TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
73üncü
Birleşim
14
Nisan 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, çatışmalar nedeniyle
harabeye dönen yerleşim yerleri için alınan kamulaştırma
kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 14-20 Nisan
Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgatın, Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve
tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Kutlu
Doğum Haftası münasebetiyle Hazreti Muhammedi rahmetle
andığına ve Enfal katliamının yıl dönümüne
ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, millî bayramların eğlence
programı değil, ulusal kurtuluş mücadelesinin, birlik ve
bütünlüğün simgesi ve cumhuriyetin temel değerleri olduğuna
ilişkin açıklaması
2.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Çanakkale Savaşlarında en çok
şehit veren Bursaya da İstiklal Madalyası verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın
İskenderun ilçesinin Denizciler Mahallesinin ilçe
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, grubunda şampiyon olarak Birinci Lige çıkan Afyon Belediyespor
Erkek Voleybol Takımını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
5.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, ekonomik kalkınmayı
gerçekleştirmek için başkanlık
sistemine dayanan yeni anayasayı desteklediğine ilişkin
açıklaması
6.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Çanakkalede TEDAŞ için bir irtibat
bürosu açılarak vatandaşların işlemler için Bursaya
gitmesini önleyecek bir girişimin olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasya
Karakeçili Vadisindeki HES inşaatının durdurulmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Hatay
Milletvekili Birol Ertemin, Millî Eğitim Bakanlığının
şube müdürlüğü atamalarıyla ilgili Danıştay
kararına neden uymadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Muğla Milletvekili Akın Üstündağın, Suriyeli mültecilerin
turistik bölgelere yerleştirilmelerinin turizmi olumsuz
etkileyeceğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, 2016 yılından
itibaren iki yıl süreyle Birleşmiş Milletler Kadının
Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası Sözcüsü olarak atanan Nur
Geri tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, ören yerlerine, sanat ve kültür
alanlarına giriş ücretlerinin çok yüksek olduğuna ilişkin
açıklaması
12.-
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, Ağrının
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, parti
binalarını yakmanın, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımamanın, belediyelere kayyum atamak ve
siyasetçileri tutuklamanın sivil darbe olduğuna ilişkin
açıklaması
14.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, art niyetli işverenlerin
İŞKUR üzerinden işçi almak suretiyle işçilik maliyetlerini
düşürdüklerine ve bu konuya çözüm bulunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, İdilde
duvarlara, kapılara gayriahlaki sözler yazan zihniyeti ve kişileri
kınadığına ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Ege Denizindeki Türk adalarında
Yunanistanın işgalinin devam ettiğine ve Hükümetin bu konudaki
tavrını açık bir şekilde ortaya koyması
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin El Enfal operasyonlarını soykırım olarak
tanıması gerektiğine ve AKP tarafından devreye konan darbe
konseptinin devam ettiğine ilişkin açıklaması
18.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Meclis İdare Amiri
Salim Usluya annesinin, Ankara Milletvekili Aydın Ünala
babasının vefatları nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve Kiliste
yapılan çete saldırılarıyla ilgili istenen bilgilendirmenin
yapılmamasının Hükûmetin saygısızlık düzeyini
gösterdiğine ilişkin açıklaması
20.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, dokunulmazlıklarla ilgili
geçici düzenlemeyi destekleyeceklerine ilişkin açıklaması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Milletvekili Murat
Alparslanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Mardin Milletvekili Mithat Sancarın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yerinden sarf ettiği ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- MHP
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, enerjide dışa
bağımlılığının azaltılması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)
2.- HDP
Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Diyarbakır, Suruç ve Ankara
katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin,
açıkların ve varsa kasıtların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
3.-
Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ve 23 milletvekilinin, doğu ve güneydoğu
illerinde uygulanan fiilî olağanüstü hâl durumu nedeniyle eğitimde
yaşanan aksaklıkların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/159)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından
Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve
kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en
kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın
karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı
Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde
yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 14/4/2016 tarihli bugünkü
birleşiminde 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine, daha önce
çalışmasına karar verilen 15 Nisan 2016 Cuma günü
toplanmamasına ilişkin önerisi
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022 Sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa
Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273)
XI.-
OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı:273) 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu'nun, banka borçları nedeniyle el konulan tarım
arazilerine ilişkin sorusu ve Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/2667)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu'nun, çalışma ziyaretlerine eşlik eden
gazetecilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/3177)
14 Nisan
2016 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0
-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, tarımda büyüme ve fiyat artışları
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbala
aittir.
Sayın
Sarıbal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın, çatışmalar nedeniyle
harabeye dönen yerleşim yerleri için alınan kamulaştırma
kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haziran
seçimlerinin ardından bölgede çatışmaların artmasıyla
harabeye dönen kentler için Bakanlar Kurulu tarafından
kamulaştırma kararı art arda gelmeye başladı. 5
Nisanda alınan karar 11 Nisanda Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girdi. Karara göre, 4 il, 7 ilçede, 13 bölge, Emniyet Genel
Müdürlüğünün kullanımı için İçişleri
Bakanlığına izin verildi. Kamulaştırma kararına
göre, sadece çatışma ve operasyonların sürdüğü kentler
değil, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve buna benzer büyükşehirlerde
karakol kurma planları devrede. Anlaşılan, bu uygulama ülke
geneline yayılacaktır.
Türkiye
hızla demokratik hukuk devletinden uzaklaşıp polis devleti
oluyor. Sorunları çözmek gibi planları olmayanların
başvurduğu yöntem güvenlikçi anlayışı güçlendirmek
olmuştur. Böylelikle, barışçı, demokratik bir
anlayıştan uzaklaşıyoruz, polis devleti olma yolunda geri
dönülmesi mümkün olmayan adımlar atıyoruz.
Diyarbakırın
Sur ilçesinde Bakanlar Kurulu 25 Mart 2016 günü acele kamulaştırma
kararı almıştır. Surun tarihî dokusu koruma imar
planında dikkate alınmış ancak şimdi bu planda olmayan
yollar meydanda görünüyor.
Dünya
kültür mirası güvenlik politikalarıyla güvenli kılınamaz.
Surda şu anda yürütülen her faaliyet 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasına
aykırıdır. Sur için acele kamulaştırmanın
İstanbul Sulukule ve Tarlabaşı yıkımlarıyla,
Bursa Doğanbey kentsel dönüşümüyle aynı mantığı
taşıması gerçekten üzücüdür. Kentin yoksulları,
çalışanları, işçi sınıfı, ötekileri bu kent
merkezlerinde istenmiyor. Bu bir bakıma bir kültür kıyımı
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Surdaki mekânlar ve mahalleler ve iktidarın
başını ağrıtabilecek diğer bütün sokaklar ne
yazık ki artık bu ülkede Sur olarak değerlendirilmektedir.
Siyasi iktidar, kendi siyasal geleceği ve yandaşları için yapay
büyüme aracı olarak gördüğü konut ve müteahhitlik hizmetlerini
ülkenin her yerinde hayata geçirebilmektedir. Çatışmasızlık
süreci sonrasında harabeye dönen Surun yanı sıra, Cizre,
Nusaybin, Silopi ve diğer kentlerde bu süreç bu şekilde hayata
geçirilebilir. Şok Doktrini çalışmasında
anlatıldığı gibi felaket kapitalizmi Surda uygulanmaya
konulmuş olabilir. Felaket beklentileri zamanlarında ya da
felaketlerin ertesinde oluşan olağanüstü hâl durumlarının
sermayeye büyük fırsatlar tanıyacağını hep birlikte
biliyoruz ve gördük. Böyle zamanlarda rahatlıkla
uygulanacağını biliyoruz bu tür uygulamaların. Ne
yazık ki New Orleans sel felaketi böyle bir yaklaşımın tam
da sonucunu bize sunmuştur. Sosyal konutlardan çıkmayan
vatandaşları bir sel yok etmiştir ve bunun üzerinden aynen
şunu söylemiştir yetkililer: Bizim
başaramadığımızı ne yazık ki Tanrı
başarmıştır.
Evet,
değerli milletvekilleri, yine, 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesinde aynen şöyle bir ibare
var, Kamu düzeni ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak ve
kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde
diye bir cümle
var. Bu cümleyle, artık bu ülkede her mahallede, her sokakta, her yerde
siyasal iktidar istediği dönüşümü yapacaktır ve bu madde
-eğer geçerse değerli milletvekilleri- Anayasanın 35inci ve
36ncı maddelerine, 125inci maddesine, 138inci maddesine
aykırıdır. Alınan bu acele kamulaştırma
kararının halkın görüşü alınmadan ve saklanarak
alınması hukuka, demokratik sosyal devlet ilkesine, mülkiyet,
eşitlik, konut dokunulmazlığı ve barınma hakkı ilkelerine
uygun olmadığından eğer bu madde uygulanırsa
kişiler bulundukları bölgelerinde mülteci statüsüne gireceklerdir, bu
da o ülkede hukukun tükendiğini, hukukun üstünlüğü değil,
üstünlerin ve egemenlerin diktatöryalarının
uygulandığı anlamına gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, evet, bu ülkede gerçekten kamu düzeninin ve güvenliğinin
olağan hayatı durduracak ve kesintiye uğratacak şekilde
bozulduğu yerlerle ilgili bir sorun var. Sorun, ülke düzenini bozan,
yaşamımızı riske atan bir AKP iktidarıdır. Evet,
bir acil el atmaya ihtiyaç var. AKPyi bu ülkeden el atma yöntemiyle bir an
önce uzaklaştırmamız gerekiyor.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) Sandık daha yeni kalktı, haberin yok
herhâlde.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.
Gündem
dışı ikinci söz 14-20 Nisan Kutlu Doğum Haftası
münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın İmran
Kılıça aittir.
Sayın
Kılıç, süreniz beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 14-20 Nisan
Kutlu Doğum Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Peygamberimiz
(SAV)in dünyayı teşriflerinin yıl dönümünün bir hafta süreyle
kutlandığı yeni bir Kutlu Doğum Haftasını daha
idrak ediyoruz. Bu hafta içerisinde Peygamberimizi anmak ve onun
mesajlarını anlamak amacıyla çeşitli etkinlikler
düzenlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu
sene yüce dinimizin tevhit inancı ve vahdet anlayışına
dikkat çekmek ve bu konuda bir bilinç oluşturmak maksadıyla Kutlu
Doğum Haftasında Hazreti Peygamber, Tevhit ve Vahdet
temasını gündeme taşımış ve bu konu
işlenmektedir. İnsanlığı diriltmek,
insanlığı yaşatmak ve yüceltmek için gelin birlik
olalım. çağrısıyla Peygamberimizin (SAV) ortaya
koyduğu örneklik çerçevesinde tevhit ve vahdet konusu bütün yönleriyle ele
alınmaktadır. Tevhit, yüce Rabbimizin varlığını
ve birliğini gönülden tasdik etmek ve ona hiçbir şeyi ortak
koşmamaktır. İnsanın yaradılış gaye ve
hikmeti tevhide dayanır. Bütün peygamberler tevhit inancını
yeryüzünde yaymak ve hâkim kılmak üzere gönderilmişlerdir.
Peygamberimiz (SAV) sadece tevhit inancını değil beraberinde
vahdet anlayışını da getirmiştir. Bu anlayış
ensar ve muhacir arasında zirveye çıkan kardeş olma, birlik
olma, bütün olmaya dair en nadide örnekleri insanlığa takdim
etmiştir. Bu anlayışla dilleri, renkleri, ırkları
farklı ama gayeleri, gönülleri aynı birler bin, binler bir
olmuştur. Tevhit sadece bir inanç ve düşünce sistemi değil, bir
hayat tarzı, yaşama sevinci olup Rabbimize, kendimize, çevremize ve
kâinata karşı sorumluluğumuzun bilincinde olmaktır. Bu
inancın toplumsal hayattaki karşılığı vahdet,
kardeşlik, eşitlik, dostluk, sevgi, saygı, adalet, iyilik,
yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmadır, birlikte
yaşama, ortak değerlere kenetlenme ve ortak ideallere yönelmedir.
Vahdet, medeniyetimizin ortaya koyduğu büyük tecrübelerin farkında
olmak, birbirimizin mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini,
coğrafyasını, ideolojisini değil İslamın tevhit
ve birlik anlayışını esas almakla mümkündür. Birliğe,
dirliğe ve huzura giden yolda insanların yüzünü güldürmenin yolu da
bundan geçmektedir. Gelin, birlik olalım, işi kolay
kılalım. / Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz. / Bir
olalım, iri olalım, diri olalım.
Değerli
kardeşlerim, Peygamberimizin (SAV) kutlu doğumunda o yüce resulden
ben bazı mesajları sizlerle paylaşmak istiyorum, şöyle
buyurmuştur o yüce Peygamber: İman etmedikçe cennete giremezsiniz,
birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Müslüman o
kimsedir ki elinden ve dilinden başkaları zarar görmez. Faydasız
sözleri ve işleri terk etmesi kişinin iyi Müslüman oluşunun
alametlerindendir. Kendinize istediğinizi başkaları için de
istemedikçe gerçek mümin olamazsınız. Peygamberimiz (SAV)in
getirmiş olduğu Kurandaki en temel hükümlerden birisi de
şudur: Haram ve helale dikkat etmeyen dinini ve ırzını
koruyamaz. Bir insanı öldüren bütün insanlığı
öldürmüş, bir insanı yaşatan bütün insanlığı
yaşatmış gibidir.
Peygamberimiz
(SAV) Efendimizin kutlu doğumlarının seneidevriyesinin hepimize
hayırlı olmasını, insanlık âlemine ve İslam
âlemine birlik, dirlik, güzellikler getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kılıç.
Gündem
dışı üçüncü söz gözaltı ve tutuklamalar hakkında söz
isteyen Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgata aittir.
Süreniz
beş dakika Sayın Irgat.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
3.- Bitlis
Milletvekili Mizgin Irgatın, Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve
tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması
MİZGİN
IRGAT (Bitlis) Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün tarih 14
Nisan 2016. Bundan yedi yıl önce aynen bugün, 14 Nisan 2009 tarihinde
Diyarbakır merkezli başlatılan Kürt siyasetçilerine yönelik
siyasi soykırım operasyonlarının yıl dönümü. 2009
senesinde bugün adına paralelciler dediğimiz yetkililerle birlikte,
bugün yargılanan, tutuklanan, meslekten uzaklaştırılan
paralelci savcılar, hâkimler eşliğinde siyaset yapan Kürt
siyasetçilerine, kadın, erkek, gençlik parti çalışanlarına
bir operasyon düzenlenmiş ve 10 bine yakın Kürt siyasetçi cezaevine
atılmıştır. Bu tarihin akabinde avukatlar, gazeteciler bu
ülkede siyaset yapan ve Muhalifim. diyen herkes tek tek cezaevlerine
doldurulmuştu. Âdeta bu ülkenin etrafına bir tel örgü sarılmış
ve Türkiye, büyük bir cezaevi, büyük bir hapishaneye dönüştürülmüştü.
Ardından o günün operasyonunu yapanlar bugün yargılandı, bugün
tarih önünde yanlış yaptıkları ispatlandı ve
yaptıkları mesleklerinden uzaklaştırıldı.
Bugün
aynı gün, yani bu sabah 14 Nisanda en büyük bileşenimiz DBPnin
Diyarbakır il eş başkanları, Kayapınar ilçe eş
başkanları ve parti çalışanları büyük bir operasyonla
gözaltına alınmış, aldıkları hukuksuz kararlarla,
şu anda, şu dakikada parti binalarında hukuka aykırı
aramalar gerçekleştirilmektedir. Ve yine aynı zihniyet ve yine
aynı çalışma tarzı ve yine aynı hukuksuz
işlemlerle şu an gözaltılar devam etmekte ve il eş
başkanlarımız şu an operasyonlarla gözaltına
alınmış, siyasi çalışmalarına âdeta bir darbeyle
el konulmuştur.
İnsanlık
tarihi bu sürece büyük bedellerle yani hukuksuzluğu, adalet
arayışını ve antidemokratik uygulamaları, ta, üç yüz
yıl önce yani Magna Cartadan başlayarak 1215ten Habeas Corpusa
kadar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine kadar büyük bedeller
ödeyerek geldi. İnsan hakları hukuku noktasındaki aşamada
maalesef bugün, Türkiyede iktidarın, muktedirin ayak altına
aldığı ve bu insanlık mücadelesini yok ettiği
bugünlerde, maalesef her gün aynı operasyonlarla, siyasi
soykırım operasyonlarıyla maalesef insanlarımız
gözaltına alınıyor ve özelde partimiz, Halkların Demokratik
Partisi, en büyük bileşenimiz DBP ve diğer gençlik ve kadın
çalışanlarımız gözaltına alınıyor.
Yaklaşık bundan birkaç gün önce tekrar, Diyarbakırda KJA ve
yerel yönetimler binamızda hakeza hukuka aykırı bir şekilde
baskın yapılmış ve orada çalışanlar
gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır.
Dolayısıyla
da bugün siyasi soykırımın yıl dönümünde yani 14 Nisanda
bizler Hakların Demokratik Partisi olarak hiçbir darbeye, hiçbir
hukuksuzluğa, gözaltına ve tutuklamalara boyun eğmedik. Evet, on
bin insan cezaevine atıldı ama on bin güçlü siyasetçi tahliye olup
tekrar siyasi hayatına, çalışmalarına devam etti.
Evet,
nasıl ki 2009 paralelcileri yargılandıysa, nasıl ki hukuk
önünde mahkûm olduysa bugünün hâkim ve savcıları da yarın hukuk
önünde hesap vereceklerdir. Biz, bunu çok iyi biliyoruz. O yüzden şimdiden
buradan uyarıyoruz: Yanlışlarınızdan vazgeçin. Bu
halkın özgürlük, adalet ve onur mücadelesi yok olmayacaktır. Buna
hiçbir infaz, hiçbir tehdit, hiçbir cezaevi engel olmadı,
olmayacaktır.
Bizler
Halkların Demokratik Partisi olarak bu Mecliste, sokakta, Türkiyenin her
yerinde siyasi çalışmalarımıza son hız devam
edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİZGİN
IRGAT (Devamla) - Dolayısıyla da bu ülkenin en büyük sorunu olan
haksız tutuklama, yakalamaya bir an önce son verilmeli.
Siyasi
soykırım operasyonlarının bir an önce ortadan
kaldırılması adına buradan tüm Genel Kurula, hukukçuyum
diyen herkese sesleniyorum
BAŞKAN
Sayın Irgat, size pozitif ayrımcılık yapabilirim, bir
dakika ek süre verebilirim.
Buyurun,
tamamlayın lütfen.
MİZGİN
IRGAT (Devamla) - Buradan kendisini hukuka adayan, hukuka inanan, insan hak ve
hukukunu kendisine felsefe edinen herkese -özelde aslında gündem
dışı olarak konuştuğum bu konu, Türkiye'nin gerçek
gündemi olarak ele alınmalı- ve bir an önce iktidarın elinde
maşa olarak tuttuğu Hâkimler Savcılar Kurulundan başlayarak
iktidarın bağımlısı ve iktidarın bir memuru gibi
çalışan savcı ve hâkimlere sesleniyoruz: Bu hukuksuzluktan
vazgeçin. Hukuk fakültesinde ve sözde Adalet Akademisinde
aldığınız eğitimlere denk bir şekilde,
imzacı olduğumuz sözleşmelere ve hukuka bağlı bir
şekilde çalışmalarımızı yürütüp ve aslolan adalet
deyip bir gün adaletin herkese ama herkese lazım olabileceğini
unutmadan faaliyetlerimizi yürütüp herkesi adalete ve hukuka bağlı
kalmaya davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Irgat.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren sayın
milletvekillerine İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre yerlerinden
kısa söz vereceğim. Talepleri doğrultusunda sayın grup
başkan vekillerine de söz vereceğim. Ancak sayın
milletvekillerine söz vermeden önce iki konuda görüş ve düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Kutlu
Doğum Haftası münasebetiyle Hazreti Muhammedi rahmetle
andığına ve Enfal katliamının yıl dönümüne
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Bugün itibarıyla başlayan Kutlu Doğum Haftası
münasebetiyle şunu ifade etmek isterim ki: İnsanlığa rahmet
ve esenlik olarak gönderilen Hazreti Muhammedi rahmetle anıyorum.
Bilindiği üzere bütün peygamberler iktidara, güce, mal biriktirmeye, makam
aşkına, zulme ve eşitsizliğe karşı
gönderilmiştir. Hazreti Muhammed İslam'ı ilk duyurduğunda
Mekke sokaklarında "kölelere özgürlük" sloganları
yankılandı. Kendisine ilk inanan insanlar köleler ve yoksullardı.
İlk getirdiği kurallar; eşitlik, özgürlük, inançlar ve
aidiyetler arasında ayrım yapılmaması, kadınların
miras hakkından yararlanması ve develere
kaldıramayacaklarından fazla yük yüklenmemesi olmuştur. Kendisi
en büyük mücadelesini tekçiliğe karşı vermiştir. Onun
düşüncesinde tek dil, tek millet asla olmamıştır. Onun inandığı
dinde sultan, padişah ve tek adamlığa yer yoktur.
İslam'ın doğduğu yıllarda hak, hukuk, adalet ve
eşitlik konularında büyük sorunlar yaşanmaktaydı. Hazreti
Muhammed ömrünü bu sorunlarla mücadele ederek geçirdi. Eşitliği,
adaleti, hukuku tesis etmek için uğraştı. En büyük hedefi
farklı din, dil, kimlik ve renklere eşit statü tanıyarak bunu
bağlayıcı bir metne dayandırmaktı. Hadisinde "Ey
insanlar, hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktan
yaratılmıştır. İnsanlar muhakkak ve muhakkak
ırklarıyla övünmeyi bırakmalıdırlar." diye
buyurmuştur. Nitekim, elçisi olduğu Kuran-ı Kerim'de de tamamen
eşit yaratılan insanların yaşam kurallarının
adalet, hukuk, eşitlik ve barış çerçevesinde düzenlenmesi
öngörülmüştür. Zulüm reddedilmiştir. Savaşlar sadece mazlumlara
zalimin zulmünden korunmak için bir hak olarak tanınmıştır.
Hazreti Muhammed Veda Hutbesinde "Ben sana Allahtan utanmayı,
doğru söylemeyi, sözlerini ve emaneti yerine getirmeyi, hıyanetten
uzaklaşmayı, komşularını savunmayı, yetimlere
sevgi ve merhameti, konuşmakta yumuşamayı, insanlara selam
etmeyi, her iki kolunu vaziyet etmeyi vasiyet ederim. demiştir. Bunun
yanı sıra kadınların haklarının yenmemesini
insanlığa vasiyet etmiştir.
Toplumlara
rehber olan bu kutsal sözlere bugün en az cahiliye dönemi kadar
ihtiyacımız bulunmaktadır. Nitekim, Hazreti Muhammed döneminden
sonra İslam toplumları günümüze kadar barışı ve huzuru
elde edememiş, aksine İslam toplumlarının yönettiği
topraklar yeryüzünün en yakıcı acılarına, en amansız
savaşlarına tanıklık etmiştir. Ateş çemberi
içerisinde olan coğrafyamız da bugün aynı durumdadır. Bu
nedenle, Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle İslam dininin
asrısaadet dönemindeki realitesine, özüne kulak verilmesine çağrıda
bulunmak istiyorum. Bir insan kanı dökmenin tüm insanlığın
kanını dökmeye eş değer tutulduğu, barış
dini olan İslam'da zulme, kıyıma, haksızlıklara ve
insanların aidiyetlerinden mahrum bırakılarak ezilmesine yer yoktur.
Tek olan sadece Allah'tır. Allahın yarattıkları çok dilli,
çok renkli, çok dinli ve çok mezheplidir. Hepimizin gökyüzü damının
altında yeri ve aidiyetleriyle yaşama hakkı vardır. Bu
aidiyetlere ve hak taleplerine yönelik olarak yürütülen savaş ve
baskı uygulamaları kutsal kitabımızda ve Hazreti
Muhammed'in sözlerinde de ifade edildiği üzere sadece zulümdür.
İslam'ın yolundan gidenler zulmü değil adaleti,
haksızlığı değil eşitliği, savaşı
değil barışı tercih etmekte asla tereddüt etmeyeceklerdir.
Değerli
milletvekilleri, bugün aynı zamanda Kürtlerin hafızasında çok
acı bir yere sahip olan Enfal katliamının yıl dönümüdür.
Kutsal Enfal suresinin ismini lanetli soykırım girişimine
vererek uygulamaya koydukları vahşete meşruiyet
kazandırmaya çalışan Irak Baas rejimi 1986 ile 1989 yılları
arasında Kürtlere karşı sistematik saldırılarda
bulunmuştur. Enfal operasyonu; kara harekâtları, havadan
bombalamalar, yerleşkelerin sistematik bir şekilde
yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal
silah kullanımını içermiştir. Resmî rakamlara göre toplamda
180 bin Kürt katledilmiştir, en az 1 milyon insan göç ettirilmiştir,
binlerce insan kaybedilmiş, 4 bin köy tamamen yok edilmiştir.
Enfal
mağduru kadınlar çocuklarının ve eşlerinin gözlerinin
önünde katledilmesine, tecavüze uğrayan kadınların
çığlıklarına tanıklık etmişlerdir. Onlarca
kadın ve çocuk kaçırılarak kaybedilmiştir. Enfal
katliamının yaşandığı coğrafyada hiçbir
zaman bitmeyen, dünyanın en uzun yası tutulmaktadır.
Enfal
katliamının yıl dönümünde bu katliamda yaşamını
yitirenleri derin bir acı ve rahmetle anıyorum. Enfal'in
mağdurlarının acılarını yürekten
paylaşıyor, dünya var oldukça dayanışmamızın ve
mücadele birliğimizin süreceğini ifade etmek istiyorum. Enfal
katliamını gerçekleştirenleri ve dünyanın neresinde, kime
karşı yapılmış olursa olsun tarihten bugüne bütün
katliam ve girişimlerini lanetliyorum. Katliamlar hayata geçirilirken
sessiz, sağır ve kör olmayı tercih eden dünya ülkelerinin ve
toplumsal örgütlerin tavırlarını kınıyorum.
Tarih
boyunca birçok katliamla karşı karşıya kalan Kürtler için
Enfal de dâhil olmak üzere bütün katliam girişimleri özgürlük ve demokrasi
mücadelesinin en büyük gerekçesi olacaktır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine
yerlerinden sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Nurlu
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, millî bayramların eğlence
programı değil, ulusal kurtuluş mücadelesinin, birlik ve
bütünlüğün simgesi ve cumhuriyetin temel değerleri olduğuna
ilişkin açıklaması
MAZLUM
NURLU (Manisa) Sayın Başkan, AKP hükûmetlerinin ulusal
bayramlarımıza karşı tavrı nedeniyle 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinin iptal edileceği
söylenmektedir.
Bilinmelidir
ki millî bayramlar bir eğlence programı değil, ulusal
kurtuluş mücadelesinin, birlik ve bütünlüğümüzün simgesi,
cumhuriyetimizin temel değerleridir. Şehitlerin yetim kalan
çocukları, okulları yakılan öğrenciler, vakıflarda
tecavüze uğrayan çocuklar nedeniyle bu yıl 23 Nisan Bayramı daha
anlamlı bir hâle gelmiştir. Bu bayram da
çocuklarımızın yüzü gülsün diye acılarımızı
yüreğimize gömüp çocukların coşkusuna ortak olacağız.
Büyük Önder Atatürkün çocuklara armağan ettiği bu bayramı,
teröre, Ensarın çocuk tecavüzcülerine, Bir kereden bir şey olmaz.
diyen bakanlara inat ulusça coşkuyla kutlayacağız.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Çok ayıp ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Aydın
2.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Çanakkale Savaşlarında en çok
şehit veren Bursaya da İstiklal Madalyası verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen
hafta Urfa iline İstiklal Madalyası verilmesiyle ilgili kanun
Meclisimizde kabul edildi.
Bu
konuda Çanakkale savaşlarında en çok şehidi veren il olarak
Bursanın ve dağ yöresi ilçelerinin, Orhaneli, Keles, Büyükorhan,
Harmancık ilçelerinin de Bursa özelinde, Çanakkale savaşlarında
en çok şehit veren yer olduğunu biliyoruz. Bu konunun da Meclisimizin
gündemine gelerek Bursaya da İstiklal Madalyası verilmesi talebimizi
iletmiş bulunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Topal
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın İskenderun ilçesinin
Denizciler Mahallesinin ilçe yapılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Hükûmet yetkilileri, Hatay ilimizin İskenderun ilçesine bağlı
Denizciler Mahallesi, Hatayımızdaki en büyük mahallelerdendir.
Denizciler Mahallesi, parkları ve doğal örtüsüyle, insanların
vakitlerini rahatça ve eğlenerek geçirebilecekleri alanlarıyla Hatay
ilimizin müstesna yerlerinden biridir. Bunun dışında, 20 bini
aşan nüfusuyla İskenderun ilçesine bağlı en büyük mahalle
olma özelliğini de taşımaktadır.
Hatay
ilimizde kamu hizmetlerinin daha etkin yürütülmesi, ilimizin sosyal, kültürel
ve sosyoekonomik dengelerinde görülen değişikliklere uyum
sağlanabilmesi ve Denizciler Mahallesinin sosyal, kültürel ve ekonomik
gelişmişliği de göz önünde bulundurularak mahallenin ilçe
yapılması yerinde olacaktır.
Karaağaç
Mahallesi ve Denizciler Mahallesi, ilçeler oluşturulurken etnik
kimliğe göre ayrıştırarak mı oluşturuldu?
Şayet eğer öyleyse Sayın Hükûmet bu ayıbı bir an önce
ortadan kaldırmayı düşünüyor mu?
BAŞKAN
Sayın Özkal
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, grubunda şampiyon olarak Birinci Lige çıkan Afyon Belediyespor
Erkek Voleybol Takımını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
HATİCE
DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Afyon Belediyespor Erkek Voleybol Takımımız
grubunda şampiyon olarak Birinci Lige çıkmayı
başarmıştır. Önce, Afyon Belediyespor Erkek Voleybol
Takımımızı, teknik ekibi, kulüp yönetimini ve Kulüp
Başkanı Abdullah Aydoğanı, Belediye
Başkanımız Burhanettin Çobanı canıgönülden kutluyorum.
Başarılarının devamını diliyorum.
Afyon
halkı takımımızı Anıtparkta saat 14.00te
karşılamış ve birlikte bu başarıyı
kutluyorlar. Gönlümüzün onlarla olduğunu ifade ediyor, sevincimizi tüm
Türkiyeyle paylaşmak istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Özkan
5.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, ekonomik kalkınmayı
gerçekleştirmek için başkanlık
sistemine dayanan yeni anayasayı desteklediğine ilişkin
açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ekonomik
ve siyasi istikrar üreten, demokratik anayasa ihtiyacımızın en
önemli gerekçelerinden biri kalıcı ekonomik kalkınmayı
gerçekleştirmektir. Millî iradeye iktidar fırsatı vermeyen
vesayetçi darbe anayasalarının ekonomik ve siyasi istikrar
üretmediği açıktır. Son yetmiş yılın
yaklaşık otuz yılı istikrarlı, güçlü hükûmetlerle,
geriye kalanı darbe veya ülkeye sürekli kan kaybettiren koalisyon
hükûmetlerle yönetilmiştir. Adnan Menderes, Turgut Özal ve AK PARTİ
hükûmetlerinde ortalama büyüme oranı yüzde 8 oranında
gerçekleşmiştir. Buna karşılık darbe hükûmetleri
döneminde büyüme oranı yüzde 2, bir yıl bile devam etmeyen
istikrarsız koalisyon hükûmetleri döneminde yüzde 3,75 oranında
gerçekleşmiştir. Demek oluyor ki kalıcı istikrar sağlayacak
başkanlık sistemi demek, büyüyen, güçlü Türkiye demektir.
Bu
nedenlerle, Başkanlık sistemine dayanan yeni anayasayı ekonomik
kalkınma için destekliyor, yüce Meclisi selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Öz
6.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Çanakkalede TEDAŞ için bir irtibat
bürosu açılarak vatandaşların işlemler için Bursaya
gitmesini önleyecek bir girişimin olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT
ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan, 30/12/2014 tarih ve 29221 mükerrer
sayılı Resmî Gazetede yayınlanan ve bir süredir uygulamaları
devam eden Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliğinin bazı maddeleriyle
ilgili olarak Elektrik Mühendisleri Odasının Danıştayda
açtığı dava sonucunda yürütmeyi durdurma kararı
çıkmıştır.
Çanakkalede
vatandaşlarımızın enerji müsaadesi, proje onayı, geçici
kabul ve abonelik işlemleri için daha yüksek maliyetlere katlanması
sorunu doğmuştur çünkü bu işlemler Çanakkalede
yapılamamaktadır.
Bu
çerçevede, Danıştay kararı sonrası, Çanakkalede TEDAŞ
için bir irtibat bürosu açarak insanlarımızın onay işlemi için
Bursaya gitmesini önleyecek bir girişim yapılacak mıdır?
TEDAŞ
Bursa Koordinatörlüğüne enerji müsaadesi, proje onayı, geçici kabul
ve abonelik işlemleri için yapılan başvuru sayısı
kaçtır? Bu başvurular hangi sürelerde sonuçlandırılarak
işlemler bitirilmiştir?
Bursa
Koordinatörlüğünde 3 elektrik mühendisiyle bu işlerin aksamadan
yürütülmesi mümkün müdür?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tuncer
7.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasya
Karakeçili Vadisindeki HES inşaatının durdurulmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
TUNCER (Amasya) Sayın Başkan, Amasya merkeze ait Karakeçili
Vadisinde bulunan köylerin ve köy halkının feryadını
buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Karakeçili
Vadisi, ortasından Yeşilırmakın geçtiği, iki
kenarında köylerin ve köylere ait tarlalar ile bahçelerin bulunduğu,
sırtlara doğru ise yemyeşil ormanın bulunduğu bir
coğrafyadır. Bu coğrafyaya şu an HES yapılmak
istenmektedir, inşaat başlamıştır. Yapılacak HES,
64üncü Hükûmet Programına ve Bakanlar Kurulunun kararına
aykırı olarak 3,5 megavatlık bir HEStir. Buna rağmen bu
inşaat devam etmekte, valilik tarafından ÇED raporu verilmiş
durumda ve valilik tarafından da bu HES inşaatı desteklenmektedir.
HES
inşaatı yapıldığı takdirde o vadideki 15 köy ve
15 köy halkı bütün arazisinden olacağı gibi, köylerinden de göç
etmek zorunda kalacaklardır. İdare mahkemesinin yürütmeyi durdurma
kararı dahi beklenilmemektedir. Bizim, köylüler adına talebimiz,
şu an kanuna, mevzuata aykırı olan HES inşaatının
durdurulmasıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ertem.
8.- Hatay
Milletvekili Birol Ertemin, Millî Eğitim Bakanlığının
şube müdürlüğü atamalarıyla ilgili Danıştay
kararına neden uymadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BİROL
ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Millî
Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcıya sormak istiyorum: Millî
Eğitim Bakanlığının Türkiye çapında 1.709
şube müdürlüğü kadrosuna atama yapmak için yapılan
yazılı ve sözlü sınavlarda
Bakanlığınızın yalnızca sözlü sınavları
dikkate alarak atama yapması üzerine itiraz eden öğretmenlerin
itirazlarını Danıştay 2. Dairesi 15/10/2015 tarihli
kararıyla haklı bulmuştur. Yani, yapılan atamaların
iptal edilmesini onaylamıştır.
Bakanlığınızın yazılı sınavları da
dikkate alması ve buna göre tarafsız ve adil atamalar yapması
gerekirken bunu yapmamasının, Danıştay kararını
yok sayarak yalnızca sözlü sınav sonuçlarına göre atama
yapmasının hukuki bir temeli var mı? Danıştay 2.
Dairesinin oy birliğiyle almış olduğu kararı neden
uygulamıyorsunuz? Yürütmenin kararları yargı kararlarından
daha mı üsttedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Üstündağ
9.-
Muğla Milletvekili Akın Üstündağın, Suriyeli mültecilerin
turistik bölgelere yerleştirilmelerinin turizmi olumsuz
etkileyeceğine ilişkin açıklaması
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın Başkan, Avrupa'dan Türkiye'ye
gönderilecek olan Suriyelilerle ilgili olarak gelen mültecilerin Türkiye'ye
giriş yapacakları noktalarda konteyner kentler kurulacağı
gerek İçişleri Bakanlığı gerekse Göç İdaresi
Başkanı tarafından dile getirilmektedir. Bu amaçla Muğla
ili Güllük Limanı mülteci giriş noktalarından biri olarak
belirlenmiş olup bu kapsamda Milas ilçesi ile Bodrum ilçesi arasında
bulunan Dörttepe-Karaova bölgesindeki alana bir mülteci kampı
kurulacağı öne sürülmektedir. Bu durum hem Milas hem Bodrum
halkında büyük bir infiale yol açmıştır.
Mülteci
kampları tavuk kümesi değildir, Suriyeliler de tavuk değildir.
Dolayısıyla, mülteciler turizm alanlarına ve sahillere
yayılarak turizmi olumsuz etkileyecektir. Böyle bir karar varsa bundan
acilen vazgeçilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Satır.
10.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, 2016
yılından itibaren iki yıl süreyle Birleşmiş Milletler
Kadının Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası Sözcüsü
olarak atanan Nur Geri tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de başarıları
tescil edilmiş, artık, ülkemizi dünyada temsil edecek bir kadın
girişimciden söz etmek istiyorum. TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Çalışma Grubu
Başkanlığını yürüten iş kadını Nur Ger,
2016 yılından itibaren iki yıl süreyle Birleşmiş
Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası
Sözcüsü olarak atanmıştır. Kadın siyasetçiler olarak
öncelikli hedefimiz, kadının toplumsal hayatımızdaki
yerinin yükseltilmesi, başarılarının toplumun refahına
değer katmasını sağlamaktır. Kadınların
siyasal, sosyal ve iş hayatında daha fazla inisiyatif ve görev
üstlenmesi gerektiğinin bilincinde olduğumuzu vurgulamak istiyorum.
Bu bakımdan, ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasını
desteklemek ve toplumda refahın devamı için kadınların tüm
sektör ve düzeylerde iş yaşamına
katılımlarını sağlamanın önemine inanıyoruz.
Söz konusu, kadının güçlenmesi ilkelerinin de ülke ekonomimize
sağlayacağı olumlu katkının bilinciyle Sayın Nur
Geri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul)
tebrik ediyor, yeni görevinin ülkemize
hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arslan
11.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, ören yerlerine, sanat ve kültür
alanlarına giriş ücretlerinin çok yüksek olduğuna ilişkin
açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kültür
ve Turizm Bakanlığına yöneltiyorum sorumu: Ülkemizde çok
sayıda ören yerleri her bölgemizde ve illerimizde vardır. Ören
yerlerine, sanat ve kültür alanlarına giriş ücretleri çok yüksektir.
Vatandaş bundan çok şikâyetçidir. Bölge halkı, giriş
ücretlerinin yüksekliği sebebiyle -nüfusun yarıdan çoğu- bu
değerlerden ve kıymetlerden habersizdir. Bu nedenle başta
Pamukkale giriş ücreti olmak üzere ülkemizde bulunan tüm ören yerlerine,
sanat ve kültür yerlerine bölgede bulunan, yaşayan
yurttaşlarımıza beşte 1 ücretle girişlerinin
sağlanmasını istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gökçe
12.-
Ağrı Milletvekili Cesim Gökçenin, Ağrının
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
CESİM
GÖKÇE (Ağrı) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ağrının
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümündeyiz.
Ağrı ilimiz 15 Nisan 1918 tarihinde, Rus işgalinden birlik
içinde verilen mücadele neticesinde kurtarılmıştır.
Yüz
yıl önce ekilen nifak tohumlarıyla bu coğrafyayı parçalayan
ancak ruh bütünlüğümüzü bozmayan düşmanlar bugün bunu yeniden
başarmanın peşindedirler. Bugün ortaya konulan oyunun dünden
farkı yoktur. Bin küsur yıllık müşterek bir tarih ve
coğrafya bilinciyle her türlü farklılıklarımıza
rağmen insan üst kimliğiyle her birimizin adalet, özgürlük ve
eşitlik duygularını tatmin edecek anlayışla
mücadelemize hep birlikte çaba sarf etmek durumundayız. Bu nedenle,
yaşadığımız toprakları korumak için mücadele
neticesinde canlarını feda etmiş ecdadımızı
rahmet ve minnetle anıyor, ülkemiz ve coğrafyamız için birlik ve
kardeşlik temenni eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu
13.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, parti
binalarını yakmanın, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımamanın, belediyelere kayyum atamak ve
siyasetçileri tutuklamanın sivil darbe olduğuna ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün
Hitler ya da Abdülhamit döneminde değiliz tabii, artık kimse seçimsiz
hiçbir meşruiyet alamaz ama bugün yeni yöntemler nedir biliyor musunuz?
Seçimi yok sayıp tekrar seçim yapmak, parti binalarını yakmak,
ülkeyi savaşa sürükleyip her taraftan patlayan bombalarla, değil
ülkede siyaset yapmak, yaşanmaz hâle getirmek, Anayasayı, Anayasa
Mahkemesi kararlarını tanımamak, Oğlan bizim, kız
bizim. diyerek yargıyı elinde tutmak, demokrasiyi siyasete
hapsetmek, belediyelere kayyum atamak, siyasetçileri tutuklamak. Değerli
halkımız, işte bunun adı sivil darbedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akyıldız
14.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, art niyetli işverenlerin
İŞKUR üzerinden işçi almak suretiyle işçilik maliyetlerini
düşürdüklerine ve bu konuya çözüm bulunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Asgari
ücret, işçilik maliyeti, maaşla beraber ortalama 2 bin lira.
İŞKURdan istihdam edildiğinde İŞKUR maaşın
yaklaşık bin lirasını ödüyor. İşverenin üzerinden
Sosyal Güvenlik Kurumu primi maliyeti kalkıyor. İŞKUR sadece
sağlık sigortası primi ödüyor. Emeklilik sigortasıyla
ilgili herhangi bir prim ödemiyor. Bu durumda işveren işçi
başına yaklaşık 1.700 lira gibi bir destek alırken
işçiler emeklilik hesabında gün kaybına uğruyorlar. Bu
uygulama esas olarak işsizliğin azaltılması amacıyla
yapılsa da fiilî uygulamada art niyetli işverenler, mevcut
işçilerini, zamana yayarak işten çıkartıyorlar. Bir müddet
sonra da İŞKUR üzerinden tekrar işçi almak suretiyle
işçilik maliyetlerini düşürüyorlar. Sivasta birçok işçi bu
şekilde işinden olmuştur, işini kaybetmiştir. Yerine
de AKP il örgütlerinin göndermiş olduğu listelerle yeniden
İŞKUR üzerinden işçi alınmaktadır.
Bu
ihmallerin özellikle de çalışanları mağdur ettiği bir
gerçektir. Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından bu
konuda çözüm bulmalarını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
On beşinci ve son konuşmacı Sayın
Yıldırım
15.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, İdilde
duvarlara, kapılara gayriahlaki sözler yazan zihniyeti ve kişileri
kınadığına ilişkin açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Geçen
hafta İdilde sokağa çıkma yasağının
kaldırılmasından sonra bölgeye gittim. Yıkılan,
yakılan, tamamen yerle bir edilen ev ve iş yerlerine şahit
oldum. Halk, bunları yapan iktidara ve zihniyete son derece öfkeliydi. En
çok tepki duydukları şey ise oradaki güvenlik kuvvetlerinin
içerisinde bulunan insanlık dışı yapıların,
çetelerin, duvarlara, kapılara yazdıkları gayriahlaki sözlerdi.
Ağza alınmayacak bu kötü sözleri, cümleleri kaymakamlık bir
haftada silmeye çalışmış ama bitirememişti. Bu çirkin
sözleri yazan zihniyeti ve kişileri buradan kınıyorum. O
sözleri, halkın adına, yazan şahıslara misliyle iade
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Şimdi,
sisteme giren sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim ancak
tek giren Sayın Akçay.
Buyurunuz
Sayın Akçay.
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Ege Denizindeki Türk adalarında
Yunanistanın işgalinin devam ettiğine ve Hükümetin bu konudaki
tavrını açık bir şekilde ortaya koyması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ege
Denizindeki Türk adalarında Yunanistanın işgali maalesef devam
etmektedir. Ege Denizindeki Türk adalarından 17ncisi de Yunan
işgaline maruz kaldı. 16 Türk adası ve bazı adacık ve
kayalıklar geçtiğimiz 2004 yılından bu yana çeşitli
tarihlerde işgal edilmişti ve en son da, şimdi, Muğlaya
bağlı bir ada da işgale uğramıştır. Bu
adaların isimlerini özellikle vermiyorum. Hükûmet, Dışişleri
ve Millî Savunma Bakanlığı bu adaların ne olduğunu
gayet iyi bilmektedir ve en son bu işgalle ilgili de
basınımızda çeşitli haber ve fotoğraflar da
yayınlanmıştır, çıkmıştır. Ancak,
maalesef, Hükûmetin sessizliği çok ciddi şekilde kaygı vericidir
ve manidardır. Türk topraklarında Yunan bayrakları ve Yunan
otoritesi hâkim oluyor. Bir örnek vermek istiyorum: Aydın iline
bağlı bir Eşek Adası var ve bütün dünyanın,
yabancı ülkelerin gerek resmî gerek askerî haritalarında Türkçe
Eşek Adası olarak yıllardır, ta Kanuni Sultan Süleyman
zamanından ve günümüze kadar Türkiye sınırları içerisinde
bir Türk adası olarak bilinmesi ve gösterilmesine rağmen, Yunanistan
tarafından güya tartışmalı hâle getirildiği gerekçe
gösterilerek 2004 yılında Avrupa Birliğiyle ilişkiler
nedeniyle, verilen taviz nedeniyle göz yumulduğu da iddialar
arasındadır ve Hükûmet sessiz kalmaktadır. Biz diyoruz ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek süre veriyoruz Sayın Akçay, buyurun tamamlayın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Oranın yerel yöneticisi Aydın Büyükşehir
Belediyesi ama adada bir de Yunan belediye başkanı var ve bu adalarda
Yunanistan vergi topluyor, yargılama yapıyor ve
bayrağını dalgalandırıyor. Diğer bir ifadeyle,
Türk topraklarında Türkiye Cumhuriyetinin iradesi yoktur, Yunan otoritesi
vardır ve bütün bu işgaller karşısında 2004ten beri
Hükûmetten Yunanistana karşı hiçbir tepki görmediğimiz gibi
milletimize ve Meclisimize de izah eden hiç bir açıklama
yapmamıştır, sadece Dışişleri Bakanıyken
Sayın Davutoğlu Bazı ada ve adacıkların aidiyetine
ilişkin sorun vardır. dedi. Millî Savunma Bakanı
-verdiğimiz soru önergesinde- bu işgali reddetti, geçen dönemde Genel
Kuruldaki tartışmalar sırasında fiilî durumdan bahsederek
itiraf etti. Yani Hükûmetin görüşünü merak ediyoruz. Davutoğlu
Başbakan oldu, İsmet Yılmaz hâlen Bakan. Acaba görüş ve
politikalarında ne etkili?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani onda bir netlik
sağlamaları gerekir ve Ege Denizindeki bu Yunan işgalleri için
Hükûmet ne yapacak, nasıl bir tavır koyacak; bunu çok açık seçik
bir şekilde ortaya koyması gerekir.
