TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
7nci
Birleşim
30
Kasım 2015 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, TBMM Başkanı
İsmail Kahramana görevinde başarılar dilediğine, gündem
dışı konuşma taleplerinin yerine getirilmesi
gerektiğine ve öne çıkan konular hakkında Hükûmetin Meclise ve
kamuoyuna bilgi vermesini beklediklerine ilişkin açıklaması
2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, güvenlik
güçlerinin milletvekillerine müdahalesiyle ilgili Başkanlık
Divanının bir tavır belirtmesi, sokağa çıkma
yasağı uygulamalarıyla ilgili Hükûmetin Genel Kurulu
bilgilendirmesi ve Tahir Elçi cinayeti başta olmak üzere faili meçhul
cinayetlerle ilgili bir araştırma komisyonu kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Mardinin Derik
ilçesinde askerî araca PKK terör örgütünün yaptığı
roketatarlı saldırı sonucunda şehit olan uzman çavuş
Sezer Aydemire Allahtan rahmet dilediğine ve Ankara Milletvekili Levent
Göke geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
III.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından,
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
30 Kasım 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın
basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları
ile yayın yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne
ve demokrasimize olan etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30
Kasım 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün yaptığı açıklaması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Burdur Milletvekili Reşat
Petekin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Burdur Milletvekili Reşat Petek'in, Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Ankara Milletvekili
Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Burdur Milletvekili Reşat
Petekin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Ankara Milletvekili
Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, 26ncı Dönemin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
VI.- GÜVEN OYLAMASI
1.- Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Bakanlar
Kurulu hakkında güven oylaması
VII.- TEBRİK, TEMENNİ VE TEŞEKKÜRLER
1.- Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Bakanlar Kurulunun güvenoyu
alması dolayısıyla teşekkür konuşması
VIII.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanı Üyeliklerine Seçim
1.- Kâtip üyeliğe seçim
IX.- OYLAMALAR
1.- Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Bakanlar
Kurulu hakkında güven oylaması
30 Kasım 2015
Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
18.00
BAŞKAN:
İsmail KAHRAMAN
KÂTİP ÜYELER : Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşimini açıyorum.
(HDP
sıralarından pankart gösterilmesi)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı vardır.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Anayasaya göre
milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir.
Şimdi, geçen
birleşimlerde ant içmemiş sayın milletvekillerinin
adlarını sırasıyla okutup ant içmek üzere kürsüye davet
ediyorum.
Ağrı
Milletvekili Sayın Leyla Zana
İstanbul
Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaş...
Mardin
Milletvekili Sayın Gülser Yıldırım
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Derikte Başkan. Sokağa çıkma
yasağı var, gelemiyor arkadaşlar. Çıkamıyor,
sokağa çıkma yasağı var.
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Levent Bey
LEVENT GÖK
(Ankara) Mikrofondan mı konuşayım yoksa
BAŞKAN Açalım
efendim.
II.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, TBMM Başkanı İsmail
Kahramana görevinde başarılar dilediğine, gündem
dışı konuşma taleplerinin yerine getirilmesi
gerektiğine ve öne çıkan konular hakkında Hükûmetin Meclise ve
kamuoyuna bilgi vermesini beklediklerine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
seçilmiş olduğunuz bu yeni görevinizde ben tekrar size
başarılar diliyorum.
Dün de sizi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ziyaret ederek görevinizde
başarılar diledik. Umuyor ve diliyorum ki bundan sonraki bütün Meclis
faaliyetlerinde karşılıklı bir diyalog çerçevesinde
sorunlarımızı çözebiliriz.
Sayın
Başkan, size arz ettiğimiz gibi bugün de dün
tartışması yapılan gündem dışı
konuşmalar konusunda muhtelif arkadaşlarımızın
başvuruları oldu. Gündem dışı konuşmalar
bildiğiniz gibi gündeme geçilmeden önce Parlamento geleneğimizde ve
İç Tüzükümüzde yazılı olan kurallar bütünüdür. Ancak bugün de
gördüğüm gibi bu uygulamaya başvurmadınız.
Dolayısıyla arkadaşlarımızın gündem
dışı taleplerinin bugün de yerine gelmediğini üzülerek
müşahede ediyoruz. Bu konuda Sayın
Başkanlığınızın bir tutum alması mutlaka
gerekiyor, Parlamento çalışmalarında karşılıklı
saygı ve nezaketi korurken İç Tüzükten kaynaklanan
haklarımıza da engel olunmaması bizim Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak başlıca temennimizdir, dileğimizdir, bunda da her
zaman ısrarlı olacağız. (Gürültüler)
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Başkan, sessiz olalım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bu çerçevede Sayın Başkan, elbette Meclis faaliyetlerinin
saygın bir biçimde dinlenmesi de esastır. Lütfen AKP Grubundan gelen
yoğun gürültüyü engellemenizi sizden rica ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet
efendim, sükûneti muhafaza edelim lütfen.
LEVENT GÖK
(Ankara) Eğer Meclis faaliyetleri sadece bir oylamadan ibaret, el, kol
kaldırmadan ibaret sanılırsa bu yanlış olur çünkü
bizim de her zaman söyleyeceklerimizin can kulağıyla dinlenmesinde
sayısız yarar vardır.
BAŞKAN
Elbette, muhakkak.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, bu çerçevede Türkiyede ve dünyada önemli
olaylar oluyor. Ardı ardına gelen olaylar dizisine
baktığımız zaman Rusyayla
yaşadığımız uçak düşürülmesi krizi, dün
Sayın Başbakanın Avrupa Birliğiyle yapmış
olduğu bir mutabakat sonucunda Türkiyenin geleceğini etkileyecek
oranda bir anlaşmanın, bizim bilmediğimiz bir
anlaşmanın içeriği konusunda ve özellikle devletin, emniyet
güçlerinin gözü önünde öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir
Elçinin katledilmesiyle ilgili olarak bu Meclise bilgi verilmesi gerekir.
Dolayısıyla, Meclis -bir yandan- oylamalardan ibaret değildir.
Burada yetkili olan bakanların Rusya krizindeki genel aşamayla ilgili
bilgi vermesi gerekir, dün Sayın Başbakanın Avrupa
Birliğinde neye imza attığı, neye evet dediği, hangi
koşullarda neye razı olunduğu bu Meclise mutlaka
anlatılmalıdır ve Tahir Elçinin, Diyarbakır Barosu
Başkanının emniyet kuvvetlerinin gözü önünde öldürülmesinin,
katledilmesinin de mutlaka burada bizlere anlatılması gereken konular
olduğunu düşünüyoruz. Daha pek çok konu var ama öne çıkan bu
konular hakkında Hükûmetin Meclisimize, yüce Meclisimize, kamuoyuna ve
halkımıza bilgi vermesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, benim de söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun İdris Bey.
2.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, güvenlik güçlerinin
milletvekillerine müdahalesiyle ilgili Başkanlık Divanının
bir tavır belirtmesi, sokağa çıkma yasağı
uygulamalarıyla ilgili Hükûmetin Genel Kurulu bilgilendirmesi ve Tahir
Elçi cinayeti başta olmak üzere faili meçhul cinayetlerle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle Genel Kurula bir bilgilendirme yapmak istiyorum ve tekrar,
Başkanlık Divanınızın hemen hemen her Meclis
oturumunda dile getirdiğimiz bu hususla ilgili bir tavır ortaya
koymasını talep ediyorum. Şu anda Mardin Derikte bulunan 3
milletvekili arkadaşımız; Diyarbakır Milletvekili
Sayın Çağlar Demirel, Adana Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş ve Antep Milletvekili Sayın Mahmut
Toğrul, güvenlik güçleri tarafından yine öldürücü olabilecek bir
müdahaleye maruz kaldılar. Buraya gelmeden önce
arkadaşlarımızla sağladığımız
iletişimde bu müdahalenin hâlâ devam ettiğini, milletvekili
arkadaşlarımızın sığındığı
evde halkın kendi imkânlarıyla tedavi görecek şekilde âdeta bir
yaşam mücadelesi verdiğini de öğrenmiş bulunuyoruz. Dikkat
ederseniz her Genel Kurulda bu konu gündeme geliyor ama Başkanlık
Divanı ve Meclis Başkanı olarak sizin net bir
tavrınızı biz bugüne kadar görmedik, duymadık.
Demin Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın Grup Başkan Vekili de
-kendisine tekrar geçmiş olsun diyoruz- geçen Genel Kurul oturumunun
olduğu gün de bu şekilde öldürücü bir müdahaleye maruz
kalmıştı ve saatler boyu hastanede tedavi görmek zorunda
kalmıştı. Dolayısıyla, milletvekillerinin can
güvenliği ve güvenlik güçlerinin birtakım merkezlerden
aldığı talimatlarla milletvekillerine müdahalesiyle ilgili
Başkanlık Divanınızın bir tavır belirtmesi
gerektiğini milletvekilliğinin ve Parlamentonun itibarı
açısından bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Tabii,
milletvekilline bu uygulama yapılınca halka neler yapıldığını
az çok herkes tahmin eder, takdir eder.
Derikte bugün
sokağa çıkma yasağı adı altında uygulanan darbe
sisteminin beşinci günü. Derikteki halk beş gündür kentin
etrafına kurulan ablukayla âdeta terbiye edilmeye
çalışılıyor; en temel ihtiyaçlarını
karşılayamıyor. 12 Eylül Döneminde bile görmediğimiz bu
uygulamaların şu saat itibarıyla Derikte sürdürülüyor
olması, Nusaybinde sürdürülüyor olması hiçbir şekilde kabul
edilemez. Yine, dün gece itibarıyla Cizrede aynı konseptin
yaptığı saldırılarla 2 yurttaşımız
katledilmiş, Diyarbakır Sur ve Fiskayada gece boyu âdeta bir
savaş ortamı yaşanmıştır. Dolayısıyla,
bu uygulamalarla ilgili Hükûmetin mevcut tutumunu gözden geçirmesi, Genel
Kurulu bilgilendirmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer
taraftan, bugün Halkların Demokratik Partisi Grubu olarak Diyarbakır
Baro Başkanı Sayın Tahir Elçinin katledilmesiyle ilgili Meclise
bir araştırma önergesi sunduk. Amacımız, Hükûmetin ya da
devlet yetkililerinin konunun ciddiyetine denk düşmeyecek
açıklamalarla bu cinayetin üstünü örtbas etme ya da bunu manipüle etme
girişimine Meclisin müdahil olmasıdır. Her 4 siyasi partiden
milletvekillerinin katılacağı bir araştırma komisyonu
Tahir Elçi cinayeti başta olmak üzere Türkiyede karanlıkta
kalmış pek çok cinayetin aydınlatılmasına
katkı sağlayacak bir çalışma yürütebilirler.
Hatırladığım kadarıyla geçen Genel Kurulda hem AKP
Grubundan hem de diğer muhalefet partilerinden bu cinayetin ortaya
çıkmasıyla ilgili birtakım temenniler dile getirildi. Bugün
samimiyet günüdür. Bugün bu Meclis araştırma önergesine verilecek oy
bu cinayetin üstünün örtülüp örtülmemesi, açığa
çıkarılıp çıkarılmamasıyla ilgili siyasi parti
gruplarının tavrını net olarak ortaya koyacaktır
diyorum.
Sizlere
de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Oktay Vural Bey, buyurun efendim.
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın, Mardinin Derik ilçesinde askerî
araca PKK terör örgütünün yaptığı roketatarlı
saldırı sonucunda şehit olan uzman çavuş Sezer Aydemire
Allahtan rahmet dilediğine ve Ankara Milletvekili Levent Göke
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, Mardinin Derik ilçesinde askerî aracımıza PKK terör
örgütünün yaptığı roketatarlı saldırı sonucunda
Hakkın rahmetine kavuşan şehidimiz Sezer Aydemire Allahtan
rahmet diliyorum, Mersindeki ailesine de başsağlığı
diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Levent
Göke de geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.
Benim
arzım bu kadar, teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN
Efendim teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı konuşma mevzusunda zatıaliniz yakinen
biliyorsunuz, İç Tüzük 59uncu madde, Başkanın takdiriyle en çok
3 kişiye söz verilme durumu var ama biliyorsunuz ki şimdi biz özel
gündemle toplandık -Hükûmet programı hakkında konuştuk-
güven oylamasını yapacağız. Yarından itibaren normal
çalışma düzeni başlıyor. Toplantıyı idare edecek
olan arkadaşlarım gerekeni ifa edeceklerdir, onu ifade etmek isterim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir hususu arz etmek isterim.
BAŞKAN
Buyurun Levent Bey.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, 11 Temmuz 2011 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Hükûmet programının okunmasından önce,
yine özel gündemle toplanılan bir hükûmet programının
görüşülmesi sırasında bir milletvekilinin gündem
dışı söz istemesi ve bunu daha önceden talep etmesiyle gündem
dışı konuşma o gün kendisine verilmiş ve
yaptırılmıştır. Dolayısıyla eğer bir
partinin önceliği ya da iktidarda olması düşünülüp buna göre
hareket edilecekse son derece usul açısından yanlış bir
tutum olur. Bu gündem dışı konuşmayı, o zaman bir
iktidar partisi sayın milletvekili söz almış ve yerine
getirmiş.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Parlamento faaliyetlerinde emsal karar
alınacak ise daha önceden yapılmış olan böyle bir
uygulamanın öne alınması, değerlendirilmesi ve
yerleşik bir içtihat olarak uygulanması Parlamento geleneğidir.
Örneği olan, uygulaması yapılmış olan, bir hükûmet
programı görüşmesi sırasında talep edilen gündem
dışı söze daha önce bir söz verilip konuşma
sağlanmışken şimdi sağlanmaması Parlamento
geleneğimize, uygulanan teamüllere aykırıdır Sayın
Başkanım. Bu konuda lütfen değerlendirmenizi buna göre
yapınız. Eğer aksi düşüncede iseniz, ben, usul tartışmasını
talep etmek durumundayım çünkü örneği de aldım getirdim.
BAŞKAN
Şimdi 2011den bahsettiniz Sayın Gök. Srebrenitsa katliamı
dolayısıyla tek bir kişiye o günün özelliği gereği
verilmiş.
Bakınız,
beraber bakalım 59uncu maddeye: Başkanın takdiriyle, bir. Bir
de verilebilir, iki. Üç: Özel gündemdeyiz; iki tane grup önerisi var, onlara
ait görüşmeler olacak.
Benim takdirim
gündem dışı söz vermeme istikametindedir. Kararımı
değiştirmiyorum efendim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Oradaki kâtip üyelere danışmanız lazım. Sayın
Başkan, kâtip üyelerin görüşlerini almanız lazım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, usul tartışmasına dönüştürelim
isterseniz. Ondan sonra görüşünüzü arz edersiniz efendim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Kâtip üyeler niye sağınızda solunuzda
oturuyor? O kararlara iştirak etmek için.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, dilerseniz bu konuyu bir usul
tartışmasıyla çözelim de
BAŞKAN
Sayın Gök, bakınız, arkadaşlarım da ikaz etti,
cumartesi günü buna ait usul tartışmasını yaptık. Ona
ait usul tartışmasında da yine aynı neticeye vardık.
Müsaade buyurursanız çalışmalarımıza devam edelim
çünkü bu mevzuyu iki gün evvel derinlemesine de incelemiş olduk. Tekrar,
ben, İç Tüzükü size hatırlatıyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben de bu uygulamayı hatırlatıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben de bu uygulamayı hatırlatıyorum. Bence bu
tartışmaları burada hemen sonuçlandırıp bir
kararınızı oluşturmanız mümkündür.
Tartışmaların uzamasına sebebiyet de vermeyelim.
Görüşlerimizi arz edelim, siz tutumunuzu belirleyin.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hayır; lehte, aleyhte söz talebi almayacak
mısınız?
LEVENT GÖK
(Ankara) Siz, lehte, aleyhte söz talebi alacaksınız. Biz
tutumunuzun aleyhinde söz alıyoruz efendim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte söz istiyorum.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Lehte söz istiyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Lehte söz istiyorum.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte
BAŞKAN -
Heyetin duyması bakımından rica ediyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Tutumunuzun aleyhinde söz alıyoruz efendim.
BAŞKAN
Anladım efendim. Yani usul tartışması açmıyoruz.
Tutumumun aleyhinde bir konuşma yapmak istiyorsunuz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Açmak zorundasınız Sayın
Başkan, tercih hakkınız yok.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Talebimiz usul tartışması yönündedir. Siz de
görüşlerimizin
BAŞKAN
Lütfen oturduğunuz yerden söyler misiniz Beyefendi?
LEVENT GÖK
(Ankara) - Efendim, iki dakikada, üç dakikada biz ifade ederiz, önemli olan
tutanaklara geçirelim. Bir uygulama
Parlamento geleneğini yaşatmaktır
maksadımız.
BAŞKAN
Düşününüz ki, 2011de, hepimizi ilgilendiren çok millî bir konuda, ki, her
konu mühimdir her güne göre, ama tek bir örneği veriyorsunuz Srebrenitsa
hadisesini ve onun dışında bir emsaliniz yok. Ben tekrar
ediyorum, özel gündemle toplanıyoruz.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Sayın Başkanım, burada bir tane örnek dahi
yeterlidir.
BAŞKAN
Burada mevzu
İki gün evvel konuştuğumuz bir mevzuyu yeniden
getirmek istiyorsunuz, zaman kaybına sebep olacaktır. Tutumumu
değiştirecek değilim.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul)- Sayın Başkan, niye konuşturmak
istemiyorsunuz? Neden konuşturmak istemiyorsunuz?
BAŞKAN
Sizden izin alamadığım için efendim. İzin verirseniz ben
istediğimi konuşayım. Olmaz mı? Müsaade ederseniz fikrim
bana aittir. Görüşüm bana ait Beyefendi. Siz bir hukukçusunuz.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Sayın Başkanım, bir usul tartışması
BAŞKAN
Şu oturduğunuz yerden rica edeyim konuşmanızı Levent
Bey.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Diğer partilerin de görüşleri
BAŞKAN
Mikrofonunuz açık efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, ben, bugün bir örnek getirerek
tutumunuzla ilgili bir değerlendirmeyi uygun
bulmadığımı ifade ettim. Örnek bir olabilir ya da birden
fazla olabilir. Elbette o günün anlamını bilecek ve
değerlendirecek olan da o günkü olaylardır ve o gün
yaşanılanlardır. Şimdi bugün, siz diyorsunuz ki: O gün çok
önemli bir katliamın yıl dönümünde konuşma talep edildi. Biz de
diyoruz ki: Türkiye, bugün, yangın yerine dönmüş. Bir Diyarbakır
Barosu Başkanının öldürülmesi az mı önemlidir? Yani bu
tabloları lütfen
BAŞKAN Bu
hususta grup önerisi var Beyefendi, görüşeceğiz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, ben, onu, örnek olarak arz ettim.
BAŞKAN
Güzel.
LEVENT GÖK
(Ankara) Yani, gündem dışı konuşmalara niçin yer
vermediğinizi bir usul tartışmasıyla
tartışalım. Siz ondan sonra, görüşünüzü belirleyerek sonuca
varabilirsiniz. Ama bu konudaki görüşlerimizi zapta geçirelim, bundan
sonraki Parlamento tarihine de en azından kayıtlarımız
kalır ve uygulamalar kalır.
BAŞKAN
Sayın Gök, bu tutumum ve buna ait müzakere zapta geçmiş
bulunmaktadır. Usul tartışması açmıyorum ve
çalışmaya devam ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Böyle bir takdir hakkınız yok Sayın Başkan.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Devam ediyoruz
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim, şunu, lütfen okur musunuz, 59u okur musunuz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Usul tartışması açıldı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buna
göre gidiyoruz, yani biz eğer kendi görüşümüze göre devam edersek
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Böyle bir takdir hakkınız yok.
BAŞKAN -
mevzuatı bir tarafa bırakırsak işin içinden
çıkamayız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Mevzuat size takdir hakkı vermiyor.
BAŞKAN - Bir
hukukçu olarak ben rica ediyorum, lütfen 59u okuyun. Ben takdirimi bu
istikamette kullandım ve şimdi müzakerelere devam edeceğim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Siz, efendim, usul tartışması açıldıktan
sonra takdir hakkınızı kullanabilirsiniz.
BAŞKAN
Açmıyorum efendim, söyledim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, yapamazsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yaparım efendim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yapamazsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Cumartesi günü -iki gün evvel- bu hususta, aynı bu hususta gereken
yapıldı, zapta da geçti efendim.
Teşekkür
ediyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben sizi bir başka
BAŞKAN
Lütfen buyurun
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben bir başka uygulamayla destekliyorum ama bakın
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
LEVENT GÖK
(Ankara) Örnek veriyorum size Sayın Başkanım. Yani şu
tartışmaların olmasına gerek yok.
BAŞKAN
Sayın Gök, Oturduğunuz yerden beyanda bulunun. dedim, beyanda
bulundunuz. Diğer gruptan arkadaşlarıma aynı şeyi
söyleyebilirim ama bu hususta bir usul tartışmasıyla yeniden bir
zaman kaybına sebep vermek istemiyorum.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Efendim, bitmişti şimdiye kadar usul
tartışması yapsaydınız. Lafı siz
uzatıyorsunuz.
BAŞKAN
Söyleyeceğinizi oturduğunuz yerden lütfen ifade ediniz tekrar.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, keşke yapsaydınız bu
tartışmayı, şu ana kadar biterdi.
