TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63üncü
Birleşim
30
Mart 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Siirt Milletvekili Yasin Aktayın,
Parlamentolararası Birliğin 19-23 Mart 2016 tarihleri arasında
Zambiyanın Lusaka şehrinde yapılan 134üncü Genel Kuruluna
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu ilinin güncel
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkanın, cezaevlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili Burcu
Çelik Özkanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Samsun Milletvekili
Çiğdem Karaaslanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Samsun
Milletvekili Çiğdem Karaaslanın, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Tokat Milletvekili
Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Düzce Milletvekili Faruk Özlünün CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
16.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Düzce Milletvekili Faruk Özlünün CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
17.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP Grubu olarak, 30 Mart
1972de Kızılderede katledilen Mahir Çayan ve arkadaşları
ile idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada yaşanan don felaketi nedeniyle
çiftçilerin yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 30 Mart 1972de Mahir Çayan ile
arkadaşlarının Kızılderede katledilmelerinin yıl
dönümüne ve iadeiitibarlarının sağlanacağı
düzenlemelerin bu Meclisteki tüm partilerin ortak sorumluluğunda
olduğuna, Manisada yaşanan don felaketi nedeniyle çiftçilerin
yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, 27/3/2016 tarihinde Pakistanda
bir lunaparkta yaşanan patlamayı şiddetle
kınadığına ve Kütüphane Haftasına ilişkin
açıklaması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Cumhuriyet Halk Partisi Düzce İl
Başkanına yapılan saldırıyı savunan
konuşmalar yapılmasından utanç duyduğuna ve AKP Grubunu
kınadığına ilişkin açıklaması
7.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklaması sırasındaki bir grup
başkan vekiline yakışmayacak tavırlarını
kınadığına ilişkin açıklaması
8.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adananın Ceyhan ilçesinin
Üçdutyeşilova köyünde TİGEMden alınması gereken arazilerle
ilgili köylülerin büyük bir sıkıntı içerisinde olduklarına
ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 30 Martta öldürülen Mahir Çayan ve
arkadaşlarını saygıyla andığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Düzce İl Başkanına yapılan
saldırı nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduklarına ilişkin konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Özcan ve 24 milletvekilinin, faili meçhul
cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/130)
2.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 24 milletvekilinin,
Kentsel Dönüşüm Projesi nedeniyle vatandaşların
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/131)
3.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 23 milletvekilinin,
İstanbul'un Kurbağalıdere mevkisindeki çevre
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
B)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Birliği Konseyi Hollanda Başkanlığınca 6-8 Nisan 2016
tarihlerinde Hollanda'nın Lahey şehrinde düzenlenecek olan Ortak
Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma
Politikası Parlamentolar Arası Konferansı'na
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili
Taha Özhan ile Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve Düzce Milletvekili
Faruk Özlü'nün katılmasına ilişkin tezkeresi (3/641)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, Sur ve Silopi için alınan acele
kamulaştırma kararından doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların araştırılması
amacıyla 30/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP
Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları
tarafından, siyasilere fiziki ve sosyal medya üzerinden yapılan
saldırıların nedenlerinin araştırılması, bu
saldırıların örgütlü yapılarla bağlantılı
olup olmadığının belirlenmesi amacıyla 29/3/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
30 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı
(1/596) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 149)
2.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 170)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/419) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 87)
XI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde verilmiş olan bir
önergeyi işleme almamasının İç Tüzük hükümlerine uygun olup
olmadığı hakkında
30 Mart 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.19
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
lll.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini tekrar
yapacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Parlamentolararası
Birliğin, 19-23 Mart 2016 tarihleri arasında, Zambiyanın Lusaka
şehrinde yapılan 134üncü Genel Kurulu hakkında söz isteyen
Siirt Milletvekili Yasin Aktaya aittir.
Sayın milletvekilleri, sessizliğimizi
korursak konuşmacıyı dinleyebileceğiz. Lütfen, rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Aktay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Siirt
Milletvekili Yasin Aktayın, Parlamentolararası Birliğin 19-23
Mart 2016 tarihleri arasında Zambiyanın Lusaka şehrinde
yapılan 134üncü Genel Kuruluna ilişkin gündem dışı
konuşması
YASİN AKTAY (Siirt) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Parlamentolararası Birliğin 134üncü Genel Kurul toplantısı
dolayısıyla, geçtiğimiz hafta içerisinde, grubun üyesi
değerli milletvekili arkadaşlarımızla birlikte
Zambiyanın Lusaka kentine gittik.
Toplantıya, Parlamentolararası Birlik
üyesi milletvekilleri, Çorum Milletvekili Sayın İlksen Ceritoğlu
Kurt, Nevşehir Milletvekilimiz Sayın Ebubekir Gizligider, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Aytuğ Atıcı, İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Hasan Sert, Bayburt Milletvekilimiz Sayın
Şahap Kavcıoğlu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri
Sayın İrfan Neziroğluyla birlikte katıldık.
Tabii ki Parlamentolararası Birlik Grubu,
Birleşmiş Milletler paralelinde çalışan, Meclisimizin de en
eski üyesi olduğu, 1889 yılında kurulmuş en eski
uluslararası oluşum. 167 ülkenin parlamentosunun bu birliğe üyeliği
var değerli arkadaşlar.
Genel Kurul toplantısı, biri her yıl
üye ülkelerinden birinde, diğeri ise birliğin merkezinin
bulunduğu Cenevrede olmak üzere 2 defa toplanıyor. Ana konuları
dünyada demokrasinin seviyesinin geliştirilmesi, parlamentoların
aktif ve verimli çalışmasının sağlanması,
sürdürülebilir kalkınma ve insan haklarının geliştirilmesi
gibi konular. Bu ana konular istikametinde her yıl bir alt konu seçilip
üzerinde odaklanılıyor. Böylece, bütün dünya demokrasilerinde belli
konular etrafında ortak bir sorumluluk ve duyarlılık alanı
oluşturulmuş oluyor. Bu sene Lusakadaki toplantıda ele
alınan ana konu demokrasinin gençleştirilmesi ve gençliğe ses
verilmesiydi.
Değerli arkadaşlar, gençlerin sesine kulak
verilmesi konusu üzerinde çok sayıda ülkenin temsilcisi söz aldı ve
konuştu, biz de bu konuda kendi konumumuzu, Türkiye'nin konumunu,
Türkiye'nin yasal ve sosyolojik konumunu ortaya koyan bir konuşma
fırsatı bulduk. Türkiyede tabii genç kategorisinde 20 milyonun
üzerinde bir nüfus var. Bu genç nüfus Türkiye'nin en önemli dinamiklerinden
birini teşkil ediyor. Diğer taraftan, bu genç nüfusa dönük
geliştirilecek politikalar da başarılı siyasetin test
alanını oluşturuyor.
Çok açıktır ki değerli
arkadaşlar, bu ihtiyaçları, gençlerin ihtiyaçları, yönelimleri
ve gidişatı tam anlaşılmayan ve gereği yerine getirilmeyen
bir genç nüfus bir avantaj olmaktan ziyade birçok sosyal problemi de
beraberinde getirebiliyor eğer iyi baş edilemezse. Kuşkusuz
gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek bugün
olduğundan daha çok gayret gerektiriyor. Dünyada birçok ülke ve toplum
genç nüfusuyla ve demokrasisiyle gurur duymaktadır, duymalıdır
da fakat bunların kalitesi ancak katılım dediğimiz
sihirli kelimeyle ölçülebilmektedir. Katılımcı demokrasi olmadan
genç nüfus toplumun zayıf bir unsuru yani avantajlı bir unsuru
olmaktan zayıf bir unsuru olarak kalmaya mahkûm olmuş oluyor.
Değerli arkadaşlar, toplantı büyük
ölçüde terör saldırılarının gölgesinde cereyan etti.
Toplantının ilk günü, Türkiyede yapılmış olan
saldırılar dolayısıyla birçok ülkenin taziyesini kabul ettik.
Toplantının ikinci gününde, İstanbulda yapılan
saldırı haberiyle sarsıldık. Dördüncü gününde de malumunuz
olduğu üzere, Belçikadaki saldırının
yankılarıyla karşılaştık ve her üç
saldırının, belki de dört, beş saldırının
Birleşmiş Milletler nezdinde nasıl farklı
yankılanabiliyor olduğunu bir kez daha müşahede ettik.
Doğrusu, bu konu bilakis üzerinde durmamız gereken çok önemli bir
konu. Yani, terör saldırılarına karşı dünyanın
farklı bir tavır ve tepki içerisinde bulunuyor olmasının,
hepimizin yüzleşmesi gereken, bugün sadece bizim değil, aslında
bütün dünya demokrasilerinin yüzleşmesi gereken önemli bir konu
olduğunu bilgilerinize ve takdirlerinize bir defa daha arz etmek
istiyorum.
Parlamentolararası Birliğin 134üncü Genel
Kurulunda kabul edilen önemli kararlar oldu. Genel görüşme konusu olan
Demokrasinin Gençleştirilmesi ve Gençliğe Ses Verilmesi konusu
üzerine ülkeler Genel Kurula hitap ettiler, bu dönem Genel Kurulda
vatandaşlık statüsü olmayan 230 Milyon Çocuğa Kimlik Verilmesi
21inci Yüzyılın En Önemli İnsani Krizlerinden Biri
başlıklı acil gündem kararı oy çokluğuyla kabul
edildi, Barış ve Güvenlik Daimi Komisyonunda terörizm, demokrasi ve
insan haklarına karşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aktay, teşekkür
ederim.
YASİN AKTAY (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlamam için bir yarım dakika daha
BAŞKAN Uzatamıyoruz, lütfen siz de
anlayışlı davranın.
YASİN AKTAY (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, Bolunun
güncel sorunları hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili Tanju Özcana
aittir.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Bolu ilinin güncel sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, burada ilk
yaptığım konuşma 2011de, 6 Ekim 2011de gündem
dışı bir söz, Bolunun sorunlarını Türkiye Büyük
Millet Meclisine taşıma adına uzun yıllar sonra
yapılmış ilk konuşma. O zaman Otuz dört yıl sonra
gelen ilk CHP milletvekili olarak burada konuşuyorum. Bolu da bundan sonra
sahipsiz değil. Bolunun bütün sorunlarını Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine taşıyacağım, yapıcı da bir muhalefet
yapmaya çalışacağım. demişim. Geçen dönem birlikte
görev yaptığımız arkadaşlarımız şahit,
Boluda ne kadar sorun varsa bu sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine taşıdım. Yaptım mı arkadaşlar? Peki,
bunlar çözüldü mü? E, çözülmedi, bir kulağından girdi yetkililerin,
bir kulağından çıktı.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Biz çözdük, biz
çözdük.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, yeni seçilen
muhalefet partisi milletvekillerine bir şey söylemek istiyorum.
Arkadaşlar, AKP her konuda samimiyetsiz olduğu gibi bir konuda daha
samimiyetsiz. Nedir, biliyor musunuz? Hepimize ne derler bunlar?
Yapıcı muhalefet yapın., ya bir de işte Şu işi
yapın, bu işi yapın, ikaz edin, eksikleri bize söyleyin.
Arkadaşlar, muhalefet milletvekili olarak iktidar partisinin bakanlarına
gittim, 9 bakana gittim. Elime aldım dosyayı, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanına, Orman Bakanına, Gençlik ve Spor
Bakanına dedim ki: Sayın Bakan, yapıcı muhalefet
istiyorsunuz. Bakın, sizin bakanlığınızın görev
alanına giren konularla ilgili Bolunun sorunları şunlar, çözüm
önerilerimiz şunlar. Lütfen bu konuyla ilgilenin. Sadece kuru bir
teşekkür ettiler. O 9 bakanın hiçbiri de bizim önerilerimiz
hakkında geri dönüş dahi yapmadı. O yüzden yapıcı
muhalefet diyorlar ama her konuda olduğu gibi bu konuda da
samimiyetsizler. Boşuna benim harcadığım boşa
zamanı sizler harcamayın diye, bunu özellikle yeni
milletvekillerimize anlatmak istedim.
Sayın milletvekilleri, tabii Bolunun en önemli
sorunu şu, dilimde tüy bitti: Kişi başına düşen millî
gelirde Bolu her ölçümde 1inci çıkıyor yani Türkiyenin en zengin
kentiyiz biz kâğıt üzerinde. Neden? Bolu ve Düzce
ayrılacağı zaman, iki il olarak ayrılacağı zaman,
ayrıldıktan iki ay sonra bu ölçümler yapıldığı
için, tabii Düzcedeki servetin önemli bir kısmı Boluya
yazıldı, Boluda kalan nüfusa bölündü, ondan sonra da sahada hiç
araştırma yapılmadığı için biz şu anda, çok
şükür, Bolulular olarak Kuveytlilerden daha fazla millî gelire sahibiz.
Arkadaşlar, Türkiyenin en zengin ilinde
yaşadığımızı iddia ediyor bu iktidar partisi ama
sosyal yardımdaki artışlar bakımından Bolu 81 il
içerisinde en çok sosyal yardım artışı olan illerden bir
tanesi. Bu kadar zenginiz madem, niye bu kadar sosyal yardımda artış
var Boluda AKP iktidarı döneminde?
İcra dosyası sayısında
maşallah oldukça iyi durumdayız, Türkiye genelinde iddialı
illerden biriyiz. 2001 krizinde 10 bin icra dosyası vardı Boluda,
şu anda icra dosyası sayısı 130 bini geçti.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Bölge olduğu
için.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yani Bolunun nüfusu 285 bin
arkadaşlar, 130 bin icra dosyası var; kişi başına
neredeyse 1 dosya düşer hâle getirdiniz.
Yine artan şeyler var tabii Boluda, mesela
işsizlik arttı. Türkiyenin en zengin şehriyiz, bölgede
işsizlikte 1inciyiz. Gelin, bunu bir anlatın bakalım,
nasıl oluyor.
Yine, arkadaşlar, bir konuda daha iyi bir
noktadayız Türkiyede; ekonomik sebepli boşanma davalarındaki
artışta(!) Yani, insanlar geçinemiyor, karı koca bundan
dolayı tartışıyor, soluğu adliyede alıyor.
Sebeplere bakıyorsunuz, çoğu ekonomik sebepler, işsizlik.
Bunlardan dolayı boşanma davaları artıyor. Sonra siz
diyorsunuz ki: Hamdolsun, Boluya çok büyük yatırımlar yaptık.
Arkadaş, Boluya bu kadar yatırımlar yapılıyorsa
Boluda niye işsizlik artıyor? Boluda niye ekonomik temelli
boşanma davaları artıyor? İcra dosya sayısı niye
artıyor? Bunun cevabını ben sizden istiyorum, samimiyetle
söylüyorum, bunu, çıksın, bana birisi açıklasın.
Bakın, Boludaki sorunu şöyle
çözeceğiz
Bolu milletvekilleri de burada, şunu onlar da kabul ederler:
Biz Türkiye'nin en zengin ili falan değiliz. Biz Zonguldakın 8 kat,
Düzcenin 9 kat zengini değiliz, hiçbir zaman olmadık, keşke
olsak, parayı koyacak yer bulamasak ama öyle değil. Boluda derhâl
bir millî gelir hesabı yapılması lazım.
Çıkartıyorsunuz bir teşvik, kişi başına
düşen millî geliri ana baz alıyorsunuz. Bu şartlarda bizim
Bolunun dışarıdan yatırımcı alma şansı
nasıl olur arkadaşlar? Yanı başımızda Düzce
4üncü bölge, Zonguldak 4üncü bölge, Bartın zannediyorum 3 veya 4üncü
bölge. E, çevremizdeki iller bizden daha çok teşvik alırken Boluya
hangi iş adamı, hangi kritere göre gelip yatırım yapacak!
Bakın, bunları yine söylemeye devam
edeceğim, sürem sınırlı. Ama, önümüzdeki konuşmalarda,
inşallah, Bolunun sorunlarını ayrıntılı olarak
incelemeye, araştırmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
değerli konuşmacı konuşmasında AK PARTİnin her
konuda olduğu gibi bu konuda da samimiyetsiz olduğunu söylemek
suretiyle, samimiyetsiz kavramını kullanarak partimize dönük bir
sataşmada bulunmuştur, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Özcan konuşmasında AK
PARTİnin her konuda olduğu gibi Bolu bağlamında
yapmış olduğu konuşmada da samimiyetsiz olduğunu
söyledi. Bizim samimi olup olmadığımızı test edecek
kişi Tanju Bey değildir, parti Cumhuriyet Halk Partisi değildir.
Bizim, herkesin olduğu gibi, samimiyetimizi test edecek yegâne merci,
makam millettir, millet bizim samimi olup olmadığımıza
karar verir. Boluda da, daha evvel Boluya bağlı olması
itibarıyla söylüyorum bugün Düzcede de her iki ilde de -birinde 3-0
yapmak suretiyle diğerinde 2-1 yapmak suretiyle- bizim ne kadar samimi
olduğumuzun cevabını hem ülke genelinde hem de Bolu ve Düzce
genelinde millet vermiştir.
Saygılarımla.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bu mu cevap! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Muş Milletvekili Burcu
Çelik Özkanın, cezaevlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
cezaevleri hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkana
aittir.
Buyurun Sayın Çelik Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esas konuya girmeden önce, bundan
kırk dört yıl önce Kızılderede hayatlarını
kaybeden 10 yoldaşımızı anarak başlamak istiyorum.
Geçen bunca yıla rağmen onların verdikleri mücadele hâlâ
sürüyor. Dün bu katliamları gerçekleştirenler, bugün aynı
katliamları uygulamaya devam ediyorlar. Sanıyorlar ki sadece öldürme
ve yok etmeyle emek, sınıf, özgürlük mücadelesini bitirecekler.
Öldürmekle bitmediğimizi, bugün onların mücadele mirasını
sahiplenerek yolumuza devam ettiğimizi hatırlatmak isterim. Ölümleri
durduramadıkları özgürlük ve barış
arayışımızı, talebimizi, yine eski yöntemleri olan
siyasi soykırım ve tutuklamalar ile muhalif tüm toplumu korkutmaya
çalışıyorlar. Sormak istiyoruz: Aynı yöntemle farklı
sonuçlar almaya çalışmak konusunda ısrar neden? Türkiye
halkları ne sınıf ve emek mücadelesinde ne de özgürlük
mücadelesinde ölümden korkmadığını, tutuklamalar ile
baskılarla sinmediğini daha ne kadar gösterecek sizlere?
Şimdi, bakın, dün Sayın Başbakan
bir konuşma yaptı, oradaki konuşmayı özellikle AKP
milletvekillerinin dikkatine sunmak istiyorum. Şöyle dedi: Ben prensip
olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa
insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım.
Sonunda beraat olursa özgürlüklerin kısıtlanması geri
ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler ama
konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. Bugün
yaşadığımız siyasi tutuklamalar, gazetecilerin,
akademisyenlerin, avukatların tutuklanmaları, onlara da
değineceğiz ama bu konuşma bize bundan beş, altı
yıl önceki KCK operasyonunu hatırlatıyor. Ne oldu o operasyonda?
2009 yılında bir anda binlerce insan toplu hâlde tutuklandı ve
bu kişiler beş yıl boyunca tutuklu kaldılar. Tahliye
olabilmelerinin sebebi de yeni bir yasanın -bu beş yıllık
tutuklu kalma süresinin- uygulanması ve bu sebeple de
dışarıya çıkmış olmaları. Bu
tutuklamaların ardından Hükûmet ne açıklama yaptı? Hata
yaptık. dedi, Yanlış yaptık. dedi ve konuyu gene Kusura
bakmayın, paralelin oyununa geldik, onlara inandık. noktasında
bir açıklamayla örtbas etmeye çalıştı. Peki, bu
kişilerin tutuklu kaldıkları beş yılın
hesabını kim verecek? Hangi hükûmet verecek? O gün iktidar olan,
bugün iktidar olan parti aynı parti değil midir?
Bunun yanı sıra, özellikle şunu
belirtmek istiyoruz: Bakın, o gün o operasyonları yapan savcılar
bugün tutuklu ve onların birer terör örgütü üyesi olmasından
dolayı kumpasla bu işleri yaptıklarını da söyleyen
yine Hükûmet. Fakat, hâlen bu davalar derdest ve alelacele buralardan ceza
çıkartmaya çalışan da yine aynı Hükûmet. Tabii, devlet ve
AKP, KCK operasyonlarında toplumun gösterdiği tepkiden dolayı
stratejiyi değiştirdi. Şimdi ne yapıyor? Her ilde, her
şehirde 3 tane, 5 tane, 10 tane tutuklamalarla, belediye
başkanlarımızı tutuklamalarla, parti il eş
başkanlarımızı tutuklamalarla Evet, KCK gibi yapmıyorum
ama aslında ben alttan, alttan çok ciddi bir tutuklama furyasını
başlattım. diye hepimize bir mesaj veriyor aslında. Burada tüm
muhalif kesimler, gazeteciler, avukatlar, akademisyenler yani bu politikalara
karşı çıkan herkes bir şekilde ceza sistemine dâhil edilmek
isteniyor.
Bakın, ülke gerçekten bir kaosa ve şiddet
sarmalına itiliyor. Bunun önüne geçmek zorundayız. Yasadan, hukuktan
konuşamayacak bir hâle geldik. Örneğin, Beritan Canözer diye bir
gazeteci vardı, üç buçuk ay boyunca tutuklu kaldı bu kişi. Niçin
biliyor musunuz? Çok heyecanlı olduğu için gözaltına
alındı ve tutuklandı. Savcılığın gerekçesi
buydu, bu kadar korkunç bir durumla karşı karşıya
kaldık; yasal gerekçeler bir kişinin heyecanlı olması. Esra
Mungan, emin olun ki beraat edecek çünkü bu ülkede hâlen yasanın ve
hukukun olduğuna kanaatim sonsuz. Esra Munganın istediği tek
şey barış, avukatların istediği tek şey
barış, tutuklanan gazetecinin, Beritanın istediği tek
şey barış. Bu anlamda, aynı uygulamaları, tekrar
tekrar bu ülkenin yaşamış olduğu uygulamaları
uygulamaktan vazgeçin, halkı sindirmekten, baskı kurmaktan vazgeçin.
Teşekkürler, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik
Özkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı, Devlet ve AKP tutuklamalara ilişkin stratejiyi
değiştirdi., Tutuklamalar yapıyor., Bu tutuklama
işlerinden vazgeçin. diyerek tutuklamaları AK PARTİnin
yaptığına ilişkin yanlış bir kanaat
uyandırmaktadır. Bu açık bir sataşmadır, 69a göre söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkanın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Başbakanın
burada atıf yapılan konuşması bir prensibe işaret
ediyor. Elbette herkes görüşünü açıklar, Sayın Başbakan da
tutuklamalara ilişkin, ilgili akademisyenlere yönelik tutuklama
çerçevesinde kanaatini ifade ediyor ve bir prensibi ortaya koyuyor,
insanların özgürlüklerine karşı hassasiyete ve masumiyet karinesine
atıf yapan bir yaklaşım. Şimdi, bunun üzerinden kalkarak
birtakım tutuklamalara ilişkin, Türkiyedeki rayiç yasama, yürütme ve
yargı sistemini atlayıp buradan siyasete bir ihale çıkarmak,
işte, Geçmişte bu tutuklamaları AK PARTİ yaptı,
şöyle stratejileri takip ediyordu, bugün şunları yapıyor.
denilip tutuklamaları sanki AK PARTİ yapıyormuş gibi bir
kanaat uyandırmak yanlış.
Diğer taraftan, aynı konuşmanın
içinde yargıya güveni beyan ederek nihai olarak adaletin
gerçekleşeceğini ifade etmek
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Cumhurbaşkanı hedef gösteriyor, onlar tutukluyor
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
hem AK
PARTİnin bu işleri yaptığı ve buradan AK
PARTİye yönelik bir husumet çıkartıp hem de yargıya
güvenip sonuçta adalete varacağını söylemek çok açık bir
çelişki.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Siz masumsunuz,
Cumhurbaşkanı hedef gösteriyor, Cumhurbaşkanı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Türkiyede
yasama, yürütme ve yargı sistemleri var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yargı belli
değil, yargı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - AK
PARTİnin de yeri belli, yargının da yeri belli, yasamanın
da yeri belli. Bir taraftan, AK PARTİ tutuklamalar yapmasın.
diğer taraftan, Ey iktidar, bu tutuklamalar konusuna dikkat edin, müdahil
olun. Bu da tuhaf bir yaklaşım.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Peki,
Cumhurbaşkanı niye hedef gösteriyor onları?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Herkesin yeri
var, yeri belli. Yasama, yürütme ve yargıyı birbirine
karıştırarak hem eleştiri çıkartmak hem de buradan
yürütmeye ve AK PARTİ Grubuna yargıya ilişkin görev
çıkartmak son derece yanlış bir yaklaşım.
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Cumhurbaşkanının yeri de belli.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bunları
ifade etmek için söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Naci Hoca,
Cumhurbaşkanının yeri de belli, onu da söyle.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Cumhurbaşkanının yerini de söyle Naci Hoca.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekili konuşuyor, lütfen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili konuşması sırasında HDP
Grubunun tuhaf ve yanlış yaklaşımlar ortaya koyduğunu
defalarca, birkaç kez ifade etti, açık sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meral
Danış Beştaş cevap verecek
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
3.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın grup
başkan vekilini dinlerken imrendiğimi, böyle bir ülkede yaşamak
istediğimi söyleyeyim gerçekten. Şunu demeyi çok isterdim:
İktidar partisi, haşa, böyle bir şeye hiç
karışır mı, yargıya müdahale eder mi? Yani
olması gereken tabii ki yargının özgürce,
bağımsız ve tarafsız bir şekilde karar vermesi
gerektiğidir, ilke budur tabii ki. Ama, bugün yapılan bütün
araştırmalarda, bütün istatistiklerde yargının yargı
olmaktan çıktığı gün gibi ortadadır zaten. Bunu
tartışmak bile züldür. Kimi işaret ederseniz o
tutuklanıyor, kimi aksi yönde işaret ederseniz serbest bırakılıyor.
Yani bu, deneyimlerimizle sabit. Biz yargıya tabii ki güveniriz ama adil
yargılama yapan, tarafsız ve bağımsız bir yargıya
güveniriz. Biz siyasallaşmış bir yargıya asla güven duymadık,
duymuyoruz da. Yani bu konuda gerçekten Hükûmetin, iktidarın ve özellikle
Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki vesayeti her türlü
tartışmadan varestedir. Yani biz tersini söylemeyi çok istiyoruz ve
bütün çabamız gerçekten siyasallaşmış yargının
normal erk olarak yargı görevini yapmasıdır. Yargı üzerinde
yapılmadık ameliyat kalmadı, yapılmadık
değişiklik kalmadı. Bu ülkede mahkemelerin sadece bir iki
soruşturma için kaldırıldığı yerine yeni
mahkemelerin ikame edildiği bir yakın tarih yaşadık, bu
nedenle arkadaşımızın, sayın hatibin yargı
görevine ilişkin talimat sözü hafif kalır bence, gerçekten hafif
kalır. Biz cumhuriyet savcılarına tanıklık ediyoruz
nasıl karar verdiklerine; kimin hakkında nasıl soruşturma
yapacaklarını, nereden telefon aldıktan sonra hangi
kararları verdiklerini size tarih tarih, dosya dosya bu kürsüden
anlatabilirim zamanım oldukça.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kimin elinde bu konuya ilişkin ne varsa bu kürsüden de
anlatabilir, basına da anlatabilir, her yere anlatabilir, burası
özgür bir ülke ama böyle belirsiz birtakım imalar üzerinden iddialarda,
isnatlarda bulunamaz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, ne
belirsizi? Yahu, Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesini
tanımıyorum. diyor. Bunun belirsizliği mi var yani? Mahkemelere
Direnin. diyor, onlar da direniyorlar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sisteme giren grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, HDP
Grubu olarak, 30 Mart 1972de Kızılderede katledilen Mahir Çayan ve
arkadaşları ile idam edilen Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarını saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün 30 Mart 1972 tarihinde
Mahir Çayan ve yoldaşları 12 Mart askerî darbesinin idama mahkûm
ettiği Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın
infazını durdurmak ve onların idamlarına engel olmak için
bir eyleme girişmişlerdi. Bu eylem neticesinde, sonucunda maalesef
Mahir Çayan ve devrimci yoldaşları darbeci zihniyet ve darbe güçleri
tarafından 30 Mart 1972de Kızılderede katledildiler. Mahir
Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan,
Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve
Saffet Alpi bugün, ölümlerinin, katledilişlerinin yıl dönümünde bir
kez daha, saygıyla ve minnetle, Halkların Demokratik Partisi olarak
andığımızı ifade etmek istiyorum. O katliamdan
sağ olarak kurtulan Sayın Ertuğrul Kürkcünün grubumuza mensup
bir milletvekili olmasından da onur duyduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Mahir Çayan ve arkadaşları darbenin en
karanlık günlerinde korkusuzca yoldaşlarını
sahiplenmişlerdir, yoldaşlarının infazlarını
engellemek için kendilerini feda etmekten bir an bile geri durmamışlardır.
Kızıldere ruhu bugün HDPyi var eden ruhtur. Halklarımız
bugün de aynı darbeci zihniyetle, aynı darbe zulmüyle karşı
karşıyadır ve bugünkü direnişini de tıpkı
Kızılderedeki devrimci yoldaşlarımızın
göstermiş olduğu ruhla ortaya koymaktadır. Biz HDP olarak, idam
sehpasının üstünde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yaşasın
Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! diyen Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarını da burada bir kez daha minnetle ve
saygıyla anmak istiyoruz.
Mahir Çayan ve arkadaşlarının
mirasının takipçisi olduğumuzu, onların mücadelesi önünde
saygıyla eğildiğimizi ve bu ülkenin, asla karanlıklara
bırakmayacak kadar büyük bir devrimci özü, devrimci mücadele
geleneğini barındırdığını ifade etmek
istiyorum.
Halkların kardeşliği,
barış, özgürlük, eşitlik ve adaletin bu topraklarda mutlaka,
darbeci zihniyetlere karşı ne pahasına olursa olsun
kazanacağını ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay...
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada
yaşanan don felaketi nedeniyle çiftçilerin yaşadığı
sorunlara ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Manisalı çiftçiler son birkaç yıldır,
dolu veya don afetleri nedeniyle çok zor günler geçirmektedir. Geçen
yılın nisan ayında Manisada dondan büyük zarar gören üzüm
üreticisi bu yıl da aynı sorunla tekrar karşılaşmıştır.
19 Mart sabah üç sıralarında havanın -8 dereceye düşmesi
sonucunda yalancı baharla uyanan üzüm bağları ile çiçek açan
erik, kiraz ve şeftali bahçelerinde yüzde 60-70e yakın hasar
oluşmuştur. Bu bölgelerde hasar tespit çalışmaları
devam etmektedir. 19 Marttaki don afeti nedeniyle Saruhanlı ilçesiyle
Şehzadeler ilçesinde ve Bozköy tarafında yüzde 80e yakın hasar
vardır. Harmandalı, Yeşilköy, Muradiye bölgesi de bu afetten
etkilenmiştir. Muradiyede yüzde 60ın üzerinde hasar olduğunu
biliyoruz. Ayrıca, Akgedik, Selimşahlar da zarar gören beldeler arasındadır
ve Salihlide de büyük oranda zarar yaşanmıştır.
Manisalı çiftçiler tam Don afetini
atlattık. derken bu defa 28 Mart gecesi hava
sıcaklığının eksi derecelere düşmesi sonucu
Sarıgöl, Alaşehir, Ahmetli, Salihli, Turgutlu, Şehzadeler,
Yunusemre, Saruhanlı, Akhisar ve Gölmarmara ilçelerinde tekrar bu don
afeti yaşanmıştır.
Manisada çiftçilerimizin yaklaşık yüzde
50si sigorta yaptırmıştır. Sigorta yaptıran
çiftçilerin zararları bir ölçüde karşılanmaktadır.
TARSİM ücretleri yüksek olduğu ve geçen yıllardaki don ve dolu
afetleri nedeniyle ürün hasat edemeyen çiftçiler maalesef sigorta
yaptıramamıştır. Sigorta yaptıramayan çiftçilerin
zararlarının da karşılanması söz konusu
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Akçay, buyurun, toparlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkanım, iktidar küstü mü Meclise acaba?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bakanlar Kurulu
kararıyla çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine borçları yüzde 3 faizle bir yıl süreyle
ertelenmektedir; tek yapılan da budur, bu, son derece yetersiz bir
çalışmadır. Manisalı çiftçiler don ve dolu afetleri nedeniyle
son üç yıldır ürün hasat edememektedirler. Bağlarda gelecek
yılın ürününü de etkileyecek bazı hasarlar vardır.
Ayrıca, 2 veya 3 defa don olayı yaşamış yerler söz
konusudur. Bu nedenle, Manisalı çiftçilerimizin kamu ve özel bankalarla
tarım kredi kooperatiflerine borçları beş yıl süreyle
faizsiz olarak ertelenmeli. Eğer bunlar yapılamazsa Manisanın
afet bölgesi ilan edilmesi dahi gündeme gelebilmelidir ve Manisalı
çiftçilerin zararları karşılanmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Buyurun Sayın Özel.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 30 Mart 1972de Mahir
Çayan ile arkadaşlarının Kızılderede
katledilmelerinin yıl dönümüne ve iadeiitibarlarının
sağlanacağı düzenlemelerin bu Meclisteki tüm partilerin ortak
sorumluluğunda olduğuna, Manisada yaşanan don felaketi
nedeniyle çiftçilerin yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, biraz önce sizinle de görüştük,
aslında milletvekillerinin Meclisin açılışında gündeme
dönük olarak birer dakikalık söz talepleri oluyor. Bunun
karşılandığı durumlarda milletvekillerimiz kendi
bölgelerindeki veya günün anlam ve önemine ait görüşlerini kısaca
bildiriyorlar. Siz de bu konuya aslında olumsuz yaklaşmıyorsunuz
ama bir standarda ihtiyaç olduğunu ifade ettiniz. Bunun en kısa
sürede sonuca kavuşması lazım. Örneğin, bugün, Cumhuriyet
Halk Partisi sırasındaki çok sayıda milletvekilimiz, 12 Mart
1971 Muhtırasının yarattığı iklimde 30 Mart
1972de Türkiye yurtsever gençliğinin devrimci önderlerinden Mahir Çayan
ve 10 arkadaşının katledilişinin yıl dönümünde söz
alıp onları burada anmak isterlerdi. Grubumuzdan milletvekili
arkadaşlarımız bugün Karşıyaka
mezarlığında Mahir Çayanı mezarı başında
andılar. O günlerde Denizlerin, Yusufların, Hüseyinlerin
infazını engellemek adına ve bugün herkesin,
haklılıklarını, tek bir kişiye zarar vermediklerini
kabul ettikleri bu genç insanların hayatlarını,
yoldaşlarının hayatını kurtarmak adına kendi
yaşamlarını ortaya koyan 10 devrimci yurtsever gencin katledilişinin
yıl dönümünü Cumhuriyet Halk Partisi olarak burada esefle
hatırlıyor ve kınıyoruz.
Tabii burada 12 Mart müdahalesi
koşullarında hukuk dışı cezalandırılan tüm
gençlerin cezalarının yok sayılacağı, bir
iadeyiitibarın yapılacağı ve o cezaların doğurduğu
çeşitli sıkıntıların çözülerek hak iadelerinin
kendilerinin ailelerine yapılabileceği düzenlemeler de herhâlde bu
Meclisteki tüm partilerin ortak sorumluluğundadır diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Toparlıyorum
Başkanım, müsaadenizle.
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca yine biraz önce
sayın grup başkan vekilimiz ifade etti, seçim bölgemiz ortak,
bölgemizde, Manisada geçen yıl olduğu gibi yine bundan birkaç gün önce
bir don olayı yaşandı, bağlar yandı, yüreğimiz
yandı. Bu konuyla ilgili yaptığımız tüm
yapıcı, destekleyici öneriler iktidar partisi tarafından bir çok
seslilik, bir kakofoniyle yok sayılma, bastırılmaya
çalışılıyor. Ama öyle bir noktadayız ki -geçen sene
verilmiş kanun teklifleri var- ilk günlerde herkes bağlara gidiyor,
evet, sigortası olanlarınki karşılanıyor ifade
edildiği gibi, olmayanlar mahvoluyorlar, borçlarını
ödeyemiyorlar, evlerine haciz geliyor. Bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Geçen sene Sarıgölünden Alaşehirine, Turgutlusundan Ahmetlisine,
Manisanın Saruhanlısına, Dilekine kadar yanan bağlarla
ilgili hiçbir ödeme yapılmadı. Kanun tekliflerimiz var dönüm
başına ödemelerle ilgili, desteklerle ilgili, borç ertelemeleriyle
ilgili. Şimdi yeni sıkıntılarla karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlarsanız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Bu konuda hem Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının hem Hükûmetin hem de yani gerektiğinde mangalda
kül bırakmayan, daha sonra verdiği sözleri unutan iktidar partisi
milletvekillerinin ve iktidar partisi grubunun da dikkatini çekmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Çakır.
4.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
27/3/2016 tarihinde Pakistanda bir lunaparkta yaşanan patlamayı
şiddetle kınadığına ve Kütüphane Haftasına
ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün grup başkan vekilleri olarak konuşma
fırsatı bulamadığımız için ifade etme
şansı da bulamadık. Hafta sonu Pakistanda meydana gelen
patlamayı buradan şiddetle kınadığımızı
ifade etmek isteriz. Patlamanın hem kendisi hem de cereyan ettiği
mekân itibarıyla çocukların bulunduğu bir lunaparkta, oyun
parkında gerçekleşmiş olması ayrıca acıyı
artıran bir karakterdi. Bunu kınadığımızı
ifade etmek isteriz.
Diğer taraftan, 1964ten beri ülkemizde çok
önemli bir gelenek oluşturuldu, mart ayının her son haftası
Kütüphanecilik Haftası olarak kutlanıyor ve bu sene de 52nci
haftasını kutluyoruz. İnsanoğlunun kadim zamanlardan beri
üretmiş olduğu bilginin bir yolculuğu var. Hepimizin
bildiği gibi, taşlardan başlayıp parşömenlere,
derilere varıncaya kadar yazılan ve korunan, üretilen bilginin
muhafaza edildiği yerler olarak kütüphaneler medeni, uygar, ileri
toplumların en önemli göstergelerinden birisi olmuştur. Bu anlamda
bizim tarihimizde de hem Selçukluda hem Osmanlıda kütüphaneler en nezih
mekânlar olarak, sadece içinde barındırdıkları kitaplar
itibarıyla, külliyatlar itibarıyla değil onların muhafaza
edildiği binalar itibarıyla da yani birer sanat eseri olması
itibarıyla çok anlamlıdır. Hele hele günümüzde bilginin
yolculuğu çok farklı bir seyir takip ederken yani dijital bir dünyaya
evrilirken kütüphanelerin hâlâ ne kadar önemli olduğunun
farkındayız.
Bu vesileyle, ülkemizde son yıllarda
kütüphanecilik konusunda yapılan çalışmaları da takdirle ve
tebrikle izliyoruz. Millî Kütüphaneden sonra İstanbulda şimdi büyük
bir Türkiye kütüphanesi Ramide gerçekleşiyor, onun
kıvancını yaşıyoruz. Umarız ve dileriz ki
kütüphanelerimiz insanlarımızla dolar taşar, okuma
imkânlarımız artar. Meclis kütüphanesi de bu anlamda büyük bir
şanstır. Bunu da vurgulamak isterim.
Son olarak da kütüphanelerde çalışan, emek
veren, üreten, yazan ve kütüphanecilik hizmeti veren kütüphane emekçilerinin,
çalışanlarının, bütün ülkemizin kütüphane
çalışanlarının Kütüphanecilik Haftasını tebrik
ediyorum, kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 30 Martta öldürülen Mahir Çayan
ve arkadaşlarını saygıyla andığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben de 30
Martta öldürülen Mahir Çayan ve arkadaşlarını saygıyla
anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özcan ve 24
milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/130)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Faili meçhul olarak adlandırılan ancak
faillerinin birileri tarafından bilindiği hâlde yargı önüne
çıkarılmadığı cinayetler Türkiye'nin yakın siyasi
geçmişinin ve hâlen devam eden sürecin en karanlık bölümleri ve utanç
kaynağıdır.
Özellikle 1990'lı yıllarda hız
kazanan bu siyasi cinayetlerin aydınlatılamaması ülkemizin
ayıbı olduğu kadar, bu cinayetlerin gerçek faillerini tekrar
cinayetler planlamaları için cesaretlendirmektedir. Cinayetlerin ve
karanlık planların, planlayanlar açısından
işlevselliğini koruması ancak bu cinayetlerin
aydınlatılması ile ortadan kalkabilir.
Bu siyasi cinayetler
aydınlatılamadığı ölçüde yenilerinin
gerçekleşmesinin zemini oluşmaktadır. Türkiye'nin demokratik
yaşamının en zayıf noktasını oluşturan bu
konu kalıcı bir anlayış ve niyet değişikliği
ile ortadan kaldırılmalıdır.
Pek çok aydın, sanatçı, gazeteci, yazar,
sendikacı ve siyasetçi bu cinayetlerde hayatını kaybederken, bu
cinayetlerin failleri ülkenin siyasi ortamına etki etmişler ve hatta
yön vermişlerdir. Halkımızın yaşamı üzerine
komplolar kurarak ülkemizin siyasi tercihlerine yön vermeye
çalışanlara bir daha fırsat tanınmamalıdır.
Ankara'da faili meçhul cinayetlerle ilgili süren bir
davada yirmi yıl önce varlığı öne sürülen bir ölüm listesi
ortaya çıkmıştır. Müteahhit çizelgesi olarak
adlandırılan belgenin karanlık güçler tarafından
öldürülecek iş adamları listesi olarak oluşturulduğu ifade
edilmektedir. Bu listenin başlarında yer alan pek çok kişinin
suikastlar sonucu hayatını kaybetmiş olması ve faillerinin
aydınlatılmamış olması konunun ciddiyetini
göstermektedir.
Türkiye'de birileri devlet adına misyon
üstlenerek gayrimeşru işlere kalkışmış ve
insanlık dışı eylemler gerçekleştirmiştir. Ne
yazık ki iktidarlar da pek çok kez olanlara göz yummuş ve devletin
güvenlik ve istihbarat örgütleri de bu süreçlere alet edilmiştir.
Ülkemizde bu başlıkta yeni bir sayfa
açılmalıdır. Bu sayfayı halkın onayını
alarak temsil yetkisini elde eden yasama organı Türkiye Büyük Millet
Meclisi açmalıdır. Vatandaşımızın adaletsizlikler
nedeniyle kaybolan güveni, ancak bu cinayetler aydınlatılıp
sorumlular yargı önünde hesap verirse tesis edilebilir.
