TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
76ncı
Birleşim
20
Nisan 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin, Kayseri ve Erciyes yöresine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, Van çevre yolunun
yapılmamasına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinde Suriyedeki savaş
nedeniyle ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda büyük sıkıntılar
yaşandığına ve savaşın etkilediği iller için
bir teşvik düzenlemesi yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, uyuşturucu kullanımı
ve madde bağımlılığının ürkütücü boyutlara
ulaştığına ve Hükûmetin önleyici ve koruyucu tedbirleri bir
an evvel hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin Karesi
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
4.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvini Hopa ve Karadenize
bağlayan Cankurtaran Tüneli inşaatının bir an önce
bitirilmesi için gerekenin yapılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
5.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, muhtarların özellikle
kırsalda bekçi uygulamasının tekrar yürürlüğe
konulmasını talep ettiklerine ve arazisinin kenarına ev
yapmış insanların elektrik ve su abonesi olamamaları
konusuna çözüm bulunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.-
Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, 22/4/2016 tarihinde
açılacak Antalya EXPOya katılımın yüksek olduğuna ve
emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdede üreticilerin ve
esnafın mağduriyetini giderecek önlemler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, 17 Nisan köy enstitülerinin
kuruluşunun 76ncı yıl dönümüne ve AK PARTİ Nilüfer
İlçe Başkanının müstehcenlik ve dinî değerlere
saygısızlık beyanıyla Nilüferde bulunan Adem ile
Havvanın temsili heykelini gündeme getirmesine ilişkin
açıklaması
9.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivasın Divriği,
Zara ve İmranlı ilçelerini kapsayan bir bölgede Suriyeden gelen
göçmenler için bir kamp kurulacağı söylentilerinin doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, işsiz kalan turizm
işçilerinin İŞKURa başvurduklarında bütün
haklarını kaybettiklerine ve bu konunun çözülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
11.-
İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın, Karaburun Yarımadasında
mahkemenin durdurma kararına rağmen RESlerin taşınma ve
montajı için doğa ve ağaç katliamının devam
ettiğine ilişkin açıklaması
12.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, caretta carettalara yaşam
şansı bırakmayan çevresel sorunlara çözüm bulmak için
yetkililerinin herhangi bir çalışma yapmayı düşünüp
düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.-
Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun, 20 Nisan Teşkilat-ı Esasiye
Kanununun kabul edilişinin 92nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
14.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlide çift tedrisata
dayalı eğitim yapılan kaç okul olduğunu ve Denizliye yeni
ilköğretim, mesleki ve teknik okulların açılması için bir
çalışma olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
15.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, mülteci
kamplarının turizm merkezlerine kurulmasının turizmi ve o
bölgenin ekonomisini olumsuz yönde etkilediğine ilişkin
açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çarşema Sor
Bayramını kutladığına ve toplumsal yaşamın
her alanında yaşanan utanç verici baskı ve sansür
anlayışının üniversitelere de
taşındığına ve bu anlayışı kabul
etmediklerine ilişkin açıklaması
17.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu Valiliği tarafından
Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesinin adının TOBB Kız
Meslek Lisesi olarak değiştirilmesine ilişkin
açıklaması
18.-
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisada yapılan fen lisesinin
imam-hatip yapılmaya çalışıldığına ve
Boludaki Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi ile İnönü
Stadının isim değişikliği konularının
takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AK PARTİ Grubunun, HDP
grup önerisine olumlu oy vermesini beklediklerine ve bu durumda meselenin
siyasetüstü ele alınmış olacağına ilişkin
açıklaması
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, AK PARTİ Grubunun, HDP grup önerisine
olumlu oy vermesini beklediklerine ve bu durumda meselenin siyasetüstü ele
alınmış olacağına ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiye Cumhuriyetine
vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk
olduğuna, millet tanımının etnisiteyle
yapılamayacağına ilişkin açıklaması
23.-
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, aile hekimlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/166)
2.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, Suriyeli
sığınmacıların oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/167)
3.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, FATİH Projesi ile
bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve arkadaşları
tarafından, ülkemizdeki intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 2/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
20 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, taşeron işçilerin sorunlarının tüm
boyutlarıyla araştırılması ve bu sorunlara çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla 20/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde yaşanan terör olaylarının bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla 19/4/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, Bursa Milletvekili Emine Yavuz
Gözgeçin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul
Milletvekili Engin Altay ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına
sataşmaları nedeniyle konuşması
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Aziz
Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Aziz Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Van Milletvekili Beşir Atalayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Aziz Babuşcunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Batman Milletvekili Mehmet Ali
Aslanın 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
17.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tekraren, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek
Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/692) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı:279)
2.-
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı
(1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 278)
3.-
Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında
Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve
İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/697) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 280)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yapılan oylama işlemi sırasındaki tutumu hakkında
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı:279) Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi
Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri
Akışına İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursada Bakanlığa
bağlı kurumların engelli vatandaşlar için
ulaşılabilirliğine ve engelli vatandaşların
istihdamına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/2433)
2.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2011-2016 yılları
arasında Bakanlık ve bağlı kuruluşlarca
gerçekleştirilen tanıtım harcamalarına,
Bakanlık
tarafından hizmet binası olarak kullanılmak üzere kiralanan
binalara,
Bakanlık
tarafından kiralanan araçlara,
2002-2016
yılları arasında gerçekleştirilen temsil gideri
harcamalarına,
İlişkin
soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/2574), (7/2778), (7/2782), (7/2784)
3.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursaya yönelik
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/2777)
4.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, promosyon ödemesi ile ilgili
yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/2779)
5.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından
itibaren personel ile Bakanlık arasında açılan davalara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/2780)
6.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, spor kulüplerine verilen
cezalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/2783)
7.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, son beş yıl içinde
Diyarbakırda gerçekleşen ithalat ve ihracat verilerine ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/3575)
8.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, İrandan getirilen üzümlerin
ülkemizde paketlenerek Avrupa ülkelerine ihraç edildiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/3576)
9.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2002-2016 yılları
arasında Niğdede sanayi ve hizmet sektörlerinde
çalışanların sayılarına ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/3600)
20 Nisan 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
76ncı Birleşimini açıyorum.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Denizlinin
sorunları hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Kazım
Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Denizlimizde süregelen ve çözülemeyen birçok
sorunumuzu sizlerle paylaşmak ve Meclisimize sunmak için söz
almış bulunmaktayım. Denizlimiz, esasen kalkınmakta olan
bir il olmakla birlikte, özellikle 5084 sayılı Teşvik
Yasasının Denizlide uygulanmamış olması ve daha
sonra verilen teşviklerden de Denizlinin ikinci sırada yer alan uzak
bir teşvik tedbirinin uygulanmış olması sebebiyle Denizli
sanayisi, Denizli üreticisi kesinlikle durağan bir noktaya gelmiştir.
2008den sonra Denizlimizde 34 tane fabrika kapanmıştır. Yeni
bir fabrika yapımı Denizlide yoktur. Yapılan
yatırımlar da tamamen teknolojinin yenilenmesine yönelik, rekabetin
artırılmasına yönelik ve üretimin maliyetinin de
düşürülmesine yönelik yatırımlar olarak çalışmaya
arkadaşlarımız devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Denizlinin
sanayisinin, Denizli ekonomisinin yavaşlaması sebebiyle
işçimizden çiftçimize, köylümüzden esnafımıza, turizmcimizden
işletmecimize, sanayicimizden ihracatçısına kadar her kesimin bu
alanda zarar gördüğü açıklıkla ortadadır. Canlı bir
Denizli piyasasından durağan hâle gelmiş bir Denizliyi,
maalesef, karşımızda görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, Denizlide
sanayi çok önemli olmakla birlikte tarım ve hayvancılık da
oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanı sıra turizm de
önemli bir çalışma alanıdır. O nedenle, özellikle
tarımda verilen teşviklerin azlığı,
hayvancılık yapan kardeşlerimizin ürettiği ürünlerin,
sütlerin değerini bulmaması, maliyetlerin artmış
olması ve bu nedenle satılan ürünlerden gerçek anlamda beklenen
kârların olmaması sebebiyle hayvancılıkta da hayli
düşüşler kaydedilmektedir.
Turizm alanında bilhassa mevcut iktidarın
yanlış dış politikası sebebiyle turizmin
yavaşlamış olması, turistlerin az gelmiş olması
nedeniyle, Denizlimizin çok önemli olan Pamukkalesine gerçekten turistlerin
de çok az bir şekilde geldiği görülmektedir. O nedenle, diğer
turizm bölgelerine uygulanan teşviklerin Denizli ilimizde de
uygulanmasında fayda vardır. Tarımda zaten en büyük
sıkıntı maliyet ve pazardır. Eğer siz maliyete destek
vermezseniz, pazarına destek vermezseniz, iklim değişikliklerine
karşı çiftçinin, üreticinin zararlarına gerçekten destek
vermezseniz artık tarım ve hayvancılık yapan
arkadaşlarımızın bu işi sürdürmekte çok zorlanacakları
açıklıkla ortadadır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
sanayimizde gerçekten bir durağanlık yaşanmaktadır.
Sanayicimizin, maliyetlerin yüksek olması sebebiyle fiyat
artışlarının ve rekabetin çok yüksek düzeylerde olması
ve acımasız rekabetin olması sebebiyle gerek ihracatta gerekse
iç piyasada satışlardan gerçek anlamda bekledikleri kârları
göremediklerini açıklıkla görmekteyiz. Bu nedenle, Denizlimiz için,
Türkiyemiz için, sanayicimizin daha fazla yatırım yapabilmesi için,
Türkiyede sanayicimizin büyüyebilmesi için, yeni yeni yatırımlar
yapabilmesi için gerçek anlamda desteğin yapılmasına,
yatırımın, üretimin, istihdamın ve ihracatın
artırılmasına ihtiyaç vardır. Bunun için, sanayicimize ve
işletmelere verilen elektriğin üzerindeki KDV
sıfırlanmalıdır, peşin vergi
kaldırılmalıdır, ulaşımla ilgili olarak destekler
mutlak surette verilmelidir; böylelikle sanayicimizin daha çok üretmesine ve
daha çok büyümesine olanak sağlayacak bir yapı oluşturulmalıdır
diyorum, hepinizi sevgiyle, saygıyla tekrar selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Gündem dışı ikinci söz, Kayseri
Erciyes Projesi hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Hülya Nergise
aittir.
Buyurun Sayın Nergis. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin, Kayseri ve Erciyes yöresine ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜLYA NERGİS (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Turizm Haftası
dolayısıyla Kayseri vekili olarak Erciyes ve yöresi hakkında konuşmak
üzere söz almış bulunmaktayım.
Erciyes Dağı, Kayserinin
güneybatısında, şehrin sembolü olmuş, 3.916 metre
yüksekliğinde sönmüş, volkanik bir dağdır. Yapılan
bilimsel araştırmalar, bu dağın en son MÖ 253 yılında
püskürdüğünü göstermektedir. Şehrin çevresindeki taş
ocakları ile Ürgüp, Göreme çevresindeki peribacalarının
oluşmasına ve özellikle de bims dediğimiz krater küllerinin
çevrede büyük kütleler hâlinde bulunmasına bu püskürmenin sebep
olduğu bilinmektedir. Peribacalarının oluşumunun yanı
sıra dağın çevresindeki jeolojik hareketler sonucunda Tekir
Yaylası ve Sultan Sazlığı da teşekkül etmiştir.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından
Genel Başkan Yardımcımız Sayın Mehmet Özhasekinin
Belediye Başkanlığı döneminde Erciyes Dağı
kış sporları ve turizm master planı
çıkarılmıştır. Dünya çapında
başarılı bir firmaya proje hazırlatılarak 2006
yılında ihalesi yapılmak suretiyle proje hayata
geçirilmiştir. Proje büyük çapta ulusal ve uluslararası spor
olaylarına, uzun vadede dünya şampiyonası ve hatta olimpiyat
oyunlarına ev sahipliği yaparak Kayseriyi Türkiye'nin kış
sporları merkezi hâline getirmeyi amaçlamıştır.
Bu temel amaçla hedeflenen Kayseri ekonomisi
açısından sürekli bir gelir kaynağı oluşturmak, 5 bin
kişiye iş imkânı sağlamak, 5 bin kişilik gece
konaklama imkânı sağlamak, 100 milyon eurosu doğrudan, 100
milyon eurosu dolaylı gelir temini sağlamak, yurt içi ve yurt
dışından gelecek ziyaretçiler için cazip bir sportif ve sosyal
merkez oluşturmak, daha da önemlisi, güçlü ve pazarlanabilir bir marka
ürün yaratarak Kayserimizi sporda da bir dünya şehri yapma yolunda önemli
bir adım atılmıştır.
Gelişen
dünya koşullarında spor ve turizm artık birbirinden farklı
düşünülmemektedir. Uluslararası büyük ölçekli sportif
organizasyonların içerisinde sayabileceğimiz olimpiyatların
organizasyonuna talip olma konumuna gelmiş bulunmaktayız. Bu alandaki
tesisleşme hamleleri de büyük çaplıdır. Kayserimize
kazandırılan bu güzide tesisin, yine aynı bölge içerisinde
doğa ve kültür turizmi yönüyle de dünyada çok önemli bir değeri olan
Kapadokya ve Ihlara Vadisine yakınlığı da tesise ayrı
bir anlam katmaktadır.
Kış
sporları merkezine dönüşmüş olan bu proje, kısa bir sürede
hayata geçirilerek 2008 yılı başında işletmeye
açılmıştır. Kayseri ve ülkemizin bu alandaki ciddi bir
açığını da kapatarak, düne kadar televizyonlarda gıpta
ettiğimiz kış sporları merkezlerinden daha modernine sahip
olduğumuzu gururla ifade etmek isterim. Tesis işletmeye
açıldığı günden bugüne kadar, yörede kış
sporlarına ilgi olağanüstü bir düzeyde artmıştır.
Türkiye'nin her yerinden iç turizm hareketi gözlemlenmektedir. Bundan sonraki
süreçte de uluslararası düzeyde sportif alanda önemli organizasyonlardan
olimpiyat oyunlarının, Avrupa şampiyonalarının ve
Türkiye şampiyonalarının Kayseride yapılması
hususunda çalışmalar vardır. İsrail başta olmak üzere
Orta Doğu ülkelerinde de tanıtma konusunda ciddi çalışmalar
yapılmaktadır.
Ayrıca,
Erciyes Spor Tesislerine ulaşma konusunda Kayserimiz, her türlü kara ve
hava ulaşım imkânlarına fazlasıyla sahiptir. Bu mega
projenin fikir babası, şimdiki AK PARTİ Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Mehmet Özhaseki Beyefendiye bütün
hemşehrilerimiz adına teşekkürü borç biliyorum.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, Vandaki
çevre yolunun yapılmamasına ilişkin söz isteyen Van Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertana aittir.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.-
Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, Van çevre yolunun
yapılmamasına ilişkin gündem dışı
konuşması
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Vanda, altı yıldır tamamlanamayan
Van çevre yolu projesine ilişkin gündem dışı söz
almış bulunmaktayım.
Evet, Van kenti, bölgenin hem sosyal hem de ekonomik
hayatını yöneten ve yönlendiren bir kenti olması sebebiyle
oldukça büyük bir öneme sahip bir kenttir. Gelin, görün ki ekonomik ve sosyal
bakımdan böylesi bir öneme sahip olan Vanın hâlâ bir çevre yolu
bulunmamaktadır. Kendi sınıfındaki ve ölçeğindeki
kentler arasında, çevre yolu bulunmayan tek ilin ne yazık ki Van
kenti olduğunu söylemek mümkün.
Van çevre yolu projesi, deprem öncesinde
projelendirilmiş olmasına rağmen yapımı henüz
tamamlanmamıştır. Bunun nedeni de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının projedeki taşınmazlara koyduğu
şerhtir. Evet, bu şerh, İmar Kanunu 18inci madde belası.
Ciddi anlamda bir belaya dönüşmüş durumda. Bu şerhe göre, çevre
yolunun olması gerektiği gibi merkezî idarenin kaynaklarıyla ve
kamulaştırma yoluyla değil, belediyenin yolun geçeceği
yerlerdeki mülklere el koymasıyla yapılması öngörülmektedir. Bu
şerhin, merkezî idarenin sorumluluğundaki çevre yolu projesinde Van
Büyükşehir Belediyesini halkla karşı karşıya
getirmekten başka bir amacı olduğunu düşünmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Vanda deprem öncesi
projelendirilen, ancak altı yıldır yapımı
tamamlanmayan Van çevre yolu projesi, merkezî idarenin kamulaştırma
yerine İmar Kanunu 18inci maddede ısrarı âdeta yılan
hikâyesine dönüştü. Büyükşehir Belediyesi, uzun zamandır
taşınmazlara koyduğu şerhi kaldırması yönünde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına taleplerde bulunuyor. Bu
şerh kaldırıldığında, belediye, çevre yolunun
uygulama planı etapları dışarıda bırakılarak
geri dönüşüm ve yeni uygulamaları yerine getirmeyi taahhüt
etmiştir. Ne var ki Bakanlık ve yerel teşkilatı, bu
taleplere hiçbir şekilde cevap vermemiştir.
Bakanlığın taşınmazlara
koyduğu şerhi kaldırmamaktaki bu ısrarı, mahkeme
kararlarına da aykırıdır. Çünkü Danıştayın 1
Mart 2016 tarihli kararında Van çevre yolunun İmar Kanununun 18inci
maddesi gereğince yapılacak olan düzenleme ortaklık payı
kesintisiyle elde edilecek alan üzerinden açılmasının mümkün
olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca bu madde
uygulanırsa mahallelinin zarar göreceği de belirtilmiştir. Bu
nedenle söz konusu yolun kamulaştırma yöntemiyle açılması
gerekmektedir.
Ben buradan sormak istiyorum: Hükûmet ve ona
bağlı kurumlar, en olmayacak yerlerde kamulaştırma gibi
yöntemleri kullanıp halkı mağdur ederken çevre yolu gibi
kamulaştırmaya en uygun hizmeti Vanlılardan neden
esirgemektedir? Bu çifte standardın nedeni nedir?
Van çevre yoluyla ilgili gelinen bu noktanın
Hükûmetin siyasi kaygılarından bağımsız
olmadığı kanaatindeyiz. 30u aşkın yerde çevre yolu kamulaştırma
yöntemiyle yapılırken Vanda 18inci madde kapsamında
yapılmasında ısrar ediliyor. Bu ısrarın belediye ve
halkı karşı karşıya getirerek Van halkının
desteğini belediyeden çekmek, belediyeyi tartışılır
hâle getirmekten başka bir amacının olmadığı son
derece açıktır. Büyükşehir Belediyesi Eş
Başkanımız Sayın Bekir Kayanın da dediği gibi
Devlet, 18inci maddeyi uygulayarak bu halka haksızlık etmektedir.
Vanın çevre yoluna kavuşamamasının sorumlularına
şunu da söylemek isterim ki: Siz ne kadar uğraşsanız da
halkın belediyeciliğini üstlenen bölge belediyeleriyle halkı
karşı karşıya getiremeyeceksiniz.
Değerli milletvekilleri, söz konusu çevre
yolunun yapılacağı bölge, kentimizin yeni ve tek gelişim
alanıdır. Belediyenin yanı sıra iş çevreleri ve sivil
toplum örgütleri de 18inci madde uygulamasındaki ısrarın kent
için olumsuz bir durum teşkil ettiğini ifade etmiştir, özellikle
çevre yolu güzergâhında arazisi bulunan vatandaşların
mağdur olacağı ve yoksullaşacağına dair
kaygıları vardır. Deprem yaşamış ve yeni yeni
toparlanmaya çalışan Vanda ekonomik daralmanın önüne geçmek
için kamu kaynaklarının etkin kullanılması gerekmektedir.
Sözlerime son verirken siyasi kaygıların
bir kenara bırakılarak gerekli kamulaştırma
işlemlerinin bir an evvel yapılmasını ve Vanın çevre
yoluna kavuşmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi sisteme giren sayın
milletvekillerine yerlerinden bir dakikalık bir süre içinde söz
vereceğim.
Sayın Topal, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinde Suriyedeki savaş
nedeniyle ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda büyük sıkıntılar
yaşandığına ve savaşın etkilediği iller için
bir teşvik düzenlemesi yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet yetkilileri, daha önce de Genel
Kurulda sıklıkla dile getirdiğim gibi Hatay ilimiz, Suriyedeki
savaşı yoğun bir şekilde hissetmekte ve ekonomik, sosyal ve
kültürel anlamda büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Hatay
ilimiz, teşvik sisteminde illerin gelişmişlik düzeylerine göre 6
kademeli yeni bölgesel haritada 4üncü bölgede yer almaktadır. Ancak,
kendi kategorisinde bulunan illerden daha fazla savaşın etkisini
hissetmektedir. Bütün bunlar göz önüne alındığında, Hatay
ilimize yapılacak olan teşviklerin daha fazla olması
gerektiği de ortadadır. Kalkınma Bakanlığı
olarak, son yıllarda yaşanan özel durum, teşvik verilmesinde
gözetilmekte midir? Eğer bugüne kadar gözetilmemişse,
savaşın etkilediği iller için bu tarz bir teşvik
düzenlemesi yapmayı düşünmekte misiniz?
Talep ediyoruz, teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Engin
2.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, uyuşturucu kullanımı
ve madde bağımlılığının ürkütücü boyutlara
ulaştığına ve Hükûmetin önleyici ve koruyucu tedbirleri bir
an evvel hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde uyuşturucu kullanımı ve
madde bağımlılığı ürkütücü boyutlara ulaşmış
durumda. Uzmanlar, uyuşturucuya başlamanın 10 yaşına
kadar düştüğü konusunda aileleri uyarıyorlar. Sağlık
Bakanlığı verilerine göre 2009-2014 yılları arasında
madde bağımlılığı tedavisi gören kişi
sayısı 1 milyon 182 bin ve bu kişilerin yüzde 33ü İstanbulda
ikamet ediyorlar. Özellikle, kentsel dönüşüm projelerinin
uygulandığı mahallelerde madde
bağımlılığının artışta
olduğunu üzülerek görüyoruz. Tedavi merkezlerinin ise hem sayısı
hem de kapasitesi ne yazık ki yetersiz. Bir milletvekili olarak bu çocuklarımızı
ve gençlerimizi gördükçe ve aileleri dinledikçe içim acıyor. Buradaki
bütün milletvekillerinin ortak, vicdani sorumluluğudur gençlerimizi ve
çocuklarımızı bu zararlı maddelere karşı korumak.
Hükûmete seslenmek istiyorum: Çok geç olmadan bu
konuyu öncelikli gündemine almalı Hükûmet ve hem önleyici hem de koruyucu
tedbirleri bir an evvel hayata geçirmeli.
BAŞKAN Sayın Akın
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin Karesi
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, Balıkesir Karesi Yaylacık mahallelerimizin yolları
hâlâ toprak yol ve hemşehrilerimiz her zaman toz toprak içerisinde. Pek
çok kez ilgili yerlere müracaat ettikleri hâlde bir sonuç alamıyorlar. Ağırlıklı
olarak CHPye oy verdikleri için cezalandırıldıklarına
inanıyorlar. Umudu kestikleri için en sonunda mahalle halkı imece
usulüyle yollarını kendi kendilerine yapacak duruma geldiler. Bu
ayrımcılığa son verin, ülkeyi herkesin verdiği
vergilerle yönetiyorsunuz. İnsanları AKPli, CHPli veya bir
başka partili diye ayırmak, ona göre hizmet vermek, bu ülkeye
yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Yine, Karesi ilçemizin Yeniköy Mahallesindeki dere
resmen çamur akıyor, derenin çevresi âdeta bir çöplük hâline gelmiş.
Dereye akan atıklar yüzünden de bu hâle geldiğini söylüyorlar.
Buralarda hiç denetim yapılmaz mı, bu kirlilik önlenemez mi? Bu
derenin ıslahı yapılamaz mı? Bu sorun ve
sıkıntılara karşı neden bu kadar duyarsız
kalınıyor, anlayamıyoruz. Yetkilileri derhâl göreve davet
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan...
4.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvini Hopa ve Karadenize
bağlayan Cankurtaran Tüneli inşaatının bir an önce
bitirilmesi için gerekenin yapılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Artvini Hopaya, Karadenize bağlayan
Cankurtaran Tünelinin 29 Ekim 2010 tarihinde temeli
atılmıştır. Temel atma töreninde ben de o tarihte orada
bulunuyordum. Normal projeye göre bu tünelin bitimi dokuz yüz on gündü.
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım,
ilgili firma yetkilileriyle görüştü ve herkesin önünde iki yıl iki
aya anlaştılar yani yirmi dört ayda bu tünel bitecekti. 29 Ekim 2010
tarihinden bugüne kadar altıncı seneye girdik, Artvinliler ne
yazık ki o tünelden geçmiyorlar. Altı senedir tünel hikâyesi bir
yılan hikâyesine dönüştü. Tünelin devamı olan Artvin-Borçka
yoluna ilişkin bağlantı yollarının henüz
yapımına başlanmadı, Hopa tarafındaki bağlantı
yollarıyla alakalı da eksiklikler var. Hükûmete buradan sesleniyorum:
Bu Hopa Dağının yılan hikâyesine dönen
inşasının bir an önce bitmesi ve Artvin halkının
hizmetine geçmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve acele
yapılması için gerekli işlemlerin yapılmasını
yöre milletvekili olarak talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kuyucuoğlu...
5.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, muhtarların özellikle
kırsalda bekçi uygulamasının tekrar yürürlüğe
konulmasını talep ettiklerine ve arazisinin kenarına ev
yapmış insanların elektrik ve su abonesi olamamaları
konusuna çözüm bulunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanımız
ara ara muhtarları topluyor, bir yerlere talimatlar veriyor, mesajlar
veriyor. Bizlerse hafta sonları kentimize gittiğimizde
muhtarlarımızla dertleşiyor, onların sorunlarını
dinliyoruz. Bu sorunlardan 1-2 tanesini bildirmek istiyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye'de yıllardır
yapılan bekçi uygulaması kaldırıldı. Son bir yasayla
da bir kısım bölgelerde bu uygulamanın tekrar
yapılmasına geçildi. Özellikle kırsalda ve mahallelerde
hırsızlık ve güvenlik sorunu nedeniyle
muhtarlarımızın böyle bir talebi var yani bekçi
uygulamalarının tekrar konulması doğrultusunda talepleri
var.
İkinci olarak da özellikle kırsalda
bağının, bahçesinin kenarına ev yapmış
insanlarımız, elektrik ve su abonesi olamıyorlar ruhsat
nedeniyle. Eskiden yapılmışlarla ilgili bir çözüm bulunamaz
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Enç
6.-
Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin, 22/4/2016 tarihinde
açılacak Antalya EXPOya katılımın yüksek olduğuna ve
emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dünyada yaklaşık 12 bin endemik bitki türünün
üçte 1i ülkemizde bulunmaktadır. Toroslarda bulunan yaklaşık
750 endemik bitkinin 500 kadarı Antalyamızdadır.
Yaklaşık dört yıllık bir
emeğin sonucu olarak ortaya çıkan Türkiyenin ilk EXPOsu,
Antalyamızda, Sayın Başbakanımız ve
Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle 22 Nisan Cuma günü
açılacak. 1960tan beri düzenlenen EXPOlarda Türkiyede katılım
olarak şu an itibarıyla 53 ülke bulunmakta, dünya ortalamasına
bakıldığı zaman 30da kalıyor ülke katılım
sayısı.
Bu vesileyle, katılım noktasında da
Avrupada 1inci sıradayız. Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza,
Tarım, Turizm, Ulaştırma, Orman ve Su İşleri
Bakanımıza ve özellikle Dışişleri Bakanımıza,
Büyükşehir Belediye Başkanımıza da göstermiş
oldukları ilgi için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gürer
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdede üreticilerin ve
esnafın mağduriyetini giderecek önlemler alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ekonomisi tarıma dayalıdır.
Bu yıl patates, elma depoda kalmış, fasulye, maliyetine
alıcı bulamamıştır. Çiftçi perişan
durumdadır, sorunlarına Hükûmet çözüm üretmemektedir. Çarşı
pazar alışverişi de durmuş durumdadır çünkü köyde
çiftçi kazanamayınca esnafa gelip alışveriş yapamamaktadır.
Esnaf, piyasanın durağanlığının
aşılması için bir çözüm üretti. Bakkal ve Bayiler Odası
Başkanımız Şinasi Göktepe, Niğde Üniversitesi yaz
okulu açılması talebinde bulunuyor. Bu talebin
değerlendirilmesini istiyoruz. Niğde esnafını bir nebze rahatlatacak
bu yöntem, en azından esnaf için bir katkı sağlayacaktır.
Ayrıca, ülke genelinde torba yasayla
çıkan, esnaflara verilen 30 bin liralık kredi, sınırlı
kişiye verilmekte ve kura uygulaması getirilmiş durumdadır.
Bu nedenle de esnaflar oldukça mağdurdur. Gerek üreticimizin gerekse
esnafımızın mağduriyetini giderici önlemlerin
alınmasını Niğde halkı da talep etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Sarıbal
8.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, 17 Nisan köy enstitülerinin
kuruluşunun 76ncı yıl dönümüne ve AK PARTİ Nilüfer
İlçe Başkanının müstehcenlik ve dinî değerlere
saygısızlık beyanıyla Nilüferde bulunan Adem ile
Havvanın temsili heykelini gündeme getirmesine ilişkin
açıklaması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yetmiş altı yıl önce açılan köy
enstitülerinin kuruluş yıl dönümünü tekrar kutluyorum. Bugün
çağdaş, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin geldiği
noktada ne kadar önemli olduklarını bir kez daha anlamış
görünüyoruz.
Değerli Başkan, Bursa Nilüferde, beş
yıldır, varoluşu ve sevgiyi anlatan Adem ile Havvanın
temsilî heykeli vardır. Beş yıldır aynı yerde duran bu
heykel, inanç değerlerine bir saldırı olarak algılanmazken,
AK PARTİ Nilüfer İlçe Başkanı Celil Çolakın
müstehcenlik ve dinî değerlere saygısızlık beyanıyla
bu sanatsal eseri birden gündem yapması, tabii ki tesadüfi değildir.
Sapıklığa siyasal kaygılardan dolayı korumacı bir
üslupla sahip çıkan zihniyetin, sevgi ve varoluşu yansıtan
temsilî bir heykele müstehcen damgası vurarak kamuoyunda tazyik ve
tahrik yaratma çabaları, elbette ki inançsal kaygıların bir
sonucu değildir. Oysa, Ensar Vakfında ve çok yakın tarihte
Bursada iki okulda, biri matematik öğretmeni, diğeri din
öğretmeni
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akyıldız
9.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivasın Divriği,
Zara ve İmranlı ilçelerini kapsayan bir bölgede Suriyeden gelen
göçmenler için bir kamp kurulacağı söylentilerinin doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sivasın Divriği, Zara ve
İmranlı ilçelerini kapsayan bir bölgede, Suriyeden ülkemize gelen
göçmenler için bir kamp kurulacağı söylentileri kamuoyunda çok ciddi
bir şekilde dedikodu ya da spekülasyon şeklinde yer almaktadır
ve bu dedikodular da bölge insanını çok ciddi şekilde tedirgin
ve huzursuz etmektedir.
Bu konuda, Sayın Bakanın ve yetkililerin
acilen kalkıp böyle bir planlamanın olmadığına dair
bir açıklama yapmalarını ve bölge halkında oluşan bu
tedirginliği gidermelerini bekliyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kara
10.-
Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın, işsiz kalan turizm
işçilerinin İŞKURa başvurduklarında bütün
haklarını kaybettiklerine ve bu konunun çözülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Turizm işçileri, sezonluk olarak işe
girerler ve altı ay çalışır, altı ay ücretsiz izin
kullanırlar. Turizmle ilgili olan şu andaki Antalyadaki krizde,
turizm işçilerine İŞKURa başvurun. deniliyor.
İŞKURa başvurduklarında bütün haklarını
kaybediyorlar ya da işsizlikle karşı karşıyalar. Bu
konunun düzeltilmesi için gereğini Sayın Bakanımızdan arz
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Bayır
11.-
İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın, Karaburun
Yarımadasında mahkemenin durdurma kararına rağmen
RESlerin taşınma ve montajı için doğa ve ağaç
katliamının devam ettiğine ilişkin açıklaması
TACETTİN BAYIR (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İzmir Karaburun Yarımadasında
mahkemenin durdurma kararına rağmen, RESlerin taşınma ve
montajı için doğa ve ağaç katliamı hâlâ devam etmektedir.
Yargıyı yok sayan, doğanın ekolojik dengesini bozan bu
girişimleri kınıyor ve durdurulmasını istiyorum.
İlgili Bakanlığın bir planlamayla bu konuyu yeniden
değerlendirmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çamak
12.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, caretta carettalara yaşam
şansı bırakmayan çevresel sorunlara çözüm bulmak için
yetkililerinin herhangi bir çalışma yapmayı düşünüp
düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, caretta carettalar, Mersin ilimizin ve tüm Akdenizin en büyük
ekolojik zenginliklerindendir fakat ülkemizin sahilleri maalesef bu doğa
harikası canlıların cesetleriyle dolu. Caretta carettalar,
balıkçıların ağlarına takılarak
hayatlarını kaybediyorlar. Ayrıca, denizanasıyla
beslendiklerinden çöplüğe dönen denizlerimizde naylon poşet ve
benzeri çöpleri denizanası sanarak tükettikleri için yok olmaya devam
ediyorlar. Yoğun çevre kirliliği ve balıkçıların
ağla avlanma sevdası yüzünden, doğa için yararlı bu
canlıların nesilleri neredeyse yok olmak üzere. Bunlara yaşam
şansı bırakmayan çevresel sorunlara da çözüm bularak, ekolojik
düzenin bozulmaması adına, bu canlıların yok
olmamaları için, yetkililerimiz herhangi bir çalışma
yapmayı düşünüyorlar mı?
Gönüllülerin yaptıkları
çalışmalar yeterli olmuyor. 2015 yılında denizden 20 ton
çöp toplamışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın Sorgun
13.-
Konya Milletvekili Ahmet Sorgunun, 20 Nisan Teşkilat-ı Esasiye
Kanununun kabul edilişinin 92nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AHMET SORGUN (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün 20 Nisan, 20 Nisan 1924te kabul edilen
Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 92nci yılı. Bilindiği
üzere, 1921 ve 1924 Anayasaları savaş ortamlarında kabul edildi.
1961 Anayasası ve 1982 Anayasasıysa birer darbe
anayasasıdır. Bugüne kadar kâmil manada bir sivil anayasa ne
yazık ki yapılamamıştır. Meclis tarihimizde ilk defa
sivil, demokratik, katılımcı, kuşatıcı,
çağdaş, ön yargısız bir anayasayı yapmak bu Meclise
nasip olur diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Arslan
14.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlide çift tedrisata
dayalı eğitim yapılan kaç okul olduğunu ve Denizliye yeni
ilköğretim, mesleki ve teknik okulların açılması için bir
çalışma olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
Millî Eğitim Bakanına bir sorum olacak: Denizli ilimizin merkezinde
bazı ilköğretim okullarında çift tedrisata dayalı
eğitim yapılmaktadır. Eğitimde beklenen sonuç bu nedenle
alınamamaktadır. Denizlide yeni ilköğretim okullarının
yapımına başlanacak mıdır? Denizli genelinde bu
biçimde eğitim veren kaç okul vardır?
Yine, ülkemizde nitelikli ara eleman
yetiştirilmesi ve istihdam açığının
kapatılması bakımından mesleki ve teknik okullara çok büyük
ihtiyaç vardır. Buna göre, Denizliye yeni mesleki ve teknik
okulların açılması için çalışmanız olacak
mıdır? Denizlide Organize Sanayi Bölgesi civarında iş
garantili meslek eğitimi için okul açmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Havutça
15.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, mülteci
kamplarının turizm merkezlerine kurulmasının turizmi ve o
bölgenin ekonomisini olumsuz yönde etkilediğine ilişkin
açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Balıkesir, Suriye mültecilerinin Yunanistana
geçiş alanı oldu. Sayın Hükûmet yetkililerinden
Balıkesirin, İzmirin, Ege Bölgesinin bir isteği var:
Mültecilerin kamplarını turizm merkezlerine koymak, o bölgeye gelecek
olan turistlerin gelmesini, o bölgenin ekonomisini son derece olumsuz yönde
etkiliyor. O nedenle, Ege Bölgesindeki mülteci kamplarının
kaldırılarak uygun yerlere taşınmasını
Balıkesir halkı, Edremit, Bandırma, Erdek halkı talep
ediyor. Mültecilerin sorunları bizim Balıkesirin imajını
son derece olumsuz etkiliyor çünkü Ayvalık sahillerinde ölü
çocukların bulunması bölge halkını isyan noktasına
getirdi. Hükûmet yetkililerine sesleniyoruz: Bu mültecilerin buraya gelmesini,
elini kolunu sallaya sallaya gelmesini neden engellemiyorsunuz? Suriye
politikası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Havutça.
Söz talep eden grup başkan vekilleri var ise
söz vereceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çarşema Sor
Bayramını kutladığına ve toplumsal yaşamın her
alanında yaşanan utanç verici baskı ve sansür
anlayışının üniversitelere de
taşındığına ve bu anlayışı kabul
etmediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bin yıllardır Mezopotamya coğrafyasında
nisan ayının 13ünden itibaren ilk çarşamba günü kutlanan
Çarşema Sor Bayramı son dönemde maalesef yaşanan savaş ve
katliam süreçleri nedeniyle anlamına ve muhtevasına uygun bir bayram
olarak kutlanamamaktadır. Ezidi halkının bu kutsal bayramının
Şengalden başlayarak Cizreye kadar uzanan katliamların
gölgesinde karşılanmış olmasını burada büyük bir
üzüntüyle karşıladığımızı ifade etmek
istiyoruz. Ancak, savaşların hâkim olduğu, ölümlerin ve
yıkımın halklarımıza dayatıldığı
bir dönemde biz Çarşema Sor Bayramını başta Ezidi
halkı olmak üzere bütün Orta Doğu halklarına barış,
demokrasi ve özgürlük getirmesi temennisiyle bir kez daha
kutladığımızı ifade etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, saray ve AKPnin
barışa, barış söylemine karşı açmış
olduğu savaş da maalesef artık üniversite tezlerine kadar
dayandı. Barışın İnşasında
Kadınların Rolü: Dört Farklı Kentteki Kadınların
Barış Deneyimleri başlıklarıyla hazırlanan
üniversite tezleri, içerisinde barış kelimesi geçiyor diye
üniversite yönetimleri tarafından reddedildi. Buna gerekçe olarak da
Başbakanlığın son yayımlamış olduğu
terör genelgesi gösterilmiştir. Bu tezlerde geçen barış
anneleri, barışın inşası gibi terimler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hemen
toparlıyorum Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum,
toparlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Başbakanlık genelgesinde belirtilen legal görünümlü illegal
faaliyetler olarak değerlendirilmiş ve toplumsal yaşamın
her alanında yaşanan utanç verici baskı ve sansür
anlayışı, maalesef artık academia koridorlarına,
üniversite sıralarına da taşınmıştır. Bu
anlayışı kabul etmediğimizi ifade etmek istiyoruz.
Barıştan korkanlar korkmaya devam
edebilirler. Çünkü, biz, büyük bir barış mücadelesiyle, bu savaş
zihniyetini bu topraklardan bertaraf ettirinceye kadar, Anadolu,
Mezopotamyadaki bütün halklarımızın barış
içerisindeki demokratik geleceğini sağlayıncaya kadar
barış mücadelesine devam edeceğiz diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
grubumuz adına Tanju Özcan konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özcan.
17.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu Valiliği tarafından
Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesinin adının TOBB Kız
Meslek Lisesi olarak değiştirilmesine ilişkin
açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bizleri çok üzen bir konuyu
sizinle paylaşmak istiyorum. Bolunun köklü okullarından bir tanesi,
ülkemizin ve cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün annesinin
adını taşıyor: Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi.
TOBB tarafından Boluya yeni bir okul binası
yaptırıldı, kız meslek lisesi buraya taşınacak.
Ancak, tabii burada Boluluları, okuldaki velileri, öğretmenleri,
öğrencileri çok üzen durum, okulumuz Zübeyde Hanım ismini
taşıyan tek okul olmasına rağmen, bana göre sırf
Mustafa Kemal Atatürkün annesinin adının silinmesi
anlamını taşıyan bir uygulama yapılıyor Bolu
Valiliği tarafından; Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesinin
Zübeyde Hanım olan ismi kaldırılıyor, sadece TOBB
Kız Meslek Lisesi olarak bundan sonra değerlendirilecek. Biz bunu
şiddetle reddediyoruz. Aracılığınızla bunu
yetkililerin duymasını istiyoruz. Ayrıca, yeni binanın da
kız meslek lisesinin ihtiyacını karşılamaktan çok uzak
olduğunu burada sizin aracılığınızla Hükûmet
yetkilileriyle paylaşmak istiyoruz. Bu konuda Bolu Valisinin de ivedi bir
şekilde uyarılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay veya Sayın Turan, söz
talebiniz yok galiba.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Daha sonra.
BAŞKAN Daha sonra, peki.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, aile hekimlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/166)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Aile hekimlerinin çalışma süreleri,
nöbetleri ve özlük haklarıyla ilgili olarak var olan
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi" amacıyla Anayasamızın 98'inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1)
Zühal Topcu (Ankara)
2)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
3)
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
4)
Oktay Öztürk (Mersin)
5)
Arzu Erdem (İstanbul)
6)
Deniz Depboylu (Aydın)
7)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8)
Ümit Özdağ (Gaziantep)
9)
Mustafa Mit (Ankara)
10)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
12)
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
13)
Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14)
Mevlüt Karakaya (Adana)
15)
Muharrem Varlı (Adana)
16)
Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17)
Atila Kaya (İstanbul)
18)
İsmet Büyükataman (Bursa)
19)
İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
20)
Kamil Aydın (Erzurum)
21)
Şefkat Çetin (Ankara)
Gerekçe:
Ülkemizde aile hekimliğinin önemi gün geçtikçe
artmaktadır. Bu önemin sebepleri ise, aile hekimi, sağlık
hizmetini aile bireylerinin tümüne birden sunarken,
sağlığın sadece hastalık ve sakatlık durumunun
olmadığı durumlarda olmak değil, sosyal yönden de tam bir
iyilik hâli içinde olma durumu olduğunu dikkate alarak hizmet etmektedir.
Ayrıca sağlıkla ilgili sorunlarda ailelere
danışmanlık yapar ve yol gösterir ve en önemlisi ise birinci
basamak sağlık hizmetinin yeterli olmadığı durumlarda
kişilerin daha ileri sağlık bakımının
sağlanması konusunda gerekli olan organizasyonu gerçekleştirmesidir.
Ancak, çıkan ve çıkacak yeni yasalarla
hekiminin önemi azaltılmakta ve aile hekimliği amacından
saptırılmaktadır. En önemli sorun ise tüm ülke aile
hekimliğine geçtikten sonra her geçen gün aile hekimliği üzerindeki
angaryaların artırılmasıdır. Aile hekimleri, görev
tanımlarından farklı bir şekilde, önceden bilmediği ve
düşünmediği koşullarda çalıştırılmaya mecbur
bırakılmaktadır.
Aile hekimleri mobil hizmete ve evde bakım
hizmetine gitmekte ve gittikleri yerlerden geç saatlerde mesai saati
gözetmeksizin dönebilmektedir. Normal poliklinik mesai saati ise saat 17.00'den
önce bitmemektedir. Kaldı ki birçok ilçede aile hekimleri entegre
hastanelerde nöbet tutmakta ve bu mesai saatlerini çok aşmaktadır.
Aile hekimlerinden görev süresi bitmeden bir ikinci
kurum olan devlet hastanelerinde nöbet tutmaları istenmektedir. Bu
uygulamada nöbet tutacağı gün, aile hekiminin kendi
çalıştığı kurumda, mesaisini dolduramayacağı
ve sorumluluklarını yerine getiremeyeceği aşikârdır.
Sorumluluklarını yerine getiremeyen aile hekimleri, negatif
performans ile maaştan kesinti ve puan cezalarına maruz
kalmaktadır. Bu yasal ama hukuksuz olan nöbetler, insan haklarına,
İş Yasasına aykırı bir durumdur.
Aile hekimlerinin görevini fazlasıyla yerine
getirdiği bu durumlarda görev tanımı harici ek beklentilerde
bulunmak aile hekimlerinin göreve gitmemesi gibi durumlara yol açmaktadır.
Özellikle cumartesi nöbetleriyle ilgili olarak aile hekimleri
çalıştığı kurumlarda haklarının yerine
getirilmesi, bu uygulamanın değişmesi için sendikal mücadele
yürütmeye çalışmaktadır. Bundan dolayı Türkiye'de 22 bin
aile hekimine soruşturma açılmıştır.
Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'e göre, nöbete
ilişkin planlama aile hekimliği uygulamasında aksamaya yol
açmayacak biçimde yapılacak ve hafta içi sekiz saat, hafta sonu ise on
altı saatten fazla olmamak üzere haftalık toplam otuz saatten fazla
nöbet verilmeyecek. Bu yönetmeliğe göre bir nöbet sınırı
getirilmiştir fakat bu durum, aile hekimlerinden gece, gündüz, bayram,
tatil her günü ve geceyi işte geçirmeleri istenmediği anlamına
gelmemektedir. Bu, haftada kabaca yüz yirmi saat civarında kesintisiz
iş performansı demektir. Ayrıca tutulan nöbetlerden sonra da
nöbet izni kullandırılmamaktadır. Bu şekilde çalışan
bir aile hekiminin ne kadar verimli olabileceği de tartışılmalıdır.
Ayrıca Hükûmetin altı aylık eylem
planı içerisinde aile hekimliğinin nöbetten işleyişe,
binalarına kadar yeniden ele alınacağı, butik hastaneler
kurulacağı ve sabah 08.00den akşam 20.00ye kadar yedi gün
hizmet vereceği belirtilirken; aile hekimliğinin beş on yıl
sonra yirmi dört saat hizmet verecek duruma dönüşeceğinden söz
edilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle aile
hekimlerinin çalışma süreleri, nöbetleri ve özlük haklarıyla
ilgili olarak var olan sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekli görülmektedir.
2.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, Suriyeli
sığınmacıların oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/167)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Suriyeli
sığınmacıların Türkiye'ye
sığınması sonucunda oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi" amacıyla Anayasamızın 98'inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
3) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
4) Oktay Öztürk (Mersin)
5) Arzu Erdem (İstanbul)
6) Deniz Depboylu (Aydın)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Ümit Özdağ (Gaziantep)
9) Mustafa Mit (Ankara)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
13) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14) Mevlüt Karakaya (Adana)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) İsmet Büyükataman (Bursa)
19) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
20) Kamil Aydın (Erzurum)
21) Şefkat Çetin (Ankara)
Gerekçe:
Türkiyeye komşu ülkelere yapılan
dış müdahaleler sonucunda o ülkelerde yaşanan iç karmaşalar
yönetilemez bir hâle gelmiş ve devlet otoritesi ortadan
kalkmıştır. Devlet otoritesinin kalkmasıyla beraber
komşu ülkelerde iç savaş çıkmış ve o ülkelerde
yaşayan insanların can güvenliği ortadan
kalkmıştır. Bunun sonucunda 2011 Mart ayından itibaren
ülkemiz, yoğun bir göç dalgasına maruz kalmıştır ve
kalmaya devam etmektedir. Bu göçler sonucunda ülkemize giriş yapan ve
sığınmacı talebinde bulunan milyonlarca mülteci
olmasına rağmen, Türkiye'de mülteciliğin hukuki mevzuatı ve
kurumsal düzenlemeleriyle ilgili herhangi bir çalışma
yapılmadığı gibi bir vizyon da ortaya
konmamıştır. Bu düzenlemelerin geliştirilememesi sebebiyle,
gün geçtikçe sayısı artan sığınmacılarla ilgili
birçok sorun ortaya çıkmaktadır.
Suriye'den şu ana dek yaklaşık 5
milyon sığınmacı çıkmıştır. Türkiye,
hâlihazırda 2,2 milyon Suriyeli sığınmacıya ev
sahipliği yapmaktadır. Kayıt altına alma süreci devam
ederken Suriye'den sınır geçişleri de devam etmektedir.
Kayıt dışı olan Suriyeli
sığınmacıların sayısı ise bilinmemektedir.
Sığınmacıların 270 bini 10 ilde kurulan 25 geçici
barınma merkezinde kalmaktadır. Geriye kalanlar ise Türkiye'nin 81
ilinde kendi imkânlarıyla yaşamaya çalışmaktadır. Sığınmacılarla
alakalı en ciddi problemler, geçici barınma merkezlerinde kalanlarla
ilgili değil, yüzde 88'lik bir oranla kendi imkânlarıyla yaşayan
kentli sığınmacılarla ilgilidir. Ülkemizde bulunan
sığınmacıların yüzde 53'ünden fazlası 18 yaş
altındaki çocuk ve gençlerden, yüzde 75'ten fazlası ise özel koruma
ihtiyacı içinde bulunan çocuk ve kadınlardan oluşmaktadır.
Bu arada Türkiye'de yaklaşık dört buçuk yılda doğan
Suriyeli bebek sayısının 150-200 bin civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Mevcut gençlerin okullu olabilme oranı ise yüzde
15'lerdedir.
Sığınmacılarla alakalı
problemlerin yaşanmasının nedeni Hükûmetin 2011
yılından beri planlı bir strateji geliştirememesinden
kaynaklanmaktadır. 2011 yılından itibaren Hükûmet yetkilileri,
sığınmacılar için Zaten çok kalmayacaklar, birkaç ay sonra
vatanlarına dönecekler. düşüncesiyle hareket etmiştir.
Biyometrik kimlik verilme işlemleri
sığınmacıların giderek artmasından ve kalma
sürelerinin uzamasından sonra gündeme gelmiş ve hayata
geçirilmiştir. Suriyelilerin yasal olarak istihdama dâhil edilememesi
nedeniyle "kayıt dışı" sorunu artmaktadır.
Suriyeli sığınmacılardan en az 300 bini kayıt
dışı ve kaçak olarak çalıştırılmaktadır.
Ayrıca Suriyeliler tarafından kurulan iş yerlerinin
tamamına yakınının da kayıt dışı
olduğu belirtilmektedir.
Yine uygulanan yanlış stratejiler yüzünden
gelen sığınmacıların çoğu eğitimden uzak bir
şekilde hayatlarına dilencilik yaparak devam etmektedirler.
Ayrıca yaşadıkları yerlerde, kuma, fuhuş,
kayıplar, işsizlik, kira, barınma, eğitim, sağlık
gibi birçok problemle karşı karşıyadırlar.
2011 yılında başlayan ve hâlen devam
eden Suriye iç savaşı giderek bir bataklık hâline
dönüşmektedir. Türkiye'nin 1923'ten günümüze kadar aldığı
toplam göçmen sayısı sadece 2 milyondur. Dört buçuk yıl sonra
Aralık 2015 itibarıyla Türkiye'deki toplam Suriyeli sayısı
en az 2 milyon 200 bin kişi civarında. Bu nedenle Türkiye'deki
Suriyeliler konusu artık "geçicilik" çerçevesinde ve "acil
durum yönetimi politikaları" ile ele alınabilecek
eşiği çoktan aşmıştır. 2,2 milyon Suriyelinin
büyük bölümünün artık Türkiye'de kalıcı olduğu
düşünülmelidir. Beş yıldır süren bu savaşın
ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların giderek
artması muhtemeldir. Şu an savaştan kaçan yaklaşık 5
milyon sığınmacıyla bulunurken göç uzmanları
yaklaşık 3 milyondan fazla sığınmacıyla karşı
karşıya kalınacağını öngörmektedir.
AB ile Türkiye arasında imzalanan geri kabul
anlaşması, Türkiye'deki sığınmacı yaşam
standartlarının yükseltilmesini, kota artırımının
uygulanmasını ve Türkiye üzerinden anlaşmaya taraf bir AB
ülkesine geçiş yapmış sığınmacıların
Türkiye'ye geri alınmasını içermektedir. Fakat bu
anlaşmanın geri gönderilecek olan sığınmacılardan
hangilerini kapsadığı, 3 milyar avronun kim tarafından, ne
zaman ve ne şekilde ödeneceği, sığınmacıların
ihtiyaçlarının ne kadarının
karşılanacağı belirsizdir. Yapılan açıklamalara
göre, bugüne kadar Suriyeli sığınmacılar için Türkiye
yaklaşık 8 milyar dolar harcama yapmıştır ve bu
harcamaya uluslararası kuruluşların katkısı ise
yaklaşık 400 milyon dolarda kalmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Suriyeli
sığınmacıların Türkiye'ye
sığınması sonucunda oluşturdukları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
3.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin, FATİH Projesi ile
bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenlerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
FATİH Projesi, bilgisayar ve öğretim
teknolojileri öğretmenleri sorunlarını araştırma ve bilişim
teknolojileri ve yazılım dersinin zorunlu hâle getirilip yeniden
müfredat oluşturulması açısından detaylı bir
şekilde araştırılması ve bu hususlarda çözümler
üretilmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
3) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
4) Oktay Öztürk (Mersin)
5) Arzu Erdem (İstanbul)
6) Deniz Depboylu (Aydın)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Ümit Özdağ (Gaziantep)
9) Mustafa Mit (Ankara)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
13) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14) Mevlüt Karakaya (Adana)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) İsmet Büyükataman (Bursa)
19) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
20) Kamil Aydın (Erzurum)
21) Şefkat Çetin (Ankara)
Gerekçe:
FATİH Projesi, 2011-2012 öğretim
yılında 17 ilde 51 okulda pilot uygulaması başlatılan
ve 2013-2014 yılında tüm okullarda uygulanması planlanan, Millî
Eğitim Bakanlığının okullarda teknoloji
kullanımını artırmaya ve eğitimi günümüz şartlarına
uyarlamaya çalıştığı bir proje olarak ifade
edilmektedir. Proje kapsamında her sınıfa birer etkileşimli
tahta, 5-12nci sınıflardaki tüm öğrencilere de birer tablet
bilgisayar sağlanması planlanmıştır.
Yüksek maliyetli FATİH Projesinin hedefinin ve
genel vizyonunun çok net olmadığı görülmektedir. Ulusal ve okul
düzeyinde bu belirsizlik sıkıntılı bir durum olarak
karşımıza çıkmaktadır. FATİH Projesiyle birlikte
okullara gelen teknolojiyle ne yapılması gerektiği ve bu
teknoloji tasarımından ne hedeflendiğinin net olarak
bilinmediği yetkililer tarafından dile getirilmektedir. Teknolojinin
sınıflarda var olması sihirli bir şekilde dönüşüm
yaratmayacaktır. Kimin, neyi, ne zaman ve ne için kullanacağı
belirlendiği zaman ancak etkili bir dönüşüm
gerçekleştirilmiş olacaktır.
Projenin ilk başladığı tarihten
itibaren sürekli olarak projenin tamamlanma tarihi ertelendi ve hâlen kesin
olarak ne zaman tamamlanacağı bilinmemektedir.
FATİH Projesiyle teknolojinin yine bilinçli
şekilde kullanılması ve ülkemizin teknoloji üretebilir hâle
gelmesi için bilişim teknolojileri dersleri her kademede zorunlu olmalıdır.
PISA raporunda problem çözme becerilerinde Türkiye 44 ülkenin
katıldığı değerlendirmede 34'üncü sırada
bulunmakta olup puanı OECD ortalamasının yaklaşık 50
puan altındadır. Çocuklarda 21inci yüzyıl becerilerinin
geliştirilmesi için okullarımızda bilişim derslerinin her
kademede zorunlu olması son derece önemlidir. PISA'nın raporunda
"Okullara sadece teknolojik araç gereçleri doldurmak yeterli
olmamaktadır." denilmektedir.
Çocukların teknolojiyi kullanma konusunda her
şeyi bildiği varsayılarak, bu derse ihtiyaç
olmadığını belirten MEBin öğrencilerin teknolojiyi ne
kadar bildiği konusuyla ilgili nasıl bir çalışma
yaptığı belli değildir. Eğer teknoloji bilmeleri,
Facebook, Twitter gibi sosyal ağlara bağlanmaları, İnternet
oyunları oynamaları ve kopyala yapıştır yaparak
ödevlerini yapmaları ise bu konu üzerinde tartışmak
gerekmektedir.