Geçtiğimiz yıl Yunanistanı ziyaret etti
Sayın Başbakan, bu konuyu gündeme getirmedi ve geçtiğimiz
aylarda da Yunan Başbakanını İzmirde
ağırladı, misafir etti, hatta kendi Başbakanlık
ofisini de tahsis etti. Fakat, çok dikkat çekici bir şekilde, bu
adaların işgal durumu Türkiye tarafından gündeme
getirilmemektedir. Oysa Yunan Hükûmetinin Savunma Bakanının, daha
yeni, Yunan Hükûmeti göreve başlar başlamaz ilk ziyareti bu
işgal edilen adalara olmuştur. Bu, göz göre göre göz yumulacak bir
durum değildir, Hükûmeti bu konuda açıklama yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurun.
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin El Enfal operasyonlarını soykırım olarak tanıması
gerektiğine ve AKP tarafından devreye konan darbe konseptinin devam
ettiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 1986 ve 1989 yılları
arasında Irakta El Enfal adı altında, insanlık tarihinin
en büyük soykırım operasyonları yürütülmüştür. Saddam
Hüseyin diktatörlüğü, Baas rejimi, devreye koyduğu askerî
operasyonlar neticesinde gerek Kürdistan toprağında gerekse de
Şii nüfusun yaşadığı Irak topraklarında tarihe
geçecek en kanlı katliamların altına imza
atmıştır. Özellikle 1988 yılında bu soykırım
operasyonları zirveye ulaşmış, kimyasal silahların da
kullanıldığı, insanlığa karşı ağır
suçlar maalesef Orta Doğunun orta yerinde işlenmiştir. Biz, 185
bin Kürtün katledildiği bu soykırım operasyonlarını
yürütenleri, bu katliamcı zihniyeti bugün burada bir kez daha
kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Katliamda,
soykırımda katledilen bütün kardeşlerimizi buradan
saygıyla, rahmetle ve minnetle bir kez daha
andığımızı Halkların Demokratik Partisi olarak
ifade etmek istiyoruz.
Katliamla,
soykırımla sonuç almaya çalışanları da özellikle
Saddam rejiminin, Baas rejiminin sonunu ve soykırımla dize getirmek
istediği Kürt halkının statüsünü tekrar gözden geçirmeye davet
ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de tarihin ve
insanlığın en büyük soykırımlarından biri olan bu
El Enfal operasyonlarını soykırım olarak tanıması
gerektiğini, bu konuda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baluken, ek sürenizi veriyorum.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) -
daha önce vermiş olduğumuz kanun
tekliflerini de bir kez daha güncelleyerek Parlamentoya
sunacağımızı ifade etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, Sayın Başkan, saray ve AKP tarafından devreye konan
darbe konsepti bütün ayaklarıyla devam ediyor. Yani bir tarafta,
ablukalarla halka dayatılan katliam konsepti, diğer tarafta,
dokunulmazlık tartışmasıyla Meclisin iradesini tasfiye
girişimi ve son olarak da işte bugün 14 Nisanda 7nci
yılını andığımız siyasi soykırım
operasyonlarını bir kez daha Diyarbakırdan güncelleme
girişimi tam anlamıyla, sarayın mevcut parlamenter rejime el
koyma darbesidir. Bugün Diyarbakırda yürütülen siyasi soykırım
operasyonları neticesinde, aralarında DBP İl Eş
Başkanı Ali Şimşekin de bulunduğu, Kayapınar
İlçe Eş Başkanlarımızın bulunduğu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) -
14 arkadaşımız gözaltına
alınmış, parti binalarımız kapıları
kırılarak basılmış ve her türlü hukuksuzluk maalesef
devreye konmuştur. AKP Hükûmetinin sadece son altı ay içerisinde
yürüttüğü bu siyasi soykırım operasyonları neticesinde 5
binden fazla partili arkadaşımız gözaltına
alınmış, bunlardan 1.074ü tutuklanmıştır.
Bunların içerisinde onlarca belediye başkanı, belediye meclis
üyesi ve il genel meclis üyesi gibi halkın seçilmiş iradesini temsil
eden arkadaşlarımızın da bulunduğunu özellikle
altını çizerek belirtmek istiyorum. Yani halkın seçilmiş
iradesine karşı pervasız bir şekilde devreye konan bir
darbe anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu
darbe anlayışının işe yaramayacağını,
bunun karşısında asla tek bir geri adım
atmayacağımızı ve bu darbeci zihniyetle mutlaka halkın
iradesi karşısında olması gereken tavra geri dönünceye
kadar da mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
İnceöz, buyurun.
18.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Aslında bugün söz almayacaktım ama tabii, bu
konuşmanın üzerine bir şeyler söylememek mümkün değil.
Bu
siyasi soykırım lafının gerçekten kastı çok
aşan bir ifade olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Bugün oralarda
gerçekleştirilen operasyonlar
Ülkemiz bir kere her şeyden önce hukuk
devleti ve bunu koruma konusunda, hukukun üstünlüğünü koruma konusunda
bugüne kadar yaptıklarımız ortada. Eğer buralarda bir
operasyon yapılıyorsa bunların hiçbirisi durduk yere
değildir. Muhakkak ki kanunlarda yazılı suçlar çerçevesinde bir
illiyet bağı vardır ki bu operasyonlar yapılıyordur.
Bunun siyasi soykırım olarak değerlendirilmesini doğru
bulmadığımı özellikle belirtmek istiyorum. Neden
Diyarbakırda, diğer illerde, belirtilen yerlerde bu tür operasyonlar
yapılıyor, ona bakmak lazım. Örneğin, milletimizin oyuyla
bir belediye başkanı seçilmiş, orada o bölge halkına hizmet
etmesi gerekirken, genel bütçeden gönderilen kaynakları hizmet amaçlı
kullanması gerekirken, makineleri milletin emrine amade etmesi gerekirken,
eğer orada yaşayan sivil halkın güvenliğini tehdit edecek
şekilde hendekler kazılıyorsa, bu kaynakları başka
legal, illegal örgütlerle bir şekilde bağlantılı olan
insanlara aktarıyorsa muhakkak Türk Ceza Kanununda sayılı
çerçevedeki suçlarla bir bağı vardır ki bu operasyonlar
yapılıyordur. Bunu siyasi soykırım olarak
değerlendirmesinin, bu çerçevede, hukuk devleti olan bir ülkede, özellikle
ülkemizde demokrasinin güçlenmesi konusunda iktidarımız döneminde
attığımız adımlara da baktığımızda
çok kastı aşan bir ifade olduğunu belirtmek istiyorum. Burada
kimin, ne şekilde, ne hareket ettiğiyle alakalı muhakkak
soruşturmalar, kovuşturmalar yapılacak ve ona göre de kararlar
verilecektir. Bu, bu çerçevede yürütülen operasyonlardır. Ve orada bugün,
doğuda, güneydoğuda bazı illerimizde, ilçelerimizde de ciddi bir
şekilde ve Türkiyenin her tarafında da terörle mücadele sürmekte.
Bugün bu noktaya geldiysek buradaki illegal
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İnceöz ek sürenizi veriyorum.
Buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Burada muhakkak yasaya uygun olmayan
davranışlar söz konusu olduğu içindir. Buradaki terörle
mücadelemizi kesintiye uğratacak şekilde açıklamalar
yapmayı, orada güvenlik güçlerimizin ciddi anlamda cansiperane bu mücadeleyi
sürdürdüğü bir ortamda bu tür açıklamaları da bunu kesintiye
uğratacak şekilde açıklamalar olarak değerlendirmek
istiyorum. Ülkemizin bekası için, milletimizin bekası için, özellikle
de bölge halkımızın güvenliği için, vatandaşlarımızın
rahatı için ve güvenli bir ortamda yaşayabilmesi için bu
operasyonları hem terörle mücadele yönünden hem de öbür taraftan, varsa
bunlar muhakkak tespit edilip yargı önünde gerekenler
yapılacaktır. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü konusunda da
son derece rahat olmak gerekmektedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken, sizi dinleyeceğim ancak Sayın Altay, siz
kullanacak mısınız hakkınızı?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Belki biraz sonra Başkanım.
BAŞKAN
Peki, gündeme geçmeden önce olursa iki artı bir biliyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Biz iki dakikada hallederiz Başkanım.
BAŞKAN
Peki Sayın Altay.
Sayın
Baluken, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın İnceöz, konuşması
sırasında, hem il eş başkanlarımızı hem belediye
başkanı arkadaşlarımızı, halkın
güvenliğini tehdit altına almakla suçladı. Aynı zamanda
bizim yaptığımız değerlendirmeye de Gerçeği ters
yüz ederek yansıtmaktır. dedi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken, iki dakika.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bir ülkede demokratik
siyaset yürüten 5 binin üzerinde insan sadece altı ay içerisinde hukuki
herhangi bir gerekçe olmadan, siyasi saiklerle düzenlenmiş iddianamelerle
gözaltına alınıp bunlardan 1.078i tutuklanıyorsa, bu
operasyonların adı net olarak siyaseti tasfiye etmeyi amaçlayan
siyasi soykırım operasyonlarıdır.
Bunu
ilk defa yapıyor değilsiniz. Bunu, şimdi Terörle mücadele
ediyoruz. yalanıyla kamuoyuna yansıtmaya çalışabilirsiniz
ama bunu 2009 yılında da yaptığınızda 10 bin arkadaşımızı
tutuklayarak cezaevine gönderdiniz. On binlerce
arkadaşımızı gece yarıları evlerinin
kapılarını kırarak, çocuklarının gözü önünde her
türlü işkenceye ve insanlık onurunu rencide eden muamelelere maruz
bırakarak yaptınız. Bu konuda zaten siciliniz ortada. Ancak, o
dönem yaptığınız operasyonlar teşhir olunca siz o
operasyonların sorumluluğunu paralel yapıya atarak Bizim
inisiyatifimiz, irademiz dışında. söylemiyle kendinizi
işin içinden sıyırmaya çalıştınız. Oysa,
tarih sizin zihniyetinizin, sizin demokratik siyasete bakış
açınızın ne olduğunu çok net olarak ortaya koyuyor.
Bugün
yürütülen konsept, size biat etmeyen bütün kesimlere tamamen diz çöktürme
üzerine devreye konulan bir darbe konseptinin ta kendisidir. Bunun
ayakları vardır, ablukalarla halka karşı katliam
ayağı vardır, dokunulmazlıklar tartışmasıyla
Meclis iradesini zapturapt altına alma ayağı vardır, siyasi
soykırım operasyonlarıyla da demokratik siyaseti tamamen tasfiye
etme ayağı vardır. Yüzünüz teşhir olmuştur,
hesabınız da yakındır.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
İnceöz, buyurun.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sadece 28 Şubatta kendilerine yönelik
operasyonu nasıl değerlendiriyorlar, bir bilgi rica edelim.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, az evvel konuşması
içerisinde hatip Siyasi saiklerle siyaseti ipotek altına
alıyorsunuz. demek suretiyle ve yine Biat etmeyenlere ve sizin gibi
düşünmeyenlere bu şekilde siyasi suikast yapıyorsunuz.
şeklindeki ifadeleriyle zan altında bırakmıştır.
Bu konuda açıklama yapma gereği hissediyoruz.
BAŞKAN
Buyurun.
İki
dakika da size söz veriyorum.
2.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Yani, öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki bu
konuda biraz evvel beyan ettiğiniz görüşler tamamen sizin kendi
kafanızdaki kendi düşüncelerinizdir. Kendi
algılarınızla toplumu da gerçekten buna inandırma gayreti
içerisindesiniz ve bu dönem başladığı andan itibaren,
gerçeklerden uzak -bunu her seferinde söylüyoruz- olmayanları sanki
olmuş gibi anlatmaktasınız. Neredeyse buraya çıkan her
hatibin yaptığı da aşağı yukarı bu
şekilde, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Burada
bir gerçek var: Bakın, biz burada terörle mücadeleye durup dururken
başlamadık. Hiç kimse, hiçbir devlet, bir bölgesinde yaşayan
insanının güvenliğini tehdit eden, elinde silah unsurları
olan ve seçilmiş bir belediye başkanına o bölge insanı
Bana hizmet et. diye iradesini ortaya koymuşken, milletvekillerine
Benim derdimi dinlesin, benim işimle ilgilensin, hizmet etsin, temsil
etsin. şeklinde iradesini ortaya koymuşken eğer biz bu iradeye
uygun davranmıyorsak, genel bütçeden gönderdiğimiz kaynakları
tutup insanımıza hizmet etmek yerine, o kepçeleri, o aletleri
edevatları zihinsel anlamda da tamamen başka odaklara aktarıyor
isek o zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti de, Hükûmeti de 78 milyon insanın
güvenliği için alması gereken tedbirleri alacaktır. Bu hangi
ülkede yaşanırsa yaşansın eğer eli silahlı terör
örgütlerine karşı gereğini yerine getirmiyorsa -bir belediye
başkanıysa belediye başkanı da- oraya hizmet etmesi için
gönderilen bütün imkânları başka kanallara kanalize ediyorsa, terör
örgütüne destek oluyor, terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorsa buna
ilişkin de devlet meşru, haklı, hukuki ve siyasi her alanda
mücadelesini yürütecektir. Bundan daha doğal bir olay düşünülemez,
daha doğal bir sonuç düşünülemez. Bunun adı da terörle
mücadeledir. Avrupadaki herhangi bir ülkede, bakın, bizdeki kadar tehdit
yokken, bir olay yaşanıyor, olağanüstü tedbirler
alınıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) İşimize geldiğinde Avrupadan örnekler
her alanda veriliyor ama terörle mücadele gibi bir alanda Avrupayla ilgili
örneklere hiç bakmıyoruz.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) İlknur Hanım, bir 28 Şubat
operasyonlarını değerlendirebilir misiniz bu çerçevede?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Bizim güneyimizdeki, Suriyedeki gibi bir tehdit
olmamasına rağmen Avrupa bir patlamada neler yaşıyor, buna
bakmak lazım.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sadece bir şey soracağım
değerli arkadaşım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) - Terörle haklı ve meşru
müdafaamızın, tutup da gerçekten orada sanki bir katliam
yapılıyor, sanki bir soykırım yapılıyor gibi
gösterilmesi hakikaten düşünülemez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunlarla milletimiz de gerçeklerden saptırılarak
inandırılamayacak, merak etmeyin.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Bir 28 Şubat operasyonlarını
değerlendirir misiniz, ne kadar hak etmişsiniz ki size
yapmışlar.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Baluken
.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Keşke daha fazlasını
yapsalardı, hiç biriniz sokakta kalmasaydınız, hepiniz cezaevine
gitseydiniz ne güzel olurmuş.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Yazık, yani bu zihniyet sorunlu bir zihniyet.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın İnceöz, bir kez daha,
yaşanmamış olayları gerçekmiş gibi gösterdi.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Çok üzülüyorduk sizin için ama şimdi
anlıyorum ki gerek yokmuş.
HİKMET
AYAR (Rize) Size yakışanı söylüyor.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) - Gerçekte olmayan olayları kürsüden dile
getirdiğim suçlaması yaptı. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) 28 Şubatta hiç öyle demiyordunuz,
Haksız yere tutuklanıyoruz, atılıyoruz cezaevine.
diyordunuz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Çok ayıp, çok ayıp!
3.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Grup Başkan Vekili, şu anda Diyarbakır Valiliğini
arayıp Diyarbakırda nelerin yaşandığını
öğrenebilirsiniz; bir siyasi partinin il
başkanlığının ve ilçe teşkilatının
kapıları kırılarak il eş başkanları, ilçe
eş başkanları derdest ediliyor, gözaltına
alınıyor. 5 bin gözaltı, 1.078 tutuklamadan bahsediyorum. Sadece
tutuklanan belediye başkanlarının sayısı 19, görevden
alınanların sayısı 28, arananların sayısı 8.
Bunların içerisine belediye meclis üyesini, il genel meclis üyesini de dâhil
ettiğimizde 100leri aşan seçilmiş iradeye yönelik bir darbeci
anlayışın müdahalesinden bahsediyoruz.
Siz,
bunu, sadece siyasi arenada yapıyor değilsiniz. Yani ben Biat
etmeyen bütün kesimlere yapıyorsunuz. derken, olmayan bir şeyi
kürsüden dile getirmiyorum. Siz, bu ülkede, sizin gibi düşünmeyen
akademisyenleri gece yarıları evlerinden alıp cezaevlerine
göndermiş bir Hükûmetsiniz; sizin hoşunuza gitmeyen haberleri
yaptığı için gazetecileri tutuklayıp dünya ölçeğinde
en fazla tutuklu gazeteci ayıbını bu ülkeye
yaşatmış bir Hükûmetsiniz; aydınlar için, yazarlar için,
öğretmenler için hakeza aynı.
Bugün
sizin politikalarınıza katılmadığını
söyleyen yüzlerce öğretmen, kamu çalışanı, bizzat sizin
Hükûmetinizin genelgeleriyle görevden alınıyor. 28 Şubata ne
kadar benziyor değil mi? Sizin yaptığınız savunma da
onların savunmasına ne kadar benziyor değil mi? Onlar da bir
zamanlar size yönelik, bütün toplumsal kesimlere yönelik operasyonlar
yürütürken -aynı sizin cümlelerinizle- Devletin bekasını
korumak en doğal hakkıdır. diyorlardı. Bugün işte
siz, 28 Şubatçılarla kol kola, darbecilerle kol kola bir darbe
zihniyetini siyaset kurumunun üzerine çöktürmeye çalışıyorsunuz,
bizler de buna müsaade etmemenin kararlılığı içerisindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) O nedenle, burada gerçeği ters yüz eden birileri varsa
o da sizlersiniz. Ama merak etmeyin bu toplum bütün gerçeği görüyor.
Saygılar
sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
İnceöz
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Başkanım, kayıtlara girmesi
açısından özellikle önemsiyorum. Biraz evvel söylemiş
olduğu akademisyenler, öğretmenler, basın vesaire işte,
sizin gibi düşünmediği için gibi iddiaları kabul etmek mümkün
değildir. Burada bunlarla ilgili, özellikle basın özgürlüğü
Bugün bakalım, basın özgürlüğünden içeride kaç kişi var?
Her bir işin, bir mesleğin suç işlemeye kalkan olmaması
gerektiği kanaatindeyiz ve bu, dünyanın her yerinde de böyledir.
Basın özgürlüğü diye sözde buradaki anlatımlarla
savunduğumuz kişilere baktığımız zaman,
bakıyoruz, görüyoruz ki terör, teröre destek vermiş ya da başka
suçlarda
Kesinlikle bunun basın özgürlüğüyle bir alakası yoktur.
Akademisyenler vesaire
Buradaki mesele terörle mücadeledir, teröre destek
verenler ile destek verenin açıklamalarına karşı
yapılan işlemlerdir. Bunun benim gibi düşünen, onun gibi
düşünen değil, bu Parlamentoda bu konuda da farklı bir sesin
çıkmaması lazım. Ülkemizin, milletimizin birlik ve bekası
için diyorum, devletin bekası demiyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Niye, devlete karşı mısın?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Bu ülkenin, ülkemiz insanının geleceği
için burada da tek sesin çıkması gerekirdi terörle mücadele
konusunda. Yapılanlar terörle mücadele ve mücadeleye karşı
olanlarla ilgilidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, ben de tutanaklara geçmesi
açısından ifade edeyim. Burada, siyasetçilerin subjektif
değerlendirmeleri ve görüşmelerinden çok, evrensel kriterlere dayanan
objektif ölçütlerle değerlendirme yapmak esas olmalıdır. Biz,
basın özgürlüğüyle ilgili değerlendirmeleri yaparken de şu
anda Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünden başlayarak
evrensel kriterlere göre değerlendirme yapan bütün uluslararası
camianın objektif ortaya koymuş olduğu bilgilerden yararlanarak
bu konuşmaları yapıyoruz. Şöylesi bir gerçeklik bütün
dünyada biliniyor: Türkiye, basın özgürlüğü açısından 180
ülke arasında son 30 sırada yer alan, basının en fazla
tehdit altında olduğu, baskı altında olduğu bir
durumdadır. 30un üzerinde gazeteci hâlâ tutukludur. Akademisyenlerle
ilgili, barış isteyen öğretmenlerin, futbolcuların hangi
muameleye maruz kaldığına dair objektif olarak bütün dünya
kamuoyunda bir kanaat oluşmuştur. Misafir olarak gidilen yabancı
ülkelerin başkentlerinde bile basın emekçilerini tartaklayan,
darbeden bir hükûmetin söylediklerini biz tabii ki zerre kadar dikkate
almıyoruz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- MHP
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, enerjide dışa
bağımlılığının azaltılması için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Enerji
arz güvenliği ve enerjide dışa
bağımlılığının azaltılması için
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan
Akçay
İzmir Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili MHP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
Ülkemizde
enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe
azalmaktadır. 1990'da yüzde 48,1 olan talebin yerli üretimle
karşılanma oranı 2009 yılında yüzde 29,5'e, 2010
yılında yüzde 28,5'e, 2014 yılında ise yüzde 25'e
düşmüştür. 1990'dan 2013'e birincil enerji talebi yüzde 127,4,
ithalat yüzde 211,6 artarken yerli üretimdeki artış yüzde 24,8le
sınırlı kalmıştır.
Türkiye
doğal gazın yüzde 98'ini, petrolün yüzde 92'sini, taş kömürünün
yüzde 94'ünü ithal etmektedir. Elektrik üretimi için 2013 yılında
kullanılan 28,5 milyon ton taş kömürünün 26,6 milyon tonu ithal
edilmiştir. Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılık oranı yüzde 75'tir. Toplam ithalatı
içinde enerji kalemi yaklaşık yüzde 25'lik paya sahiptir. Enerji ham
maddeleri ithalatı 2014'te 54,9 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. AKP yerli ve yenilenebilir kaynaklardan azami ölçüde
yararlanmak yerine Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılığını daha da artıracak olan
nükleer santralde ısrar etmektedir. Mevcut politikaların sürdürülmesi
hâlinde birincil enerji tüketiminde dışa
bağımlılığın daha da artması
kaçınılmazdır.
2014
yılında üretilen 251 teravatsaat elektriğin yüzde 47,9'u
doğal gaz ve LNG'den, yüzde 10'u ithal kömürden, yüzde 16,2'si barajlardan,
yüzde 14,5'i linyitten, yüzde 3,4'ü rüzgârdan ve yüzde 1'i jeotermalden
üretilmiştir. Enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak için enerji tasarrufunun
yanında, yerli ve yenilenebilir enerji potansiyellerinin harekete
geçirilmesi gerekmektedir. Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte
3ünü ithal eden Türkiye, enerjide dışa
bağımlılığın en yüksek olduğu ülkelerden
biridir. 2013 ithalat rakamları dikkate alındığında,
Türkiye doğal gaz ithalatında dünya 5incisi, petrolde 13üncü,
kömürde 8inci, petrol koku ithalatında 4üncüdür. Toplamda ise Türkiye,
dünya net enerji ithalatı liginde 11incidir.
Enerjide
dışa bağımlılık konusunda dikkat etmemiz gereken
bir husus arz güvenliğidir. AKP on üç yıldır enerji arz
güvenliği konusunda hiçbir adım atmamıştır. Nitekim,
Türkiye, birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 64'ünü toplam 10
ülkeden, yüzde 43'ünü sadece 3 ülkeden ve yüzde 27'sini ise tek bir ülkeden
tedarik etmektedir. En çok enerji ithal ettiği 2 ülke Rusya ve
İran'dır. Türkiye, kullandığı doğal gazın
yüzde 56'sını Rusya'dan, yüzde 17sini İran'dan ithal
etmektedir. 2014 yılında gerçekleştirilen 32,55 milyon ton
petrol ithalatının yüzde 45'i Irak, İran, Rusya'dan
yapılmıştır. Bu rakamlar Türkiye'nin enerji arz
güvenliğinin olmadığının bir göstergesidir. Enerjide
Rusya ve İran'a bu denli bağımlılık siyasi ve
diplomatik ilişkileri de etkilemektedir. Dış politika enerji
ihtiyacı dikkate alınmadan yürütülemez. Enerjide
bağımlılık ekonomide bağımlılık
demektir. Ekonomik bağımlılık ise siyasi, askerî,
diplomatik, kültürel, teknolojik bağımlılığı
getirir. Bu da ulusal bağımsızlıkla ve millî egemenlikle
bağdaşmamaktadır.
Elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinden sonra
tarife düzenlemeleri ve kayıp kaçak oranlarında yapılan
değişikliklerle dağıtım şirketlerinin kazançları
artırılmıştır. Hâlen TBMM gündeminde olan ve
kayıp kaçaklarla ilgili yeni düzenlemeyle özel şirketlerin
kazançları güvence altına alınmak istenmektedir.
Dünya
Enerji Konseyi Türk Millî Komitesinin raporlarına göre, ülkemizde
güneşten 380, rüzgârdan 120, baraj ve akarsulardan 100, linyitten 100,
biyogazdan 35 ve jeotermal kaynaklardan 15 milyar kilovatsaat elektrik üretmek
mümkündür. Dolayısıyla, Türkiye, öz kaynaklarını harekete
geçirdiğinde 750 milyar kilovatsaat elektrik üretebilecektir. Ayrıca,
enerji verimliliğinden 58 milyar kilovatsaat, santrallerin
rehabilitasyonuyla 19 milyar kilovatsaat elektrik katkısı
sağlanabilir. 2014 tüketimimizin 251 milyar kilovatsaat olduğu
düşünüldüğünde, yeterli üretim sağlandığı gibi
576 milyar kilovatsaatlik ihracat yapılabilecektir. Ancak AKP Türkiye'nin
bu potansiyelini kullanarak enerji açığını kapatmak yerine
ithal kaynaklara ve fosil yakıtlara başvurmaktadır. Bu durum hem
dışa bağımlılığı hem de sera
gazlarının salınımını artırmaktadır.
2.- HDP
Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Diyarbakır, Suruç ve Ankara
katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin,
açıkların ve varsa kasıtların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Diyarbakır,
Suruç ve Ankara katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve
idari ihmallerin, açıkların ve varsa kasıtların
bulunması, bu katliamların arka planlarının aydınlatılması
ve cezai yolların açılması amacıyla Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
İdris
Baluken
Diyarbakır
HDP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
5
Haziran 2015 tarihinde partimizin Diyarbakır İstasyon
Meydanında düzenlediği Büyük İnsanlık Mitingine yönelik
gerçekleştirilen bombalı saldırılarda 5
yurttaşımız katledildi, 404 yurttaşımız ise
yaralandı. Diyarbakır'daki katliam girişiminden
yaklaşık iki ay sonra bu defa Suruç ilçemizde 20/7/2015 tarihinde
topladıkları yardımları Kobane'deki çocuklara götürmek için
bir araya gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerine yönelik,
basın açıklaması yapıldığı sırada
gerçekleştirilen saldırıda 33 gencimiz katledildi, 100
yurttaşımız ise yaralandı. Diyarbakır'daki katliam
girişiminden beş, Suruç'taki katliam girişiminden üç ay sonra
ise Ankara'da gar önünde Türkiye'de barış politikalarının
esas olmasını, savaş politikalarının
durdurulmasını talep etmek için düzenlenen mitinge katılanlara
yönelik yapılan bombalı saldırılarda korkunç bir tablo
ortaya çıktı. Bu katliamda 100 yurttaşımız vahşi
bir biçimde katledildi.
Diyarbakır,
Suruç ve Ankara katliamlarının her birinde devlet içerisinde
konumlanmış bir karanlık gücün desteğiyle IŞİD
adlı çetenin azmettirici olduğunda dair önemli deliller,
tanıklıklar ve iddialar vardır. 5 Haziran katliamından bir
gün önce Diyarbakır'daki katliamı yapan IŞİD çete mensubu
kaldığı otelde polisler tarafından yakalanmış,
hemen serbest bırakılmış ve ardından da katliamı
gerçekleştirmişti. Suruç'ta gençlere yönelik katliam
hazırlığı istihbaratı olmasına rağmen tek
bir önlem alınmamış ve katliamın gerçekleştirilmesine
deyim yerindeyse katkı sunulmuştu. Ankara katliamında devlet
tarafından arandığı bilinen canlı bombalar, Suriye
sınırından ellerini kollarını sallaya sallaya
geçmiş, Ankara'ya kadar gelmiş ve MİT, Genelkurmay,
Başbakanlık binalarının da önünden geçerek katliamı
gerçekleştirmişti.
Bu
üç katliamın gerçekleşmesinde devletin ihmal, açık ve
kasıtlarının sayısı sonsuzdur. Sonsuz sayıdaki
bulgu ve ihmalin üzerine gereken siyasi sorumlular ise "IŞİD
terörist bir örgüt değil, öfkeli gençlerden oluşmaktadır." fikirlerini
sürdürecek şekilde yaklaşımlar benimsemeye devam etmiştir.
Kokteyl saldırı gibi akıl ve mantıkla açıklanmayacak
açıklamalarda bulunanlar, IŞİD'in adını
ağzına almamak için kırk takla atmıştır. Oysaki
siyasi sorumlular bu inkâr yaklaşımını sergilemek yerine
IŞİD'in Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarını
gerçekleştiren Adıyaman ekibini takip etseler ve gerekli önlemleri
alsalardı bu katliamların önüne geçilebilirdi.
Siyasi
sorumlular bu katliamları örtmek için seferberlik ilan etse de gerçekler
bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Nitekim Diyarbakır, Suruç ve
Ankara katliamlarının talimatını veren IŞİD
adlı çetenin Türkiye sorumlusunun Emniyetin takibiyle olan ilişkisi
bu gerçeklerin bir kısmını açığa çıkartacak
türdendir. 3 katliamın gerçekleşmesinde planlayıcı ve
talimatı veren kişi olarak bilinen İlhami Balı, tam on
beş yıldır Emniyet tarafından takip edilmiştir ama ne
hikmetse, 6-7 Ekim 2014 tarihindeki Kobane direnişinden sonra, Emniyet
güçleri irtibat koptuğu gerekçesiyle takip etmeyi
bırakmıştır. Fakat aradan yedi ay gibi kısa bir süre
geçmişken Balı'nın planlaması ve talimatıyla
Diyarbakır katliamı gerçekleştirilmiştir. Oysaki Emniyet
güçlerinin irtibat koptuğu iddiasını yalanlayan bir gerçek
ortaya çıkmıştır. IŞİD çete mensubuna ait telefon
kullanımdadır ve kendisini arayan gazetecilere Beni bulmak isteyen
buraya gelir, adresim de belli, yerim de. ifadelerini
kullanmıştır.
IŞİD'in
Türkiye'de yaptığı 3 katliamda planlayıcı ve
talimatı veren, askerlerle çatışıp rehin alan, Türkiye
sınırında IŞİD'e eleman kazandıran bu çete
mensubu, belli ki devlet içerisinde bazı güçler tarafından
dokunulmazlıkla ödüllendirilmektedir. Belirttiğimiz bu gerçeklerin
adı ne ihmal ne de beceriksizliktir. Karanlık güçler bu ülkede
devrededir, hedefleri ise barış isteyenlerdir.
Nihayetinde,
kamuoyunda infial yaratan bu bilgilerin araştırılması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin amasız, fakatsız devreye girmesi
gerekmektedir. Bu gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz.
3.-
Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ve 23 milletvekilinin, doğu ve
güneydoğu illerinde uygulanan fiilî olağanüstü hâl durumu nedeniyle
eğitimde yaşanan aksaklıkların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/159)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
7
Haziran seçimlerinden sonra doğu ve güneydoğu illerinde uygulanan
fiilî olağanüstü hâl durumu kapsamı gittikçe genişleyen bir
durum arz etmektedir. Bu durumdan en çok eğitim kurumu etkilenmiştir.
Söz konusu illerde eğitim aksaklıkları ve bu aksaklıklara
bağlı ortaya çıkan eşitsizlik ve hukuksuzluğun
incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz.
1) Ferhat Encu (Şırnak)
2) Pervin Buldan (İstanbul)
3) Meral Danış Beştaş (Adana)
4) Behçet Yıldırım (Adıyaman)
5) Berdan Öztürk (Ağrı)
6) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
7) Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
8) Ayşe Acar Başaran (Batman)
9) Mehmet Ali Aslan (Batman)
10) Saadet Becerekli (Batman)
11) Hişyar Özsoy (Bingöl)
12) Mizgin Irgat (Bitlis)
13) Altan Tan (Diyarbakır)
14) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
15) Feleknas Uca (Diyarbakır)
16) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
17) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
18) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
19) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
20) Ziya Pir (Diyarbakır)
21) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
22) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
23) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
24) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
7
Haziran seçimlerinde bölgede hedeflediği oyu alamayan AKP, seçimden sonra
devletin bütün imkânlarını kullanarak hiçbir hassasiyeti göz önünde
bulundurmadan, âdeta işgal zihniyetiyle bölgeyi bir cendereye
almış durumda. Toplamda 1 milyon 299 bin 061 kişinin
yaşadığı 17 ilçede, toplam 52 kez süresiz ve gün boyu
sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş ve bunlardan en uzunu
on dört gün boyunca sürmüştür. Sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı yerlerde eğitime ara
verilmiş, bu süre zarfında okullar kapalı tutulmuştur.
Sokağa
çıkma yasaklarının ilan edildiği dönemlerde okul ve yurtlar
güvenlik güçlerine tahsis edilmiş, bunların bir kısmına
askerî yığınak yapılmış, birçoğu bombalanmak
ve kurşunlanmak suretiyle kullanılmaz hâle gelmiştir. Yine
aynı dönemlerde, ülke genelinde yapılan sınavlara katılacak
olan adaylar, başka il veya ilçelere sevk edildikleri için sınavlara
katılamamışlardır. Yoğun bir çatışmanın
olduğu yerlerde yaşayan öğretmen ve öğrenciler büyük
travmalara sebep olabilecek şartlarda yaşam mücadelesi veriyorken
ders çalışmak veya sağlıklı bir eğitim ve
öğretim görmek imkânsız bir hâl almıştır. Bu durumdan
dolayı ortaya çıkan adaletsizlik fırsat eşitliğine,
insanların eğitim hakkına direkt müdahale olması hasebiyle
hem Anayasaya hem uluslararası hukuka aykırıdır.
En
son Şırnak ilinin Cizre ve Silopi ilçelerinde Millî Eğitim
Bakanlığının okullara ve öğretmenlere gönderdiği
mesaj, öğretmenlerin bölgeyi terk etmesine sebep olmuş ve eğitim
öğretim tamamen rafa kaldırılmıştır. Söz konusu
mesajda, merkez okullardaki tüm öğretmenlerin 14 Aralık 2015
tarihinden itibaren hizmet içi eğitime alındığı ve
isteyen öğretmenlerin semineri memleketlerinde alabilecekleri
belirtilmiştir. Mesaj üzerine aileleri başka il ve ilçelerde
yaşayan öğretmenler ilçelerini terk etmeye başlamışlardır.
Cizre'de hizmet içi eğitimin süresine dair bir bilgi verilmezken Silopi'de
üç günle sınırlandırılmıştır.
Adı
konmamış bu fiilî olağanüstü hâl durumunda ortaya çıkan
birçok hukuksuz ve eşitsizlik durumları gibi, eğitim konusunda
da skandal düzeyde bir olumsuzluk doğmuştur. Bu süreçte bölgede
eğitimdeki aksaklıklar ve bu aksaklıklara bağlı ortaya
çıkan hukuksuz durumların incelenmesi maksadıyla bir Meclis
araştırması yapılması büyük bir önem ve zaruret arz
etmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından
Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve
kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en
kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın
karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
14/4/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 14/4/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
14
Nisan 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili
İdris Baluken tarafından (1740 sıra numaralı) 10 Ekim 2015
tarihinde DAİŞ tarafından Ankara Garı önünde
gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm boyutlarıyla
araştırılması, ihmal ve kasıtların
açığa çıkarılması ve tarihin en kanlı
saldırılarından biri olan bu katliamın karanlıkta
kalmaması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 14/4/2016
Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk
konuşmacı Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Bilgen.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
100ün üzerinde insanın hayatını kaybettiği ve
ardından yürütülen tartışmalarla da aslında
yakınlarının her gün o acıyı bir kez daha tatmaya
mahkûm edildiği bir konuyu konuşuyoruz ve iktidar partisi
sıralarında galiba 13-15i geçmeyen sayıda milletvekili var.
Oysa bu kadar ciddi bir konu konuşulurken, çok vahim iddialar basına
yansımışken ilgili bakanın burada hiç olmazsa Genel Kurula
saygı gereği -ölenlere, onların yakınlarına saygı
duyup duymadığı ayrı bir konu- bir açıklama
yapmasının ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Çok
net, çok somut bilgiler var; Ankaradaki patlamanın birkaç gün öncesinde
hem de bu eylemi gerçekleştirecek kişiler ve yanlarındaki
kişilerin de isimlerinin istihbarat birimlerine, Emniyete
yansıdığına dair ve polislerin kendilerini korumasına dair
uyarının da yine Emniyet iç yazışmalarında
geçtiği paylaşılıyor.
Yine,
bugün basına yansıdı Kars Emniyet Müdürlüğü
dolayısıyla, Türkiye'nin 70 ilinde HDPlilere ve CHPlilere yönelik
saldırı yapma hazırlığında IŞİD hücre
evinin bulunduğu yönünde. Şimdi, bu kürsüye çıkıp terörle
mücadele konusunda bize ders verenlerin, mesaj verenlerin ya da tribünlere
yönelik mesajlar, söylemler, uluslararası kamuoyuna dair birtakım çağrılar
yapanların bu tabloyla yüzleşmesi gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, güvenlik politikalarının sivil izlenmesi, güvenlik
politikalarının parlamenter denetimi diye bir şey var dünyada.
Güvenlik görevlilerinin ne yaptıklarının, nasıl
yaptıklarının, bütçelerinin nereye
harcandığının, ne kadar kanuna uygun -tırnak
içerisinde yine söylüyorum- terörle mücadele uygulamalarına imza
attıklarının Parlamento tarafından denetlenmesine dair
uluslararası mekanizmalar var. Önümüzdeki hafta Almanyada bir toplantı
yapılacak. Bu toplantıya 4 partiden de milletvekilleri katılacak
ve konusu sadece bu; güvenlik politikalarının parlamenter denetimiyle
ilgili. Şimdi, ülkenizde altı ayda 500 civarında insan
hayatını kaybetmiş olacak ve bununla ilgili Mecliste bir komisyon
kuramayacaksınız, İnsan Hakları Komisyonunda buna dair bir
karar çıkartamayacaksınız. Terörle mücadele için her yol
mübahtır. Güvenlik güçleri ne isterse onu yapar; istedikleri
yazıları, istedikleri sloganları yazarlar, istedikleri
marşları istedikleri saatte halka dinletirler. diyorsanız bu
toplantılara gitmenin de, bu uluslararası sözleşmelere imza
atmanın da çok bir önemi, çok bir anlamı yok.
Evet,
Ankaradaki patlamayla ilgili elbette Olmayabilirdi, engellenebilirdi,
önlenebilirdi. diye bir tartışma yapmamızın ipuçları
var elimizde; bunlardan biri Suruç patlaması, diğeri Diyarbakır
patlaması. Bu 2 patlamada adı geçen kişilerin Ankara
patlaması öncesinde, Ankara Garı önündeki eylem öncesinde isimlerinin
Emniyet birimlerinin elinde olduğu çok açık artık. Bunun inkâr
edilecek, reddedilecek bir tarafı yok. Yani Diyarbakır mitingindeki
patlama sonrasında HDP bunu bilerek yaptı, oyunu artırmak için
yaptı. demek yerine takip yapılsaydı, izleme
yapılsaydı Suruç olmayabilirdi. Suruç sonrasında aynı
ciddiyet, aynı sorumluluk sergilenmiş olsaydı Ankara Garı
olmayabilirdi, belki Sultanahmet olmayabilirdi ama belli ki bu konuda üzerine
düşeni yapmak yerine kokteyl gibi ciddiyetsiz, lakayıt
açıklamalarla güvenlik zafiyetini sistematikleştiren,
kurumsallaştıran ve arkasında bir siyasi irade olarak durmayı
tercih eden bir parti anlayışı var. Peki, bu kokteylin
istihbaratını kimden aldınız? İki gün önce isimler
bürokrasiye gelmiş. Peki, kokteyle dair bir istihbarat var mı,
sonrasında bir bilgi var mı? Bu, sadece durumu kurtarmak için,
zevahiri kurtarmak için yapılan bir açıklamadan ibaret ama artık
patlamaların neye hizmet ettiğini konuşmak zorundayız,
saldırıların neye hizmet ettiğini tartışmak
zorundayız.
Burada
fiilî bir darbe süreci işliyor. Ya başkanlık ya kaos
manşetlerini atanlar bunu tesadüfen atmıyorlar, bir gazetecilik
tercihi olarak yapmıyorlar, Türkiye bir yere hazırlanıyor.
Türkiye darbeye nasıl gider? Eski darbelerden elbette
çıkarılacak çok ders var ama bugünkü süreci de doğru okumak
zorundayız. Evet, geçmişte Ankara Radyosuna birisi gider ve bir
bildiri okurdu, süreç böyle işlerdi artık galiba böyle yöntemlere
ihtiyaç yok çünkü darbe dönemlerinde siyasetçinin sorumluluğu, darbe
öncesi koşulların hazırlanmasında siyasetçinin payıyla
ilgili bir yüzleşme gerçekleşmedikçe Ankara Radyosundan yapılan
anonsun ya da iş işten geçtikten sonra verilen tepkilerin çok bir
anlamı olmuyor. İktidar partisi temsilcilerinin sıkça
kendisinden şiirler okuduğu, Sayın
Cumhurbaşkanının da çok sevdiği Necip Fazıl
Kısakürekin ilginç bir değerlendirmesi var -o kendisinin
tanıklık ettiği bir muhtırayla ilgili söylüyor- diyor ki:
Yoğurttan bir hükûmete mukavvadan hançer sokuldu. Sayın Bakan,
Yoğurttan hükûmete mukavvadan hançer
Yani eğer siyasetçiler
sorumluluklarını yerine getirmezlerse sadece işte vesayetçilere
tepki göstermek, Parlamento askıya alındıktan sonra, siyaset
kurumu fiilen tasfiye olduktan sonra tepki göstermenin çok bir anlamı
kalmaz.
Değerli
milletvekilleri, bu Meclisin Ankarada, Ulusta göreve
başladığı savaş koşullarının öncesinde
de bir Meclis vardı, son Osmanlı Mebusan Meclisi açıktı ama
işlevsizdi ama ipotek altındaydı ama milletvekillerinin
iradesinin hiçbir anlamı yoktu. Onun için kongrelere gidildi; onun için
toplumun, başının çaresine bakması, kendi kendini
savunması, kendi geleceğinin müdafaasını geliştirmesi,
kendi iradesinin kavgasını vermesi için bu çatı ortaya
çıktı. Ama belli ki ne cumhuriyetin kuruluş
yıllarından ne de yakın tarihten ders çıkartacak bir
algı yok.
Dünyadan
bir örnek, Hitler Almanyasına nasıl geçildiğiyle ilgili. Tabii,
çok uzun hikâye ama aslında bardağı taşıran son damla
bir tek yasadır. Bir tek yasa çıktıktan sonra o yasanın
çıkmasına evet oyu veren partiler dâhil hepsi fiilen
lağvolmuşlardır. Yani karşısında duracaksak bugün
duracağız bu darbe sürecinin. Türkiye, fiilen, aslında bütün
aşamalarıyla, sokaktaki eylemler, çatışma, Parlamentonun
işlevsizleştirilmesi ve nihayet son olarak da dokunulmazlık
tartışmasıyla bir vesayet rejimine gidiyor. Galiba dokunulmazlık
tartışması da bu işin son damlası olacak.
Evet,
değerli milletvekilleri, elbette ki birilerinin 2 partili Parlamento
hevesi olabilir. Ama burada zaman zaman iktidar partisi milletvekilleri söz
alıp işte Parlamenter rejim bize dışarıdan
dayatıldı, başkanlığa geçersek millî irade tezahür
eder. falan diyorlar, elbette ki siyasi tarih bilselerdi bunu söylemezlerdi.
Çünkü, klasik, geleneksel başkanlıkta 1 değil, 2 meclis var yani
meclisin rolü güçler ayrılığı dolayısıyla çok
daha sağlam ama belli ki başkanlık hevesi başka bir
şeye dayanıyor ama çok ciddi bir risk var, o risk nedir biliyor
musunuz? Bütün siyasi literatürdeki başkanlık
tartışmalarının merkezinde şu vardır: Eğer
parlamento çoğunluğu ile başkan aynı partiden olmazsa o
istikrarsızlığı, o krizi nasıl çözeceksiniz?
