TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
69uncu Birleşim
7 Nisan 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak Regaip Gecesini ve Polis
Haftasını kutladıklarına ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, Regaip Kandiline
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, Polis Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ordu
Milletvekili Seyit Torunun, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset
Araştırmaları Merkezinde yapılan bir araştırmaya
göre Türkiyedeki Suriyelilerin yüzde 50sinin okuryazar
olmadığına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, aynı şartlarda emekli olanların
maaşları arasında ciddi farklılıklar bulunduğuna
ve bu adaletsizliği gidermek için intibak yasasının bir an evvel
Meclisten çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Rusyayla çıkan krizden sonra meyve ve
sebze ihracatında Hatay ili bazında bir azalma yaşanıp
yaşanmadığını ve üreticinin
sıkıntısını çözebilmek adına ne gibi önlemler
alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.- Samsun
Milletvekili Orhan Kırcalının, Regaip Kandilini
kutladığına ve teröre karşı mücadele ederken
şehit düşenlere Allahtan rahmet dilediğine, gazileri
şükranla andığına ilişkin açıklaması
5.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, polis teşkilatının kuruluşunun
171inci yıl dönümüne, Regaip Kandilini kutladığına ve çok
sayıda Özel Harekât polisinin branş değiştirmek
istediğine ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, meslek lisesi öğrencilerinin
stajlarının sigorta başlangıcı olarak sayılmamasıyla
ve tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik mezunlarının
istihdamıyla ilgili düzenleme yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Regaip Kandilini kutladığına
ve Niğdenin Himmetli köyüne bir gölet yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Regaip Kandilini
kutladığına, 50 milyon vatandaşın kimlik bilgilerinin
sızdırılması konusunda ne gibi tedbirler
alındığını öğrenmek istediğine ve ormanların
korunması konusunda iktidarı samimiyete davet ettiğine
ilişkin açıklaması
9.- Sivas
Milletvekili Selim Dursunun, Regaip Kandilini kutladığına,
polis teşkilatının kuruluşunun 171inci yıl dönümüne
ve terörle mücadelede şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
10.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, Ispartadaki elma üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
11.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Regaip Kandilini, Polis Haftası ile
Sağlık Haftasını kutladığına, Şanlıurfa
Asur Otelinin belediye tarafından hangi şartlarla
kiralandığını öğrenmek istediğine ve
Sağlık Bakanlığı tarafından 23/3/2016 tarihinde
çıkarılan 2016/5 no.lu Genelgeye ilişkin açıklaması
12.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, yaşanan şiddet ortamının
yegâne sorumlusunun bölücü terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantıları
olduğuna ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, devletin denetim ve gözetimi
altında olması gereken vakıflara ait yurt, etüt,
öğrencievlerinde denetim eksikliği olduğuna ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 50 milyon vatandaşın
kimlik bilgilerinin sızdırılması konusunda bir
çalışma yapılıp yapılmadığını ve
daha önce de 70 milyon kişinin SGK bilgilerinin başka bir
firmanın eline geçmesiyle ilgili konuda bir gelişme olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
bariyerlerine takılmayan bir düzene kavuşmanın
aydınlık yarınlar için çok önemli olduğuna ve bu konuda
yasal boyutta teşvik edici çalışmaların yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, Regaip Kandilini
kutladığına, darbe anayasalarının etkisinin günümüzde
de devam ettiğine ve milletin iradesinin en iyi şekilde
yansıtılması için yeni anayasanın bir an önce
hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Regaip Kandilini ve Sağlık
Haftasını kutladığına, polis
teşkilatının kuruluşunun 171inci yıl dönümüne ve son
yıllarda uyuşturucu madde kullanımı ve madde
bağımlılığının arttığına
ilişkin açıklaması
18.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Regaip Kandilini
kutladığına, esnaf ve sanatkârın yüksek olan prim
tutarlarında bir iyileştirme ve prim borçlarında bir
yapılandırma yapılmasının düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
19.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, İzmir milletvekilleri olarak İzmir
Büyükşehir Belediyesinin katı atık bertaraf tesisi ve düzenli
depolama alanı kurma konusundaki sorunlarının çözülmesi için
devreye girdiklerine ilişkin açıklaması
20.- Çorum
Milletvekili Tufan Kösenin, Regaip Kandilini kutladığına,
polis teşkilatının kuruluşunun 171inci yıl dönümüne
ve Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ile İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun basına yansıyan bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Regaip Kandilini ve Polis
Haftasını kutladığına, 50 milyona yakın
vatandaşın kimlik bilgilerinin sızdırılmasıyla
ilgili Hükûmetin gayriciddi tutum ve açıklamalarını
kınadığına ve alınacak önlemlere dair Meclise bilgi
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Regaip Kandilini kutladığına,
Nusaybinde şehit olan 3 polise Allahtan rahmet, yaralı 5 polise
acil şifalar dilediğine, Trabzonun Yomra ilçesinde Milliyetçi
Hareket Partili Belediye Meclis Üyesi Hasan Bayrakın darp edildiğine
ve Kütahyada bir okulda AK PARTİ İlçe Başkanlığının
valilik oluruyla velilere eğitim öğretim içerikli seminer
düzenlemesine ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Regaip Kandilini
kutladığına, sokağa çıkma yasağı uygulanan
yerleşim yerlerinde halka karşı acımasız bir
savaş konseptinin devreye konulduğuna ve bu savaş konseptinin
özellikle sivilleri hedefleyen acı sonuçlarının
yaşandığına ilişkin açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Regaip Kandilini ve Polis Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
25.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Regaip Kandilini
kutladığına, polis teşkilatının kuruluşunun
171inci yıl dönümüne ve Trabzon Yomrada yaşanan olayla ilgili
gerekenin yapılacağına ilişkin açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Şanlıurfaya İstiklal Madalyası
verilmesinin hayırlı uğurlu olmasını dilediklerine
ilişkin açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesinin hayırlı uğurlu
olmasını dilediklerine ilişkin açıklaması
28.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Şanlıurfaya İstiklal
Madalyası verilmesinin hayırlı uğurlu olmasını
dilediklerine ilişkin açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesinin hayırlı uğurlu
olmasını dilediklerine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Pakistan Ulusal Meclis
Başkanı Serdar Ayaz Sadıqın vaki davetine icabetle 11-14
Nisan 2016 tarihleri arasında Pakistana resmî bir ziyarette
bulunması Genel Kurulun 23/3/2016 tarihli 60ıncı
Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsmail Kahramanın beraberindeki heyeti oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin tezkeresi (3/654)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 11-14 Nisan 2016 tarihleri
arasında Tokyoda düzenlenecek olan Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü Küresel Parlamenterler Ağı
toplantısına katılmak üzere Japonyaya ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/655)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin, ceza
infaz memurlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/148)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin, 1993
Kulp katliamı davasının zaman aşımına
uğramaması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/149)
3.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 46 milletvekilinin,
Balıkesirde yapılmış ve yapılması planlanan
HESlerin, maden ocaklarının ve termik santrallerin yol
açacağı zararların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/150)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
2/4/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, basın özgürlüğü ve ifade
özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın
özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol haritasının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 7 Nisan 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- AK
PARTİ, CHP ve MHP Gruplarının, bastırılarak
dağıtılan 274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmının
2nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 7
Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde 273, 274 ve 186 sıra
sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesine; bu
birleşimde 186 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ve bu birleşimde 186 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel
Kurulun 8 Nisan 2016 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerileri
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, İstanbul Milletvekili Hasan
Turanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal
Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022 Sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa
Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694), (1/689), (2/393), (2/403),
(2/404), (2/899), (2/922), (2/923) (S. Sayısı: 273)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır ile 28 Milletvekilinin;
Şanlıurfaya İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın;
Şanlıurfaya İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Levent Gökün; Şanlıurfaya İstiklal Madalyası
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu
(2/997), (2/998), (2/999) (S. Sayısı: 274)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İzinsiz İkamet Eden Şahısların Geri Kabulüne Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/619) (S.
Sayısı: 186)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 186) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İzinsiz İkamet Eden
Şahısların Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, engelli vatandaşlara yönelik hizmetlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/2013)
2.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Bakanlık
teşkilatında kullanılan bilgisayarların işletim
sistemlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/2198)
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Bakanlık bünyesinde
çalışan taşeron işçiler ile kadrolu ve sözleşmeli
personel verilerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/2199)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, bir futbol takımına
verilen cezalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/2431)
5.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, bazı kamu
idarelerince mevzuata aykırı şekilde
açıldığı Sayıştay raporlarında yer alan özel
hesaplara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/2434)
6.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren
personel ile Bakanlık arasında açılan davalara ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/2799
7.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından
kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/2801)
8.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, bir işletmenin
özelleştirme sürecine ilişkin sorusu ve sorusu ve Maliye Bakanı
Naci Ağbalın cevabı (7/2847)
9.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından
kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/2881)
7 Nisan 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını, görevli personel
aracılığıyla, iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak Regaip Gecesini ve Polis
Haftasını kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugünün
özelliği nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı olarak düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bu gece Regaip Gecesi. Kandiller yakılarak
kutlanan bu geceler, gelenekselleşmiş kültürel değerlerimizden
biridir. Bu kültürel değerlerimizin temelinde dinin ana ilkeleri
vardır ve her toplum, bu uygulamaları kendi tabii ortamında
oluşturur. Bu değerlerimizin farklı yerel özellikler
taşıması, farklı toplumlara göre değişiklik arz
etmesi, İslamın evrenselliğinin ve dinamizminin göstergesidir.
Regaip Gecesi, üç ayların manevi iklimine girildiğini müjdeler.
Regaip kelimesi, elde edilmesi arzu edilen değerler
anlamındadır. Bu anlamıyla bizlere barış,
kardeşlik, dayanışma duygularımızı
hatırlatan Regaip Gecesinin, ülkemiz ve bölgemiz için özlediğimiz
huzur ortamına vesile olmasını diliyor, sizlerin ve
vatandaşlarımızın Regaip Gecesini kutluyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, ayrıca Türkiye
Cumhuriyetinin köklü ve temel kurumlarından biri olan polis
teşkilatımızın 171inci kuruluş yıl dönümü olan
10 Nisan tarihini de içine alan Polis Haftası içerisindeyiz. Emniyet
teşkilatımız, güvenlik kaygılarının çok öne
çıktığı bir süreçte oldukça zor şartlarda görev
yapmaktadır. Bu vesileyle hukukun üstünlüğüne, insan
haklarının evrensel değerlerine bağlı kalarak görev
yapan, halkımızın huzur ve mutluluğunu, can ve mal
güvenliğini sağlamak, insan hak ve özgürlüklerini korumak için büyük
bir özveriyle çalışan emniyet mensuplarımızı kutluyor,
vatan ve görev uğruna canlarını feda eden şehitlerimizi
rahmetle anıyorum.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Regaip Kandili
münasebetiyle söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkala
aittir.
Buyurun Sayın Özkal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, Regaip Kandiline
ilişkin gündem dışı konuşması
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugünün Regaip Kandili olması
nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tüm inananların
Regaip Kandilini kutlar ve hayırlara vesile olmasını niyaz
ederim. Regaip, istemek, arzu etmek, meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf
etmek anlamına gelen reğabe kökünden türemiş, Arapça
çoğul bir isimdir. Regaip, Recep ayının ilk cuma gecesidir.
Hicri takvime göre gece önce, gündüz sonra geldiği için, miladi takvime
göre ilk perşembe gecesidir yani.
Regaip, değerlendiren için rahmet, bereket ve
mağfiret anlamlarına gelen üç ayların manevi iklimine
girildiğine dikkat çeken bir habercidir, Allahın mağfiretinin
engin lütuf ve kereminin üzerimize sağanak sağanak
yağdığı bir rağbet gecesi. İstek, arzu ve
beğenmedir rağbet. İnsan, rağbet ettiği değerlere
göre rağbet görür. Regaib Kandili, her türlü arzularımızı,
isteklerimizi, emel ve tutkularımızı, rağbetlerimizi iyiye,
doğruya, güzele, faydalı olana, Hakka ve hakikate yöneltme, bütün
işlerimizi Onun rızasına uygun hâle getirme
çabasıdır. Rağbetimiz başkaca hiçbir şeye değil,
sadece ve sadece Ona olsun ki her gecemiz Regaib olsun. Allah'ın
yarattığı tüm insanlara hizmet olsun Regaibimiz.
Bütün günler ve gecelerin hepsi, Allah'a aittir, aralarında
ayrım yapılmaz. İki günü birbirine eşit olanın ziyanda
olduğu kabul edilen bir anlayışın müntesipleri olarak,
hangisinde en çok iyilik yapılırsa yapan için o gün en çok
değerli olandır. Kutsal geceler, affetmenin ve affedilmenin, bu
vesileyle yücelmenin sebebidir. İnsan olarak her zaman şefkatli ve
merhametli olmak zorundayız. Fakat, böyle olmayı unuttuğumuz
anlar da olur. Kutsal gün ve geceler, bizlere unuttuğumuz bu iyi
davranışları hatırlatır hep.
Türklerin İslam felsefesine getirdikleri insani
bakış çerçevesinde, yardımlaşma, geçmişle muhasebe,
ihtiraslarını dizginleme, menfaat çatışmalarından uzak
kalma, kin ve kırgınlıkları unutma, büyükleri hatırlama,
hoşgörü ve anlayış ortamına aracı olmaları
bakımından kandil geceleri, toplumumuzu bir arada tutan temel
yapı taşlarıdır. Kandiller, toplumların fertlerinin
birbirlerine sevgi ve saygıyla yaklaşma, birbirlerinin gönlünü alma,
mutluluk ve huzuru dolu dolu yaşama günleridir. Toplumu birlik,
beraberlik, kardeşlik ve dayanışma temelinde bir araya getiren
önemli günlerdir kandiller.
Çıkarsız saygı ve sevginin
yaşandığı günlerdir. Gerçekten kutsal gün ve geceler,
insanlar arasında kaynaşmanın, hesapsız dostlukları
ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip olmalarının
yanında dinî duyguların sosyal hayatta tazelenmesine de bir
vesiledir. Fiilî dua olarak tanımlanan çalışmayla
geçireceğimiz bu gecemizin, önce kendimizle, ruhumuzla, birbirimizle
barışmamıza ve barış içinde yaşamamıza
vesile olması için dua edelim.
Allah yolunda ölenlere ölüler demeyin, onlar
diridirler siz hissetmezsiniz. ayeti mucibince tüm şehitlerimizi de
rahmetle anıyorum.
Bugün idrak edeceğimiz Regaip Kandilinin anlam
derinliği içerisinde birbirimize, söylemlerimize ve
farklılıklarımıza rağmen rağbete vesile
olması dileklerimle hepinize saygılarımı sunarım.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkal.
Gümden dışı ikinci söz, 10 Nisan
Polis Haftası münasebetiyle söz isteyen Isparta Milletvekili Nuri Okutana
aittir.
Buyurunuz Sayın Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Okutan, aynı zamanda dinleten
olacaksınız zannediyorum.
2.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, Polis Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
NURİ OKUTAN (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Polis Haftası münasebetiyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Ayrıca bütün İslam âleminin bu gece idrak
edeceğimiz mübarek Regaip Kandilini tebrik ediyor, kandilin Türk
İslam âlemine ve bütün insanlığa sağlık, huzur ve
mutluluklar getirmesini Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Türkiyedeki güven ve istikrar ortamının,
halkın refah ve huzurunun en büyük güvencesi olan Türk polis
teşkilatının 171inci kuruluş yıl dönümünü partim ve
şahsım adına kutluyorum. 10 Nisan 1845ten bu yana millî birlik
ve bütünlüğümüzün korunması, halkın can ve mal güvenliğinin
sağlanması gibi son derece ulvi bir görevi deruhte eden polisimiz,
milletimizin gönlünde hak ettiği yeri almıştır.
Bu itibarla, iki asra yaklaşan mazisiyle Türk
polis teşkilatı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyetinin önemli bir yapı taşı hâline gelmeyi
başarmıştır. Bugün ülkemiz gündeminin ilk sıralarında
yerini muhafaza etmekte olan terörle mücadeleden uyuşturucu
kaçakçılığı ve trafik terörüne kadar son derece komplike ve
zor görevleri gece gündüz demeden canı pahasına fedakârca görev ifa
eden polisimizin makine teçhizat, eğitim ve benzeri ihtiyaçlarının
karşılanması öncelikli ve ivedilikli olmalıdır ama
günümüz itibarıyla polisimizin en vazgeçilmez ihtiyacının moral
ve motivasyon olduğu kanaatindeyim. Bu ihtiyacın
karşılanmasında devletin yanında milletimize de önemli
görevler düşmektedir. Bu ifade, polisimizin moralle birlikte imkân ve
kabiliyetine tesir edecek en önemli faktörün halkın desteğinin en üst
seviyede olması gerektiği anlamını
taşımaktadır. Memurundan amirine bir polisin en çok moral
bulduğu an, vatandaşlarımızın kendisine polis amca
güveni içinde yaklaşmasıdır.
Diğer taraftan, bugün 300 bine yaklaşan
fiilî kadrosuyla büyük bir ordu görünümündeki polis teşkilatının
özellikle terörle mücadeledeki etki ve yetkisinin artırılması
yönünde gerekli düzenlemeler behemehâl yapılmalıdır. Herkesin ve
her kesimin ittifakla yaklaşması gereken o dur ki, polis, anayasal
demokratik rejimin bekçisi, halkın can ve mal emniyetinin
teminatıdır.
Çok uzun yıllar polislerle
çalıştım, en yakınımda onlar oldu. Hayatım,
polislerle iç içe geçti. Bu hukuka dayalı söylüyorum ki, esasen polisin
tarafı, sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanıdır. Polisi bu
önemli ilkeden uzaklaştıracak her türlü akımın
oluşturacağı tehlikelere karşı koruyucu tedbirlerin
alınması elbette büyük önem arz etmektedir. Hükûmet, bu konuda iyi
sınav vermemiştir. Dün de vermedi, bugün de veremiyor. Ayrıca
iktidar, terörle mücadelenin bir uzmanlık ve tecrübe işi
olduğunun bunca yıla rağmen farkına varamamış,
acemice davranmaya devam ediyor.
Burada detaya girmeye gerek yok ancak tek cümleyle
ifade edecek olursak, polisimizi geçici görevlendirmek suretiyle terörle
mücadelede kalıcı şekilde başarılı olmak mümkün
değildir. Devlet geleneğimizde var olan okula, camiye ve
kışlaya siyasetin sokulmaması ilkesi, karakol için de
geçerlidir. Bu itibarla, polisimiz, mutlaka siyasetin dışında
tutulmalıdır. Türk polis teşkilatıyla ilgili
aksaklıklar varsa yapılacak düzenlemeler kırmadan, dökmeden -iki
asra yaklaşan kurumsal geleneğe dayalı- örselemeden hayata
geçirilmelidir.
Millî birlik ve beraberlik, devleti güçlü
kılarken kökleri maziye dayanan güçlü kurumların
varlığıyla da gücünü ve kudretini daha da pekiştirir. Onun
için polis teşkilatımızın yüz yetmiş bir yıla
dayanan birikimlerinden faydalanılmalı ve diğer kurumlarla
eşgüdüm içinde çalışmasının önü
açılmalıdır.
Polisimizin özlük haklarına ilişkin iyileştirmeleri
takdir etmekle birlikte yetersiz bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Milliyetçe Hareket Partisi olarak verdiğimiz polislerin ek göstergelerinin
3600e çıkarılması ve tazminatlarının
artırılmasına ilişkin teklifimiz, kabul edilmiş
olsaydı hiç olmazsa, emekliliklerinde rahat etmiş olacaklardı.
Milletimizin huzur ve güveni için hayatını ortaya koyan
polislerimizin özlük haklarının her zaman takipçisi
olacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Sözlerime son verirken polislerimizi tekrar kutluyor,
bütün şehitlerimize yüce Allahtan rahmet diliyor, malul ve gazilerimizi
şükranla yâd ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Maalesef ek süre veremiyoruz
artık Sayın Okutan.
NURİ OKUTAN (Devamla) - Dul ve yetimlerimiz ile
fiilen görevleri başındaki değerli emniyet mensuplarına,
eş ve çocuklarına sağlık, mutluluk ve başarılar
diliyorum. Bu duygularla herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Okutan.
Gündem dışı üçüncü söz, Ordunun
sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Seyit Toruna
aittir.
Buyurunuz Sayın Torun. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ordu
Milletvekili Seyit Torunun, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ordu ilinin sorunlarını sizlerle
paylaşmak için huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri dinleyen yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, tüm İslam âleminin
Regaip Kandilini kutluyor, bu mübarek gecenin ülkemize, dünyamıza
barış, huzur ve adalet getirmesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler, Ordu için
gerçekten Karadenizin incisi deriz. Yeşille mavinin
kucaklaştığı çok önemli bir coğrafyadır Ordu ve
temel geçim kaynağı da fındıktır. Bal, kivi ve
diğer tarımsal ürünler ve hayvancılık beraberinde gelir,
turizm de artık gelişmeye başladı ama maalesef, bu zamana
kadar Ordumuz, hak ettiği yeri, hak ettiği değeri
bulamadı. Fındığımız -sürekli bu kürsüden de,
diğer şekillerde de dile getirdik- hak ettiği yerde değil,
üreticimiz perişan. Bu yıl maalesef beklentiler
karşılanmadı ve fındık değerinin çok altında
satıldı. 2016 sezonunun da ne olacağı belli değil ve
serbest piyasa da, maalesef, sadece birkaç kişinin iki
dudağının arasında hapsoldu ve üreticimiz bu anlamda
mağdur ve 2016 sezonunun ne olacağının belirsizliği
içerisinde.
Değerli milletvekilleri, kamu
yatırımlarında da, millî gelirde de maalesef, yeterince hak
ettiğimiz yerde değiliz.
Fındığa dayalı ekonominin
getirdiği olumsuzluğu her anlamda yaşıyoruz.
Arıcılık, balıkçılık ve ormancılık gibi
alt sektörler alternatif sanayi yatırımlarıyla desteklenip
maalesef istihdam artırılamıyor ve ekonomi canlanamıyor.
Yoğun bir göç olgusuyla
da karşı karşıyayız. Ordu, İstanbulda
hemşehrim olarak 2nci ve 3üncü sırada ve yoğun göç sürekli
devam ediyor. 9 milletvekilliyle temsil ettirildiğimiz Parlamento,
maalesef 5 milletvekiline kadar düştü ve bu anlamda da işsizlik, her
geçen gün bu göçü tetikliyor ve iç göç her geçen gün artıyor.
Maalesef, potansiyel iş
gücünü üretime döndüremiyoruz ve bu anlamda da artık, o yapılan
yollar, sadece ekmeğini aramak için gidilen yollar hâline geldi.
Vatandaşlarımızın sadece iş aramak bahanesiyle,
iş aramak kaygısıyla gidilen yollar hâline geldi çünkü
artık yatırımcı Orduya gelmiyor. Orduda Araplara verilen
değer sanayicilere verilmiyor, yatırımcıya verilmiyor.
Sanayi bölgeleri yetersiz, yatırımcılara maalesef, bu anlamda
gerekli avantajlar sağlanmıyor.
Karadeniz-Akdeniz yolu, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy
yolu, Ünye-Akkuş-Niksar yolu hâlâ bitirilemedi ve yılan hikâyesine
döndü. Her yıl ihaleler yenilenerek, bir parça iş yapılarak
sezon kapatılıyor ve maalesef, bir sonraki yıla yol sorunumuz
devam ediyor.
Kısacası, sorunlarımız büyük ama
çözüm noktasında sadece iddiadan öteye geçemiyoruz ve bu anlamda da her
geçen gün geriliyoruz, her geçen gün yoksullaşıyoruz.
Özellikle merkeze uzak olan hastanelerimizde doktor
yetersizliği her geçen gün artmaktadır, bir doktor, özellikle çocuk
doktoru konusunda, günde 80-90 hastaya bakmaktadır, Ünye gibi büyük
ilçemizde dahi ve her geçen gün doktor sorunumuz da maalesef, yerine
getirilememektedir, bu ihtiyaç karşılanamamaktadır.
Turizm potansiyelimiz dedik, maalesef, bu anlamda
kış turizmi canlandırılmaya
çalışılıyor; doğa turizmi, yayla turizmi
canlandırılmaya çalışılıyor ama henüz somut bir
çalışma yok. Yeşil Yol adı altında yapılan kandırmaca,
sadece yağmaya dönüştü, hâlâ o konuda da somut bir gelişme yok.
DOKAP geldi, yatırımda öncelikli yöreler kapsamında fakat
DOKAPtan da maalesef, istediğimiz etkiyi ilimizde göremedik,
beklentilerimiz bu anlamda yarım kaldı.
Değerli hemşehrilerim, değerli
milletvekilleri; inanın, Ordu Karadenizin incisi diyoruz ama o inci,
her geçen gün değerini yitiriyor ve her geçen gün yoksullaşıyor.
Eğer buna bir tedbir alamazsak yarın Orduyla ilgili çok daha
başka şeyleri konuşacağız.
Ben, Hükûmet yetkililerine tekrar sesleniyorum:
Lütfen, artık, Ordunun hak ettiği yatırımları getirelim,
Orduyu hak ettiği yere getirelim çünkü Ordu insanı, size destek
verdi; Ordu insanı, size katkı sundu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYİT TORUN (Devamla)
ve siz de onun
karşılığı olarak gereken yatırımları
sağlayın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torun.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Fazlasıyla yapıyoruz, fazlasıyla.
SEYİT TORUN (Ordu)
Yaptığınız belli orada.
BAŞKAN Şimdi, elektronik sisteme girerek
söz talep eden sayın milletvekillerine sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın Tarhan
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset
Araştırmaları Merkezinde yapılan bir araştırmaya
göre Türkiyedeki Suriyelilerin yüzde 50sinin okuryazar olmadığına
ilişkin açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hacettepe Üniversitesi Göç ve
Siyaset Araştırmaları Merkezinde yapılan bir
araştırmada Almanya ve Türkiyedeki mültecilerin eğitim durumu
incelendiğinde, Almanyada üniversite mezunu olan Suriyeli
oranının yüzde 70, okuryazar olmayanların oranının ise
yüzde 5 civarında olduğu açıklandı. Türkiyede ise
okuryazar olmayan Suriyelilerin oranının yüzde 50 civarında
olduğu açıklandı. Bu araştırma sonunda iyi bir
eğitim planlaması yapılmazsa çok ciddi sorunların
yaşanabileceğine dikkat çekildi. Bu konuyla ilgili somut olarak ne
adım atıldı?
BAŞKAN Sayın Engin
2.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, aynı şartlarda emekli olanların
maaşları arasında ciddi farklılıklar bulunduğuna
ve bu adaletsizliği gidermek için intibak yasasının bir an evvel
Meclisten çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye İstatistik Kurumu
araştırmalarına göre, ülkemizde 7 milyon emeklimiz var ve her
100 emeklimizden 33ü emekli olduktan sonra geçinebilmek için
çalışmaya devam etmek mecburiyetinde kalıyor. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak emeklilerimizin maaşlarının
artırılması ve bayramlarda birer maaş ikramiye verilmesini
talep etmiştik ama AKP Emeklilerimize verecek kaynağımız
yok. demişti. Sonrasında ise seyyanen düzenleme yapmak
mecburiyetinde kalmıştı.
Emekli maaşlarının düşük
olmasının yanı sıra, bir diğer sorun da
maaşlardaki adaletsizliktir. Aynı süre çalışmış
ve aynı miktarda prim yatırmış olmalarına rağmen
emekli maaşları arasında ciddi farklılıklar
bulunmaktadır. Bu adaletsizliği gidermek için emeklilerimiz ve
ailelerinin büyük bir umutla beklediği intibak yasasının bir an
evvel Meclisten çıkarılması gerektiğini tekrar hatırlatmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Rusyayla çıkan krizden sonra meyve ve
sebze ihracatında Hatay ili bazında bir azalma yaşanıp
yaşanmadığını ve üreticinin
sıkıntısını çözebilmek adına ne gibi önlemler
alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet yetkililerine seslenmek
istiyorum: TR63 Düzey 2nci Bölgesinde bulunan Hatay ilimizin toplamda 275.578
hektar tarım arazisi bulunmaktadır. Tarla olarak kullanılan
yaklaşık 160 bin hektarlık alandan başka, meyve ve sebze
üretimi de yapılmaktadır. Hatay ilimizin Suriye savaşından
sonra gerek turizm gerekse ticaret alanında ekonomisinin kötüye
gittiği bilinmektedir. Ancak Rusyayla çıkan krizden sonra da meyve
ve sebze üreticilerinin zor durumda kaldığı bilinmektedir. Bu
nedenle Hatay ilimizdeki meyve ve sebze üreticileri, Rusya krizinden sonra daha
fazla zor durumda kalmıştır. Rusyayla çıkan krizden sonra
meyve ve sebze ihracatında Hatay ili bazında bir azalma
yaşanmış mıdır? Eğer yaşanmışsa
üreticinin sıkıntısını çözebilmek adına ne gibi
önlemler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kırcalı
4.- Samsun
Milletvekili Orhan Kırcalının, Regaip Kandilini
kutladığına ve teröre karşı mücadele ederken
şehit düşenlere Allahtan rahmet dilediğine, gazileri
şükranla andığına ilişkin açıklaması
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Birlik, beraberlik ve kardeşlik
duygularının yoğun biçimde yaşandığı mübarek
üç ayların müjdecisi olan Regaip Kandiline ulaşmış
bulunuyoruz. Kandiller, insanlarımızın kalplerini birbirlerine
yaklaştıran, komşuluk, akrabalık, kardeşlik ve
dayanışma duygularını artıran, ruh
dünyalarının aydınlanmasına vesile olan çok özel gecelerdir.
Yüce Rabbimden bu mübarek gecenin birlik ve beraberliğimize vesile
olmasını diliyor, insanlığın ortak huzurunu tehdit
eden teröre karşı mücadele ederken şehit düşen
kahramanlarımıza yüce Allahtan rahmet diliyor, gazilerimizi
şükranla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
5.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, polis teşkilatının
kuruluşunun 171inci yıl dönümüne, Regaip Kandilini
kutladığına ve çok sayıda Özel Harekât polisinin branş
değiştirmek istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
öncelikle 171inci yılını kutlayan polis
teşkilatımızın haftasını kutluyorum.
Vatandaşlarımızın da Regaip Kandilini kutluyorum.
Yaşadığımız böylesine bir
süreçte bine yakın Özel Harekât polisinin branş
değişikliği amacıyla dilekçe vermesi oldukça düşündürücü.
Bu kadar büyük sayıda polis neden ayrılıyor? Talep ve istekleri
nelerdir? Konuya ilişkin pek çok iddia ortaya atılıyor.
İddiaların başında ise siyasi iktidarın kendilerini
kullandığı düşüncesi, operasyonlarda dinlenme, beslenme
yetersizliği, çözüm sürecinde yapılan hataların
hesabının sorulmaması gibi nedenler yer alıyor. Bu konuda
Hükûmetin, Meclisi bilgilendirmesi
BAŞKAN Sayın Özdiş
6.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, meslek lisesi öğrencilerinin
stajlarının sigorta başlangıcı olarak
sayılmamasıyla ve tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik
mezunlarının istihdamıyla ilgili düzenleme yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Meslek liselerinde okuyan gençlerimizin bir sorununa
değinmek istiyorum, sorum Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanına: Meslek liselerinde okurken staj yapan gençlerimize sigorta
yapılıyor ancak bu sigorta, SSK tarafından başlangıç
olarak sayılmıyor. Yaklaşık 2 milyon kişiyi etkileyen
bu durum hakkında Hükûmet olarak bir düzenleme yapacak
mısınız?
Bir başka sorum Sağlık Bakanına:
Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik mezunu gençlerimizin istihdam
anlamında büyük sıkıntıları bulunmaktadır.
Sağlıktaki taşeronlaşma, en çok sağlık meslek
lisesi ve sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına zarar
vermektedir. 2014 KPSSden sonra bu alanda atanan kişi sayısı
sadece 254tür. Gençlerimizin emekleri boşa gitmektedir. Bu konuda Hükûmet
olarak bir düşünceniz ve planınız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞAKAN Sayın Gürer
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Regaip Kandilini kutladığına
ve Niğdenin Himmetli köyüne bir gölet yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Üç ayların
başlangıcı olan bugün, dünyada ve ülkemizde
barışın ve kardeşliğin, insanca, hakça bir
yaşamın başlangıcına vesile olmasını
diliyor, halkımızın Regaip Kandilini kutluyor, bir kez daha
şehitlerimize rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, Niğde Himmetli köyünü
ziyaret ettim. Köyde sulama suyu sorunu var. Oysa, köy yakınında su
kaynağı bulunuyor. Köy halkı, buraya gölet yapılmasını
istiyor. Üretici, kuru tarım ile ürününden verim
alamadığını belirtiyor. Yaz kış boşa akan
suyu Devlet Su İşleri inceleme programına almış ancak
bir gelişme olmamış. Su debisinin gölete uygun olduğu
belirtiliyor. Kapalı sistemiyle tarlalara bu suyun
ulaşmasının göçü durduracağı belirtiliyor. Çiftçilikle
uğraşan bir hemşehrim Otuz yıldır ekerim, ürün
kaldırırım, bir dam, ev sahibi olamadım. Motoru babam
aldı. Su olmayınca toprak vermiyor. Yağmur yağmazsa, kar
olmazsa toprak ürün vermediği için de mağduruz. diyor. Yetkililerin
buraya bir an önce gölet yapmalarını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
8.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Regaip Kandilini
kutladığına, 50 milyon vatandaşın kimlik bilgilerinin
sızdırılması konusunda ne gibi tedbirler
alındığını öğrenmek istediğine ve
ormanların korunması konusunda iktidarı samimiyete davet
ettiğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de öncelikle bütün
vatandaşlarımızın Regaip Kandilini kutluyorum.
Sızdırılan 50 milyon kişinin
kimlik bilgileriyle ilgili, Başbakan ve Bakan Gerekli tedbirler
alınmıştır. dedi. Hepimizi ilgilendiren bir konu
olduğu için merak ediyoruz, bu gerekli tedbirler nedir? Somut olarak
açıklanmasını istiyoruz.
Diğer bir konu da, birilerine peşkeş
çekmek için Türkiyenin dört bir yanında ormanlar katlediliyor ama
diğer yandan zavallı köylüler gıda ihtiyaçlarını
karşılamak için ağaç olmayan yerlerde ürün ekiyorlar ve buralar
sürülüyor, bu ürünler kaldırılıyor. Ormanların
korunması konusunda da iktidarı samimiyete davet ediyorum. Köylülere
bu muameleyi uygun görmüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Dursun
9.- Sivas
Milletvekili Selim Dursunun, Regaip Kandilini kutladığına,
polis teşkilatının kuruluşunun 171inci yıl dönümüne
ve terörle mücadelede şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
SELİM DURSUN (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Öncelikle, üç ayların başlangıcı
olan Regaip Kandilimizin vatanımıza, milletimize, tüm İslam
âlemine ve ülkeye, insanlığa hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, niyaz ediyorum. Üç ayların manevi
havasını dorukta yaşayarak ramazana erişmeyi, bayrama
erişmeyi, her günümüzü bayram gibi yaşamayı da Yüce Allahtan
niyaz ediyorum.
Ayrıca, polis
teşkilatımızı, 171inci kuruluş yıl dönümü
münasebetiyle tebrik ediyorum, hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Bu arada, terörle mücadelede, vatan için, millet
için, devletimizin bekası için cansiparane savaşan, mücadele eden,
şehit olan kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum bu mübarek
günde. Başarılarını, inşallah sağlıkla,
sıhhatle görev yapmalarını da niyaz ediyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yedekci
Sayın Okutan
10.- Isparta
Milletvekili Nuri Okutanın, Ispartadaki elma üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
NURİ OKUTAN (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genelde Isparta, özelde Eğirdir ve Eğirdir
Gölü etrafındaki ilçelerimizde fevkalade kaliteli elma yetişmektedir.
Bu elmalar genellikle Mısır, Ürdün, Irak ve Suriye gibi Orta
Doğu ülkeleri ile Rusyaya ihraç edilmekteydi. Ancak, bu ülkelerle
yaşanan sorunlar nedeniyle ihracat durdu, ekonomik durgunluk nedeniyle de
iç tüketim yeterince güçlü değil. Dolayısıyla, elma üreticisi
çok zor durumda. Çiftçiler en az beş altı yıl verim almadan
yaptıkları yatırım maliyetine ek olarak, girdi
maliyetlerinin altında ürünlerini elden çıkarmakta, hatta depolarda
bekletmektedir. Elma ağaçlarının kesilmesini önlemek
açısından ve zor durumdaki elma üreticisine destek olmak
bakımından Hükûmetin acilen ihraç imkânlarını destekleyecek
önlemler almasını, bilhassa ihracata teşvik uygulamasına
etkin şekilde geçmesini beklemekteyiz. Hükûmeti bu hususlarda göreve davet
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
11.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Regaip Kandilini, Polis Haftası ile
Sağlık Haftasını kutladığına,
Şanlıurfa Asur Otelinin belediye tarafından hangi
şartlarla kiralandığını öğrenmek istediğine
ve Sağlık Bakanlığı tarafından 23/3/2016
tarihinde çıkarılan 2016/5 no.lu Genelgeye ilişkin
açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yurttaşlarımızın Regaip
Kandilini ben de kutlarken en çok ihtiyacımız olan barış
ve huzura vesile olmasını diliyorum.
Emniyet teşkilatımızın haftasını
kutlarken aynı zamanda yurttaşlarımızın
Sağlık Haftasını da kutlamak istiyorum buradan.
Sayın Başkan, Şanlıurfa
Büyükşehir Belediye Başkanı Celalettin Güvençin Büyükşehir
Belediyesi adına Asur Otelini kiraladığı, otelin
düşük bedelle kiralandığı iddia ediliyor. Otel belediye
tarafından hangi şartlarla kiralanmıştır? Otel
kiralandıktan sonra kime, kaç liraya ayrıca
kiralanmıştır?
Sağlık Bakanlığı
tarafından 23 Mart 2016 tarihinde çıkarılan 2016/5 no.lu
Genelgeyle halk sağlığı merkezleri kurulmuştur.
Genelgede, Toplum Sağlığı Merkezi Yönetmeliğinin
5inci maddesine istinaden halk sağlığı merkezlerinin
TSMlerin ek birimi olarak kurulacağı belirtilmektedir. Ancak,
yönetmelikte ek birim tanımlaması yer almadığı gibi,
birimler arasında HSMler de sayılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
12.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, yaşanan şiddet ortamının
yegâne sorumlusunun bölücü terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantıları
olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
PKK bölücü terör örgütünün şehirleri yakıp
yıkan terör ve şiddet siyasetinin iflas ettiği ve halktan destek
almadığı Surda, Cizrede görüldü. Yakında Nusaybinde de
ortaya çıkacak. Kürt halkına her türlü zararı vererek başta
Kürtler olmak üzere 80 milyon insanımıza sosyal, ekonomik, siyasi
bedeller ödeten bölücü terör örgütü ve siyasi destekçileri şimdi müzakere
istiyor.
Şiddetle hiçbir yere varılamaz. Tüm bu
şiddet ortamının yegâne sorumlusu da şiddete tapan bölücü
terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantılarıdır. Bu vesileyle,
Kürtlerin ve 80 milyon insanımızın demokratik hakları ve
güvenliği için barış ve demokrasi operasyonlarında
başarılar diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
13.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, devletin denetim ve gözetimi
altında olması gereken vakıflara ait yurt, etüt,
öğrencievlerinde denetim eksikliği olduğuna ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Devletin denetimi ve gözetimi altında
olması gereken yurt, etüt, öğrencievlerinin vakıf adı
altında kurulması, işletilmesi ve eğitmenler başta
olmak üzere çalışacak tüm personelin seçiminde gösterilmesi gereken
önem ve denetim eksikliği aşikârdır. Birçok ilimizde ortaya
çıkan ismi geçen vakıflara ait yurt ve benzeri kurumlarda
çocukların yaşadığı istismar
karşısında, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı
kadrosunda yer alan bir öğretmenin konu olmasına rağmen, Millî
Eğitim Bakanından şu ana kadar bir açıklama duyamadık.
Özellikle Millî Eğitim Bakanlığıyla özel protokolleri olan,
özel ayrıcalıklar edinen Ensar Vakfı, TÜRGEV gibi
vakıfların Millî Eğitim Bakanlığıyla olan
protokollerinin gözden geçirilmesi konusunda Bakanlığı
sorumluluğa davet ediyorum. Çocuklarımızın eğitim ve geleceklerinin
son on dört yılda eğitim sistemine paralel yapılar olan iktidara
yakın vakıf, dernek ve üyelerinin inisiyatifine
bırakılması karşısında sorumluluk almayan Millî
Eğitim Bakanını kınıyor, kendisinden ısrarla bir
açıklama yapmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yedekci
14.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 50 milyon vatandaşın
kimlik bilgilerinin sızdırılması konusunda bir
çalışma yapılıp yapılmadığını ve
daha önce de 70 milyon kişinin SGK bilgilerinin başka bir
firmanın eline geçmesiyle ilgili konuda bir gelişme olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Son iki gündür medyamızda yer alan 50 milyon
vatandaşımızın kişisel verilerinin
başkalarının eline geçtiği ve kimlik bilgilerinin
sızdırılmasıyla ilgili olarak Bakanlık herhangi bir
çalışma yaptı mı? Bu konuda bir çalışma
yapıldıysa nasıl bir sonuç elde edildi? Sayın Bakan daha
önce ortaya çıkan ve paralel yapının bir olayı
olduğunu söylemişti. Bu konuyla ilgili bir soruşturma
yapıldı mı?
