede bomba patlayabilir, oraya gitmeyin. diyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bu ülkenin yurttaşı, AKP Hükûmetinden daha
fazla yabancıların gözünün içine bakıyor, bundan utanın.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) - Sen utan lan!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sen utan!
SERKAN TOPAL (Devamla) Bundan
utanmıyorsanız yeni Türkiye anlayışından utanın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne biçim
konuşuyorsun sen ya! Tutanaklara geçti değil mi? Lan
lafını duydunuz.
SERKAN TOPAL (Devamla) Yandaş
gazetelerinizde, televizyonlarınızda her daim Eski Türkiyeyi mi
istiyorsunuz, hastane kuyrukları mı istiyorsunuz? diyenler
ENGİN ALTAY (İstanbul) Adam eleştiriyor
ya! Ne demek kürsüdeki adama lan diyorsun sen ya? Terbiyesiz adam!
SERKAN TOPAL (Devamla)
yarattığınız Türkiyedeki morg sıralarından
utanın. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Adam kürsüde
konuşuyor. Terbiyesiz herif! Lan diyor. İyi
alıştınız bu lan demeye.
SERKAN TOPAL (Devamla) Her bomba haberi
geldiğinde acaba benim çocuğum da orada mıydı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lan diyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Hepsini iade
ediyorum size. Aynen iade ediyorum size. Hayret bir şey!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben sana iade
ediyorum. Muhatap olma benimle.
SERKAN TOPAL (Devamla)
tanıdık birisi
var mıydı diye ağlayarak, kaygılanarak haber dinleyen, telefonlara
sarılan analardan, babalardan utanın. ( AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Ağzının pervazını düzelt önce sen! Terbiyesiz herif!
SALİH CORA (Trabzon) Bağırma!
SERKAN TOPAL (Devamla) Ne önlem
aldığınız var ne de belli ki önlem alabilme gücünüz
kalmamış.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kürsüde
konuşan adama lan diyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
istirham ediyorum.
SERKAN TOPAL (Devamla) Yanı
başımızdaki savaşı engellemek için değil
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, niye uyarmıyorsunuz?
BAŞKAN Uyarıyorum, herkesi
uyarıyorum.
SERKAN TOPAL (Devamla)
oradan çıkar
sağlamak için, mücadele edip silah gönderdiğiniz için,
sınırlarımızı teröristlere
açtığınız için bugün canlı bombalar cirit atıyor
Türkiyemizde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İyi,
TÜRGEVden de bahsetmeyelim, değil mi?
SERKAN TOPAL (Devamla) - Ülkeyi getirdiğiniz
hâlden, düşürdüğünüz durumdan utanın! Ama siz utanmak yerine
-yapabildiğiniz tek şey var, kınamak- kınıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Esad mı mesaj
yolladı sana?
SERKAN TOPAL (Devamla) - İnsanlar bu kadar
acı çekerken, bu kadar Sorun yok, milletimiz rahat olsun. diyorsunuz,
bunu söylerken bari şehitlerimizden utanın, bari onların
analarından, babalarından utanın!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Esad mı mesaj
yolladı sana? Esad mı mesaj yolladı sana?
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Esadın
sözcüsü! Katil Esadın sözcüsü! Katil Esadın sözcüsü!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SERKAN TOPAL (Devamla) Eğer kınamayla
iş bitecekse bir kınama bakanlığı kurun, bu iş
bitsin gitsin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşuyorsun be!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu ülkenin
Cumhurbaşkanı çıkıp Ben gidersem devlet
yıkılır. diyebiliyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hadi oradan be! Ne zaman
demiş?
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu nasıl bir kibir,
bir Cumhurbaşkanına yakışıyor mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bu kadar da
yalancılık olmaz be! Kim inanır sana?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hayatın
yalan be, hep yalan!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu devletin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır
ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. demiştir.
ŞAHİN TİN (Denizli) Masal
anlatıyorsun, masal!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Şimdi, siz kendinizi
ne sanıyorsunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen ne zannediyorsun
be? Esad mı mesaj yolladı sana? Konuşuyor be!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu cumhuriyetin temelinde
78 milyon insan var. Bu 78 milyon insana saygısızlık
yapmıyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Cumhuriyete saygı
duy bir kere, cumhuriyete!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Bu ülkeye canını
veren aziz şehitlerimizi hiçe saymış olmuyor musunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Esadı
savunurken sen olmuyor muydun?