BAŞKAN Ben,
tekrar rica ediyorum
Bakın
mikrofonunuz açık efendim. Levent Bey, mikrofonunuz açık efendim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, bu konuyla ilgili bizim de
söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Size
de oturduğunuz yerden vereceğim Beyefendi.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Şu ana kadar bitmişti. İnatlaşmayın
Sayın Başkan, bu konuda takdir hakkınız yoktur İç
Tüzüke göre.
BAŞKAN Kim
demiş?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Yok efendim, yok, takdir hakkınız yok.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yoktur efendim. Usul tartışması konusunda takdir
hakkınız yoktur, iyi okuyunuz.
BAŞKAN
Beyefendi, burada
Sayın Atıcı, burada
Beyefendi, hukuk öyle
diyor.
Buyurun.
LEVENT GÖK
(Ankara) Şimdi, olaylar ve değerlendirmeler her gün her
koşulda herkese göre değişebilir Sevgili Başkanım. Bu
nedenle, geçmişte yaşanılan bir örnek Parlamento geleneği
açısından önemlidir. Örnek olmazsa biz bugün
tartışabilirdik ama bir örneğin bulunduğu ve bir Hükûmet
programının görüşülmesi sırasında verilen gündem
dışı konuşmanın yer aldığı bir
Parlamento geleneği, bir istikrar kazanması gereken bir
uygulamadır.
Aslında
Sayın Başkanım, bu usul tartışmasında bize de söz
verseniz, biz bu zaman dilimi içerisinde muradımızı
anlatır, siz de ondan sonra takdir hakkınızı kullanarak
usul tartışmasıyla ilgili kararınızı
verebilirdiniz. Benim sizden istirhamım: Parlamentonun daha ilk
günlerinde, böyle, milletvekilleri ile Başkan arasında zıtlaşmaya
gitmeden bir Parlamento geleneğini oturtmaktır. Bu nedenle, usul
tartışması takdire tabi değildir, usul
tartışmasının sonundaki kararınız takdire
tabidir. Biz, bu nedenle, usul tartışmasını talep ediyoruz.
Usul tartışması talep edildiğinde oturumu yöneten
Başkan bu tartışmayı açmakla görevlidir. Ama
tartışmadan sonra karar hakkınız size aittir. Ben konunun
fazla uzamaması açısından bir an önce bu
tartışmayı sona erdirip gündemimize geçmeyi öneriyorum.
BAŞKAN
İç Tüzükte açık bir hüküm varken, Bir yanlış uygulama
yapıldı. diye, onu ben göz önüne alarak gelecekte de herkese emsal
teşkil edecek bir yanlışa girmem. O yüzden takdir hakkım
böyledir. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun İdris
Bey.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, Meclis Genel Kurulunda
yönetimi burada belirlerken, Genel Kurulla ilgili işleyişi burada
yönetirken İç Tüzükü esas almak zorundayız. İç Tüzükün 63üncü
maddesi bu konuda son derece nettir. Herhangi bir konuda
Başkanı
gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine
uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait
konular, diğer işlerden önce konuşulur. diyor.
İkinci
fıkradaki size verilen takdir hakkı, oylamaya sunulup
sunulmamasıyla alakalı bir takdir hakkıdır. Şimdi
bugün gündem dışı konuşmalarla ilgili yapılan talebi
siz kabul etmemişsiniz. Burada grup başkan vekilleri de sizin bu
tutumunuzun İç Tüzüke aykırı olduğunu söylüyorlar.
Cumartesi günkü görüşmeyi gerekçe göstererek Bugün usul
tartışması açılamaz. şeklindeki
yaklaşımınız doğru değildir çünkü biz arada geçen
süre içerisinde demin ifade ettiğim Türkiyedeki çok önemli bir
gelişmeyle ilgili burada gündem dışı söz almak
isteyebiliriz. Derikte sokağa çıkma yasağı beşinci
gününe girdi, onunla ilgili olarak bir milletvekilimizin konuşma
hakkını talep edebiliriz. Dolayısıyla, Cumartesi günü bu
tartışmayı yürüttük, o nedenle yeni bir usul
tartışmasına gerek yoktur.
yaklaşımınızın doğru olmadığı
kanaatindeyiz. Bundan sonraki Meclis işleyişi açısından da
bu usul tartışmasını açmanız, oylamaya sunulup
sunulmaması noktasında takdir hakkını kullanmanız
İç Tüzük 63üncü maddeye uygun düşecektir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Efendim, ben de teşekkür ediyorum. İç Tüzüke aykırı bir
davranışımız mevcut değildir. O kanaate iştirak
etmiyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 63e göre
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 63e göre
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, Grup Başkan Vekilimiz ayakta.
LEVENT GÖK
(Ankara)
aykırı davranıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
göre verilmiş bir önerisi vardır
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN -
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 30/11/2015
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, Grup Başkan Vekilimiz ayakta.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir
dakika
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 63üncü madde çok açık, çok açık.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Grup Başkan Vekilimiz ayakta.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, ben burada bir tartışmayı
sürdürme arzusunda değilim. Son derece nazik bir üslupla çok haklı
bir talebimizi anlatmaya gayret ediyorum. 63üncü maddeyi beraber
okuyalım: Usul hakkında konuşma
MADDE 63
Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu
öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer
işlerden önce konuşulur. diyor. Biz bu talebimizi ilettik.
BAŞKAN
Biliyorum efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bu, bir takdir hakkı kullandırma değil size. Sizin
burada yapmanız gereken
BAŞKAN
Biliyorum efendim, bu özel gündemli olan toplantıda bu özel gündemli olan
toplantıda- usule uygun hareket ediyorum.
Teşekkür
ederim. Görüşünüzü beyan ettiniz efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim
Özel gündem-genel gündem diye bir ayrım yok efendim
burada.
BAŞKAN Ben
görüşünüzü aldım efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Örneklerini gösterdim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum ve kararımı bildirdim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Görüşümüzü alıyorsunuz ama gereğini yerine
getirmiyorsunuz
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen oturunuz, devam
edelim efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
antidemokratik davranıyorsunuz.
BAŞKAN- Benim tutumum bu efendim. Böyle efendim,
böyle
LEVENT GÖK (Ankara) Yani bakın, şu
tartışmanın geçtiği perdede biz bu
tartışmayı
BAŞKAN Efendim, bakınız, ne kadar zaman
kaybettik. Lütfen, rica edeyim oturun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, bu
ricayla olacak iş değil ama bizim İç Tüzükten kaynaklanan
haklarımızı elimizden alıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
antidemokratik davranıyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bir cumartesi günü izin vermeniz
bugün vermemeniz anlamına gelmez ki!
BAŞKAN Buyurun okuyun efendim. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
30/11/2015
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 30/11/2015 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Kasım 2015
tarihinde (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler) Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris
Baluken tarafından verilen (78 sıra no.lu), Diyarbakır Baro
Başkanı Sayın Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 30/11/2015 Pazartesi günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 63üncü maddeye aykırı davranıyorsunuz.
BAŞKAN
Efendim, tutumunuz yanlış
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi grup
başkan vekilleri, rica ediyorum. Rica ediyorum, lütfen
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 63üncü maddeye göre aykırı
davranıyorsunuz.
BAŞKAN Bu
mevzuyu ben karara bağladım ve görüşmelere geçtim; gerisin geri
dönmemiz uygun değildir. Yanlış bir tatbikatı koymayın
Meclise.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ama 63üncü maddeye göre
BAŞKAN -
Yarın bir gün, diyelim üç sene sonra, üç dönem sonra örnek
alacaklardır. Yanlış yapmayınız, beni
yanlışa sürüklemeyiniz ve rica ediyorum, sükûneti muhafaza ediniz.
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Lütfen efendim
Levent Bey, yardımcı olun lütfen.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 63üncü madde çok açık.
BAŞKAN -
Yolun başındayız, dönemin başındayız. Biz örnek
olalım lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunda bir şey yok.
Artı; iki
tane öneri var. Grubunuzun önerisi var, grubun önerisi var,
dolayısıyla görüşülecek zaten ve bu konular konuşulacak.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, bakın
BAŞKAN - Onun
için, lütfen endişeye mahal vermeyin, endişeye düşmeyin ve rica
edeyim sizden, inat etmeyelim, karşı karşıya da konuşmayalım.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Parlamento geleneği çiğnenmesin Sayın
Başkanım, onu istiyoruz biz. Yani ben de grubumun haklarını
savunmak zorundayım.
BAŞKAN
Anladım efendim, söylediniz, görüştük. Ben de tutumumu söylüyorum ama
sizin dediğinize uymak zorunda değilim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Ben
vicdanıma göre ve şu gördüğünüz İç Tüzüke göre hareket
ediyorum. 59u okuyun, 63ü değil.
LEVENT GÖK
(Ankara) İç Tüzüke uyalım.
BAŞKAN 59a
ait bu, Beyefendi talebiniz 59a ait. Ve görüşmeye de geçtim ben. Usulden
geçtik. Usuldür o, başlangıçtır o.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, ben daha siz gündeme
BAŞKAN Siz
gündem dışı istediniz, bu da 59dur. Rica edeyim Levent Bey,
yardımcı olun bana.
LEVENT GÖK
(Ankara) Daha siz gündeme geçmeden
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen
Tekrar okutuyorum,
duyulsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Oktay Bey.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha önce bununla ilgili bir usul tartışması
yapılmıştı. Sizin de, zatıalinizin de özellikle Hükûmet
programının görüşülmesi gibi böyle bir konu özel gündem
olduğu için, bir süreye bağlı olduğu için sadece bugünlere
münhasır olmak üzere, bundan sonraki Meclisin her Genel Kurul
toplantısı sırasında gündem dışı
konuşmaların verilmesi konusunu temin edeceğinizi ifade
etmiştiniz.
BAŞKAN
Muhakkak, çok tabii hakkı milletvekillerimizin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla bunu ifade ettiler, ifade ettiler, Evet.
dediler.
BAŞKAN
Efendim, her toplantıda bu olacak.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bekliyoruz onu.
BAŞKAN
Sayın Vural, demin buyurduğunuz gibi, bu her toplantıda olacak.
Arkadaşlarımız bölgelerine ait meseleleri gündeme getirecekler,
ona ait görüşecekler ve ona ait müddeti de tayin edilecek. Ama biz usul
noktasını geçtik, 59a geldik, 59a göre de takdir
hakkımızı kullandık. Herhangi bir hadise yok.
Zorlamayalım birbirimizi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bu konuda böyle bir uygulama olmayacak bundan sonra.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, ben zorlamıyorum.
BAŞKAN Beni
zorlayarak yanlışa sürüklemeyin.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben zorlamıyorum.
BAŞKAN Ben
bu yanlışı yapmayacağım efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Zorlamıyorum ben.
BAŞKAN Öyle
oluyor ama.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ama 63üncü madde çok açık.
BAŞKAN Ben
rica ediyorum, devam ediyorsunuz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Biz geçen dönemlerde her usul tartışmasını talep
ettiğimizde başkanlar bize bu tartışma hakkını
verdiler, yani bunu yaptık. 63üncü madde çok açık.
BAŞKAN
Levent Bey, karar verilmiş bu hususu yeniden tezekkür ettirmek gibi bir
yanlışa gitmeyelim. Ne olur bu dönemin
çalışmasını güzel bir çalışma olarak
yapalım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, şöyle
BAŞKAN
Endişe buyurmayınız. Burada yine görüşme yapılacak,
iki ayrı konuda görüşme olacak. Yani herkes konuşacak. Niçin
zorluyorsunuz ki? Ben bu kararımı değiştirmeyeceğim
efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, bu tartışmayı
Efendim, sizinle
anlaşamadığımız konu şu, bakın
BAŞKAN
Benim ricam şu: Deminki -duyamadı bütün Genel Kurul- bu metni
dinlemeleri bakımından yardımcı olun lütfen.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, sizinle
anlaşamadığımız konu şu: Gündem
dışı konuşma sizin takdir hakkınızda, tamam. Ben
de usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN Ben
de diyorum ki gündeme geçildi, konuya girildi ve önergeye geçildi ve ben
başladım. Dolayısıyla olmaz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bakın, Sayın Başkanım, daha ben açmadan dedim,
açmadan talep ettim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Beyefendi, o talebiniz daha önce yaptığınız talebinizdi,
59a giriyordu, çözdük ve görüşmelere başladık.
LEVENT GÖK
(Ankara) Şimdi, siz gündem dışı
BAŞKAN
Niçin bunu uzatıyorsunuz ki?
LEVENT GÖK
(Ankara) Siz usul tartışmasından sonra görevinizi
yapabilirsiniz.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Hatibi kürsüye çağırır mısınız
Sayın Başkan, gündeme geçtik artık.
LEVENT GÖK
(Ankara) Takdir hakkınızı kullanabilirsiniz.
BAŞKAN
Anlayamadım.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Hatibi kürsüye çağırabilir misiniz, gündeme geçtik
artık.
BAŞKAN Onu
söylüyorum zaten.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Lütfen...
LEVENT GÖK
(Ankara) Siz, takdir hakkınızı konuşmalardan sonra
kullanabilirsiniz.
BAŞKAN
Levent Beyciğim, gündeme geçtik, burada görüşeceksiniz,
zorlamayın beni. Yani İç Tüzükü çiğnemeye beni zorlamayın.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, şu anda siz çiğniyorsunuz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Ne
olur, ben çiğnemeyeceğim. Başkanlık ettiğimde ben ve
arkadaşlarım hiçbir zaman İç Tüzükü çiğnemeyeceğiz
efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Şu anda İç Tüzükü maalesef çiğniyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır çiğnemem.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben de bunu üzülerek tespit ediyorum.
BAŞKAN Ben
bu İç Tüzükü ezbere bilirim Beyefendi, tecrübem var malumualiniz, hiç
endişe buyurmayın.
LEVENT GÖK
(Ankara) Yani siz Meclis çalışmalarında
BAŞKAN
Şunu, rica ediyorum, sükûnetle okuyalım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Meclis çalışmalarında bizim elimizde bulunan bir
hakkı maalesef şu anda yanlış bir değerlendirmeyle
yerine getirmiyorsunuz.
BAŞKAN
Getiriyorum Beyefendi.
LEVENT GÖK
(Ankara) Böyle bir uygulama olabilir mi?
BAŞKAN O
şekilde bakmayın, öyle tefsir etmeyin, rica ediyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bizi dinleseydiniz şimdiye kadar çoktan bitirmiştik
Sayın Başkanım. Bu yaptığınız uygulama
yanlıştır Sayın Başkanım. Bu
yaptığınız yanlıştır, takdir hakkı
yoktur.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İç Tüzükü ihlal edemezsiniz. En başta siz
koruyacaksınız İç Tüzükü.
BAŞKAN Bana
yardımcı olun lütfen.
Buyurun, tekrar
okutuyorum, müsaade edin.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 30/11/2015 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasından oy
birliği sağlanamadığından
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Bir
dakika, bir dakika
Arkadaşlar
olmuyor, yanlış oluyor, yapmayın. Bizi bütün Türkiye seyrediyor
şu anda.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN
(Çanakkale) Millet görsün!
BAŞKAN
Çalışma usulüne davet hakkındadır usul hakkında
konuşma. Çalışma usulü diye bir hadiseyi hallettik Özel
Gündemde grup önerisine geçtik.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Şimdiye kadar 5 kere konuşulmuştu Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bana
İç Tüzükü çiğnetemezsiniz, rica ediyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) İç Tüzük çok açık.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İç Tüzükü uygulayın.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, İç Tüzük çok açık.
BAŞKAN Ben
istirham ediyorum tekrar. Siz ana muhalefet partisisiniz, bir yanlış
tatbikat yaparsam ileride de bu emsal teşkil eder.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Şu anda yanlış yapıyorsunuz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, şu anda yapıyorsunuz, biz onu önlemeye
çalışıyoruz.
BAŞKAN
Efendim, çalışma usulü diyor bu, o madde 63. Sizin dediğiniz
59a girer, 63e girmez. Rica ediyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Efendim, 59 farklı 63 farklı Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, İç Tüzükü ihlal edemezsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ara verin konuşalım.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ara verin Sayın Başkan. Ara verin, içeride değerlendirelim lütfen.
BAŞKAN
Lütfen okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 30/11/2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasından oy
birliği sağlanamadığından (CHP sıralarından
sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup Başkan Vekili
Öneri:
30 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (78
sıra no.lu), Diyarbakır Baro Başkanı Sayın Tahir
Elçinin katledilmesi olayı, katledilmesine zemin sunan hedefleştirici
süreç ve bu süreçte yer alan dâhiliyetlerin araştırılması
ve bu katliama zemin sunanların açığa
çıkarılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
30/11/2015 Pazartesi günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Efendim, okuttum, yalnız, Sayın Levent
Gök Beyin, Grup Başkan Vekilinin bir talebi var. İçeride bir daha
görüşelim. diyor. Bunu temin için grup başkan vekillerini davet
ediyorum.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.33
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
18.48
BAŞKAN:
İsmail KAHRAMAN
KÂTİP ÜYELER
: Ömer SERDAR (Elazığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın grup başkan vekilleriyle içeride
yaptığımız görüşme neticesinde
mutabakatımızı özetlemek isterim.
Gündem dışı konuşma mevzusunda
oluşmuş bir teamül vardır. Her oturumda, oturumu yöneten, Meclis
Başkanlığını yürüten Meclis Başkanı ya da
başkan vekili elbette ki gündem dışı söz verecektir,
vermesi teamüle uygundur ve burada bulunmanın da, milletvekili
olmanın da gereğidir. Burada bir yanlışlık, bir
yanlış anlama, teamül dışı bir hadise mevzubahis
değildir. Usul meselesinde usule aykırı bir durumun
mevcudiyetinin ne olduğunu talepte bulunan kişinin
açıklaması ve ona göre de usul tartışması
açılması da yine İç Tüzükün gereğidir. Gerek Hükûmet programının
okunmasında gerekse bugünkü oylamada özel gündemle
toplanıldığı için ve ana konudaki diğer önerilere
geçildiği için bu bakımdan bir usul tartışmasına
girmeme noktasında Sayın Gökün de anlayış göstermesiyle
mutabakat sağlamış olduk. Grup başkan vekillerinin
anlayışına teşekkür ediyorum efendim.
Yeniden okutuyorum:
III.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Diyarbakır Baro Başkanı
Tahir Elçinin katledilmesi olayı, katledilmesine zemin sunan
hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan dâhiliyetlerin
araştırılması ve bu katliama zemin sunanların
açığa çıkarılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30 Kasım 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/11/2015
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/11/2015 Pazartesi günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Kasım 2015
tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris
Baluken tarafından verilen (78) sıra no.lu; Diyarbakır Baro
Başkanı Sayın Tahir Elçinin katledilmesi olayı,
katledilmesine zemin sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan
dâhiliyetlerin araştırılması ve bu katliama zemin
sunanların açığa çıkarılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 30/11/2015 Pazartesi günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde, aleyhinde söz isteyenleri
ıttılanıza sunuyorum:
Lehinde,
Ertuğrul Kürkcü, İzmir Milletvekili; lehinde, Mustafa Sezgin
Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili; aleyhinde, Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili ve aleyhinde, Yılmaz Tunç, Bartın
Milletvekili beyefendiler söz istemiş bulunmaktadırlar.
İlk sözü
Sayın Kürkcüye veriyorum.
Buyurun Sayın
Ertuğrul Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar;
huzurunuzda bir kere daha, sevgili arkadaşımız Diyarbakır
Barosu Başkanı alçakça bir cinayete kurban giden Tahir Elçiyi sevgi
ve saygıyla anıyor ve rahmet diliyoruz; ailesine,
meslektaşlarına ve Kürt halkına da başsağlığı
diliyoruz.
Aynı olayda,
aynı süreçte hayatını kaybeden polis emniyet görevlileri de var.
Başbakan Davutoğlu bugün beyan etmişler ki Halkların
Demokratik Partisi bu polis görevlileriyle ilgili herhangi bir
başsağlığı ve elem ifadesinde
bulunmamıştır. Bu, baştan sona gerçeğin
çarpıtılmasıdır. Gerek grup başkan vekilimiz gerek bu
konuda söz alan bütün vekillerimiz ve partimizin yetkilileri bu
çatışmalarda ve özel olarak Diyarbakırdaki cinayetler serisinde
hayatını kaybeden emniyet görevlileri için de üzüntü duymaktadır
ve başsağlığı dileğini eksik etmek bizim için
sadece ve sadece büyük bir ayıp olur.
Hepiniz
biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz: Halkların
Demokratik Partisi Türkiye'nin 3üncü büyük politik gücüdür ve ona oy verenler,
seçmenleri, gönül verenleri arasında askerler ve polisler de vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi değildir sadece seçmenleri arasında
polisler olan. Adalet ve Kalkınma Partisi polislerin partisi,
Halkların Demokratik Partisi mücrimlerin partisi değildir. O kadar
değildir ki, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldız bu gerçeklik karşısında
şaşırınca, 7 Haziranda şunu demek zorunda kendisini
hissetmiştir: Bir polis lojmanından HDPye yüzde 62 oy
çıkıyorsa bu demokrasi değildir. Bir emniyet mensubunun HDPye
oy vermesi demokrasi değildir. İnsanı hayat böyle
şaşırtabilir. Her zaman sizin baktığınız
yerden hayat görünmeyebilir. Hayatın bir başka gerçeği de
Türkiye'yi oluşturan bütün unsurların, bütün politik partilerde bir
karşılığının olmasıdır. Velev ki değil,
velev ki bir tek asker ya da polis partimize oy vermemiş, teveccüh
etmemiş, hiçbir şey değişmez. Bu savaş,
çatışmanın iki tarafında bulunan gençlerimizin,
hayatlarını kaybeden bütün yurttaşlarımızın
aleyhinedir, onların çıkarlarına karşıdır.