Ayrıca, daha önce, Sayın Faruk Çelik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıyken, 70 milyon kişinin
SGK bilgilerinin de başka bir firmanın eline geçtiğiyle ilgili
bir duyum almıştık. Bununla ilgili bir mahkeme kararı da
vardı. Bununla ilgili bir gelişme oldu mu? Bizim bilgilerimiz
dolandırıcıların eline geçti mi? Bundan sonra insanlar
kendileri adına başkalarının kredi alıp
almadığıyla ya da kendilerini arayıp, özel bilgileri
verilip, özel paralar istenip istenmediğiyle ilgili tedirginlik
yaşamaktadırlar. Bu konuyla ilgili ne gibi çalışmalar
yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
15.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
bariyerlerine takılmayan bir düzene kavuşmanın
aydınlık yarınlar için çok önemli olduğuna ve bu konuda
yasal boyutta teşvik edici çalışmaların yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'deki kadın
hareketlerinin cinsiyeti yoktur. sloganıyla kadın-erkek
eşitliğinde farkındalık yaratmak istedikleri bir haftanın
içerisindeyiz. Bu anlamda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
bariyerlerine takılamayacağımız bir düzene kavuşmak
aydınlık yarınlar için çok önemlidir. Kadını güçlü
olan toplumun güçlü olacağının bilincindeki çağdaş
Türkiye Cumhuriyeti, kadına seçme ve seçilme hakkını veren ilk
ülkelerdendir. Nitekim bir ülkeyi geriye götürmek isteyenler ilk olarak
kadınları toplumsal yaşamdan koparmak istemişlerdir. Fakat
bugün, siyasetten iş hayatına kadın temsil oranları
maalesef istenilen düzeyde değildir. Kadın, kariyerinde ilerlemek
istediği birçok alanda görünmez engellere takılıp
kalmaktadır. Demokrasinin ancak eşit temsille mümkün
olacağı bilinciyle yasal boyutta teşvik edici
çalışmalar düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
16.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, Regaip Kandilini
kutladığına, darbe anayasalarının etkisinin günümüzde
de devam ettiğine ve milletin iradesinin en iyi şekilde
yansıtılması için yeni anayasanın bir an önce
hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle Türk İslam âleminin mübarek Regaip
Kandilini kutluyorum.
Darbeci zihniyetin ve cunta yönetiminin merhum
Alparslan Türkeşi 7 Nisan 1987 tarihinde on bir yıl hapse mahkûm
etmesinin ardından yirmi dokuz sene geçti. Darbeciler, silahların
gölgesinde hazırladıkları, halkın değerlerini hiçe
sayan anayasalarla milyonlarca kişiyi mağdur etmiş ve Türkiyeyi
karanlığa sürüklemişlerdir. Bu darbe anayasalarının
etkisi günümüzde de devam ediyor. Milletimizin ihtiyacı ve taleplerini göz
ardı eden ve bu hukuk anlayışını hiçe sayan tepeden
inme Anayasa bugün de milyonlarca kişiyi mağdur etmektedir. O gün
Türkeş ve yol arkadaşlarını cezalandıran zihniyet,
bugün de aynı anayasal zeminden beslenerek devranlarını sürdürme
gayreti içinde. Yamamalardan aslını yitirmiş olan mevcut
Anayasa, darbe meraklılarının ağzını
sulandırmakta, içlerindeki biçare umutlarını canlı
tutmaktadır. Toplumu mağdur eden garabet uygulamaların tekrar
yaşanmaması ve milletin iradesinin en iyi şekilde
yansıtılması için yeni anayasanın bir an önce Türkiye Büyük
Millet Meclisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kara
17.- Antalya
Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, Regaip Kandilini ve Sağlık
Haftasını kutladığına, polis
teşkilatının kuruluşunun 171inci yıl dönümüne ve son
yıllarda uyuşturucu madde kullanımı ve madde
bağımlılığının arttığına
ilişkin açıklaması
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, tüm insanlığın Regaip Kandilini
kutluyorum ve barış getirmesini diliyorum. Polis
teşkilatımızın 171inci kuruluş yıl dönümünü
kutluyor ve huzur getirmesini diliyorum. Halkımızın
Sağlık Haftasını kutluyor, sağlık getirmesini
diliyorum.
Toplumda son yıllarda uyuşturucu madde
kullanımı ve madde bağımlılığı
artmıştır. Antalya AMATEMe 7 yaşına kadar
başvuru vardır. Hükûmetin on dört yıllık eğitim ve
sağlık politikalarının iflas ettiğinin bir
göstergesidir. Acilen çözüm üretmeye çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın Türkmen
18.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Regaip Kandilini
kutladığına, esnaf ve sanatkârın yüksek olan prim
tutarlarında bir iyileştirme ve prim borçlarında bir
yapılandırma yapılmasının düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Öncelikle, üç ayların başlangıcı
olan Regaip Kandilimizi kutluyorum.
Sayın bakanlar, ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntılardan doğrudan etkilenen esnaf ve
sanatkârlarımız borç batağında. Siftahsız, her an
iflas korkusuyla kepenklerini açık tutmaya çalışıyorlar.
Ayrıca, esnafımızın son derece yüksek olan ve ödeme zorluğu
içinde bulunduğu SGK primleriyle de başları dertte. Esnaf ve
sanatkârın yüksek olan bu prim tutarlarında bir iyileştirme ve
prim borçlarında bir yapılandırma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kalkan
19.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, İzmir milletvekilleri olarak İzmir
Büyükşehir Belediyesinin katı atık bertaraf tesisi ve düzenli
depolama alanı kurma konusundaki sorunlarının çözülmesi için
devreye girdiklerine ilişkin açıklaması
NECİP KALKAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz günlerde, İzmir Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekili Sayın Atila Sertel, İzmir Büyükşehir
Belediyesinin katı atık bertaraf tesisi ve düzenli depolama
alanı kurulmasıyla ilgili talebinin reddedildiğini
söylemişti. Doğru, taleplerden bir tanesi muhafaza ormanı içinde
kaldığından, diğeri ise yöre halkı ve belediye
başkanlığı tarafından istenmediği için ön izin
verilememiştir ve bu müracaatların bir tanesi de tam ÇED raporu
aşamasında olmuştur. Biz bu konu üzerine devreye girdik.
İzmir milletvekilleri olarak bu konunun el ele, kol kola çözülmesinden
yanayız. 5 tane yer bulduk, yazıyla Büyükşehir Belediyesine
bildirdik; eğer beğenirlerse el ele, kol kola bu işi çözmeye
hazırız.
BAŞKAN Sayın Köse
20.- Çorum
Milletvekili Tufan Kösenin, Regaip Kandilini kutladığına,
polis teşkilatının kuruluşunun 171inci yıl dönümüne
ve Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ile İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun basına yansıyan bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, ben de
üç aylara girişin habercisi olan Regaip Kandilini kutluyorum.
Ayrıca, polislerimizin Polis Haftasını da kutluyorum.
Geçtiğimiz günlerde basına, bir AKPli
milletvekilinin, Galip Ensarioğlunun Yasama bizde, yargı bizde,
yürütme bizde. Bizim, AKP Hükûmetini denetlemek gibi bir seçimimiz olabilir
mi? sözleri ve devamında anayasa profesörü olduğu söylenen Burhan
Kuzunun Oğlan bizim, kız bizim; biz kimi denetleyeceğiz?
biçimindeki sözleri yansımıştır. Bu sözlere
karşın, AKPnin tüzel kişiliğinden herhangi bir
eleştiri ya da düzeltme de benim izlediğim kadarıyla basına
yansımamıştır. Bütün bunların anlamı, demokrasi
tramvayının son durağına geldiği midir? Eğer
öyleyse bundan sonra -üzülerek söylüyorum- kimse kendisine diktatör
denildiğinde alınmasın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Sayın Akçay
21.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Regaip Kandilini ve Polis
Haftasını kutladığına, 50 milyona yakın
vatandaşın kimlik bilgilerinin sızdırılmasıyla
ilgili Hükûmetin gayriciddi tutum ve açıklamalarını
kınadığına ve alınacak önlemlere dair Meclise bilgi
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Rahmeti, bereketi ve mağfiretiyle mübarek üç
aylara ve müjdecisi Regaip Kandiline ulaşmanın ve idrak etmenin
manevi duygusunu yaşıyoruz. Millet olarak, kanayan ve derinleşen
toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi krizlerin içindeyiz. Önümüzdeki mübarek
günler vesilesiyle maddi ve manevi yaraların sarılarak Türk
milletinin birlik ve beraberlik içerisinde geleceğe yürümesi en samimi
temennimiz ve duamızdır. Bu gecenin ve mübarek üç ayların manevi
arınmamıza, gönül dünyamızın temizliğine, birlik ve
beraberliğimizin daha da sağlamlaştırılmasına,
sağlam ve gerçekçi bir barış ortamının
oluşmasına vesile olması dileklerimle Regaip Kandilini ve üç
ayları tebrik ediyor, milletimize huzur ve mutluluk getirmesini temenni
ediyorum. Bu vesileyle, bütün şehitlerimize de rahmet ve
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yine, bu vesileyle Polis Haftasını da
kutluyorum. Kutlamakla birlikte, polis şehitlerimizi ve bütün
şehitlerimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyorum. Polislerimizin
sorunları artık ertelenemez hâle gelmiştir. Hükûmeti, Emniyet
teşkilatının ve polislerimizin sorunlarını çözmek için
harekete geçmeye davet ediyorum.
Sayın Başkan, ülkemizde birkaç gündür 49
milyon 611 bin 709 vatandaşımızın kimlik bilgilerinin
İnternette yayınlanmasına ilişkin haberler yer
alıyor. Anladığımız kadarıyla 2011 seçimi öncesinde
seçmen sıfatı kazanmış
vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numaraları, anne baba isimleri, nüfusa kayıtlı oldukları
yer, doğum tarihleri ve MERNİSe kayıtlı adresleri
İnternet sitelerinde yer almaktadır. Bu bilgilerin nasıl
başka birilerinin eline geçtiği sorunun bir boyutu olmakla birlikte,
bir diğer sorun şudur: Kişisel veriler, bütün bir milletin
kimlik verileri çalınabilir durumda. Bu ölçekte ve içerikte bir verinin
ancak bir devlet kurumu nezdinde tutulabileceği açıktır.
Dolayısıyla, bu verileri korumakla görevli ve sorumlu olan kişi
ve kurum, Hükûmettir, ilgili bakanlıklardır. Ancak, görüyoruz ki
kurumsal anlamda güvenlik önlemleri alınmamış, sorumluluk da
duyulmuyor.
Bu denli büyük bir ulusal güvenlik konusunda Hükûmet
üyelerinin açıklamalarını hayretle izliyoruz. Sayın
Başbakan Evimin adresi sızdırılmış, misafir
olmak isteyen varsa gelsin. diyerek güya espri yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Akçay, mikrofonunuzu açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Adalet Bakanı Nereden, nasıl
sızdı bilmiyorum ama rakamlara baktığımız zaman
50 milyon civarında. diyor. Ulaştırma Bakanı Bu, paralel
yapının algı operasyonudur. diyor, Kimler paylaştı
bilemiyoruz, bir şey yapamazlar. diyor.
Bu denli büyük bir meselede bu denli gayriciddi tutum
ve açıklamaları kınadığımı belirtmek
istiyorum. Hükûmetin bir an önce gerekli tahkikatları tamamlayarak,
alınacak önlemlere dair Meclise bilgi vermesi gerekmektedir. Bu verilerin
korunmasına ilişkin sorumluluk Hükûmettedir. Hükûmet görevini
yapmamıştır.
Sonuç olarak, tekrar söylemek isterim ki bu denli
büyük bir güvenlik sorununda sorumluluğunu ve görevini yerine
getirmeyenler mutlaka hesap vermelidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Vural
22.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Regaip Kandilini kutladığına,
Nusaybinde şehit olan 3 polise Allahtan rahmet, yaralı 5 polise
acil şifalar dilediğine, Trabzonun Yomra ilçesinde Milliyetçi
Hareket Partili Belediye Meclis Üyesi Hasan Bayrakın darp edildiğine
ve Kütahyada bir okulda AK PARTİ İlçe
Başkanlığının valilik oluruyla velilere eğitim
öğretim içerikli seminer düzenlemesine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ben de hem
zatıalinizin, Divandaki arkadaşların, değerli
milletvekillerinin ve burada çalışan
arkadaşlarımızın Regaip Kandilini kutluyorum,
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Maalesef, yine şehit haberimiz var. Sabah
Nusaybinde 1 polisimiz şehit olmuştu, şimdi
aldığımız bir habere göre 2 polisimiz daha şehit
olmuş. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. 5 polisimiz de
yaralı ve onlara da acil şifalar diliyorum.
İki konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Trabzonun Yomra ilçesinde kent platformu kuran -4 siyasi partiden de
kişilerin olduğu- ve Yomra Belediye Başkanının
yaptığı yolsuzlukları dile getirerek Yomranın
hakkını, hukukunu savunan, bu konuda da hem AKP Genel Merkezine hem
cumhuriyet savcılığına hem Çevre ve Şehircilik
Bakanına suç duyurusunda bulunan Milliyetçi Hareket Partili Belediye
Meclis Üyesi Sayın Hasan Bayrak Yomra Platformuyla birlikte bu tavrı
ortaya koymuştur ve bu süre içerisinde, aile şirketlerine haksız
kazanç sağlamaktan ve ranta dönük imtiyaz sağlamaktan ve ilçe
imarını ortadan kaldırarak bir yasa tanımazlık
oluşturmaktan, Yomrayı katletmekten, birçok yolsuzluklarla ilgili
suç duyurusunda bulundu ve tavır oluşturdu. Bu kent platformunda
aslında Adalet ve Kalkınma Partisinden, Cumhuriyet Halk Partisinden,
Saadet Partisinden insanlar da var. Ama bunlarla ilgili bu açıklamayı
yaparken, özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Süleyman Soylu Beye seslenip -bu Belediye Başkanı sizin
adınızı kullanıyor- bunun böyle olmadığını
bilmekle birlikte, bu konuda bu algıyı kırmak görevine çağırıyor;
ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı
Hanım ile Sayın Başbakana Bu konuda biz idari, hukuki bütün
yasal başvurularımızı yaptık ve görevimizi yerine
getirdik, siz de görevinizi yerine getirin. diyor.
Yolsuzluklar
karşısında birleşen bir kent Yomra, Trabzon ama maalesef
-ceberut zihniyet- Milliyetçi Hareket Partili Belediye Meclis Üyesi Sayın
Hasan Bayrak, dün, 6 Nisan saat dokuz sıralarında Yomra Sancak
Mahallesi Dilaveroğlu Camisi yanında 6-7 kişi tarafından
darbediliyor. Belediye Başkanının kardeşleri de var.
Belediye Meclis Üyemizin hâli bu. Bu ne zorbalıktır ya! Türkiye'de
hukuk tanımıyorlar. Hukuk tanımayanlara hukuku adres
gösteriyoruz ama maalesef ceberut zihniyet bununla kalmıyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Vural, tamamlayınız lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir)
ve maalesef darbediyor.
İvedilikle, bu savcıların, bu konuda herkesin adım
atması gerekiyor. Nereye kadar? Yargı da bizim, yürütme de bizim,
her şey elimizde. diyenlere, Kız da bizim, damat da bizim, gelin de
bizim. diyenlere Türkiyede hukukun üstünlüğünü göstermek ve üstünlerin
hukukunun olmadığını göstermek gerekiyor.
Diğer taraftan, yine aynı şekilde,
maalesef, Kütahyada merkez ilçede valilik oluruyla AKP İlçe
Teşkilatı Dumlupınar İlköğretim Okulunda velilere
toplantı çağrısı yapıyor. AKP İlçe
Başkanı oraya gidiyor. Kendisinin de ticari ilgi alanıyla ilgili
konferansı da verdikten sonra telefonlarını veriyor. Benim
ilköğretim okulumdaki bu öğrenciler kime emanet? Bu ilköğretim
okulları siyaset ve ticaret yeri değildir. Valilik oluruyla AKP
İlçe Başkanlığı hangi sıfatla ilköğretim
okulunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada SMS mesajı
dahi var, burada AK PARTİ İlçe Başkanlığı
valilik oluruyla velilerimize eğitim öğretim içerikli seminer
yapacaklardır. Önerinizi ve taleplerinizi de iletebileceğiniz
seminer, okulumuz toplantı salonunda perşembe günü
yapılacaktır. diyerek çağrıda bulunuyor. Burası
ticaret alanı değil, siyaset alanı değil.
Okullarımızda siyasetçilerin ilçe başkanlığı
sıfatı ve valilik oluruyla olduğu söylenen bir toplantıya
çağrılması bu devletimizin millî bir devlet olmak yerine,
milletin devleti olması yerine partili bir devlet, parti devleti hâline
dönüştürüldüğünü ortaya koyuyor. Bu bakımdan, bu
kokuşmuşlukların hepsinin ortadan kaldırılması
gerekir.
Bu mübarek Regaip Kandili vesilesiyle, bu
eleştirilerimin de, umarım, hayra doğru gitmesine vesile
olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın Baluken
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Regaip Kandilini
kutladığına, sokağa çıkma yasağı uygulanan
yerleşim yerlerinde halka karşı acımasız bir
savaş konseptinin devreye konulduğuna ve bu savaş konseptinin
özellikle sivilleri hedefleyen acı sonuçlarının
yaşandığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün mübarek üç ayların başlangıç günü ve mübarek
Regaip Kandili. Bu mübarek ayların Türkiyede, Orta Doğuda ve tüm
dünyada eşitliğe, adalete, özgürlüğe ve barışa vesile
olmasını temenni ediyoruz.
Üç aylar, bildiğimiz gibi, insanın
Rabbine dönmesi ve cüzi iradesinden kaynaklı nefsini terbiye etmesi
anlamını da içeriyor. Bu kapsamda, elbette ki kastettiğimiz ya
da kastedilen nefis bu dünyaya dair olan nefistir. Dolayısıyla, bu
mübarek üç ayların Türkiye siyasetinde de tüm iktidari güçleri kendi
elinde toplamak isteyen, güç zehirlenmesinin zirvelerinde
dolaşanların bu yönlü nefislerini terbiye etmelerine vesile
olmasını temenni ediyoruz. İnsanlar nefislerini terbiye
ettiğinde ve toplumsal barışa kanalize olduklarında eminiz
ki ülkemizdeki bu kan ve revan deryası da son bulur ve toplumsal
barışımız açısından da
sorunlarımızın çözümü açısından da yeni bir şans
yakalanmış olur. Bu bağlamda, tekrar mübarek Regaip Kandilinin
tüm inananlara, tüm İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan -dün de ifade etmiştim-
hâlâ Silopi, Sur, Yüksekova, Nusaybin ve Şırnakta uygulanan
sokağa çıkma yasaklarıyla beraber orada yaşayan halka
karşı çok acımasız bir savaş konsepti devreye
konmuş durumda. Çatışmalı süreç ve savaşın
getirmiş olduğu can kayıpları, her bir can kaybı zaten
her gün yüreğimizi yakarken bu savaş konseptinin özellikle sivilleri
hedefleyen acı sonuçlarını da maalesef yaşamaya devam
ediyoruz.
Özellikle AKPli yetkililerin terörle mücadele
yalanı üzerinden meşrulaştırmaya
çalıştıkları bu savaş konsepti, dün evlerine tank top
atışı isabet eden 8 Silopili yurttaşın
yaşamını yitirmesiyle sonuçlandı. Dün de burada AKPli
hatipler konuştuklarında o can kayıplarının terörle
mücadele kapsamında olduğunu söylemişlerdi. Tırnak
içerisinde ifade ediyorum, terörist dedikleri o kişiler arasında en
son 70 yaşındaki Zülfiye Şalk ve onun 2 yaşındaki
torunu Esra Şalk var. Herhâlde, AKPli yetkililer çıkıp 2
yaşındaki bir çocuğun hangi aşamada ideolojik, örgütsel, askerî
bir eğitim aldığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum, lütfen
tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
...hangi güvenlik gücüne silah sıkarken ya da
direnç gösterirken tank atışıyla etkisiz hâle getirildiğini
de açıklarlar sanırım. Bunu kabul etmek mümkün değil,
kınıyoruz. Bu savaş konsepti her geçen gün zaten teşhir
oluyor.
Diğer taraftan, Silopide en temel insani
ihtiyaçların karşılanmasına izin verilmiyor yani bütün bir
kent merkezinde suyun akmasıyla ilgili talepler bile henüz
karşılanmış değil. Aynı şekilde,
İdilde, orada bulunan yurttaşlara sıcak yemek ve yardım
malzemesi dağıtan yerel yönetimlerimiz ve sivil toplum örgütlerinin
çabaları engelleniyor. Cizrede, hemen hemen girilen bütün evlerde beyaz
eşyalar ve buzdolapları tahrip edilmişti. Gönderilen beyaz
eşyalara ve buzdolaplarına el konuluyor. Yani, en temel insani
ihtiyaçlara bile engel çıkaran bir savaş konseptini yürüten bir
Hükûmet pratiğiyle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bunu
kabul etmek mümkün değil. Bu konseptin baş eğme, baş
kesme, işte baş verme gibi IŞİD zihniyetini
çağrıştıran bir söylem üzerinden topluma
kanıksatılmaya çalışılmasını da kabul
edilemez bulduğumuzu, çözüm ve barış iradesi
dışında hiçbir seçeneğe, hiçbir çözüm seçeneğine sahip
olmadığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Sayın Gök...
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Regaip Kandilini ve Polis Haftasını
kutladığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, bu gece Regaip
Kandili. Regaip Kandiliyle başlayan üç aylarla beraber, tüm İslam
âleminin Regaip Kandilini kutladığımı ifade etmek
istiyorum.
Ülkemiz çok sorunlu, kutuplara
ayrışmış ve giderek artan iç çelişkilerle neredeyse
artık yönetilemez bir hâle gelmiş durumda. Böyle bir tabloda,
dinimizin emrettiği ve tüm insanlığa yapmasını
dilediği iç güzelliği, ruh güzelliği, birbirleri arasındaki
münasebetlerin ve toplumda huzurun ve güvenin sağlanması
açısından herkese büyük ödevler yükleyen önemli ilkelerinin, dinî
vecibelerimizin bir kez daha önemi ortaya çıkıyor. Böyle bir dönemde,
hepimizin geçmişin muhasebesini ve denetimini yaparak geleceği daha
iyi planlama şansımızın olduğu günlerde
olduğumuzu düşünüyorum; buna ihtiyacımız var. Böyle bir
anlamda, manevi yönü zengin bu gecede, Regaip Kandilinde herkesin kendi iç
huzurunu, düşüncelerini, tavırlarını ve bundan sonra
geleceğe dair iddialarını, bakışını, bu
çerçevede zorunlu bir değerlendirme yapma içerisinde olunması
gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Yine, 171inci yılını
kutladığımız polis teşkilatımızın kuruluşunun
yıl dönümünde Nusaybinden gelen 3 şehit haberiyle
sarsıldık. Gerçekten, polislerimiz bugün çok olağanüstü
koşullarda, iktidarın da ağır baskısı
altında, kendilerinin yaratmadıkları sorunlarla baş etmeye
çalışıyorlar. Böyle bir tabloda her gün hem polis
teşkilatımızdan hem de diğer emniyet güçlerimizden önemli
kayıplar veriyoruz. Polis, bir ülkenin sükûn, güvenlik ve düzenini
sağlamakla, korumakla görevli ve cumhuriyetin polisi olmak durumunda. Biz,
polislerin hangi, ne denli ağır şartlar altında çalıştığının
ve kendilerinin çok ağır sorumlulukla karşı
karşıya bırakıldığının
farkındayız. Onların ağır yaşam
koşullarının iyileştirilmesini, emeklilikte
yaşantılarındaki standartların yükseltilmesini, kaliteli
bir yaşamın tüm polislerin hakkı olduğunu düşünüyoruz.
Bütün polislerimize baktığımız zaman, hepsi Türkiyenin
orta direk diye nitelendirdiğimiz ailelerinden gelmekte.
Dolayısıyla, cansiparane, ağır şartlarda görev yapan
tüm polislerimizin Polis Haftasını
kutladığımızı ve kendilerinin yaşam standartlarının
yükseltilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerimize
düşen her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğumuzu ifade
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Bostancı
25.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Regaip Kandilini
kutladığına, polis teşkilatının kuruluşunun
171inci yıl dönümüne ve Trabzon Yomrada yaşanan olayla ilgili
gerekenin yapılacağına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Üç ayların
başlangıcını işaretleyen Regaip Kandili
dolayısıyla bütün İslam âleminin kandilini tebrik ediyorum.
Esasen, bu tür kandiller, bu
tür kutsal günler sadece bir güne mahsus gibi görünmekle birlikte, biz
insanoğluna, her günü aynı moralite, aynı ahlak, aynı
yaklaşım çerçevesinde görmemiz gerektiğini de
hatırlatır, bunu unutmamak gerekir. O yüzden, sadece bu gece
değil, esasen her gece bir Regaip Kandili esasında dünyaya ve
insanlığa bakmak hepimizin boynunun borcudur diye düşünürüm.
Din, felsefenin, bilimin konuşmadığı
alanlarda da konuşur, onların cevap vermediği konulara
ilişkin de cevaplar verir ve bizim kutsal kitabımızda
geçtiği gibi, dağlara, taşlara verilen ve onlar tarafından
kabul edilmeyen ama insan ki gafil ve cahil olduğu için kabul ettiği
emanet de hatırlandığında, işte o insanoğlunu
milyonlarca kitleler hâlinde, belli bir moralite istikametinde, belli bir ahlak
istikametinde aynı yere çeviren muhteşem bir kudret olarak herhâlde
dikkat etmemiz gereken bir alandır.
O bakımdan, üç
ayları ve esasen her ayı üç aylar gibi düşünerek öyle bir
anlayışla hayata bakışı, bir kez daha bugün de
altını işaretleyerek belirtmek isterim.
Öte taraftan, 10 Nisan 1845,
Polis Teşkilatının kuruluş yıl dönümü; aradan yüz
yetmiş bir yıl geçmiş. Bu süre içerisinde polislerimiz,
toplumsal huzur ve sükûn için, ortak iyilik için çaba gösterdiler. İki
insan arasındaki anlaşmazlığı çözmeye
çalışanların bile ne kadar zor durumda kaldığı
hatırlandığında, toplumsal problemlerin çözümünde böylesi
bir rolü üstlenen polislerimizin üzerlerindeki ağır baskıyı
ve tartışmalara nasıl konu edildiklerini de hatırlamak
gerekir. Çünkü, toplum dediğimiz yapı homojen, ortak bir yapı
değildir, insanlar farklı kanaatler, farklı
anlaşmazlık hususları, bütün bunlarla birlikte toplumdur ve ortak
iyilik, huzur ve sükûn eğer polislerimize emanet edilmişse yasalar
çerçevesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız lütfen Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
o görevlerini
yerine getirirken ne kadar zorlanacakları ama ortak iyiliği ifa etmek
için de o zorlanmayla birlikte soylu bir iş yaptıklarını
unutmamak gerekiyor. Geçmişte de toplumsal olaylara katılanlar
polislere ilişkin hangi ifadeleri kullandıklarını
hatırlayacaklardır ama dün bazen acımasız olan ifadeler,
bugün tatlı bir hatıraya dönüşmüş olabilir.
Bugün de polislerimiz teröre karşı büyük,
özverili, yine toplumsal iyilik için, halk için bir mücadele veriyorlar. Onlar
sahada teröristlere karşı mücadele veriyor, biz topluma ve siyasete
düşen görevlerden birisi de -diğer görevlerin yanı sıra-
teröristlerin kirli propagandasına karşı, özellikle
polislerimizi hedef alan kirli propagandasına karşı bir moral,
bir ahlaki ödevi yerine getirmek olmalı ve terörizmin bu kirli propagandasını
bir bakıma teşhir etmemiz, halkın aleyhine, halkın huzuruna
ve sükûnuna kastetmiş terörizme karşı, kirli propagandayla
polislerimizin, güvenlik güçlerimizin üzerine tahakküm kurarak amaçlarına
ulaşmak isteyen teröristlerin bu kirli propagandasına karşı
vaziyet almamız gerektiği, bunu açığa çıkartmamız
gerektiği hususunu bu vesileyle belirtmek isterim.
Elbette polislerimiz yaşayan insanlar, toplumun
bir parçası, problemleri var; sadece vatana, millete yapmış
oldukları hizmetleri anlatan didaktik, esatirî bir dille değil,
aynı zamanda gerçek birer insan olduklarını hatırlayarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
onların
problemlerini de çözen bir yaklaşımla davranmak başta iktidar
olarak bizim boynumuzun borcu, sonra bütünüyle siyaset kurumunun boynunun
borcu. Biz de bunu yerine getirecek birçok adımlar attık, bundan
sonra da atmaya devam edeceğiz.
Burada, Trabzon Yomraya ilişkin bir
problemden, olaydan bahsedildi, bize de intikal eden bilgiler var. Hukuka
aykırı ne varsa üzerine gideriz, herkes müsterih olabilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Regaip Gecesi münasebetiyle din ve felsefe
ilişkisi bağlamında bazı değerlendirmelerde bulundunuz,
bir katkı olsun diye ben de şunu ifade etmek isterim: Din ve felsefe,
her ikisi de farklı açılardan varlığın ya da hakikatin
bilgisine ulaşmayı amaçlar.
Evet, gündeme geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Pakistan Ulusal Meclis
Başkanı Serdar Ayaz Sadıqın vaki davetine icabetle 11-14
Nisan 2016 tarihleri arasında Pakistana resmî bir ziyarette
bulunması Genel Kurulun 23/3/2016 tarihli 60ıncı
Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsmail Kahramanın beraberindeki heyeti oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin tezkeresi (3/654)
Sayı:
83924060-724.01-28860 7/4/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsmail Kahramanın Pakistan Ulusal Meclis Başkanı Serdar
Ayaz Sadıqın vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle 11-14 Nisan 2016 tarihleri arasında Pakistana resmî bir
ziyarette bulunulması TBMM Genel Kurulunun 23/3/2016 tarih ve
60ıncı Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan kanunun 2nci maddesi uyarınca,
heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen
isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı: Seçim
Çevresi:
1) Elif Doğan Türkmen Adana Milletvekili
2) Seyfettin Yılmaz Adana Milletvekili
3) Hüsnüye Erdoğan Konya Milletvekili
4) Yusuf Beyazıt Tokat
Milletvekili
5) Muhammet Balta Trabzon
Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı
ayrı okutacağım.
Üçüncü sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde
yayımlanacaktır.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- CHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özelin, ceza
infaz memurlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/148)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde sayıları 40 bini bulan ceza
infaz koruma memurları maddi ve manevi birçok sıkıntıyla
mücadele etmek zorunda kalmakta, bu sebeple kendilerini ikinci sınıf
devlet memuru gibi hissetmektedirler.
Cezaevi güvenliğinden sorumlu bu personelin,
emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfında değil, idari
hizmetler kısmında sayılmış olmasından
kaynaklı olarak özlük haklarında ciddi eksiklikler bulunmaktadır.
Ayrıca, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu
Sözleşme Kanunu çerçevesinde ceza infaz kurumu memurlarına sendika
kurma hakkı tanınmamış olması da bir diğer
eksiklik ve insan hakkı ihlali olarak göze çarpmaktadır.
Yirmi dört saat çalıştıkları
hâlde fazla mesai ücreti alamayan, tüm tatillerde, bayramlarda
çalışmak zorunda kalan infaz koruma memurları, cezaevlerinde
âdeta gönüllü mahkûm gibi bulunmaktadırlar. Sosyal yaşamları
olamayan, birçoğu şehrin dışında yapılmış
cezaevlerinde çalışan infaz koruma memurları tüm bu zorlu
çalışma koşullarına rağmen emekli olmak
istememektedirler. Emekli olduklarında ciddi hak kayıplarına
uğrayan infaz koruma memurları tüm bu ağır
çalışma koşullarına rağmen emekliliğe hak
kazansalar bile zorunlu olarak çalışmaya devam etmek zorunda kalmaktadırlar.
Tüm bu sebeplerle, infaz koruma
memurlarının görevlerini daha iyi yerine getirebilmeleri için
cezaevlerinde insani çalışma koşullarına sahip
olmaları elzemdir. Bu noktada, yukarıda sayılan başat
sorunlara ek olarak tüm diğer mevcut sorunlarının tespit
edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Meclis bünyesinde bir
araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
İnfaz koruma memurlarının insan
onuruna yaraşır çalışma koşullarına sahip
olması, personelin psikolojisinin iyileştirilmesine, cezaevlerinde
istenmeyen olayların, vakaların yaşanmasının
engellenmesine katkı sağlayacaktır. Bu doğrultuda, infaz
koruma memurlarının mevcut durumlarının ve
sorunlarının tespiti, devlet teşkilatı içindeki statüsünün
belirlenmesi, sosyal ve özlük haklarında yapılabilecek
iyileştirilmelerinin belirlenebilmesi amacıyla Anayasanın
98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddelerine göre Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
2.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin, 1993
Kulp katliamı davasının zaman aşımına
uğramaması için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/149)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1993 Kulp katliamı davasının
ivedilikle sonuçlanması açısından kolaylık sağlayacak
ve faili meçhul davaların zaman aşımı riskiyle
karşılaşmadan sonuçlanması ve bu konuda gerekli yasal
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (İstanbul)
3) Meral
Danış Beştaş (Adana)
4) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
5) Berdan Öztürk (Ağrı)
6) Dirayet
Taşdemir (Ağrı)
7) Sırrı
Süreyya Önder (Ankara)
8) Ayşe Acar
Başaran (Batman)
9) Mehmet Ali
Aslan (Batman)
10) Saadet
Becerekli (Batman)
11) Hişyar
Özsoy (Bingöl)
12) Mizgin Irgat (Bitlis)
13) Altan Tan (Diyarbakır)
14) Çağlar
Demirel (Diyarbakır)
15) Feleknas Uca (Diyarbakır)
16) İmam
Taşçıer (Diyarbakır)
17) Nimetullah
Erdoğmuş (Diyarbakır)
18) Sibel
Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut
Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah
Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin
Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal
Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
1924 yılında kabul edilen Anayasayla
birlikte tekçi bir ulus çizgisi hâkim olmuş ve bu tarihten itibaren de
inkâr ve asimilasyon politikası temel bir devlet politikası olarak
sürdürülmüştür. En katı bir biçimde bu politika Kürtler üzerinde
uygulamaya konulmuştur. Kürt halkının bu politikaya
itirazları ve mücadelesi de cumhuriyet tarihi boyunca sürmüştür. Bu
bağlamda ortaya çıkan Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözülmek
yerine yargısız infazlar, köy boşaltmalar ve işkence gibi
sistematik uygulamalarla bastırılmaya
çalışılmıştır.
Kendisine 1982 darbe Anayasası ile meşru
bir zemin bulan sıkıyönetimin 1987 yılında
kaldırılmasından hemen sonra, Kürt illerinde OHAL adı
altında köy boşaltmaların, faili meçhullerin, işkencede ve
yine gözaltında sivil ölümlerinin yoğun bir şekilde
yaşandığı baskıcı bir yönetim dönemi
başlamıştır. Başta Diyarbakır olmak üzere
bölgenin tümü için devlet tarafından gayrinizami harp tekniklerinin
kullanılmasıyla yaşanan faili meçhul katliamlardaki
artışın paralel bir şekilde devam ettiği yıllar
olmuştur. Bu otuz yılı aşkın süre zarfında,
Türkiye, gözaltında kaybedilenler, yargısız infazlar, köy
boşaltmalar ve sistematik devlet işkencesi gibi uygulamalara dair,
hukuki olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde onlarca kez mahkûm
edilmiştir.
Bu bağlamda, 8-25 Ekim tarihlerinde dönemin
Bolu Tugay Komutanı Yavuz Ertürk komutasında yürütülen askerî
operasyonda Kulp ilçesinin Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve
Şuşan, Alaca köyü ve Muş'a bağlı Kayalısu köyünün
Licik mezrasından Mehmet Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Behçet
Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah
Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusrettin Yerlikaya, Ümit Taş adında
11 sivil gözaltına alınmış ve kendilerinden bir daha haber
alınamamıştır.
Gözaltında kaybedilen 11 kişinin
ailelerinin başvuruları neticesinde iç hukuk yolları
tıkanınca 1994 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gidilmiş ve AİHM 31 Mayıs 2001 tarihinde davayı
sonlandırarak Türkiye'yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu
olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği gerekçesiyle
yaşama hakkı, işkence yasağı ile kişi
özgürlüğü ve güvenliğinin ihlal edildiğine hükmederek tazminat
ödemeye mahkûm etmiştir.
2 Kasım 2003 tarihinde, 11 kişinin
gözaltında zorla kaybettirilmesinden tam on yıl sonra, Alaca köyünde
500-600 metre mesafedeki bir dere yatağında toprak yüzeyine
çıkan bazı kemik ve bez parçaları bulunmuş ve İHD
Diyarbakır Şubesinin girişimleriyle yapılan başvurular
sonucunda Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesince 30 Aralık 2005
tarihinde bir rapor yayınlanmıştır. Söz konusu raporda,
olay yerinde bulunan kemiklerin en az 9 kişiye ait olduğu ve bunlardan
2sinin Mizbah Akdeniz'in babası Mehmet Salih Akdeniz ile Ahmet
Tutuş'un babası Behçet Tutuş'a yüzde 99,99 oranında ait
olabileceği yönünde tespitler yer almıştır.
Bir önceki dava duruşması 8 Temmuz 2015
tarihinde görülmüş ve bu dava duruşmasında mahkeme, Genelkurmay
Başkanlığından Bolu 2nci Tugay Komutanlığı
arşivinin zarar gördüğüne ilişkin bir kaydın bulunup
bulunmadığının sorulmasına ve daha önce çeşitli
kurumlara yazılan müzekkerelerin cevabının beklenmesine karar
vermiştir. Ancak, 8 Aralık 2015 tarihinde görülen dava
duruşmasında, Genelkurmay Başkanlığınca
gönderilen cevap yazısında, "İlgili birimlerin
arşivlerinde yapılan araştırmada 1993'e ilişkin bilgi
ve belge bulunmamaktadır. 2nci Komando Tugay Komutanlığı
arşivinin de 12 Kasım 1999 depreminde su basması sonucu zayi
olduğundan herhangi bir evraka
ulaşılamamıştır." denilmiştir.
3.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 46 milletvekilinin,
Balıkesirde yapılmış ve yapılması planlanan
HESlerin, maden ocaklarının ve termik santrallerin yol
açacağı zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/150) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Özet gerekçe:
Balıkesir ilimiz doğal yaşam
alanlarıyla, tarımıyla, havasıyla, suyuyla, tarihî
dokusuyla önemli özelliklere sahip bir kentimiz. Son dönemlerde madenlerle,
HES'lerle, termik santrallerle bölge talan edilmektedir.
Çanakkale'nin Lapseki ilçesinden başlayarak
Balıkesir'in Bandırma ilçesine kadar olan sahil bandında
açılan termik santrallere yenileri ekleniyor. Çanakkale'de 2 termik
santrale daha çevresel etki değerlendirmesinden (ÇED) olumlu rapor
verildi. Şu anda 4 termik santral faaliyet gösterirken inşaatı
devam eden, ÇED süreci biten ve izin verilenlerle birlikte sayı 15'e
çıkacak. Olumlu rapor verilen santrallerden biri, bölgenin oksijen deposu
ve endemik bitki merkezi olan Kaz Dağları Millî Parkı
sınırında yapılacak. Özellikle, Çanakkale ve Balıkesir
illerimizde altın madenlerinin yaratacağı olumsuzluklar yetmezmiş
gibi, tonlarca kömür ve su kullanacak termik santrallerin yapılması
ve yapılmaya devam edilmesi de Kaz Dağları için büyük bir
yıkım olacaktır.
Çinko-kurşun tesisleri, Kaz
Dağlarının ünlü sularını cevher
ayrıştırmak için kullanıyor. Atık sularını
yakındaki derelere deşarj ettiği belirtilen madenler, sadece Kaz
Dağlarını ve yöre tarımını değil, bu
derelerin sularıyla beslenen Gönen Barajı'nı da tehdit ediyor.
Agonya Ovası ile Gönen Ovası'nı sulayan Yenice Gönen
Barajı, aynı zamanda Bandırma'nın da içme suyunu
sağlıyor.