Bu nedenlerle, hangi siyasi amaç ve görüşe
karşı gerçekleştirilmiş olursa olsun ve üzerinden ne kadar
zaman geçmiş olursa olsun faili ortaya çıkarılmamış
tüm bu eylemlerin araştırılarak aydınlatılması
amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ederiz.
1)
Ali Özcan (İstanbul)
2)
Mahmut Tanal (İstanbul)
3)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4)
Gülay Yedekci (İstanbul)
5)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
6)
Gürsel Erol (Tunceli)
7)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
8)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
9)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
10)
İbrahim Özdiş (Adana)
11)
Özkan Yalım (Uşak)
12)
Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
13)
Musa Çam (İzmir)
14)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
15)
Erdin Bircan (Edirne)
16)
Ünal Demirtaş (Zonguldak)
17)
Yaşar Tüzün (Bilecik)
18)
Devrim Kök (Antalya)
19)
Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
20)
Atila Sertel (İzmir)
21)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
22)
Haydar Akar (Kocaeli)
23)
Sibel Özdemir (İstanbul)
24)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
25)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
2.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş
ve 24 milletvekilinin, Kentsel Dönüşüm Projesi nedeniyle
vatandaşların yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/131)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Kentsel Dönüşüm
Projesi" olarak bilinen, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 31/05/2012 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğü itibarıyla
bugüne kadar üç yılı aşkın bir süre geçmiştir. Üç
yıl içinde yasayla ilgili en önemli sıkıntılardan biri
istikrarsız bir sürecin var olmasıdır. Yasa,
vatandaşların riskli yapı tespitini yapmalarını, yine
vatandaşların bu yıkım sürecini ilerletmelerini ve
uygulamayı da yine kendilerinin yapmalarını öngörmektedir.
Öngörülen maddelere rağmen birçok bölgede çeşitli rant
kapıları oluşmuş müteahhit çeteleri ortaya
çıkmıştır. Bu çeteler binalarda bulunan
kiracıların evlerini tehdit ve şantajla işgal edecek kadar
hukuksuz yollar denemiştirler.
"Kentsel Dönüşüm Projesi" olarak
bilinen, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun nedeniyle mağdur olan
vatandaşlarımızın yaşadığı sosyal,
ekonomik ve hukuksal sorunların araştırılması
amacıyla İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurularak konunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
2)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3)
Mahmut Tanal (İstanbul)
4)
Atila Sertel (İzmir)
5)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
6)
Gülay Yedekci (İstanbul)
7)
Gürsel Erol (Tunceli)
8)
Musa Çam (İzmir)
9)
Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
10)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
11)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
12)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
13)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
14)
İbrahim Özdiş (Adana)
15)
Erdin Bircan (Edirne)
16)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
17)
Ünal Demirtaş (Zonguldak)
18)
Yaşar Tüzün (Bilecik)
19)
Devrim Kök (Antalya)
20)
Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
21)
Haydar Akar (Kocaeli)
22)
Mustafa Tuncer (Amasya)
23)
Sibel Özdemir (İstanbul)
24)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
25)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden
üç yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen sorunlar
giderilememiş aksine artmıştır.
Rant peşindeki bazı müteahhitler,
vatandaşın kâbusuna dönüşmüş, kimi müteahhitler
vatandaşın evine konmak için işi zorbalık noktasına
dahi getirmişlerdir. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi
büyük şehirlerde bulunan değerli alanları hedef seçen müteahhit
çeteleri vatandaşlarda huzur bırakmamışlardır.
Yıkılıp yeniden yapılacak bir bina için mülk sahiplerinin
2/3ünün onayı gerekmektedir. Birçok müteahhit bu onayı alabilmek
için söz konusu binalardan daire alarak çoğunluk yaratma yoluna
gitmektedir. Çoğunluk yaratma hakkına sahip olduktan sonra ise bina
yapma hakkına sahip olmaktadır. Öyle ki; 2/3 çoğunluğa
ulaşınca, kendilerinden farklı düşünen 1/3 hissedar
komşularına Ya imzala ya terk et. şeklinde dayatması
yaparak, yapılacak yeni binadan ise kendilerine avantajlı yerler
alarak, 1/3'e kötü yerleri önermekte ve Ya imzalayın ya da
Bakanlığın belirlediği değer üzerinden hissenizi
sattırırız. şeklinde hak sahiplerini tehdit etmektedirler.
Bir nevi işgal edilen evlerini, istemedikleri, güvenmedikleri bir
müteahhide vermek zorunda kalan mülk sahipleri büyük bir çaresizliğe de itilmiş
olunmaktadır. Güvenilir olmayan müteahhitlerin aldığı
binalarda oturan vatandaşlar yerlerinden yurtlarından haksız bir
şekilde başka bölgelere taşındırılıp daha
zorlu hayat koşullarına terk edilmiştir. Bu bağlamda 6306
sayılı Kanunda bulunan mülkiyet hakkının
aşırı sınırlanması ve hak aramanın
engellenmesi konusundaki anayasal sorunlar mutlaka çözülmelidir.
Yasaya İstanbul ölçeğinde
baktığımızda 1 milyon 500 bin binanın üçte 1inin
yenilenmesi öngörülmektedir. Esenler, Gaziosmanpaşa, Zeytinburnu, Pendik,
Bağcılar, Kartal, Küçükçekmece, Sarıyer, Bayrampaşa,
Güngören, Sultangazi, Tuzla, Kadıköy (Fikirtepe), Beşiktaş ve
Üsküdar'da 25 yer riskli alan ilan edilmiş, alan olarak ise bu rakam 10
milyon 400 bin metrekareye tekabül etmiştir. Bu bölgelerde 25 bin bina ve
85 bin konut ve iş yeri bulunduğu düşünüldüğünde ortaya 10
milyon vatandaşı yakından ilgilendiren bir tablo
çıkmıştır. Ülke ölçeğinden
bakıldığında ise oldukça büyük bir nüfus
yoğunluğunu ilgilendiren yasanın beraberinde getireceği
sorun ve mağduriyetleri daha yakından incelemek sosyal devlet
ilkesinin de gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gazete ve TV'lerde gün geçtikçe mağdur olan
vatandaş haberleri artmaktadır. Özellikle merkezî bölgelerde bulunan
kiracı esnaf büyük sıkıntılar içerisine girmiş ve
iş yerlerini kaybetme korkusuyla baş başa kalmışlardır. Bu mağduriyetlerin önlenmesi
için daha kapsamlı çalışmalar yürütülerek ilgili birimlerin daha
koordineli çalışır hâle getirilmesi önemlidir.
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun sonrası
vatandaşlarımızın yaşadığı sosyal ve
ekonomik sorunların tespit edilerek aile ve sosyal dokunun korunması
için gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis araştırma
komisyonu kurularak araştırılması önem arz etmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş
ve 23 milletvekilinin, İstanbul'un Kurbağalıdere mevkisindeki
çevre sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kurbağalıdere semti İstanbul ilinin
Anadolu yakasında Kadıköy ilçesi sınırları içerisinde
bulunan Fikirtepe, Kızıltoprak, Feneryolu ve Bahariye semtlerinin
arasında yer alan, tarihî özelikleri ve konumuyla İstanbul'un göz
bebeği sayılabilecek ender yerleşim yerlerinden biridir. Semtin
içerisinden geçen ve Kadıköy çevresinin en uzun deresi olan, toplam
uzunluğu 67.680 metre olan dere, aynı zamanda semte adını
veren dere olarak da bilinmektedir. Artan nüfus, yeni yerleşim
bölgelerinin oluşması, kentsel dönüşüm uygulamaları ve
TOKİ projeleri gibi yapısal varlıklar zamanla derenin fiziki ve
kimyasal yapısını bozarak âdeta çevresine koku ve pislik yayan
bir balçık deryasına dönüşmüştür.
Kurbağalıdere'de aralıklarla yapılan su analizinde
alınan örnekler laboratuvar analizlerinde korkutucu boyutlara
ulaşmıştır.
İstanbul Tabipler Odası halk
sağlığı uzmanları; açık kanalizasyona
dönüşen Kurbağalıdereden kaynaklanan enfeksiyon ve diğer
sağlık problemlerinin 2013 yılına göre yüzde 100 arttığını,
yine Kurbağalıdere'den çıkan gazların uzun vadede
insanlarda kalıcı ve önlenemeyecek sağlık problemleri
çıkartacağını söylemektedirler. Olması gereken
değerlerin 8 ila 380 kat üzerinde çıkan koli basili değerlerinin
ise dizanteri başta olmak üzere çok sayıda hastalığa davet
çıkardığı yine uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Sözü edilen gerekçelerden dolayı, Kadıköy
çevresinin en uzun deresi olan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından üç yıldır ıslah çalışması süren
Kurbağalıdere'nin çevre ve tüm canlı sağlığına
verdiği olumsuz etkilerin araştırılması ve gereken
önlemlerin alınması amacıyla İç Tüzükümüzün 104 ve
105inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu kurulmasını
arz ve talep ederiz.
1) Barış Yarkadaş (İstanbul)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Atila Sertel (İzmir)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Gülay Yedekci (İstanbul)
8) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
9) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
10) Gürsel Erol (Tunceli)
11) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12) İbrahim Özdiş (Adana)
13) Erdin Bircan (Edirne)
14) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
15) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
16) Musa Çam (İzmir)
17) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
18) Yaşar Tüzün (Bilecik)
19) Devrim Kök (Antalya)
20) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
21) Haydar Akar (Kocaeli)
22) Sibel Özdemir (İstanbul)
23) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
24) Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından yürütülen Kurbağalıdere ıslah
çalışması sırasında yapılan proje
yanlışlıkları Kadıköy halkının
sağlığını ve can güvenliğini tehdit etmektedir.
İBB işi ihaleye çıkarmadan önce, benzer işlerde uygulanan
jeoteknik etütleri yapmamış, mevcut altyapıları,
parkları, yolları, yerleşim bölgesi olması
dolayısıyla insan faktörü gibi parametreleri dikkate almadan,
Kadıköy Belediyesiyle de paylaşmadan ihale dosyası
hazırlayarak işi ihale etmiştir. İşi alan müteahhit
firma, iş programı ve altyapı işlerinin en temel
kuralı olan "Mansaptan Membaa İmalat Sistemine uymadan acemice
iş yaparak, Hasanpaşa'da bazı kolektörlerin karşı
geçişlerini, Fikirtepe bölgesinde kolektörlerin tümünü kırarak evsel
atık suyu doğrudan dereye vermiştir. Bu uygulamayla
Kurbağalıdere açık kanalizasyona dönüştürülmüştür.
Önceki yıllarda İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin yaz aylarında dip temizliği yaparak birikmiş ve
metan gazı yayan balçıkları temizlemesiyle bir nebze
rahatlatılan dere iki buçuk yıl önce özellikle Fikirtepe ve
Kurbağalıdere çevresinde kentsel dönüşüm projelerine
başlanmasıyla daha hızlı bir şekilde kirlenmeye
başlamış ve çevreye durulamayacak derecede kötü koku yaymaya
başlamıştır.
Yaz aylarında her yağmur sonrası,
Yoğurtçu Parkı dâhil, Kurbağalıdere güzergâhında
bulunan ev ve iş yerlerini su basmış, Kadıköylüler maddi
zarara uğramıştır. Sonbahar yağmurlarına
bağlı olarak Kurbağalıdere çevresinde bulunan konutlar ve
iş yerlerinde bulunan insanların sağlığına, mal
ve can güvenliğine yönelik olası tehlikelerse altının
çizilmesi gereken önemli bir problemdir.
Açık kanalizasyona dönüşen
Kurbağalıdere'den kaynaklanacak sağlık sorunları
sadece çevre halkını değil, Bostancı'dan Moda'ya kadar
deniz kıyısındaki tüm Kadıköylülerin
sağlığını tehdit altına almaktadır.
Yine, derenin limitlerin çok üstünde kirli
olmasının sebebinin projenin yanlış uygulanması
olduğunu ifade eden Çevre Mühendisleri Odası, projenin
yanlış uygulandığını da ifade etmektedir. Çevre
Mühendisleri Odasının hazırladığı rapora göre,
derenin denize döküldüğü noktadan ve Moda Sahili'nden alınan
örneklerin analiz sonucunda Kurbağalıdere'deki bakteri sayısı
en kötü kalitede yüzeysel sular için belirlenen limit değerin 40 katı
olarak ifade edilmektedir. Ayrıca, Tabipler Birliği İstanbul
Şubesi, yüzme sularında kabul edilebilir koli basili
sayısının 100 mililitrede 500'ün altında olduğunu,
Moda'daysa bu değerin 8.200 olduğuna dikkat çekmiştir.
Kentsel dönüşüm sonucu Fikirtepe ve
Ataşehir'e eklenecek nüfus düşünüldüğünde bölgenin zamanla daha
vahim sonuçlara ulaşacağı ise ortadadır. Ön arıtma
tesisleri için ayrılan yerin şu an İSPARK'ın
kullanımında olduğu ve otopark alanı olarak
kullandığıysa yanlış uygulamaların bir başka
ayrıntısıdır.
Kurbağalıdere ve çevresinde gerekli
önlemlerin bir an önce alınması amacıyla Meclis
araştırma komisyonu kurularak araştırılması önem
arz etmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Hollanda
Başkanlığınca 6-8 Nisan 2016 tarihlerinde Hollanda'nın
Lahey şehrinde düzenlenecek olan Ortak Dış ve Güvenlik
Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Parlamentolar
Arası Konferansı'na Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan ile Millî Savunma
Komisyonu Başkanı ve Düzce Milletvekili Faruk Özlü'nün
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/641)
24 Mart 2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi Hollanda
Başkanlığınca, 6-8 Nisan 2016 tarihlerinde
Hollanda'nın Lahey şehrinde düzenlenecek olan Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Parlamentolar
Arası Konferansı'na; Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan'ın ve Millî Savunma
Komisyonu Başkanı ve Düzce Milletvekili Faruk Özlü'nün
katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Sur ve Silopi için alınan
acele kamulaştırma kararından doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların araştırılması
amacıyla 30/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/03/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/03/2016 Çarşamba
günü, (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Mart 2016 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
1573 sıra numaralı "Sur ve Silopi için alınan acele
kamulaştırma kararından doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların
araştırılması" amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 30/03/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel olacak.
Buyurun Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, bilindiği
üzere Diyarbakırın Sur ve Şırnakın Silopi ilçelerine
çok acil bir şekilde kamulaştırma kararı alınarak tam
beş gün önce Resmî Gazetede yayınlandı. Sur ve Silopi için
alınan kamulaştırma kararının biraz geçmişine
bakmak gerekiyor. Bugün Sur dört ayını dolduran bir süreçtir ki
abluka altındadır ve orada katliamlar gerçekleştirilirken hâlâ
cenazelerin Sur içinde olduğunu biliyoruz. Ailelerin İnsan
Hakları Derneğinde açlık grevine girdiği, valiliklere ve
birçok kamu kurum ve kuruluşuna başvuru yapmasına rağmen
hâlâ cenazelerini alamadıkları bir süreçte Surdaki cenazelerini
alamayan ailelerin mallarına da el konuldu. Yani Diyarbakırın
Sur ilçesi ve Şırnakın Silopi ilçesinin acilen
kamulaştırılması demek, tarihî süreçten bugüne de
baktığımızda bir savaş gerçekliğinin orada yaşandığını
kabul etmek demektir. İnsanların hâlâ cenazelerini
almadığı bir süreçte yerlerinin ve yurtlarının da
ellerinden alındığını, gasbedildiğini bir kez
daha görmüş ve yaşamış olduk. Kamulaştırma
kararı alınırken Diyarbakırda ya da Silopide hiçbir kamu
kurumuna, oradaki sivil toplum örgütlerine, oradaki belediyelere ve yerel yönetimlere,
halka hiçbir şekilde danışılmadan, hiçbir şekilde
onların görüş ve önerileri alınmadan, direkt mallarına el
konuldu.
Surun tarihî geçmişine bakarsak, Sur, sadece
orada esnafların ya da işte dükkânların veya evlerin olduğu
bir yer değil, tarihî ve kültür mirasının
gerçekleştiği bir yerdir. Birçok halkın orada kendi kültürüyle,
diniyle ve inancıyla, kimliğiyle yaşadığı bir
alandır. Diyarbakırlı olup Sur içinde büyümeyen hiçbir insan
yoktur. Orada gençliğimizin, çocukluğumuzun geçtiği yerlerimizin
şu anda kamulaştırılması ve başka bir
şekilde ele alınmasını kabul etmediğimizi bir kez daha
buradan ifade etmek istiyoruz.
Bugün onlarca telefon aldık, Sur halkından
aldığımız telefonlar onlarcadır, yüzlerce telefon
geliyor. Yüzde 95ini kamulaştıran devlet, aslında belediyeler
tarafından, belediyenin malı olan yani kamu malı olan yerleri
bile elinden alıp kamulaştırdığını ifade
ediyor. Bu, Anayasaya ve yasalara aykırıdır. Siz, o zaman,
orada bir devletleşme gerçekleştiriyorsunuz. Surun kendi özgün
dokusuna ilişkin AKP Hükûmeti ve devletin yaptığı politika
gasbetmedir, işgal etmedir, insanları yerinden ve yurdundan etmenin
dışında malına da el koymadır. Biz, bunu asla kabul
etmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Sosyal yaşam alanlarına el konulması,
parklara, kiliselere, camilere, kurumlara, kültür merkezlerine, inanç
merkezlerine el konulması demek bir işgaldir. Siz kimden, neyi
gasbediyorsunuz? Niye acele böyle bir karar çıkardınız? Bunun
hukuki dayanağı nedir? Soruyoruz sizlere.
Çok net söyleyelim: Diyarbakırda, yine,
aynı şekilde, Koruma Kuruluna hiç alakası olmayan emniyet müdür
yardımcısı, operasyonlardan sorumlu müdür
yardımcısı giderek, Kurulun üyesi olmamasına rağmen,
oradan kendisine ilişkin karar çıkartıyor. Bu hukuki
değildir, bu ahlaki değildir ve insani değildir. Bunları
asla kabul etmeyeceğimizi ifade ederek, tekrar, savaş hukukunda
alınan kararların bugün hayata geçirildiği bir süreçte Surda ve
Silopide yaşananlar hukuksuzdur, bunun hukuksal mücadelesini tüm kamu
kurumları başlattığı gibi bizler de
başlatacağız ve bunun takipçisi olacağız.
Yine, meslek odaları, TMMOB, baro, İHD,
hiçbir kuruma, hiçbir meslek odasına danışılmadan,
onların hiçbir şekilde görüşleri alınmadan mallarına
ve oradaki yaşanmışlarına el konuluyor.
Ben bir örnek vereceğim. Diyarbakırdan
bugün bizi arayan ve şu anda ekranı başında izleyen, çok
net ismini söyleyeceğim ve kendi taleplerini buradan tüm kamuoyuyla ve
Parlamento gruplarıyla da burada, Genel Kurulda da paylaşmak
istiyorum. Nurullah Aydın, Hasırlı Mahallesinde oturuyor,
Zarlı Sokakta, İnci Apartmanı. 5 katlı bir binada
oturuyorum ve belli bir süre orada kaldım, evimin ve
yaşadığım alanın yok olmasını istemedim.
Daha sonra zorla çıkartıldım. Hasar görmemiş 5 katlı
evimin dinamitlenerek ortadan kaldırıldığını fark
ettim, onu gördüm. diyor. Şu anda Surda hiçbir yapı
kalmamış, bu yapılar aynı zamanda, yıkılıp
yakıldığı gibi, insanlar katledildiği gibi, şu
anda eşyalarımıza bile dokunamayacak durumdayız çünkü
hepsi, bütün eşyalarımız, hafriyat kamyonlarına
doldurularak belli alanlara götürülüp boşaltılıyor. Orada biz
hatıralarımızı, anılarımızı yitirmek
zorunda kaldık. Soruyorum buradakilere, o da buradaki, Parlamentodaki
arkadaşlara sormamızı istedi: Peki, sizin eviniz, 5 katlı
bir binanız yıkılıp, yakılıp, ortadan
kaldırılıp düz bir araziye çevrilirse ne yapardınız,
nasıl davranırdınız? Empati kurmamızı istiyor.
Evet, burada herkesi bu empatiyi kurmaya davet ediyorum çünkü orada gerçekleştirilen,
oradaki anıları, hatıraları da yok etmektir, kültürü,
tarihi, yaşamı yok etmektir. Bu yüzden, özellikle Orada saray bile
yapılsa biz kabul etmiyoruz. diyor oradaki halk. Oraya saray bile
yapılsa kabul etmiyoruz, biz arsalarımızda çadır kurmaya
razıyız. diyor insanlar. Gelip bizimle görüşsünler, bizim kararlarımızı
almadan, düşüncelerimizi almadan orada bizim hakkımızda karar
alıp yaptırım uygulamalarını asla kabul
etmeyeceğiz diye ifade ediyorlar ve Bize sorulmadan, hiçbir şekilde
fikrimiz, düşüncemiz alınmadan bizim malımızın direkt
gasbedilmesini kabul etmiyoruz. diyor. Bunu hiçbir vicdan, hiçbir ahlak,
hiçbir hukuk, hiçbir din, hiçbir inanç kabul etmez. Evet, Evimizi
başımıza yıktınız; içindeki
hatıralarımızı, anılarımızı da yok
ettiniz. diyorlar. Ve biz yaşadığımız mahallelerin
anılarını bile rüyalarımızda görmek zorunda
kalıyoruz çünkü oraya ulaşamıyoruz. Ama oraya betonları
yığarak, orada beton bloklarla surların etrafını
çeviriyorsunuz. Orada patlayıcılar var. O yüzden dört aydır
orada sokağa çıkma yasağını kaldırmayarak,
patlayıcılarla oraların temizlendiğini ifade ediyorsunuz.
Oysaki hafriyatlar zaten bir aydır oradan kaldırılıyor ve
kaldırılmaya çalışılıyor.
O yüzden, tekrar ifade ediyoruz: Bugün Suriyede
Palmirayı biliyoruz, IŞİD çetelerinin orayı nasıl yok
ettiğini biliyoruz. Şu anda da aynen AKP Hükûmetinin Surda
uyguladığı politika da aynı politikadır. Asla bunu
kabul etmeyeceğimizi, bunun mücadelesini yürüteceğimizi bir kez daha
ifade ediyoruz.
Yerel yönetimlere, halka danışmadan
oranın krokisini, bütün alanlarını değiştirmek, hiçbir
hukuka, hiçbir uluslararası etiğe sığmaz. Aynı zamanda
Surun UNESCO kültürel miras listesine de dâhil olduğunu bir kez daha
hatırlatmak istiyoruz.
Hiçbir şekilde oraya dokunulmaması
gerekirken şu anda Surda düz bir arazi oluşturmaya
çalışıyorsunuz ve cenazeleri alamayan ailelerin cenazelerini
bile almalarına izin vermezken, bütün binaların dibine dinamit
koyarak, patlatarak bütün binaları yıkıyorsunuz. Hepsinin
fotoğrafları var, hepsinin görüntüleri var elimizde. Onları
Genel Kurulla ve tüm Türkiye halklarıyla paylaşacağız.
Bugün yine Diyarbakırda 310 sivil toplum
kuruluşunun bu durumu kınadığını, kabul
etmediğini, herkesin kurumsal olarak dava açacağını bir kez
daha basınla ve kamuoyuyla paylaştılar. Biz de söylüyoruz:
Hukuksal süreçleri, hem kurumlar hem de bireyler davaları açmış
durumdalar. Kesinlikle, Diyarbakır halkı olarak, Silopi halkı
olarak oraların kamulaştırılmasına, oraların
demografik özelliklerinin değiştirilmesine izin vermeyeceğiz ve
bununla mücadele edeceğiz. Bu durum ilk kez AKP Hükûmeti tarafından
yapıldı ve bunu asla kabul etmeyeceğimizi, bu
kamulaştırma için açılan davaların da takipçisi
olacağımızı bir kez daha buradan ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan.
Buyurun Sayın Karaaslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
Sur ve Silopi ilçelerinde acele kamulaştırma kararıyla
kamulaştırılacak parsellerde taşınmazlarına el
konulacak malikler, bu alan içerisinde hem taşınmazı bulunan hem
yönetim yetkisi bulunan seçilmiş yerel yönetimler, ilgili meslek
odaları, STKlar ve bu karardan doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına aleyhinde
söz almış bulunuyorum. Değerli heyetinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
Tabii, hem bunu okuyunca hem de sayın
konuşmacıyı dinleyince sanki bunun bugün şekillenmiş
bir süreç olduğunu düşünmek içten değil ama aslında süreç
böyle değil. Ben bugün Samsun Milletvekili olarak Diyarbakırla ilgili,
Silopiyle ilgili konuşmak adına söz aldım çünkü Samsunlu
olduğum kadar aynı zamanda kendimi Diyarbakırlı olarak da
görüyorum. Dolayısıyla, burada 81 ilimizi temsil eden
milletvekillerimiz gibi, Diyarbakırın acısı
acımızdır, Diyarbakırın sevinci sevincimizdir.
İnsanımızla bunu her zaman paylaştık, paylaşmaya
devam edeceğiz fakat oluşturulmaya çalışılan bir
algı var maalesef. Bu algı, sanki bugün alınmış acele
kamulaştırma kararıyla birlikte devletin orada bir
yıkım yapacağı ve bu yıkımdan
halkımızın büyük bir mağduriyet yaşayacağı
yönünde. Bu gerçek değil. Orada yıkımı yapan terör
örgütüdür ve halkı asıl mağdur eden de yine terör örgütüdür. Biz
devlet olarak elbette buna acele bir çözüm üretmekle mükellefiz.
Dolayısıyla, acele kamulaştırma kararını bu
anlamda teknik birtakım bilgiler vererek sizlere açıklamak istiyorum.
Tabii, biraz önce de söylediğim gibi, bu
aslında bugünün meselesi değil. Suriçi bölgesi Diyarbakır Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 29/9/1988 gün ve 38
sayılı Kararıyla birinci derece kentsel sit alanı ilan
edilmiş, 13/4/2001 gün ve 2549 sayılı Kararla da Sur koruma
alanı olarak belirlenmiştir. Tabii, riskli alandaki
taşınmazların acele kamulaştırılmasına dair
21/3/2016 tarih ve 2016/8659 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
25/3/2016 tarih ve 29664 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Öncelikle şunu hatırlatmak isterim: Bu
karar ilk değildir. Diyarbakırda daha önce de biliyorsunuz,
Büyükşehir Belediyesi, Sur Belediyesi, TOKİ ve Valilik ortaklaşa
olarak bir kamulaştırma kararı almıştır 3
mahallemizde: Alipaşa, Lalebey ve Cevatpaşa. Burada gerçekten bir
eş güdüm ve iş birliği hâlinde bu çalışma
yürütülmüştür. Hatta daha da enteresan bir şey söyleyeyim: Burada
sahadaki görüşmeleri yapan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesidir,
yıkım kararının altında imzası olan
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesidir, yıkıma başlayan
da yine Büyükşehir Belediyesidir. Bugün Büyükşehir Belediye
Başkanımız da HDP sıralarında, milletvekili olarak
aynı Meclis çatısı altındayız.
Ben şimdi sormak istiyorum: Bugün ne
değişti? Bugün orada terörden dolayı yaşanan büyük bir
mağduriyet var. Bundan henüz birkaç yıl önce bu kararın
altına imza atan, bu iş birliğinin önemli aktörlerinden biri
olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve aynı grubun temsilcileri
bizim karşımızda çok farklı bir argümanla duruyorlar,
Devlet burayı yıkacak. Acele kamulaştırma kararı bunu
ifade eder. anlamı yüklüyorlar bu çalışmaya. Fakat bu
kesinlikle gerçek dışıdır.
Diyarbakır ili Sur ilçesi
sınırları içerisinde bulunan Suriçi bölgesinin tarihî
özelliğini kaybederek çöküntü alanı hâline gelmesi, zemin üzerindeki
yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski
taşıdığı gerekçesiyle Suriçi bölgesi ile Tarihî Sur
Koruma Bandını kapsayan yaklaşık 187 hektar alan, 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun kapsamında, 4/11/2012 tarih ve 28457 sayılı
Resmî Gazetede yayınlanarak Bakanlar Kurulu Kararıyla riskli alan
ilan edilmiştir. Yani Diyarbakırda bugün bizim yürüttüğümüz ve
yürüteceğimiz çalışma bugünün çalışması
değildir. Aslında, bu çalışma, bizim 61inci Hükûmet
Programımızda da yer almakta; Suriçiyle ilgili çalışma
özellikle. 2009 yılında, biraz önce bahsettiğim, TOKİ,
belediye, valilik iş birliğiyle yürütülen çalışma var ve
orada belli bir aşamaya da gelindi. 2012 yılında, yine,
söylediğim gibi, Diyarbakır Suriçi riskli alan ilan edildi. 2015
yılında -sayın konuşmacı benden önce bahsetti ama bir
şeyi eklemeyi unuttu- Hükûmetimizin büyük çabasıyla birlikte
Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri UNESCO Dünya Miras Listesine
girmiştir ve inşallah önümüzdeki dönemde bizim bu konuyla ilgili, bu
alanın genişletilmesiyle ilgili çalışmamız devam
edecek.
Şimdi, bir de öbür taraftan,
katılımcı bir model sağlanmadığından,
kimsenin fikrinin alınmadığından bahsedelim.
Bildiğiniz gibi, Diyarbakırda Suriçi bölgesine ait ilk koruma
amaçlı imar planı 1990 yılında
hazırlanmıştır. Fakat bu koruma planı, Suriçini
korumamış ve sorunlarına çözüm üretmekte yetersiz
kalmıştır. O amaçla -yine üstüne basarak söylüyorum-
Büyükşehir Belediyesi Meclis kararıyla 2008 yılında bu plan
askıya alınmış ve yeni koruma amaçlı imar planı
hazırlanmıştır; 2012 yılında, Koruma Bölge
Kurulunun uygun görüşüyle Sur Belediye Meclisi ve Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmiştir. Peki, biz bugün bu koruma planının ötesinde bir
şey söylüyor muyuz? Hayır. Biz bununla birlikte
O zaman ben, neye
karşı çıkıldığının, hangi argümanla
birlikte devletin burayı yıkacağının ve halkı
mağdur edeceğinin daha detaylı olarak bizlerle
paylaşılmasını rica ediyorum çünkü anlamakta gerçekten
güçlük çekiyorum.
1/5.000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar
planı, kentsel sit olarak koruma altına alınan Suriçi bölgesinin
yanı sıra, surların dışında kalan sur koruma
bandını da kapsamaktadır. Parsel ölçeğinde, avlulu düzende
yapılaşma önerilerinin, geçmişe ilişkin elde edilebilen
veriler ve güncel tespitlerle elde edilen bütün verilerin kullanılarak
yeni bir plan geliştirilmesi öngörülmüştür. Yani, Diyarbakır,
başta söylediğim gibi, hepimizin şehridir ve bu şehrin
kadim değerlerini korumak hepimizin görevidir, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın. Sadece Suriçi de değil, On Gözlü Köprüsüyle,
Diclesiyle, Kırklar Dağıyla Diyarbakır hepimizindir.
Peki, ben şunu da sormak istiyorum izin
verirseniz: Kırklar Dağında Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi Meclisinden ruhsat alınarak yapılan o hançerlerin,
Kırklar Dağının kalbine saplanan o hançerlerin
hesabını kim verecek?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Niye
onu kamulaştırmadınız, niye onu
kamulaştırmadınız?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Surun
içinden bahsediyoruz. Bu acele kamulaştırma
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
Sayın Tanrıkulu, şimdi kürsüye
geleceksiniz, lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Asıl onu kamulaştırsaydınız.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Acele
kamulaştırma kararı şu anda Suriçi bölgesini kapsamakta.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Suru
gördünüz mü, kaç kere gittiniz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Asıl onu kamulaştırsaydınız, o zaman amacı
anlardık.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Eğer az
yaptığımızı düşünüyorsanız onun üzerinde
çalışılabilir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne kadar Sura geldiniz, Sura ne kadar geldiniz?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Ben
şöyle devam etmek istiyorum izin verirseniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sura kaç kez geldiniz, Sura kaç kez geldiniz?
BAŞKAN Sayın Konuşmacı,
buyurun, devam edin.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Öncelikle,
başta
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Diyarbakıra kaç kez geldiniz?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla)
Diyarbakıra çok gittim, çok kaldım; çok arkadaşım, dostum
var.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ne gün, ne zaman gittin?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şu anda gördünüz mü, şu anda?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Halkın içine girdiniz mi, halkla konuştunuz mu?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Bunları
istatistiksel veriler olarak da söylemiyorum, hissederek söylüyorum.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Öncelikle
alandaki kaçak, sağlıksız ve güvensiz yapıların
yıkılarak yöresel mimariye uygun yapılanması, alanın
tarihî ve kültürel değerlerinin ön plana çıkarılması,
tıpkı bizim diğer 80 ilimizde yapacağımız gibi ve
bugüne kadar yaptığımız gibi, medeniyetimizin, o kadim
kültürümüzün bize bıraktığı bütün mirası tekrar gün
yüzüne çıkartacak bir çalışma bizim öncelikli hedefimizdir;
bundan asla vazgeçilmeyecektir. Alan içinde bulunan tarihî ve kültürel
değerlere sahip, başta surlar olmak üzere, pek çok tarihî köşk,
konak, kilise, cami, han, hamam, anıt gibi yapılar restore edilerek
kente tekrar kazandırılacaktır. Burada şunu söylemek
isterim: Biz tarihî dokuyu koruyacağız ama aynı zamanda,
insanımızın hak ve hukukunu koruyacağız; bu projelerde
bu ikisinden de asla taviz vermeyeceğiz, bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın.
Sağlıklı ve güvenli yaşam
alanlarında çocuk yetiştirmek herkesin hakkı, en çok da
Diyarbakırda bu işin cefasını en çok çeken
vatandaşlarımızın hakkı. O yüzden, inşallah,
önümüzdeki dönemde yapılacak bu projelerle birlikte, mutlaka bu alanlar
daha yaşanabilir mekânlar olarak ama hafızayı silmeden, ama
izleri silmeden
Ki hiçbirimizin öyle bir niyeti yok çünkü bu, bildiğimiz
anlamda bir kentsel dönüşüm projesi değildir; bu, bir toplu konut
projesi asla değildir; bu, Diyarbakır için bir kentsel ihya
projesidir ve inşallah, sadece Türkiyede değil, dünyada da bu konuda
örnek olacak bir projeye imza atacağız.
Eğer burada diyalog ortamının daha da
geliştirilmesi gibi bir öneri varsa bu öneriyi kesinlikle kabul ederiz ve
bu konuda söz söyleyecek sivil toplum örgütlerinin, odaların; aynı
zamanda, sadece mimarların, mühendislerin değil, sanat tarihçilerinin,
şairlerin, yazarların, o şehrin bütün söz sahiplerinin bir araya
gelip konuşmasından yana hiçbirimizin bir çekincesi yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu proje hepimizin
projesi, bu proje tüm Türkiyenin projesidir. Bu hassasiyete hepimizin sahip olduğunu
bir kez daha bilmenizi isterim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin verdiği önergeyle
alakalı olarak zaten Hükûmetimiz ve ilgili bakanlıklarımız
gerekli çalışmaları yapmış bulunmaktadır.
Dolayısıyla, şu anda konuyla alakalı Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından alınması gereken ivedi bir tedbir ya da
araştırmaya ihtiyaç duyulmamaktadır. İhtiyaç duyulması
hâlinde -biraz önce bahsettiğim hassasiyetlerden yola çıkarak- AK
PARTİ Grubu olarak zaten bizler derhâl harekete geçecek kadar bilinçliyiz.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karaaslan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında bizim gerçek şeyleri
ifade etmediğimize, bilgilerimizin gerçek olmadığına,
yanlış bilgiler verdiğimize dair ithamlarda bulundu; buna
ilişkin söz hakkı istiyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle bir
şey demedi.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Hiç öyle bir
şey söylemedi. Tutanaklara bakın Başkanım, yok öyle bir
şey.
BAŞKAN Yani ben de öyle bir şey
duymadım açıkçası.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yanlış, not almışım Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Gerçek
dışıdır söylenenler, hatibin söyledikleri gerçek
dışıdır, yanlış bilgi veriyor, esas bilgi var
olan yerlerin korunmasına dairdir. diye ifade etti.
BAŞKAN Buyurun iki dakika. (HDP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, ne kadar hayal dünyasında yaşadığı
konuşmasından belli oldu sayın hatibin çünkü içselleştirmek
farklı bir şeydir.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Evet, bizim
bir hayalimiz var, sizde o da yok. Bizim bir hayalimiz, hedefimiz var, projemiz
var; siz de öyle bir şey de yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Siz orada
yaşamadıysanız, orada yaşamayıp onu
içselleştiremediyseniz buradaki söyledikleriniz de sizin hayal
dünyanızı ifade eden bir tarzdadır, aynen onu ifade etmeye çalıştınız.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bizim bu
ülkeye dair hayallerimiz var, hedeflerimiz var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Evet, o
bölgenin yüzde 18i daha önceden kamulaştırılmış ama
yüzde 82si için acil kamulaştırma kararı
alınmış. Siz bunu ifade etmediniz, sanki hepsini daha önceden
Büyükşehir Belediyesinin ve Sur Belediyesinin
kamulaştırdığını söylediniz. Orasının
yüzde 82si şu anda kamulaştırıldı ve önceki
kamulaştırmayla birlikte toplam yüzde 95e, yüzde 100lere varan bir
alan tekrar kamulaştırılmış oldu.
Peki, Diyarbakır Koruma Kuruluna üye olmayan
emniyet müdürünün orada ne işi vardı da 23 Martta orada bir karar
çıkarmaya çalıştı? Oradaki şerhe bakarsanız,
Büyükşehir Belediyesi ve Sur Belediyesi bunun asla olmaması
gerektiğini ifade etti.
Sivil toplum örgütleri -açın basını,
daha bugün basında yayınlandı- 310 sivil toplum örgütü -daha
beş gündür bu karar Resmî Gazetede yayımlandı- buna
karşı duracaklarına dair açıklama yaptı. Siz hangi
sivil toplum örgütü, hangi halktan bahsediyorsunuz? Oraya gidip halkla
görüştünüz mü? İsmini verdim size, adresini verdim. Halkla gidip
görüşüp oradaki halkın ne istediğini sormak
zorundasınız.
Şu anda Surda, Silopide zorla... Şu an
Surda sokağa çıkma yasakları kaldırılmıyor,
oralar düz bir araziye çevriliyor. Silopide sokağa çıkma
yasağı kaldırılmış ama orada direnen halkın
üzerine kurşunlar yağdırılarak bu ifade edilmeye
çalışılıyor. Halk bunu istemiyor, istemeyecek de. Bu zorla
bir gasptır, zorla halkın malını elinden almaktır;
bunu asla kabul etmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bu halka
rağmen bugüne kadar hiçbir şey yapmadık. Sizin halkla bir
alakanız yok.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Karaaslan, nedir talebiniz?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Beni hayalci
olmakla nitelendirdiler. İzin verirseniz çok kısa bir şey
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Hayallerimiz büyük,
Türkiye'nin dışına taşıyor Başkanım.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bizim
hayallerimiz var, projelerimiz var.
5.- Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslanın,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın
hatip beni hayalci olmakla nitelendirdi. Aslında teşekkür ediyorum.
Evet, ben bir hayal kuruyorum çünkü her şey hayal kurmakla başlar.
Ben, Diyarbakır sokaklarında çocukların hiç korku duymadan
özgürce dolaşabildiğini hayal ediyorum, seksek
oynadığını hayal ediyorum; kadınların,
çocukların, gençlerin çok daha sağlıklı yaşam
alanlarında hep birlikte olduğunu hayal ediyorum. Bu da herhâlde bir
sorun teşkil etmese gerek.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Oradaki
halk bunu hayal etsin, siz değil.
BAŞKAN Sayın Demirel...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Dinle! Dinle!
Dinle!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Siz
değil, oradaki halk bunu hayal etsin.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Biz, hepimiz,
bütün grubumuz olarak her zaman Diyarbakırdayız, Silopideyiz, bütün
bölgedeyiz. Bu perşembe ve cuma günü de inşallah yine bölgede çok
kalabalık bir heyet olarak oradayız. Dolayısıyla, her
şey hayal kurmakla başladığı gibi, çok
çalışmayla ve üstün bir irade göstermekle de başarıya
ulaşır, onu gösterecek tek parti de AK PARTİdir.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Kaç
korumayla orada yer alacaksınız? Bunları bir sormak lazım
size.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yeni sömürgeciliğin hayalleri!
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Sur ve Silopi için alınan
acele kamulaştırma kararından doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların
araştırılması amacıyla 30/3/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu olacak.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, zor dönemlerden geçiyoruz. Yaklaşık
altı yedi aydır, Türkiye yakın tarihinde görmediği kadar
kriz yaşıyor. Sayın Davutoğlunun dönemi cumhuriyet
tarihinin en kanlı dönemi oldu çok kısa süre içerisinde ve kendi
tarihine birçok yıkım sığdırdı; bunlardan birisi
de Sur, Silopi ve Cizre.
Değerli arkadaşlar, birkaç tablo
vereceğim ve bir şey okuyacağım kayıtlara geçmesi
için, çünkü bu tutanaklar ileride araştıranlara lazım olacak.
Bakın, 2002 yılından 2014 yılına kadar yani iktidara
geldiğinizden itibaren on iki yılda ölen sivil sayısı 222,
toplam on iki yılda bütün bu çatışma ortamında, terör
ortamında ölen sivil sayısı 222 ama son altı ayda ölen
sivil sayısı 310, sadece son altı ayda. Bunlardan 72si çocuk,
62si kadın, 29u 60 yaşın üstünde, 76sı ise
sağlık hizmetine erişemediği için yaşamını
yitirmiş; 180 kişi evin içinde öldürülmüş ya top mermisi ya da
ateşli silahla. Toplam 7 ilde, 23 ilçede sokağa çıkma
yasağı ilan edilmiş ve yüzlerce, binlerce insan zorunlu göçe
maruz kalmış. 2014 nüfus sayımına göre bu bölgelerde,
sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bölgelerde 1
milyon 400 binden fazla nüfus yaşıyor; en az 400 bin kişi de
sürgün edilmiş. Genelkurmay Başkanı ile
Cumhurbaşkanının anlaşamadığı şehit
sayısı var; Cumhurbaşkanı 355 diyor, Genelkurmay
Başkanı 377 diyor. Bu yakın dönem içerisinde bu kadar da
güvenlik görevlisi yaşamını yitirmiş.
Niye bunları söyledim? Bütün bu tablo hâlen
devam ediyor ve Hükûmetiniz bu güvenlikçi ve insan haklarına
aykırı tutumunu devam ettiriyor. Niye bunları söylüyorum?