Dolayısıyla, hayatlarını kaybeden herkes için aynı
derecede hepimiz mesulüz, hepimiz onların hayatta kalmalarını
isterdik, onların hiçbir zaman bir çatışmada ölmelerini
istemezdik.
Bütün bu nedenlerle
bu suçlamaları, bu taraflaştırma çabalarını da
kuvvetle reddediyoruz. Aslında Sayın Sevgili Tahir Elçinin
hayatına mal olan bu kurşunlama olayının içinde cereyan
ettiği manevi iklim de zaten bu taraflaştırma ve
kutuplaştırma gayretlerinin bir eseridir.
Hatırlayalım, Tahir Elçi niçin son derece ciddi
bir yaşamsal tehdit altına girdi? Niçin hayatını
kaybettiğinde hepimiz Tahir Elçinin bir suikasta kurban gittiğini
düşündük? Çünkü Tahir Elçi sürüp giden çatışma hakkında
Hükûmetin paylaşmadığı bir görüşü ifade etti, dedi ki:
Bana göre bu çatışma terörizmle mücadele değildir, PKK de bir terör
örgütü değildir. Bunun üzerine şeytanlaştırma, yerden yere
vurma, itibarsızlaştırma ve sonuçta mahkemeye taşıma
ve Sayın Tahir Elçiyi bir mücrim, bir terörizm ortağı olarak
yaftalama çabalarının sonucunda kendisi siyasi bir hedef hâline
geldi. O nedenledir ki, herhangi bir anda kendisinin silahla hedef
alınacağından hepimiz endişeliydik ve nitekim
alındı da.
Bu cinayetin
ortaya çıkartılmasını, açığa
çıkartılmasını istiyoruz ama her şeyden önce bu
cinayetin bir siyasi iklimi var. Bu siyasi iklim, 7 Haziran sonrasında
Türkiyede yeniden başlatılan savaş ve
çatışmadır. Bu savaşın ve bu çatışmanın
aslında bir terörizm meselesi olmadığı bu Meclisin
çatısı altında onlarca kere konuşulmuştur.
Komisyonumuza gelen, Hükûmete bilgi veren uzmanların hepsi Türkiyede
karşı karşıya kaldığımız şeyin
alelade bir terörizm vakası değil, bir halk isyanı meselesi
olduğunu, o nedenle de terörle başa çıkmak için uygulanacak
vasıtaların burada uygulanması hâlinde hiçbir zaman sorunun
çözülemeyeceğini milletvekillerimizin, geçen dönem, 24üncü Dönem görev
yapan milletvekillerimizin önünde onlarca defa söylediler. Çözüm ve müzakere
süreci bu kabuller üzerine başladı. Bizzat ben, şahsen, bu Genel
Kurul önünde aynı kanaati ifade ettim. Onlarca yazarçizer bu konuda,
özellikle çatışmasızlık döneminde, bir çözüm yolunun
açılması bakımından, akla hitap etmek açısından,
karşı karşıya bulunduğumuz çatışmanın
niteliği hakkında çok defa aynı görüşleri
paylaştılar ama bir kere savaş başlayınca önce
hakikatin öldüğünü bu olayda da hepimiz gördük. Savaş
başladı, hakikat öldü ve hakikati tartışan bir saygıdeğer
hukukçu, bir barış insanı, bir insan hakları mücadelesi
insanı saldırıların hedefi oldu ve hayatını
kaybetti.
Hükûmetten
beklenen şey, bu saldırının gerçek kaynaklarını
açığa çıkarmasıdır ama bu saldırıyı
çevreleyen koşulları hakikaten adaletle, hakikaten eşitçe
tartışabilecek miyiz? Suçlamalar altında kalmadan, kendi
görüşlerini ifade etmek için insanların hayatlarını ve
itibarlarını ortaya koymalarına gerek kalmaksızın adil
bir tartışma yapabilecek miyiz? En çok ihtiyacımız olan
şey budur. Bakın, bunun olmadığı yerde ne
olduğunu size anlatmak isterim. Özellikle Hükûmet sıralarındaki
arkadaşlarımıza sesleniyorum: Büyük çoğunluğunuz,
hatta belki hiçbiriniz dün Diyarbakırda değildiniz. Eğer
Diyarbakırda yaşayanların hissiyatını, onların
gözlerinden ve yüzlerinden dışa vuran hissiyatı görebilmiş
olsaydınız Türkiye'nin son derece zor, son derece ağır bir
badireye doğru yuvarlanmakta olduğunu hissederdiniz.
Bölgede yaşayan, kendilerini ağır bir
sıkıyönetim rejimi altında, bir faşist rejim altında
hisseden milyonlar var. Sözlerinin kıymetinin
olmadığını hatta varlıklarının bir
kıymetinin olmadığını, hayatlarının bir
kıymetinin olmadığını, ölümlerinin bir kıymetinin
olmadığını milyonlarca insan milyonlarca kere her gün
düşünüyor. Bu duruma Türkiyeyi getirmiş olmanın
sorumluluğu sadece ve sadece isyan etmiş olanlara yüklenemez. Bu
isyanı çözmek için basiret, akıl, enerji, siyaset ortaya
koyamayanların da burada elbette sorumluluğu vardır ve elbette
başlıca sorumluluk, kesintisiz on üç yıldır Türkiyeyi
yöneten ve bir on dördüncü yıl, on beşinci yıl, yirminci
yıl yönetebilmek için de 7 Hazirandan itibaren Türkiyeyi bir silahlı
seçim ortamına sokan iktidar partisindedir. Bütün bunların bir kere
daha basiretle ve akılla tartışılamaması hâlinde bizi
birbirimize bağlayan iplerin kopmakta olduğuna dikkatinizi çekmek
isterim. Herkesin dilinden düşmeyen şey, Daha nereye
kadar?dır. Daha nereye kadar Nusaybin, daha nereye kadar Cizre, daha
nereye kadar Silopi, daha nereye kadar her hafta bir ilçede, bir kasabada bir düzine
gencin hayatı alınacak ve geri kalanlar bunları seyretmeye,
seyretmedikleri hâlde o zaman kurşunlanmaya mahkûm
bırakılacaklar? Türkiye'nin böyle yönetilemeyeceği apaçık.
Tahir Elçi, bu şartların
değiştirilmesi için yeni bir aklı teklif etti,
karşılığında, ensesinden vücuduna saplanan bir
kurşun buldu. Ama eğer biz Tahir Elçinin son olmasını
istiyorsak her şeyden önce çatışmaya son vermek, her şeyden
önce Türkiye'nin batısına yanlış bilgi vermemek, o bölgede
yaşayan Kürt halkının, Kürtlerin hak ve hukuklarının
hepimizin hak ve hukuku olduğuna dair bir ortak duyarlılık
oluşturmak zorundayız. Buraya gelmedikçe hiçbir çelişkiyi,
hiçbir sorunu çözemeyeceğiz.
O nedenle, Tahir Elçinin ölümünü çevreleyen
koşulları, onu öldüren merminin hangi tabancadan çıktığını,
onun hayatını korumakla görevli polis memurlarının
aslında belki de onun hayatına kastedecek şekilde sağa sola
ateş etmelerinin yol açmış olabileceği bir ölümü serinkanlılıkla
ortaya çıkartmak Hükûmet partisinin her şeyden önce görevidir.
Bizlere ise bu cinayetin sonuçlarını sonsuza kadar takip etmek
kalıyor. Ve buradan bir kere daha sevgili Tahir Elçiye uğurlar olsun
diyoruz
(x) (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kürkcü.
Aleyhinde,
Sayın Yılmaz Tunç
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup
önerisi hakkında söz almış bulunuyorum, bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup
önerisiyle, Diyarbakır Barosu Başkanı Sayın Tahir Elçinin
öldürülmesiyle ilgili olarak bir araştırma komisyonu kurulması
talep edilmekte ve bu araştırma önergesinin bugünkü gündeme
alınması istenmektedir.
Öncelikle, menfur
saldırıda hayatını kaybeden Diyarbakır Barosu
Başkanı Tahir Elçiye Allahtan rahmet diliyorum. Yine aynı
olayda hayatlarını kaybeden polis memurlarımız Ahmet
Çiftaslan ve Cengiz Erdura da Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına
ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yine bugün de
şehitlerimiz var, o şehitlerimize de Allahtan rahmet diliyorum,
milletimizin başı sağ olsun. Terörist saldırıyı
gerçekleştirenleri bir kez daha lanetliyorum bu kürsüden, olayın bir
an önce açıklığa kavuşturulmasını ve
saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin tespit edilerek
cezalandırılmasını temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Tahir Elçinin öldürülmesi hepimizi derinden üzdü, çünkü Tahir
Elçi Diyarbakır Barosu Başkanı olarak yaptığı
açıklamalarla şiddetin çözüm olmadığını hep
savunmuş, hendek kazmanın, çatışmanın sona erdirilmesi
gerektiğini, gerek konuşmalarında gerekse sosyal medyadaki
hesaplarında kamuoyuyla hep paylaşmıştır. Olayın
olduğu gün de Diyarbakırın Sur ilçesinde terör olaylarında
hasar gören Dört Ayaklı Minarenin hasar görmesi nedeniyle, tarihî mirasa
sahip çıkılması ve çatışmaların bu bölgeden uzak
tutulması yönündeki görüşlerini açıklarken terörist
saldırı gerçekleşmiş ve olay yerinde hayatını
kaybetmiştir.
Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığı olayın olduğu gün
hemen soruşturma başlatmış, ilgili savcılar ile baro
heyeti olay yerinde incelemeye gittiklerinde otomatik silahlarla ateş
edilmesi üzerine heyet olay yerinden ayrılmak ve güvenli bir yere
götürülmek zorunda kalınmıştır. Bugün de Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcısı ve ilgili savcılar baro yönetim
kurulu üyeleriyle ikinci kez olay yerinde incelemeye gitmişlerdir, heyetin
incelemesini tamamladığı sırada teröristlerce uzun namlulu
silah ve el yapımı patlayıcıyla yine saldırıda
bulunulmuştur. Güvenlik güçlerinin anında karşılık
vermesi üzerine kısa süreli çatışma yaşanmış ve
daha sonra heyet olay yerinden ayrılmıştır. Olayla ilgili
olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının
soruşturması devam etmektedir. Ayrıca, İçişleri
Bakanlığı da idari soruşturma başlatmış ve 4
müfettişi görevlendirerek Diyarbakıra göndermiştir.
Tahir Elçiye
yapılan saldırı sırasında basın oradadır.
Kameralar çekim yapmış ve olayın büyük bir bölümü milletin gözü
önünde cereyan etmiştir. Olayın detayı, Sayın Elçiye
isabet eden kurşunun nereden geldiği adli soruşturma neticesinde
ortaya çıkabilecek bir husustur. Ortada terörist bir saldırı
vardır. Polislerimiz Sayın Tahir Elçiyi korumak için
canlarını siper etmişlerdir ancak hiç kimsenin istemediği
bir sonuçla karşı karşıya kalınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, olay sonrasında soğukkanlı olması gereken
sorumluluk makamındaki kişilerin hâlâ devleti suçlaması, bu konu
üzerinden Hükûmeti yıpratmaya çalışması da bu olayın
aydınlığa kavuşmasına hizmet etmemektedir. Cumhuriyet
savcılarının olay yerinde inceleme yapmaması için
yapılan terörist saldırılar, cenazede yapılan terör propagandaları
ve atılan sloganlar, sorumsuzca yapılan açıklamalar bu
olayın karanlıkta kalmasını isteyenlerin ekmeğine
yağ sürmektedir. Adli ve idari soruşturmanın bir an önce
neticelenmesi, olayın açıklığa kavuşturulması ve
suçluların tespiti hepimizin ortak temennisidir. Adli soruşturma
devam ederken bu konuda Mecliste bir araştırma komisyonunun
kurulmasının mümkün olamayacağını aslında önerge
sahipleri de bilmektedirler. Anayasamızın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrası açıktır; yürütülmekte olan bir soruşturma
vardır, yürütülmekte olan bir soruşturma hakkında yasama
Meclisinde görüşme yapılamaz, soru sorulamaz, araştırma
önergesi verilemez. Bu nedenle hepimiz adli ve idari soruşturmanın
neticesini beklemek zorundayız.
Araştırma
önergesinin sonuç bölümüne baktığımız zaman Linç rejimi
sonucu katledilmiş. şeklindeki bir beyan, aslında bir
peşin hükmün Mecliste araştırma önergesi vesilesiyle yeniden
dile getirilmesidir. Bu da olaya iyi niyetli yaklaşılmadığının
açıkça göstergesidir.
Burada Merhum Tahir Elçinin
öldürülmesini araştırmak istemediler. şeklinde, bu oylama
yapıldıktan sonra propaganda yapılacak. Bu da doğru
değildir, haksız bir eleştiri olacaktır. Tahir Elçiye
yapılan saldırı milletimizin birlik ve beraberliğine
yapılan bir saldırıdır, bölgenin huzura
kavuşmamasını isteyen teröristlerin amacına hizmet eden bir
saldırıdır. Bundan önceki saldırılarda olduğu
gibi bu saldırı karşısında da daha olay
aydınlatılmadan peşinen devleti suçlayıcı beyanlarda
bulunmak doğru değildir. Hiçbirimiz olayın detayıyla ilgili
bilgi sahibi değiliz. Bunu araştıracak makam bellidir,
cumhuriyet savcılarıdır. Aksi hâlde, peşin hükümle hareket
ederek bir yerlere çamur atma gayreti içerisinde olunursa, cenazede Katil
şudur. diye sloganlar atılırsa bu durum -açıkça söylemek
gerekirse- Tahir Elçinin naaşını kendi karanlık emellerine
alet etmek demektir. Tahir Elçi bunu hak etmemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletimizi 90lı yıllara döndürmek isteyenler bunda
başarılı olamayacaklardır. Ülkemizi faili meçhuller ülkesi
olmaktan çıkaran bir AK PARTİ iktidarı vardır. Bu
olayın da sonuna kadar araştırılacağından ve
sorumluların yargı önüne çıkarılacağından hiç
kimsenin şüphesi olmaması gerekir.
MEHMET TÜM (Balıkesir) Komisyon
kuralım, tamam.
LEZGİN BOTAN (Van) Roboskide
gördük, Hrant Dinkte gördük.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Orada, olay
yerinde iki gündür inceleme yapmak isteyen cumhuriyet savcılarına
uzun namlulu silahlarla ateş edenlere de bir laf söyleseniz, keşke
onu da söyleyebilseniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tunç, Genel
Kurula hitap edelim lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; merhum Tahir Elçiye ve şehit
polislerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum ve bu tür menfur
hadiselerin bir daha ülkemizde gerçekleşmemesini temenni ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tunç.
Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu, buyurun efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun İdris Bey.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Söz talep ettik sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Konuşmalardan sonra
versem olmaz mı?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Peki, Sezgin Beyin konuşmasından sonra talep
edeyim.
BAŞKAN Vereyim efendim.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir çalışma
arkadaşımın arkasından, bir dostun arkasından bir
araştırma önergesi üzerine konuşma yapmanın bana nasip
olmamasını dilerdim. Ama, bu bağlamda bile bu Parlamentoda
doğru konuşulmadığı görüşündeyim.
Tahir Elçi eğer bir demokrasi gasbına
uğramamış olsaydı, yüzde 10 barajı gibi bir gasba
uğramamış olsaydı 2002 yılında 22nci Dönem
milletvekili olarak bu Parlamentoda milletvekili olacaktı. Milletvekili
seçilmişti ancak yüzde 10 barajı nedeniyle bu sıralarda
oturamadı.
Kendisiyle yirmi beş yıldır bir
çalışma arkadaşlığım var, dostluğum var;
zaman zaman yarışmışlığım var,
karşı karşıya gelmişliğim var ama hiçbir zaman da
dostluğumuzu ve arkadaşlığımızı yitirmedik.
Ve önceki gün de, gerçekten de, hazin bir biçimde yaşamını
yitirdi. Hâlen, AKP adına konuşan arkadaşımız olmak
üzere, onun bu öldürülme biçimini anlamayan, toplumu anlamayan bir ifade
ediliş biçimi var; bundan hicap duyduğumu ifade etmek
durumundayım.
Değerli arkadaşlar, Tahir Elçi Cizreden
Diyarbakıra gelmiş, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesini
bitirmiş, Cizrede avukatlık yaparken gözaltına
alınmış, ağır işkenceler görmüş, daha sonra
Diyarbakırda avukatlık yapmış, Diyarbakır Barosunun
her kademesinde çalışmış, en son başkanlık
yapmış bir şahsiyetti, bir insan hakları savunucusuydu, bir
siyasal aktördü, bir barış savunucusuydu. Ben baro
başkanıyken benimle beraber de aynı kurulda
çalıştı; baro başkanı olmadan önce de aynı
kurulda başka bir baro başkanı nezdinde çalıştı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde çok önemli
çalışmalarda bulundu, birçok avukat yetiştirdi ve sizlerin
örtmeye çalıştığınız, cezasızlıkla
taçlandırdığınız birçok faili meçhul dava
dosyasının yargı önüne çıkmasına katkı sundu.
İğneyle kuyu kazar gibi dava dosyalarının peşine
düştü, tehdit edildi ama yılmadı, o davaların peşine
düştü ve bugün sizin Diyarbakırdan, Şırnaktan, Vandan,
Muştan, Hakkâriden Ankaraya, Balıkesire, Çoruma, Samsuna tayin
ettirdiğiniz birçok davaların mimarı kendisiydi. Adalet
bakanlarınız bunlara izin verdi, adalet bakanlarınız faili
meçhul cinayetleri ve sanıklarını korumak için bu nakillere izin
verdi ve tayin ettirdi. Tahir Elçi, böyle bir Tahir Elçiydi. Şimdi, sizin
tayin ettirdiğiniz davalarla onların hepsi beraat ediyorlar ve
cezasızlıkla korunuyorlar. Böyle davaların mimarıydı,
belki sessiz mimarıydı ama işini iyi yapan bir mimardı,
işini iyi yapan bir insan hakları savunucusuydu. Bakın, Tahir
Elçi böyle bir kişilikti, Diyarbakır Barosunun
Başkanıydı.
İki: Öldürüldüğü döneme bakalım: 7
Hazirandan sonra başlayan bir süreç var, kanlı bir süreç var. O
süreçte herkes tehdit edildi, beyaz Toroslarla, başka şeylerle tehdit
edildi, hedef gösterildi. Tahir Elçi, sizin biraz önce kabul etmediğiniz
ve reddettiğiniz bir biçimde linç girişimlerine maruz kaldı
sosyal medyada ve sizin sözcüleriniz tarafından linç edildi, hedef
gösterildi. Öldürüldüğü yere bakalım: Diyarbakır, Sur,
çatışmaların ortası. Öldürüldüğü yönteme bakalım:
Kendisini karşılayacak faili meçhul maktullerin akıbetine
uğradı, ensesinden tek kurşunla öldürüldü. Bunların tümü
bir tesadüf mü? Öldürülen kişi, öldürüldüğü yer, öldürüldüğü
zaman ve öldürüldüğü biçim, hepsi tesadüf mü? Bu kadar naif misiniz
gerçekten, hakikaten böyle misiniz? Göz göre göre ölüme nasıl bu kadar
sessiz kalabilirsiniz? Nasıl
(AK PARTİ sıralarından Bize
söylüyor bunu. sesi)
Terbiyesizlik
yapmayın, terbiyesizlik yapmayın, dinleyin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Tanrıkulu
Beyefendi
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Dinleyin, terbiyesizlik yapmayın.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, bakınız, sizin de
kullandığınız kelime uygun değil, rica ediyorum,
lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın Başkan, siz müdahale
edeceksiniz, siz müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN
Anlayamadım.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Siz müdahale edeceksiniz, ben değil.
BAŞKAN Ama
sizin o beyanınız çok yanlış.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Siz müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN
Hatip
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben bir ölüm üzerine konuşuyorum.
BAŞKAN
Olmaz, olmaz.
SALİH CORA
(Trabzon) Özür dilesin Sayın Başkan.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Sizin tavrınız olmaz.
BAŞKAN
Lütfen konuşma üslubunuzu doğru yapın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben doğru yapıyorum, sizin
üslubunuz doğru değil.
BAŞKAN
Hayır, hayır. Deminki sözünüz yanlış.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, sizin tutumunuz doğru
değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Devam edin Beyefendi, devam edin. Bir hukukçusunuz, devam edin lütfen, rica
ediyorum, lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben çok iyi bir hukukçuyum.
BAŞKAN
İyi ya işte, ben de öyleyim, hadi, rica edeyim sizden.
Yaralayıcı üslup kullanmamak lazım Beyefendi. Onlar da beni ikaz
ediyor.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Laf edene söyler misiniz?
BAŞKAN
Biraz da zatıaliniz
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Kürsünün masuniyetini korumak sizin
göreviniz, bizim değil, benim değil.
BAŞKAN
Gayet tabii ve aynı zamanda da yaralayıcı bir beyanda
bulunulmasını önlemek benim görevim, yaralamayın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın, bu kürsünün masuniyetini korumak
sizin görevinizdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, deminki sözünüz yanlış, lütfen. Lütfen,
öyle şey olmaz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Böylesiniz bakın değerli
arkadaşlar, itham etmiyorum bakın, bir şeyi, bir ölümü bile
dinlemekten uzaksınız.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir ortamla karşı karşıyayız.
