TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72nci
Birleşim
13
Nisan 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Hüsnü Bozkurtun, 10 Nisan Laiklik Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın,
Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Kahramanmaraşta
Suriyeli mülteciler için yapılacak konteyner kente ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan
uzman yardımcılığı sınavını kazanan 20
kişinin yaklaşık dört aydır işe
başlatılmadığına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, Kutlu
Doğum Haftasına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 4/C statüsünde
çalışanların sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın,
Nimride Yeniden Hayat projesiyle Yves Rocher
Vakfının düzenlediği yarışmada dünya
birinciliğini kazanan Mimar Özgül Öztürk Aksuyu tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin
sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesirin Karesi ilçesine bağlı Toygar Mahallesine bir PTT
tahsilat veznesi açılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, yetkililerin Fukuşima
kazasından ders çıkarması gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 31 Mart Olayının
yıl dönümüne ve millî iradeye karşı tüm darbe girişimlerini
lanetlediğine ilişkin açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, Sağlık
Bakanlığının kamu-özel ortaklığıyla
şehir hastaneleri kurmasına ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Mersin İl
Müftülüğü ile Mersin Millî Eğitim Müdürlüğünün bazı
uygulamalarına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Amasyadaki Yeni Çeltek Maden İşletmesinde 220 işçinin dokuz
gündür açlık grevinde olduğuna ilişkin açıklaması
12.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 23
Nisanda Mecliste yapılacak resepsiyonun ertelenmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, 10 Nisan 2016
Pazar günü İstanbulda açılışı gerçekleştirilen
Türkiyenin ilk akıllı stadının hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adananın Ceyhan
ilçesinin Üçdutyeşilova köyündeki rayiç bedellerle ilgili
sıkıntı hakkında bir düzenleme ve hayvanlara
karşı işkence, eziyet, cinayet gibi eylemlerle ilgili daha
caydırıcı bir düzenleme yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Ensar Vakfı
Kayseri Şube Başkanı Ahmet Erkanın bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kilise düşen
roketlerin vatandaşların can ve mal güvenliğini tehdit
ettiğine, Hükûmetten Suriye sınırındaki
vatandaşların can ve mal güvenliğini teminat altına almak için
daha kararlı adımlar atmasını beklediklerine ve çocuk
istismarlarıyla ilgili araştırma komisyonunun faaliyetlerinin
bir an evvel başlaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliği teklifinin
açık bir şeklide Meclis iradesini vesayet altına almayı
içerdiğine, sınırdan IŞİD ve çete
saldırılarının devam ettiğine ve bu
saldırıların AKP eliyle meşrulaştırılmaya
çalışıldığına ilişkin açıklaması
18.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, dokunulmazlıklarla
ilgili Anayasa değişikliği teklifi gündeme geldiğinde
milletvekilleri tarafından değerlendirileceğine, Parlamentoyu
itham eden açıklamaları talihsiz bulduğuna, Kutlu Doğum
Haftasına ve toplumun tüm katmanlarında terörle mücadelenin
kararlılıkla süreceğine ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Hükûmetin Kilis
sınırındaki çete saldırıları ve sınır
ihlalleriyle ilgili Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun,
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldızın 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kilise yönelik
çete saldırıları ve sınır ihlalleriyle ilgili
Hükûmetin Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesini ısrarla talep
etmelerine rağmen bu isteğin yerine getirilmediğine ve
IŞİDin Türkiye içerisinde 70 ilde uyuyan hücrelerinin olduğu ve
HDP ile CHP bürolarına saldırmak üzere hazırlık içerisinde
oldukları iddialarına ilişkin açıklaması
24.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Amasya Yeni Çeltek Maden
İşletmesindeki sorunun çözülmesinden memnuniyet duyduğuna
ilişkin açıklaması
25.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun,
Amasyadaki Yeni Çeltek Maden İşletmesinin durumuna ilişkin
açıklaması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin, Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Elâzığ Milletvekili Ömer
Serdarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Elâzığ
Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Elâzığ Milletvekili
Ömer Serdar ile Antalya Milletvekili Atay Uslunun sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Trabzon
Milletvekili Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Trabzon
Milletvekili Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
15.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Trabzon Milletvekili
Salih Coranın yaptığı açıklaması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
16.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Trabzon Milletvekili
Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve 31 milletvekilinin, çocuk
yaşta evliliklerin nedenlerinin ve olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/154)
2.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 32 milletvekilinin, Suriyeli
sığınmacıların toplum sağlığına
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
3.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve 33 milletvekilinin, 6360
sayılı Kanun sonrası yerel yönetimlerde yaşanan
sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
B) Gensoru Önergeleri
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, Ankara ve İstanbul'da meydana gelen 4 ayrı terör
saldırısı öncesi gerekli önlemleri almadığı
iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/7)
2.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel'in, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin niteliğini
düşürdüğü ve çocuklara yönelik istismar vakalarının
artmasına neden olduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı
Nabi Avcı hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/8)
C) Tezkereler
1.- (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/662)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve
arkadaşları tarafından, mülteciler meselesine dair artan
sorunların tespit edilmesi, bölge halkının hassasiyetlerinin,
tedirginliklerinin ve taleplerinin araştırılması
amacıyla 13/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, İranlı bir iş
adamının Türkiyede rüşvet dağıttığı
iddialarının tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla, 12/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz
Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu
ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273)
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/672) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı:
248)
13
Nisan 2016 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşimini açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 10 Nisan Laiklik Günü
münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurta
aittir.
Sayın Bozkurt, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, 10 Nisan Laiklik Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Laikliğin kabulünün yıl
dönümü nedeniyle söz aldım.
Tabii,
Sayın Başkanım, eğer salondaki uğultu dinerse
konuşmaya çalışacağım.
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bir uğultu var, kendi
aramızda konuşmaları lütfen yapmayalım, sayın hatibi
dinleyelim.
Buyurun
Sayın Bozkurt.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sürem geçti ama Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Vereceğim, bir dakika daha vereceğim.
Buyurun,
siz konuşun.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Efendim, birtakım olaylar yaşıyoruz.
Değerli Adalet ve Kalkınma Partili saygıdeğer üyelere de
seslenmek istiyorum: Gerçekten burada bir parti farkı gözetmeksizin samimi
duygularımla hitap ettiğimi kabul etmenizi istirham ediyorum. Pek çok
olay yaşıyoruz, örneğin Karaman olayı diye siyasi
literatürümüze giren vahim bir olayı yaşadık. Aynı günlerde
sadece Karamanla sınırlı olmayan, işte Rizeden
Osmaniyeye, Elâzığ Harputtan Balıkesire, Aydın
Nazilliden Adanaya, Kayseriden Antalyaya, Ankaraya, Trabzona, Konya
Selçukluya, Afyonkarahisara, Karsa, Bartına, Tokata, Konya
Ereğliye kadar pek çok il ve ilçemizde ilköğretim okullarında,
yurtlarda, vakıf evlerinde ya da yetiştirme yurtlarında kız
ya da erkek çocuklarımızın tecavüze, cinsel istismara tabi
olduklarını, uğradıklarını gördük.
Değerli
arkadaşlar, altmış beş yıldır ülkemizi -1950den
beri- siyasi literatürde sağda tavsif edebileceğimiz partiler
yönetiyor, on dört yıldır da Adalet ve Kalkınma Partimiz
iktidarda. Tabii ki halkın oylarıyla geliyor, son derece
saygıdeğer. Ama, özellikle son dört yıl, beş yıl
içinde AKP iktidarlarının laikliği yok sayan, laik eğitimi
ortadan kaldıran, yasalarımızın Millî Eğitim
Bakanlığına verdiği ilk ve orta dereceli okul
çocuklarımız için yurt açma görevini bilerek ortadan
kaldırıp bu alanı vakıf ve derneklerin yurt ve evlerine
açan, eğitimin laik temelini, bilimsel temelini yok eden ve laik cumhuriyet
kurucularına savaş açan, laik cumhuriyeti tahrip eden bir
anlayışıyla karşı karşıyayız. Bunun
bilinçsiz yapıldığını söylemek mümkün değil.
Bakın,
asla kişiselleştirmeden şunu görmemiz gerekiyor: Eğer bu
coğrafyada, bin yıldır yurt edindiğimiz Anadoluda laik
cumhuriyet olarak devam edemezsek, yurttaşlarımızı
öğretim birliği ilkesi içinde laik, özgür yurttaş bilinciyle
yetiştiremezsek bu coğrafyada, inanın, ne ulusal
birliğimizi ne millî birliğimizi ne de vatan bütünlüğümüzü
tehdit altında kalmaktan kurtarma şansımız yoktur. Ben,
bütün iyi niyetimle hepinize istirham ediyorum: Lütfen laik cumhuriyeti
koruyalım, kollayalım. Türkiye Cumhuriyetinin kilit taşı,
sevgili AKPli kardeşlerim, Mustafa Kemal Atatürktür, laiklik ilkesidir.
Atatürkü kötüleyerek
Bakın,
geçen hafta, Eskişehirde İkinci İnönü Zaferinin 95inci
yıl kutlamalarına gittik, Twitterda paylaştım, altına
bir kardeşimiz İnönünün neyini kutluyorsunuz? diyor. Geçen gün bir
şehit ailesi, şehit yakını Sayın İçişleri
Bakanımıza sitem ediyor; bir başka arkadaşımız
Bu da paralelci, vikvikleyip duruyor, dışlansın. diyor. Bu
şekilde toplumda kin ve nefret tohumları ekerek ve hele hele dindar
ve kindar nesiller yetiştirme amacına yönelerek inanın bana
varabileceğiniz hiçbir yer yok. Bu toplum bin yıldır Müslüman,
bu toplum bin yıldır dindar, ilk defa AKPyle dindar olmadı ama
kin dinle bir arada telaffuz edilebilecek bir şey değil. O
bakımdan, lütfen laik cumhuriyeti, cumhuriyetin kurucu babalarını
asla ama asla yok ederek, aşağılayarak, onlara hakaret ederek
varabileceğimiz bir nokta olmadığının bilinciyle
gelin, gelin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika daha
sözünüz vardı.
BAŞKAN
Ekliyoruz, tamam.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Gelin, tekrar hepinizden rica ediyorum, şu
Mecliste bir araya gelelim 4 parti; bakın ülkemiz kan revan içinde, gelin
hep beraber bu sorunlara çözüm üretelim kardeşlerim. Bizi buraya gönderen
halk iradesi hepimize bu cumhuriyetin Anayasasına bağlı
olduğumuz için bu kürsülerde hitap edebilme yetkisini verdi. Bu
Anayasayı tanımıyoruz. diyerek, Bu yasalara uymayın.
diyerek, kurucu babalara hakaret ederek varabileceğimiz hiçbir yer yok.
Türkiye
Cumhuriyetinin -tekrar altını çizerek söylüyorum- kilit
taşı, o kubbeyi bir arada tutan Mustafa Kemal Atatürk ve laikliktir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunu burada çekersek
inanın o yıkılacak kubbenin altında hep beraber
kalacağız, bu kan deryasının içinde
boğulacağız. Gelin, hep beraber lütfen bu ülkenin
geleceğine sahip çıkalım diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bozkurt.
Gündem
dışı ikinci söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz
isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Hatice Dudu Özkala aittir.
Buyurun
Sayın Özkal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
2.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu
Özkalın, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
HATİCE
DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14-20 Nisan tarihleri arası Kutlu Doğum Haftası
olması nedeniyle bu konuda gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Peygamber Efendimizin doğum tarihi olan 12 Rebiyülevvel
571, Miladi takvime göre 20 Nisan tarihini göstermektedir. Doğduğu
tarihi sabitlemek adına 14-20 Nisan tarihleri arasındaki günler Kutlu
Doğum Haftası olarak kutlanmaktadır. Peygamber Efendimiz Allah
tarafından seçilmiş bir kuldur, onun için ismi Mustafadır.
Enbiya
Suresi 107nci Ayetikerimede
(Hatip
tarafından Enbiya Suresi 107nci Ayetikerimenin okunması)
HATİCE
DUDU ÖZKAL (Devamla) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. diye
buyurulmaktadır. Onun görevi aldığı vahyi tebliğ
etmektedir; bunun yanı sıra vahiy robotu değil, bir
insandır. Melek değil, insan olmasından dolayı tüm insanlar
için örnek teşkil eder. O, peygamber olmadan önce Mekkelilerin Emin
lakabı verdikleri güvenilir bir insan. Hılful Fudulda görev alan
sivil toplumcu bir insan. Peygamber olmadan, önce, o toplum için önem arz eden
Hacerülesvedin taşınması konusunda bir beze Hacerülesvedi
koymuş, her kabile reisine de bir ucundan tutturarak
taşıtmış; böylece büyük bir problemi uzlaşmacı,
katılımcı bir üslupla çözen bir insan.
O,
25 yaşındaki bir delikanlı iken 40 yaşındaki bir
kadın olan Haticeyle ilk evliliğini yapıp onunla tek eşli
yaşayan ve çocukları olan bir eş. Eşleri ondan onun
karşılayamadığı dünyalık bir şeyler istediklerinde
onlara asla şiddet uygulamayan, bir köşeye çekilip üzülen hassas
yürekli bir eş. Söküğünü kendisi dikecek kadar kendi işini kendi
yapan mütevazı bir insan. Evlatlarını hayattayken
kaybettiğinden dolayı kabirlerini ziyaret edip için için
gözyaşı döken bir baba. Kızı Fatıma odaya
girdiğinde ayağa kalkacak kadar nazik bir erkek. Torunları namaz
kılarken omzuna bindiğinde öylece namazını tamamlayan
sevimli bir dede. Onun ahlakını soranlara, Hazreti Ayşe Onun
ahlakı Kur'andır. diye özetleyecek kadar ahlaklı bir insan.
Eşi Hazreti Ayşenin tarihteki en önemli hadis tenkitçisi olarak
yetişmesine imkân sağlayan bir eş. Seçilmiş bir insan
olmasına rağmen, ayakları şişip alnı nasır
tutacak kadar secdede kalıp ibadet eden bir kul.
(Hatip
tarafından Hûd Suresi 112inci Ayetikerimenin okunması)
HATİCE
DUDU ÖZKAL (Devamla) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol ayeti için
Beni on yıl ihtiyarlattı. diyecek kadar dosdoğru olmayı
önemseyen bir insan. Amcası Ebu Talip ve Hazreti Haticeyi kaybettiği
yıl Taife gitmiş, onlara İslamı tebliğ ettikten
sonra taşlanarak yaralandığı zaman bile
sığındığı hurma dalının altında
Onlar cahil, onları affet. diye dua edecek kadar engin yürekli bir
insan. Bedir Savaşında esir düşen 10 müşriki, 10
çocuğa okuma yazma öğretmesi karşılığında
serbest bırakacak kadar özgür düşünceli, ilme değer veren bir
insan. Uhud Savaşı için sahabeyle istişare edip farklı
düşünmesine rağmen çoğunluğunun fikrine uyup
zırhını giydikten sonra vazgeçen sahabeye Bir Peygamber
zırhını giydikten sonra geriye dönmez. diyerek istişare
sonuçlarına riayet eden bir komutan.
Bu
ve benzeri örnekler çoğaltılabilir ve günlerce anlatabiliriz.
Elhasılı, o ve ben iki insan, farkımız tek şey: O,
bensiz her şey; ben, onsuz hiçbir şey. Üstadın ifadeleriyle:
Müjdecim, kurtarıcım, efendim, Peygamberim; sana olmayan ölçü, hayat
olsa teperim!
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkal.
Gündem
dışı üçüncü söz, Kahramanmaraşta Suriyeli mülteciler için
yapılacak konteyner kent hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrula aittir.
Buyurun
Sayın Toğrul.
Beş
dakika.
3.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun,
Kahramanmaraşta Suriyeli mülteciler için yapılacak konteyner kente ilişkin gündem dışı
konuşması
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Genel Kurulun sevgili
emekçileri, hepinize saygılar sunuyorum.
Günlerdir
Kahramanmaraşta bir mülteci kampına karşı yerel
halkın Burada bir DAİŞ, bir cihadist kampı istemiyoruz;
burası uygun değil. diye mücadele verdiği bir alandan bahsetmek
istiyorum değerli milletvekilleri.
Bakın,
daha önce de defalarca söyledik; bu kampın yapılmak istendiği
yer -şu ovayı düşünün, şu kısımdır
değerli arkadaşlar- birinci sınıf tarım arazisinin
yanı başı. Bu alan habitat koruması altındadır
bitki ve hayvan türleri açısından. Kampın kurulacağı alan
burası; işte, kampın çalışmaları tüm
hızıyla devam ediyor. Direnenler oranın otantik yaşayan,
ağırlıklı Alevi halkıdır ve günlerdir dertlerini
anlatmaya çalışıyorlar.
Burası
seçilirken hiçbir şekilde yerelle bir bağlantı
kurulmamış, yerelin fikri alınmamıştır. Yerel
yöneticiler, valilik bile Buranın uygun olmadığını
biz de biliyoruz. diyebiliyorlar. Ayrıca, burası köyün merası
değerli arkadaşlar. Hayvanlarını otlatabilecekleri bir tek
bu alan var, onun dışı ovadır ve burası küçücük bir
yerdir, 360 dönüm. Orada yaşayan halkın toplamı 3 bin, 4 bin civarındayken
buraya yapılacak kampın hacminin 25 bin, 27 bin olacağı
söyleniyor. Buradaki halk bu kampı kendileri için demografik
yapıyı bozmaya, kendilerini göçürtmeye zorlayan bir karar olarak
algılıyorlar çünkü şunu biliyorlar değerli
arkadaşlarım: Bu cihadist DAİŞ, IŞİD çetelerinin,
El Nusranın, Ahrar el-Şamın açıkça hedef gösterdiği
bir kitledir bu kitle. Açıkça bu kitleler Ezidileri, Alevileri birinci
derecede katledilmesi gereken düşmanları olarak
algılıyorlar.
Yine,
değerli arkadaşlarım, hepiniz biliyorsunuz -hâlâ
hafızalarımızda canlı- bu bölge halkının
yaşadığı 1978 Maraş olaylarının acı
hatırası hâlâ hafızalardan silinebilmiş değil ve
hatta, daha da önemlisi bu olayların, bebeklerin katilleri ortaya
çıkarılabilmiş değil, yargılanabilmiş değil.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, daha da önemlisi bu mera alanı daha
Büyükşehir Belediyesi Yasasına göre kamulaştırılmadan
ortaya çıkıyor ki TOKİ ihaleye çıkmış. TOKİ
ihalesi kamulaştırmadan öncedir yani birileri karar
almışlar. Bu kararın tesadüf olmadığını
-bölge halkından bir insan olarak ben de böyle düşünüyorum- bölge
halkı bunu kendilerini göçürtmeye, bu alanı boşaltmaya, cihadist
bu grupları oraya koymaya yönelik bir davranış olarak
algılıyorlar. Buradaki insanlar Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürtüyle,
Türküyle bir arada yaşayan bir avuç insan, bunların otantik
yaşamlarını bozmaya hiç kimsenin hakkı yok.
Anlaşılıyor
ki AKP bu mülteci meselesini hem iç politikada hem dış politikada
araç olarak kullanıyor. Dış politikada Avrupayla nasıl
pazarlık konusu yaptığı hepimizin bilgisi dâhilinde. Yine,
iç politikada da kendine muhalif gördükleriyle demografik yapıyı
bozmaya yönelik bir çaba olduğu ortada. Bakın, sadece burada bir kamp
yapılmıyor; devamında, Malatyada, Ören beldesinde -tamamı
Alevilerin yaşadığı bir alan- yine, Sivas Zarada
aynı, Alevilerin yaşadığı alana kamp yapıyorlar.
Daha
da önemlisi, değerli arkadaşlar, birileri bir gecede Esadı
Esed yaptı ya, onun babasına özeniyor. Nasıl ki o, 1970lerde
Rojavada bir Arap kemeri oluşturmuşsa, şu anda aynı
özentiyi gösteren yöneticiler maalesef
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Başkanım, bir dakika
BAŞKAN
Yok.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Ama birinci konuşmacıya verdiniz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Toğrul, onun sözünü kesmiştim, Genel Kurula
çağrı yapmıştım, o yüzden verdim. Grup başkan
vekillerinin almış olduğu bir karar var, bu karar benim
kararım değil.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Peki. Ben sözümü bitireyim, kayıtlara geçsin
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, oraya özenenler, işte, şimdi, Kürt bandında
Rojava Kürtleri ile Türkiye Kürtleri arasına ikinci bir Arap kemeri
yapmaya çalışıyorlar, kentlerimizi yıkıp orada Arap
politikası, bir Arap kemeri oluşturmaya çalışıyorlar.
Bu, son derece tehlikelidir. Bu ayrıştırıcı,
ayrımı derinleştirici politikanızdan bir an önce
vazgeçmenizi diliyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren ilk 15 milletvekiline
yerlerinden 60ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Ancak,
sayın milletvekillerine söz vermeden önce, dün Genel Kurulda konuşma
yapan Sayın Filiz Kerestecioğlunun bizden bir talebi olmuştu.
24 Mart tarihinde çocuk istismarlarını araştırma ve önleme
komisyonunun kurulmasına dair bir karar alınmıştı
ancak bu Komisyonun henüz kurulmadığını ifade ettiniz ve
bizden de Sayın Meclis Başkanıyla görüşme
yapmamızı istediniz.
Ben
bugün Sayın Meclis Başkanına ulaşmaya
çalıştım ancak Sayın Meclis Başkanı yurt
dışında, Pakistanda bir gezide. Dolayısıyla,
kendisine ulaşma imkânım olmadı ancak döner dönmez bu talebinizi
bir kez daha Sayın Meclis Başkanıyla görüşeceğim. Bilgilerinize
sunmak istiyorum Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
- Evet, sayın milletvekilleri, sırasıyla sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın
Topal
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan
uzman yardımcılığı sınavını kazanan 20
kişinin yaklaşık dört aydır işe başlatılmadığına
ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Ocak 2016 tarihinde
yapılan uzman yardımcılığı sınavı
sonucunda sınavı kazandığı ilan edilen 20 kişi
yaklaşık dört aydır işbaşı
yapamamıştır. Geçen sene yapılan ve mülakatları da
dört ay önce yapılmış olan sınavı kazanan
yurttaşlarımıza herhangi bir açıklama da
yapılmamıştır. Kendilerinin bu mağduriyetlerinin
çözülmesini ve bu vatandaşlarımızın hak ettikleri
atamalarının yapılmasını talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çamlı
2.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
açıklaması
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben
de Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde âlemlere rahmet olarak
gönderilmiş Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafayı, yıllarca onun
davasını kıtalardan kıtalara koşturan, sürükleyen bu
millettin, aziz milletin Meclisinde hatırlamayı, yâd etmeyi bir görev
olarak addediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 4/C
statüsünde çalışanların sorunlarına ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçtiğimiz yıllarda
özelleştirmeler sonrasında kamuya 4/Cli statüsünde geçirilen
çalışanlar bütün kazanılmış özlük haklarından
mahrum bırakılmıştı ve mağduriyetleri hâlâ devam
ediyor. Unvanlarını kullanamıyorlar, imza yetkileri yok; görevde
yükselme, derece, kıdem gibi haklardan yoksun olarak çalışmak
mecburiyetinde bırakılıyorlar.
Ayrıca, aynı kurumda aynı
işi yapan kadrolu ve 4/Cli çalışanlar arasında da ciddi
maaş farkları mevcut.
2015 yılı Ağustos
ayında Hükûmet, kamu görevlilerinin 2016-2017 yıllarını
kapsayan üçüncü dönem toplu sözleşmeyi imzalamıştı ve bu
sözleşmede hem üniversiteli işçilerin hem de aynı zamanda 4/Cli
çalışanların mağduriyetini giderme sözünü vermişti.
Toplu sözleşmenin üzerinden neredeyse bir yıl geçti ve hâlâ bu konuda
somut bir adım atılmadı. Seçim öncesinde vermiş olduğu
kadro sözünü Hükûmete tekrar hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Satır
4.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Nimride Yeniden Hayat projesiyle Yves
Rocher Vakfının düzenlediği yarışmada dünya
birinciliğini kazanan Mimar Özgül Öztürk Aksuyu tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bugün, yine, başarılı ve örnek bir
kadından bahsedeceğim; Mimar Özgül Öztürk Aksu.
Türkiyede köyden kente göçün
yoğunlaştığı 1950lerden sonra birçok köyde
olduğu gibi Elâzığın Nimri köyü de yoğun göç
nedeniyle boşaldı. İki kuşak öncesi bu köyden
İstanbula göç eden Özgül Öztürk Aksu bir mimar. Sosyal
dayanışmayı artırmayı, köyün kültürel özelliklerini,
kaybolmaya yüz tutan değerlerini yeniden ortaya çıkarmayı ve köy
halkının yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen bir
proje yaptı. Nimride Yeniden Hayat isimli bu proje Fransada Yves
Rocher Vakfının on beş yıldır dünya
kadınlarının katılımıyla düzenlediği
Toprağın Kadınları Yarışmasında halk
oylaması ödülü ve büyük jüri ödülüyle birlikte iki ödülü alarak dünya
1inciliğini kazandı.
Elâzığın Nimri köyünde
yaptığı çalışmaları dünya çapında görünür
hâle getiren, Anadolu insanına ve gençlere örnek bu projeyi hayata geçiren
Özgül Öztürk Aksuyu tebrik ediyor, başarılı
çalışmalarının devamını diliyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Başkan.
Türkiye İstatistik Kurumunun illerin
yaşam endeksiyle ilgili açıklamasında Niğde ili 51inci
sırada görülmektedir. Konut, çalışma hayatı, gelir ve
servet, sağlık, eğitim, çevre, güvenlik, sivil katılım,
altyapı hizmetleri, erişim, sosyal yaşam ve yaşam memnuniyetini
kapsayan değerlendirmede on bin yıldır kesintisiz
yaşamın olduğu Niğdenin 51inci sırada olması
düşündürücü ve üzüntü vericidir. Bu veriler Niğdenin AKP
iktidarı döneminde hizmet almadığının somut
göstergesidir. Güvenlikte ilk 19da olmanın ötesinde, Niğde ne Ahiler
Kalkınma Ajansı ne KOP kapsamında illerle aynı durumda
değildir. Niğde hizmet beklemektedir. Niğde, Avrupa Birliği
Kırsal Kalkınma Programına, (IPARD) alınmazken Niğdeden
daha iyi illerin alınması da Niğde çiftçisine büyük darbe olmuştur.
Niğde köyleri göç vermektedir. Niğdede herkes zor durumdadır.
Hükûmeti
Niğde sorunlarına eğilmeye, havaalanı, tıp fakültesi
ve su sorununu konuşmak yerine çözmeye çağırıyorum.
Gazetelerdeki manşetlerle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akın
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesirin Karesi ilçesine bağlı Toygar
Mahallesine bir PTT tahsilat veznesi açılmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Teşekkür Sayın Başkan.
Balıkesirimizde
Karesi ilçemize bağlı Toygar Mahallemiz var; büyük bir mahalle, 25
bin civarında nüfusun yaşadığı bir mahalle. Fakat,
mahallede bir PTT tahsilat veznesi yok. Mahalle muhtarı başta olmak
üzere, mahallelilerin gerekli müracaat ve taleplerini yapmalarına, gerekli
girişimlerde bulunmalarına rağmen PTT tahsilat veznesi hâlâ
açılmadı. Hemşehrilerim bu konudaki işlerini yapmak, fatura
yatırma veya başka ihtiyaçları için uzun bir mesafe gitmek
zorunda kalıyorlar. Toygar Mahallemizde açılacak PTT tahsilat veznesinden
komşu mahallelerdeki hemşehrilerimiz de yararlanacak. Buradan
hemşehrilerimizin bu talebini Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanının dikkatine sunuyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Çamak
7.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
yetkililerin Fukuşima kazasından ders çıkarması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, Fukuşima kazasından önce
Erdoğanla bir görüşmemde kalitesinden emin olduğum Japon
nükleer teknolojisini tavsiye etmiştim. Şimdi anladım ki benim
bu sözlerim tamamen hataymış. Bunun için pişmanım.
Ayrıca, bir terör saldırısı riskinden ötürü nükleer
santrallerin güvenliğinin garanti edilmesi oldukça zordur. Türk halkı
için de Japon halkı için de en iyi ve en güvenilir şehir, nükleer
santrali olmayan şehirdir. Güneş ya da rüzgâr enerjisine
yatırım yapılmalıdır. Enerji politikaları
yenilenebilir enerjiler üzerine kurulmalıdır. Türkiye gibi sismik ve
terör riski olan bir ülke nükleer santralden vazgeçmelidir. Bu sözler Japonya
eski Başbakanı Naoto Kana aittir. Nitekim Başbakan
Fukuşima kazasından sonra istifa etmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Kendisinin bu felaketten sonra fark ettiği bu hatayı
bizim yetkililerimiz de çok geç olmadan fark edecekler mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
8.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 31
Mart Olayının yıl dönümüne ve millî iradeye
karşı tüm darbe
girişimlerini lanetlediğine ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün
13 Nisan 2016, Rumi takvime göre 31 Mart. Yani Ulu Hakan Sultan Abdülhamit
Hana karşı, yani millî iradeye karşı yapılan darbenin
yıl dönümü. Aynen bugün yaşadığımız, sözde
kutuplaşma gerekçesiyle o gün çıkan isyanın yıl dönümüdür.
Asıl gerekçe Sultan Abdülhamiti tahttan indirerek otuz üç yıl toprak
kaybı vermeyen imparatorluğu parçalamak, iş birlikçi
yöneticilerle ülkeyi sömürmekti. Maalesef, bu darbe planı tam yüz yedi
yıl önce başarıya ulaştı ve imparatorluk çöktü,
medeniyetimiz fetret dönemine başladı. Ne hazindir ki benzer
tartışmalar bir fetret dönemi kapanırken Gezi
kalkışması, çukur siyaseti, yargı darbesi olarak yeniden
karşımızda. Bu vesileyle millî iradeye karşı tüm darbe
girişimlerini lanetliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız Biçer
9.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, Sağlık Bakanlığının kamu-özel
ortaklığıyla şehir hastaneleri kurmasına ilişkin
açıklaması
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
politikalarının alarm vermeye başladığı, sistemin
çöküşe geçtiği bir noktada sağlıktan çok rantın
konuşulduğu, kullanım değeri yüksek arazilere
yapılacak hastaneler kime ne sağlıyor biliyor muyuz?
Sağlık Bakanlığının kamu-özel
ortaklığıyla kuracağı şehir hastanelerinde
şirketlerin cebinden 9,5 milyar dolar para çıkacak. Devletse bu
şirketlere 27 milyar dolar kira ödeyecek. Sağlık
Bakanlığı kiracı, şirketler mülk sahibi olacak.
Sağlık Bakanlığı para yok diye sağlık
çalışanlarına dağıtmadığı döner
sermayeden şirketlere bina yaptırarak kendi hizmet binasında da
kiracı mı olacak?
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Kuyucuoğlu
10.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun,
Mersin İl Müftülüğü ile Mersin Millî Eğitim Müdürlüğünün
bazı uygulamalarına ilişkin açıklaması
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Mersin
ilimiz neredeyse her gün il müftülüğü ve millî eğitim
müdürlüğünün ortaya çıkan yeni skandallarıyla çalkalanıyor.
Aldığımız bilgilere göre müftülük Değerler
Eğitimi adı altındaki bazı uygulamalarıyla aileleri
ve öğrencileri tedirgin etmeye devam ediyor. Müftülük görevlilerince
Yenişehir Dr. Kamil Tarhan Ortaokulunda kız öğrencilere Neden
örtünmüyorsunuz? Bakın, elmanın bile kabuğu var. gibi saçmalıklarla
çocuklara baskı yapıldığı; Gazi Anaokulunda ise
müftülük yetkililerinin anaokulu çocuklarına ölümü övdükleri, o
yaştaki çocuklara ölümün faziletli bir şey olduğunu, cennetin
dünyadan kat kat daha güzel olduğunu anlatmaları üzerine bazı
çocukların ailelerine ölmek istediklerini söyledikleri; yine aynı
anaokulunda En sevdiğiniz manevi kişilik kim? sorusuna
çocukların Atatürk demeleri üzerine Hayır,
yanılıyorsunuz, Hazreti Muhammeddir. diye çocuklara
kızdıkları gelen haberler arasındadır. İlim
Mersinde yaşanan ve izahı mümkün olmayan bu konuların
araştırılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu
11.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Amasyadaki Yeni Çeltek Maden
İşletmesinde 220 işçinin dokuz gündür açlık grevinde
olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Amasyadaki
Yeni Çeltek Maden İşletmesinde 220 işçi dokuz gündür açlık
grevinde ve 34 işçi de dün fenalaşarak hastaneye
kaldırıldı. Soma faciası davasının görüldüğü
bu günlerde hâlâ madende çalışmak isteyenlerin olması ve bunun
için açlık grevine dahi gitmeleri insanların çaresizliğini
gösteriyor. Aslolan tarım arazilerini yok edip insanları madenlere
mahkûm etmek değildir. Ancak bu insanlar, kazaya ve güvencesizliğe rağmen,
seçenekleri olmadığı için açlık grevindeler. Bir an önce bu
soruna el atılması gerekiyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
12.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, 23 Nisanda Mecliste yapılacak resepsiyonun
ertelenmesini kınadığına ilişkin açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Her
yıl türlü bahanelerle resmî bayramlarımız, kutlamalar
engelleniyor. Yine 23 Nisanla ilgili de hem yerel yönetimlerin görmezden
gelmeleri hem bu Mecliste yapılacak resepsiyonların ertelenmesi, her
fırsatta ağızlarına millîlik kelimesini alanlara
yakışmıyor çünkü 23 Nisan 1920yi yok saymak bu Meclisi yok
saymaktır, dolayısıyla bu çatı altında bulunmayı
kabullenememektir. Bunu kınıyorum ve bu yanlıştan
dönülmesini talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Ünal
13.- İstanbul Milletvekili Şirin
Ünalın, 10 Nisan 2016 Pazar günü İstanbulda
açılışı gerçekleştirilen Türkiyenin ilk
akıllı stadının hayırlı olmasını
temenni ettiğine ilişkin açıklaması
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
10
Nisan 2016 Pazar günü İstanbulda açılışını
gerçekleştirdiğimiz Türkiyenin ilk akıllı stadı yüzde
70 oranında futbolcu sakatlanma riskini azaltan hibrit çime sahip, 41.903
seyirci kapasiteli, çeşitli açıları görebilen toplam 787
kameralı, üst düzey güvenlik sistemiyle ve son model teknolojiyle donatılmış,
350 milyon liralık bir yatırım bütçesine sahip; sadece
stadyumdan ibaret olmayarak bünyesinde alışveriş merkezi,
restoranlar, eğlence merkezini de bulundurabilecek kadar nezih bir
platform olan Vodafone Arenanın güzide futbol
takımlarımızdan Beşiktaşa, Beşiktaş
taraftarına ve camiasına, Türk futboluna, Türk Millî
Takımımıza hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Ülkemize bu nadide eserin kazandırılmasında gizli
kahraman rolünü üstlenmiş olan başta Sayın Cumhurbaşkanımıza,
Sayın Başbakanımıza, Beşiktaş Kulübümüzün
Değerli Başkanı Sayın Fikret Ormana ve tüm yönetici
arkadaşlarımıza iyi bir futbolsever olarak şahsım adına
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdiş
14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Adananın Ceyhan ilçesinin Üçdutyeşilova köyündeki rayiç bedellerle
ilgili sıkıntı hakkında bir düzenleme ve hayvanlara
karşı işkence, eziyet, cinayet gibi eylemlerle ilgili daha
caydırıcı bir düzenleme yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Maliye Bakanına; Ceyhanın Üçdutyeşilova köyünde
yaşanan rayiç bedellerle ilgili sıkıntı hakkında bir
düzenlemeniz olacak mı? Vatandaşlar dönüm başı 4 bin lira
gibi astronomik bir ücret ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Yeniden bir değerlendirme yapıp vatandaşın ödeyeceği makul
bir seviyeye rayiç bedeli çekmeyi düşünüyor musunuz?
Bir
sorum yine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına,
Sayın Faruk Çelike; 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu
artık yetersiz kalmaktadır. Hayvanlara karşı işkence,
eziyet ve cinayet gibi eylemlerin Kabahatler Kanunu kapsamından
çıkarılması gerekmektedir. Bu konuda daha caydırıcı
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Son konuşmacı, Sayın Arık
15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Ensar Vakfı Kayseri Şube Başkanı Ahmet Erkanın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkürler Sayın Başkan.
Karamanda,
hepimizin bildiği, insanın kanını donduran bir dizi olay
yaşandı. Bu yaşanan olayların ardından, maalesef,
iktidar partisi mağdur olan çocukları ve ailelerini değil de
olayın yaşandığı vakfı koruma gayretine girdi.
Güya bu vakıf örnek bir vakıf. Şimdi, Kayseri Millî Eğitim
Müdürlüğü bu vakıf ile Lider Gençlik Projesi adı altında
bir projede birlikte çalışıyor. Ensar Vakfı Kayseri
Şube Başkanı Ahmet Erkan başı açık
kadınlarımız için bakınız ne diyor: Söz anlayana;
örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya
satılıktır ya da kiralıktır. Sayın Millî
Eğitim Bakanı, siz lider gençliği böyle sapkın
düşünceleri olan kişilerle mi yetiştireceksiniz?
Çocuklarımız bu sapkın fikirleri, kişileri mi örnek alacak?
Bu sapkınlar mı sizin referans olduğunuz insanlar? Kadın
hakları savunucusu kesilen sayın AKPli vekil arkadaşlar, bu
edepsize bir Edep yahu! diyebilecek misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi
sayın grup başkan vekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sayın
Akçayla başlayalım.
Buyurun
Sayın Akçay.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Kilise düşen roketlerin vatandaşların can ve mal
güvenliğini tehdit ettiğine, Hükûmetten Suriye
sınırındaki vatandaşların can ve mal güvenliğini
teminat altına almak için daha kararlı adımlar
atmasını beklediklerine ve çocuk istismarlarıyla ilgili
araştırma komisyonunun faaliyetlerinin bir an evvel
başlaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaklaşık
son iki yıldır Suriye sınırımızdaki yerleşim
yerleri Suriye kaynaklı terör tehdidi altındadır. Son günlerde
Kilise düşen roketler vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini çok ciddi şekilde tehdit etmektedir. Dün sabah
saatlerinde düşen 2 roket mermisiyle 2 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş ve 6 vatandaşımız da
yaralanmıştır.
Suriyede
IŞİD mevzilerinden ateşlenen füzeler okul binalarına,
valilik bahçesine ve vatandaşlarımızın evlerine isabet
etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu füzelerden sonra füzelerin
geldiği yerlere top atışları yaptığını
biliyoruz. Ancak, bu müdahalelerin çözüm getirmediği
anlaşılmaktadır.
Kilise
roketler düşerken Hükûmet sessiz kalmaya devam etmektedir. Biraz evvel
Sayın Başbakanın bu konuda bir iki cümlelik kısa bir
açıklaması oldu fakat bu hadiseleri izah etmekten uzak bir
açıklamadır. Kiliste ne oluyor? Bu sorunun cevabını
vermesi gereken Hükûmettir ve Hükûmeti bir an önce Meclise bilgi vermeye davet
ediyorum. Bu davet dün de yapılmıştı ve yine görüyoruz ki
Hükûmet sıraları boş. Hükûmetin Suriye
sınırındaki vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini teminat altına almak için daha kararlı adımlar
atmasını bekliyoruz.
Sayın
Başkan, ayrıca, biraz evvel de ifade ettiğiniz gibi, çocuk
istismarlarına ilişkin bu araştırma komisyonunun
kurulması oy birliğiyle kabul edildi,
kararlaştırıldı. Ancak, komisyon aradan iki haftadan fazla
bir süre geçmesine rağmen hâlâ teşkil edilip faaliyete
başlayamadı. Bu faaliyeti geciktirici bir tutum gözlediğimi
ifade edebilirim. Bu Komisyon faaliyetlerinin gecikmeden bir an evvel
başlaması için Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Baluken, buyurun.
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliği
teklifinin açık bir şeklide Meclis iradesini vesayet altına
almayı içerdiğine, sınırdan IŞİD ve çete
saldırılarının devam ettiğine ve bu
saldırıların AKP eliyle meşrulaştırılmaya
çalışıldığına ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bugün, Türkiye demokrasi tarihi açısından utanç verici
bir gün olarak tarih kayıtlarına geçecek. 7 Hazirandan sonra devreye
konan saray darbesi, 1 Kasım seçimlerinden sonra bir kez daha Meclise
uzanmış durumda. Sokağa yansıyan darbenin
Dün sarayın
talimatı ve AKPnin bu talimatın gereği olarak mevcut
Anayasayı askıya alacak şekilde vermiş oldukları
geçici anayasa teklifiyle birlikte bir kez daha Meclise el uzatmış
durumdadır. Verilen teklif, açık bir şeklide Meclis iradesini
vesayet altına almayı içeriyor. Bu teklifin yaşama geçmesi
durumunda Türkiye Büyük Millet Meclisi, saray külliyesinin sadece bir
şubesi hâline gelecek. Sarayın rehinesi pozisyonunda olan bir
milletvekili ve Parlamento tablosuyla karşı karşıya
kalmış olacağız.
O
açıdan, 12 Eylül darbesinin bizim demokrasi tarihimizdeki yeri neyse dün
sarayın dayatmasıyla verilmiş olan teklifin de bizim
açımızdan tarihimize geçecek yeri aynıdır. Mesele,
milletvekillerinin dokunulmazlığı meselesinden çok Türkiye
demokrasisinin dokunulmazlığı meselesidir. Adım adım
Parlamento tasfiye edilerek, demokrasi tamamen bir kenara bırakılarak
bir diktatörlük rejimi tahkim edilmeye çalışılıyor. Bunu
kınadığımızı, bu yaklaşımı kabul
edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, dün de değinmiştim, IŞİD ve birtakım çete
yapılarıyla AKPnin içerisine girmiş olduğu ilişkiler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır)
her geçen gün daha fazla teşhir oluyor.
BAŞKAN
Ek süre veriyorum Sayın Baluken.
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Bugün de, Sayın Başkan, basına
yansıyan haberlerden de gördüğümüz gibi, Ankara Garında meydana
gelen patlamayla ilgili çok öncesinden istihbarat bilgileri olmasına
rağmen, bombacıların isimleri AKP Hükûmetinin mevcut devlet
yapısının elinde olmasına rağmen bu katliam
önlenmemiş, âdeta katliamın yapılmasına çanak
tutulmuştur. Başbakanın deyimiyle, evet, bir kokteyl
saldırı, bir kokteyl terör saldırısı gerçekten söz
konusu olmuş. Bu kokteylin adlandırması da AKP-IŞİD
şeklinde, son çıkan belgelerle birlikte tescillenmiştir.
Aynı
şekilde, sınırdan IŞİD ve çete
saldırıları devam ediyor. Kilise her gün yapılan
saldırılarla 2 yurttaşımızın
yaşamını yitirmesi ve onlarca yurttaşımızın
yaralanması normal bir durummuş şeklinde ele alınıp
IŞİD ve çete saldırıları AKP eliyle
meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bu
anlayışı kınadığımızı, Kilis
halkının can güvenliğinin her şeyden önemli olduğunu,
AKPnin bu yaklaşımının da tarih önünde,
halklarımız önünde mutlaka hesap vereceğini ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
İnceöz, buyurunuz.
18.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa
değişikliği teklifi gündeme geldiğinde milletvekilleri
tarafından değerlendirileceğine, Parlamentoyu itham eden
açıklamaları talihsiz bulduğuna, Kutlu Doğum
Haftasına ve toplumun tüm katmanlarında terörle mücadelenin
kararlılıkla süreceğine ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle teşekkür ediyorum.
Tabii,
biraz evvelki söylemleri kabul etmek mümkün değildir, şu açıdan
mümkün değildir: Türkiyede bir demokrasi uygulanıyor, herkes seçimle
gelmekte ve meşruiyetimizi seçimle alıyoruz. Bu tür baskılarla
Parlamentoyu itham etmek, ilzam altında bırakmak hakikaten son derece
talihsiz açıklamalar diyorum. Bu, bundan sonraki süreçte de devam
edecektir, her söylendiğinde biz buna cevap vereceğiz.
Bugün
dokunulmazlıklarla ilgili geldiğimiz noktada, herkesin bu anlamda
destek veriyor pozisyonda olmasını bekliyoruz önümüzdeki süre
içerisinde. Çünkü burada sadece bir kesime değil, her şekilde, bugün
fezlekeleri bulunan tüm partilerden kim varsa
Çünkü her çıkan
arkadaşımız kürsüde, dışarıda, içeride şaibe
bırakacak şekilde, itham edici şekilde, ilzam edici şekilde
söylemlerde bulunmakta. Evet, bu fezlekelerde ne varmış, ne
yokmuş, hodri meydan diyoruz; burada her partiden de destek bekliyoruz
işin doğrusu. Fezlekelerde ne olduğu milletimizin de
izleyeceği, göreceği, bileceği şekilde ortaya
çıkacaktır. Bununla ilgili bir anayasa değişiklik teklifi
verildi, partilerin de bundan sonraki alacakları tavırları hep
birlikte göreceğiz. Sanki burada bizim bazı
arkadaşlarımızın bir şeyleri varmış, üstü
örtülecek, gizlenecek, saklanacakmış gibi bir intiba
oluşturulmaya çalışılıyordu. Bununla beraber -bu
fezlekeler içerisinde- elbette teröre destek veren, terörü övücü, sempati
duyan, kışkırtıcı şekilde eylemleriyle beraber
kamuda, kamu vicdanında yara açacak şekildeki eylemlere girmiş
olan milletvekilleriyle ilgili de buradaki fezlekeler işleme
alınmış olacak. Terörle mücadele ettiğimiz bir ortamda,
terörle haklı, meşru, hukuki bir zemin içerisinde mücadele
ettiğimiz bir ortamda bunlar kabul edilebilir davranışlar
değil. Bunlarla ilgili de inşallah önümüzdeki süre içerisinde,
sürecin kendi mecrasında ilerlemesiyle birlikte partili milletvekili
arkadaşlarımızın tutumları da görülecektir. Burada her
milletvekili arkadaşımız bağımsız bir
şekilde, vicdanına uygun bir şekilde bir karar verecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek süre veriyorum Sayın İnceöz, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) - Bu değişiklik teklifi gündeme geldiğinde
değerlendirilecek, her milletvekili arkadaşın tavrını
burada görmüş olacağız.
Bununla
birlikte, bulunduğumuz hafta içerisinde Kutlu Doğum
Haftasını idrak etmekteyiz. Birlik ve beraberliğin ne kadar
önemli olduğunu
Üç ayların, Kutlu Doğum Haftasını
kutladığımız bugünlerin de hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Ülkemizin
birlik ve beraberliği için terörle mücadele ettiğimiz bu süre
içerisinde de herkesin tek ve yek bir duruş sergilemesi gerektiğinin
öneminin özellikle altını çizmek istiyorum. Bu Parlamento da dâhil
olmak üzere toplumun tüm katmanlarında bu mücadele kararlılıkla
sürecektir ve bu duruşun da sergilenmesi gerekmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akçay da sisteme girmiş Sayın Baluken, bir dinleyelim,
daha sonra sizi dinleyeceğim.
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
İnceöz Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerinin daha evvelki, son
günlerdeki sözlerini tekrarladı yine Hodri meydan. diyerek. Bu hodri
meydanı, elbette biz daha evvel de açıkladığımız
gibi karşılıksız bırakacak değiliz. Yalnız,
bir hususu hatırlatmak gerekir: Anayasanın ve İç Tüzükün
açık hükümlerine rağmen, Anayasanın 14üncü, 76ncı ve
83üncü maddeleri ortada dururken, yani kapı açıkken bacadan girmeye
çalışılmaz. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
girişimini, kapı açıkken bacadan girme gayretini ve işi
sulandırmasını, ipe un serme şeklinde algılamak
lazım. O nedenle yani sadece AKPnin teklifi yok, bu konuda bütün siyasi
partilerin önerileri var. Onları dikkate almadan, bir dayatma
şeklinde Meclis iradesini farklı şekilde kilitleme ve ipe un
serme gayretlerini doğru bulmadığımızı ifade
etmek istiyorum. Elbette, önümüzdeki günlerde Milliyetçi Hareket Partisinin
başka adımları da olacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın İnceöz
değerlendirmelerinde bizim İç Tüzükün gerektirdiği
mekanizmalardan kaçtığımızı ve fezlekelerin
içeriğiyle ilgili de bir korku içerisinde olduğumuzu söyledi.
Açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken, iki dakika size söz veriyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle
şunu ifade edeyim: HDP Grubu olarak korkacağımız ya da
utanacağımız hiçbir fezleke dosyasına sahip değiliz.
Orada bize isnat edilen suçların tamamını
halkımızın demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesiyle
ilgili ortaya koyduğumuz siyasi çalışmaların bir
parçası olarak değerlendiriyoruz. Bedeli ne olursa olsun o siyasi
çalışmalarımızın da sonuna kadar
arkasındayız.
Şimdi,
İç Tüzükü baypas eden, İç Tüzükten kaçan sizsiniz. Fezlekelerin
tartışılmasını engelleyen, önleyen, halkın
gerçekleri bilmesini istemeyen sizlersiniz. İç Tüzükte açıkça
yazıyor; fezleke dosyaları, dokunulmazlık dosyaları
nasıl ele alınacak, hazırlık komisyonu, karma komisyon
nasıl kurulur, hangi süreci işletir, milletvekillerinin savunma
hakkı nasıl göz önünde bulundurulur. Bütün bunlar İç Tüzükte
nettir. Ancak, siz bunları bilmenize rağmen, sizinle ilgili fezleke
dosyalarında bizim gibi sahip çıkamayacağınız
hırsızlık, yolsuzluk, cinsel istismar, taciz, ahlaki
yozlaşmayla ilgili birçok suç unsuru olduğu için bunları
kamuoyunun gözünden kaçırmak istiyorsunuz. O yüzden, o mekanizmayı
tamamen baypas ederek, bir gün içerisinde, Genel Kurulun bir oylamayla bu
konuda darbe sürecinin bir parçası olmasını istiyorsunuz. Bunu
bizim kabul etmemiz mümkün değil.
Bizim
söylediğimiz net: İlgili mekanizmalar işletilsin, ulusal,
evrensel hukuk normları doğrultusunda o süreç işletilsin ve o
sürecin tamamı da şeffaf olsun, halka açık olsun, kamuoyuna
açık olsun. Kimin dosyasında ne yazıyor, kimin fezleke
dosyalarında hangi suçlamalar var halkımız onu bilsin. Ondan
sonra, hep beraber, emrinizdeki siyasal yargının da önüne
çıkalım diyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
Bostancı, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hırsızlığı,
uğursuzluğu saklamaya
çalıştığımızı söyledi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) O zaman herkesinki kalksın, sadece
dokunulmazlığı olanlar değil, hepimizinki kalksın.