İşte bunun çaresini aramak yerine bu ülkede yeniden 2002ye
dönülebilir mi yani yeniden 2 partili ya da 1,5 partili bir Parlamento olabilir
mi hevesi galiba herkesi sarmış gözüküyor. Dolayısıyla da
bu tabloda milletvekillerinin dokunulmazlıkla ilgili kararlarını
verirken yeni bir suç işlemeden, milletvekili iradesi üzerinde baskı
oluşturan kararlara boyun eğmeden, demokrasiden yana tercih
yapmaları için son şans, son fırsat olarak
değerlendiriyoruz, herkesi saygıyla selamlıyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.
Grup
önerisinin aleyhinde, Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
idrak etmeye başladığımız Kutlu Doğum
Haftasının Peygamber Efendimizin mesajını doğru
anlamamıza ve doğru bir şekilde hayata geçirmemize vesile
olmasını diliyorum.
Bugün
terörle ilgili bir önerge hakkında söz almış bulunuyorum ama
önergeye konu olan örgütün adından başlamak üzere pek çok konuda
ciddi bir devlete yakışmayan bir hâldeyiz. Sayın
Cumhurbaşkanının Meclis açış konuşmasında,
not ettim, o gün paylaştım da, aynı konuşma içinde
kendileri hem DAEŞ hem DAİŞ hem de DEAŞ dediler. Bu,
aklı sıra IŞİD denildiğinde oradaki İslam
kelimesinin ifade edilmemesini amaçlamaktadır. Ancak DAEŞ,
DAİŞ, DEAŞ, her neyse oradaki devlet kelimesinin kabul
edilmesi nedense mahzurlu görülmemektedir.
Bugün
bu ismi telaffuzda da kendini gösterdiği gibi temel derdimiz, iktidar
partisinin, şu andaki muktedirlerin herhangi bir şeyi dert
edinememeleridir. Uydum imama, aklımı verdim kiraya. mantığıyla,
nasıl olsa bir yerlerden bir şeyler yazılır çizilir, son
anda buraya getirilir, temel kanun gibi belli statüler tanınarak
tartışılması da engellenir
Bugün burada da iktidar
partisinin 20den az milletvekilinin, 100den fazla insanın
hayatını kaybettiği, 500den fazla insanın
yaralandığı bir olayı
Bu olay, tabii, sadece önerge
sahiplerinin öne çıkardığı ve bizim tarafımızdan
da yine anlaşılması mümkün olmayan bir durumdur, daha sonra hem
Ankarada hem İstanbulda ve yurdumuzun içinde pek çok yerde terör
olaylarını araştırmayla ilgili bir teklif üzerinde
konuşuyoruz ve iktidar partisinin -dediğim gibi- 10-15 vekili burada,
onlar da ne kadar dinliyorlar o da ayrıca tartışılır.
IŞİD
ya da DAEŞteki devlet kelimesinden kimsenin rahatsız
olmadığını söyledim. Hakikaten bazı iddialarda bir
devletmiş gibi bu örgütle ilişkiler kurulduğu iddia edilmekte,
maalesef bu iddiaların açıklığa kavuşması da
sağlanamamaktadır.
Uluslararası
literatürde de bu terör örgütü quasi devlet ya da fragile devlet diye
tanınmaktadır ve bununla ilgili yani devlet
fonksiyonlarının yerine getirilemediği ülkelerle ilgili bir
endeks vardır, bu endekste maalesef Türkiye, devlet gibi, devletimsi
devlet statüsüne doğru hızla ilerlemektedir çünkü devletin birinci
görevi ve fonksiyonu olan adaleti ve güvenliği
sağlayamamaktadır. Terörle mücadelede bu kendisini daha bariz bir
şekilde göstermektedir çünkü bugün biz, 17inci yüzyılın
saikleri ve silahları ile 21inci yüzyılın imkânları ve
ideolojilerini harman eden bir uluslararası terörle karşı
karşıyayız ancak buna alınacak tavırda gerekli devlet
tavrının gösterildiğini söylemek mümkün değil.
İstanbulda
Taksimdeki olaydan sonra devlet büyüklerimizin ifadelerini bir kere daha
hatırlatmak isterim. Numan Kurtulmuş Bey dedi ki: Burada HDPye
büyük sorumluluk düşüyor. Başbakanımız Davutoğlu dedi
ki: Bu olay tavrımızın ne kadar doğru olduğunu bir
kere daha gösterdi. Yani İstiklal Caddesinde bombanın patlaması
tavrın ne kadar doğru olduğunu bir kere daha teyit etti. Müezzinoğlu
ise Sağlık Bakanı değil de İçişleri
Bakanıymış gibi Canlı bombayı istihbaratla yakalamak
imkânsız, zor. dedi. İçişleri Bakanımız ne
yaptı? Kızılaydaki saldırıdan sonra
televizyonların karşısına geçip bizim niye hayret
ettiğimizi, niye feryat ettiğimizi yadırgar bir şekilde
Beyler, bu tedbirler yüzde yüz alınsa da dünyanın hiçbir yerinde terör
engellenemez. dedi.
Bize
iktidar partisi, Avrupa ülkelerini örnek gösteriyor. Bu ülkelerde son on
yılda -bir, iki, üç- farkına varılmayan zamanda olan terör
olayları ile Türkiyede bizim devletin karşısında,
şehirlerimizin içinde aylarca, günlerce durup, sürekli varlığını
gösterip terörist faaliyette bulunan terörü bir saymak bu işi ne kadar
ciddiye aldığımızı da ayrıca göstermektedir ve
yine orada, Avrupa ülkelerinde on yılda bir kere, iki kere olan teröre
gösterilen tepkinin siyasi tavır tarafının da hatırlanması
gerektiği izahtan varestedir. Maalesef, biz bu tavrı görmüyoruz. 2006
yılında Diyarbakırda 4ü 10 yaşın altında olmak
üzere 10dan fazla insan hayatını kaybettiğinde dönemin
Diyarbakır Valisi Cana geleceğine cama gelsin. demiş. O, 4 tane
10 yaşın altındaki çocuk da görülmeyip sanki büyük bir felsefe vazediyormuş
gibi alkışlanmıştı. Daha sonra bu zihniyetin devletin
sürekli üst makamlarına geldiğini ve dediğim gibi,
Kızılaydaki saldırıdan sonra üst perdeden bizim niye
hayret ettiğimizi de sorguladığını gördük.
Kıymetli
arkadaşlar, terörle mücadele etmek için, ciddi devlet olmak için devleti
yöneten kadroların öncelikle emin insanlar olması gerekir. Türkiye'de
devleti yöneten kadrolar emin olma vasfını kaybetmiştir.
Şantaja maruz kadrolardır, bu iç ve dış politika bir araya
geldiğinde alınması gereken tedbirleri de alamamaktadırlar.
Yine
devleti yöneten kadroların ehil kadrolar olması gerekir. Pek çok
olayda istihbarat zafiyetinden, daha sonraki açıklamalarda, hatta olaydan
sonra tebessüm etme, gülme hadiselerinde gördüğümüz gibi bugün devletin
kadrolarında yükselmenin tek şartı sadakattir. 100 puan
üzerinden değerlendiriliyorsanız 95 puanı sadakat üzerinden
almaktasınız, geri kalan 5 puan da ehliyetiniz, liyakatinize göre
verilmektedir.
Yine
devleti yöneten kadroların halka yakın kadrolar olması gerekir.
Diyarbakırda, Silvanda, Nusaybinde, Cizrede aylardır devam eden
çatışmalarda okula gidemeyen çocuğun, gece evinin
kapısını kapatamayan oradaki vatandaşımızın,
dükkânını, faaliyetini, geçimini devam ettiremeyen
insanımızın yerine kendisini koyan, halka yakın kadrolar
olmalıdır. Bunun aksine biz şunu görüyoruz: Başbakan gidip
orada üst perdeden Burada gül bahçesi yetiştireceğiz. diye sanki
kendi görevini yapmamayı unutturacak şekilde ulufe dağıtıyormuş
gibi davranmaktadır.
Geçen
hafta Bosna-Hersekteydim. Yakın tarihe baktığımızda
etnik referansın, mezhep referansının esas
alındığı birlikte yaşama biçimlerinin
sürdürülemediğini görüyoruz. Yugoslavya öz yönetimin, kardeşliğin
emsal ülkesi, timsal ülkesiydi ama 7 tane ayrı devlet çıktı
Yugoslavyadan ve Bosna-Hersekin de on yıl sonrası öngörülemiyor.
Bugün Almanyanın Doğu Almanya kısmı sosyalist söylemle
yetişti, ırkçılığın en fazla olduğu yer
Doğu Almanyadır. Onun için biz demokrasiyi olması
gerektiği gibi modern bir millet şeyinde gerçekleştirmeli, terörün
her türlüsüne ayrım yapmadan, Hasmımın hasmı dostumdur.
demeden karşı çıkmalı ve devlet gibi teröre karşı
davranmalıyız.
Goethenin
güzel bir sözü var, diyor ki: Göz bildiğini görür. Bunu da son olaylarda
görüyoruz. Terör olaylarında gördüğümüz, bugün
görüşeceğimiz kanunda da var. Burada İhale Kanunundan
ayrılarak yeni yapılaşma inşaatı gören zihniyet,
maalesef, burada görmesi gerektiğini göremiyor. Milliyetçi Hareket Partisi
artık, haklı çıkmasını ifade etmekten utanır hâle
gelmiştir. Vakit geçmeden işin basit tarafına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR
KOÇDEMİR (Devamla)
diğer devletlerde yapılan tarafına
dönüp bir an önce bu ateşi söndürmemiz gerekir.
Saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Antalya
Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara. (CHP sıralarından
alkışlar)
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan HDP grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
10
Ekim günü Ankara Garında barış ve özgürlük için bir araya gelen
102 yurttaşımız, elini kolunu sallayarak Türkiyenin bir
ucundan, Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankaraya gelen, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önünden taksiye binen IŞİDe mensup teröristlerin
gerçekleştirdiği bombalı eylemde hayatlarını
kaybetmişti. Bu kürsüden, bir kez daha, terör saldırıları
sonucunda hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
AKP
iktidarının tüm uyarılarımıza rağmen sürdürmekte
ısrar ettiği yanlış politikalar, ülkemizi terör
örgütlerinin hedefi hâline getirmektedir. PKKyla devam eden terörle
mücadelemizin yanına AKPnin besleyip büyüttüğü IŞİD terör
örgütü de eklendi ve vatandaşlarımızı IŞİDin
hedefi hâline getirdi.
10
Ekim günü Ankarada yaşanan birinci Ankara katliamı -bu kürsüden de
defalarca dile getirdik- tamamen Hükûmetin ihmalkârlığı
nedeniyle yaşandı. Bakın, daha dün, basına Ankara
katliamıyla ilgili yapılan soruşturmanın içerisinde yer
alan tespitler sızdı. Okudunuz mu bilmiyorum ama ben sizlere
bunları bu kürsüden okuyup bilmeyenlerinizi de bilgilendireyim hem de
halkımız gerçekleri öğrensin.
10
Ekimden tam yirmi beş gün önce, 14 Eylülde, IŞİDin mitinglerde
birden fazla canlı bombayla eylem yapacağına dair istihbarat
bilgisinin Ankara Emniyeti Terörle Mücadele C Şubesi tarafından
edinildiği ancak ne üstlerine ne de Güvenlik Şube Müdürlüğüne
iletildiği açıklandı. Terörle Mücadele Daire
Başkanlığının 14 Eylül 2015 tarih ve 46777
sayılı Yazısıyla Ankara ve 47 il emniyet müdürlüğü terörle
mücadele şube müdürlüklerine, İstihbarat Daire
Başkanlığının ise 14 Eylül 2015 tarihinde 81 il
emniyet müdürlüğüne gönderdiği istihbaratta şu ifadeler yer
almış: DEAŞın ülkemizde büyük bir eylem yapma kararı
aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriyede
bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya
başladığı, eylemin uçak, gemi kaçırma ya da miting,
kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde
kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler elde
edildiği... Anlaşılan teyit etme gereksinimi duymamışsınız.
Müfettişlerin
ön inceleme raporunda, daha önemsiz istihbarat bilgilerinin ilgili birimlere
derhâl iletilirken 102 vatandaşımızın canına mal olan
bu katliamın, rapordaki ifadeyle değişik saiklerle ve en
azından ihmal suretiyle ilgili birimlere iletilmediği ve önlenmesi
istenmediği yazıyor. Bu istihbarat bilgisi neye dayanarak önemli
kabul edilmemiştir? En çok toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapılan illerin başında gelen, her şeyden öte Türkiye
Cumhuriyetinin devletinin başkentinde, başkentin göbeğinde
yaşanan bu katliama dair istihbarat bilgisi nasıl önemli kabul
edilmez?
Değerli
arkadaşlar, tam bir skandal bu. Ama maalesef, raporda yazanlar bununla
sınırlı değil. Müfettiş raporunda dönemin il emniyet
müdürü gelen istihbarat bilgilerine, Diyarbakır ve Suruçta yaşanan
patlamalara rağmen gerekli önlemleri almamakla suçlandı. 1 Ocak 2015
ile 10 Ekim 2015 arasında polis ve MİTin canlı bomba
saldırılarına ilişkin 62 ayrı istihbarat notunun
olduğu vurgulandı. Ve işin vahim tarafı bu istihbarat
notlarında 10 Ekim tarihindeki katliamı gerçekleştiren canlı
bomba Yunus Alagözün adı da geçiyor.
Dahası
da var değerli arkadaşlar, Ankara Valisi o dönem mitingin
yapılmaması durumunda ne olacağını soruyor. Eski
İstihbarat Şube Müdür Vekili ise bu istihbaratlara rağmen,
mitingin yapılması doğrultusunda görüş bildiriyor.
10
Ekim sabahı İstihbarat Daire Başkanlığı gizli
yazılı notuyla Terörle Mücadele Daire
Başkanlığına canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile
Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet Işıkın eylem
hazırlığında olabileceği, aileleriyle
helalleştikleri, sansasyonel eylemler yapacakları bilgisi gönderiyor.
Bu bilgi Ankaradaki ilçe Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerine ise
patlamadan saatler sonra, 13.48te ulaştırılıyor.
Soruşturmayı
yürüten mülkiye başmüfettişi ile polis başmüfettişleri,
eski Ankara Emniyet Müdürü, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili,
Terörle Mücadele Şube Müdürü ve eski Güvenlik Şube Müdür Vekili ile
Terörle Mücadele Şubesi C Büro Amiri hakkında soruşturma izni
verilmesini istiyor. Ancak Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar imzalı
İl İdare Kurulunun 29 Şubat 2016 tarihli kararıyla
soruşturma izni verilmiyor. Niye verilmediğini şöyle
açıklıyor: Her miting için alınan tedbirler bu miting için de
alındı, hatta görevlendirilen personel sayısı da artırıldı
ve tedbirlerde bir eksik yoktu. İstihbarat bilgileri genel nitelikteydi ve
mitingle ilgili somut bir bilgi içermiyordu. Mitingi siyasi partiler
değil, sivil toplum kuruluşları düzenliyordu ve somut, nitelikli
bir istihbarat yoktu. Alınacak her türlü tedbire rağmen canlı
bombaların bu tür eylemlerinin engellemesinin çok zor olduğu dikkate
alınmalıdır.
Canlı
bombaları kendilerini patlatmadan
yakalayamadığınızı biliyoruz. Peki, açık bir
şekilde gelen bu istihbarat da mı bir yakalama sebebi değil? Siz
bu katliamın göz göre göre geldiğini bildiğiniz hâlde seyirci
kalarak IŞİDe destek vermiş olmuyor musunuz? Değerli
arkadaşlar, tüm bu raporda ifade edilenlerin üzerine şimdi ne
yapacaksınız? İçişleri Bakanı Efkan Ala, MİT
Müsteşarı Hakan Fidan, Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü ve Terörle
Mücadele Şube Müdürleri hiçbir şey olmamış, tüm bunlar
müfettişlerce kayda geçirilmemiş gibi görevlerine devam mı
edecekler? Vatandaşını koruyamayan bu Hükûmet o koltuklarda
oturmaya devam mı edecek?
Sadece
Ankarada değil, İstanbulda da eylem yaptılar. Suriye
sınırındaki illerimize 2014 yılından beri kaç kere
IŞİD mevzilerinden ateşlenen roket mermileri isabet etti?
Kilise sadece 2016 yılının başından bugüne kadar kaç
kere IŞİD füzeleri düştü?
Sizin
birkaç öfkeli genç, aktivist Müslümanlar dediğiniz, terörist olarak
kabul etmekte oldukça zorlandığınız IŞİD,
ülkemize ciddi bir tehdit hâline geldi. Dün yine basında, Ankara
saldırısını gerçekleştiren canlı bombaları
Ankaraya getiren Halil İbrahim Durgun ile Suruç bombacısı
Abdurrahman Alagözün birlikte olduğu fotoğraflar yayınlandı.
Bu kürsüden bir kez daha soruyorum: Suruç ve Ceylânpınarın
terörlerinin araştırılmasını istediğimiz zaman
önergemize ret oyu verenlerin, o günden bugüne
yaşadığımız saldırılardan sonra
vicdanları hâlâ rahat mı?
Avrupa
Parlamentosunda hazırlanan Türkiye raporunda IŞİDle ilgili
Ankaranın başta petrol ticareti olmak üzere, IŞİDin
Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği faaliyetleri sonlandırmak
için daha fazla çaba göstermesi
ifadesi yer alıyor, Avrupa Birliği
bile sizi IŞİD konusunda samimi bulmuyor. Geçtiğimiz günlerde
İzmirde gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan
IŞİDlilerin birkaçının AKPli
çıktığını unutmayın arkadaşlar.
Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, IŞİDin Türkiyede
gerçekleştirdiği tüm eylem ve işlemlerin
araştırılması gerektiğine inanıyoruz ve hatta
AKPnin IŞİDle bağlantılarının da
araştırılıp ortaya çıkarılmasının
sizler açısından da iyi olacağını düşünüyoruz.
Unutmayın
ki kandan beslenenler ve buna sessiz kalanlar bir gün o döktükleri kanda
boğulacaktır.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kara.
Grup
önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Murat Alparslan.
Buyurun
Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT
ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, içinde bulunduğumuz Kutlu Doğum Haftası
vesilesiyle Peygamberimiz, rahmet elçisi Resulullahın nebevi emirlerinin
birliğimize, beraberliğimize, kardeşlik hukukumuza katkı
sağlayacak şekilde anlaşılması ve
yaşanılması konusunda bugünlerin vesile olmasını da
temenni ediyorum.
Yine
bu vesileyle, annesi vefat eden Meclis İdare Amirimiz Salim Usluya ve
yine bugün babası vefat eden Ankara Milletvekilimiz Aydın Ünala
başsağlığı diliyor, yine hepimizin geçmişini de
rahmetle anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 10 Ekim 2015, zamanları aşan bir takvim olarak
hepimizin zihninde kanayan bir yara olarak her zaman bilinecek ve büyük bir
lanetle de anılacak bir eylemin tarihidir. O gün Ankarada 102
vatandaşımızı maalesef kaybettik, 417
vatandaşımız da yaralandı. O terör
saldırısından sonra bu eylemi kınıyor olmakla beraber
olayın üstüne ciddi bir şekilde gitmek suretiyle her türlü hukuki ve
idari soruşturmayı açarak faillerin yakalanması konusunda da
büyük bir gayreti ortaya koyduk. AK PARTİ dönemi, daha öncekilerde
olduğu gibi faili meçhullerin olduğu günlerin
yaşandığı dönemlere sebep olmadı hiçbir zaman. O
sebeple, bu olayın da üstesinden gelmek ve faillerini bulmak için hem
idari hem de hukuki takibata da başlamış olduk.
Değerli
arkadaşlar, o günleri hep beraber hatırlayalım. Olay
sonrasında Sayın Başbakanımız bu olayın
milletimize, birlik ve beraberliğimize, demokrasimize kastettiğini,
herhangi bir siyasi partiye, herhangi bir camiaya değil, topyekûn ülkemize
ve milletimize karşı yapıldığını, o sebeple
de hep beraber bu olayın telin edilmesi ve bu olayın
amaçladığı psikolojik ortamın kısa sürede
dağıtılarak topyekûn bir seferberlikle teröre karşı
bir ortak mücadele yapılması konusundaki hassasiyetlerimizi de
kamuoyuyla paylaşmış idi. Tabii, o günlerde bu olay
sonrasında hemen Devlet bombayı patlattı. diyenleri ve yine bu
olaydan ve mitingden sonra tekrar miting tertip ederek Belki sizi
koruyamadık ama hesabınızı soracağız. diyerek
bir şekilde bir siyasi mühendislik yapma gayretinde olanları da
kamuoyu ve milletimiz yakından takip ederek bu konularındaki
hassasiyetlerini de ortaya koymuştur.
Değerli
arkadaşlar, bu tür olaylar farklı ülkelerde de meydana
geldiğinde hem siyaset kurumu hem partiler hem medya hem sivil toplum
kuruluşları topyekûn, iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olmak
suretiyle hep beraber bir duruş ortaya koyuyor ve terörün üstesinden
gelmek için birlik mesajı ortaya koyuyor. Oysa o günlerde Bir deklarasyon
yayınlayalım, hep beraber teröre karşı bir bildiri ortaya
koyalım. denildiğinde bu konuda kimlerin Evet. dediği,
kimlerin Hayır. dediği de yine milletimizin ve kamuoyunun gözleri
önünde cereyan etmiştir.
Değerli
dostlar, teröre karşı her zaman yerli ve millî olmak
durumundayız amasız ve fakatsız, kimden gelirse, kime
gelirse, nereden gelirse, nereye gelirse, aidiyetine, mensubiyetine
bakmaksızın mutlaka teröre karşı hep beraber mücadele etmek
durumundayız. Tabii, terörün görünürdeki faillerinin
önünde-arkasında, uzağında-yakınında veya üstünde
farklı birtakım denklemler içerisinde birtakım
oluşumların olduğu ve bu oluşumlar sebebiyle de o günlerde
bu tür eylemler sonrası birtakım devlet yetkililerimizin kokteyl bir
terör örgütü veya eylemi şeklinde nitelendirmesi de bu terörün çok daha
kaotik, uluslararası boyutları olan ve bir zaman bazen birbirlerini
kullanan ve maşa olarak birbirlerini kullanmaktan çekinmeyen bir
kanlı ve kandan nemalanan örgüt olması gerçeğini de
değiştirmemektedir.
Değerli
dostlar, Türkiye küresel güçlerin hedefindedir. Çünkü Türkiye hem bölgesinde
hem de dünyada halkların doğal değişim taleplerinin
gerçekleşmesini istemektedir. Yine ülkemiz her türlü eyleminde, her türlü
politikasında insani ve vicdani davranmaktadır. AK PARTİ ve
Türkiye milletin, garibin ve ümmetin umududur. Her türlü
haksızlığa, her türlü zulme karşı durmakta, zalimin
karşısında hakkı ve adaleti savunabilmektedir.
Dünyanın neresinde olursa olsun adaleti, hukuku savunan ve zalimin
karşısında duran bir ülke ve partidir. Bu sebeple Türkiye'de
zaman zaman birtakım terör eylemleriyle hem iç siyaseti dizayn etmek hem
de Türkiye'nin uluslararası görünürlüğüne eksi not düşürme
katkısı ve gayreti içerisinde birtakım terör yapılanmalarının
eylem içerisinde olduğunu da biliyoruz.
Terör
örgütleri, ismi ne olursa olsun, DAİŞi, PKKsı, PYDsi, hepsi
bir şekilde tasarlanmış travmalar üzerine inşa edilen proje
yapılanmalardır. O sebeple, bunların bir şekilde kaos
oluşturmak, bir şekilde kendi ajandalarındaki takvimi gerçekleştirmek
ve emellerine ulaşmak için farklı planlarını tertip etmek
ve bu anlamda da bu uluslararası istihbarat örgütlerinin emellerine destek
vermek için yaptıkları eylemler karşısında millî ve yerli
duruşumuzu her daim muhafaza etmek durumundayız. Özellikle ülkemizin
komşuları üzerinde ve bölgemizde sınırların yeniden
dizayn edilmeye çalışıldığı birtakım
yönetimlerin devamına veya sonlandırılmasına ilişkin
birtakım hesapların yapıldığı bu günlerde
ülkemizin bu tür konulardan uzak kalmasına sebep olması amaçlanarak
terör eylemleriyle birtakım sıkıntılı zaman dilimleri
oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Değerli
dostlar, kıymetli milletvekilleri; tabii ülkemizin büyüyen, gelişen,
dönüşen güçlü olma idealine dönük bu adımlarını hiç kimse
durduramayacak ve bu konuda da başarılı olamayacaktır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti istiklalini, istikbalini muhafaza etme
gayretinde olan ve bunun için de her türlü terörün üstesinden gelecek gücü,
kuvveti, kudreti kendisinde hisseden güçlü bir devlettir. Bu mücadelenin, samimi
yapılması gereken ve bu samimi mücadele içerisinde de herkesin
aynı şekilde katkı vermesi gereken bir mücadele olduğu da
bilinmelidir.
Bugün
önergeyle karşımıza gelen terör olaylarının
araştırılmasıyla beraber yine aynı şekilde 17
Şubatta 29 vatandaşımızın katledildiği Ankara
saldırısına ve yine 17 Martta 35
vatandaşımızın öldüğü saldırıya ilişkin
de aynı hassasiyetin gösterilmesi ve bu konuda da yapanların PKK veya
üstlenenin TAK olmasına bakılmaksızın aynı
hassasiyette, aynı duyarlılıkta terörle ilgili kanaatlerimizi
ortaya koymak durumundayız.
Değerli
dostlar, bizim terörle, teröristle aynı kefeye konulma çabaları hem
uluslararası birtakım dengelerin hem de onların yurt içindeki
birtakım maşalarının ve uzantılarının kendi
kursaklarında kalacak basit bir hevesleridir. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
ismi ne olursa olsun her türlü terör örgütüne karşı net bir
tavır ortaya koymuştur. Bu anlamda bizim durduğumuz yer son
derece açıktır. Nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin teröre
karşı büyük bir mücadele azmi ortaya koymak durumundayız ve onu
yapıyoruz. Bu saldırı sonrasında da her türlü takibat
yapılmış, 21 gözaltı yapılmış, 14ü
tutuklanmış, faili olduğu bilinen 1 kişi Gaziantepte ölü
olarak ele geçirilmiştir. DAİŞle mücadelede 30 Eylül 2013 tarihinde
Bakanlar Kurulunda, terör örgütü olduğuna dair bir karar
alınmış, bununla da sınırlı
kalınmaksızın her türlü koalisyon güçlerine bu konuda katkı
sağlanmış, sınır dışı edilmiş,
yakalananlar hukuk önüne çıkarılmış,
yargılanmış, tutuklanmıştır. O sebeple, bizim bu
konulardaki samimiyetimizi ölçmek, tartmak hiç kimsenin haddi ve hakkı
değildir.
Değerli
dostlar, biz terörle mücadelemizde birileri gibi Senin teröristin, benim
teröristim. diye ayrım yapmıyoruz ve yine birileri gibi
birtakım eylemleri masum gösterip birtakım eylemlerin üzerine
gitmiyoruz. Biz yine birileri gibi, ilk canlı bomba -30 Haziran 1996da
Tuncelide gerçekleştirilen- PKK militanı Zilan kod adlı
kişiyi kahramanlaştırarak, onun üzerinden anma programları
yapmıyoruz ve bir kahramanlık hikâyesi üretmeye
çalışmıyoruz. O sebeple, elimizi vicdanımıza
koyalım, her türlü siyasi mülahazadan uzak olarak teröre, teröriste
karşı topyekûn ve ortak gür ve hür bir seda çıkararak,
üstesinden gelmek için de samimi bir gayret ortaya koyalım diye temenni
ediyor ve yine bu haftaya denk gelmesi açısından, Bir insanı
öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir. diye kabul etmek
suretiyle her türlü terör ve terörizmi lanetlediğimizi ifade ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Alparslan.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın hatip bu Mecliste deklarasyon metninin
altına imza atmayanların terörü desteklediği şeklinde
ifadelerde bulundu. Biliyorsunuz daha önce bu savaş korosunun ve
kınama korosunun bir parçası olmayı reddeden ama yaşanan
bütün sivil kayıplar karşısında ilkeli duruşunu ortaya
koyan HDP bu tutumunu defalarca kürsüden ifade etmiştir. Kamuoyuna
yapmış olduğumuz açıklamalarda da bu konuda partimizin
görüşlerini net olarak ifade ettik. İlkesel bir duruşun
gereği olarak, sivil halka yönelik yapılan bütün terör
saldırılarını kınayan bir siyasi parti olarak bizi bu
savaş korosunun hazırlamış olduğu bir deklarasyon
altına imza atmama üzerinden suçlaması açık bir sataşmadır.
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre, Halkların Demokratik Partisi adına,
bu sataşmaya söz verilmesini istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Milletvekili Murat
Alparslanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özrü kabahatinden beter bir
konuşma izledik. Yani, biz, somut olarak burada ortaya çıkan
gerçekler üzerine bir komisyon kurulması teklifini buraya getirdik. Neydi
o gerçekler? Bu saldırıdan önce bütün bilgilerin günler öncesinden
istihbarat tarafından elde edildiği, bombacıların
isimlerinin bile istihbarat ve emniyet mensuplarında olduğu ama buna
rağmen bir bombacının ya da birkaç bombacı ekibin, ellerini
kollarını sallayarak Suriyeden Antepe gelmeleri, Antepten yol
kontrollerinin olduğu Pozantıdan da geçip Ankarada kendini
patlatmaları üzerine ortaya çıkan bir katliamın soruşturulmasını
istiyoruz.
Bu
gerçeği hiç böyle farklı yönlere falan çekmenize gerek yok; siyasi
sorumluluk, bütün terör saldırılarıyla ilgili zaten sizdedir.
Ama şimdi, bombacının ismi ortada, bombacı ekibin
geleceği bilgisi ortada, bununla ilgili yaşanan hadisede 100 cenaze
ortada; siz bununla ilgili bir tek istifayı ya da bir tek sorumluluk
açıklamasını yapmamışsınız, çıkıp
burada Meclisin de çalışmasını engelleme adına bu
önergeye destek vermeyeceğinizi söylüyorsunuz.
Hiç
öyle dikkatleri farklı yönlere çekmenize gerek yok. Biz ilk gün ne söylediysek
bugün de o söylediklerimizin arkasındayız. Evet, gerçekten bir
kokteyl saldırısı vardı ama bu son güncel bilgilerin de
ortaya çıkardığı gibi, o kokteylin adı
AKP-IŞİD ortaklığıydı ve bu, bir tek Ankara için
değil, Diyarbakır, Suruç, Sultanahmet ve İstiklale kadar devam
eden bir katliam silsilesinin ta kendisiydi.
Eğer
bu önergeye destek verirseniz biz bu söylediklerimizin yanlış
olduğunu kabul ederiz ama bu önergeyi engellerseniz biz, sizin
IŞİDle ortaklaşa bir şekilde bu katliamlara göz
yumduğunuzu ve planladığınızı söylemeye devam
edeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın İnceöz, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkanım, kayıtlara girsin
diye özellikle belirtmek istiyorum. Biz terörden canı yanmış bir
ülke olarak, kırk yıldır bunun mücadelesini veren bir ülke
olarak, herhangi bir terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının, bir parlamenterin kendi ülkesini
özdeşleştirmeye, ona yardım ve yataklık yapıyor gibi
göstermesini abesle karşıladığımı belirtmek
istiyorum. Hakikaten gerçek olmayan ifadelerle kendi ülkesini itham etmektedir,
bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bugün bizim terör örgütlerine
karşı duruşumuz çok nettir.
İkinci
bir konu da, Efendim, burada bu önergeyi kabul ederseniz şöyle olur,
böyle olur., bunlar kabul edilebilir tutum ve davranışlar
değildir. Terörle ve teröristlerle ve terörizmle mücadelemiz sonuna kadar
devam edecektir, bu böyle biline. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından
Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve
kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en
kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın
karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza
III.- YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
İsmini
okuyacağım sayın vekiller yerlerine otursunlar.
Sayın
Baluken, Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın
Kürkcü, Sayın Adıyaman, Sayın Sancar, Sayın
Beştaş, Sayın Irmak, Sayın Kaya, Sayın
Yıldırım, Sayın Yıldırım, Sayın Yıldırım,
Sayın Aydoğan, Sayın Irgat, Sayın Toğrul, Sayın
Paylan, Sayın Doğan, Sayın Bilgen, Sayın Dora, Sayın
Baydemir.
Tamam
20 oldu.
Teşekkürler.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0
-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından
Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve
kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en
kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın
karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı
Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde
yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüsülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 14/4/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
İlknur
İnceöz
Aksaray
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 279, 280, 281, 278, 277
ve 170 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmının sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6 ve 7nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
14 Nisan 2016 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 273, 279,
280 ve 281 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
görüşülmesi, bu birleşimde 281 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi ve bu birleşiminde 281
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 15 Nisan 2016 Cuma
günü toplanmaması,
Bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8),
ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016
Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü
sıralarına alınması ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin bu birleşimde yapıIması ve gensoru
önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Nisan 2016 Salı günkü birleşiminde 5 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde 24 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
21 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde 29 sıra
sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
22 Nisan 2016 Cuma günkü birleşiminde 31 sıra sayılı
Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
25 Nisan 2016 Pazartesi günkü birleşiminde 33 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
26 Nisan 2016 Salı günkü birleşiminde 35 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde 37 sıra sayılı
Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
28 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde 39 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
29 Nisan 2016 Cuma günkü birleşiminde 41 sıra sayılı
Kanun Tasarısına kadar olan işlerin görüşülmelerinin
tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerinde gece 24.00te, günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
277
ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması önerilmiştir.
277 sıra sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda (1/688) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 5inci maddeler
arası |
5 |
2. BÖLÜM |
6 ila 13üncü maddeler
arası (Geçici madde 1 dahil) |
9 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
14 |
278 sıra sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERI |
BÖLÜMDEKİ MADDE
SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 22nci maddeler
arası |
22 |
2. BÖLÜM |
23 ila 38inci maddeler
arası |
16 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
38 |
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup
önerisi üzerinde konuşmaya başlamadan evvel, Ankara Milletvekilimiz
Sayın Aydın Ünalın babası Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Merhuma Allahtan rahmet, milletvekilimize ve
yakınlarına başsağlığı dileklerimi
iletiyorum.
Grup
önerimizle, bugün itibarıyla 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerini tamamladıktan sonra ve 279
sıra sayılı -kişisel verilerle ilgili sözleşme- 280
sıra sayılı -velayet ve çocuklarla ilgili sözleşme- ve 281
sıra sayılı -nafakanın tahsiliyle ilgili sözleşme-
Kanun Tasarılarının da görüşmelerini tamamladıktan
sonra Genel Kurulun yarın itibarıyla toplanmamasını
öneriyoruz.
Önümüzdeki
hafta ve nisan ayının çalışma programını
öneriyor, önerimizin kabulünü Genel Kurulun takdirlerine sunuyor, tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Can.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN
- Sayın Baluken, buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Meclis İdare Amiri
Salim Usluya annesinin, Ankara Milletvekili Aydın Ünala
babasının vefatları nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve Kiliste
yapılan çete saldırılarıyla ilgili istenen bilgilendirmenin
yapılmamasının Hükûmetin saygısızlık düzeyini
gösterdiğine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, biz de Halkların Demokratik Partisi olarak Meclis İdare
Amiri Sayın Salim Uslunun annesinin ve AKP Ankara Milletvekili Aydın
Ünalın babasının yaşamını yitirmesi, rahmete
ermesi sonucu taziye dileklerimizi, başsağlığı
dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Diğer
taraftan, dünden beri dile getirmiş olduğumuz bir husus vardı.
Yani, bu ülkede Parlamentonun ne kadar işlevsizleştirildiğinin
ve Parlamento üzerinde nasıl bir vesayet anlayışının
sürdürüldüğünün bir resmi olarak tekrar o talebimizi dile getirmek
istiyorum. Biz, Kiliste yapılan çete saldırılarıyla ilgili
Hükûmetten bilgilendirme istedik. Genel Kurulun ve Türkiye kamuoyunun bu
bilgilendirme hakkına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, toparlayacağım.
BAŞKAN
Peki, toparlayınız Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Genel Kurulun ve Türkiye kamuoyunun bu konudaki
bilgi talebine Hükûmetin cevap vermesi gerektiğini, Kilis'te neler olup bittiği,
Kilis içerisine kaç roketin düştüğü, kaç insanın
yaşamını yitirdiği, kaç insanın
yaralandığı, Kilis halkının can güvenliğinin
neden AKP Hükûmeti tarafından sağlanamadığı
bilgilerini bile burada Genel Kurulla paylaşmayan, Türkiye kamuoyuyla
paylaşmayan bir Hükûmet pratiğiyle karşı
karşıyayız.
Şu
anda da 2 Kabine yetkilisi, 2 bakan burada ama söylediklerimizi bile dinleme
zahmetinde bulunmuyorlar. Bu, Parlamento iradesine ve halk iradesine
karşı AKP Hükûmetinin gelmiş olduğu
saygısızlık düzeyini gösteriyor. Buradan açıkça
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı
Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde
yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüsülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİM
DURMAZ (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi, değerli
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Yine,
annesini kaybeden Çorum Milletvekili, Meclis İdare Amirimiz Sayın
Salim Usluya başsağlığı diliyor, merhumeye de
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Yine,
Ankara Milletvekili Sayın Aydın Ünalın babası vefat
etmiştir. Babasına da Cenab-ı Hakktan rahmet diliyor,
şahsında bütün aileye sabırlar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, doğa ve çevre dendiğinde
Adalet ve Kalkınma Partisinin ülkemize verdiği zararları
bilmeyenimiz yok. Sebebi, olaylara sadece akçe ve rant merkezli
bakışıdır. Bu anlamda, doğası tahrip edilen illerden
biri, su kaynaklarıyla Türkiyenin göz bebeği olan Tokat.
Şimdiye kadar 11e yakını yapılmış, o güzelim
ormanlık alanlar, o sulak alanlar bu hâle getirilmiştir. Ama son
değerlendirmelere göre çok rantabl olmayan Tokat ve Amasyanın
birlikte bütünleştiği bir vadide, Yeşilırmakın
devamında, Amasya ve Tokat köylerinde, az sayıda insanın
yaşadığı o güzel coğrafyada kalan insanlara da
Buradan göçün. dercesine HES projeleri devam etmektedir. Yöre halkı
çoluğuyla çocuğuyla Yaşam alanlarımıza dokunmayın
deyip feryat ediyor ama kâr uğruna, rant uğruna, maalesef, bizden
sonraki nesillere bırakacağımız, yarın da
torunlarımızın hepimizden şikâyetçi olup hakkını
helal etmeyeceği o doğayı tahrip ediyoruz. Çok dar bir vadi
burası arkadaşlar. Dökülecek hafriyatın hesabı
yapılmamış, yine, rant uğruna, onlar, az sayıda
ekilecek olan araziyi tahrip ederek kullanacak ama gelin, bu konularda
duyarlı olalım.
Adalet
ve Kalkınma Partisinin iktidarda olduğu dönemdeki karnesindeki birkaç
notu da sizinle paylaşayım değerli arkadaşlarım.
Yaklaşık 33.824 ÇED başvurusu olmuş; o övündüğünüz,
hani, milat dediğiniz 2002 ve 2014 arasında sadece 33 tanesine ret
kararı verilmiş arkadaşlar. Dünya Çevre Örgütü
değerlendirmesine göre, ne yazık ki Türkiye, iki yılda 33
basamak gerileyerek 99uncu sıraya düşmüştür. Yine, doğal
hayatı koruma noktasındaki hassasiyeti, devlet olma geleneğinin,
doğasına, çevresine, tarihî dokusuna sahip çıkma noktasında
ise 180 ülke içerisinde 177nci sıradayız değerli
arkadaşlar.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Tokat, o mümbit ovalarıyla
Adalet ve Kalkınma Partisinin plansız, programsız,
engellenemeyen rant merkezli bakışlarıyla, maalesef, her geçen
gün kan kaybetmektedir. Büyük beklentiler içerisinde projelendirildi, proje
değişikliği oluyor, Daha rantabl olacak, daha kısa sürede
yapılacak. denilen, Karadenizi Ünye-Akkuş-Niksar-Tokat üzerinden
Akdenize, GAPa bağlayacak olan yol, on dört yıldır ne
yazık ki hayata geçmemiştir. Artık o mega projeler diye
sunduğunuz otoyoldan, hızlı trenden hiç söz etmeye dahi gerek
görmüyorum.
Değerli
milletvekilleri, yine, Tokat sadece o boyutuyla değil; yine, doğudaki
birçok ilimizi, Erzurumu, Ağrıyı, Ardahanı,
Iğdırı, Erzincanı, Gümüşhaneyi, Bayburtu,
Karsı Ankaraya 100 kilometre daha yakından götürecek, Ankaraya
kısa yoldan ulaşacağımız Alaca yolu hâlâ konuşuluyor
ama Tokat hudutlarında taş üstüne taş maalesef konmuyor
değerli milletvekilleri.
Yine,
ilçelerimize gidilemiyor. Başçiftlik ilçemizden Niksara; Tokattan
Artovaya, Sulusaraya, Yeşilyurta; yine, Tokattan Almusa; yine,
Zileden Sorguna ulaşılamıyor. Sayın Bakanım, eski
Müsteşarım; duyun bunları, duyun bunları.
MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Söz isterim ama söz isterim.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Gerek yok ki oy veriyorlar ya; yapmaya gerek yok, oy
veriyorlar.
KADİM
DURMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, Tokat, girdiğiniz
seçimlerde iktidar partisine sizin hayal edemediğinizin de üzerinde oy
verdi ama insanın şöyle bir, deftere bakıp Yahu, biz buna
karşılık ne yaptık? diye düşünmesi lazım.
Sayın milletvekilleri, en son numara, 1 Kasım seçimleri öncesi 7 bin
400 Tokatlı işsize Bize biat edip baş eğeceksiniz,
işe gireceksiniz. dendi. Bir bölümü altı aylık, bir bölümü
dokuz aylık süreyle işe alındı ama altı aylık
olanların bu ayın 26sı ve 27sinde günleri doluyor, yeniden
Adalet ve Kalkınma Partisi il, ilçe binalarını, ilgililerini,
yetkililerini boynu bükük, her gün karamsar bir şekilde ziyaret ediyor ve
bu konuda artık devlet geleneğini bozdunuz. Türkiye Cumhuriyetinin
iş kurumu mu, yoksa Adalet ve Kalkınma Partisine seçim
kazandıran bir kurum mu oldu? Bu konuda ciddi düşünmenizi,
birazcık elinizi vicdanınıza koymanızı, yeniden
ayarlarını yapıp bu ülkede devlet olma geleneğini
yaşatmanızı istiyoruz.
2003
yılında zamanın Sanayi Bakanı -Allah ömürler versin- Ali
Coşkun Bey -hiç göremiyorum tabii, o dönemden sonra aday olmadı-
Tokatta 171 defa maşallah dedirtmek için 171 fabrikanın temelini
attı arkadaşlar. Şu anda, bunlardan 1 tane çalışan
yok. Neden? Çünkü, Tokatlının hiçbir sesine, hiçbir nidasına,
hiçbir feryadına kulak vermediniz. Sigara fabrikası kapanmayacak.
dediniz, kapattınız. Şeker fabrikası özelleştirme
kapsamı dışında olacak. dediniz, o millete söve söve
yükselen Mehmet Cengize KDV alacağına karşılık verdiniz
ama yine de yargı, onu iptal etti usulsüzlüklerinden ötürü. Bu dönemde,
orada çalışan 1.000in üzerinde işçinin kadrosunu verir,
geleceğe karamsar bakmasını önler ve birçoğundan
dinlediğim o feryada da kulak verirsiniz diye bekliyorum.
Tokat
gibi Anadolu illerinin çok ciddi sorunları var arkadaşlar. Bu illeri
kurtaracak olan, birçok ilde olduğu gibi üniversiteyle büyüme,
tarımsal ürünlerin sanayiyle bütünleşmesi ve de turizm ama bu anlamda
da Tokat hak ettiğini alamıyor değerli hemşerilerim.
Üretici
köylüden bahsetmek istemiyoruz. Kazova, Erbaa, Niksar ovaları, Artova,
Yeşilyurt, Sulusaray ovaları ve en son, Süreyyabey Barajından
sulandığında Tokata yaklaşık olarak 140 bin
hektarlık sulu tarım alanı açılacak olan Zile
Ovasını bir an önce sulanabilir hâle getirmemiz gerekiyor. Bunun
için de tek bakışın kalkınma ve kalkınmışlığı
Anadolunun her iline yayma sorumluluğunun olması lazım. Bu
noktada iktidarın sorumluluğu gerçekten büyüktür.
Olaylara
ve projelere Cumhuriyet Halk Partisinin baktığı gibi,
fotoğrafın büyüğüne ülke bazında bakıp, bireyi mutlu
etmeyi değil, tüm ülkeyi mutlu etmeyi göze almak durumundayız. Bunun
için de o çıkarcı anlayışlardan, o maddeci
bakışlardan, o bireyi zengin etmekten uzaklaşıp, tüm
kamunun, bu ülkenin 78 milyon yurttaşının bir an önce bu ülkenin
nimetlerinden ortak yararlanmasını sağlayacak bir sisteme
dönmemiz gerekiyor. Bu anlamda, Hükûmetin yanlışları ve karnesi,
kırık notla doludur ve bunları dikkate alacağına
inanıyorum. Zaman hızla gelip geçiyor, yarın
torunlarınız yakalarınızı tutacaktır.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı,
Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
söz lehinde verildi ama ben, bir plansızlık, programsızlık
olduğu için önergenin aleyhinde konuşacağım.
Konuşmaya
başlamadan önce, malum, bu hafta, Kutlu Doğum Haftası; tekrar
Kâinatın Efendisine binlerce salatüselam olsun diyorum ve onun
ahlakıyla ahlaklanmayı da Cenab-ı Allahın, hepimize nasip
etmesini niyaz ediyorum.