Bugün Diyarbakırdan geldim, dün oradaydım, hep oradayım. Ya,
biraz hicap duyucu bir üslup kullanın ya, biraz mahcup olan bir üslup
kullanın lütfen ya. Bakın, ben Tahir Elçinin anısına
saygı açısından burada konuşacaklarımın onda
1ini konuşuyorum, onun anısına saygı açısından.
Öldürüldüğü yer dünya mirasının olduğu yer ve o mirası
korumak adına, barış adına ve çatışma
olmaması adına orada konuştu. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu mirasa sahip çıkmak amacıyla orada
konuştu ve öldürüldü. Gelin, gerçekten gelin, bakın, ben, şimdi
mitinge katılan yüz bin kişi var ve bizden kopmuş, bu Meclisten
kopmuş bir kuşaklar var; kuşak demiyorum, kuşaklar var; gelin,
Tahir Elçiyi ve diğer ölenleri, diğer şehit olanları,
bütün yurttaşlarımızı ve bütün insanlarımızı
buna vesile edelim. Bu Parlamentoyu gerçekten de bu vesileyle hiç olmazsa bir
barış Meclisine dönüştürelim, bir inanç üzerine kuralım ama
hâlen burada kavga ediyoruz, burada en normal sözümüze bile laf söylüyorsunuz.
Nasıl biz o kuşaklarda inanç
yaratacağız? İntikam! İntikam! diyen insanlarda
nasıl inanç yaratacağız burada birbirimizi dinleyemiyorsak?
Nasıl yaratacağız? Nasıl bu Parlamentonun bir
barış, bir toplumsal uzlaşma Meclisi olmasına hizmet
edeceğiz? Tahir Elçi bunu istiyordu, ölenlerin tümü de bunu istiyorlar.
Gelin, bunu yapalım. Ne önümüzde engel var? (CHP sıralarından
alkışlar) Anayasanın 138inci maddesi neymiş? Gelin
yapalım. Neden çekiniyoruz? Bunu vesile yapalım, bir
başlangıç yapalım, yeniden konuşalım.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bir milletvekiline terbiyesiz diyemezsiniz
efendim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben mi müdahale edeyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Beyefendi, devam ediniz lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ben mi müdahale edeyim?
BAŞKAN
Gereken her taraftan rica ediyorum, bütün Genel Kuruldan istirham ediyorum,
hatibe müdahale etmeyiniz ve lütfen dinleyelim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu kadar tahammülsüzlük, bakın, bu kadar
tahammülsüzlük! Bir ölüm üzerine konuştuğumuz ortamda bu kadar
tahammülsüzlük Türkiyeye bir mesaj değildir, bunu bilin, bakın, bunu
bilin.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kürsüde olmak size hakaret hakkı vermez.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Lanet olsun! Başka bir şey
söylemiyorum, lanet olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli Genel Kurul, sayın milletvekilleri
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Naci Bey, bir dakika.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Cuma günü -onu unutmayayım, tutanaklara
geçsin- Sayın Elçiyle konuşmuştum akşam sekiz
sıralarında. Cumartesi günü Parlamentoda sokağa çıkma
yasaklarıyla ilgili bir konuşma yapacaktım. Kendisinden
yardım istemiştim, görüşlerini almıştım.
İstanbuldan on bir uçağına bindim, on ikide buraya indim, ölüm
haberini aldım. O konuşmayı burada yapamadım. Tutanaklara
geçmesi açısından konuşma metnimi Tutanak Müdürlüğüne
verilmek üzere size takdim ediyorum.
BAŞKAN
Naci Bey, müsaade buyurursanız ben İç Tüzükün o maddesini
arkadaşlarımın ıttılasına bir sunayım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Genel
Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma
düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır. Gayet tabii uygun bir
madde, hepinizin malumu.
Kürsüdeki
üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe
uymaya ve konudan ayrılmamaya davet için kesilebilir. İkinci ve
üçüncü fıkrayı okumuyorum.
Konuşma
üslûbu
Genel
Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhâl
temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta
ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli
görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.
İç
Tüzükü hepiniz biliyorsunuz, artı bir de numuneyiimtisal olmak
durumundayız, yaralayıcı sözler söylemeyelim, müdahale
etmeyelim; herkes fikrini hürce açıklamalı. Kürsü masuniyeti var,
inanmadığınız sözleri, uygun görmediğiniz
beyanları duyabilirsiniz, tahammül gösterelim.
Buyurun
Naci Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Değerli konuşmacı, kürsüde konuşurken
Sizlerin üstünü örtmeye çalıştığı faili meçhuller.
diye itham edici bir ifade kullanmıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Gerçeği söyledi.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu bir açık sataşmadır, buna
ilişkin söz istiyorum.
BAŞKAN
Efendim, önce Sayın İdris Baluken Beye söz vereceğim iki
dakika, zatıalinize de söz vereceğim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu Parlamentoda pek çok faili meçhul
cinayet aydınlatılsın diye önerge verdik, hepsini reddettiler.
BAŞKAN
- Sayın Baluken, buyurun efendim.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demin AKP Grubu adına
konuşan sayın hatip, buradan önergenin içeriğine dair ve olaydan
hemen sonra yapılan açıklamalara dair HDPnin Hükûmete ve devlete
çamur attığını ifade etti ve dolayısıyla
açıktan bir sataşmada bulundu.
Sayın hatip hem
açıklamalarımızı dikkatli dinlemiş olsaydı hem de
önergeyi dikkatli bir şekilde okumuş olsaydı biz, AKP
Hükûmetinin geçmiş dönemdeki bu tarz cinayetlere ve katliam
girişimlerine yönelik tutumundan dolayı duymuş olduğumuz
güvensizliğimizi ve bu konuda Meclisin bir inisiyatif alması
gerektiğini ısrarla dile getirdik ve bu konuda da elimizde demin
Sayın Naci Bostancının merak edip sorduğu pek çok somut
olay var. Roboski katliamıyla ilgili tek bir etkin soruşturma
yürütülmedi, Hrant Dink cinayetinin arka planını açığa
çıkarmayla ilgili AKP Hükûmetinin talimatlandırdığı,
siyasallaştırdığı yargı tek bir önemli süreç
yürütmedi. Diyarbakırda 50 metre ötemizde yüz binlerce insanın
katıldığı bir mitingdeki patlamayla ilgili tek bir etkin
soruşturma süreci yürütülmedi. O yürütülmediği için Suruçta patlayan
bombalarla, Ankarada patlayan bombalarla yüzlerce gencimiz, yüzlerce
insanımız yaşamını yitirdi. Dolayısıyla,
Tahir Elçi katliamıyla ilgili de bu yönlü duymuş olduğumuz bu
şüphelerden dolayı Meclisin inisiyatif alması gerektiğini
düşünüyoruz. Burada bağırıp çağırma, öfkeyle,
kinle hareket etme derdinde değiliz. Gelin, bundan çekinmeyin. Her siyasi
parti grubu milletvekili versin, bir komisyon kuralım. Sizin iddia
ettiğiniz gibi bir cinayet yaşanmışsa, o da ortaya
çıksın. Görüntüler son derece net. Sayın Başbakan kamuoyunu
yanıltmaya çalışıyor. Öyle karşılıklı
bir çatışma arasında çapraz ateşe maruz kalınmış
bir durum yok. Tek bir kurşunla ensesinden katledilmiş bir baro başkanı
gerçekliği var...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
...ve peş peşe profesyonelce iki ayrı mizansen üzerinden
işlenmiş olan bir cinayet var. Bunu Meclis açığa
çıkartsın diyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken,
tamamlar mısınız efendim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu
nedenle de hepinizi önergemize olumlu oy kullanmaya davet ediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Baluken.
Buyurun Sayın Bostancı.
2.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; faili meçhuller ve
beyaz Toroslar 90lı yılların Türkiyesinin bir
gerçekliğiydi. Bunlar yaşandı; kuyular açıldı, olaylar
oldu, çok acılar görüldü. Çözüm komisyonu olarak
çalışırken, terör komisyonu olarak çalışırken
bunlara ilişkin şahitliklerle de hep beraber yüzleştik. AK
PARTİ iktidarı bu ülkede millî birliği ve kardeşliği
sağlamak, çözüm sürecini sürdürmek için yola
çıktığında -herkes bilir ki böylesine bir sürecin temeline
adaleti koymaksızın bu süreci ilerletemezsiniz- faili meçhullerin
üzerine kararlılıkla gitti, o kuyuların açılması,
olayların açığa çıkması için hukuki, adli ve siyasi
irade olarak bütün bunları ortaya koydu.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bostancı, kaç kişi ceza aldı?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) - Yapılanları yeterli bulmayabilirsiniz ama bilin
ki adaleti sağlamak herkesin görevidir ve sürekli itham edici, O
yapılmadı., Bu yapılmadı., Daha fazlasını
yaptınız. tarzındaki bir yaklaşım bu ülkede ne
adaleti sağlar ne de barışı sağlar. Barışı
sağlamak benim boynumun borcu olduğu kadar sizin de boynunuzun borcu,
buradaki herkesin boynunun borcu.
Sezgin Beyi,
Sayın Tanrıkulunu burada dinlemek isterdim, rahmetli Tahir Elçiyi
tanıyan birisinin anlatacakları önemliydi fakat Sezgin Bey bazen
öfkesini galiba kontrol edemiyor. Hepimiz burada şahidiz, kürsüde
konuşmacı konuşurken buradan çok laf atılıyor, çok
çeşitli laflar atılıyor, onlar duyulmuyor ama buradan
terbiyesizlik tarzında bir itham herkes tarafından duyuluyor ve
herkesin üzerinde muhakkak ki olumsuz bir algı yaratıyor. O bakımdan,
buradan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlar mısınız.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla)
yerinden kimse laf atmasın, doğru ama kürsüden
konuşma yapan kişinin görevi de ortamı sağlamaktır,
acının asaletine uygun bir tarzda konuşmaktır.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum efendim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından bir durumu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Oradan olur mu İdris Bey?
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Evet.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Levent Bey, size de yerinizden vereyim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan,
şahsımla ilgili şey yapıldı, o yüzden
BAŞKAN
Sezgin Bey, size de yerinizden söz vereyim efendim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Kürsüden
BAŞKAN O
hâlde, üçüncü olarak siz konuşun, evvela İdris Bey.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sataşma olduğu için
BAŞKAN
Beyefendi, sıraya göre veriyorum.
İdris Bey,
buyurun efendim.
II.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, AKP Grup Başkan Vekilinin Genel Kurulu yanlış
bilgilendirdiği bir konuyla ilgili, tutanaklara geçmesi
açısından bir hususu ifade etmek istiyorum. Bugüne kadar onların
faili meçhul dediği, bizim de faili malum, faili belli olarak ifade
ettiğimiz on binlerce cinayetin açığa çıkarılmasıyla
ilgili Hükûmetlerinin önemli işler yaptığını ifade
etti. Ben sadece tek bir örnek vereceğim. Tahir Elçinin katledildiği
Diyarbakırda şu anda en üst düzeydeki askerî yetkilinin kim
olduğunu Sayın Grup Başkan Vekili araştırsın.
Ona, Mardin Milletvekiline sormasını öneriyorum, Derikte yüzlerce
köylünün önünde 13 köylüyü katlettiren bir kişi maalesef AKP döneminde
Diyarbakırda en üst düzeyde askerî yetkili olarak
atanmıştır. Kendisi Diyarbakıra atandıktan sonra
Tahir Elçi cinayeti başta olmak üzere 90lı yılların
uygulamalarını Diyarbakır sokaklarına taşıyan
siyah Ranger araçlar beyaz Torosların yerine geçen yeni birtakım
infaz timleri de devreye girmiştir. Sayın Grup Başkan Vekili
biraz merak edip araştırırsa bu konuda Hükûmetlerinin içerisinde
bulunduğu durumu rahatlıkla anlayacaktır diyorum.
Teşekkür
ediyorum fırsat verdiğiniz için. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
Sayın Gök,
buyurun efendim.
5.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, az önce konuşan AKP Grup Başkan
Vekili Sayın Bostancı faili meçhuller konusunda birtakım
tespitlerde bulundu. Bu Parlamento yeni bir Parlamento. Bilmeyenler açısından
söylemek istiyorum, önceki 24üncü Dönemde -25inci Dönemi saymıyorum
çünkü bir Parlamento faaliyeti gerçekleştiremedik- Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu faili meçhul cinayetlerin araştırılması ve bu konuda
gerekli incelemelerin yapılması açısından tam 28 adet
Meclis araştırma komisyonu kurulması önergesi verdi. Bu
önergelerin 8 tanesi burada konuşuldu. Her parti, biz de konuştuk,
diğer partiler de konuştu. Sonuçta, faili meçhul cinayetlerin
araştırılmasına dönük vermiş olduğumuz 8
ayrı önergenin tümü AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Dolayısıyla, bu ülkede faili meçhullerin üzerine gidermiş gibi
yapıp da oylamalar geldiği zaman bu talebi reddeden AKPli
milletvekilleri, AKP yönetimi faili meçhullerin bugüne kadar gelmesinden
dolayı sorumludurlar çünkü ortaya çıkartacak komisyonun
kurulmasına izin vermemişlerdir. Bir kere bu tespiti herkesin bilmesi
gerekir.
İkincisi:
Konuştuğumuz konu, HDPnin grup önerisi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK
(Ankara) Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın.
LEVENT GÖK
(Ankara) Diyarbakır Baro Başkanı Sayın Tahir Elçiye
devletin emniyet kuvvetleri önünde yapılan bir saldırının,
bir katliamın tespiti üzerinedir. Böylesine önemli bir konu ve Türkiyeyi
derinden sarsan bu olayda AKP milletvekillerinin konuşmaları
umursamaz tavırda izlemeleri ayrıca üzüntü verici bir tablodur. Bir
kere insanlık adına, vicdanlar adına ve bu ülkede kim ölürse
ölsün, ölen kim olursa, nereden gelirse gelsin bütün ölümler
karşısında duyarlılık sergilemek milletvekili
olmanın ötesinde bir insanlık görevidir. Lütfen
konuşmaların dikkatlice izlenmesini talep ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu, mikrofonunuzu açacağım efendim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Kürsüde konuşacağım.
BAŞKAN
Efendim?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Yani burada konuşuldu, ben de
burada konuşayım diyorum.
BAŞKAN Yeni
bir sataşmaya yer vermeyelim, lütfen.
Peki, haydi
buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Tabii Sayın Başkanım.
Sayın Hocam
Naci Bostancı beni siyasetten önce tanır. Kendisiyle başka
birçok ortamda birlikte olduk, birçok sivil ortamda beraber olduk hatta
Diyarbakır Barosunun ev sahipliğinde de beraber olduk. Benim öfkeli
olmadığımı, sakin olduğumu kendisi de bilir aynen
Tahir Elçi gibi ama isterdim ki kendisi, kendi grubuna da bir tek bir cümle
söylesin. Bakın, burada ölümler üzerine konuşuyoruz, tahammülsüz,
tahammül edemeyen, sağdan soldan laf atan insanlar var, milletvekillerimiz
var saygıdeğer. Buna bile tahammül edemeyen, buna bile laf söyleyen
milletvekilleriniz var, isterdim ki onlara da bir tek cümle söyleseydiniz.
Bakın, gerçekten burada söyleyeceklerimin onda 1ini
söylüyorum. Kopmuş kuşaklar var ve biz bu kuşaklar üzerinde
nasıl yeniden bir arada yaşamayı, ortak vicdan yaratmayı,
Türkiyeyi yeniden birlikte nasıl inşa edebileceğimizi
konuşmalıyız bu Parlamentoda. Daha bu üçüncü oturum, üçüncü
oturum ve büyük bir ölüm üzerinden konuşuyoruz. Bakın, çocuk, genç,
yaşlı, kimliği ne olursa olsun her insan değerlidir. Her
insan en az Tahir Elçi kadar değerlidir ama burada başka bir
şeyi konuşuyoruz. Ölümleri konuşuyoruz ve bir daha derin bir
biçimde yaşamayalım diye konuşuyoruz. Toplum kopmuş
sayın hocam, toplum kopmuş; kimsenin kafası Ankarada
değil, kimsenin kafası Mecliste değil. Bunu nasıl yeniden
inşa edebiliriz, gelin bunları konuşalım burada, söylemek
istediğim bu. Buna bile tahammül edemeyen, bunu bile dinleme nezaketinde
bulunamayan bir Parlamento topluluğu var karşımızda.
Nasıl yapacağız bunu? Daha önümüzde dört yıl var ve Türkiye
ortasından yarılmış, hendeklerle, kutuplaşmayla
yarılmış. Nasıl beraber yaşayacağız?
Bunları beraber konuşmak zorundayız. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, bunu bütün samimiyetimle söylüyorum:
Türkiyenin bu Parlamentodan başka şansı yoktur, bu Parlamentoda
çözüm üretmekten başka bir şansı yoktur.
Tekrar teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, yapılan açıklamalara mukabil bir açıklamada
bulunmayı talep ediyorum.
BAŞKAN Ramazan Beyden sonra bir bakayım
efendim.
III.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Diyarbakır Baro
Başkanı Tahir Elçinin katledilmesi olayı, katledilmesine zemin
sunan hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan dâhiliyetlerin
araştırılması ve bu katliama zemin sunanların
açığa çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30 Kasım 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubunun
verdiği öneri üzerinde son konuşmacı Sayın Ramazan Can,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup önerisi üzerinde söz aldım.
Evet, HDP grup önerisinde Diyarbakır Barosu
Başkanı Sayın Tahir Elçinin öldürülmesiyle ilgili bir
araştırma komisyonu kurulması talep ediliyor.
Öncelikle, menfur saldırıda hayatını
kaybeden Diyarbakır Barosu Başkanı Değerli
Meslektaşımız barış elçisi Tahir Elçiye tekrar
Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına taziye dileklerimi iletiyorum.
Yine, aynı olayda şehit olan polis kardeşlerimiz Ahmet Çiftaslan
ve Cengiz Erdura da Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı diliyorum. Terörist
saldırıyı gerçekleştirenleri bir kez daha kürsüden
lanetliyorum. Bu saldırıdan mağdur olanlar sadece şehit
olanlar, ölen kardeşimiz değil, milletimizdir, demokrasimizdir, hukuk
devletimizdir; birlik beraberliğimizdir, kardeşliğimizdir.
Netice itibarıyla bu olayın üzerine gidilmektedir, hazırlık
tahkikatı devam etmektedir, Anayasanın 138inci maddesi de
açıktır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Hükûmet kurulduktan sonra program okunuyor, program okunduktan
iki tam gün sonra müzakereler, müzakerelerden bir tam gün sonra da biliyorsunuz
güven oylaması yapılacak. Bugün buraya gelen milletvekili
arkadaşlarımız güven oylamasını
yapacağını zannediyorlar, doğrudur, öyle de olacaktır
ancak 2 tane de grup önerisi verildi. Bu grup önerileri kabul edildiği
takdirde, ki bunlar konuşulmalı, araştırılmalı,
ben de aynı fikirde bulunuyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Oy vereceğim
dedi.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Bu grup önerisi bugün zaman
itibarıyla kabul edildiği takdirde dolayısıyla güven
oylamasının akıbeti ne olacaktır? Bunu geçenki konuşmamda
da dile getirdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hallederiz, onu hallederiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Onu kısa zamanda hallederiz
Ramazan Bey.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, usul
de önemlidir, esas da önemlidir. Burada usul tartışmasına girmek
istemiyorum ama İç Tüzükte Hükûmetin güven oylaması çok önemlidir.
Burada güven oylamasına verilecek destek kadar verilmeyecek destek de
önemlidir. Burada bunun için çalışmanız gerektiğini
düşünüyorum. Neticede ortada bir terörist saldırı var. Bu
saldırı, hepimizi derinden yaralamıştır, millet olarak
derinden yaralamıştır. Bunların inşallah
hazırlık tahkikatı devam ederken failleri ortaya
çıkacaktır ve failleri en büyük cezayı almakla birlikte tarihe
de kara bir leke olarak geçeceklerdir.
Bu nedenle, grup önerisini başka bir zamanda
değerlendirmek üzere Genel Kurulun takdirine sunuyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Can.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim, bir sataşma iddianız
mı var?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet efendim, AK
PARTİ Grubuna yönelik bir sataşma durumu var.
BAŞKAN Evet, buyurun.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün yaptığı açıklaması sırasında
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, burada işlenmiş
bir cinayete, toplumda derin bir üzüntü yaratan bir drama karşı
Sayın Levent Gök AK PARTİli milletvekillerinin bu olay
konuşulurken umursamaz bir tavırla arkada durduklarını
ifade etti. Bildiğim kadarıyla, Levent Bey hukukçu, beden dili
uzmanı değil, kim nasıl oturuyor ve buradan nasıl böyle bir
yorum çıkarıyor bilemiyorum ama Mecliste genel olarak vekillerin
oturuşlarının siyasal parti ayırımı
olmaksızın birbirine benzediğini söyleyebilirim, bu
bakımdan birbirimizden farkımız yok. Yani, AK PARTİli
vekiller öyle oturuyor. demek
Dönüp bakarsa Sayın Levent Gök CHPli
milletvekillerine, onların da AK PARTİli vekiller gibi benzer bir
şekilde oturduğunu görür. Eğer bir suçlama varsa CHPli, AK
PARTİli, HDPli, MHPli bütün vekillerin oturma biçimlerinin
yargılandığı bir durum söz konusu olur.