SERKAN TOPAL (Devamla) - Ya, siz bunu içinize
sindirmiş oluyorsunuz, öyle mi?
Abdülhamit gitti, bir şey olmadı; Damat
Ferit gitti, bir şey olmadı; Enver Paşa gitti, bir şey
olmadı; sizin üçlü de gitse bir şey olmaz. Siz gidin de millet rahat
nefes alsın.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Ona millet karar
verecek! Ona millet karar verecek!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Siz gitseniz de gitmeseniz
de, siz değil, sizin ağababalarınız değil, sizin yedi
sülaleniz de gitse bu ülke, bu devlet ilelebet payidar kalacaktır, bunu da
böyle bilin!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi be! Hadi
be!
ŞAHİN TİN (Denizli) Ayıp!
SALİH CORA (Trabzon) Afkurma!
SERKAN TOPAL (Devamla) - Türk milletinin
bağrında Mustafa Kemaller tükenmez, bunu da böyle bilin.
Millî İstihbarat Teşkilatı olmuş
millî istirahat teşkilatı, iyi istirahat.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi be! Yürü
be!
ŞAHİN TİN (Denizli) Yalan söyleme
burada!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın
Başkan, müdahale etmeyecek misiniz?
SERKAN TOPAL (Devamla) - Ya, peki, arkadaşlar,
bir şey söyleyeceğim:
Bu kadar insan ölüyor. Bunun sorumlusu kim?
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Sensin, sen.
SERKAN TOPAL (Devamla) Ağrıdaki esnaf
Dilaver kardeşim mi, Hataydaki inşaatçı Yusuf kardeşim mi?
Ya, bunun sorumlusu siz değil de, MİT değil de,
İçişleri Bakanı değil de kim? (AK PARTİ
sıralarından Sen, sen sesleri)
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Sensin sorumlusu.
SERKAN TOPAL (Devamla) Siz değil de kim
değerli arkadaşlar ya? Biraz elinizi vicdanınıza koyun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Esadın
yanına git, Esadın yanına. Esadın yanına git.
SERKAN TOPAL (Devamla) Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Esadın
yanına git.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye söylüyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Esadın
yanına git!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zabıtlara geçsin
diye söylüyorum. Böyle bir üslubu, böyle bir seviyesizliği gecenin bu
saatinde cevap vermeye değer bulmayarak kınıyoruz
arkadaşımızı.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Önergeyi
oylara sundum, söz vereceğim.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce Parlamentoda bir hatip konuşurken
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Hatip mi vardı?
Terbiyesiz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesiz
sensin! Hayret bir şey! Niye terbiyesiz diyorsun adama?
SALİH CORA (Trabzon) Terbiyesiz terbiyesiz
konuşuyor, aklını başına alsın. Haddini
zorlamasın. Terbiyesiz konuşmasın. Saygı duysun, yüzde
50ye saygı duysun, saygısızlık yapmasın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) İşinize
gelmeyen şeyler burada söylenmeye devam edecek. Dinleyeceksiniz. Ne demek
bu ya?
Müdahale etsenize Sayın Başkan. Böyle
şey olur mu ya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onun savunulacak bir
tarafı yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Altaya söz verdim.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kürsüde
konuşan bir hatibe konuşmasını beğenmeyerek lan diye
hakaret eden bir milletvekili var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim hakaret etmiş
ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
milletvekiliyle ilgili bir işlem yapacak mısınız?
Tutanakları isteyip işlem yapmanızı talep ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Abi, yapma gözünü
seveyim.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olur mu ya! Yeter
ya! Bu bir değil, iki değil ya! (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Grup başkan
vekili, tecrübesine, yaşına yakışmayacak bir biçimde
terbiyesiz diye hitap etmiştir. Aynen iade ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kürsüde konuşana
lan diyene terbiyesiz derim
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hiç
yakışık almıyor.
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Aynen iade
ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
daha
fazlasını da derim. Terbiyesiz adam!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Aynen iade ediyorum!
BAŞKAN Sayın Altay, sayın
milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesiz adam!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Terbiyesiz sensin!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terbiyesiz herif!