Valilik tarafından ÇEDe gerek yoktur. raporu
verilen maden ocağı, Gönen Ovası'nın
sulandığı, Bandırma'ya içme suyu veren Gönen Barajı'na
8 kilometrede mesafede bulunuyor. Gönen Barajı'nı besleyen derelerin
civarında sadece Yenice'de 4 adet kurşun madeni bulunuyor. Yeni maden
ocağıyla birlikte su kaynakları üzerindeki ağır metal
tehdidi daha da artacak. Bu da bölge halkının
sağlığı üzerinde tasarruf edilen başka bir tehlike
olarak görülmektedir.
Balıkesir Büyükşehir Belediye
Başkanı Edip Uğur'un Balıkesir'in 60 ayrı
yerleşim yerindeki içme sularında arsenik bulunduğu itirafı
üzerine, Ayvalık Kent Konseyinin, farklı yerleşim yerlerinden
alınan su numuneleri ile Altınova Ovasından alınan toprak
numunelerini İzmir Valiliği Halk Sağlığı
Laboratuvarında analizleri sonucu, Yeniköy, Bulutçeşme ve Beşiktepe
Mahallerinin içme sularında arseniğe rastlandı. Yeniköy'de
arsenik miktarı 29 mg/l, Bulutçeşme'de arsenik miktarı 14,4 mg/l
çıkarken Beşiktepe'de belirlenen miktar 59,15 mg/l oldu. İlçe
çevre sağlığı ekiplerince 13 Kasımda alınan
numunelerde, tehlike sınırı litrede 10 mikrogram kabul edilen
arsenik miktarının 7 mikrogram üstünde çıktığı,
Karaayıt'a demir zenginleştirme tesisi kuran maden şirketinin
kuyusunda da arseniğe rastlandı. Kuyu suyundaki arsenik
miktarının 29 mg/l civarında çıktığı
öğrenildi.
Balıkesir'de geçimini tarımdan
sağlayan binlerce kişinin yaşadığı birçok
kırsal mahallenin ortasına yapılacağı iddia edilen
termik santral bölge halkını huzursuz etmektedir.
Üniversiteye, tıp fakültesi hastanesine 700
metre uzaklığındaki alana kurulacağı öngörülen termik
santral, günde 550 ton kömür tüketerek Balıkesir'i mahvedecektir.
Balıkesir il merkezine 15 kilometre
uzaklığında, şehrin âdeta tarım deposu olarak bilinen
Paşaköy kırsal mahallesinde termik santral bölge halkı
tarafından istenmemektedir. SEKA kâğıt fabrikasının
atıl alanına yeni bir kâğıt fabrikası
inşaatı ve ÇED raporuyla Paşaköy'ün 100 metre kadar
yakınına günde 550 ton kömür tüketen bir termik santral yapılacağı,
yöredeki insanımız tarafından haklı kaygılarla tepki
görmektedir.
İçme sularına 1,5-2 kilometre, üniversite
ve hastaneye 700 metre uzaklıkta kurulması planlanan termik santralin
çevresinde 20 yakın köy bulunmaktadır. Havada lodos olduğu zaman
sadece Paşaköy zehirlenmeyecek bu ovadaki her yer ve herkes zehirlenecek,
Balıkesir merkezi de etkilenecektir.
Balıkesir bölgesinde yapılmış ve
yapılması planlanan HES'lerin, maden ocaklarının, termik
santrallerin yeniden değerlendirilerek doğanın, tarım
alanlarının, su kaynaklarının korunması ve
sürdürülebilir yönetimi konusunda mevcut alanların daha fazla tahrip
olmasını önleyici projelerin saptanması, boyutları gittikçe
büyüyen kirlenmenin yarattığı tehdidin ve bu tehdidin nasıl
giderileceğinin kapsamlı olarak araştırılması
için, Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Mehmet Tüm (Balıkesir)
3) Ahmet Akın (Balıkesir)
4) Hüseyin Yıldız (Aydın)
5) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
6) Aytuğ Atıcı (Mersin)
7) Şenal Sarıhan (Ankara)
8) Kadim Durmaz (Tokat)
9) Atila Sertel (İzmir)
10) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
11) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
12) Haydar Akar (Kocaeli)
13) Devrim Kök (Antalya)
14) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
15) Sibel Özdemir (İstanbul)
16) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
17) Dursun Çiçek (İstanbul)
18) Mevlüt Dudu (Hatay)
19) Ali Yiğit (İzmir)
20) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
21) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
22) Ali Özcan (İstanbul)
23) Oğuz Kaan
Salıcı (İstanbul)
24) Candan Yüceer (Tekirdağ)
25) Utku Çakırözer (Eskişehir)
26) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
27) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
28) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
29) Kemal Zeybek (Samsun)
30) Çetin Osman Budak (Antalya)
31) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
32) Akın Üstündağ (Muğla)
33) Nurettin Demir (Muğla)
34) Mustafa Ali Balbay (İzmir)
35) Ali Şeker (İstanbul)
36) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
37) Ömer Süha Aldan (Muğla)
38) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
39) Orhan Sarıbal (Bursa)
40) Uğur Bayraktutan (Artvin)
41) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
42) Akif Ekici (Gaziantep)
43) Yakup Akkaya (İstanbul)
44) Kazım Arslan (Denizli)
45) Aydın Uslupehlivan (Adana)
46) Elif Doğan Türkmen (Adana)
47) Haluk Pekşen (Trabzon)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 11-14 Nisan 2016 tarihleri
arasında Tokyoda düzenlenecek olan Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü Küresel Parlamenterler Ağı
toplantısına katılmak üzere Japonyaya ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/655)
Sayı: 83924060_724.01_28759 6
Nisan 2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebinin 11-14 Nisan 2016
tarihleri arasında Tokyoda düzenlenecek olan Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü Küresel Parlamenterler Ağı
toplantısına katılmak üzere Japonyaya ziyarette
bulunmaları hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
2/4/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, basın özgürlüğü ve ifade
özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın
özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol haritasının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 7 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
7/4/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/4/2016 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Nisan 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından (1286 sıra
numaralı) basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 7/4/2016 Perşembe günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde ve aleyhinde olmak üzere ikişer sayın
milletvekiline söz vereceğim.
Lehinde ilk konuşmacı Mehmet Ali Aslan,
Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın
Başkan, Sayın Divan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu gece Regaip Kandili. Öncelikle, Regaip
Kandilinin bütün İslam âlemine, ülkemize, bölgemize barış,
huzur, kardeşlik getirmesini temenni ediyorum. Bir hadisişerifte
Regaip Kandili gecesi yapılan duaların geri çevrilmeyeceği
buyurulmuştur. İnşallah, bizler de umuyoruz ki çok
masumların kalplerinden hararetihüzünle çıkan aylar, vaylar,
ahlar, vahlar rahmetli bir bulut teşkil edecektir ve sadece Türkiyeye
değil bütün dünyaya bir huzur gelecektir.
Bugün, ayrıca, 7 Nisan Dünya Sağlık
Günü. Bu vesileyle, biz bütün dünya insanlarının da ülke
insanımızın da sağlıklı ve huzurlu günler
yaşamasını temenni ediyoruz.
Yine, Mimar Sinanın 428inci ölüm yıl
dönümü, kendisine Allahtan rahmet diliyoruz ve yaptığı
eşsiz eserlerin kıyamete kadar baki kalmasını temenni
ediyoruz.
Ayrıca, bugün, Öldürülen Gazeteciler Günü.
Yani, ben böyle bir günü duyduğumda bile gerçekten inanamadım. Yani,
öyle bir gün var mı, böyle bir gün ilan edilir mi, hem biraz utanç duydum
hem de ruhum yaralandı. Dünyanın başka bir ülkesinde Öldürülen
Gazeteciler Günü diye bir gün, eminim yoktur ve olmamalıdır da.
Tabii, bu gün, 6 Nisan 1909da Galata Köprüsü üzerinde kurşunlanan Hasan
Fehminin anısına konulmuş bir gündür, verilmiş bir gündür
ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de o güne binaen bu günü Öldürülen Gazeteciler
Günü olarak ilan etmiştir.
1909dan bugüne, 120 gazeteci saldırılarda
hayatını kaybetmiştir Türkiye sınırları
içerisinde. En son, Azadiya Welat gazetesinin Sorumlu Yazı
İşleri Müdürü Rohat Aktaş Cizredeki bodrumlarda yoğun
tank, top atışı neticesinde çökertilen binaların
altında hayatını yitirmiştir. Kendisine ve öldürülen bütün
gazetecilere de bu gün vesilesiyle biz Allahtan rahmet diliyoruz.
Tabii, Musa Anter, Ferhat Tepe, Nazım
Babaoğlu, Hüseyin Deniz, Hafız Akdemir, Sabahattin Ali, Recai Ünal,
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner
Kışlalı, Metin Göktepe gibi de birçok gazeteci silahlı
saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Literatüre,
kayıtlara, hukuka daha çok faili meçhul olarak geçmiştir ama fail
belli ve azmettiriciler belli, buna rağmen aydınlatılmıyor,
buna rağmen yargılanmıyorlar. Kendilerine Pulitzer Gazetecilik
Ödülü verilmesi gerekirken maalesef, kurşunlar
yağdırılmıştır. Biliyorsunuz, dünyada üstün
başarı sağlayan gazetecilere ve gerçeği bir şekilde
kamuoyuyla buluşturan gazetecilere Pulitzer adında bir ödül veriliyor
ama üzülerek söylüyorum ki 120 gazetecimiz Pulitzer yerine kurşunlarla
ödüllendirilmiştir.
Şimdi, dünya genelinde Türkiyedeki basın
özgürlüğüyle ilgili yapılan bazı istatistiki bilgileri okumak
istiyorum. Bu istatistiki bilgileri okuyunca, duyunca gerçekten ben utanç
duyuyorum. Nedenine gelince onu da ben sonradan açıklayacağım.
Yani, neden bizim ülkemizdeki kurum, kuruluşlar, Avrupa olabilir, Amerika
olabilir, başka ülkeler olabilir, onların basın
özgürlüğüyle ilgili araştırma, istatistik yapmıyor da neden
başka ülkeler bizim ülkemizdeki basın özgürlüğüyle ilgili bizi
zor durumda bırakacak ve çok geri sıralarda gösterecek
araştırmalar yapıyor, onu izah edeyim. Tabii, raporlardan
birkaçını okuyayım.
Amerikadaki düşünce kuruluşu Freedom
House, yayınladığı yıllık raporunda Türkiyeyi
2015 yılında basının özgür olmadığı ülkeler
arasında göstermiştir ve son beş yılda Tayland ve
Ekvadorun da ardından basın özgürlüğünde en hızlı
gerileyen 3üncü ülke olduğuna vurgu yapmıştır ve 2009dan
bu yana da Türkiyedeki basın özgürlüğünün 11 puan kaybettiğini
raporlarında belirterek, son yılda da 3 puan gerilediğini
belirtmiştir ve Türkiyenin notunu 100 üzerinden 65 olarak
açıklamıştır.
Yine üzülerek hepimiz izledik: Amerikada,
Sayın Cumhurbaşkanın Amerika gezisinde, Sayın
Cumhurbaşkanının korumaları bir kadın gazeteciye
ağza alınmayacak küfürler etmiştir. Koruma olsun, başka bir
sıfat taşısın, kim olursa olsun bu anlamda bir kadına
küfretme hakkına sahip değildir ve Türkiyeyi bu hâle sokmasına,
Türkiyeyi bu duruma sokmasına hiçbir şekilde hakkı yoktur.
Yine, Sınır Tanımayan Gazetecilerin
2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi Raporuna göre Türkiye, Nijer,
Liberya, Zambiya, Mali ve birçok ülkenin gerisinde, 180 ülke içinde 149uncu
sırada yer almaktadır.
Yine, Uluslararası Gazetecileri Koruma Cemiyeti
tarafından düzenlenen bir raporda, Türkiyenin gazeteciler için açık
hava hapishanesine dönüştüğü dile getirilmiştir.
Diyarbakırda aşırı
heyecanlı bulunduğu gerekçesiyle bir kadın gazeteci de
gözaltına alınmış, üç dört ay sonra ilk duruşmada
beraat etmiştir. Yani gazeteci zaten aşırı heyecanlı
olmasa, heyecanlı olmasa görevini yapamaz. Gazetecinin hangi ruh hâlinde
görev yapacağıyla ilgili kolluk birimleri ya da yargı birimi
karar veremez, elbette ki heyecan olması gerekiyor.
Niye utanç duyduğumu söyleyeyim: 28
Şubatta bizim akrabalarımız, belki bu Meclisten birçok
kadın milletvekili ve akrabalar başörtüsü yasağından
dolayı Türkiyedeki yargı makamlarının adil kararlar
vermemesi sonucu AİHMe şikâyet etmişti. Bunun içinde 11inci
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gülün eşi de var.
Şimdi niye utanç duyduğumuza gelelim. Biz niye kendi ülkemizde adil
bir şekilde yargılanamıyoruz? Niye kendi ülkemizde adil bir
şekilde, hür bir şekilde basın özgürlüğünü sağlayamıyoruz
ve niye bizi dışarıda adalet aramaya mecbur ediyorsunuz? Bu,
bizim, hepimizin sorgulaması gereken ve hicap duyması gereken bir
durumdur. Nasıl ki 28 Şubatta buna sebep olanlar, Türkiye'nin de
adını lekedâr ederek hakkı olmadığı hâlde bu
haksızlıklar dolayısıyla insanımızı
uluslararası yargı makamlarına sevk etmişlerse bugün de
maalesef basınımız ve daha birçok -işte yakında
herhâlde- memur da, 28 Şubat sürecinde olduğu gibi, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvuracak. Bunu yaşatmaya hiçbir hükûmetin,
hiçbir meclisin hakkı yoktur diye düşünüyorum.
Tekrar, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Hasan Turan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulumuzda bulunan
bütün milletvekillerimizi ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi en kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum.
Bu münasebetle, tabii, bugün Regaip Kandili, grup
başkan vekillerimiz başta olmak üzere, söz alan vekillerimiz
milletimizin Regaip Kandilini kutladı, ben de üç ayların
başlangıcı olan Regaip Kandilini kutluyorum. Başta
milletvekillerimiz, bizleri izleyen aziz milletimiz ve Âlemiislam için
hayırlara vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Bu Regaip Kandilinin, ülkemiz başta olmak
üzere İslam âlemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile
olmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Yine, bugün, bu hafta Polis Haftası. Bütün
polislerimizin bu güzel haftasını aileleriyle birlikte kutluyorum.
Başta polislerimiz olmak üzere -asker ve polislerimiz- bütün güvenlik
kuvvetlerimizi, ülkemizi ve milletimizi savunmak için canını feda
eden şehitlerimizi bu vesileyle ve
Bu aziz vatanı, Mehmet Akifin de
en güzel şekliyle ifade ettiği veçhile Bastığın
yerleri toprak diyerek geçme, tanı / Düşün altındaki binlerce
kefensiz yatanı. diye güzel ifade etmiş. Bu aziz vatan bizlere
şehitlerin emaneti. Bu cennet vatanı bizlere emanet eden bütün
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Tabii, Halkların Demokratik Partisinin,
özgürlüğü sözde kısıtlanan basın mensuplarıyla ilgili
vermiş olduğu önerinin aleyhine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Sık sık burada
tekrarlanan, gerek Cumhurbaşkanımızın gerek
Başbakanımızın gerek grup başkan vekillerimizin ve
partimizden söz alan bütün kardeşlerimizin zikrettiği,
altını özellikle çizdiği bir hakikat var, özellikle resmî
kurumlarımızdan almış olduğumuz rakamlar da var, bu
hakikat şu: Şu anda cezaevinde çeşitli gerekçelerle yatan 61
civarında basın mensubu olduğunu iddia eden
arkadaşlarımız var. Bu arkadaşların hiçbirisi
basın özgürlüğünden, basınla ilgili bir suç işlemekten,
düşüncesini ifade ettiği için hapiste değiller. Yukarıdan
aşağı sayacak olursak -örgütlerin reklamını buradan,
aziz milletimizin kürsüsünden yapmak istemiyorum- yasa dışı sol
örgütler başta olmak üzere çeşitli gerekçelerle kurulmuş
örgütlerin propaganda bültenlerinin mensubu olan bu kişiler, bu eylemleri
dolayısıyla hapse girmiş ama buraya gelen muhalefet sözcüleri ne
hikmetse onları, sanki düşünce izhar etmiş de bu ülkede, o
düşüncelerinden dolayı hapse atılmış gibi takdim
ediyor. Bu bir kandırmacadır.
Bu önergenin içinde, inceledim, bir tek anlamlı
söz buldum; ünlü Alman -benim Nuri Pakdilin olarak bildiğim-
Savaşlarda önce gerçekler ölür. sözü var ya tek doğru yer
orası. Evet, savaşlarda gerçekten gerçekler ölür. Sizin
propagandanızın dili -grup başkan vekilimizin de sık sık
vurguladığı gibi- kullandığınız diskur
maalesef hakikatleri ters yüz eden bir dil. Gerçekleri ters yüz ediyorsunuz ve
millete buradan öğretmeye çalışıyorsunuz;
konuşuyorsunuz. Şu kürsüde çok rahatça hakikatleri ters yüz ederek
kullandığınız dil bile ülkedeki demokrasi ve düşünce
özgürlüğünün ne kadar geniş olduğunu gösterir, bizzat burada
kullandığınız dil.
Bu ülkede, özellikle hepimizin bildiği Kürtçe
albüm çıkarmak istiyorum. dediği için bugün ittifak hâlinde beraber
çalıştığınız bazı yayın organları,
benim de severek dinlediğim Ahmet Kaya için şerefsiz nitelendirmesi
yaparak kovmuşlardı. Onları, arkasından saygıyla yâd
edip hürmetle tazim eden bizler olduk, Cumhurbaşkanımız
başta, bizim siyasi hareketimizin liderleri oldu. Geçmişte, yurt
dışında yaşayıp da özellikle Kürt siyasi hareketinin
içinde bulunan Kemal Burkaydan tutun da Şivan Perwere kadar,
sanatçısından gazetecisine, düşünce adamından siyasi
hareket liderine, hepsi AK PARTİ döneminde bu ülkeye geldi. Demokrasinin
önündeki engeller, düşünce özgürlüğünün önündeki engeller, o
çıkardığınız, burada zikrettiğiniz vyi w
olarak kullanıp kullanmama özgürlüğünüz bile AK PARTİ döneminde,
AK PARTİnin düşüncenin önünü açan, çıkardığı
yasalar sayesinde oldu. Gerçi, siz bunları zaman zaman çarpıtarak
Biz mücadele ettik, aldık. diyorsunuz ama siz öyle yapmadınız.
Biz demokrasiye, düşünce özgürlüğüne inandığımız
için öyle yaptık. Hani, ünlü Fransız düşünürünün meşhur bir
sözü var ya, diyor ki: Düşüncelerinize katılmayabilirim ancak
onları izhar etmeniz için gerekirse canımı feda ederim. Biz de
o düşünceye inandığımız için aynen öyle yaptık.
Adaletin mülkün temeli olduğunu
içselleştirmiş bir topluluğun bireyleriyiz, herkes için adalet
istiyoruz, kendimiz için değil. Ancak, adalet isterken düşüncenin
sınırının bir başkasının özgürlüğünün
başladığı yer olduğunu hepimiz biliyoruz, hem biz
biliyoruz hem bu ülkede yaşayan herkes biliyor, sadece kendi ülkemizde
değil.
Anayasamız düşünce özgürlüğünü
teminat altına almıştır ancak düşünce
özgürlüğünü, bizim Anayasamız teminat altına
aldığı gibi, bütün devletlerin hukukları, bütün beşerî
hukuklar, o düşünce özgürlüğünün bittiği sınırı,
kamu güvenliği, toplum güvenliği, devlet sırları gibi
birtakım düzenlemelerle sınırlandırmıştır.
Bunları bildiğiniz hâlde, bunları gördüğünüz hâlde Laf
olsun, torba dolsun. babından, Tutanaklara geçsin., Biraz da örgüt
propagandası yapalım. diye önergeler veriliyor. Önergenin aleyhinde
konuşmuyorum, bütünüyle reddediyorum. Çünkü bu ülkede, milletin Meclisine
gelip de örgüt propagandası yapanların lehinde önerge vermek bile
Bu
kadar özgürlük dünyanın hiçbir yerinde yok. Wikileaks belgelerini
açıkladı diye dünyada kendisine yer arayan, mekân arayan bir sürü
gazeteci, düşünce adamı kılıklı insanları hep
beraber biliyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ahmet Kaya da öyleydi.
HASAN TURAN (Devamla) Nerelerde
yaşadıklarını biliyoruz. Ancak, buna rağmen hâlâ tutup
da gelip burada örgüt propagandası yapmak, hele hele
yabancıların sözcülüğünü yapmak
Cumhurbaşkanımızın
Amerikadaki -malum, biliyorsunuz- bir ziyaterinden önce
Batılıların ağzıyla Gidecek mi gitmeyecek mi;
başına bir şey gelir mi, gelmez mi? gibi bir
ötekileştirici dil kullanarak kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına burada
bir tezvirat kampanyası yapıldı. O yetmiyormuş gibi Orada,
gittiği ülkenin liderleri görüşecek mi, görüşmeyecek mi? Ya,
görüşür, görüşmez, biz çadır devleti değiliz, bin
yıllık bir imparatorluk bakiyesi olan devletiz. Bir devletin
cumhurbaşkanı o milletin onurudur, o onura bütün milletin fertlerinin
sahip çıkması gerekir. Ne oldu? Arkamızdan bir şey
demişler, bu ülkede düşünce özgürlüğüyle ilgili birtakım
sınırlamalar varmış. Peki, ne oldu? Aynı şey,
radyo düğmesi gibi o egemenler oradan basınca buradan
bazıları konuşmaya başlıyor. Kardeşim, siz kimden
yanasınız? Bu ülkenin millî birliği ve bütünlüğünün
yanında mısınız, onun karşısında
mısınız?
Terör örgütlerinin propagandasını yapan
gazeteci kılıklı, siyasetçi kılıklı, sivil toplum
örgütü yöneticisi kılıklı, çeşitli kılıflara ve
kılıklara giren insanları desteklemek terör örgütlerine
yardım ve yataklık etmektir. Biz bunu şiddetle
kınıyoruz. Şu günlerde, özellikle Regaip Kandili günündeyiz,
milletimizin birbirine daha çok yaklaşması, terör denilen bu
illetten kurtulmamız için bütünleşmemiz ve kucaklaşmamız
gerektiğine inanıyoruz. Silahları bırakalım. Ülke
hepimizin ülkesi, hepimiz aynı gemide yaşıyoruz. Eğer bu
gemi su alır ve batarsa hiçbir kimse garanti edemez ki kendisi zarar
görmesin ve boğulmasın. O yüzden herkesin aklını
başına alması gerekir. Ülke üzerimizdeki çatıdır,
çatı çöktüğü zaman herkes bu çatının altında
kalacaktır. Emperyalistlerin, küresel istikbârın ekmeğine
yağ sürmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN TURAN (Devamla) Bu yağ sürenler
onların Truva atıdır, onların sözcülüğünü yapan
kişilerdir.
O anlamda, önergenin reddedilmesini ifade ediyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip konuşması sırasında bizim gerçekleri ters
düz ederek ifade ettiğimizi söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Mehmet
Ali Aslan sataşmadan dolayı konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslan.
Süreniz iki dakikadır.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, İstanbul Milletvekili Hasan
Turanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Ben de Sayın
Başkan ve Sayın Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Az önce unuttuğum bir önemli gazeteci yazar
olmuştur, Hrant Dink de sırf gazeteci olduğu için, sırf
hakikatleri dile getirdiği için katledilmiştir. Ama işin
acı tarafı, maalesef bir kısım medya da ona çanak
tutmuştur, onu hedef hâline getirmiştir, Ahmet Kayayı hedef
hâline getirdikleri gibi, bir dönemler rahmetli Necmettin Erbakanı hedef
hâline getirdikleri gibi. Biz o zaman da yapılan bu zulümleri
kınadık, lanetledik, şu anda da kime, kimden gelirse ve kime
yapılırsa biz kınıyoruz, lanetliyoruz. Az önce benim
okuduğum uluslararası verilerdi, bizim kendi
hazırladığımız veriler değil yani gerçeğin
ters yüz edilmesiyle ilgili bir alaka yok. Aslında sizlerin hangi hayal
dünyasında olduğunuzla ilgili bir gerçek yani size gerçekler
sunulduğu zaman kendi kafanızda şekillendirdiğiniz tarza
aykırı geldiği için siz ters yüz edildiğini
zannediyorsunuz. Oysaki hakikat birdir, hakikat tahavvül etmez.
Bu arada İMC TVnin karartılması,
Denge TVye bir sürü idari para cezası verilmesi, yayın
yasağı getirilmesiyle tamamıyla şu anki politikaya
aykırı yani Hükûmetin giden sürece verilmek istenen algıya
aykırı ve kamuoyunun doğru bilgilenmesini sağlamak
amacıyla yayın yaptığı için kapatıldı,
karartıldı ve savcı kararıyla. Normalde bu yargıya da
aykırıdır, savcı bunu yapamaz. Az önce de söyledim, bizim
televizyonlarımız gidip Avrupada Hotbirdden yayın yapmak
zorunda kalıyor. Bu yine bizim ayıbımızdır, biz bunu
böyle değerlendirelim.
Bizler w harfini söylemeseydik, q harfini
söylemeseydik sizin wden ve qdan haberiniz de yoktu, bu anayasal güvenceye
de alınmayacaktı, bunun da böyle bilinmesi gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Sayın Turan
HASAN TURAN (İstanbul) Hayal dünyasında
yaşamak ve bizi haberimiz olmamakla suçladı, ben cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Bir sataşma yok burada Sayın
Turan.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
2/4/2016 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, basın özgürlüğü ve ifade
özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın
özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol haritasının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 7 Nisan 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi Grubu önerisi lehinde Utku Çakırözer, Eskişehir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; basın özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son
verilmesi ve basın özgürlüğünün tesisiyle tahkim edilmesinin yol
haritasının belirlenmesi amacıyla Halkların Demokratik
Partisi Grubu tarafından verilen araştırma önergesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle konuşmama başlamadan önce,
mübarek Regaip Kandilinin, başta ülkemize ama aynı zamanda
İslam âlemine ve tüm dünyaya huzur, birlik, beraberlik, kardeşlik ve
barış getirmesi dileğimi ben de diğer milletvekili
arkadaşlarımla birlikte paylaşmak istiyorum. Kandiller,
hoşgörünün özellikle öne çıktığı günlerdir. Basın
özgürlüğü konusu, ifade özgürlüğü konusu da hoşgörüyü,
toleransı, anlayışı öne çıkarmamız gereken bir husustur.
Değerli arkadaşlarım, uygar dünyada
ülkelerin gelişmişlik seviyeleri ekonomik refahları kadar
demokrasilerinin gelişmişlik düzeyiyle de ölçülür. Çoğulcu,
özgürlükçü bir demokrasinin en temel ölçütlerinden biri ise o ülkedeki
basın ve ifade özgürlüğünün durumudur. Ülkemiz, maalesef bir süredir
basın ve ifade özgürlüğü açısından tüm dünya
tarafından yakın takibe alınan bir ülke konumundadır.
Sadece gazetecilerin meslek örgütleri olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,
Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler
Federasyonu gibi meslek örgütlerimizin raporlarında değil ama
aynı zamanda Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü,
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Gazetecileri Koruma Komitesi gibi
uluslararası meslek örgütleri de Türkiyeyi basına yönelik
uygulamalar konusunda alarm veren ülke olarak görmektedir. Nitekim, bunun
örneğini az önce, değerli mevkidaşım da paylaştı
hem Özgürlükler Evinin Artık Türkiyede basın özgür değil.
şeklindeki tespiti ve son beş yılda Türkiyenin en
hızlı gerileyen ülke olduğu basın ve ifade özgürlüğü
konusundaki tespiti hem de 182 ülke arasında ülkemizin 149uncu
sırada olduğuna ilişkin Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütünün tespitleri ülkemiz açısından, demokrasimiz
açısından çok büyük bir ayıptır. Basın özgürlüğü
konusu, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinde de bizi zor durumda bırakmaktadır.
Çok kısa bir süre önce -hatırlarsanız- Avrupa Konseyi Genel
Sekreteri Jagland da yaptığı açıklamada Türkiye'nin alarm
veren ülkelerin başında geldiğini söylemişti. Üyesi olmaya
aday olduğumuz Avrupa Birliğiyle ilişkilerimize de gölge
düşürmektedir. Hatta ve hatta müttefikimiz ABDyle ilişkilerimizde de
en son, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Washington
ziyareti sırasında görüldüğü gibi, gölge düşürmekte,
ülkemizin itibarını olumsuz olarak etkilemektedir basın
özgürlüğü konusundaki karnemiz.
Basın özgürlüğünün korunması ve
geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğini
konuşmadan önce, bu alanda hangi sıkıntılar
yaşanıyor onları dikkatinize getirmek isterim. Türkiyede basın
özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı birkaç şekilde
kısıtlanmakta. Öncelikle gazetecilerin can güvenliği gelmekte.
Ben de 6 Nisan -dün- Hasan Fehminin, ilk basın şehidinin ölüm
yıl dönümünü buradan anmak isterim. Hasan Fehmiden bugüne kadar geçen yüz
yedi yılda 100ün üzerinde gazeteci ve yazar öldürüldü ülkemizde, katledildi.
Sabahattin Aliden Uğur Mumcuya, Metin Göktepeden Hrant Dinke öldürülen
tüm meslektaşlarımızı ben de saygıyla ve özlemle
anıyorum. Ancak gazetecilerin hayati riski bitmiş değil.
Geçtiğimiz yıl, 2015 yılı içinde -raporlarda da
biliyorsunuz- 3 Suriyeli gazeteci ülkemizde öldürüldü, kendileri ülkemizde
geçici koruma altında olan 3 Suriyeli gazeteci.
Yine, raporlarda bir yazarın öldürüldüğü
kayda geçmiş durumda. Gazetelere, gazetecilere yönelik fiziki
saldırılar maalesef devam etmekte. Rakamları paylaşmak
isterim: 2015 yılında 64 gazeteciye, 4 medya organına ve 1
yazara fiilî saldırı düzenlendi. Bunlar arasında Hürriyet
yazarı gazeteci Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesi keza 2 kez -biliyorsunuz-
saldırıya uğradı. Sabah gazetesi, Akit gazetesi, benzer
şekilde Star gazetesinin Yönetim Kurulu Başkanının
aracı kurşunlandı.
Buradan bir kez daha bu konuda gazetecilere,
gazetelere yönelik fiilî saldırılarda, onlara yönelik tehditlerde
etkin soruşturma eksiğini vurgulamak istiyorum. Bahsettiğim tüm
örneklerde henüz kamuoyunu aydınlatıcı bir açıklama
yapılabilmiş değildir.
Gazetecilerin özgürlüğünün, halkın haber
alma hakkının etkilendiği ikinci bir konu, önemli bir konu
soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalardır. 2 gazeteci
arkadaşımız Erdem Gül ve Can Dündar kısa süre önce,
yaklaşık üç ayın üzerinde tutuklu kaldıktan sonra Anayasa
Mahkemesinin kararının ardından tahliye edildiler ancak
gazetecilere yönelik gözaltılar, tutuklamalar bitmiş değil.
Bütün raporlarda ortak değerlendirme şu:
Kısa bir süre önce biliyorsunuz çok fazla sayıda, 100ü aşan
sayıda gazeteci vardı cezaevlerinde. Sonra yine burada, bu yüce
Mecliste yapılan reform, çıkarılan reformlarla bu sayılar
düşürülmüştü ancak şu anda hem ulusal hem uluslararası
örgütlerin, meslek örgütlerinin raporlarında tutuklu gazeteci,
gözaltına alınan gazeteci sayısının yeniden
tırmanışta olduğu kaydı dikkat çekmekte.
Gözaltına alınan gazeteci sayısı 72den 120ye
çıkmış 2015te, tutuklu gazeteci sayısı 22den 31e
çıkmış.
Tabii ki gazeteciler yargılanamaz değil
ancak yazdıkları, çizdikleri, düşündükleri için
tutuklanmamaları gerekir çünkü gazeteci yani basın
mensuplarının tutuklanmasının şöyle bir olumsuz etkisi
var, sadece gazetecilik mesleği için değil tüm Türkiye için, o da
şu: Caydırıcı etki yaratmakta, otosansür yaratmakta yani
açılan her dava, açılan her soruşturma, her gözaltı
uygulaması, her tutuklama diğer gazeteciler için bir
yıldırma, korkutma ve caydırıcı etki yaratmakta. O
yüzden, Türkiyeyi, düşünen, ifade eden, yazanlar için açık bir
cezaevi olmak durumundan hep birlikte kurtarmamız gerekir.
Dikkatinizi çekmek istediğim bir başka
konu, yine raporlarda dikkat çeken, özellikle Cumhurbaşkanına hakaret
soruşturmalarında ve davalarındaki artıştır. Bu
rakam 2015 yılında bir yıl öncesine göre 10 kat artmış
durumda değerli arkadaşlarım. 19 gazeteci, 2 karikatüristin de
arasında bulunduğu toplam 28 kişi hakkında 21 yıl 6 ay
19 gün hapis cezası verilmiş durumda. 2014te bu rakam 2 ceza,
2013te 3, 2012de ise 1 imiş. Bu konuda ben bir kez daha Avrupa
Konseyinin hukuki danışma organı olan Venedik Komisyonunun
geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaştığı
Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalarına ilişkin
raporun hepimiz tarafından dikkate alınması ve orada
yapılan öneriler doğrultusunda bu maddenin bizim Ceza Kanunumuzdan
çıkarılması
Çünkü zaten TCK 125/2 bulunmakta ve bu
ayrımcılığın giderilmesi gerektiğini bir kere
daha sizinle paylaşmak isterim.
Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer
konu da gazetelere el koyma, televizyon karartma uygulamalarındaki
artıştır. Az önce bahsedildi, ben de bir kez daha İMC
TVnin karartılmasının hukuk dışı olduğunu
sizinle paylaşmak isterim çünkü ne mahkeme kararı var ne düzenleyici
organ olan RTÜKün kararı var. Bu şekilde karar alınamaz. Tabii
ki, dediğim gibi, aynı gazetecilerde olduğu gibi yayın
organları her zaman yayınları nedeniyle denetlenmelidir,
denetlenmektedir de ama bunun hukuka uygun yapılması gerekmektedir.
28 Ekim 2015 tarihinde İpek Medya Grubu
yönetimine el kondu biliyorsunuz, kayyum atandı, daha sonra da Zaman
gazetesine kayyum atandı. İpek Medya Grubuna biliyorsunuz kayyum
atandı ama kayyum bu kurumları iyileştirmek yerine
kapatılması sonucunu doğurdu ve bu medya grubunda ve daha sonra
da Zaman gazetesinde yüzlerce gazeteci işsiz kaldı. Son yıllarda
bu ve benzer uygulamalar nedeniyle işsiz gazeteciler sayısı
çığ gibi artmakta. Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus
hem işsizliğin artması ama işsiz bırakılan
gazetecilerin de en kanuni haklarından faydalanamamaları. Kayyum
atanan bu gazetelerdeki meslektaşlarımız işsizlik
parası dahi alamayacak şekilde atılmış durumdalar,
hiçbir tazminatlarından faydalandırılmadılar.
Son vurgulamak istediğim konu da sansürdür.
Ülkemizde İnternet sansürü, yayın yasağı, akreditasyonla da
halkın haber alma özgürlüğü engellenmektedir. Bakın, 2015
yılında 6 yayın yasağı 5 gizlilik kararı, 10
akreditasyon ayrımcılığı yapılmış, 118
İnternet sitesi, 353 Twitter hesabı, 399 haber ve köşe
yazısına erişim yasaklanmıştır.
Ne yapılmalıdır? derseniz,
değerli arkadaşlarım, özetlediğim bu tablo içinde
gerçekleri halka aktarmakla görevli gazetecilerin özgürlüğünün
korunması için milletvekilleri olarak bizim sorumluluğumuz bu özgürlüğü
sonuna kadar kullanmalarını sağlamaktır. Onun için Meclis
araştırma komisyonu kurulmasına bizler destek veriyoruz sizlerin
de destek vermesini istiyoruz.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İslam âleminin Regaip Kandilini tebrik
ediyorum.
Milletvekili dokunulmazlıklarının
kaldırılmasının tartışıldığı
şu günlerde basın özgürlüğü kapsamında belli bir grubun
dokunulmazlık zırhına kavuşturulmasını doğru
bulmuyorum. Terörün ve şiddetin savunulması dünyanın hiçbir
yerinde, hiçbir hukuk devletinde ifade ve basın özgürlüğü
kapsamında değerlendirilemez. Hakaret ve tehdit, basın
özgürlüğü ve eleştiri olarak değerlendirilemez. Milletin kahir
ekseriyetinin oyunu almış, meşru oylarla hükûmet kurmuş bu
hükûmeti sırf işbaşından uzaklaştırmak gayretiyle
terör örgütüne destek vermek, terör örgütünün savunuculuğunu yapmak ifade
hürriyeti, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
Çok fazla satmak, çok fazla seyredilmek, çok reyting almak iyi bir medya
kuruluşu olduğu anlamına gelmez. Aksine, halkın talep ve
dileklerini gündeme taşıyan, ulusal çıkarları koruyan,
ülkenin millî menfaatini her türlü meselenin üzerinde tutan, tasada,
kıvançta milletle buluşabilen bir anlayışla iyi bir
basın organı olunabilir.
Türkiye'de basın özgürlüğü hukuk devleti
kapsamında alabildiğine yaşanmaktadır. Ancak, basın
özgürlüğü hukuk kuralları çerçevesinde sınırsız bir
hak da değildir. Bir elde para bir elde güçle hareket eden, hukuka,
demokrasiye muhalif olan, milletin birliğini, dirliğini tehdit eden
ya da edene destek veren, terörü öven, meşru Hükûmeti devirmeye yönelen
basın özgürlüğü, özgürlük kapsamında değerlendirilemez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün itibarıyla 65 yaş üzerinde muhtaçlarla ilgili
bir yasa düzenlemesi var, uluslararası sözleşmemiz var ve hep
beraber, üç partinin ortak önergesiyle Şanlıurfa iline madalya veren
bir tasarıyı görüşeceğiz. Bu nedenle grup önerisine
katılamıyorum, Genel Kurulun takdirlerine sunuyor, tekrar hepinizi
saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
2.- AK
PARTİ, CHP ve MHP Gruplarının, bastırılarak
dağıtılan 274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmının
2nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 7
Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde 273, 274 ve 186 sıra
sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesine; bu
birleşimde 186 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ve bu birleşimde 186
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 8 Nisan 2016 Cuma
günü toplanmamasına ilişkin önerileri
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet
Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi gruplarının İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş ortak önerileri vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/4/2016 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, aşağıdaki önerimizin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Levent
Gök Erkan
Akçay
Amasya Ankara Manisa
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet Halk Partisi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 274
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler" kısmının 2nci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 7/4/2016 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde; 273, 274 ve 186 sıra sayılı kanun
tasarıları ve teklifinin görüşülmesi, bu birleşimde 186
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi ve bu birleşimde 186 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 8 Nisan 2016 Cuma
günü toplanmaması;
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri hakkında 4 sayın
milletvekiline söz vereceğim.
Öneri hakkında ilk konuşması
Hacı Ahmet Özdemir, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi, milletvekillerimizi, bütün Meclisi ve bizleri
ekranları başında izleyen kıymetli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
İnsanı doğum ile ölüm çizgisi arasında
zapturapt altına alan, sınırlandıran ve insana zaman olarak
bir hudut çizen zaman, hilkat ile kıyamet arasında kendi içinde insan
hayatına benzer biçimde hamile kalmakta, başka zaman dilimlerini
beslemekte, büyütmekte ve dünyaya getirmektedir.
Geçtiğimiz Ramazan Bayramında zaman,
rahmine bir başka zaman diliminin düşüşünün
sancılarını çekmeye başladı ve tıpkı insan
ömründe olduğu gibi, dokuz aylık sürenin sonunda bugün biz o zamanın,
büyük zamanın hamile kaldığı küçük zaman diliminin
doğuşuna tanıklık ediyoruz. Üç aylar, memleketimize
zamanın Ramazan Bayramından sonra rahminde beslediği,
büyüttüğü ve dünyaya getirmek üzere hazırladığı bir
zaman dilimi olarak bugün huzurlarımıza avdet etmiş
bulunmaktadır. Üç aylık bir ömür ve yaşantı sonunda üç ayların
biz tekrar Ramazan Bayramıyla birlikte hayata veda ettiğini
göreceğiz.
Bugün Regaip Kandili, ben hepinizin üç
aylarını ve Regaip Kandilini kutluyorum.
Urfaya, Şanlıurfamıza İstiklal
Madalyası verilmesini de tarih perspektifinden şöyle, kısaca değerlendirerek
sözlerimi noktalamak istiyorum.
