TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64üncü Birleşim
31 Mart 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I. GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, Ağrı ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Osmaniye Düziçinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 96ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Kırklareli ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
31/3/2015te görevi başında öldürülen Savcı Mehmet Selim
Kirazı rahmet ve saygıyla andığına ve terörü
şiddetle lanetlediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Eski Diyarbakır Barosu Başkanı
Tahir Elçiyi sevgiyle andığına ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Türkiyede kürdistan diye bir bölge
olmadığına ve Parlamentoda ayrımcı bir dil
kullanılmaması gerektiğine ilişkin konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Kürdistan ifadesinin hukuki ve siyasi bir
terminoloji olarak kullanılmasına itirazını sonuna kadar
savunacağına ilişkin konuşması
5.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Diyarbakırda yaşanan terör
saldırısında şehit olan 4 polise rahmet, yaralı
polislere acil şifalar dilediğine ve Parlamentodan terör
olayları ile şiddete karşı birlik
çağrılarının yükselmesini temenni ettiğine
ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kiraza Allahtan rahmet dilediğine ve bu
olayın Türk yargısına, Türk demokrasisine ve Türkiyedeki bütün
vatandaşlara yapılmış bir saldırı olduğuna ilişkin
açıklaması
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, 31/3/2015te teröristlerin saldırısı
sonucu görevi başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet
Selim Kiraza Allahtan rahmet dilediğine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bütün terör olaylarını lanetlediklerine ve Türkiye'nin
sorunlarının demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü
çerçevesinde çözülebileceğine ilişkin açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, MHP Grubu olarak, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle andıklarına,
bugüne kadar meydana gelen bütün terör eylemlerini lanetlediklerine ve
Hükûmetin terörle mücadele konusunda kapsamlı ve kararlı bir
politikası olmadığına ilişkin açıklaması
4.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İran devleti
tarafından idam edilen Kürt Cumhuriyeti Başkanı Qazi Muhammedin
69uncu ölüm yıl dönümüne ve insanların yaşam
haklarının ellerinden alınacağı hiçbir uygulamayı
kabul etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
5.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinin Samandağ sahilinde rip
akıntıları nedeniyle boğulma vakalarının
yaşandığına ve bu bölgeye bir dalgakıran
yapılmasının yerinde olacağına ilişkin
açıklaması
6.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, 31/3/2015te teröristlerin saldırısı
sonucu görevi başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet
Selim Kirazı rahmetle andığına ve Uşakın
bazı köylerindeki göletler için kira alınmasının doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın, 31/3/2015te teröristlerin saldırısı
sonucu görevi başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet
Selim Kirazı rahmetle andığına, terörün
insanlığa karşı bir suç olduğuna ve tüm terör
örgütlerini lanetlediğine ilişkin açıklaması
8.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlinin bazı ilçelerindeki
adliyelerin kapatılmasına ve İŞKUR tarafından
gönderilen işçilerin sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından
ödenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle andığına
ve tüm terör örgütlerini lanetlediğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
11.- Bursa
Milletvekili Zekeriya Birkanın, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle andığına
ve terör örgütlerinin amaçlarına ulaşamayacaklarına ilişkin
açıklaması
12.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirne Millî Eğitim
Müdürlüğü tarafından Edebiyat Günleri adı altında
düzenlenen bir etkinliğe Mustafa Armağanın hangi sıfatla
davet edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, muhtarların BAĞ-KUR
primlerinin devlet tarafından ödenmesinin düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.- Zonguldak
Milletvekili Faruk Çaturoğlunun, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle andığına
ve özellikle Meclis çatısı altında terörü kutsayanları
şiddet ve nefretle kınadığına ilişkin
açıklaması
15.- Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcının, Kırklareli Milletvekili
Türabi Kayanın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, kürdistan ifadesini
kullanmaya yasal ve anayasal herhangi bir engelin olmadığına ve
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının bu ifadeye itiraz etmesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Anayasada
olmayan, tamamen ideolojik amaçlı etnik bir adlandırmaya itiraz
etmesinin son derece haklı ve yerinde olduğuna ilişkin
açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır Otogar
Kavşağındaki terör saldırısı neticesinde
şehit olan 4 polise Allahtan rahmet, yaralanan 14 polise acil
şifalar dilediğine, kürdistan ifadesinın tarihî, kültürel ve
coğrafi bir geçerliliği olmadığına ve siyasi bir
maksatla dile getirildiğine ilişkin açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Otogar Kavşağındaki
terör saldırısı neticesinde şehit olan 4 polise Allahtan
rahmet, yaralanan 14 polise acil şifalar dilediğine ve CHP Grubu
olarak bu saldırıyı lanetlediklerine ilişkin
açıklaması
22.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Otogar
Kavşağındaki terör saldırısı neticesinde
şehit olan 4 polise Allahtan rahmet, yaralanan 14 polise acil
şifalar dilediğine ve terörün insanlığın,
ahlakın, halkın yanında olan herkes tarafından telin
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakırda meydana
gelen saldırı neticesinde yaşamını yitiren 4 polise
rahmet dilediğine ve yaşanan süreçle ilgili bütün şiddet
yöntemlerinin reddedilmesi, diyalog kanallarının açılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A ) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaş ve 24 milletvekilinin, İstanbul
Tuzla'da artan yapılaşmanın kent dokusuna verdiği zararlar
ile marina ve AVM gibi yapıların kentlilik kültürüne olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/133)
2.- İstanbul
Milletvekili Gürsel Tekin ve 29 milletvekilinin, Rusyayla olan
ilişkilerimizde yaşanan sorunlar nedeniyle Türk
vatandaşlarının Rusya'da yaşadığı
zorlukların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
3.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 milletvekilinin, Rusya'ya yapılan yaş
meyve ve sebze ihracatında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/135)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve arkadaşları
tarafından, son yıllarda ülkemiz ile içinde bulunduğumuz
coğrafyadaki belirsizlikler ve siyasi istikrarsızlıklar
bağlamında turizm sektörünün içine düştüğü krizin
sebeplerinin araştırılması, turizm sektörünün
sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen sorunların
giderilerek yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilmesi, yapılacak
olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 23/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmında yer alan, Tahir Elçinin ölümüne ilişkin
hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak faili meçhul
katliamının neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 31 Mart 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 24 milletvekili
tarafından, atık yağların neden olduğu su ve çevre
kirliliğinin boyutlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/1/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
31 Mart 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/3) ve
(11/4) esas numaralı Gensoru Önergelerinin 4 Nisan 2016 Pazartesi günkü
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 1inci ve 2nci sıralarına alınmasına
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin haftalık
çalışma günlerinin dışında 4 Nisan 2016 Pazartesi günü
saat 14.00te toplanarak bu birleşimde yapılmasına ve gensoru
önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmasına ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Antalya Milletvekili Gökcen
Özdoğan Ençin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Manisa Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
14.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
17.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
18.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
19.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Antalya Milletvekili Mustafa Kösenin AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Antalya Milletvekili
Mustafa Kösenin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
21.- Antalya
Milletvekili Mustafa Kösenin, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı
(1/596) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 149)
2.- İş
Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 170)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 149) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinin oylaması
2.- (S.
Sayısı: 149) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin oylaması
31 Mart 2016
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Ağrı ilinin sorunları hakkında söz isteyen
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemire aittir.
Buyurun Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin,
Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İran rejimi
tarafından katledilen Qazi Muhammed ve arkadaşlarını da
saygıyla anıyorum.
Bugün Ağrının
sorunlarıyla ilgili söz hakkı almış bulunmaktayım. 7
Hazirandan sonra Türkiye genelinde yaşanan baskı
politikalarının bir benzerini hatta daha kapsamlısını
Ağrı ilimizde de yaşamış bulunmaktayız ve hâlâ da
yaşıyoruz. Dolayısıyla Ağrı halkının
tercihlerine saygı duymayanlar Ağrı halkının
baskıyla, gözaltıyla, tutuklamayla, iradesine
saygısızlık göstererek kararını
değiştireceğini düşünerek Ağrı halkına
saldırılar, yöneticilerimize, partimize,
çalışanlarımıza, seçmenlerimize baskı
politikaları uygulamaktadır. 7 Haziranda Taşlıçay ilçemizde
seçim çalışmalarımıza gönüllü katıldıkları
için bir grup öğretmen sürgün edildi. Suruç katliamını protesto
ettikleri için 13 tane kamu emekçisi görevinden
uzaklaştırıldı. Tahir Elçinin katliamını
kınadıkları için kampüste öğrenciler gözaltına
alındı, ardından da tutuklandı. Diyadin halkına doksan
yıldır hizmeti layık görmeyenler Diyadin halkının
yüzde 90lık iradesiyle iş başına gelen, görev
başına gelen Eş Başkanımız Hazal Arası
hizmetlerinden dolayı tutukladı. Nevroza bir gün kala Ağrı
il binamız ablukaya alındı, parti binamızın içerisine
girilerek, kapıları kırılarak, içerisinde eş
başkanlarımızın da bulunduğu 25 tane
arkadaşımız tutuklandı. Tutuklama gerekçesi ise parti binamızda
sözde çukur kazma eğitimi aldıklarına dair, akıl
dışı, trajikomik iddialarla arkadaşlarımız
tutuklandı ve şu an cezaevindeler.
Dolayısıyla, biz bu
baskıların neden yapıldığını, Ağrı
halkına neden bunların reva görüldüğünü biliyoruz, çünkü on iki
yıllık iktidarı sürecinde Ağrıya hiçbir hizmet
vermeyenler, bu baskıyla Ağrı halkının
kararını, iradesini değiştirmeye
çalışıyorlar.
Ağrı
halkının sorunları çok fazla, ben bunu biliyorum, ama birkaç
tanesini şu an sizlerle paylaşacağım, dolayısıyla
Hükûmetin de bu sorunlar üzerinde, şapkasını çıkarıp
bir kez daha düşünmesini salık veriyorum.
Ağrı ilimiz,
yaşam kalitesi bakımından 81 il içerisinde 79uncu sırada.
Sosyoekonomik olarak en düşük 16 il içerisinde. Nüfusun
yarısından fazlası, yani yüzde 54ü işsiz. Her yıl 36
bin Ağrılı kendi memleketinden farklı illere ekonomik
nedenlerden göç ediyor. Ağrılı gençlerin büyük bir
çoğunluğu batı illerinde, inşaat sektörlerinde güvencesiz
çalışıyor. Geçen şubat ayında, 3 Ağrılı
genç inşaatlardan düşerek yaşamını yitirdi ve iş
cinayetine kurban gitti.
Ağrı
sağlık, hukuk ve eğitimde açıkçası staj yeri gibi
görülüyor. Buraya gelen çalışan personelin birçoğu, bir buçuk
yıl sonra tayin olup başka illere gidiyor, bu tayinlerin birinci
gerekçesi ise yaşam koşullarının yetersizliği.
Ağrı ilinde
Sağlık Bakanlığının verilerine göre ihtiyaç
duyulan doktor sayısı 283 iken 95 tane doktor görev yapıyor.
Doğum oranı en yüksek olan 3 ilden biri olan Ağrıda sadece
5 tane kadın doğum uzmanı var. Hükûmet sürekli Çok çocuk
yapın., 3 çocuk doğurun. şeklinde nasihatlerde bulunuyor
topluma ama, bunun sağlık ihtiyacını, bunun güvenlik
ihtiyacını alma konusunda da sorumluluklarını yerine
getirmiyor. Hastanelerin kapasiteleri çok yetersiz. Dolayısıyla, çok
basit bir cerrahi operasyon için bile sevk ediliyor, tüm bu sevkler de Erzurum
iline yapılıyor. Ağrılılar bu durumu şöyle
vecizevi bir şekilde ifade ediyorlar, aslında trajikomik, üzerinde
düşünülmesi gereken bir deyim; Ağrılılar diyorlar ki: Biz
Ağrıda doğuyoruz ama Erzurum yollarında ölüyoruz.
Ağrıda 2011
tarihinde yapımına başlanan bir hastane var, beş
yıldır bir türlü bu hastane bitmedi. Açıkçası
Ağrılılar Godotyu bekler gibi bu hastanenin ne zaman
biteceğini bekler durumdalar.
Bizler biliyoruz ki
açıkçası, Ağrı halkına hizmet vermeyenlerin,
Ağrı halkına hizmeti layık görmeyenlerin, sadece oy
potansiyeli olarak görüp Ağrı halkının ihtiyaçlarına
karşılık vermeyenlerin, baskı politikalarıyla,
hizmetsizliklerine karşı aldıkları 7 Hazirandaki cevapla
şimdi Ağrı halkına yönelik ciddi bir baskısı,
ciddi bir yönelimi söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Biz Ağrı halkının tüm bu
sorunlarını daha geniş bir dosya hâlinde kamuoyuyla ve sizlerle
de paylaşacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Taşdemir.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Tebrik ederim sizi!
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Kendini tebrik et!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) İlk defa
bir HDP Milletvekili ilinin sorunlarını dile getiriyor.
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Düziçinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebeti
nedeniyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Osmaniye Düziçinin düşman işgalinden kurtuluşunun 96ncı
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orhan Kemalin bereketli topraklar diye tabir ettiği,
Âşık Feymaninin şiirleriyle Anadoluda dilden dile dolaşan
ve büyük usta Yaşar Kemalin İnce Memedin gözünden tüm dünyaya
anlattığı Çukurovanın kalbi olan Osmaniye geçmişte
olduğu gibi bugün de her açıdan önemini korumaya devam etmektedir.
Gerek konumu gerek insanı gerekse verimli toprakları nedeniyle
tarihin her döneminde hedefte olan, birçok ordunun saldırısına,
birçok devletin işgaline karşı mücadele eden Osmaniye ve
ilçeleri her zaman kahramanlıklarla anılmıştır.
Osmaniyemizin doğal güzellikleriyle ünlü ilçesi Düziçi de bundan tam
doksan altı yıl önce düşmanı defetmiş ve vatan
topraklarını canı pahasına korumuştur. Düziçinin
düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü kutluyor, o zor
günlerin bir daha asla yaşanmamasını diliyorum.
Hepimizin çok iyi
bildiği gibi, Anadolu toprakları bize hiç de kolay emanet edilmedi.
Ve kıymetini bilmenin yanında, torunlarımıza ve hatta
onların torunlarına da bu emanetin önemini aktarmamız gerekiyor.
18 Aralık 1918 tarihinde
Cebelibereket Sancağının Bahçe ilçesine bağlı bucak
merkezi olan Haruniye, Fransız işgaline uğradı. Bahçe
ilçesinin Fransızlar için büyük önemi vardı çünkü Mersinden Adanaya
ve oradan da Osmaniyeye, şehir merkezinden Gâvur Dağlarına
uzanan demir yolu bu bölgenin çok yakınından geçiyordu.
Ecdadımız tabii ki
düşmana boyun eğmeyecekti. İstiklalimiz, namusumuz, onurumuz,
bayrağımız, ezanımız tehdit altındaysa biz
Yenilmez. denen orduları yeneriz. diyerek derhâl bir araya geldiler. Yörenin
sevilen aşiret ve ailelerinden olan Hüseyin Hilmi, Mehmet Yeşil,
Hacı Efendi, İsmail Ökkeş, Yazlamazoğlu Süleyman Ağa,
Andırının Kesim köyünde Osman Tufanla görüştüler ve
Haruniye Kuvayımilliye Teşkilatını kurdular. Başkan
olarak Hüseyin Hilmi görev aldı ve ilk önemli başarıları,
Gökçayıra baskın düzenlemek isteyen ve sayıları 150
kişiyi bulan Ermeni güçlerini yok etmek oldu. Fransız işgali
altında bulunan Adana vilayetinin kurtarılması için güneyde
Silifke, Kozan Sancağında Haçin, Andırın üzerinde Kadirli
ve Gâvur Dağları eteğindeki Haruniyeye doğru yürütülecek
harekâta başlanması kararı alındı. Bu harekât için,
Maraş kurtuluşunda büyük yararlılıklar gösteren
Binbaşı Yörük Selime görev verildi. Yörük Selim, yanındaki
yüzlerce Kuvayımilliyeciyle birlikte 27 Mart 1920 tarihinde bölgeyi
kuşattı. Çatışmalar kısa sürede sonuç verdi.
Fransızlar, onlara bağlı iş birlikçiler ve Ermeniler
kasabadan ayrılarak tren yolu hattına doğru çekildiler. 28 Mart
tarihi Düziçinin kurtuluşu olan tarihimizin altın sayfalarında
yer aldı.
Düşman istilası
başladığında Bu topraklarda ezanı susturmayız,
bayrağı indirmeyiz. diyerek harekete geçen ve düşmanı
geldiğine pişman eden yiğitleri minnetle anıyorum. Bu
mukaddes günde, bizlere bu bayrağın altında hür bir şekilde
yaşama imkânı sağlayan ve bu uğurda canlarını
hiçe sayan ecdadımızın aziz hatıraları önünde
saygıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünün hesaplarını kapatamayan hainler şimdi de dünyanın
birçok noktasında bombalar patlatarak aynı planlarını
hayata geçirmek istiyorlar. Lahorda, Brükselde, Bağdatta, Pariste,
Ankarada ve İstanbulda gerçekleştirilen her saldırıyla,
bulunduğumuz coğrafyaya bela ve musibet getirmek istiyorlar. Aziz
milletimiz, dün olduğu gibi bugün de kanla beslenenlere, acıdan
beslenenlere âdeta bir yumruk gibi cevabını veriyor ve vermeye devam
edecektir.
Doksan altı yıl
önce Düziçini bizden koparmaya çalışan çeteler ve istilacılar
nasıl başarısız olmuşsa bugün de yurt
dışıyla iş birliği yaparak ülkemizde kaos ortamı
oluşturmaya çalışan çeteler mutlaka başarısız
olacaktır. Bu toprakları bize vatan kılan şehitlerimizin ve
gazilerimizin yüzlerce yıldır aklımıza
kazıdığı hakikatler tüm berraklığıyla daima
zihnimizdedir.
Bu hakikatleri kendimize
rehber edinerek bugün Osmaniyenin ve ilçelerinin daha da gelişmesi için
gayretle çalışmaya devam ediyoruz. Daha önce özellikle tarım ve
hayvancılıkta anılan bu güzel coğrafyayı sanayide,
sağlıkta, ulaşımda, eğitimde, bilimde, adalette,
enerjide, sosyal hizmetlerde ve modern şehircilikte de tüm Türkiyeye örnek
bir hâle getirmeye kararlıyız, bunu
başaracağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Tarihimizden
aldığımız güç, yüreğimizdeki inanç ve milletimizde
gördüğümüz uhuvvet ruhunun verdiği şevkle Düziçinin düşman
işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü kutluyor, bu güzel ülkenin
huzuruna kasteden tüm terör örgütleri ile onların yerli ve yabancı
destekçilerini lanetliyor, dün olduğu gibi bugün de vatan
toprağına sahip çıkmak için göğsünü siper eden
yiğitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Durmuşoğlu.
Gündem dışı
üçüncü söz, Kırklareli ilinin sorunları hakkında söz isteyen
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayana aittir.
Buyurun Sayın Kayan.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın,
Kırklareli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, sırasını
bana veren Çetin Arık arkadaşıma buradan ayrıca
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
dünya bir yarış hâlindedir. Ekonomik yarış, kültürel
yarış, siyasal yarış ve bunun yanında sportif
yarışlar gibi bir sürü yarış hep biraz daha ileriye, biraz
daha ileriye gitmek içindir. Bunların en iyi bir şekilde, en
sağlıklı bir şekilde yapılması ve hep birinci
gelinmesi için de sağlıklı bir eğitimin olması
gerekir. Bunlar için en başarılı eğitim de teori ile
pratiğin birleştirilerek yapıldığı
eğitimdir. Teori ile pratiğin birleştirilerek
yapıldığı eğitim ülkemizde iki şekilde
uygulanmıştır: Birincisi köy enstitüleriyle; ikincisi de
endüstri meslek liseleriyle. Köy enstitülerini -hepinizin bildiği gibi-
1952-1953 yıllarında kapadık, derdest ettik, ruhlarına
Fatiha okuduk. Şimdi, Hükûmetimiz sırayı endüstri meslek
liselerine getirdi. Endüstri meslek liseleri, pratik ile teoriyi uygulayarak
insanımızın beceri kazanması ve bu beceri sayesinde de
yapılacak işin en az masrafla, en hızlı bir şekilde
nasıl yapılacağı beceresini kazandırmak içindir.
Bunlar ağır okullardır fakat en önemli eğitim
sistemlerimizdir. Bu sistemler, ülkemizde sanayinin hizmetine verilecek
insanların daha kalifiye, daha kaliteli insanlar olması içindir.
Bizim
bölgemizde, benim bölgem olan Trakyada yaklaşık 2.000-2.500 fabrika
vardır ve bunların da aşağı yukarı tamamı
özel sektöre aittir. Özel sektör özellikle endüstri meslek lisesi mezunu
insanlarımızı fabrikalarında, iş yerlerinde
çalıştırmak istiyor ve bütün istekleri endüstri meslek lisesi
mezunlarıdır. Onun için bölgemizde çeşitli endüstri meslek
liseleri kurulmuştur fakat bizim bölgemizde yani Babaeskimizde bir
endüstri meslek lisesini Hükûmet boğmuştur, sesini kesmiştir,
kapatmıştır; çok hızlı bir şekilde ilçe millî
eğitim müdürlüğü il millî eğitim müdürlüğüne, il millî
eğitim müdürlüğü genel müdürlüğe, genel müdürlük endüstri meslek
liselerinin olduğu teknik öğretim genel müdürlüğüne, teknik
öğretim genel müdürlüğü imam-hatip, dinsel eğitim veren genel
müdürlüğe ve o genel müdürlük de Bakana
ulaştırmıştır. Ne kadar zamanda mı? Bir gün
içinde arkadaşlar, yangından mal kaçırır gibi. Evet,
arkadaşlar, bir günde bu işlemlerin hepsi bitmiştir. Biz
özellikle Kalifiye eleman yetiştirelim ve bir işi en kısa ve en
ucuz bir şekilde yapacak insanımızı yetiştirelim.
diye gayret ederken bugünkü Hükûmetimiz bırakın o gayreti daha yüksek
seviyelere çıkarmayı, maalesef okulu kapatarak beceriksiz, yeteneksiz
insanlara bu üretimi teslim etmek istiyor. Ne yapmak istediğini
kendilerine soruyorum: Bu ülkeyi üretim dışı, eğitim
dışı mı bırakmak istiyorsunuz? Üretmeyen bir toplum
nasıl bir toplum olur, kiminle yarışır, onu bir defa tekrar
gözden geçirmenizi istiyorum.
Bugün
ayrıca 31 Mart Vakasının yıl dönümüdür, 107nci yıl
dönümü. 31 Mart vakası 13 Nisandır aslında ama biz tarihte 31
Mart Vakası olarak bilindiği için 31 Mart Vakası diye
geçiriyoruz. 31 Mart Vakası, bildiğiniz gibi, yobaz ayaklanmasıdır,
alaylının mektepliyi derdest etmeye çalışmasıdır.
Evet arkadaşlar, bu olayı kim bastırmıştır?
Osmanlı İmparatorluğu zamanında olmuş, Osmanlı
İmparatorluğunun ordusu bastırmıştır, Hareket
Ordusu. Selanikten kalkarak her bulduğu yerleşim yerinden askerler
toplayıp en son Edirnede şekil alan Hareket Ordusu
bastırmıştır ve ondan sonra da tekrar bizim anayasal
düzenimize, tekrar parlamenter sistemimize geçmemizi
sağlamıştır.
Bugün, bu
konuda hevesleri olanlar var, bu konuda ülkemizi tekrar geriye götürmeye gayret
edenler var. Bu gayretin bir diğerini de şimdi imam-hatip liselerini
açmak için endüstri meslek liselerini kapatmakta görüyoruz. Bu kapatılan
endüstri meslek lisesi 270 öğrencilidir ve bu okulda aşağı
yukarı öğrencilerin tamamına yetecek yurt vardır.
Değerli
arkadaşlar, mevcut imam-hatip lisesinin 70 öğrencisi vardır.
Bunun yanında, ayrıca, Babaeskimizde mevcut imam-hatip okulu da
vardır. Ona rağmen ikinci bir imam-hatip lisesi açılarak bu
bölgedeki endüstri meslek lisesini yani kaliteli insan yetiştirecek okulu
kapatmak istiyorlar.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kayan.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 31/3/2015te görevi başında öldürülen
Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmet ve saygıyla
andığına ve terörü şiddetle lanetlediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, geçen yıl bugün, görevi başında
Savcı Mehmet Selim Kiraz katledilmişti. Kendisini rahmet ve
saygıyla anıyorum. Terörü bir kez daha şiddetle lanetliyorum.
Bugünün özelliğinden dolayı sisteme giren ilk on milletvekiline birer
dakika söz vereceğim. Grup başkan vekillerinin söz hakkı
bakidir.
Şimdi, grup başkan
vekillerinden başlayalım.
Sayın Çakır,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
31/3/2015te teröristlerin saldırısı sonucu görevi
başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kiraza
Allahtan rahmet dilediğine ve bu olayın Türk yargısına,
Türk demokrasisine ve Türkiyedeki bütün vatandaşlara
yapılmış bir saldırı olduğuna ilişkin
açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Benim de bugün özellikle
vurgulamak istediğim husus, bir yıl önce bugün, maalesef, bir
terörist saldırı sonucu kaybetmiş olduğumuz
Savcımız Mehmet Selim Kirazı anmak olacaktır. Ben,
öncelikle, geçen sene bugün İstanbul Çağlayan Adliyesinde menfur bir
saldırı sonucunda vefat eden savcımıza tekrar Allahtan
rahmet diliyorum. Bu hadise ibretlerle dolu bir hadisedir; daima da ibret
olmaya, bize ders vermeye devam edecektir. Bu bize göstermiştir ki
Terörün fırsat bulduğunda ne denli bir azgınlık, ne denli
bir alçaklık cüretine erişebileceğini, kalkışabileceğini
gösteren bu elim saldırı sadece merhum değerli
savcımıza değil; aslında bu saldırı Türk
yargısına, Türk demokrasisine ve Türkiyedeki bütün
vatandaşlarımıza dönük olarak yapılmış bir
saldırıdır. Bu saldırıyı tekrar kınıyor
ve buradan dersler çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu vesileyle söylemek isterim
ki terör örgütlerinin yanıldıkları nokta tam da
burasıdır. İnsan öldürerek, arkada gözü yaşlı insanlar
bırakarak, bir yetimler ordusuna yeni yetimler, öksüzler ekleyerek ne bir
insan uygarlığı ne de insani bir düzen kurulamaz ve meydana
getirilemez. Teröristler nihayetinde birer insan ve insanların
arasından çıkıyor ancak tam da bu sebeple, insanlar
arasından çıkmış bu insanlar zaman içerisinde insan
olmaktan çıkıp başka bir mahluka dönüşüyorlar. Bunlar
dünyadan, insandan, insanı insan yapan değerlerden, vicdandan ve
Allahtan kopuk kişilerdir yahut mahluklardır. Esas itibarıyla
her insan bir sanatıilahidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Çakır lütfen.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Son sözlerimi söylüyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha
veriyorum.
Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Teşekkür ederim.
Şunu söyleyerek
tamamlamak isterim ki silahla salah olmaz, öldürmekle oldurmak olmaz, vurmakla
kurmak olmaz, yakmakla yapmak olmaz.
Bu vesileyle merhum
Savcımız Sayın Mehmet Selim Kiraza Cenab-ı Hakkın
sonsuz rahmetini niyaz ediyorum, ailesine, milletimize ve Meclisimize bir daha
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Gök
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 31/3/2015te teröristlerin
saldırısı sonucu görevi başında hayatını
kaybeden Savcı Mehmet Selim Kiraza Allahtan rahmet dilediğine,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün terör olaylarını
lanetlediklerine ve Türkiye'nin sorunlarının demokrasi, insan
hakları, hukukun üstünlüğü çerçevesinde çözülebileceğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Terörün, nereden gelirse
gelsin, kim yaparsa yapsın herkesin bütün yüreğiyle, bütün
kararlığıyla karşısında olması gerçeği
tartışma götürmez bir gerçekliktir. Türkiye terörden çok çekti ve
çekmeye ne yazık ki devam ediyor. Ülkemiz geçmiş dönemde de,
şimdi de terörün ağır bedellerini ödemeye devam ediyor. Terörün
yol açtığı olaylarda gencecik insanlarımız
hayatlarından koparılıyor, insanlar sevdiklerinden birer birer
uzaklaşıyor ve artık terör Türkiye'nin büyük kentlerine de
inmiş durumda.
Öncelikle, geçtiğimiz
yıl hayatını kaybeden Değerli Savcımız Sayın
Mehmet Kiraza Allahtan rahmet diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz bugüne kadar, adını koyarak, amasız, PKK, DHKP-C,
IŞİD ya da adı bilinen bütün terör örgütleri neyse, hepsinin
yapmış olduğu bütün terör olaylarını lanetliyoruz.
Türkiye'nin sorunlarının demokrasi, insan hakları, hukukun
üstünlüğü çerçevesinde çözülebileceğine ve silahın -asla ve
asla- Türkiye'nin gündeminden mutlaka çıkarılması
gerektiğini ifade ediyoruz. Bu anlamda, bir yandan terörle mücadele
ederken bir yandan da hukukun üstünlüğü ve insan haklarının ve
evrensel demokratik ölçülerin de savunulması gerektiğine dikkat
çekiyoruz. Çok ince çizgide yürüyen bu ayarın Türkiyede kimi zaman
sağa ya da sola doğru evrilmek suretiyle dengesini yitirdiğini
de görüyoruz. Bu nedenle, tam anlamıyla insan hakları, tam
anlamıyla hürriyet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
Artı bir dakika daha
veriyorum Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
hukukun üstünlüğü, demokrasi, bütün bunlar da mutabık olmamız
gereken konular. Ama, kim yaparsa yapsın terörün karşısında
omuz omuza vermek suretiyle dik durmanın da hepimizin bir görevi
olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda, terör
karşısında her zaman olduğu gibi bundan sonra da üzerine
düşen görevi yapmaya devam edecektir ve terörden medet umanların
karşısında en başta Cumhuriyet Halk Partisi dik duruşunu
sergileyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Akçay, buyurun.
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, MHP Grubu olarak,
31/3/2015te teröristlerin saldırısı sonucu görevi
başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim
Kirazı rahmetle andıklarına, bugüne kadar meydana gelen bütün
terör eylemlerini lanetlediklerine ve Hükûmetin terörle mücadele konusunda
kapsamlı ve kararlı bir politikası olmadığına
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak bundan bir yıl önce İstanbulda teröristlerin
saldırısı sonucunda hayatını kaybeden İstanbul
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kirazı tekrar rahmetle
anıyoruz ve bugüne kadar meydana gelen bütün terör eylemlerini ve faaliyetlerini
lanetliyoruz. Bu lanetleme sadece silahlı saldırı, canlı
bomba, suikast şeklinde değil, buna yardım ve yataklık
yapan her türlü yardımcı faaliyetedir aynı zamanda çünkü terör
örgütleri topyekûn saldırmaktadır ve milletimizi, ülkemizi,
birliğimizi, dirliğimizi topyekûn hedef almaktadır ve terörle
yapılacak mücadele de topyekûn olmalıdır ülke olarak, devlet
olarak, millet olarak, 78 milyon vatandaş olarak ortak, net, kararlı
bir tutum göstermek gerekmektedir. Tabii, bu ortak tutum ve kararlıkta devleti
yöneten birinci derece yetkili ve sorumlu Hükûmetin sorumluluğu birinci
derecede önceliklidir. Gelişmeler çok tehlikeli boyutlara doğru
sürüklenmektedir, âdeta terörizmin oluşturduğu bir kaos
yaşanmaktadır. Elbette
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayın, artı bir dakika daha veriyorum Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet
Elbette bu terör olayları sadece Türkiyede
yaşanmıyor, pek çok ülkede yaşanıyor ama uluslararası
boyutta olması, başka ülkelerde yaşanmış olması
sakın ha Hükûmetin eline bu konuda bir mazeret vermesin.
Şunu iddia ediyorum, Sayın Bakan da
burada: Daha henüz Hükûmetin terörle mücadele konusunda kapsamlı,
kapsayıcı, kararlı bir terörle mücadele politikası, vizyonu
yoktur. 5 Şubat Mardin açıklamasını lütfen herkes tekrar
okusun Sayın Başbakanın, 11 Şubatta o 10 maddelik eylem
planını tevil eden açıklamasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Son cümlemi söyleyebilir
miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN Buyurun, açayım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 11 Şubattaki
açıklamasını da yan yana getirdiğimizde Hükûmetin bu konuda
hâlâ mütereddit olduğunu, yapmak istediği mücadelenin
Mücadele
kelimesinin bile kullanılmadığını bırakalım
terörle mücadeleyi. Terörle mücadele konseptini ve politikasını
oluşturmalıdır Hükûmet.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz, size
de iki dakika.
Buyurun.
4.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İran
devleti tarafından idam edilen Kürt Cumhuriyeti Başkanı Qazi
Muhammedin 69uncu ölüm yıl dönümüne ve insanların yaşam
haklarının ellerinden alınacağı hiçbir uygulamayı
kabul etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, aynı zamanda 1947 yılında
İran devleti tarafından idam edilen Kürt Cumhuriyeti
Başkanı Qazi Muhammedin ölüm yıl dönümü. Yani idamların,
katliamların, insanların yaşamının yitirildiği
bir dönemde, hem Türkiyede yaşanan hem de tüm dünyada ve Orta
Doğuda yaşanan bu katliamları kabul etmediğimizi bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Yani, başta, idama
giderken Kürt halkına seslendiği şey, diğer halklar gibi
baskı ve zulümden kurtulmak için mücadele ettiğini ifade etti Qazi
Muhammed, bu yüzden idam edildi ve tüm yaşanan idamlara, tüm katliamlara
karşı, bir bütün olarak bizler yaşananları kabul
etmediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.
Aynı zamanda, dün ve
bugün itibarıyla yaşamını yitiren çocukların...
Biliyorsunuz, Diyarbakırda bir okulun duvarının örülmesi için
araçların oraya girmesiyle birlikte iki çocuğun
yaşamını yitirdiğini, beton bordürlerinin altında
kaldığını ifade edebiliyoruz.
Çocukların,
kadınların, insanların, yaşamını yitirmediği
bir ülkede özgürce ve demokratik bir şekilde yaşamasını
temenni ediyoruz.
Yine, Cizrede
çocukların oyun oynarken ya da işte ne olduğu belli olmayan bir
cisme dokunmaları sonucunda yaşamlarını yitirdiklerini bir
kez daha gördük.
Yani, her gün geçtikçe
insanlar, çocuklar, kadınlar katlediliyor. Katliamın önüne geçilmesi
ve insanların yaşam haklarının gerçekleştirilmesi
için, özelde insan haklarının...
BAŞKAN Artı bir
dakika daha verdim Sayın Demirel, tamamlayın lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
...elinden
alındığı hiçbir uygulamayı kabul edemeyeceğimizi
bir kez daha ifade etmek istiyorum ve yaşanan tüm gelişmelere
karşı demokratik, özgür bir geleceğin yaşatılması
için mücadele etmemiz gerektiğini bir kez daha söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, sayın
milletvekilleri, bugün olduğu gibi, her zaman, birlikte, teröre
karşı duralım diyorum ve bu vesileyle sayın
milletvekillerine birer dakika söz veriyorum.
Sayın Topal...
5.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinin
Samandağ sahilinde rip akıntıları nedeniyle boğulma
vakalarının yaşandığına ve bu bölgeye bir
dalgakıran yapılmasının yerinde olacağına
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, biz de terörü
lanetliyoruz, kınıyoruz.
Sayın Hükûmet
yetkilileri, Hatay ilimizin Samandağ ilçesi kültürel mirası, sahili,
denizi ve doğal yapısıyla turizm alanında dikkate
değer yörelerimizden birisidir. Özellikle Samandağ sahili birçok
insanımızın deniz tatili yapma olanağı bulduğu
yerlerden birisidir. Fakat, bu sahilde yılda ortalama 250 kişi
boğulma tehlikesi geçirmekte ve onlarca insanımız ise maalesef
hayatını kaybetmektedir. Samandağ sahilinde meydana gelen bu
üzücü boğulma vakalarının nedeni ise rip akıntıları
denilen deniz olaylarıdır. Rip akıntılarının
neden olduğu boğulma olaylarının engellenebilmesi için
Samandağ sahilinin yeniden ele alınması ve bu bölgeye bir
dalgakıran yapılması yerinde olacaktır. Bu konuda gerekli
çalışmaların yapılmasını ve bu ölümlerin önüne
geçilmesini talep etmekteyim.
Saygılarımı
sunuyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Yalım
6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 31/3/2015te
teröristlerin saldırısı sonucu görevi başında
hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle
andığına ve Uşakın bazı köylerindeki göletler
için kira alınmasının doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ediyorum Başkan.
Geçen yıl bugün vahim
olayda öldürülen Sayın Savcımız Mehmet Selim Kirazı
buradan tekrar anıyorum.
Uşak Banaz ilçesindeki
köylerimizden Ahat, Bahadır, Dümenler, Yenice, Baltalı,
Kuşdemir, Gedikler, Kızılhisar ve Kızılcasöğüt
gibi köylerde bulunan göletler için tarım il müdürlüğü, il özel
idaresi muhtarlıklardan kira almaktadır. Bu kiralar bütün Türkiyede,
gölet olan bütün muhtarlıklardan talep edilmektedir. Zaten bütçesi olmayan
muhtarlıklardan bu ücretin alınmasını muhtarlıklar
gerçekten karşılayamamaktadır. Bu hatanın bir an önce
düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Yaşar
7.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın,
31/3/2015te teröristlerin saldırısı sonucu görevi
başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim
Kirazı rahmetle andığına, terörün insanlığa karşı
bir suç olduğuna ve tüm terör örgütlerini lanetlediğine ilişkin
açıklaması
SERAP YAŞAR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçen yıl bugün
makamında görev başında kaybettiğimiz rahmetli
Savcımız Mehmet Selim Kiraza ben de Allahtan rahmet, ailesine,
yakınlarına ve yargı mensuplarına
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Terörün acısını
tüm sonuçlarıyla yaşayan bir milletiz. Son dönemde Ankara ve
İstanbulda olmak üzere, otuz yıldır da doğu ve
güneydoğuda terörle mücadele ediyoruz. Geldiğimiz noktada sadece
ülkemizin değil, tüm dünyanın mücadele etmesi gereken küresel bir
sorun olduğunu görmekteyiz. Terör insanlığa karşı bir
suçtur aynı zamanda. Adları ve referansları ne olursa olsun tüm
terör örgütlerini lanetliyorum. Terör eylemleri insanlığa
karşı eylemlerdir. Hukuk çerçevesinde kararlı mücadelemiz
sürecek ve amaçlarına ulaşamayacaklardır. Bu eylemleri
yapanları, destekleyenleri sadece bizler bugün değil tarih de
nefretle ve lanetle yazacaktır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERAP YAŞAR
(İstanbul)
destekçilerini birer nefret objesi olarak anacaklardır.
Tekrar
başsağlığı ve Allahtan rahmet diliyorum
şehitlerimize.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yaşar.
Sayın Arslan
8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlinin
bazı ilçelerindeki adliyelerin kapatılmasına ve İŞKUR
tarafından gönderilen işçilerin sosyal güvenlik primlerinin devlet
tarafından ödenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, Adalet Bakanına soruyorum.
Denizli ilimizin, Bekilli,
Bozkurt, Beyağaç, Güney ilçelerimizin adliyeleri iktidarınız
döneminde kapatıldı. İlçe halkımız hak aramada büyük
zorluk çekmektedir. Bu ilçelerimizin adliyelerini açmayı ne zaman
düşünüyorsunuz?
İŞKUR
tarafından işverenlere altışar aylık gönderilen
işçilerin sosyal güvenlik primi devlet tarafından ödenmelidir.
Devlet, işverene gönderdiği işçinin ücretini nasıl
ödüyorsa, sosyal güvenlik primlerini de mutlaka ödemelidir. Sosyal devlet
anlayışının gereği de budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Boynukara
9.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
31/3/2015te teröristlerin saldırısı sonucu görevi
başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim
Kirazı rahmetle andığına ve tüm terör örgütlerini
lanetlediğine ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Sayın Başkan, 31 Mart 2015 tarihinde odasında
DHKP-C terör örgütü tarafından katledilen Savcı Mehmet Selim
Kirazı rahmetle anıyorum.
Terör örgütünün propaganda
amaçlı servis ettiği görüntüleri kullanan yayın
organlarını ve o gün bu terör saldırısını
gerçekleştirenlere güzelleme yapanları ise kınıyorum.
Silahı ve şiddeti araç olarak kullanan tüm terör örgütlerini
lanetliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Eseyan
10.- İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın,
31/3/2015te teröristlerin saldırısı sonucu görevi
başında hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim
Kirazı rahmetle andığına ilişkin açıklaması
MARKAR ESEYAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de geçen sene bugün
aramızdan DHKP-Cli teröristler tarafından menfur bir suikastla
alınan Savcı Mehmet Selim Kirazı tekrar rahmetle anıyorum.
Öte yandan, CHP ve MHPli grup başkan vekillerine de partimizle birlikte
teşekkür ediyorum, Mecliste böyle bir görüntü vermek oldukça önemli.
Gerçekten geçen sene bu menfur hadise yaşandığında bu
görüntü, maalesef, tam olarak verilememişti ve savcımızın
cenazesinde bu birlik görüntüsü yoktu. Medya da maalesef bu katilleri kendi
yayın organlarında posterleriyle bayağı yüceltmişti.
Şimdi bu seviyeye gelmek çok önemli. Buradan savcımızın
babası Sayın Hakkı Kiraza da gerçekten teessürlerimizi,
üzüntülerimizi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Eseyan.
Sayın Birkan
11.- Bursa Milletvekili Zekeriya Birkanın, 31/3/2015te
teröristlerin saldırısı sonucu görevi başında
hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle
andığına ve terör örgütlerinin amaçlarına
ulaşamayacaklarına ilişkin açıklaması
ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Sağ olun Sayın Başkanım.
Ben de geçen yıl görevi
başında alçakça şehit edilen sayın cumhuriyet
savcımıza ve tüm şehitlerimize rahmet diliyorum,
yakınlarına, ailelerine de sabırlar diliyorum.
Terör öldürmek, korkutmak ve
yıldırmakla amacına ulaşmaya çalışmaktır ama
şu bilinsin ki gerek savcımızı şehit edenler gerek PKK
gerek IŞİD gerekse adını zikredemediğim terör
örgütleri ve bunların ateşine odun taşıyan legal görünümlü
yapılar asla amaçlarına ulaşamayacaklardır. Biz daha fazla
özgürlükle, daha fazla insan haklarıyla, daha fazla demokrasiyle hep
birlikte el ele vererek, kardeşliğimizi pekiştirerek terörün ve
bu ölümlerin üstesinden geleceğimize inanıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tekrar, baş
savcımıza rahmet diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın
Gaytancıoğlu
12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirne
Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından Edebiyat Günleri adı
altında düzenlenen bir etkinliğe Mustafa Armağanın hangi
sıfatla davet edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Edirne Millî Eğitim
Müdürlüğü tarafından Edebiyat Günleri adı altında
düzenlenen bir etkinliğe davet edilen ve bir ortaokulda konferans
verdikten sonra Edirnede Kemalist kanton kurulmuş,
kurtarılmalı ve acilen el atılmazsa güzelim Edirne Kemalist
sözde aydınların elinde can verecek. şeklinde tweetler atan
Mustafa Armağanın yayınlanmış ve çocuklar için
yazılmış hiçbir hikâye kitabı yokken hangi sıfatla
davet edildiği ve bu kişilere ne kadar ödeme
yapıldığı Edirne halkı tarafından merak
edilmektedir. Edirne Millî Eğitim Müdürü arkadaşım dediği
kişiyi hangi gerekçeyle bu etkinliğe davet etmiştir, arkadaşı
olduğu için mi?
Çakma tarihçi Mustafa
Armağan bilmelidir ki Edirne halkı Kemalist olmakla gurur
duymaktadır. Edirne halkının yolu Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkün yoludur.
Sayın Bakan da
buradayken cevaplarsa memnun oluruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Kuyucuoğlu
13.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun,
muhtarların BAĞ-KUR primlerinin devlet tarafından ödenmesinin
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben muhtarların bize iletilen bir sorununu dile
getirmek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı her ay
muhtarlarımızı Ankaraya toplayarak ülke meselelerini
konuşuyormuş gibi yapıp onlar üzerinden muhalif olan kim varsa
eleştiriyor. Muhtarlarımız ise kimi zoraki kimi de kendi
istekleriyle o toplantılara katılıyorlar ama ben şimdi
onların her seferinde Cumhurbaşkanını dinleyip fakat dile
getiremedikleri sorunlarını dile getirmek istiyorum. 1.300 TL
olduğu iddia edilen muhtarlar maaşlarının 585
lirasını BAĞ-KURa prim olarak yatırmakta ve elde kalanla
da geçinmek zorunda kalmaktadırlar. Bu primlerin devlet tarafından
ödenmesi yönündeki kanun tekliflerini değerlendirmeyi ve
muhtarlarımızı rahatlatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Çaturoğlu
14.- Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlunun, 31/3/2015te
teröristlerin saldırısı sonucu görevi başında
hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kirazı rahmetle
andığına ve özellikle Meclis çatısı altında
terörü kutsayanları şiddet ve nefretle kınadığına
ilişkin açıklaması
FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, ben de diğer arkadaşlarım
gibi, geçen yıl bu zamanlar Çağlayan Adliyesinde görevi
başındayken DHKP-C terör örgütü tarafından şehit edilen
Savcımız Mehmet Kirazı rahmetle ve şükranla anıyorum.
Kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Bu, ismi ne olursa olsun, DHKP-C, THKP-C
Dün kutsandı burada THKP-C, Mahir Çayanın yolundayız.
mesajları verildi. Aslında bu örgüt onun devamı bir örgüttür. Bu
savcımız da böyle bir örgüt mensupları tarafından
katledilmiştir. Terörün kutsanmasına karşıyım.
Özellikle bu Meclisin çatısı altında terörü kim kutsuyorsa,
sıfatı ne olursa olsun onları da şiddet ve nefretle
kınıyorum. Türk devletine terör yoluyla diz çöktürmeye
çalışanlar şunu bilsinler ki Türk devleti 16 büyük
imparatorluğun vârisidir, diz çökmemiştir, çökmeyecektir.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şehit edilen Savcı
Mehmet Selim Kirazı bir kez daha rahmetle anıyorum, ailesine,
yakınlarına baş sağlığı dileklerimizi ve
sabır dileklerimizi iletiyorum.
Gündeme geçiyoruz sayın
milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A ) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 24
milletvekilinin, İstanbul Tuzla'da artan yapılaşmanın kent
dokusuna verdiği zararlar ile marina ve AVM gibi yapıların
kentlilik kültürüne olan etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/133)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul'un tuzla
ilçesi; tarihî kaynaklara göre milattan önce de yerleşim birimlerinin
bulunduğu, Osmanlı döneminde İstanbul'un tuz
ihtiyacını karşılayan ve burada bulunan gölden
adını alan Kocaeli yarımadasının
güneybatısında konumlanan, İstanbul'un Anadolu yakasındaki
sınır bölgesidir.
İstanbul'un güzide
ilçelerinden biri olan Tuzla ilçesinde son dönemde artan yapılaşmadan
kent dokusunun büyük ölçüde zarar gördüğü birçok meslek odası ve
sivil toplum kuruluşu tarafından ifade edilmektedir. Diğer bir
husus ise AVM ve marina gibi yapıların rant alanı hâline
getirilerek iktidara ve belediyelere yakın firmalara verildiği iddialarıdır.
Sözü edilen gerekçelerden
dolayı, marina ve AVM gibi yapıların kentlilik kültürüne olan
etkisinin araştırılması, olası bir depremde bölgede
meydana gelecek hasarın tespiti, deniz ekosisteminde meydana gelecek
tahribatın etüt edilmesi ve iddia edildiği gibi rantsal faaliyetlerin
araştırılması ve gereken önlemlerin alınması
amacıyla İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
araştırma komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.
1)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
2)
Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
3)
Mahmut Tanal (İstanbul)
4)
Gülay Yedekci (İstanbul)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul
6)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
7)
Gürsel Erol (Tunceli)
8)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
9)
Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
10)
Özkan Yalım (Uşak)
11)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
13)
İbrahim Özdiş (Adana)
14)
Erdin Bircan (Edirne)
15)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
16)
Musa Çam (İzmir)
17)
Ünal Demirtaş (Zonguldak)
18)
Devrim Kök (Antalya)
19)
Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
20)
Atila Sertel (İzmir)
21)
Haydar Akar (Kocaeli)
22)
Mustafa Tuncer (Amasya)
23)
Sibel Özdemir (İstanbul)
24)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
25)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
Gerekçe:
AKP
iktidarı ile artan alışveriş merkezi (AVM) ve marina
benzeri yapı hastalığı ne yazık ki Tuzla ilçesine de
sirayet etmiş sahil şeridi yok ne denecek noktaya getirilmiştir.
İlçe halkının bisikletleriyle gezindiği, aileleriyle
yürüyüş yaptığı sahil şeridi, alışveriş
merkezleri nedeniyle neredeyse araç trafiğinden geçilemez hâle
gelmiştir.
Doğal
koyların ve yürüyüş yollarının kapatılması
yetmezmiş gibi, sahil şeridinde bulunan ve tek yürüyüş
alanı olarak kalan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ile
İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) iskelesi arasındaki
alanında bulunan 27 bin metrekarenin de doldurularak Tuzla
halkının denizden uzaklaştırılması kabul edilebilir
bir durum değildir.
Tuzla ilçesi;
deprem riski açısından "1.derece" deprem bölgesidir.
Dolayısıyla sahil şeridinde bulunan ve jeolojik-jeofizik
açıdan risk taşıyan bölgelerde denizin doldurulması ve
gerekli stabilizasyonun sağlanması büyük riskler
taşımaktadır.
Boğaziçi
Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem
Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erdik
ve Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Prof. Dr. Eser
Durukal bir haber sitesine Tuzla ilçesinin depremselliğine ilişkin
şu bilgileri vermişlerdir: "Tuzla konumu itibariyle riskli bölge
olarak tabir ettiğimiz yerlerden biri. Bölgede büyük ihtimalle büyük hasar
ve yangın olur. Çünkü bütün yumurtaları aynı sepete
koymuşuz. Bu tip işlerde en emniyetli tesis bile en çok komşusu
kadar güvenlidir. Tuzla bölgesinde kimin ne tedbir aldığı belli
değil. Bölgede herkesin amacı hızlı üretim
gerçekleştirmek oldu. Eğer şu dakikadan itibaren tedbir
alınmazsa, maalesef bölgedeki sanayinin durumu iyi değil. Unutulmamalıdır
ki böyle bir sanayinin hasar görmesi, neticede Türkiye ekonomisinin zarar
görmesidir. Bu nedenle Tuzla bölgesinde mutlaka ve mutlaka depreme
karşı tedbir alınmalıdır".
Yine Profesör Doktor Eser
Durukal, Tuzla tarafında tsunami ihtimali bulunduğunu, geçmişte
tam yaşını bilmedikleri bir deniz altı heyelanı
olduğunu vurgulayarak, "Hem faylanmadan, hem de deniz altı
heyelanlarından dolayı tsunami olabiliyor. Tuzla bölgesi için de
böyle bir risk var" demiştir.
İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ve Tuzla Belediyesi bölgeyle ilgili projelerini uygulamaya koyarken
ne yazık ki bölge halkından ve sivil toplum örgütlerinden görüş
almamıştır. Tuzla Belediye Başkanı, Tuzla Belediye
Meclisinde yaptığı bir konuşmada hiçbir resmî anket ve
veriye dayanmayan bir açıklama yaparak "Tuzlalıların yüzde
90'ının bu projeyi desteklediğini" ifade etmiştir.
Oysa gerçek bu şekilde değildir. Belediye bu gerçeği görmek
istiyorsa 5393 sayılı Belediye Kanununun 15'inci maddesinde
öngörüldüğü üzere "Belediye, belde sakinlerinin belediye hizmetleriyle
ilgili görüş ve düşüncelerini tespit etmek amacıyla kamuoyu
yoklaması ve araştırması yapabilir." halk
oylaması yetkisini kullanmalıdır. Yapay ve kent suçu
niteliğindeki rant projeleri yerine var olan yeşil alanların ve
kıyıların düzenlenerek halkın eşit ve serbest
kullanıma açılması vatandaşlar açısından anayasal
bir haktır.
2.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve 29 milletvekilinin,
Rusyayla olan ilişkilerimizde yaşanan sorunlar nedeniyle Türk
vatandaşlarının Rusya'da yaşadığı
zorlukların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi, Rusya
ile Türkiye arasındaki dış ticaret hacmi yaklaşık 32
milyar dolardır. Bunun 7 milyar doları Türkiye'nin Rusya'ya
yaptığı ihracatken, Rusya'nın Türkiye'ye
yaptığı ihracat ise 25 milyar dolardır. Türkiye'ye
geçtiğimiz yıl yaklaşık 3 milyon 500 bin Rus turist
gelmiştir. Ülkemiz, Rus turistlerden yılda 3 milyar dolara yakın
gelir elde etmektedir.
Türkiye geçen yıl
Rusya'dan ithal ettiği doğalgaz için Rusya'ya 10 milyar dolarlık
bir ödeme yapmıştır. Rusya'nın doğalgazda Almanya'dan
sonra en büyük 2nci müşterisi konumundaki Türkiye'nin, Rusya'nın
toplam doğalgaz ihracatındaki payı yüzde 18'e
yaklaşmaktadır. Türkiye'nin doğalgaz ihtiyacının
yarısından fazlası Rusya'dan ithal edilmekle birlikte, bu
doğalgazın önemli bir kısmı elektrik enerjisi üretiminde ve
sanayide kullanılmaktadır.
700 civarı Türk
mağazası bulunan Rusya'da, inşaat sektöründe
yurttaşlarımızın önemli bir payı bulunmaktadır.
Başka bir ifadeyle Rusya Türkiye arasında, kısa sürede
kurulamayacak bir ticari ilişki kapasite vardır.
Türkiye-Rusya ilişkileri
yalnızca ticari boyutta ele alınamayacak kadar büyük ve tarihidir.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Rusya'daki durumu buna örnektir.
Rusya'da şu an yaklaşık 100 bin yurttaşımız
yaşamakta ve bunların büyük kısmı ticaretle
uğraşmaktadır. Yine, çok sayıda yurttaşımız
olan öğrenci de Rusya'da eğitim öğretim yaşamına devam
etmektedir.
Son günlerde Rusya ile
ülkemiz arasında yaşanan olaylardan ötürü ilişkilerimiz ciddi
bir sorun sarmalı içine girmiştir. Rusya'nın kendi
yurttaşlarına "Türkiye'ye gitmeyin."
çağrısının karşılık bulması, 1 Ocak
2016 itibarıyla vizesiz seyahatin askıya
alınacağının açıklanması ilişkilerin uzun
vadede düzelmesi yönünde yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu
göstermektedir.
Rusya'ya seyahat eden
yurttaşlarımızın ve iş adamlarımızın
havalimanlarında bekletildiği, gözaltına
alındığı, kötü muamelede bulunulduğu, toplama
kamplarına gönderildiği ve sınır dışı edildiği
gibi; orada yaşayan yurttaşlarımız da türlü zorluklarla
karşılaşmaktadır. Edinilen bilgilere göre, Rusya'da
eğitim öğretim yaşamına devam eden öğrencilerimizin
kaldığı yurtlar, evler, yine
yurttaşlarımızın işlettiği inşaat
şantiyeleri basılmakta, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına
yapılan kötü muamele her geçen gün gittikçe artmaktadır. Rusya'dan
yurttaşlarımızın aktardığı bilgilere göre,
bu konuda devletin ve temsilciliklerimizin etkili bir girişimi
bulunmamaktadır. Yurttaşlarımız sahipsiz kalmaktan
yakınmaktadır. Böyle bir ortamda Rusyayla olan ilişkilerin
boyutu farklı bir önem de taşımaktadır.
Bu bağlamda, Rusyayla
olan ilişkilerimizde yaşanan sorunlar nedeniyle
yurttaşlarımızın Rusya'da yaşadığı
zorlukların ivedilikle çözülmesi ve onlara sahip çıkılması
için gerekli girişimlerin bir an önce devreye sokulması amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Gürsel Tekin (İstanbul)
2) Muharrem Erkek (Çanakkale)
3) Hilmi Yarayıcı (Hatay)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Gülay Yedekci (İstanbul)
7) Atila Sertel (İzmir)
8) Sibel Özdemir (İstanbul)
9) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
10) Zeynel Emre (İstanbul)
11) Gürsel Erol (Tunceli)
12) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
13) Didem Engin (İstanbul)
14) Melike Basmacı (Denizli)
15) Özkan Yalım (Uşak)
16) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
17) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
18) Yaşar Tüzün (Bilecik)
19) Mahmut Tanal (İstanbul)
20) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
21) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
22) İbrahim Özdiş (Adana)
23) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
24) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Mustafa Tuncer (Amasya)
27) Devrim Kök (Antalya)
28) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
29) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
30) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
3.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 milletvekilinin,
Rusya'ya yapılan yaş meyve ve sebze ihracatında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/135)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Rusya ile yaşanan uçak
düşürme krizi nedeniyle yaş meyve ve sebze taşıyan
tırların geri gönderildiği, gümrük kapılarında
bekletildiği iddiaları tarımsal ihracatımızı
olumsuz yönde etkilemektedir.
İki ülke yönetimlerinin
kavgacı, uzlaşmadan uzak tutumları nedeniyle tarım, turizm,
enerji ve birçok sektör daha bir haftalık krizde büyük zarar
görmüştür. Rusya'da yatırımları bulunan iş yapan
şirketler ve çalışanlar zor durumda kalmışlardır.
Yaş meyve sebze
ihracatımızda ilk sırada bulunan Rusya'nın 2 bin
tırı gümrük kapılarında beklettiği, gemileri limanlara
sokmadığı iddiaları ihracatçı birlikleri
tarafından dile getirilmektedir.
Manisa'da yetişen
sofralık çekirdeksiz üzümlerin, domateslerin gümrük kapılarından
geri gönderilmesi ihracatçıları zor durumda
bırakmıştır.
Üzüm kenti Manisa'nın
yıllık ortalama yaş üzüm ihracatı 250 bin ton, geliri ise
280 milyon dolar dolayındadır. En fazla sofralık yaş üzüm
ihraç ettiğimiz ülke olan Rusya, 1 milyar dolarlık yaş meyve ve
sebze ihracatı ile ilk sırada bulunmaktadır.
İki ülke arasındaki
dış ticaret hacmi 2014 yılında 31,2 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir.
Türkiye'nin geçen yıl
157,6 milyar dolar tutarındaki toplam ihracatının 6 milyar
dolarlık kısmı Rusya'ya yapılmıştır ve
Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ilk 10 ülke
arasındadır.
Manisa ve ilçelerindeki
soğuk hava depolarında halen 5-6 bin ton dolayında sofralık
yaş üzüm beklemektedir. Rusya'ya yapılan ihracatın durması
ürün fiyatlarının düşmesine ve gelecek yıllarda üretimin
olumsuz etkilenmesine neden olacaktır.