İkincisi,
bu faili meçhuller meselesi. Bir merak duygusuyla değil -Sayın
Baluken Merak etsin AK PARTİli Grup Başkan Vekili. vesaire dedi-
bir sorumluluk dolayısıyla burada hepimiz bu işlere ilişkin
çalışmaların içinde bulunduk. Ben komisyonlarda görev
aldım. İnsan Hakları Komisyonunun alt komisyonu olarak
-kısa adını söylüyorum- teröre ilişkin
Sayın
Balukenin kendisi de katıldı bu komisyonlara ve buralarda faili
meçhullere ilişkin konuşmalar yapıldı, olaylar dinlendi
yani bu işler yaşandı. Parlamentoda hiçbir şey
yapmadı. tarzındaki bir değerlendirmeyi bir kere doğru
bulmuyorum, haksız bir değerlendirme olarak görüyorum. Biz
bunları komisyonlarda konuştuk.
Çok
önemli bir hususun altını çizmek isterim: Faili meçhuller
denildiğinde Sayın Baluken biraz önce On binlerce faili meçhul. dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Affederseniz tamamlamam lazım, biraz izin
verir misiniz?
BAŞKAN
Bağlayın efendim, lütfen.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bakın, biz o komisyonlarda görüşürken
18 bin rakamı geçti, 6 bin rakamı geçti, 5 bin rakamı geçti,
1.900 küsurlu bir rakam geçti. O kadar rivayet muhtelif ki faili meçhulün ne
kadar olduğuna ilişkin.
Şunu
ifade etmek isterim: 1 kişi bile olsa devletin mutlak suretle onu
bulması gerekir ama on binlerce faili meçhul demek de bana sanki çok da
uygun bir dil
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) 17 bin olduğunu bilmiyor musun, o komisyonlara
boşuna mı katıldın?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya)
yaklaşım, adalete, hakkaniyete hizmet
eden bir ifade biçimi olarak görünmüyor.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Diyarbakır Baro Başkanı
Tahir Elçinin katledilmesi olayı, katledilmesine zemin sunan
hedefleştirici süreç ve bu süreçte yer alan dâhiliyetlerin
araştırılması ve bu katliama zemin sunanların
açığa çıkarılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30 Kasım 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime
otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER : Ömer SERDAR
(Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, 26ncı Dönemin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN -
Değerli milletvekilleri, 26ncı Dönemin ülkemiz, milletimiz ve
hepimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Sağlıklı ve başarılarla dolu bir yasama yılı
geçirmemizi temenni ediyorum. Yeni yasama döneminde bu çatı altında
yapılacak görüşmeler düşünce özgürlüğü temelinde,
karşılıklı saygı, hoşgörü içinde ve kişi
haklarını her konuda önemseyerek gerçekleşeceğini umuyorum.
Bu kürsüden dile getirilecek düşüncelerin bizler için ufuk
açıcı, zenginleştirici olacağına inanıyorum.
Burada alınacak kararlar hiç kuşkusuz
sorumluluklarımızın göstergesi olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Meclisimizin ilk Başkanı, cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal başta olmaz üzere, Meclisimize başkanlık
etmiş, üye olarak bulunmuş bütün siyaset adamlarımızı,
şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum ve
sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ederim.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
III.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın basın ve
ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30 Kasım 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 30/11/2015 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri: Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, siyasi iktidarın basın ve ifade özgürlüğünü ortadan
kaldıran uygulamaları ile, yayın yasaklarının
halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, 30/11/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (53üncü sıra nolu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30/11/2015 Pazartesi günkü
Birleşimde, sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün, Diyarbakırda, hain bir saldırıda
hayatını kaybeden Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir
Elçiye, hayatını kaybeden 2 polis kardeşimize, bugün Derikte
hayatını kaybeden jandarma uzman çavuşu kardeşimize
Allahtan rahmet diliyorum. Hepsi Türkiyenin ortak paydası,
insanımız olan bütün bu arkadaşlarımızın
acısına, bütün ulusumuza başsağlığı
diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, bu görüşmelerden sonra,
64üncü Hükûmetin güven oylamasına başvuracağız. Hükûmet
bizlerden güvenoyu istiyor ve Parlamentodan bu güvenoyunu alırsa
çalışmalarına devam edecek.
Elbette,
değerli milletvekilleri, şöyle bir tabloya
baktığımızda, bugün tam araştırma önergemizin
konusunu verdiğimiz saatlerde, gazetecilere açık tehditlerin sürdürüldüğü,
boyun eğmeyenlerin sokaklarda saldırıya
uğradığı, saldırıya uğrayanların
sahipsiz kaldığı, saldırı yapanların da serbest
bırakıldığı bir ortamda, sadece halkın haber alma
hakkını kullanan gazetecilerin içeriye atıldığı
bir ortamda Can Dündarın, Erdem Gülün halkın gerçekleri
öğrenme hakkından başka amacı olmayan gazetecilik
faaliyetlerinden dolayı tutuklandığı bugünde Cumhuriyet
gazetesine bir de vergi incelemesi başlatıldı.
Değerli
Hükûmet üyeleri, siz neyin güvenoyunu istiyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Hükûmet yok burada, Hükûmet yok şu anda.
LEVENT GÖK
(Devamla) Sayın Hükûmet yok. Mecliste görüşmeler var, Hükûmet yok,
Hükûmet gerçekleri öğrenmek isteyen, halka bilgi vermek isteyen
gazetecilerin tutuklanmasını seyrediyor. Cumhurbaşkanı talimat
veriyor, Bunun bedeli ağır olacaktır. diyor, gazete üzerinde
vergi incelemesi
Neyin güvenoyu bu değerli arkadaşlarım, neyin
güvenoyu? Türkiyeyi getirdiğiniz tablonun farkında
mısınız? Yani Can Dündarla Erdem Gül herkesin bildiği bir
gerçeği yazdılar, gerçeği ifşa ettiler diye
tutukluyorsunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Cumhurbaşkanı açıkladı önce, MİT
tırları diye Cumhurbaşkanı açıkladı.
LEVENT GÖK
(Devamla) O tırlar IŞİDe gitmiyordu, Türkmenlere gidiyordu.
diye itirafta bulunuyorsunuz. Yani bir itirafta bulunuyorsunuz, silahlar bir
yere gidiyor ama bu arkadaşlarımız casusluktan dolayı
tutuklanıyor. Yazık, günah! Hiç olmazsa İftira
atıyordunuz. deyin, Biz yanlış yere gönderdik. deyin. Bunu
söylemiyorsunuz. Bu kişiler cezaevinde ve böyle bir ortamda biz güvenoyunu
burada birazdan oylara sunacağız.
Değerli
arkadaşlarım, biz Hükûmete güvenmiyoruz.
İktidarınızın üzerinde Reyhanlının, Suruçun,
Ankara katliamlarının sorumluluğu vardır. (CHP
sıralarından alkışlar) Size güvenmiyoruz. Size güvenmiyoruz;
sadece 7 Hazirandan sonra bu ülkede 200e yakın asker, polis şehit
oldu. 250ye yakın masum insan hayatını kaybetti. Hukuki güvence
yok, yaşam hakkı yok. O nedenle sizlere güvenmiyoruz.
2013 yılında 823 milyar dolar millî geliri
aldınız, şu anda indirdiniz 725 milyar dolara; halkın millî
gelirini küçülttünüz.
Yine 2002 yılında 626 milyon dolar cari
işlemler açığı varken, şu anda, iktidarınız
döneminde 75 milyar dolara fırladı; size güvenmiyoruz.
Türkiyenin AKPden önce 130 milyar dolar dış
borcu vardı, şimdi tam 3 kat arttı; 405 milyar dolara
çıktı; sizlere güvenmiyoruz.
136 bölgede hukuksuz bir şekilde özel güvenlik
bölgeleri ilan ettiniz, günlerce süren sokağa çıkma yasakları
ilan ettiniz, Anayasaya aykırı davrandınız; sizlere
güvenmiyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu Hükûmete güvenmiyoruz. Bu
Hükûmet Türkiyenin en önemli kamu kuruluşlarını çarçur edip
sattı. 58 milyar dolarlık özelleştirme yapıp
parasını harcadınız, hâlâ hazinenin toplam borcu 435 milyar
dolar; o yüzden sizlere güvenmiyoruz.
Türkiyede vatandaşı borç batağına
sürüklediniz. 2002 yılında vatandaşların 7 milyar lira
borcu vardı, bu borç, şimdi, işlemiş faizleriyle tam 400
milyar lirayı buluyor; sizlere güvenmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında 500
bin senet vadesinde ödenmediği için protesto edilmişti, şimdi bu
miktar tam 1 milyona çıktı.
Cezaevlerinde 2002 yılında 59 bin kişi
vardı, 2015 yılında tam 170 bin kişi yatıyor; sizlere
güvenmiyoruz.
AKP iktidarlarına güvenmiyoruz çünkü AKP
iktidarlarında aileler dağıtıldı. Bu sene, tam 130 bin
ailenin boşanma nedeniyle yuvaları dağıtıldı.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet daha yeni geliyor
ama ortada Başbakan var mı yok mu?.. Sizlere güvenmiyoruz. Cumhuriyet
tarihinde ilk defa, dünya tarihinde ilk defa bir başbakan şu kürsüden
çıkıp dedi ki: Ben Başbakanım ama ülkeyi yönetemiyorum,
benim üzerime bir de başkan lazım. O yüzden Başbakana
güvenmiyoruz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bir başbakan
düşünün, üzerinde bir vesayet kurumu oluşturuyor,
başkanlığı savunuyor. O yüzden biz diyoruz ki böyle
boş bakanın olduğu Hükûmete güvenmiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için bu Hükûmete güvenoyu
vermeyeceğiz, hayır diyeceğiz.
Bu hayır
ülkeyi kaosa sürükleyen iktidar anlayışına
karşıdır.
Bu hayır
Reyhanlıda, Suruçta, Ankarada, bilindiği hâlde önlenmeyen
saldırılarda hayatını kaybeden
yurttaşlarımızın hesabını sormak için
olacaktır.
Bu hayır
Uluderede öldürülen 34 gencimizin hâlâ kanlarını yerde bırakan
iktidar ve adalet anlayışına karşı olacaktır.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (İstanbul) Şiirsel konuşuyorsun be!
LEVENT GÖK
(Devamla) Bu hayır bir tek dost komşu ülke bırakmayan
dış politika anlayışına karşı
olacaktır.
Bu hayır
eğitimi, sağlığı yapboz tahtasına döndürüp
geleceğimizi karartan iktidar anlayışına karşı
olacaktır.
Bu hayır
halkın parasını şatafatlı saraylarda çarçur eden
iktidar anlayışına karşı olacaktır.
Bu hayır
yolsuzluk yapanları serbest bırakıp yolsuzluk yapanları
yakalayanları serbest bırakmayan adalet anlayışına
karşı olacaktır.
Bu hayır el
koyduğu şirketleri, gazeteleri kendi yandaş kayyumlarına
hortumlatanlara karşı olacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu hayır
gazetecilik görevini yapanları sindirip tehdit eden anlayışa
karşı olacaktır.
Bu hayır
Can Dündarları, Erdem Gülü hapse atan anlayışa karşı
Gelin, sıkıysa bizi de tutuklayın, biz de onlarla
diyen bir
anlayış olacaktır. (CHP sıralarından Bravo sesleri
alkışlar)
Bu hayır
kadına yönelik şiddeti sadece izlemekle yetinen, kadını
meta olarak gören bir iktidar anlayışına karşı
olacaktır.
Bu hayır
devletin gözü önünde bir baro başkanının, Tahir Elçinin
katledilmesine seyirci kalan iktidar anlayışına karşı
olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz
bu iktidarın ne yaptığını biliyoruz ne
yapacaklarını da biliyor ve onlara güvenmiyoruz. Vereceğimiz bu
hayır oyu Türkiyeyi kuruluş felsefesinden
uzaklaştırıp Atatürkün izlerini silmeye çalışanlara
karşı olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu hayır Türkiyeyi parlamenter sistemden
uzaklaştırıp bir diktatör yaratma anlayışına
karşı olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
hayır Başbakan olduğunu sandığı hâlde hâlâ
şu kürsüden çıkıp da Ben Başbakanım ama benim üstümde
bir vesayet makamı oluşturulsun, ben ülkeyi yönetemiyorum, ben
işleri beceremiyorum, Türkiye'nin sorunlarına vâkıf
değilim. Diyerek, böyle bir anlayışı savunup Benim
üzerimde bir başkan olsun. diyen Başbakana ve Hükûmete
karşı olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu hayır Türkiye'de insan haklarını
ihlal eden devlet anlayışına karşı, ceberut devlet
anlayışına karşı, demokrasiyi katleden her türlü
antidemokratik uygulamalara karşı, mazlum halkımızı
ezen polis anlayışına karşı, emniyet
anlayışına karşı, iktidar anlayışına
karşı olacaktır.
Bu hayır Türkiyeyi gerçek demokrasiyle
tanıştırmak için, insan haklarını tesis etmek için,
yeniden Türkiye yaratmak için, bir mücadele dönemi için hayır
olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) 69a göre söz almak istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) 69a göre söz almak istiyorum
ve Sayın Başbakana ilişkin yöneltilen eleştirilere cevap
vermek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başbakan cevap
versin.
BAŞKAN Ama buna Hükûmet cevap verir.
Bir müsaade eder misiniz.
Siz 69a göre bir açıklama mı istiyorsunuz,
sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Grup
Başkanımıza ilişkin efendim.
BAŞKAN Efendim?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Grup
Başkanımıza ilişkin kullandığı ifadeler
için.
BAŞKAN Şimdi, bakın, Hükûmet adına
cevap verme yetkisi sizde değil.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Hükûmet adına değil
efendim, grup adına.
BAŞKAN Açıklama yapmak istiyorsanız
yerinizden bir dakika söz veririm size.
Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, yol
göstermeyin, yol göstermeyin.
BAŞKAN Siz de bana akıl vermeyin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Estağfurullah.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika Sayın Çakır.
II.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın, Ankara Milletvekili Levent
Gökün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Bir grup başkan vekilimizin burada Sayın Başbakana
yöneltmiş olduğu eleştiriler bağlamında
kullanmış olduğu boş bakan ifadesini son derece
gayriciddi ve nezaket dışı olarak görüyoruz ve bunu
şiddetle kınıyoruz. Kuşkusuz Başbakanımız
eleştirilebilir fakat bu ifadelerin kullanılması kabul edilemez.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
III.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, 30/11/2015 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, siyasi iktidarın basın ve
ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamaları ile yayın
yasaklarının halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasimize
olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 30 Kasım 2015
Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Evet, aleyhinde söz
alınca önce güzel şeyler söylemek lazım galiba. Türkiyede
basın özgürlüğünün hiçbir sorunu olmadığına dair
birkaç şeye değineyim, ondan sonra galiba gerçeklerle yüzleşen
bazı boyutları da paylaşma fırsatım olacak bu
vesileyle.
Öncelikle ifade etmem gerekiyor ki Hükûmet
programında güzel, kulağa hoş gelen bir ifade var. Bu ifadede denge
ve denetleme sisteminden bahsediliyor. Denge ve denetleme sistemi sadece güçler
ayrılığı değildir, sadece yasama, yürütme ve
yargının birbirinden ayrılması değildir. Denge ve denetleme
sistemi, aynı zamanda, basının ve sivil toplumun yürütmeyi
denetleyebilmesi, hesap sorması ve toplum adına, toplumun
hakları, toplumun özgürlükleri adına karar süreçlerine
katılabilmesi demektir. Dolayısıyla, aslında basın ve
sivil toplumun bir ülkede nasıl bir durumda olduğu, nasıl bir
hâl içerisinde bulunduğu doğrudan doğruya güçler
ayrılığı kadar denge ve denetleme sisteminin bir
parçasıdır. Ne yazık ki bu ülkede gazetecilerin tutuklu
yargılanması aslında bir yargılama mekanizması
olmasının ötesinde doğrudan doğruya bir cezalandırma
mekanizmasıdır. Bu araştırma girişimine,
araştırma önergesine gerekçe olan 2 gazeteci
arkadaşımızın tutuklu yargılanmasını sadece
yargı kararının kendi gerekçesi üzerinden değerlendirelim:
Tutuklu yargılamayı gerektirecek nasıl bir durum olabilir? Yani,
en basit hukuk ilkeleri açısından soruyorum. Delillerin
karartılması, tanıklar üzerinde baskı oluşturulması
ya da suçun işlenmeye devam edilmesi ihtimali. Haber yapılmış,
tırlar gitmiş yani olan olmuş dolayısıyla delillerin
karartılması diye bir ihtimal yok. Tanıklar üzerinde baskı
kurma diye bir durum da söz konusu değil. Geriye sadece suçun
işlenmeye devam edilmesi ihtimali var. Dünyanın her yerinde ve
insanlık tarihi şahit ki gazeteciler tutuklu
yargılandıkları için gerçekleri yazmaktan vazgeçmezler. Yani,
dolayısıyla, eğer gerçekleri yazmak, toplumla düşüncelerini
paylaşmak, aktarmak bir suçsa gazeteciler bu suçu böyle baskılara
rağmen, böyle gözdağlarına rağmen işlemeye devam
ederler. Ama çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız,
ilginç bir ironiyle karşı karşıyayız. Tutuklu
yargılanmadığı için sevinmemiz gereken bir baro
başkanının hayatını kaybettiği bir ülkeden söz
ediyoruz. Dolayısıyla Acaba tutuklu yargılansaydı daha
mı iyiydi? diyecek bir ortamdayız. Yani, güçler
ayrılığı açısından, denge-denetleme
açısından basının hâli de, sivil toplumun hâli de ortada.
Burada baro başkanının kim tarafından
öldürüldüğüyle ilgili bir polemik yapılıyor. İnsan
haklarının A,B,Csinde yaşama hakkı şöyle tarif
edilir: Kişilerin yaşama hakkını korumakla sorumlu olan
devlettir. Kim tarafından saldırıya uğrarlarsa
uğrasınlar bunun sorumlusu ülkeyi yöneten meşru iktidardır.
Dolayısıyla O öldürdü, bu öldürdü. gibi polemikler üzerinden
Hükûmetin sorumluluğunu, siyasi iktidarın sorumluluğunu hiç
kimseye devretme hakkı olamaz.
İfade
özgürlüğüyle ilgiliyse daha net bir tarif var. Şok edici,
rahatsız edici düşünce açıklamasına ifade özgürlüğü
denir. Dolayısıyla, Hükûmeti övmek, yönetenleri savunmak, onlara
iltifat etmek zaten en baskıcı rejimlerde de özgürce yapılabilir
ama bir ülkede ifade özgürlüğünün var olup olmadığının
göstergesi, rahatsız edici, şok edici düşünce
açıklamasına tahammül var mı yok mu, tek ölçü budur. Türkiye'nin
de üyesi olduğu Avrupa Konseyinin bu konudaki belgeleri ortadadır,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları ortadadır.
Dolayısıyla, şok edici, rahatsız edici düşünce
açıklamalarına karşı tahammül gösterilmeyen bir ortamda
hiçbir şekilde ifade özgürlüğünden söz edilemez.
Gazetecilerin
özgürce çalışabilmesiyle ilgili sayılacak çok örnek var ama son
birkaç aya damgasını vuran sokağa çıkma
uygulamalarıyla ilgili, sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili
bir küçücük hatırlatma yapmak isterim.
Klasik İslam
fıkıhçıları derler ki: Bir gemide 99 şaki olsa ama 1
masum olsa siz o 99 kişiyi cezalandırmak için bile o gemiyi
batıramazsınız, o 1 masumun hayatına kastedemezsiniz.
Şimdi, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı
şehirlerde basın özgürlüğüne dair bir şey olabilir mi?
Hayır. Yaşama hakkı bu kadar kolayca, bu kadar keyfî
gasbedilebilir mi? Hayır. Ama, daha vahim olan şu ki sokağa
çıkma yasaklarının cezası bizim pozitif hukukumuzda çok net
biçimde sadece 100 lira para cezasıyla, Kabahatler Kanunu gereğince
100 lira para cezasıyla tanımlanmış olmasına
rağmen insanlar hayatlarıyla, gazeteciler dövülerek, küfre maruz
kalarak sokağa çıkmanın bedelini ödemek zorunda kalıyorlar.
Ne yazık ki basın özgürlüğü açısından içinde
bulunduğumuz durumu tarif edecek bana göre bir tek cümle var. Bugünkü
uygulamalar çok açıkça içerisine 28 Şubatın ruhunun
kaçtığı uygulamalardır. Tek tek hepsini saymaya kalan üç
dört dakikam yetmeyecek ama Türkiye'nin basın özgürlüğü karnesine
baktığınızda ister Freedom House gibi son derece
itibarlı, saygın uluslararası kuruluşların, insan
hakları örgütlerinin Türkiye raporlarına bakın, isterseniz
doğrudan gazetecilerle ilgili çalışan kuruluşlara,
isterseniz Türkiye'deki basınla ilgili sendika ya da ilgili sivil toplum
kuruluşlarının raporlarına bakın, göreceğiniz
rakamlar tüyler ürperticidir.
Bir tek vaka aktaracağım sizlere. Dicle Haber
Ajansı çalışanları Ercişteki bir haberi yapmaya
çalışırken gözaltına alınıyorlar; İdris
Yılmaz kaburgası kırılarak gözaltına
alınıyor, daha utanç vericisi Vildan Atmaca da çıplak aramaya
tabi tutularak gözaltına alınıyor.
İşten atılma sayısını ifade
etmeye gerek yok.
Kayyum
uygulamalarının bir kıyıma dönüştüğü çok
açık, çok net ortada.