İnsanlığa karşı suçların Uluslararası Ceza
Mahkemesinin kurucu metnindeki tanımını okuyacağım ki
kayıtlara geçsin. Roma Statüsünün 7nci maddesindeki tanıma göre
insanlığa
karşı suçlar, herhangi bir sivil nüfusa karşı yaygın
veya sistematik bir saldırının parçası olarak işlenen
aşağıdaki fiilleri kapsamaktadır: Öldürme, toplu yok etme,
köleleştirme; nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli; uluslararası
hukukun temel kurallarını ihlal ederek hapsetme veya fiziksel
özgürlükten başka biçimlerde mahrum etme ve işkence.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Bunların
hepsini terör örgütü yaptı, terör örgütü.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bunlar, Uluslararası Ceza Mahkemesinin
statüsünde tanımlanmış insanlığa karşı
suçlar.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Bunların
hepsini terör örgütü yaptı.
BAŞKAN Dinliyoruz sayın milletvekilleri,
lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu tabloyu
da sizin takdirinize sundum. Gelecekte bunun sonuçlarını
göreceğiz.
Şimdi, konuya gelirsek değerli
arkadaşlar, Sur, yedi bin yıllık tarihi olan kadim bir kent,
yedi bin yıllık tarihi var; binlerce medeniyete ev sahipliği
yapmış, her medeniyetin eserini bugüne kadar
taşımış ama son altı ayda, yedi bin yıldaki
savaşların görmediği bir yıkımla karşı
karşıya kaldı. 49 sivil, sadece, Surda yaşamını
yitirdi. Ölen diğer insanların sayısını bilemiyoruz,
sayısı yok. 79 civarında ölünün ise otopsisi bile
yapılamadı, Adli Tıpta falan bekletiliyor veya kimsesizler
mezarına kaydediliyor. İnsanlığa karşı
ağır suç olmuş böyle bir tablo var ve bu tablodan sonra da
UNESCOnun listesine alınmış tarihî bir kent yok edildi. Bunun
üzerinde de 21 Martta Hükûmetiniz 6.642 parsel üzerinde kamulaştırma
kararı verdi Kamulaştırma Yasasının 27nci maddesi
uyarınca.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Bu
kamulaştırma kararı, Anayasanın 13üncü maddesine, 34üncü
maddesine ve 46ncı maddesine aykırı. Ayrıca, 11 Kasım
2015 tarihli Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu kararı
var, o karara göre de acele kamulaştırma kararlarının her
parsel için ayrı ayrı gerekçelendirilmesi lazım. Oysa,
Hükûmetiniz bunu tek bir gerekçede yaptı kamu yararı ve kamu
güvenliği dedi.
Biz inanıyoruz ki Hükûmetiniz burada güvenlikçi
ve askerî amaçlı bir imar çalışması yapacak çünkü hiçbir
danışma mekanizmasını harekete geçirmediniz. Bir kentin
tümüne, 16 mahallesine -bir ilçenin 16 mahallesine- başka bir ilçenin bununla
komşu olan 2 mahallesine toptan el koyuluyor. Orada yaşayan
insanlardan yani muhtarlardan, orada yaşayan 10 bine yakın esnaftan,
orada yaşayan sivil toplum girişimlerinden ve kanaat önderlerinden
hiçbir görüş almıyorsunuz. Bakın, bir kente el koyuluyor, acele
kamulaştırma kararı veriliyor ama bundan önce -bu kararı da
tarih olarak Nevruz gününde alıyorsunuz yani bu zamanlama da manidar-
hiçbir istişare mekanizmasını gözden geçirmeden bunu
yapıyorsunuz.
Peki, yani bu acelenin nedeni ne? Nedeni, ders verme,
öç alma ve bu kurallarla da insanları hizaya getirme.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Haksızlık yapıyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, kimsenin terörle mücadeleye itirazı yok ama bu mücadele halkla
olamaz, yurttaşlar karşı alınarak olamaz. Ama bugün
yaptığınız şu: İnsanları evlerinden
boşalttınız, Evet, biz burada operasyon yapacağız,
boşaltın. dediniz, boşalttılar, şimdi insanlar
evlerine dönüyorlar; onlar daha dönmeden iş makineleri evlerine
girmiş, iş makineleri paramparça ediyor evlerini, yıkıp
yakıyor.
Bugün sabah gördük arkadaşlar, televizyonlarda
izledik: Kadın, Dicle Üniversitesi sahasında molozlar içerisinde
eşyalarını arıyordu. Bekleyemez miydi bu
kamulaştırma işlemini yapanlar? Hiç olmazsa sağlam kalan
eşyalarını alsalardı. O molozların içerisinde
yatağının yününü tanıdı, kokusundan tanıdı,
Kürtçe Bu benim yatağım. dedi. Kızının çeyizinin
parçalarını molozların içerisinden toplamaya çalıştı.
Yaşlı bir adam molozların içerisinden 2 denk
yatağını sırtına yüklemiş, götürüyordu. Bu mu
yani şimdi sizin terörle mücadele anlayışınız? Bu mu
sizin kamulaştırma anlayışınız? Bu mu sizin
halkla beraber bu işi çözme anlayışınız?
İnsanları, molozlarda çeyizlerini, eşyalarını,
yatağını aratır duruma getirdiniz. Bu mu?
O kadının dediği şekilde
söylüyorum: Allah, bunu yapanlardan hakkımızı
bırakmasın.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Âmin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Aynen
böyle söyledi bütün televizyonlara hitaben. Böyle berbat bir durum, maalesef,
yarattınız değerli arkadaşlar.
Şimdi, bugün ben de görüştüm; ticaret
odası başkanıyla görüştüm, esnaf odası
başkanıyla görüştüm, esnafların oluşturduğu sivil
girişimlerle görüştüm. Evet, bugün hem esnaflar hem halk bir araya
gelmiş, dört sayfalık esaslı bir metin de var burada.
Diyarbakır Barosu bu işleme karşı dava açtı, dava
dilekçesi burada. Bunların tümünü size verebilirim, yararlanabilirsiniz.
Diyarbakır Barosunun dün yaptığı açıklama var, ondan
da yararlanabilirsiniz. Yani, evet, ne olmuşsa olmuş, hukuka
aykırı olmuş, çok ağır koşullar
yaşanmış ama hiç olmazsa bu süreçleri beraber ve diyalogla
yürütmek zorundasınız. Bir halkı, bir kenti yok sayabilir
misiniz? Bir kentin yerel dinamiklerini yok sayabilir misiniz?
Diyarbakır ticaretinin yüzde 80i Surda
yapılıyordu. Şimdi nerede yapılacak, bir alternatifiniz var
mı? Şu anda İzzetpaşa Caddesi, İnönü Caddesi, Gazi
Caddesi, Turistik Caddesi, Melik Ahmet Caddesi trafiğe kapalı; evet,
sokağa çıkma yasağı kalkmış ama trafiğe
kapalı, aynen Gazzedeki gibi 2 metrelik beton bloklar var, hiç kimsenin
girişine izin verilmiyor, araçların girişine izin verilmiyor.
Peki, insanlar bu süre içerisinde kendi ticaretini nasıl yapacak? Bunlarla
ilgili bir görüşünüz var mı, bunlarla ilgili bir tedbir aldınız
mı? Hiçbiri yok değerli arkadaşlar.
Bakın, bizler çok ağır bedeller
ödedik. Diyarbakır Barosu da kendi tarihinin en ağır bedelini o
tarihî mirasa sahip çıkmak için açıklama yapan Baro
Başkanını vererek verdi; o tarihe sahip çıkmak için, dikkat
çekmek için. Ama şimdi, o tarihi bu kez de hiç kimseye
danışmadan kepçelerinizle yok ediyorsunuz. Bugün bana gelen bilgi
değerli arkadaşlar: Camilerin kolonlarını, tarihî
mekânların kolonlarını molozlar arasına döküyorsunuz hiç
dikkat etmeden. Böyle bir talancı anlayışla karşı
karşıyayız. TOKİ mantığıyla ve yüzde yüz
rant mantığıyla hareket eden bir anlayış
içerisindesiniz.
Değerli arkadaşlar, tekrar söylüyorum:
Burada bu komisyon kurulur, kurulmaz ama Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin gittiği yol Türkiyeyi bir kavşak noktasına
getirmiştir. Ya diyalogla, birbirimizi anlayarak ve halkı dinleyerek
bu mesele konusunda başka yerler yakılıp yıkılmadan
burada bir çözüm bulacağız ya da
Bir yol
kavşağındayız, çünkü halkı bu devletten uzaklaştırdınız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çakır, buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
konuşmacı konuşmasında Davutoğlu dönemi, AK
PARTİ dönemi cumhuriyet tarihinin en kanlı dönemidir. demek
suretiyle bir sataşmada bulunmuştur. 69a göre söz istiyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Geçen hafta da söyledim, söz almadınız.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Tanrıkulunun, konuşmasında AK
PARTİ dönemi, cumhuriyet tarihinin en kanlı dönemidir. şeklinde
bir ifadesi oldu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Davutoğlu, Sayın Davutoğlunun, Başbakanın
dönemi.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Davutoğlu
dönemi de dediniz. Bu açık bir bühtan ve yalandır, bir
saptırmadır, bir çarpıtmadır, bir yönlendirmedir. Bunu
şiddetle reddediyoruz.
Hepinizin bildiği gibi ve bu kürsüden müteaddit
defalar konuştuğumuz gibi ve konuştuğum gibi, kimsenin
ölümlerden nemalanmaması gerekir. Güvenlik güçlerinin ölümü gibi, şehit
olması gibi sivillerin ölümü de son derece acı verir, hepimizi üzer,
acıtır, yüreğimizi acıtır. Bundan medet
ummamalıyız. Ancak, sadece sonuçtan hareket etmek suretiyle bir
konuşma yapmak, bir diskur ortaya koymak da son derece
yanıltıcı ve yanlış yönlendiricidir; sonuçlardan
değil, nedenlerden de bahsetmemiz gerekir. Ortada -olup biten- özellikle
son beş altı ay süresince, terör örgütünün pervasızca,
fütursuzca başlatmış olduğu bir terör faaliyeti
vardır. Tabiatıyla, meri düzenin, meşru düzenin de bu terör
faaliyetlerine karşı hukuktan kaynaklanan haklarını
koruyarak, kamu düzenini koruma gereğini hissederek, elbette ve elbette ki
vatandaşlarının hayat haklarını korumak üzere
yapmış olduğu bir terörle mücadele vardır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evini
yıkıyorsunuz ama.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) İsteriz ki bir
Allahın kulunun -yaşlı, kadın, çocuk- ama bir
Allahın kulunun burnu kanamasın, hayatını kaybetmesin. Bu
arada, hayatını kaybedenlere elbette rahmet diliyoruz Cenab-ı
Haktan. Fakat ortada olup biteni bu şekilde saptırmadan, büyük bir
terörle mücadele faaliyeti olduğunu görmeden bu sonuçlardan hareket
etmemek gerekir.
Diliyoruz ki bundan sonra bu terör faaliyetleri
biter, sadece güvenlik güçlerinin şehit olması, ölmesi değil,
sivil vatandaşlarımız da inşallah bundan sonra zarar
görmez, daha müreffeh, daha huzurlu bir ülkede yaşarız.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili konuşmama
atfen
BAŞKAN Biraz sesinizi yükseltir misiniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın grup başkan vekili konuşmama atfen Doğru söylemiyor,
yalan söylüyor. dedi açıkça, Bühtan. dedi, sataşma var efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; bakın, ben rakamla konuştum, isterseniz size o
isimleri de verebilirim. Cumhuriyet tarihini de karşılaştıralım,
bir yıllık dönemi veya altı aylık dönemi
karşılaştıralım. 1 Kasımda seçim oldu ve Hükûmet
kuruldu. O tarihten bu tarihe ölen sivilleri, ölen güvenlik güçlerini,
şehit edilen güvenlik güçlerini ve diğer ölümleri
karşılaştıralım; artı, 400 bin insanın göç
ettiğini karşılaştıralım ve sokağa
çıkma yasaklarını karşılaştıralım. O
nedenle, ben, burada, tarihe geçsin diye Uluslararası Ceza Mahkemesinin
"İnsanlığa Karşı Suçlar başlıklı
7nci maddesini okudum. Buradaki hafızalara kaydolsun diye yaptım
bunu, çok bilinçli yaptım, buraya da kaydedildi. Dolayısıyla, bu
dönem cumhuriyet tarihinin en kanlı dönemidir, Sayın
Davutoğlunun dönemi. Bunu tekrar ediyorum çünkü
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neyin
avukatlığını yapıyorsun?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
bu
şekilde bir ortam vardır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar, geçen gün de burada
konuştum, sizler aynen burada oturuyordunuz, aynı konuşmayı
yaptım -tutanaklarda var- kalkıp sataşmadan söz
almadınız, saat yediden sonra olduğu için herhâlde(!) Aynı
konuşmayı yaptım, aynı cümleleri kurdum ama sataşmadan
dolayı söz almadınız.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sizin her
konuşmanız sataşma.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Hatta
sizlere arkadaşlarım bir şey söyledi: Bakın,
Başbakanınıza söylüyor bunu. dedi, hiçbiriniz
duymadınız. Aynen böyle değerli arkadaşlar.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Sizin
sataşmalarınıza hep cevap versek Meclis çalışmaz ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, biraz da şunu söyleyeyim: Evet, Surda kamulaştırma
yapıldı ama kamulaştırılması gerekenler
kamulaştırılmadı, Surun bütün tarihî dokusuna
aykırı olan bütün binalar kamulaştırılmadı ama
kiliseler, camiler, gerçekten halkın koruduğu bütün değerler
kamulaştırıldı. Ben soruyorum: Kırklar
Dağına, evet, imar verilmiştir ve Surun kalbine, Hevsel
Bahçelerinin ve surların kalbine vurulmuş hançerdir, bu bizim
kavramımızdır. Niye orayı
kamulaştırmadınız madem gerçekten de orayı Toledo
yapacaksanız? Asıl kamulaştırılması gereken
orasıdır. Ama özel mülkleri ve kamunun kullandığı
bütün alanları kamulaştırdınız. Böyle bir tablo var
ortada.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Sur ve Silopi için alınan
acele kamulaştırma kararından doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların
araştırılması amacıyla 30/3/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son
konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu
olacak.
Buyurun Sayın Ensarioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli hazırun; herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, aslında bir konuşma
hazırlamıştım ama hatipleri dinleyince hiçbir anlamı
kalmadı o konuşmaların.
Surun hem sembolik değeri var hem tarihî önemi
var. Diyarbakırın da aslında özüdür, kendisidir Sur
dediğiniz şey, Diyarbakırın kalbidir. Beş bin
yıllık bir şehirdir ve 33 medeniyete ev sahipliği
yapmış, hepsinin de izlerini bünyesinde taşır. Türkiye'nin
belki en önemli tarihî eseridir, insanlık eseridir.
Ben kendim Surda doğdum, yakılan Yavuz
Selim İlkokulunda okudum, orada yaşadım. Nüfus cüzdanımda
da doğum yeri olarak Cami Nebi yazar. Suru çok iyi bilirim, Surun
başına gelenleri de çok iyi bilirim.
Şimdi, değerli hatibi dinledim,
sataşmadan söz aldı, dedi ki: Bana Doğru söylemiyorsunuz.
dediği için söz alıyorum. Evet, ben de söylüyorum, yine söz
alsın, söylediklerinin tamamı yanlıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ne dedi? Halkın
mallarına el koyuldu. dedi, Öldürdünüz, şimdi malına el
koyuyorsunuz. dedi. Keşke şiddeti sivil alana taşıyanlara,
Surun içine, o tarihin içine bombaları, silahları, şiddeti
taşıyanlara; ölümlere, yıkımlara sebep olanlara da bütün
bunlar yaşanırken üç ay içinde, buradan veya başka bir yerden
tek bir kelime söyleyebilseydiniz.
EKREM ERDEM (İstanbul) Söyleyemez ki.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Söyleyemez,
yüreği yetmez ona.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Devleti, bilerek operasyona tahrik ettiler ve oraların
yıkılmasına, tahrip olmasına sebep oldular. Şimdi,
ortada büyük bir tahribat var. Mallarına el koydu. dediler.
Değerli arkadaşlar, 2009
yılında, yine Hükûmet
Çünkü Suriçi hepimizin hayaliydi, Suriçini
dünyanın önemli bir
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ticaret alanı.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Ticaret alanı değil.
Önemli bir tarihî merkezi, kültürel merkezi ve
burayı Türkiye'nin en önemli turistik alanı hâline nasıl
getirebiliriz? Çünkü 1970lerin sonlarında bir anlayış maalesef
dikkat etmemiş, oradaki bütün tarihî evlerin yıkılıp yerine
8 katlı, 10 katlı yığma binaların
yapılmasına müsaade etmiş. Ve kala kala orada 450 tane tarihî ev
kaldı, bütün bu Suriçinde. 8 bin konut var, 10 bin yapı var ve 10
bin yapının içinde 450 tane ev kalmış orada; 27 tarihî cami
var, 7 kilise var, 1 havra var, 145 civarında da han, hamam, kervansaray,
değirmen, tarihî değeri olan şeyler var.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
602 tane.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün hepimizin hayali olduğu
için 2009 yılında mahallî seçimlerden önce -o zaman ben partide
değilim, Ticaret Odası Başkanıyım- Hükûmet bir süreç
başlattı, Suriçinin Kentsel Dönüşümü dedi buna. Seçim öncesi
olduğu için o zaman HADEP de karşı çıktı ve kitlesel
birtakım toplantılar yaptı, Biz bunu istemiyoruz dedi.
Seçimden önceydi sesimizi çıkarmadık. Seçim bitti ben kendim Suriçi
Belediye Başkanımızı ziyaret ettim, oradan gittim
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemiri ziyaret ettim, daha
sonra vali beyi ziyaret ettim, dedim ki: Arkadaşlar, bakın, mahallî
seçimdi, seçimden önce hani siyasi birtakım reflekslerle birtakım
açıklamalar yapılabilinir, tavırlar konabilir ama seçim bitti.
Bu hepimizin hayalidir, gelin buna engel olmayalım. Bu kimseye de
siyaseten mal olmasın -vali beye söyledim- gelin, Suriçi Belediyesi ile
Büyükşehir Belediyesini de, TOKİyi de bu işe ortak edin, 4
ortaklı bir şekilde yürüsün, hep beraber yürütelim yani bu
insanlığın mirasıdır, kimse de buradan siyasi rant
elde etmesin. Diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gittik
o zaman, sağ olsunlar kimse bizi kırmadı, doğru buldular,
Suriçi Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi, valilik ve STKlarla birlikte
ortak toplantı yaptık, ortaklaştılar, protokol
yaptılar. Yani bugün Hükûmetimizin yapmak istediği şeyi, o gün
Sur ve Büyükşehir Belediyesi de bu işe ortak oldu ve bu süreci
başlattık. Şimdi, bu süreci başlattıktan sonra 850
civarında evin tespiti yapıldı, rakamlar belirlendi,
bunların yüzde 50si kamulaştırıldı; bu
kamulaştırılmanın dibinde belediyenin imzası var,
böyle Milletin malına el konuyor. falan diye kimse demesin; o
kamulaştırmanın dibinde belediyenin de imzası var. Ve yüzde
50sinin parası ödendi, yıkımının da
yapılması için Büyükşehir Belediyesine Şehircilik
Bakanlığı eski parayla 16 trilyon para verdi yani ortaklar ya,
belediye yapsın bunu. Belediye bu yıkımı ihale etti
müteahhide, müteahhit başladı. Yapan müteahhit de -herkesi
tanıdığımız gibi- tanıdığımız
biri. Adam geldi, dedi ki: Vallahi, ben yıkıma başladım,
benim kepçelerimi yaktılar, orada bir de propaganda yaptılar Biz
buraları yıktırmayız. diye. Ya, döndüm, dedim ki:
Arkadaşlar, öyle diyorsunuz da biz büyükşehirden aldık bu
ihaleyi, yani sizinkilerin haberi var, niye engel oluyorsunuz? Dediler ki:
Vallahi, Osmana da bunun hesabını sorarız. Biz burayı
yıktırmayız. Şimdi, eğer oralardan, siyaset talimat
alıyorsa hiçbir şey yapamaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama kimse kalkıp Milletin malına el konuyor.
demesin, 2009da yapılan şey bugün yapılıyor.
İkincisi: Beton bloklar yapılıyor
Surun etrafına. diye bir eleştiri az önce geldi. Beton bloklar
yapılıyor. eleştirisini yapıyorsanız, onların
tamamının ruhsatını veren Büyükşehir Belediyesidir, o
zaman kendinize söyleyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve O beton bloklar yapılıyor. diyorsanız
Kırklar Dağına söz söyleyeceksiniz, Kırklar
Dağına söz söylemeyenin burada hiçbir söz söylemeye hakkı
yoktur. Ziyaret çarpacak sizi! (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Üçüncüsü: Beton bloklar yapılıyor.
diyenler, Seyrantepede 3-4 yoğunluk verilen o ucube gökdelenlere kim
ruhsat verdi, kim o değişikliği yaptı? Veyahut da yurt
binası olarak açılacak olan yere o yoğunluğu kim verdi, o
beton bloklaşmayı kim yaptı? Onun hesabını buradan
bize değil, gidip Diyarbakırda belediyenizden sorabilirsiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Dördüncüsü: Surda hiçbir yapı
kalmamış. denildi. Şimdi, ben, buna doğru mu diyeyim? 6
mahallede hendek, çatışmalar ve operasyon olmuş; ciddi bir
yıkım var, ciddi bir tahribat var, ama Suriçindeki toplam 15
mahallenin 6sında bu çatışmalar olmuş. Surun tamamı
yıkılmış. deniliyor. Şimdi, ben bunu doğru
olarak kabul edemem, kusura bakmayın. Yüzde 95. dediler falan
YUSUF BAŞER (Yozgat) Yakan kendileri.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Şimdi İnanç merkezlerine el konuldu. dediler. Nereye el konuldu?
Hiçbir camiye, hiçbir kiliseye, hiçbir inanç merkezine el falan konulmuş
değil. Bu kamulaştırma alanının içindeki yerler
kamulaştırılmayacak, yani bu karar alınmış ama
alınan bu karar dâhilindeki bütün alanlar
kamulaştırılmayacak. Bugün sadece 6 mahallede yıkılan,
mağdur olan insanların haklarına bir an önce
kavuşmaları için pratik bir karardı bu.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kayyum mu
atansın?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Bunun amacı, bir an önce evleri yıkılan, mağdur olan
insanlar prosedüre takılmadan, işlemlere takılmadan daha
hızlı nasıl hakkına kavuşabilir, bunun çabasıyla
alınmış bir karardır.
Hepiniz göreceksiniz ki, buradan işte
sesleniyoruz
Büyükşehrin de dibine imza attığı ve kendi
belediyesinden karar aldığı 2012 tarihli koruma amaçlı imar
planı var. Bu 2012 tarihli koruma amaçlı planı hazırlayan
Yıldız Teknik Üniversitesi ve başka birtakım çevrelerle
birlikte hazırlandı; UNESCOnun onayı var, büyükşehrin de
onayı var.
Biz, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin
2012 tarihinde yaptığı koruma amaçlı imar
planının 1 santim dışına çıkmayacağız.
Buradan bütün Türkiye bizi dinliyor. Sizin onayladığınız,
sizin hazırladığınız planı uygulayacağız.
Neresine itiraz ediyorsunuz? Neyine itiraz ediyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bütün tarihî mekânların, Kültür
Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından,
çok hızlı ve aslına uygun bir şekilde restorasyonu
yapılacak. Evlerinden, yurtlarından olan, zarar gören esnaf ve vatandaşın
zararı en acil şekilde karşılanacak. Surun içinde tarihî
dokuya uygun taş bina dışında bir şey
yapılmayacak ve belediyenin hazırladığı imar
planına göre hazırlanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Hayalci dediler bize, evet, hayalimiz var. Hayali olmayan hiçbir şey
yapamaz. Şairin dediği gibi: Yürü hür maviliğin bittiği
son hadde kadar/İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ensarioğlu.
Buyurun Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hatip
konuşmasının tamamında grubumuza, partimize ve
söylediklerimize sataşmada bulundu, o yüzden
BAŞKAN Sayın Demirel, somut olarak
söyler misiniz, ben de çok iyi dinledim ve not aldım, ne dedi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok net
şunu söyleyeyim: Konuşmamda hiçbir şeyi doğru
söylemediğimi, söylediklerimin hepsinin yanlış olduğunu,
yalan yanlış bilgiler ifade ettiğimi söyledi.
BAŞKAN Onu size söylemedi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bana
söyledi.
BAŞKAN Yalan yanlış demedi, size de
söylemedi onu.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Doğru söylemiyor, söylediğinin tamamı
yanlıştır. dedi.
BAŞKAN Onu size söylemedi ama.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bana
söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ona demediyse bize
demiştir.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ona
söylememişse bana söylemiştir!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Hatip
konuşmasında Biz bunu ifade ediyoruz. dedi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, hatip kime söylediğini söylesin, ona göre söz alalım.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O zaman
söylesin.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Doğru, tamamı yanlış dedim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, hatip kime söylemişse
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O zaman
söylesin kime söylediğini.
BAŞKAN Peki, buyurun, ikişer dakika
verelim.
Tamam, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
İki dakika.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatibi dinledik.
Eğer başarabilseydi yedi yılda Bingöl devlet hastanesini
yapmış olurdu, hâlâ ihalesi kendisinde ve hâlâ bunu
başaramadı. (HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İkincisi, evet, doğrudur, doğru
söylüyor, şöyle: O dönemde belediyenin bütün imar planlarını
şu anki imar planıyla hazırladığınız tabloyu
karşı karşıya getirelim. Bir araştırma komisyonu
kuralım, birlikte imar planlarına da bakalım, halkla da
görüşelim, esnafla da görüşelim, yaşananları yerinde ve
birlikte inceleyelim diyoruz. Hodri meydan, buyurun, gelin, hep birlikte bunu
yapalım! Bizim talebimiz budur. Eğer söylediklerimizin tamamı
yanlışsa
Evet, ticaret odası başkanı bugün
açıklama yaptı, Yaşananları asla kabul etmiyoruz, şu
anki süreci kabul etmiyoruz. dedi. Esnaf Asla bu yaşananları kabul
etmiyoruz. dedi.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Onu yanlış biliyorsunuz,
terörle alakalı diyorlar onu.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Belediyenin
imza attığını söylüyorsunuz. Belediyenin imza
atmasını bir yana bırakın, dava açmış
durumdadır. Belediye, asla bunu kabul etmediğini ifade eden Sur
Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi
Geçmişten bugüne kadar da -ifade
edilen yerler- belediyeye ait, devlete ait yani kamu kurumlarına ait
yerler bile kamulaştırma kapsamına alındı.
Bunları siz de biliyorsunuz. Şu anda kalkıp burada bunları
ifade ederken gerçekten şehir planından hiç anlamadığınızı
bir kez daha göstermiş oldunuz.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sizden iyi bildiğim kesin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk teröristi
istemediğini söyledi, vekilinize söyledi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Çok net
söyleyelim: Kamulaştırma kararı alınırken
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk teröristleri
istemiyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
konuşmacıyı duyamıyorum, lütfen
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
kamulaştırma kararında emniyet müdür
yardımcısının ne işi var? Orada, olduğu gibi,
güvenlik, emniyet ve karakollar oluşturulacağına yönelik bir
planlama vardır ve bu hayata geçirilmek isteniyor şu anda. Buna asla
oradaki halk izin vermeyecektir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk istemiyor sizleri.
Halk teröristleri istemiyor. Vekilinize söyledi, vekilinizin suratına
söyledi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Evet,
halkın altınları, paraları evde kaldı ve bunların
hepsi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
gasbedildi, el
konuldu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Terk edin. dedi.
Teröristleri istemiyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Buyurun, hodri
meydan, gidelim, halkın kendisine soralım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Demirel, teşekkür
ederim.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
konuşmalarını tamamladık.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi oylarınıza
sunuyorum
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, şahsıma sataşma var
efendim.
BAŞKAN Baktım size, elinizi
kaldırmadınız, biraz geç kaldınız herhâlde.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Niye, orada anlıyordunuz siz, not almadınız
mı?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, şahsıma yönelik olarak
devlet hastanesini yapamadığımı söyledi.
BAŞKAN Oylamaya geçmediğimiz için söz
veriyorum iki dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
9.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlunun, Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Şimdi, tabii, biz burada bu memleketin çok önemli
meselelerini konuşurken meseleleri şahsileştirebilirsiniz,
söylediklerimizin altından kalkamadığınız zaman
şahsımıza yönelik bir şeyler söyleyebilirsiniz.
Evet, ben milletvekili olmadan önce müteahhittim.
Müteahhitlik de şerefli bir meslektir ve o tarihte AK PARTİye üye
olmadan ben o ihaleyi almıştım ve şirketin sahibiydim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ben daha sonra milletvekili
olunca şirketi devrettim, daha sonra aile fertlerimin de üzerine
birtakım şeyler olduğu için söylentiler olmasın diye
onlardan da devrettik, ailemizin üzerine de değil ve şu anda Bingöl
devlet hastanesini de takip ediyorum -çünkü neticede bu sorular bana
sorulacağı için- yüzde 90ları geçen
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kaç
yıl gecikti, kaç yıl? Kaç yıl geçti?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
bir seviyededir, bir ay içinde de bitecek. Ondan sonra, yasaya
aykırı veyahut da sözleşmeye aykırı hiçbir durumu yok,
süresi içinde bitecek.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya, yedi
yıldır bir hastane bitireceksiniz, yedi yıldır! Ayıp!
Ayıp!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Süresi içinde bitecek.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Nerede
süresi içerisinde bitecek? Kaç yılda teslim edecektin?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Bu meseleleri burada gündeme getirmeniz
Aslında sizin açınızdan
çok basit bir meseledir. Suru biz burada konuşurken bu Surun
altında kalacaksınız. Bu Suru yıkanlara laf etmediniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Bu Suru yakanlara, gençleri orada imhaya gönderenlere, polislerin, askerlerin
orada şehit olmasına, gençlerin, sivillerin ölmesine, insanların
perişanlığına tek laf etmediniz. Bugün o tahribatı
bizler onarmaya çalışıyoruz, o yaraları sarmaya
çalışıyoruz, bunun telaşı içindesiniz. Bizim
yapacaklarımızı aslında bilmediğinizden değil,
oradaki tarihi ayağa kaldıracağımızı çok iyi
biliyorsunuz. Orada evi olanlara gerçek bedellerinin çok üzerinde para
ödeyeceğimizi iyi biliyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Her şey para değil mi? Her şey para!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Her aileden istisnasız 1 kişiyi işe alacağız orada,
her aileden istisnasız ve herkesin zararını tazmin
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk istemiyor
onları, halk istemiyor!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) Sigortaları
bir yıl öteliyoruz, vergi borçlarını öteleyeceğiz, faizsiz
kredi sağlayacağız ve orayı ihya edeceğiz, bunun
telaşını yaşıyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Öldürdüğünüz çocukları ne yapacağız?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Korktuğunuz başınıza gelecek, hiç çekinmeyin.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması esnasında, doğru
yaptıkları şeylerle ilgili bizim büyük bir korku
yaşadığımızı ve telaşlı
olduğumuzu
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
10.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, değerli milletvekilimizin, Suru
şöyle inşa edeceğiz, bunları yapacağız. diyen
birisinin, aslında ne kadar doğru, inandırıcı
olduğunu ortaya koyması açısından Bingöl devlet hastanesini
örnek vermesi iyi bir örnektir.
EKREM ERDEM (İstanbul) Vana bak, Vana!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kaç defa
teslim etme tarihi bittikten sonra siz o hastaneyi teslim etmeyip Bingöl
halkını hastane koridorlarında süründürdünüz, bütün vekiller
araştırsın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İDRİS BALUKEN (Devamla) Diğer
taraftan, bakın, Surla ilgili süreç nettir. Surda sadece fiziksel bir
katliam planlanmadı. Surda planlanan, çok net bir kültürel, tarihî,
ekolojik, ekonomik, toplumsal, sosyal soykırım planının
devreye konmasıdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk sizi istemiyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sur,
Diyarbakırın ve bütün bölgenin kalbidir, beynidir. Siz, Surun
nezdinde aslında bir soykırım planını katliam
konseptinin üstüne koymak istiyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vatandaş seçimde
ne dedi, onu söyle.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Daha önce hani
yap-işlet-devret ekonomik modeliniz vardı ya, şimdi Surda
yak-yık-gasbet modeline geçeceğinizin işaretini veriyorsunuz ama
bunu kabul etmeyiz, bunu kabul etmemiz mümkün değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Diyarbakır halkı da, Sur
halkı da, HDP de, Diyarbakırın örgütlü bütün kurumları da
buna müsaade etmez. Sur halkı aylardır zaten Ben, buradan bundan
sonraki yönetim süreçlerinde, karar almak süreçlerinde kendi kendimi
yöneteceğim. dediği için siz onların üstüne bir katliam
konsepti gönderdiniz. Şimdi Ankaradan karar alacağız,
gasbedeceğiz, o kararları size dayatacağız. diyorsanız
büyük yanılıyorsunuz. Zihniyetinizi tanıyoruz. Dört bin
yıllık Palmirayı talan eden zihniyet neyse, yedi bin
yıllık Suru talan eden zihniyet de aynıdır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Yazıklar
olsun! Yuh, yuh!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Palmirayı
talan eden zihniyet nasıl kaybettiyse sizin zihniyetiniz de aynı
şekilde Surda kaybedecek, Sura gömülecek. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vatandaş ne
diyor, vatandaş, sen onu söylesene. Vatandaş cevabını
verdi.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı Soykırım, gasp yapıyorsunuz.
diyerek açık bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
11.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada konuşmaları dinledik. Bu konuşmalar
aslında fotoğrafın nasıl bir fotoğraf olduğunu,
tablonun nasıl bir tablo olduğunu gösteriyor. Hem Çiğdem
Hanımın hem Galip Beyin, bölgenin insanı olarak Galip Beyin,
somut, müşahhas örnekler verdikten sonra HDP milletvekili
arkadaşlarımızın nasıl feveran ettiğini,
nasıl belden aşağı vurmaya başladığını,
meseleyi nasıl özelleştirdiğini,
kişiselleştirdiğini hep beraber burada biz de, millet de,
halkımız da gördü. Bir defa bu çok ayıp bir şey. Suru
konuşuyoruz, Suru konuşurken konuşmacının geçmiş
tarihteki özeline giriyorsunuz. Buna girdiğimizde bu işin ucu çok
ileriye gider; buna girmemek lazım. Birincisi bu.
İkincisi, Sayın Balukenin
Soykırım ve gasp yapıyorsunuz. dediğini şiddetle
reddediyoruz. Soykırım da yapmıyoruz, gasp da yapmıyoruz.
Kim soykırım ve gasp yapıyorsa Allah onların
belasını versin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Âmin,
âmin, âmin!
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Bu kadar açık ve
net söylüyorum. Soykırım da yapan, gasp da yapan, kast da yapan,
ortalığı yakan yıkan açık ve net bir şekilde de
ortadadır, o da terör örgütüdür. Ha, sadece terör örgütü müdür? Terör
örgütüne her türlü lojistik desteği veren, sosyal desteği veren,
dolaylı, dolaysız desteği veren herkes de en az terör örgütü
kadar sorumludur.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bu çok doğru,
üç yıl boyunca iş birliği yaptınız, onu mu
kastediyorsunuz? Üç yıl boyunca yaptığınız iş
birliğini mi kastediyorsunuz?
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Palmirayı ise...
İdris Bey, aynen size iade ediyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
Evet, Sayın Baluken, siz soykırım
kelimesini kullandınız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yorum
yapıyorsunuz Başkanım.
BAŞKAN - Biz her seferinde, ben Divan
Başkanı olarak...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
yorum yapamazsınız. Ben kürsüden tarihî, kültürel, ekolojik, ekonomik
bir soykırım zihniyeti var dedim.
BAŞKAN Evet, dediniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bunlar
fiziksel katliamın üstüne eklenmiştir dedim, söylediğimin de
arkasındayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Bir dakika
sayın milletvekilleri...
Ben de soykırım kelimesinin
kullanılmasını duydum. Sayın Baluken bu konuda
açıklama yapıyor, buyurun sizi dinliyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Önce bir
sataşmadan söz isteyeyim, onu da açıklarım.
BAŞKAN Şunu açıklayalım, sonra
vereceğim size söz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben
Surla ilgili AKP Hükûmetinin devreye koyduğu katliam konseptinin
üzerinden özellikle bu kamulaştırma adı altında
yapılan... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
...gasbetme işlemiyle beraber tarihî, kültürel, toplumsal, sosyal,
ekolojik ve ekonomik bir soykırım zihniyetinin de devreye
konduğunu söyledim, söylediklerimin de tamamen arkasındayım,
bunda yanlış olan hiçbir şey yok.
Sizin bahsetmiş olduğunuz fiziksel
soykırımla ilgili o kürsüden ifade ettiğim bir şey yok ama
belli ki bütün bu soykırım zihniyetinin, tarihî dokunun, kültürel
dokunun soykırımının önüne geçilmez ise bu işin nereye
gideceğini de az çok öngörebilecek insanlarız. O nedenle de burada
bütün Türkiye kamuoyunu belli noktalarda da uyarıyoruz, ön almaya
çalışıyoruz, söylediğim husus budur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Ayrıca... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Ayrıca, sayın grup başkan vekili belden aşağı
saptamalar yaptığımız şeklinde çok uygunsuz bir
sataşmada bulunmuştur. Cevap vereceğim.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
Soykırımla ilgili
yaptığınız bu açıklamadan dolayı teşekkür
ederim ama bu konuyla, bu kelimenin kullanılması bakımından
son derece hassas olmamız gerekiyor çünkü ben inanıyorum ki
Sürenizi başlatmıyorum Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başlatmayın, evet.
BAŞKAN Başlatmıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, kültürel soykırımın
BAŞKAN Sayın Baluken, bir dakika
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
tarihî
soykırımın ne olduğunu araştırın, ondan
sonra şey yapın.
BAŞKAN Sayın Baluken, ben
konuşuyorum şimdi.
Ben inanıyorum ki bu Mecliste görev yapan
herkes, siyasi aidiyeti ne olursa olsun, tüm halkların, Kürt ve Türk
halklarının da kardeş olduğuna inanmaktadır.
Dolayısıyla, bu anlamdaki kelimeleri bu anlamı taşıyan
kasıtla söylenmediği düşüncesiyle size iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
12.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz öyle belden aşağı,
şahsiyatla falan uğraşmayız. Burada Diyarbakır
vekiliyle ilgili söylediğim husus da somuttur. Surla ilgili
bunları, bunları yapacağız. diyen birinin Diyarbakırın
100 kilometre ötesindeki bir kenti yedi yıldır nasıl mağdur
ettiğini ifade ettik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Galip Bey mi
yapacak?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Biz bir Hükûmetiz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Eğer
uğraşsaydık, 1990lı yıllarda faili belli cinayetleri
işleyen, orada bütün köyleri yakan yıkan bir konsepti işleten
Mehmet Ağarın il başkanlığını
yapmış bir insanın buradaki her türlü suçunu teşhir
ederdik. Ondan daha kolay bir şey yok. (HDP sıralarından
alkışlar)
Diğer taraftan, sizin, Surla ilgili ortaya
koymuş olduğunuz bir hukuksuzluğu tabii ki getirip burada
teşhir edeceğiz, tabii ki Türkiye kamuoyuna aktaracağız,
Türkiye halklarına bunu söyleyeceğiz çünkü siz bugüne kadar hangi
hukuksuzluğu yaptıysanız önce Kürtler üzerinden
başlattınız, sonra Türkiye'nin bütün coğrafyasına,
bütün muhalif kesimlerine taşıdınız. Zihniyetiniz bu. Bugün
Suru gasbedersiniz, yarın Türkiye coğrafyasında herhangi bir
yerde özel mülkiyet, kamusal alan demeden bir ilçenin tamamına el koyduğunuzu
söylersiniz. Bu kadar açık ve nettir. Bunu hiç kimsenin kabul etmesi
mümkün değil. Bizim açımızdan Surdaki yapmış
olduğunuz yıkım, talan ve sonra üstüne konan bu gasbetme
siyasetinin tamamı zaten insanlığa karşı suçtur. Bu
hesap bitmedi, bu hamur daha çok su kaldıracak.
MURAT BAYBATUR (Manisa) Bu hesap bitmeyecek zaten.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz, UNESCOnun
koruma altına aldığı insanlığın tarihî
mirasını, insanlığın ortak değerini, hadi,
yaktık, yıktık; sonra, iş makineleriyle molozları kaldırıp
delilleri kararttık diyerek bu işin içinden
çıkamazsınız. Dediğim gibi, hem halk olarak, toplum olarak
hem de uluslararası hukuk başta olmak üzere adalet mekanizması
olarak hesabını vereceksiniz, ona hazırlanın diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Halk size söylüyor
gerekeni.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Mehmet Ağarın il
başkanlığını yaptığımı iddia
ederek bana sataştı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yapmadın mı?
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum.
13.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip
Ensarioğlunun, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Evet, ben on altı yıl Doğru Yol Partisi il
başkanlığı yaptım, iki yıl il başkan
yardımcılığı yaptım, dört yıl da gençlik
kolları başkanlığı yaptım; şerefle
yaptım, bütün Diyarbakır şahittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Benim nerede ne
yaptığımı değil, nerede ne söylediğimi,
nasıl hareket ettiğimi bütün Diyarbakır bilir, bütün
Diyarbakır beni iyi tanır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Köyler
yakılıyor muydu il başkanlığı
yaptığın dönemde?
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Faili
belli cinayetler işleniyor muydu?
BAŞKAN Sayın Baluken
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Size selam vermeye çekinilirken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Asit
çukurlarına Kürt gençleri atılıyor muydu? Onlara cevap ver
bakayım, onlara cevap ver.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
o gün de Kürt sorunu vardır. diyen bendim, o gün de köy yakmalara
karşı çıkan bendim, bugün de sizin yakmanıza
karşı çıkan yine benim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İl
başkanlığı yaparak mı karşı
çıktın? O gün de onun bir parçasıydın, bugün de onun bir
parçasısın.
BAŞKAN Sayın Baluken
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Hastaneyi konu ediyorsunuz da hastane normal süresinde bitecek ve Bingöl,
Türkiye'nin en modern hastanesine kavuşacak. Hastaneyi yakanlara laf
etmezsiniz; niye, aceleniz ne, yakacak mısınız, ne
yapacaksınız? Hastaneyi yakanlara laf etmezsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
Ambulans şoförünü öldürene laf etmezsiniz, ambulansı kurşunlayanlara
laf etmezsiniz. Oradaki evleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
ambulans şoförünü kim öldürmüş? Ayıp, ayıp! Utan!