2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yapılan her
şey hukuk çerçevesinde oluyor, hukukun dışında bir iş
yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hukuk sizin elinizde olunca böyle oluyor.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz 316 imzayla dokunulmazlıklara
ilişkin bir teklif getirdik, Anayasa 83üncü maddeye ilişkin bir
geçici maddeyle değişiklik teklifi.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Niye geçici?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Olağan usullerle fezlekelerin nasıl
işleneceğini biliyoruz. Bunun dışında, ne kadar
fezleke varsa Meclise intikal etmiş, sizin iddia ettiğiniz suçlamalar
dâhil -var ise- hepsi açığa çıksın, hepsi yargıya
gitsin ve böylelikle, şaibe yaratmaya dönük bu siyasal dil yargı
tarafından açığa çıkarılsın; istediğimiz bu
Sayın Baluken.
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) Hangi yargı? Hangi yargı?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Destek verin, destek verin çıksın. Siz
de gidin, bu terörle ilgili açılmış fezlekeleri onurla
yargıda savunun. Bir ülkede birkaç tane hukuk olmaz, herkesin
kafasına göre hukuk olmaz.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sonra suç ortaklığı ortaya çıkarsa ne
yapacaksınız?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Sizin de, bizim de bağlı
olduğumuz bir hukuk var. Siz onurla savunmanızı yapın, o
hukuk da emin olun, onurla gerekeni yapsın.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Niye bize fezlekeyi hazırlayanlar size
hazırlamıyor?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İzin verin, izin verin, gerekeni
yapsın. Kafamıza göre hukuk ihdas etmeyelim. Bizim
yaptığımız, yüce Meclisin takdirine bir
değişiklik önerisi getirmek. Meclis kabul ederse hukuki bir yöntem
olarak bu uygulanır; kabul etmezse, o zaman olağan yollarla o
işe bakılır. Sonuçta, yapılan iş, tamamen meşru
zeminlerde, Parlamentonun çalışma usulleri içerisinde bir iştir,
arkasındaki 316 imzaya dikkatinizi çekerim. Onu küçümseyen, onu hakir
gören, onu birtakım böyle siyasi spekülasyonların konusu yapan
anlayış, demokrasiye karşı saygılı bir
anlayış, halkın iradesine karşı saygılı bir
anlayış olmaz. Sizin de borçlu olduğunuz ve gereken saygıyı
göstermeniz icap eden halkın iradesi 316 tane imzanın
arkasındadır. O saygıyı sizden beklemek Parlamentonun ve
bizim hakkımızdır.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) İyi de savcılar size dava
açmıyorlar ki! Bize adımbaşı dava açan savcılar size
tek bir dosya açmıyor. Hepsi sizin savcılar, maşallah!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın Bostancı
hukuku keyfî bir şekilde yorumladığımızı ve
halkın iradesine saygı duymadığımızı ifade
etti.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken, iki dakika daha söz veriyorum.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Bağımsız savcılar
olsaydı siz çok haklıydınız da bağımsız
savcı yok ülkede.
3.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Tekrar teşekkür ediyorum.
Sayın
Bostancı, biz ne yapılmak istendiğini çok iyi biliyoruz, biraz
tarih bilinci olan herkes de bunu çok iyi görüyor. Bakın, hep Hitler
dönemine atıflar yapıyoruz. O dönemde parlamentonun nasıl
vesayet altına alındığını, nasıl adım
adım feshedildiğini, nasıl milletvekillerinin ve Meclis
iradesinin devre dışı
bırakıldığını çok iyi biliyoruz. Şu anda da
yapılan şey aynı, aynı yöntemle bir diktatöryal rejim
tahkim edilmeye çalışılıyor. Acı olanı, bu
diktatöryal rejim için Meclis aracı olarak kullanılıyor. Yani,
yurttaşlıktan çıkarma meselesi de aynı. 1935 Nürnberg
yasalarını biliyorsunuz herhâlde değil mi? Aynı şeyler
yani Parlamentoyu devre dışı bırakayım, bana biat
etmeyeni yurttaşlıktan çıkarayım, ondan sonra, halka
yönelik katliamlar yapayım, sonrasında da otoriter, diktatöryal bir
rejim kurayım. Açıkça şu anda yapılmak istenen şey
budur. Onun dışında, burada söylediğiniz şeyleri ne
biz değerlendirmeye, dikkate almaya değer buluruz ne de toplum,
kamuoyu bunu değerlendirmeye, dikkate almaya değer bulur çünkü siz
mevcut durumda bütün İç Tüzük ve Anayasa kurallarını
çiğniyorsunuz.
İç Tüzüke uygun getirin diyoruz
fezleke dosyalarını; 506sı gelsin, Karma Komisyonda o süreci
şeffaf işletelim. Bütün oradaki tartışmaları kamuoyu,
halk medya aracılığıyla takip etsin. Ondan sonra da
Oğlan bizim, kız bizim. dediğiniz, işte,
Yargısı, yürütmesi, yasaması elimizdedir. dediğiniz
yargının önüne yani sizin elinizdeki yargının önüne de
birlikte çıkalım. Ama siz bunların
tartışılmasından da korktuğunuz için, o fezleke
dosyalarının içeriğiyle yüzleşmekten korktuğunuz için darbe
yöntemine başvuruyorsunuz, Meclisi darbeyle ipotek altına alıp
vesayet rejimini kurmaya çalışıyorsunuz.
Buna izin vermeyiz Sayın
Bostancı. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Baluken.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de
girelim bari bu topa Sayın Başkan! Ne oluyor böyle, tek kale maç
yapıyorlar!
BAŞKAN Sayın Altay, siz
konuşmak isterseniz söz hakkınız bakidir çünkü gündeme henüz
geçmedik. O yüzden CHP Grubundan kimse konuşmadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Baluken Hitler benzetmesi üzerinden bizim diktatöryal bir idare
kurmaya çalıştığımız iddiasında
bulunmuştur. Bu çerçevede 69a göre
BAŞKAN Sayın Bostancı,
buyurun.
İki dakika
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu Hitler benzetmesinden
gına geldi, önce onu söyleyeyim. Hitler bir kere seçimle geldi, bir daha
da seçime gitmedi. Biz kaç kere seçimle geldik Sayın Baluken? Kaç kere AK
PARTİ iktidarlarının arkasında bu halkın helal
oyları var, bunları görmüyor musunuz? Her seçimden zaferle çıkan
bir iktidar ve her seçimde halk 2002den beri bu iktidarın arkasında
saf tutmuş Siz yönetin. demiş, Sizin fikirleriniz daha iyi.
demiş. Hitler böyle mi yaptı? Tutturmuşsunuz bir Hitler,
işinize geldiği için, propaganda. Yaptığınız
nedir, biliyor musunuz? Tam da Goebbelsin propagandaya ilişkin
tekniğine uygun bir yaklaşım. Goebbelse diyorlar ki: Niye hep
aynı şeyleri söylüyorsun, biraz değişik laflar et nasyonal
sosyalizme ilişkin. O da diyor ki: Credo iki bin yıldır
aynı lafları söyleyerek insanları etkiliyor. Biz de aynı
yöntemi kullanacağız. İlginç, karşı olduğunuz
Goebbelse rahmet okutacak bir yöntemle propaganda yapıyorsunuz. Ama
millet yemez, millet yemez! Millet, neyin ne olduğunu biliyor, helal oylarla,
o sandıklar gelince de, arkasında, kendi karar ve iradesini koyuyor
kardeşim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Öte taraftan, neyin saklanmasından
bahsediyorsunuz Sayın Baluken, hangi dosyaların saklanmasından
bahsediyorsunuz? Sizin böyle spekülasyonlar yapmanıza mâni olmak ve kimin,
neyi var ise -şaibe yaratma çirkin siyaseti dâhil- açığa
çıksın diye biz bu usule başvuruyoruz. Siz de destek verin,
gidelim, hepsi çıksın, yargılansın, konuşulsun
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) O
zaman hepsini kaldıralım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
dedikleriniz var mı görelim, kim ne yapmış ortaya dökülsün, ne
varsa bu fezlekelerde bunlar açığa çıksın. Böyle kürsüye
gelip Vay efendim, dosyalar var, hırsızlık var, uğursuzluk
var. lafları da son bulsun, son!
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bir
daha da cevap hakkı istemeyeceğim, Sayın Baluken istediği
kadar çatabilir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı Goebbels benzetmesi üzerinden sataştı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
Daha sonra, Sayın Altay, size söz
vereceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu
tartışmayı bitirmek istiyoruz da onun için yani.
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Baluken, cevap vermeyeceğim, ona göre; istediğiniz kadar
sataşabilirsiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Sayın Bostancı, hırsızlıkla, yolsuzlukla ilgili bütün
dünyanın bildiği gerçekleri bu kürsüden ifade ediyoruz.
Siz, bu Mecliste, 17-25 Aralık
hırsızlık, yolsuzluk dosyalarını aklamış bir
siyasi parti adına burada konuşuyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hadi,
gel de cevap verme şimdi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) O
nedenle, lütfen, belli bir dozda savunmaya çalışın ama böyle,
çok ileri düzeyde, bütün toplumu âdeta alay edercesine hafife alma üzerinden
bir yaklaşımla burada ifade etmeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Seçim yeni oldu, toplum adına konuşma.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz,
yolsuzluğu ve hırsızlığı aklama konusunda, o
suçlarla yüzleşme konusunda sizin karnenizin ne olduğunu çok iyi
biliyoruz.
Diğer taraftan, bu darbeyle ilgili
süreçte defalarca ifade ettik; 7 Haziran halk iradesini siz
tanıdınız mı? Orada çıkan seçim sonuçlarına
saygı duydunuz mu? O seçim sonuçlarına bir darbe yapıp bu
Parlamentonun kapısına kilit vuran siz değil miydiniz? Hani,
siz derken şahsınızı söylemiyorum
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Kimi söylüyorsun?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
Sarayın yapmış olduğu darbeden
bahsediyorum. Siz, bir ana muhalefet partisinin hükûmet kurma yetkisini bile
yine saray eliyle gasbetmediniz mi; anayasal olarak henüz hükûmet kurma
sürecine bir hafta varken bile o hükûmet kurma yetkisini hukuksuz bir
şekilde, haksız bir şekilde gasbetmediniz mi; siyasi partilerin
çalışmalarına yönelik saldırılar
planlamadınız mı; siyasi partilerin genel merkezlerini
yaktırmadınız mı? Darbe derken işte bütün
bunları kastediyoruz. Evet, 7 Hazirandan itibaren ortaya konan darbe bir
savaş süreciyle pekiştirildi ama şu anda ortaya çıkan
toplumsal itirazlar sizi zorladığı için bu darbe sürecini
şimdi Meclise taşıma, Meclisten ortaya çıkacak bir
tahakkümcü anlayışla birlikte bir diktatöryal rejim kurma
arayışındasınız. Bizim açımızdan tablo son
derece nettir.
Teşekkür
ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Cevap vermeyecektiniz,
ne oldu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Cevap hakkı
için değil, cevap hakkı için değil.
Sayın Balukenin 1 milyon 256 bin 376 defa
söylediği bu iddiaların cevabı zaten zabıtlarda var.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun, size söz veriyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Benim yerimden söz hakkım ayrı da, Sayın
Baluken konuşmasında AKPye yönelik olarak Ana muhalefet partisinin
hükûmet kurma hakkını gasbettiniz. demek suretiyle bizim hakkımızı
koruyamayacak durumda olduğumuz zannını oluşturabilecek bir
beyanda bulundu, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Yani, sataşmadan mı söz istiyorsunuz Sayın Altay?
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
6.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, bu Parlamento, kimi odakların kimi siyasi emellerine,
tuzaklarına alet olmayacak kadar tecrübeli, birikimli bir Parlamentodur,
en azından ben öyle zannediyorum.
Sayın
Bostancı, dokunulmazlıklarla ilgili sürecin
başladığı andan itibaren ortaya
attığınız teklif ve karşılıklı hodri
meydanlaşmalardan sonra size bizzat ben çok yapıcı, çok daha
olumlu üç ayrı seçenekle geldim. Siz de en azından seçeneğin
birinin sizce de kabul edilebilir olduğunu söylediniz. Aradan iki
aylık bir süre geçti. Döndünüz dolaştınız, hani muhalefeti
ipe un sermekle suçluyorsunuz ya, siz çok güzel top çevirdikten sonra, doksan
dakikayı tamamladıktan sonra top çevirerek, aynı o günkü
teklifinizle geldiniz.
Allah
aşkına, samimiyetle şunu söyleyin: Siz ne istiyorsunuz?
Samimiyetle, elinizi kalbinizin üstüne koyun, söyleyin. Ne istiyorsunuz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bizi buradan
çıkarmak.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Devlete kurşun atanı, devleti böleni elbette
yargılayalım.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Kemal Kılıçdaroğlunu
yargılamak istiyorlar.
ENGİN
ALTAY (Devamla) İyi de, bu devleti soyanları ne yapacağız,
devleti soyanları ne yapacağız? (CHP sıralarından
alkışlar) Gelin yürekli olun, gelin sizden sonraki
torunlarınıza, gelecek kuşaklarınıza daha saygın
bir siyasi miras bırakın. Bizim üç teklifimiz hâlen geçerlidir ama
iş, bizi, özellikle CHPyi şu tuzağa düşürmekse, Bak,
gördünüz mü CHP kıvırdı., hayır, CHP başından
beri aynı şeyi söylüyor. 2002 yılında oluşan
Parlamentoda, o Parlamentonun oluşmasına vesile olan seçimlerde ne
söylediysek aynısını söylüyoruz. O günkü Genel
Başkanımızla şimdiki Cumhurbaşkanının
televizyonlarda karşılıklı o günkü 72 milyona verdikleri
söz bizim için geçerlidir. Dilerim ki saraydaki zatın da o gün millete
verdiği söz hâlâ geçerli olsun.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Buyurun
Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Ayırdığımız, kenara
koyduğumuz hiçbir fezleke yok. Sayın Altayın kastettiği
fezlekeler varsa onlar da gitsin, hepsi gitsin, isteğimiz budur.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Bakanları niye dâhil etmediniz?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Bakanları söylüyorum ben.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Sayın
Altay, buyurun, gündeme geçmeden size söz verebilirim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) İşgal etmeyeyim Meclisin mesaisini efendim.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve 31
milletvekilinin, çocuk yaşta evliliklerin nedenlerinin ve olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/154)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Toplumda çocuk gelinler olarak bilinen erken
evliliklerin nedenlerinin ve yarattığı olumsuz etkilerin ortadan
kaldırılması ile birlikte erken evliliklerin önüne geçilmesi
amacıyla alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi ve yasal
düzenlemelerin yapılması amacıyla Anayasanın 98inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini arz ederiz.10/12/2015
1) Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
2) Nurettin Demir (Muğla)
3) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
4) Akif Ekici (Gaziantep)
5) Şenal Sarıhan (Ankara)
6) Kadim Durmaz (Tokat)
7) Eren Erdem (İstanbul)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Mustafa Tuncer (Amasya)
10) Kemal Zeybek (Samsun)
11) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
12) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
13) Ceyhun İrgil (Bursa)
14) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
15) Hilmi Yarayıcı (Hatay)
16) Özcan Purçu (İzmir)
17) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
20) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
21) Muharrem Erkek (Çanakkale)
22) Çetin Osman Budak (Antalya)
23) Didem Engin (İstanbul)
24) Hüseyin Çamak (Mersin)
25) Orhan Sarıbal (Bursa)
26) Yakup Akkaya (İstanbul)
27) Ali Yiğit (İzmir)
28) Kazım Arslan (Denizli)
29) Namık Havutça (Balıkesir)
30) Aydın Uslupehlivan (Adana)
31) Elif Doğan Türkmen (Adana)
32) Haluk Pekşen (Trabzon)
Gerekçe:
Türkiye'deki en önemli toplumsal sorunlardan bir tanesi
çocuk yaştaki evliliklerdir. Ülkemizde ne yazık ki hâlâ arkadaşlarıyla
oyun oynayacak yaşlardaki kız çocukları babası, hatta
dedesi yaştaki adamlarla evlendirilmektedirler. Pek çok kez bu çocuklar
yaşlı adamların ikinci eşi veya üçüncü eşi
olmaktadırlar.
Uluslararası belgelere göre, 18
yaşının altında yapılan her evliliğe çocuk
evliliği ve evlenen kıza çocuk gelin denilmektedir. Burada çocuk
evliliği derken, evlilik sözü ile kastedilen hukuki anlamda değil,
sosyolojik anlamda evliliktir. Örneğin Türkiye'de bu tür evlilikler, genellikle
dinî nikâha (imam nikâhı) dayanan evliliklerdir.
Türk Medeni Kanunu çerçevesinde, kanunun öngördüğü
evlenme yaşından daha küçük yaşta evlenen kıza çocuk
gelin demek mümkündür. Türk hukuk sisteminde çocuk gelin kavramının
tarifinin kanuna göre değiştiğini söylemek mümkündür. Nitekim,
Türk Medeni Kanunu'na göre 17 yaşını doldurmamış
kızlar, Çocuk Koruma Kanunu'na göre 18 yaşını
doldurmamış kızlar, Türk Ceza Kanunu'na göreyse 15
yaşını doldurmamış kızlar çocuk gelin
sayılmaktadırlar. Kanunlar arasındaki bu uyumsuzluk yüzünden ne
yazık ki özellikle kırsal kesimdeki ailelerin kız
çocuklarını erken yaşta evlendirmelerine karşı verilen
tüm mücadeleleri sonuçsuz bırakmaktadır.
Özellikle
kırsal yerleşim yerlerinde kızlar evliliklerine kendileri karar
verememektedirler. Kızların evlendirilmek üzere okuldan
alınması, ne yazık ki hala olağan
karşılanmaktadır. Kızın kendini korumayacak yaşta
ve eğitimden koparılarak evlendirilmesi durumunda, evlilik
sonrasında eşi tarafından şiddete maruz kalabileceği
ihtimali düşünülmemekte, kız çocuğu, ailesi tarafından
kocaya bağımlı bir hayata hapsedilmektedir.
Aile
içi şiddet, eğitim seviyesinin düşük oluşu, geçimsizlik,
baskı, çocuk sevgisinin yokluğu, küçük yaşlarda anne veya
babadan birinin kaybedilmesi ve üvey anne veya babaya sahip olunması
çocuklarda evlenme sonucunda bu durumdan kurtulacağı
inancını geliştirmekte ve erken yaşta evliliklere yol
açmaktadır.
Küçük
yaşta evlilik pek çok soruna yol açıyor. Çoğu kez
evliliğinin ilk senesinde ilk, sonraki yıllarda diğer çocuklar
oluyor, erken yıpranıyor, yaşlanıyor, hastalanıyor.
Kendini bir kul gibi hissediyor, kaderine küsüyor, ruhsal ve bedensel
gelişmeleri olumsuz etkileniyor. Çoğu kez imam nikâhıyla
evlenerek ikinci hatta üçüncü eş oluyor, eğitim ve öğretimi
yarıda kalıyor. Kendisi çocuk olduğu hâlde çocuk büyütme
yükümlülüğünü üstleniyor. Psikolojisi bozuluyor. Erken evlilik aile içinde
şiddete muhatap olma riskini artırıyor, erken yaşta hamile
kalınca çocuğun ölüm riski 3 kat artıyor.
Toplumda
çocuklar ekonomik bir yük olarak değil, toplumun değerli bireyleri
olarak görülmelidir. Önce ailede daha sonra toplumda, özellikle kız
çocuklarının eğitimi için olanak sağlanmalı,
kadının iş yaşamındaki yerini alması
özendirilmelidir. Çocuk gelinlerin önlenmesinde en önemli koruyucu faktörler
tüm çocukların, özellikle kız çocuklarının eğitiminin
sağlanması ve sosyal eşitsizliklerin en aza indirilmesidir.
Erken
yaşta yapılan evlilikler, toplumda kadına karşı
yapılan ayrımcılığın ve toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Buradan hareketle, erken yaşta evliliklerin önüne geçilmesi için,
öncelikle kız çocuklarının eğitimine önem vermeyen ve
eğitim ve öğretimini yarıda kesen ailelere yönelik özel yasal
düzenlemeler yapılmalıdır. Toplumda çocuk gelinler olarak
geçen erken evliliklerin nedenlerinin ve yarattığı olumsuz
etkilerin ortadan kaldırılmasıyla birlikte erken evliliklerin
önüne geçilmesi amacıyla alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasının yararlı
olacağı görüşündeyiz.
2.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara ve 32
milletvekilinin, Suriyeli sığınmacıların toplum
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde
bulunan Suriyeli sığınmacıların sağlık
takiplerinin düzenli yapılmaması nedeniyle toplum
sağlığı için oluşan tehditlerin en aza indirilmesi,
düzenli kayıt ve takip sisteminin oluşturulması
açısından alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükümüzün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda
gereğini saygılarımla arz ederim. 09/12/2015
1)
Niyazı Nefi Kara (Antalya)
2)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
3)
Çetin Osman Budak (Antalya)
4)
Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
5)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
6)
Şenal Sarıhan (Ankara)
7)
Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
8)
Barış Yarkadaş (İstanbul)
9)
Elif Doğan Türkmen (Adana)
10)
Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
11)
Kemal Zeybek (Samsun)
12)
Akın Üstündağ (Muğla)
13)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
14)
Ali Şeker (İstanbul)
15)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
16)
Orhan Sarıbal (Bursa)
17)
Aydın Uslupehlivan (Adana)
18)
Akif Ekici (Gaziantep)
19)
Ali Özcan (İstanbul)
20)
Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul)
21)
Utku Çakırözer (Eskişehir)
22)
Gülay Yedekci (İstanbul)
23)
Selin Sayek Böke (İzmir)
24)
Nurettin Demir (Muğla)
25)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
26)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
27)
Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
28)
Yakup Akkaya (İstanbul)
29)
Ali Yiğit (İzmir)
30)
Kazım Arslan (Denizli)
31)
Haydar Akar (Kocaeli)
32)
Namık Havutça (Balıkesir)
33)
Haluk Pekşen (Trabzon)
Gerekçe:
2010
yılından itibaren ülkemize sığınan Suriyeli
sığınmacıların sayıları her geçen gün
artmakta ve geçen zaman göz önünde bulundurulduğunda artık geçici bir
süreliğine ülkelerinden ayrılmamış oldukları
anlaşılmaktadır. Savaş koşullarından kaçarak
ülkelerini terk eden Suriyeliler ilk zamanlarda kampta
barındırılırken, artık Türkiye'nin her iline
yayılarak kalıcı bir nüfus oldukları anlaşılmaya
başlanmıştır. Geçtiğimiz aylarda Uluslararası Af
Örgütü de bu doğrultuda açıklamalar yapmış ve
birçoğunun asla ülkelerine dönmeyeceğini bildirmiştir.
Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin geçtiğimiz aylarda
yayınladığı verilere göre, Türkiye'de 1 Milyon 805 bin 255
Suriyeli sığınmacı bulunmaktadır. Yine,
Uluslararası Af Örgütünün resmî rakamlarına göre Türkiye'nin
sınır bölgelerine kurduğu kamplarda 265 bin ila 270 bin
arasında Suriyeli yaşamakta, dolayısıyla 1,5 milyondan
fazlası Türkiye'de devlet kontrolündeki geçici yerleşim
alanlarının dışında yaşamaktadır. Hükûmet
kaynakları ise bu rakamı 2,5 milyon civarında telaffuz
etmektedir.
Ülkelerindeki
savaş nedeniyle Türkiye'ye gelen Suriyeli
sığınmacıların yaşadığı en büyük
sıkıntı ise barınma, geçim ve sağlıktır.
Ucuz iş gücü nedeniyle tercih edilen Suriyelilerin barınma ve
sağlık problemleri ise son dönemlerde basından da takip
edildiği üzere, kendi hâllerine bırakılmış ve
sokaklarda, parklarda yaşamaya çalışmaktadırlar.
Sığınmacıların da insanca, nitelikli ve
sağlıklı bir yaşam hakkına sahip olması gerektiğinin
kabul edilmesi gerekir. Maalesef sığınmacıların
yaşayabilecekleri sağlıklı bir sosyal çevrenin
yaratılması mümkün olamamıştır. Özellikle barınma
ve beslenme anlamında yaşadıkları sıkıntılar
da sağlık koşullarını tetiklemektedir.
Sağlıksız
bir şekilde hayatlarını devam ettirmek zorunda kalmaları
toplum sağlığını da tehdit etmeye
başlamıştır. Özellikle Türkiye'de çocuklara uygulanan
kızamık, hepatit A ve B, sıtma gibi zorunlu
aşıların Suriyeli çocuklara uygulanmasında yeterli
bilgilendirme ve uygulamanın yapılmadığı
gözlemlenmektedir. Koruyucu aşılar düzenli olarak
yapılmadığı gibi, kontroller de yetersiz kalmakta ve
özellikle çocukların sağlığı açısından sıkıntılar
ortaya çıkmaktadır. Suriyeli sığınmacılar
arasında artan kızamık ve çocuk felci hastalıklarının
toplumun sağlığını da olumsuz etkilediğini ve
Türkiye'de de bu hastalıkların çocukken alınan önlemlere
rağmen artmaya başladığını gözlemlemekteyiz.
Toplum
sağlığı açısından oluşan risk ve tehditlerin
en aza indirilmesi, sığınmacıların kayıt altına
alınarak takip sisteminin sağlıklı bir şekle
kavuşturulması, özellikle Suriyeli çocuk ve yeni doğan
bebeklerin sağlık takiplerinin yapılması, engellilik,
kronik hastalık ve yaşlılık gibi özel bakım
durumlarının tespit edilmesi ve kontrol altında tutulması
için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükümüzün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılması gerektiğini
düşünmekteyiz.
3.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve 33
milletvekilinin, 6360 sayılı Kanun sonrası yerel yönetimlerde
yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
12/11/2012
tarih ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve
Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
çıktığı günden bu yana çeşitli açılardan
tartışma konusu olmuştur.
Kanunun
yürürlüğe girmesiyle büyükşehir belediyesi statüsüne geçen illerde ve
aynı zamanda kapanan belde belediyelerinin ölçek esasında hizmet
alımında, buralarda çalışan personelin ve araç, gereç,
teçhizatın naklinde, yöre halkının temsiliyetinde yaşanan
sorunlar henüz çözülebilmiş değildir.
Özellikle
yeni büyükşehir belediyelerinin nüfuslarının çokluğu ve
sınırların mülki idare sınırlarıyla bir
olması nedeniyle yüz ölçümlerinin büyüklüğü bakımından
yetersizliği hizmet sunumu açısından aksaklıklar
yaşanmasına neden olmaktadır. Buna paralel olarak, kırsalda
yaşayan yurttaşların köy yerine, mahalle ismiyle, saatlerce
uzaktaki il merkezinden hizmet beklemesi mağduriyetlerin artması
sonucunu doğurmuştur. Örneğin, kanunla birlikte, köye ait
taşınmazlar ilçe belediyesine devredilmişken, aynı yere
hizmetin önemli bir kısmını büyükşehir belediyesi
götürmektedir. Büyükşehir belediyesinin herhangi bir hizmet için
taşınmaz ve personel ihtiyacı çoğu zaman
karşılanamadığı için hizmet sunumunda aksaklıklar
meydana gelmektedir. Bunlarla birlikte, kapanan belde belediyelerinde Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın Yerel yönetimlerin
sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve
mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden
danışılmadan değişiklik yapılamaz. hükmünü
içeren 5inci maddesine aykırı biçimde uygulamaya gidilmesi
demokratik yerel yönetim gelenekleriyle de
bağdaşmamıştır.
6360
sayılı Kanunla yaşanan en büyük sorunlardan biri de personele
ilişkin olmuştur. Kapanan belediyelerin personelinin ücret ve
koşullarında eş değerlik sağlanmadan yapılan
nakiller çok sayıda davaya konu olmuş, yurttaşlarımız
büyük mağduriyetler yaşamıştır. Bunların önemli
bir kısmı, aynı mağduriyetleri yaşamaya devam etmektedir.
Çanakkale ilimizin Ayvacık ilçesine bağlı Gülpınar, Biga
ilçesine bağlı Balıklıçeşme, Kozçeşme,
Yeniçiftlik, Ezine ilçesine bağlı Mahmudiye Mahallesi, Gelibolu
ilçesine bağlı Bolayır, Merkez ilçesine bağlı Erenköy,
Kumkale, Yenice ilçesine bağlı Akçakoyun, Hamdiköy, Pazarköy, Denizli
ilimizin Tavas ilçesine bağlı Kızılcabölük, Acıpayam ilçesine
bağlı Yeşilyuva, Serinhisar ilçesine bağlı
Yatağan Mahalleleri, belde niteliğini kaybeden ve bunun ardından
mağduriyet yaşanan yerlerden sadece birkaçına örnektir.
Kanunun
yerelleşme politikasının gerekçesinden çok, kısır
siyasi oy hesaplarıyla hazırlandığı; iktidar
partisinin kazanamayacağı kimi belediyeleri kazanmak için özel olarak
düzenleme yaptığı tartışmaları, kanunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Komisyon ve Genel Kurul aşamalarında
yoğun biçimde yapılmıştır. 2014 yerel seçimlerinde
bunu doğrulayan nitelikte çok sayıda sonuç
alındığı bilindiği gibi, kanunun uygulanması
esnasında da sorunlar olduğu, iktidar partisinin
kazanamadığı büyükşehir belediyelerinde özellikle il özel
idarelerinin taşınır ve taşınmaz mallarının
adaletsiz biçimde dağıtıldığının örnekleri
de görülmüştür. Aydın Büyükşehir Belediyesinin, bu
adaletsizliği hukuk yoluyla çözüme götürmek zorunda kaldığı
kamuoyunca bilinmektedir.
Bu
bağlamda; 6360 sayılı Kanunun büyükşehir, ilçe, belde
belediyelerinin, il özel idarelerinin, köylerin ve mahallelerin yönetimi ve
hizmet sunumu, yurttaşlarımızın temsiliyeti ve hizmet
alımı açısından doğurduğu sorunların
araştırılması, konunun taraflarının ve uzmanlarının
görüşlerinin alınması ve çözüm önerilerinin tespiti
amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Muharrem Erkek (Çanakkale)
2) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
3) Kazım Arslan (Denizli)
4) Şenal Sarıhan (Ankara)
5) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Ali Özcan (İstanbul)
8) Akif Ekici (Gaziantep)
9) Utku Çakırözer (Eskişehir)
10) Kemal Zeybek (Samsun)
11) Gülay Yedekci (İstanbul)
12) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
13) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
14) Barış Yarkadaş (İstanbul)
15) Çetin Osman Budak (Antalya)
16) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
17) Akın Üstündağ (Muğla)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Mustafa Ali Balbay (İzmir)
20) Ali Şeker (İstanbul)
21) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
22) Ömer Süha Aldan (Muğla)
23) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
24) Orhan Sarıbal (Bursa)
25) Uğur Bayraktutan (Artvin)
26) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
27) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
28) Yakup Akkaya (İstanbul)
29) Ali Yiğit (İzmir)
30) Haydar Akar (Kocaeli)
31) Namık Havutça (Balıkesir)
32) Aydın Uslupehlivan (Adana)
33) Elif Doğan Türkmen (Adana)
34) Haluk Pekşen (Trabzon)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İki
gensoru önergesi vardır. Önergeler daha önce bastırılıp
sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi
önergeleri sırasıyla okutuyorum:
B) Gensoru Önergeleri
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Levent Gök, İstanbul Milletvekili Engin Altay ve
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Ankara ve İstanbul'da meydana gelen 4
ayrı terör saldırısı öncesi gerekli önlemleri
almadığı iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan
Ala hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bakanlığı
döneminde Ankara ve İstanbulda meydana gelen ve onlarca
yurttaşımız ile yabancı ülke yurttaşının
yaşamını yitirdiği 4 ayrı terör
saldırısı öncesinde gerekli önlemlerin alınması
noktasında sorumluluğu bulunan İçişleri Bakanı
Sayın Efkan Ala hakkında Anayasanın 98 ve 99uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Levent
Gök Engin
Altay Özgür
Özel
Ankara İstanbul Manisa
CHP Grubu
Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
AKP'nin
iktidara geldiği 2002 yılında durma noktasına gelen terör
olayları, izlenen yanlış politikalar sonucunda kontrol edilemez
bir noktaya taşınmıştır. Halka gerçeklerin
anlatılması yerine kapalı kapılar ardından yürütülen
bir dizi girişim terör örgütünün zayıflaması yerine,
meşrulaşması ve güçlenmesi sonucunu doğurmuştur. Terör
olayları lokal olaylar olmaktan çıkmış,
kitleselleşmeye yönelmiş, ulusal bütünlüğümüzü tehlikeye atacak
bir konuma gelmiştir. Bununla birlikte izlenen yanlış
dış politika çizgisi Türkiye'yi uluslararası terör örgütlerinin
yaşam alanı hâline getirmiş, yurttaşlarımız bu
terör örgütlerinin açık hedefi hâline getirilmiştir. Terör
örgütlerinin Türkiye'nin en stratejik noktalarında eylem yaparak,
Türkiye'yi âciz bir devlet konumuna düşürmelerine ortam
hazırlanmıştır. Türkiye, terör korkusundan
sokaklarında insanların dolaşamadığı, spor
müsabakalarının yapılamadığı, tüm
uluslararası organizasyonların iptal edildiği bir ülke hâline
dönüştürülmüştür.
Sadece
yaklaşık son iki aylık dönemde;
12
Ocak 2016 tarihinde İstanbul Sultanahmet'te meydana gelen canlı bomba
eylemi sonucunda 12 yabancı ülke vatandaşı
yaşamını yitirmiş, 14 kişi
yaralanmıştır.
17
Şubat 2016 tarihinde Ankara Merasim Sokakta meydana gelen bombalı
terör saldırısında 29 yurttaşımız
yaşamını yitirmiş, 60 yurttaşımız
yaralanmıştır.
13
Mart 2016 tarihinde yine Ankara Kızılay'da meydana gelen bombalı
terör saldırısında 37 yurttaşımız
yaşamını yitirmiş, 71 yurttaşımız
yaralanmıştır.
19
Mart 2016 tarihinde İstanbul İstiklal Caddesindeki canlı bomba
eylemi sonucunda 4 yabancı ülke vatandaşı
yaşamını yitirmiş, 36 kişi
yaralanmıştır.
Terör
örgütlerinin canlı bomba tehdidi herkes tarafından bilinen bir durum
olmasına karşın, sadece yaklaşık iki aylık bir
süreçte 4 büyük terör eyleminin gerçekleşmiş olması istihbarat
ve güvenlik konularındaki ihmal noktasına ulaşmış
zafiyeti ortaya koymaktadır. AKP iktidarında Türkiye, yurttaşlarının
yapılacak terör eylemlerine ilişkin yaşamsal uyarıları
yabancı ülke temsilciliklerinden öğrendiği bir ülke hâline
getirilmiştir. Anılan canlı bomba eylemleri öncesinde Ankara
Emniyet Müdürünün aylarca atanmamasının, güvenlik güçlerinin sevk ve
idaresinde yarattığı zafiyetin en büyük sorumlusu
İçişleri Bakanıdır.
Türkiye'yi
âdeta terör örgütlerinin cephe ülkesine dönüştüren,
istikrarsızlaştıran, kaos ortamına sürükleyen terör
sarmalında siyasi iktidarın sorumluluğu bulunmasına
karşın bu sorumluluğu üstlenen hiçbir açıklama
yapılmamıştır. Kuşku yok ki, İçişleri
Bakanı söz konusu yanlış politikaların en önemli
belirleyicisi ve uygulayıcıları arasındadır. Bu
nedenle, istihbarat ve güvenlik konularındaki ihmal noktasındaki
zafiyetlerin siyasi sorumlularının başında
İçişleri Bakanı gelmektedir.
İçişleri
Bakanının TBMM Genel Kurulunda yaptığı ve tutanaklara
yansıyan tespitleri, terör olaylarına siyasi rant
anlayışıyla yaklaştığını ortaya
koymaktadır. Sayın Efkan Ala, TBMM tutanaklarına yansıyan
ifadelerinde, çözüm süreci kapsamında terör örgütünün
gerçekleştirdiğini iddia ettiği geri çekilmenin Gezi
olayları nedeniyle durduğu değerlendirmesinde bulunarak terör
olaylarının başlamasında muhalefetin ve ana muhalefet
liderinin payı bulunduğunu belirtmiştir. Yani, siyasi iktidara
karşı yapılan meşru muhalefet ile terör olayları arasında
bir ilişki olduğunu iddia etmiştir. Terör olaylarının
başlamasının nedenleri somut olarak ortada iken böyle
çarpık bir değerlendirme yapması, İçişleri
Bakanının bir partinin siyasi çıkarlarının ülke
çıkarları üzerinde gördüğünün belgesi niteliğindedir.
Terör
eylemleri öncesinde güvenlik ve istihbarat konularında kendine
bağlı birimlerin yönlendirilmesi, denetim ve kontrollerini yeterli ve
etkin bir biçimde yapılmasını gözetmediğinden
İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkında gensoru
önergesi verilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
2.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
niteliğini düşürdüğü ve çocuklara yönelik istismar
vakalarının artmasına neden olduğu iddiasıyla Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/8)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitim
öğretim faaliyetlerini kimi vakıf ve derneklere protokollerle
devrederek eğitimin niteliğini düşüren, çocuklara yönelik
istismar vakalarının artmasına neden olan, yönetme gücünü
kaybeden Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında
Anayasanın 98 ve 99uncu, TBMM İçtüzüğü'nün 106ncı
maddeleri gereğince gensoru açılmasını arz ederiz.
Engin
Altay Levent
Gök Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
CHP Grubu
Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
2002
yılından sonra eğitim politikamız çağdaş,
bilimsel, laik eğitim normlarından uzaklaşılarak dogmatik
bir yapıya doğru evrilmiştir. Bu anlayışla vakıf,
dernek ve cemaatler eğitim sisteminde etkin bir rol almaya
başlamışlardır. 2010 yılından sonra bazı
vakıf ve derneklerle çeşitli protokoller imzalanmış, bu
yapıların örgün ve yaygın eğitim kurumlarında etkin olmalarının
önü açılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı
çeşitli kurumlarla bilinen 231 protokol imzalamıştır.
Ensar, TÜRGEV, Birlik, Hayrat, Hizmet Vakıfları MEB'in protokol yaptığı,
okullarda faaliyet yapmalarına izin verdiği başlıca
vakıflardır. Bu kurumların neredeyse tamamı Bakanlar Kurulu
kararı ile vergiden muaf vakıflar arasına
alınmıştır.
6287
sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle eğitim sitemindeki
dönüşüm hız kazanmıştır. Eğitimin
planlanması adı geçen vakıfların güdümünde ve
yönlendirmeleri ile gerçekleşmektedir.
Ülkemizde
eğitim ortamlarında çocukların intihar ettiği,
uyuşturucu kullanımının
yaygınlaştığı, yaşanan cinsel istismar
vakalarının sistematik olarak arttığı, bu
vakaların ya farkına varılmadığı veyahut
görmezden gelindiği süreçler yaşanmaktadır.
Siyasi
iktidar tarafından desteklenen vakıflar, büyük yerleşim
merkezlerinde ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyinde yurt açarken,
görece kısıtlı imkânlara sahip olan yerleşim merkezlerinde
ilkokul ve ortaokul düzeyinde yasal dayanağı olmayan evlerle faaliyetlerini
sürdürmektedir. Özellikle yatılı ilköğretim bölge
okullarının 4+4+4 süreciyle işlevsiz kalmasıyla köylerin
boşalması ve akabinde öğrencilerin eğitim-öğretim için
ilçelere ya da il merkezlerine kanalize olmasını fırsat bilen
bazı vakıfların bu durumu lehine çevirmesi, Millî Eğitim
Bakanlığının görevini üstlenmelerine neden olmuştur.
Denetimsiz yapıdan güç alan bu vakıf ve dernekler, her türlü
istismara açtıkları evlerde ve yurtlarda uygun ortamlar
bulmuşlardır. Ne yazık ki bu ortam bilinçli olarak Millî
Eğitim Bakanlığınca yaratılmıştır.
Millî
Eğitim Bakanlığı bazı vakıf ve dernekler
tarafından kaçak olarak açılmış ve Bakanlık
müfredatına aykırı olarak eğitim veren okullara göz yumarak
Anayasaya aykırı hareket etmektedir. Anayasanın 42nci maddesinde
özetle "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve
inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim
esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında
yapılır." ifadelerine yer verilmiştir. Anayasanın
41inci maddesinde ise Devletin çocuklara yönelik her türlü istismar ve
şiddete karşı bütün tedbiri alması zorunludur.
Ayrıca,
Anayasamızın 174üncü maddesi ile koruma altına
alınmış devrim yasaları arasında yer alan Tevhid-i
Tedrisat Kanunu dinî eğitim odaklı alternatif bir eğitimin
verilmesini engellemiştir. AK PARTİ Hükûmeti Millî Eğitim
Bakanlığı kaçak ve yasal dayanağı olmayan ev, yurt,
eğitim merkezi açılmasına, korunup kollanmasına sessiz
kalarak suça ortak olmuşlardır.
2002
sonrası yapılan değişikliklerin sonucunda Türkiye,
eğitim ve öğretim faaliyetlerinde sınıfta
kalmıştır. Uluslararası sınavlarda alınan
sonuçlar, eğitimdeki başarısızlığın somut
kanıtlarını sunmaktadır. 2012 yılında yapılan
son PISA sınavında Türkiye, 34 OECD ülkesi arasında ancak 32nci
olabilmiştir. Son iki yıldır yapılan TEOG
sınavlarının not ortalaması 5 üzerinden 2'dir.
Millî
Eğitim Bakanı ve üst yöneticileri yetkilerini vakıf, cemaat ve
derneklere teslim ederek yönetim gücünü kaybetmiştir.
İstismar
vakaları, vakıf ve derneklerin Millî Eğitim
Bakanlığına müdahil olmaları, bakanın vakıf,
cemaat ve derneklerden talimat alarak yönetim gücünü kaybetmesi nedeniyle
gensoru açılması zorunlu hâle gelmiştir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergelerin
görüşme günleri Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek
oylarınıza sunulacaktır.
Aile
Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma
Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun
Güçlendirilmesi için Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının Komisyon görev süresinin uzatılmasına
dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
C) Tezkereler
1.- (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17,
18) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/662)
13/4/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
14/1/2016 tarihinde
çalışmalarına başlayan Aile Bütünlüğünün
Korunması Komisyonu, 13 Nisan 2016 tarihli toplantısında
aldığı karar gereğince çalışma süresinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca 14/4/2016 tarihinden geçerli olmak üzere bir ay
uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Ayşe
Keşir
Düzce
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Araştırmasını üç ay içinde
bitiremeyen komisyona bir aylık kesin ek süre verilir. hükmü
gereğince Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.27
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ömer SERDAR (Elâzığ)
----- 0
-----
BAŞKAN-
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemir ve arkadaşları tarafından, mülteciler meselesine
dair artan sorunların tespit edilmesi, bölge halkının
hassasiyetlerinin, tedirginliklerinin ve taleplerinin
araştırılması amacıyla 13/4/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
13/4/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 13/4/2016 Çarşamba günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Nisan 2016 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Osman Baydemir ve arkadaşları tarafından (1725 sıra
numaralı) mülteciler meselesine dair artan sorunların tespit
edilmesi, bölge halkının hassasiyetlerinin, tedirginliklerinin ve
taleplerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/4/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk
konuşmacı, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi muhabbetle, iyi niyetle
selamlıyorum.
Şüphesiz
ki dünyanın neresinde olursa olsun savaş acı demektir,
gözyaşı demektir, yıkım demektir. Hemen yanı
başımızda, Suriyede neredeyse beş yıllık zaman
dilimi içerisinde tanıklık ettiğimiz husus da tam da
acıdır, gözyaşıdır, yıkımdır. Suriye
rejiminin kendi halklarının, insanlarının,
yurttaşlarının taleplerine kulak vermemesi üzerine,
baskıcı rejimi derinleştirmesi üzerine, yurttaşların
isyanına, yurttaşların talebine şiddetle, kanla,
gözyaşıyla yanıt vermesi üzerine büyük bir trajedi
yaşandı ve bu trajedi yaşanmaya devam ediyor.
Suriyede
yaşayan Araplar, Kürtler, Türkmenler, Müslümanlar, Hristiyanlar, Sünniler,
Aleviler, bir bütün olarak bütün insanlar bu savaşın sadece ve sadece
mağdurlarıdır. Maalesef, bu savaş ilk etapta kendi iç
dinamikleri içerisinde gerçekleşmiş olsa bile, daha sonra gerek
komşu ülkeler ve gerekse de dünyadaki kimi siyaset belirleme
mekanizmaları âdeta vekâlet savaşını yürüttüler ve bu vekâlet
savaşının da yine en büyük mağdurlarından bir tanesi
sivil halkın ta kendisi oldu. Maalesef, bu acıların önümüzdeki
uzun bir zaman dilimi içerisinde de yaşanmaya devam edeceği
gözlemlerinde bulunuyoruz. Tam da bu noktada olması gereken Türkiye'nin bu
savaşa su dökmesi iken vekâlet savaşını yürüten bir
dış politika Hükûmet tarafından benimsendi ve bugün, Türkiyede
sayıları neredeyse 3 milyona yaklaşmış olan
mültecilerin mülteci pozisyonuna düşmelerinin nedenlerinden bir tanesi de
yine, Türkiye'nin Suriye politikasının ta kendisidir. Ama Türkiye'nin
Suriye politikası, Hükûmetin Suriye politikası, dış
politikası, aynı zamanda Kürt düşmanlığı ekseni
üzerine oturtulduğu için bu sorun sadece Suriyeyle de
sınırlı kalmadı. Bugün Türkiyede yaşamış
olduğumuz, kürdistanda yaşamış olduğumuz, neredeyse
İstanbuldan Hakkâriye kadar bütün yurttaşlarımızı
derin bir çıkmazın içerisine koyan, derin bir trajedinin içerisine
koyan nedenlerden bir tanesi de yine Suriye dış
politikasının ta kendisidir diye düşünüyorum.
Tam
da bu noktada, öyle bir hâl aldı ki mülteciler meselesi, artık bir
ulus üstü mesele hâline dönüşmüş durumda. Gerek Birleşmiş
Milletlerin verileri gerekse Hükûmet ile Avrupa Birliği arasında en
son yapılan ve bize göre etik dışı olan anlaşmayla bir
nevi, mültecilerin pozisyonundan, mültecilerin trajedisinden bir gelir elde
etme, bir kaynak elde etme cihetine gidildi. İşte, bütün bunlar öyle
bir noktaya geldi ki dört yıllık zaman dilimi içerisinde,
sınır illerimiz -başta Urfa olmak üzere, Gaziantep olmak üzere,
Kilis olmak üzere, Hatay olmak üzere- mültecilerin tümünün yükünü de
sırtlamak durumunda kaldı.
İşte,
bütün bu hadisenin sağlıklı bir şekilde ele
alınması ve mülteci sorununun köklü bir şekilde, ciddi bir
politik zeminde ve insani altyapısı oluşturularak çözüme
kavuşturulması için de mutlak suretle Meclisin devreye girmesi
gerekiyor. Maalesef, Hükûmetin şu ana kadar uygulamış
olduğu akıl, bu sorunun çözümüne yetecek bir akıl değildir
ve daha korkunç bir noktaya doğru da hızla ilerliyor. Şüphesiz
ki Hükûmetin Türkiyedeki etnik, dinsel, mezhepsel ve sosyal
farklılıkları bir arada, eşitçe ve özgürce yaşatma
konusundaki, özellikle, son bir yıllık zaman dilimi içerisinde
girmiş olduğu handikap, bugün Türkiyede mülteci sorununu
bambaşka bir siyasi fay hattı hâline dönüştürme riskiyle de
karşı karşıyadır. Iraktaki Baas rejimi, Musul ve
Kerkükte bir Arap kemeri oluşturdu. Yine, baba Esad, Rojava
Kürdistanında Arap kemeri oluşturdu. Doğrusunu ifade etmek
gerekirse şu anda Türkiyede yapılmak istenen temel siyasi
duruşlardan bir tanesi de bir selefi kemerinin bu sınır
illerinde, Urfa, Antep, Maraşta oluşturulması girişimiyle,
süreciyle karşı karşıyayız. Bu bambaşka bir
geleceğe, on yıllara, belki yüz yıla yeni sorun
yumaklarını da beraberinde getirecektir.
Tekrar
etmek istiyorum ki: Osmanlı geleneği olan bu iskân politikası,
sadece ve sadece gözyaşını derinleştirecektir; etnik
kimlikler arasında, mezhepsel kimlikler arasındaki
çatışmayı derinleştirmenin ötesinde hiçbir hizmeti
olmayacaktır. Tam da bu noktada, Suriyeli mülteciler meselesini ele
alırken Hükûmetin AFAD eliyle yürütmüş olduğu
çalışmaların özü itibarıyla büyük bir yükünün de bölgedeki
sınır illerinin yurttaşlarının sırtında
olduğunu bir kez daha kayıtlara geçirmek gerekiyor.
Urfayı
düşünün ki 9 milyon dönüm ekilebilir bir tarım arazisi;
hayvancılık coğrafyası, güneşin ve bereketin
coğrafyası ama Urfa, şu anda varlık içerisinde
yokluğu, varlık içerisinde yoksunluğu yaşıyor. Urfa
elektriksiz, Urfa susuz, Suruç Ovasını sulayacak kanal projesinin
neredeyse 4 kez açılışı yapıldı ama hâlen su
verilebilmiş değil. Hastaneler içler acısı bir durumda,
çocuk hastanesinde bir yatakta birden fazla çocuk tedavi görüyor. Doğum
hastanesinde hemen hemen her gün, teknik altyapı, donanım
eksikliğinden kaynaklı, doğum yapan anneler
hayatlarını yitiriyor ve 500 bine yakın Suriyeli mülteci
kardeşimiz de Urfanın zaten kendi nüfusuna yetmeyen bu
sağlık tesislerinin üzerine yeni bir yoğunluğu beraberinde
getirmiş bulunuyor.
Doğrusunu
ifade etmek gerekirse Hükûmetin bir konuda hakkını teslim etmek
gerekiyor. Hükûmetin özellikle de on dört yıllık iktidarı
döneminde çok başarılı olduğu bir alan var; o da
kapkaranlık bir tabloyu tozpembe olarak gösterilebilme yeteneği,
becerisi, yine olmamış bir şeyi olmuş gibi gösterme
yeteneği ve becerisi. Biliyorsunuz, yakın geçmişte Türkiye Büyük
Millet Meclisi, doksan bir yıl sonra Urfanın hakkı olan bir
takdiri, bir madalyayı teslim etti haklıya. Ama, bu madalyayı
öyle bir balon şişirmeyle Urfaya lanse etti ki Hükûmet, sanki Urfanın
on dört yıllık iktidarı bu Hükûmet değil de sanki
muhalefetmiş gibi bir edayla, sanki Urfada bu madalyayla bütün sorunlar
aşıldı, bütün sorunlar çözüldü gibi bir perspektifle topluma,
kamuoyuna yine bir algı operasyonu düzenledi.
