TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
78inci Birleşim
22 Nisan 2016 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, akademisyenler ve
gazeteciler üzerindeki baskı iddialarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, İzmire ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, tarım alanlarının
kaybına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, gelir testi ve prim ödemelerindeki sorunları
çözmek için genel sağlık sigortası sisteminin Mecliste
kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, başta Cumhurbaşkanı ve
Başbakan olmak üzere Osman Gazi Köprüsünde katkısı olan herkese
müteşekkir olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, 6495 sayılı Kanuna
eklenen geçici bir madde nedeniyle tayinleri yapılamayan çok sayıda
memur ve ailelerinin mağdur olduğuna, bu konuda bir düzenleme
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, bu iktidar döneminde tutarsız,
başarısız, belirsiz ve ucu açık bir Avrupa Birliği
üyelik süreci yaşandığına ilişkin açıklaması
5.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli-Denizlinin Kale ilçesinin
atık su sorunuyla ilgili bir tedbir alınıp
alınmayacağını ve Muslugüme Mahallesinden Muğla yolu
bağlantısını sağlayacak olan köprünün ne zaman
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, çocukları İnternetin
zararlarından korumak gerektiğine ve başta çocuklar olmak üzere
tüm milletin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlunun,
Tunceli-Elâzığ kara yolunda askerî araca yapılan
saldırı sonucu şehit olan askerlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve bu saldırılarla,
güçlü ve gelişen, ileriye giden bir Türkiyenin hedef
alındığına ilişkin açıklaması
8.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun
96ncı yılını ve Ergenekon davasını bozan
Yargıtay 16. Dairesinin hâkimlerini kutladığına
ilişkin açıklaması
9.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramını kutladığına ve Giresun Limanı
sahasına yapılan bina inşaatından vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Medeni Kanunda 18 yaşından
küçük çocukların evlenmesine izin veren maddelerin
değiştirilmesiyle ilgili bir çalışma
yapılmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, bugün şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine ve Pakistanın millî şairi Muhammed
İkbalin vefatının 78inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
12.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşilin, Edremitteki Karagöz İlköğretim
Okulunda yaşanan bir olaya ve İstanbul Esenyurtta 1/2/2016 tarihinde
inşatta yük asansörünün yere çakılması sonucu 3 işçinin
yaşamını yitirdiği olayla ilgili dava sürecine ilişkin
açıklaması
13.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Yargıtayın Ergenekon
davasıyla ilgili kararına ve akademisyenler davasının adil
bir sonuçla bitmesini umduğuna ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın,
Meclisin saygınlığını artıracak, çalışmaları
hızlandıracak, anlamsız tartışmaları önleyecek,
modern ve günümüz ihtiyaçlarını karşılayacak bir iç tüzük
hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Kastamonu
Milletvekili Murat Demirin, İkinci Lige çıkan Kastamonusporu
kutladığına ve Avrupa Kupasında İspanya
takımıyla final maçı oynayacak olan Kastamonu Bayan Hentbol
Takımına başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Tunceli yakınlarında bir askerî
araca yapılan bombalı saldırıda şehit olan 3 askere
Allahtan rahmet dilediğine, Yargıtayın Ergenekon davasına
ilişkin kararına ve bazı Hükûmet üyelerinin bu konudaki
açıklamalarına ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak Dersimde yapılan bir saldırıda
yaşamını yitiren ve yaralanan askerlerin ailelerine
başsağlığı ve taziye dileklerini ilettiklerine,
Meclisin bir an önce bu ölümleri durduracak rasyonel bir aklı devreye
koyması gerektiğine ve gazeteciler ile akademisyenlerin
şahsında düşünce ve ifade özgürlüğünün yargılanmaya
çalışıldığına ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Tuncelide bir saldırı sonucu şehit
olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine, Ergenekon davası nedeniyle
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhurbaşkanından Türkiye
Cumhuriyeti olarak özür beklediklerine ve milletvekillerine verilecek dizüstü
bilgisayarların F klavye olmasına ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, şehit olan 3 askere
Allahtan rahmet dilediğine, devletin halkın selameti, huzuru ve
refahını sağlayacak güçte olduğuna ve Ergenekon
davasıyla ilgili yargı kararına saygı duyduklarına
ilişkin açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin
yıllardır Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı
altında uygulamaya çalıştığı politikaların
geldiği sonuca ilişkin açıklaması
21.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, tutuklu bulunan 4 akademisyen hakkında tahliye
kararı verilmesine ilişkin açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tutuklu bulunan 4
akademisyen hakkında tahliye kararı verilmesine ilişkin
açıklaması
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 4 akademisyen hakkında
tahliye kararı verilmesinin AK PARTİnin yargı üzerinde tahakküm
kurduğu şeklindeki siyasi yaklaşımın ne kadar tutarsız
olduğunu gösteren bir örnek olduğu ilişkin açıklaması
24.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kilis iline yapılan
saldırılarda yaşamını yitiren 2 vatandaşa
Allahtan rahmet, yaralanan 6 vatandaşa acil şifalar dilediğine
ve bu konuda Hükûmetten Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesini talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Diyarbakırın
Bismil ilçesinde jandarma tabur komutanının devlet hastanesini
arayarak doktorun acilen jandarma karakoluna gelmesi talebinde bulunması
konusunda bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 27nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Malatyalıların paralel yapıdan
destek alan milletvekilinin kim olduğunu bildiklerine ilişkin
açıklaması
34.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
tasarıya olumlu oy vereceklerine ve Gazi Meclisin bugüne kadarki bütün
mensuplarını başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
şükranla, rahmetle andığına, sağ olanlara da uzun
ömürler ve sağlıklar dilediğine ilişkin
açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını kutladığına, Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarını saygıyla selamladığına
ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ukrayna Parlamentosu
Ulusal Güvenlik ve Savunma Komitesinden bir heyetin 25-27 Nisan 2016
tarihlerinde ülkemize resmî bir ziyaret gerçekleştirmesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 8/4/2016 tarihli 10
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/671)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Arnavutluk Parlamentosu
ile Arnavutluktaki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı (AGİT) ve Birleşmiş Milletler kadın
büroları iş birliğiyle 26-28 Nisan 2016 tarihleri arasında
Arnavutlukun başkenti Tiranda düzenlenecek olan Kadın
Parlamenterler Yıllık Bölgesel Konferansına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/672)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ürdün Temsilciler
Meclisi ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü iş
birliğinde 4-5 Mayıs 2016 tarihlerinde Ürdünün başkenti
Ammanda düzenlenecek olan Parlamentolarda Kadın Küresel Zirvesine (Women
in Parliaments Global Forum) katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/673)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki su
kaynaklarının tespiti ile etkin idare ve koruma yöntemlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/172)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, ülkemizdeki tarımsal
sulamayla ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Soma Termik Santralinin yol
açtığı hava kirliliğinden kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/174)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
2/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22 Nisan
2016 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul Milletvekili Haydar Ali
Yıldızın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Bitlis Milletvekili Mizgin
Irgatın 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 36ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278)
2.- Velayet
Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler
Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve
İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/697) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 280)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budakın, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.
ve Oymapınar Barajı hakkındaki yargı kararlarına ve
yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/3338)
2.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Türkiyenin 2002 yılından itibaren
İnsani Gelişme Endeksindeki yerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/3462)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpın, Diyarbakırda
kadın istihdamının artırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/3516)
4.- Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, veteriner hekimlerin özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylunun cevabı (7/3719)
22 Nisan 2016 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci Birleşimini açıyorum.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, akademisyenler ve gazeteciler üzerindeki
baskı iddialarıyla ilgili söz isteyen Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırıma aittir.
Buyurun
Sayın Yıldırım.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, akademisyenler ve
gazeteciler üzerindeki baskı iddialarına ilişkin gündem
dışı konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün 22 Nisan Kürt
Gazetecilik Günü. Zira, yüz on sekiz yıl önce bugün, Kürt gazetesinin ilk
örneği olan ve adı Kürdistan olan, şu anda huzurunuzda
sunmuş olduğum bir gazete çıkarılmıştır, yüz
on sekiz yıl önce. Dolayısıyla, bugün aynı zamanda Kürt
Gazeteciliği Günüdür. Bunu size arz ettikten sonra öbür konuya da geçerek
bu iki konuyu bütünleştirmeye çalışacağım.
Bilindiği gibi, aynı zamanda bugün,
tutuklu ve tutuksuz yargılanan birtakım gazetecilerimizin de hesap
vermek zorunda bırakıldığı bir gündür ve aynı
zamanda Biz bu suça ortak olmayacağız. diyerek bildiriye, malum
bildiriye imza atan akademisyenlerimizden de 4 kişinin tutuklu olduğu
bir gündeyiz. Hem gazetecilerimizin hem de akademisyenlerimizin şu anda
duruşmalarının yapıldığı bir süreci
yaşıyoruz.
Evet, biraz önce size gösterdiğim gazetenin
çıktığı yüz on sekiz yıl önceki baskı
şartları ile bugün uygulanmakta olan baskı şartları
arasında değişen hiçbir şey yoktur. O zaman da gazete,
Sultan Abdülhamitin baskıları yüzünden 1898 yılından 1902
yılına kadar -biraz önce göstermiş olduğum gazete,
Kürdistan gazetesi- üç ülke ve beş şehir değiştirmek
zorunda kalmıştır. Bu baskılar darp, işkence, adamlarına
el öptürme, suç uydurup yargıya gerekçe yapma gibi birtakım
baskı unsurlarından oluşmaktadır. Abdülhamit dönemini, bu
yönden ikiye ayırmak lazım: Biri normal, demokrat ve insancıl
bir dönemi içeriyor; buna hiç kimsenin itirazı yok. Bir dönem de Saidi
Kürdinin, Saidi Nursinin ifadesiyle istibdat dönemidir ve onun sarayı
yine Saidi Nursinin ifadesiyle ümmül agavât yani ancak ağaların
oturacağı bir yer ve Sultan Abdülhamitin kendisi de ebûl agavât
yani ağaların babası. Bunu söyleyen ben değilim, Saidi
Nursidir. Dolayısıyla, bu iki dönemi birbirinden ayırmak
lazım. Onun için, birinci dönem, gerçekten ulu hakanlık dönemidir ama
maalesef, ikinci dönemde bu normal dediğimiz koşulları
sürdürememiştir.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sonra ne demiş,
sonra? Sonraki pişmanlıklarını anlat.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, birinci
sayısında
Niye bu gazete o kadar yer değiştirmiş,
yurt değiştirmiş? Baskılar yüzünden. Şöyle diyor
gazetenin çıkarıcısı Mithat Bedirhan: Kürdistan
gazetesinin ülkeye girmesi onayınız dâhilinde -bunu Sultan
Abdülhamite söylüyor- İçişleri Bakanlığı genelgesiyle
yasaklanmıştır. Yasağın
kaldırılmasını istirham ederim. Sonra, bakıyoruz,
diyor ki: Umulanın tersine, söz konusu yasak
kaldırılmamış ve ellerinde gazete bulunanlar tutuklanmıştır.
Benim de İstanbula gelmem istenmiş, gelmediğim takdirde yapay
bir suçla Mısırdan isteneceğim ve zorla getirileceğim
bildirilmiştir. 5 kardeşimi katiller gibi tutuklayıp
işkenceye tabi tuttuğunuzu Avrupa basınından öğrendim.
Beni üzen şey, kardeşimin uğradığı bu felaket
değil, adalet beklenen halifelik makamının işlediği bu
kanunsuz uygulamanın bizi Avrupaya karşı rezil etmesidir; bu
benim yüreğimi kanattı. Allaha yemin ederim ki bu baskılar
direncimi artırmaktan başka bir şeye hizmet etmez. Bir söz
vardır, der ki: Aslana darbeler indikçe pençesi şiddetlenir. O
yüzden, halifelikten adalet beklenir, biz de bu adaletin yerine
getirildiğini görünceye kadar ülkeye hiçbir zaman geri dönmeyeceğiz.
şeklinde bir söylemde bulunmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
KADRİ YILDIRIM (Devamla)
Dolayısıyla, hangi ülkeye gidilir? Adaletin hâkim olduğu ülkeye.
Böyle bir adaletin bütün ülkemize hâkim olması dileğiyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, İzmir
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekliye aittir.
Buyurun Sayın Sürekli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir
Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, İzmire ilişkin gündem
dışı konuşması
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlk önce, yarın 23 Nisan; Meclisimizin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı kuruluş yıl dönümü ve Ulu
Önder Atatürk bu bayramı çocuklara da armağan etti. Bütün milletimizin,
ülkemizin bayramını kutluyorum, özellikle,
çocuklarımızın bayramını bayramını
kutluyorum. Bu vesileyle cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve
silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Yine, maalesef, bugün Tunceli-Elâzığ kara
yolunun 25inci kilometresinde çıkan çatışmada, hain tuzak
kurulması sonucunda 3 şehidimiz var. 3 şehidimize ve bugüne
kadar bu mücadelede verdiğimiz şehitlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Yine, özellikle şunu vurgulamak istiyorum:
Terörle mücadelede başarılı çalışmalar yoğunlukla
devam ediyor, artarak devam ediyor. Bugün de kırsalda güvenlik
güçlerimizin başlattığı başarılı
operasyonlar var. Bu terörün sonuna geldik inşallah. Bu terörü
yeneceğiz. Geçen sefer de bu kürsüden haykırdım, bu ülkeyi
böldürtmeyeceğiz, bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz inşallah. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Konumuz İzmir. İzmirde Hükûmetimizin
projeleri hızla devam ediyor. Dün de İzmir-İstanbul otoyolu
kapsamında İzmit Körfez Geçişi Köprüsünün son tabliyesi
Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız,
bakanlarımız tarafından konuldu; hayırlı uğurlu
olsun. Yalova-İstanbul altı dakikaya iniyor. İnşallah,
otoban bitince de İzmir-İstanbul üç buçuk saate inecek. Hizmetler
sınırsız devam ediyor. Bir yandan da İzmir-Ankara yüksek
hızlı tren çalışmaları hızlı bir
şekilde devam ediyor. İnşallah, 2019 hedefimiz, bunu da
bitireceğiz.
Bu arada, İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı da geldi, burada bazı temaslarda bulundu Sayın Aziz
Kocaoğlu, kendisine de her türlü destek verildi, verilmeye devam edecek.
Biz İzmir için her şeyi yapıyoruz, yapmaya da devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak,
biz bunları yaparken yerel idare bazen gerçekten bizi üzüyor.
İşte, Karşıyaka Spor Kulübünün, Göztepe Spor Kulübünün
statları var. Bakın, Allah aşkına, muazzam bir stat.
Karşıyakaya muazzam bir stat yapıyoruz, inşallah bu stat
bitecek ancak engellemelerle karşı karşıyayız.
Büyükşehir Belediyesinin açtığı dava sonucunda bu proje
şu anda durduruldu. İnşallah hukuk kararını verecek,
bu stat yapılacak, Göztepe Stadı yapılacak.
Karşıyakaspor bu stadın yapılmamasından dolayı
şu anda düşme hattında, inşallah düşmez. Düşerse
de Karşıyakaspor bir düşer bin çıkar.
Taraftarlarını, yöneticilerini, futbolcularını tebrik
ediyorum, her zaman onların yanındayız. Ancak, bu stat
zamanında yapılsaydı bu sıkıntılar
yaşanmazdı. Bakın, ne kadar önemli? Karşıyaka Spor
Kulübüne yılda 5 milyon dolar gelir ticari üniteleriyle gelecekti, ancak
yerel yönetim engelledi. İnşallah, bundan sonra biz nasıl onlara
yardımcı oluruz Ankarada? Bütün projelerine destek veriyoruz. Biz
hizmet için varız. Halka hizmet Hakka hizmet anlayışıyla
yola çıktık, devam ediyoruz.
İstirham ediyorum yerel yöneticilerden, lütfen
bazı saiklerle, yanlış saiklerle hareket etmeyi
bırakın, projelerimize destek verin, engellemeyin, statları
yapalım. Bakın, İZBANı beraber yaptık. Kötü mü ettik?
Avrupanın en iyi projesi; devlet ve yerel idarenin, merkezî idare ile
yerel idarenin en başarılı projesi. İZBAN gibi nice
projeler yapabiliriz. Seçim zamanı icraatları halk takdir ediyor,
bırakın seçimden önce hep beraber Türkiye için, İzmir için
hizmet üretelim, lütfen.
Ben son olarak şunu da ifade etmek istiyorum:
Bu statlarla ilgili hukuk kararını verecek ama kararını
vermeden yine siz çıkın, bir efelik yapın, şu
mahkemelerinizi geri çekin, deyin ki: Hukuk kararını verecek ama ben
mahkemeleri geri çekiyorum. Sayın Aziz Kocaoğlu, son olarak size hitap
ediyorum: Statlarla ilgili mahkemeleri geri çekin, biz nasıl sizinle
iş birliği hâlinde çalışıyoruz, siz de iş
birliği hâlinde, İzmire, Karşıyakaya, Türkiyeye hizmet
edelim. Bizim amacımız hizmet, başka amacımız olamaz ki.
Bu düşünce ve duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bir konuşma
değişikliği olacak, Sayın Özgür Özeli bekliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkinci gündem
dışı konuşma yapıldı mı?
BAŞKAN Yapıldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Denizli Milletvekili
Kazım Arslan gündem dışı konuşacak.
BAŞKAN Konusu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tarım alanları
konusunda konuşacak.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Tarım
alanlarının heba edilmesi noktasında konuşacağım.
BAŞKAN Tamam.
Gündem dışı üçüncü söz Denizli
Milletvekili Sayın Kazım Arslana aittir, tarım
alanlarının kaybıyla ilgili konuşma yapacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, tarım alanlarının
kaybına ilişkin gündem dışı konuşması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, ülkemizde tarım alanlarının
birçok noktada heba edildiğini, tarım alanlarının iyi
kullanılmadığını, topraklarımızın çok
aşırı gübreyle, suni gübrelerle çoraklaştırıldığını,
sulama sisteminin gerçek anlamda iyi bir şekilde yapılmaması
sebebiyle birçok toprağımızın heba edildiğini ve
bazı yerlerde de sanayileşmeye açılmak suretiyle
topraklarımızın gerçekten kaybolmasına, heba edilmesine
olanak sağlayan bir yapının ortaya
çıktığını görmekteyiz. Onun için, gerçekten,
topraklarımız heba edilmeden tarım ürünlerinin gerçek anlamda
iyi bir şekilde üretilebilmesi, verimli bir şekilde üretilmesi,
planlı bir şekilde bir tarımın yapılması, program
dâhilinde tarımımızın gerçekleşmesi ve çiftçilerimizin
de bu alanlarda iyi bir şekilde bilgilendirilmesi suretiyle tarım
alanlarından daha iyi bir şekilde verim elde edilmesine ve tarım
alanlarımızın iyi bir şekilde kullanılmasına
olanak sağlayacak bir yapının, bir çalışmanın
olması gerekiyor. Bunun için Türkiyenin ulusal bir tarım
politikasına ihtiyacı var. Gerçek anlamda nerede, ne şekilde,
hangi ürünün ekiminin yapılacağı konusunda iyi bir
çalışmaya ihtiyaç var. Bu program yapıldığı
takdirde, Türkiyenin değişmeyen bir tarım politikası,
hangi hükûmet gelirse gelsin, aynı politikanın uygulanması
suretiyle, aynı programın uygulanması suretiyle tarım
ürünlerinin ekilmesi ve kendi ihtiyacımız olan tarım ürünlerinin
elde edilmesi noktasında Türkiyenin çalışmasına ihtiyaç
var.
Şöyle bir bakalım: Biliyorsunuz,
gerçekten, Türkiye bir tarım ülkesi olmasına rağmen, birçok
ürünümüzü tarım kesiminin üretmesi, çiftçimizin, köylümüzün üretmesi
gerekirken buğdayından tutun, samanından etine kadar birçok
ürünü dışarıdan almak zorunda olduğumuzu görüyoruz ve bunun
için de birçok döviz ödüyoruz. Hâlbuki, biz bu dövizi yurt
dışındaki başka ülkelere ödeyeceğimize kendi
çiftçimize, kendi ülkemize, kendi köylümüze, kendi üreticimize verdiğimiz
zaman kendi ihtiyacımızı kendimiz daha iyi bir şekilde
karşılayacak ve böylelikle tarımdaki ithalatı
sıfırlamış ve ortadan kaldırmış
olacağız. Onun için, gerçek anlamda ulusal bir tarım
politikasının takip edilmesi ve bu politika çerçevesinde neyi, ne
şekilde üretmemiz gerekiyorsa, hangi ürünü elde etmemiz gerekiyorsa
bunların planları yapılmak suretiyle ve köylümüzü, üreticimizi
bu konuda planlamak, onları yönlendirmek, onları bilgilendirmek
suretiyle mutlaka bu çalışmaların en verimli bir şekilde
olmasına olanak sağlamalıyız.
Üniversitelerimizden binlerce ziraat mühendisi mezun
olmuş, değişik alanlarda çalışıyor, bunları
değerlendiremiyoruz. Veterinerlerimiz var, bunları
değerlendiremiyoruz. Bu veterinerlerimizi ve ziraat mühendislerimizi bölge
bölge, belirli bir şekilde, onları o alanlarda görevlendirmek suretiyle
nerede, neyin ekileceğini, köylülerimizin, çiftçilerimizin nasıl
yönlendirileceğini, hangi ürünün daha verimli bir şekilde o
topraklarda elde edileceğini özellikle planlamak, programlamak, bu
gençlerimizi çalıştırmak zorundayız. Yoksa, ziraat mühendislerimiz
ortada dolaşıyor, veterinerlerimiz ortada dolaşıyor,
değişik işlerde çalışıyor, üniversitelerimizde bu
çocuklarımız için harcadığımız emek ve
ailelerimizin vermiş olduğu gayret boşa gitmiş oluyor.
Onun için değerli arkadaşlarım,
özellikle çiftçilerimizin ürettiği ürünlerimizi
Örneğin, Denizlide
elma üreticisi bugün zor durumda, üzüm üreticisi zor durumda, süt üreticisi zor
durumda. İşte bunları belirli bir plan dâhilinde devlet eliyle
almak suretiyle, vatandaşlarımıza, yoksul
vatandaşlarımıza okullarda dağıtmak suretiyle onlara
destek olmak zorundayız.
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yerinden
sisteme giren sayın milletvekillerine birer dakika söz vereceğim.
Sayın Engin
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, gelir testi ve prim ödemelerindeki sorunları
çözmek için genel sağlık sigortası sisteminin Mecliste
kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gençlerimizin en önemli sorunlarından birisi ne
yazık ki işsizlik. Ülkemizde genç işsizliği yüzde 19,2;
yani, her 5 gencimizden 1i işsiz. Hükûmet ise kaynak yaratmak
amacıyla bu genç işsizleri hedef alarak 2012den itibaren her ay GSS
primleri toplamaya başlamıştı. Meclisten geçen son torba
kanunda bütün uyarılarımıza ve itirazlarımıza
rağmen GSS prim borçlarını silmeyi 25 yaşla sınırlayarak
işsizleri ve ailelerini büyük hayal kırıklığına
uğrattı. İşsizlerden talep edilen bu primler çok yüksek,
ödeyemeyenler için faiz işletiliyor, sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyorlar, muayene bile olamıyorlar. Hükûmetin
işsizlikle mücadeledeki başarısızlığının
faturasını gençlere ödetmesi ne hukuka ne vicdana sığar. Gelir
testi ve prim ödemelerindeki sorunları çözmek için GSS sisteminin Mecliste
kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğini Hükûmete
tekrar hatırlatmak istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Aydemir
2.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, başta Cumhurbaşkanı ve
Başbakan olmak üzere Osman Gazi Köprüsünde katkısı olan herkese
müteşekkir olduğuna ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Siyaset bir hizmet aracı; halk için, halka göre
ve hak ölçüsünde hizmet üretme sanatı; toplumun ortak
paydalarının oluşturduğu ufuk çizgisine ulaşma hedefi.
Ne ki, koalisyonların hükûmet ettikleri dönemlerde tamamen çözümsüzlüklere
dayanan bir siyaset tarzı geçerli oldu. Girişim temelli tüm
yaklaşımlara kapılar kapandı. Fikir, inanç ve teşebbüs
hürriyetlerinin önüne engeller çıkarıldı. Bu yüzden de toplumun
kalkınma dinamikleri ve gelişme frekansları susturuldu. AK
PARTİ dönemiyle birlikte siyasette cari yaklaşım önce insan odağına
yöneldi; yani, toplumsal değerlerde buluşma dönemi, toplumun ritmini
ve heyecanını ortak değerlerde seslendirme vasatı, çözüm
odaklı siyaset yani eser siyaseti. Buna son ve somut örnek Osmangazi
Köprüsü, iki yakayı birleştiren muhteşem eser. Başta
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak
üzere katkısı olan herkese müteşekkiriz. Bu vesileyle Osman
Gazinin ruhaniyeti özelinde bütün ecdadımızı rahmetle
anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akyıldız
3.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, 6495 sayılı Kanuna
eklenen geçici bir madde nedeniyle tayinleri yapılamayan çok sayıda
memur ve ailelerinin mağdur olduğuna, bu konuda bir düzenleme
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
2/8/2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
12/7/2013 tarih ve 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9uncu
maddesine eklenen geçici 41inci maddenin (4)üncü fıkrasında Bu
madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl
süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz.
hükmüne yer verilmiştir.
Bu madde nedeniyle hiçbir mazeret kabul
edilmemektedir ve tayin yapılmamaktadır. Bu nedenle, eşinden,
çocuğundan ayrı yaşamak zorunda bırakılan
parçalanmış aileler çok sayıda mevcut ve bu aileler ciddi bir
şekilde mağduriyetlerini belirterek bizden yardım
istemektedirler.
Bu konuda yeni bir düzenleme yapılarak bu
mağduriyetlerin giderilmesi hususunu belirtiyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özdemir
4.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, bu iktidar döneminde tutarsız,
başarısız, belirsiz ve ucu açık bir Avrupa Birliği
üyelik süreci yaşandığına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dün Cumhurbaşkanı yine bir
açılış töreninde iç politikada muhalif olduğu bir liste
sıralaması yaparken bu listeye Avrupa Birliği kurumlarından
birini de ekleyerek yıkım ekibi olarak nitelemesiyle bu süreçteki
duruşunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Diğer yandan, başka bir koldan
Başbakan ise vize muafiyeti sağlanamazsa geri kabul
anlaşmasını uygulayamayacağımız noktasında
üyelik ilişkilerimizi, mülteci sorunu ve vize muafiyetine indirgeyen bir
duruş sergilemektedir. Avrupa Birliğiyle üyelik sürecimiz, Cumhurbaşkanının
iç politikadaki bireysel hırsı ile Başbakanın bu süreçten
bireysel bir başarı çıkarma hikâyesi ve kendini ispat
noktasındaki duruşu arasında hapsedilmiştir. Hep birlikte
bu iktidar döneminde tutarsız, başarısız, belirsiz ve ucu
açık bir Avrupa Birliği üyelik sürecini izliyoruz.
Bu arada, asıl önemli olan, Sayın Avrupa
Birliği Bakanının duruşu nedir, kendisi bu yıkım
ekibi söylemine katılıyor mu, öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Arslan
5.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli-Denizlinin Kale ilçesinin
atık su sorunuyla ilgili bir tedbir alınıp
alınmayacağını ve Muslugüme Mahallesinden Muğla yolu
bağlantısını sağlayacak olan köprünün ne zaman
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
Denizli Kale Muslugüme Mahallesinden Muğla yolu
bağlantısını gerçekleştirecek olan köprüyle ilgili
olarak on dört seneden beri verilen sözler maalesef yerine
getirilmemiştir. Bu köprü ne zaman yapılacaktır, yoksa sözünüzü
unuttunuz mu?
İki: Kale ilçemizde ormanlı alanlarda
aralama çalışması devam etmektedir. bu alanlar düz kesim olarak
tüccarlara verilmiştir. Çevre konusunda çoğu mahallemizde
altyapı çalışmasın adı altında bir miktar atık
su borusu da döşenmiştir. Bu atık su borusunun çoğu, mahallenin
yakınına dökülmekte ve tehlike saçmaktadır. Özlüce Mahallesinde
atık suyun döküldüğü yer ilkokulun bitişiğindedir.
Köprübaşı Mahallesinde bir şirkete ait olan
mandıranın atık suyu Akçay Deresine dökülmektedir. Bununla
ilgili bir tedbiriniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Durmuşoğlu
6.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, çocukları İnternetin
zararlarından korumak gerektiğine ve başta çocuklar olmak üzere
tüm milletin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
kutladığına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son günlerde gündemde olan ve devletimizin yetkili
kurumlarının da üzerinde titizlikle
çalıştığı, çocuklar için oldukça sakıncalı
içerikler barındıran on-line oyunlarla ilgili anne babalara da önemli
görüşler düştüğü kanaatindeyim. Akla ilk gelen şey yasaklar
olabilir ama böyle bir tavır hem çocukların yasağa
karşı ilgisini artırabilir hem de anne babaya karşı
olumsuz tavırlar sergilenmesine sebep olabilir. Çocuklarımızı
İnternetteki tehlikelerden korumak için onlarla iyi iletişim kurup
mantıklı ve tatmin edici açıklamalar yapmalıyız.
İnternet, günü kurtarmak için işimize yarıyor olabilir ama aslında
günümüzü kurtarırken fark etmeden geleceğimizi karartıyoruz. Yavrularımızı
İnternete ya da televizyona mahkûm etmek yerine onlarla kaliteli zaman
geçirmeye gayret etmeliyiz diye düşünüyorum. korumaya
çalışırken çocuklarımızla aramızda sanal duvarlar
örmeyelim, ilgimizi ve sevgimizi hissettirdiğimiz dikkatimizin tamamen
çocuklarımızda olduğu anları çoğaltmak için çaba
gösterelim. Anne babayla birlikte geçirilen vakitlerin keyfinden onları
mahrum etmeyelim.
Bu vesileyle başta geleceğimizin
teminatı çocuklarımız olmak üzere tüm milletimizin 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, daha nice bayramlar
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Reyhanlıoğlu
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlunun,
Tunceli-Elâzığ kara yolunda askerî araca yapılan
saldırı sonucu şehit olan askerlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ve bu saldırılarla,
güçlü ve gelişen, ileriye giden bir Türkiyenin hedef
alındığına ilişkin açıklaması
NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bugün saat 10.00 sıralarında
Tunceli-Elazığ kara yolunda askerî aracımız hainlerin
saldırısına uğramıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet yaralılarımıza acil şifalar, tüm
milletimize başsağlığı diliyorum. Türkiyede kriz
ortamı yaratmaya çalışanlar asla başarılı
olamayacaklar. Bu milletin huzuruna kastetmeye kimsenin hakkı yoktur.
sonuna kadar üzerine gidiliyor, gidilecek ve kökleri kazınacaktır. Bu
millet güçlüdür ve bunu başarmaya muktedirdir. Biz bu
saldırılarla güçlü Türkiyenin durmadan gelişen ve ileriye giden
bir Türkiyenin hedef alındığını biliyoruz. Bu ülkede
güzel şeylerin yapılmasından rahatsızlık duyanlar var.
Ama bilsinler ki biz durmayacağız. Bunun örneklerinden biri de dün
Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın
katılımlarıyla tamamlanan Osmangazi Köprüsüdür. Feribotla bir
saat süren Topçular-Yalova arasını altı dakikaya
indirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akaydın...
8.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 96ncı yılını ve Ergenekon davasını
bozan Yargıtay 16. Dairesinin hâkimlerini kutladığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doksan altı yıl önce, çatısı
altında bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran Mustafa
Kemal Atatürkü ve silah arkadaşlarını saygı, minnet ve
gururla anıyorum. Çocuklarımıza, büyükleri tarafından
korunduğu ve sevildiği, tacizsiz bir gelecek diliyorum.
İkinci olarak, Türkiyede hâkimler
varmış. dedirten Yargıtay 16. Dairesi hâkimlerini kutluyorum.
Bu davalar başladığında Türkiye
bağırsaklarını temizliyor., Biz bu işin
savcısıyız. diyen zihniyet sahiplerinin, Biz gene
kandırıldık. demeyip erkenden özür dilemelerini bekliyorum ve
talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bektaşoğlu
9.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramını kutladığına ve Giresun Limanı
sahasına yapılan bina inşaatından vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türk ulusunun Egemenlik Bayramını
gönülden kutluyorum. Bugün kaybettiğimiz şehitlerimize de
Tanrıdan rahmet diliyorum.
Giresun Limanı, İranı, doğu ve
güneydoğuyu Eğribel üzerinden Karadenize en kısa süre ve
mesafede bağlayan yolun sonundadır. Hem doğu hem de Akdenizin
Karadenizden deniz yoluyla Avrupaya açılan kapısıdır.
Stratejik ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak önemli ticaret
limanlarından biri olarak kullanılması gereken Giresun
Limanı maalesef halı saha, taş ve kömür deposu olarak, hatta
otopark olarak kullanılmaktadır. Şimdi ise, Giresun Limanı
sahasına Gümrük Müdürlüğü hizmet binası ve fuar kongre merkezi
yapılmaktadır. Giresun Limanına yeni binalar yapmanın ve
giderek imara açmanın hukuki zemininin hazırlandığı,
bu binanın projesinin de otel olarak revize edildiği iddiaları
kamuoyunu oldukça rahatsız etmektedir. Karadeniz Sahil Yolu kenarına
yapılan, kent merkezinin denizle arasını biraz daha kapatacak,
şehrin tarihsel ve çevre dokusuna zarar verecek, bu sebeple herkesin
karşı çıktığı binanın inşaatından
vazgeçip bir başka alana kaydırmak şu aşamada Gümrük ve
Ticaret Bakanlığının yapacağı en önemli hizmet
olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Türkmen...
10.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Medeni Kanunda 18 yaşından
küçük çocukların evlenmesine izin veren maddelerin
değiştirilmesiyle ilgili bir çalışma
yapılmasının düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ederim Başkanım.
Başbakanımıza soruyorum: Türkiye,
1990 yılından bu yana, Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesinin tarafı. Bu sözleşmeye göre, 18
yaşın altındaki bireyler çocuktur. Uluslararası
sözleşmeler, Anayasamız gereği, iç hukukun üzerindedir. O hâlde,
Medeni Kanununda 18 yaşındaki küçük çocukların evlenmesine yol
açan ilgili maddelerin değiştirilmesiyle ilgili bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gündoğdu
11.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, bugün şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine ve Pakistanın millî şairi Muhammed
İkbalin vefatının 78inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, bugün şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Pakistanın millî şairi ve
bağımsızlık mücadelesinin sembol isimlerinden olan,
Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesi verdiği
yıllarda Pakistan halkını örgütleyen, zorlu dönemlerde milletimize
destek veren, İslam âlimi, mütefekkir ve şair Muhammed İkbali
vefatının 78inci seneidevresinde rahmetle anıyor, minnet ve
şükranlarımızı iletiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yeşil
12.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşilin, Edremitteki Karagöz İlköğretim
Okulunda yaşanan bir olaya ve İstanbul Esenyurtta 1/2/2016 tarihinde
inşatta yük asansörünün yere çakılması sonucu 3 işçinin
yaşamını yitirdiği olayla ilgili dava sürecine ilişkin
açıklaması
NİHAT YEŞİL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde Edremitteki Karagöz
İlköğretim Okulunda eğitim gören öğrencilerin ses düzeni
eşliğinde salavatışerif söyletilerek okula
alındığını gösteren görüntüler İnternette
paylaşılmıştır. Okullarda Andımızın
okunmasını yasaklayan Hükûmet, laik, özgür, eşit,
çağdaş bir eğitim sisteminin içini boşaltarak ümmetçi
bireyler yetiştirmeyi amaçlayan böyle bir girişimi onaylıyor mu?
Edremitin Karagöz İlköğretim Okulunda yaşananlar laik, özgür,
eşit, çağdaş millî eğitim sistemi anlayışına
aykırı değil midir?
İstanbul Esenyurtta 1 Şubat 2016
tarihinde inşatta, yük asansörünün yere çakılması sonucu 3
işçi yaşamını yitirmiştir. Soruşturmayı
yürüten savcının TMMOBa bağlı Makine Mühendisleri
Odasının raporunu kabul etmediği, bunun yerine bilirkişi
olarak katılan bir tekstil mühendisinin bilgisine başvurduğu
ortaya çıkmıştır. İş cinayetleri konusunda hukuk
eliyle gerçekleştirilen buna benzer örtbas girişimlerini önlemek
Hükûmetin sorumluluğu değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Sarıhan
13.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Yargıtayın Ergenekon
davasıyla ilgili kararına ve akademisyenler davasının adil
bir sonuçla bitmesini umduğuna ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bildiğiniz gibi,
dün Yargıtay 275 sanıklı Ergenekon davasında çok önemli bir
karar verdi. Bu kararın sonucunda şu soruları sorma gereksinimi
içindeyim: Bu davanın neden oluşuyla yaşamını yitirmiş
olan 18 kişi acaba adaleti nerede bulabilecekler? Adalet onlar için
artık, bir anlam taşıyacak mı? Bu hataların yeniden
yapılmaması dileğimdir. Özellikle, Türkan Saylan ve Ali Tatar
olayları üzerinden düşünürsek adaletsizliğin nelere mal
olabileceğini, en büyük değerlerimizi dahi bir saniye içinde
değersiz kılma girişimine yönelebileceğimizi ve insan
olmaktan bizi utandıracağını gösteriyor. Umarım ki
bugün, şu anda başlamış olan Akademisyenler davası
daha ilk günden adil bir sonuçla, yüzümüzü ağartacak bir sonuçla biter, 4
akademisyen tahliye olur.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.
Sayın Yıldırım
14.-
İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırımın,
Meclisin saygınlığını artıracak,
çalışmaları hızlandıracak, anlamsız
tartışmaları önleyecek, modern ve günümüz
ihtiyaçlarını karşılayacak bir iç tüzük
hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarımız; Meclisin asli görevi yasama faaliyetini
yapmaktır, kanunları çıkarmaktır. Meclis tabii ki bu yasama
faaliyetini yaparken mevcut İç Tüzükten yararlanıyor ama şu
kısa dönemdeki milletvekilliğim sürecinde gördüm ki bizim önümüzdeki
en büyük engel mevcut İç Tüzüktür. Mevcut İç Tüzük, bir darbe ürünü
olan bu İç Tüzük muhalefetin gündeme bağlı kalmaması,
sırf zaman zaman anlamsız sataşmalarla âdeta bir kanun çıkarmama
üzerine kurulmuş gibi duruyor. Çözmemiz gereken sorunlar var. Bu
sorunların çözümü için ihtiyaç duyulan kanunların
çıkarılması için etkin ve hızlı bir iç tüzüğe
ihtiyaç duyduğumuz aşikârdır. Meclisin
saygınlığını artıracak, Meclis
çalışmalarını hızlandıracak, anlamsız
tartışmaları önleyecek, modern ve günümüz
ihtiyaçlarını karşılayacak bir iç tüzüğün
çıkarılması için elinizden gelen desteği vereceğinizi
düşünüyorum. Tüm arkadaşlarımızdan bu hususta destek
bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Demir
15.- Kastamonu
Milletvekili Murat Demirin, İkinci Lige çıkan Kastamonusporu
kutladığına ve Avrupa Kupasında İspanya
takımıyla final maçı oynayacak olan Kastamonu Bayan Hentbol
Takımına başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
MURAT DEMİR (Kastamonu) Sayın
Başkan, üç yıl üst üste bulunduğu liglerde şampiyon olarak
İkinci Lige çıkan Kastamonusporumuzu ve bu başarılardan
dolayı da teknik ekibini, Belediye Başkanı ve Başkanımızı
canıgönülden kutluyorum ve başarılarının
devamını diliyorum.
Avrupa Kupasında İspanya
takımıyla final maçı oynayacak olan Kastamonu Bayan Hentbol
Takımımıza da başarılar diliyorum ve saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sisteme giren sayın grup başkan
vekillerine de söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Tunceli yakınlarında bir askerî
araca yapılan bombalı saldırıda şehit olan 3 askere
Allahtan rahmet dilediğine, Yargıtayın Ergenekon davasına
ilişkin kararına ve bazı Hükûmet üyelerinin bu konudaki
açıklamalarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu sabah Tunceli yakınlarında bir askerî
araca yapılan bombalı saldırıda 3 askerimiz şehit
olmuştur. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli
yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı
diliyorum ve bu alçak saldırıları lanetliyorum. Türk milleti
birlik ve beraberliğini daha da pekiştirerek bütün ihanetleri
püskürtecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 96ncı
yılında bu kararlılık daha da artacaktır.
Yargıtay Ergenekon olarak bilinen davaya
ilişkin kararını açıklamış ve Ergenekon diye
bir örgüt olmadığı hükmüne varmıştır. PKKlı
teröristlerin gizli tanık olarak dinlendiği, Genelkurmay
Başkanının terör örgütü lideri olarak suçlandığı,
adaletin yerle yeksan edildiği, beş yıla yakın süren ve alt
mahkemenin kişisel ve keyfî kararından beş yıl sonra
Yargıtayın kararıyla öğrendik ki Ergenekon diye bir örgüt
yokmuş. Cezaların mutlaka tamirinin şart olduğuna ve
adaletin bir nebze de olsa bu şekilde tesis edileceğine olan
inancımızı 5 Ağustos 2013 tarihinde Sayın Genel
Başkanımız dile getirmişti. Aradan geçen dokuz yıldan
sonra Adalet gerçekten tecelli etti mi? sorusu üzerinde düşünmemiz
gerekmektedir. Bu noktada geçmişte söylenen şu sözleri hatırlatmakta
fayda görüyorum:
15 Temmuz 2008, Millet adına hakkı
aramanın, hakkı savunmanın gayreti içindeyiz. Eğer bu
anlamda savcılık ise, evet, savcısıyım. Temmuz 2008,
Türkiye iyi bir noktaya gidiyor. Bu sıkıntılar, sancılar
bir taraftan doğum sancısıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artı bir dakika daha vereyim.
Toparlayın lütfen Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir taraftan da
bağırsakların temizlenmesidir. Yine aynı minvalde, dönemin
Adalet Bakanının sözleri ve Kurda merhamet etmek kuzuya
zulmetmektir. Bu sözlerin sahipleri, sonradan kumpas,
kandırıldık vesaire diyerek çark ettiler ve Yargıtay
kararından sonra, Adalet yerini buluyor. diyerek tekrar çark ettiler.
Dün yine, Başbakan Yardımcısı Sayın Akdoğan
Twitter hesabından Paralel ihanet şebekesi darbe iddialarıyla
ilgili yargı süreçlerini zehirleyerek akamete uğratmış ve
davaları murdar etmiştir. Yani, bu açıklamadan
çıkardığımız sonuç, dava doğruymuş, paralel
işi bozmuş. Birisi çıkıp Adalet yerini buldu. diyor,
diğeri Dava doğruydu. diyor ve iktidar, çarkından da çark
ediyor, âdeta bir fırdöndüye dönüyor. Sonuç olarak bütün kamuoyu sürecin
bir kumpas olduğuna hüküm getirmişken şu soruyu soralım:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu kumpasın hukuki
savcısı firarda, peki ama siyasi savcıları ne yapıyor?
Bunca vebalin gölgesi varken Kandırıldık!, Amma da
safmışız! demeçleriyle kamuoyunu ikna edemezsiniz, kurtulamazsınız!
Aynı yollarda beraber yürüyüp aynı yağmurda ıslananların
aynı kumpasta, beraber sorgulanması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Baluken
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Halkların Demokratik
Partisi olarak Dersimde yapılan bir saldırıda
yaşamını yitiren ve yaralanan askerlerin ailelerine
başsağlığı ve taziye dileklerini ilettiklerine,
Meclisin bir an önce bu ölümleri durduracak rasyonel bir aklı devreye
koyması gerektiğine ve gazeteciler ile akademisyenlerin
şahsında düşünce ve ifade özgürlüğünün yargılanmaya
çalışıldığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; saray iktidarı ve AKP Hükûmetinin müzakere
masasını devirmesi ve sahaya savaş konseptini sürmesiyle beraber
her geçen gün can alıcı, üzüntü haberleri almaya devam ediyoruz.
Bugün yine, Dersimde yapılan bir
saldırıda 3 askerin yaşamını yitirdiği, onlarca
askerin yaralandığı haberi hepimizi üzmüştür.
Halkların Demokratik Partisi olarak ailelere, bütün halkımıza
başsağlığı dileklerimizi, taziye dileklerimizi iletmek
istiyoruz.
Bu savaşın çıkmaz bir yol
olduğunu, acıları artırmak dışında hiçbir
işe yaramadığını; ölümler yaşanırken bu
Mecliste sadece kınama ve demagoji, hamaset söylemleriyle zaman
kaybedildiğini defalarca söyledik, bugün de yine aynı
noktadayız. Maalesef, sadece polis ve askerlerin yaşamını
yitirmesiyle, burada anılan ölümlerin de çok daha vahim bir boyutta
olduğunu hatırlatmak zorundayız. Sadece son bir hafta içerisinde
yaşanan can kayıpları şu anda ne Suriyede, ne Irakta ne
Libyada ne Yemende yani Orta Doğunun en kaotik ülkelerinde bile
yaşanmayan can kayıpları tablosuna ulaşmış
durumdadır. Dolayısıyla, siyaset kurumunun üzerine düşen,
Meclisin üzerine düşen, bir an önce bu ölümleri durduracak rasyonel bir
aklı devreye koymak ve bu genç fidanların toprağa düşmesinin
önüne geçmektir. Büyük bir akıl tutulmasıyla karşı
karşıya Meclis, Parlamento ve siyasi iktidar. Umarım ki bir an
önce bu ölümleri durduracak bir çare, bir yol bulunur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Diğer taraftan, Türkiye demokrasi tarihi açısından utanç verici
bir günü yaşıyoruz. Erdem Gül ve Can Dündar şahsında
Türkiyede basın özgürlüğü bir kez daha mahkeme koridorlarında yargılanıyor.
Yine Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Meral Camcı ve Muzaffer Kaya
şahsında, düşüncesini ifade eden akademisyenlerin
şahsında da düşünce ve ifade özgürlüğü yargılanmaya
çalışılıyor. Böylesi bir ortamda dün de
Cumhurbaşkanı Erdoğanın TMMOBu hedef gösteren
açıklamalar yapması, demokrasi açısından bu ülkenin nereye
savrulduğunun açık bir göstergesidir.
Fıratın batısında
olabildiğince faşizm uygulaması, Fıratın
doğusunda da ağır bir savaş süreci var. Bütün bu sorumluluk
AKP Hükûmetinin kendisindedir. Buradan kabul edilemez bulduğumuzu ifade
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Tuncelide bir saldırı sonucu şehit
olan 3 askere Allahtan rahmet dilediğine, Ergenekon davası nedeniyle
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhurbaşkanından Türkiye
Cumhuriyeti olarak özür beklediklerine ve milletvekillerine verilecek dizüstü
bilgisayarların F klavye olmasına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün Tuncelide bir saldırı
sonucunda hayatını kaybeden ve şehit olan 3 askerimize Allahtan
rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz ve bu terör
saldırılarını bir kez daha insanlık suçu olarak
nitelendirdiğimizi Cumhuriyet Halk Partisi olarak ifade etmek istiyoruz.
Ergenekon davası sona erdi ve Ergenekon
davası sürerken, karar açıklanırken iktidarın yayın
organı gibi işlev gören Yeni Şafak gazetesi Darbecilere
müebbet başlığıyla, manşetiyle mutluluğunu
Türkiyeyle paylaşmıştı. Yeni Şafakın yönetimi
değişmedi, siyasi yönelimi değişmedi, iktidardaki parti
değişmedi, bugünkü manşeti Öyle bir örgüt yok. Bu davanın
hukuki savcısı firarda, siyasi savcısı sarayda
oturmaktadır şu anda. Adalet ve Kalkınma Partisinden ve
saraydaki davanın siyasi savcısından Türkiye Cumhuriyeti olarak
özür beklemekteyiz. Eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi Mecliste,
Sayın Cumhurbaşkanı da sarayda özrünü dile getirmediği
takdirde, gelecek haftadan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçmiş
zaman olur ki adı altında tutanak incelememizi her gün Mecliste
sizlerle paylaşacağız: Hangi grup başkan vekili Ergenekon
davası için ne demiş, hangi AKP milletvekili ne demiş, hangi
başkan ne demiş, dönemin Başbakanı ne demiş ve
Ergenekon davasındaki mağdurlar kendilerini anlatmaya
çalışırken, Cumhuriyet Halk Partisi bunu dile getirirken AKP
Grubu ne yapmış, o gruptaki asker kökenli milletvekilleri kürsüye
sırtını nasıl dönerek oturmuşlar. Bu özrü bekliyoruz.
İkinci bir husus: Sayın Başkan,
milletvekillerine Bilgi İşlem Başkanlığı
tarafından bir yazı ulaştırıldı. Daha önce de
böyle bir yazı gelmişti, milletvekillerinin çalışmaları
için milletvekillerine dizüstü bilgisayar verileceği yazısı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi, gelen
yazının konusu, F klavye dizüstü bilgisayar alımı.
Milletvekillerinin tamamına yakını yıllardır Q klavye
kullanıyorlar. Bu bilgisayara ihtiyaç duyan olur olmaz, ayrı bir
tartışma. Ama, bu F klavye işini eğer ki Meclis
Başkanlığı, işte, birileri Millî klavye F klavyedir.
diyor diye yapacaksa bunun yeri burası değil, bunun yeri okullarda
bilgisayar derslerinden itibaren
Eğer doğru olan F klavyenin
kullanımıysa bu konuda bir stratejiniz olur. Ama, 550 milletvekili
üzerinden bir firmanın elindeki satamadığı yüksek
fiyatlı F klavye bilgisayarları temin edip de milletvekillerine
bunları dağıtmak için yazı yollamak doğru bir şey
değil. Bu, saçma bir davranıştır, gülünç bir
davranıştır. Meclisin aklıyla, milletvekilleriyle alay eden
bu anlayışı da kınıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, şehit olan 3 askere
Allahtan rahmet dilediğine, devletin halkın selameti, huzuru ve
refahını sağlayacak güçte olduğuna ve Ergenekon
davasıyla ilgili yargı kararına saygı duyduklarına
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bugün şehit olan 3 askerimize
Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum.
Biz, bu ülkede hiçbir burnun kanamasını istemeyiz, hiç kimsenin
hayatını kaybetmesini istemeyiz. Bunu ahlaki bir ödevimiz olarak
görürüz, sadece bizim ödevimiz değil, herkesin ödevi olarak görürüz. Ama
maalesef, bölgedeki gelişmeler, Suriyedeki iç çatışma
Türkiye'ye de terörün dalgalarını taşıdı. Buradan
kendisine görev çıkartan, imkân ve fırsat doğduğunu
düşünen PKK terör örgütü fiilî olarak bir teşebbüste bulundu ve
kaybetti. İnşallah, Türkiye'de tekrar barışın ve
selametin bütünüyle yerleşeceği, egemen olacağı günler
gelecektir. Devlet, kamu otoritesi halkın selameti için, huzuru ve
refahı için bunu sağlayacak güçtedir, bu muhakkak gerçekleşecektir.
Öte yandan, Ergenekon davası Yargıtayda neticelenmiştir,
böyle bir suç örgütünün olmadığına ilişkin karar
vardır. Sabah akşam Parlamentoda Yargı iktidarın elinde ve
iktidar bu Ergenekon davasında taraf. diye değerlendirme yapanlar,
yargının bu kararı karşısında herhâlde bu
iddialarını bir kez daha düşünmeli ve kendi çelişkileri
üzerine bir öz eleştiri yapmalıdırlar. Türkiye'de hukuk, belki
kimi aksamalar yaşamakta, kimi zaman problemler ve üzerine spekülasyonlar
doğmakta ama nihai olarak kamu vicdanını tatmin edecek bir
güzergâhta ilerlemektedir; bunu sevindirici bulmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye'nin
yakın tarihi 1960tan beri bir darbeler tarihidir. He rhâlde, siyaseti ne
olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, bu reel ve nesnel gerçekliği
herkes takdir edecektir. 1960ta darbe olmuş, 1971de 12 Mart
muhtırası olmuş, ondan önce Madanoğlu cuntası
kurulmuş, 1980de darbe olmuş, daha sonra 28 Şubat postmodern
darbesi olmuş. Böyle bir tarihsel arka planın olduğu bir ülkede
bu tür girişimler, teşebbüsler, bunlara ilişkin
tartışmalar, spekülasyonlar ve zaman zaman bunların bir
şekilde mahkemeye intikali ve bunun etrafında siyasi tartışmaların
yaşanmasını olağan görmek gerekir ama neticede kararı
verecek olan hukuktur ve biz, AK PARTİ olarak hukukun vermiş
olduğu karara mutlak surette saygılıyız.
Dolayısıyla, burada geçmişte şu söylendi, bu söylendi,
Türkiyenin adli sistemine ve hukuki yargılamalara ilişkin
insanların, partilerin, politika sahiplerinin işlerine
geldiğinde hukukun arkasında saf tutup, işlerine
gelmediğinde iktidarın yargısı diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aynen iktidarın
yaptığı gibi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bostancı özür
için son bir dakikayı kullanacak herhâlde! Biz özrü bekliyoruz AKP
Grubundan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
eleştiri
getirmeleri esasen bu diskurun, bu retoriğin ne kadar tutarsız
olduğunu ortaya koyar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutarsızlık
iktidarda, fırdöndü oldu!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Yargının kararı kamu vicdanını tatmin edecek
mahiyettedir, biz de saygıyla karşılarız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
şehit olan 3 askere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyoruz, yakınlarına da sabır ve
başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi bulunmaktadır, okutup
bilginize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ukrayna Parlamentosu
Ulusal Güvenlik ve Savunma Komitesinden bir heyetin 25-27 Nisan 2016
tarihlerinde ülkemize resmî bir ziyaret gerçekleştirmesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 8/4/2016 tarihli 10
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/671)
Sayı: 83924060-120.03/21530
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Ukrayna Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Savunma
Komitesinden bir heyetin 25-27 Nisan 2016 tarihlerinde ülkemize resmî bir
ziyaret gerçekleştirmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 08/04/2016 tarihli ve 10 sayılı Kararıyla
uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki su
kaynaklarının tespiti ile etkin idare ve koruma yöntemlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/172)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye iddia edildiği gibi su
açısından zengin bir ülke değildir. Bu durum ise su konusunda
daha bir hassas olmayı, su kaynaklarını daha bir özenle
kullanmayı gerektirmektedir. Ülkemizdeki su kaynaklarının
tespiti ile etkin idare ve koruma yöntemlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için Anayasa'nın 98,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri
gereği Meclis araştırması açılmasını arz
ederim. 05.12.2011
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Mevlüt Karakaya (Adana)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Ümit Özdağ (Gaziantep)
9) Şefkat Çetin (Ankara)
10) Kadir Koçdemir (Bursa)
11) Zihni Açba (Sakarya)
12) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
13) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
14) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
15) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
16) Deniz Depboylu (Aydın)
17) Arzu Erdem (İstanbul)
18) Mustafa Kalaycı (Konya)
19) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
20) Atila Kaya (İstanbul)
21) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
21inci yüzyılın dünyada su üzerinden
küresel politika ve stratejilerin artacağı bir yüzyıl
olması kaçınılmazdır. Bu da hidropolitik çalışma
ve değerlendirmelerin önemini arttırmaktadır. Dünya su
miktarı 1,4 milyar kilometreküptür, bunun yüzde 25'i tatlı sudur. Bu
kadar az olan tatlı su kaynaklarının yüzde 90'ının
kutuplarda ve yer altında olması suyun önemini daha da
artırmaktadır. Dünyada kişi başına su tüketimi
yılda ortalama 800 metreküp civarında iken 1,4 milyar insan yeterli
içme suyundan yoksundur. 2,6 milyar insan arıtma tesislerinden
geçirilmemiş su kullanmaktadır. Her yıl 7 milyona yakın
insan dizanteri, kolera, ishal gibi temiz suya ulaşamamaktan kaynaklanan
hastalıklardan yaşamını yitirmekte, her otuz saniyede 1
çocuk temiz içme suyundan yoksun olduğu için ölmektedir. 2025 yılında
dünya nüfusunun tahminen üçte 2si temiz ve içilebilir sudan mahrum
kalacaktır.
Ülkemiz su kaynakları, su toplama ve
boşaltma alanları 25 büyük havzaya ayrılmıştır.
Kullanılabilir bu su potansiyelimizin 53 milyar metreküpü -yüzde 28,5'i-
Dicle ve Fırat havzalarında yer almaktadır. Dolayısıyla,
ülkemizin birçok bölgesi su kaynakları açısından yetersizlik
göstermektedir.
Kullanılabilir toplam su potansiyelimiz 112
milyar metreküp, yıllık su tüketimimiz 44 milyar metreküptür.
Uluslararası standartlara göre su sıkıntısıyla
karşı karşıya olan ülkeler, yıllık kişi
başına düşen su miktarı 1.000 metreküp ile 2.000 metreküp
arasında olan ülkeler olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde
kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.519
metreküptür. 2030 yılına kadar nüfusumuzun 100 milyona
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda, kişi
başına kullanılabilir su miktarımız 1.120 metreküpe
düşecek ve Türkiye suyu kıt ülkeler sınıfında yer
alacaktır. Ayrıca, 2025'te Türkiye'de yağışların
yüzde 25 azalması beklenmektedir. Bu karamsar ve kötü tablonun ortadan
kalkmasının yolu; devletlerin su yatırımlarına
ağırlık vermesi, mevcut suların en iyi biçimde
kullanılması, içme ve kullanma suyunun çoğaltılması,
sağlıklı koşullarda taşınmasını
sağlamasından geçmektedir.
Ülkemizdeki kullanılabilir suyun yüzde 12'si
sanayide, yüzde 15'i içme suyu olarak kullanılırken, yüzde 73'ü
tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Ülkemizde tarımsal
sulamanın yaklaşık yüzde 17'si basınçlı
(yağmurlama, damlama) sulamadır. Klasik sulama yerine
basınçlı sulama yöntemi kullanılması yüzde 20-30'luk su
tasarrufu anlamına gelmektedir. Gerek su kaynaklarımızın
limitleri dışında kullanımı gerek iklim
değişikliklerinin etkileri su kaynaklarında azalmaya yol
açmaktadır. Küresel ısınma sonucu akarsu havzalarında
yıllık akımlarda meydana gelecek azalma sonucunda tarımsal
su gereksinimi artacak ve bu azalma, tarımsal üretim üzerinde olumsuz etki
yapacaktır. Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek
olarak yıllık ortalama sıcaklığın artması,
çölleşmeyi, tuzlanmayı ve erozyonu artıracaktır. Mevsimlik
kar ve kar örtüsünün kapladığı alan azalacak, karla örtülü dönem
kısalacaktır. Kar erimesinden kaynaklanan akış zamanı
ve hacmindeki değişiklik, su kaynakları üzerinde olumsuz etki
yapacaktır.
Ülkemizin su kaynakları yönetimi
politikası taleplere rasyonel bir şekilde yanıt verememektedir.
Ülkemizde su yönetiminden sorumlu 14 farklı kurum bulunmaktadır. Su
yönetimi, bu çok başlı, çok parçalı ve koordinasyon
eksikliği içerindeki yapısından bir an önce uzaklaştırılarak
tek şemsiye altında toplanmalıdır. Suyun rasyonel ve etkili
kullanımını sağlamak için AB Su Çerçeve Direktifine uyumlu
ancak Türkiye'nin çıkarlarının göz ardı edilmediği bir
su yasası çıkarılmalıdır.
Ülkemizin su kaynakları, hızlı nüfus
artışı ve endüstriyel gelişim, artan tarımsal üretim
ve kirlilik unsurlarının baskıları altındadır.
Bugün çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye'de de yaşanan su
sorunlarının temelinde yönetim, politika ve yatırım
eksiklikleri yatmaktadır. Susuz bir geleceğin olmayacağı
göz önünde bulundurularak gerekli politika değişikliğine gidilmelidir.
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, ülkemizdeki tarımsal
sulamayla ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki tarımsal sulama
sorunlarının araştırılarak tespiti, yapılacak
yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti için
Anayasa'nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Mevlüt Karakaya (Adana)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
8) İsmail Ok (Balıkesir)
9) Ümit Özdağ (Gaziantep)
10) Kadir Koçdemir (Bursa)
11) Şefkat Çetin (Ankara)
12) Zihni Açba (Sakarya)
13) Deniz Depboylu (Aydın)
14) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
15) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
16) Arzu Erdem (İstanbul)
17) Muharrem Varlı (Adana)
18) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
21) Atila Kaya (İstanbul)
22) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
Gerekçe:
Yüksek verim ve kaliteli ürün için sulama en önemli
etken olup doğru ve yeterli sulamayla verimin 2,5 kat
artırılması mümkündür. Özellikle, son yıllarda
kuraklığın artması nedeniyle tarımsal sulama son
derece önem kazanmıştır. İçinde bulunduğumuz
yüzyılda ve dünya genelinde tarımsal arazi alanı artırmak
yerine, birim alanda daha fazla ürün alma düşüncesi gittikçe
yerleşmeye başlamıştır. Birim alanda daha fazla ürün
elde etmek için tarımsal sulamayı yaygınlaştırmak ve
bu amaçla su kaynaklarının geliştirilmesi ve rasyonel
kullanımı büyük önem arz etmektedir. Su
kaynaklarımızın limitleri dışında
kullanımı ve iklim değişikliklerinin etkileri sonucu su
kaynaklarımız azalmakta, tarımsal su gereksinimimiz
artmaktadır.
Türkiye'de işlenen tarım arazileri 21,4
milyon hektar olup her yıl 5 milyon hektarı su kıtlığından
dolayı nadasa bırakılmaktadır. Ekili ve dikili
alanların 8,5 milyon hektarı sulanabilir özellikte olup ancak 5,4
milyon hektarı sulamaya açılmıştır. Başka bir
deyişle, Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların yüzde 25'inde
sulu tarım yapılmaktadır. Ülkemizdeki sulanan 5,4 milyon
hektarlık tarım arazisinin 4 milyon hektarı su verimliliği
yüzde 25-35 olan salma sulamayla, 900 bin hektarı su verimliliği
yüzde 75-85 olan yağmurlama sulama yöntemiyle, 424 bin hektarı da su
verimliliği yüzde 90-98 olan damlama sulama yöntemiyle sulanmaktadır.
Damlama sulama yönteminin kullanılması sulamada tasarrufu
sağlayacaktır.
DSİ Genel Müdürlüğünün yatırım
bütçesinin bakanlık bütçesine ve GSYH'ye oranları yıllardır
artmadığı için sulama yatırımları bir türlü bitirilememektedir.
Toplam sulamaya açılacak alanların yüzde 52'sini içeren GAP'taki
sulama yatırımları ödenek yetersizliği yüzünden çok
yavaş ilerlemektedir. Ülkemizin en büyük ikinci sulama projesi olan Konya
Ovası Sulama Projesinde durum aynıdır. Suyun rasyonel ve etkili
kullanımını sağlamak için su yasasına ihtiyaç
vardır.
DSİ sulamalarında uzun yıllar
ortalaması olarak sulama oranı yüzde 65'tir. Teknik açıdan yüzde
50-60 olması gereken sulama randımanı yüzde 45 düzeyindedir. Bu
durum, sulamaya açılan alanların yaklaşık yarısı,
su olduğu hâlde sudan istifade edemiyor anlamına gelmektedir. Türkiye
genelinde toplam sulama oranının değişimine
baktığımızda, son on yılda sulama oranlarının
geliştirilemediği ve sulama randımanının çok
sınırlı bir şekilde arttığı görülmektedir.
Sulama yatırımlarının atıl
kalmasındaki en büyük sebeplerden biri de sulama alanlarının ve
sulamaya açılacak alanlarda arazinin parçalı olmasıdır.
Ülkemizde toplulaştırma yapılabilecek arazi miktarı 14
milyon hektar iken 1960 yılından beri toplulaştırması
yapılan arazi miktarı 1,5 milyon hektardır. Sulamaya açılan
alanlarda, bilinçsizce yapılan sulamalardan dolayı taban su seviyesi
artmış, dolayısıyla çoraklaşma en büyük sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Nüfus artışıyla
beraber artan gıda talebi, küresel ısınma gibi tehditlerle
birleşince ülke nüfusunun gıda güvencesinin sağlanması için
tarımsal faaliyetlerde verimliliği artırarak ekonomik
kalkınmayı sağlamak ve devam ettirmek toprak ve su
kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine bağlıdır. Bu
kaynakların yönetiminde sürdürülebilirliği sağlamak için etkin
sulama yatırımlarının artırılması, sulamaya
açılan arazilerde ve yeni açılacak alanlarda etkin sulama
sistemlerinin kurulması, yüzey ve yer altı sularının en
uygun şekilde depolanması, toprak ve su kaynaklarının
israfının önlenmesi ve üreticiler ile kamuoyunun bu konulardaki
farkındalığının artırılması, tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi,
erozyonun ve çoraklaşmanın önüne geçecek önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Sahip olduğumuz arazilerin ve su
kaynaklarının özelliklerine ve seçilecek bitki desenine uygun modern
sulama sistem ve yönetiminin seçilmesi, projelenmesi ve tekniğine uygun
olarak kullanılması, doğal kaynaklarımızın en iyi
şeklide bir sonraki nesillere aktarılmasını ve
sürdürülebilir bir tarımsal üretimin yapılmasını
sağlayacaktır.
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Soma Termik Santralinin yol
açtığı hava kirliliğinden kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/174)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Soma Termik Santralinde kükürt arıtma tesisi
bulunmaması ve maden ocaklarından atılan atıkların
yanmasından kaynaklanan hava kirliliğinin önlenmesi, hava
kirliliğinden kaynaklanan sorunların çözülmesi ve kullanım
süresi dolan ancak faal durumda olan Soma Termik Santrali A ünitesinden
kaynaklanabilecek bir facianın önlenmesi amacıyla, yasal düzenlemeler
de dâhil olmak üzere, Anayasanın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
3) Ekmeleddin
Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
4 Emin Haluk Ayhan
(Denizli)
5) İsmail Ok (Balıkesir)
6) Mevlüt Karakaya
(Adana)
7) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
8) Muharrem
Varlı (Adana)
9) Ümit Özdağ
(Gaziantep)
10) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
11) Şefkat
Çetin (Ankara)
12) Kadir Koçdemir
(Bursa)
13) Zihni Açba (Sakarya)
14) Deniz Depboylu
(Aydın)
15) Ahmet Selim
Yurdakul (Antalya)
16) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
17) Edip Semih
Yalçın (İstanbul)
18) Arzu Erdem (İstanbul)
19) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
20) Mustafa
Kalaycı (Konya)
21) İsmail
Faruk Aksu (İstanbul)
22) Atila Kaya (İstanbul)
Gerekçe:
Dünya Sağlık Örgütünün Eylül 2013 Raporuna
göre, hava kirliliği sigaradan sonra akciğer kanserini tetikleyen en
önemli etkendir. Dünya Sağlık Örgütüne bağlı olarak
çalışan Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu
(IARC), kansere yol açan maddeler bakımından hava kirliliğini,
tütün dumanı, UV radyasyonu ve plütonyumla aynı kategoride
sınıflandırmaktadır. lARC'a göre, hava kirliliğinden
dolayı dünya çapında her yıl 223 bin kişi
hayatını kaybetmektedir.