Rusya'ya yapılan
sofralık yaş üzüm, domates ve diğer yaş meyve ve sebze
ihracatında yaşanan sorunların tespiti, ihracatçılar ve
üreticilerin zarar görmemesi için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Mazlum Nurlu (Manisa)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Gülay Yedekci (İstanbul)
5) Musa Çam (İzmir)
6) Gürsel Erol (Tunceli)
7) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
8) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
9) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
10) İbrahim Özdiş (Adana)
11) Erdin Bircan (Edirne)
12) Özkan Yalım (Uşak)
13) Gamze Akkuş
İlgezdi (İstanbul)
14) Mahmut Tanal (İstanbul)
15) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
16) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
17) Yaşar Tüzün (Bilecik)
18) Devrim Kök (Antalya)
19) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
20) Atila Sertel (İzmir)
21) Mustafa Tuncer (Amasya)
22) Sibel Özdemir (İstanbul)
23) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
24) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve
arkadaşları tarafından, son yıllarda ülkemiz ile içinde
bulunduğumuz coğrafyadaki belirsizlikler ve siyasi
istikrarsızlıklar bağlamında turizm sektörünün içine
düştüğü krizin sebeplerinin araştırılması, turizm
sektörünün sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen
sorunların giderilerek yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilmesi,
yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
31/03/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
23 Aralık 2015 tarih, 608 sayıyla TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve arkadaşlarının
Son
yıllarda ülkemiz ile içinde bulunduğumuz coğrafyadaki
belirsizlikler ve siyasi istikrarsızlıklar artarak devam etmektedir.
Bu bağlamda, turizm sektörünün içine düştüğü krizin sebeplerinin
araştırılması, turizm sektörünün sorunlarının
tespit edilmesi, tespit edilen sorunların giderilerek yaşanan
mağduriyetlerin önüne geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de
dahil olmak üzere alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" verdiğimiz Meclis araştırma
açılması önergemizin 31/03/2016 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Muğla Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan konuşacak.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; turizm sektöründe yaşanan
sorunların araştırılmasıyla ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz Meclis araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen turizm
sektörünün değerli temsilcilerini ve çalışanlarını
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bu
sıkıntılı süreçte Muğlamızın güvenliği
için gece gündüz çalışan başta Sayın Valimize,
kaymakamlarımıza, Emniyet Müdürümüze ve personeline, Alay
Komutanımıza ve bütün personeline özverili
çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, konumuz turizm. Daha
önce uyarı veren ancak bugünlerde âdeta can çekişen turizm sektörünün
sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşacağız. Turizm
sektörünün yıllardır çözüm bekleyen sorunları var. Bunların
bir türlü hayata geçirilmeyen çözümleri de mevcut. Daha önce defalarca çözüm
önerilerimizi ve turizmcilerimizin feryatlarını dile getirdik. Ne
yazık ki bu önerilerimiz yok sayıldı.
Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada
yaşanan siyasi belirsizlikler ve son dönemde terör olaylarındaki
artışlar gerçekten ülkemizin çetin bir süreçle karşı
karşıya kaldığının açık göstergesidir. AKP
iktidarının yanlış iç ve dış politikaları
sonucu hem iç politikada hem de dış politikada
sıkıntılar çözüleceği yerde daha da derinleşmektedir
Ülkemizin başkenti Ankarada bombalı araçlar patlatılıyor,
İstanbulun göbeğinde canlı bomba eylem yapabiliyor, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, operasyonların devam ettiği
il ve ilçelerimizde topraktan âdeta bombalar fışkırıyor.
Ortaya çıkan tablo gerçekten vahim. Çözüm dediğiniz o melanet
süreçte şehirlere yerleştirilen bombalar sadece İstanbulu ve
Ankarayı vurmadı. İstanbulda ve Ankarada patlayan bombalar
Muğladaki turizmcimizi de vurdu. Bugün gelinen noktada Muğla gibi
turistler açısından âdeta cennet olarak tanınan illerimizde
endişeli bir bekleyiş hâkimdir. Turizm sektörü için söz konusu olan
felaket senaryoları adım adım gerçeğe dönüşmektedir.
Bugün bize düşen, ekranları başında bizlerden haber
bekleyen turizmden ekmek yiyen vatandaşlarımızın
sıkıntılarına derman olabilmektir. Burada hepimiz bunun
farkında olarak hareket etmeliyiz.
Sorunların en başında maalesef
güvenlik gelmektedir. O yüzden güvenliğin sağlanması için
terörle mücadeleden asla geri adım atılmamalı, atılacak
kararlı adımlarla terörle mücadeleden sonuç
alınmalıdır.
Terörle mücadele sadece belli yerlerde değil,
üniversiteler ve büyük şehirleri de kapsayacak şekilde teröristin
olduğu her yerde yapılmalıdır.
Teröre destek olan, yardım ve yataklık
yapan, bizzat terörist faaliyetlerde bulunan kim varsa; sivil toplum
kuruluşu, öğrenci, akademisyen, milletvekili, bürokrat
ayrımı yapılmadan herkesten hesap sorulmalıdır.
Terörün finansman kaynakları kurutulmalıdır.
Kaçakçılıkla, insan tacirleriyle,
uyuşturucu kaçakçılığıyla gerçekten etkin bir
şekilde mücadele edilerek terörün mali kaynakları
kurutulmalıdır.
Kara paracılarla etkin bir mücadele
yapılmalıdır.
Sınır güvenliği derhâl
sağlanmalı, yurt dışındaki teröristlerle ülkemizdeki
teröristlerin bağı kesilmelidir.
Terörle topyekûn mücadele edilmesi
sağlanırsa turizm sektörünün sorunlarının başında
gelen güvenlik sorunu ortadan kalkacak, huzur ve güven ortamı
kalıcı bir şekilde yeniden tesis edilecektir.
Diğer yandan, TÜİKin Muğlanın
en güvensiz il olduğuyla ilgili garabet çalışması ve bu
çalışmanın sonucunda yapılan açıklama muhakkak
düzeltilmelidir.
Hükûmetin açıkladığı Turizm
Destek Paketi Muğladaki turizmcilerimizi ve küçük
esnafımızı maalesef teğet geçmiştir. Bu pakete göre
turizmcilerimizden alınan ecrimisiller 3 taksite bölünmektedir ancak bu,
turizmcilerimiz açısından çözüm değildir. Çözüm bu ecrimisillerin
ya hiç alınmaması ya da en az yarı yarıya düşürülmesidir.
Yine Turizm Destek Paketiyle uçak başına
6 bin dolar destek verilmesi öngörülmektedir. Bunun uçak başına
değil, yolcu başına verilecek destek olarak yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir.
Turizm acentelerinin birtakım desteklerden
faydalanabilmesi için öngörülen 400 bin ve üzeri turist getirme şartı
kaldırılmalı, Türkiyeye turist getiren bütün yetkili turizm
acentelerini kapsayacak bir destek paketi açıklanmalıdır.
Yine açıklanan Turizm Destek Paketiyle biraz
önce söylediğim yetersiz önlemler sadece 1 Nisan-31 Mayıs arası
geçerli olmaktadır. Gerekli revizyonlar bu pakette yapıldıktan
sonra bu paketin turizm sektörü krizden çıkıncaya kadar sürdürülmesi
konusunda bir karar alınmalıdır.
Muğla ile ilgili turizm
verileri incelendiğinde görüleceği gibi Muğlaya gelen turistin
bir yarısı yabancı, diğer yarısı yerli turisttir.
Muğlada 2 tane
havalimanı var ancak 2 havalimanına da Ankara ve İstanbul
dışından direkt uçuş bulunmamaktadır. Hükûmet, bu
konuda, Muğladaki havalimanlarına Türkiyenin değişik
yerlerinden direkt seferler koyarak turizme destek vermelidir.
Yine bu yıl birçok
charter seferi ülkemizin içinde bulunduğu şartlar sebebiyle iptal
edilmiştir. Bu boşluğu doldurmak için alınacak tedbirlerle
Muğladaki havalimanlarımıza başta Avrupa olmak üzere
ülkemize turist gelen bölgelerden direkt uçuşların planlanması
faydalı olacaktır. Mesela, Muğlaya her yıl ortalama 3,5
milyon turist gelmekte, bunun 1,5 milyonu İngilizlerden
oluşmaktadır. Ancak İngiltereden Dalamana da Bodruma da
direkt uçuş bulunmamaktadır.
Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız özellikle yaz sezonunda Türk Hava
Yollarının uyguladığı fiyat politikasından çok
muzdariptir. Bu sorun derhâl çözüme kavuşturulmalı ve yurt dışında
yaşayan bütün vatandaşlarımızın tatillerini Türkiyede
geçirmeleri konusunda bir kampanya başlatılarak turizme içinde
bulunduğu şu sıkıntılı süreçte önemli bir
kampanya yapılmalıdır.
Muğla turizmine önemli
katkılarda bulunan denizcilik sektörünün de önemli sorunları
vardır. Mavi yolculuk deyince akla gelen Türkiye ve Muğladır.
Mavi yolculuğun bu yıl yaşanan krizden etkilenmemesi için mavi
yolculuktaki tekneler için uygulanan KDV oranının yüzde 18den yüzde
8e düşürülmesi sağlanmalıdır.
Mavi yolculuğun devam
edebilmesi için kıyı yağmacılığına son
verilmesi lazım. En önemli varlığımız olan
kıyılarımızın korunması lazım.
Bölgemizde mavi yolculuk
yapan tekneler yerli teknelerdir. Bunların imalatı ve
bakımı için kullanılan tersane ve çekek yerlerinin çoğu,
maalesef, değişik gerekçelerle ruhsat sorununu bugüne kadar
çözememiştir. Bu sorun çözülemediği gibi,
vatandaşlarımızın kendi imkânlarıyla
yaptığı çekek yerlerine tekneler çekildiği zaman da çekilen
her tekne için ciddi cezalar ödenmektedir. Bu sorun muhakkak çözülmelidir.
Hatta bu çekek yerlerinin yerli ve yabancı yatlara hizmet verebilecek
şekilde de teşvik edilmesi, geliştirilmesi ve dizayn edilmesi
gerekmektedir.
Yabancı yatların
ülkemizdeki konaklama süresinin doksan günden yüz seksen güne
çıkarılması sektöre bir katkı sağlayacaktır.
Turizm sektöründeki
işverenlerimizin SGK prim desteği beklentileri hiç olmazsa bu sezon
karşılanmalıdır.
Belediye ruhsatlı veya
turizm işletme belgeli bütün tesislerin kredi borçları yeniden
yapılandırılmalı, yeni kredi ihtiyacı olanlara da bu
konuda destek olunmalı, çözüm bulunmalıdır.
Diğer taraftan, turizm
sektöründe çalışan yüz binlerce vatandaşımızın
işsizlik ödeneğinden faydalanamadığı da bir gerçektir.
Bunu bir daha hatırlatmak ve bu garabetin ortadan kaldırılarak
bu kardeşlerimizin işsizlik ödeneğinden faydalanması
konusunda bir çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Yine bir diğer husus
ise, Muğlanın tanıtımı konusunda Turizm
Bakanlığının öncülüğünde, Valiliğimizin,
belediyelerimizin ve sektörün katılımıyla özel bir
çalışma yapılmalı ve Muğlanın bir bütün olarak
tanıtımı konusunda ciddi bir kampanya
yapılmalıdır. Muğla, gerçekten, yaylasıyla, sahiliyle,
tarihî ören yerleriyle, tabii değerleriyle çok ciddi bir turizm
potansiyeline sahiptir ancak tam manasıyla tanıtım
yapamadığımız için istediğimiz sonucu bugüne kadar alamadık.
Tam manasıyla tanıtım yapılırsa bir turist
Muğlaya gelse, ömür boyu Muğlada tatil yapabileceği kendisine
alternatif alanlar vardır.
Muğlada turizmin on iki
ay sürdürülebilmesi için spor kafilelerinin kamp yapabileceği bir spor
altyapısına Muğlamız kavuşturulmalıdır.
Sağlık turizmine
yönelik yatırımlar teşvik edilmeli, devlet de bu
yatırımlara öncülük etmelidir. Elbette daha çok sorun var,
bunların hepsini dile getirmek konusunda burada zamanımız
elbette ki yeterli değil. Eğer araştırma önergemiz kabul
edilirse bu işin tamamı araştırılarak bütün
sorunların masaya konması ve çözülmesi konusunda bir imkân
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
sayın Hükûmet yetkilileri; bu işin şakası yok. Biz, bugün
saydığımız bu tedbirleri anlatırken bu çözümleri kendi
kafamızdan uydurmadık. Sektörün bütün temsilcileriyle görüştük.
Bu bakımdan, yukarıda saydığımız tedbirlerin
hızla alınması için Meclis araştırma önergemizin kabul
edilmesi gerekmektedir. Eğer bugün bunu yapamazsak, Muğlada
lokomotif sektör olan turizm sektörü göçerse bunun domino etkisi
Muğladaki bütün esnafımızı hatta köylülerimizi bile
etkiler. Çözüm önerileri bizden, çözmek iktidardan. Bugün çözüm üretilemezse
önümüzdeki süreçte yaşanacak maddi ve sosyal krizin vebalini kimse
ödeyemez.
Bu vesileyle yüce heyetinizi
tekrar saygı ve muhabbetle selamlıyor, önergemizin turizmcilerimiz ve
Muğlamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Erdoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Antalya Milletvekili Gökcen
Özdoğan Enç.
Buyurun Sayın Enç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Milliyetçi Hareket
Partili Milletvekilimizin doğru birtakım eleştirileri var, onun
için teşekkür etmek istiyorum.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Yani bir kısmı doğru, bir kısmı
yanlış mı Sayın Özdoğan Enç?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Düzelteceğim yerler de var Sayın Milletvekilim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye
düzeltiyorsun, hepsi doğru olsa ne var?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) İki, yaklaşık üç hafta önce bununla ilgili yine bir
araştırma önergesi verilmişti, bu minvalde de biz Hükûmet
olarak, parti olarak, Sayın Başbakanımızın, 12
maddeden oluşan, 9unu açıkladığı eylem
planımızı dillendirmiştik. Sayın Vekil de bunlara
katkı koydu.
Şöyle bir turizme bakmak
lazım önce. Türkiye 2002yle
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Enç
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla)
Sataşmayalım lütfen Haydar Bey.
2013 yılları
arasında gerçekten turizm alanında ciddi dönüşümler yaptı.
36 milyon turist, 32 milyar dolar gelirden bahsediyoruz.
İhracatımızın yaklaşık yüzde 20sini turizm
oluşturuyor ki, turizmde bu anlamda, dünya ölçeğinde
baktığınız zaman da 6ncı sıradayız ve bu
sektörde yaklaşık 1,5 milyon insan istihdam ediliyor. 50 tane
sektörle organik ya da inorganik ilişki içerisinde ve tabii ki 1.200 yatak
kapasitesiyle 80 milyar dolarlık da bir yatırımdan bahsediyoruz
otel anlamında.
Bu noktada,
evet, kanunlarımızla, birtakım desteklerimizle turizmin
sıkıntılarını aşmaya çalıştık
ancak 2014 yılında gerçekleşen -geçen seferki konuşmamda da
söylemiştim- özellikle Rusyadaki ekonomik krizi de göz önüne almamız
gerekiyor. Rubledeki devalüasyon, Batı Avrupadaki
sıkışmış euro bölgesi de turizmi Türkiye
açısından olumsuz anlamda etkileyen faktörlerden birisi.
Evet -güvenlik konusunda-
eğer bir ülke güvenliyse turist oraya çok daha rahat ve güven içerisinde
gelir ama güvenlik meselesi sadece bugün Türkiye'nin problemi değil,
Brükselde yaşadık örneğini, Fransada yaşadık
örneğini, 2011 yılında da Amerikada yaşadık
örneğini. Burada topyekûn bir mücadeleden bahsetmemiz gerekiyor. Eğer
sizin dışınızda gelişen birtakım yapılar
ülkenizi sürekli savaş hâlinde gösterirse buraya tabii ki de turistin
gelmesinde sıkıntılar doğurabilir. Bu, muhalefetin,
iktidarın, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın da
desteğiyle aşılacak bir problem.
Kıymetli
milletvekilleri, bir kere, buradaki kırılma çok önemli. Psikolojik
anlamda eğer siz bunu aşamazsanız bu krizin etkisi daha da
derinleşecek. Ama biz burada şunu özellikle söylüyoruz: Türkiye
kesinlikle güvenli bir ülkedir. Bunu şu anlamda da söylüyoruz: Evet, bugün
terörle mücadele ülkemizin bir kısmında devam ediyor.
O şekilde gülerseniz
psikolojik anlamda bu kırılmayı sağlayamazsınız
sayın milletvekili. Eğer siz sürekli derseniz...
BAŞKAN Sayın
konuşmacı, Genel Kurulda gerekli ikazı ben yaparım. Siz
lütfen Genel Kurula hitap ederek konuşun.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Özür diliyorum Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Vallahi Gökçen Hanım, herkese laf atıyorsun ya, kimseyi
laf atınca konuşturmuyorsun ya... Herkese laf atıyorsun.
BAŞKAN Sayın
Ağbaba... Sayın Ağbaba, lütfen... Rica ediyorum...
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama bu olmadı şimdi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Siz, sürekli Ülkemizde terör var.
Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı göreve
çağırıyoruz, görevden azledilmesini istiyoruz. derseniz bu
ülkeye turist getirmekte zorlanırsınız.
VELİ AĞBABA
(Malatya) CHPden kimseyi konuşturmuyor.
BAŞKAN Sayın
Ağbaba, konuşmacı kürsüde düşüncelerini ifade ediyor.
Lütfen...
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yok, yok, kendisi çok laf atıyor da onun
için söylüyor.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Türkiye güvenli. Bir daha söyle... Bir daha söyle...
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Muğla niye sondan 1inci, onu anlatır
mısınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Kıymetli arkadaşlar, bugün bir
konuşmacımızın söylemiş olduğu...
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Güvenlik endeksinde niye sonda Muğla, anlatır
mısınız. Sayın vekil de söyledi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) ...turizmin çeşitlendirilmesiyle de ilgili,
Bakanlığımız ciddi bir şekilde
çalışmaktadır.
Deniz-kum-güneş
üçgeninden turizmi çıkarmak için, bu anlamdaki, yine bugün Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmekte olan kanun tasarısıyla da ilgili bilgi
vermek istiyorum size.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Tabii... Tabii...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Turizm ve Kültür Bakanlığımızın, Maliye
Bakanlığı tarafından...
VELİ AĞBABA
(Malatya) Herkese laf atıyorsun. Hadi bakalım!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) ...konaklama amaçlı turizm tesisleri yapılmak üzere
adlarına kamu arazisi tahsis edilen belgeli yatırımcılar,
işletmecilerden...
BAŞKAN Sayın
Ağbaba, bir tek sizin sesiniz duyuluyor. Lütfen... Lütfen...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) ...1/1/2016 tarihi ile 31/12/2016 tarihi arasındaki dönemde
tahsil edilmesi gereken...
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Antalyada işler nasıl acaba?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla)
...biraz evvel sizin de ifade ettiğiniz gibi kira, kesin tahsis, irtifak
hakkı, kullanma izin bedelleri, hasılat payları ile
ecrimisillerin ödenmesinin bir yıl süreyle ertelenmesi...
VELİ AĞBABA
(Malatya) Bu Gökcen Hanım Mecliste en çok laf atan milletvekili.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Tabii... Tabii... Bize hiç dönmüyor, bize
bakmıyor hiç.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Azaltan yok.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) ...ertelemeyle alakalı taksitlendirme işlemleri de
yapacak, eğer gerçekten sıkıntı devam ederse bu bedellerin
daha ileri aşamada taksitlendirilmesi de sağlanacak.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Gökcen Hanım, Antalyada işler
nasıl?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Yani, biz, turizmciyi rahatlatmak adına, bütçemizin,
Hükûmetimizin elverdiği ölçüde bu hizmetleri yapmaya devam edeceğiz
kıymetli arkadaşlar.
Ayrıca, şunu da ifade etmek istiyorum: Bu
turizm sadece tek açıdan yani sadece otel çerçevesinden
değerlendirilecek bir mesele değil. Bunun aynı zamanda tur
operatörü, acente, otel ve konaklama tesisleri de var yani bütüncül bir
yapı aslında.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Kapatılan
otelleri ne yapacağız?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Sadece buradaki
bir alana dayanarak, işte ecrimisillerin ertelenmesi problemi çözecek
anlamında söylemiyorum bunu ama bizim bunu yapma irademiz ve arzumuz var.
Konuşmanın başında ifade
ettiğim gibi, yaklaşık 32 milyar dolarlık bir gelirden
bahsediyoruz. Tabii ki de hiçbir Hükûmet, hiçbir bakanlık bu gelirin tuzla
buz olmasını istemez ama yapıcı muhalefete ihtiyacımız
var. Ülkede aslında temel sorun bence bu
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yapma, yapma!
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Sürekli eleştirmek.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bu hiç olmadı, hiç olmadı.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Yapılan olumlu işlerin arkasında
sürekli başka şeyler aramak da ne yazık ki bizim on dört
yıldan beri yaşadığımız bir gerçek.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Beni dinlemeden çıkmışsın oraya
ya!
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Kıymetli arkadaşlar, Antalyaya gelecek
olursak, tabii, EXPO 2016 bizim yüz akımız bir proje olacak. 22
Nisanda Sayın Cumhurbaşkanımızın
katılımıyla inşallah bunun da
açılışını gerçekleştireceğiz. Yaklaşık
8,5 milyona yakın bir turist beklentimiz var.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) İnşallah.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Bu arada, krizler fırsatları da
doğurur. Bu anlamda da sadece Rusya ve Almanya üçgenine bağlı
kalmaktansa -tabii, batı bölgelerde belki İngiliz turist
sayısı daha fazla- Orta Doğu ve Amerika gibi elimizin
uzanabileceği farklı ülkelere de destinasyon programları
yapmamız gerektiğini düşünüyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama çok laf attı herkese.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Bu anlamda Sayın Bakanımızın
da Antalyaya olan ve turizme olan ilgisini yakinen bilen bir kardeşiniz
olarak da söylüyorum
VELİ
AĞBABA (Malatya) Gökcen Hanım, Gökcen Hanım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla)
Antalya yakın zamanda
BAŞKAN -
Sayın Konuşmacı, bir dakika
Sayın
milletvekilleri, bazı milletvekili arkadaşların yüzlerinde alay
edici bir ifade var konuşmayı dinlerken ve bu ifadeyle laf
atılıyor. Bu, konuşmacıya ve Meclise, Divana bir
hakarettir. Lütfen, bu edadan vazgeçin. (CHP sıralarından gürültüler)
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Öyle bir şey yok.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Milletvekili.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) O da bizi konuşturmuyor, laf atıyor.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Gülümsemeyin lütfen.
BAŞKAN
Kim üstüne alınırsa.
Buyurun.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Efendim, bu çok normal çünkü doğruları
söylediğiniz zaman bunların sesleri çok çıkıyor.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kendisi de gülüyor.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Bağırmalarında problem yok benim
için, ben devam ediyorum konuşmama.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; bu minvalde, EXPOyla ilgili de ben
hepinizi açılışa davet etmek istiyorum.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Davetiye
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Davetiyeyi de odalarınıza inşallah
göndereceğiz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Geleceğiz.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Ben, beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum, araştırma önergesinin de aleyhinde olduğumuzu da
belirtiyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enç.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum. Vatandaş dinliyor
tabii sizi.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
konuşması sırasında hatibimizi ve grubumuzu kastederek
BAŞKAN Sohbet biterse
sizi duyabileceğim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Cır, cır, cır, cır
Ben göstereceğim size!
BAŞKAN - Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biraz
daha yüksek
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerek
yok Sayın Başkan.
Sayın konuşmacı
kürsüde grubumuza dönerek
BAŞKAN Sayın Gök,
lütfen arkadaşlarınıza söyler misiniz, duyamıyoruz
Sayın Akçayı. Sohbetlerini daha alçak bir sesle yaparlarsa memnun
olurum.
Buyurun Sayın Akçay,
mikrofonu açtım.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
konuşmacı konuşması sırasında grubumuza dönerek
yapıcı muhalefet yapmadığımız şeklinde bize
sataşma şeklinde bir görüş izafe etmiştir.
BAŞKAN
Yapıcı bir muhalefet isterim. dedi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O
nedenle sataşmadan dolayı söz istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Yapıcı bir muhalefet bekleriz. dedi. Bunu böyle
algılıyorsanız
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Yok, yapıcı muhalefet oldukları için teşekkür
ettim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok,
efendim, bu ne demektir?
BAŞKAN Bir şey
demiyorum, Yapıcı bir muhalefet beklerim. dedi, bunu bir
sataşma olarak algılıyorsanız buyurun.
Sayın Erdoğan
mı konuşacak?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Erdoğan konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Rica ederim.
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Dalga geçer gibi gülüyordu, ben gördüm.
BAŞKAN Herkesin kendi
sorumluluğunda.
Buyurun Sayın
Erdoğan.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dikkat ediyorsanız konuşmamı yaparken
hiç kimseye sataşmamaya ve bir polemiğe girmemeye gayret ettim.
Sebebi, bu sektörden ekmek yiyen bütün hemşehrilerimiz buradan çözüm
bekliyor. Dolayısıyla, ben, bütün yapılanları, Hükûmetin
yaptıklarını ve bunun nerede yetersiz olduğunu, nelerin ilave
edilmesi gerektiğini zamanımın elverdiği ölçüde tek tek
saydım. Yani daha ne yapacağız, milleti sokağa döken bir
açıklama mı yaptık burada?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Ben teşekkür ettim, yanlış anladınız
Sayın Vekilim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bakınız, bugün, gerçekten, Muğlada şu anda psikolojik
bir kriz var. Bu krizi aşma konusunda herkesin gözü burada şu anda,
herkes bunu takip ediyor Muğlada. Niye takip ediyor? Herkes ekmek yiyor
bu sektörden. Yani, sadece bu sektörden otel sahibi, lokanta sahibi ekmek
yemiyor, bu sektörden dağda domates üreten -yaz sezonunda- oralarda
yeşillik üreten vatandaşa kadar, et üreten, süt üreten,
taşımacılık yapan herkes ekmek yiyor.
Dolayısıyla, Muğlada bu sıkıntılar çözülmezse bu
dönemde
Hükûmetin açıkladığı turizm paketinin
Muğlaya hiçbir faydası yok. Bunu Muğlaya fayda getirecek hâle
getirmezse bu sezon Muğlada bir sürü iflas olur, bir sürü sosyal patlama
olur, intihar olur, bunların hepsinin vebali iktidarın
boynundadır.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdoğan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve
arkadaşları tarafından, son yıllarda ülkemiz ile içinde
bulunduğumuz coğrafyadaki belirsizlikler ve siyasi
istikrarsızlıklar bağlamında turizm sektörünün içine
düştüğü krizin sebeplerinin araştırılması, turizm
sektörünün sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen
sorunların giderilerek yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilmesi,
yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budak.
Buyurun Sayın Budak.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHPnin grup
önerisi üzerine lehinde ben de söz almış bulunuyorum.
Efendim, turizmi şöyle
değerlendirmek lazım: Turizm, bir kere, 1990lı yıllardan
itibaren Türkiyede sürekli büyüme kaydeden, hatta Türkiyenin büyümesinin de
üzerinde geometrik olarak büyüme kaydeden bir sektör, önce bunu bir
sabitleyelim. 1990dan itibaren ortalama yüzde 10 civarında büyüme
kaydetmiş. 1990dan itibaren de, gelirlerine baktığınız
zaman, 200 milyarın üzerinde bir gelir elde edilmiş turizm
sektöründen. Şimdi, şöyle bir şey düşünelim,
varsayalım ki turizm sektörü yoktu. Cari açıkla ilgili ülkenin ne
kadar kırılgan olduğunu hepiniz biliyorsunuz, hiçbir zaman için
de cari açığı bu ülke düşüremedi. On beş
yıllık AKP iktidarında da hiç şöyle bir rahatlayıp da
bizim cari açığımızın yüzde 6nın altına
indiği bir dönem görülmedi. Şimdi bu kadar kırılganlık
tabii ki krizlere de her zaman açık bir ülkeyi gündemde tutuyor.
Şimdi, 1999dan itibaren
2015 yılında ne oldu? Ben size kısaca anlatacağım,
sonra da çözüm önerilerime geleceğim. 2015 yılında dünyada da
büyük sıkıntılar yaşanırken özellikle Rusyada bir
ekonomik kriz yaşandı: Ukrayna meselesi, Kırım meselesi ve
orada rublenin inanılmaz devalüasyonu. Geçen yıl, 2014
yılında dedik ki: Bakın, bu krizi okuyamıyorsunuz. Sadece
uçağa yakıt desteğiyle bu krizi aşamazsınız çünkü
on beş yıldır AKPnin bir turizm politikası yok. Neden?
derseniz, tek tek de sıralayabilirim. Sadece deniz, kum, güneşle -biraz
önce vekilimiz de söyledi- turizmi sürdürebilmenizin imkânı yok.
Ağzımızı açtığımız zaman deriz ki:
Türkiye açık hava müzesi. Türkiye'nin her yerinde inanılmaz
zenginliklerimiz var, tarih zenginliğimiz var, doğa
zenginliğimiz var, yayla zenginliğimiz var, her şeyimiz var. Ee,
o zaman turizm niye bu hâlde? İki pazara dayandırıyorsunuz; iki
pazardan bir tanesi Rusya, diğeri de Almanya. Özellikle sahil turizmi
yapılan bölgelerde bu iki pazardan turist alıyoruz, İngiltere
daha sonra geliyor, Hollanda daha sonra geliyor. Pazarlardan biri çökünce
bugün, turizminiz çöküyor.
85 milyar dolarlık
yatırımdan bahsediyorsunuz. 85 milyarlık yatırım,
sadece millî kaynaklarımızla yapılmış bir
yatırım ve bu yatırımların boşa çıkması
diye bir şey söz konusu olabilir. Yani burada, sadece turist için
yapılmış otelleri ne yurt yapabilirsiniz, yurt yapıp ne
TÜRGEVe verebilirsiniz ne buraları pansiyon yapabilirsiniz ne de
başka bir şey yapabilirsiniz, buraya sadece turist getirmek zorundasınız.
Peki, turist getirmek için ne gerekiyor? İlk önce, 1 numarada huzur. Huzur
olmayan yerde, güven olmayan yerde turizm olmaz. Hangi birimiz kalkarız da
şimdi Suriyede tatile gideriz ya da Tunusta tatile gideriz ya da Orta
Afrikaya, kargaşa olan bölgelere tatile gideriz? Durum aynen budur.
Türkiyede şu anda ciddi bir güven sorunu vardır ve tek konu da Rusya
değildir. 24 kasımda uçak düşürüldükten sonra, baktık,
Rusyadan gelen bütün rakamlar yerle bir olmuş.
Peki, Rusya deyince biz ne
düşünüyoruz? Sadece turizm mi? Hayır. Yaş sebze meyve
ihracatında, hatta çiçek ihracatında da 1 numaralı ülke Rusya.
Orada da aynen sıfırlanmış bir durum söz konusu ve 1
Ocaktan itibaren inanılmaz bir şey oldu, Türk sermayesi, dişiyle
tırnağıyla geliştirdiği bir pazar da yok
sayıldı. Türk sermayesi olan şirketler burada iş yapamaz.
dediler. Bu, inşaatı da kapsıyor, tarımı da
kapsıyor ama en önemlisi turizm. Oradan 2,5 milyon Rus turist Türkiyeye
geliyordu. Şu anda biz bunu yok sayıyoruz, yok saymak zorundasınız.
Yani oradan, hâlâ -şunu hayal etmeyin- turist gelecek diye beklemeyin. En
çok, zorlamayla 1 milyon turisti çıkartabilir miyiz çıkartamaz
mıyız, meçhul arkadaşlar.
Şimdi, iki pazara
dayalı turizmde öbür pazarı da söyleyeyim, Alman pazarını.
Bakın, erken rezervasyonların 31 ocakta birinci ayağı biter,
erken rezervasyonda yüzde 60 gerileme var. İkinci ayağı 31
martta biter, yani bugün bitiyor, burada da yüzde 40 gerileme var ve bütün
turizmcilerle
Aynı zamanda turistik bölgelere dönüp
baktığınız zaman, oradaki insanların -esnaf da dâhil-
şunu söylediklerini duyuyorsunuz: Biz bittik, bizi nasıl
kurtaracaksınız? Söyleyecek lafımız yok. Çünkü biz her
zaman şunu, özellikle bu tür ekonomik konuları şöyle gördük: Bu
bir millî meseledir, buradan biz muhalefet üretmeyi düşünmüyoruz. Biraz
önce sayın AKP milletvekili, Antalya milletvekili söyledi, muhalefet
aslında hiç sesini çıkartmıyor, sizden gelecek
yaptırımları bekliyor, sizden gelecek can suyunu bekliyor ama
sizden gelenler de maalesef ortada.
9 madde
açıkladık. dediniz, 9 maddeden bir tanesi uçak desteğiydi,
geçen sene verdiniz ama 1 milyon Rus eksik geldi, ona rağmen eksik geldi.
Şimdi, bu sene verdiğiniz uçak desteği hâlâ başlamadı
ve nisan, mayıs aylarında vereceksiniz, nisan, mayıs ayları
zaten yok, zaten yok, nisan, mayıs aylarını yok görüyoruz.
Hâlbuki bütün yıla yayılması gerekiyor demiştik, orada da
sizden tık yok.
Sadece bu mu? Ecrimisil
meselesi diyorsunuz. Ee, peki, kendi sermayesiyle kendi arsasına otel
yapanlara ne yapacaksınız? Tahsisle verilmiş yerler belli,
turizmin yüzde 50sidir, ee, diğerlerini ne yapacaksınız? Bir de
böylesi bir durumda, özellikle Sayın Başbakanın Bu bir afet
hâlidir. dediği bir durumda siz sadece ecrimisili bir yıl
erteliyorsunuz. Yani madem afet hâli, afetlerde hibeler konuşulur, hibe
yapılması konuşulur ama bu da maalesef yok.
Diğer maddeler de
ihracatçı sayılması mesela. Turizm sektörünün ihracatçı
sayılması meselesi şudur: Sadece EXIMBANK kredilerinden destek
alma konusudur. Ee, zaten krediye ulaşımda çok büyük sorun yok, insanların
tek derdi krediye ulaşmak değil. Madem ihracatçıya verilen
destekler nasıl tekstilde, makine sanayisinde ihracata veriliyorsa
aynı şekilde, KDV iadesi verin, o da yok. E, peki, bu desteğin
neresi doğru, nasıl bir can suyu verilir? Afet hâli dediğiniz
iş tam da siyaset afet hâlidir, siyasi afet hâlinde
Yani AKPnin
politikalarından dolayı siyasi afet hâli yaşanıyor ve
turizmi seyrediyoruz. Peki, buradan ben nereye geleceğim? Tamam Tesisler
bu seneyi bir şekilde böyle atlatır, önümüzdeki sene belki
toparlanır. denilebilir ama 2017yi de biz kayıp yılı
olarak görüyoruz, eğer böyle giderseniz 2018de de toparlanamaz. Zorla,
yirmi beş yılda tuğlaları üst üste koyarak
gerçekleştirdiğimiz turizm sektörü ve potansiyelinin bu politikalarla
devam etmesinin ihtimali yok.
Peki, ne yapılması
lazım? Bir: Esnafa hiçbir şey yok. Özellikle esnaf
işsizliği ortada. 1,5 milyonun üzerinde esnaf var Türkiyede, bunun
büyük bölümü de sahillerde; Muğlada, Antalyada, Aydında,
İzmirde ve esnafın bütün geçim kaynağı turizm sektörü.
50nin üzerinde sektörü ilgilendiren bir turizm sektöründen bahsediyoruz,
50nin üzerinde. Bakın, bir araştırma yaptım, sadece Konya
Antalyaya 2 milyar mal satıyor. Türkiye genelinde Antalyaya 50
milyarın üzerinde mal satan kentlerimiz var; Hakkâri var, Van var, Giresun
var, Trabzon var, Mersin var, Isparta var, Burdur var, Konya var. Yani
buralarda şimdi turizm daha fark edilmedi çünkü sezon açılmadı
ve sezonun da pek açılacağı yok ama oteller genellikle 1
Haziranda açılacak, özellikle Muğla ve Aydın bölgesinde. Belki
açılmayacak çok otel var ve bunu otelcilerden alıyoruz. Sadece
Antalyadan bir örnek vereyim: 7 oteli olan bir
yatırımcının 4 bin çalışanı var, 7 oteli var
-4 bin çalışanı var- bunun 3ünü açmıyor. 1.500 kişi
işsiz kalacak. Şimdi, bir esnaf ayağı, bir de çalışan;
turizm çalışanı tarafında şu ana kadar
öngördüğünüz bir şey yok, en azından bizim bildiğimiz bir
şey yok ve daha önce bir öneri getirmiştim turizm
çalışanlarıyla ilgili, bir araştırma
yapılmasıyla ilgili, siz reddettiniz. Yani turizm
çalışanlarının durumu ortada
Altı ay
çalışıp
Altı ay işsizdiler zaten, şu anda on iki
ay işlerinden mahrum kaldılar. Dedik ki: Bu asgari ücretin üzerine
100 lira destek verdiniz, bu 100 liranın 2 katına
çıkarılıp bunun verilmesi
Bir ikincisi de özellikle
turizmde çalışanlara kış aylarında da
çalışmak üzere bir destek verilmesi lazım, ama şu anda,
artık onlar işsiz, yazın da işsiz. Bunlara işsizlik
sigortasından altı ay verdiğiniz işsizlik sigortasını
bir yıla çıkarmanızı talep ediyoruz, inşallah
bunları yaparsınız.
Konuşacak çok şey
var. Biliyorsunuz, EXPO 2016 da başından itibaren olduğum bir
konudur; biz, burada, 100 ülkenin gelmesini bekliyorduk, aynı zamanda da 8
milyon turistin gelmesini bekliyorduk, fakat şu anda 50 ülkedeyiz ve o
seviyede bir turist de bekletmeyin, yani kendimizi kandırırız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Sayın Başkan, standart 24 ama.
BAŞKAN Sayın Enç,
lütfen
Sayın Budak,
teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın
Başkan
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Devamla) Antalyada birlik ve beraberliği görebilirdik, aslında
Türkiye'nin en büyük organizasyonuydu, maalesef onu da elinize yüzünüze
bulaştırdınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın hatip, G20yi nasıl buldunuz Antalyada?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN İkaz ettim
efendim.
Sayın Budak,
teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bir
açıklama yapmak istediğinizi söylemiştiniz, sanıyorum bir
soru veya bir konuşma üzerinde söylenen bir konu üzerinde bir
açıklama yapmak istiyorsunuz.
Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcının,
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kırklareli
Milletvekilimiz Sayın Türabi Kayan biraz önce yaptığı
konuşmada -daha sonra bilgileri de aldım- Babaeski Mesleki ve Teknik
Anadolu Lisesinin kapatıldığını ve imam hatibe
dönüştürüldüğünü söylemişti.
Konuyu
araştırdım şimdi, sayın milletvekilindeki bilgiler
yanlış, doğrusu şu: Babaeskide 3 tane mesleki teknik
lisemiz var. Bir tanesi Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, diğeri
Babaeski Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, üçüncüsü de İMKB Mesleki ve
Teknik Anadolu Lisesi. Bu İmam hatibe dönüştürülüyor. denilen okul
hâlen faaliyetine devam eden Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.
Buranın 190 öğrencisi var, önümüzdeki dönemde bu 190 öğrenci
Babaeski Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine alınıyor, çünkü bu bina,
Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 12 derslikli bir bina, eski bir bina,
zaten oraya geçici olarak imam hatip öğrencisi de alınmış,
onunla beraber meslek lisesi devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Biraz daha
müsaade eder misiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha
ekleyeyim, tamamlayın lütfen Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Babaeski Meslek
Lisesi 24 derslikli, 330 öğrencisi var. İMKB Meslek Lisesi, 3üncü
meslek lisesi de 18 derslikli ve 293 öğrencisi var. Demek ki Babaeskide
meslek liseleri kapatılıyor, imam hatibe dönüştürülüyor.
iddiası doğru değil. 3 tane meslek lisesi var, bunlardan 2
tanesi -24 derslikli ve 18 derslikli olanlar- günün şartlarına da
uygun atölyeleri olduğu için devam ediyor, diğeri zaten eski ve
atölyesi de kullanılmaz durumda. Orası tadilattan sonra başka
bir okul türüne dönüştürülebilir ama şu anda 3ü de devam ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve
arkadaşları tarafından, son yıllarda ülkemiz ile içinde
bulunduğumuz coğrafyadaki belirsizlikler ve siyasi
istikrarsızlıklar bağlamında turizm sektörünün içine
düştüğü krizin sebeplerinin araştırılması, turizm
sektörünün sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen
sorunların giderilerek yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilmesi,
yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
(HDP sıralarından alkışlar)
CELAL DOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
turizmle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge
üzerinde partimizin aslında söz talebi yoktu. Ben bugün 3
bakanımızın Surda yaptığı toplantı
nedeniyle söz almak istediğimi bildirdim. Onun üzerine grup başkan
vekilimiz AK PARTİden rica etti. Bana kendi on dakikalık söz
hakkınızı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Değiştik, değiştik. Sadece
değişmiş olduk.
CELAL DOĞAN (Devamla)
Aleyhe verilen sözün içeriğinde ne var ne yok biraz sonraki
konuşmamda anlarsınız, ne bakacaksanız.
Mesele şu, burada söz
almamın nedeni şu: Bir defa Sur dediğiniz zaman mutlaka akla
Tahir Elçi gelir. Tahir Elçinin öldürüldüğü vakadan kaç ay geçti? Bugün 3
bakan oraya imar ve inşaya gittiklerini söylediler, takdir edilecek bir
olaydır, mutlaka gidecekler ama Tahir Elçinin katilinin hâlâ
bulunmaması nedeniyle Surda yükselecek bütün binaların hiçbiri o
yarayı kapatacak yükseklikte, değerde, ağırlıkta
değildir. Onun için, keşke, Surda öldürülen, barış için
öldürülen, huzur için öldürülen, hoşgörü için öldürülen Tahir Elçi
cinayetinin katilleri bulunmuş olsaydı, oraya gitselerdi çok daha büyük
mutluluk duyacaktım.
Turizm açısından
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge konusunda,
içeriği konusunda diyeceğim fazla bir şey yok ama turizm ancak
huzurun olduğu ülkelerde, barışın olduğu ülkelerde,
güvenliğin olduğu ülkelerde çok daha kendiliğinden değer
kaybeder veya kazanır veyahut da bir anlam ifade eder. Bugün, bizim bütün
çabamız
Ülkemizdeki huzursuzluğun minimum noktasında
olduğunu kamuoyuna ve dünya kamuoyuna anlatmaya
çalışıyoruz; yoksa teknik tedbirlerin, başka tedbirlerin
kolay kolay bu turizm dalgasını Türkiyeye taşıma konusunda
yeterli olmayacağı kanaatindeyim. Evet. deriz, Hayır. deriz,
bunlar önemli değil ama keşke Türkiyede, Türkiye'nin her zerresinde,
Antalyada, Milasta, İzmirde, Gaziantepte, Muğlada huzur olsa ve
dün akın akın gelmiş olan turistler bugün Türkiyeye tekrar
gelebilse.
Ben 1977de Turizm
Bakanlığı bütçe sözcülüğü yapmıştım. Bir
rakam vermek istiyorum size: Türkiyede, İtfaiye Meydanındaki
pansiyonlar dâhil, 30 bin yatağımız vardı, 30 bin,
tamamı 30 bindi. Bugün sadece -inanarak söylüyorum- Belekte ve Kemer
bölgesinde belki 500 binin üzerinde yatağımız var. Bu
yatakların olması güzel bir şeydir, turizmde alınan
mesafeler saygıdeğerdir ama insanları getirecek huzuru ve
demokrasiyi getiremezsek bunların hepsi nafile ve boştur.
Bugün Surdaki bakanları
dinledim. Dünkü buradaki polemiklerden de üzüntülerimi belirtmek istiyorum
açıkçası. Keşke o polemikler ve sertleşmeler olmasaydı
ama meseleyi bakanlara getirmek istiyorum.
Ben on beş sene
büyükşehir belediye başkanlığı yaptım. Yasa
gereği, daha doğrusu gelenekler gereği belediye
başkanları cumhurbaşkanlarını havaalanında
karşılarlar, şehir girişinde karşılarlar. Hatta
başbakan konusunda bile zaruret yoktur ama on beş yıl boyunca
hiçbir bakanı ve hiçbir başbakanı,
cumhurbaşkanını havalananında karşılamazlık
yapmadım. Ama her bakan, mutlaka, gelmeden önce belediyeye bilgi verirdi.
Şimdi, Surda şiddet oldu, hendek oldu, cinayet oldu, katletti,
katledildi, amacını aştı, bir tarafa bırakıyorum.
Şunun için bırakıyorum: Çünkü olmuş ile ölmüşe çare
bulamayız, olmaması gereken şeylerdi, oldu.
Ama 3 bakanın topluma
sunduğu projeye baktım, içinde yüzde 65-70 oy almış ne Sur
Belediye Başkanı var ne Büyükşehir Belediye Başkanı
var. Şimdi, siz, yüzde 65-70 oy almış bir belediye başkanını
o toplantıda muhatap almayacaksınız, şehrin imar ve
inşasında almayacaksınız, o belediye
başkanının yüzde 49 oy almış partiye
bakışını nasıl değerlendirirsiniz? Sayın
Bakanım burada galiba. Sayın Bakanın seçilmiş belediye
başkanlarının meşruiyeti konusunda bir
rahatsızlık duyacağını zannetmiyorum. Ama o 3
bakanın, en azından, şartlar ne olursa olsun, o belediye
başkanlarını ya ziyareti veyahut da orada bulundurması
yahut da bu projenin işleminde ve inşasında söz sahibi olmaları
-en azından katmaları- bir devlet adabı gereğiydi. Devlet
adabı, devlet terbiyesi bunu gerektirir.
Buradan şuna gelmek
istiyorum müsaade ederseniz: On üç-on dört yıldan beri devleti
yönetiyorsunuz; iyidir kötüdür, eksik aksak var ama şu eksikleri mutlaka
gidermek zorundasınız: Genellikle muhalefetin hiçbir dediğine
kulaklarınızı açmak istemiyorsunuz, kapatıyorsunuz. Çünkü
şundan rahatsızım açıkçası: Hükmetmek istiyorsunuz ve
devlet hükmederek yönetilmez. Devlet istişare edilerek yönetilirse çok
daha iyi bir noktaya gelirsiniz.
Belediye Başkanı
olduğum gün belediyenin merdivenlerinden yukarıya
çıktığımda partinin rozetini il başkanıma teslim
ettim. Dedim ki: Bu emaneti alınız, seçimde getirirsiniz. Belediye
Başkanlığımın bittiği gün de şu ilanda
bulundum Antepte, dedim ki: Ey Gaziantep halkı, içinizde Ben
MHPliydim, AK PARTİliydim, CHPliydim, başka partiliydim.
Kapına geldim, bana partizanlık yaptın. diyen tek kişi
-iftira etme hakkına dahi sahiptir- dese aday olmayacağım. Bunu
ilan ettim. Ama görüyorum ki bürokrasideki egemenliğiniz, devlete
bakışınız, siyasi partiyle ilişkiniz maalesef bu
noktada değil.
Urfa milletvekili
vardır, Maraş milletvekili var, yanılmıyorsam Adıyaman
milletvekilleri var. Belediye Başkanı olarak hizmette çevremde hiçbir
ile en ufak bir farklılık gözetmedim ama bütün buna rağmen
yaptıklarım, objektif hizmete rağmen
Bir derdimi de
şikâyet olarak söylüyorum: Gaziantepte Yalçın Nane diye bir
astsubay çavuş IŞİD tarafından öldürüldü,
faturasını bana çıkardınız, ismimi bir caddeden
sildiniz. Besnide yaptığım bir köprüden Halkların
Demokratik Partisine geçtim diye ismimi sildiniz. Pazarcıkta
Pazarcık halkına yaptığım parkın üzerindeki
ismimi sildiniz adını Atatürk Parkı yaptınız.
Şimdi,
tahammülsüzlük doğru değildir, tahammülsüzlüğün sonu Türkiyede
gerçekten tahayyül etmeyeceğiniz noktalara götürür bizi. Bu nedenle,
değerli dostlarıma şunu özellikle sunmak istiyorum: Bugünlerde
basında çok konuşulan darbe meseleleri var. Darbelerin olduğu
yerde demokrasiden filan bahsedemeyiz, zaten neler olduğunu da hep
birlikte yaşadık. 60 ihtilali, 12 Eylül, 12 Martlar Türkiyede
insanların kemiklerinin ve iliklerinin üzerinden geçti, demokrasiyi de
otuz yıl geriletti. Bu konuda Hükûmetten tek ses çıkmıyor.
Birtakım köşe yazarları, birtakım sorumsuz insanlar darbe
çığırtkanlıkları yaparak Türkiyede demokrasinin
askıya alınması konusundaki birtakım meseleleri
dürtüklemektedirler. O nedenle, grup başkan vekilime rica ettim, kısa
zamanda bu konuyla ilgili bir araştırma getirmek gerekir. Sebebi de
şu: Darbeler geldikten sonra Tankın önüne yatarım. lafı,
palavralarından çok bizim darbelerin nasıl olmaması
gerektiği konusunda kendimizi hazırlamamız gerekir. Ben her
türlü sivil siyaseti -açıkça net olarak söylüyorum- darbelere tercih eden
bir siyasetçiyim. Ne zaman darbe olursa biz hapse gireriz, ne zaman demokrasi
olursa biz bir yere geliriz. Demokrasi bizim Kâbemizdir, bizim
vazgeçmeyeceğimiz şeydir. O nedenle de bu konudaki
çığırtkanların ortaya koydukları meselelerin nereye
varacağı konusunda da duyarlı olmak zorundasınız.
25 Aralık
1979 yılında verilen bir muhtırayı ne Sayın Demirel ne
Ecevit ne diğer siyasi partiler üzerine almadılar. Sanki çaycı
Necmettin Bey vardı ona verilmiş gibi es geçtiler ama bugün es geçme
zamanı değildir, meselenin ciddiye alınması gerekir. Bu konuda
da bütün siyasi partilerin duyarlılığını Parlamentoda
ortaya koyması gerekir.
Bir başka
şey arz etmek istiyorum size. Biraz önce, değerli
arkadaşlarımız sözlerini sarf ederken... Özellikle de içinde
bulunduğumuz bu durumun gerçekten farkında olmanızı istiyorum
yani şu açıdan olmanızı istiyorum: Muhalefetten gelen her
şey yanlıştır. değil. Çok kısa tarihte şunu
gördünüz: Burada, yargıçların halletmesi gereken meseleyi, Zarraf
meselesinde oyları kaldırarak
Belki mahkeme kararına,
takipsizliğe itibar ederek kaldırdınız ama o orada bitmedi,
gitti Amerikada patladı. Mesele şu: Keşke kendi
yargıçlarımızla, keşke kendi Parlamentomuzla, kendi
duyarlılıklarımızla bu meseleyi çözseydik de bugün
Amerikadan gelecek sese kulak verecek durumda olmasaydık diye düşünüyorum.
Bu duygularla yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum.
Mümkün olduğu kadar
iktidarın hoşgörülü olması, iktidarın çok daha
toleranslı olması görevidir. Muhalefetteki sertlikleri de doğru
bulmam ama muhalefet genellikle sert laflar söylese bile hoşgörünün sahibi
iktidar olması gerekir çünkü yöneten sizlersiniz. Yönetimde de
başarılı olmanın bir yolu da istişareden geçiyor. Bu
konuyu da esirgememeniz dileğiyle yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
bir anlaşmazlık var, elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.39
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, Tahir Elçinin ölümüne
ilişkin hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak
faili meçhul katliamının neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 31 Mart 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
31/03/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
31/03/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
saygılarımla
arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Açılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/38) esas numaralı Tahir Elçinin ölümüne
ilişkin hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak
faili meçhul katliamın neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesinin Genel Kurulun 31/03/2016 Perşembe günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk
konuşmacı Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
olacak. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tahir Elçiyle ilgili
Meclis araştırması talebimizin kabulünü isteyeceğiz
konuşmamızın sonunda. Umarız bugün bir değişiklik
olur ve gerçekten -sevgili Tahirin nasıl öldürüldüğü, sonuçları,
faillerin hâlâ bulunamamış olmasını- bu Meclis
araştırmayı kabul eder temennisiyle başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, baro başkanımız, değerli insan
hakları savunucusu Tahir Elçi, yine bir sabah, dosyaları elinde,
şehrine sahip çıkmak için, tarihî bir mirası korumak için yola
çıkmış ve çıktığı yolda maalesef katledildi.
Sevgili
Tahirin işaret ettiği gibi, Surda birçok kültür mirası
harabeye çevrilmiş, artık Hükûmetin rant alanına
dönüşmüştür. İşte, o miraslardan, simgelerden bir tanesi
olan Dört Ayaklı Minarenin kurşunlara hedef olmaması için
uğraş veren Elçi, deyim yerindeyse kendi gövdesini minareye siper
etmiş ama devletin acımasız eli Dört Ayaklı Minareyi,
Suru aldığı gibi Tahiri de bizlerden almıştır.
Tahirin son
sözleri şuydu basın açıklamasında: Tarihî bölgede, birçok
medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış kadim
bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silahlı
çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar,
operasyonlar bu alandan uzak olsun. demişti. Tahir, canı
pahasına o bölgenin mirasına sahip çıkmış ama ne
yazık ki kendisinin ardından Surda kurşunların ve rant
düşkünlerinin hedefi olmuştur.
Tahir de, Sur da hedeftir
aslında bugün. Tahiri kaybettik, Suru kaybetmemeliyiz.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Ruhuna bir Fatiha okursunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Tahir Elçi nasıl oldu da devletin
Bu konuda lütfen
sataşmayın, saygı duyun birazcık yani
arkadaşımızı kaybettik, buna saygı duyun yani.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Fatiha okuyalım beraber.
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, ben gerekli ikazı yaparım, lütfen
Sayın milletvekilleri,
siz de lütfen laf atmayın, ciddi bir konu konuşuyoruz burada lütfen.
Buyurun Sayın
Beştaş.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ya, lütfen arkadaşlar.
Uyarır
mısınız lütfen ya, grup başkan vekili. Lütfen, lütfen,
lütfen, rica ediyoruz, lütfen ya.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Tahir Elçinin hedef gösterildiği
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Fatiha okuyalım, kötü bir şey mi?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Lütfen, saygılı olun, kendi
arkadaşımı anlatıyorum burada.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Fatihadan rahatsız mı oldunuz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Evet!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Saygısızlık yapmayın, ölünün
arkasından, katledilen birinin arkasından böyle
konuşamazsınız.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın Beştaş,
müsaade edin Genel Kurulun düzenini ben sağlamada etkin bir görev
yapayım, siz de konuşmanıza devam edin, lütfen saygılı
davranalım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Evet, Tahir Elçi, ekim ayı
başlarında Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakanın
Tarafsız Bölge programında söylediği sözlerden, PKK, terör
örgütü değildir. dediği için lince tabi tutuldu. Ve bu lincin
başını maalesef Cumhurbaşkanı ve Başbakan çekti,
bunu hep birlikte ibretle izledik. İşte, yandaş medyanın
attığı manşetlerden biri: Açık açık terör propagandası.
CNN Türkte skandal sözler. diye manşet atıldı. Yine,
başka bir manşet: PKK, terörist değildir. diyen Elçi
serbest. Bu manşetleri tabii ki unutmadık,
unutturmayacağız da. Ve ondan sonra Tahir Elçi haksız ve
hukuksuz bir şekilde hakkında verilen yakalama kararıyla
İstanbul Bakırköye götürüldü. Kendisi baro binasında
beklediği hâlde polisler -Terörle Mücadele Şubesi ekipleri
tarafından- sanki azılı bir katili arıyorlarmış
gibi, sanki bir katliam failiymiş gibi onu oradan alıp apar topar
İstanbula götürdüler ve sonra serbest bırakıldı. Tahir
Elçi savunmasında o sözleri niye sarf ettiğini, bütün
ayrıntılarıyla neden böyle düşündüğünü
açıkladı; bu konumuz değil.
Şimdi bizim burada
üstünde durmak istediğimiz mesele, Tahir Elçi nasıl katledildi ve niye
hâlâ failler ortada değil? 28 Kasım saat 10.52de Tahiri katlettiler
ve o güne götürmek istiyorum sizi. 2 polis memuru önceden vurulmuştu ve
olay yerinde çatışma yoktu. Bilinçli bir şekilde -o gün ben de
oradaydım- olay yeri incelemesi yapılmadı. Saat 13.00te,
aynı gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve böylece
delillerin kolayca karartılabileceği bir ortam sağlandı.
Olay yerinden -ben olay yerini bilerek konuşuyorum, gittim- hiçbir barikat
görünmüyor, barikatların olduğu yerden de olay yeri görünmüyor; bu,
tutanaklarla da sabit. Deliller bilinçli bir şekilde toplanmadı,
şu anda da hâlâ
Aşamayı size söyleyeceğim zamanım
kalırsa.
Olay yeri incelemesinde
-avukat arkadaşlar gittiler- 84 bulgu tespit ediliyor o gün. Yerinde
bırakılıyor o bulgular ve polislerin vurulduğu alandan o bulgular
toplanmaya çalışılıyor ama tespit edilen deliller, boş
kovan ve çekirdekler sırayla toplanmaya başlanmıyor. Tam da
olayda kullanılanlara sıra geldiğinde çatışma süsü
veriliyor ve 43 numara alınmıyor, sadece 43 numara ama 45 ve 46
numaralı deliller olay yerinden alınıyor ve dosyaya
bağlanıyor. Devamında, çatışma gerekçesiyle, silah
sesleri geldi gerekçesiyle -bunların hepsini orada, yerinde izlediğim
için biliyorum- olay yeri inceleme ekibi suni bir çatışma
ortamıyla olay yerinden ayrılıyorlar. Foto film şubesi
kesintisiz çekim yapmış -bu, başsavcının
beyanıyla da sabit- ancak vurulma anını kapsayan on üç saniye
yok, o dosyada yok ve görevlinin ifadesi alınmış, Niye
durdurdun çekimi? Görevli Çekimden istemeyerek çıktım. demiş.
O, on üç saniye kayıp. Ancak cihaz ve hafıza kartının
incelenmesini avukat arkadaşlar istediği hâlde hâlâ yanıt yok.
PTTnin kamerasında da olay anını kapsayan on yedi
dakikalık görüntü yok; istendi ama hâlâ görüntü gelmedi. Mardin Kebap
kamerası kopyası alınamıyor. diye verilmedi.
Ortada şüpheli yok
değerli arkadaşlar. Aradan geçen süre zarfında cumhuriyet
savcısı, tek bir kişinin şüpheli diye ifadesini
almadı, hepsi tanık statüsünde ve kamuoyuna bilinçli bir
şekilde, Sayın Adalet Bakanı başta olmak üzere Biz
delilleri bulduk, olay ifadeleri alındı. diye olayı sürüncemede
bırakmak ve dikkatlerden kaçırmak için sanki şüpheli
varmış gibi ifade etti. Tahirin öldürülmesiyle ilgili tek bir
şüpheli ifadesi dosyada yok ve şu anda polisin kurşunuyla
vurulduğu konusunda da hiçbir şüphemiz yok çünkü görüntülerin
bilirkişi marifetiyle incelenmesi hâlinde
Çünkü Tahir Elçi neredeyse
canlı yayında öldürüldü, bütün Türkiye ve dünya Tahir Elçinin
vurulma anını, öncesini ve sonrasını izledi fakat nedense dosyada
bunlar ortaya çıkarılmıyor. Eğer gerçekten polis
kurşunuyla ölmemiş olsaydı bu olaydan hemen sonra, bir saat,
maksimum üç saat içinde bu faillerin açıklanacağını çok iyi
biliyoruz.
Tabii, buna ilişkin, o
öldürülmesine, linç edilmesine teşvik söylemlerinde bulunanlar, Tahirin
katlinden sonra da boş durmadılar, öldürüldüğü hâlde şu
manşeti attılar: Al sana terör Katliamın, katlin
arkasında duran bir manşettir bu. Yine Rotterdam Üniversitesi Rektörü
rektör demeye asla dilim varmıyor- Diyarbakır Baro
Başkanı Tahir Elçi öldürülmüş, su testisi su yolunda
kırılır. diye büyük bir ahlaksızlıkla, büyük bir
alçaklıkla bu beyanda bulunabilmiştir.