Değerli
milletvekilleri, madalyanın Urfaya tevdi edildiği, verildiği
pazartesinden bugüne değin elektrikler Urfada kesilmeye devam ediyor yani
Urfa yine karanlıkta kalmaya devam ediyor. Urfada 300 bini
aşkın mevsimlik göç, işsizlikten kaynaklı göç şu anda
yollarda, kamyon sırtlarında Türkiyenin 48 vilayetine ekmek
yolculuğuna çıkmış bulunuyor. Dolayısıyla,
yoksullaştırma politikası derinleştikçe bu tür argümanlarla
âdeta gerçekler perdeleniyor, gerçeklerin üstü örtülmeye
çalışılıyor. Bu vesileyle bir kez daha ifade etmek
istiyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmetin gerek Suriye
politikası ve gerekse sınırda bulunan kentlerin yükünün
hafifletilmesi adına mutlak suretle bu sürece el koyması gerekiyor.
Meclisin, mülteciler sorununun aşımı konusunda mutlaka Hükûmet politikalarının
eksikliklerini de açığa çıkaran ve yeni bir yol haritası,
yeni bir perspektif sunan bir dahliyetini ortaya koyması gerekiyor aksi
takdirde buradan demokrasi çıkmayacaktır. Zira, Meclis 7 Hazirandan
bugüne değin, benim bildiğim kadarıyla, sayın
milletvekilleri, sadece bir konuda araştırma önergesini kabul
etmiştir, sadece bir konuda. Peki, Meclis bu sorunları
araştırmayacak da, Meclis bir perspektif sunmayacak da ne
yapacaktır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) Ben bu duygularla bir kez daha Meclisin sürece dâhil
olması ve Meclisin işlevsizleştirilmesi sürecinin de önüne
geçilmesi adına bu önergeye desteklerinizi bekliyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.
Grup
önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı, Isparta Milletvekili Sayın
Nuri Okutan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Okutan.
Buyurun.
NURİ
OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Esasen,
önergenin ve konunun çok önemli bir konu olduğunu, muhakkak hem bizim, bu
Gazi Meclisin hem bütün milletimizin ve Hükûmetimizin derinliğine ele
alıp konuşması, tartışması gereken bir husus
olduğunu burada belirtmek istiyorum. Ama, bu vesileyle
Ben, 2009, 2010,
2011 yıllarında Urfa Valiliği yaptım dolayısıyla
Suriyeye değişik vesilelerle ki tamamı programlı
şekilde, 33 kere gitme fırsatı buldum; birtakım projeleri
oradaki yetkilerle birlikte ele alma fırsatı bulduk ve belki, o kadar
da oradaki yetkililerle Urfada buluştuk, çok güzel bir sonuçtu. Bu
manzarayı görmeden, bu manzarayı dile getirmeden bugünkü sonucu ele
almak, bugünkü sonucu tartışmak doğru değil.
Gördüğümüz o günkü manzara şuydu: Suriyeye gidince Suriyede bir
kardeş, komşu devletin ve kardeş bir ülkenin valisi gelmesi
muamelesi hep yapıldı ve biz daha çok ekiplerle hep oralara gittik.
Mesela, ilk ele aldığımız hususlardan birisi,
Arapların gözüyle Türkler, Türklerin gözüyle Araplar. Biz, Türkiye
Yazarlar Birliği ve Avrasya Yazarlar Birliğiyle birlikte bu projeyi
yürüttük ve değişik illerde, oralarda çalışmalar
yaptık. Onun Türkiye ayağını da Urfada
gerçekleştirdik.
Başka
bir çalışmamız; Sınırsız Kardeşlik Projesi
çerçevesinde biz Türkiyede Arapça kursları açtık, başta Halep,
Rakka olmak üzere orada da Türkçe kursları açıldı ve
yaklaşık 20 bin gençle sosyal, kültürel çalışmaları
birlikte yürüttük. Neredeyse -Hükûmetle o günkü
yazışmalarımızda vardı- 3 kapının muhakkak
açılması ve oradan ilişkilerimizin daha da hızlı
gitmesine yönelik çalışmaları hep önerdik ve esasen çok da güzel
gidiyordu.
Yine
Süleyman Şah etkinliğini birlikte yaptık, Halep Üniversitesiyle
ve Harran Üniversitesiyle birlikte yaptık. Urfadan değişik
aşiret liderleri ve akademisyenlerle birlikte Urfada bir sempozyum
yapıldı; karşı tarafa geçtik, Halepte bir gün kaldık
ve orada sempozyum yapıldı. Süleyman Şahın
akrabalarıyla, hem Suriye sınırındaki akrabaları hem
de Türkiyedeki akrabalarıyla birlikte çok güzel bir proje yürütülmüş
oldu. Hülasa, belki son elli yıl, altmış yıl içerisinde
gelinebilecek en üst düzeye, kardeşlik ilişkileri
bakımından, dostluk ilişkileri bakımından
gelinebilecek en üst ilişkiye taşınmış noktasındaydı.
Yapılması gereken, belki bu ilişkilerin daha da güçlendirilmesi
ve Türkiyenin temel politikası olan komşu ülkelerin toprak
bütünlüğünün korunması ve halklarla olan ilişkilerin
artırılmasına yönelik çalışmaların
güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyordu. Bizim yaptığımız
gibi, bu çalışmaların daha da -belki merkezî Hükûmet
kanalıyla- artırılarak sürdürülmesi gerekiyordu ama biz,
maalesef, belki, oradaki çatışmalara -ne diyelim- ateşe benzinle
giderek oradaki alevlenmeye ve bugünkü noktaya gelmesine âdeta, belki bir tür
önayak olduk diyebiliriz. Yapılması gereken, önceden gördüğümüz
gibi, o kardeşlik duygularının, sosyal, kültürel
çalışmaların, ticaretin, diğer faaliyetlerin
artırılması gerekiyordu ve Suriyenin toprak bütünlüğüne de
muhakkak hassasiyetin sürdürülmesi gerekiyordu ama bu gerçekleştirilemedi.
Bugün
geldiğimiz noktada, bu gelinen noktada aslında bize, tarihî rolümüzü
bu göç meselesi, Irakla olan ilişkilerimiz, Suriyeyle olan
ilişkilerimiz tekrar hatırlatır oldu, bir tür bize ayna tutuyor.
Bizim buralarda o olan bitenleri görmezden gelmemiz filan bu manada mümkün
değil, muhakkak hassas davranmamız icap ediyor. Bu, bizim için
şu anda bir külfet gibi gözüküyor. Yani, işsizlik
oranlarımız zaten artıyordu, şimdi bir de Suriyeli
kardeşlerimiz ortaya çıktı ve sağlık, kültürel,
sosyal, diğer alanlarda da, sorunları beraberinde getiriyor, hatta
siyasi sorunları da beraberinde getiriyor ama bu, bizim için aslında,
doğru kullanırsak bir nimete de çevrilebilir. Bu, eğer devlet
aklıyla yürütülürse
Devlet aklıyla yürütmek. demek, ne demek? Bu
Meclise bu konuları getireceksiniz, bu Mecliste bunları
tartışacağız, muhalefetle bunları
tartışacaksınız, bu konuyla ilgili sözü olan herkesi
dinleyeceksiniz, ortak akıl üreteceksiniz ve Ya, biz bu kez de
yanıldık, gelin, hep birlikte bir açıklama yapalım,
deklarasyon yayınlayalım. demeyeceksiniz. Bu, memleket için önemli
bir husus, sözü olan herkesi dinleyeceksiniz, bu Mecliste bunları
tartışmış olacağız. Eğer
tartışırsak, ortak akıl üretirsek bu bizim için külfet gibi
duran bu husus nimete de çevrilebilir.
Maalesef
şimdi güvenlik madem bu noktaya geldi, biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak güvenlikli bölgeyi savunuyoruz ve mültecilerimizin, göçmenlerimizin o
bölgede, güvenlikli bölgede kalarak yardımların sürdürülmesini hep
savunuyoruz.
Diğer
taraftan, biz sadece göçmen meselesini ele aldığımızda
bizim elimizdeki kayıtlara göre, yaklaşık, şu anda 2-2,5
milyon arasında -tam da kayıtları net olmamakla birlikte- göçmen
var. Bunun yüzde 10una biz mülteci kampları kurmuşuz. O mülteci
kamplarında da devlet tecrübesiyle, bilhassa deprem döneminde
yaşanılan devlet tecrübesiyle yapılabileceklerin en iyisinin
yapıldığı kanaatindeyim ama Allah kimseyi
toprağından koparmasın, kimseyi yuvasından
ayırmasın, kimseyi aileleriyle darmadağın yapmasın,
yani, çektikleri acılar, zulümler, orada katlandıkları sosyal,
psikolojik ruh hâlini de Allah kimsenin başına vermesin.
Dolayısıyla, bunu sarmak çok zor. Devlet, gerek Göç İdaresi
gerek AFAD oralarda olabildiğince önlemleri alıyor ama bu
katlanılabilir hayat değil, bunun muhakkak normale çevrilmesi
lazım.
Belki,
işte, bütün bu kamplara rağmen, insanlar Ege sularını
aşmaya çalışıyor; bütün o gördükleri hakaretlere,
eziyetlere rağmen Batıya geçip değişik hayat
arayışlarını sürdürüyorlar. Çünkü, ben bazen
şaşırıyorum, bir yaşlı Suriyeli amcamız da
ifade ettiler, Bizim için oralarda, botlarda falan ölmek belki de bir
kurtuluş yani hayat o kadar çekilmez hâle geldi ki oralarda
-topraklarından kopmuş olmak, bu acıları
yaşamış olmak- buradaki botlarda, Ege sularında
gömülmüş olmak da belki bizim için bir kurtuluş, bunu denemek
zorundayız. şeklinde söyledi ve hakikaten benim için çok da
şaşırtıcı ve dikkat çekici bir husus oldu.
Bir
başka şeyi muhakkak değerlendirmek istiyorum. Evet, bu
kardeşlerimiz Suriyeden buraya geleceklerdi ve biz bunlara bakmak
durumundayız her hâlükârda, hem bu sorunun bu hâle gelmesinde
katkımız olması bakımından hem bizim
kardeşlerimiz oradakiler. Suriye demek, Halep demek, Rakka demek, biz
demek aslında. o bakımdan biz bunları sahiplenmek
durumundayız. Bu böyle ama Avrupa Birliğiyle 18 Martta yürütülen
müzakere sonucunda gelinen nokta nedir? Burada, bizim bu büyüklüğümüze
yakışmayacak bir tavır içine girdik. Bir kere, insan
haklarına aykırı bir anlaşmadır.
Şimdi,
efendim, zaman zaman, işte, Deniz Kuvvetleri vesair basına
şeyler yansıyor Kimseyi geçirtmiyoruz. filan
Ya,
Ardıççık Adası iki gün önce işgal edildi, orada herhangi
bir devlet varlığını göremedik ama bu insan haklarına
aykırı tutum, Avrupa Birliğiyle biraz daha küçültücü bir
şekilde yapılan bu anlaşmalar sonrasında bizim Deniz Kuvvetlerimiz
çıktı, devlet görevlileri ortaya çıktı,
Dışişleri Bakanlığımızın var
olduğu ortaya çıktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURİ
OKUTAN (Devamla) Böyle bir şeye soyunmuş olduk. Devletin,
nihayetinde Hükûmet tarafının bu kez bari hata yapmamasını,
muhalefetle birlikte hareket etmesini, sözü olan herkesle birlikte hareket
etmesini, bu konuları bu Meclise getirip tartışmasını
ve belki son kozumuz olan bu göçmen hususunu daha da kötüye gitmeden çözmemizi
temenni ediyorum.
Bu
duygularla herkesi saygıyla hürmetle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Okutan.
Grup
önerisi lehinde ikinci konuşmacı Bolu Milletvekili Sayın Tanju
Özcan.
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
yine önemli bir konuyu konuşacağız. Ama Türkiyede milyonlarca
insanı ilgilendiren, aslında bütün Türkiyeyi ilgilendiren bu konuya
sanki ülkenin böyle bir sorunu yokmuş gibi, AKP Grubunun ilgisiz kalmasını
şaşkınlıkla izlemiyorum, alıştık çünkü. Ne
zaman böyle önemli bir konu konuşulsa AKP milletvekilleri kuliste
başka şeyler konuşmayı tercih ediyorlar.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının ifadesine göre, en
sonki ifadesine göre, en son güncel rakama göre 2 milyon 750 bini
aşmış mülteci sayısı Türkiyede, Suriyeden gelen
mülteci sayısı 2 milyon 750 bini aşmış. Tabii, bu
resmî rakam; gayriresmî rakamlar bunun 3 milyonun üzerinde bile olabileceğini
söylüyor.
Sayın
milletvekilleri, Suriyeden ülkemize gelen ve şu anda
ağırladığımız mültecilerin her gün 100e
yakın yeni çocuğunun dünyaya geldiğini görüyoruz ve bu sayı
önümüzdeki süreçte hızlı bir şekilde artmaya devam edecek.
Ancak, mülteci sorunu AKPnin sorumsuz ve basiretsiz dış
politikası sebebiyle bu noktaya gelmişken ve bu noktaya kadar süreç
hep yanlış götürülmüşken, maalesef, bundan sonrasına
bakıyoruz, bu sorunun çözümü konusunda da AKPnin herhangi bir B
planı olmadığını üzülerek müşahede ediyoruz.
Mülteci
sorunu aslında bir sonuç sayın milletvekilleri. Neyin sonucu?
İşte, AKPnin izlediği basiretsiz politikaların sonucu.
2002 yılında AKP iktidara geldiğinde Türkiyenin mülteci sorunu
diye bir sorunu yoktu. Türkiyenin terör sorunu da yoktu ama AKP döneminde
mülteci sorunu başladı, mülteci sorunuyla bana göre
bağlantılı olan terör de hızlı bir şekilde
artış göstermeye başladı.
Sayın
milletvekilleri, elbette biz misafirperveriz, elbette mazlum insanlara sahip
çıkacağız, bunlar kesin. Ancak, bu mültecilerin Türkiyede
yarattığı sorunu da görmemezlikten gelemeyeceğiz.
Şimdi, mülteciler Türkiyeye gelmeye başladıktan sonra
Türkiyedeki sosyal ve ekonomik yapı ciddi anlamda bozuldu, Türkiyede
güvenlikle ilgili zafiyetler arttı, fuhuş bile bu dönemde hızlı
bir şekilde artış gösterdi. Ancak, bakıyorsunuz, bu
konularda kafa yoran var mı Hükûmet kanadından? Yok. Burada
aşağı yukarı her gün konuşuluyor bu sorun ama Hükûmet,
sanki ülkenin böyle bir sorunu yokmuş gibi tavır ve
davranışlar sergiliyor. Bu konuyla ilgili bir geri kabul
anlaşması imzalandı sayın milletvekilleri ama iddia
ediyorum, AKP milletvekilleri içerisinden bu anlaşmanın
içeriğini merak edip inceleme ihtiyacı duyan
arkadaşımız yok. Ben isterseniz size göndereyim Türkçe metnini.
Gerçekten, bu anlaşmayı okuduğunuzda, ülkenin
çıkarlarının nasıl peşkeş çekildiğinin resmi
olarak karşımıza çıkıyor.
Şimdi, az önce dedim Bu
anlaşmayı imzalayanların aslında vesayet altına
alınması gerekir. Sayın Haluk Pekşen dedi ki Deme bunu.
Ama arkadaşlar, bu anlaşmanın içeriğine bakıyorsunuz,
ülkenin menfaatleri yok sayılıyor. Bu anlaşmayı Türkiye
Cumhuriyeti devleti adına hangi yetkili hangi saikle imzalayabilir, bunu
ben anlamakta güçlük çekiyorum, başka türlü de izah edemiyorum.
Arkadaşlar, bunun Türkçe metnini okuduğunuz zaman, sizler de bu
anlaşmayı imzalayanlardan, arkadaşlarınızdan
utanacaksınız. Bu, bir ihanet belgesi gibi. Bu anlaşmanın
sonucunda Türkiyenin kazandığı hiçbir şey yok,
kaybettiği çok şey var. Hani siz aylardır şunu
söylüyorsunuz: Bir tampon bölge oluşturalım, tampon bölge
oluşturalım. Aslında bu anlaşmayla tampon bölge
oluşmuş sayın milletvekilleri. Tampon bölge bütün Türkiyeyi
içine alan bir bölge olmuş. Siz Esadın bölgesinde tampon bölge
oluşturamadınız ama Avrupa Birliği Türkiyenin
tamamını tampon bölge ilan etti ve siz de bu anlaşmanın
tarafı oldunuz. Artık, bu anlaşmaya göre, gerçek anlamda
Suriyeli mültecilerle ilgili tampon bölge maalesef ülkemiz oldu. Bu
ayıbı da tarih yazacak.
Şimdi, bu anlaşmanın
karşılığında ne alındı? 3 milyar avro, 3
milyar avro daha gelecek; bu söyleniyor, değil mi? Sayın
Başbakan bir de bu anlaşmayı anlatırken Avrupayla bir
Kayserili pazarlığı, Kayserili gibi pazarlık ettik. diyor.
Biz geçenlerde Kayserideydik, Kayserililer bu lafa çok alınmış;
dediler ki orada: Sayın Başbakan bizi tanımıyor. Biz insan
üzerinden pazarlık yapmayız, bu bir; biz ticari pazarlık
yaparız. (CHP sıralarından alkışlar) İkincisi ve
daha önemlisi, keşke bu pazarlığı bize
bıraksaydı, biz 3 milyon Suriyeliyi Avrupaya verirdik, 6 milyar
dolar üzerine biz verirdik. Yani, gerçekten burada bir pazarlık söz
konusu değil. Burada konuşulacaksa bunun adı pazarlık
olmaz, bunun adı peşkeş olur, başka bir şey
değil. Siz ülkenin çıkarlarını 6 milyar euro karşılığında
Avrupa'ya peşkeş çektiniz.
Bir
de para konusu açılmışken -siz paradan konuşmayı
seversiniz- enteresan bir tespitim var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, bu ülkenin Cumhurbaşkanı her fırsatta diyor ki: 10
milyar dolar para harcadık biz Suriyeli mülteciler için. Doğrudur,
bu para harcanmıştır da bu para nereye nasıl
harcanmış, gelin, biraz bunun üzerinde duralım. Benim iddiam
şu: Siz mülteci sorunu üzerinden bile yandaş firmalara
peşkeş çektiniz bu paraları. Şimdi ben soruyorum burada,
bunu açıklayın: Suriyeli mülteciler için 10 milyar dolar hangi mal ve
hizmet alımında kullanılmış? Kızılay
aracılığıyla, AFAD aracılığıyla,
Başbakanlık aracılığıyla, hangi kurum
aracılığıyla olursa olsun Suriyeliler için bu para
harcanırken hangi yandaş firmalar sadece korunmuş
kollanmış? Bunun cevabını ben sizden istiyorum.
Aslında
bu soruyu sormak benim nereden aklıma geldi biliyor musunuz? Bu geri kabul
anlaşmasına göre Avrupa Birliği size 3+3 milyar avroyu verirken
bir şart koşuyor, diyor ki: Bu paranın nereye
harcanacağını ben denetleyeceğim. Avrupa Birliği niye
bunu yapmak zorunda hissediyor kendisini? Çünkü, onlar bizden önce
çözmüşler tezgâhı. Sizin bu paraları Suriyelilere yardım
adı altında, Suriyelilerin harcamaları için
kullanacağız. lafı adı altında yandaş firmalara
peşkeş çekeceğinizi herkesten önce görmüşler,
değerlendirmişler. Siz bu parayı alacaksınız ama
Avrupa Birliği gerçekten şu anlaşmada söylendiği gibi
paraların nereye harcanacağını denetlemeye kalkarsa bu
işin altından çok şey çıkacak.
Sayın
milletvekilleri, bir de bir konu daha var, bu mültecilerin geleceğini hiç
düşündünüz mü? Bakın, Türkiye'de yasa dışı
örgütlenmeler -mafyayı kastediyorum- nasıl oluşmuş? Göçe
bağlı olarak oluşmuş. Bir bölgeden insanlar göçmüş,
gelmiş büyük şehirlere, eğitimleri olmadığı için,
meslek sahibi olmadıkları için bir süre sonra o şehirde suç
örgütü oluşturmuşlar, haraç toplamaya başlamışlar, o
şehrin mafyası olmuşlar. Sonra, başka bölgeden daha
eğitimsiz insanlar gelmiş, yapacağı bir şey olmadığı
için onlar başka bölge mafyacılığına soyunmuşlar.
Şimdi milyonlarca Suriyeli var. Bunlara eğitim verilmiyor. Yarın
bir gün bu insanlar Türkçeyi öğrenecekler, Türkiye'yi kendilerine yurt
edinecekler ama eğitimsiz ve meslek sahibi olmadıkları için ne
yapacaklar? Bakın, bugünden uyarıyorum, biz on yıl sonra
Türkiye'de Suriye mafyasını konuşmaya başlarız bu
kafayla gidersek, bu kafayla giderseniz. Bunun ben özellikle altını
çizmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bir de bir konu var, ben bunu pek anlayamadım.
Şimdi, Suudi Arabistan Kralı bir süredir ülkemizde heyetiyle
birlikte, bütün aşiretle birlikte. Şimdi, ben Suudi Arabistan
Kralına neden Devlet Nişanı verildiğini bir türlü
çözemedim. Ata yadigârı kaleyi yıktığı için mi bu
devlet nişanını verdiniz, soruyorum ben. 2002 yılında
Suud ailesi sizin ve hepimizin atası olan Osmanlının tarihî
mirasını yerle bir etti. Doğru mu? Hatta bu Suudi yetkililer son
on yılda binlerce hacımızın ölümüne sebebiyet verdi.
Şimdi, siz bu adama niye veriyorsunuz Devlet Nişanı, ne
yaptı bu adam? Bu Devlet Nişanını alma sebebini ben çok
merak ediyorum. Hacılarımızı öldürdüğü için mi, yoksa
oradaki kalemizi yıktığı için mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Bunun cevabını merak
ediyorum. Ha, Bunlar değil. diyorsanız o zaman aklıma şu
soru geliyor: Siz parayı seviyorsunuz, Suudilerde de para var, demek ki
diyorum artık AKP Hükûmeti döneminde Devlet Nişanı parayla
satılır hâle gelmiş. Bu mudur cevap Sayın Kubat, merak
ediyorum ben. Yani Suudi Arabistan Kralı ne yaptı da Türkiye
Cumhuriyeti devletinin nişanını almaya hak kazandı? Bu
sorunun cevabını ciddi anlamda merak ediyorum, kamuoyunun da bu
sorunun cevabını beklediğini düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, son olarak şunu söyleyeyim: Bu Suriyelilere yapılan
10 milyar dolarlık harcamanın yandaş firmalar üzerinden
yapıldığını, yandaş firmaların ihya
edildiğini söyledim. Bir hafta içerisinde de 10 milyar doların
dökümünü ben bir milletvekili olarak istiyorum. Nereye ne harcanmış,
hangi firmadan ne alışveriş yapılmış, hangisinden
ne mal ve ne hizmet satın alınmış, bunun cevabını
bekliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Siz açıklamazsanız ben buradan açıklamaya
başlayacağım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ADNAN
BOYNUKARA (Adıyaman) İstersen şimdi açıkla.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Grup
önerisinin aleyhinde ikinci ve
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, kayıtlara girmesi
bakımından söylüyorum. Bunlarla ilgili ne varsa açıklamaktan
çekineceğimiz herhangi bir şey yoktur. Kamu kurum ve
kuruluşlarından görüşler alındıktan sonra muhakkak
açıklanır. Yani bu konuda endişe etmesin. Sanki bir şey
varmış gibi burada müfteri pozisyonunda olmasına gerek yok.
Birtakım iddialarla, Daha sonra açıklayacağım. vesaire,
gerek yok. Bunlarla ilgili tüm bilgiler, belgeler açıklanır.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın İnceöz, kayıtlara
geçmiştir.
ADNAN
BOYNUKARA (Adıyaman) Açıklayacak, açıklayacak. Sen
açıklayacaksın, açıklayacaksın.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Siz hemen başlayın açıklamaya.
BAŞKAN
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Elâzığ
Milletvekili Sayın Ömer Serdar.
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) Sayın Başkan, Divanın değerli
üyeleri, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; HDP grup
önerisi aleyhinde parti grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle bu önergenin aleyhinde olduğumuzu ve ret
oyu vereceğimizi beyan etmek istiyorum.
Tabii,
26ncı Dönem Parlamentosu göreve başladığı günden bu
yana HDP Grubunun aslında içerikleri aynı fakat konu
başlıkları farklı olan bu önergeleri çok buraya geldi. Bu
da aslında aynı şeyleri tekrar edip farklı sonuçlar
beklemek gibi bir strateji. Bunun doğru olmadığını
belirtmek istiyorum.
Bir
diğer konu ise, ben bu konuya çalışmadan önce, grup başkan
vekillerimiz bu görevi bana verdiğinde hemen İnsan Hakları
Komisyonu Başkanımızı aradım ve dedim ki: Bu konu en
fazla sizi ilgilendiriyor, ne yaptınız bu konuda? Dedi ki: Bu konuda
bir alt komisyon, Mülteciler Alt Komisyonu oluşturduk ve bu komisyon
çalışmalara başladı. Ben de Alt Komisyon
Başkanımızı aradım. Atay Bey burada. Ne yaptınız?
O da Arkadaşım, biz onun üzerinde toplantı yaptık. Bugüne
kadar, HDP Grubunu temsilen komisyonda olan, Mülteciler Alt Komisyonunda olan
Ayhan Bey toplantıya bir kez, CHP Grubunu temsilen Zeynep Altıok
toplantıya 2 kez katıldı. Bu, işte, bu grupların
samimiyetini gösterir. Asıl çalışması gereken alanda
çalışmayıp gelip burada Meclise önergeler vererek gündem
oluşturma gibi bir çaba var. Tabii, Meclise araştırma önergesi
verilmez diye bir şey yok, Meclisin denetim gibi bir fonksiyonu var ama bu
denetim fonksiyonunu, yasama faaliyetlerini de engelleyecek şekilde,
aynı şekilde tekrar etmenin de doğrusu hiçbir anlamı yok.
Hemen
şeyden başlamak istiyorum, Sayın Baydemir, burada önergesine
açıklık getirirken, Türkiye'nin dış politikasını
Kürt düşmanlığı üzerinden ve göçmenlerle, mültecilerle
ilgili, sınırda bir selefi bant oluşturma gayesinden bahsetti.
Bakın, bunun hiçbir rasyonel tarafı yok; doğal olarak, göçmenler
geldiğinde sınırda ikamet ettirilirler, orada birtakım
yerleşkeler oluşturulur ve bunun yine rasyonel tarafı yok ki,
Sayın Baydemir, bu beyanıyla, bu coğrafyada, bu milletin
kültürüne vâkıf olmadığını, dinine vâkıf
olmadığını ortaya koymuştur çünkü bu coğrafyada
seleflik hiçbir zaman için karşılık bulmamıştır,
bulamayacaktır da.
Değerli
arkadaşlar, HDP araştırma önergesinin gerekçesine
bakıldığında, Suriyedeki iç savaş sonrası
Türkiyeye yerleşen mültecilerin sorunlarından hareketle bir
dış politika eleştirisi ve Suriyeli mültecilerin
sorunlarına ilişkin yapılanların geçici çözümler
olduğundan hareketle bir Hükûmet eleştirisi olduğu
açıktır. Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin mültecilerle
ilgili yaptıklarını ortaya koymadan önce bu sorununa nasıl
yaklaştığımız önemlidir. Bilindiği üzere,
Sykes-Picot Anlaşmasıyla yüz yıl önce Orta Doğu
coğrafyasında birtakım paylaşımlar
yapılırken, bölgenin sosyolojisi, etnik ve mezhebî yapısı dikkate
alınmadan, doğal sınırlar göz ardı edilmek suretiyle
birtakım planlamalar yapılmıştır. Dönemin
paylaşımcı aktörleri geriye egemenlerini bırakarak bölgenin
kaynaklarından azami derecede yararlanmayı pratik olarak ortaya
koymuşlardır. Ama sonuçta, insan unsurunu göz ardı eden ve
tamamen kendi çıkarlarına dayalı bu yaklaşım, Arap
Baharıyla birlikte sosyokültürel fay hatlarını harekete
geçirmiştir.
Etrafımıza
baktığımızda, aslında bu iç
karışıklıklarla birlikte birçok komşu ülkemiz
yönetilemez durumdadır. Kendi halkına silah doğrultan
diktatörlere bazı küresel aktörler de sivil halka bomba
yağdırarak alan açmaktadırlar. Amaç, burada, bu küresel
aktörlerin yeni planlamalarına uygun düzenlemeleri yapmaktır. Bu
açıdan, olayı Türkiye içlerine taşımak için de küresel
terör örgütleri taşeron olarak kullanılmaktadır.
Yeri
gelmişken, terörü Türkiye içine taşımak isteyen bu
yaklaşımı bulundukları ideolojik pozisyondan ele alan ve
buradan olayı görmeye çalışan muhalefet de Hükûmetimizin
izlediği politikayı her defasında manipüle etmeyi
seçmiştir. HDP Kandilin savaş stratejilerini siyasi söyleme
dönüştürerek, CHP ise halkını katleden diktatörleri görmezden
gelerek aslında burada millî duruşu sarsmak istiyorlar.
Bulundukları ideolojik zeminden bir adım geriye çıkıp büyük
fotoğrafı görmeye çalışsalar, burada yapılmak
istenenin Sykes-Picotun yüz yıl sonra revize edilmesi çabası
olduğunu göreceklerdir.
Burada
tarihî müktesebatı ve demokrasi deneyimiyle en güvenli liman Türkiyedir.
Kendi içindeki mozaiği bir millet projesine dönüştürmüş bu ülke
üzerindeki planın bir parçasının bu mozaiği çatlatmak
olduğunu bilmek gerekir.
Unutmamak
gerekir ki dünyanın merkezinin Asya-Pasifike kaydığı bu
dönemde bölgedeki en büyük zenginlik petrol ve doğal gaz değildir, en
büyük zenginlik Türk ve Kürt kardeşliğinden doğacak enerjidir.
Bugün, Türkiye düşmanlarını en fazla rahatsız eden durum da
budur ama Türkiye bin yılı aşkın bir süredir nasıl
başardıysa bundan sonrasını da başaracaktır.
Mesele, burada iktidarıyla muhalefetiyle sorumlu davranıp
geleceğe dair millî ve yerli bir perspektif ortaya koymaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu yaklaşımı görmeden mülteciler meselesine
bakışı anlamak mümkün değildir. Tarih boyunca Anadolu
toprakları göçmenler ve mülteciler için güvenli bir yer olmuştur. Son
üç yüz yıldır, özellikle eski Osmanlı coğrafyasından
gelen göçmenlere, ekonomik açıdan zor şartlar olmasına
rağmen, önce Osmanlı, sonra da Türkiye Cumhuriyeti sahip
çıkmıştır. Bu, sadece dindaşlık saikiyle
yapılmamıştır. Buna en çarpıcı örnek, 1919-1920
yıllarında Bolşeviklerden kaçan yaklaşık 150 bin Beyaz
Rus Türk topraklarına sığınmıştır.
Suriyede
yaşanan olaylar, her şeyden önce insani yaklaşımı
zorunlu kılmaktadır. İşte, bizimle Batılı
yaklaşımın farkı buradadır. Biz ekmeğimizi
onlarla bölüşüp kapılarımızı onlara açarken, onlar
yaşanan bu trajediye duyarsız kalmayı seçmişlerdir. Temel
felsefemiz, insanı yaşatmaktır. Bu, bizim, dinî sorumluluğumuz
olduğu gibi, insan hakları temelinde de görevimizdir.
Türkiyede
mülteciler ve mültecilik konusu, muhalefet partileri tarafından,
uluslararası hukuk bağlamındaki yükümlülükler göz ardı
edilerek çoğu zaman iç politika malzemesi yapılmıştır.
Suriyeden gelen mültecilere Hükûmet açık kapı politikası
izlemiş; hiçbir etnik, dinî ya da kültürel ayrıma tabi tutulmadan,
zor durumda olanları her fırsatta kabul etmiştir. Türkiye'deki
kamplarda hayat koşulları ve sağlanan yardımlar
uluslararası camiada sıkça övgü almaktadır. Kamplar
altyapı, eğitim, sağlık kampüsleri, gıda ve gıda
dışı kampüsler, güvenlik sistemleri ve bilişim
altyapısıyla Birleşmiş Milletler standartlarının
çok üstünde bir niteliğe sahiptir.
Kilisteki
sivil toplum, yerel halk ve yönetimin savaş nedeniyle buraya
sığınan Suriyeliler için düzenlediği çeşitli kurslardan
çocuklar için eğlence organizasyonlarına, Kilis Üniversitesi
öğrencilerinin gönüllü girişimlerinden sağlık, eğitim
gibi Suriyeli misafirlere verilen ücretsiz hizmetlere kadar dünya
basınında yer bulan örnek insani faaliyetler, kentin Nobel
Barış Ödülü adaylığında uluslararası
desteğin artmasını sağlıyor.
Suriyede
iç savaşın patlak vermesiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan
Suriyeliler için ülkemiz en çok sığınılan ülke
durumundadır. 9 milyar doları aşkın bir kaynağı
mülteciler için kullanan ülkemizde bugün 2 milyon 743 bin civarında
Suriyeli göçmen bulunuyor. Göçmenlerin 283 bine yakını onlar için
oluşturulan yüksek standartlardaki 26 geçici barınma merkezinde ikame
etmektedirler. Küçük birer şehri andıran merkezlerde,
alışveriş merkezlerinden okul, kreş, kurs ve hobi
alanlarına, spor olanaklarından ücretsiz sağlık birimlerine
kadar her bir detay yer almaktadır. Bu kampların en büyüklerinden
biri Kilis ilimize bağlı Öncüpınar mevkisinde bulunmaktadır.
Konuşma
sürem bitiyor ama şunu söyleyeyim: Yani Kilis dünyaya önemli bir örnek
sunuyor. Kendi yerli nüfusundan fazla mülteci barındırıyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
SERDAR (Devamla)
ve kardeşlik duygusuyla, ensar saikiyle bunu
barındırıyor.
Bugün
Meclisin yapması gereken, onur madalyasını da Kilise vermektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Serdar.
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baydemir, buyurun.
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın hatip
konuşmasını yaparken hem ifade etmiş olduğum hususlara
dair vâkıfiyetimin olmadığına dair sataşmada
bulunmuştur ama aynı zamanda benim meramımı
amacının dışına taşırmak suretiyle de töhmet
altında bırakmıştır. Sataşmadan söz talep
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baydemir, iki dakika size sataşmadan söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemirin, Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
hatibin ifade etmiş olduğu Bu bir tekerrür önergesidir. hususu son
derece doğru ve yerindedir. Evet, bu, benim de imzamın
taşınmış olduğu ikinci önergedir. Doğrusunu
söylemek gerekirse, sorun derinleşerek devam ettiği için bu önergeler
buraya gelmeye devam ediyor ve sorun derinleşerek devam ettiği
müddetçe de önergeler buraya gelmeye devam edecektir.
Türkiye
kamuoyu, HDPsiyle, MHPsiyle, CHPsiyle, AKPsiyle tabanı, gelin bu
Mecliste onlara şu soruyu soralım: Neden bir iktidar partisi mülteci
sorununun daha reel bir şekilde çözüme kavuşturulması için
Mecliste bir araştırma komisyonunun kurulmasına Hayır. der?
Gelin, bu konuda ikna edelim toplumumuzu. Belki de bu grupların da
içerisinde yer almasıyla
4 milyon insanın geleceğinden
bahsediyoruz ve o 4 milyon insanın geleceğine dair şu anda
derdest olan politikanın gelecekte yaratacağı siyasi fay hatlarından
bahsediyoruz ve onların şu anda yaşamış olduğu
insanlık trajedisinden bahsediyoruz.
ATAY
USLU (Antalya) Komisyona gelmiyor arkadaşlar, komisyona gelen yok.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Neden bu konuda Meclis dahil olmuyor? Bunun
anlamı şudur: Meclis heyetini oluşturacak, kamp kamp
dolaşacak, yerel halkla görüşecek, belediyelerle görüşecek,
STKlarla görüşecek. Bu sorun nasıl çözülür? Nasıl daha iyi bir
noktada rota oluşturulur? talebidir
bu talep, bu talebe neden iktidar partisi Hayır. der, neden
Hayır. der.
ATAY
USLU (Antalya) Biz komisyon kurduk İnsan Haklarında, komisyona
kimse gelmedi.
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) - Osman Bey, komisyon var, var.
ATAY
USLU (Antalya) Komisyon kurduk İnsan Haklarında.
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) Komisyon var, komisyon başkanı var.
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Bakın, inanılmaz büyük trajediler
yaşanıyor; çocuklar -çocuk, çocuk- başlık parası
adı altında satılıyor. Bu yakışmaz, bu kabul
edilemez, müdahil olmak durumundadır bu Parlamento.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) - Doğrusunu söylemek gerekirse bugüne kadar bir
tane araştırma önergesi dahi kabul görmedi. Bu aslında, Sayın
Hatip ve grup başkan vekilleri, demokrasi bilincinin de sorgulanması
için bir fırsattı diye düşünüyoruz. Bunu da bir sataşma
olarak kabul edebilirsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Ediyorum zaten.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Demirel daha önce kalktı Sayın İnceöz.
Buyurun
Sayın Demirel.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, hatip
konuşmasında şunu ifade etti: Bizim, yasama faaliyetlerini,
getirdiğimiz önergelerle engellediğimizi söyledi. Asıl yasama
faaliyetleri gelen önergeler ve komisyonun kurulmasıyla işlev
görecektir.
Alt
komisyonun kurulduğunu ve Ayhan Beyin ismini de vererek alt komisyonda
çalışmadığını ifade etti. Hem grubumuza hem de
Ayhan Beyin şahsına ilişkin bir sataşma söz konusu.
BAŞKAN
Ayhan Bey mi konuşacak?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Evet, Ayhan Bey konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bilgen.
8.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin,
Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
komisyonun nasıl çalışıp
çalışmadığı konusunda, değerli hatip, eğer
biraz ciddi araştırma yapıp burada öyle sataşsaydı
daha iyi iş yapardı. Şimdiye kadarki Mülteci Alt Komisyonunun
toplantı gündemlerini okuyorum: 13/1/2016 sunum, Atilla Toros, Göç
İdaresi Genel Müdürü; 21/1/2016 Afet ve Acil Yönetim Başkanı
Fuat Oktay, sunum; 27/1/2016 Nurcan Önder, Çalışma Genel Müdürü,
sunum; Aile ve Sosyal Politikalar Aile Toplum Hizmetleri Genel Müdürü İnci
Sezer Becel, sunum; Yusuf Büyük, sunum; Doktor Murat Erdoğan, sunum ve son
olarak da Göç İdaresini ziyaret.
Sayın
Komisyon Başkanımızın eski
çalıştığı kurumdaki bürokratlarla ilgili bize sunumlar
yaptırması son derece sevindirici ama İnsan Hakları
Komisyonuna bağlı bir mülteci alt komisyonunun yapması gereken
iş, galiba öncelikle kamp ziyaretleri yapmaktır ama kampları
ziyaret etmek için yürek gerekiyor. Çünkü, bu kampların kuruluşuyla
ilgili -ben yıllardır mülteci alanında
çalışıyorum- o kampların oralara kurulamayacağına
dair Birleşmiş Milletler sizi defalarca uyardı. Savaş olan
bir bölgenin sınırına kamp yapılmaz. dedi. Çünkü gece
orada kalır yatarlar, sabahleyin savaşmaya giderler. diye defalarca
uyardı ama siz bunları dikkate almadınız.
Şimdi,
toplam mülteci sayısının yüzde 10u kamplarda kalıyor, bize
kalkıp burada mültecilerle ilgili ahkâm kesiyorsunuz. Peki bu yüzde 90
nerede yaşıyor? Resmî rakamlarınız böyle değil mi? 2
milyon 700 bin mültecinin 270 bini kamplarda? Geriye kalanın nerede
yaşadığını, nasıl geçindiğini,
hayatını nasıl devam ettirdiğini, hangi kriminal
işlere karıştığını,
bulaştığını görmeye, bilmeye imkânı var mı
bu komisyonun? Yani siz gerçekten İnsan Hakları Komisyonu gibi
komisyonları çalıştırın, biz bütün işlerimizi
bırakırız, buna hazırız, varız.
Herkesi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın İnceöz siz daha önce kalkmıştınız.
Sayın Altay, önce Sayın İnceözü dinleyeyim.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkanım, kayıtlara girmesi
açısından bunu önemsiyorum. Elbette ki araştırma
komisyonlarının kurulması önemlidir, önemli faaliyetler
yaparlar, raporlarıyla da bir yol haritası belirlerler. Ama özellikle
şunu belirtmek istiyorum ki: Meclisimizde, Parlamentoda daimî bir insan
hakları komisyonu vardır. Bu alanda zaten alt komisyon kurulmuş,
çalışmalar yapılmakta. Muhakkak oralara gidilecektir.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) - Gitmiyor işte.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Öyle yüreksizlikle falan itham etmeye gerek yok. O, yol
haritası içerisindedir, arkadaşlarımız buna ilişkin
cevapları da verecekler çalışmalarıyla alakalı. Bunun
böyle bilinmesini özellikle istiyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Bir sunum komisyonu olmuş Mülteci Komisyonu.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Bir geçici komisyondan ziyade, daimî bir komisyonda, bunun
-zaten ilanihaye- burada, varsa sorunlar, çözümü noktasında,
arkadaşlar gerekeni yapıyorlar, yapmaktadırlar.
Bunun
kayda girmesini önemsediğim için söz aldım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Biraz önce, iktidar partisine mensup sayın hatip
konuşurken, sanıyorum Mülteci Alt Komisyonundan bahisle, o
komisyondaki üyemizin çalışmalara gerekli katkıyı,
adından ve soyadından bahsetmek suretiyle...
BAŞKAN
Sayın Altıok, evet.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Evet. Çalışmalara gerekli katkıyı
vermediğimizi ima etmek suretiyle partimize kara çalmıştır.
Söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Siz mi konuşacaksınız?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) İftira attı, iftira.
9.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Milletvekilim, öncelikle,
bu kürsüde adı soyadı zikredilerek bir milletvekilinin
faaliyetleriyle ilgili eleştirilere başlarsak bin yıl
tartışırız.
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) Daha iyi işte, size fırsat doğdu.
ENGİN
ALTAY (Devamla) İki: İnsan Hakları Komisyonuna bağlı
kurulan Mülteci Alt Komisyonunun neler yaptığını sayın
milletvekilimiz biraz önce söyledi ama iktidar partisine mensup siz sayın
milletvekillerinin, bu kürsüyü, elbette sizlerin de bizim kadar kullanma
hakkınız var da...
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) Hadi ya!
ENGİN
ALTAY (Devamla) ...kullanırken biraz da yüz olması lazım.
Şu
mülteci demek bile istemiyorum, Türkiye'yi siz mülteci lojistik
dağıtım üssü yaptınız. Türkiye'de yaşanan mülteci
dramı, insani dram insanlık tarihinde hiçbir yerde
yaşanmamıştır ve bu sizin desteklediğiniz, şimdi
yine dünkü gibi Mecliste olmayan bu Hükûmetin bir utanç abidesidir.
Bırakın Türkiye'yi, bütün dünya bu yaşananları ibretle
izlemektedir.
Suriyeyle
ilgili başlattığınız yanlış politika,
tutarsız politika, hayalperest politika, siz Emevi Camisinde namaz
kılacağım. derken Suriye sınırına
kılıç mesafesi yanaşamayan bir Türkiye'ye ve Türkiye'nin içinde
3 milyon ne yapacağı, ne olacağı belli olmayan Suriyeli mülteci
dramına yol açtı. Otobüs egzozunda ısınan mülteciyle
iftihar eden bir Hükûmetten ben utanç duyuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) Sayın Başkan
ATAY
USLU (Antalya) Komisyon Başkanı olarak
BAŞKAN
Sayın Serdar, Sayın Uslu; ikiniz birden ayaktasınız.
Önce
Sayın Serdar, buyurun.
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) Benim konuşmamı kara çalmak olarak
niteledi. Ben de bir sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Peki, buyurun, size de iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Uslu, daha sonra sizi dinleyeceğim.
10.- Elâzığ Milletvekili Ömer
Serdarın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER
SERDAR (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, bu Meclisin önemli bir organı Genel Kurul,
komisyonlar da o derece daha önemli bir organı. Ben bu dönem milletvekili
olmuş olabilirim ama bu Meclisin işleyişine, retoriğine
yakın birisiyim. İsim verdim, şunun için verdim: Siz de
görevinizi takip edin. diye verdim. Arkadaşlarınızın
asıl devam etmesi gereken komisyonlar orası, oraya devam etmeleri
lazım çünkü biraz önce grup başkan vekilimizin de söylediği
gibi, burada geçici komisyon oluşturabiliriz araştırma
önergeleriyle, gidip o komisyonlar -Ayhan Bey- kamplarda da çalışma
yapabilir
AYHAN
BİLGEN (Kars) Karar alacaksınız, kararla gideceğiz.
ÖMER
SERDAR (Devamla)
ancak bu, İnsan Hakları Mülteciler Alt
Komisyonunun kamplara gidip ziyaret etmesinin, orada birtakım raporlar
çıkarmasının önünde engel değil. Komisyona gitmezseniz
gündeme müdahaleniz olmaz. Başkan size birtakım gündem
atmış olabilir ama Komisyon üyeleri gündem oluşturamaz, gündeme
öneri veremez, bir teklifleri olamaz. diye bir şey yok.
Dolayısıyla, bence, Meclisin o kalıcı
komisyonlarını işlevsel hâle getirin, evet, denetleme fonksiyonu
olarak bu araştırma önergeleri, belki o zaman çok daha ciddiyetle ele
alınacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Serdar.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Siz çok işlevsel hâle mi getirdiniz yani?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
bakımından, adı geçen milletvekilimiz, bu Komisyonun
toplantılarından sadece bir tanesine, özel bir mazeretini de
bildirmek suretiyle katılmamıştır.
BAŞKAN
Sadece bir tanesine katılmamış.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Evet.
Kaç
gündür burada Hükûmet yok. Bu, ne ayıp şey! Bunu da kayıtlara
geçsin diye söyledim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Sayın
Uslu, sizi dinleyeceğim.
Buyurun.
ATAY
USLU (Antalya) Sataşmadan söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Nerede sataşıldı size?
ATAY
USLU (Antalya) Komisyon Başkanı olarak bahsetti benden.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Tamam, Komisyon Başkanı değil misin?
BAŞKAN
Peki Sayın Uslu, Komisyon Başkanı olduğunuz için belki
bir bilgilendirme de yaparsınız.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Komisyon Başkanı demek, sataşma değil
ki Sayın Başkan.
11.- Antalya Milletvekili Atay Uslunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ATAY
USLU (Antalya) Değerli Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; doğru, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu altında bütün partilerin ittifakıyla bir alt
komisyon kurduk. Yaklaşık üç ay oldu, iki buçuk ay oldu; sürekli
toplantılar yapıyoruz.
Ben
daha önce Göç İdaresinde çalışıyordum. İlk olarak Göç
İdaresini dinledik. Neden? Çünkü bu konunun koordinasyonu Göç
İdaresindeydi. Ardından, daha önce,
çalışmadığım kurumların üst düzey
bürokratlarını dinledik; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığını dinledik, Millî Eğitim
Bakanlığını dinledik, Çalışma
Bakanlığını dinledik. Bunları dinlemeden olayı
algılama şansımız var mı?
Daha
Komisyonun ilk toplantısında şunu söyledim ben arkadaşlara,
dedim ki: İstediğiniz kampa, istediğiniz geri gönderme merkezine
gündeme alalım ve gidelim. Ama maalesef -isimlerini ifade etmek
istemiyorum ama- CHPli üye, resmî olarak 2 toplantıya katıldı,
HDPli üye resmî olarak 1 toplantıya katıldı.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Kaç toplantı yaptınız toplam?
ATAY
USLU (Devamla) 9. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tutanaklara bakabilirsiniz.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Keşke söylemeseydin, çok utandılar.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sunuş ile toplantıyı birbirine
Sunuş dinlemek zorunda değil benim milletvekilim.
ATAY
USLU (Devamla) Arkadaşlar, bakın, bu Komisyonu
çalıştıralım, bu mülteci sorunu büyük bir sorun. Hodri
meydan, hangi kampa gitmek istiyorsanız yarından tezi yok, gidelim.
Nereye istiyorsanız gidelim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ayhan Bey -yarın toplantı yapacağız,
gündemimiz var- gelsin, desin ki Önümüzdeki hafta şu kampa gidelim,
yarın bu kampa gidelim. Gidelim. İlk toplantıda söyledim.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Keşke söylemeseydin, çok utandılar.
ATAY
USLU (Devamla) Türkiye bu konuyu iyi yönetiyor. Eksikliklerimiz yok demiyoruz
ama çalışmamız lazım, bu konunun üzerinde
ağırlıklı olarak durmamız lazım, arkadaşımın
dediği de o. Komisyonu kuruyoruz ama arkadaşlar gelmiyor.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Bu zamana kadar geldiğimiz komisyonlarda
ne oldu? Bir sonuç mu çıktı?
ATAY
USLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, CHPli hatip de şunu
söyledi: Geri gönderme anlaşmasını hiç kimse okumadı. O
da bir hakaretti; geri gönderme anlaşmasını hepimiz okuduk.
Türkiye, şu ana kadar 10 tane geri gönderme anlaşması
imzaladı. En son, geçen hafta, Pakistanla imzaladık. Arkadaş,
geri gönderme anlaşması ile Avrupa Birliği mutabakatını
karıştırdı.
Hepinize
saygı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal daha önce söz istemişti.
Siz
niye söz istiyorsunuz Sayın Tanal?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım, biraz önce çıkan
Komisyon Başkanı ve diğer hatipler, hepsi şunu
kullandı: Mülteci Alt Komisyonu dediler. Bir sefer, biz Batıdan
gelenlere mülteci diyoruz, hem uluslararası sözleşme hem
yasamız uyarınca Doğudan gelenlere
sığınmacı diyoruz.
Bu
Komisyonun adı bile hukuka aykırı, adı bile ciddiyetten
uzak. Bunun sığınmacı alt komisyonu olması
gerekirken mülteci alt komisyonu dediğimiz zaman, Birleşmiş
Milletler Cenevre Sözleşmesine göre, bizim imzalamış
olduğumuz ve kendi iç kanunumuza göre, bunlar mülteci değil, bunlar
sığınmacıdır. Batıdan Türkiyeye gelen mülteci
olmadı ki. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Peki, Sayın Tanal, kayıtlara geçti.
Teşekkür
ediyoruz.
Sayın
Baydemir, buyurun.