Soma Termik Santralinde yakılan kömür, baca
gazı filtresi olmadığı için havayı kirletmektedir.
Soma Termik Santrali baca gazına (1-6) kükürt filtresi
takılmasına yönelik proje 1996 yılında Kamu
Yatırım Programına alınmış ancak bugüne kadar
projeye başlanmamıştır. Ayrıca, Soma'daki kömür
ocaklarından atılan atıkların yanmasından oluşan
gazlar da hava kirliğine yol açmaktadır. Bu kirli hava Manisa kent
merkezine, hatta İzmir'in Aliağa ilçesine kadar yayılmaktadır.
Soma'da hava kirliliği oranı ve kanser,
bronşit ve astım hastası sayısı dünya
standartlarının çok üstündedir. Soma'da yeni doğan
çocukların büyük bölümü astım ve bronşit hastasıdır.
105 bin nüfuslu Soma'da 2013 yılında sadece Soma Devlet Hastanesinde
650 bin poliklinik, 150 bin acil servis muayenesi
yapılmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre
Yönetimi Genel Müdürlüğünün Aralık 2014 Hava Kalitesi Bültenine
göre, Soma 209 ug/m³ kükürtdioksit ortalamasıyla hava kirliliği
bakımından 152 istasyon arasında 3'üncü sıradadır;
Manisa ise 6 ug/m³ kükürtdioksit ortalamasıyla 127'nci
sıradadır. Ocak 2015'te Soma 2.017 kükürtdioksit ortalamasıyla
2'nci sırada iken Manisa 8 kükürtdioksit ortalamasıyla 104üncü
sıradadır. Mart 2015'te Soma 128 kükürtdioksit ortalamasıyla
3'üncü iken 129'uncu sıradadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris
Güllüce, Soma'daki hava kirliliğiyle ilgili olarak soru önergeme 3 Mart
2014 tarihinde verdiği cevapta Özelleştirme İdaresi
Başkanlığımızdan Bakanlığımıza
iletilen 28/12/2011 tarih ve 7498 sayılı Yazıda Soma Termik
Santrali (A) ve (B) santrallerinden oluşmaktadır. (A) santrali
kullanım ömrünü doldurmuştur, ancak faal durumdadır. Soma (A)
santralinin faaliyetini sürdürmesine karar verildiği takdirde ünitelerin
elektrofiltre rehabilitasyonlarının yapılması
gerekmektedir. Soma (B) santralinin hiçbir ünitesinde baca gazı kükürt
arıtma tesisi bulunmamaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı tarafından Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına yazılan yazıda, Soma Termik Santrali baca
gazı kükürt arıtma tesisi yapımı ile 3üncü ve 4üncü
ünitelerin elektrofiltre rehabilitasyonu için ihale ve sözleşme
aşamaları tamamlanmıştır. Ancak Kalkınma
Bakanlığı, Baca gazı kükürt arıtma tesisi için
EÜAŞ Yatırım Programında Soma Termik Santrali için ödenek
ayrılmasına izin vermemiştir." şeklinde
cevaplandırmıştır.
Soma Termik Santralinden kaynaklanan hava
kirliğini TBMM Genel Kurulunda, 2009 yılından itibaren Plan ve
Bütçe Komisyonunda, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman
Bakanlığı, Orman ve Su işleri ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlıklarının bütçelerinde gündeme getirmemize, bu konuyla
ilgili olarak, ilki 13/10/2009 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanına 5 adet olmak üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlarına
soru önergesi vermemize rağmen hiçbir ilerleme kaydedilememiştir.
Soma'daki hava kirliliği, insan sağlığı
üzerinde çok ciddi sorunlar yaratmaktadır. Ayrıca, kullanım
süresi dolan, ancak hâlâ faal kullanılan Soma Termik Santrali (A)
ünitesinin yeni bir faciaya yol açması kaçınılmazdır.
Soma Termik Santralinde kükürt arıtma tesisi
bulunmaması ve maden ocaklarından atılan atıkların
yanmasından kaynaklanan hava kirliliğinin önlenmesi, hava
kirliliğinden kaynaklanan sorunların çözülmesi ve kullanım
süresi dolan, ancak faal durumda olan Soma Termik Santrali (A) ünitesinden
kaynaklanabilecek bir facianın önlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmalıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi daha vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler
(Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Arnavutluk Parlamentosu
ile Arnavutluktaki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı (AGİT) ve Birleşmiş Milletler kadın büroları
iş birliğiyle 26-28 Nisan 2016 tarihleri arasında Arnavutlukun
başkenti Tiranda düzenlenecek olan Kadın Parlamenterler
Yıllık Bölgesel Konferansına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/672)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Arnavutluk Parlamentosu ile Arnavutluktaki Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve
Birleşmiş Milletler kadın büroları iş birliğiyle
26-28 Nisan 2016 tarihleri arasında Arnavutlukun başkenti Tiranda
Kadın Parlamenterler Yıllık Bölgesel Konferansı düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkere
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi
diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ürdün Temsilciler
Meclisi ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü iş
birliğinde 4-5 Mayıs 2016 tarihlerinde Ürdünün başkenti
Ammanda düzenlenecek olan Parlamentolarda Kadın Küresel Zirvesine (Women
in Parliaments Global Forum) katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/673)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Ürdün
Temsilciler Meclisi ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü iş birliğinde 4-5 Mayıs 2016 tarihlerinde Ürdün'ün
başkenti Amman'da Parlamentolarda Kadın Küresel Zirvesi (Women in
Parliaments Global Forum) düzenlenecektir. Söz konusu konferansa
katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
2/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22 Nisan
2016 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 22/04/2016 Cuma günü (Bugün) yaptığı
toplantısında toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2
Mart 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili
İdris Baluken tarafından (1286 sıra numaralı)
"Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla" Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 22/4/2016 Cuma günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk
konuşmacı Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen olacak.
Buyurun
Sayın Bilgen. (HDP sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; basın özgürlüğüne geçmeden,
aslında bu Meclisin pozisyonuyla ilgili biraz önce gündeme gelen
bilgisayarlarla ilgili
BAŞKAN Sayın Bilgen, yeniden
başlatacağım sürenizi.
Sayın milletvekilleri, salonda bir uğultu
var, konuşmacıyı duyamıyorum.
Buyurun Sayın Bilgen, yeniden
başlattım sürenizi.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Biraz önce gündeme
gelen bilgisayar ve F klavyeyle ilgili ben de küçücük bir hatırlatmada
bulunmak istiyorum. Daha önce benzer bir yazı Anayasayla ilgili geldi. Bu
Meclisin yeni bir anayasa yapacağı ifade ediliyor, Meclis
Başkanı tarafından milletvekillerine gönderilen yazıda,
altında da diyor ki: Bu vesileyle birer tane de bilgisayar hediye
edeceğiz size. Yani anayasa yapım yöntemiyle milletvekili iradesi
arasındaki bağlantıyı da bu ortaya koyuyor. Ben otuz
yıllık gazeteciyim ve Q klavye kullanıyorum. Dün gelen
yazıda Biz F klavye aldık. diyor ya da Alacağız. diyor.
İstemiyorsanız cevap verin. diyor. Şimdi, hangi klavyeyle
yazıp yazamayacağımıza dair kararda bile milletvekili
iradesi bir şey ifade etmiyorsa bırakın grupları, partileri
falan bu Meclisin ne kadar demokratik işlediği konusunda öyle suçu
Tüzüke falan atarak işin içinden çıkamayız.
Evet, darbe döneminin Anayasası, İç
Tüzükü var, İç Tüzükte ciddi sorunlar var ama şimdi 2 tane klavye
var. İki klavyeden hangisini tercih edersiniz? diye sormak varken, bunun
yerine Biz F klavye alacağız, ister alın ister almayın.
diyen bir tarzla galiba Parlamentonun kendi iç işleyişini
demokratikleştirmesi için sadece İç Tüzük değişikliği
de yetmez.
Değerli milletvekilleri, bir
araştırma yapılması ihtiyacı hissederek bir öneri
getiriyoruz. Türkiye cezaevlerinde 32 gazeteci var, çoğu tutuklu, hükümlü
de var. Siz diyorsunuz ki: Bunlar gazetecilik yaptıkları için
tutuklu değiller. Başka işlerle ilgili oldukları için,
işte terör örgütü, darbe yapmaya kalkmak gibi gerekçelerle tutuklular.
Biz de diyoruz ki: Bunlar gazeteci.
Şimdi, azıcık makul,
mantıklı bir ortamda yapılması gereken nedir? Bir komisyon
kurulsun, bir araştırma yapılsın, bunların gazeteci
olmadıkları ispatlansın çünkü komisyondaki temsil oranı da,
malum, iktidar partisi lehinde olacaktır. Türkiyeli diplomatlar, Türkiyeli
siyasetçiler uluslararası bir arenaya gittiğinde,
Cumhurbaşkanı Amerika Birleşik Devletlerine gittiğinde
önüne ha bire bu gazeteciler konusu konulmasın, bu konu bir netliğe
kavuşsun çünkü eğer tutuklu, hükümlü gazeteci yoksa, Türkiye'nin
itibarını sarsacak, Türkiye'yi zor duruma düşürecek bu söz, bu
şey ikide bir gündeme gelmesin ama böyle olmayacak. Biraz sonra, siz, bu
konunun araştırılmaması gerektiği yönünde oy kullanacaksınız
ve bu konu yine, belki bir süre sonra gündeme gelmek üzere bugün Meclisin,
Genel Kurulun gündeminden çıkmış olacak.
Thomas Jeffersonun güzel bir sözü var, diyor ki:
Bir ülkede eğer Hükûmet halktan korkuyorsa orada özgürlük vardır ama
halk Hükûmetten korkuyorsa orada tiranlık vardır.
Uzun yıllar Türkiye'de gazeteciler farklı
kanunlardan dolayı, hükûmetlerin kendi lehlerine
çıkardıkları farklı kanunlardan dolayı çok büyük
zorluklar yaşadılar. Bu kanunlardan birisi de -dikkatinizi çekmek isterim
sayın milletvekilleri- Atatürkü Koruma Kanunudur. Atatürkü Koruma
Kanunundan dolayı yüzlerce gazeteci yargılanmıştır bu
ülkede. Tabii Atatürkü Koruma Kanunu kimin zamanında
çıkmıştır? diye sorsam galiba hemen hızlıca
verilecek cevap CHP biçimindedir ama öyle değil; bu kanun 1951de
çıkmış yani Menderes tarafından, Demokrat Parti
tarafından çıkarılmış. Çıkarılış
biçimi de ilginç, bir inatlaşma uğruna çıkıyor yani CHPyle
girdiği restleşmede, İnönüye karşı, Menderes kendince
Atatürkü Koruma Kanunu çıkararak elini güçlendirmeye
çalışıyor ve bunun bedelini, tam altmış beş
yıl boyunca bu ülkede onlarca gazeteci yargılanarak, mahkeme
önlerinde, karakol önlerinde mesai yaparak ödemek zorunda kalıyorlar.
Şimdi, Atatürkü Koruma Kanunuyla ilgili
mağduriyetlerin sayısı ile sadece son birkaç ay içerisinde
Cumhurbaşkanına hakaretle ilgili yargılanan gazeteci
sayısını kıyasladığınızda, birkaç ay
içerisinde ortaya çıkan rakam, Atatürkü Koruma Kanunu
dolayısıyla altmış beş yılda
yargılananların sayısına neredeyse ulaşmış
durumda. Yani, 1951den 2016ya geldiğinizde aslında
değişen bir şey yok.
Sadece Özgür Gündem gazetesiyle ilgili, 2016
içerisinde yani şu üç-üç buçuk ay içerisinde 99 soruşturma
yaşanmış. Bunların 51iyle ilgili dava
açılmış ve bu kısa süre içerisinde gazete 355 bin lira para
cezasına çarptırılmış. Tabii, kendimizi överek temize
çıkmak kolay değil, bu somut bir durum ama gazetecilerle ilgili,
basınla ilgili tehlike, tehdit sadece muhalif gazetecilere yönelik
baskıdan ibaret değil, tersi de var. Yani, besleme gazeteler,
tetikçilik yapan kimi gazeteciler de iktidara yaranmak için ilginç rollere
soyunuyorlar. Bunun çok örneği var ama çok yakın tarihli bir gazete
manşeti var, onu dikkatlerinize sunmak isterim çünkü böyle gazetecilerin
aslında iktidarlara da faydası olmadığını
hatırlatmak açısından bu ilginç bir örnek.
Karamandaki davayla ilgili, biliyorsunuz, bir
gazete manşet yaptı, dedi ki: Devrimci gelenekten pedofili.
Şimdi, pedofiliyle ilgili bir haber yapmak isteyebilirsiniz. Zaten
şahıs ortada. Şimdi, Karamanda, beş yüz sekiz yıla
çarptırılan bu şahıs valinin yanında, millî
eğitim müdürünün yanında, Ensar Vakfının yanında on
yıllardır fotoğraf çektirirken devrimci gelenekten geldiği
için mi bu pozları verdi, bu görevlere getirildi, bunu hepimiz biliyoruz
ama gazete, manşetine bu haberi yansıtırken böyle aktarmayı
tercih ediyor. Ama, bu mesele sadece bir gazeteyle, bir gazeteciyle ilgili
değil.
Her devrin gazetecileri vardır; 28 Şubat
döneminde de Refahyol temsilcilerine hakaret eden, o dönemin
iktidarlarına, muktedirlerine iltifatta bulunarak kendisine yer edinen
kimi gazeteciler, şimdi, biliyorsunuz, yine iktidarın en üst
mercilerinde duruyorlar, en üst noktalarda danışmanlık
yapıyorlar. Yani onlar açısından değişen bir şey
yok aslında. Onlar yine güçlüden yanalar, onlar yine muhaliflerin
ezilmesi, sindirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Dolayısıyla,
burada onların yerini tartışmaktan çok, galiba, biz kendi
durduğumuz yeri tartışmak zorundayız.
Değerli milletvekilleri,
Meclisin 96ncı yılı yarın itibarıyla kutlanacak ama
aslında, 1876yı esas alırsanız yani ilk Osmanlı
Mebusan Meclisini -1877de göreve başlamıştır- esas
alırsanız, 140ıncı yılına giriyoruz kesintilerle
birlikte.
Ama bu Meclisin, gündemini
oluştururken ülkenin, bölgenin karşı karşıya
bulunduğu sorunlar karşısında adaletle davranması,
basiretle ve hakkaniyetle davranması, Meclisin itibarının,
saygınlığının en önemli vesilelerinden birisidir.
Şimdi, çevremizde
elbette önemli gelişmeler yaşanıyor. Mesela Karabağla
ilgili, yaşanan tabloyla ilgili, bu Mecliste kürsüye çıkan birçok
milletvekili duygularını paylaştılar. Elbette ki
Karabağda -ister Azeri ister Ermeni- biz çatışma olmasın,
kimse ölmesin isteriz. Şimdi, Karabağla ilgili iki devlet var,
birisi Azerbaycan, birisi Ermenistan ama bu Meclis, nedense, Kırım
Tatar Millî Meclisinin fiilen fesholmuş olmasını gündemine alma
ihtiyacı duymuyor. Bir ülke bitti, artık Kırım Tatar Özerk
Bölgesi diye bir bölge kalmadı, meclisi de birkaç gün önce tümüyle
fesholdu.
Şimdi, Karabağ
konusunun bir muhatabı var, Azerbaycan ama Kırım Tatar Millî
Meclisinin fiilen ortadan kalkmasını hiç dert edinmeyen bir
Parlamentonun, dönüp, işte başka, çok iddialı, çok büyük
sözlerden söz etmesinin, bahsetmesinin bir anlamı, bir kıymeti, bir
değeri olabilir mi? Yani sadece, tabii bu mesele, coğrafyayla ilgili
duyarlılık, hakkaniyetle ilgili değil, ne yazık ki tarihî
hafızayla ilgili de ciddi sorunlar yaşanıyor.
Dün burada, işte, Ermeni
milletvekilleriyle ilgili bir tartışma yaşandı ve bu
Mecliste, değerli milletvekilleri, özellikle dikkatinize sunmak istiyorum,
çok rahatlıkla Enver, Cemal Paşalar kürsüden savunulabiliyor. Ben,
hayret ediyorum; Enver, Cemal Paşalarla ilgili
Tarih meselesini elbette
ki bilim adamlarına havale edelim, eyvallah ama çocuklarımıza
doğru tarihi öğretmek gibi bir siyasi sorumluluğumuz yok mu
bizim, ders kitaplarıyla ilgili ya da başka konularla ilgili? Enver,
Cemal Paşalar, biz yanlış bilmiyorsak, okuduğumuz tarih
yanlış değilse, 1913te Babıaliyi basan, Harbiye Nazırını
infaz eden, Başbakanı görevden alan kişiler değil mi? Bu Mecliste
açıkça bir darbe savunusu yapılabilir mi? Bu Parlamento darbe
savunusunu normalleştirirse, olağanlaştırırsa,
sırf Ermenilere karşı yaptıklarından dolayı bu
olağan görülürse gazetecileri, akademisyenleri, muhalefete reva
görülenleri konuşmaya zaten çok da değer, çok da anlam kalmıyor.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bilgen.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Hurşit Yıldırım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya bir terör çağı yaşıyor.
Terör, bir gün 11 Eylülde, bir gün Washingtonda, bir gün Pentagonda, bir gün
Pariste, bir gün Pakistanda, bir gün de Türkiyede oluyor. Tabii, ülkemiz de
bu terör çağında önemli bir yerde olmasından dolayı bu
terör çağını yaşıyor. Her gün yeni şehitlerimiz
geliyor, bugün de şehitlerimiz geldi. Biz, şehitlerimizin sadece
isimleri değil
Bizim şehitlerimiz aynı zamanda Malazgirtin
şehitleridir, bizim şehitlerimiz aynı zamanda Çanakkalenin
şehitleridir, Dumlupınarın şehitleridir,
Kıbrısın şehitleridir, güneydoğunun
şehitleridir. Bizim şehitlerimiz, Akifin dediği gibi,
Peygamberimizin aguşunu açmış onları beklediği
şehitlerdir. Bizim şehitlerimiz Muhammeddir, Mustafadır,
Mehmettir; bizim şehitlerimiz Kara Fatmalardır, Ayşelerdir,
Nene Hatunlardır. Mahşere dek haykırıyoruz: Şehitler
ölmez, vatan bölünmez!
Arkadaşlar, Türkiyede
basın kadar özgür bir kurum yoktur. Sabah erken kalkan, bu ülkenin
seçilmiş Cumhurbaşkanına, AK PARTİ kadrolarına
ağza alınmayacak bir şekilde her gün ama her gün hakaret
etmektedir. Basın özgürlüğü demek sınırsız hak demek
değildir. Nasıl ki herhangi bir meslek grubunun suç işleme
özgürlüğü yoksa, bir marangozun, bir avukatın, bir doktor grubunun
suç işleme özgürlüğü yoksa, basının da suç işleme
özgürlüğü bulunamaz. Devletin ve milletin bekası ve
vatandaşımızın can ve mal güvenliği her şeyden
ama her şeyden önce gelir.
Muhalefet zaman zaman terör
olaylarında gerekli istihbaratın
alınmadığını söylüyorlar. Oysaki bir istihbarat
kuruluşu olan Millî İstihbarat Teşkilatının bir
faaliyetini açığa çıkaranlar aynı beyanı niçin
vermemektedirler?
Arkadaşlar, yürütülmekte
olan bu dava, sıradan bir dava değildir. Burada bir tavuk
hırsızlığı yoktur. Bu, casusluk iddiasıyla ilgili
bir davadır. Ortada silah varsa ve sürekli insanlar ölüyorsa, terörün
sebebi olan ideolojik hareketler ve onun yarattığı terörü
destekleyenlerin beyan ve iddiaları
basın özgürlüğü olarak adlandırılamaz. Mesele, can
güvenliği ve insan canını ilgilendiren bir terör eylemiyse, salt
güvenlik ve devletin geleceğiyse basın özgürlüğünden söz
edilemez. Basın özgürlüğü olmadığını iddia
edenlerin şunu da bilmeleri gerekir ki Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkını açan, muhalefetin hayır oylarına
rağmen, AK PARTİdir. Tutuklu yargılamalara istisna diyerek
uzun tutukluluk sürelerini kısaltan AK PARTİdir. Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu karar, hak ihlali var mıdır, yok
mudur esasındaki bir karardır; yoksa beraat veya mahkûmiyet yönündeki
bir karar değildir.
Sayın milletvekilleri,
Anayasamızın 138inci maddesine göre adil yargılamayı
etkilemek suç iken, bazı milletvekillerinin Erdem Gül davasında
mahkeme kararını vermeden önce gerek bu kürsüde gerek basında
gerekse farklı yerlerde zaman zaman bu konularda beyan verdiğini
hepiniz biliyorsunuz. Bazı milletvekili
arkadaşlarımızın bu davada bırakın mahkemeyi
etkilemesini, duruşma salonlarına girecek kadar, duruşma salonlarında
mahkemeyi etkileyecek kadar yargılamayı etkilemesini hepiniz
biliyorsunuz. Hemen hemen herkes Erdem Gül ve Can Dündar davasında
konuşuyor, konuştu da. Sayın Cumhurbaşkanımız
ise, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ise Anayasa Mahkemesi
kararını verdikten sonra bir beyanda bulunda yani karar infaz
olduktan sonra bir beyanda bulundu. Mahkemeyi etkileyenler, mahkeme
kararına etki edenlerin bunu görmezden gelmesini de anlayamıyoruz.
Arkadaşlar, basın özgürlüğüyle
ilgili
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7nci maddesinde
terör örgütü propagandası yapmak eyleminin suç olarak düzenlendiği
aşikârdır. Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik faaliyeti
kapsamında değil, casusluk faaliyeti kapsamında
tutuklanmışlardır. Batılı ülkelerde bu tür tedbirler
alındığında hukukun üstünlüğü olarak
yorumlanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, 2010 yılında bir ABD
askerinin sızdırdığı belgeleri kurucusu olduğu
WikiLeakste yayınlayan Julian Assangeın tutuklanmasına karar
verildi, hepiniz biliyorsunuz. Şu anda kendisi Ekvador
Konsolosluğundan kafasını dışarı
çıkaramıyor. Söz konusu, terörist faaliyetlerle mücadele olunca
önceliği özgürlük olarak yorumlayan sadece ABD değil, aynı
zamanda Fransada Charlie Hebdo saldırısında, Paris
saldırısında, yakın zamandaki Belçika saldırılarında
OHAL ilanına karar verildi.
Arkadaşlar, mesele ne basın
özgürlüğüdür ne de tutuklu gazetecilerdir, mesele AK PARTİnin ve
Recep Tayyip Erdoğanın temsil ettiği hareketin
başarılı olmasının engellenmesi çabasıdır,
mesele eski alışkanlıklarla eski Türkiyenin özlemidir.
Artık fantastik cümlelerle muhalefet yapma zamanı geçmiştir;
şimdi geçerli olan reel politiktir ve reel politiğin
başında da AK PARTİ ve kadroları var diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birdenbire,
başımı kaldırınca 3 tane grup başkan vekilini
gördüm.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Önce
Sayın Özel Sayın Başkan
dedi.
Buyurun.
BAŞKAN Sayın
Özel, sizi dinleyeyim önce.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin Erdem Gül ve Can
Dündar duruşmasında duruşma salonunda olmasının
yargıyı etkileme çabası olduğunu ifade etmiştir. Bu
konuda grubumuz adına cevap hakkı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre
veriyorum.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bugün,
burada, Halkların Demokratik Partisinin verdiği bir grup önerisini
görüşüyoruz. İktidar partisinin bu konuda çıkıp hem önerge
metnine hem Türkiyede siyasilerin hem gazetecilerin hem bilim
insanlarının iktidar partisine yönelik yaptığı
eleştirilere karşı somut bir şeyler söylemesi gerekir ama
burada kürsüye çıkan arkadaşımız kendisine verilen on
dakikalık süreyi kullanmak bir yana, konuşmasının önemli
bir kısmında Cumhurbaşkanının -ki tarafsız bir
makamda bulunması gereken Cumhurbaşkanının-
savunmasına girişmiş, AKPnin ülkede yarattığı ve
her geçen gün biraz daha ilerleyen despotik, baskıcı, basın
özgürlüğünü askıya alan, kişisel hak ve özgürlükleri daraltan ve
her geçen gün biraz daha faşizme evrilen bir yönetim
anlayışının böyle olmadığını
söyleyemeyecek durumda olduğu için başka polemik alanları açmaya
çalışmıştır. Kendi açtığı polemik
alanında, aslında, hemen yanında oturan grup başkan
vekilleri, Erdem Gül ile Can Dündar serbest bırakıldıkları
gün Meclisteki olumlu atmosfere katılmış, Doğrusu budur.
demiştir ama maalesef ülkede -daha önce de söyledim- İki kere iki
beş eder. derse hemen dönüp de Cumhurbaşkanımız kerrat
cetvelindeki tarihî hatayı değiştirecek. diyebilecek kadar
kendi düşüncelerini saraya emanet etmiş bir siyasi anlayış
iktidarda olduğu için arkadaşımız çıkmış
burada Cumhurbaşkanının karardan sonra açıklama
yaptığını
Cumhurbaşkanının
açıklamasını alın, okuyun, diyor ki: Ben Anayasa Mahkemesi
kararını tanımıyorum, alt mahkeme de kararında
direnmeliydi. Olabilecek itirazlar, yeni tutuklama talepleri konusunda yön
gösteriyor.
Ayrıca da şunu bilin: Milletvekilleri
duruşma izler. Bu, mahkemeye etki etmek amacıyla değil, adaletin
tecellisine şahitlik etmek amacıyladır ama Karamandaki
duruşmayı izleyen milletvekilleriniz olduğunu da unutmayın,
tutarlılık sorunu yaşamayın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Hepinize söz vereceğim.
Sayın Bostancı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, daha
evvel istedik biz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Erkan Bey daha
önce istemişti ama
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Evet,
biz daha önce istemiştik ama.
BAŞKAN Peki, tamam.
Direkt sizin grubu suçlayıcı
konuştuğu için, o bölümü bitirdikten sonra sizlere gelirim diye
düşünmüştüm. O yüzden, öyle yaptım.
Peki, sizi dinleyelim Sayın Akçay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben, durumumu
ifade edeyim isterseniz, sonra Erkan Beye söz verin efendim, uygun
bulursanız.
Sayın konuşmacı, kürsüde
yapmış olduğu konuşmada Despotik, baskıcı,
faşizme evrilen, basın özgürlüğünü askıya alan, kendi
görüşlerini saraya emanet etmiş olan siyasi heyet diye grubumuza
yönelik, kendisinin de baş sallamasından
anlaşılabileceği gibi açık sataşmada bulunmuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru da.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu çerçevede,
69a göre söz talep ettim.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Akçayı dinleyeyim, sonra sizin
işleminizi yaparım Sayın Bostancı.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce HDP adına konuşan sayın konuşmacı dünkü HDP grup
önerisiyle ilgili olarak yapılan tartışmalara atfen, bu kürsüde,
Mecliste Enver ve Cemal Paşa gibi darbecilerin savunuculuğu
yapıldı. şeklinde
O konularla ilgili biz bir
değerlendirme yaptığımız için bunu bir sataşma
olarak kabul ediyorum ve sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay, iki dakika
2.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında MHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün burada yapılan tartışmaların
bütün tutanakları burada, tekrar değerlendirebiliriz.
Değerli arkadaşlar, bir konuyu
değerlendirirken veya eleştirirken iki hususu, iki yöntemi gözden
ırak tutmamamız gerekir. Birincisi, o konunun sebep-sonuç
ilişkisini iyi kurmamız gerekir. Bir de konuyu bağlamından
koparmamak gerekir. Dünkü tartışmalarda kesinlikle darbelerle ilgili
hiçbir değerlendirme yapılmamıştır ve darbenin özne
alındığı da bir grup önerisi değildir. 1915
yılında Osmanlı Meclis-i Mebusanında görev yapan 33 Ermeni
kökenli milletvekilinin bazılarının çeşitli sebeplerle
öldürülmesi, hayatını kaybetmesi, mezarlarının yerinin
bulunmamasına ilişkindir. Dolayısıyla orada bazı
milletvekili olup gece silahlı gündüz külahlı,
Pastırmacıyan gibi, Rusyaya iltica edip daha sonra 50 bin
kişilik çetesiyle Anadoluda yüz binlerce insanı katleden
Pastırmacıyan gibi bir kişinin kutsanmasını âdeta,
fakat Enver, Talat, Cemal Paşa gibi insanların da lanetlenmeye
çalışılmasını vicdanımız asla kabul etmez.
Sebep-sonuç ilişkisi ve konu bağlamını
değerlendirdiğimizde, Osmanlı Dönemindeki birtakım o
darbeleri, darbe teşebbüslerini ayrıca değerlendiririz. Bugün o
güne bakarak karşı da çıkarız ve bu, darbelerin, darbecilerin
savunulması değildir. Fakat onlar da kabul etmek gerekir ki-
günahıyla sevabıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
tarihe mal olmuş
şahsiyetlerdir ve bir vatan savunması da yapmışlardır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Talat Paşayı da
Cemal Paşayı da
Ki Cemal Paşa o göç ettirilen, yerleri
değiştirilen Ermeni kafilelerine saldıran çetecilere
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Cümlemi tamamlıyorum.
BAŞKAN Lütfen
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Devamla)
çetelere karşı
mücadele etmiştir. Cemal Paşa, Ermenilere saldıran çeteleri
tenkil etmiştir, onları cezalandırmıştır fakat
kendisi Hınçak-Taşnak örgütleri tarafından Tifliste şehit
edilmiştir, Talat Paşa Berlinde şehit edilmiştir; bu
şehitleri de rahmetle anıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) AKPli
hatip konuşmasında Can Dündar ve Erdem Gülün davasını
takip eden milletvekilleri derken yani grubumuzu da kastederek çünkü bizim
milletvekillerimiz de davayı takip etti
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ve
sadece onunla değil, bugün de takip ettik ve akademisyenleri de şu
anda milletvekillerimiz orada, takip ediyor; düşüncesinden dolayı
yargılanan her mahkemeyi takip eder; bu, oradaki mahkemeyi etkilemek
anlamına gelmez. Bu konuda grubumuza bir sataşma var, söz hakkı
istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ayhan
Bey konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
3.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Değerli
milletvekilleri, yani burada Basına yönelik baskı var mı yok
mu, araştırılsın. diyoruz sadece ama milletvekillerinin
duruşma izlemesini bile yani aslında yapmaları gerekeni bile
kınayan bir dille Parlamentoyu itham eden bir pozisyona girerseniz milletvekilinin
denetim görevini nerede, nasıl yapacağıyla ilgili yeni bir
düzenleme yapmanız gerekiyor.
Geçmişte, bu ülkede insan hakları
komisyonları karakollara gitti; şimdi, karakollara gittiği zaman
polislerin görevlerini yapmasını zorlaştıran bir pozisyon
mu takınmış oluyorlar? Böyle bir şey olabilir mi? Yani bu,
aslında suçluluk psikolojisidir; bu, aslında yargıya
güvenmediğinizi, Yargı, dışarıdan bir milletvekili
izlemeye geldiği zaman etkilenir ve kararı ona göre verir. demenin
bir dışa yansımasıdır, başka bir anlamı
yoktur ama basın karnemizle ilgili bakın, yani Türkiyedeki
basın örgütlerini falan geçtik, Sınır Tanımayan
Gazeteciler diye dünyanın neredeyse tek, en saygın, en ciddi
kuruluşlarından biri, mesela son raporunda Fransadaki basın
özgürlüğü alanındaki gerilemeyi de raporuna yansıtmış,
Polonyayı da yansıtmış yani böyle Türkiye
düşmanı falan, Türkiyede darbe yapma hevesiyle falan kurulmuş
bir örgüt değil; en eski, dünyadaki en saygın örgütlerden biri.
Türkiyenin sırası 149daydı geçen yıl, şimdi 151e
düştü. 180 ülkeyi izliyor; Türkiye Uganda, Tanzanya ve Kenyanın
gerisinde, Rusya bize yakın pozisyonda duruyor. Dolayısıyla,
yani bu tabloyu, bu fotoğrafı değiştirmeye ne yazık ki
gücümüz yetmez, bu gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor.
Ben, bir parti için Darbecileri savundular. falan
demedim; çok net biçimde, Ermenilerle ilgili yaklaşımlarından
dolayı onların örnek verilmemesi gerektiğini söyledim, hâlâ
aynı yerdeyim. Osmanlıyı savaşa sokan, Alman
sevdasıyla; Kurtuluş Savaşına karşı çıkan, Kurtuluş
Savaşını yürütenlere mektuplar göndererek tehdit edenleri, ben
bu Parlamentonun savunmaması gerektiğini düşünüyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçemi
söylemiştim efendim.
BAŞKAN Özür dilerim. Bir an konuştunuz
zannettim.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Özgür Beyi dinlerken, CHPnin
klasik bir şarkısının nakarat bölümünü dinliyormuş
hissine kapıldım; despotik, baskıcı, faşizme
evrilen. Bu sözler dağarcıkta bir mühimmat olarak duruyor ve yeri
geldiğinde dolaşıma sokuluyor.
Peki, bunların
karşılığı nedir diye bakıldığında,
Özgür Bey muhakkak bilecektir, faşizmin iki mühim örneği vardır:
Almanya ve İtalya. Buralar geç kalmış dünya sömürgecilik
atlasından pay almak isteyen ülkelerin içine girdikleri rejimin
adıdır; Türkiye'nin öyle bir pozisyonu yok her şeyden önce,
işin esasına bakarsanız. Ama Özgür Bey zannediyorum, biraz da
böyle rencide edici bir kavram olarak faşizmi kullanmak istiyor, ona da
Türkiye'nin durumu uymaz. Despotik, baskıcı ve faşizm
kavramlarını düşündüğünüzde şöyle bir rejim
olması icap eder: Başta birisi var, herkes ona itaat ediyor, ne seçim
var ne başka bir şey var, herkes tam bir itaat içerisinde, düzen
sürüyor. Öyle mi? Değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parti içinde öylesiniz Allaha
şükür!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Türkiye'de kaç
kere seçimler oldu. İktidarlar seçimle geliyor ve yine, halk, seçimle o
iktidarları geri çağırabiliyor arkadaşlar. Herkes eşit
şartlarda seçime giriyor; defalarca yapılan seçimlerde, seçimlerin
neticesine bakarak dağarcıktaki mühimmattan birtakım
kavramları dolaşıma sokmak bence iyi bir fikir değil, çok
da işe yarayan bir yaklaşım değil.
Erdem Gül ve Can Dündar
davasında, onlar serbest bırakıldığında şunu
söyledik: Casus olmalarını temenni eder miyiz? Tabii ki etmeyiz.
İki: Davalarının serbest
bırakılarak görülmesini mahkeme takdir ettiyse bundan da memnuniyet
duyarız. Söylediğimiz budur.
Dolayısıyla, hukuk bir karar vermiş
biz de o çerçevede görüşümüzü beyan etmişiz. Söylediklerimiz,
meramımız bundan ibarettir.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bostancı benim
kendilerine sataştığımı iddia ettiği -ki
haklılık yönü de vardır, ağır bir eleştiriydi,
sataşma sınırlarını aşmış olabilir-
konuşmasında hem dağarcıktaki hazır mühimmattan
kullanma ifadesiyle benim aslında yapmış olduğum
eleştirinin bir ön yargıya dayalı olduğunu ve kendilerini
eleştirmek yerine dağarcıkta bulunan hazır bir
mühimmatı kullandığımı yani tezlerimizin doğru
olmadığını, onları da standart bir şekilde
eleştirdiğimizi iddia etti. Bu açık bir sataşma, buna cevap
vermek istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu şerh
çok yorum götürür efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, Can Dündar ve
Erdem Gülün kararıyla ilgili de benim kullandığım
ifadeleri çarpıtarak bana atfetti.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya neden
olmayalım lütfen.
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yeni
bir sataşma niyetinde değilim ama bir kez şunu
konuşalım: AKPnin durumu ortada. Benim söylediklerim, verilmiş
olan önergenin içinde basın özgürlüğüyle ilgili, kişisel hak ve
özgürlüklerle ilgili eleştirilere cevap vermeyen hatibinize yönelikti.
Casusluk meselesine gelince; bunu, biraz önceki
hatibin geçen dönem olmadığı düşünülerek açıkça
anlatmam lazım. Bir benzer dava -onun da şimdi kumpas olduğunu
düşünüyorsunuz ve onda da paralelleri suçluyorsunuz- askerî casusluk
davası vardı. Bu ülkenin asker kişilerinin kişisel
namuslarına fuhuş, mesleki namuslarına casus lekesi sürülüyordu.
O davayı 12 Eylül 2012den itibaren adım adım takip ettik.
Burada o dava hakkında tam 17 kez kürsü almışım
-tutanaklardan okuruz- ve anlatıyorum; Balıkesirin Dursunlusundaki
bir sivil memurun -Deniz Kuvvetlerinde- Facebookundan almış sizin
paraleller, vermiş sizin havuza. O zaman hep beraber, 12 gazetede birden
resmi var; bir tane kadın, bir tane yüzbaşı. Köyde, mesele
casusluk ve fuhuş olduğu için, kendi köyünde kızı, burada
çalışan memuru çok yanlış anladılar. Babası köyü
terk etti, kadın bileklerini kesti, üç ay hastanede yattı, bir
ayı yoğun bakımda. Biz o meseleyi burada anlatmaya
çalışırken, ben buradan bağırırken Facebooktan
fotoğraf almışlar, bilmem ne olmuş. Kumpastır, şudur,
budur. diye, Yalçın Akdoğan oradan bağırıyordu. Ben
özel hayatın gizliliği diyordum, o oradan bağırıyordu
Allahın bildiğini kuldan mı saklayacaksın? diye. Ben
diyordum masumiyet karinesi, o diyordu Ateş olmayan yerden duman
çıkmaz. 12 gazeteniz birden onu atıyordu, bugün başka bir
şey çıktı ortaya.
Ben o davayı da izliyordum, bu davayı da
izliyordum. Siz o gün de kördünüz, ne denirse inanıyordunuz; bugün de
körsünüz, ne söylenirse inanıyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
2/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22 Nisan
2016 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde son konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Bekaroğlu olacak.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugünün en önemli
tartışması ef klavye. Pardon, ef klavye denmez, fe klavye.
Çünkü, yerli ve millî. Yerli ve millî olduğu için, arkadaşlar, buna
uymak durumundayız.
Yerli ve millîlik konusunda bir önerim daha var. Bu,
despotizm, faşizm, otoriterizm, Sayın Grup Başkan Vekilim, çok
yerli ve millî değil, firavunluk demek lazım. Yerli ve millî olan
bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yasaklardan gelen,
yasakların içinden gelen, parti kapatmalardan gelen bir heyetin yasaklara
sarılmasını gerçekten böyle ibretle izliyorum. Aynı
şekilde, yüzde 50 oyla gelen bir heyetin, muhalefetin ve muhalif olan
herkesin konuşmasından korkmasını da gerçekten hayretle ve
ibretle izliyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılında
Türkiyede gazetecilerin tutuklu olması, akademisyenlerin
düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı hapiste olması, bunlar
anlaşılır şeyler değil. Gazetelerin
kapatılması, gazetelere el konulması, televizyonlara el
konulması, düşünce ve ifade özgürlüğünün araçlarının
yok edilmesi, ortadan kaldırılması, susturulması, bunlar
anlaşılır şeyler değil.
HDPnin vermiş olduğu önergede bir
televizyondan, İMC televizyonundan söz ediliyor. Bir savcı
çıkıyor, RTÜKe, bir yere yazı yazıyor ve o yazıya
-mahkeme yok, yargılanma yok, karar yok- istinaden bu televizyonun
Türkiyede yayın yapması ya da yayınını yayması
engelleniyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil.
20 tutuklu gazeteci var, Onlar tutuklu; gazeteci
mi, değil mi diye tartışıyoruz. diyorsunuz, Bunlar
gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, başka şeyden
dolayı yargılanıyorlar. diyorsunuz; bunlar
inandırıcı değil.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa bir ülkede
hiçbir şey yoktur, hiçbir güzellik yoktur; şiir yoktur, sanat yoktur,
mimari, din, ortak iyiyi keşfetmek, bulmak yoktur, mümkün değil böyle
bir şey; AR-GE yapılamaz, bilim yapılamaz, hiçbir şey
olmaz. Onun için, düşünce ve ifade özgürlüğü esastır.
Düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa demokrasiden söz edemezsiniz, hiçbir
şeyden söz edemezsiniz, İyi şeyler yapıyoruz.
diyemezsiniz değerli arkadaşlar, siyaset yapamazsınız. O
nedenle anayasalar, bizim Anayasamız ve dünyanın birçok demokratik
ülkesinin anayasaları siyaset yapanlara, mecliste, milletvekillerine
-dokunulmazlık konusunda- siyaset yapma konusunda, yasama konusunda mutlak
dokunulmazlık getirmiştir. Şimdi, bu gelen anayasa teklifiyle,
anayasa değişikliği teklifiyle aslında bu konuda da ciddi
bir problem ve tartışma ortaya çıkarıyorsunuz durup
dururken.
Değerli arkadaşlarım, maalesef
ağzını açana terör, terör yandaşı damgası
vuruluyor ve susturuluyor. Bu yeni bir şey değil bu ülkede.
Geçmişte de -hani, eski Türkiye diyorsunuz ya- eski Türkiyede de
özgürlüklerle ilgili, demokrasiyle ilgili, haklarla ilgili gelen talepler
sürekli olarak Zor zamanlardan geçiyoruz, ülke tehdit altında; bölünme
tehdidi var, irtica tehdidi var, şu var, bu var. diye engelleniyordu.
Şimdi kızıyorsunuz Sizin onlardan hiçbir farkınız
yok. dediğimiz zaman. Aynı şeylerdi. Bu kürsüde milletvekilleri
çıkardı, hak ve özgürlük taleplerinde bulunurlardı. Dönemin
iktidar sahipleri de çıkarlardı Evet, haklısınız,
doğru, siyasi partiler kapatılmamalı, siyasi partilerin
kapatıldığı bir ülkede demokrasi olmaz ama ne yapalım
ki bölünme tehlikesi var, ne yapalım ki memleket zor günlerden geçiyor.
diye engellenirdi. Siz de aynı şeyleri yapıyorsunuz maalesef.
Oysaki bütün bu problemlerin altında, o zaman tehdit gibi gösterilen
problemlerin altında, temelde düşünce ve ifade özgürlüğünün tam
olarak var olmaması, demokrasinin eksik olması vardı. O gün
böyle davranıldığı için, siz dâhil birçok insan bu ülkede
bedel ödedi ve ödemeye devam ediyor. Bu bedel ödeme bazı yerlerde çok
ağır oldu, canlar gitti, binlerce insan gitti, 40 bin insan öldü -çok
kesin şeyler bilmiyoruz- 1984te başlayan bu terör, bu
çatışma sebebiyle 40 bin insan öldü ve temelde, bunların
altında, esasen, düşünce ve ifade özgürlüğü eksikliği
vardı, demokrasi eksikliği vardı.
Evet, gazeteciler, akademisyenler, düşüncesini
ifade edenler tutuklanıyor -tutuklanıyor diyoruz,
yargılanıyor ayrı bir şey, o da başka bir şey-
tutuksuz bir şekilde yargılanıyor. Kaçamazlar, delilleri karartamazlar.
Âdeta intikam alır gibi davranılıyor. Bunlar kabul edilebilir
şeyler değil, elbette bunları araştıralım. Niçin
bunlar oluyor, bunların olmaması için ne tedbirler alıyoruz?
Önergeyi HDPnin vermesi, AKPnin vermesi, CHPnin vermesi, MHPnin vermesi
fark etmez ki. Bunları, gelin, burada tartışalım, söylenen
şey budur.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
gerçekten yargıyla ilgili çok ciddi endişeler var. Sadece bu Balyoz,
Ergenekon, askerî casusluk davasına bakın, beş sene evvel, on
sene evvel verilen kararlara bakın. Bunlar nasıl
karşılandı, iktidar partisi bunları nasıl
değerlendirdi, iktidar yandaşı gazeteler, gazete köşe
yazarları, televizyon yorumcuları bunlar için ne dediler?
Gazetelerinizden birine bakın, o beş sene, altı sene ya da üç
sene evvelki manşetine bakın: 18 kişi darbeden müebbet hapis
aldı. Bugün de bakıyorsunuz: Kumpas ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlarım, beş sene geçti, üç sene geçti aradan.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Peki,
aslında ne oldu Sayın Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bakın,
yargıyla ilgili çok ciddi bir problem var. Bu, tuzun koktuğu yerdir.
Yargıyla ilgili bu kadar güvensizliğin bulunduğu bir ülkede
hiçbir şey yapılamaz ve esasen düşünce ve ifade ve
özgürlüğünden de söz edemeyiz. Bırakın yargıdaki
problemleri, yargının verdiği kararları idare
uygulamıyor değerli arkadaşlarım, istediği gibi
uyguluyor.
Bakın, basınla ilgili bir davadan size söz
edeyim, SEKA Balıkesir. SEKA Balıkesir bir basın patronuna
veriliyor. İsmini anmıyorum burada. Mahkeme, yerel mahkeme, idare
mahkemesi, ona itiraz eden bölge idare mahkemesi, Danıştay, her
taraftan geçiyor ve iptal ediliyor bu. Ama her seferinde idare dolanarak
dolanarak, başka kararlar vererek burayı, bu milletin yerini bu
basın patronuna veriyor, veriyor değerli arkadaşlarım. Yani
yargıda problem olduğu gibi, yargı kararlarını uygulama
konusunda da problem var; geçmişte de böyleydi. Yeni Türkiye diyorsunuz,
yok yeni Türkiye falan arkadaşlar. Siz eski Türkiye'nin bütün
araçlarına sarıldınız. Siz eskiden mağdurdunuz,
şimdi mağdur ediyorsunuz değerli arkadaşlarım, bunu
görün. Ergenekon davası bunun en açık örneğidir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ergenekonda ne
oldu Sayın Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Hukuk devleti
olmaktan giderek çıkıyoruz, hukuk devleti olmaktan. Hukuk devleti
olmaktan giderek çıkıyoruz.
Darbe diyoruz, kızıyorsunuz. Darbe
var. diyoruz, kızıyorsunuz ama fiilen hukuksuzluk var, hukuk
uygulanmıyor, hukukun dışına çıkılıyor,
böyle bir yönetime doğru biz yuvarlanıyoruz değerli
arkadaşlarım.
Size son bir şey söyleyeyim ve fazla
uzatmayayım. Bakın, tüm dinler insanlar için. İyilik arayan
herkesin ortak bir arayışı var: Özgürlük
arayışıdır. Peygamberimiz de, Peygamber Efendimiz de
aslında özgürlük arayışı için gönderildi. O, insanlara
şöyle bir din, şöyle bir yaşam tarzı dayatmak için filan
gelmedi. İnsanlara din, yaşam tarzı, düşünce
dayatanların yanlışlıklarını ortadan
kaldırıp her şeyin ayan beyan olmasını, açık
olmasını sağlamak için geldi, -dindar bir ekibiz ya- onun için
geldi, kimseye din filan dayatmadı. Sonunda dedi ki: Benim dinim bana,
sizinki size. Ama ne dedi? Fitne dedi. İnsanların düşünce
özgürlüğü önündeki, ifade özgürlüğü önündeki engelleri
kaldıralım. Gerçeğin, hakikatin örtülmesini ortadan
kaldıralım. dedi ki insanlar kendi akıllarıyla
gerçeği görebilsinler. İnsanın yeryüzüne gelişi imtihan
değil mi değerli arkadaşlar?
Peki, size ne oluyor? Siz neden korkuyorsunuz, neden
çekiniyorsunuz? Niye böyle bir taraftan büyük bir özgüven varken diğer
taraftan bir korku? Nedir bu korku? Karamanda bir olay oldu, faili
yakalandı, yargılanacak filan. Siz niye bu kadar paniğe
kapıldınız arkadaşlar? Sizinle ilgili değil ki, her
tarafta olabilir.
HASAN TURAN (İstanbul) Paniğe
kapılmadık.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Her tarafta bu tip
kişilik bozuklukları olabilir. Size ne oldu? Niye gazeteler
Ha, ne iyi,
sevindik ya, devrimci gelenekten geliyormuş bu adam. Arkadaşlar,
yanlış, böyle bir şey yapmanız için hiçbir sebep yok ama
eski alışkanlıklardan fark edemiyorsunuz ve Türkiyeyi, hepimizi
bir karanlığa doğru yuvarlıyorsunuz.
HASAN TURAN (İstanbul) Durduğun yere
göre konuş!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Şimdi, yüzde
50 almak, yüzde 49 almak, bunlar önemli şeyler değil. Firavun
yönetimler geçmişte de, günümüzde de yüzde 90larla, 95lerle
seçilebilmişlerdi. Karne, önemli olan, seçildikten sonra özellikle sizin
gibi düşünmeyenlere nasıl davranıyorsunuz?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) Karneyi millet
veriyor, millet!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Sizin gibi
düşünmeyenlerin düşüncelerini ifade etmelerini hoş karşılayabiliyor
musunuz? Önemli olan budur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin aleyhinde son konuşmacı İstanbul Milletvekili Haydar
Ali Yıldız olacak.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu, yüce milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün yine şehitlerimiz var, anaların
yüreğine ateş düşmüştür. Evlatlar bu millete emanet
yetimler olarak kalmıştır, hanımlar dul
kalmıştır. Rabbim sabırlar ihsan eylesin, başka
acılar göstermesin inşallah.
Dün itibarıyla Orhangaziye bağlanan
Osmangazi Köprümüzün son tabliyesi Cumhurbaşkanımız
tarafından, Başbakanımız tarafından konuldu. Tarihe
köprüler kurduk, medeniyet köprülerimizi her tarafa taşıyoruz,
gönüllere köprüler kuruyoruz.
Yarın 23 Nisan, millî
iradenin tecelligâhı olan bu Meclisin açıldığı gün.
Rabbim, milletin değerlerinin temsil edildiği, millî
değerlerimizin temsil edildiği, yerli değerlerimizin temsil
edildiği bu Meclisi payidar kılsın.
Bizler Size bir haber
ulaştırıldığında onu iyice
araştırın. ayetine muhatap olmuş bir medeniyetin,
inancın mensuplarıyız. Merhum Cemil Meriç diyor ki: Kelimeleri
tarif etmeden bir tartışmaya girmek daima kısır kalmaya
mahkûmdur. O bakımdan, özgürlük nedir? Hürriyet nedir? Hakikat nedir?
Doğru nedir? Bunların iyice araştırılması
gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti, ne
denirse densin bir hukuk devletidir. Basın hürriyeti de Anayasamızda
teminat altına alınmıştır. Anayasamızın
26ncı maddesi: Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Elbette ki bu hürriyetlerin
kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,
cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce
belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması,
başkalarının şöhret veya haklarının ve aile
hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek
sırlarının korunması amaçlarıyla
sınırlanabildiğini Anayasamız ifade etmektedir. Aynı
şekilde, basın hürriyetini düzenleyen 28inci maddede de devletin iç
ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana
teşvik eder nitelikte olan veya devlete ait gizli bilgilere ilişkin
bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanlar veya bastıranlar
veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler konusunda da
bununla ilgili cezalandırmanın ve bu basın ve medya örgütlerine
yargı kararıyla gerekli müdahalenin yapılacağı yine
Anayasamızda ve yine aynı şekilde ceza kanunlarımızda
belirtilmiştir. Dolayısıyla, bir meselenin basın
özgürlüğü kapsamında nasıl sınırlanacağı
Anayasamızda açık bir şekilde, bir taraftan basın
özgürlüğü teminat altına alınmış, diğer taraftan
millî güvenlik, kamu düzeni gibi sebeplerle de bu özgürlüğün
kısıtlanabileceği ifade edilmiştir.
Osmanlıdan itibaren,
1831 yılından itibaren, Takvim-i
Vakayi gazetesinden itibaren bu topraklarda her dilde, her görüşü
yansıtan gazeteler, dergiler ve kitaplar özgür bir şekilde
yayınlanmaktadır. Türkiye, dünyanın bu anlamda demokratik
ülkelerinde uygulanan standartların en üst seviyesinde bir basın
özgürlüğüne ve fikir hürriyetine sahiptir.
Bu arada, AK PARTİnin
bugüne kadar basın özgürlüğü, düşünce hürriyeti konusunda
yapmış olduğu düzenlemeler herkesin malumudur fakat Türkiyede
basın özgürlüğünün olmadığını burada beyan
edenler ve dışarıda bunu beyan edenler, elbette ki bu millete,
bu milletin yerli ve millî değerlerine, AK PARTİye ve bu millete
düşmanlık ediyorlar. Milletin ve devletin sırlarını
ifşa ederek Türkiyeyi uluslararası arenada yalnız bırakmak,
suçlamak hangi millî ve onurlu bir düşünce adamının veya
aydının ifadesi olabilir?
Şimdi, basın
özgürlüğü konusunda yine Cemil Meriç diyor ki: Tanzimattan itibaren
aydının bu topraklardaki vasfı aldanmak ve aldatmak.
Dolayısıyla, bir kara propagandayı her gün Türkiyede
basın özgürlüğü yoktur. diye servis etmenin de iyi niyetle
bağdaşmadığını ifade etmek istiyoruz. Hiç kimse
Avrupada veya dünyanın demokratik bir ülkesinde devlet başkanı
aleyhine tahkir edici, tezyif edici bir beyanda bulunamazken, bu anlamda
hürriyetin olmadığı iddia edilen Türkiyede her gün
Cumhurbaşkanımız aleyhinde olumsuz yayınlar, hakaret içeren
yayınlar pekâlâ yapılabilmekte. Dolayısıyla, bu ülkede
özgür bir basından, özgür bir medyadan kolaylıkla söz edebiliriz.
Bu millet basın
tarihimizi çok iyi biliyor, medya tarihini iyi biliyor. Bu sırada oturan
bizler, milletvekilleri ve bu millet 411 el kaosa kalktı
manşetlerini, o gazeteleri çok iyi hatırlıyor. Gazete
kupürleriyle parti kapatma davası açıldığı günleri
elbette ki biliyoruz. Yargıya, hükûmete ve yasama organına basın
yoluyla nasıl baskı yapıldığını hepimiz
biliyoruz. Yine aynı şekilde, basın yoluyla hükûmetlerin
nasıl el değiştirildiğini, hükûmetlerin nasıl
düşürüldüğünü biliyoruz.
Başkalarının bilgileriyle bilgili
olabilirsiniz ama ancak kendi aklınızla akıllı
olabilirsiniz. Biz kendi yolumuzu kendi fenerimizle
aydınlatacağız, büyük ve yeni Türkiyeye inşallah
milletimizle birlikte yürüyeceğiz. Kirli projelere, kirli proje tiplere
kalemini satanlara, vicdanını satanlara, yüreğini satanlara
tarihte bu topraklarda nasıl muamele yapıldıysa bundan sonra da
aynı muamele yapılacak. Artık kendi duruşumuzu, kendi
sözümüzü, kendi yolumuzu, hayallerimizi yeniden keşfediyoruz. Bu milletin
duruşuna karşı çıkanlarla mücadelemiz devam edecek,
mücadelemiz bu milletin sözüne karşı çıkanlarla devam edecek,
büyük Türkiye yürüyüşümüze karşı çıkanlarla mücadelemiz
devam edecek. Hayallerimizi engellemeye kalkanlara, ülke
düşmanlarına, tarih düşmanlarına, millet
düşmanlarına karşı mücadelemiz dün olduğu gibi bundan
sonra da devam edecek.
Önümüzde yeni bir anayasayı yine milletimizle
beraber -bu toprağın değerlerini taşıyan, bu milletin
değerlerini taşıyan- başkanlık sistemini de havi
olacak bir şekilde, yeniden medeniyetimizi idrak, inşa ve ihya
sürecini hep birlikte inşallah idrak ederek, yaşayarak, dün
olduğu gibi yeni köprüler kurmak suretiyle hep birlikte
yaşayacağız diyor, sizleri sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında bizim vermiş
olduğumuz bu önergenin kara propaganda yaparak basın özgürlüğünü
yok etmeyi amaçladığını ifade etti. Grubumuza yönelik bir
sataşma söz konusu. O yüzden söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ayhan
Bilgen konuşacak.
BAŞKAN Grup adına Sayın Ayhan
Bilgen
Buyurun Sayın Bilgen.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul Milletvekili Haydar Ali Yıldızın
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars) Değerli
milletvekilleri, konuşmanın içeriğini, Cemil Meriçin sözünün
bugünkü tabloyla kıyasını falan doğrusu ben
anlayamadım. Cemil Meriçin bütün eserlerini okudum ama onun
aydınlarla ilgili eleştirisi tam da iktidarlara yandaşlık
yapan -tırnak içerisinde- aydınlarla ilgilidir, muhalif
aydınlarla ilgili değildir, bedel ödeyen aydınlarla ilgilidir;
yoksa iktidarlara yakın duranlara zaten aydın denmez, onu kimse
aydın kabul etmez. Ama bu tarih düşmanlığı konusu
biraz ilginç, bu bence önemli.
Bakın, Bakara Suresinde
MUSTAFA KÖSE (Antalya) İktidarına
bağlı, iktidarına!
AYHAN BİLGEN (Devamla) İktidara göre
değişmez. Aydın
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım lütfen Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bakın, size Ebül
Vefanın bir sözünü hatırlatayım. Padişah davet ediyor,
Gelsin. diyor, Ebül Vefa diyor ki: İktidara yakın olan,
iktidarın ayağına giden âlim, âlim değildir ama âlimlerin
ayağına giden idareci de saygın bir idarecidir. Kurduğunuz
ilişki ters bir ilişki, çapraz bir ilişki.
Bakın, Nasuhi Güngörün -hiç başka bir
yere gitmeyelim isterseniz- şu anda TRTdeki hesapları incelemeye
alınmış durumda. Niye? Dünkü konuşmasından
dolayı. Yani, düne kadar iktidarın lehindeyken bugün küçücük bir
eleştiri yaptığı zaman, gazetesinden
Bırakın
muhalifleri, bırakın diğerlerini
Dolayısıyla, burada
tarih konusuna bakış, aydına bakış, gazeteciye
bakış, bütün bu konuları yeniden gözden geçirseniz iyi olur.
Bakara Suresinde deniliyor ki: Onların
kazandıkları kendilerine sizinki sizedir. Yani sizden öncekilerin
yaptıklarından da siz sorumlu olmayacaksınız ama
geçmişten ibret alın. Bu Geçmişte karanlık ilişkilere
girenlere ne yapıldıysa aynısını yaparız. utanç
verici bir cümledir. Geçmişte ne yapıldı? Abdülhamid zindana
attı. Cumhuriyet Döneminde infazlar var gazetecilere yönelik,
akademisyenlere yönelik. Dolayısıyla, bu geçmişteki
yanlışlardan ders çıkarıp, onunla tehdit etmek yerine
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Gazeteci
değil, ihanet edenlerden bahsetti.
AYHAN BİLGEN (Devamla)
buradan ders
çıkarıp Bir daha bunlar olmayacak. deseydiniz daha iyi bir
açıklama olurdu galiba.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce konuşan hatip, grubumuzu açıkça kastederek millet
düşmanı politikalar üretenler diye grubumuza sataşmada bulundu.
Cevap vereceğiz.
BAŞKAN Somut bir sataşma yapmadı
yalnız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gayet somut efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiç öyle bir
iddia yok, hiç öyle bir iddia yok. Türkiye aleyhine olan lobileri kastetti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, lobi
falan demedi, siyasi parti dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Özgür Bey, hiç
alakası yok.
BAŞKAN Sayın Özel, konuşmayı
çok iyi dinledim. Grubunuza yönelik herhangi bir somut iddia
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hatip CHPyi kastetmedim.
derse sorun yok.
BAŞKAN
algı yaratabilecek herhangi bir
iddiada bulunmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hatip söylesin,
Kastetmedim. desin, ben oturayım.
BAŞKAN Buyurun.
Yerinizden bir açıklama alalım sizden.
Nedir buradaki kastınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, CHPyi kastedip
kastetmediğini söylesin.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisini somut olarak
kasteden bir cümle sarf ettiniz mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye
düşmanı olarak CHPden bahsettin mi kardeşim?
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmamda herhangi bir siyasi partiyi ve CHPyi
zikretmediğimi ifade etmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, kastedip
kastetmediğini soruyoruz, zikretmediğini biliyoruz.
BAŞKAN Tamam, kastetmemiş,
zikretmemiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, Zikretmedim.
diyor, o ayrı bir şey. Sayın Başkan, zikretmediğini
ben de biliyorum, kastedip kastetmediğini söylesin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tutanaklar
gelsin, bakın.
BAŞKAN Böyle bir kastınız var
mıydı?
HAYDAR ALİ YILDIZ (İstanbul) Böyle bir
kastımız yoktur efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, efendim, tamam.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
2/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22 Nisan
2016 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Yılmaz, Sayın
Yeşil, Sayın Aslan, Sayın Karabıyık, Sayın
Altıok, Sayın Türkmen, Sayın Akaydın, Sayın
Sarıhan, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Aldan, Sayın Üstündağ, Sayın Bayraktutan, Sayın Köse,
Sayın Gökdağ, Sayın Balbay, Sayın Engin, Sayın
Akyıldız, Sayın Turpcu.
İki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
2/3/2016 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken
tarafından, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden
uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim
edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 22 Nisan
2016 Cuma günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup
önerisi kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 278 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 16ncı
maddenin ikinci önergesi olan Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve
arkadaşlarının önergesinin oylama işleminde
kalınmıştı.
Önergeyi hatırlatmak için tekrar okutup
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İş
Birliği Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Ağır ceza mahkemesi iade sürecinin
her aşamasında iadesi talep edilen kişi hakkında Ceza
Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca koruma tedbirleri uygulanır.
Mehmet Tüm (Balıkesir)
ve arkadaşları
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 16ncı
maddesinin (4)üncü fıkrasındaki infaz süresini ibaresinin
infazına ilişkin süreyi şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cezaî Konularda
Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Her birinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
kanun tasarısı temel olarak adli yardımlaşma,
suçluların iadesi, soruşturma ve kovuşturmanın devri, infazın
devri ve hükümlülerin nakli konularını kapsamaktadır. Ancak
hepimizin de bildiği gibi tasarı Avrupa Birliği uyum sürecindeki
vize muafiyeti kapsamındadır fakat şu anda bile vize
muafiyetinin uygulanıp uygulanmayacağı muallaktır. Suç ve
suçlularla hukuki çerçevede mücadele etmek için ülkemiz 10ndan fazla ülkeyle
sözleşme; ABD, Fas, Mısır, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ve Tunus başta olmak üzere pek çok ülkeyle cezai konularda
ikili adli iş birliği anlaşması
imzalamıştır. Huzurunuzda söz konusu suçlardan bahsetmek
istiyorum. Bunlar yolsuzluk, terör, rüşvet, kara para aklama,
uyuşturucu ve kaçakçılık gibi sınıraşan örgütlü
suçlar ve daha fazlasıdır.
Ulusal ve uluslararası rüşveti,
kaçakçılığı, kara para aklamayı sona erdirmek belki
mümkün olmayacaktır ancak bu konuda atılacak her adım bizim için
önemlidir. Suçlar ve suçlularla mücadele etme hususunda kararlı ve
istikrarlı olmak gerekmektedir.
Adli iş birliği uluslararası hukuk
bağlamında büyük önem taşımaktadır. Uluslararası
hukuk sisteminde yapılan her bir mevzuat değişikliği
ülkemizin faydasına diye düşünmekteyiz ancak önemli olan,
yapılan bu değişikliklerin ülkemizin menfaatine sonuçlanabilecek
şekilde uygulanmasıdır.
Bu tasarıyla, sözleşmelerin iç hukukta
uygulanması ve iç hukukumuzdaki mevcut düzenlemeler de dikkate
alınarak dağınık mevzuat hükümlerinin derli toplu hâle
getirilmesi amaçlanmaktadır ve getirilen tasarı hükümleri ile
bahsedilen sözleşmenin çelişmemesi gerekmektedir. Aksi takdirde
hukuken olumsuz durumlar ortaya çıkabilecektir. Tasarıda sözleşmelerle
çelişen hükümler bulunmaktadır ve bu çelişkiler komisyonda
giderilmediğinden Genel Kurulda giderilmesi de gerekmektedir.
Yapılacak her bir düzenlemenin ülkemizin ve aziz Türk milletimizin
menfaatine olup olmadığını gözden geçirmek ilk hedefimiz olmalıdır
fakat maalesef, bu düzenleme kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda
değil, Avrupa Birliğinin dayatması sonucunda ortaya
çıkmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
tasarıyı ülkelerin suçlular için birer sığınma yeri
olmasının önüne geçilmesi açısından olumlu bulmamızla
birlikte, tasarıyla ilgili itiraz ve çekincelerimiz de mevcuttur.
Tasarı, 200 maddeyken, birçok husus atlanarak,
sıkıştırılarak, karşılaşılabilecek
sorunlar göz ardı edilerek 38 madde hâlinde Genel Kurula
getirilmiştir.
Son günlerde terör örgütünün hain
saldırılarına maruz kalmaktayız. Ülkemizin uzun
yıllardan beri terörle mücadelesi dikkate alındığında
bu alanda uluslararası iş birliğinin önemi de ortaya
çıkmaktadır. Bugün de maalesef teröre şehitler verdik, her
birine Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına ve aziz Türk milletine
de başsağlığı diliyorum.