Yine başka bir
manşet
Tahir Elçi vurulduktan sonra PKK terör örgütüdür diye
manşet attı ve bu manşetler o kadar fazla ki emin olun okurken
ve görürken göstermekten de hiç mutluluk duymuyoruz. Ama bu olayı bütün
Türkiye şöyle bilsin: Tahir Elçi konuşmasından dolayı hedef
gösterildi, öldürüldü; faillerini devlet biliyor, Hükûmet biliyor ve bu
failleri açıklamıyor. Diğer binlerce faili meçhul cinayet gibi
bunun da faillerini aklamak, sürüncemede bırakmak ve olayı karartmak
telaşındadır. Fakat Tahir Elçi gerçekten büyük bir insan
hakları savunucusu, iyi bir hukukçu ve gerçekten barış
gönüllüsü, barış savunucusu bir arkadaşımızdı.
Tahir Elçiyi öldürenler, onun düşüncesini ve istemlerini asla ortadan
kaldıramadılar, kaldıramayacaklar. Ve gerçekten Tahir Elçi
cinayetinin aydınlatılmamış olmasının altında
Hükûmet kalır. Bu nedenle çağrımız Hükûmetedir. Sayın
Başbakan ve Adalet Bakanı olaydan hemen sonra yaptıkları
açıklamalarla Biz bunları ortaya çıkaracağız.
dediler; elimde mevcut ama maalesef açıklayamıyorum, zaman yok.
Faili meçhullere bizim dönemimizde izin vermeyiz. diye Başbakanın
açıklaması var. Ama AKP döneminde ne kadar faili meçhul cinayetler
olduğunu, hepsinin failinin bulunmadığını bu kürsüden
onlarca defa ifade ettik. Tahir Elçi bunlardan biridir. Gerçekten Tahir Elçiyi
tahir olmayanlar vurdu, tahir olamayanlar vurdu. Ve bu, bizim
açımızdan çok önemli bir mevzudur. Meclisin bu konuda
anlattığım kısaca verilerle bir araştırma
yapması hayati önemdedir. Hepinize bu Meclis araştırması
komisyonu kurulmasının kabulünün önemini tekrar ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Beştaş.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Eski Diyarbakır Barosu Başkanı
Tahir Elçiyi sevgiyle andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Ben de
meslektaşım eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir
Elçiyi sevgiyle anıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, Tahir Elçinin ölümüne
ilişkin hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak
faili meçhul katliamının neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 31 Mart 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç olacak.
Buyurun Sayın Tunç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
HDP grup önerisiyle, daha
önce de aynı konuda bir grup önerisi verilmişti, bu kez yine
aynı şekilde Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçinin
ölümüne ilişkin hususların tüm boyutlarıyla
araştırılıp sorumluların bulunması amacıyla
Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
bir araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergenin
bugünkü gündeme alınıp görüşülmesi istenmektedir.
Öncelikle, menfur
saldırıyı bir kez daha kınıyorum. Eski Diyarbakır
Barosu Başkanı merhum Tahir Elçiye Allahtan rahmet diliyorum. Yine
aynı olayda hayatını kaybeden polis memurlarımıza
-Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdura- ve daha sonra terörle mücadelede şehit
olan tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, milletimize bir kez daha
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Tahir Elçiye
yapılan saldırı, milletimizin birlik ve beraberliğine
yapılan bir saldırıdır, bölgenin huzura
kavuşmasını istemeyen teröristlerin amacına hizmet eden bir
saldırıdır. Tahir Elçinin öldürülmesi hepimizi derinden
üzmüştür, çünkü Tahir Elçi, Diyarbakır Barosu Başkanı olarak
yaptığı açıklamalarla şiddetin çözüm
olmadığını hep savunmuştur, hendek kazmanın
yanlışlığına tweetleriyle vurgu
yapmıştır, çatışmanın sona erdirilmesi
gerektiğini ifade etmiştir. Olayın olduğu gün de yine
Diyarbakırın Sur ilçesinde terör olaylarında hasar gören tarihî
mirasımız Dört Ayaklı Minarenin etrafında
çatışmaların olmamasını, terörist eylemlerin buradan
uzak durmasını hep savunmuştur, o gün de o basın
açıklamasını yapmaktadır.
Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı olayın olduğu gün hemen
soruşturma başlatmıştır. İlgili savcılar ve
baro heyeti oraya gittiğinde olay yeri inceleme ekiplerine teröristlerce
ateş açılmış ve olayın karanlıkta kalması
için her türlü karanlık el, terörist devreye girerek orada
soruşturmanın selametini etkilemeye çalışmıştır.
İkinci gün yine aynı şekilde terörist eylemler olay yeri
inceleme ekibine saldırmış ve orada bir
araştırmanın, soruşturmanın yapılmaması için
elinden gelen gayreti göstermiştir. Cumhuriyet
başsavcılarının soruşturması hâlâ devam ediyor,
ayrıca İçişleri Bakanlığının idari
soruşturması da devam ediyor ve bu soruşturmada aranan
teröristlerden bir tanesi de Surda meydana gelen, Surdaki operasyonlarda ölü
olarak ele geçiriliyor. Tahir Elçiye yapılan saldırı
sırasında basın olayın büyük bir bölümünü çekmiştir
ama çekilemeyen bölümleri de vardır. PKKlı teröristler basın
açıklamasının yapıldığı yere yakın
mesafede polislerimize ateş etmişler ve 2 polisimizi şehit
ettikten sonra kaçarak Tahir Elçinin basın açıklaması
yaptığı sokağa doğru koşmuşlar ve
ardından bu teröristlerle güvenlik güçlerinin çatışması, güvenlik
güçlerinin o teröristlere karşılık vermesi sonucu çıkan
çatışma neticesinde Tahir Elçi kurşunlara hedef olmuş ve o
menfur saldırı neticesinde hayatını kaybetmiştir. Daha
ortada hiçbir şey yokken olay sonrasında bazı sorumluluk
mevkisinde olan kişilerin açıklamaları, maalesef, konuyu,
sorumluları hemen devletin üzerine yıkmasına yönelik
açıklamaları ve cenazede atılan sloganları hatırladığımızda
katilin peşinen devlet olduğu, hatta Cumhurbaşkanımıza
ağır hakaretlere varan cenaze törenine yakışmayacak
ifadeleri de hep beraber millet olarak gördük. Adli soruşturmanın bir
an önce neticelenmesi bizim dileğimizdir. Bir an önce, bu kurşun
nereden geldi, tespit edilmesini, biz bunu istiyoruz ve gerçekten sorumlu kimse
onu biz de görmek istiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi tabii ki araştırma önergesi
elimizde. Araştırma önergesine baktığımız zaman
önergenin gerekçesini okuduğumuz zaman, önergenin aslında Tahir
Elçinin öldürülmesi olayını araştırmak için değil de
PKK propagandası yapmak için yazıldığı görülüyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ya, ayıptır ya! Gerçekten
saygılı olun. Önergeyi ben verdim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Önergeye bakın, bir okuyun. Tahir Elçi üzerinden, PKK propagandasına
dönük ifadeler bulunuyor bu önergenin gerekçesinde. Tahir Elçinin bir
televizyon programında ifade ettiği sözleri nedeniyle soruşturma
açılması eleştiriliyor ve PKK terör örgütünü aklamaya dönük
orada ifadeleri görüyoruz. PKK terör örgütü değildir. demenin
düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği ifade ediliyor bu önergede.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Evet, aynen öyle.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Aynen
öyle midir?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Öyle değerlendirilmeli.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yani
PKK terör örgütü değil midir sizce?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tabii ki düşünce özgürlüğüdür.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) PKK,
otuz beş yıldır 40 bin insanımızın canına
kasteden örgüt değil midir?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tabii ki düşünce özgürlüğüdür. Bu
AİHM kararlarıyla da sabittir.
BAŞKAN Sayın
Beştaş, karşılıklı konuşmayın lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 1983
yılından bu yana onlarca köyü basarak, yaşlı, ihtiyar,
kadın, bebek ayırmadan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ya, Tahir Elçiyi kim öldürdü, kim?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tahir Elçiye gel, oraya gel.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Olayı saptırma.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
beşikteki, kundaktaki bebeği de katleden PKK, terör örgütü
değil midir? Nasıl bunu söyleyebilirsiniz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tahir Elçinin katili kim, faili kim? Soruşturma ne
aşamada?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tahirin katili kim? Tahirin katilini istiyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şiddeti teşvik, şiddet çağrısı hiçbir hukuk
düzeninde düşünce ve ifade özgürlüğü olarak tanımlanamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hiçbir uluslararası
belgede bunu göremezsiniz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Senin gibi düşünenler de Tahiri öldürdüler.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesine bakın,
şiddet çağrısı düşünce ve ifade özgürlüğü
değildir. Anayasamızın 26ncı maddesini okuyun.
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin
19uncu maddesini okuyun. Yargıtay kararlarına bakın. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin sayısız kararları
var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Hepsini biliyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Şiddet çağrısı, terörü teşvik düşünce ve ifade
özgürlüğü kapsamında sayılamaz.
PKKnın terör örgütü
olduğu bütün dünya tarafından kabul ediliyor, siz istediğiniz
kadar Terör örgütü değildir. deyin.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Onun için görüştünüz siz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Tahir
Elçinin olayının aydınlatılmasından rahatsız
olan PKKdır değerli milletvekilleri. Tahir Elçinin ölümüne neden
olan da PKKdır.
HÜDA KAYA (İstanbul) O
zaman evet deyin.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) HDP niye rahatsız?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Çünkü
o bölgede terör olaylarının son bulmasını isteyen bir baro
başkanı vardır ama hendek kazmayı teşvik eden siyasi
parti vardır, terör örgütü vardır.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) İnceleyelim, araştıralım o zaman.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Onay ver, onay.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve
işte, bu çatışmalar, orada terör olayları olmasaydı
Tahir Elçi bugün hayatta olacaktı, Tahir Elçi
çatışmasızlığı yine savunmaya devam edecekti,
tarihî mirası yine savunmaya devam edecekti.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Hrant Dink vurulduğunda hendek yoktu Sayın
Hatip.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Başbakanımızın ifadelerini, olay sonrası
açıklamalarını çarpıtarak önergeye yazmışsınız.
Sayın Başbakanımız olay sonrası ne dedi? Şunu
dedi: Orada terör olayları olmasaydı Tahir Elçi ölmemiş
olacaktı. Siz, bunu, Sayın Başbakan bu şekilde konuştu.
Bakın, polis kurşunuyla ölmüştür. sonucunu bu ifadeden
Sayın Başbakanımız bunu kasetti. diye bu önergeye
nasıl yazabiliyorsunuz? Bu ifadelerden bu sonuç çıkabilir mi?
Çıkmaz. Maalesef her konuda çarpıtma içerisindesiniz, bu önergede de
bu çarpıtmaların açık örneklerini görüyoruz.
Yine, önergede katliamlardan
bahsediyorsunuz, katliamlar, Ankara katliamı dediniz, Suruç
katliamı dediniz. Evet, bunlar katliamdır, bir
kısmını DAİŞ yapmıştır;
kınıyoruz, lanetliyoruz. Ama başka katliamlar da vardır,
Merasim Sokakta 29 canımız gitmiştir. Bunu niye bu önergeye
yazmadınız? Ankara Kızılay katliamında 39
canımız gitmiştir, anne karnındaki bebeği
öldürmüştür o katliamda caniler. Onu niye bu katliamlar zincirine
yazmadınız önergeye? Hepsini yazalım. Terörün dini, milliyeti,
ırkı, rengi olabilir mi? Hep beraber, tüm partiler olarak
DAEŞini de cehennemin dibine gönderelim, PKKsını da,
DHKP-Csini de, bunların alt taşeronlarını da; hepsini de
kınayalım, bunu yapalım. AK PARTİ Terörün dini, milliyeti,
rengi, ırkı olmaz. diyor. Onun için, tüm terör örgütleriyle mücadele
ediyoruz. Terörle mücadeleyi sanki burada bir savaş varmış
havasına büründürmenize artık kimse inanmıyor. Bölge
insanını huzursuz eden, Kürt kökenli
vatandaşlarımızı orada huzursuz eden bu terör örgütüyle hep
birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
adli soruşturma şu anda devam ediyor. Anayasamızın
138inci maddesi gereğince, soruşturma devam ederken burada bir
araştırma komisyonunun kurulamayacağı yönündeki hükmü amir.
Soruşturmanın bir an önce açığa çıkması, buradaki
kurşunu atan kim olursa olsun bunun tespit edilip bundan yargı
yoluyla hesap sorulması hepimizin dileği. İnşallah, bu
soruşturmanın neticesinde sorumlular bulunur. Ülkemiz üzerinde
oynanan oyunların farkındadır milletimiz. Milletimiz artık
bu oyunların sona ermesi için, hangi bölgede yaşarsa
yaşasın, bir gayret içerisindedir ve devletine, ülkesine sahip
çıkmaktadır.
Tahir Elçinin ölümü
gerçekten hepimizi üzmüştür. Olayın bir an önce açığa
kavuşması hepimizin dileğidir. Ancak, araştırma
önergesi, Tahir Elçinin ölümüyle, ölümünün
araştırılmasıyla ilgili bir önerge değildir.
Bu nedenle,
araştırma grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, konuşması
sırasında sayın hatip önergenin içeriğinin Tahir Elçinin
ölümüyle ilgili değil, PKKnin propagandasını yapmak için
verildiğini ifade etti. Açıktan sataşmada bulundu,
sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Meral Danış Beştaş.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Danış Beştaş.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu hatibin, Hükûmetten doğru konuşan
hatibin, sorduğum sorulara, on üç saniyeye, faile ilişkin
açıklama yapmasını beklerdik, karşı tarafa geçip
suçlama yapmasını değil, hem de ölen birinin arkasından.
Tahiri sizin gibi
düşünenler öldürdü.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) PKKya destek verenler öldürdü.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Aynı senin konuşmanı
yapıp bunu manşetlere çekenler öldürdü, bunu çok iyi biliyoruz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) PKK öldürdü. PKKya destek verenler ortak oldu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz burada konuyu saptırmaya
çalışıyorsunuz. Konu gayet açık, gayet açık. Biz
önergemizde bu linç süresinin silsilesini anlattık; Tahir Elçi ne zaman
yakalandı, ne zaman serbest bırakıldı, ne zaman öldürüldü,
o süre zarfında manşetlerde ve siyasilerin, Hükûmet
konuşmalarında nasıl geçti bunu size on dakikalık süre içinde
izah etmeye çalıştım ama hiçbirine yanıtınız yok,
olamaz çünkü. Burada siz hep aynı sözlerle, aynı propagandayla
vatandaşın algısını değiştirmeye ve
aldatmaya devam ediyorsunuz. Tahir Elçiye ilişkin AİHM,
Yargıtay kararı ya da diğer kararları sizlerden çok daha
iyi biliyoruz, hiç mütevazı değiliz çünkü biz bu kararların hep
mağduru olduk, hep başvurucusu olduk ve hep, maalesef, bu konuda
sizler -sizler derken Türkiyeyi kastediyorum- iç hukukta çözülmediği için
uluslararası hukukta tazminata mahkûm kaldınız. Buranın, bizim
Yargıtayımız bile geçenlerde üç karar verdi, biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız hatırlatayım:
(x)
suç değildir, Katil Erdoğan. suç değildir, Hırsız
Erdoğan. suç değildir diye üç karar açıkladı. Şimdi,
bunlara, siz, bu Mecliste Yargıtay bu kararı verdi.
dediğimizde Siz propaganda yapıyorsunuz. diyeceksiniz. Burası
yargının çok gerisindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
yargının ilerisinde olması gerekirken, düşünce, ifade
özgürlüğü konusunda çok gerisindedir.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) PKK deyince niye rahatsız oluyorsunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Devamla) Siz, bu araştırmayla ilgili aleyhe oy vermekle bu
cinayete sahip çıkıyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) PKK deyince niye rahatsız oluyorsunuz siz? Onu bir anlatsana
bir ya. Niye PKK deyince rahatsız oluyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Benim konuşmamı bağlamından farklı şekilde
aktararak sataşmada bulundu. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, benim konuşmam açık. Ben
sorumlular tespit edilsin, kim yapmışsa yargı önünde
hesabını versin diyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İşlerine
gelmez o.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ama sizin
konuşmanız daha farklı. Siz diyorsunuz ki önergenizde: Yapan
bellidir, araştırmaya gerek yok.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yapan belli.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Yargıya talimat veriyorsunuz. diyorum.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yani şunu hiç
düşünemiyor musunuz? Oradan geçen PKKlı teröristlerin polislere
yönelik saldırı sırasında kurşunlara hedef
olabileceği hiç ihtimal dâhilinde değil mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bulun.
diyoruz, oysa da bulun.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Hiç ihtimal dâhilinde
değil mi? Ya, bunu da söyleyebilin, gelin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tamam
işte komisyon kuralım kimse açığa çıksın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Komisyon
kuralım.
BAŞKAN Sayın Beştaş
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Deyin ki: Orada bir
çatışma çıktı, bu kurşunlar PKKlı teröristlerden
de gelmiş olabilir, polisten de gelmiş olabilir. Niye demiyorsunuz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Diyemez ki. Var
mı o cesaret.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bulalım. diyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tamam
işte bulalım, kimse bulalım.
Niye komisyona hayır diyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Diyemiyorsunuz, o
kısmını söyleyemiyorsunuz. Onu söyleyemezsiniz. Siz zaten
peşinen Araştırılsın ama bizim kesin kanaatimiz budur
ki polis tarafından yapılmıştır." diyorsunuz.
Nereden biliyorsunuz? PKKlı terörist oradan elinde silahla geçmiyor
muydu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Çıkarın, bulun. diyorum.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Kaç tanesi orada kaçarak
geçti. Silahını çevirip merhum Tahir Elçiyi öldürmüş olamaz
mı, bunu söylemek niye bu kadar zor? Niye bu kadar zor?
HÜDA KAYA (İstanbul) Savcı biliyor
katili.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Söyleyemez ki, nasıl
söyleyecek, söyleyemez; yürek ister, yürek!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Zor olmaması gerekir.
Onun için değerli milletvekilleri, Tahir Elçi
soruşturmasının sonuna kadar gidilmesi taraftarıyız.
Kim yapmışsa yapsın ama sadece sizin söylediğiniz gibi Bir
taraf masumdur, onlar yapmaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) On üç
saniye nerede?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) 40 bin insanın katili
onu da yapar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) On üç
saniye nerede?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bağırma,
ne bağırıyorsun! Ne bağırıyorsun, saygılı
ol biraz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Saygılarımla
selamlıyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip, yine konuşması sırasında açık
sataşmalarda bulundu grubumuza yönelik.
BAŞKAN Hangi konuda, ne dedi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani
konuşmanın tümü zaten sataşma.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne
sataştı, ne dedi ki ya! Niye rahatsız oluyorsunuz PKK deyince
ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bizim
işte PKKnin işlemiş olabileceği bir suçu örtmeye
çalıştığımızı ifade etti, onunla ilgili
açık sataşmada bulundu.
BAŞKAN Bunu sataşma olarak
alıyorsanız tabii buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Meral
Hanım konuşacak.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) PKKnın
temsilcisi misiniz siz? PKKya sataşınca hep ha bire söz
alıyorsunuz ya. Temsilcisi misiniz be!
BAŞKAN Bunun söylenmesini sataşma olarak
algıladılar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bize
sataşıyor, PKKnin bize ihtiyacı mı var ya?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ya, PKKya
söylenince söz alıyorsunuz temsilcisi gibi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) HDPye
sataşıyor, dinlemiyor musun ya! Dinle, HDPye sataşıyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) HDPnin ismi bile
geçmedi be, PKK geçti.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya
söylediğini anlamıyorsun
BAŞKAN Öyle söyledi. Öyle söyledi sayın
grup başkan vekili.
Buyurun iki dakika
4.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hayır hayır, bizim sözlerimiz saptırıldığı
için söz aldık.
BAŞKAN Buyurun, Genel Kurula hitap
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Meclis
Başkan Vekili olarak lütfen
Söz istemimizi açıklıyorum. Burada, biz
araştırma önergesi verirken, kimse eğer bu kurşunu
sıkan ortaya çıkaralım diyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Biz de
aynısını diyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Ama siz bize atfen Siz karar vermişsiniz.
diyorsunuz. Biz de diyoruz ki bugüne kadarki devlet pratiğinde,
1990lı yıllardan bugüne kadar fail devlet değilse fail
bulunmuştur. Bu konuda binlerce dava dosyası vardır. Eğer
on üç saniyeyi bulursak
Canlı yayında öldürülen bir baro
başkanından söz ediyorum, dikkatinizi çekerim. Ve orada yüzlerce
polis memuru var, yüzlerce boş kovan toplanmış
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Ve kaçan teröristler var orada, kaçan PKK teröristleri var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
polis memurunun şüpheli olarak ifadesi
alınmıyor. Bunun anlamı ne? Ben polis memurunu biliyorum,
tanıyorum
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Silah elinde geçen teröristler var orada.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
şüpheli olarak ifadesini almıyorum, on
üç saniyeyi de kaçırıyorum demek istiyor. Biz işte tam da bu
nedenle diyoruz ki bunu araştıralım, Tahir Elçinin failinin
bulunması çok önemlidir.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Kesinlikle öyle. Kesinlikle önemli.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bu ülkede faili meçhul cinayetlerle mücadele
edeceğiz. diyen bir iktidarın bu fail konusunda
Hem de ben dava
dosyasından söylüyorum, ezbere söylemiyorum. Bu kameraları, bu on üç
saniyeyi ben 4 kere izledim o kamerayı, tak geliyor ölüm yerine, o
kaçırılıyor. 84 tane bulgu bulunuyor, 45 numaralı, 46
numaralı bulunuyor, 43 alınmıyor olay yerinden? Neden? Neden? Bunlara
cevap istiyoruz. Yani sonuçta bu soruları kriminal olarak soruyorum ben,
bırakın siyaseti. On üç saniye nerede? Olay yerinde bulunan
kurşunları niye toplamadınız? O gün niye sokağa
çıkma yasağı ilan edildi? Eğer gerçekten istiyorsanız
çıkmasını, gelin, evet diyelim bu faili bulalım. Kim olursa
olsun bulalım ve yargılansın, cezasını alsın. Biz
bunun aksini iddia etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Ancak Tahir sizi de sevmiyordu. Ben Tahiri tanıyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Saygılı olun, saygılı olun!
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Tanıyordum ben Tahiri. Tahir sizi sevmiyordu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tahir benim otuz yıllık
arkadaşım. Saygılı olun!
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Tahir böyle istismar edileceğini bilse ölmek istemezdi,
ölmezdi ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) İstismar eden sizsiniz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, Tahir Elçinin ölümüne
ilişkin hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak
faili meçhul katliamının neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 31 Mart 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Evet, arkadaşlar, yıllar önce Afganistanda Taliban
güçlerinin Buda heykelini bombalama görüntülerini hep birlikte dehşet
içinde izlerdik. Yine, son birkaç yıl içinde IŞİD denilen o
barbar grupların Palmira'da, Musul'da, Ezidi yurdu Şengal'de o
insanların tarihî birikimlerine yönelik suikastlarını,
bombalamalarını hep endişe içinde kederle izlerdik ve Türkiye
toplumu olarak hep şunu derdik: Aman bunlar bizden uzak olsun. Ne
yazık ki, çok kısa bir süre içerisinde bizim de tarihî eserlerimize,
tarihî değerlerimize yönelik benzer girişimler söz konusu oldu.
Değerli arkadaşlar,
şu anda içinde bulunduğumuz Diyarbakırın tarihî Suriçi
bölgesi yedi bin yıllık geçmişe sahip. Bu alan içerisinde
surlar, camiler, kiliseler ve daha başka tarihî yapılar
bulunmaktadır. Hemen yanı başımızda bulunan,
Diyarbakır deyince zihinlerimizde en çok canlanan, Diyarbakır ismiyle
en çok anılan, zihinlerimizde Diyarbakırın adıyla en çok
sembolize olan Dört Ayaklı Minareyi, ne yazık ki, iki gün önce,
şu anda gördüğünüz gibi ayağından vurdular.
Arkadaşlarımızın
elindeki dövizlerden de gördüğünüz gibi şunu diyoruz: Tarihî dört
ayaklı minare insanlığa sesleniyor, Beni ayağımdan
vurdular. Ne savaşlar ne felaketler gördüm ama böyle ihanet görmedim.
diyor bize.
Değerli arkadaşlar,
bu tarihî yapı Anadolu'da örneği tek olan bir eserdir. Dünyada bunun
bir örneği yoktur. Diyarbakır salnamelerine göre ve buradaki
yazıtlara göre İslamdan önce inşa edilmiş, tahminen bir
çan kulesi gibi tasarlanmış. Ancak İslamiyetten sonra, fetihten
sonra Akkoyunlu hükümdarlığı döneminde Sultan Kasım tarafından,
hemen yanı başımızda gördüğünüz, Şeyh Mutahhar
Camii inşa edilmiş ve bugüne kadar Diyarbakır'da yaşanan
birçok felaketten sağ kurtulmuştur bu eser.
Biz Diyarbakırlılar
olarak, Diyarbakır Barosu olarak tarihî değerlerimize, tarihî
eserlerimize, insanlığın bin yıllık emeğine,
birikimine bu kadim şehirde sahip çıkalım ve bu nedenle, buradan
çok açıkça bir çağrı yapmak istiyoruz: Biz bu tarihî bölgede
birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış
bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah,
çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar,
silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz ve bu amaçla bugün
arkadaşlarımla, Diyarbakır Barosu üyesi avukat
arkadaşlarımla ve Diyarbakırlılarla birlikte
buradayız. Buradan demokratik hakkımızı ifade etmek için
buradayız. Bu davranışı tarihe yönelik bir şiddet
eylemini, tarihi bir değere yönelik bir suikastı, bu
saygısızlığı kınıyoruz. Tarihine, tarihsel
değerlerine, tarihsel mirasına sahip çıkmayan toplumlar
doğru ve güvenli bir gelecek kuramazlar. Bu nedenle, tarihimize,
değerlerimize, tarihî ve kültürel mirasımıza sahip
çıkalım diyoruz.
Teşekkür ediyorum
arkadaşlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bire bir aktardığım bu
konuşma sevgili dostum, sevgili Tahir Elçinin Dört Ayaklı Minare
önünde yaptığı son konuşmaydı ve tarihe yapılan o
suikasttan sonra da kendisi suikasta uğradı ve alçakça katledildi.
Biraz önce burada
tartışmaları izledim ama hicap duydum gerçekten. Tahir Elçi gibi
bir barışseverin arkasından Parlamentonun böyle bir
polemiğe konu olmasından, tartışmanın bu noktaya
gelmesinden hicap duyduğumu ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar,
Diyarbakır Barosu 28 Kasım 2015 tarihinde tarihinin en ağır
bedelini Tahir Elçiyi vererek ödedi. Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır
bölgesi, insanlık tarihi birçok bedel vermişti ama Tahir de kendi
bedelini ödedi.
Şimdi, ona en çok kimler
seviniyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Tahir bütün
hayatını tırnaklarıyla kazımış, kendisini
yetiştirmiş, büyük bedeller ödemiş, gençliğinde,
öğrenciliğinde büyük bedeller ödemiş, avukatlığında
büyük bedeller ödemiş bir avukattı, insan hakları savunucusuydu.
Tırnağıyla kazdığı davalarda, faili meçhullerde
onlarca insanı yargı önüne çıkardı, hiç kimsenin
çıkarmadığını. Hiçbirimizin
yapamadığını kendisi büyük bir emekle ve büyük bir
ketumlukla yaptı ve en çok onlar seviniyorlar şimdi, bir daha
sanık olamayacaklar seviniyorlar. Ve insan hakları
savunucularıyla birlikte onun büyük çabasıyla mahkemelerin önüne
çıkmış olan sanıklar, faili meçhul cinayetlerin
sanıkları, korucular, JİTEMciler, kamu görevlileri şimdi,
ondan sonra teker teker beraat ediyorlar, ondan sonra. Her davanın takipçisiydi;
Eskişehirde, Ankarada, İstanbulda, Türkiyenin her yerinde. Nerede
bir insan hakkı ihlali varsa oradaydı. Şimdi en fazla onlar
seviniyorlar.
Evet, şimdi, efendim,
Terör vardı, terör örgütü oradaydı, o nedenle bu olmuştur,
sorumlusu odur. Değerli arkadaşlar, bu ülkeyi biz yönetmiyoruz,
Diyarbakırı da biz yönetmiyoruz; sizler yönetiyorsunuz, sizler. Baro
Başkanını ya oraya göndermeyeceksin ya da öldürtmeyeceksin. Bu
kadar!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bağırma ya! Ne bağırıyorsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bu kadar! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ne bağırıyorsun ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Çıkıp burada böyle pişmiş, kibirli
konuşamazsınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Oraya da söyle! Oraya da konuş!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ülkeyi siz yönetiyorsunuz, siz!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bağıramazsın! Ne
bağırıyorsun! Hayret bir şey ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Siz yönetiyorsunuz. Ya göndermeyeceksiniz oraya, diyeceksiniz ki:
Sayın Baro Başkanı, sen oraya gidemezsin, orada hendek var. Ya
da öldürtmeyeceksin. Bu kadar basit. Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ne konuşacağını sen mi tayin
edeceksin?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz.
Bakın, değerli
arkadaşlar, aynı gün yapılan
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, konuşmacıyı dinliyorum.
Konuşmacı da
lütfen, üslubunuza dikkat edin.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sen mi tayin edeceksin ne
konuşacağını?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Aynı gün yapılan keşif var değerli
arkadaşlar. Bakın, 80 no.lu delil, 80 no.lu
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Mehmet Selim Kirazı öldüren seni aramıştı
telefonla, onun cevabını ver sen önce!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) 80 no.lu kurşun, niye bu toplanmadı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bugün Mehmet Selim Kirazın ölüm yıl dönümü, bir tek kelime
söyleyemiyorsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Niye bu toplanmadı? Niye bu toplanmadı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Onu katleden terörist seni aramıştı telefonla.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Niye bu toplanmadı değerli arkadaşlar? 43e kadar
toplandı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Niye gitmedin? Niye gitmedin Sayın Tanrıkulu oraya?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) 43e kadar toplandı, 43ten sonra toplanamadı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Mehmet Selim Kirazı öldüren de seni aradı, niye gitmedin?
BAŞKAN Sayın
Çavuşoğlu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) 80 no.lu mermi çekirdeği iki yıl sonra yok değerli
arkadaşlar, iki yıl sonra yok, yok, bu yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Niye başkasını aramadı o terörist de seni
aradı? Mehmet Selim Kirazı öldürene niye gitmedin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, ben size
söyleyeceğim. Değerli arkadaşlar, Emniyet Müdürüne sordum ben,
12 kilometre boyunca 2 tane militan, terör örgütü üyesi, terörist, neyse, takip
ediliyorlar. Neden oraya kadar takip edildiler, bana söyler misiniz? Neden,
söyler misiniz değerli arkadaşlar? Neden hendeğin arkasına
kadar geldiler, söyler misiniz?
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Ya, orada polis de öldü, polis de şehit oldu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Neden tam da kaçacakları yere kadar takip edildiler, 2 tane
polis memuru onları misafir karşılar gibi
karşıladı?
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Böyle bir terbiyesizlik yok, adamlar şehit oldu, şehit!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Söyler misiniz değerli arkadaşlar, neden 2 tane polis
memuru yaşamını yitirdi, şehit oldu, söyler misiniz?
İzlediniz bütün bunları. Dört ay geçti aradan, dört ay. Tek bir
şüpheli yok bu olayda, tek bir şüpheli. Tek bir şüpheli yok bu
olayda değerli arkadaşlar.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Az önce konuştuğun metne sadık kal.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, ben en yakın
arkadaşımı yitirdim, en yakın arkadaşımı
yitirdim. Buradan bu hezeyanlara
Sizlerin nasıl sorumlu olduğunuzu
gösteriyor. Şunu söyleyeyim bizi izleyenlere ve sevgili Türkana, sevgili
Arine ve sevgili Nazenine
SALİH CORA (Trabzon)
Şov yapma! Şov yapma!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ben bu hayatta var olduğum sürece -bu, kürsüde kayıtlara
geçsin- bu cinayetin, bu katliamın takipçisi olmaya devam edeceğim.
Takipçisi olmaya devam edeceğim ve bu failleri ortaya çıkarmak için
de mücadele etmeye devam edeceğim.
SALİH CORA (Trabzon)
Kandili takip et, Kandili.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Burada ben söz veriyorum ve sizin bu sözlerden sonra da şunu
söylüyorum
SALİH CORA (Trabzon)
Takipçi olmak istiyorsan PKKyı araştır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla)
bu sözlerden sonra şunu söylüyorum: Kendim ölmüş
gibiyim. Bu kadarı size yeter. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Tahir Elçiyi istismar ediyorsunuz.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çakır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Mehmet Selim Kiraz bugün öldürüldü. Onunla ilgili bir kelime
söyleyemedin. O terörist sizi aramıştı, niye aradı?
BAŞKAN Sayın
Çavuşoğlu, Grup Başkan Vekilinizi dinliyorum.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın konuşmacı, konuşmasında grubumuza dönerek,
azarlayarak, bağırarak ithamda bulunmuştur.
Sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Tanrıkulu konuşmasının ilk
yarısını gayet güzel bir şekilde, ses tonunu da ayarlayarak
tarihe, kültüre, uygarlıklar merkezi olan Mezopotamyaya ve
Diyarbakıra, Dört Ayaklı Minareye, camiye ayırdı, gayet
güzel konuştu. Hepimiz gayet sakin bir şekilde ve edeple dinledik.
Yapılması gereken de budur.
Fakat ilginç bir şey,
Sayın Tanrıkulunun bunu hep daha evvel yaptığı gibi,
konuşmasının dörtte 3ü bu şekilde geçti, hiçbir tepki yok.
Sayın Tanrıkulu bundan rahatsız olmuş olmalı ki
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Çakır, sizin milletvekilleri provoke ediyorlar.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla)
konuşmasının son çeyreğini, sesini de değiştirerek,
tonunu da değiştirerek, azarlayarak, bağırarak,
çağırarak grubumuza dönmek suretiyle ithamda, bühtanda bulunmaya
başladı. Bu, doğrusunu söylemek gerekirse kabul edilebilir bir
şey değil.
Ondan sonra da
arkadaşlarımızın haklı tepkilerini hezeyan diye
nitelemeye başladı. Sizin on dakikalık
konuşmanızın dörtte 3ünde konuştuğunuzda keyifle,
zevkle dinlerken son üç dakikasında böyle konuşursanız ne
yapacağız, dut yemiş bülbül gibi susacak mıyız? Yani
hangisi hezeyan. Eğer değerli arkadaşlar, hezeyan arıyorsak
bu konuşmanın son çeyreğinde yapılan, özellikle
yapılan, kastımahsusla yapılan bir tahriktir. Asıl hezeyan
budur.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Şahsıma atfen, 69a göre yani
Söylemediğim
sözleri başka anlama gelecek şekilde
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Mehmet Selim Kirazı anacaksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dinle bakalım,
söylesin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) O bir de savcıydı, bir adalet adamıydı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Sayın
Konuşmacı, siz de üslubunuza dikkat ederseniz lütfen
Buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, bakın, buradaki, biraz
önceki tartışmadan hicap duydum, sizin konuşmanızdan hicap
duydum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sen kendi konuşmandan hicap duy.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bir ölüm üzerine konuşuyoruz ve burada, sizin
gruplarınız, sizin gruplarda birçok insanla beraber aynı panelde
bulunmuş, aynı ortamda bulunmuş bir insanın ölümüyle ilgili
konuşuyoruz ve gerçekten de hicap duyulacak konuşmalar
yapıyorsunuz burada.
Bakın, bizim
anımıza, hiç olmazsa, burada anımıza saygı duyun ya,
bir kelime konuşmayın, bir cümle laf etmeyin. Konuşmalar
başladıktan itibaren laf atmaya başlıyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Sizden rica ediyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, bu cinayetten
sonra Davutoğlu şunu söyledi: Faili meçhul kalmayacak. Peki,
kalırsa ne olacak, sorumlusu kim?
SALİH CORA (Trabzon)
PKK.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Sorumlusu kim, kim sorumlusu?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Eset, Eset
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Biraz önce, gösterdim, bakın, 80 no.lu delil orada dururken
alınmamış, alınmamış.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Obama, Obama, paralel Obama.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Tam da öldüğü yerde alınmamış, tam da
öldüğü yer, alınmamış ve şimdi yok değerli
arkadaşlar. Kimdir bunun sorumlusu?
VELİ AĞBABA
(Malatya) Hükûmet niye diyemiyorsunuz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Hükûmet değil mi? Bunu söylemeyecek miyiz bu kürsüde,
söylemeyecek miyiz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bekle bakalım yargıyı.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, Diyarbakır Barosunun
yaptığı bütün tevsii tahkikat taleplerini bugün bir daha okudum.
Değerli arkadaşlar, bir ölümden sonra böyle konuşmayalım
ya, bir ölümden sonra böyle konuşmayalım, rica ederim.
Değerli arkadaşlar,
bakın, geçen yıl bugün
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Şükür.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Evet, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz katledildi,
vahşice öldürüldü.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Tamam.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Öldürenleri lanetliyorum, o gün de lanetlemiştim, bugün de
lanetliyorum!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Tamam, bravo.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ama bunu bugün bu cihet bağlamında bir savunma
mekanizması olarak kullanmanızı da lanetliyorum ve alçakça
buluyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bu konuda
artık çok açık bir sataşma yok, söz vermeyeceğim. Hem
Anayasanın 138inci maddesi var hem de Tahir Elçinin öldürülmesi
işi araçsallaştırılmaya başladı, lütfen hepimiz
buna saygılı duralım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, hatip kürsüdeyken Bu
tavrı alçakça buluyorum. dedi, aynen iade ediyoruz.
BAŞKAN Alçakça
demedi, ben öyle anlamadım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Evet, aynen öyle dedi. Bu tavır alçakça!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Arkadaşlara demedi onu ya.
BAŞKAN Alçakça
mı dedi, onu duymadım. Bir bakayım, tutanağı
getirteceğim, bakacağım, size söz vereceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Duymadım
Sayın Bostancı, duymadım, tutanağı getirteceğim,
söz hakkınız bakidir. Benim itirazım sadece Anayasanın
138inci maddesi ve Tahir Elçinin öldürülmesi olayının
araçsallaştırılmasınadır, bu kadar. Kimseyi de
hedefime almıyorum, genel olarak söylüyorum. Tutanağı rica
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, Tahir Elçinin ölümüne
ilişkin hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak
faili meçhul katliamının neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 31 Mart 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde son konuşmacı aleyhinde
olmak üzere İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada Sayın
Tanrıkulunun AK PARTİ Grubunun, AK PARTİ Grubundan bir
milletvekilinin nasıl konuşacağına karar verme yetkisi ve
haddi yoktur, bunu çok net şekilde bilmesi gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve her zaman o şehit savcımız
Mehmet Selim Kirazı katleden katillerin kendisine başvurusuyla ve
kendisini aramasıyla da tarih boyunca da anılacaktır, bunu da
net olarak ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii, burada çok acıyla
HDP ve CHP konuşmacılarını dinledim. Gerçekten,
baktığımız zaman, bahsettikleri otuz yıllık bir
arkadaşlarının cenazesi üzerinden, vefatı üzerinden...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Terbiyeli ol!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) ...nasıl bir siyasi ortam kurmaya
çalıştıklarını gerçekten ibretle izledim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ya, biraz saygılı olun ya!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Ve nasıl onların gözle ve her birimizin gördüğü
katillerini de korumak amaçlı olarak yaptıkları konuşma ve
eylemleri de hep birlikte net şekilde gördük.
Ben, Tahir Elçiye ve
aynı hain saldırıda şehit olan polis memurlarımız
Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdura Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine tekrar
başsağlığı diliyorum.
Tabii, ancak, bugün
şehit savcımız Mehmet Selim Kirazın vefatının
1inci yılı, bizlerden ayrılışının 1inci
yılı. Bir yıl önce, Çağlayan Adliyesinde, avukat cüppesiyle
giren 2 hain terörist tarafından katledildi. Onun da ailesine
başsağlığı diliyorum, kendisine rahmet diliyorum.
Tabii, aslında
bunların hepsi, Türkiye'de terörle ne kadar kararlı bir biçimde
mücadele etmemiz gerektiğini çok net şekilde hatırlatıyor.
Gerçi, Sayın Tanrıkulunun beyanlarını, hemen şehit
savcımız Mehmet Selim Kirazın vefatından sonra sosyal
medyada birlik ve beraberliğe karşı, teröre karşı
yapılmış bir eylem, teröre yapılmış bir eylem
sonucunda atılmış tweet ve sosyal medya
paylaşımlarını da hatırlıyoruz, hep beraber
bunları gördük.
Bakın, çok net
şekilde söylüyorum: Bu duruş doğru bir duruş değildir.
Bu duruş, terör ve teröristlerin istedikleri amaçlara yönelik bir
duruştur. Bu duruş, terör ile terörist arasına mesafe koyamayan
bir duruştur. Ve bu duruş, birlik ve beraberliğimize zarar veren
bir duruştur.
Yine,
baktığımız zaman...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ya, lanet olsun gerçekten sizlere ya! Hakikaten lanet olsun!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Size lanet olsun! Size lanet olsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Okur musun o tweeti... Okur musun o tweeti...
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu...
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Burada lanet okuyamazsınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Okur musun o tweeti, utanmaz!
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu...
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Lanet okuyamazsınız burada. AK PARTİye ve AK
PARTİ Gruba sürekli lanet okuyamazsınız burada.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Oku tweeti.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu...
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Burada biz sizi saygıyla dinledik ve sizin
konuşmanızı, bakın, beş dakika boyunca -grup
başkan vekilimiz de söyledi- hep beraber dinledik.
MURAT EMİR (Ankara)
Neyle suçladığını bilmiyoruz ki.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O
tweeti oku, tweeti. Biz de merak ediyoruz.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Ben de söyleyeceğim birazdan Tahir Elçinin vermek
istediği mesajı ama Tahir Elçinin verdiği mesajdan sonra,
direkt bizim bir milletvekilimize karşı, grubumuza karşı,
Hükûmetimize karşı yaptığınız da kabul edilebilir
tutum ve davranış değildir; onun anısına büyük bir
ihanettir; açık şekilde ifade edeyim. Tabii ki bu önergenin kabulüne
ne Anayasanın 6ncı maddesi ne 9uncu maddesi -ki yargı yetkisi
Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce yürütülür ve
kullanılır- ve ne de Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrası cevaz vermiyor. Bunun için bu önergeye ilişkin
görüşümüz rettir. Fakat, şu an Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından da tahkikat 2015/42413
sayılı dosyayla devam ediyor. Sizler de bahsettiniz -dosyaya
verdiğiniz, dosyada verilen- avukat arkadaşların dilekçelerinden
bahsettiniz fakat katilin -vardır ya hukukta bir tabirimiz bizim, katil
cinayet mahalline döner- olayın hemen akabinde, olay yeri incelemesi
yapmak isteyen polis memurlarımıza PKKca yapılan, maalesef,
saldırıdan da ciddi manada bahsetmediniz. Bu delillerin büyük
kısmının ele geçirilmesinden niye PKK rahatsız oldu?
PKKnın ne derdi var bu noktada?
Ve yine
baktığımız zaman Tahir Elçinin vermiş olduğu
mesaja, Tahir Elçi ne demişti, siz de söylediniz, ben de söylüyorum: Biz
Diyarbakırlılar olarak, Diyarbakır Barosu olarak, tarihî
değer ve eserlerimize, insanlığın bin yıllık
emeğine, birikimine, bu kadim şehre sahip çıkalım. Biz
buradan çağrı yapmak istiyoruz: Biz bu tarihî bölgede, birçok
medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu
kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah,
çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar,
silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Yani, ne dedi Tahir
Elçi: Çatışma istemiyoruz, silah istemiyoruz. Silah isteyen kim?
Baktığımız zaman görmedik mi? Siz fail, fail, fail diye
bahsettiniz. Fail çok açık, bütün milletimiz de görüyor, bizler de
görüyoruz, Rabbim inşallah sizin de gözlerinizdeki o perdeyi
kaldırır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Perde sizin gözünüzde, perde.
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Fail bellidir, Anadolu coğrafyasının en kadim
şehirlerinden biri olan Diyarbakırı, Suru
açtığı çukurlarla, kurduğu barikatlarla yaşanmaz hâle
getirmeye çalışan PKKdır fail; bu çok nettir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) PKKnın bu bölgede
yapmış olduğu saldırılardan, okullarımıza
yapmış olduğu saldırılardan, camilere yapmış
olduğu saldırılardan, hastanelerimize yapmış
olduğu saldırılardan en çok bölge halkı ve orada
yaşayan Tahir Elçi de muzdarip ve mağdur olmuştu ve
çıktı, günler önce bu çağrıyı yaptı. Ama, siz,
şimdi çıkıp PKKnın çok net şekilde
yaptığı bir eylemi devlete yükleyemezsiniz, kusura
bakmayın. Yani, her zaman yapıp çıktığınız
gibi her olaydan sonra devleti suçlamak, böyle bir usul, adap yok.
Baktığımız zaman, bizim, her birimizin burada birer
milletvekili olarak ettiğimiz yemine öncelikle sadık kalmamız
lazım.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ya, konuştuğuna sen inanıyor musun,
konuştuğuna? Ayıp, ayıp ya! Konuştuğuna
inanmıyorsun ya, ayıp denen bir şey var ya.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Olay araştırılsın, olayın
sonuçlarını yakalayalım ama sizden de bu çukurları
açanlara, okullarımızı, hastanelerimizi bombalayanlara da bir
tepki bekliyoruz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, konuya gel, konuya. Fail nerede?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Tahir Elçiyi kim katletti? Sen inanıyor
musun?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) PKKya da buradan net şekilde bir tepki
bekliyoruz sizden.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Niye hayır oyu veriyorsunuz? Niye
aleyhinde konuşuyorsun?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ve bakın, burada
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Gel, komisyonu kur; kim öldürmüşse ortaya
çıksın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Komisyonu kuralım.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Yine, bugün, özellikle Sayın
Bakanlarımızın Diyarbakırda yapmış
oldukları ziyaretlerde Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanının ve işte Sur Belediye Başkanının
olmadığını söylediniz. Bakın, Tahir Elçi,
Diyarbakıra sahip çıkmak adına, Diyarbakırın kültür
ve medeniyetine sahip çıkmak adına bir duruş göstermişti.
Peki, o bölgede yaşayan, o bölgenin belediye başkanlarının
da böyle bir duruş göstermesini beklemek bizim hakkımız
değil mi? Orada yaşayan vatandaşlarımızın
hakkı değil mi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve o okullar, o hastaneler bombalanırken, PKKca bu
haince eylemler yapılırken çukur kazmaktan bu işlere fırsat
bulamıyorlar.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ya, ne alakası var Tahir Elçi olayıyla
ya?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, Tahir Elçiyle bağı nerede,
bağı?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın, bunların her birinin, hem
milletimizin önünde hem de tarihin önünde teker teker hepsinin hesabı hep
birlikte çıkarılacaktır.
Bakın,
şunu net olarak görmenizi istiyoruz: Tahir Elçi cinayetinde de gördük. PKK
için Türk, Kürt, çocuk, bebek, yaşlı, hasta; böyle bir tabir yok.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Doğmamış çocuk var ya!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Doğmamış çocuğu bile katletti.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Cizrede biliyorsun değil mi
doğmamış çocuğu kim katletti?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ve kendi örgüt içinde, işte, Öcalanın
savunmalarında gördük, 15 bine yakın kendi örgütündeki infazlardan
bahsetti.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, ne alakası var bu meseleyle?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) PKK için
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne alakası var?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Çok net şunu görmenizi istiyoruz, bakın:
PKK için
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ya, Tahir Elçi olayıyla ne alakası var?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Tahir Elçi olayına gel, Tahir Elçi.
BAŞKAN Sayın Beştaş
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Çok net
şunu gör: PKK için bir Kürt sorunu yoktur, asıl Kürtler için bir PKK
sorunu vardır, bunu siz böyle bilin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığımız bu olaya ilişkin çok
detaylı ve ciddi bir inceleme yapmaktadır. Yine, bakın,
İçişleri Bakanlığımız da olaydan hemen sonra bu
konuda 2si mülkiye başmüfettişi olmak üzere, 2 polis müfettişi
ve 4 de daha farklı kurumlardan müfettişler de görevlendirerek ciddi
manada bu saldırının üzerine detaylı olarak gitmektedir.
Olay yeri
incelemesine ilişkin raporlar gelmiştir -siz de biliyorsunuz
bunları- ve Adli Tıptan gelecek raporlar ve diğer raporlarla
birlikte yakın zaman içerisinde basında -takip edilmekte-
gördüğümüz üzere bir iddianame hazırlanacaktır ve bakın, bu
dosyaya ilişkin bir gizlilik kararı da yoktur. Yani bu dosyaya ilişkin
kimin herhangi bir iddiası varsa, orada cumhuriyet
savcılığımızın kapısı açık ve bunu
ciddi şekilde yerine getirebilir.
Bakın, bu
terör bizim millî meselemizdir ve bu meselede de ortak bir duruş
gösteremeyeceksek biz 4 parti olarak, daha hangi noktada beraber
olacağız? Ben, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın
ve Başbakanımızın yapmış olduğu
çağrıyla sözlerime son vermek istiyorum: Terör örgütlerini
darmadağın etmek, mensuplarının başlarını
ezmek Türkiye için kolaydır. Önemli olan, bizim millet olarak tarihimize,
kültürümüze, değerlerimize, hedeflerimize güçlü çıkarak terörün
karşısında dimdik, hep birlikte ayakta durmamızdır.
Bunu başardığımızda ne terör örgütleri ne de
onların arkasındaki güçler bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Onlar, ne
kadar çok kan dökerlerse milletimizi bir arada tutan bağların o kadar
gevşeyeceğini sanıyorlar. Hâlbuki bizim için şehitlerimiz
ve gazilerimiz, millet olarak varlığımızın ve
dirliğimizin en büyük teminatıdır.
Tedbiri elden
bırakmadan, terör örgütlerinin üzerine en şiddetli ve en kararlı
şekilde gitmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yolun açık olsun. Sen git, sen!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ben, bu yolda şehit olan tüm kahraman
askerimizi, polisimizi
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) O çocukları ölüme gönderme de sen git.
MAHMUT ATİLLA
KAYA (Devamla) - Ben orada yaptım askerliğimi. Ben orada yaptım,
1996da da, 1997de de oradaydım ben.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sen git, şimdi git, savaşa git,
savaşa, o yoksul çocukları gönderdiğin ölüme!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) - Hiç böyle şeyle de beni konuşamaz.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Savaş yok, terörle mücadele var.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yola çık, gidersin. Hadi bakalım!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) - Terörle mücadele var, bunu da net olarak bilin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) Ben, tüm şehitlerimizi rahmetle
anıyorum, tüm gazilerimizi de tekrar buradan anıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Danış Beştaş, buyurun, talebiniz nedir?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Doğrudan sataşma var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Apoya sataştı Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Bizi cenaze üzerinden siyaset yapmakla, hem de Tahir
Elçi cenazesi üzerinden
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Şahsınıza mı bir laf söyledi?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Tabii tabii, direkt konuşmama söyledi.
BAŞKAN Sizin
şahsınıza, adınızı geçirerek bir sataşmada
bulundu mu?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Grubumuza
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Grubumuza sataştı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Cenazeler üzerinden
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Cenazeler üzerinden siyaset
yapıldığını
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır, hayır...
BAŞKAN Grubunuza
söyleniyorsa o zaman grup başkan vekilinizin söz istemesi lazım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Biz konuştuk.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tamam Sayın Başkan, yani grubumuz adına Sayın
Beştaş sataşmadan dolayı söz alıyor.
BAŞKAN Görevli,
yetkiliyse, tamam, buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Yetkiliyse,
tabii, buyurun.
Sizi de sonra
değerlendireceğim.
Buyurun iki dakika.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Yok, bu, DHKP-Cye de sahip çıkmıştı seçimden
önce, Onlar yapmaz. demişti.
BAŞKAN Lütfen laf
atmayın.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Gerçekten utanıyorum sizi dinlerken ama sizin
utanmanız lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Biz senden utanıyoruz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Utanın, bence utanın!
BAŞKAN Sayın
Beştaş, üslubunuza dikkat edin lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Cenaze üzerinden siyaset yapanların kim
olduğunu bütün Türkiye biliyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FARUK ÖZLÜ (Düzce) Sen
yapıyorsun, sen!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, müdahale edin ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz o kadar yalan atıyorsunuz ki gerçekle
bağınız kopmuş.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
Sayın milletvekilleri
Sayın Beştaş,
siz üslubunuza lütfen dikkat edin. Hakaret etmeden konuşmanızı
özellikle rica ediyorum.
SAİT YÜCE (Isparta)
Biz de bu Hanımefendiden utanıyoruz Sayın Başkan.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, biz de Vekilden
utanıyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Devamla) Oradan hakaret ediyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, sizin de sükûnetle dinlemenizi özellikle rica ediyorum çünkü
duyamıyorum, işlem yapamayacağım sonra.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, otuz saniye bitti.
BAŞKAN Buyurun, yeniden
başlatıyorum.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, biz de Vekilden
utanıyoruz. Bir seçilmiş vekile Senden utanıyorum. diyen
Vekilden biz de utanıyoruz.
SAİT YÜCE (Isparta)
Senden utanıyorum.
BAŞKAN Tamam
arkadaşlar, susar mısınız lütfen. Tamam.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Biz burada -çok net tekrar ediyorum-
araştırma önergemizde Gelin, Mecliste bir araştırma
önergemizi kabul edin, bunu araştıralım, kimse failler hep
birlikte bulalım. dedik.
SAİT YÜCE (Isparta)
Senden utanıyoruz biz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Diyor ki sayın hatip
Konuşmasının sekiz dakikası saldırıyla geçti, ben
tuttum...
SAİT YÜCE (Isparta)
PKKya saldırdı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla)
ama son otuz saniye ya da bir dakikada Gizlilik
kararı yoktur, olay yeri incelemesi yapılmıştır ve
iddianame hazırlanacaktır. dedi. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki
iddianamenin hazırlanması için şüpheli lazım, şüpheli.
Ortada şüpheli yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) Şüpheli belli.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Henüz şüpheli olarak kimsenin ifadesi
alınmamış. Henüz
Dosyada gizlilik kararı niye verilsin?
Niye verilsin gizlilik kararı? Zaten canlı yayında öldürüldü, o
on üç saniyede kaçırıldı, olayın asıl boyutu
kamuoyundan gizlendi ve dosyadan çıkarıldı. Olayın
faillerini çıkarmamak için dosya ona uygun bir şekilde dizayn
edilmiş.
Siz Olay yeri inceleme
ekibine saldırı var. dediniz. Ben o gün morgdaydım ve avukat
arkadaşlar geldiler, bize anlattılar. Suni bir tartışma
-başsavcı da gitti- suni bir çatışma görüntüsüyle olay yeri
incelemesi yaptırılmadan, oradan geri gelindi. Eğer gerçekten
çekindiğiniz bir şey yoksa, bunun failini bulmak istiyorsanız
dediğiniz gibi, eğer yalan değilse, eğer hakikiyse gelin,
hep birlikte, bu dosyada söylediğim sözlerin hangisi gerçek
dışı söyleyin. Hepsini dosyadan söylüyorum. Hangisi doğru
değil bana söyleyin, ben buradan, kürsüden size yanıt vereyim. Bizim
talebimiz çok açık ve nettir: Bir komisyon kuralım, yargı bunu
aramıyor ve bulmuyor çünkü talimat gelmedi onlara, çünkü
başkaları fail, çünkü bu devlete dokunuyor ve bunun için bütün dünya
kamuoyuna karşı bu dosyayı sürüncemede bırakmak
istiyorsunuz, buna izin vermeyeceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Bostancı, gelmek üzere tutanak.
O sözünüzle mi yoksa yeni bir
sataşmadan dolayı mı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Efendim, sayın konuşmacı, AK PARTİ
adına konuşan
BAŞKAN - Sayın
Tanrıkulu önce size söz vereceğim, siz elinizi
kaldırdınız. Nedir talebiniz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Efendim, konuşmacı benimle başladı söze
benimle bitirdi zaten. Konuşması başından beri
sataşmaydı.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
Sayın Bostancı,
şimdi size vereceğim sözü.
Üslubunuza lütfen dikkat edin
Sayın Tanrıkulu ve yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) AKP Grubuna söylerseniz bunu
BAŞKAN Onları da
uyarıyorum ben, onlara da aynı şeyi söylüyorum. Görevimi bana
hatırlatmayın.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, kürsüdeki milletvekiline Lanet
olsun! diyen vekili lütfen kınayın.
Lanet olsun sana o zaman!
8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Değerli arkadaşlar, burada on dakika bir Google
geçmişine bakarsanız benim ne yaptığımı ne
yapmadığımı bilirsiniz.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Sayın Sezgin Tanrıkulu, lanet olsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Dolayısıyla, teröre, şiddete, silaha bu kürsülerde
değil, ben, Diyarbakırda, İstanbulda, Ankarada, her yerde
karşı çıkmış insanım. Dolayısıyla, o
konuda sizin izahınıza ihtiyacım yok ama şunu söyleyeyim:
Bir algı operasyonuyla katletmeye göndermek istediniz, ben gitmedim, bu
kadar basit. Ben lanetledim, Mehmet Selim Kirazcı cinayetini lanetlemeye
devam ediyorum, etmeye devam edeceğim ama arkadaşımdan rica
ederim, o tweetimi bir okusun, burada aynısını bir okusun,
algı operasyonu yapmasın.
Bakın, burada, sevgili
Tahir Elçinin anısı üzerine konuşuyoruz ve yanlış bir
tartışma AKP grubundan başladı, sözcüsünden
başladı, başka bir noktaya çekti bu konuyu, bu konu üzerinde
konuşacaktık. Bu mudur, şu mudur, terör örgütü müdür, değil
midir, böyle mi, oldu mu, olmadı mı
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Terör örgütüdür.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Terör örgütü mü PKK?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, burada bir ölümü konuşuyoruz ve
Sayın Başbakanın, Sayın Cumhurbaşkanının
lanetlediği bir ölümü konuşuyoruz, bunu konuşuyoruz. Faili
meçhul kalmasın diye konuştuk ama faili meçhul kaldı maalesef.
SALİH CORA (Trabzon)
Kalmayacak, rahat ol.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Kaldı maalesef, maalesef! Bakın, bunu sürekli ifade
ediyorum çünkü deliller toplanmadı ama sizin zihniyetiniz, sizin
yaklaşımınız bunu örtmek çünkü fail sizsiniz.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Hadi be!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Fail sizsiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu
ALİM TUNÇ
(Uşak) Fail sensin, sen, senin düşüncen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, Surda başladınız.
Tahir Elçinin dediği gibi, suikastla başladınız, suikastla
başladınız ve Tahir Elçi suikastıyla da Surun
suikastı başladı.
Bakın,
değerli arkadaşlar, bu, Tahir Elçinin cenazesi, naaşı.
Başında ben varım, eşi var, kızı var ve oğlu
var değerli arkadaşlar. Bakın, gösteriyorum. Bunda sizin
zihniyetiniz, AK trollerin paylaşımı, sizin zihniyetiniz.
Okuyorum, bakın, değerli arkadaşlar.
MUHAMMET BALTA
(Trabzon) Sana yakışıyor, yazıklar olsun!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Erdoğan tagıyla
paylaşmışlar ve ak tagla paylaşmışlar.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Nerede terör örgütü varsa, siz oradasınız be!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ne diyorlar biliyor musunuz sevgili Tahir
Elçiye AK troller ve troliçeler?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Süreniz bitti.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ne söylüyorlar? Sen değil misin
PKKlının leşinde bulunan? Fotoğraf bu, tweeti bu. Aynen
biraz önce konuşulan bu.