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, kayıtlara
geçmesi açısından: AKP adına konuşan sayın hatip ve
sayın grup başkan vekilleri, vermiş olduğumuz önergenin,
aslında, yasama faaliyetinin önlenmesi amacını taşıdığını
ifade ettiler. Oysaki mülteciler ve sığınmacılarla ilgili
son derece verimli bir tartışmaya şu anda tanıklık
ettik. Bu vesileyle Urfalıların talebini de Meclise getirdik, Anteplilerin,
Hataylıların talebini de Meclise getirdik.
Keşke,
bugün burada, Meclis bu araştırma önergesine evet demek suretiyle
bir ilke daha imza atsın ve muhalefetin de, iktidarın, Hükûmetin
uygulamalarına tanıklık edebildiğini,
gözetleyebildiğini, denetleyebildiğini, böylelikle demokrasiye
doğru bir gidişin olabileceğini bütün Türkiyeye göstermiş
olsun.
Teşekkür
ediyorum. Kayıtlara geçmesi açısından.
BAŞKAN
Peki.
Teşekkür
ederim Sayın Baydemir.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Bilgen
AYHAN
BİLGEN (Kars) - Sayın Başkanım, her iki konuşmacı
da ismimi vererek komisyon çalışmalarıyla ilgili bilgilendirme
yaptılar. Oysa o bilgilendirmeler doğru değil bir kere. Onunla
ilgili söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Peki, buyurun Sayın Bilgen.
İki
dakika daha size söz veriyorum.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sataşma yok efendim. Sataşma var.
demedi. Yerinden söz verin lütfen, düzeltsin.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sen karışma oradan!
12.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin,
Elâzığ Milletvekili Ömer Serdar ile Antalya Milletvekili Atay
Uslunun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYHAN
BİLGEN (Kars) - Düzeltme yapma ihtiyacı var çünkü. Galiba, İnsan
Hakları Komisyonunun burada değerli üyeleri var; gündeminin
nasıl belirlendiğini, gündem belirlemede Başkanlık
Divanının ne kadar inisiyatif kullanıp
kullanmadığını, Başkan mı, Başkanlık
Divanı mı gündem belirliyor konusunu da araştırsanız
iyi olur çünkü biz, gerçekten komisyonların çalışmasından
yanayız ama alt komisyonlar kurulurken Türkiye'nin bir yerindeki
yangına, bu kadar yoğun sivil ölümlerinin, insan hakları
ihlallerinin olduğu bir bölgeye bir komisyon kurulmasını
sağlayamadık. Muhalefet partisinin, muhalefet partilerinin hangi
önerisi İnsan Hakları Komisyonunda kabul edildi ve bir karar çıktı
ki alt komisyonlarda çalışıp çalışmamayla ilgili bir
tartışma, bir polemik yürütüyoruz? Çok net biçimde,
yaptığımız bütün öneriler oylamayla reddedildi. Alt
komisyonlar kurulurken de iktidar partisi, hangi komisyonları kurmak
istediyse öyle kurdu. Kaldı ki, diyelim ki biz
çalışmıyoruz, o Komisyonun CHPli ve HDPli üyeleri
dışındaki üyeleriyle bir kamp ziyareti kararı yani asli
göreve dair bir karar alındı da bunu biz mi engelledik?
Dolayısıyla,
burada galiba sorunun esasıyla ilgili bir yüzleşmeye bu
tartışma vesile oldu, bence gayet de iyi oldu. Yani, İnsan
Hakları Komisyonu da İnsan Hakları Komisyonuna bağlı
alt komisyonlar da ne kadar, nasıl çalışıyor ya da neden
çalışamıyor? Komisyonlar nasıl örgütlenirse çalışır?
Örneğin, Avrupada birçok parlamentoda neden komisyonların
başkanları muhalefet partilerinden oluyor? Çünkü yasama
organının yürütmeyi denetleme mekanizması tam da
komisyonlardır. Bizde ise niye sadece gündemi Hükûmete göre ayarlamak ve
belirlemek üzere bu komisyonlar çalıştırılıyor? Bu
tartışma açısından da galiba bu, değerli bir
girişim oldu.
Teşekkür
ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemir ve arkadaşları tarafından, mülteciler meselesine
dair artan sorunların tespit edilmesi, bölge halkının
hassasiyetlerinin, tedirginliklerinin ve taleplerinin
araştırılması amacıyla 13/4/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin oylanması sırasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım:
Öneriyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Her iki kâtip üye Var.
diyor ancak benim gözlemlerim yok gibi, o yüzden elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için
söylüyorum, söz almak için değil
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Ama oylama yapılıyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) İç Tüzük madde 16 Kâtiplerin görevi oy saymak. der.
İki kıymetli Divan kâtibimiz saydıktan sonra kabulünüzü
beklerdik.
Teşekkür
ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Şimdi yok çıkınca bir daha
tekrarlarsınız.
BAŞKAN
Sayın Turan, aynı maddede Başkan ile kâtip üyeler beraberce
sayarak tespit ederler. diyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Biz sizden daha büyük görevler bekliyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Turanın okuması zayıf!
BAŞKAN
- Neyse, garanti altına almış oluyoruz, sorun yok bence, üç
dakika.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İç Tüzük 60a göre bir söz istiyorum.
BAŞKAN Tabii ki,
sisteme girin.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Hükûmetin Kilis sınırındaki çete
saldırıları ve sınır ihlalleriyle ilgili Genel Kurulu
ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, dünden beri
muhalefet partileri olarak, özellikle Kilis sınırında
gerçekleşen çete saldırılarıyla ilgili Hükûmetten Genel
Kurula ve kamuoyuna bilgilendirme yapmalarını istiyoruz. Yani, dün
gün boyunca bu bilgilendirmeyi yapmayanlar aradan yirmi dört saatten fazla bir
süre geçmiş olmasına rağmen hâlâ lütfedip bu konuda Meclisin
bilgi edinme hakkına saygıyı bile ortaya koymuş
değiller. Ben ilk defa bu düzeyde Parlamentoyu hiçe sayan, Parlamentodaki
iradeye saygısız yaklaşan bir hükûmet pratiğini burada halkımıza
şikâyet etmek istiyorum. Bugün basından da okumuşsunuzdur,
Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı Kilise gittiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yani, son derece önemli bir saldırı dalgası olmasa herhâlde bu
ülkenin Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı da
Kilise gitme durumunda kalmaz. Onların bildiği bilgiye sahip olmayan
milletvekilleri olarak bizler bu konuda kamuoyuna siyasi partiler adına
açıklama yapma hakkımızı bile doğru dürüst
kullanamıyoruz. Dolayısıyla, bu talebimizi bir kez daha
yinelemek istiyorum. Kabinede yer alan bir üyenin, bir bakanın mutlaka
Genel Kurula gelip Kilis sınırında yapılan bu çete
saldırıları ve sınır ihlalleriyle ilgili bilgilendirme
yapması gerektiğini bir kez daha altını çizerek söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
başkan vekillerinden ben de rica ediyorum: Bu konuda her üç muhalefet
partisinin yetkilileri, grup başkan vekilleri iki gündür böylesi bir
talebi ifade ediyorlar, dile getiriyorlar. Yetkili bir bakana ulaşma
imkânınız varsa eğer lütfen, bu konuda, Kiliste
yaşananlarla ilgili gelip Genel Kurulda hem kamuoyunu hem buradaki
milletvekillerini bilgilendirirlerse bence iyi olur. Eğer siz
ulaşamazsanız ara verdiğim zaman belki ben ulaşmaya
çalışırım.
Bu
konuyu mutlaka takip edelim diye ifade etmek istiyorum Sayın İnceöz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve arkadaşları tarafından, İranlı bir
iş adamının Türkiyede rüşvet dağıttığı
iddialarının tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla, 12/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 13 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 13/04/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından,
İranlı bir iş adamının Türkiyede rüşvet
dağıttığı iddialarının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 12/04/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (474 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
13/04/2016 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı
İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Çıray.
Buyurun.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri;
kapısında protestocular bağırırken Geçen hafta iyi
başlamadı. diye söze girdi İngiliz Başbakanı David
Cameron. Türkiyede hiçbir basın mensubunun izlemediği davada ise
Babek Zencani, yüzüne okunan idam hükmünü dinlerken ağlıyordu. Panama
belgelerinin önemli bir kısmında yasal olmayan hiçbir şey yoktu.
Mesela İngiltere Başbakanı David Cameronla ilgili belge
böyleydi. Cameron, babasının açtığı off-shore
hesabına kendi parasını koymuş ve bundan 19 bin sterlin
kazanmıştı, yani 76.660 lira. Sterlin olarak evinin bodrumuna
saklasaydı bu miktarı eğer, paralel, dikdörtgen, kare, kim
basarsa bassın bunu kaybetmekte bir zorluk çekmezdi. Peki, İngiliz
halkı ne istiyordu Camerondan, neden kıyamet
koparıyorlardı biliyor musunuz? Adı geçen 19 bin sterlini seçim
öncesi seçmenlerine bildirmediği için.
İzlandada
durum farklıydı. İzlanda Başbakanı hakkında,
off-shore hesaplarında usulsüz işlem yaptığı ortaya
çıktı, aşağı yukarı İzlanda nüfusunun
tamamı yollara döküldü ve İzlanda Başbakanını istifa
etmek zorunda bıraktılar.
Değerli
milletvekilleri, peki bu sızdırmayı yandaş medya nasıl
değerlendirdi? Rusya siyasetini yeniden dizayn etmeye yönelik
uluslararası bir komplo olarak. Paralel örgüt de işin içinde.
diyemedi ama bir şekilde paralellik kurmaya çalıştı. Çünkü
yalancıları başarılı kılan şeyin
tutarlılık olduğunu biliyorlardı.
Şimdi,
geliyoruz ikinci skandala: Değerli vekiller, bu skandal,
araştırma önergemizin vesilesi olan skandal. Biliyorsunuz, Babek
Zencani, İran Petrol Bakanlığına ait 2,5 milyon
doların üstüne yatmakla suçlandı. Ama İslam Devrim Mahkemesinin
yönelttiği suçlama İranla sınırlı değildi.
Zencani aynı zamanda fesat fil arzla, yani yolsuzluğu dünyaya
yaymakla suçlandı ve idam edildi.
Peki,
basında yer alan haberlere göre, Zencani yolsuzluğu nereye
yaymıştı? Rıza Sarraf desem, 17-25 Aralık desem,
Halkbank Genel Müdürünün evinde bulunan paralar desem size bir
çağrışımda bulunacak mı? Zencani duruşmalarda
isimlerini de verdiği 3 bakana Türkiye'de ortağı
aracılığıyla tam 137 milyon dolar rüşvet
verdiğini açıkladı. Kim Türkiye'deki ortağı? Rıza
Sarraf, yani Sayın Cumhurbaşkanının kefil olduğu
Rıza Sarraf, sonra da bakanlarınızın plaket verdiği
Rıza Sarraf.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Zencani 3 bakan dediyse, bu aynı zamanda 3
milletvekili demektir yani başta iktidar olmak üzere milletvekilleri zan
altında demektir. Kimdir bu 3 milletvekili? Bu isimler
aydınlatılmadıkça demokrasinin mabedi olarak
tanımladığımız bu çatı altında görev yapan
milletvekilleri rahat edemezler, bu Meclisin itibarı olmaz. Öyleyse bunu
aydınlatmak bu Meclisin namus görevidir. Sayın İsmail Kahramana
buradan açık bir çağrıda bulunuyorum: Zencaninin İran
mahkemesinde verdiği ifadeleri derhâl istetin, gerekiyorsa resmî bir heyet
gönderin, yerinde inceletin. Aksi hâlde, bu ağır töhmetin
altında bu Meclisin Başkanı olarak ezilirsiniz. Bakın, bir
önceki dönemde görev yapan arkadaşlarınız 3 bakanı
aklamasaydılar eğer bugün belki bu can yakıcı olayla biz
muhatap olmayacaktık.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, dikkat, size daha kötü bir haberim var: Babek
Zencani Türkiyede dağıtılan asıl rüşvetin 8,5 milyar
dolar olduğunu söyledi, yazıyla söylüyorum, 8,5 milyar dolar. Bu
kadar para bırakın bodruma, gökdelenlere sığmaz
arkadaşlar, gökdelene sığmaz.
Şimdi,
her ciddi devlet gibi İran bunu yapanların yanına kâr
bırakmaz, burnundan fitil fitil getirir. Sarraf neden Amerikaya
sığındı zannediyorsunuz? Çünkü dünya sisteminin AKP
yönetimini artık ete batmış ölü bir tırnak gibi
gördüğünü bildiği için, artık burada
korunamayacağını bildiği için Amerikaya sığındı.
Sayın
milletvekilleri, 17-25 Aralık skandalı görüşülürken bu kürsüde
şunları söylemiştim 24üncü Dönemde: Bütün bu tapeleri servis
edenler, o zat ve Hükûmeti hakkında başka hangi bilgilere sahipler
acaba? Dışişleri Konutunun dinlenmesiyle ilgili tapeler
gösteriyor ki bu beceriksizler yüzünden devlet sırrı
kalmamış. Peki, bu devlet sırlarımız şimdi kimin
elinde? Ülkemiz acaba bunlar yüzünden rehin alınmış olunabilir
mi? Ne yazık ki, bu sorumun cevabı şimdi utanç verici bir
şekilde ortaya çıkıyor, sakın buraya gelip kimse bana
Rıza Sarraftan mı medet umuyorsunuz? demesin, çünkü bu çirkin
olayları biz yaratmadık, biz bu olayların milletçe
mağduruyuz.
Bu
iş, öyle Amerikadaki savcıya bile paraleller rüşvet
yedirmiş. gibi deli saçmalarıyla örtbas edilemez. Anayasa
mübaşirinizin dediği gibi, Oğlan bizim, kız bizim.
diyerek kapatılamayacak kadar büyüktür ya da yolsuzluğu
meşrulaştıran sözde ilahiyatçınızın
İranın parasını yemek helaldir. fetvası da
ahiretinizi kurtarmaz.
Şimdi,
ben, size bu iş partiler üstüdür diyorum, bu iş millî güvenlik
sorunudur diyorum, devletimizin üzerindeki rehini kaldırmak millî bir
görevdir diyorum, yabancılar her an mükemmel bir fırtınayı
tetikleyebilirler, gelin, bunu önleyelim diyorum.
Sayın
milletvekilleri, AKP sıralarında oturan çok değerli
dostlarım var, hepiniz değerlisiniz; sevdiklerinize hakaret edip sizi
kırmak değil niyetim, ben inançsızlıkları kırmaya
geldim, çünkü o zat cürümlerini örtbas etmek için daha büyük cürümler
işledi, korkuyor. Başkanlık adı altında kuvvetler
birliğini ele geçirdi, bir koruma zırhı istiyor. Millî
varlığımızı şantaj altında olan bir
Cumhurbaşkanından daha fazla ne tehdit edebilir?
Dış
güçler ona Yeni Anayasa yap. diyor şimdi; ona, ulus devlet, üniter
devlet, laik devleti yıkacak bölücü bir anayasa yaptıracaklar.
Ey
AKPnin vicdanlı ve Allah korkusu olan milletvekilleri, her şey sizin
gözlerinizin önünde oluyor. Biliniz ki üç günlük koltuk sevdası için böyle
bir anayasaya boyun eğenlerin mezarlarını gelecek nesiller
sürerler. İktidarıyla muhalefetiyle, tüm milletvekillerine soruyorum:
Bırakın anayasanın nasıl bir anayasa
olacağını, kısmen mi tamamen mi değiştirilip
değiştirilmeyeceğini, sizce bu ülkede Anayasa
değişikliği yapılabilecek meşru bir siyasi ortam var
mı? Bu ülkede haber alma özgürlüğü var mı? Bu ülkede adil
propaganda hakkı var mı? Bu ülkede hak, hukuk, anayasal düzen var
mı? Her gün 3-5 şehit verdiğimiz, büyük şehirlerimizde
bombaların patlatıldığı, güneydoğuda PKKya
kaybettiğiniz egemenliğin geri alınması için çatışmaların
yaşandığı, güvenliğin olmadığı
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Haksız söylemleriniz var, haksız
söylemlerde bulunuyorsunuz!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla)
ahalinin perperişan göç etmek zorunda
kaldığı ve Venedik Kriterlerinin -hani Adalet ve Kalkınma
Partisi hakkında kapatılma davası
açıldığında çok söz ettiğiniz Venedik Kriterlerinin-
yerle yeksan edildiği bir ortamda İlle rejim
değişikliğini gerçekleştirecek bir anayasa yapacağım.
diyorsanız bu ülkeyi işgal etmeye karar vermişsiniz demektir. Bu,
siyasi bir savaş nedeni olur arkadaşlar. Ben, çoğunuzun
olduğu gibi, bir koltuk uğruna bu milleti satmamaya ve
kızlarımın şerefli babası olarak ölmeye
kararlıyım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, hep aldatıldığı numarasına
yatanların aslında sürekli aldattığının
anlaşılmasının eli kulağındadır. O zat bu
yüzden, başta Başbakan olmak üzere, tüm AKP Grubunu Bir an önce
anayasa çıkarılsın. diye sıkıştırmakta,
süreci hızlandırmak istemektedir. Artık zamanının
tükendiğini görüyor. Ancak zamanın akışı bir kere
hızlandı mı artık durdurulamaz. Türk milleti kendisini
isminden dahi mahrum etmek isteyenlerin hakiki niyetlerini öğrenmiş
ve bir büyük uyanışın eşiğine gelmiştir.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Hangi Türkiyede yaşıyorsunuz?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) Unutmayın, tilkinin ömrü aslan uyanıncaya
kadardır.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çıray.
Grup
önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın
Meral Danış Beştaş, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii
aleyhte konuşmayacağım, usul gereği aleyhte diye söz
aldım ama biz de öneriyi destekliyoruz.
Öncelikle
şu Babek Zencaninin kara para akladığı ve idam cezası
aldığı dava nedir, böyle satır başlarıyla bir
hatırlatmakta fayda görüyorum. İki sene sürmüş bu olay ve
yaklaşık 170 milyar dolarlık bir kara parayı
akladığı iddiası, artık iddia olmaktan çıkmış
çünkü hüküm giymiş. Altınlar Zencaniye ait havayolları
şirketiyle Türkiyeye sokuluyor. Türkiyedeki şirketler
aracılığıyla bu Dubaiye naklediliyor. Oradan, Dubaideki
sarraflar tarafından eritilip ziynet eşyası şekline
getiriliyor. Bu ziynet eşyaları teknelerle İrana
yollanıyor ve İranda tekrar eritilip sisteme külçe altın olarak
sokuluyor. Tabii, tüm bunlar yapılırken devasa bir kayıt
dışı ekonomi yaratılıyor ama kara para, devletler
tarafından aklanıp sisteme konuluyor.
Şimdi,
doğrusu, Babek Zencani ile Zarrab ilişkisine gelmeden önce, yine ona
ilişkin iddialar ve rüşvete ilişkin birkaç hususu daha
hatırlatmakta fayda var. Şimdi, Zencaninin ifadesindeki, Türkiyede
rüşvet dağıttığına ilişkin iddialar ve
beyanlar Türkiye basınında da, hepsinde çıkmasa da, muhalif
basında çıktı ve bu ifadelere göre bu kara para trafiğinde
yüzde 20-25lik kısmın aklanma için komisyona
harcandığını söylüyor. Kendisinin yüzde 2
aldığını, yüzde 5inin Dubaide, yüzde 5inin Türkiyede
kaldığını söylüyor. Bu rüşvetin 8,5 milyar
dolarının Türkiyeden bizzat devlet tarafından
alındığını söylüyor. Şimdi, sadece, dönemin
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın yüzde 0,7
aldığını bildiğini, geri kalan
dağılımı Türkiyedeki kolunun bildiği şeklinde
bir beyan var. Yani, özetle şunu söylüyor: Zencani bu 150 milyar
dolarlık petrol gelirinin 40 milyar dolara yakın
kısmının rüşvete gittiğini açıkça ifade ediyor.
Şimdi, tabii bu 40 milyar doların, ifadelerinde geçmeyen 20 milyar
dolarının nereye gittiği de çok önemli. Buna ilişkin hâlâ
bir netleşme söz konusu değil.
Yani,
burada ayrıntılar var, zaman yetmediği için hepsine
değinmeyeceğim ama başka bir iddiaya tekrar değinmek
istiyorum. Bir strateji uzmanının yaptığı analize göre
hikâyenin trajikomik tarafı da aslında ortaya konuluyor. Bu iddiaya
göre bu paranın 2 milyar doları bizzat İran tarafından
Suriyede savaşan Şii milisler ve Hizbullaha gönderiliyor, 1 milyar
doları Türkiye tarafından sahadaki El Nusra, Ahrar gibi
ılımlı muhaliflere silah yardımı olarak gidiyor, 1
milyar dolara yakını da Dubai üstünden IŞİDe
aktarılıyor. Bu, uzmanın analizi. Yani, aslında, bir nevi,
Suriyede şu anda çatışan ana grupların finansmanı bu
kayıt dışı ekonomiyle oluşturuluyor. Bu oldukça ciddi
bir iddia ve ciddi bir analiz. Bunu, tabii ki, Meclisin takdirine sunuyorum.
Şimdi,
bu ABDli uzmanın
Batının ambargoyu kaldırmasında bu
kayıt dışı ekonominin artık kontrol edilemez boyutlara
gelmesinin de büyük payı olduğunu söyleyenler var. Hatta bu
rüşvet iddialarının ve diğer iddiaların AB ve ABD
ülkelerine de sıçrama ihtimalinin olduğu da yapılan tespitler ve
analizler arasında. Şimdi, doğrusu, yani, idamla mı
sınırlı kalacak, ABye, ABDye ve Türkiyeye sıçrayacak
mı, önümüzdeki günlerde göreceğiz ama bunun böyle hasıraltı
edilebilecek, öylesine, eften püften bir iddia olarak değerlendirilmemesi
gerektiğini de önemle hatırlamak ve akıldan hiç çıkarmamak
lazım.
Şimdi,
bu dosyaların bir kısmının ileride koz olarak
kullanılmak için tutulacağı ve Türkiye'nin özellikle de Halkbank
ve adı geçen bakanlar üzerinden zamanı geldiğinde
sıkıştırılabileceğini,
sıkıştırılacağını öngörmek çok da büyük
bir öngörüye sahip olmayı gerektirmiyor doğrusu. Şimdi, durum
böyle.
Diğer
yandan, tabii, Babek Zencani ilk gözaltına alındığında
dava savcısı bir ara konuştu, Babek Zencaninin dava
savcısı şöyle bir beyanda bulundu, İran basınına
verdiği bir demeçte dedi ki: Türkiyeden 3 üst düzey bürokratın
İrana gelerek benimle yaptığı görüşmede Zencaninin
İran devletine var olan borcunu biz ödeyelim. Serbest bırakın.
telkini yaptılar. Savcı da bu görüşmede bürokratlara
Zencaniyle aranızdaki ilişki nedir? diye sormuş ve
görüşme 1 milim ilerleyememiş çünkü bu soruya verilecek yanıt,
açıklanacak bir bilgi, daha doğrusu verebilme yetkileri, herhâlde,
söz konusu değil çünkü sır.
Şimdi
biz gerçekten sormak istiyoruz yani bu araştırmayı
desteklememizin sebebi de bu, bunların hepsinin açığa
çıkması lazım: Zencaniyle Türkiye'nin bir ilişkisi var
mı, nasıl bir ilişkisi var? Bürokratları gerçekten
gönderdik mi, gönderildi mi, gönderdiyse kim gönderdi?
Kaynak
Holdinge kayyum olarak atanan İmran Okumuşa götürmek istiyorum sizi.
Bunun Zencaniyle bir fotoğrafı var. Bu ilişkiyi gerçekten
açıklamanızı istiyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Kayyum olarak mı atandı?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kayyum olarak atandı evet, Kaynak
Holdinge kayyum olarak atanan İmran Okumuş. Fotoğraf bu, sonuçta
montaj olmadığı belli. İsterseniz verebiliriz size,
inceleyebilirsiniz. Bu sorulara yanıt bulmak açısından da bu
araştırma önergesinin desteklenmesi oldukça önemli ve hayati.
Şimdi,
Zarraba gelecek olursak: Doğrusu, Babek Zencaniyi -bir türlü telaffuz
edemiyorum, kusura bakmayın- Reza Zarrabtan ayrı konuşmak -ortaklar
sonuçta- olmaz. Reza Zarrabın Amerikada tutuklandıktan sonra
Türkiyeye bomba gibi haberlerin düştüğünü de hepimiz buradan
izledik, hatta zaman zaman Mecliste de gündeme geldi.
Şimdi,
Zarraba ilişkin
Preet Bharara, şu anda neredeyse çok popüler bir
adam oldu, zaten 300 bini geçmiş Twitter takipçileri. Savcı Bharara
oldukça popüler gerçekten. Adam o kadar zorlandı ki açıklama yapmak
zorunda kaldı. O açıklamayı çoğunuz okumuşsunuzdur,
biz de okuduk. Gerçekten açıklamayı okuduğumda, kendi adıma
söylüyorum
Yani, şunu söylüyor, diyor ki onunla ilgili iddialara:
Türkiyedeki bazı gazetelerin manşetlerine konu olmuşum. Güya
bu davayı açmamın sebebi benim yani Hindistanın Pencap
eyaletinden çıkmış, New Jerseyde büyümüş ve Manhattanda
ABD savcısı olmuş
Çok uzun, zamanıma bakıyorum. En
son diyor ki: Görev yaptığım sürece hakkımda birçok saçma
şey yazıldı fakat burada hepinize karşı teyit
edebilirim ki içlerinden en aptalcası buydu. Çünkü yandaş medya
manşetler attı; savcıyı paralelin, cemaatin adamı
olarak ilan etti. Bu sadece şaka olabilir gerçekten. Hatta o kadar
komikleşti ki şöyle bir haber var, zaman olmadığı için
büyütemedim. Bu, gerçekten korkunç. Biliyorsunuz, havuz medyasının
amiral gemisi Sabah gazetesi. İlk dönemde ilk on saat sustular, böyle
garip bir şaşkınlık oluştu. Yani, Reza Zarrab
tutuklanmış, burada Nihat Zeybekci ve Sayın Numan
Kurtulmuşun elinden ödül almış, ihracatçılar ödülü. Çok
popüler bir isim Reza Zarrab Türkiye'de. Bu tutuklandı, ya sahip
çıkmayacak mıyız? Bir şey söyleyelim, hani geçmiş
olsun diyelim ya da dava nedir bir araştıralım. bunu bile
yapmadılar. Anadolu Ajansı on saat sonra küçük bir haber vermiş:
İş adamı Rıza Sarraf ABDde tutuklandı. diye bir
haber geçti. Sonra Sabah gazetesi tabii boş durur mu, bir şey
yaratacak mutlaka. Sabah, Zarrabı tutuklayan Savcı Preet
Bhararaın cemaate yakınlığıyla bilinen Kimse Yok Mu
derneğinden plaket aldığını söylemiş. Bu plaket
hikâyesiyle ilgili sosyal medyada bir espri olarak bir fotoğraf
montajlanmış ve bu şahsın önündeki bu logoda Kimse Yok Mu
derneği yazılmış. Bu, sosyal medyadaki azizlik yani. Sabah
gazetesi de buna inanmış ve manşete taşımış.
Yani, gerçekten ülkeyi yurt dışında rezil, kepaze etmek ancak bu
kadar olabilir. Sonra şaka olduğunu, sosyal medyanın
azizliği olduğunu görünce neyse ki hemen yayından
kaldırdılar.
Şimdi,
maalesef, söylemek istediklerimi bitiremedim ama bir şiirle bitirmek
istiyorum. Herhâlde Sayın Başkan bu şiiri okumama izin verir
kadın pozitif ayrımcılığından.
BAŞKAN
- Size pozitif ayrımcılık yapacağım tabii ki
Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yani bir rivayet var. Yusuf Hayaloğlunun
Ah Ulan Rıza isimli bir şiiri var. İlginç bir şiir, epey
ironi içeriyor. Bu arada, rivayete göre AKPli iktidar partisi milletvekili
arkadaşların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika lütfen, tamamlayınız.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
dilinden diline
dolaştığı ve beş vakit namaz kılar gibi bu
şiiri tekrar ettikleri söyleniyor.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Hiç hoş değil.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ben Rızayı Reza diye
okuyacağım.
Aslında
iyi çocuktur Reza, efendi huyludur,
Herkesin
suyuna gider.
Yoksa,
kalıba vursan hani,
Tek
başına on tane adam eder!
Yani
sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani
bir daha olmayacak mısın?
Yani
bir daha borç vermeyecek,
Ulan
Reza
Ne hayallerimiz vardı oysa,
Ne
acayip şeyler yapacaktık
Ah
ulan Reza
Bu mahallenin,
Nesini
beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara
sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim
en kral arkadaşımdın!
Ah
ulan Reza
Ben şimdi,
Bu
koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden
ayrılacağımı sanma,
Bir
kaç güne kalmaz, ben de gelirim!
Böyle
bir şiir var. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Ben
bu şiirle bitirmek istiyorum. Gerçekten, bu araştırma
önergesinin kabulü ve Meclisin, bu kadar spekülasyonun, bu kadar
tartışmanın, uluslararası bir meselenin Türkiyeyle
bağlantısını mutlak suretle araştırması
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz de destekleyeceğimiz yönünde
açıklamada bulunuyoruz.
Sağ
olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı, Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Günal.
Buyurun.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, grup önerisinde, İranda yapılan operasyon sonucunda
fesat fil arz tabir ettikleri yani yeryüzünde fesat çıkarmak olarak
tabir ettikleri suçla mahkûm edilen, idama mahkûm edilen Babek Zencaninin
Türkiyedeki işlerle ilgili söylediği şeyler üzerine bir
komisyon kurulmasını talep etmiş arkadaşlarımız.
Ama tabii bunun burada çok fazla tartışılmasının
nedeni, şu anda yine onlarla bağlantılı olan ve geçmişte,
geçen dönem burada hem araştırma komisyonu kurulması için hem de
gensorularla ilgili vermiş olduğumuz birçok önerge vardı. Bunlar
tartışılırken de defalarca siz bunları
akladınız, soruşturulmasını da engellediniz.
Şimdi,
buradaki rakam çok büyük, az önce Sayın Çıray da bahsetti,
araştırma önergesinde de var, 8,5 milyarlık bir şeyden
bahsediliyor. İran kendisinin 2,8 milyarını
çaldığını söylüyor. Ama, ben sizin dikkatinizi birkaç
şeye çekmek istiyorum bu vesileyle. Babek Zencaninin
tutuklandığı tarih 30 Aralık, suçlandığı
tarih aralığın sonu, 2013. Size bir şey
hatırlatıyor mu? 17-25 Aralık 2013
17-25 Aralıkta
Bugün
Reza Zarrabın tutuklanması için işlemleri yapan Amerikan Hazine
Bakanlığının bu finansal işlerle ilgili Bakan
Yardımcısı David Cohen İstanbuldaydı 17
Aralıkta. Yani, aynı anda hem Türkiyede hem orada birtakım
şeyler demek ki yapılıyormuş. Tabii, burada, bakanlarla
ilgili şey konuşulduğunda arkadaşlarımız çok
farklı görüşler ileri sürdüler, hatta Sayın Davutoğlu
kendisi kendilerinin Yüce Divana gitmesi gerektiğini söyledi, hatta
Peygamberimize referansla kendisini de rahmet, minnetle anıyoruz, Kutlu
Doğum Haftası var- Kızım Fatıma da olsa elini
keserim! dediğini söyleyerek burada soruşturulması
gerektiğini söylemişti, nedense burada arkadaşlarımız
bunları akladılar ve gitti.
Bakın,
şimdi, bu sistem, tamam, İrana bir ambargo uygulanmış,
onun için de kendileri gelmişler, birtakım şeyleri delmek için
bazı yollar denemişler. Ama, mesele orada bitmiyor, bu kadar masum,
İrana ambargonun delinmesiyle bitmiyor. Bu sistemin içerisinde -sizler
hatırlıyorsunuz- yine Sayın Zafer Çağlayanla ilgili
buradaki Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
talebimizi tartışırken -geçen dönem olan
arkadaşlarımız biliyor- burada gördüğüm bir rüyadan
bahsetmiştim. Çok Zihni Sinir projelerle yeni şeyler
geliştirmişler. Önce altın ihracatı; altınla ilgili
konu yasaklanınca, örneğin yükte hafif pahada ağır olan
gıda ve ilaç ihracatı, birtakım şeyler yapmışlar.
Bunların hiçbirisini soruşturmadık bakın. Nasıl yapılmış?
Örnek söyledik, bunların hiçbiri ciddiye alınmadı. Geminin
tamamı 5 bin ton alıyor, arkadaşlar 150 bin tonluk
konşimento düzenlemişler. Yani giden para da tam olarak gitmiyor,
hayalî ihracat yapılıyor gibi gösterilip paranın
karşılığında altın giriyor, para giriyor, dolaştırılıyor
belli ülkelerden, sonuç olarak oraya bir aktarma yapılıyor.
İşte bu kişiler de o aktarma, döndürme işlerinde
nüfuzlarını kullanarak, edindikleri dostlukları kullanarak veya
rüşvet yoluyla bu işlemi kolaylaştırıyorlar. Yani
bizim merak ettiğimiz...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Gemiler
kimin?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Gemiler zaten
önceden alınıyor, hava yolu şirketleri alınıyor,
ayrıntısına girmeyeyim; Reza Zarrabın üzerindekiler, Babek
Zencaninin üzerindekiler, hepsini zaten ilgili şeyler yazmış, İrandaki
soruşturma sırasında bunların bir kısmı
kayıtlara girmiş, Türkiyede çok gündeme gelmiyor. Şimdi,
Amerikadaki soruşturmayla ilgili de ilgili şirketlerin hepsi
yayınlandı biliyorsunuz. Ama ben işin nasıl
döndürüldüğünü söylüyorum. Şimdi, 5 bin tonluk gemiye 150 bin tonluk
fatura kesiliyor. Bunun mucidi de saf çocuk diye sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından o zaman nitelenen Süleyman Aslanmış.
Yani yeni bir yöntem buluyorlar, Amerika Halk Bankasını uyarıp
altın ihracatıyla ilgili de petrole de ambargo koyunca bu sefer
farklı yollar denenmiş.
Şimdi, bunların doğruluğu
yanlışlığı araştırılması gereken
şeyler. Bundan niye ürktünüz ben anlamıyorum. O zaman sayın
bakanlarla ilgili de dedik, onlar töhmet altında kaldılar çünkü onlar
istifa ettirildiler ve şu anda Mecliste yoklar. Eğer masumsalar
onlara da yazık oldu, eğer suçluysalar milletin paralarına
yazık oldu ve adalet tecelli etmemiş oldu. Onun için, gelin, burada,
gönderelim Yüce Divana aklayalım demiştik. Şimdi, bizi
ilgilendiren kısmı, yeniden büyük bir rüşvetten bahsediliyor ve
bunun Türkiyede dağıtıldığı söyleniyor.
Şimdi, adamlar oradan kendileri kaynağını
araştırıyor biz burada hiçbir şey olmamış gibi
davranıyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) -
Mehmet Bey, milletin parası nerede?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben sonra
anlatırım, ayrıntısı var da.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) -
Milletin parası nerede?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben
anlatırım birazdan, nereye gittiğini göreceğiz şimdi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) -
Haydi anlat.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi,
biraz daha başka rakamlar da vereceğim. O zaman o kadar korkmuyorsunuz
da...
Reza Zarrab, Sayın Genel
Başkanımız kendisine şarlatan dediğinde bir dava
açmıştı, seçim gezileri sırasında Ne idiği
belirsiz. diye... İyi dedik. Bir de tazminat davası açmış,
partimizin avukatları İrandan dosyayı,
müştemilatını getirin. dediği zaman anında o davadan
vazgeçti. Neden? Çünkü dosyanın içinde, soruşturmada bir sürü bilgi,
belge var. Bakın, bunları biz yaşadık. Sayın Bahçeli,
kendisine ne idüğü belirsiz, şarlatan dediği için dava
açtı; sonrasında da bizim avukatlar Bunlar İrandan gelsin, ne
varmış görelim. deyince bir anda davadan vazgeçti. Şimdi, demek
ki burada bir şeyler oluyor. Eğer üstü kapatılırsa -her
seferinde söylüyoruz- bunlar gider, eğer soruşturursanız en
azından ne olupbittiğini anlamış oluruz. Burada örnek
söylüyorum: Ben Meclise bilgi veririm. diyor. Kim diyor?
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Bak, beni buradan duymuyorsun, buraya geldim.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Duyarsın, benim sesim iyidir.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Benimkini duymuyorsun.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Reza Zarrabın şoförlüğünü yapan kişi,
avukatıyla konuşan, tapelerinin bir kısmı
yayınlanan, daha önce adı Adem Gelgeç olan, sonra korkusundan
soyadını değiştirmiş, diyor ki: Beni Meclis
çağırsın, ben ifade vereyim.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Mehmet Bey, Allahını seversen şu
milletin parasını söyle.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Biz de diyoruz ki: Şurada kuralım bu komisyonu.
Çağıralım, mademki -mahkeme- tarafsızlık, güvensizlik
bir şeyler varsa çağıralım, burada biz rapor
hazırlayalım, mahkemeye biz sunalım arkadaşlar. Adam Ben
gelir konuşurum. diyor, Ben konuştum. diyor. Kimlere ne
verdiğini tek tek biliyorum. diye anlatmış. Ben şimdi
girmiyorum ayrıntısına da, sonra onların fotokopisini
veririm size, benim zamanım az.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Bir şey söylüyorum: Milletin parası nerede?
David Cohen milletin parası için mi geldi? David Cohen niye geldi?
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) Diyalog değil bu, diyalog. Sen dinle, birazdan
sen konuş.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Şimdi, bu adamın niye geldiği önemli
değil. Ben o şekliyle gelmiyorum.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Milletin parası için mi geldi? Niye geldi?
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Ya, provokasyon yapmayın. Akrabası mısın
Rızanın?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Milletin parası değil, İranın parasını
bir taraftan oraya getirip kara para aklamak için gelmiş. Şimdi,
bizim derdimiz, burada ne varsa soruşturun. İşte, milletin
parasının ne kadarını almış?
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Bir soru sordum, sen de cevap vermiyorsun. Daha
söylemiyorum, gidiyorum.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Sen de şunu diyorsun: Hazineden çalmadıysa
rüşvet değildir. diyorsun, anladık. Onu Sayın Recep Tayyip
Erdoğan da söylüyordu Bu, rüşvet sayılmaz, kasadan
almamış. diye.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Biraz daha döndür. Döndürüyorsun, döndürüyorsun.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Bir işin kolaylaştırılması için
bahşiş alıyorsanız -tırnak içinde söylüyorum- bu zaten
milletin kesesinden alınmış olur.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Milletin parasına gel.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Size bahşiş geldi diye, İrandan geldi diye
bunu rüşvet saymıyor musun? Rüşvet saymıyor musun
İrandan geldi diye?
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, hatibe müdahale ettirmeyin
yani.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) David Cohen niye geldi?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) - Onun için ben size ayrıntılarını
açıklarım, ben de daha çok var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) Milletvekilleri değil, bir tane milletvekili.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Bakın, bunun üzerine Ziraat Bankasının New
York şubesi kaç ay kilitlendi kaldı, Amerika denetim yaptı. Halk
Bankasına uyarılar geldi. Daha onunla ilgili çok dosya var, ben oraya
girmiyorum, onu başka konuşmalarda söyleriz.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) David Cohen niye geldi?
BAŞKAN
Sayın Yaşar, lütfen, rica ediyoruz, lütfen.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) Burada diyalog yapmıyoruz, hatip konuşuyor;
dinliyoruz, sonra cevap veriyoruz.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Bu işin, değerli arkadaşlar,
soruşturulması gerekiyor; ortadaki para az buz para değil.
Amerika sadece bize değil, Avrupanın birçok bankasına bu
işlemlere aracılık ettiği için ağır cezalar kesti
ve anlaşarak ödediler. New York şubemiz de -Ziraat Bankasının
web sitesinde var- Amerikan Merkez Bankası ile denetimi yapan kuruluş
da bu şartlara uyacağına dair anlaşma yaptı ve neleri
yaptı, ne yaptı bilmiyoruz. Oraya kim para aktardı? Oradan hangi
şirketlere, Türkiyeye para geldi? Bu adı geçen, Zarrabın
üzerine olan şirketlerin bir kısmı tasfiye ediliyor, bir
kısmı ortak değiştiriyor, bir şeyler oluyor aynı
anda Türkiyede. Bunların aydınlatılması lazım, bundan
korkmamak lazım ama böyle yaptıkça da bu sefer, biz demek ki bir
şeyler varmış ki bu işlerin üzeri örtülüyor demeye
başlıyoruz. Bu nedenle
Bir
cümle daha hatırlatayım, arkadaşım soruyor, madem öyle
diyorsunuz
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) David Cohen niye geldi?
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Ceza yazılmış arkadaşlar -Sayın
Canikliye burada sordum, Komisyonda da sordum- Reza Zarrabın
uçağı gelmiş, ceza yazılmış. Ceza neyle ilgili
-suç tespiti- yanlış beyanla ilgili, içerisindeki altınla
ilgili; cezayı yazmış, tahsil etmiş gümrük. Ona rağmen
diyor ki: Kardeşim, ben soruşturma izni vermiyorum. Kime? Gümrük
görevlisine. Suçun üstünü kapatmayalım, araştıralım
diyoruz.
Önergeyi
desteklediğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Mehmet Bey, cevap vermeden gidiyorsunuz.
BAŞKAN
Grup önerisinin aleyhinde ve son konuşmacı, Trabzon Milletvekili
Sayın Salih Cora. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Cora.
Buyurun.
SALİH
CORA (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
bu hafta malumunuz, Kutlu Doğum Haftası. Âlemlere rahmet olarak
gönderilen Peygamber Efendimizin doğumunu ihtiva eden Kutlu Doğum
Haftasını kutluyorum.
Ayrıca,
Türk Polis Teşkilatımızın kuruluşunun 171inci
yıl dönümünü de kutluyor, bu vesileyle bu vatan uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor,
yaralı emniyet mensuplarımıza da acil şifalar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi aleyhine
konuşmak için söz aldım.
Tabii,
bu Meclis araştırması önergesiyle ilgili burada birçok söz
söylendi, daha önce bunun benzerleri bu yüce Meclise birçok defa
getirilmiştir. Aynı konular sürekli olarak gündeme getirilerek
esasında, milletin gündemi olan hizmetler ve yatırımlar bir nevi,
bu şekliyle meşgul edilmektedir. Burada birçok iftiralar,
karalamalar, hakaretler söz konusu oldu. Bu iftira ve hakaretler, bir
şekilde gerçek gibi gösterilip millete sunulmaya devam edilmektedir.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Neler o iftiralar?
SALİH
CORA (Devamla) Aslında, bu hakaretlerin -bizim, milletvekilleri olarak
gerek diğer siyasi parti milletvekilleri olarak da- bir üslup sorunu
olduğunu düşünüyorum. Bu iftiraların söylenmesi iftiraya hakikat
vasfı kazandırmayacağı gibi, iftiraları hakikat gibi
dile getirenleri de hakikatin sözcüsü yapmaz. Bu iftiraların hepsi,
yazılanların, söylenenlerin hepsi paralel servis tarafından ülke
gündemine sokulmuş ve ülke gündemini meşgul eden ve demode bir
şekilde sürekli olarak kullanılan ifadelerdir. Bunlara milletimiz
prim vermemektedir. Bu iddialar ortaya çıktıktan sonra yapılan
her bir seçimde milletimiz kararını çok açık ve net bir
şekilde ortaya koymuştur. Müslümanın sarığı
beyazdır, leke kabul etmez, milletimiz bunu tercüme etmiştir, bu
konuda müsterih olabilirsiniz.
Cumhuriyet
Halk Partisinin sunmuş olduğu bu araştırma önergesinde,
İran devrim mahkemeleri tarafından yargılanan Babek Zencaninin
İrana yönelik ambargoyu kırmak için dönemin İran
yöneticilerinin bilgisi dâhilinde yürütüldüğü iddia olunan birtakım
finans operasyonlarının suistimali neticesinde hakkında dava
açıldığı, Türkiyeyle ilgili beyanlarda bulunduğu,
yapılan yargılamasında idama mahkûm edildiği, bu
kişiyle iş birliği yaptığı iddiasıyla
Rıza Sarrafın da Amerikada ciddi suçlamalarla tutuklandığı,
bu durumun Türkiye'nin iç ve dış siyasi, ekonomik dengelerini
bozacağı, etkileyeceği kaygısıyla araştırma
önergesi verdiniz.
Hiç
kaygılanmanıza gerek yok değerli milletvekilleri, değerli
CHPliler çünkü biz bu önerge nedeniyle kısa bir araştırma yaptığımızda
Amerika Birleşik Devletlerindeki yargılamayla, davayla, olayla
ülkemizin hiçbir hukuki ve fiilî bağının olmadığı
gibi, esasında İranda yargılanan ve cezalandırılan
Babek Zencaninin davasıyla ABD savcısı Bhararanın
açmış olduğu dava arasında da bir illiyet bağı
yoktur. Tabii, biz bu konularda ne Babek Zencaniyi ne de Rıza
Sarrafı savunacak veya onun işlemiş olduğu iddia edilen
suçlarla alakalı buradan bir şey ortaya koyacak değiliz. Kim bir
suç işlemişse bu suçla ilgili olarak yargılanabilir ancak biz
şunu söylemek istiyoruz: Sırf bu iddialarla beraber CHP vermiş
olduğu önergeyle hayal dünyasında oluşturduğu bir kurguyu
maalesef metne dökmüştür. İrandaki Babek Zencani davası ile
ABDdeki Zarrab davası arasında tek bir benzerlik vardır, bu iki
dava da CHPnin hukukçu olmayan milletvekilleri tarafından maalesef
yakın bir şekilde takip edilmiştir. Acaba, bu davadan Türkiye
aleyhine bir sonuç çıkarabilir miyiz, Türkiyeyi uluslararası
ilişkiler nezdinde zor duruma düşürebilir miyiz? Bu hesaplar hep
yapıldı ama bu hesapların hiçbirisi, az önce belirttiğim
gibi, tutmamıştır, sizin yaptığınız bu
hesapların hepsi milletimizden geri dönmüştür. Bu davayla ilgili
iddianamenin kamuoyuna yansıdığı bir anda, kamuoyuna
yansıdığı zamanlarda bir anda bir heyecan durumu
oluştu, heyecana kapıldınız Acaba, bu davayla ilgili
Türkiyeye ne gibi yaptırımlar uygulanır, Türkiye nasıl zor
durumda kalır? diye heyecanlandınız; üstüne, Sayın
Cumhurbaşkanımızın da Amerika Birleşik Devletlerini
ziyareti denk geldiğinde neredeyse 3 İhlas 1 Fatiha okuyarak bu
davayla Cumhurbaşkanımızı ilişkilendirmenin
hayallerini kurdunuz. Kendisine Amerika Başkanı tarafından
randevu verilecek mi?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Hayal değil gerçek, hayaldi gerçek oldu.
SALİH
CORA (Devamla) Acaba Amerika Birleşik Devletlerinde bu olaylardan
dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza sorular sorulacak
mı? diye sosyal medyayı ayağa kaldırmaya
çalıştınız ama boşuna heveslenmeyin, bunların
hiçbirisinin gerçekleşmeyeceği apaçık ortaya
çıkmıştır. Şimdi de son bir hamleyle Mecliste bir
araştırma önergesi verdiniz.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik
Devletleri New York eyaleti Birleşik Devletler bölge mahkemesindeki
savcı Bharara tarafından sanıklar Reza Zarrab, Cemşidi ve
Necefzade hakkında ABD yasalarına göre; Hükûmeti dolandırmak,
İrana uygulanan ekonomik yaptırımları ihlal etmek ve kara
para aklamak ve bankacılık sahtekârlığı
suçlarını işlediği iddiasıyla dava
açılmıştır. Yani önergenizde bahsetmiş olduğunuz Babek
Zencaniyle alakalı herhangi bir dava açılmadı.
Dolayısıyla bu iki davayı birbiriyle bağdaştırmak
mümkün değildir. Konuyla ilgili olarak ABD Adalet
Bakanlığının resmî İnternet sitesinde Ulusal
Güvenlikten Sorumlu Adalet Bakan Yardımcısının
yapmış olduğu bir açıklamada: İddianamede yöneltilen
suçlamalara göre Sarraf, Cemşidi ve Necefzade İran Hükûmeti ve
şirketleri adına milyonlarca dolarlık banka işlemleri
yaparak ABD yaptırımlarını delmiştir. İddia
edilen bu ihlaller ve ardından yasa dışı eylemleri gizlemek
için harcanan çabalar ABDnin ulusal güvenlik çıkarlarını
korumayı amaçlayan yasaları ihlal etmiştir. Ulusal güvenlik
birimi ABD yaptırımlarını ihlal edenleri adalet
karşısına çıkarmaya devam edecektir. şeklinde bir
beyanı olmuştur. İddianameyi hazırlayan New York Güney Bölge
Savcısı Bhararanın açıklamasında da Davalılar
yıllarca ABDnin İran ve İran kurumlarına karşı
yaptırımlarını ihlal etme ve delmeye yönelik tertiplerine
karşı dünya genelinde kurumlar yoluyla kara para aklayarak
İrana karşı ABD yaptırımlarını hiçe saydı
ve federal suç işledi. şeklinde bir açıklaması oldu. Yine,
FBI New York Saha Ofisi Direktör Yardımcısının
açıklamasında da Davalılar neredeyse beş yıl süreyle,
2010dan 2015e kadar İran kurumları adına
yapılmış mali işlemleri gizleyerek İrana karşı
ABD ve uluslararası ekonomik yaptırımları delmek için
komplo kurdu. denilerek gerekli açıklamaları
yapmışlardır. Bu açıklamaların yanı sıra,
Amerika Birleşik Devletlerinin yine Adalet
Bakanlığının resmî İnternet sitesinde Rıza
Sarrafın İran devleti ve İran kurumları adına
çalışarak kurduğu komplo şebekesiyle İrana yönelik
yaptırımları İran lehine ihlal ettiği iddia
edilmiştir. İddianamede adı geçen şahıslar diğer
suç ortaklarıyla İran, Türkiye ve diğer yerlerde kurdukları
şirket ağını kullanarak İran adına ABD
bankaları aleyhine ticari işlemler yapmıştır. Yani,
burada Türkiyeyle ilgisi sadece Rıza Sarrafın Türk
vatandaşı olması ve Türkiyedeki kurmuş olduğu
şirkette, şirkette çalışan Türk vatandaşı olmayan
kişiler tarafından kara para aklandığı iddiaları
söz konusudur. Bunlar sonuç olarak ABD Hazine Bakanlığının
genişletilmiş ambargo uygulamalarına muhalif
davranışlar olarak nitelendirilmektedir ama aynı işlemler
bir baktığınızda başka bir ülke tarafından veya
Birleşmiş Milletlerin ambargo esaslarına
baktığımız zaman bunlar açısından da suç
teşkil etmemektedir. Bunların hiçbirisi üzerinden gidip,
bunların üzerinden giderek Türkiye aleyhine bir propagandaya
kalkışmanız doğru bir davranış değildir
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Türkiye aleyhine niye
olsun ya?