Basın
kartıyla ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikle
basın kartı verilmesine dair kararın işlediği
mekanizmada basın kuruluşlarının temsilcileri
çıkartılıyor. Bütün bu uygulamalar ne yazık ki Türkiye'nin
basın özgürlüğü karnesinin son derece kötü bir yere
taşınmasının sebeplerinden birisi. Örneğin, Twitter
içerisinden, Twitterdan, Twitter yönetiminden içerik engellenmesi
başvurusunun en yüksek olduğu ülke Türkiye. Yine, basın
özgürlüğündeki geriye gitme hızı açısından Türkiye ilk
3 ülke arasında geliyor, bunlardan 1incisi Tayland, 2ncisi Ekvador,
3üncüsü de Türkiye. Türkiye sıralamada 197 ülke içerisinde 134üncü
sırada. Bu tablo yine cezaevindeki gazeteciler sayısı
açısından da birincilik düzeyinde.
Tek tek hepsini saymaya vakit yok ama açık bir
tabloyla karşı karşıyayız. Türkiye'de gazeteciler
keyfî biçimde tutuklanıyor ve bu keyfî tutuklamalar doğrudan
doğruya basın özgürlüğünün işlemesini, basın
özgürlüğünün hayata geçmesini imkânsızlaştıran
düzenlemeler, uygulamalar olarak devam ediyor. Ve eğer bir ülkede
basın özgürlüğü bu kadar kolayca, bu kadar keyfî biçimde engellenir,
bu kadar rahatça kısıtlanırsa o ülkenin sadece basın
özgürlüğü kısıtlanmış olmaz çünkü ifade özgürlüğü
bütün özgürlüklerin anası kabul edilir. Eğer bir ülkede ifade
özgürlüğü kısıtlanıyorsa diğer özgürlüklerin var olup
olmadığını konuşma ve tartışma imkânına
bile sahip olamayız.
Çok açık bir fotoğrafla, çok net bir tabloyla
karşı karşıyayız. Gazetecilerin -her ne yöntemle,
hangi baskıya maruz kalırlarsa kalsınlar-
uğradıkları haksızlıkları eğer bu Meclis bir
araştırma konusu yapma ihtiyacı duymuyorsa yani bu tablo, bu fotoğraf,
Türkiyenin insan hakları karnesi, Türkiyenin basın özgürlüğü
karnesi, en azından son yayımlanan ilerleme raporunda altı
çizilen noktalar bu Meclisi ilgilendirmiyorsa, bu Meclis bu konuda bir
araştırma yapma ihtiyacı duymuyorsa o zaman Hükûmet programındaki
denge denetleme kavramı doğrusu ne anlama geliyor? Bu Parlamento
kendi içinden çıkan Hükûmeti başka nasıl denetleyecek ve
nasıl çalışmalarıyla ilgili toplumda
sağlıklı bir yaklaşımın gelişmesine
fırsat verecek? Galiba, bu Parlamentonun üzerine düşen görevi
yapabilmesi açısından, bizim de muhalefet partileri olarak
iktidarın attığı olumlu adımları
destekleyebilmemiz için, iktidarın da muhalefetten gelen olumlu önerileri
parti disiplini kavramının arkasına saklanmadan
araştırma ve yüzleşmeyi göze alması gerekiyor.
Sayın Başkan, son bir şeyi izninizle
eklemek istiyorum. Bu faili meçhullerle ilgili bir polemik
yapıldığı için sadece hatırlatma ihtiyacı
hissediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bütün vakaları bir
tarafa bırakalım.
Sayın Başkan, bir dakika süre verir misiniz?
BAŞKAN Sistem böyle kilitlendiği için
açamıyoruz, isterseniz yerinizden tamamlattırabilirim.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Peki, o zaman sadece
şunu söyleyeyim.
BAŞKAN Zapta geçiyor zaten, siz buyurun.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Tamam.
Roboskide 34 kişi bundan dört yıl önce
hayatını kaybetti, dört yıl oldu. Yani, önümüzdeki ayın
28inde dört yıl tamamlanmış olacak.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bu 34 kişinin
çoğu çocuktu ve yargılanan bir tek kişi yok.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
konuşmacı Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHİ ERSOY
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basın
özgürlüğü tartışmasının yapıldığı
bu ortamda basın kavramının genel anlamda günümüzde medya kavramıyla
ifade edildiği, medyanın toplumla ilişkisinin genel anlamda
insanlığın yeryüzü serüveniyle beraber
başladığı yapılan incelemelerle kendisini gösterir.
Özellikle, ulus devletlerin 19uncu yüzyıldaki gelişmeleri ve
kapitalist sistemin gelişmesiyle beraber kültür endüstrisi, basın ve
kültürel eleştirilerin beraberinde yapıldığı en önemli
konulardan bir tanesi de budur. Başta Frankfurt Okulu olmak üzere
Adornonun yapısal eleştirileri de bunu referans gösterir.
Bu ne demektir ve
nereye gelir? Medya, toplumu dönüştürür, dönüştürülen toplum da
medyanın dönüştürme gücüne göre yeniden bir şekil alır, bu
şekil alan durum siyasal iktidarları belirler; işin özü, özeti
bu ama bu basın, gazetecilik gerçekliği içerisinde kendini ifade etme
ve hakikati arama, demokraside, hak, hukuk, özgürlükte hakikatin yolcusu olan
basın mensuplarının bir meselesi midir, yoksa genel anlamda,
kültürel anlamda toplumu dönüştüren bir problem midir? Mesele, bugün
sadece basın özgürlüğü ekseninde dillendirilirken bir gazeteci
hakkı ve hak ve özgürlükler ekseninde alınıyor. Oysa, bugün,
sinema, televizyon, dizi başta olmak üzere bunun bir büyük endüstri ve
toplumu dönüştürme sürecinin bir parçası olduğu gerçeğini
hatırlatarak söze başlamak istedim.
Medyadaki kamplaşmanın ve mahallelerin
oluşmasının, bizim mahalle-sizin mahalle oluşmasının
âdeta toplumu kamplaştırdığı, toplumun kamplaşma
sürecinin medyada her geçen gün gerilimle beraber şiddeti
artırdığı gerçeğini hatırlatmak istiyoruz.
Siyasetçiler hangi medya kanalında söz sahibi olabilirler, fırsat
bulurlarsa oraların sözcüsü gibi algılamaya kalkıyorlar. Oysa
basının objektif bir şekliyle görevini yapıyor olduğu
bir ülkede böyle bir tartışma söz konusu dahi olamaz. Bu
durumları, basın özgürlüğüyle beraber bu özgürlüklerin
denetlenebilirliliği ve dengelenebilirliği noktasında da
dikkatlerinize sunmak istiyoruz ama asıl üzerinde durduğumuz
basın özgürlüğü meselesi, ifade özgürlüğünün demokrasilerin
vazgeçilmez şartı olduğu hakikatinden gerçekleşmektedir.
Medya, özgürlüğü toplum adına ve halk yararına kullanır.
Medya, sorularını millet adına sorar ve milletin ortak
ilgilendiği konularda toplumun aydınlanmasını sağlar.
Bunu yaparken sorumlu yayıncılık adına hukuku, evrensel
değerleri ve basın ahlakını göz önünde bulundurarak yapar.
Türkiyede basının en önemli problemi ise
şüphesiz son dönemlerde, bu zamana kadar görülmediği kadar,
basının siyasallaşması meselesi vardır. Bu
siyasallaşma meselesi, medyanın iktidara tahakküm etme, onu kontrol
altına alma arzusundan kaynaklanmıştır. Bunu yapan,
değişik zaman ve tarihlerde, değişik ülkelerdeki örnekler
iktidar tarafından çok yakın incelenmişe benziyor. Son dönemlerde medya üzerindeki baskı giderek
artmakta, medya özgürlüğünün siyasal irade tarafından sürekli
örselenmesi, el koyma, gasbetme, sansürleme, hatta gazetecilerin
tutuklanmasına kadar gittiği kendisini göstermektedir.
Türkiye'de
iktidarla ilgili olarak basında çıkan en küçük eleştiride,
basın özgürlüğü hiçe sayılarak, milletin haber alma
özgürlüğü ayaklar altına alınmıştır.
Bırakın gazetecilerin kitaplarda yazdıkları bölümler ya da
makaleleriyle alakalı değerlendirmelerini, bir Twitter
mesajlarıyla dahi gözaltına alınabildikleri bir görüntü
çizmektedir. Gazeteciler -bir kısmının meşhur olması,
Türkiye tarihinde önemli işler yapması- bu konuları
meşhurluklarından dolayı gündeme getiriyor olabilir ama
diğer tarafta, muhalif adına, tirajı her ne olursa olsun, ona
bakılmaksızın eleştiri geliştirilen tüm
yazarların ve gazetelerin bu manada bir denetime tabi tutulduğunu göz
ardı edemeyiz. Bunun en somut örneklerinden bir tanesi de Ortadoğu
Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Müftüoğlu ve
yazarlarından Yıldıray Çiçek Beye açılan 31 adet
davadır. Hiçbirisinde ceza almadıkları hâlde sadece
caydırmak için bu psikolojik operasyona maruz
bırakılmaktadırlar.
Basın, haber
vermekten ziyade iktidarın algı operasyonlarını
yaptığı bir mecraya doğru dönüşmüş
durumdadır. Bu dönüşüme ayak direyenler, karşı
çıkanlar ise havuç-sopa yöntemiyle âdeta terbiye edilmektedir.
Hafızalar biraz tazelendiğinde, Alo Fatih vakası
hatırlanacaktır. Bu manada, toplumu dizayn etmenin, manipülatif
faaliyetlerin basın üzerinden nasıl yapılabildiklerinin en somut
örneği Türk basın tarihi birazcık irdelendiğinde kendisini
çok iyi gösterecektir. Medyanın TMSF aracılığıyla
sürekli iktidar lehine el değiştirmesiyle, vatandaşın haber
alma özgürlüğü iktidar merkezli bir hâl almıştır. Devlete
ait medya kuruluşları, maalesef, âdeta sadece iktidarın
icraatlarını yayınlayan birer Pravdaya
dönüştürülmüştür.
Medyanın
TMSFyle ele geçirilme operasyonları yetmezmiş gibi, özellikle seçim
sürecinde bazı gazete ve televizyonlar kayyumlar yoluyla hukuka
aykırı bir şekilde, seçim arifesinde el konularak
dönüştürülmüş ve Muhalif medyayı
susturamayacağımızı zannedenler yanılırlar.
ifadesinin gereğini yerine getiren uygulamalara sahne olmuştur.
Medya, sahibinin sesi vazifesini gören, iktidarın isteği
doğrultusunda yayın yapan, muhalefet partisinin ses ve
düşüncelerini medya bağımsızlığını
ayaklar altına alma pahasına sansürleyen bir anlayışla
yönetilmektedir.
Cumhurbaşkanı
ve Başbakanın son zamanlarda medya temsilcileriyle yaptığı
toplantılara sadece Hükûmet yanlısı gazetecilerin davet
edilmesi, akreditasyon uygulamasının giderek daha fazla medya
organına yapılması bir rastlantı sonucu mudur, yoksa
bilinçli bir tercih midir?
Medya, toplumu
bilgilendirmekten ziyade taraf ve bitaraf psikolojisi enjekte etmekte, özel
veya devlete ait basın kuruluşları, bilginin, toplumun veya
kişilerin eğitiminde önemli katkıları bulunduğunu
unutmuş durumdadır. Böylesi kaotik ve sancılı bir durum,
medyanın gerçek işlevinin tartışılır hâle
getirildiğini ifade eder.
Değerli
milletvekilleri, bilginin demokratikleşmesi için kitleselleşmesinin
bir zaruret olduğunu, bilginin demokratikleşmesi için gerekirse
popülerleşmesinin bir gereklilik olduğunu bilerek ifade ediyoruz ama
bilginin kitleselleşmesinin önündeki engel sansür ve özgürlüklerin
kısıtlanması, en demokratik hakların dahi ihlalidir. Bu,
Türkiye üzerinde gözlemde bulunan uluslararası kuruluşların da
dikkatini çekmiştir. Freedom House bu konuda ne diyor sayın vekiller?
Basın özgürlüğü konusunda otoriter bir konumda değerlendirmeler
yapan Amerika merkezli bu düşünce kuruluşu, Türkiye'nin son beş
yılda Tayland ve Ekvadorun ardından basın özgürlüğünde en
hızlı gerileyen 3üncü ülke olduğunu ve böyle giderse
Türkiyenin 2009dan bu yana basın özgürlüğünde 11 puan, geçen
yıldan bu yana da 3 puan aşağıya düştüğünü, bu
durumda da en kötü puanla Türkiyenin notunun 100 üzerinden 65 olduğunu
söylüyor.
Uluslararası
yatırım bekliyoruz. Hani seçim bitti ya, 1 Kasım geldi, her
şey güzel olacaktı, ekonomi, saadet, mutluluk, her şey
düzelecekti? Hani nerede bu ekonominin düzelmesi, nerede bu özgürlüklerin
güzelleşmesi? sorusuna bir de şu pencereden bakayım sizlerin
huzurunda: Özgürlüğün olmadığı, basın özgürlüğünün
olmadığı, evrensel hukukun kendisini ifade etmediği yere
yabancı sermaye nasıl gelecek? Bu memlekette yabancı sermaye
acaba şu geçtiğimiz üç beş ay içerisinde ne kadar hızla
çekilmeye başladı? Bunun özgürlüklerle doğrudan ilişkisi
var mı? Bu konuda araştırma yapılması gerekmez mi
diyoruz. Bu kapsamda, diğer örgüt Sınır Tanımayan
Gazeteciler 2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi raporunda ise Türkiye,
Nijerya, Liberya, Zambiya, Mali, Zimbabve gibi ülkelerin gerisinde, 180 ülke
arasında 149uncu sırada yer almış.
Bütün bunları
ifade ederken mahcubiyetimi ifade ediyorum. Bu Parlamentonun bir üyesi olarak,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir milletvekili olarak bu ülkede özgürlüklerin
arayışının ve basın özgürlüğünün bu kadar
gerilerde olduğunu görmekten âdeta mahcubiyetimi ifade ediyorum.
Gazeteler, televizyonlar bugün olduğu gibi ekonomik ve siyasal
baskılarla susabilir, susturulabilir ama bir de gazeteciler vardır
basın görevini ekonomik işletmeciliğe, iş
takipçiliğine, muktedirlerin gücüne göre değil,
inandığı değerlere göre yapan gazeteciler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RUHİ ERSOY
(Devamla) Onlar, bu gazeteciler bütün bu baskılara rağmen özgür
basını, vatandaşların haber alma özgürlüğünü,
haklarını, hukuklarını savunmaya devam edeceklerdir diyor
ve onurlu mücadele verirken şehit olan gazeteci İlhan
Darendelioğlunu da saygıyla anıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Burdur Milletvekili
Sayın Reşat Petek.
Buyurun Sayın
Petek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
REŞAT PETEK
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken 26ncı Dönemin milletimiz için hayırlara vesile
olmasını öncelikle temenni ediyorum.
Devamla, ülkemizde
huzuru ve barışı ortadan kaldırmak için âdeta aynı noktadan
düğmeye basılmışçasına hareket ederek dün değerli
bir avukat meslektaşımızı, baro
başkanımızı katleden canileri ve onu korumak için orada
bulunan polislerimizi şehit eden katilleri huzurunuzda lanetliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öyle bir hava oluşturuldu ki AK
PARTİ Grubuyla ilgili, bir sayın milletvekili tarafından,
Sayın Elçinin katledilmesinden dolayı ne kadar duyarsız,
duygusuz, vicdansız davranıldığı, benzeri kelimelerle
ifade edildi. Şimdi, kalplerden geçeni okuyan bir mekanizmanız
mı var ki kendiniz buradan duyduğunuz üzüntüyü ifade ederken
başkalarının üzüntü duymadığını veyahut kale
almadığını ifade edebiliyorsunuz? Bunu söylemeye
hakkınızın olmadığını düşünüyorum. Zira
bu ülkede insan onurunu temel felsefe edinmiş ve onun için gerekli bütün
demokratik değişimlere imza atmış bir parti varsa Adalet ve
Kalkınma Partisidir, bunu herkes bilmeli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bravo, bravo!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Mesela iç güvenlik yasası, değil mi?
REŞAT PETEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, basın ve ifade özgürlüğünün
kısıtlanmış olduğu yönünde bir araştırma
talebi üzerine aleyhte söz almış bulunuyorum. Şimdi, 2002den bu
tarafa
Herkes elini vicdanına koysun ve 2002 öncesi Türkiyede basın
özgürlüğü ne hâldeydi, bugün acaba ne hâlde, bunu bir ölçüp tartıp
önümüze koyalım. (CHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) İnsaf ya, insaf!
REŞAT PETEK
(Devamla) Şimdi, özellikle hukuki değişimleri takip eden
arkadaşlarımızın şu hakkı teslim etmeleri
lazım: İfade özgürlüğünün önündeki engeller AK PARTİnin
iktidarında kaldırılmıştır. Din ve vicdan
özgürlüğünün önündeki engeller AK PARTİ iktidarında
kaldırılmıştır. [CHP sıralarından Bravo(!)
sesleri, alkışlar(!)] Düşünce özgürlüğünün önündeki engeller AK
PARTİ iktidarında kaldırılmıştır. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıyı
duyamıyorum. Lütfen
Buyurun sayın
konuşmacı.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Hatip de bir şey söylemiyor zaten,
duymasan da olur.
REŞAT PETEK
(Devamla) Temel hak ve özgürlüklerin korunması Adalet ve Kalkınma
Partisinin üzerinde durduğu en önemli konulardandır. Bununla ilgili
anayasal ve yasal değişiklikler bu dönemde yapılmıştır.
Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 90ıncı madde, hepinizin elinde
var, açın bakın. Anayasanın 90ıncı maddesinde
evrensel hukuk kurallarının Anayasanın da üstünde bir hukuk
normu olarak kabulünü 2004 yılında sağlamadık mı
arkadaşlar?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Tabii, tabii!
REŞAT PETEK
(Devamla) Eğer iç hukuk kuralları ile evrensel hukuk kuralları
arasında bir çelişki varsa burada evrensel hukukun üstün
tutulacağı ilkesinde, yine, bu Mecliste Adalet ve Kalkınma
Partisinin önerisiyle gerekli değişiklik yapılmadı mı?
MUSA ÇAM
(İzmir) - Ne alakası var onun, ne alakası var?
REŞAT PETEK
(Devamla) Şimdi, basın özgürlüğüyle ilgili hem Anayasaya
bakın hem Basın Kanununa bakın. Daha dün denecek yakın
zamana kadar basın araç ve gereçleri suç aleti ve suç unsuru olarak kabul
edilip yargı mercilerince el konularak müsadere ediliyordu. Bu
değişikliği ortadan kaldıran bilin ki yine Adalet ve
Kalkınma Partisi. (CHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Medya mı bıraktınız?
Hepsine el koydunuz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
REŞAT PETEK
(Devamla) Evet, şimdi
(CHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Medya mı kaldı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, düşünceyi ifade özgürlüğüne lütfen
saygı gösterelim. Konuşmacıyı duymak ve dinlemek istiyoruz.
REŞAT PETEK
(Devamla) Şimdi, ifade özgürlüğü
BAŞKAN -
Lütfen
[AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından alkışlar(!)]
REŞAT PETEK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Petek.
REŞAT PETEK
(Devamla) İfade özgürlüğü başkalarının hakkına,
özgürlüklerine de riayet etme özgürlüğüdür. Siz istediğiniz kadar
havaya yumruk atabilirsiniz ama yanınızdaki
arkadaşınızın çenesine vurursanız bu özgürlük
değildir. Onun için, nasıl bu kürsüde siz konuştuysanız,
konuşan hatibin sözleri hoşunuza gitmese de dinleyeceksiniz, bu da
ifade özgürlüğünün gereğidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Onun için milletvekilleriniz gazete basıyor.
REŞAT PETEK
(Devamla) Biz hiçbir zaman Cumhuriyet Halk Partisinin tek başına
iktidarındaki Matbuat Umum Müdürlüğünün Şunu
yazmayacaksın, bunu çizmeyeceksin. diye verilen talimatlarını
gündeme getirmek istemiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM
(İzmir) O sizin döneminizde oluyor. Sizin döneminizde kapatılan
televizyonlar, gazeteler var!
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Alo Fatihi unutma, Alo Fatihi!
REŞAT PETEK
(Devamla) Ama aziz millet bunları unutmadı.
Unutmadığı için de
Buraya çıkan Sayın Değerli
Grup Başkan Vekiliniz dedi ki: Efendim, bu Hükûmete güvenmiyoruz, AK
PARTİ iktidarına güvenmiyoruz, Başbakana güvenmiyoruz. Siz
zaten güvenseydiniz muhalefet olmazdınız, bunu tabii karşılıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK
(Ankara) Bu nasıl mantık ya, bu nasıl mantık?
REŞAT PETEK
(Devamla) Ama bu yüce millet AK PARTİye güveniyor, yüzde 50 oy verip
Meclise gönderiyor, bunu da unutmayın.
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Az kaldı, az kaldı!
REŞAT PETEK
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım,
bakın, Sayın Tahir Elçinin alçakça katledilmesi üzerinden kimse prim
toplamaya kalkmasın. Biz insan onurunu önceleyen, yaşam
hakkını en önemli hak kabul eden bir anlayışla
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Adam öldü be!
REŞAT PETEK
(Devamla)
öldürülen, katledilen kim olursa olsun katillerin peşindeyiz
ve onların cezalandırılması için ne gerekiyorsa
yapılması açısından sonuna kadar bunun takipçisiyiz, bunu
bilin. (CHP sıralarından gürültüler)
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Araştırmadan mı
yapacaksınız? Bir saat önce araştırma önergesini
reddettiniz.