BAŞKAN Lütfen
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sensin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bakınız, kürsüde konuşan kişinin
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Engin oğlan
desem düzgün mü olur şimdi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuşma be!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
bu millete
saygısından dolayı edepli bir dil kullanması lazım,
bunu uyarmanız lazım. Konuşurken kim olursa olsun sayın
denir, bey denir. Bilal oğlan diye başlayan konuşmada
Serkan oğlan diyorum ben de. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Serkan oğlan!
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Serkan oğlan!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Serkan oğlan!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Serkan oğlan
olarak konuşan adam, adamlığı kendisine
bırakıyorum
Ama anlamadığım, grup başkan
vekilinin tarzı. Oradan buraya bağırmak anlaşılacak
bir şey mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.41
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60ıncı
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, bir sonraki önergeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
biraz önce maddenin oylanması sırasında karar yeter
sayısı istedim, siz işleme almadınız. Lütfen, bundan
sonra taleplerimizi işleme alınız.
BAŞKAN Sayın Vural, her talebinizi
duydum, her talebinizi ben işleme alıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır,
almadınız diyorum bakın.
BAŞKAN Yani, hatırlamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) İsterseniz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Duymadınız belki.
BAŞKAN Olabilir, belki duymamış,
fark etmemiş de olabilirim.
OKTAY VURAL (İzmir) Duymadım.
diyebilirsiniz.
BAŞKAN - Bilemiyorum,
hatırlayamıyorum ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama Her talebi
aldım. derseniz doğru dememiş olursunuz.
BAŞKAN Yani, ben sizin her talebinizi mümkün
mertebe kaçırmadan işleme alıyorum, gereğini
yapıyorum, rahat olun.
OKTAY VURAL (İzmir) Almadınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Alır, alır,
merak etme.
BAŞKAN Okutuyorum, buyurun
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla,
tekrar işleme almanız için tutanakları istemiyorum.
BAŞKAN Peki, tamam Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Oldu mu?
BAŞKAN Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu Tasarısının 25inci maddesinin (4)üncü
fıkrasının (a) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken konuşacak.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 25inci madde üzerine
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşacağım.
Demin ifade ettiğim gibi, Avrupa Birliğine
uyum ya da vize muafiyeti üzerinden tanımlanan yasal düzenlemelerin
tamamı iktidar partisinin kendi siyasi hesapları doğrultusunda
hazırlandığı için bu şekilde gece yarılarına
kadar süren mesaileri bu Meclis harcamak zorunda kalıyor. Oysaki çok rahat
bir şekilde, muhalefet partileriyle ortaklaşılarak, gerek
komisyon aşamasında gerek Genel Kurul aşamasında
muhalefetin sunmuş olduğu önergelerden yararlanılarak ortak bir
akılla bir yasal düzenleme arayışına girilmiş olsa ne
bu kadar uzun mesai saatlerinde bu Meclis kendi zamanını
tüketmiş olur ne de Genel Kurulda bu şekilde gerilim yaratan
gündemler olur.
Bakın, bir kere Avrupa Birliğiyle ilgili
birilerinin bizim önümüze ev ödevi getirmesini utanç verici bir durum olarak
kabul etmemiz lazım.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Bunu en son söyleyecek adam sensin.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Demokrasiyi,
insan haklarını, hukuk devletini, barışı, zaten bu
ülkenin her bir yurttaşının en temel hakkı olarak siyaset
kurumunun ve siyasi partilerin sağlaması gerektiğini her bir
milletvekilinin ve özellikle iktidar partisinin savunması gerekiyor ama
bugün ülkede demokrasi ya da hukuk devleti olduğunu söylememiz mümkün mü?
Yani bir ülkede Cumhurbaşkanı Ben gidersem devlet
yıkılır. derse, kusura bakmayın, kimse orada demokrasi ya
da hukuk devleti olduğuna inanmaz. Bir ülkede eğer Ben rejim
değişikliği yaptım. derse, Mevzuatı bir kenara
bırakın. derse, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara
saygı duymuyorum. derse o ülkenin zaten temel olarak kendisinin bir demokrasi
ve hukuk devleti olmayla ilgili bir sorunu var demektir, birinin ev ödevi
getirmesine gerek yok.
İnsan haklarıyla ilgili hakeza, her gün en
temel insan haklarının ihlal edildiği uygulamalar var.