SALİH
CORA (Devamla) -
bu, millî bir davranış da değildir.
Dolayısıyla, ben şu kadar söylemek istiyorum, her şeyden
evvel Türkiyede yasama, yürütme, yargı birbirinden
bağımsızdır, bu konuda Amerika Birleşik
Devletlerinden de daha ileri konumda bir sistemimiz mevcuttur. Biliyorsunuz,
ABDde yargı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH
CORA (Devamla) -
yürütmeye bağlı bir sistemdedir.
Bu
vesileyle önergenin aleyhine konuştum, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Cora.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Önce kim ayağa kalktı bilmiyorum ama.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Su küçüğün, yol büyüğün Sayın Başkan.
BAŞKAN
Peki, Sayın Baluken buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Estağfurullah, yani fark etmiyor.
Sayın
Başkan, sayın hatip muhalefetin değerlendirmelerini ve bu konuda
kendi önergesine destek tavrını Türkiyeyi zora sokma
arayışı olarak değerlendirdi ve bu çerçevede
sayısız sataşmalarda bulundu; bunlara cevap vermemiz lazım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
İki
dakika
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Trabzon Milletvekili Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, öncelikle şu
çelişkiyi ifade edeyim Sayın Hatip: Madem Rıza Sarrafın
sizinle bir ilgisi yok, madem bu ortada dolaşan kara para aklama,
yolsuzluk meseleleriyle ilgili herhangi bir kaygı duymuyorsunuz, gelin bu
önergeye destek verin, Meclis bu komisyonu kursun ve bununla ilgili sizin de
bahsetmiş olduğunuz yönde birtakım tutumlar varsa bunu
açığa çıkarsın.
Bakın,
burada, uluslararası arenada tartışılan iddialar normal
iddialar değil. Kara para aklamadan bahsediliyor, uluslararası
yolsuzluk ilişkilerinden bahsediliyor, uluslararası bir ambargonun
bilinçli olarak delinmesinden bahsediliyor ve IŞİD benzeri bazı
terör örgütlerine para transferinden bahsediliyor. Bunlar yenilir yutulur
iddialar mı? Bunlar her birimizin suskun kalacağı, göz ardı
edeceği iddialar mı? Bunun böyle olmadığını çok
iyi biliyorsunuz.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Belgeleri servis edelim.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bakın, Rıza Sarraf yakalandıktan sonra
uykularınız kaçtı, biliyoruz biz. Ne kadar büyük bir panik ve
korku içerisinde olduğunuzu biliyoruz.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Belgeleri servis edelim!
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sevinçten sizin uykularınız
kaçtı.
BAŞKAN
Sayın Yaşar, lütfen
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Yandaş basında hemen işte Üst aklın
darbesi, Amerikanın rejim değişikliğiyle ilgili hamlesi
olarak manşetler attıran biz değiliz herhâlde. O
manşetlerin nereden servis edildiğini de çok iyi biliyoruz. Ha, sonra
baktınız, işin rengi değişiyor, işin ucu mutlaka
size dokunacak, bu sefer, Bizimle ilişkisi yoktur. noktasına
geldiniz. Ama bunlar inkâr edilecek hususlar değil ki. Hepsini bir kenara
bıraksak bile bu kadar ağır suçlamalarla muhatap olan birinin
sizin bakanlarınızın elinden aldığı o plaketlerle
ilgili o açıklamayı yapmak zorundasınız.
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Önce terör sorununu çözelim, terör sorununu.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Dolayısıyla, uykularınız kaçabilir; bu
konuda haklısınız. Sanırım önümüzdeki dönemde de bu
konuda daha fazla uluslararası skandalların tam ortasında,
merkezinde olacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) O nedenle, kaygısızsanız, bu tarz
tartışmaların içerisinde yer almak istemiyorsanız gelin bu
önergeyi destekleyin diyorum.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
Altay
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, iki hususta meramımız
var. Birincisi, sayın hatip konuşmasını yaparken grup
olarak önerdiğimiz araştırma önergesini kaleme alan
milletvekilimize Hayal dünyalarını, iftiralarını
kâğıda döktüler. diye bir açık hakarette bulundu. Bu hakarettir,
siyasette buna hakaret denir; bu bir. Aytun Çırayın bu sebeple söz
hakkı var.
Ayrıca
sayın hatibin şu konuya açıklık getirmesini talep
edeceğiz: Bence diğer muhalefet partilerinin de bunu yapması
lazım. Türkiye aleyhine propaganda yaptığımızı,
en azından muhalefete bakarak söyledi. Sayın hatip hangi partiyi
kastettiyse bunu açıklamasını talep edeceğiz, yoksa bu
konuda da parti olarak söz talebimiz var. Önce Sayın Çıraya, sonra
hatibin açıklamasına göre muhalefet partisine
BAŞKAN
Peki.
Önce
Sayın Çıraya sataşmadan dolayı iki dakika söz verelim,
sonra Sayın Coradan da açıklama isteyelim.
Sayın
Yaşar, her şeye çok müdahale ediyorsunuz, rica ediyorum sizden,
lütfen
Buyurun.
14.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, Trabzon Milletvekili Salih Coranın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Değerli arkadaşlar, gerçeklerin açığa
çıkma gibi bir özelliği vardır. Çok sabretmeyeceksiniz, bunlar
konuşmaya başladığı zaman bülbül gibi, Türkiyede
neler yaşanacağını görüyoruz. Ben aslında buraya
yolsuzluğa dikkat çekmekten çok Türkiyede bu yolsuzlukların ortaya
çıkaracağı millî güvenlik sorununa dikkat çekmeye geldim. Eğer
Sayın Cumhurbaşkanıyla ve partinizle bu konunun ilişkileri
konusunda kuşkunuz varsa bu bizden kaynaklanmıyor. Sayın
Cumhurbaşkanı Rıza Sarraf için Altın ihracatı yapan
bir zat, ülkeye katkısının ne olduğunu biliyorum,
ahlaklı bir ticaret adamı. diye tarif etti. Bunu ben etmedim, bunu
affeden de bir an önce çıkartan da sizlersiniz, ondan sonra plaket veren
de sizlersiniz. İlişkiyi biz kurmadık ki, ilişkiyi kuran
sizsiniz.
Şimdi,
paralel devlet meselesine gelince
Yahu, neyi görseniz paralel görmeye
başladınız. Bu numara tuttu, bunun için peşindesiniz. Demin
ne demiştim? Çünkü iyi yalancıları başarılı
kılan şey tutarlı olarak yalanlarına devam etmektir. Bunu
biliyorsunuz. Ben hiç kimseye ne iftira ederim ne başka bir şey.
Bu
arada arkadaşlardan birisi David Cohen niçin İstanbula geldi? diye
sordu. Beyler, İstanbula Hazine Bakanlığı
Yardımcısı geliyor, Türkiyedeki bürokratlarla görüşmüyor,
Türkiye'nin egemenlik haklarına bulaşıp orada banka genel
müdürleriyle kendisi toplantı yapıyor. Bakın, devlet böyle
işlemez. Rahmetli Ecevit Kıbrıs Savaşını
yaptığı zaman arkasında durdu Türkiye. Daha sonra Amerika
Birleşik Devletleri Ambargo koyuyoruz. dediği zaman Süleyman
Demirel Başbakandı, sürdü çıkardı bütün üslerden Amerikayı.
Var mı sizde bu cesaret? Amerikadan döndünüz, şimdi Suudi Arabistan
Kralı geldi, herkesten özür dilemeye başladınız.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Kimden özür diledik?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) - Ben onu kastetmeye çalıştım. Amerika gezisi
sonrası siyasetinize dikkati çekiyorum arkadaşlar. O zaman bağlantıyı
koyacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çıray.
Sayın
Cora, konuşacak mısınız?
MEHMET
METİNER (İstanbul) Değmez, değmez! Hiç değmez.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok, yok efendim, konuşmayacak.
Gerekeni söyledi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Kimi kastettiğini söylesin. Yani Cumhuriyet Halk
Partisini kastetti mi kastetmedi mi?
BAŞKAN
Sayın Altayın bir talebi var Sayın Cora.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın,
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SALİH
CORA (Trabzon) Şimdi, tabii, az önceki hatibin söylemiş olduğu
sözlerle başlamak istiyorum.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Kimse üstüne alınmasın
Sayın Cora.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Yarası olan gocunsun.
SALİH
CORA (Trabzon) - Her şeyden evvel, bu iddialarla alakalı olarak, her
ülkenin kendine göre bir yargılaması vardır ve bu ülkelerin
yargılamalarına biz saygı duymaktayız. Bizim ülkemizde
yapılan yargılamada İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 2014/60582 sayılı
Takipsizlik Kararıyla beraber, bu iddialarla ilgili olarak tamamen
takipsizlik kararı verilmiş. Buna itiraz edilmiş ve bu itiraz da
kesinleşmiştir. Öncelikle bu yargı kararlarına bizim
saygı duyduğumuz kadar siz de saygı duyun.
Ayrıca,
suçlamalarla alakalı olarak şunu ifade etmek istiyorum: Sizin,
suçlamalarla alakalı olarak geçmişteki milletvekillerinizin neler yaptığı
ortadadır. Yani uçak düşürme krizinde Türkiye ile İran
arasında savaş çıksa İranın yanında yer
alırım. diyen sizin milletvekilinizdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Rusyaya gidip Rusya
televizyonlarına çıkıp röportaj veren sizin milletvekilinizdi.
Türkiyede herhangi bir olay olsa bunu dışarıya servis eden,
ülke ülke dolaşan, Türkiyeyi, AK PARTİyi, Recep Tayyip
Erdoğanı, Ahmet Davutoğlunu karalamak için her türlü
iddiayı ortaya koyan sizlersiniz. Bu konuda yapmış
olduğunuz daha önceki açıklamalar ortadadır, daha önce bunlar
tartışıldı.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Söylediklerime cevap verin, başka laf
anlatmayın, tevil etmeyin, başka yere kaçmayın.
SALİH
CORA (Trabzon) Hepsi Mecliste tutanaklarla sabittir. Söylemiş
olduğunuz iddialarla ilgili cevapları verdik, yine verdik.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Konuya gelin, konuya gelin.
SALİH
CORA (Trabzon) Sonuçta mahkemeler de karar verdi, millet de karar verdi. 1
Kasım seçimlerinde her şey ortaya çıkmıştır,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde her şey ortaya çıkmıştır,
yerel seçimlerde her şey ortaya çıkmıştır. Millet size
de cevabı veriyor, bize de cevabı veriyor.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Bu cevabınız bizi doğruladı.
Teşekkür ederim.
SALİH
CORA (Trabzon) Bu konuda söyleyeceklerimiz bunlardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Cora.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altay
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Bu konuşma, sayın hatibin bir önceki
konuşmada yaptığı Türkiye aleyhine propaganda
yapıyorsunuz. iddiasını destekleyici bir konuşmadır.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Aynen öyle.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Dolayısıyla, bir sataşmadır bu. Bir
siyasi partinin ülkenin aleyhinde propaganda yaptığını
iddia etmek ciddi bir iddiadır.
BAŞKAN
Siz mi konuşacaksınız Sayın Altay?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Trabzon Milletvekili Salih Coranın yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Biz, sayın hatibin iddialarının aksine,
Türkiyeyi değişik alanlarda yaptığınız
uygulamalarla dünyaya rezil eden uygulamalarınızı,
algılarınızı örtmekle meşgulüz. Önce onu söyleyeyim.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Siz öyle görüyorsunuz. Biz bu milleti hiçbir zaman
rezil etmedik.
ENGİN
ALTAY (Devamla) İşinize gelmeyince gürültü yaparsınız,
işinize gelmeyince gürültü yaparsanız.
Rıza
Sarraf Türkiyede tutuklandı. Doğru mu? Doğru. Bir kelime
yolladı dışarı, bir kelime. Ben burada kalırsam
konuşurum." dedi ve Rıza Sarraf dışarı
çıktı.
Sayın
Hatip, sen bize Mahkeme kararlarına saygı duy. diye tavsiye ve
telkinde bulunacağına önce Cumhurbaşkanına söyle de o,
yargıya, yasamaya biraz saygı duysun, biraz da şu çöktüğü
yürütmenin tepesinden aşağıya insin. Onu da söylememiz
lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
uluslararası meselelere gelince: Deve kuşu gibi kafanızı
kuma gömerek
Ya da muhalefetten deve kuşu gibi kafamızı kuma
gömmemizi beklemeyin. Türkiyeyi bölgenin, yakın tarihin en itibarsız
ülkesi hâline getirdiniz.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Yok canım.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Biz, sizin, Türkiyeyle ilgili bölgedeki bu kepaze tabloyu
temizlemekle uğraşıyoruz. Türkiyede Libya, Tunus,
Mısır, Suriye, İran, Irak, Rusya, daha sayayım mı,
kavga etmediğiniz ülke kalmadı. Ne uğruna? Ne uğruna kavga
etmediğiniz ülke kalmadı?
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Esad, Esad
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ne uğruna? Ne hâle getirdiniz bu Türkiyeyi?
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) İtibarı bir anlatsana.
İtibardan ne anlıyorsun?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Türkiyeyi ne yaptınız? Kara paranın lojistik
üssü yaptınız, mülteci göçmen dağıtım lojistik üssü
yaptınız. Kaçak külçe altınların üssü
yaptığınız yetmedi, Türkiyeyi ambargo delme merkezi
lojistik üssü hâline getirdiniz.
MEHMET
METİNER (İstanbul) İyi yaptık.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Türkiyeye şöyle bir baktığınızda
Türkiyenin acınacak bir hâli var. Her
sıkıştığınızda Millet karar verir. Millet
size hırsızlığı, yolsuzluğu aklasın diye
yetki vermiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) Hep söyledim, yine söylüyorum; Kâbeden örtü getirseniz bu
yolsuzluğun üstünü örtemeyeceksiniz.
MEHMET
METİNER (İstanbul) Her tarafınızdan yolsuzluk, hırsızlık
akıyor.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Zarrabı burada kurtardınız, Amerikada
konuşacak ve kimlerle iş birliği varsa hepsi yargı önüne
çıkacak. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın
Günal, buyurun.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Cora konuşmasında Sayın
Altayın söylediğinden önce bütün muhalefet partilerini hakaretle
suçlamıştır.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Size de söyledi, size de.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ya, Mehmet, sen de mi alındın
üstüne? Sana söylemediği belli.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Üslubumuzla ilgili hakaretle suçlamıştır. Bu
konuda 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (İstanbul) Paralel siyasetçileri sevindirin, hadi
bakalım.
16.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
Trabzon Milletvekili Salih Coranın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Şimdi, paralelcileri kimin sevindirdiği, ne
istedilerse kimin verdiği bellidir, oradan konuşan arkadaşa
söylüyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Ne
istedilerse veren sizdiniz, derdimiz o değil.
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Şimdi siz veriyorsunuz.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Biz burada üslubumuza o kadar dikkat ediyoruz ki Sayın
Cora, siz biliyorsunuz. Toptancılık yapmayın yani varsa bir
şey
Demin Sayın Altayın dediği gibi, muhalefet
partileri dediğiniz zaman bizi de suçlamış oluyorsunuz. Oysa
ben o kadar kibar söyledim.
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Allah sizi de kurtarsın bu paralelden
inşallah!
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Söylediklerimin her birinde bir şeyi söylemedim.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Bu jurnal işine girme, jurnal işine sen girme.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Şimdi, yani o zaman ben kendim konuşmayayım,
Sayın Kurtulmuşun sözlerini söyleyeyim. Madem bu kadar
aklıyorsunuz da neden Ben bilseydim gitmezdim. dedi o ödül törenine?
Konuşmuyorum o zaman. Üslubum bozuk olmasın, sadece resim göstereyim
Sayın Coraya. Gördünüz mü? Altında ne diyor? Vallahi bana bilgi
verilmedi, bilseydim
Keşke önceden söyleselerdi. diyor. Ya, biz de
diyoruz ki
Neden? diyor. O aldığı şirketin şimdi
birisi tasfiyeye girmiş, birisi kapanıyor, iki üç tanesini Amerikada
soruşturma konusu yapmışlar. diyorum. Bunun üslubunda hakaret
olur mu? Ben Çaldınız, çırptınız, götürdünüz,
uçurdunuz, hepsini yediniz! mi dedim size? Yani, bunu
araştıralım, yoksa, siz de temize çıkın. Efendim,
savcılık takipsizlik kararı vermiş. diyor. İyi, güzel
vermiş. Neyle ilgili verdiğini söyledim. Sayın Cora diyor ki:
Karıştırmayın. Tamam, burada verdi. Soruşturma
iznini neden verdi? Valilik soruşturma izni vermeyince, o
tutanağı tutan görevliyle ilgili inceleme yapılamadı. Tabii
ki valilik soruşturma izni vermeyince de o dosya kapanıyor.
Yani,
bakın arkadaşlar, 1,5 ton altın yalan beyandan yakalanıyor
ve gümrük görevlileri cezayı kesiyor ve para cezası tahsil ediliyor.
Şimdi, bunun soruşturulması gerekmez mi? Kim düzenledi, sahte
belgeyi kim verdi? Bunu söylüyoruz. Biz Bu, doğrudan suçu
işlemiştir. demiyoruz ama Bunun
araştırılmasını engellemeyin, soruşturalım.
diyoruz.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Sayın
milletvekilleri
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, İranlı bir iş
adamının Türkiyede rüşvet dağıttığı
iddialarının tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla, 12/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 13 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebiniz var.
Sayın
Altay, Sayın Çıray, Sayın Tarhan, Sayın Aydın,
Sayın Basmacı, Sayın Tüm, Sayın Purçu, Sayın
Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Yiğit, Sayın Tümer,
Sayın Çamak, Sayın Gürer, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Engin, Sayın Hürriyet, Sayın Durmaz, Sayın
Akaydın, Sayın Kök, Sayın Akkaya.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, pusula gönderen sayın milletvekilleri lütfen
Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.10
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştır.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve arkadaşları tarafından, İranlı bir
iş adamının Türkiyede rüşvet dağıttığı
iddialarının tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla, 12/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 13 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 Sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 Sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu
ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının; 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu
ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 17 ila 33üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun
Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Süreniz
on dakika Sayın Usta.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
yine bir torba yasayı görüşüyoruz. İkinci bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu torba yasa
konusunu, artık bunun mahzurlarını konuşmaktan biz
usandık fakat Hükûmet sürekli torba yasa getirmekten usanmadı. Torba
yasanın mahzurlarını bu süreçte sürekli yaşadık.
Çoğu zaman komisyonlarda hiç maddesi olmayan bakanlarla bu yasa
görüşüldü. Dolayısıyla, yasayı, tasarıyı
iyileştirme anlamında aslında Parlamentoda bir şey
yapılamıyor. Bugün de burada yine büyük ihtimal
Şimdi Adalet
Bakanımız var, Adalet Bakanımızın burada onu
ilgilendiren kaç tane maddesi var bilmiyorum ben. Bu şekil, Parlamentoyu
etkisizleştiren, Parlamentonun itibarını azaltan bir usuldür, bu
usulden vazgeçmek lazım.
Tabii,
bir de bu yetmiyormuş gibi temel yasa olarak görüşüyoruz. Bunun temel
yasa olarak görüşülmesinin mümkün olmadığı hep söylendi.
Sadece ikinci bölüm için bir istatistik vermek istiyorum. Burada yürürlük ve
yürütme hariç, 15 madde var; 15 maddeyle 10 farklı kanunda
değişiklik var. Böyle bir temel yasa elbette ki olamaz.
Şimdi,
tabii, böyle bir tasarının da bölümü üzerinde konuşmanın da
zorluğu ortada. Ancak, biz yine de şöyle bir ilişki kurarak tümü
üzerinde birtakım şeyleri söyleyebiliriz diye düşünüyorum:
Şimdi, Türkiye ekonomisine baktığımızda, düşük
yurt içi tasarruf bizim ekonomimizin bir sorunu. Düşük yurt içi
tasarruflar cari açık sorununu doğuruyor. Cari açık ancak yüksek
faiz verilerek finanse edilebiliyor. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı
Faiz düşürülsün. diyor ama öyle Düşürülsün.le, talimatla faiz
düşmez bir ekonomide. Ekonominin dinamiklerinin faizi düşük seviyede
tutması lazım. Bu kadar yüksek cari açık varken bir ekonomide
faizin düşmesini beklememek lazım. Yüksek faiz vermek durumunda
kalıyorsunuz, bu sizin borçluluğunuzu artırıyor -bunun
birazdan rakamlarını vereceğim- borçluluğunuz artıyor,
ekonomide kırılganlık artıyor; bu, işin bir yanı.
Diğer
tarafa baktığımızda, bir de ne yapıyoruz biz
ekonomimizde, daha doğrusu kamu yönetiminde? Ciddi imar
değişiklikleri, imar düzenlemeleri yapılıyor. Özellikle
bireysel imar düzenlemeleri yoluyla ekonomide bir rant oluşturuluyor. Bu
rant sonucunda bir betonlaşma oluyor. Betonlaşma sonucunda, tabii,
beton üretken olmadığı için, üretken alanlara yatırım
yapılmadığı için ekonomide tıkanmayla karşılaşıyoruz.
Diğer taraftan da bugün biraz üzerinde durmak istediğim, bu
betonlaşma ile terörizmin finansmanı arasında aslında bir
ilişki var Türkiyede, bu ilişkiyi de yaşıyoruz.
Şimdi,
daha önceki konuşmalarımda sık sık ifade ettim ben, büyüme
performansımızın rakip ülkelerle mukayese edildiğinde
maalesef çok iyi olmadığını, çok kötü olduğunu, emsal
ülkelerle büyüme farklarımızın sürekli olarak
açıldığını daha önce ifade etmiştim. Kişi
başı gelirde de, toplam büyümede de maalesef bu
sıkıntıyı Türkiye yaşıyor. Tabii,
yatırımların da
Şunu kabul etmek lazım: AKP Hükûmeti
ve AKP Grubu bir şeyin PRını yapmayı hakikaten çok iyi
başarıyor. Aslında yatırımlara -ben bunun
rakamlarını daha önceden verdim- baktığımızda -ülkedeki
toplam yatırımlar olsun, kamu yatırımları olsun- bu
dönemde geçmişten daha fazla yatırım yapılmamasına
rağmen, bazı sembolik projeleri ileri sürerek çok fazla
yatırım yapılıyormuş gibi bir hava
yaratılıyor ekonomide. Şimdi, bunu rakamla ifade edecek olursak,
1990-2002 döneminde yani Adalet ve Kalkınma Partisinden önceki on üç
yılda aslında Türkiyede yıllık, millî gelire oranla
ortalama yüzde 21,6lık yatırım yapılıyor; Adalet ve
Kalkınma Partisinin on üç yıllık dönemindeyse 20,4 oranında
yapılıyor. Yani, önceki on üç yıldan 1,2 puan daha düşük,
her yıl 1,2 puan. Bunun rakamsal anlamı nedir biliyor musunuz
arkadaşlar? 2015 yılı fiyatlarıyla 26,5 milyar TLdir.
Yani, 2015 fiyatlarıyla aslında AKP döneminde daha önceki on üç
yıla göre her yıl 26,5 milyar TL daha düşük yatırım
yapılmış fakat sembolik yatırımlar öne
çıkartılarak Türkiyede çok büyük bir yatırım
yapılıyormuş gibi bir hava oluşturuluyor.
Şimdi,
işin diğer boyutuna gelelim. Düşük yurt içi tasarruflar, cari
açık dedik. Diğer taraftan baktığımızda hane
halklarının borçlarının da astronomik rakamlara
ulaştığını görüyoruz.
Şimdi,
bir ekonomide rant nasıl oluşturuluyor? Rant oluşturmanın
birkaç yolu var. Bunlardan bir tanesi
Bir defa, önce, sektörler arasında
kâr farklılığının çok fazla olduğunu görüyoruz.
Şimdi, bu, bir sektörün kendi dinamiklerinden kaynaklanıyorsa buna
diyecek bir şeyimiz yok. Bir sektör kendisini geliştirmiş,
AR-GEye yatırım yapmıştır ve daha kârlıdır,
buna diyecek bir şeyimiz yok ama kamu düzenlemeleri yoluyla bazı
sektörleri daha kârlı, bazı sektörleri daha az kârlı hâle
getirirsek burada aslında kamunun bozucu bir müdahalesinin olduğundan
söz etmemiz gerekiyor. Bugün Türkiyede yaşadığımız
tam da budur. Yani, Türkiyenin bu kadar çok betonlaşmasının
arkasında olan şey rant
Yani bu betona yatırımın,
gayrimenkul üzerinden yapılan yatırımın
vergilendirilmesindeki, bu rantın vergilendirilmesindeki problemlerdir
Türkiyedeki ekonomide esas, ana problemler. Yani, imalat sanayisinde işçi
çalıştırmanın belli bir maliyeti var, belli bir
zorluğu var. Efendim, vergi oranlarının, kurumlar vergisinin,
gelir vergisinin oranlarının yüksekliğini biliyoruz. Ancak
diğer tarafta, siz, oluşan ranttan hiç vergi
almadığınız zaman Türkiye'nin en büyük elektronikçileri, en
büyük iş adamları gidip gayrimenkul piyasasına yatırım
yapıyor. Bu, Türkiye'nin büyük bir problemidir. Bunu biz defalarca
söyledik, bunu söylemeye de devam edeceğiz. Bundan dönüş
olmadığı sürece bunun söylenmesi gerekiyor. Dönüş
olmadığını nereden görüyoruz? En son millî gelir
rakamına bakıyorsunuz, bu kadar konuşulunca belki biraz düzelir
diye düşünüyorsunuz, Türkiyede imalat sanayisinin payı 2014
yılına göre 2015 yılında -en son biliyorsunuz 31 Marta
açıklandı bu veri, daha taze bir veri- düştü yani üretimin
payı Türkiyede düşüyor, rantın payı artıyor. Üretimin
payının düşmesi tabii teknoloji seviyesini de düşürüyor ve
kaynaklarımız sürekli olarak üretken olmayan alanlara
yatırılıyor.
Şimdi,
tabii, bu yanlış iktisat politikaları Türkiye'nin
tıkanması sonucunu doğuruyor. Türkiye'nin borcu artıyor.
Yıllardır biriktirilen tesisleri satmak zorunda kalıyorsunuz
çünkü cari açığınızı finanse etmek
durumundasınız yani on üç yıllık Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetleri döneminde Türkiye 468 milyar dolar cari açık vermiş
arkadaşlar, 468 milyar dolar. Tabii, yabancı, parasını size
babasının hayrına getirmiyor. Bu parayı neyin
karşılığında getiriyor? Bir borç olarak
alıyorsunuz. Bu kadar cari açık yarattık, dış
borcumuzu da 268 milyar dolar artırdık. Bunun sonucunda
ödediğimiz para, on üç yılda, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde 122 milyar dolar faiz ödemesi yapıldı yurt
dışına yani bir yandan faiz lobisi diye herkesi
eleştireceksiniz faiz lobisi jargonunu kullanacaksınız, bir
yandan da cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş miktarlarda faizi yurt
dışına ödeyeceksiniz, ülkenin kaynaklarını yurt
dışına transfer edeceksiniz.
Böyle
Cari açık oluşursa oluşsun, ne yapalım, işte fena
mı, dışarıdan kaynak geliyor. deyip geçemeyiz. Bu cari
açığın bir bedeli var. Birinci bedeli ne? 122 milyar dolar faiz
ödedik Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde. İkinci
bedeli ne? 33 milyar dolarlık gayrimenkulümüzü yabancılara
sattık. Üçüncü bedeli ne? Doğrudan yatırım. Ben,
doğrudan yatırıma karşı olan birisi değilim,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da karşı değiliz ancak
doğrudan yatırım yeni bir yatırım olarak gelirse
başımız üzere, mevcut tesisinizi satıyorsanız
doğrudan yatırımın ekonomiye kattığı bir
şey yok, zaten sen de üretiyordun, el değiştiriyor, öbür adam
üretiyor. Bu kadar çok yüksek cari açık verince tabii ki ekonomideki
tesislerimizi de satmak durumunda kalıyoruz. Zaten bunların önemli
bir kısmı da ben bunları daha önceden ifade etmiştim-
finans sektörüne geldi, hizmet sektörüne geldi, üretime çok fazla gelen bir
şey yok.
Şimdi,
bu söylediğimiz sıkıntıların aslında
tamamını diğer alanlarda da görüyoruz. Yani uluslararası
yatırım pozisyonuna baktığımızda da Türkiye'nin
yükümlülükleri 602 milyar dolara çıkmıştır, bu rakamlar çok
büyük rakamlardır. O yüzden, ülkede faiz düşürülemiyor, o yüzden
ekonominin kırılganlığı çok fazla. Borç yaratan
yükümlülüklerimizdeki artış da Adalet ve Kalkınma Partisi
döneminde 291 milyar dolar olmuştur. İşte o yüzden diyorum,
Aman ne olursa olsun, işte yurt dışından kaynak geliyor,
ne güzel evlerde oturuyoruz, AVMlerimiz var. diyemeyiz, bunların bu
ekonomiye bir maliyeti var, bunun da maliyeti ekonomiye işte
ödediğimiz yüksek faizler ve düşük yatırımlar şeklinde
dönüyor.
Diğer
bir maliyeti, cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizlik oranlarını
yaşıyoruz bugün. Hep 2002 diyorlar, 2002den daha yüksek
işsizlik oranı var bugün Türkiye ekonomisinde. Çok şükür,
artık 2002yi konuşamaz oldular. Bir ara dillerine pelesenk
yapmışlardı, biz işin üzerine gitmeye başladıktan
sonra
Bugün, maalesef Türkiye ekonomisi her zaman eleştirdiğimiz
2002 döneminden daha kırılgandır, daha zor durumdadır, daha
sıkışık durumdadır. İlerleyen maddelerde bunlarla
ilgili rakamları da size arz etmeye çalışacağım.
Dolayısıyla, yani ekonomide böyle yüksek cari açıklar vererek,
efendim, bir rant oluşturarak, ondan sonra ekonomiyi betona mahkûm ederek
kalkınma hamlesi olmaz.
Ben
bunları bürokrasideyken de zaman zaman konuşurken bu iktisat
politikasındaki farklılıktan olduğunu düşünüyordum,
ancak bunun iktisat politikasındaki farklılıktan
olmadığını, aslında belli çevrelerin özellikle imar
düzenlemeleri yoluyla bir rant oluşmasını çok fazla arzu
ettiğini maalesef biz gördük. Fakat bunun bedelini Türkiye olarak hep
birlikte ödeyeceğiz. Daha sonraki konuşmalarımda bu Kanal
İstanbul konusuna özellikle değinmek istiyorum. Burada oluşan
rantın
Burada aslında ya bir öngörüsüzlük var ya da iyi niyette bir
problem var, bunu da bir sonraki konuşmamda size izah etmeye
çalışacağım.
Ben,
beni dinlediğiniz için yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum,
çok teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Bölüm
üzerine ikinci konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım.
On
dakika süreniz Sayın Yıldırım.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 273 sıra
sayılı torba kanun tasarısının ikinci bölümünün tümü
üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle birinci bölümünü dün
konuştuğumuz ve birinci bölümde yer alan çok netameli bazı
maddelerin, maalesef, Genel Kurulda kabul edildiği bir süreci
yaşamış olduk. Düne dair birkaç cümleyle konuşmama
giriş yapıp, ondan sonra devam etmek istiyorum.
Evet,
dün yasalaşan birçok maddenin en problemli olanlarından biri, 14üncü
madde olan Kanal İstanbuldu. Özellikle Kanal İstanbulla
alakalı olarak, adına su yoluyla ilgili bir yasal düzenlemeyi
öncelediğini ve bunu hedeflediğini iddia eden siyasi iktidar,
ekolojik herhangi bir hassasiyetin göz önüne alınmadığı,
gerçekten tarihe çok kötü not düşen bir tasarıyı maalesef
yasalaştırmış oldu.
Tasarıda,
Kanal İstanbul için olan ve dün yasalaşan maddeyle, siyasi
iktidarın ekolojiyi talan ederek, şehirleri, habitatı,
mekânı, kapitalist modernitenin çıkarları temelinde yeniden
üreterek rant yaratma ve üretilen bu rantı kendi yandaşlarına
pay etme anlayışının bir ürünü olarak, bunu çılgın
veya mega proje olarak, maalesef, halklarımızın önüne getirmiş
bulunmaktadır.
Bununla
ilgili itirazlarımızı Komisyonda sıklıkla dile
getirdik. Özellikle doğanın kendi akışına müdahale
edildiğini, doğanın kendi seleksiyonu olduğunu, özellikle
kara suları gibi deniz sularının da özellikle hidrobiyoloji ve
hidrojeoloji açısından, yani deniz canlıları, florası,
faunası açısından da bir müdahale olduğunu ve onların
yaşam akışlarına, milyonlarca yıllık
akışkanlığına bir müdahale tasarısı
olduğunu ısrarla Komisyonda ifade ettik.
Bakın,
buradan bir örnekle ifade edeyim. Burada, sadece, özellikle boğazlardan
geçen gemilerin geçişini kolaylaştırmak için bir tedbir gibi
gelebilir değerli milletvekilleri. Ancak, burada açılmak istenen
kanalla, İstanbulun bir yakasında bulunan İstanbul Boğazının
Çatalca Yarımadası özellikle kesilerek, Karadeniz ile Marmara
arasında doğal olmayan yapay bir yol yaratılarak burada bir ada
yaratılmaya çalışılıyor. Bu, denizlerin
yoğunluğuna, tuzluluk oranlarına, farklı ortamlarda
yaşayan deniz canlılarının da yaşam akışına
bir müdahaledir diye ısrarla ifade ettik. Bu durumdan sonra bizi özellikle
iktidar partisinin temsilcileri, Süveyş Kanalıyla, Panama
Kanalıyla, hiç ilgisi olmadığı hâlde, hiçbir
geçişkenliğin olmadığı yerleri örnek gösterdiler. Oysa
Süveyş Kanalı dünyanın iki büyük ana karası arasında,
Afrika ile Asya arasında açılan bir boğazdı. Yine aynı
şekilde, Amerikanın iki ana karası arasında
açılmış olan Panamanın İstanbulda açılmak
istenen Kanal İstanbulla, onun jeolojisiyle, hidrolojisiyle, su
akışkanlığıyla
O suda bulunan tuzlu suyun
canlıların ve bitkilerin yaşamlarına bir müdahaleyi
beraberinde getirdiğini ifade edelim. İnsanların sadece
düşünebilen bir canlı olarak, hayvanlar ve bitkiler üzerinde bir
etkinlik ve tahakküm geliştirme hakkımızın
olmadığını ifade etmek isterim.
Bir
diğer husus, bütün kutsal kitapların ortaklaştığı
noktalardan biri şudur: Tanrı önce canlıları bitki olarak
suda yarattı. Daha sonra, bitkilerden sonra hayvanlar var oldu. Şu
yer yüzüne gelmiş en son canlı insandır. En son gelen
canlının düşünebiliyor olması ona daha fazla coğrafik,
ekolojik bir sorumluluk yüklemektedir. Bu, tarih için de kültür için de
böyledir. Bizim daha akıllı olmamız hayvanlar ve bitki
popülasyonları üzerinde daha fazla tahakküm geliştirme
hakkını bize vermez. Onlara karşı, onların doğal
yaşam alanlarına karşı daha fazla duyarlı
olmamızı beraberinde getirir.
AKP
iktidarı, özellikle bu Kanal İstanbul örneğinde de olduğu
üzere, rant önünde engel gördüğü bütün yasaları ayak bağı
olarak görmekte ve bunları değiştirmeye
çalışmaktadır. Bizim bu iddiamızı doğrulayan
Bakın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Binali Yıldırımın basına yaptığı
açıklamada: Bizim, yol, demir yolu, hava yolu yapımında
yaşadığımız sorun mera, otlak gibi alanların
bedelsiz kullanılmasıdır. Ona yönelik düzenleme var. Bu iki düzenleme,
projenin gecikmeye mahal vermeden yapılmasını öngören imar
düzenlemelerinde maliyeti azaltmaya
Maliyeti azaltıyor olabilir ama
yandaş şirketlerin ve sermayelerin daha fazla rant elde etmesine ve
palazlanmasına da hizmet ettiğini unutmayalım.
Bir
diğer husus: 21inci maddeyle alakalı olarak, 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun adı
altında yapılan düzenleme, aslında tam da suç gelirlerini
aklamaya dönük bir düzenlemedir. Burada, yeni düzenlemeyle yargı
makamlarının özellikle suç gelirleriyle ilgili denetimi engellenmeye
çalışılıyor. Yine, bakana denetimsiz,
sınırsız yetki tanınıyor. Yine, yürütmenin keyfî
davranışı yasalaştırılıyor.
İddia
ediyoruz ki, bakın, bu yasayla, 21inci maddede 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun maddesinde
yapılan değişiklikle, az önce Genel Kurulda sıkça
tartışıldığı üzere, ABDnin Reza Zarrabla ilgili
soruşturması için bir önlem alındığı
kaygısını taşımaktayız.
Bir
diğer husus: 22, 23 ve 26ncı maddelerde, kamulaştırma ve
yargı yolunu kapatmaya çalışan, tarihî, kültürel
varlıklarımız üzerinde bir tahakküm geliştirmeye
çalışan düzenlemeye gidilmekte. Sağır sultan da bilmektedir
ki, adı konmasa bile, bu yasa maddelerindeki değişiklikle
Diyarbakırın Sur ilçesinde, Şırnakın Cizre ve Silopi
ilçelerinde talanın önünü
Zaten var olan bir talana daha fazla imar
yoluyla kendi özünden, bağlamından, tarihinden, kültüründen
koparılmak suretiyle yeni bir düzenlemeye gidilmektedir.
Bize,
özellikle, Çevre ve Şehircilik Bakanı, Komisyon aşamasında
Koruma Amaçlı İmar Planını Surda esas
alacaklarını söyledi. Koruma Amaçlı İmar Planını
hazırlayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bu çalışmaların
dışında bırakılmaktadır.
Yine,
inanın, Surla başlayarak ülkenin tamamındaki tarihî
yerleşmelerin rant ekseninde imarlaşmaya açılması
hedeflenmektedir. Sayın Bakan Surda rıza alınmadan hiç
kimsenin hanesine dokunulmayacak. diyor ama Surda, Surun 4 mahallesinde
yaklaşık dört buçuk aydır devam eden sokağa çıkma
yasağı bugün bile devam etmekte, talanın, tahribatın,
tarihsel ve kültürel yıkımın gerçekleşmiş olduğu
bu mekânlara hâlâ hiç kimse girememektedir. Yine, orada onlarca iş
makinesi daha yasa çıkmadan yasanın ötesinde bir yıkımı
işleme koymuş durumdadır. Burada ifade edelim ki yasal düzenleme
yapılmadan orada yıkım işlemleri, talan işlemleri
devam ettiği için, sokağa çıkma yasağı
kaldırılmış olmasına ve özellikle çatışmalar
bitmiş olmasına rağmen, hâlâ Sur ilçesine hiç kimse
girememektedir.
Burada
bir hususu daha ifade edelim. 27nci maddeyle, torba yasanın 27nci
maddesiyle, 5233 sayılı Yasaya dayanarak -Kürt illerinde sokağa
çıkma yasakları sırasınca uygulanan devlet şiddetinden
kaynaklı- Hükûmetin sivil insanlara yönelik aylık bağlaması
ve ayni, nakdî yardım bağlaması yönünde bir düzenleme
getirilmektedir. Siyasi iktidar, sokağa çıkma yasakları
süresince son aylarda işlediği suç ve günahları ucuz
rüşvetler vermek suretiyle aklınca kapatmaya
çalışıyor, buna da yasal kılıflar bulmaya
çalışıyor.
Evet,
bugün Genel Kurulda verilen önerilerde de
tartışıldığı üzere, siyasi iktidar rüşvete
çok yabancı olmayabilir ama halkımızın bu gibi siyasi
rüşvetlere karnı toktur. Bundan dört yıl önce Roboskide 35
kişi öldürüldüğünde, savaş uçaklarıyla paramparça
edildiğinde yine bu iktidarın aklına ilk gelen şey,
özellikle kan parası adı altında onlara tazminatlar vererek
olayı kapatma çabası içerisine girmek oldu. O günden bugüne kadar,
dört yıldır, hiçbir Roboskili mağdur aile sizin tazminatınızı
almadı, tenezzül etmedi. Surda, Cizrede, Silopide ve diğer
ilçelerde yapmış olduğunuz yıkımdan, talandan
kaynaklı tazminatlarınıza da bu halk dudak dahi bükmeyecektir,
yüzüne dahi bakmayacaktır ancak bunun hesabı yargı önünde
verilecektir.
Genel
Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
İkinci
bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi,
273 sıra sayılı torba kanun üzerine konuşacağım.
Kanunun adını okuyacağım. Arkadaşlar, kanunun adı
bir buçuk sayfa, bir buçuk sayfa kanunun adı var. Niye biliyor musunuz?
Torba kanun.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sıra sayılı efendim.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) - Torba kanun, üstelik bazı kanunlar demiş
bu laf atan komisyon başkanı. Kanunların adını saysa
yedi buçuk sayfa olacak. 23 kanunu toplamış, bir tane torbanın
içine koymuş. Niye? Çünkü 23 tane kanunu, bu vatandaşın lehine
çıkması gereken 23 tane kanunu koysa 23 kanun görüşülecek,
muhalefet konuşacak derdindeler, muhalefet konuşmasın
istiyorlar. Niye? Türkiye'yi çok hızlı yönetecekler,
hızlarına yetişemiyoruz.
Bakın,
şimdi, Türkiye'yi çok hızlı yönetecek bu iktidar, şu kanun
hükmüyle neler getiriyor? Vaktim yettiği kadar anlatayım size.
İlk, sigortayla ilgili düzenleme yapıyor. Sigorta melaneti nedir?
Sigorta melaneti şudur: Değerli arkadaşlar, bu ülkenin sigorta
şirketlerinin yüzde 90ı yabancıların elinde;
İngilizlerin elinde, Fransızların elinde, Japonların
elinde, bunları da sattılar. Bunların zamanında çoğu
yabancıların eline geçti. Sigorta şirketi ile halkın
arasındaki ilişki ne? Halk, evini, arabasını
sigortalatıyor; sağlığını, emekliliğini
sigortalatıyor, bu yabancı şirketlere prim ödüyor.
Başına bir şey gelince de sigorta şirketinin para vermesi
gerekiyor. Tam o para verdiğinde sigorta şirketleri bu halka para
vermediği için bu yargı organlarında halkın lehine kararlar
çıkıyor. O halkın lehinde kararlar niye çıkıyor?
Zorunlu Trafik Sigortası Kanunu ve Borçlar Kanununa göre. Şimdi,
şeytani bir hüküm koymuşlar, diyorlar ki: Sigorta genel
şartları
Sigorta genel şartları ne? Hazine
Müsteşarlığının çıkardığı
tebliğ. Borçlar Kanunu uygulanırsa halkın lehine oluyor ama
sigorta genel şartları yani yürütmenin bir tebliği çıkarsa
şirketin lehine oluyor. Bir madde koymuşlar, Hazine
Müsteşarlığının tebliğini yüce Meclisin
iradesini, halkın iradesinin önüne geçirmişler. Borçlar Kanunundan
önce o uygulanacak, vatandaş yargıya gidecek, beş kuruş
para alamayacak bu sigorta şirketlerinden; oğlu ölürse,
kızı ölürse, arabası pert olursa, hastalanırsa beş
kuruş para alamayacaklar, işte bu hızlı yönetilecek
Türkiyeye koyulan bir mayınlı maddeyle.
Ne
yapmışlar? Getirmişler, mega projelerle ilgili hüküm
koymuşlar. Mega proje diye yutturdukları ne? Üçüncü köprü, üçüncü
havalimanı, bir tane de harbiden delice bir proje -çılgınca
demiyorum- ahmakça bir proje, kanal projesi. Ne bu projeler?
Yap-işlet-devret projesi. Ne demek? Müteahhit yapacak, parayı
bulacak, koyacak masanın üstüne, yapacak. Ne demek? İşletecek,
risk alacak, satacak, parasını cebine koyacak. Ne demek? Süre sonunda
devredecek. Peki, ne yapıyor bunlar? Üçüncü havalimanında gördünüz.
Zaten bir sürü rezillik bin parayla gidiyor Sayın Bakan. 630 milyon dolar
rüşveti havuzcular topladı, o havuz medyasına koydular, o havuz
medyasında koyulanların hepsinin kaleminden bize hakaret akıyor
ya
Hepsini kapattınız, değil mi? Şimdi, ben size
Bak,
paralel maralel değil, ben CHP vekiliyim. Hiç paralelle ilgisi yok, ben
tespit ettim, ben size yolsuzlukları anlatayım.
Getirdiler,
hani müteahhit yapacaktı? Ziraat Bankası 4,5 milyar avro
Ziraat
Bankası, Vakıfbank, Halk Bankası, 3ü de kamu bankası. 4,5
milyar avroyu
Hani bunlar yapacaktı, niye kamu bankalarından
parayı alıyorlar? Hani bunlar işletecekti? Bunların hepsine
15 milyar dolar garanti veriyorsunuz, o garantilerin ödenemeyeceği
bugünden belli. Kim ödeyecek? Bu gariban halk ödeyecek, bu zavallı halk
ödeyecek bu parayı, bunu da görüyoruz. Ya, üçüncü havalimanını
yapıyor
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Hayal dünyasında
yaşıyorsun, hayal!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Oradan laf atıyor, bak!
Üçüncü
havalimanını yapıyorlar, ihale yapmışlar.
Havalimanı denizin 90 metre üstüne yapılacak. Havalimanı
dediğim alan da şu Meclis yerleşkesinin bin katı. Denizin
90 metre üstüne çıkaracağız diye ihale yapmışlar;
ihale bitmiş, ihaleden sonra 60 metreye düşürüyorlar. 30 metrelik o
hafriyat farkı 2,5 milyar avro, Mehmet Cengizin cebine koydukları para
-o Mehmet Cengiz ki bizim anamıza küfreden adam- ha, bu bakanlar koydu.
(CHP sıralarından alkışlar) 2,5 milyar avroyu hangi
vicdanla Mehmet Cengizin cebine koydunuz? Bakana soruyorum, diyor ki: Biz onu
sonradan geri alacağız. Ya, böyle ihale mi olur? Böyle ihale mi
olur, böyle şartlar mı değişir? Siz kimi
kandırıyorsunuz?
İhale
yapıyorlar. Yirmi beş yıllığına
kiralanmış burası değil mi? İhaleden sonra
sözleşmenin süresi başlayacak. İki sene geçti aradan, iki sene.
Orman Bakanlığı izin vermiyormuş. diye
havalimanının yer teslimini yapmıyorlar. Niye? Şeytani
plan; iki sene fazla işletecekler. Mehmet Cengizi, Makyolu, Mapası
cebine 2 milyar avro fazla koyacak iki sene fazla işlettiği için.
Utanmazlığa bak, utanmazlığa!
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Hani yanlış
projeydi!
NURETTİN
DEMİR (Muğla) - Ortak mısın?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) - Mehmet Cengizin ortağı mısın sen?
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) - Ya, yanlış değil hırsız proje
be, hırsız proje be, yetim hakkını yemiş proje! Bak,
bak, hiç boşuna gürültüye getirme. Bu vatandaşın
hakkını nasıl yediğini anlatayım. Bak, şunu
yapıyor: İki yıl, bak, iki yıl yer teslimini yapmıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri var, Recep Tayyip Erdoğan
aday. Manşete bak: Üçüncü Havalimanının Temel Atma Töreni Be
vicdansızlar, yer teslimini yaptınız mı temel
atıyorsunuz be? Yer teslimi olmayan projenin temeli nasıl
atılır? Nasıl atılır? Siz bu halka bu
kazığı nasıl atarsınız? Oranın bir
yıllık kirası 1 milyar avro. Sen vermemişsin adama, Mehmet
Cengize yeri, iki yıl sonra süre başlayacak, Recep Tayyip
Erdoğan temel atıyor. Ya, bir devlet bu kadar yolsuzluğun içine
girer mi arkadaş ya? (CHP sıralarından alkışlar) 2
milyar avro ne demek siz biliyor musunuz? 2 milyar avro için 2 milyon insan aç
kalıyor.
Sosyal
güvenlik hükümleri getiriyorsunuz. 65 yaşına maaş
vereceklermiş de zorluklar çıkarılıyormuş. Onlar sizin
himmetiniz falan değil, o onurlu insanların hakkı.
Hırsızların himmetine ihtiyacı yok bu ülkenin. O 6,5 milyar
avroyu verin, biz halkımızı zengin ederiz. Neymiş? Sosyal
yardım yapıyorlarmış. Bir şey deyince Seçim oldu kardeşim,
yüzde 50 oy aldık. Nasıl aldın yüzde 50 oyu? İşte bu
şekilde yolsuzluklarla, yasaklarla halkın iradesini baskı
altına aldınız, o halkı aç bıraktınız, o
sosyal yardımlarla o garibanı tehdit ettiniz. Utanmadan sosyal
yardımları da
Fakir ailelere kömür dağıtırken
yolsuzluk mu yapılır ya? Fakir ailelere gıda
dağıtırken AKPnin MKYK üyesi Asuman Erdoğanın
eşi Fatih Erdoğan şu Ankara Belediyesini gözünüzün önünde
soyuyor be. Peynir dağıtıyorsunuz halka, Migrostaki peynir
sizin dağıttığınız peynirden daha ucuz, 5 ton
peynir veriyor. Soruyorlar bu Fatih Erdoğana: Ya kardeşim,
vatandaşa 5 ton peynir Migrostan bu kadar da pahalı
satılır mı? Faturayı geç ödüyorlar. diyor. Nasıl
ihale yapıyorsun ki? İhaleye bir şart koymuş bu Melih
Gökçek, ona da geleceğim. Melih Gökçek de kaçamayacak da, şu mega
projelere devam edeyim. Üçüncü köprüyü yapmışlar. Üçüncü köprüde 7,5
milyar dolar garanti var arkadaşlar, 7,5 milyar dolar garanti. Bakın,
buradan uyarıyorum: Bu memleketin başını büyük belaya
sokacaksınız, bu garantiler bu ülkeyi çökertecek. Biz bugün bize
bağıran zihniyeti 1919dan tanıyoruz, ne olduğunu
biliyoruz. Bu ülkenin vatanını bölmek üzereler, kardeş kanı
bu noktaya gelmiş, halkın malını mülkünü nasıl talan
ettikleri ortada ama size söylüyoruz -hiç boşuna gülümseme- bu vatanı
size böldürmeyeceğiz, bu halkın hakkını size yedirmeyeceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
kendinizi çok güçlü sanıyorsunuz, demokrasi yok, hukuk kalmamış,
yargıyı kendinize bağlamışsınız... Aha Reza
Zarrabın durumu ortada, memleketin rezaleti Amerikadan çıktı
ya.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Kadına parmak sallanmaz Aykut Bey, kadına
parmak sallanmaz ayıp olur, nezaket dışı olur.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Bu halkı soyarken nezaket dışı
değil, benim içim yanmış elimi kaldırıyorum, nezaket
dışı... Ben nezaketsizim arkadaş, ben yetim
hakkını yiyene nezaketsizim, ben yolsuzluk yapana nezaketsizim, ben
yargıya darbe yapana nezaketsizim...