Şimdi,
niye aleyhinde konuşacağım? Çünkü maalesef, bugün Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinde olduğu gibi Parlamentoda da bir
koordinasyonsuzluk, istikrarsızlık, plansızlık,
programsızlık had safhada. Yani öngörülebilir bir çalışma
düzeni yok, Adalet ve Kalkınma Partisi, çoğunluğuna güvenerek
istediği şekilde Parlamento faaliyetlerini yönlendiriyor fakat
buradaki plansızlık, programsızlık tabii, Parlamentonun da
itibarını zedeliyor; bunu da görmemiz lazım. Öngörülebilir bir
gündem maalesef oluşturulamıyor, Parlamento işlevsizleştiriliyor.
Zaten
torba yasalar başlı başına bu
sıkıntıların en önemli göstergesi yani kanun
tasarıları iyi çalışılmadan Parlamentoya getiriliyor,
komisyonlarda yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından
önergelerle düzeltilmeye çalışılıyor ama
düzeltilemediği de ortada çünkü bir kanunu defalarca yapıyoruz. Yani
bakın, dikkat edin, yüzlerce defa bazı kanunlarda
değişiklik yapıldığını her defasında
görüyoruz. Muhalefetin çok haklı talepleri dahi maalesef dikkate
alınmıyor, kabul edilmiyor ve dolayısıyla, böyle bir
düzensizlik içerisinde işler yürütülmeye çalışılıyor.
Şimdi,
ben bugünkü konuşmamda daha çok, son veriler
ışığında Türkiye ekonomisi üzerine değerlendirme
yapmak istiyorum. 2015 nihai rakamlar ve 2016 projeksiyonları üzerine
konuşacağım, ancak buraya geçmeden önce tabii ki devlet
kurumlarının önemli olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Devlet
kurumlarına itibar kazandırmamız lazım, devlet
kurumlarını güçlü tutmamız lazım, devlet kurumlarını
yıpratmamamız lazım, bürokrasinin rasyonalizasyonu ve siyasetin
rasyonalizasyonu arasında bir optimizasyon sağlamak lazım. Yani
kurumlar hiçe sayılarak, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin çoğunluğuna dayalı bir siyasetin uygulanması,
ülke açısından, ülke menfaatleri açısından son derece kötü.
Bunu
niye söylüyorum? Şimdi, ekonomi konuşacağız, mesela
ekonomiye ilişkin kurumlara bir bakalım.
Hazine
Müsteşarlığı yaklaşık iki yıldır
vekâletle yürütülüyor. Hazine Müsteşarlığı önemli bir
kurumdur; ekonomik kararlar açısından, ülkenin borçlanması
açısından, ülkenin maliye politikası ve para politikası
açısından önemli bir kurumdur ama iki senedir vekâletle yürütülüyor.
TÜİK
vekâletle yürütülüyor. TÜİK Başkanı şubat ayı sonunda
emekliye ayrıldı, aslında daha süresi vardı ama ani bir
kararla emekliye ayrıldı. Tabii, onun arkasında ne var, onu
bilmiyoruz, ancak TÜİK, özerk bir kurumdur ve istatistik üretir,
bağımsız bir kurumdur, bağımsız bir kurumun
vekâletle yürütülmesi söz konusu olamaz.
Dolayısıyla,
böyle olunca ne oluyor? Tabii, devlet kurumlarında zafiyet oluşuyor.
Vekâletle yürütülen hiçbir kurum başkanı sorumluluk almaz, kurumlar
yıpranır. TÜİK gibi bir kurum açısından
baktığımızda da TÜİK kurumsal kapasitesi güçlü bir
kurumdur, ancak vekâletle yürütüldüğü sürece, onun ürettiği rakamlara
karşı her zaman bir endişe oluşacaktır.
Ekonomi
Bakanlığını zaten konuşmaya bile gerek yok, Ekonomi
Bakanlığının ismi ayrı, içeriği ayrı.
Kalkınma Bakanlığına bakıyorsunuz; Kalkınma
Bakanlığı, misyonunun tamamen dışına
çıkmış, bölgesel konulara odaklanmış, ortada olmayan
bir bakanlık. Yani sadece doğu ve güneydoğudaki bazı
meselelerle, bölgesel konularla ilgilenen bir kurum. Hâlbuki, Türkiye resminin
tamamını görmesi gereken, Türkiye'nin meselelerine makroekonomik,
sosyal ve bölgesel konuların tamamına bakması gereken bir kurum,
ortada maalesef yok. Küçük olsun, benim olsun. anlayışıyla bir
kurum yürütülüyor. Statü değişikliği zaten Kalkınma
Bakanlığını bitirdi.
Şimdi,
diğer taraftan Merkez Bankası. Merkez Bankası konusunu da
hepimiz biliyoruz. Merkez Bankasının yeni Başkanı
atandı, buradan, hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Tabii, Merkez Bankası üzerindeki tartışmaların bu kuruma
son derece zarar verdiğini ifade etmek lazım. Merkez Bankası,
maalesef bu tartışmalar sonrasında
inandırıcılığını yitirmiştir. Merkez
Bankasının hedeflerine, Merkez Bankasının tahminlerine
piyasalar güvenmemektedir. Merkez Bankasına faiz indirme baskısı
yapılmaktadır. Evet, Türkiyede faiz yüksektir, faizin düşük
olması lazım. Yani, dünyada negatif faizin konuşulduğu bir
ortamda biz Türkiyede yüzde 10 faizleri konuşuyoruz. Ancak faiz talimatla
inmez arkadaşlar. Faiz, Hükûmet olarak makroekonomik kararları
alırsınız, reformları yaparsınız, ekonominin
temelleri, faizleri aşağı çeker, yoksa talimatlarla faizi
indirmek mümkün değildir.
Çok
ironik bir durumdur, geçen sene içerisindeki faiz tartışması,
Merkez Bankası tartışması esnasında Sayın
Cumhurbaşkanı faizlerin indirilmesi baskısını Merkez
Bankasına yapmıştır, bu süreçte faizler 2 puan
artmıştır çünkü bağımsız olmadığı
düşünülen bir Merkez Bankasına piyasalar güvenmez.
Bugün
bakalım, Merkez Bankasının beklenti anketi sonuçları var
elimizde. Merkez Bankasının aslında uzun dönem enflasyon hedefi
5 olmasına rağmen, gelecek yıl için Merkez Bankası ve
Hükûmet 7,5luk bir enflasyon öngörüsü yapmıştır.
Piyasanın, yine Merkez Bankası beklenti anketiyle konuşuyorum,
bakın, kendi beklentimiz filan değil, piyasanın beklentisi
8,3tür yani 5 hedef, 7,5 tahmin, 8,3 piyasanın beklentisi. Yine cari
açıkta, büyümede piyasa beklentileri Hükûmetin ve Merkez Bankası
beklentilerinin çok üzerindedir, ondan çok daha kötü durumdadır.
Şimdi,
2015 büyümesi, mart sonunda açıklandı, büyüme rakamı 4 geldi.
Beklentilerin üzerinde bir büyümedir, Türkiye için yeterli bir büyüme
değildir ancak beklentilerin üzerindedir. Fakat, bunu tabii, biraz analiz
etmek gerekiyor. Bu, içeriği itibarıyla
baktığımızda, Türkiye'nin arzu ettiği bir büyüme
değildir. Bir defa şu tespiti yapmamız lazım, bu, çok fazla
konuşulmuyor: Bu büyümenin yaklaşık 1 puanı,
uluslararası petrol fiyatları düşüşünden
kaynaklanmıştır, bu düşüş bir daha olmayacaktır.
Şu andaki beklentiler petrol fiyatlarının 2016da bir miktar
daha yükselmesidir. Dolayısıyla bir defalık etkiden gelen 1
puanlık büyüme vardır. Bunun zaten biraz da beklentilerin üzerinde
olmasının nedeni bu olmuştur.
Şimdi,
niye arzu edilen bir büyüme değildir? Bakıyorsunuz, tüketim
kaynaklı bir büyüme. 4 büyümenin 2,98 puanı yani 3 puanı özel
tüketimden geliyor arkadaşlar. Hâlbuki Hükûmet ne yapmaya
çalışıyor? Hükûmet, tüketimi kısıp tasarrufları ve
dolayısıyla yatırımları artırmaya
çalışıyor. Ancak, 4lük büyümenin 3 puanı tüketimden
geliyor, özel tüketimden; 0,75i kamu tüketiminden geliyor. Zaten 3,8i oldu
yani 4ün 3,8inin -düşünün- tüketimden geldiği bir büyüme.
Dolayısıyla, biz
Zaten 4, düşük olmakla birlikte, yine 4
büyümeyi iyi bir büyüme olarak lanse etmek, sunmak, buna inanmak, bu ülke için
büyük bir zarardır. Bunu doğru tespit etmek lazım, bunu Adalet
ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ve Grubunun görmesi lazım.
Bakın,
tüketimin millî gelir içerisindeki payı, yüzde 88,1e
ulaşmıştır yani her 100 liralık gelirin 88 lirası
tüketiliyor, 12 lirası tasarruf ediliyor. 12 liralık tasarrufla bu
ülkede nasıl yatırım yapacaksınız, nasıl
sürdürülebilir büyümeyi sağlayacaksınız? Böyle bir imkân yok.
İmalat
sanayisi üretiminin sürekli düştüğünden bahsediyoruz. Belki
düzelmiştir diye bakıyorsunuz. Son verilerde yine
baktığımızda, imalat sanayisinin millî gelir içerisindeki
payı bir miktar daha düşmüştür. Dolayısıyla,
üretmeyen, tüketen bir kompozisyon var.
Ama
bunun yanında, bakıyorsunuz, finans sektörü, özellikle
bankacılık kaynaklı finans sektörünün büyümeye katkısı
-buna da üretim yönüyle baktığımızda- 1,3 puan
olmuştur. Yani, bankacıların, bankaların kârının
arttığı, katma değerinin arttığı bir büyümedir.
Dolayısıyla, hiç kimse, böyle bir büyümeyi iyi bir büyüme diye takdim
etmemelidir. Bunun analizine girmek gerekiyor.
Şimdi,
cari açık
Geçen, Başbakan diyor ki: Cari açığı
düşürdük. Bunu ben buradan daha önceden de açıkladım. 2015
yılında, evet, manşet rakam olarak
baktığımızda, cari açığın milli gelire
oranı 5,8den 4,4e düşmüştür. Ancak, burada biraz daha
detayına bakmak gerekiyor. Bunun, bir defa, önemli bir miktarı yani
1,1 puanı, Reza Zarrab etkisidir yani altın ihracatıdır.
2015 yılında İrana yapılan yüksek altın
ihracatı, bugün işte sorgulanan olaydan kaynaklanan bir düşme
vardı cari açıkta ve gelecek yıl bu olmayacaktır.
Dolayısıyla, bu düzeltmeleri yaparak rakamlara bakmak lazım.
Sayın Başbakan ya yanıltılıyor ya da bunları
bilerek o, toplumu yanıltıyor.
Dolayısıyla,
diğer bir husus da enerji ithalatıdır. Enerji ithalatındaki
düşüş, cari açık üzerinde bir defalık -yine- etki yaparak
cari açığı düşürmüştür. Bundan sonra biz bu etkiyi
göremeyeceğiz. Dolayısıyla, cari açık
düşmemiştir, tam tersine, bu düzeltmeleri
yaptığımızda millî gelire oran olarak geçen yıla göre
1,4 puan artmıştır. İnsanları kandırmayalım.
Finansmanı bozulmuştur. Sağlam kaynaklardan cari açığı
finanse edemiyoruz.
Şimdi,
son mart datasına baktığımızda, enflasyon
rakamına bakıyorsunuz, çekirdek enflasyon 9,5. Arkadaşlar,
bakın, para politikasının etkili olması gereken enflasyon
9,5e çıkmış. Bunu, böyle bir enflasyonu sürdürmek mümkün
değil.
2016
için bakıyorsunuz, 2016 için Hükûmetin, yine, 7,5 enflasyon tahmini var
fakat sadece asgari ücretten 1,5 puan geleceğini Merkez Bankası
söylüyor. Tütün fiyatı etkisinden 0,7 puan gelecek enflasyona. Dolar bu
sefer yardımcı olmayacak, petrol fiyatları yardımcı
olmayacak. 7,5e bu enflasyon nasıl düşecek? Zaten Merkez
Bankası Beklenti Anketinde de enflasyon bunun çok daha üzerindedir.
Zamanım
kalmadığı için diğer hususlara giremeyeceğim. Ancak
Türkiye ekonomisi, maalesef, iyi yönetilmiyor. Kurumlar
yıpratılıyor. Dolayısıyla, çok daha
sağlıklı bir büyüme için sağlıklı bir yönetim
ihtiyacı vardır diye düşünüyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Grup
önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı, Mardin Milletvekili
Sayın Mithat Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)
MİTHAT
SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Parlamentonun çalışma saatlerini keyfî bir biçimde düzenlemek,
AKPnin Parlamentoya, Meclise yaklaşımında bugüne kadar
sergilediği diğer örneklerin bir başkasıdır,
devamıdır. Aslında Parlamentoya, parlamenter sisteme nasıl
yaklaştığını biliyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanı, bundan birkaç ay önce Parlamenter sistem artık
bekleme odasına alınmıştır. demişti.
Açıkça, tabii, Anayasayı askıya almak anlamına geliyor ama
bunun daha somut anlamı: Parlamenter sistemi askıya almak,
Başkanlık sistemine geçinceye kadar Parlamentoyu da işlevsiz
kılmaktır. Şimdi, Parlamentonun çalışma saatlerini,
gündemini, hepsini keyfî bir biçimde düzenleyerek bu öngörüye, bu hedefe katkı
sunmak dışında bir amacı bulunmamaktadır AKPnin.
Dokunulmazlıklar
konusu da bunun bir parçasıdır. Gündeme gelen bütün
tartışmalarda nihai hedef, başkanlık sistemine giden yolu
döşemektir, sağlam bir biçimde bu yolda ilerlemektir. Bunun
adını açık koyalım arkadaşlar, şu an sistemin
askıya alındığını açıkça söylemek, darbe
yapmak demektir. Darbe illa silahla olmaz; darbe, Meclisi işlevsiz
kılarak da yapılır; darbe, siyasetin önünü tıkayarak da
yapılır; darbe, siyaseti işlevsizleştirerek de
yapılır. Bugün yapılan şey, darbe senaryosunun başka
aşamalarını hayata geçirmekten ibarettir.
Bu
senaryo, esasen, somut olarak 7 Haziranda uygulamaya konuldu çünkü 7 Haziran, başkanlık
heveslerinin, sistemi bu şekilde değiştirme hayallerinin suya
düştüğü tarih oldu. 7 Haziranda HDPyi barajın altında
bırakamayınca artık yeni bir senaryoya girişildi. Burada,
saray merkezli, etrafında Ergenekon artıkları, derin devlet
artıkları, Perinçekler, Kerinçsizler olan yeni bir koalisyon
oluştu. Bu koalisyonun tek amacı var: Başkanlık sistemine
geçmek. Bu koalisyonu birleştiren tek şey var: Demokratik siyaseti
devre dışı bırakmak ve Kürt nefreti. Kürtlerden nefret
duyan ne kadar çevre varsa, Kürtlere karşı ırkçılık
yapan ne kadar çevre varsa
şimdi bu koalisyonun etrafında buluşmuş durumda.
Dokunulmazlıklar
da bu çerçevede gündeme getiriliyor. Bu, bir dokunulmazlık
tartışması değildir arkadaşlar. Yani, fiilleri ve
şahısları tartıştığımız bir gündem
değildir şu an içinde bulunduğumuz gündem. Siyaseti askıya
alma, Meclisi sadeleştirme, muhalefetsiz bırakma operasyonudur. Bizim
Meclis dışına itilmemiz, bu planların hayata geçirilmesi
için en önemli adımdır. Bunun için uğraştılar, 7
Haziranda olmadı, barajın altında bırakamadılar; 1
Kasıma giderken her yol denendi, katliamlar, baskınlar, siyasi
operasyonlar, hepsi denendi, yine barajın altında
bırakamadılar, yine istedikleri sonucu elde edemediler. Şimdi
ise dokunulmazlıkları gündeme getiriyorlar. Eğer mesele,
gerçekten suç işleyen, suç işlediği konusunda ciddi deliller
bulunan, haklarında soruşturma açılmış
milletvekillerini takip etmekse bugüne kadar niye beklediniz?
Hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ve daha
pek çok yüz kızartıcı suç dosyası Meclise geldiğinde
bunları neden böyle acele acele gündeme almayı düşünmediniz? Bu,
1994 operasyonunun tekrarıdır, daha beteridir. 1994te en
azından Meclis mekanizmaları işletilmiştir, karma
komisyonda görüşmeler yapılmıştır, suçlanan
milletvekilleri savunma haklarını kullanmışlardır,
Mecliste de bu hakkı kullanmışlardır, en azından bu
imkânları vardı ama şimdi getirdiğiniz geçici Anayasa maddesi
önerisiyle bütün bu imkânları ortadan kaldırıyorsunuz.
Kamuoyu
baskısı var. diyorlar. Görünen en açık baskı, AKP Grubu
üzerinde, parti üzerinde saray baskısıdır. Kamuoyu infiali
var. diyorlar. 17-25 Aralıkta da vardı, diğer dosyalarda da
vardı, hiç umurunuzda olmadı. Görünen tek infial, sizin
hızlı davranmamanıza kızan sarayın infialidir.
Sarayın baskısından, infialinden bunalarak ya da korkarak
şimdi geçici madde formülünü gündeme getirdiniz. Nedir bu geçici madde
formülü? Bir madde ekleyeceksiniz Anayasaya. Sadece bir şey, bir olay,
birkaç zaman için geçerli olacak ve bu maddeyle 83üncü maddeyi,
Anayasanın kalıcı maddesini askıya alacaksınız.
Sadece belli olaylar için askıya alacaksınız, sonra da yine
aynen yolunuza devam edeceksiniz. Amacınız eğer
dokunulmazlık dosyalarını hızla kaldırmaksa bu konuda
sizlere bir öneride de bulunduk: Anayasayı, 83üncü maddeyi
kalıcı bir biçimde değiştirelim ve dokunulmazlık
kurumunu kaldıralım. CHP Grubuna da verdik ama maalesef amaç
başka, amaç, parlamenter sistemi bütünüyle bitirmek ve başkanlık
sistemine geçmek.
Bu
konuda zaten 7 Hazirandan sonra AKPye büyük destek sunan bir parti var
Mecliste. MHP, her durumda, her sıkıştığında
saraya ve AKPye gerekli desteği sunmakta tereddüt etmemiştir. Hazin
olan, Cumhuriyet Halk Partisinin şimdi bu planlara çok açık destek
olmasıdır. Darbe planlarına bu kadar açık alet olmayı
içlerine nasıl sindireceklerini önce milletvekillerine, sonra kendi
tabanlarına, sonra da tarihe açıklamak zorundadırlar.
Darbeye
açık yardım ediyor CHP ve bunu, Genel Başkanları Sayın
Kılıçdaroğlunun ağzından çok açık bir biçimde
ifade ediyor, üstelik hayretler içinde bırakan ifadelerle. Anayasaya
aykırı olduğunu kabul ediyor, halkı kandırmaya yönelik
bir öneri olduğunu kabul ediyor ama Destek olacağız. diyor.
Şimdi, bu kadar açık bir tutarsızlık, çelişki hangi
sebebe dayanıyor, gerçek sebebi nedir? CHP yönetiminin Türkiye
halklarına ve tarihe bu açıklamayı inandırıcı bir
biçimde yapma zorunluluğu vardır. Sürekli bizleri AKPyle iş
birliği zannı altında bırakanlar şimdi ne
yapıyorlar? Şimdi açıkça Sayın Erdoğana şu
mesajı veriyorlar: Sen kaygılanma, dertlenme, seni başkan
yaptıracağız.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) O kim?
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - Bunu söyleyen, CHPdir; bunu söyleyen, Sayın
Kılıçdaroğludur. (HDP sıralarından
alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Ver özerkliği, al başkanlığı.
diye İmralıda müzakere yapan sizsiniz be!
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Çünkü, bu plan, başkanlığa giden yolu açan
plandır, darbe planıdır.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Saçmalıyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) İmralı tutanaklarındaki
pazarlığı
Çözüm sürecinin ortakları, sizi gidi!
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - Başkanlığa giden yolu döşüyorlar ve siz
de şimdi başkanlığa giden yolda en son omzu vermek
suretiyle bu planların başarıya ulaşmasını
sağlıyorsunuz.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Tek kale CHP kalmış. Yapma ya! Yapma ya!
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - CHP ile AKPnin bu buluşması, Türkiye
halklarının gözünden kaçmayacaktır. Burada CHPnin
kaygısı, büyük ihtimalle, tek demokratik muhalefet partisinin HDP
olmasından duyduğu endişedir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hadi ya! Ya, siz gidin, teröre verdiğiniz
desteğin hesabını verin!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Dinleyin, dinleyin!
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - Evet, tek demokratik muhalefet partisi HDPdir.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) - Ya, in aşağıya, in de bana dokunma ya!
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - Eğer bir açıklamanız varsa sevgili dostum,
CHP sırasında oturan arkadaşıma söylüyorum, lütfen, gelin,
açıklayın. Bu, Anayasaya aykırı olduğunu, halkı
kandırmaya yönelik olduğunu Genel Başkanınızın
açıkça söylediği öneriye neden destek veriyorsunuz? Size
sunduğumuz Anayasayı, 83üncü maddeyi değiştirme önerisine
neden destek vermiyorsunuz? Bütün dokunulmazlıkları kaldırmayı
orada da kabul ediyoruz. Bunu açıklayın, biz de inanalım.
Sevgili
arkadaşlar, Parlamentoyu devre dışı bırakmayı
deneyen çok girişim oldu. Bunlardan sizler de mağdur oldunuz, Türkiye
halklarının ve Türkiyedeki siyasi akımların hepsi
mağdur oldu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Parlamentoyu terk mi ediyorsunuz?
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - Bu yolu açmanın kimseye hayrı yoktur. Demokrasiyi
devre dışı bırakacak bütün oyunları birlikte boşa
çıkarmak zorundayız. Buna AK PARTİdeki vicdanlı demokrat
vekiller de izin vermemeli, CHPdeki vekiller de, MHPdeki vekiller de izin
vermemeli. Hep birlikte, demokrasiyi askıya almaya yönelen bu oyunu
bozmalıyız.
Saygılarımla
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sancar.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
konuşması sırasında partimizin adını da zikretmek
suretiyle bize ait olmayan görüş ve düşünceleri atfetmiştir,
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Siz mi konuşacaksınız?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Evet, ben konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Benim talebimi gördünüz.
BAŞKAN
Sayın Altay, daha sonra.
Sayın
Bostancı, sizi de dinleyeceğim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Mardin Milletvekili Mithat Sancarın AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Türkiye halkları değil, Türk milleti olarak kabul ediyoruz ve bir
ve bütün olarak. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) O sizin düşünceniz!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Bunu, Türkiye halkları deyimini de bölücü bir ibare
olarak kabul ettiğimizi de ifade etmek istiyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisinin AKPye veya saraya destek olduğunu söylemek son derece
saçmadır. Milliyetçi Hareket Partisinin ilkeli, kararlı
politikaları vardır; o parti, bu parti veya iktidara göre de
değişmez.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda
Hayır. dediğimizde AKP ve bir zaman iş birliği
yaptıkları paralel yapı bizi CHPnin vagonuna binmekle
suçlamıştı, oysa biz sadece ilkelerimizi korumuştuk.
Şimdi, bu paralel yapıyla iş birliği yapan AKP pişman,
paralel yapı pişman bu iş birliği, 12 Eylül Anayasa
referandumu nedeniyle.
Anayasa
ve başkanlıkla ilgili konuşmalarımızı,
görüşlerimizi bin değil belki bin beş yüz defa ifade
etmişizdir, öyle destek filan yok. Fakat bir iş birliği var.
HDP-AKP-PKK iş birliği en azından 2009 yılından bu
yana açık bir şekilde kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Dolmabahçede ortaklar olarak oturmadınız
mı ya? O zaman saray yok muydu, AKP yok muydu?
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Sizin şahsınızda, akil
adamlığınızla bir AKP-PKK-HDP projesi olarak ortaya
koymuştur. Akil adamlık da AKPyle bir iş birliğidir. Hangi
iş birliğinden bahsediyorsunuz!
Öncelikle
AKPyle çözüm süreci bağlamında birlikte olduğunuz, birlikte yol
yürüdüğünüz otuz altı kısım tekmili birden tefrika
ediliyor, kitaplarını sizler yayınlıyorsunuz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz bunu reddetmiyoruz ki, çözüm süreci
doğruydu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ortaksınız
işte.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Biz çözüme ortağız, iktidara değil.
OKTAY
VURAL (İZMİR) Ortaksınız, ortak!
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ortaksınız!
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Barış ortağıyız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ortaksınız! Hendek ortakları!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın hatip...
İSMAİL
OK (Balıkesir) - Bugün akan kanın sorumlusu beraber iş
birliği yapan sizlersiniz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bugün akan kanın
sorumlusu çözümü bitiren.
BAŞKAN
Sayın Altay, sizi dinliyorum, buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Sancar bizi darbeye yardım ve
yataklıkla itham etti Sayın Başkan, diğerlerini söylememe
gerek yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Akan kanın sorumlusu kim biliyoruz,
sizsiniz.
İSMAİL
OK (Balıkesir) Sizlersiniz, siz, siz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sizsiniz.
İSMAİL
OK (Balıkesir) Evet, AKPyle berabersiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Altayı dinliyoruz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Sancarın konuşması
baştan aşağıya Cumhuriyet Halk Partisine açık bir
sataşmaydı, darbe planlarına açık yardım etmekle itham
etti bizi. Takdir ederseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Altay.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) - Kılıçdaroğlunun sözlerine de
açıklık getirirseniz Sayın Başkan bu arada.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) İki dakikada zor ama...
6.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet
Halk Partisinin dokunulmazlıklarla ilgili tutumu bu Parlamentodaki
diğer siyasi partilere göre belki de en net tutumdur. Çok açık, net
söylüyorum: 3 Kasım 2002 seçimlerinden on gün önce ne söylediysek aradan
geçen on dört yıldan sonra da aynı yerdeyiz. Siyasetin, siyasetçinin
kürsü dokunulmazlığı dışında özel bir
dokunulmazlıkla korunmasını doğru bulmuyoruz.
Canlı
bombaya taziye ziyaretinden sonra başlayan tartışmayla birlikte,
Hükûmet apar topar bir dokunulmazlık hamlesi başlattı, bunu
başlatırken de çok yanlış başlattı. Aynı
dönem içinde, aynı zaman aralığı içinde suç
işleyenlerden, kimilerininkini dokunulmazlıktan muaf, kimilerininkini
dokunulmazlık zırhıyla koruyan bir teklifin getirilmesi abestir.
Ancak, biz buna yönelik olarak üç ayrı seçeneği Adalet ve
Kalkınma Partisine ilettik. Adalet ve Kalkınma Partisi, bu üç
seçenekten hiçbirini kabul etmeyerek, iki ay top çevirerek tekrar ilk teklifini
Türkiye Büyük Millet Meclisine indirdi. Önce şunu hatırlatmak
isterim: Geçmişte de böyle bir örnek var; 278 imzayla Meclise geldi, 212
oy çıktı bu kabinlerden. Önce bir onu söyleyeyim. Siz kimsenin
samimiyetini test etmeyin de kendinize bir bakın. Sonuçları hep
beraber göreceğiz.
Biz,
ilke olarak, prensip olarak dokunulmazlıkları doğru bulmuyoruz,
bunun için de kaldırılmasından yanayız. Gelen şekil,
gelen teklif; bir, ahlaki değil; iki, Anayasaya aykırı; üç,
yetersiz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Niye destekliyorsunuz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Niye destekliyorsunuz?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ancak, buna rağmen, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, kamu vicdanının yansıması burası.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ya, ne alakası var Sayın Başkan!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Genelkurmayın
yansıması olmasın! Siz bu teklife nasıl evet dersiniz?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Bu sebeple -bizim 60 tane dosyamız var- 60
milletvekilimizin yargılanmasının yolunu açıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Hem Anayasaya aykırı. diyorsunuz
Başkan hem Destek veriyoruz. diyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Biz korkmuyoruz! Biz korkmuyoruz! Kimse de korkmasın!
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ya, korkuyla ne alakası var!
ENGİN
ALTAY (Devamla) Dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Bu
şekil yanlış bile olsa Cumhuriyet Halk Partisi ilke olarak
dokunulmazlıkların kaldırılmasına hayır
demeyecektir. Siz kendinize bakın!
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ahlaksızca kaldırılsa bile! Bravo!
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altay.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Bostancı
Sayın
Demirel, daha sonra da sizi dinleyeceğim.
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Sancar yapmış olduğu
konuşmada dokunulmazlıklara ilişkin anayasa teklifimizi
işaret ederek sarayın baskısı altındaki AK PARTİ
iktidarının tavrı olarak değerlendirmiştir. Bu
açık bir sataşmadır.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; derdim polemik yapmak değil. Polemik yapmak için iki
kavram maymuncuk rolü oynuyor. (CHP ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kürsüde hatip var.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunlardan biri saray. Saray diyorsunuz ve her
şeye yerleştirerek oradan kafanızdaki birtakım hikâyelere
uygun anlatımlar çıkarabiliyorsunuz.
Bir
diğeri de başkanlık. Vallahi, bu grup sizin kadar
başkanlıktan söz etmiyor. Siz akşam başkanlıkla
yatıyor, sabah başkanlıkla uyanıyorsunuz.
Başkanlık gelirse eğer katkılarınız için
teşekkürler. Çünkü, bu kadar itiraz eden, her şeyi
başkanlıkla ilişkilendiren akıl da milletin gözünden
kaçmıyor.
Öte
taraftan, dokunulmazlıklar meselesi. Ne yapmışız?
Anayasaya uygun bir teklif getirmişiz. (HDP sıralarından
gürültüler)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Vay vay!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Çok komik ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunu niye getirdik? Bunu niye getirdik? Siz
bağırıyorsunuz diye Anayasaya aykırı olmaz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yok, yok, Anayasaya uymak
zorunda değilsiniz zaten!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Hukuk diye bir şey var.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Uymayın, uymayın, gerek yok zaten, rafa
kaldırdınız onu!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Burada da değerli arkadaşlar,
dokunulmazlıklara ilişkin bu tartışmalar yeni değil.
Şu kürsüden gelip böyle Sizin yüzlerce ihale dosyanız var. diye
bize söylenmedi mi? Söylendi.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Var, yalan değil ki.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Var mı? Bak, Var. diyorsun, Var.
diyorsun, değil mi?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Var tabii ki.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Göreceğiz var mı yok mu?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Hırsızlık, yolsuzluk, suistimal var.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) O yüzden diyoruz ki kimin ne dosyası varsa
kardeşim, yargıya intikal etsin.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) 3 bakan nerede?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) 17-25in üstünü niye kapattınız?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Sen de Var. diyorsan, doğru mu
söylüyorsun, yanlış mı söylüyorsun, gerçekten bu dosyalar var
mı millet görsün.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Yargıya intikal ettireceğine sen kendin
affetmedin mi?
MUSTAFA
AKAYDIN (Antalya) Hasıraltı ettiniz, hasıraltı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Yargıdan niye çekiniyoruz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Niye çekiniyoruz?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Vallahi, bilmiyoruz niye çekiniyorsunuz? Niye
17-25in üstünü kapattınız? Niye kapattınız peki?
BAŞKAN
Sayın Toğrul
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Dokunulmazlıklara ilişkin sabah
akşam top çevir, sabah akşam konuş ama iş burada,
Parlamentoda bir karar almaya gelince Yokum. de; böyle bir şey olmaz,
olmaz.
MERAL
DANIŞ BEKTAŞ (Adana) Ya, halkı kandırmaya
çalışıyorsunuz her konuda olduğu gibi!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) CHPnin durumunu da göreceğiz; 316,
artı, kaç oy çıkacak göreceğiz.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tehdit ediyor, CHPyi tehdit ediyor.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Öyle makabline şamil kanun mu
çıkarmış? Nihat Erim gibi konuşuyorsun Hocam ya!
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan konuşmasında,
bizim -HDPnin- AKPyle iş birliği içerisinde hareket
ettiğimizi; özelde -Türkiyede birçok halk barınıyor yani sadece
Türk toplumu değil- biz Türkiye toplumu dediğimiz için de bölücülük
yaptığımızı ifade ediyor. Buna ilişkin söz
hakkı talebimiz var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Demirel.
Siz
mi konuşacaksınız?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Mithat Bey konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Sancar, buyurun.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Yanlış söyledi aslında,
Cumhurbaşkanıyla iş birliği, ona cevap versin.
8.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MİTHAT
SANCAR (Mardin) Sayın Bostancı iyi bilir ki, çok iyi bilir ki bu
teklif Anayasaya aykırıdır.
Yine,
Sayın Bostancı çok iyi bilir ki -bu çalışmaları çok
yakından takip etmiştir, çok iyi biliyorum- bugün yargı
bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir.
Daha önce yargı karşısında mağdur olduğunuzda
söylediklerinizi bugün unutmuş gibi davranmanız, 28 Şubatta
uygulanan zihniyetin size karşı söylediklerini, Türkiyede diğer
muhaliflere karşı söylediklerini bugün bize karşı
söylemeniz tarih tarafından göz ardı edilmeyecektir.
Ben
size sataşmak için söylemiyorum, vicdanlı olduğunu çok iyi
bildiğim çok sayıda insan var bu sıralarda, hiç kimseyi de özel
olarak suçlamak niyetinde asla olmadım, olmam, sadece bir vicdana
çağırıyorum. Bunun yolu vardı, eğer dokunulmazlıkların
hepsini kaldırmak istiyor olsaydınız keyfîliği önleyecek
yol vardı, bunu önerdik size, Gelin, müzakere edelim. dedik. Bizim
korkumuz yok. Ne olacak? Geçmişte kaç milletvekilimiz hapishanelerde yattı,
onların yatmasının haksız olduğunu o zamanın
Cumhurbaşkanı, Başbakanı söylemedi mi? On yıl sonra
gene çıkıp özür mü dileyeceksiniz? Sonra, Bizi
kandırdılar. mı diyeceksiniz?
Sayın
Engin Altay, şuna açıklık getirmeniz gerekiyor: Ahlaksız
bir teklife evet deme dışında bir yol vardır; tek yol,
ahlaksız teklife evet demek olamaz, hiç kimse kendini böyle çaresiz
gösteremez. Ne size ne CHPye bunu yakıştırabiliriz, hem
kendinize hem CHPye haksızlık ediyorsunuz.
Saygılarımla
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sancar.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin
diye söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Vural daha önce söz istemişti Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Mithat Beye ahlaksız teklif
lafını yakıştıramadım; uygun bir üslup
değil, kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
BAŞKAN
Kayıtlara geçti Sayın Bostancı.
Sayın
Vural, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Konuşmacı -daha önceki bağlamı
aslında dokunulmazlıklarla ilgili ama- özellikle AKP ve saray
ekseninde bir politikayla partimizi şey yapmıştı ama
dokunulmazlıklar konusunda partimizin duruşunu ifade etmek üzere söz
talebim var efendim çünkü tartışma o noktada oldu.
BAŞKAN
Siz mi? Kürsüden mi Sayın Vural?
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet efendim, müsaadenizle.
BAŞKAN
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Benim talebimi gördünüz.
BAŞKAN
Sayın Altay, evet, sizi de dinleyeceğim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, dokunulmazlıklarla ilgili
geçici düzenlemeyi destekleyeceklerine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi olarak parti programımızda da
dokunulmazlıkların kürsü dokunulmazlığı
dışında kaldırılması gerektiğine
ilişkin hüküm var. Zaten, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhuriyet
Halk Partisinin programlarında da bu var.
Ancak,
bilindiği gibi, özellikle terörle mücadele ve terörün hedef
aldığı devlet ve millet hayatının bekasıyla
ilgili eylemler karşısında terör örgütüne müzahir, yardım,
yataklık ya da üye olmaktan dolayı kimi fezlekelerin de Parlamentoya
geldiği dikkate alındığında özellikle bunun, bu
fezlekeler ile milletvekili sıfatının
bağdaşmadığını dikkate alarak Milliyetçi Hareket
Partisi öncelikle, özellikle beka tehdidine karşı olarak da bu
fezlekelerin gündeme alınmasını istedi, Karma Komisyona
başvurduk bu konuda. Neden? Çünkü, Anayasamızın 83üncü
maddesiyle gönderilen Anayasanın 14üncü maddesi bu eylemlerin
aslında dokunulmazlığın dışında
olduğunu söylüyor. Yargının aslında bunlarla ilgili
işlem yapması gerekiyordu. Ayrıca, biliyorsunuz,
Anayasanın 76ncı maddesi terör eylemlerine katılma ve bu
eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş
olanların milletvekili seçilemeyeceğini amirdi. Dedik ki: Öncelikli
olarak gelin bunları yapalım. Dedik ama maalesef, Adalet ve
Kalkınma Partisi, daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda adım
atılması yerine bir geçici düzenleme istedi. Bunlar da kâfi
değil, aynı zamanda yüz kızartıcı suçlar dâhil olmak
üzere hepsini getirelim. dedik ama yine de Hayır. dendi. Anayasa ve
İç Tüzük çerçevesinde yapılan bu önerilerimizi, burada muhterem
milletvekillerinin iradesiyle, parmağıyla teröre karşı dik
durma eylemini ortaya koyma talebimizi maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi
ile Cumhuriyet Halk Partisi uygun görmedi, Geçici bir düzenlemeyle bu işi
halledelim. dediler. Biz de Terörle ilgili bu eylemleri yapanların
diğer dokunulmazlık dosyalarının arkasına sığınmasını
kabul edemeyiz. demek suretiyle bu konuda geçici düzenlemeyi -yetmemesine
rağmen evet diyerek- destekleyeceğimizi belirttik. Milliyetçi
Hareket Partisinin tavrı budur.
Teşekkür
ederiz. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Yetmez ama evet.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Sancar ikinci kez kürsüye
çıktığında Ahlaksız olduğunu iddia
ettiğiniz bir şeyi nasıl desteklediğinizi
açıklamanız gerekir. diyerek hem söylemediğim bir sözü benim
söylediğimi kastetti
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bostancı, bir deli kuyuya taş atmış, kırk
akıllı çıkaramamış. Bu Meclisi on dört senedir
getirdiğiniz hâl budur, önce onu söyleyeyim.
Şimdi,
Sayın Sancar, ben ahlaksız kelimesini
kullandığımı zannetmiyorum. Etik değil diye
düşünüyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Ahlak dışı
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ahlak dışı
ENGİN
ALTAY (Devamla) Etik değil, yetersiz, Anayasaya aykırı.
dedim. Tekrar ediyorum, AKPnin getirdiği Anayasaya geçici madde
eklenmesi teklifi etik değildir, yetersizdir, Anayasaya da
aykırıdır ve Cumhuriyet Halk Partisine mensup 38
milletvekilimizin 135 adet fezlekesi bu kapsamdadır. Biz, bu
milletvekillerimizin de, bu çürümüş, bu sizin tasallutunuzdaki,
baskınızdaki yargıya rağmen bu milletvekillerimizin de
kapısında adliye yazan o binalara gidip yargılanmasından
korkmuyoruz kardeşim. Maçanız yetiyorsa, yüreğiniz yetiyorsa
Anayasa 100ü de baypas ederek bu geçici maddeye size getirdiğimiz teklif
odur- bakanlarla ilgili hükmü de koyalım da, sizin de ne kadar siyasi etik
içinde olduğunuzu, ne kadar bu konuda samimi olduğunuzu millet
görsün. (CHP sıralarından alkışlar)
AKP
ne istiyor? AKP kendine ne için, kime, neyi ispatlamaya
çalışıyor? Bu teklifle bunu anlamak mümkün değil. Sizin
getirdiğiniz teklif ucube bir tekliftir, bir garabettir, bir komedidir ama
Sayın Başbakanın o hodri meydanı var ya, başörtüsü
meselesindeki bir tabloyu, aklı sıra, Şark
kurnazlığıyla, Kayseri kurnazlığıyla, Konya
uyanıklığıyla -her neyse- güya başörtü olayında
olduğu gibi, CHPyi kendince bir tuzağa çekeceğini zannediyorsa
Başbakan avucunu yalar.
FATMA
BENLİ (İstanbul) Ne alakası var?
ENGİN
ALTAY (Devamla) Hodri meydan! Hodri meydan! Gelin, devleti bölenleri de
devleti soyanları da yargılayalım, var mısınız? Hadi
buyurun. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ERKAN
HABERAL (Ankara) Yetmez ama evet!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Kalpazanları unuttum, bir dahakine onu da
söyleyeceğim.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, hatip
konuştuğunda fezlekeler ile milletvekillerinin özelliklerinin
birbiriyle bağdaşmadığını, o yüzden fezlekelerin,
bizi kastederek, o yüzden dokunulmazlıkların
kaldırılmasına ilişkin taleplerinin olduğunu ifade
etti. Sataşmadan söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Mithat Hoca konuşacak.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı, daha sonra sizi dinleyeceğim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben sadece kayıtlara geçsin diye
BAŞKAN
Buyurun, buyurun, tabii ki.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Altay On dört yıldır bir
deli kuyuya taş atıyor. dedi. On dört yıldır milletin
emrindeyiz; delilikse deliyiz, delilikse deliyiz!
Öte
yandan, CHPye teşekkür ediyoruz. Her türlü itirazı yaptıktan
sonra, destek vereceklerini ifade ediyorlar. Ümit ederim demokrasimiz için iyi
olur.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Kayıtlara geçti Sayın Bostancı.
Sayın
Sancar, buyurun.
10.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT
SANCAR (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Neden
bana yakıştıramadığını söylediğini
anlayamadım Sayın Bostancının.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Ne oldu ki? Usul, erkân hiçbir şey
bırakmadınız ya! Niye çıktın şimdi, onu
anlayamadım.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Bir tarihi anlatıyoruz ve bakın, Hafızayıbeşer
nisyan ile maluldür. sözü geçersizdir, doğru değildir,
yanlıştır. Hafızayıbeşer nisyan etmez, tarih
unutmaz; yaptıklarımızın hepsini,
konuştuklarımızın hepsini karşımıza bir gün
gelir çıkarır. Söylediklerimin hangisinin yalan, yanlış,
çarpıtma olduğunu açıkça söylerse burada gücüm yettiğince
cevap vermeye, açıklama yapmaya çalışırım.
Sayın
Altay, etik dışı demeniz değiştirmiyor, belki öyle
demişsinizdir fakat yani etik ile ahlak arasındaki ayrımı
akademik olarak tartışacak değiliz. Bu sözünüzü dinleyen herkes
ahlak dışı olarak anlayabilir, öyledir de.
Bize
göre de burada açık başka bir senaryo var. Bu mesele kişisel
kabadayılık ve yiğitlik meselesinin çok ötesindedir, kimseyle de
bu konuda yarışmaya girmeye niyetimiz yok. Korku yok, bedeli neyse
ödenir. HDPde siyaset yapmaya karar verdiğiniz anda bu bedeli ödemeyi
kabul etmişsiniz demektir. Hiçbir arkadaşımızın bu
konuda zerre kadar bir kaygısı, bir korkusu yoktur. Ancak, burada
başka bir oyun var, biz bu oyuna dikkat çekmek istiyoruz. 1994ü
hatırlayın, o oyunu hatırlayın, orada parmak
kaldıranların bugün nasıl utandığını
hatırlayın.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Sizin milletvekiliniz intihar
bombacısını kutsadı.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Deniz Gezmişin idamına el
kaldırıldığında o mahalle baskısının
altında hareket ettiğini sananların daha sonra nasıl
utandığını hatırlayın.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Sizin milletvekiliniz, intihar
bombacısını kutsadı, o zaman onu kutsadı.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Lütfen bunların unutmayın.
Bütün
bu tartışmaları tekrar hepinizin vicdanlarına havale
ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sancar.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Yapmayın lütfen
Başınız
sıkıştığı zaman 1994e gidiyorsunuz. 1994 yok,
bitti 1994.
ŞAHİN
TİN (Denizli) Kandilden korkuyorsunuz, başka bir şey
değil.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı
Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde
yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin vermiş
olduğu grup önerisini
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebiniz var.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Bir dakika, onu niye alıyorsun? Bizimkini geri
gönderiyorsunuz, onu alıyorsunuz! Öyle şey olur mu!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Verilmedi daha ya, ne kızıyorsun ki?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Ne oldu Sayın Altay?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Söz talep ediyorum.
Ha,
yoklama mı istendi?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Evet, evet.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Tamam, yoklama yapılsın.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oylama yapılacak diye geldim.
BAŞKAN
Hayır, hayır. Sayın Altay, yok öyle bir şey.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Öyle bir şey var Sayın Başkan.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Nasıl? Ne var ya?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Ben gönderdiğimde Daha oylanmadan alamayız.
denildi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Almadı ki zaten.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Şimdi Ramazan Bey oraya koydu, geri dönüyordu ben
müdahale etmesem. Böyle şey olur mu?
BAŞKAN
Ramazan Bey, siz ne verdiniz?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oylamadan almadı zaten ya, işleme
koymadı.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Böyle şey olur mu?
ABDULLAH
ÖZTÜRK (Kırıkkale) Niye bağırıyorsun!
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) Ne bağırıyorsun ya!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sana ne! Sana mı sorup da
konuşacağım ben!
BAŞKAN
Tamam Sayın Altay, ben müdahale ediyorum.
Onu
lütfen geri verin.
III.- YOKLAMA
(HDP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Ayağa
kalkan milletvekillerinin isimlerini okuyunca lütfen yerlerine otursunlar.
Sayın
Demirel, Sayın Toğrul, Sayın Kerestecioğlu, Sayın
Kürkcü, Sayın Adıyaman, Sayın Sancar, Sayın
Danış, Sayın Irmak, Sayın Kaya, Sayın
Yıldırım, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı,
Sayın Irgat, Sayın Yıldırım, Sayın Paylan,
Sayın Yıldırım, Sayın Fırat, Sayın Baydemir,
Sayın Bilgen, Sayın Dora.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Süre bitti, pusula almıyoruz.