Bunları artık burada, bu saatte çok fazla detaylandırmaya gerek
yok ama bir ülkede sadece barış istedi diye akademisyenler cezaevine
gönderiliyorsa, bir akademisyen bu söyleminden dolayı cezaevinde tecrit
altında tutuluyorsa, bir öğretmen katıldığı bir
televizyon programında Barış istiyorum. dediği için lince
tabi tutuluyorsa o ülkede artık insan haklarından bahsetmek mümkün
değildir. Dolayısıyla, bunlarla ilgili yapılacak
düzenlemelerin tamamını, sadece Avrupa Birliğiyle ilgili uyum
değil, kendi yurttaşımızın, kendi ülkemizin demokratik
kriterlerini genişletme adına siyasi partilerin üzerinde bir görev ve
sorumluluk olarak görmek zorundayız. Bunu görmediğimiz sürece buradan
herhangi bir yasal düzenlemenin iktidar partisinin hesapları uğruna,
siyasi çıkarları uğruna çıkması mümkün değil.
ORHAN KIRCALI (Samsun) PKK terör örgütü müdür,
söyle bakalım!
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) PKK terör örgütü müdür?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın,
bütün dünyada -bu terör meselesine gelelim, yani hep
tartışıyoruz biz- bu terör meselesinin nereden
doğduğu, kimin ne yaptığı çok iyi biliniyor. Siz
Avrupa Birliğiyle ilgili bugün mülteci pazarlığı da
yapıyorsunuz ya, Suriyede o insanların kimler tarafından bu
hâle düşürüldüğünü, bu mağdur hâle getirildiğini bütün
dünya çok iyi biliyor. Önce yanlış politikalarla, oradaki zalim rejim
başta olmak üzere, çetelerin hedefine o insanları getireceksiniz,
ondan sonra o insanlar buraya geldiğinde de bir kart olarak, bir
pazarlık unsuru olarak, Kayseri pazarlığının bir
parçası olarak kullanacaksınız. Buna kim inanır? Bununla
ilgili sizin pratiğiniz, Suriye politikasının sonucu olarak
mağdur etmiş olduğunuz o insanların gelmiş olduğu
bütün mağduriyetlerden Hükûmetiniz birinci derecede sorumludur.
Dolayısıyla, gerek mülteci konusunda gerek AByle ilgili uyum
kriterlerinin yerine getirilmesi konusunda gerekse IŞİD başta
olmak üzere birtakım çete yapılanmalarının desteklenmesi
konusunda bugüne kadar Hükûmet olarak siz sadece bizim değil, bütün dünya
kamuoyunun gündeminde olacak şekilde yanlış üstüne
yanlış yaptınız. Yanlışları
yaptığınız sürece de muhalefet partileri, burada, hem
yanlışlarınızı dile getirmeye devam edecek hem de bu
şekilde iktidar uğruna getirdiğiniz yasal düzenlemelere
muhalefet etmeye devam edecek diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
GARO PAYLAN (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Oylamaya geçtikten sonra istediniz.
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkan, Kayseriye sataşma var.
BAŞKAN Sayın Tamer, lütfen
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 25inci maddesinin (1)inci
fıkrasının son cümlesi yerine aşağıdaki
cümlelerin eklenmesini ve (5)inci fıkradaki Hizmet birimleri ile
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Başkanlıkta Sicil Hizmetleri Daire
Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri Hizmetleri Daire
Başkanlığı ve İnsan Kaynakları ve Destek
Hizmetleri Daire Başkanlığı olmak üzere üç daire
başkanlığı kurulmuştur. (4). fıkrada belirtilen
görevlerden, Sicil Hizmetleri Daire Başkanlığı (a) ve (k)
bendinde belirtilen görevleri, Bilgi Teknolojileri Hizmetleri Daire
Başkanlığı (e) ve (k) bendinde belirtilen görevleri,
İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığı ise (b), (ç), (d), (f), (g), (ğ), (h),
(ı), (i), (j) ve (k) bendinde belirtilen görevleri yerine getirir."
Nuri
Okutan (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta Milletvekili
Sayın Nuri Okutan.