Beytüşşebaptaki
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Edepli konuş! Terbiyeli ol!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) El kol
hareketi yapma öyle! El kol hareketi yapma!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Haddini bil! Haddini bileceksin! Terbiyesizlik etme, tamam mı!
BAŞKAN Sayın Ensarioğlu, lütfen,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen
haddini bil! Haddini bileceksin! Haddini bil! Kürsüden in, ondan sonra
konuşuruz seninle! Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, oradan, kürsüden terbiyesizlik yapmasın.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Edepsizlik etme! Altından kalkamadığınız zaman
kalkıp burada edebinizi bozmayın, buraya terbiyeli bir şekilde
çıkın, cevap verin.
BAŞKAN Sayın Ensarioğlu
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Eğer cevap verebiliyorsanız gelin burada cevap verin. Cevap
veremediğiniz şeylerde üslubunuzu bozmayın,
karşılığını çok kötü alırsınız,
tamam mı! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öyle,
burada, dayılanmaya kalkmayın kimseye, edepli olmayı
bileceksiniz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aman,
aman!
BAŞKAN Sayın Ensarioğlu, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
Varsa sözünüz, çıkın, burada sözünüzü millete edin. Biz burada
açık açık olan biteni söylüyoruz. Diyarbakırda Suriçindeki
evlerin hepsi içine girilip birbirine bağlanırken,
yıkılırken, milletin anahtarı elinden alınırken
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Hendekler
kazılırken
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla)
çocuklar zorla silahlandırılırken orada sivil alanda o
yıkıma tek bir laf ettiniz mi? Etmediniz. Bugün bunun telafisini
yapmaya çalışıyoruz, bütün Diyarbakır ve Türkiye de ne
yaptığımızı görecek.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Sur ve Silopi için alınan
acele kamulaştırma kararından doğrudan etkilenecek olan
yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu
kararın doğuracağı olumsuz sonuçların
araştırılması amacıyla 30/3/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
2.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve
arkadaşları tarafından, siyasilere fiziki ve sosyal medya üzerinden
yapılan saldırıların nedenlerinin
araştırılması, bu saldırıların örgütlü
yapılarla bağlantılı olup olmadığının
belirlenmesi amacıyla 29/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 30/03/2016
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve
arkadaşları tarafından, Siyasilere fiziki ve sosyal medya
üzerinden yapılan saldırıların nedenlerinin
araştırılması, bu saldırıların örgütlü
yapılarla bağlantılı olup olmadığının
belirlenmesi amacıyla 29/03/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesinin (406 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
30/03/2016 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Bolu Milletvekili Sayın Tanju
Özcan.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grup önerimiz hakkında söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında arkadaşlar, bunu dinlemenizde ben
büyük bir fayda görüyorum çünkü hepimizi ilgilendiren çok önemli bir konu,
yarın da hepimizin başına gelebilecek veya çalışma
arkadaşlarımızın başına gelebilecek bir konu.
Konu özetle şu, somut konudan
başlayalım: Geçtiğimiz hafta cumartesi günü Düzce ilinde bir
terör saldırısı gerçekleşti, İl
Başkanımız Sayın Zekeriya Tozana karşı.
Olay şu: Saldırganlar önce Sayın
İl Başkanını araçla yaklaşık otuz kilometre takip
ediyorlar, sonrasında -basit bir trafik kazası gibi- arkasından
bir araçla çarpıyorlar, onun inmesi üzerine iki kişi tarafından
saldırılıp darbediliyor, üçüncü bir kişi de kameraya
çekiyor ve bu kamera görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaşıyorlar
kendileri, IŞİDvari ve bu görüntülerin altında bugün ona,
yarın size gibi tehdit içerikli bir mesaj. Yani, tıpkı
IŞİDin eylemleri gibi; önce terör eylemini yap, arkasından da
bunu sosyal medyada yayınla ve toplumu tehdit et, siyasileri tehdit et. Arkadaşlar,
bu kesinlikle bir mesaj. Biz Düzcede de söyledik, burada da söylüyoruz; bu tür
mesajları biz ayağımızın altına alır
çiğneriz, böyle mesajı kabul etmeyiz, bunu bize kimse kabul
ettiremez. Bunun bir terör saldırısı olduğu konusunda da
ısrarlıyız. Bu olay üzerine sanıklar Düzce Sulh Ceza Mahkemesi
tarafından tutuklandı. Mahkeme doğru bir karar verdi. Bizler
soruşturmanın genişletilmesini talep ettik, bunun örgütlü bir
suç olduğunu iddia ettik ancak maalesef dün itibarıyla
sanıklardan 2 tanesi itiraz üzerine tahliye oldu. Burada, çok üzüldüğümüz
bir yer var, onu özellikle belirtmek istiyorum: Maalesef bu
sanıkları, bu eşkıyaları, birilerinin Evde zor
tutuyorum. dediği insanlardan olduğunu tahmin ettiğimiz
bunları savunma görevi -üzülerek söylüyorum- o ilde siyaset yapan AKPnin
il yöneticisine düşmüş; bundan üzüntü duyuyoruz, hicap duyuyoruz.
Böyle bir şey olabilir mi? Sen kendi ilinde bir siyasi partinin il
başkanına saldıran sanıkların
avukatlığını yapıyorsun.
Arkadaşlar, biz Düzcede de söyledik, bu
işin arkasında başka bağlantılar olduğunu
düşünüyoruz. Ama, bunun arkasından umarım AKP çıkmaz
diyoruz, inadına yapar gibi AKPnin il yöneticisi bu sanıkların
avukatlığını üstlenmekte hiçbir sıkıntı
duymuyor âdeta meydan okur gibi.
Sayın Zekeriya Tozana, Düzce İl
Başkanımıza yapılan bu saldırının sebebi
neymiş peki, bunu merak ediyorsunuzdur eminim. Gerçi, pek meraklı
gözlerle de bakmıyorsunuz ama. Arkadaşlar, sanıklar diyor ki
ifadesinde: Biz İl Başkanını gördük -sanki aniden gelişmiş
bir olay gibi, kıvırıyorlar, bunu biz anlıyoruz da söyledikleri
önemli- onu görünce
Geçen hafta suç duyurusunda bulundu Düzce il örgütümüz.
Kim hakkında? Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP yöneticileri
hakkında. Ne için? Teröre yardım ve yataklıktan dolayı.
Çözüm süreci adı altında yürüttüğünüz süreçte siz aslında
teröre yardım ve yataklık ettiniz, MİT Müsteşarı da
şüpheliler arasında gösterildi. Şimdi, bu sanıklar ne
yapmış? Onları görünce, Zekeriya Tozanı görünce
akıllarına o gelmiş, Vay, sen bizim Sayın
Cumhurbaşkanımıza nasıl vatan haini suçlaması
yöneltirsin; vay, sen Sayın Başbakanımıza, Sayın
MİT Müsteşarımıza nasıl vatan haini suçlaması
yöneltirsin? İşte bundan dolayı saldırdık. diyor.
Arkadaşlar, bu saldırıyı
yapanlar Osmanlı Torunları diye bir dernek kurmuş -hani sizin
şu bilindik Osmanlı Ocakları var ya, bunların herhâlde
yavru örgütü- böyle bir sivil toplum adına hareket ettiğini de
söylüyorlar, tehditleri de bunlar adına yapıyorlar. Biz, bu gözü
dönmüş eşkıyalara pabuç bırakacak değiliz, hiçbir zaman
da bırakmayız, demirden korksak trene binmezdik. Türkiye'nin her
yerinde bu tür saldırılar yapılıyor. Şu Meclis
kürsüsünde bile defalarca saldırdınız bize ve
arkadaşlarımıza, defalarca saldırdınız.
Cumhurbaşkanımızın her yaptığı
toplantıda biz sözlü saldırıya uğruyoruz zaten, hakarete
uğruyoruz her türlü. Ama şunu fark etmiş olmanız
lazım, bu tür saldırılar bize geri adım
attırmıyor hiçbir zaman; sadece daha cesaretli hareket etmemize, daha
birlik beraberlik içerisinde hareket etmemize katkı sağlıyor.
Sayın milletvekilleri, az önce söyledim,
grubunuz çok dikkatli dinlemiyor ama
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Özcan Bey, seni çok
dikkatle dinliyorum, çok dikkatle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Üç gün önce benim Düzce
İl Başkanımın başına gelenin on beş dakika
sonra, bir saat sonra, bir gün sonra sizin bir il başkanınızın
veya sizin başınıza gelmeyeceği anlamı çıkmaz
bundan.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Kesinlikle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yarın bir tane daha
siyasi Türkiyede saldırıya uğrarsa, bu saldırı
silahlı bir saldırı olursa -Allah korusun- hayatını
kaybederse bunun vebalini kim ödeyecek, kim taşıyacak? Bu çok önemli
bir konu. Bakın 1980 öncesinde siyasi cinayetlerin
yaşandığı bir ülke burası. 1980 öncesine dönmemize bir
adım kaldı maalesef, üzülerek söylüyorum, üzülerek söylüyorum.
Peki, bu saldırganları bu tür olayları
yapmaya teşvik eden ne bunu asıl düşünmemiz lazım. Ana
sebep, bana göre, özellikle iktidar partisi yetkililerinin
kullandığı üslup arkadaşlar, üslup. Siz bize buradan,
Meclis kürsüsünde milletvekili arkadaşlarınıza, milletin
vekillerine saldırırsanız, Sayın Cumhurbaşkanı
her konuşmasında bize hakaret eder, tehdit ederse üstü kapalı
olarak, işte Evde zor tutuyorum. dediklerinin bir kısmı da
sokağa çıkar, sokaklarda terör estirir. Yapmayın bunu.
Bakın vara yoğa konuşan bir Cumhurbaşkanımız,
Sayın Başbakanımız var.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Ya, ne
alakası var Düzceyle Cumhurbaşkanının? Düzceyi
konuş, Düzceyi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Çıkıp hiç
lanetledi mi bu olayı, kınadı mı? Ne olacaktı,
ölmesini mi bekliyordu İl Başkanının?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Düzceyi konuşun,
Düzceyi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hanımefendi Düzceyi,
Düzceyi
Bu olayla ilgili konuşmuyorum.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Düzceyi
konuşun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, laf
atmayın lütfen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Düzcelileri tamamen bu
olayın dışında tutuyorum.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Düzcedeki
olayı konuşun. Düzcedeki olayı konuşun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Düzceliler bu olaydan son
derece rahatsız, sizin rahatsız olmadığınız kadar
rahatsız.
Bakın, üslup meselesi önemli. İşte bu
kullanılan üslup, kullanılan dil, bize yapılan hakaretler, tehditler,
işte tabanda bu tür eşkıyaların ortaya çıkıp
bizlere, bizim arkadaşlarımıza saldırma hakkını,
cesaretini ve haddini veriyor bunlara.
Ben açık bir şekilde buradan
çağrıda bulunuyorum: Derhâl, daha fazla geç kalmadan, daha fazla geç
kalmadan bu eşkıyalığın önünü kesebilmek adına
Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan Sayın Davutoğlu
Düzcede yaşanan bu eşkıyalığı derhâl kınamalı
yoksa bunun arkası gelir, bundan birileri cesaret alır. Eğer siz
sessiz kalmaya devam ederseniz, hatta arkadaşlarınız,
yöneticileriniz bunların avukatlığını yapmaya devam
ederse işte bu eşkıyalar daha büyük terör olaylarına
Türkiyede imza atarlar. Bunu üzülerek söylüyorum ve uyarıyorum sizleri.
Sayın milletvekilleri, bakın, üslup
demişken
Hani, az önce Ne demiş Sayın
Cumhurbaşkanı? dedi bir arkadaşımız. Neler
dememiş? Şöyle geriye dönük İnternetten bir taradım:
Şeref fukaraları, Pişkin tipler, Hain, Ajan
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Neye
karşı demiş?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ağzından salyalar
akıyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Neye
karşı dedi?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Alçaksın, adisin.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Neye cevap
vermiş?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Kesip
attığım tırnak kadar değerli değilsin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Kime demiş?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Artık, var ya,
Türkçedeki argoya yeni ifadeler kazandırmış Sayın
Cumhurbaşkanı.
Arkadaşlar, bu Osmanlı Ocakları
denilen yapıya hiç baktınız mı? Daha doğrusu, siz
yakından tanırsınız da ben muhalefet sıralarına
dönüp söyleyeyim.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Osmanlı
Ocakları değil o, yanlış biliyorsun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bu Osmanlı
Ocakları yöneticileri Erdoğan namusumuzdur. diyor.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Alakası yok!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Erdoğan namusumuzdur.
diyor yani Ona laf söyleyenin, onu eleştirenin gerekirse canına
kıyarız. demek istiyorlar. Çok tehlikeli gelişmeler bunlar, çok
tehlikeli gelişmeler. Sayın Cumhurbaşkanı da bizlere
bunları söylediği zaman işte bunlar cesaret buluyor. Bize
gelince pişkin, alçak, şerefsiz, her türlü şeyi söyleyecek
ama yüzyılın rüşvetçisiyle ilgili dün konuşuyor,
yüzyılın hırsızıyla ilgili konuşuyor, ne diyor
ona? Rıza Bey diyor, Rıza Bey diyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sen
Amerikanın avukatı mısın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Arkadaşlar, onun
ağzından Rıza Bey kelimesini duyunca aklıma ne geldi
biliyor musunuz? Askerde uzun dönem askerlik yapanlara Mehmetçik denirdi,
bedelli askerlik yapanlara da Mehmet Bey denirdi. Onlara niye Mehmet Bey
denirdi? Bedel ödediği için. Şimdi, Rıza Sarraf,
hırsız Rıza Sarraf niye Rıza Bey oldu? Bedel ödediği
için mi Rıza Bey oldu, bedel ödediği için mi?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Düzceyle ne
ilgisi var, çıktığınız konuyla ne ilgisi var?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanı da sizlere bedel ödediği için mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Cumhurbaşkanıyla ne ilgisi var, Düzceyle ne ilgisi var?
BAŞKAN Sayın Keşir, lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, bakın,
şunu da açık olarak ifade ediyorum, tekrar ediyorum: Bu tür
saldırıların sonunun gelmesi için bu tür
saldırganların tarafınızdan lanetlenmesi gerekir ama siz
lanetlemeyi bir tarafa bırakın hâlâ bana laf atmak suretiyle bu tür
saldırganlara cesaret veriyorsunuz. Bakın bu 2 eşkıya
tahliye oldu. Evet, biz bunlara eşkıya dedik, demeye de devam
edeceğiz. Bunlar ellerinde Kaleşnikoflarla dolaşan ve
bunları sosyal medyada yayınlamaktan imtina etmeyen tipler, tehlikeli
tipler.
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) - Size
bulaşan herkes eşkıya.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bunlar eşkıya
değilse kim eşkıya arkadaşım?
Benim İl Başkanıma saldıracak
sokak ortasında, Sen herkese eşkıya diyorsun. diyecek
buradan çıkacak bir tanesi. Senin il başkanına birisi
saldırsa, burada bir AKP milletvekiline birisi saldırsa, biz bunu
lanetlemesek siz ne düşünürsünüz arkadaşlar, böyle bir şey
olabilir mi?
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) -
Lanetliyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - O zaman, çıksın
grup başkan vekili buradan desin ki: CHP Düzce İl
Başkanına yapılan saldırıyı lanetliyorum,
saldırganların da bizimle bir gönül bağı
bulunmamaktadır.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Telefonla
konuştum İl Başkanınızla haberiniz yok.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Başkanlık Divanı
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Düzce İl Başkanına yapılan
saldırı nedeniyle geçmiş olsun dileğinde
bulunduklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Biz de Divan olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Düzce İl Başkanına geçmiş olsun dileklerimizi
sunuyoruz.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve
arkadaşları tarafından, siyasilere fiziki ve sosyal medya
üzerinden yapılan saldırıların nedenlerinin
araştırılması, bu saldırıların örgütlü
yapılarla bağlantılı olup olmadığının
belirlenmesi amacıyla 29/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay olacak.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisinin Tüzük gereği aleyhinde söz aldık ancak
öncelikle lehinde konuşacağımı ve lehinde de oy
kullanacağımızı belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye çok ciddi bir
terör ve şiddet sarmalı içerisindedir. Şiddetin veya terörün
konuşulduğu bir ortamda da en büyük sorumluluk hangi kademede ve
alanda olursa olsun siyasetçiye düşmektedir ve bu bakımdan
siyasetçinin kullandığı dil nasıl bir dildir, kitlelerde,
taraftarlarda ve karşıtlarında nasıl bir etki yaratır
mutlaka bunun çok iyi hesaplanması gerekir. Her gün her saat teröre
şehitler verdiğimiz bir ortamdayız. Öncelikle,
vatanımız ve milletimiz için, Türkiye Cumhuriyeti için
canını feda eden şehitler verdiğimiz bir ortamda bugünkü
konuşacağımız konu hem çok önemli hem bir o kadar da
talihsiz bir konudur. Mutlaka bizim ülkemizin varlığı ve
birliği, milletimizin tesanüdü ve kaynaşması
bakımından hepimizin belli dili kullanması ve
davranışları sergilemesi gerekir.
Karşımızda tartışılmaz
bir hakikat vardır, o da şiddet; toplumsal ilişkilerin her
alanında gittikçe artan bir ivme göstermektedir. İnsanların
şiddeti bireysel ve daha vahimi âdeta bir siyasal varoluş aracı
hâline getirmeye ve görmeye başladığının emareleri
vardır.
Genel hatlarıyla bakarsak, şiddet çok
yaygın hâle gelmeye başlamıştır. 2002-2015 yılları
arasında 7 bin kadın cinayeti işlenmiştir ve OECD
verilerine göre 2013 yılında ülkemizde
vatandaşlarımızın yüzde 5i fiziki şiddete
uğramıştır, dünya ortalaması da yüzde 4. Yine,
Türkiye, OECDnin yaptığı bir araştırmaya göre 36 ülke
arasında 28incidir bireylere uygulanan şiddet bakımından
ve bir yılda silahla öldürülen kişi sayısı 3 bindir,
yaralananlar 12 bindir. Yani bir yılda 3 bin kişi silahla
hayatını kaybediyor, öldürülüyor ve 12 bin kişi de
yaralanıyor.
Şiddet, toplumsal ilişkilerin bir parçası
ve bir sahnesi değildir; birliğimizin, beraberliğimizin,
huzurumuzun bir düşmanıdır. Bugün gazetelerin üçüncü
sayfası bu tür şiddet haberlerinden geçilmiyor ve bu şiddetin en
vahim örneklerinden birisi de siyasi görünümlü veya siyasete dayalı
şiddettir ve bunun bir alt başlığı da siyasetçiye
uygulanan şiddettir. Görüşlerine, düşüncelerine ister
katılalım ister katılmayalım, demokrasi şiddeti
reddeder. Legal, yasal siyaset yapan bir siyasetçi eğer şiddetten
medet umuyorsa öncelikle kendisini inkâr ediyor demektir ve hukuk
dışı davrandığını gösterir. Bir
kişinin, hele ki bir siyasetçinin düşünce ve görüşlerinden ötürü
şiddete uğraması da şiddete başvurması da kabul
edilemez.
Düzce Cumhuriyet Halk Partisi İl
Başkanına uygulanan saldırıyı ve şiddeti de bu
kapsam içerisinde çok dikkatle takip etmemiz, üzerinde durmamız gerekiyor.
Bu olay münferit bir hadise değildir değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Aynen, biz de
ona katılıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Biz bunu münferit bir hadise
olarak görmüyoruz. Yani saldırı anı videoya çekiliyor ve sosyal
medyadan yayınlanıyor. Bu ne küstahlıktır, bu ne haddini
bilmezliktir, bu nasıl bir
kışkırtıcılıktır! (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu kabul etmek mümkün
değildir. Öğrendiğimize göre de iki kişi tahliye ediliyor
bu hadiseden, bir kişi de tutuklu ve kasten yaralama, halk arasında
korku ve panik yaratma amacıyla tehdit suçlarından
yargılanıyorlar. Bu sadece kınamayla geçiştirilecek bir hadise
de değil. Elbette ilk yapılması gereken reddetmek ve
kınamaktır. Elbette yapılmıştır fakat
sağduyuyu elden bırakmamak ve sorumlulukların gereğini de
mutlaka yerine getirmek gerekir. Bunu, belirttiğim gibi, öyle münferit bir
olay değil, korkutmaktan öte demokratik faaliyete yapılan bir
saldırı olarak da kabul etmek gerekir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Aynen
katılıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi, ister istemez bu
saldırılar meydana gelince geçmişteki bazı yakın
saldırılar da aklımıza geliyor. 1 Ekim 2015, gazeteci Ahmet
Hakana yapılan saldırı ve bu saldırıyı organize
eden kişi şu anda Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı.
Bunu da inkâr etmemiş, açık açık sosyal medyadan da
paylaşmış. Yine, hakeza ilgili gazeteye bir saldırı da
düzenlenmişti. Saldırının meydana geldiği yer Emniyet
Müdürlüğüne 150 metre, adliyeye 100 metre mesafede ve gündüz, halkın
içerisinde meydana geliyor.
Dolayısıyla sağduyulu
davranırken, bir kere, bunlara mâni olucu tedbirleri ve tepkileri mutlaka
göstermemiz gerekiyor. Bunlar hangi kanada, siyasi organizasyona
bağlı iseler veya kendilerini öyle ifade ediyorlarsa mutlaka bu
hadiseye el koymaları gerekir. Küçük iyi bir hareket büyük bir iyi
niyetten iyidir değerli milletvekilleri. Bu konudaki tepkilerimizi ve
samimiyetimizi mutlaka davranışlarımızla ortaya koymak
durumundayız.
Ayrıca, bu şiddet bir kartopu gibidir,
âdeta bir çığ gibi; belki münferit hadiseler gibi hadiselerle
başlar ancak kartopu gibi büyür ve toplumu da bir şiddet sarmalı
içerisine alır, alabilir ve küçük küçük olaylara bakarak hadiseyi
kesinlikle küçümsemeyelim. Nasıl bir ivme kazanacağı, hangi
olayları tetikleyeceğini bilemeyiz.
Bir zamanlar Diyarbakır Valisi olan Sayın
İçişleri Bakanının, Diyarbakır Hükûmet
Konağı taşlandığında, camları
kırıldığında Aman, cama gelsin, cana gelmesin!
dediğini çok iyi hatırlıyoruz. Şimdi, bırakalım
cama, cana gelmeyi; Ankaranın göbeğinde canlı bombalar
patlıyor.
O meşhur kırık cam teorisini de
hatırlarsanız, ilk cam kırılışının göz
ardı edilmesi ve ihmaliyle çok daha büyük hadiseler meydana gelir. O
yüzden, son söz olarak ifade ediyorum, bu hadiseyi münferit bir olay gibi
değerlendirmeyelim; ama, fakat, çünkü, lakin diyerek de tevil edilmemesi
gerekir ve bunun siyasi aktörlerinin sorumluluğu da vardır. Son
yıllarda artan şiddet olaylarıyla birlikte toplumda meydana
gelen kamplaşma ve ayrıştırma işaretlerinin de bu
şiddeti beslediğini, teşvik ettiğini de unutmayalım,
tedbirleri hep birlikte alalım ve örnek olalım düşüncesiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Her 2 konuşmada da her ne kadar
konuşmacı arkadaşımız konuşacak ama ilimizin 3
milletvekili; Ayşe Keşir, Fevai Arslan, Faruk Özlü; İl
Başkanımız ve Belediye Başkanımız ayrı
ayrı açıklamalarını medyada yapmışlardır. Bu
fil-i şerri, kötü hareketi şiddetle
kınamışlardır, açıklamaları da orta yerdedir.
Teşekkür ederim.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bizzat da
telefon ettik Sayın Başkanım, bizzat da telefon ederek
Sayın Başkanımla görüştük.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı şekilde
kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Biz, bu utanç verici
saldırıdan sonra özellikle Sayın Başbakanın grup
toplantısını dikkatle takip ettik. Biz, bir siyasi partinin il
başkanlığına yani o siyasi partinin o ildeki kurumsal
kimlik olarak en üst düzeydeki temsilcisine ve genel başkanının
o ildeki vekiline yapılan böyle bir saldırıyı
ağız dolusu bir dille Başbakanın kınamasını
beklerdik, bunu duyamadık. Açıkçası Sayın Cumhurbaşkanıyla
ilgili böyle bir beklentimiz yoktu, onu da duymadık. Sayın grup
başkan vekilleri olarak defalarca söz aldı ve geçmiş
tarihlerdeki kayıplarla ilgili, bugünün önemiyle ilgili dün ve bugün çok
sayıda konuşma yaptık. Maalesef, üzülerek kaydetmem gerekir ki
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekillerinden de böyle bir
şeyin kayda geçirildiğini duymadık. Bu konudaki üzüntümüz hem
aramızdaki beşeri ilişkinin devamı açısından
fevkalade güven sarsıcıdır hem de Adalet ve Kalkınma
Partisinin hem Başbakanın hem de Kurucu Genel
Başkanlarının, şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep
Tayyip Erdoğanın kullandığı sözlerin aynıyla,
tekrarıyla kayda geçirilmiş bir linç saldırısının,
bir linç operasyonunun bu noktada AKPnin kurumsal kimliği üzerinde
yoğunlaştırdığı bütün şüphelerin de
dağılması noktasında ellerinden gelen hiçbir şeyi de
yapmamışlardır. Kayda geçsin efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bilmiyorum, Düzce milletvekilleri de bu konuda bir
açıklama yaptıklarını söylediler. Kendi aranızda
halledersiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, ben Başbakan
ve grup başkan vekilleri olarak söyledim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, öyle
kuru kınıyorum demekle olmuyor bu işler. Yüksek perdeden,
yüksek mevkiden yapılması lazım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Biz İl
Başkanınızla bizzat görüştük efendim, haberiniz yok
herhâlde. Biz aradık, görüştük, geçmiş olsun dileklerimizi
ilettik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başbakan, grup
başkan vekili
Benim muhatabım grup başkan vekili. (AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Neyse tamam
Biz Divan olarak gerekli
açıklamayı yaptık.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde
ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş olacak.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen,
konuşmacı kürsüde.
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin Düzce İl
Başkanına yapılan saldırıyı kınıyoruz
tabii ki, gerçekten utanç verici. Siyasete yönelik müdahalelerden birini
teşkil ediyor ve bu konuda ilk andan itibaren tabii ki bu
saldırıya karşı tutumumuzu, kınamamızı ve bu
tip saldırıların siyaset dünyasında kabul edilmemesi
gerektiğini ifade etmiştik; bir kez daha kınıyoruz ve Bu
son olsun! diyoruz.
Yalnız, bir şeyi söylemeden
geçemeyeceğim gerçekten: Çok naif bir tartışmaya
tanıklık ettik biraz önce, çok duygulandım. Siz
kınadınız, o kınamadı, Cumhurbaşkanı
kınamadı, Başbakan kınadı, özür dilenmedi
Ne kadar
güzel bir şey yani Türkiye'de demek ki bir il başkanı
saldırıya uğrayınca, böyle kibar, naif bir
tartışma da olabiliyormuş. İlk kez Türkiye'de bir il
başkanı saldırıya uğramış gibi! Tabii,
saldırıya ilişkin tutumumuz çok net de
Ne oluyoruz
arkadaşlar? Yani biraz etrafımıza bakalım. Bu ülkede
siyasetçiler hiç saldırıya uğramadı mı? Hiç
dövülmediler mi, hiç tutuklanmadılar mı? Hiç burunları
kırılmadı mı? Hiç ayaklarından hâlen tedavi gören eski
milletvekillerimiz sakat kalmadı mı? Biz hâlâ bölgede, alanda, gittiğimiz
demokratik etkinliklerde gazla, copla, suyla müdahaleye uğramıyor
muyuz? Bizim Eş Genel Başkanımız Cizreye gitti, Eş
Genel Başkanımızın içinde bulunduğu gruba gazla ve
suyla müdahale edildi. Biz siyasetçiler olarak, milletvekilleri olarak Düzce
İl Başkanı vesilesiyle bir bunları görelim, gerçeklere
gözümüzü açalım.
Gerçekten şu anda bu yıl
Silopide Seve Demir, Demokratik Bölgeler Partisi Meclis Üyesi, Parti Meclisi
Üyesi katledildi. Mehmet Yavuzel bodrumda katledildi hem de yakılarak
öldürüldü. Bizim bileşenimiz olan Demokratik Bölgeler Partisinin 2 tane
parti meclis üyesinin öldürülmesinden söz ediyorum, saldırıya
uğramasından değil. Biz bir kınama, bir özür onu falan
beklemiyoruz; faillerini istiyoruz, faillerini. Bunların yargı önüne
çıkmasını istiyoruz. Kim katletti parti meclis üyelerini bunu
görmek istiyoruz. HDP Genel Merkez Binamıza Ankaranın göbeğinde
Tunalı Hilmide saldırı oldu, arşivimiz yakıldı.
Bizim oradaki görevli arkadaşlarımız canlarını
kurtarmak için çatı katına çıktılar ve biz saatlerce -onlarla
görüşenlerden biri de benim- onlarla görüşme yaptık,
hayatlarını kurtarmaya çalıştık. Bir tek sanık
tutuklandı, kırk yedi gün sonra -tabii ki ödül alması
gerekiyordu- tahliye oldu. Yüzlerce il ve ilçe binamız saldırıya
uğradı, tahrip edildi. Ve buna ilişkin bırakın bir
kınamayı destek açıklamalarıyla
karşılaştık. Her gün bu saldırıların, bu
cinayetlerin, bu tutuklamaların devam etmesi gerektiği yönünde en üst
düzeyde, saraydan ve Başbakanlıktan ve Hükûmet yetkililerinden
açıklamalar duyuyoruz. Niye? Halkların Demokratik Partisi, bu ülkenin
yasalarına göre kurulmuş bir parti değil mi? Neden? Biz 59
milletvekiliyle bu sıralarda aynen sizler gibi aynı süreçlerden
geçerek halktan onay almadık mı? Biz anayasal ve yasal
koşulları tamamlayarak milletvekili seçilmedik mi? Bizim il ve ilçe
örgütlerimiz aynı yasalara göre kurulmadı mı? Neden
Halkların Demokratik Partisine yönelik -cinayet diyorum, katletmek
diyorum- olunca bütün siyaset suspus?
Buna Cumhuriyet Halk Partisi de dâhil. Cumhuriyet
Halk Partisinin, gerçekten bu konuda, muhalefete yönelik saldırılara
karşı daha net, daha kesin bir duruşu olmasını
bekleriz ana muhalefet partisi olarak. Sadece bizim başımıza
gelince değil, kimin başına gelirse gelsin, siyaset, siyaset
etiği, hukukun üstünlüğünü kabul, buna karşı durmayı
gerektirir.
İşte, yani o kadar çok saldırı
var ki ve buna karşı bırakın bir tekzibi,
kınamayı, lanetlemeyi, biz karşı taraftan sürekli
teşvik eden, destekleyen ve cezasızlığa giden yolu ören
demeçler izliyoruz.
Sayın Bekir Bozdağa iki yıl önce
-yanlış hatırlamıyorsam- bir itekleme olmuştu, bir
saldırı; yirmi dört saat geçmeden failler tutuklandılar. Ben,
Sayın Ahmet Türkle beraber Samsuna gitmiştim bir davada. Ahmet
Beye saldırı sırasında -polislerin, yüzlerce polis
eşliğinde saldırı oldu- burnu kırıldı ama
onların hakkını yemeyeyim, o zaman Sayın Gül ve diğer
yetkililer arayıp Geçmiş olsun. demişlerdi. Bir tek
hatırladığım olay o, geçmiş olsun dileği o. Onun
dışında milletvekilleri olarak biz gittiğimiz illerde,
gerçekten, sanki milletvekilliği statüsü, partiye göre
değişiyormuş gibi bize yaklaşımdaki
farklılığı çok net biliyorsunuz, siz de biliyorsunuz,
hepiniz biliyorsunuz ve bu konunun mimarı kesinlikle başta iktidar
partisidir ve muhalefetin de buna karşı kesin bir dille
karşı çıkmamasıdır.
Dokunulmazlıksa, herkesin
dokunulmazlığı var. Biz dokunulmazlığı falan da
savunmuyoruz ayrıca. İl başkanıysa, il
başkanlığı statüsü aynıdır. Belediye
başkanıysa, belediye başkanlığı statüsü
aynıdır. İşte, biz, bu çifte standardı reddediyoruz.
Biz, bu ayrımcı politikaları reddediyoruz ve bu ülkede herkesin
eşit hak ve özgürlüklere sahip olarak siyaset yapma hakkını,
yaşama hakkını hayatın her alanı için savunduğumuz
gibi siyaset erki için de savunuyoruz.
Şimdi, gerçekten, bugün basın
toplantısı da yaptık. Şu anda Halkların Demokratik
Partisi üye ve yöneticilerine karşı, bileşenimiz olan Demokratik
Bölgeler Partisine karşı sistematik bir şekilde, aynen 2009da olduğu
gibi, yine, gözaltı ve tutuklama operasyonları başlatıldı.
Şu anda elimizdeki rakamlar il, ilçe belediye başkanı, parti
meclisi üyesi içinde olmak üzere 5 binden fazla kişi gözaltına
alındı ve yine, MYK üyeleri, PM üyeleri, yüzlerce ilçe ve il
başkanı, 1.080 kişi tutuklandı. 7 Hazirandan sonraki süreyi
söylüyorum sadece. Bu bizim tespit ettiklerimiz, daha fazla olduğunu
biliyoruz.
Sadece Nevroz haftasında Adana,
Adıyaman, Ağrı, Aydın, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bursa,
Denizli, Diyarbakır, Elâzığ, Hatay, Iğdır, Isparta,
İstanbul, İzmir, Maraş, Kars, Kocaeli, Konya, Mardin, Tunceli,
Urfa ve Yalovada 635 kişi gözaltına alındı ve 174
kişi tutuklandı bir hafta içinde. Ve bu tutuklamalarda bizim
İzmir, Muş, Adıyaman, Ağrı, Manisa yani hepsi
ezberimde değil, bakmam gerekiyor- il eş başkanları
tutuklandı değerli arkadaşlar, direkt yöneticiler ve il eş
başkanları. Siyasetten yargı eliyle men edilmeyi
yaşıyoruz biz.
Ve iktidar partisi geçmişte,
hatırlarsınız, sürekli şunu diyordu 10 bini aşkın
kişinin tutuklandığı KCK operasyonlarına: Biz
yapmadık, biz aldatıldık, cemaat yaptı. diye işin
içinden sıyrılmaya çalışıyorlardı. Peki,
şimdi kim yapıyor? Şimdi bizim İzmir il eş
başkanlarımızın, Manisa il eş
başkanlarımızın, Ağrı il eş
başkanlarımızın, bugün Kızıltepe ve Dargeçit
belediye eş başkanlarının talimatını kim verdi?
Bu sistematik operasyonların anlamı, Halkların Demokratik
Partisini siyaset dışına itmektir, tasfiye etmektir. Bu, ama
saldırıyla ama cinayetle ama tutuklamakla ama il ve ilçe örgütlerine
saldırmakla ama dokunulmazlıkları tartıştırmakla
HDPnin temsil ettiği demokratik siyaset, özgürlükçü, kadını
önceleyen, kadın özgürlüğünü esas alan, Türkiyedeki bütün
farklı kimlikleri, inançları, dilleri ve kültürlerin özgürlüğünü
ve eşitliğini savunan politikasına ve ilkelerine bir
saldırıdır. Çünkü bu ülkede teklik üzerinden bir politika
yürütülüyor. Dün de nereden icap ettiyse tek komutan diye bir söylem daha
ortaya atıldı. Artık onu da ileriki konuşmalarda
tartışacağız.
Yani özetle şunu demek istiyorum: Düzce İl
Başkanına yapılan saldırıyı lanetliyoruz. Asla
siyasi temsilcilere bu tip saldırılar olmasın, olmamalı.
Ama bunu kınarken şu naiflikten de bir kurtulalım, gözümüzü
açalım, etrafımıza bakalım; bu ülkede siyasetçiler
saldırıya nerede uğruyor, nasıl uğruyor, kim
tutuklanıyor? Bunların hepsini de yürek gözüyle, elimizi
vicdanımıza koyarak ve adalet duygusuyla hep birlikte hepsini
kınayalım diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Beştaşın konuşmasında doğrudan grubumuzu
eleştiren birtakım ifadeleri oldu. Müsaade ederseniz cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, herhâlde bugün Türkiye siyasetinde en
kolay yapılan ve en gönül rahatlığıyla yapılan, en iyi
hissettiren şey, ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisini
eleştirmek. Adalet ve Kalkınma Partisi ile HDPnin de bu noktadaki
ortaklaşmaları ve her iki liderin ayrı ayrı Cumhuriyet Halk
Partisini aynı şeyle itham etmeleri ama AKPnin Genel
Başkanı ile HDPnin Eş Genel Başkanının CHPyi
suçladığı aynı noktanın birbirini tekzip etmesi de bir
vakıa gerçekten.
Burada da Sayın Meral Danış
Beştaş, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi partilerine yönelik
saldırıları ağız dolusu kınamadığı
gibi veya naif ifadeler kullandığı gibi bir yaklaşımda
bulundu, gerçeklikle ilgisi yok. Tabii, bu konuya en iyi cevabı
verebilecek olan, bizlerin HDPdeki mevkidaşlarıdır. HDP binası
yakıldığında ilk oraya giden heyet, Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Merkezinden oluşturulan heyetti. Milletvekillerine
yapılan her türlü saldırıda, grubunuza yapılan
saldırılarda da gerek genel başkan
yardımcılarımız düzeyinde gerek grup başkan vekilleri
düzeyinde gerekli temasları kurmaktayız, üzüntülerimizi
bildirmekteyiz ve siyaset
insanlarına, siyasetle uğraşan kişilere gerek paramiliter
yapılar tarafından gerekse farklı yapılar tarafından
yapılan saldırıları her zaman kınadık.
Buradan açıkça söyleyelim: Adalet ve
Kalkınma Partisinin il başkanına da, HDPnin il
başkanına da, MHPnin il başkanına da hatta Türkiyede
siyaset yapmanın daha da zor olduğu, Mecliste grubu olmayan siyasi
partilerin Türkiyedeki tüm temsilciliklerine karşı yapılan her
türlü şiddeti, kimden geldiğine ve ne amaca yönelik
yapıldığına bakılmaksızın nefretle
kınıyoruz.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve
arkadaşları tarafından, siyasilere fiziki ve sosyal medya
üzerinden yapılan saldırıların nedenlerinin
araştırılması, bu saldırıların örgütlü
yapılarla bağlantılı olup olmadığının
belirlenmesi amacıyla 29/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde son konuşmacı, Düzce Milletvekili Sayın Faruk
Özlü olacak.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Aleyhinde efendim.
BAŞKAN Kim?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Aleyhinde,
aleyhinde.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Aleyhinde. Lehinde demiştiniz.
BAŞKAN Lehinde mi dedim?
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Evet efendim.
BAŞKAN Özür dilerim, aleyhinde.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Çünkü mantıken
lehinde olması lazım da o yüzden Sayın Başkan
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce sizleri saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, ben bu grup önerisini verildiğinde
okudum, baştan aşağı okudum. Ayrıca, az önce
konuşan hatibi de dinledim, dikkatle dinledim, her ne kadar dinlemediğimizi
ima ettilerse de.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yani neresinden baksak, neresinden tutsak, bilemiyorum. Kökten
yanlış, tamamı yanlış.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Neyi yanlış?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Dinleyin,
göreceksiniz.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi, bakın,
açıklayacağım, açıklayacağım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
diyorlar ki: Kınama gelmedi. Bakın, saldırı olduktan,
olay olduktan hemen sonra ben bizzat aradım. İl
Başkanını aradım ve bildirdim. Şimdi, aynı
şekilde, Ayşe Keşir Hanım aradı, Fevai Arslan Bey
aradı, İl Başkanımız aradı, Belediye
Başkanımız aradı; hepimiz aradık, konuştuk.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Teşekkür
ederiz.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Yani şimdi, bunun hâlâ
Kınanmadı, kınandı. noktasına gelmesi doğrusu
çok yanlış.
Bakın, burada basından örnekler var. Bu,
Düzce basınında çıkan yazılardır. İktidar
Kanadından Saldırıya Kınama. Aynı gün yaptık.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim yapmış
bunu?
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Efendim?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim yapmış bu
saldırıyı?
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi onu
açıklayacağım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz de ona
teşekkür ettik. Niye karşı çıkıyorsunuz öneriye, onu
söyleyin.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Bakın, Özlü, Arslan,
Keşir, yine Arslan
Kınamalarımızı biz yaptık ve
bunu basın yazdı.
Şimdi, aslında bu önergeyi verirken biraz
çalışılsaydı, biraz bakılsaydı, belki CHP bu
önergeyi hiç vermeyecekti çünkü, değerli arkadaşlarım, bu
önergede geçen olay, şu anda mahkeme sürecinde, işlem görüyor
mahkemede. 3 kişiden ibaret bir saldırı gerçekleşmiş
durumda. Biz araştırdık, baktık, bu
saldırıyı yapanlar kimler, yani bizimle bir ilgisi var mı,
AK PARTİyle bir ilgisi var mı veya sizin ifade ettiğiniz gibi,
birtakım derneklerle alakası var mı.
Şimdi, bakın, burada Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının siyasi partilere
üyelik sorgulaması var. Girip baksaydınız, bu
saldırıyı yapanlardan birisinin CHP üyesi olduğunu
görecektiniz. (AK PARTİ sıralarından Allah Allah, öyle
miymiş? sesleri)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Evet, evet
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tanju kontrol
etmemiş. Tüh, olmadı.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir zahmet
baksaydınız.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Bakın, okuyorum: Cihan
Cengiz, Cumhuriyet Halk Partisi Düzce Merkez Teşkilatı 2009/2A dönemi
aktif üyesi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aktif üye?
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Evet, aktif üye.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir saat önce
alındı bu sorgulama.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ön seçimde oy
kullanmış mı?
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi, yine,
saldırı yapan diğer kişi Raşit
Arslanaydının, bakın, Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Parti Üyelik Sorgulama
Kağıdı, bu da burada. Bu kişi de Demokratik Sol Parti Düzce
Gümüşova teşkilatı 2009/2 dönemi aktif üyesi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Aa, tüh!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir bakın
ya, dersinize çalışın.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Sayın Özel, hiç
yakışıyor mu? Bakın, belgeler burada
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir saat önce
sorgulandı.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Yani 20den fazla kişinin
imzası var önergenizde, girip bakmıyorsunuz. Yani çok yazık.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sen devam et,
anlatacağız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Biz size öyle
binlerce belge gösterdik yolsuzlukla ilgili
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir kere
bakın bir zahmet.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, saldırıya uğrayan kişi
yani sizin şimdiki İl Başkanınız Zekeriya Tozan, 2004
yılında AK PARTİ Belediye Meclisi üyesi olmak için aday
adaylığı bulunan kişidir -evet, bunu da sorun, buna da
bakın- ve kabul edilmemiş.