BAŞKAN
Tanrıkulu, süreniz bitti.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Mesele bu değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı
FARUK ÖZLÜ
(Düzce) - Ayıp, ayıp, çok ayıp.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Yazıklar olsun sana, hiç
yakıştıramadım be!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, biraz önce
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Doğru söylüyor adam. Tahir Elçi cinayetine PKKnın
leşi. demiş adam ya, böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN
Sayın Özel, Grup Başkan Vekili konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Pardon, pardon Başkanım.
BAŞKAN
Görmedi herhâlde.
Buyurun.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Arkadaşının cenazesi üzerinden
istismar eden
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya, Düzce İl Başkanını döven
sizin adamınız çıktı be.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Bak, bak, ver onu.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Yazıklar olsun size ya!
FARUK ÖZLÜ
(Düzce) Çok ayıp, çok ayıp.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Meral Hanım konuşma yaparken bizleri
cenazeler üzerinden siyaset yapmakla suçladı, bu açık bir
sataşma.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Aynaya baksın.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Fail sizsiniz. dedi.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika
süre veriyorum.
9.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya Düzce İl Başkanını kendi
adamınız dövmüş. Nerede şeyler?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Dün rezil oldun be, dün rezil oldun hâlâ iddia ediyorsun.
FARUK
ÖZLÜ (Düzce) Ayıp, ayıp, utan!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sana demiyorum, Çavuşoğluna söylüyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Neredeler? Getir, getir.
FARUK ÖZLÜ
(Düzce) Belgeler burada, burada.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Çavuşoğluna söyledim, sana demiyorum.
BAŞKAN
Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor sayın milletvekilleri.
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla)
cenazelerin ortaya koyduğu acılar bu
ülkede herkesin acısıdır, önce bunu doğru bir şekilde
ortaya koyalım. En çok da iktidarın acısıdır çünkü bu
ülkede esenlik ve barıştan sorumlu olan akıl buradadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Cenazeler
üzerinden siyasi istismar meselesine gelince, burada söylenecek çok söz var.
Askerler teröre karşı mücadele için operasyon maksadıyla
dağlara giderken onların önünü kesenler vardı,
hatırlayın. Peki, aynı insanlar Surda, Nusaybinde,
İdilde o çukurları kazan çocukların önüne niçin geçmediler?
Niçin? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Niye geçsinler, birlikte hareket ediyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
O çocuklar hayattayken onların nefesleriyle, soluklarıyla,
hayatlarıyla niçin ilgilenmediler? Ne zaman ilgilenmeye
başladılar?
ALİM TUNÇ (Uşak)
Öldükten sonra.
MEHMET NACİ BOSATNCI
(Devamla) Ölü bedenleriyle ilgilendiler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ölü bedenleri üzerinden,
onların kanlı bedenleri üzerinden siyaset yapmak diye bir suçlama
getirilecekse önce siz düşüneceksiniz, siz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kıymetli
arkadaşlar, biz bu ülkedeki çekilen her tür acıdan acı
duyarız. Bu ülkenin birlik ve barışı için mücadele ettik,
etmeye devam edeceğiz. Ama acıları istismar ederek böyle
davrananlara karşı da gereken tavrı göstereceğiz ve halk
kendi çocuklarına sahip çıkanla onların ölü bedenleriyle
ilgilenenleri ayırt etmesini çok iyi biliyor.
Saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı hem cenazeleri istismar ettiğimizi
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Etmiyor musunuz?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) -
hem de gençlerin ölümüne sebep olduğumuzu ifade
ederek açık sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika
10.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, cenazeleri
kimin istismar ettiğini merak ediyorsan, bir elini cenazeye dayayıp
diğer eliyle de miting alanına seslenenlerin fotoğraflarına
bakmanı tavsiye ediyorum. Kimin istismar ettiğini merak ediyorsan,
gazeteci ordusunun önünde, canlı yayında yaşamını yitirmiş
asker ailelerine bağlanıp oradan siyaset devşirmeye
çalışanlara bakmanı tavsiye ediyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Senin milletvekillerin teröristlerin cenazesine gidiyor, senin
milletvekilin.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Kimin istismar ettiğini merak ediyorsan, bir ile gidip 17nci
şehit de geldi, ne mutlu size. diyenlere açıp bakmanı tavsiye
ediyorum. Bunu Türkiye toplumu biliyor, Türkiye halkı biliyor.
SALİH CORA (Trabzon) -
Ankara bombacısının taziyesine giden kimdi?
SELİM DURSUN (Sivas) -
Onu anlayamazsın sen, anlayamazsın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Siz, hem cenazeleri istismar eden hem de cenazelere hakaret eden,
insanlık dışı suç işleyen bir pratiğin sahibi
olan bir Hükûmetin, bir iktidar partisinin mensubu olarak bugün bu kürsüden
konuşuyorsunuz. Öyle gelip buradan konuyu başka yere çekmene gerek
yok.
Hendek, barikat meselesine
gelince; kim hendek, barikatların kapanması için, olmaması için
çalışmış halkımız çok iyi biliyor.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Kendi kendine mi kazıldı onlar!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sen onu yeterince anlamamışsan eğer
İçişleri Bakanına sor, İçişleri Bakanına.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Kim kazdı onları, kim?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Çözüm sürecinde bizim karşımızda oturanlara sor
BAŞKAN Sayın
Baluken, lütfen Genel Kurula hitap edin.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Diyalog kanalları devam ederken, diyalog kanalları
açıkken açılan hendekler ve barikatların nasıl birkaç gün
içerisinde kapatılabildiğini git onlara sor
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Evet, içine gömeceğiz, o açanları içine gömeceğiz!
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
ama ne zaman ki diyalog kanallarını
kapattınız, ne zaman ki siyasetin yerine gençlerin üzerine Biz sizi
katledeceğiz. anlayışıyla yürüdünüz ondan sonra hendek ve
barikat meselesi sorun oldu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Böldürmeyeceğiz!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Dolayısıyla, hendek ve barikatları süreç içerisinde
kapatan biz olmamıza rağmen açtıran siz oldunuz, müsebbibi siz
oldunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Niye açtınız o hendekleri, niye açtınız!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Çakır elini daha önce kaldırdığı için kendisini
dinleyeceğim ve söz vereceğim.
Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, Sayın Tanrıkulu son konuşmasında
bize, grubumuza dönmek suretiyle Fail mi arıyorsunuz? Fail sizsiniz!
diyerek büyük bir suçlamada bulunmuştur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aynaya baksın, aynaya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Yüzü yok, aynaya bakar mı, aynaya bakmak için yüz lazım.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tutanak daha henüz gelmedi o
kelimeyle ilgili olarak, tutanağı bekliyorum.
11.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
tutanak gelince göreceğiz, şüphemiz yok; abdestimizden şüphemiz
yok çünkü. Alçak kelimesini, bir kem söz olarak, sahibi kimse aynen ona iade
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Faile gelince: Değerli
arkadaşlar, bir sorunun çözümünde eğer çözüme
yaklaşmışsanız ve bu sorunun kaynağında payı
olanlar sorunun çözüleceğini görürse bir paniğe kapılırlar.
Bugün burada görmüş olduğumuz fotoğraf tam da budur. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar).
Sayın Tanrıkulunun yapmış olduğu siyaset
değildir, bu başka bir şeydir; siyaset yapan sorunu
tanımlar, çözüm önerisini ortaya koyar.
Değerli arkadaşlar,
iki arkadaşımız konuştu, Atilla Bey ve Yılmaz Bey. Her
ikisinin konuşmasını da ortalama bir insan dinlediğinde,
öncelikle Tahir Elçiye Cenab-ı Hakktan rahmetler dilediler,
üzüntülerini, kederlerini beyan ettiler ve oldukça samimi bir şekilde
yaptılar. Zaten başkası da düşünülemezdi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Dertleri başka.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Fail istiyoruz, fail. Üzüntüyü dile getirmeyin.
İktidarsınız; kim öldürdü, onu çıkaracaksınız.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) -
Ama başından itibaren diğer konuşmacılar tahrik etmek
suretiyle, sataşmak suretiyle İstismar ediyorsunuz, dalga
geçiyorsunuz
Hayır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) - Buna cevap verin, buna.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) -
Her iki konuşmacının konuşması da oldukça açık,
net ve sarihtir. Her ikisi de üzüntüsünü, kederini beyan etmiştir.
Ayrıca, meselenin aydınlığa kavuşması, vuzuha
kavuşması, ortaya çıkması için de yargının ne
yapması gerektiğini de tam bir hukuk dersi olarak ortaya
koymuşlardır, netleştirmişlerdir. Bundan sonrası
lafügüzaftır.
Bağcıyı dövmek
istiyorsanız başka ama üzüm yemek istiyorsanız o da başka.
Bizim arkadaşlarımız üzüm yemek niyetindedir, sizler ise
bağcıyı dövmek niyetindesiniz.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu konuyla
ilgili olarak, Sayın Tanrıkulu, acılar, kaybedilenler,
katledilenler, şehitler, bunlar yarıştırılmaz. Lütfen
Kendi inisiyatifimi
koyuyorum, bundan sonra başka hiç kimseye söz vermeyeceğim çünkü çok
hassas bir konuyu tartışmaya başladık. Bu noktada hiç
kimsenin Senin, benim. deme lüksü yok.
Lütfen Sayın
Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, ama
BAŞKAN - Lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) -
Grup başkan vekilini uyarmanız lazımdı o
zaman.
BAŞKAN - Sayın
Tanrıkulu, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Uyarmanız lazımdı ama.
69a göre benim söz alma
hakkım var.
BAŞKAN - Sayın
Tanrıkulu, lütfen
Bakın, ara veririm, hiç
konuşamazsınız. Lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Ara verin o zaman Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Ara verin o zaman Sayın Başkan. 69dan
BAŞKAN - Ya, ben burada
dayanamıyorum bu dinlediklerime.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, bakın, siz beni
BAŞKAN - Yani,
nasıl böyle bir şey bu acılar, bu şehitler
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, bir saniye.
BAŞKAN -
bu
katletmeler, bu Tahir Elçiler burada tartışılıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Derdi başka, derdi.
BAŞKAN - Bu çok
yanlış bir şey sayın milletvekilleri.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, bir saniye.
BAŞKAN - On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Bundan önceki oturumda tutanakla ilgili bir talebim
olmuştu. Tutanak geldi. Orada kullanılan, Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu tarafından kullanılan bir cümle var, okuyorum: Ama
bunu bugün bu cihet bağlamında bir savunma mekanizması olarak
kullanmanızı da lanetliyorum ve alçakça buluyorum.
Sayın milletvekilleri, bu konuda Grup
Başkan Vekili Sayın Özgür Özelin bir açıklaması olacak.
Onu dinleyelim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tutanağı hep
birlikte gördük, inceledik. Öncelikle şunu söyleyeyim: Biraz önce
Sayın Grup Başkan Vekili de Sayın Sezgin Tanrıkulunun
kendi gruplarına hitaben alçakça buluyorum ifadesini
kullandığını söyledi ve bundan duyduğu
rahatsızlığı haklı olarak dile getirdi. Ben, hiçbir
milletvekilinin hiçbir grubu lanetlemesini ya da alçakça bulma gibi bir ifade
kullanmasını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da, hiçbir
milletvekilimiz olarak da tasvip etmeyeceğimizi burada söylemek isterim.
Tutanak incelendiğinde, dikkatle
okunduğunda Sayın Çavuşoğlunun -yeni bir
tartışma da başlatmak istemiyorum ama- bütün konuşma
boyunca Geçen sene bugün katledilen savcının katillerini lanetle.
dediğini takip ediyoruz tutanaktan ve Sezgin Tanrıkulu da diyor ki:
Evet, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz katledildi, vahşice
öldürüldü. Öldürenleri lanetliyorum, o gün de lanetlemiştim, bugün de
lanetliyorum. Ve devamında Ama, bunu, bugün bu cihet
bağlamında bir savunma mekanizması olarak kullanmanızı
da lanetliyorum ve alçakça buluyorum. diyor. Buradaki kastı kesinlikle
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu değildir, kendisine sürekli O
savcıyı öldüreni niye lanetlemiyorsun? diyen Sayın
Çavuşoğluna verilmiş cevaptır. Sayın
Çavuşoğlunun buna kişisel cevap hakkı saklıdır
ama ben meseleyi yakından takip etmiş birisi olarak bu meselenin
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna yönelik olarak söylenmediğinin
birinci elden şahidiyim yine de grubun böyle bir
alınganlığı varsa bu ifadenin kastı
aştığını ifade etmem gerekir. Buradaki ifade tamamen
kendisini bu konuda tahrik eden ve haksız yere hedef gösteren Sayın
Çavuşoğluna yöneliktir, açıkça söylüyorum.
Bu kadar.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı
17.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, bizimki bir alınganlık
değil. Bir konuşma metinde farklıdır, kürsüde canlı
bir şekilde ifade edilirken farklıdır. En önde ben de oturuyorum
ve eğer bir hatip dönüp bütün gruba yönelik olarak böyle bir dil
kullanıyorsa bunun muhatabı bütün bir gruptur. Hakaretleri üstümüze
alınmak gibi bir özel çabamız yok, sadece ortada yaşanan çirkin
ve kabul edilemez bir tavra karşı bu durumun kayıtlara geçmesi
için bunu söyledik.
Evet, Özgür Beye
teşekkür ediyorum, bunu genel bir ifadeyle kabul edilemez buldu. Herhâlde
kastı, aynı zamanda Sayın Tanrıkulunun da böyle
yapmış olması dolayısıyla bunu da kabul edilemez
buluşu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Grubunuza yönelik yapsa kabul edilemez buluyorum ama burada çok açık,
Sayın Çavuşoğlu
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Muhakkak, evet.
BAŞKAN Bu yönde
açıklama yaptı Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Evet, ben açıklık getirmek için söylüyorum.
Biz eğer birtakım
problemleri çözmek istiyorsak, niyetimiz ve kastımız buysa çözümün
bir parçası olacak bir dille konuşmak durumundayız, problemin
bir parçası olacak değil. Sayın Tanrıkulunun
konuşması bu manada çözüme katkı
sağlamamıştır, problemin bir parçası olmuştur.
Kaldı ki siyasete girdiğinde, Meclise geldiğinde doğrusu
onu yakından tanıyanlar daha farklı bir dil ve
yaklaşımla bu meselelere ilişkin bir rol oynayabileceğini
ümit ediyorlardı. Ümidimizi bütünüyle kaybetmek istemiyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu, grubunuz adına Grup Başkan Vekiliniz
cevap verdi, bu konuyu burada noktalamak istiyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, söz alabilir
miyim, söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Şimdi, bakın, doğrudur, Sayın
Grup Başkan Vekilimiz sözünü- gruba ilişkin olarak
açıklamasını yapmıştır ama Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili ısrarla ve altını çizerek bu,
gruba yönelikse sözleri geri almak değil de tasvip etmediğini beyan
edip bana söylendiği takdirde tasvip edeceği gibi bir...
BAŞKAN
Hayır, hayır öyle söylemedi, hayır.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Hayır, kişileri de kastetti, grubu da kastetti.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, burada ifade
açık ve net bir şekilde, Grup Başkan Vekili tarafından da
ifade edildiği gibi, tarafıma söylenmiş bir ifadedir. Ben bu
nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu...
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Canım, grubunuza olmadığını
açıklarken... Nasıl bir şey bu ya?
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu, Sayın Özel hem gruba hem de kişilere
bu Genel Kurul salonu içinde bu tarz lafların
kullanılmasını tasvip etmediğini söyledi. Bundan siz de
payınızı alıyorsunuz milletvekili olarak.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, elbette, ara
verdiniz sataşmadan dolayı söz almak gibi bir hakkımız da
yok ancak burada tarafıma dönük olarak gerçekten de şu kürsüde
söylememesi gereken ifadeler var. Bunlarla ilgili olarak ben sizin adalet
duygunuza da inanarak şuradan üç dakikalık bir açıklama...
BAŞKAN
Peki, iki dakika, gelin.
Hassas yerimden
vurdu, adalet duyguma güvendi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun iki
dakika...
Lütfen yeni
sataşmalar neden olmayın Sayın Çavuşoğlu.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
12.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Manisa
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Öncelikle söz verdiğiniz için çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bakınız,
burada biraz evvel konuştuğumuz konu, rahmetli Tahir Elçinin yani
bir hukuk adamının, bir baro başkanının
katledilmesiyle ilgili bir araştırma önergesi konusuydu. Ve bugün,
değerli arkadaşlar, Mehmet Selim Kirazın katledilişinin
yıl dönümü. Ve burada konuşan kişi eski bir baro
başkanı. Ben, bulunduğum yerden eski bir baro başkanının
bir diğer baro başkanıyla ilgili olarak
kaygılarını, düşüncelerini dile getirirken bugün ölüm
yıl dönümü olan Mehmet Selim Kirazla ilgili hiçbir ifadede
bulunmamasını öncelikle yadırgadığımı ifade
etmek üzere bu girişimde bulundum, bir.
İki: Ben
burada ifadelerimi söylerken telefondan da bahsettim. Neden bu adam ya da bu
örgütle ilgili olarak Sayın Tanrıkulunun
arandığını, neden arandığını söylemedim
bakın, aranmıştır ama neden bu telefonlara cevap
vermemiş ya da bir nebze, bir ihtimal dahi olsa bir canı kurtarmak
için bir adım dahi atmamıştır? Buna vurgu yapmak istedim
değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, tekrar
söylüyorum: Niyetim CHPyi kastetmek değildir ama Sezgin Tanrıkulu
vasıtasıyla CHPye bir aşı yapılmıştır,
CHP giderek HDPlileşmektedir arkadaşlar; bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Çok terbiyesizlik yapıyorsun. Ayıp sana!
BAŞKAN Ah, keşke
içeride verdiğimiz sözleri burada da tutabilseydik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutmadık mı?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel, nedir talebiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim,
daha ne desin? Sezgin Tanrıkulu kanalıyla CHPye aşı
yapılmış da
Yani, dünya kadar
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
13.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu
söyleyelim: İçeride bu işi nasıl çözeceğimizi
konuştuk, iki grup başkan vekili buna sadık kaldık ama bir
arkadaşımız grubunun da iradesini aşarak bir şeyler
söyledi. Fazla uzatmayayım. Ama, burada çok net bir şey söylemem
gerekiyor. Ya, şöyle bir şey yok: Bir kişi hakkında bir
algı operasyonu ve o kişi üzerinden grubumuz üzerine bir algı
operasyonu yürütülüyor. Biraz önce iddianız savcıyı
kınayamayacağıydı, hatta çıkan bir arkadaş
Keşke o gün de kınasaydı. dedi sanki kınamamış
gibi. Sezgin Tanrıkulunu çıkardı. O gün attığı tweette de lanetliyor, bugün de
lanetliyor, açıkça da söyledi.
Ama, Sayın Grup
Başkan Vekili, Sezgin Tanrıkuluyla ilgili, ümidinizin çoğunu
kaybettiğiniz izlenimini verdiğiniz bir şey var ya
Ben, Sezgin
Tanrıkulunu, o Diyarbakır Baro Başkanıyken, ben Türk
Eczacıları Birliği Genel Sekreteriyken tanıdım, o
günden bugüne kadar da tanıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisindeki
varlığıyla, böyle, arkadaşın yaptığı
ithamı falan bir yana bırakalım da, ilk günden beri hep bir
çözümü, barışı, çatışmaların
olmamasını, anaların gözyaşının
durmasını savunmuş, asla ve asla terör örgütünün yanında
bir ifade kullanmamış; aksine, terör örgütünün bu konuda hedefi
hâline gelmiş, zaman zaman makamında tehdit edilmiş ama bunlara
boyun eğmemiş ve demokratik yollardan ve insan hakları temelli
mücadelesini grubumuz sıralarından Meclise taşımış.
Ama özelikle son aylarda doğrudan Sayın Başbakanın da
yürüttüğü veya yanıltılarak alet edildiği bir algı
operasyonu ile partimize ve Sezgin Tanrıkuluya karşı
yapılmaya çalışılan algı operasyonu sonucunda buralara
geldik ama bunu sahiplenen birinin buradan konuşması son derece
üzüntü vericidir.
Ne hakaret edeceğim ne
size hak ettiğiniz sözleri söyleyeceğim ama Cumhuriyet Halk Partisi
için de, sayın milletvekilimiz için de bunu iddia edenler, en hafifiyle,
olabilecek en üst düzeydeki kul hakkıyla gideceklerdir; biz bundan
başka bir şey söylemiyoruz.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Son söz
Sayın Balukenin.
Biraz önce
yaptığım ikazı tekrar yapacağım. Bugün Mehmet
Selim Kiraz ve Tahir Elçi üzerinden, inanın, yeteri kadar rahatsız
ettik kendilerini ve ailelerini, son söz olsun sizinki.
Nedir talebiniz?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, tartışmanın herhangi
bir yerinde yokken AKPli hatip, bir milletvekili
aracılığıyla HDPlilik aşısı
yapıldığını ve CHPnin HDPlileştiğini
BAŞKAN Tamam, bir
şey söylemiyorum.
İki dakika size söz
vereceğim ama son söz yani başka kimseye söz vermeyeceğim.
Gerçekten, rahatsız oldum burada yani sizin de aynı
rahatsızlığı paylaşacağınızı
umuyorum.
Buyurun.
14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, şunu ifade edeyim: HDP çatısı altında olmayan
herhangi bir milletvekilini HDPli olarak tanımlamak ya da HDP
aşısı olarak tanımlamak, herhangi bir partiyi de
HDPlileşme olarak buradan değerlendirmek, gerçeği tamamen ters
yüz etmeye çalışmaktır. HDPli olan milletvekilleri HDP
çatısı altındadır, HDPnin siyasetini benimseyen
insanların geleceği adres de bizim açımızdan partimizin
çatısıdır.
Ancak, demin ifade
ettiğim gibi, herhangi bir tarafında olmadığımız
bir tartışmanın içerisinde bile HDP üzerinden bir polemik ve
tartışmaya başvurma ihtiyacı duymanız HDPden
duyduğunuz korkunun hangi aşamaya geldiğini gösteriyor. Çünkü,
HDP, size karşı gerçekleri söyleyerek, bütün Türkiye kamuoyunu, dünya
kamuoyunu uyararak sizin demokratik maskenizi, demokrasi maskenizi düşürüp
gerçek yüzünüzü ortaya çıkarıyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) O zaman, CHP niye rahatsız oldu Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Savaş ve darbe konseptini HDP anlatıyor,
halkımıza dayatılan katliam konseptinin sonuçlarını HDP
anlatıyor; cenazeleri yakmanızı, cenazeleri zırhlı
araçların arkasından sürüklemenizi ya da cenazeleri sokak
hayvanlarının önüne atacak şekilde insanlığa
karşı işlenmiş suçlarınızı HDP ifade ediyor.
Dolayısıyla, sizin bu konuda korkmanızdan daha doğal bir
şey yok.
Aynı şekilde,
dış politikada da hem toplumsal muhalefet üzerindeki
baskınızın hem yürüttüğünüz savaş konseptinin hem de
iflas eden Suriye ve Orta Doğu politikanızın ülkemizi hangi
felaketlerin eşiğine getirdiğini HDP anlatıyor, anlatmaya
devam ediyor. Bakın, böyle olduğu için de bir zamanlar Ey Amerika!
Ne diyorsun? deme durumundan bugün bir randevu almak için kapı kapı
dolaşmak zorunda kalıyorsunuz. HDP bunu yapmaya devam edecek.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Sayın Balukenin artık
ezbere repliğe dönüşmüş olan bu eleştirilerini
reddediyoruz, önce onu belirteyim.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Neyini reddediyorsun? Reddedilecek ne var, hangisini reddediyorsun?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) İkincisi: HDPyi ne korkulacak bir parti olarak görürüz ne de
HDPden korkarız. HDPnin bir korku unsuru gibi
tartışılmasını da kesin bir dille reddederiz.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Siz ele veriyorsunuz, biz demiyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan, Tahir Elçinin ölümüne
ilişkin hususların tüm boyutlarıyla araştırılarak
faili meçhul katliamının neden ve sonuçlarının tespiti ve
sorumluların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/38) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 31 Mart 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu
ve 24 milletvekili tarafından, atık yağların neden
olduğu su ve çevre kirliliğinin boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 6/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
31/03/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
31/03/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu ve 24 milletvekilince, atık yağların
neden olduğu su ve çevre kirliliğinin boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 06/01/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin (186
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 31/03/2016 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Edirne Milletvekili
Okan Gaytancıoğlu olacak.
Buyurun Sayın
Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir önerge verdik, araştırma
önergesi, inşallah, kabul edilmesini diliyorum çünkü hepimizi ilgilendiren
bir konudan bahsedeceğim. Atık yağlar ve atık
yağların neden olduğu çevre ve su kirliliğinin
boyutlarının araştırılmasını istiyoruz.
Ülkemizde kişi
başına yaklaşık 20 kilogram bitkisel yağ tüketiliyor.
Peki, bu yağlar hangi kaynaklardan elde edilebilir? Öncelikle
ayçiçeğinden, soyadan, kanoladan, aspirden, pamuktan, zeytinden ve
margarinden elde edilebilir ama tüketim alışkanlığı
olarak ayçiçek yağının ağırlıklı
olduğunu söyleyebiliriz. Ne kadar yağ tüketiyoruz? Yılda 1,5
milyon tonun üzerinde bitkisel amaçlı yağ tüketiyoruz. Peki, bu
yağın hepsini bünyemize alabiliyor muyuz ya da yemekler
kızartıldığı zaman atık yağ oluşuyor
mu? Evet, tam dörtte 3ünü bünyemize alıyoruz, geri kalan dörtte 1i -ne
oluyor- yani 350 bin ton yağ atık oluyor. Bakın, aynen böyle
-şimdi arkadaki fotoğraf başka, o da çiftliklerle ilgiliydi- bu
şekilde bir restoranın önünden çekilmiş bir fotoğraf. Peki,
bu ne oluyor, nereye gidiyor? Hemen başka bir fotoğrafla söyleyelim:
1 litre atık yağ tam 1 milyon litre temiz suyu batırıyor,
buna dikkat çekmek istiyorum.
Peki, biz bunu atmasak da
başka yerlerde kullanamaz mıyız? Evet, kullanabiliriz, biz bunu
uygun tesislerde metil alkolle fiziksel ve kimyasal işlemlere sokarsak
biyodizel yapabiliyoruz yani yakıt elde edebiliyoruz. Ayrıca, yan
ürün olarak gliserin elde edebiliyoruz. Ürettiğimiz biyodizeli de
motorinle harmanlamak suretiyle genel kullanıma sunmuş oluyoruz. Yani
daha az da döviz ödemiş oluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bununla ilgili bir
yasa çıkarmış mı? Evet, çıkarmış, demiş
ki: Bunları yüzde 3e kadar katabilirsiniz mazotun içerisine, hatta
benzinin içerisine. Yani, benzinin içerisine yağ katamazsınız
ama bunu katabilirsiniz. Bu ne? Şeker pancarı. Şeker pancarının
posasını yüzde 3e kadar katıyor muyuz? Evet, katıyoruz.
Peki, bunu niye katmıyoruz? Bu da ayçiçek yağı ya da diğer
bitkisel yağlar. Bunu niye katmıyoruz? Bugünkü konumuz bu. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz daha önce de 2012 yılında önerge vermişiz,
katılması gerektiğini söylemişiz ama bir cevap
alamamışız. Bugünkü konumuz aslında bu da değil.
Neden? Çünkü benzine ya da mazota karışım yapmakla ilgili
değil. Bu atık yağı ne yapacağız? Biz diyoruz ki:
350 bin ton atık yağın ne kadarını geri dönüşüme
alabiliyoruz? Evet, bazı belediyelerimiz bu yağları
topluyorlar. Ne kadarını toplayabiliyorlar? Yaklaşık 20 bin
tonunu toplayabiliyorlar. 330 bin ton yağ ne oluyor? Aynen tekrar
gösteriyorum, bakın, bu şekilde gidiyor. Ya da bayanlar kızartma
yaptıkları zaman döküyorlar, bu dökülenler nereye gidiyor?
İşte, bugünkü konumuz bu. Toplanamayan bu yağlar dökülmekte, hem
can hem mal kaybına neden olmaktadır; çevreye verdiği zararlar
üzerinden su canlılarına, diğer taraftan kaçak olarak araçlara
direkt olarak katılmaktadır.
Ülkemizde 17,5 milyon hane
var, 20 kilogram atık yağ dökülerek denizler ve
akarsularımız kirlenmektedir. Evsel atık sular su
kirliliğinin yaklaşık yüzde 25ini oluşturmakta,
Türkiyenin toprakları, gölleri ve akarsuları ciddi bir kirlenmeyle
karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca, Tarım
Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve tüm yerel
yönetimler yeterince denetim yapmamakta, bu kirlenme insan
sağlığını etkilemektedir. Yeterli denetim
yapılmadığı için defalarca kez kullanılan
yağlarda kanserojen madde miktarı artmakta ve bu yağları
tüketen insanlarda daha çok kolon ve mide kanserleri görülmektedir. Buna neden
olmamak için kızartma yağların en fazla 2 defa tüketilmesi yani
2 defa kızartılması öngörülmekte ama vahşi kapitalizm
duruyor mu? Durmuyor. Ne kadar çok kızartırlarsa o kadar çok para
kazanacaklar. Dolayısıyla, kızarttıkları kadar
kızarttırıyorlar, biz de sürekli ne yapıyoruz?
Hastalanıyoruz, mide hastalıklarına yakalanıyoruz.
Peki, Avrupa ne yapıyor,
bunu da araştırdık, girmeye
çalıştığımız Avrupada neler oluyor? Bu
tehditleri gören Avrupa Birliği yani çevre kirliliğinin ileri
boyutlara ulaştığını gören Avrupa Birliği 2003
yılında demişti ki: Biz evsel atık yağları
sulara ve toprağa dökmeyelim, biyolojik yakıtlara dönüştürelim.
Ve 31 Aralık 2005te yani bundan on bir yıl önce yönetmeliğini
hazırlamış ve yüzde 5,75 düzeyinde, biz yüzde 3 demişiz,
onlar 2 katını önermişler ve kullanıyorlar. Diğer
ülkeleri de araştırdım; özellikle, Brezilya ve Arjantinde yüzde
15lere, yüzde 20lere kadar yakıtlara katılıyor bunlar. Bu ne
demek? Geri dönüşüm sağlanıyor. Hani hep kaynak arıyoruz ya
Nerede kaynak? Türkiyede kaynak yok. Ben her çıktığımda
burada size kaynak söylüyorum, işte bu da bir kaynak. (CHP
sıralarından alkışlar)
AB ülkeleri böyle hedeflere
doğru kararlılıkla ilerlerken Türkiyede bu konuda bir
girişim yoktur, AKP Hükûmeti bu konuda üzerine düşen görevi
yapmamıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ülkemizde
bitkisel atık yağlardan elde edilen biyodizelin motorinle
harmanlanarak bertaraf edilmesi konusunda taslak bir metin hazırlayıp
kamuoyunun görüşüne sunmuştur. 1 Ocak 2016dan itibaren yani dört ay
önce binde 1 oranında motorine katma zorunluluğu getirilmiştir;
iyi ama hâlen katılmıyor. Binde 1 de son derece az bir rakam. Bu
kadar yağı biz nasıl tolere edeceğiz arkadaşlar? Yani,
330 bin ton atık yağdan bahsediyoruz. Uzmanlar bunun en fazla 70-80
bin tonunun toplanabileceğini söylüyorlar. 70-80 bini toplayalım da
çevreye zarar vermeyelim, insan sağlığına zarar vermeyelim,
akarsularımıza, toprağımıza zarar vermeyelim; bunu
yakıta kullanalım, bu şekilde az döviz ödeyelim. Mazotumuz da
az
(CHP sıralarından alkışlar)
Evet, biz binde 2 olarak
öneriyoruz. Bakın, onu da hesapladım, 18 milyon ton mazot
kullanıyoruz, binde 2 kullanırsak yaklaşık 700 bin ton
tasarruf ediyoruz. Biz çok zengin bir ülke değiliz arkadaşlar ve bir
adaletsizlik söz konusu. Benzinde neden yüzde 3e kadar kullanıyoruz da
mazotta binde 1 kullanma zorunluluğu getirmişiz? Bunu bile
yapmıyoruz.
Bilindiği üzere
Anayasanın 56ncı maddesi, herkesin temiz bir çevrede yaşama
hakkı olduğunu ifade etmekte. Yine aynı madde, çevrenin
korunması ödevini devlete görev olarak vermektedir.
Türkiyede daha başka
çok kaynak vardır arkadaşlar. Bakın, bugün sadece bitkisel
yağları söyledim ama başka hayvansal yağlar var. Kemik,
deri, iç yağ gibi yağlar, tavuk yağları var. Bunlarla
birlikte 150 bin ton daha hayvansal yağ var. Biz bu kadar zengin bir ülke
değiliz. Bunların hepsini toplayacak tesisler kuralım.
Burada diyorsunuz ki,
yapıcı muhalefet yapmıyorsunuz. İşte size
yapıcı bir muhalefet. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Toplayalım, hep beraber
çalıştıralım Meclisi, yasalarımızı
çıkartalım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Demek ki, hakaret etmeden de muhalefet yapılıyormuş.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla)
Evet, bu kadar çok kaynağımız varken biz bunları
atıyoruz, hem kendimizi hem de çevreyi zarara uğratıyoruz.
Biyoyakıt olarak kullanılacak çok kaynaktan bahsettim, Avrupa
Birliğinde bunlar var; dolayısıyla, biz bunları
çıkartmak zorundayız.
Son olarak şunu
söylüyorum: Türkiyede atık yağların neden olduğu su ve
çevre kirliliğinin boyutlarının
araştırılması ve bu konuda alınabilecek önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, hep beraber gelin ele ele verelim bir Meclis
araştırması komisyonu kuralım. Neler yapabiliriz, hangi
tesisleri gezebiliriz, yerli sermayeyi nasıl yüceltebiliriz,
kaynaklarımızı nasıl etkin ve etkili kullanabiliriz?
Kaynak diyorsunuz, ben size dünya kadar kaynak gösterdim, hem de atık
olan kaynakları söylüyorum, ekonomiye kâr getirmeyen kaynakları
söylüyorum, atıl kaynaklardan bahsediyorum.
Dinlediğiniz için
teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz
teşekkür ederiz Sayın Gaytancıoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Hulusi
Şentürk olacak.
Buyurun Sayın
Şentürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HULUSİ ŞENTÜRK
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu önergeyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Ancak konuşmama geçmeden
önce, az önce Diyarbakırda PKKnın hain saldırısında,
yine bomba yüklü araçla gerçekleştirilen saldırıda -polis servis
aracımıza- çok sayıda yaralı polisimiz var. Allahtan
kendilerine acil şifalar diliyorum. Yine bugün Şırnakta PKK
teröristlerinin açtığı ateş sonucu bir sivil
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Kendisine
Allahtan rahmet dilerken bu terörist saldırıları
gerçekleştiren PKKyı, onların destekçilerini ve sözcülerini de
lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilimiz ve arkadaşları
tarafından verilmiş olan önergede, Avrupa Birliği düzenlemeleri
çerçevesinde atık yağların biyodizel olarak kullanımı
konusunda Meclis araştırması istenmektedir. Öncelikle, hepimizin
bildiği gibi, içinde yaşadığımız kainata çevre
diyoruz. Çevrenin bir sürü akademik tanımı yapılabilir ama basit
bir biçimde kâinat çevredir ve Allahuteala bu kainatı muhteşem bir
düzen üzerine yaratmıştır. Ancak, insanoğlu, istifadesine
sunulan bu kainatı ne yazık ki açgözlülük ve sorumsuzlukla tarumar
etmekte ve geleceğimize de ipotekler koymaktadır. Bu anlamda da son
yıllarda tüm dünya genelinde çevre duyarlılığı önemli
oranda artış göstermiştir ve göstermektedir de.
AK PARTİ olarak bizim de
temel yaklaşımımız, her türlü politika ve kararda çevreyi
öncelikli olarak göz önünde bulundurmaktır. Çevrenin korunmasını
sadece ulusal ve uluslararası bir sorun olarak görmekle kalmıyor, aynı
zamanda nitelikli bir kalkınmanın da ancak sürdürülebilir çevre
politikalarıyla mümkün olduğunu biliyor ve savunuyoruz. Bu
hassasiyetimiz ve ilkelerimiz sebebiyledir ki 2002 yılından beri
devam eden 14 yıllık iktidarımızda Türkiyede çevre
alanında çok önemli yatırımlara imza attık. Birkaç tane
örnek vermek istiyorum: 2002 yılında Türkiyede sadece 145 tane
atık su arıtma tesisi varken bugün 4 katından daha fazla 650
tesisimiz; 2002 yılında katı atık düzenli depolama
alanımız sadece 15 iken, vahşi depolama yapılırken
bugün 79 düzenli depolama alanımız; tehlikeli atıkların
düzenli depolanmasıyla ilgili sadece 1 tesis varken bugün 8 tesisimiz ve
yine tehlikeli atıkların geri kazanım tesisi sadece 18ken 20
katın üzerinde artarak bugün 370 rakamına ulaşmış
bulunmaktadır. Bu da AK PARTİ Hükûmeti olarak ve iktidarı olarak
çevre konusunda ne kadar duyarlı olduğumuzu gösteren
çalışmalardan sadece birkaç tanesidir.
Meclis
araştırmasıyla ilgili söz konusu önergede Avrupa Birliği
2003/30 Direktifi çerçevesinde atık yağlardan elde edilen biyodizelin
fosil yakıtlarda kullanımıyla ilgili düzenlemenin Türkiyede
uygulanmadığı, bununla ilgili adım
atılmadığı söyleniyor. Oysa değerli arkadaşlar,
yine bu alanda ilk adım iktidarımız döneminde, 2005 yılında
Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliğiyle
atılmış ve hemen akabinde 6 Haziran 2015 tarihinde ise yine
bizim iktidarımız tarafından bu yönetmelik tekrar revize
edilmiş, bitkisel atık yağlardan sadece biyodizel ve biyogaz
üretimi esas alınmış, bunun dışında yemlik
yağ ve kozmetik üretiminde kullanımı
yasaklanmıştır ki biyodizel üretiminin teşvik edilebilmesi
amacıyla. Şunu da belirtelim ki söz konusu bu yönetmelik Avrupa
Birliği müzakerelerinde bizzat Avrupa Birliği müzakerecileri
tarafından övgüyle karşılanmıştır.
Ülkemizde biyodizel
üretiminin teşvik edilmesi amacıyla Maliye
Bakanlığımızca Resmî Gazetede yayımlanan 25
Şubat 2011 tarih ve 27857 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
biyodizel ve yakıt biyodizeline ÖTV muafiyeti getirilmiştir.
Yine, Resmî Gazetede
yayımlanan 27 Eylül 2011 tarihli 28067 sayılı Motorin Türlerine
İlişkin Teknik Düzenleme Tebliğinde de ÖTV muafiyetinden
yararlanabilmek için yapılan düzenleme neticesinde 1 Ocak 2014ten sonra
en az yüzde 1, 1 Ocak 2015ten itibaren en az yüzde 2, 1 Ocak 2016dan itibaren
ise en az yüzde 3 oranında biyodizel kullanımı şartı
getirilmiştir ÖTV muafiyetinden yararlanabilmek için. Bu kapsamda
yapılan bu teşvikler sayesinde Türkiye'de biyodizel üretiminde önemli
artış gerçekleşmiştir. 2015 yılında yerli
tarım ürünleri ve atık yağlardan elde edilen biyodizelin
toplamı 69.326 ton olup bunun 21.040 tonu az önce bahsettiğimiz
atık yağların geri dönüşümü suretiyle elde edilen
biyodizeldir. Şu an ülkemizde 34 adet biyodizel üretim işletmesi
bulunup bunların toplam kapasiteleri de 561.217 tondur. 2010
yılında sadece 10.800 ton atık yağlardan biyodizel
üretilirken dört yılda yüzde 100 artışla 21.040 tona
ulaşmış bulunmaktayız. Bu da, sadece, Maliye
Bakanlığımızın ÖTV teşviki sayesinde
ulaşılmış güzel bir rakam. Ancak, elbette bu yeterli
değildi ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumumuz bu konuda önemli bir
çalışma yaptı.
Sayın hatip az önce
konuşurken doğruları anlattı, teşekkür ediyorum.
Yalnız, verilen önergede bu konuda bir taslak
hazırlandığı, askıya çıktığı,
sonra askıdan indirildiği söyleniyor ve sanki vazgeçilmiş gibi
bir görüntü veriliyor. Öyle olmadığını az önce kendisi
söyledi, teşekkür ederiz. EPDK bu konuda bir taslak
hazırlamıştır ve bu taslağı görüşe
açmıştır -askıya çıkma budur- ve gerçek de bu taslakta
da binde 1 olarak öngörülüyordu. Ancak, askı süresinde gelen görüşlerden
sonra ve özellikle de 2015te biyodizel üretimindeki bu artış da
görülünce, aslında binde 2 hedefinin ulaşılabilir olduğu
görüldü ve taslak binde 2 olarak revize edildi. Geçen hafta Maliye
Bakanlığımızdan da uygun görüş geldi ve inşallah
önümüzdeki günlerde biyodizelle ilgili olarak binde 2 zorunluluğu
yürürlüğe girmiş olacak. Dolayısıyla, bir askıdan inme
söz konusu değil, katılımcı yönetimin gereği olarak
tarafların görüşlerinin değerlendirilebilmesi süreci vardı
ve bu süreç de sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilmiş
oldu.
Değerli arkadaşlar,
hepiniz takdir edersiniz ki çevreyle mücadele çok yönlü ve çok aktörlü
sürdürülmesi gereken bir politikadır ve burada özellikle de
vatandaşın bilinci çok önemlidir. 2005 ve takip eden yıllardaki
düzenlemelerle bir yandan kafeterya, lokanta, yemek siteleri gibi yerlerdeki
atık yağların toplanması lisanslı işletmecilik
zorunluluğuyla bakanlığımız tarafından
yapılmaya başlanmıştır, ilave olarak evdeki
atıkların toplanması sorumluluğu belediyelerimize
verilmiştir. Birçok belediyemiz bu konuda çalışma yapıyor,
inşallah tamamı bu çalışmaya tam olarak katılır.
Bunun yanı sıra, ayrıca, bu iki projenin dışında
bakanlığımız yine yeni bir proje
başlatmıştır. Bu proje kapsamında okul, cami gibi 50
bin noktada bu atık yağların toplanmasıyla ilgili noktalar
oluşturulmuştur. Bir yandan da bakanlığımız
yaptığı yayınlarla kamuoyunun, vatandaşın
bilincini artırmak için çalışmalar sürdürmektedir.
Ben sayın hatibe
yaklaşımından dolayı teşekkür ediyorum. Çevre
hepimizin sorunudur ama hamdolsun bakanlığımız bu konuda
gerçekten çok ciddi adımlar attı ve atmaya devam ediyor. Meclis
araştırması gibi bu işi politik noktalara çekmek yerine
hepimizin belediyeleri var, 1.397 belediyemiz var; gelin, hep beraber AK
PARTİsiyle, CHPsiyle, MHPsiyle, HDPsiyle 1.397 belediyemizin de bu
evsel atıkların toplanması noktasında seferberlik
yapmasına gayret gösterelim. Bu işi politika malzemesi
yapmayalım diyorum ve bu arada da sayın bakanlığımızın
yetkililerine bu çalışmalarından dolayı, gayretlerinden
dolayı teşekkür ederim. Bu arada 39 kadar Avrupa Birliği
projesinin de yine bakanlığımız tarafından
sürdürüldüğünü de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sözlerimize son vermeden önce AK PARTİ Grubu
olarak bu öneriye Evet. demeyeceğimizi çünkü zaten bakanlıkça bu
konuda alınmış tüm mevzuat tedbirlerinin
alındığını, projelerin yürütüldüğünü ancak
kamuoyunun bilinçlendirilmesi konusunda da tüm partileri partilerüzeri
davranmaya davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde ikinci konuşmacı olarak Ağrı Milletvekili
Sayın Dirayet Taşdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; atık
yağların sebep olduğu su ve çevre kirlenmesiyle ilgili söz
almış bulunmaktayım.
Sağlıklı bir
çevrenin koşullarının ortadan kalkması insan
sağlığının ve doğanın dengesinin
bozulması anlamında kuşaklar arası bir önem
taşıyor. Bu koşulların sağlanabilmesi için öncelikli
olan, tüm canlıların ve doğanın değerinin teslim
edilmesidir.
Ancak Türkiye, AKPnin gözü
dönmüş kalkınmacılık siyasetiyle sadece taşın,
toprağın, havanın, suyun değil, insanın bile ham madde
hâline geldiği bir süreci yaşıyor. Kalkınma hayaliyle siyaset
yapanların doğanın tasarrufunu kendinde gören bir kibirle
doğa, insan ve kültür üzerindeki sömürgeciliklerine şahit oluyoruz.
Ortaya çıkan kirlilik nedeniyle doğa neredeyse renk
değiştiriyor, çevre betonlaşıyor. AKPnin çevre
politikası bu ülkede sermaye eliyle yaratılan tahribata
karşı çıkmanın değil kalkınma, gelişme,
büyüme adı altında yürütülen köprü, otoyol, santral projeleriyle
tabiatın kirletilmesi, tahrip ve yok edilmesinin kılıfı
oluyor maalesef. Bu nedenle bizler giderek daha çok hastalanıyor ve daha
çok yoksullaşıyoruz.
Bugün kanserin yüzde 75-80
oranında çevresel etkenlerden kaynaklandığı belirtiliyor.
Türkiye'de kanser oluşumunda çevrenin etkisi ise dünya ortalamasına
göre 700 kat daha fazla. Havzalara, göllere yakın yerlerde kanser etkisi
daha da artıyor. Kirlenen sulardaki artış nedeniyle, Melen
Çayı gibi yerlerden büyük şehirlere su taşıması
yapılarak bir şehrin kendisine ait varlıklar büyük
şehirlerin yok edilen havzalarının yerine
kullanılıyor. Bu, suyu çekilen yerlerde de yaşam alanlarının
tükenmesine yol açıyor.
Ve evet daha fazla
yoksullaşıyoruz, sadece maddi olarak değil insana, hayvana,
toprağa verdiğimiz değer anlamında da
yoksullaşıyoruz. Gelişmenin büyüme olarak
algılandığı bir siyasi anlayışın ezberi
nedeniyle çevre sağlığının, ekolojik dengenin mali bir
külfet olarak önümüze konulduğu dönemlerden kurtulamıyoruz.
Hükûmet çevrenin doğal
formlarında kalmasını boşa gitmiş bir sermaye olarak
görüyor. Doğa denildiğinde akıllarına yatırım
geliyor. Kalkınma planları özelleştirme programları olarak
işlev görüyor. Temel hizmetlerin konusu olan elektrik, su, halkı
yoksullaştırarak yandaşlara para aktarmanın
kaynağı gibi kullanılıyor.
Uluslararası raporlarda
Türkiyede kalkınma, büyüme, enerji, güvenlik hedefleri nedeniyle büyük
miktarlarda su kullanılmasının sonucunda oluşacak krize
işaret ediliyor. 2030 yılında Türkiyenin su fakiri ülkeler
arasında yer alacağı vurgulanarak su krizinden bahsediliyor.
Hükûmetin sorumlusu olduğu bu krizi aşma önerisi yine tüm canlı
ve cansız varlıklara ait kamusal bir varlık olan suyu
piyasalaştırmak üzerine. Türkiyenin 2023 Enerji Hedefleri Strateji
Belgesindeki Kaynak Bazında Hedefler dokümanı, Hükûmetin ekolojik
yıkımlara yol açan ve doğal kaynakları yok eden bir
projenin savunuculuğunu üstlendiği bir belge olarak tarihe
geçmiştir. Nükleer santral kurabilmek için serbest piyasa
koşullarının bile hiçe sayıldığı bir sürecin
hayata geçirilişini izliyoruz.
Çevrecilikten ağaç ve
çiçek fidesi dikmeyi anlayan Hükûmet, Gezi Parkında, Karadenizde,
kürdistanda ortak yaşam alanlarını gasbediyor; toplumun ortak
varlıklarına el koyuyor, su ve yaşam haklarını ve
alanlarını savunan, çevresel talana karşı çıkan
köylülere şiddet uyguluyor.
Sulanabilen arazi
miktarının azlığı ve su kaynaklarının etkin
kullanılmaması sorunu bugünün ve yarının en büyük problem
alanlarından biri. Mevcut anlayış, su kaynaklarını
enerji üretimi için heba ediyor. ÇED süreçlerini bile yok sayarak HES
projeleriyle sularımızı rant ve talan alanına
dönüştürüyor.
Üretime değil,
toprağa verilen destekle çiftçileri, çiftçiliği öldürerek
yaşatmanın formülünü bulmuşlar. Bir dönem, halkın sosyal
yardıma bağımlı olmadan kendine yeter bir ekonomi
sürdürmesini sağlayan geçimlik tarım ortadan kaldırılmış
durumda. Tarım Bakanlığı, tarımın güçlenmesine yönelik
politikaları üretmede yetersiz kaldığı gibi, önergenin
konusu olan içme suları ve ekosistemin kirlenmesiyle ilgili denetimlerini
de yerine getirmiyor.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığıysa toprağı, doğayı sermayenin hizmetine
sunmanın aracı kurumları hâline gelmiş. Çevre
Bakanlığı, atık su arıtma ve evsel nitelikli katı
atık bertaraf tesislerine ilişkin Çevre Kanununda belirtilen idari
para cezalarını niye kesmiyor sanıyorsunuz? Halkın
tasarrufunda olması gereken günübirlik alanlar neden kiraya veriliyor? Bu
ülkede bakanlıklar yaşam alanlarına el koymanın siyasetini
yaparken halk eliyle siyaseti Çevre Mühendisleri Odası, Şehir
Plancıları Odası, Su Politik gibi bugün hedef alınmış
olan örgütlenmeler yürütüyor.
Savaşla birlikte toplumun ve doğanın
yıkımı ve talanı her geçen gün daha da artıyor. Kürt
halkına karşı gerçekleştirilen savaş
politikaları, yalnızca Kürt halkı, kültürü, tarihî değerleri
üzerinde değil, onun toprağı, suyu, havası, ormanları
üzerinde de bir tahribat yaratıyor. Bugün Sur gibi dünyanın tarihsel
mirası açısından önemi tescillenmiş yerler talan ediliyor.
Kürdistanda birçok tarihî kale, kervansaray gibi tarihî ve kültürel yapı
kışla ve karakol olarak kullanılıyor. Mardin Kalesinin,
Vanda Meher Kapının MİT ve Jandarma tarafından nasıl
kullanıldığı, ırkçılık sloganlarıyla
nasıl donatıldığı basına
yansımıştı, bizler de takip ettik ve görmüştük.
1990larda devletin bir sel harekâtıyla
yaktığı köylerle ortaya çıkan göçlerin ardından
kırsallığın ortadan kaldırıldığı,
kentleşmenin, zorunlu göçün
taşıyıcılığını üstlendiği
çarpıklığa bu günlerde yeniden şahit oluyoruz. Kır ile
kent, doğa ile insan arasındaki dengeler çökertiliyor. Bu yıl
Dersim ve Cudi dağlarında güvenlik amaçlı olarak askerlerce
çıkarılan ve haftalarca süren orman yangınları, yine
güvenlik iddiasıyla kurulan barajlar, özel güvenlik bölgeleriyle
halkın yaşam ve üretim alanı olan yayla ve meraların
insansızlaştırılması kürdistanda sosyal ve ekolojik
yaşama sömürgecilik anlayışıyla nasıl el konulduğunun
da çok açık göstergeleridir.
Abluka altına alınan yerlerdeki halk
kimyasal kullanıldığını iddia ediyor; suları,
toprakları, bedenleri ve hayvanları zehirleniyor. Roboskide
katledilen katırlardan abluka altındaki şehirlerde katledilen
kediler, inekler, atlara kadar bütün hayvanlar, bu savaş siyasetinde telef
olmuş değersiz varlıklar olarak kayıtlara geçiyor.
Bizler demokrasi ve ekoloji mücadelesinin
birbirinden ayrılamayacağına inanan bir parti olarak 31
Mayısta başlayacak olan ekolojik yıkımlara karşı
mücadele haftasında yaşam alanlarımızı korumak için
şimdiden çağrıda bulunuyoruz. Doğa mal değildir,
insanın kendisini dünyayla birlikte eşitlik içinde üretebilmenin
onurlu yaşam alanıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Türkiyede kürdistan diye bir bölge
olmadığına ve Parlamentoda ayrımcı bir dil
kullanılmaması gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
konuşmacı, sayın milletvekilleri; Türkiye 780 bin küsur
kilometrekare yüz ölçümü olan kara parçasının adıdır.
Türkiyede kürdistan diye bir bölge yoktur. Türkiye'nin bütün bölgeleri
birbirine eşittir, hiçbirinin birbirinden farkı yoktur. Burası
Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosudur. Lütfen, burada ayrımcı bir
dili kullanmayalım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Kimyasal silah da kullanılmamıştır Sayın Başkan.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
kürdistan ifadesini kullanmaya yasal ve anayasal herhangi bir engelin
olmadığına ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının bu ifadeye itiraz etmesinin
doğru olmadığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, bu konuda defalarca burada
tartışmalar yürütüldü.
BAŞKAN Evet,
biliyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Belli ki siyasi parti grupları arasında
farklı bakış açıları ve görüşler var. Biz,
Halkların Demokratik Partisi olarak kürdistanın Türkiyede tarihsel,
coğrafik, ekolojik, toplumsal bir realite olduğunu başından
beri söylüyoruz ve bugün de söylemeye devam ediyoruz. Kürdistan terimini
kullanmakla bu ülkede bahsetmiş olduğunuz gibi bir
ayrımcılık yapmak ya da bir bölme anlayışı ortaya
koymak gibi herhangi bir amaç söz konusu değildir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Sayın Başkanım, Diyarbakırda 4 polisimiz
şehit oldu.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tam tersine, biz bu tarihsel gerçekliklerle, realiteyle
yüzleşmeden Türkiye'nin gerçek sorunlarının çözümü
noktasında da her geçen gün derinleşen sorunlarla karşı
karşıya kalacağımızı düşünüyoruz. Bu konuda,
hem Türkiyedeki yasalar hem de Türkiye'nin Anayasası sizin
çıkarmış olduğunuz anlamı çıkarmayacak
şekilde bu kavramın çok rahatlıkla kullanılabileceğini
sayısız örnekte de ortaya koymuştur. Yani programında,
tüzüğünde Kürdistan kelimesi geçen siyasi partilerin kuruluşundan
bağımsız kürdistanı savunan parti programlarına kadar
bu konuda yasal ve anayasal herhangi bir engelin olmadığı
durumunu da dikkatinize sunmak isterim.
Sürekli her HDP
kullandığında bu şekilde bir tartışma
açmanızı da doğru bulmadığımı ifade etmek
isterim.
Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Anayasada olmayan, tamamen ideolojik
amaçlı etnik bir adlandırmaya itiraz etmesinin son derece haklı
ve yerinde olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, hepimizi bağlayan bir Anayasa
var. Anayasadan memnun değilsek bunu değiştirmenin de
yolları var. Anayasa 123, 126, 127, Türkiye'nin idari olarak nasıl
taksim edilebileceği anlamı üzerine açıklamalarla dolu. Burada
böyle bir adlandırma, böyle bir bölge söz konusu değil. Anayasada
olmayan, Anayasanın tayin etmediği, tamamen ideolojik amaçlı,
etnik adlandırmayı da ideolojik angajmanın bir aracı olarak
kullanan bir politik propagandanın dili olarak burada ifade ediliyor. Buna
itirazı ortaya koymanız son derece haklı ve yerindedir.
Geçmişte de bu çok tartışıldı, ben de tekrar bir
tartışma açmak istemem elbette. Kayıtlara geçsin diye bu açıklamayı
yapıyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Kürdistan ifadesinin hukuki ve siyasi bir
terminoloji olarak kullanılmasına itirazını sonuna kadar
savunacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Evet, herkes bu
konudaki düşüncesini söylüyor, ben de düşüncemi ifade ettim.
Yineliyorum: Burada kürdistan diye bir bölgenin tarihî, coğrafi,
toplumsal, ekolojik, sizin saydığınız her şeyi içine
alan bir tanımlama yapılmasının ötesinde, hukuki ve siyasi
bir terminoloji kullanıldığı için bu itirazı
yaptım, bu itirazımı da sonuna kadar savunacağım.
Herkesin düşüncesini ifade özgürlüğü vardır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Düşüncelerimiz tutanaklara geçmiştir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu
ve 24 milletvekili tarafından, atık yağların neden
olduğu su ve çevre kirliliğinin boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 6/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Antalya Milletvekili
Sayın Ahmet Selim Yurdakul olacak.
Buyurun Sayın Yurdakul
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Yerimden bir dakikalık söz alabilir miyim?
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Efendim, yerimden bir dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN Ha, siz söz
istediniz, özür dilerim, anlamadım.
Buyurun, bir dakika
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır
Otogar Kavşağındaki terör saldırısı neticesinde
şehit olan 4 polise Allahtan rahmet, yaralanan 14 polise acil
şifalar dilediğine, kürdistan ifadesinın tarihî, kültürel ve
coğrafi bir geçerliliği olmadığına ve siyasi bir
maksatla dile getirildiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine, biraz önce
Diyarbakırda bir bombalı saldırıyla 4 polisimiz şehit
ve 14 yaralımız var. Her gün, her saat Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ve Türkiye'nin her tarafında ya şehitlerimizi ebediyete
uğurluyoruz ya yaralılarımızı ziyaret ederek
onların yaralarını sarmak için elimizden gelen gayreti
gösteriyoruz ve her saat başı da taziye haberleriyle de kahroluyoruz.
Bunu göz ardı etmemek
lazım, bu kürdistan ifadesi sıklıkla, bilinçle ve siyasi bir
maksatla dile getiriliyor. Bunun tarihî, kültürel ve coğrafi bir
geçerliliği yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha
vereyim, toparlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet,
toparlıyorum Sayın Başkan.
İnşallah,
zamanımız olduğunda, ileride bunu daha farklı platformda
değerlendirmek üzere şimdilik burada son veriyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim.
Sayın Özel, buyurun.
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Otogar Kavşağındaki
terör saldırısı neticesinde şehit olan 4 polise Allahtan
rahmet, yaralanan 14 polise acil şifalar dilediğine ve CHP Grubu
olarak bu saldırıyı lanetlediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Diyarbakır Otogar
mevkisi, 3üncü Sanayi karşısında bomba yüklü bir araçla bir
saldırı gerçekleştiğini ve 4 polisimizin şehit
olduğunu, 14 polisimizin de yaralı olduğunu öğrendik. Bu,
hepimizi son derece üzen bir saldırı ve şehitlerimize Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Elbette failleri bulunacak,
elbette azmettirenler bulunacak ama faili de azmettiren de kim olursa olsun, bu
terörist saldırıyı lanetlediğimizi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Bostancı
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Otogar Kavşağındaki terör
saldırısı neticesinde şehit olan 4 polise Allahtan rahmet,
yaralanan 14 polise acil şifalar dilediğine ve terörün
insanlığın, ahlakın, halkın yanında olan herkes
tarafından telin edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Diyarbakır Otogar
kavşağında bombalı bir araçla teröristlerin
yaptığı saldırı neticesinde 4 polisimiz şehit
olmuş, 14 polisimiz yaralanmıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara şifa diliyorum.
Terörün karanlık, çirkin
yüzünü bir kez daha ortaya koyan bu olay, geçmişteki olaylar da
hatırlandığında, mutlak surette insanlığın,
ahlakın, halkın yanında olan herkes tarafından telin
edilmesi gereken karakterini ortaya koymuştur bir kez daha, bunun da
altını çizmek isterim.