Buyurun Sayın Okutan. (MHP sıralarından
alkışlar)
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu Tasarısının 25inci maddesiyle
ilgili partimiz adına verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Bir kez daha herkesi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, ben, bugün saat onda Meclise geldim,
yaklaşık on altı saattir Meclisteyim.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Biz her gün
buradayız.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ya, siz rotasyona
tabisiniz, rotasyonla gelip gidiyorsunuz!
NURİ OKUTAN (Devamla) Epeyce tansiyon
yükseldi. Hepimiz için söylüyorum yani sadece kendim için de söylemiyorum,
tansiyon yükseldi, şekerler düştü ama ben de birkaç hususu dile
getirmek istiyorum.
Burada çok güzel insanlar var ama herhâlde
şekerin düşüşünden kaynaklanan, hiç beklenmedik, zaman zaman
Meclisin bu mehabetine yakışmayacak tavırlar içerisine
giriyoruz. Bundan da şahsen kendi adıma üzüldüğümü ifade etmek
isterim.
Hülasa, üzüldüğüm bir başka şey var,
yirmi yedi yıl bekledik, bu kanunun gündeme ilk gelmesinden bugüne kadar
yirmi yedi yıl geçmiş, birkaç sefer Meclise gelmiş, tekrar geri
çekilmiş. Maalesef hazirana yetişecek, içini de tam
bilmediğimiz, söz gereği de şimdi burada böylesine önemli bir
kanunu çok hızlı bir şekilde değerlendirmek durumundayız.
Önemli, Hükûmetin bu manada bu çalışmasını destekliyoruz
ama diğer taraftan endişeler de dile getirilen soru işaretleri
de önemli çünkü kamu bilgileri bu memlekette sahiplenilemiyor. Kaldı ki
kişisel bilgilerin korunması hangi düzeyde
gerçekleştirilebilecek? Bu soruyu herkes sorar ve herkes de bunu acayip
saymamalı, bu doğru bir yaklaşımdır. Bu dengeyi biz
iyi kullanmalıyız. Yani hem bu kanun bizim için gerekli, geçmeli ama
aynı zamanda temel hak ve hürriyetlerin korunması hususunda da azami
dikkati göstermeli, kılı kırk yarmalıyız.
Diğer taraftan, nasıl yapacağız
bunu? Böyle bir kanun tasarısı gelecek ve bir teşkilat
kuracağız. Burada eğilimler, bu bilgilerin nasıl
kullanılacağı vesaire filan geçecek ama bir de
teşkilatı lazım. Kurum kültürü de gerekir. Sadece buradaki
niyetlerin, usullerin konuşulması yetmez, teşkilatın
kendisi de bu manada önemli. Dolayısıyla, bilgileri
işleyeceğiz, muhafaza edeceğiz ve denetleyeceğiz. Bunun
için ben, şöyle bir, devlet aklıyla da bir birim saydım- en az
7 tane daire başkanlığının kurulması gerekiyor.
Bu bakımdan, böyle olsa bile yetersiz. Bunu kanunla düzenliyoruz da,
nasıl yapacağımızı kanunla düzenliyoruz da kurumu
kanunla düzenlememiz lazım gelmez mi de bir yönetmeliğe
bağlıyoruz? O bakımdan, kurumun kurulması, teşkilat
yapısının da kanunla düzenlenmesi gerekirdi, burada Meclis
kararıyla bağlanması gerekirdi; bir yönetmelikle bunun
düzenlenmesi doğru olmamıştır.
Diğer taraftan, kurul üyelerinin seçimi de bir
parça düzeldi ama biz şunu biliyoruz: Valiliklerde ve il özel idarelerine
biz başkanlık yapardık Hükûmet atadı. falan diye.
İşte, vesayet denetimi var, özerk yönetim olması lazım.
Hâlbuki Meclisin tamamı seçimle gelmişti ve bu doğru, biz bunu
destekliyoruz ama burada da Hükûmet
Efendim, Başbakanlığa
bağlı, Cumhurbaşkanı tarafından, Bakanlar Kurulu
tarafından başkanı seçilen bir kurulun her ne kadar 5 üyesi
Meclis tarafından seçilmiş olsa bile hâlâ bir vesayet
altındadır, özerk bir yapı değildir diye düşünüyorum.
Bir başka husus: Sanki son günlerde bir moda
oluştu, Başbakanlık-Cumhurbaşkanlığı dengesi
gözetilir oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Paralel, paralel!