Ancak, tasarının bütünlüğüne
bakıldığında, diğer ülkelerde
barındırılan terör örgütü militanlarının ülkemize
iadesi ile bölücülerin ülkelerde yuvalanmasının önüne geçilebilecek
bir ilave mekanizma görülmemektedir. Aksine, kişi yararına durum
nedeniyle avantajlı olan yerde kalmasının bir hak hâline
getirilmesi söz konusudur. Tasarıda bu gibi durumlara sebep olacak
hükümleri düzenlemek, millî birlik ve beraberliğimiz için terörle mücadele
eden asker ve polisimize, şehitlerimize ve gazilerimize karşı
vatan borcumuzdur. Yani, vize muafiyeti kapsamında ve Avrupanın
zorlamasıyla değil, ülkesini ve milletini sevenlerin, onların
vekilleri olarak burada yer alan bizlerin samimi bir tavırla bu tasarıyı
gözden geçirmemiz gerektiğine inanmaktayız. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bizler, ülkemizin ve aziz Türk milletinin yararına olan her
türlü çalışmanın destekçisi olduk, bundan sonra da olmaya devam
edeceğiz.
Milletimizin hakkı olan refah ve mutluluğun,
vatan ve milletin bölünmez bütünlüğünün bizim için esas olduğunu
belirtir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği
Kanunu Tasarısının 17nci maddesinin (3)üncü
fıkrasındaki "iade evrakı" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ilgili mahkeme tarafından" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Kadir Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki Şimşek Kamil Aydın Ahmet Selim Yurdakul
Mersin Erzurum Antalya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası
Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısının
17nci
maddesinin (2)nci ve (3)üncü fıkraları arasına
aşağıdaki fıkranın eklenmesini, diğer
fıkraların bu fıkradan sonra sıralanmasını arz ve
teklif ederiz
Cemal Okan Yüksel Musa Çam Lale Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Kazım Arslan Mehmet Gökdağ Selina
Doğan
Denizli Gaziantep İstanbul
Tahsin Tarhan
Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet Ali Aslan Ayhan Bilgen Mahmut Celadet Gaydalı
Batman Kars Bitlis
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk
konuşmacı Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen olacak.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce bir hatip de ifade etti, 200 maddeyi
38 maddeye indirdiğinizde bunun yasa yapımı yöntemi
açısından ileride doğuracağı krizler,
sıkıntılar malum ama önemli değil, bugünü kurtaralım,
sonra da o krizi yaşadığımızda yeniden onun çaresine
bakarız; herhâlde böyle bakılıyor, böyle
yaklaşılıyor. Ama bence bu işlerle ilgili toptan bir çözüm bulmamız
lazım. Hani o meşhur ifade var ya Padişaha kelle
yetiştirmek. ya da Paşaya kelle yetiştirmek. tam şu anda
Meclisin çalışma yöntemi buna benziyor, Avrupa Birliğine kanun
yetiştirmeye çalışıyoruz. Yani 5 Mayısa kadar ifade
edilen sayıda kanunu geçirmek için bu Meclisin yirmi dört saat
çalışması yetmez, kırk sekiz saat çalışması
lazım, belki şu anki hesapla bu iş kurtulur. Ama başka bir
formül var, bakın, şöyle yapmak mümkün olabilir: Bir geçici Anayasa maddesi,
Avrupa Birliğinin bizden şimdiye kadar talep ettiği, serbest
dolaşım için şimdiye kadar söyledikleri, ileride muhtemelen
talep edeceklerini toptan bir açık çek biçiminde burada oylayalım,
Anayasaya geçici madde ekleyerek bu sorunu kökten çözelim. Başka türlü
yetişme ihtimali gözükmüyor. Tabii bu öneri biraz garip geldi size ama
dokunulmazlıklarla ilgili İç Tüzük açık, Anayasa açık, bir
geçici maddeyle dokunulmazlık sorunu çözmeye çalışan bir iktidarın,
bir iktidar grubunun acaba bu Avrupa Birliğinin talepleriyle ilgili bizi
niye bu kadar yoruyor olduğunu sorgulamamız, kendi kendimize en
azından bunu yüksek sesle dile getirmemiz gerekmiyor mu?
Çok açık bir tabloyla karşı
karşıyayız yani Bir an önce bu maddeler geçsin ve bu maddeler
dolayısıyla işte Avrupa Birliğiyle pazarlıkta elimiz
güçlensin. Maddelerde, evet, son derece olumlu düzenlemeler de var yani burada
mahkemenin karar vermesi, kişinin kendi talebinin dikkate
alınması son derece iyi ama son onay Adalet Bakanlığına
ait yani nihai mahkeme doğruyu göremeyebilir, kişinin talebi
doğru olmayabilir, Adalet Bakanı doğruyu bilir ve son
kararı o verecek.
Şimdi, yargının üzerinde idareye
böyle bir inisiyatif verdiğiniz andan itibaren aslında her şey
tartışmalı hâle gelir. Nasıl HSYKnın pozisyonu uluslararası
arenada kabul görmüyorsa, Bakanın başkanı olduğu bir
heyetin yargının aynı zamanda idari amiri olması nasıl
yargı bağımsızlığı açısından
Türkiyeyi uluslararası arenada zor duruma sokuyorsa bugün
geçirdiğimiz, geçirmeye çalıştığımız kanunda
da aslında aynı yanlış tekraren gündeme getiriliyor.
Ama şimdi Adalet Bakanının ve
Türkiyedeki yargının durumuyla ilgili, konumuyla ilgili şu
saatlerde çok sıcak bir gelişme yaşanıyor, Çağlayanda
akademisyenler yargılanıyorlar. Bu akademisyenler söylediklerinden
dolayı yargılanmıyor değerli milletvekilleri,
söylemediklerinden dolayı yargılanıyorlar çünkü bugüne kadar
grubunuzdan hiç kimse Bu akademisyenlerin şu sözleri suç içeriyor,
şu sözleri şiddet çağrısı yapıyor. demedi. Niye
şunları da eleştirmediniz?. diyorsunuz.
Şimdi, insanlar söylemediğinden
dolayı bir ülkede yargılanabiliyorsa ve daha vahimi bu akademisyenler
tutuklu yargılanırken onlarla ilgili Kanlarıyla duş almak
istiyorum. diyen şahıs hâlâ dışarıdaysa, tutuklu
değilse o ülkede Adalet Bakanının pozisyonu, yargının
pozisyonu elbette ki tartışma konusu olacaktır ama aslında
o akademisyenler, değerli milletvekilleri, sadece kendilerini
savunmuyorlar, o akademisyenler Türkiyenin özgürlüğünü savunuyorlar,
barışı savunuyorlar, akademiyi savunuyorlar, bu ülkede
farklı düşünenin tutuklanıp tutuklanmayacağını,
farklı düşünenin üniversiteden atılıp
atılmayacağını, farklı düşünenin
sözleşmesinin feshedilip edilmeyeceğini aslında test ederek bir
yüzleşmeye bizi tabi tutuyorlar. Eğer oradan çıkan karara rağmen,
Cumhurbaşkanı doğrudan doğruya akademisyenleri hedef alan,
akademisyenlere yönelik nefret söylemini devam ettiren
yaklaşımını hâlâ sürdürürse, bırakın artık
yasama organının pozisyonunu yargının pozisyonunun da
nasıl okunması gerektiğini galiba bütün dünya takdir edecektir.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı, Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan olacak.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değeli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 17nci maddesinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz
almış bulunmaktayım. Tabii, burada bu görüşmeler
yapılırken Adalet Bakanının hazır bulunması ve
bizim düşüncelerimizden de faydalanması gerekirken maalesef Adalet
Bakanı değil Kalkınma Bakanımız burada, keşke
Adalet Bakanımız burada olmuş olsaydı.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını yarın
kutlayacağız. Hepimize kutlu olsun. Bu bayramı bize armağan
eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkü sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyorum
ve bu Meclisi kuran büyük Atamızın önünde saygıyla
eğiliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu arada
güneydoğuda şehit olan 3 askerimize, şehit olması
sebebiyle, Allahtan rahmet diliyorum, yaralı olanlara da acil
şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yargının bağımsız olmadığı, baskı
ve talimatlarla görevini yaptığı, kararlar verdiği bir
dönemde bu kanun tasarısını görüşmekteyiz. Tabii, bazı
hâkim ve savcılar, -gerçekten kendilerine güvendikleri için, yürekli ve
cesaretli hareket ettikleri için- bazı hukuki, kanuni, vicdani kararlar
vermiş olmakla birlikte, birçok hâkim ve savcının baskı
altında, gerçekten kayıran ve siyasi tarafı tutan ve birçok
olayın üzerini örtmeye çalışan kararlar verdiğine hepimiz
şahit olmaktayız. Uyum süreci çerçevesinde görüştüğümüz bu
tasarıdan önce, yargının hem tarafsız olması hem
bağımsız olması, özgürce hem vicdanına hem de
kanunlara göre karar vermesi asıldır. İşte, hepimiz bunun
için çalışmalıyız, buna gayret etmeliyiz. Türkiyede gerçek
anlamda adil bir yargılamanın olduğu güvencesini ve Türkiyede
hukuk devleti ilkesinin de yerleştiğini hepimiz göstermeliyiz ve
ayrıca, Türkiyenin güvenini uluslararası düzeyde de açıkça
ortaya koymalıyız. Çünkü hukuk devleti olmanın sadece Türkiye
için değil, dünya ülkeleri için de bizim için de bir prestij olduğunu
söylemek istiyorum. Onun için, hukuk herkese lazım, adalet herkese
lazım. Bugün ihtiyaç duyanlar yarın duymayabilir, bugün ihtiyaç
duymayanlar da yarın adil bir yargılama kararıyla maalesef
karşı karşıya kalabilir. Onun için hepimiz hukuk devleti
ilkesi çerçevesinde birlikte olmalıyız.
Biliyorsunuz, 17 ve 25 Aralık
soruşturmaları yapıldıktan sonra savcılar ve hâkimler
değiştirilmek suretiyle üzeri kapatıldı, takipsizlik
kararı verildi ve sanki ortada hiçbir suç yokmuşçasına dosyalar
kapatıldı. Ama bu işin asli faillerinden olan Rıza Sarraf
Amerikaya gitti, tutuklandı, yetmiş beş yıl kendisi için
ceza isteniyor. Demek ki, burada da birlikte çalıştıkları,
birlikte oldukları insanların da suçlu olduklarının
açıkça ortada olduğu görülmektedir.
Bunun dışında, Deniz Feneri
davası vardı. Yine Deniz Feneri davasında da Almanyada görülen
davanın sonucunda bu davanın asli suçlularının Türkiye'de
olduğu söylendi ama sonuçta davalar açıldı, savcı ve hâkim
değiştirilmek suretiyle o davanın sonucunda beraat ettirildi. O
davayı açan ve o davayı gören hâkim hakkında da takibat
yapılmaya başlandı hatta haklarında dava açıldı.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir hukuk
sistemi içinde, böyle bir yargı sistemi içinde gerçekten
doğruları ve gerçekleri bulamayız, haksızlıkların
önüne geçemeyiz. Onun için hepinizi adaletli olmaya, hukuk devleti ilkesi
çerçevesinde birleşmeye davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle tekrar
selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 17nci maddesinin
(3)üncü fıkrasındaki "iade evrakı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "ilgili mahkeme tarafından" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Ahmet Selim Yurdakul konuşacak.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri,
saygıdeğer vatandaşlar; bugün, Cezaî Konularda Uluslararası
Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısını
görüşüyoruz. Uluslararası iş birlikleri, diplomatik, ekonomik,
sosyal ve kültürel ilişkiler dünyaya entegrasyonun olmazsa
olmazıdır. Uluslararası entegrasyon neden önemlidir? Çünkü yasa
dışı ticaretin olabildiğince kısıtlanması
için imkân sağlar. Uluslararası yaptırımların
ivedilikle hayata geçebilmesi için uygun mekanizmaların
kurulmasını mümkün kılar. Kara para ve kaynağı
belirsiz para akışının engellenmesini sağlayan iş
birliklerin oluşmasını kolaylaştırır. Bizim gibi
vergi mekanizması adil olmayan, hakkaniyetli bir vergi mevzuatını
kasten veya bilmeyerek hayata geçirmeyen ülkelerde hükûmete yakın
bazı iş adamlarının kayıt dışı ekonomik
çarkın yardımıyla zengin olduğu ülkelerde uluslararası
entegrasyon bir kat daha önemlidir. Bazı ülkelerin vergi mevzuatı,
bazı ilişkiler neticesinde bazı vergi imtiyazlarının
oluşmasını mümkün kılabilir ancak gelişmiş
ülkelerin kara parayla mücadele sistemi kendileriyle ticaret yapacak ülkeleri
sıkı bir denetime almaktadır. Ülkemizi âdeta
başıboş bir Orta Doğu ülkesinden ayıran yegâne konu,
bizim hukuk ve ekonomi meselelerinde yüzümüzü daha cumhuriyetin
kuruluşundan itibaren Batıya dönmüş olmamızdandır.
Son yıllarda ülkemizi Orta Doğuya döndürmeye çalışan
Hükûmeti bu vesileyle tekrar uyarmak istiyorum.
Mali suçlarda ülke olarak ya
beyaz tarafta olursunuz ya da siyah tarafta olursunuz. Bunun aksi durumlarda
AKP Hükûmeti gibi gri alanda kalmak isterseniz ülkemizi uluslararası
yaptırımlardan kurtulmak isteyen yasa dışı ticaret
ilişkilerinin ortasında bırakırsınız. Nitekim,
iki arsızın ülkemizde dağıttığı
rüşvetler ve yürüttükleri kirli ilişkilerin neticesini yabancı
mahkemelerden öğrenmek için bekleyen bir ülkeye dönüşmüş
durumdayız maalesef.
Filmlerde bir sahne
vardır, suçlu tüm gücüyle ülkesini terk etmeye çalışarak
sınıra doğru yolculuk eder. Ulaşmaya
çalıştığı ülke, politikacıların rüşvet
yediği ve bu nedenle kolay kolay suçlu iade etmeyen bir ülkedir. Bu
olaylar filmlerde izlense de gerçeklerden hiç de uzak değildir. Kanunsuz
işler yapanların uluslararası entegrasyondan uzak duran bu
ülkeleri tercih ettiğini hepimiz biliyoruz.
Ülkemizde zengin ve sözde etkili bir iş
adamı olarak tanınan kişilerin başka ülkelerde
uluslararası mali suçlardan yargılanıyor olması
başlı başına bir utanç kaynağı olmakla birlikte,
yine ülkemizin makûs talihinin bir parçası olarak bizleri üzmektedir.
Ülkemizde siyasetçilere 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttığını
ifade eden ve idamla yargılanan bir mahkûmun haberini hepimiz okuduk. Bu
kişinin ABDde tutuklu yargılanan ortağını hepimiz
biliyoruz. Üstelik havuz medyasının bu kişiyi Türk milletinin
karşısına çıkarıp aklama operasyonu yürütmesi de daha
dün gibi maalesef aklımızda.
Eğer AKP Hükûmeti gelişmiş ülkelerle
iş birliği yapmak istiyorsa şu iki kavramı her adımda
hatırlamak zorundadır; birincisi hukuk, ikincisi şeffaflık.
Ben bir vatandaş olarak uluslararası suç örgütlerinin rüşvet
yardımıyla yasa dışı değerli maden ve para
ticareti yürüttükleri bir ülkede yaşamak istemiyorum. Benim ülkem tertemiz
ve tam bağımsız olmalıdır. Türk milletini yönetmek
isteyenlerin de uluslararası kirli mekanizmalara çark olmaması en büyük
arzumdur. Kalkınan ve üreten bir ekonomi ancak lekesiz bir ticari
atmosferde mümkün olabilir. Adil bir vergi mevzuatı hiç şüphesizdir
ki temiz bir ticari atmosferde olmazsa olmazdır. Ben bir vatandaş
olarak hakka ve hakkaniyete dayanan bir vergi rejimini talep ediyorum. Böylece
uluslararası adli iş birliği mekanizması daha işlevsel
bir hâle gelecektir.
Beni dikkatle dinlediğiniz için hepinize sevgi
ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
18inci maddede
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre bir söz talebim olacak.
Buyurun Sayın Baluken.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin
yıllardır Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı
altında uygulamaya çalıştığı politikaların
geldiği sonuca ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AKP Hükûmetinin
yıllardır Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı
altında uygulamaya çalıştığı politikaların
geldiği sonuçla ilgili söz istedim.
Tam beş saattir, Bingöl Devlet Hastanesinde
yatan bir tüberküloz hastası için yoğun bakım yatağı
ayarlamaya çalışıyoruz. AKPnin uyguladığı
politikalar neticesinde, Türkiyede şu anda herhangi bir tüberküloz
hastası yoğun bakıma ihtiyaç gösterecek bir
rahatsızlıkla karşı karşıya kalırsa
yatacağı herhangi bir hastane bulamıyor. Geçen yıldan beri
defalarca bu tarz sorunları Sağlık Bakanlığına
iletmemize rağmen, tüberküloz hastalarının özel olarak tedavi
görebileceği yoğun bakım ünitesi ihtiyacının bir an
önce karşılanması gerektiğini ifade etmemize rağmen,
bugüne kadar hiçbir gelişme yaşanmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
özel ultraviyole ışınlarıyla negatif aspirasyon
sistemlerinin oluşturulduğu izolasyon odaları
olmadığı için, herhangi bir tüberküloz hastası yoğun
bakımlık bir rahatsızlık geçirdiği zaman ölüme terk
ediliyor. Bugün de tam beş saattir 45 yaşındaki genç bir hasta
için yoğun bakımda tedavi olanaklarını zorluyoruz ama
İstanbul dâhil olmak üzere, Türkiyedeki referans bütün hastaneleri
aramamıza rağmen, hastaya yer açılamıyor, Hastanın
takip edileceği yoğun bakım ünitesi yok. deniyor. Bu, şu
anlama geliyor: Bu 45 yaşındaki hasta, AKP Hükûmetinin
sağlık politikalarının neticesinde âdeta ölüme terk ediliyor.
Bunu kabul etmek mümkün değil. Sağlık
Bakanlığının bir an önce tüberküloz hastalarının
özel olarak takip edilebileceği yoğun bakım ünitelerini
oluşturması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) En son
bu sorunu tekrar burada gündeme getirdiğimizde, yoğun bakıma
ihtiyacı olan bir tüberküloz hastasını kaybetmiştik; aradan
bir yıl geçti hâlâ aynı sorunla karşı
karşıyayız.
Teşekkür ediyorum bu olanağı
sağladığınız için.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Geçmiş olsun. Elimizden bir şey gelirse
bizim de yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim bu konuyla ilgili
olarak.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Evet, 18inci maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 18inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki kabul etmemesi ibaresinin istememesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Kadir Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki Şimşek Kamil
Aydın Mevlüt
Karakaya
Mersin Erzurum Adana
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezai Konularda
Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 18inci maddesinin birinci fıkrasındaki
milletlerarası andlaşma" ibaresinin uluslararası
andlaşma" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel
Musa Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin Tarhan Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Erkan Aydın Mustafa Ali Balbay
Bursa İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan
Bitlis Batman
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk önce Bitlis
Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı konuşacak.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi ve
grubum adına 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Herkesi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bugün Avrupa
Birliği vize serbestliği için ardı ardına geçirilmeye
çalışılan tüm bu yasaların, eğer güçlü bir demokrasi
kültürü oluşturulamazsa sonuç vermeyeceği ortadadır. Peki
demokrasi nedir? İki bin beş yüz yıldan bu yana
sıklıkla kullanılan demokrasi kavramının kökü Antik
Yunancaya dayanmakta; demos halk anlamına gelmekte, kratos ise
iktidar anlamına gelmektedir yani demokrasi terim olarak halkın
iktidarı demektir.
Tabii ki her demokrasi rejimi bir devlet biçimi
içerir fakat her devlet demokrasiyi içermez. Bir ülkede gazeteciler gazetecilik
yaptığı için yargılanıyorsa, bir ülkede siyasetçiler
siyaset yaptıkları için tutuklanıyorsa, merkezî makamlar yargı
üzerinde bir baskı aracı olarak tutuluyorsa demokrasiden bahsetmek
mümkün değildir.
Özellikle, modern demokrasilerde siyasi yapı ve
işleyiş yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında kurulan
dengelerle şekillenir. Fakat, bu dengeyi sağlamakla yükümlü olan
iktidar Yasama bizde, yargı bizde, yürütme bizde. diyerek temel
dengeleri dahi gözetmediğini açık bir şekilde dile
getirmiştir. Demokrasinin değer ve anlayışlarından
uzaklaşan bir yöntemle karşı karşıyayız ve bu
anlayışın AB yolunda sonuç vermeyeceği de apaçık
ortadadır. İngiltere zaten bunun ilk adımını
attı. David Cameron Schengen bölgesinde değiliz, ayrıca
Türklere vize serbestisi teklifinde bulunan kararı Schengen bölgesi
aldı. Biz böyle bir karar almadık, almayacağız da. Ancak,
vizenin ülkelere yerleşip çalışmadan çok, ziyaret hakkı
veren bir vize olduğunu hatırlayalım. Schengen ülkelerini
vizelerle ziyaret eden Türklerin Britanyaya gelme ya da otomatik olarak ülkeye
girme hakları yok. Bunu net bir şekilde anlamak çok önemli.
ifadesini kullandı. Bu da Avrupa'nın bakış
açısını az çok ortaya seren bir ifadedir.
Bugün Türkiye'de birçok uluslararası platformda
basına yönelik baskılar, antidemokratik uygulamalar, sokağa
çıkma yasaklarının olduğu illerde yaşananlar, sivil
ölümler, hak ihlalleri, tutuklu siyasetçi ve gazeteciler gibi birçok konuda
sorulara maruz kalıyoruz. Bu sorulardan Ülkemizi ve Hükûmetimizi
yıpratmaya çalışıyorlar. Propaganda amaçlı, algı
yönetme amaçlı. diyerek sıyrılamazsınız. Ne
yazık ki bunlar Türkiye'nin gerçekleri. Fakat, hâlâ güvenlikçi politikaları
önceleyen bir iktidar yapısı bulunmakta. Güvenliği önceleyen her
çözüm anlayışı, bugünün Türkiyesinde net bir biçimde
görüldüğü üzere merkezîleşmeyi, kutuplaşmayı, baskı ve
şiddeti doğurmaktan başka hiçbir şeye hizmet
etmemiştir. Oysa gereken, insanı ve toplumu önceleyen bir politika
üretmektir. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük beraberinde güvenli bir
yaşamı da getirecektir. İhtiyacımız olan tek şey
adil, demokratik ve eşit bir yaşamı inşa etmek için hep
birlikte çalışmaktır. Bunun için öncelikli olarak Kürt sorununda
barışı sağlayacak çözüm ve müzakere yoluna gidilmesi,
barışçıl bir dış politikanın hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Demokratik, çoğulcu, katılımcı, yetkilerin
merkezden yerele aktarılmasını esas alan yeni bir anayasa bu
Meclisten geçmek zorundadır. Bunu yaptığımız zaman
kapalı kapıların kendiliğinden açılacağına,
güçlü ve kalıcı bir geleceği hep birlikte inşa
edebileceğimize tüm yüreğimle inanıyorum. Böyle bir anayasa
temennimiz değil, ihtiyacımızdır. Aksi takdirde uluslararası
tüm alanlarda benzer eleştirel soruları duymaya devam edeceksiniz ve
tek sorumlu olarak da kendiniz dışında herkesi göreceksiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
Diğer konuşmacı, İzmir
Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliğine uyum
yasaları çerçevesinde şu anda bir yasayı görüşmekteyiz yani
özü, hukukun evrensel değerlerinin bir anlamda Türkiye'de de geçerli
olması.
Önceki gün bu kürsüden yaptığım
konuşmada Ergenekon davasını sizlere anımsatmış
ve Gelin, hukukun evrensel ilkelerini Türkiye'de de her alanda
uygulayalım. demiştim. Dava sonuçlandı ve Sayın Bostancının
da altını çizdiği gibi Yargıtay, hukukun gerekleri
çerçevesinde bu davayı bugün birkaç gazetenin, daha doğrusu tüm
gazetelerin neredeyse altını çizdiği gibi lime lime etti.
Sayın milletvekilleri, bu davada uygulanan
yasaların tümünü siz çıkardınız. Bugün Bizim bu davayla
ilgili hiçbir sorumluluğumuz yok, paralel yaptı. diyemezsiniz,
dememelisiniz. Derseniz yarın da bugün yaşanmakta olan
hukuksuzluklarla ilgili benzer bir değerlendirme yapmak durumunda
kalırsınız. Pek çok örnek verebilirim ama sayın
milletvekilleri, sadece bu Meclisin çıkardığı, 2007
yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin
çıkardığı gizli tanık yasasından bir örnek vermek
istiyorum. Dünyanın her ülkesinde tanık koruma yasası var ama bu
yasa, tanığı ifade verdikten sonra koruyor, önce değil
çünkü sanık kendisi hakkında kimin konuştuğunu bilme
hakkına sahip. Biz bilmiyorduk sayın milletvekilleri. Bir cam
bölmenin arkasından tanımadığımız bir kişi
konuşuyordu. Bir sahne anlatacağım size. Hepimiz duruşma
salonunda pür dikkat gizli tanığı dinliyoruz. O bizi görüyor
kamera aracılığıyla, biz onu görmüyoruz. Hepimiz üzerinde
gezerken her sanık üzerine bir silah doğrultulmuş gibi
hissediyordu çünkü Aha bunu gördüm, şunu yapıyordu. diyebilir gizli
tanık ve İşte şu kişiyi gördüm. dedi. Nerede
gördün? dediler. Falanca mafya üyesinin evinde gördüm. dedi. Ne zaman
gördün? dediler. İki yıl önce gördüm. dedi. Tarihten emin misin?
Evet, evet, iki yıl önce oradaydı. dedi. Gizli tanık
çıktı arkadaşlar. Sayın mahkeme heyeti beni tutuklu
yargıladığınız için teşekkür ederim, dört
yıldır tutukluyum. dedim. Böyle bir davaydı arkadaşlar.
Ben, bu mahkemelerde üç bin saat hâkim
karşısında kaldım. Bu hukuksuzluklar
karşısında, inanır mısınız, cezaevindeki
hücremi özlüyordum, Bitse de hücremize gitsek. diyordum. Bu
yargılamalarda 7 kişi öldü ama inanın, onlarca kişi akli
melekelerini yitirdi sayın milletvekillerim. Bir sanık benim
yakın koğuşumda kalıyordu. Arada bir tak tak üst kattan
bir şekilde kâğıt atarak
Cezaevinde haberleşme yöntemleri
vardır: Soğanın ortasına kâğıt koyarsın
karşı koğuşa atarsın, pile sararsın en çok
Dedi
ki: Ben Amerikan Başkanıyla görüştüm, davayı bitirecek.
Sonra birkaç benzer şey olunca cezaevi yönetimine ilettim ve onu
ayrıca tedaviye gönderdiler. Yani bu davalar için ama şuydu, ama
buydu demeyin sayın milletvekilleri.
Bu davalarda, bakın, toplam dosya ne kadar
biliyor musunuz? 120 milyon sayfa. Kim buradan hukuk üretebilir? Bütün
dosyaları bir araya tıktılar. 120 milyon sayfa ve 150 gizli
tanık dinlendi. Gizli tanıkların yüzde 90ının -inanın-
cezaevinden çıkma şansı yok, orada gizli tanıklık
yaparsa çıkabilir ve birçoğu katil çıktı ve biri şu
anda Bulgaristanda kaçak. Ben kendi adıma özür beklemiyorum. Gelin, bu
davanın yanlış olduğunu siz de söyleyin bundan sonrakiler
için.
Bugün İstanbulda Can Dündar, Erdem Gül
davası ve akademisyenler davası sürüyor. Hepiniz canhıraş
Dava doğru. diyorsunuz. İnanın, biraz
ayrıntılarına baktığınızda belki önümüzdeki
yıl Çok farklıymış. diye düşüneceksiniz.
Hukuk gerçekten herkese lazım ve Baconın
bir sözü var, diyor ki: İşkencelerin en kötüsü hukuk eliyle
yapılandır. Ve biz iddianameleri zaman zaman işkence gibi
dinledik sayın milletvekilleri.
Bu anlamda, ben, bu yaptığımız
yasaların -Avrupa Birliğine uyum yasaları ama- gerçekten
Türkiye'nin hukuka uyum yasaları olmasını diliyorum.
Biz halktan ve hukuktan hiç umudumuzu kesmedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
Araştırmalar yapın
Siz kamuoyuna güvenen, daha doğrusu
millî iradeye, halkın değerlerine önem veren insanlarsınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Son dönemde
Ergenekon davalarına inanç yüzde 10a kadar inmişti. Biz o davalarda
özellikle 13 Aralık 2012de Silivriye gelen 100 bini aşkın
insanı hâlâ yüreğimizde hissediyoruz. Onlara bu kürsüden ayrıca
teşekkür ediyorum. Ama lütfen, unutmayın, hukuk herkese lazım
olabilir ve bugünkü hukuksuzluklara da önümüzdeki yıl, öbür yıl kimi
kişileri de kaybettikten sonra Yanlış olmuş. demek
durumunda kalmayın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 18inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki kabul etmemesi ibaresinin istememesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacak.
Buyurun
Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT
KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Uluslararası Adli
İşbirliği Kanunu Tasarısının 18inci maddesiyle
ilgili grubumuz adına söz aldım.
Adalet
Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan bu
tasarı üzerinde konuşma yapmadan önce, Adalet
Bakanlığı eliyle yapılmış olan, seçim çevrem
Adana ve özellikle bu bölgedeki illerle ilgili bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, adalet önemli. Biraz önce buradan, bu kürsüden
söylendi, iki gündür söyleniyor, Yargıtayın son aldığı
karar Türkiye'nin adaletle ilgili ne hâlde olduğunun çok açık ve
bariz bir örneği.
Adalet, Allahutaalanın çok önem verdiği
bir esas. Adaletin ikame edilmesi gereken en şümullü olan alan da
yönetimdir. Dolayısıyla, bu gerçekten hareket ettiğimizde, her
alanda adalete ihtiyacımız olduğunu ifade etmek istiyorum.
Seçim bölgemle ilgili yapılmış olan
adaletsizlikler nelerdi? Birincisi, bölge idare mahkemesinin kapatılarak
Konyaya bağlanmasıydı. İkincisi ise, bölge adalet
mahkemesinin Gaziantepe bağlanmış olmasıdır.
Aslında, bu 2 sorun güncel bir konu. Ocak
ayında, özellikle bölge idare mahkemesinin kapatılarak Konyaya
bağlanmasıyla ilgili olarak bir soru önergesi vermiştim. Her
zaman olduğu gibi, milletvekilleri olarak denetim görevimizi soru
önergeleriyle, maalesef, yerine getiremiyoruz çünkü cevap verilmiyor. Ben de bu
vesileyle, buradan, milletin kürsüsünden sözlü olarak tekrar dile getirmek
istedim ve bu önergede, Adana Bölge İdare Mahkemesinin
kapatılmasında hangi kamu yararının
sağlandığını, gözetildiğini sormuştum. Yine,
Başbakanın memleketi Konyada bölge idare mahkemesinin
kurulmasının ya da oluşmasının Adanada bir bölge
idare mahkemesi oluşmasına engel olup olmadığını
sormuştum. Yine, Türkiyenin tüm coğrafi bölgelerinde en az bir tane
bölge idare mahkemesi açılırken neden Akdeniz Bölgesinin tek bir
bölge idare mahkemesinin kapatıldığını sormuştum.
Maalesef cevap alamadım. Sadece Adana değil; Osmaniye, Mersin, Hatay
ve Kahramanmaraş da dâhil tüm Doğu Akdenizde yaklaşık 7
milyon insanı doğrudan ilgilendiren ve etkileyen bu karardan
vazgeçilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tabii biz bu kararın şokunu yaşarken,
arkasından bu sefer de Adana Bölge Adliye Mahkemesinin Gaziantepe
bağlandığını öğrendik. Bu konuda Sayın
Adalet Bakanına yönelttiğimiz yazılı soru önergesi de
maalesef cevaplandırılmadı.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; kanun çok açık ve net. 2576 sayılı
bölge idare mahkemeleriyle ilgili Kanunda Bölge idare mahkemeleri, idare
mahkemeleri ve vergi mahkemeleri bölgelerin coğrafi durumları ve
iş hacimleri dikkate alınarak Adalet Bakanlığınca
kurulur ve yargı çevreleri tespit olunur. diyor. Adananın iş
yüküne baktığınızda 3üncü sırada yer
aldığını görüyorsunuz. Niğde ve Gaziantepi de bu
bölgeye aldığınızda 10 milyon insanın
yaşadığı bölgenin tam ortasında yer aldığını
görüyorsunuz. Buna rağmen Adanadaki bölge idare mahkemesi batıda
Konyaya bağlanıyor, bölge adliye mahkemesi de doğuda Antepe
bağlanıyor.
Allah aşkına, bu
nasıl bir adalet? Adalet dağıtan sistemin başındaki
kurum böyle bir adaletsizliği nasıl yapar? Bu bizim
aklımıza, özellikle bu bölgede; Mersin, Adana, Osmaniye; Milliyetçi
Hareket Partisinin yerel yönetimlerinin olduğu, Hatay, Cumhuriyet Halk
Partisi
Yani muhalefette olan yerel yönetimlerin olduğu bölgelere bir
cezalandırma mı, zulüm müdür diye soruyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 19uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının sonundaki
"bağlıdır" ibaresinin "bağlı olarak
gerçekleştirilecektir" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Kadir Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki Şimşek Kamil
Aydın Seyfettin
Yılmaz
Mersin Erzurum Adana
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 19uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Musa Çam Lale Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin Tarhan Selina
Doğan Mehmet
Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Zeynep Altıok
İzmir
"(1) Ağır ceza mahkemesince iade
talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi halinde, bu
kararın yerine getirilmesi, Dışişleri ve İçişleri
Bakanlıklarının görüşü alınarak Adalet
Bakanı'nın teklifi ve Bakanlar Kurulu'nun onayına
bağlıdır."
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut
Celadat Gaydalı Mehmet
Ali Aslan
Bitlis Batman
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde öncelikle Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, daha önemli bir konuya değinmem
gerekiyor çünkü bir haftadır Mardinden, Urfadan, Diyarbakırdan ve
Batmandan sivil toplum kuruluşu temsilcileri bölgede özellikle çiftçilik
yapılan alanlardaki elektrik kesintisiyle ilgili gelip
mağduriyetlerini dile getiriyorlar, bu konuda bir şeyler
yapmamızı istiyorlar. Bununla ilgili bir bilgilendirme yapıp bu
konuda acilen bir adım atılmasını talep edeceğiz.
Bölgede 100 binin üzerinde bir çiftçi
sayısı var, bununla beraber geçinen yaklaşık 800 bini, 1
milyonu bulan bir aile yapıları var ve bu bir haftadır Yeni
sayaç takın. diye çiftçiler uyarılıyor. Zaten eski
sayaçları var, zaten sayaç kullanıyorlar şu anda. Kendileri
süre, mühlet istedikleri hâlde bu süre tanınmadan elektrikleri kesildi.
Bir haftadır elektrikler kesik ve bir hafta daha sürerse o bütün
hububatın hepsi kuruyacak, telef olacak. Bu da yaklaşık 3-3,5
milyon tonu bulmaktadır. Bunun kuruması demek 3,5 milyon ton
hububatı dışarıdan ithal etmek demektir ve yine, aynı
şekilde 3,5 milyon ton hububat dışarıya ihraç edilmeyecek
demektir. Bu anlamda, Türkiyenin ekonomik olarak da büyük bir kaybı
olacaktır.
Buna dikkat çekmekle beraber, özellikle şuna da
değinelim, DEDAŞ diyor ki: Bunlar borçludur. Oysaki geçen sene
fazlasıyla bu borçlar kapatılmıştır. Nasıl
kapatıldı? Hükûmet, çiftçiye verilecek destek primlerini kalkıp
DEDAŞın hesabına yatırdı. Dolayısıyla,
şu anda çiftçilerin çoğu aslında alacaklı durumdadır.
Bir kısım borçlular olabilir ama bir kısım borçlular için
kalkıp bütün bölgedeki çiftçiyi zarara uğratacak şekilde
elektrik kesintilerinin yapılması doğru değildir. Tabii,
elektrik kesintisiyle beraber sular kesiliyor ve ekinler kuruyor.
Zaten bölgede gerek Suriye gerek Irak
kapısı şu anda kapalı olduğundan, ticaret
yapılmadığından ve ne yerli ne yabancı turizm
kalmadığından şu andaki tek geçim kaynağı
çiftçilik. Bu da bu şekilde yok ediliyor ve insanlar büyük bir
mağduriyet altındadır. Geçen yıl da Ramazan ayında bu
kesintiler olmuştu. Ramazan ayında insanlar iftarda soğuk su
içemiyordu. Bu yıl da buna benzer bir durum yaşanmaktadır. Yani
ekinlerin ne suçu var? Bunun bir de vicdani ve imani bir sorumluluğu var.
Oradaki bitkiler, oradaki yeşillik; bizim inancımıza göre bütün
yeşillikler, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, mevcudat Allahı
zikrediyor. Onları kurumaya terk etmek de ayrıca vicdani bir vebal
gerektirecek. Bunu da nazarınıza sunmak istiyorum.
Bununla beraber, şu anda köylülerin de
elektriği kesiliyor. Yani sadece çiftçilik yapan, bunu meslek hâline
getirenlerin değil, maalesef bölgedeki köylülerin de elektriği
kesilmektedir. Bölgede zaten bir kuraklık var, bu suyun verilmemesiyle
beraber bu kuraklık da artmış olacaktır. Bir an önce
bununla ilgili gerekli yaptırımların yapılması
lazım.
Hukukla ilgili, adaletle ilgili maddeydi, onu da
sunayım: Geçen hafta Derik mahkemesine başvuruyor Derikliler
elektriğin verilmesi için ve Derik mahkemesi, bu konuda elektrik
akımının faal olarak açılması için karar alıyor,
buna rağmen bu karar uygulanmıyor ve elektrik kesintisi hâlâ sürüyor
yani artık vicdani, imani vebali bir tarafa bıraktık, hukuki
anlamda bir karar alınıyor ve bu hukuki karara da, yargı
kararına da maalesef elektrik şirketleri uymuyor, gereğini
ilgili bakanlara arz ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Zeynep Altıok
olacak.
Buyurun Sayın Altıok. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) Sayın Başkan,
değerli vekiller; sizlere bir haberim var: Ergenekon diye bir örgüt
yokmuş. Oysa ne faydalı bir çuvaldı; sevmediklerinizi, fikrine
katılmadıklarınızı, karşıt görüşte
bulduklarınızın tamamını o çuvala bir bir
atıveriyordunuz. Milyonlarca sayfa gizli tanık iftirası
üzerinden düzenlenmiş, iddianame bile denilemeyecek deli
saçmalıklarıyla yaratılmış bir düzmece davanın
aslında boşu boşuna zaman tüketmek, boşu boşuna
insanların hayatlarını çalmak için ortaya
atıldığı aşikâr.
Uğur Mumcu cinayetinden Sivas katliamına
kadar neleri koymak istemediniz ki o çuvalın içine. Oysa gerçek failler
bulunsun diye, tüm partilere eşit mesafede duran, öldürülmüş
aydınların evlatlarının bir araya gelerek kurmuş
oldukları Toplumsal Bellek Platformu Araştırma
komisyonları kurulsun, faili meçhul siyasi cinayetler
aydınlatılsın. dediğinde, o komisyonları bu Mecliste
bulunan tüm partilerin evet oylarına rağmen, salt AKP
oylarıyla reddedenler de sizlerdiniz.
Şimdilerde, devletin en tepesindeki saray
sakini başta olmak üzere, hepiniz Aldatıldık. diyorsunuz.
SAİT YÜCE (Isparta) Saray sakini değil,
onun adı Sayın Cumhurbaşkanı.
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir)
Saray sakini deme!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Darbe girişimleri yok. mu diyorsunuz?
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Evet, madem Ergenekon yokmuş, yeni davalar yaratmak gerekliymiş,
değil mi?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Yani, mahkeme daha karar vermedi, kesinleşmedi.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Yarın da kalkacaksınız Meğerse gazeteciler casus
değilmiş. diyeceksiniz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Halkın iradesiyle seçilmiş olanlara saygı göstermeyi
öğreneceksiniz önce.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Yarın da kalkacaksınız Meğerse akademisyenler terörist
değilmiş. diyeceksiniz, Meğerse onlar bilim üreten onurlu
insanlarmış. diyeceksiniz, Biz aldatıldık. diyeceksiniz.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Siz önce Sayın Cumhurbaşkanına muntazam bir
şekilde hitap etmeyi öğrenin.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Deli saçması ifadelere inanarak aldatıldık ama delillere
inanarak gerçekleri yazan gazetecilerin haberlerine inanmadık.
diyeceksiniz.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Bu ülkenin vatandaşlarının
Cumhurbaşkanı kendisi, önce onu öğrenin.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Hatırlar mısınız, bir zamanlar katliamlar üzerinden siyaset
yaparken Literatürde varsa özür dileriz. diyen bir Başbakan vardı.
Ben yine haber veriyorum arkadaşlar, evet, literatürde var, buyursunlar
özür dilesinler, bugün özür günüdür. (CHP sıralarından
alkışlar) Buyursunlar özür dilesinler. Yetmez ama evet, devamının
da olması gereklidir. Çünkü özür yetmez, çünkü hayatlarını
çaldığınız insanların, intihara mecbur ettiğiniz
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Yargı süreci sonuçlanmadı henüz.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
intihar etmek zorunda bıraktığınız, tecritlerde
işkence ettiğiniz gazetecilerin
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) İsterseniz fazla geçmişe girmeyelim, sonra
sıkıntı doğabilir. Fazla geçmişe girmeyelim
isterseniz.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
salt babasını ziyarete gitti diye terörist muamelesi yaparak
elbisesini delik deşik ettiğiniz küçücük çocukların, ailelerin
vebali üzerinizde, onlardan da özür dilemek zorundasınız.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Vebal önemli bir kelime.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Yıllarca hayatını çaldığınız herkesten özür
dilemek zorundasınız.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Ya bizden çalınan hayatlar? Nerede?
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Evet, sizden çalınan hayatlar, değil mi?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Evet, empati yapmayı bilmeli.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Doğru söylüyorsunuz. Ben de o yüzden özür yetmez diyorum.
Başkalarından çalınan hayatların özrünü dilemeyenler
kendilerine özür beklemeyi hak etmiyorlar diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Empati yapma yeteneğinin
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Evet, bugün ülkemizde adalet çözüm süreci gibi buzdolabında değil,
topyekûn derin dondurucuda arkadaşlar. Artık adalet adliyelerde
değil, saray güdümlü adalet saraylarında katlediliyor.
NURSEL REYHANLIOĞLU
(Kahramanmaraş) Saray kadar başınıza taş
düşsün.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
İşte, bugün iki tane dava görülüyor Çağlayan Adliyesinde, ikisi
de yarın Aldatıldık. diyeceğiniz davalardan biridir.
Onca yolsuzluk varken, onca
haksızlık, onca şiddet varken Sadece bize dokunulmasın ama
biz herkese dokunalım. diyorsunuz, yeni çuvallara atacak yeni kurbanlar
arıyorsunuz. Âdeta, bir cadı avı gibi, yepyeni kurbanlara
ihtiyaç duyuyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Biz hiç öyle bakmadık, hayata hiç öyle bakmadık.
ZEYNEP ALTIOK (Devamla)
Ensar Vakıflarında dokunulan çocukların adaleti yerine, âdeta
bir cadı avında, yeni kurbanlar peşindesiniz.
İnsanlık
suçlarında zaman aşımını kutsayarak katillere
müjdeleyen dönemin Başbakanına sesleniyorum: Evet, literatürde özür
de var, yargılanma da var. Kendisi özürle başlasın,
hayırlıdır, hepinize hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 19uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının sonundaki bağlıdır
ibaresinin bağlı olarak gerçekleştirilecektir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI SÖZCÜSÜ
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal konuşacak.
Buyurun Sayın Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, bu yüce Mecliste
olmamızı sağlayan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere tüm vatan şehitlerimizi, yakın zamanda kaybettiğimiz şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyor, yarın kutlayacak olduğumuz Millî
Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı da şimdiden kutluyor,
milletimize hayırlı olsun diyorum.
Ama bir taraftan da bir hukuk
üzerinde kanun görüşüyoruz. Uluslararası işbirliği, adli
iş birliği güzel ama maalesef bizdeki hukuk
anlayışını da bu arada gözden geçirmek lazım.
Kanunun gerekçesinde güzel söylemiş, işte
İş birliği yapacağız, iade yapacağız. ama
ben merak ediyorum, bu kanun, buna dayanak olan uluslararası
anlaşmalar gereği, yurt dışında bulunan, Türkiyeden
kaçmış, teröre bulaşmış veya burada da bültenlerle
aranan kişilerin iadesini sağlamaya da yarayacak mı, pek bir
şey bulamadım. Bilmiyorum, Sayın Bakan da benim gibi
iktisatçı olduğu için, belki bürokratlar biliyordur. Bu konularda
yeni düzenleme var mı? Bunun aceleyle gelmesinin
mantığını da anlayamadım çünkü kanun geldiği
zaman, biliyorsunuz, Reza Zarrabın ya da bizdeki adıyla Rıza
Sarrafın tutuklanması olayı vardı. Gerekçeye baktım,
maddenin gerekçesinde İade talebinin kabul edilebilir olduğuna dair
karar kesinleştikten sonra bu karara istinaden yabancı devletin iade
talebinin yerine getirilip getirilmemesi konusundaki takdir yetkisi
düzenlenmektedir. diyor. Bu takdir yetkisiyle ilgili olarak da değerli
arkadaşlar, mahkemenin iade talebinin reddedilmesi ibaresinden anlaşılması
gereken şeyi söylemiş: Mahkemenin iade talebinin reddine dair
verdiği karar ile mahkemenin iade talebinin kabul edilebilir olduğuna
dair kararı üzerine Başbakanın bu kararı yerine getirmeme kararının
anlaşılması gerekir. diyor. Yani, geçenlerde bir
arkadaşınız söyledi, Oğlan da bizim, kız da bizim;
yasama da bizim, yürütme de, yargı da bizim. dedi ama ya, şimdi,
hâkim karar verdikten sonra, mahkeme karar verdikten sonra hiç olmazsa
mahkemeye başka bir şey yapalım yani bunu böyle yapmak yerine başka
bir formül bulun. Mahkeme karar veriyor İadesi uygundur. diye, ilgili
Dışişleri Bakanı bir görüş bildiriyor, Adalet
Bakanı da görüş bildiriyor ama hâlâ Başbakan Yok, iade
etmeyelim. diyebiliyor. E, o zaman
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Olabilir ya, ülke politikası.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Hayır yani bu iade
ülke meselesi de mahkemeye mi güvenmiyoruz, Adalet Bakanına mı
güvenmiyoruz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkemenin kararı
hukuki olabilir ama ülke yararına olmayabilir.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Arkasından gelirse,
mahkemenin kararı, mahkeme bunu neye göre değerlendirecek? Eldeki
delillere göre de değerlendirecek. Sayın Başbakanın
hassasiyeti neyse iade etmeme de mahkemenin de o hassasiyetinin olması
lazım. Ne diyor? Yüce Türk milleti adına gereği düşünüldü.
dediği zaman mahkeme bunu demiyor.
O zaman ben anlamadım. Tabii, anlamadım
derken biraz da hakikaten medyada yer alan bu soruşturmayla ilgili örnek
vereyim. Geçenlerde bu soruşturma komisyonuyla ilgili
arkadaşlarımızın verdiği önergede konuşurken de
bahsetmiştim, yarım kaldı. Diyelim ki şu anda Rıza
Sarrafın şoförü Ben konuşurum. diyor. Bu davada Amerikadan
istediler, adam da Amerikan vatandaşı, başka bir suç
ortağı var -örnek söylüyorum- bu maddeden faydalanarak Şimdi
vermiyoruz. dediğimiz zaman, eğer mahkeme de verilmesine karar
verirse, Amerika Birleşik Devletlerinin Adalet Bakanlığı
ve mahkemesi sağlam deliller sunduysa Ben bunu vermiyorum. mu diyecek?
Mahkeme bakacak zaten. Bu davayla ilişkisi varsa, bir şeyi varsa
bunların verilmesi lazım. Ben yetkinin bu şekliyle Sayın
Başbakana aktarılmasını, bilmiyorum
Yani bu konudaki uzman
arkadaşlar, Adalet Bakanlığından arkadaşlar bilgi
verebilir ama bunların dayandığı zaten uluslararası
sözleşmeler var biliyorsunuz, suçluların iadesiyle ilgili ikili
anlaşmalarımız var, ülke ülke yapıyoruz ama yetkinin
alınıp bu şekliyle Sayın Başbakana verilmesinin tam
mantığını ben anlayabilmiş değilim.
Mahkemelere güveniyorsak
onların verdiği kararlara da uymamız gerekiyor ama sizin
sıkça yaptığınız gibi, Ben tanımıyorum, ben
uymuyorum. diye en başta Sayın Cumhurbaşkanı söylediğine
göre ya da Yargı da bizim, yasama da bizim, yürütme de bizim.
dediğinize göre, o zaman yine yeni bir keyfiyetin önü açılıyor
demektir.
Her şeye rağmen,
hukukun zaman zaman kanun eliyle burada katledildiğini görmemize
rağmen, yine de 23 Nisan sebebiyle Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Günal.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler arasında
bir anlaşmazlık var, elektronik cihazla yapalım.
İki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Umumi arzu üzerine on dakika
ara verelim.
Kapanma Saati: 17.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
20nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği
Kanunu Tasarısı'nın 20nci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan "otuz gün sonra" ibaresinin "bir
ay sonra" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Musa Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin Tarhan Selina Doğan Mehmet Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Sibel Özdemir
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 20nci maddesinin
(5)inci fıkrasındaki "zorunlu olduğu takdirde"
ibaresinin "zorunlu bulunması hâlinde" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Kadir Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Baki Şimşek Kamil Aydın Erkan Haberal
Mersin Erzurum Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 20nci maddesinin
(6)ncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
(6)
İyiniyetli üçüncü kişilere ait eşyanın yabancı devlete
teslim talepleri yerine getirilmez.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan
Bitlis Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken
konuşacak.
Buyurun
Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine,
AB uyumu ve vize muafiyetini doğrudan ilgilendiren bir yasa
tasarısı görüşüyoruz. Ancak, biz, defalarca şunu ifade
ettik: Kendi ülkemizde insan hakları, hukuk devleti, demokrasi ve iç barışla
ilgili temel meseleleri çözemediğimiz müddetçe buraya istediğiniz
kadar size verilmiş olan ev ödevleriyle ilgili teknik yasal düzenlemeleri
getirin, bu amaca ulaşmak mümkün değil çünkü bu ülkede hâlâ insan
yaşamına bir değer biçilmiyor, önem verilmiyor.
Bölgede yaşananlarla ilgili
düşüncelerimizi bu kürsüden sürekli dile getiriyoruz ama özellikle,
bakın, farklı bir konudan konuşma yapmayı düşünüyordum
ama az önce beni ziyarete gelen Antepten bir ailenin
ızdırabını, defalarca burada ifade etmemize rağmen,
insan yaşamına verdiğiniz değeri göstermesi
açısından yine ifade edeceğim.
Uzun süredir, bir yılı aşkın bir
süredir PKKnin elinde bulunan, alıkonan 20ye yakın asker ve polis
var. Bu insanların aileleri perişan, kimi oğlu için, kimi
eşi için, kimi torunu için defalarca Ankaraya gelip, seslerini duyurmaya
çalıştı. Aylardır, bir yılı aşkın bir
süredir biz çocuğumuzdan haber alamıyoruz, Hükûmet yetkililerine,
devlet yetkililerine görüşmek için gittiğimizde kapılar yüzümüze
kapatılıyor. diyorlar ve HDP dâhil olmak üzere diğer siyasi
partilere gelip Bu konuda bir çözüm bulmanızı istiyoruz. diyorlar.
Bakın, biz, sırf bunun için buraya bir
araştırma önergesi getirip, bu meseleye siyasetüstü, insan yaşamı
üzerinden bir yaklaşım gösterelim dedik yani Mecliste resmî mi olur,
gayriresmî mi olur, bir komisyon kurulsun, bütün siyasi partilerden
milletvekilleri dâhil olsunlar, belli bir çalışma yürütsünler ve bunu
uygulamaya koysunlar, bu asker ve polisleri nasıl alıp ailelerine
ulaştırabilirizin bir arayışı içerisinde olsunlar
dedik. Maalesef, hem araştırma önergemizi reddettiniz hem de bu
konuda bugüne kadar kılınızı kıpırdatmadınız.
Bakın, İsrail devletinin bir askeri için o
dönem ara buluculuk yaptınız. Hamas ile İsrail arasındaki
görüşmelerde Türkiyedeki yetkililer, AKPli yetkililer ara buluculuk
yaptı, bir tek İsrail askeri için bin Filistinli tutsak serbest
bırakıldı. Bu tarz süreçleri işlettiniz ama mesele bu
toprakların kendi evlatlarına gelince maalesef suspussunuz,
kılınızı kıpırdatmıyorsunuz. Çünkü sizin
için o asker ve polisler ancak yaşamını yitirince üzerinden
siyaset yapılması açısından, hamaset söylemleri açısından
âdeta bir siyasi malzeme olarak değerlendiriliyor. O yüzden seçim
meydanlarında elinizi tabut üstüne koyup oradan birtakım milliyetçi
duyguları ayağa kaldıracak çalışmalar yürütüyorsunuz,
yani bunun ötesine geçen hiçbir şey yok. Daha önceki yıllarda
Dağlıcada yaşamını yitirmediği için askerler
parti yetkilileriniz çıkıp Keşke ölselerdi. demişti. Yani
alıkonan askerlerin sağ alınmasıyla ilgili yükümlülük
altında olanlar Keşke o durum olmasaydı da ölselerdi.
açıklamaları yapmışlardı. Yani buna hakkınız
yok, bunu söyleyeyim size. Size, getirdiğiniz zorunlu askerlikten
dolayı sağ salim bir şekilde eğer o çocuklar teslim
edilmişse, emanet edilmişse ve bir yıldır onlardan haber
yoksa buraya çıkıp bunun açıklamasını yapmak
zorundasınız. Hangi çalışmayı yaptınız?
Bugüne kadar niye bu çocuklardan hâlâ haber yok? O aileler niye böyle perişan?
Bunu hepiniz burada ifade etmek zorundasınız.
Bakın, hep klasik olarak hani diyorsunuz ya:
Cenazeden beslendiniz, kandan, savaştan beslendiniz. İşte, en
açık örneği, kim cenazeden, kandan, savaştan besleniyor, ortada.
Sağ olan askerlerin getirilmesi için kılını
kıpırdatmayan bir anlayış savaştan beslenen
anlayıştır. Yani 7 Haziran ve 1 Kasım seçim
sonuçlarını gözünüzün önüne getirin, 7 Haziranda barış
ortamı vardı, HDP yüzde 13 oy aldı, siz yüzde 40 oy
aldınız. Ama 7 Hazirandan sonra savaşı başlattınız,
oluk oluk kan aktı, her gün cenazeler geldi, HDP yüzde 2 puan
düşüşe geçti, siz yüzde 9,5 puan artış gösterdiniz. Yani bu
nedenle de, işte, savaştan, kandan, kaos ortamından
beslendiğiniz için de insan yaşamına maalesef değer
vermemeye devam ediyorsunuz. Özellikle bu sorunla ilgili ricamdır,
siyasetüstü yaklaşın, bir an önce bu çocukların ailelerine
ulaşması için tüm partiler elini taşın altına koysun
diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 20nci maddesinin
(5)inci fıkrasındaki zorunlu olduğu takdirde ibaresinin
zorunlu bulunması hâlinde şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan Haberal (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Erkan Haberal konuşacak.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi,
ülke olarak sıcak gelişmelerin hiç eksik olmadığı
Avrasya coğrafyasının en kritik bölgelerinin birinde
yaşıyoruz. Sadece farklı kültür ve medeniyetlerin
buluştuğu değil, aynı zamanda, ekonomik gelişmenin can
damarlarında dolaşan temel elementi oluşturan enerji
kaynaklarının da doğal geçiş yollarının
kesiştiği bir noktada bulunuyoruz. Bu, tarihî ve coğrafi
vasfımız Türkiyemizin başlı başına bir kilit
konum kazanması için yeterli olmaktadır. Ülkemizin yeryüzünde ender
rastlanan ayrıcalıklı konumu, tabii olarak, hem millî imkân ve
avantajlarımızı hem de millî görev ve sorumluluklarımızı
birlikte artıran bir sonucu beraberinde getirmektedir.
Türkiye, uluslararası alandaki hem ikili hem de
çok taraflı siyasi ve ekonomik ilişkilerinde bu tarihî
mirasların ve temel tercihlerin gereklerini yerine getirmeye
çalışmıştır. Türkiye, 1980li yıllardan günümüze
değin maruz kaldığı yaygın ve vahşi terör
eylemlerine rağmen uluslararası sorumluluklarına bağlı
kalmayı tercih etmiştir. Bunun karşılığında,
özellikle Avrupalı devletlerden yakın destek ve anlayış
yerine, daha çok, eleştiri ve anlayışsızlık
görmüştür. Ülkemizin terörle etkin ve kararlı mücadele için
yaptığı çağrılara çoğu zaman olumsuz cevap
verilmiş, uyarıları ve önerileri göz ardı edilmiştir.
Terör tehdidine sürekli dikkat çeken bir ülke olarak dile getirdiği
şikâyetlere kulaklarını tıkamışlardır.
11 Eylül, terörizmde milat olmuş, Amerika Birleşik
Devletlerine yönelen büyük terörist saldırılar ve daha sonra,
günümüzde de devam eden çeşitli Avrupa başkentlerinde
gerçekleştirilen saldırılar sonrasındaki yaşanan
gelişmeler, bu açıdan da önemli sonuçlar ortaya çıkartmış,
Avrupa Birliği uyum yasalarına, kanunlara, iş birliği
anlaşmalarına temel dayanak oluşturmuştur. Her şeyden
önce, terörün nerede, ne zaman, kimi nasıl vuracağı belli
olmayan kör ve vahşi bir yöntem olduğu bir kez daha
anlaşılmıştır.
İkinci olarak, terörizme karşı ortak,
etkin ve kararlı bir mücadelenin yürütülmesinin zorunlu olduğu
görülmüştür.
Üçüncü olarak, terörizmle uluslararası
mücadelede müşterek kavram ve yöntemlerin tespit edilmesinin
gerekliliği ve bu alandaki çifte standartların
yanlışlığı ispat edilmiştir.
Dördüncü olarak, giderek büyüyen küresel
adaletsizliklerin ve eşitsizliklerin uluslararası terörizmi besleyen
bir zemin yarattığı ortaya çıkmıştır.
Son olarak, özellikle Avrupa Birliği üyesi
ülkelerin her türlü terörizmi ciddiye almaları gerektiği bir kez daha
anlaşılmıştır.
Bugün, birçok terörist örgütünün bazı batı
Avrupa şehirlerini mesken tuttuğu açık bir gerçek olarak gözler
önüne serilmiştir ama bütün bunlara rağmen,
karşımızda, Türk milleti ve devletinin her türlü değerine
ve zenginliğine saldıran bölücü ve yıkıcı terör
örgütlerini mücadele kapsamı içine almakta zorluk çeken, gelişip
serpilmelerinde rol oynadıkları terör canavarının
gölgesinden endişe eden bir Avrupa yönetimi bulunmaktadır. Maalesef,
PKK ve DHKP-C gibi kanlı eylemlerin sahipleri olan terör örgütleri
konusunda hâlâ karar vermekte zorlanmaktadırlar. Türkiye'nin, tabii olarak
böyle bir anlayışı ve yaklaşımı kabul etmesi de
mümkün değildir.
Bugün, başta Avrupa Birliği yönetimi olmak
üzere, Batı dünyası terörizmle mücadelede büyük bir
tutarlılık ve samimiyet sınavından geçmektedir. Bu
sınav, aynı zamanda Türkiye'yi ne kadar dost ve müttefik olarak
algıladıklarının da bir göstergesidir.
Böyle bir çerçevede, uluslararası terörizm ile
onu besleyen kaynak ve sorunlarla da çok yönlü mücadele etmek ve müşterek
politikalar geliştirmek gerekmektedir. Uluslararası terörizme
karşı yürütülmesi gereken mücadele, uluslararası hukuk ve insan
hakları gibi temel değerlere bağlı olarak
sürdürüldüğünde de daha etkili ve netice alıcı olacaktır.
Bu mücadelenin başarılı olabilmesi için başta Avrupa
Birliği, milletlerin eşitliği ve iş birliği temel
ilkesine saygılı olmak zorundadır. İkiyüzlü ve ilkesiz
tutumlarını sürdürerek Türkiyeyle alay geçmekten vazgeçmeli, önce
samimiyet sınavında Ben samimiyim. diyerek bütün ne varsa ortaya
koymalıdır.
Aslında, bir hikâye vardır, yeni
doğmuş tavşan ile yılanın hikâyesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Devamla) İkinci bölümde
anlatayım Sayın Başkan.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bir dahaki sefere
anlatırsınız hikâyenizi.
Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 20nci maddesinin
(2)nci fıkrasında yer alan "otuz gün sonra" ibaresinin
"bir ay sonra" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal Okan Yüksel
(Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
20nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Millî Eğitim Bakanı hakkında
vermiş olduğumuz gensoru üzerinde ve eğitim sistemimizle ilgili
sorunları konuştuğumuz anda iktidar partisi
sıralarında sadece 3-5 milletvekili vardı. Bu
duyarsızlığı gösteren bir paylaşımda bulundum.
Bunun üzerine, İktidar Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Turan
şöyle bir cevap vermiş: Uzun ve sıkıcı
konuşmaları neden dinlesinler ki? Kanun geçmesin diye bir haftada
beş gensoru
Değerli milletvekilleri, yasama organı
olan bu yüce Meclisin ve ana muhalefet partisinin asli görevi Hükûmeti,
yürütmeyi, iktidarı sorgulamak ve denetlemektir. Ama daha önemlisi,
değerli milletvekilleri, özellikle iktidar partisine mensup
milletvekillerimiz, bu yüce Mecliste hiçbir kanun çocuklarımızın
geleceği, korunması ve istismarının
konuşulmasından ve iktidarınız dönemince içini
boşalttığınız eğitim sistemini
tartışmak ve sorgulamaktan daha önemli olamaz. İşte sizin
bu cevabınız, çocuklara, eğitime
bakışınızı ve zihniyetinizi bir kez daha ortaya
koymuştur.
Çocukları ülkemizin geleceği olarak gören
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk onlara duyduğu güven ve sevginin ifadesi
olarak millî bayramımız olan 23 Nisanları çocuklara armağan
etmiştir. Meclisimizin açılışının 100üncü
yıldönümüne 4 yıl kala, 96ncı yıldönümünde, eğitim
alanında ve çocuklarımıza sağlıklı ve umut dolu
bir gelecek sunma konusunda tablo hiç de parlak değildir.
Dün Sayın Bakanın kendisini ve
Bakanlığı savunmak için ortaya koymuş olduğu rakamlar,
vasat bir eğitim sistemimiz olduğu gerçeğini ve nitelikli
eğitim alamayan çocuklarımızın
varlığını örtememiştir. Sayın Bakan
konuşmasında Türkiyenin OECD tarafından yapılan PISA
uygulamasında sürekli olarak aşama kaydeden birkaç ülkeden biri
olduğunu söyledi. İlk kez 2003 yılında
katıldığımız PISA testinde 65 ülke arasında
45inci sırada olmamız bir başarı mıdır?
Matematik alanında ise 2003 yılında 40 ülke arasında
35inci sırada iken son verilere göre ise 65 ülke arasından 45inci
sıradayız. Değerli milletvekilleri, uluslararası
sıralamalarda yükselmek bu mudur?
Bakın değerli milletvekilleri, sizinle
bazı rakamlar paylaşmaya devam ediyorum. Eğitim sistemimiz son
yıllarda laik, bilimsel ve cinsiyet eşitliğini temel alan
çağdaş eğitim ilkelerinden uzaklaştırılmış,
yanlış eğitim politikaları nedeniyle eğitim sistemimiz
giderek tam bir kaosa dönüşmüştür. Bakanlık, iktidara her
koşulda biat edecek dindar nesiller yetiştirme ve
haremlik-selamlık uygulamasıyla toplumsal cinsiyet
ayrımcılığını okullar üzerinden tekrar tekrar
gündeme getirmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı
verilerine göre, erken evlilik ve nişanlılık nedeniyle
eğitimini sürdüremeyenlerin yüzde 97,4ünü kız öğrencilerimiz
oluşturmaktadır. 15-19 yaş arası genç kızların
1inci sıradaki ölüm nedeni hamilelik ve doğumların yol
açtığı sorunlardır. 2013 döneminde uygulamaya konulan
eğitim sistemiyle birlikte 5 yaş okullaşma oranı yüzde
67den yüzde 53,8e gerilemiştir. Yine OECD raporuna göre Türkiye
okuryazarlıkta dünyada 102nci ve ilköğretimde okullaşma
oranında ise 103üncü sıradadır. Yine aynı rapora göre 18
yaş altı tarım işçisi olarak çalışan
çocukların yüzde 50si okullarını terk etmiş, yüzde 57si
okula düzenli gidememektedir. Ve yine aynı raporda Türkiyede
yaklaşık 181 bin çocuk gelin bulunduğu tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, oysaki çocuk
gelecektir; çocuk umuttur; çocuk değişimdir; çocuk yenileşmedir.
Her çocuk başlı başına bir bayramdır. Bu
anlayışla, dünyada ilk kez ülkemizde resmiyet kazanarak Çocuk
Bayramı olarak kutladığımız 23 Nisanlarımızla,
haklı olarak, övünüyoruz. Tüm çocuklarımızı
çağdaş ve modern dünyaya hazırlayabileceğimiz nitelikli bir
eğitim sistemiyle özgür bireyler olarak yetiştirebildiğimiz ve
en önemlisi tüm çocuklarımızı koruyabildiğimiz gerçek bir
Çocuk Bayramını ve iktidarın ısrarla yok saymaya
çalıştığı ulusal bayramlarımızı biz
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında büyük bir coşkuyla
kutlayacağız.