Ümit ederim ki demokratik
zeminlerde yer alan siyasetin iktidarıyla muhalefetiyle bütün çevreleri
teröre karşı ortak bir tutumla seslerini yükseltirler, güçlerini
ortaya koyarlar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha
veriyorum, tamamlarsanız Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya)
bu ülkenin esenliği ve barışı için el
birliği ederler. İktidar elbette üzerine düşeni yapacaktır
ama terör belası herkese bir yükümlülük yüklüyor, bunu da unutmamak
gerekiyor. Bu ülke kudretlidir, halkımız terörün bu tür
saldırılarına karşı hiçbir biçimde -geçmişte de
bu tecrübeleri yaşadık- boyun eğmemiştir, bundan sonra da
eğmeyecektir. Terör kaybedecektir.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Baluken
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Diyarbakırda meydana gelen saldırı neticesinde
yaşamını yitiren 4 polise rahmet dilediğine ve yaşanan
süreçle ilgili bütün şiddet yöntemlerinin reddedilmesi, diyalog
kanallarının açılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, uzun
süredir bu Meclis Genel Kurulunu âdeta başsağlığı ve
taziye dileklerini ileten ve çözüm konusunda da hiçbir inisiyatif alamayan bir
çatı hâline getirdik. Biz, bu yaşanan acılı süreçle ilgili,
başından beri bütün şiddet yöntemlerinin reddedilmesi
gerektiğini, müzakere yöntemleriyle çözülebilecek sorunlarda mutlaka
diyalog kanallarının açılması gerektiğini,
amasız ve fakatsız olarak da, devreye konan bu savaş
konseptiyle ilgili, bir an önce bu savaş konseptinden vazgeçilmesi
gerektiğini ısrarla vurguladık. HDP olarak başından
beri yaşanan bu sürecin halklarımıza
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Toparlayacağım.
BAŞKAN Bir dakika daha
veriyorum, toparlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır)
kan, gözyaşı ve acı dışında
herhangi bir şey getirmeyeceğini ve mutlaka, çözümle ilgili Meclisin
inisiyatif alması gerektiğini söyledik.
Sadece son bir hafta
içerisinde bu ülkenin yüzlerce yurttaşı maalesef
yaşamını yitirdi. Bugün Diyarbakırda da meydana gelen
saldırıda 4 polisin yaşamını yitirmesini ve onlarca
polisin de yaralanmasını büyük bir üzüntü ve acıyla
öğrenmiş bulunuyoruz. Ben yaşamını yitiren polislere
rahmet dileğimi, ailelere ve tüm Türkiye halklarına da geçmiş
olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Bu savaşın derhâl
sonlanması gerektiğini
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Savaş değil, terörle mücadele.
Savaş diyor hâlâ ya!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır)
çözümle ilgili bir an önce tıkalı olan diyalog
kanallarının açılarak müzakere yöntemlerine
başvurulması gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Diyarbakırda yaşanan terör
saldırısında şehit olan 4 polise rahmet, yaralı
polislere acil şifalar dilediğine ve Parlamentodan terör
olayları ile şiddete karşı birlik
çağrılarının yükselmesini temenni ettiğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün
epeyce bir süre, bütün gruplar olarak, terör karşısında, terörle
birlikte katledilen Tahir Elçi ve Mehmet Selim Kirazı konuştuk ama
maalesef, bu süre içinde tekrar bir terör olayıyla
karşılaşmış bulunuyoruz, 4 polisimizin şehit
olduğunu öğrendik.
Bütün bu terör olaylarına karşı,
bütün şiddete karşı, hep birlikte bütün partiler, siyasetimizi
ve ait olduğumuz ideolojik sınırları düşünmeden beraber
karşı durmamız gerekiyor, ancak bu sayede lanetlediğimiz
terörü geriletebiliriz diye düşünüyorum. Ve her seferinde, her olayda bir
daha yaşanmamasını dilemekle bu Parlamentodan birlik
çağrılarının yükselmesini temenni ediyorum. Yaralı
polislerimize de acil şifalar diliyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu
ve 24 milletvekili tarafından, atık yağların neden
olduğu su ve çevre kirliliğinin boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 6/1/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mart 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisi üzerinde, aleyhinde son konuşmacı Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul olacak.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlarım; tabii, böyle üzücü ve acı bir haber aldıktan
sonra konuşma yapmak da inanın çok zor. Ben, burada, Diyarbakırda
kalleşçe yapılan saldırı sonucunda şehit olan polislerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum ve
yaralılara da acil şifalar diliyorum ama Milliyetçi Hareket Partisi
olarak da şunu ifade ediyorum ki birliğimizi ve beraberliğimizi
ve bin yıllık kardeşliğimizi hiç kimse bozamayacaktır,
buna Milliyetçi Hareket Partisi izin vermeyecektir.
Bugün, üçüncü dünya ülkelerinin
yaşadığı atık yağ
sıkıntısını görüşüyor olmamız ve hâlâ bu
sorunu çözememiş olmamız çok üzücü ancak AKP Hükûmetinin çevreye ve
insana duyarsız politikalarını düşündüğümüzde bu pek
de şaşırtıcı değildir.
Saygıdeğer vatandaşlarım,
atık yağ, sizlerin mutfaklarda kullanmış olduğunuz,
araçlarımızda ve sanayide kullanılan yağların
kullanım ömürleri dolduktan sonra geride kalan yağlardır.
Ülkemizde sadece bitkisel yağ tüketimi 1,5 milyon tondur. Evlerde ve
restoranlarda yediğimiz patateslerin kızartılmasından sonra
artan bitkisel yağların 350 bin tonunun toplanarak doğanın
korunabilme ve ekonomiye kazandırılma imkânı vardır. Bu hem
çevre hem de ekonomimiz için önemli bir kazanç olacaktır. Bunun aksine,
atık yağları kanalizasyona döktüğümüzde tıkanmalara ve
altyapı sorunlarına neden olmasının yanında,
toprağa karıştığında yer altındaki
suları kirlettiği gibi, bitkileri tahrip eder ve toprak ürünlerine de
zarar verir. Suya karıştığında ise 1 litrelik
atık yağ, 1 milyon litre içme suyunu maalesef kirletebilmektedir.
Kullanılmış bitkisel yağlar su kirliliğinin yüzde
25ine neden olmaktadır. Tabii ki içinde bulunan arsenik, kurşun,
krom gibi ağır metaller sağlığımız için
büyük bir tehlikedir. Bu su ürünlerini tükettiğimizde de bundan yine
insanoğlu olarak bizler zarar görürüz. Bu, yakılıp
tüketildiği zaman havaya karıştığında ise
maalesef içindeki ağır metal ve klor bileşimleri atık
havayla birlikte atmosfere salınarak havayı kirletir ve insan sağlığına
zarar verir. Zaten ülkemizdeki hava kirliliği alarm vermektedir.
Bildiğiniz üzere,
doğal gaz fiyatları, büyük kısmı açlık
sınırında yaşayan vatandaşlarımızın
alım gücünün çok ötesindedir. Bu nedenle vatandaşlarımız
evlerinden kalitesiz kömür yakmak zorunda kalıyorlar veya doğal
gazı normalden daha az yakıyorlar. Buradan AKP Hükûmetini sürekli
uyarıyoruz, 184 dolara aldığınız doğal gazı
karaborsacı tüccarlar gibi vatandaşlarımıza 340 dolara
satmanızı kabul etmediğimizi söylüyoruz ama maalesef duymuyorsunuz.
Solunum yolu
hastalıklarındaki artışın, kanser vakalarındaki
artışın altında yatan sebeplerden biri de AKP Hükûmetinin
vatandaşı kömüre ve uygunsuz yakıt kullanımına iten
ekonomi politikalarıdır.
Hava kirliliği
açısından ülkemizde yapılan ölçümlerde, maalesef, 81 ilimizin
41inde insan sağlığını tehdit eden sonuçlar elde
edilmiştir. Bu illerde bir gün nefes almak yaklaşık 1,5 paket
sigara içmeye eş değerdir. Hava kirliliği yüzünden kalp damar
hastalıklarında, solunum yolu enfeksiyonlarında ve çeşitli
kanser vakalarında maalesef artışlar olmaktadır.
Ülkemizde hava kirliliği
Avrupa standartlarının 2 katını bile aşmış
durumda ve her yıl 29 bin kişi hava kirliliği nedeniyle
hayatını kaybetmektedir.
Geçen gün esnaf
kardeşlerimi ziyaret ettim. Bakın, sizin bu vatandaşın
cebine yerleştirdiğiniz hortumlar nedeniyle, insanlar
ısınmak için yağ sobaları kurmuş vaziyette. Özellikle
sanayi sitelerine gidin, esnaf kardeşlerimize bir bakın ne
durumdalar, ne yakıyorlar ısınmak için. İzlediğiniz
politikaların, çevre ve insan sağlığının
yanı sıra ekonomiye de zarar verdiğini bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Ulaştırma
şirketleri ve şoför esnafımız mazot fiyatlarından
maalesef yılmış durumdalar. Bu kardeşlerimiz ne
yapıyor biliyor musunuz? Merdiven altında hiçbir standarda uymadan
üretilen atık yağları maalesef araçlarında
kullanıyorlar. Tabii, onlar yatları ve gemileri
olmadığı için seslerini size duyuramıyorlar. Şu esnaf
kardeşlerimizden bir nakliyeci şoförle sohbet etseniz, hangi sanayi
sitesinde atık yağlardan üretilen motor yakıtını
kullandığını sizlere bir anlatabilse.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, şoför esnafımıza, çiftçi kardeşlerimize,
AKP, yat sahiplerine ve gemilere verdiği mazota hangi vergi indirimini
yaptıysa, o indirimi bu kardeşlerimize yapmayı vadetmiştik
biliyorsunuz.
Buradan AKP Hükûmetine
çağrımızdır. Çiftçilerimiz, şoförlerimiz çok zor
durumdalar. Gelin, onlara mazotu 1,75 lira yapalım ve böylece, hem
onları rahatlatalım hem de çevreyi ve insan
sağlığını korumak için bir adım atmış
olalım.
Atık yağ,
başta da dediğim gibi, üçüncü dünya ülkelerinin sorunudur. Bugün
burada bunu konuşuyor olmamız, on dört yıllık iktidarı
boyunca çevreye ve insan sağlığına önem vermeyen AKP
Hükûmetinin bir eseridir. Plaza, rezidans, AVM, bu kelimelerden çok
hoşlandığınızı biliyorum. Üreten ve katma
değer yaratan bir ekonomi yerine üstyapı ve gayrimenkul rantına
temellendirdiğiniz ülke ekonomisi ve doğanın can çekişmesi
sizin sorununuz değil, biliyoruz ama yine de anlatalım.
İnsanı, doğayı ve kalkınmayı aynı potada
eriten kalkınma modelleri sürdürülebilir ekonomi olarak ifade
edilebilir. Sürdürülebilir ekonomi demek çevre ve insan
sağlığını gözeten duyarlı bir bakış
açısıdır ve en temel amacı, gelecek nesillere temiz bir
çevreyle birlikte gelişen bir ekonomiyi bırakmaktır. Yani, ne
pahasına olursa olsun o madeni çıkarmak için doğayı talan
eden, o doğanın sahibi insanları türlü eziyetlerle
karşı karşıya bırakan, süpüren bu
anlayışın tam tersidir. Orta Doğuda ve sömürge ülkelerinde
rastlanan bu yıkıcı ekonomi modelini kabul etmemiz mümkün
değildir.
Peki, atık
yağları ne yapmalıyız? Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bizim önerimiz şu şekildedir: Öncelikle,
vatandaşlarımızın ve işletme sahiplerinin
bilinçlendirilmesi için eğitim verilmelidir.
İkinci önerimiz,
yazılı ve görsel basın kullanılarak atık
yağların zararlarının vatandaşlarımıza
detaylı olarak anlatılması gerekir.
Üçüncü önerimiz, Çevre ve
Orman Bakanlığı ya da belediyelerin gözetiminde atık
toplama merkezleri faal olmalıdır. Bu atıkların yeniden
kullanılarak ekonomiye kazandırılmasının önü açılmalıdır.
Bu, Avrupada, Amerikada ve diğer tüm ülkelerde maalesef 2000li
yıllardan itibaren yapılmaya başlanmıştır.
Dördüncü önerimiz ise
biyoyakıtlar için teşvikler uygulanmalı ve atık
yağların biyoyakıta dönüştürülmesinde çeşitli vergi
indirimleri gündeme gelmelidir.
Temiz havayı ve insan
sağlığına uyumlu bir çevreyi Türk milletine çok görmeyin
çünkü gidecek başka bir vatanımız yok; çocuklarımıza,
gençlerimize bırakacak başka bir vatanımız yok.
Konuşmamı bir
atasözüyle bitirmek istiyorum: Ancak en son ağaç kesildikten, en son
nehir zehirlendikten ve en son balık tutulduktan sonra
anlayacaksınız ki insan aç kaldığında parayı
yiyemez.
Hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun grup önerisini oylarınıza sunacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/3) ve (11/4) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 4 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmının 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin haftalık çalışma günlerinin
dışında 4 Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanarak bu
birleşimde yapılmasına ve gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmasına
ilişkin önerisi
31/3/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
31/3/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Coşkun
Çakır
Tokat
AK
PARTİ Grubu
Başkan
Vekili
Öneri:
Genel Kurulun;
31 Mart 2016 Perşembe
günkü (bugün) birleşiminde 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
1 Nisan 2016 Cuma günkü
birleşiminde 5 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 8, 11, 15, 18, 22, 25 ve 29
Nisan 2016 Pazartesi ve Cuma günleri saat 14.00te toplanarak bu günkü
birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
Bastırılarak
dağıtılan (11/3) ve (11/4) esas numaralı gensoru
önergelerinin 4 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmının 1inci ve 2nci
sıralarına alınması ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin haftalık çalışma günlerinin
dışında 4 Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanarak bu
birleşimde yapılması ve gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
5 Nisan 2016 Salı günkü
birleşiminde 24 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
6 Nisan 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde 29 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
7 Nisan 2016 Perşembe
günkü birleşiminde 31 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
8 Nisan 2016 Cuma günkü
birleşiminde 33 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
11 Nisan 2016 Pazartesi günkü
birleşiminde 35 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
12 Nisan 2016 Salı günkü
birleşiminde 37 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerinde gece 24.00'de günlük programın tamamlanamaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar,
15, 18, 22, 25 ve 29 Nisan
2016 Cuma ve Pazartesi günlerindeki birleşimlerinde saat 24.00'e kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca olacak.
Buyurun
Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Diyarbakırdaki acı olayı öğrendik ve o menfur
saldırıda, hain saldırıda şehit olan polislerimize
Allahtan rahmet diliyorum, tüm yaralılara acil şifalar diliyorum.
Terörü lanetliyorum, teröre destek olanları da onların sözcüsü
olanları da lanetliyorum, milletimizin başı sağ olsun
diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugünkü grup
önerimiz önümüzdeki hafta içerisindeki çalışma takvimimiz ve
saatlerimizi içeriyor. Bugünden itibaren, yarın, önümüzdeki hafta ve nisan
ayındaki çalışma programımızla ilgili önerileri
sunacağım sizlere.
Öncelikle
şunu ifade etmem lazım çünkü Avrupa Birliğiyle vize muafiyeti
konusunda haziran ayındaki anlaşmanın tamamlanması için
bazı yasal düzenlemeler yapmamız gerekiyor ve bu yasal düzenlemelerin
1 Mayısa kadar bitmesi lazım; milletimiz için de, ülkemiz için de çok
değerli. Ben inanıyorum ki bu yasal düzlenmeleri nisan ayı
içerisindeki çalışmalarımızda yerine getiriyorken
eleştirileri ile katkıları ile sunacakları önerilerle
muhalefetin de diğer siyasi partilerin de bu çalışmada
emeği olacağına, katkı sunacaklarına inanıyorum.
Çünkü bu süreç ülkemiz için çok değerli, elli altmış
yıllık bir rüyanın bitimi olacak ve inşallah, o şeref,
o onur bu Parlamentoya ait olacak ve vize muafiyeti gerçekleşebilecek.
Peki, bu süreç içerisinde, bu
kanuni düzenlemeler içerisinde neler var? Birkaç başlığa
özellikle işaret etmek isterim. Siyasi Etik Kanunu bunlar içerisinde yer
alıyor, Adli Yardım Kanunu gibi, vize muafiyeti için gerekli olan
bazı kanuni değişiklikler var; temel kanun adı altında
da Meclisimize, Parlamentomuza gelecek. Yine, Kolluk Gözetim Komisyon Kurulu
Kanunu da bu kanunlar içerisinde yer alıyor. Çocuklarımızı
ilgilendiren, onların desteklenmesi, velayet sorunlarını içeren
kanunlar da yine bu çerçevede önümüzdeki ay içerisinde çıkarmayı
planladığımız, önerdiğimiz kanuni düzenlemeler
içerisinde yer alıyor.
Peki, hangi saat, hangi gün
ve takvim içerisinde yapacağız, ona da işaret etmek isterim.
Şöyle ki: 149 sıra sayılı, yine, az önce ifade
ettiğim, vize muafiyeti çerçevesindeki kanunlardan İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısını görüşmeye bugün
itibarıyla devam edeceğiz. Biliyorsunuz, birinci bölüm üzerinde
6ncı maddede kalmıştık, inşallah, bugün bitimi
gerçekleşecek. Yarın itibarıyla, 1 Nisanda 5 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşülmesinin tamamlanmasına kadar çalışmamız devam
ediyor.
Önümüzdeki haftaya bir
bakıyoruz hemen. Önümüzdeki hafta içerisinde de bir gensoru gözüküyor
pazartesi günü. Hemen onunla ilgili ayrıntı vermek isterim.
Haftalık çalışma günleri dışındaki pazartesi
günü, (11/3) ve (11/4) esas numaralı gensoru önergelerini 4 Nisan
Pazartesi günü Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmında
görüşeceğiz. 1inci ve 2nci sıraya alınmasını,
Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alıp bu gensoru
görüşmeleri tamamlanana kadar, bitimine kadar görüşmeleri
sürdürmüş olacağız. Bu arada, pazartesi ve cuma günü
çalışmalarımız da öngörülüyor önümüzdeki çalışma
takvimi içerisinde. Bu da 4, 8, 11, 15, 18, 22, 25 ve 29 Nisan tarihlerinde
pazartesi ve cuma günlerini de çalışma programımıza
almış olduk.
Ben birkaç
başlığı, önümüzdeki hafta içerisinde öne
aldığımız kanun başlıklarını ifade
edeceğim. 5 Nisan Salı günü 24 sıra sayılı Kanun
Tasarısına, 6 Nisanda 29 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşülmesi, yine 7 Nisanda
31 sıra sayılı Kanun Tasarısına, 8 Nisan
itibarıyla da 33 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşülmesini öngörüyor ve Genel Kurula sunuyoruz
cuma itibarıyla. Bir sonraki pazartesi ve salı günü ise 35 sıra
sayılı ve 37 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının Mecliste görüşülmesini grup önerisi olarak
sunuyoruz.
Çalışma
takvimimizdeki başlıkları kısa başlıklarla
aktardım, çalışma saatleriyle ilgili de değinip cümlelerimi
tamamlamak isterim. O da şu: Yukarıda belirttiğim
birleşimlerde gece 24.00e kadar günlük programın tamamlanmaması
hâlinde programın tamamlanmasına kadar çalışmalar
gerçekleştirilecek ancak 15, 18, 22, 25 ve 29 Nisan tarihleri cuma ve
pazartesi günlerine tekabül ediyor, o günlerde ise saat 24.00 itibarıyla çalışma
saatlerini programladığımızı ifade etmek isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi lehinde söz
aldım. Çalışmaların hayırlı olmasını
diliyorum. Özellikle ve özellikle Avrupa Birliğiyle ilgili vize muafiyeti
konusunda hazirana kadar, bu ay içerisinde, anlaşmanın tamamlanması
için 1 Mayısa kadar çıkartmamız gereken bu yasal düzenlemeleri,
bu kanuni düzenlemeleri başarıyla huzurlu bir ortamda
çıkartabilmek nasip olsun inşallah diyorum. Hatta muhalefetin de,
saygıdeğer tüm siyasi parti temsilcilerinin de bu kadar önemli bir
süreçte gerek eleştirileri gerekse öneri ve öngörüleriyle bu sürece
katkı sunacaklarına inanıyorum.
Hayırlı
olmasını diliyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaynarca.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın
Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anlaşılan o ki,
yine iki ayağımızı bir pabuca sokacağız. Ben
üçüncü dönem milletvekilliği yapıyorum, böyle şeyleri çok
gördüm. Niye böyle yapıyoruz? Bu sorunun cevabı yok. Bu şekilde
gerçekten yasa yapma tekniğine uygun mu? On saat, on beş saat komisyonlarda
çalışarak, on saat, on iki saat Genel Kurulda çalışarak bir
yasa yapılabilir mi, bu ayrı bir tartışma konusu.
Şimdi, sayın hatip
çok önemli bir şey söyledi, Vize muafiyeti için şu yasaları
çıkarmamız gerekir. dedi. Bunlardan bir tanesi de siyasi etik,
siyasi ahlak yasası. Yani bizim aslında böyle bir şeye
ihtiyacımız yok ama vize muafiyetinden dolayı böyle bir şey
yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, yanlış yapıyorsunuz, Adalet ve
Kalkınma Partisi yanlış yönetiyor Türkiyeyi. Bakın,
11inci Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül Cumhuriyet tarihinin
en zor günlerinden geçiyoruz. diye bir açıklama yaptı. Aslında
AKPnin yöneticileri, Başbakan, Cumhurbaşkanı da aynı
şeyleri söylüyor. Böyle olmasaydı herhâlde seferberlik ilan
etmezdiniz. Değerli arkadaşlarım, doğru, ben de
katılıyorum, cumhuriyet tarihinin en zor günlerini
yaşıyoruz, bunda hiç şüphe yok. Böylesine bir terör
girdabına ülke hiçbir zaman girmemişti. Biraz evvel haber geldi
işte, Diyarbakırda 6 şehit, çok sayıda yaralı var,
hepsine Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara da şifa diliyorum.
Şehirlerde bombalar patlıyor, her gün şehitler geliyor,
şehit cenazelerindeyiz, insanlar ölüyor. Temmuz ayından bu yana ben
binlerce filan diyecektim ama geçen gün Sayın
Cumhurbaşkanının yapmış olduğu bir
konuşmayı hatırladım, 355 şehit verdik. dedi. O
günden bugüne bu sayı arttı. Gerçi, aynı günlerde Genelkurmay
377 diyordu. 5.379 da PKKlı terör örgütü üyesini etkisiz hâle
getirdik. dedi. Bu kadar çok insan ölüyor. Böyle bir şey
olmamıştı Türkiyede değerli milletvekilleri.
Davutoğlunun Başbakanlığında, terörün rekor can
almasıyla tarihe geçeceğiz, bu kesin. Ayrıca,
etrafımız da ateş çemberi, sadece içeride değil problemler,
güvenlik riski var, hâlâ savaş tehlikesi var; dış politikada
dökülüyoruz, herkesle kavga ediyoruz. Sadece bunlar mı? Ekonomi tozpembe,
işte yüzde 4lük rakam, güzel rakamlar açıklanıyor. Her
şey yolunda gidiyor. söylemlerine rağmen herkes biliyor ki ekonomi
de iyi gitmiyor. Rant ekonomisinin sonuna gelindiğine dair sinyaller var.
Aslında esnafı, dar gelirlileri gezdiğinizde Türkiyenin
ekonomisinin öyle çok da iyi olmadığı görülüyor. Demokraside,
hak ve özgürlüklerde de çok ciddi problemler var. Yargı, özellikle
yargı felaket. Yargıçlarımız haklı ve haksız
ayırarak adalet dağıtamaz hâle geldiler. Sizden bizden olmak
yargı terazisini etkiler duruma geldi. En önemlisi, toplumda müthiş
bir kutuplaşma var; toplumun tüm sinir uçlarına dokunuldu, insanlar
birbirine düşman edildi değerli arkadaşlarım.
Evet, Türkiye, cumhuriyet
tarihinin en bunalımlı, en sorunlu dönemlerinden geçiyor ve Hükûmet,
bütün bunları yedi düvelle, yedi düvel bize karşı diye
açıklıyor. Bizi çekemiyorlar. Bütün sorumluluğu
başkalarında, ötekilerde, her seferinde birilerinde buluyor;
paralelde buluyor, dikdörtgende buluyor, o örgütte buluyor, faiz lobisi, hep
dışarıya. Öyle değil değerli arkadaşlarım.
Bu ülkenin sorunlarını, riskleri, dostu düşmanı
bileceksiniz, ona göre tedbir alacaksınız. On dört yıldan beri
bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Eğer bir sorumlu varsa ki vardır, bu
sorumlu sizsiniz; Adalet ve Kalkınma Partisinin kadrolarıdır,
yönetimidir, sizin iktidar anlayışınız, iç ve dış
politika stratejilerinizdir bütün bu olup bitenlerden sorumlu. Kutuplaştırma,
gerginlik artık sizin bir yönetme, yönetim stratejiniz hâline geldi.
Sayın
Cumhurbaşkanı Ya bizdensiniz, ya da teröristsiniz, terörden
yanasınız. diyor. Türkiyeyi yöneten, Türkiyenin tepesindeki
insanların milleti bu şekilde ayırdığı hiçbir
dönem olmamıştı, böyle bir şey görmemiştik. Yeniden
terör tanımı yapalım. diyor. Akademisyenlere çatıyor
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Ne zaman söyledi onu Sayın Bekaroğlu ya, ne zaman
söyledi ya?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla)
yabancılara çatışıyor, elçilere
çatışıyor; herkesle savaş hâlinde.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanına iftira ediyorsun.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Yozgatta, Sorgunda da gidiyor, Fetih Suresi okuyor, sanki bu
ülkeyi yeniden fethedecekler. Kutuplaştırma en tepedeki söylemler ile
nefret söylemine ve düşmanlığa evrilmiş durumda değerli
arkadaşlarım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Senin yaptığın ne?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Başbakan aynı şeyi yapıyor, Sayın
Başbakan ana muhalefet partisini terörle ilişkilendirmek için
kırk dereden su getiriyor
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Önerge neydi?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla)
böyle bir şey olabilir mi değerli
arkadaşlarım?
Tarihi yeniden
kurguluyorsunuz, yeniden yazıyorsunuz ve kutuplaşmanın
aracı hâline getiriyorsunuz. Millet, milletin yabancısı, millet
dışı ayrımı yapıyorsunuz; tüm muhalefeti, farklı
söyleyen herkesi millet dışı olarak ilan ediyorsunuz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Sayın Bekaroğlu, önerge neydi?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Üzülerek ifade ediyorum, sizin bu siyasetiniz nedeniyle artık
bir millet olmak vasfımızdan söz etmek bile tartışılır
hâle geldi. Tasada, kıvançta bir olan bir millet vasfımız
yavaş yavaş eriyip gidiyor sayenizde. Bu yol, yol değil
değerli arkadaşlarım. Bu gidiş felakete çıkar
değerli arkadaşlarım. Tamam, mutlak iktidar istiyorsunuz ama bu
çok tehlikeli bir yol, çok tehlikeli sularda geziniyoruz, bu, yol değil.
7 Hazirandan sonra istikrar bozuluyor. diye milletten tekrar yetki istediniz,
tek başına Hükûmet yetkisi istediniz.
SELİM DURSUN (Sivas)
İstemedik.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Terörle, ekonomik sıkıntıyla, krizle insanları
tehdit ettiniz ve yüzde 49 aldınız, tamam ama
kutuplaştırma, gerginlik politikalarına devam ediyorsunuz. Bu
gidişle nasıl bir istikrar olacak merak konusu.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Siz ne yapıyorsunuz, siz?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla)
Hadi varsayalım, kimlik siyaseti üzerinden bütün toplumu konsolide
ettiniz ve yüzde 60ını aldınız. Peki, yüzde 40ı
ezerek, susturarak, sindirerek nereye gideceksiniz, bu ülkeyi nasıl
yöneteceksiniz merak ediyorum. Nasıl bir toplum istiyorsunuz siz,
nasıl bir demokrasi istiyorsunuz? İlle de Başkanlık, Türk
tipi Başkanlık; bu mu değerli arkadaşlarım? Bu
kutuplaşmayla nereye çıkacaksınız? Şuna hiç kimse
itiraz etmiyor, defalarca söyledik: Elbette ülkeyi seçilmiş çoğunluk
yönetecek ama hukuk içinde yönetecek. Meşruiyet sadece seçilmişlik
olmaktan gelmiyor, hukuk içinde davranmaktan geliyor. Siz muhalefeti yok
edeceksiniz
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Önergenin konusu neydi ya Sayın Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla)
muhalefetin yok edildiği, bütün bir muhalefetin, toplumun
yarısının teröre yazıldığı bir ortamda
nasıl bir demokrasiden söz edeceksiniz? Bu, demokrasi falan değil,
bu, faşizmdir, otoriterliktir, diktatörlüktür değerli arkadaşlarım.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Sizin konuştuğunuz da iftiradır.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Evet, ülkenin bir bölümünde ayrı bir devlet kurmak isteyen,
bunun için şiddete başvuran, terör eylemleri yapan bir terör örgütü
var. Elbette terörle mücadele ediliyor, edilecek ama unutmayalım ki, bir
Kürt sorunu da var, ayrımcılığa
uğradığına inanan bir halk var. Her şeye rağmen
bu halk Türkiyeden ayrılmak istemiyor, bunu söylüyor. Siz
barış dediniz, çözüm dediniz ve herkes, yüzde 80 sizi destekledi.
Ne oldu 7 Haziranda da bundan vazgeçtiniz, şu anda ülke kan gölü? Bununla
ilgili daha bu kürsüye gelip bir tane açıklama yapmış
değilsiniz değerli arkadaşlarım. Öldürerek ve ölerek hiçbir
yere gidilmez, bu sorun çözülemez değerli arkadaşlarım.
Hayır, bu, gerçekten bu gidiş doğru bir gidiş
değildir.
HALİS DALKILIÇ
(İstanbul) Terörle mücadele etmeyelim mi diyorsun Sayın
Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın, 7 Haziranda bu millet, bu
Parlamentoya, siyasetçilere önemli bir fırsat verdi, dedi ki: Çok
gerdiniz, çok yıprattınız, çok yorulduk. Bakın, Adalet ve
Kalkınma Partisine de bir uyarıda bulundu: Bir araya gelin, oturun
uzlaşın ve Türkiye'nin meselelerini çözün. Yapmadınız.
Hırslardan dolayı, hırslarınızdan dolayı yapmadınız.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Kim yapmadı? Kim yapmadı?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) İlle de tek başına dediniz. Eğer 7 Haziranda
bir büyük koalisyon kurulabilseydi bu ülkede şu anda bu
kutuplaşmayı yaşamayacaktık, şu anda Kürt meselesini
çözüyor olacaktık, şu anda dış politikada bu
tıkanıklıklar olmayacaktı değerli arkadaşlarım.
Ekonomide, eğitimde çok önemli reform niteliğinde kararlar
alınmıştı ve uygulanıyor olacaktı. Sosyal devleti
ayağa kaldıracaktık, yargı bu noktada olmazdı,
demokrasi böyle olmazdı, anayasa yapıyor olacaktık. İşte,
Adalet ve Kalkınma Partisi ve özellikle tepedeki insanın
hırsından dolayı bu büyük fırsat tepildi.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Önerge neydi Sayın Bekaroğlu ya? Önerge neydi, önerge?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Bakınız arkadaşlarım, size bir şey
söyleyeyim, daha evvel söyledim, bir daha söyleyeyim size: Bakın, kimlik
üzerinden ortak iyi inşa edilemez yani siz şöyle insanlar
olduğunuzdan dolayı, Müslümanlar olduğunuzdan dolayı,
Sünniler, Türkler, Kürtler, Ermeniler olduğunuzdan dolayı iyi, mutlak
iyi ya da mutlak kötü olamazsınız.
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Öyle bir iddiası olan yok.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Böyle bir ortak iyi olmaz, böyle bir ortak iyi üzerinden siyaset
inşa edilemez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Siz böyle kabul ediyorsunuz.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Ayrıştırıcı dili siz kullanıyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Bakın, siyaset değerler üzerinden inşa edilebilir.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) AK PARTİnin yaptığı gibi.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Nedir bu değerler? Bütün insanların güvenliğini
sağlayacaksınız, hepsinin. Bütün insanların ekmeğini
garanti altına alacaksınız, refahını; bunu
yapacaksınız.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) AK PARTİ bunu yaptığı için halk teşekkür
ediyor.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Bütün insanların özgürlüğünü
sağlayacaksınız. Bunu yapacaksınız. Bununla ortak iyi
inşa edilebilir.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Bunları yaptığı için AK PARTİyi
vatandaş destekliyor.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Siyaset bunun üzerinde kurulursa ancak Türkiyenin sorunlarını
çözebilir, barışa doğru gidebilirsiniz.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) - Teşekkür et, bunların hepsi
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Siz böyle bir noktada değilsiniz. Siz büyük bir kibirle
gerçekten hiç kimsenin aklına önem vermiyorsunuz, hiç kimseyi dinlemiyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) - Kibir yok, hizmet yapıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Mutlak iyi biziz, mutlak doğru biziz, her şeyi
biliyoruz. diyorsunuz. Yanılıyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Doğru olsaydı millet oy verirdi size!
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Bakın, siz beş sene evvel de her şeyi
bildiğinizi iddia ediyordunuz, biz sizi uyarıyorduk.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) - Siz ne zaman yanıldınız?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Ama şimdi geldiniz, siz bu ülkenin Genelkurmay Başkanını
terör örgütü lideri diye hapsettiniz. Doğru yapıyordunuz
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Sonra çıktınız dediniz ki: Paralel bizi
kandırdı, PKK bizi kandırdı, şu kandırdı, bu
kandırdı...
Ben sizi uyarıyorum,
bakın en tepedeki de sizi kandırıyor sayın milletvekilleri.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu ülke bizim ülkemiz,
hepimizin ülkesi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Önerge üzerinde bir iki saniye bir şey söyleseydin bari!
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Kendinize gelin değerli arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın
Bekaroğlu, teşekkür ederim.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) - Siz ne zaman yanıldınız, siz ne zaman
yanıldınız?
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Tam bir kibir abidesi! Kibirden gideceksin bu hâlde! Psikolog
olarak bir inceleyin kendinizi!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sizi
dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) On dakikalık bir konuşmanın büyük bir kısmı
sataşma dolu. Terörle, ekonomik istikrarsızlıkla halkı
tehdit ettiniz, öyle seçim aldınız. Bu bir sataşma.
BAŞKAN - Buyurun.
İki dakika
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Kibir abidesi işte, kibir!
Mehmet Ağabey, tam bir
kibir abidesisin!
BAŞKAN Sayın
Boynukara
Sayın Boynukara
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Bekaroğlu bize öğütte bulunuyor, Bütün
insanlığı kucaklayacak bir siyasetin sahibi olun. diyor ama
bunu söylerken bu insanların, Türkiyedeki halkın yüzde 50sinde öfke
ve kızgınlık uyandıracak haksız eleştiriler dile
getiriyor, kendi kendisiyle açıkça çelişiyor.
Diyelim ki biz
yapamadık, sen yap Sayın Bekaroğlu, herkesi kucakla. Niçin yüzde
50yi böylesine husumet dolu bir noktaya doğru iten bir dil
kullanıyorsunuz? Yanlış.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) İktidar sizsiniz, iktidar!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Halkı terörle, ekonomik istikrarsızlıkla tehdit
etmişiz. Milletimiz hiçbir tehdide pabuç bırakmaz, bu bir.
İki, öyle
anlaşılıyor ki, AK PARTİ eğer oy kaybederse o seçim
meşrudur, halkın rızasını temsil eder; AK PARTİ
tek başına yüzde 50yle iktidara gelirse -o da ne tuhaf-
gayrimeşrudur! 7 Haziranda da bu halk oy verdi, 1 Kasımda da bu halk
oy verdi.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) - 7 Hazirandaki sonucu siz beğenmediniz, siz!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Herkes de eteğindeki taşı döktü. Biz anlattık,
siz de anlattınız ve halk bütün bunları değerlendirerek
sonuçta bir oy verdi. Ortaya çıkan halkın iradesidir. Bununla
barışmak iyidir arkadaşlar. Sürekli o bahaneler üreten
geleneğin bir parçası olan dil siyasete de fayda sağlamaz, emin
olun Sayın Bekaroğlu CHPye de fayda sağlamaz. Gerçeklikle
yüzleşmek çok daha öğretici olur. Öte taraftan Yüzde 40ı
eziyorsunuz. Kimi eziyoruz Sayın Bekaroğlu? Bu ülkede herkes
konuşuyor, Parlamento çalışıyor, bütün kurumlar
işliyor, herkes fikirlerini söylüyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) - Söylediği zaman içeri atıyorsunuz, içeri!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Yani eleştiri dile getirirken ölçü lazım, ölçü.
Demokrasinin kuralları işliyor. Beğenmiyorsanız
işbaşından edersiniz.
Söylenecek çok söz var ama
süre yetmiyor.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, halkın yüzde 50sini husumetle,
nefretle karşıladığıma dair bir söylemle
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika
(CHP sıralarından alkışlar)
16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; halkın yüzde 50sinden hiç söz
etmedim Sayın Bostancı. Halkın yüzde 50sine bir şey
söylemedim, tam tersi bir şey söyledim. Dedim ki: Seçimi
kazandınız
SELİM DURSUN (Sivas)
Tehditle oy aldınız.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Geleceğim oraya.
yüzde 49 aldınız.
Elbette ülkeyi siz yöneteceksiniz, çoğunluk size ait ama Yönetirken
hukukun içinde kalmanız gerekir. dedim. Burada halkın yüzde 50sine
husumet nerede var Sayın Bostancı? Size yakışmadı.
Sizin gibi kelime hazinesi geniş olan, konuşmayı bilen bir
akademisyene yakışmadı. Ben böyle bir şey demedim, bunu
açık, net söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar) Siz
halkı terörle ve ekonomik krizle tehdit ettiniz. Evet, bunu dedim ve
burada iddialıyım. Evet, çıktınız 7 Hazirana kadar bu
ülkede hiçbir şey yokken
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Siz ne dediniz?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) -
7 Haziranda bir anda ülkede ciddi terör olayları
başladı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Kim başlattı terörü, onu söyle?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanından parti sözcülerine kadar herkes
O seçimde tek başına iktidar olmadık, bu sebepten dolayı
böyle oldu.
SELİM DURSUN (Sivas)
Halkın kararı.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Arkadaşlarım, bakın, şu anda sarayda
danışmanlık yapan Anayasa Komisyonumuzun Başkanı Halk
kaosu seçti. Ya, bir sürü şeyler var yani. Dolayısıyla,
bunları biliyorsunuz, böyle şeyleri yapmaya gerek yok.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Ya, siz ne dediniz 7 Haziranda? Bizim ne söylediğimizi
bırak da siz ne dediniz 7 Haziranda?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Bakın, halkın yüzde 50sini yüzde 40ı
Evet,
Sayın Bostancı, aykırı bir ses duyduğunuz zaman hemen
onu
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Dinliyoruz Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Sadece de suçlu ilan etseniz iyi, hemen terör parantezine
alıyorsunuz. Gazeteciler konuşamıyor, akademisyenler
konuşamıyor. Gerçekten eziyorsunuz.
Bakın, bir şey daha
söyleyeyim, geçen sefer söyledim rahatsız oldunuz. Bakın, ben
geziyorum, halkın arasındayım.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Gezmeyin de çalışın; çalışın, oyunuzu
yükseltin biraz.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) - Bir tane Alevi üst düzey göreve
Bir tane Alevi hâkim ve savcı
olamadı, müfettiş olamadı, müfettiş
yardımcısı olamadı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İspat edersek istifa eder misin?
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Ayrımcılık yapıyorsunuz, bu size
yakışmaz. Bunlar yanlıştır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Doğru söylemiyorsun.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Bekaroğlu, siz ne yapıyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ayrımcılık yaptığımız
iddiasını reddediyorum, kayıtlara geçsin diye.
BAŞKAN
Teşekkürler.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/3) ve (11/4) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 4 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmının 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin haftalık çalışma günlerinin
dışında 4 Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanarak bu
birleşimde yapılmasına ve gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisinin lehinde son konuşmacı Bursa Milletvekili
Sayın Hakan Çavuşoğlu.
Buyurun, Sayın
Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Partimizin grup önerisi
hakkında söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
biraz evvel İstanbul Milletvekilimiz Sayın Tülay Kaynarcanın da
bütün teknik içeriğiyle ifade ettiği üzere, önerimizle beraber
çalışma saatlerimizi yeniden düzenliyoruz. Kısacası, bundan
sonra vize muafiyetiyle ilgili olarak üzerimize düşen yükümlülükleri
yerine getirmek bakımından Meclisimizin çok yoğun bir gündemle
çalışması gerekiyor. Aslında sanayicimizin,
öğrencimizin, turizm maksadıyla bu bölgeye gitmek isteyen ne kadar
kimse varsa vize muafiyeti nedeniyle sağlanacak avantajlardan yararlanmak
bakımından, bütün siyasi partilerin burada ortaklaşarak bu
kanunları hep birlikte güç birliği içerisinde çıkaracak olmamız
ve bunun sonunda keyfini hep birlikte yaşayacak olmamız çok önemli.
Ben diliyor ve umuyorum ki inşallah partilerimiz bu noktada, geçecek süre
içerisinde bütün kanunlara destek verecekler. Elbette yapıcı
eleştirilerini biz de saygıyla karşılayacağız.
Ancak burada maalesef zaman
zaman yapılan eleştirilerin maksadını aşan ve
özellikle bu kürsüden söylenmesini hiç de arzu etmediğimiz retorikle ifade
edilen sözler olduğunu görüyoruz ki bu gerçekten üzüyor. Aslında
zaman zaman burada arkadaşlarımız sitemlerini iletiyorlar,
bulunduğumuz yerden söz attığımız, müdahale
ettiğimiz noktasında. Doğrudur, belki bu noktada bizden
beklentiniz bu manada olabilir ama sonuçta kalp taşıyoruz, yürek
taşıyoruz, bir ruh var, temsil ettiğimiz bir zemin var ve bir
inanç var. Bunlara karşı bir hakaret söz konusu olduğunda bu
mantık dursa da içimizdeki yürek durmuyor değerli kardeşlerim,
oradan bir şekilde bunu ifade etme gereği duyuyoruz.
ATİLA SERTEL
(İzmir) Biz benzinle çalışıyoruz! Lütfen yani
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) Şimdi, biraz evvel mesela Sayın Bekaroğlunun -uzun
yıllardan beri ben tanırım, dolayısıyla hangi
gelenekten geldiğini de gayet iyi bilirim- burada yapmış
olduğu konuşma hayal kırıklığına vesile
oluyor bizde. Yani bunun nedenlerini de anlayamıyoruz. Kendisi bir
psikiyatr, profesör doktor. Yani arkadaşlar, kendisinin gerçekten sevgiye
ihtiyacı var, yeterince sevgi vermiyorsunuz; veririz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allah,
Allah!
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Hoppala!
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ya, bu işin hocası, hocası.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) Çünkü ben burada yapılan bu konuşmanın başka
şekilde yorumlanabilmesini mümkün görmüyorum. O bakımdan gerçekten
kendisine bu manada biraz daha fazla sevgi besleyin. Mesela hâlen içinde bir
ukde şu olabilir: Yani ben nasıl olur da Cumhuriyet Halk Partisi
gibi bir partide kadın kontenjanından parti yönetimine girdim? diye
hâlâ kendi kendine içerliyor olabilir, gerçek bu. Yani bunları gerçekten
burada konuşmak istemiyoruz, bunları arzu etmiyoruz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN
(İzmir) Ayıp, ayıp!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) Ama gelinen noktaya baktığımız zaman, bugün
özellikle Gaytancıoğlunun yapmış olduğu
konuşmada burada bulunan bütün arkadaşlarımız
sitayişle bahsettiler kendisinden ve önemli bir konuyu burada getirdi,
tartıştı, eleştirdi yapıcı eleştiriyle
beraber, biz de bunu dinledik ve sonunda alkışladık.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ama reddettiniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Reddettiniz Sayın Çavuşoğlu, sonunda hayır dediniz ama.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) Ama buradan bizim değer olarak kabul ettiğimiz Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza ve
büyüklerimize yapılacak her türlü hakaretamiz söz, eylem,
saldırı
Arkadaşlar, kusura bakmayın, siz bizi
ehlileştirmeye çalışıyorsunuz, biz buna müsaade edemeyiz.
Biz değerlerimizle varız, biz değerlerimizle varız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer
değerlerimizi de kaygan bir zemine taşıyacak olursak varlık
sebebimizi ortadan kaldırırız, bu olmaz. Onun için, buraya çıkan
bütün arkadaşlarımızın, muhalefet ederken gerçekten de
usulüne uygun bir retorikle sözlerini sarf etmeleri önemli, hassas bir konu.
Çok teşekkür ediyorum ama ben de birkaç teknik konudan bu vesileyle
bahsetmek istiyorum.
Şimdi, biliyorsunuz, İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun tesisine ilişkin bir kanun tasarısı
görüşüyoruz, onu bitireceğiz inşallah. Bu akşam uzun bir
gece bizi bekliyor. Bitiremezsek eğer yarın yine devam edeceğiz
ve cuma gününden itibaren 5inci sıra sayılı İş Kanuna
ilişkin kanunu da görüşmeye başlayacağız, onu da
bitirene kadar devam edeceğiz. Bir de tabii yeni bir durum, pazartesi ve
cuma günleri -29 Nisan dâhil olmak üzere-
çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ayrıca,
pazartesi günü her iki bakanımız hakkında verilen gensoru
önergesini burada görüşeceğiz. Dediğim gibi, bizi zor ve uzun
mesai günleri bekliyor.
Bu duygu ve düşüncelerle, yapıcı
eleştirilerin başımızın üstünde yeri var. Hepinizden
destek bekliyoruz.
Teşekkür ediyor, iyi akşamlar diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çavuşoğlu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın konuşmacı
konuşması sırasında grubumuza yönelerek Sayın
Bekaroğluna sevgi göstermediğimizi, sevgiye ihtiyacı
olduğu gibi, aslında hani cevap vermek için kürsüye kadar harcanacak
enerjiye de değmeyecek ama bir Grup Başkan Vekili olarak da yapmak
zorunda olduğum bir görevi yerine getirmek için söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
(CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; değerli konuşmacıyı
konuşmasının ilk yarım dakikasında, bir
dakikasında dinlerken O Çavuşoğlu ile bu Çavuşoğlu
aynı Çavuşoğlu mu? dedim. İlk kez bir özeleştiride
bulunuyordu; normal sesinin olabildiğini, bağırmadan
çağırmadan, anlaşılabilir konuştuğunu gördük. Onu
tanımaya, anlamaya çalıştık. Daha sonra, maalesef, hemen
aslına rücu etti. (CHP sıralarından alkışlar) Bize,
Sayın Bekaroğluna sevgi göstermemekten falan bahsetti. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu, bırakın Sayın Bekaroğlu gibi bir
değeri, Türkiye Cumhuriyeti siyasetine katkı sağlayan, bu ülkeyi
seven tüm yurtsever ve tüm siyaset insanlarına en yürekten sevgi
beslemektedir, bundan emin olabilirsiniz.
Sayın Bekaroğlunun seçildiği
kadın kontenjanı dediğiniz şey, üzülerek söylemem
lazım ki bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür, onun adı
kadın kontenjanı değil, parti içi demokrasimizin bir
gereği olan ve bütün dünyadaki iyi örneklerle paralel olarak cinsiyet
kotasıdır ve bir cinsiyetin diğerine üstünlük sağlamadan
eşit temsilini amaçlayan bir yerde siz buna kadın kotası
diyerek sadece kendi seviyenizi ortaya koyarsınız.
Bakın, Sayın Bekaroğluna bir laf
söylemek için şuna bakın: Sayın Bekaroğlunu partinize
davet ettiniz. Numan Kurtulmuş bir Başbakan
Yardımcılığı, bir kırmızı plaka, birkaç
tane koruma, bir tane geniş oda için Harun gibi geldiler, Karun gibi
gidiyorlar. dediği, Gırtlaklarına kadar yolsuzluğa
battılar. dediği, Vıcık vıcık yolsuzluk
akıyor üzerlerinden. dediği bir partide koştu buraya oturdu. O
bizim yürekten sevgi beslediğimiz Bekaroğlu bu tekliflerin
tamamını reddetti, halkın partisinde size muhalefet ediyor. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Bekaroğlunu överken Numan Bey'i bu
şekilde tahkir edecek bir dille konuşamaz. Açık bir
sataşmadır, bu çerçevede grubumuzun üyesine yönelik bu
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yok yok, sataşma yok.
BAŞKAN Dinliyorum ben sizi, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şahsiyatla uğraşmayalım lütfen.
18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Bekaroğlunu
övebilir, çok kıymetli bulabilir. Biz de Sayın Bekaroğlunun
birtakım meziyetlerini elbette biliyoruz. Hiçbir insan bütünüyle iyi,
bütünüyle kötü değil; hepimizin bu manada eleştirilecek, olumlu
bulunacak yanları var ama Sayın Bekaroğlunu öveceğim diye
ille de bir kötü örnek olsun anlayışı ve AK PARTİye de
buradan nasıl bir laf söyleyebilirim motivasyonuyla Numan Bey'i
karşı tarafa kendi dili ve üslubu içerisinde, kendi
gerekçelendirdiği mantıkla oturtmaya çalışması uygun
bir değerlendirme değil. İnsanların siyasete ilişkin
davranışları, tercihleri birçok nedene dayalıdır.
Numan Beyin siyasi kariyerini de benzeri şekilde dikkatle takip
etmiş olsaydınız, bu kadar kolay bir şekilde sizin tahkirle
andığınız, yok araba için yok bilmem koruma için oraya
gitti. değerlendirmesini yapmazdınız diye düşünüyorum
Özgür Bey. Bu, sadece siyasi bir motivasyonla nasıl laf söylerim zekâ
oyunu çerçevesinde retoriğin bir bakıma çekiciliğine
kapılarak dile getirilmiş ama aynı zamanda Numan Beyin
kişiliğine, karakterine karşı da saygı
sınırlarını aşan bir değerlendirme olmuştur.
Buna dikkatinizi çekerim. Esasen sizin vicdanınız ve
anlayışınız da bu tür hususları ayırt etmeye son
derece müsaittir.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Sayın Bostancı, Özgür Özel, Sayın Türkeşi unuttu, onu da
söyleyebilirsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Böyle yapmanızın biraz da öfkeyle, Sayın
Bekaroğlunu koruma kaygısının öne
çıktığı bir anlayışla olduğunu
düşünüyorum. Bu çerçevede uygun bulmadığımı ifade
ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından.
Aslında cevap verecek
yeteri kadar done var veya söz talep ederiz ama bir yandan da Meclisin
çalışması gerekiyor tabii.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İktidar partisinin Meclisin çalışması noktasında
mangalda kül bırakmazken, bazı gerçekler ortaya döküldüğü zaman
bu işleri bir yana bırakması da ayrı ama ben sadece şunu
söylüyorum: Ben Bekaroğluna yapılan saldırıya
karşı, Sayın Numan Kurtulmuşun geçmişte Adalet ve
Kalkınma Partisi için söylediği sözleri tekrar edip, Sayın Numan
Kurtulmuşla aynı anda partiye davet edilen Bekaroğlunun neleri
reddettiğini ve Sayın Numan Kurtulmuşun nerede siyaset
yapıp Bekaroğlunun nerede siyaset yaptığını
tarif ettim.
BAŞKAN Evet,
anladık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunun
dışında söyleyecek bir sözüm yoktur. O duyduğu sözler
rahatsız ediyordur, haklıdır ama uyarması gereken, mesafe
koyması gereken kişi tam olarak da Numan Kurtulmuşun ta
kendisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ama Numan
Kurtulmuş burada olmadığı için grup başkan vekili
cevap vermek zorunda kaldı. Burada bulunmayan kişiler aleyhinde
konuşulmasını şahsen ben de doğru görmüyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/3) ve (11/4) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 4 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmının 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin haftalık çalışma günlerinin
dışında 4 Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanarak bu
birleşimde yapılmasına ve gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Antalya
Milletvekili Sayın Mustafa Köse olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KÖSE (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; usulen AK PARTİ
Grubu grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum ama grup önerimizin
lehinde olduğumu belirtmek istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, malumunuz olduğu üzere çok yoğun bir
çalışma temposu içerisindeyiz. Meclisimiz önümüzdeki hafta da
pazartesiden cumaya bir çalışma gerçekleştirecek ve
inşallah, önümüzdeki hafta toplumun önemli bir kesimini ilgilendiren
İş Kanununda değişiklik yapılması ve Türkiye
İş Kurumu Kanununda değişiklik yapılmasıyla
ilgili hususları hep birlikte görüşeceğiz.
Evet, çok önemli
gündemlerimiz var. Haziran ayı itibarıyla da vize muafiyetiyle ilgili
konuları tamamlamak istiyoruz, bu arzudayız ve bu bağlamda,
ciddi çalışmaları ortaya koyuyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, ben de
konuşmamın hemen başında, bugün meydana gelen menfur terör
hadisesini kınıyorum, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Ayrıca, bugün ölüm yıldönümü olan Savcımız, şehit
Savcımız Mehmet Selim Kirazı da buradan tekrar yâd etmek
istiyor ve bu vesileyle, tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Toplumumuzun, milletimizin değişik
kesimlerinin, sosyal kesimlerinin beklediği kanunlar var. Bu
kanunların çıkarılmasıyla ilgili de hem önümüzdeki hafta
hem de nisan ayı boyunca yoğun bir çalışma trafiği
içinde olmamız gerektiğini ifade ediyor ve bu yöndeki grup önerimizin
kabulü noktasında muhalefet partilerinden de destek beklediğimizi
söylemek istiyorum.
Tabii, burada şunu da
ifade etmek gerekiyor: Sakallı Celalin sözüdür Bu kadar cehalet ancak
tahsille mümkün. diye. Ancak şunu da ifade etmek lazım ki, burada,
çıkan konuşmacılar Sayın Cumhurbaşkanımıza
da birtakım sözler ithaf etmektedirler. Ben de bu sözü aynen kendilerine
iade ediyorum, bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür. Sayın
Cumhurbaşkanımızın kullanmadığı ifadeleri,
burada, sanki Sayın Cumhurbaşkanımız sarf etmiş gibi
kendisine atfetmektedir muhalefet partilerinin temsilcileri.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Nedir, ne dedi?
MUSTAFA KÖSE
(Devamla) - Az evvel burada konuşmasını gerçekleştiren
hatip de bu manada bir beyanda bulunmuştur.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Cümle nedir, cümle?
MUSTAFA KÖSE
(Devamla) - Şunu ifade etmiştir: Ya bizim
yanımızdasınız ya terör örgütünün yanındasınız.
demiştir. Hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle
bir beyanı asla ve kata olmamıştır.
Sayın
Cumhurbaşkanımız üzerinizde nasıl bir etki
bıraktıysa, burada grup önerileriyle ilgili, Meclisin
çalışmasıyla ilgili bir konuşmaya çıkan hatip bile
söze Sayın Cumhurbaşkanıyla başlıyor, Sayın
Cumhurbaşkanıyla bitiriyor.
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Siz de aynı.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bugün hiç öyle bir şey olmadı ya.
MUSTAFA KÖSE
(Devamla) - Tamam, bunu biliyoruz, bütün milletimiz de biliyor, hatta bütün
dünya biliyor
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Senden başka bahseden olmadı. Kendisi bahsediyor.
MUSTAFA KÖSE
(Devamla) -
her seçimde, Sayın Cumhurbaşkanımız geldi,
sizi sandığa gömdü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ya, Cumhurbaşkanı parti lideri mi? Ne demek
Sandığa gömdü. ya? Anayasa gereği tarafsız olması
lazım.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Senden başka kimse bahsetmedi.
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Sen ne kelime kullandığının farkında
mısın?
MUSTAFA KÖSE
(Devamla) - Kıymetli arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın konuşmacı, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Gerçekten yanlış bir kelime
kullandığının farkında mısın?
BAŞKAN -
Karşılıklı atışmayın lütfen.
Siz Genel
Kurula hitap edin lütfen.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Davutoğluna hakaret ediyorsun bak, Başbakana.
MUSTAFA KÖSE
(Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, artık yolda yürürken
ayağınız takılsa Sayın
Cumhurbaşkanımızdan bilmeyi lütfen bırakın.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Bu ülkenin Başbakanına hakaret ediyorsun.
MUSTAFA KÖSE (Devamla)
- Burada Meclisin çalışmasıyla ilgili grup önerimizi ortaya
koyuyoruz, Meclisin çalışmasıyla ilgili hem önümüzdeki hafta hem
de bu ay içerisinde yapılacak çalışmayla ilgili grup önerimizi
ifade ediyoruz. Meclisin çalışmasıyla alakalı grup önerimizin
aleyhinde konuşmaya çıkan şahıslar Sayın
Cumhurbaşkanımızı tahkir edecek ifadeler
kullanıyorlar. Bu, hem grubumuzun hem bizim hem de milletimizin
ağırına gitmektedir. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Ben, önümüzdeki
süreçte Meclis çalışmalarında yoğun bir çalışma
temposu içerisine gireceğimizi tekrar ifade etmek istiyor ve hem
muhalefetten hem de iktidar partisindeki arkadaşlarımızdan bu
yönde yoğun bir destek beklediğimizi belirtiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Önce Sayın Özel kalktı.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Evet. Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Grubumuza yönelik olarak
BAŞKAN
Aslında isim söylemedi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hayır, söyledi.
BAŞKAN
Söylemedi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hem eliyle işaret etti hem Sayın Bekaroğlunu
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika...
Yani ara
vereceğim diye verdirmemek için ne mümkünse yapıyorsunuz.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Antalya Milletvekili
Mustafa Kösenin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce talihsiz bir
konuşma dinledik ama bizim açımızdan talihsiz değil, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu açısından talihsizlik olup olmadığını
değerlendirirler ama Sayın Cumhurbaşkanı
açısından çok talihsizdi konuşma.
Buradaki hatip, Sayın
Cumhurbaşkanının seçimlerde -hem de bütün seçimleri
ayırmadan, mesela görev sürelerini sınırlandırsa falan
başka bir tartışma olur- sandığa gömdüğünü
söyledi rakiplerini.
Bakın, elimde
Cumhurbaşkanının burada ettiği yemin var:
Türkiye
Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime
aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için
bütün gücümle çalışacağıma, büyük Türk milleti ve tarih
huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.
Bu yeminde,
Cumhurbaşkanı tarafsız olacağına namus ve şeref
andı içmişken, bir milletvekili çıkıp, rakiplerini
sandığa gömmekten bahsetmektedir, siyasi partileri sandığa
gömmekten bahsetmektedir; takdiri Sayın Cumhurbaşkanına, AKP
Grubuna ve bundan sonraki siyasi hayatıyla ilgili endişeler için, bu
geceki değerlendirme için sayın milletvekilinin uykusuz
akşamına bırakmaktayım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Sayın Başkan, cımbızlamayın
konuşmayı!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Bostancı, sonra siz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Biraz önceki tartışmada, Sayın Mehmet
Bekaroğluna AK PARTİden davet geldiğini, Numan Beye de davet
geldiğini, Numan Beyin gittiğini, Sayın Bekaroğlunun
gitmediğini ifade ettiler. Bu bir yanlış bilgi, AK
PARTİden Sayın Bekaroğluna giden hiçbir davet yoktur,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi
bakalım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, demin konuşan
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, grup başkan vekili konuşuyor, duymuyorum.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) AKP adına konuşan sayın hatip grubumuza da
dönerek ve kastederek, Sayın Cumhurbaşkanının seçimlerde
bizi sandığa gömdüğünü ifade etti.
BAŞKAN Buyurun.
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Antalya
Milletvekili Mustafa Kösenin AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de bu darbe Anayasasının 101inci
maddesini de hatırlatarak
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Onu değiştireceğiz.