NURİ OKUTAN (Devamla) Hâlbuki bu doğru
değil, bu devlet geleneği açısından da doğru
değil. Cumhurbaşkanı zaten dokunulmazlığı olan,
sadece vatan hainliği -Allah göstermesin- yani bu konuda suçlanabilecek,
yargılanabilecek bir konumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Devamla) Dolayısıyla,
yeni bir, ek korumaya burada ihtiyaç yok.
30uncu madde de konuşma talebim var.
İnşallah, geri kalan kısmını orada ifade ederim.
Herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Okutan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinde geçen yükseltilmesi
uygulanır ifadesinin yükseltilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş Bedia
Özgökçe Ertan
Diyarbakır Adana Van
Mahmut
Celadet Gaydalı Osman
Baydemir Erol
Dora
Bitlis Şanlıurfa Mardin
Garo
Paylan
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinin sonuna Uzman
Yardımcılarının hizmete alınmaları ile
uzmanlığa atanma ve uzmanların çalışma usul ve
esasları yönetmelikle düzenlenir. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki
Şimşek Nuri
Okutan İsmail
Faruk Aksu
Mersin Isparta İstanbul
Erkan
Haberal Kamil
Aydın Kadir
Koçdemir
Ankara Erzurum Bursa
Mustafa
Kalaycı Arzu
Erdem
Konya İstanbul
BAŞKAN - Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26- (1) Kurumda, Kişisel Verileri Koruma
Uzmanı ve Kişisel Verileri Koruma Uzman Yardımcısı
istihdam edilebilir. Bunlardan 657 sayılı Kanununun ek 41 inci
maddesi çerçevesinde Kişisel Verileri Koruma Uzmanı kadrosuna
atananlar için bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi
uygulanır.
Namık
Havutça Ömer
Süha Aldan Özkan
Yalım
Balıkesir Muğla Uşak
Cemal
Okan Yüksel Zeynel
Emre Haydar
Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Ceyhun
İrgil
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz alan, Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil.
Buyurun
Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kişisel veriler kanunu üzerinde
konuşmak üzere grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla ilgili çok
arkadaşımız, bütün gruplardan bütün milletvekilleri, hukukçular,
sağlıkçılar onlarca, yüzlerce uyarıda bulundular, öneride
bulundular ama görünen o ki bu yasa, belli bir söz verilmiş, Avrupa Birliği
müktesebatı içerisinde mutlaka geçirilecek ve bu konuya
odaklanmış bir şekilde hızla gidiyoruz ve bir şekilde
çıkacak.
Biz, burada, belli uyarılarla bu kanundaki
bazı maddelerde, bazı noktalarda değişiklikler
yapılması veya bunların Türk toplumuna biraz daha uygun hâle
getirilmesi için çaba harcıyoruz. Nitekim, 6ncı maddede -sağ
olsun Sayın Bakan da burada- o zaman Sayın Bakanla ve diğer
arkadaşlarla görüşmüştük, sağlık bilgilerinin
işlenmesi konusunda bazı konuların istisnai hâllere
sokulmasını kabul etmişlerdi, o zaman da güzel bir grup
çalışması oldu ve el birliğiyle bu madde
yasalaştı.
Arkadaşlar, bu yasanın içerdiği
birtakım istisnalardan dolayı yapılan eleştirilerle
çoğunuz pek ilgilenmiyorsunuz, aldırmıyorsunuz. Biz bu
yasanın, kişisel veriler yasasının karşısında
değiliz. Bu kişisel veriler yasasının modern bir toplumda
gerekli olduğunu ve kişisel verileri koruması için Avrupa
Birliğiyle uyum açısından da gerekli olduğunu
düşünüyoruz ancak bu yasada o kadar çok istisna var ki, o kadar çok Avrupa
Birliği direktifleri dışında getirilmiş aykırı
noktalar var ki biz bunlara itiraz ediyoruz.