Çocukları ve gençleri bilinçlendirmenin tek
yolu bilişim teknolojileri okuryazarlığıdır. Medya
okuryazarlığı dersi açılıp, önem arz ettiğinden
bahsedilirken ve bununla ilgili kamu spotları bile hazırlanırken
neden bilişim teknolojileri okuryazarlığına önem
verilmemektedir? Bu iki okuryazarlık da bu konuların uzmanı olan
bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenleri tarafından
verilmelidir.
1993 yılında okullara bilişim
teknolojileri formatör öğretmenliği adı altında
görevlendirmeler olmuştur. Bu görevlendirmeler 2002 yılından bu
yana BÖTE bölümleri mezun vermesine rağmen hâlâ devam etmektedir. Geçen
yıllarda bu görevlendirmelerin adı bilişim teknolojileri rehber
öğretmeni olarak değişmiştir. Alan dışından
bir öğretmenin aylık ek ders ücreti
karşılığı BTR öğretmeni olarak
görevlendirilebilmesi için katıldığı 100 saatlik bir kurs
yeterli olurken, dört yıl boyunca ders alan ve 3.024 saatte yetişen
BÖTE öğretmeni neden alınmamaktadır?
FATİH Projesiyle ilgili T.C. Kalkınma
Bakanlığının Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesine
İlişkin Hizmet Alımı Raporunda ilköğretimdeki
öğrencilerin zaten bilişimle ilgili donanıma sahip olduğuna
dair oluşan kanının doğru olmadığı, ilk ve
ortaöğretimde eğitim gören öğrencilerin BİT
kullanımı konusunda yetersiz olduğu ve aynı zamanda
eğitimcilerin de BİT kullanımı konusundaki yetkinliklerinin
geliştirilmesi gerektiği, aksi takdirde FATİH Projesi'nin
başarıya ulaşmasının zor olduğundan bahsedilmiştir.
Maliyeti bu kadar yüksek olan projenin eğitim sorumluluğu BÖTE
öğretmenlerine verilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle FATİH
Projesi, bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenleri
sorunlarını araştırma ve bilişim teknolojileri ve yazılım
dersinin zorunlu hâle getirilip yeniden müfredat oluşturulması
açısından detaylı bir şekilde
araştırılması ve bu hususlarda çözümler üretilmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, 60a göre bir açıklama talebimiz var izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Grubumuz adına Hakan
Bey yapacaklar açıklamayı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
18.-
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz evvel gündem dışı
konuşmalardan sonra her partinin grup başkan vekiline söz vermek
suretiyle bir uygulamada bulundunuz. Bu esnada Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekiline de söz verdiniz, o da hakkını Bolu Milletvekili
Sayın Tanju Özcana devretti. Tanju Özcan da burada, Boluda inşa
edilmekte olan bir okul münasebetiyle, var olan kız meslek lisesinin
Zübeyde Hanım isminin bir şekilde
kaldırılacağını söylemek suretiyle bir yargıda
bulundu.
Yapmış olduğumuz girişimler
neticesinde öğrendiğimiz bilgiyi yüce Meclisle paylaşmak
istiyorum. Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesinin okul isminin
kaldırılması mevzubahis değildir. Yeni yapılmakta
olan, TOBB tarafından inşa edilmekte olan kız meslek lisesi
başka bir yerde, başka bir bölgede, başka bir isimle faaliyet
gösterecek, ancak Bolunun Akpınar Mahallesinde bulunan Zübeyde
Hanım Kız Meslek Lisesi de bir başka yerde bu faaliyetini,
eğitim hayatını bu isimle sürdürmeye devam edecektir.
Dolayısıyla, burada bir yanlış anlaşılmayı
ya da yanlış aktarmayı düzeltme gereğini duyduk. Birisi
Bolunun doğusunda, birisi Bolunun batısında. Takdir edersiniz
ki Bolu da büyüyen bir kent, farklı farklı yerlerde farklı
farklı okullara ihtiyaç var, öğrenci kapasitesi belli.
Dolayısıyla Zübeyde Hanım isminin kaldırılması
mevzubahis değil. Biz AK PARTİ olarak milletimizin değer
yargılarına her zaman için hassas davrandık, bundan sonra da
hassas davranmaya devam edeceğiz. Zübeyde Hanım ismi de
cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürkün muhterem annelerinin ismidir.
Bu noktada kendisine tekrardan rahmet diliyoruz.
Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Manisada yapılan fen lisesinin
imam-hatip yapılmaya çalışıldığına ve
Boludaki Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi ile İnönü
Stadının isim değişikliği konularının
takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Aynı durum Manisada yaşandı,
yaşanmaya da devam ediyor. Ticaret Odamızın merhum
Başkanı, Türkiye Odalar Borsalar Birliğinin Manisaya bir fen
lisesi yapmak istediğini ama iktidar partisinin fen lisesine değil,
imam-hatip lisesine yönlendirdiğini ısrarla söylemişti.
Manisada bir tane fen lisesi vardı. TOBBla fen lisesi yapmak üzere
protokol yapıldı. Dönemin Muradiye Belediyesi, Cumhuriyet Halk
Partili belediye fen lisesi yapılması için de arsayı tahsis
etti. O dönem diğer belediyeler bu tahsisi yapmak için imam-hatip lisesi
şartı koşuyorlardı. Merhum, pankreas kanserinden
hayatını kaybetti. Bina bitti, Manisanın ikinci fen lisesi
açılacak, açılamıyor. Millî Eğitim şart koşuyor:
Mevcut fen lisesini bu binaya taşıyacağız, fen lisesinin
olduğu yeri imam-hatip yapacağız. Manisada imam-hatip
ihtiyacı varsa onu yapmaya devlet muktedir. Manisaya ikinci bir fen
lisesi kazandırmak üzere yapılmış ve bütün Manisanın
sevgilisi Ticaret Odasının Değerli Başkanının
hatırası ve vasiyeti ortadayken iktidar eliyle aynı iş
yapılıyor.
Sayın milletvekili Zübeyde Hanımın
isminin yaşatılacağını söylüyor ama Bolu
Milletvekilimiz taşınan yerde Zübeyde Hanımın isminin
olmadığını söylüyor. Bu konunun da takipçisi
olacağız.
Bu konuda, ayrıca, İnönü Stadındaki
Türkiye Cumhuriyeti'nin 2nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönünün
isminin yok edilmesi konusunda da aynı hassasiyeti bekliyoruz sizden.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu kadar rahat olmaması lazım. İftira at git, iddia et git; bu
doğru bir şey değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Giden yok, giden yok; burada,
burada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Boluyu konuştuk,
Manisayı söylüyor bize. Doğru bir şey değil.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve arkadaşları
tarafından, ülkemizdeki intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 2/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
20 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
20/4/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 20/4/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
2 Mart 2016 tarih, 1253 sayıyla TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz, İstanbul
Milletvekili Arzu Erdem ve arkadaşlarının Ülkemizdeki intihar
girişimlerinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla"
verdiği Meclis araştırması açılması önergesinin
20/4/2016 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili
Sayın Arzu Erdem olacak.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün burada, Meclis gündeminde ülkemizde intihar girişimleri ve
olaylarının araştırılarak gereken önlemlerin tespit
edilmesine yönelik sunduğumuz araştırma önergemizin gerekçesini
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bütün toplumsal olguların temelinde
insanın yaşamını devam ettirebilme çabası vardır.
Bir kişi yaşamını devam ettirebilmek için iyi, kötü birçok
eylemi yapabilmektedir. Kendisi için olumsuz olan şartları
değiştirebilmek için elinden gelen tüm çabayı göstermektedir.
Fakat intihar eden bir kişi, tüm bu mücadele yollarını
bırakarak, kendi yaşamına karşı bir eyleme
girişmiş demektir. İntihar olgusunu diğer tüm olgulardan
farklı kılan yönü ise kendi yaşamını devam ettirmeye
çabalamamak olarak belirtebiliriz.
Buradan yola çıkacak olursak, intihar,
aklı başında bir bireyin doğrudan veya dolaylı olarak
ve isteyerek kendi yaşamına son vermesidir diyebiliriz. Bir
kişinin kendi canına kıymasının intihar olarak
adlandırılabilmesi için her şeyden önce kişinin aklı
başında olması gerekmektedir. Kendi canına kıyma,
gençlik çağında, trafik kazalarından sonra gelen en önemli ölüm
nedenidir. İntihar girişimlerinin ise tamamlanan intiharların en
az 3 katı olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca erkekler
arasında ölümle sonuçlanan intiharlar kızlara göre 3 kat yüksektir.
Sizlerin de bildiği gibi, ülkemizde intihar
vakaları son günlerde hızla artış göstermektedir. Neredeyse
hemen hemen her gün intihar olaylarıyla karşı karşıya
kalmaktayız. Bu da intiharı önemli bir toplumsal sorun hâline
getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, intiharlar, birer
yardım çığlığıdır ve intihar öncesinde birey
davranış ve konuşmasıyla bunu belli etmektedir ve ne
yazık ki günümüzde, psikolojik tedavi gören ve ilaç kullanan insan
sayısı artmıştır, hızla artmaya da devam
etmektedir.
İntihar girişimi, çaresiz kalan
kişinin sorunlarından umutsuzca kaçması olarak
yorumlanmaktadır. Bu sorunlar kendinden ve çevreden kaynaklanabilmektedir.
Kişi hiçbir çıkış yolu olmadığını,
olaylar karşısında eli kolu bağlı
kaldığını anlamakta, umutsuzluk, karamsarlık ve
çaresizlik içine düşmekte, gidiş geliş yaşayarak güçten
yoksun kaldığını görmektedir. Kendini ezilmiş,
köşeye sıkıştırılmış hissetmekte,
duyduğu öfkeyi dışa boşaltamadığı için
kendine yönelmektedir.
İntihara kalkışma, hem kendilerini
cezalandırma hem de bu duruma düşmesine neden olanlardan bir öç alma
davranışıdır. Aynı zamanda, kendilerini affettirme ve
ilgiyi toplama, sevindirme çabası olarak da kabul edilebilmektedir.
Bir insanın
karşılaştığı zorlama durumlara göstereceği
tepki kişinin dayanıklılık gücüne bağlıdır.
Zorlamalarla baş etmede yetersiz bir kişi, üstesinden
gelemeyeceğine inandığı bir durumla
karşılaştığında ise yaşamına son
vermektedir.
Güvenini ve çaba gösterme gücünü yitiren kişi,
çoğu kez içine kapanarak başına gelenleri anlamaya ve bir
çıkış yolu aramaya kalkışmaktadır. Ancak, ne
yazık ki ağır zorlanmalar karşısında insan
mantıklı düşünemez hâle gelmektedir.
İntihar eden kişilerin bir bölümünde
çöküntü, şizofreni, kişilik bozuklukları gibi ruh
hastalıklarının çoğunun olduğu görülmektedir. Elbette
ki her çöküntü durumu intiharla sonuçlanmamaktadır ancak her intiharda
belli ölçüde çöküntü söz konusudur. İntihar girişimini bir çöküntü
belirtisi olarak yorumlamak tek başına yeterli değildir.
Bilindiği gibi intiharlarda birçok etken söz
konusudur. Biraz da intihara sebep olan diğer etkenlerden bahsetmek
istiyorum.
İntihar davranışı bir anda olan
bir eylemdir ancak hazırlığı oldukça uzun sürmektedir ve
ülkemizde son günlerde genç intiharlar ön plandadır.
Gencin çocukluğundan bu yana süregelen
sorunlara ergenlik çağında ortaya çıkan yeni
çatışmalar ve durumlar eklenir. Gencin çevresiyle ilişkileri
bozulur, yalnızlaşır, desteksiz kalır. Genelde son bir
olay, bir çatışma, bir darbe, örseleyici bir yaşantı gencin
savunmalarını yıkarak öz kıyımına tetik çekmesine
sebep olur.
Üstünde en çok durulması gereken etkenlerden
belki de en önemlisi erken çocuklukta geçirilen yoksunluklardır. Burada
aile önemli rol oynamaktadır. Anne babadan ayrılma, anne babadan
birinin ölümü ve annesiz babasız büyüme ileri yaşlarda çöküntü ve
intihara sürüklemektedir.
Güvensiz olan çocuğun gençlik döneminde
karşılaştığı stresle başa çıkması
çok zor bir hâle gelmektedir, kendini âciz hissetmekte ve kolaylıkla
intihar etmektedir.
İstatistiklere biraz girmek istiyorum: 30
çocuktan 5i ölüm nedeniyle babasız kalmıştır. Babalardan
1i, annelerden 4ü intihar etmiştir. Yakın akrabalarda intihar
yoluyla 3 ölüm olayı, bir de intihar girişimi vardır bu
insanların. 21 aileden 17sinde çok belirgin anlaşmazlıklar ve
geçimsizlikler saptanmıştır.
İntihar girişiminde bulunan gençlerin
çoğunda davranış bozukluğu saptanmaktadır. Gençlerin
bir kısmında ise karamsarlık, isteksizlik, üzüntü,
yalnızlık gibi içe çekilme belirtileri egemendir. Ailede şiddeti
gören, anne babanın devamlı kavga ettiği ailelerde de bunun
sonucunda intihar vakaları ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla, intiharı bir faktöre bağlamak yerine toplumun
ruh sağlığıyla ele almak gerekmektedir.
Ülkemizde son zamanlarda çok ciddi göçler
alınmıştır ve göç edenlerde depresyonlar
oluşmaktadır.
Yine, son zamanlarda sıkça rastlanan tecavüz
olayları sonucunda genç kızlarımız,
yaşadıkları psikolojik travmalar sonucunda, bunları
kaldıramamaktan dolayı intihar etmektedirler
İntihar etmek belki insan doğasına
aykırıdır ama elverişsiz toplumsal koşullar da insana
karşıdır. Bu elverişsiz koşullara karşı
verilen savaşta ise herkesin aynı direnci göstermesi her zaman için
olası değildir.
İstatistikler belirli bir toplumda beş on
yıllık intiharların yıllık toplamının hemen
hemen aynı kaldığını göstermektedir. Bu nedenle
intiharların nedenlerinin bireyden çok toplumda aranması
gerekmektedir.
Toplum içinde yaşayan bir bireyin
yaşamı, onun anlamlı eylemlerinden oluşmaktadır. Birey
toplumda eylemleriyle vardır. İntihar eden aklı
başında bir bireyin bu eylemi ise yaşamının son ve
belki de en önemli eylemidir. İntihar eyleminin yöntem biçimi de bu
açıdan çok büyük önem arz etmektedir.
Örneğin, kentin en yüksek binasından
atlayarak kalabalık bir seyirci kitlesinin önünde hayatlarına
kıyan kişilerin belki de tüm dünyaya olan
kızgınlıklarını ilan ettiklerini ve o güne kadar
önemsiz kalmış varlıklarına bir an için herkesin dikkatini
çekmeyi umut etmiş olduklarını tespit edebiliriz.
Değerli milletvekilleri, Ülkemizde son
zamanlarda intiharlar artmakta. dedik ve birkaç tane örnek vermek istiyorum:
Bugün Mersinde, adliye seçim bürosunda görevli 31
yaşındaki Cesur Arslan girdiği bunalım sonucu kafasına
tabancayla bir el ateş ederek intihar etmiştir.
Kocaelide iki gün önce, 23 yaşındaki genç
Facebooktan helallik isteyerek intihar etmiştir.
Yine, aynı şekilde, 17 Nisanda -üç gün
önce- 60 yaşındaki Servet Işık oğlunun düğün günü
intihar etmiştir.
Seçim bölgem olan İstanbulda,
yaklaşık yirmi gün önce 18 yaşındaki kızımız
kendini asarak intihar etmiştir.
Yine, 19 yaşındaki kızımız
5inci kattan atlamıştır.
Yine, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesinde okuyan 2 öğrencimiz üç gün arayla evlerinde intihar
etmişlerdir.
İstanbulda, üniversite öğrencisi bir
kızımız emlakçının tecavüzünden kaçmak için 10uncu
kattan atlamıştır.
Yine, aynı tarihlerde İstanbul Bilgi
Üniversitesinde, 22 yaşındaki bir evladımız okulun
terasından aşağı atlayarak intihar etmiştir.
31 Martta Bursanın Gemlik ilçesinde, bir
bankacı kardeşimiz kendisini asmıştır.
Aynı gün İstanbul Esenlerde, Suriye
uyruklu bir kişi rögar kapağını açıp kanalizasyona
atlayarak intihar etmiştir.
25 Martta Gaziantepte, ailesiyle tartışan
lise çağındaki bir evladımız iple kendisini
asmıştır.
23 Martta Sivasın Şarkışla
ilçesinde, eşinden ayrıldığı için bunalıma giren
bir kızımız kendisini asarak intihar etmiştir.
21 Martta ise yine Suriye uyruklu bir genç trenin
önüne atlayarak intihar etmiştir.
Bunları saymayla bitiremeyeceğimizi
görüyoruz.
Son üç yılda, 99
çalışanımız mobbing, borç kıskacı ve
işsizlik gibi nedenlerle intihar etmiştir.
Ne yazık ki ülkemizde, işe bağlı
nedenlerle 2013 yılında 15, 2014 yılında 25, 2015
yılında ise 59 çalışan intihar etmiştir. İntihar
edenlerin 49u işçi ve 23ü memur olmak üzere 72si ücretli çalışan,
11i esnaf ve 3ü de çiftçiydi.
Ataması yapılamayan öğretmenler de
dâhil olmak üzere, benzer koşullardaki 13 işsiz kardeşimiz de
intihar etmiştir.
Daha bundan birkaç gün önce, siz de biliyorsunuz,
Karamanda, 12 inşaat işçisi sekiz aydır paralarını alamadıkları
için çatıya çıkıp intihar etmek eyleminde
bulunmuşlardır.
Değerli milletvekilleri, evet, bizim
intiharı önlemeyle ilgili vazifelerimiz var ve bu düşünceler
doğrultusunda intiharı önleme çalışmalarının
amacı, intihar krizlerinde ve ruh hastalıklarında intiharın
sebeplerinin açığa çıkarılması, müdahale tekniklerinin
geliştirilmesi ve korunmanın sağlanması
olmalıdır. İntiharların nedenlerini anlamak ve risk
faktörlerini araştırmak bizim vazifemiz, intiharları önlemek de
tabii ki bu şekilde.
Bu arada, bu gerekçeler doğrultusunda,
ülkemizde intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılması, gereken önlemlerin tespit edilmesi için
Meclis araştırması açılmasını arz eder,
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk konuşmacı, Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
ülkemizdeki intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılarak gereken önlemlerin tespit edilmesi amacıyla
vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Ülkemizde intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılarak gereken önlemlerin tespit edilmesi
İnsanın kendisini isteyerek öldürmesi şeklinde tanımlanan
intihar, temelinde toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik süreçlerin
yattığı sosyal bir olgudur. Buna göre, intihar olgusu sosyal
sorunlar içinde yer alır. Ancak, çoğunlukla bireyden çıkan bu
sorun sadece bireyin sorunu olmamakta, bireyin ailesini ve toplumsal çevresini
de etkilemektedir.
İntiharların meydana gelmesinde çevresel
baskıların önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Yani
toplumsal, ekonomik, kültürel unsurlar intiharları etkileyen temel
değişkenler konumundadır. Sosyologlar ise intiharı
toplumsal yaşamın değişmesine, sosyal ilişkilerde düzensizliklere,
toplumsal bunalımlara; anatomik hâl, hızlı kentleşme ve
yabancılaşma gibi toplumsal karakterli durumlara
bağlamaktadır.
İntihar vakalarının
gelişmişlikle ilintili olup olmadığı konusunda çok net
bir bilgi bulunmamakla birlikte, bu konu
gelişmiş-gelişmemiş bütün ülkelerin sorunlarından
biridir. Bundan dolayı da konu hem gelişmiş ülkelerin hem de
uluslararası kuruluşların gündemindedir.
Bir
Bakışta Sağlık 2015 Raporuna göre, ölümle neticelenen
intiharların yüzde 90ından fazlası depresyon, şizofreni
gibi psikiyatrik rahatsızlıklardan kaynaklanırken, düşük
gelir, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı,
işsizlik gibi sosyal ve ekonomik problemlerin intihara sebep
olabildiği ifade edilmiştir. Ayrıca, ahlaki ve manevi
değerlerin zaafa uğraması, kimlik bunalımı,
intiharın diğer önemli nedenleri arasındadır.
100 bin
nüfus başına düşen intihar sayısını ifade eden
kaba intihar hızı 2015te OECD ülkelerinde yüz binde 19 olarak
gerçekleşirken en düşük oranla Türkiye yüz binde 3,97yle ilk
sıradadır. Bir önceki yıla göre ise 0,3 puan
azalmıştır. En yüksek kaba intihar hızında ise yüz
binde 44le Güney Kore ilk sırada yer almış, Macaristan, Japonya
ve Slovenya gibi ülkeler onu takip etmiştir.
Yeterli
düzeyde olmayan ve sorunlu aile ilişkileri intihar eylemlerine zemin
hazırlayabilmektedir. Aile yapısı ve ilişkilerine
yansıyan kültürel ve toplumsal değişmenin etkileri kadınlar
üzerinde de daha fazla görülmektedir. Geleneksel dinî inanç ve
değerlerdeki zayıflama ve buna bağlı olarak dinî
yaşantıdaki çözülmeler, insanların intihar etmelerinde büyük
ölçüde rol oynamaktadır. İntihar ve intihar girişimleri ekonomik
açıdan bağımlı kişilerde daha sık görülmektedir.
İntihar
etme veya intihar girişimleri kırsal bölgelere göre kentlerde veya
hızlı kentleşme eğiliminde olan bölgelerde daha sık
görülmektedir. Son zamanlarda, değişik sebeplerden dolayı köyden
kente doğru olan göç olgusunun da ölümle sonuçlanan intihar üzerinde
etkisi vardır. Göçmenlerin daha önce yaşayageldikleri sosyal
yapının fiziksel olarak parçalanmasıyla birlikte, kendilerini
tanımladıkları aşiret ve kabile yapısında bir
çözülme olgusuyla karşı karşıya kaldıklarından,
bir taraftan sosyal yapıdaki çözülme, diğer taraftan belirgin
güvensizlik ortamı göçmenlerin aidiyet duygularında önemli bir kargaşaya
yol açmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 14 Ocak
itibarıyla, 4 siyasi parti grubumuzun vermiş olduğu
araştırma önergesi sonucunda Meclisimizde, aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının
araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması komisyonu kuruldu; üç aylık
çalışmasını tamamladı, ek süreyi de Meclisimizden
aldı. 14 Ocakta başlayan bu araştırma komisyonumuz
Mecliste, araştırma komisyonu salonunda yaklaşık 18
toplantı gerçekleştirdi. Türkiyemizde değişik vilayetlerimizi,
her bölgeden 1 ve 2, bazen de 3 vilayetimizi ziyaret ettik; oralarda aile
bütünlüğümüzü zedeleyen olumsuz etkenlerin
araştırılmasında tabii ki intiharlar yer aldı ve bu
noktada, kolluk güçlerinden o bölge, o ille alakalı, intiharlarda
yıllık gelişmelerin, yıllık seyrinin ne
olduğunun, bütün bilgilerini aldık. Dolayısıyla, aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen bu intihar girişimleri ve aile
kurumunun güçlendirilmesini de etkisiz kılan bu intihar girişimleri
bu araştırma komisyonumuzun raporunda, 14 Mayıs itibarıyla
neticelenecek bu çalışma sonrasında mutlaka yer alacaktır
ve bu komisyon raporunda intiharlarla ilgili değişik konularda
vurgularımız olacaktır.
Mesela, bunlardan bazıları
şunlardır: İkna uzmanlığı
çalışmalarına önem verilmelidir. İntihar edenin ailesinde
yaşanan travmaların tedavi edilmesi için özel bir çalışma
yürütülmelidir. Risk grubu olan meslekler var; bunlarda psikolojik destek ve
eğitime dikkat edilmelidir. En fazla intihar olayı evli olan
kişilerde görüldüğüne göre -TÜİK verilerinden hareketle- evlilik
okulları kapsamında aile içi iletişim, kişisel gelişim
gibi çok çeşitli seminerler sunulmalı ve
yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca, toplum,
özellikle, aile bireyleri aşılması güç durumlarla
karşılaştığında onların yanında
olduklarını hissettirerek onlara yaşam gücü vermeli ve bireylere
sağlıklı bir gelişme ortamı
hazırlamalıdır. İntihar önleme merkezi
kurulmalıdır. Bu merkezin kadrosunda uzman psikiyatristler,
psikologlar, sosyologlar, biyometrisyenler ve hemşireler yer
almalıdır.
Temel hedef hayat kurtarmaktır. Bu psikiyatrik,
psikolojik ve sosyolojik çalışmaları yapıp sonra da intihar
bunalımı içinde bulunanları tedavi etmek gerekmektedir.
İkinci hedef, böyle bir merkezin metropoliten bir toplumun
sağlığında yaşam açısından bir rol oynayabileceğini
göstermek ve böylelikle, sonunda toplumun desteğini sağlamaktır.
Çeşitli bilim dallarından ve coğrafi bölgelerden seçilmiş
uzman ve ilgili kimselerin intiharların önlenmesi konusunda eğitim ve
öğrenim görmeleri sağlanmalıdır.
Bu çerçevede, aile bütünlüğünün
sağlanması diye kısaca bahsettiğimiz araştırma
komisyonumuzda bunlar detaylı bir şekilde raporumuza dercedilip
önlemleriyle ilgili çözüm önerileri teklif edilecektir.
Dolayısıyla, bu araştırma
önergesinin aleyhinde olduğumuzu bildirir, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özçelik.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde,
son konuşmacı Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar olacak.
Buyurun Sayın Akar. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; intiharı konuşuyoruz. Dünyada intihar
olgusu, son yıllarda, ciddi bir sorun olarak Dünya Sağlık Örgütü
tarafından acil olarak, önemli oranda ilgi gösterilmesi gereken bir sorun
olarak tanımlanmıştır.
Şimdi, bakıldığında,
Türkiyede son günlerde, son zamanlarda, son yıllarda intihar
vakalarının arttığını görüyoruz. Bu
araştırma önergesinin aleyhinde konuşan iktidar partisi milletvekili
hatip bu araştırmaya gerek olmadığını söylüyor.
Ama, biraz sonra vereceğim istatistiki değerlere
bakıldığında, gerçekten araştırılması
Veya bir başka araştırma grubunun, tamamlanmış bir
araştırma grubunun içerisine sokularak bu işin
halledilebileceğini düşünüyor ama aslında öyle
olmadığını hepimiz görüyoruz.
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 17nci maddesine göre herkes yaşama hakkına
sahiptir, bir defa, Anayasayla herkesin yaşam hakkı garanti
altına alınmıştır. Peki, Anayasanın 56ncı
maddesi ne diyor? Devlet herkesin hayatını beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlar. Demek ki toplumda
beden sağlığında, ruh sağlığında bir
değişimin olduğu açık ve net görülüyor, intihar
vakalarının arttığını görünce bunu çok
rahatlıkla tespit edebiliriz.
Şimdi, bununla ilgili ben bir Meclis
araştırması önergesi vermiştim bundan iki ay önce, verme
gerekçem aslında kendi kentimdeki, Kocaelideki intihar
vakalarının araştırılmasıydı. Gerçekten,
biraz evvel, yine bu araştırma önergesini getiren hatip arkadaş Kocaeliden
örnek vererek bu açıklamalarını yaptı burada. Evet,
Kocaelide ciddi anlamda intihar vakaları var, konuşmamın
içerisinde bunları da oransal olarak söyleyeceğim.
Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon
kişi intihar nedeniyle ölüyor. Bu da her kırk saniyede 1 ölümün
gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Yani, dünyada her kırk
saniyede 1 kişi intihar ederek hayatına son veriyor. İntihar
gençler arasındaki ölümlerin ikinci büyük nedeni olarak görülmektedir.
Ülkemizde durumun ciddiyeti artmakta ve intihar vakaları artmaya devam
ediyor. TÜİK verilerine göre, 2011 yılında 2.677 kişi
intihar ediyor, 2013 yılında 3.189 kişi, 2014 yılında
3.065 kişi olarak tespit ediliyor.
2014ün rakamlarına
baktığımızda, bu ölen, intihar eden
vatandaşlarımızın yüzde 47,7si evli, evli
vatandaşlarımız intihar ediyor. Evli
vatandaşlarımızda intihar sebebinin bu kadar yüksek
olmasının nedenleri bir defa tespit edilmeli. Hani kurdunuz ya
boşanmayla ilgili bir komisyon, çalışmalarını
tamamlıyor, Bunun içinde intihar da var. deniliyor. Sadece boşanma
değil, boşanmamışlardan, evlilerden bahsediyoruz bu oranda.
Ne oluyor Türk ailesinin içerisinde ki bu kadar evli
vatandaşımız intihar ediyor? Bu çok önemli bir soru.
Yine, 2014 yılı verilerine göre, intihar
edenlerin yüzde 74ü erkek, yüzde 25i kadın. Acaba, işte evli
vatandaşlarımızdaki intihar oranının yüksek
olması, erkeklerdeki intihar oranının yüksek olması, sizin
ülkeyi soktuğunuz ekonomik cendere ve sıkıntı içerisindeki
bir neden-sonuç ilişkisi olabilir mi acaba? Bunu iyi düşünmek
lazım.
Yine, TÜİK verilerine göre, bu
intiharların yüzde 53ünün nedeni bilinmiyor, bu da garip. Yani
vatandaşlarımız intihar ediyor, Anayasanın 17nci ve
56ncı maddelerinde yaşam hakkı tanımlanmış ama
devlet bu intihar nedenlerini bilemiyor!
Şimdi, seçim bölgem Kocaeliden örnek
vereceğim çünkü ben de bu araştırma önergesini Kocaeli için
vermiştim başlangıç itibarıyla. Yine, TÜİK verilerine
göre, Kocaelide 2010 yılında 39 kişi, 2011 yılında 43
kişi, 2012 yılında 55, 2013 yılında da 58 ve 2014
yılında 54 vatandaşımız intihar sonucu
hayatlarını kaybetmiştir. Bu konuda 24üncü Dönemde, 2014
yılında Meclise bir araştırma önergesi verdiğimi
söyledim, ciddi olarak araştırılması gerektiğini de
belirtmiştim ancak maalesef, gündeme alınmadı. O günden bu yana,
yalnızca Kocaelide değil ülke genelinde intihar
vakalarının artış göstermeye devam ettiğini hep
birlikte izliyoruz. Bu dönemde de geçtiğimiz mart ayında bir
araştırma önergesiyle tekrar sorgulayalım,
araştıralım dedim. Önergeyi vermiş olduğum 24 Mart 2016
tarihine kadar, sadece üç ay içerisinde, bakın 24 Mart 2016dan bugüne, üç
ay içerisinde 13 vatandaşımız intihar ederek hayatına son
verdi. Bu intiharların yaş aralığına
baktığınızda hayatlarının baharında olan
gençlerimiz görülmektedir. Yaş aralıklarının 18 ile 26
yaş olması şapkamızı önümüze koyup bir kez daha
düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.
Bakın, dün yine, Kocaelide, 23
yaşındaki bir gencimiz kendisini asarak yaşamına son verdi
ve sosyal paylaşım sitesinden bir not bıraktı. Notunda
şöyle diyor: Evet, zamanı geldi arkadaşlar. Bu benim son
paylaşımım. Beni seven sevmeyen kim varsa, üzdüğüm,
istemeden kırdığım kim varsa şimdi hepsinden helallik
istiyorum. Hakkınızı helal edin bana. Annem, babam,
ağabeyim, amcalarım, kuzenlerim, arkadaşlarım, canlarım,
sevdiğim, hepiniz Allaha emanet olun.
Tanıdığınız neşeli Yılmaz artık yok,
uzunca bir yolculuğa çıkıyor hem de hiç dönmemecesine
çıkıyor. Hepinizi çok, hem de çok seviyorum. Affedin beni.
Haklarınızı helal edin. diyor bu 23 yaşındaki genç
kardeşimiz.
Ya, bu kadar hayattan ümidini kesmesinin,
neşeli Yılmaz diye tarif edilen bu genç kardeşimizin hayattan
bu kadar ümidini kesmesinin nedenlerini bilmek zorundayız arkadaş.
Evet, sadece bu gencimiz değil, son on beş
günde 6 intihar olayı meydana geldi. 9 yaşında bir
kızı olan 37 yaşında bir anne intihar ediyor ve
kızı buna şahitlik ediyor. Nedir bu anneyi intihara götüren
nedenler? Psikolojik nedenler denilip geçilmeye kalkılmamalı,
eğer öyle olsa ülkemizde antidepresan kullananların sayısı
26 milyon olur arkadaşlar ve her 4 kişiden 1 kişi depresyon
geçirerek intihar vakasına meyledebilir. Demek ki bunun nedeni psikolojik
değil, buradan bakmak lazım.
Şimdi, çalışanlara
baktığımızda, işçi intiharlarına
baktığımızda, 2013 yılında 15 kişi, 2014
yılında 25 kişi, 2015 yılında 59 kişi yani
işe bağlı ölümlerin sayısı 99.
Son üç yılda intihar eden emekçilerin intihar
sebepleri şöyle: 31 kişi borçları nedeniyle, 14 işçi
mobbing nedeniyle, 35 işçinin de neden intihar ettiği bilinmiyor.
Evet, iş yerinde köleleştirdiğiniz, yeniden getireceğiniz o
kölelik yasalarıyla intihar vakalarının artmasına da neden
olacağınız, bu rakamlardan çok net bir şekilde görülüyor.
Borçlara sıra gelince: Hani meşhur Asgari
ücreti 1.300 lira yaptık, hayat kurtarıyoruz, artık 3 çocuk yapabilirsiniz.
mantığıyla baktığınız bir olay var ya,
işte bir süre sonra o çocuklarını eğitemediği zaman, o
çocuğunu hukuk fakültesine yollayamadığı zaman, eczacı
yapamadığı zaman, tıp fakültesine
yollayamadığı zaman -hani 3 çocuk dediği zaman- onlara
gemiler alamadığı zaman bir süre sonra borçlanıyor ve
intihar etmeye başlıyor gençlerimiz, işçilerimiz
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Demek ki psikolojik sebepten dolayı son
yıllarda intihar vakalarının artması bir ruhsal problem
değil, AKPnin Türkiye'de yaratmış olduğu ekonomik
buhranın sonuçları olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz
diyorum.
Eğitime baktığımızda, bu
arkadaşların yüzde 25inin ilkokul mezunu, yüzde 19unun lise ve
dengi okul mezunu olduğunu ve okuryazar oranının da yüzde 10,6
olduğunu görüyoruz.
En çok intihar edilen iller sıralamasına
baktığımızda, Tunceli 1inci sırada geliyor.
Tuncelide intihar olmamalı! Tabii, ekonomik olarak kendini
geliştirmiş, hiçbir sıkıntısı olmayan vatandaşlarımızın
yaşadığı bölge olarak düşünebilirsiniz orayı.
Hemen peşinde Bingöl var, hemen peşinde Edirne var, hemen
peşinde Sinop var ve Kırşehir var. Bu kentlere
baktığınızda, hepsinin işsizlik oranlarında
Türkiyenin ilk sıralarında yer aldığını
görüyorsunuz. Bu kentlere baktığınızda, insanların
geçim sıkıntısı yaşadığını
O
yaş gruplarını zamanım yetmediği için
veremeyeceğim. 15 ile 29 arası yaş gruplarındaki intihar
oranlarının en yüksek olmasının bir gerekçesi de bu
arkadaşlar. Evlenmek istiyor, yuva kurmak istiyor, çocuklarını
eğitmek istiyor ama yarattığınız şartlarla, köle
hâline getirdiğiniz insanlarla bunun gerçekleştirilmesinin mümkün
olmadığını görüyoruz.
Öğretmenlerden örnek vermek istiyorum. 13
öğretmenimiz, tarafınızdan atanmayan öğretmen
kardeşlerimiz intihar etti. Ama, Bakan ne dedi? Şov yapmak için
intihar ediyorlar. dedi. Böyle bir yaklaşım Türkiyedeki
insanın ruh sağlığını bozmak için yeter de artar
diyorum.
Bu önergenin, bu Meclis
araştırmasının desteklenmesi gerektiğini söylüyor,
hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin aleyhinde
son konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Emine Yavuz Gözgeç
olacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
ülkemizdeki intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılarak gereken önlemlerin tespit edilmesi için
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin aleyhinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
İntihar olaylarının sosyal,
kişisel birçok sebebi bulunduğunu düşünüyorum. İntihar
olaylarını sadece ekonomik sebeplere indirgemenin de doğru
olmadığı düşüncesindeyim çünkü maddi sıkıntı
içerisinde yaşayan çok insan olup kesinlikle intihara yönelmediği
gibi, refah düzeyi çok yüksek, ekonomik koşulları gayet yerinde ama
buna rağmen intihar yöneliminde bulunan kişiler de vardır;
bunların hayatta bir anlam arayışından da kaynaklanabilir.
Bu sebepler oldukça fazladır, bir tek sebebe indirgemenin doğru olmadığı
düşüncesindeyim.
Yine, benim de üye olarak bulunduğum Meclis
araştırması komisyonumuz kuruldu biliyorsunuz, aile
bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma
olaylarının araştırılması, aile kurumunun güçlendirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla. Bu
komisyonumuzda gerçekten çok detaylı araştırmalar
yapıldı. Bu komisyonda sivil toplum kuruluşlarını
çağırıp dinledik; Adalet Bakanlığını, Millî
Eğitim Bakanlığını, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığını, daha birçok bakanlığı ve
İŞKURu. Bu kurumlarımız ayrıca intihar
olaylarıyla ilgili de raporlar ve veriler sundular. Zaten komisyonumuz
rapor çalışma hazırlığında ve bu rapor sonucunda
da bunlarla ilgili veriler elimize ulaşacaktır. Bununla ilgili
detaylı bir inceleme yapılmıştır.
Özellikle, biz, illere de gittik Türkiye içinde.
Yurt dışında da komisyonumuz çalışmalarda bulundu.
Ciddi veriler de elde edildi bu konuda.
Yine, az önce de söylediğim gibi, intihar
olaylarında medyanın rolünün de önemli olduğunu
düşünüyorum. İntiharlar maalesef, kurban ve yakınlarıyla
sınırlı kalmayıp geniş bir çevreyi de etkilemektedir.
Bunda günümüzde kullanım ve etki alanları bir hayli artmış
olan kitle iletişim araçlarının -basın, televizyon,
telefon, İnternet, web siteleri gibi- payı büyüktür. İntihar
haberi aktarımında toplumun doğru bilgilendirilmesi, gerekli
kuralların ve kriterlerin oluşturulmasında kitle iletişim
araçlarını elinde bulunduran kurum ve kuruluşlarla iş
birliğine yönelmek, intiharları önleme faaliyetlerinde izlenecek
temel stratejilerden biri olmalıdır. İntihar sahneleri içeren
film, video gibi materyallerin gösterim saatleri ve kolay
ulaşılabilir olmaması da önemlidir. Ayrıca, gerçekten, aile
bütünlüğünün de kuvvetli olmasının intihar olaylarının
azalmasında önemli olacağını düşünüyorum çünkü
insanlar bir sıkıntı yaşadıklarında eğer
yakınlarında paylaşacak hiç kimseyi bulamazlarsa -bir
arkadaş, bir dost- ve aile içerisinde onlara her ne hata, her ne suç
işlemiş olursa olsun arkalarında olacak bir destek göremezlerse
medyanın da rolüyle maalesef, bu yollara yönelmektedirler ama güçlü bir
aile yapısı varsa, aile içinde güçlü bir iletişim
kurulabilmişse, çocuk, eş, kardeş, her ne yanlış,
kendine göre her ne hata, her ne sıkıntı işlemiş
olursa olsun arkasında mutlaka onu destekleyecek bir aile bireyi
olduğunu düşündüğü zaman bu olaylara daha az yönelmektedir ve bu
noktada biz, aile iletişiminin güçlendirilmesinin intihar
olaylarının önlenmesinde de etkili olacağını
düşünüyoruz ve bu kurulan komisyonun getireceği önerilerin de,
aynı zamanda, intihar girişimlerinin önlenmesinde de etkili
olacağı düşüncesindeyiz.
Ben, bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
konuşmacı konuşmasında, bizim konuşmacımız
Sayın Arzu Erdemin konuşmasına atıfta bulunarak, bu
konunun sadece ekonomik sebeplerle izah edilemeyeceğini ifade etmiştir
sanki Sayın Erdem, bu intihar olaylarını sadece ekonomik sebebe
bağlamış gibi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onu kastetmedi Erkan
Bey, Haydar Beyi kastetti.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O nedenle, sataşmadan
dolayı bir cevap hakkı doğmuştur.
BAŞKAN Özel olarak Sayın Erdemin
şahsına yönelik bir eleştiride bulunmadı. Aynı
eleştiriyi Sayın Akar da yaptı; yani Ekonomiktir. diye,
İntihar olaylarının nedeni ekonomiktir. diye aynı
ithamda, iddiada Sayın Akar da bulundu. Sanıyorum, genel bir ifadede
bulundu kendisi. Bir soralım isterseniz. Eğer öyle bir hedef varsa,
tabii ki.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
elbette sorabilirsiniz de bir de kürsüde yaptığı konuşma
var, ifade var, yapılan konuşmalar var. Yani verdiği cevap neyi
değiştirecek?
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Ben
şahısları kastetmedim, genel bir ifadeyle Sadece ekonomik
sebeplere indirgenemez. demek istedim. Yani kişisel bir şey yok.
BAŞKAN Evet.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayır efendim,
şimdi, sanki kendinden evvelki konuşmacı veya
konuşmacılar bu hadiseyi sadece ekonomik bir sebebe indirgemiş
izlenimi yaratacak şekilde bir ifade oldu, biz öyle anladık. Bunu bir
sataşma olarak değerlendiriyoruz.
BAŞKAN Tabii ki öyle anladıysanız
sataşma olabilir ancak ben de konuşmacıların hepsini çok
iyi dinledim. Gerçekten, konuşmacı, belli bir kişiyi veya belli
bir konuşma metnini ve üslubu hedef alarak söylemedi, Sadece bu olmaz,
bu, bu nedenler de olmalıdır. diye kendi düşüncesini
açıkladı Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, Sayın
Başkan, bunu izah edene kadar iki üç dakika geçiyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdem.
İki dakika süre veriyorum.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, Bursa Milletvekili Emine Yavuz
Gözgeçin MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce AKP
Grubundan söz alan hatip arkadaş İntihar olaylarını sadece
ekonomik sebeplere bağlamak doğru değil. dedi. Ben
konuşmamın tamamında hem ekonomik sebeplere hem psikolojik
sebeplere hem toplumsal buhrana hem atanamayanlara hem işsiz kalanlara
değindim. Bunun, intihar vakalarının ekonomik sebeplerle
doğrudan ilintili olmadığını biz de biliyoruz. Burada
Norveç örneğini vermek istiyorum, Norveç bu manada refah seviyesi en
yüksek ülkelerden biri ve intihar vakaları da en çok yaşanan
ülkelerden bir tanesi.
Medya dedik biraz önce, hatip
arkadaşımızın söylediği, evet, medyada bugün
izlediğimiz diziler kimin eseri, bunlar kimlerin döneminde
yayınlanıyor, yirmi dört saat evlilik programı izleyen bizim
ülkemiz değil mi maalesef, bunu da sormak istiyorum buradan.
İntiharları önleme veya azaltma
çalışmalarında silah kontrolüyle ilgili biraz önce Biz bunu
intiharın önlenmesiyle ilgili yaptığımız
çalışmalarda zaten gidereceğiz. dendi ama burada şey çok
önemli, intiharları önleme veya azaltma çalışmalarında
silah kontrolü, ilaç dağıtımı, alkol kullanımı,
bunların istatistiki olarak ölçümlenmesi, bu konuyla alakalı gerekli
tespitlerin yapılarak neden arttığını ve bu insanların
neden intihar ettiğini de mutlaka tespit etmemiz gerekiyor. Sadece ruh
sağlığı uzmanları değil, intiharlar için risk
grubu oluşturan, yüz yüze çalışılan polisler veya
öğretmenlerle de iş birliği hâlinde olmak gerekiyor.
Maide Suresinin 32nci ayetinden bahsetmek
istiyorum, Her kim ki bir can kurtarırsa bütün insanları
kurtarmış gibi olur. Gelin arkadaşlar, bu, siyasetüstü bir
mesele; bu, sadece Milliyetçi Hareket Partisinin meselesi değil, bugün
sadece sonuçtan konuşmak değil, hep birlikte el ele verip
intiharları önleyelim, her kazandırdığımız bir
can bize cennetin kapılarını açacaktır.
Saygılarımla. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve arkadaşları
tarafından, ülkemizdeki intihar girişimlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 2/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.35
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık
var, elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin ikinci
kez yapılan oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir. Karar
yeter sayısı vardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, taşeron işçilerin sorunlarının tüm
boyutlarıyla araştırılması ve bu sorunlara çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla 20/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 20/04/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20 Nisan 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (1792
sıra numaralı) taşeron işçilerin sorunlarının tüm
boyutlarıyla araştırılması ve bu sorunlara çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
20/04/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
sohbetinize kuliste devam edebilirsiniz, yerlerinize oturabilirsiniz; biz
çalışmalara başladık ve konuşmacıyı kürsüye
davet edeceğim, lütfen
Sayın milletvekilleri
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın
İdris Baluken olacak.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubumuzun taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılması için vermiş olduğu
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında Türkiyenin en önemli
sorunlarından birisini bugün Meclise getirerek sıcak gündem
içerisinde en önemli sorunun çözümüne dair Meclisin alacağı bir
inisiyatifle birlikte geleceğe dair, emek alanındaki büyük bir meseleyi
ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz bu grup önerisinde. Umarız
ki, iktidar partisinin, bugüne kadar, sadece muhalefet getirdi diye reddetmek
üzere kalkan elleri taşeron işçilerin yaşadığı
devasa sorunlar karşısında, bugün bir kez daha aynı
şekilde hareket etmez, vicdandan gelen sesle ve reel politiğin
dayatmış olduğu aciliyetle kalkar ve bu önergemize destek
verilir.
Tabii, burada, on dört yıl boyunca AKPnin
uyguladığı neoliberal ekonomi politikalarının
nasıl emeği sömürdüğünü, nasıl işçilerin, emekçilerin
ellerindeki hakları birer birer aldığını ve nasıl
sermayeyi kayırdığını defalarca ifade ettik. Maalesef,
bütün bu uyarılarımıza rağmen uygulamış
olduğunuz bu emek karşıtı, rant ve sermaye
yanlısı politikalar, bugün de çalışan emekçi kesimlere
büyük mağduriyetler getirmeye devam ediyor.
Çalışma hayatında esnek ve güvencesiz
çalıştırma, sendikasızlaştırma, örgütlü
yapıları tamamen dağıtma ve işsizler ordusu üzerinden
de çalışanları tehdit etme üzerinden kurguladığınız
yasal düzenlemeleri, maalesef, gündeminizde tutmaya devam ediyorsunuz. Bunun
içindir ki Türkiye'de hem işsizler ordusu her geçen gün büyüyor hem de
çalışan, emekçi kesimler yoksullaşırken, rant sahibi,
sermaye sahibi olan kesimler daha fazla zenginleşmeye devam ediyor.
Bakın, on dört yıllık iktidarınız
süreci içerisinde en yoksul olan kesim ile en zengin olan kesim arasındaki
makas, maalesef, her geçen gün açılmış, millî gelirin aslan
payını alan yüzde 1lik kesim yüzde 99luk yoksul kesimi sömürmeye
devam etmiştir. Bu uygulamalar neticesinde, Türkiye'de yoksulluk
sınırının altında yaşayan nüfusun oranı, on
dört yıllık süre içerisinde yüzde 50den yüzde 85e yükselmiş,
ancak banka hesaplarında, banka mevduatlarında milyoner
olanların sayısı da iktidarınız döneminde 2 katın
üzerine çıkmıştır. Bu yaklaşımın kendisi
bile, gelir dağılımı adaletsizliği ve emek alanı
çalışma hayatıyla ilgili politikalarınızın neleri
öncelediğini açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Yine, sendikasızlaştırma ve örgütsüz
çalışmaya mahkûm etme anlayışıyla ilgili tutumunuz
ortada. Sadece tek bir rakam üzerinden toplu sözleşme hakkının
2002 yılında ve 2015 yılında yüzde 10,6dan yüzde 4,5e
indiğini ifade edersek herhâlde gerçeği bir şekilde burada ifade
etmiş oluruz diye düşünüyoruz.
Tabii, taşeron işçi mevzusu, sizden önceki
hükûmetlerin başlattığı ama sizin muazzam bir şekilde
artırdığınız bir sorun olarak emekçi
halklarımızın önünde durmaya devam ediyor. Bakın, 2002
yılında 387 bin olan taşeron işçi sayısı sizin
iktidarlarınız döneminde uyguladığınız
yanlış politikalarla bugün 1,5 milyonu geçmiştir. Yani yüzde
500ün üzerinde bir artıştan bahsediyoruz.
Yine, kamu alanında 2002 yılında
çalışan kadrolu işçi sayısı 450 binken 2014
yılı itibarıyla bu sayı 190 bine düşmüş, kamu
alanındaki taşeron işçi sayısı da 700 bine
dayanmıştır. Şimdi, sırada bekletmiş
olduğunuz bu özel istihdam büroları gibi kölelik yasalarıyla
birlikte taşeron sistemini devlet eliyle meşrulaştırmak ve
Türkiyeyi tam anlamıyla ucuz emek pazarı hâline getirmek istiyorsunuz.
Deyim yerindeyse, ucuz emek alanı açısından Türkiyeyi
Çinlileştirmeyi amaçlayan bir uygulamanın altına imza
atıyorsunuz.
Bakın, bütün bu sorunları sizler de
görmüş olacaksınız ki hem seçim programınızda, seçim
vaadinizde hem de seçim sonrasında Başbakanın yapmış
olduğu açıklamalarda bu sorunları ortadan
kaldıracağınızı 78 milyona deklare ettiniz.
Başbakan Davutoğlunun 22 Martta yapmış olduğu
açıklamayı aynen okuyorum: Taşeron işçilerimizle,
kardeşlerimizle ilgili bir müjdeyi paylaşmak istiyorum. Seçim
vaatlerimizde asıl işlerde çalışanları kamuya alacağımızı
söylemiştik. Çalışmalar
Asli asıl işlerde
çalışan personelimizi kamuya alıyoruz, hayırlısı
olsun. Vaatlerimiz arasında olmamasına rağmen adalet ve eşitlik
gereği bir karar daha aldık. Yardımcı işlerde
çalışan kardeşlerimiz için de Hükûmet olarak kamuya almayı
kararlaştırdık. Yani ister asli iş olsun, asıl
iş olsun ister yardımcı işlerde olsun, bütün
taşeronların kadroya alınacağını 22 Mart 2016
tarihli grup konuşmasında Başbakan Davutoğlu ifade etti.
Ancak, henüz yirmi dört saat geçmemişken, 23 martta, aynı kabinede
olan Maliye Bakanı, Başbakanın bu açıklamasını
tekzip edecek şekilde şu açıklamaları yaptı: Biz
taşeron işçilere yeni bir statü olan özel sözleşmeli personel
statüsü getireceğiz. Sözleşmeler üç yılda bir yenilenecek.
Belediye işlerinde çalışan taşeronlar kapsama
alınmayacak. 1 Kasım 2015 tarihinden sonra bu statüde
çalışanlar muaf tutulacak. 1 Kasım 2015ten önce olanlarda da on
iki ayı tamamlamış olması şartını
arayacağız. Sosyal güvenlik sistemine göre, emeklilik
yaşını dolduranları muaf tutacağız ve en sonunda
da en önemli kriter olan sınav şartı olacak. gibi bir cümleyi
Başbakanı tamamen boşa çıkaracak şekilde ortaya
attı.
Yani, sadece, taşeron sisteminin, taşeron
kölelik sisteminin ismini değiştirmiş olacaksınız.
Özel sözleşmeli personel diyerek en sonunda da bütün bu hakları,
taşeron işçilerin mevcut haklarını da elinden alarak, bir
sınav sistemi üzerinden mevcut taşeronları da AKPli olan ve
olmayanlar şeklinde bir mülakata tabi tutarak bu süreçleri
işleteceksiniz.
Sayısal olarak söyleyeyim: Başbakanın
yaptığı açıklamaya göre 720 bin taşeron işçinin
tamamı kadroya alınacak ama Maliye Bakanının
yaptığı açıklamaya göre bu 720 binden sadece 150 bini bu
kriteri yerine getirecek. O 150 bin işçi arasında da en son
yapılacak bir sınavla AKPli olan ve olmayanlar arasında bir
ayrım yapılarak bu şekilde taşeron işçilere
vermiş olduğunuz vaatleri de maalesef çiğnemiş
olacaksınız. Bu, son derece yanlış bir yaklaşım.
Bakın, mevcut, sizin getirdiğiniz bu özel sözleşmeli personel
statüsünde, işçilerin elinde olan birçok hak da zaten
alınmış olacak. Yani, kıdem tazminatından tutun,
işte, çalışma iznine kadar, ücretli çalışma iznine
kadar, yine, özel bu istihdam bürolarıyla, getirmiş olduğunuz
yasalarla birlikte, emeklilik hakkına kadar pek çok hakkı zaten
çalışandan, taşeron işçiden almış
olacaksınız.
Şimdi, biz Maliye Bakanının ya da
yapmak istemiş olduğunuz bu düzenlemelerin yanlış
olduğunu ifade ediyoruz ve Başbakan Davutoğlunun
yapmış olduğu o açıklamaların arkasında AKP
Grubunun durması gerektiğini düşünüyoruz. Olabilir, bununla
ilgili yeterli bir bilgiye sahip olmayabilirsiniz, taşeron işçilerin
sorunlarını yeterince tartışmamış olabilirsiniz.
O nedenle de özellikle Mecliste dört siyasi partinin
oluşturacağı bir komisyonla birlikte bütün bu sorunları
araştıralım, sizin seçim vaatleriniz, Başbakanın
yapmış olduğu açıklamalarla birlikte bunları
raporlaştırıp Genel Kurula ve Türkiye kamuoyuna sunalım
diyoruz. Eminim ki vicdanının sesini dinleyen hiçbir AKPli
milletvekili de bu önerimize karşı çıkmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - O nedenle,
özetlemeye çalıştığım bu sorunların bir an önce
çözüme kavuşması için bu önergemize, ezberleri bozarak, oy vermenizi
özellikle taşeron işçiler adına rica ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı, Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı olacak.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; taşeron işçilerin
sorunlarının tüm boyutlarıyla araştırılması
ve bu sorunlara çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla HDP Grubunca
verilen Meclis araştırması açılması önergesi üzerine,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizde, AKP döneminde işsizlik
artmış, kronik bir sorun hâline gelmiştir. TÜİK
tarafından en son açıklanan 2016 Ocak ayı iş gücü
istatistiklerine göre işsizlik oranı yüzde 11,3; tarım
dışı işsizlik oranı yüzde 13; genç nüfusta
işsizlik oranı ise yüzde 19,2 seviyesindedir. Resmî işsiz
sayısı 3 milyon 290 bin kişi, iş aramayan işsizlerin
sayısı da 2 milyon 655 bin kişi olup, buna göre toplam
işsiz sayısı 5 milyon 845 bin kişiye
ulaşmaktadır.
AKP, işsizliği önlemeye dönük politikalar
uygulamak yerine işsizliğin olumsuzluğunu fırsata
dönüştürerek bir sömürü düzeni kurmuştur. Bugün birçok kamu hizmeti,
sözleşmeli, 4/Cli, vekil, geçici, fahri, kısmi zamanlı,
taşeron işçisi ve TYP elemanı statüsünde
çalıştırılan personel eliyle yürütülür hâle gelmiştir.
Aslında, geçici işlerin ifası için istisnai hâllere
münhasır olması gereken uygulamalar asıl istihdam şeklinin
önüne geçmiştir.