Pusulayla
oylamaya katılan sayın milletvekillerinin kontrolünü
yaptıracağım şimdi.
Sayın
Beşir Atalay burada mı? Tamam.
Sayın
Bennur Karaburun? Yok.
Sayın
Nureddin Nebati? Tamam.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı
Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
sırasıyla 1, 2, 3 ve 4üncü sıralarına alınmasına
ve Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde
yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.29
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0
-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/694), Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/689), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının; 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/393), Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçayın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/403), Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/404), Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın; 2022 Sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/899), Bursa
Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/922), Şanlıurfa
Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7
Milletvekilinin; Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası
Verilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/923) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın;
2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın; 2022 Sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa
Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
ikinci bölümünde yer alan 23üncü madde kabul edilmişti.
Şimdi,
24üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü
maddesinde geçen "muvafakat aranmaksızın" ibaresinin
"maliklerin en az 2/3'üyle yapılan anlaşma
doğrultusunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan Tan Mehmet Ali Aslan Müslüm Doğan
Diyarbakır Batman İzmir
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısının 24üncü
maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku
Çakırözer Hüseyin
Yıldız
İstanbul Eskişehir Aydın
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erhan Usta Kamil Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni Açba Mehmet Necmettin Ahrazoğlu İzzet Ulvi Yönter
Sakarya Hatay İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Yasa
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
24üncü
maddeyle, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesinin (1)inci
fıkrası değiştirilip (2)nci fıkrasındaki
yürütülmesi ibaresinden sonra gelmek üzere ve bu kanun uyarınca
yapılacak diğer işlemler ibaresi eklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, anılan fıkrada yapılan değişiklikler
kısaca şöyledir: Riskli yapının tapu kayıtlarında
bulunan intifa hakkı, ipotek ve haciz gibi şerhlerin riskli yapı
yıkıldıktan sonra hisseler üzerinde devam ettirilmemesine,
riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında, uygulama yapılan etap
veya ada bazında maliklerin üçte 2 çoğunluğuyla karar
alınması, üçte 1lik kısımda bulunan hisselerin anlaşan
diğer maliklere satılabilmesine, anlaşan diğer malikler
satın almaz ise bu payların Bakanlıkça satın
alınmasına ve Bakanlık, TOKİ veya idarenin kanun
uyarınca yapılacak işlemler için mirasçılık belgesi
çıkarmaya, kayyum tayin etmeye veya tapuda kayıtlı son malike
göre işlem yapmaya yetkili olmasına imkân sağlayan bir
düzenlemenin tasarıya 24üncü madde olarak eklenmesi öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, torba yasadaki çoğu maddeyle yapılacak düzenlemeler
genel evrensel hukuk normlarına aykırıdır; Anayasanın
temel hak ve hürriyetlerle ilgili maddelerine, özellikle de mülkiyet hakkı
ve dava açma hakkıyla ilgili maddelerine aykırılık
göstermektedir; ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
birçok maddesine de aykırı ibareler içermektedir.
AKP
hükûmetleri, ranta ilişkin düzenlemeleri de içeren torba kanunları
Meclis İçtüzüğü ve Anayasaya aykırı bir şekilde
hazırlamakta, temel kanun şeklinde, aceleci bir anlayışla
bu kanunlar Meclis gündemine getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
sınırsız yetkiler verilmektedir. Bakanlık, imar
mevzuatında istediği uygulamayı yapma, istediği
alanları imara açma yetkisine sahip olmakta ve bu yetkileri de
gerektiğinde TOKİye devredebilmektedir. TOKİnin amacı,
kuruluş kanununda konut ihtiyacının karşılanması,
konut inşaatı yapanların tabi olacağı usul ve
esasların belirlenmesi, memleket şartlarına uygun inşaat
tekniklerinin geliştirilmesi şeklinde belirtilmiştir. TOKİ,
memleket şartlarına, yörenin doğal durumuna, kültürel, tarihî
zenginliklerine ve yöre halkının yaşam biçimine uygun konut
yapmak yerine on dört yıllık dönem içerisinde, arsa rantı
yaratan, rezidanslar yapan, lüks villalar yapan, şehirlerin imar
planlarını değiştiren bir kurum hâline gelmiştir.
Fakir ve orta gelir grubuna hizmet etmesi gereken TOKİ, milletin ve
devletin arazilerine el koyarak yandaş müteahhitlerle maliyeti ve kalitesi
düşük evler yapıyor ancak oradan ev almak isteyenlere pahalıya
satıyor; güya taksitle, düşük faizle ama ana para ve faize öyle bir
şekilde yükleniyor ki taksitler öyle bir şekilde artıyor ki
evler artık, ödeme güçlüğünden dolayı el değiştiriyor.
Alınan evlerin akan damları, patlayan boruları, su kaçıran,
hava alan, yağmur alan pencereleri, kabaran sıva ve döşemeleri,
ev alanları aldığına bin pişman ediyor. Ancak
TOKİ, AKPnin miting düzenleyicisi bazı müteahhitlerin rant
kapısı olmaya devam ediyor diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Aydın Milletvekili Sayın
Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak torba yasaya
karşıyız çünkü burada, kanun değişikliğinde
muhakkak komisyona gelmesi gerekir. Örnek diyelim, çevre ve şehircilikle ilgili
Komisyonda olan bütün partilerin komisyon üyeleri bu konuda tecrübelidir ve
oraya geldiğinde daha doğru bir kanun çıkacağı
inancını taşıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, dün akşam burada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Süleyman Soyluyu turizme destekten dolayı
eleştirmiştim. Çünkü, o turizm desteğinde, Antalya ve
Muğlada, 2015 yılında dokuz ay çalışan, üç ay
işi askıya alınan; 2016 yılında dokuz ay aynı
iş yerinde çalışma şartıyla, askıdaki üç
aylık sigorta primlerinin ve asgari ücretlerin İŞKUR
tarafından karşılanacağını bildirmişti ve
Aydını katmamıştı. Bugün, Turizm Bakanı saat
14.00te yanıma geldi, bu konuda Aydını da bu turizm destek
paketine koyduğunu söyledi. Burada, kendi adıma ve Aydın
halkı adına Turizm Bakanıma teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Aydın, nüfusunun yüzde 80i tarımla geçinen, yüzde
20si de turizmle geçinen bir ilimiz. Yani, 17 ilçenin 2 ilçesi turizme
bakıyor; biri Kuşadası biri Didim. 15 tane ilçe ürettiği o
tarım ürünlerini, o malları, yaz olduğu zaman,
Kuşadası ve Didim ağırlıklı olmak üzere,
İzmir ağırlıklı olmak üzere satarak geçimini
sağlıyorlar.
Kuşadası
hem Türkiye için hem Aydınımız için göz bebeğidir çünkü
Kuşadası 1962de liman başlatılarak Türkiye'yi dünyaya
tanıtan tek merkezî turizm alanıdır yani yurt
dışından gemilerle gelen yolcular aynı gün Efese gider,
Efese gidip Meryem Anayı ziyaret ederek yarı hacı olurlar. Bu
vesileyle Kuşadasına önem vermemiz gerektiğini muhakkak gündeme
getirmek zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz -Kuşadasına gelip de gören var-
Kuşadasının tam merkezinde, şurada köprü olarak bir
viyadük yaptınız. Yani, Başbakanın İstanbulda
dediği ucube var ya, üzülerek söylüyorum, Karayolları
aynısını, bu ucubeyi tam Kuşadasının merkezine
yaptı. Şu bölümlerde en az 200-300 tane iş alanı var. Bu
iş alanında olan o dükkânların hepsini öldürdü yani
battıçıktı yapması gerekirken ne hikmetse bu proje,
inanın ki... Ben Binali Yıldırımı yıllardan beri
takip ediyorum, bu projeyi görse herhâlde o genel müdürü, bölge müdürünü
görevden alırdı. Bunları samimi söylüyorum. Yani, Allah
aşkına bu turizm bölgesinde, Kuşadasında böyle bir
şey olabilir mi ya? Böyle bir şey olabilir mi? İşte burada
fotoğrafı.
En
azından Kuşadasının çevre yolu ihtiyacı vardı
değerli arkadaşlar, çevre yolu yapmanız gerekirken, geldiniz,
merkezin ortasına şu ucubeyi koydunuz, orada 300 esnafın
gelirine el koydunuz.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz Büyükşehir Yasasını
çıkardınız. Bu Büyükşehir Yasası Melih Gökçekin
yasası olarak çıktı. Büyükşehir Yasası
çıktıktan sonra mevcut ilçe belediyelerinin geliri yüzde 40
düştü yani beldeler, köyler ilçeye bağlandı, hacimleri, hizmet
alanı 3 misli büyüdü ama geliri yüzde 40 düştü.
Şimdi
ben şunu söylüyorum: Turizm bu yıl çok zor durumda.
Kuşadasına özellikle Turizm Bakanım -burada- destek veriyor.
Ulaştırma Bakanlığından, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığından ek bütçe istiyorum Kuşadasına ve
Didime. Bunun için desteklerinizi bekliyoruz. Şayet, Kuşadası
geri giderse
İnanın ki geçen sene 513 tane gemi geldi, bu sene o
300e düştü, bu 300 tane gemide en az 400 bin insan gelecek, hizmet
edemeyeceğiz ve seneye 300 gemi 100 gemiye düşecektir. Onun için,
burada Hükûmete sesleniyorum: Kuşadasına ve Didime mevcut Hükûmet
destek vermek zorunda.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter sayısı Başkanım
BAŞKAN
Oylamaya geçtik Sayın Toğrul.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü
maddesinde geçen "muvafakat aranmaksızın" ibaresinin
"maliklerin en az 2/3'üyle yapılan anlaşma
doğrultusunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Çağlar Demirel
(Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan
konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
diğer bütün hakların kendisinden türediğinin kabul edilmesi
nedeniyle hakların anası olarak nitelendirilen mülkiyet hakkı,
temel hak ve özgürlükler arasında özel bir öneme sahiptir. 1982
Anayasasının 35inci maddesi Herkes, mülkiyet ve miras hakkına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması
toplum yararına aykırı olamaz. der. Öncelikle, 35inci maddenin
ilk fıkrasında, herkesin mülkiyet ve miras hakkına sahip
olduğu belirtilerek özel mülkiyet esas olarak kabul edilmiştir. Buna
mülkiyet hakkının kişinin hak ve ödevleri arasında
düzenlenmesi de eklenirse, bu hakkın kişinin hak ve ödevleri
arasında ele alınması yaklaşımı, devlet sistemi
açısından da bir tercih olarak görülmesi mümkündür ve bu tercihin
çağdaş demokrasi yönünde olduğuna da hiçbir kuşku yoktur.
Anayasa Mahkemesinin bir kararında vurgulandığı üzere,
Demokratik hukuk devletinde özel mülkiyetin tanınması ve korunup garanti
altına alınması zorunludur. denmektedir.
Anayasanın
benimsediği sosyal devlet anlayışında ise,
başlangıçta kişinin eşya üzerinde mutlak bir
egemenliği demek olan ve kutsal olarak kabul edilen mülkiyet hakkı bu
niteliğini yitirmiş, mutlak ve subjektif olarak düşünülen bu hak
mutlak olmayan bir duruma dönüşmüş ve sosyal işlevleriyle
sınırlandırılmıştır. Bu anlamda, mülkiyet
hakkı bireyin dilediği biçimde kullanabileceği bir hak ve
sınırsız bir özgürlük olma niteliğini çoktan
yitirmiştir. Birçok hak gibi bu hakkın da kamu yararı
amacıyla sınırlandırılabileceği ilkesi maalesef
benimsenmiştir.
Mülkiyet
anlayışında, mülkiyet hakkının iki temel yönü
bulunmaktadır. Bunlardan birisi mülkiyetin kişiye
sağladığı haklar, diğeri ise kişiye
yüklediği ödevlerdir. Hemen belirtmek gerekir ki sosyal devlet
anlayışındaki mülkiyet anlayışında özel mülkiyet
kural, ödev ve sınırlandırma ise istisnadır. Hakkın
ödev yönü, bir yandan devlet mülkiyeti hakkını kamu yararı
amacıyla sınırlandırma hakkı sağlamakta,
diğer yandan ise malike hakkını toplum yararına uygun
olarak ve başkasına zarar vermeksizin kullanma yükümlülüğü
yüklemektedir.
Anayasa,
mülkiyet hakkının kapsamının belirlenmesini kanun koyucunun
takdirine bırakmıştır. Ancak, kanun koyucu, mülkiyet
hakkının kapsamını tayin ederken Anayasada yer alan
hükümlere uygun davranmak zorundadır. Örneğin, Anayasanın
35inci maddesi özel mülkiyeti kabul ettiğine göre, kanun koyucunun da
özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldıracak düzenlemeler yapması mümkün
değildir.
Anayasa
Mahkemesi, mülkiyet hakkının malike tanıdığı
haklar konusunda Roma hukukunun kabul ettiği yaklaşımı
benimseyerek mülkiyet hakkının kişiye mülkü üzerinde kullanma,
ondan yararlanma ve onun hakkında tasarrufta bulunma imkânı
verdiğini de ifade etmektedir. Bundan dolayı, mülkiyet
hakkının kapsamı ve malike tanıdığı
yetkilerin sadece eşya hukuku anlamında ele alınmaması ve
hakkı oluşturan unsurun tabi bulunduğu mevzuatın da dikkate
alınması gerekmektedir. Örneğin, taşınır ve
taşınmaz mallar üzerindeki haklar Medeni Kanuna tabidir, eser
sahibinin fikrî mülkiyet konusu, eser üzerindeki hakları Fikir ve Sanat
Eserleri Kanununa, alacaklının alacak üzerindeki hakları ise
Borçlar Kanununa tabidir.
Üstelik
daha önce de belirtildiği üzere, mülkiyet hakkı, dinamik bir
unsurdur, içinde bulunduğu toplumun koşullarından etkilenir.
Bundan dolayı mülkiyet hakkının kapsamı, hakkı
oluşturan kullanma ve yararlanma, tüketme, ayırma, birleştirme
vesaire -işleme de dâhil olmak üzere- haklarını verir fakat bu
yetkileri tek tek saymak da mümkün değildir. Mülkü yok etme yetkisinin de
mülkiyet hakkının müspet yönüne dâhil olup olmadığı
tartışmalı olsa da, Anayasa Mahkemesi, mülkiyet
hakkının kişiye, mülkünü yok etme hakkı verdiği
görüşündedir.
35inci
maddenin son fıkrası, mülkiyet hakkının toplum
yararına aykırı şekilde
kullanılamayacağını öngörmektedir. Bu düzenlemenin,
mülkiyet hakkını, kanun koyucudan da önce kendiliğinden
sınırlayan bir düzenleme mi olduğu, yoksa, kanun koyucuya kamu
yararı amacı yanında sınırlama için ikinci bir sebep
mi verdiği konusu ise tartışılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine de aykırı hükümler içeren bu yasa
taslağının, kamu düzeni ve güvenliği gibi kavramlarda
hukukumuzla ilişkili olmadığını görmekteyiz.
İnsanlarımızın mülkleri üzerinde resen yapılan
tasarruflar ve sınırlandırmalar kabul edilemez ve toplumsal
olaylara neden olabilecek nitelikteki bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir. Bu
nedenle, resen yapılan iş ve işlemlerin, rızalık
esasına göre kanun tasarısında düzelmesi gerekmektedir.
Teklifimiz de, en az 2/3 oranında bu görüşün alınması
meselesidir.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten tehcire konu olan iş ve işlemlerde
rızalık esası resen bir şekilde alınmış,
3402 sayılı Kadastro Kanunu yok sayılarak, Tapu Yasası yok
sayılarak, 3194 sayılı İmar Kanunu yok sayılarak bu
kanun tasarısı önümüze getirilmiştir. Uluslararası hukuka
da iç hukukumuza da aykırıdır.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.075
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesi
üzerinde İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve
arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
25inci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci
maddesinin tasarı metninde geçen Riskli alanlarda, rezerv yapı
alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde,
ibaresinin Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli
yapıların bulunduğu ada ve parsellerde, şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Altan Tan Erol Dora Mehmet Ali Aslan
Diyarbakır Mardin Batman
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 25inci maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Mehmet Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku Çakırözer Erkan Aydın
İstanbul Eskişehir Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Günal Erhan Usta Kamil
Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni Açba Mehmet Necmettin Ahrazoğlu İzzet Ulvi Yönter
Sakarya Hatay İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra
sayılı torba Yasa Tasarısının 25inci maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
25inci
maddeyle 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Dönüşüm gelirleri
başlıklı 7nci maddesi değiştirilmektedir. Bu
değişiklikle yapı alanlarındaki artışlar için
hesaplanan harç ve ücret farklarının alınmasına imkân
sağlayan bir düzenleme getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, temel kanun olarak getirilmemesi gereken ve milletimizi
yakından ilgilendiren, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri
alınmadan ve ilgili komisyonlardan geçmeden getirilen bu tasarılar
yasalaşmaktadır. 24üncü maddede de belirttiğim gibi, AKP bu
kanunlardaki değişiklikleri aceleci bir anlayışla Meclis
gündemine getirmektedir. Sonuç olarak da gerekli tartışmalar
yapılmadan getirilen bu tasarılar, sonunda çözüm getirmemekte ve
kısa süre sonra da düzeltme ihtiyaçları doğmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, terör nedeniyle tahrip olan binaların, kültür
varlıklarının, tarihî mekânların onarımı veya
yeniden yapılanmasını sağlamak için yapılan bu
düzenleme tabii ki terör nedeniyle zarar gören masum yöre halkının
mağduriyetini gidermeli, göç edenlerin yeniden yurtlarına dönmelerini
sağlamalı, zararlarını tazmin etmelidir. Ancak, terör nedeniyle
hayatını kaybedenlerin, şehitlerin, gazilerin, geride
kalanların yakınlarının hakları ve hukukları da
ziyadesiyle korunmalıdır. 2002 yılında, önceki dönemlerde,
terörle mücadele edildiğinde Köyler boşaltılıyor,
yakılıyor, yıkılıyor. diyenler, bugün,
gerektiğinde şehirlerin yakılması pahasına terörle
baş etmek için taş üstünde taş, omuz üstünde baş
kalmaması gerektiğini ne yazık ki yeni
anlamışlardır.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yıllarca, Hükûmetin
terörle mücadeleyi yanlış anladığını
Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Terörle mücadele,
teröristle mücadele değildir; zaman ve mekân üstü, tarihsel perspektiften
beslenen yüksek akıl ve algı gerektirmektedir. Önce olanı,
olmuşu ve olacağı bütüncül ve derinlikli yorumlayan, yüksekten
ve analitik bakış demek olan terörizmle mücadele vizyonu
geliştirilmelidir. demişti ancak AKP bunu dikkate almadı.
Zamanın Sayın Başbakanı Sayın Erdoğan Bölücü
terör örgütü kadroları silahları bırakarak ülkeyi terk
edecekler. demişti, peki ne oldu? Terk etmek şöyle dursun, kuzey
Iraktaki terör kamplarındaki teröristler kaçak olarak ve Habur Sınır
Kapısından davullarla karşılanarak silahlarıyla
birlikte ülkeye geldiler. Çadır mahkemeleri kurularak teröristler serbest
bırakıldı. Valiye, kaymakama Teröristleri görmeyin.
talimatını verenler, terörün geldiği sonuçlardan herhâlde
pişmanlık duymuşlardır.
Bugün
görüyoruz ki, bu ihmallerin sonucu teröristler şehirlerimize öyle
silahlar, öyle bombalar yığmışlar ki sokağa çıkma
yasağı ilan edilmesine rağmen günlerce temizlenemiyor,
şehirlerin her tarafına bombalar tuzaklanmış, mühimmatlar
yığılmış, keskin nişancılar
konuşlandırılmıştır. Buradan sormak istiyoruz:
Terörle mücadele konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin tüm ikazlarına
rağmen neden gerekli tedbirleri almadınız? Önerilerimize niçin
kulak tıkadınız? Şimdi de yakıp yıkılan
yerlerin yerine yeni yerleşim yerleri açarak güvenliği
sağlayacağınızı mı sanıyorsunuz? Terörden
zarar gören her vatandaşımızın hakkı hukuku
korunmalı, onlarla anlaşarak, gönülleri alınarak ve
mağduriyetlere uğratmadan, emrivakiye getirilmeden problemleri
çözülmeli, dertlerine derman olunmalı, yeni mağduriyetler
yaratılmamalıdır. Terör uzantılarının siyasi
emellerine su taşımadan onlara şirin görünmek, oylarına ve
oy kaygısına bakmadan
Terörle mücadele öncelikle samimiyet ister,
dik duruş ister, kararlılık ister.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) Terörle mücadele eden güvenlik
güçlerine gerekli destekler verilmeli, imkânlar tanınmalı ancak
teröristlerle ve terörist uçlarıyla müzakere edilmemeli diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Erkan
Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesine
ilişkin vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Söz
konusu madde, Komisyondaki arkadaşlarımızın da muhalefet
şerhinde belirttiği gibi, içine her şeyin
sıkıştırıldığı, Hükûmetin bir türlü
vazgeçemediği torba yasanın içine son anda eklenmiştir. Bu
nedenle de Komisyonda ayrıntılı görüşülememiş ve de bu
maddenin ortaya çıkaracağı sonuçlar da öngörülememiştir.
Anayasanın
35inci maddesi şöyle der: Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu
haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet
hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine göre ise, her gerçek veya tüzel
kişi mallarından yararlanmasına saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir. Herhangi bir kimse ancak kamu yararı gereği olarak
ve kanunun öngördüğü koşullarla devletler hukukunun genel ilkeleri
çerçevesinde mülkünden mahrum edilebilir. Herkes, yasal şekilde elde
ettiği mülküne sahip olma, kullanma, elden çıkarma ve miras
bırakma hakkına sahiptir. Bunların kaybı
karşılığında zamanında adil bir tazminat ödenmesi
koşuluyla, kamu menfaati nedeniyle veya yasada öngörülen koşullar
çerçevesinde yapılması dışında hiç kimsenin elinden
mülkü alınamaz. Mülkün kullanımı kamu menfaati için gerekli
olduğu ölçüde yasayla düzenlenebilir.
Mülkiyet
hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin de birinci
kuşak hakları içinde yer almaktadır.
Bu
madde, Anayasamıza da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
de, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine de aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, yaşam, özgürlük ve mülk insanlar yasa
yaptıkları için var olmadılar. Aksine, gerçek şudur ki,
yaşam, özgürlük ve mülk, insanların ilk etapta yasa yapmasına
sebep oldu. Şimdi bu madde böylesine bir gerçeğin tam tersi bir anlayışı
ortaya koyuyor, sanki yasalar olduğu için yaşam, özgürlük ve mülkün
olduğunu savunuyor.
Mülkiyet
hakkı ve onun sağladığı kullanma ve yararlanma yetkisi
ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabilir, örneğin, Toprak Reformu Kanunu, İmar
Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu gibi. 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanlar Hakkında Kanun, adı üzerinde riskli alanlarla
ilgilidir. Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı bozacak
veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerler kavramı
ise iç hukukumuzda yoktur, ayrıca, 6306 sayılı Yasayla da uyuşmamaktadır.
Ayrıca kavram esnek bir kavramdır, Hükûmete istediği her yeri
kamulaştırma hakkı vermektedir. Bu, daha çok otoriter bir
sürecin başlangıcı demektir.
Bizler
burada ne yaparsak yapalım Anayasa'mıza ve evrensel insan
haklarına uygun yasalar üretmek zorundayız. İnsan hak ve
özgürlüklerini, mülkiyet hakkını kısıtlamak için
çıkarılan her yasa demokrasimize de vurulan ağır bir darbe
olacaktır. Unutmayalım ki, hukukun kuvvetinin azaldığı
yerde kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar. Sanırım,
şimdiki Hükûmetin hukuku geçerli olmaya başlamaktadır ki, bu da
çok tehlikelidir.
Hak
ve özgürlüklerin kısıtlanmasının hep bir ortak mazereti
vardır, o da, Başka bir alternatif yoktu, ne yapalım?
Unutulmayan bir film repliği gibi, Yaptım ama niye, bir sor bakalım.
Hayır, böyle bir anlayışı kabul edemeyiz. Hükûmeti buradan
bir kez daha uyarıyorum: Bu maddeyle mağdur olan her vatandaş
devletle karşı karşıya kalacaktır, bu da devlete olan
güveni azaltacaktır, uluslararası ilişkilerde zayıf olan
insan hakları karnemizi daha da zayıflatacaktır. Maddenin
yeniden komisyonuna gönderilmesini, orada da enine boyuna tekrar
görüşülmesini talep ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci
maddesinin tasarı metninde geçen Riskli alanlarda, rezerv yapı
alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde,
ibaresinin Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli
yapıların bulunduğu ada ve parsellerde, şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel
(Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273
sıra sayılı torba Kanun Tasarısının 25inci
maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz bu tasarıyla, yürütmeyi
durdurma süreçlerine ilişkin son derece antidemokratik ve hukuk
dışı bir uygulama getirilmek istenmektedir. Öncelikle belirtmek
isterim ki, yürütmenin durdurulması mekanizması, haklarını
korumak bakımından, idare edilenlere yani yurttaşlara Anayasa
tarafından tanınmış bir imkândır; dolayısıyla,
kanunla ortadan kaldırılması da mümkün değildir.
Bakınız, örneğin Anayasanın 125inci maddesiyle
İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı
yolu açıktır. hükmü getirilmiş, yine aynı maddede, idari
işlemin uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka
aykırı olması şartlarının birlikte
gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar
verilebileceği kurala bağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bunun istisnası altıncı fıkrada
sayılan hâllerdir. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 2014/41 sayılı
Kararında, Anayasanın 125inci maddesinin 6ncı
fıkrasıyla üstün kamu yararının bulunduğu kimi
durumlarda yürütmenin durdurulmasına karar verilmesine istisna
getirilebileceği öngörülmüştür. Buna göre Yürütmenin durdurulması
kararı verilmesi olağanüstü hâl, sıkıyönetim, seferberlik
ve savaş hâli ile millî güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık
nedenlerine bağlı olarak kanunla sınırlanabilir. ifadesine
yer vermiştir. Yine aynı kararla, Anayasanın 125inci
maddesinde belirtilen nedenlerden birine dayanılması Kanun koyucuya
yürütmenin durdurulması kararı verilmesine istisna getirme konusunda
sınırsız yetki vermez. değerlendirmesi yapılarak
doğabilecek keyfî uygulamaların önü kesilmiş ve yürütmenin
durdurulması önüne engel getiren hüküm iptal edilmişti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki düzenleme, açıkça
Anayasa Mahkemesi kararının arkasından
dolaşılması anlamına gelmektedir.
Yine,
Anayasanın başta 15inci maddesi olmak üzere çeşitli maddeleri,
olağanüstü hâllerde uygulanacak rejimin çerçevesini çizmektedir. Böyle bir
durumun bulunmadığı hâllerde, kamu düzeninin ve
güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye
uğratacak şekilde bozulduğu gibi muğlak bir kriter
getirilerek âdeta olağanüstü bir rejim yaratılması, hukuk
güvenliğine ve hukuk devleti ilkesine açıkça aykırılık
teşkil etmektedir. Kamu düzeninin ve güvenliğinin olağan
hayatı durduracak ve kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu
hâllerde alınacak önlemler, kamu gücünü elinde bulunduranların
ellerindeki imkânlar Anayasayla düzenlenmiştir.
Riskli
alanın ne olduğu, Mayıs 2012de yürürlüğe giren 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanunun 2nci maddesinde tanımlanmıştır.
Kanuna göre, zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma sebebiyle
can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya
idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen
ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılan alan, riskli alandır. Görüldüğü gibi,
bu kanunla, acele kamulaştırma yolu yalnızca ve yalnızca
riskli yapıları kapsayacak şekilde
açılmıştır. Ancak bu tasarıyla tümüyle riskli alan
ilan edilen bir bölgede acele kamulaştırma yoluna gidilmesi mülkiyet
hakkının açık ihlalidir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Acele Kamulaştırma 1939
tarihli, savaş ve seferberlik hâllerindeki acil ihtiyaçları
düzenleyen bir Kanundur. Ancak AKP Hükûmetinin savaş hâlinde
uygulanabilecek ve hak alanını çok fazla kısıtlayan
istisnai bir rejimi olağan zamanlarda yaygınlaştırma
eğilimi kabul edilemez. Unutmamalıyız ki insanların temel
hak ve özgürlüklerinin tanınması, korunması ve
geliştirilmesi hukuk devletinin temel hedefidir diyor, bu duygularla
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Başkanım karar yeter
sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesi
üzerinde Mardin Milletvekilli Erol Dora ve arkadaşlarının
önergesinin oylanması sırasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmemiştir.
273
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı
madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere toplam dört önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Şanlıurfa İline
İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 26ncı madde ile ilave edilmesi
öngörülen ek madde 1'in (2)nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlknur İnceöz Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Aksaray İstanbul Kırıkkale
Murat Alparslan Mehmet Metiner Mehmet
Demir
Ankara İstanbul Kırıkkale
Halil Eldemir Hüseyin Özbakır Cemal Öztürk
Bilecik Zonguldak Giresun
Mücahit Durmuşoğlu
Osmaniye
(2)
a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete'de yayımı
tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine
riskli alan kararına karşı dava açılamaz.
b)
Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda
kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır.
BAŞKAN
Şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
26ncı maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku Çakırözer Haluk Pekşen
İstanbul Eskişehir Trabzon
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel İdris Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Behçet Yıldırım Osman Baydemir Mehmet Ali Aslan
Adıyaman Şanlıurfa Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Günal Erhan Usta Kamil
Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni Açba İzzet Ulvi Yönter Kadir Koçdemir
Sakarya İstanbul Bursa
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Kadir
Koçdemir.
Buyurun.
KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ek
madde ilave edilen kanun, afet riski altındaki alanlardaki
yapıların dönüştürülmesine dair bir kanun. Ama ek maddede -düzenlediğimiz
husus- kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak
veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu durumlar ifade
ediliyor. Burada başka bir ifadeyle, şecaat arz ederken sirkatin
söylemek gibi, şu andaki kamu yönetiminin doğal afetle eşit hâle
geldiği dolaylı olarak kabul edilmektedir çünkü doğal afet riski
altındaki yapılara kamu güvenliği ve düzeniyle ilgili görevin
yapılamaması neticesinde müdahale edilme durumu burada
düzenlenmektedir.
Gerçekten
de kamu yönetimindeki bu beceriksizlik, ehliyetsizlik, adalet ve kamu
ilkelerinden uzaklaşma durumu bir doğal afet kadar, birlikte
yaşamamıza, şehirlerimize zarar verebilmektedir.
Başarısını -daha önce de söylediğim gibi- ayırma,
kayırma ve buyurmaya borçlu olan iktidar partisi, toplum içinde kendisi
sosyal manada çok ciddi fay hatları oluşturmuş ve bu fay
hatları birlikte yaşamayı, siyasetin dilini zehirleyerek çok
ciddi, buradan zararların oluşmasına yol
açmıştır. Ancak bu eklenen maddede bu zarardan da kamu
denetiminden ve iş yapmayla ilgili genel prensiplerden uzaklaşma
yönündeki kurnazlığı tekrar görüyoruz çünkü eklenen maddelerle
4734 sayılı Kanunun 21inci maddesi kapsamına
sokulmaktadır burada yapılacak yapılaşmalar. Bu nedir?
21inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendiyle, ihaleye
çıkmadan, ilan yapmadan, sadece anlaştığınız ve
2 kişi daha bul gel. diyerek çağırabileceğiniz 3 teklifle
bu işleri verme imkânına kavuşulacaktır.
Yine,
bu, Bakanlar Kurulu tarafından afet alanı ilan edilecek kamu
güvenliği ve düzeninin tesis edilemediği alanlarla ilgili
yargıya gitme, hak arama yollarında da ciddi kısıtlamalara
gidilecektir. Bütün bunlar devlet olma fonksiyonlarını yerine
getirmedeki başarısızlığın dolaylı olarak
hem ikrarıdır hem de bu başarısızlıktan
başta ihale mevzuatımız olmak üzere kamu harcamalarındaki
gerekliliklerden kaçarak yine birilerine imkân sağlama, birilerine menfaat
sağlama çabasını çok açık bir şekilde ortaya
koymaktadır. Hele hele bu düzenlemenin temel kanun mahiyetindeki bir
kanunda, çok sayıda değiştirilen kanun maddesinden biri olarak
getirilmesi de yine yönetim ve yasama anlayışının
başka bir tezahürüdür. Ben hem doğal afetleri ki doğal afetler;
tabiatı, jeolojiyi oradaki topografik yapıyı dikkate almadan
yapılan yapılaşmalarla etkisi artan afetlerdir- hem de bugün
burada doğal afet kapsamına soktuğumuz devleti yönetememe durumunun,
sosyal afetlerin olmadığı; topluma, tarihî mirasımıza,
toprağa, jeolojiye dost bir yönetim umuduyla hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Osman Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN
BAYDEMİR (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bana
düşen bu madde -yani torba kanunu içerisinde, daha doğrusu tombala
torbası içerisinde benim elime gelen madde- özü itibarıyla
faşizmi yasallaştırma maddesidir. Her şeyden önce bir
hukukçu kimliğimle ama aynı zamanda uzun yıllar yerel
yönetimlerde görev yapan bir mesai arkadaşınız deneyimiyle ifade
etmek isterim ki; elbette ki kentsel dönüşüm, elbette ki yer yer
kamulaştırma, elbette ki yeniden inşa etme çabası,
çalışmaları olağan yaşam içerisinde birer
gerekliliktir, hatta yer yer zorunluluktur. Ancak, burada söz konusu olan birer
kamulaştırma işlemi değildir. Burada söz konusu olan, kamu
düzenini bozanlar, Müzakere yoktur, çözüm yoktur, Kürt sorunu yoktur,
artık barış yoktur. deyip tek başına bir iktidarı
inşa etmek, elde etmek adına şehirleri, kasabaları
insanlarıyla birlikte tank atışıyla, top
atışıyla yıkıma maruz bırakanlarla ve şu
anda yıkım devam ederken bu yıkımın, bu zihniyetin
yasallaştırılması süreciyle, pratiğiyle,
uygulamasıyla karşı karşıyayız şu anda. Her
şeyden önce Anayasanın kendisine aykırıdır.
İdarenin her türlü eylem ve işlemine yargı yolunun açık
olduğu hükmü bu yasa maddesiyle ortadan kaldırılmaktadır.
Yine,
bu yasa maddesiyle, özelikle de (2)nci fıkranın (b) bendiyle yerli
ve millî Rezalar oluşturuluyor. Teklif usulüyle, pazarlık usulüyle
dilediğine ihaleyi peşkeş çekme, yandaşına ihaleyi
peşkeş çekme suretiyle de bir yanlış başka bir
yanlışla örtülmeye çalışılıyor. Çok açık ve
net söylüyorum: Bu yasanın adı, 26ncı maddenin adı âdeta
fırtına ekmektir. Fırtına ekenler mutlaka ama mutlaka
kasırga biçeceklerdir. Bu maddenin tümüne
baktığımızda, hatta 23, 24 ve 25le
birleştirdiğimizde, temel ruhunu, temel felsefesini, perspektifini
Tehcir Kanunundan almaktadır, tehcir pratiğinden almaktadır;
yine, Şark Islahat Planından esinlenmiştir; aynı
şekilde iskân kanunları ve aynı şekilde takriri sükûn
kanunlarından esinlenmiştir. Bütün bu olup bitenlerin
insanlığına, ülkeye, kamu düzenine, bundan sonra da birlikte
yaşam arzusuna miskalizerre katkısı olmayacaktır. Tarih bir
kez daha tekerrür ediyor. Seyit Rızayı idam sehpasına
götürebilmek için yaşını değiştirdiler ve bunun
adına da kanun dediler. Yine, Erdal Ereni idam sehpasına götürmek
için yaşını değiştirdiler. İşte, bu kanun
maddesi tam da bir zulme kılıf bulma, bir zulme kılıf biçme
maddesidir. Bu itibarla da hem Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine, temel insan haklarına aykırı olan bu yasadan
gelin vazgeçin.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Vay be!
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) Özü itibarıyla, gelin, faşizmden vazgeçin.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Yok ya!
OSMAN
BAYDEMİR (Devamla) Faşizm bir toplumun başına gelebilecek
en büyük beladır ve faşizm öyle bir çukurdur ki, 317 basamaklı
bir merdiven ve o 317 basamaklı merdivenin üzerine en uzun insan dahi
çıksa o çukurdan çıkmayacak, çıkamayacak kadar derin bir
çukurdur. Gelin, bu çukurdan vazgeçin diyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Baydemirin defalarca burada dile
gelmiş olan görüşlerini reddediyorum, buna ilişkin
görüşlerimiz kayıtlarda mevcuttur. En son kullandığı
metaforu da aynen kendisine iade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü
konuşmacı Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; on yıl içerisinde Parlamentoda 8 kez görüşülüp
yasalaşan, Anayasa Mahkemesince de her defasında iptal edilen ve
Anayasanın tam 12 maddesine 8 kez aykırı bulunarak iptal edilen
bir yasa tasarısı üzerine söz aldım.
Aslında
söylenecek söz yok. Bu, Anayasa Mahkemesinin 8 kez iptal ettiği 3 yasa
maddesinin niye Genel Kurula bir kez daha geldiğini merak ettim ve Anayasa
Mahkemesinin en son 2014 tarihinde bu yasayı iptal ettiği kararı
aldım ve yüce heyetinizin huzuruna getirdim. Anlıyorum ki havuzda
para kalmamış. Bu yasa düzenlemesi kılıfıyla, vatan
evlatları terörle mücadele edip şehit kanlarını dökerken
bakan evlatlarının havuzuna para lazımmış
Bu bir rant
yasası, bu bir utanç yasasıdır.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Haksızlık ediyorsunuz.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Böyle bir yasanın bu Parlamentoda
konuşulması bile bir milletvekili, bir hukukçu olarak, hepimiz
adına utanç verici bir durumdur. Dünyanın hangi ülkesinde anayasa 12
kez, 8 yasa maddesiyle ihlal edilebilir? Böyle bir hukuk, böyle bir vicdan,
böyle bir insan, hakkı nerede var ve bundan kim bahsedebilir?
Anlıyorum, gerçekten bu rant ve para hırsı, bu akçalı
hırs sizin gözünüzü karartmış ama yalnızca bu değil;
cumhuriyeti yıkmak ve ranta ulaşmak için
yıkmayacağınız değer yoktur ama inanın, bütün
kutsal dinlerde ve bütün ahlaklarda en önemli ortak payda adalettir. Adalet
yoksa gerisi boş lakırdıdır. Bu yasa için bizi boşuna
yoruyorsunuz. Bu yasa için yapılacak tek şey, Anayasa Mahkemesinin
2014 tarihli kararını bu yasayı üzerine ekleyip Anayasa
Mahkemesine taşımaktır.
Hedefinizde
nereler olduğunu biliyoruz ama benim sizden asıl öğrenmek
istediğim şey şu: Şehit cenazelerine gittiğiniz zaman
o şehit yakınları sizlere Bizim çocuklarımız can
verirken siz bu yasayla nasıl rant peşinde koştunuz? diye
sorduklarında ne cevap vereceksiniz, ben onu merak ediyorum. O şehit
cenazelerinde o cenaze yakınlarının yüzlerine bu rant
yasasıyla nasıl bakacaksınız, ben merak ediyorum. El
vicdan! Birazdan ellerinizi kaldıracaksınız, bu yasayı
geçireceksiniz ama hepinizden rica ediyorum, lütfedin, bir kez, bir kez olsun
şu Anayasa Mahkemesinin kararını okuyun. Dileyen her kimse
göndereyim, geleyim izah edeyim. Yanınızda hukukçular var, Türkiyede
hukukçular var. Bu bir ayıp, bu gerçekten utanç verici bir ayıp.
İnsanlık adına, böyle bir yasa maddesini buraya getirmek ne
demektir, ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir de pazarlık usulü,
davet usulü. Yani, kamu bankalarında artık rant kalmamış,
havuzdaki müteahhitlere para lazım; e, o zaman acilen tedbir lazım.
İşte bu, buradadır sayın milletvekilleri. Buna lütfen izin
vermeyin.
Ankarada,
Kızılay Meydanındaki Saraçoğlu Mahallesine el koymak için
böyle kılıflara gerek yok. Anayasa Mahkemesi söylüyor; 12 madde. Ben
sayayım mı? Tek tek saymama gerek var mı? Ayıp değil
mi? Ben utanıyorum, böyle bir yasa maddesini konuşmaktan gerçekten
utanıyorum, arlanıyorum. Anayasanın yok saydığı,
Anayasayı yok sayan bir yasa tasarısının bu Parlamentoda
görüşülebilir olması bile bu Parlamentonun Gazi Meclis adına da
unvanına da şanına da yakışmıyor;
ayıptır. Bir milletvekili olarak bundan ancak hicap duyarım ben.
(CHP sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, çok can alıcı bir özet; dava açılamaz,
yürütmenin durdurulması kararı verilemez, tedbir kararı
verilemez. Allah aşkına, soruyorum size, dava açmak temel bir insan
hakkı mıdır? Yargı kararlarına uymak Anayasanın
zorunlu bir ilkesi midir?
MUSA
ÇAM (İzmir) Doğru.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Ve bunların hepsi burada yok
sayılmış mıdır? Ya, ben şimdi merak ediyorum,
Anayasaya rağmen nasıl buna evet diyeceksiniz sevgili AK
PARTİli arkadaşlar, sayın milletvekilleri? Belediye
başkanlığı yapmış olan arkadaşlar var
içinizde, Anayasa Mahkemesine taşıyanlardan birisi de sizin
belediyeniz. Sizden önce taşınmış, siz
taşımışsınız. Gelin, Allah aşkına, bu
yasayı geri çektirin. Elinizi vicdanınıza koyun. Ben, burada
vicdanlı insanlar olduğunu biliyorum, sizin vicdanınıza
sesleniyorum.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Pekşen.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Beş dakikada 50 sıfatla yapılan bu
konuşmada, Cumhuriyeti yıkmak, akçalı hırsla davranmak.
ve sonrasında da Sevgili arkadaşlar, yapmayın. demek
Milletimizin takdirine bir mantık olarak sunuyorum.
Buradaki
iddiaları reddediyorum, biz cumhuriyeti taçlandırıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, bu Mecliste yeni
bir usul gelişiyor; her konuşmadan sonra Sayın Bostancı
konuşma üzerine bir yorum yapıyor. Böyle bir usul yok. Grup
Başkan Vekili, bir sataşma varsa ki; var.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Varsa söyleyeceği söz, sataşmadan söz
alır.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) - Çık da cevap versene! Çık da cevap versene!
Böyle
yorumlarla bu olmaz Sayın Başkan, buna müsaade etmemenizi talep
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki Sayın Altay.
OKTAY
VURAL (İzmir) Milletvekillerinin vicdanıyla karar vermesinden
rahatsız oldunuz galiba Sayın Bostancı. Milletvekillerinin
vicdanına seslendi ya.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Oylamaya geçtik.
Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Şanlıurfa İline
İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın çerçeve 26ncı maddesiyle ilave edilmesi
öngörülen ek madde 1'in (2)nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur
İnceöz (Aksaray) ve arkadaşları
(2)
a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete'de yayımı
tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine
riskli alan kararına karşı dava açılamaz.
b)
Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda
kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve
hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Öneriyle,
kanun yollarının tamamının kullanılması,
ayrıca düzenleyici işlemlerden olan riskli alan kararlarına
karşı dava açma süresinin Resmî Gazete'de yayım tarihinden
başlaması, uygulama işlemleriyle birlikte düzenleyici
işleme de dava açılamaması ile bu Kanun'un 6ncı maddesinin
(9)uncu fıkrasında belirtilen hükümle ilgili uygulamada
karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi
bakımından, ilan ve dava açmayla ilgili hususlara açıklık
getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 27nci maddesindeki "nakit
mevcudunun" ibaresinin "yıllık gelirlerinin"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Mustafa
Kalaycı
Antalya
Samsun
Konya
Kamil
Aydın Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter
Erzurum Sakarya
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 27nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Ünal
Demirtaş
İstanbul Eskişehir Zonguldak
MADDE 27- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 28'inci maddesinin
yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(7) Kuruluşlar, yönetim kurulu kararıyla
ve nakit mevcudunun yüzde onunu
aşmamak kaydıyla;
a) Yurt içi ve yurt dışındaki doğal
afet bölgelerine doğrudan veya yetkili makamlar
aracılığıyla konut, eğitim ve sağlık
tesisleri kurulması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına,
b) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 64'üncü maddesi ve
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu'nun 47'nci maddesinin sekizinci
fıkrasında sayılanlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun'un ek 1'inci maddesi hükümlerine göre nakdi tazminat
ödenmesi veya aylık bağlanması hakkı bulunanlara,
c) Geçirdiği iş kazası veya meslek
hastalığı sonucu sürekli işgöremez hale gelen işçilere
veya işçi vefat ettiyse hak sahiplerine ayni ve nakdi yardımda
bulunabilir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar
Demirel Behçet
Yıldırım İdris
Baluken
Diyarbakır Adıyaman Diyarbakır
Ahmet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan
Muş Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üç dakika önce, gerçekten şu
Parlamentonun faaliyetlerinin ibretlik bir kararla işlerine devam
ettiğini biz de yine ibretle izledik. Ne diyor bir önerge? Bakın,
muhalefet bir şey öneriyor, bütün üç önerge reddedildi. Ben, az önce
iktidar partisinin verdiği ve kabul edilen önergesiyle ilgili cümleyi
tekrar okuyorum. Diyor ki: Riskli alan kararına karşı Resmî
Gazetede yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Ek bir
cümle: Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına
karşı dava açılamaz. Bunu niye ekledi? Bir iki kelime değişikliği.