Şimdi, bu noktada, 6ncı maddedeki
vurguları arkadaşlar yaptı ve onunla ilgili bazı
değişiklikler önermiştik. Şimdi, burada, asıl
sorunlardan bir tanesi 30uncu madde; sonradan eklenen maddelerden bir tanesi,
sağlık verileri. Sağlık verilerinin, kişisel
verilerin, özel ve hassas verilerin toplanmasına olanak sağlıyor
bu madde. Biliyorsunuz, 2014 yılında kanun hükmünde kararnameyle
Sağlık Bakanlığına hastaların kişisel
verilerini toplama izni verilmiş ancak böyle bir hükmün kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenemeyeceği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi iptal
etmişti. Nitekim bunun üzerine, aynı iznin verilmesi üzerine -bu kez
kanunla getirilmiş- yine Cumhuriyet Halk Partisinin talebiyle Anayasa
Mahkemesine gidildi -biliyorsunuz, Sağlık Bakanlığı
hastaların kişisel verilerinin toplanması yönünde- bu kanun da
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Şimdi, bizim burada itirazımız,
özellikle benim hekim olarak vurgulamak istediğim nokta arkadaşlar,
bu sağlık verileri ve cinsel hayata ait olan tıbbi tedaviler çok
riske edilecek veriler değil çünkü bizim sistemlerimiz ne olursa olsun,
kurduğumuz dijital sistemler insan yapısı ve bunlar güvenli
değil ve çok büyük riskler içeriyor. Nitekim, geçtiğimiz aylarda
Sosyal Güvenlik Kurumundan kişisel verilerinizin
satıldığına şahit oldunuz. Nitekim emniyetle ilgili
veya şu anda bile İnternetten Türkiye'deki herkesin TC kimlik
numaralarını, telefon numaralarını, adreslerini
indirebileceğiniz alanlar var ve programlar var.
Bizim burada itirazımız,
hatırlayın, bundan birkaç ay önce veya geçtiğimiz yıl
içerisinde bir vatandaşın gebelik testi pozitif
çıkmıştı ve bu kişinin babasına
-yanlışlıkla veya bilerek- cep telefonundan arayarak sonuç
hakkında bilgi verilmişti. Bu bile ne kadar büyük olaylara neden
oldu, büyük feryatlara, aile dramlarına neden oldu. Şimdi,
düşünün, AIDS, kadın hastalıkları, kürtaj gibi, spiral
kullanımı gibi, psikiyatrik ilaçlar gibi ve son yılda
kullandığınız afrodizyak ilaçlarla ilgili konuların,
bilgilerin bir şekilde üçüncü şahısların eline geçip veya
ticari firmaların eline geçip bir şekilde
kullanılmasını veya bu bilgileri, ailenize ait,
şahsınıza ait kişisel sağlık verilerini İnternette
görmek ister misiniz?
Bugün bizler buradan gelip geçeceğiz. Bakan Bey
de bugün Bakan, belki on yıl, yirmi yıl sonra değil; belki
hepimiz buradan gideceğiz ve başka insanlar gelecek ama
arkadaşlar burada sorun şu: Bizler gelip geçiciyiz ama bu
sağlık verileri işlendikten sonra ve özellikle de üçüncü
kişilere verilebilir olduktan sonra sorun yaratıyor. Bakanlık
bürokratlarıyla görüşüyoruz, sağ olsunlar, anlayışla
dinliyorlar. Şu anda sağlık verilerinin ve cinsel hayata ait
verilerin bu kapsam dışında bırakılması eğer
mümkünse veya bunların güvenlik altına bir şekilde alınması
ama en önemlisi, ticari amaçla kullanılması engellenirse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEYHUN İRGİL (Devamla)
özellikle de
ilaç firmalarına verilmesi engellenirse bu yasanın bu maddesi bizim
için çok endişe verici olmayacaktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İrgil.
Sayın Bakan için yirmi yıl dedin de
tabii şunun şurasında bir 3-5 dönem daha yapar herhâlde, ondan
sonra gider, çok da kalıcı olacak değil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinin sonuna Uzman
Yardımcılarının hizmete alınmaları ile
uzmanlığa atanma ve uzmanların çalışma usul ve
esasları yönetmelikle düzenlenir. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nuri
Okutan (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat))
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddeyle Kişisel
Verileri Koruma Kurulunda uzman ve uzman yardımcısı
çalıştırılması düzenlenmektedir. Kariyer meslekler
olarak tarif edilen uzman kadrolarında bulunanların seçilme, atanma
ve yetiştirilmelerinin kendilerinden görevlerini en iyi şekilde
yerine getirme beklentileriyle uyumlu olarak düzenlenmesi şarttır.