Şimdi, arkadaşlar, neresinden bakalım
yani hangisini söyleyeyim?
Şimdi, böyle bir olayı biz baştan
kınadık, bizzat aradık, kınadık, telefonla
aradım, basına açıklama yaptık; şimdi burada
Kınanmamış. demek çok yanlış.
Bakın, yine, Genel Başkan
Yardımcınız Sayın Böke diyor ki: Yaşanmış
olan bu olay, Türkiyenin nasıl bir faşist düzen içerisinde
olduğunun en somut örneklerinden biridir.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Saldıranlar
mı faşist?
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Bu, bir adli olay
değildir, bu, bir siyasi saldırıdır. Türkiyede toplumu,
akılları ve sokakları bu şiddete asla teslim
etmeyeceğiz. Bu şiddeti destekleyen siyasi yaklaşım
değişene kadar mücadelemizi vermeye devam edeceğiz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Aynen!
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Bakın, aynı
şekilde, CHPli Tanju Özcan, Sayın Özcan da diyor ki: Bu,
açıkça terör eylemidir. Bunu Meclise ve ülke gündemine
taşıyacağız. Buna sessiz kalmamız mümkün
değildir. İl Başkanımıza yapılan bu
saldırı, tüm Türkiyeye yapılan bir saldırıdır.
(CHP sıralarından gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Doğru.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
bakın, bir önerge var ve Meclis şu anda bununla meşgul;
keşke biraz baksanız, keşke biraz araştırsanız,
şu anda bunları konuşuyor olmasak.
Bir de yine, önergenizde Osmanlı
Ocaklarından bahsediliyor. Değerli arkadaşlarım,
Osmanlı Ocaklarının partimizle hiçbir ilgisinin
olmadığı, Başbakanlık genelgeleriyle ifade
edilmiştir, duyurulmuştur ve yine, benzeri yapılarla da
partimizin ilgisi olmadığını burada ifade edeyim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Osmanlı
Ocakları, HDPnin gençlik kolu mu?
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Sayın Özcan
konuşmasında dedi ki: Sanıklardan birisinin avukatı, AK
PARTİ il yönetiminde. Bakın, onu da
araştırmamışsınız. Bundan üç yıl önce
sanıklardan birisinin boşanma davasına bakmış avukat
bir arkadaşımızın ne alakası var bu davayla? Neyi ima
ediyorsun, ne alakası var bu davayla?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Savcılık
kayıtlarına bakın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çarpıtma var, çok
kötü hazırlanmış bunlar.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
az önce dendi ki: İl başkanlarına saldırı
yapılıyor ve bu kınanmıyor. Değerli
arkadaşlarım, bakın, iki gün önce Erzurumda bizim bir ilçemizin
ilçe başkanı kaçırıldı. Hanginiz
kınadınız, kınadınız mı? Soruyorum: Kim
kınadı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Az önce kınadım,
daha az önce, nereden olursa olsun dedim, teker teker söylüyoruz. Daha ne? Her
seferinde kınıyoruz.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) O, genel bir ifadeydi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup başkan vekilinize
sorun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Arkadaşlar bu
dönemde o kadar çok siyasi, saldırıya uğruyor ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent Turan geldi, sor
bakalım. Bir AKPlinin serçe parmağına bir şey olsa telefon
açıp geçmiş olsun diyoruz. Diyor muyuz, demiyor muyuz? (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Özel, lütfen
CEYHUN İRGİL (Bursa) Kendi
ağzınızla söylüyorsunuz. Bu dönemde o kadar çok siyasi,
saldırıya uğruyor, o kadar siyasi parti ilçe
başkanları, herkes saldırıya uğruyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Konuşmacı, devam edin lütfen.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir araştırma
komisyonu kuralım, hep beraber araştıralım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce içinizde bir
komisyon kurun, bu konuyu araştırın, ondan sonra, hadi!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsüde
bir konuşmacı var.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Bakın, Tanju Özcan Bey
dedi ki az önce: Bu saldırıların sebebi, iktidar partisinin
üslubudur.
Şimdi, bakın, ben, sizin Genel
Başkanınızın üslubuna şey yapayım. Bakın,
bizim siyasi dilimizin ve üslubumuzun bunu doğurduğunu iddia eden
arkadaşlarımız, daha birkaç hafta önce
Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı,
İçişleri Bakanımızı, MİT
Müsteşarımızı, valilerimizi teröre yataklık yapmaktan
suç duyurusunda bulunanlar, Pariste, Brükselde, ülkemizde patlayan
bombaların tek sorumlusu AK PARTİdir. diyen Genel
Başkanınızın söylemleri, insanları tahrik eden
eylemler değil midir? Kendinize bakın.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu
araştırma önergesi, bireysel bir olaydan siyasi rant devşirme
hareketidir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Parti içinde çözecekler
bunu biraz da.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, yerinizde olsam daha derin araştırmalar
yapardım ve daha doğru önergeler verirdim.
Şimdi, ben şunu merak ediyorum: Acaba CHP
her konuda da bu kadar sathi mi çalışıyor, her konuda bu kadar
araştırma yapmadan mı çalışıyor?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Beş dakika
sonra cevabını alacaksın.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Çok merak ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Merak etme,
beş dakika sonra cevabını alacaksın.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Önergeyi
çekecekleri kanaatindeyim ben de.
FARUK ÖZLÜ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu önergenin tutulur bir tarafı yoktur,
baştan aşağı safsatadır. O yüzden, bu önergenin reddi
yönünde oy kullanmanızı talep ediyorum.
Sayın Başkan, saygılarımı
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Hatip,
İnternetten konuşma işte bu kadar hazırlanıyor.
BAŞKAN Sayın Özcan...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Önergeyi geri çekecek.
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Belgeleri vereyim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Belgeleri ver,
Tanjuya ver.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, hatip
defalarca ismimi zikretmek suretiyle...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz sizden gelen belgeyi yere
atmıyoruz. Siz yapıyorsunuz ya, biz yapmıyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
Sayın Özgür Özel... Konuşmacıyı duyamıyorum, lütfen...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Özgür Bey,
adabıyla götürürsen atmaz, adabıyla götürmezsen atar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adap dersi verecek durumda
değilsiniz, gözünü seveyim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) ...defalarca değişik
şekillerde sataşmada bulunmuştur. Müsaadenizle 69a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
Sayın Enç...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adap dersi verecek durumda
mısınız ya parti olarak?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sana evet! Sana
evet!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi yine
şahsını sakınıyorum, Parti olarak. diyorum.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
15.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Düzce
Milletvekili Faruk Özlünün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayatımda dinlediğim
en utanç verici ve içinde birden çok yalan olan konuşmalardan bir tanesi.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olmadı!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, bilesiniz
diye söylüyorum: Adı geçen sanıklardan birisi Cumhuriyet
Halk Partisinin üyesiyim. demiş savunmasında. Baktık kayıtlara,
iki yıl önce bu adamın utanç verici faaliyetlerinden dolayı
partiyle ilişiği kesilmiş.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Bir saat önce
aldık ya, bir saat önce aldık.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evraklar orada,
olmadı Tanju, iyi çalışmamışsın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Haberiniz dahi yok bundan.
Yazıklar olsun! Doğru dürüst araştırın.
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Tarih var, tarih. Tanju
Bey, tarih var.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Tarih var
üstünde.
TANJU ÖZCAN (Devamla) İkincisi: Düzce İl
Başkanımız Zekeriya Tozanın ilk il
başkanlığı değil, bundan altı yıl önce de
partinin İl Başkanıydı, bunu Düzceliler bilir.
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Damga ve tarihiyle saat
var.
TANJU ÖZCAN (Devamla) AKPye adaylık
başvurusunda bulunan, kendisi değil, bacanağı; bunu dahi
bilmiyorsunuz, doğru dürüst araştırın bari.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Hayır,
hayır, yanlış biliyorsunuz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ve daha önemlisi: Bunlar
üzerinde de çok durmuyoruz, biz diğer sanıkların hangi partiye
mensup olduğunu da araştırmış değiliz. Bizim
söylediğimiz şu: Arkadaşlar, ayıptır, yazıktır,
günahtır, sanki bu yapılmamış, utanç verici
saldırıyı sahiplenir şekilde konuyu başka mecralara
çekmeye çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Ne sahiplenmesi?
Yanıltıyorsunuz Genel Kurulu.
Kınadığımızı söyledik, yanıltıyorsunuz
Genel Kurulu.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bu saldırıyı
yapan, AKPli olsa ne, MHPli olsa ne, CHPli olsa ne, HDPli olsa ne.
Ayıp!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Yalan
konuşmayınız.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunlar, insan değil,
insan değil. Neyine sahip çıkıyorsunuz!
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Kınadığımızı söyledik, çarpıtmayın
söylediğimizi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Neyine sahip
çıkıyorsunuz! (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Çarpıtıyorsunuz, çarpıtıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çarpıtanları
kınıyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
TANJU ÖZCAN (Devamla) Neyine sahip
çıkıyorsunuz! Böyle bir rezillik olabilir mi?
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Çarpıtıyorsunuz, çarpıtıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çarpıtanları
kınıyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizi, var ya, özellikle
Düzce milletvekillerini bütün Düzce halkına şikâyet ediyorum.
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Çarpıtıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Dersine iyi
çalış, dersine iyi çalış.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ayıptır bu
yaptığınız, utanç vericidir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış bilgi
verme.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Siz bu konunun niye
araştırılmasını istemiyorsunuz, biliyor musunuz? Bu
konu araştırılırsa enine boyuna, altından AKP
çıkar, AKPnin yöneticileri çıkar, belki bazı belediye
başkanları çıkar diye korkuyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Çarpıtmayın, çarpıtmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce kendi içinizde
bir konuşun, araştırın, ondan sonra gelin.
BAŞKAN Sayın Aşkın Bak
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunu hepiniz biliyorsunuz.
Bu korkuyla yaşayamazsınız, bu korkuyla yüzleşeceksiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHPden ihraç edersiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Saldırıyı yapanları kınıyoruz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Saldırıyı
yapanları kınıyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yargıya ne kadar
baskı yaparsanız yapın, Cumhuriyet Halk Partisi tüzel
kişiliği olarak da bu davaya müdahil olacağız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yapılan
saldırıları kınıyoruz. Ama olmadı,
yanlış bilgi veriyorsun.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Müdahil olun,
biz de müdahil olacağız.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
sonuna
kadar takip edeceğiz ve burada yaptığınız
konuşmadan dolayı
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
CHPden ihraç edin öncelikle.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Önce ihraç edin.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
bu
olayın iç yüzü ortaya çıktıktan sonra utanç
duyacaksınız, utanç, yüzünüz kızaracak burada özür dilemek için
geldiğinizde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olmadı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ayıptır,
yazıktır, Düzce halkı adına sizi kınıyorum,
lanetliyorum, ayıptır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özcan
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Çarpıtmayın, çarpıtmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Daha bu
konuşmadan sonra sizin oyunuz düşecek, yüzde 15ti, yüzde 8e
düşecek.
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Başkanım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Özgür Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Tanju Özcan,
şahsına yapılan saldırıya ve hakarete cevap verdi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne hakareti ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisi
kurumsal kimliğine ve grubumuza yapılan sataşma için cevap
hakkı rica ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHP
üyeliği için herhangi bir cevap vermedi. Belge elinde.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) CHP üyesiyse biz ne yapalım canım!
BAŞKAN Kurumsal
kimliğiyle ilgili ne söyledi Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, bir kez, bu saldırganın
partimizin aktif üyesi olduğunu söyledi.
BAŞKAN Tamam, buyurun, peki. Eğer aksi
bir durum varsa elbette ki açıklayın.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Önünüzdeki
belgeyi okudunuz mu Sayın Başkan?
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Düzce Milletvekili
Faruk Özlünün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek
isterim arkadaşlar: Bize sunulan iki belgenin de sorgu günü bugün. İki belgede de hem
Cihan Cengiz hem Raşit Arslanaydın için -biri DSP, biri CHP- üyelik
dönemi, 2009/2A dönemi, bunu görün.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tamam, o
diğerininki mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) İki, CHP üyesi olan, yüz
kızartıcı suç işlediği için üyeliğinin ikinci
yılında partimizden ihraç edilmiş, DSPlinin üyeliği
düşmüş. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Ama CHPye oy veriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Üç, bakın,
tanıdık bir isim
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Belgesi nerede,
belgesi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Arkadaşlar, hiç
bağırmaya gerek yok, bu gerçeği dinlemek
durumundasınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Altında
kaldınız be! Hâlâ konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, Mehmet Keleş
ismini tanırsınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunun savunulacak bir
tarafı yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Değerli il
başkanımız telefon açtı, dedi ki: Düzce Belediye
Başkanı Mehmet Keleş, bir dönem ara verdi, şimdi tekrar
AKPden belediye başkanı, benim CHPde siyaset
yapmadığım dönemde
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Saldırgan, CHPli.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
üyesi
olmadığım bir partiye beni belediye başkan adayı
olarak iyi bir adaydır diye teklif ettiğini, ben bundan haberdar
olur olmaz kendisine gösterdiğim tepkiden sonra bu, geri çekildi. Şu
andaki Düzce AKP Belediye Başkanı, kendisini partinize aday olarak
önermiş ancak kendisi kabul etmemiş. Bu iftira için de sizi
kınıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Pişpişleme ya, pişpişleme!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bundan sonraki dönemde,
bundan sonraki süreçte, samimiyet tartışması yapıyorsak
eğer
Bakın, bir iddiada bulunuyorsunuz, 2009 çıkıyor
2016 dediğiniz kayıt, kendi verdiğiniz kayıt. Eğer
yiğitseniz, eğer mertseniz, eğer sözünüzün eriyseniz, eğer
kendinize güveniyorsanız bu önergeye evet oyu verirsiniz, hep birlikte
gideriz, bu rezilliğe kim imza atmış görürüz.
SALİH CORA (Trabzon) Ne alakası var?
Daha fazla rezil olma.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önce kendi içinizde
bir karar verin, önce kendi içinizde bir araştırın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ondan sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Size şunu söyleyelim
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bakın
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Osmanlının
torunu da deseniz, Osmanlının ocağı da deseniz
BAŞKAN Sayın Özel
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Önergeyi çek, kurtul.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
o ifade verenlerin de,
sizlerin de yaptığı zikzaklar, kıvırtmalar
Osmanlıya yakışmaz, bunu söyleyeyim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Önergeyi çek de kurtul.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, olmadı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
FEVAİ ARSLAN (Düzce) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Arslan, bir dakika.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Özgür Başkan,
kendi içinizde bir araştırın, değerlendirin, sonra bir daha
getirin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verdiğiniz bilgiye bak,
verdiğiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bir daha getirin;
araştırın, bir daha getirin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli konuşmacı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Utanır adam, utanır!
BAŞKAN Bir sakin olabilirse arkadaşlar,
sizi dinleyeceğim Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli konuşmacı, iftirada bulunduğumuzu
söyleyerek grubumuza sataşmada bulunmuştur. Dolayısıyla,
69a göre söz istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika.
17.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; gürültüye gerek yok,
bağırıp çağırmaya gerek yok. Düzcede bir hadise
yaşanmış, müessif bir hadise; kim yaparsa yapsın öncelikle
kınıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kınıyoruz,
lanetliyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu, ortak bir
kınamadır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi,
yapanlara ilişkin çalışma gerçekleştirildiğinde bu
arkadaşlardan birisinin CHPli olduğu çıkıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çıkmıyor öyle bir
şey.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bir
diğerinin de aynı siyasi gelenekten
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yapmayın
Hocam, siz yapmayın!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
aynı
siyasi akrabalıktan DSPli olduğu ortaya çıkıyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hocam
yapmayın, siz yapmayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu, Türkiye'nin meselesi değil, Parlamentonun meselesi
değil, sizin partinizin iç meselesi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi oradan ya, hadi oradan
ya!
AYŞE KEŞİR (Düzce) Aynen.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yapmayın Hocam
ya.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sizin
yapmanız gereken, kendi içinizde bir soruşturma yapmaktır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hocam, size
yakışmıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman Nazlıakaya
da mı komisyon kurduralım?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu iş
nasıl gerçekleşmiş, hangi bağlantılar var, niçin bu
CHPli olan arkadaşlar böyle bir saldırı
gerçekleştirmişler
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hocam, öyle bile
olsa bu, Parlamentoyu bağlamaz mı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Güçleri Aylin
Hanıma yetiyor, güçleri!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
İşin, bakın, adli tarafı farklı. O zaten
yapılır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Aylin
Hanımı da araştıralım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Adli
tarafı yapılır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sadece Aylin
Hanıma bunların güçleri. Yazık değil mi kadına?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama muhakkak,
aynı partiden olan insanlar arasında
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya, Başkan,
eskiden Meclis Başkanı da CHPliydi, siz de MHPliydiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
böyle bir
kavga, böylesine bir kabul edilemez durum var ise olaya sizin el koymanız
lazım. Parlamento, soruşturma komisyonu kurup ne yapacak
arkadaşlar, ne yapacak?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan
CHPliydi, o da MHPliydi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Lütfen, bunu
siz değerlendirin kendi içinizde, gün ışığına
çıkarın, bize de bilgi verin.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHPli kayyumu
atayalım Sayın Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, bir
araştırma yapılsın bence kendi içinde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, siz geçmişte CHPliydiniz, sayın grup başkan vekili
de MHPliydi.
BAŞKAN Sizi mi dinleyeyim, Tanalı
mı dinleyeyim, siz karar verin Sayın Özgür Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkimizi de dinleyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kayyum atayalım
Başkanım, kayyum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizin aileniz de
CHPli, siz de geçmişte CHPliydiniz. Ne işiniz var orada o zaman?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir Tanalı susturur musunuz
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mahmut ağabey
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu noktada tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum. Sayın grup başkan vekiline hiç yakışmayan
bir konuşma yaptı. Şöyle ki: Oraya çıkıp bu
saldırıyı yapan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özgür Bey,
duyamıyoruz, grubun izin vermiyor.
BAŞKAN Ben, Sayın Özeli hiç duymuyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben de duymuyorum
Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kürsüden açıklayayım
isterseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yok, açıklama dediniz,
yerinizden lütfen, açıyorum mikrofonunuzu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, yerimden mikrofona...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bunun savunulacak bir
tarafı yok Özgür, boşuna uğraşma, özür dile!
TACETTİN BAYIR (İzmir) Ya, bir sus da
millet konuşsun be birader!
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinden
birisi çıkacak iki saat önceki kayıt diyecek, yedi yıl önce
kapanmış bir partinin üyeliği çıkacak, bundan kimsenin yüzü
kızarmayacak, hâlâ daha oturup bunun üstünden Bu, sizin aynı siyasi
gelenekten bir partinizdir, iç mesele.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İhraç edin, ihraç!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaş, hiç kimse
kimseyi kandırmasın, Osmanlı Ocakları denen şeyin
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ocakları
değil, değil!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Osmanlı torunları
denilen yapıların, Cumhurbaşkanının azmettirmesi ve
himayesiyle ortada olduğu ortadadır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Alakası yok,
hiçbir bağlantısı yok!
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Çarpıtmayın konuyu, nereye getiriyorsunuz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz bu yapılara sahip
çıktıkça
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Önergeyi
hazırlayanlar sizi yanılttı Başkan, ona bir bak, bir iç
araştırma yap! Yanılttılar!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, şudur: Bütün
faşizme evrilen süreçlerde bütün otoriter, faşist liderler, devlet
ellerinde olsa da paramiliter yapılar kurarak seçimle geldikleri bir
yerden seçimle gitmemeye çalışırlar. Mesele ortaya çıkacak
diye araştırma komisyonundan kaçıyorsanız
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi içinizde
araştırın bence!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mertseniz verin üyenizi,
Düzceye gidelim bu konuyu araştıralım. Hodri meydan! Hodri
meydan! Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özel
Sayın Özel
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu konu yeterince konuşuldu.
Yapılan olay son derece çirkindir. Burada bir siyasi parti aidiyetinin
duygularımızın tercüme edilmesinde önemli olmaması gerekir.
Hep birlikte bu olayı kınadık, biz Divan olarak da
kınadık.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kınıyoruz!
BAŞKAN - Lütfen bu olayı kapatın,
kapatalım. Lütfen
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, tutanağa geçmesi
açısından bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tamam, yerimden.
BAŞKAN - Bir şiddetin üzerinden
tartışma yapıyoruz, herkes bunu kınıyor, biz hâlâ
tartışıyoruz.
6.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Cumhuriyet Halk
Partisi Düzce İl Başkanına yapılan saldırıyı
savunan konuşmalar yapılmasından utanç duyduğuna ve AKP
Grubunu kınadığına ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
gerçekten burada yapılan konuşmalardan özellikle utanç duyduğumu
ifade etmek istiyorum. Sebebi şu: Burada yapılan konuşmalar,
burada yapılan savunmalar...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Savunma yok, savunma
yok!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savunma falan yok!
TANJU ÖZCAN (Bolu)
o menfur
saldırıyı yapan, iğrenç saldırıyı yapan,
terör eylemini yapan o sanıkları maalesef manevi olarak
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Şiddetle
kınıyoruz ama sen dosyayı iyi
hazırlamamışsın, iyi
çalışmamışsın.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Kim savundu ya,
kim savundu!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avukata bak,
dosyayı iyi hazırlamamış.
TANJU ÖZCAN (Bolu) -
güçlendirmiştir,
güçlendirmiştir ve bu tür eylemleri, Türkiye genelinde böyle niyetleri
olan binlerce kişiyi de cesaretlendirmiştir. Ben bu tavırdan, bu
davranıştan utanç duyduğumu ifade ediyorum, AKP Grubunu da
kınıyorum. Yazıklar olsun!
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
AYŞE KEŞİR (Düzce) Kim savundu ya,
kim savundu!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avukatsın ama
dosyayı iyi hazırlamamışsın. Tanju, olmadı.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avukatsın ama iyi
hazırlayamamışsın, olmadı.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Yoklama talebiniz var.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkanım, bir dakika söz istiyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İşlem
başladı.
BAŞKAN Duymuyorum, çok gürültü var.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın
Başkanım, bir kısa bir açıklama, bir kısa söz
istiyorum 60a göre.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, işlem
başladı, ayağa kalktık, hak saklı kalsın,
hakkı saklı kalsın.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ondan önce
söz istedi, önce söz istedi.
BAŞKAN Sayın Çakır, bir dakika,
sözünüzü şey yapın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, hak saklı
kalsın da 20 milletvekili ayağa kalkmış burada, böyle bir
şey olur mu?
BAŞKAN Bir dakika şimdi
Önce gördüm
onu, siz ayağa kalkınca size döndüm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle diyorsanız tamam,
ona itiraz etmeyiz.
BAŞKAN Öyle, evet.
Buyurun Sayın Çakır.
Süreniz bir dakika.
7.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklaması
sırasındaki bir grup başkan vekiline yakışmayacak
tavırlarını kınadığına ilişkin
açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bir önerge var, bununla ilgili konuşmalar
yapılıyor ve bu çerçevede gayet net bir şekilde açıklama
yaptım, dedim ki: Başta Düzce milletvekillerimiz olmak üzere, 3
milletvekilimiz, Ayşe Keşir, Fevai Arslan, Faruk Özlü,
arkasından İl Başkanımız, Düzce; arkasından
İl Belediye Başkanımız, Düzce; hepsinin
açıklamaları medyada var. Burada da önümüzde, gerekirse onları
da okuruz. Bunu da beyan ettik. Bunun savunulacak hiçbir tarafı
olmadığı çok açık bir şeyken, aynı zamanda,
arkadaşlarımız da saldırganlarla ilgili tespit ettikleri
bulguları buraya getirmişken, Özgür Özelin -sayın grup
başkan vekilinin- çıldırmasını,
bağırmasını, çağırmasını, en sonunda da
bir grup başkan vekiline asla yakışmayacak şekilde
masayı yumruklamasını ben de buradan kınıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hodri meydan diyorum; hodri
meydan, hodri meydan, hodri meydan!
OKTAY VURAL (İzmir) Coşkun Bey, partiler
arasında bir şey kuralım, bu konuyu enine boyuna
araştırsın.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Neyi
araştıracak?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tüm
saldırıları araştırırız.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu siyasi şeye
girmesin ya, yani kan davasına girmesin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamamen yalan, tamamen yalan.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Siz önce onu
araştıracaksınız, bir Erkan Hocam da bakacak, ne
olduğunu görecek önce bir; görmeden bakmış.
OKTAY VURAL (İzmir) - Gayriresmî, gayriresmî
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve
arkadaşları tarafından, siyasilere fiziki ve sosyal medya
üzerinden yapılan saldırıların nedenlerinin
araştırılması, bu saldırıların örgütlü
yapılarla bağlantılı olup olmadığının
belirlenmesi amacıyla 29/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasına geldik.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Bir yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Gök, Sayın
İrgil, Sayın Özcan, Sayın Göker, Sayın Özdiş,
Sayın Bozkurt, Sayın Karadeniz, Sayın Sarıhan, Sayın
Tanal, Sayın İlgezdi, Sayın Yarkadaş, Sayın Arslan,
Sayın Köse, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın
Özdemir, Sayın Şeker, Sayın Yılmaz, Sayın Bayır,
Sayın Engin.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin oylamasından önce istenen yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları
tarafından, siyasilere fiziki ve sosyal medya üzerinden yapılan
saldırıların nedenlerinin araştırılması, bu
saldırıların örgütlü yapılarla bağlantılı olup
olmadığının belirlenmesi amacıyla 29/3/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mart 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı ile Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 149 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde
üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Parsak Zihni
Açba
İstanbul Afyonkarahisar Sakarya
Arzu
Erdem Ruhi
Ersoy Erkan
Haberal
İstanbul Osmaniye Ankara
MADDE 1- (1)
Bu Kanunun amacı; insan onurunu temel alarak insan haklarının
korunması ve geliştirilmesi ve ayrımcılığa
uğramama hakkının güvence altına alınması
ilkeleri doğrultusunda faaliyet göstermek üzere Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumunun kurulması ile teşkilat, görev
ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir."
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım; talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 1inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Tahsin
Tarhan Erkan
Aydın Bülent
Öz
Kocaeli Bursa Çanakkale
Özgür
Özel Veli
Ağbaba Zeynep
Altıok
Manisa Malatya İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Bedia
Özgökçe Ertan
Diyarbakır Diyarbakır Van
Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Sibel
Yiğitalp
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerin
ilkinde, İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu
konuşacak.
Buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısıyla ilgili söz almış bulunuyorum.
Maalesef, kendi vekillerine eşitlik uygulamayan
bir Mecliste eşitlik kanununu tartışmak üzücü tabii ki. Otuz
yıl avukatlık yaptığım dönemde cezaevlerini ziyarete
gidebilirken HDP milletvekili olarak cezaevlerini ziyarete gidemiyorum ve
bununla ilgili herhangi bir açıklama, bir bilgi de verilmiyor maalesef
bizlere.
Aynı şekilde, yine eşitlikten söz
ederken, insanların katılımından söz ederken, daha önce
konuştuğumuz konuyla ilgili de bir iki söz söylemek istiyorum.
Sulukuleyi nasıl sahiplerine vermediyseniz, Kuzey Ormanlarını
İstanbul halkına rağmen nasıl talan ettiyseniz, Surda da
yapılmak istenenin aynı şey olduğu kanaatindeyim; yeni
sömürgecilik anlayışıdır Surda da yapılmak istenen ve
halka sorulmadan, halka rağmen bir şeyler yapılmaya
çalışılmaktadır.
Şimdi, kanun tasarısına
geldiğimiz zaman, İnsan haklarının korunması ve
ayrımcılıkla mücadele kapsamında faaliyet yürüten kamu kurum
ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek
kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği yapmak ifadesi
kanunda yer almasına rağmen, bu iş birliği maalesef
yapılmamış, insan hakları örgütleri dinlenmemiş ve
toplantıyı da terk etmek zorunda kalmışlardır.
Vatandaşların
karşılaştığı ayrımcılıkları
değerlendiren kurumların bağımsız ve özerk olması
kurumun itibarı ve işlevini doğru biçimde yerine getirmesi
açısından da büyük önem taşımaktadır. İnsan
hakları ve eşitlik kurumlarının ayrı kurumlar olarak kurulmaları
ve varlıklarını sürdürmeleri gerekmektedir. Avrupa
Birliğinin kabul ettiği ve tüm üye devletleri bağlayan
eşitlik direktiflerine göre, Avrupada birden çok temelde veya tek temelde
ayrımcılıkla mücadele etmek için kurulan eşitlik
kurumları diğer insan hakları kurumlarından ayrı,
bağımsız, özerk bir yapıya sahiptirler. Ama, dün de birçok
kez eleştirildiği gibi -şu anda, bizdeki tasarıda 3ü
Cumhurbaşkanı, 8i Bakanlar Kurulu tarafından atanması
önerisi bulunmaktadır- karar sürecinden muhalefet ve sivil toplum tamamen
dışlanmaktadır. Kurula dâhil olmayan sivil toplum örgütlerinin
dışarıdan müdahalesi ve katkısı için daha etkin
mekanizmalar kurulmalıdır. Kuruma Türkçe dışında
dillerde de başvuru yapılabilmeli ve kurum Türkçe
dışında dillerde de hizmet verebilmelidir. Kurum yalnızca
tazminat kararı veren değil, gerekli hâllerde özür dilenmesi ve
yayımlanmasına karar verecek esnekliğe de sahip
olmalıdır.
Tasarının 2nci maddesinde kanundaki
tanımlar açıklanmaktadır. Tanımlarda
ayrımcılığın bir kişiye karşı
uygulanabileceği gibi bir topluluğa karşı
ayrımcılıkta da bulunulabileceği belirtilmelidir.
Bilindiği gibi, ırk, etnik köken, din, mezhep, cinsiyet, cinsiyet
kimliği ve cinsel yönelim özellikleri sebebiyle, kişiler olduğu
gibi topluluklar da farklı muameleye tabi tutulabilmektedirler.
Tanımlar konusundaki bir diğer
itirazımız tacizin tanımıyla ilgilidir. Irk, etnik köken,
din, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim ve kişisel özelliklere yönelik,
kişileri küçük düşürücü davranışlar taciz
tanımına girer. Ayrıca, cinsel tacizin de ayrı olarak bir
başlık altında yer alması gerekir.
Ayrımcılık yasağının
kapsamına ilişkin 5inci maddeye de Seçme, seçilme hakkı dâhil
olmak üzere, kamusal yaşama katılım bakımından hiç
kimse aleyhine ayrımcılık yapılamaz. maddesi eklenmelidir.
LGBTİlere yönelik
ayrımcılığın -ki sizlerin duvarları
olduğunu, kırmızı çizgileri olduğunu ve onları
yok saydığınızı biliyoruz- cinsel kimliğe, cinsel
yönelime dayalı ayrımcılığın da yasaklanması
ve ayrımcılık temellerine yenilerinin eklenebilmesi için ucunun
açık bırakılması gerekir.
İstihdam ve serbest meslek alanlarında
amaca uygun, orantılı, farklı muamele. ucu açık bir
maddedir ve İş Kanunundan çok daha geriye düşmektedir.
Aynı şekilde, kadınların
istihdamıyla ilgili de özel bazı düzenlemeler getirilmesi yine
İş Kanununun gerisine düşen bir düzenlemedir.
Meslek içi insan hakları, eşitlik
eğitimi programları sadece kanunda sınırlı olanlarla,
bu düzenlemeyle sınırlı kalmayıp genel olarak bütün
alanlarda ayrımcılığa karşı eğitimlerin verilmesi
esas alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Kurumun yapısına dair önerilerimiz var.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Burada, sadece, bitirmeden, kayda geçsin diye eklemek istiyorum:
Bu kurum nasıl yapılabilir? diye dün
tartışıyordunuz. Kurum Meclis İnsan Hakları
Komisyonundan bir üye, partilerden birer üye ve Yargıtay,
Danıştay, Barolar Birliği, TMMOB, tabipler, işçi ve kamu
sendikalarından
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu,
teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) -
üyeler dâhil edilmek üzere de oluşturulabilir. Böyle bir
kurum olmazsa İnsan Hakları Kurumu maalesef, dostlar
alışverişte görsünden öteye gitmeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Zeynep Altıok konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insan haklarının korunmasını
gerçekten isteyen, eşitlik ve özgürlük anlayışını
benimseyen tüm milletvekili arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Yasa Tasarısını 3 temel bağlamda sorunlu görüyorum.
Öncelikle, oluşturulacak kurulun, insan haklarının temel
gereği olan bağımsızlık ve eşitlik ilkelerine
aykırı şekilde, kendi iradesiyle toplanma yetkisi dahi olmayan
bir kurul olarak kurgulanmış olması başlı
başına bir sorun. Üyelerin tamamının devlet tarafından
atamayla belirlenecek oluşu, mevcut iktidarın tekçi
yaklaşımlarını yansıtan taraflı bir kurul
olacağının göstergesi gibi.
İkinci ve önemli sorun, hukuk müeyyidelerinden
tamamen bağımsız cezai yaptırım gücüyle
silahlandırılmış bir kurul olması.
Bir diğer sorun ise tasarıdaki
ayrımcılık tanımının son derece muğlak ve
eksik bırakılması. Kurul, uygulama alanlarının
serbestliği nedeniyle büyük sıkıntılara yol açabilecek,
hatta hukuk dışı baskılara yol açabilecek yasal görünümlü
bir ihlal kurumuna dönüşerek karşımıza gelecek.
Hükûmet tarafından bağımsız
olacağı öne sürülen kurulun üyelerinin 8ini Bakanlar Kurulunun,
3ünü Cumhurbaşkanının atayacak olması, her şeyden
önce insan haklarının en temel ilkesi olan eşitlik ve temsiliyet
hakkının ihlalidir.
Şu hâlde, gelin, toplumun her kesimini
farklı şekillerde hedef alan hak ihlallerinin olağanüstü
yoğunlukta yaşandığı ülkemizde İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurulu üyelerini kimler belirleyecek, insan hakları ve
eşitlik nasıl bir anlayışa emanet edilecek birlikte
bakalım.
Bu kurulun üyelerini, Sabahattin Aliden Hrant Dink
cinayetine kadar tamamı faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetlerin ve katliamların aydınlatılması için Genel
Kurula getirilen Meclis araştırması önergelerini tam 22 kez salt
AKP oylarıyla reddedenler belirleyecek.
Bu kurulun üyelerini, yirmi iki yıllık
adalet arayışı sonunda artık tüm insanlık suçları
için bir emsal dava hâline gelen Sivas katliamı davasının zaman
aşımına uğrayışını Hayırlı
olsun. diyerek kutsayan ve katillere muştulayan Cumhurbaşkanı
belirleyecek.
Bu kurulun üyelerini, toplumun her kesimini
Affedersin, Ermeni, Yezid, Zerdüşt, ayyaş, İsrail
tohumu gibi yaftalarla tanımlayan, Alili Alevi, Alisiz Alevi gibi
tanımlar icat ederek insanları aidiyetleri nedeniyle hedefe koyan
akıl ve onun emir erleri belirleyecek.
Bu kurul Aleviler camiye değil, cemevine
gitsinler. diyerek bir inancı kendi ari mezhebinin tekçi
yaklaşımıyla şekillendirme cüretine kalkışanlar
tarafından temsil edilecek.
Bu kurulun üyeleri, Roboskide kendi
insanlarını savaş uçaklarıyla bombalayanların,
katledilen çocuk ve insanlarımızı figüran olarak
tanımlayanların güdümünde olacak.
Bu kurulun üyelerini ve adaletini, Gezi
direnişinde çocuklar öldürüldüğünde Emri ben verdim. diye
böbürlenen ve evladı ölmüş anaları meydanlarda yuhalatanlar
belirleyecek.
Bu kurul, 301 işçimizi kaybettiğimiz Soma
maden cinayetinde yakınını kaybedeni tekmeleyen müşaviri
terfi ettiren, Sivas katliamı sanık avukatlarını
bakanlık ve milletvekilliğiyle ödüllendiren sistemin bir parçası
olacak.
Bu kurulun üyelerini, maden kazalarında ölen
işçilerimiz için Bu işin fıtratında var. diyen atayacak,
tahrik olma özgürlüğüyle can alma, intikam gütme gibi fıtrat
kriterleri kurulun karar verici unsurları olacak.
Bu kurulun üyelerini, hak ihlalleri
karşısında, Karamanda yaşanan çocuklara cinsel istismara
yönelik Bir kereden bir şey olmaz. diyen Bakan ve arkadaşları
belirleyecek.
Bu kurul, konu terör olduğunda Bana kimse
hukuk, insan hakları ve adalet demesin. diyen, insan haklarının
tüm evrensel kriterlerini reddeden infazcı bir aklın temsilcisi
olacak.
Bu kurul, Can Dündar ve Erdem Gülü tahliye eden
Anayasa Mahkemesi kararına Uymuyorum, saygı da duymuyorum.
diyebilen birine koşulsuz biat edenlerden oluşacak.
Bu kurulun üyelerini, Artvinin Hopa ilçesinde
polisin sıktığı gazla ölen Metin Lokumcunun ölümünü
protesto eden kişi için Kız mıdır, kadın
mıdır, bilemem. diyen tutucu zihniyet atayacak.
Bu kurulun üyeleri, ülkemizde son yedi yılda
yüzde 1.400 artan kadın cinayetleri karşısında Kadına
şiddet abartılıyor., Kadın erkek eşitliği
fıtratımızda yok., Kadının yeri evidir. diyenlerden
oluşacak, kendisinden iş isteyen kadınlara Evdeki
işleriniz yetmiyor mu? diyenlerden oluşacak.
Bu kurulun üyelerini, rant uğruna cumhuriyetin
kazanımlarını satanlar, oy için Ölümler olmasın
istiyorsanız 400 milletvekili verin. İstikrar
sağlayamazsanız beyaz Toroslar yine gelir. diyen tehditler
belirleyecek.
Bu yasa tasarısı, içi boş,
dışı şekerle kaplı bir zehri daha içmemizi istiyor
sanki. Bu kanun tasarısını reddediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum
III YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Gök, Sayın Özcan, Sayın Tanal, Sayın Çiçek, Sayın
Bayır, Sayın Bozkurt, Sayın Emir, Sayın Yılmaz,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Engin,
Sayın Hürriyet, Sayın Yarayıcı, Sayın Budak,
Sayın Öz, Sayın Göker, Sayın Akın, Sayın Ertem.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 1- (1)
Bu Kanunun amacı; insan onurunu temel alarak insan haklarının
korunması ve geliştirilmesi ve ayrımcılığa uğramama
hakkının güvence altına alınması ilkeleri
doğrultusunda faaliyet göstermek üzere Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun kurulması ile teşkilat, görev ve yetkilerine
ilişkin esasları düzenlemektir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısıyla insan onurunu temel
alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi,
kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına
alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden
yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler
doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin
mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine
getirmek üzere Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
kurulması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, içinde
bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik konumunun sunduğu fırsatlar
kadar, önemli tehditlerle de yüz yüzedir. Yakın coğrafyamızda ve
komşularımızla yıllardır süren çatışmalar en
temel insan hakkı olan yaşama hakkının
sağlanabilmesinin, hayatta kalabilme ve insanca bir yaşam
sürdürebilmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 21inci
yüzyılda her ne kadar insanlığın ortak refah ve
mutluluğunun tesisi gerekçesiyle demokrasinin yaygınlaştırılması
ve geliştirilmesi, hukukun üstünlüğünün hâkim kılınması,
temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması beklense de
bu süreç uluslararası terörizm, göç, etnik çatışmalar, iç
karışıklıklar, bölgesel çatışmalar,
uluslararası hukuka aykırı çifte standartlar, açlık ve
yoksullaşma, demokrasi adına yapılan hukuk ihlalleri, çevresel
felaketler gibi sorunlarla birlikte ilerlemektedir. Bazı güçler, bu
süreçte önlerine çıkan millî ve insani duyarlılıkları ve
kuralları olabildiğince yok saymaya ya da ortadan kaldırmaya çalışarak
kendi imtiyaz ağlarını genişletme çabasındadır;
bunu yaparken de insan hakları bayraktarlığına soyunarak
hedef alınan ülkelerde etnik ve dinî unsurları en önemli araç ya da
iş birliği aktörü olarak kullanmakta, etnik kimlikleri kaşıyarak
millî kimliği zayıflatmaya çalışmaktadır. Bu yapı
içerisinde asgari müşterekleri zayıflayan, ahenkli bir toplumsal
birliktelik zemini oluşturamayan, ortak karar ve çözüm üretemeyen
toplumlar millî direnç kalelerini birer birer kaybetmekle yüz yüze
kalmaktadır. Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve demokrasi vaadiyle
girişilen Orta Doğuya yeniden şekil verme sürecinde tarihî ve
kültürel derinliğine yakışmayan bir anlayışla rol
üstlenmeye kalkması, yaşanan çatışma, zulüm, kan ve
gözyaşına ortak olunmasına da sebep olmuştur. Oysa, hukuk
devleti ancak araçsallaştırılmamış bir demokrasi ve
temiz siyasetle mümkün olabilecektir. Demokrasinin
araçsallaştırıldığı bir siyasi ve sosyal ortamda demokrasiye
özgü değerler de içeriği olmayan bir söylem olmaktan öte
gidemeyecektir.
Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada
gelişen başta terör olmak üzere şiddet olaylarının
etnik ve mezhep çatışmalarının etkisinden korunması,
yürüteceği dış politika ile uygulayacağı siyasi ve
sosyal politikaların isabetiyle doğru orantılı
olacaktır. Kuşkusuz, bu politikaların Türk millî kimliğini,
millî değerlerini, kardeşlik hukukunu ve cumhuriyetin temel
niteliklerini esas alan politikalar olması zorunludur. Ancak, on dört
yıldır uygulanan yanlış politikalar maalesef, demokrasi ve
insan hakları gibi kavramların gölgesinde bölücülüğün himaye
görmesine yol açmış, Türkiye'nin bölgesinde sözü dinlenir bir ülke
olmasını sağlamamış, başta terör olmak üzere
bölgesel sorunları ithal eder bir duruma getirmiştir.
Terörizm tüm insanlığa
doğrultulmuş korkunç bir silahtır. Terör hangi gerekçeyle ve
hangi ülkede çıkarsa çıksın insanlık
dışıdır ve insanlık onurunu hiçe saymaktır.