Bir tarihçimizin deyimiyle evimizi su bastı ve
sadece bir oturumluk yeri kurtarabildik yani 24 milyon kilometrekare veya 28
milyon kilometrekarelik bir toprak parçasından bugün elimizde bir
oturumluk yer sayacağımız 783.562 kilometrekarelik bir yer
kaldı. 24 milyonu 28 milyon kilometrekarede yaşayan insanları
barış içerisinde yaşatan ve bugün tarihçilerin Pax Ottomana
olarak andıkları o devirleri sadece tarihçiler değil, oralarda
yaşayanlar ve bizzat bu toprak parçasından ayrılan devletlerin
genelkurmay başkanları bile hasretle aradıklarını
sıklıkla ifade ediyorlar. Çünkü İslam aynı zamanda selamet
demektir yani huzur demektir, barış demektir. Dolayısıyla
Hazreti Peygamberin bir hadislerinde Öyle bir zaman gelecek ki İslam
Arap Yarımadasına hâkim olacak, Sanadan bir kadın tek
başına devesine binerek Medineye kadar bin kilometrenin üstünde,
1.500 kilometreye yakın yolu katedecek, sadece tek bir şeyden
korkacak; kurtların, yanındaki koyun sürüsüne saldırmasından.
Onun dışında ne can emniyeti bakımından ne mal
emniyeti bakımından ne ırz, şeref emniyeti
bakımından herhangi bir endişe içerisinde olmayacak.
dediği dönemleri biz İslam coğrafyası olarak çeşitli
dönemlerde yaşadık, yeniden yaşamamak için herhangi bir engel,
herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir. Biz öyle bir
barış ortamı tesis etmiştik ki, bugün, belki bugüne
ışık tutacak umdeleri, unsurları, temel noktaları
orada bulmak mümkün olabilecektir.
Falih Rıfkı Atayın
Zeytindağı adlı eserinde söylediği gibi, bizim
inancımıza göre Hazreti İsanın ölüp ölmediği
tartışmalıdır ama Hristiyanlara göre Kudüste bir kilisede
yatmaktadır Hazreti İsa ve bütün Hristiyan mezhepleri Hazreti
İsanın mezarını temizleme şerefinin kendilerine ait
olması için birbirleriyle kavga ettiklerinden, Hazreti İsanın
mezarı olduğuna inanılan mozolenin üzerini âdeta 4 parmak toz
parçası kaplamıştı. Falih Rıfkı Atayın
anlattığına göre, Osmanlı askeri bu mezarın
etrafını çevirerek Hazreti İsanın mezarı
olduğuna inanılan yeri temizleme görevini de bizzat üstlenmiştir
ve ironi yapar orada Falih Rıfkı, derki: Ne yazıktır ki
İsanın mezarı olduğu inanılan yeri de Mehmetçik
temizledi, Hristiyanlar temizleyemedi.
Biz, böylesine bir barış ortamından
bugünlere geldik; barış içerisinde, huzur içerisinde tekrar
yaşayabiliriz; barışı, huzuru besleyebiliriz, büyütebiliriz
ve zamana tekrar altın bir sayfa açabiliriz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Öneri üzerinde ikinci konuşmacı Celal
Doğan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
CELAL DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4 partinin müşterek önergesiyle
Urfaya verilecek İstiklal Madalyası teklifi üzerinde Halkların
Demokratik Partisi adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Regaip Kandili dolayısıyla da bütün
sözcülerin söylediği gibi hem yüce Parlamentonun hem İslam aleminin
Regaip Kandilini kutluyorum.
Bir başka dileğim daha var.
Bitişiğimizde, Suriyede, hemen daha ötede, Urfanın ilerisinde,
Irakta kanlı çatışmaların, insanlık tarihinin
gördüğü en zulümlü iç savaşların olduğu günlerden geçiyoruz.
Bugünlerin yüzü suyu hürmetine Türkiyemizin de bir Suriye, bir Irak
olmaması dileğiyle tekrar Regaip Kandilinizi kutluyorum.
Kanun tekniği açısından torba
yasaların hiç de doğru bir metot olmadığını bütün
siyasi partilerin de kabul ettiği kanaatindeyim. Torbalara konan
davaların da akıbetini birlikte yaşadık, ne sonuçlarla
karşılaştığımızı biz de gördük.
Şimdi, torbadan yasayı çıkartıyoruz, müşterek
önergeyle Meclis Genel Kuruluna götürüyoruz. Tıpkı, torbadan
çıkarılan bozuk paranın harcanması gibi İç Tüzükü ve
hukuku harcıyoruz. Bu nedenle, salt Sayın
Başbakanımızın Urfaya vasıl olacağı bir
ziyaretten dolayı götüreceği İstiklal Madalyasını bir
an önce çıkarmak için başvurduğunuz bu usul pek de iç
açıcı ve etik değildir. Ancak, Halkların Demokratik
Partisinin değerli yöneticileri, Urfa halkının sadece bir tek
İstiklal Madalyası değil, çoğu madalyalara layık bir
halkın yaşadığı kent olduğu için de -bu
yanlışlıklara demeyelim- bu usul eksikliklerine de katlanarak
biz de bu önergeyi müşterek imzaladık ve o nedenle de
huzurlarınızda bulunuyorum
Urfayla ilgili benim de bir vefa borcum var.
Özellikle değerli milletvekilli arkadaşlarımız,
Urfalılar kendileri de konuşabilirlerdi; Sayın Baydemir,
Sayın Dilek, Sayın Ayhan konuşabilirlerdi ama Gaziantep çok
büyük çapta Urfalı insanların, vatandaşların
barındığı kentlerden biridir. Benim bir geçmiş
tarafım da tarih olarak, soy olarak da Suruça dayandığı
için de gerek benim onlara olan bir vefa borcum gerekse katkılarından
dolayı da bu İstiklal Madalyasında vereceğim bir oy ve
yapacağım konuşmayla da değerli Urfalı
hemşehrilerime olan vefa borcumu yerine getirmiş oldum. Urfa
milletvekili arkadaşlarımın da gösterdiği
anlayıştan dolayı da her üçüne de teşekkür ediyorum.
Urfa dediğimiz zaman, sadece Kurtuluş
Savaşıyla da anılacak kentlerden biri değildir.
Farklı alanlarda, farklı yapılarda, farklı sıfat
almış çok değerli illerimizden biridir. Örneğin,
Urfanın kendisine has sıfatlarına
baktığımızda, gerçekten hiçbir ile nasip olmayan
birtakım sıfatlarla teçhiz edildiğini görüyoruz. Urfa
peygamberler şehridir, sıfatlarından birisi odur. Urfa
bereketli hilal şehri diye tabir edilir. Urfa efsaneler şehridir.
Urfa müzeler şehridir. Bunların hiçbirisi salt başlık olsun
diye söylenmiş laflar değildir. Gerçekten, peygamberler şehri
dediğimiz zaman, Urfada görmüş olduğumuz manzara Hazreti
Ademden tevarüs eden, Hazreti Nuhun inşa ettiği kent olarak devam
edip Hazreti İbrahimle ve devamıyla devam eden, bütün peygamberlerin
inşa ve oturduğu kentlerin başında gelmektedir.
Kısacası, Nuh Peygamber tarafından inşa edilmiş bir
şehirdir. Tek tanrılı dinlerin başında bulunan, daha
doğrusu babası sayılan Hazreti Halil İbrahimin de
yaşadığı bir şehirdir. Aynı zamanda, daha ileri
tarihe gittiğinizde pagan dinlerinin de şehridir burası. Yani,
hem çok tanrılı dinlerin hem tek tanrılı dinlerin bir
şehri olduğu için de bu sıfatı hak ettiği
görülmektedir. Oradaki eserlere baktığımızda da
aslında hiçbiri boş olsun diye söylenmiş değildir. Ulu
Camiden tutunuz sayısız cami saymak mümkündür ama buradaki
şartların elvermediğini görüyorum, bu nedenle çok kısa
kesmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Urfanın
kurtuluşunda 1916lara baktığımızda, daha doğrusu
1919a geldiğimizde tıpkı bugün Orta Doğuda tezahür eden
manzaranın aynısı o günlerde cereyan etmektedir. Yani, yine o
gün orada sahada başta İngilizler, Fransızlar var, yine
yandaş Rusya var, yine dışarıdan sonradan takılan
Amerika Birleşik Devletleri var. Sykes Picot Anlaşmasıyla
çizilen sınırların içerisinde kalan bu illerimizin ben bugün
akıbeti konusunda aslında gerçekten merak ediyorum, siyasi
iktidarın bu konuda kafasında ne var, ne düşünüyor, ne
söyleyebilir? Bir Sykes Picot Anlaşmasının tekrar gündeme gelip
gelmediği, yeniden tezahür edecek şartlarda bölgenin dizayn
edileceği var mıdır, yok mudur, gördüklerim kadarıyla
siyasi iktidarın da bu konudaki bir açılımı söz konusu
değildir. Örneğin, özellikle PYD ve YPGye bakışı
şans olan bir komşunun düşman ilan edilmesi bizim
başımızı başka belalara düçar etmektedir.
Urfa halkının geçmişteki
yapısına baktığımızda da 1040ta buraya Türk
halkının, Türklerin geldiğini görüyoruz. 1040tan önce o bölgede
bulunan -şimdi isimlerini saymak uzun zaman alacak- kadim halkın
Kürtler olduğunu açıkça görüyoruz. Yani, burasının hem
Türklerin hem Kürtlerin müşterek toprağı olduğunu gözden
çıkartmamalıyız, daha doğrusu göz ardı etmemeliyiz.
Müşterek bu vatanda müşterek halklar olarak nasıl selamete
çıkacağımızın yolunu da bulmak durumundayız. Bu,
şiddetle olacak bir olay değildir. Bu, açıkçası son
günlerde siyasilerin telaffuz ettiği cümlelerle de çözülecek bir olay
değildir. Yani Sayın Cumhurbaşkanımızın dün sarf
ettiği bu sözü ibretle izlemekteyim: Gerekirse bütün alanları
boşaltırız. Uzaktan atışlarla, uzaktan yapılacak
silahlı mücadeleyle o kentleri yok edecek bir anlayışın
tevarüs ettiği bir anlayışla siz Türkiye'de terörü yenseniz bile
ileride kuracağınız huzurun bedelinin daha çok ağır
olduğunu birlikte göreceğiz.
Şimdi, biz burada Urfaya İstiklal
Madalyası verirken neyi hatırlayarak veriyoruz? Urfadaki bulunan
halkın, bazı aşiretlerin Fransızlara karşı
koymuş olduğu mücadelenin şartlarını görüyoruz. Kimdir
başlarında bulunan Kürt aşiretleri? İzol Aşireti Bozan
Bey'in Başkanlığında, Badıllı Aşireti Sait
Bey'in Başkanlığında, Zirkan Aşireti Cudi ve
Sakıp Gürmen Başkanlığında, Baykan Aşireti
Rüştü Küçükömer, Şeyhan Aşiretlerinden Ömer Bey'in
Başkanlığında kurulan iaşe ve ibateyi sağlayacak
güç Fransızlara karşı mücadeleyi korumuş. Ama
Fransızlar ne Gaziantepde ne Ufrada ne Kahramanmaraşta
silahlı mücadelenin sonucunda enterne edilerek atılan insanlar
değildir, atılmamışlardır. Mücadele sürerken Mustafa
Kemalin Ankara Anlaşmasıyla bölgede İngilizlerin, daha
doğrusu, İngilizler Suriye üzerindeki haklarından vazgeçtikten
sonra Fransızlar o bölgeyi terk ederek defolmuş gitmişlerdir.
Yani her emperyalistin sonucu mutlaka mücadeleyle olur ama siyaseten
olması çok daha doğru olmuştur. Yani Ankara Anlaşması
o bölgenin siyaseten teslim alınmasını sağlayan bir
anlayıştır. Buradan, Urfada mücadele eden insanları
buradan saygıyla anmak, onları rahmetle anmak bizim görevimiz. Bana
sorarsanız Urfa sadece İstiklal Madalyasındaki bir madalyayla,
tabii ki madalyanın en yücesidir, küçümseme anlamında söylemiyorum
ama Urfa çok madalya hak etmiş illerimizden birisidir. Bir defa kültürüyle
hak etmiştir, mutfağıyla hak etmiştir, tarihî eserleriyle
hak etmiştir. Daha ilklere baktığınızda ilk
üniversitenin olduğu bir şehirdir, Harran Üniversitesi. İlk,
insandan kan naklinin yapıldığı üniversite Harran
Üniversitesidir. Bu nedenle Urfa -sadece bir ilkleriyle saymak mümkün
değil- sayısız ilklerin sahibi olduğu bir şehirdir. Bu
şehre bir İstiklal Madalyası değil binlerce İstiklal
Madalyası feda olsun ama Sayın Başbakandan ricam şu: Eli
boş gitmeyeyim diye Urfaya giderken bir İstiklal Madalyasıyla
değil, kalıcı barışın ve huzurun inşa
edileceği bir Urfanın vaadiyle oraya gitmesi gerekir.
Söyleyeceği bu sözün de bir gün sonra tekzip edilmemesi dileğiyle
yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Öneri üzerinde üçüncü konuşmacı Nuri
Okutan, Isparta Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla, hürmetle anıyorum.
Bugün, Urfamıza İstiklal
Madalyasının verilmesiyle ilgili önergeyi görüşeceğiz. Bu
hususta partim adına görüşlerimizi arz edeceğim.
Efendim, Urfa, şehirlerden bir şehir
değildir, herhangi bir şehir değildir. Urfanın tarihte
Türkler daha Anadoluya gelmeden önce de yaklaşık on iki bin
yıllık bilinen tarihi var şu anda; Göbeklitepe biliyorsunuz...
Göbeklitepeden anlıyoruz ki şu anda arkeolojinin
ulaştığı bilgiler ve yorumlarla on iki bin yıllık
geçmişe sahip. Oradan Hasankeyfe, oradan Çatalhöyüke ve
Mısıra ve bütün dünyaya yayıldığı şeklinde
bir teori var. Henüz bu çürütülmedi ve bu teoriye göre de Urfa bir bereket
şehri, Urfa bir huzur şehri, Urfa bir üretim şehri ve ilim
şehri olarak her devirde merkez olmuş gelmiştir. Ve arkeoloji
literatüründe, bu bölgeye, Urfaya, Urfa coğrafyasına Bereketli
hilalin kilit taşı denmektedir. Müsaade ederseniz bu hilali de
göstermek isterim. Basra Körfezinden Kızıldenize kadar sarkan bir
bereketli hilal kavramı ve coğrafyası vardır ve bütün
savaşlar, barışlar ve insanlığı
İşte,
Orta Doğuya hâkim olacaksınız ki, Orta Doğuya hâkim
olanlar da dünyaya hâkim olurlar. tezi buradan kaynaklanmaktadır. Dikkat
ederseniz, onun kilit taşı mertebesinde olan yerde Urfa vardır
ve insanlığa hayatın buradan
yaygınlaştığı hep, öteden beri söylenmiştir. Bunu
daha önce de gösterdim ama bir kez daha göstermeyi tercih ettim.
Esasen Urfanın bizim kültürümüzde de önemli
bir yeri var çünkü tevhit inancının ilk yeşerdiği yer
Urfadır, ilk dünyaya haykırıldığı yer
Urfadır. Hatta bunu ilim adamları da böyle ifade ediyorlar. Bütün
dünyaya haykır, duyuracak benim. diye bir konuşmasının da,
ilişkisinin de olduğu hep söyleniyor. Dolayısıyla ilk
tevhit inancı Urfadan insanlığa seslenmiştir. Bana göre de
bugün bu tevhit inancının etrafında toplanarak, Urfanın
yine dünyaya, yine Anadoluya, yine bize, yine Orta Doğuya
söyleyeceklerinin var olduğuna ben inanıyorum. Tek şey,
Urfayı illerden bir il olarak değerlendirmemek, Urfayı bu
değerleriyle birlikte özel incelemeye almak ve bir laboratuvar gibi görüp,
inşallah, tekrar oradan bir meşalenin, barışın,
aydınlanmanın, bereketin, dalga dalga hem Anadolumuza hem de bütün
dünyaya yayılacağı inancını
taşımaktayım.
Urfayla ilgili Balıklı Göl ve
peygamberler şehri hep bilinen taraftır, Sayın
Başkanım biraz önce ifade ettiler, Hazreti Âdemin gelip tarım
yaptığı yer olarak Urfa bilinir. Yine, Hazreti İbrahim
orada doğmuş, orada, işte, tevhit inancını,
anlayışını dünyaya haykırmıştır.
Hazreti Eyyub, şimdi, Urfamızda yatmaktadır. Elyesa, Hazreti
Şuayb, Hazreti Yakup, Hazreti Musa Urfa topraklarında çobanlık
yapmıştır. O bilinen çoban hikâyesi, kuyu hikâyesi Urfada
gerçekleşmiştir.
Yine, bu haliyle inanç merkezimiz de Mekke, Medine,
Kudüsten sonra Urfa gelir. diye Urfalılar hep söylerler. Bunun ben
doğru olduğuna da yürekten inanmaktayım.
Diğer taraftan, bizim hem gönül
dünyamızdaki hem tarihî şahsiyetlerimiz de Urfada hem
kalmışlar hem yerleşmişler, oradan da bizim medeniyet
coğrafyamıza çok ciddi kazanımlar sağlamışlar.
Bunun başında mesela Süleyman Şah geliyor. Süleyman Şah
Urfada oturmuş, Urfada yaşamış ve o civarda hâlâ
akrabaları da köylerle vesaire filan bağlantıları devam
etmektedir.
Yine, Sultan II. Kılıç Arslanın
Viranşehirde defnedildiği hep söylenir. Her ne kadar mezarı
bulunmamış olsa bile tarihçiler Viranşehirde
kaldığı ve orada yaşadığını belirtirler.
Bizim inanç dünyamızda çok özel bir yeri olan
Mevlânâ Halid-i Bağdadînin oğlu Şeyh Şehabeddin Ahmed de Urfada mukimdir, Urfada
yatmaktadır.
Yine, bilhassa Bektaşi inancının
temel köşe taşlarından birisi olan Dede Kargın Hazretleri
de yine Urfada mukimdir ve Hacı Bektaş-ı Velinin de Urfada
bir türbesi vardır, Dede Kargınla Hazreti Mevlâna-Konevî
ilişkisi içinde olduğu söylenir. Oradan, fark edilince
kaybolduğu, Hacıbektaşta tekrar insanlarla
kucaklaştığı hep söylenir.
Dolayısıyla inanç dünyamız
açısından da, bize yakın tarihimizdeki inanç dünyamız
açısından da Urfa çok önemli bir yer teşkil etmektedir.
Yine, Ahmet Yesevinin Türklerin Urfaya
gelişiyle birlikte birinci halkadan öğrencisi Şeyh Mesud Urfada
yatmaktadır. Yine, Türkçe bir hikmet dili olarak hep söylenir, bilinir,
kabul ederiz. Bir hikmet dilidir Türkçe ve hikmet şiirinin kutbu da, Şair Nabi de
Urfalıdır; Urfadan Halepe, Halepten de İstanbula
geçmiştir. Dolayısıyla, bu bakımdan da Urfa önemlidir. Bu
vesileyle, Şair Nabinin ölüm yıl dönümü 12 Nisan, şimdiden onu
da rahmetle burada yâd etmek icap eder.
Bir başka hususları
Yani hem kültür
coğrafyamızda hem manevi dünyamızda Urfa önemli bir yeri
işgal ediyor ama aynı zamanda, bir stratejik merkezdir Urfa. Yani
kimse buradan bakıldığında Urfanın bu konumunu belki
bilmez ama Urfadan baktığınızda, Kerkük, Beyrut, Kayseri
ve Şama Urfa eşit uzaklıktadır. Yani zamanında
neredeyse birkaç günlük yürüme mesafesiyle, atla gidilebilecek bir
uzaklıktadır. Diğer taraftan, Halep, Rakka, Diyarbakır ile
Urfa eşit uzaklıktadır. Yani Halep çok uzak bir yer filan
değil, Halep bizden farklı bir yer filan değil; Urfanın
bir parçası gibidir. Hatta Urfada Halep bahçesi vesair filan diye
oralarla bütünleşmiş isimler de vardır. Urfanın
Bağdata uzaklığı ile Ankaraya uzaklığı
eşittir. Urfanın Tahrana uzaklığı ile
İstanbula uzaklığı eşittir. Bu manada Urfa
coğrafi konumu itibarıyla da böyle merkez bir yerdedir.
Diğer taraftan, güncel hususlara gelecek
olursak, Urfa tüm Türkiyede sulanabilir arazinin yüzde 11ine sahiptir.
Türkiyede üretilen tüm arpa ve buğdayın yüzde 10unu Urfa üretmektedir.
Türkiyede üretilen mısırın yüzde 15ini tek başına
Urfa üretebilmektedir. Diğer taraftan, Türkiyede üretilen pamuğun,
fıstığın ve mercimeğin -yani Antep
fıstığı diye bilinen fıstığın- yüzde
40ı tek başına Urfada üretilmektedir. Dolayısıyla, Urfa
aslında bu manada yine üretim ve bereket merkezi oluşunu hâlâ devam
ettirmektedir.
Diğer taraftan, Urfa Türkiye'nin coğrafi
büyüklüğü itibarıyla 7nci ilidir, nüfus büyüklüğü
itibarıyla 9uncu ilidir ama genç nüfus itibarıyla, öğrenci
sayısı itibarıyla Türkiye'nin 4üncü şehridir. 3e mi
düştü Başkanım? 3üncü ili hâline gelmiş,
Başkanım beni doğruladı, teşekkür ediyorum kendisine.
Dolayısıyla,
Urfa böyle sıradan bir şehir değildir ama en önemli
özelliği, Urfa bir orkestradır; bütün sazlar Urfada var, bütün
kimlikler kendini Urfada tanımlayabilir, barış içinde
yaşarlar, bir orkestranın elemanları gibi ortak ruh içinde
buluşabilirler. Tevhit inancının etrafında o
farklılıkların birlik zemininde birleşebildiği bir
coğrafyanın adıdır. Eğer biz Türkiye'de tekrar
barışı, tekrar huzuru ve bereketi arayacaksak muhakkak
Urfayı bir laboratuvar olarak değerlendirmek durumundayız.
Bu
duygularla da herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Okutan.
Öneri
üzerinde dördüncü konuşmacı, Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve sevgili
yurttaşlarımız; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikli
olarak, bugün Regaip Kandili. İslam âleminin bu özel gününde, üç
ayları müjdeleyen Regaip Kandilinde tüm İslam âleminin Regaip
Kandilini kutladığımı, Regaip Kandiliyle beraber sürecek
üç ayların ve daha sonra da nihayetinde Ramazanla beraber, ülkemizin
ihtiyacı bulunan huzurun, sükûnun ve kutuplaşmadan
ayrılmış bir ortamın ülkemizde egemen
kılınması dileğimi tekrarlıyorum ve tüm İslam
âleminin tekrar Regaip Kandilini kutluyorum.
Ayrıca, 171inci yılını
kutladığımız polis teşkilatının kuruluş
yıl dönümünde, ülkemizde kahramanca mücadele eden tüm polis
kardeşlerimizin insanca, hakça, ağır koşullardan uzak,
insan haklarına dayalı bir anlayış içerisinde, ülkemizdeki
bütün terör faaliyetlerinden arındırılmış bir ortamda,
her birinin can ve mal güvenliğinin onlar adına da temin
edildiği bir ortamda kutlanmasını diliyorum.
Bugün Nusaybinde 3 şehidimiz var. 3
şehidimize de Allahtan rahmet diliyorum ve bugüne kadar
hayatını kaybeden tüm şehit kardeşlerimize Allahtan
rahmet, ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, değerli
yurttaşlarımız; bugün burada özellikle Urfa ilimize
İstiklal Madalyası verilmesi nedeniyle ortaklaşa verilen bir
grup önerisi üzerinde söz aldım. Aslında, ana muhalefet partisinin
bir grup başkan vekili ve milletvekili olarak, başka bir kanun daha
torba yasada, komisyona sevk edilen Urfaya İstiklal Madalyası
verilmesi kanununun torba yasanın 11 Nisan tarihine kadar
yetişmeyeceği anlaşılınca, hiç de
alışık olmadık usullerle çıkartılarak başka
bir kanunla buraya getirildiğinin farkındayız. Bu görev
alanımızı Urfaya has ve münhasır olmak üzere
genişlettiğimizin bilincindeyiz. Bunu yaparken Sayın
Başbakanın geçtiğimiz hafta grup toplantısında Urfaya
11 Nisanda Bakanlar Kurulu toplantısı yapmak için geleceğim,
İstiklal Madalyasıyla geleceğim. dediğinin de
farkındayız. Biz bu ortamda ana muhalefet partisi olarak Türkiyenin
en önemli ve güzide illerinden biri olan Urfanın İstiklal
Madalyasının kurtuluşunun yıl dönümünde yani 11 Nisanda
kendilerine ulaştırılması bakımından Sayın
Başbakanın bu taahhüdünün yerine getirilmemesine seyirci
kalamazdık. Sorumluluk üstlendik, siyasi ahlakımızı, siyasi
nezaketimizi ortaya koyduk ve Urfaya yakışan İstiklal
Madalyasının tam da zamanında Urfaya, Urfalılara
ulaştırılması açısından üzerimize düşen
tarihî sorumluluğu üstlendik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu yaparken
Sayın milletvekilleri, değerli
yurttaşlarım; ülkemiz bir kutuplaşmadan geçiyor. Her gün terör
olaylarından dolayı şehitlerimiz ülkemizin bütün illerinde
travmalara yol açıyor. Siyasi partiler gergin, en şiddetli
tartışmalar yaşanıyor. Ülkenin huzura ihtiyacı var,
ülkenin birliğe ihtiyacı var, ülkenin bir düzene ihtiyacı var.
İşte, böyle karışık bir ortamda Cumhuriyet Halk
Partisi ne yapıyor? diyorsanız Cumhuriyet Halk Partisi bugün üzerine
düşen sorumluluğu son derece anlamlı bir siyasi jestle
taçlandırıyor ve Urfayı her türlü siyasi mülahazaların
dışında bırakarak, Alkışı Başbakan mı
alsın? Alsın., Alkışı iktidar partisi mi alsın?
Alsın. ya da Diğer partiler mi alsın? bunun hiç de üstüne
gitmeden, tamamen tarihî koşullardan gelen birikimiyle, Urfamıza,
tüm Urfalılara helal olsun. anlayışıyla bugün Cumhuriyet
Halk Partisi olarak kararımızı aldık ve
huzurunuzdayız; İstiklal Madalyası Urfamıza
hayırlı olsun. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ne yaptığımızı biliyoruz
çünkü biz Kurtuluş Savaşımızda, emperyalizme
karşı verilen Kurtuluş Savaşında Urfanın nice
kahramanlıklar gösterdiğini biliyoruz. Çok kıt olanaklarla, dar
koşullarla düşmana karşı, İngilizlere,
Fransızlara karşı kendi ilini savunan Urfalıların
gösterdiği cesareti biliyoruz. Biz Urfada Yüzbaşı Ali Saip Bey
öncülüğünde toplanan millî gücün, Kaymakam Şevket Bey, Hacı
Mustafa Bey, Hacı İmam, İlyas Bey, Binbaşı İhsan
Beylerle beraber oluşturulan o millî gücün nasıl kahramansı bir
destan yazdığını ve 11 Nisan 1920de Urfanın
kurtuluşunun nasıl gerçekleştiğini biliyoruz. Urfa
ülkemizin kuruluşunda çok önemli bir harçtır. Bugün 2 milyona
yakın nüfusuyla önemli bir tarım potansiyelini barındıran
Urfamızın ülkemizin kültürel, sosyal, ekonomik hayatına
kattığı katkıların farkındayız.
Urfalılar, yalnız değilsiniz. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sizin bu çabalarınızı da,
öneminizi de biliyoruz, bundan sonraki süreçte de üzerimize düşen her türlü
görevi yapmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, değerli
yurttaşlarım; dolayısıyla, bugün Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, çok da anlamlı bir madalyada, İstiklal Madalyasında,
komisyonun çalışma şartlarını zorlayarak,
Başbakanın alkış alacağını bilerek ve onun
taahhütlerini yerine getireceğini de bilerek, ne
yaptığımızı bilerek, bugün burada
alacağımız kararla Urfaya İstiklal Madalyası
verilmesinin önünde hiçbir zaman engel olmayan bir anlayışla
Urfalılara İstiklal Madalyasını armağan ediyoruz.
Şanlıurfa, tarihinden
aldığı güçle, tarihinden aldığı birikimle
İstiklal Madalyasının onurunu da taşıyarak ama
elbette bundan sonra da Urfa için yapılacak çok konuların olduğu
bilinciyle, Urfanın sosyal yaşantısına, ekonomik
yaşantısına, ticari yaşantısına, her şeyine
her türlü katkının da sağlanması gerektiğinin
bilincindeyiz.
Urfanın pek çok konuda mağdur
edildiğini biliyoruz. Şimdi, İstiklal Madalyasıyla
taçlanan Urfamızın bu onurlu duruşuna katkı
sağlayarak onu ayağa kaldırmak hepimizin görevi
olmalıdır. Bu anlamda, bütün Urfalıları,
Viranşehirlileri, Ceylânpınarlıları, Suruçluları,
Akçakalelileri, Bireciklileri, Karaköprülüleri, Halfetilileri,
Hilvanlıları, Eyyübiyelileri, Haliliyeli
vatandaşlarımızın tümünü, bugüne kadar cumhuriyetimiz
adına gerçekleştirdikleri her türlü kahramanlık ve verdikleri
katkılardan ötürü kutluyorum. Onların Türkiye'ye olan
bağlılığını ve Türkiye'nin mozaiğinde önemli
bir yer tutma işlevini bundan sonra da yerine getireceğine yürekten
inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; böylelikle, bugün ülkemizin içinde bulunduğu, sert siyasi
tartışmaların geçtiği bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi,
kime yarayacağının hiç umurunda olmadan, tüm toplumu kucaklayan
bir anlayışla siyasi bir jestte bulunuyor ve komisyon
toplantılarının sınırlarını da zorlayarak
bugün Urfalılara İstiklal Madalyası verilmesinde tarihî siyasi
sorumluluğu üstleniyor.
Sevgili Urfalılar, İstiklal
Madalyanız hayırlı olsun. Biz sizlerle gurur duyuyoruz, bundan
sonra da sizleri Cumhuriyet Halk Partisi olarak yalnız
bırakmayacağımızı ifade ediyor, hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesine ilişkin (2/997) esas
numaralı Kanun Teklifi 5 Nisan 2016 tarihinde, (2/998) ve (2/999) esas
numaralı Kanun Teklifleri ise 6 Nisan 2016 tarihinde esas komisyon olarak
İçişleri Komisyonuna havale edilmiştir. İçişleri
Komisyonu, 6 Nisan 2016 tarihli toplantısında, gündeminde bulunan
(1/688) esas numaralı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının görüşmelerini tamamlamış ve söz konusu
toplantının kapanmasından önce Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesine ilişkin (2/997), (2/998) ve
(2/999) esas numaralı Kanun Tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 26ncı maddesinin ikinci fıkrasının
son cümlesi uyarınca Komisyon gündemine alınmasına dair Adalet
ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisine mensup milletvekillerince verilen bir önerge ve Halkların
Demokratik Partisine mensup milletvekillerince verilen aynı mahiyetteki
diğer bir önergeyle birlikte işleme alınmış ve
önergeler Komisyon tarafından kabul edilmiştir. Kabul edilen bu
önergeler doğrultusunda, bahse konu kanun teklifleri Komisyonda
görüşülmeye başlanmış ve teklifler aynı gün oy
birliğiyle kabul edilerek komisyon raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuştur. Komisyon raporu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından
bastırılarak 6 Nisan 2016 tarihinde 274 sıra sayısıyla
milletvekillerine dağıtılmıştır.
7 Nisan 2016 tarihinde yani bugün, biraz önce, 274 sıra
sayısına konu olan kanun tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 2nci sırasına
alınması hususu 3 siyasi parti grubunun müşterek önerisine konu
olmuş ve bu husus Genel Kurulda tüm siyasi partilerin desteğiyle
oylanarak Genel Kurul bu yöndeki kararını almıştır.
Söz konusu kanun teklifleri, önce İç Tüzükün
26ncı maddesi uyarınca İçişleri Komisyonu gündemine
alınmış ve Komisyonda oy birliğiyle kabul edilmiş,
daha sonra da biraz önce anlattığım çerçevede, sıra
sayısı, siyasi parti gruplarının müşterek önerisine
konu olmuştur.
Bu açıklamayı yapma nedenim, İç
Tüzükün 36ncı maddesi çerçevesinde yapılacak olan uygulamalarda,
siyasi partilerin bu konudaki mutabakatının dikkate
alınması gerektiği yönündedir.
Bu konuyu bilgilerinize sunuyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.41
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının; 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın;
2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın; 2022 Sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin
Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Şanlıurfa Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref
Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin; Şanlıurfa İline
İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu
ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694), (1/689), (2/393), (2/403),
(2/404), (2/899), (2/922), (2/923) (S. Sayısı: 273) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 16ncı maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde söz isteyen
siyasi parti gruplarına ve şahsı adına söz talep eden
sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Tasarının birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, bu akşam idrak edeceğimiz
Regaip Kandilinizi tebrik ediyorum. Yarından itibaren müşerref
olacağımız mübarek üç ayların da hayır ve bereketle
geçmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, on
binlerce engelli ve yaşlının aylığını
kesmiştir. 2013 yılında çıkarılan 6495
sayılı Kanun uyarınca altmış beş
aylığı ve engelli aylığı bağlanmasında
kendi gelirleri yerine ailelerinin gelirinin esas alınması birçok
yaşlı ve engellinin aylığının kesilmesine yol
açmıştır. Engelli ve yaşlı aylığı için
birlikte yaşadıkları hanedeki bireylerin de yoksul olması
şartı aranmaktadır. Bakıma ihtiyacı olan engellinin
evde bakımı için aileye ödenen destek nedeniyle engelli
aylıkları kesilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin
aylıklarını kestiği yaşlıların ve
engellilerin mağduriyetinin giderilmesi ve altmış beş
yaş aylığı ile engelli aylıklarının
iyileştirilmesi amacıyla, önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde
de kanun teklifleri verdik. Aylık bağlamada hanedeki tüm
kişilerin gelirinin dikkate alınması yerine kendi gelirlerinin
esas alınmasını ve aylıkların artırılmasını
öngördük.
Komisyonda tekliflerimiz Hükûmet
tasarısıyla birleştirilmiş ancak bizim önerilerimiz hiç
dikkate alınmamıştır. Tasarının 2 ve 3üncü
maddeleriyle yapılan düzenleme kısmen olumlu olmakla birlikte eksik
olup özellikle engellilerin yaşadığı mağduriyeti hiç
gidermemektedir. AKP iktidarı engellilere engel olmuş, engellilerin
önüne engel koyarak aylıklarını kesmiş ve kesmeye devam
etmektedir. Hükûmete soruyorum: Sizin hiç insafınız yok mu? Engelli
kardeşlerimizin aylığını kesmek sizi hiç rahatsız
etmiyor mu, vicdanlarınızı sızlatmıyor mu? Muhtaç
değilsin. denilerek aylığı kesilen veya başvurusu
reddedilen engelliler bu defa ailelerinin yanına muhtaç
bırakılmışlar, diğer aile bireylerine
bağımlı hâle getirilmişlerdir. Bu durum mutlaka düzeltilmelidir.
Engellilerin muhtaçlık durumlarının belirlenmesinde ailelerinin
geliri yerine kendi gelirleri esas alınmalıdır. Engelli
bireylerin haklarını geliştirmek, eşit fırsatlara
sahip olmalarını güvence altına almak, engellilerin yetenekleri
ve potansiyelleri doğrultusunda gelişmelerini, onların ekonomik
ve sosyal refahını sağlamak devletin görevlerinden biridir.
Engelli vatandaşlarımızın önündeki engeller
kaldırılmalı, kendilerinin ve ailelerinin yaşam kalitesi
yükseltilmelidir.
Tasarıda 65 yaş
aylığı ve engelli aylıklarında bir iyileştirme
yapılmamaktadır. Sadece yaşlı aylığıyla
ilgili bütçe kanunda yer alan gösterge kanuna taşınmaktadır.
Bugün ek ödeme dâhil 217 lira olan 65 yaş aylığı ile engel
oranına göre 326 lira ve 489 lira olan engelli aylıkları çok
yetersiz durumdadır. 65 yaş üç aylığı 900 liraya,
engelli üç aylığı 1.200 liraya ve başkasının
yardımına muhtaç engelli üç aylığı 1.800 liraya
yükseltilmelidir. Ayrıca, engellilerin işe yerleştirilmeleri,
üretime katılmaları ve topluma kazandırılmaları temin
edilmelidir. Bu amaçla kamuda engelli kotaları yüzde 5e
çıkartılmalı ve münhal engelli kontenjanlarına süratle
atama yapılmalıdır. Doğuştan ya da işe girmeden
önce engelli olup çalışma gücünün en az yüzde 60ını
kaybedenlerin de malul sayılması için gerekli yasal düzenleme
yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
aylardır, başta şoför esnafımız olmak üzere araç
sahibi olan tüm vatandaşlarımız trafik sigortasından dert
yanmaktadır. Zorunlu trafik sigortası primlerindeki fahiş
artışlar araç sahiplerini çileden çıkarmış,
sigortasını attırmıştır. Sigorta fiyatları,
yoğun tepkilere rağmen, hiç düşmediği gibi daha da
artış göstermiş ve bu yüzden milyonlarca kişi sigorta
yaptırmaktan kaçınmış durumdadır. Trafik sigorta
poliçeleri, neredeyse araçların kasko sigortasına eşdeğer
bedellere çıkmıştır. Sigorta primlerindeki fiyat
karmaşası, keyfî uygulamalar ve kontrolsüzlük vatandaşı
mağdur etmiştir.
Hükûmet olan biteni bugüne kadar seyretmiş,
gerekli tedbirleri almamıştır. Ulaştırma Bakanı,
şoför esnafına Bu sigorta işi konusunda çok
haklısınız, yerden göğe kadar haklısınız.
demiştir. Bakanın bakışı böyle,
Haklısınız ama alacağınız yok. demek istiyor.
Sayın Bakan Bu işi bir düzene intizama sokacağız, bunun
kararını aldık. demiştir ama bu tasarıyla getirilen
düzenlemeler, vatandaşı umursamayan, sigorta şirketlerini
kollayan bir mahiyet arz etmektedir. Maliye Bakanı da Sigorta
şirketleri zarar ettiği için prim artırıyorlar. diye bir
tespitte bulunmuş, bir anlamda, bu tasarıda trafik sigortasıyla
ilgili yapılan düzenlemelerin gerekçesini ortaya koymuştur. Hükûmetin
bakanları gerçekten bakıyor ama keyfî uygulamaları, katlanarak
artan fahiş sigorta primlerini görmüyor, sigorta şirketlerinin
zararını vatandaşın sırtından nasıl
kapatırım, onun hesabını yapıyor.
Bu tasarı, prim tutarlarını
düşürmeyecek daha da yükseltecek, özellikle şoför esnafını
mağdur edecek, taksi ve dolmuş plakalarının haczine
sebebiyet verecektir. Vatandaş yerine sigorta şirketlerinin kâr
marjını esas alan düzenlemeler hem adil değildir hem de
Anayasaya aykırıdır. Bu yanlıştan dönülmeli, trafik
sigorta primlerini makul düzeye indirecek düzenleme
yapılmalıdır. Sigorta sisteminin sağlıklı ve
rekabetçi bir şekilde işlemesini sağlamak için öncelikle denetim
sistemi etkin hâle getirilmeli, fiyat karmaşası ve keyfî uygulamalar
önlenmeli, mağdur olan vatandaşların tazminatlarını
azaltmak yerine primlerden yapılan kesintilerden vazgeçilmelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarının
13üncü maddesinde şehit aileleri ve gazilerin istihdam hakkıyla
ilgili düzenleme yapılmaktadır. Hak sahiplerinin
atamalarını yasayla öngörülen 2015 yılı sonuna kadar
yapmayan Hükûmet, şimdi süreyi 2018 yılı sonuna
uzatmaktadır.
Öncelikle, geçici maddeyle
düzenleme yapmak yerine hak sahiplerinin başvurusunu müteakip en geç bir
ay içinde atanmalarını sağlayacak daimi bir düzenleme
yapılmalı, atamalarda gecikmeye meydan verilmemelidir. 3713
sayılı Kanuna göre, şehitlerin 1den fazla çocuğu varsa
sadece 1ine istihdam hakkı tanınmakta, diğerlerine sahip
çıkılmamaktadır. Aziz şehitlerimizin tüm
çocuklarının herhangi bir kısıtlama olmaksızın
devlet kurumlarında istihdam edilmesi sağlanmalıdır.
Şehitlerimizin emanetlerine ve gazilerimize sahip çıkmak, korumak ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak devlet
ve millet olarak vazifemizdir.