AKPnin siyasi nema sağlama amacıyla
sürdürdüğü açık olan bu yanlış uygulamaların en büyük
mağduru, yandaş olmayan ve bu yollarla iş bulamayan işsiz
gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî sınavı kazanarak
ataması yapılmayan, bir türlü sıra gelmeyen ve sıra
gelmeden de kadroları başka yollarla doldurulan milyonlarca
gencimizdir. Bakınız, en son 2014 yılında yapılan KPSS
sınavına giren ve sınavı geçerli sayılan lisans, ön
lisans ve ortaöğretim mezunu toplam 3,5 milyon gencimiz
bulunmaktadır. Bu yıl yapılacak sınavla sayının 5
milyona dayanacağı görülmektedir. Buna karşılık,
açılan ve atama yapılan kadrolar ise -öğretmen, hâkim, doktor
gibi meslekler dışında- 20 bini geçmemektedir. Yani, KPSS
sınavını başaran gençlerin binde 1i bile
alınmamaktadır. Bu gençlerimizin beklediği kadrolar
yıllardır AKP tarafından istisnai yollarla ve partizanca
doldurulmaktadır. AKP Hükûmeti, atanmayı bekleyen milyonlarca KPSS
mağduru gencimizin haklarını yemiş ve yemeye devam
etmektedir. Bilesiniz ki memur olabilmek için kadro açılmasını
ve atanmak için sıra gelmesini umutla bekleyen gençlerimiz size
haklarını helal etmeyecektir.
Bugün kamuda çalışan taşeron
işçilerin sayısının 700 binin üzerinde olduğu resmî
ağızlardan ifade edilmektedir. AKP döneminde taşeron işçilik
uygulaması yaygınlaşmış, kamuda girmediği alan
kalmamıştır. AKP, taşeronlaşmayı
politikasının esası olarak uygulamış ve bundan da
siyasi nema sağlamıştır. Taşeron firmalarca
alınan işçilerin tamamı AKPli siyasetçilerin
referanslarıyla işe alınmaktadır, alımlar da hâlen
devam etmektedir. Kimi taşeron işçileri de kullanılıp
atılmakta, AKPli yöneticilerin keyfine göre işine son verilmektedir.
Taşeron işçilerin maaşları düzenli verilmemekte, hakları
gasbedilmektedir. Taşeron işçilerin ücretlerinin gecikmeli
ödendiği, sözleşme gereği ödenmesi gereken yemek, yol
parası gibi ödemelerin ya hiç ödenmediği ya da eksik ödendiği
Sayıştay raporlarına dahi yansımıştır. AKP
Hükûmeti bu sömürüye, bu soyguna açıkça göz yummuştur. AKP
yıllardır yandaşlarıyla birlikte taşeron
işçilerin sırtından geçinmiş ve rant
sağlamıştır. Taşeron işçileri tabiri caizse sesi
kısılmış, elleri kolları bağlanmış,
komutla hareket eden bireyler hâline getirmiştir. Ülkemizde
insanların zulme isyan ruhu bastırılmış, hak arama
duygusu köreltilmiş, ölüm korkusuyla sıtmaya razı
edilmiştir. Toplumun örgütsüzleştirilmesi ve oluşturulan korku
imparatorluğu neticesinde AKP hükûmetlerinin yanlış
politikalarına, adaletsiz ve ayrımcı uygulamalarına
karşı gerekli tepkinin verilmemesinin adı da ne
yazıktır ki istikrar ve güven olarak takdim edilmektedir.
Taşeron işçilerinin sorunları artık çözüme
kavuşturulmalıdır. Bu kölelik sistemine, bu sömürü düzenine
artık son verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, seçim döneminde
taşeron işçilere kadro verileceği sözlerine karşın
64üncü Hükûmetin Eylem Planında Alt işverenlik çerçevesinde
asıl işlerde çalışanların kamuda istihdam edilmesine
yönelik düzenleme yapılacak. denilerek kapsam daraltılmıştır.
Bugüne kadar da hiçbir şey yapılmamıştır. Sadece
Karayolları taşeron işçilerinden dava kazananlar ile
davaları mahkemede olanlara seçimler öncesi kadro verilmiş, ancak
burada bile haksızlık yapılarak 40 yaşın üzerinde olup
dava açanlar alınmamış, işçilerin yargı kararıyla
kazandığı haklarda bile kısıntıya
gidilmiştir.
2014 yılında 6552 sayılı
Kanunla, taşeron işçilerin, görevlendirildikleri hizmetler
dışında başka görevlerde
çalıştırılamayacağı hükme
bağlanmış, ancak uygulama 2016 Haziran ayına kadar
ertelenmiştir. AKP Hükûmeti, devletin hangi hizmetlerinin asıl
iş, hangilerinin yardımcı iş olduğunu dahi
belirleyememiştir.
Sayın Başbakan bir ay önce taşeron
işçilerine Müjde! diye açıklamalar yapmış, yandaş
tayfa tarafından da allanıp pullanıp kamuoyuna takdim
edilmiştir. Bunun üzerine taşeron işçiler âdeta bayram sevinci
yaşamıştır, ancak ayrıntılar
açıklanınca taşeron işçiler hayal
kırıklığına uğramıştır.
Başbakan ve bakanlar tarafından yapılan açıklamalarda,
asıl ve yardımcı iş ayrımı yapılmadan bütün
taşeron çalışanlarının özel sözleşmeli personel
olarak kamuya alınacağı, 1 Kasım tarihinden önce kamuda
çalışmaya başlamış olup hâlen çalışmaya
devam edenlerin bu haktan yararlanacağı, belediyeler ve il özel
idarelerinde alt işveren yanında çalışanların bu
mahallî idareler tarafından kurulacak şirketlerde istihdam edilecekleri
ifade edilmiştir. AKP her icraatında olduğu gibi burada da bir
hinlik düşünmüştür. Açıklamalara göre taşeron işçilere
kadro verilmemektedir, üç yıl süreli özel sözleşmeli personel olarak
kamuya alımları öngörülmektedir. Sınava tabi tutularak kamuya
alınacak taşeron işçiler mevcut ücretlerini de almaya aynen
devam edecektir.
AKPnin en iyi becerdiği konunun aldatmaca ve
kandırmaca olduğu burada da görülmektedir. AKP zihniyetinin her türlü
şeytanlığa aklı iyi ermektedir. Taşeron işçiler
yıllardır kamuda aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi
yapmalarına rağmen, özel sözleşmeli olarak emsali kadrolu
çalışanlara göre çok düşük ücretle çalışacak,
onların idari, mali ve sosyal haklarına sahip olamayacaktır. AKP
Hükûmeti kendilerinin de kölelik olarak tanımladığı
taşeron sistemini bu defa devlet eliyle sürdürmekte kararlıdır.
Ayrıca, ahlaksız bir teklif de yapılacak ve taşeron
işçilerin geçmiş çalışmalarıyla ilgili tüm haklarından
vazgeçmeleri şart koşulacaktır. Taşeron işçiler, AKP
Hükûmetinin kendilerine hak mı vereceğini yoksa ellerindeki
hakları mı alacağını anlayamamıştır.
Hakka, hukuka sığmayan, ayrımcı ve adaletsiz uygulamalar
vicdanınızı hiç mi rahatsız etmiyor? Bakınız,
yargı, taşeron uygulamalarının muvazaalı olduğu,
taşeron işçilerin işe girdiği tarihten itibaren kamu
işçisi olduğu yönünde kararlar vermiştir. Bu kararları niye
dikkate almıyorsunuz? Kamuya alınacağı açıklanan
taşeron işçiler zaten kamu işinde çalışmakta ve yargı
kararlarına göre kamu işçisi sayılmakta olup esasen kamunun
kadrolu personeli olmayı beklemektedir. Tüm taşeron işçiler
kadrolara alınmalı ve kazanılmış haklarına halel
getirilmemelidir. Hukuk bunu gerektirmektedir, adalet bunu gerektirmektedir,
eşitlik bunu gerektirmektedir, inancımız bunu gerektirmektedir,
insanlık bunu gerektirmektedir, tabii, bunların sizce bir anlamı
varsa.
Milliyetçi Hareket Partisi taşeron sistemine
son verilmesini ve kamuda çalışan taşeron işçilere kadro
verilmesini yıllardır sürekli olarak gündeme
taşımış, tüm taşeron işçilere kadro vermeyi
taahhüt etmiş ve öteden beri birçok kanun teklifi vermiştir.
Verdiğimiz önergeler AKP Grubu tarafından hep reddedilmiştir.
AKP Hükûmetinin hazırladığı tasarı Türkiye Büyük
Millet Meclisine geldiğinde de Milliyetçi Hareket Partisi tüm taşeron
işçilere kadro verilmesi ve kazanılmış haklarının
ellerinden alınmaması için gerekli mücadeleyi verecektir.
Teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
lehinde ikinci ve son konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın
Musa Çam olacak.
Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Halkların
Demokratik Partisinin taşeron işçilerin sorunlarının araştırılmasıyla
ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması
açılması önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir konu, Türkiyede yaklaşık 20
milyon çalışanın geleceğini ilgilendiren, onların
ailelerini, çocuklarını ilgilendiren önemli bir konuyu
konuşuyoruz ve tartışıyoruz. Gerçekten, son otuz yıl
içerisinde Türkiyede ve dünyada uygulanan neoliberal politikalarla birlikte,
küreselleşme, yeni dünya düzeniyle birlikte, dünyada işçilerin,
emekçilerin, çalışanların âdeta karın tokluğuna
çalıştığı bir süreci yaşamaktayız.
Türkiyede de ülkemizde de özellikle son otuz yıldır, 24 Ocak
Kararlarından sonra uygulanan neoliberal politikalarla birlikte,
işçiler, emekçiler gerçekten çok zor koşullar altında, çok güç
koşullar altında ve âdeta karın tokluğuna
çalıştırılmaktadırlar. Ve öyle bir
çalıştırılmaktadırlar ki dışarıda o
kadar işsizin olduğu bir yerde Bak taşeronda
çalışıyorsun, bu kadar ücret alıyorsun, 1.300 lira asgari
ücret alıyorsun, bunu da kaybetme ihtimali kuvvetle muhtemeldir. O nedenle
vermiş olduğum bu 1.300 lira asgari ücrete, bu güvencesiz şekle
de katlan. Yoksa kapının önünde bekleyen binlerce işsiz var ve
sen de bu işini kaybedebilirsin. tehlikesiyle, tehdidiyle çalışanları
ve işçileri maalesef böyle bir sıkıntıya
sokmaktadırlar.
Geçenlerde de bununla ilgili bu konuşmayı
burada gerçekleştirdik yine. Ülkemizin 1980de nüfusu 40 milyondu,
yaklaşık olarak 2,5 milyon sendikalı toplu sözleşme yapan
işçi vardı. Bugün ülke nüfusu 78-80 milyona dayanmış, nüfus
artmış, çalışan işçi sayısı artmış
ama reel olarak toplu sözleşme yapan işçi sayısı 700 bin
civarında. Peki, neden? 12 Eylül 1980 askerî darbesinin getirmiş
olduğu Sendikalar Yasası ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev
ve Lokavt Yasalarıyla birlikte Türkiyede sendikalaşmanın
önünde, örgütlenmenin önünde bir ton yasaklar ve engeller getirilmiş ve
işçiler örgütsüz olsunlar, sendikasız olsunlar, karın
tokluğuna ve açlıkla, sefaletle çalışsınlar
arkadaşlar... Aradan bu kadar yıl geçti, Anayasanın birçok
maddesi değiştirildi ama sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki
engeller ve yasaklar maalesef tam olarak kaldırılmadı. Barajlar
düşürüldü ama hâlâ daha işçilerin özgürce örgütlenmesinin önündeki
yasaklar ve engeller devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de
altına imza atmış olduğu uluslararası ILO
sözleşmeleri ne yazık ki tam olarak burada hâlâ uygulanamıyor.
Hem işçi sendikaları açısından hem de kamu çalışanları
açısından yasaklar devam ediyor. Dolayısıyla,
işverenler ve sermaye ve kapitalizm, işçileri daha fazla sömürmek,
daha fazla çalıştırmak ve daha az ücret ödemek için bu
taşeron sistemini ülkemizde maalesef acımasız bir şekilde
uyguluyorlar.
Kamuda yaklaşık olarak şu anda 700
bine yakın taşeron olduğu söyleniyor, özel sektörle beraber
yaklaşık 1,5 milyon, 2 milyonluk bir taşeron sistemi var.
Özellikle madenlerde çalışan, Somada 301 kardeşimizin
hayatını kaybetmesinin, Ermenekte, Zonguldakta onlarca insanın
hayatını kaybetmesinin önemli nedeni bu taşeronlaşma
sisteminin olmasından kaynaklanıyor. Redevans ve hizmet
alımı sözleşmeleri çerçevesinde, o yerin altında, onlarca
metre aşağısında çalışan o insanlar maalesef
güvencesiz bir şekilde çalışıyorlar ve sendikasız
çalıştıkları için ve taşeron şirketler
marifetiyle çalıştıkları için ve ücretlerini almak için,
çocuklarının rızkını çıkarmak için yerin
altında, yüzlerce metre altında hayatlarını kaybediyorlar.
Buna son verilmesi gerekiyor, bunun araştırılması gerekiyor
ve bununla ilgili Meclisin duyarlı olması gerekiyor arkadaşlar.
Hiçbir şey insan hayatından daha önemli değilse bunun mutlaka
araştırılması gerekiyor arkadaşlar. Ama
taşeronlaşma sistemi almış başını giderken
şimdi istihdam büroları adı altında yeni bir
tasarıyla karşı karşıyayız. Geçtiğimiz
günlerde Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonundan geçti ve önümüzdeki günlerde Parlamentoya gelecek. Gelmesi
gerekiyordu ama büyük bir ihtimal AKP Hükûmeti yaklaşan 1 Mayıs
nedeniyle bunu 1 Mayıs sonrasına erteledi. 1 Mayıstan önce
muhtemel yükselecek bir sokak hareketini, işçilerin tepkisini ve 1
Mayısla birlikte yükselecek olan bu mücadelenin önünü kesmek için bunu 1
Mayıs sonrasına, mayısın sonlarına, hatta
haziranın başlarına erteledi ve haziranın başında
büyük bir ihtimal, bu istihdam bürolarını -kölelik düzeni-
taşeronlaşmayı da âdeta aratacak olan bir sistemi de
yürürlüğe koymak istemektedirler.
Şimdi, bu istihdam büroları nedir, ne
değildir, ne getiriyor; bununla ilgili de birkaç şeyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bugün sadece isimleri kalan, geçmişte ise
şehirlerde en önemli ticari etkinliklerin sürdüğü pazarlar vardı
arkadaşlar: Kağnı pazarı, yoğurt pazarı, saman
pazarı, buğday pazarı, at pazarı ve amele pazarı,
arkadaşlar. Kağnı pazarı, at pazarı, yoğurt
pazarı, saman pazarı şu anda tedavülden kalkmış
olabilir ama amele pazarı hâlâ daha varlığını
sürdürmeye devam ediyor. Amele pazarında dün insan kiralanırdı,
bugün ise yine insan kiralanıyor. Çalışma Bakanı Sayın
Soylu da kiralık işçi yasa tasarısını TRTde
savunurken hâlen amele pazarlarında işçi kiralanmasının
varlığına işaret etti. Kiralık işçi
çalıştırmayı yasalaştırma çabalarını,
çalışma hayatının içerisinde kayıt dışı
olarak bulunan meseleyi kayıt içine alabilmek tezi üzerinden
açıkladı. Ne var ki Sayın Bakan günümüz amele pazarlarında
kiralanan işçilere kiralık işçi denilmesinden rahatsız
olmuş, Kiralık araba, kiralık bisiklet duydum ama bir
insanı kiralık işçi diye tanımlamak son derece
yanlış. Kiralık işçilik tanımlamasını ben bu
meselenin özüyle buluşturmaya çalışıyorum,
buluşturuyorum. diyor Sayın Bakan. Oysa, Sayın Bakanın da
anımsayacağı gibi, kötü bir düzenlemeyi iyi, güzel ve olumlu
anlam içeren kavramlarla ifade ederek o şeyin içerdiği
olumsuzluğu örtme becerisinin çok gelişmediği zamanlarda her
şey ismiyle anılırdı. Örneğin, iktidarın çok
övündüğü ecdat döneminde yürürlükte olan Mecelle -ilk Medeni
Kanunumuzdur- hiç alınganlık göstermeden, adını takarak
var olan sosyal ilişkiyi tanımlıyordu. Mecellenin 421inci
maddesinde kira sözleşmesini konusuna göre ikiye ayrıldıktan
sonra, işçi-işveren ilişkisini ikinci tür kira sözleşmesi
içerisinde tanımlayarak diyordu ki: Nev-i sânî, amel üzerine vârid olan
akd-i icâre olup, bunda mecûre ecîr denilir. Ücretle amele ve hademe tutmak
gibi tarif ederdi bunu. Ve günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak diyor ki:
İkinci tür, konusu iş, hizmet olan kira sözleşmesidir. Bunda
kiralanan şeye işçi ecîr denilir. Ücretle işçi ve hademe,
hizmetli tutmak gibi. Mecelle açıkça Kiralanan şeye işçi denilir.
demektedir. Üstelik, Mecelle 422nci maddesinde işçiyi de ikiye
ayırmaktadır. Birinci kısım, özel işçidir, yalnız
bir kiracıya çalışmak üzere tutulan işçidir,
aylıklı işçiler gibi. İkinci kısım, ortak,
bağımsız işçidir, kiracıdan başkasına
çalışmama şartıyla
sınırlandırılmamış işçidir.
Tasarının tanımladığı,
kayıt dışında var olan ve kayıt içerisine
alınacağı söylenen kiralık işçi, adıyla
sanıyla tam da Mecellenin bize tarif etmiş olduğu,
kiracıdan başkasına çalışmama şartıyla
sınırlandırılmamış işçidir. Bakanın
deyimiyle, kiralık işçi yasaya aykırı bir şekilde
yıllardır uygulanmış, çalışma
yaşamını denetlemekle görevli Çalışma
Bakanlığı bu yasa dışı uygulamayı
engelleyememiş veya engellemek istememiştir. Yasa dışı
bir uygulamayı engelleyemediği için de yasal düzenlemenin konusu
hâline getirilip yasalaştırmak, işçiyi korumak değil,
liberal dönemin katıksız yansıması olan Mecelle dönemine
geri dönmektir. Kiralık işçi, adıyla sanıyla, 19uncu
yüzyılın sözleşme özgürlüğüne dayalı, güvencesiz,
örgütsüz, çaresiz bırakılmış, açmaza düşürülmüş
işçilerin, güvencesiz çalışma koşullarının yasal,
meşru kabul edildiği döneme geri dönüşün açık ifadesidir.
Kısacası, bu getirilen sistem de tam bir kölelik düzenidir, buna hep
birlikte karşı çıkmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bugün 20 Mayıs;
on gün sonra, pazar günü 1 Mayıs, işçi sınıfının
birlik ve mücadele günü arkadaşlar. Dünyada 126 yıldır 1
Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele,
dayanışma günü kutlanıyor, ülkemizde de 114 yıldır
kutlanıyor arkadaşlar. Sayın Başkan, siz de 1977de
İstanbul Hukuk Fakültesinin son sınıf öğrencisi veyahut da
stajyer bir avukattınız, belki 1977de Taksimde 1 Mayıs
kutlanırken siz de oradaydınız ve bugün hayattasınız
ama o gün orada 34 insan hayatını kaybetti. Şimdi, 1 Mayısa
on gün kalmış, 1 Mayıs dünyanın her tarafında ama her
tarafında kentin ana merkezlerinde, hatta başkanlık
saraylarının olduğu meydanlarda kutlanır. Taksim de -Taksim
Meydanı olarak değil- 1 Mayıs alanıdır, insanlar 1977
yılında kaybettiği insanları anmak ve onların
hatıralarını orada yâd etmek, onların huzurlarında
saygı duruşunda bulunmak isterler ama Taksim 1 Mayıs alanı
kapalı, Ankara Sıhhiye kapalı. İnsanları çayırda,
kanalda, orada burada, âdeta kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde 1
Mayısı kutlamaya mahkûm ediyorlar. Bu doğru bir iş
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) Dünyada yüz yirmi altı
yıldır kutlanan 1 Mayıs, işçi sınıfının
birlik, mücadele, dayanışma günüdür.
Hepinizi bu verilen Meclis
araştırması komisyonu kurulması önerisi için lehte oy
kullanmaya ve 1 Mayısta meydanlara davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Sayın Çam, stajyerdim, üniversite bitmişti
o zamanlar.
MUSA ÇAM (İzmir) Doğru tahmin
etmişim değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Stajyer devrimci!
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Mahmut Kaçar olacak.
Buyurun Sayın Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; HDP grup önerisi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Seçim öncesi hiç şüphesiz ki alt işverende
çalışan taşeron işçilerin kamuda istihdamıyla ilgili
süreç kamuoyunda en fazla tartışılan konulardan biriydi. AK
PARTİ olarak 1 Kasım seçimleri öncesi seçim taahhütnamemizde
asıl işlerde çalışan taşeron işçilerin kamuda
istihdam edileceğine dair bir taahhüdümüz oldu. Az önceki
konuşmacıların da ifade ettiği gibi şu anda kamuda yaklaşık
720 bin civarında taşeron işçisi var. Bu 720 bin taşeron
işçisinin yaklaşık 160 bini asıl işlerde
çalışan taşeron işçisi. AK PARTİ olarak seçim öncesi
taahhütnamemizde 160 bin işçiyi kapsayan asıl işverenle ilgili
bir taahhüdümüz olmasına rağmen, seçim sonrası yapılan
değerlendirmeler ve çalışmalar neticesinde yalnız asıl
işverende çalışan 160 bini değil, bütün taşeronda
çalışan, asıl veya yardımcı ayrımı yapmadan
720 bin taşeron işçisinin tamamının kamuda istihdam
edileceğiyle ilgili, Sayın Başbakanımızın, grup
toplantısında bir açıklaması oldu. Bu bizim seçim öncesi
taahhütnamemizin daha da ilerisine giderek bütün taşeron işçileri
kapsayan bir yaklaşım oldu. Şu anda bu konuyla ilgili, gerek
Maliye Bakanlığının gerekse de ilgili
bakanlıkların çalışmaları son aşamada. Bu
çalışmalar neticelenip önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulacak. Bu konuda herkesin, Hükûmetimizin büyük bir sorumluluk
içerisinde konuya yaklaştığı ve bu konuda atılan
adımların hem Hükûmet sorumluluğumuz içerisinde hem de
vatandaşlarımıza taahhütlerimiz çerçevesinde
gelişeceğini özellikle kamuoyunun bilmesinde fayda mülahaza ediyorum.
Taşeron işçilerin
yaşadığı sorunlara iktidarımız hiçbir
şekilde kayıtsız kalmamış, bu uygulamanın
çalışanlarımızın sömürülmesine dönüşmesine
müsaade etmeyecek önlemleri geçmişte aldığı gibi bundan
sonra da almaya devam edecektir. Bu kapsamda aldığımız
önlemlerden en önemlisi, hepinizin de hatırlayacağı üzere, 2014
yılında yüce Mecliste yasalaştırdığımız
6552 sayılı Kanunla kamu kesiminde çalışan taşeron
işçilerine yönelik yapmış olduğumuz düzenlemelerdir.
Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği
gibi, taşeron uygulamaları AK PARTİ iktidarı döneminde
başlayan bir uygulama değil. Taşeron uygulamaları
Türkiyede 1936 yılında başlayan, 1971 yılında ve en
son da 2003 yılında 1475 sayılı İş Kanunuyla
birlikte devam eden bir uygulama ama AK PARTİ iktidarına kadar,
taşeron işçilerle ilgili, gerek çalışma şartlarıyla
ilgili gerek özlük haklarıyla ilgili gerekse ücret politikalarıyla
ilgili bir tane yasal düzenleme yapılmış değil. AK
PARTİ iktidarının 2014 yılında çıkarmış
olduğu yasal düzenlemeyle, özellikle ücretlere ilişkin,
yıllık ücretli izinlere ilişkin, kıdem tazminatı,
sendikalara üye olma ve toplu sözleşme hakkıyla ilgili son derece
önemli düzenlemeler yapıldı.
Hepinizin bildiği gibi 2014 yılında
yapılan yasal düzenlemelere kadar çalışan taşeron
işçilerin ücretlerinin banka yoluyla ödenmesi yerine bazı yerlerde
elden ödenme ve bunun neticesinde de emeğin sömürüsüne ve suistimale
meydan verecek uygulamalar vardı ancak yapılan bu yasal düzenlemeyle
birlikte ücretleri kamu kurumunun doğrudan bu iş yerlerinin banka
hesabına yatırması yükümlülüğü getirildi.
Yine, yıllık yapılan ihalelerden
dolayı taşeron değişmesini gerekçe göstererek işçi kardeşlerimizin
yıllık izinlerini kullanmalarıyla ilgili önemli bir hak
kaybı vardı. Yine yapılan yasal düzenlemeyle birlikte
taşeron değişse dahi aynı iş yerinde
çalışmayı sürdüren işçilerimiz için hiç hak kaybı
olmadan yıllık ücretli izinlerini kullanmaları bu yasal
düzenlemeyle düzenlenmiş oldu.
Yine, taşeron işçi kardeşlerimizin
karşılaşmış oldukları en önemli problemlerden
biri kıdem tazminatı hakkından faydalanamamalarıdır.
Bir iş yerinde, kamuda, hastanede veya belediyede 10 yıl gibi uzun
bir süre çalışıyor olmasına rağmen alt işverenin
kıdemle muhatap olmama adına, işçinin hakkını
gasbederek her yıl sonunda işçinin çıkışını
verip yeniden girdi yaparak bir yıllık süreye muhatap olmama
adına kıdem tazminatını gasbettiği uygulamalarla
karşı karşıya kaldık. Ama 2014 yılında
yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerle birlikte kıdem
tazminatlarının doğrudan, ilgili kamu kurumlarınca
işçinin banka hesabına ödenmesi zorunlu hâle getirilmiş ve
böylece işçilerin en önemli güvencesi ancak taşeron uygulamalarla
birlikte önemli hak kaybı olan kıdem tazminatını alamama
sorunu bu şekilde çözülmüş oldu.
Yine, 2014te yapılan yasal düzenlemeyle
birlikte taşeron işçi kardeşlerimize getirilen en önemli
haklardan biri de sendikalara üye olma ve toplu sözleşme
hakkıdır ve bu kapsamda şu anda yüz binlerce taşeron
işçi kardeşimiz sendika üyesidir ve bununla ilgili şu anda
yüzlerce toplu sözleşme süreçleri de devam etmektedir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayır, ne zaman geliyor?
Onu merak ediyor insanlar.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Şimdi, 2014
yılındaki bu düzenlemede ücretlere ilişkin, izinlere
ilişkin, kıdem tazminatlarına ve toplu iş
sözleşmelerine yönelik bu düzenlemelerin ardından, şu anda son
aşamaya gelen Maliye Bakanlığındaki
çalışmaların, bu yasal düzenlemelerin de en kısa zamanda Meclis
Genel Kuruluna geleceğini
TANJU ÖZCAN (Bolu) En kısa zaman ne zaman?
Bir açıklarsanız. Her hafta arıyorlar bizi.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) -
bu düzenlemelerin bütün
taşeronları kapsayacağını, bunun içerisinde asıl
işveren ve yardımcı çalışanlar ayrımının
olmadığını, 720 binin tamamını
kapsadığını özellikle buradan vurgulamak istiyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bir tarih verin.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Şimdi,
araştırma önergesi metnini incelediğimizde özellikle
çalışanların enflasyona ezdirildiği ve gayrisafi millî
hasıla içerisindeki oranların düştüğüyle ilgili bazı
yaklaşımlar var.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Hatip, şu
tarihte olacağını söyle, duysun taşeron işçilerimiz.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Şunu ifade edeyim:
Şu anda taşeron işçilerimizin ücretlerini merkeze alan temel
ücret asgari ücrettir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kadroyla ilgili düzenleme ne
zaman?
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Asgari ücret 2002
Aralık ayında 184 lira, şu anda 1.301 lira.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Onu
söylemedik, düzenleme ne zaman diyoruz.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - 2002 Aralık ayı
sonu itibarı ile 2016 Nisan arasında TÜFEdeki artış yüzde
211, asgari ücretlerdeki artış yüzde 606.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bakın, son on dakikada iki
kişi aradı, merak ediyor. Bir tarih duymak istiyor.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Yine 2002 yılında
personel giderlerinin gayrisafi millî hasıla içerisindeki oranına
baktığınızda oran yüzde 6,26; 2015 yılında yüzde
7,48; 2016 yılında da yüzde 7,89. Gerek asgari ücretlerde, gerek
emekli ücretlerinde, gerek kamu işçilerinin ve gerekse memur
işçilerinin hiçbirinin bu konuda enflasyonun altında
olmadığı, reel artışların üzerinde olduğunu
buradan ifade etmek istiyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, onları geç, düzenleme
ne zaman?
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Şimdi, Yasal düzenleme
ne zaman gelecek? diye bir şey soruluyor. Altı ay içerisinde
gerçekleştirilecek taahhütler içerisinde ilk üç ayın tamamı
tamamlandı. Bu önümüzdeki üç aylık zaman zarfı içerisinde de bu
düzenlemenin Meclis Genel Kuruluna geleceğini ve bunun da bütün
taşeron işçileri kapsadığını özellikle buradan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayır, ne getirecek, ne
götürecek? On dakikadır söylüyorsunuz, bir söyleyin. Hayır, neler
getirecek, neler götürecek, onu merak ediyor insanlar.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Neler getireceğini
Şimdi, tasarı Meclise gelmeden, komisyonlarda görüşülmeden,
Meclis iradesine sunulmadan, buradan şöyle olacak, böyle olacak gibi bir
cümle kurmanın doğru olmadığını
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yani teklifi siz
getireceksiniz, bekliyoruz. O zaman biz getirelim, siz onu kabul edin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sabret, sabret.
MAHMUT KAÇAR (Devamla)
ancak az önce ifade
edildiği gibi 160 bin kişiyi kapsıyor, bir
kısmını dışarıda bırakıyor. gibi
yaklaşımların doğru olmadığını, bütün
taşeron işçileri kapsadığını ve 720 bin
kişinin kamuya alınmasını merkeze
aldığını buradan ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Değerli Hatip, on dakika
konuştunuz, hiçbir şey anlatmadınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaçar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yerimden bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AK PARTİ Grubunun, HDP
grup önerisine olumlu oy vermesini beklediklerine ve bu durumda meselenin
siyasetüstü ele alınmış olacağına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, siyaset üstü
değerlendirmemiz gereken çok önemli bir konuyla ilgili bir araştırma
önergesi sunduk. Bu araştırma önergesiyle ilgili iktidar partisine
mensup hatibi de dinlediğimizde, bu araştırma önergesinin
gerektirmiş olduğu komisyonun reddine dair haklı
sayılabilecek gerekçeler duymadık. Yani sayın hatibin
konuşması iktidar partisinin de bu meseleye siyaset üstü
yaklaştığı, milyonlarca taşeron işçiyi ve
onların ailelerini ilgilendiren bir durumla ilgili Meclisin inisiyatif
alması gerektiği yönünde bir izlenim edindik. Eğer AKP Grubu
meseleye bu şekilde, partilerüstü, siyasetüstü yaklaşıp
milyonlarca insanımızın sorunlarını ilgilendiren bu
konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hemen toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Bir dakika daha veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
bu
önergeye oy verip bir komisyonun oluşmasını sağlarlarsa,
bu, sadece taşeron işçilerin yaşadığı
sorunları değil özel istihdam büroları başta olmak üzere,
kıdem tazminatının fona devredilmesi, kamu emekçilerinin
işten atılmasına kadar emek alanını, çalışma
alanını ilgilendiren pek çok hususla ilgili Meclisin inisiyatif
alması ve sorunlara duyarsız kalmadığı
intibasını uyandıracaktır.
O nedenle, öncelikli olarak iktidar partisinin
milletvekillerine sayın hatibin konuşması doğrultusunda oy
verme çağrısı yapmayı bir görev olarak burada ifade etmek
istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler ederim.
Sayın Özel
21.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, AK PARTİ Grubunun, HDP grup önerisine
olumlu oy vermesini beklediklerine ve bu durumda meselenin siyasetüstü ele
alınmış olacağına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Biraz önce grubumuz adına konuşan hatip de
aynı şeyleri ifade etmişti. 24üncü Dönemde Soma
faciasından sonra Milletvekilimiz Haydar Akarın verdiği
taşeron işçilerle ilgili kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınması sırasında, o günkü psikolojik şartlar
altında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu gündeme
alınmasını oylamış ama ilerleyen süreçte kanunlaşması
mümkün olmamıştı. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinden konuşan
hatibin konuşmasını dinlediğinizde evet oyu verecekleri
anlaşılıyor. Böyle bir araştırma komisyonu
kurulduğu takdirde, tam da Hükûmetin böyle bir vaadi olduğu ve üç ay
gibi bir sürede bunu hayata geçireceği düşünülürken, taşeron
işçilerden kapsam, kazanılmış haklar, geleceğe dönük
endişeler açısından onlarca farklı telefon alıyorken,
farklı farklı kapsamdaki işçilerden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bizim durumumuz ne olacak,
bize verilen söz ne olacak? Bu açıklanan kapsama girmiyoruz. Bu gerçek
anlamda bir kadro değildir. eleştirileri de varken, 4 partinin
görevlendireceği, emek hayatından gelen, sendikal yaşamdan gelen
milletvekilleri giderler, tam da üç ay var,
hızlandırılmış bir çalışmayla Türkiye'de
taşeron kapsamında hangi işçiler var, onların beklentileri
nedir, onları mağdur etmeyecek çözüm nedir, bu konuda ortak bir
çalışma yapılır, gerçekten mesele siyaset üstü ele
alınmış olur. Bu araştırma önergesine hayır oyu
kullanırlarsa Adalet ve Kalkınma Partisi kendi hatibini tekzip
etmiş, söylemleriyle çelişmiş ve gerçek niyetini ortaya
koymuş olur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, taşeron işçilerin sorunlarının tüm
boyutlarıyla araştırılması ve bu sorunlara çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla 20/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde yaşanan terör olaylarının bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla 19/4/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/04/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 20/04/2016 Çarşamba
günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve
arkadaşları tarafından Ülkemizde yaşanan terör
olaylarının bütün yönleriyle araştırılması"
amacıyla 19/04/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (494 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 20/04/2016 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Yalova Milletvekili Sayın
Muharrem İnce olacak.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın İnce, sizi özledik,
konuşmalarınızı. Tekrar başınız sağ
olsun.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, uzun yıllardır terör ve terörle
mücadele konusunda deneyimi olan, birikimi olan bir ülkedir. Terör nedir,
terörle mücadele nedir, bunları çok iyi bilen bir ülkedir. 2002de AKP
iktidara geldiğinde PKK Suriyeden atılmış, örgüt lideri
hapisteydi. AKPye düşen görev, Suriyeden atılan PKKnın
Iraktan da atılmasını sağlamaktı.
Bugün yaşadığımız PKK
terörü, IŞİD terörü, 1980li yıllardan bugüne süren bir terör
değildir. On dört yıllık iktidarınızda bizzat besleyip
büyüttüğünüz, müzakere edip nefes verdiğiniz bir terördür, göz
yumduğunuz bir terördür. Valilere operasyon yetkisi verdirmediniz.
Hendekler kazılırken, makineler çalışırken, PKK kent
merkezlerinde mahkemeler kurup insanları yargılarken, vergi
toplarken, menfezlerin altına bombaları yerleştirirken, kendi
siyasi ikbaliniz için sustunuz, görmezden geldiniz.
Aldatıldık. dediniz,
Kandırıldık. diyerek sorumluluğu üzerinizden atmaya
çalıştınız. Siyasetçi sorumluluktan kaçamaz. Siyasetçi
sorumluluk sahibi olmalıdır. Caka satmaya gelince Devlet
yönetiyoruz, bakkal değil. diyorsunuz ama iş sorumluluğa geldi
mi kaçıyorsunuz.
Güzel günler göreceğiz. dediniz, Analar
ağlamasın. dediniz, milliyetçiliği ayaklar altına
aldınız, Dağdakiler inecek, cezaevleri boşalacak.
dediniz. Abdullah Öcalanın itibarını yükseltmeyi
düşündünüz. Çözüm süreci başladı, anaların göz
yaşı dindi. derken şimdi Hamdolsun şehitlerimiz var.
demeye başladınız. Şehre göre şerbet verdiniz, zamana
göre manşet attınız, harama göre fetva aldınız, duruma
göre tweet atıp sildiniz.
2009un 10 Kasımında PKKyla bir yola
girdiniz. Haburda çadır mahkemeleri kurdunuz, 34 kişiyi 210
dakikada, adam başı 7 dakika süren yargılamalar
yaptınız. Hâkim Pişman mısın? diye sorduğunda
Pişman değilim, önderliğin talimatıyla geldim. diyenin
Yaz kızım. Pişmanmış. diye tercümesini
yaptınız.
Osloda CHPyi PKKya şikâyet ettiniz.
Şehirlerin bombalarla doldurulduğunu, cephaneliğe
dönüştürüldüğünü itiraf ettiniz. Dünyada bir ilki gerçekleştirip
elinde silah olan bir örgütle masaya oturdunuz.
PKK çocukları dağa götürürken feryat eden
anaları dinlemediniz. 2012de dağa katılım 220 iken 2013te
2.200 olmasını sadece seyrettiniz. Tutarsız, ilkesiz, öngörüsüz,
devletin tecrübelerinden uzak, laubali, bedeli ağır, sonuçları
can yakıcı bir politika izlediniz.
Sınır kaydırmasıyla
çözeceğiz. dediniz. Özel koordinatörle çözeceğiz. dediniz.
Anlık istihbarat paylaşımıyla çözeceğiz. dediniz.
Profesyonel orduyla çözeceğiz. dediniz. Bushun gözlerinde terörle
mücadele konusunda kararlılığı gördünüz. Sonra daha ileri
gittiniz, kendi takımını izlesin diye 12 kanallı
televizyonla jimnastik saatlerini artırarak, dostlarıyla hasret
gidermesine imkân sağlayarak bu sorunu çözeceğinizi söylediniz.
Reşadiyede 7 askerimiz şehit oldu, PKK
olayı üstlendi, siz PKKyı aklamaya çalışıp Dursun
Çiçekin Reşadiyeli olduğunu anlattınız.
Otuz beş yıllık mücadeleyi boşa
çıkaran bir politika izlediniz. Terörle mücadele eden askerleri teröristin
tanıklığında yargıladınız. Şehit
çocuğumuzun mezhebini sorgulattınız. Acısını
haykıran yarbayımızı linç ettiniz. Açılım
politikalarınızla vatan savunmasını yargılanan bir
sürece dönüştürdünüz.
Faili meçhul cinayetleri ortaya çıkarmak, insan
hakları ihlallerini tespit etmek, yargı karşısına
çıkarmak başka bir şey, otuz beş yıllık terörle
mücadeleyi boşluğa düşürmek başka bir şeydir.
Terörle mücadele konusunda üst üste hata
yapmış bir Hükûmet olmanıza rağmen, terörle mücadele
kisvesi adı altında Türkiyeyi rehin almaya
çalıştınız. Dün Analar ağlamasın. diyordunuz,
bugün Çocuklar ölmesin. diyenleri tutukluyorsunuz.
Gencecik evlatlarımız, ana kuzuları,
başkanlık hayalleri için değil, 400 milletvekilliği için
değil, vatan için ölüyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ya bizimlesin ya teröristlerle. diyorsunuz.
Bakın, diyorum ki: Biz terör örgütleriyle de beraber değiliz ama
terör örgütlerinin kandırdığı sizle de beraber
değiliz.
SALİH CORA (Trabzon) Sen onu
Tanrıkuluna anlat, sen onu Tanrıkuluna anlat!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir üçüncü yol
vardır. O üçüncü yol demokrasidir, özgürlüklerdir, hukuk devletidir, hesap
vermektir, sorumluluk almaktır, birlikte yaşama idealini
savunmaktır; Türkiye Cumhuriyetini hepimizin devleti, hepimizin
vatanı bilmektir; bu ülkeyi herkes için yaşanabilir bir ülke
yapmaktır, evrensel değerleri savunmaktır.
Ben gidersem devlet yıkılır.
diyenlere sesleniyorum: Unutmamak gerekir ki mezarlıklar kendilerini
vazgeçilmez sananlarla doludur. Devlet seninle mi kuruldu ki sen gidince
yıkılsın? Nice koç yiğitler gitti de bu devlet
yıkılmadı. Vatanın bağrına düşman dayarsa
hançerini, bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini. sözünü
unutmayınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Yıkmadığınız ne kaldı
ki zaten? Devletin geleneklerini yıktınız,
saygınlığını yerle bir ettiniz, hukuk sistemini ayaklar
altına aldınız, Türkiyeyi Ekvadordan nota yiyen bir ülke
hâline getirdiniz, Güney Amerikaya zırhlı Mercedesinizi uçakla
gönderdiniz ama Çukurcada yaralanan askerimize İnegöle otobüsle yolculuk
yaptırdınız.
Parti politikası ile devlet
politikasını hep karıştırdınız. Eğer
bir sorun devamlılık gösteriyorsa, sorunu var eden nedenler
anlık müdahalelerle kaldırılamıyorsa, böyle bir sorunun
çözümü ulusal politikalarla mümkündür. Böyle bir sorunun çözüm adresi de bir
partinin genel merkezi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Büyük sorunlar büyük uzlaşmayla, büyük
katılımla, ortak akılla çözülür. Bu, bizim bulduğumuz bir
yol değil; bu, dünyanın bulduğu bir yoldur. Gineye saray
yapmak, Kübaya cami yapmak, Amerikayı kimin keşfettiğiyle
uğraşmak, İslam ülkelerine aidat için apartman yöneticisi
görünümlü halife edasıyla hesap sormak yerine dünyayı tanımak
çok daha önemlidir. (CHP sıralarından alkışlar)
4 terör örgütünden söz ettiniz; PKK dediniz, PYD
dediniz, IŞİD dediniz, FETÖ dediniz. Önce ETÖ vardı,
Ergenekon terör örgütü diyordunuz; şimdi FETÖ diyorsunuz, Fethullah
terör örgütü diyorsunuz. PKK, ETÖ bağlantısı kuruyordunuz;
şimdi PKK, FETÖ bağlantısı kuruyorsunuz. IŞİD ve
PYDyi Suriye politikası nedeniyle büyütüp besleyen, palazlandıran
sizsiniz. Otuz beş yıldır terörle mücadele eden, bedel ödeyen
Türkiyenin algısını teröre destek veren ülke konumuna
dönüştürdünüz. Emevi Camisinde cuma namazı
kılacağız. derken cumhuriyetin başkentini Orta
Doğunun başkentlerine benzettiniz. Ne istediler de vermedik?
diyerek yardım ve yataklık ettiğinizi kabul ettiniz.
Dolmabahçeden haberim yok. dediniz ama orada poz veren AKPlilerin hepsini
bakan yaptınız. 1.100 odalı sarayınız, 8
uçağınız, konforlu arabalarınız var ama inanın,
sizin yatacak yeriniz yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiyenin demokrasisi sorunludur. Bu ülkede hak
aramak sorundur, özgürlükleri yaşamak sorundur ama bomba yüklü araçlarla
karakollara saldırıp vatani görevini yapan 20 yaşındaki
çocuklarımızı katlederken sessiz kalanlar, destekleyenler solcu
olamazlar, antiemperyalist olamazlar, vicdan sahibi olamazlar, insan olamazlar.
Acılarımız, şehitlerimiz
yüreğimizi dağlıyor. Bir intikam duygusuyla yola çıkmak
doğru değildir, çözüm değildir. İntikam duygusu, birlikte
yaşama hayaline, birlikte yaşama idealine harç koymayacaktır,
çözüm olmayacaktır. Silah varsa, şiddet varsa, bomba yüklü araç varsa
çözüm yoktur. Çözüm akıldadır, çözüm sağduyudadır, çözüm
uzlaşmadadır, çözüm insan yaşamına olan
saygıdadır. AKP bu sorunu çözemez. Neden çözemez? Çünkü AKPnin tarih
bilinci sorunludur, millet anlayışı sorunludur.
Millî bayramları cumhuriyet, Atatürk ilan
etmedi ki, millî bayramlar Osmanlıda da vardı. Osmanlıda
İdman Bayramı vardı; cumhuriyet bunun tarihini
değiştirdi, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
yaptı. Osmanlıda İstiklali Osmani vardı, cumhuriyette 23
Nisan var. Osmanlıda İkinci Meşrutiyetle Hürriyet Bayramı
vardı, cumhuriyette 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı var. Kendi millî
günlerini anlamsızlaştıranlar, değersizleştirenler,
bunlarla barışık olmayanlar terörle mücadele edemezler çünkü
sizin anlamsızlaştırdığınız şey,
insanlarımızın vatanseverlik duygusudur. Onun içindir ki en
önemli ulusal bir konuda bile milleti bir araya getiremiyorsunuz.
Terör, Türkiye Cumhuriyetini bir yol
ayrımına getirmiştir. Bu soruna karşı ulusal
politikalar oluşturulmalıdır. Millî egemenliği parti
egemenliği olarak değil, herkesin egemenliği olarak anlamak
zorundasınız. Bugün çoğunluk sizdedir ama tapu Türkiye Büyük
Millet Meclisindedir, milletin kendisindedir. (CHP sıralarından
alkışlar) Milletin iradesini bekleme odasına alanlar, doksan
yıllık cumhuriyeti reklam arası görenler bu önemli konuyu
çözemezler diyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İnce.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan
olacak.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu önerge hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, tabii ki ülkemizin birliği
beraberliği için bugüne kadar can vermiş, kan vermiş bütün
şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum; gazilerimize, özellikle
şu anda GATAda yatmakta olanlara Cenab-ı Allahtan acil şifalar
diliyorum ve hâlihazırda da terörle mücadele konusunda gecesini gündüzüne
katarak canı pahasına mücadele eden askerimize, polisimize,
korucumuza ve orada görev yapan herkese başarılar diliyorum; Allah
onların yâr ve yardımcısı olsun.
Şimdi, tabii, AKP iktidarının terörle
ilgili yaptıklarını masaya bir güzel yatırmak lazım.
Ondan sonra, yapılması gerekenleri ikinci etapta konuşmak
lazım. AKP iktidara geldiğinden bu yana hep teröristlerle içli
dışlı hareket etmeyi kendisine bir yol haritası olarak
belirledi. Önce emniyetin içinde, terörle mücadele konusunda uzun
yıllardır tecrübesi olan, birikimi olan özel harekât birimlerini,
terörle mücadele birimlerini darmadağın etti, emniyeti paralel
ortaklarına teslim etti. Dolayısıyla, artık emniyet terörle
mücadeledeki hafızasını kaybetti. Arkasından, paralel
ortaklarınızla birlikte orduya el attınız. Bülent
Arınça suikast iddiasıyla ordunun en mahrem noktalarına kadar
girdiniz, o gizli tanık dediğiniz birtakım teröristlerin
ifadeleriyle Ergenekondu, Balyozdu. diye ordunun içinde terörle mücadele
etmiş her kim varsa onları yargıladınız ve emniyetin,
jandarmanın, ordunun psikolojisini bozdunuz. Tabii ki bu saatten sonra
terörle mücadele yapmayı zorlaştırdınız. Bunları
yaparken öbür taraftan Haburda teröristleri törenle
karşıladınız, Osloda onlarla masaya oturdunuz ve terör
artık toparlanıp yeniden devletimize, milletimize saldırıya
geçtiğinde siz çözüm adlı çözülme sürecini, ihanet sürecini devreye
koydunuz ve bu süre içerisinde de Aman bunlara dokunmayalım, biz bunlarla
masada uzlaşacağız. dediniz. Yani orada operasyonlara izin
vermeyen valinin iradesi AKP iktidarının iradesiydi. Orada tabii ki
şunu da unutmamak lazım, iki tane sorumluluk var: Bir, kanunsuz emir
veren iktidarın siyasi sorumluluğu. İki, kanunsuz emirleri
yerine getiren, onları hiç sorgulamayan bürokratların
sorumluluğu. Bu bakımdan, AKPnin bu hesabı vermesi elbette ki
çok zor olacak.
Yine, hâlihazırda, bugün de devletin
yürürlükteki kanunlarını doğuda başka, batıda başka
uygulamaktasınız. Doğuda teröristler elini kolunu sallayarak
gezebilmekte ama batıda en ufak bir trafik suçu ihlalinden dolayı
insanlara o güvenlik kuvvetleri farklı davranmaktadır, bu ikircikli
görüntünün de ortadan kalkması lazım.
Dış politikada yaptıklarınız
ortada; Irakta gelinen nokta, Suriyede gelinen nokta ortada. Gene, Sayın
Cumhurbaşkanı Amerikaya gitmeden önce Ey Amerika, biz PYDyi terör
örgütü görüyoruz, sen de kararını ver. diye burada herkes
bağırıyordu, bu Genel Kurulda da bağırdı bütün
AKP sözcüleri. Ama Cumhurbaşkanı Amerikadan dönerken ses soluk
kesildi, artık Ey Amerika lafları bitti, Ya PYD için Amerikayla
da ilişkilerimizi bozacak değiliz. noktasına gelindi.
Dış politikada böyle zikzaklarla terörle mücadeleyi sürdüremeyiz.
İçeride de dışarıda da bütün teröristlere karşı
iradenin ortada sağlam durması lazım.
Yine, şu anda güvenlik güçlerimiz gece gündüz
mücadele ediyorlar ama inanın hepsinin kafasının arkasında
büyük bir soru işareti var. AKP geldi, 90larda terörle mücadele edenleri
yok faili meçhuldü, yok şuydu, yok buydu hesaba çekti. Bizim bugün
yaptığımız mücadeleyle ilgili yarın bize de AKP
iktidarı kazık atacak mı? diye bir endişe hepsinin
kafasının arka tarafında var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hiçbir endişe
yok, hiçbir endişe yok.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bu endişe var,
var, var!
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Aslanlar gibi
çatışıyorlar, aslanlar gibi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bunu giderecek bir
kararlılık lazım. Boşuna oradan laf atma, kürsüye gelince
anlatırsın, bırakın bu işleri.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kimin
değirmenine su taşıyorsunuz!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Biz de bu işi
biliyoruz, biz de bu insanların içindeyiz, biz de bu insanlarla her gün
görüşüyoruz. Bunları geçin kardeşim.
İSMAİL OK (Balıkesir) Gerçekler
acıdır, gerçekler, tamam mı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Arkadaşlar,
Türkiyenin terörle mücadele konusunda otuz yıldan fazla birikimi var.
Türkiyenin Avrupadan, Amerikadan, şuradan buradan terörle mücadele
konusunda tecrübe satın almaya ihtiyacı yoktur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, mikrofonda
bir konuşmacı var, lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Türkiye, kendi
tecrübelerini realize ederek bugüne kadar yaşadığımız
yanlışlardan dönecek, kararlı bir şekilde terörle mücadele
edecek bir konsepte ihtiyaç duymaktadır. Bunu, Sayın Genel
Başkanımız grup konuşmalarında, birtakım
başka basın açıklamalarında çok teferruatlı olarak
anlattı. Ben de Sayın Genel Başkanımızın
çizdiği çerçeve ölçüsünde sizlere çözüm önerilerini teker teker
hatırlatmak istiyorum. Hani hep diyorsunuz ya Muhalefet hep
eleştiriyor, hep konuşuyor, hiçbir şey söylemiyor. Söylüyoruz
arkadaşlar, terörle mücadele sadece Silopide, Nusaybinde, Cizrede,
Yüksekovada yapılmaz. Terörist nerede varsa, içeride,
dışarıda her yerde yapılır.
MURAT DEMİR (Kastamonu) Her yerde
yapılıyor, her yerde yapılıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bu konuda
Ya bırakın laf atmayı, masal
anlatmayı. Biz sizin terörle nasıl mücadele
yaptığınızı biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bilmeyenlere
anlatın bunu, bilmeyenlere!
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Hiç olmazsa üç
dakika dinleyin şurada.
BAŞKAN Sayın Erdoğan, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Efendim, herkes laf
atmasın o zaman canım. Ben konuşuyorum, kendi sırası
gelince konuşsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Erdoğan,
dinleme sen.
BAŞKAN Çok özür dilerim size bu ihtarı
yaptığım için! Gelip bir de fiilî müdahalede
bulunsaydınız!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Efendim, yani
şimdi, her gün bu aynı şey oluyor. Biz çözümümüzü
anlatırken herkes laf atıyor.
BAŞKAN Siz konuşun, Genel Kurula
ikazlarda bulunabilirim yeteri kadar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Devam et sen. Sayın
Erdoğan, devam et, muhatap alma.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Terörle topyekûn
mücadele edilmelidir. Kandildeki teröristlerle de mücadele edilmelidir,
Suriyedeki teröristlerle de mücadele edilmelidir. Doğu ve
güneydoğuda, batıda, büyük şehirlerimizde, her yerde terörün
bütün yapılanmalarıyla mücadele edilmelidir. Bugün, üniversiteler
artık terörün yuvası hâline geldi. Üniversitelerden terörün sökülüp
atılması lazım.
Yine, terörün finansmanı konusunda AKP
iktidarı her zaman yaptığı yanlış politikalarla
teröre finansman kaynağı sağlamaktadır. Mesela,
Kızılayda kaçak sigara satılmaktadır. Mesela, 150 dolardan
30 dolara düşen petrole rağmen mazot fiyatları hâlâ
kaçakçılığı teşvik edecek seviyede tutulmaktadır.
Bunların üzerine gidilmesi lazım.
Yine, bir başbakan yardımcımız
hepimizi kahreden bir açıklama yaptı: Suriye sınırı
çok uzun, biz koruyamıyoruz. dedi. Ya, insan -bir başbakan
yardımcısı- bunu söylerken azıcık düşünür. Suriye
sınırı ne zaman çizildi arkadaşlar? Lozanda çizildi. O
günden bugüne kadar 13 milyon olan o günkü Türkiye bu sınırları
korudu da, bugünkü Türkiye bu sınırları koruyamıyor, bu
teknolojiyle bu nasıl bir mantıktır?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Dünya lideri!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bu
mantığın ortadan kalkması lazım, sınır
güvenliğinin sağlanması lazım.
İkincisi: Bu çözüm, açılım, Habur
vesaire süreçlerinde yanlış yaptınız. Vatandaşın
temsilcisi konumuna getirdiniz PKKyı. Vatandaşı çaresiz
bıraktınız. Artık o vatandaşın yeniden güvenini
kazanacak, teröristleri bertaraf edecek, o insanların temsilcisinin PKK
olmadığını, o insanların temsilcisinin Parlamento
olduğunu, seçilmişler olduğunu, o insanların da bu ülkedeki
bütün vatandaşlar gibi bu ülkenin eşit birer vatandaşı
olduğunu anlatacak, o insanları inandıracak bir psikolojik
çalışma yapılması lazım. Bu
yaptığınız çözüm adlı ihanet sürecinin Türkiye'ye
getirdiği en büyük sıkıntı budur arkadaşlar.
Bugün terörle mücadele edecekseniz, öncelikle, hâlâ
kafanızın bir tarafında yer alan Acaba masaya nerede,
nasıl otursak? ikileminden de kendinizi kurtarın çünkü sizin 1
Kasımda aldığınız seçim başarısındaki
bir şey de vatandaşa 7 Hazirandan sonra terörle mücadele
ediyormuş gibi verdiğiniz görüntüdür. Vatandaştan bu
şekilde oy aldınız, vatandaştan
aldığınız oya göre de bundan sonra terörün kökünü
kazıyacak bir çözüm üretmek zorundasınız. Eğer terörü
çözemezseniz, Muğlada turizmi çözemezsiniz; terörü çözemezseniz, büyük
şehirlerde üretimi, sanayiyi, eğitimi kontrol edemezsiniz. Bu
bakımdan, iktidarın aklını başına alması,
fırsat varken gerekli tedbirleri alması gerekir diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde son konuşmacı Muş Milletvekili Sayın
Ahmet Yıldırım olacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin, adına ne derse
desin, Kürt meselesiyle ilgili olarak yaşanan çözümsüzlüğe dair
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine partim adına
söz almış bulunmaktayım.
Sayın İncenin söylediklerinden, özellikle
siyasi iktidarın son on dört yılda Kürt meselesine ilişkin
yaptıkları ve yapmak istedikleri hususlardaki
samimiyetsizliğinin büyük bir bölümüne katılırım. İktidar,
Kürt meselesini çözmek için hiçbir zaman samimi bir proje ortaya koymadı;
bunlara katılırım ama asıl hayret verici olan, Kürt
meselesi yüz yıllık bir mesele değil de 2002 yılında
açığa çıkmış bir meseleymiş gibi bir tabloyu
burada sunmuş olmasını da hayretle izledim.