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
darbeci bir anlayışın bile nasıl gerisine
düştüğünüzü buradan ifade etmek isterim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Düşmüyor, değiştiriyoruz, biliyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) 101inci madde Cumhurbaşkanının niteliklerini ve
tarafsızlığını ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı
muhalefet partileriyle seçime girecek, muhalefet partilerini sandığa
gömecek herhangi bir yetkiye de sahip değil, göreve de sahip değil.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ha, fiilî olarak eğer bu
kürsüden bunları yaptığını itiraf ediyorsanız o
zaman açık bir şekilde bu Anayasayı siz de
Cumhurbaşkanı da ihlal etmişsiniz anlamına geliyor. E, biz
başından beri bunu söylüyoruz zaten. Biz 7 Hazirandan sonra bu ülkede
bir saray darbesi yapıldığını, o saray darbesinin
Parlamentonun kapısına kilit vurduğunu, Parlamentonun bir tek
komisyon oluşturmadan seçime gitmek zorunda kaldığını,
Genel Kurulun bir tek gündemli toplantı yapmadan, iki gün üst üste
çalışmadan, bilinçli bir şekilde seçime götürüldüğünü
söylüyoruz. Sağ olsun, milletvekiliniz buraya gelip bizim söylediklerimizi
doğruladı.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Niye siz sataşmadan söz istiyorsunuz o zaman? Hayır, niye
söz istediniz?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Yani biz söyleyince inanmıyorsunuz, hiç olmazsa sayın
milletvekiliniz söyleyince buna itiraz etmeyin.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Anladın sen onu, anladın!
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sataşmadan niye söz istediniz?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Hayır, sayın vekil dedi ki
Şimdi, bakın,
diğer taraftan tabii şöyle bir durum var: Yani bir de bu Hükûmetin
başı olan Sayın Başbakan var yani Sayın Davutoğlu
var. Benim bildiğim kadarıyla seçim meydanlarında o
dolaştı, mitingleri o yaptı, seçim sürecini o yürüttü
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Ama sorun ne, onu anlamadık.
İDRİS BALUKEN
(Devamla)
ama siz yani bu saray ile Hükûmet arasındaki çelişkide
sanırım biraz artık saklayamayacak bir iç zorlanma
yaşıyorsunuz. Öyle olduğu için de buraya gelip Sayın
Davutoğlunun emeğini de bu kürsüden kendi elinizle boşa
çıkarıyorsunuz.
Hepinize saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Ne alakası var? O, Sayın Başbakanımız,
Genel Başkanımız.
BAŞKAN Sayın
Çakır, buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, konuşmacı hatibimiz Mustafa Beyin
konuştuğu çok açıktır ve nettir, söylediği de çok,
normal şartlardaki herkesin anlayabileceği niteliktedir. Kastedilen
şey değildir. Kastedilen kesinlikle tartışma yaratmak,
polemik yaratmak için ortaya konulan bir dildir. İzin verirseniz
Sayın Mustafa Bey açıklamasını yapsın o konuda.
BAŞKAN Açıklama
yapacaksa yerinden vereceğim.
Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) -
Kürsüden efendim, kürsüden şey yaptı. Sataşmadan söz alıyor
efendim.
BAŞKAN - Şimdi,
sataşmadan dolayı istiyorsanız buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Ben sataştım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamam, peki,
sataşmış.
21.- Antalya Milletvekili Mustafa Kösenin, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA KÖSE (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada, konuşmamın
içerisinden cımbızla bir cümleyi alıp başka yerlere
çekmenin, eğip bükmenin hiçbir anlamı yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bizim
ömrümüz öyle geçiyor.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Hiçbir anlamı yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bizim
ömrümüz öyle geçiyor.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Dinleyin, dinleyin kıymetli arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Her
konuşmadan cımbızla kelime seçiyor.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Recep Tayyip Erdoğan on dört yıl önce bu hareketin başına
geçmiş, bu hareketi, milletin bağrından çıkan bu hareketi
isimleştirmiş, Adalet ve Kalkınma Partisini kurmuş, ondan
sonra da önüne gelen her seçimde eze eze, milletinin desteğini ala ala
iktidara gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, iki kere iki dört.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eze
eze doğru bir dil değil.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - O
doğru bir terim mi?
MUSTAFA KÖSE (Devamla) - Bu
iki kere iki dört, kıymetli arkadaşlar. Bu tarihsel süreci nasıl
ortadan kaldıracaksınız? Var olan bu gerçeği nasıl
yadsıyacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Seçimde
ezmiyor da seçimden sonra eziyor.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Kıymetli arkadaşlar, bakın, benim ifade ettiğim,
geçtiğimiz seçimlerde ortaya konulmuş başarılar
sonrasında sizlerin Recep Tayyip Erdoğan ismini hazmedemeyerek
bugün gelip burada en alakasız hususta bile Recep Tayyip Erdoğana
hakaret etmenizdir. Sayın Cumhurbaşkanı elbette Cumhurbaşkanı
olduktan sonra, milletin büyük çoğunluğunun desteğini
aldıktan ve Cumhurbaşkanı seçildikten sonra
tarafsızdır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) -
Senin biraz önceki sözlerin zaten komple yalanlıyor bunu.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Tarafsızlığını her platformda korumuştur,
korumaya da devam ediyordur. Bunu net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Ortaya
çıkarak, sanki Sayın Cumhurbaşkanı tarafmış gibi,
Sayın Cumhurbaşkanı siyasi bir figürmüş gibi
ÖZKAN YALIM (Uşak) -
Şimdi değiştirdiniz tabii, tepkiyi alınca bizden.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
burada konuşma yapmanızı son derece
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla, bizim ortaya koyduğumuz çok nettir kıymetli
arkadaşlar: Biz
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de hepsini alt etti.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Cumhurbaşkanlığı seçimleri de ortada.
Cumhurbaşkanı olmadan önce
BAŞKAN -
Karşılıklı konuşmayalım.
MUSTAFA KÖSE (Devamla) -
Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı
olmadan önce de girdiği seçimlerde elde ettiği başarılar
ortadadır. Milletimiz bunu takdir etmiştir, ediyordur ve siz kabul etmeseniz
de etmeye devam edecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/3) ve (11/4) esas numaralı Gensoru
Önergelerinin 4 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmının 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin haftalık çalışma günlerinin
dışında 4 Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanarak bu
birleşimde yapılmasına ve gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun grup önerisini
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN -
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 149) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümünde yer alan 6ncı maddenin
oylamasında kalınmıştı.
Bilindiği üzere, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve
arkadaşlarının maddenin oylamasında açık oylamayla
yapılmasına ilişkin talebi olmuştu, ancak açık oylama
işlemi tamamlanamamıştı. Söz konusu talebe ilişkin
işlemleri baştan yapacağım.
Şimdi, oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı ve karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Tasarının
6ncı maddesinin açık oylamasında toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi açık oylamayı
tekrarlayacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy
Sayısı: 196
Kabul: 196(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Emre Köprülü Sema
Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylelikle 6ncı madde
kabul edilmiştir.
Birleşime 20.30a kadar
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.46
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Tasarının 7nci maddesi üzerinde üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun
Tasarısının 7. Maddesinin (b) fıkrasının
çıkartılmasını ve (d) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 30.03.2016
(d)- Her din ve inanç için
bu alandaki istihdamı, o din ve inancın özelliklerine
aykırı olamaz.
Mahmut Tanal Tacettin
Bayır Mustafa
Hüsnü Bozkurt
İstanbul İzmir Konya
Dursun Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Murat
Emir
İstanbul Bursa Ankara
Gamze Akkuş İlgezdi Necati Yılmaz Özgür Özel
İstanbul Ankara Manisa
Şenal Sarıhan
Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) ve (f) bentlerinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu Mehmet Parsak Zihni Açba
Aydın Afyonkarahisar Sakarya
Arzu Erdem Ruhi Ersoy Erkan Haberal
İstanbul Osmaniye Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım Kadri
Yıldırım
Van Adıyaman Siirt
Mahmut Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Okunan son
önergeye komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Diyarbakırdaki
bombalı saldırıda hayatını kaybeden polislere
Allahtan rahmet diliyorum, bütün yaralılara da Cenab-ı Hakktan acil
şifalar diliyorum ve bu ölümlerin son olmasını temenni ediyorum.
Hakkında söz
almış olduğum madde eşitlik ve ayrımcılıkla
ilgili bir merkezî konuma sahiptir ve bugün aynı zamanda Kadı
Muhammedin idam edilişinin yıldönümüdür. Onun hem hayatı hem
idam edilişi hem yaptığı vasiyet bu maddeyle birebir
örtüşmektedir. Ondan birçok dersler, ibretler çıkarılabilir,
günümüze de hitap ediyor.
1901 yılında
dünyaya gelen Kadı Muhammedin babası Kadı Âli, dedesi Kadı
Kasımdır yani İslam yargıcı manasına gelen
kadı bir aileden gelmektedir. Medrese tahsilinden sonra özellikle
İslam hukuku ve fıkıh ilimlerinde İhtisas yaptıktan
sonra İranda kadı olarak görev yapmıştır. 1945
yılında Komeley Jiyanewey Kurd cemiyetine katılmıştır.
Aynı yıl 3 önemli ilkeyi programına almıştır.
Bunlardan bir tanesi, İran sınırları içerisinde otonom bir
Kürt bölgesi. İkincisi, Kürt mıntıkalarında Kürtçe ana
dille eğitim. Üçüncüsü de Kürt halkıyla birlikte İrandaki öbür
halkların özgürlüğü için çalışılması ve devletin
de demokratikleşmesi sağlanarak, bunun da bu şekilde
başarıya ulaşması.
22 Aralık 1946'da
Mahabad'ın Çarçira Meydanı'nda kendisi tarafından Mahabad Kürt
Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhuriyetin kabinesi 13 bakan ve 1 başbakandan
oluşuyordu. Ancak İran Devleti, bu genç otonom cumhuriyeti kuran Kürt
vatandaşlarıyla birlikte ve kardeşlik içerisinde yaşamak
yerine Sovyetler Birliğiyle yaptığı kirli pazarlıklar
sonucu Sovyetler Birliği desteğini çekti ve bu genç cumhuriyet daha
doğru dürüst bir yılını doldurmadan yıkıldı.
Kurucusu olan Kadı Muhammed de 31 Mart 1947 yılında idam edildi.
Göstermelik bir mahkemeden
sonra kendisi, kardeşi Kadı Sadr ve amcasının oğlu
Kadı Seyf hakkında idam cezası verilen Kadı Muhammed, idam
sehpasına götürülürken son arzusunda kendisine yardımcı olmak
üzere mahkeme tarafından görevlendirilen bir Kürt imamına şöyle
der: "Kâğıt kalem hazırla ve yapacağım vasiyetimi
Kürtçe yaz. Fakat imam Kütçe bilmediği için vasiyetini Farsça
yaptırmak zorunda kalır ve şöyle der: Rahman ve rahîm olan
Allah'ın adıyla. Ey Kürt halkı, değerli kardeşlerim,
zulüm gören halkım! Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Allah
aşkına artık birbirinize düşmanlık etmeyin. Kendinizi
bedavaya satmayın. Her ulusun başarı yolu birlik ve beraberlikten
geçer. Kendi içinde bu birliği sağlayamayan bir halk her zaman
baskılara maruz kalır. Birlik olursanız, birbirinizi
çekememezliği bırakırsanız, kendinizi satmazsanız
kurtulursunuz. Hangi ulustan olursa olsun sizi sevmeyenler sizi para pulla
satın almak isteyeceklerdir, buna asla kanmayınız. Eğer
başarıya ulaşmak isterseniz bu birlik kurmaktan asla geri
durmayınız.
Allah'a inanın ve dinî vecibelerinizi yerine
getirin. Birlik ve beraberliğinizi koruyun. Eğitim seviyenizi
yükseltin, bir menfaat uğruna kendinizi satmayın. Birbirinize ihanet
etmeyin. İhanet bir gün döner sahibini de vurur. Dünya malını
önemsemeyin. Eğer vatanınız varsa, özgür ve serbest iseniz her
şey sizin de demektir. Vatanınız yoksa hiçbir şeyiniz yok
demektir.
Ben de eşit ve özgür, ortak bir vatanda hep
birlikte yaşama ümidiyle sözlerimi burada bitiriyorum ve hepinize
saygılarımı, sevgilerimi arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 7nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(b) ve (f) bentlerinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Deniz Depboylu konuşacak.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 149 sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle ilgili olarak grubum adına
söz almış bulunmaktayım, her birinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bugün
Diyarbakırda gerçekleşen hain saldırıda şehit
düşen polislerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve yüce Türk
milletine başsağlığı, sabır; yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Değerli vekiller, Kanunun 7nci maddesinin (b)
fıkrasında Sadece belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu
kılan durumlar. ifadesi yer almaktadır. Bu madde, cinsiyet
ayrımcılığıyla birlikte işverene suistimal
edilebilecek bir alan ve sınırsız bir inisiyatif
tanımaktadır. Devlet, gerek kamusal gerekse özel alanda tüm
bireylerin özellikle kadınların yaşama hakkının
sağlanması ve korunması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak;
kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı önlemek
üzere yasal ve diğer tedbirleri almakla yükümlüdür. Bunun yanı
sıra özellikle Anayasanın 10uncu maddesinde Kadınlar ve
erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür. hükmüyle devlet, cinsiyete dayalı
ayrım yapmamanın ötesinde kadın ve erkeğin her alanda
eşit haklara, eşit imkânlara kavuşması için düzenlemeler
yapmak, gerekli tedbirleri almakla yükümlü
kılınmıştır.
Başta kamu olmak üzere
özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarında çalışanların
cinsiyete dayalı ayrımcılık ve eşitlik
politikaları gibi konularda farkındalıklarını
arttıran programlar uygulaması gerekirken bu madde tam tersi amaca
hizmet etmektedir. İşe alma kriterleri ve terfi
uygulamalarının toplumsal cinsiyet eşitliği bakış
açısıyla gözden geçirilmesi konusunda farkındalık
geliştirilmesi gerekirken cinsiyet ayrımını
desteklemektedir.
Sosyal yardım
politikalarının belirlenmesinde toplumsal cinsiyet
ayrımının yarattığı geleneksel iş
modellerini destekleyen uygulamalardan kaçınılması gerekirken
uygulamayı bu kanunda yer alan 7nci maddenin (b) fıkrasıyla
desteklemektedir. Bugün, dünde olmayan bazı mesleklerde, daha doğrusu
cinsiyetlerin çalışmadığı mesleklerde o cinsiyetlerin
çalışmaya başladığını görüyoruz.
Örneğin hemşirelik. Aslında kısa bir süre önce erkekler
hemşirelik mesleğine kabul edilmiyordu, kadın mesleği
olarak görülüyordu. Bugün, erkek vatandaşlarımız da bu
mesleğe başvurabiliyor, hatta tercih ediyor ve çok iyi bir
uygulamayla çok güzel hizmetler verebiliyorlar. Yine, elli yıl önce
kadın kaportacı, kadın otobüs şoförü, tren makinisti
bulamazdınız ama bu ve buna benzer birçok meslek alanında
kadınlar bugün başarıyla görev yapmaktadırlar.
Çok daha zor işlerde,
tarlada, bahçede kadınlar tarihin eski dönemlerinden beri çalışıyorlar.
Orman işçisi olarak ağır şartlarda çalışan
kadınlarımız da mevcut. Mutlaka zorlanacakları
şartlar, fiziksel güçlerinin yetmeyeceği meslekler de olacaktır.
Bu, sadece kadınlar için değil erkekler için de geçerli. Ama zaten
iş alımlarında uygulanan testler, mülakatlar mevcuttur. Personel
alınacak işe uygun olmayan adaylar bu aşamalarda zaten
eleneceklerdir. Fakat eleme şartlarına cinsiyet
ayrımcılığını eklemek, kadınları her
alanda desteklediği söylemleriyle övünen AKPnin iddiasına ters
düşmektedir.
7nci maddenin (b) bendinde
belirtilen sadece belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu kılan
durumlar, maalesef, kurumlarımızın içerisinde bile kadın ve
erkeklerimizin eşit hak ve hürriyetlerden ne kadar uzak kaldığının
göstergesi olacaktır.
Aynı maddenin (f) bendi
ise, uygulayıcıya çok geniş bir alan bırakmaktadır.
Madde,
ayrımcılık yasağı kapsamında belirli hâllerin
dikkate alınmamasını düzenlemelidir. Aksi takdirde
uygulayıcı, ayrımcılık yasağının
dikkate alınacağı ya da alınmayacağı hâlleri subjektif
olarak değerlendirme hakkına sahip olurken, art niyetli ve yetersiz
bir yöneticinin de bu kanun tasarısının yürütülmesi
esnasında ayrımcılık yaptığı durumlar ortaya
çıkabilir.
Tüm bu sebepleri dikkate
aldığımızda (b) ve (f) bentlerinin yeniden gözden
geçirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Bugün kadın ve erkek
eşitliğinin, fırsat eşitliğinin her alanda dile
getirildiğini ve birçok ülke tarafından bu konuda özellikle itina
gösterildiğini, bizim ülkemizde de bu uygulamaların ön plana alındığını
düşünürsek bu maddelerin tekrar değerlendirilerek görüşlerinizde
o şekilde oylamaya geçilmesini dilemekteyim.
Her birinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin (b)
fıkrasının çıkarılmasını ve (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 30.03.2016
(d)- Her din ve inanç için
bu alandaki istihdamı, o din ve inancın özelliklerine
aykırı olamaz.
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhan konuşacak.
Sayın Sarıhan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkan, değerli kâtip üye arkadaşlarım,
milletvekili arkadaşlarım ve Meclisimizin tüm
çalışanları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, biraz önce,
benden önce burada konuşan değerli milletvekili Depboylu, hemen hemen
benim söylemek istediğim düşüncelerin önemli bir bölümünü ifade
ettiler. Aslında, ben öyle eminim ki, şimdi AKP
sıralarından bir kadın arkadaşımız buraya gelse o
da benzer konuda düşüncelerini ifade edecek ve sadece birbirimizi
yineleyeceğiz ancak oylama sürecine geldiği zaman, ne yazık ki
bu birliktelik, ifadedeki birliktelik, duygudaşlıktaki birliktelik
ortaklığa dönüşmeyecek, özellikle de iktidar partisi tarafından
retle karşılanacak. Bu ayrıntıyı bilmekle birlikte
düşüncelerimizi açıklamakta ısrarlı davranıyoruz,
ısrarlı davranmaya da devam ediyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bilirsiniz, Anayasa'da da temel hak ve özgürlükler verilir ama
hemen arkasında istisnalar maddesi vardır. O istisnalarla temel hak
ve özgürlükler yeni baştan sınırlanırlar. Aslında,
anımsayın -çünkü konuştuğum zaman burada 2-3 arkadaş
dahi yoktu ilk günün akşamında, öyle düşünüyorum- geneline
ilişkin düşüncelerimizi ifade ettik, bunları yinelemek
istemiyorum, bunlar tutanağa geçti ama bu madde, biraz önce
tartıştığımız madde bu konudaki bütün birlikte
davranma ve ayrışmayı engelleme önünde, özellikle cinsler
arası toplumsal cinsiyet anlayışı yönünden
birlikteliği sağlayacak bir düzenleme olmaktan tamamen
çıkmış durumda.
Şimdi, bu maddedeki
nitelemeleri şöyle izninizle sunmak istiyorum: Ayrımcılık
savının ileri sürülemeyeceği hâller
başlığını taşıyor. Şöyle deniliyor:
İstihdam ve serbest meslek alanlarında, mesleki gereklilikler varsa
amaca uygun farklı muamele. Amaca uygun muamele nedir, farklı
muamele nedir, bununla ilgili, yasa tasarısının içinde herhangi
bir açıklığa rastlamamız mümkün değil.
Hemen
çıkarılmasını önerdiğimiz madde, biraz önce Sayın
Depboylunun da değindiği madde, salt belli bir cinsiyetin
istihdamını zorunlu kılan hâller.
Ben
çocuğumdan anımsıyorum, kadınların araba
kullanmaları olağanüstü bir şeydi, hep erkeklere özgü bir meslek
gibiydi ve her birimiz bunun kadınlar tarafından
yapılamayacağını zannederdik. Şimdi öyle bir
noktadayız ki araba kullanma oranında kadın ve erkek
sayısı neredeyse eşitlenmiş durumda. Maden mühendisi olmak
ya da mühendis olmak, bu tür şeyler kadınlar için bir hayal gibiydi
ama bugün kaskını takıp madene inmiş olan kadınlara da
rastlıyoruz.
Bu madde, daha
çok kadınlar düşünülerek ifade edilmiş bir madde oluşu
nedeniyle, bizi yaşamın dışına çeken, bizi ortak
iş yapabilme, kadın ve erkek kendi olanaklarımız ve kendi
gücümüzle ortak davranabilme, ortak çalışma yaşamına
katılma ve istihdamda bir eşitlik sağlama yolunda adım
atmamızın önünü kesinlikle kesen bir madde olarak
karşımızda duruyor.
Devam ediyorum:
Yaş sınırı yine ayrım sayılmayacakmış,
amaca uygun ve farklı muamele sayılmayacakmış. Çocuk ve
özel yerde tutulanlara özel tedbirler ve koruma önlemlerinin getirilmesi de
yine amaca uygun bir sınırlama.
Şimdi,
koruma önlemleri ile zorlama önlemleri ya da korumama diye ifade
ettiğimiz -dün de ifade etmeye çalışmıştım-
örneğin son dönemde neredeyse patlamış, neredeyse
fışkırmış olan çocukların korunduğu
merkezler diye düşündüğümüz yurtlardaki istismarlar acaba hangi
amaca uygunluğu ifade ediyor, hangi maksadı aşmayan bir
düzenleme olarak, koruma tedbiri olarak karşımıza
çıkıyor, bunu anlamak mümkün değil.
Şimdi,
üzerinde duracağımız, bir dine ait kurumlardaki din hizmeti
veren kişilerin ille de o din mensubu olmaları. Bunun, tamamen yine
ayrımcı, bizim dinî anlayışlarımıza göre, bizim
mezheplerimize göre, farklı duruşlarımıza göre inançlar
yönünden ortak alanlarda çalışmamızı, dinî temelli
alanlarda çalışmamızı engelleyen bir düzenleme olduğu
net ve açık. Bunlar yönünden, özellikle dernek ve vakıflardaki
bazı düzenlemelerin, bazı arayışların da yine bir
ayrıksı tutma anlamına gelmeyeceği, ayrım
anlamına gelmeyeceği yolundaki düzenleme temel hak ve özgürlüklerden
biri olan örgütlenme hakkını yine ayrımcı bir
bakışla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
-
ve tercihli bir bakışla düzenlemeye neden olacak bir
yapılanmaya doğru götürecek.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıhan.
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
- Bu sebeple biz, ilgili maddelerin kaldırılması gerektiği
konusundaki ya da en azından değiştirilerek düzenlenmesi
gerektiği konusundaki görüşlerimizi saygıyla sunuyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter yoktur,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhan ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin (1)inci fıkrasında
yer alan Başbakanlıkla ilişkili ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zihni Açba Mehmet Parsak Ruhi Ersoy
Sakarya Afyonkarahisar Osmaniye
Arzu Erdem Erkan Haberal İsmail Faruk Aksu
İstanbul Ankara İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun
Tasarısının 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1)- Bu kanunla ve
diğer mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak
üzere, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli ve kamu tüzel
kişiliğine haiz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu kurulmuştur.
Mahmut Tanal Tacettin Bayır Murat Emir
İstanbul İzmir Ankara
Mustafa Hüsnü Bozkurt Dursun Çiçek Özgür
Özel
Konya İstanbul Manisa
Şenal Sarıhan Veli Ağbaba
Ankara Malatya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Besime Konca Erol Dora
Diyarbakır Siirt Mardin
Dirayet Taşdemir Filiz Kerestecioğlu Demir
Ağrı İstanbul
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde, Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir konuşacak.
Buyurun Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de kanun
tasarısının 8inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Benden önce birçok konuşmacı açıkçası
bu yasa tasarısı üzerinde görüşlerini ifade etti, özellikle
ayrımcılık üzerinden ayrımcılıkla ilgili birçok
şey ifade edildi. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ülkede her gün
kadınlar, Kürtler, Ermeniler, Aleviler, farklı mezhep grupları
bu yasa tasarısını çıkarmak isteyen iktidarın
politikaları sonucu ayrımcılıkla karşı
karşıya. Dolayısıyla düşünen, sorgulayan, itiraz eden,
rıza göstermeyen herkes ya teröristtir ya da düşmandır. Dolayısıyla
böyle bir politik atmosferde böyle bir bakış açısına sahip
olan bir iktidarın böylesi bir kurumu kurması çok da bir anlam ifade
etmiyor. Daha önceki kurumlar gibi işlevsiz olacağı bugünkü tutumlardan
da bellidir.
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Şehitler var şehitler.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Biliyorsunuz ki, bu politikanın sonucunda,
yani herkesin düşman, herkesin terörist görüldüğü ve
açıkçası farklı olan herkesin itaate zorlandığı
bir ortamda açıkçası Cizre halkı, Sur halkı, Nusaybin
halkı ve İdil halkı da benzer bir şekilde bu
ayrımcılığı her gün yaşıyor. Kadınlar,
çocuklar, hastalar, engelliler, doğa, kültürel varlıklar, ölü
bedenler bile bu ayrımcılıktan nasibini alıyor, bundan
kurtulamıyor. Dolayısıyla bütün bu yaşananları
açıkçası sadece hak ihlali ve ayrımcılık olarak
tanımlamak bizler açısından çok hafif kalıyor. Bizim
tanık olduğumuz, yaşadığımız,
gözlemlediğimiz, duyduğumuz birçok şeyi insan hakkı ihlalinin
çok ötesinde, ayrımcılığın çok ötesinde, ifade etmek
gerekirse insanlığa karşı suç olarak tanımlamak
mümkün. Sizler de bilirsiniz ki insanlığa karşı suç
işleyenler, bu emri verenler ve uygulayanlar mutlaka bu suçu
işleyenlerin akıbetine de uğramıştır, bunun
örnekleri dünyada da çokça vardır, bizler de çokça tanıklık
etmişizdir.
Evet, bugün iktidarda
olunabilir, hukuk denetim altına alınabilir, ama hiçbir iktidar da
sınırsız değildir, hiçbir iktidar da baki değildir,
bunun da böyle bilinmesi gerekiyor.
Orada yaşayan
halkın bir talebi var -meşru ve demokratik bir taleptir- halk insani
varlığının tanınmasını istiyor, kültürüyle,
diliyle yaşamak istiyor, ama bu taleplere karşı şiddet,
öldürme, tutuklama ve tankla, topla cevap veriliyor, insanların evleri
başlarına yıkılıyor.
Aslında, burada, bu
kürsüde birçok arkadaşım da bunu ifade etti, ben de tekrar ifade
etmek istiyorum, çünkü insanlık onurunu inciten bir görüntüydü.
Yüksekovada sokak ortasında bir cenaze sokak hayvanları
tarafından parçalanmış ve bu parçalanma görüntüleri izlenmekle
yetinilmiyor, kameralara kaydediliyor, sonra da sanal ortamda
paylaşılıyor. Açıkçası şunu bir kez daha herkesin
kendine sorması gerekiyor: Bu nasıl bir nefrettir ki cenazeye
karşı böyle yapılıyor ve izleniyor, üstüne üstlük bir de
izlettiriliyor.
İnsanların
evlerinin kapıları kırılıyor, içeri giriliyor; insanların
en mahrem odalarına, duvarlarına, aynalarına cinsiyetçi,
ırkçı sözler yazılıyor.
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Aynı şeyler! Aynı şeyleri devamlı
konuşun!
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Burada sizler
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Şehitler var. diyoruz, hâlâ konuşuyorsunuz ya!
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Burada sözlerime devam ettiğim için
rahatsız oluyorsunuz. Rahatsız olduğunuz şeyler de
gerçekliktir, hakikattir, siz bu hakikatten kaçamazsınız.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ne gerçeği? Yalan söylüyorsun!
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Biz bunları söylemeye devam edeceğiz,
ister dinleyin ister dinlemeyin.
Bakın, burada mesaj
verilmek isteniyor. Nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? Bu, sadece ev
halkına karşı değil, Yüksekovada yaşayan tüm halka
karşıdır. Deniliyor ki Biz sınırsızız, biz
hukuk tanımayız. Bu sınırsızlığın ve
hukuk tanımazlığın da faşizmin bir kanunu
olduğunu sizler de çok iyi bilirsiniz.
Bakın, üç gün önce
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Hukuktan siz mi bahsediyorsunuz? Yapmayın Allah
aşkına!
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Bakın, bunlar gerçeklerdir. Ben size hikâye
anlatmıyorum, ben size roman okumuyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen konuşmacının insicamını
bozmayın.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Bakın, siz bunu tahayyül etmek
istemiyorsunuz, duymak istemiyorsunuz, gerçekleri duymak istemiyorsunuz. Bunlar
benim yazdıklarım değil, sizin
yaşattıklarınızdır.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Gerçeklerden bahset.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) - Ben sizden, sizin çizdiğiniz tablodan söz
ediyorum. Ben size romandan söz etmiyorum, ben size hikâye anlatmıyorum.
Ben size Cizrede, Silopide, İdilde yaşananları söylüyorum.
Bakın, biz gördük, tanıklık ettik, siz duymaya tahammül
edemiyorsunuz ama maalesef, bu sizin eseriniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1)- Bu kanunla ve
diğer mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak
üzere, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli ve kamu tüzel
kişiliğine haiz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu kurulmuştur.
Mahmut
Tanal(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba konuşacak.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu kanunla ilgili, bu kurumun kurulmasıyla ilgili birçok eleştirimiz
var ancak 8inci maddeyle ilgili de önemli bir eleştiriyi Sayın
Bakanın ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun
dikkatine sunmak istiyorum.
Madde 8de, Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Başbakanlıkla
ilişkili kurum olarak tanımlanıyor. Sayın Bakan,
değerli Komisyon üyeleri; ilişkili kurum denildiğinde, ilgili
kurum gereğince Başbakanlık mali ve idari yönden bu kurumu
denetliyor anlamına geliyor. Bu denetim, kurumu idari ve mali olarak özerk
olmaktan çıkarıyor ve kurumun ruhuyla, Paris İlkeleriyle ve
evrensel kabul gören tüm değerlerle çelişmektedir, bunu
dikkatlerinize sunuyorum. Bu 8inci madde bile, 8inci maddede yazan bu
ilişki bile bu kanuna, bu kurumun kurulmasıyla ilgili kanuna bizim
karşı çıkmakta ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor.
Bunu lütfen dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan kanun tasarısı Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı. Şimdi, ismi bir yana,
bakın eşitlik, eşitlik kanunu diyor. Dün kulaklarımla
duydum Sayın Bakan dedi ki: Bu kurumda 1 kadın olmasını
arzu ediyorum. Bakın, 1 kadının olmasını arzu
ediyorum, yani 1 kadın olacak. diyor. Geçmiş kurulda 9 üye var,
sadece 1i kadın, o kadın da olmayabilir diyor. Şimdi,
eşitlik konusunda AKPnin karnesini biliyoruz. Bakanlar Kurulunda 30a
yakın Bakanlar Kurulu üyesi var sadece 2si kadın. Eğer
eşitlik kanunu ise yüzde 50, yüzde 50 kadın-erkek
eşitliğini lütfen sağlamanız gerekiyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu Türkiyede en çok ezilen, en çok mağdur edilen, en çok
tecavüze uğrayan, en çok öldürülen kesim kadınlar. Sizlere
söylüyorum, eğer bu kurul bir eşitlik kurulu ise kadın-erkek
eşitliğinin olması gerekiyor. Orada öldürülen, kadın;
tecavüze uğrayan, kadın; dışlanan, kadın; üzerine kuma
getirilen, kadın ama kadının kurulda hakkı yok, ismi yok,
sadece geçtiğimiz dönemde 1 kadın var. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA
BENLİ (İstanbul) Veli Bey, 11 üyeden 2si kadın,
yanlış anlaşılma olmasın.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Yine, değerli arkadaşlar, bakın, bu
kurulun işkence ve zalimane muameleyi önleme gibi bir görevi var, bu
ayrımcılığın önlenmesiyle ilgili bir görevi var. Bu
yasa da işkence ve kötü muameleye maruz kalanlar ve
ayrımcılığa tabi tutulanlar için önemli ancak bu
düzenlemede önleme göreviyle ilgili bir tanım yok, lütfen buna da dikkatle
bakınız. İşkence ve kötü muamele, değerli
arkadaşlar, en çok kapalı kurumlarda yaşanıyor.
Cezaevlerinde, yurtlarda, yuvalarda yaşanıyor. Eğer bu
kurumlarda kötü muamelenin boyutlarını anlamak istiyorsanız, bir
karne görmek istiyorsanız, cezaevlerinde özellikle geçmiş dönemde CHP
Cezaevi Komisyonunun hazırlamış olduğu raporlara bakarak
cezaevlerinde hangi işkence, hangi kötü muamele, hangi tecavüz
yaşanmış bunları görebilirsiniz ancak maalesef bunları
önlemekle ilgili bir tanımlama yok bu maddede.
Değerli
arkadaşlar, cezaevlerinde keyfiyet almış başını
gidiyor. Mahkûmların televizyon izlemesinden okuyacağı gazeteye,
okuyacağı kitaba kadar maalesef bir dayatmayla karşı
karşıyayız.
Bakın, cezaevleriyle
ilgili birçok sorun var, çeşitli şikâyetler var ancak
çarpıcı olan bir ikisini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir
gazetecinin yazdığı, CHP Cezaevi Komisyonunun dikkatle izleyerek
takip ettiği ve ortaya çıkardığı ve hepimizi
şiddetle yaralayan, AKPli, CHPli, MHPli, HDPli herkesi şiddetle
yaralayan bir Pozantı Cezaevi gerçeği var. Pozantı Cezaevinde
-bizim girişimlerimiz sonucunda kapatıldı o cezaevi- tecavüze
göz yuman cezaevi müdürleri maalesef görevlerinden
alınmadığı gibi yükseltildi. Orada cezalandırılan
iki kişi var, birisi o haberi yapan Zeynep Kuriş, bir diğeri
Mersin İnsan Hakları Derneği Başkanı. Zeynep
Kuriş devletin mahremiyetini ortaya dökmekten terör örgütü nedeniyle bir
yılın üzerinde cezaevinde yattı, biz de o insanı
Karataş Cezaevinde ziyaret ettik. Bunları önleyecek bir yol, yöntem
var mı? Asla yok.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bu kanunun yapısı önemli; sivil olması, muhalefetten
olması, ilgili insanların olması gerektiğini söylüyoruz.
Niye söylüyoruz? Bir daha Karamandaki gibi çocuklarımıza tecavüz olmasın
istiyoruz, bir daha Pozantı yaşanmasın istiyoruz.
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Kocaelideki, Kocaelideki
VELİ AĞBABA
(Devamla) Eğer bu kurula sizin yandaşlarınızı
atarsanız
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Kocaelideki gibi!
VELİ AĞBABA
(Devamla) -
eşinizi, dostunuzu, akrabanızı atarsanız bu
tecavüzler devam eder. Bakın, bu, Et ve Balık Kurumu değil, bu,
Tütün Piyasası Kurulu değil; bu, İnsan Hakları Kurulu. Bu
işi en az benim kadar, benden fazla bilen AKPli milletvekilleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Elinizi vicdanınıza koyun, başta grup başkan
vekiline sesleniyorum, eğer bu kurul dediğiniz gibi oluşursa bu
tecavüzler, bu tacizler devam edecek. Şimdiki yaptığınız
gibi bu kurumların ıslah edilmesi yönünde değil, bu kurumları
aklamak için çalışacaksınız. Lütfen, bir kez daha bu
kurulun yapısını gözden geçirin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan Başbakanlıkla ilişkili
ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu konuşacak.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında Diyarbakırdaki polis servis aracına yönelik hain
ve kalleş saldırıyı lanetliyorum. Şehit olan
polislerimize Allahtan rahmet, Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Yaralı polislerimize ve
diğer vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
On üç yılı
aşkın süredir devam eden iktidarlarında güvenlik güçlerini
kışla ve karakola hapseden, terörle mücadele yerine müzakereyi seçen,
taviz ve teslimiyet politikaları nedeniyle AKP, terörün azmasından,
bölücülüğün ivme kazanmasından ve anaların gözyaşından
sorumludur. Çözüm süreci zarar görmesin. diye teröristleri görmezden gelen
zihniyet bugünkü Türkiye tablosunun mimarıdır.
Değerli milletvekilleri,
8inci madde idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli ve kamu tüzel
kişiliğini haiz, Başbakanlıkla ilişkili Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kurulmasını
düzenlemektedir. Tasarıyla, 2012 yılında kurulan İnsan
Hakları Kurumu lağvedilerek bu kurumun bazı hak ve yetkileri
yeni kurulacak kuruma devredilmekte, hizmet birimlerinin ise
çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmektedir. Oysa
ilgili mevzuata göre söz konusu kurumun bünyesinde yer alması planlanan
hizmet birimleri ile görevlerinin, yetki ve sorumluluklarının kanunda
açıkça gösterilmesi gerekmekteydi. İlişkili kuruluş
statüsünde bulunan kurumlar her ne kadar merkezî idareden ayrı bir konuma
ve özelliğe sahip olsalar da Anayasanın 123üncü maddesi ve 3046
sayılı Kanun uyarınca bütün olarak idare kapsamında yer
almaktadır. Tasarı içeriğinden kurumun
teşkilatlanmasına ilişkin olarak bir kafa
karışıklığı yaşandığı
görülmektedir. Her ne kadar 8inci maddede kurum özel bütçeli ve
Başbakanlıkla ilişkili bir kuruluş olarak
belirtilmişse de kurulun teşekkülü, görev ve yetkilerine ilişkin
diğer hükümler, düzenleyici ve denetleyici bir kurumun kurulmakta
olduğuna işaret etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
kurum kurmanın ve kanun çıkarmanın tek başına bir
anlam ifade etmediği bilinmektedir. Şayet gerçekten demokrasi, insan
hakları ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir yönetim tarzı
benimsenmemiş, buna inanan bir zihniyet dönüşümü de
sağlanmamışsa kanunlarla verilen yetkiler
uygulayıcılar elinde insan hakkını tesise değil hak
ihlaline, eşitliğe değil ayrımcılığa,
liyakate değil adam kayırmaya, adalete değil adaletsizliğe,
yetim hakkını kollamaya değil kamu malını
peşkeş çekmeye, demokrasi, insan hakları ve hukuk gibi
kavramların değersizleştirilmesine sebep olacaktır. Kamu
erki kişisel ya da bir grubun çıkarının korunduğu ve
kullanıldığı bir güce dönüşecektir. Nitekim AKP
dönemi, Anayasa güvencesi altında olmasına rağmen
haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı, özel
hayatın gizliliği, din ve vicdan özgürlüğü gibi en temel insan
hakları ihlallerinin yolsuzluk ve kayırmacılığın
gündemden düşmediği bir süreç olmuştur. Böyle olmasa liyakatin
yerine yandaşlık almaz, kamu çalışanları iktidar
yanlısı sarı sendikalara mahkûm edilmez, devlet memurluğu
parti memurluğuna dönüştürülmezdi. İhale ve İmar kanunları
istismara açık hâle getirilmez, imar ve kent rantları
oluşturularak eşe dosta dağıtılmazdı. Türk
milletinin tasarruflarıyla yapılan büyük yatırımlar
kasasındaki nakit değerine yandaşlara peşkeş
çekilmezdi; Alo Fatih hatları kurulmaz, milyonluk hediye saatler bakan
koluna takılmazdı; denetim sulandırılmaz, millî ve manevi
değerler istismar konusu yapılmazdı; terörle mücadelenin yerini
müzakere almaz, siyasi bölücülük güçlenmezdi.
Değerli milletvekilleri,
amaçta belirtilen insan haklarının korunması, eşit
muamelenin sağlanması ve ayrımcılığın
önlenmesi hepimizin kabul edeceği ilkeler olmakla birlikte
tarafsızlık ve bağımsızlığa gölge
düşüren bazı düzenlemeler ile AKPnin bugüne kadarki
ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı
politikaları dikkate alındığında kanun
tasarısının kurulun icra
bağımsızlığı konusunda bir güvence
vermediğini belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
9uncu maddede
üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (g) bendinde yer alan "resen ibaresinin ve (k)
bendindeki "Cumhurbaşkanlığına" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zihni Açba Mehmet
Parsak Ruhi
Ersoy
Sakarya Afyonkarahisar Osmaniye
Nuri Okutan Arzu
Erdem Erkan
Haberal
Isparta İstanbul Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin (j) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (r)
bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(j)- "Özgürlüğünden
mahrum bırakılan ya da koruma altına alınan kişilerin
bulundukları yerler haberli veya habersiz düzenli ziyaretler
gerçekleştirmek, bu ziyaretlere ilişkin raporları ilgili kurum
ve kuruluşlara iletmek, kurulca gerekli görülmesi durumunda kamu oyuna
açıklamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerini insan hakları
ile ilgili çalışma bağımsız kurumların denetimine
açık tutmak, il, ilçe insan hakları kurumları ile diğer
kişi, kurum ve kuruluşların bu gibi yerlere
gerçekleştirdikleri ziyaretlere ilişkin raporları incelemek ve
değerlendirmek"
(r)- "Türkiye'de göçmen,
mülteci ve sığınmacı statüsünde bulunan insanların
ayrımcılığa, ırkçılığa, ötekileştirilmeye
ve suistimale uğramamaları için düzenli kontrol yapmak, rapor tutmak
ve devlet kurumları, demokratik kuruluşlar ile parlamentoda grubu
bulunan siyasi parti gruplarını bilgilendirmek"
Erkan Aydın Candan Yüceer Mahmut Tanal
Bursa Tekirdağ İstanbul
Fatma Kaplan Hürriyet Hüseyin Çamak Şenal
Sarıhan
Kocaeli Mersin Ankara
Bülent Yener Bektaşoğlu Çetin Arık
Giresun Kayseri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Besime Konca Behçet
Yıldırım Bedia
Özgökçe Ertan
Siirt Adıyaman Van
BAŞKAN Okunan son
önergeye komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Siirt Milletvekili Besime Konca konuşacak.
Buyurun Sayın Konca.
(HDP sıralarından alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt)
Sayın Başkan, Genel Kurulu selamlıyorum.
Tekrar tekrar aynı
şeyleri konuşuyoruz fakat ben bugün İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun oluşturulmasının gerekçeleri üzerine
kısaca değinmek istiyorum. Aslında, AKP iktidar olarak
Parlamentoyu rehin almış durumdadır ve oluşturduğu bu
kurullarla da sivil toplum kurumlarını rehin almak istemektedir. En
azından bugüne kadar sivil toplum kurumlarının demokratik,
eşit, özgürlükçü haklar açısından verdiği mücadeleler söz
konusuydu. Fakat, iktidar, muhalefeti burada esas almadı; muhalefetin
önergelerini, önermelerini, konuşmalarını dikkate
almadığı gibi toplumsal alandan gelen sesleri de bütünüyle
ortadan kaldırmak için esas aldığı, oluşturmak
istediği kurullardır.
Yine, bütün bu yasalar ya da
oluşturulan kurullar Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde
oluşturulmaya çalışılıyor. Keşke AKP Hükûmeti,
Avrupa Birliğiyle uyum yasalarını çantalarına koyup, ülke
ülke dolaşıp kendilerini kabul ettirmek ve siyasi
çıkarlarını korumak için yasa değil, Türkiyede
yaşayan bütün farklılıkların uyum yasalarını
buradaki muhalefeti de esas alarak, muhalefetin önergelerini, eleştirilerini
dikkate alarak yasa çıkarabilse, kurul oluşturabilse, yeni demokratik
bir anayasa çıkarabilse, maalesef bunları yapmıyor. Önümüzdeki
süreç açısından değerlendirdiğimizde de bu
yaklaşımların, bu politikaların Türkiyeyi çok daha ciddi,
çok daha kaotik süreçlere çekeceğini tekrar tekrar belirtmek istiyoruz.
Dün de burada söyledik,
yıllardır Türkiyede tartışılan, Türkiyenin bölünme
fobisiyle günümüze kadar getirilen bir ülke gerçekliği var ve bugün bu
iktidar, derin devletin eliyle Türkiyeyi bırakalım bölmeyi, Türkiyenin
bir parçasını haritadan silmeyi esas alarak Cizrede
yaptığını, Surda yaptığını,
Şırnakta yaptığını, Nusaybinde
yaptığını, Mardinde yaptıklarını tekrar
tekrar bir iç savaşı geliştirerek antidemokratik, eşit
olmayan, insan haklarını esas almayan, insanlığı
reddeden politikalarını tekrar tekrar yürürlüğe koymuş
durumdadır.
Biz bunları sürekli dile
getiriyoruz. Bize itham edilen eleştiriler, dile getirilen ithamları
tekrar tekrar burada açıklamaya çalışacağız.
Diyorsunuz ki: Biz, Suru, biz Cizreyi ayağa kaldıracağız.
1915te Ermeni katliamı, soykırımı
gerçekleştirildiğinde bu Türkiye Cumhuriyeti iktidar
anlayışı yüzleşmemiştir, ayağa
kalkmamıştır. 1955te Rumlar katledildiğinde,
mallarına mülklerine, kültürlerine, varlıklarına el
konulduğunda ayağa kaldırmadınız. 2015
yılındayız ve bugün burada özgürlük mücadelesi,
haklarını, hukukunu, demokrasisini, dilini, adaleti isteyen Kürt
halkı üzerine bir katliam gerçekleştiriyorsunuz (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) ve periyodik biçimde elli yılda bir
gerçekleştirilen faşist bir Türkiye zihniyeti söz konusuyken
bunları gerçekleştirmek, kanun çıkarmak, kurul oluşturmak
demokratik bir süreci geliştirmeyecektir.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) Şehitlerin adını bir
anın ya.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Ya, bunları git sen HDP toplantılarında anlat.
BESİME KONCA (Devamla)
İkincisi, bütün bunlar yaşanırken 2 milyon göçmeni
aldınız sırf Avrupa ülkelerine siyasi hesaplar yapmak için.
Bugün her gittiğiniz ülkede size uzatılan mikrofona diyorsunuz ki:
Yalnız bırakıldık. Ve bugün bu 2 milyon mülteciyi nereye
yerleştireceğinizin tartışmasını
yapıyorsunuz. Maraş ilinin Pazarcık ilçesinde yedi köyün ortak
kullandığı, arazisinin olduğu, ekili olduğu
meralarına 30 bin mülteciyi yerleştirmek istiyorsunuz. Maraşta
kurmak istediğiniz bu kampı Maraş kabul etmedi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Siz hem bu yaptıklarınızla tarih önünde hesap vereceksiniz hem
de
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Gelenlerin içinde Kürtler de var, Kürtler de.
BESİME KONCA (Devamla)
Alevilerin, Maraş katliamının acısını
yaşayan insanların arazisinde gidip kamp kurmak istiyorsunuz. İl
il geziyorsunuz kamp kurmaya çalışıyorsunuz. Burada,
olduğumuz Ankarada mülteci çocuklar çöp topluyor. Sizin o
övündüğünüz Kilisteki kadın mülteciler her türlü cinsel istismara,
cinsel tacize uğruyor. Bütün Türkiye'nin her iline
dağılmış, elinde, kucağında çocuğu
perişan hâlde dilenen yüzlerce, binlerce kadın var.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) PYDden kaçıyor onlar.
BESİME KONCA (Devamla)
Hangi eşitlik kurulunu oluşturacaksınız, hangi
gerçekliği dile getireceksiniz?
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) PKKnın dağa
kaçırdığı Kürt çocuklarından bahsedin!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BESİME KONCA (Devamla)
2015 Ekim ayında Adalet Bakanlığının verilerine göre
söyleyeyim, 1.655 çocuk hükümlü, 641 çocuk tutuklu, 600 çocuk annesiyle
cezaevinde yaşamak zorunda kalıyor dediğiniz bir gerçeklik söz
konusudur.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) 2.980 çocuk geçen sene PKK
tarafından kaçırıldı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BESİME KONCA (Devamla)
Ve hâlen 6 tane cezaevi yapmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Konca, teşekkür ederim.
BESİME KONCA (Devamla)
Yine yılda 91 bin kadın çocuk yaşta çocuk doğuruyor.
BAŞKAN Sayın
Konca, süreniz bitti.
BESİME KONCA (Devamla)
Siz adaleti, hukuku, eşitliği Türkiye için düşünün, Türkiye,
Türkiye için düşünün.
HÜSEYİN KOCABIYIK
(İzmir) Sayın Başkanım, bu terörist kadın Türk
milletine soykırımcı demiştir. Bizzat siz
cevaplandırın.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) - Sensin terörist! Ne biçim konuşuyorsun? Sensin
terörist!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
BAŞKAN Ben tutanaklara
bakacağım şimdi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Terörist kadın diyor.
BAŞKAN Tutanaklara
bakacağım, ondan sonra halledeceğiz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin (j) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (r) bendinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(j) -
"Özgürlüğünden mahrum bırakılan ya da koruma altına
alınan kişilerin bulundukları yerler haberli veya habersiz
düzenli ziyaretler gerçekleştirmek, bu ziyaretlere ilişkin
raporları ilgili kurum ve kuruluşlara iletmek, kurulca gerekli
görülmesi durumunda kamuoyuna açıklamak, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerini insan hakları ile ilgili çalışma
bağımsız kurumların denetimine açık tutmak, il, ilçe
insan hakları kurumları ile diğer kişi, kurum ve
kuruluşların bu gibi yerlere gerçekleştirdikleri ziyaretlere
ilişkin raporları incelemek ve değerlendirmek"
(r) - "Türkiye'de
göçmen, mülteci ve sığınmacı statüsünde bulunan
insanların ayrımcılığa, ırkçılığa,
ötekileştirilmeye ve suistimale uğramamaları için düzenli
kontrol yapmak, rapor tutmak ve devlet kurumları, demokratik
kuruluşlar ile parlamentoda grubu bulunan siyasi parti
gruplarını bilgilendirmek"
Çetin Arık (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arık konuşacak.
Buyurun Sayın Arık.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Birkaç gündür Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı
üzerinde konuşuyoruz. Böyle bir kuruma ihtiyacımız var mı?
Kesinlikle evet. Ancak bunu salt Avrupa Birliği istiyor diye alelacele,
millet ne düşünüyor diye sorgulanmadan, sivil toplum örgütlerinin,
üniversitelerin görüşü alınmadan Ben yaptım oldu.
mantığıyla yapmak doğru değildir.
Değerli milletvekilleri,
insan hakları ve eşitlik konusunda ilerleme sağlayabilmek için
her şeyden önce çağdaş bir zihniyete sahip olmak gerekir.
Çağdaş ülkelerde insan haklarının güvence altına
alınmasının ve hukuki eşitliğin temin edilmesinin
temeli cumhuriyetimizin kurucularının da öngördüğü ve
Anayasamıza yerleştirdiği eşit yurttaşlık
ilkesine dayanır. Eşit yurttaşlık ilkesi toplum içerisinde
yaşayan bireylerin inancına, düşüncesine, cinsiyetine, etnik
kökenine ya da siyasi tercihlerine bakılmaksızın
haklarının korunmasını ve eşit muamele görmesini
teminat altına alır. Oysa AKP Hükûmeti on dört yıllık
uygulamaları ve söylemleriyle eşit yurttaşlık ilkesini
aşındırmış, âdeta temeline dinamit koymuştur.
AKP, Türk milletini eşit yurttaşlardan oluşan ve eşit
haklara sahip olan bireyler topluluğu olarak görmediğini açıkça
sergilemektedir. (CHP sıralarından alkışlar) AKP, tam
tersine toplumda birbirine yakın siyasi anlayışa sahip her bir
toplum kesimini, birbirlerinden farklı haklara sahip olan birer cemaat
olarak değerlendirmekte, kendi cemaati olarak gördüğü toplum
kesiminin çıkarlarını ise her türlü hukuki ve ahlaki ilkenin
üzerinde tutmaktadır. Geldiğimiz noktada yürütülen yeni anayasa
tartışmalarında ise Türk vatandaşlığı
ilkesini yok ederek, bu gerici zihniyetini Anayasaya yerleştirme gayreti
içinde olduğunu açıkça göstermektedir. Cemaat toplumu modelini
besleyen bu zihniyet terk edilmeden ve eşit yurttaşlık ilkesini
sahada tam manasıyla uygulamaya geçirmeden insan hakları ve eşitlik
konusunda muasır medeniyetler seviyesini yakalayabileceğimizi
düşünmüyorum.
Değerli
milletvekilleri, önemli olan sadece yasa yapmak değildir, önemli olan bu
yasaları nasıl ve kimlerin uygulayacağıdır,
yasanın uygulanabilir olmasıdır. AKP zihniyetinde bir kavram
kargaşası var. AKP hükûmetlerinin bir tutarlılığı
bulunmamakta. AKP mensupları geçtiğimiz yüzyılın
mirası köhne ideolojileriyle bugünkü uygar dünyanın ve Türkiye'nin
gerçekleri arasında bocalamakta, gelgitler yaşamaktadır.
Bakın, son olarak
Karaman'da bir üzücü olay yaşadık. Bir vakfa ait yerlerde -söylerken
utanıyorum- 45 çocuk istismar edildi. İşte, size en
çarpıcı insan hakları ihlali. Peki, iktidar ne yaptı? Tüm
kurumlarıyla, yaşanan bu insan hakları ihlallerini bir tarafa
bırakarak olayın geçtiği ve kendi cemaatinin üyesi olarak
gördüğü vakfı koruma telaşına düştü. Şimdi
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısı'nı görüşüyoruz. Peki, bu kurulu kim belirleyecek?
Kriterleri ne olacak? Bu kurul bağımsız ve tarafsız
olabilecek mi? Kurul üyelerinin 8i Bakanlar Kurulu, 3ü
Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Bize göre 11 üyenin
tamamı Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Anayasa
Mahkemesinin kararlarına saygı duymayan bir Cumhurbaşkanı
tarafından seçilecek 11 kişi, önlerine Can Dündar ve Erdem Gülle
ilgili bir konu geldiğinde sizce ne karar verecek? Bu üyelerin evrensel
insan hakları normlarına göre hareket etmelerini beklemek saflık
olacak.
Türkiye'nin yakın
tarihindeki davalara bir bakalım. Siyasi iktidarın kontrolündeki
yargı ne yaptı? İnsanları uydurma ve kapalı devre
ayarlanmış sahte delillerle suçladı.
Sırası
gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. Kendilerini savcı yerine
koyarak ve en temel insan haklarını ihlal ederek -o dönemki malum
ortağıyla birlikte- millî ordumuza alenen kumpas kuran AKP'nin, bugün
Cumhuriyet Halk Partisini gayrimillî olarak gördürme çabası tam bir komedi
örneğidir. (CHP sıralarından alkışlar) Kumpas
davalarının ısmarlama savcıları nasıl ülkeden
kaçtıysa, o savcılara talimat verenler de bir gün kendilerine kaçacak
ülke arayacaklardır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, adaletin bir gün herkese lazım olacağını
unutmayalım, insan haklarının bir gün herkese lazım
olacağını unutmayalım. Evet, bugünkü sayısal
çoğunluğunuzla süt siyahtır diyerek kanun teklifi getirseniz
kabul ettirirsiniz ama süt siyah değildir. (CHP sıralarından
alkışlar) Sayısal çoğunluk her şey değildir.
Gelin, daha güzel bir Türkiye
için bu dayatmacı anlayıştan bir insan hakları ve
eşitlik söz konusu olduğunda vazgeçin. Gelin,
yurttaşlarımızın daha mutlu, daha huzurlu, daha güvenli bir
yaşam sürmesi için el birliğiyle sorunları çözecek
adımları atalım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının (g) bendinde yer alan "resen
ibaresinin ve (k) bendindeki "Cumhurbaşkanlığına"
ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Nuri Okutan (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okunan
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Isparta Milletvekili Nuri Okutan konuşacak.
Buyurun Sayın Okutan.
(MHP sıralarından alkışlar)
NURİ OKUTAN (Isparta)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Herkesi saygı ve
hürmetle selamlıyorum.
Efendim, bugün, yine
şehitlerimiz var, ağır yaralılarımız var. Hem
bugünkü şehitlerimize hem daha önceki tüm şehitlerimize buradan bir kez
daha Allahtan rahmet diliyoruz. Çok acı yaşıyoruz.
Bunların bir kısmı benim mesai arkadaşlarım.
Söylenecek çok söz var ama faydası yok, sussak da gönül razı
değil. Bize acıyı çekmek düşüyor. İnşallah,
hepimiz için, memleketimiz için hayırlar olur, öyle diye dua edelim. Bu
duygular içerisinde de burada söz aldım. Belki, notlarım bu süre
içerisinde söyleyeceklerime yetmeyecek ama inşallah diğer maddede de
geri kalan kısmını tamamlamış oluruz.
Bir kere, bu kanun 3 ana
başlığa dayanıyor. Çağdaş ülkelerde bu 3 ana
başlık değişik değişik kurumlarda
düzenlendiği gibi bir kurumda da düzenleniyor. Bizim bu
taslağımızda da bir kurumda düzenleniyor. Bunun bir kurumda
düzenlenmesi bizce iyi olmuş, çünkü vatandaşlarımız
değişik değişik kurumlarda hakkını aramakta zorlanmakta,
dolayısıyla tek kurumda olduğu iyi olmuş. Ama burada birçok
görevler sayılmış, görevler sayılırken
9uncu madde
kurumun görevleriyle ilgili maddeleri ifade ediyor. Birçok görevler
sayılmış ama görevler birbiriyle çelişiyor, birbirini
kapsıyor.
Bir başka husus, dili çok iyi değil. Son
dönemde bir yaklaşımı görüyoruz, belki de bu, Avrupa
Birliği uyum süreci içerisinde hızlı
hazırlandığı için. Son dönemde bürokrasinin, efendim, biraz
da belki tercümeyle hazırladığı kanun taslaklarıyla
karşı karşıya kalıyoruz. AK PARTİ Hükûmeti
önceleri dar bir grubun aldığı kararlarla Türkiyeyi
değişik alanlara savurdu, şimdi bürokrasiyi dinliyor,
bürokrasiyle birlikte hareket ediyor ama bu kez bürokrasiye teslimle karşı
karşıya olduğunu düşünüyorum, bu tehlikeli bir durumdur.
Burada çok kıymetli
arkadaşlarımız var AK PARTİ Grubunda, onların muhakkak
bu çalışmalara hem Komisyonda hem daha önceki hazırlık
aşamasında destek vermesini temenni ediyoruz, böyle olursa daha iyi
bir sonuç alınacağı kanaatindeyim.
Ama bir madde var ki 9uncu maddenin (e)
fıkrası; mevzuatı izlemek, değerlendirme yapmak; bunlarla
ilgili, görüş ve önerilerle ilgili, ilgili mercilere bilgi sunmak ve
bildirmek gibi bir husus var. Mevzuat dediğimiz şeyde Anayasa,
yasa, yönetmelik, genelge, bütün bunlar var. Biz de yasaları
çıkarıyoruz, dolayısıyla Meclisin
çıkardığı yasaları da izlemek gibi bir görev
üstlenmiş. Şöyle mümkün: Bu kanun taslağı
hazırlanırken bu kurumun da görüşünün alınması çok
normal ve doğal bir şey ama Meclisin
çalışmalarını da izleme anlamına gelebilecek bir
hususu burada sizin değerlendirmelerinize sunuyorum. Bu çok
yanlış ve bunun muhakkak düzeltilmesi icap eder. Yani, sanki Meclisin
üstünde Meclisin de çalışmalarını değerlendiren bir
yorum da buradan çıkabilir. Bu hâli muhakkak değerlendirmek icap
eder.
İkinci
husus: Resen hareket etme hususu var. Orada iki tane ayrım var. Bir tanesi
insan haklarıyla ilgili resen hareket etmeyi öngörürken,
ayrımcılık ve işkenceyle mücadele hususunda da
başvuruları, mağdurların başvurusunu esas alıyor.
Hem burada bir çelişki var hem resen hareket edebilme
Türkiyede bugün
böyle ama yarın belki başka bir konuma da gelinme ihtimalini de göz
önünde tutmak lazım. Bu kanun herkese lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Devamla) Evet, ben bu duygularla
saygıyla selamlıyorum herkesi.