AKP iktidarının
gazilerimizi ayrıma tabi tutan, mağdur eden birçok uygulaması
bulunmaktadır. Gazilerin ihtiyaç duydukları her türlü ortez, protez
ve diğer iyileştirici araç ve gereçlerin SGK tarafından karşılanmasında
farklı uygulama bulunmaktadır. 3713 sayılı Kanun
kapsamına girmeyen vazife ve hak malullerinde başkasının
yardımı ve desteği olmaksızın yaşamak için
gereken hareketleri yapamayacak derecede malul olma şartı
aranmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve emniyet
teşkilatında görevini yaparken yaralanmaları sebebiyle malul
olan, ayağını, kolunu, gözünü ya da bir başka
organını kaybetmiş gazilerimiz ihtiyaç duydukları ortez,
protez ve diğer iyileştirici araç ve gereçleri bu şart nedeniyle
temin edememektedir. Bunun için ödenmesi istenen bedele maddi güçleri
yetmemekte ve mağdur olmaktadır. Gazilerimizi mağdur etmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur. Bu itibarla, 3713 sayılı Kanun
kapsamına girmesine dahi atış, tatbikat veya diğer ateşli
silah yaralanmaları nedeniyle malul olan gazilerimizin sağlık
kurulu raporuyla ihtiyaç duydukları her türlü ortez, protez ve diğer
iyileştirici araç ve gereçlerin herhangi bir kısıtlama
getirilmeksizin Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanması için
gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır.
Yine, 6495 sayılı Kanunla getirilen
düzenlemeler neticesinde vazife malullerinin aylıklarında
iyileştirme yapılmış ve yüzde 25 zam verilmiştir ancak
5434/45 kapsamında yer alan rütbeli ordu vazife malulleri ile yine bu
madde kapsamında yer alan polis vazife malulleri maalesef, bu aylık
artışından yararlanamamıştır. Ayrıca, ordu
vazife malulleri ile polis vazife malullerinin memur olarak çalışmaya
başlamaları durumunda aylıkları kesilmektedir. Ordu ve polis
vazife malullerinin de yüzde 25 maaş artışından
yararlandırılması ve çalışmaya
başladıkları vazife malullüğü aylıklarının
kesilmemesi için düzenleme yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
İkinci konuşmacı, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba yasa görüşüyoruz. Plan ve Bütçe
Komisyonunda pek çok bakanlığı ilgilendiren konuları
görüştük, gücümüz yettiğince, anladığımız
kadarıyla eleştirilerimizi sunduk, şimdi geldik Genel Kurula.
Genel Kurula bakıyorum, çok önemli yasalar var, yani Kanal İstanbul
gibi çok önemli bir maddeyi görüşüyoruz ama milletvekillerimizin ilgisi
belli. Peki, Hükûmet sıralarına bakalım, yani çok ilginç bir
şekilde, hiç ilgilendirmeyen bir bakanı bulmuşuz, Sağlık
Bakanımız var, hiçbir maddeyle ilgisi olmayan bir bakanımız
gelmiş.
MUSA ÇAM (İzmir) Nöbetçi bakan.
GARO PAYLAN (Devamla) Yaklaşık 12
bakanlığı ilgilendiren maddeler var torbada, tek ilgisi olmayan
bakanı bulmuşuz. Ve diğer konulara da bakalım Sayın
Başkan, pek çok madde var, burada Çevre Bakanlığının,
Ulaştırma Bakanlığının, Çalışma
Bakanlığının nerede müsteşarları, yetkilileri;
var mı? Acaba hangi düzeyde temsil ediliyorlar? Biz burada
konuşacağız, boğaz tüketeceğiz; bu konuda Genel
Kurulda da benim konuşmamdan sonra bir bilgi verirseniz sevinirim; kimler
var burada? Kim dinliyor? Kime anlatacağız derdimizi?
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Kandile
anlat, Kandil dinler! Kandil seni dinliyor, Kandile anlat!
GARO PAYLAN (Devamla) Öncelikle, Regaip
Kandilinizi tebrik ederim, mübarek olsun diyorum. Bir İstanbul
milletvekili olarak, konuşmamın büyük bölümünü Kanal İstanbula
ayıracağım, dinleyenlere -umarım ki halkımız
dinliyordur- uyarılar yapmaya çalışacağım.
İstanbul, biliyorsunuz, her gün biraz daha
yaşanmaz bir şehir hâline geliyor. Ben, geçenlerde parti
çalışmaları çerçevesinde İstanbulda ciddi bir şekilde
gezdim. İstanbul Tekirdağla tamamen birleşmek üzere ve
birleşmiş; arada kalan alanlar, hiç sizin söylediğiniz gibi 2-3
katlı binalarla değil, 30 katlı, 40 katlı binalarla, beton
yığınlarıyla işgal altına alınmış
durumda.
Bakın, birinci köprü
yapıldığında İstanbul 5 milyona
taşındı, ikinci köprü yapıldığında
İstanbul 10 milyona taşındı ve şu anda, fiiliyatta,
birinci köprüyle ikinci köprünün arası tamamen ruhsatsız,
plansız, programsız bir şekilde, insanların yaşamaktan
mutlu olmayacağı bir şekilde 15 milyona taşındı.
Biz, üçüncü köprü yapılacağı zaman
uyardık, dedik ki: İstanbulun akciğerleri Kuzey
Ormanlarıdır, bu ormanlara dokunmayalım. Zaten biliyorsunuz,
şu anda, yazları İstanbul nefes alamayacak duruma geliyor, çünkü
İstanbulun ormanları her gün büyük bir şekilde geriliyor.
Bakın, her sabah ben Ankaraya doğru
gelirken uçak kuzeye doğru eğer ki yükselirse hep camdan bakarım
ve üçüncü köprünün Kuzey Ormanlarını ne şekilde
yardığını uçağın camından bakan
İstanbul milletvekilleri bilir, bakanlar da belki helikopterle uçup
görüyorlardır.
O üçüncü köprü için yarılan yolların
etrafında o inşaat kuleleri vardır, bilirsiniz, onlar
yükseliyor. Her gün binalar yapılıyor ve rant dediğimiz
mekanizma oradaki arazileri pazarlıyor. Güzel, pazarladınız,
imara açılacak diye pazarlanıyor, belli yandaşlara
pazarlanıyor tabii ki bunlar; Şuraya şöyle imar verilecek.,
Buraya böyle imar verilecek. diye ve etrafınızdakiler bundan
nemalanacaklar, toplumumuz değil maalesef. Yalnızca Kuzey
Ormanlarıyla ilgili yapılan bu üçüncü köprü tasarrufu,
İstanbulu kendi hâline bıraksanız bu rant şehvetiyle, 20
milyona taşıyacak 20 milyona taşıyacak. Bakın, şu
anda resmî rakamlara göre 14 milyonun üzerindeyiz, gayriresmî olarak da
İstanbulda yaklaşık 2 milyon kişi yaşıyor. 16
milyonuz zaten şu anda. İstanbul 20 milyona doğru gidiyor.
Geçenlerde Almanyadaydım. Şehirlerini
gezdik. Gidiyoruz, hani o anlı şanlı şehirler var ya 1
milyon, 1,5 milyon, 2 milyon Almanyanın en büyük şehirleri. Bir
başkenti var 4 milyonu bulan, geri kalan şehirlerin hepsi, en
kalabalığı 2 milyon. Etrafına bakıyorsunuz, ormanlar,
şehir içinde ormanlar. İstanbuldaysa gördüğümüz her yeşil
alana rant diye bakıyoruz. Mesela İstanbulun sahil yollarına
bakın, her yeri beton kulelerle çevrelenmiş durumda ve ranta
açılıyor. Keşke güzel şeyler yapılsa. Çok katlı,
İstanbulun hava kanallarını işgal edecek yapılar
yapılıyor. Şimdi yeni bir şey var, Sayın
Cumhurbaşkanı 2011de, o zaman Başbakanken vaat etti çılgın
proje dedi. Ya, çılgın proje nedir, sonra ortaya çıktı
İstanbula ben bir Kanal İstanbul yapacağım. dedi. Ya,
gerçekten çılgın bir projeydi ve biz asla gerçekleşmesini hayal
bile edemiyorduk çünkü çılgın proje dediğiniz, gerçekten her
boyutuyla, çevre boyutuyla ve diğer pek çok boyutuyla çılgın bir
projedir ve çılgın olarak kalmalıydı. Ancak, bugün
bakıyoruz ki bir torba yasa çerçevesinde, temel bir yasa dahi olmadan,
hiçbir ÇED raporu oluşturulmadan, fizibiliteleri Meclisimize sunulmadan
su yolu adıyla Meclisimizden geçirilmeye
çalışılıyor.
Bakın, öncelikle bu projenin çevre boyutuyla
nasıl bir felaket ve nasıl bir çılgınlık olduğunu
anlatmaya çalışacağım. Biliyorsunuz, Karadeniz Marmara
Denizine göre çok daha kirli bir denizdir, Tuna ve diğer nehirlerin
taşıdığı kir Boğazlar üzerinden Marmaraya akar
üst akıntılarla. Karadeniz Marmaraya göre ortalama 30 veya 40 santim
daha yüksektir ve bu çerçevede hep Marmaraya doğru bir akış
olur. Marmara Denizi bu akıntıyla bir miktar daha fazla kirlenir. Bir
alt akıntıyla da bu yoğunluk farkından dolayı
Marmaradan Karadenize doğru bu akış vardır. On binlerce
yılın bu dengesi çerçevesinde Marmaradaki ve Karadenizdeki
doğal yaşam oluşmuştur.
Şimdi, bilirsiniz, musluk problemleri
vardır matematikte, hepimiz yaşadık ortaokul ve lisede: 1
musluk 1 havuzu kaç günde, kaç saatte doldurur, 2 musluk kaç saatte doldurur?
İkinci bir kanal açacağız ve yaracağız. diyorsunuz.
Ve üst akıntıyla Karadenizin suyu Marmaraya akacak, daha az tuzlu
olan ve daha kirli olan su ve bu, Marmarayı bir felakete sürükleyebilme
potansiyeline sahip olan bir su. Peki, üst akıntı oluşacak da
alt akıntı acaba oluşacak mı? Bilmiyoruz. Çevre
Bakanlığı bununla ilgili bizi tatmin eden bir görüş
oluşturmadı. Çünkü 460 metre genişliğinde, 25 metre
derinliğinde bir kanaldan bahsediliyor. Boğazda doğal
akıntıyla, bir derinlik çerçevesinde, bir derinlik
orantısıyla bu alt akıntı oluşuyor ama yeni kanalda
eğer ki alt akıntı oluşmazsa Marmara birkaç on yıl
içinde ölü bir deniz hâline gelebilir. Ve bu çılgın projede 2 milyar
metreküp hafriyat çıkacak. Ne olacak bu hafriyat? dedik.
Havalimanına doldurulacaktı, havalimanı artık oldu; kotu
düşürüldü, 2 milyar dolar cebe indirildi Cengiz-Kolin-Limak tarafından.
Oraya dökülmeyeceği belli zaten. Bununla ada yapacağız.
dediler, Müsteşar Bey çıktı 2 milyar metreküp hafriyatı
alacağız, ya Marmaraya ya Karadenize dökülecek ve adalar
çıkacak. Bu adalarda da rantlar oluşacak. Yani, projelendirilen şeye
baktığımızda, maketlerine ve videolarına
baktığımızda -videolarını izliyoruz- ikinci
boğaz köprüsünün etrafı da rant projesi olarak ortaya sunuldu.
Sağında solunda, işte, finans merkezine benzer gökdelenler
çerçevesinde sunuldu. İnanın, emlakçılar şunu söylüyorlar:
Çok sağlam bilgilerle
Bakandan aldık bilgiyi, bilmem ne söyledi
-tenzih ederim, sakın yanlış anlamayın- buradan geçecek
Kanal İstanbul. Size boğaz manzaralı arsa pazarlıyoruz.
diye pazarlıyorlar şu anda. Pazarlıyorlar Sayın Vekilim;
gelin, beraber gidelim. O pazarlamaları şu anda yapıyorlar.
Ancak, bakın, bir rant projesi olarak ortaya
konan ve kuzeyden güneye doğru İstanbulu yaracak ve tarumar edecek
proje İstanbulu 25 milyona taşıma potansiyeline sahiptir. 25
milyonluk bir şehirde yaşanır mı? Şanghaya
bakalım: İnsanlar maskelerle geziyorlar arkadaşlar. Ormanı
olmayan, nefes alma olasılığı olmayan
Kuzeyden güneye
yararak yapacağınız ve Terkos Gölünü, diğer göllerimizi ve
bütün yer altı sularını tuzlandıracak bir projeden
bahsediyoruz, büyük bir çevre felaketi.
Biz bu gerekçelerle Kanal İstanbul
maddelerinin, su yolu maddelerinin geri çekilmesini ve bizleri yani
İstanbulluları, bir referandum çerçevesinde dahi olsa, ikna etmeden
bu maddenin buradan geçmemesini ve bu projeyle ilgili de yol
alınmamasını öneriyoruz.
İstanbul büyük bir risk altında.
Bakın, Petrol tankerlerini oradan geçireceğiz. diyorsunuz. Petrol
tankerleri Montrö Sözleşmesi çerçevesinde ücretsiz geçtikleri bir yoldan
niye paralı geçsinler?
Bu soruların hepsini cevaplamak için
bunları çok daha derinlemesine incelemeliyiz, böyle bir torba çerçevesinde
ve Sağlık Bakanımızın izlediği bir oturumda
bunları yapmamalıyız, bu maddeleri geri çekelim diyorum
arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Mısır
Süveyş Kanalının ikincisini bitirdi ya. Süveyş Kanalı
bitti, ikincisi bitti ya. Vizyona bak!
GARO PAYLAN (İstanbul) Süveyş
Kanalıyla Marmara bir değil, akıntı yok orada.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Sayın Paylan, Hükûmetin Genel Kurulda temsilî
İç Tüzükün 62nci maddesinde düzenlenmiştir. Hükûmetle birlikte ona
yardımcı olmak üzere gelen bürokratların listesi de ayrıca
Başkanlık Divanı tarafından yapılır, tespit
edilir. Arzu eden milletvekillerimize bu liste her zaman için verilir.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Musa Çam, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, Müslüman âleminin Regaip Kandilini kutluyorum, savaşsız,
sömürüsüz, sınırsız ve sınıfsız bir dünya
diliyorum.
Aynı zamanda, bugün yine şehitlerimiz var.
Bunlardan biri, İzmir Menderes ilçemizin Cüneytbey Mahallesinde
Doğan Sakarya adlı bir kardeşimiz. Kendisine Tanrıdan
rahmet diliyorum; ailesine, yakınlarına da sabır diliyorum.
9 Mart günü 2016 yılı bütçesini burada
görüştük. Bu görüşmenin sonucunda, yoğun eleştiriler
sonucunda Sayın Başbakan bu kürsüye geldi ve dedi ki: Bundan sonra
torba kanun gelmeyecek, getirmeyeceğiz, getirmemeye de özen
göstereceğiz. Geçtiğimiz yıl içerisinde o dönemin Hükûmet
Sözcüsü Sayın Bülent Arınç da bir Bakanlar Kurulu çıkışında
Bugün Bakanlar Kurulunda alınan kararlardan bir tanesi de bundan sonra
hiçbir şekilde torba kanun yapmayacağız ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirmeyeceğiz. diye söylemişti. O, geçen yılda
kaldı ama 9 Martta, daha bir ay bile olmadı, söylenen söz
kurumadı bile, Sayın Başbakan bu kürsüde söylemiş
olmasına rağmen yine, yürütme ve yürürlük maddesiyle birlikte 33
maddelik bir torba kanunla karşı karşıyayız. 33
maddeyi incelediğimiz zaman, hiçbirisinin birbiriyle yakından ve
uzaktan ilgisinin olmadığını, toplam 18 kanunun farklı
maddelerinin değiştiğini açık ve net bir şekilde
görüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu konuştuk, söyledik, dedik ki:
Plan ve Bütçe Komisyonunda bir tek mimar yok, bir tek şehir
plancısı yok ama Kanal İstanbul gibi tarihî önemde bir konuyu
burada görüşüyoruz. Oysa Komisyonda ne bir mimar var ne bir şehir
plancısı var yani teknik eleman yok ama bizler bunu görüştük
arkadaşlar. Ne kadar yanlış kararların alındığını
bir kez daha görüyoruz.
Bu bölümde toplam 16 madde görüşülecek. 16
maddenin içerisinde 65 yaş muhtaç aylıkları düzenleniyor. Evet,
şu anda yaklaşık olarak 600 bin insanımız
yaşlılık aylığından faydalanıyor ve toplam
aldıkları para 217 lira arkadaşlar. 217 lirayla 65 yaş
üstünde bulunan insanların hayatlarını sürdürmesi mümkün müdür,
bu kabul edilebilir bir şey midir? Komisyonda da söyledik, Bu, en az
asgari ücretin yarısına kadar çıkartılsın, insanlar
kimseye muhtaç olmadan hayatlarını sürdürebilsinler. dedik, kabul ettiremedik.
Bununla ilgili de önergemiz var. Şimdi, bundan faydalanamayan 60 bin
kişi var arkadaşlar. Hane halkı hesaplamasından kaynaklanan
sıkıntıdan dolayı faydalanamayan insanlarımız
var, 60 bin kişi. Bu düzenlemeyle o 60 bin kişi de hak kazanacak ama
esas yoksulluk sorununu çözemeyecek ve 217 liraya talim edecek.
Dolayısıyla, bu konuda vereceğimiz önergede de bunu dile
getireceğiz.
Aynı şekilde engellilerle ilgili hane
halkı hesaplaması var. Yani evde bir engelli var; karısı
var, ebeveyni var, çocukları var. Tüm ailenin hane halkı
hesaplaması yapıldığında asgari ücretin üçte 1inin
üzerinde bir geliri varsa o zaman bunun aylığı kesilir ve
onlarca, binlerce, yüz binlerce emeklinin şu anda aldıkları
engelli maaşları kesildi ve kesilmeye devam ediyor. Bunu kabul etmek
mümkün değildir. Engellilerin de insanca yaşayabilecekleri,
hayatlarını sürdürebilecekleri bir maaşa bağlanması
gerekiyor.
Bu bölümde, yine, trafik kanunlarıyla ilgili,
trafik cezalarıyla ilgili, sigortayla ilgili düzenlemeler var. Onlarla
ilgili de önergelerimiz var ve onu da burada dile getireceğiz.
Yine, 3194 sayılı İmar Kanununda su
yoluyla ilgili -Kanal İstanbulla ilgili- düzenlemeler var, birazdan
değineceğim.
Yine, afet riskli alanlarda bulunan evlere
doğal gaz, elektrik ve su bağlanmasıyla ilgili önemli bir madde
var. Ama, bunu getirirken arkadaşlar, diyor ki: Bulunduğunuz evi
mutlaka kentsel dönüşüme sokacaksınız. kentsel dönüşüme
soktuğunuz takdirde sizin evinize elektrik, su ve doğal gaz
bağlanacak. Bir taraftan, insanların kafalarını
soktukları bu evleri zorunlu olarak götürüp birtakım firmalara teslim
edeceksiniz ve orada yapılacak olan düzenlemelerden sonra kim bilir sizi
yıllarca hayatınızın geçtiği o yerden alacaklar,
başka yerlere aktaracaklar bu İmar Kanununda yapılacak olan
değişiklikle birlikte. Dolayısıyla, evet, biz şu anda
yaklaşık olarak 15-16 milyon kaçak durumunda bulunan, İmar
Kanununa aykırı yapılan bu binalara elektrik, su, doğal
gaz bağlanmasından yanayız, doğrudur ama bunun
şartı olarak sadece Kentsel dönüşüme sokacaksınız.
demek yanlıştır ve bu, bir noktada, bu insanları
müteahhitlerin kucağına atmak demektir arkadaşlar.
Yine, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bütçesinden şu anda 157 bin insan ücret
alıyor arkadaşlar. İş bulamadığı için ve
yoksulluk sınırı altında olduğu için onlara, 157 bin
kişiye ücret veriliyor. Şimdi, deniyor ki: İş bulunsun,
onun sigorta primlerini işveren değil Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ödesin. Arkadaşlar, demek ki 157 bin kişi
bugün çalışır durumda ama ücret alıyordur. Bu 157 bin
kişi kimdir, neyin nesidir, neden ücret alıyorlar,
çalışmıyorlar? Bu da meçhuldür arkadaşlar.
Arkadaşlar, yine burada
Mera Kanunu, İstanbulla birlikte değerlendirdiğimizde, Kanal
İstanbul
Arkadaşlar, şu gördüğünüz harita, gördüğünüz
gibi Kanal İstanbul ve İstanbul haritası. Boğaz ve boğazın
neresinden geçeceği daha belli olmayan, Avrupa Yakasında olduğu
kesin ama tam olarak yeri belli değil, yaklaşık olarak bir su
yolu adı altında bir kanal projesi yapılacak arkadaşlar. Bu,
İstanbulun bugüne kadar katledildiği gibi, bundan sonra da tamamen
katledilmesinden başka bir şey değildir arkadaşlar.
İstanbulun nüfusunun -1970li yıllarda- 4
milyon olduğu dönemlerde birinci köprü yapıldı; daha sonra 7,5
milyon oldu, ikinci köprü yapıldı; şimdi üçüncü köprü
yapılıyor ve 2015 sayımına göre de İstanbulun 15
milyon 657 bin nüfusu var arkadaşlar. Üçüncü köprüyü yapıyorsunuz,
yetmiyor, bir de kanal projesi yapıyorsunuz arkadaşlar. Peki, bu
kanal projesi kime hizmet edecek, ne yapacak arkadaşlar? İşte,
bu kanal projesinin geçeceği olan o güzergâhların tamamı
önümüzdeki günlerde imara açılacak arkadaşlar. Bu açık ve net
bir şekilde söyleniyor. Geçtiğimiz günlerde, 16 Martta
Fransanın sinema dünyası için hayati önem taşıyan Cannes
şehrinde bir emlak fuarı açıldı arkadaşlar. Bu emlak
fuarına Türkiyeden, TOKİ dâhil olmak üzere, birçok firma
katıldı ve bizim Çevre ve Şehircilik Bakanımız da
katıldı. O yapılan emlak fuarında yabancılara
İstanbul pazarlandı arkadaşlar. İstanbulun çeşitli
semtlerinin, Bursanın çeşitli semtlerinin, Kayserinin çeşitli
semtlerinin ve değişik illerde bulunan arsaların ve arazilerin,
buraların ne kadar güzel mekânlar olduğuyla ilgili konuşmalar ve
sunumlar yapıldı arkadaşlar. En önemlisi de özellikle
İstanbulda Kanal İstanbulun geçeceği o güzergâhtaki
alanların ne büyük rantlar getireceğiyle, ne büyük imkânlar
tanıyacağıyla ilgili sunumlar gerçekleştirildi ve oralar
şimdi pazarlanıyor arkadaşlar. Bunu yapmak tarihe ihanettir
arkadaşlar.
1994 yılında Refah Partisinin, daha sonra
Fazilet Partisinin, 2002 yılından itibaren de AKPyle beraber devam
eden yerel yönetimlerin kazanılmasından sonra İstanbul, Bursa,
Kayseri ve değişik iller, oraların imar rantları nasıl
birilerine peşkeş çekildiyse bu güzelim İstanbul da şimdi
birtakım insanlara peşkeş çekilecek Kanal İstanbulla birlikte
arkadaşlar. Bu doğru değil, bu bizden önceki insanların
bize bırakmış olduğu tarihî bir mirastır.
İstanbul İstanbul olalı böyle bir zulüm görmedi arkadaşlar
ve göremeyecek de arkadaşlar; İstanbula yapılacak en büyük
ihanet Kanal İstanbuldur.
Yine, Montrö Sözleşmesi çerçevesinde bu bölgede
bulunan, kıyıları olan ülkeler savaş gemilerini buraya
ancak izinle sokabiliyorlar. Eğer o izin yoksa savaş gemilerini
buraya sokamazlar, bu Boğazdan geçemezler ama yapılacak olan kanalla
burada Montrö Sözleşmesi delinecek, yok edilecek, baypas yapılacak ve
istenilen savaş gemileri buraya girip burada kalabilecekler
arkadaşlar. Bu, Montrö Sözleşmesinin tasfiye edilmesi, yok
edilmesidir; bu, cumhuriyetin kazanımlarının ortadan
kaldırılmasıdır. Kısacası şunu söylemek
gerekir: Kanal İstanbul bir çılgın projenin ötesinde belki
ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür arkadaşlar. Çünkü, Karadeniz
ve Marmara Denizi, Egeye açılan denizlerle birlikte Türkiye'nin en önemli
bölgelerinden bir tanesidir. Buranın tahrip edilmesi ve buranın
yağmalanması, buraya plazaların, gökdelenlerin dikilmesi ve
birtakım insanların daha şimdiden arsa spekülatörlüğüne
soyunmuş olması bu ülkenin kaynaklarının ve bir tarihin yağmalanmasıdır.
Buna izin vermememiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) Bu bir tarihtir, bu bir
sorumluluktur, bu vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur arkadaşlar diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Şahsı adına Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Kanun
Tasarısı üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, söz almışken önemli bir iki konuyu gündeme
getirmek istiyorum. Öncelikle, Anadoluya baktığımızda,
Mezopotamyada ta milattan önceden günümüze kadar birçok medeniyet, kültür,
farklı inançlar yaşamış olmasına rağmen bugün bu
kültürlerden birçoğu, bu halklardan birçoğu maalesef Türkiyede bitme
aşamasına gelmiş bulunmaktadırlar. İşte,
baktığımızda, altı bin yedi yüz altmış
altı yıllık bir tarihe sahip olan Asuri Süryani
halkının Türkiyede nüfusu çok az bir sayıya inmiş
bulunmaktadır. Bütün Türkiye genelinde -bugün tabii, elimizde istatistiki
bir bilgi olmamasına karşın- 25 bin civarında bir nüfusun
kalmış olduğunu görebiliyoruz.
Tabii, Asuri Süryani halkının tarihten
gelen, milattan önceye, tam altı bin yedi yüz altmış altı
yıl önceye dayanan, Asur ve Babil kaynaklarına göre tarihte
Mezopotamya olarak bilinen bölgenin organik kültüründe 1 Nisan günü -biz
Süryanicede buna
(x)
diyoruz yani 1 Nisan- aynı zamanda Bayram Bayramıdır. Bu
bayram, zamanında on iki gün sürermiş, tanrı ve
tanrıçaları Tammuz ile İştarın aşkı bu
bayrama eşlik ya da rehberlik edermiş, on iki gün boyunca büyük
coşkularla barış, kardeşlik, dayanışma esas
alınırken kırgınlıklar ve dargınlıklar
gündeme dahi getirilmezmiş. İnsanlık tarihiyle en eskiden bu
yana yaşıt olarak genel kabul gören 1 Nisan Bahar Bayramı
hayatı, doğanın dirilişini, bolluğu, bereketi ve
aynı zamanda özgürlüğü simgelemektedir. Dün bir CHPli vekilimiz dedi
ki: Benim bir rüyam var. Benim de bir rüyam var. Bir gün istiyorum ki bu
coğrafyada, Mezopotamyada, Anadoluda, Trakyada bütün halklar kendi
özgürlükleriyle, ana kimlikleriyle, ana dilleriyle özgürce
yaşayabilsinler. Asuri Süryanilerin birçoğu bugün maalesef
Avustralya, Amerika, Avrupadan tutun diasporada yaşamaktadır.
İşte bizim rüyamız, bir gün, dünyanın en önemli
coğrafyalarından olan, 4 iklimin mevcut olduğu bu
coğrafyada Türkiyeli bütün halklar, Türkler, Kürtler, Asuri Süryaniler,
Ermeniler, Rumlar, Lazlar, Çerkezler, Araplar, Mıhellemiler, Aleviler,
Hristiyanlar, Müslümanlar, Ezidiler, herkes kendi kimliğiyle özgürce
yaşasın. Bizim en büyük temennilerimizden birisi budur.
Bugün bildiğiniz gibi aynı zamanda
Müslüman âleminin Regaip Kandilidir. Aynı zamanda, bütün Müslüman
âleminin de Regaip Kandilini kutluyorum.
Tabii, biz burada bayramlardan söz ederken maalesef
bugün Türkiye'nin bir bölgesinde bir savaş yaşanmaktadır. Tabii,
birçok siyasimiz, farklı partilerimiz bunun bir savaş
olmadığını söylemektedirler ama savaşın ne
olduğu bellidir. Yani tankları, topları ordunun
kullandığı bir durumda, insanların, sivillerin, polislerin,
askerlerin öldüğü bir ortamda biz bunu ancak bir savaş olarak
nitelendirebiliriz. Buradan da bütün siyasi partilere seslenmek istiyorum, Kürt
sorununu güvenlikçi politikalarla çözümleyemeyiz. Bakın, otuz
yıldır Türkiyede birçok generalin de bahsettiği gibi düşük
yoğunluklu bir savaş yaşanmış olmasına karşın,
yaklaşık 40 binden fazla insanımız ölmüş olmasına
rağmen bu sorun çözümlenemedi. Buradan bir kez daha iktidara da seslenmek
istiyorum, PKKye de seslenmek istiyorum. Kürt sorunu şiddetle
çözümlenmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL DORA (Devamla) - Onun için gelin Parlamentoyu
devreye sokalım, bütün siyasi partiler el ele vererek bu sorunu demokratik
siyasetle çözelim diyorum.
Bu duygularla tekrar hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Hikmet Ayar, Rize Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HİKMET AYAR (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz gün ebediyete
uğurladığımız şehidimiz Rizeli hemşehrim
Yaşar Yavaşa ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilerken
şehit yakınlarının ailelerini ve gazilerimizi de
saygıyla selamlıyorum.
Bugün idrak etmekte olduğumuz Regaip
Kandilinin; şahsımız, memleketimiz, İslam âlemi,
insanlık âlemi için hayırlar, iyilikler, güzellikler getirmesini Yüce
Allahtan temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 273 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
neler getiriliyor, kısaca değinmek isterim. Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesi konusu vardı, komisyondan
geçmişti, ancak az önce ortak bir önergeyle ayrıldı, herhâlde
birazdan görüşeceğiz. 1 Temmuz 1976 tarihli 2022 sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
65 yaşını doldurmuş yaşlılar lehinde bir
düzenleme getirilmektedir. 2022 sayılı Kanun 1976 yılında
çıkarılmış ve o günün şartlarında önemli faydalar
sağlamıştır. Ancak 1990lardan sonra gittikçe işlevsiz
hâle gelmiştir. Nitekim 2002 yılında yani AK PARTİ
öncesinde yaşlılarımıza sadece ve sadece 22 TL bir
aylık ödenmekteydi şimdi ise 218 TLye
çıkarılmıştır yani 10 kat
artırılmıştır. Reel olarak ne kadar
arttığını varın siz hesaplayın. Getirilen
iyileşmelerle kanunun kapsamı genişletilmiştir.
Yaklaşık 601 bin kişi bu kanundan faydalanırken yine
yaklaşık 60 bin kişi daha ilaveten hak sahibi olacaktır.
Şimdi birileri önergeyle 218 TL yetmez, artırılmalı.
diyecekler. Doğru, artırılmalı ama sormak lazım
2002de 20 lirayı, 22 lirayı yaşlılarımıza reva
görürken neredeydik?
MUSA ÇAM (İzmir) Kaç yılında, kaç
yılında?
HİKMET AYAR (Devamla) Zorunlu mali sorumluluk
sigortasıyla ilgili bazı düzenlemeler yapılmaya
çalışılmıştır yine bu düzenlemeyle. Son
gelişmeler doğrultusunda zaruretten kaynaklanan, hem hizmet verenler
açısından hem de hizmet alanlar açısından gerekli
düzenlemelerdir bunlar. Hani hepimizin araç trafik sigortası olarak
bildiğimiz ve aşırı artışlarından
rahatsız olduğumuz konuda çözüm arayışları
çerçevesinde yapılan yeni düzenlemelerdir.
Yine, bu kanun tasarısıyla 3194
sayılı İmar Kanununa küçük bir ilave yapılmakta, kanunun
çeşitli maddelerine su yolu ifadesi eklenerek uygulamadaki önemli bir
sorun giderilmeye çalışılmaktadır. Evet, Kanal
İstanbul için de gerekli bir düzenlemedir. Kanal İstanbula
karşı çıkanları biz çok eskiden tanırız, ta ki
1970li yıllarda birinci köprüye de karşı olanlar bunlar
değil miydi?
MUSA ÇAM (İzmir) Köprüye değil, yerine
karşıydık.
HİKMET AYAR (Devamla) 3294 sayılı
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kanununda yapılan
değişiklikle bazı aksamalar giderilmeye
çalışılmıştır.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Rizeyi anlat,
bırak İstanbulu.
HİKMET AYAR (Devamla) Yine, bu kanun
tasarısının ikinci bölümünde binlerce gencimizin genel
sağlık sigortası primi borçlarını ortadan
kaldıracak önemli düzenlemeler yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüldüğü üzere, AK PARTİ hükûmetleri milletimizin
gündemiyle kendi gündemini bir tutmaya devam ediyor. Milletin vekilleri
milletin emrinde olmaya devam ediyor. Milletin iktidarı millete hizmet
etmeye devam ediyor. 1 Kasım seçimleri öncesinde milletimize
verdiğimiz sözleri, yaptığımız vaatleri bir bir yerine
getirmeye devam ediyoruz. Bu millet her şeyin en iyisine
layıktır. Uzun ince yolda yürünecek çok yolumuz, milletimize
vereceğimiz çok hizmetimiz, yapacak çok işimiz var. Durmak yok,
millete hizmete devam.
Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayar.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz. Ancak sisteme soru sormak için
giren milletvekili olmadığını görüyorum;
dolayısıyla, bu kısmı geçiyorum.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve tasarının
başlığının "65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Necip Kalkan
Amasya İstanbul İzmir
Cahit Özkan Adnan
Boynukara İsmail
Tamer
Denizli Adıyaman Kayseri
Selim Dursun Nureddin
Nebati Ramazan
Can
Sivas İstanbul Kırıkkale
Tülay Kaynarca
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
SAVAŞ (Aydın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin ayrı bir düzenlemeye konu
olması ve yapılacak bu değişiklik sonrasında
tasarının başlığının tasarı metniyle
uyumlaştırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 1inci
madde tümüyle tasarı metninden çıkmıştır.
Herhangi bir karışıklığa
meydan vermemek amacıyla tasarının bundan sonraki maddelerine
ilişkin görüşmelerde tasarıda yer alan, Komisyon metninde yer
alan madde numaralarıyla devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metinde
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
Komisyon ismi bu kabul
etmiş. Buradan çıkarttığımıza göre
-çıkarttık- bu durumda, acaba bunun da bu şekilde sıra
sayısındaki şeyin değişmesi, böyle kabul edilmesi
gerekmiyor mu?
BAŞKAN Önerge metninde ismin de
değiştirildiği yazılı yani 1inci maddenin
çıkarılmasıyla birlikte aynı zamanda kanunun
başlığı da bu önergenin içeriğine göre
değiştirilmiş durumdadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, benim söylemek
istediğim, bu sıra sayısı basılırken kanun
başlığı değil de bütün hepsi yazılmış.
Acaba Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği başlığın
dışında bir başlıkla görüşmek
Burada bir
değişiklik yapmaya gerek yok.
BAŞKAN Şimdi, kabul edilen önergeye göre
tasarının başlığı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı olarak değiştirilmiştir, şimdi
kabul edilen önergeyle.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Aslına rücu etti yani.
BAŞKAN Aslına rücu etti tabii ki.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani Komisyonun
kararıydı o başlık ama neyse burada
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Herhâlde bir tereddüt yok bu konuda.
Şimdi 2nci maddeye ilişkin işlemleri
gerçekleştireceğim.
2nci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal Erhan Usta İsmail
Faruk Aksu
Antalya Samsun İstanbul
Kamil Aydın Mehmet Erdoğan
Erzurum Muğla
Madde 2- 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun
1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 1- Sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar veya 24/5/1983 tarihli
ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine göre harçlık
ödenenler hariç olmak kaydıyla, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna
karar verilen 65 yaşını doldurmuş Türk
vatandaşlarına, muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe
(3.620) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.
Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her
ne nam altında olursa olsun kendisine ve eşine ait her türlü gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle, kişi başına düşen
ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net
tutarından fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine
aylık bağlanamaz.
65 yaşın tespitinde, doğum
tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Didem Engin Utku Çakırözer
Ankara İstanbul Eskişehir
Mehmet Bekaroğlu Bihlun Tamaylıgil Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Madde 2 - 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun
1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 1.- Sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar, nafaka
bağlanmış veya nafaka bağlanması mümkün olanlar veya
24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine
göre harçlık ödenenler hariç olmak kaydıyla, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını
doldurmuş Türk vatandaşlarına, muhtaçlık hâli devam
ettiği müddetçe (5000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık
bağlanır.
Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her
ne nam altında olursa olsun kendisine ait her türlü gelirler toplamı
esas alınmak suretiyle, ortalama aylık gelir tutarı 16
yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin
aylık net tutarının 1/2'sinden fazla olanlar ile aynı
tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez
ve kendilerine aylık bağlanamaz.
65 yaşın tespitinde, doğum
tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun
1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 1- Sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması
gereken bir işte çalışanlar, nafaka bağlanmış
veya nafaka bağlanması mümkün olanlar veya 24/5/1983 tarihli ve 2828
sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine göre harçlık
ödenenler hariç olmak kaydıyla, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar
verilen 65 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarına,
muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe toplam gelirlerini asgari ücret
tutarına tamamlayacak miktarda aylık bağlanır.
Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her
ne nam altında olursa olsun kendisine ait her türlü gelirler toplamı
esas alınmak suretiyle, kişi başına düşen ortalama
aylık gelir tutarı asgari ücretin üstünde gelir sağlaması
mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz.
65 yaşın tespitinde, doğum
tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."
İdris Baluken Çağlar Demirel Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Mehmet Ali Aslan Altan
Tan
Batman Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Mehmet Ali Aslan Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle peygamberler şehri kadim Urfadaki, kadim Ruhadaki Arap, Türk,
Kürt, Türkmen ve şu anda da Suriyeden iltica eden Suriyeli
kardeşlerimizi buradan selamlıyoruz. Aynı zamanda Urfalı
olan Kazancı Bedihi de rahmetle anıyoruz. Biliyorsunuz, kendisi ve
eşi bir gaz sobası zehirlenmesi sonucu hayatlarını
kaybetmiştir. 75 yaşındaydı. Tabii, bu yasayla da biraz
ilgisi var diye düşünüyorum. Ondan önce bize gelen, halkımızdan
gelen birkaç talebi iletmek istiyorum Sayın Bakan da buradayken. Gerçi
direkt Ulaştırma Bakanını ilgilendiren bir konu. Kozlukun
Aynromiye, Zengoviye, Kevnareza ve Beyike köyleri yol talep etmektedir. Şu
anda yıllar önce yapılmış bir asfalt yoldan geri bir
şey kalmadı. Yol hep çamur ve bu yol 4 köyün de önünden geçiyor. Bir
an önce yol talep etmektedirler.
Yine Midyat halkı, göstereceğim, şu
yolun ortasına -yani Estel ile Midyat arası dediğimiz 4
kilometrelik bir yol var, şehir içi yolu, şehrin içi, merkezinde-
açılan çukurlar sonucu STKlar ve halk protesto etmek için -Sayın
Başkan siz de görün- artık fidan dikiyorlar. Yani yolun ortasına
fidan dikilir duruma gelmiş ve yıllarca bu sorun sürmekte. Sayın Cumhurbaşkanı
Başbakanken 18 Şubat 2013te
Midyatı ziyaret etmişti ve 4 kilometrelik yolun beton asfalt
yapılacağına dair söz vermişti ve hâlâ o yol
yapılmış durumda değildir. Yurttaşlar, halk bir an
önce bu soruna çözüm istiyor.
Sayın Sağlık Bakanı da
buradayken
Midyat şu anda almış olduğu iç ve dış
göçler sonucu yaklaşık 200 bin nüfusu içinde
barındırmaktadır. Ağız diş hastanesi yoktur.
Sadece, devlet hastanesinde hizmet veren, yanılmıyorsam, 2 diş doktoru
var, onlar da basit bir diş çekimini dahi Mardine havale ediyorlar, bir
saatlik yol. Midyatın etrafında yer alan İdil, Gercüş,
Ömerli ilçeleri de Midyata bir ağız diş hastanesinin
yapılması için yaklaşık 50 bin imza topladı ve 100e
yakın muhtar ve STK da ağız diş hastanesinin Midyatta
yapılması için bir an önce girişimlerde bulunulmasını
istiyorlar ve eski hastane binasının ağız diş
hastanesine çevrilmesini istiyorlar. Sağlık
Bakanlığının da galiba bu konuda olumlu bir
yazısı olmuş ama mülki idare amirleri o binanın adliyeye
devredilmesi için uğraş vermektedirler. Bu konuda da
sağlığın daha önemli olduğunu hatırlatmak
istiyoruz. Oradaki mülteci kampında da yaklaşık 15 bin mülteci
yaşamakta ve bunlar en ufak bir ağız diş
sağlığıyla ilgili bir sorun için ya Batmana ya Mardine
gönderiliyor, onlara da ayrıca eziyet çektiriliyor.
65 yaş maaşı için eskiden bütün aile
bireylerinin gelir toplamının bölümüyle ilgili, üçte 1lik
kısmıyla ilgili bir düzenleme vardı. Şu anda eşler
düzeyine indirgenmesi iyidir ama biz istiyoruz ki eşlerle değil,
bireysel olarak değerlendirilmesi lazım çünkü her birey hukuk önünde
sadece kendisi sorumludur ve asgari ücreti bulmasını talep ediyoruz
yaşlılar ve bizler. Kazancı Bedihe değinmiştim.