Terörizm ateşi konusunda duyarlı olmak, sorumluluk bilinciyle hareket
etmek insanım diyen, insan haklarına saygı duyan herkesin
görevidir. Yaşanabilir bir dünya istiyorsak, insan hak ve hürriyetlerine
şartsız bağlıysak terörizme karşı aynı dozda
tepki gösterebilmeli ve karşı koyabilmeliyiz. Fakat,
yaşadığımız süreçte kavramlar asıl
manasından uzaklaşmış, kan döken, cinayet işleyen,
vatan ve millete diş bileyen tüm odaklar barışsever, özgürlük
tutkunu, demokrasi yanlısı ve insanlık savunucusu olarak
gösterilmeye çalışılmıştır. Barış ve
insan hakları kavramları âdeta bölücülerin hizmetine
koşulmuş, terörün yedeğine konulmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin yakın
tarihinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla)
en
sıkıntılı ve çalkantılı döneminden geçmesini
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla)
Tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağı kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce, bir yoklama talebi var, onu yerine getirelim.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Gök, Sayın Türkmen, Sayın Emir, Sayın Bozkurt, Sayın
Bayır, Sayın Çiçek, Sayın Tanal, Sayın İlgezdi,
Sayın Yılmaz, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Hürriyet, Sayın Gündoğdu, Sayın Özdemir, Sayın
Yarayıcı, Sayın Budak, Sayın Yıldız, Sayın
Öz, Sayın Akın.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime elli dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Ben Elli dakika ara veriyorum. demiştim ama
bir yanlış anlaşılma olmuş, zabıtlara da iki
dakika diye girmiş.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan,
yanlış anlaşılma değil efendim. Yani, Parlamento çok
ciddi işlerle uğraşır.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlaşılma
değil, iki söylediniz ya!
BAŞKAN Ben elli dedim.
Birleşime elli dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, 2nci madde üzerinde üç adet önerge
vardır.
Önergeleri okutacağım ama
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Elif
Doğan Türkmenin bir söz talebi var.
BAŞKAN Sayın Doğan Türkmen, bir
şey mi söyleyeceksiniz?
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Efendim,
mikrofonu açabilirseniz evet.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin,
Adananın Ceyhan ilçesinin Üçdutyeşilova köyünde TİGEMden
alınması gereken arazilerle ilgili köylülerin büyük bir
sıkıntı içerisinde olduklarına ilişkin
açıklaması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sayın Başkan,
Adana Ceyhan ilçesi Üçdutyeşilova köyünde TİGEMden
alınması gereken arazilerle ilgili köylülerin büyük bir
sıkıntısı var. Şöyle ki: Yanı
başlarındaki köyde dönümü 8 bin lirayken burada dönümüne 3-4
katı fiyat isteniyor. Sonuçta her ikisi de devlet kurumu olmasına
rağmen Üçdut köyünde yaşanılan bu sıkıntıyla
ilgili tüm köylülerimiz şikâyetçiler. Bunu özellikle Mecliste dile
getirmemizi istediler ve talepleri şudur: Tıpkı yanı
başlarındaki köyde -üstelik de sulu arazi olmasına rağmen-
dönümü 8 bin lirayken, kendilerinin köyünde ve kuru araziye, daha az verim
alınan araziye 3 katı fiyat verilmesinin bir haksızlık
olduğunu düşünüyorlar ve üstelik de 9 Mayısa kadar da bedelin
ödenmesini istiyorlar. Adanada 9 Mayısta hiçbir çiftçide para olmuyor.
Yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğan, lütfen
toparlayın.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ederim.
Başkanım, 9 Mayısta paranın
ödenmesi demek, çiftçiye Sen bu arazileri alma, biz başkasına
satacağız. demek. Bu nedenle de Sayın Maliye
Bakanımız ve Tarım Bakanımızın da mutlaka bu
konuyla ilgilenmesini istiyoruz ve köylülerimize müjdeli bir haber vermek
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN 2nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır demiştim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(e) bendinde yer alan "işlem ve uygulamalar sonucunda"
ibaresinden sonra gelmek üzere "dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri temellere dayanılarak"
ibaresinin eklenmesini ve (i) bendinde yer alan "engellilerin"
ibaresinin "Engellilerin, kadınların, çocukların,
yaşlıların, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri
ile malul ve gazilerin" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ruhi Ersoy Mehmet Parsak Zihni Açba
Osmaniye Afyonkarahisar Sakarya
Mehmet Erdoğan Erkan Haberal Arzu Erdem
Muğla Ankara İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin (d), (j) ve (k)
fıkralarının aşağıdaki gibi düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
(d)- "Doğrudan ayrımcılık:
Bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerinden birine
dayanılarak, bir kamu veya özel hukuk gerçek veya tüzel kişi veya
topluluğuna, hak ve özgürlüklerin tanınması,
kullanılması ve yararlanması esnasında,
karşılaştırılabilir benzer durumlarda muamele
edildiğinden, edilmiş olduğundan veya edileceğinden daha az
elverişli davranma anlamına gelecek her türlü farklı muameleyi
ifade eder.
(j)- "Taciz: Psikolojik ve cinsel türleri de
dahi olmak üzere, insan onurunun çiğnenmesi amacını
taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran,
yıldırıcı, onur kırıcı,
aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü
davranışı"
(k)- "Ulusal önleme mekanizması:
İşkence ve diğer zalimane ve gayri insani veya küçültücü muamele
ve cezaya karşı BM sözleşmesine ek ihtiyati protokol hükümleri
çerçevesinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı
yerlere ve yatılı ve gündüzlü eğitim kurumları,
yaşlı ve hasta bakım merkezleri, hastaneler gibi yerlere düzenli
ziyaretler yapmak üzere oluşturulan sistem.
Gamze Akkuş İlgezdi Mahmut Tanal Şenal Sarıhan
İstanbul İstanbul Ankara
Zeynep Altıok Hilmi Yarayıcı
İzmir Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sibel Yiğitalp İdris Baluken Çağlar Demirel
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım
Van Adıyaman
BAŞKAN Komisyon son okunan önergeye
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp konuşacak.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün insan
hakları, ayrımcılık ve beraber eşit yaşama
üzerine bir yasa tasarısı üzerinde konuşuyoruz ama ne yazık
ki insan onurunun en dibe vurduğu bir dönemden geçiyoruz. Surda
cenazelerin dört aydır hâlen kaldırılmadığı,
defnedilmediği ve bunun için, cenazeyi almak için ailelerin aylardır
beklediğini biliyoruz. Ama buradaki sessizlik ve tepkisizlik şunu da
getiriyor: Orada, başka illerde olan sokağa çıkma
yasaklarında daha büyük vahşetleri, daha büyük insanlık
dışı muameleleri getiriyor. Bunu da sessizlik ve tepkisizlikle
daha çok güçlendirdiğimiz gibi, bunları sanki Meclisin
sessizliği, özellikle AKPnin sessizliği onları teşvik
ettiği gibi katliamları ne yazık ki büyütüyor.
Bugün herkes şunu konuştu: Surdaki
kamulaştırmayı söyledi. Kamulaştırma
yapılıyor Surda. O alanda en az 70 bin insan yaşıyor ama
hiçbirinin bundan haberi yok, hiçbirinin fikri ve bilgisi
alınmış değil. Hepsi tek merkezden, merkezî Hükûmet
tarafından nasıl bir yaşama sahip çıkmasını
istiyorsa, nasıl bir yaşam istiyorsa onun üzerinden bir planlama
yapılıyor ve bu planlamaya da insanları gasbederek, yaşam
haklarını elinden alarak, yaşam alanlarını tamamen yok
ederek, kendince, orada yeni bir yaşam kurgulama gibi bir politikaya
gidiyor. Aslında bu politika sadece rant, talan ve
yağmacılıktan başka hiçbir şey getirmiyor.
Düşünün, binlerce yıldır dedelerinin
yaşadığı bir yeri, atalarının
yaşadığı bir yeri, siz gideceksiniz bir gecede orayı
bütün iş makineleriyle yıkacaksınız, her türlü
yağmalamayı yapacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz ki: Ben
sana aslında daha iyi bir yaşam düşünüyorum. İşte
sorun bu yönetim biçimidir, bu tekçi yönetim biçiminden geliyor.
İnsanlar yerinden yönetim derken, yerinden
yönetim sebebi de buydu, talep etmesinin nedeni de buydu. Biz kendi yaşam
alanımızda nasıl yaşamak istiyorsak öyle
yaşamalıyız; tarihimize, dilimize ve kültürümüze öyle sahip
çıkmalıyız. Bunun mücadelesini verirken, tam cevabı,
devletin cevabı, AKPnin cevabı: Hayır, sen öyle
yaşayamazsın. Öyle bir talebin olduğu an ben seni tankla, topla,
her türlü ağır silahlarla yok ederim; tarihini de yıkarım,
cenazelerini de vermem, hatta cenazelerini sokak ortasında bekletir, onun
videosunu çeker, sosyal medyada bunu size gösteririm. dedi. Bu mudur? Bu mudur
yani demokratik dediğiniz ülke? Bu şekilde mi demokratik bir ülkede
yaşadığımızı sanıyorsunuz? Bu, bu
yapılanlar, sadece yapanların, yaptıranların ve buna sessiz
kalanların büyük bir utancıdır ve bu utanç öyle veya böyle, bir
şekilde hem hukuksal olarak hem halkın vicdanında mutlaka
yargılanacaktır, bu yargılanmayı da hepimiz göreceğiz.
Bugün insanların cenazelerine uygulanan
işkenceler dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir ve bu
sessizlik, orada çalışan paramiliter güçler tarafından bir
cesaret aracı olarak kullanılıyor ve bu insanlar, bu paramiliter
güçler orada bu sessizliği Bizi kabulleniyor, daha da iyi
yaptığımızı düşünüyoruz
İyi yapma
motivasyonu yaratıyor. Yani istediğiniz kadar sessiz kalın,
tepkisiz kalın, bunun arka planında okunacak yolu budur.
Eğer, bugün, insan olmanın gereği
onurlu olmak, değerlere sahip çıkmak, bir insana zarar vermemekse
burada buna herkesin sahip çıkması gerekir. Yerinden yönetimin de
asıl esası budur. Orada, Surda her türlü
yağmacılığı, yalanı, talanı
yaparsınız ama asla o halkı kazanamazsınız. Sadece
kısa bir süre için belki sessizlik olur ama o çocukların cenazesini
gören, kardeşinin cenazesinin orada çürüdüğünü gören bir aileyi, bir
kardeşi de asla ikna edemezsiniz. O acıyı, o yürek
acısını hiçbir şey telafi edemez. Binlerce ev yapın, o
çocuklarını kaybeden annenin, babanın yerine hiçbir şey
asla karşılığını bulamaz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Bir
cümle de PKK için söyleyin Hanımefendi.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bunu,
talan üzerinden, yağmacılık üzerinden hâlen sahiplenmeniz, hâlen
kamulaştırma adı altında devletin bir politikası
olarak görmeniz, o halkın iradesini yok saymanız, algısıyla
dalga geçmenizdir. O halk da asla bunu kabul etmeyecek. Bunu da herkes çok iyi
okusun. Orada siz saraylar da yapsanız, katlar, yatlar da yapsanız o
halka yaşattığınız acılar ve
yaşattığınız o zalimlikler unutulmayacak.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Yaşatan kim?
Kim yaşatıyor?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Hiçbir kimse unutmayacak, bu halk da unutmayacak.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Yaşatan kim?
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Gittiğimizde halk bunları bize söylemiyor.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bu
halk hiçbir zaman unutmayacak. Ömrühayatınız boyunca sizin önünüze
gelecek bu, hayatınız boyunca hep bunu göreceksiniz.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Biz
hiç öyle bir şey duymuyoruz oraya gittiğimiz zaman.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Yaşatan kim?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Hangi
halktan bahsediyorsunuz, biz anlamadık.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Ben,
şimdi tekrar söylüyorum: Bunu ömrüm boyunca
İnsanlar bunu size
hatırlatacaklar. Her zaman önünüze bir utanç olarak gelecek.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.06
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
var, elektronik yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Diyarbakır Milletvekili
Sibel Yiğitalp ve arkadaşlarının önergesinin ikinci kez
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra sayılı
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin (d), (j) ve (k)
fıkralarının aşağıdaki gibi düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz. 30.03.2016
(d)- "Doğrudan ayrımcılık:
Bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerinden birine
dayanılarak, bir kamu veya özel hukuk gerçek veya tüzel kişi veya
topluluğuna, hak ve özgürlüklerin tanınması,
kullanılması ve yararlanması esnasında,
karşılaştırılabilir benzer durumlarda muamele edildiğinden,
edilmiş olduğundan veya edileceğinden daha az elverişli davranma
anlamına gelecek her türlü farklı muameleyi ifade eder.
(j)- "Taciz: Psikolojik ve cinsel türleri de
dahi olmak üzere, insan onurunun çiğnenmesi amacını
taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran,
yıldırıcı, onur kırıcı,
aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü
davranışı"
(k)- "Ulusal önleme mekanizması:
İşkence ve diğer zalimane ve gayri insani veya küçültücü muamele
ve cezaya karşı BM sözleşmesine ek ihtiyati protokol hükümleri
çerçevesinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı
yerlere ve yatılı ve gündüzlü eğitim kurumları,
yaşlı ve hasta bakım merkezleri, hastaneler gibi yerlere düzenli
ziyaretler yapmak üzere oluşturulan sistem.
Fatma
Kaplan Hürriyet (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyet konuşacak.
Buyurun Sayın Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 2nci maddesi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş, vize serbestisi için 4 Mayısa kadar atılması
gereken 35 hukuki adımdan bahsetmiştir. Vize için atılan bu
hukuki adımlardan biri de şu anda konuştuğumuz
tasarıdır. Ancak, bu öyle bir adımdır ki bir bebeğin
ilk adımından bile daha acemicedir maalesef. Sadece vize muafiyeti
için, dünyadaki en önemli hak olan insan hakkıyla ilgili bir kurum
oluşturmak isteniyor; üstelik bu kurum, bütün insan hakları
alanını, her şeyi yapmakla görevli olan, sorumluluk
taşımayan, yargı benzeri bir yetkisi dâhil olağanüstü
yetkileri bulunan, Cumhurbaşkanı ve Hükûmet gözetiminde bir insan
hakları kurumudur.
Aslında, iktidar partisinin olmayan haklar
paradigmasıdır bu tasarı. İnsan haklarını koruma
mekanizmasını etkinleştiriyoruz. diyorsunuz ama aslında
hak ve özgürlükler alanını daraltıyorsunuz. Hükûmetin olanca
ağırlığının olması, sivil kitle
örgütlerinin, meslek odalarının, üniversitelerin, kadın
kuruluşlarının, engellilerin, işverenlerin, gazetecilerin,
sanatçıların, çalışma hayatı temsilcilerinin,
sendikaların dışlanması, oluşacak yapıyı
antidemokratik kılmaktadır maalesef.
Sivil toplumu hazırlık sürecine hiçbir
şekilde dâhil etmemek ise bu yeni kurumun geçersizliğini ilan etmek
anlamına gelir. Yani, Hükûmet, burada sivil toplum örgütlerini hiçe
sayarak bir bağlamda insan haklarını da hiçe
saydığını açık açık belli etmektedir.
Vize serbestisinin gerekliliklerinden olduğu
için kurulmaya çalışılan bu kurulun aceleye getirilmesinden
dolayı ya da kasıtlı olarak bazı konular
atlanmıştır. Tasarının 2nci maddesinde
ayrımcılık kavramının tanımı
yapılmadan ve ayrımcılık temelleri de sayılmadan
ayrımcılık türlerinin tanımlanması yoluna gidilmiştir,
bu bizce kesinlikle yanlıştır. 2nci maddenin (a)
fıkrasında kapsama alınması gereken hususlar vardır
ancak kapsam dışı bırakılmışlardır. (e)
bendindeki dolaylı ayrımcılık tanımı daha etkin
şekilde değiştirilmelidir. Makul düzenleme başlıklı
(i) bendinde dezavantajlı tüm kurumların sayılması
gerekirken maalesef sayılmamıştır.
Ayrımcılığı önleyeceği iddiasıyla
hazırlanan yasa tasarısında cinsel yönelimi ve cinsel
kimliği farklı bireyler dışlanmıştır.
Kaygı ve baskıyla hazırlanan bu tasarıda kavram ve bilgi
karışıklığı maalesef giderilmemiştir. Bu
tasarı, temel hak ve hürriyetlerin korunması, geliştirilmesi ve
bunlardan yararlanma bakımından hiç kimsenin
ayrımcılığa uğramaması amacıyla ve konuya
ilişkin evrensel normlarla da örtüşmemektedir.
Peki, ülkede kendisine
bağlamadığı bir kurum bırakmak istemeyen
Cumhurbaşkanı ve AKP Hükûmeti son on beş yıldır insan
hakları için ne yaptı? Mesela, Türkiye milyonlarca lira ödemeye
mahkûm edildi insan hakları ihlalleri konusunda. 2002-2012
yılları arasında Türkiye aleyhine 50.249 başvuru
yapıldı ve bu başvurular neticesinde Türkiye tam olarak 180
milyon 941 bin Türk lirası ödemeye mahkûm edildi.
Onun dışında, demokratik
haklarımıza baktığımızda, mesela,
Yürüyeceğiz. diyoruz, Yasak. diyorsunuz; Konuşacağız.
diyoruz, Yasak. diyorsunuz; Yazacağız. diyoruz, Yasak.
diyorsunuz; Yaşayacağız. diyoruz, ona da Yasak. diyorsunuz
ve bu şartlardaki ülkemizde biz bugün insan haklarını
konuşuyoruz. Bombalı saldırıları Almanların haber
verdiği, millî hırsızları FBIın yakaladığı,
vatandaşlarımızın öldüğü, bizi yönetenlerin ise
muhtarla toplantı yaptığı ülkemiz şartlarında biz
bugün insan haklarını konuşuyoruz. Adalet Bakanının
hırsızı, Aile Bakanının tecavüzcüyü, Eğitim
Bakanının tarikatları, Orman Bakanının imar rantını,
rektörün cehaleti savunduğu bu ülkede biz insan haklarını
konuşuyoruz ve sonra diyoruz ki ne güzel, insan hakları, değil
mi?
Son olarak diyorum ki kadın cinayetleri, maden
kazaları, imar rantları tutuklu gazeteciler, terör olayları,
çocuk istismarı gibi birçok konunun araştırılması
taleplerini reddeden iktidar partisinin elinde şekillenecek bu kurulu
düşündükçe vay hâlimize diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Yoklama istiyorsanız 20 kişi ayağa
kalkmamış ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kalkıyoruz efendim.
BAŞKAN Ben onu görmeden, vardır dedim;
yanlışa yanlışla gittik.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Bakan, Sayın Yüceer, Sayın Hürriyet, Sayın Aydın,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Çamak, Sayın Adıgüzel,
Sayın Altıok, Sayın Emre, Sayın İlgezdi, Sayın
Yıldız, Sayın Akkaya, Sayın Özdemir, Sayın
Yarayıcı, Sayın Yarkadaş, Sayın Tanal, Sayın Tüm,
Sayın Yedekci.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(e) bendinde yer alan "işlem ve uygulamalar sonucunda"
ibaresinden sonra gelmek üzere "dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri temellere
dayanılarak" ibaresinin eklenmesini ve (i) bendinde yer alan
"engellilerin" ibaresinin "Engellilerin, kadınların,
çocukların, yaşlıların, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleri ile malul ve gazilerin" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 149 sıra sayılı
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Verdiğimiz önergede, tasarının
Tanımlar başlıklı 2nci maddesinin (e) ve (i)
bentlerindeki tanımlamaların daha anlaşılır ve daha
kapsamlı hâle gelmesi konusunda bir çalışma yaptık. Bu
önergemize eğer destek verirseniz bu
maddedeki iki tanım daha anlaşılır, daha açık ve daha
kapsayıcı hâle gelecektir. Bu bakımdan önergemize destek
istiyoruz.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu kurulması gündeme gelince, aklımıza önce AKPnin
ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı
uygulamaları gelmektedir. AKP iktidarı on dört yıldır
toplumumuzu önce 36 etnik yapıya, yetmeyince mezheplere ve inançlara göre,
o da yetmeyince sendikasına göre sürekli olarak
ayrıştırmayı kendisine görev edindi. Tabii bu
ayrıştırmacı politikaların sonucunda geldiğimiz
nokta bizden olanlar ve bizden olmayanlar ayrımına
gelmiştir. AKPnin müteahhidi değilseniz ihale alamazsınız;
ihale alacaksanız önce AKPli bir müteahhit olacaksınız. AKPnin
memuru değilseniz terfi edemezsiniz. Bu zihniyet bizden olan, bizden
olmayan şeklinde kamuda bugün liyakati artık ikinci plana itti ve bu
da bugün kamudaki işlerin yürümesi konusunda
karşılaşılan sıkıntıların en temel
sebebi hâline geldi. AKPli değilseniz herhangi bir taşeron
şirkette işe giremezsiniz çünkü bir taşeron şirkette
işe girecekseniz önce size sorulan şey bu işi yapıp
yapamayacağınız değil AKPye üye olup
olmadığınızdır. Ensar Vakfına üye değilseniz
hemen paralel ilan edilirsiniz. MEMUR-SEN üyesi değilseniz her zaman
mobbinge maruz kalabilirsiniz. AKPli değilseniz mülakatlarda kitabın
ortasından soruya muhatap kalırsınız yani mülakatı
geçmek o kadar da kolay olmaz ama AKPliyseniz kitabın
kapağından sorulan soruyla kolayca paçayı sıyırabilirsiniz.
Sonuç olarak, maalesef, toplumu sizden olanlar ve olmayanlar
diye ikiye ayırdınız. Bugün geldiğimiz noktada binlerce
yıllık birlik hukukunun, kardeşlik hukukunun temelini,
hissiyatını zedelediniz. Artık bundan sonra, bu kardeşlik
hukukunun tamiratı da her gün biraz daha zorlaşmaktadır.
Sayın milletvekilleri, kutuplaştırma
demişken bir hususu daha sizinle paylaşmak istiyorum:
Kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmesi gereken iktidar,
on dört yıl boyunca devamlı suretle kendi yarattığı düşmanlarla
bu kutuplaşmayı sürdürdü; eski ortaklarını düşman,
eski düşmanlarını da yer yer dost edindi. Ve bugün, garip bir
haber aldık; geçtiğimiz günlerde kayyum atanan bir gazeteye bugün
yeni bir genel yayın yönetmeni atandığını duyduk.
Biatçı bir kültürle yayın yaptığına şahitlik
ettiğimiz bir gazetenin haber müdürü, kayyumlar tarafından bir
gazeteye genel yayın müdürü olarak atanmıştır.
Aslında, bu da az önce bahsettiğim kutuplaştırıcı
üslubun ne kadar sert bir şekilde devam ettiğinin en büyük
göstergesidir. Kendi eski dostlarının şirketlerine el koyan AKP
iktidarı, PKKya destek veren hiçbir şirkete, PKKya destek veren
hiçbir yayın organına bugüne kadar kayyum atamayı
başaramamıştır.
Bir noktaya daha temas etmek istiyorum: Bugün, zaten
Anayasamızın 10uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesini
artık bu tasarıyla birlikte tartışır hâle geldik.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Anayasanın Türk Devletine
vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
ilkesine her zamanki gibi bağlıyız. Türk milletinin hiçbir
onurlu mensubu hiçbir zaman ayrımcılığa tabi tutulamaz.
Bugün AKP, PKK ve uzantılarının yok etmeye
çalıştığı kardeşlik hissiyatını ise
yaşatmaya çalışacak kudret de, azim de Türk milletinde hâlâ
mevcuttur, bunun da böyle bilinmesinde fayda vardır. Yeniden bunları
tanımlamaya gerek yoktur, yeniden temel atmaya gerek yoktur, yeniden bina
inşa etmeye gerek yoktur. Bu binanın adı Türk, temeli
sağlamdır; ayrımcılıktan, kutuplaşmadan nemalanan
herkes Türk milletinin kardeşlik hissiyatının altında
ezilmeye ve yok olmaya mahkûmdur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
lll.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
Efendim kalktık, hep birlikte kalktık.
BAŞKAN Teşekkür ederim, çok naziksiniz.
Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Aydın, Sayın Yüceer, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Çamak, Sayın Cihaner, Sayın Tarhan,
Sayın İlgezdi, Sayın Emre, Sayın Altıok, Sayın
Yarayıcı, Sayın Topal, Sayın Özdemir, Sayın Akkaya,
Sayın Akaydın, Sayın Tanal, Sayın Tüm, Sayın
Yarkadaş.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yoklama talebimiz var yine efendim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Şimdi, şimdi?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Hayır, bir
dakika önce yaptık daha.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, yoklama talebimiz
var efendim.
BAŞKAN Sayın Özgür Özel, şimdi,
bakın, sizin bunu isteme talebiniz var, buna saygı duyuyorum ama daha
aradan bir dakika geçmeden aynı şeyi tekrar ediyorsunuz, yoklama
talebinizi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yapabilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, arkadaşlar
çıkıyor.
BAŞKAN - Lütfen çalışma ekonomisine
biraz uyalım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, öyle bir takdir hakkınız yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Bunu millet görüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, pek çok ekonomiye
uymayan, uzlaşı kültürünü geliştirmeyen Hükûmetin
uygulamalarına karşı her hakkımızı
kullanırız.
BAŞKAN Ben size şu anda Divan
Başkanı olarak bu durumu öneriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Bu uyarınızı ilerleyen saatlerde
dikkate alabiliriz ama şu an talebemiz var.
SALİH CORA (Trabzon) Hiç mi
utanmıyorsunuz!
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır efendim! Olur mu,
ayaktayız.
BAŞKAN -
sunarken toplantı yeter
sayısı aranmıştır.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Aydın, Sayın Yüceer, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Çamak, Sayın Cihaner, Sayın Tarhan, Sayın
İlgezdi, Sayın Emre, Sayın Altıok, Sayın Sertel,
Sayın Yarayıcı, Sayın Topal, Sayın Özdemir, Sayın
Akkaya, Sayın Yarkadaş, Sayın Yiğit, Sayın Tanal.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3üncü maddede dört adet
önerge vardır. Ancak, bu önergelerden biri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
üyesi Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan Yüceer ve
arkadaşlarınca bugün saat 18.32de verilmiştir. Bununla birlikte,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu üyesi Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel
ve arkadaşları tarafından, yine, bugün saat 20.20de ikinci bir
önerge daha verilmiştir.
Açıklamam şudur ki: Bilindiği üzere
İç Tüzükün 91inci maddesine göre, temel kanun görüşmelerinde her
madde üzerinde en fazla iki değişiklik önergesi verilebilmektedir.
Her parti grubunun önerge verme hakkı saklı bulunduğundan, bu
sayı parti grubu sayısı kadar artırılabilmektedir.
Siyasi parti grubunun saklı hakkının, önergesi bulunan
diğer gruba devredilmesi ise söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle,
Sayın Özel ve arkadaşlarının imzalarının
olduğu, daha sonra verilen önergeyi işleme alamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özele söz veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, açıklamanızı
dikkatle dinledik. Tabii, açıklama, İç Tüzükün ve Anayasanın
ruhundan bağımsız, sadece 91inci maddedeki ilgili hüküm dikkate
alındığında haklı görülebilir. Ancak, İç Tüzükün
87nci maddesi ve 1927 Dâhilî Nizamnamesinden bugüne kadar İç Tüzükte
önergelerle ilgili yapılmış tüm değişiklikler ve
Anayasa Mahkemesi kararları göz önüne alındığında,
bugün temel kanun olarak görüşmekte olduğumuz bir kanun üzerindeki
önerge işleminde şu anda yerleşmiş bir uygulama gibi
görünen uygulamanın 87de açıklıkla tarif edilen eğer
önerge hakkı kullanılmazsa bir diğer milletvekili ya da grup
tarafından bunun kullanılabileceğine dair ifadenin İç Tüzük
91de açıkça yazmıyor oluşundan hareketle böyle bir uygulama
yasamanın yeterince müzakere edilip tüm görüşlerin ifade
edildiği ve Genel Kurulun bu konuda karar vermesine yönelik olarak
yapmamız gereken kaliteli yasama mantığıyla
çelişmektedir. Bu yüzden, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mahfuz
tutulan önergenin verilmemesi bir yana, milletvekillerinin iki önerge verme
hakkının da göz önünde bulundurularak, saat 18.32de Sayın
Candan Yüceer ve 5 arkadaşının verdiği önergeye saat 20.00
sularında verdiğimiz ikinci önergenin ayrı ayrı işleme
alınmasını yüce makamınızdan talep etmekteyim.
Eğer açıklamanızdaki tutumunuz
sürecekse bu konuda bir usul tartışması
açılmasını ve bunun yine tarafınızdan veya gerekirse
Genel Kurul tarafından karara bağlanmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, sizin
bahsettiğiniz 87nci madde Değişiklik önergeleri
başlığını taşımakta ama şu anda biz bir
temel kanunu görüşmekteyiz ve 91inci maddenin ilgili fıkraları
da temel kanunlarda verilecek olan değişiklik önergeleriyle ilgili
bilgi vermektedir. Benim biraz önce yaptığım açıklama şimdiye
kadar Meclisin uygulayageldiği bir açıklamadır, bu ana ve bugüne
mahsus bir açıklama değildir. Geçmiş örneklerden hareket ederek
bu açıklamayı yapmak durumunda hissettim kendimi. Elbette ki bunu
söylemek zorundaydım.
Usul tartışması açıyorsunuz ama
usul tartışması açılacak herhangi bir neden görmüyorum
çünkü yapmış olduğum davranış geçmişten bugüne
kadar gelen Meclis uygulamalarından bir örnektir. Ben bunu kendi
düşüncemle yarattığım bir gerekçeyle ifade etmedim size;
Meclisin birçok usul tartışmasına konu olmuş, geçmiş
dönemlerindeki tartışmalardan süzülen bir sonuç olarak size bu
açıklamada bulundum. Siz de takdir edersiniz ki bu yeni bir teamül
değil, geçmiş teamülü bugün tekrar etmek demektir. Bu durumda benim
usul tartışması açma gibi bir konumum söz konusu değil
çünkü bu yorum bireysel bir yorum değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
üzerinde sizin de kıymetli görüşlerinizi ifade ettiğiniz mesele
ÖMER ÜNAL (Konya) - Önce oylama iste, oylama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...İç Tüzükümüzün en
uzun tarif edilmiş ve 1927den bugüne çok sayıda değişimin
BAŞKAN - 87nci maddeyi diyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hem 87
Elbette 87nci maddeyi
söylüyorum.
BAŞKAN - Ama biz 91e ilişkin temel kanun
olarak görüşüyoruz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, 91de
87deki önerge verilmeme durumunda bunun devredilmesiyle
kullanılabileceğine ilişkin olarak açık hükmün yer
almıyor oluşu başka bir şey. Ayrıca, yarın saat
on birde Meclis Başkanının parti gruplarını İç
Tüzük üzerindeki bir toplantıya çağırdığı bir
dönemde bu, Meclisin en tartışmalı ve bizce de yanlış
uygulandığını düşündüğümüz ki bunun geçmiş
dönemlerden farklı olarak -birazdan, inşallah, usul
tartışmasında bunu ifade etme imkânı olacak- temel kanun
uygulamasının iktidar partisi eliyle suistimal edildiği
şöyle bir süreçte bu şekilde uygulanması tarafımızdan
kabul edilebilir değil. Bu konuda usul tartışması açma
konusunda
BAŞKAN - Sayın Özel, usul
tartışması açmamaktan yana değilim ama eğer usul
tartışması açarsam yeni bir teamül başlamış
olacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır efendim, ne münasebet!
Kanaat
BAŞKAN - Evet, çünkü benim size okuduğum
açıklama benim şu anda oluşturduğum şahsi bir fikrim
değil, geçmiş dönemlerden süregelen bir uygulamadan örnek verdim.
İç Tüzükü de yorumlayarak ve ilgili maddenin gerekçesinden de hareket
ederek hazırlanan bir açıklamaya yer verdim. Ama şimdi, benim
için önemli değil, usul tartışması açabilirim, tabii ki
milletvekilinin talebidir ama yeni bir uygulamaya başlayacağız.
Madem yarın da konuşulacak Sayın Meclis
Başkanımızla, bu konuyu da konuşursanız bundan sonraki
uygulamalarımızda da ona göre davranmış oluruz. Çünkü, yeni
bir hareket tarzı belirlemiş olacağız şimdi,
teamüllerin aksine bir davranışta bulunmaya zorluyorsunuz beni.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
usul tartışması açmanız
BAŞKAN Sayın Vuralı da bir
dinleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir kısa söyleyeyim,
sonra, Sayın Vural çok deneyimli bir grup başkan vekili, o konuda biz
de dinlemeyi çok isteriz.
BAŞKAN Elbette, dinlemekte yarar var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim esas ifade etmeye
çalıştığım konu şu: Burada bir usul
tartışması açarsanız yeni bir şey
yapmazsınız çünkü usul tartışması talep
edildiğinde İç Tüzük, Başkanlık makamına orada bir
takdir bırakmaksızın bunu açmasını söylüyor. Usul
tartışmasının sonunda eğer siz ya da vereceği
kararla Meclis bugünkü uygulamanın tersine bir karar verirse o zaman yeni
bir şey yapmış oluruz.
BAŞKAN Ama bir de çalışma ekonomisi
denilen bir şey vardır değil mi Sayın Özel?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel Kurul hem gündemine hem
de bu tip durumlarda kendi vereceği karara hâkimdir. O yüzden, usul
tartışması açmanız yeni bir tartışma
başlatmaz, yerleşik bir uygulamanın devamıdır,
alacağımız kararı değiştirebilir. Bu,
yarınki toplantının öncesinde son derece kıymetlidir diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi usul
tartışmasını açarsanız dediklerinize ben de
katılıyorum ve onları da biliyorum ama yeni bir
tartışmaya yol açacağız ve çalışma ekonomisi
anlamında, geçmiş dönemlerde karar verilmiş bir hususu tekrar
tartışmaya açacağız ve bu her olayda, her teamülen karar
verilmiş olayda tekrarlanmış olacak. Kastettiğim buydu,
sonuç itibarıyla yeni bir uygulamaya yol açacaksınız derken bunu
kastediyordum. Yöntem konusunda bir problem vardı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anladım efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun, sizi
dinleyeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, aslında, 87nci madde ile 91inci maddenin yorumu
arasında farklılık olmaması lazım. 87nci madde diyor
ki:
yedi önerge verilebilir. Ancak, her siyasi partinin vereceği önerge
mahfuzdur. 91inci madde de
iki önerge verilebilir. diyor. Her siyasi parti
grubunun vereceği önerge sayısı mahfuzdur. Yani, siyasi parti
gruplarının, temel değişikliklerle ilgili konularda her
grubun verme hakkı vardır. Grup kullanmadığı zaman
diğer gruplar kullanır anlamı çıkar. Yani aslında
burada kanun koyucu, bu yorumu, iki önergeyle sınırlandırmakla
beraber, biliyorsunuz, yedi önerge verme hakkı da var. Yedi önergeyi
doldurmak amacıyla iktidar partisi ne yapıyor? Dolgu önergeleri
veriyor, yedi önergeyi doldurmak amacıyla.
Şimdi, burada da bir siyasi partinin hakkı
mahfuz tutulduğuna göre, kullanmayan siyasi partinin hakkını bir
başkası verebilir ama siyasi parti gruplarının ötesinde 4
grup varsa beşinci önerge verilemez anlamındadır bu.
Dolayısıyla, bu yorumla, açıkçası eğer her bir siyasi
parti grubunun önerge verme hakkı mahfuzsa, kullanmayanın yerine
diğer bir siyasi parti kullanabiliyorsa hem 87 hem 91de de uygulanabilir
demektir.
BAŞKAN Peki Sayın Vural, mahfuz tutulan
bir hakkın devri söz konusu olabilir mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Elbette.
BAŞKAN Nasıl olacak?
OKTAY VURAL (İzmir) - Kullanmıyorsa,
bakın
BAŞKAN Ama mahfuz tutuyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bakın, ne
diyor burada? 87de de söylüyor efendim. Bakın, şöyle bir yorum
yapalım: 87de de
Adalet ve Kalkınma Partisi önerge vermediği
zaman bir diğer parti onun yerine verebiliyor mu?
BAŞKAN Hakkını mahfuz tuttuysa
vermemesi gerekiyor teamüle göre.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim. Böyle
bir şey olabilir mi?
Bakın, diyor ki:
kullanılmaması
halinde. Dolayısıyla, kullanılmaması hâlinde bu yetki
başkasına geçiyor. Dolayısıyla, eğer 87de,
kullanmayan bir partinin yerine bir diğer partinin önerge vermesi hak ise
bu durumda şimdi de hak olması lazım. Muhtemelen, bunu
yarın saat on birde Sayın Meclis Başkanının
yapacağı toplantıda da tezekkür etmek lazım.
BAŞKAN Evet, bunu görüşmeniz gerekiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu da bir pozisyon
olarak tezekkür etmekte fayda var. Dolayısıyla, belki bu
tartışma ona zemin hazırlar.
BAŞKAN Şimdi, zaman kaybını
önlemek açısından usul tartışması açıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok, yok. Hakkı
saklı tuttuğuna ilişkin dilekçe yok.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Dilekçeye gerek yok,
teamül esastır.
BAŞKAN Usul tartışması
açıyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehinde
BAŞKAN Lehinde Ramazan Can.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte İdris Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte
BAŞKAN Aleyhte Özgür Özel.
Sayın Vural, siz?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, bize ne
kalıyor efendim?
BAŞKAN Lehte kaldı.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama kimin lehinde?
BAŞKAN Divanın lehinde.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tutumunun
lehinde.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) İsterseniz feragat
edin, mahfuz kalsın.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, hayır. Üzerinde
konuşma hakkım da var biliyorsunuz.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hocam, mahfuz
kalsın.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, biliyorsunuz,
lehte, aleyhte ve üzerinde konuşma hakkımız da var. Şimdi
yeni bir usul tartışması açmayalım, ben de üzerinde
istiyorum.
BAŞKAN Peki, usul tartışması
açıyorum.
Lehte
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, özür
dilerim.
Sayın Vural da aynı şeyi
vurguladı, yarınki toplantıdan önce bu
tartışmanın önemine vurgu yaptı. Sayın Baluken de söz
istemişti ama siz zaman ekonomisi açısından
Konunun da önemi açısından
süreyi -takdir sizde ama- olabildiğince uzun tutarsak bu konuda
meramımızı rahatlıkla anlatabiliriz.
BAŞKAN Standardı söyleyeceğim,
standart iki dakika sanıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, üç, usulde üç
efendim.
BAŞKAN Üç dakika mı? Peki, üç dakika
verelim.
Lehinde
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Beş
yapabilirsiniz yani.
BAŞKAN Yok, yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkan, üç yeterli, teamül de bu yönde.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade
edin.
Lehte Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurun, üç dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 149 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde verilmiş olan
bir önergeyi işleme almamasının İç Tüzük hükümlerine uygun
olup olmadığı hakkında
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İç Tüzük farklı farklı
yorumlanabiliyor. Dolayısıyla, Meclisin çalışabilmesi
açısından tartışmalara meydan vermeyecek, şüphelere
meydan vermeyecek şekilde bir iç tüzüğe ihtiyacın olduğu
aşikârdır, bugün bu tartışma da bunu teyit etmektedir.
İnşallah, gruplar olarak Meclise yakışır bir iç tüzük
uygulamasıyla beraber ileride bizden sonraki milletvekillerine de güzel
bir miras bırakırız diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Konuştuğumuz şu an ihtilaf konusu
maddenin hukuken -temel kanunu görüştüğümüz için- madde 91e göre
değerlendirilmesi gerekiyor. Madde 91 de önergeyle ilgili, aynen okuyorum:
Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri
verebilir. Milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık
önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir. Ancak, her siyasî parti
grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
saklıdır. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi, AK PARTİ, HDP ve
Milliyetçi Hareket Partisinin temel yasayla ilgili önerge verme hakkı
mahfuzdur. Bunu kullanırız ya da kullanmayız, bu bizimdir. Biz
AK PARTİ Grubu olarak bu maddeyle ilgili önergemiz mahfuzdur,
kullanmadık. Bunu başka bir siyasi parti kullanamaz, bu açık ve
net.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kullanamaz. bir
hüküm yoktur. Nasıl Kullanamaz. bir hüküm.
RAMAZAN CAN (Devamla) Diğer taraftan, örnek
vermek gerekirse bizim AK PARTİ Grubuna ait konuşmalar var,
şahıslara ait konuşmalar var. Şahıslara ait
konuşmaları biz kapatmış olsak dahi, konuşmasak
herhangi bir milletvekili ayağa kalkarak şahıs
konuşmasını alabilir...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Konuşur.
Hakkınızı kötüye kullanıyorsunuz, hakkınızı
kötüye kullanıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) ...doğrudur ama AK
PARTİnin konuşmasını alamaz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hakkınızı kötüye kullanıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu manada buradan hareketle
bu hak bize aittir, biz bu hakkımızı kullanmadık,
diğer bir siyasi parti de kullanamaz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hakkınızı kötüye kullanamazsınız.
RAMAZAN CAN (Devamla) Netice itibarıyla bütün
teamüllerde ve Meclis çalışma sisteminde İç Tüzüke göre ve
Kanunlar Kararlar uygulamasında ve usul tartışmalarında da
bu konu netleşmiştir, bunun üzerinde önerge verilmesi de doğru
da değildir.
Netice itibarıyla 87nci maddedeki
değişiklik önergeleriyle ilgili Sayın Oktay Beyin burada beyan
ettiği şey de farklı yorumlara müsaittir, onu da kabul ediyorum
fakat bizim görüşmüş olduğumuz kanun ve madde temel yasayla
ilgilidir. Dolayısıyla burada önerge verme hakkı yoktur. Bu
önerge siyasi parti gruplarına münhasır kullanma yetkisinde
verilmiştir, başka bir siyasi parti kullanamaz. Dolayısıyla
önerge verme hakkı da burada genişletici bir yorumla kazanılamaz
diye düşünüyor, Başkanın uygulaması yerindedir...
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aleyhte Diyarbakır Milletvekili Sayın
İdris Baluken konuşacak.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında İç Tüzükle ilgili en
tartışmalı olan konulardan birisine sayın grup başkan
vekili değindi. Ancak burada, tabii, AKP adına konuşan
sayın hatibi dinleyince kendisinin İç Tüzükü
okumadığına kanaat getirdim. Yani İç Tüzük 87nci madde son
derece nettir. Evet, siyasi parti gruplarının önerge verme hakkı
saklıdır ancak bunu kullanmamaları durumunda bu hakkın
nasıl değerlendirilebileceğine de net cümlelerle burada bir
tanım getirilmiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Temel yasaya
bakın, 91, temel yasa.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın
İç Tüzük 87 ve 91 zaten birbiriyle ilişkili.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İdris Bey,
görüştüğümüz yasa temel yasa.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Siz zaten
ayrı ayrı değerlendiremezsiniz. Bakın, 87de o yedi önerge
verme hakkından bahsediyor, her siyasi parti grubunun önerge verme
hakkının saklı olduğunu söylüyor. Tam buradan okuyayım
ki anlayın: Ancak, bu hak; ilgili siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerince kullanılmaması halinde, diğer siyasî parti
grubuna mensup olanlarla bağımsız sayılan
milletvekillerince kullanılabilir. diyor. Bu kadar nettir.