Bir diğer husus: Yaklaşık olarak
beş altı aydır şu kürsüden belli aralıklarla hitap
eden bir milletvekili olarak, zaten ülkeyi kötü yöneten ve kötü mecralara
sürüklemek isteyen bir iktidar var olduğu için hiçbir muhalefet partisine
muhalefet etmeyi doğru bulmadım. Çünkü ölümleri, kanın
akmasını, kötülükleri sıradanlaştırmayı evla
görmüş bu siyasi iktidarın var olduğu bir süreçte, muhalefet
partisine muhalefet etmeyi bu ülke atmosferinin çok kaldırabileceği
bir husus olarak görmedim.
Ancak, gerekçesini okuduğumuzda, özellikle
Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma komisyonu kurulması
hususundaki önergesinin gerekçesini okuduğumuzda, Kürt meselesiyle ilgili
olarak, sanki yüz yıllık bir mesele değilmiş gibi, sanki bu
mesele PKKnin silahlı mücadeleyi başlatmasından önce 26
silahlı kalkışma görmemiş gibi, sanki Şeyh Saitten,
Ağrıdan, Dersimden, Zilandan, Koçgiriden, 49lar davasından,
68 kuşağından, 1980 darbesinden 1990lı yıllara kadar
yaşanan olaylar hiç yaşanmamış gibi, 2002 yılında
ilk kez Kürtler kendi hak arama süreçlerini başlatmışlar gibi
bir tablo çizdi. Ama şunu söyleyelim: Yüz yıllık bu meselenin
seksen yılında, biraz müsebbip olarak, biraz çözmeyen olarak, biraz
büyüten olarak Cumhuriyet Halk Partisi vardır. Kendi sorumluluğunu
görmeden, getirip yüz yıllık meseleyi sadece on dört yıla
indirgemek üzerinden bu işi çözmeye kalkışırsak, maalesef
ama maalesef bu akan kanın durdurulmasına hiçbir şekilde hizmet
edemeyiz. Kürt meselesinin ve Kürtlerin bir halk olmaktan kaynaklı
kolektif haklarının tesis edilmesini barışçıl
yöntemlerle tesis edemeyiz.
En hafif deyimle ifade edeyim: Yirmi
yıldır CHP bu sorunu bir şekliyle çözmek istiyor, çözüm
projeksiyonları sunmak istiyor ama nasıl çözeceğini maalesef ama
maalesef bilmeyen bir CHP gerçekliğiyle karşı karşıya
olduğumuzu üzülerek ifade edeyim. CHPnin hâlâ ara ara SHPnin 1989 Kürt
raporuna atıfta bulunmasını dinlemekten ve yeni bir çözüm
önerisi sunmamış olmasından büyük bir üzüntü duyduğumu
ifade etmek isterim. Zamanın ruhu değişti, 1989 raporunun
yazılmış olduğu dünya, Orta Doğu, bölge ve ülke
koşulları değişti. O köprünün altından çok su
aktı, yeni enstrümanlar, yeni siyasi mücadele araçları, yeni aktörler
devreye girdi ama hâlâ 1989 SHP Kürt raporunda kalmış olmayı,
biz üzüntüyle izliyoruz.
Bakın, özellikle şu gerekçe bölümünde
yazılmış olan ve burada, mütemadiyen, CHP milletvekillerinden
Kürt meselesiyle alakalı olarak dinlediğimiz husus şudur:
Mecliste çözmek istiyoruz. Amenna; Mecliste veya bir başka yerde
çözelim, yeter ki çözelim ama şunu unutmayalım: Şu yüz
yıllık toplumsal yaranın, çözüm mekânsal gerçekliğinden
ziyade, nerede çözüleceğinden ziyade, nasıl çözüleceğine dair
belli projeler sunmuş olması daha önemlidir.
Tamam, Mecliste çözelim de nasıl çözelim?
Örneğin CHP için söylüyorum, Kürt meselesi söz konusu olduğunda,
Anayasanın ilk 4 maddesi değişmeyecek. Mütemadiyen
söylüyorsunuz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Evet, doğru.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Değişmeyecek.
Bizim de ülke sınırlarıyla, bayrağıyla,
marşıyla, başkentiyle ilgili bir sorunumuz yok. Bunu, açık
yüreklilikle ve içtenlikle söylüyorum.
Peki, ülkenin resmî diliyle, vatandaşlık
tanımıyla, ana dilde eğitimiyle ilgili ne öneriyorsunuz?
Örneğin Anayasa 42yle ilgili, ana dilde eğitimi engelleyen yasa
maddesinin değiştirilmesiyle ilgili ne öneriyorsunuz? Veya bu ülkenin
farklılıklarını, etnik, dinsel, mezhepsel, kültürel
çoğulculuğunu, Türklüğe, Müslümanlığa, Sünniliğe
indirgeyen tekçiliğe dair ne düşünüyorsunuz? Anayasa 66 hepimizi Türk
kabul ediyor.
Onur duyan, gurur duyan bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyım ama Allah beni Türk yaratmadı ya! Türk
değilim. Bu -geçen de söyledim- Türklük, Kürtlük, yalnız
başına ne gurur duyulacak ne utanılacak bir şey
değildir, fıtrattan gelen bir özelliğimizdir.
Anayasa 42, Anayasa 66, ana dilde eğitim, resmî
dil. Hatta, resmî dil de çok önemli değil. Ama herkesin Türklüğe,
Türkçeye, şuna, ana dilde eğitimin Türkçeye indirgenmesi, onun
dışındakilerin, azınlıklara bile
tanınmış hakların bu ülkenin kurucu unsurlarından olan
Kürtlere tanınmamasıyla ilgili ne düşünüyoruz? Mecliste çözelim
tabii ki ama nasıl çözelim? Ya değilse esaslı bir çözüm
projeksiyonu sunalım da Osloda mı, Berlinde mi, Washingtonda
mı, Moskovada mı, Tokyoda mı, Haburda mı,
İstanbulda mı, Ankarada mı, Diyarbakırda mı
çözüldüğünün, nasıl, nerede çözüldüğünün çok büyük bir önemi
yoktur, yeter ki kan akmasın. Bu ülke insanları ve bu ülkenin
toprakları kana doydu ve önerilen, çözümsüzlüğe tekabül eden her
şey daha fazla kanın akmasına, maalesef ama maalesef, daha fazla
gençlerimizin toprağa düşmesine hizmet etmekten öte bir öneri
göremiyoruz.
Dünya deneyimleri şunu önümüze koymuştur:
Bakın, 2 ilkokul çocuğu bile kavga etse, aralarına kan
değil, bir yumruk bile karışsa onları
barıştırmak isteyen öğretmen 2 tarafın rızası
ve muhataplığıyla çözer o işi. 2 aile kavga etsin, 2 aile
arasındaki kavgada bile 2 ailenin rızası ve
muhataplığı aranır, ya değilse o iş çözülmez. Yüz
yıl işin içine kan karışmış, hâlâ tek taraflı
olarak, teklik üzerinden
Maalesef ama maalesef, zaten bunu yapan bir iktidar var.
Bakın, kötülükleri sıradanlaştıran, beş altı
aydır kanı kutsayan, ölümü kutsayan, bunu
sıradanlaştıran bir iktidar var zaten; bunun için ana muhalefet
partisinin daha fazla itmesine, öncü olmasına, ardıl olmasına
gerek yok.
Bir diğer husus, bakın, siyasi iktidar,
çözüm sürecini gerçekten yüz yıllık bir toplumsal meselenin çözülmesi
olarak ele almadı, iki buçuk yıllık süreci böyle işletmedi;
başkanlığa, vesayete giden yolda bir ayak bağı olarak
gördü, çözüp atmak istedi. Onun için tıkandı, çözüm süreci kötü
değildi, samimiyet sorunu vardı, kötü olan oydu, o. Yüz
yıllık bir sorunu çözmek üzerinden adım atma ve ilerletme gibi
bir durum yoktu, ya değilse sorun o değildi.
Son olarak şunu söyleyeyim: Bakın,
kanlı, ölümlü, şahin politikaların uygulandığı
bir iktidar var. Bunun için ana muhalefet partisinin daha fazla iktidarın
yaptığından daha fazlasını istemesine gerek yok, bu
kadar iktidar politikalarının peşine takılmasına gerek
yok. Geçen hafta Sayın Altay burada, şu kürsüden söyledi işte.
Evet, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili
teklifin ahlaksız olduğunu söyledi. İnanın, hiçbir
gencimizin ölmediği, kanın akmadığı o süreç zinhar bu
kadar ahlaksız bir süreç değildi. Ahlaksız olan bu, bu.
Ya değilse, şunu söyleyeyim: Kendileri
ifade ediyorlar, Genel Başkanınız ifade etti;
İnanmıyoruz ama HDPyle yan yana görünmemek adına
inanmadığımız bir şeye onay vereceğiz. Bu,
gündeminizin sizler tarafından değil, siyasi iktidar tarafından
belirlendiğinin ve onun peşine
takıldığınızın bir göstergesidir.
İktidarın hassasiyetleri üzerinden bir pozisyon alınmaz. Bu, ana
muhalefet partisini edilgen hâle getirir. Etken olmalıdır. Ve bu
kadar edilgen bir pozisyon içerisinde, sonuç olarak şunu söylemek isterim
ki, oraya sürülen asker, polis, özel harekâtçıların ne için öldüğünü,
duygu dünyalarının ne olduğunu ben bilemem ama Sayın
İnce ifade ettiği için, oraya onları sürenlerin niyeti, vatan
savunması için değil, saray savunması içindir.
En nihayetinde, bu gençlerimiz vatan için
değil, saray için ölmektedirler diyorum, bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, sizi dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önce Sayın Altay elini
kaldırdı.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip
konuşmasında Türkiyede otuz yıldır devam eden Kürt
sorunuyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin çözümsüzlükten başka bir
şey önermediğinden bahisle grubumuza açık bir sataşmada
bulunmuştur. Söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Milletvekilim, aylardır
buradayız. Ya biz konuşurken siz kulağınızı
tıkadınız ya da duymazdan geldiniz. İddiayla ve
ısrarla söylüyorum: Bu Parlamentoda Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak
Cumhuriyet Halk Partisinden daha tutarlı bir politika izleyen başka
parti yoktur.
Ana dilde eğitim: Ana dilin eğitimini
sizden önce biz söyledik. Diğer kısmı pedagoglara ait. dedik,
hâlâ aynı noktadayız.
Türkiyede Kürt sorunu şu üç saik varken
çözülmez: Yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılırken, etnik
aidiyet üzerinden siyaset yapılırken, inanç aidiyeti üzerinden
siyaset yapılırken Kürt sorunu çözülmez. Kürt sorunu şöyle de
çözülmez: Dağda, bayırda, adada çözülmez; Kürt sorunu bu Parlamentoda
çözülür. (CHP sıralarından alkışlar) Çözüm için defaatle
söyledim, bir kere daha söyleyeyim: Oslodaki, İmralıdaki ve
Dolmabahçedeki tutanakların Türkiye Büyük Millet Meclisinde en
azından bir kapalı oturumda açıklanması gerekir dedim.
Anayasanın ilk 4 maddesinin Kürt sorununa
engel teşkil ettiğine inanmıyorum. Sizin Kürt olmanız niye
suç olsun? Benim Gürcü kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olmam, Türk vatandaşı olmam ne kadar şerefse sizin de bir Kürt
evladı olmanız o kadar şereftir, bununla gurur duyun, bunda bir
engel yok. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk
Partisi 89u, 91i hazırladığında dönemin parti yetkilileri
yargılandılar. Ve size hatırlatmak isterim, 2002de açılan
yeni AKPli dönemde de bu kürsüde Bu ülkenin bir Kürt sorunu vardır.
diyen ilk siyasetçi benim. Benim görüşlerim partimi de bağlar.
Bununla beraber, millet kavramı, Türklük
kavramı, bunlara da takılmayın. Bu işi bir portakal gibi
düşünün. Portakalın içindeki dilimleri Kürt, Türk, Arap, Boşnak,
Çerkez, Gürcü, Laz diye düşünün; portakalın kabuğunu da hiçbir
etnik aidiyet tanımlama içermeyen bir Türk milleti tanımı diye
düşünün, gerisini bu Mecliste hep beraber çözeriz.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Yıldırım konuşmasının sonunda Yapılan
iş vatan savunması değil, saray savunmasıdır. diyerek
terörist saldırganlığa karşı ülke savunması için
verilen mücadeleyi hem tahkir etmiştir hem de bu mücadelenin asli unsuru
olan grubumuza yönelik bir sataşmada bulunmuştur. 69a göre söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bir tek oraya mı
itirazın ettin ya, helal olsun sana.
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hiçbir devlet, hiçbir iktidar kendi
ülkesinde çatışma olsun, insanlar hayatını kaybetsin
istemez, bunu temenni etmez, bunun için uğraşmaz ama dünyada her
devlet, her iktidar ülkesine yönelik bir saldırganlık olursa buna
karşı mücadele etme görevi ve sorumluluğuyla davranır, bu
onun ahlaki görevidir. Türkiyenin yaptığı budur. Bugün,
Türkiye'nin bazı kasabalarında, şehirlerinde öz yönetim
adı altında fiilî bir durum yaratmak amacıyla bir terörist
saldırganlık ortaya çıkmıştır. Buna
karşı, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun bugünkü sorumlusu olan AK
PARTİ iktidarı, bugün ondan sorumlu olan iktidar bu görevi yerine
getirmek mecburiyetindedir, yaptığımız budur.
Sayın Yıldırım saraydan
bahsediyor Vatan değil saray savunması
Sayın
Yıldırımın saray diyerek kendi aklınca bir parça
rencide etmeye çalıştığı o yerde oturan insan milletin
iradesiyle seçilmiş birisidir, vatan savunmasından da sorumludur,
tıpkı AK PARTİ iktidarı gibi, tıpkı CHP gibi,
tıpkı MHP gibi. Aslında, siz de sorumlusunuz, sizin de
göreviniz. Eğer bu ülkeye yönelik bir terörist saldırganlık
varsa buna karşı bu ülkenin direniş ruhunu temsil eden moralite
adına pozitif bir şekilde konuşmak, elbette sizin de göreviniz
ama Sayın Yıldırım, burada, kanaatimce bir propaganda
diliyle vatan savunmasını yapan insanların moralitelerine halel
getirmek kastıyla konuşmuştur. Niçin böyle
yaptığını kendisi iyi biliyor.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
her iki grup başkan vekili de sataştılar.
Sayın Altay Ya burada değildiniz ya
kulaklarınızı kapatmıştınız. demek
suretiyle sataştılar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, dedim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Bostancı
da benim söylemediğim bir hususu
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika.
AHMET YILDIRIM (Muş) İki dakika
BAŞKAN Öyle.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, iki
ayrı sataşma Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İki
ayrı sataşma, dört dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN Öyle yapamam. Şu anda
Bir dakika arkadaşlar. Öyle dört dakika
veremem, anlayışlı davranın siz de. Söylerken ayrı
ayrı söyleseydiniz.
İki dakika
Lütfen...
4.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul
Milletvekili Engin Altay ile Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına
sataşmaları nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Altay,
şunu söyleyeyim: Sözün geçtiği artık somut adımların
bütün Türkiye halkları tarafından beklendiği bir süreci
yaşıyoruz.
Ana dilde eğitimi istediğinize dair
yazılı bir belge gösterin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya
İstedim. demedim ki Ana dilin eğitimi dedim, ana dilin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) O zaman siz de Türkçeyi
eğitimle öğrenin. Niye ananızdan öğreniyorsunuz? Ben ana
dilde eğitim diyorum.
Bir diğer husus: Bakın, şunu
söyleyeyim: Hani, bu canı, bedeni toprağa düşen gençler için
önceki grup başkan vekiliniz buradan konuşurken söyledi, vatan için
öldüklerini söyledi. Kendileri o duygular, düşüncelerle o bölgeye
gitmiş olabilirler ama asla niyetin o olmadığını
söyleyeyim. Ve tamamını kapsamasa bile kahir ekseriyetinin o
bölgedeki uygulamalarını sizin hatipler de geldi burada ifade
ettiler, çıplak bedenleri ifade ettiler, cansız bedenlere
işkencelerin fotoğraflarını gösterdiler vekilleriniz.
Peki, bakın, onun üzerinden bizim
dokunulmazlıklarımıza yönelimi inanmadığınız
hâlde, ahlaksız bulduğunuz hâlde getirip burada
onaylayacağınızı söyleyeceksiniz. Ama şu son beş,
altı ayda yaşanan olayların müsebbipleri olan ve suça günaha
bulaşmış olan asker ve polisleri koruyacak, onlara
dokunulmazlık getirecek olan yasa da haftaya buraya geliyor.
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya ) Suça günaha
siz bulaştınız, siz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bakın, bizim
dokunulmazlıklarımızı kaldırmaya evet diyeceksiniz
ama asıl suç, günah, rüşvet, yolsuzluğa bulaşmış
olanları ise bundan azade kılan teklifi bu şekliyle kabul
edeceksiniz. Ya değilse, Sayın Bostancı, söyledikleriniz sizin
duygu dünyanız. Zaten burada Sayın Cumhurbaşkanına, onun
mekânı olan saraya dönük ne söylense gelip buradan bir şey
söylüyorsunuz ki maalesef inandırıcılığınız
kalmadı artık.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, söz vereceğim
size.
Sayın Akçay, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiye Cumhuriyetine
vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk
olduğuna, millet tanımının etnisiteyle
yapılamayacağına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tartışmaları dikkatle
izledim. Buradaki konuşmalarda bir saray kelimesi geçince Sayın
Bostancı sataşmadan söz aldı. Demek ki, saray kelimesi geçmese
Sayın Bostancı söz alıp kürsüde görüşlerini belirten
sayın konuşmacıların konuşmalarına ilişkin
bir cevap verme gereği duymayacak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Vatan ve
saray dedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Benim önemli gördüğüm
bir-iki hususu, kendi düşüncelerimizi ifade bakımından birkaç
cümleyle dile getirmek istiyorum.
Şimdi, Anayasa'nın 66ncı maddesi son
derece açık ve Türk Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı
olan herkes Türktür. diyor. Yani bir vatandaşlığa, herhangi
bir etnisite veya ırka tanım yok. Ayrıca, tekrar
hatırlatıyorum, herkes, Sayın Bakan da, sizler de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha vereyim, lütfen
toparlayın.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Lütfen, ben sabah da
almamıştım söz.
nüfus cüzdanlarımızı tekrar bir
inceleme ihtiyacı duyalım ve yarım dakika incelemede
göreceğiz ki hiçbir etnisiteye vesaireye bir vurgu yok. Bizim bu nüfus
cüzdanıyla gurur duymamız lazım. Eğer şu nüfus
cüzdanında birleşemeyeceksek vatandaşlar olarak, bu ülkenin
değerli varlıkları olarak, nerede birleşeceğiz?
Dolayısıyla, bir millet gerçeği vardır, o milletin adı
da Türk milletidir ve bu ırk, etnisite demek değildir. Millet
tanımını sadece etnisiteyle de yapamazsınız, bunun yüz
yıllar, bin yıllar süren birtakım unsurları söz konusudur.
Anadolu halkları, Türkiye halkları; peki, Almanya halkları
mı diyeceğiz? Almanya da, Fransa da veya başka ülkeler de Çin
de
57 etnik gruptan oluşan bir ülkenin adını elbette o sürecin
iradesi ortaya koyar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ülkemizin adı
Türkiyedir, devletimizin adı Türkiye Cumhuriyetidir ve milletimizin
adı da etnik kökeni, ırki aidiyeti, inancı, mezhebi,
meşrebi ne olursa olsun biz bunları Türk milleti kavramı içerisinde
bir millet gerçeği, sosyolojik bir vakıa olarak işin hukuki
boyutu, siyasi boyutu olduğu gibi bir de sosyal boyutunu da dikkate alarak
birliğimizi, beraberliğimizi zedelemeden bu millet gerçeğini de
dikkate alarak bu düşüncelerde bulunmakta fayda var diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, sizi dinliyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin bir ahlaksız teklife
evet diyeceğini belirttiğimi söyleyerek
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, siz
söylediniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
bizi itham
etmiştir; cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Yıldırım, tane tane
anlatacağım. Yüz defa söyledik, bin defa daha söyleriz; sadece
Sayın Yıldırıma değil, sayın Genel Kurula. Kürt
sorununu çözmenin yolunu da söyledik, uygulamalarımızı da
yaptık. 27 ayrı kanun teklifi getirdik bu Meclise, maalesef, iktidar
partisinin sayısal çoğunluğuyla hiçbir tanesi Genel Kurula
gelmedi.
Üç aşamalı bir plan önerdik: Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi partilerin eşit temsil edileceği
bir uzlaşma, toplumsal barış ve mutabakat komisyonu
kuralım. dedik, arkasındayız.
Bununla eş zamanlı,
dışarıda, ama siyasi partilerin belirleyeceği -ister akil
adamlar deyin adına, ne derseniz deyin- bir ortak akıl heyeti
kuralım. dedik. Sayın Yıldırım, dinliyor musunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Evet.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eş zamanlı
olarak.
Bu iki komisyon çalışmaya
başladıktan sonra, gene Mecliste bir gerçekleri araştırma
komisyonu kuralım ve bu üç komisyonun eş güdüm içinde
çalışmasıyla, Parlamentodaki güç ve iş birliğiyle,
eğer niyet varsa, eğer mesele bu Kürt sorunundan, bu akan kandan
beslenmek değilse, bu sorun çözülür. dedik.
Altını çiziyorum, biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, siyasi ikbalimizi bir damla şehit kanına, sivil
vatandaş kanına feda etmeye hazırız kardeşim. Var
mısınız? Var mısınız? (CHP sıralarından
alkışlar)
Aylardır şu Meclisi taziye
çadırına çevirdiniz, Efendim, bugün şu kadar şehit oldu,
milletimizin başı sağ olsun. Bunlar çözüm değil. Bu millet
bu Meclisten çözüm bekliyor, çözümün tek yolu da budur. Başka bir yol
varsa, gelsin biri burada söylesin.
Şu da çözüm değil: Bir zaman Sayın
Öcalan deyip, sonra da terörist başı demek de çözüm değil. Bu
strateji Türkiye'de her gün onlarca insanın kanının
akmasına sebep olmuştur.
Dokunulmazlıklara gelince, 2002den beri bir
ilkesel tavrımız var, bunun arkasındayız; bu teklif
yetersizdir, etik değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sizin
teklifiniz değil ki!
ENGİN ALTAY (Devamla) Alternatif teklifimizi
sunduk.
MEHMET METİNER (İstanbul) Etik olmayan
teklifi nasıl destekliyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kendi
teklifinizi getirin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz kendi
teklifinizin peşine düşün.
ENGİN ALTAY (Devamla) Komisyonda da
üyelerimiz gerekli düzeltmeleri yapacak.
Biz şunu söylüyoruz: Devleti böleni de
yargılayalım, soyanı da yargılayalım diyoruz.
Başbakanın da, bakanların da
dokunulmazlığını kaldırmak, edep, ahlak, adap bunu
gerektirir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hem Etik
değil. hem Destekliyoruz. Bravo vallahi!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken, sizi de
dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancı konuşması sırasında grubumuza da
dönerek Aslında HDPnin de vatan savunmasıyla ilgili
kaygısı olması gerekir ama
demek suretiyle açık
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Baluken, İngilizce konuşun İngilizce! İngilizce
konuşursanız daha iyi anlarız!
6.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, vatan savunmasının nasıl
sağlandığını uzun uzun anlatacak bir süreye sahip
değiliz. Biz başından beri, vatan savunmasının,
içeride kanın gövdeyi götürdüğü bir savaşla,
dışarıda haddimiz ve hakkımız olmayan
savaşların fiilî bir tarafı olmakla
sağlanamayacağını defalarca söyledik. Demokrasiyi,
özgürlükleri, barışı önceleyen politikalardan geçen
birtakım yaklaşımlarla ancak vatan savunmasının
güvence altına alınabileceğini defalarca bu kürsüden ifade
ettik. İçeride savaşa karar veren sizsiniz, Suriye başta olmak
üzere Orta Doğuda tüm savaşlara bu ülkenin burnunu sokan sizsiniz,
sonra da bütün bunlar yaşanmamış gibi gelip burada bir siyasi
partiyi hedef göstermeye çalışan da sizsiniz.
Bakın, ben iki gün önce burada açık, somut
bir örnek söyledim, Musul Başkonsolosluğunun durumu nedir? Vatan,
millet, Sakarya. demekte, Yerli ve milliyiz. demekte, bu edebiyatı
yapmakta naifsiniz. Ne yaptınız peki? Bu edebiyatı yapanlar
Musul Başkonsolosluğunu önce IŞİDe terk edip sonra
koalisyon uçaklarının bombalarına hedef yaptırmadılar
mı? Şu anda orada yeller esmiyor mu? Bu mudur sizin vatan
savunması anlayışınız? Buysa buna karşı
çıkmaya devam ederiz. Yani saray savaşı diyoruz,
karşı çıkıyorsunuz. E, biz -ben o sürecin içerisinde
bulunan bir milletvekili olarak- barışa bir hafta mesafeye
yaklaşmışken Başkanlık hesabıyla bu savaş
girdabının içine sürüklenmişiz.
Tabii ki saray savaşı diyeceğiz.
Sizin çocuklarınız Singapurda kumarhanelerde gezerken, aynı
şekilde çıkıp insanların çocuklarına Gidin şehit
olun. çağrısı yaparsanız tabii ki buna iktidar
savaşı diyeceğiz. O nedenle, burada kendi
politikalarınızı sorgulamak yerine HDPyi hedefe
koymanızı asla kabul etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde yaşanan terör olaylarının bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla 19/4/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde son konuşmacı olarak kürsüye İstanbul
Milletvekili Sayın Aziz Babuşcuyu davet ediyorum.
Buyurun Sayın Babuşcu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında
Sayın
Muharrem İnce zannediyorum şu anda Genel Kurulda yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Altı ayda bir
geliyor.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Bu, aslında,
Meclis araştırması talebinde Cumhuriyet Halk Partisinin
samimiyet yaklaşımını da ortaya koyan bir tavır, onu
söyleyeyim bir kere. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ama, ben Sayın İnce uzun bir aradan sonra
Meclise geldiği için, öncelikle, geçen ay kaybettiği babası
Şerif İnce dolayısıyla rahmet ve
başsağlığı diliyorum. Hoş geldi ama boş
geldi, onu da özellikle ifade etmek istiyorum. Çünkü, verilen
araştırma önergesinin içeriğine baktığımızda
bu boş gelmişliği çok net bir şekilde görmek mümkün.
Bir şey daha ifade etmek istiyorum Sayın
İnceyle ilgili olarak. Cumhuriyet Halk Partisinin zaman zaman göstermelik
olarak doğu ve güneydoğuya yaptığı ziyaretlerden bir
benzerini 12 Nisanda Sayın İnce gerçekleştirdiğinde bir
cümle kullanmış. Çok yadırgadığım için onu da
burada ifade etmek isterim. Sayın İnce demiş ki: AK
PARTİlileri günahım kadar sevmem. Doğrudur, Sayın
İnce, biz günahımızı sevmeyiz ama yaratılan her
canlıyı Yaradandan dolayı severiz Muharrem İnce olsa bile,
onu da ifade edeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, elbette, bir
araştırma önergesi verildi. Bu çok doğal bir şey;
verilebilir, haklarıdır. Bunu saygıyla
karşılarız. Ancak, bizim de CHPye söyleyeceklerimiz var ve
benim söyleyeceklerim, burada ifade edildiği gibi, çözümün
nasılına değil, meseleye yaklaşış biçimine,
yönteme dair olacaktır. Düşüncelerimiz ne türden olursa olsun, bir
ülkede ya da bir toplumda hepimizin ortak paydası, olması gereken
değerler vardır ve bu değerler vatan gibi, bayrak gibi, milletin
birliği gibi, kardeşliğimiz gibi çok önemli değerlerdir. Bu
ortak paydalar ki an gelir bütün farklı düşünceleri sadece bir
teferruattan ibaret kalıp insanları ortak paydalar etrafında
kenetler, bir ve beraber kılar ve kılmalıdır da.
Terörle mücadelenin sadece bu ülkede iş
başında olan Hükûmetin değil o ülkede yaşayan, o
bayrağın altında yaşayan herkesin, hepimizin ortak meselesi
olduğunu da özellikle ifade etmek istiyorum. Çünkü terörle mücadele her
ülke için millî bir davadır. Bu mücadelede siyasi kaygılar
düşünülmez, bu mücadelede oy kaybı hesabı yapılmaz, bu
mücadelede siyasi rekabet de düşünülmez. Bu nedenle de her siyasi partiye
düşen en önemli ve öncelikli görev en başta teröre karşı
ilkeli ve ahlaki bir duruş ortaya koyması, bunu
yansıtmasıdır. Teröre sadece karşı
çıkılır, teröre mazeret üretilmez mesela. Peki, biz CHP bugüne
kadar Türkiye'nin terörle mücadelesinde nasıl bir tutum içerisinde
olmuştur? diye bir soru sorduğumuzda, gayet net söylüyorum, maalesef
buraya kadar söylediklerimin tam tersi bir tutum içerisinde olagelmiştir.
Terörün siyasi sonuçlar doğurmasını ve bunun da AK PARTİyi
zayıflatıp CHPye oy sağlayacağını düşünen
bir fırsatçılık ve ilkesizlik içinde. Buna dair aslında çok
fazla örnekler de verebilirim.
Mesela bugün aynı anlamda bir
araştırma önergesi verildiği için onu ifade ederek başlamak
istiyorum. Aslında 2013 yılı Martında Sayın Sezgin
Tanrıkulunun da içinde bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi benzer bir
öneri vermiş. AK PARTİ olarak biz de aynı anlamda bir öneri
verdik ve ikisinin birleştirilerek komisyonun oluşturulması, o
da toplumsal barışı bozan olayları araştırma ve
çözüm yollarını bulma amacıyla bir Meclis araştırması
önergesiydi. Fakat daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinden önergede imzası
olan arkadaşlarımız imzalarını geri çektiler ve bu
imzaların geri çekildiği günkü Meclis tutanaklarında Sayın İnce
aynen şunları söylemiştir: Ya, istemiyoruz kardeşim. Ya,
zorla mı sokacaksın adamı oraya? Seninle beraber olmak
istemiyorum, istemiyorum seninle beraber olmak. Hayret bir şey yahu! Bu ne
yüzsüzlüktür, bu ne yüzsüzlüktür yahu! (CHP sıralarından
alkışlar) İstemiyoruz sizinle beraber olmak.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin, terörle
mücadele konusunda bir Meclis araştırma önergesinden -üstelik
partilerin beraber ittifak ettiği bir konudaki tavrı- sırf AK
PARTİyle yan yana olmamak ve görünmek istememek gerekçesiyle
imzalarını geri çeken arkadaşların bu önergedeki samimiyetlerini
de ben Meclisin ve milletimizin takdirine bırakıyorum.
Terörü konuşurken HDPlilere, doğrusu, bir
sözüm yok. Onlar zaten Kandilin vesayeti altında, kendi
ışıklarını yitirmiş ve Kandilin emrinde bir
konumu muhafaza ediyorlar, açıkça PKK terörüne destek oluyorlar.
İlginç ve acı olan, CHPnin de HDP ekseninde bir yere gelmiş
olmasıdır. İçinden geçtiğimiz sürece CHPnin HDPyle kol
kola götürdüğünü bütün millet gördü. Hatta, hatırlayalım Her CHPli
aileden bir kişi HDPye oy versin de HDP barajı geçsin, AK PARTİ
iktidardan insin. çağrıları yaptınız.
SERKAN TOPAL (Hatay) Öyle bir şey yok, koca
bir yalan bu!
AZİZ BABUŞCU (Devamla) 7 Haziran
sonrası havaalanında AK PARTİyi birlikte nasıl
salladık ama. diye HDP yöneticileriyle çak yapanlar sizin
milletvekillerinizdi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çanakkalede pilav
dağıttılar barajı geçti diye.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) PYD ve YPGye
topraklarını savunuyorlar diye siz sahip çıktınız.
Genel Başkanınız PYD, terör örgütü. bile diyemiyor. Gerekçesi
de gerçekten hem komik hem de trajik: Efendim, YPG Biz terör örgütü
değiliz. diye net bir açıklama yapıyorsa biz bu açıklamaya
önem veririz. diyor Sayın Kılıçdaroğlu. Bu nasıl bir
mantık, nasıl bir düşüncedir ki ne zamandan beri terör örgütünün
beyanı onları tanımamamız anlamına gelebiliyor?
Yine, aynı Genel Başkanınız
hendek kazanlara arkadaşlar diye hitap ederek konuşmuştu.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Hendekler
kazılırken siz neredeydiniz?
AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Askerimiz,
polisimiz kanı, canı pahasına terörle mücadele ederken Kandil
diliyle konuşup Kürt katliamından söz eden, Türkiye İranla bir
savaşa girse İran ordusunda yer alacağını söyleyenler
de sizin milletvekilleriniz yine. Başbakanımız da defalarca
gayet net bir şekilde dile getirdi: CHP, teröre karşı millî
duruş sergileyemiyor. CHP, HDP çizgisine kaymış
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, belki CHP Kandilin
Biz artık devlet değil, AK PARTİyle savaşıyoruz. AK
PARTİye karşı olan herkes bize destek versin. söyleminden
fazlasıyla heyecana kapılmış olabilir. Oysa, CHPye
yakışan AK PARTİye muhalif olmaktı, Türkiye'ye muhalif
olmak değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Düşünün, Fransada terör olayı meydana
geldiğinde Fransa çocuklarına ağlıyor. diye manşet
atan bir gazetenin Ankarada çoğunluğu öğrenci
yavrularımızdan oluşan 37 vatandaşımız
bombalı saldırıda can verdiğinde attığı
şu manşete, katliam ülkesi manşetine, CHP bu zihniyete destek
veriyor, sahip çıkıyor. Aynı zihniyet ülkenin güvenliğini
hedef alan habercilik yapıyor, CHP hemen basın özgürlüğü
kılıfıyla ona da sahip çıkıyor. CHP, HDP, PKK ve FETO
hep birlikte ortak düşmanı belirlemişler, o da AK PARTİ.
Ancak, ne yazık ki mesele AK PARTİ karşıtlığından
çıkıp Türkiye karşıtlığına dönmüş
vaziyettedir.
Değerli arkadaşlar, elbette ki bu ülkeyi
terör karşısında mücadele ederek terörden arındırmak
ve huzur içerisinde, güven içerisinde bir ülke hâline getirmek sadece AK
PARTİnin değil, bu Parlamentoda bulunan siyasi partilerin tamamının
sorumluluğudur. Biz bu ülkeyi Çanakkalede şehit mezarlarında
yan yana yatan Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arapıyla
beraber vatan kıldık. Geçmişinde Çanakkale olan bir milletin
geleceğini hiçbir karanlık oyun, kumpas ve kirli tuzak karartamaz
değerli arkadaşlar.
Bence yapılması gereken, CHPnin
yapması gereken -Sayın Kılıçdaroğlunun yüklediği
anlamla ifade ediyorum, o hangi anlamı vermişse o anlamla ifade
ediyorum- birilerinin önüne yatarak genel başkan olmuş bir siyasetçinin
Türkiyenin terörle mücadelesinde AK PARTİ karşıtlığı,
Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığına bağlı
siyasi ihtirası bir kenara koyup
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AZİZ BABUŞCU (Devamla) -
siyaset etmesi
ve bu anlamda kimin önüne yatacağına karar vermesi lazım diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)-
Sayın Başkan
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatip partimizi terör örgütüyle
ilişkilendirilmiş göstermek suretiyle ağır bir
sataşmada bulunmuştur.
Sezgin Tanrıkulu cevap verecek.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, ayrıca
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika
Sen
ayrı söz isteyeceksen ben buna cevap vereyim, sen ayrı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Benim adımı bizzat zikrederek sayın hatip
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, şimdi
Sayın Altayı dinliyorum, daha sonra sizin talebinizi
dinleyeceğim.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Aziz
Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Babuşcuyu arıyorum, orada mısın?
AZİZ BABUŞCU (İstanbul)
Buradayım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hendek kazanlara
Arkadaşlar bu hendek kazmaktan
vazgeçsin. demek, orada hendeği kazanların da bu ülkenin
vatandaşı olduğunun bilinciyle yapılmış bir
şeydir de hendek kazanlara komut verenlere
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bir dinleyin, bir dinleyin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla)
hendek kazanlara komut
verenlere, hendekleri kazdıranlara sayın demek ayrı bir
şeydir.
Kürtçe yasağını biz
kaldırdık, bana Serok Ahmet derler. Sayın Öcalan demeyi ve
PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık. Öcalan
bölgenin durumunu daha sağlıklı yorumluyor. Öcalanın çok
geniş bir prestij alanı var, nadir insanlardan biri. Öcalan
Türkiyenin önünü açıyor. Öcalanın mesajları bizim de
düşüncemiz. Öcalanın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi
var. Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.
Bunları söyleyenlerin hepsi bu partinin
mensubu; kimisi bakan kimisi burada milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul)
İsimlerini söyle, isimlerini.
ENGİN ALTAY (Devamla) Öcalan
seviciliğinizin bu kadar derin boyutlarda olduğunu millet belki
bilmiyor ama
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öcalan
devredeyken hendek yoktu, çarpıtmayın!
MEHMET METİNER (İstanbul)
İsimlerini söyle, isimlerini.
ENGİN ALTAY (Devamla) İsimlerini de söyleyeyim,
olur söyleyeyim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öcalan
dış dünyayla bağlantıdayken hiçbir hendek yoktu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu okuduklarım
Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Sadullah
Ergin, Beşir Atalay, Yalçın Akdoğan, Yasin Aktay, Yiğit
Bulut ve Etyen Mahçupyana ait sözler. Atacak mısınız
bunları?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Twitterdan evrak
getiriyorsunuz!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Evrak değil,
bunların hepsi bu adamların ağzından çıktı. Bir
yüzünüz olsun, pişkinliğin bu kadarına sadece pes denir!
Cumhuriyet Halk Partisi, sizin gibi Kürt sorununda
yeri geldi mi Öcalana sayın diyerek, yeri geldi mi teröristbaşı
diyerek beslenen bir parti değildir. Bugün Türkiyede akan bu
kanların tümünde bu Hükûmetin sorumluluğu vardır. Gelin, burada
bunun hesabını verin; ondan sonra, çıkın bu kürsüye
Cumhuriyet Halk Partisinin...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Şimdi ne
diyorsun Sayın Altay, şimdi ne diyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) - HDP, meşru bir
partidir, 6 milyon insanın oyunu almış meşru bir partidir.
Onlarla yeri gelir burada bazı kanunlarla ilgili görüş birliğine
de varırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aksini
söyleyen hadsizdir!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ama, biz sizin gibi
Öcalanla aynı masada iş tutmadık, biz sizin gibi Öcalan
sevicisi olmadık, işimize geldi mi teröristbaşı deyip,
işimize geldi mi sayın demedik, onun önünde diz çökmedik, devleti
Öcalana hesap verdirdik. noktasına getirmedik.
Sayın Beşir Atalay, gel, Bu
söylediklerini ben söylemedim. de.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İddialara cevap
vermediniz ama!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne
vereceğim? Söyledim işte!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Altayla birlikte ilk
kalkmıştım ben.
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan
BAŞKAN Size söz vereceğim, size de.
Beşir Atalay, adı geçtiği için sanıyorum söz istiyor.
Söz mü istemiştiniz?
BEŞİR ATALAY (Van) Evet.
BAŞKAN - Peki.
Sayın Baluken, sizi dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan
sayın hatip, partimizi Kandilin vesayeti altında olmakla
suçladı ve sataştı dolayısıyla ona cevap vermemiz
gerekecek.
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Meral
Danış Beştaş.
İki dakika süre veriyorum.
8.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, bu tartışmayı,
sataşmaları ve suçlamaları izleyince kimlerin akan kanın
sorumlusu olduğu da gün gibi ortaya çıkıyor. Gerçekten, partiler
birbirlerini vurmaya çalışırken aslında çözümden, çözüm
sürecinden, barıştan, demokrasiden ve hukuktan ne kadar
uzaklaştığımız da maalesef Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ibretle halk tarafından izleniyor.
Bugün AK PARTİ hatibinin Kandil vesayeti olarak
nitelendirdiği ve aslında çözüm sürecinde imzaları olan,
tarafı oldukları çözüm sürecini reddetmekteler. Gerçekten
yazıklar olsun, başka bir şey diyemeyeceğim. Yani saray
vesayetinin bu kadar göklere çıktığı bir dönemde Kandil
vesayetini gerekçe yapıp şu anda akan kanı ve savaşı
savunmak, gerçekten başka bir izaha gerek olmadan şu anda
yaşanan yüzlerce, binlerce ölümün sorumlusunun da kim olduğunu
gösteriyor.
HDPyi CHPyle iş birliği yapmakla
suçlamak, HDPyi illegal bir yapı, yasa dışı bir
organizasyon gibi göstermek hiç kimsenin haddine değildir, haddinizi
bilin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bilmezsek ne
olacak!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz
Anayasaya göre kurulmuş partilersiniz, biz de Anayasaya göre, Siyasi
Partiler Kanununa göre seçime giren, Mecliste grubu olan bir partiyiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hendek kazmayın,
hendek!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz bu
ülkenin kanunlarına göre, hukukuna göre bir çalışma yürütüyoruz,
bir siyaset yürütüyoruz. Bu ülkenin barışının da
demokrasisinin de geleceğinin de en büyük garantisiyiz. Biz doğru
bulduğumuz yasalarda -eğer destekliyorsa- bütün partilerle iş
birliğine hazır olduğumuzu da her zaman söyledik, yeter ki
ilkelerde anlaşalım. CHPyi suçlarken aslında asıl
dışlanan, ötekileştirilen, suçlanan ve yasa dışı
ilan edilen bizim partimizdir. Sizi kendinize gelmeye davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çözüm
sürecine sahip çıkmadan bu ülkede hiçbir şeyi test edemeyiz diyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, AKP adına konuşan hatip bizzat adımı zikrederek
doğru olmayan bilgiler söylemiştir.
BAŞKAN - Buyurun iki dakika.
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Aziz Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, son derece üzgünüm gerçekten.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Vay be, tüh!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Şimdi, şunu ifade etmek durumundayım: Bu Parlamentonun bu hâle
gelmesinde hepimizin kabahati var ama bu zihniyet ve bu kafa Türkiye'nin en
temel sorunu konusunda bir adım atamaz ve atamayacağı ortaya
çıkmıştır bu zihniyetten ve bu kafadan gerçekten.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Hangi zihniyet
Sezgin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - O nedenle
son derece üzgünüm.
MEHMET METİNER (İstanbul) Yapma böyle,
yapma.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, 2012nin Haziranında bizzat Başbakana giden bizdik.
Sayın Başbakan o zaman elinde idam ipiyle dolaşıyordu ve
dilinden kan damlıyordu. Biz sorumluluk aldık, gittik, 2013te o
teklifi biz verdik, milletvekillerimizle beraber verdik ama burada daha sonra
ortaya çıktı -grup başkan vekilleri burada-
konuşmaları ben yaptım grup başkan vekilleriyle -çözüm
sürecinin ruhu gereği de o konuşmaları ölene kadar kimseyle
paylaşmayacağım, buradalar onların tanıkları- ama
daha sonra, bir ay önce MİT konuşmaları ortaya çıktı
Sayın Babuşcu; CHPyi zor durumda bırakalım. ve
MİTte tezgâhlanmış o. Okudunuz mu onları?
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Onunla bir
alakası yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, CHPyi zor durumda bırakmak için çözüm sürecini berhava
ettiniz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Tezgâhı
bozdun yani.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet,
berhava ettiniz.
O zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz; çözüm
süreçlerinde aktörler önemlidir ama aktör odaklı süreçler
başarılı olamaz dedik, o zaman da söyledik. O nedenle, bu
Meclise getirin, bu Mecliste güvence altına alalım, eşit bir
biçimde komisyon kuralım dedik ama siz 10 kişi AKPden, 1 kişi
HDPden komisyon kurdunuz. Nerede o komisyon raporu, nerede? Soruyorum size,
nerede? Var mı öyle bir rapor şimdi?
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
İmzanı niye çektin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Toplattınız daha sonra, o raporu da toplattınız ve sonuç bu
noktaya geldi ve kanla geldi. Şimdi ölümle, şimdi şiddetle
insanları terbiye etmeye çalışıyorsunuz ve Sri Lanka
modelini uyguluyorsunuz, Sri Lanka modelini.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
İmzanı niye çektin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ama biz
boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Siz kimsiniz ya!
Siz kimsiniz ya boyun eğmeyeceksiniz!
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Atalay elini
kaldırmıştı sizden daha önce Sayın Babuşcu.
Sayın Atalay sizi dinleyeyim, talebiniz nedir?
BEŞİR ATALAY (Van) Cumhuriyet Halk
Partisinin değerli grup başkan vekili ismimizi yâd ederek
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Boyun
eğmedik, boyun eğmeyeceğiz. ne demek? Siz kimsiniz! Biz
teröristle mücadele ediyoruz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ben
Sezgin Tanrıkuluyum, tamam mı.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, lütfen
Bir
konuşmacı konuşuyor, saygılı olalım.
Buyurun.
BEŞİR ATALAY (Van) -
ismimizi anarak
bazı sözler söylediğimizi burada ifade etti. Düzeltme istiyorum,
evet.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yâd etmek güzel bir
şey ya! Senin nerede ismin? Yâd edilecek adam mısın sen ya!
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika Sayın Atalay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
10.-
Van Milletvekili Beşir Atalayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli grup
başkan vekili, burada Cumhurbaşkanımız,
Başbakanımız, ben, bir başka Başbakan
yardımcımızın bazı sözleri söylediği yönünde
Hepsi gerçek dışıdır. Mesela, bana atfettikleri; benim öyle
bir sözüm olmamıştır. Burada çıkıp bu kadar önemli
meseleleri falanca sevicilik falan gibi nitelemesini
Ana muhalefet
partisinin grup başkan vekilinin kendisini de ciddi bir insan olarak
biliriz. Ki, çözüm sürecinin anayasası sayılan, biliyorsunuz 2014
Temmuz ayında Mecliste çıkarılan yasaya da Cumhuriyet Halk
Partisi, bizzat Sayın Grup Başkan Vekili destek vermiştir, o
zaman görüşmüşüzdür kendileriyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yine veririz.
BEŞİR ATALAY (Devamla) Yani, ülkemizin
bu kadar ciddi meselelerini konuşurken
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onu
arkadaşlarınıza söyleyin Sayın Atalay.
BEŞİR ATALAY (Devamla)
böyle
söylenmemiş sözleri burada gelip söylediler diye yalan yanlış
ifadeleri doğrusu uygun bulmuyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Twitterdan
almış, Twitterdan.
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu konularda, AK
PARTİ olarak biz, etnik siyaset yapmıyoruz, ülkemizin bütün kronik
sorunlarını çözmek için daima büyük politikalar, büyük
bakışlar geliştirdik ve o politikaların hepsinin
altına yine imzamızı atıyoruz. Onlarda rolü olan,
sorumluluk alan birisi olarak yine ben imzamı atıyorum. Biz çünkü
Türkiye'nin bu meselelerini çok ciddi meseleler olarak gördük. Böyle kaypak
cümlelerle küçük siyaset yapılmasını doğrusu bu konularda
reddediyoruz, yadırgıyoruz. Üzüntümü ifade ediyorum. Bunun için söz
aldım.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan -tutanaklara geçsin diye- ben yalan söylemedim. Bunları ispat
mümkün ama Sayın Bakan fikir değiştirdiyse ona saygı
duyarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Babuşcu, sizi dinliyorum.
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Şimdi,
son hatip yani Sezgin Tanrıkulu konuşmasında Bu zihniyet ve bu
kafa, en temel sorun budur. diyerek hakarette bulunmuştur. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
11.-
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Şimdi,
hemen hızlı bir şekilde
Sayın Sezgin Tanrıkulu, şu Meclis
araştırması önergesi sizin önergeniz. Gerekçesi de burada, bu da
burada; şu da AK PARTİnin verdiği Meclis
araştırması önergesi, o da burada. Fakat burada olan bir şey
daha var, AK PARTİ kendi önerisini verdiğinde gerekçe yazmıyor
çünkü sizin verdiğiniz gerekçeyi kendi gerekçesi olarak kabul ediyor fakat
bir gerçek daha var, o da Sezgin Tanrıkulunun imzasıyla buradan geri
çektiğini gösteren bir dilekçeniz. (AK PARTİ sıralarından
Aaa
sesleri) Ben bunu söylüyorum, başka bir şey söylemiyorum.
İkincisi: HDPli sayın
konuşmacı, çözüm süreci tanımlamasında, aslında benim
söylediğim
Ben doğru bir şey söylüyorum. Ne söylüyorum? HDPnin
Kandilin vesayeti altında kendi ışığını
söndürdüğünü söylüyorum. Sizin kendinize ait bir
ışığınız yok, keşke olsa ve siz Kandilin
boyunduruğu, talimatı doğrultusunda hareket ediyorsunuz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sen mi
karar veriyorsun ona?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz kendiniz ile
saray arasındaki ilişkiyi görün, kendiniz ile saray arasındaki.
AZİZ BABUŞCU (Devamla) Bu, bu çatı
altında bir siyasi parti olduğunuz gerçeğini
değiştirmiyor, elbette ki bir siyasi partisiniz ve keşke o
siyasi parti misyonuna uygun hareket etseniz, bizim talebimiz bu. Bugün terörle
mücadelede, eğer sizin çağrılarınız üzerine millet
Sura yürümüyorsa, eğer sizin toplu namaz taleplerinize iltifat etmiyorsa
o, çözüm sürecinin başarısıdır. Çözüm süreci doğru
başlatılmış, doğru yürütülmüş ama sizin, bölgede,
dağlarda acı zılgıtları değil, sevinç
çığlıkları ve zılgıtlarına tahammül edemeyen
ağababalarınız o süreci sonlandırmış ve
şimdi, devlet, terörle yapılması gereken,
anladığı dilden bir mücadeleyi veriyor. Ama nihayetinde o
topraklarda yine barış, yine huzur, yine sevinç
zılgıtları atılmaya başlayacak.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Dağdakileri
indirmek doğru bir adım mıydı? Silahlıyı ovaya
indirdiniz, doğru bir adım mıydı? Hangi vicdanla
söylüyorsunuz? Silahlı milisleri indirdiniz aşağıya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın hatip yeniden adımı zikrederek, gerçek olmayan bir durumu
gerçekmiş gibi aktararak sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Bir belge gösterdi sadece, imza size
ait değil mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İmzayı çekti
mi, çekmedi mi, onu söylesin o zaman Sayın Başkan.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Hayır, efendim, o zamanki benim konuşmalarım da var, o nedenle, sataşma
var, açık sataşma var.
BAŞKAN Sizin
imzaladığınız bir geri çekme belgesini gösterdi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim ama gerçek olmayan bir durum var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şikâyette bulunun o
zaman belge sahteyse.
BAŞKAN O belge gerçek değilse ya
düzenlenmiş demektir veya da imza sizin değil demektir Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, konuşmasının tümünde bana sataşma var. O zaman da
ben gerekçeyi bu kürsüde aktarmıştım, o konuşmaya bakılırsa
gerçek olmadığı anlaşılır. O nedenle, bir daha,
burada, iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika söz veriyorum.
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Aziz Babuşcunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; dünyanın devam eden en
kanlı meselesini ve bir çatışma meselesini konuşuyoruz, en
uzun süren ve maliyeti en ağır olan ve hâlen devam eden bir meseleyi
konuşuyoruz ve burada birbirimizi vurmakla ilgiliyiz, başka bir
şey yapmıyoruz.
Bakın, o önergenin o gün buraya getiriliş
biçimi bir ay önce MİT tutanakları yayımlanınca ortaya
çıktı. O zaman ben bu sürecin ruhuna uygun olsun diye birçok
girişim yaptım. Her türlü komisyon önerisi yazmakta mahirsiniz. Niye
benim önerimi aldınız, gerekçe yazmadınız, getirdiniz? O
zamandan belliydi ki iyi niyetli değilsiniz, bakın, iyi niyetli
değilsiniz, o zamandan belliydi. Bakın, çok rahatlıkla kendi
önerinizi getirirdiniz. Benim yazdığım öneriyle ve komisyonun
oluşum biçimiyle sizin getirdiğiniz komisyon önerisi aynı
değildi, burada açıkladık, uzun uzun açıkladık. Ama,
sizin amacınız ne? Bağcıyı dövmek, üzüm yemek
değil.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Tanrıkulu, değmez, değmez!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Mesele
buydu. O nedenle de sonuç bu noktaya geldi.
Bakın, Sayın Bakanın biraz önce
belirttiği yasaya da eksiğini, yanlışını
bildiğimiz hâlde ve burada ifade ettiğimiz hâlde çözüm sürecine,
barışa, insanların ölmemesine karşı durmamak
açısından geldik, burada evet oyu verdik. Peki, o yasanın
gereğini yaptınız mı şimdiye kadar, aradan iki
yıl geçti? Bu Meclise bilgi verdiniz mi, herhangi bir şey
yaptınız mı? Onu da yapmadınız, bakın onun da
gereğini yapmadınız. Dolayısıyla, o gün benim önerimin
nasıl getirildiğine grup başkan vekilleri tanıktır ama
açıklamayacağım, tanıktır. Amaç -MİT belgeleri
ortaya çıkmıştır- bağcıyı dövmek, üzüm yemek
değil.
Çözüm süreçleri böyle süreçlerdir, diyalogla olur,
müzakereyle olur, güvenle olur ama o adımınız size
güvenilmeyeceği noktasında bende tam kanaat getirdi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Çok üzüldüm!
Nasıl üzüldüm var ya; çok üzüldüm, çok!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) O nedenle,
geldim burada o gün de konuştum ve o konuşmayı da yaptım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Babuşcu konuşması
sırasında yine Kandil vesayeti altında olduğumuzdan tutarak
birçok hakarette bulundu.
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.
BAŞKAN Sayın Meral Danış
Beştaş, buyurun.
İki dakika verelim size.
13.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu çözüm süreci
gibi, şu anda oluk oluk kanın aktığı ve hâlâ çok ciddi
acıların, büyük acıların yaşandığı bir
meselede amacımız laf yarıştırmak değil,
öncelikle bunu ifade etmek istiyoruz. Burada doğru bir hatta, doğru
bir zeminde bu sorunu tartışmanın gerekliliğini hep
söyledik. Yani burada polemiklerle, karşılıklı suçlamalarla
birbirimize farklı isnatlarla, iddialarla bunu günlerce, aylarca,
yıllarca tartışabiliriz ama burada başka bir şeyi
konuşmamız lazım. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak
içinde olduğumuz çözüm sürecinin her zaman doğru olduğunu,
olması gereken olduğunu ve bugün de şu an itibarıyla da bu
kadar büyük çatışmaya, ölüme, yağmaya, katliamlara rağmen
yine dönüp dolaşacağımız yerin masa olduğunu ve
olması gerektiğini her zaman her zeminde, her fırsatta ifade
ediyoruz.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Geçti o, geçti,
unutun onu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Masa falan yok,
masa gitti, masa.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve
şu anda bu nedenledir ki
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sen git
cepheye! Yoksul çocuklarını gönderip Masa gitti. deme, gönder
yakınlarını.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
yani
Sayın Öcalana yönelik, çözüm sürecine yönelik bir
itibarsızlaştırma, başka bir dil var. Sayın Öcalan devredeyken
hendekler yoktu ve bu kadar ölüm yaşanmıyordu. Bir de çözüm sürecinin
kim tarafından bitirildiği sanki böyle bir bilinmezlikmiş gibi
ifade ediliyor.