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Geç onu, geç!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) ...onlar nezaketi hak etmiyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bak
Amerikada rezaletiniz çıktı. Reza Zarrab ötecek, kim bilir hangi
millî çıkarlarımızı ona teslim edeceksiniz. 17-25
Aralık, paralel, paralel, paralel, paralel... Ya, paralelse size paralel
arkadaş. Biz diyorduk ki: Paralel diye bir şey var. Vay CHPliler
şöyle. diyordunuz değil mi? Ne oldu, ne istediniz vermediniz, niye
paralelinizde dert oldu?
Bu
kadar yolsuzluk... Şu İstanbulun üçüncü havalimanını niye
ormana yapıyorsunuz? 100 milyar dolar para harcayacaksınız,
bundan halka ne fayda var? Halka kuruş fayda yok, emlakçılarına
fayda var. O güzelim ormanları -hepsi devlet malı ya- alıp
TOKİ üzerinden yandaşlarına peşkeş çekecekler, o
yandaşlar da -bu halkın orada parası yok, o daireleri kimse
alamaz- yabancılara satacaklar, ondan sonra bize hizmet diye yutturacaklar.
Kendi belediyenize sorun be, İstanbul AKP Belediyesine sorun, iki yıl
çalışmış, büyükşehir plan hazırlamış,
nerede yapılacakmış havalimanı, üçüncü köprü, orada mı
yapılacakmış? O kuzey ormanlarına niye
kıyıyorsunuz siz? Çünkü emlak projesi yapıyorsunuz, üçüncü
havalimanı, üçüncü köprü, kanal. Sizin o kupon arsa diyen büyük
yöneticiniz var ya... O emlak projesini, o millî emlakçının,
memleketi emlake çeviren emlakçının o vahşi projelerinde, o
halkı soyan projelerinde, o İstanbulu katleden projelerinin
oltasındaki yemdir. Siz şimdi gülümseyin, halkın adaletine hesap
verdiğinizde biz orada hüzünle bakacağız. Hüzünle
bakacağız, bu halkın soyulduğu günleri
hatırlayacağız. Size söz veriyoruz, siz de bu halka hesap vereceksiniz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.
HİKMET
AYAR (Rize) Siz o hesabı vereceksiniz!
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Rüyanızda görürsünüz, rüyanızda!
Rüyanızda bile göremezsiniz onu!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Biz medeniyet kurduk, sen merak etme! Biz
cumhuriyet kurduk!
BAŞKAN
İkinci bölüm üzerine şahıslar adına Samsun Milletvekili
Sayın Erhan Usta.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
az önce, ekonomide oluşan bu tıkanıklığı, bu
sirkülasyonu ifade etmeye çalıştım. Biraz da şimdi bu Kanal
İstanbul Projesi fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl
yapıldı yani buna iyi niyet mi dersiniz, kötü niyet mi dersiniz,
öngörüsüzlük mü dersiniz; buna ilişkin düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Şimdi,
bir defa, rant nasıl oluşuyor? Bir yere bir yatırım fikri
ortaya çıkıyor, diyelim ki işte Kanal İstanbul.
Şuradan geçecek, buradan geçecek diye orada astronomik bir şekilde
gayrimenkul fiyatlarında artış oluyor. Tabii bu gayrimenkulü
birileri topluyor bu proje fikri ortaya çıkmadan önce veya bir yerde bir
imar düzenlemesi konuşuluyor, buna ilişkin önce oralarda belli
ellerde gayrimenkuller toplanıyor. Vatandaş bu parayı yemiş
de olsa problem değil ama yönetime yakın kişiler bu
paraları, bu gayrimenkulleri topluyorlar, ondan sonra da orada
birtakım imar sözleri çıkıyor veya bireysel -en kötüsü de bu-
imar düzenlemeleri. Geliyorsunuz, bir arsanız var, onun için müracaat
ediyorsunuz, devlet, belediye sizden bir miktar pay alıyor -aslında
çok fazla pay da alamıyor- ondan sonra orada emsalleri çok astronomik
şekilde artırılarak mesela 10 tane daire yapılacak yer bir
anda 100 tane daireye çevrilerek ekonomide ciddi bir rant oluşturuluyor.
Şimdi, rantın temel şeyleri bu.
Kanal
İstanbul Projesi fikri nasıl oluştu, biraz ona gelelim.
Biliyorsunuz, bu proje çılgın diye takdim edildi, 2011 seçimleri
öncesiydi. Tarihlere baktığımızda aslında Adalet ve
Kalkınma Partisi beyannamesini 16 Nisan 2011de açıklıyor.
Beyannameyi hatırlayın, o dönemdeki seçim beyannamesini; 2023
projeleri vardı, 2023e kadar uzanan bir beyanname şeklinde
açıklanmıştı fakat beyannamenin içerisinde bu
çılgın proje diye adlandırılan proje yoktu. Beyanname
nasıl çalışıldı? Beyanname
Aslında olmaması
gereken bir şey, hiçbir siyasi parti, hükûmet de dahi olsa kamu
kuruluşlarını kendi seçim beyannamesi
çalışmalarında çalıştıramaz. Yani bütün kamu
kuruluşlarında bu çalışmalar yapıldı ama
sonrasında her konuda kamu kuruluşlarını
çalıştıran Hükûmet çılgın projeyi beyannameye de
koymadı. Bakın, bu kadar önemli projeyse bunun
rakamlarının, hesaplarının kitaplarının
beyannameye konulması gerekirdi. 16 Nisanda beyannameyi
açıklıyor, çılgın proje yok; 27 Nisanda çılgın
proje açıklanıyor. Yani, ya burada kötü bir niyet var ya da burada
ciddi bir öngörüsüzlük var. Yani, böyle el yordamıyla, hiçbir
çalışma olmadan, milyar dolarlık işleri, milyar
dolarlık proje fikirlerini dahi ortaya atamazsınız.
Bakın,
bugün biz burada ne yapıyoruz? Daha ortada hiçbir şeyi olmayan bir
proje fikriyle ilgili olarak kanuni düzenleme yapıyoruz. Aslında
yapmamız gereken şey nedir, yapılması gereken şey?
Önce bu projenin fizibilitelerinin yapılması lazımdı yani
birçok boyutuyla; konunun ekonomi boyutu var, konunun finansman boyutu var,
konunun şehircilik boyutu var, konunun çevre boyutu var, konunun
dış politika boyutu var, konunun uluslararası hukuk boyutu var.
Buralarda ciddi endişeler var. Bilim adamları kendilerini
yırtıyorlar burada oluşabilecek problemlerle ilgili olarak. Şimdi,
Hükûmet önce bunları çalışıp, toplumun önüne bunları
koyup ondan sonra Gelin arkadaş, -madem bu proje çılgın bir
proje, bu proje büyük bir proje- bunu bu şekilde toplum
tartışsın. demek yerine, ortada hiçbir şey olmadan,
tamamen rant oluşturmaya yönelik olarak bir proje fikri var ortada. Yani,
burada, tabii ki ne kadar gayret edersek edelim, ne kadar iyi niyetli olursak
olalım, burada iyi bir niyetten söz etme imkânı maalesef yok; burada
kötü bir niyetin olduğu, burada ilişkinin duygusal olduğu, para
kazanmaya yönelik, bu ülkenin kaynaklarının sömürülmesine yönelik bir
durum olduğu çok açık bir şekilde ortada. Diğer türlü
olmuş olsaydı, az önce söylediğim gibi bunların
fizibiliteleri yapılırdı, bu konular konuşulurdu.
Bakın,
öngörüsüzlüğün küçücük bir örneğini vereyim kafalarınızda
kalsın diye. Şimdi, bu proje fikri ortaya
atıldığında böyle spesifik bazı şeyler söylendi,
denildi ki: Buradan çıkacak toprak havalimanında kullanılacak,
üçüncü havalimanında kullanılacak. Şimdi, böyle, projeyi hani
biraz sevimli hâle getirmek için, iki projeye entegre olduğunu göstermek
için. Şimdi bu işin olmayacağı ortaya çıktı.
Yani, böyle milyar dolarlık, koskocaman işleri, ülkenin
geleceğini ipotek altına sokacak işleri böyle el yordamıyla
yapmak istiyoruz. Burada eğer iyi bir niyet olsaydı arkadaşlar,
şunu çok samimiyetle ifade ediyorum -bakın, bugün rant vergisi
diyoruz, bütün siyasi partiler rant vergisini söylemeye başladı- rant
vergisini önce çıkarırsınız, burada oluşacak, yönetime
yakın bir avuç insanın kazandığı o parayı
vergilendirecek bir vergi altyapısını oluşturursunuz, proje
fikrini ondan sonra ortaya atarsınız. Rant vergisi sonra
konuşuluyor, orada bir rant oluşturuyorsunuz, vergisini sonra
konuşuyorsunuz, verginin de çıkacağı filan yok. Şu
anda Gelir Vergisi Kanununu alt komisyonda görüşüyoruz, görüşülmeye
başlandı, Gelir Vergisi Kanununda rant vergisine ilişkin hiçbir
şey yok, hâlbuki bunu Başbakan iki defa açıkladı Rant
vergisini çıkaracağız. diye. Yani burada bir samimiyetsizlik,
burada bir düzensizlik, burada bir koordinasyonsuzluk var. Bunun sonucunda ne
oluyor? Ülke fakirleşiyor. Bunun sonucunda ne oluyor? Bir kısım
insanlar, yönetime yakın olan insanlar zenginleşiyor. Ülkenin
kaynakları yurt dışına akıyor, ülkenin
borçluluğu, ülkenin kırılganlığı artıyor.
Bunu ancak bu şekilde ifade edebiliriz.
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Usta.
İkinci
bölüm üzerinde şahıslar adına ikinci ve son konuşmacı
Çorum Milletvekili Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt.
Sayın
İnceöz
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Yok.
BAŞKAN
Yok.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, on beş dakika süreyle ikinci bölüm üzerinde
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim ancak bu sürenin
yarısı sayın milletvekillerine, diğer yarısı da
Sayın Bakana aittir.
Soru-cevap
işlemini başlatıyorum.
Sayın
Aydın
ERKAN
AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, Sayın Bakan; Ankarada resmî
temaslar yapan Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz için 500den
fazla lüks araç kiralandığı söyleniyor. Hatta, Ankarada yeterli
araç bulunamaması nedeniyle İstanbul, Adana ve Antalya illerinden
getirilen araçların otoparklara sığmadığı
kaydediliyor. Ankarada otellerde boş yer kalmadığı,
Kralın klozetini bile yanında getirdiği bildiriliyor. Acaba
asgari ücretin 1.300 lira olduğu, işsizliğin had safhada
olduğu Türkiyede Suudi Arabistan Kralı için ne kadar harcama
yapıldı? Diğer yandan, Suudi Krala devlet nişanı niçin
verildi? Devlet nişanı vermek için kriterler nelerdir? Kral bu kriterlere
ne kadar uygun?
BAŞKAN
Sayın Tarhan
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan, Kocaelide yaşayan Suriyeli
sayısı 22 binin üzerinde. Bir yandan da Avrupadan Türkiyeye mülteci
gönderme süreci başladı. Kocaelideki geri gönderme merkezinin
kapasitesinin sadece 50 kişi olduğu söyleniyor. Kocaelideki Suriyeliler
için bir planınız var mı?
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Sayın Başkan, Sayın Bakan; avukatlar
hâkimlik ve savcılık sınavına on beş gün önce
girdiler. Türkiye 2ncisi olan, 94 puan alan, sözlü mülakatta elenen acaba
Alevi olduğu için mi elendi? 72 puan alanın da
sınavını kabul ederek hâkim olarak aldınız. Bunu da
kindar olduğu için mi aldınız?
BAŞKAN
Sayın Toğrul
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biliyorsunuz, Maraş Dulkadiroğlu ilçesine bir AFAD kampı
yapılıyor, orada halk günlerdir direniyor. Bugün köyler
basılarak 3 ayrı köyde 6 kişinin tutuklanması konusunda ne
düşünüyorsunuz? İradeyi mi kırmaya
çalışıyorsunuz?
İkinci
sorum: Gaziantep Üniversitesinde fıstık ağaçlarının
olduğu alan sökülerek konut alanına çevriliyor, bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
Üçüncü
bir sorum: Gaziantep Belediyesi basit bir logoyu neredeyse 1 milyon TLye
ABDli bir firmaya yaptırmıştır. Bu firmanın da eski
bakan Egemen Bağışla olan ilişkisi açığa
çıkmışken bu konuyla ilgili bir işlem yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Silivri Cezaevine gitmek için belediye halk otobüsleri
çalışıyor ancak vatandaş orada çok uzun süre beklediği
için
Hem belediye otobüs durakları yok. Hastalar olabiliyor, hamile
insanlar olabiliyor ve yaşlılar olabiliyor ve insani anlamda Silivri
Cezaevinin önünde bir defa otobüs duraklarında bankların olması
gerekiyor. Ve otobüsler iki buçuk üç saat arayla gidip geliyor, ziyarete gelen
insanlar mağdur. Bu mağduriyetin giderilmesini talep ediyoruz sizden.
Bir
başka sorun, cezaevlerindeki yemekler çok kalitesiz, büyük şikâyetler
geliyor.
Üçüncü
konu: Kapalı cezaevinden açık cezaevine giden insanların hesaplarında
paralar var, paralar on gün gecikmeli gidiyor. On gün gecikmeli gittiği
zaman açık cezaevinde bulunan insan kendi parasından tasarruf
edemiyor, bu şekilde mağduriyetler yaşanıyor. Bu
mağduriyetlerin de çözülmesini talep ediyoruz sizlerden.
BAŞKAN
Sayın Özcan
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Suudi Arabistan Kralı ülkemizde. Arkadaşımız ona
niye devlet nişanı verildiğini sordu, ben de bu sorunun
cevabını merak ediyorum. Yalnız şu beni rahatsız etti:
Bizim Sayın Cumhurbaşkanımız Amerikada çavuş
düzeyinde karşılanırken bizim Suudi Arabistan Kralını
Cumhurbaşkanı düzeyinde, hem de kapısını açarak
karşılamamız ne ölçüde içinize siniyor, merak ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tüm
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Teşekkür ediyorum.
Kahramanmaraşta
on dokuz gündür mülteci kampına karşı eylem yapan Aleviler
Derdimiz Suriyeliler değil. diyorlar. 16 tane Alevi köyünün
ortasında mülteci kampı yapılmak isteniliyor ve o köylüler
ayakta. Buna bir çözüm bulmak istiyor musunuz? Maraş katliamından bu
yana o bölgenin tedirgin olduğunu biliyorsunuz. Bir an önce bu işe
çözüm bulunması gerekmektedir yoksa toplumsal anlamda yeni sorunlar
yaratılacak.
BAŞKAN
Sayın Usta
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2014
seçimlerinde Samsun İlkadım Belediyesi Milliyetçi Hareket Partisinden
Adalet ve Kalkınma Partisine geçti. O günkü seçim propagandası
döneminde Adalet ve Kalkınma Partisi adayı hiçbir işçiyi
çıkartmayacağına ilişkin söz verdi ve bu sözle de
insanlardan oy aldı fakat 600e yakın işçiyi işten
çıkarttı. Bunlar gariban insanlar. Şimdi mahkeme kararları
var. Mahkeme kararı ya bunların işe döndürülmesi veya
tazminatlarının ödenmesi şeklinde. Maalesef ne bu çocuklar
tekrar işe başlatılıyor ne de tazminatları ödeniyor.
Başlangıçta bir miktar tazminat ödediler, son zamanda onları da
ödemiyorlar. Bu insanlar çalışmak istiyor, alın teriyle para
kazanmak istiyorlar. Ben şimdi Hükûmete sormak istiyorum. Ve bunların
hakikaten siyasi bir görüşleri de yok yani bunların hepsi MHPli
filan de değil fakat böyle ciddi bir adaletsizlik ve zulüm var. Bu zulme
bir son verilmesi lazım. Hükûmeti bu konuda tavır almaya davet
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, on dört yıllık iktidarınızda kaç tane millî park
ilan ettiniz.
İkinci
sorum: Aydın ve Muğla illeri sınırları içerisinde
bulunan, antik ismi Latmos olan Beşparmak Dağları coğrafi
açıdan en etkileyici ve arkeolojik açıdan en zengin bölgelerden biridir.
Doğa ve kültür mirası açısından eşsiz değerlere
sahip olan bu önemli bölge madencilik faaliyetleri nedeniyle tehdit
altındadır. Feldspat mineralinin çıkarıldığı
bölgede Latmos ciddi anlamda zarar görürken tarih öncesi döneme ait kaya
mezarları da yok oluyor. Türkiyenin 122 önemli nadir ve endemik bitkisine
sahip yağmurun, bereketin ve kültürün merkezi Latmosun millî park ilan
edilmesi konusunda bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yalım
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Bakanım, Uşak Belediyesinde çalışan taşeron
işçileri -250-300 civarında bu işçiler- İŞKURa
geçirdiler son zamanlarda. Ancak, İŞKURa geçirdikten sonra sadece üç
aylık sözleşme olarak yeni sözleşmelerini imzalamışlar
ve senelik izinlerinin ve yıpranma haklarının
olmadıklarını belirtiyorlar. Bu konuda çözümün sizlerde
olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Ben, sorumu Adalet Bakanına soracaktım ama
burada olmadığı için sorumu ona saklıyorum.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz.
Sayın
Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Bakanımdan
Bir: Ülkemize kabul edilen
Suriyeli sayısı ne kadardır? Kabul edilen Suriyeli mültecilerin
sağlık, kira, eğitim harcamaları kimin tarafından ve
ne miktarlarda yapılmaktadır? Bu mültecilere vatandaşlık
hakkı verilecek midir?
İki:
Çocuk istismarının sıkça yapıldığı görülen
Ensar Vakfı bünyesinde kaç öğrenci
barındırılmaktadır? Cinsel istismarlarla ilgili kaç dava
açılmıştır? Cezalandırılanlar var
mıdır? Millî Eğitim Bakanlığı olarak eğitim
gören çocuklarımız için barınma sorununun çözümüne yönelik bir
çalışmanız var mıdır? Mevcut uygulamalara ne zaman son
verilecektir? Çocuklarımızın korunması ne zaman
sağlanacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kayan
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Kırklarelinde özellikle kırsal bölgede iki yıldan beri
sürekli olarak enerji hatlarında problem vardır ve bu problem
doğrultusunda da enerji sağlıklı bir şekilde
verilemiyor ve özellikle kırsal bölgedeki hayvan üreticileri bu konuda çok
mağdurdurlar. Ayrıca, Kırklarelinin Demirköy ilçesine
bağlı köylerde ormanların tıraşlanmasından
vazgeçildiğinden dolayı bu köyler büyük bir mağduriyet
içindedirler ve köyler sürekli olarak boşaltılmaktadır. Koca bir
köyde 2 tane hane kalmıştır. Bunun üzerinde bir
çalışmanız var mı? Ayrıca, Kırklarelinin
-biliyorsunuz- Pehlivanköy ilçesinde geri dönüş misafirleri vardır.
750 kişilik bir Pehlivanköy geri dönüş kampına 750 kişiden
fazla geldiği zaman bu insanları ne yapacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Gürer kaldı ama süre bitti. Tek 1 kişi
kaldığı için Sayın Gürere de söz verelim son olarak.
Buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Başkan.
Sayın
Bakan, bu yaşa takılanlarla ilgili bir yazılı soru
önergemiz olmuştu. Onunla ilgili verdiğiniz yanıtta yaşa
takılanlar için umutlu bir şeyler söylememişsiniz. Bu konuda
yaşa takılanların ülkemizdeki sayısı kaç? Çünkü bunlar
sigortayla ilgili süreci tamamladıkları hâlde emeklilik bekliyorlar.
Bununla ilgili umutkâr bir şeyler söylemeniz mümkün mü?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sizden
başlayayım.
Ben
de bir emeklilikte yaşa takılanım. Yani, çok doğal olarak
Türkiye özellikle sosyal güvenlik sisteminde bir reform yaptı ve bu
reformda sırasıyla bir yaş değerlendirmesi yaptıktan
sonra kadınlarda 60, erkeklerde 65e getirdi. Bizim şimdi emeklilikte
yaşa takılmak
Elbette ki bu çalışan herkesin en temel
haklarından bir tanesidir ama şunu ifade etmek zorundayım:
Sosyal güvenlik sisteminin de bir gelir-gider dengesi var. Biz bu gelir-gider
dengesini hepimiz için gözetmek zorundayız.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Kaç kişi bunlar?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Şimdi tam olarak
verebilecek değilim ama tam rakam hesaplanabilir de değildir yani onu
da söyleyeyim.
Ve
şunu ifade etmek istiyorum: Bizim özellikle emeklilikte yaşa
takılanlar konusunda ortaya koyduğumuz değerlendirme
açıktır, bunu gerek sözlü gerek yazılı gerekse de
kamuoyunda sorulduğu zaman söylüyoruz. Bizim böyle bir
çalışmamız yoktur ve eğer bir sosyal güvenlik sistemi
reformunu tam anlamıyla gerçekleştirmek istiyorsak herkes
belirlendiği yaşta emekli olacaktır. Öncelikle bunu ifade etmek
istiyorum.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yine de bir iyileştirme düşünün.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) İkincisi, burada
özellikle Suriyelilerle ilgili bir soru geldi. Suriyelilerle ilgili gelen
soruda
2 milyon 700 bini aşkın Suriyeli kardeşimiz bugün
Türkiyede ülkemiz tarafından misafir edilmektedir ve bunların birçok
hizmeti bizim tarafımızdan gerçekleştirilmektedir.
İşte,
sizin de bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğinin geri kabul
anlaşması çerçevesinde yaklaşık 3 milyar euroluk çerçeve
bir anlaşmayla birlikte bir değerlendirme ortaya konulmaktadır.
Tabii, bununla ilgili de daha henüz Türkiyeye bir ödenek, bir ödeme, bir proje
karşılığı bir süreç başlamamıştır.
Önümüzdeki günlerde çok ufak Avrupa Birliği projeleri vardır, o da
eğitimle ilgili olan bölümünde. Çok büyük projeler değildir yani
Türkiyenin harcadığı yaklaşık 9-10 milyar
doların herhangi bir bölümünü de karşılayabilecek bir proje
değildir. Bunu da ifade etmek istiyorum.
Yine
özellikle söylenilen bir söz var, beni de incitir, hepimizi incitir.
Avukatlık, hâkim ve savcılık sınavlarında bir
Alevi-Sünni ayrımı yapılması veya yazılı
sınavlarda veya sözlü mülakatlarda ona ait bir değerlendirme
yapılması
Şunu
ifade etmek istiyorum: Hepimiz siyaseti takip ediyoruz. Bu konuda kim bir
ayrım ortaya koyar, kim bir ayrım yaparsa bunun bedelini acı
şekilde öder. Bu doğru bir şey değildir, bunu yapmak da
doğru değildir. Bu ülkede birliği, beraberliği başka
türlü tesis ettirmemiz de mümkün değildir, ifade etmek istiyorum. Ve yine
şunu da söylemek istiyorum: Bugün Türkiyede Allaha şükürler olsun
ki herkes kendisini ifade edebilme, herkes kendi kimliğini ortaya
koyabilme fırsatına sahiptir. Geçmiş yıllara dönüp
baktığımızda bu konuda kimse kendi kimliğini ifade
edemiyor, kendi kimliğini ifade etmekten korkuyor, Ben şuyum ama
diye başlayan cümleler ifade ediliyordu ama bugün böyle bir şey yok.
Ben
şunu açık yüreklilikle söylerim: İki dönem bilirim yakın
okuduğum siyasi tarihte. Birisi rahmetli Adnan Menderesin 1950-1960,
Aleviler kendilerini rahat bir şekilde ifade etmişlerdir. Özellikle
1957ye kadar Alevilerin önemli bir bölümü Demokrat Partiye oy vermiştir.
Demokrat Parti neredeyse Alevilerin tamamının kendisini ifade
ettiği bir siyasi parti hâline gelmiştir.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Sayın Bakan, bir tane Alevi vali, bir tane Alevi
kaymakam ismi verin bana!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) İki
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Birer tane verin, söyleyin!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) İki: Şöyle
tamamlayayım
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Seksen bir il var, bir tane Alevi vali söyleyin, bir
tane Alevi kaymakam söyleyin, söyleyin bana!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Onu da söylerim.
2002
ile 2015 arasında bugün Türkiyede bütün kesimlerin
Yani
yüzleşemediğimiz problemler, halının altına
süpürdüğümüz dertler, bütün bunlarla ilgili, bütün problemlerle yüz yüze
gelinmiş, bütün problemlerle ilgili çalışılmış ve
burada özellikle belki de Türkiye'nin en önemli gerçekleştirdiği
meselelerden birisi olan Türkiye'de bugüne kadar ötekileştirilmiş
bütün kesimlere ciddi bir şekilde kucak açılmıştır.
Böyle bir şeyi kabul edebilmek doğru da değildir, mümkün de
değildir. Bunu seslendirmek de doğru değildir, bu hiçbirimizin
lehine değildir. Bunu açık söyleyeyim. Ne olursunuz. Böyle bir
ayrım söz konusu değildir, olmamalıdır. Bu ayrımı
yapan da yaptıran da yanlış içerisinde olur. Böyle bir şey
ülkemiz için söz konusu değildir ve bunun için her birimiz önemli bir
çalışmayı ortaya koyuyoruz.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Sayın Bakan, sorularımıza cevap
vermediniz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Olduğu dönemler
oldu, valilik, emniyet müdürlüğü, şu anda da var. Bakın, şu
anda da var.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bir tane vali söyleyebilir misiniz?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bakın, böyle bir
ayrımı bana söylettirmenizi bile demokratik ilkelerimiz
açısından ve insanlık ilkelerimiz açısından
yanlış bulurum, bu doğru değil. Ne olursunuz bunu böyle
isimlendirmeyelim, telaffuz etmeyelim.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) İsim verin Sayın Bakan, liste gibi verin
bize.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Yine bunun üzerinden
ifade etmek istiyorum. Sayın milletvekilimizin İŞKURla ilgili
bir sorusu oldu. Bu meseleyi tetkik edeceğim ama biliyorsunuz ki üç ay,
altı ay ve dokuz aylık şeylerimiz söz konusu. Muhakkak ki bu dönem
içerisinde, hangi döneme tekabül ettiğini ve nasıl sürecin devam
ettiğini tetkik ettireceğim. Eğer bir mağduriyet varsa
bilmenizi istiyorum ki gidereceğiz.
Özellikle
Maraş bölgesiyle ilgili sorular geldi. Bildiğim kadarıyla
Çünkü
Bakanlar Kurulumuzda da gündeme gelen, özellikle Başbakan
Yardımcımız Sayın Yalçın Akdoğanın da kendi
görev alanında olan ve AFAD Başkanımızın da bu konuda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Hiçbir soruya cevap vermedi Sayın
Başkanım. Eğer söz verirseniz, Bakan sorularımıza
cevap versin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, sizin sürenizden almıştık.
Size
iki dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bilgiler ifade edilen
bir konudur. Bu uzun zamandır çalışmaları yapılan bir
alan çünkü malum alan, bildiğim kadarıyla Kahramanmaraşta bir
sanayi sitesinin içerisinde. Buranın boşaltılması konusunda
Kahramanmaraşlıların ortak bir dileği ve temennisi oldu.
Buna ait bir alan araştırmasına girildi ancak uygun alan
Çünkü
bilirsiniz ki yani hem bölgesel hem coğrafi hem de onların yaşam
alanlarını genişletebilecek bir yaşam alanı
oluşması lazım orada. Bu konuda bulunabilecek ender alanlardan
biri bulundu fakat üzerinde çalışıldığını
ifade etmek istiyorum. Bu konuda da bakınız yani bugüne kadar
özellikle Suriye meselesi konusunda bütün dünya Türkiyeyi takdir ederek
izliyor. Hem bizim yardımlarımızdan ziyade, halkımız,
milletimiz Suriyeli kardeşlerimizi kucaklayarak bütün dünyaya kardeşliğin
nasıl olabileceğini ve zorda kalan milletlere nasıl yardım
edilebileceğini gösteren bir anlayışı ortaya koyuyor. Bu
konuda da tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı kanaatte olduğunu
düşünüyorum. Onun için burada da en itidalli çözümün bulunacağı
kanaatindeyim.
Bunun
ötesinde diğer sorular var. Bakanlarımız bu diğer sorularla
ilgili muhakkak ayrıntılı bir şekilde cevap vereceklerdir.
Tekrar
çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, ikinci bölümde
yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, 17nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere
toplam üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer
İstanbul Eskişehir
Madde 17- 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 56ncı maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Ancak, 53 üncü
maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir
bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde
kullanılabilir. Bu konuda işveren işçiye herhangi bir zorlamada
bulunamaz.
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan
Tan Mehmet
Ali Aslan Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Batman Adıyaman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Günal Erhan
Usta Kamil
Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter Mustafa
Mit
Sakarya
İstanbul Ankara
İsmail
Faruk Aksu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın
Mustafa Mit. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
MİT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı torba kanunun 17'nci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mevzuat
Hazırlama Yönetmeliğine ve İç Tüzüke aykırı
olmasına, gurupların itirazlarına, Başbakanın söz
vermesine rağmen tasarı ve tekliflerden oluşan 8 adet
düzenlemeyi bir torbada kanun yapmaya çalışıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, biz kanun koyuyoruz, kanunun tarifini de hepimiz biliyoruz.
Torba olarak yapıldığı için kanunlar yazboz tahtasına
dönüşmüştür. Olmadı değiştir, bu da olmadı, yine
değiştir; kanun yapma tekniği açısından
yanlıştır, usul olarak da yanlış buluyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Kıbrıs konusunda dikkatinizi çekmek istiyorum.
Kıbrısta bir şeyler oluyor, bilmiyoruz, Hükümet de Meclisi
bilgilendirmiyor. Kıbrıstan asker çekildiğine dair haberler
var. Başbakan Belçikadaki görüşmelerinde acaba Kıbrıs
üzerinde söz mü verdi? Kimse kusura bakmasın, Hükûmetin siciline
bakılınca aklımıza her türlü olumsuzluk geliyor.
Atatürk'ün
savaş sebebi saydığı Süleyman Şah Türbesi gece
karanlığında gizlice sınıra
taşınmıştır. Kıbrıs millî bir davadır,
vazgeçemeyiz.
Değerli
milletvekilleri, Egede 17 ada iflas etmiş Yunanistana terk
edilmiştir. Kendi derdine düşen Yunanistan, adalara tek tek bayrak
dikerek sahiplenmeye başlamıştır. Girit nasıl
Yunanistana kaptırıldıysa bugün Egedeki adalar da aynı
yolda ilerlemektedir. Kıbrısın da aynı akıbete
uğrama tehlikesi vardır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi de getirilen torba kanunla ilgili bazı konulara
değinmek istiyorum.
Yaklaşık
610 bin kişi 65 yaş aylığı almaktadır. Getirilen
tasarıyla yaklaşık olarak 100 bin kişi daha hak
kazanacaktır. Bizim teklifimiz doğrultusunda bir kanun
değişikliği olduğu zaman bu rakam 200 bine
çıkacaktır. Bu tasarıyla 65 yaşını doldurmuş
muhtaç kimseler kendi ve eşinin aylık gelirlerinin toplamı net
asgari ücretin üçte 1ini aşmaması hâlinde maaş hakkı
kazanmaktadır. Bu yanlıştır, haksızlıktır.
Bu hükmün sadece kendi geliri olarak düzeltilmesi gerekmektedir. Muhtaç kimsenin
kendi net geliri dikkate alınmalı, eşi varsa ve aynı
şartları haizse ona da 65 yaş aylığı
bağlanmalıdır, aylık maaşsa en az 350 TL
olmalıdır.
Bir
diğer husussa: Engelli aylıklarının aylık 600 Türk
lirası, engelli yakını aylığının da 400 Türk
lirası olmasını da engelliler adına talep etmekteyim.
Genel
sağlık sigortası adı altında üniversite talebelerini,
lise talebelerini ve işsiz güçsüz gençlerimizi haberleri olmadan
sigortaladık, borçlandırdık, şimdi hatamızı
anladık olmayan borçları siliyoruz. Çaresi gayet kolay, bul bir
torba, at içine, bir kanun maddesi, olsun bitsin. Bu mudur kanun yapma?
Zorunlu
mali sigorta da artık kamuoyuna mal olmuş bir problemdir. Bu konuda
yapılmak istenilen değişiklikle genel olarak haksız fiil
sorumluluğu muğlak hâle getirilmektedir. Tazminatlar
hazırlanacak, genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabi
olacaktır. Bir taraftan ödenme zorluğu çekilen pirimler, diğer
taraftan yüksek primlere nazaran düşürülen teminatlar. Genel şartları
kim veya kimler hazırlayacak? Yüksek kâr hesap eden sigorta
şirketlerine karşı vatandaşı korumak Hükûmetin
sorumluluğundadır. İnsan yerine sigorta şirketlerinin kâr
marjını esas alan bu düzenleme hem adil değildir hem de Anayasaya
aykırıdır. 4üncü maddenin tasarıdan
çıkarılmasını da talep etmekteyiz.
17'nci
maddeyle, İş Kanununda değişiklikle işçilerin hak
ettikleri izin sürelerinin kullanım şekli düzenlenmektedir. Buna
göre, bir bölümü on günden az olmamak üzere taraflarca belirlenecektir.
Yıllık izin işçinin kanuni hakkı olduğundan bu
hakkın korunması lazımdır. Uzun tatillerde aradaki iki üç
günlük boşlukların izinden sayılması için tercihte bulunmalıdır
ve işçinin lehine değerlendirilmelidir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Mit.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Sayın
Behçet Yıldırım.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 273 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 17nci maddesi üzerine partim adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
yasa tasarısında İşçilerin yıllık izinlerinin
tarafların anlaşmasıyla bir bölümü on günden
aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir.
denilmektedir.
Bu
çatı altında her gün birkaç tane araştırma önergesi -gerek
iktidar gerek muhalefet partileri tarafından- görüşülüyor, uzun uzun
konuşuluyor; çoğunluğun azınlığa tahakkümü sonucu
halkın, işçinin, emekçinin, çalışanın lehine olan tüm
öneriler maalesef reddedilmektedir. Hele işçiler aleyhine olan yasalar -ki
bu da bu yasalardan biri- gelince iktidar, resmen sermayenin sesi oluyor,
kraldan fazla kralcı kesilip işçinin lehine olan mevcut yasaları
bile değiştirip tamamen sermayenin, patronların istediği
yasaları çıkarmaktadır.
Ülkemizde
çalışma hayatı binbir güçlükle doludur ve sabaha kadar
konuşsak, tartışsak yine vaktimiz yetmez ama adı geçen bu
yasa da izinlerle ilgili ve işsizliğin pik yaptığı bir
dönemden geçiyoruz. En çok işsizliği yaşayan illerin
başında da maalesef bölgem olan Adıyaman gelmektedir.
İşsizlikten dolayı intiharların sıkça
yaşandığı Adıyamandan bahsediyorum. Her gün onlarca
kişi bu konuda bizleri aramakta, İş olsun da ne olursa olsun,
yeter ki çoluk çocuğumu geçindirecek bir gelirim olsun, ne iş olursa
yaparım. demektedir. İş bulanlar -ki çoğu geçici
işlerde- bırakın bu izinleri, on iki saat çalışmakta,
tamamen güvencesiz, sendikasız, mevsimlik işlerde binlerce aile,
köylü, işçi açlık sınırının altında
varoşlarda yaşamaktadır. Yıllık izinden bahsediyoruz,
adam işsizlikle pençeleşiyor. İş bulduk da
yıllık iznin lafı mı olur? İş olsun da çoluk
çocuğumun karnını doyurayım da yıllık izin
neymiş, tatil neymiş? diyen binlerce hemşehrim var.
Sayın
milletvekili arkadaşlarım, memleketimde işçinin sorunu olur da
küçük işletme sahibinin sorunları olmaz mı? Çevre iller
teşvik yasasından yararlanıyor ama bizden daha iyi durumda olan,
refah ve kalkınma düzeyi bizden kat kat iyi olan iller 6ncı bölgede
iken Adıyaman 5inci bölgededir. Örneğin, Teşvik yasasıyla Adıyaman'da
yatırım yapmak isteyen -kimse yapmak istemiyor, komşu illere
kaçıyor- bir işveren bir işçi için 400 TL SGK primi
yatırırken 6ncı bölgede olan Urfa'da 40 TL
yatırmaktadır. Yani, 10 katı fazla bir ücret
yatırmaktadır.
Biliyorsunuz,
Hükûmet, Bakanlar Kurulunu pazartesi günü Urfa'da topladı.
Ağırlıklı konu, Suriyeli mülteciler konusu idi. Hükûmet
sözcüsü misafirperverliğimizi öve öve bitiremedi. Mülteci sorununu da
başımıza bela eden saraydır, AKP iktidarıdır.
Suriye politikası dış politikamızın iflası
olduğunu gösteren en önemli parametredir ve dünya âlem bunu çok iyi
bilmektedir.
GAP'ın
güneydoğu için bir kurtuluş olduğunu düşünen -ki ben de
böyle düşünmüştüm- Urfalı, Adıyamanlı
hemşehrilerim hayal kırıklığı
yaşamışlardır. Adıyaman'ın bir ilçesi Samsat,
onlarca köy ve mezrasıyla birlikte baraj gölü dolayısıyla
haritadan silinmiş, verimli arazileri sular altında kalmış
ama 1 dönüm Adıyaman arazisi bile sulu tarıma geçememiştir.
Adıyaman âdeta cezalandırılmıştır. Eğer
Adıyaman ovası, Samsat ovası, Kâhta ovası, Besni ovası
sulu tarıma geçmiş olsaydı Adıyaman için bugün işsiz
şehri, ırgat şehri denilmeyecekti; değil
Adıyaman'ı, değil Türkiye'yi, tüm Orta Doğuyu besleyecek
bir projeye sahip olacaktık; hem bölge halkı işsizlikten
kurtulacak hem ülkemiz daha iyi bir kalkınma hamlesi
gerçekleştirmiş olacaktı.
Görüşülmekte
olan bu yasalar için benim naçizane önerim: Sosyal devlet görevini iyi
yapmalı, işçi de işveren de küçük işveren de desteklenmeli.
Eşit işe eşit ücret prensibine uyulmalı,
çalışan da, çalıştıran da mutlu olmalı. Bunun
yolu da barışçıl, özgür, demokratik bir Türkiye'den, demokratik
bir cumhuriyetten geçmektedir. Ancak bunun olması için de sürmekte olan
kirli savaşın derhâl son bulması, çözüm sürecine dönülmesiyle
elde edilebilir. Kardeş kanının daha fazla dökülmemesi için
Meclisi sağduyuya çağırıyorum. Herkesin mutlu olduğu
bir iç barış sağlanmalı. Dış politikamız
gözden geçirilmeli. Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesiyle bu güzel ülke
hepimize yeter diyorum.
Emekten
yana bir iş kanunu öncelikle emekçilerin iradesini tanımalı,
iznin bölünme şartı tarafların antlaşması değil,
işçinin rızasına bağlanmalıdır. Zira toplu
sözleşme hakkı olan işçi oranının yüzde 4,5
olduğu, işçi örgütlülüğünün çok düşük olduğu bir
ülkede tarafların anlaşması şartı her zaman
işveren iradesini öne çıkaracaktır. Yıllık izin
işçiler için bir hak, işverenler için ise bir yükümlülüktür. Siz hak
olanı yükümlünün insafına bıktığınızda
açıkça hak sahibinin mağduriyetine yol açarsınız.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerinde aynı mahiyetteki iki önergenin oylanması sırasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeleri tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi
273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
17nci
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu
(Ankara) ve arkadaşları
Madde 17- 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 56ncı maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Ancak, 53 üncü
maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir
bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde
kullanılabilir. Bu konuda işveren işçiye herhangi bir zorlamada
bulunamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın Yakup Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP
AKKAYA (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, Meclisin çalışan değerli
emekçileri; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesine
ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, söz konusu
madde İş Kanunumuzda düzenlenen yıllık izinlerle ilgili
değişikliği kapsamaktadır. Bu değişiklik önerisi
neden gelmiştir? İşçi sendikalarının böyle bir önerisi
olabileceğini tahmin etmiyorum. Çalışma hayatının
çözülmesi gereken onca sorunu varken anayasal hakkı olan, Anayasayla
teminat altına alınmış olan yıllık izin
hakkının on günden sonrasının parçalanması niye acil
bir sorun olarak Meclisin gündemine geliyor?
Değerli milletvekilleri -bilmem
takip ediyor musunuz- ocak, şubat, mart ayları içinde iş
cinayetlerinde ölen işçilerin sayısı tam 415. Şaka gibi, üç
ayda 415 işçi ölmüş, kamuoyunda yeterince yeri bile yok. Bu sorunla
ilgili tedbir almak yerine işçinin kullanmakta bile
zorlandığı yıllık izin hakkıyla
uğraşıyoruz. 1 Kasımdan bugüne kadar -bugünkü 6ncı
torba kanun içinde- 150ye yakın kanun değişikliği
yapıyoruz. İşçinin gerçekten lehine tek bir madde
değiştirmediniz bu 150 kanun içinde, aksine aleyhine olan
yasaları çıkartmak için maşallah gece gündüz çalışıyorsunuz
ve biz de bu yasaların geçmemesi için, en azından doğru
yasaların çıkması için çalışıyoruz ama bizi
dinlemiyorsunuz.
Bakın Taşerona kadro
vereceğiz. dediniz Cumhuriyet Halk Partisinden
kopyaladığınız bir yasa teklifiyle ilgili, o günden bugüne
bir adım atmadınız. Çalışanları
kandırıyorsunuz ve bunu da yüzünüze gözünüze
bulaştırdığınızı buradan söyleyebilirim.
Sayın Başbakan aylar önce 21 Marta kadar bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisine getireceğiz. demişti bu taşeronla ilgili.
Konuşmasının üzerinden yaklaşık bir ay geçti, hâlâ ses yok. Yandaş basın manşet
atıyor, toplumun gazını almaya çalışıyor.
Gazetelerde yapılan açıklamalarda bununla ilgili önemli bir detay
daha açığa çıktı. Bu işçilerin geçmiş
haklarını, kıdem tazminatı haklarını da
ellerinden almak istiyorsunuz yani Gelin, özel statüde sizi taşeron
işçisi yapalım, kamuda çalıştıralım. diyorsunuz,
üç yıllık sözleşme öneriyorsunuz ama tabiri caizse bundan bir
rüşvet istiyorsunuz, Geriye dönük kıdem tazminatından
vazgeçerseniz bunu size verebiliriz. diyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, bakın, 2014 yılında çıkan yasal düzenleme
sonrasında taşeron işçiler sendikalara üye olmaya
başladılar ve bunlar toplu sözleşme yapma hakkına
kavuştular. Şu ana kadar yaklaşık 500e yakın toplu
iş sözleşmesi yapıldı ve bu toplu iş
sözleşmelerinde o taşeron işçiler belirli haklara
kavuştular. Şimdi, gelinen bu noktada siz O haklarınızdan
vazgeçin. diyorsunuz. Bu, doğru değildir. Bu anlayış
ahlaki değildir.
Değerli
arkadaşlar, bir başka konu, gene Mecliste, apar topar -ki, daha önce,
2009 yılı içinde de gelmişti bu Meclise, o zamanki
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veto etmişti- özel istihdam
bürolarıyla ilgili düzenlemeyi -biz kiralık işçilik diyoruz-
hem üst komisyonda hem alt komisyonda geçirdiniz.
Bu
kıdem tazminatının gasbına ilişkin de kamuoyunda bir
algı yaratmaya çalışıyorsunuz yani gelinen noktada Mecliste
geçirmiş olduğunuz 150ye yakın kanun tasarısı içinde
işçilerin lehine Allah rızası için tek bir madde yok.
Emeklilerle
ilgili Promosyon vereceğiz. diye söylediniz -gene Cumhuriyet Halk
Partisinden kopyaladığınız bir vaadi- bununla ilgili rakam
bile verdiniz ama aylar geçmesine rağmen, emeklilerin hakkı olan
promosyonları şu ana kadar henüz açıklamış
değilsiniz. Bankalarla promosyon pazarlığı
yaptığınızı söylüyorsunuz. Bu pazarlığı
kim yürütüyor? Emeklilerin temsilcileri bu pazarlığa niye dâhil
edilmiyor?
Değerli
milletvekilleri, bakınız, bugün iyi bir haber aldık, en
azından Bir anlaşmayla sonuçlandı. dendi. Ben sendika genel
başkanıyla konuştum. Çok ciddi olarak böyle bir anlaşmadan
söz edilmedi ama söz verdiler. dendi. O da neydi? Amasyada, Yeni Çeltek maden
işçileri yerin 800 metre altında on gündür açlık grevinde
bulunuyorlardı, yerlerinden yurtlarından koparılmak istendikleri
için seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. Başından
beri biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerimiz, örgütümüz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP
AKKAYA (Devamla) -
bu işçilerin haklı mücadelesinde onların
yanında olduk ama geldiğimiz noktada onlara bir güvence
verildiğini duyduk. İşçiler de bu açlık grevinden
vazgeçmişler. Bunu şuradan ifade etmek istiyorum:
Değerli
milletvekilleri, Yeni Çeltekte tam 100 milyon ton kömür rezervinin olduğu
söyleniyor. Yer altı zenginliklerimiz özel sektörün iki dudağı
arasında olmamalıdır, bu, ülkemiz zenginliklerine kavuşturulmalıdır.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akkaya.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17nci
madde kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinde geçen; zorunlu mali sorumluluk sigortasını, ibaresinin;
zorunlu karayolu mali sorumluluk sigortasını şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan
Tan Mehmet Ali
Aslan Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Batman Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Özkan
Yalım Utku
Çakırözer Bihlun
Tamaylıgil
Uşak Eskişehir İstanbul
Madde
18- 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma
Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan Sorumluluk sigortası
tanımı aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı Kanunun 17 nci, 18 inci, 20 nci, 21
inci, 22 nci, 23 üncü, 24 üncü ve 25 inci maddeleri ile 26 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (ı) ve (i) bentleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
Sorumluluk
sigortası: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda
belirtilen zorunlu mali sorumluluk sigortasını,
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Kamil
Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter İsmail
Faruk Aksu
Sakarya İstanbul İstanbul
Nuri
Okutan
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Sayın Nuri Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
NURİ
OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle şahsım ve partim adına herkesi
saygıyla, hürmetle selamlarım.
Tasarının
18inci maddesiyle, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun
3üncü maddesinde yer alan sorumluluk sigortası tanımı
değiştirilmektedir. Aynı kanunun 17nci maddesinden 25inci
maddesine kadar olan maddeler ile 26ncı maddesinin (ı) ve (i) bentleri
de yürürlükten kaldırılmaktadır.
Aslında,
burada Hükûmetin yaptığı, yeni bir torba yasayla
halkımızın kafasını karıştırmaktan
başka bir şey değildir. Bundan sonra torba yasa
getirmeyeceğiz. diyen Hükûmet, bir kez daha kendi kendini tekzip
etmiştir. Birleştirilerek ele alınan ve çok çeşitli
kanunları ilgilendiren tasarı ve teklifler, resmen ve fiilen torba
yasa niteliğindedir. Burada halkımızın büyük
çoğunluğunun mağduriyetine sebep olacak düzenlemeler
torbanın içine konulmuş, birkaç göstermelik iyileştirmeyle
olumsuz düzenlemeler açıkça kamufle edilmek istenilmektedir.
Tasarıyla
zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı daraltılmakta,
sürücü kusuru kapsam dışına çıkarılmaktadır.
Ayrıca, trafik kazalarında ölüm ve yaralanmalara ilişkin
hususlar yeniden düzenlenmektedir. Sigortalıların tazminat
taleplerine ilişkin bazı hakları ortadan
kaldırılmakta, kendisini güvende hissetmek isteyen
vatandaşlarımızın zorunlu trafik sigortası yanında
bir de kasko sigortası yaptırması fiilen zorunlu hâle
getirilmiş olmaktadır. Mahkemeye gitme hakkı
kısıtlanmakta, ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarındaki
yük sigorta kuruluşu yerine sigortalının sırtına
yüklenmektedir. Özel kanun hükümleriyle teminat altına alınan haklar
genel mevzuata yapılan atıflarla zayıflatılmakta,
hakkın elde edilmesi zorlaştırılmaktadır.
Düzenlemenin
sigortalı vatandaşlarımızın mağduriyetini
gidermeyeceği ortadadır. Yeniden düzenlenen yasanın uygulama
güçlüğü nedeniyle meydana gelecek kaosun sigorta sektörünü de bir bütün
olarak olumsuz etkileyeceği anlaşılmaktadır.
Görüşmekte
olduğumuz tasarının 18inci maddesindeki en dikkat çekici husus
4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununda tam 9 maddenin ve 2
bendin yürürlükten kaldırılmasıdır. Gerekçede mükerrer
düzenlemenin ortadan kaldırıldığı öne sürülmektedir
ancak yürürlükten kaldırılan bu maddeler bu alanda
ayrıntılarıyla birlikte özel kanunda düzenlenmiş
hususlardır. Malumlarınız olduğu üzere, özel kanun
hükümleri uygulamada genel mevzuat hükümlerinden önce dikkate alınmak
mecburiyetindedir. Şimdi yürürlükten kaldırılan bu maddeler 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununa, genel sigorta
mevzuatına ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine yapılan atıflarla
düzenlenmişti. Hâl böyle olunca, hakkında özel hüküm bulanan hususlar
genel mevzuata havale edilmekte, bu alandaki yasal boşlukların önü
açılmaktadır. Böylece vatandaşın mağduriyetinin önünün
de açıldığını düşünmekteyiz.
Hükûmetin
öne sürdüğü Mükerrerlikleri ortadan kaldırıyoruz. tezi ilk
bakışta doğru gibi gelse de 4925 sayılı Karayolu
Taşıma Kanununun 2003 yılında bu Hükûmet döneminde
çıkarılmış olması ve yirmi yıl öncesinde, 1983
yılında çıkarılan Karayolları Trafik Kanununa
atıf yapmış olması bu tezi çürütmektedir.
Sonuç
olarak, sigorta alanı öyle genel hükümlere havale edilerek, atıf da
yapılarak düzenlenecek bir alan değildir. Bu konu, mutlaka, sektörün
temsilcileriyle, alanın uzmanlarıyla, uluslararası örnekleri de
dikkate alınarak, kendine has, özel bir yasayla ve
ayrıntılı olarak düzenlenmeli, gerek sektör ve gerekse
vatandaşlarımız piyasanın insafına terk edilmemelidir.