Değerli milletvekilleri, bu
düşüncelerimle, demokrasimizin temel kurumu ve
bağımsızlığımızın güvencesi Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96ncı kuruluş yıl dönümünü kutluyor,
tüm çocuklarımızı sevgiyle kucaklıyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Cevap hakkım var ama
vermiyorum Sayın Başkanım. Hanımefendiye saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Söz talebi
BAŞKAN - Bir oylama yapayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Söz talebimiz var.
BAŞKAN - Söz talebinde mi bulundunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Evet efendim.
BAŞKAN - Tamam, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
21.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, tutuklu bulunan 4 akademisyen hakkında tahliye
kararı verilmesine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Az önce, tutuklu bulunan 4 akademisyenin tahliyesine
karar verdi mahkeme. Bu, gerçekten, beklediğimiz, Türkiye'nin içinde
bulunduğu bu büyük ayıptan kurtaran bir karar.
Maalesef, on dört yıllık AKP iktidarı
boyunca Seninle aynı fikirde değilim ancak senin fikirlerini özgürce
söylemen için hayatımı bile verebilirim. diyen Voltairein iki yüz
elli yıl önce söylediklerinin gerisine düştük. Türkiyeyi
düşünceyi açıklama, en aykırı düşünce de olsa ifade
edilebilme ve bundan dolayı sorumlu olmamayı gerektiren evrensel
düşünce özgürlüğü değerlerinde çağın iki yüz elli
yıl gerisine götüren AKPye karşı neyse ki geçtiğimiz
günlerde Ankarada, bugün de İstanbulda hâkimler varmış.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, aynı hâkim,
tutuklayan hâkim bıraktı Özgür Bey, aynı hâkimler karar verdi.
BAŞKAN Sayın Demirel
22.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, tutuklu bulunan 4
akademisyen hakkında tahliye kararı verilmesine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, bugün
akademisyenlerin serbest bırakılması, bizim için, Türkiye tarihi
açısından önemli bir durum. Bunu görmek gerekiyor. Akademisyenlerin
Bu suça ortak olmayacağız. ya da barış talepleri
doğrultusunda düşüncelerini ifade ettikleri için bugün Türkiyede
gözaltına alınmalarının, tutuklanmalarının,
aslında, bugün tam da bu gündem maddesiyle uluslararası
sözleşmeler ya da Avrupa Birliği uyum yasalarının
tartışıldığı bir süreçte olması gerçekten
ayıp denecek bir durumdu. Ama,
bugün gazetecilerin, akademisyenlerin serbest bırakılması,
tutuksuz yargılanması bizler için umut verici bir sürecin
başladığını gösteriyor. Ama, şu anda
düşüncelerinden dolayı siyasetçilerimiz, gazetecilerimiz ve
avukatların hâlâ cezaevinde olduğunu bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Bu sürecin, düşüncesini ifade edenlerin ya da bir propaganda
olarak ifade ettiğini dile getirenlerin, gerçekten, yargı önünde
aslında düşüncelerini ifade ederken bu sürecin bir düşünce
özgürlüğü olduğunu ve siyaset yapma önündeki engellerin ortadan
kaldırılması gerektiğini ifade ederek tekrar 4 akademisyen
Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya ve Meral Camcıya
geçmiş olsun diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı
23.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 4 akademisyen hakkında
tahliye kararı verilmesinin AK PARTİnin yargı üzerinde tahakküm
kurduğu şeklindeki siyasi yaklaşımın ne kadar
tutarsız olduğunu gösteren bir örnek olduğu ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
4 akademisyen önce tutuklandı, bir süre sonra
bırakıldılar. Tutuklandıklarında çok siyasi
spekülasyon yapıldı AK PARTİ iktidarı bunları
tutuklattı, tutuklattırdı. diye. Şimdi de
bırakıldılar. AK PARTİ iktidarı yerinde duruyor.
Buradan ses veriyorlar saray diye. Saray dediğiniz yerdeki adam da
yerinde duruyor. Mahkemeler de yerinde duruyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müebbet mi olacak?
Yatacağı kadar yattılar zaten, bir imzaya üç ay yattı
insanlar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Peki ne değişti?
Dün tutuklandılar, bugün bırakıldılar. Şunu söylemek
istiyorum: Eğer AK PARTİ iktidarının bu konulara
ilişkin iddia edildiği gibi, speküle edildiği gibi bir
tavrı olsaydı o insanlar hâlâ içeride olurlardı yahut da
istikrarlı bir şekilde belli bir durum olurdu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Müebbet mi yatacaklar bir imza
için?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hayır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Voltairee ne diyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Mahkemeler
tutuklamış ve neticede serbest bırakmışlardır. Tamamen
yargıya ait bir iştir. Ben sadece bu konu çerçevesinde AK
PARTİye yönelik onun Yargı üzerinde tahakküm kuruyorlar, onlar
tutuklattırıyorlar. şeklindeki siyasi yaklaşımın
ne kadar tutarsız olduğunu gösteren bir örnek olduğunun
altını çiziyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yerimden de olabilir, kürsüden de olabilir.
BAŞKAN Lütfen yerinizden açıklama
yapın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yaptı zaten, o
yüzden açıklama yaptı Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri
konuşuyor, birisi konuştuğu zaman bir diğeri mutlaka
konuşacak diye bir kaide yok.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir usul
de yok zaten, yeni icat edildi bu usul, bu döneme has oldu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
her gelen bu konuda açıklamasını yaptı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yani grup
başkan vekili olmak milletvekilinden ayrıcalıklı bir
konumda olmak değil ki Başkanım.
BAŞKAN Öyle oldu maalesef.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir
şey yok İç Tüzükte, göstersinler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Her gelen geliyor, iki saat üç saat
sonra geliyor, sisteme giriyor, Bana bir söz ver. Böyle bir şey yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bravo Ramazan Bey.
BAŞKAN Bir grup başkan vekili daha
konuşmaya başlamadan öbür grup başkan vekili sisteme girmeye
başlıyor belki bir şey söyler diye.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama bir grup
başkan vekili diye diye bu yol oldu Başkanım, yol oldu, yol.
Yolsuzluk yol oldu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel sizi
dinliyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, sonra biz de
mi konuşalım Başkanım bir daha?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ramazan Bey, sisteme nazar
değdirdi efendim muhalefeti susturmak
BAŞKAN Sizin sesinizden biz dinleriz. İsterseniz
gür sesinizle...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur ama bu sefer
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Zabıtlara
geçsin Özgür Bey.
24.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bir kez şöyle bir
şey var: Kürsüde bir eski grup başkan vekili, yanında kendi
partisinden 2 grup başkan vekili, Ramazan Can Bey grup başkan
vekillerine ayar veriyor, bu da nasıl bir şey anlamadım.
BAŞKAN Hiç öyle bir şey yapmıyor,
düşüncesini söyledi, öyle bir şey yapmadı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayar vermiyor, İç
Tüzüke davet ediyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Yapmadı, öyle bir şey
yapmadı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, şunu söyleyelim,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu ifade ediyoruz: Başta
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu o akademisyenleri hedef gösterip veya gazeteciler için Onu öyle
bırakmam. dedikten sonra tutuklanırsa, bu akademisyenleri hedef
gösterip onlara Bunun hesabını verecekler. derse
tutuklandıklarında bu eleştirileri alırsınız. Bir
imzanın cezası müebbet olacak değil tabii, şimdi serbest
bırakılmalarında da kendinize bir paye çıkarıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Paye
çıkarmıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eğer 2016da bir ülkede
akademisyenler, hangi görüşü açıklıyor olurlarsa olsunlar
tutuklanmayla sonuçlanıyorsa iktidarın a-yı-bı-dır! Bu
kadar.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 21inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki verilen kişinin ibaresinin
verilenlerin şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Erhan
Usta Kadir
Koçdemir
İstanbul Samsun Bursa
Erkan Haberal Kamil Aydın Baki Şimşek
Ankara Erzurum Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinin (3)üncü fıkrasında
yer alan yedi günü geçmemek üzere ibaresinin beş günü geçmemek üzere
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Okan Yüksel Musa
Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Mehmet Gökdağ Selina Doğan Tahsin Tarhan
Gaziantep İstanbul Kocaeli
Elif Doğan Türkmen
Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 21inci maddesinin
(3)üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Transit geçişin yirmidört saatten fazla
sürmesi ve bu nedenle kişinin hürriyetinin kısıtlanması
ihtiyacının ortaya çıkması durumunda, sulh ceza hâkimince
transit geçişin sağlanması amacıyla üç günü geçmemek üzere
geçici tutuklama kararı verilebilir.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet Ali Aslan Mahmut Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN
Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Adıyaman konuşacak.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az
önce, Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken, PKKnin elindeki polis ve
askerlerin durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Doğrusu, AKP
iktidarı, sadece PKK elinde bulunan asker ve polisleri aslında feda
etmiyor ya da boş vermiş değil. Ben, başka bir askerin
durumunu aslında gündeme getirmek istiyorum. Bakın, 1 Eylül 2015
tarihinde Kilisin Ardıçlı köyü yakınlarında Şehit
Mehmet Hudut Karakolunda görevli sınırın sıfır
noktasında bekleyen askerlerin üzerine Suriyeden açılan ateş
sonucu Yusuf Beylem isimli bir asker yaşamını yitiriyor. Yine,
aynı olayda Iğdırın Aralık ilçesine bağlı
Aşağı Aratan köyünden er Sefer Taş ise yaralanıyor ve
sınırı geçen IŞİD teröristleri bu yaralı askeri
yanlarına alarak Suriyeye götürüyorlar. Şimdi, o günden bu güne yani
1 Eylül 2015 tarihinden bu tarafa bu yaralı Iğdırlı asker
Sefer Taş IŞİD teröristlerinin elinde. Şimdi, bu konuya
ilişkin Millî Savunma Bakanlığına bir soru önergesi verdik:
Bu asker sağ mıdır? Sağsa buna ilişkin
Bakanlığın bir girişimi var mıdır ya da Millî
İstihbarat Teşkilatının bir girişimi var
mıdır, bir çabası var mıdır? Maalesef, bu soru
önergemize bir cevap verilmedi. Yine -askerin ailesiyle
yaptığımız görüşmelerde- gerek Millî Savunma
Bakanlığı gerekse Genelkurmay düzeyinde aileye çocuklarına
ilişkin bugüne kadar bir bilgi verilmiş değil. Devlet
yetkilileri aileye çocuklarının sağ olup
olmadığına, bu konuda bir girişimlerinin olup
olmadığına dair bir bilgi vermezken Rus haber ajansı
Sputnikte askerle ilgili detaylı bilgiler çıkıyor. Sputnik
haber portalına göre de IŞİDin, kaçırdığı
asker Sefer Taşın serbest bırakılması için,
MİTle yapılan görüşmelerde, 200 üyesinin serbest
bırakılması karşılığında Sefer
Taşı serbest bırakacağını söylüyor. Böyle bir
iddia Sputnik haber ajansında yer aldı. Buna ilişkin de soru
sorduk, yine Millî Savunma Bakanlığından soru önergemize bir
cevap yok.
Şimdi, yine yakın
tarihte ZER News haber ajansında askere ilişkin başka bir haber
çıktı. Kaçırılan askerin Rakkada bir cezaevinde
olduğu ve yakın zamanda IŞİD teröristlerinin kontrol
ettikleri bir dergi olan Konstantiniyye
adlı dergide resimlerinin yayınlanacağı şeklinde bir
iddia, bir haber dolaştı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, az önce
grup başkan vekilimiz izah etti. Bu PKKnin elinde bulunan asker ve
polislere ilişkin partimizin bütün çabalarına, bütün önergelerine
rağmen bu askerlerin kurtarılmasına ilişkin maalesef bu
Meclisten bir komisyon, bir çaba çıkmadı ama öte taraftan
IŞİDin elinde olan bu askerin akıbetine ilişkin de bir
gelişme, bir çaba yok. Oysa bu askerin ailesi, babası, zorunlu
askerlik kapsamında sağ salim çocuğunu devlete teslim
etmiştir ve sınırda nöbet tutarken yanında bir
arkadaşı IŞİD teröristlerince şehit düşürülürken
kendisi de yaralı olduğu hâlde esir alınmış. Aradan
sekiz ayı aşkın bir süre geçti, bu asker hâlâ yaşıyor
mu, sağ mı, gerçekten bu haber sitelerinde çıkan haberler
doğru mudur? En azından bu alanda kamuoyuna açıklama
yapılmasa dahi askerin ailesine ilgililerin bir bilgi aktarması
vicdani bir görevdir.
Buradan bir kez daha Millî Savunma Bakanlığına
çağrıda bulunuyorum: Askerin akıbetine ilişkin lütfen
kamuoyuna ve ailesine bir açıklamada bulunun diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinin (3)üncü fıkrasında
yer alan yedi günü geçmemek üzere ibaresinin beş günü geçmemek üzere
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gökdağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Elif Doğan Türkmen konuşacak.
Buyurun Sayın Doğan Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Değerli milletvekilleri, yarın 23 Nisan,
çocuklarımıza armağan edilen bir bayram ama bu ülkenin gençleri
de var. 18 Nisanda Sayın Başbakanımıza şu konuda bir
soru önergesi verdim: LYS sınavına girme konusunda başvuru
süresini geçiren gençlerimizle ilgili ÖSYMnin süre uzatımı
yapıp yapmayacağı hususunda. Henüz bu konuda bir cevap
alamadım ama ÖSYM Başkanıyla telefonla görüştüm, bana
şunu söyledi: Biz bu işe kurumsal bakıyoruz. 2012de bir süre
uzatımı yaptığını söylediğimde de Evet, o
zaman oldu ama artık yapmayacağız. dedi. Ben de
kurumsallaşmaya önem verdiğimi ama bu ülkede yüzlerce, binlerce
gencin çoğunun ana babasının belki de ekmeğinden,
aşından keserek o çocukları üniversite kazansın diye ciddi
bir emek sarf ettiklerini ve bu çocukların bir yıl yaşamdan geri
kalacaklarını ve aileler açısından da büyük problem
olacağını dile getirdim ve telefonu kapattım ama bugün
gördüm ki ÖSYM bazı doğu ve güneydoğu illerinde LYSye
başvuru süresini uzatmış ve 3 Mayısa kadar başvuru
yapabilecekler.
Şimdi, burada sormak istiyorum. Öncelikle,
LYSyle ilgili doğu ve güneydoğuda sürenin
uzatılmasını olumlu buluyorum ve bu konuda da ÖSYM
Başkanımıza burada teşekkür etmek istiyorum ama Türkiyede
sadece doğu ve güneydoğudaki gençlerimize tanınan bu
ayrıcalık, Akdeniz Bölgesinde, İç Anadolu Bölgesinde,
Karadeniz Bölgesinde, Egede ve Trakya bölgesinde yaşayan, ÖSYMye
başvuramayan gençlerimiz için niçin tanınmıyor? Ülkemizdeki
gençlerimizi yaşadıkları, ikamet ettikleri bölgelere göre
ayrı ayrı mı değerlendirmek durumundayız?
Buradan Sayın Başbakana ve Sayın ÖSYM
Başkanına seslenmek istiyorum: Doğu ve güneydoğu için
yapmış olduğunuz LYSye başvuru süresini lütfen diğer
bölgelerimizi de şamil olacak şekilde uzatınız. Aksi
takdirde, süresini kaçıran diğer bölgelerde yaşayan gençlerimiz
şunu düşünecekler: Biz bu ülkenin zenci evlatları
mıyız? Bu düşünceyi bir an önce gençlerimizin zihninden
silmemiz lazım. Bu nedenle, size, tarafıma gönderilen bazı
mesajları okumak istiyorum, bugün geldi. Neden LYS başvuruları
sadece doğu için açılıyor? Bizim için neden böyle bir şans
tanınmıyor? Biz bu ülkenin geleceği değil miyiz?
Başka bir mesaj: Aldığınız karara çok sevindik, lakin
sevincimiz sadece doğuda. Lütfen tüm Türkiye için
Yine, bir mesaj daha
okuyacağım: Sadece doğuda değil, biz de istiyoruz. Ek
süre için gençlerinize sahip çıkın. Yarın 23 Nisan. Bugünün
çocukları yarının gençleri. Bir kez daha seslenmek istiyorum.
Hepimiz anne ve babayız, empati yapmak durumundayız. Sayın
Başbakan, doğu dışında diğer bölgelerde
yaşayan LYSye başvuru süresini kaçıran gençlerimiz için de bu
süreyi uzatınız, aksi takdirde bu gençlerimizin veballeri üzerinize
olacaktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 21inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki verilen kişinin ibaresinin
verilenlerin şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Haberal (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Erkan Haberal konuşacak.
Buyurunuz Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Yarım bırakmıştınız,
hikâyeniz de vardı.
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yarım bırakmıştım, o zaman
fıkramla başlayayım.
Avrupa Birliği, samimiyet
dedik, samimiyet
sınavı dedik, Avrupa Birliğinin ne olduğunu
anlatalım: Yeni doğmuş bir tavşanın ve yılanın
bir hikâyesi var. Henüz gözleri açılmamışken tavşan ve
yılan karşılaşırlar, kim olduklarını
tanımak için de birbirlerine dokunurlar. Yılan, tavşana dokunur
Sıcak kürkün var, bıyıkların var, uzun kulakların var
sen tavşan olmalısın. der. Yılana pençeleriyle dokunan
tavşan da Kaygansın, yerde sürünüyorsun, çatallı bir dilin var,
omurgan yok sen Avrupa Birliği olmalısın. der. Siz bunu her
şeye uyarlayabilirsiniz. Avrupa Birliği, Milliyetçi Hareket
Partisinin gözünde budur, daha önce de böyleydi, bugün de aynıdır.
Değerli milletvekilleri, terörün dini,
milliyeti, yöresi ve ülkesi yoktur. Terörist eylemler utanç verici,
aşağıların da aşağısı bir
saldırganlık örneğidir. İnsan hayat ve varlık haklarına
yönelik eylemler bir katliamdır, insanlık suçu ve ayıbıdır.
Siyasi mücadele ve araçları şiddet ve şiddet
vasıtalarından tamamen farklı mahiyet
taşımaktadır. Bu bakımdan terör bir siyasi faaliyet
değil meşruiyeti olmayan, ahlaki değer taşımayan rezil
bir yöntemdir. Terörist ise insanlık düşmanı canilerin kolektif
adıdır. Ama ne zaman? Avrupa Birliğine dokunduğu zaman.
Dolayısıyla terör örgütlerinin boyutlarıyla eylem
alanlarının biçimlerinin niteliği terörizm gerçeğini
değiştirmeyecektir. Terörü uluslararası siyasetin bir aracı
olarak görmek, terörü uluslararası hâle getirmek ve cinayetleri
yaygınlaştırmak anlamını taşımaktadır.
Terör dünya çapında bir tehdit ve insan hayatına yönelmiş yok
etme eylemi olduğu için teröre karşı uluslararası
müeyyidesi olan bir siyasi, hukuki ve pratik eylem zemini oluşturmaya
ihtiyaç vardır. Terörü destekleyen ülkelere karşı
uluslararası toplum yaptırımlar uygulamalı, terör
suçlularını insanlık suçlusu ilan edip bireysel suçların
dışında bütün insanlığa karşı
işlendiği için bu eylemlerden dolayı da ayrıca
yargılanmalıdır.
Avrupa Birliğinin bu alandaki lekeli ve utanç
verici sicilinin satır başları vardır. Kopenhag Kriterleri
ve Avrupa normları adı altında PKK terör örgütünün siyasi
taleplerinin sözcülüğünü ve Türkiye nezdindeki takipçiliğini yapan
Avrupa Birliği üyeleri kırmızı bültenle aranan PKK yönetici
ve militanlarına kucak açmıştır. Bunlara kendi
topraklarında rahatça faaliyet göstermeleri için resmî himayeleri
altına almışlardır. El Kaide ve benzeri yabancı terör
örgütlerine, militanlarına karşı göz açtırmayan sert
tedbirlerini tereddütsüzce uygulayan, finans kaynaklarını kesen,
örgütlenmelerini ve faaliyetlerini çökerten Avrupa Birliği ülkeleri her ne
hikmetse aynı kararlılığı PKK konusunda
göstermemiştir, PYD konusunda göstermemiştir, sadece göstermelik
olarak birkaç tane militanın iadesiyle yetinmişlerdir. PKK ve Türkiye
orijinli diğer terör örgütlerinin yönetici kadrosu uzun
yıllardır Avrupa Birliği ülkelerinde resmî koruma altında
barınmakta, bunların yayın organları, Kopenhag
Kriterlerinin ve AB normlarının sağladığı özgürlük
ortamında açıkça terör propagandası yapmaktadırlar. Sadece,
Belçika temyiz mahkemesinin DHKP-C örgütü ve Sabancı suikastı
sanıkları hakkında verdiği utanç verici karar bile
Avrupanın çirkin yüzünü gösteren bir ibret vesikası olmuştur.
Ülkeleri, ülkemizi kan gölüne çeviren her türlü eylemi yapan bütün
teröristlerin neden olduğu eylemler kendi başlarına geldiği
zaman terörist muamelesi yapmıştırlar. Bugün bunun için de
müsaadenizle aslında bir latife yapayım. Bu konuyu en iyi
canlandıran siyasi latife bir sarhoş adam benzetmesi bence; Avrupa
Birliğinin terörle mücadelesi için bence önemli bir şey, denk geliyor
birbirine.
Sayın Başkanım, otuz saniyem dünden
var.
BAŞKAN Efendim, anlamadım?
ERKAN HABERAL (Devamla)
Otuz saniye alacağım var dünden, onu hatırlattım.
BAŞKAN Ben hiç
hatırlamıyorum öyle bir şey.
ERKAN HABERAL (Devamla) Bir
sarhoşun sokak lambası direğine sarılmasına benziyor
Avrupa Birliğinin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Efendim, bir fıkra anlatıyor.
BAŞKAN Sayın
Haberal, başka bir sefere. Hep fıkra anlatırken böyle süreniz
bitiyor, başka sefere kalıyor. Onu da başka bir maddeye
bırakalım.
ERKAN HABERAL (Devamla) Efendim, böyle
öğrettiler. Sayın Başkanım, böyle öğrettiler, Sona
ayır. diye.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Haberal.
ERKAN HABERAL (Devamla) Efendim, bu konuyu en iyi
canlandıran bir latife dedim, sarhoş adam benzetmesi. Avrupa
Birliğinin terörle mücadele için adli iş birliği içine girmesi,
bir sarhoşun sokak lambası direğine sarılmasına
benziyor; aydınlanmak için değil ama ayakta durmak için. Avrupa
Birliği de ayakta durmak için Türkiyeye sarılmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Haberal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
22nci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 22nci maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan "en az dört ay" ibaresinin "en az üç ay" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Musa Çam Lale
Karabıyık
Eskişehir İzmir Bursa
Tahsin Tarhan Selina Doğan Mehmet Gökdağ
Kocaeli İstanbul Gaziantep
Şenal Sarıhan
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 22nci maddesinin
(1)inci fıkrasının başına "Ülkemizde
işlenmiş bir suç sebebiyle" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Kamil Aydın
İstanbul Konya Erzurum
Zihni Açba Emin Haluk Ayhan Fahrettin Oğuz Tor
Sakarya Denizli Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 22nci maddesinin
(3)üncü fıkrasının (c) bendinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan Mizgin Irgat
Bitlis Batman Bitlis
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 22nci maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Tasarının 22nci maddesi bir
istisnayı içermekte. Bizlerin her tasarı için dile getirdiğimiz
gibi, istisnalar aslında söz konusu yasaların en sorunlu
alanıdır çünkü istisnalarla neyin kastedildiği, neyin amaçlandığı,
neyin hedeflendiği çok iyi anlaşılamamaktadır;
dolayısıyla, buradaki millî güvenliğin ve uluslararası
ilişkilerin zarar görmesi ihtimali çok net değildir. Burada ne
kastedilmektedir? Burada dolayısıyla siyasete yargıya müdahale
etme yetkisi sunulduğu çok açıktır. Buradaki istisnayı da
diğer istisnalarda dile getirdiğimiz gibi tehlikeli ve müdahaleyi
açıkça anlatan bir madde olarak kabul ediyoruz.
Bugün, bundan yaklaşık yüz on sekiz
yıl önce Kahirede kurulmak zorunda kalan Kürdistan isimli gazetenin
kuruluşunu ve o günden bugüne gerçekleri karanlıkta bırakmayan,
gazetecilik hayatında kendi gerçekliğini ve doğruları
söyleme adına hayatını kaybeden, bedel ödeyen herkesi
saygıyla anıyorum. Ape Musaları, Ferhat Tepeleri, Gurbettelli
Ersözleri buradan anmak istiyorum çünkü hayatları pahasına, cezaevleri
pahasına Gerçekler karanlıkta kalmasın. diye mücadele eden bu
insanları anmadan geçemeyeceğim.
Tabii, Kürdistan gazetesinden sonra Türkiyede de
gazetecilik tarihi bir sürü karanlık dosyayla ve baskıyla bugüne
kadar devam etmektedir. Sabah saatlerinde bu konudaki önergemiz reddedildi ama
biz bu gerçeklerin açığa çıkması gerektiğini çok iyi
biliyoruz. Kapatılan 6 gazete, bombalanan gazete binaları,
hayatını kaybeden gazeteciler Metin Göktepeleri, Ferhat Tepeleri
halkımız unutmadı. Dolayısıyla tüm baskılara
rağmen, tüm gözaltılara rağmen mesleğini sürdürmüş
olan tüm gazetecileri de buradan anmak istiyorum.
Bugün, adaletle ilgili bir tasarıyı
tartışıyoruz. Sabahtan beri konuşmaları dinledim,
evet, bugün Yargıtay tarihî bir karara imza attı, Ergenekonla ilgili
kararını açıkladı. Söz konusu dosyada yapılan
işlemlerin tamamını yani usulden ve esastan bozdu.
Dosyaların, soruşturma aşamasından tutalım
yargılama aşamasına kadar bir dizi hukuka
aykırılıklarla yapıldığını dile
getirerek söz konusu delillerin hukuka aykırı şekilde
toplatıldığını ve dolayısıyla aslında
bir örgütün olmadığını dile getirdi. Bu kararı öven
sayın konuşmacılar bütün bunları dile getirirken aynı
tarihte, aynı mahkemelerde aynı hâkim ve savcıların
yürütmüş olduğu KCK dosyalarını ise eleştirmeden
konuşmalarını bitirdiler. Oysaki bu Ergenekon
dosyalarının hukuksuzluğunu yaşayan, yaşatan ve bunun
mağduru olan yüzlerce insan KCK adı altında cezaevlerinde
ailelerinden kopartıldı ve çok sıkıntılı bir
süreç yaşadı. Yani burada kürsüde anlattığınız
her şeyi -evet, Sayın Balbay tam karşımda- o
acıların tamamını birlikte yaşadık aslında.
Bakırköyde, Silivride, Türkiyenin birçok yerinde KCK adı
altında siyaset yapan siyasetçiler, avukatlık yapan avukatlar,
gazetecilik yapan gazeteciler gözaltına alınıp tutuklandı
ve hâlâ davaları devam etmekte ve en kötüsü burada yargının
herkes için eşit uygulanması gerekirken, ayrımcı kararlarla
davalar devam ederken Yargıtay KCKyi terör örgütü olarak ilan ederek
yargıya müdahale etmiş ve şu anda haksız, hukuksuz bir
şekilde sürdürülen davalarda yüzlerce yıla varan cezalar
verilmiş durumda.
Dolayısıyla, biz, aynı
eleştirilerin KCK dosyaları için de yapılması
gerektiğini düşünüyoruz. O dönemin iktidarı, o dönemin
savcıları, hâkimleri bugün adalet arayışında kendilerinin
haksızlığa uğradığını dile getirmekte.
Biz biliyoruz ki bugün aynı operasyonları sürdürenlerin, aynı
tutuklama, gözaltı furyalarıyla siyaseti baskı altına almak
isteyenlerin de yarın aynı yargıyla karşı
karşıya kalacağını düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
MİZGİN IRGAT (Devamla) - Bu temelde
özgürlüklere ve temel hak ve insan haklarına saygının bu
Meclisin bir kuralı olması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
konuşmacı benden de söz ederek bir değerlendirme yaptı.
İzninizle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, evet, KCKdan bahsetti.
BAŞKAN - Ne dedi sataşma konusunda?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Balbay tam karşımda duruyor, konuşmasında bazı bizim
davalara değinmedi. dedi, KCK davasına...
BAŞKAN Bu bir sataşma değil
yalnız Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Ama
BAŞKAN Yerinizden bir dakika söz vereyim bir
açıklama yapın.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) İki
dakika sadece izin verirseniz
BAŞKAN Ama bir sataşma değil bu
Sayın Balbay, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sataşma
değil. diye değerlendiremeyiz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sataşma
diye değerlendiremeyiz, doğru!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şöyle bakalım:
Sayın Balbay
BAŞKAN Evet, bunun değerlendirme yetkisi
bende, lütfen Sayın Özgür Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ama
benim de böyle bir görevim var takdir edersiniz.
Şimdi, sayın konuşmacı,
konuşmasında eğer dikkatle dinlenirse şunu söylüyor:
Sayın Balbay kendi uğradığı mağduriyetleri
söylüyor ama bir başka davayı görmezden geliyor. diyor.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Benim çok
hassas olduğum bir konuda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu en hassas olduğu
konuda. Bir de biz Sayın Balbaya bu kürsüde yaklaşık bir üç
yıl borçluyuz efendim, onu da takdir ederseniz.
BAŞKAN Peki. İki dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
Son cümle önemliydi.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Bitlis Milletvekili Mizgin
Irgatın 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın üyeler; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Ben 9 Aralık 2013te Sincan Cezaevinden
çıktığımda kapıda Ben cezaevinden kin ve nefret üreterek
değil gelecek üreterek çıktım. Herkes için hukuk istiyorum ve bu
kapıları açın. demiştim, hâlâ da o düşüncedeyim.
Biraz önce beş dakikalık konuşma süresinde de hepinize hitaben
hukuksuzlukları dile getirdim ve kimi Adalet ve Kalkınma Partisinden
milletvekilleri de Şurada haklısın ama şu yanı yok
mu? diye ama özünde hak verdiler. Sayın HDPli üye
arkadaşımızın değerlendirmesi için de şunu
söyleyeceğim: Ben hapisten çıktıktan sonra ilk gittiğim
davalardan biri KCK davasıydı; Sayın Demirtaş da
oradaydı. Ben o davadaki hukuksuzluklara da karşı
çıktım. Gerçekten o davanın iddianamesini de okudum.
İddianamede önce Özgürlükler var. denmiş sayın AKPli
milletvekilleri ve Örgütlenebilirsiniz, dernek kurabilirsiniz. denmiş.
Pek çok insan da buna dayanarak başvurmuşlar, dernekler
kurmuşlar, hatta faaliyetlerde bulunmuşlar, sonra onlar terör
faaliyeti sayılmış. Gerçekten katmerli bir hukuksuzluktur. Ben
onlara da yeri geldikçe değindim. Bana ayrılan sürede değinmem
de gerekebilirdi, onun da altını çiziyorum.
Son olarak şunu vurgulamak isterim sayın
milletvekilleri: Ergenekon davası -gerçekten altını çiziyorum-
bir darbe davası değildi. Eğer darbeler
araştırılacaksa ben de varım. Son sözüm de şudur: En
kötü meclis bile kapalı bir meclisten iyidir. Bu değerlendirmemin de
altını çiziyorum. Bu konuda, önümüzdeki günlerde Ergenekon
davasında gerçekten bütün hukuksuzluklara hayır diyelim diyorum. 4
akademisyenin serbest bırakılmasını sevinçle
karşılıyor, en azından özgürlük her şeyden iyidir
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 22nci maddesinin
(1)inci fıkrasının başına Ülkemizde
işlenmiş bir suç sebebiyle ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 22nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım.
Konuşmama başlarken, millî irademizi
doksan altı yıl evvel tüm dünyaya ilan etmiş olan Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve kurucu Meclis üyelerimiz başta olmak üzere, bugünlere
gelmemize vesile olan ecdadımızı saygı, minnet ve rahmetle
yâd ediyor, bugün aynı ruhu samimiyet ve bağlılıkla
yaşatan değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ve
milletimizin 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türk milletine duyulan sevgi ve saygının eşsiz bir tezahürü,
millî iradeye sadakatin, millî egemenliğe
bağlılığın ve meşruiyete verilen önemin bir
kanıtıdır. Milletimiz kendi geleceğine bizzat kendisinin
yön vereceğini 23 Nisan 1920de göstermiştir. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün sözleriyle, Büyük Millet Meclisi bizi yaşatmamak isteyenlere
karşı yaşamak hakkımızı müdafaa etmek üzere
toplanmıştır. 23 Nisan 1920, asırlarca vatan
topraklarının istilasını hedefleyen, Türksüz Anadolu
özlemiyle yanıp tutuşan sömürgeci güçlere karşı bir mesaj
ve tutarlı bir duruştur.
Türk milleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi
vasıtasıyla köleliğe meydan okumuş, tutsaklığa
başkaldırmıştır. Nitekim, ilk Meclisin
açılış konuşmasını yapan Sinop Mebusu Şerif
Bey'in "Tam bağımsızlıkla yaşamak
kararlılığında olan, ezelden beri hür ve
bağımsız yaşayan milletimiz, bu esareti kesin ve
kararlı bir biçimde reddetmiş ve derhâl vekillerini toplamaya
başlayarak yüce Meclisini vücuda getirmiştir." sözleri bu
anlayışı açıkça gözler önüne sermiştir.
Bu vesileyle, 21inci yüzyılda hâlâ açlık,
sefalet, terör, iç çatışma ve kontrolsüz göç nedeniyle
çocukların öldüğü bir dünyada, açlık ve şiddetin son
bulmasını, gerçek ve kalıcı barışın,
huzurun, mutluluğun ve kardeşliğin egemen olmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı,
içeriği daha önce ikili anlaşmalar ve bir kısım kanunlarla
iç hukukumuzda yer alan hükümleri kodifiye eden bir düzenlemedir. Özel
nitelikli konuları ve hukukumuza ilk defa girecek bazı
kavramları da içermektedir.
Günümüzde teknoloji ve iletişim alanındaki
gelişmeler sonucu ülkeler arasındaki sınırlar neredeyse
kalkmış ve birçok devletin vatandaşları başka
ülkelerde yaşamaya, iş yapmaya ve çalışmaya
başlamıştır. Bu gelişmelerin sonucu olarak suçlar da
küreselleşmiştir.
Özellikle örgütlü suçlarda örgüt
mensuplarının suç işledikten sonra diğer ülkelere
kaçtıkları bilinmektedir. Bugün, yuvalandığı ülkeden
bir başka ülkeye zarar veren terör örgütleri bulunmaktadır. İç
huzursuzlukların ve çatışmaların olduğu ülkeler, bu
terör örgütleri için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Türkiye, içinde
bulunduğu coğrafya ve uygulanan yanlış politikaların
bir sonucu olarak, bu anlamda önemli risklerle karşı
karşıyadır. Bu nedenle tüm devletler gibi Türkiye de
sınıraşan örgütlü suçlarla mücadelede uluslararası iş
birliğine önem vermek durumundadır. Nitekim, Türkiye, bu çerçevede
uluslararası adli iş birliği alanında diğer ülkelerle
çok sayıda ikili ve çok taraflı sözleşmeye imza koymuştur.
Tasarının
görüştüğümüz 22nci maddesinde, yabancı ülkede bulunan bir
kişinin Türkiyeye iadesine ilişkin talep ve şartlar
düzenlenmiş, adli mercilerin soruşturma veya kovuşturmanın
sonuçlandırılması ya da mahkûmiyet kararının
infazı için yabancı ülkede bulunan ve hakkında yakalama veya
tutuklama kararı verilen kişilerin iadesini isteyebileceği ifade
edilmiştir. Madde kapsamında bir yıl ya da daha fazla hapis
cezasını gerektiren suçlardan dolayı failin iadesinin
istenebileceği, kesinleşmiş mahkûmiyet kararının
infazı içinse bir ya da daha fazla suçtan en az dört ay
kesinleşmiş hapis cezasının bulunması gerektiği
ifade edilmiştir. Madde gerekçesinde ise bir kişinin Türkiye'ye
iadesine ülkemizde işlenmiş bir suç sebebiyle
başvurulacağı belirtilmiştir. Maddede yer almayan bu ifade
madde içeriğinden anlaşılabilir olmakla birlikte, aynı
ibareye madde metninde de yer verilmesinin uygulamada doğabilecek
tereddütleri gidermek bakımından uygun olacağını
değerlendiriyoruz.
Bu yönüyle bir eksikliğin giderilmesine
katkı sağlayacağını düşündüğümüz önergemize
destek vermenizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 22nci maddesinin (2)nci fıkrasında yer
alan "en az dört ay" ibaresinin "en az üç ay" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Şenal Sarıhan (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Şenal Sarıhan konuşacak.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli arkadaşlar,
Değerli Başkan, değerli Kâtip Üyeler ve Meclisimizin
değerli çalışanları; ben aslında bu madde üzerinden
bir somutu sizlerle konuşmak istiyorum.
Burada bulunan bütün
arkadaşlarımızın anımsayabileceği yirmi üç
yıldır devam etmekte olan bir Sivas davası var, Sivas
katliamı davası. Bu dava, 35 insanın yanarak ölmesine neden
olmuş bir olay üzerine kurulu bir dava. Davayla ilgili olarak yurt
dışına çıkmış olan ve sayıları Adalet
Bakanlığınca da belirli olan ve şu anda içinde
bulunduğumuz bugünlerde 15 kişi diye ifade edilen, kimisi
hakkında kesinleşmiş hüküm bulunan, kimisi hakkında ise
devam etmekte olan davanın bulunduğu bir dosyamız. Bu
dosyanın ne kadar geniş bir aile kesimini annelerinden, babalarından,
çocuklarından mahrum ettiğini, ne büyük bir acı olduğunu,
bir insanın yanarak ölmesinin ne büyük acı olduğunu her biriniz
bilebilirsiniz. Bu, hepinizin yüreğini yakar ve böyle bir olay
karşısında doğru olan, en azından bu yangını
söndürecek olan nedir? Adil bir yargılanma yapılmış
olmasıdır. Kendileri hakkında
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
yani idam yerine, idamın kaldırılmasından sonra,
suçları sabit görülerek, suçları kesin kanıtlarla sabit
görülerek, emniyet raporlarıyla, valilik raporlarıyla, mahkeme
kararlarıyla sabit görülerek bu yangının
çıkarılmasında etkin rol oynadıkları belirlenmiş
olan insanların, hüküm giymiş olan insanların yirmi iki
yıldır -yirmi üç demiyorum çünkü 1994 yılında dava
sonuçlandı- bu kadar süre içinde iade edilmelerini sağlayamadık.
Bu konu, şu madde tam da buna
karşılık olan bir madde. Hakkında ya kovuşturma,
soruşturma olacak ya da kesin hüküm olacak. Söylediğim rakam içinde
hem kesin hüküm var hem de kovuşturma ve soruşturma var.
Kovuşturma ve soruşturma bir kuşkuyu ifade eder elbette, bu
insanların ceza alıp alamayacaklarını bilemeyiz ama
Yargıtayın da onayladığı bir karar varsa elimizde, bu
karar karşısında bizim, bu sanıkların, bu hükümlü,
hükmen artık tutuklu olmaları gereken kişilerin iadesini
sağlamamız gerekir. Yirmi iki yıldır biz bu iadeyi
sağlayamadık.
Şimdi, bu yasal düzenlemenin,
yapacağımız yeni düzenlemenin buna olanak verip vermeyeceği
konusunda da ciddi kaygılar taşıyorum. Neden böyle kaygılar
taşıyorum? Çünkü burada (b) ya da (c) fıkralarında yer
alan, eğer, iç hukuk yönünden Türkiyede -somut olarak söyleyeyim-
herhangi bir kargaşa, karmaşaya ulusal bir konuda ya da tamamen
Adalet Bakanlığının kendi değerlendirmelerine göre
iadesi uygun bulunmayacak kişilerin iade edilmeyeceği konusundaki
düzenleme, bundan sonra da bu şahısların iade edilemeyeceği
konusunda benim umudumu tümüyle ortadan kaldırıyor. Evet, biliyorum,
bu bir karşılıklılık olayı, yani başka
ülkeler için de bu tür düzenlemeler var. Fakat bunun, hukukun, evrensel hukukun
sağlanması yönünden, her halükârda, böyle bir değerlendirmeyi -birtakım-
Adalet Bakanlığı ya da diğer bakanlıklar düzeyinde,
Bakanlar Kurulu düzeyinde bir gruba yetki vermeden yargının
kararına uyulmasını sağlamamız gerekir. Yargı
kararları, hukuka uygun olarak verilmiş olan yargı
kararlarının uygulanması, bir ülkede, adalete güveni,
geleceğe güveni oluşturur. Bu güvenin oluşması yönünden
buradaki bu düzenlemenin, ben, hukuksal bir düzenleme, gerçeği ve
geleceği karşılayabilecek bir düzenleme olamadığı
inancındayım.
Değerli arkadaşlar, bunun
dışında, biraz önce bir başka arkadaşımız bu
maddelerle ilgili konuşurken, evrensel hukukun ya da uluslararası
sözleşmelerin çok da değerli olmayan sözleşmeler olduğunu,
bizim kendimizi buna uydurmak için çaba göstermememiz gerektiğini ifade
ettiler. Ben buna katılmıyorum. İnsanlığın var
olduğu, adaletin arandığı, adaletin sağlanması
için mücadele edilen her yerde, insanlığın ürünü olarak ortaya
çıkmış olan hukuk belgelerinin bütün ülkeler yönünden
uygulanmasının, bütün insanlık yönünden uygulanmasının
bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sarıhan, teşekkür
ederim.
Sayın Bakan bir açıklama
yapacakmış yerinden.
Buyurun Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
25.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sayın
hatibin konuşmasıyla ilgili bir açıklama yapma gereği
duydum. Zira, bilgiler biraz farklı paylaşıldı. 22nci
maddede bahsedilen konu Türkiyenin iade taleplerini ve
şartlarını düzenliyor.
Şimdi, bu Sivas davası diye kamuoyundaki
meşhur davayla ilgili sanıkların tamamı -yurt
dışında olanlar- Türkiye tarafından istenmiş; Ben
birkaçını söyleyeceğim: Vahit Kaynar Polonyadan istenmiş,
Polonyada bulunmaması nedeniyle reddedilmiş; daha sonra Almanyadan
istenmiş, Almanya da yeterli şüphenin tespit edilemediği
gerekçesiyle bunun iadesi talebini reddetmiş. Ethem Ceylanın yine
Almanyadan iadesi talep edilmiş, Almanya şahsın
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
mahkûm olmuş olması nedeniyle bunun iade talebini reddetmiş.
Yine, Adem Bayrak, onunla ilgili, Almanya, talebi, karara askerî hâkimin
iştirak etmesi ve bunun AİHM içtihatlarına göre adil
yargılama ilkesine ters olduğu gerekçesiyle reddetmiş. Adem
Ağbektaşa ise Almanya mülteci statüsü verdiği için
reddetmiş. Diğer tüm isimleri okumayayım.
Şimdi, burada Türkiyeyi töhmet altında
bırakmaya kimsenin hakkı yok. Türkiye bunların hepsinin iadesini
talep etmiştir ama iade edip etmeme tamamen ilgili ülkelerin takdirinde
olan bir konudur. Bu konudaki taleplerimize olumsuz cevap vermişler ama
kırmızı bülten bunlarla ilgili hâlen varlığını
da korumaktadır. Bu maddede, Türkiyenin millî güvenliğinin veya
uluslararası ilişkilerinin zarar görme ihtimalinin bulunması
hâlinde Türkiye iade istemeyebilir ama bunun, doksan üç yıllık cumhuriyet
döneminde bir tane uygulaması yoktur. Sanki bunlar istenmeyecekmiş
gibi bir algı doğru değil, istenmiş zaten. Bundan sonra da
kolay kolay ihtiyaç olacağını zannetmiyorum çünkü Türkiye
vatandaşlarını egemenlik hakkı gereği her zaman
isteyecektir; bunları yargılamak ve ceza aldıysa
cezasının Türkiyede infazının sağlanması için
her yolu her vatandaş için denemiştir -yasal olmak kaydıyla-
bundan sonrada da deneyecektir.
Genel Kurulu saygıyla bilgilendirmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Sarıhan.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Türkiye'yi töhmet
altında bırakmak istediğim gibi Sayın Bakan tarafından
bir iddia oldu. Buna, izin verirseniz, kürsüden iki dakika da süre vererek
Çünkü, yirmi üç yıllık bir davayla ilgili bilgi sunacağım.
Söz istiyorum.
BAŞKAN Sizin o davaya çok emeğiniz var.
Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
arkadaşlar, ben, yaşamım boyunca, avukatlık
yaptığım sürece de bir milletvekili olarak görev yaparken de
esas olarak ülkemin insan haklarına dayalı bir hukuk üzerinden
yürümesi mücadelesini verdim. Bizim ülkemizin alnını açık edecek
tek şey, insan haklarına saygılı bir hukukun yürümesidir.
Sivas katliamı davasında, anımsatmak isterim, Cafer Erçakmak
isimli belediye meclis üyesi yıllarca arandı, Sivastan arandı,
Fransadan, Almanyadan istendi, Yok. denildi. Alman Hükûmeti ve Fransız
Hükûmeti de -bakın, bunlar da önemli bilgiler- iadeyi yapmadılar
çünkü eksik bilgi ve belge ellerine ulaştı. Sonuçta, Cafer Erçakmak
sözde ölü olarak tabutuyla, cenazesiyle Sivasa geldi, Sivasta gömüldü.
Şimdi, bu şahıs gerçekten yurt dışından bir tabut
içinde mi geldi, nasıl geldi yurt dışından?
İnsanların bile pasaportla zor gelip geçtiği yerden uçurulup mu
geldi? Kimler buna göz yumdu? Bu göz yummanın sebebi neydi? Biz gittik,
mezarını açtırdık ve onun o olup
olmadığını araştırmak zorunda kaldık. Bu
gerçeklik var. Arkadaşımızın, Sayın Bakanın
sözünü ettiği Vahit Kaynar yasal süresi içinde iadesi istenmediği
için iade edilmedi. Bunların elbette ki düzeltilmesi gerekiyor. Şu
anda 3 kişiyle ilgili dava yürüyor, 3ü hakkında da yurt
dışından getirtilmeleri konusunda defalarca yazışma
yapılıyor. Bu, bizim bu konudaki ihmalimiz midir, Türk
makamlarının ihmali midir, yoksa talepte bulunduğumuz Alman
makamlarının mı ihmalidir? Biraz önce bu sebeple uluslararası
sözleşme ve anlaşmalara atıf yaptım. Bu yasalara insan
haklarının gerçek anlamda sağlanması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
adaletin
sağlanması konusundaki yasalara bütün devletlerin itibar etmesi
gerekir. Sorun a, b, c devletine ait değildir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir
cümle ilave açıklama daha yapacağım.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
26.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın, Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cafer Erçakmak, ismi geçen kişi hakkında 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanununun 309uncu maddesindeki
Anayasayı ihlal suçundan 2005 tarihinde A-1766/10-2005 kontrol
numaralı yenilenen kırmızı bülten düzenlenmiş yani
Türkiye kırmızı bülten çıkarmış bununla ilgili,
INTERPOL de bu bülten talebini kaydetmiş, numara vermiş ve
yenilenmiş bu, ondan sonra da bununla ilgili aramalar devam ediyor.
Kırmızı bülten, adresi bilinmeyen kişilerle ilgili
çıkar. İade ise, bulunduğu adres belli olan kişilerle ilgili
çıkarılıyor. Cafer Erçakmakla ilgili eksik bilgi, belge
verildiği için Türkiye'nin talebi reddedilmiş değildir,
bulunamadığı için böyle herhangi bir cevap verilememiştir,
bir cevap da yok. Daha sonra da vefat etmiştir Cafer Erçakmak ve dosya
düşmüştür.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın Bakan,
bakanlarınız tarafından verilmiş yanıtlar var
dosyamızda.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir
eksik bilgi, belge yok Sayın Vekilim.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bakanlarınız
tarafından verilmiş yanıtlar var dosyamızda.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Eksik bilgi, belge yok, kırmızı bülten
çıkarılmış.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 23 ile 38inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölümde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
milletvekillerini uyarın da bari gürültü yapmasınlar, çıkan
çıksın.
BAŞKAN Sayın Parsak, sürenizi yeniden
başlatacağım.
Sayın milletvekilleri, Genel Kuruldan
dışarı çıkıyorsanız bunu lütfen bir sessizlik
içinde yapınız, kürsüde konuşmacı var.
Yeniden başlatıyorum sürenizi Sayın
Parsak.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, çıksınlar
da öyle konuşalım.
MEHMET PARSAK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu vesileyle sizleri ve Gazi Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, kanun
tasarısının ikinci bölümünde soruşturmanın,
kovuşturmanın ve infazın devri; devir sonrası
işlemler, hükümlülerin ülkemize veya ülkemizden dışarıya
nakli ile bu kapsamdaki masraflar düzenlenmektedir.
Soğuk savaşın sona ermesi ve
sonrasında oluşan küreselleşmeyle birlikte tüm insanlık
için ortak kabul edilebilecek değerler oluşturulmaya
başlanmış, bu çerçevede uluslararası hukuk ve
uluslararası adli iş birliği gibi kavramlar hızla önem
kazanmıştır. Dünyanın neresinde olursa olsun, her türlü suç
ve suçlunun soruşturulması, yargılanması ve
cezalandırılması bakımından uluslararası adli
iş birliğinin zorunlu olduğu aşikârdır.
Az önce ifade ettiğim gibi, uluslararası
adli iş birliği, bahsettiğim şekilde kaçınılmaz
olmakla birlikte, bu kanun tasarısına genel olarak
baktığımızda, ne yazık ki her noktada önemli
eksiklikler göze çarpmaktadır. Bilindiği üzere, hukukta 4 çeşit
kural vardır. Bunlar emredici kurallar, tamamlayıcı kurallar,
yorumlayıcı kurallar ve tanımlayıcı kurallardır.
Bu çerçevede bakıldığında, her maddede Adalet Bakanına
geniş çaplı takdir yetkileri tanınması kabul edilemez bir
durumdur. Uluslararası hukukumuzu, yeri geldiğinde ülke
güvenliğimizi ve itibarımızı ilgilendiren bu önemli
düzenlemelerin uygulanmasında Adalet Bakanına bu denli yetki
tanınması hukuki ve adil olmaktan çok, keyfî ve siyasi bir
yaklaşımdır. Bu durum ülke menfaatinden çok, siyasi ve
şahsi menfaatlerin düşünüldüğünü akıllara getirmektedir.
Kanun tasarısındaki
önemli bir başka eksiklik ise infazın devrini talep yetkisinin kimde
olacağı hususudur. Tasarıyla bu yetki zımnen de olsa,
mahkûmiyet hükmünü veren devlete verilmiştir. Ancak, ilerleyen safhalarda
doğabilecek tereddütlerin önlenmesi bakımından söz konusu hükme
ilgili maddede sarahaten yer verilmesi faydalı olacaktır.
Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesinde, hükümlünün nakledilmeyi
isteyebileceği belirtildikten sonra naklin hükmü veren veya naklin
yapılacağı devlet tarafından talep edilebileceği ifade
edilmiştir. O sebeple, tasarıda talep mercilerinin açıkça
gösterilmesi gerekmektedir. Benzer şekilde, tasarının Türkiyeye
hükümlü naklini düzenleyen 30uncu maddesinde, yabancı devlette hüküm
giymiş bir kişinin Türkiyeye nakli için hükümlünün Türk
vatandaşı olması veya Türkiyeyle güçlü sosyal
bağlarının bulunması bir şart olarak kabul
edilmektedir. Nitekim tasarının Türkiyeden hükümlü nakli
başlıklı 32nci maddesinde de Türkiyede hüküm giymiş bir
kişinin yabancı devlete nakli için hükümlünün nakledileceği
devletin vatandaşı olması veya bu devletle güçlü sosyal
bağlarının bulunması bir şart olarak kabul
edilmiştir. Bunlara karşılık, Hükümlülerin Nakline Dair
Avrupa Sözleşmesinde bir hükümlünün naklinin ancak hükmü yerine getiren
devletin uyruğuysa gerçekleştirilebileceği belirtilmektedir. Bu
itibarla, tasarıdaki "güçlü sosyal bağlarının
bulunması" ibaresinin söz konusu uluslararası sözleşmeye
uygun hâle getirilmesi, ilgili maddelerde aidiyet hususunun net bir
şekilde işlenmesi ve vatandaşlık bağı vurgusunun
özellikle yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, milyonlarca Türk'ün
vatanlarından uzak bir şekilde Almanya, Belçika gibi acı
vatanlarda yaşadıkları düşünüldüğünde tasarının
gurbetçilerimiz açısından da önemli olduğunu fark etmemiz
gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
adalete erişiminin önündeki yapısal ve hukuki engellerin
uluslararası iş birliği imkânlarına ağırlık
verilerek kaldırmayı sağlayacağımızı
belirtmiştik. Hoş, Türkiye'de yaşayan
vatandaşlarımızın bile adalete erişiminin
boyutları ve adalete olan güvenleri düşünüldüğünde Avrupa'daki
vatandaşlarımızın durumlarından bahsetmeye ne
yazık ki sıra gelmemektedir. Hem ülkemize karşı suç
işleyen yabancıların gereği gibi
cezalandırılması hem de yurt dışında herhangi bir
suçtan hüküm giymiş yurttaşlarımızın haklarının
yenmemesi için bu tür düzenlemelerde gerekli hassasiyet gösterilmelidir.
Bu noktada, ülke olarak
yaşadığımız ve hepimizin vicdanında bir yara
olarak kalan Fehriye Erdal olayını da hatırlatmak isterim.
Bilindiği gibi, DHKP-C üyesi Fehriye Erdal, Ocak 1996da Özdemir
Sabancı ile beraberindeki ToyotaSA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreteri
Nilgün Hasefeyi öldürmüştü. Cinayet sonrası Belçikaya
kaçtığı öğrenilen terörist, 1999 yılında
kaldığı evde yangın çıkınca sahte pasaportla
yakalanmış, daha sonra da yargılanarak bir yıl cezaevinde
kaldıktan sonra 2000 yılında serbest
bırakılmıştı. Fehriye Erdal cezaevinden
çıktından sonra sözde kayıplara karışmış,
Türkiye Cumhuriyetinin bile yerini bildiği teröristi Belçika Hükûmeti bir
türlü bulamamıştı. Ülkemizin bir daha bu ve benzeri muamelelerle
karşılaşmaması için iktidarın gerekli tedbirleri almak
durumunda olduğu kuşkusuzdur.
Sayın milletvekilleri, tasarının bir
başka sakıncalı tarafı ise tasarının 27nci
maddesinde yer alan İnfaz sırasında, hükmün verildiği
devlette veya Türkiyede genel veya özel af kabul edilmesi ya da suç ve
cezayı ortadan kaldıran veya hafifleten bir sebebin ortaya
çıkması hâlinde hükümlünün hukuki durumu hakkında bulunduğu
yer ağır ceza mahkemesince karar verilir. hükmüdür. Bu hükümle,
yabancı bir devlette hüküm giymiş olanların Türkiyeye iadesi
talep edilerek, iddiasıyla yeni bir sebep ve durum ortaya
çıktığı iddia edilmek suretiyle hüküm hafifletilebilecek
veya ortadan kaldırılabilecektir. Tasarı, bu yönüyle kara para
aklama ve yolsuzluk nedeniyle Türkiye'nin gündeminde olan ve ülke dışında
yargılanmakta olan kişiler ve özellikle son günler itibarıyla
Reza Zarrab gibi örnekleri düşünüldüğünde farklı bir anlam
kazanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarıda, örneğin, ülkemize ısrarla iade edilmeyen
bölücülerin, teröristlerin iadesini mümkün kılacak düzenlemeler görmek
isterdik. Bu tasarıda, bölücü terör örgütünün bazı ülkelerde
yuvalanmasının ve destek görmesinin önüne geçebilecek, ülkemizin
uluslararası itibarını koruyacak maddeler görmek isterdik. Bu
tasarıda, ülkemize ve milletimize ihanet eden, yetim hakkına el uzatanlardan
hesap sormaya yönelik maddeler görmek isterdik. Üzülerek ifade etmek isterim
ki, bu tasarı bu tür hassasiyetler bir yana hakkımızı bile
savunmayı unutmuş, konuyla ilgili
yaşadığımız sorunları gidermekten çok uzak bir
şekilde karşımızdadır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısı, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında devam etmekte
olan vize serbestisi diyaloğu süreci kapsamında vize serbestisi yol
haritasında ülkemize ait yükümlülükler arasında yer alan cezai
konularda uluslararası adli iş birliği alanında özel bir
kanuni düzenleme yapılması kapsamında alelacele olarak
çıkarılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz seyahat
etmesine elbette karşı çıkacak değiliz ancak yetkililerin
tabiriyle "Kayseri pazarlığı"nın bir sonucu
olarak özensiz bir şekilde Meclise getirilen bu kanunlar ülkemizi her
noktada bağlamaktadır. Yarın bu düzenlemeler uygulanırken
karşılaşılması muhtemel sorunlar burada on dakika içerisinde
ifade edilecek bir boyutta değildir.
Uluslararası adli iş birliğinin
ülkeler arası eşitlikle ve temel ilkeler çerçevesinde olması
gerekmektedir. Adalet Bakanının, yani tek bir kişinin
inisiyatifinde olan adli iş birliği, tabii ki, ileride büyük sıkıntılara
sebep olabilecektir. Adalet Bakanının ülkemizdeki mevcut adalet
sistemini getirdiği durum düşünüldüğünde, uluslararası adli
iş birliği konusunun akıbeti konusunda hemen hemen hiç kimsenin
bir şüphesi olacağını düşünmüyorum. Türkiye'nin itibarı
ve gerçek anlamda bir uluslararası adli iş birliği
gerçekleştirilmek isteniyorsa bu kanun tasarısının yeniden
ele alınması ve sakıncalı maddelerinin düzenlenmesi
gerekmektedir. Yok, niyetiniz Avrupa'yı memnun etmek, Bu kanunu ne
yapın edin Meclisten geçirin." emrini yerine getirmekse daha önce
yaptığınız gibi torba kanun çöplüğünüze benzer bir
tasarı daha eklenecektir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi, sorumlu muhalefet anlayışı içerisinde
sorunlarımıza çare olacak her türlü kanun teklifinde yapıcı
yaklaşımını ortaya koymuştur. Ancak Ali kıran
baş kesen bir tavırla bu yüce Meclis bünyesinde kanunları
ardı ardına geçirmek milletin iradesini âdeta yok saymaktır.
Eksikliklerle dolu tasarıları burada sabaha kadar
tartıştırıp, sandalye demokrasisiyle Meclisten geçirmenin
kimseye ve özellikle de Türk milletine faydası yoktur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletinin
lehine olan her türlü çalışmayı durup dinlenmeden
gerçekleştirmeye hazırız. Türk milletinin menfaatlerini merkeze
almayan bu ve benzeri tasarılarda ise sabaha kadar karşınızda
dimdik durmayı da milletimizin bize verdiği bir görev olarak sonuna
kadar sürdüreceğiz.
Sözlerime böylelikle son verirken yüce Meclisi ve
sizleri bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime kırk beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 19.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İkinci
bölüm üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken konuşacak şimdi.
Buyurun
Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizi,
değerli milletvekillerini ve ağırlıkta olan boş
sandalyeleri selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Öncelikle
şunu ifade edeyim: Bugün Genel Kurul açılırken de ifade
etmiştik, Türkiye demokrasisi açısından utanç verici bir günü
yaşadığımızı, Can Dündar ve Erdem Gülün
şahsında gazetecilerin, basın mesleğinin yargı önüne
çıktığını, akademisyenlerin şahsında da
Türkiyede düşünce ve ifade özgürlüğünün bugün mahkeme salonlarında
olduğunu ifade etmiştik. Her iki davadan da sevindirici haberleri
almamız tabii ki bu ülkede hâlâ bir demokrasi damarının dipten
dibe bir umut olacak şekilde var olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Umarız ki önümüzdeki günlerde bu demokrasi damarının bütün
antidemokratik uygulamaların önüne geçtiği, güncel gelişmeleri
yakaladığı bir dönemi yakalarız.
Tabii,
bu kanun tasarısı Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde, vize
muafiyeti kapsamında Adalet Bakanlığını ilgilendiren
bir düzenleme olarak buraya getirildi. Ancak, Türkiyede yargının
siyasallaştığını artık sanırım iktidar
partisinin milletvekilleri de büyük bir çoğunlukla kabul ediyorlar. O
yönlü yaptığımız eleştirilere eskisi gibi itirazlar
artık bu kürsüden dile getirilmiyor.
Yani ben çok tekrara
düşmek istemiyorum ama Yargı, yasama, yürütme hepsi bizde.,
Oğlan bizim, kız bizim. çıkışları bu konuda
artık iktidar partisi milletvekillerinin de bir gerçeği kabul
ettiğini ve bunu kamuoyuna pervasız bir şekilde ifade etmeye
başladıklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu siyasallaşan yargının, altına
imza attığı son yargılama süreci de Ergenekon
davasıyla ilgiliydi. Ergenekon davası, hatırlarsanız, 12
Haziran 2007 tarihinde başladığında o dönem AKP ile cemaat
arasında bir ortaklık vardı ve işte, İstanbulda
ortaya çıkarılan bombalar, yakalanan silahlarla birlikte büyük bir
darbe planının teşhir edildiğini, Türkiye'nin
bağırsaklarını temizlediğini, sivil siyaset üzerindeki
vesayet anlayışının
kaldırıldığını hem dönemin Başbakanı
hem de iktidar yetkilileri defalarca dile getirmişlerdi. Hatta o dönemin
manşetleri var elimde. Ben, tabii, hepsini tek tek büyütmedim ama,
bakın, neredeyse tıpkı bugünkü gibi yani yandaş medyada tek
bir yerden servis edilmiş gibi aynı manşetler atıldı:
İşte, 19 darbeciye müebbet, Derin devlete müebbet, Darbeye
müebbet, Ömür boyu Silivri, Tarihî davada ceza yağdı:
Ağır darbe, Cuntaya ceza yağdı, Ceza yağdı,
Ergenekonda müebbet yağdı, Ceza dalgası şeklinde yani
sayısız, işte, iktidara yakın basın kuruluşlarındaki
o manşetler de aslında o gün açısından iktidarın,
AKPnin ve AKP-cemaat ortaklığının duruşunu
gösteriyordu. Ancak ne zaman ki AKP-cemaat ortaklığı bitti,
AKPnin yeni ortaklıklara ihtiyacı doğdu AKP-Ergenekon
ortaklığı başladı; daha doğrusu, yani, saray-Ergenekon
ortaklığı diyelim, saray-Ergenekon ortaklığı
başladı. Ondan sonra dava sürecinde de çok farklı
gelişmeler yaşanmaya başlandı. Biz Ergenekon davası
ilk başladığı dönemde de hep şunu dedik:
Fıratın doğusunda gerçekten Ergenekon örgütünün işlemiş
olduğu suçların üzerine gidilmiyor. Köy yakmalar, faili belli
cinayetler, asit çukurlarında gençlerin katledilmesi, gözaltındaki
infazlar vesaire gibi burada belki saatlerce sıralayabileceğimiz
insanlığa karşı suçlarla ilgili bu dava sürecinde hiçbir önemli
gelişmenin üstüne gidilmiyor demiştik. Fıratın
batısında da yani bu suç örgütünün âdeta masumiyetini topluma empoze
etmek için ilgili ilgisiz herkesi alarak yani hepimizin bildiği
gazetecileri, yazarları, tıp adamlarını, bilim
adamlarını içeriye alarak da bu soruşturmanın
sulandırıldığını ve dolayısıyla bu
soruşturma sürecinin de siyasallaşmış bir yargı
tarafından bilinçli bir şekilde işletildiğini ifade etmiştik
ve nitekim, bugün gelinen aşamada, yeni kurulan ortaklık sayesinde
yani saray-Ergenekon ortaklığı sayesinde Yargıtay Ergenekon
davasının bozma kararını verdi ve o demin bahsettiğim
manşetleri tamamen tekzip edecek şekilde -deminki manşetleri tek
tek okumuştum-yani, bugün en bilinen havuz medyasının
Aslında böyle bir örgüt yokmuş, Yargıtay kumpası bozdu
ve Ergenekon sil baştan gibi birtakım manşetleriyle de
aslında bu yargıya ne kadar güvenilmeyeceği bir kez daha ortaya
çıkmış oldu.
Açıktır, biz zaten Sur, Cizre, Silopide
yaşanan vahşet tablolarından bahsederken de burada yeni bir
ortaklığın başladığını ve bu
ortaklığın Türkiyeyi büyük bir felakete doğru
götürdüğünü, buradan mutlaka bir çıkışın
yakalanması gerektiğini ifade etmiştik. Kabine içerisinde,
Hükûmet içerisinde olan pek çok bakan da bu ortaklıktan
rahatsızlığını bir şekilde zaman zaman bize de
ifade ettiler yani onu da burada belirtmiş olayım. Hatta, Cizrede
yaralı insanların, sivil üniversite öğrencilerinin vahşet
bodrumlarında katledildiği o süreçte Sayın Başbakan da
devreye girmişti. Sayın Başbakan o insanların kesinlikle hastaneye
nakledileceklerinin sözünü de bize vermişti. Ancak, o söze rağmen bu
sahadaki oluşan gladyo yapısı ve Ergenekon
ortaklığı Başbakanı da aşan bir üst yerden
talimat alarak Başbakanın sözünü boşa çıkarmış ve
tarih önünde AKPyi sorumluluğundan dolayı çok ciddi bir şekilde
yargılayacak olan o vahşet tablosunun altına imza
atmıştı. Dolayısıyla, bugün böylesi bir yargı
sürecinde, bu kadar siyasallaşmış bir yargı düzeninde siz
Uluslararası kamuoyunu yapılacak olan birtakım teknik
düzenlemelerle biz kandırırız. gibi bir algıya sahipseniz
yani burada ancak kendinizi kandırırsınız.
O dönemin Başbakanı, şimdiki
Cumhurbaşkanı Erdoğan, biliyorsunuz, Ben bu davanın
savcısıyım. demişti. Şimdi, ortaya çıkan yeni
ortaklıktan sonra yeni dava sonucuna göre tek bir cümlesini henüz
duymuş değiliz. Bu davanın siyasi savcısı ne oldu? Her
konuda günde yirmi dört saat neredeyse bütün televizyon ekranlarını
işgal eden beyanatlar veren Erdoğan daha tek bir cümle bile kullanmış
değil. Merak ediyoruz yani, bu davanın madem savcısıydı,
ortaya çıkan yeni ortaklık -işte, biz buradan, Meclis
kürsüsünden ifade ediyoruz- ve bu yeni ortaklığın üstüne
gelişen bu yargı kararını nasıl değerlendiriyor?