Yaşlılardan elektrik ve su parası alınmaması gerekiyor.
Her yıl onlarca, yüzlerce yaşlının gazdan dolayı,
sobadan zehirlenmeden dolayı öldüğünü duyuyoruz. Elektrik, su bedava
olursa, zaten bunlar kalkıp herhâlde üretip satacak değiller, kendi
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde
kullanacaklardır. Bu anlamda da bir düzenlemenin yapılması
gerekiyordu, yapılmadıysa da bundan sonra yapılması
gerekiyor.
Teşekkürler, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Didem Engin (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 2 - 1/7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 1 - Sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar, nafaka
bağlanmış veya nafaka bağlanması mümkün olanlar veya
24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine
göre harçlık ödenenler hariç olmak kaydıyla, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını
doldurmuş Türk vatandaşlarına, muhtaçlık hâli devam
ettiği müddetçe (5000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık
bağlanır.
Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her
ne nam altında olursa olsun kendisine ait her türlü gelirler toplamı
esas alınmak suretiyle, ortalama aylık gelir tutarı 16
yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin
aylık net tutarının 1/2'sinden fazla olanlar ile aynı
tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul
edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz
65 yaşın tespitinde, doğum
tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak isteyen
Didem Engin, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Engin. (CHP
sıralarından alkışlar)
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle tüm
halkımızın mübarek Regaip Kandilini tebrik ediyorum, ülkemize
ve dünyamıza barış ve huzur getirmesini diliyorum.
Nusaybinden bugün 3 şehit haberi daha geldi ne
yazık ki. Kaybettiğimiz tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
ailelerine sabır diliyorum.
Bugün görüşülen torba kanun tasarısı
esasında birbiriyle ilgisi olmayan birden fazla konuyu düzenlemekte. Her
bir madde ayrı bir titiz çalışma ve detaylı bir analiz
gerektirmesine rağmen, yaşlılık aylığından
imar mevzuatına, kayıt dışı istihdama varıncaya
kadar çok sayıda farklı konuyu içeriyor. Bu konular detaylı bir
şekilde ilgili komisyonlarda konuşulmasın diye torba kanunlar
hazırlanıyor ve Hükûmet, Meclisi bir ortak akıl platformu olarak
değil, ne yazık ki bir onay mercisi olarak görüyor.
Hakkında söz aldığım 2022
sayılı Kanunun ilgili maddesi, 65 yaş üzerindeki
vatandaşlarımızın ve engellilerimizin hangi kritere göre
aylık alacaklarını belirliyor. Bu aylığı almak
için hanedeki ortalama gelire bakılması şartı 2013
yılında AKP tarafından getirilmişti ve sonrasında çok
sayıda yaşlımızın ve engellilerimizin
aylıkları kesilmişti, mağdur olmuşlardı.
7 Haziran seçimlerinde milletvekili olduktan sonra
hazırladığım ilk kanun teklifi bu mağduriyeti
gidermeye yönelikti. Yaşlılarımıza ve engellilerimize
verilen desteklerde, hanedeki ortalama gelire bakmak yerine, kişinin kendi
gelirinin dikkate alınması talebinde bulunmuştum. Çünkü
bireylerin bağımsızlığı esastır ve
vatandaşlarımızın kimseye bağımlı olmadan,
kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlayacak düzenlemeleri
yapmak da bizim görevimizdir.
Bu torba kanunda AKP 2013 yılında kendi
yaptığı düzenlemeden geri adım atıyor ve
yaşlılık aylığında artık kişinin
kendisine ve eşine ait gelirlere bakılacağı belirtiliyor
yani yine hatalı ve eksik bir düzenleme öneriliyor. Bu durumda 65 yaş
üzerinde olan, geliri ve sosyal güvencesi olmayan bir anne, eşi emekliyse
eşinin emekli maaşı nedeniyle kendisi yaşlılık
aylığı alamayacak ve eşine bağımlı
yaşamaya devam edecek. Hâlbuki, Birleşmiş Milletlerin 1982
yılında belirlediği Yaşlı İlkeleri gibi
uluslararası ilkeler ve sözleşmelerde belirtildiği üzere, sosyal
devletler hak sahiplerini bağımsız bireyler olarak görmeliler.
Ayrıca, söz konusu yaşlılık aylığı sadece
217 TL ve günümüzün zor ekonomik koşullarında bu aylıkla
geçinebilmek ne yazık ki mümkün değil. Bu nedenle sunduğumuz
önergede bu aylığın insani bir seviyeye yükseltilmesini
öneriyoruz.
2022 sayılı Kanun sadece
yaşlılarımızın değil, aynı zamanda
engellilerimizin de aylıklarını düzenliyor fakat Hükûmet,
aynı kanunda yer alan engellilerle ilgili kısmı görmezden gelmekte,
bu nedenle engellilerimize yönelik haksız ve adaletsiz uygulama devam
etmektedir. Örneğin, çalışamayacak durumda olan bir engelli
birey asgari ücretle çalışan kardeşi ya da anne, babasıyla
aynı evde oturuyorsa bu aylığı ne yazık ki
alamıyor. Bu uygulama ülkemizin de imza attığı
Birleşmiş Milletler Engelli İnsan Hakları
Sözleşmesine de aykırıdır. Ülkemizde yaklaşık 9
milyon engellimiz var. Yaklaşık diyorum çünkü elimizdeki en güncel
araştırma Türkiye İstatistik Kurumunun 2010 yılında
yapmış olduğu araştırma. Altı senedir bu
araştırmanın güncellenmemiş olması AKPnin
engellilerimize ne kadar değer verdiğinin de bir göstergesi.
Engellilerimizin eğitim, altyapı
yetersizlikleri nedeniyle erişilebilirlik, istihdam, sosyal hayata
katılım, her sene tekrar tekrar rapor almak için çektikleri çile,
engelli çocuklarımızın uğradığı istismar,
şiddet, ayrımcılık, ailelerin yaşadıkları
zorluklar gibi çok sayıda sorunları var. Bu sorunları
partilerüstü ele alıp ekonomik, sosyal, toplumsal boyutlarıyla
kapsamlı bir şekilde Mecliste konuşmak ve çözüm bulmamız
gerekirken, torba kanunlarla üstünkörü bir yaklaşımla bu sorunlar
geçiştiriliyor.
Bu torba kanun, aslında iktidarın
nasıl bir yönetim tarzının ve anlayışının
olduğunun da bir göstergesi ve çok bariz bir örneği.
İhtiyacı olan kesimlerin sorunlarına kapsamlı çözüm üretmek
yerine, seçimden seçime vaatlerle, parça parça düzenleme yaparak, kamudaki
engelli kadroları boş tutup düzenli sınav açarak umut üzerinden
oy siyaseti yapmaktır. Hâlbuki, on dört yıldır tek
başına ülkemizi yöneten AKPnin bugün konuşmuş
olduğumuz bu sorunları çoktan çözmüş olması gerekirdi.
Engellilerimiz ve
yaşlılarımızın insanca yaşayabilmesi için
sunduğumuz önerileri yüce Meclisin vicdani takdirine sunuyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Engin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, madde üzerindeki
son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu
(İstanbul) ve arkadaşları
Madde 2- 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun
1inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 1- Sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar veya 24/5/1983 tarihli
ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine göre harçlık
ödenenler hariç olmak kaydıyla, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna
karar verilen 65 yaşını doldurmuş Türk
vatandaşlarına, muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe
(3.620) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.
Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her
ne nam altında olursa olsun kendisine ve eşine ait her türlü gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle, kişi başına düşen
ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net
tutarından fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine
aylık bağlanamaz.
65 yaşın tespitinde, doğum
tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İsmail Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Aksu süreniz beş dakikadır.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, idrak
etmekte olduğumuz Regaip Kandilini kutluyorum. Milletimize ve İslam
âlemine hayırlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
65 yaşını dolduran muhtaç
vatandaşlarımız sosyal ilişkiler ve ekonomik durumları
itibarıyla toplumun en dezavantajlı kesimlerini
oluşturmaktadır. 2022 sayılı Kanun, 65
yaşını dolduran muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk
vatandaşlarına maddi yardım ve destek verilmesiyle ilgili
düzenlemeleri içermektedir. Anayasanın 2nci maddesine göre Türkiye
Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal hukuk devletinin bir ilkesi olarak
devlet tüm vatandaşların hayatlarını devam
ettirebilecekleri geliri sağlamakla yükümlüdür. Anayasanın 5inci
maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri, kişilerin ve toplumun refah,
huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve
hürriyetlerini sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır. ifadesi yer almaktadır. Yine,
Anayasanın 61inci maddesi Yaşlılar devletçe korunur. hükmünü
içermektedir. Bu anayasal hükümler devlete yaşlı
vatandaşlarını koruma görevini yüklemektedir.
Mevcut uygulamada 65 yaşını
doldurmuş bir vatandaşımızın muhtaçlık
aylığı alabilmesi için o hane içinde kişi başına
düşen ortalama aylık gelirin asgari ücretin üçte 1inden az
olması gerekmektedir. Yapılan düzenlemeyle ise hane halkı
kriteri yerine, aylık alacak kişinin ve eşinin toplam gelirinin
asgari ücretin üçte 1inden az olması şartı getirilmektedir.
Getirilen bu düzenleme özü itibarıyla olumlu olmakla birlikte, kriterin
bireysel olması, ayrıca ödeme tutarlarının da daha yüksek
olması gerekirdi. Hükûmetin teklifine göre, 65 yaşını
doldurmuş ve tek başına yaşayan bir kişinin 65
yaş aylığını alabilmesi için tüm gelirlerinin
aylık ortalamasının asgari ücretin üçte 1inden yani 433 liradan
az olması gerekmektedir. Dolayısıyla aylık geliri 434 lira
olan bir vatandaşımız 65 yaş aylığından
yararlanamamaktadır. Ancak AKP muhtaç durumdaki 65 yaş üstü engelli
vatandaşlarımızın aylığa esas gelir tespiti ile
engelli aylığına esas gelir tespitinde aynı usulü
öngörmemiştir. Bu durum engelli vatandaşlarımıza
yapılmış açık bir ayrımcılıktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 7 Haziran ve 1 Kasım seçim beyannamelerimizde
65 yaş ve engelli aylığının
artırılmasını ve aylık bağlamaya esas kriterler
olarak kişinin sadece kendi gelirinin esas alınmasını
öngörmüştük. Ayrıca seçim beyannamemizde 65 yaş
aylığının 300 liraya yükseltilmesine ve
yaşlısına bakmakla yükümlü olan muhtaç durumdaki ailelere
yaşlısını koruyup kollaması ve onun her türlü fiziki,
ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması için
sosyal bakım yardımı ödemesi yapılacağına da
açıkça yer vermiştik. Önergemizle 65 yaş
aylığının bağlanmasındaki gösterge rakamı
3620ye çıkarılmaktadır. Böylece hâlen 65 yaşını
doldurmuş muhtaç vatandaşlarımıza ödenen 217 lira 322
liraya çıkarılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Hükûmeti on dört yıllık iktidarı süresince
sosyal yardımlarla ilgili tüm kanunları âdeta kendisi
çıkarmış, bu paraları kendi cebinden veriyormuş gibi bir
algı oluşturmaya çalışmıştır. Ancak bugün
görüştüğümüz 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun 1976 yılında
yürürlüğe giren bir kanundur. Peki, 1976 yılında iktidarda kim
vardı, Adalet ve Kalkınma Partisi mi? Hayır, Süleyman Demirel
vardı. Buradan Sayın Demireli rahmetle yâd ediyorum.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları, halkımızın deyimiyle Fak-Fuk Fon ne zaman
kuruldu? Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanunu 1986 yılında çıkartıldı. Peki, 1986
yılında iktidarda kim vardı, AKP mi vardı? Hayır,
rahmetli Özal vardı. Rahmetli Özalı da rahmetle yâd ediyorum.
Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi
Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından
Karşılanması Hakkında Kanun ne zaman
çıkarılmıştı? 1992 yılında
çıkartıldı. Peki, 1992 yılında iktidarda AKP mi
vardı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) Hayır,
rahmetli Süleyman Demirel vardı.
Bu düşüncelerle önergemize destek vermenizi
bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanunun 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta İsmail
Faruk Aksu
Antalya Samsun
İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet Erdoğan Kamil
Aydın
Kahramanmaraş Muğla Erzurum
"MADDE 3- 7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bendlerinde yer alan "veya nafaka bağlanmış ya da
nafaka bağlanması mümkün olanlar" ibaresi
kaldırılmış, (a) bendindeki "(4.860)" ibaresi
"(7.230)" olarak, (b) bendindeki "(3.240)" ibaresi
"(4.820)" olarak değiştirilmiş; ikinci
fıkrasında yer alan "Nafaka bağlanan veya nafaka
bağlanması mümkün olanlar ile" ibaresi kaldırılmış,
"(3.240)" ibaresi "(4.820)" olarak ve üçüncü
fıkrası ile dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri
kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince
aylık bağlanacak engelli yakınlarından, engelli bireyin her
ne nam altında olursa olsun her türlü fiilen eline geçen gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle, engelli bireyin bakmakla yükümlü
olduğu kişiler de dikkate alınarak kişi başına
düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgari ücretin aylık net
tutarından fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine
aylık bağlanamaz.
Bu Kanunun 1 inci maddesine göre aylık
bağlananlara; başkasının yardımı
olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar engelli
olduklarını ilgili mevzuatına göre alınacak sağlık
kurulu raporu ile kanıtlamaları ve birinci fıkranın (a)
bendi ile üçüncü fıkradaki koşulları taşımaları
hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine göre aylık
bağlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra saylı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Kadim Durmaz Mehmet Bekaroğlu
Ankara Tokat İstanbul
Musa Çam Nurettin
Demir Utku
Çakırözer
İzmir Muğla Eskişehir
Ömer Fethi Gürer Bihlun Tamaylıgil Didem Engin
Niğde İstanbul İstanbul
MADDE 3- 2022 sayılı Kanunun 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 2- 65 yaşını
doldurmamış olmasının yanı sıra;
a) Başkasının yardımı
olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde
engelli olduklarını ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak
sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını
dolduran Türk vatandaşı engellilerden; sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar hariç olmak üzere,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli
devam ettiği müddetçe (6000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,
b) İlgili mevzuatı çerçevesinde
alınacak sağlık kurulu raporu ile engelli olduklarını
kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve talebine rağmen
Türkiye İş Kurumu tarafından işe yerleştirilememiş
olan Türk vatandaşlarından; sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altında olursa
olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli
sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar hariç olmak üzere,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli
devam ettiği müddetçe (5000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık
bağlanır.
Sosyal güvenlik kuruluşlarının
herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun gelir veya aylık
hakkından yararlanan durumunda ya da uzun vadeli sigorta kolları
açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir
işte çalışan durumunda kendisine bakmakla yükümlü bir
yakını bulunan engelli çocuklar hariç olmak kaydıyla Türk
vatandaşı olan, 18 yaşını tamamlamamış ve
ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu
ile engelli oldukları kanıtlanmış durumundaki engelli
yakınlarının bakımını üstlenen Türk
vatandaşlarından, her ne nam altında olursa olsun engelli birey
bakmakla yükümlü anne veya babanın fiilen elde ettiği her türlü
gelirler toplamı esas alınmak suretiyle hane içinde kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgari
ücretin aylık net tutarının 1/2'sinden daha az olan ve Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli
devam ettiği müddetçe ve bakım ilişkisini fiilen
gerçekleştirmeleri kaydıyla, (5000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak
tutarda aylık bağlanır.
Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri
kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince
aylık bağlanacak engelli yakınlarından, engelli bireyin her
ne nam altında olursa olsun her türlü fiilen eline geçen gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle, engelli bireyin bakmakla yükümlü
olduğu kişiler de dikkate alınarak kişi başına
düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgari ücretin aylık net
tutarının 1/2'sinden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine
aylık bağlanamaz."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Ertuğrul Kürkcü Mehmet Ali Aslan
Diyarbakır İzmir Batman
Erol Dora Celal
Doğan
Mardin İstanbul
Madde 3 - 2022 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının b bendi, ikinci fıkrası
ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir;
"Madde 2-
1. Fıkra b Bendi
(b) İlgili mevzuat çerçevesinde, alınacak
sağlık raporu kurulu ile engelli olduğunu kanıtlayan, 18
yaşını dolduran ve talebine göre Türkiye İş Kurumu
tarafından işe yerleştirilmemiş olan Türk
vatandaşlarından; Sosyal Güvenlik kuruluşlarının
herhangi birinden, her nam altında olursa olsun, bir gelir veya aylık
hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından
zorunlu olarak sigortalı bulması gereken bir işte
çalışanlar hariç olmak üzere sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıfları tarafından muhtaç olduğuna
karar verilenler muhtaçlık hâli devam ettiği sürece (3.240) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.
2.Fıkra
Sosyal güvenlik kuruluşlarının
herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun gelir veya aylık
hakkından yararlanan durumunda ya da uzun vadeli sigorta kolları
açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir
işte çalışan durumunda kendisine bakmakla yükümlü bir
yakını bulunan engelli çocuklar hariç olmak kaydıyla Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olan, 18 yaşını
tamamlamış ve ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak
sağlık kurulu raporu ile engelli oldukları
kanıtlanmış durumundaki engelli yakınlarının
bakımını üstlenen Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının her ne nam altında olursa olsun engelli
birey bakmakla yükümlü anne veya babanın fiilen elde ettiği her türlü
gelirler toplamı esas alınmak suretiyle hane içinde kişi
başına düşen aylık ortalama gelir tutarı, asgari
ücretin aylık net tutarının 1/3 ünden daha az olan ve sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli
devam ettiği sürece ve bakım ilişkisini fiilen
gerçekleştirmeleri kaydıyla (3.240) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımından bulanacak
aylık bağlanır.
3.Fıkra
Birinci, fıkranın a ve b bentleri
kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince
aylık bağlanacak engelli yakınlarından engelli bireyin her
ne nam altında olursa olsun her türlü fiilen eline geçen gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle engelli bireyin bakmakla yükümlü
olduğu kişiler de dikkate alınarak kişi başına
düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net
tutarının 1/3ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilmez ve kendilerine
aylık bağlanamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önerge hakkında konuşmak isteyen
Ertuğrul Kürkcü, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar;
tartıştığımız yasanın maddelerine yani bu
söz konusu maddesine girmeden önce, yasanın adıyla ilgili küçük bir
tartışma yapmak istiyorum. Sanırım bununla ilgili de bir
değişiklik önergesi verebiliriz.
Şimdi, bu yasanın
adı şu: 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun. Bunların hepsi söz konusu yardımın
muhatabı olan kişilerin muhtaçlık, güçsüzlük ve
kimsesizliklerinin kendi eserleri olduğu, onlara ait bir yüklem
olduğu iddiasını içeriyor. Bence bu siyaseten doğru
değildir. Ayrıca, mevcut insan hakları kavrayışı,
düzeyi bakımından da başka pek çok yasanın gerisindedir.
Örneğin, nasıl engellilere artık sakat demiyorsak burada da bu
kanunun nesnesi olan insanlardan bu şekilde söz edemeyiz. Onlardan ihmal
edilmiş, korunma ve güvenceden yoksun bırakılmış diye
söz etmek pekâlâ mümkündür. Kendi üzerlerine yapışmış,
onlara ait sıfatlar gibi bunlardan söz edemeyiz. Toplumla birey
ilişkisi, devletle birey ilişkisi bakımından, devletin
mağdur ettiği, toplumun mağdur ettiği insanlardan
bahsediyoruz. O yüzden onları kendi saygın yerlerine iade etmemiz
lazım, sadece sosyal yardımda bulunmak değil.
İkinci nokta şudur: Burada, söz konusu
yasada teklif edilen değişiklikle birlikte, aslında bir nebze
ileriye doğru adım atılır gibi yapılmakla birlikte,
esasen bu yasadan dolayı kendilerine toplumsal yardım yapılacak
olan kişilerin şahsiyetleri, onların birey olarak
varlıkları değil, aile içindeki konumları esas alınarak
yardım düzenlenmektedir. Oysa daha önceki maddenin görüşülmesi
sırasında Cumhuriyet Halk Partisini temsilen konuşan
arkadaşımızın ifade ettiği gibi, hem
Birleşmiş Milletler mevzuatı hem genel olarak insan hakları
kavrayışının bugün vardığı düzey herkesin
kendi başına, kendisi olarak yasa, toplum ve devlet
karşısında var olduğunun, kendisinin bireysel bir hak
sahibi olduğunun altını çizmelidir bütün yasalar. Nasıl bir
insanı yargılarken, cezalandırırken veya ödüllendirirken
onun kendi edimine, kendi eylemine bakıyoruz, onun hâlihazır durumu
değerlendirilirken de ailesi, eşi dostu, annesi, babası, evdeki
diğer kişiler değil, o kişinin hakikaten, gerçekten
iktisadi durumu, sosyal durumu neyse onun karşılığı
olarak ona bu desteğin yapılması gerekir. Nihayet burada
kendilerinden söz ettiğimiz insanlar altmış beş yıl
yaşamış, bu topluma şöyle ya da böyle katkıda
bulunmuş, aslında kendilerine aktarılacak sosyal destekleri
zaten yaşadıkları altmış beş yıl boyunca
hiçbir şey yapmamış olsalar bile gerçekte bu hakkı çoktan
kazanmış olmaları gereken, yoksun
bırakıldıkları yurttaşlık hakkı
toplamını bir araya getirseniz onlara yapacağınız
yardımdan çok daha fazla haktan vazgeçmiş durumdadırlar. Daha
derli toplu anlatmam gerekirse aslında bugün her bir yurttaşın
yurttaş olduğu için bir yurttaşlık gelirine hak
kazanmış olması gerekirdi. Altmış beş yıl
yaşamış bir insanın aktif olarak toplumsal hayata
katıldığı dönem boyunca hak ettiği
yurttaşlık geliri onlara bugün teklif edilenden çok daha
fazladır ve dolayısıyla bu haklarının kendilerine iade
edilmesini öngören bir sosyal yardım konseptine ihtiyaç vardır. Bizim
önerimiz mevcut yasayı tamamen bir kenara atmaksızın onu
iyileştirmek bakımından bu ilkelerle hareket ediyor. O nedenle,
bir kere daha tekrar etmem gerekirse bu yasanın nesnesi olan kişiler
güçsüzlükleri, muhtaçlıkları kendilerine özgü niteliklerde olan
kişiler değildir, toplumun kendilerini ihmal ettiği, güçsüz
bıraktığı kişilerdir. O yüzden onları mümkün
mertebe en yüksek derecede toplumsal haklardan yararlandıracak bir
yaklaşım benimsenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şimdiki yasa
hayır hasenat faslındandır. Bu açıdan, bu önergemize destek
vermenizi bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kürkcü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Demir (Muğla) ve arkadaşları
MADDE 3- 2022 sayılı Kanunun 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 2- 65 yaşını
doldurmamış olmasının yanı sıra;
a) Başkasının yardımı
olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde
engelli olduklarını ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak
sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını
dolduran Türk vatandaşı engellilerden; sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı
olunması gereken bir işte çalışanlar hariç olmak üzere, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hali
devam ettiği müddetçe (6000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,
b) İlgili mevzuatı çerçevesinde
alınacak sağlık kurulu raporu ile engelli olduklarını
kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve talebine rağmen
Türkiye İş Kurumu tarafından işe
yerleştirilememiş olan Türk vatandaşlarından; sosyal
güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam
altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından
yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu
olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar
hariç olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere
muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe (5000) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.
Sosyal güvenlik kuruluşlarının
herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun gelir veya aylık
hakkından yararlanan durumunda ya da uzun vadeli sigorta kolları
açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir
işte çalışan durumunda kendisine bakmakla yükümlü bir
yakını bulunan engelli çocuklar hariç olmak kaydıyla Türk
vatandaşı olan, 18 yaşını tamamlamamış ve
ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu
ile engelli oldukları kanıtlanmış durumundaki engelli
yakınlarının bakımını üstlenen Türk
vatandaşlarından, her ne nam altında olursa olsun engelli birey
bakmakla yükümlü anne veya babanın fiilen elde ettiği her türlü
gelirler toplamı esas alınmak suretiyle hane içinde kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgari
ücretin aylık net tutarının 1/2'sinden daha az olan ve Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli
devam ettiği müddetçe ve bakım ilişkisini fiilen
gerçekleştirmeleri kaydıyla, (5000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak
tutarda aylık bağlanır.
Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri
kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince
aylık bağlanacak engelli yakınlarından, engelli bireyin her
ne nam altında olursa olsun her türlü fiilen eline geçen gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle, engelli bireyin bakmakla yükümlü
olduğu kişilerde dikkate alınarak kişi başına
düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgari ücretin aylık net
tutarının 1/2'sinden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine
aylık bağlanamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(Bursa) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Demir. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetimizi
saygıyla selamlıyorum ve sizlerin,
yurttaşlarımızın mübarek Regaip Kandilini kutluyorum.
İnşallah, bölgemizde, Orta Doğuda, dünyada barışa ve
huzura vesile olur.
Emniyet teşkilatına da en az, hiç
şeysiz, huzur içinde bir yaşam, çalışma ortamı
dileklerimle bugünkü konuşmamı yapmak istiyorum.
Bugün -biliyorsunuz- 7 Nisan Sağlık
Haftası. Sağlık Haftası özellikle önemli arkadaşlar.
Biliyorsunuz, 1948de Dünya Sağlık Örgütünün Anayasası kabul
edilmiş. Bu sene de özellikle diyabet konusu bütün dünyada olduğu
gibi bizim ülkemizde de çok önemli bir sağlık sorunu ve bu konular
işlenmekte.
Benim dileğim, tabii ki
insanların, bireylerin ve toplumun ruhsal, bedensel ve sosyal olarak
sağlıklı olmasıdır. Bu sağlıktan da, iyilik
hâlinden de birinci derecede sorumlu olan Sağlık Bakanımızdır.
Sağlık Bakanımız Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanımıza yerini vermiştir ama tabii ki
kendilerine sağlıklı günler diliyorum bu arada.
Türkiyenin
sağlıkta ne kadar berbat bir noktaya geldiğini hepimiz biliyoruz
ama bugünkü konumuz özellikle torba yasası. Bu torba yasası mı
yoksa Ayşe kadının bohçası mı, bunu anlamakta
zorlanıyorum. Gerçekten, hani, Ayşe kadın gelir gösterir ya
köylerde, açarsınız bohçayı, içinde rengarenk iç
çamaşırları, atletler, donlar, şunlar, bunlar vardır,
onun gibi. Bu torba yasası da maalesef böyle. Torba burada gerçekten iyi
gidiyor ama tasarı ne konunun uzmanları ne milletvekillerimiz
tarafından yeterince incelenememiştir. Yangından mal
kaçırma psikolojisiyle tasarı görüşülüyor.
Ben 3üncü maddeyle ilgili
konuşmak istiyorum. Özellikle 3üncü madde 2nci maddeyle çelişiyor.
Muhtaçlık hesaplaması yapılırken, 2nci maddede
kişinin kendisi ve eşinin gelir tutarından hesaplanması
dikkate alınırken 3üncü maddede ise hane içerisindeki kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarının
dikkate alınması söz konusudur. Bu neresinden bakarsanız
bakın insan haklarına aykırı bir durumdur.
İnsanların geçimlerini sağlayabilmeleri için, engelli de olsa,
65 yaşında da olsa yaşamlarını sürdürmeleri için en
azından Türkiyedeki asgari ücretin yarısından fazla bir gelir
imkânının sağlanması lazım. Dolayısıyla,
Avrupada bile bu asgari ücret düzeyi ya da bu Türkiyedeki uygulamanın
dengi olan miktarın yüzde 60ını sağlıyorlar.
Yaşlılık
aylığı alan 602 bin kişi ayda 217 lira alırken,
engelli aylığı alan 605 bin kişi ise 326 lira
almaktadır. Tabii ki insanların geçimlerini sağlamak için bunun
ne kadar düşük olduğu ortadadır.
Hem 65 yaşını
doldurmuş olanlar hem de engelliler için gelir testinde bireylerin kendi
gelirleri esas alınmalıdır. Doğrusu budur, insana
yakışan budur, insan yaşamını sürdürmesi için en azından
bunun yapılması gerekir. Anayasanın ve sosyal devletin -bu bir
sosyal devlet değil, bir hak olarak bunun görülmesi gerekir- Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin ve Birleşmiş Milletler
Engelliler Sözleşmesinin uygun bir şekilde aslında
görüşülmesi lazım.
Engellilerin pek çok
sorunları var: Engellilerle ilgili veri kaydı yok, engelli
kadınların ve engelli sığınmacıların
kaydı tutulmuyor, engelli sığınmacıların
talepleri alınmıyor, engelli kadınların ve çocukların
istismarı, taciz, tecavüz çok yaygın, ihbar hatları engellilere
uygun değil, kamu spotları engellilere uygun hazırlanmıyor,
engelli bakımı yapan ailelerin sosyal güvenceleri yok, ayrıca
işsiz kalma riskiyle karşı karşıyalar -günlük
bakım izinleri olmalı- akülü sandalyeye ulaşamıyorlar,
gazilerle aynı koşullarda aslında olmalı bunlar.
Eğitim sistemleri ise ciddi boyutlarda. Geçenlerde Osmaniyeden bir
vatandaş beni aradı Biz Düziçinde oturuyoruz ama gözleri görmeyen
çocuğum var, Adanaya taşınmak zorunda kaldık. diye.
Dolayısıyla,
engelli kotasının en az yüzde 5 olması gerekiyor ve sosyal
devlet olmanın gereğini yerine getirmek için engellilerle ilgili
kökten bir düzeltme, yeniden yasaları düzeltme gereği var.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demir.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanunun 3üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
"MADDE 3- 7/1976 tarihli ve 2022
sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bendlerinde yer alan "veya nafaka bağlanmış ya da
nafaka bağlanması mümkün olanlar" ibaresi
kaldırılmış, (a) bendindeki "(4.860)" ibaresi
"(7.230)" olarak, (b) bendindeki "(3.240)" ibaresi
"(4.820)" olarak değiştirilmiş; ikinci
fıkrasında yer alan "Nafaka bağlanan veya nafaka
bağlanması mümkün olanlar ile" ibaresi
kaldırılmış, "(3.240)" ibaresi
"(4.820)" olarak ve üçüncü fıkrası ile dördüncü
fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri
kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince
aylık bağlanacak engelli yakınlarından, engelli bireyin her
ne nam altında olursa olsun her türlü fiilen eline geçen gelirler
toplamı esas alınmak suretiyle, engelli bireyin bakmakla yükümlü
olduğu kişiler de dikkate alınarak kişi başına
düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgari ücretin aylık net
tutarından fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine
aylık bağlanamaz.
Bu Kanunun 1 inci maddesine göre aylık
bağlananlara; başkasının yardımı
olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar engelli
olduklarını ilgili mevzuatına göre alınacak
sağlık kurulu raporu ile kanıtlamaları ve birinci
fıkranın (a) bendi ile üçüncü fıkradaki koşulları taşımaları
halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre aylık
bağlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tor.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili MHP
önergesi hakkında konuşma yapmak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle siz değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Sizlerin ve Âlemiislamın mübarek Regaip Kandilini
kutluyorum, hayırlara vesile olmasını Yüce Allahtan niyaz
ediyorum.
Tabii, üç ayların başladığı
bugün de üzücü bir haberle karşılaşmamak en büyük
dileğimizdi ancak az önce aldığım bir bilgiye göre
Nusaybinde maalesef 5 güvenlik görevlimiz şehit düşmüştür.
Bunlardan 2 tanesi emniyet amiri, 1 tanesi binbaşı, diğerleri
polis kardeşlerimizdir.
Değerli milletvekilleri, tabii, arzumuz böyle
olmakla beraber, gördük ki terör insanlık dışıdır, her
zaman da böyle olmuştur. Hiçbir şekilde terör acıma bilmemektedir.
Bu noktaya gelmemiz çok üzüntü vericidir. Bugün Sayın Reisicumhur, Emniyet
teşkilatının kuruluş yıl dönümünde
yaptığı konuşmada Taş taş üstünde kalmasın,
omuz üstünde baş kalmasın. diyor. Keşke geçmişte de
açılım ve barış süreci adı altında teröristlerin
görmezden gelinmesi, beslenmesi olmasaydı da bugünlere gelmeseydik
diyorum. Ateş düşen beş ocağa Allahtan sabır niyaz
ediyorum. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 65 yaş aylığı
olarak bilinen yasa 1/7/1976 tarihinde kabul edilmiş ve 10 Temmuz 1976
tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Yasanın yürürlüğe
girdiği tarihte Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel,
Hükûmet ise 39uncu Cumhuriyet Hükûmetidir. Bugün ise 64üncü Hükûmet
işbaşındadır. Aradan 25 Hükûmet, kırk yıl
geçmiştir. Kırk yıldan beri bu yasa uygulanmaktadır.
Şunu söylemek istiyorum: 2022 sayılı
Yasanın yaşlı aylığı ve engelli
aylığının patenti Sayın Süleyman Demirele ve
çalışma arkadaşlarına, rahmetli Alparslan Türkeşe,
rahmetli Necmettin Erbakana ve rahmetli Turan Feyzioğluna -Başbakan
Yardımcısı olarak Hükûmette bulundukları için- aittir.
Hatırlatmak ve bilinmesini istemiştim.
Bugün bu yasadan istifade eden binlerce kişinin
bu güzel insanlara vefa ve dua borcu vardır. Bu vesileyle, muhtaç durumda
olan yaşlılarımızın geçim
sıkıntısını bir nebze gidermek amacıyla
çıkarılan bu önemli yasaya emeği geçen başta Süleyman
Demirel olmak üzere tüm Hükûmet üyelerine ve milletvekillerine, ebediyete
intikal edenlere Allahtan rahmet, kalanlara kalanlara da sağlık
diliyorum.
Daha sonra, yasanın kapsamı
genişletilerek bugünkü hâle gelmiştir. Bu yasayla 1976 tarihinden
beri muhtaç yaşlılarımıza, daha sonraki tarihlerde
yapılan düzenlemelerle de engelli kardeşlerimize ve muhtaç engelli
yakınlarına, bakanlara da yardım yapılmaya
başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, yasada dünyanın
ve ülkelerin değişen koşullarına uygun olarak
değişiklikler yapılabilmektedir. İyi niyetle
çıkarılan yasalar uygulamada görülen aksaklıklar ve suistimaller
nedeniyle kimi zaman istifade edenlerin lehinde, kimi zaman da istifade
edenlerin aleyhinde değişikliklere uğramaktadır. 2022
sayılı Yasada da birçok değişiklik
yapılmıştır. 12/7/2003 tarihinde 6495 sayılı
Yasanın 73üncü maddesiyle 2nci madde değiştirildi ve
yaşlı ve engellilerin aylık bağlama şartlarında
önemli gerilemelere sebep oldu. Yapılan değişiklikten önce,
yaşlı ve engellilerin sadece kendi gelirlerine göre yani kendi
gelirleriyle asgari ücretin 1/3ü mukayesesi yapılarak aylık bağlandığı
hâlde, bu değişiklikten sonra hanede yaşayanların gelirleri
toplamı esası getirilmiştir. Aynı hanede
yaşayanların gelirleri toplamı işin içine girince, 2022 sayılı
Yasadan istifade etme zorlaşmıştır. Hane esasına göre
hanede bir tane emekli veya aylık çalışanın olması
hâlinde, bu durumda, hemen hemen muhtaç olunmadığı için 2022den
yararlanma neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Bugün, sakatlar yine
hane hesabına göre aylık bağlandığı hâlde,
yaşlılarımıza yaşlılık aylığı
kendi ve eşinin gelirlerine göre bağlanacaktır. Bu, eşitsiz
ve adaletsiz bir uygulamadır. Biz, önergemizle, aylıkların
artırılmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) -
ve
kapsamın genişletilmesini burada öngördük. Desteklerinizi bekliyorum.
Bu vesileyle, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde üç
önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta İsmail
Faruk Aksu
Antalya Samsun İstanbul
Kamil Aydın Mehmet Erdoğan Mehmet Parsak
Erzurum Muğla Afyonkarahisar
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku Çakırözer Ömer Fethi Gürer
İstanbul Eskişehir Niğde
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan Tan Mehmet
Ali Aslan Ziya
Pir
Diyarbakır Batman Diyarbakır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki üç önergeye
katılıp katılmadığını Komisyon ve Hükûmete
soracağım.
Komisyon Katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge sahiplerine sırasıyla
söz vereceğim.
İlk konuşmacı Ziya Pir,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Pir.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan önce hepimizin Regaip
Kandilini kutluyorum. Umarım, Türkiyenin barışa ve huzura
biraz daha yaklaşmasına vesile olur.
Şimdi, 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili konuşacağım.
Neyle ilgili bu? Zorunlu trafik sigortası yani Kara Yolları Motorlu
Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iki
yıl üst üste bu kanunda değişiklik yapmıştır ama
sorunlar ve özellikle sigorta poliçesi fiyatları tam 10 katına kadar
artış göstermiştir. Bunların nedenlerini tam olarak biz
anlamış değiliz. Elbette birileri rakamlar ortaya atıyor,
işte Son on yılın teknik borçları. gibi teknik kavramlar,
bunları biraz daha irdelemek lazım.
Ben önce bu zorunlu trafik sigortasının ne
olduğuyla ilgili bir iki cümle sarf etmek istiyorum. Diyor ki: Kara
yolları motorlu araçlar mali zorunluluk sigortası. yani bir sigorta.
Bu sigorta çok basittir, dünyanın her yerinde olan bir risk sigortasıdır.
Riskler nedir bu sigortada diye sorarsanız? Zaten bu kavramın içinde
geçiyor. Bir: Kara yolları riski vardır. İki: Motorlu araçlar
riski vardır. Üç: Bu Türkiyede özellikle büyük bir sorundur, o motorlu
araçları kullananlar yani insan riski vardır.
Bu konularda biraz mürekkep yalamış birisi
olarak bazı şeyleri kavramakta doğrusu sıkıntı
çekiyorum, öyle diyelim.
Şimdi, bu risklere bakalım. Kara
yolları
Hükûmet ve AK PARTİ -sağ olsunlar- İşte biz
Türkiyede şu kadar yol varken şu kadar duble yol yaptık,
yolları bu kadar düzenledik, güzel hâle getirdik. diyor.
Dolayısıyla bunun bir risk olmaktan çıkması ya da riskin bu
konularda minimize edilmiş olması gerekiyor. Dolayısıyla bu
kara yollarını riskten bir çıkaralım yani, 10 misli
artışın içinde öyle bir risk olamaz. İkincisi: Motorlu araçlar
diyor. Evet, yani o bir risk olabilir, Türkiyede eskiden de motorlu araçlar
vardı, o zaman da çok kalitesiz araçlara insanlar binmeye mahkûm
ediliyordu bu meşhur ÖTVden dolayı. Avrupada 20 bin liraya veya 20
bin euroya çok sağlam araçlara binilebiliyorken Türkiyede aynı araca
150 bin lira veriyorsunuz ve vatandaş, tabii ki bu parayı o araçlara
veremez. Dolayısıyla elbette araçların kalitesiz olması,
virajlarda yollardan çıkması, kötü hava şartlarında, yol
şartlarında daha yüksek riskler içermesi çok doğaldır.
Dolayısıyla, yani burada bir risk var, araçlardaki ÖTVyi de Hükûmet
tekrar bir düşünme durumunda.
Üçüncü risk olarak, şoförler... Biz, tamam,
gelişmekte olan bir ülkeyiz, Avrupa Birliğiyle ilgili görüşmeler
yapıyoruz Avrupa Birliğine girebilir miyiz diye. Fakat, ehliyetlere
bakıyoruz
Sürücü belgesi alırken insanlar ne gibi bir süreçten
geçiriliyor, nasıl eğitiliyor, o konuları da tekrar irdelememiz
lazım. Bu riskler var Türkiyede ama o riskler de fiyatların yüzde
bin kadar artmasına sebebiyet olamaz. Bizim gerekçemiz zaten önlerinizde
var, zamanım da bitmek üzere, çok fazla okumak istemiyorum.
Sigorta şirketleri, efendim, zarar
yapıyormuş. Zarar yapan bir şirket niye Türkiyede hâlâ aktif?
Türkiyedeki sigorta şirketlerinin yüzde 70i yabancı
şirketlerdir. Eğer bunlar zarar yapıyorsa Türkiyeden çoktan
çekilmiş olması gerekiyordu ama çekilmiyorlar devam ediyorlar.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, eğer gerçekten,
millîlik ve yerlilik ilkelerine bağlıysanız o zaman
vatandaşların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurun lütfen,
uluslararası sigorta şirketlerinin değil.
Biz, bu kanunun bu 4üncü maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Ziya Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Diğer önerge hakkında konuşmak
isteyen Ömer Fethi Gürer, Niğde Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 273 olan
Kanun Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili söz aldım.