Size sadece bir örnek vereceğim. Bingöl Emniyet
Müdür Yardımcısı öldürüldü. Kim öldürdü gerçekten, niye failler
bulunmadı?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
İçişleri Bakanına sorsunlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Niye
Emniyet Müdürü öldürüldükten sonra da çözüm süreci devam etti, niye bahane
edilmedi de sonrasında karar verildikten sonra Emniyet Müdür
Yardımcısına rağmen devam eden süreç sonrasında
Komik bir şey anlattığımı
sanmıyorum ama sizlere komik geliyorsa bu sizin ayıbınız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Komik, komik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O
açıdan, bu nedenle vesayet tartışmalarını bitirelim,
bu ülkede doğru bir vesayet var, o da Parlamento üzerinde sarayın
vesayeti var. Biz kimin söylediğine değil, ne söylediğine
bakarız. Bu nedenle, biz ışıkları söndürmedik ama siz
Türkiyenin ışıklarını söndürdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM TUNÇ (Uşak) Yüzde 52yle
gelmiş biri, bu vesayet değil, milletin oylarıyla gelmiş
biri.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde yaşanan terör olaylarının bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla 19/4/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oya sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın Gaytancıoğlu,
Sayın Arık, Sayın Yiğit, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Öz, Sayın Özcan, Sayın Demir, Sayın Aldan, Sayın
Purçu, Sayın Emir, Sayın Akyıldız, Sayın Arslan,
Sayın Akaydın, Sayın Temizel, Sayın Çam, Sayın Çamak,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Çıray, Sayın Bircan.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin oylamasında önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlıyorum.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde yaşanan terör olaylarının bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla 19/4/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Nisan 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kişisel Verilerin
Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve
Sınıraşan Veri Akışına İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek
Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/692) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı:279) (X)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi 1inci maddeyi okutuyorum:
KİŞİSEL
VERİLERİN OTOMATİK İŞLEME TABİ TUTULMASI
KARŞISINDA BİREYLERİN KORUNMASI SÖZLEŞMESİNE EK
DENETLEYİCİ MAKAMLAR VE SINIRAŞAN VERİ AKIŞINA
İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 8 Kasım 2001 tarihinde Strazburgda
imzalanan Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek
Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına
İlişkin Protokolün beyanla birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir konuşacak.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Doğrusunu ifade etmek gerekirse gerek Genel Kurul salonunda gerekse
komisyonda pek çok kez grubum adına söz alma ve grubumun fikirlerini
paylaşma imkânına sahip oldum.
Üzülerek ifade etmek isterim ki Parlamentonun,
maalesef, katılımcı bir iradeyle yasama faaliyetini bugüne kadar
sürdürdüğüne tanık olmadım. Bir kez daha muhalefetin
görüşleri, muhalefetin eleştirileri, muhalefetin yapıcı duruşu
dahi bu Parlamentoda şu ana kadar tanıklığım itibarıyla
kale alınmadı, dikkate alınmadı. Bu itibarla, bir kez daha,
iki cümleyle ifade etmem gerekirse Kişisel Verilerin Korunması
Sözleşmesi, özü itibarıyla insanların resmen jurnallenmesi,
ihbar edilmesi ve günü geldiğinde de kimi verilerin onun aleyhine
kullanılması düzenlemesinden başka bir şeye tekabül
etmiyor.
Bu itibarla da Parlamentoda, hani bir söz
vardı, yine Hükûmet temsilcileri tarafından ifade edilmişti,
Kız bizim oğlan bizim, yasama bizim, yargı bizim, yürütme
bizim. Dolayısıyla, kim ne karışır? sözünden de
hareketle bugün, yine, hukuka aykırı birtakım düzenlemeler
burada çoğunluğun reyiyle, çoğunluğun desteğiyle
kararlaşacak, yasalaşacak.
Müsaadeniz olursa Sayın Başkan, en az
şu anda görüştüğümüz tasarı kadar önemli olan, acil olan,
hayati olan bir konuya dair de görüşlerimi ifade etmek istiyorum ve
müsaadenizle duyarlılık çağrısında bulunmak istiyorum.
Seçilmiş olduğum şehir Halilurrahman şehri, Urfa
şehri, bereketin şehri şu anda ağır bir
saldırıyla karşı karşıyadır. Sayın
Bakan, sizin ilgi alanınıza girmediğini biliyorum ancak,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı âdeta el ele vermiş Urfadan
ve Urfalıdan bir nevi hesap soruyor, bir nevi cezalandırıyor.
Şu an itibarıyla Milli bölgesi, Şeyhanlı bölgesi, Karakeçi
bölgesi, Yayla Aşağı bölgesi, aynı şekilde Siverek,
Viranşehir, Ceylanpınar, bir bütün olarak kırsal alanda
tarım yapan çiftçilerimizin ekinleri kurumayla karşı
karşıya, yüz yüze. Tam tamına üç gündür, bugünü devirirsek dört
gün olacak, neredeyse 500 bin dönümlük bir alan, ekili alan kuruma riskiyle
karşı karşıyadır. Sayın Öcalan, sayın
milletvekilimizle birlikte, çiftçimizle birlikte defalarca istişarede
bulunduk ve bu sorun özü itibarıyla neredeyse beş yıllık
bir sorun. Bu beş yıllık zaman dilimi içerisinde
gerçekleşen bütün seçimlerde, Hükûmetin ilgili bakanlıkları,
milletvekilleri meydanlarda Urfa halkına Bu sorun öncelikli sorunumuzdur,
bu sorunu çözeceğiz. vaadinde bulunuyor ama seçim bittikten sonra çiftçi
yine aynı sorunu yaşamaya devam ediyor.
Daha önce de defalarca ifade ettik, Suriye iç
savaşının ağır yükü, ağır faturası Urfa
halkının sırtındadır, Urfa esnafının
sırtındadır ve Urfa esnafı, Urfa halkını şu
anda ayakta tutan tek bir ekonomik aktivite var, o da tarımdır.
Şu an itibarıyla tarım, âdeta Enerji Bakanlığı
eliyle ve âdeta Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı eliyle öldürülüyor. Ben sormak isterim: Sayın
bakanlar, ey Hükûmet, Urfa size ne yaptı? Urfa size ne yaptı ki siz
bu zulmü Urfaya, Urfalıya reva görüyorsunuz?
Çok açık ve net bir dille ifade etmem
gerekirse, özelleştirme, bir kere başlı başına
elektriğin özelleştirilmesi başlı başına bu
ülkeye bir ihanetti, şu anda bu ihanet yetmiyormuş gibi aynı
zamanda Urfa halkının göstermiş olduğu teveccühe de büyük
bir ihanetle biz karşı karşıyayız.
Bakın, Büyük Dağyanı, Küçük
Dağyanı, Güvenli, Küçük Güvenli, Kanatlı, Uluoba, Gelibolu,
Boncuk, Parmakkapı, Sefalı, Kayalık, Terzi, Uluhan, Çiçekli,
Kubat, Peyamlı, Sabancı, Beyaztepe, Aşağı Alınca,
Yukarı Alınca, Altınpınar, Karakeçi, Altınlı,
Sarıbel, Alagöz, Keş, Kutluca, Sarıören, Ayrancık,
Kazanlı, Yukarı Alınca, Nohutlu, Aşağı
Karacaören, Turan, Yukarı ve Aşağı Dilimli, Güzelli,
Şekerli, Deliktaş, Bağmancı, Aşağı
Bağmancı, Salor, Kıtlık ve diğer bütün bölgelerde,
şu anda 100ü aşkın yerleşim biriminde elektrik yok, 100ü
aşkın yerleşim biriminde insanlar neredeyse Orta Çağ
ortamına sürüklenmiş durumda, çok açık ve net. Bu, aynı
zamanda bir araştırma önergesi gerektirir, aynı zamanda her 2
bakan hakkında da gensoruyu gerektirir. En kısa zamanda bu
hususları bu Parlamentonun gündemine yine getireceğiz. Ben bir kez
daha bakanları Urfaya dair bu düşmanca, hasmane tutumdan vazgeçmeye
davet ediyorum.
Urfa esnafına ve Urfa çiftçisine buradan
binlerce kez selam olsun. Bilsinler ki yalnız değiller, bilsinler ki
onların hakkını, hukukunu bu Parlamentoda savunmaya devam
edeceğiz ve bilsinler ki onlar yalnız değiller.
Şimdi, ben bir kez daha çağrımı
yinelemek istiyorum: Urfanın aynı zamanda bizim
dışımızda, HDPnin dışında da vekilleri var
ve çok açık ve net söylüyorum, şu an itibarıyla belki o
vekillerin doğup büyümüş olduğu köylerde dahi elektrik kesintisi
var. Âdeta Urfada çiftçilik bitsin, âdeta Urfada tarım bitsin diye bir
politika uygulanıyor. Bu politika bizler açısından kabul
edilemezdir, bu politika bizler açısından, Sayın Başkan,
deşifre edilmeye de devam edilecektir.
Bir diğer husus da, şu an itibarıyla
Urfadan Türkiyenin 48 tane vilayetine mevsimlik tarım işçisi
kamyonlarla, minibüslerle, traktörlerle bir yolculuğa
çıkmış durumdalar. Yılda neredeyse 300 bin insan tarım
işçisi olarak Urfanın dışına çıkıyor;
Urfanın neredeyse 1 milyon dönümlük tarım arazisi elektrik
kesintisinden dolayı kurutulmaya yüz tutuyor. Peki, bu politikayla mı
siz Urfadaki işsizliği, bu politikayla mı siz Urfadaki
yoksunluğu, yoksulluğu ortadan kaldıracaksınız? Bu,
çok açık ve net söylüyorum, yediği kabı kirletmektir.
Urfalı buna asla ama asla rıza göstermeyecektir.
Bir diğer husus da şudur: Bakın,
seçim meydanlarında kalkıp atmak kolaydır. Buyurun, Urfa halkı
iradesini gösterdi, Urfa halkı sizi Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı yaptı. Vilayette toplantıya
katılıp Urfalı vekillerle birlikte Urfanın çiftçisinin
enerjisini kesmek Urfaya ihanettir. İşte, bugün burada bu ihanetin
hesabını sormak da bizim boynumuzun borcudur. Bundan dolayı ben
süremi, Sayın Başkan, bu amaçla kullanmış oldum. Ama,
bununla da elbette ki sınırlı kalmayacaktır, elbette ki
bundan sonraki zaman dilimi içerisinde de mutlak suretle bu sorun
aşılıncaya kadar bu kürsüye ve diğer bütün platformlara
getirmeye devam edeceğiz. Bundan dolayıdır ki Urfa çiftçisinin
şu anda ortaya koymuş olduğu haklı direnişi selamlamak
gerekir. Grubum adına Urfa çiftçisinin ortaya koymuş olduğu
direnişi de buradan bir kez daha selamlıyorum. Bu sorun
aşılıncaya kadar da ben bu sorunun sözcüsü olmaya, Urfa'nın
haklı davasının sözcüsü olmaya, avukatı olmaya, vekili
olmaya da devam edeceğim.
En derin saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu konuşacak.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 279
sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye maalesef, gerekli tedbirlerin zamanında
alınmaması, denetimsizlik, sevk ve idaredeki yetersizlikler yüzünden
yüzlerce can ve mal kaybının yaşanmakta olduğu bir ülke
hâline gelmiştir. Terör hepimizin canını yakmaya ve ülkemizin en
hayati meselesi olmaya devam etmektedir. Dün de ifade ettim, Kilis başta
olmak üzere sınır güvenliğimiz tehdit, sınır
boylarında yaşayan vatandaşlarımız risk
altındadır. Ayrıca, şiddete, iş ve trafik
kazalarına bağlı ölümler ve yaralanmalar yaygınlık
kazanmaktadır. Özellikle kadınlara karşı işlenen
cinayetler ürkütücü bir hâl almıştır. Evde, okulda, hastanede,
iş yerinde, sokakta kadına, çocuğa, öğrenciye,
öğretmene, doktora, sporcuya ve vatandaşa şiddet sıradan
hâle gelmiştir. Millî ve ahlaki değerlerdeki çürüme,
eğitimsizlik, şiddet çağrıştırıcı
filmler ve diziler ile sorumluluk mevkisinde olanların sorumsuz üslup,
tutum ve davranışları şiddeti körüklemektedir.
AKPnin her meseleyi yüzde 49la izah eden ve toplumun
yarısını karşısına alan bir tutum içerisinde;
kutuplaştırıcı, tahkir ve tahrik edici üslubu hem bireyler
arasında gerilimi hem de sosyal katmanlar arasındaki ilişki
biçimi şiddeti çağrıştıran bir yöne doğru
sürüklemektedir. Ülkemizin geldiği bu nokta on dört yıldır
ülkeyi yönetme sorumluluğu taşımakta olan AKPnin
hazırlayıcısı ve uygulayıcısı olduğu
politikaların bir sonucudur.
Değerli milletvekilleri, kişisel verilerin
korunması temel insan haklarından biridir. Bilgi ve iletişim
teknolojilerinin yaygınlaşması, bilgiye erişimin
kolaylaşması ve bilhassa İnternet ve telefon gibi teknolojilerin
günlük hayatımızda artan rolleriyle birlikte kişisel verilerin
korunmasında ulusal ve uluslararası birtakım standartların
benimsenmesini zorunu hâle getirmiştir. Avrupa Konseyi bünyesinde
hazırlanarak 8 Kasım 2001 tarihinde imzaya açılan ve 1 Temmuz
2004 tarihinde yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Otomatik
İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin
Korunması Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve
Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokol
kişisel verilerin korunması alanında ana sözleşmenin
ardından oluşturulan ikinci bağlayıcı
uluslararası düzenlemeyi teşkil etmektedir.
Protokolün temel amacı, taraf devletlerdeki
kişisel nitelikteki verilerin otomatik işleme tabi tutulması
konusunda denetleyici ve yetkili makamlar ile sınır aşan veri
akışlarına dair düzenlemelerin yapılmasıdır.
Protokolün ekinde yer alan ek beyanda Protokolün onaylanmasının,
hukuken geçerliliği bulunmayan Kıbrıs Cumhuriyetinin
anılan Protokole taraf olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
tarafından temsil edildiği iddiasının herhangi bir biçimde
kabulü anlamına gelmeyeceğini ve Türkiye'ye sözde Kıbrıs
cumhuriyetiyle işbu Protokol kapsamında herhangi bir temasta bulunma
yükümlülüğü getirmeyeceğinin beyan edildiği belirtilmiştir.
Kıbrıs, Türkiye'nin en önemli millî
davasıdır. Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde kurucu
antlaşmalardan kaynaklanan, vazgeçilemeyecek ve
tartışılamayacak ahdi hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
Siyasi çözüm kapsamında Türkiye'nin etkin ve fiilî garantisinin
aşındırılması ya da olumsuz etkilenmesi hiçbir
şart altında kabul edilmeyecektir. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nde yaşayan soydaşlarımızın uzun
yıllardır büyük bir sabır ve feragatle sürdürdüğü onurlu
mücadeleyi, Türkiye kuşkusuz her şart altında desteklemeye devam
edecektir. Türkiye, Kıbrıslı soydaşlarının
varlığını tehdit eden hiçbir yaklaşımın
yanında da olmayacaktır. Bu doğrultuda, Protokolün
onaylanması sırasında konulan ek şerhin isabetli
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Avrupa Birliğinin, Türkiye'nin millî
birliği ve bütünlüğü; terör ve bölücülük; Kıbrıs,
Yunanistan ve Ermenistan gibi temel dış politika sorun
alanlarındaki yaklaşımının Türkiye'nin
çıkarlarına zarar vermemesini beklemekteyiz. Ancak 14 Nisan 2016
tarihli Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu, Türkiye'nin hiçbir hassasiyetini
gözetmemiş, hiçbir değerine saygı duymamış ve dikkate
almamış, Türk milletinin terörle mücadelesine kayıtsız
kalmıştır. İhanet sürecinin yeniden başlatılmasını,
PKK terör örgütünün AB terör örgütleri listesinden çıkarılmasını,
Kıbrıs Rum kesimiyle birlikte sözde Ermeni soykırımı
iddialarının tanınmasını istemiştir. Rapordan
geri kabul anlaşması kapsamında Türkiye'ye sunulacak vize
muafiyeti hakkının hazirana yetişmeyeceği de
anlaşılmaktadır. Avrupanın, Türkiye'nin bölünüp
parçalanması için zemin oluşturma gayretini gözler önüne seren bu
rapor meşruiyetini Avrupa başkentlerinde arayanlar için şüphesiz
bir ibret vesikasıdır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi
6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 24 Mart 2016
tarihinde kabul edilerek 7 Nisan 2016 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanmıştır, bu protokol ise 1 Temmuz 2004 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Protokole 35'i Avrupa Konseyi üyesi devlet olmak
üzere 36 devlet taraf olmuştur, bizim de aralarında bulunduğumuz
8 devlet ise hâlen imza aşamasındadır.
Bilgi güvenliğinin sağlanması
stratejik öneme sahip bir husustur. Dolayısıyla, bilgiye erişim,
bilginin paylaşılması ve korunmasına ilişkin yasal
düzenleme yapılması ile bu yönde teşkilatlanma, teknoloji ve
insan gücü altyapısının oluşturulması bir
zorunluluktur. Kişisel verilerin korunması hususu Anayasa'nın
20'nci maddesinde düzenlenmiş temel bir hak olmakla birlikte, Türkiye,
maalesef, kişisel verilerin izinsiz paylaşıldığı,
yasal olmayan dinleme ve izlemelerle özel hayatın gizliliğinin ihlal
edildiği bir ülke konumundadır. İnsanlar telefonda, işte ve
evde dinlenildikleri kuşkusuyla ve endişesiyle
yaşamaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim
beyannamemizde bilgi güvenliğinin sağlanmasının stratejik
öneme sahip olduğunu, bilgiye erişimin,
paylaşılmasının ve korunmasının güvenliği
için gerekli hukuki, kurumsal ve teknolojik altyapının
oluşturulacağını; kişisel, kurumsal ve ulusal
bilgilerin güvenliğinin sağlanmasında yönetici,
kullanıcı, üretici, satıcı, uygulayıcı,
denetleyici ve düzenleyici tarafların sorumluluk içinde hareket etmesinin
sağlanacağını ifade etmiştik.
Özel hayatın gizliliğini ihlal eden yasal
olmayan dinleme ve izlemeler ile bunların yayınlanmasının
engelleneceğini, vatandaşların iletişim özgürlüğü ve
özel hayatının gizliliğini teminat altına alan koruyucu
tedbirlerin alınacağını, faillerin etkin cezai müeyyideye
tabi tutulmasının sağlanacağını belirtmek
suretiyle konunun önemine dikkat çekmiş, çözüm yolunu göstermiştik.
Ayrıca, ülkemizde, özellikle sosyal güvenlik,
adres, kimlik, seçmen, vergi kayıtları gibi kritik kişisel
verileri, bilgi ve belgeleri işleyen, sunan ve saklayan
kuruluşların bilgi ve iletişim güvenliğini temin edecek bir
altyapıya sahip olmalarının sağlanması
gerektiğine önceden işaret etmiştik. Bize göre kişisel veri
güvenliği millî güvenliğin vazgeçilmez unsurudur. Ancak,
geçtiğimiz günlerde yaklaşık 50 milyon
vatandaşımıza ait temel kimlik ve adres bilgilerini içeren bir
veri tabanı, Romanya kökenli bir siteye yüklenmiş ve buradan da
dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Sadece bu
olay bile ülkemizdeki güvenlik duvarlarının ibretlik görüntüsünü
gözler önüne sermiştir. Tam bir skandal olan bu durumu, Hükümetin basite
indirgemesi ve alelacele, bilgilerin sızmasının kendilerinden
kaynaklanmadığını söylemesi, ülke yönetiminde
bulunduklarını unuttuğunu gösteren bir sorumsuzluk
örneğidir.
Değerli milletvekilleri, yaşanan bilgi
sızmasını sadece "Kişisel Verileri Koruma Kanunundan
önceydi." şeklinde izah etmek de yanıltıcı
olacaktır. Kanunda verilen yetkilerin amaca uygun kullanılmaması
hâlinde kanun hükümlerinin suistimal edilebileceğini, tasarının
görüşülmesi sırasında defaatle dile getirmiştik.
Dolayısıyla, doğru uygulanmaması durumunda söz konusu
kanunu çıkarmış olmak bir anlam ifade etmeyecektir. Bu nedenle
Kişisel Verilerin Korunması Kanununun uygulamasının
önemine bir kez daha dikkat çekerek Hükûmeti uyarıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Edirne Milletvekili
Erdin Bircan konuşacak.
Buyurun Sayın Bircan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDİN BİRCAN (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyet Halk Partisi
adına, Bitlis, Van ve Hakkâri illerine ziyaretlerde bulunduk. Bu illerde
sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldik, kamu
kurumlarını ziyaret ettik, yurttaşlarımızı
dinledik ve partimizin görüşlerini aktardık.
Ben Edirne Milletvekiliyim ama şunu çok iyi
bilirim: Türkiye dimdik ayakta duracaksa eğer, bir ayağı
Edirnedir, bir ayağı Hakkâridir, bir ayağı
Ardahandır, bir ayağı Muğladır. Türkiyenin dört bir
köşesinde aynı kalbin parçaları olarak bu ülküde ve tasada bir
atmalıdır.
Bu ziyaretimiz esnasında beni çok etkileyen bir
olay oldu arkadaşlar. 50 yaşlarında, iyi giyimli, tertemiz
giyimiyle iyi Türkçe konuşan bir arkadaşımız geldi, aynen
şunu söyledi: Cumhurbaşkanına ulaşın, ne şekilde
ulaşacağınızı bilmiyorum ama ulaşın,
gerekiyorsa saraya çıkın, ulaşın ve ne olursunuz merhamet
istiyoruz., Bu bölgede insanlar aş istiyor, ekmek istiyor, iş
istiyor ama önce merhamet. dedi. Maalesef böyle bir sözcükle karşı
karşıya kaldık. Bu çaresizliğin sorumlusu kim?
İşte, sizin politikalarınız sonucunda geldiğimiz nokta
arkadaşlar. Yurttaş, devletinden iş istiyor, aş istiyor ama
önce gerçekten merhamet istiyor. Artık canının derdine
düşmüş, canı yanıyor; devletinden de bunu bekliyor. Sapla
samanı birbirine karıştırıp Teröre karşı
politika yapıyoruz. derseniz olacağı da budur.
Açılım, açılım diye
coşkuyla, büyük nutuklarla attığınız
politikalarınızın sonucu, evine ekmek götürmek, daha iyi bir
yaşam sürdürmek, helaliyle kazanıp mutlu yaşamak isteyenlere
yaşattığınız acı olmuştur. Bugünlerde
terörle ne pazarlıklar ettiğiniz yavaş yavaş da medyada
ortaya çıkmaktadır.
Birini diktatör yapmak için pazarlıklar
yaptınız. Diktatörlüğün adını da
değiştirerek başkanlık koydunuz. Şehirlerin bomba
deposu olmasına göz yumdunuz, suça ortak oldunuz. Bir taraf özerklik,
diğer taraf başkanlık hesapları yaptı; sonuçta
yüzlerce şehit, boşaltılmış şehirler, evinden,
yurdundan ayrılmış insanlar ve yukarıda
yaşadığım örnek gibi, gönüllerde büyük
kırgınlıklar bıraktınız.
Evleri yapabilirsiniz; hem de bu, sizin yandaş
müteahhitleriniz için de iyi olur. Gönülleri nasıl
onaracaksınız? Bunun sorumlusu AKPdir. Baştan beri
yanlış olduğunu söylediğimiz açılım
politikasıyla, AKPdir. Başkanlık için her türlü kirli
pazarlıkları yapan yine AKPdir.
Sürekli kandırılan AKP, burada neyle
kandırıldı, kim kandırdı sizi? Neyi alıp neyi
verecektiniz? Dolmabahçe mutabakatının tarafları, bu
mutabakatın içeriğini halkımıza açıklamak
zorundadır; her iki muhatap da bunu açıklamak zorundadır.
Cumhurbaşkanından sadece merhamet isteyen adamın vebali sizlerin
üzerindedir arkadaşlar ve o vebal, hepinizin felaketi olacaktır.
Nutuk alanlarında Senden ümit kesmem, kalbinde
merhamet adlı bir çınar vardır. diye şiir okumakla
olmuyor. Siz, her şeyi tarumar ettiniz, ortada, çınar bir yana, bir
parça ot bırakmadınız. Vatandaş sizden merhameti görmeyince
ümit kesmez mi? O zaman, biz kardeşlerimizi, kardeşliğimizi
nasıl koruyacağız, terörle nasıl mücadele edeceğiz?
Yaptıklarınız keşke sadece size zarar verse ama sonuçta
Türkiyeye zarar veriyor ve bu zararı hep birlikte çekiyoruz; şehit
cenazelerinde yüreklerine ateş düşen anneler, babalar, çocuklar,
kardeşler olarak, tüm Türkiye olarak çekiyoruz. Yeter artık!
Halkımıza yaşattığınız da züldür, zulümdür. Vatandaşlarımızın
gönlünde yaratacağınız kırgınlığı
onarmak çok zor. Devlet, öncelikle yurttaşın gönlünde var olur.
Son olarak, sizi, Yunusun diliyle
selamlıyorum:
Yunus Emre der: Hoca,
Gerekse bin var hacca.
Hepsinden iyice,
Bir gönüle girmektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bircan.
Şahsı adına diğer
konuşmacı Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy olacak.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Şanlıurfa şehrimiz bin
yıllık kardeşlik hikâyemizin numune şehirlerinden bir
tanesidir. Âdeta yoğurt mayalamak için muhafaza edilen maya neyse
Şanlıurfanın kültürel müktesebatı kültürel çeşitliliği
içerisinde birliği temsil noktasında da onu ifade eder.
Millî Mücadeledeki kahramanlığı
Şanlıurfa namını ona vermiştir, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gecikmeli de olsa geçen hafta madalyasını da bütün Meclisin
oy birliğiyle alıp armağan etmiştir ve Meclis
Başkanlığı ve Başkanlık Divanı heyetinde
Şanlıurfalılara takdim etmişlerdir.
Fakat bugün itibarıyla, bu son iki yıl
içerisinde Şanlıurfanın kanayan yarası olan elektrik
meselesi, elektriklerin kesilme meselesi ayyuka çıkmış;
devletine, milletine sadık, toprağını işleyen,
emeğini esirgemeyen o samimi Şanlıurfalı çiftçilerin,
Siverekli çiftçilerin âdeta jandarmayla, polisle karşı
karşıya gelebileceği bir noktaya getirmiş. Biz hendekte,
Surda teröristlerle karşı karşıya gelme noktasında
sonuna kadar devlet, sonuna kadar güvenlik güçleri diyoruz ama Siverekte 16
köylünün, en az biner, bin beşer yüz nüfusu olan 16 köylünün bu
vermiş olduğu mücadelenin bir kısmı dün akşam
ekranlara yansıdı, bir kısmı da yansımadı.
Partimizi, genel merkezimizi ve Meclis grubumuzu bilgilendiren oradaki kanaat
önderleri, gönüldaşlarımız ve samimi vatan sevdalıları
Biz alın terimizle toprağımızı sürmek ve bu manada
emeğimizin karşılığını almak istiyoruz ama
bu özelleştirmelerle elektrik faturaları tarımsal sulamayla
ilgili emeğimizin 2 katı fatura olarak karşımıza
çıkıyor. 100 dönüm toprağı işlemek için traktör, mazot
masraflarıyla beraber, ektiğimizin fazlasını borç olarak
ödemek durumundayız. diyor, hemen beraberinde Ziraatın bize
vermiş olduğu katkıları, kendi borcunu ödemeyenleri de
hesaba katarak tamamını genellendiren bir problem var, bu
problemlerle lütfen Tarım Bakanı ilgilensin. diyor ve
arkasından da Urfa Bozyazı köyünde seçimden üç gün önce Sayın
Faruk Çelik Bu meselenizi önümüzdeki hafta çözeceğime söz veriyorum.
ifadesini kullanıyor ve bize de bu ifadelerin
kullanıldığı videoların linklerini gönderip
dinletiyorlar. Biz buradan başta Hükûmete, özelde Sayın Faruk Çelik
Beye bu problemi bir an önce çözmesini ifade ediyoruz. Oradaki
kardeşlerimizin, bizimle hemhâl ve bu manada Türkiyenin birliği,
beraberliği için mücadele veren bu kardeşlerimizin bu
sorunlarını çözmekle mükellefiz. Madalyalarını
götürdüklerimize, emeklerinin karşılığı
topraklarını işleme haklarıyla verdikleri mücadelede,
onlara gerekli destekleri, aynı hassasiyeti elektrik faturalarıyla
ilgili konularda da göstermek durumundayız.
Ben aynı zamanda memleketime İkinci Urfa
burası. diye, Urfalılar Derneğinin müdavimlerinden birisi
olarak konuşuyorum. Şanlıurfalıların ikinci memleketi,
oraya en yakın olan Osmaniyedir. 1969lu yıllarda, 70li
yıllarda başlayan, Osmaniyeyle oluşturulan mahalleler, bugün
itibarıyla birbirimizle kurduğumuz akrabalıklar ve bizim kültür
alışverişimizle beraber bahsetmiş olduğum hukuku,
ilişkiyi birlikte yaşıyoruz. Ne kadar Şanlıurfalı
varsa o Şanlıurfalıların kendisini Osmaniyede bir o kadar
Osmaniyeli ve bir o kadar Türkiyeye ve Türk kültürüne ait
olduklarını görmenin gururunu yaşıyorum. Osmaniyedeki
Şanlıurfalı kardeşlerimizin de Şanlıurfada
yaşanan bu krizden haberdar olduklarını ve onların da bu
problemlerinin düzenlenmesi noktasında bizimle irtibatta
olduklarını ifade ediyorum ve diyorum ki:
Şanlıurfayı, Gaziantepi, Kahramanmaraşı
şanlı, gazi ve kahraman yapan ecdadın çocukları bugün yeni
bir sınavla karşı karşıya. Bu karşı
karşıya oldukları sınavı emekle, alın teriyle,
sevgiyle, yeniden toprağı işleyerek vereceklerdir ama
ahlaklı, namuslu, çalışan bu insanların emeklerini, topraklarını
işleme haklarını lütfen destekleyelim, hendek açanları da
gerekli şekilde cezalandıralım diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime elli dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Arkadaşlar
henüz gelmediler herhâlde, gruplardan da kimse yok.
On
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.27
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.41
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
279 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
279 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 279 sıra sayılı Uluslararası
Sözleşmeyle alakalı olarak parti grubum adına söz
almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Evet, her ay birkaç tane uluslararası
sözleşmeyle ilgili Meclis görüşmeleri yapılmakta ve parti
grupları da bu sözleşmelerin içeriğine dönük herhangi bir
değişiklik yapmaksızın sadece düşünceyi ifade
etmektedir. Şüphesiz uluslararası toplumun parçası olan ülkeler,
uluslararası iş birlikleri geliştirmek ve uluslararası
Sayın Başkan, bayağı bir
uğultu var ama
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ülkelerin
uluslararası toplumla bütünleşmek, insanlığın binlerce
yıldır açığa çıkarmış olduğu ortak
yaşam kültürüne dair iş birlikleri yapmak ve uzlaşma kültürünü
geliştirmek amacıyla yapmış olduğu bu
sözleşmelerin şüphesiz olumlu birçok tarafı vardır. Ancak,
uluslararası sözleşmelerle taahhütlerde bulunan ülkeler, öncelikle
kendi iç hukuk düzenlerinde saygın bir ülke olmak, ülkesini oluşturan
bütün insanlarla barışçıl bir ortam içerisinde istikrarı
yakalamış olmak ve sağlamış oldukları müesses
nizamın herkese eşit mesafede yaklaştığı
gerçekliği ve yükümlülüğüyle karşı
karşıyadırlar. Ülkemizde de özellikle hukuk düzeninin,
yargısal düzenin, basın özgürlüğünün, akademik özerkliğin
tartışmalı olduğu bir dönemde kendi iç hukukumuzu tesis
etmeden, başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, bu hukuk düzenine saygı
duymadan ve saygın bir hukuk düzeni meydana getirmeden, altına imza
koymuş olduğumuz uluslararası sözleşmelerde saygın
olabilme şansına maalesef sahip değiliz.
Bugün, yeni bir uluslararası sözleşmeyi bu
Meclis onayına sunanlara özellikle sormak istiyoruz. Ülkemiz Avrupa
Konseyinin kurucu üyesi, ülkemiz Avrupa Birliğine tam üye olmaya
çalışan bir aday ülke, ülkemiz NATO üyesi, OECD üyesi,
Birleşmiş Milletlerin üyesi. Bu üyelikler şüphesiz bu
uluslararası kurumlara üye olan birçok ülkeye olduğu üzere bizim
ülkemize de belli sorumluluklar yüklemektedir. Ancak, biz bu uluslararası
kurumların, uluslararası toplumun bir parçası olarak ülkemize
yüklemiş olduğu sorumlulukları ne kadar yerine getirmekteyiz, bu
konular gerçekten tartışmaya muhtaç konulardır.
Şöyle ki, özellikle sözüne ettiğim bu
uluslararası kurumlar bütün üye ülkelerle ilgili periyodik raporlar
yayımlıyorlar. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak bu
raporların yayımlanma biçimine ilişkin alabildiğine subjektif
değerlendirmeler ve beyanlarla karşılaşmaktayız.
Şöyle ki, üyesi olduğumuz, adayı olduğumuz
uluslararası kurumların yayımlamış olduğu
raporlara dair işimize geldiği zaman bu kurumlar saygındır,
ancak işimize gelmeyen, yürütmenin uygulamalarını eleştiren
raporlar ise maalesef bu uluslararası kurumları yerden yere
vurmanın gerekçesi yapılmaktadır. Örneğin, başta
Avrupa Birliği İlerleme Raporu olmak üzere üyesi olduğumuz
uluslararası kurumların son yıllarda özellikle Türkiyeyle
ilgili yayımlamış olduğu raporlarda birbirine benzeyen
ciddi eleştiriler vardır. Bu raporların ortak özelliklerinden
biri şudur: Temel insan haklarının kullanılmasında
Türkiyede geriye doğru bir gidiş vardır. Basın
özgürlüğünün kullanılmasında, yargının
bağımsızlığında, üniversitelerin
özerkliğinde geriye doğru gidişi vurgulayan ilerleme
raporlarıyla karşı karşıyayız. Özellikle bugün
bölgede yürütülen savaşta sivillere karşı savaşın
hukukunu, vicdanını, ahlakını maalesef ama maalesef ayaklar
altına alan uygulamalar bu raporlardaki yerini almakta ve bu raporlar
ciddi eleştiriler getirmektedir.
Şunu söyleyelim: 1 Kasım seçimlerinden
önce yayımlanması gereken Avrupa Birliği İlerleme Raporu,
Hükûmetin yürütmüş olduğu lobi faaliyetleriyle seçimden önce
yayımlanmamış, bunların yayımlanması maalesef,
Avrupa Birliğinin saygınlığına halel getirecek
şekilde 1 Kasım seçimlerinden önce, o zaman için on üç yıldan
beri iktidarda olan Hükûmeti koruma adına 1 Kasım seçimlerinden sonra
yayımlanmıştır. 1 Kasım seçimlerinden önce Avrupa
Birliği İlerleme Raporu yayınlanmadığında Avrupa
Birliği saygın bir kurumdu Hükûmete göre, ancak özellikle rapor
yayınlandıktan ve Hükûmete dönük ciddi eleştiriler getirdikten
sonra ise çok ciddi eleştirilerle karşı karşıya
kalmıştır.
Seçim öncesi yapılan bu erteleme faaliyetine
mukabil olarak seçim sonrasında Avrupa Birliğinin ülkedeki
uygulamaları eleştiren bu açıklamalarına dönük
eleştiriler dün muhtarlar toplantısında Cumhurbaşkanı
tarafından da çok sert söylemlerle dile getirilmiş, oysa raporun
içeriğine dönük buradaki eleştirilerden ülkenin düzlüğe
çıkarılmasına hizmet edecek dersler alınır mı
sorgulaması yapılmamıştır.
Örneğin gidip bu ülke tarihinin en yüz
karası uluslararası sözleşmelerden biri olan göçmen
sözleşmesi yapmasını biliyoruz hem de iyi biliyoruz ama
aynı ay içinde sözleşmenin şartlarında çatırdama
olunca sözleşmenin Avrupa tarafının kötü olduğunu ifade
etmekten geri durmuyoruz. Hiçbir uluslararası politikamızda maalesef
ilkesel bir altyapı ve düzlem kalmamıştır.
Türkiye, Mısırda darbe yapan Sisiyle
ilişkileri sıfıra indiriyor, sonra gelip en üst düzeyden
görüşme ayarlama çabası içerisine giriyor. Mısırdaki
darbeci Sisiyle ilişkileri sıfırlayacağız, ondan
sonra Sisinin uluslararası arenadaki en büyük destekçisi olan Suudi
Arabistanın Kralını gidip uçağın merdiveninin
başında karşılamaktan geri durmayacak bir çelişkiyi
yaşamaktayız.
Suriyede DAİŞ ve radikal çeteleri
destekleyeceğiz, ondan sonra işler yolunda gitmedi mi aynı
örgüte verilen silahlarla bu ülkenin kentleri vurulacak -son bir haftada
olduğu üzere- sayısızca vatandaşımız
hayatını kaybedecektir. Kilise yönelik günlerdir DAİŞ
saldırısı var ama daha saldırının ismini
koyamayan bir Hükûmet gerçekliğiyle karşı
karşıyayız. Neymiş? Suriye tarafından roket
gelmiş. Neymiş? Kaç gündür bu vatandaşlarımız gelen
roketlerden hayatını kaybetmiş ya da yaralanmış. Hâlâ
bugüne kadar doğru dürüst, bu saldırının sistematik,
DAİŞin bir terör saldırısı olduğu konusunda
maalesef ama maalesef bir isimlendirme yapılmamıştır. Geçen
hafta MİT Müsteşarıyla Millî Savunma Bakanı Kilise kadar
gidiyor ama aynı MİTin özellikle iki yıl önce
Dışişleri Bakanlığındaki bir ortam dinlemesinin
yansımasında da öğrendiğimiz üzere, gerekirse Suriyeden
ülkeye roketlerin atılabileceği, bunun ise Suriyeye girişin
gerekçesi yapılabileceği söylemleri hâlâ hafızalardadır.
Suriyeden Kilise atılan roketlerle ilgili net bir tavrı ortaya
koyamayan bir hükûmet, yoksa atılan bu roketleri Suriyeye müdahalenin bir
gerekçesi yapmaya mı çalışıyor diye sormaktan kendimizi
alıkoyamıyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bravo Ahmet
Bey!
AHMET YILDIRIM (Devamla) Ülkenin içinde
halkıyla barışamayan bir devlet dış politikada neyin
başarılı diplomasisini yürütecek, açıkçası merak
ediyoruz. Bu ülkedeki Kürtlerle bir olan Rojava Kürtlerinin kazanımlarına
tahammülsüzlük gösteren 64üncü ve önceki Hükûmet, ama buna
karşılık özellikle ülke içerisinde ve dışında
Kürt fobisinden kaynaklı politikası hem içte hem dışta
ülkenin itibarını zedelemeye devam etmektedir.
Bu anlamda, elbette yeni uluslararası
sözleşmeler yapılabilir. Bu sözleşmeler kendi
sıkışmışlığından ötürü günü kurtarmak
için değil, günü kurtarmaya çalışanlar maalesef ama maalesef
yanlışlarıyla faturayı bütün ülkeye ödetmeye
çalışıyorlar ki Kiliste yaşanan maalesef durum budur.
Tekrar söyleyelim, Avrupa Birliği ve ABD raporlarında işinize
gelmedi diye gerçeklerden kaçamazsınız, ancak yüzleşerek ve
yanlışlardan dönerek bir bütün olarak hepimiz kurtulabiliriz.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Elektronik cihazla oylama yapılacaktır.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul
konuşacak.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Başkan, kişisel verilerin
otomatik işleme tabi tutulmasıyla ilgili, Avrupa Birliğine
adaptasyon sürecinde Türkiye'nin hayali hazirana kadar vizesiz Avrupaya
giriş fakat uygulamalara baktığımızda her şey
kâğıt üzerinde, her şey yapılıyormuş gibi yapmak
ve arkasını, önünü düşünmeden yasalar çıkarmak, Meclisi bir
yasa fabrikasına dönüştürmek ama maalesef özde, nitelikte hiçbir
değişiklik yapmamak.
Sayın Başkan, Türkiye dış
politikası sıfır sorunla başladı, komşularla
sıfır sorun diyenler maalesef, bugün dünyanın tamamıyla
kavgalı hâle geldiler. Libyaya girerken Burada NATOnun ne işi
var? diyenler daha sonra kendi uçaklarıyla beraber Libyayı
vurdular. Sisiye darbeci diyenler, Mursinin arkasında olduğunu
söyleyenler maalesef Sisiyi en üst düzeyde karşıladılar ve
Sisinin arkasındaki Suudi Arabistan Kralına Devlet Nişanı
vermekten geri durmadılar. Rusyayla kavga edildi, hatta daha önceleri
Şanghay Beşlisine girilmekten bahsedenler, Rusya
uçağını düşürdükten sonra Rusyaya düşman gibi
bakanlar, Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanımız
Rusyayla görüştüğünde terörist muamelesi görürken kendileri Putinle
görüşmek için olmadık numaralara başvurdular. Yine, İranla
sorunluyuz. Asıl en büyük sorun da Orta Doğuda, Irakta, Suriyede başlatılan,
daha önce Arap Baharı denilen süreçle devam ediyor.
Suriyede Esadı devireceğiz diye, Cici
Esad, beraber tatil yapılan Esad, bir gecede Esed oldu ve en büyük
düşman oldu. Onu yıkmak için uluslararası terör örgütleriyle
iş birliğine girdik. Bugün bu iş birliği gerçekten bir
bumerang gibi dönmüş, Türkiye Cumhuriyeti devletini her gün vuruyor.
Değerli arkadaşlar, Kilise her gün
bombalar düşüyor, Kilis halkı büyük kaygı yaşıyor ve
Kiliste insanlar artık, can ve mal güvenliklerinin
olmadığını her gün haykırıyorlar. Her gün Cizreye
düşen bombalar IŞİD tarafından atılırken devlet
tarif koymuyor, sanki orada bazı yaratıklar tarafından
atılıyor gibi Suriyeden bomba düştü. diyorlar ve
IŞİDin attığı bombaları görmezden geliyorlar.
Yine, bu IŞİDle öyle bir iş
birliği hâline girdik ki dünyanın tüm çeteleri Azez-Cerablus
arasından gelip bu bölgeden geçerek IŞİD çetelerine
katıldılar. Aynı çeteler oradan geçerek ülkemizi kana
buladılar, Ankarayı, Suruçu, Diyarbakırı,
İstanbulu, hatta Avrupa başkentlerini kana buladılar ama biz
bunları görmezden geldik. Hatta, dünyaya öyle bir algı yarattık
ki Sudandan çeteler geliyor, bizim askerimize açıkça Ben IŞİD
saflarına geçmek istiyorum. diyebilecek kadar Türkiyeyi bu çete örgütle
iş birliği hâlinde gören bir algı dünya kamuoyunda var ve bugün
Kiliste, değerli arkadaşlar, göç başlamış durumda.
Satılan ev oranları artıyor. Halk sokağa çıkmaya
cesaret edemiyor. İnsanlar, esnaf dükkânını açamıyor.
Üniversite öğrencilerine aileleri tarafından Gerekiyorsa
kayıtlarını bir yıl dondur, eve gel. şeklinde telkinlerde
bulunuluyor. Nobele aday olan ilimiz, maalesef, bugün yaşanmaz bir il
hâline geldi. Hani Kilisi Nobellik görenler, Nobele aday gösterenler; bugün
bu ortaya çıkan eserle övünebiliyorlar mı acaba? Her gün buraya,
Kilise bombalar düşerken; grup başkan vekilimiz ve diğer
partilerin grup başkan vekilleri Bu konuda devletin yetkilileri
çıksın. Kiliste ne oluyor? diye çırpınırken, Bir
devlet, Hükûmet yetkilisi çıksın buraya bir izahat versin. dendiği
hâlde günlerdir hâlâ çıkıp bir kişi, Hükûmet yetkilisi bu konuda
tek bir bilgi vermiyor.
DAİŞ çetesi onlar için asla üzülmemesi
gereken bir grup gibi algılanıyor. Bugün Antep, Kilis, Hatay
artık Peşaver gibi bir algıya sahip değerli
arkadaşlar. Bugün Türkiyenin Pakistanlaştığına dair
dünya ve Türkiye kamuoyunda bir algı var ve gittikçe, insanlar can ve mal
güvenliği korkusu yaşıyorlar, bu kentlerin yaşanmaz
olduğunu söylüyorlar. Hatta ve hatta göçmenler bile maalesef ülkelerinde
tepelerine bomba yağdırılırken geldikleri Kiliste ikinci
defa bir bomba yağmuruna tabi tutuluyorlar ve oradan da kaçmaya
başlıyorlar. Bu durum karşısında kılını
dahi kıpırdatmıyorlar. Oraya Genelkurmay Başkanı
gidiyor, oraya MİT Müsteşarı gidiyor ama Türkiye kamuoyuna tek
bir bilgi bir Hükûmet yetkilisi tarafından verilmiyor. İşte,
bugün sınır hattımız, maalesef, bu çete
saldırısının tehdidi altında ama tek bir önlem yok.
Kilis sahipsiz. Bugün Kilise hiçbir Hükûmet yetkilisi Burada rahat olun,
güvendesiniz. diyebileceği tek bir mesaj veremiyor. Çünkü biliyorlar ki
beslediğin karga gözünü oyuyor bugün. Beslediğiniz karga bugün
gözünüzü oyuyor ve siz bu durum karşısında da maalesef bir tutum
belirleyemiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ülkelerinden kaçan bu
mültecileri de bugün hem dışarıya karşı hem ülkede iç
siyasete karşı bir silah olarak kullanmaktan da geri durmuyorsunuz.
Daha iki gün önce Avrupa Birliğinin Genişlemeden Sorumlu Bakanı
Prodi şunu söylüyor, diyor ki: Mülteciler Türkiyenin elinde bir atom
bombasıdır, yarın üstümüze atabilir. Evet, gerçekten bir atom
bombası gibi kullanmaya çalışıyoruz, Avrupayı tehdit
ediyoruz. Uçaklar boş mu duruyor, otobüsler boş mu duruyor? diye
dış politikamızı, bitmiş dış
politikamızı dizayn etmeye çalışıyoruz. Peki, içeride
ne yapıyoruz? İçeride de aynısını yapıyoruz.
Bunu, muhalif gördüğünüz, kendinizden görmediğiniz, Alevi ve Kürtlere
karşı yine bir silah olarak kullanıyorsunuz. Alevilerin
ortasına kamplar yapıyorsunuz. Baba Esat döneminde Rojava bölgesinde
yapılan Arap kemerini bugün Kürt kentlerini yıkmak suretiyle oraya
yapmak istiyorsunuz.
Biz Halkların Demokratik Partisi olarak, buna
izin vermeyeceğiz, sınır bölgelerindeki halkımıza da
sahip çıkacağız, bunu böyle bilmeniz lazım. Aksi takdirde,
olacak olanlar, DAİŞ çetesinin bir bomba gibi eteğinizde
kalacağını bilmeniz gerekiyor. Gerekli önlemleri almazsanız
DAİŞ çetesi, sizin büyütüp beslediğiniz bu DAİŞ çetesi
bumerang gibi dönecek ve sınır illerimizi; ekonomik
hayatını, sosyal hayatını, tüm yaşamını, can
ve mal güvenliğini tehdit etmeye devam edecek. DAİŞi nasıl
beslediğinizi herkes biliyor, dünya kamuoyu da biliyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz vardır.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Erkek, Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Tarhan, Sayın Purçu, Sayın Akaydın,
Sayın Doğan, Sayın Sarıhan, Sayın Yıldız,
Sayın Zeybek, Sayın Emir, Sayın Bircan, Sayın Çamak,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Yedekci, Sayın Aldan, Sayın
Yüksel, Sayın Emre, Sayın Köprülü, Sayın Çam.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek
Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/692) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı:279) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek
Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 196
Kabul : 195
Ret : Yok.
Çekimser : 1
Boş : Yok.
Geçersiz: Yok. (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ali Haydar Hakverdi Mücahit
Durmuşoğlu
Ankara Osmaniye
Böylelikle tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 2nci sırada yer
alan, Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.-
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 278 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 3üncü madde
üzerindeki son önergenin oylama işleminde kalınmıştı.
Önergeyi hatırlatmak için tekrar okutup
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 3üncü maddesinin
2nci fıkrasının sonundaki bağlanabilir ibaresinin
bağlanır olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul
Samsun
Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın
Mersin
Erzurum
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. (Gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Önergeyi okuttum
Önergeyi
oyladım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önerge kabul edildi. Önergeniz
kabul edildi. (CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylattım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önerge kabul edildi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
okuduğum şeyi dinleyin. Lütfen!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Başkanım, maddeyi oylattınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tutanaklara bakın
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylattım
Lütfen!
Burada üçüncü önergeyi açık açık bir kez
daha okudum ve oylarınıza sundum.
Şu anda kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Başkanım madde dediniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
beni dinler misiniz.
BAŞKAN Sizi dinleyeceğim ama bu konuda
netim. Lütfen, siz de beni anlayışla karşılayın.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, tutanağa bakmadan net olmayın.
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum sizi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir ara verin, tutanaklara bakalım, karar verin sonra.
BAŞKAN Bakın, ben
yaptığım işin son derece net olduğunu biliyorum, bu
konuda geri adım atmayacağımı da belirtiyorum. Ama grup
başkan vekilisiniz, bu konuda bir talepte bulunduğunuz için on dakika
ara veriyorum, grup başkan vekillerini de arkaya
çağırıyorum.
Kapanma Saati: 21.17
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Tabii, tutanaklar bizim her şeyimiz. Zaman
zaman tutanakta yazılanlara itiraz etsek dahi veya Öyle olmadı böyle
oldu. diye itiraz etsek ve iddia etsek dahi tutanaklar işin
gerçeğini gösteriyor.
Ben önergeyi okuttuktan sonra önergeyi değil
3üncü maddeyi oylarınıza sunmuşum. Ondan sonra da Önergeyi
okuttum. diye üstüne üstlük bir de iddia etmişim. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Tutanaklar her şeyi söylediği için,
İç Tüzükün 13üncü maddesine göre usulen bir usul
tartışması açmak zorundayım.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Tutanaklara
müdahale edilmiş olamaz yani!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gerek yok
Başkanım usul tartışmasına.
BAŞKAN Usulen bunu yapmak zorundayız
arkadaşlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Lehinde
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehinde
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte
BAŞKAN Erkan Akçay lehte, Sayın Baluken
aleyhte, Doğan Kubat lehte, Özgür Özel aleyhte
Evet, lehte olmak üzere Sayın Erkan
Akçayı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun.
Süreniz üç dakikadır.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının
278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapılan oylama işlemi
sırasındaki tutumu hakkında
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İyi ki tutanaklar var, eğer tutanaklar
olmasaydı ne olurdu? İşin içinden çıkmak mümkün
olmazdı. Dünden beri yaşananlar bu tutanakların önemini,
değerini hepimize bir kez daha gösterdi ve iyi ki İç Tüzükün bu
maddeleri de var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün akşam Eğer kapı açıksa bacadan
girmeye çalışmanın gereği yok. Yine, biz, İç Tüzük
gereğince, usulünce bu hadiseyi çözebiliriz demiştim. Bana göre,
aslında, hadise usul yönüyle çözüme girmiştir. Dün tutanaklara
baktıktan sonra ve kapandıktan sonra bugün bu tutanakları
baştan sona ayrıntılı olarak da inceledim.
İnşallah, bundan sonraki görüşmeler ve usuller de aynı bu
şekilde gidecektir. Çünkü Sayın Turan karar yeter sayısı
istemiş, ben duymamıştım ama
arkadaşlarımızın bir kısmı duymuş ve siz de
duymuşsunuz. Ama bunu tutanaklardan teyit etmek de son derece isabetli
olmuştur.
Yalnız benim Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna bir önerim var: Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği bu önergenin
ne kadar isabetli ve ısrarlı olduğunu da gördünüz. Artık
bunu oylamada reddetmeyelim, gelin kabul edelim, sonra nazar değmesin
tasarıya.
Evet, bu işlemler nedeniyle biz de üzüldük ama
Sayın Başkan daha çok üzüldü. Eminim bundan sonraki işlemlerde
daha fazla rahatlayacaktır ve moral bulacaktır.
Benim şimdilik söyleyeceklerim bunlar çünkü
süreyi daha minimum düzeyde tutmaya karar vermiştim ama yarım dakika
fazla konuştuk Sayın Başkan.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın Baluken, aleyhte
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, tabii, bugün ortaya çıkan durum,
insan olmamız gereği, herkesin hata yapabileceğiyle ilgili bir
durum. O nedenle, böyle çok ağır, sert konuşmaya gerek yok. Ama
şu açıdan bakmak gerekiyor. Yani bir muhalefet partisinden dün
geceden beri gelen bir önerge birkaç kezdir kabul edilmesine rağmen ve bu
önerge
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Olumsuz bir önerge.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
sadece bir
kelime değişikliğini içermesine rağmen ısrarla bunu
kabul etmeme adına direniyorsunuz. Yani böyle bir iktidar
anlayışı olmaz. Muhalefetin her söylediği
yanlıştır. üzerinden, her verdiği önergeyi mutlaka
reddetmek üzerinden bir yaklaşım yerine, zaman zaman daha
yapıcı, bu Meclis çalışmalarını da rahatlatan,
gerilimi azaltan tutumlar içerisinde olsanız bu tartışmalar
büyümez.
Yani dün gece burada kırk beş dakikaya
yakın yapılan usul hatasıyla ilgili tartışmalar
yürütüldü ve Sayın Meclis Başkan Vekilinin -biz AKPden bir
kadın Meclis başkan vekili seçilmesi itibarıyla da ayrı bir
yere koyar, önemseriz de ama- anladığım kadarıyla o sert
tartışmalarda biraz kalbini de kırmışız. Bugün
gerçi mevcut hukuk içerisinde buradaki siyasi eleştirilerimizin zaman
zaman sertleşebileceğini ifade etmeye çalıştık. Ama
burada bütün suç sizde yani iktidar grubunda. Yani dünden beri bu kadar
diretmeseniz böyle bir sorun da çıkmaz.
Tabii, burada farklı bir noktaya dikkat çekmek
istiyorum. Yani dünden beri, buradaki Meclis emekçilerinin
yaptığı işin ne kadar önemli olduğu da ortaya
çıkıyor. İşte, bugün tutulan tutanaklar nedeniyle,
yapılması muhtemel bir yanlıştan geri dönüyoruz. Ama burada
bu kadar emek harcayan Meclis emekçilerinin henüz özlük haklarıyla ilgili
kısmi düzeltmeleri bile yapamadık. Geçen yıl, 24üncü Yasama
Döneminde, bu yıl Plan Bütçe görüşmeleri sırasında yine
gündeme geldi. Mecliste farklı statüde çalışan emekçilerin
gerçekten hem özlük haklarıyla ilgili hem çalışma saatleriyle ilgili,
izin haklarıyla ilgili, ücretleriyle ilgili çok ciddi
sıkıntılar olmasına rağmen, siyasi parti grupları
olarak maalesef iktidar partisini bir türlü ikna edemedik. Yani yirmi dört saat
boyunca burada bizimle çalışan kavas
arkadaşlarımızın çok küçük bir meselesini bile kaç
yıldır çözemiyoruz ama bakın, kritik durumlarda, buradaki Meclis
emekçilerinin aslında Meclis çalışması için ne kadar kritik
mesai yürüttüğü, ne kadar önemli çalışmalar
yaptığı da bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Hiç
olmazsa bu vesileyle umarım iktidar partisi bu konuda bir kez daha
düşünür, Meclis emekçilerini memnun eden bir çalışmaya hep
beraber imza atarız diyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Lehte Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; açılan usul
görüşmesinde Başkanlığımızın düzeltme
noktasındaki tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Meclisin bu
çalışma trafiği içerisinde zaman zaman benzer hatalar
geçmiş dönemde de yapıldı. İç Tüzükün bu 13üncü maddesini
defaatle uyguladık. Burada da bir önerge dün 3üncü madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilmiş. Esasen bizim takdiri
olarak öngördüğümüz mütekabiliyet şartına bağlı
olmayan durumlarda adli iş birliğine yönelik Bakanlığa
mütekabiliyet, karşılıklılık esasında ihtiyari
bir yetki vermişiz, Milliyetçi Hareket Partisi de Bunu mecbur hâle
getirelim. diye
Aslında belki normal şartlar içinde
değerlendirilebilir ama dün Genel Kurul bu yönde takdir etmiş ve
reddetmiş. Dün komisyon ve hükûmet aşamasındaki işlemler
tamamlandıktan sonra önergenin oylaması bugüne kalmış.