REŞAT PETEK
(Devamla) Şimdi, Tahir Elçinin öldürülmesi üzerinden, orada aynı
anda, belki de bir kısmı Tahir Elçinin de can güvenliğini
korumak için bulunan polis memurlarımızın şehadetini,
onların orada şehit edilmesini birlikte masaya yatırıp
birlikte değerlendirmeliyiz.
Şimdi, yine
kürsüye çıkıp değerli arkadaşlarımız diyor ki:
Kamu düzenini sağlamak sizin göreviniz. Evet, Hükûmetin görevi. Öyleyse
bu Hükûmet, o hendekleri kazanlarla, hendeklerin içine dinamitleri,
mayınları döşeyen terör örgütleriyle mücadele etmek ve orada
insanların yaşam hakkını korumak için sokağa
çıkma yasağı da ilan eder, hukuki her türlü tedbiri de
alır.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Sonra hepsini katledersiniz değil mi? Nusaybinde
gördük, Cizrede gördük, hepsinde gördük.
REŞAT PETEK
(Devamla) Bu da Hükûmetin hem görevidir hem vazifesidir, bunu yerine getirir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Çoluk çocuğu niye öldürüyorsunuz o zaman?
REŞAT PETEK
(Devamla) - Öyleyse bir taraftan Bu Hükûmet yaşam hakkını
korusun. diyeceksiniz
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) - Siviller katlediliyor, siviller.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) 80 yaşında insanı niye öldürüyorsunuz?
REŞAT PETEK
(Devamla) -
diğer taraftan yaşam hakkını korumak için
tedbirler alan Hükûmeti eleştirmeye kalkacaksınız. Bu ne yaman
çelişki, bu ne yaman çelişki?
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Cizrede 10 yaşındakini öldürdünüz, 10
yaşında.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sivilleri niye öldürüyorsunuz?
REŞAT PETEK
(Devamla) - Şu kürsüye çıkıp da yine basın
özgürlüğünden dem vuranlar acaba o basında bu ülkenin millî
güvenliğini, devlet sırlarını ifşa etmenin suç
olduğunu bilmiyorlar mı? (CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Cenazeleri sürükleyerek mi kamu düzenini
sağlayacaksınız?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) İşine gelmeyen her şey sır oluyor
değil mi?
REŞAT PETEK
(Devamla) Yoksa, uluslararası odaklara, Türkiye Cumhuriyetinin
düşmanlarına, bu ülkenin millî güvenliğini ilgilendiren,
sır teşkil eden belgelerin çalınıp basın denilen
organlarda ifşa edilerek peşkeş çekilmesini, ifşa
edilmesini basın özgürlüğü olarak mı görüyorsunuz? (HDP
sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Cumhurbaşkanının kendisi söylüyor Silah
yolladık. diye. Ne sırrı?
BAŞKAN
Sayın Kürkcü
REŞAT PETEK
(Devamla) - Bakınız, evrensel hukuk, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası ve bütün hukuk kuralları şunu söyler
LEZGİN BOTAN
(Van) Meclisin yetkisini bir kaymakama vererek mi yapacaksınız?
REŞAT PETEK
(Devamla) Evet, dinleyin.
LEZGİN BOTAN
(Van) On beş gün boyunca olağanüstü hâl uyguluyorsunuz.
REŞAT PETEK
(Devamla) - Özgürlükler sınırsız değildir. Özgürlükler,
kamu düzeninin sağlanması, genel sağlık, genel ahlak
ilkeleri söz konusu olduğunda, yaşam hakkının
korunması söz konusu olduğunda ancak kanunla ve yargı
kararıyla sınırlanabilir.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Hastaneye gidemediği için öldü, ne yaşam
hakkından söz ediyorsunuz?
REŞAT PETEK
(Devamla) - Şimdi, hukukun evrensel ilkeleri bu iken, daha Fransanın
dün oradaki terör örgütü saldırısı üzerine aldığı
tedbirlerin onda 1i, yüzde 1i Türkiye'de alınmamışken,
özgürlük deyip eğer bunun arkasında terör örgütlerine özgürlüğü
savunuyorsanız burada yokuz. [CHP sıralarından
alkışlar(!)]
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Senin terör örgütün ne olacak? Esedullah terörün ne
olacak?
REŞAT PETEK
(Devamla) - Evet, o terör örgütleri bu ülkenin kahraman güvenlik kuvvetlerine
saldırıyor, onları şehit ediyor ama onların
resimlerini burada göremiyoruz.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Kendiniz terör örgütü kurdunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, söylediğiniz hiçbir şey
anlaşılmıyor, kayda da geçmiyor, lütfen
REŞAT PETEK
(Devamla) - Oradaki subayımızın, oradaki polisimizin resimlerini
burada göremiyoruz.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Esedullah terörünü anlat bize.
REŞAT PETEK
(Devamla) - Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, onun için,
Türkiye'de basın özgürlüğünün teminatı da evrensel hukuk,
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde AK PARTİ Hükûmetidir, AK PARTİ
iktidarlarıdır.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Televizyonları kapattınız, basın
mensupları içeride, ne basın özgürlüğünden söz ediyorsunuz?
REŞAT PETEK
(Devamla) Biz ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunuyoruz, din ve vicdan
özgürlüğünü sonuna kadar savunuyoruz, düşünce özgürlüğünü de
sonuna kadar savunuyoruz ama bu özgürlüklerin arkasına
sığınıp da hiç kimse cinayet işleyenleri ve terör
örgütlerini savunmaya kalkmasın. [CHP sıralarından
alkışlar (!)] Biz bu nedenle basın özgürlüğü alanında
verilmiş olan önergenin reddini talep ediyoruz, bu yönde oy
kullanacağız.
Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, sayın hatibin
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine atfen,
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde gazetelere talimat verildiği yönündeki
bir sataşmayı cevaplandırmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Gök, size söz vereceğim. Yalnız o kadar çok gürültü oldu
ki gerçekten neyin nerede söylendiğini bilmiyorum. Oylamadan sonra ara
vereceğim, tutanakları inceleyeceğim. Söz hakkınız
bakidir, tamam.
LEVENT
GÖK (Ankara) Peki.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
21.15
BAŞKAN:
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER
: Ömer SERDAR (Elazığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın Gök, tutanakları
aldım: Biz hiçbir zaman Cumhuriyet Halk Partisinin tek başına
iktidarındaki Matbuat Umum Müdürlüğünün talimatlarıyla
Şunu yazmayacaksın, bunu çizmeyeceksin. diye verilen talimatları
gündeme getirmek istemiyoruz.
Buyurun Sayın Gök.
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen başka sataşmalara
mahal vermeyelim.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Burdur Milletvekili Reşat Petekin CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, az önce, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerine konuşan AKP sözcüsü
herhâlde söylediklerine kendisi de inanmıyordur. Gerçekten ibretlik bir
konuşma izledik. AKP döneminde basının önündeki engellerin
nasıl kaldırıldığını anlatan sözcüyü daha
tekzip eden haberler bugün geldi. İki gün önce Cumhuriyet gazetesinin
Genel Yayın Yönetmenini, Ankara Temsilcisini
Cumhurbaşkanının talimatıyla tutuklatan bir
anlayış, bugün gazete üzerinde bir ekonomik yaptırım
uygulamak açısından vergi incelemesi gönderdi Sayın Petek. Sizin
bundan haberiniz var mı?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Duymamıştır.
LEVENT GÖK (Devamla) Bu iktidar
döneminde medya üzerinde uğranılan baskılar, gazetecilerin
hapislerde, gözaltlarında çürütülmesi dünyanın hiçbir yerinde olmadığı
kadar yaygın ve sistematik hâle gelmiştir. Bugün ülkemizde
iktidarın hoşuna gitmeyen her gazeteci işten
çıkarılmaktadır. Bu ülkede Cumhurbaşkanının, iktidarın
hoşuna gitmeyen her gazetecinin medya patronuna mutlaka bir vergi
incelemesi ve kamu baskısı, kamu maliyesi üzerine
yönlendirilmektedir. Bugün iktidarın hoşuna gitmeyen gazetelere el
koyulmakta, bu gazetelere atanan kayyumlara verilen astronomik paralarla
gazetelerin içi boşaltılmaktadır ve bu gazeteler
bırakın el koymayı, AKPlileştirilmekedir, AKPnin
yayın organı hâline getirilmektedir.
Sayın Petek, siz herhâlde havuz
medyasının televizyonlarına sık sık çıkarak
burada milletvekilliğini kazanmış bir kişisiniz, değil
mi? (CHP sıralarından alkışlar) Havuz medyasının
her gün televizyonlarında... O televizyona koş, bu televizyona
koş...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) AKP
iktidarının hukuksuzluğunu savunan bir şahsiyetin, bugün
Cumhuriyet Halk Partisine laf söylemeye hakkı yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) - Cumhuriyet Halk
Partisi, Türkiyeye demokrasi getiren bir partidir.
BAŞKAN Sayın Gök, süreniz
bitti.
LEVENT GÖK (Devamla) - Tek partiden çok
partiye Türkiyede Cumhuriyet Halk Partisinin sayesinde geçilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Devamla) Ama AKP
iktidarı döneminde çok partiden tek partiye geçilmek istenmektedir. Bunun
farkında mısınız! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
karşılıklı konuşmayalım. Söz süreniz bitti.
Lütfen... Lütfen...
LEVENT GÖK (Devamla) Siz ne
söylediğinizi biliyorsunuz! Cumhuriyet Halk Partisine laf söylemek size
düşmez! (CHP sıralarından alkışlar)
REŞAT PETEK (Burdur) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Petek.
REŞAT PETEK (Burdur) İsim
söyleyerek, 3 defa Sayın Petek diye, şahsımı itham eden
konuşma yapmıştır. Cevap hakkımı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun iki dakika.
Yalnız başka sataşmalara
mahal vermeyin lütfen.
6.-
Burdur Milletvekili Reşat Petek'in, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
REŞAT PETEK (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada yasama, yürütme, yargı
kuvvetlerinin ayrılığını bilmeyen bir milletvekili
olmadığını düşünüyorum ve konuşmamı da buna
göre yaptım. Yargıyla ilgili, yargının
aldığı kararlarla ilgili bazı gazeteler hakkında
yargısal işlemler varsa, bunu Hükûmete yüklemenin akılla,
mantıkla ne kadar bağdaştığını bu sözün
sahiplerine bırakıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen hep o
hukuksuzluğu savundun Reşat Petek, hukuksuzluğu savundun her
gün! Her gün televizyonda bunları savundun sen, hukuksuzluğu savundun!
CHPye laf söyleyemezsin sen!
REŞAT PETEK (Devamla) Şimdi,
hiç kimsenin bu kürsüde sizlere hitap eden bir milletvekili
arkadaşını Falan medyanın desteğiyle buraya geldi.
şeklinde itham etmeye hakkı yoktur.
LEVENT GÖK (Ankara) Aynen öylesin!
Aynen öylesin!
REŞAT PETEK (Devamla) Biz aziz
milletimizin desteğiyle, temiz oylarıyla buraya geldik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben sözlerimin arkasındayım.
REŞAT PETEK
(Devamla) Ve bu milletin temiz oylarını hor ve hakir gören,
vatandaşımızı göbeğini kaşıyan adam olarak
hakir gören Cumhuriyet Halk Partisi ve onun zihniyetinde olanlar da
milletimizden her seferinde hak ettiği oyu bu kadar
almıştır, buna razı olmak durumunda kalıyorsunuz.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sen burayı hak etmiyorsun, hak
etmiyorsun!
REŞAT PETEK
(Devamla) Bunu söylemek istemezdim ama ben yine de hukukun üstünlüğü,
insan hakları, insan yaşamını öne çıkararak ortak
paydada bu Mecliste birlikte hareket etmemiz gerektiğine inanan bir
hukukçu olarak burada ifade ediyorum.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne zamandan beri?
REŞAT PETEK
(Devamla) Biz, her birimiz milletimizin oylarıyla buraya geldik, sizler
de bu aziz milletin oylarıyla buraya geldiniz, bu ithamları kabul
etmiyorum; bir.
İkincisi,
şunu ifade edeyim: Basın üzerinde yargı makamlarının
verdiği kararları Hükûmet icraatı gibi göstermeye hiç kimsenin
hakkı yoktur, bu kendi içinde bir tutarsızlıktır.
Saygılarımla
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sen onları savundun, sen onları savundun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Gök.
LEVENT GÖK
(Ankara)
kimseye göbeğini kaşıyan adam dememiştir,
bunu söyleyenler müfteridir.
BAŞKAN
Sayın Gök, size söz vermedim, lütfen...
Söyledikleriniz
kayda da geçti.
Aslında
oturum değiştirdiğimiz için sataşmadan dolayı söz
vermem doğru değil 69/2ye göre ama size söz verdiğim için
LEVENT GÖK
(Ankara) Biz de size güvendik zaten.
BAŞKAN
ve
tutanakları okuma gerekçesiyle oturumu değiştirdik. Bunu da
kayıtlara geçmesi anlamında söylüyorum.
Teşekkür
ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Canikli, buyurun.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, sayın hatibin, Cumhuriyet Halk
Partililerin, göbeğini kaşıyan adam
gibi nitelendirmesini
reddediyorum. Kendisi bunu ispatlarsa buyursun çıksın, ispatlayamazsa
müfteridir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, biraz önce Sayın Gök
konuşmasında, Hükûmetin talimatla gazeteci
tutuklattığı şeklinde gerçek dışı bir
ifadede bulunmuştur, âdeta hakaret içeriklidir, ondan dolayı,
sataşmadan söz istiyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, Hükûmet var burada efendim, Hükûmet var.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bu grup aynı zamanda Hükûmeti de temsil
ediyor.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Hükûmet var burada, onlar cevaplasın.
BAŞKAN
Sayın Gök, müsaade eder misiniz.
LEVENT GÖK
(Ankara) Edeyim ama söyledikleri talep yanlış.
BAŞKAN Siz,
Sayın Gökün konuşmasında
Tekrar edin
lütfen.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hükûmetimize, gazetecileri talimatla
tutuklattığı şeklinde bir ithamda, bir töhmette
bulunmuştur. Açıkça sataşmadan, gerçek dışı
beyandan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz
Hükûmet adına sataşmadan dolayı cevap veremeyeceksiniz herhâlde,
Başbakan konusunda mı
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, siz ihsasırey talebinde
bulunuyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Hükûmete de yönelik olsa,
gruba da yönelik olsa, bu gruptan çıkan Hükûmete de yönelik olsa eğer
bir sataşma söz konusuysa elbette bizim
BAŞKAN Size
de iki dakika söz veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, olur mu öyle bir şey? Yani
yasama var, yürütme var; yasama burası, Hükûmet burası.
BAŞKAN Söz
hakkını kesmeyelim Levent Bey, kesmeyelim, kısmayalım söz
taleplerini.
Teşekkür
ederim.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Ama yanlış bir talep, yanlış bir uygulama.
7.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; evet, gerçekten yasama var, yürütme var ve yargı
var. Yargı karar veriyor ve yargının işleyişlerinde
elbette her dönemde birtakım tartışmalar
yaşanmıştır ama sonuç itibarıyla işleyen bir
mekanizma var ve bunun aksini gösteren herhangi bir somut delil ve bilgi
olmadığı sürece
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bilgi var, Bakan Bozdağa sorun, savcıyı
aradı mı, aramadı mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
böyle bir ithamda bulunmak en hafif ifadeyle
haksızlıktır, hem yanlıştır hem de
haksızlıktır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Adalet Bakanı oturuyor, Bozdağ.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama bu talimatın verildiğine
ilişkin herhangi bir bilginiz, belgeniz varsa
Zaten elinizde öyle bir
şey olsa dünyayı ayağa kaldırırsınız. Hiç
kuşkunuz olmasın biz bunu da biliyoruz.
Şunu
söyleyeyim değerli arkadaşlar, bir dönemler, bir zamanlar Türkiyede
gerçekten yargıya, memura talimat verir gibi talimatlar verilmiştir,
yargı yürütmenin bir parçası gibi faaliyette bulunmuştur. (CHP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bozdağa sorun, Adana Cumhuriyet
Başsavcısını aradı mı, aramadı mı?
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen susar mısınız, sürekli sizin sesinizi
duyuyorum, lütfen! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunların hepsi tarihî gerçeklerdir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, yanlış bilgi veriyor,
yanlış bilgi.
BAŞKAN
Kürsüde birisi var, lütfen saygılı olun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Adalet Bakanı Bozdağ orada oturuyor, söyleyin,
Adana Başsavcısını aradı mı, aramadı
mı? Fezlekesi var o konuda.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Arkadaşlar, bakın, ben bir şey
söylemedim, hangi dönem olduğunu söylemedim, bir şey söylemedim, niye
üzerinize alıyorsunuz? Ben şu dönemdir demedim ama hepimiz
biliyoruz ki bir zamanlar böyleydi, valiler de böyleydi, yargı
mensupları da böyleydi. Talimatla insanlar idama götürülürdü, yargıya
hükûmetler talimat verirdi ama bunların hepsi tarih oldu arkadaşlar,
aradaki fark bu. Bunları artık sadece tarih kitaplarından
okuyoruz, kimse de bunları değiştiremez.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Balbayın yüzüne bak, Balbayın, Tuncay
Özkanın yüzüne bak.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şu anda bu sistem bütün hatlarıyla,
olması gerektiği şekliyle yasama, yürütme ve yargı erkinin
birbirlerine karşı bağımsız olması kuralıyla
birlikte çalışmaktadır. Ne derseniz deyin
çalışmaktadır. Bunun aksini gösterecek
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
bir tane delili ortaya kimse koyamıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ben mikrofonda Sayın Caniklinin hem Cumhuriyet Halk Partisi
hakkında söylediklerine hem de Sayın Caniklinin söylediklerine bir
cevap vermek istiyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, ben Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili bir şey söyledim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Petek, resmen Cumhuriyet Halk Partisinde hiç
olmadığı hâlde, Cumhuriyet Halk Partililerinin bir tanesinin
dahi söylemediği sözler üzerinden sataşmada bulunmuştur, bu
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Bir
dönem dedi, eğer bu bir dönemi üstünüze alınıyorsanız
size sataşmadan dolayı söz vereceğim.
LEVENT GÖK
(Ankara) Hayır efendim Cumhuriyet Halk Partisi dedi, olur mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, Cumhuriyet Halk Partisi demedim
Sayın Başkan, öyle bir kelime kullanmadım.
BAŞKAN Bir
dönem dedi ama yani siz
LEVENT GÖK
(Ankara) Hayır
BAŞKAN
Şimdi, bakın Sayın Gök, söz verme konusunda cimrilik
yapmayacağım ama Türkiye Cumhuriyetinde birçok dönem oldu
kurulduğundan bugüne. Sayın Canikli bir dönem dedi, eğer bu
bir dönemi siz kendi iktidarınız dönemi olarak algılıyor
iseniz
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Hayır, ben Sayın Petekin konuşmasına atfen
söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun,
size iki dakika söz vereceğim, herhâlde açıklama
yapacaksınız o zaman.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, tarafsız olalım
tarafsız.
BAŞKAN
Sayın Tanal, söylediğiniz hiçbir şey anlaşılmıyor
sadece görüşmelere engel olucu bir davranış içindesiniz, lütfen,
lütfen.
Buyurun Sayın
Gök, iki dakika.
8.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Burdur Milletvekili Reşat Petekin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, burada az önce yine konuşan AKP sözcüsü
Sayın Reşat Petek, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarları
döneminde göbeğini kaşıyan adamlar, matbuata telkin ve
tavsiyelerde bulunan
gibi ibareler kullandı. Sayın Reşat
Petek, 77 milyonun önünde bu sözleri ispatlamanı, hangi Cumhuriyet Halk
Partilinin göbeğini kaşıyan adam dediğini
ispatlamanı senden bekliyorum, bekliyorum onu senden. (CHP sıralarından
alkışlar) Burası havuz medyasında yönlendirilmiş
moderatörlerle program yapmaya benzemez.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ağzından kaçtı,
ağzından.
LEVENT GÖK
(Devamla) Burası halkın kürsüsüdür. Halkın kürsüsünde
doğruyu söylemezsen cevabını alırsın, bu bir. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi:
Buraya çıkan sözcülere bakıyorum, AKP dönemi güllük gülistanlık,
öyle mi? 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını ortadan
kaldırmak için kim HSYKyı değiştirdi, kim
değiştirdi? (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Şu andaki Adalet Bakanı
Sayın Bozdağ İzmir cumhuriyet savcısına telefon açarak
O soruşturmayı, 17-25 Aralık soruşturmasını
kapat. demedi mi?
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bilmeden söyledi!
LEVENT GÖK
(Devamla) İstanbul Emniyetine getirdiğiniz kişiyi siz bir anda
-valiyken özel uçakla getirip- oraya emniyet teşkilatını hallaç
pullaç etmek için getirmediniz mi? Bütün hâkimleri, savcıları
değiştirmediniz mi?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Darbe yaptınız, darbe, darbe!
LEVENT GÖK
(Devamla) Ergenekon, Balyoz davaları olduğu zaman Ben bu
davaların savcısıyım. diyen kimdi; anlatın
bunları bize, kimdi? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Sizler hukuksuzluğu temsil ediyorsunuz. Bu televizyonlara
Alo Fatih hatlarıyla O konuşmayı şöyle yaz, bu
konuşmayı böyle yaz. diyen Başbakan şimdiki
Cumhurbaşkanı değil miydi? (CHP sıralarından
alkışlar) Sizlerin yatacak yeri yok, yatacak yeriniz yok. Ne
söylüyorsunuz siz? Cumhuriyet Halk Partisinin adını burada kimse
ağzına alamaz. Biz Türkiyeye demokrasiyi getirdik, siz diktatörlük
getirmek istiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, AK PARTİ Grubuna
yönelik olarak Siz hukuksuzluğu temsil ediyorsunuz. diye açıkça
hakarette bulundu, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Biraz önce 69a 2yi uygulamadım. demiştim ama devam ederse
uygulamak zorunda kalacağım.