Bir kariyer meslek olarak düzenlenen kişisel verileri koruma
uzmanlığı da -mesleğe özel yarışma
sınavına tabi tutulmak suretiyle alınması- kamu
hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi amacıyla
oluşturulmuş bir kadrodur. Bu itibarla, bu kadrolara atanacaklarda
aranacak şartların, genel hükümlerle birlikte, kurumun görev
alanıyla uyumlu öğrenim ve diğer niteliklerin bu kanunda net bir
şekilde yer alması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızda da
düzenlenen kişisel verilerin korunması hakkı, temel insan hak ve
özgürlükleri arasında yer almakta olup insanın şahsiyetinin
korunması, hukuk devleti ilkesi ve demokrasinin derinlik kazanması
açısından hayati öneme sahiptir. Ancak ülkemizde kişisel
verilerin hiç güvende olmadığı Cumhurbaşkanlığı
Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan 27/11/2013 tarihli ve
2013/3 sayılı Raporda da ortaya konulmuştur. Raporda
bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon, kargo,
sağlık, turizm, eğitim, çağrı merkezi ve pazarlama
hizmetlerinde bulunan boşluk ve risklerin önemli boyutlara
ulaştığı ve acil önlem alınması gerektiği
uyarısı yapılmıştır. Ülkemizde milyonlarca
kişinin kişisel bilgilerinin parayla satıldığı,
hatta kişisel verilerin dolandırıcıların eline
geçtiği zaman zaman gündeme gelmektedir. Türkiye, kişisel verilerin
izinsiz paylaşıldığı, yasal olmayan dinleme ve
izlemelerle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği bir ülke
konumundadır. Türkiye, kişisel verilerin korunması konusunda
yeterli düzeyde koruma sağlayan bir mevzuata sahip olmaması nedeniyle
Avrupa Birliği düzenlemeleri kapsamında uluslararası veri
transferi bakımdan güvensiz ülke sayılmaktadır. Avrupa
Birliği ile Türkiye arasındaki kişisel veri transferinin önünü
açacak düzenlemenin bir an önce yapılması için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tasarının uluslararası normlar ve uygulamalarla
uyumlu hâle getirilmesini, özellikle kurulun yapısını adil hâle
getirecek gerekli değişikliğin yapılmasını
gerekli görmekteyiz.
Bilindiği üzere Kişisel Verileri Koruma
Kurulunun üye sayısı AKP Grubunun önergesiyle 7den 9a
çıkarılmıştır. Kurul üye sayısı neden 7den
9a çıkmıştır, AKP Grubu açıkça izah etmelidir.
Sayın Bakan, niye 9? 9un özelliği nedir, altyapısı nedir,
gerekçesi nedir, açıklayınız. Madem Türkiye Büyük Millet
Meclisinde siyasi partilere üye seçme imkânı verilmiştir, neden
Milliyetçi Hareket Partisini dışlayacak bir sayı
belirlenmiştir? Üye sayısının tasarıda yer
aldığı gibi 7 olması hâlinde getirilen modele göre HDPnin
dışlanacağı endişesi ve kaygısı mı
taşınmıştır? AKP, HDPye üye hakkı verebilmek
için mi üye sayısını 9 olarak belirlemiştir? Mutlaka
açıklanmalıdır. Sayın Bakan kime göz
kırpıyorsanız mutlaka açıklayınız. Bu durumun
başka bir izahı yoktur. Aksi iddia ediliyorsa üye
sayısının niye 9a çıkarıldığının
makul gerekçesi kamuoyunu tatmin edecek şekilde açıkça burada
açıklanmalıdır. Siyasi partilerin kurulda temsili dikkate
alındıysa Milliyetçi Hareket Partisi niye dışlandı,
açıklayınız. Sayı niye 13 değil de 9 oldu ya da 15
değil de 9 oldu, bunu mutlaka açıklayınız. Bunu izah
edemezsiniz, bunu milletimize de anlatamazsanız.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 117 sıra
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinde geçen yükseltilmesi
uygulanır ifadesinin yükseltilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin dil bilgisi açısından
düzeltilmesi ve anlaşılabilir olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.24
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER : Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
------0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60ıncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
117 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 24 Mart
2016 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.27