Şimdi, değerli Başkanımız bu önergeyi oya sunarken dün
önündeki işlemleri de belirtmediği için, önergeyi hatırlatmak
için bize tekrar okutup aslında önergeyi oyumuza sunması gerekirken
maddeyi oylarımıza sundu, biz de Genel Kurul olarak maddenin oyumuza
sunulduğunu düşünerek kabul oyu verdik. Sonra tutanakların
incelenmesinden bu hata anlaşıldı ki insani bir durumdur.
Değerli Başkanımız da dünden beri ona da geçmiş olsun
diyorum- bir ufak rahatsızlık geçiriyor. İnsanız hepimiz, zaman
zaman bu tür hatalar olur, düzeltmek de yine hukuk çerçevesinde, mevzuat
çerçevesinde her zaman mümkündür. Önemli olan bu noktada anlayış
içerisinde olmaktır. Bu hatanın düzeltilmiş olmasından
dolayı da Genel Kurulun buradaki
Aslında önemli olan, Genel Kurulun
sağlıklı bir işlem yapabilmesi açısından biz bu
13üncü maddeyi şu anda işletiyoruz. Bunun işletilmiş
olması da önemlidir.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özgür Özel, aleyhte.
Buyurun lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün akşamdan beri bir tartışma
gidiyor. Tartışma bazen çok gereksiz gibi görünse de şimdi
anlıyoruz ki tutanaklara bakmak, tutanaklara göre işlem yapmak;
İç Tüzükteki tüm maddelerin ne manaya geldiğini, ne aşamada
kullanılabileceğini bilmek son derece önemli.
Şimdi İç Tüzükün 13üncü maddesine göre
bir usul tartışması açarak işlemle ilgili yeniden hem Genel
Kurulun, grupların görüşünü almak hem de doğrusunu tesis etme
imkânı var. O zaman İç Tüzükten kaynaklanan hakların
kullanımına tepki göstermemek lazım.
Dün, Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın
grup başkan vekili, aslında muhalefet partilerinin sıkça
başvurduğu bir yola kendi grubunun hakkını, hukukunu
korumak için başvurdu. Gecenin ilerleyen saatlerinde bir karar yeter
sayısı talep etti, önergesi ret olmadan bugüne kalsın diye. Ama
tutanağa geçen bu ifade Sayın Başkan tarafından
duyulmadı, geçmiş zamanlarda bizim başımıza defalarca
geldiği gibi. Sonra tutanağa bakıldı, istendiği
anlaşıldı, ona göre bir işlem yapıldı. Ama bu
kadar çetrefilli işten bir sonuç çıktı. Biz artık bundan
sonra şunu biliyoruz: Gruplardan herhangi birisi karar yeter
sayısını talep eder de herhangi bir aşamada, oylamaya
doğru gidilen süreçte- bu tutanağa geçerse, Meclis başkan vekili
bunu duymamış olsa dahi itiraz sonucu tutanaktan bunun tespiti
durumunda karar yeter sayısı aranacağına ilişkin bir
mutabakata ve yerleşmiş bir uygulamaya kavuştuk. Aslında,
hep muhalefeti mağdur eden ama derdimizi
anlatamadığımız bu husus bir kez iktidarın
başına gelince iktidar partisinin katkılarıyla bir çözüme
kavuştu.
Birçok hata yapılabilir. Ben dün akşam
Başkanın hata yaptığını, şu anda hata
yaptığını da düşünmüyorum. Bir hata varsa
insanların dikkatini toplayabilecek, sağlıklı karar
verebilecek ölçülerde çalışmasıyla mümkün. Siz, bir uzun yol
şoförünü otuz altı saat direksiyon başında tuttuktan sonra
Neden hatalı sollama yaptın, neden uyukladın, neden dikkatin
dağıldı? diyemezsiniz. Orada sorumluluk, insani şartlarda
çalışmamayı zorlayan anlayışındır.
Bir de şunu iktidar partisine söylemek
lazım: Bakın, hukuk, eşitlik, vicdan herkese bir gün lazım
oluyor. Öyle bir havadayız ki, örneğin bir gün işte çok
sevdiğiniz Sayın Cumhurbaşkanı tutup 2 kere 2 5 dese,
öyle bir moddasınız ki, hemen içinizden biri çıkacak Kerrat
cetvelindeki tarihî hatayı düzeltiyoruz. deyip savunmaya
başlayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Ne alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu mantık, bu
anlayış bizi bu sona getiriyor. Oysa doğrular birdir, tektir.
Bizim yol göstericimiz hukuktur ve karar verirken vicdan terazisine
bakacağız. Partizanlığın sonu bazen böyle çok zor
noktalara getirebilir bizi.
Sayın Başkana anlayışı için
teşekkür ediyor, çalışmalarda başarılar diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Keşke bütün usul tartışmaları
böyle olsa. Ben şu duyguyu bir kez daha yaşadım:
Arkadaşlık güzel şeymiş. Tekrar tekrar teşekkür
ediyorum hepinize.
Sayın milletvekilleri, 3üncü madde üzerindeki
önergeyi oylatmamız gerekirken sehven maddeyi oylatmamız nedeniyle
oylamada irade tam olarak ortaya çıkamamıştır.
Dolayısıyla, İç Tüzük'ün 13üncü maddesi çerçevesinde önergenin
oylamasını tekrarlayacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN (278) sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmeyen önerge
doğrultusunda kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri Danışma
Kurulunun önerisi vardır, okutuyorum:
Danışma Kurulu
Önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı yıl
dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması,
günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir
görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
özür dileyerek bir katkı yapmam lazım. Yine bir hata yapmayalım
bu kadar kargaşadan sonra.
Şimdi, Hükûmet ve Komisyonu sordunuz, kanunun
görüşmelerine geçtiniz. Bu kanun görüşmelerini bitirmeden bir
Danışma Kurulu önerisi okumamız, bunu oya sunmamız mümkün
değil.
BAŞKAN Çok örneği var Sayın Özgür
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, olmaz
yani bundan önce olabilir, kanun bittiğinde olabilir.
BAŞKAN Sayın Özel, bakın, bu konuda
hepimizden daha deneyimli olanlar Kanunlar Kararlar Dairesi ve yapılan her
işlemi, her öneriyi örnekleriyle birlikte sunuyorlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yanlış yapıyorlar.
BAŞKAN -
ve burada biz görüştükten sonra
bu işlemi gerçekleştiriyoruz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, o zaman şöyle
yapalım
BAŞKAN -
ve böyle bir şey de
yapıldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şöyle yapalım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Nasıl yapalım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz
başladığınız işleme, bu kanun görüşmelerine
devam edin. Kanunlar Kararlar geçmişteki örneklerin fotokopilerini
gruplara sunsunlar, bakalım. Sonuçta bu ortak öneri eninde sonunda
oylanacak ama gecenin sonunda ama başında. Eğer varsa, bir
sonraki maddeden önce yaparsınız ama bizim yasama
mantığımız kanun görüşmelerine başladıktan
sonra, başlamış bir işlem tamamlanmadan bu işlemin
araya alınarak yapılmasını uygun görmüyor.
BAŞKAN Ben
yapıldığını hatırlıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sizi dinleyeyim Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
belki gündemi yakinen takip etmemiş arkadaşlar olabilir,
zabıtlara geçsin, söyleyeceğim.
Az önce Sayın Grup Başkan Vekilinin Divan
kâtibinin sözünü keserek engellemiş olduğu Danışma Kurulu
önerisi, 4 partinin de ortak imza atarak 23 Nisanla ilgili tören ve
Meclisimizin Cumartesi saat 14.00te açılması için tüm partilerin
katılmasının davet metni
Çok böyle tartışmalı,
ihtilaflı bir konu falan değil. Dolayısıyla, şimdi
okunmasında da, sizin takdir edeceğiniz zaman okunmasında da
bizim açımızdan hiçbir mahzur yok. Ancak, mesele üzüm yemekse, mesele
Meclisi çalıştırmaksa bu tarz çıkışların ben
bu Genel Kurulun genel mehabetine aykırılık
doğuracağını düşünüyorum.
Takdir zatıalinizin.
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, buyurun.
BAŞKAN - Bu oylarınıza sunduğum
Danışma Kurulu önerisinde hepinizin imzası var, zaten böyle
olduğu için de geçmiş örneklerden hareket ederek görüyoruz ki ortak
bir Danışma Kurulu önerisi olduğu vakit bunu her aşamada
oylayabiliyoruz; bunu yaptık, bu yapıldı ve yapılıyor.
Ama tabii ki ortak bir Danışma Kurulu önerisi olmasa böyle bir
şey yapılmasının imkânı, ihtimali
olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama burada ortak bir irade
beyanı var ve bu irade beyanını, işlemini kapatıp
işimize bakmak anlamında oylamayı şimdi yaptık, hiçbir
mahzuru yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
bakın
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayalım,
okumayalım, kanuna geçelim Sayın Başkan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır,
okuyalım oylayalım Danışma Kurulunu Sayın
Başkanım, başladık.
BAŞKAN Bir dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, bir kez şunu yapalım...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yani, Özgür Beyin
isteğine göre mi hareket edeceğiz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayıptır ya!
BAŞKAN - Sayın Tunç, lütfen, ben
Sayın Özgür Özeli dinliyorum.
Evet, Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Danışma Kurulu önerisinin altında benim imzam var, bunda hiçbir
sıkıntı yok, 4 partinin birlikte imza attığı bir
öneri. Biraz önce de bir yanlış yaptık, düzeltirken bir imece
koyduk ortaya. Benim anlayışıma göre de, benim şahit olduğum
uygulamalara göre de kanuna geçtikten, komisyonu sorduktan, önerge, madde
oylattıktan sonra araya Danışma Kurulu önerisi sokmak doğru
değil.
BAŞKAN Ama yeni bir maddeye geçeceğim,
yeni bir işlem tesis edeceğim yani madde, önerge oylaması
esnasında bunu yapmıyorum. Bir işlemi bitirdim, ikinci, yeni bir
işleme geçeceğim. O nedir? 4üncü madde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şunu bir kez daha söyleyeyim: Benim şahit olduğum ve benim
zihnimde oluşmuş olan yasama mantığında bu yok ama
istediğinizi yapabilirsiniz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, kanundan sonra oylansın, problem yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Örnekleri getirirlerse,
bilmediğimiz bir şey varsa öğreniriz. Ama ben çok
sakıncalı görüyorum.
Kaldı ki Sayın Bülent Turanın
kalkıp da Efendim, 23 Nisandı da, bilmem ne de
Biz usul yönünden
bir hatayı engellemeye çalışırken sanki esasa yönelik bir
şey söylüyormuşuz gibi bir ifadesini de kendisinin içinde
bulunduğu psikolojik durumun verdiği bir hezeyandan başka bir
şekilde nitelemem mümkün değil.
BAŞKAN Tamam arkadaşlar, çok
teşekkür ederim.
Tamam, peki, örnekleri hazırlıyor
arkadaşlar.
Sayın Bostancı, lütfen, ben işleme
devam etmek istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, kanuna devam edebiliriz, sonunda
okuyabiliriz, tamamen takdirinizde.
BAŞKAN - Çünkü sizin insicamınız bozulduğu
gibi benim de insicamım bozuluyor. Takdir edersiniz ki ben sizlerden daha
çok şeyi ve evrakı takip etmek durumundayım. Tamam, örnekleri
getiriyor arkadaşlar.
Biz 4üncü maddedeki üç adet önergenin okunması
işlemine geçelim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (a) bendindeki "kamu düzeni" ibaresinden
sonra gelmek üzere, "ülke ve millet bütünlüğü" ibaresinin,
"diğer" ibaresinden sonra gelmek üzere ekonomik, sosyal ve
siyasi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin Tarhan Selina Doğan Mehmet Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Murat Emir
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 4üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının (a) bendindeki "kamu düzeni"
ibaresinden önce gelmek üzere "ülke ve millet bütünlüğü' ibaresinin,
"diğer" ibaresinden sonra gelmek üzere "ekonomik, sosyal ve
siyasi" ibaresinin eklenmesini ve maddenin sonundaki reddedilebilir
ibaresinin reddedilir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Kadir Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki Şimşek Kamil Aydın Mustafa Kalaycı
Mersin Erzurum Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 4üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
c) Talebe konu kişinin ırkı, etnik kökeni, cinsel
yönelim ve cinsiyet kimliği, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya
siyasi görüşleri nedeni ile bir soruşturma veya kovuşturmaya
maruz bırakılacağına veya
cezalandırılacağına veya kötü muameleye maruz
kalacağına dair inandırıcı nedenlerin bulunması,
İdris Baluken Meral Danış
Beştaş Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Adana Gaziantep
Çağlar Demirel Behçet
Yıldırım Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Adıyaman Muş
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul konuşacak.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Genel Kurulun sevgili emekçileri, sizlere de emeklerinizden
dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun 4üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Hani uluslararası adli iş birliği ve
uluslararası hukuka uymak diyoruz ya, Sayın Başkan, ben size
Gaziantepte yaşanan bir mahkemeyi anlatarak başlamak istiyorum.
Biliyorsunuz, birkaç ay önce Alman NDR ve SWR Kanalları IŞİDin
elinde olan Ezidi kadınların, çocukların İnternetten
satışa çıkarıldığını duyurmuş, bu
satış ofislerinden birinin Gaziantepte olduğunu
belirtmişti. Bu kanalların ve birçok dijital kanalın
yayınladığı videolarda ve dijital verilerde köle pazarına
sürülen Ezidi kadın ve kızları açıkça görülmekteydi. Bu
durum üzerine Gaziantepte İlerici Kadınlar Derneği ve Gaziantep
Barosu olay hakkında soruşturma açılması için suç
duyurusunda bulundular. Emniyet Müdürlüğü söz konusu iş
hanındaki bu ofise baskın düzenledi. Dikkatinizi çekiyorum, bu
baskında 370 bin dolar, çok sayıda yabancı pasaportun yanı
sıra Türkiye-Suriye arasında milyonlarca dolarlık para
transferinin yapıldığına dair 1.768 sayfalık Arapça
makbuz ele geçirildi. İlk duruşma 31/12/2015te yapıldı, hemen
ikinci duruşma on beş gün sonra yani 15/01/2016 yılında
yapıldı.
Değerli Başkan, bu duruşmada bu kadar
veriye rağmen, bu olaydan tutuklanan 6 Suriye vatandaşı delil
yetersizliğinden serbest bırakıldı. Delil
yetersizliğinden serbest bırakılanlar
Maalesef, biraz önce
rakamını verdiğim 1.768 sayfalık para transferini gösteren makbuzların
Arapça çevirisi 25/01/2016 tarihinde yani mahkeme kararını verdikten
on gün sonra verilmişti. İşte, biz uluslararası hukuka
uyuyoruz ya, yeri geldiğinde Biz mahkemelere müdahale edemeyiz.
Mahkemeler bağımsızdır, kararlarını verir.
diyenler
Gaziantepte sadece 7 hazirandan bu yana gözaltına alınan
yaklaşık 600 HDPli çocuk yargılanırken ve hiçbir suç
delili yokken aylarca içeride tutuklu kalırken böyle DAİŞ
militanları bu kadar delile rağmen delil yetersizliğinden beraat
ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, bugün Ezidi
halkımızın Çarşema Sor Bayramıdır. Bu vesileyle,
halkımızın bayramını tebrik ediyorum. Bu zulümden, bu
DAİŞ zulmünden bir an önce tüm toplumların, tüm halkların
kurtuluşunu diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.57
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (a) bendindeki kamu düzeni ibaresinden önce gelmek
üzere ülke ve millet bütünlüğü' ibaresinin, diğer ibaresinden
sonra gelmek üzere ekonomik, sosyal ve siyasi" ibaresinin eklenmesini ve
maddenin sonundaki reddedilebilir ibaresinin reddedilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE
SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı konuşacak.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz maddede yapılan
düzenlemeyle yabancı devletlerin adli iş birliği taleplerinin
reddedilebileceği hâller belirlenmektedir. Bu hâller arasında
Türkiyenin egemenlik haklarının ve millî güvenliğinin ihlal
edilmesi de sayılmakla birlikte ülke ve millet bütünlüğü gibi
vurguların da yapılması ve maddedeki diğer temel
çıkarlarının ihlal edilmesi ifadesine açıklık
kazandırılması gerekli görülmektedir. Ayrıca maddenin
sonunda yer alan reddedilebilir ifadesi maddeyi anlamsız hâle getirmekte
olup maddede sayılan hâllerin kabul edilebileceğine de inisiyatif
vermektedir. Zira, reddedilebilir ifadesi reddedilmeyebilir yani kabul
edilebilir anlamını da taşımaktadır.
Sayın Bakan, gerçi sizin konunuz değil ama
siz orada oturuyorsunuz, size soracağım. Amacınız nedir?
Gözünüzden mi kaçtı, yoksa bilinçli olarak mı böyle düzenliyorsunuz?
Millî güvenliğimizin ihlal edilmesi hâllerini içeren talepleri kabul
etmeyi mi düşünüyorsunuz? Egemenlik haklarımıza halel getirecek
taleplerde yabancılarla iş birliği mi yapacaksınız? Bu
düzenleme bu hâliyle asla kabul edilemez. Bu yanlış mutlaka
düzeltilmeli, reddedilebilir ibaresi reddedilir şeklinde
değiştirilmelidir.
Egemenliğin aziz milletimiz tarafından
kullanılmaya başlandığı tarihin yıl dönümündeyiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı yıl dönümünü cumartesi günü
idrak edeceğiz. 23 Nisan 1920 tarihinin 96ncı yıl dönümünün
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisini bize emanet eden, başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere ilk Meclisin tüm mebuslarını, kurucu kahramanları
ve vatanımızın selameti için canlarını seve seve
ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi
işgal yıllarının iç karartıcı
şartlarına rağmen, bağımsız yaşamaktan
başka seçeneği olmayan büyük milletimizin muazzam bir eseri olarak
Ulustaki taş binada hilalin umut güneşi gibi doğmuştur.
Yalnızca milletten güç alan, milletin varlığından heyecan
duyan ve milleti yaşatmak konusunda tavizsiz olan milliyetçi kahramanlar
adım adım teşkilatlanarak, hızla büyüyerek ve sabırla
çalışarak 23 Nisan 1920de bu muazzez millet eserini vücuda
getirmişlerdir. Millî mücadelenin her şeyden önce meşruiyete ve
milletin iradesine dayandığı Meclisin açılışıyla
gösterilmiştir. Biliyoruz ki ilk Meclis, Türk milletine mensubiyetin,
inanmanın ve milleti kurtuluşa inandırmanın demokratik
platformu, dualı mekânı ve eşsiz bir destanıdır.
İlk Meclisteki katılımcılık, çoğulculuk ve demokratik
ruh milleti özne yapan bir millîlik pırıltısının
iftihar belgesi ve başyapıtıdır. Bu millî
katılımcılık ve millî temsil kaygısı, daha
sonraki yıllarda cumhuriyetimizde şekil ve anlam bulacak, millî
egemenlik, millî irade ve demokratik kültürümüzün temelini teşkil edecektir.
Millî mücadelemiz, öncelikle Türk milletinin
bağımsızlığına duyduğu derin
bağlılıkla, sonrasında ise Büyük Millet Meclisinin
komutasında ve liderliğinde başarıya
ulaşmıştır. Özel bir ihtimam ve liyakate sahip Türkiye
Büyük Millet Meclisimiz vatan toprakları tamamıyla işgalden
kurtuluncaya ve Türk milleti bağımsızlığına
kavuşuncaya kadar devam eden millî mücadelenin beyni ve kalbidir, bu
sebeple de gazilik unvanını tam olarak hak etmiştir.
Ne hazindir ki son yıllarda millî
birliğimiz kırılmaya, millî kimliğimiz tahrip edilmeye
çalışılmaktadır. Özenle üzerinde titrememiz gereken bin
yıllık derin kardeşlik hukuku etnik fırsatçıların
elinde heba edilmek istenmektedir. Bugün asla hatırımızdan
çıkarmamamız gereken husus şudur: Kurucu
kahramanlarımızın ve muhterem ecdadımızın bizlere
bıraktığı millî emanetlerden, kanları ve canları
pahasına bizlere hediye ettikleri millî değerlerden hiçbir
şekilde vazgeçilemeyecek, ödün verilemeyecektir. Vatanımızın
bölünmez bütünlüğü, devletimizin üniter yapısı, Türk milletinin
şeref, itibar ve birliği Gazi Meclisin kırmızı
çizgilerindendir ve ihlal edilemeyecektir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (a) bendindeki "kamu düzeni" ibaresinden
sonra gelmek üzere, "ülke ve millet bütünlüğü" ibaresinin,
"diğer" ibaresinden sonra gelmek üzere ekonomik, sosyal ve
siyasi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Murat Emir (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Murat Emir konuşacak.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Söz almış bulunduğum 4üncü maddede,
yabancı devletlerin adli iş birliği taleplerinin
reddedilebileceği durumlar sayılıyor. Bunlardan kamu düzeni,
devletin diğer temel çıkarları gibi AKPnin sıklıkla yanlış
anladığı kavramlar var. Devletin temel çıkarları
dediğimiz zaman biz başka bir şey anlıyoruz ama siz
başka bir şey anlıyorsunuz. Eğer siz 17-25 Aralık
soruşturmasını örtbas etmek için Amerikada yakalanan,
yargılanan Rıza Sarrafa, Amerika hükûmetinin istediği
belgeleri, bilgileri vermemek için bu düzenlemeyi yapıyorsanız
yağma yok, boşuna yapıyorsunuz, iki elimiz yakanızda olacak
ve biz bu davanın takipçisi olacağız. (CHP
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla devletin
diğer temel çıkarları gibi müphem, karmaşık ve sizin
sıklıkla kendi cebinize, kendi menfaatinize
yorumladığınız kavramlar dolayısıyla adli iş
birliği yapmayı reddetmenizi buradan reddediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu sayılanlar
arasında cinsel yönelimin sayılmamış olması büyük bir
talihsizliktir. Bakınız bu, kamu düzeninden sayılır,
uluslararası hukukun bize yüklediği bir ödevdir ve bu nedenle de
uluslararası adli iş birliği gerekir. Ama biliyorsunuz ki,
İran gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde cinsel yönelim
farklılıkları ağır suçtur; hâlbuki bu, ülkemizde suç
değildir ve bu kamu düzeninden sayıldığı için de asla
ve asla bu ülkelerle adli iş birliği yapılmaması gerekir,
bu yasaya da bunun mutlaka dercedilmiş olması gerekir. Ama siz, daha
önce çıkardığınız, geçen hafta
çıkardığımız İnsan Hakları Kurumu Kanununda
da, bizim ısrarlarımıza rağmen, cinsel yönelimi
ayrımcılık nedeni saymayarak aslında kafanızın
arkasındaki bakış açısını da ele vermiş
oldunuz.
Yine, saymaya devam ediyoruz: Askerî suç,
düşünce suçu siyasi suç sayılmış, bunlardan tabii
düşünce suçu olunca insan gururlanmak istiyor, Türkiye kendisinde
düşünce özgürlüğü olduğu için düşünce suçu olan ülkelere
bilgi, belge vermeyecekmiş. Ama adama derler ki: Bir dön kendi ülkene
bak, senin ülkende düşünce suçu var mı yok mu?
Değerli arkadaşlar, yeri gelmişken
ifade edeyim, geçenlerde bir Alman televizyonunda
Cumhurbaşkanımıza yapılan hakaretleri asla kabul etmiyoruz,
bunu asla düşünce ifadesi kapsamında değerlendiremeyiz ve bunu
şiddetle reddediyoruz ancak bunun yanında aynı adaleti kurucumuz
Ulu Önder Mustafa Kemal için de beklemek zorundayız.
Bakın, RTÜKün sorun görmediği, olabilir
dediği metninden size küçük bir alıntı yapmak istiyorum. Bu,
sizin vicdanınızı yaralaması gereken bir söylem:
Firavunlar gibi saltanat sürdüler, yediler, içtiler, kustular. Bol
harcırahlar, hususi vagonlar, yatlar. Zevk, eğlence âlemleri. Vur patlasın,
çal oynasın. Her gün bayram, her gün seyran. Altta kalanın canı
çıksın. dediler Mustafa Kemal için. Bu, içinize sindi mi?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Mustafa
Kemal nereden çıktı ya?
MURAT EMİR (Devamla) Bakın, RTÜK, bunda
suç unsuru bulmadı, bunu düşünce ifadesi olarak değerlendirdi.
Peki, Bu Tayyip Erdoğana söylenseydi ne
derdi, Tayyip Erdoğana söylenseydi ne yapılırdı? diye
düşünürseniz değerlendirmelerinizi gerçekten merak ediyorum ama
vicdanınızdaki değerlendirmeleri merak ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede
ağır düşünce suçu ihlalleri vardır. Dolayısıyla
bunların mutlaka uluslararası standartlara uygun bir şekilde
düzenlenmesi gereği vardır.
Bakınız, Türk Ceza Kanununun meşhur
299uncu maddesi var. Şu ana kadar Cumhurbaşkanına hakaretten
1.800ün üstünde dava açıldı. Biliyor musunuz bunlardan 13
yaşında bir çocuk bile var. Biz uyuşturucu kullanma
yaşı 13 yaşın altına indi diye üzülürken sizler, bizim
İçişleri Bakanlığımız, bizim adliye
teşkilatımız 13 yaşındaki çocukları hakaret
suçlusu diye ifadesini alıyor, gözaltına alıyor ve
anlaşılıyor ki dokuz aydır da meğer polis
takibindeymiş. Böyle bir ülkenin Senin ülkende düşünce suçu var, o
yüzden sana bilgi göndermiyorum. demeye hakkı var mı?
Mesela 301inci madde tam bir garabet, son derece
müphem. Kimi istemiyorsanız, kimi sıkıştırmak
istiyorsanız, kim muhalifse bu maddeyi kullanarak
yargılıyorsunuz, tutukluyorsunuz ve süründürüyorsunuz.
Bu anlayışla Türkiyenin bu adli
paylaşımı, düşünce suçunu paylaşmayacak derecede
düşünce suçunu ortadan kaldırmış bir ülke olması
umuduyla Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım yalnız bir yoklama talebi var. Tespitimizi
yapalım lütfen.
Sayın Özel, Sayın Yedekci, Sayın
Akkaya, Sayın Emir, Sayın Yıldız, Sayın Yılmaz,
Sayın Doğan, Sayın Sarıhan, Sayın Tarhan, Sayın
Öz, Sayın Çamak, Sayın Gürer, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın
Zeybek, Sayın Emre, Sayın Balbay, Sayın Çam, Sayın Yüksel,
Sayın Erdem, Sayın Aldan.
İki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci maddede 3 adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 5. maddesinin (1)
fıkrasındaki "bu kanunda ve diğer kanunlarda"
ibaresinin "kanunlarda" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul
Samsun
Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın Fahrettin
Oğuz Tor
Mersin
Erzurum
Kahramanmaraş
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 5. maddesinin 1.
fıkrasının başına "Uluslararası"
kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Diyarbakır
Adana
Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım Ahmet
Yıldırım
Gaziantep
Adıyaman
Muş
Gülser
Yıldırım
Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri;
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir
İzmir
Bursa
Tahsin
Tarhan Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ
Kocaeli
İstanbul
Gaziantep
Serdal
Kuyucuoğlu
Mersin
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk olarak Mersin
Milletvekili Sayın Serdal Kuyucuoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki günlerde,
çatısı altında bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 96ncı yılını kutlayacağız. Bu
önemli gün hakkında düşüncelerimi dile getirmek üzere
karşınızda bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 23 Nisan 1920 tarihi
aynı zamanda Büyük Önderin emperyalist güçlere karşı
bağımsızlık yolunda Türkiye Büyük Millet Meclisini
kurduğu ve attığı en önemli adımlardandır. Bizler
bugün bu koltuklarda rahatça oturabiliyorsak bunu Atatürke borçluyuz. Bu
vesileyle kendisini bir kez daha minnet, saygı ve şükranla
anıyorum.
Şehitlerimiz gerekçe gösterilerek Türkiye Büyük
Millet Meclisinde her yıl verilen resepsiyonun ve çocukların
bayramının bu yıl iptal edilmesini de
kınadığımı ve CHPnin Mecliste çocuklarla yapmak istediği
etkinliğe Meclis Başkanının izin vermemesini de ayıpladığımı
belirtmek isterim. Neredeyse her gün verilen şehitlere hepimizin
yüreğinin yandığı, ailelerinin üzüntüsünün hepimizin
üzüntüsü olduğu bilinmelidir. Dünya çocuklarının sevgi ve kardeşlik
duygularıyla bir araya gelmeleri egemenlik ve
bağımsızlık duygusunun çocuklarımızda
geliştirilmesi için bu bayramın kutlanması, şehitlerimizin
ve geride kalan ailelerin de istekleridir diye düşünüyorum. Bugün,
çocuklarımız için bir eğlence günü olmaktan çok sevgi,
kardeşlik, birlik, beraberlik ve son günlerde yaşanan birçok çirkin
olayı da unutmalarına neden olacak bir gündür.
Ülkemizde son yıllarda gün geçmiyor ki çocuk
ölümü, tacizi ve istismarı haberi almayalım. Bu
yaşanılanların üzerine gitmek, sorumluları en
ağır şekilde cezalandırmak, gerekli yasal
değişiklikleri yapmak yerine biz çocukların
bayramlarını iptal ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde her yıl
çocuklarımızın uğradığı, başta
yaşam hakkı olmak üzere, barınma, sağlık, eğitim,
sosyal ve kültürel haklar gibi ulusal ve uluslararası mevzuatlarla korunan
çocuk haklarında yaşanan ihlallerde büyük artışlar
olmaktadır. Şimdi, bayramlarını iptal ettiğimiz
çocuklarımızla ilgili ülkemizden bazı verileri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Ülkemizde, Göç ve İnsani Yardım Vakfı
raporuna göre 2015 yılında 6.418 çocuk hak ihlaline
uğramış, bu ihlaller sonucu çocuklardan 703ü
yaşamını yitirmiş, 1.081 çocuk ise
yaralanmıştır. Yine, aynı yıl 3.897 çocuk, çocuğa
özgü adalet sisteminden yararlanamamıştır. Daha birçok
ayrıntılı verisi olan rapor çocuklar konusunda ülkemizin içinde
bulunduğu vahim tabloyu göstermektedir. Biz, çocuklarımıza
bayram sevinci yaşatmak yerine, her gün ülkemizin çeşitli yerlerinden
gelen taciz, tecavüz, ölüm ve benzeri haberlerle sarsılıyoruz. En
tehlikeli olan ise artık, bu olayların toplum nezdinde normal
görülmeye başlanmasıdır. Bunun nedeni ise cezaların
azlığı, bu olayların yaşanmasına neden olan
kişi, kurum ya da kuruluşların en üst düzeyde korunması ve
kollanması, önleyici ve caydırıcı önlemlerin
alınmamasıdır. Bu konuda -kurulması önce iktidar partisi
tarafından reddedilen- çocuk istismarının
araştırılması için kurulan Komisyon, tarafsız bir
şekilde çalışmalarını yapmalı ve
çocuklarımızın uğradığı istismarların
önüne geçilmelidir.
Değerli arkadaşlar, Kanada Toronto
Belediye Başkanı John Torynin belediyenin İnternet
sayfasındaki 23 Nisanla ilgili yayınladığı etkinlik
davetinin sadece iki paragrafını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Etkinlik davetinde Bu gün Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk tarafından 23 Nisan 1920 yılında dünya çocuklarına
armağan edildi. Toronto, farklı etnik ve kültürel grupların bir
arada uyum ve hoşgörü içinde yaşayabildiği bir kültür
mozaiği olarak biliniyor. Çocuk Bayramı gibi etkinlikler topluluklar
arasındaki etnik ve kültürel gelenekleri kaynaştırarak çok
kültürlülüğü destekliyor ve kardeşlik, sevgi, dostlukla birliği
sağlamlaştırıyor." diyor Kanada Toronto Belediye
Başkanı. Biz ise dünyadaki tek Çocuk Bayramının
kutlanmasını iptal ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, CHP olarak bu günün
hatta haftanın anlam ve önemine uygun olarak her türlü etkinliği
yapacağız çünkü biz geleceğimiz olan
çocuklarımızı seviyoruz. Atanın onlara armağan
ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarını
en doğal hakları olarak düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergelerin diğer
konuşmacısı Mardin Milletvekili Sayın Gülser
Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Şu an ülkemizde ve bu ülkenin başka
şehirlerinde yaşanan o kadar derin yaralar var ki onun için bunu daha
öncelikli bir görev olarak burada paylaşmak istedim. Bir Mardin
Milletvekili olarak, bölgemizde yaşananları belki birçok defa
arkadaşlarımız bu kürsülerden dile getirmiştir ama maalesef
bu sesler hiç duyulmadı; sanki kulaklar sağır, gözler kör,
yaşanan bütün bu acıları görmek istemeyen bir uygulamayla, bir zihniyetle
karşı karşıyayız.
Bakın, Mardinden birkaç örnek buradaki
milletvekilleriyle, milletin vekilleri olarak buraya gelen vekillerle
paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, Nusaybin sekiz aya yakındır
zaten fiilî bir uygulamayla, bir ablukayla karşı
karşıyaydı. En son 7nci kez ve 38inci gününe giren bir
sokağa çıkma yasağı ve abluka şu an Nusaybin üzerinde,
tankıyla, topuyla, tüfeğiyle, binlerce JÖHüyle, PÖHüyle şu an
Nusaybin bombalanmaktadır. Nusaybin bu ülkenin bir ilçesi değil midir
arkadaşlar? Mardin, Nusaybin, Cizre, Silopi, Şırnak hiç mi size
bir şey ifade etmiyor? Burada yaşanan acılar, burada öldürülen
siviller, terör adı altında yaşamını yitiren,
katledilen çocuklar, kadınlar, yıkılan evler hiç mi sizin
vicdanınıza hitap etmiyor?
Bakın, biz burada konuşurken siz o
kürsülerden şöyle diyebilirsiniz: O zaman niye terör var? Biz de bunun
karşısında size şöyle bir cevap verelim: Bu sorunlar,
masada çözülme zemini varken, diyalogla çözülmeye yakınken, bütün bu yol,
yöntemler varken niye bir halkın en meşru taleplerini, özgürlük
taleplerini, eşitlik taleplerini, var olma; özüyle hakikatiyle,
kimliğiyle, diliyle var olma taleplerini; kanla, tankla, topla, orduyla
bastırma yolunu tercih ettiniz? Buradan sormak gerekir. Eğer, AKP
Hükûmetinin zihniyetinde ve devletin şu an bütün kurumlarıyla AKPnin
hizmetine girmiş olan bu zihniyette Kürt sorununu çözmeye yönelik samimi
bir duruş olsaydı, bugün Rojavadaki politikası da DAİŞle
ortaklık değil, DAİŞi Rojavada besleyip Suriye
politikasını bu şekilde bataklığa sürükleyen bir
politika değil, Kürtlerle barışarak, komşusunu da Kürt
olarak seçerek bütün diğer halklarla barışı tercih ederdi.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Ne
barışı ya, hangi barıştan bahsediyorsun?
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Var olma
barışı.
Bakın, inancı en çok kullanan AKP
Hükûmetidir. Ben gerçek imanlılara buradan soruyorum: İnancı,
imanı gerçekten Allaha bağlı olan ve Allahın
yaratımı olan bütün farklılıkları tekçiliğe
bağlamayan bir yaklaşımla yanaşırdı. Kendi
inancına, kendi dinine, imanına, vicdanına, diğer
farklılıklara da kendine tanıdığı hak kadar
onlara da hak tanırdı, onları da eşit görürdü. Onların
varlığına, dinine, kimliğine saygı duyardı. O
zaman buradan sormak gerek: Bu nasıl turşu, bu nasıl lahana?
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Ha, bravo, onu
size sormak lazım!
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Eğer benim
Türkçemle de alay ederseniz arkadaşlar, ben Kürdüm, benim ana dilim
Kürtçedir.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Ya ne
alakası var?
MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) Ne alakası
var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Nasıl ne alakası var ya, neye itiraz ediyorsunuz?
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Alakası şöyle
var arkadaşlar: Ben Türkçeyi güzel kullanamıyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Güzel
kullanıyorsun, sen rahat ol.
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Yalnız bir şey
daha söyleyeyim -bakın sürem bitmek üzere- bakın, şu anda
Nusaybindeki uygulamalar
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
hakkımdan yiyorlar, onun için bir dakika süre istiyorum, son iki cümle
söylemek için bir dakika süre istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Veremem onu, özür dilerim. Diğer
arkadaşlara haksızlık yapmış oluruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, kadınlara pozitif ayrımcılık
yapabilirsiniz.
BAŞKAN Peki veriyorum bir dakika, tamam.
Örnek teşkil etmesin ama.
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Bakın, son olarak
iki tane örnek vereyim size: Nusaybinde bütün bu uygulamalara rağmen,
valiye sınırsız yetki verilmesine rağmen valinin yetkisi
yetmiyormuş gibi valinin yetkisini alıp askeriyeye devrettiniz. Orada
sıkıyönetim uygulaması var da haberimiz mi yok? Hangi hukuka
dayanarak böyle bir yetkiyi şu an askeriyeye devrettiniz?
Bir diğer uygulama: Öldürülen onca sivile
rağmen bunların hesabı soruldu mu?
ALİM TUNÇ (Uşak) Terörist onlar
terörist!
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Terörist
onlar, sivil yok.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayın, lütfen
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Siz çocuklara da,
kadınlara da terörist diyecek kadar
vicdansızlaşmışsınız, bu böyle bir gerçeklik.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Orada sivil
yok.
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Bir diğer konu: Bir
vali keyfî muamele olarak bir ay boyunca sokakta herhangi bir eylemi,
etkinliği yasaklayabiliyor. Bu hangi hukuka dayalıdır? En ufak
bir basın açıklaması bile şu an Mardinde yasaktır,
iki insanın bir araya gelmesi yasaktır.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hadi oradan, hadi oradan!
GÜLSER YILDIRIM (Devamla) Bütün bunları
hissetmeyen bir Parlamentoyla şu an karşı
karşıyayız ama tarih bunu kendi yapraklarında
yazacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Hoş
geldiniz! Dağdan hoş geldiniz!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yıldırım, kimsenin sizin
dilinizle ve lehçenizle alay etme hakkı ve haddi yoktur, lütfen bunu böyle
bilin. Bu Mecliste hiç kimsenin böyle bir davranışta bulunma gibi bir
lüksü de yoktur, böyle bir davranışta da bulunmazlar, bu Divan buna
asla izin vermez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Sayın Başkan,
bu benim için önemli bir konu değil.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 5inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki bu kanunda ve diğer kanunlarda"
ibaresinin kanunlarda" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor konuşacak.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili
değişiklik önergesi üzerinde MHP adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uluslararası adli
iş birliği, bir devletin yetkili adli mercilerinin diğer bir
devletin adli mercileri adına yerine getirdiği işlemlerin bütünü
olarak tanımlanmakta olup suçluların iadesi, soruşturma ve
kovuşturmanın devri, infazın devri ve hükümlülerin nakli
konularını kapsamaktadır. Suç ve suçlularla daha etkin bir
şekilde mücadele etmek için ülkemiz 10dan fazla ülkeyle sözleşme,
ABD başta olmak üzere pek çok ülkeyle de ikili adli iş birliği
anlaşması imzalamıştır. Günümüzde de bu
sözleşmeler ve ikili anlaşmalar çerçevesinde birçok devletle adli
iş birliği yapılmaktadır. Ülkemizin imzaladığı
uluslararası sözleşmelerden birçoğu yolsuzlukla mücadele, terör,
rüşvet, kara para, uyuşturucu ve kaçakçılık gibi
sınırı aşan örgütlü suçlarla, başka bir ifadeyle
organize ve mecazi anlamda tamamıyla duygusal ilişkilerle ilgilidir.
Burada beş dakikalık konuşma sürem içinde ben sadece işin
rüşvet boyutuna değineceğim.
Belirtmek gerekir ki ulusal ve uluslararası
rüşveti, kaçakçılığı, kara para aklamayı
sıfırlamak mümkün olmayabilir. Ancak, burada önemli olan şey, bu
yolda kararlı bir mücadele etme azim ve gayreti içinde olmaktır.
Benim hırsızım. anlayışı asla kabul edilemez.
Hele hele de alanı da vereni de lanetleyen bir inancın
temsilcilerinin parmak hesaplarıyla yolsuzluk ve hırsızlık
iddialarını örtmek istemesi ne bu dünyada ne de huzurumahşerde
asla affedilecek bir husus değildir.
Değerli milletvekilleri, dün
akşam Hükûmet sıralarında oturan Sayın Bakana ABDde
çeşitli suçlardan tutuklanan ve yargı süreci devam eden Rıza
Sarrafın yakın çalışma arkadaşı olduğu
iddia edilen, İranda yargılanarak idam cezasına
çarptırılan Babek Zencaninin yargılanma sürecinde Türkiye'de
dağıtılan komisyonun 8,5 milyar dolar olduğunu itiraf
ettiğinin yazılı medyada yer aldığını, Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı görüşüldüğü şu sıralarda bu kapsamda
Babek Zencaninin beyanında yer alan hususların
soruşturulması yönünde Adalet Bakanlığının bir
çalışması, bir gayreti var mıdır? şeklindeki
soruma maalesef bir cevap alamadım. Benden sonra diğer bir sayın
milletvekili arkadaşımız da benzer bir soru sordu. Soru aynen
Malumunuz olduğu üzere, İran İslam Devleti Babek Zencaniyi idama
mahkûm etti ve bu sorgulama esnasında Türkiye'de 8,5 milyar dolar
rüşvet dağıttığını hatta bakanlardan birinin
de binde 7 payı olduğunu söyledi. İran
Cumhurbaşkanının Türkiye'yi ziyaretinde bu konu gündeme geldi
mi? Merak edip de Bu rüşvet kimlere dağıtıldı? diye
sordunuz mu? Bunu yüce Meclisle paylaşmayı düşünür müsünüz
efendim? şeklindeydi soru. Sayın milletvekiline Sayın Bakan
tarafından verilen cevap aynen Ben de heyetler arasında görüşmede
bulunmuş bir Bakan olarak söylüyorum, gündeme kesinlikle gelmedi,
arkadaşlarımızın bilgisine sunalım. şeklinde
olmuştur. Bu cevaplardan Türkiye'de 8,5 milyar dolar rüşvet
dağıtıldığını beyan eden, eylemleriyle de
idama mahkûm edilen Babek Zencaniyle ilgili bir konu gündeme gelmediği
anlaşılmaktadır. O zaman ben de Sayın Bakana soruyorum:
Türkiye'de dağıtıldığı iddia edilen 7,5 milyar
dolar eski parayla 7,5 katrilyon küçük, soruşturulması,
araştırılması gerekmeyen önemsiz bir para mıdır?
Zencani Rıza Sarrafın cürmü olmasaydı da böyle
yapılır mıydı? Böyle bir iddianın peşine
düşmemek doğru bir yaklaşım olabilir mi? Böylesi bir
olayın üzerine gitmeyecekseniz uluslararası sözleşmeleri, ikili
anlaşmaları niye imzaladınız? O zaman ben de bu kanuna da
gerek yoktur diyorum.
Değerli milletvekilleri, tekraren hatırlatmak
istiyorum. Yüce dinimiz İslam Kendiniz, ana babanız ve
yakınlarınız aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun,
tutkularınıza uymayın, sözü geveler ya da yüz çevirirseniz Allah
yaptıklarınızı bilir. buyuruyor. Yani kısaca,
haksızlık karşısında susmayın demektedir. Hiçbir
makam, mevki kimseye baki değildir. Rüşvete,
hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşanlar, kara para
aklayanlar, rüşvetçilerinin önüne yatanlar, rüşvetin, kara
paranın, hırsızlığın,
dolandırıcılığın soruşturmasını
engelleyenler er veya geç hesap verecektir. Vatandaş Sarrafların
önüne yatmayın, soruşturun. demektedir. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrasındaki soruşturma veya
kovuşturma ya da infaz işlemleri ibaresinin soruşturma,
kovuşturma veya infaz işlemleri olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul
Samsun
Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın
Mersin
Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrası ile (2)nci fıkrasının (b)
bendinin başına uluslararası kelimesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Diyarbakır
Adana
Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım Mehmet
Emin Adıyaman
Gaziantep Adıyaman Iğdır
Ahmet
Yıldırım
Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir
İzmir
Bursa
Tahsin
Tarhan Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ
Kocaeli
İstanbul
Gaziantep
Gülay
Yedekci
İstanbul
(1) Uluslararası adlî iş birliği
kapsamında gelen bilgi ve belgeler, gönderen devlet izin vermedikçe,
talebe konu olan soruşturma veya kavuşturma ya da infaz
işlemleri dışında kullanılamaz.
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Gülay Yedekci konuşacak.
Buyurun Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün ülkemizde çok önemli bir dava görüşüldü.
Karamanda Ensar Vakfında tecavüze uğrayan çocuklarla ilgili bir
duruşma vardı.
Şimdi, garip bir duruşma geçti ve
sonrasında da bizim hepimizin endişe ettiği durumla aslında
bir ölçüde karşılaştık. Çünkü biz orada elbette ki
Bu tür
olaylar her tür toplumda olabilir. Ama önemli olan böyle bir olay
yaşandığında takınılacak tavırdır yani
Hükûmeti yönetenler, devleti yöneten Hükûmet neler yapmakta, nasıl
tavır almaktadır.
Biz, bakıyoruz, Aileden Sorumlu Sayın
Bakan Bir kereden bir şey olmaz. Ensar Vakfı ve onun
çalışmalarını biliyoruz. Biz o vakfı tanıyoruz.
diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yani diyor ki: Biz o
sapıkları tanıyoruz. Onun için, bizim için fark etmez. Biz,
Sayın Aile Bakanından vakfa değil çocuklara ve onların
ailesine sahip çıkmasını beklerdik.
RECEP ŞEKER (Karaman) Kaç kere söyledi.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) - Beyefendi, Aile
Bakanından Biz o çocuklara sahip çıkacağız. Annelere
babalara sahip çıkacağız. dediğini hiç duydunuz mu? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ŞEKER (Karaman) Duyduk, burada söyledi.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) - Nasıl bunu
konuşuyorsunuz? Önce çocuklar. Niçin siyaset yapıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
konuşmacı
.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) -
Yapamıyorsanız istifa edeceksiniz. Aile Bakanı istifa etmelidir.
Aile Bakanı istifa etmelidir. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Hemen,
bugün istifa etmelidir. Çocuklardan kıymetli hiçbir şeyimiz yok. Siz
de annesiniz, babasınız.
Türkiye, başka bir yere evrilmeye
başlamıştır. Son on yılda 250 bin çocuğa cinsel
istismarda bulunulmuştur, 250 bin çocuğa.
Peki, Türkiyedeki rakamlara bakalım,
Hükûmetten, devletten aldığımız rakamlara bakıyoruz.
Her 4 kişiden 1i depresyonda. Uyuşturucu
bağımlılığında yüzde 678 artış var. 10
yaşına inmiş uyuşturucu kullanma yaşı.
Fuhuşta yüzde 790 artış var. Peki, Türkiyede din ve ahlak
işlerinden sorumlu Diyanet İşleri
Başkanlığına çokça bakanlıktan daha çok para
ayırıyorsunuz, bütçe ayırıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz
Mercedes almak dışında o paralarla?
Yaptığınız iş nedir?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne alakası var?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) - Bir ülkede ahlak
çökmüşse o ülkede birçok sorun var demektir. Ama siz başka
şeylerle ilgileniyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz köprü
yapıyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) O köprüler hep sizin
eve doğru çıkıyor ne hikmetse.
Efendim, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu
Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün ve onun adının lekelenmesi
için elinizden geleni yapıyorsunuz. Havuz medyasını olduğu
gibi seferber ettiniz. TRTyi de açıkça kullanıyorsunuz. Her yerde
sizin adamlarınız Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarına laf söylüyor.
Buradan açıkça söylüyoruz: Ne milletimizin
gönlündeki Atatürk sevgisini silebilirsiniz ne de bu yüzyıllara sâri olan
Atatürkün büyük liderliğini, başarısını
silebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından İstismar etme! sesleri, gürültüler)
Boş konuşuyorsunuz, boş! 23
Nisanı kutlatmak istemiyorsunuz. Neden istemiyorsunuz?
Bakın, Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. dendi. Ulusal Egemenlik Bayramını
çocuklara armağan etmiş.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Hizaya gel!
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) - Niçin konserler
veriyorsunuz madem şehitlerimiz için kutlama yapmak istemiyorsunuz? Niçin
etkinlikler yapıyorsunuz? Her zaman bir bahaneniz var. 29 Ekimi kutlatmak
istemediniz. Daha iki sene önce, benim de içinde olduğum partili gruba siz
hakaret ettiniz ve darp ettiniz. 29 Ekimi, 19 Mayısı, 23 Nisanı
size rağmen, sonsuza dek kutlayacağız. Bu ülke, Türkiye
Cumhuriyeti Atatürkün cumhuriyetidir, hep öyle kalacaktır. Çünkü sizin Doksan
yıllık reklam arası. dediğiniz, bizim için Atatürkün
hatırasıdır. Biz, doksan yıllık reklam arası
değil, Atatürkün hatırası diyoruz ve uzun adam değil,
sarı saçlı, mavi gözlü dev diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Uzun adamdan niye
bu kadar rahatsız oluyorsun?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Bu yapı, bu
sonuçları elbette doğurur. Hamile kadın sokakta gezemez. 6
yaşındaki çocukla evlenilebilir. diyen zihniyet elbette bu
sonuçları doğurur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Uzun adam sizi
niye rahatsız ediyor?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Biz, bu zihniyetle
kavgalıyız, bu zihniyetin karşısındayız ve
direneceğiz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Böyle devam edin.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Uzun adamı
millet seçti. Bak, orada yazıyor, millet. Uzun adamı millet seçti,
millet!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum: Değerli
konuşmacının Çocuklarımız her şeyden
kıymetlidir. görüşü bizim de görüşümüzdür.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
İnşallah
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çocuklarımız
her şeyden kıymetlidir. Biz, bunu her yerde ve her şekilde
gösteririz. Sayın Aile Bakanı da farklı bir fikirde
değildir, Hükûmet de AK PARTİ Grubu da aynı fikirdedir.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Ama bir defadan bir
şey olmaz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Eminim,
konuşmacı da benim bu açıklamamdan memnun olacaktır.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Bakan da
açıklarsa tabii.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öte yandan,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu. Bizim, Gazi
Mustafa Kemal Atatürke, cumhuriyete yönelik hiçbir olumsuz tavrımız
yoktur. Aksine, AK PARTİ, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak
girişiminin bir siyasi iradesi olmaktan her zaman onur duymuştur.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Gölge etmeyin,
başka ihsan istemez.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu
bağlamda, uzun adamla sarı saçlı, mavi gözlü adam aynı
yoldadır.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrası ile (2)nci fıkrasının b)
bendinin başına uluslararası kelimesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Mehmet Emin
Adıyaman konuşacak, Iğdır Milletvekili.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanunun 6ncı maddesine ilişkin söz
almış bulunmaktayım. Kanunun 6ncı maddesi, adli iş
birliği yapılan ülkenin göndereceği belgelerin soruşturma,
kovuşturma ve infaza ilişkin alanda kullanılacağına
dairdir ve buna ilaveten bir de istisna maddeleri vardır. Bunlar suç
vasfının değişmesi ve yeni bir durumun ortaya
çıkması, yeni sanıkların ortaya çıkması durumunda
belgelerin kullanılabileceğine ilişkindi.
Bu aslında üzerinde çok da
tartışılması gereken bir madde değil, bence daha çok
şüpheli veya sanığı koruyan bir maddedir. Çünkü
soruşturmanın kapsamını veya kovuşturmanın
kapsamını belirleyen bir madde.
Aslında, benim burada, üzerinde ifade etmek
istediğim ya da konuşmak istediğim husus
24 Temmuz 2015
yılından beri acımasızca uygulanan savaş konseptinin,
belki, bu kürsüde çokça dile getirilen boyutunun dışında kalan
bir boyutuna değinmek isterim. Evet, şehirler
yıkılıyor, boşaltılıyor, yüzlerce sivil
insanımız katlediliyor.
Keza, siyasi soykırım
operasyonlarının ve Anayasanın âdeta 121 ve 122nci maddelerindeki
olağanüstü hâl ile sıkıyönetim koşullarının hangi
şartlarda uygulanacağını devre dışı
bırakan, İl İdaresi Kanununa dayanan, aslında,
sıkıyönetimi de aşan, sıkıyönetim
uygulamalarının da çok çok ötesinde bir uygulamanın, bir hukuk
dışı uygulamanın gündemde olduğu bölgede,
aslında, görülmeyen bir boyut daha var. Özellikle kent ve şehir
kuşatmalarının uygulanmadığı bölgelerde -belki
çokça dile getirilmedi ama- mevsim itibarıyla çok da güncel olan bir sorun
var, o da şu: Şimdi, mesela Kars, Ağrı, Erzurum, Van,
Bitlis gibi bölgelerde mevsim itibarıyla tam yayla sezonu yani köyünden,
kasabasından, şehrinden çıkıp hayvanlarıyla birlikte
yaylaya gidecek insanlar söz konusu. Ancak az önce bahsettiğim gibi
İl İdaresi Kanunundan kaynaklı valilere verilen yetki üzerine
bölgede 160-170 bölgeyi aşan özel güvenlik bölgeleri veya askerî yasak
bölge uygulamaları var. Şimdi, bu yasaklı yaylalar mevsim
itibarıyla hayvancılıkla uğraşan, aslında yem
bakımından besicilikle uğraşan
yurttaşlarımızın beş ay, altı ay gibi yani yaz
sezonunu geçirebilecekleri- çok daha ucuza hayvanlarını
besleyebilecekleri alanlar.
Bu alanların içerisinde aslında özel mülke
konu alanlar da söz konusu. Mesela, arkadaşlar, sadece ilim olan
Iğdıra ilişkin bir örnek vereyim. Bilirsiniz Iğdır
doğunun Çukurovası olarak kabul edilir; Iğdır tamamen
tarım arazisi ve tarımın yapıldığı bir il
ama yaz aylarında hayvanların ovanın dışına
çıkması gerekiyor. Mesela Iğdırda küçükbaş hayvan
sayısı yaklaşık 800 bin, büyükbaş hayvan
sayısıysa yaklaşık 90 bin. Şimdi, Iğdırda
hayvancılıkla geçinen bu yurttaşlarımızın
gidecekleri yaylalar Kars, Ağrı, Erzurum gibi yaylalar ama bu
yaylalara gidememektedirler. Bu şu anlama gelir:
Yurttaşlarımızın yaylaya çıkmaması,
yaylaların yasak bölge ilan edilmesi âdeta vatandaşımızın
terör kavramı, adı altında topyekûn
cezalandırılmasıdır ve tek seçenek kalıyor: Ovada da
besleyemeyeceklerine göre o zaman yok pahasına hayvanını et
işlemiyle, et üretimiyle uğraşan, şirket olan kombinalara
satma gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Buradan Hükûmetin tam da mevsimi itibarıyla bu konuya bir çözüm
getirmesini, yaylalar üzerindeki yasak kararını
kaldırmasını, vatandaşın seyahat ve mülkiyet
hakkına saygı göstermesi gerektiğini, bu keyfî uygulamalara son
vermesini talep ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrasındaki soruşturma veya
kovuşturma ya da infaz işlemleri ibaresinin soruşturma,
kovuşturma veya infaz işlemleri olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde, Erzurum Milletvekili
Sayın Kamil Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 6ncı maddeyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, âlemlere rahmet olarak
gönderilen Resulullahın bizatihi yaşayıp yaşatmaya
çalıştığı ilahi ilkeleri ve emirleri amacına
uygun bir biçimde, yani riyadan, gösterişten, kibirden ve siyasetten uzak
olarak idrak etmeye çalıştığımız Kutlu Doğum
Haftasının tüm insanlığa, hassaten ülkemize ve milletimize
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bir yandan varlık
ve yoklukta aşırılıkların
yaşandığı, öte yandan haklı çıkmak adına
veya yolsuzluklara dayanak oluşturmak için ifrat ve tefrit gelgitleri
yaşadığımız bugünlerde, asıl görmemiz ve
anlayarak farkında olmamız gereken şeyler içimizi acıtan
gerçeklerdir. Bunların başında da ihmal ve iltimaslar sonucu
yaşadığımız terör vahşeti ve
çocuklarımızın maruz kaldığı tacizler
gelmektedir. Bu anlamda, Diyanet İşleri başta olmak üzere tüm
yetkili kurumlar, bu Kutlu Doğum Haftasını vesile kılarak
her iki vahşete de hiçbir ikbal tasası taşımadan dikkat
çekmek zorundadırlar. Bu görevi ifa ederken Allah kelamını yani
hakkı ve hakikati bilakayduşart her zaman söylemekle yükümlü
yetkililer siyasi iradenin güdümünden korkmamalı ve endişeye
kapılmamalıdır çünkü ilim kapısı Hazreti Alinin
buyurduğu gibi Hakkın hatırı dostun hatırından
evladır ama dünyevi makamlara ve maddi varlıklara ram olmuş
zihniyet haksızlığa ve rızksızlığa itiraz
edecek azim ve kararlılığı gösteremez. Bu yüzden mahşerî
vicdanlarda da, bir büyük zatın ifade ettiği gibi Sultan
sofrasında oturan âlimin fetvası caiz değildir.den öteye
gidemez.