Az önceki hatipler dile getirdi; daha iki buçuk yıl önce, Anayasa
Mahkemesi, özellikle bazı iş ve işlemlerin yargıya
götürülmesinin önünün kapatılmasına dair iktidarın
çıkarmış olduğu yasayı iptal etmişti. Ben bir
kelime değiştireyim, oyun oynayayım, etrafından
dolanayım, Anayasa Mahkemesinin önüne tekrar gitsin, belki
kurtarırım. Anayasa 125 açıktır. Anayasanın 125inci
maddesi, neyin yargı yolunun açık olup
olmadığının takdirini size, bize bırakmaz. Anayasa 125
diyor ki
O 12 Eylül faşist askerî darbesinin Anayasası bile
şunu söylüyor: İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolu açıktır. Bu kadar net. Yok bir
bölümüne açık, bir bölümüne kapalı
Tabii, şu anda Surda
yıkım devam ediyor. Daha yasası çıkmadan Surda yıkımlara
devam ediliyor. Nedir? Burada, uygulamalara karşı dava
açılamazmış. Açılır, hem de bal gibi açılır
ve bugün devam eden Surdaki iş ve işlemlerle ilgili yasa ve
Anayasaya aykırı iş yapıyorsunuz, bunun da
hesabını vereceksiniz.
Bir
diğeri: Bakın, Sayın Doğan Kubat gelsin, şurada
söylesin, sekiz gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyon kuruldu. Bu
maddenin problemli olduğunu, bu şekliyle asla geçmemesi
gerektiğini söyledi ve bu maddenin tümüyle değiştirilmesi
gerektiğini Çevre ve Şehircilik Bakanının yanında dile
getirdi. Gelsin, burada Yok, böyle bir şey demedim. desin, ben de özür
dileyeceğim. Şimdi biz söyleyince zorunuza gidiyor. Mutlaka Kubata
saraydan mı, kasırdan mı, bir yerden mi Sus, otur yerine!
dediler ki madde değişmedi. Gelsin, desin ki: Ben bu cümleleri
kullanmadım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Ayıp! Bu dil, kötü bir dil.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) Sekiz gün önce Bu madde problemlidir, hukuki açıdan
problemlidir. diyen Kubat bugün niye burada yok ve neden yasa
değişikliğiyle ilgili düşüncesini pratize etmedi, neden
realize olmadı?
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) Geliyor, geliyor; sorarsınız.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) Bir diğeri: Söz konusu 27nci maddeyle alakalı
olarak söyleyelim: Efendim, terörle mücadelede hayatını kaybeden,
zarar gören mağdurlarla alakalı olarak, mağdurların ihtiyaç
duyduğu ve hak ettiği bazı tazminatlar ve aylıkların
bağlanması öngörülüyor. Ama unutmayalım ki son yıllarda,
her geçen yıl, bu tazminat ve aylığı hak eden
sayının artıyor olması ülkedeki savaş
gerçekliğinin ne kadar derinleştiğinin göstergesidir. Şu
Parlamentonun görevi, tazminat ve aylık hak edenlerin
ihtiyaçlarını karşılamaktan önce, bir defa, tazminata,
aylığa konu olabilecek ölümleri, mağduriyetleri önleyecek bir
toplumsal barış çalışması yapmaktır. Ya
değilse, hiçbir ama hiçbir tazminat ve meblağ, ne hayatını
kaybedenlerin eş, çocuk, anne ve babalarının
acılarını gidermeye kifayet eder ne de giderek derinleşen
toplumsal barış problemlerinin giderilmesine hizmet edebilir. Gidin
bir bakın, hayatını kaybeden asker, polis, sivil, bebek,
yaşlı, militan; hiçbirinin ama hiçbirinin acısını siz
parayla gideremezsiniz.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Terörist, terörist, hain.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Teröristleri kastediyoruz.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) Size göre öyle, size göre.
Gidin
o zaman, asker ve polise sorun, deyin ki: Sizin çocuğunuzun canı kaç
trilyondur? Size vereceği cevabı görürsünüz o zaman. Mesele ona
tazminat ve aylık bağlamak değil, mesele onların
öldürülmesini, hayatını kaybetmesini giderebilecek bir toplumsal
barış yasası ve uzlaşı yasalarını
açığa çıkarabilmektir.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 27- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 28'inci maddesinin
yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(7) Kuruluşlar, yönetim kurulu kararıyla
ve nakit mevcudunun yüzde onunu
aşmamak kaydıyla;
a) Yurt içi ve yurt dışındaki doğal
afet bölgelerine doğrudan veya yetkili makamlar
aracılığıyla konut, eğitim ve sağlık
tesisleri kurulması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına,
b) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 64'üncü maddesi ve
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu'nun 47'nci maddesinin sekizinci
fıkrasında sayılanlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun'un ek 1'inci maddesi hükümlerine göre nakdi tazminat
ödenmesi veya aylık bağlanması hakkı bulunanlara,
c) Geçirdiği iş kazası veya meslek
hastalığı sonucu sürekli işgöremez hale gelen işçilere
veya işçi vefat ettiyse hak sahiplerine ayni ve nakdi yardımda
bulunabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
burada yine bir torba yasa tasarısını konuşuyoruz. Terör
mağdurlarının yaralarının bir nebze sarılabilmesi
için getirilen bu düzenlemeye ilave olarak grubumuz adına verdiğimiz
önerge lehinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, bugün terör, maalesef, AKP iktidarının yanlış
politikaları sonucu Türkiyenin en önemli sorunu hâline gelmiştir.
AKP iktidarı terörle mücadelede ve Kürt sorununun çözümünde gömleğin
ilk düğmesini yanlış iliklemiştir, bu sebeple bugün gelinen
noktada gömleğin iki yakası bir araya gelmemektedir. Maalesef, her
gün, Türkiyenin dört bir tarafındaki evlere ateş düşmeye devam
etmektedir. Ağustos ayından itibaren yaşanan terör
olaylarında 400ün üzerinde güvenlik görevlimiz maalesef şehit
olmuştur. AKP iktidarı 2002 yılında sıfır terörle
almış olduğu ülkemizi, maalesef, yanlış politikalarla
bugün, on dört yıl sonra kan gölüne döndürmüştür. Maalesef, AKP
iktidarının bu yanlış politikalarının
faturasını çocuklar, eşler, anneler, babalar ve şehitlerimiz
ödemektedir. Ancak terör olayları sonucu mağdur olan vatandaşlarımıza,
çocuklarına, eşlerine, annelerine ve babalarına işçi
sendikalarının bağışta bulunmasının önünü
açan bu düzenleme son derece doğru ve yerindedir. Bu düzenlemeyle, terör
sonucu yaşamını yitiren şehitlerimizin geride kalan
mağdur çocuklarının, mağdur eşlerinin, mağdur
anne, babalarının mağduriyetleri belki bir nebze olsun
giderilir, belki bir nebze olsun onların yaraları sarılır.
Bu sebeple, tasarıyla getirilmesi düşünülen bu düzenlemeyi
destekliyoruz.
Ancak
değerli milletvekilleri, bu düzenleme, son derece doğru ve yerinde
bir düzenleme olmasına rağmen eksiktir ve yetersizdir. Çünkü, AKP
iktidarının on dört yılda yapmış olduğu
yanlışlar ve toplumsal travmalara yol açan bir başka konusu daha
var, o da iş cinayetleri.
Değerli
milletvekilleri, bir işçi sendikasının temel ve asli görevi
üyeleri arasındaki dayanışmayı sağlamaktır,
işçi sınıfının kendi arasındaki
dayanışmasını sağlamaktır. İşçi
sendikasının bir üyesi ya da herhangi bir işçi, bir iş
cinayeti sonucu yaşamını yitirdiğinde ya da meslek hastalığı
sonucu yaşamını yitirdiğinde o sendika, o işçinin
çocuklarının, eşinin yanında olmalıdır, onlara
destek olmalıdır. Ya da bir işçi, iş kazası sonucu iş
göremez hâle geldiğinde, meslek hastalığına
yakalandığında sendika, o işçinin yanında
olmalıdır, ona destek olmalıdır. Oysa bu torba yasa
tasarısındaki maddeye bakıyoruz, böyle bir konu
düzenlenmemiş. Burada, sendikaların asli görevi olan işçilerin
ve ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik bir hüküm yok.
Değerli
milletvekilleri, AKP, işçileri her zaman unuttuğu gibi bu
tasarıda da unutmuş durumda. Bu olmaz arkadaşlar, bu
yanlıştır. İş kazası sonucu mağdur olan
işçilerin çocuklarının, eşlerinin, ailelerinin unutulmasını
biz kabul edemeyiz, etmemeliyiz. İktidar milletvekilleri, sizlere sesleniyorum:
Siz de bu eksikliği kabul etmeyin.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, iş cinayetleri, AKP iktidarında ülkemizin
başka kanayan yaralarından birisi olmuştur. Bakın,
2016nın ilk üç buçuk ayında 450 işçimiz yaşamını
yitirmiştir. On dört yılda 17 bin işçimiz iş cinayetine
kurban gitmiştir, 70 bin işçimiz de iş göremez hâle
gelmiştir. Bakın, rakamlar çok korkunç. İç savaşta bile bu
kadar çok kişi ölmüyor. İş cinayetleri sonucu birçok insanımız
mağdur oluyor, işçilerimizin eşleri dul kalıyor,
çocukları yetim kalıyor, anneler babalar da evlatsız
kalıyor. Bu sebeple, işçilerin ailelerinin mağduriyetinin
giderilebilmesi için bu önergemiz kabul edilmelidir. Bu amaçla grubumuzun
vermiş olduğu bu son derece insani, son derece vicdani önergenin tüm
Genel Kurulca kabul edilmesi dileğiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirtaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesindeki "nakit mevcudunun" ibaresinin "yıllık
gelirlerinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
maddede, işçi ve işveren sendika ve konfederasyonlarının
şehit yakınları ve gazilere ayni ve nakdî yardımda
bulunabilmesi öngörülmektedir.
Uyguladığı
bilinçli politikalarla Türkiye'de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl
erimesine yol açan Hükûmet, mevcut sendikalara da Siz artık hayır ve
hasenat işlerine bakın. demek istemektedir. Sendikalar demokrasinin
temel taşlarıdır. Sendikacılığın kan
kaybetmesi demokrasimiz açısından bir zaaftır. Sendikasız
ve toplu sözleşmesiz iş yerlerinde iş barışının
nasıl sağlanacağı ve sürdürüleceği çok iyi
düşünülmelidir.
Hükûmet,
sendikalaşmayı zorlaştıran, sendikal örgütlenmeyi
zayıflatan politikaları terk etmelidir. Çağdaş normlarda
endüstri ilişkilerinin tesisi için sendikalı işçilerin ve toplu
sözleşmeli iş yerlerinin artırılmasına destek
sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir. Ayrıca, Hükûmet, şehit
yakınları ve gazilerle ilgili öncelikle kendi üzerine düşen
görevi yapmalıdır. Anayasa'mıza göre şehit ailelerine ve
gazilere toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi
sağlamak devletin görevidir.
Daha
önce parti grupları olarak verdiğimiz ortak önergelerle şehit
aileleri ile gazilere çok önemli bazı haklar verildi ancak hâlen çözüm
bekleyen sorunları bulunmaktadır. Gazilerimiz arasında
ayrımcı uygulamalar olması, şehit aileleri ile
gazilerimizin geçim sıkıntısı içinde bulunmaları asla
kabul edilemez. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm parti
gruplarına çağrıda bulunuyoruz. Görüşmekte olduğumuz
bu tasarıya vereceğimiz ortak önergelerle şehit aileleri ve
gazilerin beklediği bazı öncelikli düzenlemeleri hayata
geçirebiliriz.
Bu
kapsamda şu konular hemen düzenlenebilir: Şehitlerin ve vefatı
hâlinde gazilerin ana ve babalarına bağlanan asgari ücretin
yarısı düzeyindeki aylık çok yetersiz olup asgari ücretin net
tutarından az olmamak üzere artırılmalıdır. Şehit
yetimlerinin hepsine kamuda iş hakkı verilmelidir. Bazı gazilere
çıkarılan yüklü faturalar vicdanları sızlatmaktadır.
3713 sayılı Kanun kapsamına girmese dahi, atış,
tatbikat veya diğer ateşli silah yaralanmaları nedeniyle malul
olan gazilerimizin ihtiyaç duydukları her türlü ortez, protez, araç ve
gereçler herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin
karşılanmalıdır. Gazilere üç bin altı yüz günde emekli
olabilme hakkı tanınmalıdır. Ordu ve polis vazife malulü
gaziler de 2330 sayılı Kanun kapsamına alınarak
aylıkları yüzde 25 artırılmalı ve
çalışmaları hâlinde aylıkları kesilmemelidir. Muharip
gazilerin sosyal güvencesi olsun olmasın, hepsine aynı tutarda
şeref aylığı bağlanmalı, kendilerinden madalya
için para istenmesi ayıbı da ortadan
kaldırılmalıdır. Devlet Övünç Madalyası alanlara şeref
aylığı bağlanmalıdır. Terörle mücadelede malul
sayılmayacak derecede yaralanan, malul sayılmayan gaziler hiçbir
haktan yararlanamıyor. Sivil terör mağdurlarına yüzde 40
sakatlık oranıyla aylık bağlanırken, yüzde 40ın
üzerinde sakatlık oranı olan ama malul
sayılmadığı için aylık bağlanamayan gazilerimiz
bulunmaktadır. Sağlık sorunları devam eden bu
arkadaşlarımızın sağlık hizmetlerinde
katılım payı muafiyetleri bile yoktur. Terörle mücadelede büyük
kahramanlık gösteren, malul sayılmayan gazilerimize kimseye muhtaç
olmadan hayatlarına devam edebilmeleri için aylık
bağlanmalı, öncelikli iş hakkı verilmeli, onurla
taşıyacakları gazi ibareli serbest seyahat kartı ve
faizsiz konut kredisi hakkı verilmeli, özellikle de sağlık
hizmetlerinde katılım payı muafiyeti
tanınmalıdır.
Gelin,
oy birliğiyle bu konuları bu torba kanuna dâhil edelim. Bu onuru, bu
Gazi Meclisin milletvekilleri olarak hep birlikte yaşayalım.
Şehitlerimizin emanetlerine ve kahraman gazilerimize hep beraber sahip
çıkalım. Büyük devletler, şehidi ve gazisi için vereceklerinin
hesabını düşünmezler çünkü şehitler ve gaziler, vatanı
ve milleti için vereceklerini hiç düşünmeden vermişlerdir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
27nci madde
kabul edilmiştir.
28inci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku Çakırözer Orhan
Sarıbal
İstanbul Eskişehir Bursa
MADDE 28- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye
Piyasası Kanununun 78 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"(1) Kurul, merkezî takas kuruluşlarının,
alıcıya karşı satıcı, satıcıya
karşı da alıcı rolünü üstlenerek takasın
tamamlanmasını taahhüt ettikleri merkezî karşı taraf
uygulamasını, piyasalar veya sermaye piyasası araçları
itibarıyla zorunlu tutabilir. Borsalar veya teşkilatlanmış
diğer pazar yerleri de nezdinde işlem gören sermaye piyasası
araçlarıyla ilgili merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek
üzere Kurula başvurabilirler. Merkezî takas kuruluşları organize
para piyasalarında merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek
üzere Kurula başvurabilirler.
(2)
Takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf görevini
üstlendiği takas işlemlerinde mali sorumluluğu, tesis edilecek
limitler dâhilinde ve üyelerden alınacak teminatlar ile diğer
garantiler çerçevesinde belirlenir. Merkezî karşı taraf hizmeti
çerçevesinde takas kuruluşları tarafından alınan
teminatların mülkiyeti takas kuruluşuna geçer. Mülkiyeti takas
kuruluşuna geçen teminatlara aksi kanunda öngörülmedikçe 47 nci maddenin
ikinci ve beşinci fıkraları ile dördüncü
fıkrasının (a) bendi uygulanır. Takas
kuruluşları, üyelerinin müşterilerine olan yükümlülüklerinden
sorumlu değildir. Takas kuruluşları, merkezî karşı
taraf hizmeti verdikleri piyasalarda temerrüt yönetimi kapsamında,
üyelerin teminatları, garanti fonu ve kendi sermayelerinin yanı
sıra, sigorta sözleşmeleri, karlardan kesinti yapılması,
müşterilerin pozisyonlarının ve teminatlarının
gerektiğinde resen veya temerrüt eden üyenin müşterilerinin talebiyle
temerrüt eden üyelerin rızası ile diğer üyelere
taşınması, pozisyonların resen kapatılması,
aynı tarafla olan borç, alacak, pozisyon, teminat, hak ve yükümlülüklerin
netleştirilmesi ve Kurulca uygun görülecek diğer yöntemleri de
kullanabilirler.
(3)
Merkezî takas kuruluşları, temerrüt yönetiminde kullanmak üzere
sermaye ve sermaye benzeri kaynak temin edebilir, teminat ve garanti fonu
varlıklarını temerrüt yönetimi çerçevesinde likidite temin etmek
için borçlanma amacıyla teminat gösterebilir. Merkezî takas kuruluşları
nakdi teminatları nemalandırma veya menkul kıymetlerin
saklanması amacıyla bankalar ve saklama kuruluşlarında
kendi adlarına açılacak hesaplarda bulundurabilirler. Merkezî takas
kuruluşları tarafından temerrüt yönetimine tahsis edilen sermaye
ve sermaye benzeri kaynaklar hakkında da 73 üncü maddenin ikinci
fıkrası hükmü uygulanır. 73 üncü maddenin ikinci
fıkrası ile 79 uncu maddenin birinci fıkrası, takas
mutabakatının nihai olarak sonuçlanmasına kadar geçecek süre ile
sınırlı olmak üzere, merkezî takas kuruluşu veya merkezî saklama
kuruluşu nezdindeki takas ve mutabakat hesaplarına
yatırılan veya transfer edilen anapara değişimli para
ve/veya kıymet takası işlemlerine konu varlıklar
hakkında da uygulanır."
"(9)
Bu madde kapsamında yürütülecek temerrüt yönetimine ilişkin usul ve
esaslar ile takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf
hizmeti nedeniyle üyelerinden alacağı teminatlar ve bünyelerinde yer
alacak garanti fonlarına ilişkin usul ve esaslar takas
kuruluşunun önerisi üzerine Kurul tarafından belirlenir.
(10)
Merkezî takas kuruluşları tarafından merkezî karşı
taraf hizmeti sundukları her bir piyasa için tahsis edilen sermaye veya
sermaye benzeri kaynaklar, alınan teminatlar ve oluşturulan garanti
fonları amaçları dışında kullanılamaz. Sermaye
piyasalarına ilişkin olarak sunulan merkezî karşı taraf
hizmeti kapsamında alınan teminatlar ve garanti fonu
varlıkları, para piyasalarına ilişkin olarak aynı
kapsamda alınan teminatlar ve garanti fonu varlıklarından
ayrı olarak izlenir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Behçet Yıldırım Ertuğrul
Kürkcü Mehmet
Ali Aslan
Adıyaman İzmir Batman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erhan Usta Kamil Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni Açba İzzet Ulvi Yönter Sakarya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın
Erhan Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, burada yapılmak istenilen şey,
aslında ülkemizde sunulan merkezî karşı taraf hizmetlerinin,
Avrupa Birliği sermaye piyasası otoritesi başta olmak üzere,
yabancı ülke sermaye piyasaları otoriteleri tarafından kabul ve
tanınmasının kolaylaştırılması ve kanunun
altyapısının sağlamlaştırılması.
Düzenlemeyle Borsa İstanbul nezdinde bir organize para piyasası
kuruluyor ve Takasbankın da uluslararası alanda merkezî
karşı taraf rolünü üstlenmesi öngörülüyor. Aslında
uluslararası piyasalardan fon bulma anlamında
baktığımızda makul görülebilecek bu düzenlemenin, para
politikası uygulamaları açısından sakıncası
olabileceğini düşünüyoruz. O da şöyle: Merkez
Bankasının temel görev ve yetkilerine
baktığımızda kanunun 4üncü maddesinde şu şekilde
söyleniyor: Bankanın temel amacı fiyat istikrarını
sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı
para politikasını ve kullanacağı para politikası
araçlarını doğrudan kendisi belirler. Yine, madde Banka, Hükümetle birlikte enflasyon
hedefini tespit eder, buna uyumlu olarak para politikasını belirler.
Banka, para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve
sorumludur. diye devam ediyor.
Şimdi,
burada, baktığımızda, para politikasının
uygulanmasından ve para piyasasının kurulması ve
işletilmesinden sorumlu kuruluşun, şu andaki mevcut yasalar
çerçevesinde, Merkez Bankası olduğunu görüyoruz. Bunun
dışında yeni bir piyasa kurulması ve
oluşturulması ve bunun da Sermaye Piyasası Kanununa tabi
olması uygulamada bir çift başlılığa yol
açacaktır diye bir endişe taşıyoruz. O nedenle, biz bu
maddenin kanun tasarısı metninden çıkartılmasını
talep ettik.
Şimdi,
diğer taraftan meseleye baktığımızda, aslında bu
uygulanan kötü ekonomi politikalarının sonucu
Yani bugüne kadar,
mesela, on dört yıldır yapılmamış da niye bu
yapılıyor diye baktığımızda, aslında
Türkiyenin aşırı finansman ihtiyacından kaynaklanan bir
arayıştır bu yapılmak istenilen şey. Kötü para
politikaları sonucu oluşan finansman
sıkıntısını aşmaya yönelik olarak böyle bir
gayret içerisine Hükûmet girmiş durumdadır.
Şimdi,
Hazine Müsteşarlığının web sayfasına
baktığımız zaman, 2016 yılında Türkiyenin
ödemesi gereken vadesi bir yıldan kısa olan dış borç
miktarı 172,7 milyar dolardır. Yani bizim finansman
ihtiyacımız, 2016 yılı içerisindeki borçları çevirmek
için olan finansman ihtiyacımız 172,7 milyar dolar. Hükûmet orta
vadeli programda 28,6 milyar dolar da cari açık öngörüyor,
dolayısıyla cari açığı da finanse etmemiz gerekir. Bu
iki rakamı topladığımızda Türkiyenin 2016
yılında finanse etmesi gereken, ihtiyacı olan dış
kaynak 201,3 milyar dolardır arkadaşlar. Bu, resmî rakamlara göre yani
şu anda zaten bir kısmı kesinleşmiş, bir
kısmı da Hükûmet tahminlerine göre. Cari açığın
şu anda öngörülenden -bunu daha önceden 2016 bütçe görüşmeleri
esnasında anlatmıştık- bir 10 milyar dolar fazla
gerçekleşeceğini düşündüğümüzde, 2016 yılında
yaklaşık 210 milyar dolar civarında bir finansman ihtiyacı
var. Tabii, bu, çevrilmesi çok kolay bir rakam değil. Niye değil?
Çünkü bakıyoruz rakamlara, ödemeler dengesi finansmanı bozuluyor.
Şimdi
2015 rakamını söyleyeyim: 2015 yılında 32,3 milyar dolar
cari açık verdik. Bunun 11,8i rezerv erimesiyle -yani para
bulamadık, rezervlerimizi bozdurarak karşıladık- 9,7 milyar
doları kaynağı belirsiz para girişiyle -buna hiç güven
olmaz; bugün vardır, yarın yoktur- dolayısıyla 21,5 milyar
doları sağlıklı olmayan finansmanla finanse edilmiş.
Sadece 10,8 milyar doları
Yani, şöyle akılda kalması
açısından, açığımızın ancak üçte 1ini
sağlam kaynaklarla finanse edebilmişiz, üçte 2sini sağlam olmayan
kaynaklarla finanse etmişiz. Dolayısıyla, ödemeler dengesinde
bir finansman sorunu var. Bakın, ocak-şubat rakamlarına
baktığımızda aynı şeyi görüyoruz zaten.
Ocak-şubatta cari açığın yüzde 44ü kaynağı
belirsiz para girişiyle finanse edilmiş. Dolayısıyla, bu
çok sürdürülebilir bir şey değildir, bu sürdürülebilir
olmadığı için de bir kaynak ihtiyacı var.
Şimdi,
tabii, burada kara para meselesi de gündemde. Yani, bu kadar finansman
ihtiyacı olunca artık gözünüzü karartıyorsunuz, her türlü paraya
da sanki razı olunuyormuş gibi bir hâl var. Hükûmeti kara para
konusunda çok dikkatli davranmaya davet ediyorum. OECD başta olmak üzere
-şu anda vaktimiz olmadığı için detaylarını
anlatamayacağım- bütün uluslararası platformlarda Türkiyeyi
sıkıntıya sokacak durumdayız kara para konusunda. Bu
konuyla ilgili Hükûmetin ciddi tedbir alması lazım, ilk önce şu
MASAKı bir düzeltmesi lazım. MASAK deve mi, kuş mu belli
değil; MASAKın statüsü yeniden tanımlanmalı ve MASAK bu
işleri düzgün yapabilecek bir duruma getirilmelidir. Kara para ile inşaat
arasında da bir ilişki vardır, bunları dün filan
konuştuk bir miktar. Yani, Türkiyedeki betonlaşma öyle
başlı başına bir şey değildir, kara para ile
betonlaşma arasında, hatta kamu ihaleleri arasında da ciddi bir
ilişki vardır. Hükûmeti bu konuda dikkatli davranmaya davet ediyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; 28inci
maddeyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım.
Aslında,
bu maddenin bu tasarıdan çıkartılmasını istiyoruz
fakat bir çift laf söylemeliyim bu tasarı hakkında, eksik
kalmasın. Hakikaten, tasarının her bir maddesinde başka bir
dünyaya geçiyoruz. Şimdi borsa dünyasındayız fakat biraz önce
yıkılan Kürt kentlerinin dünyasındaydık, ondan önce trafik
dünyasındaydık. Hepimiz, sonunda, bu tartışma
bittiğinde eğer aklımıza sahip çıkmamışsak
birer şizofren olarak bu Meclisi terk etmeye adayız.
Şimdi,
karşı karşıya kaldığımız maddenin,
maruz bırakıldığımız maddenin aslı şu:
Gerçek olmayan, hayalî sermayenin gerçek güçle korunması için devletin
alacağı tedbirler. Yani, bir grup spekülatör, gerek devlet gerek özel
sektörün ortaya attığı maddi üretimle ve mallarla dolaylı,
dolaysız hiçbir bağlantısı olmayan kâğıtlara
gelecekte getireceği gelir varsayımıyla para koyacak; devlet de
bu paranın eninde sonunda bir siyasi ve mali krize yol
açmayacağını garanti etmek üzere kurumsal düzenlemeler yapacak;
özeti budur. Elinde kaynağını açıklayamayacağı
paralar bulunan insanların bundan yeni kârlar üretmek üzere herhangi bir
maddi üretime, maddi üretim çevirimine dâhil olmaksızın sonuçta dünya
çapında bir kumarhaneye dâhil olması ve kumar oynaması, bu
kumarbazların hepsinin de sonunda kârlı çıkmaları
güvencesinin devlet tarafından bunlara verilmesi; şimdi, bunun
değerlendirilmesi, buna onay vermemiz isteniyor. Biz tabii buna son
vermenin daha önemli olacağını düşünüyoruz.
Gerçek
bir üretim olmayınca sermaye sahipleri ve devlet üç yolu halkın önüne
koyar: Bunlardan birincisi, sistematik olarak Türkiye'de aşağı
yukarı bütün sağ hükûmetlerin uygulayageldiği inşaat
seferberliğidir, İnşaat ya Resulullah bu kesimin
başlıca sloganıdır. İkincisi borsadır, borsada
oynanan kumardır, bu kumarın getirmesi beklenen güvencelerdir.
Nihayet üçüncüsü de, tabii ki kara para dolaşımıdır; bu,
her ikisine de yönelir.
Türkiye'nin
bugün karşı karşıya kaldığı bütün iktisadi
açmazların altında, aslında sürdürülemez olan bir sermaye üretim
çeviriminin devlet zoruyla sistematik olarak halkın
karşısında güçlendirilmesi var. Karşı
karşıya kaldığımız,
kaldığınız, hepimizin kaldığı, bütün
rezaletlerin arkasında aslında bu büyük açık, üretimden
sağlanamayan gelir ile halkın ve sermayenin karşılanamayan
talepleri arasındaki açığın nasıl
kapatılacağı meselesidir. Bunu Reza Zarraba başvurarak
gayrimeşru altın ticareti yoluyla kapatmayı deneyebilirsiniz, o
kapı kapandığı zaman yeni bir boğaz açmayı
deneyebilirsiniz İstanbulda, dünyanın bütün emlak spekülatörleri
için Türkiyeyi bir büyük emlak piyasası hâline getirebilirsiniz ya da
Borsa İstanbulun işlemesini ve buradan doğacak spekülatif
kârların bir şekilde yatırıma dönmesini beklersiniz ancak
bunların hiçbiri gerçek üretim olmadıkça gerçekleşmeyen
şeylerdir.
Bizim
tavsiyemiz, tabii ki tutulmayacağını bildiğimiz, gene de
söylemekten kaçınmayacağımız tavsiyemiz; esasen kâr
mantığıyla değil, halkın ihtiyaçları
mantığıyla hareket edilmesi hâlinde kaynakların da
sağlanabileceği, bunların da düzgün bir biçimde
kullanılabileceğidir. Ancak buna aday bir Hükûmet ve buna aday bir
Meclis görmüyoruz. Reza Zarrabın açtığı yoldan kendinizi
onun altından zincirlerine bağladınız, umarım o
zincirlerin bir ucunu öbür kolunuza takma fırsatı elimize geçecektir.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
(Kâtip
üye Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu tarafından
önergenin okunmasına başlandı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Orhan Sarıbal
(Bursa) ve arkadaşları
MADDE
28- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun
78 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"(1)
Kurul, merkezî takas kuruluşlarının, alıcıya
karşı satıcı, satıcıya karşı da
alıcı rolünü üstlenerek takasın tamamlanmasını taahhüt
ettikleri merkezî karşı taraf uygulamasını, piyasalar veya
sermaye piyasası araçları itibarıyla zorunlu tutabilir. Borsalar
veya teşkilatlanmış diğer pazar yerleri de nezdinde
işlem gören sermaye piyasası araçlarıyla ilgili merkezî
karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula
başvurabilirler. Merkezî takas kuruluşları organize para
piyasalarında merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek üzere
Kurula başvurabilirler.
(2)
Takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf görevini
üstlendiği takas işlemlerinde mali sorumluluğu, tesis edilecek
limitler dâhilinde ve üyelerden alınacak teminatlar ile diğer
garantiler çerçevesinde belirlenir. Merkezî karşı taraf hizmeti
çerçevesinde takas kuruluşları tarafından alınan
teminatların mülkiyeti takas kuruluşuna geçer. Mülkiyeti takas
kuruluşuna geçen teminatlara aksi kanunda öngörülmedikçe 47 nci maddenin
ikinci ve beşinci fıkraları ile dördüncü
fıkrasının (a) bendi uygulanır. Takas
kuruluşları, üyelerinin müşterilerine olan yükümlülüklerinden sorumlu
değildir. Takas kuruluşları, merkezî karşı taraf
hizmeti verdikleri piyasalarda temerrüt yönetimi kapsamında, üyelerin
teminatları, garanti fonu ve kendi sermayelerinin yanı sıra,
sigorta sözleşmeleri, karlardan kesinti yapılması,
müşterilerin pozisyonlarının ve teminatlarının
gerektiğinde resen veya temerrüt eden üyenin müşterilerinin talebiyle
temerrüt eden üyelerin rızası ile diğer üyelere
taşınması, pozisyonların resen kapatılması,
aynı tarafla olan borç, alacak, pozisyon, teminat, hak ve yükümlülüklerin
netleştirilmesi ve Kurulca uygun görülecek diğer yöntemleri de
kullanabilirler.
(3)
Merkezî takas kuruluşları, temerrüt yönetiminde kullanmak üzere
sermaye ve sermaye benzeri kaynak temin edebilir, teminat ve garanti fonu
varlıklarını temerrüt yönetimi çerçevesinde likidite temin etmek
için borçlanma amacıyla teminat gösterebilir. Merkezî takas
kuruluşları nakdi teminatları nemalandırma veya menkul
kıymetlerin saklanması amacıyla bankalar ve saklama
kuruluşlarında kendi adlarına açılacak hesaplarda
bulundurabilirler. Merkezî takas kuruluşları tarafından temerrüt
yönetimine tahsis edilen sermaye ve sermaye benzeri kaynaklar hakkında da
73 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır. 73 üncü
maddenin ikinci fıkrası ile 79 uncu maddenin birinci
fıkrası, takas mutabakatının nihai olarak
sonuçlanmasına kadar geçecek süre ile sınırlı olmak üzere,
merkezî takas kuruluşu veya merkezî saklama kuruluşu nezdindeki takas
ve mutabakat hesaplarına yatırılan veya transfer edilen anapara
değişimli para ve/veya kıymet takası işlemlerine konu
varlıklar hakkında da uygulanır.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Başkan anlayamıyoruz, çok hızlı okuyor;
biraz yavaş, tane tane.
(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam
edildi)
(9) Bu madde kapsamında
yürütülecek temerrüt yönetimine ilişkin usul ve esaslar ile takas
kuruluşlarının merkezî karşı taraf hizmeti nedeniyle
üyelerinden alacağı teminatlar ve bünyelerinde yer alacak garanti
fonlarına ilişkin usul ve esaslar takas kuruluşunun önerisi
üzerine Kurul tarafından belirlenir.
(10) Merkezî takas
kuruluşları tarafından merkezî karşı taraf hizmeti
sundukları her bir piyasa için tahsis edilen sermaye veya sermaye benzeri
kaynaklar, alınan teminatlar ve oluşturulan garanti fonları
amaçları dışında kullanılamaz. Sermaye
piyasalarına ilişkin olarak sunulan merkezî karşı taraf
hizmeti kapsamında alınan teminatlar ve garanti fonu
varlıkları, para piyasalarına ilişkin olarak aynı
kapsamda alınan teminatlar ve garanti fonu varlıklarından
ayrı olarak izlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa
Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba
Tasarının 28inci maddesi üzerine konuşuyorum.
İlgili madde uygulamasında
yeni bir para piyasası oluşturulduğunu görüyoruz. Mevcutta
Takasbank bünyesinde var olan para piyasası sorunsuz olarak
çalışmaktadır. Bununla beraber BİST bünyesinde yeni bir
piyasa ve teminat çeşitlendirilmesi yapacaksınız. Mülkiyet
devirlerinin söz konusu olacağı işlemlerde teminat gösterilen
menkul değerlerin getirilerinin hak sahiplerine rücu ettirilmesi, sistemin
doğru kurulması açısından çok önemlidir. Bu konuda
vurgulanacak en önemli konu, piyasa oluşturmaktan önce istikrar ve güven
ortamının sağlanmasıdır. Hani istediğiniz
bankayı istediğiniz şekilde denetleyip, onu bir gecede sistem
dışı bırakıp el koyuyorsunuz meselesi üzerinden bu
sürece bakmak gerekiyor. Daha geçende üç yıl için atanmış Borsa
Başkanını apar topar görevden aldınız, Borsa
İstanbul (BİST) Genel Kuruluna sürpriz yöneticilerin görevden alınmasıyla
başladınız. Neydi sorun? Üç yıllığına
atadığınız Başkanı neden görevden
aldınız, böyle bir tercihte bulunmanızdaki gerekçeler nelerdir?
Bir ülkede para piyasası ve işlemlerinin sağlıklı
devamı, işlem yapılanması yanında istikrarlı
ekonomik sonuçlar ve uygulama noktasında güven sağlanmasına
bağlıdır. Yıllarca Merkez Bankasıyla
uğraştınız, bağımsız kurumların
bağımsızlığını hiçe sayıp müdahalelerde
bulundunuz, aynı konuda bakanlarınız çok sesli koro gibi
ayrı telden konuştu; faturası kime çıktı, nasıl
çıktı, bunu bize bir anlatın, halkımız ne durumda
görelim.
Yeni
Merkez Bankası Başkanı için ta 2012den itibaren yasayla
uygunluk kurgusu yaptınız ama ne yazık ki kendi
başkanınızı seçebilmek için sürekli değişiklikler
yaptınız, kendi başkanınıza göre bir yöntem seçtiniz.
Ne yazık ki yeni seçtiğiniz Başkan konusunda, liyakat konusunda
basında, çeşitli alanlarda bir kamuoyu tartışması söz
konusudur. Aslında, tam da para piyasası kurulunun 5 üyesinin iki ay
içerisinde görev süresinin dolacağını da üst üste koyarsak
Merkez Bankasının ve para piyasası kurulunun saraydan
yönetileceği konusunda bir öngörü var. Bundan sonra, para piyasası
kurulu ve Merkez Bankasının faizlerin düşüklüğü veya
yüksekliği konusunda ne yazık ki saraya bağlı olarak
çalışacağını artık hepimiz aşağı
yukarı bilmekteyiz. Sarayın çünkü gizli bir danışman grubu
var, onun getirilerini Merkez Bankasının önüne koyacaklar, para
piyasası kurulunun önüne koyacaklar ve böylece çalışmasına
devam edecek.
Yine,
hemen bununla bir bağlantı kuralım: Esnafa sizin
öngördüğünüz faizleri aslında çok hızlı bir şekilde
indirmenizi istiyoruz. Çünkü, insanlar mağdur, perişan, kredi
kartları, küçük esnaflar
Hani küçük esnaf demişken şunu
söyleyelim: Seçim bildirgenizde 30 bin TL esnafa faizsiz kredi verecektiniz;
verdiniz, başladınız ama ne yazık ki bir buçuk aydır
vermiyorsunuz; ne oldu, para mı bitti? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Kaç lira, kaç?
ORHAN
SARIBAL (Devamla) - Şunu bir canlandırın, esnaf bekliyor; 30 bin
TL kredi esnafa verilmiyor, bir buçuk aydır vermiyorsunuz, gerekçe de yok.
Banka diyor ki: Ben yapamıyorum çünkü yukarıdan para gelmiyor.
Esnaf kredi kooperatifleri ile küçük esnafı karşı
karşıya getirdiniz.
Hadi
bir de şu varlık kuruluşlarına bir bakalım, varlık
şirketlerine bakalım. Bunu yaparken de hani, faiz indirimi meselesini
söylüyorsunuz ya, aslında faizlerin bir kısmı inmişti;
mesela, küçük ve orta ölçekli çiftçiye yüzde 50 indirim faizli kredi
veriyordunuz 500 bin TLye kadar. Ne olduysa bir gecede onu 200 bin TLye
indirdiniz. Bunun gerekçesini de kimseye söylemediniz. Yani, düşük faizli
kredileri de yüzde 50ye çektiniz.
Yine,
hani şu varlık yönetim şirketlerinden biraz bahsedelim. Şu
2006 yılında kurdurduğunuz, devlet tarafından finanse
edilen, tarım topraklarını koruma amaçlı, çiftçiyi koruma
amaçlı şu varlık şirketlerinden konuşalım.
Değerli
milletvekilleri, bu varlık şirketleri şu anda tarım
topraklarını esir almıştır, çiftçiyi esir
almıştır. Bir örnek: 30 bin TL kredi alan bir çiftçi 15 bin lirasını
ödedi, geriye 15 bin kaldı; banka bunu temerrüt ve faizlerle 240 bin
yaptı, varlık şirketi de 40 bin koydu 280 bin yaptı. 280
bin liralık bir borcu, banka, varlık şirketine 12.500 liraya
sattı. Geldiğimiz nokta budur, yaptığınız faiz
indirimi de budur, yaptığınız Merkez Bankası
değişikliği de budur, para piyasası kurulunun
değişikliği de budur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Sizin faiziniz ancak çıkarınız,
rantlarınızdır. Alın bu faiz sürecini düşürün de hep
birlikte görelim.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.52
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0
-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, 29uncu madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısının 29uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku Çakırözer Kemal Zeybek
İstanbul Eskişehir Samsun
MADDE
29 - 6362 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Mülkiyeti
YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine
yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar
GEÇİCİ
MADDE 10- (1) Kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen
yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti
YTM'ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarının
iadesi ile satışlarının yapılmış olması
halinde bunların bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak
başvuruların ve başvuru üzerine hak sahiplerine YTM
tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince
teslim edilecek sermaye piyasası araçlarının iptal ve imha
esasları ile ihraççıların bu başvurulara ilişkin
yükümlülükleri Kurulca belirlenir. Şu kadar ki, YTM'ye intikal eden
sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca
satışı yapılmamış olanlar aynen;
satışı yapılmış olanlar ise, Kurulca belirlenen
esaslar çerçevesinde ve cari piyasa değerleri dikkate alınarak
hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödenir.
Yapılacak ödemelerde, ilgili tutarın 4749 sayılı Kanunun 12
nci maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi sonucu YTM tarafından
fiilen elde edilen getirinin ödenecek tutara isabet eden nemaları esas
alınır. Bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin
işlemler ve bu işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve
düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır
Muş
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan Garo Paylan
Adıyaman Batman İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Günal Erhan Usta Kamil Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni Açba İzzet Ulvi Yönter
Sakarya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Erhan
Usta.
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 29uncu maddesinde önergemiz var. Aslında bu
maddeyle -yapılmak istenen şey- mülkiyeti Yatırımcı
Tazmin Merkezine intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak
sahiplerine geri ödemelerindeki usul ve esaslar düzenleniyor. Şimdi,
burada biz de bu maddenin tasarı metninden
çıkartılmasını talep ediyoruz önergemizde. Buradaki
aslında şeyimiz şu: Şimdi, bu orijinal tasarıda yoktu,
daha sonra alt komisyonda eklendi. Anayasa Mahkemesinin iptal
kararının yerine getirilmesi amacıyla
yapıldığı söylenmekle birlikte aslında hiçbir bilgi
verilmedi, daha doğrusu ayrıntılı bir bilgi verilmedi
Komisyonda. Bu kapsamda, Yatırımcı Tazmin Merkezi kimlere, ne
iadesi yapacak, bu tam olarak bilinememektedir. Bu anlamda yeterli bilgi
olmadığı için böyle bir şeyin yapılmasının
uygun olmadığını düşünüyoruz.
Şimdi,
tabii, konu finans sektörüne ilişkin olunca belki bir miktar bugün finans
sistemimizde yaşanan sıkıntılardan bahsetmek uygun
olacaktır diye düşünüyorum. Öncelikle şunu ifade etmek
lazım ki piyasalarımız likiditeye son derece
sıkışık. Yani, birçok insana göre, biz krizlerde bile yani
kriz olarak adlandırılan tırnak içerisinde söylüyorum
Bana göre
şu anda üç dört yıldır Türkiye ekonomisi bir kriz
yaşıyor ancak hani O belirgin, bizim kriz dediğimiz
yıllarda bile bu kadar çok likidite
sıkışıklığımız yoktu, fon akım
sistemimizde bu kadar sıkıntı yoktu. diye ticaret kesiminden
bir serzeniş geliyor.
Şimdi,
buradaki temel sorun bana göre şu: Aslında finans sistemi yeteri
kadar reel sektörü desteklemiyor. Birkaç tane nedeni var bunun,
ayrıntılı olanını daha sonra söyleyeceğim ama bir
defa şu düzenlemenin uluslararası finansal raporlama sistemlerine
uygunluk açısından da mutlaka yapılması gerekiyor, şu
anda bunda ayak sürülüyor: Bugün kredi verilirken -bir işletmeniz var,
bilançonuzda varlığınız var- varlıkların güncel
değerleri üzerinden hesap edilmiyor. Dolayısıyla, güncel
değerlerin dikkate alınmaması da aslında güçlü sermaye
yapısı olan firmaların dahi kredi alırken
sıkıntı çekmesine ve riskli görünmesine neden oluyor. Bu,
bankaları caydıran bir husus ama daha önemlisi şu aslında:
Şimdi, biliyorsunuz, Nisan 1999da, o günkü Hükûmet iş başına
geldiğinde ilk yaptığı işlerden bir tanesi
Bankacılık Yasasını düzeltmek oldu. Yani, 18 Nisanda,
zannediyorum, seçim oldu, Hükûmet kuruldu, haziranda Bankalar Yasası
değiştirildi. O zaman, biliyorsunuz, BDDK, TMSF kuruldu yani
Türkiyenin 1990lı yıllardan veya daha öncesinden gelen
bankacılık sistemlerindeki bütün
sıkıntılarını gidermeye yönelik bir kısım
düzenlemeler yapıldı. Daha sonra 57nci Hükûmet bir kez daha düzeltti
bunu. AK PARTİ hükûmetleri dönemlerinde de aslında
Bankacılık Yasasına ilişkin daha sonra düzeltmeler
yapıldı ama esas düzenlemeler 57nci Hükûmet döneminde
yapılmıştır. O gün için yapılan hususlar o günün
şartlarında son derece doğruydu. Mesela, en önemli risk neydi?
Grup kredisi riskiydi. Yani, o tür riskleri dikkate alan bir yasa yapılmıştı
ve son derece doğruydu ve o yasa iyi çalıştı. Şu
2008-2009 sürecinde, o günkü yapılan yasalar Türkiyeyi
kurtarmıştır büyük buhranlardan. Şimdi, fakat bugün sürekli
bununla gitmek de artık mümkün değil, bunu da görmemiz lazım.
Yani şimdi, risk tanımlarının yeniden bir
değiştirilmesi, ele alınması lazım. Reel kesimi
destekleyecek bir finans sistemi kurmamız lazım.
Bugün,
şimdi, bakın, arkadaşlar, piyasada böyle küçük bir bunalım
olduğu zaman hemen bankalar kredileri geri çağırıyor. Yani
işi az çok bozulmuş veya bozulmak üzere olan veya
sıkıntılı olan firmalar, zaten krediyi geri
çağırdığınız zaman adam tamamen, komple gidiyor.