Öncelikle, halkımızın Regaip Kandilini kutluyorum.
Yalnız, bugün yine 1 binbaşı, 2
emniyet amiri, 5 şehidimiz var. Ben, milletvekili olduğumdan beri bir
şeyi algılamıyorum: Mecliste üç buçuk ayda 130 tane kanun
maddesi görüştük ama şu terörle ilgili gelip burada doğru dürüst
konuştuğumuz bir oturum olmadı. Bakanlar Kurulu bütçenin
dışında boş, milletvekillerimizin bir kısmı gelip
gidiyor, bir sürü can, şehit, acı bu memleketin gündeminde.
Ben köye gittiğimde vatandaş bunu bana
sorduğunda cevap veremiyorum. O anlamda terörle ilgili Meclisin mutlaka
toplanıp siyasi partilerin bu konuyu birlikte değerlendirmesi
gerekliliğine inanıyorum, öncelikle bunu belirteyim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunun yanında, bugün Niğdede deprem
meydana geldi, Çamardı ilçemizde. Afet Müdürü, Çamardı Kaymakamı
ve Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanımızla görüştüm,
can ve mal kaybı olmaması bizim için büyük bir sevinç ama bazı
evlerde meydana gelen hasar var. Niğde bir deprem bölgesi değil, buna
rağmen yoksulluk ve yokluk nedeniyle yapılan evlerin 4
şiddetinde bir depremde bile hasar gördüğü bir gerçeği var; tüm
hemşehrilerime geçmiş olsun diyorum.
Şimdi, görüştüğümüz maddeyi,
okuduğum zaman, öncelikle, geçtiğimiz dönem içinde meydana gelen
trafik sigortalarındaki artışa bir çözüm geldiğini
düşündüm ve sevindim çünkü bununla ilgili Mecliste hem konuşmuş
hem de Sayın Bakana yazılı, sözlü soru önergesi vermiştim.
Gelen yanıtta Sayın Bakan Mehmet Şimşek de bu
artışın kabul edilebilir olmadığını ifade
ediyordu. Buna çözüm üretilmesi gerekiyordu. Geçmişte birkaç örneğini
gördüğümüz gibi yine bir çözüm üretilmiş, üçüncü derecede mağdur
olacak vatandaşın hakları gasbedilerek sigortacılar eliyle
yeni bir indirim yapılacağı yönünde bir düzenlemeye
gidilmiş ama gördük ki, Türkiyede yaptığımız
düzenlemelerde bir yere fayda sağlayacağını umduğumuz
hiçbir şeyden sonuç çıkmıyor. Örneğin, yemde KDV
düşürüldü, sandık ki bu, tüketiciye, üreticiye yansıyacak ama
kime yansıdı? O işle ilgili iş yapanlar anında indirim
kadar zam yaptı.
Şimdi bu trafik sigortasıyla ilgili
bölümde de 100 bin liralık bir maliyeti 20 bin liraya düşürecek,
üçüncü şahısları ilgilendiren yani mağdur olmuş olan
vatandaşı ilgilendiren düzenlemeyi sigortacılar talep ediyorlar;
böylece sigortacılar kendi kârlılığını
artırırken, üçüncü derecede mağdur olacak yurttaşın varlığını
sıkıntıya sokuyorlar, bu yolla da trafik sigortası
poliçelerinin düşeceğini belirtiyorlar ama bu düşmeyecek. Yani
bu yapılan uygulama, sigortacıların zarara uğradıklarını
söyleyen ama çoğunluğu yabancı
yatırımcıların olduğu ve yabancının da zarar
ettiği bir yerde olmadığı bilindiğinde böyle bir
şeyin varlığının değerlendirilmesi gerekirken sigorta
şirketlerine artı avantaj yaratan bir kanun.
Ama burada esas olan, değerlendirilmesi gereken
şu: Geçtiğimiz mayıs ayında Hazine
Müsteşarlığı sigorta şirketleriyle ilgili düzenlemeler
yaptı. Sigortacılar bunlardan rahatsız oldular çünkü kontrol
altına girdiklerinde kendilerinin mağdur olacağını
düşünüyorlardı. Bunu vatandaşa yansıttılar ve 16
milyon araç sahibi yurttaş bu kez trafik sigortalarını çok
fahiş ödedi. Büyük bir tepki oluştu. Şoförlerimiz geldiler,
bakanlarla görüştüler, ilgililerle görüştüler, çözüm istediler. Çözüm
şöyle bulundu: Sigortacı kârından ya da
kazandığından vazgeçmeyecek ama bunun yanında üçüncü
derecede sigortayla ilgili zarara uğrayan yurttaş alacaklarından
geriye düşecek yani vatandaşın mağduriyeti
gerçekleşecek.
Biz burada yaptığımız yasalarda
kimi, neyi, niçin ve neden sorularını sorarak eğer maddeleri
geçirirsek halkımıza yapacağımız faydanın
artacağını düşünüyorum. Onun dışında,
yaptıklarımızdan hep geri döne döne döne döne Meclisi kendi
işlevinin dışında bir önce yaptığını
bir daha düzelten hâle getiriyoruz. Bunun da doğru
olmadığını düşünüyorum.
Süreç içinde yapılan yasal düzenlemeleri
torbalara doldurup getirdikçe torbanın da altı deliniyor.
Delinenlerle yeniden dökülüyor, bir daha üstten atıyoruz. Bunun da
doğru dürüst bir düzene girmesinin faydalı olacağını
düşünüyorum. 5 torba yasası geçmiş, 130 tane de bunun içinde madde
geçmiş ama vatandaşın derdi bitmemiş, işçinin,
köylünün, çiftçinin, esnafın sorunu bitmemiş. Demek ki bu maddelerden
halkımız fayda sağlamamış.
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında konuşmak isteyen Mehmet Parsak, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)- Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Mübarek üç ayların
başlangıcı ve Regaip Kandilimizi başta siz
saygıdeğer milletvekilleri olmak üzere sizlerin şahsında
tüm aziz milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyorum.
Gene yüreklerimiz yandı. Benden önceki
hatiplerin de ifade ettiği gibi, biri binbaşı, biri emniyet
amiri olmak üzere 5 şehidimiz var bugün de. Şehitlerimizin hepsine de
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
kapsamında söz almış bulunmaktayım. Tasarının
4üncü maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun
90ıncı maddesinin değiştirilmesi teklif edilmek suretiyle,
özetle, trafik kazalarında uygulanan haksız fiil sorumluluğu
kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Türk Borçlar
Kanununda haksız fiil kavramı, Kusurlu ve hukuka aykırı
bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle
yükümlüdür. şeklinde ifade edilmiştir ve yine aynı kanunda
destekten yoksun kalma, ölüm hâlinde uğranılan zararlar ve bedensel
zararların tazminine ilişkin hususlar yargısal ve bilimsel
içtihatlarla düzenlenmiştir. Yürürlükte olan mevzuatımızda
trafik kazalarından kaynaklanan zararlarda haksız fiil
sorumluluğu esas alınmaktadır. Bu durum bütün dünyada da
böyledir. Ancak yapılması teklif edilen değişiklik trafik
kazalarıyla meydana gelecek zararlarda sigorta şirketlerinin
yükümlülük ve sorumluluklarının azalmasına ve zarara
uğrayan vatandaşlarımızın alacağı tazminat
miktarlarının düşmesine yol açacaktır. Bu durum evrensel
hukuk ve temel insan hakları ilkelerinin yanı sıra Türk Borçlar
Kanununun da 55inci maddesine açıkça aykırıdır.
Hani konuyu daha iyi anlayabilmemiz için muhalefet
şerhimizde de ifade edilen, daha önceki hatiplerimizin de söylediği
örnek bir olayı ben burada yeniden ifade etmek istiyorum. Seyir
hâlindeyken direksiyon hâkimiyetini kaybeden bir sürücünün, okuluna gitmek
üzere yaya yolunda yürüyen bir tıp fakültesi, hukuk fakültesi, mühendislik
fakültesi öğrencisine çarparak yaralanmasına sebep olduğu ve
kaza sonucunda öğrencinin iş göremez şekilde kalıcı
sakatlığa maruz kaldığı düşünüldüğünde,
yürürlükteki mevzuatımıza göre mahkemeler tarafından
öğrencinin uğradığı gerçek zararın mümkün
olduğunca belirlenmeye çalışılması, sürücüyle birlikte
sigorta şirketini de bu zararı tazmin etmekle sorumlu tutması
söz konusu. Ancak teklif edilen değişiklik öğrencinin gerçek
zararının belirlenmesine çalışılmaması, zarar
hesabının Hazine tarafından belirlenen zorunlu trafik
sigortası genel şartlarına göre yapılmasını
öngörmekte ve bunun sakıncası ortaya çıkmakta, ki Hazinenin
belirlediği genel şartlara göre bir kişinin geliri ödenen
vergiye göre belirlenmekte ve eğer ödenen vergi yoksa asgari ücrete göre
hesap yapılmaktadır. Zarara uğrayan öğrencinin vergisi,
ödenen bir kazancı olmadığından elde edeceği gelir
asgari ücrete göre hesaplanacaktır ve böylelikle büyük zorluklarla
okutulan bu öğrencinin, okulundan mezuniyeti sonrasında, örneğin
hekim olması, avukat olması durumunda asgari ücretin çok çok üzerinde
gelir elde edeceği muhakkak olduğu hâlde gerçek gelirine göre
değil de, Hazinenin kıstaslarına göre -öğrencimizin
uğradığı- asgari ücrete göre bir hesap yapılması
söz konusu olacaktır. Bu değişiklikle Hükûmet kaş
yapayım derken âdeta göz çıkarmakta. Zorunlu trafik sigortası
primlerini düşüreyim derken vatandaşı mağdur etmekte ve
böyle bir uygulamaya imza atmaktadır.
İnsanlarımızın mağduriyeti
yerine sigorta şirketlerinin kârını esas alan bu düzenleme
Anayasamıza, Türk Borçlar Kanununa, evrensel hukuk ilkelerine ve temel
insan haklarına bu yönleriyle aykırı durumdadır. Sigorta
şirketlerinin sistemli şekilde işlemesini sağlamak için
öncelikle kapsamlı bir denetim mekanizması işletilmeli ve devlet
mağdur olan vatandaşların tazminatlarını
düşürmeye çalışmak yerine, bu primler üzerinden yapılan
kesintilerden vazgeçmelidir. Bu kapsamda yüzde 22 gibi bir kesinti söz
konusudur. Bu kesintinin mümkünse tamamını, değilse
yarısına indirmek suretiyle vatandaşımızı
mağdur etmeden çözüme kavuşturmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, trafik sigortası
primlerindeki olağanüstü artışı araştırma yönünde
bir önergemiz var. Bunu araştıralım diyoruz, buna hayır
deniliyor. Sonrasında böylesine kazalarda mağdur olanların
mağduriyetini değiştirecek tekliflerle karşımıza
geliniyor. Buradan tekrar söylüyorum, konunun araştırılması
ve trafik sigortası primlerinin kazaya karışan
insanlarımız mağdur edilmeden düşürülmesi gerekmekte.
Ülkemizdeki araç sayısı ve kara yollarımızda her yıl
meydana gelen 1 milyondan fazla trafik kazası dikkate
alındığında bu değişikliğin önemi de bir kez
daha ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, burada
vatandaşımızın mağdur edilmeden sorunun çözülmesini
temin edecek şekilde önergemizin kabul edilmesini diliyor, yüce Meclisi
bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Parsak.
Aynı mahiyetteki üç önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5inci madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu Musa
Çam
Ankara İstanbul İzmir
Utku Çakırözer Bihlun Tamaylıgil Haydar Akar
Eskişehir İstanbul Kocaeli
Madde 5 2918 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat
talepleri.
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Erhan
Usta İsmail
Faruk Aksu
Antalya Samsun İstanbul
Kamil Aydın Mehmet Erdoğan Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Erzurum Muğla Hatay
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Çağlar Demirel Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan Tan Mehmet
Ali Aslan Erol
Dora
Diyarbakır Batman Mardin
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeye
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeyle
ilgili olarak önerge sahiplerine söz vereceğim.
Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz
Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı olarak geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla 65
yaş ve üzeri yurttaşlarımıza bağlanacak olan muhtaçlık
maaşına ilişkin düzenlemeler öngörülmektedir. Bildiğimiz
gibi, Türkiye, Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı yurttaş
bakımından Avrupa standartlarının oldukça gerisinde olan
bir ülkedir. Kayıt dışı güvencesiz işçi
çalıştırma hâlen yaygın olarak görülmektedir. Güvencesiz
çalışan yurttaşlar elbette emeklilik maaşından ve
benzer diğer sosyal haklardan da faydalanamamakta ve yasal tanıma
göre muhtaç statüsüne düşürülmektedir.
Değerli milletvekilleri, elbette bugün 65
yaş ve üzeri muhtaçlık maaşına ihtiyaç duyan
yurttaşlarımızın profiline
baktığımızda, bunların çoğunluğunun
kadın yurttaşlarımız olduğunu görmekteyiz. Bunun en
büyük sebebi de, Türkiyede kadınların kayıtlı
istihdamının oldukça geç başlaması ve hâlen de iş
yaşamında kadınlara dönük önemli sorunların ve
suistimallerin büyük oranda yaşanmaya devam etmesidir.
İnsanlarımızın 65 yaş
muhtaçlık maaşına ihtiyaç duymalarının bir diğer
önemli sebebi de, son otuz yılda kırsal nüfus ile kentsel nüfus
arasında yaşanan önemli oransal değişikliklerdir. Otuz yıl
öncesine kadar Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 75inin kırsal
alanlarda yaşıyor olmasına rağmen bu oran günümüzde yüzde
10un altına düşmüştür.
Köylerde tarım ve hayvancılıkla
uğraşan vatandaşlarımızın emekli olabilmeleri
için Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıt olmaları noktasında devletin
gözle görünür bir teşvikinin olmaması bu
insanlarımızın sosyal güvencelerden yoksun kalmasına neden
olmuştur. Elbette sonraki uygulamalarda, kamuoyunda çiftçi BAĞ-KURu
olarak bilinen uygulamalar başlamış ancak bunun önceki yaş
kuşaklar için bir anlamı kalmamıştır.
AKP Hükûmeti, nüfusun şehirlere göç etmesini
olumlu bir gelişme olarak değerlendirmiştir ancak bu bir
gelişme değildir. Türkiye toplumu üreten değil, tüketen bir
toplum hâline getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 65 yaş
muhtaçlık maaşını düzenleyen kanun maddelerine ayrıca
şöyle bir eleştiri yapmayı zorunlu görüyorum: Devletin,
yasalarda yurttaşlarını tanımlarken muhtaç vatandaş
biçiminde bir kavram kullanması kabul edilemez. Muhtaçlık ihtiyaç
sahibi anlamına gelen bir sözcüktür, ancak günümüz sosyal ilişki ve
iletişiminde insanlar arasında hiyerarşik, küçümseyici,
aşağılayıcı, onur kırıcı duygulara da
neden olabilen anlamları bünyesinde taşıyan bir kavram hâline
gelmiştir. Bu bağlamda, muhtaçlık kavramının kanun
maddelerinden çıkarılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, 65 yaş üzeri
vatandaşlarımıza bağlanacak maaşların, SGK
bünyesinde, özel bir emeklilik başlığı altında
ödenmesi bizce makul olandır. Bu vatandaşlarımıza bir
düzenlemeyle emekli statüsü verilmelidir.
Tabii, 65 yaş maaşıyla ilgili en
büyük sorun, bu maaşın aylık sadece 217 TL seviyesinde
olmasıdır. 65 yaşında olup kendisine ait bir mülkü
bulunmayan, resmî ve düzenli bir maaşı bulunmayan bir insanın bu
parayla yaşamını idame ettirebilmesi şüphesiz mümkün
değildir. Bu bağlamda, söz konusu
vatandaşlarımızın maaşlarının makul bir
seviyeye çekilmesi, insan onuruna yakışır bir düzenleme
yapılması şarttır. 65 yaş maaşı, parti
olarak muhalefet şerhimizde de belirttiğimiz gibi, en az asgari ücret
seviyesinde olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 65 yaş
maaşından faydalanan yurttaşlarımızın özel
hastanelerden faydalanamadıkları da diğer bir gerçektir.
Biliyorsunuz, özel hastaneler yeşil kart statüsündeki
yurttaşlarımıza ancak ücret karşılığı
bakmaktadırlar. Bu önemli sorunun çözümüne dair de Hükûmet gerekli
adımları atmalı ve yurttaşlarımızın
sağlık alanında yaşadıkları bu kritik sorunu da
gidermelidir diyor, yine bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında konuşmak isteyen Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce üç ayların müjdeleyicisi olan Regaip Kandilinizi
kutlar, Regaip Kandilinin Türk İslam âlemine hayırlara vesile
olmasını niyaz eder, hepinize sağlıklı günler dilerim.
Ayrıca, Şanlıurfa iline verilecek
olan İstiklal Madalyasının Şanlıurfalılara
hayırlı olmasını diliyor, geç kalmış bir hak
edişin tesliminden dolayı da Gazi Meclise tebriklerimi arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 273 sıra
sayılı torba Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde verdiğim önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Bu kanun tasarısı, AKP tarafından
klasik hâle getirilen, torba denilen yöntemle gelmiştir, galiba bundan
sonra da gelecektir. Sıkışınca, sorunları torbayla
çözmeye çalışıyorsunuz ama işi çorbaya çevirmeye devam
ediyorsunuz.
Anılan kanun tasarısının 5inci
maddesinde, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92nci
maddesinin 1inci fıkrasına, hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen
hizmet tazminat talepleri, ilgililerin sigortalarının sorumluluk
riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, bu kanun tasarısı
çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel
şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği
dışında kalan talepler eklenmiştir. AKP sayesinde, son
yıllarda zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçeleri ve primleri çok
yüksek oranlarda artırılmış, araç sahibi çok sayıda
vatandaşımız sigorta bedellerini ödeyememiş, zorunlu mali
sorumluluk sigortalarını yaptıramamıştır. Zorunlu
trafik sigortalarında yapılan yüksek artışlar sonucunda
taksici esnafı başta olmak üzere, minibüs, özel halk otobüsü ve
nakliyeci esnafının çok zor duruma düşürüldüğü,
ayrıca, her yıl yapılan inanılmaz artışlar sonucu
normal vatandaşların da etkilendiği bir konuyla ilgili olarak 12
Ocak tarihinde Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet
Şimşek tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için vermiş olduğum önergeye
maalesef cevap bile verilmemiştir. Bu sorulara zaten cevap vermenizi de
beklemiyorduk çünkü siz vatandaşın sorunlarından bihabersiniz,
hiç duymaz ve görmezsiniz ama iş şirketlerin zararına olmaya
başlayınca hemen duygularınız,
duyarlılığınız artar, sorumluluk duygularınız
kabarır ve torba yasa içerisinde çözüm için adım atarsınız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarıyla yapılmak istenen düzenleme
2918 sayılı Kanunun ruhuna ve hükmüne de açıkça
aykırıdır. 5inci maddeye eklenmek istenen hususlar tazminat hesaplama
ilkeleri doğrultusunda genel ilkelere aykırılık teşkil
etmektedir. Bu düzenleme, özellikle şoför esnafını mağdur
edecek, taksi ve dolmuş plakalarının haczine sebebiyet
verecektir. İnsan yerine sigorta şirketlerinin kâr marjını
esas alan bu düzenleme hem adil değildir hem de Anayasaya
aykırıdır. AKP Hükûmeti bu maddelerin gerekçesi olarak sigorta
şirketlerinin zarar etmeye başlamasını ve buna
bağlı olarak geçen yıldan bu yana sigorta primlerindeki
artışı göstermektedir.
Sonuç olarak, bu düzenlemeyle,
AKP yetkililerinin dediği gibi prim tutarları düşmeyecek, daha
da yükselecektir. Amaç, sigorta sisteminin sağlıklı, rekabetçi
bir şekilde işlemesini sağlamak ise öncelikle
sağlıklı denetim sistemi etkin bir şekilde
işletilmeli, devlet, mağdur olan vatandaşların
tazminatlarını azaltmak yerine bu primlerden yaptığı
kesintilerden vazgeçmelidir. Bu kapsamda yüzde 5'lik Banka Sigorta ve Muamele
Vergisi, yüzde 5 Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonu kesintisi, yüzde 10luk
trafik kazalarında tedavi giderleri kesintisi, yüzde 2lik güvence
hesabı kesintisi yani toplamda yüzde 22lik kesintiyi makul seviyelere
indirmeleri gerekir diye düşünüyor ve hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
Madde
5 2918 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
g)
Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Evet, trafik sigortası hakkında
konuşuyoruz. Trafik sigortası gerçekten toplumu son günlerde çok
sıkıntıya sokan, yaklaşık 19 milyon, 20 milyona
yakın araç sahibini sıkıntıya sokan bir olaydır. Bu üç
dört aydır gündemde ama hikâyesi aslında biraz eskiye dayanıyor.
2008de trafik sigortasını özelleştirerek 29 sigorta şirketine
trafik sigortası yapma yetkisini verdiniz. Burada veriliş amacı
şuydu: Rekabeti artırmak, fiyatları, primleri
aşağı çekmekti yani vatandaşın mağduriyetini
önlemekti. Ama, maalesef, 2015 Haziran ayında bir yönetmelik
değişikliği yapıldı. 2015 Haziran ayından sonra,
yönetmelik değişikliğinden sonra daha önce 300 lira ödenen, 500
lira ödenen rakamlar bir anda 3 katına, 5 katına yani bin liralara,
1.500 liralara, 2 bin liralara çıktı. On yedi senelik, yirmi senelik
araçları olanlara ya da toprağını satmış -500
metrekare, 1 dönüm- bir araç almış, zar zor bir araç almış
vatandaşa, getirdiğiniz trafik sigortasını -bu
özelleştirmeden- rekabet yaratacak düşüncesiyle ne
yaptınız? Bunu da dayattınız. Şimdi, bu dayatmadan
sonra, vatandaş haziran ayından sonra feryada başladı.
Doğaldı feryadı çünkü trafik sigortası aşırı
pahalanmıştı. Benim de o konuda bir önerim vardı, kanun
teklifim vardı, kasko ve trafik sigortasını birleştirelim
diye. Ulaştırma Bakanı Trafik sigortası ile kaskoyu
birleştireceğiz, yeni bir düzenleme yapacağız.
Vatandaşın mağduriyetini gidereceğiz." diye
vatandaşa televizyon kameralarına geçti, mesajlarını verdi.
Sonra Mehmet Şimşek çıktı Bunu asla yapma
şansımız yok. Böyle bir birleştirme, iki sigortayı
birleştirme şansımız asla yok ama birtakım
düzenlemeler yaparak vatandaşın mağduriyetini gidereceğiz."
dedi. Biri iyi polis, biri kötü polis. Vatandaşta beklenti oluştu ve
daha sonra kanun Plan Bütçeye gelince de bizleri telefonla aramaya
başladı vatandaşlar Bu kanun bize ne haklar getiriyor? diye.
Bu kanun bu vatandaşlarımıza hiçbir hak falan getirmiyor.
Bakın, 19 milyon araç sahibinden zaten 4 milyon araç sigortasız
geziyor fakat yönetmelik devreye girdiği Haziran ayının
2015inden üç aylık, dört aylık dilimde trafik sigortası
yaptırma oranı yüzde 83ten yüzde 80lere geriledi.
Yaklaşık 350 bin-400 bin araç da trafik sigortası
yaptırmadı. Bu kanundan sonra da yaptırmamaya devam edecek çünkü
bu kanun vatandaşın lehine hiçbir şey getirmiyor
arkadaşlar; bir beklenti oluşturuyorsunuz.
Şimdi burada Maliye Bakanı yok, Sayın
Faruk Çelik var. Faruk Çelikin tatlı bir dili vardır, işçi
sendikalarını ikna ederdi. İşçi sendikalarını
öyle ikna ederdi ki, sanki örgütlenmenin önündeki bütün problemler
kalkıyor, işçiler bu örgütlenmede hak sahibi oluyor, sosyal
haklarını güvence altına alıyor. 10 tane kanun teklifi
getirmiştir buraya, dinleseniz, ben bile inanıyordum bazen ama
tarihinizde en çok işçi haklarının geri
alındığı dönemi yaşadık Sayın Bakanım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu görevi Mehmet Şimşek ve
Sayın Ulaştırma Bakanı üstleniyor. Mehmet Şimşek
kötü polisi, Ulaştırma Bakanı iyi polisi üstleniyor ve
vatandaşta bir algı yaratarak, sanki bir şeyi çözüyormuşuz
gibi, çözüyormuşuz gibi yapıyor. Biraz evvel dinledim, AKP Grubu
adına konuşan bir arkadaşım diyor ki: Milletin vekilleri
millet için çalışıyor. Bu kanunun şimdi maddelerini
okuyacağım, eklenen maddelerini, milletin vekili AKP iktidarı ve
AKP vekilleri millet için değil, sermaye için, sigorta şirketleri
için çalışıyor, açık ve net. (CHP sıralarından
alkışlar)
NECİP KALKAN (İzmir) Yanlış!
HAYDAR AKAR (Devamla) Eğer itiraz
ediyorsanız maddeyi okuyorum, bakın ne diyor: Hak sahibi kendi
kusuruna denk gelen tazminat taleplerinden vazgeçiyor bu getirdiğiniz kanunla;
ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan
tazminat taleplerinden vazgeçiyor, falan, falan. Niye geldi bunlar? Çünkü
vatandaş kaza yaptığında tazminat alıyordu, sigorta
şirketi tazminatını ödüyordu, bu doğru ama vatandaş
ödediği prim karşılığını veya tazminatı
yeterli bulmayınca mahkemeye veriyordu sigorta şirketini; mahkeme bir
kararla üzerine ilave tazminat ödettiriyordu sigorta şirketlerine. Burada
vatandaş nerede var arkadaşlar? Sigorta şirketlerini
kurtarıyorsunuz. Bakın, bir ay sonra, iki ay sonra, bu kanun
çıktıktan sonra, üç ay sonra konuşacağız. Ben bu
kürsüden sizden özür dilerim vatandaş lehine bir gelişme olursa.
İnanın, bu sigorta primleri in-me-ye-cek çünkü derdiniz vatandaş
değil, derdiniz bu sigorta şirketlerini kurtarmak diyorum. Ve lütfen,
daha önce yaptığınız gibi defalarca bu kanun tekliflerini
getirmeyin. İlk defa vatandaş lehine bir çözüm üretelim.
Bununla ilgili, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem
Mecliste önerge veriyoruz ama asla görmüyorsunuz, sonra dediğimiz noktaya
geliyorsunuz. Vatandaşı mağdur etmeyin, kıt kanaat
bindiği araçlarda rahat seyahat etmelerini sağlayalım diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde
kabul edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Ömer SERDAR (Elâzığ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır ile 28 Milletvekilinin;
Şanlıurfa'ya İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/997), Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın;
Şanlıurfa'ya İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/998), Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün; Şanlıurfa'ya İstiklal Madalyası
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/999) ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır ile 28 Milletvekilinin; Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın; Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Levent Gökün;
Şanlıurfaya İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/997), (2/998), (2/999)
(S. Sayısı: 274) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 274 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi teklifin tümü üzerindeki söz taleplerini
karşılayacağım.
Teklifin tümü üzerinde siyasi parti
gruplarının veya şahsı adına milletvekillerinin söz
talebi olmadığını görüyorum.
Tümü üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğim ancak sisteme soru için giren sayın
milletvekilinin olmadığını görüyorum.
Bu durumda teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış olmaktadır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ŞANLIURFAYA
İSTİKLAL MADALYASI VERİLMESİ HAKKINDA KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1)
Kurtuluş Savaşı esnasında verdiği destansı
mücadele ile büyük kahramanlık gösteren Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmiştir
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Celal Doğan, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal Madalyasının
verilmesiyle ilgili kanun teklifinin Şanlıurfaya önce
hayırlı olmasını ve hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Biraz önce kanun teklifi üzerindeki
görüşlerimizi arz ettik. 1919-2016, doksan yedi yıl sonra bir
şehre İstiklal Madalyası veriyoruz. Bu, ne kadar çok
çalıştığımızın, meselelere ne kadar hassas
olduğumuzun bir başka ölçüsü olarak aklıma geliyor.
İstiklal Madalyasını eğer doksan yedi yılda
veriyorsak mutlaka bugün Urfada ne o savaşı yaşayanlardan kalan
kimse vardır ne de o hazza varacak kimse yoktur. 1919, terk ettikleri
tarihi söylüyorum, 11 Nisanı söylüyorum, o nedenle söylüyorum,
Fransızların terkini, veriliş tarihi ayrı bir konu. O
bölgenin tümü, biliyorsunuz, o tarihlerde, aynı şekilde, Fransızlar
tarafından terk edildi. Yani doksan yedi yıl sonra, bir halkın
ortaya koymuş olduğu mücadelenin ancak bu tarihte cevabını
Meclis olarak verebiliyoruz.
Bir başka gecikmemiz, 1960 yılında
başlayan bir GAP projesi var. O da otuz yedi yıl olmuş. Şu
anda o projenin -Sayın Bakan da uzun süre, belki, orada Urfa milletvekili
ve Bakan olarak ilgilendi- mutlaka rakamlarında değişiklik
olmuştur ama 27 hükûmet döneminde yüzde 37si bitirilmiştir. Yüzde
37den yüzde 15i bitirilmiştir. Şu anda 9 ilde de harcanması
gereken paranın da ne oranda sarf edildiği tartışma
konusudur. Kaldı ki -Sayın Bakan da burada- özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisinin ilk geldiğinde, çok ciddi boyutlarda
yatırım yapacağını söylediği GAP projesinin
GAPla ilgili bakanlığının da Bakanlar Kurulundan
çıkartılmış olması, verdiği önemi arz etmek
açısından da bir husustur. Yani, GAPa verilen önemin
azaldığı noktasında bir düşünceye bizi sevk
etmektedir. 9 ilde, bu projenin gerçekleşmesi hâlinde, 3 milyon istihdam
yaratacağı, bölge insanının fert başına millî
gelirinin yüzde 9 artacağı bilinen bir rakamdır. Sayın
Bakanın da malumlarıdır muhakkak, master planı vardı
Japonlar tarafından hazırlanan. O, Japonların
hazırladığı master planının da gündemde olup
olmadığı tartışmalıdır. Bence,
kalkmaması gereken çok ciddi bir projeydi.
Onun için, üzerinde durmamız gereken konu,
Sayın Başbakanımızın Urfaya giderken, bence, bu
İstiklal Madalyası, onların manevi duygularının
tatmini açısından çok önemlidir ama hiç olmazsa GAPın, Urfadan
başlayıp Kilisin güneyine kadar sulama kanallarını kapsayacak
bu projenin hayata geçeceğini inandırıcı şekilde,
siyasilerin, geçmişte hep söyleyip yapmadıkları değil,
inandırıcı bir süre içerisinde, ciddiyetle
ayıracakları kaynaklarla bitireceğini müjdelemesi Urfa
açısından en az İstiklal Madalyası kadar önem arz eden bir
konudur.
Toplantıyı açmadan önce Sayın Bakana
da uğradım. Şunu sordum açıkçası: Biliyorsunuz, oradan
geçen, Suriyeyle bir sınırımız var. Tamam, olağanüstü
şartlar yaşıyoruz, terörün yoğun olduğu,
uluslararası entelijan servislerinin yol geçen hanına çevirdiği,
daha doğrusu cıfıt kazanının kaynadığı
bir bölgede olduğumuzu biliyoruz. Orada güvenlik açısından bir
duvar çekildiğini de biliyoruz. Bu duvarın sınırının,
daha doğrusu tabanının nereye oturduğu konusu benim için
önem arz eden bir konu. Eğer o sınır, daha doğrusu
duvarın tabanı karşı sınıra yani sıfır
noktasına oturuyorsa, biliyorsunuz, 820 kilometrede en az 3-5 tane
Ceylânpınar kadar, en az 3-5 tane Çukurova kadar, Konya kadar
yıllardır bakir kalmış bir araziyi tarımın
hizmetine sunmak durumunda kalabiliriz.
Mayınların temizlenmesi konusu ihale
edilmiştir, devam ettiğini biliyoruz. Efendim Sizin şu
şartlarda bunu dile getirmenizin zamanı mıdır? diye
söyleyebilirsiniz, savaş ortamında. Sınırın bu
tarafında kalmış olan çok yerde asayişi mümkün olmayan
yerler var. O arazi bizim elimizde olduğu zaman -ben şu
düşünceyi kendi şahsım için söylüyorum, mutlaka partimin de bu
konuda bir eleştiri alacağını zannetmiyorum- bu araziler
Türkiyenin geleceği konusunda çok ciddi önem arz eden ekonomik kaynaklardır.
Bu kaynak eğer doğru dürüst kullanılırsa
Yani salt
duygusal amaçlarla, politik hedeflerle, 1 dönüm, 2 dönüm, toprak reformu
anlayışıyla fakir fukaraya vereceğim diye oy adına
hesap edilmesi oraya yapılacak en büyük kötülüktür. Üretimin artık en
fizibil olduğu yerler büyük çiftliklerdir. Köylüyü korumanın bir tek
yolu vardır orada, köylüyü 1-2 dönüm arazi sahibi yapmak değil,
köylüyü kurulacak kooperatiflere ortak yapmaktır. Artık bizim
bölgemizde yani o bölgede verimli üretimin yapılabilmesinin en büyük
şanslarından birisi o bakir topraklardır. GAPta elde
ettiğimiz o eski toprakların çoğu maalesef yanlış
sulamadan dolayı kireçlendi, kuyular bitti, daha önce 30-40 metreden elde
edilen sulama projelerindeki su kaynakları 400 metreye düştü ve artık
köylü, daha doğrusu Urfalı çiftçiler orada çiftçilik yapamıyor.
Kilisin güneyine kadar gidecek olan bu proje rahmetli Süleyman Demirelin
tabiriyle 7 küpeli gelindir. Bu 7 küpeli gelinin küpelerinin
takılmasına geçmişteki başbakanların hepsi
katkıda bulundu, onları da rahmetle anıyorum ama bu gelinin ne
doğru dürüst yatak odası var ne arabası var ne
fırını var ne çamaşır makinesi var ne de işini
görecek sermayesi var. Onun için Sayın Bakandan ricam şu: Sayın
Başbakanımızın Urfayı ziyaretinde bizi mutlu edecek
en büyük olaylardan birisi GAPa vereceği önemin kaynaklarla birlikte dile
getirilmesi -daha çok sevindirici- olacaktır.
Bir vesileyle daha düşüncelerimi açıklamak
istiyorum, daha doğrusu uzatmak istemiyorum. Görüyorum ki gruplar yorgun,
Meclis yorgun, bir an önce bitirilmesini istiyorlar bugünkü
toplantıların. Başkanın da tavrını gördüm,
neredeyse çabuk çabuk bitirmemizde fayda olduğunu söylüyor. Ben bir
vesileyle daha bu madalyanın Suruçtaki akrabalarımın da
yaşadığı Urfa şehrindeki bütün Urfalılara,
ülkemize onur getirmesini, verilen bedellerin karşılıksız
kalmayacağını görmelerinin idraki içerisinde ulusa
yaklaşmalarını diliyorum. O nedenle de tekrar Parlamentonun bu
konudaki katkılarına şahsım adına, ülkem adına da
teşekkür ediyorum. Madalya Urfaya hayırlı olsun. Gelecekteki
Urfanın da, geçmişteki insanların canlarıyla bedelini
ödediği bu toprakların mutlu ve huzur içerisindeki bütün
halkların birlikte yaşadığı bir toprak olması
dileğiyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Nuri
Okutan, Isparta Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NURİ OKUTAN (Isparta) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün yine şehitlerimiz var. Bütün şehitlerimize
Yüce Allahtan bir kez daha rahmet diliyorum. İnşallah, onlar bize
şefaat eder ve haklarını helal ederler. Milletimizin
başı sağ olsun.
Ayrıca, bütün İslam âleminin bu gece idrak
edeceğimiz mübarek Regaip Kandilini de tebrik ediyor, kandilin ülkemize,
Türk İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini
diliyorum.
Teklif, millî mücadele yıllarında
verdiği destansı mücadeleyle kahramanlık gösteren
Şanlıurfa ilimize İstiklal Madalyası verilmesine
ilişkindir. Tarihe Urfa savunması olarak geçen şanlı
mücadele, millî mücadelede ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda
ilham kaynağı olmuştur. Bu şanlı ve kutlu mücadele,
millî idarenin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından dikkate alınmış
ve 1984 yılında çıkarılan bir kanunla Urfamız,
adına yaraşır bir şekilde Şanlıurfa
adını almıştır; almıştır ama
İstiklal Madalyası yönüyle bu güzel girişim eksik
kalmıştır. Şimdi esasen yapılan düzenleme, bu
eksikliğin tamamlanması ve bir hakkın teslim edilmesidir.
Değerli milletvekilleri, dünyanın ilk
tapınağının bulunduğu, Hazreti Adem ve Havvanın
yeryüzüne indiklerinde tarım yaptıkları, İdris Peygamberin
kurduğu şehir Şanlıurfa, peygamberlerin atası Ceddül
Enbiya İbrahim Peygamberin doğup yaşadığı, Eyüp
Peygamberin çile çekip sabrı öğrendiği, Musa Peygamberin
dağlarında çobanlık yaptığı, İsa
Peygamberin mektubunda kutlu şehir diye müjdelediği, birçok din ve
medeniyetin yaşadığı önemli ve özel bir şehirdir.
Şanlıurfa, dün olduğu gibi bugün de
dünya tarihindeki eşsiz yeri yanında, Türk İslam tarihinde de
önemli bir yer işgal etmektedir. Özellikle Hazreti İbrahimi
içselleştirmiş, şahsiyetini kendine örnek almış olan
Şanlıurfalılar, bu büyük nebinin cömertliğini, misafire
sofralarını açarak sevdiğine karşı muhabbetini
İbrahim Peygamberin halilullah sıfatından ilhamla dosta
gösterirken, düşmana karşı sarsılmaz irade ve öfkesini
Nemrutlara inat sürdürmektedir.
11 Nisan 1920de Fransızlara karşı
verdiği mücadelede aynı inanç ve kararlılıkla
sarsılmaz iradesini göstermiş, kutsal vatan parçasını
kahramanca savunmuştur.
Taşları cevherdir, takasım gelir,
Otunu gül gibi kokasım gelir,
Durup şen yüzüne bakasım gelir,
Gönlümden kaygıyı atar bu Urfa.
Kadını erkeği soyca kahraman,
Yurda yan bakana sillesi yaman,
Aslan yetiştirir, bağrında aslan,
Yiğitler kalbinde yatar bu Urfa. diyen Halide
Nusret Zorlutunanın dilinden dökülen bu mısralar,
Şanlıurfalıların 1920de işgalci Fransızlara
karşı vermiş olduğu bağımsızlık savaşından
ilhamını almıştır. Yaklaşık altı ay
Fransız işgali altında kalan Urfayı, Binbaşı Ali
Rıza Bey başta olmak üzere, eşraf ve aydınlardan
oluşan 12 kişiyle yapılan toplantıda gizli bir cemiyet
kurulması ve başkanlığına Ali Rıza Beyin
getirilmesi
Ve kurtuluşa kadar mücadele yolunda Kuran-ı Kerime ant
içilmiş ve mücadele başlatılmıştır. Urfanın
kurtuluşunu başlatan ve tarihe 12ler olarak geçen işte bu
Urfanın kahraman evlatlarıdır. Bugünkü anlamının
dışında, halk arasında çeteler diye nam salan yiğitler
ve onlarla el ele veren halk düşmanı bozguna uğratmayı
başarmıştır.
Çeteler geçiyor 11 Nisanda,
Yiğitlik şanındır kaynıyor
kanda,
Benzerin bulunmaz koca cihanda,
Tarihe yazılır destanın Urfa.
Şairinin dediği gibi, Şanlıurfa kelimenin tam
manasıyla destan yazmıştır.
Tarihin en kadim şehirlerinden biri olan
Şanlıurfaya baktığımızda, yalnızca 11 Nisan
1920de Fransız işgaline karşı vermiş olduğu
bağımsızlık savaşıyla değil, Türk İslam
tarihinin birçok döneminde kahramanlık ve yiğitliğiyle öne
çıktığını görürüz. İşte bu yüzden Evliya
Çelebi Urfayı övmekle dil âciz kalır. demiştir.
Şanlıurfa, tarih boyunca, gerek Roma ve Bizans gerek İslam,
Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde olsun, hep stratejik olarak karargâh
görevi görmüştür. Anadolu Selçuklu beylerinden Nureddin Zengi Urfayı
Haçlıların elinden aldığında Arap şairleri,
Urfanın fethi üzerine şiirler yazmış, savaşın
kazanılmasını Bedir Savaşıyla eş değer
görmüşlerdir. Aynı şekilde, Haçlı dünyası büyük bir
hayal kırıklığı yaşamıştır.