İlginçtir, sizin bütün ortaklıklarınızda yani gerek cemaat
ortaklığı gerek Ergenekon ortaklığında arada
ezilenler hep Kürtler, bu ülkedeki devrimci ve demokrat ezilen halklar oluyor.
Yani cemaat döneminde KCK davası adı altında yürütülen siyasi
soykırım operasyonlarında 10 bine yakın arkadaşımız
cezaevine alınmıştı. Şimdi Ergenekon ortaklığında
o dönemi katbekat aşan gözaltı ve tutuklama furyası, ciddi
siyasi soykırım operasyonları devam ediyor. 1990lı
yıllarda mevcut durumda, işte, köyler yakılıyordu,
şimdi yeni ortaklıkta artık ilçeler, il merkezleri
yakılıyor. Büyük bir talan politikası maalesef sürdürülüyor ve
bütün bunların üzerine de siz çıkıp burada işte Biz ABye
uyum yasaları çıkarıyoruz. kandırmacasını bu
topluma yutturmaya çalışıyorsunuz. Dediğim gibi, ancak
kendinizi kandırabilirsiniz. Avrupa Birliğiyle ilgili şu anda
elimizde bulanan tek şey, insanlık dışı bir
şekilde onlara tehdit aracı olarak kullandığımız
mülteci kartıdır. Onun dışında Avrupa Birliğinin
uyum kriterleriyle ilgili tek bir gerekliliği Türkiye yerine getirmedi.
Zaten, hazırlanan raporun hemen kargoya verilmesinin temel sebebi de odur.
Amerikadan, ABDden insan hakları raporu yine aynı şekilde
Türkiyenin içerisine girmiş olduğu, içeride ve
dışarıda içerisine girmiş olduğu bu savaş
girdabını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yani ben
umarım ki Hükûmette ve AKP Grubunda bu saray-Ergenekon ittifakına
karşı sesler daha fazla yükselir, Sayın Davutoğlu ile saray
arasındaki bu çelişkiler üzerinden ifade edilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
temel
politikalardaki bazı şeyler daha yüksek sesle
tartışılır diye temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ konuşacak.
Buyurun Sayın Gökdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü hakkında genel
düşüncelerimizi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanuna girmeden önce, biraz önce
aldığımız bir bilgiye göre Kilis ilimize 2 tane roket
mermisi düşmüş
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Düşmüyor canım, saldırı vardır.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) -
2
yurttaşımız yaşamını yitirmiş; 6 yaralı
olduğunu ve yaralı sayısının da
artacağını söylüyorlar.
Değerli arkadaşlar, Kilis bizim ülkemizin
bir şehri. Sayın Bakanım, değerli Hükûmet; Kilise bombalar
düşüyor, sanki bir başka yermiş gibi
Başka yer de olsa
insanlık olarak ilgilendirir ama kendi ülkemizin şehrine son günlerde
ardı ardına bombalar düşüyor, Kilis âdeta savaş hâlinde
olan bir şehre dönmüş, bombalar arka arkaya geliyor; kimsenin
kılının kıpırdağı yok, sanki hiçbir şey
olmuyor memlekette. Kilis sahipsiz, insanlar Kilisten göç ediyor,
ayrılıyor ama Hükûmetten bu konuda bir önlem yok, bir ses yok.
Buradan
yaşamını yitiren hemşehrilerime
başsağlığı diliyorum, Tanrıdan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralı hemşehrilerimize de acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, Büyük Millet Meclisinde, burada hep birlikte son zamanlarda
yargı paketi adı altında sunulan tasarı ve tekliflerin
içeriğinde yargı mevzuatına yönelik gerekliliğin
dışında konjonktürel olguyu esas alan değişiklikler
göze çarpıyor. Avrupa Birliği vize muafiyeti noktasında
alelacele getirilen taslak ve tasarılar teknik anlamda birçok alanı
ve konuyu içinde barındırmakla birlikte, üzerinde uzun görüşme
ve çalışmaların yapılması gerektiği hâlde
alelacele, hak ettiği görüşmeyi, çalışmayı yapmadan
Meclisten geçirilmeye çalışılıyor.
Üzerinde
konuştuğumuz tasarı da çok önemli bir tasarı değerli
arkadaşlar; uluslararası cezai alanda iş birliğini
gerektiriyor. Şimdi, böyle bir yasayı 38 maddeyle
sınırlamışız. Bakın, izin verirseniz, biraz
sabrınızı zorlayacağım, bu tasarıyı
ilgilendiren uluslararası sözleşmelerin sadece isminden
bahsedeceğim: Ceza İşlerinde Karşılıklı Adlî
Yardım Avrupa Sözleşmesi, Suçluların İadesine Dair Avrupa
Sözleşmesi, Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme, Ceza
Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa
Sözleşmesi, Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına
Dair Avrupa Sözleşmesi, Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması,
Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesi, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi,
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi, Psikotrop Maddeler Sözleşmesi, Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme.
Değerli arkadaşlar,
sadece bu tasarıyı yakından ilgilendiren sözleşmeleri madde
hâline getirsek 25 madde yapacak. Böyle bir yasayı getirmişiz, 38
maddenin içine sıkıştırmışız. Zaten bu
tasarı ilk hâliyle 200 maddeden oluşuyor. Gerekli
araştırmayı yapmadığımız gibi, bu kadar
sözleşmeyi ilgilendiren, bu kadar anlaşmayı ilgilendiren önemli
bir maddede gerekli araştırmayı yapmadığımız
gibi, bir başka bir şey daha yapmışız, 200 maddeyi 38
maddeye indirgemişiz, 170 madde yok. Ne olacak 170 madde? Değerli
arkadaşlar, bu 170 madde Komisyona bile getirilmedi hiç,
kaçırıldı Parlamentodan. E, ne olacak bu 170 madde? 170 maddeyi
Adalet Bakanlığı yönetmelikle düzenleyecek.
Değerli arkadaşlar,
kanun tasarısının gerekçesinde de belirttiği üzere, Avrupa
Birliği vize serbestliği şartlarından birisi de cezai
konularda uluslararası adli iş birliğiyle ilgili bir
yasanın çıkartılması. E, şimdi, bunu böyle söylüyoruz
ama uluslararası sözleşmelere riayet etmeyen, oradaki hükümleri
içeriğine taşımayan bir sözleşmeyi Avrupa Birliğinde
nasıl savunacağız? Nasıl diyeceğiz ki: Biz Avrupa
Birliği için bunları yaptık? Bu amaca da hizmet etmeyen bir yasa
tasarısı.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği
üzere, Anayasa Mahkemesi, birçok kararında kanunla düzenleme ilkesine
atıf yaparken aynı zamanda yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngören
Anayasanın 7nci maddesi ve hukuk devletine ilişkin 2nci maddesini
esas alarak değerlendirme yapmaktadır. Egemenliğin bir
yansıması olan cezalandırma yetkisi, söz konusu devletin
egemenlik alanıyla sınırlı olup bir devletin başka bir
devletin ülkesinde bu yetkiyi kullanması söz konusu değildir.
Uluslararası hukuk hiçbir devlete başka bir devletin ülkesinde ceza
kovuşturması yetkisi vermemektedir. Bir devletin başka bir
devletin alanında ceza kovuşturması yapması egemenlik
yetkisine müdahale olduğu için, ancak bu konuda ikili veya çok
taraflı sözleşmelerle açık bir düzenleme var ise bir başka
devlette kovuşturma yapabilir. Bu yöndeki bazı düzenlemeler Schengen
uygulama anlaşmasında yer almaktadır. Bu kanun
tasarısının gerekçesinde de belirtildiği üzere Avrupa
Birliği vize serbestisi demek Schengen uygulamasının bu yasal
düzenlemeyle ülkemizi kapsaması anlamı taşımaktadır ki
bu, şu anlama gelmektedir: Anılan anlaşmaya taraf devletler
egemenlik yetkilerinden feragat etmek suretiyle anlaşmaya taraf bir
başka devlete, o devletin ülkesinde belirli koşullar altında
sınır ötesi observasyon ve sıcak takip olanağına sahip
olmaktadır. Bu denli önem arz eden konuların Adalet Komisyonuna,
Meclise getirilmeyerek Adalet Bakanlığı tarafından
yönetmeliklerle düzenlenmesi bir vahamettir bize göre. Hem vahamet hem de
Adalet Bakanlığının durup dururken neden iş yükünü
artıralım ki? Öyle değil mi, bakın? Burada düzenleyeceğiz, çerçevesini belirleyeceğiz,
sınırını belirleyeceğiz; ancak Adalet
Bakanlığı teknik konularda yönetmelik çıkarabilir.
Bu kural karşısında Anayasada
yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve
sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi
olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi
sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir
yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında,
yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasayla yürütmeye genel nitelikte
kural koyma yetkisi verilemez. Yürütme organına düzenleme yetkisi veren
bir yasa kuralının Anayasanın 7nci maddesine uygun olabilmesi
için temel ilkelerinin koyulması, çerçevenin çizilmiş olması
gerekiyor. Sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı
yönetimin düzenlemesine bırakılması kanunilik ilkesine
aykırı düşer ve Anayasanın 7nci maddesine
aykırıdır. Bu yasa bu hâliyle Anayasa Mahkemesinin önüne
gittiğinde iptalle maluldür.
Şimdi biz bunları söylüyoruz,
anlatıyoruz fakat içinizde olan, fıtratınızda olan, yönetme
anlayışınızda olan keyfîlik her alanda olduğu gibi
burada da kendini gösteriyor. Biz keyfî davranacağız. diyorsunuz;
30 maddelik yasayı çıkarırız, 200 maddelik işlevi biz
kendi keyfimize göre yönetmelik çıkararak uygularız. diyorsunuz,
Yarın, Reza Zarrabla ilgili bir konu geldiğinde verecek miyiz
belgeyi, vermeyecek miyiz, onu biz belirleriz. diyorsunuz. Başka bir konu
geldiğinde, bir delil istendiğinde, bir yazılı belge
istendiğinde verip vermemeyi Adalet Bakanlığının,
yönetimin keyfine bırakacaksınız.
Değerli arkadaşlar, her zaman söylüyoruz,
yine söylüyoruz: Bu keyfîlikten vazgeçin, bu ülkeyi hukuk devleti olmaktan
uzaklaştırmayın. Bakın, kararlarınız bozulup
bozulup geliyor, bozulup bozulup geliyor. Kendi kendinize keyfî tutum
izliyorsunuz, kararlarınız Anayasa Mahkemesinden bozulup geliyor. Bu
bozulmalar karşısında siz bozuluyor musunuz, bilmiyorum, bizi de
ilgilendirmiyor sizin bozulup bozulmamanız ama şu milletin huzurunu
bozmayın artık.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Giresun Milletvekili
Sayın Sabri Öztürk konuşacak.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa Birliğine ülkemizin tam üyeliğinin
kabulü sürecinde, özellikle son dönemlerde Avrupa Birliği ve ülkemiz
arasında süregelen vize serbestisi diyaloğu çerçevesinde, Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının yasalaşmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Cezai konularda uluslararası adli iş birliği, temel olarak adli yardımlaşma,
suçluların iadesi, soruşturma ve kovuşturmanın devri, infaz
devri ve hükümlülerin nakli konularını kapsamaktadır.
Hâlihazırda iç hukukumuzda adli iş birliğine ilişkin özel
bir kanun bulunmaması nedeniyle, bu alandaki faaliyetler,
Anayasamızın 90ıncı maddesi uyarınca kanun hükmünde
olan milletlerarası anlaşmalar, başta Türk Ceza Kanunu ve Ceza
Muhakemesi Kanunu olmak üzere, ceza mevzuatımızda yer alan
düzenlemeler Bakanlık genelgeleri uyarınca yürütülmektedir.
Ayrıca, ülkemiz adli iş birliği alanında Avrupa Konseyi ve
Birleşmiş Milletlerin temel sözleşmelerine taraf
bulunmaktadır. Ancak söz konusu milletlerarası anlaşma
hükümlerinin yeterince açık olmaması ve iç hukukumuzla
farklılıklar arz etmesi, yine mevzuatımızda
anlaşmalara göre boşluklar olması, bu boşlukların
genelgelerle doldurulması, genelgelerin ise adli makamları
bağlayıcı nitelikte olmaması farklı uygulamaların
ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Bu tasarının kabulü
bu ihtiyacı ortadan kaldıracaktır.
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı, Avrupa Birliği ile
Avrupa Konseyinin ortak projesi olan Türk Ceza Adalet Sisteminin
Güçlendirilmesi Projesinin Adli İşbirliği
başlıklı üçüncü alt bileşeni kapsamında
hazırlanmıştır. Tasarı hazırlanırken
öncelikle ülkemizin taraf olduğu Suçluların İadesine Dair Avrupa
Sözleşmesi ve Ek 2 no.lu Protokolü, Ceza İşlerinde
Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi ve Ek 1
no.lu Protokolü, Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına
Dair Avrupa Sözleşmesi, Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme ve Ceza
Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa
Sözleşmesi hükümleri kanun tasarı çalışmaları
sırasında esas alınmıştır. Ayrıca, Avrupa
Birliği vize serbestisi diyaloğu çerçevesinde ülkemizce taraf
olunması taahhüt edilen Suçluların İadesine Dair Avrupa
Sözleşmesine Ek 1, 3 ve 4 no.lu Protokoller, Cezai Konularda Adli
Yardım Avrupa Sözleşmesine Ek 2 no.lu Protokol ile Hükümlülerin
Nakline Dair Sözleşmeye Dair Ek Protokol hükümleri incelenmiş ve iç
hukukun bir parçası olması amacıyla tasarı
çalışmalarında göz ardı edilmemiştir. Bunun
yanında, adli iş birliğine ilişkin mevzuatımızda
yer alan sınırlı düzenlemeler esas
alınmıştır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler
tarafından hazırlanan Adli İşbirliği Model Kanunu da
incelenmiş ve kısmen yararlanılmıştır. Diğer
taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uluslararası adli
iş birliği konusunda verdiği içtihatlar dikkate
alınmıştır.
Başlangıçta 216 madde olan tasarı,
Avrupa Birliği tarafından tasarıya büyük önem atfedilmesi,
ülkemizin de en kısa sürede bu tasarının
kanunlaşacağına ilişkin taahhütte bulunması nedeniyle
çalışmalar hızlandırılmış ve metinde
bazı kısaltmalara gidilmiştir. Ancak bu kısaltmalar yapılırken
önceki tasarı taslağıyla düzenlenen esaslı hususlar
muhafaza edilmiş, yalnızca madde sayısı ve kullanılan
dilde sadeleştirmeye gidilmiştir.
Kanun tasarısı mevcut hâliyle iki bölüm ve
38 maddeden oluşmaktadır. Tasarı diğer yabancı devlet
kanunlarında olduğu gibi genel hükümlerle başlamaktadır ve
genel hükümlerde esas olarak tüm adli iş birliği türlerine
ilişkin genel esaslar ve özellikle Bakanlığımızın
merkezî makam yetkisi düzenlenmiştir. Tasarının ana bölümlerinde
adli yardımlaşma, iade, soruşturma ve kovuşturma devri,
infaz devri ve hükümlü nakli konularına yer verilmiştir. Kanunun
uygulanması ve yürürlüğüne ilişkin diğer hususlar da
çeşitli ve son hükümler başlıklı bölümlerde
düzenlenmiştir. Bu kanun tasarısıyla uluslararası adli
iş birliği alanında ülkemiz uygulamasına adli
yardımlaşmada, suçluların iadesinde, soruşturma ve
kovuşturmanın devrinde, infazın devrinde, hükümlerin naklinde
yenilikler getirilmektedir. Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı yıllardır
ülkemizin ihtiyaç duyduğu bir düzenleme olup, yasalaşması
hâlinde uygulama birliği sağlanacak ve bu alandaki hukuki boşluk
doldurulmuş olacaktır.
Tasarının ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken, sisteme
girmişsiniz, söz talebi için mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) İç Tüzük
60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
27.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kilis iline yapılan
saldırılarda yaşamını yitiren 2 vatandaşa
Allahtan rahmet, yaralanan 6 vatandaşa acil şifalar dilediğine
ve bu konuda Hükûmetten Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesini talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tam iki haftadır
sınırda Kilis iline yapılan saldırılarla ilgili,
Hükûmetten, Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesini talep ediyoruz.
İki haftadır devam eden bu saldırılarla ilgili, ana
muhalefet partisinden, bizden talep gelmesine rağmen hâlâ bu saate kadar
Genel Kurula gelip bir bilgilendirme yapmayan Hükûmet pratiğiyle
karşı karşıyayız. Şimdi, bu akşam
saatlerinde yapılan saldırılarda da 2
yurttaşımızın yaşamını yitirdiğini ve 6
yurttaşımızın yaralandığını basından
öğreniyoruz. Ben öncelikle tabii, yaşamını yitiren
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve tüm
halkımıza başsağlığı, yaralılara da
Halkların Demokratik Partisi adına acil şifalar dilemek
istiyorum.
Ancak şöyle enteresan
bir durumla karşı karşıyayız Sayın Başkan.
Yani Türkiyede yapılan IŞİD
saldırılarını...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) ...IŞİD üstlenmiyor, sınırdan
yapılan IŞİD saldırılarını da ne hikmetse
AKP isimlendirmiyor. Kilise bomba düştü, Kilise mermi düştü, roket
düştü. şeklinde, bu yapılan saldırılar âdeta gözden
kaçırılmaya, âdeta muğlaklaştırılmaya
çalışılıyor. Bütün uyarılarımıza
rağmen, bu yapılan saldırılarla ilgili AKP Hükûmetinin
aldığı önlem ise, enteresan bir şekilde, Rojavada YPG
mevzilerine yönelik saldırılar, Kandile yönelik hava harekâtı
ve Kilis Valiliğinin önerdiği şekilde, abdest alarak sokağa
çıkma oluyor. Bu ciddiyetsiz yaklaşımı
kınadığımızı, Hükûmetten, Kilise yapılan bu
saldırılarla ilgili Genel Kurula ve Türkiye kamuoyuna derli toplu bir
açıklama beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. İçeride
ve dışarıda da IŞİDi rahatlatacak olan bu
yaklaşımlardan da vazgeçmesi gerektiğini söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Şahsı
adına son konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha
Aldan olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Aldan.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu sabah
bir grup önerisinde gündeme getirilen bir konuyla ilgili bir değerlendirme
yapmak istiyorum, o da Can Dündar ve Erdem Gülün yargılanmasına
dair.
Hâlâ bir algı anlayışı devam
ediyor, işte Bu basit bir gazetecilik faaliyeti değildir, bir
casusluk eylemidir. diye. Tekrar edeceğim, bu kürsüden daha önce bir
konuşma yapmıştım. Öncelikle, Can Dündar ile Erdem Gülün
yaptıkları şey, MİT tırları adı verilen o
tırlarda arama yapılması sonucu ortaya çıkan
tutanağı yayınlamaktan ibarettir yani adli dava dosyasında
yer alan bir belge yayınlanmıştır. Bu belge gizli bir belge
midir, bunu önce değerlendirmek lazım çünkü Türk Ceza Kanununun
330uncu maddesinde belirtilen casusluk eyleminin gerçekleşebilmesi için
bu belgenin devlet sırrı niteliğinde bir belge olması
lazım. Oysa, genel bir arama sırasında arama ve yakalama
tutanağı diye bir tutanak düzenlenir. Yine, yasamız
gereği, örneğin, tırı kullanan şoför işin
şüphelisidir, o tutanak şüpheli tarafından da imzalanır.
Dolayısıyla, şüphelinin vâkıf olduğu, hatta
avukatının da o anda olay yerinde olduğu bir belgeden devlet
sırrı diye söz etmek kanunen mümkün değildir. Bu itibarla,
ortada devlet sırrı niteliğinde bir belge olmadığı
gibi, casusluk eylemi de gerçekleşmiş değildir. Lakin, 31
Mayıs 2015 günü Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bu haberin hemen
akabinde, aynı akşam Sayın Cumhurbaşkanı bir
televizyon ekranında Bu bir casusluk faaliyetidir, ben bunun
hesabını soracağım. demiştir. Dolayısıyla,
casusluk faaliyeti olarak bu suçun adını koyan hukukçu olmayan
Sayın Cumhurbaşkanıdır, sonrasında, geline geline
geline etki altındaki yargı tarafından görev ifa edilmiştir
.
Öte yandan, Can Dündarla Erdem Gülün bir dava
dosyasında yer alan bir belgeyi yayınlamaları suç mudur?
derseniz, evet, suçtur. Zira, gizlilik kararı alınmış bir
soruşturmada ya da kapalı oturumda yapılması gereken bir
davada bir belgeyi kamuoyuna yansıtmak soruşturmanın
gizliliğini ihlal suçunu oluşturur ki bu da Türk Ceza Kanununun
185inci maddesinde düzenlenmiş bir eylemdir. Keza, bu anlamda Can
Dündarla Erdem Gülün bir suçundan bahsedebiliriz lakin bu suçun cezası
tutuklanmayı gerektirir nitelikte bir eylem değildir yani suçun üst
haddi yedi yıldan aşağıdır.
Öte yandan, 2012 yılında, burada bizle
beraber milletvekilliği yapmış ama daha önce gazeteci olan
Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekili hakkında 40a yakın,
bugünlerde gündemde olan Ergenekon davasındaki gizli belgeleri kendi
köşesinde yayınlamak, hatta bu konuda dava bile
açılmamışken onunla ilgili bir kitap yazmak suçundan dava
açılmıştır. Keza, Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidar çoğunluğu bu kendi arkadaşlarının soruşturmalardan
ve 40a yakın davadan kurtulması için, 2012 yılında Türk Ceza
Kanununun 185inci maddesinin son fıkrasında değişiklik
yapmışlardır. 185inci maddenin son fıkrasındaki
değişiklik aynen şöyledir: Soruşturmanın
gizliliğini ya da duruşmanın
kapalılığını haber amaçlı olarak ihlal edenlerin
eylemi suç oluşturmaz. şeklindedir. Bugün
tartıştığımız konu bu, yani Can Dündar ile Erdem
Gülün hiçbir suçları yoktur. Keza, Anayasa Mahkemesi de işte bu
olguya dayalı olarak bir ihlal kararı vermiş ve bu 2 gazeteci
serbest bırakılmışlardır.
Her şeyden önce, ben Can Dündarı tanımam
ama Erdem Gülü iyi tanırım. Erdem Gül bu ülkeyi seven bir gençtir.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Doğru,
haklısınız.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) Ve Adalet ve
Kalkınma Partisi tabanı, Refah Partisi tabanı, Saadet Partisi
tabanı kendisini çok iyi bilirler. Böyle bir insana casusluk
yaftası yapıştırıp onu cezaevine tıkmak çok büyük
bir insafsızlıktır, hukuk adına büyük bir cinayettir diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aldan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
23üncü maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 23üncü maddesinin
(2)nci fıkrasındaki "hâlinde" ibaresinin
çıkartılması ve yerine durumunda ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Erdoğan Kadir Koçdemir
İstanbul Muğla Bursa
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Kamil Aydın Mehmet Günal
Hatay Erzurum Antalya
Mustafa Kalaycı
Konya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin (1)inci ve (2)nci
fıkrasındaki milletlerarası andlaşma ibaresinin
uluslararası andlaşma olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina Doğan Murat Emir
Ankara İstanbul Ankara
Ömer Fethi Gürer Necati Yılmaz
Niğde Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan Ayhan Bilgen
Bitlis Batman Kars
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önergeler üzerinde önce Kars
Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacak.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün bir iade gerçekleşti biliyorsunuz.
Asil Nadir, daha önce bir iflas ve cezaevinden kaçma olayı
dolayısıyla İngilterede mahkûmiyeti devam ediyordu, Türkiyeye
iade edildi ve galiba, basına yansıyan bilgilere göre, tahliye
edildi. İngiltere, basına yansıdığı
kadarıyla, mağdurların yani şirketin iflasından
kaynaklı mağdurların ödemesi yapılması
şartıyla bıraktığına dair
İngiliz
basınına böyle bilgiler yansıyor ama Türkiye kamuoyuna henüz
yansıyan bu konuda bir somut bilgi yok.
Şimdi, adli iş birliğini
konuşuyoruz. Eğer kanun yaparken kanunun ruhunda yani hukuk
felsefenizde özne insansa insan merkezli, insan hakları merkezli
düşünürsünüz ama eğer soğuk savaş döneminden kalma bir
mantıkla devlet algısı üzerine hukuku oturtuyorsanız
başka türlü davranırsınız.
Bu tasarıda da görünen o ki, 23üncü maddenin
işte hemen (b) bendinde görülüyor, mütekabiliyet konulmuş.
Şimdi, soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hem devretme hem
devralma durumunda mütekabiliyeti nasıl uygulayacaksınız yani
mütekabiliyet mantığıyla baktığınızda
şüpheli hakları ne olacak? Bir sürü farklı davalar üzerinden bu
çelişkiyi tartışmak, konuşmak mümkün. Mesela Türkiyede
çocuk istismarına maruz kalan, Rusyadan getirilmiş, Antalyada
turizm bölgelerinde kullanılan -ben şimdi telaffuz etmek istemiyorum
ama- çok sayıda çocuk olduğu, çocuk haklarıyla ilgili
çalışan ECPATın raporlarında geçiyor. Şimdi, bunlarla
ilgili mütekabiliyeti nasıl uygulayacaksınız? Ya da Türkiyedeki
mülteci çocuklarla ilgili, Suriyeli çocuklarla ilgili nasıl
uygulayacaksınız bu mütekabiliyeti?
Dolayısıyla, bir kere yasanın temel
mantığında, ruhunda artık bu mütekabiliyeti devletler
arası ilişkide, evet, anlaşılır bir tarafı var
egemenlik açısından ama şüpheli hakları, insan hakları
söz konusu olduğunda özne insan olmaktan çıkar. Ama mesela dünyada
başka mütekabiliyet tartışmaları yapılıyor
şu anda. İnsan hakları alanında mütekabiliyetten
vazgeçiliyor, vazgeçilmesi gerektiği savunuluyor. Ekonomi
politikalarında mütekabiliyetten bahsediliyor. Mesela bugün Osmangazi
-büyük bir- işte, dünyanın en uzun köprülerinden birisi olarak
açıldı. Ücret tarifesi bildiğimiz kadarıyla dolar üzerinden
ilan edildi, 25 dolar bir geçiş. Şimdi, 25 dolar artı KDV.
Amerikayla niye mesela dolar kullanımı konusunda mütekabiliyet
ekseni üzerinden hareket etmiyoruz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, ne yaparsan
yap eleştirilecek bir şeyler buluyorsunuz.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Neden? Ekonomi politikalarında
dünya mütekabiliyeti tartışıyor. Resmî rakam bu, 25 dolar
artı KDV, gidiş geliş olduğunda 35 dolar artı KDV.
Resmî açıklama bu Ulaştırma Bakanlığının.
Artı bu rakamların değişebileceğine dair de
açıklama yapılıyor devamında. Şimdi, dünyadaki
trendleri takip etmez, insan hakları alanında mütekabiliyeti esas
alan bir yaklaşımla devam ederseniz, tabii, tablo
farklılaşır.
Ama bugün başka bir gelişme de basına
yansıdı. Mesela bu konuda mütekabiliyeti nasıl
uygulayacaksınız? 10 Ekim saldırısında ismi geçen
şahıslarla ilgili, emniyet görevlileriyle ilgili müfettiş
raporları hazırlanıyor ve valilikten soruşturma isteniyor.
Valilik müfettiş raporlarının üzerinden daha dört gün geçmeden
emniyet birimleriyle ilgili soruşturma yapılmasına onay
vermiyor, reddediyor soruşturma yapılmasını. Şimdi
bunlar, bu kişiler, bu soruşturma aşamasındaki
kişiler, IŞİD üyeleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
değil de Suriye vatandaşı olsaydı bu mütekabiliyeti
nasıl uygulayacaktık biz Suriyeyle?
Dolayısıyla, yani bu yasa teknik
açıdan da birçok açıdan da kabul edilmeyecek nitelikler
taşıyor. Ama buna rağmen tabii ki buradaki çoğunlukla,
muhtemelen jet hızıyla bu yasalar geçecek, tamamlanacak çünkü
artık insan hakları perspektifi, insan hakları
yaklaşımı ne yazık ki yasalar hazırlanırken çok
önemsenmiyor, bir rutin mekanizma olarak burada sadece prosedür
tamamlanıyor.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Necati Yılmaz olacak.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sevgili milletvekilleri; cumhuriyetimizin en
temel kurumlarından biri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışının 96ncı yılını
kutlamanın heyecanını ve coşkusunu birlikte yaşıyoruz.
Sevgili milletvekilleri, Kürtü, Türkü, Lazı,
Çerkezi, Ermenisi, Alevisi, Sünnisi, bu Meclisi birlikte kurduk, bu
toprakları birlikte koruduk, birlikte vatan yaptık, saltanata
birlikte son verdik, cumhuriyeti birlikte ilan ettik ve çok partili sisteme
geçtiğimiz dönemde, Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde onun ardılı
olan partilerin kurucuları da vardı. Dolayısıyla,
cumhuriyetin tüm nimetlerini, tüm faziletlerini, ayrımsız, bütün
yurttaşlarımıza tattırma gayretiyle hareket ettik. Tabii ki
olması gereken de buydu.
Ancak, ne yazık ki, bugün içinde
bulunduğumuz süreç, çıktığımız yolun
başında hepimizin zihninde var olan duyguların,
düşüncelerin, amaçların örselendiği ve
yıprandığı bir dönemi işaret ediyor. Ne yazık ki
yüz yıllık cumhuriyet ve demokrasi birikimimizin, birlikte yaşam
arzumuzun, ortak gelecek arayışımızın gittikçe
zayıfladığını görüyoruz. Bu duyguları bizde
oluşturan, maalesef, 1 tek kişinin bütün milletin iradesinin üzerinde
egemen olma isteğidir. Bize bu sıkıntıyı yaşatan
başta sebep, temel sebep budur. Bu irade, devletin tüm
kurumlarını, içinde bulunduğumuz, demokrasimizin Kâbesi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi üzerinde de kendini hissettirmek
istiyor. Ne yazık ki tüm Parlamento çalışmalarında bu
yaklaşım, bu zorlama esas hâle gelmiş durumda. Ancak, bu beyhude
bir çabadır.
Biliyorsunuz ki bizler
halkın iradesi üzerinde hiçbir güç, hiçbir kuvvet tanımıyoruz ve
vatanımızın kurtuluşunu ve cumhuriyetimizin kuruluşunu
sağlayan bu yüce Meclis en zor koşullarda dahi iradesini teslim
etmedi ve kapılarını kapatmadı. Dolayısıyla,
bugün üzerine zorlanan iradeye de teslim olmayacaktık sevgili
arkadaşlar. Bu özel günde bizi bu sıkıntılı ortama
getiren hatalardan bahsetmek istemiyorum, hatalara sahip aramıyorum. Bunun
yerine bu değerlendirmeyi tarihe bırakıyorum. Hepimiz için
ihtiyaç olan özgürlüğe, demokrasiye, barışa ve
kardeşliğe çağrı yapmak istiyorum bu özel günde. Bu
kavramlar öncelikle sevinçlerimizin ve üzüntülerimizin ortaklaşması
ve aynılaşmasıyla mümkün olacaktır, hayat bulacaktır.
Sevgili milletvekilleri,
birlikte bayramlaştırdığımız günlerin, 23
Nisanların, 29 Ekimlerin bizleri bir araya getiren günler olmasından
çıkarılmasına izin vermeyelim. Gelin, bu ortak değerler
üzerinden ayrışmayı kabullenmeyelim. Gelin, Meclisimizin
96ncı kuruluş yıl dönümünü hep birlikte sahiplenip aynı
coşkuyla kutlayalım. Şehit cenazelerimizi gerekçe göstererek 23
Nisan kutlamalarından vazgeçilmesini kabul etmiyoruz. Unutmayalım ki
23 Nisan, şehitlerimizin yaşamlarını feda ederek bizlere
armağan ettikleri bayramdır. 23 Nisanı layıkıyla
kutlamak, şehitlerimizi anlamak, kuruluş ve kurtuluş sürecini
yeniden kavramaktır sevgili arkadaşlar ve 23 Nisanı kutlamak
için kimseden izin almamız gerekmiyor, bu konuda hiçbir yasak
tanımıyoruz.
Sevgili arkadaşlar, Meclisimizin
açılışının 96ncı yılında
çocuklarımızın ve tüm halkımızın 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Ancak, bu vesileyle daha
dün Karamanda geleceğimiz dediğimiz çocuklarımıza yönelik
dehşet verici istismar davasının bir günde karara bağlanmak
suretiyle derinleştirilmesinden kaçınılmasını da üzüntüyle
karşılıyorum. Sizleri bu ortak sevincimizin yanında, bu
ortak üzüntüye de davet ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeleri
Karar yeter sayısı mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.48
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesi
üzerinde, aynı mahiyette olan Kars Milletvekili Ayhan Bilgen ve
arkadaşlarının önergesi ile Ankara Milletvekili Necati
Yılmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yetersayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 23üncü maddesinin
(2)nci fıkrasındaki hâlinde ibaresinin çıkartılması
ve yerine durumunda ibaresinde eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı konuşacak.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Son dönemlerde karmaşıklaşan ülke
gündemi ekonomik sorunları gölgelemiş ve geri plana
düşürmüştür. Yaşanan gelişmeler, ekonomideki sorunları
daha da yaygınlaştırmış ve geleceğe dönük
beklentileri tahrip etmiştir. Ekonomik ve sosyal göstergeler alarm
vermektedir. Hükûmetin çizdiği hayalî pembe tablolar, artık acı
gerçekleri saklamakta yetersizdir. Ekonomik sıkıntılardan
dolayı ticaret ve meslek erbabımız, esnafımız ve
çiftçimiz ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Piyasalarda durgunluk hâkimdir. Nakit
sıkışıklığı, tahsilat ve geri ödeme
problemleri, iflaslar ve iflas ertelemelerindeki artış bu
sıkıntıların somut göstergeleri olarak karşımıza
çıkmaktadır.
2015 yılında
karşılıksız çek tutarı yüzde 37, protestolu senet
tutarı yüzde 23, sorunlu kredi tutarı yüzde 31 oranında
artmış olup kriz yıllarının dahi üzerinde tarihî
seviyelere yükselmiştir. Artık, kayıtlı esnaf, çiftçi ve
çalışan sayısında da azalma görülmeye
başlanmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun 2016 Ocak ayı
verilerine göre, zorunlu sigortalı esnaf sayısı bir ay içinde
yaklaşık 25 bin kişi, zorunlu sigortalı çiftçi
sayısı da yaklaşık 5 bin kişi
azalmıştır. Kayıtlı çalışan
sayısında da önemli bir düşüş görülmekte olup zorunlu sigortalı
çalışan sayısı bir ayda yaklaşık 379 bin
kişi azalmıştır. Özellikle KOBİ'lerde büyük
sıkıntı yaşanmakta olup KOBİ iş yeri
sayısı 30 bin, KOBİ'lerin kayıtlı istihdamı da
294 bin kişi azalmıştır.
Esnafımız ve çiftçimiz borçludur.
Bankaların ve tefecilerin kıskacında bunalmış, faiz,
kredi batağında nefes alamaz hâle gelmiştir. Vergilerini ve
primlerini zamanında ödeyememişlerdir. Hâl böyleyken, bu yıl
esnafın ödeyeceği aylık sigorta primi yüzde 29 oranında
artırılarak 568 liraya, çiftçinin aylık sigorta primiyse yüzde
35 oranında artışla 435 liraya yükseltilmiştir. AKP, prim
yükünün hafifletilmesi için işverenlere sağladığı
aylık 100 liralık prim desteğini esnafımıza ve
çiftçimize vermemiştir. Zaten mevcut primlerini ödeyemeyen esnaf ve
çiftçiler sağlık hizmeti alamaz hâle düştüğü için 29 Eylül
2015 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla 2015 yılı sonuna kadar
kamu sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları
sağlanmış, 14 Aralık 2015 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla
da bu süre altı ay uzatılmıştır. Bu süre de haziran
ayının sonunda dolacaktır.
Esnafın ve çiftçinin yüksek oranda da
artırılan BAĞ-KUR primlerini ödemesine imkân yoktur. Vaziyet
ortadadır. Prim borçlarının daha sonra faiziyle birlikte
alındığı da dikkate alınarak prim borcundan
dolayı sağlık hizmeti kesilmesi uygulaması kaldırılmalıdır.
Esnaf ve çiftçilerin vergi ve prim yükü hafifletilmeli, 100 liralık prim
desteği esnaf ve çiftçilere de verilmeli, vergi ve prim borçları
ödenebilir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Ayrıca, primlerini düzenli olarak ödeyen çiftçi ve esnaf da
işverenlere sağlanan 5 puanlık prim indiriminden
yararlandırılmalıdır.
Birçok esnafımız ve çiftçimiz,
sigortalılık kayıt ve tescili
yapılmadığından geçmişteki bazı çalışma
sürelerini hizmetine saydıramamış olup bu nedenle emekli
olamamaktadır. Söz konusu süreler, daha önce kayıt ve tescil
edilmiş olma şartı aranmadan esnaf ve çiftçilerin hizmetine
sayılmalı, geçmiş hizmetlerin borçlanılmasına imkân
verilmelidir. Çıraklık ve staj süreleri de emeklilik hizmetine
sayılmalıdır. Uygulamada bir çalışma ya da
sigortalılık olmaksızın geçen süreler dahi
borçlanılabilmekte iken fiilî bir çalışmaya dayanan
çıraklık ve staj sürelerinin sadece kısa vadeli sigorta
kollarıyla sınırlı tutulması
haksızlığa, eşitsizliğe ve dolayısıyla
mağduriyete neden olmaktadır. Yaşanan mağduriyetin
giderilmesinin yanında, mesleki eğitimin özendirilmesine de
katkıda bulunmak amacıyla çıraklık ve staj süreleri
hizmetten sayılmalı, geçmiş hizmetler için borçlanma hakkı
verilmeli ve bu süreler sigortalılık başlangıç tarihi
olarak esas alınmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
24üncü maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 24üncü maddesinin (1)inci fıkrasında
yer alan üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis
cezasını" ibaresinin, "üst sınırı bir
yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezasını" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Sibel Özdemir
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 24üncü maddesinin
(2)nci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Devir isteminin kabul edilmesi ve talep üzerine
delil niteliğindeki eşyalar da gönderilir."
İsmail Faruk Aksu Mehmet Erdoğan Kadir Koçdemir
İstanbul Muğla Bursa
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Mehmet Günal Mustafa
Kalaycı
Hatay Antalya Konya
Kamil Aydın
Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 24üncü maddesinin
(6)ncı fıkrasının aşağıdaki
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(6) Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
soruşturma veya kovuşturmanın devri talebiyle birlikte veya
öncesinde, talep edilen devlet makamlarından elkoyma ve tutuklama dahil
Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa
Sözleşmesi ve taraf olunan uluslararası sözleşmelere göre tedbir
istenebilir.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet Ali Aslan Mahmut Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkanı, Sayın Divanı ve Sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Adalet Bakanı gitmiş
durumda, keşke buradayken sıra gelseydi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Salonda
salonda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kamufle olmaya
çalışıyor.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) İyi,
buradaysa selamlar Sayın Bakan.
Tabii, bu yurt dışı uluslararası
adli işlemle ilgili kanunlara geçmeden keşke şu anda Türkiye
içindeki kanunları bir standart hâle getirebilseydik. Sayın Adalet
Bakanı, Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Olayları
Araştırma Komisyonunda Kim isterse gelsin cezaevlerini ziyaret
etsin." demişti ama hâlâ biz vekiller tutsaklarla görüşmüyoruz,
görüştürülmüyoruz daha doğrusu ve yine tutuklu kişilerin
aileleriyle yaptığımız görüşmede ve onlardan gelen
mektuplar elimizde. Son dönemde siyasi tutuklular hep sürgün ediliyor. Geceleri
odalara gardiyan ve askerler arama adı altında ani baskınlar
yaparak tutsakların iradesi kırılmaya
çalışılıyor. Tutsakların iç
çamaşırlarına kadar elbiselerine el konuyor. Yatak
çarşaflarına, nevresimlerine, battaniye, kitap gibi özel eşyalara
ve bazı odalarda kablosu da dâhil televizyonlara, çiçeklere ve odadaki çöp
poşetlerine el konuyor. Hatta çok ilginçtir, gelen bir mektupta bir tutsak
diyor ki: 3 tane kalemim vardı; 2sini aldılar, 1 tanesini
bıraktılar. Yani tutsaklar aslında o ülkenin adaletine, Adalet
Bakanına, hukukuna bir emanettir. Bunların yapılması, hiç
şüphesiz, doğru olmamakla beraber, hakkaniyet ilkesine de
aykırıdır.
Yine, 600e yakın hasta tutsağın
tedavi hakları Birleşmiş Milletler ve AİHM kararlarına
aykırı olarak engellenmektedir, ağır hastalar tahliye
edilmemektedir.
Başka bir konuya değineceğiz. Burada
da bir hukuka aykırılık var, hakkaniyete daha doğrusu. Dün
konuşmamda ayet okumuştum, ayetler x olarak
yazılmış. Oysaki Googledan bakılıp, hemen
Arapçası alınıp, oraya kopyalanıp
yapıştırabilir ama bu yapılmamış. Oysaki x
harfi de, sembolü de yabancı bir kelimedir, Latincedir. Esas orijinali
şeyden gelmektedir -yani şey- ama İspanyolcaya geçmesi chi
şeklinde olmuştur, sonra Latinceye x olarak geçmiştir.
Şimdi, ilginç bir şey sunacağım
size. 6 Nisan 2009da Hussein Barack Obama Türkiyeye geliyor ve Mecliste
İngilizce bir konuşma yapıyor. Konuşmada yine x diye
belirtiliyor ama x aşağıda belirtilerek şöyle
denilmiş: Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack
Hussein Obama'nın konuşmasının İngilizce metni
tutanağa eklidir. Yani tutanakta başka bir dilin, başka bir
devletin vatandaşının dili açıklanıyor ama bu
Parlamento üyesinin konuştuğu -Arapça olur, Kürtçe olur, Farsça olur,
başka bir dil olur- x olarak tanımlanıyor. Hadi dilleri bir
tarafa bırakalım, ayetlerin x olarak tanımlanmasını
doğru bulmuyorum.
Nedenine gelince, belki biz
elli yıl önceki tutanakları, kitapları, eserleri, metinleri
anlamıyoruz; çocuklarımız okurken anlamıyor. Niye? Dil hep
zayıflatılmıştır maalesef. Tabii, bu, yürütülen
Hükûmet politikalarıyla da doğru orantılı bir şey ama
böyle giderse elli yıl sonra da çocuklarımız bu xlere
takıla takıla bugünkü konuşma metinlerimizi anlayamayacak duruma
gelecektir. Osmanlılar döneminde Meclis-i Mebusanda ve sonrasında çok
zengin bir dil, çok zengin bir kültür yapısı vardı; Farsça,
Arapça, Kürtçe, Türkçe bilinmekteydi ama, dediğim gibi, hep xlere
takıla takıla bugün Arapça bir kelime geçiyor, Farsça, Osmanlıca
bir kelime geçiyor anlamıyoruz. Bu anlamama ayıbını
hepimizin üstünden atması gerekiyor ve bundan sonra özellikle en
azından ayetler, hadisler x olarak geçmemelidir çünkü bilinmeyen bir dil
değildir.
Teşekkürler, sağ
olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 24üncü maddesinin
(2)nci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Devir
isteminin kabul edilmesi ve talep üzerine delil niteliğindeki eşyalar
da gönderilir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddede Türkiyede yürütülen
bir soruşturma veya kovuşturmanın yabancı devlet adli
mercilerine devredilmesine ilişkin genel esaslar düzenlenmektedir. Hemen
Hükûmete sormak lazım: Buna göre, eğer talep edilirse Reza Zarrabla
ilgili, 17-25 Aralık 2013 döneminde ortaya dökülen rüşvet ve
yolsuzluk iddialarıyla ilgili dosyaları ABD adli mercilerine
devredecek misiniz? Tabii, diyeceğiniz belli: Söz konusu dosyalar
kapandı. Peki, İrandan dosya istediniz mi? Zencaninin,
ortağı Reza Zarrabla Türkiyede 8,5 milyar dolar rüşvet
dağıttıklarını mahkemede
açıkladığı, 1.500 kilo altının İstanbulda
uçakta yakalandığında rüşvet vererek uçağı
nasıl havalandırdığını anlattığı
haberleri basınımızda yer almıştır. Bu iddialarla
ilgili ne yapılmıştır? 8,5 milyar dolar rüşvet kimlere
verilmiştir? Bu da paralelin işi midir?
AKP iktidarı dönemi yolsuzluk
iddialarının ayyuka çıktığı bir dönem
olmuştur. Bu dönemde yolsuzluklarla mücadele etmek yerine,
yolsuzlukların önünü açacak, rüşvet ve yolsuzluk
iddialarının üstünü örtecek düzenlemeler
yapılmıştır.
AKP iktidarı, ilk önce ihale
mevzuatını değiştirmekle işe
başlamıştır. Kamu ihalelerinin istenildiği gibi
yönlendirilebilmesi için ihale mevzuatında çok sayıda
değişiklik yapılmış, birçok işe istisna ve
muafiyet getirilmiş ve ihale mevzuatı dikensiz gül bahçesine
dönüştürülmüştür. Kamu ihale sisteminden kaçmak, ilana
çıkılmayan ihalelerde ihale dokümanının sadece idare
tarafından davet edilenlere yani istediği kişilere
verilebilmesine yönelik düzenleme bile yapılmıştır.
Yolsuzluklara ortam sağlayan ikinci düzenleme
alanı imar mevzuatı olmuştur. İmar düzenlemelerine
ilişkin yetkilerin çeşitlendirilmesi suretiyle rant
paylaşımı kolaylaştırılmış, imar
lobileri tarafından vatandaşın elinden düşük fiyatlarla
alınan yerler imar yetkisi kullanılarak kısa süreler içinde
büyük rantların sağlandığı alanlara
dönüştürülmüştür.
Yolsuzlukların önünü açan üçüncü düzenleme
alanı, denetim sisteminin etkisizleştirilerek engel olmaktan
çıkarılması olmuştur. Teftiş kurulları
dönüştürülerek tesirsiz hâle getirilmiş, Sayıştayı da
işlevsiz ve etkisiz hâle getirmek için peş peşe düzenlemelere
girişilmiştir. Sayıştay üzerine yoğun bir iktidar
baskısı uygulanmıştır. Nitekim, Sayıştay
denetim raporları içeriği daraltılmış ve kamu
zararına ilişkin tespitler çıkarılmış olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmektedir.
AKPnin
yaptığı dördüncü düzenleme alanı, yolsuzluk
cezalarının hafifletilmesi olmuştur. Türk Ceza Kanununun ilgili
maddelerinde yapılan değişiklikle usulsüzlük ve yolsuzluk yapanlar
kurtarılmış, ihaleye fesat karıştırma suçunun
cezası azaltılmış, görevini ihmal ve kötüye kullananlara
verilecek ceza indirilerek cezanın ertelenmesi ya da paraya
çevrilebilmesinin önü açılmıştır.
AKPnin
yaptığı beşinci düzenleme alanı ise kamu zararına
sebep veren uygulamaların ve yolsuzluk iddialarının üzerine
gidilmesinin önünü kesmek, yargı kararlarını uygulamamak
olmuştur. Kamu zararı oluşması nedeniyle
özelleştirmelerin iptalini öngören mahkeme kararlarını Hükûmet
uygulamamıştır. Bu konuda 6300 sayılı Kanunla
düzenleme yapılarak özelleştirme işlemlerine yönelik yargı
kararları konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir, Bakanlar
Kurulu da özelleştirme işlemlerini iptal eden yargı
kararlarıyla ilgili geriye ve ileriye yönelik herhangi bir işlem
tesis edilmemesini kabul etmiştir. 6300 sayılı Kanunla
yapılan düzenleme Anayasa Mahkemesinden dönmüş ancak kamu zararı
oluşması nedeniyle yargı kararıyla iptal edilen
özelleştirmelerle ilgili bugüne kadar bir işlem
yapılmamıştır. 17-25 Aralık 2013 döneminde ortaya
saçılan ve AKP Hükûmetinin bazı üyeleriyle çocuklarını da
kapsayan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının örtbas edilmesi için
Türkiye Büyük Millet Meclisi sabahlara kadar çalışmış, bu
amaçla birçok kanunda düzenlemelere gidilmiştir. Türkiye, hiçbir dönemde
yolsuzluğu kendisi için bir hak ve imtiyaz gibi gören böyle bir iktidar
tarafından yönetilmemiştir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Demirel.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Diyarbakırın
Bismil ilçesinde jandarma tabur komutanının devlet hastanesini
arayarak doktorun acilen jandarma karakoluna gelmesi talebinde bulunması
konusunda bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, az önce bize gelen bir bilgiyi Genel
Kurulla paylaşmak istedim Sayın Adalet Bakanı da buradayken, tam
da bu konu gündemdeyken. Diyarbakırın Bismil ilçesinde devlet
hastanesini, jandarmadan tabur komutanı olarak kendisini ifade eden biri
arayarak doktorun acil bir şekilde jandarma karakoluna gelmesi ve orada
bulunanlara ilişkin bir darp, cebir raporunun hazırlanması
talebinde bulunulmuştur. Yani bu acil doktorunun görev yerini
bırakarak jandarma karakoluna çağrılmasına dair bilginin,
çok acil bir şekilde, buradan
Ben ulaşamadım, çünkü kaymakam
telefonlara cevap vermedi, Sayın Bakan buradayken ayrıntılı
bilgiyi öğrenmek istiyoruz. Bir devlet hastanesinden acil doktorunun
karakola çağrılması ve Eğer gelmezseniz sizin
hakkınızda resmî işlem başlatacağız. demesi,
jandarmadaki bir tabur komutanının söyleyeceği bir ifade midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Toparlayacağım Sayın Başkan.
Bizim, Genel Kurulun, acil bir şekilde bu
konuda bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şu an gelen
bilgiler doğrultusunda biz bunları ifade ediyoruz.
Biliyorsunuz, acilde çalışan
doktorların yerini terk etmesi suçtur, yani acil doktorunun yerini terk
etmesi suçtur, buna rağmen, tabur komutanının kendisi
hakkında işlem başlatacağını doktora ifade etmesi
de zaten onun görev ve yetkisi dâhilinde değildir. Bu
gerçekleşmiş olayla ilgili genel bir bilgiyi Genel Kurulda
öğrenmek istiyoruz, Sayın Bakan da buradaysa bu konuya ilişkin
bir açıklama bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 24üncü maddesinin (1)inci fıkrasında
yer alan üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını"
ibaresinin, "üst sınırı bir yıldan az olmamak
kaydıyla hapis cezasını" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ömer
Fethi Gürer (Niğde) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olabilir
miyiz lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyor ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine Avrupa Birliğine uyum yasalarından
birini daha bugün kabul edeceğiz, ancak Avrupa Birliğine uyum
karnemiz genel olarak başarısız. Son on yıldır,
üniversitedeki görevim nedeniyle, Avrupa Birliği kurumlarının ülkemizle
ilgili raporlarını kesintisiz takip etmekteyim. Avrupa
Parlamentosunda geçen hafta kabul edilen Türkiye İlerleme Raporunda,
geçmiş yıllarda, özellikle Kopenhag Siyasi Kriterlerinde zayıf
olan karnemizde bir ilerleme şöyle dursun, özellikle bu alanlarda reform
sürecinin gerilediği vurgusu yapılmıştır. Demokrasi ve
hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, ifade ve
basın özgürlüğü, seküler yaşam tarzlarına saygı gibi
alanlarda gerilemenin yanında listeye yeni eklenen olumsuzluklarda ise
artan otoriter eğilimler, mülteci anlaşmasının
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin koşulu hâline gelmesi
eleştirisi, IŞİD terör örgütünün Türkiye üzerinden
gerçekleştirdiği faaliyetleri sonlandırması ve yaşanan
terör olayları ve güvenlik önlemlerinin hukukun üstünlüğü ve insan
hakları ilkelerine uygun olmadığı gibi çok temel konular
sıralanmıştır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, Avrupa
Parlamentosunun Türkiye raporunun hazırlandığı günlerde
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri
Bakanlığının bütün ülkeler hakkında hazırladığı
İnsan Hakları Raporunda da Türkiyeye 74 sayfa
ayrılmıştır. Raporda Türkiyede en önemli insan
hakları sorununun ifade özgürlüğüne müdahale edildiği
belirtilmiştir. Ayrıca, yasalarda birden çok düzenlemeyle ifade,
basın, İnternet özgürlüğünün sınırlanmasına imkân
sağlandığına ve Hükûmetin özellikle medya üzerindeki
baskısına vurgu yapılmıştır. On dört
yıldır iktidarınız döneminde izlemiş olduğunuz
Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde geldiğimiz noktada, bugün,
Avrupadaki neredeyse hiçbir siyasetçi, hiçbir Avrupa Birliği kurumu ne
bir üyelik perspektifinden ne de tam üyelikten söz etmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar) Mülteci sorunu ve vize serbestisi
konularının gündeme gelmesiyle görüşmeler aslında yalnızca
günü kurtarmaya yönelik fırsatçılıktan öteye gidememektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün sabahki
konuşmamda da ifade etmiştim; dün yine bir açılış
töreninde gündelik kısır siyaset yapan Cumhurbaşkanı
bertaraf olarak gördüğü kişi ve kuruluşlardan oluşan bir
liste sıralarken, bu listeye Avrupa Birliğinin en önemli
organlarından biri olan Avrupa Parlamentosunu da ekleyerek
yıkım ekibi olarak nitelendirmesiyle, bu süreçteki duruşunu
bir kez daha ortaya koymuştur. Tabii, Cumhurbaşkanının
Avrupa Birliğiyle ilgili şüpheci yaklaşımını
biliyoruz. Peki, Başbakan bu süreçte ne yapmakta, neyi
gerçekleştirmenin hayalini kurmaktadır? Başbakan vize muafiyeti
sağlanamazsa geri kabul anlaşmasını
uygulayamayacağımızı söyleyerek üyelik ilişkilerimizi
mülteci sorunu ve vize muafiyetine indirgeyen bir duruş sergilemektedir.
(CHP sıralarından alkışlar) Avrupa Birliğine üyelik
sürecimiz, Cumhurbaşkanının iç politikadaki otoriter ve bireysel
hırsları ile Başbakanın bireysel bir başarı
hikâyesi çıkarma ve rüştünü ispat etme rüyası arasına
hapsedilmiştir. Bu arada, asıl önemli olan, Sayın Avrupa
Birliği Bakanının duruşu nedir? Bunu öğrenmek için
bugün buradan kendisine Cumhurbaşkanının bu yıkım
ekibi söylemine katılıp katılmadığını sormuştum
ancak Sayın Bakan henüz bir cevap vermedi.
12 Eylül 1963 tarihinde Başbakan Sayın
İsmet İnönünün imzaladığı Ankara
Antlaşmasıyla başlayan Avrupa Birliği üyelik sürecimizin
53üncü yılındayız. Aslında ilk başvurumuzu 1959
yılı olarak aldığımızda neredeyse
altmış yıl değerli milletvekilleri. Bugün de yarım
asrı geçen bu mirasa sahip çıkıyor, tam üyelik sürecini
başarıyla tamamlamanın yine bir Cumhuriyet Halk Partisi
hükûmetiyle ve onurlu bir üyeliğin bir Cumhuriyet Halk Partilinin
başbakan olduğu bir ülkede gerçekleşeceğine
inanıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, sosyal demokratlar
olarak Türkiye'nin de tam üye olarak içinde yer alacağı
geleceğin Avrupasına inanıyoruz. Barışın,
refahın ve demokrasinin Avrupasını kurma yolunda Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz hazırız ve kararlıyız.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 25inci maddesinin
(2)nci fıkrasının ikinci cümlesindeki ilişkin
ibaresinden sonra gelmek üzere olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Mehmet Erdoğan
İstanbul Hatay Muğla
Kadir Koçdemir Kamil
Aydın Mehmet
Günal
Bursa Erzurum Antalya
Fahrettin Oğuz Tor
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 25inci maddesinin (1)inci fıkrasındaki
üst sınırı bir yıl veya daha fazla ibaresinin, üst sınırı
bir yıldan az olmamak kaydıyla ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Zeynep Altıok
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 25inci maddesinin
(3)üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Talepte bulunan yabancı devlet
mevzuatına göre yapılmış soruşturma veya
kovuşturma işlemleri ve uluslararası hukuka göre usulüne uygun
elde edilen deliller Türk hukuku bakımından geçerli
sayılır.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan
Bitlis Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacak.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün Ergenekon
davasının çökmesi, bugün akademisyenler ile Can Dündar ve Erdem
Gülün davalarının görüşülmesi ve kanun
tasarısının da ceza hukukuna ilişkin olması hasebiyle
ceza hukukuna ilişkin Türkiyedeki uygulamalar, özel olarak da çöken
Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları gibi döneme damga vuran, siyasal iktidar
tarafından tarihî davalar olarak değerlendirilen davalar sürecini
bizzat yaşadığım için ifade etmek isterim.
Sayın Bakan da buradayken öncelikle şunu
ifade edeyim: O dönemin cumhuriyet savcıları, gözlerinde güneş
gözlüğü, altında Mercedes ve kendilerini bu ülkenin âdeta en
tepesinde, en yetkili kişileri olarak görüyorlardı. Bunlar davanın
hukuk açısından savcılarıydı, hukuki savcılardı
ve savunma makamı olarak biz hiçbir evraka ulaşamazdık.
Hukuksuzluğun her türlüsü yaşandı. Aylarca değil, bir buçuk
yıl, iki yıla yakın dosyalar üzerinde gizlilik kararları
devam etti. Savunma makamı olarak avukatlar aylarca bu cumhuriyet
savcılarının kapılarında bekledi ama bunların, bu
hukuk savcılarının bir güvencesi vardı,
sırtlarını bir yere dayamışlardı,
sırtlarını siyasi savcıya dayamışlardı çünkü
Ankarada onların sırtını dayayacakları, kendilerini
koruyacak bir siyasi savcı vardı. Ama geçen süre içerisinde ne oldu?
Bu davaların hukuki savcılarının ve özel yetkili mahkeme
heyetlerinin, biliyorsunuz, kimisi firarda, kimisi cezaevinde, kimisi de
görevden atıldı ama davanın siyasi savcısı Türkiye'nin
en tepe noktasına yani saraya gitti.
Şimdi, bu dönemde KCK, Balyoz, Ergenekon gibi
davalarla Türkiye'nin, yeni Türkiye'nin inşa edileceği
Mesela KCK
davaları için paralel devlet iddiası vardı. Bu iddiayı
yapan savcıların kendisi, bu iddianameleri hazırlayan o dönemin
hukuk savcıları ve siyasal savcısı şimdi farklı
yerlerde bulunuyorlar. Siyasi savcı o dönemin KCK davalarını
paralel devlet olarak ilan eden savcılarını, hâkimlerini
şimdi yine paralel devlet olarak ilan etmekte. O dönem devletin sahibi
olduğunu iddia eden sözde hukukçular bugün terör örgütü üyeleridir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Balyoz,
Ergenekon davaları çöktü, Yargıtay süreçlerinden geçti ama 2009dan
bugüne -yaklaşık sekiz yıl geçti- KCK davaları
açısından hiçbir şey değişmedi. O dönemin
savcılarının kullandığı yöntemler, gizli tanık,
hayalî tanıklar, hayalî delil üretme, teknik takipler, iletişimin
dinlenmesi gibi hukuka uygun olmayan, hukuk dışı yöntemler
maalesef hâlâ kullanılmaya devam ediliyor. O dönemin hukuk
dışı uygulamalarını devam ettiren
savcıların, hukuk dışı dosyaları düzenleyen
savcıların metodunu, yöntemini bugün mevcut siyasal iktidar,
maalesef, HSYK eliyle ki en tepede Sayın Bakan bulunuyor
Onun Demoklesin
kılıcı gibi hâkim ve savcıların kafasında
tuttuğu kılıç sayesinde, maalesef, Türkiyede aynı
yöntemler -bu usulsüz ceza yargılaması, soruşturma ve
kovuşturmalar- hâlâ devam ediyor. Hâlâ gizli tanıklar, hâlâ hayalî
tanıklar, hâlâ uydurulmuş deliller, hukuka aykırı
delillerle insanlar mağdur edilmeye, tutuklanmaya devam ediliyor.
Değişen bir şey yok. KCK ve mesele
Kürtler olunca KCK üyeleri oluyor ve hukuk Kürtler açısından
değişmiyor. İster paralelciler hâkim, savcı olsun ister
AKPnin atadığı bugünkü tetikçi savcılar olsun
değişen yöntem yok.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapalım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 25inci maddesinin (1)inci fıkrasındaki
üst sınırı bir yıl veya daha fazla ibaresinin, üst
sınırı bir yıldan az olmamak kaydıyla ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeynep Altıok (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Zeynep Altıok konuşacak.
Buyurun Sayın Altıok. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEP ALTIOK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli vekiller; az önceki oturumda Sivas
katliamının devam etmekte olan davasıyla ilgili
uluslararası iş birliğine ilişkin konuya değinildi.
Her zaman Sivas katliamı gündeme getirildiği vakit bu sıralardan
ve çeşitli mercilerden, Başbağlardan söz edilir. Ben
kişisel olarak Başbağlar katliamının adaleti
bulması için emek veren, öneri veren ve o arkadaşlarımızla
birlikte -Sayın Naci Bostancının da çok iyi bildiği gibi-
hareket eden bir arkadaşınız olarak ancak Sivas katliamı
davasının adaletsizliğini bizzat yirmi iki yıl boyunca
deneyimlemiş bir kişi olarak bazı sözler ekleme ihtiyacı
hissettim.
Az önceki oturumda Sivas
katliamı davasının avukatlarından Şenal Sarıhan
vekilimizin uluslararası düzlemde ülkemizi töhmet altında
bırakabilecek açıklamalarda bulunduğu Sayın Bakan
tarafından söylendi. Söz konusu Sivas katliamı davası ve
adaletse ülkemizin uluslararası düzlemde töhmet altında kalması
değil, başını dik tutması bile söz konusu olamayacak
durumdadır. Bu dava yirmi iki yılın sonunda insanlık suçu
olarak dahi kabul edilmeyen, 35 kişinin yakılarak öldürülmesi
sonucunda adaletsiz kalmış bir davadır. Uluslararası iade
anlaşmaları ve hakları çerçevesinde yapılan tüm
girişimler karşılıksız kalmıştır. Aranan
firari sanıkların aslında değil yurt dışı
iadesi, arandıkları süre zarfında Sivas ilinde ehliyet
aldığı, askerlik yaptığı, çocuklarını
nüfusa kaydettirdiği, elini kolunu sallayarak
dolaştığı kayıtlarla sabittir. Vahit Kaynar
adlı kişinin Polonya sınırında yakalandıktan
sonra iade edilememiş olması gerekli evrakın zamanında
iletilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Keza, bir diğer dikkate değer unsur da bu
iade taleplerinin hangi gerekçelerle yapılmış olduğudur.
İade talebinin yasa dışı yürüyüş üzerinden
yapılıyor olması, cumhuriyet rejimini doğrudan hedef alan
bir kalkışmada insanları yakarak öldüren eylemcilerin iadesi
değil, yasa dışı özgürlükleri
kısıtlayıcı yürüyüş hakkı üzerinden talep
ediliyor olması, elbette insan hakları karnesi uluslararası düzeyde
dış ülkeler tarafından... Biliyorsunuz taze raporlar da geldi,
durumumuz içler acısıdır. Uluslararası düzlemde ülkemizi
töhmet altında bırakan uygulamalar, kayıtlarla insan
hakları izleyicileri tarafından bu raporlara
yansıtılmıştır ve sabittir. Dolayısıyla, bu
anlamda bakıldığında, doğru iade taleplerinin
yapılmamış olduğu, adaletsizliğin de hâlâ firari
sanıklar üzerinden bu ülkede bizlerin mağduriyetiyle
sonuçlandığı günlerdeyken bundan söz etmek çok yanlış
ve yersiz olmuştur. Biz, ülkemizin başının, insanlık
suçlarını devlet sırrı ve zaman aşımı
kavramlarından arındıracak düzenlemelere imza atılarak
gerektiği şekilde temsil edecek bir düzleme çekilmesini talep
ediyoruz. Bununla ilgili defaaten getirmiş olduğumuz önergeler
de -az önceki konuşmamda da belirttiğim gibi- defaatle burada
reddedilmiştir ne yazık ki. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç
değildir. Acıların zaman aşımı olmaz
demiştik biz. Acıların zaman aşımı olmadığı
gibi, aslında acıların yarışı da olmaz.
Yine az önce ben burada konuşmamı yaparken
bu sıralardan değerli vekil arkadaşım Peki, bizim
yaşadıklarımız? diye sordu. Evet, acıların
yarışı olmaz. Başkalarının
yaşadıklarına Peki, ama
diye başlamayan cümlelerle
yanıt vermeye başladığımızda, hepimiz için
adaletin eşit olduğu koşulları sağlamak için birlikte
mücadele ettiğimizde birisi Sivas katliamı dediğinde, Peki,
ama Başbağlar? demediğimizde hem Başbağlar için hem
Sivas için hem Roboski için el ele vererek adaleti ve uluslararası
evrensel insan hakları kriterlerini tecelli ettirecek şekilde gerekli
düzenlemeleri yaparsak o zaman acıların zaman aşımı da
olmaz, acıların yarışı da olmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Altıok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 25inci maddesinin
(2)nci fıkrasının ikinci cümlesindeki ilişkin
ibaresinden sonra gelmek üzere olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor konuşacak.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 25inci maddesiyle ilgili değişiklik önergesi
üzerinde MHP adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 25inci maddesi soruşturma
ve kovuşturmanın devralınmasıyla ilgilidir. Ancak,
konuşmama başlamadan önce birkaç konuya kısaca değinmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Tuncelide
şehit olan 3 askerimize ben de Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. En büyük arzum son
şehit olmalarıdır, dualarım da bu yöndedir.