Değerli milletvekilleri, siyasi literatürümüzde
algıda seçicilik diye bir kavram var, bunu hepimiz zaman zaman
kullanıyoruz. Maalesef, on dört-on beş yıllık bu
iktidarın buna bir kavram daha kattığını görmekteyiz,
algıda seçiciliğin yanı sıra yargıda da seçicilik
olmaya başladı. Maalesef, bugün baktığımızda, biz
yargıda da seçici davranıldığı kanaatindeyiz. Bunu
sadece biz siyasi saiklerle ifade etmiyoruz. Uluslararası platformlarda
da, hazırlanan raporlarda da, yaptığımız
anlaşmalar ve anlaşmaların gereği yapmak zorunda
olduğumuz birtakım yükümlülükleri ifa edememekten de kaynaklanan
birtakım uygulamalarda açıkça görmekteyiz yani daha somut bir hâle getirmek
gerekirse, Türkiye Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele
Sözleşmesine taraftır ve kamu görevlilerinin adil olmayan
şekilde mal edinimi cezaya tabi hâle getirilmiştir. Uygulamanın
ilk gözden geçirme belgesi haziranda yayınlanmıştır.
Türkiye, Avrupa Konseyi yolsuzluğa karşı özel hukuk
sözleşmelerini ve uluslararası ticari işlemlerde Yabancı
Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Hakkında OECD
Sözleşmesini imzalamış ve onaylamıştır ama
maalesef, bugün, bu bağlamda OECD raporlarına baktığımızda
Türkiye'nin notu hiç de iyi değildir. Hem Birleşmiş Milletler
hem Avrupa Parlamentosu hem de OECD raporlarında, özellikle Deniz
Feneriyle başlayıp 17-25 Aralıkla devam eden süreçte ve bugün
içinde bulunduğumuz yargı sürecinde, Türkiye hiç de yükümlülüklerini
yerine getiren bir durumda ya da imza attığı anlaşmalara
uygunluk ifade ettiği durumda değildir. Peki, bunu nereden
anlıyoruz? Çok rahat, bakıyoruz birkaç uygulamaya. Gerçekten, bir
sürü sonradan olma zenginlerin, Sayıştay raporlarında
verecekleri, efendim, borçlu olduğu vergi dilimlerinin bir kalemde silindiğine
tanıklık etmekteyiz.
Şimdi, biraz önce veciz bir ifadede bulunduk.
Değerli milletvekilleri, bizim haktan, hakikatten daha önemli ilkemiz
olamaz, daha önemli düsturumuz olamaz. Ama maalesef burada mütemadiyen tekrar
ediyoruz, kişilere, siyasi eğilimlere olan
bağlılıklarımız gözümüzü o kadar kör ediyor ki
Hakkı da hakikati de bir tarafa bırakıyoruz. Ama ben yine
sözümü Hazreti Alinin o lafıyla bitiriyorum: Dostun hatırından
evladır Hakkın hatırı. diyorum, hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin
(2)nci fıkrasının sonunda yer alan bildirilebilir kelimesinin
bildirilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Diyarbakır Adana
Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım Ahmet
Yıldırım
Gaziantep Adıyaman Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 7nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(ç) bendindeki işlemler ibaresinden sonra gelmek üzere mütekabiliyet
esasları çerçevesinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın Mehmet
Parsak
Mersin Erzurum Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin
(1)inci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin
Tarhan Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Mustafa
Akaydın
Antalya
c) Uluslararası adlî yardımlaşma
talebine konu işlemin yerine getirilmesi sırasında hazır
bulunma talebinde bulunulabilir.
ç) Uluslararası adlî yardımlaşma
talebi kapsamında ilgili devletin iç hukukuna uygun olarak yerine
getirdiği işlemler, Türk hukuku bakımından da geçerli
sayılır.
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Sayın Mustafa Akaydın konuşacak.
Buyurun Sayın Akaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; politikacılar ve üst düzey yöneticilerde
sık rastlanan kişilik bozuklukları konusunda konuşmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kişilik
bozukluğu, bireyde öznel sıkıntı ve/veya toplumsal, mesleki
işlevsel bozuklukla giden uyum bozukluğu anlamına geliyor. Dünya
popülasyonunun yaklaşık yüzde 5 ila 20 sıklığında
kişilik bozukluğu olduğu tahmin edilmekte. Son günlerde
sıklıkla dile getirilen ve politikacılarda yüksek olduğu
varsayılan narsistik kişilik bozukluğu da kişilik
bozuklukları içinde çok önemli kabul edilen bozukluklardan birisi.
Yakın geçmişe kadar Amerikan popülasyonunda yüzde 1
sıklığında olduğu öngörülüyordu fakat özellikle
2000li yıllardan itibaren yüzde 6-7 sıklığına kadar
ulaştığı tahmin edilmekte. Yunan mitolojisinde sudaki
yansımasına âşık olan Narkissosa atfen bu ismi
almış bir kişilik bozukluğu türü yani kendine
âşık olan kişi anlamında. Narkissos suya bakar, bakar,
kendine âşık durumda, sonunda suya düşer ve ölür. Mitolojiye
göre bu sudan da bir çiçek yetişir, bu çiçeğin adına da nergis
çiçeği adı verilir. Dolayısıyla, nergis çiçeğinin
ismi de buradan geliyor. Politikacıların yanı sıra makam
işgalcileri, üniversite elemanları, cerrahlar, avukatlar ve
diktatörlerde de sık görüldüğüne işaret edilmiştir. Dünya
psikiyatrları DSM-IV adı altında o hastalık
tanısında kullanılan 9 tane kriter tarif etmişlerdir.
Birincisi
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Örneği uzakta
aramaya gerek yok.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) Ben hiç kimseye
dokundurma yapmıyorum, sadece literatürden aktardığım
bilimsel verileri söylüyorum. Lütfen sataşmada bulunmayın. Nereye
çekerseniz çekin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayna gibi, ayna. Tam
oturdu!
BAŞKAN Sayın Tunç, lütfen
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) Lütfen Sayın
Milletvekili
Susturur musunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akaydın, lütfen siz de
Genel Kurula hitap edin, cevap vermeyin.
Sayın Tunç, lütfen
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Kendine özel, eşi bulunmaz, herkesten önemli görme;
sınırsız güç, zekâ, güzellik, yetenek sahibi olduğunun
deklare edilmesi
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Önergeyle ne alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neden
rahatsız oluyorsunuz? Önergeyle çok alakası var.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Önergeyle çok alakası var, bağlayacağım sonunda, müsaade
edin.
BAŞKAN Sayın
Akaydın, lütfen siz de Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
İlahi güçle vazifelendirilmiş bilinmeyi bekleme, kendine
hayranlık, sürekli onay görme talebi, her şeyi yapma hakkı
olduğunu düşleme ve kayırılacak kişi olduğuna
inanma, kendi çıkarı için başkasının zayıf
yanlarını kullanma, empati -yani Türkçesi öz duyum- yapamama,
başarılı olanı kıskanma, herkesin kendisini
kıskandığını sanma
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Aynen öyle!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
küstah ve kendini beğenmiş tavırlar sergileme.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Şekilde gözüktüğü gibi.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Bunlar literatürden, ben eklemiyorum arkadaşlar. Bu 9 kriterden en az 5i
bir kişide varsa narsistik kişilik bozukluğu tanısı
konuluyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Kendinizi tarif ediyorsunuz.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Narsistik kişi her yaptığını mükemmel sanıyor,
eleştiriye duyarsız ve kırılgan.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Hoca, zamanın bitiyor. Önergeyi açıkla da belki oy
verebiliriz ya!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla)
Öz güvenli gibi düşünülse de geri planında öz güven eksikliği
var. Çocuklukta ana babayla ilişkilerinde bozukluktan
kaynaklandığı düşünülüyor. Anne babanın çocuğunu
kötü kullandığı öyküsü olduğu varsayılıyor.
Narsistik kişilik bozukluğu antisosyal kişilik bozukluğu,
paranoya ve psikopatik kişilikle beraber de görülmekte. Bozukluğun
diğer adı megalomani yani özseverlik, geri planda
aşağılık duygusu da var; Sezarlar, Firavunlar,
diktatörlerde sık rastlanır. Aşırı hırslı
insanlar, pahalı ev, iş yeri ve lüks araba düşkünlüğü,
eleştiriye, alaya, mizaha aşırı tepki verme eğilimi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Önergenin konusu
neydi ya? Önergeniz neydi, önergeyi bir açıklar mısınız?
Önergeyi açıkla, belki oy kullanabiliriz lehinde.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) - En büyük korkuları
güç kaybıdır, övgüden beslenirler, yergiden nefret ederler,
kolaylıkla depresyona girebilirler, hırslı oldukları için
başarı grafikleri de yüksek olabilir, liderlik pozisyonları
mensup oldukları toplumu felakete de götürebilir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen ancak bira festivali
yaparsın! Antalyalılar sana dersini verdi!
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) - Arkadaşlar,
narsistik kişilik bozukluğunun tedavisi çok zordur, hasta
olduklarını kabul etmedikleri için tıbbi yardım talepleri
olmaz. Napolyon, Hitler, Himmler gibi diktatör kişilikler örnek
gösterilebilir. Stalin, Kim Jong-il, Mengele, bugün popüler kültürde Paris
Hilton ve Donald Trumpta da olduğu ifade edilmektedir. WAFF
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Süreniz bitti.
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) - Çok müdahale olduğu
için yarım dakika daha rica edeceğim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Veremeyeceğim, kusura
bakmayın, lütfen
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) Türkiyede de bir
siyasetçide olduğu birkaç yıl önceki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA AKAYDIN (Devamla) -
bir dünya forumunda
dile getirilmiş, biz size İnternet
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Allah
aşkına ne konuştunuz siz! Siz ne konuştunuz ya! Önergeniz
neydi, önergeniz! Yazıklar olsun!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akaydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.07
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.17
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde, Antalya Milletvekili
Mustafa Akaydın ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 7nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(ç) bendindeki işlemler ibaresinden sonra gelmek üzere mütekabiliyet
esasları çerçevesinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Parsak (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsak konuşacak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 7nci maddesine dair Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz önergemiz hakkında söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Önergemizle ilgili sözlerime başlamadan önce,
bugün son gününü yaşamakta olduğumuz Kutlu Doğum
Haftamızın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyorum. Âlemlere rahmet Efendimiz Peygamberimiz Hazreti
Muhammed birçok mucizelerle dünyaya gelmiş, onun varlığı
dünyayı aydınlatmış ve tüm çirkinlikleri güzelliklere
çevirmiştir. İnsanlık onunla gelen yüce değerler ve
prensipler doğrultusunda büyük medeniyetler kurmuş, kaybedilen
haklarına kavuşarak değerlerinin farkına varmış,
kadın-erkek, Allahın ve tüm dünyanın huzurunda eşit olmanın
hazzını tatmıştır. Bizler, bize sunulan bu eşsiz
değerin kıymetini bilerek onun dürüstlüğü, şefkati, adaleti
ve insanları koruyup kollaması, zulme ve tüm zorluklara
karşı koruyuculuğunu rehber edinmeliyiz. Bu duygu ve
düşüncelerle Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Efendimizin tüm
insanlığa ulaştırdığı mesajların samimi
ve doğru biçimde anlaşılmasını,
yaşanmasını, yaşatılmasını ve ülkemiz
adına birlik, beraberlik ve bütünlüğün daim
kılınmasını temenni ediyor, tüm İslam âleminin Kutlu
Doğum Haftasını en içten dileklerimle kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, söz
aldığım tasarının 7nci maddesi Türk adli
mercilerinin talepleri başlığı altında
yargılamanın sonuçlandırılması veya
sonuçlanmış bir yargılamanın infazı hususunda adli
talepleri düzenlemektedir. (1)inci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç)
bentlerinde bu taleplere ilişkin usuller düzenlenmekte, (2)nci
fıkrasında ise, başka bir devletin ceza soruşturması
açmasına sebep olabilecek bilgilerin Türkiye Cumhuriyeti tarafından
öğrenilmesi hâlinde ilgili devlete gönderilmesi düzenlenmektedir.
Adli iş birliğinin uluslararası hukuk
bakımından öneminin büyük olduğu
tartışmasızdır. Hatta farklı ülkelere ait hukuk
sistemlerinin kendi aralarında oluşan ilişkilerinin artması
münasebetiyle bu husus âdeta bir zorunluluk hâline dönüşmüştür. Bu
sebeple, uluslararası hukuk sisteminde yapılan veya yapılacak
her türlü olumlu mevzuat değişikliğinin ülkemizin faydasına
olduğunu düşünmekteyiz ancak yürürlüğe koyduğumuz bu
mevzuat değişikliklerinin ülkemizin menfaatine ve itibarının
yükselmesine yardımcı olacak şekilde uygulanması
gerektiği şüphesizdir. Gerek hukuk sistemimizin uluslararası
konularda getirdiği düzenlemelerde ve gerekse uluslararası siyasi
ilişkilerimizde öncelikli ve ilk hedefimiz Türkiyenin ve aziz Türk milletinin
menfaatleri olduğu yine kuşkusuzdur.
Bu açıklamalardan hareketle, Reza Zarrab
olayı malumdur. ABDde tutuklanan ve hakkında dört farklı suçtan
yetmiş beş yıl hapis cezası istenen Reza Zerrab şu
aralar yakayı kurtarma peşindedir. Yakayı kurtarma demişken,
bu şahsın Türkiyede yakayı nasıl kurtardığı
da hepimizin malumudur. Eski İçişleri Bakanı Muammer Gülerin bu
şahsa Sen rahat ol, vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben
yatarım. ifadeleri ne yazık ki hafızalardan silinmeyecek bir
kara leke durumundadır. Ayrıca, üzerinde görüşmelerini
gerçekleştirdiğimiz bu kanun tasarısı kapsamında Reza
Zerrabın iadesinin istenip istenmeyeceği de akıllara
gelmektedir. Bu sorunun net cevabının verilmesini aciliyetle
beklemekteyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyenin
uluslararası hukuki ve siyasi ilişkileri ne yazık ki içler
acısı bir durumdadır. Akşamları havuz medyası
haber bültenlerinde güçlü Türkiye imajı çizmeye çalışmakta ise
de sınırlarımızın ötesinde durum ne yazık ki tam
da böyle değildir. AKP, üzerinde görüşmelerini
gerçekleştirdiğimiz bu tür kanun tasarılarıyla
Avrupayı memnun etmeye çalışmakta ancak ne yazık ki somut
bir başarı elde edememektedir.
Değerli milletvekilleri, bir başka boyutu
itibarıyla da yurt dışında bulunan her türlü terör örgütü
üyelerinin Türkiyeye iadeleri kararlı bir şekilde talep edilmelidir.
Konunun bu boyutuyla ayrıca önemli olduğunu düşünmekteyiz. Yani,
vize muafiyeti kapsamında ve Avrupanın zorlamasıyla değil,
samimi bir tavır ile bu kanun ve ilgili uluslararası hukuk
kuralları işletilerek Türkiye düşmanlığı yapan
her kim varsa hepsinin ülkemize getirtilmesi ve birlikte gerekli
cezalarının verilmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz, âlemin nizamı ve devletin kutsiyeti gayesiyle adım
atılmasını, Türke ait hangi zaruret veya gereklilik varsa
kanunlaştırılmasını talep etmekteyiz.
Uluslararası sorunlarımız ancak bu felsefeyle çözüme
kavuşabilecek niteliktedir.
Bu vesileyle önergemizin kabulünü talep ediyor, Gazi
Meclisi ve sizleri bir kere daha saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 7nci maddesinin (2)nci fıkrasının
sonunda yer alan bildirilebilir kelimesinin bildirilir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Behçet Yıldırım (Adıyaman) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; 278 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde görüşlerimizi belirtmek
üzere grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu yasal düzenlemeleri özü itibarıyla Avrupa
Birliği uyum yasaları kapsamında yapıyoruz ama bu
düzenlemeler Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda tartışılmadan
alelacele Meclise sevk ediliyor. Bu nedenle, biz bu Avrupa Birliği uyum
süreçlerinde yasalar yaparken sadece bu yasa için demiyorum, aynı düzlemde
bütün yasalar için ülkeyi bir deneme tahtasına çeviriyoruz. Bu
yasayı çıkaralım, sonuçlarına bakalım, Avrupa
Birliği raporlarında bir eksiklik olduğu söylenirse tekrar
düzeltiriz ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûmiyet
kararları çıkarsa tekrar tekrar düşünürüz.
mantığıyla yani gerçekten demokratik standartlarda ve ülkenin
ihtiyaçlarına göre değil günü kurtarma üzerinden yasa yapıyoruz.
Kanun maddesinin özü şu: Vize muafiyetinden
faydalanmak adına Avrupa Birliğince verilen ev ödevidir. Kusura
bakmayın ama asgari demokratik standartları oluşturmadan vize
muafiyetinden faydalanmamız da Avrupa Birliğine katılmamız
da söz konusu olmayacaktır.
Asgari demokratik standartlar demişken, asgari
demokratik standartlar olan ülkelerde yasalar herkes için
bağlayıcıdır. Adıyamanlı bir köylü hemşehrim
için de geçerlidir, ak sarayda oturan başkanlık özlemi içerisinde
olanlar için de bağlayıcıdır. Ama "Ben mahkeme
kararlarını tanımıyorum, ben yasaları
tanımıyorum, gerekirse kanunları bir tarafa bırakın
kendi zihinsel inkılabınıza göre karar verin." diyen bir
anlayışla bu Meclisten ne kadar kanun çıkarırsanız
çıkarın bir sonuç vermeyecektir.
Kanunların uygulamada bağlayıcı
olabilmesi için öncelikle Meclisin, en başta Meclis çoğunluğuyla
Hükûmetin, Meclisten geçen kanunlara, bütün otoriteler
karşısında kendisinin yasama yetkisine sahip çıkması
gerekir. Siz bu iradeyi göstermedikten sonra buradan hangi yasayı
çıkarırsanız çıkarın vize serbestisini de unutun,
Avrupa Birliğine katılmayı da.
Mevcut üzerinde konuştuğumuz yasanın
düzenleme şekline baktığımızda da Hükûmetin yasama
yetkisine sahip çıkmasını bırakın, Hükûmet Meclisteki
çoğunluğuyla Meclisin düzenleme alanı içerisindeki konuları
yönetmelik düzenlemek şeklinde merkezî makama yani Adalet
Bakanlığına bırakmıştır. Yasayla
düzenlenmesi gereken konular yönetmelikle düzenleme yoluna gidilmektedir. Bu
parlamenter sistemin ruhuna da özüne de aykırı bir durumdur. Bu
nedenle bu düzenleme, Hükûmetin Meclis çoğunluğuyla açıkça Anayasa
ihlalidir.
Bu düzenlemeye ilişkin olarak Hükûmetin
hazırladığı gerekçe şu şekildedir: "Ülkemiz
ile Avrupa Birliği arasında devam etmekte olan Vize Serbestisi
Diyalogu süreci kapsamında vize serbestisi yol haritasında yer alan
ülkemize ait yükümlülükler arasında adli işbirliğine
ilişkin hususlar da bulunmaktadır. Cezai konularda uluslararası
adlî iş birliği alanında özel bir kanunî düzenleme
yapılması, Vize Serbestisi Diyalogu sürecinin tamamlanması ve
ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında yürütülmekte olan üyelik
hedeflerine ulaşılması ve bu çerçevede Birlik
müktesebatının karşılanması açısından da
önem taşımaktadır. Bu şekilde izah ediliyor.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, bu
yasaları vize muafiyeti için yapıyoruz, mayısa
yetiştirmemiz gerekiyor sanırım. Hiçbir aklı
başında ülkenin, barışın hüküm sürmediği bir
coğrafyaya, bir ülkeye vize muafiyeti vermeyi düşüneceğini
zannetmiyorum. Bu nedenle, vize muafiyeti istiyorsak öncelikle ülkemizde süren
çatışmalı ortam mı dersiniz, savaş ortamı mı
dersiniz, adına ne derseniz deyin bu şiddet sarmalından
çıkmamız gerekiyor.
Üyelik hedeflerine ulaşılmasından
bahsediliyor gerekçede. Üyelik hedeflerine ulaşmak istiyorsak
bırakın suçluların iadesini, öncelikli olarak yaşam
hakkı ihlallerini gidermeliyiz, düşünceyi, ifade özgürlüğünü
kapsayacak düzenlemeleri getirmeliyiz, basın özgürlüğünü
sağlamalıyız. Kendi ülkesinin belirli bir bölgesine o bölgenin
milletvekili giremiyorsa bu vize muafiyetini unutun. Sokağa çıkma
yasakları hâlen devam ediyorsa, ölümler yaşanıyorsa, binlerce
insan yerinden yurdundan göç etmek zorunda kalıyorsa, temel
sorunlarımızı diyalog, müzakere temelinde çözemiyorsak,
Anayasayı ihlal ederek milletvekillerinin
dokunulmazlığını kaldırmaya çalışarak Avrupa
Birliği hedeflerine ulaşmamız da mümkün değildir. Bu
barış ortamının sağlanmamasında bir numaralı
sorumlu Hükûmettir. Bu nedenle, vize muafiyetinde Avrupa Birliği üyelik
sürecinde mesafe katetmek istiyorsak ülkedeki bu savaşın bir an önce
durdurulması ve insanların düşüncelerini özgürce ifade
edebileceği, demokratik bir zeminde tartışabileceği,
örgütlenebileceği bir ortamın yaratılması gerektiği
düşüncesindeyim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin
(1)inci fıkrasının (a) bendindeki "takdirde"
ibaresinin "halde" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın
Mersin Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş
Birliği Kanunu Tasarısı 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Tahsin
Tarhan Muharrem
Erkek
Eskişehir Kocaeli Çanakkale
Musa
Çam Selina
Doğan Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Mehmet
Gökdağ
Gaziantep
(1) Uluslararası adlî yardımlaşma
talepleri hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 Sıra
Sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin
(1)inci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Mahmut
Toğrul Osman
Baydemir Ahmet
Yıldırım
Gaziantep Şanlıurfa Muş
Behçet
Yıldırım
Adıyaman
b) Türk adli mercileri, gerekçe göstererek,
talepleri kısmen veya tamamen reddedebilir ya da gerek görülen hallerde ek
bilgi veya belge isteyebilir.
BAŞKAN Okunan hâliyle Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
- Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Osman Baydemir konuşacak.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir kez daha
sizleri saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Şüphesiz ki üzerinde yaşamış
olduğumuz yasanın tümü lafzıyla, ruhuyla, kelimesiyle temel
amacı bu ülkenin temel ihtiyacı olan hukukun üstünlüğünün
tesisini inşa etme çabasından ziyade vize muafiyetinin gereklerinin
alelacele yerine getirilmesinin çabalarından bir tanesine şu anda hep
birlikte teşrikimesai yapıyoruz. Peki, vize muafiyeti çabası
yanlış bir çaba mıdır? Elbette ki değildir. Vize
muafiyetinden bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlarımız elbette
ki günü geldiğinde ve inşallah gerçekleştiğinde istifade
edeceklerdir. Ama çok açık ve net söylüyorum: Bu yasama
organının çabaları maalesef bu muafiyetin kalkmasına
yetmeyecektir çünkü uygulama ile yasa paralellik arz ettiğinde ancak o
uluslararası yükümlülüğün gereği yerine getirilmiş
olacaktır. Bugün uygulama bambaşka bir safhadadır, bambaşka
bir devleti işaret etmektedir.
Bakın, size bir metin okuyacağım:
TEM şube personellerinin gözaltındaki kişiler ile avukatlara
dönük dışlayıcı ve rencide edici uygulamaları
nedeniyle, CMUK kapsamında avukat görevlendirmeyi durdurduğumuzu
kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Bu açıklama benim açıklamam
değil, Urfa Baro Başkanının açıklaması ve devam
ediyor açıklamasında: Meslektaşlarımız
dışlanmakta, müvekkilleriyle görüşmeleri engellenmekte, hakarete
uğramaktadırlar. Aileler gözaltındaki yakınlarına özel
müdafi tuttuklarında TEMdeki kolluk görevlileri gözaltındakilerin
özel müdafi istemediklerine dair sahte tutanaklar tutarak avukatlar geri
gönderilmektedir. Geçtiğimiz günlerde, bir kadın
avukatımız, TEMde bir ifade için beklerken ayak ayak üstüne
attığı için TEM polislerince hakarete maruz kaldı ve zorla,
rencide edici bir tutumla yaka paça dışarı çıkarıldı.
Avukatlar fişlenmekte, gözaltındaki kişilere dair bir algı
oluşturularak aynı zamanda meslektaşlarımızın
görevlerinin gereğinin ifası engellenmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri -Sayın Bakan, burada, sizin yerinizde Sayın Adalet
Bakanının olmasını çok arzu ederdim- yaklaşık
olarak altı aylık zaman dilimi içerisinde sadece Urfa şehrinde
1.400 insan gözaltına alındı, en ağır işkencelere
maruz kaldı, en ağır işkencelere. Burada biz gruplar kendi
aramızda tartışma yürütürken ve bu ülkenin siyasi atmosferinin
içerisinde bulunduğu tabloya dikkatlerinizi çekerken, uygulamada, sahada,
hukuk adına, hukuk devleti adına zerre kadar bir şey
kalmamış. En ağır gayriinsani muamelelere insanlar maruz
kalıyorlar ve şu andaki tablo nedir biliyor musunuz; iki futbol
takımının taraftarları gibi hiç kimsenin kendi
takımının faulünü, hatasını görmediği bir
perspektifle burada bir karşılıklı suçlama hâlini
yaşıyoruz. Ama bunun en büyük acısını bugün, bu
coğrafyada yaşayan insanlar çekiyor ve emin olun, bir gün hukuk her
birimize lazım olacak.
Bu sıralarda şu anda -siyasi temsiliyet
itibarıyla söylüyorum- bu ülkeyi yönetmeyen, şu ana kadar yönetme
nasip olmayan yegâne siyaset ve siyaset anlayışı varsa o da HDP
yönetimidir, HDP perspektifidir. Şu ana kadar Hükûmet olmadık, o
bağlamda söylüyorum ama bütün bu diğer siyasi eğilimler hükûmet
oldular ve bir müddet, bir dönem siz diyordunuz ki: Adalet, özgürlük, eşitlik.
Bugün sizin yönetiminizde tam on dört yıldır insanlar adalet,
eşitlik, özgürlük diye inliyorlar, bağırıyorlar. Emin olun
bir gün adalet, bir gün özgürlük, bir gün eşitlik sizlere de lazım
olacaktır.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Herkese
lazım.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Gelin, bu minvalde
bir kez daha bu şiddet sarmalından önce bu ülkeyi
çıkaralım, bu ülkeyi kurtaralım. Akabinde burada çıkacak
olan yasalar yasa koyucunun perspektifi, toplumun temel ihtiyacına
yanıt verme imkânına, yanıt verme sürecine girmiş olacaktır.
Bu duygularla bir kez daha sizleri
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Elektronik yapalım.
BAŞKAN Elektronik yapalım, peki.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş
Birliği Kanunu Tasarısı 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Uluslararası adlî yardımlaşma
talepleri hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
Muharrem Erkek (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili
Sayın Muharrem Erkek konuşacak.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dün, Sayın Adalet Bakanı, yasa
tasarısının tümü üzerinde Hükûmet adına
değerlendirmeler yaparken tasarıdan çok uzaklaştı,
Bakın, görüyorsunuz, yasama ile yürütme iç içe, işler yürümüyor,
parlamenter sistem yürümüyor, gelin, hep birlikte şu başkanlık
sistemini halledelim, sorunlarımızı çözelim. dedi. Biz de
diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak -bunu her platformda söylemeye devam
edeceğiz- bizim sorunumuz parlamenter sistem, başkanlık sistemi,
yarı başkanlık sistemi yani hükûmet sistemleri değil, bizim
sorunumuz demokrasi. Onun için biz de diyoruz ki gelin, ülkemizi hak
ettiği birinci sınıf demokrasiye hep birlikte
taşıyalım. Gelin, temel hak ve özgürlükleri güvence altına
alan, temel hak ve özgürlüklerin özünü istisnalarla zedelemeyen,
yargıyı güçlendiren, hâkim güvencesini getiren ve parlamenter sistemi
güçlendiren, yasama organının yürütme üzerinde denetimini artıran
bir anayasayı hazırlayalım diyoruz ama bundan ısrarla
kaçıyorsunuz çünkü tek derdiniz başkanlık.
Bakın, bugün, dünyada ülkeleri dörde
ayırıyorlar; tam demokratik ülkeler; yarı demokratik, kusurlu
demokratik ülkeler; hibrit, melez demokrasi dediğimiz yarı otoriter
ülkeler ve otoriter ülkeler. Biz maalesef yarı otoriter ülkeler
sınıfındayız. Sizin döneminizde hibrit, melez demokrasi
sınıfına geriledik.
Peki, dünyada en demokratik kabul edilen 49 ülkeye
bir hep birlikte bakalım. Bu 49 ülkenin 5i başkanlık
sistemiyle, 6sı yarı başkanlık sistemiyle, 3ü meclis
hükûmeti, tam 35i de parlamenter sistemle yönetiliyor. Ve bugün dünyada
kişi başına düşen millî geliri 40 bin dolarları
aşan, kalkınmış, demokrasisi gelişmiş, refah
düzeyi en yüksek 20 ülkeye bakalım, 16sı parlamenter sistemle yönetiliyor.
Demek ki sorunumuz parlamenter sistemde değil, sorunumuz sizin
uygulamalarınızda. Gelin, parlamenter sistemi güçlendirelim, gelin
demokrasimizi
Bizim sorunumuz demokrasi, bizim sorunumuz Hükûmet sistemi
değil.
Bakın, bugün vize muafiyeti mecbur
kıldığı için yasa tasarılarını getirip
alelacele buradan geçirmeye çalışıyorsunuz. Bizim Avrupa
Birliğinde hedefimiz tam üyelik olmalı, her zaman tam üyelik. Size
tam üyelik vermeyelim ama vize muafiyetiyle gelin biraz dolaşın.
anlayışından hızla uzaklaşmamız lazım. Biz
de diyoruz ki, Parlamentonun yürütme üzerindeki denetimi, yargının
yürütme üzerindeki denetimi, medyanın yürütme üzerindeki denetimi, sivil
toplumun yürütme üzerindeki denetimi demek, demokrasi ve özgürlükler demektir.
Bu denetimler olmadığı sürece, demokrasiden ve özgürlüklerden
bahsetmek maalesef mümkün değildir.
Bakın, Sınır Tanımayan
Gazeteciler örgütü 2016 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksini
yayınladı, takip etmişsinizdir. 180 ülke arasında
basın özgürlüğü listesinde 151inci sıraya düştük. Uganda,
Tanzanya, Kenya gibi ülkelerden geri kaldık; İran, Irak, Nijerya ve
Etiyopya gibi ülkelerle de aynı kategoride yer aldık. Türkiye
kesinlikle bu tabloyu hak etmiyor. Onun için, bunu hep birlikte düzeltmek ve
hızla düzeltmek zorundayız. Onun için acil demokrasi diyoruz
değerli milletvekilleri, acil demokrasi.
Bugün Karamandaki dava sonuçlandı. Evet, suçlu
en ağır şekilde cezalandırıldı ama bu suçun
oluşmasında arka planda ihmali olanlar, yasaya aykırı
işlemlere göz yumanlar
Örneğin, Karaman Valisi, Millî Eğitim
Müdürü hakkında bir soruşturma açıldı mı? Devletin
yurtları yerine vakıfların, tarikatların yurtlarına,
evlerine çocukların teslim edilmesinde ihmali olanlarla ilgili soruşturmalar
açıldı mı? Bakın, laik eğitim sisteminin temeli
zedelendiği için maalesef bu sonuçları yaşıyoruz. Laik
Türkiye Cumhuriyeti üzerinde siyasal ya da kültürel İslamı oturtmaya
çalışmak doğru bir şey değil. Bizim yapmamız
gereken, Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosu olarak laik demokratik
cumhuriyeti, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak ve çağdaş
uygarlık düzeyine hep birlikte ulaştırmaktır diyorum, sevgi
ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erkek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin
(1)inci fıkrasının (a) bendindeki "takdirde"
ibaresinin "halde" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kadir Koçdemir (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Kadir Koçdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün akşam en uç
örneklerini yaşadık. 1 Kasımdan itibaren Meclisin
çalışmasına baktığımızda askerlikle ilgili
bir şeyi hatırlıyorum. Askerler, biliyorsunuz, ömürlerinin en
enerjik çağında, yaşlarındadırlar ve gündüz
meşgul edilirler ki yanakları yastığa değdiği
anda uyusunlar diye. Meclisin çalışma usulüne
baktığımızda sanki biz milletvekilleri de siyaset
yapmayalım diye gece bu saatlere kadar burada meşgul ediliyoruz,
doğru dürüst bir gündem takip etme, bir açık oturumu takip etme
imkânımız bile yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunun neticesinde de sık sık yanlış yere parmaklar
kaldırılarak, daha sonra Tüzüke takla attırılarak geri
dönüş yapılan oylamalar yapılıyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde milletvekilleri neye parmak kaldırdığını
bilmeme üzerine iki gün içinde üst üste birkaç kere yakalanıyoruz. Bütün
bunlar ne için? Bütün bunlar vize muafiyeti için. Vize muafiyeti neydi? Vize
muafiyeti 2014 yılında bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onaylayıp yürürlüğe koyduğu bir süreç; yine, Hükûmetimizin
Eş zamanlı olarak yürütülecek. diye başlattığı
ve sürdürdüğü bir süreçti. Eğer bu süreç planlandığı
gibi gitseydi 2017 Haziranında geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti
aynı anda yürürlüğe girecekti. Ancak, son zamanlarda desinler,
demesinler işine meselelerin özünden daha fazla önem veren bir
Başbakan sayesinde bu iş sıkıştırıldı
ve ilk hazırlandığında 200 madde kadar olan bir metin, 38
maddeye indirilip 170 kadar maddesi yönetmeliklere bırakılarak bizim
önümüze getirildi.
Peki, eş süreçte, Hükûmet kararından
vazgeçtiğimiz bu süreçte doğru gidiyor muyuz? Biz geri kabul
anlaşmasını üç-dört ay önce başlattık. Haziran
ayında vize muafiyetini Türk vatandaşları için elde etmeyi
umuyoruz. Ama, öyle olacak mı? Geçen hafta alınan kararlar ve
yarın içişleri bakanları toplantısında tekrar gündeme
gelecek bir husus var. Burada deniliyor ki, takip etmişsinizdir: Vize
muafiyeti o zaman olmayabilir, olursa da Gürcistan, Kosova ve Türkiye'ye
birlikte, Avrupa Birliği tarihinde bir ilk olarak şartlı olarak
verilecek. Üç şartın yerine gelmediği görüldüğü anda vize
muafiyeti kaldırılabilecek, eğer bu kabul olur ve karar mertebesine
çıkarsa. Nedir onlar? Geri kabul sürtüşmesiz olacak. Nedir ikinci
şart? Mültecilere burada insanca imkânlar sağlanacak, bunlar kontrol
edilecek Avrupa Birliği tarafından ve insan haklarına riayet
bakımından en küçük bir problem olmayacak. Eğer bunlar olursa
vize muafiyeti derhâl kaldırılabilecek.
Şimdi, bütün bunları yapan
Hükûmetimizin bazı hassasiyetleri buna benzemektedir. Birkaç gün sonra 23
Nisanı kutlayacağız. 23 Nisanı kutlamayı bazı
gerekçeler gösterilerek Meclis Başkanlığımız
kaldırmıştır ancak aynı Hükûmet, bu zamana kadar
1990lı yıllardan beri şehit yakınlarına istihdam
sağlamaktadır bu devlet; bu Hükûmetin görev yaptığı
yıllarda, utanmadan Başbakanımız arkasında Şehit
Yakınlarına İstihdam Kura Şöleni adı altında
şölenler tertip edebilmekte ama bu gazi Meclisin milletin iradesini kendi
eline almasının yıl dönümünü bazı başka şeyleri
gerekçe göstererek kutlamamayı -Türkiye'nin gündeminden etkilendi-
Türkiye'nin acısını paylaşmaya vesile olarak
göstermektedir. Arkadaşlar, durumumuz şuna benziyor: Adamın
birisi yeni bir araba almış, arabasından hiç memnun değil
ve şikâyet ediyor. Pişkin pişkin soran satıcıya da
şunu söylüyor diyor ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİR KOÇDEMİR (Devamla)
Bu arabanın kornasından başka her yerinden ses geliyor.
Türkiye, Meclisinden başka her yerinin ses ve yetki sahibi olduğu bir
sistem hâline geldi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Koçdemir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik oylama
İki dakika
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır. Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 9uncu maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli
İşbirliği Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin
(3)üncü fıkrasının sonundaki "gözetilir" ibaresinin
"esas alınır" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Kadir Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki Şimşek Kamil Aydın Ruhi Ersoy
Mersin Erzurum Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin
(2)nci ve (3)üncü fıkralarındaki "milletlerarası"
kelimesinin "uluslararası" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Mahmut Toğrul Behçet
Yıldırım Ahmet
Yıldırım
Gaziantep Adıyaman Muş
Mehmet Ali Aslan
Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Uluslararası adlî yardımlaşma
talebinin yerine getirilmesinde görüntülü ve sesli iletişim
tekniğinin kullanılması istenebilir. Bu işlemler, yerine
getiren devletin yetkili makam veya mercilerinin yönetimi altında ve bu
devletin hukuku uyarınca yürütülür.
Cemal Okan Yüksel Musa Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin Tarhan Selina Doğan Mehmet Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Hüseyin Çamak
Mersin
BAŞKAN Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Çamak konuşacak.
Buyurun Sayın Çamak. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tüm dünyada adaletin simgesi olan, bir elinde
adaletin keskin kılıcı, diğer elinde terazi ve gözünde de
tarafsızlık bandı olan adalet tanrıçasının
gözündeki tarafsızlık bandı Türkiyede maalesef sökülüp
atılmış durumdadır. 12 Eylül 2010 referandumundan sonra
yargı önemli bir ölçüde iktidarın güdümüne girdiğinden beri bu
tarafsızlık bandı kalkmış ve gözleri sadece birilerine
bakmaya koşullanmıştır. Meydanlarda Ya taraf ya da
bertaraf olacaksın. sözleri inledikten sonra bu ülkede adalet kelimesi
sadece bir kadın ismi olarak kalmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye,
Ukrayna ve Rusyadan sonra en fazla davası olan ülkedir. Bu davalar büyük
çoğunlukla Türkiye'nin aleyhine sonuçlanmaktadır. Uluslararası
hukuk normları dışına çıkarak hem ülkemizin prestiji
altüst oluyor hem de her geçen gün, kaybedecek bir şeyi kalmayan insanlar
yaratmaya devam ediyoruz. Bu durum, tabii ki siyasi erkin Orta Doğudan
örnek aldığı az gelişmiş demokrasiler doğrultusunda
yasama, yürütme ve yargıyı tek bir gücün elinde toplama hevesinin bir
sonucudur.
Değerli arkadaşlar, Kurtuluş
Savaşını Osmanlıyı işgal eden Avrupa
devletlerine karşı kazanan Atatürk Türkiyesi yüzünü bir zamanlar
savaştığı Avrupaya dönerek muasır medeniyet
hedefinden asla vazgeçmemişti. Çünkü muasır medeniyet aynı
zamanda dünya ülkeleriyle rekabet etmenin de en önemli şartlarından
birisidir. Nitekim, genç cumhuriyet dünya standardına ulaşabilmek
için Avrupa hukuk düzenini, vatandaşlık koşullarını,
eğitimden kadın-erkek eşitliğine kadar tüm uygar
koşulları yerine getirmeyi başarmıştır. Hukukun
dünya standartlarındaki yapısıyla oynayıp
tarafsızlığının yitirtilmesi Irak, Suriye ve
Libyanın düştüğü aynı Orta Doğu
bataklığına yarın bizlerin de düşebileceği bir
zemin hazırlamak demektir.
Sayın milletvekilleri, adliye
koridorlarında Kaç İsmail kaçlarla birlikte adaletin de kaçıp
gittiği, adalet saraylarının başka sarayların
boyunduruğu altında, insan haklarına ve ifade özgürlüklerine
zarar verdiği bir dönem yaşıyoruz. Can Dündar ve Erdem Gül
davaları gibi Anayasa Mahkemesinin tarafsız kararlar verebilme umudu
dışında, herkes siyasi davaların sonuçlarının
nereye varacağını biliyor. Bu durum -ülkemiz için
harcamamız gereken enerjiyi- maalesef birbirimizle didişmemize ve bu
haksızlıkların kurbanlarının ardından
yakınmamıza neden olmaktadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Adalet bir ülkede yaşayan
vatandaşların nefes borularıdır. Adaletle oynayarak ancak o
toplumu nefessiz bırakabilirsiniz. Nefes almakta zorluk çeken
vatandaşlar can havliyle her türlü şeye başvurabilirler.
Adaletin tecelli etmediği düşüncesi şiddet döngülerinin en
önemli dayanağını oluşturmaktadır. Bu nedenle,
kılavuzu çağdaş demokrasiler olmayan ülkelerde terör kendisine
her zaman çöplenmeye müsait bir alan bulmuştur. Bir Fransız atasözü
der ki: Adaletin küçük olduğu ülkelerde büyük olan suçlulardır.
Bunun örneklerini, maalesef, ülkemizde de görmekteyiz. Bugün yargının
işinize gelen taraf durumunun, yarın başkası
geldiğinde sizleri de bertaraf edebileceğinin farkında
olunması gerekir.
Gelin, uluslararası hukuk normlarını
hiçe sayarak hem el âleme daha fazla rezil olmayalım hem de birbirimizi
daha fazla hırpalamayalım. Ülkemizde ödül alanların
uluslararası suçlara karışmaktan yurt dışında
cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Sözlerime son verirken herkesin ihtiyacı olan
adaleti bağımsız dokusundan uzaklaştırmayalım
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Önergeyi oylarınıza sunacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin
(2)nci ve (3)üncü fıkralarındaki milletlerarası kelimesinin
uluslararası olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Aslan (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Peygamber (AS)ın doğum yıl
dönümü. Rebiyülevvelin 12nci gününde doğmuştu. O gün de miladi
olarak 20 Nisana tekabül ediyordu. O yüzden, sürekli, ay yılıyla
güneş yılı arasında tarihlerde farklılık
olabiliyor ama o dönemde rebiyülevvel 20 Nisan miladiye denk geliyordu.
(x)
ayetine muhatap yani Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik ayetinin
muhatabı Hazreti Muhammed (AS)ın doğumunu biz kutluyoruz ve
bütün insanlığa, bütün âleme barış, huzur getirmesini
temenni ediyoruz.
(x)
ERKAN HABERAL (Ankara) Türkçesini söyle,
anlamıyoruz.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Türkçesini
söyledim. Tabii Türkçe
Sizin Kürtçe ve Arapça antipatiniz olduğu için
Türkçeyi dahi anlamayacak, maalesef, bir basiretsizliğe gelen
arkadaşlar var. Böylesi bir günde bunu dert etmenizi de teessüfle
karşılıyorum. Biz burada bütün ümmetin diline
saygılıyız, ayetler var; Biz sizi farklı diller ve renkler
üzerine yarattık ki tanışasınız ve yardımlaşasınız
diye, birbirinizi inkâr edesiniz diye değil.
Tabii, konu adalet. Yine, adaletle ilgili onlarca
ayet vardır ve bu ayetler hepimizi bağlıyor, özellikle
halkın, milletin iradesinin tecelli olduğu Meclisi daha da çok
bağlıyor çünkü bizler nasıl olursak halk da öyle olur. Biz
birinci dereceden örneklik teşkil ediyoruz. Nisa 58de
(x) İnsanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmediniz. demektedir. Ve yine
Resulullahın bir hadisi var, hepimizi bağlayan ve en çok da
bugünlerde belki ihtiyaç duyduğumuz bir hadis, buyuruyor ki: Sizden
evvelki toplumların helak olmalarının başlıca sebebi,
aralarında itibarlı bir kimse suç işlediği zaman ona
dokunmamaları, zayıf ve kimsesiz biri suç işlediğinde ise
onu cezaya çarptırmaları olmuştur. Allaha yemin ederim ki
kızım Fatıma suç işlerse cezasını görecektir.
diye buyurmuştur.
Bu hadisi okurken aklıma dokunulmazlıklar
geldi. Peygamber (AS) Veda Hutbesinde Faizi kaldırdım ve ilk
kaldırdığım faiz de amcam Abbasın faizidir ve ilk
kaldırdığım kan davası da yine amcazadem
Rebianın kan davasıdır. diye buyurmuştur. Eğer biz
kanunların tatbikini istiyorsak en basitinden dokunulmazlık
örneği- Peygamber (AS) ne kendine ne kızına ne de
akrabalarına bir ayrıcalık tanımamıştır.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasını isteyen en üst
makamdan tutalım; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet
Bakanı ilk önce kendi nefislerinde bunu uygulayacaklar ve diyecekler ki:
İlk olarak kendi dokunulmazlıklarımızın
kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu, Peygamberin ilahî
referansıdır, örneklik budur. Ama bakın, hadiste ne diyor?
İtibarlı bir kimse suç işlediği zaman ona dokunmuyorlar
ama zayıf ve kimsesiz biri suç işlediğinde onu cezaya
çarptırmaları helak olma gerekçesidir. Bunu Resulullah (AS)
söylemiştir ve söylediği de haktır ve yine bunu destekleyen
ayetler vardır: Rabbim dilerse sizi gönderip yerinize başka bir
topluluk getirir. Muhakkak ki Rabbim her şeyi denetlemektedir.
Bunların birinci dereceden muhatapları bizleriz. Bu kitap sadece
okunmak için inmemiştir. Resulullah yaşayan Kurandır, bu pratiklere
bizim bir şekilde mutlaka uymamız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Aslan, teşekkür ederim.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Ben teşekkür
ediyorum.
Partiden ziyade kendi pratiğinizi ortaya koyun,
partinize layık olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım yalnız yoklama talebi var.
Sayın Özgür Özel, buyurun, arkadaşlar
ayakta beklemesin, alacağım, işleminizi yapacağım.
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önce sayın hatip
konuşmasında Peygamber (AS)ın doğumundan yola çıkarak
dokunulmazlıklarla hiç akla hayale gelmeyecek şekilde bir tevilde
bulunarak bizim dokunulmazlıklarla ilgili olan politikamızı
eleştirdi, cevap vermek zorundayım izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika... (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Batman Milletvekili Mehmet Ali
Aslanın 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli hatibin az önceki ifadesinden yola
çıkarak ben de Hazreti Peygamberin doğum yıldönümünü
kutluyorum, rahmetle anıyorum. Onun yolunda yürümeyi ümit ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Hazreti Peygamberin
doğumundan yola çıkarak hangi gerekçeyle, hangi anlayışla,
hangi teville dokunulmazlıklara bağladığını
kıymetli hocamla bir daha görüşmek isterim, hangi gerekçeyle bunu
söylediyse.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hadisi bir daha oku
anlarsın.
BÜLENT TURAN (Devamla) Ancak, bizim
açımızdan bir gerçek var, o da şu: Biz aynen sayın
vekilimizin dediği gibi, dokunulmazlıkları sayın eş
başkanın üç ay önce Tüm dokunulmazlıklar kaldırılsın.
demesine referans vermesini isteriz. Bunu siz istediniz.
Ayrıca, bir gerçeği daha ifade etmek
isterim. Dokunulmazlık meselesi, Türkiyenin son dönem gündeminde
olmasının bir başka gerekçesi de HDPnin tüm vekilleri,
istisnasız, Dokunulmazlıklarımızı kaldırın.
diye başvurdular. Arkadaşlar, şaka yapmıyorum, birkaç ay
önce bütün HDP vekilleri genel başkanlarının öncülüğünde
gidip Meclis Başkanlığına imza atarak dilekçe verdiler, o
imza geri alınmadı. Talimatı baş üstüne. Siz dediniz, biz
şunu söyledik ama HDPnin değil, hepimizin kaldırılsın.
dedik. Çünkü bu kürsüye çıktınız, Allahtan korkmayarak -sizin
ifadenizle- bizimle ilgili Hırsızlık var, taciz var. dediniz,
olmayacak, hayalimizde olmayan ithamlarda bulundunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Estağfurullah.
BÜLENT TURAN (Devamla) Diyoruz ki: Madem
ithamınız var, AK PARTİnin de CHPnin de MHPnin de HDPnin de,
hepsini kaldıralım, el mi yaman bey mi yaman görelim. HDPnin kendi
talep etmiş olduğu imzaların da karşılığı
olsun.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Başbakan dâhil mi,
Başbakan?
BÜLENT TURAN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Baluken...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın hatip hem grubumuzun dokunulmazlıklar hakkında büyük bir
çelişki içerisinde olduğunu hem de korktuğunu ifade etti.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika... (HDP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İmza var mı yok
mu? Bir şey demedim Sayın Başkan. Geri aldılar mı
imzaları?
15.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bülent Turan hukukçu ama anladığım
kadarıyla Parlamentodaki hukuk faaliyetlerini, yasama faaliyetlerini çok
fazla takip edemiyor. Bizim hem 24üncü Yasama Döneminde Anayasa Uzlaşma
Komisyonuna sunmuş olduğumuz teklif hem de dokunulmazlıklar
meselesi üzerine yeni hazırlamış olduğumuz anayasa teklifi
ortada. Biz öyle oyunlara, hilelere başvurarak, bir defaya mahsus,
Anayasa'ya aykırı bir şekilde getirilmiş olan bir teklifi
doğru bulmuyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Niye korkuyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Şimdi
söyleyeceğim sana, şimdi söyleyeceğim kimin korktuğunu.
BAŞKAN Laf atmayın sayın
milletvekilleri.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Kalıcı
olarak, bir defaya mahsus değil, bütün bakanları da içerecek
şekilde kürsü dokunulmazlığı dışında bütün
dokunulmazlığın kaldırılmasını teklif
ediyoruz. Korkan sizsiniz. Yani, siz öyle bir düzenleme getirmişsiniz ki
İç Tüzük'ün bütün mekanizmalarını baypas ediyorsunuz. Karma
komisyonla ilgili süreçler ortada yok, milletvekilinin savunma hakkı yok,
hukukun geriye doğru işlerliğiyle ilgili evrensel ilke ayaklar
altında. Tamamen keyfî bir uygulamayla Mevcut Anayasa'yı askıya
aldım, geçici madde getirdim, bir defaya da mahsus olacak. diyorsunuz.
Ya, böyle saçmalık olur mu?
SALİH CORA (Trabzon) Niye korkuyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Gelin,
kalıcı olarak -bütün milletvekillerinin kürsü
dokunulmazlığı dışında- hepsini
kaldıralım, bundan sonraki suçların tamamını da bunun
içerisine dâhil edelim diyoruz. Yani, bunu anlamıyorsanız, kusura
bakmayın, bizde sorun yok, sizin anlama yeteneğinizde sorun var
diyeceğiz.
Bizim açımızdan korkulacak, hesap
veremeyeceğimiz hiçbir şey yok. Defalarca söyledik, yolumuz zindana
da çıksa mezara da çıksa biz baş koyduğumuz bu yoldan asla
tek bir geri adım atmayız. Umarım siz de korkmazsınız.
Hepinize saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Grup Başkan
Vekili Bülent Turan partimizin de ismini anarak El mi yaman bey mi yaman?
Gelin görelim, işte, boyunuzun ölçüsünü. gibi şeyler söylemek
suretiyle, grubumuzun dokunulmazlıklar konusundaki tavrına
ilişkin yanıltıcı ve grubumuzun tavrıyla ilgisi
olmayan bir noktaya getirdi işi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konu sadece HDPydi
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevap vermek isterim.
BAŞKAN Partinizin adını kastederek
mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, CHP dedi.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
16.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada
büyük bir rahatlık içinde konuşuyorum tarihî bir tutarlık içinde
olan bir partinin mensubu olarak. (AK PARTİ sıralarından Aa
sesleri)
SALİH CORA (Trabzon) Vay vay!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) 2003 yılında, Adalet
ve Kalkınma Partisine ilk kez Dokunulmazlıkları gelin
kaldıralım. dediğimizde, 3 Kasım 2002 seçim beyannamenizi
örnek göstererek
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bak,
grubun alkışlamadı. Grup alkışlamadı.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Grup ne zaman alkışlayacağını bilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
o zaman
devrin Başbakanı şunu söylemişti: Bu yargıyla
mı? Bu yargıyla mı? 2010da bunu söylediğimizde Seçilmişleri
atanmışlara boğdurtmam. demişti. Geçtiğimiz
yıllarda Yargıda paralel hâkimiyeti var. deyip bu işten
kaçmıştı.
Şimdi,
dokunulmazlıklar konusunda günün Başbakanı Hodri meydan!
diyor. Diyor ki: Varsa cesaretiniz
,
kaçacak delik bulamazsınız.
O hodri meydana hemen cevabımızı verdik, rahatız.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Gruba sahip çık.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama
beyler, bayanlar, bir hodri meydan çekeceksen eğer, yiğitsen,
mertsen, o hodri meydanı başkalarının sırtından
çekmeyeceksin, kendini o işe dâhil edeceksin. (CHP sıralarından
alkışlar) Başbakanın hodri meydanında Başbakan
yok, Başbakanın hodri meydanında 26 bakan yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Var,
var.
SALİH CORA (Trabzon)
Grubuna sahip çık, grubuna!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Başbakan hodri meydan çekiyor ama yaptığı tavır
sahte kabadayılıktır, sahte kabadayı! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Korkaklık, korkaklık!
BAŞKAN Temiz bir dille
konuşalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Başbakana, hodri meydan çektikten sonra, otuz dakika sonra
uçağı kalkacakken, kısa bir görüşme için gittiği
Sarayı üç buçuk saat dar etti birisi. Binali
Yıldırımın bir tane fezlekesi, cebinde 800 imza,
Başbakanın kimyasını bozdular.
Bundan sonraki süreçte size
şunu söyleyelim: Birisi bir tavır ortaya koyuyorsa, cesaret ortaya
koyuyorsa önce kendi yüreğini ortaya koyacak.
Sizin
Başbakanınız sahte kabadayıdır, hodri meydanı
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından Ayıp, ayıp sesleri, gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Korkaktır, korkak!
BAŞKAN Sayın Özgür
Özel
Sayın Özel, lütfen
Genel başkanlara ve başbakanlara bu
şekilde ağır konuşmak doğru bir şey değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun, nedir
talebiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Genel Başkanımıza
kullandığı kaba dilden dolayı...
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika
Hoş değil, hiçbir
genel başkana ve özellikle Başbakana hoş değil.
17.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü milletin
kürsüsü, sokak diliyle, küfürbaz tekliflerle her gün kendi partisine
küfredenlerin taklit edildiği bir yer olamaz, olmaması gerekir. Hangi
genel başkan olursa olsun, hangi vekil olursa olsun az önceki ifadenin
yakışmayacağını söylüyorum. Ancak, son dönemde,
Mustafa Kemalin doksan yıllık partisinin geldiği yerin bir
küfürbaz partisi hâline gelmesi bizi üzüyor, bizi rahatsız ediyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Tayyipten öğrendik, Tayyipten!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Âdeta
bir küfür yarışması var; biri çıkıyor, biri iniyor;
Genel Başkan çıkıyor, grup başkan vekili geliyor. Böyle bir
şey kabul edilebilir mi?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Tayyip Beyden öğrendik!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bizim
Genel Başkanımız mert bir şekilde Bütün partilerin
fezlekeleri, dokunulmazlıkları kaldırılsın. dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendini
koysun, kendini!