Şimdi, siz, İç Tüzüke hani bu kadar
riayet eden bir anlayışla kanun tasarılarını buraya
getirseniz, diyeceğiz ki -her cümleyi de cımbızla, özenle seçip-
çok titiz bir hukuksal arayış içerisindesiniz. Bu yorumu
yapacağız. Ama, bir kere, sizin bu kanunu temel kanun olarak buraya
getirmeniz bile İç Tüzüke aykırı. Neredeyse Meclise
getirdiğiniz her kanunu temel kanun olarak getiriyorsunuz ama İç
Tüzük 91 de hangi durumlarda getirilen kanun tasarısının temel
kanun olarak düzenleneceğini çok net olarak ifade etmiş. Yani,
kişisel ve toplumsal yaşamın büyük bir kısmını
ilgilendiren, mevcut hukuksal sistemin büyük bir kısmını
değiştirenden başlayıp hangi kriterlere göre Meclise gelen
kanun tasarısının temel kanun olarak görüşüleceği
nettir. Siz zaten buna riayet etmiyorsunuz. Dolayısıyla, işinize
gelince İç Tüzükte yazılan cümlelerden bir şeyler seçmeye
çalışıyorsunuz, işinize gelmeyince de bu İç Tüzükü
hiç dikkate almıyorsunuz. Doğrusu, bu konuda sayın grup
başkan vekilinin dile getirmiş olduğu itiraz doğrudur.
Sizin siyasi parti grubunuz ya da grubunuza mensup bir milletvekili önerge,
değişiklik önergesi hakkını kullanmadığı
zaman herhangi bir siyasi parti grubu ya da milletvekili o konuda o hakkı
kullanabilir. Bu konuda hepinizin İç Tüzükü tekrar okumasını
tavsiye ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) 87de evet.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyeceğim.
Aslında İdris Beyle konuştuğumuz şeyler de aynı.
Başkanım, 87nci maddede vermiş olduğumuz önergeler
noktasında gruplar hariç
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Ramazan Bey
yanlış söylüyor, aynı kısımda düzenleniyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
ÖMER ÜNAL (Konya) Dinle kardeşim ya. Kendi
grup başkan vekilin konuşunca dinliyorsun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
87nci madde
yani temel yasa haricinde görüşülen normal yasalardaki uygulamalarda
grupların vermiş oldukları önergelerin haricinde bizler
konuşmaları yani kendi önerge verme hakkımızı
kapatıyoruz, kapatıyoruz, kapatma önergeleri diyoruz biz buna
uygulamada.
BAŞKAN Tamam, bunları söylediniz zaten.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Şayet,
diğer siyasi partiler bu hakkı kullanmaya kalktığında
kapatma önergeleri diye tabir ettiğimiz önergeleri devreye sokuyoruz.
BAŞKAN Tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam o zaman, yedi
önerge okunur, yedi önerge de mahfuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Dolayısıyla, bu uygulama yerindedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
amacınız değişiklik önergesi vermek değil, Meclisi
bloke etmektir o zaman, bu anlam çıkıyor; bunu tutanaklara geçtiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Siz Meclisi çalıştırmıyorsunuz ya!
BAŞKAN Şimdi, lehte ikinci
konuşmacı İzmir Milletvekili Oktay Vural.
Buyurun Sayın Vural.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Sayın Vural, lehte konuşacaksınız
ha. Sayın Vural, lehte konuşacaksınız, teşekkür
ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Kendi lehimde
konuşacağım.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş)
Kendi lehinde değil, Başkanlık Divanının lehinde
konuşacaksın.
OKTAY VURAL (Devamla) Ya, neyinde
konuşacağıma ne karışıyorsun kardeşim,
Allahını seversen!
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen
Laf atmayın lütfen sayın milletvekilleri.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Demek ki bu tezat konuşuluyor yani.
OKTAY VURAL (Devamla) Yani, konuşacak
lafın varsa gel sen konuş.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş)
Yok, lehte konuşuluyor.
OKTAY VURAL (Devamla) Coşkun Bey
kardeşim, bu öneri hakkında lütfen sayın milletvekiline söz
verir misiniz, konuşmak istiyor.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Veririz, veririz, merak
etme.
OKTAY VURAL (İzmir) Eğer benim devir
hakkım varsa vereyim.
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen
Buyurun Sayın Vural, siz
OKTAY VURAL (Devamla) Biraz sakin ol
kardeşim.
BAŞKAN
Genel Kurula hitap edin lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) Sayın Başkan,
şimdi, 87nci madde ile 91inci madde aslında milletvekillerinin
vereceği önerge sayılarını kısıtlıyor ama
partilerin vereceği önergeleri mahfuz tutuyor. Yani, 87de yedi önerge,
diğerinde iki önerge. Dolayısıyla, siyasi parti grupları
dışında milletvekillerinin önerge verme hakkını da
tanımış oluyor. Aslına bakıldığında, bu
durumda, burada iki siyasi parti varsa bunun dışında 2 milletvekili
daha verebilir. Nasıl yedi önerge verme hakkı dört siyasi parti
verdikten sonra
Biraz önce Ramazan Beyin dediği Biz kapatma önergeleri
veriyoruz. diyorsanız
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Lehte konuşmanız gerekiyor Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) -
bu durumda iki tane
önergeyle ilgili de Diğer gruplar bu önergeleri verir. diyerek bir
bakıma Özgür Beyin ortaya koyduğu savı desteklemiş
oluyorsunuz yani desteklediniz şimdi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hayır,
yasada böyle bir hak yok.
OKTAY VURAL (Devamla) Sayın Başkan, yani
lehinde söz aldı ama aleyhinde konuştu. Yani, diyorsunuz ki: 87de
biz kapatma önergesi verebiliyoruz., şimdi de diğer partilere mensup
milletvekillerine İlave iki önerge verebilir. Ben burada şunu
düşünüyorum bakın değerli kardeşlerim, sorun şurada:
87nci maddede saklıdır diyor, diğerinde de
saklıdır. diyor parti gruplarına. Parti grupları
vermediği takdirde, 87de diğer partiler bu önergeyi kullanabilir.
Şimdi, sorun şurada: 91inci maddede saklıdır dediğine
göre, bu önergeyi saklı tutan partinin onayı olmadan mı bu
kullanılabilir, onayının olması mı gerekir? Yani siz
kalkıp bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin sahip olduğu bu
önerge hakkını HDPye devrediyorum. derseniz bunun mümkün
olabileceğini düşünüyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Öyle bir şey
olamaz.
OKTAY VURAL (Devamla) Yani saklı
tutulduğuna göre bu hakkı bir başkası kullanabilir. Bu
durumda, verilmiş bir önergeyle ilgili sizin saklı tutulmuş
önerge hakkınızın bir başka parti tarafından
kullanılmasına ilişkin bir izin müessesesi olabilir ama 87de
yok, böyle bir izne tabi değil, doğrudan doğruya kullanabilir.
Bu bakımdan, 87 ile 91 arasındaki farkı, muhtemelen, mahfuz
tutulan partilerin önerge hakkının başka bir parti
tarafından kullanılmasına izin vermek suretiyle mi, yoksa
kullanılamayacağına ilişkin bir uygulama mı
olacağı konusu da muhakkak yarın değerlendirilmelidir.
Saygılarımla.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Son konuşmacı, aleyhte olmak üzere, Manisa
Milletvekili Özgür Özeldir.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu Meclisin
İçtüzüğünün en ayrıntılı yazdığı
maddeyi konuşuyoruz. 1927 Dâhilî Nizamnamesinde Tadilnameler
kısmı var, 9uncu babın 116 ila 123üncü maddeleri bu konuyu
işliyor. 1973 İç Tüzükünün 88inci maddesine değişikliklerle
dercedilmiş, 1996da Meclis, 424 sayılı Kararla madde 87 olarak
düzenlemiş, Anayasa Mahkemesi bozunca daha sonra, 750 sayılı
Kararla bugünkü şekline yakın hâlini almış. Şimdi,
bugün, biraz önce Ramazan Beyi dinledik, kendisi hukukçu, ben
eczacıyım ama Ramazan Beyin, en temel hukuk prensiplerinden bir
tanesini görmezden geldiğini görüyoruz. Bir kez, 91inci madde ile 87nci
madde dördüncü kısımda düzenlenmiş, aynı kısımda
düzenlenen hükümler birbirini tamamlayıcı, birbirine
açıklık getirici niteliktedir. 87nci madde değişiklik
önergelerini düzenler. Orada açıkça şöyle yazıyor, diyor ki:
yedi önerge verilebilir. Ancak, bu hak; ilgili siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerince kullanılmaması halinde, diğer siyasî parti
grubuna mensup olanlarla bağımsız sayılan milletvekillerince
kullanılabilir. Demek ki bir kez şu kesin: Bir önergenin verilme
hakkını bir grup kullanmıyorsa başkasına
devredilemez. savı 87nci madde tarafından çürütülüyor. 91de bunun
açıkça yazmıyor olması ayrı bir tartışma konusu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olur mu öyle şey?
Ya, sen benim yerime oy kullanabilir misin? Oy benim, kullanabiliyor musun?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ayrıca, şunu çok
net olarak ortaya koyalım ki önerge verme durumunda AKPnin ortaya
koyduğu terminoloji, kapatma önergesi. Kapatma önergesini tutanaklardan
bundan sonra çok okuyacağız, çok tartışacağız.
Bu, bir hakkın kötüye kullanılması ya da Meclisin
tanımlanan bir hakkının kullanılması için, iktidar
partisi eliyle kendisine tanınan hakkın kullanılması yerine
bir suistimal yapılmasını tarif ettiniz.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Buna Meclisi
çalıştırmak diyoruz Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bundan sonraki süreçte, 91,
temel kanunla ilgili düzenlemeler çok net olarak
Çok büyük kanunların
30ar 30ar bölünmesini yaparken, 12 maddelik bir kanunu 6-6 ikiye bölen bir
anlayışın burada 900 maddelik kanunla ilgili
sınırlamaları uygulamaya kalkması da apayrı ve
gerçekten kınanması gereken bir durum.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Kınayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu davranışın
Başkanlık Divanınca aksi yönde takdir edileceğini umuyor,
bundan sonraki süreçte İç Tüzükten kaynaklı
haklarımızı kullanmaya devam edeceğimizi arz ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Özgür bey, benim
yerime oy kullanabilir misin? Saklı oyum, hiç kimse kullanamaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tutumumda
herhangi bir değişiklik olmamıştır. Yarın da grup
başkan vekilleriyle bir görüşme var, bu konuda konuşacaklar.
Dediğim gibi, teamülü değiştirmemek adına tutumumda hiçbir
değişiklik yoktur ama yine de bir konuşma yapmak adına
-grup başkan vekilleriyle görüşme yapacağım bu konuda- on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.24
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Biraz önce usul tartışması
yapmıştık. Ben bu konuda düşüncemin
değişmediğini belirtmiştim ancak bu konu
tartışmalı bir konu. Teamülümüz de var ama bir
tartışma da söz konusu. Yarın grup başkan vekillerinin
Meclis Başkanıyla yapmış olduğu toplantıda grup
başkan vekilleri bunu gündeme getirecekler. Bundan sonra, alınan
karar gereğince bir teamül oluşturmaya biz de
çalışırız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN
149 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
3üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (2)nci fıkrasında yer alan "etnik
köken" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve
(3)üncü fıkrasının sonuna "Kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının alacağı tedbirler ve bunların
uygulanması çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi
Ersoy Erkan
Haberal Mehmet
Parsak
Osmaniye
Ankara
Afyonkarahisar
Zihni
Açba Deniz
Depboylu Arzu
Erdem
Sakarya
Aydın İstanbul
"(1)
Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada
eşittir. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik ile
çocuklara, yaşlılara, engellilere, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler bu ilkeye
aykırı sayılamaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 149 sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki gibi düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz. 30/03/2016
Erkan
Aydın Bülent
Yener Bektaşoğlu Şenal
Sarıhan
Bursa Giresun Ankara
Özgür
Özel Serkan
Topal Candan
Yüceer
Manisa Hatay Tekirdağ
Ayrımcılık yasağının ihlali
halinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, ihlali sona erdirmek, sonuçlarını gidermek,
tekrarlanmasını önlemek, adli ve idari yoldan izlenmesini
sağlamak üzere gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür" Bu
yükümlülüğü yerine getirmeyenler hakkında TCK' nın 257. Maddesi
uygulanır. Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Kamu Kurumu
Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının alacağı
önlemler ile bunların uygulanması, çıkartılacak yönetmelik
ile belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısının
3üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır
Diyarbakır
Diyarbakır
Bedia
Özgökçe Ertan Behçet
Yıldırım
Van Adıyaman
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili Bedia
Özgökçe Ertan konuşacak.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde
konuşmak için söz almış bulunmaktayım.
Hem taraf olduğu uluslararası
sözleşmeler hem de 2004ten beri süren Avrupa Birliği üyelik süreci
nedeniyle ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik konusunda
Türkiye'nin pek çok yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerden en
önemlisi de ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kanununun
çıkarılması ve bu kanunda yer alan düzenlemelere göre ülkede
ayrımcılıkla mücadeleden sorumlu bir kurum
oluşturulmasıdır.
Bu tasarıyla ilgili kamuoyunda çokça
eleştiri vardır ve grubumuzun da oldukça fazla eleştirisi
bulunmaktadır. Dün burada kürsüden konuşan bir AK PARTİli
milletvekili bu kanunun alelacele gelmediğinden, aksine yedi
yıllık bir evveliyatının olduğundan bahsetti. Ben bu
cümlesinden sonra yedi yıl boyunca neler yaptıklarını anlatacağını
düşündüm ama bir şey anlatamadı çünkü yedi yıl boyunca bu
konuyla ilgili hiçbir şey yapılmadı. 2009 yılında
Hükûmetin gündeme getirdiği demokratik açılım projesi kapsamında
bir yasa ve bu yasayla birlikte yetkilendirilen bir kurumun oluşturulacağı
duyurulmuştu. O zaman zaten sivil toplum örgütlerinin de gündeminde olan
konu nihayet devletin de gündeminde ve Hükûmetin de gündeminde diye bir kurum
oluşturulacağı bekleniyordu fakat 2010 yılında hiçbir
gerekçe gösterilmeden, hiçbir açıklama yapılmadan bu süreç
donduruldu. O zaman İçişleri Bakanlığı tarafından
Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kanunu Tasarısı
taslağı hazırlanmıştı fakat o tarihten beri
hiçbir şey yapılmadı ancak yedi yıl sonra ocak ayında
alelacele gündemimize girmiş oldu.
Şimdi, bu konuda gönül isterdi ki tebrik edelim
sizleri, onca yıldır altyapı çalışmalarını
yaptığınızı söyleyelim ancak böyle bir durum yok. Ne
uluslararası mevzuata uygun yükümlülükler yerine getirildi ne de
başka bir adım atıldı. Biz, ayrımcılıkla
mücadeleye özel bir kanun için uğraşırken bir de bakıyoruz
birçok eksiği olan Türkiye İnsan Hakları Kurumunun adına
sadece eşitlik ibaresi eklenerek yeni bir yamalı bohçaya benzeyen
bir tasarı karşımıza çıktı.
Değerli milletvekilleri,
tartıştığımız bu kanun tasarısı neresinden
tutsak elimizde kalacakmış gibi görünüyor. Ama ben süre
kısıtlı olduğu için sadece 3üncü madde hakkında
görüşlerimi söyleyeceğim. Başlığı bir kere
Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı.
Başlığa bakınca bile iddialı görünüyor fakat burada ne
eşitlik kavramı olduğu gibi, olması gerektiği gibi
açıklanmış ne de ayrımcılığa maruz kalan
herkesi kapsayan bir düzenleme var, böyle bir şey yok.
Uluslararası kabule ve bizim kabulümüze göre de
eşitlik, toplumu oluşturan bütün kişi ve grupların
eşit haklara, kaynaklara ve fırsatlara sahip olması ve bunlara
erişimlerinin de eşit olması demektir. Şimdi sormak
istiyorum: Hükûmet acaba eşitlik kavramını bu tasarıyla
hayata geçirebileceğini gerçekten düşünüyor mu? Yani kadınlar,
Kürtler, engelliler, Romanlar, Çerkezler, mülteciler ve daha birçok grup bu
ülkede eşit bireyler olarak yaşayabilecek mi? Eşitliği
tanımlamak, ayrımcılıkla mücadele ederken ulaşmak
istediğimiz hedefi bilmek açısından önemlidir. En nihayetinde,
ayrımcılıkla mücadele faaliyetleri eşitliğe ulaşmak
için yapılan faaliyetlerdir.
Tasarıya bakınca eşitliğin ne
olduğunu anlamadığımız gibi,
ayrımcılığı da anlamıyoruz. Maddenin (2)nci
fıkrası şu şekilde yazılmış: Bu Kanun kapsamında
cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, felsefi ve siyasi görüş, etnik
köken, servet, doğum, medeni hal, sağlık durumu, engellilik ve
yaşa dayalı ayrımcılık yasaktır. deniyor.
Tasarının gerekçesinde Birleşmiş Milletler ve Avrupa
Konseyi düzeyindeki sözleşmelere sıklıkla atıf
yapılmış ancak bunlar yeterli değil, atıfta bulunmakla
olmuyor, o sözleşmelerin gereğini de yerine getirmek gerekiyor.
Tasarıyı hazırlayan ve onaylayan Kabine üyeleri o belgelerdeki
ayrımcılık tanımını görmek istememiş
olabilir ancak bilgilendirmek gerekiyor bu konuda da. Birçok
ayrımcılık tanımına yer verilmediği gibi, eksik
tanım var burada, sınırlayıcı sayıda
sayılmış.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı kabul
edilirse, yasaklanan ayrımcılık dayanakları en az olan
kanun bizimkisi olacak. Kaldı ki Hükûmetin korumak istemediği herkesi
kapsam dışı bırakma isteğine uygun bir şekilde,
ucu açık bırakılmayan ve çerçevesi çok net çizilen bir kanun
olmuş olacak.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık
var, elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Talep üzerine beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.09
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, şimdi bir önerge
geldi. Aslında önerge işlemlerine
başladığımız zaman önergenin kabul edilmemesi yönünde
bir eğilim vardı ancak bütün partiler bu önergede
uzlaştığı için emsal olmamak kaydıyla bu önergeyi
işleme alacağım.
Şimdi bu önergeyi okutuyorum. Sonra diğer
önergelerin görüşmesine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan inanç, ibaresinden sonra gelmek üzere mezhep,
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır Özgür Özel Oktay Vural
Tokat Manisa İzmir
İdris Baluken Ramazan Can
Diyarbakır Kırıkkale
BAŞKAN
Bu önergeyi sırası geldiğinde işleme alacağız.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki gibi düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz. 30/03/2016
Ayrımcılık
yasağının ihlali halinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi
bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları, ihlali sona erdirmek, sonuçlarını
gidermek, tekrarlanmasını önlemek, adli ve idari yoldan izlenmesini
sağlamak üzere gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür" Bu
yükümlülüğü yerine getirmeyenler hakkında TCK'nın 257. Maddesi
uygulanır. Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Kamu Kurumu
Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının alacağı
önlemler ile bunların uygulanması, çıkartılacak yönetmelik
ile belirlenir.
Candan Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Tekirdağ
Milletvekili Sayın Candan Yüceer konuşacak.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bazı
şeyler olmak zordur. Mesela kadın olmak zordur; kadınlara
yönelik ayrımcılık gündelik hâle getirilmiştir.
Kapıyı geç açtınız diye, ruj sürdünüz diye, telefonla uzun
konuştunuz diye şiddet görmeniz ya da boşanmak istediğiniz
için öldürülmeniz işten değildir. Mesela çocuk olmak zordur; çocuk
olduğunuz için haklarınız yokmuş gibi davranılır,
görmezden gelinir. Yurtlarda, okullarda tacize, tecavüze uğrayabilirsiniz
ve maalesef devlet sizi kucaklayacağına kendini yakın
hissettiği bir vakfı kucaklamaya refleks olarak sahip olur. Mesela
öteki olmak zordur; Ya bendensinizdir ya düşmansınız. denir,
ya taraf olmanız istenir ya da bertaraf olmanız istenir. Mesela Türkiyede
eşcinsel olmak da zordur; cinsel kimliğiniz ve tercihiniz
sapkınlık olarak ifade edilebilir. Aileniz dışlar, toplum
dışlar, eğitim sistemi dışlar. Devlet nazarında
zaten siz yoksunuzdur, sanki hiç ayrımcılığa
uğramıyormuşsunuz gibi ayrımcılığı önleme
iddiasında olan bir tasarının içinde kendinize yer bile
bulamazsınız. Neden diye sorduğunuzda Olur mu canım öyle
şey? Bizim örfümüzde, âdetimizde, geleneğimizde yok. Bize
yakışmaz, günah, ayıp. diye kavramlarla
geçiştirilebilirsiniz. Hatta birileri sizin için Cinsel yöneliminiz
hastalıktır. der. Hatırlarsınız değerli
milletvekilleri, 58inci Hükûmet döneminde kadın ve aileden sorumlu Devlet
Bakanı -ki o zaman kadın adı bir bakanlığın
adında vardı- eşcinseller için Bir hastalıktır,
tedavi edilmelidir. demişti. Yeri gelmişken şunu
rahatlıkla söylemekte bir çekince görmüyorum ben: Eşcinsellik bir
hastalık değildir, aynı zamanda bir tercihtir. İnsanlar
sizin değerleriniz, süzgecinizden geçerek bu koşulda ya da sizin
tartınızda tartılarak özgürlüklerini elde etmezler. Aynı
rahatlıkla şunu da söyleyebiliriz: Eşcinselliğe
karşı nefret de aslında sağlıklı bir durum
değildir. Aynı sağlıksızlığı
görüşmekte olduğumuz tasarının içinde de görüyoruz.
Tasarının gerekçesinde
ayrımcılığın temelleri, türleri ve kapsamı ile
istisnai hâllerin Avrupa Birliği müktesebatına ve Avrupa Birliği
Konseyi kararlarına uygun hâle getirilmesi ifade ediliyor ama tüm Avrupa
Birliği müktesebatında ve Avrupa Birliği Konseyi
kararlarındaki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı
tek kelimeyle geçirilmiyor.
Yine, Avrupa Birliği 2015 İlerleme
Raporunda Türkiye'de lezbiyen, eşcinsel, biseksüel, transseksüel ve
interseks bireylerin temel haklarına saygı gösterilmemesi ciddi bir
endişe kaynağıdır. deniliyor. Yani,
ayrımcılıkla mücadele etmek için
çıkıldığı ifade edilen bu yolda ilk adım
ayrımcılık yapmak oluyor. Böylesi bir mantığı
anlayabilmek gerçekten kolay değil. Yani, sanıyorum, bu
tasarıyı hazırlayanlar, Türkiye'de cinsel kimlikleri farklı
olan insanları ve haklarını görmezden gelerek, kendi taassup
anlayışları çerçevesinde onları yok sayarak o insanlar ve
tercihlerin de ortadan kalktığını düşünüyor
olabilirler ama herkes hukuken eşit hak ve hürriyetlerden faydalanacak, bazıları
biraz daha az faydalanacak anlamına gelen bu sonucun başka
açıklaması yoktur diye düşünüyorum. O yüzden, eğer
hakikaten bizim amacımız burada ayrımcılığı
önlemekse, ne olduklarına, kim olduklarına, nasıl
yaşadıklarına ya da yaşam tercihlerinin birileri
tarafından onaylanıp kabul edilmesine bakılmadan, her kesimin
ayrımcılığa karşı korunması gereklidir diye
düşünüyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye'de eşcinseller ve
diğer gruplar sadece ayrımcılığa maruz kalmıyor,
aynı zamanda öldürülüyor da. Aslında -umarım bu
yanlıştan döneriz bugün ama- çok güzel bir cümlesi var; maalesef,
2010 yılında öldürülen travestinin annesi diyor ki: Koskoca dünyaya
sığdıramadılar evladımı. O yüzden, bu
seslenişe bugün de buradan kulaklarımızı
tıkamamamızı söylüyorum. Sorunun çözümü için bu hassasiyeti
hepimizin ortak bir şekilde göstermemiz gerektiğini söylüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Aslında, bu konuda da grup başkan
vekillerinin Meclis Başkanıyla almış olduğu bir karar
var 1998 tarihinde, o kararı da size biraz sonra göstereyim.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Emir, Sayın Aydın, Sayın İrgil, Sayın Yüceer,
Sayın Hürriyet, Sayın Bayır, Sayın Tanal, Sayın
Tarhan, Sayın Yıldız, Sayın Arslan, Sayın Sertel,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Yarayıcı, Sayın
Üstündağ, Sayın Akkaya, Sayın Demirtaş, Sayın
Hakverdi, Sayın Çamak.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (2)nci fıkrasında yer alan "etnik köken"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve (3)üncü
fıkrasının sonuna "Kamu kurum ve kuruluşları ile
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının
alacağı tedbirler ve bunların uygulanması
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Deniz
Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
"(1) Herkes, hukuken tanınmış
hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir. Kadınlar ve erkekler
arasındaki eşitlik ile çocuklara, yaşlılara, engellilere,
harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için
alınacak tedbirler bu ilkeye aykırı sayılamaz."
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili olarak grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli vekiller, gündeme
aldığımız kanun tasarısına
baktığımızda, etnik kimlik söylemini diğer
kanunlarda olduğu gibi, bu kanunda da görüyoruz. Milletler bölünerek
değil, birliğini koruyarak güçlü olurlar. İnsanlar, birlikten
kuvvet doğacağını çok erken tarihte fark etmişlerdir.
Fertler bir araya gelerek toplum içinde dayanışma birimleri
oluşturarak güçlerini artırırlar, milletleri oluştururlar.
Maalesef bunu fark eden insanların bir kısmı da, bir araya
gelerek bin yıllık kardeşliği tarihe yazan bir millete
verecekleri en büyük zararın o milletin ayrışması,
kutuplaşması olacağını da bilmektedirler.
Siyaset, toplumun birlik oluşumundaki en
belirleyici olgudur. Bunu, en üst seviyede toplumsal örgütlenme biçimi olan
devlet temsil eder. Devlet, siyasi bir örgütlenme biçimidir. Bu örgütsel
kimliğin söylem ve kararları, millî birlik üzerinde yapıcı
veya yıkıcı etkiler yapar. Siyasi kimlik güç kaybeder ve gelecek
de vadetmezse diğer alt ve üst kimlikler öne çıkmaya başlar,
milletin birliği zedelenmeye başlar.
Etnisite üzerinden siyaset yapmak doğru
değildir. Ne yazık ki devletimizi yöneten siyasi gücün etnik kimlik
tavır ve söylemleriyle, millî birliği zayıflatmaya yönelik
davranışlar, söylemler içerisinde olduğunu görmekteyiz.
Değerli vekiller, milletimiz
ayrıştırılıyor, kutuplaştırılıyor.
Ki bunun örneğini, bunun izahını yapılan anketlerde
görüyoruz. Anketlere göre öyle bir noktaya geldik ki daha önceden
olmadığı şekilde, komşu olmak istemeyenler,
Karşı gruba kız vermek istemiyorum. diyenler, Birlikte
iş yapmak istemiyorum. diyen bireyler yetişiyor toplumda. Bunun
oranlarını maalesef anketlerde görüyoruz. Bu, bizim milletimiz için
de tehlike çanlarının çalmasına sebep oluyor.
Bir yandan Türk milletinin her türlü millî
değer ve sembolüne karşı çıkıp Türklüğe,
milliyetçiliğe zarar verirken, daha fazla oy alabilmek için de tek vatan,
tek millet, tek bayrak gibi pankartlar astırıp milliyetçiliğe
sığınıyorsunuz, sonra milliyetçiliği gene unutuyor,
Türk milleti demek olmaz. diyor, Türkiyelilik diye bir kavram
oluşturmaya çalışıyorsunuz, Anayasadan Türk milleti
kavramını silmenin maalesef hesaplarını yapıyorsunuz.
Türk isminden rahatsız oluyorsunuz ki bu
kürsüye çıkan hatipleriniz Türk milleti bile diyemiyor, bu millet diye
başlayan cümleler kurmaya başlıyor. Türk milletini 36 etnik
kimliğe ayırmak kimin fikri, nereden alınmış bir fikir
bilemiyorum ama bu, bizim millî birliğimizi zedeleyecek bir söylemdir.
İşin kötüsü, bu fikre kendinizi o kadar kaptırıyorsunuz ki
-daha önceden de size hatırlatmıştım- bu çatı
altında aranızda hangimiz daha millî, hangimiz daha yerli tartışmalarına
bile girebiliyorsunuz, bunun örneğini de yaşadık.
Değerli vekiller, yinelenen sözcükler,
kavramlar zihinlere ekilmiş tohumlar gibidir. Bu fikirler ileride
tutumlara, tutumlar ise eylemlere dönüşür. Tutumlarımız belki
çok küçük yaşlardan itibaren ailemiz, çevremiz tarafından
oluşturuluyor ama bunun oluşarak o dönemde
kaldığını düşünmeyin, bunların gelişmeye,
değişmeye veya kalıplaşmaya, şemalar oluşturmaya
devam ettiğini de size hatırlatmak istiyorum.
Tutumların ömür boyu gelişebilir,
değişebilir ya da kalıplaşabilir olduğunu
düşünürsek bu yüce Meclisin, Türk milleti içinde etnik ayrım
tohumlarının ekildiği bir yer değil de millî birlik ve
beraberliği güçlendiren kavramların, söylemlerin dile
getirildiği bir kurum olması gerektiğini
hatırlatıyorum çünkü burası Gazi Meclistir. Bugüne kadar zaten
etnik kimlik ayrımcılığı milletimizin vicdanında
ve kanun karşısında yapılmamıştır. Kanunlar
önünde milletimizin her ferdi eşittir. Ana, babasının,
atasının aidiyeti, rengi, ırkı nedeniyle
vatandaşlık hakkından yararlanamayan olmamıştır.
Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan her birey en üst makamlarda yer alma
fırsatı bulmuş ve ufku açık olmuştur.
Bu maddedeki ve diğer maddelerdeki etnik köken
ayrımcılığının veya söylemlerinizde
ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını
diliyor, sizlere saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan inanç, ibaresinden sonra gelmek üzere mezhep,
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır Özgür
Özel Oktay
Vural
Tokat Manisa İzmir
İdris
Baluken Ramazan
Can
Diyarbakır Kırıkkale
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Gerekçe
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anayasanın 10uncu maddesine
paralellik sağlanmak amaçlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
4üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan "Eşit muamele ilkesine uyulması veya ayrımcılığın
önlenmesi" ibaresinin madde metninden çıkarılıp yerine
Ayrımcılığa uğramama hakkı ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Zihni Açba Mehmet Parsak Ruhi Ersoy
Sakarya Afyonkarahisar Osmaniye
Arzu Erdem Erkan Haberal
İstanbul Ankara
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 4üncü maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Diyarbakır Van
Behçet Yıldırım Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Toğrul
Adıyaman İstanbul Gaziantep
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Tahsin Tarhan Erkan Aydın Veli Ağbaba
Kocaeli Bursa Malatya
Bülent Öz Özgür Özel Zeynep Altıok
Çanakkale Manisa İzmir
Hilmi Yarayıcı
Hatay
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 4üncü maddesiyle
ilgili, grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Yine mart yıldızlarını seyre
daldığımız günlerdeyiz. Yürek
atışlarımızla cevahirimizi diri tutuyor, tarih
yapıcı ustalarımızın direngenliğinde hayat bulan
şarkılarımızı söylemeye devam ediyoruz. Bir
kavganın güzelliğinde sevdik onları. Bitmedi, daha sürüyor o
kavga, sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.
Devrimci irade ve dayanışmanın en
önemli değerlerini, ışıkları yolumuzu aydınlatan,
30 Mart 1972 yılında Kızılderede katledilen Mahir Çayan ve
9 yoldaşını, yoldaşlarımı sevgi ve saygıyla
anıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
4üncü maddenin temel sorunu,
ayrımcılığın net olarak
tanımlanmamasıdır. Bugün Türkiyede inanç temelinde, 13 milyona
yakın Alevinin yanı sıra Hristiyan, Yahudi, Ermeni, Süryani
gibi farklı inanç gruplarına mensup yüz binlerce
yurttaşımız bulunmaktadır. Bununla birlikte 15 milyona
yakın Kürt vatandaşımız bulunmaktadır. Her grup, hâkim
ideolojinin şu veya bu şekilde sistemli ayrımcı
uygulamalarına maruz kalmaktadır. Böylesine büyük grupların maruz
kaldığı sistematik ayrımcılığa,
ayrımcılığın tanımlanmadığı ilgili
madde özelinde dikkat çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Alevi toplumu
yüzyıllardır bu coğrafyada büyük acılar yaşadı.
İsmini yeni boğaz köprüsüne verdiğiniz Yavuz Sultandan bu yana
Maraşta, Sivasta, Çorumda büyük katliamlar yaşandı. Katliamlara
uğramadıklarında da kamuda, özel sektörde, okulda, hastanede,
yaşamın her alanında ciddi ayrımcılığa maruz
kaldı. Özellikle de iktidarınız döneminde bu
ayrımcılık doruk noktasına ulaştı. İyi
niyetten yoksun Alevi çalıştaylarınıza, sorunları
çözme yönünde tüm süslü laflarınıza rağmen Alevi
vatandaşlarımız bugüne kadar hiç olmadığı kadar
ötekileştirilmiştir.
Bugün kamuda bırakın genel müdürlük
seviyesini, daire başkanlığı seviyesine
ulaşmış bir Aleviyi gösteremezsiniz. KPSSde, yazılı
sınavlarında başarılı olan yüz binlerce genç
iktidarınızın güdümünde ve kontrolünde yapılan sözlü
mülakatlarda ayrımcılığa maruz
bırakılmışlardır. Cemevleri hâlâ ibadethane olarak değerlendirilmemekte,
Diyanet İşleri Başkanlığı kendi
bakışı doğrultusunda Alevi topluma rağmen Alevi
inancının çerçevesini çizmeye çalışmaktadır. Bir inanç
grubu kendi inancını üstün tutarak diğer inanç grubunun
sınırlarını belirlemeye çalışıyor.
Reyhanlı patlaması gibi bir facianın
sonrasında dönemin Başbakanının 52 Sünni
vatandaşımızı kaybetmişiz. cümlesi, iktidarın
mezhepsel düşünme odaklı hareket ettiğinin bir örneğidir.
Her yıl hasat dönemlerinde mevsimlik işçi olarak çalışmak
için batıya göç eden Kürt yurttaşlarımızın, bulundukları
yerlerde dışlanarak yer yer fiziki müdahalelere maruz kalmaları
ayrımcılıktır. Bu ayrımcılığın
vardığı nokta, son örneğini Kırşehirde
yaşadığımız gibi, ırkçı grupların kendi
basit tartışmalarını bile Kürt
düşmanlığına çevirerek Kürtlerin yoğun olduğu
mahallelere saldırmaları ve iş yerlerini tahrip etmeleriyle
sonuçlanmıştır. Dönemin Başbakanı, şimdinin
Cumhurbaşkanının Affedersiniz, Ermeni
söylemi, Ermeni
olmayı bir aşağılanma öğesi olarak göstermiş,
ayrımcılık ve nefret söylemini devlet politikası hâline
getirdiğini göstermiştir. Hrant Dink davasının, dönemin
bürokratlarının korunmak istenmesiyle, arka planının hâlâ
açıklanmaması bu politikanın ürünü olarak devam etmiştir.
Kadınlar, çocuklar, ateistler, LGBTİler, hâkim yapının
dışında kalan toplumsal gruplar sürekli buna maruz
kalmıştır.
IŞİD yöneticileri serbest
bırakılırken, oluk oluk kan akıtma, akademisyenlerin
kanlarında duş alma fantezileri kuran mafya bozuntuları devlet
korumasında serbestçe gezerken barış isteyen akademisyenlerin,
haber yapan gazetecilerin hukuka aykırı bir şekilde
tutuklanması, iktidarın kendine yakın olanlar ile kendisine
muhalif olanlara farklı hukuk sistemi uygulaması
ayrımcılıktır.
Bu yüzden, Ayrımcılık türleri
başlıklı 4üncü madde hükmüne dışlama, yoksun
bırakma ve üstün tutma hâlleri de ayrımcılık türleri
olarak mutlaka eklenmeli ya da tamamen kaldırılmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarayıcı.
Aynı mahiyetteki diğer önergede Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul konuşacak.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bu arada, sizlere
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim. Sağ
olun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, aslında, baktığımızda adı
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu gibi cümlelerle ifade
edilen bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Maalesef,
aslında, Türkiyede yasa yapma biçimimiz veya yasa yapıyormuş gibi
davranış biçimimiz değişmiyor. Avrupa Birliğine vize
alacağız diye çeşitli yasaları
değiştiriyormuşuz gibi yapıyoruz ve bu süreci
işletirken maalesef hiçbir şekilde gerekli tartışmasını
da yapamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün, kamuda egemen
iktidar zihniyetinin dışında hiç kimsenin yer bulma imkânı
yoktur. Bugün, Türkiyede maalesef, bir Alevi rektör, bir Alevi vali, bir Alevi
kaymakam ya da genel müdür statüsü ve üstünde bir tek yurttaş eğer
AKP zihniyetinde değilse bulma şansınız yoktur.
Değerli arkadaşlar, sadece buralara
gelmekte değil, aynı zamanda, kamuya alınmada da biliyorsunuz,
AKP iktidarı döneminde özellikle ön şartlar konuluyor. Önce
aslında kamuya alınacak kişi bulunuyor, sonra kamuda ona uygun
bir pozisyon yaratılıyor. Ben, burada, herkesin özellikle
üniversitelere personel alımında verilen ilanlara bir göz
atmasını diliyorum. Bir göz atın, neler göreceksiniz. Kişi
ismini verseniz, belki aynı isme sahip birkaç yurttaş bulunabilir ama
öyle bir ilan metni hazırlanıyor ki sadece o kişiyi ifade
ediyor. Örneğin, doktorasının tam ismi verilerek bir
yardımcı doçentlik kadrosu açılabiliyor. Ezkaza girdiniz diyelim
kamuya, bitiyor mu süreç? Bu sefer eğer siyasi iktidarla uyum içinde
değilseniz mobbing süreci başlıyor. Size karşı
yıldır, kaçırt politikası hızla devreye giriyor ve
siz, artık her neredeyseniz orada nefes alamaz duruma geliyorsunuz.
Sadece düşüncelerini ifade ettiği için,
örneğin şu anda konuşan, size hitap eden
arkadaşınız on yıl doçentlik mertebesinde tutuldu
değerli arkadaşlar. Tüm diğer yeterlilikleri taşımama
rağmen sadece ve sadece dönemin iktidarı tarafından atanan
rektöre muhalefet ettiğimiz için, yanlış yönettiğini ifade
ettiğimiz için ve bu düşüncelerimizi yazılı ve görsel
basında ifade ettiğimiz için on yıl Türkiye'de doçent olarak
bırakıldık. Akademik yetersizliğiniz var denebilir ama
yoktu, Siz iyisiniz, hoşsunuz ama yönetime aykırı sözler
söylüyorsunuz. diye başlıyor.
Değerli arkadaşlar, bugün üniversitelerde
akademisyenlerin yaşadığı durumu hepiniz görüyorsunuz. Üniversitelerde
akademisyenler barış sözünü ağzına aldıklarında
otomatikman taraf ilan edildiler ve bugün 2 bin civarında akademisyen
kıskaca alınmış durumdadır. Ağrı
Üniversitesinde, daha önce 2547 sayılı Yasa çerçevesinde
soruşturmaları yürütülenler için 2547 yetmiyor, uygun ceza
verilemiyor. deniyor ve yarın YÖK Genel Kurulunda 657ye göre bu sefer
yargılanacaklar.
Değerli arkadaşlar, bu gidişat,
gidişat değil. Bu ülkede her türlü
farklılığımızla, etnik kimliğimizle,
inancımızla bir arada yaşamak durumundayız.
Dolayısıyla zihniyetlerimizde devleti ele geçirme
anlayışından vazgeçmezsek bugün sizler egemendiniz, dün belki
militarist askerî vesayetçiler egemendi, yarın bir başkası
egemen olur. Onun için evrensel hukuk değerleri ve insanlara
karşı davranış ve tutumlarımız evrensel kurallara
uymalıdır. Eğer biz bunu sağlayamazsak bugün bana,
yarın size, öbür gün bir başkasına. Çünkü AKP iktidarı
döneminde dünün teröristleri dost, dünün dostları kolaylıkla terörist
ilan edilebiliyor; hukuk, döneme göre de hızla değişiyor ve
dünün dostlarını terörist, dünün teröristlerini de dost yapabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Ben, hepinize bu
ayrımcılığa son vermek, bu anlayışın
hızla değiştirilmesi umuduyla selamlarımı sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Emir, Sayın Aydın, Sayın Yüceer, Sayın Hürriyet, Sayın
Ağbaba, Sayın Bayır, Sayın Yüksel, Sayın Tanal,
Sayın Tarhan, Sayın Yıldız, Sayın Arslan, Sayın
Hakverdi, Sayın Altıok, Sayın Sertel, Sayın Özdemir,
Sayın Zeybek, Sayın Demir, Sayın Üstündağ.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan "Eşit muamele ilkesine uyulması veya
ayrımcılığın önlenmesi" ibaresinin madde
metninden çıkarılıp yerine Ayrımcılığa
uğramama hakkı ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 4üncü
maddesi üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Hak, hukuk düzeni tarafından korunan
menfaattir. Hak, içinde adaleti, doğruyu, gerçeği ve en önemlisi,
eşitliği barındırmaktadır. Hak yoksa eşitlikten
bahsetmek anlamsız olacaktır, hak yoksa adaletten bahsetmek de
anlamsız olacaktır, çünkü adalet için olmazsa olmaz öncelik, insan
hakları olmalıdır. Hak, adalet ve eşitlik ancak bir arada
olduğu sürece anlam ifade etmektedir.
İdeal bir dünyada insan haklarının
yanı sıra kadın haklarını, çocuk haklarını
ve bu gibi hakları ayrı başlıklar altında
konuşmaya gerek duyulmamaktadır, çünkü insan hakları, erkek ya
da kadın, çocuk ya da yetişkin, herkes için geçerlidir. Oysa böyle
bir ideal dünyada yaşamadığımızı her gün
gündemimize gelen olaylarla açık bir şekilde görmekteyiz.