Yarıda kaldı, inşallah ikinci bölümde
de geri kalanına devam edeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Okutan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu maddede dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin ikinci ve
mevcut altıncı fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenerek diğer
fıkraların teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır Ramazan
Can Abdullah
Öztürk
Tokat Kırıkkale Kırıkkale
Mehmet Demir Şahin
Tin Nureddin
Nebati
Kırıkkale Denizli İstanbul
Osman
Aşkın Bak
Rize
(2) Kurul, biri Başkan,
biri İkinci Başkan olmak üzere on bir üyeden oluşur. Kurulun
sekiz üyesi Bakanlar Kurulu, üç üyesi Cumhurbaşkanı tarafından
seçilir. Bakanlar Kurulunca seçilecek bir üye Yükseköğretim Kurulu
tarafından insan hakları alanında çalışmalar yapan
öğretim üyelerinden önerilecek iki aday arasından; yedi üye ise
4üncü fıkrada aranan şartları taşımak kaydıyla,
insan hakları alanında çalışmalar yapan sivil toplum
kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar,
akademisyenler, avukatlar, görsel ve yazılı basın
mensupları ve alan uzmanlarının göstereceği adaylar veya
üyelik başvurusu yapanlar arasından belirlenir.
(3) İkinci fıkraya
göre Bakanlar Kurulunca seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan iki ay önce
durum, Kurum tarafından uygun iletişim araçlarıyla kamuoyuna
duyurulur.
Başvurular ve aday
bildirimleri Başbakanlığa yapılır. İkinci
fıkrada belirtilen usule göre yeni seçilen üyeler, yerlerine seçildikleri
üyenin görev süresinin bitiminden itibaren göreve başlar."
"(6) Başkan ve
İkinci Başkan, Kurul tarafından Kurul üyeleri arasından
seçilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin (2), (3)/d bendi ve
(4)üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (12)nci fıkrasının tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
"2- Kurul, biri
başkan, biri ikinci başkan olmak üzere 11 üyeden oluşur.
Kurulun;
İki üyesi Türkiye
Barolar Birliği,
İki üyesi insan
hakları alanında çalışan örgütler,
Bir üyesi kadın
hakları alanında çalışan STK' lar,
Bir üye basın-yayın
örgütleri,
Bir üyesi insan hakları
ana bilim dalı bulunan üniversiteler tarafından belirlenecek iki kat
sayıdaki aday arasından TBMM tarafından 3/4 nitelikle
çoğunlukla seçilir.
Ayrıca, kurulun dört
üyesi, TBMM'de grubu bulunan, oy oranına göre ilk dört siyasi parti gurubu
tarafından önerilecek iki kat sayıdaki aday arasından birer
kişi olmak üzere genel kurulca, salt çoğunlukla seçilir."
d) İnsan hakları
alanında çalışan kamu kurum ve kuruluşlarında, ulusal
ya da uluslararası insan hakları kuruluşlarında, sivil
toplum kuruluşlarında ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarında ya da özel sektörde en az 5 yıl
çalışmış olmak"
"4- Üye seçimlerinde
kurumun görev alanına giren konularda bilgi ve deneyimleri
bulunanların çoğulcu bir şekilde temsiline özen gösterilir.
Seçilecek üyeler ile kurum
çalışanlarının yüzde ellisinin pozitif
ayırımcılık ilkesi gereği kadınlardan
oluşması gerekir.
Özkan Yalım Özgür Özel İbrahim
Özdiş
Uşak Manisa Adana
Şenal Sarıhan Tahsin Tarhan
Ankara Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin 4üncü
fıkrasında yer alan "temsiline özen gösterilir" ibaresinin
"temsili sağlanır" şeklinde değiştirilmesini,
(7)nci fıkrasının (a) bendinde yer alan
"taşımaması ibaresinin ve (12)nci
fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını ve (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zihni Açba Mehmet
Parsak Ruhi
Ersoy
Sakarya Afyonkarahisar Osmaniye
Arzu Erdem Erkan
Haberal
İstanbul Ankara
2) "(a) Kurul, biri
Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere on üç üyeden oluşur.
Kurulun dokuz üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üyesi Bakanlar Kurulu,
iki üyesi Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
(b) Türkiye Büyük Millet
Meclisince yapılacak seçim için, siyasi parti gruplarının üye
sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir ve Kurul üyeleri bu adaylar
arasından her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak
suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak, siyasi
parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak
seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme
yapılamaz ve karar alınamaz."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Sibel Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım Kadri
Yıldırım
Van Adıyaman Siirt
Mahmut Celadet Gaydalı Erol Dora
Bitlis Mardin
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacak.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 10uncu
maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İnsan
haklarının korunması ve geliştirilmesi sadece hak ve
özgürlüklere ilişkin sözleşmeleri imzalamakla sağlanamamakta,
sözleşmelerin işlemesine imkân verecek mekanizmaların
varlığı ve bu mekanizmaların adil ve etkin bir şekilde
faaliyet göstermesine de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda, birey
ile devlet arasındaki ilişkiler ekseninde insan haklarının
korunması ve geliştirilmesi her devletin bir görevi olduğu kadar
bu görevin hangi yöntem ve mekanizmalarla gerçekleştirileceği de
büyük önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
insan hakları ihlalleri, uluslararası insan hakları
standartlarının ulusal düzeyde uygulamaya geçirilmesi, takip edilmesi
ve uluslararası koruma mekanizmalarıyla iş birliği
yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Ulusal insan hakları kurumları, yönetenlerle yönetilenler arasında
önemli bir köprü rolü görürken uluslararası standartları ulusal
düzeye taşımak için de iyi bir potansiyel sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
görevleri hakları korumak ve geliştirmek, hak ihlali
başvuruları ve şikâyetleri almak, incelemek ve araştırmak
olan bu kurumlar, üyelik için çaba gösterdiğimiz Avrupa Birliği
tarafından da ilgili karar ve belgelerinde gerekliliği ısrarla
vurgulanan, yokluğu da ciddi anlamda eleştirilen organlar hâline
gelmiştir. Bu bağlamda ortaya çıkan Paris Prensipleri, hükûmetleri
en uygun ve etkin bir insan hakları kurumu yaratmak yönünde teşvik
etmek için geliştirilmiş tavsiyeler ve rehber ilkeler olarak
bilinmektedir. Nitekim, Paris Prensipleri, insan hakları
kurumlarının bağımsızlığının ve
çoğulculuğunun güvence altına alınabilmesi için toplumun
farklı kesimlerinin bu kurumlar içinde temsil edilmesine özel bir önem
atfetmektedir. Zira, insan hakları kurumlarından beklenen temel
işlevlerden birisi de, toplumun farklı kesimleri ile Hükûmet temsilcilerini
insan hakları sorunlarına çözümler bulmak üzere bir çatı
altında toplamaktır.
Değerli milletvekilleri,
insan hakları kurumlarının
bağımsızlığının sağlanabilmesi için
kurum üyelerinin çoğulcu yöntemlerle göreve getiriliyor olması
şarttır. Ayrıca, bu mekanizmalar tarafından yapılacak
kurul üyesi seçimlerinde, insan hakları alanında çalışmalar
yapan sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki
kuruluşlar, akademisyenler, hukukçular ve diğer uzmanların
çoğulcu bir şekilde temsiline özen gösterilmesi de asgari bir gerekliliktir.
İnsan hakları kurum
başkanlarının kurul üyeleri tarafından seçilmesi demokratik
bir işleyişin olmazsa olmazıdır ancak geldiğimiz
noktada, üzerinde görüştüğümüz bu tasarıda mevcut asgari
sembolik çoğulcu görünümlü uygulamalar da ortadan kaldırılmakta
ve 11 üyenin 8i Bakanlar Kurulunca, 3ü de Cumhurbaşkanınca
atanmakta, ayrıca kurulun başkan seçme yetkisi de doğrudan
Hükûmete devredilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu durum, sözüm ona Paris Prensipleriyle uyumlu olarak kurulduğu iddia
edilen kurumun bağımsızlık hüviyeti
taşımadığının açık bir göstergesidir. Kurul
üyelerinin neredeyse tamamının ve kurul başkanlarının
Hükûmet tarafından atanacak olması gerek Türkiye kamuoyuyla gerekse
de evrensel hukuk normlarıyla dalga geçmek anlamına gelmektedir.
Hâlbuki her bir
makamın daha az kişi seçeceği biçimde seçim yapacak makam
sayısını artırmak, toplumda daha fazla kesimin bu süreçte
yer almasını sağlayacak ve bu da kuruma önemli ölçüde
şeffaflık ve itibar kazandırabilecektir.
Tasarıda,
toplumun dezavantajlı kesimini oluşturan ve hak ihlaline uğrama
ihtimali yüksek olan farklı inançta olanların, engellilerin ve
kadınların kurulda üye olarak temsilini öngören asgari bir
düzenlemenin mevcut olmaması da büyük bir eksikliktir. Bizim parti olarak
görüşümüz de kurul üyelerinin en az yarısının kadın
olması gerektiği yönündedir.
Üye
kompozisyonuyla ilgili cinsiyete dayalı olarak dengeli bir
dağılımın güvence altına alınmamış
olması da kurumun erkek egemen bir yapıya sahip
olacağının göstergesidir.
Ülkemizde
kadına şiddet vakalarının arttığı,
çocukların, her türlü, özellikle de cinsel istismarın neredeyse
olağanlaştığı bir dönemden geçerken toplumda
mağdur olan bu kesimlerin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dora, teşekkür ederim.
EROL DORA
(Devamla) - ...kuruldaki temsilinin güvence altına alınmasına
özen gösterilmesi gerekliliğinin altını bir kez daha çiziyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Peki.
Sayın
Özel, Sayın Sarıhan, Sayın Öz, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Özdiş, Sayın Arık, Sayın
Köksal, Sayın Yedekci, Sayın Zeybek, Sayın Demirtaş,
Sayın Akın, Sayın Salıcı, Sayın Tanal, Sayın
Demir, Sayın Göker, Sayın Akar, Sayın Çamak, Sayın
Gökdağ, Sayın Yalım, Sayın Yılmaz.
İki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin 4üncü
fıkrasında yer alan "temsiline özen gösterilir" ibaresinin "temsili
sağlanır" şeklinde değiştirilmesini, yedinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan
"taşımaması ibaresinin ve (12)nci
fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını ya da (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ruhi
Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
2) "(a) Kurul, biri
Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere on üç üyeden oluşur.
Kurulun dokuz üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üyesi Bakanlar Kurulu,
iki üyesi Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
(b) Türkiye Büyük Millet
Meclisince yapılacak seçim için, siyasi parti gruplarının üye
sayısı oranında belirlenecek üye sayısının
ikişer katı aday gösterilir ve Kurul üyeleri bu adaylar
arasından her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas
alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir.
Ancak, siyasi parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair
görüşme yapılamaz ve karar alınamaz."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Sayın Başkan, herkes ayakta.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz sessiz olabilirsek konuşmacı kürsüye gelecek
ve konuşmasına başlayacak.
Buyurun.
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehit haberlerinin
çokluğu kadar haberlerin sıradanlaşmış olduğu
günler yaşıyoruz. Huzurunuzda, teröre 216 şehit vermiş, 20
Temmuzdan bu tarafa 16ncı şehidini iki saat önce vermiş
Osmaniye ilinin Milletvekili olarak sizlere hitap ediyorum.
Son olmasını
umduğumuz Fatih Mehmet Ertuğrul kardeşimiz, hem bir Fatihtir
hem bir Muhammettir hem bir Ertuğruldur. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizim kültürümüzde Mehmet
adının, Mahmut adının, Ahmet adının Hazreti
Peygamberimize atfen konulduğunu biliriz. Adına saygı ve hürmet
gereği, onun adının anlamını ifade ettiği için,
Muhammedi önce Mehemmet, sonra Mehmet olarak, daha sonra da Peygamber
ocağı dedikleri asker ocağına Mehmetçik olarak
armağan etmiş bir kültürün çocuklarıyız.
Elbette ki şehadet
şerbetini içmek bir şereftir. Allah o şerefi nasip etsin diyoruz
fakat bu terör olaylarına karşı zemin oluşturma ve gerekli
önlemleri alamama konusunda ciddi anlamda tedbirlerin yerinde alınıp
alınmadığı konusunda da kaygılar taşıyoruz.
Toplumumuzun en gergin olduğu bugünlerde, millî birlik ve beraberliğe
en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde elbette ki bu hain
saldırıya, hain tuzaklamalara karşı biz, can
birliğiyle, kan birliğiyle, ruh birliğiyle, gönül
birliğiyle beraber olacağız. Ama Bütün bunların 10uncu
maddeyle ne ilişkisi var? diyeceksiniz. Bununla ilgisi arkadaşlar,
farklılıkların birlikteliğiyle ortak ahlakı ve ortak
aklı temsil edebilecek kurumlar ancak toplumu bir araya getirebilir.
Eğer toplumun kutuplaştırma ve gerilim noktasında siyaset
alanını daraltır, oralarda hareket kabiliyetini
kısıtlarsanız ve kısıtladığınız bu
alanı da sadece sizin sunduğunuz gerçeklik üzerinde yol yürümeye
doğru dayatırsanız bir adım sonra değerli
arkadaşlar, kara biter, deniz başlar, ondan sonra Yüzme bilenler
devam etsin. dersiniz, yüzme bilmeyenleri geride
bırakırsınız.
Ne demek istiyoruz? Siyasetin alanı
daralıyor. İktidar partisi reel, yani gerçeklikten kopuk
birtakım politik uygulamaları topluma ciddi anlamda kabul ettirmek
için havuz medyası üzerinden algı yönetimleriyle, birtakım
komplo teorisi haberlerle, maalesef tarihi de malzeme ettiği dizilerle
hayali kurgular üretebiliyor. Ertuğrul Gazi hepimizindir, Fatih Mehmet
Sultan Han hepimizindir, Mustafa Kemal hepimizindir ve biz Türkiye Cumhuriyeti
gerçekliği üzerinde varız ve bunlar birbirlerinin
tamamlayıcısı ve bunların mündemicidir. Bu hakikatle
hareket etmek durumundayız. Tarihi, taraftarlıklar üzerinden
kurtarma, toplumun genelin mal etmek gibi bir mecburiyetimiz var.
Burada önerilen kurulun içerisinde Parlamentoda
siyasi partilerin temsilci vermemesi böyle bir eşitlik kurumunun ruhuna aykırıdır,
bunu öncelikle ifade ediyoruz. Gerek kişisel verilerin güncellenmesi
gerekse RTÜK gibi oluşturulan kurullarda nasıl ki Parlamento üye
vermişse burada da Parlamentoda siyasi grubu bulunan partilerin üye teklif
etmeleri kadar doğal bir durum olamaz. Lütfen, bu konuda Hükûmet, 10uncu
madde üzerinde birkaç gün önce uzlaşma zeminine doğru
yaklaştığını gördüğümüz alana bu kanunu
geçirmeden yeniden bir mola istesin ve bunun telafisi yoluna gitsin. Aksi
takdirde bu kurul daha önce kuruldu biliyorsunuz ve geri döndü. Bu kurulun
uluslararası akreditasyon gibi bir mecburiyeti var. Bu hatadan dönülmezse
Meclisin yapmış olduğu bu kadar mesai israf olacaktır ve
bunun tekrar geri gönderilmesi söz konusudur. Konuyla ilgili çok uzağa
gitmeden Parlamentoda birazcık araştırma
yaptığınızda ve bunun örneklerinin gelişmiş
toplumlarda, bunu sunacağımız ülkelerde nasıl
uygulandığına bakıldığında, bunun ruhuna
uygun olan bu farklılıkların birlikteliğinden kaynaklanan
yapıdır. Kendinizi, kendiniz olmayanmış gibi gösterip, aynı
şekilde size ait olan birisini oraya göndererek sadece bir algı
yönetimi yapabilirsiniz, lütfen yeniden meseleyi göz önünde bulundurarak bu
konuda bir değerlendirme yapalım diyor, Genel Kurulu saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ersoy.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar
yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır. Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin (2), (3)/d bendi ve
(4)üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
(12)nci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
"2- Kurul, biri
başkan, biri ikinci başkan olmak üzere 11 üyeden oluşur.
Kurulun;
İki üyesi Türkiye
Barolar Birliği,
İki üyesi insan
hakları alanında çalışan örgütler,
Bir üyesi kadın hakları
alanında çalışan STK'lar,
Bir üye basın-yayın
örgütleri,
Bir üyesi insan hakları
ana bilim dalı bulunan üniversiteler tarafından belirlenecek iki kat
sayıdaki aday arasından TBMM tarafından 3/4 nitelikle
çoğunlukla seçilir.
Ayrıca, kurulun dört
üyesi, TBMM'de grubu bulunan, oy oranına göre ilk dört siyasi parti grubu
tarafından önerilecek iki kat sayıdaki aday arasından birer
kişi olmak üzere genel kurulca, salt çoğunlukla seçilir."
d) İnsan hakları
alanında çalışan kamu kurum ve kuruluşlarında, ulusal
ya da uluslararası insan hakları kuruluşlarında, sivil
toplum kuruluşlarında ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarında ya da özel sektörde en az 5 yıl
çalışmış olmak"
"4- Üye seçimlerinde
kurumun görev alanına giren konularda bilgi ve deneyimleri
bulunanların çoğulcu bir şekilde temsiline özen gösterilir.
Seçilecek üyeler ile kurum
çalışanlarının yüzde ellisinin pozitif
ayırımcılık ilkesi gereği kadınlardan
oluşması gerekir.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Manisa Milletvekili Özgür Özel konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Günlerdir, hatta
haftalardır, aslında Türkiye'nin ihtiyacı olan Avrupa
Birliği sınırları içinde vizesiz dolaşım
hakkının da ön şartlarından olan ama bizim kendi
insanımız, kendi demokrasimiz için yapmamız gereken
kanunları peşi sıra görüşüyoruz. Ama, Kişisel
Verilerin Korunması Kanununda da burada çok ciddi eleştirilerimiz
oldu. Kanunun önemli şekilde değişime uğramasını
sağladık ama çıkan kanun Türkiye'nin demokrasisi
açısından tatmin edici düzeyde değil. Avrupa Birliğinin de
Türkiyeden beklentisinin o kanunun çıktığı hâli
olmadığını daha ilk günlerden Avrupa Birliğinden gelen
açıklamalar da doğruladı.
Şimdi, biz 149 sıra
sayılı tasarıyla Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu diye yeni bir kurum kuruyoruz. Aslında, 6332
sayılı Kanunla 24üncü Dönemde biz İnsan Hakları Kurumunu
kurmuştuk. İnanın, o Kurum bu Kurumdan, bugün kurulan Kurumdan
daha ileridedir. Şu anda o Kurumdan daha geride bir kurum kurmaya
çalışıyoruz. O Kurum kurulurken burada çok ciddi
eleştirilerimiz olmuş, hatta yine böyle, iktidarın Ne olursa
olsun bu yasa bitecek, öyle de bitecek böyle de bitecek. baskısıyla,
bir sabah beşi yirmi geçe kürsüdeki bir milletvekilimize fiilî taarruz
sonucunda, 7-8 kişiye -o zamanlar HDP sıralarının önüydü-
200 kişinin taarruzuyla çok tatsız görüntüler olmuş, şimdi
aramızda olmayan rahmetli Ferit Mevlüt Aslanoğlu da kavgayı
ayırayım derken ayağından yaralanmış -gördüğü
tedaviye rağmen- sonra herkes çok üzülmüş, çok
utanmıştı. O gece kürsüde bizim hatiplerimiz şunu
söylüyordu: Bu Kurumu böyle kurarsanız Birleşmiş Milletler bu
Kurumu akredite etmez. Yapısından dolayı etmez ve özerk olmamasından
dolayı etmez. falan, falan falan. Etti mi arkadaşlar? Etmedi.
Birleşmiş Milletler o Kurumu akredite etmedi, şimdi Avrupa
Birliği istiyor diye Kuruma Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu diyerek yeni bir isim verip o Kurumun da gerisinde bir
iş yaparak yola çıktık. Bugün yapacağımız
işin Paris Şartına, Paris İlkelerine uygun olması
lazım. Elimizde iki tane önerge, uymamız gereken de Paris
İlkeleri var. Paris İlkeleri diyor ki: İnsan hakları ve
ırk ayrımcılığına karşı mücadeleyle
ilgili sivil toplum örgütleri, sendikalar, örneğin hukukçu, hekim ve
gazetecilerin meslek örgütleri bu kurumda olacak. Din ve felsefi düşünce
akımlarının temsilcileri olacak. Üniversitelerden nitelikli
uzmanlar olacak. Ayrıca Parlamento olacak. Ve (e) bendi olarak da
baştan parantezi açmış: Ancak, istişari mahiyette
katılmak koşuluyla yönetimin temsilcileri olacak.
Arkadaşlar,
Bakanlığın getirdiği değişiklik önergesi: Kurum
11 kişiden oluşur. 8ini Bakanlar Kurulu, 3ünü
Cumhurbaşkanı atar. Şartlar burada. Bizim önergemiz biraz önce
okundu. Dikkatlerden kaçtıysa söyleyeyim: 2 üyesi Türkiye Barolar
Birliği, 2 üyesi insan hakları alanında en az beş
yıldır çalışan örgütler, 1 üyesi kadın haklarında
çalışan STKlar, 1 üyesi basın yayın örgütleri, 1 üyesi
insan hakları ana bilim dalı bulunan üniversiteler tarafından
önerilecek 2 kat sayıdaki adaydan Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından dörtte 3lük nitelikli çoğunlukla seçilir. Bu kurumlar 2
kat aday gösterecek, dörtte 3le seçelim diyoruz. Ayrıca, dört partinin
önerdiği 1er aday yer alır diyoruz. Hepsi bu kadar, toplam 11
oluyor.
Şimdi, bakın
arkadaşlar, Paris İlkeleri burada. Onu karşılayan önergeyi
savunuyorum. Birazdan oylayacaksınız. Ve Paris İlkeleri diyor
ki: Sadece istişare için yönetim temsilcisi
Üstte saydıklarının
hiç birisi yok. Şimdi, siz diyorsunuz ki: 8 tane Hükûmetimiz, 3 tane
Sayın Cumhurbaşkanımız.
Arkadaşlar, bu,
samimiyetten uzak; bu, Türkiye'nin menfaatlerini savunmaktan uzak; bu, bilimsel
gerçeklikten uzak; bu, demokrasi anlayışından uzak; bu, bizim
burada muhalefet etme gerekçelerimizi sonuna kadar haklı gösteren temel
itiraz noktamız. Bu itirazlarımız dikkate alınabilirdi, bir
yerlerden döndü; alınsaydı uzlaşmıştık,
şimdi hepimiz evimizdeydik. Ama bu itirazlardan dolayı, biz İç
Tüzükten kaynaklı haklarımızı kullanmaya
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
siz
de maalesef, böyle bir önergeye, bizim Paris Şartını
sağlayan önergemize Hayır oyu kullanıp 3e 8, toplam 11 demeye
devam edeceksiniz, çok üzülüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtipler arasında
anlaşmazlık var, elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesinin ikinci ve mevcut
altıncı fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenerek diğer
fıkraların teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır (Tokat) ve arkadaşları
(2) Kurul, biri Başkan,
biri İkinci Başkan olmak üzere on bir üyeden oluşur. Kurulun
sekiz üyesi Bakanlar Kurulu, üç üyesi Cumhurbaşkanı tarafından
seçilir. Bakanlar Kurulunca seçilecek bir üye Yükseköğretim Kurulu
tarafından insan hakları alanında çalışmalar yapan
öğretim üyelerinden önerilecek iki aday arasından; yedi üye ise
4üncü fıkrada aranan şartları taşımak kaydıyla,
insan hakları alanında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları,
sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar,
görsel ve yazılı basın mensupları ve alan
uzmanlarının göstereceği adaylar veya üyelik başvurusu
yapanlar arasından belirlenir.
(3) İkinci fıkraya
göre Bakanlar Kurulunca seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan iki ay önce
durum, Kurum tarafından uygun iletişim araçlarıyla kamuoyuna
duyurulur. Başvurular ve aday bildirimleri Başbakanlığa
yapılır. İkinci fıkrada belirtilen usule göre yeni seçilen
üyeler, yerlerine seçildikleri üyenin görev süresinin bitiminden itibaren
göreve başlar."
"(6) Başkan ve
İkinci Başkan, Kurul tarafından Kurul üyeleri arasından
seçilir."
BAŞKAN Okunan önergeye
komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) - Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurul
yapısının çoğulcu niteliğinin güçlendirilmesi
amacıyla üye, Başkan ve İkinci Başkan seçim usulü yeniden
düzenlenmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi,
tasarının 10uncu maddesinin oylamasında açık oylama
şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır. Şimdi,
istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit
edeceğim.
Özgür Özel? Burada.
Şenal Sarıhan?
Burada.
Mehmet Gökdağ? Burada
İbrahim Özdiş?
Burada.
Çetin Arık? Burada.
Özkan Yalım? Burada.
Okan Gaytancıoğlu?
Burada.
Bülent Öz? Burada.
Gülay Yedekci? Burada.
Burcu Köksal? Burada.
Kemal Zeybek? Burada.
Ünal Demirtaş? Burada.
Ahmet Akın? Burada.
Oğuz Kaan
Salıcı? Burada.
Kadim Durmaz? Burada.
Namık Havutça?
MURAT BAKAN (İzmir)
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Takabbül
edildi.
Serkan Topal? Burada.
Nihat Yeşil? Burada.
Hüseyin Çamak? Burada.
Haydar Akar? Burada.
Necati Yılmaz? Burada.
Aytuğ Atıcı?
Burada.
Mehmet Gökdağ? Burada.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesinin
açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
199 |
|
Kabul |
: |
199(x) |
|
Kâtip Üye Emre Köprülü (Tekirdağ) |
Kâtip Üye Sema Kırcı (Balıkesir) |
Böylelikle kabul edilen önerge
doğrultusunda 10uncu madde de kabul edilmiş oldu.
Şimdi 11inci maddeyi
görüşeceğiz, üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 11inci maddesinin (ç) ve (ı)
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. 31/03/2016
(ç) Cezaevlerinde
tutukevleri, ıslahevleri, rehabilitasyon merkezleri ve gözaltı
yerlerinde özgürlüğünden mahrum bırakılan ya da koruma
altına alınan kişilerin ulusal önleme mekanizması
kapsamındaki başvurularını ve bu kapsamda resen yürütülen
incelemeleri karara bağlamak.
(ı) Kurumun
kullanacağı taşınmazların alımı,
satımı ve kiralanması
konularındaki önerileri
konuşup karara bağlamak.
Ahmet
Akın Şenal
Sarıhan Mahmut
Tanal
Balıkesir Ankara İstanbul
Onursal
Adıgüzel Tahsin
Tarhan Mehmet
Gökdağ
İstanbul
Kocaeli
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını, sonraki bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini
ve (i) bendinden önce gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Zihni
Açba Mehmet
Parsak Ruhi
Ersoy
Sakarya
Afyonkarahisar
Osmaniye
Arzu
Erdem Erkan
Haberal Mehmet
Erdoğan
İstanbul
Ankara
Muğla
(ı) Faaliyetleri hakkında kamuoyunu
bilgilendirmek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra
sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır
Diyarbakır
Diyarbakır
Bedia
Özgökçe Ertan Behçet
Yıldırım Mahmut
Celadet Gaydalı
Van
Adıyaman Bitlis
BAŞKAN Okunan son önergeye komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ
AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalı konuşacak.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına
görüşülmekte olan 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu ve bizleri takip eden kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ile birlikte
uluslararası anlamda eşitliğin ve insan haklarının
standart ölçülerini bir kez daha gözden geçirmemiz gerekmektedir.
Uluslararası standart diyorum çünkü insan hakları ve eşitlik
ilkeleri AKP iktidarıyla birlikte gittikçe evrensel normlardan
uzaklaştırılmıştır. Kapalı ve yanlı bir
hukuk sistemi adım adım inşa edilmektedir. Eşitliğin,
insan hak ve özgürlüklerinin tamamen AKP ve saray tarafından yorumuna
dayalı olduğu bir sistemle karşı karşıyayız.
İnsan hakları ve eşitlik gibi hayati bir konuyu görüşürken
bile sivil toplum örgütlerinin komisyon sürecine dâhil edilmemesi büyük
eksikliktir. Ayrımcılık yapılıp
yapılmadığına dair çalışma yapılması
hususunda karar verecek olan kurumun bağımsız ve özerk bir
yapıya sahip olması çok önemlidir.
Değerli milletvekilleri,
ayrımcılık, güçlü olan kesimin ona göre daha az güce sahip olan
kesime uyguladığı baskı şeklidir. Yani, çoğunluğa
ve buna bağlı olarak siyasi güce sahip olan AKP iktidarının
ayrımcılığı yine kendinin belirlemesi,
ayrımcılığa uğrayan kesime göre değil, siyasi
güce güvenerek ayrımcılık yapan yandaşların menfaatine
olur. Gerçekten, ayrımcılıkla mücadele öngörülüyorsa, sivil
toplum örgütlerinin de eleştiri ve önerilerinin alınacağı
bağımsız ve özerk kurumlar tarafından değerlendirmeler
yapılmalıdır.
Ortak bir hukuk
sisteminin ve adalet anlayışının olmadığı
bir yönetim biçiminde nasıl ayrımcılığı
önleyebileceğinizi gerçekten bir vatandaş olarak çok merak ediyorum.
Ayrımcılık,
kişilerin ırk, renk, dil, din, inanç, cinsiyet, ulusal ve sosyal
köken, etnik köken, felsefi ve siyasi görüş gibi aidiyet
kavramlarını tanımadan yapılan her türlü engelleme ve
baskı yöntemidir. Aslında bizlerin ilk ve öncelikli görevlerinden
biri, her alanda ve her anlamda ayrımcılığın önlenmesi
ve buna bağlı olarak sağlıklı bir yaşam
alanının oluşturulmasıdır. Belki bugün içinde
bulunduğumuz siyasi koşullar göz önüne
alındığında, hukuktan sağlığa, üniversite ve
lise eğitiminden devlet dairelerine, işverenlerden işçiye birçok
alanda, özellikle siyasi ayrımcılık kendini belirgin bir
şekilde göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki ayrımcılıkla mücadele etmek, önlemeye
çalışmak, bu yönlü kanun tasarılarını Meclise
taşımak önemli fakat muhtarı mahalleliye, işçiyi
işçiye, memuru memura düşürerek ispiyonlamayı teşvik
ettiren, buna bağlı olarak birçok iş ve toplumsal yaşam alanında
bir korku furyası doğuran iktidar, kanun tasarılarıyla
etnik köken felsefi ve siyasi görüş üzerinden nasıl
ayrımcılığı önleyebilir?
Unutmamamız gereken en
önemli özelliklerden biri de bu coğrafyayı güzel yapanın, özel
yapanın, yaşanabilir yapanın çok kültürlü, çok inançlı, çok
dilli toplumsal ve kültürel yapımız olduğudur; her dinden ve her
inançtan insanların yer alıyor olmasıdır; her dilin ve her
düşüncenin her türlü siyasi baskıya rağmen hayat bulabilme
olasılığıdır. Birçok toplumun sahip olamadığı
bu ender yapıyı siyasi menfaatler uğruna kurban etmek doğru
değildir.
Sayın Bakanım
buradayken bu mevzuyu konuşuyoruz. Vekili bulunduğum Bitlis ilinde 6
tane öğretmenimiz halay çekerken söylenen bir türkü yüzünden suçlanarak
sürgüne gönderilmişlerdir. İşin enteresan tarafı, bazı
öğretmenler söylenen türkünün anlamını bile bilememektedir,
sadece tempo tuttukları için ceza almışlardır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gaydalı.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını, sonraki bentlerin buna göre teselsül
ettirilmesini ve (i) bendinden önce gelmek üzere aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan (Muğla) ve
arkadaşları
"(ı) Faaliyetleri
hakkında kamuoyunu bilgilendirmek."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mehmet Erdoğan konuşacak, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 149 sıra sayılı Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 11inci
maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz 11inci madde kurulun görevlerini düzenlemektedir. Biz de
vermiş olduğumuz önergeyle kurulun kamuoyunu bilgilendirmesini
istemekteyiz. Eğer önergemizi kabul ederseniz kurulun kamuoyunu
bilgilendirmesini hep birlikte sağlamış olacağız.
Ülkemizde yargı bağımsızlığını
sağlayamadığımız, bu kurulun görev alanındaki
eşitsizlikleri giderebileceğine ya da insan hakları ihlallerini
engelleyebileceğine nasıl inanabileceğiz? Kurulun oluşumu
da bizim endişemizi haklı kılmaktadır. Bir önceki maddede
oluşturulan kurulun, tamamen iktidarın güdümünde olan bir kurulun bu
konulardaki sıkıntıları nasıl gidereceğini
anlamak gerçekten çok zor. Bunu, bu kanun tasarısını
hazırlayanlar acaba bunu nasıl savunup, hâlâ bu kuruldan somut bir
şey beklemektedirler, onu da merak etmekteyim.
Maalesef, Sayın
Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin kararını
tanımıyor, Anayasa Mahkemesinin kendisini de tanımıyor,
Anayasa Mahkemesine saygı da duymuyor. Anayasayı tanımayan
bakanlarımız var. Mahkeme kararlarını uygulamayan
bakanlarımız var. Böyle bir ortamda bu kurul gerçekten insan
hakları ve eşitlik meselesine hangi çözümleri bulabilecek? Yoksa, bu
kurumun ve kurulun görevi, yukarıda saydığımız
hukuksuzlukları meşrulaştırmak mı olacaktır?
Biliyorsunuz kanun, insan
hakları ve eşitlik kurumu kurmaktadır. Şimdi dikkatlerinizi
çok önemli bir hususa çekmek istiyorum. Bugün 9 şehidimiz var, Allah
onlara ve bugüne kadar devletimizin birliği ve bekası için can
vermiş bütün şehitlerimize rahmet eylesin. Yine, GATA gazilerimizle
dolu, Cenab-ı Allah gazilerimize şifa versin. Malumlarınız
üzere, 7 Hazirandan bu yana verdiğimiz şehit sayısı 400ü
geçti. Bunlar geride ana bıraktı, baba bıraktı, bacı
bıraktı, kardeş bıraktı, eş bıraktı,
çocuk bıraktı, hatta geriye doğmamış bebekler
kaldı. Bütün bu olanlardan sonra hâlâ ne olduğunu bir türlü
öğrenemediğimiz, neyi nasıl çözeceğini bilmediğimiz,
çözüm adlı çözülme sürecini savunanlar, size soruyorum:
Şehitlerimizin geriye bıraktığı emanetlerinin
diğer çocuklarla eşitliğini bu kurum nasıl sağlayacak?
O çocukların bir gün kapı çalındığında
babalarının boynuna sarılması konusundaki eksikliğini
kim, nasıl giderecek?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Tamam da bu mücadele verilmesin mi, ne olsun?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Onlar
insan değil mi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Buraya kadar, o 1,5 ton bomba Mermer Karakolunun önüne gelinceye kadar niye
seyrettiniz?
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) HDP de aynı şeyleri söylüyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Utanmıyor musun laf atmaya? Sus da dinle bari!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Hiç olmazsa dinleyin ya, hiç olmazsa dinleyin. Memleketi yangın yerine
çeviriyorsunuz, ondan sonra iki dakika dinlemeye sabredemiyorsunuz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ne bağırıyorsun? Dinliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Erdoğan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Laf atmak göreviniz. E, gel kendin konuş, kendin ne isteyeceksen onu
konuş burada.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Erdoğan, devam et, devam et.
BAŞKAN Sayın
Erdoğan, lütfen, rica ediyorum Genel Kurula doğru konuşun.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
O çocukların bir gün babasıyla birlikte pikniğe gidememesinin
eksikliğini kim, nasıl giderecek? Bunları herkesin
düşünmesini istiyoruz.
Yine, eskiden ülkemizde bir
aileden bir delikanlı asker ise o terhis oluncaya kadar diğer
kardeşleri askere alınmazdı. Son günlerde emniyetin normal
zamanda bir araya getirmediği aynı aileden birden çok polis memuru,
emniyet görevlisi aynı noktaya görevlendirilerek aynı noktada hedef hâline
gelmesi sağlanmaktadır. Emniyetin de bu uygulamasını gözden
geçirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar
yeter sayısı efendim...
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 11inci maddesinin (ç) ve (ı)
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. 31/03/2016
(ç) Cezaevlerinde
tutukevleri, ıslahevleri, rehabilitasyon merkezleri ve gözaltı
yerlerinde özgürlüğünden mahrum bırakılan ya da koruma
altına alınan kişilerin ulusal önleme mekanizması
kapsamındaki başvurularını ve bu kapsamda resen yürütülen incelemeleri
karara bağlamak.
(ı) Kurumun
kullanacağı taşınmazların alımı,
satımı ve kiralanması
konularındaki
önerileri konuşup karara bağlamak.
Mehmet
Gökdağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okunan
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ konuşacak.
Buyurun Sayın
Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKDAĞ
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Kanunu Tasarısının 11inci maddesine ilişkin söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 11inci
maddesi kurulun görev ve yetkilerini düzenleyen bir maddedir.
Sayın milletvekilleri,
böyle bir kurulun görevini yapabilmesi için, yetkilerini kullanabilmesi için
öncelikle insan haklarının korunmasını samimi olarak
isteyen, savunan bir siyasi iradenin iktidar olması gerekir. Ayrımcılığa
karşı duran, ırkı, dini, felsefi ve siyasi görüşü,
etnik kökeni, cinsiyeti, inancı, mezhebi ne olursa olsun herkesin
eşit olduğuna inanan ve bunu pratikte gösteren bir siyasi
anlayışın, samimi bir siyasi iradenin iktidarda olması
gerekir ve bu samimi iradeye uygun bağımsız bir kurulun
oluşması gerekir. Böyle bir irade yoksa değerli arkadaşlar,
kurum oluşmuş, kurul oluşmuş, kurulun görev ve yetkilerini
düzenleyen kanun çıkarmışız, bunların hiçbirinin
anlamı yoktur.
Bakın sayın
milletvekilleri, tasarının 11inci maddesi görev ve yetkilerini
sayarken (c) fıkrasında İnsan hakları ve
ayrımcılık yasağı ihlallerine ilişkin yargı
kararlarının uygulanmasına ilişkin sorunları izlemek ve
değerlendirmek. olduğunu söyler. Peki, bir ülkenin
Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum,
tanımıyorum. derse; yetmedi, davanın görüldüğü mahkemeye
yönelik olarak Direnin bakalım, çok çok Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine giderler, oradan çıkacak para cezasını da Türkiye
olarak öderiz. diyerek, peşinen kabul ettiği bir hak ihlalini
önemsemeyecek bir davranış geliştirirse bu kurulun bir
anlamı, bir önemi kalabilir mi değerli arkadaşlar?
Sayın milletvekilleri,
hepimiz insanız. İnsan haklarının korunması
ihtiyacını gün gelir hepimiz çok yakıcı olarak
hissedebiliriz. İşte, o zaman bugünkü tercihlerimiz,
kararlarımız keşke diyeceğimiz tercihler ve kararlar
olmamalı.
Sevgili Erdal Atabek Sözüm
Sanadır kitabında insan olana şöyle sesleniyor değerli
arkadaşlar:
Gün gelir, her şey
değişir. (CHP sıralarından alkışlar)
Gün gelir, hapisteki insan
çıkar, dışarıdaki hayata karışır.
Gün gelir, kürsüde oturup
kararlar veren yargıç emekli olur, avukatlığa başlar.
Gün gelir, güvenlik
komutanı emekli olur.
Gün gelir, gardiyan
işinden ayrılır, başka işe girer.
Hapishane zor geçittir.
Kimse hapishaneye
girdiği gibi çıkmaz.
Ya büyür, ya küçülür.
Büyüse de insandır,
küçülse de insandır.
İnsan bu dünyanın
insanıdır.
Gün gelir, suç sayılan
erdem, erdem sayılan suç olur.
Gün gelir, seni bulur.
Sen ki insansın.
Sözüm sanadır.
Genç olduğu için
suçlanan insanı gördüm.
İnandığı
için suçlanan insanı gördüm.
İnsanlıktan
sorumluluk duyduğu için suçlanan insanı gördüm.
Ülkesini düşündüğü
için suçlanan insanı gördüm.
Onları
suçlayanların sevgiyi bilmediklerini gördüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
Onları
suçlayanların kimlere hizmet ettiğini gördüm.
Onları
suçlayanların korkularını, telaşlarını gördüm.
Sen de göresin istedim.
Sen de bütün bunları
göresin istedim.
Sözüm sanadır.
Yaşamak bir duvar resmi
yapmaktır.
O duvar
insanlığın duvarıdır.
İlk insan ilk
taşı koydu, duvar sürüp gidiyor.
Sen önündeki
boşluğa hangi taşları koyacaksın?
Ördüğün duvara neyin
resmini çizeceksin.
Karar senindir,
Seçim kendi seçimindir.
Kimden yanasın, sen
seçiyorsun.
Emekten, insandan, hayattan
yana mısın?
Çıkardan, korkudan,
ölümden yana mısın?
Çizgi senin, renk senin, yön
senin.
Düşünmen gerekiyor.
Yalnız kendini
değil bütün insanlığı.
Yalnız bugünü değil
bütün zamanları.
Yalnız bilinenleri
değil bütün bilinenleri.
Seçim senin, karar senin.
Sen ki insansın, sözüm
sanadır.
Ben Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım...
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Sayın Özel, Sayın
Sarıhan, Sayın Ağbaba, Sayın Yılmaz, Sayın Öz,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gökdağ, Sayın
Özdiş, Sayın Arık, Sayın Köksal, Sayın Yedekci, Sayın
Zeybek, Sayın Demirtaş, Sayın Akın, Sayın Yeşil,
Sayın Salıcı, Sayın Çamak, Sayın Topal, Sayın
Göker, Sayın Akar.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısı (1/596) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 149) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci maddede 3 adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin (3)üncü
fıkrasında yer alan "yedi" ibaresinin "altı"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zihni Açba Mehmet
Parsak Ruhi
Ersoy
Sakarya Afyonkarahisar Osmaniye
Kamil Aydın Erkan Haberal Arzu Erdem
Erzurum Ankara İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin (8)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(8) Aksi
kararlaştırılmadıkça kurul toplantılarındaki
müzakereler herkese açıktır."
Ahmet Akın Şenal Sarıhan Mahmut Tanal
Balıkesir Ankara İstanbul
Onursal Adıgüzel Tahsin Tarhan Bülent Öz
İstanbul Kocaeli Çanakkale
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım
Van Adıyaman
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken konuşacak.
Buyurun Sayın Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 149 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili 12nci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada yapılacak
olan düzenleme aslında yürütme erkini ya da devletin yapmış
olduğu uygulamaları denetleme üzerine; insan hakları,
ayrımcılık ve işkence konusunda bir denetim
mekanizmasını oluşturma ve insan hakları ihlallerini de
önleme üzerine bu kanun tasarısı getirilmiş durumda.
Ancak, kanun
tasarısının en kritik maddesine baktığımız
zaman, işte demin de oylarınızla onay verdiniz, 10uncu maddede
insan haklarıyla ilgili oluşturulan bir kurulda bile tamamen Bakanlar
Kurulu ve Cumhurbaşkanının yetkilendirdiği üyeler üzerinden
bir düzenleme yaptınız. Dolayısıyla, tarafsız,
bağımsız olması gereken, devlete ya da Hükûmete
karşı toplumu ya da bireyi koruması gereken bir kurulun
şimdiden bu niteliklerden uzak olduğu açık bir şekilde
ortaya çıkmıştır. Bunu Avrupa Birliği
standartları ve vize muafiyeti üzerinden yapmış olmakla
birlikte, sizin yapmış olduğunuz bu düzenlemeyle birlikte o
amaca hizmet etmeyen bir maddeyi, bir düzenlemeyi yine Meclisten geçirmiş
durumdasınız. Oysa ki gerek Komisyon sürecinde, gerekse de Genel
Kurul sürecinde istişareye başvurmuş olsaydınız,
muhalefetin söylediklerine dikkat etmiş olsaydınız, biraz oradan
yararlanmaya çalışmış olsaydınız, hiç olmazsa
uluslararası standartlara uygun bir yasal düzenlemenin buradan geçmesi
için ortak bir çabanın burada ortaya konmasına vesile olurdunuz.
Yani, burada Genel Kurul görüşmeleri devam ederken bile arkada bazı
istişareler yapıldı, Hükûmet adına orada bulunan
Başbakan Yardımcısı, bu kurulda 5 Meclis üyesinin
olması gerektiğini, bunu olumlu bir düzenleme olarak
değerlendirdiğini ifade etti ama bugün geldiğimiz aşamada
bu olumlu olarak belirtilen hususu bile yine, maalesef, bir yerlerden
alınan bir direktifle rafa kaldırmış oldunuz. Biz o
düzenlemeyi de yeterli görmemiştik. Yani, Meclis 5 üye verecek, bu,
işte RTÜK benzeri bir sayısal sistem üzerinden tüm muhalefet
partilerini kapsayacak şekilde burada seçilecek ama bunun üzerine sivil
toplum kurumlarının yani insan hakları konusunda
yıllardır çalışma yapan İnsan Hakları
Derneği benzeri birtakım örgütlerin mutlaka üye belirleme
hakkına sahip olması gerektiğini savunduk. Yani şimdi
Cumhurbaşkanından 1 üye seçme hakkını alsanız,
Başbakandan 1 üye seçme hakkını alsanız, bunları insan
hakları derneklerine, kurumlarına verseniz demokrasi adına,
katılımcılık adına ne kaybedersiniz? Tam tersine kazanırsınız.
Bakın, burada, biz
bazı itirazlar dile getirirken, Sayın Bakan, işte birçok ülkede
üyelerin bakanlar kurulu ya da hükûmetler tarafından belirlendiğini
söyledi. Örnek verdiği ülkelerin tamamına
baktığımızda, insan hakları konusunda,
ayrımcılık konusunda ya da işkence konusunda Türkiyeyle
kıyaslanmayacak bir tabloyla karşı karşıya
kalıyoruz. Yani İskandinav ülkelerini ya da Avrupa ülkelerini insan
hakkı ihlali ya da işkence ya da ayrımcılık konusunda
getirip Türkiyeyle kıyaslamak ve Biz buna göre bir düzenlemeyi esas
aldık. demek her şeyden önce inandırıcılıktan
uzaktır. Diğer taraftan, o ülkelerin tamamında hükûmet
atamış olsa bile çoğunluğu yine bu konuda denetim yetkisini
kullanacak olan muhalif kesimlerden, bu konuda liyakati olan insan hakları
ve işkence konusunda uzmanlaşmış kişilerden belirler.
Ama şimdi, bizim ülkemizde, Cumhurbaşkanının ya da Bakanlar
Kurulunun seçeceği üyeler içerisinde bırakın muhaliflerin
ağırlıklı olmasını, muhaliflerin yer almasını
bile herhangi bir şekilde bize inandırmanız mümkün değil. O
nedenle, siz, bu yapmış olduğunuz yasal düzenlemeyle ne
ayrımcılığa karşı ne işkenceyi önlemeye
karşı ne de insan hakları ihlallerine karşı
uluslararası standartlara uyan, AB kriterlerini karşılayan ya da
vize muafiyetinde bazı akreditasyonlarla ilgili temel önünüze konan ev
ödevlerini yerine getiren bir düzenleme yapmaktan son derece uzak
davrandınız. Umarım, bu yanlıştan vazgeçersiniz. Hâlâ
bütün bu kurulu bile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Kurul içeriği başta olmak üzere bütün maddeleri tekrar
müzakere etme şansına sahibiz. İç Tüzük buna cevaz veriyor.
Umarım bundan sonraki süreçte buna dikkat edersiniz diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar
yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
bir anlaşmazlık var.
Elektronik cihazla oylama
yapalım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.56
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.40
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
149 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin (8)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(8) Aksi
kararlaştırılmadıkça kurul toplantılarındaki
müzakereler herkese açıktır."
Bülent Öz
(Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İNSAN
HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA
BENLİ (İstanbul) Kabul etmiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Öz konuşacak.
Buyurun
Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT ÖZ
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
Diyarbakırda yine haince bir saldırıda şehit olan
polislerimize Allahtan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza
acil şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetin uyguladığı dış politikayla ülkemiz,
Suriyede devam eden savaşın hem tarafı hem de hedefi hâline
geldi. Bu savaş ülkemizi ve AB ülkelerini, sayıları milyonlarla
ifade edilen bir göç dalgasıyla karşı karşıya
bıraktı. AByle yapılan mülteci pazarlığı
neticesinde vize muafiyeti için bu tasarıyı konuşuyoruz.
Şimdi
ismini değiştirdiğiniz kurum 6332 sayılı Kanunla
kurulurken Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun o dönem yaptığı
eleştirilerin ne kadar yerinde olduğu çok kısa bir sürede getirdiğiniz
bu düzenlemeyle görülmüştür. (CHP sıralarından
alkışlar)
Dünyanın bütün
ülkelerinde zaman zaman insan hakkı ihlalleri yaşanır.
Yaşandığı ülkelerin demokrasilerinin gelişmişlik
düzeyleriyle orantılı olarak bu ihlallere ilişkin çeşitli
yaptırımlar uygulanır ya da örtbas edilir. Peki, bizim ileri
demokrasilerimizde durum nedir? Şöyle kısaca yakın tarihimize
bakacak olursak; 6-7 Eylül 1955 İstanbulda gayrimüslimlere yönelik
katliam girişimi, saldırılar; 1 Mayıs Taksim katliamı;
Çorum, Maraş, Sivasta, Başbağlarda yaşanan insanlık
suçu katliamlar; Suruçta, Reyhanlıda, Ankarada ve İstanbulda
yaşanan katliamlar; Gezi olaylarında destan yazanların
katlettiği gençlerimiz gibi onlarca insan hakkı ihlalini sayabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükûmeti olarak bugün paralel dediğiniz ve dün kol kola
yürüdüğünüz ekiple, bu ülkede terörle mücadelede görev yapmış ne
kadar komutan varsa, ne kadar cumhuriyet aydını varsa Ergenekoncu
ilan ederek Silivri toplama kampına doldurdunuz. Dün, insanları
Ergenekoncu ilan edenlerle eş savcılık makamında oturanlar
bu defa, birlikte görev yaptıkları eş savcıları terör
örgütü üyesi ilan ettiler. Paralel dediler, Pensilvanya dediler; faiz
lobisi, vaiz lobisi diyerek algıyı ters yüz ettiler. Şimdi
ben soruyorum: Caiz mi arkadaşlar? Şimdi o savcıların bir
kısmı kaçak, bir kısmı tutuklu.
Bakanlarınızın önünde kuyruğa girdiği zat ABDde
tutuklu, gençlerimizi sokak ortasında katleden destancılar ise
sokaklarda özgür.
Değerli milletvekilleri,
bugün ülkede paralel örgütlenme modeli Türkiye Cumhuriyetinin merkezine
oturdu. Bugün Türkiyede seçimle işbaşına gelmiş 64üncü
AKP Hükûmeti hukuken işbaşında olmasına rağmen,
Beştepeye atanmış danışmanlardan oluşan bir
paralel hükûmet Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hilafına iş ve
eylemlerde bulunmaktadır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Arkadaşlar, hak ihlalleri, insan hakları
mevzubahis olduğunda devlet vareste tutularak bu hak ihlalleri
konuşulamaz. Şimdi, dostlar alışverişte görsün
kabilinden ismini değiştirdiğiniz kurum Hükûmetin ikizi. Ne
yapacak vatandaş? Hakkını ihlal eden kişinin ikizine Benim
hakkımı koru mu diyecek? Bunu beklemek saflık olur.
Bu tasarıya göre, oluşacak kurulun 8
üyesini Bakanlar Kurulu, 3ünü Cumhurbaşkanı seçecek. Bu kurulun
üyelerinin tamamını iktidarın seçmesi kabul edilemez.
İktidar grubu Avrupa ülkelerinden örnekler verdi ancak Avrupa ülkeleri,
demokrasi standardı yüksek, hak ihlallerinin minimum düzeyde
gerçekleştiği ve ihlal edenin cezalandırıldığı
yer. O ülkelerde devleti yönetenler mahkemelere talimat vermiyor. O ülkelerde
cumhurbaşkanları yerel mahkemeler için Anayasa Mahkemesi
kararına uymak zorunda değiller. demiyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani Parası neyse veririz, hak
ihlali de yaparız. diyen bir Sayın Cumhurbaşkanı yok o
ülkelerde.
Değerli milletvekilleri,
bütün bu anlattıklarımızın
ışığında, bu tasarıyla ihdas edilen kurumun
ülkemizde cereyan eden hak ihlallerini önleme adına etkili
olabileceğine inanmadığımızdan, bu şekliyle bu
tasarıya ret oyu vereceğimizi belirtir, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin (3)üncü
fıkrasında yer alan "yedi" ibaresinin "altı"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın
(Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu geç vaktinde
maalesef, aldığımız haberler çok da iç açıcı
değil. Yine şehit haberleri, yine yüreğimiz burkuluyor,
canımız yanıyor. 7 yavrumuz yine, şehadet şerbetini
içmiş. Bunlardan bir tanesi de benim çok kıymetli hemşehrim,
yavrumuz -daha yeni bir bebeği var- Mustafa Karakaya. Allahtan rahmet
diliyorum bütün şehitlerimize.
Bunu söylerken, bütün
şehitlerimizin ruhaniyeti burada bizimle beraber. Bizim kişilere
değer ya da ruhaniyet ya da kutsiyet atfetmemiz, onların bu milletin,
bu devletin, bu değerlerin hatırı için yaptıkları hizmetleredir.
Yoksa bireysel hiçbir özellikleri yoktur, bireysel özellikleri kendi nevi
şahsına münhasırlara atfedilen değerler de geçicidir, buz
dağı gibidir, erir giderler. Dolayısıyla biz sadece bugün
toprağa düşen yavrularımız için değil, aynı
zamanda onlarla beraber geçmişte de bu toprakları vatan yapan bütün
şehitlerimizin ruhaniyetine sahip çıkıyoruz.
Geçen sene bugünlerde, nisan
ayı başlayınca bir heyecan sarmıştı yetkilileri,
resmî organlarımızı. Niye? 2015; 1915in 100üncü
yılı, efendim, sözde Ermeni soykırım
tasarısının uluslararası platforma taşınıp
kabul edilip edilmemesi konusuydu. Bir sürü lobi faaliyetlerimiz oldu, Hükûmet
bu konuda bir sürü faaliyette bulundu, hatta sivil kitle örgütleri bunu
Avrupanın birçok kentine taşıdı. O gün Avrupa parlamentolarında,
Avrupadaki sokaklarda dahi sözde soykırım iddialarında
bulunamayanlar maalesef, ne çelişkidir ki, bugün bu yüce Mecliste çok
rahat bir şekilde Efendim, 1915te Ermeni soykırımı
yapıldı, 1955te Rumlar katledildi, Rum soykırımı
yapıldı ve her elli yılda bir bu ülkede soykırım
yapılıyor
Ve maalesef üzülerek gördük ki, bu konudaki
duyarlılığımız hemen hemen hiç yok, sadece
kişilere endeksli.
Çok sevmiş olabiliriz,
çok değer vermiş olabiliriz. Bir şahısla ilgili en ufak bir
eleştiride yer yerinden oynuyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı...
KAMİL AYDIN (Devamla)
Ama şu anda bütün maneviyatını, kutsiyetini hissettiğimiz o
şehadet şerbetini içen şehitlerimizin kemiklerini sızlatan
bu söylemlere en ufak bir tepkimiz olmuyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kös
kös dinliyorlar, yeter ki Cumhurbaşkanına bir şey söylenmesin.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bakın, Türk milletinin geçmişinde
soykırım yoktur. Soykırım arayanlar lütfen başka
yerlere baksın
Bir adres vereceğim. Zori
Balayan diye, Youtubea girin de Allah rızası için bir bakın.
Bakın, o Hınçak ve Taşnakların yaptığı
yetmemiş gibi bizim ecdadımıza
Özellikle, ben, buradan, Kars,
Ağrı, Iğdır, Erzurum, Bingöl, Elâzığ, Mardin,
Diyarbakır ve Adanaya kadar, Maraşa kadar uzanan, o Hınçak ve
Taşnak çetelerinin yaptığı zulümde şehadet
şerbetini içenlerin hatırası önünde eğiliyorum, onlardan
özür diliyorum bugün suskunluğumuzu bozamadığımız
için. Bizim ecdadımızda soykırım yoktur.
Sayın Iğdır
milletvekilim burada. Neden yaptınız o anıtı?
Iğdırda bir anıt yaptık, soykırım
anıtı değil mi sayın vekilim? Neyin anıtıydı
bu? Ecdadımızın yok edilmesinin anlamlı bir şekilde
kuşaktan kuşağa aktarılması için değil miydi?
Niye bugün burada suskunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Baş sallayacağına çık, kürsüden konuş.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Bizim Allaha şükür
Bakın, 2023 vizyonu
diyoruz, 2071, 2053 diyorsunuz; Allah aşkına, nedir bu tarihler,
bu tarihler size bir şey hatırlatıyor mu? 2023ü anlamak için
1923e iyi sahip çıkmak lazım. (MHP sıralarından
alkışlar)
Tarihine sahip çıkmayan,
geçmişini bilmeyen, geçmişine sahip çıkmayan geleceğine yön
veremez. Vizyonunuzu kâğıt üzerinde o kadar yazın ki ne
olduğunu önce öğrenmemiz lazım, o müktesebata sahip çıkmamız
lazım, çünkü 1923teki müktesebat şuydu: Ya istiklal, ya ölümdü.
1071deki ya Anadoluydu, ya ölümdü. 1453te ya İstanbuldu, ya bendim.
Bugün de aynı şeyleri diyebiliyorsak böyle vizyonlar koyalım
uzun vadede önümüze; ama, maalesef yakın geçmişimize dahi sahip
çıkamıyoruz, ecdadımızın kemiklerini
sızlatıyoruz. Onun için, Tarih Kurumundaki Ermeni masası
kapatıldı, ben şimdi iyi anlıyorum.
Bakın, lütfen, tekrar
uyarıyorum. Bu yüce Mecliste bu tür şeylere, bu tür iftiralara, bu
tür ön yargılara, hep beraber, teröre karşı nasıl dimdik
duruyorsak, geçmişte yapılanlara da
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla)
Allaha şükür bizim yüzümüzü karartacak hiçbir şeyimiz yoktur.
Soykırım varsa
soydan söz edilemez, soy varsa soykırım yoktur.
Teşekkür ederim. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
. Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Başkanın
yokluğunda ikinci başkan, başkana vekalet eder. Kurul üyeleri
arasında yapılacak oylamada en çok oyu alan kişi, ikinci
başkan olarak görev yapar. Oylama, kurulun ilk toplantısında
gerçekleştirilir.
Ahmet Akın Şenal Sarıhan Mahmut Tanal
Balıkesir Ankara İstanbul
Onursal Adıgüzel Tahsin Tarhan Oğuz
Kaan Salıcı
İstanbul Kocaeli İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım Erol Dora
Van Adıyaman Mardin
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mardin Milletvekili Erol Dora konuşacak.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısının 13üncü
maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının bu maddesi İnsan Hakları Kurumunun
başkanlık yetkilerini düzenlemektedir. Bağımsız
olması gereken bir kurumun başkanının kurul üyelerince
seçilmesine izin verilmiyor olması, başkanın bizatihi iktidar
tarafından atanıyor olması AKP Hükûmetinin insan haklarına
bakış açısının evrensel ilkelerden ne denli uzak
olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, konuşmamı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine değinerek sürdürmek istiyorum.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi, kurduğu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi mekanizması üzerinden vatandaşların kendi devletlerini
şikâyet edebilmelerini mümkün kılacak, yalnızca Avrupanın
değil, insanlığın bugüne dek geliştirdiği en
ileri uluslararası hak arama sistemini temsil ediyor diyebiliriz. Türkiye
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 1954te onayladı ancak
Türkiye vatandaşlarının sözleşmenin
tanıdığı en önemli imkân olan bireysel başvuru
hakkından yararlanabilmeleri 1987den itibaren mümkün olabilmiştir. O
günden bu zamana kadar geçen süre içerisinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Türkiye aleyhine açılan davalardan sonuçlananların yüzde
88i Türkiye'nin herhangi bir alanda ihlal yaptığını karara
bağlamış.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye 2015 sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hakkında
en fazla dava başvurusu bulunan 3üncü ülke. Türkiye bu rakamla Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünün yüzde 13ünü
oluşturuyor. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde 2014
yılını 9.500 dava başvurusuyla kapatmıştı.