Değerli milletvekilleri, Kilis ilimize
atılan roketler nedeniyle, yerinde incelemeler yapmak üzere, Genel
Başkanımız Sayın Doktor Devlet Bahçelinin talimatı ve
görevlendirmesiyle MHP heyeti olarak Sayın Genel Başkan
Yardımcımız Emin Haluk Ayhan Bey, Sayın Hatay
Milletvekilimiz Mehmet Ahrazoğlu ve ben dün Kilisteydik. Daha önce de
Kiliste başka bir Genel Başkan Yardımcımız olan
Doktor Ruhsar Demirel sınır kapısında, kamplarda ve
Gaziantepte incelemeler yapmıştı. Burada
esnaflarımızla, roketler nedeniyle şehit düşenlerin
yakınlarıyla, vatandaşlarımızla, resmî erkânla
görüşmeler yaptık, incelemelerde bulunduk.
Konuyu bugün bu saatte gündeme taşımak
gibi bir niyetimiz yoktu ancak bugün biri adliyenin önündeki trafik
ışıklarının yakınına, diğeri de askerî
gazinonun 50 metre yakınına olmak üzere 3 adet roket
düşmüş, neticede de 2 vatandaşımız şehit
olmuştur. Esasında şehit sayısı önce 3 olarak
açıklandı fakat daha sonra 1i kalp masajıyla yaşama
döndürülmüş olup durumu ağırdır; 6
vatandaşımız da yaralanmıştır. Alınan
bilgilere göre, yaralılardan birinin de aramızda bulunan AKP Kilis
Milletvekili Sayın Reşit Polatın kardeşi olduğu
söylenmektedir. Ona da buradan acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bütün
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Olay çok vahimdir. Bugünkülerle birlikte üç ay içinde
14 vatandaşımız ve göçmen vefat etmiştir, yaralı
sayısı 50yi bulmuştur. Kilis fevkalade tedirgindir, bunu
özellikle söylüyorum. Sayın Bakan da burada, Kilis fevkalade tedirgindir,
imkânı olan şehri terk etmektedir, esnaf perişandır. Ben
kısaca ve kelimeleri de itinayla seçerek söylüyorum.
Sayın Bakan, Kilislinin artık Angajman
kuralları gereği misliyle karşılık verildi. ifadesine
inancı azalmıştır. Bakınız, bunu defaatle
söylediler. Angajman kuralları gereği misliyle
karşılık verildi. ifadesine Kilisli artık kızar hâle
gelmiştir. Vatandaş, düşen roketler için, otomobilin
çamurluğuna giren kedi kadar bile haber değeri
olmadığını söylüyor, çok üzgündür. Olay Kilis boyutunu
aşmış ve ciddi bir millî güvenlik meselesi hâline
gelmiştir. Saldırılar vakit geçirilmeden çok boyutlu olarak ele
alınmalıdır, basit bir roket saldırısı
değildir, vatana yapılan saldırıdır. Burada fazla
başka bir şey de söylemek istemiyorum. Zira, bu güzide Türkmen şehrimizde
esnafın perişanlığı, vatandaşın
tedirginliği artmaktadır. Bu güzel insanların kenti Türkmen
şehrimiz Kilise ayrı bir önem verilmelidir, her türlü destek
sağlanmalıdır, devlet desteğin bir kısmını
da paylaşmalıdır diyorum. Biz MHP olarak Kilis halkının
yanındayız diyorum. Netice olarak gelinen noktada PKK teröründen
sonra üstüne bir de IŞİD terörü eklenmiştir, acı gerçek
budur.
Değerli milletvekilleri, günün anlamına
binaen hüzünlü ve çok acı bir olayı daha hatırlatmak istiyorum.
Bugün 22 Nisan 2016. Bundan tam yirmi yıl önce 1996da
Kahramanmaraşın Ekinözü ilçesi Altınyaprak köyünde 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması yapmamaları için
tehdit edilen, teröristlerin tehdidine boyun eğmeyen Aydın
Yılmaz, Nurettin Aslan, Hacı Ömer Serin isimli 3 öğretmenimiz 22
Nisan günü elleri arkalarından bağlandıktan sonra kurşuna
dizilerek şehit edilmişlerdir. Olay ertesi gün bayram
kutlamaları için ellerinde bayraklarla bekleyen tüm öğrencileri ve
tüm Türkiyeyi yasa boğmuştur. 22 Nisan 1996da olaya göklerin bile
ağladığına şahit olduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) Köy
çocuklarımızın geleceği için zor şartlarda görev yapan
bu güzide öğretmenlerimize tekrar Allahtan rahmet diliyorum. Ruhları
şad, mekânları cennet olsun diyor, bu vesileyle herkesi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının
26ncı maddesinin (1)inci fıkrasının (d) bendindeki veya
ibaresinin ve/veya olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan Mizgin
Irgat
Bitlis Batman Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendindeki en az altı ay ibaresinin, en
az beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan
Yüksel Kemal
Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina Doğan Ömer Fethi
Gürer
Ankara İstanbul
Niğde
Uğur Bayraktutan
Artvin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısının
26ncı maddesinin (2)nci fıkrasının (d) bendinin Gerekli
görülmesi halinde bu fıkrada belirtilen belgelerin tercümeleri
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Mehmet Erdoğan
İstanbul Hatay Muğla
Kadir Koçdemir Kamil
Aydın Mehmet
Parsak
Bursa Erzurum
Afyonkarahisar
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesine dair önergemiz üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, kanun
tasarısının 26ncı maddesi, yabancı devlet mahkemeleri
tarafından verilen mahkûmiyet kararlarının Türkiyede infaz
edilmesine yani infazın devralınmasına ilişkin
koşulları belirlemektedir. Tasarıya göre, yabancı devlet
mahkemeleri tarafından verilen mahkûmiyet kararlarının ülkemizde
infaz edilebilmesi için hükümlünün Türkiyede bulunması gibi bir şart
getirilmiştir.
Öte yandan, tasarının 28inci maddesinde
de Türkiyede verilen mahkûmiyet kararlarının yabancı devletler
tarafından infaz edilmesi için, infazın devredileceği devlette
bulunan hükümlünün bu ülkenin vatandaşı olması veya bu devlete
güçlü sosyal bağlarla bağlı olması şartı getirilmiştir.
İki durum arasındaki bariz farkın herkes tarafından anlaşıldığını
düşünüyorum.
Diğer yandan, konuyla ilgili olarak, Ceza
Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa
Sözleşmesinin 5inci maddesi uyarınca, bu şekildeki bir
infazın yapılabilmesi için hükümlünün infazın
gerçekleşeceği devlette mutat olarak ikamet etmesi şartı
bulunmaktadır. Bir ülkede bulunmak şartı ile bir devlette
oturmak şartı arasındaki fark, tasarının 26ncı
maddesinin Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri
Konusunda Avrupa Sözleşmesinin 5inci maddesine
aykırılığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu noktada, tasarının hem 26ncı maddesindeki Türkiyede
bulunmak hem de 28inci maddesindeki güçlü sosyal bağlar
kavramlarının mezkûr sözleşmeyle uyumlu hâle getirilmesi
gerekmektedir.
Benzer şekilde, tasarının 26ncı
maddesinde, yabancı devlet tarafından verilen bir mahkûmiyet
kararının Türkiyede infaz edilebilmesi için aynı suçtan
dolayı Türkiyede soruşturma ve kovuşturma
yapılmamış olması şartı bulunurken, Türkiyede verilen
mahkûmiyet kararlarının yabancı devletlerde infaz edilmesinin
şartlarını düzenleyen 28inci maddede böyle bir şart
bulunmamaktadır. Yani, yabancı devletler tarafından verilen
mahkûmiyet kararlarının infazı noktasında gösterilen
hassasiyet, Türk yargısı tarafından verilen mahkeme
kararlarının yabancı devletlerce infaz edilmesi noktasında
gösterilmemekte, belki de gösterilememektedir. Küçük farklılıklar ya
da özensizlik nedeniyle dikkatten kaçmış gibi görünen bu
ayrıntılar, yabancı devletler tarafından verilen mahkûmiyet
kararlarının Türk yargısı tarafından verilen mahkûmiyet
kararlarının bir adım da olsa önünde görüldüğünün resmidir.
Sayın milletvekilleri, farklı partilere
mensup olmakla birlikte aynı milletin, Türk milletinin vekilleri olarak
ettiğimiz yemin itibarıyla Türkiye Cumhuriyetinin devleti ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü, toplumun huzur ve refahını
sağlamak için çalışıyoruz.
Yarın 23 Nisan, şu an kutlu
çatısı altında bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 96ncı yıl dönümü; Amasya Tamiminde yar alan
Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim
ve kararlılığı kurtaracaktır. seslenişiyle
başlayan, Türkün istiklal mücadelesini yürüten ve başarıya
ulaştıran Gazi Meclisimizin kuruluşunun yıl dönümü; Türk
milletinin kaderinin sadece Türk milletinin iradesine
bağlanmasının yıl dönümü. Sadece çocuk bayramı olarak
kutlanmasına âdeta gayret gösterilen bu gün, aslında sadece
çocuklarımızın koltuklara oturtulduğu, halk oyunları
ve çeşitli faaliyetlerin sergilendiği bir gün olmaktan çıkarılmalı,
millî egemenlik vurgusu asla ama asla unutulmamalıdır.
23 Nisan 1920 tarihinde, her ilden gelen 5
temsilciyle kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk oturumunda Başkan
seçilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilen önergedeki şu
maddeyi yeniden dikkatlerinize sunmak istiyorum: Mecliste ortaya çıkan
millet iradesi yurdun kaderine el koymuştur. Başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisini kurarak yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olan Türk
devletini yeniden ayağa kaldıran tüm milletvekilimizi saygıyla
anıyor, konuşmamım sonunda Gazi Meclisi kuruluşunun
96ncı yıl dönümünde saygılarımla selamlıyor, iyi
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendindeki en az altı ay ibaresinin, en
az beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Uğur Bayraktutan (Artvin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin Milletvekili
Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekilleri, size bilinen bir hikâyeyi anlatmak istiyorum önce. 18inci
yüzyılda Prusya İmparatoru Büyük Friedrich kendisine bir saray
yaptırmak ister. Çok güzel bir arazi beğenir, o arazinin üzerine de
saray yaptırmak ister. Adamlarını gönderir, arazi üzerinde
bakarlar ki bir köylünün yel değirmeni var, un eliyor. Gider derler ki:
Bu yel değirmenini buradan kaldır. Adam der ki: Hayır
kaldırmayacağım. Adamlarına der ki: Gidin istediği
parayı verin, istediği bedeli ödeyin, alsın bu yel
değirmenini götürsün. Adam Hayır. der. Zorlama yapar, şunu
der bunu der, adam yel değirmenini kaldırmaz. Der ki adam: Bu yel
değirmeni dedemden babama, babamdan da bana kaldı. Gidin o krala
söyleyin, Berlinde hâkimler var. Bu çok ünlü bir sözdür, Berlinde hâkimler
var. sözü. Aradan yıllar geçer. Osmanlı İmparatorluğu
zamanında Osmanlı İmparatorluğu kendi subaylarını
(zabitlerini) inceleme yapmak üzere Prusyaya, Almanyaya gönderir. Bu hikâye o
Osmanlı zabitlerine anlatılır, derler ki: Böyle böyle bir
hikâye anlatılıyor. Osmanlı zabitleri olayı merak ederler
Bu nasıl bir olaydır? diye. 3 Osmanlı zabitine
anlatırlar, 2sinin ilgisini çekmez. Bunlardan 1isi bir gece
yarısı kaldığı askerî rüştiyede yatak
çarşaflarını birbirine dolar ve ikinci kattan
aşağı doğru iner, bir ay ışığında,
bir gece vakti, sabaha karşı gider, o sarayın önünden hiç
kalkmamıştır o yel değirmeni -adaleti temsil eder- onu
merak eder ve bakar adalet ne kadar önemli bir duygudur diye. O kimdir biliyor
musunuz? Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürktür. Türkiyeye
döner, cumhuriyet devrimini yapar, Ankara Hukuk Fakültesini açar. Burada Ankara
Hukuk Fakültesi mezunu olanlar vardır. Ankara Hukuk Fakültesinin
kapısında aynen şöyle yazar: Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu
müessesenin küşadında duyduğum saadeti hiçbir teşebbüste
duymadım. der değerli arkadaşlarım.
Bazılarınızın
beğenmediği, ırkçı olarak nitelendirdiği, onun ilk
Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt cumhuriyet savcılarına aynen
şöyle demiştir: Cumhuriyet savcıları
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Mahmut Esat Bozkurt faşistti ya!
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Siz öyle diyebilirsiniz ama Cumhuriyetin Adalet Bakanı Meriç
kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan
sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların
uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl
dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen
öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz. demiştir Cumhuriyet
savcılarına.
Bunu niye anlattım değerli
arkadaşlarım? Bakın, bu ülkede bir cumhuriyetin
savcıları var, bir de cumhuriyetin avcıları var
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunları ikiye ayırmamız lazım yani bu
çok önemli bir olaydır.
Biz, Ergenekonla alakalı olayda, bakın,
Ergenekonda neler yapıldığını, o kumpas
davalarında neler olduğunu iyi biliyoruz. Ceza
yargılamasıyla alakalı eğitim görenler, hukuk fakültelerinde
okuyanlar, özellikle ceza muhakemeleri usulünde yasa dışı yoldan
elde edilen delillerin ve onlarla ilişki kurulan olayların nereye
getirildiğini gayet iyi biliyorlar değerli arkadaşlarım. O
dönemde yapılan yargılamalarda -ki o yargılamaları izleyen
arkadaşlarınızdan birisiyim- nelerle
karşılaşıldığını o gün o Parlamentoda
-grup başkan vekilimiz bugün de söyledi- belki onlarca kez
çıktık söyledik: Bunlar kumpastır, insanların
hayatlarını yok ediyorsunuz. diye. O zaman bizleri gülerek
izliyordunuz değerli arkadaşlarım.
Belki yaşayanlara hakkınızı
helal edebilirsiniz ama öldükleri için bugün aramızda olmayanlara ne
diyeceksiniz öbür dünyada, ne söyleyeceksiniz değerli
arkadaşlarım? Şimdi, o savcılardan, o kudretli savcılardan
bir tanesi Sarp Sınır Kapısında kafasında
şapkayla -gelmeden evvel izledim- ülkeyi terk etti. Öyle kudretli
savcıydı o savcı. O zaman, o yargılamalar
yapıldığı zaman burada kıyamet kopartıyorduk ama
siz diyordunuz ki: Efendim, yargı bağımsızdır.
Yargının ne olduğunu biliyoruz değerli
arkadaşlarım. Yargının bugün gelmiş olduğu
noktada yargının nereye getirilmek istendiğini de biliyoruz.
Bakın, daha dün basına düştü, Artvin
Cerattepede doğasını savunanlarla, eylem yapanlarla
alakalı 48 kişiye toplantı ve gösteri yürüyüşlerine
aykırılıktan ve direnme diye yeni bir suç icat edildi, dava
açıldı. O ihaleyi yapıp ona fesat karıştıranlarla
alakalı cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda
bulunduğum zaman üç gün içerisinde takipsizlik kararı verdiler
değerli arkadaşlarım. Hukuk ve yargılamaların herkese
bir gün lazım olabileceğini asla, sakın unutmayın. O
nedenle, yargı, hiçbirimizin böyle dokunamayacağı kadar ulvi bir
gerçektir. Herkesin bir gün yargıya ihtiyacı olabilir değerli
arkadaşlarım. O nedenle, biz, bu yargılamaların geçmişte
de hukuki olmadığını ileri sürüyorduk.
Bakın, bir şey kanuna uygun olabilir.
Kanuna uygun olması, hukuka uygun olmasını gerektirmez. Bu
ikisini birbirinden iyi ayırt etmemiz gerekmektedir değerli
arkadaşlarım. O nedenle, bugün ülkenin gelmiş olduğu noktada
yargının yani bu kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir
anlamda yok edildiğini, yasamanın ve yargının yürütmenin
kontrolü altına alındığı gerçeğini söylemek için
kâhin olmaya gerek yoktur değerli arkadaşlarım.
Bu gerçekle, hepimize bir gün hukuk lazım olabilir,
hepimiz bir gün hukukun karşısına çıkabiliriz diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayraktutan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 26ncı maddesinin
(1)inci fıkrasının (d) bendindeki veya ibaresinin ve/veya
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mizgin Irgat (Bitlis) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Irgat.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi selamlıyorum.
Yasanın 26ncı maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Söz konusu tasarının 26ncı
maddesi infaz rejimine ilişkindir. Burada aslında, biz,
uluslararası ya da ülkeler arası infaz rejimlerinden ziyade kendi
ülkemizdeki infaz sorunlarını biraz tartışmamız gerekiyor.
Bence en büyük sorunumuz şu anda Türkiyede tutuklu bulunan ya da hükümlü
bulunan siyasi ve adli hükümlülerin eşit oranda yasalardan
faydalanmıyor olmalarıdır. Bunları birazdan örnekleriyle
dile getireceğim.
Türkiyede yaşanan infaz
rejimine baktığımızda çok açık bir şekilde
ayrımcılık maddelerini net görebiliriz. Örneğin siyasi
suçlarla hükümlü olanların infazı ile adli suçlardan hükümlü
olanların infazları eşit değildir. Adli suçlardan mahkûm
olan bir hükümlü cezasının üçte 2sini yattıktan sonra
şartla salıverilirken siyasi hükümlülerde dörtte 3ünü yatması gerekmektedir.
Eskiden adli hükümlülerde bu beşte 2ye kadar bile düşebiliyordu.
Süresiz hapislerde ise müebbet hapis cezasında adli mahkûmlar yirmi dört
yıl yattıktan sonra tahliye oluyor, siyasi hükümlüler ise otuz
yıl yattıktan sonra tahliye olabiliyor. Ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasındaysa adliler otuz yıl, siyasi mahkûmlarsa otuz
altı yılını yattıktan sonra ancak
dışarı çıkabiliyor.
Bunun yanında kişiye özel yasalarla
birlikte infaz rejiminin ayrımcılık kokan maddelerine
baktığımızda hükümlülerin ailelerine yakın
cezaevlerine, nakil meselesi. Burada Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesinin
22nci maddesi çok açık bir uygulamaya işaret eder. Aile
bağlarının kopmaması, kişinin ailesine yakın bir
yerde kalmasını hükmeder, işaret eder. Oysaki Diyarbakır,
Batman, Bingöl, Mardin cezaevlerine baktığımızda bir sabah
ansızın Tekirdağa, Çorluya, Silivriye, bilinmedik bir
cezaevine, talebi olmadığı hâlde, bir sürü sürgünün haberini
almış oluruz sabah haberlerinde. Bu kişilerin hem ailelerinden
hem akrabalarından hem de arkadaşlarından uzakta bir yerde
tutulması infazı ikinci bir işkenceye dönüştürüp
kişileri hayattan koparma
Gerçekten Adalet Bakanının birçok
konuşmasında dile getirdiği gibi, CMUKun gerekçesinde dile
getirildiği gibi mahkûmları hayattan koparan, bağları
güçlendiren değil, koparıcı tarzda bir uygulamayla
karşı karşıyayız.
Hakeza tutuklandıktan sonra cezaevine
kabullerde orantısız aramalarla karşılaşmaktalar.
Çıplak aramadan tutun da en kötü oranda yapılan aramalarla -özelde
kadın mahkûmlar üzerinde- müthiş onur kırıcı ve
hepsinin aslında mahkemelerde suç olarak yargılanacak düzeye varacak
aramaların olduğunu da duyuyoruz.
Bunun yanında
iaşeler arttığı hâlde çok kötü yemekleri yediklerini de
biliyoruz. Evet, bugün Mecliste bütün yemekleri hepimiz çok rahat yiyebiliyoruz
belki ama cezaevlerinde bu böyle değil, istemedikleri yemekleri yemek
zorunda kalıyorlar o paralar, iaşeler, kendileri adına
cezaevlerine yatırıldığı hâlde.
Hakeza kantin meselesi, mahkûmların tamamı
kantinlerden alışveriş yapmak durumunda. Eskiden aileleri,
istedikleri malzemeleri istedikleri yerden alıp cezaevlerine
götürebilirken son dönemde kantin dediğimiz döner sermayenin
oluştuğu, her şeyin 3 katına satıldığı
kantinlerden mahkûmlar alışveriş yapmak zorunda
bırakılıyor.
Diğer taraftan, spor yapma alanları son
derece yetersiz. Görüş düzenlemelerine baktığımızda
ise istedikleri birçok kişiyle görüşememe -sadece 3 kişiyle
sınırlı olması- istedikleri TV kanallarını
cezaevinde izleyememeleri, toprakla temaslarının
sağlanmaması ve bir dizi sorunları dile getirebiliriz. Özcesi
insani, hukuki hakları verilmeli, idarenin keyfî tutumundan
uzaklaştırılmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla)
hak ve adaletin
yerini bulduğu infaz rejimine dönmemiz gerektiğini dile getiriyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Irgat.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesi üzerinde Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 27nci maddeye geçtik. 27nci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinin (1)inci
fıkrasındaki "Müdürlüğüne" ibaresinin
"Müdürlüğü'ne" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan
Bitlis Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 27nci maddesinin
(1)inci fıkrasının son cümlesinin Mahkeme ayrıca
kararı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne iletilmek
üzere Adalet Bakanlığı'na bildirir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Erdoğan Kadir
Koçdemir
İstanbul Muğla Bursa
Deniz
Depboylu Kamil
Aydın Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Aydın Erzurum Hatay
Mevlüt
Karakaya
Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 27nci maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Selina Doğan Ömer Fethi
Gürer Şanal
Sarıhan
İstanbul Niğde Ankara
Özgür Özel
Manisa
(3) Mahkumiyetin esasına taalluk eden
talepler, hükmün esası hakkında karar veren devlet mahkemelerine
yapılabilir, verilen kararlar ağır ceza mahkemesi
tarafından yeniden uyarlanır."
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Özgür Özel konuşacak.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün burada Adalet Bakanının da
varlığında hepimiz sonuçlanan, 16. Daire tarafından tüm
yönleriyle bozulan Ergenekon davası üzerinde bir şeyler
konuşuyoruz. Özellikle AKP Grubundan bir özür beklediğimizi, dönemin
Başbakanından, Sayın Cumhurbaşkanından bir özür
beklediğimizi ifade etmiştim. Bu özür şu ana kadar gelmedi.
Önümüzdeki hafta içinde Ergenekon davasıyla
ilgili tutanaklardan yaptığımız bir
çalışmayı her gün sizlere aktarmaya başlayacağız.
Ergenekon davası görülürken muhalefet partisi milletvekilleri neler
söylemiş, iktidar partisi milletvekilleri, genel başkan
yardımcıları, grup başkan vekilleri, Sayın Adalet
Bakanı ve dönemin Başbakanı neler söylemiş, bunları
buradan satır satır okuyup bu özrü talep etmeye devam edeceğiz.
En çok bilinen, dönemin Başbakanının
Bu davanın savcısıyım. demesiydi, hep bunun üzerinden
konuştuk.
O gün, normal zamanda siyasi riski fatura etmesiyle,
siyasi riski sigorta etmesiyle ünlü Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç hiç böyle bir gerek duymamış. Bülent Arınç
Onlara bütün Türkiyenin demokrasi adına büyük bir borcu vardır,
bunu böyle düşünüyoruz. -ve devam etmiş- Türkiye iyi bir noktaya
geliyor. Bu sıkıntılar, bu sancılar bir taraftan doğum
sancısıdır, böyle algılamak lazım. Türkiye
bağırsaklarını temizlemektedir. demiş Ergenekon
davası için.
Egemen Bağış, biz onu hep -kendi
grubu tarafından gerekli tepkiyi almadı ama- Bakara suresiyle dalga
geçişiyle falan hatırlıyoruz ama Maalesef, Türkiye bulanık
suda balık avlamak isteyenlerle dolu. Tüm tarih boyunca hep bunu
yaşadık ama bunların Türkiyedeki uzantılarını
hizaya sokmak bizim iktidarımız döneminde nasip oldu. Orduyu da
hizaya soktuk, Ergenekoncular da teker teker hesap veriyorlar. demişti.
Cumhuriyet Halk Partisi burada uzun süre hukuksuz
yargılamaları, yargının siyasileştirilmesini,
siyasallaştırılmasını ifade ettiğinde,
Yalçın Akdoğan hep, görev almadan önce, zaman zaman buraya gelir
salı günleri grup toplantısına katılır -o zamanlar
dönemin Başbakanının Başdanışmanı sıfatıyla-
sonra oturur sürekli bu davalar hakkında laf atar, mevcut milletvekilleri,
o gün burada, sıralarında yer almayan milletvekilleri için darbeci
derdi ama serbest kaldıklarında tebrik kuyruğuna ilk
girenlerdendi. Yalçın Akdoğan 2013te Cumhuriyet tarihinin en büyük
hukuki hesaplaşmasıdır. demiş. O tutanakları
önümüzdeki haftadan itibaren detayıyla burada dinleyeceksiniz.
Hüseyin Çelik şöyle söylüyor: Kurda merhamet
etmek, kuzuya zulümdür. Diyor ki: Şunu unutmamak lazım: Türkiye
yıllardır darbe tehdidi altındaydı. Merhamet adaleti
engellerse o merhametten maraz doğar. Ergenekonculara merhamet
etmeyeceğiz. Kurda merhamet etmek, kuzuya zulmetmek demektir.
Bunun yanında, daha sizlerin arasında bu
sıralarda oturan arkadaşların belediye
başkanlıkları döneminde, il başkanlıkları
döneminde ya da geçmiş dönem milletvekillikleri sırasında bu
konularda neler söylediğini teker teker okuyacağız.
İsterseniz bir pilot uygulama olarak
Bugüne kadar duydunuz mu bilmiyorum
ama dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki
-şimdi buradayız- bir adaletsizliği ortadan
kaldırdığını söylüyor, kaldırmak için gayret
gösterdiğini söylüyor. Büyükşehir yasa tasarısı
adaletsizlik yaratmış, onunla ilgili bir eksikliği gidermek
üzere çalışma yaptığını söylüyordu. Bunu bütün
Türkiye bekliyor, yapsın o çalışmayı. Ama, bu sözlerine ne
diyecek bakalım? Bu davaya yüzde 100 inanıyorum. Bu davaya Allah'a
inandığım gibi inanıyorum, yüzde 100. Bu, Mehmet
Özhasekinin
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dava bitmedi ki daha,
dava devam ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben kendisine
sataşıyorum. Sayın Özhaseki gelsin, burada desin ki
Ben
Ergenekon davasına yüzde 100, Allah'a inandığım kadar
inanıyorum. demişti. Şimdi bir özeleştiri yapsın.
Özrü kabulümüzdür, özür dilemiyorsa onun inancını ben
sorgulamayacağım ama herhâlde bunun bir hesabı sorulacak
kendisine.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dava devam ediyor Özgür
Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben de devam edeceğim,
ben de.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dava devam ediyor, dava
usulden bozuldu.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte 278 sıra sayılı
Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 27nci maddesinin (1)inci
fıkrasının son cümlesinin "Mahkeme ayrıca kararı,
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne iletilmek üzere Adalet
Bakanlığı'na bildirir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesiyle ilgili
olarak konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce ulusal
egemenliğimizin 96ncı yıl dönümünde geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımızın geçmişten
aldıkları güçle aziz milletimizin yarınlarını
şekillendireceğine inanıyor, tüm çocuklarımızın
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Bize bu
anlamlı günü hediye eden ve emanet bırakan Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk başta olmak üzere Birinci Meclisi oluşturan
kahramanları, şehit ve gazilerimizi de saygı, minnet ve rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, ben konumuzla
ilişkili olarak sizlere ülkemizdeki suç oranı hakkında bilgi
vermek ve özellikle de çocuk suçluluğuyla ilgili söz almak istiyorum. 1994
yılından 2014 yılına kadar nüfus ve suç oranı
arttı. Ancak aynı oranda arttığını söylememiz
mümkün değil. 1994 yılında 60 milyon olan nüfus 2014
yılında 77 milyona yükseldi. 1994 yılında tutuklu ve
hükümlü sayısı ise 36.931 iken 2014 verilerine göre 152.335
olmuştur. Yani nüfus artışı yüzde 20 iken suç oranının
artışı yüzde 400'ü bulmuştur. En çok işlenen suçlara
baktığımızda ise uyuşturucu ticareti, gasp,
hırsızlık ve cinayeti görmüş bulunmaktayız ki bu
suçların oranı da 1994 yılından 2014 yılına kadar
yüzde 600 oranında artmıştır. Çocuk suçluların
sayısı da arttı. TÜİK verilerine göre 2011
yılında güvenlik birimlerine getirilen çocukların
sayısı 204.040 iken 2013 yılında bu sayı 273.571; 2014
yılında 280.414 olmuştur. 2011 yılında suça sürüklenen
çocukların sayısı 84.416 iken bu sayı 2014 yılında
115.436 oldu. Mağdur çocuk sayısı 88.582 iken 2014
yılında 121.717ye yükseldi. Yani 12-25 yaş arasındaki
çocuk suçluların sayısı 1994 ile 2014 arasında yüzde 40
oranında arttı.
Bugün otoritelerce fiziksel, cinsel, psikolojik
istismarın yanı sıra çocuklar için bir de ideolojik ve siyasi
istismar adıyla yeni bir istismar türü, şekli belirlenmiştir.
Yapılan araştırmalarda terör örgütlerinin insan
kaynağı olarak 14-25 yaş grubu arasındaki çocuk ve gençleri
hedef aldığı görülmektedir. Unutulmamalıdır ki küçük
yaşlarda suç işleyenlerin yetişkin olduğunda, ileriki
dönemlerde de suç işleme potansiyeli yüksek olacaktır.
Sosyal devlet olma niteliğine ilişkin,
gelişmiş toplumlarda gerek sanayileşme gerekse
şehirleşme sürecinin toplumsal birtakım kurumların
inşasıyla paralel olarak sürdürüldüğünü; bu kurumların
insanları, özellikle genç ve çocukları koruma altına
aldığını bilmekteyiz. Buna göre, aile ya da akrabaları
tarafından desteklenmeyen çocukların devlet tarafından koruma ve
destek altına alınması gerekiyor. Ancak, ülkemizde bu tür
kurumlar yetersiz, çocuklara yardımcı olacak donanım ve
imkânlardan da maalesef mahrumdur.
Örgün eğitim de sorunlarla doludur. Çocuklar
maddi yetersizlik veya çeşitli başarısızlıklar
nedeniyle zorunlu eğitimin dışında, daha yükseğine
devam edemeyecek durumda olanlar fazla. Yine, bu çocukların da
çalışma hayatına girme zorunluluğu doğmaktadır.
Çıraklıkla ilgili düzenleme yapılmış olsa da bu
alandaki yapı işlevsel olmanın uzağında, çırak
olmak bile zor. Ayrıca, iş yerlerinde çocukların ekonomik
istismarı da söz konusu. Çırak olamayan çocuklar
dışarıda, sokakta çalışmak zorunda kalmakta ki burada
da ekmek aslanın ağzında, başka yollar da deneyebilmekte,
suçu öğrenip bunu içselleştirebilmektedirler; bu da çok tehlikelidir.
Çocuk eğitimi, örgün eğitimin yanı
sıra bir devlet politikası olarak ele alınmak zorundadır.
İstatistiklere baktığımızda, özellikle
çocuklarımızı koruyamadığımız aşikâr,
ortadadır. Yurt dışında yaşayan gençlerimiz de suç
tuzağının ağına düşmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, konuyla ilgili
olarak acilen tedbirler almak ve koruma bağlamında
çalışmalar yapmak zorunda olduğumuzu sizlere
hatırlatıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin (1)inci fıkrasındaki "Müdürlüğüne"
ibaresinin "Müdürlüğü'ne" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın İdris Baluken konuşacaktır.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adaletin olmadığı, hukukun tamamen
rafa kaldırıldığı bir ortamda maalesef adaletle ilgili
burada fazladan mesai yapıyoruz ve korkarım ki yapılan teknik
düzenlemelerle boşa kürek harcıyoruz. Adaletin mutlaka tesis edilmesi
gerekir çünkü adalet herkes için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Yani, en çok da
sizin ihtiyacınız olacak. Özellikle, cumhuriyet tarihinin en büyük
yolsuzluk iddiaları, son dönemde yaşanan savaş sürecinde
insanlığa karşı işlenen suçlar, antidemokratik
uygulamalar, bütün bunlar bir gün grup olarak sizi adalete çok ihtiyaç
duyacağınız bir dönemle karşı karşıya
getirecek.
Bakın, aylardır bu
kürsüden basın özgürlüğünden bahsediyordum. Biz her basın
özgürlüğünden bahsettiğimizde yandaş medya, havuz medyası
Türkiyede basının ne kadar özgür olduğundan bahsediyordu ama
sadece son beş altı ay içerisinde o yandaş medyadan kaç tane
gazetecinin nasıl kovulduğunu hep beraber izledik. En son
örneğini geçen günlerde gördük. Yani, bir gazeteci çıkıp sadece
fikrini ifade etti diye AKPyi artık Davutoğlu
taşıyamıyor. dediği için çalıştığı
gazeteden kovuldu, TRTdeki hesaplarıyla ilgili soruşturma
açıldı. Nedir? Sadece bir cümle kullanmış: Bence AKPyi
bundan sonra Davutoğlu taşıyamıyor. demiş, ortada
farklı bir şey yok. Şimdi, bu TRT hesaplarında bir
usulsüzlük varsa, kaç yıldır TRTde çalışıyor,
bilmiyorum, o süreden itibaren hiçbir işlem yok ama birdenbire böyle
kuyuya bir taş attığında önce gazetesinden kovuluyor, sonra
da TRTdeki hesaplarıyla ilgili inceleme başlatılıyor.
Şimdi, siz, Davutoğlu ve saray arasındaki, Hükûmet ile saray
arasındaki çelişkiyi zaten saklayacak bir durumda değilsiniz ki.
Niye boşu boşuna gazetecilerle uğraşıyorsunuz?
Aylardır, biz, burada söylüyoruz.
Tek tek konu
başlıkları söyleyeyim size:
Mesela çözüm süreci.
Sayın Başbakan çıkıp Mayıs 2013 koşullarına
geri dönülürse tekrar süreçle ilgili bazı şeyleri
konuşabiliriz. dedi. Yirmi dört saat geçmeden, görev alanına
girmemesine rağmen, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp Ne
süreci? Ne çözümü? dedi. Biz, sonuna kadar savaşacağız,
zerresini bitirinceye kadar da böyle, şöyle yapacağız. dedi.
Yani, ben, özellikle bu Cizredeki vahşet bodrumları sürecinde
Sayın Davutoğlunun ve onunla birlikte en azından bizimle
muhatap olan bakanların vahşet bodrumlarındaki katliamlar
yaşanmasın diye ortaya koyduğu çabaya tanıklık ettim
ama saray-Ergenekon ittifakını, ortaklığını
aşamadılar. Böylesi bir gerçeklik var.
Cerattepe olayı:
Cerattepedeki o direniş bütün ülkede duyarlılık yaratınca,
Başbakan Yeşil Artvinliler Derneğini çağırıp,
uzlaşma mesajları verdi Hukuki süreç bitinceye kadar
çalışmalar yapılmayacak. dedi ama hemen ertesi günde
Cumhurbaşkanı çıkıp Bunlar yavru Gezicilerdir. dedi ve
daha onun cümlesi tamamlanmadan iş makineleri tekrar Cerattepeye dalmaya
başlattılar.
Akademisyenlerle ilgili
Başbakan Ben, tutuklu yargılanmalarını doğru
bulmuyorum. dedi. Yine, yirmi dört saat geçti mi bilmiyorum ama
çıkıp Ne demek tutuklu yargılanmalarını uygun
bulmuyor birileri? Tabii ki yargılanacaklar, suç işlemişler.
dedi.
Can Dündar, Erdem Gülle
ilgili hakeza. Hatta, Can Dündar, Erdem Gül olayında Anayasa Mahkemesinin
kararını tanımadı.
Burada, bu şekilde
sayısız örnekler var ama sanırım, sizin söylemediğiniz
ya da söylenmesini istemediğiniz şeyleri Avrupa Parlamentosu
Başkanı Schultz söyledi. Ne dedi? Bizim AB-Türkiye ilişkilerinde
muhatabımız Erdoğan değil, Türkiye Cumhuriyeti devletidir,
onun da başındaki Hükûmeti biz muhatap alırız. dedi.
Şimdi,
Başbakanlık tabii ki bu doğru tespit üzerine herhangi bir
açıklama yapmadığı için de yandaş medyada kıyamet
koptu. Yani AKP içerisindeki yarılmayı, çatlamayı saklayacak
durumda değilsiniz.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Siz kendinize
bakın kendinize.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Sen kendine
bak.
İDRİS BALUKEN (Devamla) AKPnin kurucusu
kadrosu olarak bu sıralarda oturan birkaç kişiyi tanıyoruz ama
bakın, Sayın Bülent Arınç, Abdullah Gül, Hüseyin Çelik, Dengir
Mir Mehmet Fırat, Sadullah Ergin, Nihat Ergün, yani bütün bu kurucu
kadrolar da eğer bugün bu sıralarda değilse bu kavgayı
saklamanıza, bunun üzerine giden, bununla ilgili görüş belirten
gazetecilerin üzerine gitmenize gerek yok.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Çok sıradan bir
acizlik ifadesi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - En büyük
şansınız CHP gibi bir muhalefet var. Aktif, yumruğunu
masaya vuran bir ana muhalefet partisi olsaydı bugün bir fiskeyle gidecek
durumdaydınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekili En büyük şansınız CHP gibi
bir muhalefet var. diyerek doğrudan partimize sataştı.
BAŞKAN Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkenin en büyük
şansı CHP gibi muhalefetse en büyük
şanssızlığı da HDP gibi bir muhalefet partisi
olmasıdır.
Şimdi, biraz önce salona geldi mi bilmiyorum,
kuliste olabilir, bahçede olabilir ama lütfen arayın, gelsin, bu konuya
bir açıklık getirsin; Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanıyken Mehmet Özhaseki Bu davaya yüzde 100 inanıyorum,
Allaha inandığım kadar inanıyorum demişti.
Şimdi, Yılmaz Tunç oradan laf attı Dava henüz bitmedi. Yani
demek istediği şu, hem usulden hem esastan bozuldu ama tekrar
mahkemede görülecek. Belki de Mehmet Hocanın itikadını
kurtarabiliriz bu işle, belki dava onun istediği gibi. Ama Mehmet
Hoca hiç beklememiş Yılmaz Bey, bugün açıklama yapmış
-tam da sizden bu sataşmayı bekliyordum- bakın ne demiş,
Googlea yazın hemen göreceksiniz, adalet eninde sonunda yerini buluyor,
demek ki doğrusu böyleymiş. Belki biraz bazıları
mağdur oldu ama sonunda adalet yerini buldu. demiş bugün.
Şimdi, biraz önceki ifadeyi okudum. Dediniz ki:
Dava bitmedi. O yüzde yüz suça inanıyor, belki dava bitince o haklı
çıkar, yüzde yüz inancı haklı olur. Bakın, bugün ne söylüyor?
Nereden baksan tutarsızlık da ben yine Özhasekiye
soracağım: Sayın Özhaseki, gelin, bu kürsüde size
sataşıyorum. Birileri biraz mağdur oldu. diyorsunuz. Türkan
Saylan, İlhan Selçuk, Ali Tatar, Kuddusi Okkır
Ya, Kuddusi Okkır, savcıya göre Ergenekonun
kasasıydı, kasası. Ergenekonun kasası öldü, cenazesini
Silivri Belediyesi, belediye tarafından karşılanan masraflarla
yoksullar mezarlığına gömmek zorunda kaldı arkadaşlar.
Böyle bir şeyden bahsediyoruz. Çıkın, burada özür dileyin.
Dilemezseniz, bu adaletsizliğe göz yumduğunuz için bütün vicdanlarda
mahkûm olacaksınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 27nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Baluken, iki tane zeytinin olduğu
bir sofradan mükemmel bir siyaset ziyafeti çıkartmaya
çalışıyor. Bir gazetecinin söylediği bir cümleden bir
siyasi senaryo üretiyor; bu, tabii, hayal gücünün zenginliğiyle
alakalı bir husus. Her gün gazeteciler bir sürü laf söylüyorlar, birçok
yorum yapıyorlar.
AK PARTİ büyük bir parti, yüzde 50 oy
almış bir parti. AK PARTİ aynı sözleri söylerse, bu yüzde
50lik tabana dayanan parti, işte, Tek seslilik, burada fikir
özgürlüğü yok. Söylenen bu. Ama ne zaman farklı sözler söylendi, bu
fikir özgürlüğü olarak değerlendirilmiyor; bu defa da AK PARTİ
yarılıyor, çatlıyor, parçalanıyor.
Yahu kardeşim, karar verin, hangisi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz de verin!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Gazeteci
kovuldu Hocam! Kovulmasa dediğin doğru da, kovuldu!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu özgür bir
parti mi, insanların farklı fikirleri de belli bir tolerans
sınırı içerisinde dile getirdiği özgür bir parti mi, yoksa
tek sesli, emir-komuta zinciri içerisinde davranan bir parti mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Emin olun bu
parti özgür bir partidir. İnsanlar elbette farklı fikirlerini de
söylerler, ama istikametleri asla değişmez, o da bu milletin
iyiliğidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, iki ayrı sataşmadan söz talebim olacak.
BAŞKAN Dört dakika yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben
sataşmadım.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Birincisi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Özgür Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açık sataştım.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
ülkenin en büyük şansı CHP gibi bir muhalefet partisinin olması,
en büyük şanssızlığı ise Halkların Demokratik
Partisi gibi bir muhalefet partisinin olması. demek suretiyle açık
bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aynı zamanda Sayın Bostancı da iki zeytinin olduğu bir
sofradan ziyafet çıkarma gibi aslında benim tamamen realist
söylemlerle ortaya koymaya çalıştığım düşünce,
ifade özgürlüğü önündeki AKPnin uyguladığı vesayet
anlayışını hayalperest bir senaryo üretmek şeklinde
ifade etti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim, bu
metafora bile tahammül edememek özgürlük olarak kabul edilebilir mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Dolayısıyla, iki ayrı sataşmadan söz hakkı doğdu.
BAŞKAN Ama şimdi yani burada, Sayın
Bostancının söylediğinde bir benzetme var, bir hakaret yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiç mi benzetme
yapmayacağız?
BAŞKAN Size söz vereceğim, iki dakika
vereceğim ama.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, hayalperest falan değiliz, hayallerimizi de söylemiyoruz.
BAŞKAN Hayalperest falan demedi yani öyle
bir anlam çıkaracak bir şey söylemedi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Öyle
dedi, Kendi hayallerini
BAŞKAN İki zeytinden bir ziyafet
sofrası çıkarmaya çalışıyor. dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Baluken, çok zorlama, buradan bir sataşma çıkaramazsın.
BAŞKAN İki dakika vereceğim,
ikisine de cevap verirsiniz.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önce Sayın Bostancıya şunu söyleyeyim:
Eğer o gazeteci sırf bu cümlesinden dolayı kovulmamış
olsaydı, TRTdeki hesaplarında bir usulsüzlük varsa bu cümleden sora
inceleme başlatılmamış olsaydı biz bunu sizin fikir
özgürlüğüne verdiğiniz değer üzerinden burada ele alabilirdik.
Yani siz iki zeytinden herhâlde herkesin ziyafet çıkarabileceğini
sanıyorsunuz çünkü sizin sofranız zaten çok zengin. O anlamda,
milletin sofrasından alıp kendi sofranıza getirdiğiniz için
iki zeytinden ziyafet çıkabileceğini sanıyorsunuz, bir kere
orada yanılıyorsunuz.
İkincisi
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Biz bir yerden
bir şey almıyoruz. Halkın ümüğüne çöküp de bir şeyler
almıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
bakın arkadaşlar, bunlara bağırıp
çağırmanıza gerek yok. Allah aşkına, burada uzun
mesailer yaptığımız için
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz
mesela Rıza Sarrafın Amerikaya gidişini ya da bakan
çocuklarının Singapurdan fotoğraflarının servis
edilmesini bu iktidar savaşlarının bir parçası olarak
değerlendirmiyor musunuz? Ya, ben size şaşırıyorum.
ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) Siz de
güneydoğuda ne yaptığınızı söyleyin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani, bu
kadar aleni bir şekilde ortada olan bir durumu anlamıyorsanız
biraz daha fazla siyasete yoğunlaşın derim.
Diğer taraftan,
bakın, CHPyle ilgili şunu söyleyeyim: Yoksulluk var mı bu
ülkede, yolsuzluk var mı, açlık var mı, savaş var mı,
ölümler var mı, cenazeler var mı? Yani, bir sosyal demokrat partinin
iktidar olması için her şey var ama 2010dan itibaren demokrasiden
eser taşımayan bir AKP eğer iktidar oluyorsa, kusura
bakmayın, sizin sosyal demokratlıkla da bir ilginiz yoktur,
bahsetmiş olduğunuz ana muhalefet misyonuyla da hiçbir ilginiz
yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - O zaman biz mi sosyal demokratız?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Dolayısıyla, AKPnin en büyük şansı CHP.
derken, bu kadar iktidara gelme şansı varken bunları elinizde
altın tepsiyle AKPye sunmanızdan bahsediyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ne yapayım? Benim yerimde
siz olsanız ne yaparsınız Sayın Başkan?
BAŞKAN - Âdet yerini bulsun diye soruyorum,
gerekçesini de soracağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - AKPye altın tepsiye
iktidar sunmak.
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - En büyük hakaret.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Altın tepsiyle
sunmadınız ya, biz kendimiz aldık.
11.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, burada bir partinin kurumsal
kimliğine bir sataşma varken ileri pas, geri pas değil, bir kez
şunu çok net söylemek lazım
Bu arada Sayın Özhasekiyi iktidar
sıralarında görüyorum. Kendisinin cevap hakkı
kullanmasını da burada özellikle bekliyoruz. Çıkıp burada
bir cümlelik bir özürle hiç olmazsa Parlamento tutanaklarında bu süreci
bir noktadan, bir yerden başlatmış olursunuz. Eğer biraz
vicdanınız varsa çıkıp bir özür dileyeceksiniz, bugün
söylediğiniz düzlemde olduğunuzu, geçmişte haksızlık
yaptığınızı; mesele hallolacak.
Gelelim Sosyal demokrat bir partiyi iktidar yapacak
her şey var.a. Doğru. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi
geçtiğimiz dönem sizin Adalet ve Kalkınma Partisiyle anlaşma
içinde, bu Meclis çatısını bir kenara bırakıp Hükûmet
odaklı bir çözüm. diye yola çıkarak, hem de
başkanlığı altın tepside Recep Tayyip Erdoğana
sunma anlaşmanızda hep bazı kaygıları dile getirdi.
Siz bizi dinleseydiniz, AKP bizi dinleseydi, bu Meclis çatısı esas
alınsaydı -belki biraz yavaş ilerlenebilirdi ama- bugün
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) - Sizi dinlesek perişan olurduk.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
7 Hazirandan bugüne kadar,
birbirinize karşı gerçek yüzünüz ortaya
çıktığında, aslında ikinizin de birbirinizi
kandırmak üzerine kurduğunuz bir iş birliği siyaseti
deşifre olduktan sonra bu kadar acıyı yaşamıyor
olurduk.
Ha, iktidarı altın tepsiyle AKPye sunma
işine gelince: 7 Hazirana kadar biz işçi, memur, çiftçi, emekli için
söyledik, onlar Yapamazsınız. dediler. Siz bir süre sonra Biz de
yapacağız. dediniz, Milliyetçi Hareket Partisi aynı
şeyleri söyledi ta ki 7 Haziran akşamı AKP iktidardan düşüp
de Milliyetçi Hareket Partisinin Biz hiçbir yerde olmayacağız.
demesiyle Türkiye, AKP iktidarına muhtaç bırakılana kadar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.51
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel kürsüde CHP Grup Başkan Vekili Sayın Özel, partimizin
adını da zikretmek suretiyle 7 Haziran sonrası Hükûmet kurma
görüşmeleriyle ilgili partimize ait bazı iddiaları ithaf
etmiştir. Sataşmadan dolayı cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay, oturumu
değiştirdim, o nedenden dolayı size sataşmadan söz
veremiyorum.
Mikrofonu açayım, söylemek istediğinizi
yerinizden söyleyin lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
30.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
keşke ara vermeseydiniz, kürsüden cevap verirdik. Bütün grup başkan
vekilleri kürsüden cevap veriyorlar ancak bu hakkım
kısıtlanmış oldu ama yine de teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diğer siyasi partilerin gündemi farklıdır,
Milliyetçi Hareket Partisinin gündemi de farklıdır, biz
başkalarının gündeminin peşinden gitmeyiz. Biz Milliyetçi
Hareket Partisiyiz; kendi ilkelerimiz, parti programımız,
hedeflerimiz doğrultusunda bir gündemimiz vardır, o gündemi takip
ederiz. Biz bozkurduz, serçe kuşu gibi siyasetten iki damla su içeceğiz
diye sağda solda devamlı böyle cik cik ötmeyiz ve bizi iki damla, iki
tane de zeytin de kesmez ve ziyafeti nasıl
yapacağımızı da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Akçay.
Bir dakika daha veriyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıca, dipsiz
kuyulardan da su içmeyiz.
Otuz iki gün İstikşafi görüşme
yapıyoruz. diye ülkeyi ve kendinizi oyaladınız. Sonunda -bu
tabiri kullanmak istemiyorum ama- kim kimi kandırdı pek belli
olmadı ama ya Cumhuriyet Halk Partisi milleti kandırdı ya da AKP
tarafından Cumhuriyet Halk Partisi kandırıldı ama neticede
millet oyalandı ve kandırıldı. Milliyetçi Hareket Partisi 7
Haziran akşamından itibaren 1 Kasıma kadar ve bugüne kadar
söylemesi gerekeni açıklıkla, hiçbir gizli ajandası ve gündemi
olmaksızın yerine getirmiştir ve söylemiştir. Milliyetçi
Hareket Partisiyle yapılan Hükûmet görüşmeleri birkaç defa -şimdi,
tarihleri de var, listesi de var- ama birkaç saati geçmez, en fazla üç dört
saatlik bir görüşme yapılmıştır. Ancak otuz iki gün
neredeyse elli saati bulan görüşmelerden netice
alınamamasını da vatandaşın takdirine
bırakıyoruz ve koalisyon kurulamayacağını görme
ferasetini görememesinden dolayı da artık Cumhuriyet Halk Partisinin
bu durumu takdir etmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel, size de bir dakika süre veriyorum.
31.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Esasen, sataşma olduğu için kürsüden olacak ama
eşitliği sağlamak için böyle olması gerekiyor gibi
anladım ben de.
BAŞKAN
Evet.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii, Sayın Grup Başkan Vekili bölgemizin çok
değer verdiğimiz bir milletvekili olduğu için ben de
cevabın dozunu ayarında tutmaya çalışacağım ama
tabii, öyle dipsiz kuyulardan su içmek, cik cik ötmek falan
BAŞKAN
Hayır, o kimseye yöneltmedi onu, kendi siyasetini tarif ederken
kullandığı cümlelerdi. Lütfen
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tamam.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Genel söyledim. Kendimize ait söylediğim bir
görüştür, kimseye sataşma değildir.
BAŞKAN
Evet, kendi siyaseti.
Bakın,
sürenizi başlatacağım yeniden.
Sayın
Akçayın -sizin de söylediğiniz- bu tanımlamaları kendi
siyasetlerini anlatmak için kullandığı kalıplardır.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Evet, aynen öyle.
BAŞKAN
Hiç kimseyi suçlamadı.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Hiçbir partiye de bu konuda suçlama getirmiyorum, sataşma
da yapmıyorum.
BAŞKAN
- Dolayısıyla, bu nedenle sataşmadan dolayı söz verme
durumunda değilim ama size de söz vermiştim.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Madde
64: Genel Kurula başkanlık eden Başkan veya Başkanvekili,
asıl konu görüşülürken ve oylanırken hiçbir surette
görüşünü açıklayamaz. Kişisel savunma hakları
saklıdır.
BAŞKAN
Bu okuduğunuz şeyin benim yaptığım şeyle hiç
ilgisi yok.
Buyurun,
sizi dinliyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben bunu bir hatırlatma gereği duydum.
BAŞKAN
Ama, yok, ilgisi yok, o başka bir şey.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, siz tartışmanın özünde
taraf oluyorsunuz yani bunun ilerisine geçiyorsunuz.
BAŞKAN
Bakın, ben idare ediyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Peki, Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Yorum bildirmiyorum, idare ediyorum. Neticede karar verme noktasında
olan bir kişiyim, benim algım önemli çünkü karar vereceğim.
Sürenizi
yeniden başlatıyorum, söyleyeceğiniz cevabı söyleyin
lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, ben söz isterken bu yorumu
yapsanız anlarım. Sözü vermişsiniz, ben Milliyetçi Hareket
Partisine cevap veriyorum, siz içeriğe girip
tartışıyorsunuz söz keserek; ben bunu söyledim.
BAŞKAN
Devam eder misiniz lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tabii, devam ederim.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim
anlatmaya çalıştığımız mesele şudur:
Milliyetçi Hareket Partisinin 7 Haziran günü ortaya koyduğu tavır
olmasaydı, ondan sonraki süreç bambaşka şekilde işleyebilirdi.
Ama Türkiyeyi AKPsiz bir iktidarın mümkün olmadığına ikna
eden tavır Milliyetçi Hareket Partisinin tavrıdır.
FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) Ya mecbur mu millet koalisyon yapmaya ya! MHP koalisyon yapmaya
mecbur mu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
kadar net söylüyorum.
Teşekkür ederim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sonuçta AK PARTİ iktidar.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, yerimden bir dakika, lütfen... İstirham ediyorum,
bir dakika.
BAŞKAN Lütfen
bağlayın bunu ama biz, şimdi, 7 Haziranın ve ondan sonraki
sürecin tartışmasını yapmıyoruz, gündemimiz bu konu
değil.
Lütfen, Genel Kurulu gündeme
davet ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Aslında Sayın Başkanım, bu bir sataşmadır,
kürsüden cevap vermek gerekir.
BAŞKAN Bir dakika
sadece.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuyu
da uzatmama adına yerimden istiyorum.
BAŞKAN
Uzatmayacağım yalnız, Sayın Özele de bir dakika söz
verdim, size de.
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, hemen, on beş saniyede
Siz Başkan olarak,
tabii, sataşma olup olmadığını takdir etmek için
görüşünüzü belirtmek durumundasınız, onun için tutumunuz
doğrudur bu yönüyle.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 7
Hazirandan bu yana bir dayatma yapılmaya çalışıldı ve
bir yüzde 60 bloktan, muhal bir bloktan bahsedilerek ve bu bloğa blokaj
yapılma dayatmasına karşı Milliyetçi Hareket Partisi de
tutumunu gayet net belirlemiştir. Mecbur değiliz ve aynı
şekilde politikalarımıza devam ederiz. Hiçbir
tutarsızlığımız da Allaha şükür
olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır. Kısaca
daha fazla da polemiği uzatmama adına bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 28inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci
maddesinin (1)inci fıkrasındaki sosyal ibaresinin sosyo-kültürel
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan Erol Dora
Bitlis Batman Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendindeki en az altı ay ibaresinin, en
az beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun
Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Ömer Süha Aldan
Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 28inci maddesinin
(1)inci fıkrasının sonuna aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"e) Aynı suçtan dolayı infazı
gerçekleştirecek yabancı devlette soruşturma ve kovuşturma
yapılmamış olması"
İsmail Faruk Aksu Mehmet
Erdoğan Kadir
Koçdemir
İstanbul Muğla Bursa
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Kamil Aydın
Hatay Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili
Sayın Kamil Aydın konuşacak.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısıyla ilgili önergemiz
üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
çağdaş, demokratik, sosyal hukuk devletlerinde başarı
sadece iç siyasette gereğini yapmak, ülkeyi bir adım daha refaha
götürmek değildir; aynı zamanda, uluslararası ilişkilerde
de ülkenin saygın, yerinde birtakım faaliyetlerde
bulunmasını da gerektirir. Şimdi, bizim bu aralar dış
siyasetle ilgili pozisyonumuzu alma noktasında öngördüğümüz şey
ya da esas olarak kabul ettiğimiz şey, Avrupa Birliğinin vize
muafiyeti konusunda bize sağladığı birtakım
şartları yerine getirme amacıyla yasa çıkarmaya
çalışıyoruz. Siyaseten her
sıkıştığımızda, iktidarımız her
daraldığında -sürekli konjonktürünü değiştiriyor ama-
son zamanlarda özellikle terör olaylarının da yoğunlaşmasıyla
bir millî ve yerli kavramına sığındı; ne güzel,
gerçekten içimizi serinleten güzel bir kavram millî ve yerli. Şimdi,
adımız millî ve yerli, özlemimiz ya da duruşumuz millî ve
yerli ama nedense bugün şu saatte, Avrupa Birliğinin vize muafiyeti
sağlaması için, öngördüğü şartları yerine getirmek
için toplanıp kanun çıkarmaya çalışıyoruz. Bunun
neresi millî, neresi yerli bir duruşun ifadesi? Keşke bunun yerine
gerçekten şöyle olsaydı: Millî ve yerli olmanın gereği
olarak bunu ülkemizin, insanımızın,
vatandaşlarımızın ihtiyacından hareketle;
bunları, bir ihtiyacın giderilmesi noktasında millî bir
gereksinim olduğunu düşünüp böyle yerine getirseydik. Yani, vize
muafiyetine müracaat için giderken, biz, yasamasıyla,
yargısıyla, yürütmesiyle gerçekten Batı demokrasilerine taş
çıkaracak seviyede yasalarımızla, uygulamalarımızla
gitseydik muhteşem bir şey olurdu.
Nedir bunlar, bir iki spesifik örnekle ifade etmek
gerekirse: Efendim, yargımızla ilgili sıkıntılar var.
İşte, kanun çıkarıyoruz sürekli. Yani, daha önce de buna
benzer anlaşmalarımız var, ikili var, yapı içerisinde var,
INTERPOLle var, efendim, savunma sanayisi bağlamında var, güvenlikte
var ama 1 tane teröristi bile, cani bir teröristi bile alıp ülkemize
getiremiyoruz. Anlaşma var ama uygulamada bir şey yok. Bunları
da yapacağız ama uygulamaya ne kadar yansıyacak?
Şimdi, bakıyoruz, efendim, Türkiye,
Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla
Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisi veya Eylem Planını bugüne
kadar güncelleştirmemiş. Ya, bu bizim büyük bir
ayıbımız. Yani, bunu Avrupa isteyince mi yapacağız
Allah aşkına? Şeffaflık bizim karakterimiz olmalı,
millîliğimizin dayanağı olmalı.
Liyakat, mesela, dayatılan şeylerden bir
tanesi. Efendim, atamada liyakat önemsenmiyor. Ya, bizim kültürümüzde, bizim o
millîliğimizi oluşturan yapı içerisinde liyakat ve ehliyet çok
önemli kavramlardır. Biz bunun gereğini yapsaydık yani ön almak
gibi daha öncesinde biz bu kanunları çıkarıp uygulamaya
koysaydık daha iyi olmaz mıydı?
Yolsuzlukla mücadele
Yolsuzlukla mücadele konusunda
gereğini yapsaydık, en ufak dedikodusu dahi olan bir meseleyi şu
yüce Meclise getirseydik, enine boyuna tartışsaydık, Yüce
Divanlara gidilseydi, suçlu ve suçsuz belirlenseydi, inanın, Avrupa Birliği
ilerleme raporlarında bu tür konular hiç gündeme dahi getirilmezdi.
İşte, diyoruz ki: Millî ve yerli olma gibi bir iddianız varsa
millî ve yerli olmanın yolu yasama, yürütme, yargıya Oğlan
bizim, kız bizim. diyecek kadar demokrasiden uzak, millîlikten uzak bir
tavır takınılmazdı. Yasama da bizim, yargı da bizim,
yürütme de bizim. derseniz burada inandırıcı
olamazsınız millîlik ve yerlilik konusunda. Onun için, gerçekten bir
an önce biz çıkaracağımız yasaları sağlıklı
bir şekilde uygulayacaksak önce ülkemizin, milletimizin ali menfaatlerini
dikkate almamız gerekir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 28inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (ç) bendindeki en az altı ay ibaresinin, en
az beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muğla
Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan konuşacak.
Buyurun Sayın Aldan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 28inci madde infazın
devredilmesine ilişkin. Ama, bugün daha çok bu düzenlemeden ziyade yani bu
tasarının içeriğinden ziyade genel hukuk konusundaki
kaygılarımızı dile getiriyoruz.
Geçmişte yaşanan bir olayı sizlerle
paylaşmak istiyorum: Demirci Mehmet Efe ve onun ekibinde Halide Edip
Adıvar da onbaşı. Demirci Mehmet Efe Eğirdire birkaç gün
sonra gideceğine dair haber gönderiyor ve Eğirdir halkı da Koca
Demirci Efe gelecek, acaba bize bir şeyler yapar mı, bir eziyete
maruz kalır mıyız? diye endişeleniyor. Bu nedenle bir
kısmı evlerine çekiliyor, bir kısmı araziye gidiyor.
Demirci Efe geliyor, bakıyor ki ortalıkta kimse yok, oldukça
sinirleniyor. Ben kaç gün önceden haber verdim, geleceğimi söyledim, beni
karşılayan yok. diye hiddetleniyor ve yanında bulunan
kızanlara dönüyor: Bu şehirden ilk gördüğünüz er kişiyi
şu ağaca asacaksınız. diyor. Derken, bir süre sonra genç
bir insan tarladan dönüyor, hemen kızanlar alıyorlar, götürüyorlar o
kişiyi ağaca asıyorlar. Bunun üzerine Halide Edip Adıvar
çok üzülüyor Efendim, senin gibi büyük bir insana yakıştı
mı? Bu çocuğun ne günahı vardı, şimdi annesi
babası nasıl üzüntü duyacak böyle bir insanın katlinden.
Yazıktır, günahtır, bunun dinimizde yeri var mıdır?
deyince, Demirci Efe aynen şu sözü söylüyor: Halide Onbaşı,
insanlar ya zulümle ya ilimle yönetilir, ben ilimden anlamam. diyor.
Bununla bugünlere bir
gönderme yapmak niyetinde değilim. O günün koşulları, o günün
eğitim düzeyi, belki böyle bir sözü gerekli kılabilir, bunu normal
karşılayabiliriz. Lakin bugün ülkemizde bilimsel bir zulüm var, o da
yargıdır. Dünyanın pek çok ülkesinde yargı elbette ki zaman
zaman eleştiri konusu olan kararlar verebilir ama öyle inanıyorum ki
Türkiye kadar, yargı hiçbir ülkede bu kadar konuşulmuyordur.
Totaliter bir ülkede yargının zaten verdiği kararı
tartışmak bile olanaksızdır. Demokratik bir ülkede,
gelişmiş bir ülkede, hukukun üstünlüğüne inanılan bir
ülkede zaten yargı bir sorun odağı olarak görülmez. Yargı
mensuplarının amaçlı, taraflı, ön yargılı
kararlar verebileceği, hatta kumpaslar oluşturabileceği hiç
kimsenin aklına gelmez ama Türkiye gibi yargıyla oynanan bir ülkede
yargıyı hep konuşuruz. Bugün, evet, Türkiyede bilimsel bir
zulüm vardır, Türkiyede ilimle yönetme anlayışını bir
tarafa bıraktık.
Geçen bir konuşmamda şunu
söylemiştim: Silah deyince aklınıza ne gelir? Evet, bugünlerde
revaçta olan bir silah, Kanas gelir mesela, Kaleşnikof gelir,
Fırtına obüsleri gelir ama ne yazık ki bugün Türkiyede bence en
önemli silahlardan bir tanesi yargıdır ve kalleş de bir
silahtır yargı; hiç ummadığınız anda,
beklemediğiniz anda sizi canevinizden vurur, ocağınızı
söndürür, özgürlüğünüzü elinizden alır, çocukları babasız
bırakır, anasız bırakır. Yıllarca o cezaevinde
çürürsünüz, beton kokarsınız ve dışarı
çıktığınızda yeni hayata uyum gösteremezsiniz, pek çok
insan aklını yitirir ve biz bunları hiçbir zaman görmeyiz;
aksine, o ön yargılı, kumpas düzenleyen insanları
alkışlarız, yeri geldiği zaman da Aa, bilmiyorduk, hata
yaptık, aldatıldık. diyebiliriz ama o sönen ocakların bir
gün herkesin yakasına yapışacağını da bilmek
lazımdır.
Son sözüm şudur: Muhalefet için en büyük zorluk
kendinden yana olmayan bir yargıdır. O açıdan, adalet yönetirken
lazımdır. Yönetimden düşenler kendilerini adaletin
beklemediğini de bilmek durumundadırlar diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki sosyal ibaresinin sosyo-kültürel olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora konuşacak. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 28inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tasarıyla cezai konularda uluslararası
adli iş birliğinin usul ve esasları düzenlenmekte, cezai
konularda diğer devletlerle yapılacak adli iş birliğine
ilişkin düzenlemelere gidilmektedir. Tabii, bu düzenlemeler Avrupaya
vize serbestisi adı altında alelacele yasama ilkelerinin
birçoğu bertaraf edilerek ve yüzeysel biçimlerde yapılmaktadır.
Tasarının gerekçe bölümünde, Anayasanın 90ıncı maddesi
gereğince usulüne göre, Yürürlüğe konulmuş milletlerarası
antlaşmalar kanun hükmünde olduğundan, bu belgeler iç hukukumuzda
doğrudan hüküm doğurmaktadır. denilmektedir. Yani, bu ifadeye
göre, Adalet Bakanlığı iç hukuku uluslararası
sözleşmelere uyarladığı iddiasında bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki
cezaevleri konusunda tutuklu ve hükümlülerin durumları dikkate
alındığında Türkiyenin uluslararası sözleşmeleri
dikkate aldığı söylenemez. Bunun en güncel örneklerinden birisi,
tutuklu ve hükümlülerin ziyaret edilmesi konusunda geliştirilen keyfî
kısıtlama ve uygulamalardır.
Değerli milletvekilleri, HDPli
milletvekillerinin aylardır cezaevlerine ziyaret, tutuklu ve hükümlülerle
görüşme taleplerine ilişkin yapmış oldukları onlarca
başvuru Adalet Bakanlığınca sürekli bir biçimde ya
reddedilmekte ya da başvurularımıza cevap dahi verilmemektedir.