Buyurun.
9.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin, Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yine, gerçekten bu ülkenin tarihinde diktatörlüğün
ve diktatörlerin hüküm sürdüğü dönemler oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hatta dünyanın... (CHP
sıralarından Şu an, şu an sesleri)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Şimdi, şimdi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yahu arkadaşlar, bir
meramımızı anlatalım, niye bu kadar rahatsız
oluyorsunuz? Lütfen, konuşalım bırakın yani. Bakın,
biz sizi dinliyoruz, lütfen siz de bizi dinleme cesaretinizi gösterin. (CHP
sıralarından gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sayın Canikli, bak burada söylüyor,
Yanına bırakmayacağım. diyor.
MUSA ÇAM
(İzmir) Diktatör kaçak sarayda!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, geçmişte hakikaten Türkiyede
dünyada eşi benzeri görülmeyen diktatörlüğün en ilginç örnekleri
ortaya çıkmıştır, hatta Türkiyeyi bu anlamda bazı dönemler
için diktatörlük müzesi dönemi olarak tanımlamak bile mümkün.
MUSA ÇAM
(İzmir) Kaçak sarayda, kaçak sarayda!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Envaiçeşit, rengârenk, her türlü
diktatörlüğün her türlü rengini Türkiyede geçmişte görebilirsiniz
arkadaşlar, bunun sayısız örnekleri var. (CHP
sıralarından gürültüler) Ve ayrıca, daha ilginç olanı ne
biliyor musunuz? Dünyadaki benzer örnekleriyle, o dönemdeki benzer örnekleriyle
birlikte son derece sıkı fıkı dostluklar kurulduğunu
biz de biliyoruz, bütün dünya da biliyor.
ORHAN SARIBAL
(Bursa) Esad da olduğu gibi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ha, diktatörlük diyorsanız diktatörlük
budur; uygulamasıyla, tanımlamasıyla, her şeyiyle
diktatörlük budur ve bu tarihin sayfalarında yer almıştır,
kimse bunları ortadan kaldıramaz, kimse bunları kapatamaz.
Eğer diktatörlük görmek istiyorsanız açacaksınız
bakacaksınız bu tarihin sayfalarına, her türlü çeşidiyle
orada göreceksiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Aynaya bakın, aynaya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biz AK PARTİ Grubu olarak hukuku temsil
ediyoruz. Bugüne kadar Anayasada ve yasalarda yaptığımız
değişikliklerle hiçbir dönemde gündeme gelmeyen demokratik
standartların yükseltilmesi ve hukukun temel ilkelerinin en iyi şekilde
hayata geçirilmesi için düzenlemeler yaptık. Hiçbir dönemde olmayan bu
düzenlemeler AK PARTİ döneminde yapıldı. Bunu da inkâr
edemezsiniz. Diktatörlük orada, hukuk burada. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ederim.
VI.-
GÜVEN OYLAMASI
1.-
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Bakanlar Kurulu
hakkında güven oylaması
BAŞKAN
Şimdi, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmında bulunan Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu
tarafından kurulan Bakanlar Kurulu hakkında Anayasanın 110 ve
İç Tüzükün 124üncü maddeleri gereğince güven oylaması
yapılacaktır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
İşleme başladım, saygılı olun lütfen.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Saygıyı siz duyacaksınız önce.
BAŞKAN
Güven oylamasının açık oy şeklinde yapılması
İç Tüzükün 124üncü maddesi gereğidir. İç Tüzükün 139uncu
maddesine göre de açık oylama şekline Genel Kurul karar vermektedir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için on
dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin Genel Kurulda bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını öngörülen on dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadıyla imzasını taşıyan oy pusulasını
yine, oylama için öngörülen on dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
26ncı
Dönemde ilk defa elektronik cihazla bir oylama yapacağız. Güven
oylaması yapıyoruz. Herhangi bir yanlışlığa yol
vermemek için arkadaşlar yardımcı olacak siz sayın
milletvekillerine.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, vekâletler var, onları bilginize arz
ediyorum: Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Fatma Güldemet
Sarının yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın
Sema Ramazanoğlu, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunun yerine ise Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Akif
Çağatay Kılıç vekâleten oy kullanacaktır.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy kullanma
için tayin edilen süre sona ermiştir. Elektronik oylama cihazından
alınan sonuca oy pusulalarının karşılaştırma
yapılarak ilave edilmesi suretiyle kâtip üyelerce oluşturulacak
açık oylama sonuç tutanağını biraz sonra
açıklayacağım.
Sayın
milletvekilleri, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan
64üncü Hükûmetin güven oylaması açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 509
Kabul : 315
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ömer Serdar Zihni Açba
Elâzığ Sakarya
(AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından alkışlar)
Bu sonuca göre,
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Bakanlar
Kuruluna Meclisimizce güvenoyu verilmiştir. Kendilerini kutlar, milletimiz
ve memleketimiz için hayırlı ve başarılı olmasını
dilerim. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta
alkışlar)
Sayın
Başbakanın teşekkür için söz talebi vardır.
Buyurun Sayın
Başbakan. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta
alkışlar)
VII.-
TEBRİK, TEMENNİ VE TEŞEKKÜRLER
1.-
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Bakanlar Kurulunun güvenoyu alması
dolayısıyla teşekkür konuşması
BAŞBAKAN
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; millî iradenin temsilcisi olan yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, yüce heyetinizin 64üncü Cumhuriyet Hükûmetimize güvenoyu
vererek göstermiş olduğu teveccüh dolayısıyla minnetlerimi
ifade ediyor, Hükûmetimizin milletimiz, ülkemiz ve insanlık için
hayırlı çalışmalara vesile olmasını temenni
ediyorum. Allah hayırlı eylesin, Allah utandırmasın
diyorum. (AK PARTİ sıralarından Âmin sesleri ve
alkışlar)
Tabii, her zaman
olduğu gibi en büyük teşekkürümüz, en büyük minnetimiz aziz
milletimizedir. Çünkü aziz milletimiz 1 Kasımda modern demokrasilerde
görülmeyen bir katılım oranıyla, yine modern demokrasilerde
görülmeyen bir temsili bu yüce Meclise yansıttı.
Dün,
Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesini gerçekleştirirken, arkasında,
daha bir ay önce yüzde 85 katılımla ve yüzde 97,5 temsille
oluşmuş bir mecliste yüzde 49,5luk bir halk desteğiyle, güçle
bulunan bir başbakan olmanın onurunu, gururunu yaşadım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Orada da
mevkidaşlarıma ifade ettim. Bu, Türkiyede demokrasinin ne kadar
kökleşmiş olduğunu, halkımızın demokrasi
bilincinin ne kadar sarsılmaz olduğunu bütün dünyaya gösteren bir
tablodur. Tekrar, minnetlerimi, şükranlarımı aziz milletimize
bir kez daha ifade ediyorum.
Buradan şunu
da bir kez daha vurgulamak istiyorum: Evet, aldığımız oy
oranı yüzde 49,5tur ama şu andan itibaren bütün milletimizin Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı ve Hükûmetiyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şu
teminatı da ifade etmek istiyorum: Bir şekilde başka partilere,
diğer partilere, muhalefet partilerimize de oy vermiş olan yüzde 50,5
toplum kesimimizin de Hükûmetiyiz ve onların sesi her zaman
kulağımızda, yüreğimizde olacak. Hiçbir zaman, hiçbir
kesimi ihmal etmeyeceğiz, hiçbir yerden gelen hiçbir olumlu öneriye
kulaklarımızı tıkamayacağız, herkesi
dinleyeceğiz, bütün bir milletin kaderini omuzlamış bir hükûmet
olarak geleceğe emin adımlarla ilerleme
kararlılığını göstereceğiz. Bunun için sürekli
olarak hem Meclisimizdeki istişareleri sürdüreceğiz hem de sivil
toplum kesimleriyle sürekli temas hâlinde olacağız.
Buradan bütün
sivil toplum kesimlerine de sesleniyorum: Bize ileteceğiniz, ülkemizi
aydınlık bir geleceğe götürmek üzere ileteceğiniz her fikre
açığız. Bizimle en aykırı düşüncelere sahip
olsanız dahi milletimizin temsilcileri olarak sizlerle her zaman temas
hâlinde olacağız.
Buradan, değerli genel başkanlara ve
muhalefetimize de hem bir çağrı hem de ortak bir kaderi
paylaşmış olmanın atmosferiyle bazı hususlarda vurguda
bulunmak istiyorum: Muhalefet, demokrasilerin olmazsa olmaz
şartıdır. Muhalefetin olmadığı meclisler
otoriter, totaliter ülkelerin meclisleridir. Dolayısıyla muhalefetimizin
bu Mecliste temsili iktidarın temsili kadar en temel haktır ve
demokrasilerde bu temsile saygı göstermek herkesin görevidir.
Dolayısıyla temsil anlamında da eleştiri anlamında da
muhalefetimizin bu Mecliste hakkına her zaman saygı
göstereceğiz, bundan hiç tereddüdünüz olmasın.Eleştiri en
doğal hakkınızdır, bu eleştirileri hep beraber en
doğru zeminde olumlu anlamda icraata yansıtmak için de dikkatlice her
zaman dinleyeceğiz. Her görüşü burada beyan edelim, en
aykırı görüşlere dahi tahammülle ve anlayışla
yaklaşalım ama bir şeye tahammül etmeyelim: Nezaket
dışı sözlere ve şiddete. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Burada iki ricam olacak, sadece
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Başbakanı olarak, AK PARTİ Genel
Başkanı olarak değil, istiklali gerçekleştirmiş yüce
bir çatının altında bulunan bir milletvekili olarak da ve bir
vatandaş olarak da. Ve bu ricada bulunurken grubum adına bu
ricanın gerekliliğini her zaman yapacağımız
taahhüdünde de bulunuyorum.
Birinci ricam,
üslup ve muhteva açısından seviye ve nezaketi her zaman en üst
düzeyde tutalım. Hem en doğru üslubu, en doğru dili
kullanalım hem de konuşmalarımızın muhtevasında
sadece ve sadece milletimiz için dile getireceğimiz fikirler, alternatif
düşünceler olsun. Şeyh Edebalinin sözünü hep beraber hatırlayarak,
bize hep sükûnetin, vakarın düştüğünü hiç unutmayalım.
Yine, ikinci
ricam, empati yapalım. Önce biz empati yapacağız,
getirdiğimiz her yasa teklifinde Acaba muhalefette olsaydık ne
derdik? diye düşüneceğiz ve ona göre o yasa teklifinde gerekli
revizyonları gerektiği zaman yapacağız ve bundan da hiç
gocunmayacağız. Biz muhalefette olsaydık acaba ne söylerdik?
diye düşünüp ona göre tavır alacağız. Ama sizden de ricam,
siz iktidarda olsaydınız en kritik zamanlarda, en kritik dönemeçlerde
Nasıl karar alırdık? diye düşünüp ondan sonrada bizi
eleştirmeniz.
Son örneğini
hava sahamızı ihlal eden, daha sonra da Rusyaya ait olduğu
anlaşılan uçakların ihlaliyle ilgili olayda
yaşadığımız gibi, eleştirmeden önce bir an sizin
karar makamında olduğunuzu düşünün ve hava sahası ihlal
edilmiş olan bir ülkenin Başbakanı ya da hükûmet üyesi olarak,
buna müsamaha gösterir miydik diye düşündükten sonra eleştirelim. O
zaman hep beraber göreceğiz ki bu ülkenin kaderi söz konusu
olduğunda, bu ülkenin millî onurunu temsil eden hususlar söz konusu
olduğunda, hep beraber ortak bir tavırda çok rahat
buluşabileceğiz. O zaman göreceğiz ki sadece milletimizin
temsili bakımından son derece asil bir görev yürüten bu Meclis
olmakla kalmayıp, aynı zamanda örnek ve çözüm üretebilen,
karşılıklı anlayış içinde konuşabilen,
birbirini anladıktan sonra eleştirebilen çok saygın bir heyet,
bir topluluk olma niteliğine kavuşacağız.
Burada bir
teşekkürü de genel başkanlara ifade etmek istiyorum. Gerçekten güzel
bir başlangıç yaptık ve Meclis Başkanımız
Sayın İsmail Kahramanın çağrısı, davetiyle,
geçtiğimiz gün Hükûmet programı görüşülürken, arada, arkada 2
kez sayın genel başkanlarla, Sayın Kılıçdaroğlu
ve Sayın Bahçeliyle görüşme imkânı buldum. Diğer genel
başkanlar, eş başkanlar burada olsaydı, onlarla da
görüşürdüm. Dolayısıyla, bu Meclis çatısı altında
hiç kimseyi dışlamadık, dışlamayacağız. Bu
görüşmede, kendilerine çok yapıcı bir şekilde bir teklifte
bulunarak, Türkiye'nin kaybedecek vakti yok, hep beraber, gelin, geçici bütçe
yerine esas bütçe üzerine yoğunlaşalım ve esas bütçeyi
doğrudan çıkararak ciddi bir zaman kazanalım
Çünkü gerçekten
dün Avrupa Birliği-Türkiye Zirvesinde de açık bir şekilde
görüldüğü gibi, önümüzde katedecek çok yol var, çok ciddi yasama
faaliyetine ve reforma ihtiyacımız var. Zaten 7 Hazirandan bu yana,
bütün iyi niyetli çabalarımıza rağmen hükûmet
kuramamış olmanın sonucunda, yılın
yarısını neredeyse iki seçimle geçirmek durumunda kaldık.
Yine ricam,
milletim adına, Hükûmet adına değil, AK PARTİ Grubu
adına değil, milletim adına ricam, bütün muhalefet partilerine,
geliniz, normal, düzenli bütçemizi bu zaman dilimi içinde çıkaralım
ve dört yılın önünde en sağlam adımı hep beraber bütün
bir Meclis olarak atmanın onurunu taşıyalım. Emin olunuz ki
milletimizin huzuruna çıkıp sizin adınıza size
teşekkürleri de bizzat ben ifade edeceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama gecikirsek, ama bunu bir
pazarlık konusu yaparsak ve vakit kaybedersek hepimiz kaybederiz. En
önemlisi Türkiye kaybeder. Bu ay içinde rahatlıkla bu bütçeyi
çıkarabiliriz. Bu bakımdan, sayın genel başkanlar o
görüşmemde en azından bu ricamızı dinlediler ilk olarak
olumlu bir intiba da ben edindim. Ümit ederim grup başkan vekillerimiz bu
konuda anlaşırlar ve önümüzdeki ilk aşama olan bütçeyi birlikte
gerçekleştirerek güzel bir adım atmış oluruz.
Ayrıca
buradan doğrudan da ifade edeceğim, daha önce de söyledim,
inşallah ilk fırsatta da bu davetimi ileteceğim; sayın
genel başkanlarla ilk fırsatta, önümüzdeki dört yılın temel
konularını da görüşecek şekilde, önü açık, hiçbir
zaman limiti olmayan bir görüşme talebinde bulunacağım. Tabii
takdir kendilerine ait. Ama bu görüşme gerçekleşirse, Türkiyenin
önündeki en temel sorunlar da dâhil olmak üzere, hemen atacağımız
adımlar ve ileride gerçekleştireceğimiz orta ve uzun vadeli
reformlarla ilgili bizzat kendilerine doğrudan bilgi aktaracağım
ve destek talep edeceğim.
Bakınız,
dün, biraz önce zikrettiğim gibi, Avrupa Birliği liderleriyle bir
aradaydık. Çok verimli görüşmeler yaptık. Bu vesileyle kamuoyumuzu
bu konuda da bilgilendirmek isterim. Kapalı oturumda yaklaşık
dört saat, Türkiyenin Avrupa Birliği sürecini ve bu süreç içinde önündeki
engelleri, siyasi konuları, açılması gereken
fasılları, vize muafiyetini, bölgedeki gelişmeleri, jeopolitik
riskleri, küresel ekonomik, politik meydan okumaları çok açık bir
surette kendileriyle paylaştım. Bütün Avrupa Birliği liderleri,
bütün üye ülkelerin liderleri de söz alarak bütün bu konularda Türkiyenin
taşıdığı öneme atıfla beyanda bulundular ve
önümüzdeki dönemde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ufkunun
açılacağı yönünde açık teminatta bulundular. Çok önemli
kararlar da aldık. İnşallah bundan sonra, on bir
yıldır hiç yapılmayan, on bir yıl önce de sadece Avrupa
Anayasası çerçevesinde yapılan bir toplantıda gerçekleşen
Türkiye-Avrupa Birliği zirveleri yılda 2 kez yapılacak ve yine,
inşallah, elli altmış yıllık bir özlem sona erecek ve
bütün Avrupa ülkelerine vize muafiyetiyle gidiş imkânı en geç ekim
ayında gerçekleşmiş olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle
şunu da ifade etmek isterim: Avrupa Birliğiyle üst düzey ekonomik
diyalog mekanizması, üst düzey enerji diyalog mekanizması ve üst
düzey siyasi diyalog mekanizmalarını harekete geçireceğiz ve
bölgedeki jeopolitik riskler konusunda da Suriye konusu başta olmak üzere
birlikte çalışacağız. Mülteciler konusunda Avrupa
Birliğinin külfet paylaşımını kabul etmesi
dolayısıyla ve ortak bir program etrafında mülteciler sorunuyla
ilgilenmesi dolayısıyla da yeni bir dönem önümüzde açılacak.
Her halükârda
şunu ifade etmek isterim: Hiç kimse Türkiyenin -bütün bu
tartışmalar üzerinden- bütün mültecileri ülkesinde
barındıran bir açık hava hapishanesi hâline, mülteciler
diyarı hâline gelmesini beklemesin, böyle bir şey söz konusu
olmayacak ama şunu da ifade edeyim ki bize sığınan kim
olursa olsun bu kapıya gelen geri döndürülmeyecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz Hacı Bektaş Velinin
dergâhından geçmişiz, biz Hazreti Mevlânanın dergâhından
geçmişiz. Aşımızı, kapımızı, gönlümüzü
bize ümit besleyen, bizden medet uman herkese açık tutacağız.
Allah bize öylesine bir güç ve kudret versin ki değil namerde, merde dahi
muhtaç eylemesin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
Allah bize öyle bir güç, öyle bir kudret versin ki elimizin eriştiği
her mazlum o kudret çınarının altında huzur bulsun, ferah
bulsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buradan, sözlerime
son verirken şunu da ifade etmek isterim: Her konuda ihtilaf edelim ama
Türkiyenin birliği, ülkemizin dirliği, milletimizin
kardeşliği söz konusu olduğunda omuz omuza verelim. Her konuda
ihtilaf edelim ama ülkemizin neresinde olursa olsun bir damla kan
döküldüğünde hep beraber bu kanın dökülmesine engel olmaya
çalışalım ve teröre, şiddete karşı omuz omuza
duralım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Her
konuda ihtilaf edelim ama ülkemizin onuru, itibarı söz konusu
olduğunda omuz omuza verelim Çanakkale Savaşında olduğu
gibi, ülkemizin onurunu hep beraber koruyalım.
Bu Meclisten her
görüş çıksın ama milletimize yakışmayan hiçbir söz,
ülkemizin itibarını rencide edecek hiçbir kelam bu kubbeden gök
kubbeye yükselmesin. Bu çatıdan, bu kubbeden gök kubbeye sadece hoş
bir seda, güzel bir kelam, iyi bir dilek ve milletimizin hayır
duasını alacak icraatlar nasip olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
1 Kasım
akşamı Hazreti Mevlânanın bir sözünü ifade ederek, Konyada
Hazreti Mevlânanın huzurunda 1 Kasım seçimleriyle ilgili ilk
yorumumu, ilk hedefimi yapmıştım. Şimdi, burada o sözü
tekrar ederek, bunu bir taahhüt olarak milletime söylüyorum, her bir ferdine,
bize en fazla karşı olan kimse, özellikle de onun gönlüne, onun
ruhuna, onun kulağına hitap ederek söylüyorum: Biz bu bereketli
topraklara sadece sevgi tohumu ekmeye geldik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Allah bu Hükûmeti sevgi tohumu
ekenlerin Hükûmeti eylesin.
Ve, yine Hacı
Bektaş Veli geleneğinden gelen o kadim gülbangi bir kez daha
hatırlayarak sözlerime son veriyorum: Vakitler hayrola, hayırlar
fethola, şerler def ola.
Allah önümüzdeki
dört yıllık vakti hayırlı eylesin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hep beraber hayırları
fethetmeyi, şerleri defetmeyi bize nasip eylesin.
Saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başbakan.
64üncü Hükûmete
başarılar diliyoruz, hayırlı ve uğurlu olsun.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Başkanlık Divanı Üyeliklerine Seçim
1.-
Kâtip üyeliğe seçim
BAŞKAN -
Başkanlık Divanında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1
kâtip üyelik için Adana Milletvekili Sayın Elif Doğan Türkmen aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemimizde yer
alacak konuları görüşmek üzere 1 Aralık 2015 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 22.21
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(´) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(CC) Güven oylaması sonucuna ilişkin düzeltme 8/12/2015 tarihli 11inci Birleşim Tutanak Dergisinin 53üncü sayfasında Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları/Açıklamalar bölümünde yer almıştır.