Dolayısıyla bunları düzeltmek gerekiyor, buradaki riskleri
yeniden tanımlamamız gerekiyor. Bunun temelinde de bankaların
aktif-pasif vade uyumsuzluğu sorunu vardır. Yani bugün maalesef
tabii, Türkiye ekonomisi hakikaten çok sağlıklı temellere
oturtulamadığı için, önünü göremediği için firmalar ve
bireyler
Aslında baktığınız zaman bankaların
aktifleri uzun yani uzun vadeli kredi veriyor ama kısa vadeli mevduatla
fonluyor, dışarıdan aldığı paralar da kısa
vadeli. Dolayısıyla bu vade uyumsuzluğu nedeniyle bankalar da
likidite riskine karşı kendilerini korumak için piyasa az bir
daraldığı zaman hemen kredileri geri çağırıyorlar,
bu, sıkıntıların ekonomide büyümesine neden oluyor. Bunun
üzerine gitmek gerekiyor. Bunun için iki tane yapılacak iş var; bir
defa, ekonominin temellerini güçlendirmek lazım; ikincisi de
Bankacılık Yasasında buna ilişkin veya vergi
yasalarımızda buna ilişkin tedbirler almamız gerekiyor.
Son
söyleyeceğim husus da, uluslararası yatırım
bankalarından kredi kullanamıyor Türkiye maalesef,
firmalarımız da kullanamıyor. Bunun önünü açacak tedbirleri de
Hükûmetin aslında bir an evvel alması gerekiyor. Dolayısıyla
piyasa yani fon
Şimdi, bankalar tüketiciye kredi vermeyi tercih ediyor
firmalara vermek yerine; bu da Türkiyenin makroekonomik olarak
istemediği, arzu etmediği bir şey. Dolayısıyla hem
ekonominin temellerini sağlamlaştırmamız lazım hem de
Bankacılık Yasasını yeni çerçeveye göre düzeltmemiz
gerekiyor.
Ben
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın
Garo Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba
üzerine konuşmak istemiyorum çünkü biliyorsunuz, Komisyonda da Genel
Kurulda da konuştuk. Torba, gerçekten, Sayın Ertuğrul Kürkcünün
de söylediği gibi, şizofrenik bir durumla bizi karşı
karşıya bırakıyor. Daha güncel bir konu ve
dokunulmazlık meselesiyle ilgili konuşacağım.
Bizler
HDP milletvekilleri olarak çoğuluz gördüğünüz gibi, çok kimlikliyiz,
çok kültürlüyüz ve çok renkliyiz. Ve yüzyıldır bir karanlık
hepimizi tek bir deli gömleğine sokmak istiyor, bizse bu deli
gömleğini yırtmak isteyenleriz. Birkaç yıl öncesine kadar
AKPnin de bu deli gömleğini yırtmak isteyen tarafta olduğunu
düşünüyorduk; evet, bu konuda girişimleri de vardı. Ancak gördük
ki kendileri bir kez daha, o deli gömleğine daha da
çılgıncasına girmiş durumdalar. Çünkü bu paralel
dediklerinin ihaneti sonrası, güya, Recep Tayyip Erdoğan o deli
gömleğini yüzyıldır bize biçenlerle birlikte yürümeye
başladı. Ve Parlamentomuzu, bu çoğul yerimizi, memleketin bütün
meselelerini çözeceğimiz bu yere karşı bir darbe yaptı,
açık bir darbe ve burayı işlevsizleştirmek için elinden
gelen her şeyi yapıyor. Burayı bir notere çevirmiş durumda.
Adalet Bakanına emir veriyor: Vatandaşlıkla ilgili düzenleme
yapacaksınız. Adalet Bakanı hemen Evet, emredersiniz efendim,
hemen yapacağız. diyebiliyor, vatandaşlıktan
çıkarmayı dahi.
Bu
çerçevede, biz, bu deli gömleğini yırtmak iddiasında olanlar,
şimdi bu ceberut anlayışla yüzleşme iddiasında olanlar,
ne yapıyoruz?
Efendim,
dokunulmazlık meselesi. Bakın, bizim grubumuzdaki mahpus
yatanların günlerini saysak buradan Bağdata yol olur. Biz
korkmuyoruz; mahpusla, ölümle bizi korkutamazsınız. Ama siz çok
korkuyorsunuz, tir tir titriyorsunuz çünkü o ceberut gelenekle
yüzleşmediniz. Belli bir dosya sayısını
alacaksınız, sarayın emrine vereceksiniz; saray Demoklesin
kılıcını sallayacak Bugün 5 tane kurban istiyorum.
diyecek, öbür gün Yetmedi, 5 kurban daha istiyorum. diyecek ve siyaset
üzerinde ameliyatlarını yapacak.
Neden
bütün dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz? Önergemiz açık.
Cumhurbaşkanı dâhil bütün karar verenlerin, ülkemizin geleceğine
dair tasarrufta bulunanların dokunulmazlıkları kalkmıyor.
Önergemiz açık, hodri meydan, buyurun! Yalnızca bu kadar dosya
çerçevesinde değil, bütün dosyaları getirelim,
hesaplaşalım.
Bakın,
Sayın Cumhurbaşkanı birkaç yıl öncesine kadar, gücü eline
aldığını düşünmediği ana kadar Ben yargıya
güvenmiyorum ve siyaset kurumunu korumamız gerekir. diyordu. Bugün o
ceberut devletle beraber yürüdüğü için -yargı da hani Sayın
Ensarioğlunun da söylediği gibi oğlan da bizim, kız da
bizim düşüncesiyle- Demoklesin kılıcını
istediği gibi siyaset kurumunun üzerinde sallamak için bugün
sınırlı sayıda dosya çerçevesinde bu Anayasa değişikliğini
yapacaksınız. Bakın, 83üncü madde askıya
alınıyor yani darbe yapılıyor. Anayasa geriye doğru
yürüyecek ve istendiği gibi yürüyecek, sarayın emirleri çerçevesinde
yürüyecek.
Biz
diyoruz ki: Milletvekilleri olarak nasıl bu kürsüden konuşuyorsak,
her yerde ifade dokunulmazlığı çerçevesinde her şeyi
söyleyelim ama kim hırsızlık, uğursuzluk yapıyorsa
yargılansın.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) Bölücülük yapan da yargılansın.
Askere, polise silah sıkan da yargılansın.
GARO
PAYLAN (Devamla) Gelin, bunu el birliğiyle, topyekûn, kalıcı
bir değişiklik çerçevesinde değiştirelim diyoruz. Siyaset
üzerinde ameliyat yapmaya çalışanlara Dur. diyelim çünkü bu bir
darbe geleneğidir. Yüz yıldır bu darbelerle defalarca
karşılaştık, bir kez daha saray darbesiyle karşı
karşıyayız. Bu saray darbesine siyaset kurumunun Dur. deyip
demeyeceğini göreceğiz.
Maalesef,
Cumhuriyet Halk Partisi de -dün Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun televizyon programındaki
açıklamasıyla- bu işe yedeklenmiştir, bu ceberut
geleneğe, darbe geleneğine yedeklenmiştir. Milliyetçi Hareket
Partisi zaten her zaman koltuk değneğiydi bu anlamda.
O
açıdan arkadaşlar, çağrım hepimizedir: Gelin, siyaset
kurumunu bu darbeci gelenekten kurtaralım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Paylan.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akar, buyurun.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Paylan konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisinin yedeklendiğini ifade ediyor. Bununla ilgili 69a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN
Evet, Sayın Akar bu saatten itibaren grubun sözcüsü. Bir dilekçeyle
Başkanlığımıza başvuru yapıldı
Sayın Altayın imzasıyla.
Sayın
Akar, size sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sayın
İnceöz, daha sonra sizi de dinleyeceğim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz
kimseye asla yedeklenmeyiz. Ülkenin kurucu iradesi olarak Cumhuriyet Halk
Partisi, ülkenin geleceği, bekası konusunda her zaman fikirlerini
açık ve net ifade etmiştir. Dokunulmazlıklar konusu da 2002
yılından beri önceki Genel Başkanımız ve bugünkü Genel
Başkanımız tarafından defalarca gündeme getirilmiştir.
Her ne kadar toplum üzerinde siyasi algı operasyonu yapan AKP ve saray,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu işten kaçacağını
düşündüğü için böyle bir tavır içine girmiştir ama asla biz
hiçbir şeyden kaçmayız.
Biz
ne diyoruz? Üç tane farklı farklı öneri verdik. Aslında sizin
söylediğiniz gibi 83üncü maddenin değiştirilmesi; Anayasa
değişikliğini getirin hemen, kürsü
dokunulmazlığıyla sınırlandırılsın.
dedik. Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset yapan milletvekillerinin alınları
ak arkadaşlar, sadece sizin adınız gibi değil,
alınları ak bu arkadaşlarımın. Bunların hepsinin
soruşturmaları ve haklarında getirilen fezlekelerin neler
olduğunu çok iyi biliyoruz, veremeyeceğimiz hesabımız da
yok. Asla konuşmuyoruz. Biz 2002de Hodri meydan! dedik, ondan sonraki süreçlerin
hepsinde Hodri meydan! dedik ama siz korktunuz arkadaşlar. Bir önceki
dönemde hırsızlıktan, yolsuzluktan dosyalarınız
geldiğinde niye Hodri meydan! diyemediniz çok merak ediyorum. Bugün biz
Hodri meydan! diyoruz o konuda, dokunulmazlıklar konusunda. Hiç de
tereddüdümüz yok ama bize getirdiğiniz öneride bakanları
kaçırmaya çalıştınız.
Hırsızlığı kim yaparsa yapsın, yetim
hakkını kim yerse yesin herkes hesabını vermeli. diyoruz.
Nerede vermeli? Yargı önünde vermeli. diyoruz. Bizim fikirlerimiz,
düşüncelerimiz çok net, kimse bize bir başkasına
yedeklenmiş muamelesi yapmasın. Cumhuriyet Halk Partisi kimseye
yedeklenmez.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Hayır deyin o zaman.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Diğer siyasi partiler de, cumhuriyet tarihinde
görülmüştür, Cumhuriyet Halk Partisine yedeklenmiştir diyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın
İnceöz, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkanım, az evvel hatip
konuşmasında tamamıyla grubumuzu ve partimizi ilzam edecek
ithamlarda bulunmuştur; sataşmadan 69a göre söz istiyorum.
Buyurun
Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
12.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkanım, az evvel, bundan önceki
konuşmacılar da
Şöyle genel bir konuşma
yapacağım.
Hakikaten,
Sayın Cumhurbaşkanımızı, her çıktıklarında
darbeci, saray darbesi gibi ithamlarla ilzam etmekteler. Bakın, ben bu
darbeci dedikleri Sayın Cumhurbaşkanımızın
nasıl bir liderlik, nasıl bir Başbakanlık dönemi,
nasıl bir Genel Başkanlık dönemi yaptığından
özellikle bahsetmek istiyorum.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Yaşandı, yaşandı.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Lütfen, bu işkenceyi bize yapma ya!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Kırk yıldır ülkemizde çözülemeyen bir
mesele vardı, terör meselesi ve Bu mesele çözülsün, isterse bizim siyasi
hayatımıza mal olsun. deyip Baldıran zehri içmeye
razıyım. diyen bir liderden bahsediyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hiçbir şey içmedi
bugüne kadar.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Sizin darbeci dediğiniz, taşın
altına gövdesini koyan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
mıdır? Soruyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yazıklar olsun! En son darbecilikle itham edilecek
kişi kendisidir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Halkı yatırıp boğazından zehir
akıtıyor ya!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bugüne kadar darbelerle, çetelerle mücadele ede ede
ülkemizi gerçekten bunlardan arındırmak
Geçmiş dönemde
darbelerden çekmiş, her türlü, her kesimden insanın acı
çekmiş bir milletin mensuplarıyız bizler.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Millet hiç bu kadar ajite edilmemişti.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Ve bugüne kadar da demokrasinin
kaynağını darbe değil, bir tek milletimiz gördük ve bundan
sonra da demokrasinin kaynağını milletimiz olarak görmeye devam
edeceğiz. Siz bunu kabullenseniz de kabullenmeseniz de bu böyle biline.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Parmakla gösterme!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bunun dışında özellikle şunu
belirtmek istiyorum: Dokunulmazlıklar konusunda tavrımız
açık ve nettir. Bu kürsüye her çıkan buradaki milletvekili
arkadaşımızı şaibe altında bırakmaya
çalışacak, sanki bu fezlekelerde bizim kaçmaya
çalıştığımız unsurlar varmış gibi
gösterecek
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Var, var. Sizin trafik
cezalarınız var!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla)
biz de dedik: Hadi bakalım, hodri meydan; ne
varsa gelsin bu Meclise dokunulmazlıklar
Bunun yanında, evet, sen
teröre laf etmeyeceksin, teröristlerin sözcüsü olacaksın, taziye
çadırına gideceksin ve senin bütün bu yaptıkların kamu
vicdanında yer alacak
MAHMUT
TANAL (İSTANBUL) Sizin belediyeniz de taziye çadırı açtı
Sayın Başkan.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla)
biz de dedik ki: Bütün fezlekeler gelsin. Bunlar da
bunun içinde, teröre destek verenler de yargı önünde hesabını
versin.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Fezlekeler buraya gelmesin diye yapıyorsunuz bunu,
yalancı!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatip
Milliyetçi Hareket Partisinin insanlık düşmanı, devlet ve millet
düşmanı PKK terör örgütüyle mücadelesini yanlış bir
bağlama bağlamak suretiyle partimize sataşmıştır.
Dolayısıyla, bu konuda söz talep ediyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Ersoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
13.-
Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
29uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
RUHİ
ERSOY (Osmaniye) Saygıdeğer milletvekilleri, milliyetçi-ülkücü
hareket, tarihinin tüm döneminde aziz Türk milletinin yanında
olmuştur. Türk milletini büyük bir ailesi olarak görmüştür. Anadolu
coğrafyasındaki Türklüğü etnik kimlikleri ve çeşitlilikleri
her ne olursa olsun bunlara saygı duymakla beraber bütün bunları
vatandaşlık hukukuyla bağlı 66ncı maddeye göre
tanımlayarak kucaklamış ve vatandaşlık hukukuyla
görmüştür. Birileri memlekette ihanet projelerini eyleme koyarken
milliyetçi-ülkücü hareket Şanlıurfada kardeşlik mitingleri
düzenlemiştir. Milliyetçi-ülkücü hareket sokaklara hendekler
kazılırken Oralarda neler oluyor arkadaşlar, devlet görevini
yapsın." diye uyarılar yaparken beraber o yollarda
şarkılar söyleyenler bugün birbirlerine düştüklerinde
milliyetçi-ülkücü hareket yine devlet demiştir, yine millet
demiştir ve doğrunun yanında olmuştur. Milliyetçi Hareket
Partisi bir yere koltuk değneği oluyorsa o koltuk değneği
olduğu yer büyük Türk milletinin koltuk altıdır. Büyük Türk
milletinin de koltuk değneğine ihtiyacı yok. Bu manada benzetmek
gerekirse Anadoluda yokuş değneği vardır. Yokuş
değneğini bilen Anadolu kültürü o yokuş değneğinin yol
yürüyen insanın hayatını
kolaylaştırdığı gibi karşısına
çıkan yılanın, çıyanın ve dahi haşerenin ve dahi
dört ayaklının maruz kaldığı tehlike
karşısında nasıl silah gibi
kullanıldığının gösterildiği bir kültürün
çocuklarıdır. Dolayısıyla milliyetçi-ülkücü hareket için ve
MHP için Misakımillî sınırları içerisindeki büyük Türk
milleti ailesi bugünkü ailesinin fertleridir. Yoksa, Milliyetçi Hareket Partisi
Hedef Turan, önder Kuran. diyen bir ülkünün çocuklarıdır.
Dolayısıyla sözünü söyleyenler söylediği sözün nereye
gittiği gerçekliğini bilerek hareket edeceklerdir.
Saygılar
sunuyorum Genel Kurula. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ersoy.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Paylan, buyurun.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Sayın grup başkan vekili Yazıklar
olsun. diyerek ve darbe meselesiyle ilgili sözlerimi
çarpıtmıştır.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Aynen öyle. Sözlerimin arkasındayım.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Bununla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Paylan, iki dakika daha size söz veriyorum, buyurun.
14.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
GARO
PAYLAN (İstanbul) Darbe dediğiniz şey -bütün dünyada
örnekleri de var- yalnızca askerler tarafından yapılmaz.
Biliyorsunuz Latin Amerikada da bütün dünyada da siviller tarafından da
darbeler yapılır
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Oradan başladınız işte
değil mi? Tabii sandıkta da yapılır.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Doğrudur, sandıkta da yaptınız,
siz onu biliyorsunuz. Doğrudur.
GARO
PAYLAN (Devamla)
ve şu anda Recep Tayyip Erdoğan sarayında
sizlerle konuşmuyor, güvenlikçilerle konuşuyor, orduyla
konuşuyor, güvenlik siyasetiyle konuşuyor. Ve Recep Tayyip
Erdoğan yeni bir sistem ihdas etmedi. Aynı ceberut gelenekle ve aynı
araçlarla üzerimize geliyor
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Senin başka işin yok mu kardeşim ya?
ÖMER
ÜNAL (Konya) Siz kimsiniz? Önce onu tanımla!
GARO
PAYLAN (Devamla) -
topyekûn üzerimize geliyor. Ve bu
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sen sözüne devam et.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim hatibi. Lütfen
GARO
PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, 28 Şubatta -manşetleri
burada çıkaralım, 28 Şubat manşetlerini- sizlere terörist
deniyordu, başörtülülere terörist deniyordu.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Silah mı taşıdı onlar?
GARO
PAYLAN (Devamla) Buradan, Meclisten arkadaşlarınız
dışarı atıldı aynı manşetlerle
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ve Recep Tayyip Erdoğan,
bugün o ceberut gelenekle yürüyor. Kendi başkanlık hayalleri için o
ceberut gelenekle yürüyor.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) Senin haddin değil!
GARO
PAYLAN (Devamla) Buna burası Dur. derse diyecek, yoksa gittiğimiz
yol bir diktatörlüktür.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Yapma be!
GARO
PAYLAN (Devamla) Ve nihayetinde varacağımız yer de bütün
siyaset kurumunun çözüm üretemeyeceği, bizlerin içeride,
çoğunluğun sultasının hâkim olduğu güya ama
hiçbirimizin güvende olmayacağı bir Türkiyedir. Hepimizin güvende
olacağı şey demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi canım! Hangi demokrasiden
bahsediyorsunuz!
GARO
PAYLAN (Devamla) Hepimizin güvenebileceği bir yargıda
yargılanabilmemizdir. Bizler hepimizin güvenebileceği bir
yargıda yargılanabilmeliyiz. Siz güveniyor musunuz yargıya?
Güvenmiyorsunuz ve korkuyorsunuz. O yüzden de dokunulmazlıkları
topyekûn kaldıramıyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) Hadi canım!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Paylan.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, hatip konuşmasında
grubumuzu ilzam edici ithamlarda bulunmuştur. Biraz evvel söylemiş
oldukları tamamen grubumuza, parti politikalarımıza
ilişkindir. 69a göre söz istiyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Parti politikasına ilişkin konuşamayacak
mıyız, yasak mı?
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnceöz.
15.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle, sizin, bugünün koşullarıyla 28
Şubat sürecini birleştirmeniz, kıyaslamanız, mukayese
etmeniz açık ve net bir tabirle tam bir talihsizliktir. O günün
koşullarıyla bugün Türkiyenin koşulları arasında, o
günün mücadelesiyle bugünün mücadeleleri arasındaki farkı, herkes
biliyor o günün yaşanan acılarını. O günün
manşetleriyle bugünün manşetlerini kıyaslamanız da tam bir
talihsizlik.
Şunu
söylemek istiyorum: Bugün, ülkemizde geldiğimiz noktaya, bu kadar iyi
niyete, bu kadar samimi iradeye, Her şekilde terörü çözelim. dememize
rağmen, bugün birileri kime deli gömleği giydirmek istiyor, biliyor
musunuz? Ellerinde silahlar, tanklar; ellerindeki yetkileri milletin iradesine,
hizmetine kullanmayıp elindeki silahlarla, o Kalaşnikofları
orada yaşayan halka çevirenler; terör, terör örgütü, terör mensupları
ve terör sözcüleri oradaki insanımıza, halkımıza deli
gömleği giydirmek istiyorlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz de diyoruz ki: O günlere dönmeyeceğiz. Bir daha,
bugüne kadarki kazanımları asla ve kata burada
bırakmayacağız.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Tankı niye kullanıyorsunuz, havanı
niye kullanıyorsunuz?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bunun mücadelesini veriyoruz, bunun bilinmesi
gerekiyor.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Kime karşı?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bunu geçeceksiniz. Bu, zorunuza gitse de geçeceksiniz.
Bugünkü terörle mücadele bu anlamda haklı.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Halkla mücadele ediliyor, halkla.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Herhangi bir şekilde, hangi devletin
başına gelse bu mücadeleyi bu şekilde meşru, haklı,
siyasi, her türlü meşruiyeti taşıyacak şekilde sürdürüyor.
Zannediyor musunuz ki eğer orada bir meşruiyet tartışmasını
açsaydık, sokağa çıkma yasakları, orada bir tek sivil
vatandaşımız hayatını kaybetmesin diye ama
teröristlerin böyle bir hassasiyeti yok, askerdeki, polisteki hassasiyet
onlarda yok. O Kalaşnikofları oradaki millete çevirip deli
gömleği giydirmek istiyor.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) İyi ki atom bombanız yok, bir tek
kullanamayacağınız odur.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) Bunlara müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, ülkesi ve milletiyle birliğine ve bütünlüğüne sahip
çıkacağız. İşte, bizim yapmaya
çalıştığımız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bravo generalim, bravo!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanımızın
yapmaya çalıştığı, Sayın
Başbakanımızın yapmaya çalıştığı
da
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bravo sayın general!
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla)
ve değerli milletvekillerimizin, milletin oyuna
ihanet etmeyen milletvekillerimizin yapmaya çalıştığı
şey tam da budur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bravo sayın general, kutluyorum sizi!
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bu şekilde genelkurmay başkanı
olabilirsin.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İnceöz.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın hatip konuşması sırasında
bizi terör sözcülüğü yapmakla suçladı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken.
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
grup başkan vekillerinin böyle bağırıp
çağırmasına gerek yok. Tablo ortada, net bir saray darbesiyle
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İsterseniz
Cumhurbaşkanının korumalarının yöntemini yapın,
bu çok etkili olmaz, bizi susturmaz, isterseniz onları örnek alın,
biz söyleyeceğimizi söylemeye devam ederiz. Amerikada Washingtonda bütün
dünyayı güldürdünüz ya ülkemize, isterseniz o yöntemi yapın, belki
etkili olur.
Bakın,
burada, şu anda birini sağ koltuk altına, diğerini sol
koltuk altına almış olduğunuz muhalefet partilerinin de
iradesini teslim alacak şekilde açık bir darbe süreci yürütülüyor.
Biz biliyoruz ki HDP meselesi üzerinden siz bu darbe sürecini Türkiye
toplumunda tartıştırmaktan uzak tutmaya
çalışıyorsunuz. Mesele HDP meselesi falan değil,
Parlamentonun tasfiyesi meselesi. Yarın öbür gün bu fezlekeler
geçtiği zaman HDP için de CHP için de MHP için de aynı süreci geçireceğinizi
çok iyi biliyoruz. Adım adım salam yöntemiyle Parlamentoyu tasfiye
edip yerine bir diktatöryal rejimin tahkimi içerisindesiniz.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Çık dışarı, biraz dolaş ya.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) O nedenle böyle kaygılı, bu şekilde
susturmaya çalışan bir arayışınızı biz
anlıyoruz. Ama buna karşı, nasıl ki Sizi başkan
yaptırmayacağız. dediğimizde halka verdiğimiz sözü
yerine getirdik, size bu darbeyi yaptırmayacağız, Türkiyeyi
diktatörlüğe teslim etmeyeceğiz. Demokrasinin son kalesi olan HDPnin
direnişinden daha öğrenmediyseniz size öğretmesini biliriz.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
Buyurun
Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
Burada
diğer partileri de ilzam edici söylüyor. Bu bir kere çok çirkin bir ifade
tarzı. Bugün partiler kendi hür görüşlerini, bu konudaki
tavırlarını açıklamışlardır. Aslında,
bu ses çıkarmayla, bu şekilde algılarla oynanmaktadır.
Böyle bir algı operasyonuyla Türkiyede gerçek gündemi saptırmaya ve
terörle mücadeleyi kesintiye uğratmasına asla fırsat
vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bravo sayın general!
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın grup başkan vekili tutanaklara
geçirirken tekrar bana sataşmıştır. Çirkin cümleler
kurduğumu ifade etmiştir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) O nedenle cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yerinden sarf ettiği ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Kimin hangi çirkin söylemlerde bulunduğu,
hangi çirkin politikaları yaptığı ortadadır.
Cesaretiniz varsa çıkar burada sataşmadan bize cevap verirsiniz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Her türlü!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Biz açık ve net şeyler söylüyoruz. Mesele
HDPlilerin dokunulmazlığı değil, Türkiye demokrasisinin
dokunulmazlığının kaldırılması meselesidir.
Bu sıralarda cezaeviyle korkutacağınız tek bir milletvekili
yok. Biz buraya gelirken bir yolumuzun Parlamentoya, bir yolumuzun zindana, bir
yolumuzun mezara çıkabileceğini öngörerek gelmişiz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) O nedenle bu tehditlerinize pabuç
bırakacak değiliz ama siz tıpkı Hitler döneminde uygulanan
yöntemler gibi Parlamentoyu tasfiye edip, yurttaşlıktan atma süreçlerini
devreye koyup bir soykırım konseptini hayata geçirmeye
çalışıyorsunuz. Kürt halkının iradesini, ezilen
Türkiye halklarının demokrasi mücadelesini bitirmek istiyorsunuz. Ne
Kürt halkının iradesini bastırabilirsiniz ne de ezilen Türkiye
halklarının demokrasi mücadelesini bitirebilirsiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Petrol şirketlerinin, faiz lobisinin, silah
tüccarlarının savunmasını yapıyorsunuz! Hadi oradan!
Hadi oradan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Bize böyle bağırmasına
karşıyız!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bu şekilde bağırıp
çağırmakla, bu şekilde bizi susturmakla hiçbir şey
yapamazsınız. Biz bugüne kadar sizden daha büyük zulümleri
yapacağını söyleyen, sizden daha büyük insanlık
dışı uygulamalarla bizi dize getireceğini söyleyen birçok
diktatörü karşımızda diz çöktürmüş bir partiyiz, bir siyasi
geleneğin ardıllarıyız. O nedenle böyle burada
bağırıp çağırarak susturamazsınız, varsa
cevabınız bu kürsüye gelip açık bir şekilde ifade edersiniz.
Ben tekrar söylüyorum: Evet, CHP Biz Tayyip Erdoğanı başkan
yaptıracağız. diyebilir ama biz bu ülkede var olduğumuz
sürece size bu diktatöryal rejimi kurdurmayacağız. Demokrasinin son
kalesi olarak bu diktatöryaya karşı direnişe devam
edeceğiz.
Hepinize
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
milletvekilleri
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, bir milletvekili
arkadaşına böğürme diyen milletvekilini şiddetle
kınıyorum, aynen iade ediyorum ve sizin de uyarmanızı talep
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, bu bahsettiğiniz
milletvekili, milletvekiline Teröristler dağa. diye hitap eden bir
milletvekilidir, onu şiddetle kınıyoruz, sizin de
kınamanızı istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Evet, teröristler dedim. Niye üstüne
alınıyorsun? (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
birbirinize
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, Teröristler dağa.
dedim, teröristler dedim, vekiller demedim, terörist olan üstüne
alınır.
BAŞKAN
Sayın Satır, lütfen
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Milletvekiline o şekilde hitap ediyorsun.
Sizden nezaket öğrenecek hiçbir şey yok burada.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, birbirimize
karşılıklı ağza alınmayacak sözler söylemeyelim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Terörist olan üstüne alınsın.
BAŞKAN
- Burada, bu çatı altında yirmi dört saat birbirimizin yüzüne
bakabilecek yüz bırakalım lütfen. O yüzden bütün milletvekillerine
söylüyorum
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Aynen
BAŞKAN
Sayın Satır, bütün milletvekillerine söylüyorum.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Başkanım oylamaya geçelim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Efendim ben böğürme demedim,
böğürme diyene deyin, o kadar.
BAŞKAN
Sayın Satır, lütfen, tamam.
Bakın
onların da başka iddiaları var Sayın Satır. (AK
PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Başka iddia değil, tutanaklara
bakın, tutanaklara bakın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Milletvekiline o şekilde hitap edemez. Bir de
gelmiş nezaket gösterisi yapıyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.14
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0
-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022
Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu
ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
burada.
29uncu madde üzerinde aynı
mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar
yeter sayısı...
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.32
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0
-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 29uncu maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki
önergenin oylanması sırasında karar yeter sayısı
bulanamamıştı. Önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul
edilmemiştir.
Şimdi 273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
29uncu madde üzerindeki diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısının 29uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve
arkadaşları
MADDE 29 - 6362 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Mülkiyeti YTM'ye intikal eden
sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine yapılacak
ödemelere ilişkin usul ve esaslar
GEÇİCİ MADDE 10- (1) Kayden
izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın
sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM'ye intikal etmiş
olan sermaye piyasası araçlarının iadesi ile
satışlarının yapılmış olması halinde bunların
bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak başvuruların ve
başvuru üzerine hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak
ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince teslim edilecek sermaye
piyasası araçlarının iptal ve imha esasları ile
ihraççıların bu başvurulara ilişkin yükümlülükleri Kurulca
belirlenir. Şu kadar ki, YTM'ye intikal eden sermaye piyasası
araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı
yapılmamış olanlar aynen; satışı
yapılmış olanlar ise, Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde ve
cari piyasa değerleri dikkate alınarak hesaplanacak satış
tutarları üzerinden nakden ödenir. Yapılacak ödemelerde, ilgili
tutarın 4749 sayılı Kanunun 12nci maddesi çerçevesinde
değerlendirilmesi sonucu YTM tarafından fiilen elde edilen getirinin
ödenecek tutara isabet eden nemaları esas alınır. Bu madde
uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin işlemler ve bu
işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek
kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Kemal Zeybek konuşacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum. 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısı -torba kanun tasarısı- hakkında söz
almış bulunmaktayım.
29uncu
maddeyle 6362 sayılı Kanuna geçici 10uncu madde eklenmiştir.
Bu yasalar, daha önce gerektiği şekilde
araştırılmadığından, uzman kişi ve
kuruluşlarca değerlendirme yapılmadığından, bir
iki yıl geçmeden Anayasa Mahkemesinin yapılan yasaların
aleyhinde karar vermesi, eksik ve yanlış yapılan yasalarda
değişiklik yapılmasını gerektirmiştir.
YTMye
intikal eden sermaye piyasa araçlarından, ilgili mevzuat uyarınca,
satışı yapılmamış olanlar aynen,
satışı yapılmış olanlar ise kurulca belirlenecek
satış tutarı üzerinden nakden ödenir. Daha önce kağıt
ortamında tutulan hisse senedi ve yatırım fonlarının
kaydedilmesine karar verilmiştir. Ancak, yedi yıl içerisinde
kaydedilmeyen menkul kıymetlerin Yatırımcı Tazmin Merkezine
gelir olarak kaydedilmesi öngörülmüştü. Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi
mülkiyet hakkına müdahale olarak değerlendirip iptal etmiştir.
Bu
ödemelere ilişkin işlemler ve bu işlemlerle ilgili
oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek kâğıtlar damga
vergisinden müstesnadır. Bu şekliyle dolaylı olarak vergi
alınmamasını olumlu buluyoruz ancak halkımızın yüz
binde 1inin bu yasadan menfaati, beklentisi yoktur ancak yerli tekelci
sermaye, oligarşik yapı, yabancı iş birlikçileri
kapitalistlerin menfaat ve çıkarları için yapılan bir yasa
düzenlemesidir.
Emekçi
halkımızın düzenlenecek kâğıtları yoktur; damga vergisinden
muaf olmakla bir menfaat ve kazancı olmayacaktır. 78 milyon
insanımızı ilgilendiren, ata mülkiyetlerinden veraset, intikal
vergilerinin, harçlarının da kaldırılması için, torba
yasa içinde değiştirilmesi gerektiği inancı içerisindeyiz.
Böyle bir yasayı da değiştirmeyi, yenilemeyi düşünüyor
musunuz, yoksa, oligarşinin başı olarak, halka yüzeysel mi
bakıyorsunuz?
Sigorta
Kanunu düzenlemelerinde maddi ve manevi tazminatlarda, taşıt sahibi
yurttaşlarımızın yararına bir uygulama
yapılmamakta, uluslararası tekelci sigorta şirketlerinin istek
ve talepleri doğrultusunda bir düzenleme yapılmaktadır;
nakliyeci, taksici, minibüsçü esnafı adına düzenleme değildir.
Kanal
İstanbul kapsamında yapılacak ve su yoluna isabet eden, yasa
gereği belediyelere bedelsiz olarak terk edilen hazineye ait, özel idareye
ait arazi ve arsaların, kamu yararı, kamu gereksinimleri nedeniyle
belediye ve özel idareler tarafından satılamaması ve başka
amaçlarla kullanılamaması amaçlanmaktadır. Bu maksatla,
belediyelere yapılacak imarlarla, Hükûmet yanlıları ve
yandaşları büyük rantlar elde edecekler midir?
Kanal
İstanbul Projesi, üniversitelerimizin ilgili bölümleri ve bilim
insanları tarafından tartışıldı mı? Olumsuz
etkilerinin incelenmesi gerekli olduğu hâlde bu incelemeler
yapıldı mı? Kanal İstanbul Projesi, Ulaştırma
Bakanlığına ait genelgede mevcut mera, yaylak
alanlarının tamamının resmen değişmesine yetki
vermektedir.
Yasalar,
iktidarlarda bulunup Anayasaya uyanlar için geçerlidir. Yasalar, devleti
planlı bir şekilde, Bakanlar Kurulu bütçesini talan ederek bilinçli,
örgütlü bir şekilde devleti soyanları yargılamak için
zamanı geldiğinde uygulanacaktır. Bu düşüncelerimizle,
bugünkü yapılan yasa düzenlemelerinin halkımız adına,
insanımız adına, verimlilik adına hiçbir etkisi yoktur.
Bu
yüzdendir ki Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Zeybek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde
kabul edilmiştir.
30uncu
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra saylı Kanun
Tasarısının 30uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku
Çakırözer Mahmut
Tanal
İstanbul Eskişehir İstanbul
MADDE 30- 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(7) Bu suç bakımından 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için
kayyum tayini,
b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti,
c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli
soruşturmacı görevlendirilmesi,
ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik
araçlarla izleme,
tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan Mehmet Emin Adıyaman
Adıyaman Adıyaman Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Günal Erhan Usta Kamil Aydın
Antalya Samsun Erzurum
Zihni Açba İzzet Ulvi Yönter
Sakarya İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB
SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet Katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde
Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
Tasarının 30uncu maddesiyle 6415
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanunun 4üncü maddesine bir fıkra eklenerek terörün finansmanı suçu
bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun bazı
maddelerindeki tedbirlere ilişkin hükümlerin uygulanması
öngörülmektedir. Ancak kanun tekniği açısından bu maddelerin bir
tek maddede toplanması değil, ilgili kanun olan 5271 sayılı
Kanunun ilgili maddelerine terörizmin finansmanı ibarelerinin eklenmesi
yoluyla yapılması daha doğru olacaktır.
Ayrıca Türkiye'nin terör sorunuyla
boğuştuğu bu dönemde terörizmin finansmanının
önlenmesi için sadece bu iki maddenin getirilmesi manidardır. Çok daha
köklü bir kanun tasarısının kabul edilmesi ve terörün finans
kaynaklarının da kurutulması gerekmektedir. Bu kapsamda üzerinde
çalışıldığı söylenen taslağın bir an
önce tasarı haline getirilmesi ve
yasalaştırılmasının sağlanması
gerekmektedir. Bu nedenle madde tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra
sayılı Kanunun 30uncu maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 30uncu madde 6415
sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında
Kanunla ilgili. Tabii, bu torba yasa içerisinde getirildi bu kanun ama
bildiğiniz üzere terörün finansmanına ilişkin hem Ceza Kanunundan
hem Ceza Muhakemesi Kanunundan alınarak buraya aktarılan 33, 35,
135, 139, 140ıncı maddelerin dışında, usule
ilişkin maddelerin dışında önlemeye ilişkin tedbirler
var. Yine, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu içerisinde de burada
ifade edilen, aslında kastedilen, elde edilmek istenen sonucun elde
edilmesine yetecek kadar kanun maddeleri var.
Peki,
buradaki saik ne? Aslında, bu torba yasa içerisinde 30uncu maddeyi yine
21inci maddeyle birlikte düşünmek gerekiyor. Çünkü, her ne kadar iki
farklı kanunda değişiklik öngörse de yani 6415 sayılı
Kanunda değişiklik gibi gözükse de aslında 5549
sayılı -suçtan elde edilen sermayenin veya malların, kara
paranın aklanmasına ilişkin- Kanunla bağlantılı.
Zira, o kanunda da yani 5549 sayılı Kanunda da terörün
finansmanının önlenmesi hakkında düzenleme var. Peki, buradaki
saik ne? Aslında, saik açık. Mevcut, saydığım
yasalardaki düzenleme, bütün finans şirketlerine, gerek tüzel gerekse
gerçek kişilerin mal varlığına el koymak için bir
yargı kararı gerekiyor, hâkim kararı gerekiyor ve yargısal
bir süreci gerektiriyor ama bu yasayla getirilmek istenen şey,
aslında yargıyı baypas edip bir nevi yetki gasbıyla tamamen
karar sürecini, âdeta yargılama yetkisini Bakanlığa vermektir.
Dikkat ederseniz, her ne kadar 30uncu madde, Ceza Muhakemesi Usul Kanunundaki
usule ilişkin maddelere atıf yapmış olsa da esasen yetki
21inci maddede açık bir şekilde Bakana verilmiştir. Yani, özel
kanunla, aslında, genel ve temel kanun olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza
Kanunundaki yetkiler, yargıç yetkisi, doğrudan idareye, dolayısıyla
iktidara devredilmiş oluyor.
Şimdi,
burada istenilen şey nedir? Siyasal iktidarın yargıyı
baypas ederek şu ana kadarki uygulamalarında olduğu gibi,
nasıl ki bölgede HDP'ye yüzde 90ların üzerinde oy çıkan illerde
bir kuşatma gerçekleştirdiyse, nasıl ki üniversitelerde
akademisyenlere, öğrencilere, sendikalara yönelik, düşüncelerini
ifade eden insanları susturduysa bu yasal düzenlemeyle de bu kez
tıpkı toplumun büyük kesimini susturmak gibi sermaye
alanını da terör kavramı adı altında susturmak. Yani
yandaş olmayan sermaye şirketlerini, gerçek ve tüzel kişileri
susturmak ve totaliter rejimi kanuni temellere dayandırmak. Hukuki
temeller demiyorum, kanuni temeller. Biliyorsunuz, faşist diktatörlerin
bile dayandıkları bir kanuni temel vardır, hukuki değildir
ama bir kanuna, bir yasaya dayandırılıyor. Burada aslında
istenen saik bu. Adım adım inşa edilen dikta rejiminin kanuni
temelleri atılıyor ve bu şekilde Anayasa'da güvence altına
alınan teşebbüs hürriyeti, tamamen bir bakanın, idarenin ya da
siyasal iktidarın tarifine uygun, tıpkı 17-25 Aralık 2013
tarihine kadarki AKPnin paraleli olan koalisyonuyla nasıl yürütüldüyse,
on bir yıllık koalisyon yürütüldü ama bir anda terör örgütüne
dönüştürüldü ve sermayesine el konulduysa bu, herkes için geçerli, CHP'ye
oy veren bir sermaye şirketi için de geçerli, MHP'ye oy veren bir sermaye
şirketi için de geçerli olacaktır diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Adıyaman.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
- Oylamaya geçtim Sayın Baluken.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
MADDE
30- 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin
Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(7)
Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a)
133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyum tayini,
b)
135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti,
c)
139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,
ç)
140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,
tedbirlerine
ilişkin hükümler uygulanabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz terörün finansmanıyla
ilgili, bunların araştırılmasını, bununla ilgili,
kanunlarla zapturapt altına alınmasını isteriz ancak bunu
yaparken terör tabii, bir insanlık suçudur, insanlık suçu olması
nedeniyle terörü finanse edecek olan kanalların da yasal yollarla
kapatılması gerekir, cezalandırılması gerekir ancak
bir şartla olması gerekir, o da şudur değerli arkadaşlar:
Türkiyenin 1977 tarihinde imzaladığı Terörizmin Önlenmesine
Dair Avrupa Sözleşmesindeki hükümler uyarınca
Terörizmin
Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinin 3/1 maddesi Devletlerin,
terör suçlarının önlenmesine yönelik tedbirler alırken temel hak
ve özgürlüklerden ödün vermemesi gerekir. diyor. Yani terörün
finansmanını cezalandırırken biz temel hak ve
özgürlüklerden de vazgeçmeyeceğiz, terörle mücadeleden de
vazgeçmeyeceğiz ancak bu konuda önümüze getirilen 30uncu maddedeki
hükümler, baktığımız zaman, hukuk devletiyle, temel hak ve
özgürlüklerle, adil yargılamayla çelişen hükümler. Neden? Bir
şüpheyle
Sizin, örneğin, diyelim ki Irakta bir inşaat
şirketiniz var, Suriyede bir inşaat şirketiniz var, Amerikada
bir şirketiniz var. O şirketinizle ilgili, teröre
bulaşmış olan birileri sizin şirketinize fatura kesti.
Faturayı kestiği zaman, siz o faturayı kendi işletmenize
gelir veya gider olarak kaydettiğiniz zaman sizin terör örgütleriyle bağlantınız
olmuş olacak ve terör örgütleriyle bağlantınız olması
nedeniyle sizin şirketlerinize, mevcut olan bu hükümler nedeniyle kayyum
tayin edilebilecek. Şimdi, bu, neyi gündeme getirecek? Mülkiyet
hakkının ihlalini gündeme getirecek. İyi niyetli olarak
çalışan tacirler için, gerçekten ileride yargı da siyasi sopa
olarak kullanılırsa çok kötüye kullanılabilecek olan bir madde.
Bu
örnekten eğer biz devam edersek, biz terör örgütleri diyoruz, ancak,
takdir edersiniz değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin listesinde belirtilen örgütleri, Türkiye terör örgütleri
kabul ediyor veyahut da Yargıtayda terör örgütü kabul edilmiş olan
örgütler terör örgütü kabul ediliyor. Peki, biz bu düzenlemeyle ne
yapacağız? Yargıtay tarafından kabul edilmemiş, Birleşmiş
Milletler listesinde yayımlanmamış, cumhuriyet
savcılığının veya -içimizde hukukçu
arkadaşlarımız var- cumhuriyet savcılığına
dosya gitmeden, emniyet müdürlerinin nitelendirmesinden dolayı Bu,
terörün finansmanına giriyor. dediği andan itibaren mahkeme
kararı olmaksızın yine kayyum atanabilecek.
Peki,
kayyum atanınca -bugüne kadarki pratikte gördük- yararları ne idi, ne
oldu? Kayyumun asli görevi
Takdir edersiniz, eğer bir şirkete kayyum
tayin edilmiş ise o şirketin daha iyi çalışması
lazım, daha iyi kâr getirmesi lazım, daha iyi kazançlı bir
iş yapması gerekirken maalesef Türkiyedeki uygulamalarda kayyumluk
müessesesi, şirketleri batırmak için kullanılıyor. Bu,
aynı zamanda haksız rekabet açısından da rekabeti de
körükleyecek olan bir husus. Ne olur? Eğer bir şirket gerçekten sizin
rakibiniz, ileride o rakibi bitirmek mi istiyorsunuz? Ekonomik anlamda
bitiremiyorsanız, siyasi anlamda, iki tane tanıkla birlikte: Terör
örgütlerinin finansmanını yapıyor şu A şirketi, B
şirketi, C şirketi. Gayet rahat, cumhuriyet savcısı bu
maddelerle terörün finansmanıyla bağlantılı bularak, kayyum
atanabilecek. Bu, gerçekten, mevcut olan bu düzenleme, hani
beğenmediğimiz, hep, sürekli Bu darbe anayasasıdır.
dediğimiz Anayasanın 2nci maddesindeki hukuk devleti, ölçülülük
ilkesi, orantılılık ilkesi, hukuk devleti ilkesi, hepsine
aykırı.
Onun
için, sizden, bizim bu önergemize destek vermenizi istirham eder, hepinize
saygı ve hürmetlerimi sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde
kabul edilmiştir.
31inci
madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
31inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine pozisyonlarına ibaresinden sonra
gelmek üzere 15/1/2012 tarihinden sonra ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur İnceöz Ramazan
Can Mehmet Demir
Aksaray Kırıkkale Kırıkkale
Mehmet Akyürek Gökcen Özdoğan Enç Necip Kalkan
Şanlıurfa Antalya
İzmir
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt Mücahit Durmuşoğlu
Çorum Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci
maddesinin son cümlesinde geçen ve bunlar, ibaresinin ve bu haklar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır
Muş
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan
Adıyaman Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 31inci maddesiyle değiştirilen 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Günal Erhan Usta
İstanbul Antalya Samsun
Kamil Aydın Zihni Açba İzzet Ulvi
Yönter
Erzurum Sakarya İstanbul
"375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (b) bendi
kapsamındaki personel hakkında, ilgili unvanlara ilişkin olarak
Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan iptal
kararlarının yürürlüğe girdiği tarih ile bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih arasında kalan sürelerdeki maaş
ödemeleri Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre
yapılır. Yapılmış ödemeler bu esaslara göre
yapılmış sayılır."
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun Tamaylıgil Utku
Çakırözer Özkan
Yalım
İstanbul Eskişehir Uşak
MADDE
31 - 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek
11inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(b)
5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan
düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun
kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan kurul
başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile
murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı
uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim,
zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her
ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak
ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin
bir aylık toplam net tutarı; kurul başkanı için
bakanlık müsteşarı, kurul üyesi için bakanlık müsteşar
yardımcısı, başkan yardımcısı için
bakanlık genel müdürü, murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli
için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna
bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar
kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam
net tutarını geçemez."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
Divan, sayın bakanlar, değerli çalışma
arkadaşlarım ve yüce Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarımız; hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. Hepinize iyi akşamlar diliyorum tekrar.