Nureddin Zengi Urfayı fethettiği için Halepi, Şamı
fethedebilmiş; Şamı fethettiği için Mısırı
fethedebilmiş; Şam ve Mısırı fethedebildiği için
de özenle yetiştirdiği, ordusunun komutanı Selahaddin Eyyubi de
Kudüsü fethedebilmiştir. Eğer Urfa Haçlılardan
alınmamış olsaydı Kudüs fethedilemezdi.
Millî mücadele döneminde
Urfanın, Maraşın, Antepin işgal edilmesi işgalciler
için ne denli hayati öneme sahipse, bu şehirlerin kendilerini büyük bir
azim ve manayla, imanla işgalden kurtarmaları da o denli önemli ve
hayati bir öneme sahiptir. Millî mücadele zarfında, başta Urfa olmak
üzere, bu şehirlerin işgalden kurtarılmaları Ankara
Hükûmeti için büyük bir moral kaynağı olmuş, böylelikle bugünkü
millî sınırlarımız güvence altına alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İbrahim Peygamberden almış olduğu ilhamla
hoşgörüyü, kucaklayıcılığı, dostluğu ve
cömertliğiyle kendine sığınanlara kapısını
açan Şanlıurfa, bir Suriyeli mültecinin dediği gibi, göçmen
kuşlar barınağı, daha açık bir ifadeyle Anadolunun
Medinesi olmuştur. Şanlıurfa, Anadolu ve Hicaz
topraklarının kavşak noktasında bulunduğundan
dolayı ayrı bir önemi haiz ve bir İslam âliminin deyişiyle
Taşıyla, toprağıyla mübarek bir şehirdir. Zira,
peygamberler nefesiyle toprağı karılmış, alperenlerle
İslamlaşmış ve Türkleşmiş ve yurt olmuştur.
Şanlıurfaya yapılan bu övgüler,
şehrin aynı zamanda Türk İslam dünyası açısından
dinî, kültürel ve stratejik önemine dikkat çekmek içindir. Zira,
Şanlıurfa Türk kültür ve medeniyetinin canlı yaşadığı
bir Türk şehridir. Bugün, hâlen sıra gecelerinde saray
edebiyatı dediğimiz divan edebiyatının gazelleri
okunmaktadır.
Türkçe bir hikmet dilidir ve hikmet şiirinin
kutbu, Urfalı şair Nâbidir. Urfada orta yaş üstü hemen herkes
Fuzûlînin beyitleriyle birbirine hitap etmektedirler. Türk İslam
sanatının her dalında Urfanın izi ve sözü vardır.
Şanlıurfa, dinî anlayışı, kültür ve mimarisiyle örnek
bir Türk şehridir, Anadoludur, bereket ve hilalin kilit
taşıdır.
Şanlıurfa-Halep sınır hattı
boyunca Araplar, Türkmenler, Kürtler, Nogaylar, Çerkezler yaşamaktadır.
Anadolu kadınlarının ilmek ilmek işlediği halı ve
kilimlerdeki iç içe geçmiş renk ve desenler gibi, binlerce
yıldır Şanlıurfada iç içe yaşamaktadırlar.
Suriye
savaşının başladığı günden bu yana
Şanlıurfa, en çok göçmen barındırmış şehir
olarak öne çıkmıştır.
Sığınmacıların büyük bir kısmını
Şanlıurfalıların kendi evinde, köyünde misafir etmesi,
modern dünyanın algılayabileceği bir iş değildir. Şanlıurfanın
bu erdemli ve hoşgörülü davranışı, onu tarih boyunca
şahsiyetli bir şehir yapmıştır. Yabancıya
karşı hoşgörülü ve samimi davranışıyla
şehir, kendisine gelen herkesin gönlünü kazanmayı bilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Şanlıurfanın işgali ve kurtuluş tarihine dikkat
ettiğimiz zaman, Şanlıurfa halkının ve bu milletin
özünü ve ruhunu son derece kuşatıcı bir şekilde
yansıttığını görürüz. Urfa, bizim medeniyetimizin
özünü oluşturan kesrette vahdettin, vahdette kesretin en muhteşem
misalini oluşturur. Orada herkes kendisiyle barışık, hem
kendisidir hem mensubu olduğu büyük Türk milletinin bir
parçasıdır; tıpkı bir orkestradaki enstrüman gibi hem kendi
sesini çıkarır hem de orkestranın gereği olan ortak ruhun
parçasıdır.
Bugün Şanlıurfa,
üzülerek belirtmeliyim ki hak ettiği yerde değildir. Ben
Şanlıurfanın, kucaklayıcı, temsil edici,
birleştirici ruhunun icabı olarak bugün bulunduğu yerden çok
daha merkezî, çok daha önemli olması gerektiğini düşünüyorum.
Şanlıurfa,
kimliği, kişiliği ve ruhu olan bir şehirdir.
Şanlıurfa bu yapısıyla hem gönül
coğrafyamızı daha yakından tanımaya hizmet eden hem de
bölgemizde huzur ve barışın tesisinde önemli roller
üstlenebilecek kentin adıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Kurtuluş Savaşında önemli
rol oynayan tüm illerimiz İstiklal Madalyasıyla taltif edilmeyi hak
etmişlerdir. Bu manada Edirneyi Karstan, Muğlayı Artvinden,
velhasıl 81 ilimizi birbirinden ayrı düşünemeyiz. Bizler,
doğusu batısıyla, kuzeyi ve güneyiyle bütün yurdumuzu bölünme
kabul etmez bir bütün olarak görüyoruz. Esasen, bütün milletimizin de bu
şekilde düşündüğünü biliyoruz. Bu manada Gaziantep,
Kahramanmaraş ve Şanlıurfa da bu unvanları ve İstiklal
Madalyalarını bütün illerimiz adına, bütün Türk milleti
adına almışlardır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Devamla) -
çünkü diğer illerimizin de o gün kalpleri ve ruhları bu illerimizle
birlikteydi.
11 Nisan 1920de Fransız işgalinden
kurtulan Şanlıurfaya İstiklal Madalyası verilmesi
konusunda -konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi-
aslında geç kalınmıştır. Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesi bir hakkı teslim etmek demektir.
Geç kalınmış olsa da bu güzel, hayırlı ve değerli
adımı şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
bütün kalbimizle desteklediğimizi belirtiyor, bu tarihî karara
oylarıyla imza atacak yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Okutan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mahmut
Tanal, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Üç ayların müjdecisi olan mübarek Regaip
Kandilinizi kutluyorum, insanlığa barış, huzur, mutluluk,
bereket getirmesini diliyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfanın 11 Nisan kurtuluş gününde
ecdadımızın hak ettiği İstiklal
Madalyasının verilmesi gerçekten Şanlıurfalılar için,
Türkiye için, herkes için hak edilmiş ama gecikmiş olan bir husustur.
Onun için ben yine 4 siyasi partiye de teşekkür ediyorum, emeği geçen
herkesi de kutluyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 96ncı yılı önümüzdeki 11 Nisan 2016 tarihinde
kutlanacaktır. Bu aziz vatanın bir karış toprağı
için, düşmanın emellerine ulaşmaması için canıyla,
kanıyla savaşan ve bu uğurda şehit olan ve gazi olan
başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını
saygıyla, minnetle, şükranla anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Şanlıurfa,
Kahramanmaraş ve Gaziantep, Kurtuluş Savaşında kendini
kurtaran ender şehirlerden biridir. Daha önceleri Urfa, Antep ve
Maraş olan bu şehirlere Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
şanlı, gazi ve kahraman unvanları verilmiş ve bugünkü
isimlerini almıştır.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; 1920de Urfalılar şanlı bir özgürlük ve
bağımsızlık savaşını vermişlerdir. Bu
nedenle Urfamıza 1984 yılında şanlı unvanı
eklenmiş. Bu kahramanlık destanına kısaca değinmek
isterim.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı
orduları yenilmiş, Sevr Antlaşması imzalanmış,
asker silah bırakmış ve halk yalnız bırakılarak
kendi kaderine terk edilmişti. Türk tarihinin bu en kötü dönemini
fırsat bilen İngilizler 1919da Urfayı işgal etmişti,
bir süre sonra da 3 bin kişilik kuvvetleriyle Fransızlar Urfaya
girmişti. Bu işgalin ardından Urfada bir Kuvayımilliye
gücü oluşmuş ve bunların liderliğini de merhum
Yüzbaşı Ali Saip Bey üstlenmişti. Halk kendi imkânlarıyla,
canıyla, kanıyla, malıyla görülmemiş bir kurtuluş
mücadelesi vererek kendi özgürlüğünü kazanmış ve millî mücadele
ruhu tüm yurtta güçlenerek tarihin seyrini değiştirmişti. Merhum
Ali Saip Beye de Soyadı Kanunuyla, gösterdiği kahramanlık
nedeniyle Ursavaş soyadı verilmişti. Sonunda 11 Nisan 1920de
Urfada, Kurtuluş Savaşının kahramanlarının
öncülüğünde halkın oluşturduğu kuvvetler, Ankarada kurulan
Meclisten 12 gün önce şehirlerini özgürlüğe
kavuşturmuşlardır. Bu kurtuluşun sonrası harekete
geçen Urfalılar -tabii, Gaziantepli arkadaşlarım, hemşehrilerim
gücenmesinler- aynı zamanda Antepe de yardımcı oldular. Yani
Şanlıurfalılar sadece ve sadece Urfayı kurtarmakla
kalmadı, bu özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi
nedeniyle Gaziantepe de yardımcı oldu.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Mahmut Bey,
Gaziantepin 6.311 şehidi var. En kanlısı orada oldu,
Gaziantepte oldu.
MAHMUT TANAL (Devamla) Allah rahmet eylesin.
Tabii, Şanlıurfalılar vatan
savunmasında, ülke savunmasında şehir, bölge, mıntıka
tanımazlar değerli arkadaşlar. Ülkemiz için,
vatandaşımız için, özgürlük için, barış için Şanlıurfa
hak ettiği noktada değil ama inşallah, hak ettiği noktaya
Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında onu getireceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa tarihi sadece bir kurtuluş mücadelesi
midir? Elbette hayır. Urfa tarihine bakarsanız, Sümerlere,
Romalılara, Büyük İskendere, Selahaddin Eyyubiye ve birçok
medeniyete ev sahipliği yapmış olduğunu görürsünüz. Bu
nedenle, Şanlıurfa ve çevresi, Harran yöresi sadece
yüzyılımız içerisinde değil, onun ötesine, çok daha
gerilere giden köklü bir tarihe ve kültüre sahip olan bir bölgedir.
Şanlıurfa peygamberler şehridir. Şanlıurfa medeniyetin
beşiğidir. Şanlıurfa dünyanın en eski üniversitelerden
birine ev sahipliği yapan yerdir ancak üniversitemiz hak ettiği
imkânlara getirilmiş değil. Sayın Bakan iki dönemdir
Şanlıurfanın milletvekili seçiliyor. Seçildiği ilk
dönemdeki mahallî seçimlerde 414 -Şanlıurfanın kod
numarası 414- projesi vardı, 414 projesinin 14 tanesi
gerçekleşmedi. Hemen Sayın Bakanın yanında oturan
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı döneminde 687 proje vaadi
vardı. Ben anlamadım, o 687 vaadi nasıl buldu. Sayın Faruk
Bey 414ü Şanlıurfanın telefon kodu 414 olduğu için öyle
bulmuştu ama o dönemin Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı
Şanlıurfa Valisiydi, Belediye Başkan adayı gösterildi, 687
projeyi nereden çıkardılar?
İBRAHİM HALİL YILDIZ
(Şanlıurfa) 400dü, 14ü sen koydun üstüne.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdiki belediye
başkanı diyor ki: Ben de anlamıyorum. Bu 687 projeyi
çıkarmışlar ama nasıl gerçekleşeceğini bilmiyor o
da.(CHP sıralarından alkışlar) Yani, onun için,
Şanlıurfaya 414 proje veren, 687 proje sözünü veren iki değerli
milletvekili arkadaşımız bakan ve milletvekili olarak yan yana
oturuyorlar. Bunu da ben tüm Meclisin ve tüm
Şanlıurfalıların bilgisine arz ediyorum. Tabii,
Şanlıurfa
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan
Artvinli Mahmut, Artvinli Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sayın Bakan Artvinli
ama Şanlıurfalılar -tabii, medeniyetin beşiği- herkesi
bağrına basıyor; inşallah, bundan sonra Urfalılar
ithal bir bakanı da kendi bölgelerinden seçmezler.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bakan
Bey Urfanın oylarıyla ilgileniyor, sorunlarıyla değil.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Yani Şanlıurfada
değerli olan 12 milletvekili var, yani her biri kendi çapında
yetenekli, gerçekten donanımlı arkadaşlar.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Sizi de Urfaya
alalım.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu anlamda, neden
Şanlıurfalılar kendi içerisinden bir bakan seçemiyor, ben onu da
kavramış değilim.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Bu dönem de siz
Urfaya gelin, aday olun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi,
Şanlıurfalı milletvekili arkadaşlarım diyorlar ki:
Gelin Urfadan aday olun. Değerli arkadaşlar, gelin parti
kimliklerimizden ayrılalım, bire bir, hepinize hodri meydan Urfada!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Siz yüzde 3ü 5
edersiniz ancak orada.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, oradan gayet
rahat gelirim.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Şanlıurfa Balıklıgöldür, Şanlıurfa
Harrandır, Şanlıurfa Halil-ür Rahman Camisidir, Ulu Camidir,
Hazreti İbrahimin doğduğu Mevlid-i Halil
Mağarasıdır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Haydi
İstanbuldan da bağımsız aday ol!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Tanalı dinleyelim efendim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Şanlıurfa, Evliya Çelebinin Ben Doğu
Anadoluda, Güneydoğu Anadoluda orman koridorlarından geçerdim.
dediği gibi bir zamanlar yeşilliğe ev sahipliği yapan
Şanlıurfa
Şu anda Şanlıurfada yeşillik yok.
Yani bu anlamda, Urfada ormanlık alanlar vardı, maalesef, şu
anda Urfada ormanlık alan yok.
Şanlıurfa dünya
uygarlığının yeniden yazılmasına neden olan
Göbeklitepedir. Bu nedenle, Şanlıurfa dil, din, ırk
ayrımının yapılmadığı hoşgörünün
merkezidir.
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) Bravo.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tabii, Şanlıurfa sadece bunlarla değil,
aynı zamanda yoksulluk ve işsizlikle mücadeleyle
Halk dururken ve
halk mağdur iken bunlarla ilgili plan ve proje üretilmeyen bir
şehrimiz. Şanlıurfa, günde yedi saat, sekiz saat elektriği
düzenli kesilen bir şehrimiz. Şanlıurfa Kadın Doğum
Hastanesinde
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) Allahutaala
seni bildiği gibi yapsın.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
gerçekten her gün yerlerde
yatan, hastanede yatak bulamayan, çocuk hastanesinde 2 çocuğun aynı
yatakta yattığı bir yer Şanlıurfa.
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Yeni hastaneyi
söyle, yeni hastaneyi. Türkiyenin en büyük hastanesi Urfada.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şanlıurfada,
nüfusu 1 milyon 900 bin, şu anda bu haftadan itibaren 4 tane hastanesinin
sözleşmeleri iptal edildi. Zaten yeteri kadar hastanesi yoktu, yeteri
kadar doktoru yoktu, sürekli yeteri kadar öğretmeni yok.
Sınıflarda en az 35-40 öğrenci bulunuyor. Sayın Bakan,
sayın milletvekilleri, sayın Urfa milletvekilleri; birazdan sizler de
gelip konuşacaksınız. Urfanın niçin elektriği
kesiliyor? Her bir sınıfta niçin 50 öğrenci var? Çocuk
hastanesinde bir yatakta niçin 2 çocuk yatıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Urfanın
elektriği, yolu, sağlığı, eğitimiyle de
ilgilenmenizi istirham ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aday ol, aday.
Urfadan aday ol.
MAHMUT TANAL (Devamla) - İstiklal
Madalyasının hem Urfamıza hem ülkemize barış, huzur,
mutluluk getirmesini diliyor, tekrar hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Ahmet Eşref Fakıbaba, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Fakıbaba. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizlerin ve bütün Müslüman âleminin mübarek Regaip Kandilini kutlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Şanlıurfa tarihin sıfır
noktası. Şanlıurfa insanlığın var olduğu,
bütün dinlerin var olduğu, kardeşliğin, Kürtün, Türkün,
Arapın; Süryaninin, Müslümanın hep beraber
yaşadığı, kardeşçe yaşadığı,
sadece Türkiyeye değil bütün dünyaya örnek olan bir şehir.
Şanlıurfa gerçekten yaşanması gereken, yaşanacak,
biraz önce çok değerli kardeşimiz Mahmut Beyin söylediği gibi
yeşilin olmadığı değil, yeşilin çok olduğu,
ormanının olduğu, parklarının olduğu, bereketli
topraklarının olduğu
Yani biz Şanlıurfaya
baktığımız zaman, tarımına
baktığımız zaman, o bereketli Suruç Ovasını,
Harran Ovasını, Bozovayı suladığımızda, ki
çoğunu suluyoruz şu anda, inanın, çok samimi olarak söylüyorum
ve Türkiyenin tahıl deposu olan bir yer. Yani, 2002 yılıydı
hiç unutmam arkadaşlar, o zamanın valisi beni başhekim olarak
Diyarbakırda bir radyo programına davet etmişti, demişti
ki: Ya, Ahmet Bey, başhekim olarak sağlığı iyi
biliyorsun, gel seninle Diyarbakırda bir program yapalım.
Şimdi, bana sordular: Şanlıurfada sağlık
nasıl? Vallahi, ya, Şanlıurfada sağlık nasıl?
Yatak oranında bir artış yok, doktorda bir artış yok.
Efendim, insanlar kuyrukta bekliyor. Efendim, hasta sahipleri geliyor, ezandan
sıraya giriyor. dedim. Bunlar doğruydu arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne zamandı?
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) 2002
yılından önceydi bu, benim başhekim olduğum dönemdeydi. Ve
o zaman samimi olarak, Diyarbakır radyosunda çok açık bir
şekilde bu kardeşiniz bunlardan bahsetti. Ama, Şanlıurfa
şimdi hakikaten farklı arkadaşlar, görmeniz lazım,
Göbeklitepeyi, özellikle Harranı, özellikle Balıklıgölü,
özellikle insanını görmeniz lazım arkadaşlar,
insanının misafirperverliğini görmeniz lazım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, Allah bin kere razı olsun.
İşte, 1918 Mondros Mütarekesi, artık, düşmanlar karar
vermişler ve Türkiyeyi bölecekler. Önce İngilizler, sonra
Fransızlar demişler ki arkadaşlar: Biz bu Urfayı
zaptedeceğiz. ve kahraman Urfalılar çıkmış, 12ler
çıkmış, demişler ki önce İngilizlere: Hayır, biz
size burayı vermeyiz. sonra Fransızları kovmuşlar.
İşte, Ali Rıza Binbaşı, Yüzbaşı Ali Saip
Bey, Allah bin kere rahmet etsin, Allah onlardan razı olsun. Kahraman
Urfalılar terk etmemişler ve -bakın, bu çok önemli- merkezden
hiç yardım almadan bir şehir kendisini korumuş ve diğer
şehirlere örnek olmuş. Ben Urfalılarla gurur duyuyorum, Urfamla
gurur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, o zaman da Kürtüyle, Türküyle,
Arapıyla... Kahraman 12lerin içerisinde Kürtler var, Araplar var,
Türkler var ve korumuşuz. Urfamız bizim, Urfalılar
korumuş. Yani sadece Türkler korumuş demiyoruz, Kürtler de
korumuş demiyoruz, Araplar da kurtarmış demiyoruz. Hepimiz,
birlik beraberlik içerisinde Urfamızı Allahın izniyle
kurtarmışız, bundan sonra da bu devam edecektir. Ben yürekten
teşekkür ediyorum Urfalılara ve kahramanlara ve Büyük Önder Mustafa
Kemal Paşa ve çok değerli silah arkadaşlarına. Bize bu
cumhuriyeti kuran insanlara yürekten teşekkür ediyorum. Üçüncü
teşekkürüm gerçekten sizlere, Sayın Cumhurbaşkanımıza,
Başbakanımıza, değerli milletvekillerimize, hepinize yürekten
teşekkür ediyorum. Hakikaten geç de olsa
Geç oldu hakikaten, keşke
daha erken olsaydı. Antepliler uyanık davranmışlar
-sağ olsunlar- 1920lerde almışlar, Maraş 1973te
almış ve yine, bu Meclise teşekkür ediyorum, bütün partilere
teşekkür ediyorum, geç de olsa bunu almışız.
GAPla ilgili olarak Sayın Celal Doğan
gerçekten çok güzel konuşmalar yaptı ama Sayın Celal
Doğanı özellikle Urfaya davet ediyorum; gelsin görsün, memleketi
olan Suruçta suyun olduğunu görsün, Harran Ovasını görsün,
damlama sulamayla Bozovada yapılan tarımı görsün ama
inanın çok daha iyilerini hak etmiyor muyuz? Vallahi ediyoruz.
Allahın izniyle birlik beraberlik içerisinde bunu
başaracağımıza inanıyorum.
Biraz önce Mahmut Bey, Sayın Faruk Çelikle
ilgili olarak söyledi, Faruk Çelikle biz Urfalılar olarak gurur
duyuyoruz, fahri hemşehrimiz, gerçekten, geldiği günden beri çok
büyük çalışmalar içerisinde ve bu akşam da
Şanlıurfayı konuşacağız kendisiyle değil mi
Bakanım? Şanlıurfayı konuşacağız. Şanlıurfada
başka neler yapabiliriz? Şanlıurfa insanını nasıl
mutlu edebiliriz? Birlik beraberlik içerisinde inşallah bu
çalışmalarımız devam edecektir.
Esasında, çok değerli vekillerim, çok
değerli bizleri izleyen hemşehrilerim; bugün de birlik beraberlik
günü. Yahu, ne olursunuz, Şanlıurfaya, Antepe, Maraşa,
Diyarbakıra, Mardine çok iyi bakmamız lazım arkadaşlar,
gözümüz gibi bakmamız lazım. Bu bölge, sadece ve sadece, Türkiyeyi
besleyecek bir bölgedir. Bu bölgeye çok dikkat etmemiz lazım. Bu bölge
için el ele vermemiz lazım. Bu bölgede barışın,
kardeşliğin sağlanması lazım. Dış
düşmanlara karşı nasıl 11 Nisan 1920de Urfalılar bir
araya geldiyse, bu bölge için de bütün güneydoğudaki insanların,
bütün Türkiyedeki insanların bir araya gelmesi lazım.
Bakın, bir Göbeklitepe diyoruz, Göbeklitepe
tarihin sıfır noktası, insanlığın
başladığı yer ve ilk yapıtlardan birisi. Bundan tam
beş bin yıl daha genç olan Stonehengee İngilterede yılda
10 milyon turist gidiyor. Ya, benim Urfamda bu olaylardan dolayı bütün
oteller satılığa çıkmış arkadaşlar. Burada
bizim birlik, beraberlik içerisinde olmamız lazım. Başka Urfa
yok, başka Türkiye yok, başka Diyarbakır yok arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için, Urfanın
11 Nisan 1920de göstermiş olduğu bu birlik ve beraberliği bizim
bugün hepimizin göstermesi gerekir, bunu mutlaka ve mutlaka
sağlamamız gerekir diye düşünüyorum.
Allahın izniyle, hastanelerden falan
bahsedildi, çok samimi olarak söylüyorum eski bir başhekim olarak -ve
mesleğim genel cerrahi uzmanlığı- çok şükür artık
Avrupadan insanlar bize ameliyata geliyor mu gelmiyor mu? Ben
arkadaşlarıma soruyorum, muhalefete soruyorum: Ya, bu ne zaman oldu?
Eskiden insanlar kuyruğa giriyordu ve ilaç kuyruğunda sabah
ezanından başlıyorlardı akşama kadar ilaç
alamıyorlardı. Yani bunları unutmamamız lazım.
İnşallah bizim Urfada sağladığımız
birliği güneydoğuda ve Türkiyede sağlayacağımıza
sizlerle beraber inanıyorum.
Şanlıurfayı görmek lazım
hemşehrilerim, Şanlıurfaya gelmeniz lazım. Esasında,
Urfa milletvekilleri olarak sizlere bir borcumuz var. Bu İstiklal
Madalyasını aldıktan sonra bütün Meclisi Şanlıurfaya
davet ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Göbeklitepeye, Halil-ür Rahmana, Balıklıgöle davet ediyoruz.
İnşallah, orada, Urfa halkının misafirperverliğini
göreceksiniz, insanlarını göreceksiniz ve diyeceksiniz ki: İyi
ki biz bu madalyayı verdik. Bakın sözlerimi şu dörtlükle
bitirmek istiyorum:
Kolumu salladım
Karataş içinden çete kaynadı.
Yaşasın Urfalılar teslim olmadı.
Di yürü yürü kumandanlar yürü,
Urfa çeteleri dönmüyor geri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Allahın izniyle hiçbirimiz dönmeyeceğiz,
tek Urfamız, tek Türkiyemiz var.
Ben bu madalyayı Şanlıurfamıza
kazandırdığınız için hepinize yürekten teşekkür
ediyorum, 4 partimize de teşekkür ediyorum; hepinize saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Fakıbaba.
Siyasi parti grupları adına olan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahsı adına söz talep eden sayın
milletvekili yoktur.
Soru talebi yoktur.
Böylece, 1inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış olmaktadır.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) -
Sayın Başkan, bir konunun kayıtlara geçmesini istiyorum.
İstiklal Madalyasını ilk alan şehir
Kahramanmaraştır, ikinci Anteptir, bugün de Şanlıurfamıza
vereceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
Kayıtlara geçmesini istedim.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir
Sayın Tor, teşekkür ederim.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Soru talebi yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde Hükûmetin söz
talebi vardır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Faruk Çelik, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şanlıurfaya İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkındaki
Kanun Teklifimiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sümerlere, Akadlara, Asurlulara ve İslam
medeniyetine ev sahipliği yapan, on iki bin yıllık
Göbeklitepeyle insanlık tarihini yeniden yazan, Hazreti İbrahim,
Hazreti Eyüp, Hazreti Şuayb, Hazreti Elyasa gibi birçok Peygambere yurt
olan, peygamberler şehri diye anılan, bereketli hilalin
ortasında yer alan, ilk üniversitenin kurulduğu kadim
şehirlerden biridir Şanlıurfa. Bu kadim şehir, mazlum
milletlere örnek olan istiklal mücadelemizin
bayraktarlığını yapmış şanlı bir
şehirdir.
Bu vesileyle, Urfanın Fransız
işgalinden kurtuluş mücadelesini örgütleyerek kahramanlık destanı
yazan ve tarihimize 12ler olarak geçen: Mustafa Hacı Kamili, Güllüzâde
Osman Efendiyi, Barutçuzâde Hacı İmam Efendiyi, Hacı Mustafa
Çavuş Efendiyi, Hüseyin Pertev Efendiyi, Şellizâde Ali Ağa
Efendiyi, Kâmilzâde Hacı Mustafa Reşid Efendiyi, Komiser Şakir
Efendiyi, Nebozâde Hacı İmam Efendiyi, Adil Hulusi Efendiyi,
Mollazâde Mahmud Efendiyi, Hacı Bedirağazâde Halil Ağa
Efendiyi rahmetle ve minnetle anıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 1984te verilen Şanlı
unvanı da bugün verilecek olan İstiklal Madalyası da
onların hediyesidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere
bütün millî mücadele kahramanlarını bu vesileyle rahmetle
anıyorum.
Bugün, vatanımızın birliğinden,
vatanımızdan, birliğimizden, beraberliğimizden,
kardeşliğimizden, bayrağımızdan,
ezanımızdan, özgürlüğümüzden bahsediyor isek bunların
tümünü bu millî mücadele kahramanlarına borçlu olduğumuzu özellikle
belirtmek istiyorum.
Nifak tohumlarını ekmeye
çalışanlara, bu şanlı şehrin bir milletvekili olarak,
şehit kanlarıyla sulanmış ve büyük mücadelelerle elde
edilmiş olan bu vatan ve o şanlı ecdadın emaneti olarak
toprağa düşmüş askerlerimizin, toprağa düşmüş
şehitlerimizin bir eseri olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Onun
için, ekmeğimizi geçmişte böldük, bugün de böleriz ama
vatanımızı böldürmedik, bundan sonra da böldürmeyeceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz, tabii ki, gerçekten şehit kanlarıyla,
binbir türlü zahmetle elde edilen bu vatan toprağını pazarda
bulmadık. Bir hilal uğruna çok güneşler battı ve her bahçeden
güller soldu. Bu vatan, Çanakkalede Sarıkamışta Sakaryada
omuz omuza olanların torunlarının vatanıdır. Onun için
bu anlamlı günde, bu anlamlı Meclis çalışma saatlerinde
Şanlıurfaya hizmet etmenin bir ibadet olduğunu, peygamberler
şehri diye ifade ettiğimiz bu güzel şehre hizmet etmenin
gururunu değerli milletvekili arkadaşlarımızla beraber
yaşadığımızı belirtmek istiyorum.
Evet, ben Şanlıurfalı değilim,
Şanlıurfayı hiç görmediğim hâlde Şanlıurfaya
gittim ve milletvekili oldum. Ama, bir şeyi ifade edeyim: Partim olarak
gittim, partim olarak 9 milletvekiliyle buraya geldiğimizi özellikle
belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çok büyük hizmetler yapıldı; GAP Arena Stadından alınız,
otoyollarına, duble yollarına, kavşaklarına
Bakın, 10
bin dersliği aşan derslikler yapıldı, sınıf
mevcutlarının 30lara, 35lere gerilediği bir
Şanlıurfadan bahsediyoruz. Haleplibahçe gibi
Hepinize tavsiye
ediyorum, gitmeyenler mutlaka Haleplibahçe Müzesini görsünler. Eyyübiye
Hastanesi açılma noktasında, 800 yataklı Eyyübiye Hastanesi.
Türkiyede sayılı yapılan şehir hastanelerinin biri olan
1.700 yataklı hastane şimdi başlıyor ve üç yıl
içerisinde, inşallah bu dönem içerisinde bitirilecek. Her ilçeye
hastaneler yapıldı. Tarımda çok önemli adımlar atıldı.
Suruç Ovasından bahsedildi, onu örnek vererek bitirmek istiyorum. 17
kilometrelik bir tünel yapıldı ve 900 bin dekarlık
Şanlıurfa Ovasını suyla buluşturduk. Yani GAP
projeleri çerçevesinde, inşallah, devam eden çok ciddi projeler var. Bu
dönem içerisinde 6 milyon dekarlık alanın inşallah
sulamasını gerçekleştireceğiz.
Bu güzel şehre hizmet etmek tabii ki boynumuzun
borcu ama şunu ifade edeyim: Tarihteki bu başarıları bugün
parlayan bir Türkiyenin ve bölgenin yıldızı olan bu
şehrimizin bu hakkını teslim eden başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere, milletvekili
arkadaşlarımızın tümüne ve özellikle bu teklifte
imzası olan grup başkan vekillerimize ve Şanlıurfa milletvekili
arkadaşlarımıza, emeği geçen siyasi parti grup
temsilcilerine, konuşmalarıyla bu kanun teklifini destekleyen çok
değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve inanıyorum ki
kısa zaman içerisinde onaylayarak yürürlüğe girmesini sağlayacak
olan Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. Kanun
teklifimizin hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Ben de buna emeği geçen Başkanlık
Divanındaki arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (Başkanlık Divanı, AK
PARTİ, CHP, HDP ve MHP sıralarından ayakta alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı olarak teklifin hayırlı olmasını diliyor,
Şanlıurfaya ve Şanlıurfalılara selam ve sevgilerimizi
gönderiyoruz.
Sayın Gök, söz talebiniz var.
Buyurunuz efendim, mikrofonu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Şanlıurfaya İstiklal Madalyası
verilmesinin hayırlı uğurlu olmasını dilediklerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, az önce almış
olduğumuz karar gereği Şanlıurfa ilimize İstiklal
Madalyasının verilmesini hep beraber
kararlaştırmış bulunuyoruz. Şanlıurfamıza
ve tüm Şanlıurfalılara hayırlı olsun diyoruz.
Bu kanunun 11 Nisan Salı gününe
yetiştirilmesi bakımından, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
gördüğümüz bir tıkanıklığı aşmak üzere,
üzerimize düşen tarihî sorumluluğumuzu ve siyasi nezaket ve jestimizi
göstererek, hiçbir komplekse kapılmadan, konu İstiklal
Madalyası, istiklal ve vatan olursa Cumhuriyet Halk Partisi olarak nerede
duracağımızı çok net bir şekilde göstermiş
bulunuyoruz.
Sayın Başbakanın taahhüt ettiği
ve Şanlıurfalıların da heyecanla beklediği
İstiklal Madalyasının önündeki torba yasadan kaynaklanan engeli
Cumhuriyet Halk Partisi olarak aşma yolunda çok önemli bir siyasi karara
imza atarak, bugün itibarıyla İstiklal Madalyasını
altın kaplamalı bir kutu içerisinde Sayın Başbakana
bırakıyoruz ve Sayın Başbakanın da hepimiz adına
11 Nisanda bu İstiklal Madalyasını
Şanlıurfalılara hediye etmesini bekliyoruz. Hepimizin yüreği
ve gururu kabardı.
Tüm Şanlıurfalılara tekrar
hayırlı olsun diyorum. Bu kanunda emeği geçen bütün siyasi
partileri yürekten kutluyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Baluken
27.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesinin hayırlı uğurlu
olmasını dilediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biz de Halkların
Demokratik Partisi olarak Şanlıurfa halkının,
Şanlıurfa, Ruha ilinin sonuna kadar hak etmiş olduğu bu
İstiklal Madalyasının verilmesiyle ilgili getirilmiş olan
kanun tasarısının Meclis Genel Kurulunda bir birlik ruhuyla
çıkmasından duymuş olduğumuz memnuniyeti dile getirmek
istiyoruz.
Bugün bu kanun tasarıyla birlikte, bu kanun
tasarısının geçmesiyle birlikte aslında Kurtuluş
Savaşı ruhunun ve kurucu Meclis iradesinin bir kez daha
canlanabileceğine dair bir umudu da gördüğümüzü ifade etmek isteriz.
O birlik ruhu, bütün farklı kimlikleri, dilleri, dinleri, inançları
bir birlik ruhu etrafında buluşturmayı başarmış
ve bu toprakları, kadim medeniyetlerin insanlığa her türlü
kazanımı sağlamış olduğu bu toprakları
emperyal birtakım planlara karşı korumuştur. Ancak, ne
zaman ki o birlik ruhunun yerini teklik ruhu almaya başladı, ne
zamanki farklılıklar, farklı inançlar, farklı diller, farklı
kimlikler bir tehlike olarak teklik potasında eritilmeye
çalışıldı, o tarihten bugüne kadar da maalesef bu topraklar
çok ciddi sorunlar, çok büyük acılar, büyük trajediler yaşadı.
Biz, bu birlik ruhunda güncel sorunlarımızın tamamını,
çözüm ruhunu gördüğümüzü ifade etmek istiyoruz. Şu anda en fazla
ihtiyaç duyduğumuz şeyin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) ...bu
birlik ruhu olduğunu ifade etmek istiyorum. Özellikle, Sayın
Başbakanın Şanlıurfaya, Urfa halkının
kahramanlıklarıyla sonuna kadar hak etmiş olduğu bu
İstiklal Madalyasıyla giderken çantasında mutlaka bu birlik
ruhuyla ve bu birlik ruhuna denk düşecek bir çözüm ve barış
projesiyle birlikte gitmesini temenni ediyorum.
Tekrar hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Sağ olun. (HDP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Vural
28.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Şanlıurfaya İstiklal
Madalyası verilmesinin hayırlı uğurlu olmasını
dilediklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten
Şanlıurfaya İstiklal Madalyası vermiş olmanın
gururunu bütün milletvekillerimizle birlikte yaşıyoruz. Bu mücadeleyi
yürüten Şanlıurfa, Urfalılar aslında bu mücadeleyi
kazanarak, hem millî Kurtuluş Savaşının yürütülmesinde ve
kazanılmasında, birlik bütünlüğümüze sahip çıkma iradesiyle
de bağımsız ve egemenlik ekseninde millî ve üniter bir
cumhuriyetin kurulmasında güç ve ilham kaynağı olmuştur.
Evet, belki de
Şanlıurfanın İstiklal Madalyasıyla taltifinin
gecikmiş bir hak olduğunu teslim etmek lazım ancak gerçekten
günümüzde karşılaştığımız birlik ve
bütünlüğümüze yönelik tehditler ve saldırılarla, küresel tuzak
ve oyunların gündeme getirildiği bir dönemde bu milletin ve devletin
birlik ve bütünlüğüne sahip çıkan
Şanlıurfalıların manevi şahsında verilen bu
İstiklal Madalyası aynı zamanda bir ve bütün tüm Türkiye
iradesine verilmiş olacaktır. Dolayısıyla, bu bakımdan
bu İstiklal Madalyası esasen Gazi Meclisin yürüttüğü millî
Kurtuluş Savaşında Şanlıurfalılara
verdiğimiz bu İstiklal Madalyası aynı zamanda hepimizin
namus ve şerefini koruyan aziz milletimize verilmiştir.
Bu madalyayla ilgili, bu
kanunla ilgili Şanlıurfanın Kurtuluş Yıl Dönümünde
Sayın Meclis Başkanımız da Şanlıurfada
olacaktır. Dolayısıyla Şanlıurfada Sayın Meclis
Başkanının olduğu bir ortamda bizi temsilen İdare
Amirimiz Sayın Seyfettin Yılmaz da orada olacak. Orada bütün
milletvekilleri adına, bu konuda bütün partiler adına Sayın
Meclis Başkanının bu İstiklal Madalyasının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu
İstiklal Madalyasının verilmesine ilişkin olarak bu
iradeyi orada temsil edeceklerine ve bu konuda Şanlıurfalılara,
açıkçası, hepimizin, hep beraber, birlikte selam, sevgi ve
saygılarını paylaşacağına inanıyorum.
Hayırlı uğurlu olsun. İnşallah, Sayın Meclis
Başkanımız da bu iradeyi orada göstererek
Asıl olan millî
iradedir, dolayısıyla bu kanunu çıkartan milletimizdir,
milletvekillerimizdir, yürütecek olan Bakanlar Kuruludur. O bakımdan,
millî iradeyi temsilen Sayın Meclis Başkanının,
milletimizin bu iradesini Şanlıurfalılarla
paylaşmasını istirham ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın Bostancı
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Şanlıurfaya
İstiklal Madalyası verilmesinin hayırlı uğurlu
olmasını dilediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Urfanın etrafı dumanlı
dağlar, Urfaya paşa gelmiş, kara köprü narlıktır.
Bütün bu türküleri herhâlde buradaki bütün milletvekilleri bilir ve zevkle
söylemiştir. Esasen kültürün ortak değerleri, tıpkı
türküler gibi, tıpkı mutfak gibi, tıpkı folklor gibi,
tıpkı ortak geçmiş gibi ve geleceğe ilişkin ortak
tahayyül gibi bizi bir araya getiren unsurlardır.
Farklılıklarımız var elbette ama şimdi bu ortak
değerlere Şanlıurfanın İstiklal Madalyası da
eklenmiştir. Meclise çok teşekkür ediyorum, AK PARTİ Grubu
olarak teşekkürlerimizi bildiriyoruz. Buradaki ortak iradeyi son derece
önemli görüyoruz. Şanlıurfa
bağımsızlığını sağlarken yine
nasıl ortak bir şekilde orada bizim dedelerimiz saf tutmuşsa, ya
doğrudan dedelerimiz ya da ahlaken sahip oldukları değerler itibarıyla
atalarımız olan insanlar saf tutmuşsa onların bu saf
tutuşundan herhâlde millet olarak geleceğe ilişkin
çıkarttığımız bir anlam olmalı, ortak saf
tutacağımız yerler olmalı. Şanlıurfaya bu
şekilde Meclisin ortak bir biçimde İstiklal Madalyasını
vermesini çeşitli ortaklıkların bir vesilesi olarak görüyoruz
farklılıkların yanı sıra. İnşallah,
memleketin birçok başka meselesinde de eleştiriler ve katkılarla
birlikte bu ortak yolculuğumuz devam eder diyorum, Şanlıurfaya
hayırlı olsun.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
3üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İzinsiz İkamet Eden Şahısların Geri Kabulüne Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İzinsiz İkamet Eden Şahısların Geri Kabulüne Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/619) (S.
Sayısı: 186) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 186 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PAKİSTAN İSLAM
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İZİNSİZ İKAMET
EDEN ŞAHISLARIN GERİ KABULÜNE DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7 Aralık 2010 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İzinsiz İkamet Eden Şahısların
Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın beyanlar ile onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz ve soru talebi yoktur.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz ve soru talebi yoktur.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz ve soru talebi yoktur.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İzinsiz İkamet
Eden Şahısların Geri Kabulüne Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 281
Kabul : 281 (x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Fehmi Küpçü Ömer
Serdar
Bolu Elâzığ
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 11 Nisan 2016 Pazartesi günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. İyi geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 20.57
(x) (10/150) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) 273 S. Sayılı Basmayazı 6/4/2016 tarihli 68inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 274 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 186 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.