Temel hak ve hürriyetlerin korunması,
geliştirilmesi ile bunlardan yararlanma bakımından hiç kimsenin
ayrımcılığa maruz kalmaması, eşit muamele görmesi
gerekçesiyle hazırlanmış bir tasarıyı
görüşmekteyiz. Anayasamızın 3üncü maddesi Türkiye Devleti,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. hükmünü millî birlik ve
beraberliği hem beşerî unsur hem de fiziki unsur bakımından
ifade etmektedir ve millî birliğimiz, devletimizin varlığı
ve devamı için zorunludur. Eşitlik bireyler açısından temel
bir haktır. Bu nedenle, milletimiz bu ilkeye dayanarak eşit
işlem görme veya ayrıma maruz kalmamayı isteme hakkına
sahiptir. Ancak, hepimizin de bildiği gibi, kadınlarımız
çok uzun bir süre ve çoğu yerde hâlâ insan haklarından eşit bir
şekilde yararlanmamaktadırlar.
Tasarıda ayrımcılık
yasağının ileri sürülemeyeceği hâller ve istisnalar da
kaleme alınmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler
ayrımcılık yasağının istisnalarını
düzenleyen bu maddede böyle bir kullanıma gerek
olmadığını düşünmekteyiz.
Tasarıda kurumun raporlarının
bilirkişi raporu olarak kabul edilebileceği belirtilmektedir.
İleri derecede teknik ve mali işlemler için bilirkişi
tutulması yetkisinin tanınması kurumun bir yargı
organı gibi faaliyet göstermesine neden olmaktadır. Böyle bir
uygulama kişilerin yargıya başvurmalarında gecikmeye
sebebiyet vermektedir. Bu da tasarının gerekçesi olarak görülen
uluslararası insan hakları hukukunun amaçlarına uygun
değildir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle getirilen
sisteme aykırıdır. Dolayısıyla, kurum
yaptırım uygulamamaktadır. İhlallere uğrayan
kişilerin yargıya başvuru sürecinin takibine destek
verilmelidir.
Söz konusu kurul 11 üyeden oluşacaktır.
Kurulun 8 üyesi Bakanlar Kurulu, 3 üyesi Cumhurbaşkanı
tarafından seçilecektir. Görev ve yetkilerini kendi sorumluluğu
altında yerine getirmek ve kullanmakla yükümlü olan bu kurul tarafsız
ve bağımsız olmak zorundadır, ilke budur. Lakin, bu ilkenin
yerine getirilip getirilemeyeceğine dair endişelerimiz bulunmaktadır.
Üyeleri sadece Cumhurbaşkanı ve Hükûmet tarafından atanacak olan
kurul ne kadar tarafsız ve bağımsız olabilir? Yoksa, bugüne
kadar alıştığımız iktidarın emir ve
talimatlarına uygun hareket etme kuralı mı geçerli olacak, merak
etmekteyim.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, insan
onurunu temel alan, milletimizin eşit muamele görme hakkını
güvence altına alan, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden
yararlanmada ayrımcılığın önlenmesini sağlayan
her türlü çalışmaya destek verdik, vermeye de devam edeceğiz.
İnsan haklarının korunmasına, geliştirilmesine,
ayrımcılığın önlenmesine ve hak ihlallerinin
giderilmesine yönelik çalışmaların yapılması ülkemiz
ve milletimiz açısından büyük önem teşkil etmektedir. Ancak
mevcut Anayasa ve uluslararası hukuk ihlallerinin önüne geçebilmek için
daha detaylı bir çalışma yapılması gerektiğini
belirtir, yüce Kurulu saygılarımla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunacağım
III. YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Maddede yoklama talebimiz olacak efendim.
BAŞKAN - Sayın Özgür Özel, biraz önce
yaptık yoklamayı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır efendim
BAŞKAN - Size bu konudaki bir kararı da
gösterdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu konuşuruz.
BAŞKAN - Biraz daha anlayışlı
davranırsanız memnun olurum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, inşallah.
OKTAY VURAL (İzmir) - Efendim, Sayın
Bakana söyleyin, anlayışlı davransın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan biraz
yaklaşsa evimize gideceğiz hepimiz.
BAŞKAN - Kim?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın
Başkan, Sayın Bakana söyleyin, yoklamaları o istiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Biraz
anlayışlı davranarak çözebilir Sayın Bakan.
BAŞKAN - Onun daha, henüz yanlış bir
davranışını görmedim, yoksa söylerim ona da.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Biz her türlü anlayışı gösterdik, millet görüyor. Millet görüyor
bunu.
BAŞKAN - Sayın Özel, Sayın
Sarıhan, Sayın Emir, Sayın Aydın, Sayın Yüceer,
Sayın Hürriyet, Sayın Ağbaba, Sayın Tanal, Sayın
Tarhan, Sayın Arslan, Sayın Hakverdi, Sayın Sertel, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Zeybek, Sayın
Demir, Sayın Demirtaş, Sayın Akkaya, Sayın Üstündağ,
Sayın Yılmaz, Sayın Kara.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan engelli grupların ibaresinin madde metninden
çıkarılıp yerine Engellilerin, kadınların,
çocukların, yaşlıların, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleri ile malul ve gazilerin ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kadir
Koçdemir Ruhi
Ersoy Mehmet
Parsak
Bursa
Osmaniye Afyonkarahisar
Arzu
Erdem Erkan
Haberal Zihni
Açba
İstanbul Ankara Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (1)inci ve (2)nci
fıkralarının aşağıdaki gibi düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz. 30/3/2016
(1)- Eğitim ve öğretim, yargı,
kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik,
sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, konaklama, kültür, turizm ve
benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel
hukuk tüzel kişileri, yürüttükleri faaliyetler bakımından bu
hizmetlerden yararlanmakta olan veya yararlanmak üzere başvurmuş olan
ya da bu hizmetler hakkında bilgi almak isteyen gerçek ve tüzel
kişiler aleyhine ayrımcılık yapamaz. Bu hüküm kamuya
açık hizmetlerin sunulduğu alanlar ve binalara erişimi de
kapsar.
(2)- Bu hizmetlerin tasarlanması ve
sunulmasından sorumlu olan kişi ve kurumlar, kimi özellikleri
nedeniyle farklı ihtiyaçları olan birey ve birey grupları ile
engelli grupların ihtiyaçlarını dikkate almakla ve makul
düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür."
Özgür
Özel Hilmi
Yarayıcı Gamze
Akkuş İlgezdi
Manisa Hatay İstanbul
Nurettin
Demir Zeynep
Altıok Şenal
Sarıhan
Muğla İzmir Ankara
Mahmut
Tanal
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia
Özgökçe Ertan Behçet
Yıldırım Hüda
Kaya
Van Adıyaman İstanbul
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Hüda Kaya konuşacak.
Buyurun Sayın Kaya.
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, birazdan 31 Marta
gireceğiz. 31 Mart, biliyorsunuz, tarihimizde önemli özelliklere ve anlama
sahip bir gün. Bunlardan bir tanesi ise birlikte
yaşadığımız Kürt halkının tarihsel şahsiyetlerinden
biri olan, din âlimi ve Kürt halk önderlerinden Gazi Muhammedin idam
edilişinin yıl dönümü. Gazi Muhammed şahsında hak, adalet,
özgürlük ve barış yolunda yitirdiğimiz, egemenler
tarafından katledilen tüm canlarımızı rahmet ve
saygıyla anıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili önerge hakkında söz
almış bulunuyorum.
İnsan hakları alanı, egemenlerden,
iktidarlardan bağımsız, sözünü çekinmeden söyleyebilecek bir
statüde olması gereken bir durumdur. Böyleyken Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurulunun teşekkülünde öngörülen yapı
son derece subjektiftir. Egemenlerin, iktidarların kontrolünde olan bir
alanda hakikatler ne kadar ortaya çıkarılabilir, ne kadar hakikat
sözü söylenebilir? Bazı konular vardır ki özellikle egemenlerin
alanında olmamalıdır. Egemenler, iktidarlar yüzyıllarca
kendi dinlerini, tarihlerini, bilimlerini oluşturdular; şimdi de
sivil ve objektif olması ve kalması gereken insan hakları
alanına da el atılmakta ve bir kurulun üyelerinin tamamının
ataması Hükûmete ve Cumhurbaşkanına teslim edilmektedir.
Türkiyede yaşayan bir insan olarak
ayrımcılıkla ilgili günlerce konuşsak problemlerimiz
bitmeyecek. Öyle bir ülkedeyiz ki etnik yapısı, mezhebi, dini veya
düşüncesi farklı olan herkese ayrımcılık olduğu
hepimizce aşikâr, hatta dünyada ve âlemde de aşikâr. Dinde
ayrımcılık; şiddet, taciz ve tecavüzlerde
ayrımcılık; eğitim ve hayatın pek çok alanlarında
eşit koşulların sağlanmasında
ayrımcılık. Mesela, eğitimde, en son, operasyonların
yapıldığı bölgelerde, başta Cizre olmak üzere,
öğrenciler günlerce eğitim haklarından mahrum
bırakıldılar, sınavlara giremediler, hatta gözlerimle de
şahit olduğum gibi, şu anda okulların alanında, okul
mekânlarında, bahçesinde karakolların inşası devam
etmektedir.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) PKK
yüzünden!
HÜDA KAYA (Devamla) Taciz ve tecavüzlerde
ayrımcılıkta ise 6 yaşındaki çocuğa tacizden
yargılanan bir sapık bile iyi hâlden indirime uğrayan bir
ayrımcılığa, pozitif bir ayrımcılığa
tabi tutulmaktadır. Kadın, çocuk tacizlerinden
yargılananların tamamı bu ülkede pozitif
ayrımcılığa tabi kılınıyor. Bu ülkede
Burada yanlış var, burada çocuklar ölüyor, haberiniz var mı?
diyenler, Şurada, hapishanelerde, yurtlarda, mahallelerde çocuklara,
kadınlara taciz var. diyenler hainlikle itham ediliyor veya devletin
mahremiyetlerini ifşa etmekten gazeteciler -mesela Zeynep Kuriş gibi-
hapsedilebiliyorlar. Pozantı Cezaevinde çocukların tecavüze
uğraması, efendim, Şakran Cezaevinde çocukların başına
gelenler -devletin emanetinde olan çocuklar- cezaevleri başta olmak üzere
yurtlardaki çocuklarımızın taciz ve tecavüzlere uğrama
vakaları artık sıradan bir adli olay hâline gelmiştir.
Tacizden yargılanan kamu görevlileri, askeri, polisi, hiçbir şekilde
bir yaptırıma maruz kalmadan, bırakın pozitif
ayrımcılığı, üstelik bir de terfi ettirilmeyle
karşı karşıya kalmaktadırlar.
Dinde ayrımcılık... 16 Martta bir
video servis edildi. Ermeni rahibe Hüda Kaya diye trollerin servis
ettiği...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya, teşekkür ederim.
HÜDA KAYA (Devamla) Sürem bitti. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (1)inci ve (2)nci
fıkralarının aşağıdaki gibi düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz. 30/3/2016
(1)- Eğitim ve öğretim, yargı,
kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik,
sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, konaklama, kültür, turizm ve
benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel
hukuk tüzel kişileri, yürüttükleri faaliyetler bakımından bu
hizmetlerden yararlanmakta olan veya yararlanmak üzere başvurmuş olan
ya da bu hizmetler hakkında bilgi almak isteyen gerçek ve tüzel
kişiler aleyhine ayrımcılık yapamaz. Bu hüküm kamuya
açık hizmetlerin sunulduğu alanlar ve binalara erişimi de
kapsar.
(2)- Bu hizmetlerin tasarlanması ve
sunulmasından sorumlu olan kişi ve kurumlar, kimi özellikleri
nedeniyle farklı ihtiyaçları olan birey ve birey grupları ile
engelli grupların ihtiyaçlarını dikkate almakla ve makul
düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür."
Nurettin
Demir (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Nurettin Demir konuşacak.
Buyurun Sayın Demir. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 30 Mart. Bizim
gençliğimizin, devrimci ruhun devrimci liderlerinden Mahir Çayanı
ben de buradan saygı ve sevgiyle anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bugün
görüşmüş olduğumuz yasa gerçekten çok önemli. İnsan
hakları açısından baktığımızda, daha ileri,
daha kapsamlı ve insan hakları ihlalini, ortaya çıkan bu insan
hakları ihlallerini ortadan kaldıracak, önleyecek bir kapsamda
olması gerekirdi ama maalesef -gördüğümüz kadarıyla- AKP iktidarının, 2012 yılında
çıkarmış olduğu Türkiye İnsan Hakları Kurumu
Kanununun içeriğinden ve onun etkinliğinden daha geri bir yasa
çıkardığını görüyoruz. Paris Sözleşmesine uygun
olarak çıkarılmış olan 2012deki Türkiye İnsan
Hakları Kurumu Kanununun, bugün, maalesef, Paris Sözleşmesinden
uzaklaştığını görmekteyiz; dolayısıyla bugün
eşitlikten, ayrımcılıktan daha çok
uzaklaştığını görebilmekteyiz ve özellikle işkence
ve ayrımcılığı önleyici özellikleri maalesef yok.
28inci maddede kaldırılacak olan Türkiye
İnsan Hakları Kurumu idari ve mali bakımdan daha özerkti,
bireysel başvuru yapılabiliyordu, bazı olayların üzerine
gidebiliyordu. Özellikle Muğladaki, Muğla Cezaevindeki bir taciz
olayının ortaya çıkarılmasında yapmış
oldukları çalışmalarıyla Türkiye İnsan Hakları
Kurumu gerçekten önemli hizmetler yapmıştı ama gelecek olan bu
yasayla birlikte tamamen iktidarın kontrolü altında olan bir kurum
geliyor maalesef.
İnsan hakları ihlalleri kimi zaman belli
gruplara, kimi zaman belli topluluklara yönelik olmaktadır. Bu yüzden, siz
ihlalleri sadece belli kişilerle sınırlı
tutamazsınız; eğer sınırlı tutarsanız insan
haklarını korumuş, geliştirmiş olmazsınız,
aksine, kaldırmış olursunuz.
5inci maddede ayrımcılığın
kapsamı sadece engelli grupların ihtiyacıyla sınırlı
tutulmuştur. Bu sebeple, 5inci maddenin (1)inci fıkrasında
ayrımcılığın siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel veya
kamusal yaşamın her alanında yasaklandığı
belirtilmektedir. Yasağın kapsamı sadece maddede sayılan
alanlarla sınırlı bırakılmamalı, içeriği
genişletilmelidir, belediye hizmetleri ile bankacılık,
sigortacılık, ticaret gibi tüm alanları da kapsayacak
şekilde yeniden düzenlenmelidir. Ayrımcılık kapsamı
sadece kişi aleyhine değil, kişi ve gruplar aleyhine olarak
genişletilmelidir.
(2)nci fıkra ise ciddi eksiklikler
barındırmaktadır. Farklılıkların salt
engellilerle sınırlı tutulması düzenlemenin kendisini de
ayrımcı kılmaktadır. Engelliler dışında,
belli özellikleri ve koşulları nedeniyle farklı ihtiyaçları
ortaya çıkan Müslüman olmayan cemaatler, Kürtler, Aleviler, Romanlar,
kadınlar, eş cinseller, çocuklar gibi birey ve grupların
ihtiyaçlarının dikkate alınmasında ihmalkâr
davranılabilir. Özellikle kadınların neredeyse her gün
şiddete uğradığı, çocukların istismar
edildiği, eş cinselliğin hastalık olarak görüldüğü,
Müslüman olmayanların nefret söylemlerinin hedefi hâline getirildiği
bir ortamda ne demek istediğim daha da netleşecektir. Bu nedenle, bu
düzenleme acilen kimi özellikleri nedeniyle farklı ihtiyaçları olan
birey ve birey grupları da eklenerek genişletilmelidir ve
dolayısıyla, özellikle son yıllarda,
baktığımızda, ayrımcılığın çok
fazla, toplumun her kesimine, bir karpuz gibi, maalesef
yayıldığını görüyoruz. Bugün bir çöpçü dahi işe
girecek olsa AKPli olup olmadığı, kaydının
yapılıp yapılmadığı, partiye kaydının
yapılıp yapılmadığı soruşturulmakta ve bu
ayrımcılık derinleşmektedir. Bu yasa, maalesef, bu
ayrımcılığı engelleyemeyecektir.
Dolayısıyla, bu yasanın insan hakları açısından
daha güçlü bir şekilde çıkması beklentimizdir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan engelli grupların ibaresinin madde metninden
çıkarılıp yerine Engellilerin, kadınların,
çocukların, yaşlıların, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleri ile malul ve gazilerin ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kadir
Koçdemir (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Kadir Koçdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum.
Bu kanun tasarısı Avrupa Birliğine
uyum adına Meclisimize getirilmiştir ama ne gariptir ki benim de
üyesi olduğum Avrupa Birliği Uyum Komisyonu dâhil, dört komisyon
tarafından incelenmeden, rapor verilmeden Genel Kurulun gündemine
getirilmiştir. Avrupa Birliği Uyum Komisyonu eğer Avrupa
Birliğine uyum adına hazırlanan tasarılarda görüş
bildirmeyecekse ne için kurulmuştur, ne için görev yapmaktadır, bunu
yüce Meclisin dikkatlerine sunmak isterim.
Burada ilk aklımıza gelen, Türkiyede
İnsan Hakları Kurumu diye bir kurum var, 2012 yılında
kurulmuş. Niye bu kurumun kanununda değişiklikler yapılmak
yoluna gidilmeksizin bu kurum lağvedilerek yeni bir kurum
kurulmaktadır? Ben eski kurumun kanununu inceledim. Orada fark
ettiğim şey, o kurum üyelerinden 2 tanesi, 1i Türkiye Barolar
Birliği kanalıyla, 1i de Yükseköğretim Kurulu kanalıyla
belli branşlarda belli yetkinliği olanlar aranarak atanıyor idi.
Son zamanlarda Hükûmetimizin alışkanlık hâline getirdiği
-her tarafta- hayatın bütün alanlarını bir iki kişi
tarafından belirleme temayülünün bir sonucu olarak mı bu kurumu
lağvedip yeniden bir kanun hazırlıyoruz?
Keza, üye seçiminde dört yıl gibi bir kısa
sürenin konulması, yenilenmede de boşalan üyenin yerine atanan üyenin
bu dört yılı tamamlaması bu kurumların
bağımsızlığı ve özerkliğiyle bağdaşmayan
hususlardır. Bu sürenin biraz daha uzun, yedi yıl gibi bir süre
olması ve boşalma anında da yeni atananın yine yedi
yıllığına görev yapması dünyada da bu tür kurumlarda
mutat hâle gelen bir uygulamadır.
Yine bu kurula baktığımızda
şunu görüyoruz: Türkiyede insan hakları ihlalleriyle, eşitlikle
ilgili karar alacak 11 kişi atanacak ama birinci başkanını
ve ikinci başkanını atama ehliyetine, atama kabiliyetine,
içlerinden hangisinin başkan olacağını bilecek kadar
yetkinliğe sahip olmayan insanlar. Böyle bir anlayış kabul
edilebilir bir şey değildir arkadaşlar. Kurul kendi
başkanını ve ikinci başkanını seçemiyor ise çok
hayati alanlarda nasıl karar verecektir? Bunu yine dikkatlerinize sunmak isterim.
Biliyorsunuz, bu başkan ve ikinci başkan, 10uncu maddeye göre,
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir. Böyle bir şeyi kabul
etmek mümkün değildir.
Ama bütün bunlardan daha garip olanı,
başarısını, bugünkü -tırnak içinde- zaferini,
ayırma, kayırma ve buyurmaya dayandıran bir iktidar
tarafından bu kanunun hazırlanmış olmasıdır.
Ayırmayla ilgili bir örnek vermek isterim. TÜRK
EĞİTİM-SENe bağlı 8.600 okul idarecisi görevinden
alınmıştır. Yine bunlardan, Bursanın
Mustafakemalpaşa ilçesinde 16 idarecinden 14ü görevden
alınmış ve şu anda devam eden, Türk Ceza Kanununun 122nci
maddesine göre nefret ve ayırma suçundan devam eden bir mahkeme
vardır, çünkü bu suçun kapsamı dışında bu durumu izah
edecek herhangi bir husus bulunmamaktadır.
Yine kayırma konusunda, atamalarda
yazılı imtihanı kazananların 20 katına kadar adam
çağırmak mülakata, herhâlde kayırmadan başka bir sözle izah
edilebilecek bir husus değildir.
Nihayet buyurma konusunda da yargıya güvenin
yüzde 20lerin de altına indiği bir ülkede yaşıyor
olmamız gerçeğini hatırlatmak yeterlidir.
O bakımdan, ayırmadan, kayırmadan ve
buyurmadan Meclisimizin yasama görevini kendi vicdanı ve kendi gündemine
hâkim olacağı bir ortamda yapması umuduyla hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, grup başkan
vekilleriyle ve Sayın Bakanla görüşmek istiyorum.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.27
ON BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 00.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
6ncı maddede kalmıştık.
6ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin (3)üncü
fıkrasının sonunda yer alan "reddedemez" ibaresinden sonra
gelmek üzere "ve çalışanın işini
sonlandıramaz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi Ersoy Erkan Haberal Arzu Erdem
Osmaniye Ankara İstanbul
Zihni Açba Mehmet Parsak Mustafa Mit
Sakarya Afyonkarahisar Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin (6)ncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde düzeltilmesini
arz ve teklif ederiz. 30.03.2016
(6.)- "Her kişi kamu hizmetlerine girme
hakkına sahiptir. Hizmete almada görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilmez, hizmetin görüleceği yer
veya hizmetle ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyen kişi aleyhinde,
bilgilenme, başvuru, çalışma ve çalışmanın sona
ermesi süreçleri dahil olmak üzere, hizmetle ilgili süreçlerin hiçbirinde
ayrımcılık yapamaz. Ayrımcılık yasağı
çalışma yeri, çalışma koşulları, ücret ve
diğer mali hak ve menfaatler, hizmet içi eğitim, sosyal menfaatler ve
benzeri hususları da kapsar.
Şenal Sarıhan Mahmut Tanal Gamze Akkuş İlgezdi
Ankara İstanbul İstanbul
Zeynep Altıok Erkan Aydın Hilmi Yarayıcı
İzmir Bursa Hatay
Özgür Özel
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım
Van Adıyaman
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan haklarını korumaya yönelik
düzenlemeler, kamu otoritelerine karşı daha korunmasız durumda
olan bireylerin insan hak ve hürriyetlerini düzenleyen, koruyan ve bu
mekanizmaları yaratmaya çalışan düzenlemelerdir. Kurulun
görevlerini icra edebilmesi için, zaten bir güç kaynağı olan Bakanlar
Kurulu ve Cumhurbaşkanından ayrı, bağımsız bir
seçilme usulü olmalıdır. Bu görevleri bizzat Bakanlar Kurulu ve
Cumhurbaşkanınca seçilmiş bir kurulca yapılacak olması
ayrımcılığın tam kendisidir. Çünkü, bu kurulun
oluşumunda, ne muhalefetin ne Meclisin ne de sivil toplum örgütlerinin bir
önerisi belirleyici olmayacak, hiçbir şekilde bu kurulun oluşumunda
bu kesimler temsil ve ifade edilmeyecektir. Şimdi, bu, kanunun özüne,
ruhuna aykırı değil midir? Kanunun kendisi başlı
başına bir ayrımcılık örneği olmuyor mu?
Mesela, bugünlerde Dündar ve Gülün
duruşmalarda herhangi bir ayrımcılığa
uğramamaları için bu kurul tarafından duruşmalar
izlenemeyecek mi? Bugünkü duruma baktığımızda
duruşmaların aleniliği ilkesi gereği herkesin
duruşmaları izleyebilmesi gerekirken konsoloslukların
duruşmayı izlemesi bile birinci ağızdan
kınanırken, bu kadar özgürlüğü olmayan ve göbekten Hükûmete
bağlı bir kurul izleyebilecek mi?
Mesela, akademisyenlere yönelik beyanlara
ilişkin Hiç kimse mahkemelere telkin veya tavsiyede bulunamaz. bizim
mevzuatımızda yer almıyor mu? Yer alıyor. Peki, buna
karşı bu kurul adil yargılama hakkının ihlal
edildiğini, ayrımcılık
yapıldığını, hücrelere konularak işkence
yapıldığını ifade edebilecek mi?
İnsan Hakları Kurumuyla ilgili
yapılacak düzenlemelerin genel bir kabulü doğurması
gerektiği kanaatindeyiz. Yani üyelerin seçimi, başkanın seçimi,
hem iktidarın hem muhalefetin hem kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının hem de sivil toplum örgütlerinin
katılımıyla oluşmalıdır. Bugün iktidardasınız
ama yarın olmayabilirsiniz. Her iktidara gelen kendi kurul üyelerini ve
başkanını seçerse, bu halkın, bireyin temel hak ve
hürriyetlerini korumaktan ziyade iktidara paralel edeceği
aşikârdır. Sanki temel hak ve hürriyetleri koruyan, hak ihlallerinin önüne
geçecek bir kurul kurulmayacak da iktidarı korumak ve kollamak görevi olan
bir devlet dairesi kuruluyor. Hak ihlali yapan Hükûmete karşı,
kendisini oraya atayan, göbekten Hükûmete bağlı bir kurum hak
savunuculuğu yapacak, öyle mi? Bunu ülkede kime anlatırsanız
güler. İnsan hakkı ihlalleri devlet kaynaklı ihlallerdir.
Şimdi, biz devlet kaynaklı ihlallerin ortadan
kaldırılması görevini tümüyle devletin resmî kurumlarına
teslim ediyoruz.
Kurulların oluşumuna ilişkin örnek
verdiğiniz Avrupa ülkeleri, Belçika, Danimarka, Hollanda, İsveç,
Almanya, İngiltere ile bizim ülkemizin demokratik
standartlarının da aynı seviyede olduğunu düşünüyor
musunuz? Bu Avrupa ülkelerinin hak ihlali sayısı ile ülkenin hak
ihlali sayısı arasında nasıl bir oran, nasıl bir fark
var haberiniz var mı? Sadece mevzuat çıkarmakla hak ve özgürlükleri
koruyamazsınız. Bu mevzuatın uluslararası kriterlere uygun
kullanılması gerekmektedir. Yine, bu uygulamanın
uluslararası kurumlar tarafından yakından izleneceği
aşikârdır.
Şu an ülkede uygulanan hak ihlallerine
baktığım zaman, bırakın ayrımcılıkla
mücadeleyi, yaşam hakkı uluorta ihlal edilmekte. Bu hak ihlaliyle
ilgili ne yapılmış? Hukuksuz ve kanunsuz uygulanan sokağa çıkma
yasakları sırasında sivil insanlar öldürülmüş. Yine,
kadın bedeni üzerinden insanlık onuru ayaklar altına
alınıyor. Roboski bir ihlal değil miydi? Cezaevinde her gün
yaşanan hak ihlalleri ne oldu? Şimdi, bunlara ilişkin,
bunların sorumlularının açığa çıkarılması
Bu ülkede mevzuat yok mu ki yeni ihlallere ilişkin ciddi bir önlem
alınmıyor ve bu sorumlular cezalandırılmıyor?
Kısacası, bu yasayla insan
haklarını korumaya yönelik olarak beklenen işlevi yerine
getirmekten uzak, yeni bir kamu birimi yaratılmış
bulunmaktadır. İnsan hakkı ihlallerinin en büyük ihlalcisinin
devletler ve hükûmetler olduğu dolayısıyla ihlalleri önlemeye,
hakları korumaya yönelik olarak oluşturulacak bir kurumun da yönetim
hiyerarşisinden bağımsız olması gerektiği herkes
tarafından ifade edilmiştir. İnsan hakları ihlallerinde,
belirli bir birikimi ve deneyimi olan sivil toplum
kuruluşlarının çalışmalarını
kolaylaştırıcı yasal düzenlemelerin Meclise getirilmesinin
hem ülke hem de Avrupa Birliği kriterleri konusunda daha faydalı
olacağı kanaatinde olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Aydın, Sayın Üstündağ,
Sayın Hürriyet, Sayın Emir, Sayın Sertel, Sayın Tanal,
Sayın Tarhan, Sayın Arslan, Sayın Altıok, Sayın
Yıldız, Sayın Zeybek, Sayın Özdemir, Sayın
Demirtaş, Sayın Yarayıcı, Sayın Yarkadaş, Sayın
Şeker, Sayın Kara.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin (6)ncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde düzeltilmesini
arz ve teklif ederiz. 30/03/2016
(6.)- "Her kişi kamu hizmetlerine girme
hakkına sahiptir. Hizmete almada görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilmez, hizmetin görüleceği yer
veya hizmetle ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyen kişi aleyhinde,
bilgilenme, başvuru, çalışma ve çalışmanın sona
ermesi süreçleri dahil olmak üzere, hizmetle ilgili süreçlerin hiçbirinde
ayrımcılık yapamaz. Ayrımcılık yasağı
çalışma yeri, çalışma koşulları, ücret ve
diğer mali hak ve menfaatler, hizmet içi eğitim, sosyal menfaatler ve
benzeri hususları da kapsar."
Erkan
Aydın (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Erkan Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
149 sıra sayılı Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı hakkında söz
almış bulunmaktayım.
Ama, çocuk haklarının, kadın
haklarının çiğnendiği, insan hak ve özgürlüklerinin yok
sayıldığı, bu hak ihlallerini yapanların gereken
cezayı almadığı bir süreçte, sanki her şey tozpembe
olacakmış gibi bu tasarıyı konuşmak
Pollyannacılık oynamaktan öteye gitmiyor.
Madde, istihdamda ve iş yaşamında
ayrımcılığı kaldırmayı amaçlıyor. Akla
hemen şu soru geliyor: Şu an kamuda ya da özel sektörde AKP il ve
ilçe teşkilatından kâğıt getirmeden istihdam yapmak mümkün
mü? Tabii ki hayır. İşe mi girmek istiyorsunuz? AKPli bir
isimden referans getirmediğiniz sürece işsiz ve
aşsızsınız demektir. Özel sektördesiniz ve adil bir
istihdam yapacaksınız, eğer bunu yaparsanız
yandınız; illaki AKPli birilerinin
aracılığını kabul etmek zorundasınız yoksa
sizin için durum fena. Ertesi gün, Hükûmet adına çok sayıda memur
iş yerinizi denetime gelir ve sizi pişman ederler.
Eskiden kamuda yükselmede liyakat vardı,
şimdi yerini AKPye sadakat aldı. Eğer bir adım yükselmek
istiyorsanız yolunuz iktidar partisinden geçmek zorunda. Mesela TRTyi
örnek alalım. TRTde oldu da yükselmek istiyorsunuz; önce AKPli etkili
birini bulacaksınız, bu da yetmiyor, AKPnin kurduğu
BİRLİK HABER-SENe tam
bağımlılığınızı bildireceksiniz, AKPli
sendikanın bilgisi dışında da atama
yapılmasının mümkün olmadığının farkına
varacaksınız. Bu konuda yüzlerce örnek verilebilir. Şimdi, biz
böyle bir gerçeği yok sayıp Hükûmetin yönettiği bu kurumdan
adalet mi bekleyeceğiz? Devletin iç dinamiklerinin yerle bir
edildiği, siyasi ayrımcılığın,
kayırmacılığın tarih boyunca hiç böylesine yükselmediği
bir dönemde Hükûmetin kendi eliyle yaptığını kendisinin
düzeltmesini beklemek çocukça saflıktan öteye geçmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye on dört
yıldan bu yana, sermaye açısından giderek esnekleşen,
rekabete açık bir çalışma yaşamını, emek
açısından ise giderek kuralsızlığı,
örgütsüzlüğü barındıran bir ülke hâline geldi. En doğal hak
çalışma hakkıdır ancak Türkiyede çark tersine dönmektedir.
Türkiyede resmî rakamlar ile gerçek işsizlik birbiriyle çelişmekte
ve işsizlik de her gün artmaktadır. Bu çerçevede, işsizlik
oranı neredeyse 2 katına çıkmakta ve halkımız
aldatılmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında siyaseten
kadrolaşma had safhaya ulaşmış, bu nedenle bir yandan kamu
hizmetlerinin kalitesi düşerken diğer yandan sürgün ve görevden alma
gibi uygulamalar yoluyla çalışanlar cezalandırılmaya
başlamış ve deyim yerindeyse devlet kuralsız
istihdamın merkezi olmuştur.
Madde, çalışma yaşamında
kadınları da güvence altına almayı amaçlamaktadır.
Oysa, çalışma hakkıyla ilgili sorunlar kadınlar, çocuklar
ve gençler gibi çalışma hayatının özel olarak
korunması gereken gruplarını da daha derinden etkilemektedir.
Türkiyede her 3 kadından 2si işsizdir. İstihdam edilen kadınların
yüzde 70i kayıt dışı çalışmaya devam etmektedir.
Kayıt dışı çalışan yani işverenin sigorta
primlerini ödemediği kadınlar da Sosyal Güvenlik Kurumu dışındadır.
Kadınlara yönelik şiddetin
rakamlarını vermeyeceğim ama en üst düzeyde söylenen Kadın
ve erkek fıtratı gereği eşit değildir., Topluluk
içinde kahkahayla gülmek iffetsizliktir., Hamile kadının sokakta
dolaşması uygun değildir., Kürtajla çocuğun
öleceğine kadın ölsün. sözleri hâlâ aklımızdadır. Bu
zihniyetin bilinçli olarak geliştirdiği böylesine bir ortamda
kadının çalışma haklarının güvence altına
alınacağına inanmıyoruz. Önce zihniyetin
değişmesi gerektiğini vurguluyor, insan hakları ve
eşitliği sağlamayı amaçlayan kurumun
çalışmalarının maalesef, kâğıt üzerinde
kalacağını düşünüyor ve buna da ret oyu vereceğimizi
söylüyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama...
Herkes burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok çıkan oldu.
Kapatalım kapıları, bakalım buradalar mı? [AK
PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN Hareket olsun. diyorsunuz yani!
Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın
milletvekilleri...
Alkış da aldın!
Sayın Özel, Sayın Sarıhan, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Ağbaba, Sayın Üstündağ,
Sayın Hürriyet, Sayın Demir, Sayın Sertel, Sayın
Aydın, Sayın Altıok, Sayın Arslan, Sayın Tarhan,
Sayın Tanal, Sayın Yıldız, Sayın Demirtaş,
Sayın Zeybek, Sayın Özdemir, Sayın Emre, Sayın Yılmaz,
Sayın Tüm.
İki dakika süre veriyorum ve yoklama için
süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin (3)üncü
fıkrasının sonunda yer alan "reddedemez" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve çalışanın işini
sonlandıramaz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ruhi
Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Mustafa Mit konuşacak.
Buyurun Sayın Mit. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 6ncı maddesi, gerek kamu
kurum ve kuruluşlarındaki ve gerekse özel sektörde istihdam ve
işle ilgili süreçlerde ayrımcılık yasağını
düzenlemektedir. Yine, tasarının 6ncı maddesinde, işe
başvurmaların annelik, gebelik, çocuk bakımı gerekçeleriyle
reddedilemeyeceği düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, birçok düzenleme gibi
bu tasarı da Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde Genel
Kurula getirilmiştir yoksa Hükûmetin böyle bir tasarrufunun
olmayacağını da hepimiz biliyoruz. Düzenlemeyle,
vatandaşlarımız arasında eşitlik ilkesine göre hareket
edilmesi kanun hükmü hâline getirilecektir. Esasında, başta
Anayasamızda olmak üzere birçok kanunda vatandaşlar arasında
eşitlik temel kuraldır. Ancak, uygulamada böyle
olmadığı da hepinizin malumudur. Anayasanın 70inci
maddesi Her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir
ayırım gözetilemez. denilmektedir. Peki, sonuç acaba böyle midir?
İktidara yakın olmayan hiçbir kimse bu hakkını kullanamaz,
kanun da budur. Bunu teminen ve adaleti gerçekleştirmek maksadıyla,
Milliyetçi Hareket Partisinin de ortak olduğu 57nci cumhuriyet Hükûmeti
döneminde kamu personel alımında liyakati esas alan Kamu Personel
Seçme Sınavı getirilmiştir. Bugün ise -geçen on üç
yıllık iktidar döneminde- kamu personel alımında herkesin
bildiği, geçerli olan bir kriter vardır; o da iktidara yakın
olma kriteridir. Yani, kanunu çıkarmak ile kanunu uygulamak farklı
şeylerdir.
Bir yandaş memur sendikası vardır. Bu
sendikaya üye olmayan herhangi bir memurun yükseldiği görülmemiştir.
Birim müdürleri, personeli bu sendikaya üye olmadan herhangi bir derece, kadro,
üst göreve gelmemiştir ve bu sendikaya da üye olmaya
zorlanmaktadırlar. Getirilen tasarıyla bu gibi uygulamaların
engelleneceği hüküm altına alınmaktadır. Birim
müdürlerinin, başkanlarının personeli zorlamaları yasak
olmasına rağmen, bu uygulanmaktadır. Bu adaletsizlik, her yerde,
her kademede de mevcuttur.
Türkiyenin sıcak gündeminde bulunan KPSS soru
hırsızlığı yargıya intikal etmiştir. Bu
hırsızlar, bu cesareti nereden almaktadır? Paralel deyip
işin içinden sıyrılamazsınız. Siyasi sorumluluk
ahlaktır. AKP il ve ilçe başkanlarının kartvizitleri olmadan
hiç kimsenin işe giremediği bir gerçektir. Bugün, KPSS
sınavı sonucu yeterli olmuyor, bir de mülakat icat ettiniz. Kaç
kişi alacaksanız 20 katı insanı
çağırıyorsunuz, kartvizitlerine göre insanları işi
kazandı veya kazanmadı diye tasnif ediyorsunuz.
Bakan kontenjanı adı altında
eşi dostu önce özel kalemde, basın sözcülüğünde
işbaşı yaptırıp kadroya alarak şef, müdür,
başkan, başkan yardımcısı gibi diğer devlet
personeli olarak başka yerlere aktarıyorsunuz.
Şimdi Genel Kurula gelen bu tasarı
kanunlaştığı takdirde ne değişecek?
Yukarıdaki adaletsizlikleri yapanlar yine işbaşında
değil midir?
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan,
yukarıda saydığımız olumsuzlukların ortadan
kaldırılması için oluşturulması düşünülen kurum
düşünce olarak doğrudur ancak bu kurumun oluşumunda da yine
aynı kriterler geçerli olacağından yani iktidar referanslı
olacağından sonucu bugünden bellidir çünkü bu iktidarın sicili
ortadadır diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Mit.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oya sunmadan önce Komisyon
Başkanının 6ncı madde üzerinde bir düzeltme talebi
vardır, kendisine söz vereceğim şimdi.
Buyurun Sayın Başkan.
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım, Komisyonumuzun redaksiyon yetkisi kapsamında,
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu
kapsamındaki iş ve iş görme sözleşmelerinin tasarı
kapsamına dâhil olduğu hususunda hiçbir tereddüt ve farklı
yoruma mahal verilmemesi amacıyla tasarının 6ncı
maddesinin (5)inci fıkrasına sözleşmeleri ibaresinden sonra
gelmek üzere de ibaresinin eklenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyonun bu düzeltmesiyle birlikte maddeyi
oylarınıza sunacağım. Kanunun yazımı
sırasında gerekli düzeltme yapılacaktır.
Maddenin oylanmasına açık oy talebi
vardır.
6ncı maddenin oylanmasının açık
oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır.
Önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin
oylamasının İç Tüzük madde 81 hükümleri uyarınca açık
oylamayla yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Şenal
Sarıhan Erkan
Aydın
Manisa Ankara Bursa
Murat
Emir Tahsin
Tarhan Nurettin
Demir
Ankara Kocaeli Muğla
Fatma
Kaplan Hürriyet Akın
Üstündağ Kemal
Zeybek
Kocaeli Muğla Samsun
Ahmet
Tuncay Özkan Hüseyin
Yıldız Candan
Yüceer
İzmir Aydın Tekirdağ
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Burada olup
olmadıklarını aramadınız Başkanım.
BAŞKAN Kontrol etmemiz gerekiyor, yeniden
başlıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinin
oylamasının İç Tüzük madde 81 hükümleri uyarınca açık
oylamayla yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel, Manisa Milletvekili? Burada.
Şenal Sarıhan, Ankara Milletvekili?
Burada. (AK PARTİ sıralarından Ayağa kalksınlar.
sesleri)
Sayın milletvekilleri
Burada
çalışıyoruz, lütfen
Erkan Aydın, Bursa Milletvekili? Burada.
Murat Emir, Ankara Milletvekili? Burada.
Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili? Burada.
Nurettin Demir, Muğla Milletvekili?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Burada yok.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Takabbül
ediyorum, üstleniyorum.
BAŞKAN - Nurettin Bey nerede? Nurettin Bey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Takabbül ediyor, üstleniyor
efendim Barış Yarkadaş. (AK PARTİ sıralarından
Yok, yok, yok. sesleri)
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar, niye
bağırıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Takabbül edebilir efendim.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Fatma Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili? Burada.
Akın Üstündağ, Muğla Milletvekili?
Burada.
Kemal Zeybek, Samsun Milletvekili? Burada.
Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili? Burada.
Kazım Arslan, Denizli Milletvekili? Burada.
Cemal Okan Yüksel, Eskişehir Milletvekili?
Burada.
Niyazi Nefi Kara, Antalya Milletvekili? Burada.
Atila Sertel, İzmir Milletvekili? Burada.
Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili? Burada.
Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili?
Burada.
Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili? Burada.
Orhan Sarıbal, Bursa Milletvekili? Burada.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Bursa
Milletvekili? Burada.
Hüseyin Yıldız, Aydın Milletvekili?
Burada.
Sayın Özel, bir arkadaşınız daha
imzalayabilir mi lütfen?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mahmut Tanal. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Tanal imzaladı, burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kabul edilmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edilmedi. (CHP, HDP
ve MHP sıralarından alkışlar)
Ad okunmak suretiyle yapılacak, kabul edilmedi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben
şu anda oylamanın elektronik yapılıp
yapılmamasını oylamaya sundum, tamam, bitti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, kabul edilmedi.
BAŞKAN - Bu demektir ki elektronik
yapılmayacak, tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) Ad okunmak suretiyle
yapılacak demektir.
BAŞKAN - Hayır, elektronik
yapılmayacak demektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam, doğru.
BAŞKAN - Dolayısıyla da açık
oylamaya gireceğim şimdi, lütfen
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
ad okumak suretiyle yapacaksınız.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Vural, çözmeye
çalışıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Oy pusulalarını
bastırın, ona göre oylamayı açık oylama şeklinde
yapın.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, niçin oylama yaptığınızı lütfen Genel
Kurula izah edin. Kafa karışıklığının
giderilmesi lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) İzahı yok.
BAŞKAN Grup başkan vekilleri,
görüşmeye
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.39
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), Sema
KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 2nci sırasında yer alan,
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170)
BAŞKAN- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 3üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/419) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 87)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 31 Mart 2016 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.21