İktidarın,
konunun muhatabı tarafların temsilcilerini dinlemeden, ilgili ve alt
komisyonları çalıştırmadan, sanki sadece Plan ve Bütçe
Komisyonunu ilgilendiriyormuş gibi sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen
raporlarla, âdeta yangından mal kaçırır gibi getirdiği bu
düzenleme, kanaatimizce, sorunları çözmeyecek, daha da
artıracaktır.
Şahsım
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hükûmetin torba yasa
düzenlemelerinden vazgeçmesini, geniş toplum kesimlerini ilgilendiren düzenlemeleri
geniş çerçevede, muhalefeti de işin içine katarak geniş bir
mutabakatla yapmasını bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Okutan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Özkan
Yalım (Uşak) ve arkadaşları
Madde
18- 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma
Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan Sorumluluk sigortası
tanımı aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı Kanunun 17 nci, 18 inci, 20 nci, 21
inci, 22 nci, 23 üncü, 24 üncü ve 25 inci maddeleri ile 26 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (ı) ve (i) bentleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
Sorumluluk
sigortası: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda
belirtilen zorunlu mali sorumluluk sigortasını,
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Başkan, Değerli Divan, Sayın Bakan, değerli
çalışma arkadaşlarım, değerli milletvekilleri ve yüce
Türkiye Cumhuriyeti milleti, bütün değerli vatandaşlarımız;
hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Evet,
bugün 273 sıra sayılı torba kanunun 18inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Neyi konuşacağız? Karayolu
Taşıma Kanununun sorumluluk sigortasını, trafik
sigortasını konuşacağız ve de şu anda çok gündemde
biliyorsunuz. Trafik sigortası primi nereye gidiyor?
Aslında
önergemize Sayın Bakan katılacaktı, bir anda tedirgin oldu ama
sordu, toparladı biraz önce. Aslında ben
katıldığı kanaatindeyim Sayın Bakanın. Yine de
teşekkür ederim. Sayın Bakanım, sizin biraz önce benim önergeme
katıldığınız kanaatindeyim ben.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Memnuniyetle.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Teşekkür ederim.
Evet,
değerli arkadaşlar, trafik sigortası nereye gidiyor? 1600cc araç
kullanan küçük, normal bir ailenin kullandığı aracın trafik
sigortası 2015 sonunda sadece 250 TLydi, 2016da 750 TL oldu yani yüzde
300 arttı. Aynı şekilde, çiftçinin traktörü 2015 sonunda 120 TL
iken 370 TLye arttı, profesyonel bir nakliyecinin bir çekicisi, tırı
2015 sonunda 2.300 TL iken 6.370 TLye arttı ama neden arttı, niçin
arttı, bunların sizlerden açıklamasını bekliyoruz.
Ancak, sizlerden bu açıklama gelmeyeceğinden ben
açıklayacağım burada.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bir kere, Avrupada değil, dünyada
bile olmayan, Türkiyede gerçekleşiyor. Trafik sigortası şu anda
kaskodan daha yüksek Türkiyede. Yani böyle bir şey yok, hiçbir Avrupa
ülkesinde trafik sigortası kaskodan yüksek değil. Türkiyede bu, bu
şekilde. Peki, neden? Biraz önce Aykut kardeşim bunu
açıkladı. Çünkü, bütün companyleri, bütün sigorta
firmalarını sattınız. Avrupalı firmalara kendimizi
sigortalatıyoruz, araçlarımızı sigortalatıyoruz,
evlerimizi, iş yerlerimizi sigortalattırıyoruz, onlar da
primleri yükseltiyorlar.
Bakın,
gelelim, sigortalardaki yüzde 22lik trafikle, sigortayla alakası olmayan
vergiye. Bizim Genel Başkanımızı zamanın
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve de şu andaki
Başbakan Sayın Davutoğlu eleştiriyor, diyor ki: SSK Genel
Müdürlüğü yaptığınızda açık verdik. Bakın,
bizim Genel Başkanımız açık vermemiş. Bizim Genel
Başkanımız kurumumuzu çok iyi
çalıştırmış. Bunun örneğini şimdi size
açıklayacağım. 2011 yılında, bakın, AKP Hükûmeti
2011 yılında trafik sigortaları için bir kanun
çıkarıyor, ek bir kanun, bir vergi koyuyor. 2011 yılında
sizler koydunuz arkadaşlarım. Alakası ne? diye
soracaksınız. 2011 yılında
çıkardığınız kanunla kesilen her trafik poliçesinden
yüzde 10 vergi alıyorsunuz. Nereye biliyor musunuz? SSKya. Bizim Genel
Başkanımızın doğru yönettiği SSKya, sizin
yönetemediğiniz SSKya siz trafik sigortalarından yüzde 10 katkı
payı alıyorsunuz. İşte bu. Gördünüz mü? Kimin doğru
yönettiğini, yönetmediğini görebildiniz yani. (CHP
sıralarından alkışlar) Bundan dolayı, Genel
Başkanımıza yönettiği dönem için de tekrar teşekkür
ediyorum. İnşallah, bu hatanın da, alakası olmayan bu yüzde
10 verginin de trafik poliçelerinden kaldırılmasını bir an
önce -Bakanım sizden bunu özellikle- rica ediyorum. Alakasız bir
vergi. SSK priminin ne alakası var trafik poliçesinde?
Bitmedi,
bakın, devam ediyorum. Yüzde 5lik daha bir vergi var, hiç alakasız.
O da nedir? BSMV. Bunun açılımının ne olduğunu
biliyorsunuz. Bankalarla alakalı. Trafik poliçesinden SSKya vergi
alıyorsunuz, bankaların vergisini alıyorsunuz, yüzde 22lik bu
şekilde ek bir yük getiriyorsunuz. Yani, bugün bir aracın 750 TL
vergi ödemesinde, trafik poliçesi ödemesinde trafikle alakası olmayan
yaklaşık 200 TL harç ödeniyor, vergi ödeniyor. Onun için, bir an önce
bu hatadan vazgeçilip asgari ücretle geçinen bir ailenin zorla
aldığı aracını da lütfen sattırmak zorunda
kalmayın. Trafik poliçesi pahalı, akaryakıt Avrupanın en
pahalısı; vay bizim vatandaşımıza, vay bizim asgari
ücretli vatandaşımıza!
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yalım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci
maddesinde geçen zorunlu mali sorumluluk sigortasını, ibaresinin
zorunlu karayolu mali sorumluluk sigortasını şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Adıyaman
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Şimdi,
tabii, bu torba yasa içerisinde düzenlenen mali sorumluluk sigortası,
aynı zamanda 2918 sayılı Kanun içerisinde de zorunlu mali
sorumluluk sigortası olarak düzenlenmiş. İki farklı
kanunda düzenlenmiş olan mali sorumluluk sigortasının -2918
sayılı Kanun içerisinde düzenlenmesi- bu mükerrer durumunun ortadan kaldırılması,
aslında hukuk tekniği açısından doğru bir durum.
Ancak, salt bu düzenlemeyle ya da 4925 sayılı Yasanın 3üncü
maddesinde tarif edilen sorumluluk sigortasının yeniden tanımlanması
yeterli gözükmemektedir.
Zira,
az önce hatip arkadaşımızın da izah ettiği gibi
Ödenen sigorta primleri nereye gidiyor? sorusu önemli bir soru ve bu genel
anlamda girdi kaynağı açısından ne kadar büyük bir
meblağ, bunu görebilmek için herhâlde Türkiyede şu anda mevcut
tescilli araç sayısına bakmak lazım. Mesela, 2004 yılında 19
milyon 97 bin 135 tescilli araç var ama 2015 yılında bu rakam 20
milyon 286 bin 331 sayısına ulaşmaktadır. Şimdi, bu 20
milyon 286 bin 331 aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında
maliklerinin ödemiş olduğu primi bir bütün olarak
düşündüğümüzde, inanılmaz bir rakam karşımıza
çıkar yani inanılmaz bir pasta var. Dolayısıyla, bundan kim
yararlanıyor? Bundan yabancı olan sigorta şirketleri
yararlanıyor. Şimdi, teorik anlamda bir sorumluluk yükleniyor, bir
sorumluluk poliçesi düzenleniyor sigorta şirketleriyle ama uygulamada
istenilen sonucu verebiliyor mu? Yani, sigortalı bu yasa kapsamında
sigorta şirketiyle poliçe düzenliyor ama zarar ve ziyanın meydana
geldiği aşamada uygulamada adil bir şekilde ödemiş
olduğu primin karşılığı olan sigorta limiti
kapsamında zarar ve ziyanını tahsil edebiliyor mu? Bu, ciddi bir
tartışma konusu. Uygulamada genelde sigorta şirketleri
çeşitli sorunlar çıkararak muhatabı yani mağduru, sigorta
alacaklısını bir şekilde mahkemelere yönlendirmekte ve uzun
süren yargılama süreçleri sonunda mağdur olan, zarara uğrayan
şahsın zararlarını tazmin etmesi âdeta kuşa
çevrilmiş bulunmaktadır. Sadece bu da değil, tabii, zorunlu mali
sorumluluk sigortası sigortalının üçüncü kişilere
karşı olan sorumluluğunu ifade eder yani üçüncü kişilere
vermiş olduğu zarar ve ziyanı ifade eder ama kendisini ve
aracını güvence altına, sigorta kapsamına almıyor.
Dolayısıyla, bunu da güvence altına almak için ekstra bir kasko
sigortası yapmak zorundadır. Dolayısıyla, bu düzenleme
yetersizdir, daha gerçekçi bir düzenleme yapmak gerekiyor diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Adıyaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.16
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 18nci maddesi
üzerinde Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ve
arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara
İzmir
İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Hüseyin
Yıldız
İstanbul
Eskişehir
Aydın
MADDE
19 Ekli (1) ile (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik
Kurumuna ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ait bölümlerine eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE
19 Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik
Kurumuna ait bölümlerine eklenmiştir.
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi Toplam
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 6 10.000 10.000
GİH
Sosyal Güvenlik Denetmen
7 8.000 8.000
Yardımcısı
TOPLAM 18.000 18.000
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır
Diyarbakır
Muş
Altan
Tan Mehmet
Ali Aslan Mahmut
Toğrul
Diyarbakır
Batman
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Günal Erhan
Usta
İstanbul Antalya Samsun
Kamil
Aydın Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter
Erzurum Sakarya İstanbul
"MADDE
19- Ekli (1), (2), (3), (4), (5) ve (6) sayılı listelerde yer alan
kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmiştir. (6)
sayılı listede yer alan kadrolar, iki yıl içerisinde 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin son
fıkrası dikkate alınmaksızın Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığının görüşleri üzerine Bakanlar Kurulu
kararı ile gerektiğinde sınıf, unvan ve derece değişikliği
yapılmak suretiyle, personel ihtiyacı duyan kurumların
ihtiyaçlarını karşılamak üzere tahsis edilebilir. Bu
şekilde tahsis edilecek kadroların kullanımında uyulacak
usul ve esaslar Bakanlar Kurulu kararı ile tespit edilir. Bu süre
içerisinde tahsis edilmeyen kadrolar başka bir işleme gerek
kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.
(1)
SAYILI LİSTE
KURUMU:
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU
TEŞKİLATI:
TAŞRA İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi
Toplamı
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmeni 6 1610
1610
GİH Sosyal
Güvenlik Denetmen Yardımcısı 7 1000
1000
TOPLAM 2610
2610
(2)
SAYILI LİSTE
KURUMU:
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLATI: TAŞRA İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi
Toplamı
EMH Polis Memuru 3-9 30000
30000
TOPLAM
30000
30000
(3) SAYILI LİSTE
KURUMU:
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEŞKİLATI:
TAŞRA
'Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi
Toplamı
EÖH Öğretmen 1-9 40000
40000
TOPLAM
40000
40000
(4) SAYILI LİSTE
KURUMU:
SAĞLIK BAKANLIĞI TEŞKİLATI: TAŞRA
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi
Toplamı
SH Sağlık Memuru
5-10 10000
10000
TOPLAM
10000
10000
(5) SAYILI LİSTE
KURUMU:
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI TEŞKİLATI: TAŞRA
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi
Toplamı
TH Mühendis 1-8 10000
10000
TOPLAM
10000
10000
(6)
SAYILI LİSTE
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi
Toplamı
GİH
Memur 5-9 40000
40000
TOPLAM
40000
40000"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
(MHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesi hakkında verdiğimiz
önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
19uncu
maddeyle Sosyal Güvenlik Kurumuna 2.610 adet sosyal güvenlik denetmeni ve
denetmen yardımcısı, Emniyet Genel Müdürlüğüne ise 15 bin
adet polis memuru kadrosu ihdası öngörülmektedir. Önergemizle ihdas
edilmesi öngörülen polis memuru kadrosunun 30 bine
çıkarılmasını, ayrıca Millî Eğitim
Bakanlığına 40 bin öğretmen, Sağlık
Bakanlığına 10 bin sağlık memuru, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına 10 bin mühendis
ve kamu kurumlarının ihtiyaçlarına göre, Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının
görüşü üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tahsis edilmek üzere 40 bin
adet memur kadrosu ihdasını öngörmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye maalesef, atanamayan öğretmenler, atanamayan
sağlık personeli, atanamayan ziraat mühendisleri, atanamayan iktisadi
ve idari bilimler fakültesi mezunları, kısaca atanamayan yüksekokul
mezunlarıyla doludur. Bir yanda atanamayan öğretmenler beklerken
diğer yanda çocuklarımız 50 kişinin üzerindeki
sınıflarda eğitim görmek zorunda kalmaktadır. Yüzlerce
sağlık personeli atama beklemekte iken sağlık
kurumlarında yoğun bakım ve acil üniteleri başta olmak
üzere polikliniklerde sağlık ve yardımcı sağlık
personeli ihtiyacı nedeniyle hizmette aksamalar yaşanmaktadır.
Bir yanda binlerce atanamayan ziraat ve su ürünleri mühendisleri ve
veterinerler durmakta, diğer yanda tarımsal üretim gerilemekte,
hayvancılık dibe vurmakta, et, süt ve saman ithal eden bir tarım
politikasıyla Türkiye yüz yüze bulunmaktadır. Bir yanda az sayıda
açılan uzman ve müfettiş yardımcılığı
sınavlarına girmek için yarışan atanamayan iktisadi ve
idari bilimler fakültesi mezunları, diğer yanda toplanamayan
vergiler, 50 milyon kişinin çalınan kimlik bilgileri, aksayan
yargı, güvenlik, nüfus ve tapu hizmetleri, personel yetersizliği
nedeniyle yapılamayan denetim, takip ve kontroller sonucu oluşan
yolsuzluk ve usulsüzlükler. Bir yanda özellikle büyük kentlerdeki
asayişsizlik ve terör, diğer yanda mücadelede sayısal olarak
oldukça yetersiz kalan güvenlik personeli.
Türkiye,
OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında
kamu çalışanı başına düşen nüfus sayısı
olarak oldukça geridedir. Sorun personel fazlalığından ziyade
AKP döneminde personel rejiminde yapılan tahribat ile liyakatin yerine
adamcılığın ve partizanlığın
aldığı adaletsiz uygulamalardadır. Türkiyede son
işsizlik rakamlarına göre genç nüfustaki işsizlik oranı
yüzde 19,2dir. Sağlıklı bir eğitim-istihdam ilişkisi
kurulamadığı için üniversiteden mezun olduktan sonra gençlerin
ne yapacağına dair bir planlama bulunmamaktadır. Türkiyenin
önümüzdeki on, yirmi, elli yıllık hedefi nedir? Bu çerçevede hangi
meslekten insan gücüne ve hangi eğitim kurumlarına ihtiyacı
bulunmaktadır? Bunların ele alınması ve eğitim-istihdam
ilişkisinin de buna göre planlanması zorunludur. Ancak AKPnin günü
kurtarma politikaları yüzünden binlerce gencimiz iş bulamamakta, yuva
kurma, ailesine destek olma hayalleri yıkılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, maddeyle denetçi kadrosu ihdas edilmektedir, bunu bir ihtiyaç
olarak değerlendiriyoruz ancak esas problem, denetim fonksiyonu ve
denetçilerin sorunlarına ilişkin bir çözüm getirilmemesidir. Denetim,
yönetimin temel fonksiyonlarındandır fakat AKP dönemi denetim
fonksiyonu ve denetçiler için bir yıkım dönemi olmuştur. Denetim
işlevsiz hâle getirilerek kurumların teftiş birimleri görev,
yetki ve sorumlulukları itibarıyla hafifletilmiş, yolsuzlukla
mücadelenin etkili bir aracı olmaktan
çıkarılmıştır. Başta Sayıştay denetimi
olmak üzere teftiş kurullarının denetimi
işlevsizleştirilmiştir. Hükûmetten öncelikle denetim birimleri
ile denetçilerin etkinliğinin ve güvencelerinin
artırılmasını, çalışma
şartlarının, mali ve sosyal haklarının
iyileştirilmesini beklemekteyiz. Bugün bir bakanlık müfettişinin
günlük harcırahı 59,70 liradır. Bu parayla bir müfettiş
kimseye muhtaç olmadan üç öğün yemek nasıl yiyecek ve nasıl
konaklayacaktır? Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanaatimiz,
yolsuzlukların önlenmesinde etkinliği sağlamak amacıyla
denetim sistemi yapısal ve işlevsel olarak mutlaka yeniden
düzenlenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, iş bekleyen üniversite mezunu gençlerimize iş
imkânı sağlanması, başta güvenlik, eğitim ve
sağlık olmak üzere kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi için
öğretmen, polis memuru, sağlık memuru, mühendis ve memur kadrosu
ihdasına ilişkin önergemize yüce Meclisin siz değerli üyelerinin
destek olmasını bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE
19 Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik
Kurumuna ait bölümlerine eklenmiştir.
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi Toplam
GİH
Sosyal Güvenlik Denetmeni
6 10.000 10.000
GİH
Sosyal Güvenlik Denetmen
7 8.000 8.000
Yardımcısı
TOPLAM
18.000 18.000
Mahmut
Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 273 sıra sayılı torba kanunun 19uncu maddesi
üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Söz konusu
maddeyle kayıt dışılıkla mücadele için Sosyal Güvenlik
Kurumuna bağlı olarak çalışacak sosyal güvenlik denetmeni
ve yardımcısı kadrolarında işe alıma ilişkin
düzenlemeler bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, TÜİK, yıllar itibarıyla istihdam ve kayıt
dışı istihdam rakamlarında, 2004-2014 yılları
arasında kayıt dışı istihdam oranlarında
düşme yönlü ciddi bir hareketlenme olmadığını
göstermektedir. Kayıt dışı istihdamla mücadele, 2016 Mali
Yılı Performans Programında iş yeri teftişlerinin
artırılması ve yabancılara çalışma izni
verilmesiyle sınırlı bir politika çerçevesinde ele
alınmıştır. Türkiyede kayıt dışı
istihdam sorununun üzerine gidilememesinin sebebi, AKPnin
güvencesizleştirme politikasının bir sonucudur. Bir yandan
Turkuaz kart sistemiyle yabancıların çalışma izinlerine
yönelik düzenlemeler yapılırken, diğer yandan çalışma
izni bulunmayan yabancıyı çalıştıran işverenlere
her bir yabancı için 8.381 TL ceza kesilmesi, göçmenlerin kayıt
dışı istihdama yönelmesine neden olmaktadır. Yaşanan
göçün ardından bu konuda güvence getiren hakların
sağlanmamış olması, iş gücünün etnikleşmesi etnik
sınıflar arasında düşmanlık yaratmasına neden
olmaktadır.
Ulusal
İstihdam Strateji ve Kayıt Dışı Ekonominin
Azaltılması Programı Eylem Planında belirtilen tarım
dışı sektörde kayıt dışı istihdam
oranının 5 puan azaltılması hedeflenmekle beraber,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının mevcut
politikalarıyla buna ulaşmak mümkün görünmemektedir. Kayıt
dışı çalışma neredeyse kadınlara özgü bir
çalışma biçimi olarak yaygınlaşmış olduğu
hâlde, kadınlara özgü hiçbir faaliyet planı yapılmamış
olması, kadın istihdamının girişimcilik, mesleki
eğitim, esnek istihdam çerçevesinde ele alınmış olması
ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
İş
Güvenliği Meclisine göre 2015 yılında en az 1.730 işçi
yaşamını yitirmiş olmasına karşın, kurum
bünyesinde eğitim faaliyetlerine ayrılan bütçe, iş
sağlığı ve güvencesinin sağlanmasına yönelik
ayrılan bütçeden daha fazladır. İş teftişleri
bürokratik bir uygulama olarak görülmektedir. Örneğin, en az 71
işçinin öldüğü ekim ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının emriyle, seminer olduğu gerekçesiyle hiç
denetim yapılmamıştır. Güvenceli esneklik, emek
piyasasında yıpranmış bir kavram olan esnekliğin
güvence kavramıyla süslenerek yeniden pazara üretiminden ibarettir.
Aynı strateji, taşeronluğun alt işverenlik ambalajıyla
paketlenmesinde de görülmektedir. Emekçiler, çalışma saati, ücret,
çalışan sayısı, örgütsel esneklik konularında
işverenin iradesine terk edilmiştir. Güvenceli esneklik
uygulamalarda esneklikten ibarettir. Güvenceli sadece bir perdedir. Kıdem
tazminatındaki daralmalar, toplum yararına çalışmalar
kapsamında haklar bakımından işçi sayılmayanların
istihdam rakamları vesaire gibi örnekler bunun kanıtıdır.
Bu yasa bu yönüyle eksik bir yasadır, değiştirilmesini
düşünüyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.01
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
üzerinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve
arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi,
273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığa
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız (Aydın) ve arkadaşları
MADDE
19 Ekli (1) ile (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik
Kurumuna ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ait bölümlerine eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız.
(CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddede tahsis edilen kadroların tatbikatı
sınav oluyorsa karşı değiliz fakat bu maddede 15 bin polis,
2.610 tane, SGKya denetim elemanı alınacak. Ben de hemen bir saat
önce Bakana bir soru sormuştum. Daha 2 Şubatta bir sınav oldu,
avukatların hâkim ve savcılık sınavı oldu ve Türkiye
2ncisi olan bir arkadaşımız 94 puan aldı, maalesef sözlü
mülakatında elendi. Suçu neydi biliyor musunuz? Sadece Alevi
olmasıydı. Ama, 72 puan alan bir vatandaş maalesef hâkim oldu.
Çünkü, sizler kindar gençlik istiyorsunuz. İşte, aramızdaki fark
bu değerli arkadaşlar.
Şimdi,
ben Sayın Bakanıma soruyorum: Özellikle, Çalışma
Bakanlığına 2.600 eleman alacaksınız. Bu
elemanları 2.610 kişi sınavı kazandığı zaman
mı çağıracaksınız, yoksa 10 bin kişiyi mi oraya
çağıracaksınız? Çünkü, neden biliyor musunuz? Siz oraya
eminim ki 5.200 kişiyi çağıracaksınız, kindar olan o
gençleri alacaksınız, yoksul, gariban ailelerin çocuklarını
almayacaksınız. Bu belli arkadaşlar, bu belli, Sayın Bakan
burada. (CHP sıralarından alkışlar)
15
bin polis alacaksınız. Değerli arkadaşlar, sizler 15 bin
değil, 1,5 milyon polis alsanız dahi bu ülkeyi bu kafayla
yönetemezsiniz. Sizlerin amacı
Gerçekten yoksul, bu ülkede sınavda
başarılı olmuş insanları değil, kindar olan
gençleri aldığınız için onlar da halka, yürürken bile
copla, gazla saldırırlar.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) Onu Mehmet Moğultay iyi bilir, o iyi
bilir. Mehmet Moğultaya sor sen onu, nasıl
aldığını ona sor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Evet, evet
Değerli
arkadaşlar, ben Bakanlar Kurulunda
Samimi söylüyorum, üç bakanlı
komisyondayım; Çevre ve Şehircilik Bakanlı, Ulaştırma
Bakanlı ve Turizm Bakanlı komisyondayım. Bakanlar Kurulunda,
gerçekten samimi olan, muhalefet partilerinin önerilerini dinleyen tek bir
Bakan var, o da Turizm Bakanı.
Sayın
Çalışma Bakanım dün bir açıklama yaptı Turizm
Bakanıyla beraber. Ben Turizm Bakanını burada tenzih ediyorum
çünkü önerilerimizi gündeme alıyor; 6 Komisyon üyesi
arkadaşımız, CHP olarak, Genel Başkanımız,
Türkiyenin yararı için ne gerekiyorsa yapalım. dedi ve o yönden
destekliyoruz. Ama Çalışma Bakanı bir şey unutuyor, bir
şey: Eğer bu koltukta oturuyorsan Aydınlıların sayesinde
oturuyorsun çünkü Adnan Menderesin, Demirelin devamında oturuyorsun. Ama
açıklarken turizm olarak Antalyayı, Muğlayı gündeme
aldı, Aydını ikinci plana attı. Eğer siz o
Bakanlık koltuğunda oturuyorsanız Aydınlıların
sayesinde oturuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, yıl 1962, Kuşadası Limanında
Cruise
gemilerinin geldiği tek ilçe Kuşadasıdır yani
Aydının ilçesidir. Türkiyeye turizmi öğreten
Kuşadalılardır arkadaşlar.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Menderes asıldıktan bir sene sonra desene.
Menderesi astırdıktan bir sene sonra desene şuna.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Üzülerek söylüyorum; daha Antalyaya, Muğlaya turist
gelmeden Kuşadası Türkiyeye turizmi öğretti.
Şimdi,
ben Bakana soruyorum; sizler Antalyaya, Muğlaya dokuz ay
çalışarak, üç ayını da Çalışma Bakanı olarak
eğer prim ödüyorsanız, Aydını
dışlıyorsanız inanın ki Menderesin, Demirelin
kemikleri sızlıyor! Buna inanın, buna inanın
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, biz Turizm Bakanına inandık. Benim Büyükşehir
Belediye Başkanım, benim Kuşadası Belediye
Başkanım üç aydır evine bile gitmiyorlar. Bugün
Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı, üç aydan beri
Avrupada bütün tur operatörleriyle konuşuyor. Geçen sene, 513 tane gemi
geldi Kuşadasına -yani Türkiyenin yüzde 38ini temsil ediyor- bu
sene 300e düşecek. Bu ne demek biliyor musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Geçen sene 200 milyon dolar Kuşadasına para
bıraktı.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Hüseyin ağabey, ne öneriyorsun? Ne öneriyorsun?
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Zaten siz, Aydının yüzde 80i tarımla
geçiniyor, tarımı bitirdiniz; yüzde 20 turizmle geçiniyordu
arkadaşlar, onu da batırmaya çalışıyorsunuz.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Ne öneriyorsun, onu söyle, ne öneriyorsun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Ben buradan Çalışma Bakanıma sesleniyorum.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Ne öneriyorsun, Aydın için ne öneriyorsun?
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) - Eğer Aydını buna katmadığı
takdirde, salı gününden itibaren bu Mecliste açılık grevine
gideceğim. Aydın için bedel ödenecekse, ölmem gerekiyorsa da
öleceğim.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde
kabul edilmiştir.
Sayın
Bakan, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Kusura bakmayın,
belki Meclisimizin bu konuda çok doğal olarak bir bilgi ihtiyacı
doğmuştur, o konuda bir bilgi vermek istiyorum yüce Meclisimize.
Malumualiniz,
Türkiyede özellikle bilinen olaylardan dolayı turizm sektöründe ciddi bir
dönem yaşamaktayız. Bu dönem içerisinde daralmaları da hep
beraber görmekteyiz. Buna ait Sayın Başbakanımızın bir
turizm paketi açıklaması oldu. Ardından, istihdama yönelik de
Kültür ve Turizm Bakanıyla birlikte Çalışma
Bakanlığı olarak bizler de bir çalışma yaptık ve
bir, bir buçuk ay, iki ay sürdü. 5 ayrı destek programı oluşturduk.
Bu 5 ayrı destek programında, özellikle bir tanesi de şöyle
söylemek isterim, turizm işletmelerinde çalışanların bir
bölümü dokuz ay, bir bölümü altı ay, bir bölümü de on iki ay
çalışıyor ama biz kendi SGK kayıtlarımızdan
baktık ki dokuz ay çalışanlardan 2015 yılında üç ay
askıya alınanların sayısı, özellikle Antalya ve
Muğla illerinde 44.750 civarında. Bu üç ay askıda olanlara da
biz oradaki işletmelere destek olabilmek, aynı zamanda bu üç ay
askıda duran kişilerin eğitimlerini de sağlayabilmek,
niteliklerini de geliştirebilmek için Kültür ve Turizm
Bakanlığıyla bir protokol yaptık, yaklaşık
44.700ü aşkın bir kişi ve zannediyorum 260 milyon liralık
da bir katkı sağlayarak gerçekleştireceğiz ama orada da
bunu konuştuk arkadaşlarımızla, hem Aydın hem
İzmir hem diğer vilayetlerimiz, bunlarla ilgili de bir değerlendirme
yapmaya çalışıyoruz. Yani, burada bu konuyla ilgili hem
açlık grevine gitmek -bu bir imkân meselesi- hem de bunu siyasal bir
sonuca tahvil etmek çok doğru bir yaklaşım değil. Allah
nasip etti, dün gece Enerji Bakanımızla birlikte Yeni Çeltekte, Amasyada
madende açlık grevi yapan
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen tamamlayınız.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Yeni Çeltekteki
madende çalışan arkadaşlarımızla ilgili de hem
sendikalarımızla hem ilgili kamu bürokrasisiyle bir değerlendirme
yaparak, sabaha karşı da müsteşarımız, TKİ Genel
Müdürünü göndererek bu arkadaşlarımızı da o madenden
çıkarttık. Yani, biz gücümüz yettiğince, elimizden
geldiğince her meseleye ulaşmaya çalışıyoruz. Bu
konuda da orada sektörün de böyle bir talebi oldu, Kültür ve Turizm
Bakanımızla beraber değerlendiriyoruz ama bir imkân meselesi
olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var ama
sistemde sorun var galiba.
BAŞKAN
Sistemi açtıralım Sayın Baluken.
Buyurun.
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Kilise yönelik çete saldırıları ve sınır
ihlalleriyle ilgili Hükûmetin Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesini
ısrarla talep etmelerine rağmen bu isteğin yerine
getirilmediğine ve IŞİDin Türkiye içerisinde 70 ilde uyuyan
hücrelerinin olduğu ve HDP ile CHP bürolarına saldırmak üzere
hazırlık içerisinde oldukları iddialarına ilişkin
açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, bugün de gün içerisinde ifade ettik, dünden beri dile
getirdiğimiz bir husus var. Kilise yönelik yapılan çete
saldırılarıyla ilgili Meclis Genel Kurulunun ve kamuoyunun
bilgilendirilmesi için Hükûmetten yetkili bir bakanın mutlaka Meclise
gelerek burada bir değerlendirme yapması talebimizi iletmiştik.
Bu, milletvekillerinin halk adına denetim görevini yapması için en doğal
talep olarak ifade edilmişti ama gördüğümüz kadarıyla AKP
Hükûmeti bu konuda Meclise ve kamuoyuna gerekli bilgileri vermek yerine, bu
çete saldırılarıyla ilgili bilgiyi saklama yolunu seçiyor. Bu da
açıkçası bizde, bu saldırıları meşrulaştırma
arayışını, AKP Hükûmetinin böyle bir arayış
içerisinde olduğu zannını uyandırıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Toparlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN
Tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Yani bu Mecliste ana muhalefet partisinin grup
başkan vekili talep ediyor, en büyük muhalefet partisi olan ana
muhalefetten sonra Halkların Demokratik Partisi dile getiriyor ama Hükûmet
ısrarla bu bilgiden kaçıyorsa, açık ifade ediyorum, bunun
anlamı, Hükûmetin bu çete saldırılarını
meşrulaştırma arayışıdır.
Buna
ek olarak da sosyal medyada dolaşan çok vahim bir bilgi var Sayın
Başkan. IŞİDin 70 ilde, Türkiye içerisinde 70 ilde uyuyan
hücrelerinin olduğu ve bu hücrelerin HDP ve CHP bürolarına
saldırmak üzere hazırlık içerisinde olduğu Kars Emniyet
Müdürlüğüne dayalı istihbarat bilgileri üzerinden
paylaşılıyor ve değerlendiriliyor. Bununla ilgili de
herhâlde bu saldırının muhatabı olacak olan bir partinin
Grup Başkan Vekili olarak bilgi isteme hakkımız vardır diye
düşünüyoruz. Hükûmeti bu iki konuda acil olarak Genel Kurulu ve tüm
Türkiye kamuoyunu bilgilendirmeye davet ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Aslında
gün içerisinde sizin ve Sayın Altayın talebi üzerine, Sayın
İnceözden böyle bir talebin yerine getirilmesi ricasında
bulunmuştuk. Kendisi de Sayın Bakanla görüşme
yaptığını, gün içerisinde gelip bilgilendirme yapma
planlamasını yapacaklarını ifade etmişti.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Veya yarın da olabilir.
BAŞKAN
- Ancak şimdiye kadar böyle bir şey gerçekleşmedi.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Muhatabı var, burada bir Bakan var yani
yapabilir.
BAŞKAN
Şu anda burada Hükûmeti temsilen bir Bakan var. Kendisi açıklama
yapmak ister mi bilmiyorum, eğer yapmak isterse bu konuda kendisine söz
verebiliriz.
Ancak
size söz vermeden önce Sayın Bakan, Sayın Ustanın bir talebi
var.
ERHAN
USTA (Samsun) İç Tüzük 60a göre söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Evet, buyurunuz Sayın Usta, grubunuz adına.
24.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Amasya
Yeni Çeltek Maden İşletmesindeki sorunun çözülmesinden memnuniyet
duyduğuna ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az
önce Sayın Bakan ifade ettiler; bu Amasya Suluova Yeni Çeltekte
işçiler eylem yapıyorlar. Bunların yapmak istedikleri şey,
çalışmak istiyorlar yerlerinden yurtlarından edilmeden. Ben de
hafta sonu kendilerini ziyaret etmiştim ve biz onların o
tutumlarını destekliyoruz.
Şimdi,
memnuniyetle duyuyorum ki Sayın Bakan, bunların
ocağının açılacağının sözünü almış
oluyoruz sanırım değil mi? Bugüne kadar çünkü Hükûmet buradaki
eyleme kulak tıkamıştı ancak buradaki insanlar
çalışmak istiyorlar ve burası kârlı, verimli bir
ocaktır, hiçbir şekilde buradaki insanların
çalışmasına mâni olmamamız gerekir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Usta.
Sayın
Bakan, konuşacak mısınız?
25.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soylunun, Amasyadaki Yeni Çeltek Maden
İşletmesinin durumuna ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Diğer meseleyle
ilgili, ilgili bakan arkadaşlarımla konuşayım ama
Sayın Başkanın söylediği bir mesele var, o önemli.
Özellikle ocak hem iş sağlığı ve güvenliği
konusundan hem de MİGEMin kendi tetkikleri sonucu
kapatılmış idi. Biz, arkadaşlarımızla gece orada
hem müsteşarımız hem de diğer genel müdürlerimizle bir
değerlendirme yaptık ve kıdem tazminatlarıyla ilgili
meselenin kendi yükümlülüğümüzde olduğunu biz kendilerine ifade
ettik, öyledir de zaten, öyle bir talepleri vardı bir
kısmının. Diğer meselelerin de hem Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı hem de Enerji
Bakanlığımızla -ki Enerji
Bakanlığımızla gece sabaha kadar bu konuda Sayın
Bakanımızın başkanlığında bir mesai sarf
ettik- orada karşılıklı bir müzakereyle bir noktaya
gelmiş olduğumuzu söyleyebilirim. Ama, ocağın
açılmasıyla ilgili biliyorsunuz ki şöyle bir mesele var: Zaten
altı yedi aylık bir süreç var, başka bir yerde bir
çalışma var ama şu anda ocağın açılması
fiilen imkânsız çünkü yapılması gereken işlemler var. Yani,
o ocak bir taraftan metan, bir taraftan da karbondioksitle ilgili bir
şeyle ilgili
Onun için, oradaki işlemler bitecek, elbette ki o
arkadaşlarımızla ilgili de genel değerlendirmeler
yapılacaktır. Zaten yarın öbür gün gelecekler inşallah,
beraber bunların hepsini konuşacağız.
MUSTAFA
TUNCER (Amasya) Sayın Bakan, redevansı iptal edecek misiniz,
feshedecek misiniz redevansı?
BAŞKAN
Sayın Bakan, Sayın Balukenin ifade ettiği konuyla ilgili bir
açıklama yapacak mısınız?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Söyledim, onunla
ilgili de ilgili bakan arkadaşlarımdan hemen bilgi
alacağım. Ben sabahtan itibaren yaklaşık iki üç protokol ve
onun dışında da üçlü danışmadaydım işçi ve
işveren sendikalarıyla birlikte, oradan direkt buraya geldim. Hemen
bu konuyla ilgili bilgi alıp, nasıl bir noktada olduğunu
bilgilendirmeye çalışacağım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının; 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın;
2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın; 2022 Sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa
Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 20nci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Kazım
Arslan
İstanbul Eskişehir Denizli
Madde
20- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 69- Bu maddenin yayımı tarihinden önce 60 ıncı
maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel
sağlık sigortalılarının 25 yaşını
doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası
primlerinin tahsilinden vazgeçilir. Bu maddenin
yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için
ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilir."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin aşağıdaki madde metni ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE
20- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 69- Bu maddenin yayımı tarihinden önce 60 ıncı
maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel
sağlık sigortalılarının 25 yaşını
doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası
primlerinin tahsilinden vazgeçilir. Yasanın yürürlüğe girdikten sonra
ödenen primler faiziyle birlikte iade edilir ve borcu olanların borcu
silinir."
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan
Tan Mehmet
Ali Aslan Mahmut
Celadet Gaydalı
Diyarbakır Batman Bitlis
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 20nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı
Antalya
Samsun
Konya
Kamil
Aydın İzzet
Ulvi Yönter Zihni
Açba
Erzurum İstanbul Sakarya
MADDE
20- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 69- Bu maddenin yayımı tarihinden önce 60 ıncı
maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel
sağlık sigortalılarının genel sağlık
sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilir. Bu maddenin
yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için
ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilmez."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı
(MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Tasarının
20nci maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İşsizlik
oranının yüksek olduğu ülkemizde, iş bulamayan gençler
bunun sıkıntısını yaşarken bir de genel
sağlık sigortası prim borcuyla karşı karşıya
kalmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından milyonlarca
gencimize yüklü miktarda prim borçları
çıkarılmıştır. Hem gençlerimiz hem de aileleri zor
durumda kalmıştır.
Görüştüğümüz
maddeyle gençlerin 25 yaşını doldurdukları güne kadar olan
genel sağlık sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilmektedir.
Bu düzenleme gençlerin sorununa kalıcı bir çözüm getirmemektedir. 25
yaş sınırı hangi kritere göre konulmuştur? 25 yaşını
doldurmuş işsiz gençlerimizin suçu, günahı nedir? Ayrıca, 25
yaşını doldurmamış gençlerimizin borcu silinse de
iş bulamadıysa hemen önümüzdeki aydan itibaren tekrar borç
çıkarılacaktır. Zira, geçen ay yapılan düzenlemeyle, lise
mezunlarına en fazla 20 yaşını, yükseköğretim
mezunlarına ise en fazla 25 yaşını geçmemek
şartıyla iki yıl süreyle ücretsiz sağlık hizmeti
hakkı verilmiştir. Bu sürede iş bulamadıysa genel
sağlık sigortası primine muhatap olacaklardır.
TÜİK
tarafından açıklanan 2015 iş gücü istatistiklerine göre,
işsizlik oranı yüzde 10,3e, genç nüfusta işsizlik oranı
ise yüzde 18,5e yükselmiştir. Üniversite mezunlarının
işsizlik oranı yüzde 11 olup, 692 bin üniversite mezunu gencimiz
iş aramaktadır. Kadınlarda işsizlik oranı yüzde 12,6
olup, üniversite bitirmiş kızlarımızın işsizlik
oranı ise yüzde 16,3 düzeyindedir. Üniversite mezunu 403 bin
kızımız işsizlikle yüz yüzedir.
Bugün,
yüz binlerce öğretmen adayımız işsiz; iktisatçılar,
işletmeciler işsiz; ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su
ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler, teknikerler işsiz durumdadır.
Bu gençlerimizin çoğunluğunun 25 yaşın üzerinde olduğu
açıktır. Hazır Çalışma Bakanımız da burada,
Hükûmete soruyorum: Sayın Bakan, işi olmayan, geliri olmayan, 25 yaşını
doldurmuş gençlerimiz genel sağlık sigortası prim
borçlarını hangi gelirle nasıl ödeyeceklerdir,
canlarını mı alacaksınız? Bulunduğu yaş
itibarıyla fazla bir sağlık hizmeti alması söz konusu
olmayan gençlerimize Genel sağlık sigortası primi ödeyeceksin.
diye dayatmanın ne anlamı var? Milliyetçi Hareket Partisi
gençlerimizin bir iş buluncaya, bir gelir sahibi oluncaya kadar
ailelerinin sağlık sigortasından
yararlandırılması ve gençlerimiz için
çıkarılmış borçların silinmesi görüşündedir.
Zira, Anayasamıza göre herkesin çalışma hakkı
bulunmaktadır. Devlet çalışmayı desteklemek ve
işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için
gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
O
nedenle, Hükûmetin öncelikli görevinin gençlerimize iş bulmak
olduğunu anlayıp işsizlik sorununun çözümü için yapısal
reformları gerçekleştirmesi gerekmektedir. Milyonlarca gencimiz
iş aramakta, yuva kurmayı istemekte, kimseye muhtaç olmadan insanca
bir iş ve gelir imkânına sahip olmayı talep etmektedir. Bu
onların en tabii hakkıdır. Bir milletin en büyük kozu iyi
yetişmiş, iyi eğitim almış, millî kimliğinden
kopmamış, maneviyatından uzaklaşmamış,
dünyanın ve insanlığın istikametini özüne ve kültürüne
uygun olarak yorumlama kabiliyetini ve kapasitesini gösterebilmiş genç
kuşağıdır.
Bugün
ülkemizde 15 ile 24 yaş arasındaki genç nüfus 13 milyona
yaklaşmaktadır. Bu sayı birçok ülkenin toplam nüfusundan daha
çoktur. Ne yazıktır ki stratejik üstünlük ve millî servet olarak
değerlendirdiğimiz bu gerçek, hak ettiği ilgi ve
yakınlığı görememektedir. Türk gençliği çaresiz,
atıl ve bezgindir. Bu, ülkemiz için çok büyük bir açmaz ve sorundur.
Unutulmasın ki işi ve aşı olmayan gençler fitili
ateşlenmiş sosyal dinamittir. Sağlanan eğitimin, iş
imkânlarının ve hayat standardının geleceğimizin
teminatı olduğunu sürekli tekrarladığımız
gençlerimiz açısından yeterli olduğunu söylemek mümkün
değildir.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin aşağıdaki madde metni ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
MADDE
20- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 69- Bu maddenin yayımı tarihinden önce 60 ıncı
maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel
sağlık sigortalılarının 25 yaşını
doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası
primlerinin tahsilinden vazgeçilir. Yasa yürürlüğe girdikten sonra ödenen
primler faiziyle birlikte iade edilir ve borcu olanların borcu
silinir."
Mahmut Celadet Gaydalı (Bitlis) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına,
görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa geçici bir madde ekleyerek, 25
yaşını dolduranların, doldurdukları güne kadar olan
genel sağlık sigortası prim borçlarının
tahsilatından vazgeçileceği belirtilmektedir.
Öncelikle,
bu hususta insanları yok yere borçlandırıp sonra da o
borçları silerek aslında bir lütuf örneği sergilediğinizi
düşünüyorsanız gerçekten büyük bir yanılgı içindesiniz.
Daha önce getirdiğiniz düzenlemeyle birlikte 18 yaşını yeni
doldurmuş gençleri gelir testi yaptırmadığı
gerekçesiyle genel sağlık sigortası kapsamında en yüksek
prim dilimine tabi tutarak mağdur ettiniz.
Tabii,
bu durum sadece gençlerimizi değil, aynı zamanda asgari ücretle ev
geçindiren birçok aileyi de olumsuz etkiledi. Üstüne üstlük ödemediği her
ay için bir de gecikme faizi uygulayarak var olan borcu daha da katlayarak
büyüttünüz. Aynı zamanda bu borcun statüsü, yani kimin hangi dilim
üzerinden borçlandırılacağı belirlenirken sadece anne, baba
ve bahsi geçen kişi olmak üzere gelir ve mülkü üçe bölerek hesap
yaptınız. Yani o hanenin içinde başka biri yaşıyor mu
veya işsiz başka birey bulunmakta mı diye bakılmadı.
Bu da aslında bu uygulamanın en sakat tarafıdır. Tabii, bir
diğer husus, sadece 25 yaşını doldurdukları güne kadar
olan kişilerin borçlarının siliniyor olmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere bugün Türkiye'nin ve dünyanın
birçok yerinde gençlerimiz eğitim ve öğretimlerine devam etmekte, bu
eğitim süresince 25 yaşına kadar olan prim borçları
karşılanmaktadır. Fakat eğitime devam etsin veya etmesin 25
yaşını doldurdukları andan itibaren her koşulda
borçlandırılacaklardır. İşsizliğin bu kadar
yoğun olduğu ve buna bağlı işsizlik süresinin de uzun
olduğu göz önüne alınırsa, sizler üniversiteyi bitiren herkesi
borçlandırmaya ya da askere gitmeye ya da niteliksiz işlere mahkûm
ediyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bugün Türkiye'de 7 milyondan fazla insanın
yaklaşık olarak 10 milyar TL sağlık sigorta borcu
bulunmaktadır. Birçok insan hâlâ sigortalı bir işte
çalışamadığı ya da 25 yaşını
doldurduğu hâlde eğitimine devam ettiği gerekçesiyle bu borçlar,
faizler uygulanarak artmaya devam etmektedir. İktidar sırf Dedik ve
yaptık. diyebilmek adına sadece belli bir kesimin mağduriyetini
görüp diğer gençlerimizin mağduriyetine göz yumacaksa,
yaptığı iş sadece toplumu ve kamuoyunu kandırmaktan
başka bir işe yaramaz, hele hele sağlık gibi hayati bir
konu üzerinde böyle bir yaklaşımın geliştirilerek birçok
insanın mağduriyetinin birer siyasi rant hâline getirilmesi kabul
edilemez.
Değerli
milletvekilleri, öncelikli olarak borçlar üzerindeki faiz uygulaması
durdurulmalı, kanunun kapsamadığı kişilerin
borçlarında yapılandırma, hatta en azından silinmiyor dahi
olsa kısmi oranda indirimler yapılarak ödemelerin
kolaylaştırılması gerekmekte, ödeme planının
kişinin kendi inisiyatifi doğrultusunda ve kendi belirlediği
günlerde ödeyerek kapatmasına yardımcı olunması
gerekmektedir. Gerçekten verilen sözlerin tutulması amaçlanıyorsa,
var olan tüm borçların silinmesi iktidarın bu husustaki samimiyetini
gösterecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gaydalı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kazım Arslan
(Denizli) ve arkadaşları
Madde
20- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 69- Bu maddenin yayımı tarihinden önce 60 ıncı
maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel
sağlık sigortalılarının 25 yaşını
doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası
primlerinin tahsilinden vazgeçilir. Bu maddenin
yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için
ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan
(CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu
beş aylık süre içinde 5 ayrı torba yasayla karşı
karşıya kalmış bulunmaktayız. Defalarca bunu
eleştirmemize, Sayın Başbakanın da bu konuda söz vermesine
rağmen torba kanunla birçok değişik konuyu bir arada
görüşmeye devam ediyoruz. Yine burada da birçok değişik konu
var, bunlarla ilgili değişiklikler var, bunları burada
değerlendiriyoruz, kanunlaştırmaya çalışıyoruz.
Ben
20nci madde üzerinde söz aldım. Yapılacak değişiklikle
ilgili gerçekten önemli bazı hususlara burada dikkat çekmek için de
Meclisimizi bilgilendirmek istiyorum.
Anayasamızın
56ncı maddesine göre, devlet yurttaşların tüm sağlık
hizmetlerini en iyi şekilde vermek ve onların
sağlıklarını korumakla mükelleftir. Ama ne yazık ki
önceleri, 2002 yılında kısmen verilmeye, iyileştirilmeye
çalışılan sağlık hizmetleri, daha sonra tamamen paraya
bina edilmek suretiyle, her yapılan işlemden, reçetelerden paralar
alınmak suretiyle hem çalışanların hem de emeklilerin
üzerine apayrı bir yükün getirildiğini açıklıkla
görmekteyiz.
Daha
önce çıkarılmış olan, bugün değişikliğini
yapmaya kalktığımız 5510 sayılı Yasanın
getirilişi sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
yasanın yanlış olduğunu defalarca söylememize rağmen,
bu yanlışlık o gün göze alınmayarak
kanunlaştırıldı ve birçok vatandaşımız
borçlandırılarak gerçekten tam bir çıkmazın içine girildi.
Ne oldu biliyor musunuz? İşsiz evlat vergisi ortaya çıktı.
Birçok vatandaş bundan çok büyük sıkıntı duydu, birçok
gencimiz işsiz olduğu hâlde bazıları borçlanarak
bunları ödemek zorunda kaldı, bazıları da ödemedi, öyle
ortada kaldı. İşte gelinen noktada Bunlar, 25 yaşına
kadar olanlar kaldırılacak, affedilecek. deniliyor ama ödemiş
olanlarla ilgili herhangi bir kural, burada, maalesef, ortaya konulmuyor.
Burada çok büyük bir haksızlık var. Sayın Bakandan bunun
düzeltilmesini özellikle istirham ediyorum. Yani, primini ödemiş olan, her
türlü zorluğu karşılamış olan ve devlete borcunu
ödemiş olan bu insanların primlerini devlet niye mahsup etmiyor, niye
iade etmiyor? İade etmeyecekse bile gelecekte ödeyecekleri primden neden
mahsup etmiyor? Özellikle bu konunun gözden geçirilmesini ve bu
yanlışın tekrar düzeltilmesini istirham ediyorum çünkü ödeyen
insanların, burada, cezalandırıldığı açıkça
ortaya çıkıyor.
Genelde
iktidarınızın yaptığı yanlışlar
Önce
yanlışları yapıyorsunuz, Ha, bu yanlış oldu.,
sonra Düzeltelim. diyorsunuz ama iş işten geçiyor. Birçok
vatandaşı birçok zorluğun içinde bırakıyorsunuz; daha
sonra da bunu telafi etmek için peyderpey torba kanunlarla bunları
düzeltmeye çalışıyorsunuz. Diyeceğim, söylediğim
nokta: Yine, gelecekte bir torba kanunla, bir afla düzeltmeye doğru
gidilecektir. Bunu bu günden düzeltmemizin çok büyük faydası
olacağını düşünüyorum.