Milletvekillerinin cezaevindeki hükümlü veya tutuklularla görüşmeleriyle
ilgili düzenleme 17 Haziran 2005 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan
Hükümlü ve Tutukluları Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikte
belirtilmiş olmasına rağmen HDPli milletvekilleri bu
düzenlemeden yararlanamamaktadır. Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret
Edilmeleri Hakkında Yönetmelik madde 40ta Milletvekillerin, ceza infaz
kurumlarındaki yaşam şartlarını yerinde görerek
tespitlerde bulunmak, inceleme yapmak veya hükümlü ve tutuklular ile
görüşmede bulunmak amacıyla yapmış oldukları istemler,
ceza infaz kurumu idaresine bilgi vermek koşuluyla yerine getirilir. Milletvekilleri,
hükümlü ve tutuklularla açık ziyaret şeklinde görüşebilir.
denilmesine karşın bu hak Adalet Bakanlığınca keyfî
yöntemlerle engellenmeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, cezaevi ziyaretlerinin
engellenmesinin sadece HDPli vekillere uygulandığı ise,
gazeteci Can Dündar ve Erdem Gülün tutuklandıkları dönemde
diğer parti milletvekillerinin yaptığı ziyaretlerle
açıkça ortaya çıkmıştır. Örneğin, milletvekilimiz
Meral Danış Beştaşın, tutuklu bulundukları
sırada gazeteci Can Dündar ve Erdem Gülü ziyaret etme talebi hiçbir
gerekçe gösterilmeden kabul edilmedi. Oysa Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin aynı kişilerle görüşme talepleri kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir yandan cezaevinde
tutuklu ve hükümlülere uygulanan sistematik sevkler, sürgünler, diğer
yandan cezaevlerinde tümüyle hukuktan yoksun keyfî uygulamaların doruk
noktasına ulaştığı bu dönemde cezaevlerinde
yaşanan hak ihlallerinin gizlenmeye çalışılması,
halkın temsilcisi olan milletvekillerine görüşme izni verilmemesi
kaygı verici bir düzeye ulaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, tasarıda
yabancı devlet mahkemeleri tarafından hakkında mahkûmiyet
kararı verilen ve yabancı ülkelerde cezaevinde bulunan Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının çeşitli koşullar
altında Türkiyedeki cezaevlerine nakilleri konusunda
kolaylaştırıcı düzenlemeler göze çarpmaktadır. Bu
düzenleme yurt dışındaki cezaevlerinde hükümlü bulunan
yurttaşlarımızın kendi ülkelerine gelebilmeleri ve bu
vesileyle, cezaevinde kalmaya devam edecek olsalar dahi Türkiyede bulunan
yakınlarıyla daha kolay görüşebilmelerine olanak
sağlayacaktır. Ancak ne yazıktır ki, Adalet
Bakanlığı, Türkiyede cezaevinde bulunan özellikle siyasi
tutuklu ve hükümlülerin ise yakınlarıyla görüşmelerini
engellemek için elinden geleni yapmaktadır. Tutuklu ve hükümlüler,
cezaevlerindeki keyfî uygulamalarla âdeta bir kez daha
cezalandırılmaktadır. Cezaevlerinde bulunan
yakınlarını ziyaret etmek isteyen aileler çoğu kez yol
parası dahi bulamamaktadırlar. Bu keyfî nakil, sürgün yöntemleriyle
tutukluların eşlerine, çocuklarına, anne babalarına eziyet
edilmektedir. Bu vesileyle, Sayın Adalet Bakanına az önce de dile
getirdiğim konularda konjonktürel keyfî uygulamalardan
kaçınmaları ve hukuka ve adalete uygun davranmaları konusunda
çağrımızı yineliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, karar
yeter sayısı
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
var.
Elektronik oylama cihazıyla yapıyoruz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin (1)inci
fıkrasındaki "firar" ibaresinin "firar etmesi"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet
Ali Aslan Mahmut Celadet
Gaydalı
Batman Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği
Kanunu Tasarısının 29uncu maddesinin (2)nci
fıkrasındaki "kaybetmesi" ibaresinin "yitirmesi"
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Ömer Fethi Gürer Selina Doğan Şenal Sarıhan
Niğde İstanbul Ankara
Sibel Özdemir
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 29uncu maddesinin
(1)inci fıkrasındaki "önemli" ibaresinden sonra gelmek
üzere "gelişmeleri ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Erdoğan Kadir Koçdemir
İstanbul Muğla Bursa
Kamil Aydın Erkan Haberal Nuri Okutan
Erzurum Ankara Isparta
BAŞKAN Komisyon okunan son önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta Milletvekili
Sayın Nuri Okutan konuşacak.(MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Okutan.
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 29uncu maddesiyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle herkesi tekrar saygıyla hürmetle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
29uncu maddesinde yabancı devlette infazın sonuçları
düzenlenmektedir. Bugün görüşülmekte olan bu tasarıdaki madde içeriklerinin
birçoğu esasen ülkemizin kabul ettiği uluslararası
anlaşmalarda mevcuttur.
Tasarıyla dağınık mevzuatın
toparlanması, anlaşmalara uygun olarak bu alandaki usul ve
esasların belirlenmesi elbette önemlidir. Hiçbir ülke suçlular için bir
sığınma ve saklanma yeri olmamalıdır. Ülkemizin
birliğine ve bütünlüğüne karşı en ağır
suçları işleyenler, yıllar yılı sözde ileri demokrasi
ülkelerinden himaye görmektedir. Başka devletlerin yardımı,
desteği ve himayesi olmadan Türkiye'yi kana bulayan terör örgütlerinin
hayatta kalması mümkün değildir. Dolayısıyla, hâl böyleyken
ülkemizde faaliyet gösteren örgütlere mali desteği kimler, nasıl
sağlamaktadır? Örgütlere silah yardımını kimler,
nasıl yapmaktadır? Bu silahlar hangi yolları izleyerek örgütlere
ulaşmaktadır? Örgütlerin kuruluşları dâhil stratejisi,
taktik ve politikalarının oluşmasına kimler, nasıl
destek vermektedir?
Terör örgütlerine silah,
mühimmat, finans ve militan desteği sağlayan ülkelerle yapılacak
iş birliğinden ülkemize bir hayır gelmesi mümkün müdür,
değil midir?
Yıllar yılı
terör belasıyla tek başına mücadele eden Türkiye,
uluslararası alanda sürekli yalnız
bırakılmıştır. Oysa terör bütün
insanlığın ortak sorunudur ve dolayısıyla terörle
mücadele de bütün ülkelerin iş birliğiyle
yapılmalıdır.
Paris'teki patlamaları
ve terör eylemini elbette şiddetle kınıyoruz ama Pariste
bombalar patladığında bütün dünya bir araya geliyorsa ve
bombalar Ankarada patladığında Türk milleti olarak yalnız
kalıyorsak burada bir sorun var demektir. Ankaranın ve İstanbulun
göbeğinde bombalar patladığında uluslararası kamuoyunu
harekete geçirmesi gereken elbette Hükûmettir ama Avrupalı
dostlarımızın vicdanları hiç mi sızlamamaktadır?
Onların gönlü rahat mıdır? Onların canı can da bizimki
patlıcan mıdır? Uluslararası iş birliğini
önemseyelim, gerekli düzenlemeleri de yapalım, burada sorun yok ama
düzenlemeleri işletmediğimiz müddetçe, üzülerek belirtmeliyim ki pek
de fazla bir şey değişmeyeceği kanaatindeyim.
Terör, uyuşturucu, silah ve insan
kaçakçılığı başta olmak üzere suçla mücadelede
uluslararası iş birliği konusunda mağdur ülkelere
yardım edelim ama biz de yardım alalım. Bu yardımları
alacak adımları cesaret ve kararlılık içinde atalım ve
takipçisi olalım.
Şimdi, bu düzenleme, terör örgütü
mensuplarının, bulundukları ülkelerden ülkemize iadesi konusunda
bir iyileştirme getiriyor mu, ona bakalım. Türkiye'yi
dolandıran, rüşvet ve yolsuzluk yapıp yurt dışına
çıkanlardan hesap sorulabilecek mi, ona bakalım.
Değerli milletvekilleri, tasarıya
Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhalefet gerekçelerimizden biri de hangi
hususların yargı yetkisine gireceği veya girmeyeceğinin
belirsiz olmasıdır. Bu konuyla birlikte, kanunla düzenlenmesi gereken
birçok konunun 35inci madde gereğince çıkarılacak
yönetmeliklere bırakılmasını yürütmenin yasama alanına
müdahalesi olarak değerlendirmek mümkündür. Oysa, yönetmelik ve alt
mevzuatla düzenlenmesi gereken hususlar, teknik konular ve uygulamaya
ilişkin ayrıntılardır. Uluslararası hukuku
ilgilendiren konularda yapılacak düzenlemelerde millî
çıkarlarımız mutlaka korunmalı ancak hukukun üstünlüğü
ve kuvvetler ayrılığı ilkesine zarar verecek uygulamalardan
da mutlaka kaçınılmalıdır. Bilindiği üzere, kuvvetler
ayrılığı ilkesi, yasama, yürütme ve yargının
birbirini denetlemesini ve birbirini dengelemesini öngörmektedir. Hukukun
üstünlüğü ilkesinin hâkim kılınması hukuk devleti
olmanın temel şartıdır.
Bu duygularla şahsım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Okutan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 29uncu maddesinin
(2)nci fıkrasındaki "kaybetmesi" ibaresinin
"yitirmesi" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sibel Özdemir (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Sibel Özdemir konuşacak.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 29uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Daha fazla bu PISA testi üzerinde konuşmak
istiyorum. Açılımı "Uluslararası Öğrenci
Değerlendirme Programı" olan PISA, Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer
yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış
oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma
projesidir. PISA projesi 2000 yılında uygulamaya
başlanmıştır. Üçer yıllık dönemler hâlinde
uygulanan projeye ülkemiz ilk kez 2003 yılında
katılmıştır.
Son verilere baktığımız zaman
-ki ilk konuşmamda verdiğim bilgileri biraz daha
ayrıntılı şekilde açıklamak istiyorum- sonuçlara göre,
Türkiye 65 ülke arasında genel sıralamada 42nci sırada yer
almıştır; matematik alanında 65 OECD ülkesi arasında
44üncü sırada, fen bilimleri alanında 43üncü sırada, okuma ve
anlama alanında ise 42nci sırada yer almıştır.
Bu raporun sonuçlarının
açıklandığı günlerde bu sıralamadaki yerlerini
değerlendiren birçok ülke çok yoğun tartışmalar içindeyken
biz tam da bugün yükseköğretim şûrasında Osmanlıcayı
müfredata alıp almayacağımızı tartışmakla
meşguldük. Yine aynı sorun değerli milletvekilleri; mevcut
durumu halkın görmesini engellemek ve eğitimin temel
sorunlarının tartışılmasını engelleyerek
Osmanlıca tartışmasıyla farklı bir algıyı
halk arasında tartışmaya açmak ve gündemi değiştirmek;
malum, iktidarın her politikasında yapmış olduğu
uygulama. Ama burada benim dikkatimi çeken bir eğitmen olarak, okuma ve
anlama sıralamasında 42nci sıradayız. Bu çok ilginç,
çocuklarımızın anlama ve okuma yetkinliklerinin dünya
ortalamasının çok gerisinde olması.
Ayrıca uluslararası geçerli bir dili, bir
yabancı dili bu temel eğitim sisteminde öğretebildik mi ki biz
Osmanlıca öğretmeyi tartışma noktasına geldik; bu da
ayrıca tartışılması gereken başka bir konudur.
Evet, son on üç yılda üniversiteler
açıldı değerli milletvekilleri. 185 üniversite açıldı;
104ü devlet, 76sı vakıf ve 8i de meslek yüksekokulu. Açılan
bu üniversitelerin ülkemiz ve dünya bilimine katkıları nelerdir,
tartıştık mı değerli milletvekilleri?
Uluslararası hakemli dergilerde yer alan makale sayıları nedir?
Uluslararası patent üreten, ülkemizin bilimine katkıları nedir?
Bu açıdan üniversitelerin ekonomi, sanayi, üretim ve istihdama
katkıları nedir? Donanımlı insan kaynağı yaratma
potansiyelleri nedir? Bu açıdan üniversitelerden mezun olan
öğrencilerin nitelikleri, iş bulma potansiyeli, istihdama
katkıları, üretime katkıları, uluslararası üniversite
sıralamalarındaki yerleri
Evet, üniversiteler açıldı; her
ilimizde en az bir üniversite, hatta birden fazla üniversite mevcut. Bazı
üniversitelerin yönetim kadroları malum; muhafazakâr, yandaş, dar
görüşlü, otoriter, iktidar ya da sizin tabirinizle paralel kadrolar.
Baskıcı, sorgulayamayan eğitim sistemi ve üniversite ortamında
yetişen, özgür düşünemeyen gençler; istihdama, üretime
katkısı olmayan gençlerle karşı karşıyayız
değerli milletvekilleri. Dünyanın ilk 500 üniversitesinde yer alan
sadece 2 üniversitemiz mevcut.
Değerli milletvekilleri, büyük bir gürültü var
Genel Kurul salonunda. Ben bir akademisyen olarak eğitim
sorunlarından bahsediyorum, üniversitenin sorunlarından bahsediyorum,
genç işsizlikten bahsederken sizler dinlemiyorsunuz, bu beni çok fazla
üzdü. Ben yarın dışarı gittiğimde üniversitedeki
gençlere ne diyeceğim? Biz bu sorunları gündeme getirdik,
işsizlik sorununu tartıştık ama iktidar vekilleri
dinlemedi. Çünkü bu güç sizin elinizde bugün, istediğiniz her düzenlemeyi
yapabiliriz bu Genel Kurul salonunda. (CHP sıralarından
alkışlar)
Evet, işte dünyanın ilk 500 üniversitesi
arasına giren ODTÜden bahsetmek istiyorum.
Cumhurbaşkanının talimatı üzerine ODTÜde mescit
sayısını araştırmak üzere 2 YÖK üyesi görevlendirildi
değerli milletvekilleri. Bu 2 üyenin raporu sonucunda, YÖK
Başkanı ODTÜdeki mescit sayısını araştırmak
üzere 3 YÖK üyesi profesörden oluşan bir komisyon kurdu. Evet,
üniversitelere, bilime bakış açınız bu maalesef. Evet, çok
ciddi sorunlar noktasında neden YÖK Başkanımız bir komisyon
kurmuyor, üniversitelerin bu kadar ciddi sorunları varken? Ben bir genç
akademisyen olarak bunları bu Genel Kurulda tartışmak ve
sizlerle birlikte, bu Genel Kuruldaki çok sayıda akademisyenle birlikte
çözmek noktasındayken sizler maalesef duyarsız kalıyorsunuz ve
sorunlara çözüm üretme noktasında çok zayıfsınız.
Yüce heyetinizi tekrar saygı ve sevgiyle selamlıyorum
değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin (1)inci
fıkrasındaki "firarı" ibaresinin firar etmesi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Celadet Gaydalı (Bitlis) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalı konuşacak.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi ve
grubum adına, 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 29uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Herkesi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğinin
talep ettiği 200 maddeyi 38 maddeye indirgemişiz yani konsantre hâle
getirip yutturmaya çalışıyoruz. Bunun bir tek anlamı var:
Biz bu kanunları laf olsun diye çıkarıyoruz; neticede nasıl
olsa tanımayacağız, kabul etmeyeceğiz. Her şey Adalet
Bakanlığının inisiyatifine bırakılmış
yönetmeliklerle yürütülecektir. Böyle deve kuşu politikasıyla
bunları yürütmenin imkân ve olasılığı yoktur. Halkın
oylarıyla icra yetkisi verdiği Hükûmetin asli görevi asla hükmetmek
değildir. Halkın verdiği yetki adil, demokratik, şeffaf ve
hukuki normlara uygun bir yönetim yetkisidir. Bu asli görevden
uzaklaşılırsa her şeyden önce adaletin terazisi bozulur.
Maalesef, bugün geldiğimiz noktada Türkiye'de adalet terazisinin
bozulduğunu üzülerek görmekteyiz. Hukuka uygun değil, hukuku kendine
uyduran bir yönetim tarzının olduğunu izlemekteyiz. Hukukun ve
adalet sisteminin vesayet altında olduğu bir durumla karşı
karşıyayız. Hamaset nutuklarıyla ne devlet yönetilebilir ne
de adalet sağlanabilir.
Bundan önce diğer hatiplerin de bahsettiği
gibi Kilis meselesi
Sanki sınırımız file olmuş,
karşılıklı maç yapıyoruz havasına girildi, âdeta
bir tenis maçı yapılıyor; atan 5, karşılayan 10 gibi
maç edasıyla Sayın Davutoğlu her defasında Misliyle cevap
verildi. diyerek toplumun gazını almaya çalışıyor.
Malum, Avrupa Birliği Parlamentosu karnemiz
zayıf. Bütün bu yapılanların, tembel bir talebenin verilen ev
ödevini isteksiz ve âdeta istemeyerek yaptığı
kanısındayım. Bu yapılanlara ister Kayseri pazarlığı"
deyin, ister at pazarlığı ister şark
kurnazlığı deyin; Avrupa Parlamentosunun bunu
yutacağını hiç tahmin etmiyorum.
Sizlere çocukluk dönemimden bir anımı
anlatmak istiyorum: Malum, Türkçe dersi bizim yöremizde en zor derslerden
biriydi. İlkokuldayken Hasan diye bir arkadaşımız -çok zeki
bir arkadaşımız- maalesef başarılı
olamıyordu. Hoca en sonunda çareyi Hasan ya, içinde t geçen bir nesne
söyle, söz, seni geçireceğim... Zavallı Hasancık da mahallî
şiveyle, ayağa kalkıp Hocam, şüşe dedi. Artık
hoca dayanamadı: Ya, şüşenin neresinde t var Hasan, sen ne
yapıyorsun? O da, zeki gülümsemesiyle Hocam, ya tapasi? dedi.
Şimdi, ben şunu size söylüyorum: Avrupa
Birliğinin gönderdiği 200 şüşeye inşallah tapa
bulursunuz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (a) bendindeki Türk vatandaşı ibaresinin
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan
Bitlis Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 30uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (d) bendindeki en az altı ay ibaresinin en az
beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Özgür
Özel
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 30uncu maddesinin
(2)nci fıkrasındaki yakını ibaresinden sonra gelmek
üzere veya hükmü veren devlet veya Türkiye ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Mehmet
Erdoğan
İstanbul Hatay Muğla
Kadir Koçdemir Kamil
Aydın
Bursa Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarının
büyükleri, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışının 96ncı yıl
dönümünün aziz milletimize ve demokrasimize yeni bir soluk ve heyecan
getirmesini diliyor; bu vesileyle, cumhuriyeti bize hediye eden Aziz Atatürkü,
silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi minnet ve
şükranla anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 278 sıra sayılı Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 30uncu maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, verdiğimiz değişiklik önergesiyle (2)nci
fıkradaki yakını ibaresinden sonra gelmek üzere veya hükmü veren devlet veya
Türkiye ibaresinin eklenmesini teklif etmiştik. Hükümlülerin Nakline Dair
Avrupa Sözleşmesinin 2/2, 2/3 maddesinde, hükümlünün nakledilmeyi
isteyebileceği belirtildikten sonra, naklin hükmü veren veya naklin
yapılacağı devlet tarafından talep edilebileceği ifade
edilmektedir. Bu konunun açıklığa kavuşması
açısından söz konusu maddelerde talep mercilerinin açıkça
gösterilmesi yerinde olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Başkanım Sayın Doktor Devlet Bahçeli
Beyin talimatıyla Genel Başkan Yardımcımız ve Denizli
Milletvekillimiz Emin Haluk Ayhan Bey, Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Fahrettin Oğuz Tor Beyle birlikte dün itibarıyla Kilise
gittik. 18 Ocaktan bu yana Kilise düşen Katushka roketleriyle ilgili,
Kiliste meydana gelen can ve mal kayıplarının yerinde
incelenmesi, yetkililerle görüşülmesi ve yöre halkından bilgi
alınması, oradaki yaşanan olayların açıklığa
kavuşturulmasıyla ilgili gerekli temaslarda bulunduk. Kiliste
meydana gelen olayların öncelikle bir güvenlik boyutunun olduğu, son
yıllarda Kiliste yoğun bir nüfus artışının
meydana geldiği -kayıtlara göre 130 binin üzerinde artış
sağlanmış- hatta mevcut nüfustan daha fazla göç
aldığı söylenmiştir. Ayrıca, Kiliste iç ve
dış güvenlik boyutunun ötesinde asayiş boyutu da önemli hâle
gelmiştir. Bugün ise Suriyenin IŞİD denetimindeki Bab
bölgesinden ateşlenen -2si sabah, 3ü de akşam olmak üzere- 5
Katushka roketi Kilisin merkezine, boş arazilere ve yerleşim
alanlarına düşmüştür. Kilise atılan bu 39uncu rokettir.
Akşam saatlerinde düşen roket mermilerinden 2 kişi
hayatını kaybetmiş, 6 vatandaşımızsa
yaralanmıştır. Bazı evler, iş yerleri ve
araçların da hasar gördüğü olayların ardından Türkiye
tarafından, roketlerin atıldığı bölgeye ateş
edildiği belirtilmektedir.
Kiliste gördüğümüz manzara vahimdir. Kilis
halkı tedirgindir. Kilis halkı devletten, Hükûmetten ilgi beklemektedir.
Sayın Bakanım, oradaki yetkililer
Kilislilere Evlerinizin güney cephesinde değil kuzey
odalarınızda oturun. demektedir. Kilislilere ayrıca Angajman
kurallarıyla misliyle karşılık verildi. denildiğinde
Kilisliler artık bu lafın boşa gittiğini düşünmekte,
gerekli işlemin yapılmasını beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, Kilisliler bize
şunları sordular, Kilisli vatandaşlarımız kamuoyundan
da şu bilgilerin kendilerine duyurulmasını istiyorlar: Kilis
merkezinde uyuyan hücre evler var mıdır? Varsa ne gibi önlemler
alınmıştır? İstihbarat ve güvenlik birimlerimiz neden
zafiyet içerisindedir? Katushka füzesi değil de daha etkin güdümlü füze ve
kimyasal başlıklı füzeler atılsaydı hâlimiz ne
olacaktı? IŞİD terör örgütü neden Kilise füze atmaktadır?
Acaba bunun bir nedeni var mıdır? Atılan füzelerden sonra
misilleme yapılıyor, kime karşı yapılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Resmî açıklamalarda Füzelerin Suriyeden geldiği tahmin ediliyor
ancak kimin attığı belirtilmiyor. diye ifade etmektedirler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Kilis bizden yardım beklemektedir, esnaf
yardım beklemektedir, halk da yardım beklemektedir, gerekli bir
şekilde sakinlik beklemektedir. Kilis yalnız değildir. Kilis
halkının Meclisten beklentileri vardır, bu konuda duyarlı
olmanızı da arzu etmektedir.
Hepinize saygı ve selamlar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği
Kanunu Tasarısının 30uncu maddesinin (1)inci
fıkrasının (d) bendindeki en az altı ay ibaresinin en az
beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Özgür Özel konuşacak.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi gecenin ilerleyen saatlerinde
selamlıyorum.
İktidar partisinden bazı
arkadaşlarımız kızıyorlar, söyleniyorlar, sitem
ediyorlar bu saatlere kadar çalıştığımız, bütün
önergeler üzerinde konuştuğumuz için. 3 muhalefet partisinin de
burada anlatmaya çalıştığı bir şey var size
arkadaşlar. Burada bunlar yaşanıyorsa, bu Meclisin
çalışmasında bir problem varsa bunun bütün sorumlusu iktidar
partisinin, çoğunluğuna güvenerek ve elindeki çoğunluğu kullanarak
bu ülkede yapılan her türlü kanun değişikliğinde Bizim
bildiğimiz doğrudur. deyişi, anlayışıdır.
Geçtiğimiz dönemlerde kişisel verilerin
korunmasıyla ilgili endişelerimizi dile getirmiş,
uyarılarımızı yapmış, oluşturulacak olan üst
kurul eğer muhalefet partilerinden katkı almayacaksa ona
direneceğimizi söylemiş; uzun direnişler,
tartışmaların sonunda üst kurula muhalefetten 3 temsilcinin -sadece-
yer alması sağlanmıştı. O bile önemli bir
aşamaydı. Belki de yapmış olduğunuz
değişikliğin Avrupa Birliği tarafından da yeterli
görülmesini sağlayacak bir kriter yasanın ilk geldiği
şekliyle değil, muhalefetin etkin muhalefet
anlayışının sonunda geldiğiniz noktadan
kaynaklanmıştı.
İnsan Hakları Kurumuna gelince, İnsan
Hakları Kurumunun yapısını bakın nasıl
oluşturdunuz: Normal şartlarda insan hakkı ihlali varsa bu,
iktidardan bağımsız bir mesele olarak, esas olarak devleti,
devletin elindeki gücü ve iktidarı denetlemeye yöneliktir. Ama burada 11
kişilik kurula 8 kişiyi Hükûmet, 3 kişiyi
Cumhurbaşkanı atıyor. Önce muhalefet tepkisini dile getirdi, Sayın
Bakan Lütfi Elvan bu işi çözeceğini söyledi; bir gece önce
anlaşıldı, gidildi, bir gece sonra geldi, Bizimkilere kabul
ettiremedim. dedi.
O bizimkiler kimse Türkiye'de insan hakkı
ihlallerini araştıracak olan yapının içinde 8i Hükûmet,
3ü Cumhurbaşkanı, 11 kişi olsun. diyor. MHPnin, HDPnin,
CHPnin önereceği temsilciler ya da Avrupa Birliğinin sizden
istediği Barolar Birliğinin, meslek kuruluşlarının,
sivil toplum örgütlerinin, insan hakları alanında mücadele eden
derneklerin, vakıfların temsilcileri burada olmasın. diyor.
Şimdi, böyle bir anlayışa
karşı, muhalefet, Getirdiğiniz yasalarda dirençle
karşılaşırsınız. diye, sizin
Bakanınızı, Bakanınız üzerinden Hükûmeti, grup
başkan vekillerinizi uyardı. Bu kafayla gidildiği takdirde, bu
direniş, bu mücadele ve bundan sonra da bu etkin muhalefet
anlayışını sürekli göreceksiniz.
Bizim size anlatmaya
çalıştığımız konu şu: Elinizdeki gücü
orantısız kullanır, hak yer, haksızlığa
uğratır, var gücünüzle karşınızdakileri ezmeye
çalışırsanız, karıncanın kardeşi var; size,
kimse, ne kendisini ne seçmenini ne bu ülkenin mağdur, masum
insanlarını karınca gibi ezdirmez. O karıncanın
kardeşi Cumhuriyet Halk Partisidir, Cumhuriyet Halk Partisi Grubudur. Bizi
her zaman karşınızda göreceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, uzun uzun anlatabilirim, ama
geçmiş dönemden biliyorsunuz, CHPnin etkin olarak çalışan bir
Cezaevi Komisyonu vardı, ben de üyesiydim. 5 tane kitap yazdık,
kitaplarımızı kamuoyuyla paylaştık. 200 rapordan
oluşan 5 kitap yazıldı, 8 dile çevrildi, dünyadaki insan
hakları kuruluşlarına, dünya parlamentolarının
kütüphanelerine girdi. Bu kitapların tamamının geliri, bizim
tarafımızdan Çağdaş Yaşama aktarıldı ve o
gelirlerle kız öğrenciler okutuluyor.
Şamil Tayyar: Operasyon
Ergenekon, Pusu, Gölge İktidar, Çelik Çekirdek, Beşinci
Darbe, Kıta Dur, Neo Ergenekon, Gölge İktidar ve
Ergenekonun İzi kitapların ismi. Bizdeki bilgiye göre milyonlarca
TL telif hakkı var. Şimdi AKP Grubuna soruyorum: Bu haksız
iftiraları kitaplaştırıp köşeyi dönen
arkadaşınız bu mağduriyetlerin sonucunda bu kitapların
gelirini Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfına bağışlamayı
düşünür mü yoksa bunu yapmaz mı? Bunu net olarak burada
açıklasın.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinin
(1)inci fıkrasının (a) bendindeki Türk vatandaşı
ibaresinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan (Batman) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman
konuşacak.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Adalet
Bakanı buradayken, biz de bulmuşken birtakım adil
yargılanmaya ilişkin fiilen yaşanan durumları dile getirmek
istiyorum, umarım dikkate alınır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanım; bildiğiniz üzere, tutuklama bir tedbir. Tutuklu kişinin
henüz suçlu olup olmadığı ancak yargılama sonucunda meydana
çıkar yani hüküm verilinceye kadar masumiyet karinesinden
faydalanması gerekiyor. Ama bölgemizde, özellikle siyasi suçlardan
tutuklanan tutuklular, henüz davaları açılmamışken,
bulundukları memleketlerinden kilometrelerce uzaklıktaki cezaevlerine
sevk edildiler. Mesela benim vilayetim olan Iğdırda gözaltına alınan,
tutuklanan onlarca tutuklu Tekirdağ, Edirne gibi uzak cezaevlerine
gönderilmektedir. Bildiğiniz üzere bu tür davalarda uzun süreden sonra
iddianameler hazırlanır ve mahkeme huzuruna çıkarılır.
Şimdi, burada henüz suçsuz olan kişilerin -ki bunların büyük
çoğunluğu ilk celsede tahliye olan insanlar- bu kadar uzun mesafede
sadece kendileri cezalandırılmıyor, aslında fiilen bir
bütün olarak aileleri de cezalandırılıyor çünkü bu insanlar
çoğunlukla yoksul insanlar -köylü, işçi- ve bu insanların
görüşüne gitmek için 1.600-1.700 kilometre gibi uzak mesafeleri
katetmeleri gerekiyor; bu, adil yargılanma hakkı açısından
gerçekten bir hukuksuzluk.
Ama daha önemli bir durum var. Bu, kilometrelerce
uzağa götürülen tutukluların -esasen SEGBİS sistemi bir istisna
olmasına rağmen bugün pratikte bir kural hâline gelmiş durumda-
bu tutsakların büyük çoğunluğu yine size bağlı Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün, işte, araç yetersizliği veya
maliyetten dolayı çoğunlukla -ki son dönemde neredeyse yüzde 90a
varan düzeyde- mahkeme huzuruna getirilmemekte, SEGBİS sistemi üzerinden
yargılama yapılmaktadır.
Sayın Bakanım, siz, bildiğim
kadarıyla, avukatlık mesleğinden gelen bir hukukçusunuz.
Bakın, yüz yüzelik ilkesi yaşanmıyor yargılamada.
Sanıklar delillerle temas edemiyor, hâkimle yüz yüze gelemiyor.
SEGBİS sistemi denilen ekran üzerinde sık sık sesler kesiliyor,
iletişim kurulamıyor ve daha da önemlisi, duruşma esnasında
ortaya çıkan yeni bir delile ulaşamıyor sanık. Keza,
aynı şekilde avukatları, çoğunlukla bulundukları
bölgelerdeki mahkeme çevresi içerisinde müdafi tayin ederler veya tutarlar.
Bazıları CMKdan vekil tayin edilir ve bu vekillerin masraf yaparak,
kilometrelerce, 1.500 kilometre ötedeki şehre gidip sanıkla temas
kurması mümkün olmamaktadır.
Dolayısıyla, eğer biz hukukun
üstünlüğünü ve adil yargılanma hakkını, gerçekten, vicdani
olarak savunacaksak -ki savunduğumuza inanıyoruz- o zaman bu tür
haksızlıkların, hukuksuzlukların önüne geçmemiz gerekiyor.
Yoksa bu insanlar çoğu zaman dertlerini mahkeme heyetine
anlatamadıklarından, sesleri yeteri kadar
duyulmadığından, hatta çoğu zaman iddianameyi bile
doğru düzgün kavrayamadan mahkemeler ertelenmekte, belki o celse tahliye
olması gereken insanlar iki üç ay sonraya ertelenen duruşmada tahliye
olabiliyor ve çoğunlukla da pratikte bunu gördük. Mahkeme huzuruna
getirilen sanıkların yüzde 80i tahliye olur ama SEKBİS sistemi
üzerinden yapılan yargılamalarda bu oran çok düşüyor, yüzde
30lara düşüyor. bu hususa dikkatinizi çekmek istedim. Lütfen bu özellikle
sanıkların yargılandıkları yer mahkemesi huzuruna
götürülmeleri önemli bir husustur. Çoğu zaman ilgili mahkemeler yazı
yazmasına rağmen cezaevlerinden sanıklar getirilmemektedir.
Defalarca mahkemelere yazıyor, yine getirilmiyor.
Sayın heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
31inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesinin (1)inci
fıkrasındaki başsavcılığına ibaresinin
Başsavcılığına olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet
Ali Aslan Çağlar
Demirel Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Diyarbakır Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 31inci maddesinin
(1)inci fıkrasının son cümlesinin Cumhuriyet
Başsavcılığı infazına başlanan karar
ilişkin bilgileri Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne
iletilmek üzere Adalet Bakanlığına bildirir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Mehmet
Günal
İstanbul Samsun Antalya
Kamil Aydın Ahmet Selim
Yurdakul
Erzurum Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 31inci maddesinin (4)üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Lale Karabıyık
Bursa
(4) İnfaz sırasında, hükmün verildiği
devlette veya Türkiye'de genel veya özel af kabul edilmesi ya da suç veya
cezayı ortadan kaldıran veya hafifleten bir sebebin ortaya
çıkması halinde hükümlünün hukuki durumu hakkında bulunduğu
yer ağır ceza mahkemesi tarafından karar verilir.
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Lale Karabıyık konuşacak.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 31inci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın vekiller, burada çok sayıda kanun
geçiriyoruz, çok sayıda konuyu işliyoruz ama her şeyin
merkezinde insan var. Fakat insanla ilgili verilere
baktığımızda sosyal bozulmalar ve toplumsal çöküntüler
dikkatimizi çekiyor ve en acınası durum da bu. Şimdi ben buradan
birkaç veriye dikkat çekmek istiyorum. Toplumun temelini oluşturan sosyal
yapılardaki bozulmalar artık günümüzün en büyük sorunlarından
biri hâline geldi. Dağılmış aileler, boşanmalardaki
artış, aile içi şiddetteki artış, aile kurumunda tahribat,
stres, huzursuzluk, mutsuzluk, endişe ve kaos artık
hayatımızın kaçınılmaz bir parçası.
Çocuk gelinlerimiz var değerli vekiller. Bu
konu çok önemli. Eğitimin, dün, önemli olduğunu bir kez daha
vurguladık ve çocuk gelinlerin aslında bu ülkede bir yara
olduğunu ve çocuk gelinlerin de bir çocuk istismarı olduğunu
vurguladık.
Şimdi, bakın, 15-19 yaş arası
genç kızların ölüm nedeninin başında -ilk sıralarda-
maalesef hamilelik ve doğumun yol açtığı sorunlar var, bu
çok ciddi bir nokta.
Yine, evlilik ve nişanlılık sebebiyle
okullarını bırakan bu çocukların yüzde 97si maalesef
kız çocukları.
181 bin çocuk gelinimizin bugün geldiği noktada
aile içi şiddet had safhada artmış durumda ve bu da en büyük
sebeplerden bir tanesi.
Maalesef, üzülerek şahit olduğum kötü bir
anıyı anlatmak istiyorum: Bakın, seçim
çalışmaları sırasında Bursada ilçelerde, köylerde
gezerken bir küçük çocuğa, 9 yaşındaki bir küçük bir çocuğa
-o gün 23 Nisandı- dedim ki: Bayramın kutlu olsun. Yüzüme
baktı, 23 Nisanı anlattım kendisine. Bugün okulda ne
yaptınız? dedim, Hiçbir şey. dedi. Az sonra biraz ilerledik,
başka bir mahallede, başka bir okulu gördük. Orada 23 Nisanla ilgili
bir etkinlik vardı. Arkadaşlarımla okulun duvarı önünde dikildik
ve ne yaptıklarına baktık. 6 yaş grubundaki çocuklara 23
Nisan etkinliği olarak kına gecesi yapılıyordu.
Çocuğun üstüne bir kırmızı örtü örtülmüş ve kına
yakılıyordu. O kadar çocuğun zihninde bu ideoloji vardı, bu
fikir vardı, belki bu aşılanıyordu; bunu üzülerek
belirtiyorum. 23 Nisanda yapılması gereken etkinlik asla bu
olmamalı, çocuk gelinler özendirilmemeli.
Geliyorum, sayın vekiller, çocuk
istismarına: Bakın, çocukların cinsel istismarında -lütfen
bu rakamı iyi dinlemenizi istiyorum- dünya 3üncüsüyüz, çocuklara cinsel
istismarda dünya 3üncüsüyüz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Yanlışlık var.
LALE KARABIYIK (Devamla) Ben size gösteririm, o
verileri size gösteririm.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayın.
LALE KARABIYIK (Devamla) Evet, lütfen
Buraya söz
alırsanız
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Nereden
aldığınızı söyler misiniz?
LALE KARABIYIK (Devamla) Ben nereden
aldığımı söyleyeyim
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Buyurun söyleyin!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili
LALE
KARABIYIK (Devamla) Müsaade ederseniz söyleyeyim.
Süremi
artırın lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN
Siz devam edin lütfen, üç dört saniye bir şey oldu.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Çocuk istismar derneklerinin verileridir. Aynı
verilerde 6 çocuktan 1inin istismara uğradığı da veriler
içerisinde yer almaktadır. Ben bunu size verilerle gösteririm, aksini
ispatlarsanız siz gelip burada konuşursunuz.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Oradan şimdi söylemek zorundasınız!
LALE
KARABIYIK (Devamla) Ben çocuk istismar derneklerinin verileri olduğunu
söyledim.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Türkiyeyle ilgili bir şey söylüyorsanız,
istatistikleri söylüyorsanız kaynağını söylemek
zorundasınız.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Aksini siz gelip ispatlarsanız
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, karşılıklı
konuşmayın, lütfen Genel Kurula hitap edin.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Kaynağını söylemek
zorundasınız!
LALE
KARABIYIK (Devamla) Peki, rakam vereyim size.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Lale Hanım, yalan olduğunu ispat etsin
biliyorsa!
LALE
KARABIYIK (Devamla) Size rakam vereyim. Siz ispat edin.
Bakın,
geçen yıl çocuk
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Kaynağını söylemek
zorundasınız!
LALE
KARABIYIK (Devamla) Lütfen dinler misiniz.
Sayın
Başkan, lütfen süremi uzatır mısınız?
BAŞKAN
Siz konuşmanıza devam edin.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Şu ortamda konuşmam mümkün değil.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba da sesini yükseltiyor, sadece o değil ki.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Gerçekleri maalesef kabul etmek zorundayız.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) Yalanları kabul etmek zorunda değiliz!
LALE
KARABIYIK (Devamla) Geçen yıl suç dökümlerine bakın, 1.377si
erkek, 9.718i kız çocuğu olmak üzere, 11 bin küsur çocuk cinsel
suçlara maruz kaldı. Bunlar suç kayıtlarında vardır
-rakamlar- açarsanız, her yerden bakarsanız...
Evet,
kadın cinayetleri de yedi yılda yüzde 1.400 arttı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LALE
KARABIYIK (Devamla) Ben, az sonra tekrar söz alabilirsem bu konuda birkaç
şey daha söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Süre ekleyecek misiniz efendim çünkü çok bölündü?
BAŞKAN
Hayır.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Peki. Başka bir maddede başka rakamlar da
vereceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) O zaman, bir karar yeter sayısı isteyelim efendim.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağız ve karar yeter
sayısı arayacağız.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 31inci maddesinin
(1)inci fıkrasının son cümlesinin Cumhuriyet
Başsavcılığı infazına başlanan karara
ilişkin bilgileri Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne
iletilmek üzere Adalet Bakanlığına bildirir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla devletler
arasındaki adli iş birliği kapsamında suçluların
iadesi, kovuşturma, soruşturma ve infazın devredilmesi ile
hükümlünün nakli konuları tek bir düzenleme çerçevesinde ele
alınmaktadır. Günümüzde terörizm, finansal suçlar ve kitle imha
silahlarının yayılması gibi tehlikeler, millî güvenlik
açısından ciddi tehdit oluşturmaktadır. Finansal kurumlara
ve bankalara yönelik siber saldırıların
yapıldığı ülke ile bu eylemi yapanların bulunduğu
ülke çoğu zaman farklıdır. Ülkelerin İnternet sitelerine,
devletin bilgilerine ulaşmak için yapılan siber
saldırılarda da eylemi yapanın yaşadığı ve
eylemini yaptığı ülke yine çoğu zaman farklı
olmaktadır. Ülkeler arası bu sorunlarla mücadelede etkinlik
sağlanması, suçun ve suçlunun yakalanması için ülkeler
arasında iş birliği yapmak şattır ancak bu konuda
devletler arası bir samimiyetsizliğin olduğu, bazı
devletlerin ülkelerinde faaliyet yürüten terör örgütlerine müsamaha
gösterdikleri, başta siyasi ve finansal destek olmak üzere, örgütlerin
faaliyetlerini destekledikleri, doğrudan ya da dolaylı olarak bu
örgütlerin ölüm kusmalarına zemin hazırladıkları ve hizmet
ettikleri bilinmektedir.
Nitekim Türkiye'nin
yıllardır mücadele ettiği bölücü terör örgütü PKK, Avrupa
ülkelerinin de içinde bulunduğu bazı ülkeler tarafından himaye
edilmekte ve desteklenmektedir. Bu ikircikli tutum uluslararası düzeyde
topyekûn bir terörle mücadele anlayışının egemen
olmasına mâni olmakta, terörün dünyanın her yerinde faaliyet
alanı bulabileceği, cana ve mala kastedebileceği bir zeminin
oluşmasına sebep olmaktadır. Oysa terörle mücadelede etkinlik
sağlanması, ülkeler arasında samimi ve etkin bir iş
birliğine ihtiyaç bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 31inci maddede nakline karar verilen hükümlüye ve yabancı
devlete infaz kurumunda geçireceği sürenin bildirileceği,
yabancı devletin nakli kabul etmesiyle birlikte nakil işleminin
gerçekleştirileceği ifade edilmektedir. Ayrıca, yabancı
devlet tarafından verilen mahkûmiyet kararının Türk
kanunlarına göre infaz edileceği, mahkûmiyetin esasına ilişkin
talepleri değerlendirme yetkisinin kararı veren yabancı devlet
mahkemesine ait olduğu ve Türk mahkemelerinin bu konuda talepleri
değerlendirme yetkisi olmadığı belirtilmektedir.
Ancak, infaz sırasında hükmün
verildiği devlette veya Türkiyede genel veya özel af kabul edilmesi ya da
suç ve cezayı ortadan kaldıran veya hafifleten bir sebebin ortaya
çıkması hâlinde hükümlünün bu durumdan yararlanıp
yararlanmayacağının bulunduğu yer ağır ceza
mahkemesince karara bağlanacağı hükmü karşısında
yabancı devlette hüküm giymiş olanların Türkiyeye iadesi talep
edilerek bu madde uyarınca yeni bir sebep ve durum ortaya
çıktığı iddia edilerek hüküm hafifletilebilecek veya
ortadan kaldırılabilecektir. Bu yönüyle tasarı, içeriği ne
olursa olsun, 17-25 Aralık kara para aklama ve yolsuzluk
soruşturmasının yurt dışında bulunan
zanlılarıyla illiyet bağı kurularak irdelenecektir. Bu
şahısların yargılama ya da infazı sırasında
az ceza ya da daha kısa infaza muhatap olması hâlinde bu
tasarının niyeti sorgulanacak, meşruiyeti tartışma
konusu olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bize göre önemli olan,
bu kanun tasarısının Avrupa Birliği ülkelerinde himaye
gören terör örgütü mensuplarının ülkemize iadesine, bölücü terör
örgütünün bazı ülkelerde yuvalanmasının ve destek görmesinin
önüne geçilmesine ve yetim hakkına el uzatanlardan hesap sorulmasına
katkı sağlamasıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak öngörülen tüm
düzenlemelere ilişkin tavrımızı milletimizin ve
devletimizin hayrına olup olmaması durumu belirlemektedir. Bu yönüyle
endişelerimizin bu tasarı hakkında da devam ettiğini ifade
ederek Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesinin (1)inci
fıkrasındaki başsavcılığına ibaresinin
Başsavcılığına olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Sayın Çağlar Demirel konuşacak.
Buyurun Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bugün, yine, Cezaî Konularda Uluslararası
Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısını
görüşüyoruz. 31inci maddeyi ele aldığımızda, 31inci
madde, diğer ülkelerden gelecek olan kişilerin nakil işlemleri
yapılırken Türkiyede bu nakil işlemlerine yönelik yeniden bir
yargılanmanın gerçekleşmesi ya da infazın
sonuçlanmasına ilişkin bir durumu ele alıyor. Burada, ülkelerden
gelenlerin durumuna yine iktidar partisi, Bakanlık, kendileri karar
verecek nasıl yargılamak istediklerine ya da herhangi bir durumdan
kaynaklı affetme durumunu gerçekleştirip
gerçekleştirmeyeceğine dair kendileri karar verecekler. Yani, bunun
da keyfiyetle bir ilgisi olduğunu çok net olarak ifade edebiliriz.
İktidarın kendi anlayışına yakın olan
kişileri getirip Türkiyede aklaması sağlanacak.
O yüzden, yine, diğer konularda olduğu
gibi, Türkiyede Benim gibi düşünüyorsan o zaman bendensin, hiçbir
problem yok. anlayışıyla yaklaşılacak. Eğer
benim gibi düşünmüyorsan yerin cezaevidir, orada kalacaksın; sürgün
de edilebilirsin, orada işkenceye de maruz kalabilirsin, tek kişilik
hücrelerde de yer alabilirsin. mantığını hayata
geçirmektir. Tıpkı akademisyenlere yapıldığı gibi
düşüncelerini ifade ettiği için tutuklananlar, tutuklama
yetmezmiş gibi sürgün edilenler, o da yetmezmiş gibi tek kişilik
hücrelerde bırakılarak tecrit altında tutukluluk sürelerinin
devam etmesini sağlamak ve bugün olduğu gibi de tekrar gündeme
geldiğinde, toplumsal baskılarla birlikte tahliye
kararlarının verilmesini sonuç olarak hep birlikte görmüş olduk.
Evet, bugün, burada, sadece bunu ele almıyoruz.
Aslında, uluslararası sözleşmeler üzerinden bunu ele
alırken Türkiye'nin iç politikasını, kendi içindeki
cezaevlerinde uyguladıkları yöntemi de görmek gerekiyor.
Avrupanın herhangi bir ülkesinde tutuklanmış olanlar burada
infazdan faydalanırken yani cezaevlerinden çıkışı
sağlanırken ama burada hasta tutsakların, bine yakın hasta
tutsağın ölümle pençeleştiğini görmek ve bunların
infazlarını bir kez daha değerlendirmek ne yazık ki gündeme
gelmemiş durumdadır.
Yine aynı şekilde, 2009 yılında
haksız ve hukuksuz bir şekilde Kürt siyasetçilerini KCK adı
altında yapılan operasyonlarla tutuklamak
Beş yıl boyunca
cezaevinde kaldıktan sonra uzun tutukluluk süresinden kaynaklı
tahliye edilenler hâlâ mahkemede ifade vermiş durumda bile değildir.
Beş yıl boyunca cezaevinde tutuklandıkları sürece mahkemeye
bile çıkarılmadan beş yılları dolduktan sonra
bırakılmak zorunda bırakıldılar. Bugün onları
yargılayanlar aslında şu anda kendileri
yargılanmış ve onları yargılayanlar cezaevlerine
atılmıştır çünkü o süreçte paralelle iş birliği
hâlinde kendilerini ifade edenler ve sonunda yanlış
yaptıklarını söyleyenlerin, bugünkü gizli tanık
dinlemelerinde, mahkemelerde aslında ne kadar da yanlış
yaptıklarını bir kez daha tarih önünde görmüş
durumdayız. Çünkü, mahkemelerde gizli tanıkların vermiş
olduğu ifadelerde aslında o bireyleri tarif etmeyen, tamamen düzmece,
yalan bilgiler üzerinden zorla söyletmeye çalışan bir yargılama
sistemi içerisinde giden bir Türkiye Anayasası ve hukuku içerisinde diye
ifade edilen, oysaki keyfî uygulamalarla ele alınan bir durum söz konusu.
Bu da yetmezmiş gibi 2009
tutuklamalarındaki haksız uygulamalara karşı çıkanlar,
sonrasında bunun yanlış olduğunu itiraf edenler bugün yine
aynı iktidar partisi yine aynı şekilde, yine başka ad
altında siyasi soykırım operasyonlarına başlamıştır.
Bu da yetmezmiş gibi, siyasi soykırım operasyonlarında
tutukladıkları siyasetçilere, -ki bunların hepsi partimizin
yönetimlerinde yer alan arkadaşlarımız- Hangi partide yer
alıyorsunuz? diye soru sormaktadırlar. Siyasi
çalışmalarından kaynaklı tutuklananlara sorulan sorular
sadece bunlardır. Bu da yetmezmiş gibi sürgünler alabildiğine
fazlalaşmış, cezaevlerindeki haksız ve hukuksuz uygulamalar
gün geçtikçe artmıştır.
Neden bizim, HDPli vekillerin cezaevlerine
görüşe gitmelerine izin verilmiyor? Bunun Türkiye halkları
tarafından çok net bilinmesi gerekiyor çünkü orada yaşanan
haksız ve hukuksuz uygulamaları Parlamentoda dile getirmemizin önüne
geçildiği için, bunun için, bizim cezaevlerine gitmemize izin verilmiyor,
keyfî bir uygulama olarak ele alınıyor diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
32nci
maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci
maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendindeki sosyal
ibaresinin sosyo-kültürel olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep
Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan Bitlis Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 32nci maddesinin
(1)inci fıkrasının (d) bendindeki en az altı ay
ibaresinin, en az beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun
Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul
Niğde
Mehmet Gökdağ
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısının
32nci maddesinin (1)inci fıkrasının (a) bendindeki veya bu
devlet ile güçlü sosyal bağlarının bulunması ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Mevlüt Karakaya
İstanbul Samsun Adana
Ahmet Selim Yurdakul Kamil Aydın Mehmet Günal
Antalya Erzurum Antalya
BAŞKAN Okunan son
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Mevlüt Karakaya konuşacaklar.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 32nci maddesinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Tabii, bu tasarının bir başka
maddesinde yine söz almıştım. Orada adaletten bahsettim.
Devletin ve devleti yönetenlerin en temel işlevinin adalet ve adaleti
sağlamak olduğunu ifade etmiştim. Adalet, Allahutaalanın
çok önem verdiği bir esastır. Adaletin ikame edilmesi gereken en
şümullü alan da yönetim alanıdır. Kutlu Doğum
Haftasını idrak ettiğimiz bugünlerde... Bir hadisişerifte,
bir günlük adaletli yönetimin altmış yıllık nafile
ibadetten daha hayırlı olduğunu Yüce Peygamberimiz
buyurmuşlardır. Dinimiz, devletimiz, Anayasamız, geleneklerimiz
adaletin ne kadar önemli olduğunu bize anlatır, bunları hepimiz
de biliyoruz. Tabii, adaletin sağlanmasında, adaletli yönetimin
yapılmasında yargı ve yargı sisteminin önemini küçümsememiz
mümkün değil, bizatihi esasını oluşturur.
Değerli milletvekilleri, burada, özellikle 2010
yılında yapılan bir Anayasa değişikliğinden
bahsetmek istiyorum. Hatırlayacaksınız, 2010 yılında
bir Anayasa değişikliğini kamuoyunun gündemine getirdik ve
referanduma götürdük. Bu Anayasa değişikliğindeki esas
amacın yargıyı siyasallaştırmak olduğunu,
özellikle HSYKnın yapısındaki değişiklik önerisinin
yargıyı siyasallaştırmaktan başka bir şey
olmayacağını Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ettik. Onun
için de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Anayasanın
değişmesi referandumunda hayır dedik. O günü
hatırlayalım, Anayasa değişikliğinde gündeme getirilen
neydi? Kadınların pozitif
ayrımcılığıydı. Neydi? Çocuk
istismarının önlenmesiydi. Neydi? 12 Eylül cuntasından hesap
sormaydı. Dolayısıyla, o gün -Milliyetçi Hareket Partisi olarak-
Anayasa değişikliğinde, HSYKnın yapısında olan
değişikliğin yargının
siyasallaştırılması anlamına geldiğinde bizi
eleştirmiştiniz. Ama, geçen süre içerisinde, geçen altı yedi
yıllık bir süre zarfında
yaşadıklarımızı ve bugün de bu kürsüden
konuşulanları hepimiz biliyoruz. Kadınların pozitif
ayrımcılığını bir kenara bırakın,
kadın istismarının, kadınlara yönelik şiddetin yüzde
binler seviyesinde arttığını hepimiz biliyoruz; bu
kürsülerden bu rakamlar konuşuluyor. Çocuk istismarını herhâlde
ifade etmeye gerek yok.
12 Eylül cuntasından sorulan hesap da ortada.
Ama, ne oldu? Yargı siyasallaştı. Bugün kimsenin yargıya,
kimsenin yargı kararlarına güveni kalmadı.
Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, o gün doğru
bir yerde durduk, bugün de yargıya ve adalete güvende bir azalma söz
konusu olmuşsa o gün özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin
durduğu yerin yanlış olduğundan
kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Yargıdaki bu
yıpranmışlığı, güvensizliği ortadan
kaldırmak için gerekli düzenleme ve düzeltmelerin yapılması
gerektiğini buradan ifade ederek yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 32nci maddesinin
(1)inci fıkrasının (d) bendindeki en az altı ay
ibaresinin, en az beş ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Gökdağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ
konuşacak.
Buyurun
Sayın Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
gecenin bu ilerleyen saatinde ben de basın özgürlüğü hakkında
görüşlerimizi bildirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, basın
özgürlüğü bütün demokratik ülkelerde temel özgürlükler arasında yer
alır. Basın özgürlüğü, demokratik bir toplumun temeli,
demokrasinin bekçisidir. Basının demokrasi bekçiliği, halkı
bilgilendirme görevini yerine getirebilmesi, özgür ve üzerinde iktidarın
baskısı olmadan çalışabilmesine bağlıdır.
Basın özgürlüğü öyle temel bir özgürlüktür ki, basın
özgürlüğünün olmadığı yerlerde diğer hak ve
özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle basın
özgürlüğü ülkedeki rejimin demokrasi olup olmadığının
ölçütüdür. Basın özgürlüğünü sadece iktidarın lehine olan
haberleri yapmak, yandaş haberleri yapmak algılamasından
uzaklaştırmak gerekir. En önemli işlevi, halkın doğru
haber alma hakkını sağlamak olmakla birlikte iktidarı
denetlemektir değerli arkadaşlar. İktidar güçleri, sahip
oldukları kamusal gücü ve kontrol ettikleri kamusal kaynakları
kişisel çıkarları için kullandıkları zaman bu
faaliyetlerinin gizli kalmasını isterler. Bunun için de basın
üzerinde baskı kurarak gerçeklerin halka duyurulmasını
engellemek iktidarların sıkça başvurduğu antidemokratik bir
davranıştır.
Demokrasiyle sıkı
bağlantısı nedeniyle basın özgürlüğü Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince son derece geniş yorumlanır değerli
arkadaşlar. Sadece şiddete teşvik, ırkçı söylem,
hakaret gibi istisnai durumlarda basına sınırlama getirilmesi
kabul edilir.
Şimdi, ülkemizdeki basının durumuna
şöyle bir bakalım: Değerli arkadaşlar, düşünce ve
ifade özgürlüğünün en geniş bir şekilde kendisini göstermesi
gereken alan olan gazetecilik, AKP iktidarları döneminde çok
acımasız, kuralsız, hukuksuz bir şekilde
saldırıya ve işgale uğramıştır. AKP
anlayışı, basını kendi kontrolüne almak için her yola
başvurmuş, kendine yandaş olanları gazetelere sahip
yapmış, sahip olmadıklarını ise ekonomik olarak
sıkıştırmış, gazetecileri davalar açarak,
cezaevlerine göndererek, işsizlikle karşı karşıya
bırakarak susturmaya çalışmıştır.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz bugün
düşünce ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla basın
özgürlüğü açısından tarihinin en karanlık dönemini
yaşamaktadır. Batsın sizin gazeteciliğiniz. diyerek
yapılan haberlere saldırgan bir tutum izleyen, Bu gazeteleri
evlerinize almayın. diyerek halka neyi okuyacağını, neyi
okumayacağını söyleyen dönemin Başbakanı, şimdi
Cumhurbaşkanı, Köşende yazı yazanın
maaşını sen veriyorsun, yarın feryat etmeye geldiğin
zaman da feryat etmeye hakkın yok, kusura bakma kardeşim, bizim
dükkânda sana yer yok. diye medya patronlarını tehdit eden dönemin
Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı. Bu anlayışın
hüküm sürdüğü ülkemizde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün mü?
Basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasiden söz
etmek mümkün mü? Görevi sadece gazetecilik olan, gazetecilik görevini yaptığı
için gazetecilerin cezaevlerine konulduğu bir ülkedeyiz.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül 1980
darbesinden daha ağır ve tehlikeli bir dönem yaşıyoruz.
Bakın arkadaşlar, ülkemiz, 2016 Dünya Basın Özgürlüğü
Endeksine göre 180 ülke arasından 151inci sırada. Buna göre, Türkiye
basın özgürlüğü anlamında Uganda, Tanzanya, Kenyanın
gerisinde ve bu anlamıyla demokrasimiz de bu ülkelerin gerisinde.
Değerli arkadaşlar, şunu
unutmayalım ki özgür basın varsa özgür toplum vardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (a) bendindeki sosyal ibaresinin sosyo-kültürel
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Aslan (Batman) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkanı, Sayın Divanı ve sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Aslında -bilmiyorum- bu saatlerde
gerçekten sabahlara kadar çalışmak, eminim, bilimsel verilere ve
verimli çalışmaya aykırıdır. Belki de uyanmamız
gereken saatte biz hâlâ çalışıyoruz. Bu yönüyle bu
çalışma saatlerinin dikkate alınması gerektiğini
düşünüyorum.
Az önce ki bir maddede bizim bir önergemiz
vardı, Türk vatandaşı ibaresi yerine Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı daha
kapsayıcı ve bir ülkenin aslında, bir devletin
vatandaşı olur, bir ırkın vatandaşı olmaz.
Cezaevindeki
hukuksuzlukların yanı sıra cezaevindeki emekçilerin de,
personelin de bir şekilde mağdur edildiğine tanıklık
ediyoruz. Örneğin infaz koruma memurları da silah taşıma
yetkisine sahip olduğu hâlde yıpranma payı adı
altında erken emeklilik hakkı tanınmamaktadır. Oysaki onlar
da bu anlamda bunu hak ediyor. Zaten cezaevlerinde çalışmalarından
dolayı bir nevi tutukluluk hayatı yaşıyorlar ve onlar da
kolluk mensupları gibi yıpranma payı adı altında
erken emekliliği hak ediyor. Öğretmenler de hak ediyor.
Öğretmenlere ayrıca bir değinmem olacak, ben de öğretmenim.
Aynı şekilde yine
cezaevinde son uygulamalarla on beş yılını doldurmuş
başmemurlara rotasyon zorunluluğu getirildi. Herkes bundan
rahatsız yani buna tabi olan memurlar rahatsız. Neden? Bölgelere
ayrılmış, örneğin İstanbul birinci bölgede on beş
yılını doldurana başka bir bölgede görev yapma
zorunluluğu getiriliyor. O kişi on beş yıl boyunca zaten orada
hayat düzenini kurmuş, çocukları orada okul okuyor, belki evi var
vesaire ama bu sefer kalkıp ona deniyor ki sen, işte, Çanakkaleye
gideceksin, Mardine gideceksin; aynı şekilde Mardindekine de
İstanbula gideceksin deniyor. Mardindeki de aslında, belki
İstanbula gitmek istemiyor, İstanbuldaki belki Hakkâriye gitmek
istemiyor ama bu yasayla bölgeler arası tercih yapmak zorunda
bırakılıyor. Bu anlamda, memurlara kendi inisiyatifleriyle kalma
hakkı tanınmalıdır; cezaevleri değişebilir ama
iller arası değişiklik memurların, emekçilerin tasvip
etmediği bir şeydir.
Öğretmenim demiştim, evet, geçen 30 Martta
Diyarbakırda Turgut Özal İlkokulunda, Benusen Mahallesinde duvar
yapılırken 3 öğrenci duvar altında kalmıştır;
2si vefat etmiştir, 1i de ağır yaralanmıştır.
Benim öğretmen olduğum dönemde de okullar eğitime, öğretime
açıkken ders saatleri içinde okulların çatıları
yenileniyordu yani kiremitleri yenileniyordu. Düşünün, eğitim
öğretim var bir yerde ama öte yandan inşaat, tadilat, tamirat
çalışmaları yapılmakta. O kiremitlerin bırakın
bir çocuğun başına düşmesini, bir yetişkinin
kafasına düşmesi durumunda karşı tarafa intikal edebiliyor
insan. Bu konuda da yasal düzenlemelerin alelacele yapılması
gerekiyor ve pedagojik anlamda da bu uygun değildir. Eğitimin
olduğu bir yerde, öğretimin olduğu bir yerde patırtı
gürültü ve tehlike arz eden işlerin yapılması sağlık
açısından da ruh sağlığı açısından da
eğitim açısından da doğru değildir. Bunun dikkate
alınması gerekiyor. O çocuklar hepimizin çocukları. Bizim
çocuklarımız olabilirdi o duvarların altında. Buna da
dikkat edilmesi gerekiyor.
Teşekkür ediyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.42
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
33üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 33üncü maddesinin
(2)nci fıkrasındaki "kaybetmesi" ibaresinin
"yitirmesi" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Ömer Fethi Gürer Selina Doğan Lale
Karabıyık
Niğde İstanbul Bursa
Şenal Sarıhan
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü
maddesinin (1)inci fıkrasındaki "Merkezî Makama
ulaşan" ibaresinin "Merkezi Makam'a bildirilen" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet Ali Aslan Mizgin Irgat Mahmut Celadet
Gaydalı
Batman Bitlis Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 33üncü maddesinin
(1)inci fıkrasındaki "bilgileri" ibaresinin
"bilgilerle birlikte diğer gelişmeleri" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Mehmet
Günal
İstanbul Samsun Antalya
Kamil Aydın Ahmet Selim
Yurdakul Mehmet
Parsak
Erzurum Antalya Afyonkarahisar
Fahrettin Oğuz Tor
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak
konuşacak.
Buyurun
Sayın Parsak. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum. İki konuşmam arasında 3
şehidimiz var; şehitlerimize yüce Allahtan rahmet, tüm milletimize
de başsağlığı diliyorum.
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 33üncü maddesine dair önergemiz üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Kanun tasarısının 33üncü maddesi,
Türk yargısı tarafından verilen mahkûmiyet
kararlarının yabancı devletler tarafından infaz edilmesinin
sonuçlarını belirlemektedir.
Kanun tasarısının tamamında,
yabancı devletlerde üstü kapalı bir şekilde desteklenerek barındırılan
terör suçlularının Türkiye'ye iadesine ya da bunların o
devletlerde barınmalarının engellenmesine ilişkin ek bir
düzenleme bulunmadığı gibi, âdeta suçlunun faydasına olacak
şekilde cezasını kendisine uygun bir yerde çekmesini
sağlayacak ifadeler yer almaktadır. Diğer yandan, kanun
tasarısının her noktasında nakil ve infaz işlemleri
sırasında meydana gelebilecek tüm özel durumlarla ilgili olarak
merkezî makama yani Adalet Bakanına yetkiler verilmektedir.
Sayın milletvekilleri, üzülerek ifade ediyorum
ki Osloda koordinatör ülke temsilcisi adı altındaki yabancı
misyon şeflerinin moderatörlüğünde, PKK'nın sözde yöneticileri
Sabri Ok ve Mustafa Karasu'ya, Size gerekli anlayışı
göstermeyen vali ve emniyet müdürlerini bize bildirin, biz gerekeni yaparız.
diyen bir iktidara uluslararası adlî iş birliği
sırasında nakil ve infaz noktalarında meydana gelebilecek özel
durumlarda güvenmekte zorlanıyoruz.
Yine, üzülerek ifade etmeliyim ki teröristleri
Haburda çadır mahkemeleri kurarak karşılayan, teröristler
rahatsız olmasın diye çadır mahkemelerindeki Atatürk
portrelerini indiren, teröristlerin Pişman değiliz,
aldığımız emir üzerine buraya geldik. şeklindeki
ifadelerine rağmen, Pişmansınız,
pişmansınız! diyerek teröristlerin pişmanlık
yasasından yararlandırılmasını sağlayan bir
iktidara uluslararası nakil ve infaz konularındaki özel durumlarda
güvenmekte zorlanıyoruz.
17-25 Aralık rüşvet
ve yolsuzluk soruşturmalarını bir gecede kapatan, bu sırada
hâkimleri, savcıları, Emniyet yetkililerini görevden almaktan ya da
görev yerini değiştirmekten çekinmeyen, daha sonra da Sayın
Cumhurbaşkanının ifadesiyle adaletin yerini bulmasını
sağlayan rüşvetçileri ve önüne yatanları hapisten kurtarıp
paralarının faiziyle birlikte iadesini sağlayan bir hükûmete,
bakanları maaş bağlayan ve bahşişlerini önden veren
bir iktidarın cezasını en ağır şartlar
altında çekmesini sağlayacak tedbirler alacağını
düşünmekte zorlanıyoruz.
Başbakanlık makamı üzerinden Bu
davanın savcısıyız." açıklamalarıyla
sahiplenilen ve dün Yargıtay tarafından bozulan Ergenekon
davasındaki hukuksuzlukların sorumlusu olan, insanların
ölmesine, itibarsızlaştırılmasına, ailelerinin
dağılmasına, psikolojilerinin bozulmasına göz yuman bir iktidarın
uluslararası adli iş birliği çerçevesinde Türk devletinin itibarını
ve menfaatlerini koruyacağına inanmakta zorlanıyoruz.
Sayın milletvekilleri, tarihin her
noktasında adı adaletle yan yana anılan bir ecdadın
nesilleri olarak Avrupa Birliğinin vizesiz geçiş ödülüne ulaşmak
için gece sabahlara kadar adaletle ilgili özensiz kanun
tasarılarını tartışır durumda bulunmamız, en
hafif ifadesiyle, âdeta züldür. Adalet biz Türklere Avrupa'dan değil, Mete
Han'dan mirastır; Peygamber Efendimizden, Hazreti Ömerden mirastır;
Fatih Sultan Mehmetten, Kanuni Sultan Süleymandan mirastır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 96ncı
yıl dönümünde ilk Meclis Reisimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün adalete
bakışını ifade eden şu sözlerini hatırlatmak
isterim hepinize: "Yasa koyan insanlar birtakım seçkin özelliklere
sahip olmak zorundadır. O özelliklerden birincisi şudur: Yasa öneren,
yasa yapan, yasa koyan bir insan, insanlığın bütün hislerini,
bütün ihtiraslarını herkesten daha çok sezmeli ve bilmelidir. Fakat,
bunu yaparken de nefsini olaylardan ayırt etme kudret ve yeteneğine herkesten
daha çok sahip olmalıdır."