Şu an Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde Türkiyeye ait
8.500 civarında dava bulunuyor. Türkiye, geçtiğimiz yıllarda
olduğu gibi 2015te de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin,
hakkında en fazla ifade özgürlüğü ihlaline hükmettiği ülke
olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu verileri önümüze koyup bir değerlendirme
yaptığımızda, son derece aşikârdır ki, Türkiye
âdeta bir hak ihlalleri ülkesi konumundadır. Buradan hareketle, üzerinde
görüşmeler sürdürdüğümüz ulusal insan hakları ve eşitlik
kurumuna büyük işler düşmektedir. Yani, bu kurum
vasıtasıyla öyle bir mekanizma oluşturmalıyız ki
ülkemizde cereyan eden hak ihlalleri en asgari düzeye inebilsin ve Türkiye
uluslararası zeminde itibar kaybetmekten kurtulabilsin. Ancak kurumun
oluşumunu ve çalışma esaslarını düzenleyen bu kanun
tasarısına ve özel olarak da üzerinde görüştüğümüz 13üncü
maddede yer verilen kurum başkanlığına ilişkin
düzenlemelere baktığımızda, kurumun ilgili
uluslararası metinlere ne kadar uzak bir anlayışla
oluşturulduğu ortadadır.
Değerli milletvekilleri,
tasarıda, karar organı olan insan hakları kurulu üye
seçimlerinde çok ortaklı ve çoğulcu temsile özen
gösterilmemiştir. Başkan ve ikinci başkanın kurul üyeleri
tarafından seçilmesi engellenmekte, başkanlık makamı
hükûmetin atanmış bir memuru olma vasfının ötesine
geçememektedir. Üyelerin tamamının yürütme erki tarafından
belirlenmesi, seçim sürecinin nasıl işletileceğine yönelik
herhangi bir düzenlemenin olmaması, sivil toplum örgütlerinin,
üniversitelerin, baroların sürece dâhil edilmemesi, üye kompozisyonuna
baktığımızda toplumun dezavantajlı kesimlerinin
temsilinin güvence altına alınmaması kurumun iktidarın
güdümünde çalışacağına dönük ciddi emarelerdir. Bu hâliyle
kurumun alacağı kararların saygınlığı daima
tartışmalı olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
diğer taraftan, kurumun tavsiye ve görüş yetkisinin yasa
değişikliği veya yeni yasa çıkarılması görüş
ve tavsiyesini kapsamaması ise kurumun yetki güvencesine yönelik eksik yönleri
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim, mevcut İnsan
Hakları Kurumunun bağımsızlığı
bakımından Birleşmiş Milletler Paris Prensipleriyle uyumlu
olmadığı Avrupa Birliğinin Türkiye ilerleme
raporlarında da açıkça ifade edilmiştir. Ancak, nitelikli bir
insan hakları kurumu kurulabilirse Avrupa Birliği üyelik sürecinde
kayda değer bir adım atılmış olacak ve hak
ihlallerinin gerçekten önüne geçileceğine dair ciddi anlamda umutlar
yeşerebileceğine inanmaktayız. Bu hâliyle bu tasarının
Avrupa Birliği ve Paris Prensiplerini
karşılamadığı da açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bu duygularla tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Başkanın
yokluğunda ikinci başkan, başkana vekalet eder. Kurul üyeleri
arasında yapılacak oylamada en çok oyu alan kişi, ikinci
başkan olarak görev yapar. Oylama, kurulun ilk toplantısında
gerçekleştirilir.
Oğuz Kaan Salıcı
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Oğuz Kaan Salıcı
konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
OĞUZ KAAN
SALICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde insan hakları konusunda ciddi sorunlar
yaşanmıştır, yaşanmaya da devam etmektedir. Bu
sorunların üzerine gitmek yerine iktidar partisi sürekli olarak savunma
pozisyonunda kalmış, olayların Büyük Millet Meclisinde
araştırılması konusunda Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen araştırma önergelerinin istikrarlı
olarak reddedilmesini sağlamıştır. Hatta konuyu derinden
etkileyecek ve kutuplaştıracak bir boyuta götürmüş, farklı
toplumsal kesimlerin birbirine güven duymasına engel olacak çabalar içine
girmiştir.
Konuşulan
kanunla ilgili olarak da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunun oluşumunda yönetim erkini doğrudan kendisi belirleyerek,
muhalefetle uzlaşmayarak, aslında iktidardan bağımsız
olarak işletilebilse, muhalefetin uyarıları dikkate alınsa ülkemize
yararı olacak bir yasaya kurulun sadece kendi kontrolünde
olmasını ısrarla talep ettiği için bizi muhalefet etme
noktasına itmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayısal
çoğunluğunuza güvenerek yasaları toplumu kutuplaştırma
pahasına geçirme alışkanlığınız maalesef
iktidarınız boyunca sürmüştür. Vicdanı olan, demokrasiye
inanan, ülkesini seven bir iktidar milletvekili çıksa da keşke
şöyle bir konuşma yapsa: Türkiye'nin temel meselelerinden Kürt
sorunu konusunda gizli kapaklı bir süreç başlattık. Ana
muhalefet partisinin açtığı krediyi kabaca reddettik. Konuyu
Parlamentoya getirip milletin gözü önünde, samimi olarak çözmek yerine,
tutamayacağımız sözler verdik. (CHP sıralarından
alkışlar) Yollar yaptık, yapılan yollara el
yapımı bombalar tuzaklandı, görmedik, denetlemedik. Cizreye,
Sura, Nusaybine, Yüksekovaya, birçok şehrimize silah
yığınağı yapıldığını bile
bile İktidarımıza seçim öncesi zarar gelmesin. diye göz
yumduk. Bu yanlış politikayla güvenlik güçlerimizin, sivillerin
hayatını kaybetmesine neden olduk. Güvenlik güçlerine
sızmış, kendisine esedullah timi diyen, duvarlara Türksen
övün yoksa itaat et. diye yazan kendini bilmezleri hoş gördük.
Türkiye'nin Süleyman Şah Türbesini taşıyabilmesi için PYDden
yardım istedik, sonra döndük PYDyi terör örgütü ilan ettik. Terör örgütü
ilan ettikten bir ay sonra Salih Müslimi Ankaraya davet edip görüşme
yaptık. Milletvekilimiz Galip Ensarioğlu dahi bilmiyordu PYDyi terör
örgütü ilan ettiğimizi. Taziyeye gitti PYD terör örgütü değildi o
tarihte. dedi, mahcup oldu. PKKyla, PYDyle görüşen, IŞİDe
kızgın gençler diyen, cemaatin her istediğini veren,
içtiği su ayrı gitmeyen bizdik, ana muhalefeti teröre destek vermekle
suçladık. (CHP sıralarından alkışlar)
Bazen ultra milliyetçi olduk,
bazen milliyetçiliği ayaklar altına aldık.
Karamanda çocuklar taciz
edildi, Sayın Bakanımız Bir kereden bir şey olmaz. dedi,
sonra öğrendik ki Rizede çocuk tacizinden yargılanan Mehmet Nuri
Gezmiş de Rize Ensar Vakfı Başkanlığı yapmış.
FBIın verdiği istihbaratla evindeki bilgisayara çocuk pornosu
indirdiği tespit edilen İlahiyat Profesörü Trakya Üniversitesi Rektör
Yardımcısı Hüseyin Sarıoğlunun kitapları da
Ensardan basılmış, biz yine de Ensar Vakfını korumaya
devam ettik.
Öyle bir dış
politika izledik ki koca dünyada yalnız kaldık, yalnızlığımızı
da kıymetlidir diye sattık.
Genelkurmay
Başkanını terör örgütü üyeliğinden yargıladık,
medyayı tarumar ettik, talimatla gazeteci attırdık,
yazılmamış kitapları yasaklatacak kadar ileriye gittik.
Habercilik peşinde
koşanlara bazen Ergenekoncu, bazen darbeci, bazen casus dedik,
sonuçta hepsini cezaevine gönderdik.
Bizim gençlik kolları
Hürriyet gazetesini bastı, basanların başını
ödüllendirdik, bakan yardımcısı yaptık.
Havuz medyamızı
yarattık, o kadar sadakat sahibi oldular ki bazen kendi Başbakanımızı
bile sansür ettik. (CHP sıralarından alkışlar) Bizim havuz
medyasını takip edenler Reza Zarrabı hâlâ hayırsever bir
iş adamı zannediyorlar.
17, 25 Aralık da
bildiğiniz yolsuzluktu aslında, meselenin nereye gidebileceğini
erken gördük, darbe yapılıyor dedik, tedbir aldık. Aslında,
dört bakanımızın yaptığı işlerin dinde,
imanda yeri olmadığını bizim taban da anladı ama
muhalefeti öyle şeytanlaştırdık ki
tabanımızı zar zor kendimize tekrardan razı ettik.
Şimdi, Reza Zarrab Amerikada tekrar konuşursa diye
uykularımız kaçıyor. Bu yaşattıklarımızdan
dolayı tüm Türkiyeden özür diliyorum. dese bir iktidar milletvekili
belki bu saatten sonra Türkiye normalleşmeye başlayabilir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Çakır, buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçsin diye müsaadenizle bir
cümle sarf etmek istiyorum. Değerli konuşmacının
konuşmasında zikretmiş olduğu Profesör Hüseyin
Sarıoğlu -Edirnede Trakya Üniversitesindeki bir rektörlük
yarışmasında üzerine adice atılmış bir çamur ve
kimin attığı da belli olan, paralel çeteler tarafından
bugün, ibra olmuştur ve rektör adayıdır şu anda.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü maddede dört adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Erhan
Usta Nuri
Okutan
Manisa Samsun Isparta
Deniz Depboylu Zihni
Açba Kamil
Aydın
Aydın Sakarya Erzurum
Ruhi Ersoy
Osmaniye
(1) Başkanlık,
Başkan Yardımcıları, daire başkanlıkları
şeklinde teşkilatlanmış hizmet ve destek birimleri ile
çalışma gruplarından oluşur. Hizmet birimlerinin sayısı
onu geçemez. Başkanlık, Kurul kararlarını uygulamakla ve
diğer konularda Başkana ve Kurula yardımcı olmakla
görevlidir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin (3)üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 31/03/2016
"(3) Hizmet birimleri,
nitelikleri ve seçilme yöntemleri ilgili yönetmelikte belirtilen kişiler
arasından başkan tarafından atanan koordinatörlerin
eşgüdümünde faaliyet gösterir."
Ahmet Akın Şenal Sarıhan Mahmut Tanal
Balıkesir Ankara İstanbul
Onursal Adıgüzel Tahsin Tarhan Murat Bakan
İstanbul Kocaeli İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
(4)üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini; mevcut (5)inci fıkrada yer alan "ile
bu birimlerin" ibaresinin "ve büroların" şeklinde
değiştirilmesini ve diğer fıkranın teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır Ramazan Can Abdullah
Öztürk
Tokat Kırıkkale Kırıkkale
Şahin Tin Mehmet Demir Osman
Aşkın Bak
Denizli Kırıkkale Rize
Nureddin Nebati
İstanbul
"(5) Gerek görülmesi
halinde, Kurumun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Kuruma
bağlı bürolar kurulabilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım Hüda Kaya
Van Adıyaman İstanbul
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya konuşacak.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın vekiller; 149 sıra sayılı Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısı hakkında
14üncü madde noktasında konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün Tahir Elçiyle ilgili bazı konuşmalar yapılırken grup
sözcüsü sayın arkadaşlarımızın ve bazı
milletvekili arkadaşlarımızın inanılmaz tepkilerine
şahit oldum ve inanamadım. Arkadaşımız son derece
yalın ve net bir şekilde, bunun sorumlusu kimse hiçbir taraf
gözetmeden ortaya çıkarılması noktasında Gelin, birlikte
bir iş yapalım, bir adım atalım. dedi. Fakat grup sözcüsü
değerli arkadaşımız Neden böyle
telaşlanıyorsunuz, neden böyle etekleriniz tutuşuyor, niyedir bu
telaşe? İşte Sizsiniz sorumlu. gibi hedef göstermelerle
ithamlarda bulundu. Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil,
üzüm yemek. dedi fakat partiden olan, bu konu hakkında konuşan
arkadaşlarımız çok net bir şekilde bunu ifade etmiş
olmalarına rağmen hâlâ asıl telaşlananın kim
olduğunu bizi izleyen seyirciler de, halkımız da, burada Mecliste
bulunan arkadaşlar da gördüler. Bu kadar net bir çağrıya hâlâ
hayır demenin telaşını ben de anlayabilmiş
değilim.
İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısında 11 üyeden oluşması
öngörülen kurum üyelerinin 8i hükûmet tarafından, 3ü
Cumhurbaşkanı tarafından atanması, insan
haklarının ve eşitlik alanlarının daraltılması,
sivil alandan çıkarılıp egemenlik alanına hapsedilmesi
demektir, bunu günlerdir arkadaşlarımız anlatıyorlar.
Bakın, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti
Sayın Cumhurbaşkanı Amerikada İnsan hakları, ifade
özgürlüğü noktasında en ileri derecede olan ülkelerden birisi
Türkiyedir. diye konuşma yaptığı saatlerde bu akşam
İstanbulda, dün ifade vermeye gelen bir kadın akademisyen
arkadaşımız, Meral Camcı tutuklandı. Neden? Sadece barış
istediği için, barışa imza verdiği için.
NURETTİN ARAS (Iğdır)
Elinizde silah, dilinizde barış.
HÜDA KAYA (Devamla) -
Şimdi, 11 üyenin hepsi böylesine bir egemen, böylesine bir zihniyetin
tekeli altında toplanırsa, sivil alandan muaf tutulursa dünyanın
her bir tarafında, dünya haklarının, vicdanının gözünün
önünde, Türkiyenin ne kadar ileri insan hakları derecesinde olduğunu
anlatırsak anlatalım, Türkiyede yaşanmakta olan insan
hakları eşitsizlikleri, mağdurlukları, her türlü
haksızlıklar nasıl giderilecek? Bu kafayla, bu zihniyetle biz
kime neyi anlatacağız? Zulmeden, haksızlık yapan, en
tepeden, üst akıldan en alt kademelere kadar bir devlet
organının hepsi, tamamı darbe yönetimlerini bile geçen bir zulmü
yaşatırken insanlar mağdur bırakıldığında
nereye başvuracaklar?
Sevgili arkadaşlar,
Bakara Suresi 2nci ayetikerîme var: Hakikati bildiğiniz hâlde
doğruyu yanlışla karıştırmayın ve bile bile
gerçeği gizlemeyin. der Allah. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Sana söylüyor.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ayetten niye rahatsız oluyorsunuz ya? Ayetten de mi
rahatsız oluyorsunuz?
HÜDA KAYA (Devamla) - Tahir
Elçinin katilini Diyarbakırda savcı da biliyor, devlet görevlileri
de biliyor, içinizden bilenler de çok iyi biliyor ama hakkı gizlemeyelim
arkadaşlar.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Sayın Vekil, tekrarlar mısınız? Tekrarlar
mısınız, anlamadık.
HÜDA KAYA (Devamla) Ne
olur, hakkı gizlemeyelim.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Tekrarlar mısınız, anlamadık.
HÜDA KAYA (Devamla) Evet,
evet.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Lütfen tekrarlayalım, anlamadım.
HÜDA KAYA (Devamla) Evet,
tutanaklardan bakarsınız.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Beraber anlayalım, tekrarlayın da.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaya.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
4üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini; mevcut 5inci fıkrada yer alan "ile
bu birimlerin" ibaresinin "ve büroların" şeklinde
değiştirilmesini ve diğer fıkranın teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır (Tokat) ve arkadaşları
"(5) Gerek görülmesi
halinde, Kurumun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Kuruma
bağlı bürolar kurulabilir."
BAŞKAN Okuduğum
son önergeye Komisyon katılıyor mu?
İNSAN
HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA
BENLİ (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kurumun yerel
düzeyde etkin şekilde faaliyet gösterebilmesi amacıyla, bürolar kurulabilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 149 Sıra Sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 14üncü Maddesinin 3üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 31/03/2016
"(3) Hizmet birimleri,
nitelikleri ve seçilme yöntemleri ilgili yönetmelikte belirtilen kişiler
arasından başkan tarafından atanan koordinatörlerin
eşgüdümünde faaliyet gösterir."
Ahmet Akın (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN
HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA
BENLİ (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Murat Bakan konuşacak.
Buyurun
Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Diyarbakırda
şehit olan şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Sevgili
arkadaşlar, burada bir kurumun kuruluş yasasını
konuşuyoruz. Öncelikle şunu sorgulamamız gerek: Bu kurumun
oluşmasına neden ihtiyaç var? Bir kurumun kurulma ihtiyacı ne
kadar fazla ise o konuda o kadar sorun var demektir. Türkiyede uzun
yıllardır insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlalleri
bakımından Uluslararası İnsan Hakları Örgütü
tarafından yakın incelemeye alınmış bir ülkedir.
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Komitesi ve
Freedom House gibi uluslararası insan örgütleri nezdinde Türkiyenin
sicili hep sorunlu olmuştur ancak bu iktidar döneminde insan hakları
ihlalleri zirve yapmıştır.
Düşünce özgürlüğü,
toplumsal barış için en önemli insan haklarından birisidir.
Peki, ülkemizde düşünce özgür müdür? Eğer iktidar gibi
düşünüyorsanız özgürsünüz, aksi takdirde ülkemizde düşünce
özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri,
ben hukukçu bir arkadaşınızım. Odamda sadece son on
beş yılda Avrupa İnsan Hakları Türkiye Kararları
adıyla yayınlanan 2.300 sayfalık cilt cilt kitaplar var ve bu
kitaplar aysbergin suyun üzerinde kalan kısmıdır sadece. Bu çok
acıdır, ülkemiz adına çok da ayıptır. Bu kadar
kısa zamanda bu kadar insan hakkı ihlalini nasıl
başardık? diye kendi kendimize sormamız gerekir. İnsan
hakkı kavramını kavrayamayan yöneticiler yüzünden ülkemizde bu
ayıbı yaşamak zorunda mıydık? Korkarım ki bu
ayıpları daha da yaşayacağız bu gidişle.
İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin 30 maddesini kendimce özetlemek istiyorum: İnsan
hakları, her şeyden önce özgürlük ve demokrasi demektir, hak, hukuk,
hakkaniyet, hakikat demektir. Onurdur, vicdandır, hoşgörüdür insan
hakları. Sendikadır, alın terinin
karşılığıdır, hakça bölüşümdür insan
hakları. Eğitimde eşitlik, sağlıkta esenliktir,
çocukların tecavüze uğramamasıdır, kadının
şiddet görmemesidir insan hakları. (CHP sıralarından
alkışlar) Ülkede kan, barut kokusunun, ölüm korkusunun
olmamasıdır. Dicle, Fırat, Kızılırmak, Meriçin
kan revan içinde, ağıtlarla değil, barış ve
kardeşlik türküleriyle engin okyanuslara akmasıdır. (CHP
sıralarından alkışlar) İyi komşuluk
ilişkileridir, barıştır, huzurdur, doğaya
saygıdır. İnsan hakları bireyin özgürlüğüdür,
laikliktir, yaşam hakkıdır, zalimin karşısında,
mazlumun yanında olmaktır.
Şimdi, değerli
milletvekili arkadaşlarım, yukarıda saydığım
hususların ülkemizdeki durumunu kendi vicdanınızda
değerlendiriniz lütfen. İnsan hakları, Yaradandan ötürü
yaratılanı sevmektir. Yunusun bu sözünü Sayın
Cumhurbaşkanı neredeyse her konuşmasında söylüyor; söylüyor
söylemesine ama Sayın Cumhurbaşkanının dili
ötekileştiriyor, ayrıştırıyor,
kutuplaştırıyor, çatıştırıyor, kin ve nefret
tohumlarının ekilmesine fırsat veriyor. Sayın
Cumhurbaşkanına da bu kürsüden insan hakları adına Yunusun
şu dizeleriyle seslenmek istiyorum: Söz ola kese savaşı, söz
ola bitire başı,
Söz ola ağılı
aşı, bal ile yağ ede bir söz.
İnsan hakları
dillerin, dinlerin, inançların, kültürlerin kardeşliğinde,
insanlığın acıda, umutta, barışta, soylu bir
demokraside birlikteliğidir. İnsan hakları etnik ve inançsal
kimlikler üzerinden siyaset yapmamaktır. İnsanın
doğuştan gelen şerefi olan etnik, inançsal ve cinsiyet
kimlikleri üzerinde tepinilmesine izin vermemektir.
Sevgili arkadaşlar,
sözün özü, Türkiyede böyle bir kurumun varlığına şiddetle
ihtiyaç vardır. Eğer gerçekten bağımsız olursa
vardır, eğer gerçekten özerk olursa vardır. Eğer bu kurum
bizzat yürütmenin kontrolünde olursa bu tip bir kuruma bu ülkenin ihtiyacı
yoktur arkadaşlar. Eğer kanun tasarısı kurulun
oluşumunda herhangi bir değişiklik olmadan yasalaşırsa
bu kurumun varlığının da, yokluğunun da herhangi bir
anlamı yoktur. Dostlar alışverişte görsün. Avrupa
Birliğine hoş görünelim. diye kanun yapmaya ihtiyacımız
olmamalı. Bu Meclis bu kanunu yapacaksa kendi yurttaşının
insan hakkı için, tecavüze uğrayan çocuklar için, şiddet gören
kadınlar için yapmalı ve bunu yaparken elbette dünyada insan
hakları konusundaki gelişmeleri de gözetmeli.
Ancak, bu yasaya
baktığımızda insan haklarının geliştirilmesi
ve korunması için kurulan ulusal kuruluşların statüsüne
ilişkin Paris Prensiplerine uymadığını görüyoruz.
Hatta bu ilkelerde ne varsa bu yasada o yok arkadaşlar. İnsanın
değeri ve onuru, ahlak, vicdan ve erdemle korunur. (CHP
sıralarından alkışlar) Yapacağınız her
işte, her eylemde erdem olmazsa yapacağınız her işin
sonucu utanç ve şer olur. Veyselin deyimiyle Dava insanlık
davası. Yönetimin adamlarından değil, davası insanlık
davası olan bilge insanlardan oluşacak bir kurum derdimize deva olur
inancındayım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
(1) Başkanlık,
Başkan Yardımcıları, daire başkanlıkları
şeklinde teşkilatlanmış hizmet ve destek birimleri ile
çalışma gruplarından oluşur. Hizmet birimlerinin
sayısı onu geçemez. Başkanlık, Kurul kararlarını
uygulamakla ve diğer konularda Başkana ve Kurula yardımcı
olmakla görevlidir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük Türk milleti
Maveraünnehirde mayaladığı medeniyetiyle kararlı bir
şekilde yoluna devam etmekte. Alp ruhu Anadoluyla bütünleşip Yesevi
ocağında pişerek alperen oldu. Alperen gaziler önce gönülleri
fethederek kılıçlarla gönülleri birleştirdi. Pek çok
coğrafya Türkten adaleti beklemek için kendi iradesiyle çağrıda
bulundu. Mayalanan bu medeniyet insanlığa yeni bir nefes getirdi. Bu
getirilen nefesin adı bir dönem Şeyh Edebali ile Osman Gazi oldu, bir
dönem Fatih ile Akşemseddin oldu. Kesilmeden bu süreç devam etti
Anadoluda Mustafa Kemal olarak varlığını sürdürdü. Fakat
temel anlayış dinin kendi coğrafyası ve iklimi içerisinde
yaşam alanına saygı duyarken ne zaman ki din
siyasallaşıp devlet organizasyonunun içerisine değişik
niyetlerle girmeye kalktıysa onların âdeta haddini bildirdi. Baba
İshak da böyle oldu, Şeyh Bedrettin de böyle oldu, başka türlü
dinî karakterli isyanlar da böyle oldu. Devlet otoritesine karşı
başlayan isyan hareketleri Karlofçayla birlikte her yüz yılda bizim
coğrafyamızdan canımızı, bedenimizi, medeniyetimizi
kopartanlara karşı mücadeleyle geçti. Ta ki Çanakkaleye kadar.
Çanakkaledeki o ruh, bu yenilmişliğe karşı son yüz elli
iki yüz yılın yaralarına merhem olarak, bir heyecan yaratarak
cumhuriyeti kurdurdu ve cumhuriyet bu heyecan üzerinde âdeta
aydınlanmış Türk aklıyla, birtakım uygulamalarla bu
günleri var etti. Bugünlerde de tarihin arka planındaki olaylar dinî
karakterli veyahut da bölücü karakterli olarak karşımıza
çıkmaya başladı. Bu Kürt Teali Cemiyetlerinden Etniki Eteryalara
kadar postmodern bir süreçle, vekâlet savaşlarıyla karşı
karşıya bizim önümüzde durmakta.
Bugün üzerinde
tartıştığımız konular her ne olursa olsun
memleket darda, zorda ve sıkıntıda. Artık, her gün gelen
şehit haberlerinin hepimizi sıradanlaştırma eğilimine
doğru gittiğini görüyoruz, ta ki teröre inat birlik, beraberlik programınızı
bozmayın, devam edin çocuklar diyoruz. Evet, bir noktada
haklıyız ama beraberinde de bir arınmaya, durulmaya,
şuurlanmaya ihtiyacın olduğunu düşünüyoruz. Hep birlikte o
şehit cenazesine katılmazsak ne olur acaba? Siyaseten birileri not
eder de olumsuz mu yazılır? kaygısıyla mı hareket
etmeliyiz, yoksa iliklerimize kadar bunu hissederek Nereye gidiyor bu
memleket? şuuruyla o şehide vazifemizi yapmak için mi oradayız?
Bu düşünceden hareketle,
yarınki, Kocatepe Camisinden kaldırılacak 6 şehidimize bu
ruhla,
Ey şehit oğlu
şehit, isteme benden makber,
Sana aguşunu
açmış duruyor Peygamber. anlayışıyla, Peygamber
Efendimize yol arkadaşı olmak üzere manevi âleme irtihal eden bu
şehitlerimizin cenazesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyeleri olarak
varmaya ne diyorsunuz? Milliyetçi Hareket Partisi Grubu yüce Parlamentoyu
yarın Kocatepe Camisinde cuma namazına ve şehidimizi birlikte
kaldırarak; teröre, teröristlere, bölücülere, hainlere Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ruhunu ifade etmeye, Anadolu insanımıza, aziz Türk
milletine de büyük ailemize de Bakın, sizin temsilcilerinizle siz ve
şehitleriniz bir arada, sizin önünüzde hiçbir irade duramaz. demeye davet
ediyor ve sevgi ve saygılarını sunuyoruz.
Şehitlerimize Allahtan
rahmet, yakınlarına, ailelerine ve tüm Meclisimize ve aziz Türk
milletine başsağlığı diliyoruz.
Saygılarımla
efendim. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci maddede 4 adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
(4)üncü fıkrasında yer alan "Başbakan veya
görevlendireceği Bakan" ibaresinin "Kurul" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun Çakır Ramazan Can Abdullah
Öztürk
Tokat Kırıkkale Kırıkkale
Osman Aşkın Bak Şahin
Tin Nureddin
Nebati
Rize Denizli İstanbul
Mehmet Demir
Kırıkkale
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
(4)üncü fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Mit Nuri Okutan
İstanbul Ankara Isparta
Ruhi Ersoy Arzu
Erdem Mehmet
Parsak
Osmaniye İstanbul Afyonkarahisar
Deniz Depboylu Mehmet
Erdoğan Zihni
Açba
Aydın Muğla Sakarya
"a) Hukuk, siyasal
bilgiler, idari bilimler, kamu yönetimi, iktisat ya da işletme
dallarında eğitim veren en az dört yıllık
yükseköğrenim kurumlarından mezun olmuş olma,"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 15inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Akın Şenal Sarıhan Mahmut Tanal
Balıkesir Ankara İstanbul
Aytuğ Atıcı Tahsin
Tarhan Onursal
Adıgüzel
Mersin Kocaeli İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149 sıra sayılı
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Bedia Özgökçe Ertan Behçet Yıldırım
Van Adıyaman
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın Çağlar Demirel konuşacak.
Buyurun Sayın Demirel. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 149 sıra sayılı Kanun Tasarısı,
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanun Tasarısı olarak
geçmesine rağmen ne yazık ki ne insan haklarına ne de
eşitlik ilkesine uygun hazırlanmamıştır. Bu yüzden, bu
kanun tasarısında yapılacak değişikliklerde
muhalefetin önerileri de dikkate alınmamıştır.
Bu kanun tasarısında en önemli
ayrımcılığın kadınlara yönelik yapılan
ayrımcılık olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Sayın Bakan kanun tasarısıyla oluşacak kurumda 1 kadın
olabilir. dedi, sonra buna ilişkin de ifadelerini dile getirdi ama biz
bunun takipçisi olacağız. Sayın Bakana, özelde, bunun garantiye
alınması için 10uncu maddeye en az yarısından
fazlasının kadın olması gerektiği eklenmelidir diye
önerimizi sunduk. Çünkü, birçok kurum kurulduğunda ne yazık ki
içerisinde ya 1, ya 2 kadın yer alıyor ya da yer almıyor. Onun
için, bunun eğer eşitlik ilkesine uygun hareket edilmesi
gerektiğini düşünüyorsak, insan haklarına uyumlu bir kurum
olacağını düşünüyorsak en az yarısının
kadınlardan oluşması gerektiğini bir kez daha öneriyoruz ve
bu kanun tasarısı içerisinde de bir ek madde olarak yer alması
gerektiğini düşünüyoruz.
İkincisi: Bu kurum
içerisinde yer alacak istihdama ilişkin de yine, çalışacak,
orada işe alınacak insanların en az yarısının
kadın olması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Çünkü, en
fazla ayrımcılığa uğrayanlar, en fazla insan
hakları ihlallerinden nasibini alanlar kadınlardır. Bu yüzden,
siz bu ayrımcılığı bu kanun tasarısında da
uygularsanız o zaman bunun insan hakları ve kadın-erkek
eşitliği adına kurulmuş bir kurum olduğunu hiçbir
şeklide ifade edemezsiniz.
Şimdi, şunu da çok
net ifade edelim ki bu kanun tasarısında 7 bölgeden oluşacak
büroların gerçekleşmesi söz konusu ama kim tarafından? Başbakan
ya da onun görevlendireceği bir bakan eğer ihtiyaç duyarsa bürolar
kurulacaktır ya da kurulmuş büroların
kaldırılmasına bile sadece onlar karar verecektir. Ama bunun
neresi eşitlik ilkesine uygun bir durumdur bunu sormak gerekiyor. Çünkü,
bu kurum insan haklarını savunan bir kurum hâline gelmekten öte;
direkt sivil toplumdan uzak, muhalefetin içinde yer almadığı,
halkın içine dâhil olmadığı bir kurumdan, direkt Hükûmetin
sorumluluk aldığı ve Hükûmete bağımlı olarak
yürütülen bir kurum hâline dönüşmüş. Bunun tamamen Hükûmete
bağımlı olarak hareket eden bir kurumdan farkı
olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
İşte bu, ayrımcılığın tam da kendisidir.
İşte bu, insan haklarına uyumun tam da önüne geçilen en büyük
eksikliğidir.
Üçüncüsü, bu kanun
tasarısında yer alması gereken ve bunun maddelerinde yer
alması gereken bir diğer önerimiz de yine eğitimde. Bütün kurum
üyeleri ve çalışacak, istihdam edilecek personelin hepsine insan
haklarıyla ilgili, kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili,
eşitlik ilkesine ilişkin ve toplumsal cinsiyete ilişkin
eğitimin mutlaka müfredatlarda ve eğitim müfredatının bu
kanun tasarısı içerisinde kanunlaşmasında yer alması
gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu, eğitim müfredatında yer
almadığı sürece, kanun tasarısında yer
almadığı sürece eğitimin yenilenmesi ve toplumsal cinsiyet
eğitimlerinin gerçekleşmesinde büyük bir eksiklik
yaşanacaktır. O yüzden bu kuruma eğitim konusunun, istihdam
konusunun da bir kez daha ele alınması gerektiğini
düşünüyoruz ve bu kurumun insan hakları alanında
çalışan bütün sivil toplum örgütlerinin de içinde yer
alacağı ve karar mekanizmasında yer alması gerektiğini
bir kez daha öneriyoruz.
Bu tasarının bu
şekliyle kanunlaşmasıyla birlikte, aslında, Türkiyede
insan hakları ihlallerinin bir kez daha yaşanmış
olacağını gözlerimizle göreceğiz. Çünkü bir formaliteden
öteye geçmeyecektir. Çünkü kendisi zaten insan haklarına, eşitlik
ilkesine aykırıdır. Tamamen ayrımcılığı
içeren bir kanun tasarısı hâlinde yürürlüğe girecektir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Demirel
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 15inci maddesinin (3)üncü
fıkrasının tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı konuşacak.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum; insan haklarına saygılı
bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün 1 Nisan. Bugün önemli bir gün. Bugün İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu için bir yasa görüşmeye devam ederken saatler sonra
bir dava görülecek. Cumhurbaşkanı bir gazeteciye
yaptığı bir haber nedeniyle Bu haberi yapan kişi bedelini
ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu. diye tehdit ettiği için
tutuklanan gazeteciler yargılanacaklar. Garip bir tesadüf değil mi?
Bu da yetmez. Anayasa
Mahkemesinin verdiği karara rağmen, mahkemenin savcısı
değiştirilerek, bizim Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu kanununu görüştüğümüz saatlerde bu gazetecilerin
tutuklanması için yeni gerekçeler icat edilmeye çalışılacak.
1 Nisan şakası gibi değil mi? Keşke öyle olsaydı.
İşte, biz, bugün bu
şartlarda, bu kadar ağır koşullarda İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumunu konuşuyoruz.
Bu tasarıda
Ayrımcılık yasağı ihlalinden zarar gördüğü
iddiasında bulunan gerçek ve tüzel kişiler kuruma başvurabilir.
deniliyor. Yani bir ayrımcılıkla karşı karşıya
kalındığında gerçek ve tüzel kişi başvurabilir.
Peki, soru şu: Eğer
bir toplum veya topluluk ayrımcılığa uğrarsa ne
olacak? Bu toplum veya bu topluluk bu kurula başvurabilecek mi? Hayır
başvuramayacak. Örneğin 52 Sünni vatandaşımız öldü.
diyerek ayrımcılık, hatta nefret suçu işleyen eğer bir
Cumhurbaşkanı olursa, o Cumhurbaşkanının kendisinin ve
emrindeki Bakanlar Kurulunun atadığı kurul acaba bu
başvuruyu kabul edebilecek mi, böyle bir cesareti gösterebilecek mi?
Ayrıca, acaba bu kurul, ayrımcılığa muhatap olan
topluluk ise bu topluluğun başvurusunu kabul etme cesareti gösterecek
mi? Ben göstereceğini düşünmüyorum doğrusu. Eğer
Gösterecektir. diyen varsa da dinlemeye hazırım gerçekten.
Peki, herhangi bir hak için
veya onurlu Gezi direnişinde direnen halkın üzerine en şiddetli
şekilde gelen, gençleri öldüren güvenlik güçlerine Emri ben verdim.
diyen otorite hakkında acaba hangi babayiğit bu kurula başvuru
yapabilecek? İşte, bu tasarı bu yüzden samimiyetsizdir. Bu
tasarı, sadece ve de sadece Avrupa Birliğine üyelik için şekil
şartını yerine getirmek üzere yapılmış bir
işlemdir ve biz bundan utanç duyuyoruz. Keşke, Avrupa Birliğine
girmek için değil de gerçekten yüreğimizde insan sevgisini
besleyebilseydik ve insan haklarına saygı duyabilseydik de böyle bir
tasarıyı oturup tartışabilseydik. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben bu davanın
savcısıyım. diyerek birçok insanın işkence görmesine,
hakkının yenmesine, hatta ölümüne sebep olanlar hakkında bu
kurula acaba hangi babayiğit başvurabilecek, başvursa bile acaba
kim kabul edecek bu kurul içerisinde? (CHP sıralarından
alkışlar) O nedenle, biz, bu tasarının samimiyetsiz
olduğunu anlatıyoruz.
Basın
açıklamasına katıldı diye Türk Tabipleri Birliği
yöneticisi bir uzman doktor açığa alındı ve ifade
özgürlüğünü kullanamadığı için de bu insan acaba bu kurula
başvurabilecek mi?
Evet, insan hakkı
ihlalleri çok ciddi şekilde benim ülkemde devam ediyor. Bakınız,
Mersin Valiliği İl Millî Eğitim Müdürlüğü ile Müftülük
arasında yapılan bir anlaşma, bir proje. Haftanın 4 günü
çocuklar okula gidecekler, 1 günü camiye gidecekler. Camilerin etrafındaki
okulları camilere bağladınız ve en büyük insan hakkı
ihlalini işliyorsunuz.
Bu yasayı
burada görüşmeye kimsenin yüzü olmamalı. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
(4)üncü fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Parsak
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
"a) Hukuk, siyasal
bilgiler, idari bilimler, kamu yönetimi, iktisat ya da işletme
dallarında eğitim veren en az dört yıllık
yükseköğrenim kurumlarından mezun olmuş olma,"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İNSAN
HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA
BENLİ (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak konuşacak.
Buyurun
Sayın Parsak. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki
tüm milletvekillerimizin de ifade ettiği gibi, bugün şehit olan 9
güvenlik görevlimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, aileleri
başta olmak üzere aziz milletimize başsağlığı ve
sabır niyaz ediyorum.
Biz sürekli
olarak bu kürsülerden bunlara lanet okuyoruz. Hakikaten bir defa daha
söylüyorum: O bombaları tuzaklayanlardan başlamak üzere buna sebep
olan, sorumluluğu olan kim varsa, yüce Allah bu mübarek cuma gecesi
kahhar ismiyle kahrı perişan eylesin.
Ama buradan
şunu da özellikle bir kere daha ifade etmek istiyorum: Bu mesele basitçe
bir siyasi mesele değil. Hepimizin bu noktada ortak yaklaşmamız
gereken terörle mücadele çerçevesinde bir millî meseledir ve bu noktada
milletimizin birliğini, devletimizin bütünlüğünü,
vatanımızın parçalanmazlığını ve bin
yıllık kardeşlik hukukumuzu zedeleme niyetinde olan hiç kimse bu
hedeflerine asla ve asla ulaşamayacaktır. Bunu bir kere daha
kararlılıkla ifade ediyorum.
İkinci olarak, bugün gene, bir hukukçu
milletvekili olarak, bir meslektaşım şehit Cumhuriyet
Savcımız Mehmet Selim Kiraza da şehadetinin yıl dönümünde
bir kere daha rahmet diliyorum.
Aynı şekilde,
bugün, bu biraz önce ifade ettiğim terör örgütlerinin üniversitelerdeki
uzantıları Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesinde gene bir terör saldırısı gerçekleştirdiler ve
Fırat Yılmaz Çakıroğlu gibi sonunun olacaklarını ifade
ettiler. Buradan ifade ediyorum: Fırat Yılmaz Çakıroğlu
hepimizin, bizim şehidimizdir ve hiç kimsenin, burada üniversite
eğitimini devam ettirmek niyetinde olan öğrencilerimizi bu yönde
tehdit etmek gibi bir hakkı yoktur. Dolayısıyla, siyasi
sorumluluğu elinde bulunduranların da özellikle üniversitelerde bu
tarz olaylara meydan vermemek gibi bir sorumluluğunu da yeniden
hatırlatıyorum ve bu noktada yeni acılara tahammülümüzün
olmadığını da bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 149 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerine vermiş olduğumuz önerge çerçevesinde söz almış
bulunuyorum. İnsanlarımızın anayasal haklarını
gerçekten kullanıp kullanamadığı bu çerçevede önem arz
etmekte. Bu kadar dinleme ve izlemenin olduğu bir dönemde haberleşme
hürriyetinden söz edilemeyeceğini düşünüyorum. Polis devleti kurma
heveslilerinin yönettiği bir ülkede konut
dokunulmazlığından, toplanma ve gösteri yapma hürriyetinden
bahsedilemeyeceğine inanıyorum. İnsanların Alevi-Sünni diye
ötekileştirildiği, mezhep farklılıkları üzerinden
kutuplaştırıldığı bir ortamda din ve vicdan
hürriyetinin varlığından söz edilemeyeceğine
inanıyorum. Liyakatin hiçe sayıldığı, iktidar
yandaşlarının devlet kadrolarına doldurulduğu
gerçeği bir tarafta dururken kamu görevine girme hakkından herkesin
yararlanabildiğinin iddia edilmesinin mümkün olmadığını
düşünüyorum. Yandaş sendikaların yüz binlerce üye
yaptığı, toplu görüşmelerin iki günde
sonuçlandığı bir iş ortamında sendikalara üye olma
özgürlüğünün sağlıklı bir şekilde
kullanılamayacağına inanıyorum.
Kıymetli
milletvekilleri, tasarının hazırlanması sürecinde adalet
yerine eşitlik kavramının tercih edilmesi; çocukların,
yaşlıların, özürlülerin, gaziler ve şehit ve gazi
yakınlarına yapılan pozitif ayrımcılık uygulamaları
açısından Anayasayla gerekli uyumu yakalayamadığına
inanıyorum. Ülkemizde insan hakları konusundaki ihlaller rekora
yürürken, insan hakları ihlalleri konusunda en yüksek şikâyet adalet
üzerinden gerçekleşirken, ülkemizde konuyla ilgili hâlihazırda görev
yapan bir Türkiye İnsan Hakları Kurumu varken, yeniden Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurmanın, tek kelimeyle,
yeni kadrolar, yeni koltuklar ve yeni bir kadrolaşma hareketi olarak
algılanabileceğine inanıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları esnasında
ifade ettiğimiz, insan şeref ve haysiyetine yaraşır bir
yaşamı, sadece yazı üzerinde değil hayatta da uygulanabilir
insan haklarını ve eşitlikten ziyade adaleti savunduğumuzu
tekrar ifade ediyor, sözlerimin sonunda Gazi Meclisi ve yüce heyetinizi bir
defa daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
(4)üncü fıkrasında yer alan Başbakan veya
görevlendireceği Bakan ibaresinin Kurul şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Coşkun
Çakır (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılıyoruz Sayın Başkan.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumun personel ve yönetim
yapısının belirlenmesinde Kurula daha fazla yetki
tanınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu Mustafa Mit Nuri Okutan
Aydın Ankara Isparta
Zihni Açba İsmail Faruk Aksu Arzu Erdem
Sakarya İstanbul İstanbul
Kamil Aydın Mehmet Erdoğan Ruhi Ersoy
Erzurum Muğla Osmaniye
Madde 16 (1) Hukuk,
siyasal bilgiler, idari bilimler, kamu yönetimi, iktisat ya da işletme
dallarında eğitim veren en az dört yıllık
yükseköğretim kurumlarından mezun olmuş olmak şartıyla
Kurumda, İnsan Hakları ve Eşitlik Uzmanı ve İnsan
Hakları ve Eşitlik Uzman Yardımcısı istihdam
edilebilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 16-1 Kurumda, İnsan
Hakları ve Eşitlik Uzmanı ve İnsan Hakları ve
Eşitlik Uzman Yardımcısı istihdam edilebilir. İstihdam
edilecek uzman ve uzman yardımcılarının seçilme usulleri ve
sahip olması gereken nitelikler ilgili yönetmelik ile düzenlenir.
Ahmet Akın Şenal Sarıhan Mahmut Tanal
Balıkesir Ankara İstanbul
Onursal Adıgüzel Tahsin Tarhan Hüseyin Çamak
İstanbul Kocaeli Mersin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Sibel Yiğitalp
Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır
Ayhan Bilgen Behçet Yıldırım Bedia Özgökçe Ertan
Kars Adıyaman Van
BAŞKAN En son okunan
önergeye Komisyon katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen konuşacak.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; galiba bu maddeyle birlikte birinci bölüm
bitecek. Kısmen de olsa kimi değişikliklerin en azından
Genel Kurulda gerçekleşmesi sevindirici ama kanunun esasını
iyileştirecek ve amaca hizmet edecek nitelikte değişiklik ne
yazık ki yok. Çok kısmi, işte, sivil toplum örgütlerinin de
öneride bulunması ve kurulun hiç olmazsa kendi başkan ve başkan
yardımcısını seçmesi gibi bir-iki iyi değişiklik
var. Ama keşke bu uyarılarımız, bugün Genel Kurulda
yapılan değişiklikler ve yapılmayanlar Komisyondaki
itirazlarımızla birlikte dikkate alınsaydı, belki daha arkasında
durabileceğimiz, sadece bizim değil, siyaseten değil ama bu alanda
on yıllardır çalışan insan hakları örgütlerinin
arkasında durabileceği bir yasa yapsaydık ve bu doğrultuda
bir kurum oluşturabilseydik.
Önceki gün aslında yayınladılar ama
dün basına yansıdı, 28 sivil örgüt, içlerinde Kafkas Dernekler
Federasyonu gibi Türkiye'de çok yaygın ve insan hakları alanında
ciddi çalışmalar yapmış yapılardan tutun, Türkiye
İnsan Hakları Vakfına, Uluslararası Af Örgütü Türkiye
şubesine kadar, 28 örgüt, Bu kanunla böyle bir kurul kurulmaz. diye
deklarasyon yayınladılar.
Şimdi, bu örgütlerin
uluslararası arenadaki saygınlığı -kusura
bakmayın ama- hiç hafife alamayacağınız düzeyde. Böyle
örgütler bir deklarasyonu imzaladığında, bir kere o kurul
peşinen ölü doğmuştur. Hadi, sivil toplum örgütlerini bir tarafa
koyduk, yani zaten eldeki insan hakları örgütleri bundan ibaret, birkaç
örgüt sadece imza atmamış, onlar da muhtemelen benzer
eleştirilerini başka zeminlerde zaten dile getirmişlerdi.
Türkiye'de üniversitelerde
insan hakları bölümleri var. Mesela Bilgi Üniversitesi var, çok saygın
ve yüzlerce kitap çıkardı. Mesela Ankara Üniversitesi var, Hacettepe
Üniversitesi var. Bu üniversitelerde yüksek lisans yapılıyor insan
haklarıyla ilgili. Buralarda insan hakları alanındaki
değerli akademisyenlerden hiç şimdiye kadar bu kanunla ilgili olumlu
bir cümle duyan var mı? Vakit yetmez ama ben en az 5-6 akademisyenin
ciddi, ağır eleştiriler yaptığını biliyorum.
Şimdi, üniversiteleriniz
onaylamıyor, saygın bilinen insan hakları örgütleriniz
onaylamıyor, ama biz burada her şeyin iyisini biliyoruz, her
şeyin doğrusunu yapma gücünü, yetkisini kendimizde görüyoruz.
8 Bakanlar Kurulu, 3
Cumhurbaşkanı
Ama biliyoruz ki Cumhurbaşkanı onaylamadan
zaten Bakanlar Kurulu kararlarının bir
karşılığı yok. Yani aslında 8 artı 3; 3ü
doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek, diğer
8i de Cumhurbaşkanının hoşuna giden isimleri Bakanlar
Kurulu önüne götürürse onaylayacak. Yani aslında bizim İnsan
Hakları Kurulumuz, yürütmenin sorumsuz başı -Anayasadaki
tarifle söylüyorum- sorumsuz muhatabı tarafından belirleniyor.
Şimdi, sorumsuz bir
makamın belirlediği bir heyetten oluşan bir insan hakları
kurulunda, uzman ve uzman yardımcılarının nitelikleri ne
olursa olsun ne fark eder ki? Yani Napolyonun malum barut hikâyesi gibi bu.
Zaten savaşı barut yoksa kaybetmişsiniz, diğer
ayrıntıları konuşmaya, tartışmaya ihtiyaç bile yok.
Bugün, Sayın
Cumhurbaşkanı -biraz önce başka hatipler de söyledi- Brookings
Institutede ilginç bir konuşma yaptı. Ben insan haklarıyla
ilgili, özgürlüklerle ilgili Türkiye'nin dünyadaki en iyi ülke olduğu
cümlesini bir tarafa bırakıyorum ama gazetecilerle ilgili cümlesi
bence çok ilginçti. Tutuklu gazeteciler iddiasına Hayır, tutuklu
gazeteci yok, hükümlü gazeteciler var. dedi. Yani mahkûmiyet cezası
almışlar. Böyle bir savunma neyi ifade ediyor bilmiyorum ama hani bu,
aslında tutuklu olmaktan daha iyi bir şey mi? Hani, benim insan
hakları bilgim buna yetmiyor. Dahası, devam ediyor, diyor ki: Bunlar
gazeteci değil, bunlar terör örgütü üyesi. Örgütü de sayıyor.
Özellikle FETÖ terör örgütü nedir siz biliyor musunuz? diyor. Muhtemelen
muhataplarının şimdiye kadar duymadığını
düşünüyor. Millî Güvenlik Siyaset Belgemizde var. diyor. Şimdi
Millî Güvenlik Siyaset Belgesi evrensel standartlar açısından,
uluslararası hukuk açısından zaten meşruiyeti
tartışmalı yani şeffaf olmadığı için, Meclisten
geçmediği için zaten tartışmalı bir belge. Şimdi, bu
mantıkla yaklaşıp da bir insan hakları mekanizması
oluşturursanız biraz bu işin içinden zor
çıkarsınız.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bilgen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 16-1 Kurumda,
İnsan Hakları ve Eşitlik Uzmanı ve İnsan Hakları
ve Eşitlik Uzman Yardımcısı istihdam edilebilir.
İstihdam edilecek uzman ve uzman yardımcılarının
seçilme usulleri ve sahip olması gereken nitelikler ilgili yönetmelik ile
düzenlenir.
Hüseyin Çamak (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak konuşacak.
Buyurun Sayın Çamak (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 149 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. İnsan haklarına saygılı
olması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere,
İkinci Dünya Savaşının ortaya
çıkardığı büyük insani yıkımlar sonrasında
1949da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi kabul edildi. Bu bildirinin imzalanmasında, İkinci Dünya
Savaşından sonra devletlerin bireylere tanınan hak ve
özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmesi
etkili oldu. Ülkelerin artık savaşarak bir yere
varamayacaklarını anlamaları, maalesef, milyonlarca insanın
hayatını kaybetmesinden sonra anlaşıldı.
O zamanın
şartlarında yaşanan sürece bakılacak olursa, şu anda
tüm dünyada, maalesef, çok benzeri bir süreci tekrar yaşamaktayız.
Orta Doğudaki işin içinden çıkılmaz hâlin nedeni de, ülke
olarak memleketimizin her köşesinde yaşanan acıların
temelinde de insan kavramının özüne odaklanmama sorunu vardır.
Aşırı söylemlerle her geçen gün biraz daha
düşmanlaşmak yerine insanlık paydasında bir arada
yaşama iradesini göstermeliyiz. Farklılıklarımızı
artık birbirimize karşı tehdit olarak görmekten
kurtulmalıyız.
Değerli arkadaşlar,
artık acılarımızı yarıştırmayı
bırakıp acılarımızı
ortaklaştırmayı öğrenmeliyiz. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar) Görülemeyen her acıyı
göremeyenlere de yaşattırılarak hissettirme
arayışına son vermeliyiz. Bu noktada, bir hekim olarak
vurgulamak istediğim: Bu acı hissinin sorunlara çözüm bulmaktaki
insani özelliğidir. Bildiğiniz gibi, metabolizmada bir sorun olduğunun
ilk sinyalleri acı hissiyle anlaşılır. Bu acıyı
hisseden hastalar, buna bir çözüm bulabilmek için ilk olarak biz hekimlerden
yardım isterler. İşte, bu acının bir de toplumsal
boyutu söz konusu. Bu acının kendi varlığını
hissettirme şekilleri de, maalesef, başka acılara da yol
açabilen sorunlara neden olmaktadır.
Şu anda hepimiz,
şehitlerimizin acısını yüreğimizde hissediyoruz.
Şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılara acil şifa,
yakınlarına sabırlar diliyorum.
Bu toplumsal boyuttaki
acı hissi, fizyolojik yansımaları olan şiddet
sarmalının tetikleyicisidir. Buna bir son verebilmek için sadece
insan odaklı düşünmeyi öğrenmeliyiz. Sayın milletvekilleri,
işte, bu toplumsal acının hekimleri de biz siyasetçileriz.
Gelin, bu acıları daha da işin içinden çıkılmaz bir
hâle getirip, insanı özündün uzaklaştırıp
-canavarlaştırmadan- daha fazla insani yıkımlara neden
olmayalım.
İnsan hakları bugün
de yarın da, sana da bana da lazım olan bir yaşam prensibidir.
Kendimden örnek vermek gerekirse İncinsen de incitme. ve
Düşmanınızın bile insan olduğunu
unutmayınız. sözlerini kılavuz edinen birisi olarak bir
karıncayı bile incitmememe rağmen öğrenciliğimde,
meslek yaşamımda, devlet memurluğumda hatta siyasi
yaşamımda defalarca haksızlığa uğradım fakat
bu durum asla temel yaşam felsefemden sapmama hiçbir zaman neden
olmamıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ancak, insan haklarını yaşam felsefem hâline getirmemin bana çok
şey kazandırdığını da inkâr edemem.
Bu anlamda son derece önemli
bir niteliği olan insan hakları ve eşitlik konusunda
uzmanların çalıştırılması önemli bir
gelişmedir fakat umarız ki kâğıt üzerindeki bu
gelişmeler uygulamaya da yansır. Bu kurumda çalışacak
uzmanların, insan haklarını tüm benliğinde ve ruhunda
hisseden, insan hakları felsefesine vâkıf, liyakat sahibi
vurguluyorum- tarafsız kişilerden seçilmesi arzumuzdur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 149
sıra sayılı Kanun Tasarısının 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kamil Aydın
(Erzurum) ve arkadaşları
Madde 16 (1) Hukuk,
siyasal bilgiler, idari bilimler, kamu yönetimi, iktisat ya da işletme
dallarında eğitim veren en az dört yıllık
yükseköğretim kurumlarından mezun olmuş olmak şartıyla
Kurumda, İnsan Hakları ve Eşitlik Uzmanı ve İnsan
Hakları ve Eşitlik Uzman Yardımcısı istihdam
edilebilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FATMA BENLİ
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
LÜTFİ ELVAN (Mersin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili kanunun 16ncı maddesi hakkında konuşmak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, geçen
hafta bir arkadaşımız, George
Orwellun bir romanına atıfta bulundu, 1984. Aslında o
ikili bir seridir, ideolojik romanlardır, onun birincisi var, onu unuttuk.
Hayvanlar çiftliği diye onun birinci versiyonu vardır, ikincisi de
1984.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Kamil Hocam söyledim, söyledim.
KAMİL
AYDIN (Devamla) Siz değildiniz, CHP Eskişehir milletvekili
söylemişti.
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Cevaben söyledim, cevaben.
KAMİL
AYDIN (Devamla) Bu Hayvanlar Çiftliği için eleştirmenler der ki:
Ütopyadır, ütopik bir romandır. Yani yeryüzü cenneti kurmayı
hedefler. Oradan hareketle nedir bu yeryüzü cenneti? Marksizmin o zirve
noktası, komünizmin hayata dönüştürülmesiyle bir ağaç gibi hür,
insanlar gibi kardeşçesine ama tabii daha sonra 1984te bu hayal
kırıklığı çok açık bir şekilde
yaşanıyor. Orada, bu 2 romanda hem 1984te hem de Hayvanlar
Çiftliğinde 2 tane çok önemli, daha sonra siyasi bir söylem hâline
gelmiş söz var. 1984te der ki: Büyük Birader bizi gözetliyor. Buna, hakikaten, biri bizi gözetliyor
deyin, artık bir güç bizi işte kontrol ediyor falan... Allah korusun,
biz bunu kötü bir tecrübeyle yaşadık değil mi? Birileri bizi
gözetledi, birilerinin görmezlikten gelmesiyle ya da İstediğin her
şeyi verdik. demesiyle daha sonra ortaya çıktı ki biri bizi
gözetliyor. Hayvanlar Çiftliği romanında ise çok önemli bir ideolojik
söyleme dönüşen bir şey var. Herkes eşittir ama birileri daha
çok eşittir.
Şimdi,
gerçekten, geçen hafta bu Mecliste yaşananlar
ışığında bir şeylere şahit olduk. Burada,
gerçekten, yüce Türk milletinin iradesinin çok net bir şekilde
yansıması var. Yani her grubu temsilen milletvekilleri var. Bu bir
iradenin tezahürüdür. Dolayısıyla, burada herhangi bir oluşum,
herhangi bir kurum kurulmak istendiği zaman bu iradenin
yansımasını çok net bir şekilde demokratik yapı ve
demokratik yapının olmazsa olmazı seçmenler ister. Ama,
maalesef, geçen hafta iki tartışmalı görüşme sonucunda bir
maddede
Doğru tektir. Bazen herkes doğruda birleşir, bazen de
birilerinin gözünden kaçar ama birisi doğruyu
hatırlattığı zaman diğerleri der ki: Evet, bu
doğrudur, bunda birleşmekte yarar var. Gerçekten bu erdemlilik
gösterildi geçen hafta. Özellikle istismar konusunda, çocuk istismarı
konusunda biraz da kamuoyu baskısıyla- bu yüce Meclis bu erdemlilik
örneğini gösterdi ve Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
önergeyi daha sonra dönüştürerek ortak bir önergeyle verdi.
Bir ikincisi ise Kişisel
Verileri Koruma Kuruluyla ilgiliydi ve maalesef, burada bir hayal
kırıklığı yaşadık. Sayın Başbakan
mütemadiyen diyor ki: Meclisi çalıştıracağız,
çalıştırmamız lazım. Muhalefet bize destek olmuyor,
bize destek vermiyor. Allah aşkına, Ülke beka sorunu
yaşıyor. dediği zaman biz destek olmadık mı? Terör
söz konusu olduğu zaman biz çok net bir şekilde destek olduk çünkü
Doğru tek. dedik. Doğru, terörle müzakere değil, mücadeledir;
zaman, mücadele zamanıdır. dedik ama niyeyse bu kişisel
verilerin kurumsallaşması, kurullaşması noktasında
Milliyetçi Hareket Partisinin iradesi hiç yok sayıldı. Bu Mecliste
biz yok muyuz? Milliyetçi Hareket Partisi yok mu? 5 milyon 691 bin oyun
temsili
Burada kurul söz konusu olunca bu insanların kişisel
verilerinin korunması noktasında niye bu iradeyi yok sayıyoruz?
Zaten, Cumhurbaşkanı, bakanlar, Başbakan, sırayla
koyduğunuz zaman iktidar partisiyle beraber geriye bir şey
kalmıyor ki. 1 tane HDPye, 1 tane de CHPye lütfedilmiş, bir üyelik
verilmiş ama Milliyetçi Hareket Partisine
Ben de buradan Adalet ve
Kalkınma Partisine oy verenler başta olmak üzere, onlara da,
Milliyetçi Hareket Partisine oy veren seçmenlerime de şikâyet ediyorum. Bu
haksızlığı bir an önce gidererek -şu anda görüşmekte
olduğumuz kurulda- insan hakları konusunda bir kurumsallaşmada
aynı hataya düşmemelisiniz. Demokratik bir şekilde, hep beraber,
eşit bir şekilde ya da nispi bir şekilde ama birini
varsayıp birini yok sayarak değil, bu kurulların oluşturulması
lazım. Demokratik süreç ancak böyle kadük kalmaz, böyle ilerler diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İyi geceler diliyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 01.03
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER : Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
149 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
170 sıra sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170)
BAŞKAN-
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 1 Nisan 2016 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Teşekkür
ediyorum, iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.11