Ayrıca,
yaşı ne olursa olsun okuyan çocuklarımızın
öğrenimi bitinceye kadar ve gençlerimizin de iş buluncaya kadar
mutlaka bu primi ödememesi için bir çalışmanın
yapılmasının ve bu kanunda düzeltmenin
yapılmasının çok büyük faydası olacağını
düşünüyorum.
Ayrıca,
asgari ücretle ilgili bir sözünüz vardı: İşverene hiçbir yük
getirmeden bu uygulamayı yapacaktınız. Maalesef, işverene
yük getirmek suretiyle yeni bir sorunu ve işverene, işletmelerin
üzerine getirilen bir yükü ortaya çıkarmış oldunuz. Bunun da
düzeltilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.
Hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Arslan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
- Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.53
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 23.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesi
üzerinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan ve
arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi,
273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci
madde kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette olmak üzere, toplam üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Cemal Okan
Yüksel
Ankara İzmir Eskişehir
Mehmet
Bekaroğlu Utku
Çakırözer Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul Eskişehir İstanbul
MADDE
21- 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanuna 19 uncu maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"İşlemlerin
ertelenmesi
MADDE
19/A- (1) Yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığıyla
yapılmaya teşebbüs edilen ya da hâlihazırda devam eden
işlemleri, işleme konu malvarlığının aklama veya
terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair kesin
şüphe bulunması üzerine; Başkanlıkça kesin şüpheyi
teyit etmek, işlemi analiz etmek ya da gerekli görüldüğünde analiz
sonuçlarını yetkili makamlara intikal ettirmek amacıyla yedi
işgünü süreyle askıya almaya veya bu işlemlerin aynı
süreyle gerçekleşmesine izin vermemeye Bakan yetkilidir.
(2)
Bu yetki, yabancı bir muadil kuruluşun işlemin askıya
alınması veya gerçekleşmesine izin verilmemesi yönündeki
gerekçeli talebinde yer alan işlemler hakkında da
Başkanlıkça aklama veya terörün finansmanı suçu ile
ilişkili olduğuna dair şüphe görülmesi şartıyla
mütekabiliyet ilkesi gözetilerek kullanılabilir.
(3)
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar
Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Ayhan
Bilgen Mehmet
Ali Aslan Altan
Tan
Kars Batman Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Günal Erhan
Usta Kamil
Aydın
Antalya
Samsun
Erzurum
Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter İsmail
Faruk Aksu
Sakarya İstanbul İstanbul
Mehmet
Parsak
Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Mehmet Parsak.
MEHMET
PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti, saygıdeğer
milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21inci maddesi kapsamında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum
Önerge
hakkındaki sözlerime geçmeden önce, Tunceli Çemişgezekli ülkücü
şehidimiz Alper Tunga Uytunu şehadetinin 37nci yıl dönümünde
rahmet ve minnetle anıyorum, ruhu şad olsun.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 21inci maddesiyle 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanuna
İşlemlerin ertelenmesi başlıklı bir madde eklenmesi
teklif edilmektedir. Bu maddeyle Maliye Bakanına yükümlüler nezdinde veya
bunlar aracılığıyla yapılmaya teşebbüs edilen ya
da hâlihazırda devam eden işlemleri, işleme konu olan mal
varlığını aklama veya terörün finansmanı suçuyla ilişkili
olduğuna dair şüphe bulunması hâlinde yedi iş günü süreyle
askıya alma veya bu işlemlerin aynı süreyle gerçekleşmesine
izin vermeme yetkisi tanınmakta, Mali Suçları Araştırma
Kurulu veya bilenen adıyla MASAKın görev ve yetkilerine bakan
yetkisi eki yapılmaktadır.
Çözüm adı altında yürütülen
ihanet sürecinin sonucunda terörün içinden çıkılmaz hâle geldiği
bugünlerde terörün finansmanının önlenmesi için sadece bir iki
işlevsiz düzenlemenin Meclise getirilmesi, Türk milletinin gözünü boyamaya
yönelik bir teşebbüstür. Başka amaçlara yönelik kanunların bir
yerlerine terörle mücadele kavramını eklemek iktidarın âdeta
alışkanlığı ve gerçek anlamdaki emellerini gizleme
yöntemi hâline gelmiştir.
Geçen hafta bu kürsüden yapmış
olduğum bir konuşmada da özetle, gerçek bir terörle mücadele için
önce samimiyetin gerekli olduğunu, bu samimiyetin göstergesinin teröre
karşı caydırıcı ve önleyici yasal düzenlemeler
olduğunu, terör suçlarıyla ilgili mevzuatımızın
dağınık ve keyfî uygulama yapılmasına müsait
olduğunu, mevzuatın güvenlik güçlerine ve Türk yargısına
yeterli yetki, etkinlik ve güç sağlayacak şekilde düzenlenmesi
gerektiğini, yeni terör suçlarının mevzuata eklenmesi ve bir
suçun terör amacıyla işlenmesi hâlinde ceza
sınırlarının artırılmasının
sağlanması gerektiğini, terör suçlarında gözaltı
sürelerinin genel usulden farklı olarak en azından yarı
oranında fazla uygulanması gerektiğini ifade etmiştim.
İktidarın irade
eksikliğinden kaynaklanan bu eksiklikler ortadayken ve ülkemiz her gün
şehit haberleri almaya devam ederken iktidar, dertlere deva olacak,
gerçekten çözüm sağlayacak bir kanun tasarısı getirmek yerine,
hukuk üzerinden göz boyama yöntemine başvurmaya ne yazık ki devam
etmektedir. Terörle mücadelede sonuç almak için ihanet sürecinde içi
boşaltılmış ve âdeta terörle mücadele etmemek üzere
düzenlenmiş Terörle Mücadele Kanununun terörün finansman
kaynaklarını ortadan kaldıracak şekilde
değiştirilmesi gerekmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
terörün ulaştığı nokta değerlendirildiğinde
MASAKın çalışmalarının yetersiz olduğu durumu
açıkça kendini göstermektedir. Terör örgütünün uzun yıllardır
gelirlerini yabancı devletlerin yardımları, uyuşturucu,
sigara, akaryakıt, silah ve insan kaçakçılığı ve sözde
vergi adı altında haraç toplama üzerinden sağladığı
herkes tarafından bilinmekteyken suç işleyerek elde edilen bu
paraların transferleri nasıl oluyorsa MASAKa
takılmamaktadır. Yoksa MASAK, sadece iktidarın üvey kardeşi
yavru iktidarın peşine mi düşmüştür? İktidar terörle
ve terörün finansmanıyla mücadele etmek istemekte midir de, yeri mi
dardır, yoksa yeni mi dardır? MASAKın süresi mi dardır ya
da yetkisi mi yoktur? MASAKın elinde bulunan yetkiler yetersiz
olduğu için mi terörün finans kaynakları artmış, terör
âdeta önlenemez bir şekilde şehirlerimize yerleşmiştir?
Saygıdeğer
milletvekilleri, iktidar bir an önce yaptığı
yanlışları kabul etmeli, bugüne kadar sürdürdüğü ihanet
sürecinden vazgeçmelidir. İktidar temsilcileri ülkemizi kan gölüne
dönüştüren bu sürece daha fazla göz kırpmayı
bırakmalı, terörle samimi ve etkin mücadelenin ilk adımı
olarak teröre ve teröriste ümit veren bu yaklaşımları terk
etmelidir. Kısaca, terörle sözde değil, özde mücadele
aşamasına geçilmelidir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Hükûmetin terörle mücadeledeki samimiyetine
inanmadığımızı bir kez daha ifade ediyor, Hükûmeti
elinde bulunan yetkileri kullanmaya davet ediyor, sözlerimin sonunda Gazi
Meclisi ve yüce Türk milletini bir kez daha saygıyla selamlıyor, bu
düşüncelerle madde üzerindeki önergemizin kabul edilmesini arz ve talep
ediyorum.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Parsak.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Kars Milletvekili Sayın Ayhan
Bilgen. (HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarıdaki galiba en tartışmalı kavramların içerisinde
yer aldığı maddelerden birine geldik. Terör kavramı elbette
uluslararası ittifakla net biçimde ortaya konulan bir kavram değil
ama bir asgari standardı var. Devletlere göre ve dönemlere göre
farklı muhalif yapıları terör örgütü ilan etme
alışkanlığı dünyada yaygın alışkanlıklardan
birisi.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Başkan, uğultu var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim. Çok uğultu var
Genel Kurulda.
AYHAN
BİLGEN (Devamla) - Örneğin -belki salondakilerin
bazılarının ilgisini çekmiş olabilir ama- Rabia Kadir diye
bir Uygur iş kadını var, aynı zamanda insan hakları
savunucusu; Çine giriş çıkışına izin verilmediği
gibi, başka ülkelerde konferans, panel yapmasına da izin verilmiyor.
Geçtiğimiz yıllarda Türkiyeye gelmek istedi, Türkiyeye
girişine de izin verilmedi Çinle olan ilişkilerimizi bozmamak
adına. Yani, terörle mücadelede bazen devletler böyle ilginç ittifaklar da
yapabiliyorlar.
Terörün
finansmanı diye eğer siz bütün muhaliflerin ticari ilişkilerini
cezalandırmayı, onların mallarını müsadere etmeyi, el
koymayı, kayyum tayin etmeyi keyfîleştirirseniz sizden öncekilerin
yaptığından çok farklı bir iş yapmış
olmazsınız. Hatırlayın, 28 Şubatta listeler
okunuyordu, kebapçıların, tatlıcıların isim listeleri
okunuyordu; bunların İslami terör örgütleriyle
bağlantıları olduğu iddiasıyla bu tutum
sergileniyordu. Eğer bu konuda objektif bir kritere sahip değilseniz,
başka ülkelerdeki tutarsız, çarpık uygulamaların bir
benzerini de siz tekrarlamış olursunuz.
Elbette,
terörü herkesin üzerinde uzlaştığı kısmıyla;
sivilleri, halkı korkutarak, yıldırarak, sindirerek bir hedefe
ulaşma ama şiddet kullanarak ulaşma biçiminde ele
alırsanız, bunun üzerinde bir toplumsal mutabakat sağlamak ve
buradan gerçekten insan güvenliğini, toplum güvenliğini,
barışı tesis etmek mümkün olur ama politik kaygılarla,
tıpkı darbe dönemlerinde beyaz kitaplara girdiği gibi bütün
toplumsal hareketleri, bütün muhalefet hareketlerini bir biçimde terör örgütü
sayan bir yaklaşımla hareket ederseniz, o zaman ülkede terör
kapsamı içerisine girmeyen kimse kalmaz. Üniversiteler, gazeteciler,
askerler, cemaatler, sol gruplar, Aleviler, Kürtler; halka oldukça
genişler ve küçük bir akredite grup dışında neredeyse
herkes bu kapsam içerisine girer. Onların her türlü yardım,
dayanışma ilişkileri, legal çalışmaları, yasal
faaliyetleri terörün finansmanı kapsamında el konulacak, yasaklanacak
işler kategorisine sokulabilir.
Terörle
mücadelede, galiba en çok dikkat edilmesi gereken şeylerden biri iç
politika ve dış politikadaki tutarlılıktır. Orta
Doğuda, aslında, 1979dan itibaren ele
aldığınızda, Orta Doğuyu da geniş
yorumladığınızda yani Afganistandan Afrikaya kadar bir
Orta Doğu tarifi yaptığınızda terörü -gerçekten
herkesin üzerinde uzlaşacağı- doğrudan sivilleri hedef alan
terörü en yoğun biçimde, en sistematik biçimde, doğrudan istihbarat
örgütü eliyle desteklediği kabul görülen devlet hangisidir? Devlet
nişanı verdiğimiz Suudi Arabistandır. Suriyede destek
verdiği örgütler kamuoyunda teşhir olunca yeni örgütler kuran ve
bunlara finansal destek sağlayan, bir adım daha ilerisi, Yemende
doğrudan doğruya sivilleri hedef alan bombardımanları
gerçekleştiren, Bahreynde bunu yapan, üzerinde yine ittifak olan,
Filistinde doğrudan devlet terörü uygulayan İsraille son derece iyi
ve karanlık ilişkiler kuran, yetmedi, Mısırda darbe
yapanlarla son derece kurumsal destek faaliyetleri yürüten Suudi Arabistana
devlet nişanı verip sonra terörün finansmanından bahsetmenin,
teröre destek verenlerle mücadele etmekten söz etmenin çok tutarlı bir
yaklaşım olmayacağı gibi Türkiyeyi de uluslararası
arenada nasıl bir pozisyona taşıyacağını herhâlde
tahmin edersiniz.
Herkesi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel
(Eskişehir) ve arkadaşları
MADDE
21- 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanuna 19 uncu maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"İşlemlerin
ertelenmesi
MADDE
19/A- (1) Yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığıyla
yapılmaya teşebbüs edilen ya da hâlihazırda devam eden
işlemleri, işleme konu malvarlığının aklama veya
terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair kesin
şüphe bulunması üzerine; Başkanlıkça kesin şüpheyi
teyit etmek, işlemi analiz etmek ya da gerekli görüldüğünde analiz
sonuçlarını yetkili makamlara intikal ettirmek amacıyla yedi
işgünü süreyle askıya almaya veya bu işlemlerin aynı
süreyle gerçekleşmesine izin vermemeye Bakan yetkilidir.
(2)
Bu yetki, yabancı bir muadil kuruluşun işlemin askıya
alınması veya gerçekleşmesine izin verilmemesi yönündeki
gerekçeli talebinde yer alan işlemler hakkında da
Başkanlıkça aklama veya terörün finansmanı suçu ile
ilişkili olduğuna dair şüphe görülmesi şartıyla mütekabiliyet
ilkesi gözetilerek kullanılabilir.
(3)
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar
Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Sayın Cemal Okan Yüksel.
(CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının gerçekten sakıncalı
maddelerinden biri ama başlamadan şunu söylemek lazım: Terör
örgütleri kim olursa olsun finansmanının önlenmesi lazım. Bu
bakımdan, bu maddelerin düşünülmesi önemli fakat şimdi, 2 tane
birbiriyle ilişkili madde var, biri söz aldığım 21inci
madde, bir de 30uncu madde var. 21inci maddede Maliye Bakanına
şüpheli işlemleri askıya alma ya da gerçekleşmesine izin
vermeme yetkisi veriyor. Hangi şüpheli işlemler? Bankalar üzerindeki
şüpheli işlemler. 30uncu maddeyle de Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4üncü maddesine bir
fıkra ekleniyor, sizin son zamanlarda çok sevdiğiniz,
uyguladığınız şu kayyum meselesini buraya da
getiriyor.
Şimdi,
ilkin şunu söylemek lazım: Bir yargıcın, bir mahkemenin
yetkisi açıkça bakana veriliyor, bir yetki tecavüzü var. Önümüzdeki hafta
gündeme gelecek olan Cezai Konularda Uluslararası Adli
İşbirliği Kanunu Tasarısında da Adalet Bakanına gerek
gördüğü takdirde yabancı ülkelerin adli iş birliği
taleplerini reddetme yetkisi getiriliyor. Bu da yargının yetkisine
çok açık bir tecavüz. Ya, verin, tamam ama vereceğiniz bakanları
iyi seçin arkadaşlar. Kara paranın ağababasına Senin önüne
yatarım Reza. diyen adama bu yetkiyi vermeyin. (CHP sıralarından
alkışlar) Allahın ayetleriyle Bakara makara diye dalga geçen
adamlara bu yetkiyi vermeyin. Ey AKPli arkadaşlar,
bakanlarınızı seçerken lütfen dikkatli olun.
Ama
ben burada terörün finansmanının önlenmesinin
amaçlandığını düşünmüyorum. Çünkü sizin tek derdiniz
var, cemaat. Yani cemaati de terör örgütü -eski ortağınız, sizin
paraleliniz- ilan ettiğiniz için gene onların şirketlerine
kayyum
Ama şunu düşünün: Terörün finansmanı nasıl
sağlanıyor arkadaşlar? Bir terörist diğer bir teröriste
bankadan havale mi gönderiyor, EFT mi gönderiyor, bununla mı? Ben size
söyleyeyim. Neye göre? EUROPOLun (Avrupa Polis Teşkilatı)
rakamlarına göre, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç
Ofisinin rakamlarına, MASAKın rakamlarına göre söyleyeyim.
Terör örgütleri uyuşturucu kaçakçılığından para
kazanıyor, silah kaçakçılığından para kazanıyor,
akaryakıt kaçakçılığından, sigara
kaçakçılığından para kazanıyor, insan
kaçakçılığından para kazanıyor, vergi topluyor, öbür
kaçakçılardan haraç alıyor. Bunları önlemek için niye bir
şey yapmıyorsunuz? Bakın, 300 milyar euro tutan Avrupadaki
uyuşturucu ticaretinin yüzde 80i bizim terör örgütümüz PKKnın
elinde. Bunu önlemek için niye bir şey yapmıyorsunuz? Ve
MASAKın rakamlarına göre PKK bir holding, adamların
yıllık 14 milyar dolar cirosu var, 40 katrilyon para ediyor. Bizim el
kapılarında mülteciler için el açıp pazarlık ettiğimiz
paranın 5 katı ciro yapıyor bunlar. Bunu niye engellemiyorsunuz?
Hatırlayın, geçenlerde, 2013te bir havalimanında 1,5 ton (1.500
kilo) altın yakalandı. On beş gün o altın orada bekletildi.
Sonra evraklar falan Gümrük Bakanlığından ayarlandı.
Altını kara paranın ağababasına teslim etmeden bir
baktılar, 292 kilo altın eksik yani bugünün parasıyla 33 milyon
lira. Vallahi bu da herhâlde bu kara paraya el koyma nezdinde kanunen
yapamadığından güçle birileri -artık kimse- bu paraya el
koydu ya da Zencaninin ifadesiyle 8,5 milyar dağıtılan
Türkiyedeki komisyonun bir parçası.
Arkadaşlar,
hiç hoşlanmıyorsunuz ama gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi
bir huyu var. Bu terör örgütlerinin yıllık 14 milyar cirosundan
birilerinin komisyon aldığı ileride ortaya çıkarsa ben hiç
şaşırmayacağım.
Yüce
Kurulu saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
22nci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam 3 önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Ali
Özcan
İstanbul Eskişehir İstanbul
MADDE
22 - 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 3üncü maddesinin
Anayasa Mahkemesince iptal edilen (7)nci fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"(7)
Bu Kanunun uygulanması için belirlenen alanların
sınırları içinde olup riskli yapılar dışında
kalan diğer yapılar bu Kanunun hükümlerine tabi değildir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan
Tan Mehmet Ali
Aslan Nursel
Aydoğan
Diyarbakır Batman Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Günal Erhan
Usta Kamil
Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter Kadir
Koçdemir
Sakarya İstanbul Bursa
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Kadir
Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 273 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Ele
aldığımız madde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen bendin sadece yapının nitelikleri, yapının riskli
olmadığı göz önüne alınarak ibaresiyle tekrar
kanunlaştırılması çabasından ibarettir. İmar ve
ömür aynı kökten gelir. Bir yerde yaşadığınız
yerin imarı nasılsa ömrünüz de öyledir. Maalesef, Türkiyede
kentleşme, şehir, şehir mimarisi, şehir ve insan konusunda
çok güzel bir mirasa sahip olduğumuz hâlde rantın icat edilmesiyle birlikte
çevreye, jeolojiye, çocuğa, ihtiyara, yaşlıya, gence,
hasılı ömre dost olmayan şehirler inşa ediyoruz. Son
zamanlarda riskli alanların dönüştürülmesiyle ilgili kısaca
Kentsel Dönüşüm Kanunu dediğimiz hususla birlikte bu durum daha da
keskinleşmiştir. Öyle ki, şehirlerde daha önce TOKİ
tarafından işlenen imar cinayetlerine bu sefer kentsel dönüşüm
adı altındaki yanlışlıklar eklenmiştir. Kentsel
dönüşümde uygulama şöyledir: Kentsel dönüşüme tabi alanda 2015,
2016larda iyi bir şekilde yaşamak için gerekli olan
şartları taşıyan kaç hane burada olur diye
bakılmamakta, kentsel dönüşüme tabi alandaki hak sahipleri, hatta
işe başlarken ev sahibi olmayanlar, mirasçı varsa mirasçı
sayısı kadar hak sahiplerine göre biz orada konut yapma derdindeyiz.
Böyle olduğu için yolunuz Bursaya düşürse Doğanbey
Konutlarına bir bakın, öyle bir ucube yaptık ki Bursa ovadan
baktığımızda bırakın Ulu Camiyi,
bırakın Bursanın merkezini, Uludağı bile gölgeleyen,
Uludağı bile size İstanbul tarafından girdiğinizde
göstermeyen bir cinayet Bursada böylece işlendi çünkü burada popülist
davranıp Herkesi buradan ev sahibi yapacağız. dedik.
Yine
hesabı kitabı yapılmadan Bursada Yıldırım
ilçesinde Mevlana Mahallesinde 17 Ağustos 2013 tarihinde dönemin
Başbakanı tarafından temeli atılan ve bizzat dönemin
Başbakanının Ben bunların bitmesine kefilim. dediği
alanda şimdi hayalet gibi binalar vardır. Bu kötü binalar, marjinal
kesimlerin, düşük gelirli kesimlerin tercih ettiği alanlar olmakta,
böylece yanlış yere kullandığımız paralel
kelimesinin sosyolojide karşılığı olan paralel
toplumları şehirlerimizde kendimiz oluşturmaktayız. Bu
paralel toplumlarda 50 yaşına geldiğinde hayat hikâyesinde
hiçbir müştereği olmayan, öz geçmişleri birbirleriyle asla
kesişmeyen insanlar aynı mekânda yan yana yaşamaktadırlar
ve maalesef TOKİ ve kentsel dönüşüm buna ciddi şekilde
katkıda bulunmaktadır. Bursada Yıldırım ile Nilüfer
mekân olarak birbirine birkaç kilometre mesafede ise de sosyal yaşantı
şartları bakımından apayrı dünyalar hâline getirilmiştir.
Ben,
o açıdan, en azından kentsel dönüşüm uygulamalarında karma
bir kurulun yapılan projenin o şehrin kültürel, tarihî mirasına,
mimari mirasına uygunluğu konusunda onay değilse bile görüş
vermesi zorunluluğunu getirelim diyorum. Ki yaptığımız
konusunda, en azından inşaat bitmenden bir kanaat sahibi olabiliriz.
O açıdan Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bu bendin tekrar küçücük
bir ifadeyle kanunlaştırılmasının yanlış
olduğunu hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın
Nursel Aydoğan. (HDP sıralarından alkışlar)
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanunun 3üncü maddesinin (7)nci fıkrası 2014
yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş.
İptal edilen düzenlemede şu var: Riskli alan içerisindeki riskli
yapı olmasa bile riskli yapıymış gibi kanunun hükümleri
çerçevesinde değerlendirilmesi öngörülüyor. Şimdi, yeni düzenlemede
ne var değerli arkadaşlar? Yeni düzenlemede şu: Riskli
yapılar dışındaki yapılar bakanlıkça gerekli
görüldüğünde riskli olmadığı gözetilmek kaydıyla
değerlendirilecek. Yani her ikisi açısından
baktığınızda yeni düzenlenen tasarının Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen yasadaki cümlenin yerleri
değiştirilerek yeni bir tasarı oluşturulduğunu görmek
mümkün. Yani özü itibarıyla Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bu yasa
ile yeni hazırlanan yasa aynıdır. Vatandaşların
müracaat etmesi ya da burada muhalefet partilerinden herhangi birinin Anayasa
Mahkemesine götürmesi durumunda Anayasa Mahkemesi tarafından tekrar iptal
edilecek, geri dönecek olan bir maddedir.
Burada
ne var değerli arkadaşlar? Burada, bu maddede vatandaşın
malına mülküne isteği dışında el koyma var. Burada ben
bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Türkiye demokratik bir hukuk
devletidir. Gerçi son bir yıldan, iki yıldan beri demokratik hukuk
devletinin sınırlarından, standartlarından inanılmaz
derecede bir uzaklaşma var. Demokratik hukuk devletlerinde, biliyorsunuz,
en önemli güvence vatandaşın can güvenliğidir, mal
güvenliğidir, adalet güvenliğidir ama şöyle bir
baktığımızda son çıkarılan yasalarla
vatandaşın mal güvenliği elinden alınıyor. Bunu nerede
gördük? İşte, en yakın zamanda Surda yaşananlarda gördük.
Biraz sonra herhâlde 26ncı madde gelecek. 26ncı maddede de açık
bir şekilde vatandaşın malına mülküne nasıl el
konacağı burada iktidarın sahip olduğu milletvekili
çoğunluğuyla birlikte çıkacak.
Şimdi,
Surda ne yapılmak isteniyor? Surdaki vatandaşların
tamamının evine el konulmak isteniyor. Oysa vatandaş ne diyor?
Geldiniz tankınızla, topunuzla, tüfeğinizle evlerimizi
yıktınız, kadim kentimizi yıktınız, yerle bir
ettiniz. Sizin yapmanız gereken iktidar olarak bizim
ziyanımızı, zararımızı
karşılamaktır. Onun dışında, bizim malımıza,
mülkümüze burada, Mecliste çoğunluğunuza dayanarak
çıkardığınız yasalarla el koyamazsınız. Ama,
burada ne yapılıyor? İşte, 26ncı maddede
göreceğiz, burada milletvekili çoğunluğunun oyuyla
Bir yerde
yüzde 65 oranında bir yapı yıkımı varsa diğer
sağlam binalara da el konularak orada tamamıyla bir kentin Hükûmet
tarafından, bir iktidar tarafından, devlet tarafından el
konulması gündeme gelecek. Dolayısıyla, bunun için de
Diyarbakırdaki yurttaşlar, vatandaşlar şimdiden dava
açmaya hazırlanıyorlar. Bu ülkede iyi ki Anayasa Mahkemesi var.
Umarım, Anayasa Mahkemesine gidince de açılan bu davalar kazanılacak.
Burada sizin çıkardığınız kanunlar da bir şekilde
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecek.
Tabii,
Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlara karşı
Cumhurbaşkanından sonra da Sayın Başbakanın Ben
Anayasa Mahkemelerinin kararlarını tanımıyorum. deme
durumu da gündeme gelir. Yani başka bir ülkede veya Türkiye'de -başka
bir ülkeye gitmeye gerek yok- Anayasa Mahkemelerini, kararlarını biz
tanımıyoruz. desek eminim Türkiye'deki savcılar hemen bizim
hakkımızda hızla fezleke hazırlayıp Meclise gönderecekler.
Ama ne yazık ki Türkiye'de artık yargı da
bağımsız değil, hâkimler, savcılar da
bağımsız değil. Yani Ben Anayasa Mahkemesinin
kararlarını tanımıyorum. diyenlere karşı bile
bir söz söylenmiyor, bir dava açılmıyor, varsa hâkimler,
savcılar bu bütün yetkilerini bizler için kullanıyorlar.
Göreceğiz hep birlikte gelişmeleri, bundan sonra izleyeceğiz.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali Özcan (İstanbul)
ve arkadaşları
Madde
22 - 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 3üncü maddesinin
Anayasa Mahkemesince iptal edilen (7)nci fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"(7)
Bu Kanunun uygulanması için belirlenen alanların
sınırları içinde olup riskli yapılar dışında
kalan diğer yapılar bu Kanunun hükümlerine tabi değildir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özcan.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle ilgili madde
hakkında söz almış bulunuyorum.
Afete
maruz kalmış alanlar, yaşam alanı olmaktan
çıkmış tarihî kent merkezleri ve gecekondu bölgelerinde kentsel
dönüşümün muhtarlardan ve mülk sahiplerinden, meslek odalarından,
üniversitelerden ve uzmanlardan görüş alınarak uygulanması
gerekir. Bölge ve kent bazında deprem riski de göz önüne alınarak ve
nazım plan, yüz yıllık nazım plan da göz önüne alınarak
böyle bir şekilde kentsel dönüşümü yapmak zorundayız.
Rantı
kapalı kapılar ardında değil, toplumun yararına
kullanmak marifettir. On sene önce kazma kürek sahibi olmayan insanlar, hatta
inşaat müteahhidi olmayan insanları dünyanın en büyük
inşaat firmaları yaptınız. İşte bu, kentsel
dönüşümü yanlış uygulamaktan kaynaklanan bir durumdur. Bürokrat,
işadamı ve siyasetçi çarkını
kırmadığınız sürece yolsuzluklar devam edecektir,
17-25leri bir kere daha yaşamak zorunda kalacağız.
Sosyal
yapı ve mahalle kültürünü yok etmeden, yerinde kentsel dönüşüme
evet diyoruz. Parsel bazında kentsel dönüşümle kimlere rant
sağladığınızı ben biliyorum. Eğer
yüreğiniz yetiyorsa araştırma komisyonu kuralım, orada
bildiklerimi anlatayım, bu Mecliste oturmaya gücünüz yetmeyecektir.
Önergeyi siz verin, araştırma komisyonunda da ben her türlü şeyi
anlatmaya hazırım.
İstanbul
gibi dünya kentini mahvettiniz, kuzey ormanlarını mahvettiniz. Zoraki
kavşaklar, tünel, köprü yapmakla trafik sorunlarını çözmek
istiyorsunuz. Bununla çözülmez. Trafik; taslak, tasarı ve projelerle,
uygulamalarla, bilim adamlarıyla, akademisyenlerle ve üniversitelerle
çözülür; toplu taşıma, raylı sistemle çözülür. Metrodan
başlayarak; trenler, metrobüsler, otobüslerle düzenli ve etkili toplu
taşıma ve istasyonlara yapılan otoparklarla çözülür. Ama siz
nereden başlıyorsunuz? Metrodan değil, metrobüsten
başlıyorsunuz ve toplu taşımada insanları
İstanbulda kilitliyorsunuz.
Üçüncü
köprüde amaç trafik değil, trafiğin yoğunluğunu
düşürmek değil, amacınız rant. Arınçın
dediği gibi, Ankarada malum kişi parsel parsel sattı, siz de
şimdi İstanbulu ada ada satmak için bu üçüncü köprüyü
yaptınız. Yirmi iki yıldır, yirmi iki yıldır
İstanbulu yönetiyorsunuz. Trafiği rahatlatacağız. diyor
malum kişi. Şimdi mi aklınız başınıza geldi?
Biz trafiği rahatlatacağız, sizi gönderince hem trafiği
rahatlatacağız hem de bu toplumu rahatlatacağız. (CHP
sıralarından alkışlar) İstanbulu yaşanmaz hâlâ
getirdiniz.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) On dört yıl daha beklersiniz.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Üçüncü havaalanı yapılmasın. demiyoruz ama
seçildiği yeri fizibil değil. Bilim insanlarıyla ortak bir karar
alırsanız biz ona da katılırız. Helikopterle
dolanırken Burada kanal olsun! Dünyada böyle bir yönetim yok. Ama var.
Kim var? Kim Jong var.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Ters tutuyorsun!
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Bu size neyi hatırlatıyor? Kim Jongun
aşağıdaki versiyonu size kimi anlatıyor? Bir kişi ve
herkes o kişinin emrinde, diktatörün emrinde. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Bundan bile medet umabiliyorsun ya.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Kanal yapılacak. diyor. Ayıp değil mi,
ayıp değil mi? Tehdit eder gibi. Ülkemizin önde gelen
jeologlarını, çevre bilimcilerini, deniz bilimcilerini,
biyologlarını bir araya getirerek bir çalışma yapın ve
bu kanala ihtiyaç varsa, İstanbulu gerçekten iklimiyle, hayvanıyla,
hayvan dokusuyla, iklim dokusuyla, bitki dokusuyla mahvetmeyecekse biz buna
evet diyelim.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Biz yapalım da siz geçmeyin!
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Ben teknik üniversite mezunuyum. Benim ikna olmam lazım,
ikna olmam lazım.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) CHPliler geçemez. yazarız üstüne!
ALİ
ÖZCAN (Devamla) İnsanlar toprakla ve yeşille buluşsun.
diyorlar. İstanbulda kişi başına düşen aktif
yeşil alan ne kadar biliyor musunuz? 1 metrekare. Büyükşehir Belediye
Başkanı diyor ki: 6,5. Neye göre 6,5? Şevlere çim dikiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ÖZCAN (Devamla) - Ya dünyanın neresinde şevlere çim dikilmiş,
yol kenarlarına? Sırf 6,5 metreyi, 4,5 metreyi yapmak için. Avrupada
45 metrekare, 45 metrekare kişi başına. [CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
ALİ ÖZCAN (Devamla) Bir de stadyumlarda boş top, taraftar yok, futbolcu yok, top
sallıyorsunuz, top çeviriyorsunuz. Türkiyede
yaptığınız her şey top çevirme gibi. Şuraya bir
bakın Allah aşkına!
BAŞKAN
Sayın Özcan, teşekkür ederiz.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) - Kime el sallıyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından Allah, Allah!
sesleri, gürültüler,)
BAŞKAN
Sayın Özcan
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Sporcu olmalarını istiyorsunuz. Şu
çocukların hâline bakın, bunlar sporcu olmak istiyorlar.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Çocukları kullanmayın!
BAŞKAN
Sayın Özcan
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Tıpkı Ensar Vakfında çocukları
koruyamadığınız gibi, onları tacizcilerin ellerine
verdiğiniz gibi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkanım, süre bitti.
BAŞKAN
Sayın Özcan
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Burada da, burada da işte
Sizi var ya, bu dünyada
değil, öbür dünyada Allah affetsin, Allah affetsin, Allah affetsin. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
COŞKUN
ÇAKIR (Tokat) Konuşmacıya on dakika verin Sayın Başkan!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özcan. Lütfen
ALİ
ÖZCAN (Devamla) Gelin, bu araştırma komisyonunu kurun da, sizin
yolsuzluklarınızı tek tek ortaya çıkarayım. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, süre bitti.
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) Yüreğiniz yetiyorsa televizyonda, istediğiniz
yerde. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde
kabul edilmiştir.
23üncü
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara
İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Utku
Çakırözer
İstanbul Tokat Eskişehir
Madde
23 6306 sayılı Kanunun 4üncü maddesinin Anayasa Mahkemesince
iptal edilen birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
(1)
Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi hâlinde TOKİ veya idare,
riskli alanlarda alanlarında her türlü imar ve yapılaşma
işlemelerini iki yıl süre ile geçici olarak durdurabilir.
Uygulamanın gerektirmesi halinde imar ve yapılaşma
işlemlerinin geçici olarak durdurulması bir yıl daha
uzatılabilir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan
Tan Mehmet
Ali Aslan Filiz
Kerestecioğlu Demir
Diyarbakır Batman İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okuyorum:
Mehmet
Günal Erhan
Usta Kamil
Aydın
Antalya Samsun Erzurum
İzzet
Ulvi Yönter Ruhi
Ersoy Zihni
Açba
İstanbul Osmaniye Sakarya
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili Sayın
Ruhi Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Hayırlı akşamlar, iyi geceler diliyorum
değerli milletvekilleri. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına sevgi
ve saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum.
Şimdi,
biz TOKİ üzerine yapılan birtakım uygulamaların nasıl
fiilî durum yarattıktan sonra hukuk ihlaline maruz kaldıklarında
hukukun baypas edilerek yeniden yasayla mevcut şartlara
dönüştürüldüğü üzerine tartışmaları takip ediyoruz.
Ama, prensip olarak bu Mecliste milletvekillerimizin büyük bir
çoğunluğunun kabul ettiği sosyal değişmeye ve bu
sosyal değişmeyle beraber kentleşmeye, moderniteye, yaşam
tarzımızla örtüşmeyen mimariye maruz
kaldığımızı görüyoruz. Özellikle iktidarın ilk
dönemlerinde şehir rantlarıyla birlikte başlayan rantiye ve
şantiyelerin birlikte TOKİ bloklarını insan unsurunu,
kültürü, kenti, kimliği hesaba katmadan nasıl bir heyula
yarattığını hep birlikte görüyor ve takip ediyoruz.
Ülkemizin ihtiyacı alt gelir grubuna konut üretmeyi sadece nicelik olarak
görüp hedef kitlenin yaşam tarzını hesaba katmadan bu
blokların dikilmesi inanıyorum ki iktidar mahfillerini de
rahatsız etti. Hatırlıyorum, Sayın Cumhurbaşkanı
geçmişte Başbakanken Bu dikey mimari insan fıtratına
uymuyor, yatay mimariye geçmeliyiz, çocuklarımızın ayakları
topraklara değmeli. gibi ifadelerle bunun uygun
olmadığını ifade etmişlerdi. Ama bugün itibarıyla
ben birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, hafıza mekânı kavramı vardır. Bu
hafıza mekânı hatıralarla, anılarla hepinizin, hepimizin
geleneksel ortam içerisindeki çocukluğumuzun geçtiği, çocuk
oyunlarımızı oynadığımız sokaklar ve
oralardaki bakkal önleri veyahut da top koşturmuş olduğumuz
sahadaki amcanın ya da o yer kiminse onun adıyla anılan
mekânlar. Bizim memleketimizde Osmaniyede mesela Tabancalı Döndünün Dudu
vardı, Yargıcının Çeşmesi vardı. Ama şimdi
bunların hiçbirisi yok. Hâlâ Birlik Taksiden taksiye bindiğinde
Beni Tabancalı Döndünün oraya bırak ya da
Yargıcıların orada inecek var." diyor yaşı belli
bir miktarın üzerinde olan büyüklerimiz. Ama küçükler bu mekânları
bilmiyor. Oradaki hatıralar, hafızalar bu kentsel dönüşümle
beraber yok olup gidiyor. Bu yok olup gidenlerin yerine koyduklarımız
bizi geliştirmiyor, bizi dönüştürmüyor. Hafızasız,
belleksiz bir toplum yarınlara gidemez değerli milletvekilleri.
Bireysel olarak biz aklımızı, şuurumuzu kaybettiğimiz
takdirde nasıl kendimizi yönetemezsek aynı tarih şuuru,
tarihlilik bilinci nasıl olmaz, millet tarihlilik şuuru olmadan
nasıl millet olamazsa kentler de kendi hafızalarını var
eden, bu anılarının, kimliğinin, çocukluğunun
geçtiği, sokak arkadaşlığının ve
hatıralarının olduğu ortamlar olmadan o geleneği
geleceğe aktaramaz. Bugün TOKİ blokları gibi ucube dikey
mimarinin içerisinde ellerinde birer iPhonela, İnternetle teknolojiye
entegre, âdeta kendi gerçeğinden kopuk bir nesil yetiştiriyoruz.
Neden? Doğal hayatta yok. Bugün sitelere baktığınızda
çocukların geleneksel olarak kendini ifade edebileceği oyun
alanları yok. Bugün belediye başkanlarının şehir
mimari planının içerisinde bunlarla ilgili bir dizayn, bir
organizasyon yapılmıyor. Göstermelik birkaç kaydırak ile
salıncak, o da blokun en ucube köşesinde, kuzey bölgesinde, iş
olsun diye, mevzuat yerine gelsin diye.
Burada
herkesin, hepimizin samimiyetle bir itirafta bulunması ve
sağlıklı bir toplumu inşa edebilmek ve bir arada
yaşama kültürü için, demokrasinin gelişmesi için, geleneğin
geleceğe aktarılabilmesi için, dedenin torununu kucağına
alıp, elinden tutup gezdiği parklarda kendi değerlerini
aktarabileceği, sözlü kültürünü ifade edebileceği, o torununa
geleneksel oyunları öğretebileceği mekânlar inşa etmek
durumundayız. Her şey şantiye, her şey rantiye
değildir. Bütün bu değerler üzerinden doyuma ulaşmış
bir toplum, umarım iktidar mahfillerinin de doyuma ulaşmış
müteahhitleri, vicdanlarını rahatlatmak adına bile olsa bu
hakikati görürler ve bunlara uygun projeler üretmeye başlarlar diye
düşünüyor; Genel Kurulu sevgi, saygı ve en derin muhabbetle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına selamlıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ersoy.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın
Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, üzerine söz aldığım maddeyle ilgili
konuşmadan önce, bugün aslında Türkiye'nin en önemli konusu
olması gereken bir konuya dikkat çekmek istiyorum. 10 Ekim 2015 tarihinde
sendika ve meslek örgütlerinin Ankarada düzenleyeceği Emek,
Barış, Demokrasi Mitingi öncesi Ankara Garı önünde 2 canlı
bomba patlaması gerçekleşti ve benim de aslında kıl
payı kurtulduğum bu patlamada 101 kişi hayatını
kaybetti ve yüzlerce insan da yaralandı ve bu patlamayla ilgili
yapılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Soruşturma
kapsamında ifadesi alınan Emniyet yetkilileri kendilerine istihbarat
ulaşmadığını belirterek topu MİT ve Emniyet
istihbaratına atmışlardı. Ancak, katliamın
yaşandığı 10 Ekim sabahı -evet, sabahı- Emniyet
Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi
Başkanlığının gizli ibareyle Terörle Mücadele Daire
Başkanlığına Yunus Emre Alagöz, Hacı Yusuf
Kızılbay ve Mehmet Işıkın eylem
hazırlığında olabileceğine dair yazı
gönderdiği ortaya çıktı. Yani, isimleri dahi 10 Ekim sabahı
belliydi bu kişilerin. Şimdi, o ölen güzelim insanları sevgiyle
anarken şunu söylemek istiyorum: Eğer dünyanın herhangi bir
yerinde böyle bir belge ortaya çıksa hemen sorumlular istifa ettirilir,
hesap verir, hesaba çağrılır ama maalesef Türkiyede bu yok ve
yokmuş gibi davranıyorsunuz ama gerçekten bugün olmasa da yarın
bunun mutlaka hesabının sorulacağını ifade etmek
isterim.
Evet,
değerli milletvekilleri, üzerine söz aldığım 23üncü madde
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasında değişiklik yapıyor. Aslında bu madde
daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı
bulunarak iptal edilmişti. İçeriği ne? Riskli ve rezerv
yapı alanlarında herhangi bir yerde kendi yapısı riskli
olmasa dahi bu yapıya dair tasarrufta bulunmayı yani tek bir çivi
çakmayı bile yasaklayan bir madde bu. Şimdi, bu düzenleme yeniden ve
süre sınırı koyarak, sadece süre sınırı koyarak
yeniymiş gibi önümüze geliyor. Anayasanın 35inci maddesindeki
mülkiyet hakkına da aykırı, AYMnin verdiği iptal
kararına da aykırı bir düzenleme.
Peki,
bu riskli alanlar ve rezerv alanları nasıl belirleniyor? Şimdi
bu kanun 2012 yılında yürürlüğe girdiğinde 1999 depreminin
yarattığı tahribata işaret edilmişti. Yani, deprem
riski altındaki bölgeler dönüştürülecekti ve daha güvenli kentlerde
yaşayacaktık. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
güvenilir bir Japon uluslararası iş birliği ajansına bir
rapor ve plan hazırlattı. Bu raporda belirlenen en yüksek riskli
mahalleler ile Bakanlık tarafından tespit edilenler şu alanda ne
kadar örtüşüyor biliyor musunuz? Sadece yüzde 15i örtüşüyor.
2015
yılı itibarıyla ise yasa kapsamında 38 ilde 150 adet riskli
alan ilan edildi. Kamuoyuna bu alanların neden seçildiğine dair bilgi
de verilmiyor. Basın, sivil toplum kuruluşları
Bakanlığa açık bir şekilde soruyor ama bu bölgelerin neden
riskli alan ilan edildiği konusunda bilgi alamıyorlar. Riskli alan
ilan edilen alanlarda zeminden kaynaklı bir sorun yok; aksine, bu ilan
edilen birçok yer örnek olarak İstanbulda Okmeydanı, Baltalimanı
gibi yerler kayaların üzerine, oldukça sağlam yerlere kurulu alanlar.
Zemin açısından değil de yapı güvenliği
açısından baktığımızda ise o zaman, zaten
İstanbulun yüzde 80i yapı güvenliği açısından riskli
sayılabilir.
Açık
ki, aslında anlıyoruz ki buradan, ya toplumsal muhalefetin ya da
rantın yüksek olduğu yerler alelacele riskli alan ilan ediliyorlar.
İstanbulda aynı şekilde Kadıköy, Şişli,
Beşiktaş gibi değeri yüksek yerlerde bu durum hız
kazanmış durumda.
Şimdi,
Diyarbakırın Bağlar, Sur, Hakkârinin Çukurca, Yüksekova, Mardinin
Kızıltepe, Şırnakın Cizre, İdil, Silopi ilçeleri
hakkında da acele kamulaştırma kararı çıktı.
Kamulaştırma kararıyla gayrimeşru ve fiilî OHAL, iç
savaş durumu da resmiyete dökülmüş oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sayın Başkan, pozitif
ayrımcılık alabilir miyim?
BAŞKAN
Gecenin bu saatinde size pozitif ayrımcılık yapıyorum.
Bir
dakika süre veriyorum, tamamlayınız lütfen. (AK PARTİ
sıralarından Aaa sesleri)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Teşekkür ederim.
Bütün
kadınlara yaptı Başkan, o yüzden hiç Aaa demeyin.
BAŞKAN
Evet, bütün kadın milletvekillerine, hiç ayrım yapmadan.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Çünkü acele
kamulaştırma ancak olağanüstü hâl koşullarında,
savaş, afet koşullarında başvurulan bir hukuki araç. Bu
sebeple, birçok acele kamulaştırma kararı hukuksuz olduğu
için bunlar Danıştay tarafından iptal edildi, bunların da
başına aynı şey gelecek. Aynı şekilde, Anayasa
Mahkemesinin Anayasa'nın 13 ve 35inci maddelerine aykırı
bularak reddettiği kararı yine karşımıza
getiriyorsunuz ve kamulaştırma kararı o kadar acele ki, bir
gerekçesi dahi yok, 4 satırlık bir karar. Ben vatandaşlara
şunu hatırlatmak isterim: 21 Nisana kadar itiraz süresi var ve
danışma merkezlerine lütfen bu kararlarla ilgili itiraz için
başvursunlar. En yüksek yargı organının kararına
rağmen siz bu maddeyi geçirecekseniz buyurun geçirin ama gerçekten bir kez
daha anlayacağız ki, bu maddeyi geçirdiğinizde sizin
iktidarınız ancak rant ve muhalefet üzerinde mutlak kontrol için en
yüksek değerlere sahip.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kadim Durmaz
(Tokat) ve arkadaşları
Madde
23 6306 sayılı Kanunun 4üncü maddesinin Anayasa Mahkemesince
iptal edilen birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
(1)
Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi hâlinde TOKİ veya idare,
riskli alanlarda alanlarında her türlü imar ve yapılaşma
işlemelerini iki yıl süre ile geçici olarak durdurabilir.
Uygulamanın gerektirmesi halinde imar ve yapılaşma
işlemlerinin geçici olarak durdurulması bir yıl daha
uzatılabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz konuşacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
KADİM
DURMAZ (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi sayısal
çoğunluğunun verdiği avantajı her yasada olumsuz
kullandığı gibi bu yasada yine kullanacaktır, buna da
tanık olacağız.
Değerli
milletvekilleri, ama, bu Mecliste, binlerce şoför esnafını
yakından ilgilendiren trafik sigortası düzenlemesi üzerindeki
yanlışı anlatacağım.
Bu
düzenleme, şoför esnafını daha mağdur etmek, özel sigorta
şirketlerini kollamak adına yapılmıştır.
Hepinizin
bildiği gibi, şoförler, ekmek paralarını günde on
beş-on altı saat direksiyon başında geçirerek kazanmaktadırlar.
Siz, bu düzenlemeyle onların poliçe bedelini indirmiyor, şoföre âdeta
Bu işi yapmayın, sıkıntılı yaşama devam
edin. diyorsunuz.
Bugün
ticari taksilerde kaza riski daha yüksek olduğu için, poliçe bedelleri
oldukça afakidir. Ticari taksiler gün boyu trafiktedir. Yüksek poliçe bedelleri
tamamen ticari araçların, yani şoför esnafının üzerine
yüklenmiş durumdadır.
Ülkemizdeki
sigorta şirketleri, topladıkları poliçe miktarının
üçte 2sini muallaka ayırmaktadırlar. Muallakın anlamı,
beş yıl içerisinde ortaya çıkacak ölümlü, yaralamalı
kazalardaki tazminat bedelleri için yedek akçe, kenara ayrılan
paradır. Yani her kaza sonrası, yargı en yüksek limitten
tazminat da verse buna göre hesaplanmış rakamlardır. Sonuçta
olan şoför esnafına olmakta, esnafın mağduriyeti
arttıkça artmaktadır. Garibanın aracı 2 bin TL, trafik
sigorta poliçe bedeli 1.100 TLdir. Bu örnek, konunun vahametini anlatmaya
yetiyordur.
Yine,
yurt dışı taşımacılıkta Avrupa
ortalaması 700 avro iken, biz, o tır esnafına, uluslararası
taşımacılık yapanlara ilave 2 bin avroluk bir bedeli daha
yüklüyoruz.
AKP
Hükûmeti oldubittiyle, yanıltmacayla, yandaş basının da
Müjdeler olsun. diye verdiği haberlerle, ne yazık ki esnafı
mağdur etmeye bu yasayla da devam ediyor. Sizler böylece esnafı
korumak yerine sigorta şirketlerini koruyorsunuz. Şoför
esnafının temsilcisinin çağrılmadığı Plan ve
Bütçe Komisyonunda, sigorta şirketleri bir bir gelmiş, temsilcileri
de son on yılda zarar ettiklerini o heyete anlatmışlardır.
Ama gerçek öyle değil. Ne acıdır ki bu düzenlemeyle koruyup kâr
ettirdiğiniz şirketlerin yüzde 80i yabancı şirketlerdir.
Tabii yabancı şirketler para kazanamadıkları yerlerde asla
olmazlar. Onlar için tek hedef vardır, daha çok kârdır,
kârlılıktır.
Değerli
milletvekilleri, 2012 TÜİK verilerine göre Ankaradan bir örnek vereyim.
7.701 ticari araç var. Bunlardan sigorta şirketlerinin tahsil ettiği
bedelin toplamı yaklaşık olarak 30 milyon liradır. Bunun 10
milyon lirasını olası kazalar için ayırıp kalan 20
milyon liralarını muallakta tutmaktadırlar. Bunları ülke
genelindeki 22 milyon araca taşıdığınızda ortaya
çıkan rakam oldukça afaki kârlarını net bir şekilde
göstermektedir. Anadolunun ücra illerinde, Tokatta, Sivasta ve birçok ilde
mağdur olmuş bu şoför esnafı poliçede indirim beklerken, bu
kararı tekrar gözden geçirip doğru olanı vicdanen yapmakla
mükellefiz.
Değerli
arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kârını
artıran şirketlerin değil halkın lehine düzenlemelerin
yanında olacağız ve sizlere de söylüyoruz, hiçbir yurttaşımızı
çıkardığımız yasalarla mağdur etme hakkına
sahip değiliz. Halkımız size her gittiğiniz yerde bunu
soracaktır. Yaptığınız yanlıştır,
hatadır. Bundan dönün, siz de o erdemi, onuru yaşayın.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.15
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer
alan, 248 sıra sayılı Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/672) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 248)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 14 Nisan 2016 Perşembe günü, alınan
karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.18