Evet,
sözlerime başlamadan önce, Salim Uslu vekilimiz ve Aydın Ünal vekilimiz
yakınlarını kaybetmişlerdir; ölenlere Allahtan rahmet,
onlara da başsağlığı diliyorum. Acı günlerde her
zaman yanlarında olacağımızı da bilmelerini isterim.
Evet,
değerli arkadaşlarım, 273 sıra sayılı torba
kanunun 31inci maddesinde söz almış bulunmaktayım. Değerli
arkadaşlar, 65 yaşını doldurmuş
vatandaşlarımızla ilgili, bizim babalarımızın,
bizim annelerimizin, sonbaharlarını yaşayan bu kişilerin
alacak olduğu aylıklarla ilgili konuşacağım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, 65 yaşını dolduran yaklaşık
660 bin kişi var Türkiyede. Resmî bir geliri olmayan, Emekli
Sandığından, Sigortadan veya BAĞ-KURdan geliri olmayan bu
yaşlı babalarımıza, amcalarımıza, teyzelerimize
Plan ve Bütçede ayda ne kadar para bağlandı biliyor musunuz? Belki
birçoğunuz bilmiyor çünkü sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda olanlar
biliyor. Bakın, rakam, sadece 218 TL. Tekrar ediyorum, 218 TL ve de bunun
şartları var. Eğer oğlunun veya kızının,
aile fertlerinin toplam geliri asgari ücretin üçte 1ini kapsıyorsa bunu
da alamıyor. Peki, bir kişinin yaşayabilmesi için, ilde olsun,
ilçede olsun, köyde olsun bir öğün yemek ne kadar arkadaşlar? En az 5
TL. 3 çarpı 5 yani 3 öğün çarpı 5, 15 TL. Otuz günden
varsaydığımızda 450 TL. Peki, 218 TLyle ne yapacak bu
teyzemiz? Sonbaharını yaşayan teyzemiz, amcamız ne yapacak?
Artı, hepsine de vermiyorsunuz. Bakın en ilginç tarafını da
açıklayacağım size: Bu teyzemizin veya amcamızın
oğlu Vanda polisse, memursa, amirse, herhangi bir yerde çalışıyorsa,
öğretmense, Uşakta veya Denizlide veya Aydında veya Manisada
veya Kayseride yaşayan babası veya annesi, oğlunun yüzünden bu
218 TLyi de alamayacak. Bu haksızlık. Yani sonbaharına
gelmiş o amcamız, o teyzemiz, oğlu para yollayacak diye onu bekleyecek.
Böyle bir şey olamaz.
Onun
için, insanlık namına, gelin, 65 yaşını dolduran,
herhangi bir geliri olmayan, oğlunun veya kızının herhangi
bir mesleğine bakılmadan, o kişinin, o yaşlı, 65
yaşını dolduran amcamızın veya teyzemizin en ufak bir
resmî geliri yoksa hepsine bu 218 TLyi en azından verelim. Böylelikle hiç
kimseye haksızlık olmaz. Bu Avrupada böyle, inşallah Türkiyede
de bunu getiririz ama şu ana kadar yapılmadı, bugün
görüşmekte olduğumuz bu kanunun içinde, bu torba kanunda yok.
Umarım, bu hatadan en kısa zamanda vazgeçilir çünkü gerçekten
sonbaharını yaşayan bu kişilerin bu desteğe
ihtiyacı var, oğlundan para gelecek diye beklememesi gerekiyor.
Devletin asli görevi, kesinlikle geliri olmayan vatandaşına
bakmaktır.
Bakın,
biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına bakmayacağız da kime
bakacağız? 10,5 milyar dolar para harcadık. diye sizler
övünüyorsunuz. Kime? Suriyelilere. Peki, Suriyelilere bu kadar para
harcıyorsak 65 yaşını dolduran, bu sonbaharını
yaşayan annelerimize, babalarımıza, amcalarımıza,
teyzelerimize bu rakamı ödeyelim. Bugün için 218 ödeyelim ama önümüzdeki
sene yeni yapacak olduğumuz kanunlarla bunu da en azından 450 TLye
getiririz.
Bu
haksızlığı sizlerle paylaşmak istedim. Umarım
beni anlamışsınızdır; anlamak zorundayız çünkü o
yaşlara biz de geleceğiz. Belki bizim böyle bir kaygımız
olmayacak ama olanları da unutmamamız gerekiyor. Bu hatadan bir an
önce vazgeçip bu yaşlı amcalarımızı, teyzelerimizi
görmek zorundayız.
Diğer
bir konu da değerli arkadaşlarım çok az bir sürem kaldı-
sizlerin vermek istediği, esnafa 30 bin TLlik kredi. Bakın, bir sürü
esnaf kan ağlıyor şu anda, gerçekten siftah yapmadan
kapatıyor. Bir an önce, iş kurmak isteyen genç
arkadaşlarımıza veya ihtiyacı olan bu esnaf
kardeşlerimize, daha fazla vakit kaybetmeden, bu 30 bin TL kredinin bir an
önce verilmesini istiyorum.
Hepinize
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yalım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci
maddesiyle değiştirilen 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Ek 11inci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.
İsmail Faruk
Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
"375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (b) bendi
kapsamındaki personel hakkında, ilgili unvanlara ilişkin olarak
Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan iptal
kararlarının yürürlüğe girdiği tarih ile bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih arasında kalan sürelerdeki maaş
ödemeleri Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre
yapılır. Yapılmış ödemeler bu esaslara göre
yapılmış sayılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
(MHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 31inci maddesi hakkında verdiğimiz
önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının
31inci maddesiyle, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek
11inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin tamamı
Anayasa Mahkemesinin bu bendin bazı ibarelerinin iptaline ilişkin
kararlarından hareketle iptalden önceki aynı şekliyle yeniden
düzenlenmektedir.
375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11inci maddesi 2011
yılında çıkarılan 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle düzenlenmiştir. Bu madde, düzenleyici ve denetleyici üst kurullara
14 Ocak 2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan personelin mali
haklarının belirlenmesinde diğer kurumlardaki emsal personelin
esas alınması uygulamasını getirmiştir. Söz konusu
maddenin birinci fıkrasının (b) bendi 5018 sayılı
Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde sayılan düzenleyici ve
denetleyici kurumların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden
atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan
yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek
personeline yapılacak ödemelerde kimlerin emsal
alınacağını belirlemektedir. Ancak dayandığı
yetki kanununun mali ve sosyal haklara ilişkin düzenleme yapmaya imkân
vermediği gerekçesiyle 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
Anayasaya aykırılık iddiasıyla dava konusu olmuştur.
Açılan davalarda ileri sürülen Anayasaya aykırılık
iddiaları ise hem idari yargı yerleri tarafından yerinde
görülmüş hem de Anayasa Mahkemesine intikal ettirildiğinde iptalle
sonuçlanmıştır.
Benzer
bir durum 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11inci maddesi
için de söz konusu olmuştur. Ek 11inci maddenin birinci
fıkrasının (b) bendinde emsali belirlenen
"murakıp", "uzman" ve "kurul üyesi"
unvanlarına ilişkin hükümler, açılan davalar neticesinde Anayasaya
aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiştir.
Aynı
konuda açılacak benzeri davaların iptalle sonuçlanacağı da
açıktır. O sebeple çalışanların mağduriyetini
giderecek şekilde konuya ilişkin bir yasal düzenleme
yapılması yerindedir. Zira iptal tarihinden bugüne kadar bu
personelin maaş ödemelerinde tereddütler ve kurumlara göre farklı
uygulamalar yapılmıştır.
Esasen
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda
çeşitli kanun tasarılarına ilişkin görüşmeler
sırasında bu durumun düzeltilmesine ilişkin önerge vermiş,
sorunu dile getirmiştik. Bu nedenle tasarıyla yapılan
düzenlemeyi olumlu değerlendiriyoruz ancak madde düzenlemesi geriye dönük
işlemler yönüyle eksiktir ve yeni bir mağduriyet yaratacak türdendir.
Değişiklik önergemiz bu mağduriyeti ortadan kaldırmaya
yöneliktir.
Anayasa
Mahkemesinin konuya ilişkin iptal kararları sonrasında,
düzenleyici ve denetleyici kurumlarda kurul üyesi, murakıp ve uzman
unvanlı meslek personelinin maaş ödemesinde sorunlar
yaşandı. İptal kararları sonrası söz konusu unvanlarda
olan personele bazı kurumlar emsal uygulamasını sürdürürken
bazı kurumlar personelden taahhütname almak suretiyle bu ödemeyi
yaptı, bazıları ise emsal uygulaması yapmadan farklı
bir maaş ödemesi yaptılar. Yani farklı farklı yorumlarla
uygulama yapıldı, Bakanlar Kurulu ise buna seyirci kaldı. Bu
nedenle 14/1/2012 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe gireceği tarihe
kadar olan dönemde, düzenleyici ve denetleyici kurumlarda ilk defa veya yeniden
görev alan personelin maaş ödemesine dair belirsizliğin giderilmesi
zorunlu bulunmaktadır. Maddenin mevcut hâliyle yasalaşması
hâlinde birçok kişiye, mahkemenin iptal kararı sonrası
yapılan ödemeler nedeniyle geriye dönük olarak zimmet çıkması
söz konusu olabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, önergemiz bu dönemde ilgili personele yapılan maaş
ödemelerine ilişkin olarak meşruiyet tartışması
yapılmasının önüne geçmeyi ve aldıkları maaşla
ilgili herhangi bir mahsuplaşma yapılmamasını amaçlamaktadır.
Maddenin sonuna eklemeyi önerdiğimiz cümleyle Anayasa Mahkemesi
tarafından iptale konu olan unvanlar bakımından bir
mağduriyet yaşanmayacak, eşit olmayan uygulamalar ortaya
çıkmayacak ve konu çözüme kavuşturulmuş olacaktır.
Hükûmetin vereceği önerge bize göre buradaki problemi çözmemektedir. Yine,
Anayasa Mahkemesinin iptal tarihi ile kanunun yürürlüğe gireceği
tarih arasındaki dönem boşluk oluşturmaya devam edecektir ve
herhangi bir Sayıştay denetiminde geriye dönük zimmet
çıkartılması söz konusu olabilecektir. Bu itibarla yapılmasını
zorunlu gördüğümüz değişiklik için önergemize destek vermenizi
bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci
maddesinin son cümlesinde geçen ve bunlar, ibaresinin ve bu haklar
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken.
(HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Artık
antidemokratik yöntemlerle hazırlanmış olan bir torba yasa
tasarısının son bölümlerine geldik, son maddeleri
görüşülüyor. Bütün bu görüşmeler boyunca torba yasa yöntemiyle burada
kanun hazırlamanın sakıncalarını ve bununla ilgili
kanunlarla yürümeniz durumunda da herhangi bir soruna çözüm
getiremeyeceğinizi ifade etmemize rağmen, maalesef, yine tamamen
antidemokratik bir tutumla, ben yaptım oldu bitti
anlayışıyla burada bu kanun üzerinde de ısrarcı
oldunuz.
Bir
kere, şunu ifade edeyim: Yani, 20den fazla kanunu ilgilendiren bir düzenlemeyi
bu şekilde Meclise getirmek hiçbir derde deva olmaz, hiçbir soruna çözüm
olmaz ama bundan da geçtik, getirdiğiniz bu torba kanunu da İç
Tüzüke aykırı bir şekilde bir temel kanun olarak buraya
getirdiniz. Yani âdeta Meclisi bir yasa fabrikası şeklinde kullanan
bir yasama anlayışına sahipsiniz. Evet, burada sayısal
çoğunluğunuz var, getirdiğiniz yasalarla ilgili muhalefet ne
kadar diretirse diretsin o yasaları geçiyorsunuz ama sonuçlarını
hiç gözden geçirmiyorsunuz. Bakın, burada 24üncü Dönemden olan vekil
arkadaşlar var. Hatırlayın, iç güvenlik yasasıyla ilgili o
dönem burada hangi tartışmalar yürütüldü, o dönemin
tutanaklarını bir çıkarın bakın. Biz o dönem iç
güvenlik yasasıyla ilgili yapacağınız düzenlemenin kamu
düzeni açısından getireceği sakıncaları bu kürsüden
defalarca ifade ettik ama tam iki ay boyunca burada kavga dövüş belli bir
yasayla ilgili bir uzlaşma arayışımız oldu. O
uzlaşmayı yapmadınız, İç Tüzük hilesine başvurarak
iç güvenlik yasasını çıkardınız. Ben valiye
gözaltına alma yetkisi, yargı yetkisi vererek, polise vur yetkisi
vererek, elinde taş olan çocuğu sokak ortasında infaza tabi
tutarak kamu düzenini sağlarım dediniz. Ee, bugün gelmiş
olduğunuz tabloyu bir gözünüzün önüne getirin, o dönem kamu düzeni ne
aşamadaydı bu dönem kamu düzeni ne aşamada?
Ben
çok iyi hatırlıyorum, bu kürsüye biz
çıktığımızda dedik ki Siz, elinde taş olan çocuk
için eğer vur yetkisi verirseniz, o çocuk yarın eline taş yerine
başka bir şey alır. Ve maalesef, keşke haklı
çıkmasaydık ama süreç buraya getirdi. Yani deyim yerindeyse, yasama
tekniğindeki bu uzlaşmaz tavrınızla rüzgâr ektiniz
fırtına biçtiniz. Oysa o dönem iç güvenlik yasası yerine buraya
demokratikleşme paketleriyle gelseydiniz, özellikle Kobani süreciyle
ilgili buradan ifade ettiğimiz eleştirileri dikkate alıp
dış politikayla ilgili değişikliklere gitseydiniz bugün çok
farklı şeyleri konuşuyor olacaktık. İç güvenlik
yasası burada görüşülürken, bizler hemen bu Divanın önünde protesto
gösterileri yaparken Süleyman Şah Türbesi operasyonunda Kürtler, Türk
askerinin IŞİD tarafından katledilmemesi için bu Hükûmetle
iş birliği yapıyorlardı ama maalesef bunun değerini
bilmediğiniz için bugün yine aynı ısrarınızı
devam ettiriyorsunuz.
Bakın,
kamu düzeni aşamasında ne hâle geldik? Yani biz, sürekli burada seçim
bölgemizdeki savaş manzaralarını anlatıyoruz ama ülkenin bu
tarafı farklı mı? Yani İstanbulda İstiklal
Caddesinde, Kızılay Meydanında, Tunalı Hilmide yürüyen
insanın psikolojisi farklı mı? Can güvenliği Kilisten
Hakkâriye, İstanbuldan Karadenize kadar neredeyse her tarafta
insanların birincil, temel kaygısı oldu.
Şimdi
de bakın aynı ısrarla Ben yine demokratikleşme
anlayışı üzerinden değil ceberut devlet
anlayışı üzerinden kamu düzenini sağlarım, işte,
bu ülkedeki yüz yıllık sorunları çözerim. diyorsunuz; oysaki
geçmişte nasıl rüzgâr ekip fırtına biçtiyseniz, şimdi
de, oluşan fırtına hepimizin evini sallamasına rağmen
fırtına ekip kasırga biçmeye hazırlanıyorsunuz. O
nedenle, yol yakınken bu yanlıştan dönmenizi tavsiye ediyoruz.
Bu yasama tekniklerini de buraya getireceğinize, yasaları buraya
getirmeden muhalefetin en temel konularda önermiş olduğu
birtakım önerileri dikkate alarak buraya getirirseniz Genel Kurulda da bu
şekilde gerilimi yüksek sorunlar olmaz diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
31inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine pozisyonlarına ibaresinden sonra
gelmek üzere 15/1/2012 tarihinden sonra ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur
İnceöz (Aksaray) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2/11/2011
tarihli ve 28103 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı KHK'ya
eklenen ek 11inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendiyle
düzenleyici ve denetleyici kurumlar ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun
kadro ve pozisyonlarına maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan
15/1/2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul
başkanı, kurul üyesi, başkan yardımcısı ile
murakıp ve uzman unvanlı meslek personelinin mali ve sosyal
haklarının üst sınırının belirlenmesinde emsal alınacak
devlet memuru unvanları belirlenmiştir.
7/11/2015,
16/12/2015 ve 25/3/2016 tarihli Resmî Gazetelerde yayımlanan ve
yayımı tarihinde yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi
kararlarıyla sırasıyla murakıp, uzman ve kurul üyesi için
666 sayılı KHKyla yapılmış belirlemeler 6223
sayılı Yetki Kanunu kapsamında bulunmadığından
iptal edilmiştir. Maddeyle iptal kararlarından önce yürürlükte olan
(b) bendi herhangi bir değişiklik yapılmadan yeniden
düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle 15/1/2012 tarihinden sonra söz konusu
kurumların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan iptale
konu unvanlardaki personel tekrar madde kapsamına alınmaktadır.
Ancak,
ek 11inci maddenin yürürlük tarihi ile bu tasarıda yeniden düzenlenen (b)
bendinin yürürlük tarihi arasındaki farklılıktan dolayı
uygulamada herhangi bir tereddüde yol açmamak için (b) bendine, söz konusu
maddenin yürürlük tarihine paralel olarak, açıklayıcı mahiyette
15/1/2012 tarihinden sonra" ibaresi eklenerek söz konusu unvanlar için
iptalden önceki durumun aynen devam etmesi gerektiği açıklığa
kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair
bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak
tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı
İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç
Tüzük'ün 91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda
önerge verilebilir.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 31inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Erhan
Usta Kamil
Aydın
Antalya
Samsun
Erzurum
Zihni
Açba İzzet
Ulvi Yönter
Sakarya
İstanbul
MADDE 32- 375 sayılı KHKya
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 19- KİT'lerde 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında görev yapan müdür yardımcısı,
teknik şef, teknik uzman, kimyager, tekniker, teknisyen ve diğer
teknik personelin, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I)
sayılı Cetvele göre yararlanmakta oldukları ek ödeme
oranına 12 puan ilave edilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Komisyon üyelerini
çağırsın efendim.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz? Sağlayabilirseniz size zaman tanıyabilirim.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Sayın
Başkanım, Plan Bütçenin sayın üyelerini Komisyona davet
ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Nerede bu Komisyon üyeleri? Görevli değiller mi? Bir
tek Erhan Usta Bey var.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Çoğunluk
olmadığından önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
32nci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bizimkini çekiyoruz.
ADNAN
GÜNNAR (Trabzon) Bravo Oktay Bey, bravo!
BAŞKAN
Peki.
Bu
durumda, sayın milletvekilleri, iki önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin
yayımlandığı tarihte şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Behçet
Yıldırım Selma
Irmak Mehmet
Ali Aslan
Adıyaman Hakkâri Batman
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Haydar
Akar
İstanbul Eskişehir Kocaeli
MADDE 32- Bu Kanun 11/1/2017de yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar
Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
evet, bir torba kanunu da bitiriyoruz, son maddesine geldik, 1 madde daha var
ama zannetmeyin ki bu torba kanunda görüşülenler Türkiye'deki problemleri
çözecek, asla çözmeyecek. Niye çözmeyecek? Çünkü hazırlıksız,
sadece bir algı yaratmak için çıkarttığınız bu
kanunlar, daha sonra, yine yeni torbalarla karşımıza geliyor,
buna da birçok örnek verebiliriz.
Vereceğim
en basit örnek aslında, bu torba kanunda, 65 yaş üzerindeki yoksul
vatandaşlara verilen bir maaş; doğru buluyoruz, bunda bir
sıkıntı yok, belki yöntemleri yanlış ama doğru
buluyoruz. Ama, garip olan başka bir şey var: Örneğin, 23 Mart
2013te çıkarttığınız bir kanun vardı, 65
yaşın üzerindeki vatandaşlarımızın ücretsiz
taşınmasıyla ilgili bir kanun çıkarttınız. Ne
demek, 65 yaş üzerindekilerin ücretsiz taşınması?
Milletvekilliğinden emekli olmuş vatandaşımız da
ücretsiz taşınacaktı, aynı anda, bugün
çıkarttığınız bu kanunla, yoksul olup devletin yardımına
muhtaç olan vatandaşımız da ücretsiz taşınacaktı,
çıkarttığınız kanun buydu. Kim taşıyacaktı
bunları? Devletin araçları, devletin hava ulaşımında,
demir yolu ulaşımında ve özel sektöre ait minibüslerle,
otobüslerle taşınacaktı. Sonra, 300 bin otobüsçü esnafı, şoför
esnafı dediler ki: Ya, kardeşim, tamam, taşıyalım, 65
yaş başımız üzerine de milletvekilliğinden emekli
olmuş 65 yaşın üzerindeki o vatandaşı da bedava
taşımayalım. Eğer gerçekten bir sosyal hizmetse, devletin
bunu yapması gerekiyorsa herkesi bedava taşısın
becerebiliyorsa. Dediler ki: Bizim haklarımız ne olacak?
Şimdi, nedir bu hakları?
Bakın,
Kocaeliden örnek vermek istiyorum: Günde 600-700 bin kişiyi özel sektör
taşıyor. Devletin yani belediyenin payı yüzde 5, yüzde 10, toplu
taşımadaki payı yüzde 10. Kocaelideki özel sektör, 700 bin
kişinin 114 bin kişisini bedava veya indirimli taşıyor, 114
bin kişiyi. Şimdi, Kocaeli milletvekilleri oradan
bağırabilirler Bugün para gidiyor. diye. Bir, hikâye
anlatayım: Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen önce
yasayı çıkarttınız. Sonra Bunu yönetmeliklerle
düzenleyeceğiz. dediniz. Tam bir yıl sonra, 30 Mart seçimlerinden
önce bir yönetmelik çıkarttınız; statüsünü, nasıl
taşınacağını gösteren bir yönetmelik
çıkarttınız. Sonra, 7 Nisan 2015te yeni bir torba kanun geldi çünkü
otobüsçülerin haklı isyanı bu torba kanunda görüldü, gördünüz.
Lütfen,
saati gösterme! Buraya, vatandaş sizi milletvekili olup vatandaşa
hizmet etsin diye yolladı.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ama siz de önergeyle ilgili konuşun,
maddeyle ilgili konuşmuyorsunuz ama.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Çok önemli bir şey anlatıyorum, 300 bin kişiyi
mağdur eden olayı.
30
Mart öncesinde bir daha kanun çıkarttınız ve bu kanunla
bunların ücretlendirilmesi yani devletin minibüsçüye, otobüsçüye para
vermesi gerektiğini söylediniz, biz de destekledik, doğru bulduk. Kim
belirleyecekti bunu? İki bakanlık, Maliye Bakanlığı ve
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı belirleyecekti, altı
ay içerisinde de yönetmelik çıkartacaktı. Tam bir yıl sonra, 6
Ocak 2016da yönetmelik çıktı, ocak. Bugün -Nisan- Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı Kocaeliye 15 milyon yollamış,
bugün yollamış. Henüz otobüsçüye, minibüsçüye bu
dağıtılmış değil. Yarın, bir ay sonra
nasıl yollayacağı da belli değil arkadaşlar.
Böyle
kanun olmaz. Gerçekten, bir tarafın problemlerini giderirken bir
başka alanda, bir başka esnaf grubunda problem yaratılması
doğru değil. O insanlar araçlarının mazotunu ucuza
almıyorlar, o insanlar engelliler için rampa yaptırırken,
engelli araçları alırken ÖTVden yararlanmıyorlar, birçok
mağduriyet alanları var ama sizin asla problem çözmek gibi bir
niyetiniz yok. Seçimlere yönelik bir algı yaratmak için bu kanunları
getiriyorsunuz ama arkası dolu olmuyor, tekrar tekrar kanun çıkartmak
zorunda kalıyoruz.
Kredilere
ufak değinmek istiyorum -zamanım kalmadı- esnafa verilen. Bugün
konuştum, adresi veriyorum: Gölcük Esnaf Odası; 550 tane başvuru
var, sadece 77 tanesi karşılanmış, 200 tanesinin sicili
temiz bulunmuş -bakın, çok önemli bir şey söylüyorum-
diğerlerinin sicili temiz bulunmamış, krediyi hak eder vaziyette
değiller. Bu 70 taneye de beş yıl süreyle vermişsiniz
krediyi faizsiz, doğru. Bundan sonra hemen bir genelge
yayımlamışsınız, on sekiz aya düşürmüşsünüz,
üç ayda ödemeli. Daha önce üç ayda toplam 1.500 ödemesi gerekirken 5 bin liraya
çıkartmışsınız. Ya, küçük esnafın, zaten
mağdur durumdaki, 30 bin liralık krediye muhtaç küçük esnafın
bunu ödeme şansı var mı diyorum.
Lütfen,
doğru yasaları, doğru kanunları hep birlikte
çıkartalım diyorum.
Saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin
yayımlandığı tarihte şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Selma Irmak. (HDP
sıralarından alkışlar)
SELMA
IRMAK (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir antidemokratik torba
yasanın daha sonuna geldik ve antidemokratik yasaları yapmaya ne
yazık ki bu Meclis devam ediyor. Yürürlükte olacak yayımı
tarihinden itibaren ama şunu söylemek gerekir ki zaten torba yasada
tartışılan pek çok konu şu anda fiiliyatta yürürlüktedir ve
uygulanmaktadır. Ben bunun üzerine konuşmaktan çok, şu anda
güncel olan ve daha acil bir yaraya dokunmak istiyorum, kanayan bir yaraya
dokunmak istiyorum.
Şu
anda, ülkemizin doğusunda pek çok il ve ilçede biz burada otururken
insanlar ölmeye, insanlar top sesleri altında yaşamlarını
sürdürmeye devam etmektedirler. Surda, Nusaybinde, Cizrede ve daha pek çok
yerde olduğu gibi, bugün Şırnakta, Geverde ve Nusaybin
özelinde olmak üzere pek çok alanda insanlar evlerini, yerlerini
yurtlarını terk etmek zorunda kalmış, kalanlar yaşam
mücadelesi vermek durumunda kalmışlardır. 13 Mart tarihi
itibarıyla Yüksekovada ilan edilen sokağa çıkma
yasağından çok önce, bilindiği gibi Şemdinlide, Çukurcada
ve Hakkârinin pek çok bölgesinde güvenlikli bölge ilan etmek suretiyle zaten
yasaklı alan oluşturulmuş durumdaydı ve 13 Mart tarihi
itibarıyla da Şemdinlinin bağlı olduğu yani yol itibarıyla
bağlı olduğu Yüksekovayla birlikte, Şemdinlinin köyleri,
Yüksekova ve köyleri aynı şekilde kapanmış durumda ve
oradaki insanlar şu anda yaşam ihtiyaçlarını dahi
karşılayamaz boyuttadırlar. Evet, bir ayı geçen bir süredir
orada yeni bir vahşetin yaşandığına tanık olduk.
Bu süre zarfında biliyoruz ki pek çok insan hayatını kaybetti.
Ancak JÖH, PÖH adıyla sosyal medyaya yansıyan kimi görüntüler orada
yaşanan vahşeti bir kez daha gözler önüne serdi. Burada, cenazelerin
ortalıkta bırakıldığı ve bu cenazelerin sokak
hayvanları tarafından parçalandığına şahit olduk.
Hakkâri Valisi bunu teyit etti Evet, o görüntüler Yüksekovada
yaşanmıştır, fakat biz o cenazeyi kaldırdık.
demek durumunda kaldı. Bununla birlikte, yine JÖH, PÖH Yüksekovadaki
eserlerine yeni eserler katmışlardır. Burada çok iyi bir iş
yapıyorlarmış gibi, aile mahremiyetini ayaklar altına alan
görüntüleri sosyal medyaya yansıtmışlardı.
İnsanların yatak odalarına girerek, pozlar vererek,
ahlaksız sözler yazarak duvarlara, burada aile mahremiyetini de ayaklar
altına alıp insanlık dışına nasıl
çıktıklarını gözümüzün önüne sermişlerdi.
Yine,
Yüksekovanın pek çok yerinde duvar yazılamaları dikkatlerimizi
çekmişti, bunu da sergilemekten kaçınmamıştı o JÖH,
PÖHler. Burada şunlar yazılıydı: Biz geldik; JÖH, PÖH
geldi., Seni seviyoruz uzun adam., Sen emrettin, biz yaptık.,
Yüksekovaya eğitim geldi. gibi sözler ve yazılamalar
yapılmaya devam edildi ne yazık ki.
Yine,
bilindiği gibi, Yüksekovayla sınırlı kalmadı
sokağa çıkma yasağı. Aynı zamanda, şu anda
Vezirli ve Çimenli köyleri yasak kapsamındadır. Kuruköy, aynı
şekilde, pek çok insanın yaşadığı bir
mekândı ve burada ne hendek vardı ne barikat vardı ve yasak
kapsamı dışındadır ancak burada da insanlar köylerini
terk etmek zorunda kalmışlardır. 1.500 küçükbaş hayvan
burada telef olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bilinir, burada fabrika yoktur, yol yoktur, istihdam alanı yoktur;
halkın tek geçim kaynağı hayvancılıktır ve bu
hayvancılık da bu şekilde ortadan kaldırılmak
istenmektedir.
Yine,
değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ki yapılan yıkım ve
bunların yansımaları görüntüler olarak çokça ekranlara
yansıdı. Burada gördüğümüz başka bir şey var:
Hendekler kapatılıyor, barikatlar kaldırılıyor ve
orada bulunan her kimse katlediliyor, öldürülüyor, ortadan
kaldırılıyor yani mahalleler temizleniyor.
ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Teröristler öldürülüyor, teröristler.
SELMA
IRMAK (Devamla) Sonra ne oluyor? Sonra burada obüs, havan topları
devreye giriyor ve evler yıkılmaya başlanıyor. Şu anda
Yüksekovanın pek çok mahallesi boş olmasına rağmen,
bombardımana tabi tutulmuştur, bombardımanda
yıkılmayan evler yakılmaya başlanmıştır.
Yağmur bütün hızıyla yağdığı hâlde, o
dumanları görmek ve o yangının devam ettiğini görmek
mümkündür. Peki, biz buna ne diyeceğiz? Bunun adı terörle mücadele
olabilir mi? Bu halkı daha sonra bu devlet nasıl kendi
vatandaşı olarak görmeye devam edecektir?
Bununla
da kalmıyor buradaki yaşanan olaylar. Bütün evlerin
kapılarının kırılarak içeri girildiği bilgisini
alıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELMA
IRMAK (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika daha süre istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Irmak, sana pozitif ayrımcılık yapıyorum; bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
SELMA
IRMAK (Devamla) Yüksekova caddelerinde kepenklerin
kırıldığına ve esnafın malının ve
mülkünün yağmalandığına şahit oluyoruz. Evet, bunlar
doğru değil mi?
ALİM
TUNÇ (Uşak) Doğru değil.
SELMA
IRMAK (Devamla) Hayır, doğru çünkü Star TV muhabiri Sayın
Nazlı Çelik burada bir film çekmeye çalışıyor, buraya
gidiyor. Ben oranın milletvekili olduğum hâlde giremiyorum ama
Nazlı Çelik giriyor ve orada, onun hatırına evler bombalanarak
bir görüntü sağlanmaya çalışılıyor. Burada
yaşananlar film değil, gerçek. Bunun elbette ki bir gün hesabı sorulur,
elbet bir gün bununla bu ülke yüz yüze kalır. O yüzden, diyoruz ki bir an
önce bu şiddet politikasına son verilmeli, antidemokratik
uygulamalara son verilmeli ve bir gün bu halkın bir biçimiyle kendini
ifade etme koşulları ortaya çıktığında, bunun
hakikat olarak karşınıza çıkacağını
unutmadan hareket etmelisiniz.
Buradan
Yüksekova halkına tekrar başsağlığı diliyorum,
geçmiş olsun diyorum, selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Irmak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 32nci
madde kabul edilmiştir.
33üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, bizim önergeyi çekiyorum.
BAŞKAN
Bir önerge geri çekildi.
Diğer
önergeleri okutuyorum
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, biz de çekiyoruz önergemizi.
BAŞKAN
Bir önerge daha geri çekildi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü
maddesinde geçen hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin hükümleri,
Bakanlar Kurulunca yürütülür ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Muş
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan Mahmut Toğrul
Adıyaman Batman Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul
konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; bizi bu saate kadar beklediniz, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunu söylemek gerekir: Torba mı, çorba
mı yasasının sonuna geldik ama bu yasaların aslında
niye çıkarıldığını, Türkiyede bugün
yaşananın ne olduğunu biraz anlamak gerekiyor diye
düşünüyorum. Bugün, Türkiyede iki temel paradigma çakışıyor:
Birincisi, yüzyıllık tekçi, Her şeyi ben bilirim, her şeyi
merkezden ben yönetirim. diyen bir anlayış ve bunun
karşısında, bugün çağdaş dünyanın artık
çoğunlukla ittifak ettiği çoğulcu, yerinden yönetmeye
çalışan bir yeni paradigmayla karşı
karşıyayız. Bu tekçi, yüzyıllık, Her şeyi ben
bilirim. iddiasındaki paradigma kendi çöküşünü gördüğü için,
bunu gittikçe demokratik ortamı daraltarak bir diktatörlükle
taçlandırmak istiyor ama bunun karşısında olan paradigma,
çoğulcu paradigma bu ülkenin çoklu yapısını, çok etnisiteli,
çok dinli, çok inançlı, çok kimlikli, çok kültürlü bu yeni
paradigmanın temelini oluşturan bu anlayış, bugün
artık gittikçe zemin buluyor, zemin görüyor, halk tarafından teveccüh
görüyor. İşte, bunu gören tekçi anlayış, panikle, bu ülkede
maalesef, hepimizin şahit olduğu bir savaşı
başlatmış durumda, bu savaş neticesiyle, bu
savaşın zeminini oluşturan bu diktatöryal yapıya doğru
ulaşmak için yasal altyapı çalışmalarını kendince
oluşturuyor.
Değerli
arkadaşlar, bu bitmiş paradigma, bu yasalarla dikiş
tutmayacaktır, dağılacaktır ama çoğulcu paradigma bu ülkenin
geleceğidir. Onun için, gelin, bu tekçi anlayışın yerine
çoğulcu paradigmayı hâkim kılalım. Her şeyin merkezden
değil, yerelden yönetildiği, tüm yurttaşların yönetime
katıldığı bu çoğulcu paradigma er geç bu topraklarda
kendini var edecektir çünkü dünyada tekçi ulus devlet mantığı
çökmüş durumdadır.
Bugün,
bakın, bu tekçilik ülkeyi hem içeride hem dışarıda zora
sokmuştur. İçeride bir savaşla şehirlerimiz yok ediliyor,
insanlarımız toprağa düşüyor; askeriyle, polisiyle,
siviliyle, çocuğuyla, kadınıyla insanlar katlediliyor ve bu
savaş maalesef, gittikçe daha da harlanacak gibi duruyor. Sizin bu
çabalarınız bunu daha da harlayacak gibi görünüyor. Ama biz, bunun
yerine -dediğim gibi- nasıl ki sizi başkan yaptırmadıysak,
sizi diktatör de yaptırmayacağız. İkincisi, sadece içeride
tıkanmıyorsunuz, uluslararası arenada da
tıkanıyorsunuz. Bugün, dış politikada selam verecek bir
ülke bile bulamıyorsunuz. Bugün geldiğimiz durumda, kendinizi var
etmek için Suriyeden kaçan mültecileri araç olarak kullanıyorsunuz,
dış politikada Avrupaya pazarlık malzemesi yapıyorsunuz.
Kayseri kurnazlığı diye -Kayserileri tenzih ediyorum, bunu,
kendileri söylediği için söylüyorum- Kayseri pazarlığı
yapıyorlar ama diğer taraftan, ülke içinde de bu mültecileri muhalif
gördüğü kesimlere yerleştirerek bu ülkenin birlik ve
beraberliğine dinamit tohumları ekiyorlar. Bugün, sınır
boylarında bir Arap kemeri oluşturma çabanız herkes
tarafından görülüyor.
Değerli
arkadaşlar, bunlar Hafız Esada bir şey kazandırmadı.
Bugün, Rojavada, orada, özerk, demokratik bir coğrafya tüm
renkliliğiyle, tüm farklılığıyla bir güneş gibi
doğarken siz, bugün, buradaki bu çabalarınızla çoğulcu
paradigmayı engelleyemeyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Arapları, Türkmenleri
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Cesaretin varsa gel burada konuş, oradan bana laf
yetiştirme.
ABDULLAH
BAŞCI (İstanbul) Konuşma! Hep havadan konuşuyorsun!
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) - Sizi bağırttırmak için özel
görevlendirmişler.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın lütfen.
Sayın
Toğrul
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Değerli arkadaşlar, sizler, tekçi
paradigmanız yıkılacaktır, diktatör
olamayacaksınız, nasıl ki sizi başkan
yaptırmadıysak sizi diktatör de yaptırmayacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sayın Başkanım, Kayseri
kurnazlığı dedi, sataştı. İki dakika söz
istiyorum.
BAŞKAN
Ne dedi?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Kayseri
Tırnak içinde dedim.
FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) Terör başarılı olamayacak.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Kayseri kurnazlığı dedi, Kayserililere
hakaret etti.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, efendim, ortada herhangi
bir hakaret yok.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Kayserililere hakaret etti. Bir kere, bak
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Hakaret yok.
BAŞKAN
Ben tutanaklara bakacağım, varsa bir sataşma, size söz
vereceğim.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Kesinlikle öyle.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Şimdi, İsmail Beyin söylemiş
olduğu hakaret gibi bir usul yok. Kurnazın Türk Dil Kurumundaki
karşılığına bakarlarsa kolay kanmayan ve
açıkgöz, uyanık olduğunu görürler. O yüzden, ortada bir hakaret
falan yok.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Peki.
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, bu konuda, bunu bir fırsata çevirme konusunun
da bir örneğini gördük zaten.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) İsterse buyursun, konuşsun. Ben Kayserililere
asla bir şey söylemedim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.49
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 14/4/2016 tarihli bugünkü
birleşiminde 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine, daha önce
çalışmasına karar verilen 15 Nisan 2016 Cuma günü
toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi:
Tarih: 14/4/2016
Danışma
Kurulunun 14/4/2016 tarihli perşembe günü yaptığı
toplantıda, Genel Kurulun 14/4/2016 tarihli bugünkü birleşiminde 273
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi, daha önce çalışmasına karar verilen Genel Kurulun 15
Nisan 2016 Cuma gününde toplanmamasının Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Ahmet
Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
İlknur
İnceöz Engin
Altay
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili CHP
Grubu Başkan Vekili
İdris
Baluken Oktay
Vural
HDP
Grubu Başkan Vekili MHP
Grubu Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi, 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın; 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal
Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın; 2022 Sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa
Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri
Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin;
Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404,
2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının tümünü oylamadan önce
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek
üzere, lehte Elâzığ Milletvekili Sayın Ejder Açıkkapı;
aleyhte ise İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal söz
istemişlerdir.
Lehte, Elâzığ Milletvekili Sayın Ejder
Açıkkapı.
Buyurun.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı
hakkında lehte söz almış bulunuyorum.
Yoğun talep üzerine çok fazla
uzatmayacağım. Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle
güneyiyle bu toprakları vatan yapan ve bizlere emanet eden ceddimize
şükranlarımızı sunarken Millî Mücadelede büyük
kahramanlıklar gösteren Şanlıurfaya İstiklal
Madalyası veren yüce Meclisimize bu konuda tarihe yeni bir kayıt
düştüğü için şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AK
PARTİ iktidarı olarak 2002 yılından bu yana,
vatandaşlarımızın problemlerine çözüm bulma odaklı
çalışıyor, günümüzün gelişen ve değişen
şartlarına göre milletimiz neye ihtiyaç duyuyorsa; engellilerimiz,
gençlerimiz, yaşlılarımız, çalışan bütün
kesimlerimiz için somut, gerçekçi vaat ve projelerimizi gerçekleştirmek
için çalışmalarımızı sürdürüyoruz; milletimizin sesine
kulak veriyor, Hükûmet programlarımızı hazırlıyor ve
bu programlarımızı hayata geçiriyoruz.
Kıymetli
milletvekillerimiz, milletimizin ihtiyaç ve beklentilerini
karşılayacak çalışmalara devam edecek olan AK PARTİ
siyasi hareketi, her türlü zorlukları aşacak kadrolara sahiptir, bu
kadrolarla ülkemizi daha müreffeh yarınlara taşıyacaktır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Açıkkapı.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın
Mahmut Tanal. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. [AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
Yani,
iktidar
[AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar(!)]
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Tanal konuşma yapıyor,
lütfen
MAHMUT
TANAL (İstanbul) İktidar partisi tarafından iki seferdir
alkışlanıyorum ama bu hayra alamet bir şey değil. [AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut olan bu tasarıda, Kanal
İstanbulla ilgili gerek Marmaranın
[AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
Değerli
arkadaşlar, burası şakşakçılık yapılacak bir
yer değil, burası gayet rahat, Parlamentonun olduğu bir yer.
Yani, Parlamentonun bir adabı, bir usulü var; siz eğer amigoluk
yapacaksanız, amigoluğu gidin başka bir yerde yapın.
Aynı
şekilde, burada Sayın Bakan var
Sayın Doğan Bey, zaten bu,
hep sizin yüzünüzden oldu. Bakanlar Kurulu içerisindeydiniz, doğru düzgün
bakanlık yapmış olsaydınız, işte Parlamentonun
hâli böyle olmazdı!
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Ne yaptım ki ben?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sataşma var!
MAHMUT
TANAL (Devamla) Yirmi sekiz günlük süre içerisinde doğru düzgün
bakanlık da yapamadınız siz!
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Kanal İstanbulla ilgili, gerek Marmara
Deniziyle gerek Karadenizle ilgili gündeme getirilen iki uluslararası
husus var. Biz, boğazlarla ilgili Montrö Sözleşmesini
imzalamıştık. Montrö Sözleşmesindeki gerek ticaret
gemilerinin geçişi açısından, bir de aynı zamanda
savaş gemilerinin geçişi açısından, iki sorun var
uluslararası sözleşmeler açısından. Savaş gemileri
açısından, Karadenize kıyısı olmayan devletlerin
savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasak, ancak bir istisnası
var; 45 tondan düşük olacak ve ancak yirmi bir gün Karadenizde
kalabilecek.
Eğer
hatırlanırsa Gürcistan ile Rusya arasında kriz
çıktığı zaman, Rusya Gürcistana
saldırdığında, Amerikanın gemileri geldiğinde
biz dedik ki: Montrö Sözleşmesi uyarınca bu şekilde savaş
gemilerinin geçmesi yasaktır. Aradan altı aylık bir süre geçtikten
sonra, Kanal İstanbul Projesi gündeme geldi.
Şimdi, Kanal İstanbul Projesiyle birlikte
-bu kanunun geçmesi hâlinde- Karadenize kıyısı olan ülkeler ve
Rusyayla olmak üzere Türkiye'nin dış ilişkilerinde yine
sorunlar gündeme gelebilir. Neden gündeme gelebilir? (AK PARTİ sıralarından
Gelsin. sesleri) Gelsin
Sizin çocuğunuz mu gidip orada
savaşıyor? Şimdi, güneydoğuda sizin çocuklarınız
mı orada, sınırda nöbet bekliyor? Hanginizin çocuğu orada?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Ne
alakası var ya?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Gitsin... Gayet rahat,
boş yere
Bakın, boş yere, öyle konuşmanız hoş
değil.
Değerli
arkadaşlar, savaşı istiyorsunuz ama kendi
çocuklarınızı göndermiyorsunuz. Savaşı kim
yapıyor? Savaşı zenginler ister, fakirler ölür; bu dünyada olan
gerçek de bu.
Değerli
arkadaşlar, aynı zamanda, bu Kanal İstanbulun devamı
olarak mera alanlarıyla alakalı olarak dava açılamaz, yok
efendim, temyiz edilemez, yok efendim, yürütmeyi durdurma kararı
verilemez; bunlar, Anayasanın 36ncı maddesindeki hak arama
özgürlüğü önündeki en büyük engeldir. Hukuk devletlerinde
vatandaşın adalete erişim hakkı var. Hak arama
özgürlüğü çerçevesinde meşru yollardan insanlar hakkını
aramak ister, eğer siz anayasal meşru yolları bir tarafa kapatırsanız,
bu kanallar tıkanırsa bu sefer mafya türeyecek. Yani yarın öbür
gün mafya bakanın birisini kaçırırsa ne yapacaksınız
siz? Yani bu olmaz mı? Türkiyede gayet rahat, cezaevlerini görüyoruz,
cezaevlerinde olan bitenleri görüyoruz. Bu açıdan, gerçekten mevcut olan
bu yasa sadece onunla mı bitiyor? Trafik Kanunundaki mevcut olan
düzenlemeler. Mevcut olan düzenlemede ne var? Deniliyor ki: Vatandaş,
trafik kazasında eğer bir maddi hasar oluşmuşsa veyahut da
bedensel bir yaralanma varsa sekiz gün içerisinde ilgili sigorta şirketine
müracaat eder, eğer para ödenmezse temerrüde düşer. Ama biz bununla
ne yapıyoruz? Efendim, siz ilk önce mutlak surette noter ihtar
şartını getiriyorsunuz; zaten o tür insanların bazen noter
anlamında ihtarname gönderecek parası da olmuyor, hele hele bir de
tazminatı yüksek tutulursa, o yazılırsa noter ihtarnamesine,
noter de o bedele göre bir para talep edecek ki mağdur olan
vatandaşlarımızın o noter masrafını
karşılaması bile imkânsız değerli arkadaşlar.
Bu
açıdan baktığımız zaman, bu tasarıda
katıldığımız ama gerçekten daha daha
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) -
iyileştirilmesi gereken hükümler var. Biz
iyileştirilmesi gereken hükümlere hep birlikte bugüne kadar destek verdik
ama çekince koyduğumuz maddeler de var.
Ben
hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 244
Kabul : 230
Ret : 12
Çekimser : 2 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mücahit
Durmuşoğlu İshak
Gazel
Osmaniye
Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar
gereğince, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu
hakkındaki (11/5) esas numaralı, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Fatma Güldemet Sarı hakkındaki (11/6) esas numaralı, Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkındaki (11/8) esas
numaralı ve İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkındaki
(11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapmak için 18
Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.08