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Evet. dersin, Hayır. dersin. Buradan yola çıkarak, hakaret ederek
yol almak, bir defa, size yakışıyor, onu söyleyeyim, size yakışıyor
ama biz üslubumuzu kollayacağız. Küfür ederek yarışan, daha
çok küfredenin yetkilendirildiği partilerden de olmayacağız
inşallah biz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERDİN BİRCAN
(Edirne) Ama kimseye de yakışmıyor.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakın değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeceğim:
Anayasada değişiklik teklifimizde tartışılan iki
husus var; bir tanesi dokunulmazlıklar. Beyefendiler Evet. diyormuş
da Başbakanınki yok diyormuş. Bakınız, fezlekelerde
bakanların da fezlekesi varsa
ERDİN BİRCAN
(Edirne) Var.
BÜLENT TURAN (Devamla)
o
da kaldırılıyor, bu işi bilmiyorlar.
ERDİN BİRCAN
(Edirne) Hayır, yok öyle bir şey.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakanlık görevinden kaynaklı, Yüce Divan kaldırılamaz. (CHP
sıralarından gürültüler) Parlamenterlerin lazımdır.
ERDİN BİRCAN
(Edirne) Bakanlık bitti.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Ancak, bilmiyor olabilirsiniz, şu anki
129 tane
(CHP sıralarından gürültüler)
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Yanlış biliyorsun, yanlış!
BÜLENT TURAN (Devamla) Ne
bağırıyorsun, ne? Dur bir dakika, sakin ol!
129 tane fezlekenin
içerisinde bakanlar da var. Bakanlık görevinden kaynaklı suç
başka bir şeydir, vekillikten kaynaklı suç başka bir
şeydir. Bilmiyorsan izah edebiliriz ama bir daha diyeceğim, elimde
liste var, şu an 11 kişi, ne yaptığınız belli
değil. Evet. mi diyorsunuz, Hayır. mı diyorsunuz?
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Sana ne! Biz ne istersek onu deriz. Sana mı
soracağız?
BÜLENT TURAN (Devamla) Kim
mert, kim değil, oylama anında göreceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçayın çok uzun zamandan beri söz talebi var, daha sonra size
vereceğim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Turan biraz evvelki konuşması
sırasında partimizin adını da zikretmek suretiyle ve El mi
yaman bey mi yaman? şeklinde bir ifadeyle
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika da size söz verelim Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabii, El mi yaman bey mi yaman? veya Hodri meydan!
nasıl bir üsluptur, sokak dili midir, sokak diline yakın
mıdır, hepinizin takdirine bırakıyorum.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak 14 Kasım 2007 tarihinde bir Anayasa değişiklik
teklifi hazırladık ve siyasi partilere, Adalet ve Kalkınma
Partisine de bu dokunulmazlıklar konusunda partimizin programında ve
seçim beyannamelerimizde yer aldığı şekliyle öneri
getirdik. Yalnız, Adalet ve Kalkınma Partisi
dokunulmazlıkların sadece kürsü dokunulmazlığıyla ve
Meclis faaliyetleriyle sınırlandırılmasına
ilişkin bu önerimizi kabul etmedi. Milliyetçi Hareket Partisinin hem
programında hem bütün seçim beyannamelerinde dokunulmazlık konusunun
kürsü dokunulmazlığı ve sadece Meclis faaliyetleriyle
sınırlı kalması öngörülmektedir.
Yine, bu çerçevede, Adalet ve Kalkınma
Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisine önerdiğimiz 4 ayrı öneri
vardı yine bu fezlekelerle ve dokunulmazlıklarla ilgili, gündemdeki
konuyla ilgili ve bu 4 önerimiz içinde ne bir Anayasa
değişikliği ne bir kanun değişikliği ne de bir
tüzük değişikliği gerekmiyordu fakat Adalet ve Kalkınma Partisi
konuyu bağlamından koparmak suretiyle ve ipe de un sererek bu konuda
ayak sürüdü ve geçici Anayasa değişikliğiyle konuyu uzattı
ve ipe un serdi. Oysa, Anayasamızdaki ve İç Tüzükteki süreçleri
işletmek lazım yani bunları yapmaya gerek yok, Anayasamız,
İç Tüzükümüz bu konuda yolu açmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
bu yolu pekâlâ bu
önerilerimiz doğrultusunda değerlendirmek suretiyle bu konuyu pekâlâ
rahatlıkla çözebiliriz.
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, ileride inşallah
ifade ederiz bunları Sayın Başkan ama böyle boşa hodri
meydan okumakla olmaz, asıl hodri meydanı Milliyetçi Hareket
Partisi yapmıştır size.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Evet, Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz önce Sayın Turan
benim konuşmama cevaben yaptığı konuşmasında
küfürbaz partisi ifadesini kullandı, cevap hakkımızı
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Yalan mı!
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
Vallahi, bir şey söyleyeceğim şimdi
kızacak bana grup başkan vekilleri ama söyleyeyim: Şu grup
başkan vekilleri olmasa bu Meclisi çok güzel idare edeceğiz vallahi
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Başbakanımıza hakaret ediyor, bunu diyemezsiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tekraren, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubundan Grup başkan vekilleri olmazsa Meclis güzel idare
edilir. sözünü alkışlayan 10-15 arkadaşımın
alkışlarını Adalet ve Kalkınma Partisinin 5
değerli grup başkan vekili adına kabul ettiğimi ve
teşekkürlerimi ilettiğimi arz ederim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kez,
bakanlar sürekli değişiyor, sürekli değişiyor, konuyla
ilgili, ilgisiz bakan geliyor, bazen eğrisi doğrusuna denk geliyor.
Bakın, kim oturuyor orada. Sayın Bakanın fezlekesi var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Doğrudur.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Doğrudur. diyor.
Bu yapacağımız
değişiklikte, Sayın Bakanın fezlekesi olmasına
rağmen, Anayasada bakanların Yüce Divanda yargılanmasıyla
ilgili bir soruşturma komisyonu kurulması, onun bir savcı görevi
görmesi, daha sonra onun raporunun Genel Kurulda oylanması şartı
olduğu için Sayın Bakan bu düzenlemenin dışında
kalıyor.
Kaldı ki biz CHP olarak şunu çok net
söylüyoruz: Bir tane önerimiz var baştan beri.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, böyle olabilmesi için göreviyle ilgili olması
lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) İç Tüzükün ilgili
maddesinin ilk fıkrası dursun, burada her şey özgürce
konuşulsun ama ondan sonra ikinci fıkrasını hepimiz için,
geçmiş için, bugün için, yarın için kaldıralım. Kim neden
çekiniyor? Kim neden korkuyor? Bunun kime zararı var? Bizim fezlekemiz
az. diyorsunuz. Eyvallah, azdan az gider, çoktan çok gider. Siz temiz bir
yönetim yapıyorsanız, bakanlarınıza güveniyorsanız,
kendinize güveniyorsanız, yargıda çok ciddi bir değişim de
yarattığınıza inanıyorsunuz, söylüyorsunuz,
Oğlan bizim, kız bizim. diyen var. Yargı elimizde. dedi
arkadaşınız. Bu şartlar altında siz geleceğe
dönük ve geçmişe dönük bir cesareti gösteremiyorsanız, ondan sonra
buraya gelenlerin eleştirisine bakın.
Sayın Başkan, sizi temin ederim, benim
söylediğim sahte kabadayı bir siyasi eleştiri.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tabii, tabii!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben normal şartlardaki
kabadayılığını falan bilmem. Ama kendi ifadesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Neden korkuyorsunuz?
Delikanlı olun. diyene Senin tavrın sahte kabadayı. demek
kadar normal bir şey yoktur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye söyleyeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok, şuradan söyle,
gözünü seveyim.
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önceki Grup
başkan vekilleri olmasaydı
ifadenizi şık
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Alkışladılar
seni, alkışladılar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şundan dolayı
KAMİL AYDIN (Erzurum) İki gündür sen
geriyorsun.
BAŞKAN Peki, bundan sonra espri de yapmayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben şaka olarak
aldım Sayın Başkan, demokrasi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Az önce malum partinin
grup başkan vekili kürsüden inerken Başbakanımıza laf
atacak, biz ona cevap vermeyeceğiz. Böyle bir anlayış olmaz diye
düşünüyorum, bu bir.
İkincisi
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen cevap verme.
BAŞKAN Sayın Turan, bunu söylemenize
gerek yok. Bunun ben bilincindeyim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Ama çok rahatsız olduysanız,
söyleyeceğim konuşmanın ikinci bölümünü de söyleyeyim: Grup
başkan vekillerini çok seviyorum, hepsi çok iyi arkadaşım.
Tamam?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım, biz de sizi çok seviyoruz.
Sayın Başkan, bir de bir yanlış
düzelsin diye söyleyeceğim. Az önce Grup Başkan Vekili,
konuşmasında Bakanların fezlekesi olmasına rağmen
yargılanmayacaklar. dedi, bu doğru değil. 83üncü madde ve
100üncü madde farklıdır. Bakanımızın fezlekesi varsa,
bu fezlekede bizler gibi dokunulmazlıktan kaynaklı bir engel varsa
kaldırılacak ve yargılanacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sor bakalım, şimdiki
durumu sor, öyle değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Konuştunuz, lütfen idareyi bana bırakın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, Sayın Bakana
sor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
grup başkan vekili bilmiyorsa ara verin anlatayım. Bir daha
söylüyorum
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ya,
eczacılık konularına girmiyor, hukuk, hukuk. Hukukçu olduğu
için daha iyi biliyor, eczacılığı sen konuşuyorsun
burada.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir dakika...
BAŞKAN Bitmedi mi daha?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmayabilirdi de, Sayın
Bakanın fezlekesi şeye tabi.
ALİM TUNÇ (Uşak) Sus artık ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Bakan, size de söz
vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, ancak, bir daha söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Görev suçu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Parlamenter rejimlerde
Yüce Divan diye bir müessese var, bunu kaldırmak ayrı bir
çalışmadır. O yüzden dokunulmazlıktan kaynaklı
fezlekenin engellenmesi bizim dönemimizde kalkacak ve bakanlar
yargılanacaktır. Ancak, görev suçundan kaynaklı başka bir
şey varsa, savcılıktan gelen fezlekelerden bahsetmiyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam işte
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O zaman Yüce Divan
mevzusu başlayacaktır. Dolayısıyla Sayın Bakanın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, yankesicilik
yaptıysa yargılanacak, Rezanın önünde yattıysa
yargılanmayacak mahkemede.
BAŞKAN Sayın Özel
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu nasıl bir durum
ya!
ALİM TUNÇ (Uşak) Sus bir ya, sus ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sana ne be! Sana mı
soracağım susmayı?
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Turanı dinliyorum ve anlamıyorum. Lütfen müdahale etmeyin, o da grup
başkan vekili, siz de.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu nasıl bir adap, bu nasıl bir edep!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne alakası var?
BAŞKAN Devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Küfürbaz deyince
kızıyorlar, hep kendi konuşacak, hep kendi durduracak, biz
sadece dinleyeceğiz, böyle bir şey olabilir mi?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Cinsi sapık diyen
kim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Cinsi sapık,
kendisi de söylüyor, neden söylüyor?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Kim söylüyor bunu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önüne dön Bülent, önüne dön.
BAŞKAN Sayın Turan, sözünüzü bitirdiniz
mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
laf attıkları için biliyorum, Altına yatmak. tarzı alçak
bir ifade kullanan adam cinsi sapıktır. Bunları söylüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan,
bakanlarımızın fezlekesi aynen vekiller gibidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Bitti mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senin psikolojin bozuk, senin
psikolojin bozulmuş.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan bir açıklama
yapacak.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, Anayasanın 148inci maddesinde Anayasa
Mahkemesinin görevlerini sayarken, Anayasa Mahkemesi Bakanlar Kurulu üyelerini
görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla
yargılar, görevleriyle ilgili. Dolayısıyla da İsmet
Yılmaz hakkındaki fezleke Kültür Müsteşarlığı
yaparken, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna,
Ankaraya atanması gereken birisini Erzuruma atadı diye -benim
izinde olduğum dönemde- bir savcının bundan dolayı
soruşturma açmasından yani yargı kararlarını
gereği gibi yerine getirmediğinden dolayı gönderilmiş bir tezkere.
Dolayısıyla, bu dokunulmazlık kalkarsa bu suçtan dolayı
İsmet Yılmaz da yargılanacak ama yargılanacağı
yer Yüce Divan değil. Niye Yüce Divan değil? Göreviyle ilgili
değil de ondan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anlatalım Sayın
Başkan, anlatalım.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Anlamaz,
anlamaz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
- Nereye gidecek? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
gidecek.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.28
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN
278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
Tasarının 9uncu maddesi üzerinde Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasını
yapacağız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği
Kanunu Tasarısının 9uncu maddesinin (3)üncü
fıkrasının sonundaki "gözetilir" ibaresinin "esas
alınır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili
Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzerinde
tartıştığımız torba yasanın içerisindeki
genel konular Avrupa Birliği uyum sürecinde vize muafiyetiyle ilgili
tartışmalar, benim konuştuğum 9uncu madde de Avrupadaki
tutukluların ya da herhangi suçlunun İnternet ortamında, dijital
ortamda ifade verilmesi, alınması konusunda teknolojinin
kullanılmasıyla ilgili yasal düzenlemelerin gelmesi. Elbette ki
hayatın içerisindeki sözlü kültür, yazılı kültür, elektronik
kültür, kültür değişmeleri ve küreselleşme, iletişim
ağı ve odaklarının yaygınlaşması bu tür
paylaşımları kaçınılmaz kılmıştır.
Fakat bu işin sonunda vize serbestisini alıp almayacağımız
konuların dahi tartışmalı olduğu bir ortamda Avrupa
Birliği maceramızda bir yol alabilir miyiz diye koşturuyoruz.
Şimdi, bu maceraya koştururken, Milliyetçi Hareket Partisi kendi
seçim beyannamesinde ve genel prensiplerinde onurlu üyelikten bahseder.
Şimdi, suçluların iletişimlerini kullanma kaygısını
dile getiren yasa bir tarafta, diğer tarafta da Avrupanın yine kendi
merkezlerinde bölücülerin ekranları üzerinden yayın yapan, âdeta
terör örgütlerinin propagandasını yapan alanları da serbest
bıraktığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bununla da
kalmıyor, bu kalmanın ötesinde Batı kendi dünyasında, kendi
ilkelerinde ve inançlarında tanımlamış olduğu
problemleri dünyanın problemi olarak göstermek istiyor. Onlar için 11
Eylül süreci bir dönüm noktası ve onlar için tehdit dün El Kaide, ondan
sonra IŞİD vesaire, vesaire gibi kendi ürettikleri heyulaları tehdit
unsuru olarak görüp onlara karşı bütün dünya ortak tedbir alsın
diyor, bana entegre olmak isteyeler de bunun içerisindeyse eğer diyor.
Pekâlâ, bu PKK neyin tehdidi? Yani bu bizi tehdit
eden PKK, terör örgütü değil mi? Şöyle bir baktım
hazırlık yaparken, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde,
Başbakanlığa bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı çeşitli ülkelerin ve uluslararası
teşkilatların terör konusundaki mevzuatlarını yani
kırmızı kitaplarını incelemiş.
Orada ne çıkmış değerli
milletvekilleri, biliyor musunuz? Batı, kendisi için tehdit olarak sadece
deminki saydığım örgütleri görmüş. PKK Batı için bir
tehdit değil, hatta ve hatta birkaç gün önce yayınlanan
raporlarında da neredeyse PKKyı terör örgütü listesinden
çıkartın. diye öneride bulunuyor ve Türkiyeyi yerden yere vuruyor.
Şimdi, Türkiyenin yerden yere vurulduğu bir rapor ortada. Biz de
burada, sabaha döndü, gün döndü artık, herkesin uykusu geldi, herkes
yorgun, sinirler had safhada, Avrupaya vize sevdası mevzuatında
kanun çıkartmaya çalışıyoruz. Bu bana çok ironik geliyor.
Öncelikle, onurlu üyelik kapsamında Avrupanın onursuz
tutumlarından vazgeçmesi hususunda daha anlamlı
çıkışların yapılması gerektiğini
düşünüyoruz. Ne demek? Şimdi siz, PKKlıların
yaptığı yayın organlarını bu manada destekleyeceksiniz,
dijital teknolojiyle örgüt mensupları sinema artisti gibi gösterilen
propagandalara malzeme olacak, daha sonra da diyeceksiniz ki: Tutukluları
mahkeme yargılama sürecinde ekranlardan dijital olarak gösteriyoruz.
Terörle mücadele bir konsept meselesidir aziz milletvekilleri, bu konuda
Milliyetçi Hareket Partisinin önerilerinin dikkatle takip edilmesini arzu
ediyoruz. Bu arzumuzun temelinde ise sadece bataklığı kurutmadan
üzerindeki sineklerle mücadele edilerek bu işin bitmeyeceği
gerçeğidir. İnterpol üzerinden, terör örgütü mensubu,
kırmızı bültenle aranan kaç terörist başını
alıp getirebiliyorsunuz bu memlekete veyahut da olduğu yerde
gereğini yapıyorsunuz? Buradan başlayın işe diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Yedekci, Sayın
Bircan, Sayın Tarhan, Sayın Yıldız, Sayın
Yarkadaş, Sayın Yüksel, Sayın Emir, Sayın Çam, Sayın
Erdem, Sayın Yeşil, Sayın Akaydın, Sayın Sarıhan,
Sayın Doğan, Sayın Özkan, Sayın Erkek, Sayın Emre,
Sayın Yılmaz, Sayın Çamak, Sayın Gökdağ, Sayın Balbay,
Sayın Aldan.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adli
İşbirliği Kanunu Tasarısının 10. maddesinin (4.)
fıkrasındaki "ancak" ibaresinin "sadece" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul
Samsun
Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın Ruhi
Ersoy
Mersin
Erzurum
Osmaniye
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
Sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 10uncu maddesinin
(4)üncü fıkrasında, "yargılanabilir" kelimesinden
önce gelmek üzere "soruşturulabilir" ifadesinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Çağlar
Demirel Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım Ahmet
Yıldırım
Gaziantep Adıyaman Muş
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
Aynı mahiyette diğer önerge imza
sahipleri:
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ Tahsin
Tarhan
İstanbul Gaziantep Kocaeli
Kemal
Zeybek
Samsun
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önergeler üzerinde öncelikle Samsun
Milletvekili Sayın Kemal Zeybek konuşacak.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, geciken adaletin adaletsizlik
olduğunu hatırlatmak istiyorum. İki gün sonrası 23 Nisan.
Namuslu, şerefli, yürekli insanların günü. Bu gün, 23 Nisan,
şehitlerimizin yâd edildiği, anıldığı gündür. 23
Nisan, ülkemizin bağımsızlığının ve
sevincinin yaşandığı gündür. O yüzdendir ki Kurtuluş
Savaşında Mustafa Kemal Atatürkün silah arkadaşı, namuslu
ve yürekli insan Bir ülkede yaşayan namuslu kişiler en az
namussuzlar kadar yürekli, cesur olmazsa o ülke için kurtuluş yoktur.
demiştir. Evet, bugün, gelmiş olduğumuz noktada Kurtuluş
Savaşında verilen mücadelenin demokratik, laik cumhuriyet için
verildiği gündür. 23 Nisan gününü Türkiyenin her yerinde cesur yürekli
insanlar alanların her tarafında, ülkenin her köşesinde
bayrağı elinde kutlayacaktır. Bizler de Cumhuriyet Halk
Partisinin, cumhuriyetin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çocuklarla
23 Nisanın kutlanmasına izin vermeyen
anlayışı, şu anda, ülkemizin bugün gelmiş olduğu
noktada, bu kutlamayı kısıtlayan, yasaklayan zihniyeti de
kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii ki toplumların
yaşadığı dönemler
Özellikle, ahlak, toplumun temelidir. Bu
temel, ahlaklı insanlar için, cumhuriyet tarihinin yaşamı,
süreci için de çok önemlidir. Biz bugün, Türkiyede, Karamanda Ensar
Vakfının ve orada bunun yöneticilerinin 45 çocuğumuzun ve
yavrumuzun
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) 45
kişi değil.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Zımnen bir gafletle,
bir dalaletle -bunu- savunan düşüncenin varlığını
biliyoruz. Karamanda Ensar Vakfının peşinde, onun
arkasında bu düşünceyi bugün ortaya koyan, bu konuda yargılanan
kişinin varlığı yeterli değildir. Bunu koruyan, bu olayın
üzerine gitmeyen
Adaletin yerine gelmediğini biliyoruz.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat)
Yargılanıyor beş yüz seneyle, beş yüz.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Bu olayın üzerini
örtmek isteyenler bu olayın tamamen suç ortağıdır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kim tutar seni!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
biraz sessiz olalım.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Tabii ki, konumuz
yargı, adalet. Hukukla yönetilen devletlerde hâkimler görevlerinde
bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna, hukuka uygun olarak
vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde
bulunamaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tabii ki, doğru.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Görülmekte olan bir dava
hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması
ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz ve herhangi bir beyanda
bulunulamaz. denmektedir. Ne yazık ki, bugün ülkemizde, şu anda
gelmiş olduğumuz noktada bunların hiçbirine
uyulmadığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Devamla)
ve yargıyı
baskı altında tuttuklarını ve yargının da bir
şekliyle siyaseten yönetilen gördüğünüz
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ek süre verin
Başkan.
BAŞKAN Sayın Zeybek, teşekkür
ederim.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, tüm Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Diğer konuşmacı ise
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi ve
grubum adına 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde, grubumun görüşünü ve
önerilerini sunmak üzere, söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
kamuoyunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği
vize muafiyeti konusunda alelacele getirilen bu kanun tasarısı, temel
anlamda hukukun üstünlüğü ilkesinden yoksun bir biçimde
hazırlanmıştır. Tabii ki vize muafiyeti gibi önemli bir
konuyu görmezden geliyor veya bunun gerçekleşmesini istemiyor
değiliz. Fakat olumlu bir şey yapmak adına hukukun en temel
normlarını dahi, tasarıdaki adıyla merkezi makam olarak
adlandırılan, Adalet Bakanlığının inisiyatifine
bırakılmasının da doğru bir yaklaşım
olduğu kanaatinde değiliz.
Aslında tasarının gerekçe
kısmında bahsedildiği gibi bugün tek boyutuyla Avrupa
Birliği vize serbestliği adına öngörülen şartlardan olan
Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği konusunu
değil, aynı zamanda Türkiye'de işleyen hukuk mekanizmasının
üstüne Adalet Bakanlığı vesayetini getiriyor olmasını
da tüm boyutlarıyla ele almamız gerekmektedir. Hatta, bu
tasarıyla Türkiye'yi hukuk devleti hâline getirmesi gereken iktidar
partisi tam tersi bir yöntem geliştirerek Adalet
Bakanlığına geniş yetkiler veriyor ve adli bütün mercilerin
de bu karara uymasını öngörüyor.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi olarak yasama ve yürütmenin çoğulcu bir
anlayışla demokratik bir zeminde işlemesi aynı zamanda
yargının da bağımsız, hukuki ve özgür bir biçimde
karar almasını kolaylaştırıcı
koşulların yaratılması gerektiğinin bilincindeyiz.
Fakat iktidar partisi birçok alanda olduğu gibi vatandaşı vize
mağduriyetinden kurtaracak bir durumda dahi tüm gücü merkezde toplama
gayreti içindedir. Adli bir konuda dahi yürütmenin yargıya kıyasla
daha güçlü bir hâle gelmesi, hukukun üstünlüğünü değil üstünlerin
hukukunun oluşturulmasına önayak olacaktır. Yani, asli görevimiz
yargının bağımsızlığını korumak
iken bugün bağımlı bir yargı nasıl oluşturulur, bunun
bir örneğini görmekteyiz.
Tasarı genel hatlarıyla, yabancı
devletlerin adli iş birliği talepleri, Türkiye'nin egemenlik
hakları, millî güvenliği, kamu düzeni veya diğer temel
çıkarlarının ihlal edilmesi; talebe konu fiilin sırf askeri
suç, düşünce suçu, siyasi suç veya siyasi suçla bağlantılı
bir suç olması; talebe konu kişinin ırkı, etnik kökeni,
dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya
siyasi görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya
maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına
ya da işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair
inandırıcı nedenlerin bulunması hâllerinde
reddedilebilecek.
Tabii, insani boyutta yer alan tüm uygulama
şekilleri kabul edebileceğimiz bir durumdur fakat millî güvenlik ve
kamu düzeni gibi kavramlar bugün iktidarın yorumuna dayalı birer
söylem hâline gelmiştir. Bugün iktidarın istemediği yerde
kullanılan özgürlük, eşitlik ve adalet kavramları millî
güvenliği tehdit edici ve kamu düzenini bozucu olarak
adlandırılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, iktidar partisi bunun
örneğini hem Ayşe öğretmen hem de akademisyenler davasında
çok net bir biçimde gözler önüne serdi. Birçok platformda kıyametler
koparıldı, akademisyenlerin ve Ayşe öğretmenin, terör
propagandası yapmaktan tutun, kamu düzenini hatta millî güvenliği
tehdit ettiğini savunacak söylemler geliştirildi.
Değerli milletvekilleri, herkes sizinle
aynı düşünceye sahip olmak durumunda değildir. Ne kadar
hoşlanmasak da bizi ne kadar rahatsız etse de farklı olana
saygı duymak demokrasi bilincimizin, kültürümüzün en önemli göstergesidir.
Bugün, maalesef tam bir akıl tutulması ile karşı
karşıyayız. İktidar gibi düşünmeyen herkes kolayca
vatan hainliğiyle suçlanabiliyor, terörist, bölücü şeklinde
yaftalanabiliyor, hakkında yalan yanlış manşetler
atılabiliyor, haberler yapılabiliyor, davalar açılabiliyor.
Bugün gazeteciler, akademisyenler, siyasiler başta olmak üzere, binlerce
insan bu nedenle cezaevindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla)
- Son olarak,
milliyetçi, kutuplaştırıcı, güvenlikçi söylem ve eylemlerle
ileri değil sadece geriye doğru gidilecek bir yol olduğunu
belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 10uncu maddesinin
(4)üncü fıkrasındaki ancak" ibaresinin sadece" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde hükmünün daha anlaşılabilir
olması ve uygulamada tereddüt oluşmaması öngörülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 11nci maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 11nci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki (b) bendindeki dini" ibaresinden sonra
gelmek üzere cinsiyeti" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın Arzu
Erdem
Mersin Erzurum İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
b) İadesi talep edilen kişinin
ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, cinsel
yönelimi ve cinsiyet kimliği, belli bir sosyal guruba mensubiyeti veya
siyasi görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya
maruz bırakılacağına veya
cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü muameleye
maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin
bulunması."
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Mehmet
Gökdağ Selina
Doğan Tahsin
Tarhan
Gaziantep İstanbul Kocaeli
Mustafa
Ali Balbay
İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli
İşbirliği Kanunu Tasarısının 11inci maddesinin
(1)inci fıkrasının (b) bendi ile (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Diyarbakır Gaziantep
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Besime
Konca
Adana Adıyaman Siirt
b) İadesi talep edilen
kişinin ırkı, etnik kökeni, dini,
vatandaşlığı, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği,
belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle bir
soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına
veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü
muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin
bulunması.
2) Birinci fıkranın (c)
bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamındaki iade talebinin
dayanağının teşkil eden filin bütün unsurları,
özellikle işleniş şekli, suçun işlenişinde kullanılan
araçların veya ortaya çıkan sonuçların
ağırlığı dikkate alınarak, fiil siyasi suç olarak
kabul edilmeyebilir. Soykırım, savaş suçu ve insanlığa
karşı suçlar, siyasi suç olarak kabul edilmez.
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ
ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt
Milletvekili Sayın Besime Konca konuşacak.
Buyurun Sayın Konca. (HDP
sıralarından alkışlar)
BESİME KONCA (Siirt) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biz burada kanun tasarıları,
kanun yasaları çıkarıyoruz ve yine uyum yasaları
çıkarıyoruz. Fakat Hükûmet bu konuda aceleci davranırken
Başbakan bu kanunların özellikle Avrupa uyum yasalarının
yüzde 90ını çıkardığını söylemesine
rağmen, Avrupa Birliği ülkeleri uyumsuzluk raporları
yayınlıyor bu Hükûmetin politikalarına dair. En son yayınlanan
rapor 73 sayfaydı ve ciddi eleştiriler söz konusuydu. Hükûmet bütün
Avrupa ülkelerini dolaşıyor, kapı kapı dolaşıyor
ve bu ziyaretlerde, bu görüşmelerde sonuç olarak başarılı
pratikler elde edildiği kamuoyuyla paylaşılıyor. Fakat
arkasından Avrupa ülkeleri, Avrupa Birliği
yayınladığı raporla aslında bu Hükûmetin iyi
işler yapmadığını, Türkiye siyasetinin, Türkiyeyi
yöneten Hükûmetin başarılı bir hükûmet
olmadığını ortaya koydu.
Suriye için hazırlanan rapor 55 sayfa, Türkiye
için hazırlanan rapor 73 sayfa. Üç beş yıl önce de
hazırlanan raporlar 45, 43 sayfa. Bu konuda bu Hükûmetin mevcut
çıkardığı yasaların uyum yasaları
olmadığı, bu konuda Avrupaya kendini kabul ettiremediği bu
raporda da ortaya çıkıyor ve bu raporu da tekrar iade etme temelinde
bir yaklaşımları da var. Bu, bu Meclisin doğru temelde
çalışmadığının, sağlıklı yasalar
çıkarmadığının, çıkardığı
yasaları da uygulamadığının somut bir ifadesi olarak
görünen bir tablodur.
Yine, bugün Karamanda görülen çocuklara cinsel
istismar davasına ben de değinmek istiyorum. Tek perdelik bir tiyatro
oynanarak aslında ikinci kez kamuoyunun vicdanı yaralandı bugün.
Mağdur ailelerin avukatını bile dinlemeyen ve tek celsede
bitirilen bir dava, Türkiyede bu kadar ağır suçun
işlendiği bir dava Türkiyede görülmemiş bir davadır. Ve
Ensar Vakfının Başkanının yaptığı
-basına yansıyan boyutuyla söylüyorum- sanığın ismini
zikrederek Sanığın en ağır cezayı alması
için çalıştık. açıklaması var davadan sonra.
Çalışmışlar evet, mahkemeyi etkileyerek Acaba yüz yıl
mı versek, iki yüz yıl mı versek
En son herhâlde beş yüz
sekiz yıllık bir ceza uygulamasıyla, kararıyla
anlaştıkları açığa çıkıyor. Oysa bu
vakfın bütün sorumluları, başta da başkanı bu davada
konu olması gereken kişilerken bu sanığın ceza
alması, en ağır cezayı alması için
çalıştığını açık bir biçimde ifade ediyor.
Yargının nasıl yönlendirildiği, bunun bir yargılama
olmadığı, bu suçu kapatmak olduğu, kamuoyunun infial
durumunu dindirmek olduğu ve örtbas etmek olduğu çok açık bir
biçimde sonuçlanmıştır bu davada. Fakat kamuoyu bunun üzerinde
tekrar tekrar duracaktır ve biz de bunu takipçisi olacağız.
Buna benzer bir durum bugün
yaşandığı için de burada paylaşmak istiyorum.
Muğla Milasta Doktor Mete Ersoy İlkokulunda 14 yaşındaki
bir kız çocuğu -Olcay Koptekin- bir erkek öğrencinin tacizine maruz
kalmıştır ve kendini savunmak için çocuğu
tartaklamıştır. Bu durum idareye intikal ettiğinde okul
müdürünün yaptığı şey, bir erkek çocuğunu dövdüğü
için disipline sevk edeceğini söylemiştir. Bu kız çocuğunun
annesini de çağırmış ve idarede bu durum
tartışılırken kız çocuğu Bana tacizde bulundu.
Kendimi savundum. dediği hâlde okul idaresi Seni disipline sevk
edeceğiz. demiştir ve kız çocuğu hem okul idaresinin hem
annesinin gözü önünde kendini aşağı atmıştır ve
şu an Muğla Hastanesinde yaşam mücadelesi veriyor.
Millî Eğitim Müdürlüğü ya da Millî
Eğitim Bakanlığı bunun üzerine gidecek mi? Bunu
açığa çıkaracak mı? Derhâl o okulun yetkilileri, müdürü ve
müdür yardımcıları ve bu kızı bu duruma getiren, 14
yaşındaki kız çocuğunu bu duruma getiren öğretmenler
hakkında gereken hukuki işlemlerin yapılması gerekiyor.
İşte, biz, Ensar Vakfında ya da
başka vakıflarda ya da başka okullarda yaşanan tacizleri,
tecavüzleri bu biçimde sonuçlandırırsak başka okullarda da
başka öğretmenlerin hangi sonuçları çıkaracağı,
bundan nasıl vazife çıkarıp öğrencilere karşı bir
tutum geliştireceği ortadadır.
Bir diğer konu, zamanım kalmadı:
Bugün Malatyada otuz sekiz yıl önce gerçekleştirilen bir
katliamın yıl dönümüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BESİME KONCA (Devamla) 1978de
gerçekleşen katliamı kınıyorum. ve bugün o ilin yine
köylerinde de oluşturulmak istenen tam da bu katliamı
meşrulaştırmanın yöntemleridir. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Konca, teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 01.34
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesinin
görüşmeleri esnasında, Siirt Milletvekili Besime Konca ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 11inci maddesinin
(1)inci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
b)
İadesi talep edilen kişinin ırkı, etnik kökeni, dini,
vatandaşlığı, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği,
belli bir sosyal guruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle bir
soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına
veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü
muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin
bulunması."
Mustafa Ali Balbay (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay konuşacak.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sevgili arkadaşlar, şu anda, akşam
saatlerinden beri oyladığımız, üzerinde
görüştüğümüz yasa değişikliği, özünde Avrupa
Birliğine uyum, Avrupa Birliği yasalarına daha yakın bir
hukuk sistemimizin olmasını sağlamak üzerine. Ama üç gün önce
Sayın Cumhurbaşkanı Avrupa Birliğinin Türkiye raporu için
dedi ki: Kabul edilemez. Bunlar provokatör. Ben şimdi size soruyorum:
Siz provokatör müsünüz? Bir yandan Avrupa Birliğine uyum yasaları
için çırpınıyorsunuz ama Cumhurbaşkanı Avrupa
Birliğinin bu raporu provokasyon. diyor.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Ya,
saptırma!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Buradan sözü
getirmek istediğim yer şu sevgili arkadaşlar: Maalesef,
Türkiyeyi Avrupa Birliğine uyum süreci içinde, 2003 yılından bu
yana, 2007 yılına kadar yılda 2 defa Avrupa Birliğine
soktunuz. Sonra vazgeçtiniz. Şimdi bir yıldır tekrar AB süreci
çerçevesi içinde bu yasaları getiriyorsunuz ama bunların hiçbirini,
ne yazık ki çok büyük bir bölümünü uygulamıyorsunuz.
Sevgili arkadaşlar, yarın Ergenekonla
ilgili Yargıtayda bir karar açıklanacak. Aynı zaman dilimi
içinde, şike, Balyoz, askerî casusluk davalarıyla ilgili şu anda
sürmekte olan davalar, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki dört yıl önce o
davaları açan kişilerin yargılanma süreci yani dört yıl
önce davayı açanlar şimdi yargılanıyorlar. O dönem biz,
Hukuk size de lazım olur. demiştik, şimdi onlara gerekti.
Arkadaşlar, şu anda, bugün, aynı
zamanda Karamanda bir dava daha görüldü ve orada daha bir celsede beş yüz
yıl ceza verildi. Görülen o ki Bu dava hemen bitsin. denmiş, ne
olursa olsun, üzeri kapatılsın. Eğer birazcık mağdur
avukatlarını dinleselerdi, mahkeme heyeti davanın biraz
derinleşmesini sağlasaydı bambaşka yerlere gidebilirdi.
Burada altını çiziyorum, iki yıl sonra Ensar yeni paraleliniz
olacak ve Ensar bizi aldattı. diyeceksiniz, Ensar bizi aldattı.
diyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Geç
onları, geç, oradan size ekmek yok; ekmek yok size, ekmek yok.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Neden? Ensar
Vakfını 2012 yılında
Dediniz ki: Kamu yararına
çalışır vakıf. Bugüne kadar değildi. Neden 2012?
Çünkü Gülen Cemaatini artık terörist ilan etmiştiniz. Onun yerine
yeni paralel aradınız.
Gelin, şimdiden hukuka uyun. Devletin,
cumhuriyetin temel ilkeleri çerçevesinde millî eğitimi başka paralel
yapılara teslim etmeyin arkadaşlar. Altını çiziyorum, bir
yıl, iki yıl sonra Ensar bizi aldattı. diyeceksiniz. Çünkü
başka bir güç oluşturduğunuzda ne yapar eder o kendi hukukunu
geliştirir arkadaşlar.
Türkler üzerine yazılmış pek çok
kitaptan biri Jean Paul Rouxun. Hepiniz de tanırsınız, öyle
tahmin ediyorum. Der ki: Türklerin kâbusu kuralsızlıktır. Bir
türlü kuralları koymayı ve onu sürdürmeyi bilmezler.
Ben bu AB yasaları çerçevesinde,
uygulanmasını istediğiniz, getirdiğiniz bu yasaların
gerçekten uygulanmasını diliyorum. Ama
yaptıklarınızı tekrar bir düşünün
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Ama oy
vermiyorsunuz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
çünkü öyle bir
evrensel değerdir ki hukuk, bakın, şimdi, siz de, gün geldi,
uymak için ve Avrupa Birliği kurumlarına uymak için çaba
harcıyorsunuz. Eğer bunu yapmaz da bugüne kadarki uygulamaları sürdürürseniz
HARUN KARACA (İstanbul) Evet. diyenlerin
sayesinde çıktınız.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Hukukun
şöyle bir özelliği vardır, tam tersi de uygulanabilir ve
işkencelerin en tehlikelisi yasayla yapılandır. Siz yasayla
işkence yapmaktasınız, pek çok yargılamanın biraz
derinlemesine girdiğinizde bunu göreceksiniz. Ben bu
değişikliklerin her şeye rağmen hukuk çerçevesinde
olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 11inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki (b) bendindeki dini" ibaresinden sonra
gelmek üzere cinsiyeti" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacak.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, idrak etmekte
olduğumuz Kutlu Doğum Haftasında Peygamber Efendimizin
insanlığa tebliğ ettiği ilahi mesajların samimi bir
şekilde benimsenmesini temenni ediyorum. Bu önemli günlerin güzel
vatanımızın huzur ve mutluluğuna, aziz milletimizin birlik
ve beraberliğine vesile olmasını yüce Allahtan niyaz eyliyorum.
Değerli milletvekilleri, Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 11inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, millî değerlere
sahip çıkmadıkça millî varlığımız tehlikeye
girmektedir. Bugün ülkemizde organize bir şekilde işlenen suçlar
hızlı bir oranda artmaktadır. Özellikle, terör, finansal suçlar
gibi tehlikeler millî varlığımız ve güvenliğimiz
açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ülkemiz,
tarihinin en ağır terör saldırılarıyla karşı
karşıyadır. Sınırı aşan örgütlü suçlar
artmaktadır yani suç örgütleri ortaya çıkmaktadır. Daha iki gün
önce Suriye tarafından topraklarımıza atılan roketatar
mermileri yüzünden kayıplarımız ve yaralılarımız
söz konusudur. Sınır güvenliğimiz tehdit altındadır,
insanlarımız huzursuzdur. Örgütlü suçlarla mücadelelerde etkinlik
sağlanması, suçun ve suçluların yakalanması için ülkeler
arası iş birliği elbette ki şarttır ve çok önemlidir.
Görüyoruz ki Ankarada, İstanbulda olan patlamalar, Brükselde, Pariste
de meydana gelebilmektedir. Bu da tüm ülkelerin, özellikle terörle mücadele
olmak üzere tüm suçlar konusunda uluslararası düzeyde etkili bir iş
birliği yapması gerektiğinin göstergesidir. Ülkemizde suça
karışıp yurt dışına kaçanlar ya da yurt
dışında suça karışıp ülkemize gelenlerin
yakalanmasında ve yargılanmasında uluslararası iş
birliği önem taşımaktadır. Eminim ki hiç kimse ülkesinin,
suçluların barınağı hâline gelmesini istemez.
Değerli milletvekilleri, vize muafiyeti ve
Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında, ne yazık ki son
zamanlarda gündeme getirilen kanun tasarılarını yangından
mal kaçırır gibi görüşmekteyiz. Görüşmekte olduğumuz
bu tasarı da onlardan bir tanesi ve kanun tasarısında, esasa
ilişkin önemli hususların kanunda açıkça düzenlenmesi yerine alt
düzenleyici işlemlere bırakılması doğru değildir.
İnfaz sırasında, hükmün verildiği devlette veya Türkiyede
genel veya özel af kabul edilmesi ya da suç veya cezayı ortadan kaldıran
veya hafifleten bir sebebin ortaya çıkması hâlinde hükümlünün hukuki
durumu hakkında bulunduğu yer ağır ceza mahkemesince
verilir. hükmüyle yabancı devlette hüküm giymiş olanların
Türkiyeye iadesi talep edilip bu madde uyarınca yeni bir sebeple hüküm
hafifletilebilecek veya ortadan kaldırılabilecek. Bu da takdir
edersiniz ki oldukça manidardır ve bu kanunun amacının bir
aklama mı ya da cezanın hafifletilmesi mi olduğu
sorularını da akıllara getirmektedir.
Bir diğer soru ise, söz konusu tasarıyla,
devletimizin bekası için millî birlik ve beraberliğimiz uğruna
terörle mücadele eden evlatlarımıza kıyan, diğer ülkelerde
barındırılan terör örgütü militanlarının ülkemize
iadesi terörün önüne geçebilecek mi? Yoksa bu tasarı, kişi
yararına, durum nedeniyle suçluların avantajlı olan yerlerde
kalmasının bir hak hâline getirilmesi midir? Bu hususlar
doğrultusunda söz konusu tasarının uygulamada birtakım
sıkıntılara yol açabileceğinin altını çizerek,
özellikle bu sıkıntıların giderilmesi ve önlenmesi gereken
suçlar konusunda uluslararası iş birliklerinin
sağlıklı yapılmasına da dikkat çekerek özel olarak
yasanın bu manada incelenmesi gerektiğine de dikkat çekiyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12nci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 12nci maddesinin (1)inci fıkrasındaki
Merkezi Makamın ibaresinin HSYKnın olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin
Tarhan Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Erdin
Bircan
Edirne
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki Merkezi Makamın ibaresinden sonra gelmek
üzere varsa ilgili kurumun ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki
Şimşek Kamil
Aydın Mustafa
Mit
Mersin Erzurum Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin
(2)inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır Diyarbakır Adana
Behçet
Yıldırım Mahmut
Toğrul Selma
Irmak
Adıyaman Gaziantep Hakkâri
Ahmet
Yıldırım
Muş
(2) Yabancı, iade talebi reddedilen devlete
sınır dışı edilemez.
BAŞKAN Okunan son önergeye komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili
Sayın Selma Irmak konuşacak.
Buyurun Sayın Irmak. (HDP
sıralarından alkışlar)
SELMA IRMAK (Hakkâri) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 12nci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde ne
yazık ki hâlâ asıl görüşmemiz gereken konuların, asıl
çözüm bekleyen konuların tartışılması mümkün
olamamıştır. Sykes-Picot Anlaşması 1916da
imzalandı, şimdi 2016 yılındayız yani bu sorunun
başlangıç noktasından bugüne kadar bir yüz yıl geçmiş
bulunuyor.
Birkaç gün sonra yani iki gün sonra 23 Nisanı
kutlayacağız yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunu.
Türk millet meclisinin değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani
Türkiyede yaşayan her kesimden, her dilden, her inançtan, her milliyetten
insanın kendini ait hissettiği cumhuriyetin kuruluşunu
kutlayacağız. Ama ne yazık ki bugün, bundan söz etmek mümkün
değildir. Sykes-Picotla başlayan yani zorla sınırların
çiziminden bugüne kadar devam eden bir sorunla, Türkiyenin en temel sorunu,
demokrasi sorunu ve özünde Kürt sorunuyla hâlâ bu ülke ne yazık ki
uğraşmak durumunda kalmıştır. Neden? Nedeni çok açık.
Çünkü bu ülkede ne yazık ki biz çokluğu, çoğunluğu kabul
edemedik, hazmedemedik. Bu ülkede demokrasi kültürü bünyeye ne yazık ki
yerleştirilemedi. O nedenle de bu ülkenin, işte, Türkçülük,
Osmanlıcılık ya da başka cılıklar üzerinden
yerleştirilmiş biçimi, ideolojisi başka bir şeye izin
vermedi.
Bugün yaşadığımız süreç,
şu anda ülkenin doğusu ve batısı diye ayrılan yani
Fırat Nehrinin doğusu ve Fırat Nehrinin batısı
olarak ikiye ayrılan bölümünde yaşananlar bize bu sorunun hangi
aşamada olduğunu göstermektedir. Fıratın doğusunda
bugün, şu günlerde, şu gecenin bu saatinde bile
yaşadığımız nedir, biliyor musunuz? Tanklar ve toplar
altında yaşamaya çalışan bir halk, operasyonlar bahanesiyle
insanların yerlerinden, yurtlarından edilmesi, yerlerinden,
yurtlarından edilen insanların evlerinin kapılarının kırılarak
içerilere birilerinin dalması ve bu evleri havaya uçurması sorunudur,
yaşanan budur şu aşamada. Keşke havaya uçurulan sadece
binalar ve evler olsa. Öyle zannediyorum ve öyle endişe ediyorum ki bir süre
daha böyle devam ederse ve çözümsüzlük politikası devam ederse bu ülkede
birlikte yaşama inancı, birlikte kalma inancı da havaya
uçurulmuş olacak çünkü buna giderek yol açan uygulamalarla karşı
karşıyayız.
Ben Hakkâri Milletvekiliyim ve bu bölgede
yaşananları, bu halkın duygusunu burada sizlerle paylaşmak
durumundayım. Bu bölge halkının yaşadığı
duygular, gerçekten hasmane duygularla kendisine yaklaşan devlete
artık giderek kendisini yabancı hissetmesi, aidiyet duygusunu
kaybetme durumudur.
Bu sorun 2005te dönemin Başbakanı,
bugünün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğanın
yaptığı bir konuşmayla başladı. O dönem
Sayın Cumhurbaşkanı ne demişti, o dönemin
Başbakanı? Kürt sorunu benim sorunumdur. Geçmişte devlet
hatalar yaptı ve bu devlet, devletin büyüklüğü gereği kendi
yaptığı hatalarıyla yüzleşmek durumundadır. Evet
ama ne yazık ki aynı hataların tekrar edildiğini görmek
durumundayız. Sanıyorum bir süre sonra biz tekrar bugüne
döneceğiz ve 2016dan sonraki süreç için diyeceğiz ki Devlet çok
büyük hatalar yaptı ve bu hatalarla biz tekrar yüzleşmek
zorundayız. ama o zaman vakit kalır mı, bundan çok emin
değilim.
Biz bir süre önce bir şey ifade etmiştik,
bu ülkede birliği, beraberliği koruyacak, birlikte yaşam
olanaklarını sağlayacak, uzlaşma ve çözümle bu sorunun
demokratik yollarla çözümünü zorlayacak belki de son nesil biziz. Bizden sonra
gelecek olan nesil belki başka bir duygu içerisinde olacak ve ne
yazık ki adım adım oraya doğru gidiyoruz, bilmiyorum sizler
farkında mısınız. Farkında değilseniz bir
dakikanızı ayırarak bu konuda bir empati kurmanızı
isterim. Evlerinizin bombalandığını,
çocuklarınızın cenazelerinin
yakıldığını, aylarca açlık grevine girip sadece
çocuklarınızın cenazesini almak için beklediğinizi
düşünün, ne hissederseniz? İşte, şu anda bölge halkı
bunu hissediyor. Operasyonlarla, tutuklamalarla ve katliamlarla bu sorunun
çözülmeyeceği artık görülmek zorundadır ve çok geç olmadan, bu
ülkenin birlikte yaşam duygusunun altına dinamit konulmadan bu soruna
bir çözüm bulunmak, bu operasyonel ve askerî yöntemlerden vazgeçilmek durumundadır.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Irmak.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Elektronik cihazla oylama
yapalım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 12inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki Merkezi Makamın ibaresinden sonra gelmek
üzere varsa ilgili kurumun ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Mit (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Mustafa Mit konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 12nci maddesi hakkında MHP Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla cezai
konularda uluslararası iş birliği kapsamında adli
yardımlaşma, suçluların iadesi, soruşturma ve
kovuşturmanın devri, infazın devri ile hükümlerinin naklinin
usul ve esasları düzenlenmektedir. Tasarının gerekçesinden
anlaşıldığına göre bu tasarı da vize serbestisi
süreci kapsamında ev ödevidir. Esasen eksiklikleri olmasına rağmen
olumlu bulduğumuz bu düzenleme kendi ihtiyaçlarımızdan ziyade
Avrupa Birliğinin dayatmasıdır. Ülkelerin suçlular için birer
sığınma yeri olmasının önüne geçilebilmesi
bakımından olumlu bulmakla beraber grubumuzun itiraz ve çekinceleri
de bulunmaktadır. 12 adet uluslararası sözleşme ve pek çok
ülkeyle cezai konularda adli iş birliği anlaşmaları
bulunmaktadır.
Tasarıyla, bu sözleşmelerin iç hukukta
uygulanması ve iç hukukumuzdaki mevcut düzenlemeler de dikkate
alınarak dağınık mevzuat hükümlerinin derli toplu hâle
getirilmesi amaçlanmaktadır. Getirilen tasarı hükümleriyle
yukarıda bahsettiğimiz sözleşmelerin çelişmemesi
gerekmektedir. Zira, Anayasamızın 90ıncı maddesi
çerçevesinde, tasarının bu sözleşmelere uygun olması
gerekmektedir. Aksi takdirde, hukuken sakat bir durum ortaya
çıkacaktır. Tasarıda sözleşmelerle çelişen hükümler
bulunmaktadır ve bu çelişkiler Komisyonda giderilmediğinden
Genel Kurulda giderilmesi gerekmektedir. Yani, getirilen kavram, merkezî makam
olarak Adalet Bakanlığını görevlendirerek yargı
dışında bütün işlerle yetkili
kılınmıştır. Adalet Bakanlığının
sınırları belli olmayan bu yetkilerini kullanmak üzere
düzenleyeceği yönetmelikler ile kanunla düzenlenmesi gereken
konuların düzenlenmesi yasama yetkisinin gasbı anlamına gelmektedir.
Getirilen tasarı -yapılan
çalışmalar sonucunda çeşitli sivil toplum kuruluşları,
barolar ve odalara gönderilen- 200 madde iken birçok husus ihmal edilerek,
sıkıştırılarak ve bu sebepten dolayı
karşılaşabilecek sorunlar, kavramdan uzak olabilecek şekilde
38 madde hâline getirilerek Genel Kurula getirilmiştir.
Bir diğer konu olarak, tasarıda birçok
ülkede barınan terör örgütü militanlarının ülkemize iade
edilmesi ve bunların bu ülkelerde barınmasının önüne
geçecek mekanizmalar yer almamaktadır. Kavram olarak kişi
yararına durum nedeniyle, terör örgütü militanlarının
avantajlı yerde kalmasının bir hak hâline getirilmesi söz konusu
olabilecektir ve zaten de şu anda durum böyledir.
Yaşadığımız şu son
günlerde haince, alçakça bir saldırı altındayız. Narkoterör
örgütü PKKnın militanları Avrupa Birliğinin merkezi hâlindeki
Brükselde, Başbakanın yolu üzerinde çadır kurmakta ve Belçika
Hükûmeti buna müsaade etmektedir. O zaman bu düzenlemenin amacı nedir? Bu
düzenleme bu açıdan da eksiktir. Tasarıdaki bu eksikliği
giderecek değişiklikleri yapmak, terörle mücadele eden asker ve
polisimize, şehitlerimize karşı da vatan borcumuzdur.
Tasarının 12nci maddesiyle iade ve sınır
dışı edilme işlemleri arasındaki ilişkiler de
düzenlenmektedir.
Yukarıda
belirttiğimiz gibi, kanunun maddesinde olmaması gereken hususlar yani
gerekçedeki düşünceler yönetmelikle de düzenlenecektir. Keza iade talebi
de merkezî makam görüşüne bağlı olacağından iade
talebinin reddine karar veren merkezî makamın sınır
dışı işlemi de son görüşleri almak şartıyla
olağan işin ters bir durumundadır. Gerek komisyondaki
çalışmalarda gerekse Genel Kurulda verdiğimiz önergelerdeki
değişiklikler ve bu çekinceler dikkate alınmadan bu hâliyle bu
tasarıya olumsuz oy vereceğimizi bildiriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mit.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 12nci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki Merkezi Makamın ibaresinin
HSYKnın olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdin Bircan
(Edirne) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde Edirne Milletvekili Sayın Erdin Bircan konuşacak.
Buyurun
Sayın Bircan. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne
söylediysek buradan dinletemedik. Muhalefete karşı tutumunuzu susarak
protesto ediyorum, zamanımı da böyle kullanacağım. (CHP
sıralarından sürekli alkışlar)
(Hatip
kürsüde susarak bekledi)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tutumundan dolayı
seni tebrik ediyoruz.
NURETTİN
YAŞAR (Malatya) Bravo!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
konuşmacıyı dinleyelim lütfen. Lütfen gürültü yapmayalım!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Görüntü
var, ses yok!
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Süre bitti Sayın
Başkan!
BAŞKAN Konuşmacıyı
duyamıyorum Sayın Özel. Sayın Özel, konuşmacıyı
duyamıyorum. Sataşmadan laf isteyen olursa ne yapacağım?
Tutanaklara bakacağım.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
uğultu var, duyamıyoruz konuşmacıyı!
HAMZA DAĞ (İzmir) Bu, çakma bir taklit.
Geçen dönem Süleyman Çelebinin yapmış olduğu bir roldü, siz de
aynı rolü oynuyorsunuz; bu taklit. Tamamen bir taklit. YouTubedan
Süleyman Çelebiyi izleyip de mi geldin? Tam bir taklit hepsi. Yani sadece
ağlanacak hâline gülersin işte böyle.
BAŞKAN Ben yüzünü görmüyorum. Gülüyor mu,
gülmüyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, ciddi ciddi
anlatıyor!
HAMZA DAĞ (İzmir) Hadi haberlere de
çıktın artık, tamam güzel. Bugün de haberlere çıktın.
Yarın ana haber bülteninde yer alırsın, merak etme ya.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Milletçe
alkışlıyoruz Erdin Ağabey.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Milletçe
alkışlıyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen, rica ediyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) Dinliyoruz.
BAŞKAN Dinliyor musunuz?
HAMZA DAĞ (İzmir) Dinliyoruz.
Başkanım, ek süre verin, ek süre verin.
Tamamen şov, haberlere çıkmak için
yapılan bir şov. Yarın ana haber bültenindesin merak etme.
Şov, şov! Siz şov yapmaya devam edin, biz seçim akşamı
şov yapacağız size.
BAŞKAN Sayın Dağ
Toparlayın lütfen Sayın
Konuşmacı. (Gülüşmeler, AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
pozitif ayrımcılık yapalım ilave süre verelim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Ek süre, ek süre
Sayın Başkanım, ek süre verin lütfen. Özellikle istiyoruz ek
süreyi.
BAŞKAN Toparlıyor şu anda.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başkanım, ek süre istiyoruz ek süre, lütfen.
BAŞKAN Yok, kimseye ek süre vermiyoruz. Ek
süre yok. Bugün bir kişiye verdim ek süreyi, o da hakkıydı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadan söz
istiyorum Sayın Başkan.
ERDİN BİRCAN (Devamla) Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Buna bile tahammül edemediniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAMZA DAĞ (İzmir) Bravo şova, güzel
bir şovdu!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bircan, güldük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.29
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 280 sıra
sayılı Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması
Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz
ve İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında
Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve
İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/697) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 280)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir
Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı hakkındaki (11/8) esas numaralı Gensoru Önergesinin
görüşmeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Nisan 2016
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarıma, grup
başkan vekillerine, çalışan personelimize iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.33
(X) 279 S.Sayılı Basmayazı 19/04/2016 tarihli 75inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 278 S. Sayılı Basmayazı 19/4/2016 tarihli 75inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.