Yüce Meclisin kuruluşundaki bu ruhun
anlaşılması ve örnek alınmasını diliyor, bu
vesileyle Gazi Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü maddesinin
(1)inci fıkrasındaki "Merkezî Makama ulaşan"
ibaresinin "Merkezi Makam'a bildirilen" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mizgin Irgat (Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili
Sayın Mizgin Irgat konuşacak.
Buyurun Sayın Irgat. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, gecenin bu saatinde hakikaten
bir zül hâlini almış bir konuyu görüşüyoruz. Yani, Avrupa
Birliğine uyum sürecinde Türkiye'nin adalet sistemini, Avrupa
Birliğinin sistemini, tüm bunları konuşmak gerekiyor. Az önce
buradaki hatip çocuk istismarından bahsederken verileri dile getirdi, AKP
sıralarından hem de bir kadın milletvekili buna itiraz etti.
Buna gerçekten çok üzüldüm bir kadın olarak. Çocuk istismarına
ilişkin bence en son kadınlar konuşmalı. Çünkü,
kadınlar hayatın içinde, çocukların, yaşamın en
yakınında duranlar olarak bence buna en çok ses çıkaranlar
olmalıdır. Birkaç gün önce Karamandan geldik. Hep birlikte o dosyayı
izledik, o vahameti izledik. Karaman olayı bence tek başına
Türkiye'deki çocuklara ilişkin sistemin, kadına ilişkin sistemin
her hâliyle aslında içler acısı olduğunu ortaya
çıkarmaktadır. Üç yıl boyunca hiçbir şekilde
denetlenmemiş okullarda, evlerde eğitim adına orada olan
çocuklara yaşatılanlar yüz yıllar sonra bile unutturulmayacak
bir olay aslında. Avrupa Birliği ülkelerinde üç yıl boyunca
denetlenmemiş okullar var mıdır? Kadın yaşamından,
istihdamından tutun da eğitime kadar, tüm adli yapılanmaya kadar
kendini gözden geçiren ve bu konuda aslında emek harcayan, bir süreci
yaşayan Avrupa Birliğine baktığımızda
aslında tarihi de çok farklı. Bu noktada Püritenlere bakmak
gerekiyor. Kralın zulmünden kaçıp Kuzey Amerikaya yerleşenler
kendi mücadeleleri sonucu orada hukukun bugün temellerini atan temel hak ve
insan haklarının bildirgesine imza atanlar oldular. Evet, biz de
inanıyoruz ki bu ülkenin ezilenleri, bu ülkenin kötü yaşam
koşullarında yaşayan halkları bu ülkenin sistemini
değiştirecekler. Biz buna çok içtenlikle inanıyoruz. Evet, çocuk
istismarına ilişkin aslında verilerin gerçeği
yansıtmadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü bugün
ülkenin her tarafında -Ensar Vakfıyla ilgili gelen ki bu söylem
dosyaya bakan hâkimin kendi söylemiydi- yüzlerce suç duyurusu gelmiş
durumda Ensar Vakfına ilişkin. Dolayısıyla da biz,
yurtlarda kalan tüm çocukların bu noktada büyük bir tehlike altında
eğitim gördüğünü anlamış durumdayız. Bu temelde burada
denetim sisteminin bir kez daha gözden geçirilmesi, çocuğun üstün yararı
ilkesinden hareketle yasalarımızı ve denetimlerimizi gözden
geçirmemiz gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Aslında ben tutuklamaya ilişkin birkaç
şey söyleyecektim. Tutuklama, maalesef, ülkemizde bir tedbirden ziyade
cezaya dönüşmüş durumda. Bir koruma tedbiri olan tutuklama âdeta
yakalama ve gözaltı gibi her önüne gelenin, iktidarı eleştiren
herkesin alındığı, atıldığı bir sistem
hâline getirilmiş durumda. Dolayısıyla da bizim tutuklamaya
ilişkin yani koruma tedbirlerine ilişkin düzenlemelerimizi de
değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü bu noktada hâkimler, yargıçlar
teftiş altında, teftiş endişesi nedeniyle kendi
kararlarını özgür bir şekilde veremiyorlar. Tutuklayan
değil, serbest bırakan hâkim sorgulanır olduğu için, bu
noktada her hâlükârda tutuklama zorunda kalan hâkim ve yargıçlarla
adaletin tecelli olmayacağına, tecelli etmeyeceğine
inanıyoruz. Bu anlamıyla Türkiye'de hukuk sistemi
yaralıdır, acılıdır, sancılıdır. Hak ve
özgürlükler noktasında bizler tutuklama ayıbından kurtulmak
durumundayız. Bu ayıptan kurtulmanın tek yolu da bu Meclisten
geçmektedir, bu Meclisteki yasalardan, kararlardan yani buradaki gerçek
sorunların gerçek çözümlerini bularak biz bu ayıptan kurtuluruz diye
düşünüyoruz. İleriki günlerde burada halklarımız
adına, Türkiye halkları adına demokrasi temellerinin
atıldığı, Kürt sorunu başta olmak üzere tüm
sorunların çözüldüğü; çocuk istismarlarının, kadına
şiddetin olmadığı yarınlarda buluşalım diye
temenni ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de teşekkür ederiz Sayın
Irgat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 33üncü maddesinin
(2)nci fıkrasındaki "kaybetmesi" ibaresinin
"yitirmesi" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Lale Karabıyık (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık
konuşacak.
Buyurun
Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
LALE
KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesiyle ilgili grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Evet,
az önce birtakım verilerden bahsetmiştim. Değerli vekiller,
eğer sorun çözmek istiyorsanız önce gerçekleri görmek ve kabullenmek
zorundasınız. İşte bizim de yaptığımız
bu. Eğer niyetimiz sorun çözmekse gerçek verilerle
konuşacağız.
Bakın,
bir iki veri daha söylemek istiyorum. 35 OECD ülkesi içerisinde çocukların
fırsat eşitliğinde 34üncü sırada olduğumuzu
biliyoruz. Her ay Adli Tıp Kurumuna 650 çocuk geliyor ve cinsel istismar
vakasıyla geliyor. 2014 yılında ise 40.256 çocuğun cinsel
taciz davası açıldı.
Değerli
vekiller, kaynaklarım TÜİKtir, Anne Çocuk Eğitim
Vakfıdır, UNICEFtir, Adalet Bakanlığıdır, Çocuk
İstismar Derneğidir, Dünya Sağlık Örgütü raporu verileridir
ve 3 kaynak daha ve vekillerinize de sundum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Verdiniz mi soran vekile?
LALE
KARABIYIK (Devamla) Evet, verdim efendim.
Sayın
vekiller, ben yirmi yedi yıllık bir akademisyenim, bir öğretim
üyesiyim. Konuşmalarımda veriler verirken kaynak ve atıf
vermeden asla konuşmam, böyle bir gelenekten geliyorum. Bunu da
bilgilerinize sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet,
bir üzücü veriden daha bahsetmek istiyorum, yine Dünya Sağlık
Örgütüne aittir. Dünyada çocuk istismarı ülkelere göre yüzde 1 ile yüzde
10 arasında değişiyor ama Türkiyede bu oran yüzde 10 ile yüzde
53 arasında.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Nerede bu veriler?
LALE
KARABIYIK (Devamla) Şimdi başka bir konuya geçmek istiyorum.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Böyle bir veri nerede var?
LALE
KARABIYIK (Devamla) Verileri ben verdim arkadaşınıza.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyin sayın konuşmacıya.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yok
bizde, öyle bir veri yok ya, dünyadan haberiniz yok.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Buyurun efendim, size de vereceğim ama benim zamanımı
almayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam,
verme, gel gel.
BAŞKAN Sayın
konuşmacı, siz de karşılıklı
konuşmayın.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Buradan ayrılırken size verileri vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gitme,
geri gel, sonra yollayacağız, sonra.
BAŞKAN - Siz Genel
Kurula hitap edin, lütfen.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
Kaynağı soruyoruz Sayın Hocam, kaynak ne diyoruz?
LALE KARABIYIK (Devamla)
Efendim, buyurun, kaynak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Gidiyor, valla gitti.
BAŞKAN Sayın
konuşmacı, lütfen kürsüyü terk etmeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
kürsüyü niye bırakıyorsun?
LALE KARABIYIK (Devamla)
Ama efendim o kadar rahatsızlık veriyorlar ki.
BAŞKAN Daha sonra
verirsiniz.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Yani, artık, konuşmama fırsat vermiyorlar.
BAŞKAN İşte,
burası böyle bir yer maalesef.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Evet öyle maalesef, alışmaya çalışıyorum.
BAŞKAN O yüzden,
alışmanız lazım bu laf atmalara.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Arkadaşlar, bu verilerde gülecek bir şey yok, ağlanacak bir
nokta var. Lütfen, dikkatinizi çekerim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hocam,
sen bize dön.
LALE KARABIYIK (Devamla) Bu
verilere ağlamak lazım, gülmek değil ve çözüm üretmek
lazım.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Hocam, anlatın ya, biz duyuyoruz, anlatın.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Evet, Sayın Bakana ben bir şey ifade etmek istiyordum.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Dünya Sağlık Örgütünün web sayfası değil burası
zaten, değil.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Aile içi şiddette kadın ve erkek arasındaki
uyuşmazlıklarda devletin bu kadar polisiyle, askeriyle, hâkimiyle,
psikoloğuyla, sosyal çalışmacısıyla, uzmanıyla bu
kadar, kadın ile erkeğin arasına girmesi ne kadar doğru?
demişti Sayın Bakan Bozdağ. Peki, başka türlü hukuk
devletini nasıl tesis edeceğiz? Sayın Bakan size
Anayasanın 41inci maddesini hatırlatmak istiyorum. 41inci madde
der ki: Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile
özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri
alır, teşkilatı kurar ve her türlü istismara karşı
koruyucu tedbirleri alır. Evet, bunu hatırlatmak istiyorum
Sayın Bakana.
Şimdi efendim,
konuşmamdan bu yana, önceki konuşmamda da, bunda da sürekli bir veri
eleştirisi. Bu veriler ortada. Bunlara itiraz etmenizi ben
anlayabilmiş değilim. Hele kadın vekillerin itiraz etmesi son
derece üzücü geliyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Ya itiraz noktamız ne biliyor musunuz? Bu konuda dünya 3üncüsü
olamayız yani.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Dün biz çocuklarla ilgili eğitim konularını anlatırken
burada 1 tane vekil yoktu.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Sorun olabilir ama dünya 3üncüsü değildir.
LALE KARABIYIK (Devamla)
Efendim, burada 1 tane vekil yoktu. Lütfen benim verdiğim verileri
inceleyiniz, kaynaklardan araştırınız. Hepimiz
oturalım şapkamızı önümüze koyalım ve de bu sorunlara
çözüm üretelim.
Evet, sevgili çocuklar ve
değerli vatandaşlar; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
34üncü maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 34üncü maddesinin (2)nci fıkrasındaki
talebin yerine getirilmesi için yapılan masraflar ibaresinin talebin
yerine getirilmesi için yapılan harcamalar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Selina
Doğan
Eskişehir Samsun İstanbul
Mustafa Akaydın Ömer Fethi Gürer Şenal
Sarıhan
Antalya Niğde Ankara
Veli Ağbaba
Malatya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 34üncü maddesinin
(1)inci fıkrasındaki halinde ibaresinden sonra gelmek üzere
talebi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta
Mehmet Günal
İstanbul Samsun Antalya
Kamil Aydın Ahmet Selim Yurdakul Fahrettin Oğuz Tor
Erzurum Antalya Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanunu Tasarısının 34üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasındaki hesaba ibaresinin banka hesabına olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mehmet
EminAdıyaman Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Iğdır Gaziantep
Mehmet Ali Aslan Mahmut Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman
konuşacak.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
saat itibarıyla 23 Nisandayız. 23 Nisan 1920, bu Meclisin ilk
açıldığı gün. Bu Meclis ilk açıldığı
gün Türkiye ya da Osmanlı toprakları işgal altında ve Ankarada
açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Şark Vilayetleri Hukuk Cemiyeti,
Erzurum ve Sivas Kongreleri, Amasya Protokolleri sonucu Ankarada
toplandı. Kim vardı o gün o Mecliste? Kürdistan milletvekilleri
vardı, lazistan milletvekilleri vardı ve Osmanlı
topraklarının işgal altında olan her bölgesinin milletvekilleri
vardı; Kürtler vardı, Arnavutlar vardı, Çerkezler vardı,
Araplar vardı.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Şimdi de var ya.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Allah aşkına,
şimdi de var.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Süryaniler
vardı, inanç bakımından Aleviler vardı, Sünniler
vardı, yine Hristiyan Süryaniler vardı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Dinleyin beyefendi, dinleyin,
okuyacağım size.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
konuşmacıyı dinleyelim, lütfen.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu çok renkli, çok inançlı, çok kültürlü bir araya gelen
milletvekillerinin ortak bir iradesi vardı, ortak bir amaçları
vardı, ortak bir hedefleri vardı.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Şimdi de var.
Geçmiş zaman kullanma, şimdi de var.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Ve bu ortak
hedefleri ülkeyi kurtarmak, işgalden kurtarmak ve kurtarılan bu ülke
üzerinde yeni bir sistem, yeni bir dünya inşa etmekti. Ve bunun somut
ifadesi, bu ortak duygunun, bu ortak düşüncenin, ortak hedefin somut
ifadesi ve kuruluş felsefesi olan Teşkilat-ı Esasiye Kanununda
yazılı belge hâline getirildi. İrade, bu Meclisin o günkü
toplanan milletvekillerinin iradesi somut olarak tarihe mal edildi.
Ve 1inci maddesini okuyorum arkadaşlar, sadece
1inci maddesini: Hakimiyet bilâ kaydü şart milletindir. yazıyor.
Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Birinci cümle.
Peki, ikinci cümlesi ne diyor? İdare usulü
halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına
dayanır. Yani, halk doğrudan doğruya kendisini yönetecek, kendi
kaderini kendisi belirleyecek.
Arkadaşlar, diğer maddeleri okumuyorum,
bir madde daha okuyorum. 11inci madde, vilayetlerle ilgili madde. Nasıl
anlaşmış o günkü Meclis, o Mecliste bir araya gelen, halkın
iradesini temsil eden milletvekilleri hangi ortak amaçta birleşmiş?
Sistemi nasıl inşa edeceklerdi, idare usulü neydi? Bakın ne
diyor? Okuyorum: Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti
haizdir. -yani özerktir- Harici ve dahili siyaset, şeri adlî ve askeri
umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii
birden ziyade vilâyata, şâmil hususat müstesna olmak üzere -yani bunlar
ayrık olmak üzere- Büyük Millet Meclisince vaz edilecek kavanin mucibince
evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti
içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının
salâhiyeti dahilindedir.
Yani Halkların Demokratik Partisinin bugün
programında yer alan, bugün tüzüğünde yer alan, bugün bizim
savunduğumuz yerel yönetimler özerklik şartı ya da demokratik
özerklik ya da başka bir isim de takabilirsiniz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Federasyon!
Kıvır!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Evet, irade
bu. Arkadaşlar, irade bu.
Peki, ne oldu bu irade?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Değişti
23te.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bu Meclisin
kuruluş felsefesi, bu Meclisin, ister ulus deyin ister millet deyin ister
halk deyin, isim hiç önemli değil, nasıl tarif ederseniz edin, ama o
gün Misakımillî sınırları içerisinde yeni bir ülke yaratan
irade, bu iradedir.
Ne oldu bu iradeye? 1924te sivil darbeyle,
İttihat ve Terakkinin sivil darbesiyle bu irade yok edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Devam
edeceğim arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 34üncü maddesinin
(1)inci fıkrasındaki halinde ibaresinden sonra gelmek üzere
talebi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor
konuşacak.
Buyurun Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
278 sıra sayılı Tasarının 34üncü maddesi üzerinde
MHP adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cezai konularda sözleşme
ve ikili anlaşmaların gereği olarak öteden beri bu alanlarda
iş birliği yapılmaktadır, İngilterede hapis
cezası alan Asil Nadirin Türkiyeye getirilmesi de buna son örnektir.
Kanunun uygulanması bakımından bir ayrıma tabi
tutulmaması gerekir. İşimize geldiği konuda uygulama,
işimize gelmediği konuda uygulamama veya kaçma
yanlıştır. Bu anlayış kısa vadede sahiplerine bir
menfaat sağlasa da ülkeye bir menfaat sağlamayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz yıllarda Çinde doktorlara usulsüz ilaç pazarlaması
yaptığı gerekçesiyle Glaxo firması 490 milyon dolar ceza
ödemiştir. AVON isimli bir firma, ortaya çıkması hâlinde
ödeyeceği cezaların boyutunu düşünerek, yolsuzlukları
araştırma komisyonuna Çinde 300 milyon dolar ödeyerek yolsuzluk
varsa ortaya çıkması için anlaşma imzalamıştır.
Mercedes firmasının 1998-2008 yılları arasında 22
ülkede kamu yöneticilerine rüşvet verdiği iddiaları ABDde
açılan bir davayla ortaya çıktı ki rüşvet vermiştir.
Nitekim, Adalet Bakanlığına ve borsaya 185 milyon dolar ödemeye
mahkûm edilmiştir. J.P.Morgan isimli firma rüşvet skandalı
nedeniyle ABDde 9,6 milyar dolar ceza ödemiştir. Çinde Pfizer isimli
başka bir ilaç firması rüşvet skandalı nedeniyle 60,2
milyon dolar ceza ödemiştir. Siemens firmasının Türkiye dâhil 20
ülkede 2,1 milyar dolar rüşvet verdiği, Türkiyede ise
dağıtılan rüşvetin 57 milyon euro olduğu
iddiaları ortadadır. IBM 11 milyon dolar ödemek zorunda
kalmıştır. Almanyada çip üreticisi Infineon, BMW, Volkswagende
verilen rüşvetler, Deniz Feneri yolsuzlukları, FIFAda bile
uluslararası yolsuzluk iddiaları, uluslararası büyük bir bankada
mevduatı bulunan uyuşturucu tacirleri, silah kaçakçıları,
kanlı, kirli elmas tacirleri ciddi soruşturmalara tabi
tutulmuştur.
Bakınız, bu firmaların birçoğu
Türkiyede de faaliyet göstermektedir. Başka ülkelerde rüşvet
dağıtanların Türkiyede
dağıtmadığını hiç kimse iddia edemez. Evet,
elimizde bir belge yok ise de aklen ve kıyasen
dağıtıldığına hükmetmek daha
akılcıdır. Bu sebeple, gerçek bir demokrasiyi yerleştirmek
istiyorsak ilk yapacağımız iş
şeffaflığın bu ülkeye hâkim olmasını
sağlamaktır. Bunun yolu da her türlü rüşvet iddiasını
ciddiye alarak üzerine gitmektir. Elimizde her türlü yetki varken susarsak veya
üst iradenin menfaati veya birtakım beklentilere göz yumarsak gelecekte
duyacağımız pişmanlığın bir faydası
olmayacaktır. Bireysel yolsuzluklar kazanırken toplumların
kaybedeceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
rüşvetle ilgili en son iddia İsviçre merkezli uluslararası ilaç
şirketinin Türkiyede rüşvet karşılığı
haksız kazanç elde ettiğine ilişkin basında yer alan
haberlerdir. Söz konusu haberlere göre İsviçre merkezli bir ilaç
şirketinin bir danışmanlık şirketi üzerinden
Türkiyede rüşvet dağıtarak 85 milyon dolar değerinde yeni
iş sağladığı iddiaları basında yer
almıştır. Tamı tamına 85 milyon dolar yani eski
parayla 240-250 trilyon lira. İddia, bahsi geçen firmanın
ürettiği ilaçların kamu hastanelerine, satın alma listelerine
-yani ödeme listelerine- eklenmesi ve iki ilacın Türkiyedeki isimlerinin
kamu izniyle değiştirilmesinden oluşmaktadır. Türkiyede
ilaç veya herhangi bir tıbbi malzemenin ödeme listesine girmesi için
çeşitli ahlaksız girişimlerde bulunulduğu, rüşvetler
dağıtıldığı, dedikodusu yapılan
hususlardandır. Bu sebeplerle bu konunun ciddi şekilde üzerinde
durulmalı, gerçeğin ortaya çıkması için her şey
yapılmalıdır tıpkı medeni, ileri, tam demokrasinin
uygulandığı ülkelerde olduğu gibi.
Sözlerimi burada tamamlıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 34üncü maddesinin (2)nci fıkrasındaki
talebin yerine getirilmesi için yapılan masraflar ibaresinin talebin
yerine getirilmesi için yapılan harcamalar olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Zeybek (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba konuşacak.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ağbaba, önergeyi
imzaladınız mı?
VELİ AĞBABA (Malatya)
İmzaladım galiba.
BAŞKAN İmzanız yok, imzalayın
lütfen.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Süreyi
başlatın Sayın Başkanım.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin.
Buyurun Sayın Ağbaba.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Alkışlıyorum!
BAŞKAN Sayın Nurettin Yaşar,
lütfen
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ibretlik bir dönemi
hep beraber yaşıyoruz. Şimdi o alkışlayan, Özgürün
söylediği gibi, alkışlayan sayın milletvekili de belki bunu
dinler, biraz öğrenir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bir daha
alkışlıyorum, bir daha!
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi hep
beraber hepimiz açısından önemli bir dönemden geçtik değerli
arkadaşlar ve bu dönemin önemli sonuçları oldu. Tabii, bu dönemde iki
tür insan var bu olaya bakış açısından. Bir, bu davalar
görüldükçe, bu sonuçlar görüldükçe utanacak, yüzü kızaracak bir grup var,
bir de onurla bu olayı savunan insanlar var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
tartışmalar devam edecek, geçmişte söylediğiniz sözleri biz
hatırlatmaya devam edeceğiz. Şimdi, AKPnin çıraklık
döneminde başlayan
Bu dönemde önemli siyasi davalar görüldü.
Ardından sizin devrim dediğiniz, 2010 referandumunda önemli rol
üstlendiğiniz bir dönemi hep beraber yaşadık. Övünerek söylemek
isterim ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Genel Başkanı, milletvekilleri
bu referandumun Türkiye'yi geriye götüreceğini, hukuku yok edeceğini
her fırsatta söyledi ve her fırsatta net bir şekilde
karşı çıktık, her türlü kara propagandaya rağmen
karşı çıktık. Bu referandumun Türkiye'de adalet sistemini
baştan aşağıya geriye götüreceğini söyledik.
Karşımızdaki referandumu savunan güçler, ittifaklar bu
referandumu bir kurtuluş olarak gördüler. Bu referandumda bir ittifak
ortaya çıktı, daha doğrusu olan bir ittifak bir pik yaptı,
en üst noktaya ulaştı. 12 Eylül 2010 referandumu birileri
açısından yani sizler açısından bir Pirus Zaferi oldu. Bu
kampanyanın birkaç ortağı, birkaç partneri vardı
değerli arkadaşlar. Bunların bir bölümü yetmez ama evetçi
dediğimiz liberaller, dönme solcular, tutma aydınlar ve makam
verilerek, köşe yazısı verilerek devşirilen sözde yazarlardı.
Örneği çok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Köşe
örneği, köşe yazısı değil o, yanlış ifade.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi önemli
bölümü dizini dövüyor, CHP sen haklıymışsın, bunlar bizi
kandırdı. diyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu ittifakta yer alan
bazı dönek, kiralık kalemler ise sahiplerinin sesi olmaya devam
ediyor, merkez medyada şimdi komiserlik rolü almış durumda.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) İsim söyle, isim
söyle.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bu referandumu
ölüm kalım olarak gören bir diğer müttefikiniz var ki o
ortağınız çok önemli. Bakın, o sizin müttefikinizin
sırtına basarak, zaman zaman koluna girerek, zaman zaman da
eteğinden tutarak, eteğini öperek 2002de iktidara geldiniz, ardından
iktidarınızı pekiştirdiniz ve ortağınız, bu
kankanız, sevgili dostunuz
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şimdi sizin
dostunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Şimdi sizinle
beraber oldu.
VELİ AĞBABA (Devamla) -
bu
kampanyayı yaparken ne demişti: Ölülerimizi kaldıralım, oy
kullandıralım.. demişti değil mi?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kim o?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Kim bu
ortağınız? Bakın, ben size hatırlatayım. Malum,
sizler dünyanın hafızası en zayıf partisisiniz. Malum,
sizler dünyanın en hafızası zayıf milletvekillerisiniz.
Bakın, bu ortağınızı hatırlatayım, belki
yüzüne bakar, utanırsınız.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Böyle söyleyerek
milletvekillerine hakaret ediyorsun!
VELİ AĞBABA (Devamla) - O yüz var mı?
Bilmiyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu müttefikiniz, ortağınız, Hoca
Efendiniz, Hoca Efendi hazretleriniz. Bunu ben söylemiyorum, hiç söylemedim.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Şimdi ne söylüyorsam o
zaman onu söyledim. Ne diyordunuz? Burada şahitler var, 2011den 2014e
kadar beraber milletvekilliği yaptığımız
arkadaşlar var.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Cumhuriyet
gazetesi oku, Cumhuriyet gazetesi.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Ne diyordunuz?
Hoca Efendi hazretleri ne derse doğru. diyordunuz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hiç Cumhuriyet
gazetesi okudun mu, Cumhuriyet gazetesi?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi ne
oldu? Bu sizin kankanız. Her türlü kirli ittifakı kurduğunuz,
insanları katlettiğiniz kankanız sizin, kankanız!
Bakın, biraz utanın, utanın!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Veli,
Cumhuriyet okuyor musun, Cumhuriyet?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın, buraya
koyuyorum bunu, biraz utanın!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Oraya bir
Cumhuriyet gazetesi koy, Cumhuriyet gazetesi; Sözcü koy, Sözcü.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ne diyordu? Bu fotoğrafı
hatırlatırım. Bakın, o dönem buradaki ne diyordu, Hoca
Efendi hazretleri? Ölüleri de kaldıralım. diyordu. Bu ne diyordu?
Her türlü şeyi kullandı; solcular aklına geldi,
ağladı; ülkücüler aklına geldi, ağladı. Bir şeyi
daha söyledi; her türlü şeyi kullandı, mezhep, her türlü,
aklınıza ne gelirse. Ne diyordu? Dedelerin saltanatını
yıkacağız. Her türlü, aklınıza ne gelirse
kullandı. Değerli arkadaşlar, sonra ne oldu, biliyor musun?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Veli,
Cumhuriyet oku.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bu her türlü
ittifakı yapan adam ne dedi, biliyor musunuz?
Kandırıldık. dedi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Devam edeceğim, daha devamı var, durun,
acele etmeyin, devamı var daha. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Madde daha önemli
Sayın Başkan, cevap vermeyi gerektirmez.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
. Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
35inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 35inci maddesinde yer alan
ilişkin ibaresinin dair olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet Ali Aslan Mahmut Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısının 35inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Orhan Sarıbal
Bursa
MADDE
35 - (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler Adalet
Bakanlığı eliyle yürürlüğe konulur.
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Orhan Sarıbal konuşacak.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, bugün iki saat önce Diyarbakırdan geldim. Yine, ne
yazık ki on üç yıllık AKP iktidarının şahane bir
toplulaştırma modeliyle karşılaştım.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Vallahi, biz Meclisten dışarı
çıkamıyoruz, bir yere gidemiyoruz, siz geziyorsunuz.
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Hani, hemen başında söyleyivereyim de Mehdi Eker
ve Faruk Çelik yani tarım konusunda duayen olup Bakan olan
arkadaşların Silopinin Türkmenhacı köyünde yaptıkları
o toplulaştırma modelini şöyle bir birlikte
paylaşalım. Daha bu ilk konuşma, bu büyüyecek,
anlatacağız ama hemen işin başında sizlerle bunu biraz
paylaşalım. Köy 250 hane; iş istemiyorlar, aş istemiyorlar,
37 bin dekar arazileri var; yer altından suyu elde edip buğday
ekiyorlar, mısır ekiyorlar, mercimek ekiyorlar, bu ülkenin ekonomisine
katkı koyuyorlar. Mercimeği Kanadadan almak değil,
Diyarbakırın Silopi ilçesinde yetiştirmeyi tercih ediyorlar.
Orada bir toplulaştırma yapmış. Kim? Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarı dönemindeki Bakanlık. Nasıl
yapmış, bir bakalım: Bir: Toplulaştırma Kanunu diyor
ki
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Silopi hangi ile bağlı?
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Silopi nereye bağlı?
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Silopi, Şırnakın ilçesi.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Toplulaştırmaya karşı
mısınız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Bir yeri kamulaştırırken oraya altyapı
hizmeti götüreceğiz, yollar yapacağız, elektrik
götüreceğiz, toplulaştırma yapacağız, daha çok, daha
modern bir üretim yapacağız. diyor. Bir bakalım.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri...
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) - Hangi ile bakıyoruz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hep beraber mi kürsüdesiniz?
ORHAN SARIBAL (Devamla)
...vatandaşın arazisini elinden almışsınız, kendi
partilinizden birine havale etmişsiniz.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Silopi hangi ile bağlı onu öğreniyoruz
Başkanım.
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Diyarbakır, Silopi. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Silopi
Diyarbakıra bağlı değil.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Öyle mi? Tamam, peki,
tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bismil,
Bismil, Bismil.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) - Diyarbakırın öyle bir ilçesi yok.
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Öyle mi, tamam, Bismil, evet tamam, Bismil.
BAŞKAN Sayın
Sarıbal, lütfen, siz Genel Kurula hitap edin.
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Şimdi, Türkmenhacı köyünde... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar!)
Alkışlayın.
Fark etmez, bunlar da Anadolu
coğrafyasının birer toprağıdır.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) - Yani öğrenin diye söylüyorum.
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) Daha memleketten haberin yok, memleketten!
ORHAN SARIBAL (Devamla) Belki
sizin öğrenmeniz gerekiyor. Sizin mutlaka öğrenmeniz gerekiyor.
BAŞKAN Sayın
Turan, arkadaşlarınıza lütfen söyler misiniz, duymuyorum çünkü.
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Yaptığınız yasaları yok eden...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Çok iyi muhabbet var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sohbet mi
ediyorlar karşılıklı?
ORHAN SARIBAL (Devamla) ...hani
Avrupayla entegre olacağını düşündüğünüz yasalar var
ya, cezai müeyyideler var ya...
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Samimiyet! Samimiyet!
ORHAN SARIBAL (Devamla)
...aslında bu ülkede ne kadar büyük asimilasyon
yaptığınızın, ne kadar kötü işler
yaptığınızın bir örneği. Bütün
detaylarını bundan sonraki toplantılarda sizlere
sunacağım. Aynen yaptığınız şu: Araziyi
halktan alıyorsunuz, yüzde 10 kesmeniz gerekirken yüzde 30 kesiyorsunuz,
bu bir.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Nerede yüzde 30?
ORHAN SARIBAL (Devamla)
İki: Birinci sınıf tarım alanı diye
aldığınız yeri üçüncü sınıf tarım arazisiyle
karşılaştırıyorsunuz, kendi yandaşınız
alıyor bu arazileri.
HASAN BASRİ KURT (Samsun)
İftira atıyorsun.
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Kâğıt üzerinde tapular çıkıyor, fiilen arazi
başkasının, tapu üzerinde başkasının.
ABDULLAH BAŞCI
(İstanbul) - Ne zaman?
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Hemen yanı başınızda, göstereceğim bütün hepsini,
alacaksınız. Bunlar sizin başınızı çok
ağrıtacak merak etmeyin. Böyle bir şeyi tarih yazmadı, siz
yazdınız, AKP iktidarı yazdı. Mehdi Ekere sorarsanız
bunu söyleyecek.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Siz tarih okursunuz, biz tarih
yazarız!
ORHAN SARIBAL (Devamla)
Şimdi de Bakana görev düşüyor, orayı, Türkmenhacı köyünü
nasıl temizleyecek hep beraber göreceğiz.
Kâğıt üzerinde
başkasına ait olan bir araziyi alıyorsunuz. O araziyle Ziraat
Bankasından 14 trilyon para alıyorsunuz.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Biz tarih yazdık, siz tarih
oldunuz!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Yalan makinesi!
ORHAN SARIBAL (Devamla) 14
trilyon, kamuyu zarara sokuyorsunuz.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Yanlış.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Bu da yetmez, halkın
haberi yok, araziyi başkasına satıyorsunuz. Üzerinde
toplulaştırmanın durması, ikinci kez
toplulaştırma kararı var, ne yazık ki Bakanlık bunu
durdurmuyor, ne yapıyor? Üzerinde durdurma kararı olmasına
rağmen, bu araziler kâğıt üzerinde ikinci, üçüncü
şahıslara satılıyor. Adamın 80 dönüm arazisi var, o
arazinin yerinde yeller esiyor, arazi başka yerde; o arazi parsel parsel
parsellenip ne yazık ki yandaşlarınıza veriliyor.
Bunları tek tek, parsel parsel, nokta nokta söyleyeceğim, hepsini
anlatacağım, sizin rezilliğinizi ortaya çıkaracağım,
bunu göreceksiniz. Bu daha çok ağrıtacak sizin
başınızı. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Temiz bir dille konuşun
Sayın Konuşmacı, hakaret etmeyin lütfen.
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Ne kadar büyük asimilasyon
uyguladığınızı, insanlara ne kadar büyük miktarda
zarar verdiğinizi sizlere tek tek göstereceğim, sizin adaletinizin ne
olduğunu size ispatlayacağım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir sessizlik lütfen
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 35inci maddesinde yer alan
ilişkin ibaresinin dair olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Iğdır
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacak.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, 1920 Meclisini
konuşmuştuk. Bakın, o Mecliste, tıpkı şu anda
bizim bulunduğumuz gibi, o gün o Mecliste yer alan bir Kürdistan
milletvekilinin beyanını okuyayım size, Bitlis Mebusu Yusuf Ziya
Beyin bu Mecliste Lozan Antlaşmasından önce yaptığı
konuşmayı okuyorum size: Avrupalılar diyorlar ki: Türkiye'de
yaşayan azınlıkların en büyüğü, en
kalabalığı Kürtlerdir. Bendeniz Kürt oğlu Kürtüm.
Binaenaleyh, bir Kürt mebusu olmak sıfatıyla sizi temin ederim ki
Kürtler hiçbir şey istemiyorlar. Biz Kürtler vaktiyle Avrupanın Sevr
paçavrasıyla verdiği bütün hakları hukukları
ayaklarımızın altıyla çiğnedik ve bütün manasıyla
bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Nasıl ki El Cezire Cephesinde
çarpıştık, nasıl ki Türklerle beraber
kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık, ayrılmak
istemedik ve istemeyiz. Bu da Yusuf Ziya Bey.
Peki, bu Yusuf Ziya Bey ne oldu biliyor musunuz
arkadaşlar? 1924 Anayasasının kabulünden sonra, o Anayasaya
karşı çıktığı için Bitliste Cibranlı Halit
Beyle birlikte idam edildi Şeyh Sait İsyanının
başlamasından bir ay kadar önce. Evet, bu şahıs bu
Meclisteydi bizim gibi, Türkiye'nin kuruluşunda, Kurtuluş
Savaşında bu sözleri söyleyen, Sevri parçalayıp atan Yusuf
Ziya Bey Bitlis zindanında idam edildi.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Siz niye Sykes
Picota sahip çıkıyorsunuz?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Kim sahip
çıkıyor? Sykes Picotu sahiplenen sizlersiniz, biz değiliz
Beyefendi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bizim
coğrafyamızı dört parçaya bölen Sykes Picottur. Sahip mi
çıkıyoruz biz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Şu anda
sahip çıkıyorsun, şu anda sahip çıkıyorsun.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, konuyu saptırmayın.
Şimdi, 1924 Anayasası işte bu 1921
Anayasasının çoğulcu yapısını, ademimerkeziyetçi
yapısını altüst etti. Bir sivil darbe gerçekleşti.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gel şu
modern Sykes Picota karşı çıkalım.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Ve bir
açıklamamda burada, AK PARTİ işte bu 1924 Anayasası
darbesini gerçekleştiren İttihat ve Terakkinin yeşil
versiyonudur. demiştim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Allahını seversen, bırak ya!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Aynen o.
AK PARTİ on dört yıldır iktidarda.
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Uyumadı bu
iktidar, uyumadı bu iktidar!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gel şu
küresel oyunu bozalım!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bakın,
iktidara geldiği zaman AK PARTİnin söylemi Yeni Türkiyeydi,
demokratik cumhuriyetti.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gel, yüz
yıl sonra şu Sykes Picotu bozalım!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz bakın, çok basit olay- ortak vatanla ilgili hemfikir
miyiz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yüz yıl
geçti bak!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bayrakla
ilgili hemfikir miyiz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Senin
samimiyetine inanıyorum, gel şunu bozalım.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
Arkadaşlar, cevap verin şu soruya: Ortak vatanla hemfikir miyiz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Öyleyiz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bayrakla
hemfikir miyiz?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Öyleyiz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) İstiklal
Marşıyla hemfikir miyiz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Neyin
pazarlığını yapıyorsun?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bayrakları sokaklarda
yakıyorlar, ne ortaklığı, ortaklık falan yok.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Şirket mi bu, ne
ortaklığı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) O zaman
Sayın Cumhurbaşkanının ve AK PARTİ Grubunun bu kürsüden
ifade ettiği Rejimle ilgili bir sorunumuz yok... Bizim de yok. Sistemle
ilgili sorunumuz var. Sizin sistemle ilgili sorununuz başkanlık
sistemi
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Değil,
değil.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) -
bizim
sorunumuz 1921 Anayasasında birlikte
kararlaştırdığımız, ortak
iradeleştiğimiz hakkımızın teslimidir, bu kadar basit.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Adıyaman, iyi biliyoruz, iyi biliyoruz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Buna, hiç
sağa sola siyaset yapmaya, takiye yapmaya gerek yok. 1921
Anayasasında ortaklaştığımız, Kurtuluş
Savaşını beraber yürüttüğümüz hakkımızın
bize teslimidir, fazla bir şey yok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen kabul
etmezsin.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - 1921
Anayasasını bu Meclis şu anda kabul etsin Kürt sorunu
temelinden çözülecektir, Kürt sorunu diye bir sorun kalmayacaktır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Diğer
maddeleri oku, gel.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bakın,
size başka örnekler daha vereyim: Bakın, 1924-1950 arası
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bunlar var mı
1921 Anayasasında?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kabul etmezsin
sen.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Beyefendi,
hele en son siz konuşun, en son siz. Siz bir tarihi okuyun, ondan sonra
konuşun.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Partin
adına konuş: 1921 Anayasasını kabul ediyor musun?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Sykes-Picot
Kürdistanı 4 parçaya bölen anlaşmadır Beyefendi.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gel onu
bozalım. Alet olma, gel bozalım.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Şimdi,
1925-1950, yirmi beş yıl boyunca olağanüstü koşullarla
yönetilmiştir Fıratın doğusu.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) 1921
Anayasasını sen kabul etmezsin.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - 1964
yılına kadar o bölgeye tek bir yabancı izinsiz
girememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) 1921
Anayasasına var mısın? Var mısın? Partine sor, gel.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bakın, siz,
hepiniz şu raporları okumuşsunuzdur, değil mi?
BAŞKAN Sayın Adıyaman, süreniz
bitti, teşekkür ederim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Sonra devam
edeceğim Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) 1921
Anayasasını oku, gel.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Tarihten kimse kaçamayacak.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çok gürültü oldu,
beş dakika rica edeceğim ve lütfen bir daha böyle bir gürültülü ortam
olmasın.
Kapanma Saati: 01.52
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Hükûmet
burada.
36ncı madde üzerinde, ikisi aynı
mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 36ncı maddesinde yer
alan tarih itibariyle ibaresinin tarihten itibaren olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mahmut Celadet Gaydalı Mehmet Ali Aslan
Bitlis Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Mehmet
Günal
İstanbul Samsun Antalya
Kamil Aydın Ahmet Selim
Yurdakul
Erzurum Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 36ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
Veli Ağbaba
Malatya
"MADDE 36-(1) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla;
a) 1/3/1977 tarihli ve 2080 sayılı Ceza
Kovuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa
Sözleşmesinin Onaylanması ve Uygulanması Hakkında Kanunun
3. maddesi,
b) 1/3/1977 tarihli ve 2081 sayılı ceza
Yargılarının Milletlerarası değeri Konusunda Avrupa
Sözleşmesinin Onaylanması ve Uygulanması Hakkında Kanunun
4. Maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile 5. maddesi,
c) 8/5/1984 tarihli ve 3002 sayılı Türk
Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve
Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza
Mahkumiyetlerinin İnfazına Dair Kanun,
ç) 26/9/2004 tarihli 5237 sayılı Türk ceza
Kanununun 18. maddesi,
yürürlükten kaldırılır.
BAŞKAN Okunan son önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba konuşacak.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Değerli
arkadaşlar, bu gazete Zaman gazetesi. Daha önce, bu, aranız
bozuluncaya kadar Hoca Efendi hazretleriyle buradaki bütün milletvekilleri
aboneydi, abone olmayan biri varsa el kaldırsın.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Ben değilim, ben
değilim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
VELİ AĞBABA (Devamla) - Sonra, bakın,
kiminiz, bürokratlar şöyle koltuğunun altında Zaman gazetesi
gözükecek şekilde geziyordunuz hatırlarsanız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ZEYİD ASLAN (Tokat) Yalan konuşuyorsun,
ben değilim.
BAŞKAN Bir müsait olun, bir müsait olun
diyorum ya, bir susun ya.
VELİ AĞBABA (Devamla) Kiminiz şöyle
masanın ucuna koyuyordunuz, şöyle, şöyle, şöyle, bak
şöyle geziyordunuz, şöyle; böyle geziyordunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, burası
tiyatro sahnesi değil, Meclis kürsüsü lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) Ya, zorunuza gitse
de, bunu söylemeye devam edeceğim ben size.
Şimdi, bu gazeteye kimisi 5 abone oluyordu,
kimi memur masasının üzerine koyuyordu, niye? Yükselmek için.
Yükselmenin, bir yere gelmenin koşullarından biri bu gazeteydi.
Arkadaşlar, birbirimizi kandırmaya gerek yok. Ben, sizi biliyorum,
siz beni biliyorsunuz, siz bana söyleyin, siz bana söyleyin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALİM TUNÇ (Uşak) Ben seni bilirim.
HASAN TURAN (İstanbul) 1 alana 2 bedava
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, sizin bu hâlinizi ortaya koyan güzel bir karikatür var,
bakın, burada ne yazıyor arkadaşlar? Diyor ki, tam bugünü ortaya
koyuyor, bir okuyun: Yaşasın, AKP Ergenekoncuları içeri
attı. Bir başka haber Yaşasın, AKP Ergenekoncuları
dışarı çıkardı. Burada ne yazıyor?
Yaşasın, AKP çok ilginç. (CHP sıralarından
alkışlar)
EBUBEKİR GİZLİGİDER
(Nevşehir) O da sen misin? Sen misin o da?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Arkadaşlar,
yaşasın, AKP çok ilginç! Ya aynı şeyi, aynı grup,
arkadaşlar, aynı karikatür
Bakın, bunu ben yapmıyorum,
bunu siz yaptınız, ne yapayım?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Bir kere
heyecanlanma.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Arkadaşlar,
Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, 2008i geçtik,
2011de bu gördüğünüz kardeşiniz milletvekiliydi. Dört yıl
milletvekilliği yaptım, gitmediğim duruşma kalmadı,
gittiğim duruşmaları da geldim burada anlattım size. Ne dediniz?
Burada bak, grup başkan vekiliniz burada, darbeci dedi. Hatta bir
Ergenekon duruşmasına giderken bir kavgamın görüntüsünü
bulmuştu hatırlarsanız, ne diyordunuz? Darbeci Şimdi, ne
diyorsunuz? Tam tersini. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Darbeci!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir darbeci varsa sizsiniz, darbeci sizsiniz! (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY ÇANAK (Ordu) Darbeciydin, darbeli oldun.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Eylül 2010
yılında o referandumu kazanmak için meydan meydan gezenler darbenin
kahramanıdır. Darbeciler sizi, sizi darbeciler! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Hani bir başka üstadınız var ya Hoca
Efendi, o başka Hoca Efendi, rahmetli Erbakan ne diyordu? Sizi gidi
darbeciler, sizi gidi. Değil mi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar, bakın bu ruh
hâlinizi anlatacak birkaç başlık göstereceğim. Bakın
arkadaşlar, değerli arkadaşlar, belki utanırsınız
ama okuyacağım, hiç kusura bakmayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ne diyor? Ne diyor? Temiz eller operasyonu
yapanlara saygı duyun. diyor. Ne diyor? Allah bu savcıdan razı
olsun, artık korkmuyoruz. diyor. Ne diyor? Savcılarımız
hukuk içinde gece gündüz çalışıyor. diyor. Ne diyor?
Savcı herkesi soruşturur, boşuna mı hukuk okudu? diyor.
Savcı Öz, kahramandır, tarihî misyon üstlendi. diyor. Bir de
heykelinin dikilmesini istiyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Başkanım, ben bu Veliden Malatyada çok memnunum, iyi ki Veli var
burada!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bunu işte övünerek
söylüyorum Savcı Özü -övünerek söylüyorum- bu grupta öven bir tek
milletvekili yok. Savcı Özü kahraman yapan bir tek milletvekili yok. Bu
grubu tebrik ediyorum, bu grubu tebrik ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Veli iyi ki
varsın! Bravo!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın ne
diyor, sizin sözcüleriniz ne diyor: Savcı Öz, bu ülkede heykeli
dikilecektir. diyor. Diktiniz mi bilmiyorum, belki çelenk de
koyarsınız; yani yaparsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, bak, bak, sizin şimdi, sabah
namazından sonra besmeleyle okuduğunuz Sabah gazetesi ne diyor: 19
darbeciye müebbet. Kim bu? Kim bu? Sizin haram medyası, havuz
medyası. Fakirin fukaranın cebinden, kasasından çalarak
oluşturduğunuz gazete ne yazıyor? 19 darbeciye müebbet.
BAŞKAN Temiz bir dille konuşun
Sayın Ağbaba, lütfen
VELİ AĞBABA (Devamla) Ey resmî
yayın organı, şurada ne diyor? Şurada ne diyor aynı
gazete? Yargıtay kumpası bozdu. Aynı gazete. Sizin şimdi
Zaman gazetesi gibi başucunuzdan ayrılmayan bir gazete.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sen Cumhuriyete
bak, Cumhuriyete. Cumhuriyet ne yapıyor, Sözcü ne yapıyor?
VELİ AĞBABA (Devamla) Başka,
utanacaksınız, başka
Al darbe
Al darbe
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen temiz
bir dille konuşun, karşınızdakiler milletvekili.
VELİ AĞBABA (Devamla) Başka
Cuntaya ceza yağdı. Bunlar sizin resmî yayın
organınız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Başkanım, böyle konuşsun, ben Veliden razıyım!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın
arkadaşlar, biz bunları söylemeye devam edeceğiz. Ne diyor,
şimdiki yandaş medyanız ne diyor, bakın burada ne diyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aç, aç
VELİ AĞBABA (Devamla) Açalım, iyice
açalım, ne diyor? Böyle bir örgüt yok. E, şimdi, utanmıyor mu
bunu yazanlar? Peki, bunu savunan milletvekilleri utanmıyor mu, yüzü
kızarmıyor mu? Soruyorum size: Yahu, yüzünüz kızarmıyor mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen Samanyoluna
çıkarken senin kızarmıyor mu?
VELİ AĞBABA (Devamla) Dün darbeci
demediniz mi? Bunlar katil. demediniz mi, demediniz mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Veli
Ağbaba
VELİ AĞBABA (Devamla) Bunları
söylemeye devam edeceğim, söylemeye devam edeceğim, devam
edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, süreniz bitti,
lütfen
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu üsluba cevap vermeyi çok uygun görmüyorum ama kayıtlara geçsin diye söz
almak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bu arada,
beyefendinin Malatyada velinimetimiz olduğunu da beyan etmek istiyorum. O
olmasa ne yaparız! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Tamam.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 36ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülen tasarının bitmesine birkaç
madde kaldı. Israrla, suhuletle süreci takip ediyoruz, polemik
olmasın diye, zaman kaybetmeyelim diye alttan almaya
çalışıyoruz ancak az önceki CHP vekilinin üslubuna tarihe not
düşme adına söz alma ihtiyacı hissettim.
Cemil Meriçin Üslup medeniyettir. demesini
hatırlatıyorum. Aynı şekilde Montesquieunun Çok
bağıran az düşünür. demesini hatırlatıyorum.
HASAN TURAN (İstanbul) İçinde hiç
düşünce yoktu!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bu konu çok
bağırılacak, hatta bazen üzerinde
anlamadığımız kadar çok ağır laflarla
konuşulacak konu değil diye düşünüyorum. Bir dava var, bu
davayı tüm Türkiye ekrandan takip ediyor. Davanın
sulandırıldığını, davanın şu an
bazı siyasi partilerce desteklenen paralel örgüt tarafından
sulandırıldığını cümle âlem biliyor. Türkiyede
darbelerin de gerçek olduğunu biz biliyoruz. Bu ülkede darbe yok. demek,
Darbeci yok. demek akla ziyan diye düşünüyorum ama milletin darbecilerin
kim olduğunu, kimin de karşısında olduğunu çok iyi
bildiğini de biliyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) O hoca kimi
destekliyor şimdi ya? Veliyi destekliyor!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız
değerli arkadaşlar, söz konusu dava dün itibarıyla
Yargıtayda bozuldu yani nihai karar hâlâ verilmedi. Yerel mahkemeye geldi,
yerel mahkemede ümit ediyorum hukuki delillerle beraber tekrar görülecek, en
adil, toplumun da kabul ettiği dava nihayete erecek diye ümit ediyoruz,
düşünüyoruz.
Biz olmasaydık, o paralel oyunu
bozmasaydık bugün bu konuşmayı yapamayacaktınız. Hâlâ
hapsolacaklardı arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz paralele dur dedik,
siz hâlâ oralardasınız.
Bir diğer mesele, altını çizmek
istiyorum, Ergenekonla ilgili süreçte alkışlıyorsunuz. Ne iyi
oldu, Yargıtay bozdu. diyorsunuz ama 17 Aralığın
savcısıyla, Ergenekonun savcısının aynı
olduğunu düşünmüyorsunuz bile. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın
Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadım
Sayın Başkan.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkanım, Malatyada bir tanıklığımı arz
etmek istiyorum, bu paralelin
BAŞKAN Arkadaşlar, bugün sabahtan
itibaren çalışmalara başladık. Kürsüye gelen her kişi
23 Nisanı kutladı. Bu Mecliste çalışıyoruz ve bugün bu
Meclisin kuruluşun yıl dönümü. Lütfen bunu düşünün ve üslubunuza
bu noktadan hareket ederek biçim verin, lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çok dikkat ettim
Sayın Başkan, cevap verecek hiçbir şey yok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkanım
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Nedir talebiniz?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sataşmadan
söz istiyorum, ağır hakaretlerden dolayı.
BAŞKAN Ne dedi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Daha ne diyecek.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
Yaşar, lütfen oturur musunuz yerinize.
Bakın, usulen sormak zorundayım. Size ne
dedi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok
bağıran az düşünür. dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir atasözüydü, bir deyişti, onu
söyledi. Niye üstünüze alıyorsunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) Ağır bir
sataşma olduğunu düşünüyorum, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Ama o, size yönelik bir şey
söylemedi ki.
VELİ AĞBABA (Malatya) Benden önce
konuşan hatip içindir. dedi. Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Söylemedim Sayın
Başkan, zabıtlara bakın sonra.
BAŞKAN Öyle bir şey söylemedi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hayır,
söyledi Sayın Başkan.
BAŞKAN O söylediğiniz cümleyi söyledi
ama size ithaf etmedi onu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hayır,
benden önce konuşan hatibe dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz demek ki çok bağırarak
konuştuğunuzu düşünüyorsunuz, bunu kabul ediyorsunuz. Çok
bağırdığınız için
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, benden önce konuşan hatip dedi. Ağır hakaretlerde
bulundu.
BAŞKAN Benden önce konuşan hatip
demedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dedi, dedi.
BAŞKAN Çok
bağırdığınız için, sesinizi çok
yükselttiğiniz için o söylenen sözü üstünüze aldınız demek ki.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, ben 69uncu maddeye göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Demek öyle düşünüyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) 69uncu maddeye
göre söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Onu anladım. Usuli işlemi
yapıyorum. Sayın Ağbaba, usuli işlemi yapıyorum. Her
istediğiniz zaman, her istediğiniz koşulda
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
gündeme devam edebilir miyiz.
BAŞKAN -
size söz vermek gibi bir
mecburiyetimiz yok. Benimle konuşuyorsunuz Sayın Turanla değil
Sayın Ağbaba. Lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gündeme devam edelim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkanım, Ne dedim? söyler misiniz?
BAŞKAN Sayın
Turan, lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Gerekçe söylemek zorundasınız Sayın Başkan. Hangi
gerekçeyle yaptınız bunu?
BAŞKAN Lütfen, yeni
bir sataşmaya neden olmayın.
13.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, sataşacak gene şimdi.
BAŞKAN Sayın
Turan, lütfen oturur musunuz.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Sayın Başkanım
VELİ AĞBABA
(Devamla)
şimdi, bazı arkadaşların söyleyeceği söz
olmayınca benim üslubuma laf atıyorlar. Bu üslup
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) O, adam gibi konuştu, adam gibi.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Hani diyordu ya sizin Cumhurbaşkanınız bağırarak
konuştuğu zaman, diyordu ya hatırlarsınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hadi bakalım cevap verme şimdi Sayın Başkan!
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sen, neye sataştı ona cevap versene
VELİ AĞBABA
(Devamla) Şimdi değerli arkadaşlar, bakın, diyor ya: Biz
olmasaydık, bu karar bozulmazdı.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Neye sataştıysa ona cevap versene.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Siz olmasaydınız, o şimdi paralel yapı diye her
gün küfrettiğiniz, kol kola girdiğiniz, beraber ittifak
kurduğunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Seçimde kime oy verdiler?
VELİ AĞBABA
(Devamla) -
o yapıyla o ittifakı kurmasaydınız Ali Tatar
ölmemiş olacaktı, o Ergenekon davası olmayacaktı, Balyoz
olmayacaktı, insanlar katledilmeyecekti. Bu davada, Ergenekonda,
Balyozda, Oda TVde ve diğer bütün davalarda ne kadar katliam varsa suç
ortağısınız, suç ortağısınız. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Yavaş, yavaş!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Hadi oradan be!
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Orada kan akmışsa, paralel yapının ne kadar
günahı varsa sizin de o kadar günahınız var.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Çok ileri gittin, çok ileri gittin.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) CHPye destek verdi.
VELİ AĞBABA
(Devamla) - Zorunuza gitse de, dokunsa da siz ortaksınız,
ortaksınız. Bakın, bu paralel örgüt dediğiniz yapı var
ya, paralel örgüt diyordu ya: Ne istedin de vermedik? Ya, insan utanır.
2013ün Mayıs ayında elçi göndermediniz mi, elçi? İki Cumhurbaşkanı
-şu anki Cumhurbaşkanı ile Abdullah Gül- bir araya gelip elçi
göndermedi mi? Fehmi Koru kitap yazdı, Fehmi Koru. Hâlen oy
atıyorsunuz ya! Kitap yazdı, dedi ki
Şu anki
Cumhurbaşkanı dedi ya: Git aramızı bul, uzlaştır
bizi. Utansanız da, kızsanız da, damarınıza dokunsa
da söyleyeceğim.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sataşmaya gel, sataşmaya gel.
VELİ AĞBABA
(Devamla) Siz, suç ortağısınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Şu adam CHPnin Genel Başkan Yardımcısı!
Şu üslup! CHPnin Genel Başkan Yardımcısı
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sana mı soracağım! Sana mı soracağım!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi be!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, az önce sataşma olmadığı hâlde söz
verdiniz. Aynı hatip aynı şeyleri tekrar etti. Biz tekrar cevap
versek aynı şeyi söyleyecek. Bu üslubu cevap vermeye değer
bulmuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim anlayışınızdan dolayı.
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Sayın Başkanım, bir açıklama
yapacağım sadece.
BAŞKAN Nedir?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Ben Malatya
Milletvekiliyim, Sayın Veli Ağbaba da Malatya Milletvekili. Bir
tanıklığımı burada yüce Meclisin huzurunda
açıklamak istiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Kişiselleştirmesinler efendim, burası kişiselleştirme
yeri değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok ağır
cevap veririm Yaşar.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Fethullah Gülen
Hoca Efendisinin ablaları ve ağabeyleri beni değil, Veli
Ağbabayı destekledi, kapı kapı dolaştılar.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben de bir
şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Hayır, tamam, bitti.
VELİ AĞBABA (Malatya) Şimdiye kadar
paralel yapıyla iş tutan, Fethullahla ortak olan alçaktır,
alçak! O kimse, cemaatle kim iş tutmuşsa, kim kol kola girmişse,
kim fabrikada yemek yemişse
BAŞKAN Lütfen, terbiyenize hâkim olun,
dilinize, üslubunuza hâkim olun.
VELİ AĞBABA (Malatya)
kim
uçağıyla gitmişse o alçaktır! Kim uçağa binip gidip el
öpmüşse alçaktır! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, siz buraya
gelene kadar biz burada bu kanunun bütün maddelerini yaptık. Oturup
düşünün.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sen de
biliyorsun, seni desteklediler biliyorsun, biliyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi oradan!
Yemeği yiyen sensin, paraları alan sensin, bağış alan
sensin, utanmadan söylüyorsun.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Bak, hakaret
ediyorsun, çok ayıp.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, biz sabahtan
beri burada onlarca madde görüştük. Ayıptır!
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi bakalım,
ona söyle. Oraya söyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
devam edebilir miyiz?
BAŞKAN Biz burada onlarca madde görüştük
sükûnet içinde belli bir üsluba sahip olarak.
VELİ AĞBABA (Malatya) Oraya söyle
Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz geldiğinizden beri Meclis bu
vaziyete geldi. Bunu biraz düşünün, bunu biraz düşünün. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz düşünün,
ben adam gibi görevimi yaptım. Hayret bir şey!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim, tekrar
söylüyorum, benim velinimetim, o olmazsa ben kazanamam. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamam Sayın Yaşar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yerimden
söz talebim var, bir dakika.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika
VELİ AĞBABA (Malatya) Cemaatten kim para
almışsa, kim bağış almışsa
BAŞKAN Bir yandan 23 Nisan diyorsunuz, bir
yandan 23 Nisanı kutluyorsunuz, hâlimize bakın, ayıp ya!
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
33.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Malatyalıların paralel yapıdan
destek alan milletvekilinin kim olduğunu bildiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
işi daha çok uzatmayalım ama şunu da bilelim: Bir bölgenin 2
milletvekili birbiri hakkında Tanıklığını
anlatacağım. deyip gerçek dışı bir şey söyler, o
söyler falan.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gerçek
dışı yok, hepsi gerçek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Malatyadaki herkese şunu
söylüyoruz: Eğer bu 2 milletvekilinden hangisi paralel yapıyla
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Gerçeğin
ta kendisi. Alın bütün paralel yayın organlarını seçim
boyunca, alın, okuyun!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
kol kola girdiyse, birlikte
yol yürüdüyse, onun ikramlarını kabul ettiyse, seçimden destek
aldıysa Malatyalılar o milletvekilinin kim olduğunu biliyorlar
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yalan
söylemeyin, utanın, utanın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
onu Malatya halkına
havale ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamam, onu Malatyaya iletiriz.
Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Şimdi okutacağım
önergeler aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
(Kâtip Üye Nevşehir Milletvekili Mustafa
Açıkgöz tarafından önergenin okunmasına başlandı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 36ncı maddesinde yer
alan
VELİ AĞBABA (Malatya) Beraber kol kola
gir, para al, bağış al!
BAŞKAN Sayın Ağbaba, ne
yapıyorsunuz, burası kahve mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Başkanım.
VELİ AĞBABA (Malatya) İftira
atmayın! İftira! iftira!
BAŞKAN Ayıp! 23 Nisan diyorsunuz.
Burası Meclis.
VELİ AĞBABA (Malatya) İftira!
İftira!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHPnin niye iktidar
olamadığının cevabı Sayın Başkan bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, siz de susun, tamam.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Efendim, 23
Nisana saygıları da sahte.
BAŞKAN Okuyun.
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 36ncı maddesinde yer
alan tarih itibariyle ibaresinin tarihten itibaren olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Kamil Aydın
(Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki ilk konuşmacı Iğdır Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Adıyaman.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Adıyaman, lütfen, sakin bir
konuşma yapın, şu atmosferi bir dağıtalım.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Tamam
efendim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) 21
Anayasasını okudun mu? Kabul ediyor musun?
HASAN TURAN (İstanbul) Sayfa kaçta
kalmıştın?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, ben sadece tarihi okuyorum, başka bir şey
söylemiyorum.
HASAN TURAN (İstanbul) Hayır, hangi
sayfada kaldın, onu merak ettim.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Şimdi,
1925ten itibaren arkadaşlar, Kürt sorununa ilişkin ya da Kürt
meselesine ilişkin -biliyorsunuz- onlarca rapor düzenlendi. Bu
raporların ilki -biliyorsunuz- 1925te Meclis Başkanı olan
Abdülhalik Rendanın raporudur, ilk rapor. Devamında Cemil
Uybadın Şark Islahat Planları var, Dersim raporları var,
İbrahim Tali Öngören Raporu var, Şükrü Kaya Raporu var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Konuyla
alakası nedir?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) İsmet
İnönü raporları var. Bütün bu raporların tek ortak bir
mantığı var, tek bir ortak fikri var, o fikri de ifade eden
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Maddede ne var,
maddede?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Eğer
incelerseniz raporları, ortak fikir şu: İttihat ve Terakkinin
Tehcir Kanununun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 12nci
maddesi. Bakın, o madde adım adım uygulanıyor bu tarihten
1960lı yıllara kadar. Nedir? Bütün ana fikir şu: Kürtler ufak
ufak kabilelere ayrılıp değişik bölgelere ve oradan da
genel nüfusun yüzde 5ini geçmeyecek şekilde Türkiyeye
dağıtılmalı ve geri dönüşleri yasaklanmalı.
diyor. Bu, adım adım pratiğe geçiriliyor ve anlatmama gerek yok.
Dersimde yaşanan vahşeti hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Dersim
halkının 1937-1938de ne bir isyanı var ne sisteme
karşı bir başkaldırısı var ne silahlı bir
direnişi var; salt Alevi inancından ve Kürt kültüründen gelen belki
kapalı bir ekonomi sistemleri var ama bunun
dağıtılması gerekiyor; nasıl
dağıtıldığını hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Şeyh Saidi biliyorsunuz, Zilanı biliyorsunuz ve o günden bugüne
devam eden 1960 darbesini, 1980 darbesini biliyorsunuz. Şimdi, bütün
ALİM TUNÇ (Uşak) Oradaki çukurları
başkaları mı kazdı?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Beyefendi, bu
dönemde çukur yok.
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Ne var, ne var?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bu dönemde ne
var? Bu dönem şovenizm var, ırkçılık var,
kafatasçılık var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Şimdi,
dolayısıyla, işte bu uygulamaların, bu inkârın, tekçi
anlayışın, bu retçi anlayışın, tek inanç, tek
mezhep, tek kimlik üzerinden dayatılan İttihat ve Terakki zihniyeti
günümüze kadar maalesef devam ediyor ve bunun bedelini şimdiki çocuklarımız
ödüyor. Bu sorunu çözemezse bu Meclis, o, az önce 1921 Anayasasında
okuduğum ruh çerçevesinde çözemezsek arkadaşlar; o ortak vatan, ortak
bayrak, bir aradaki ortak tarihî geçmişimiz, kardeşlik duygumuzu
tıpkı 1921 Anayasasındaki ifade gibi pratiğe geçiremezsek,
biz bu mirası yüz yıl daha
Gelecek nesle bırakırız ve
bunun vebalini bu Meclis taşır.
Burada ben kendi ideoloji perspektifimi
anlatmıyorum; tarihî belgeler, buyurun siz okuyun, siz inceleyin
söylediğim raporları; bu raporlardaki anlayışı,
zihniyeti siz okuyun, siz görün.
HASAN TURAN (İstanbul) Her gün aynı
şeyi anlatmak zor olmuyor mu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
Dolayısıyla, burada bağırmakla, işte hamaset
siyasetiyle veya belli bir etnik anlayış üzerinden, bir mezhep
üzerinden biz sorunu çözemeyiz. Çözmüşler aslında, bu ülkeyi kuranlar
bu sorunu çözmüş ama çözülmeyen şey darbelerdir, 1924 darbe
anayasası, 1960 darbe anayasası, 1980 darbe anayasası. Darbe
anayasalarının bize getireceği sistem bu sistem.
Bitirirken son kez bir şey daha söyleyeyim
arkadaşlar.
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Son olsun.
ALİM TUNÇ (Uşak) Söyleme söyleme.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Bakın,
AKP Grubunun ısrarla altını çizdiği bir şey var: Rejimle
sorunumuz yok, sistemle sorunumuz var.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Ne zaman dedik
bunu?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Daha dün
hatibiniz söyledi beyefendi bunu, daha dün hatibiniz söyledi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Rejimle sorun
yoksa, mesele sistemse yani idari yapıysa ve bu idari yapıyla evet
bizim de sorunumuz var.
ALİM TUNÇ (Uşak) Terörle sorunumuz var.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Siz bu sistemi
başkanlık sistemi olarak inşa etmeyi düşünürken ülke
bölünmüyor, bölücü olmuyorsunuz ama biz ademimerkeziyetçiliği savununca
mesele bölücülüğe gelir, vatan bölünüyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu zihniyeti terk etmeniz gerekiyor, bu
zihniyetten ayrılmak gerekiyor. Dilerim bu Meclis bu sorunu çözecektir,
başaracaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
konuşmacısı Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
çok kıymetli milletvekilleri; hepinize hayırlı geceler
diliyorum.
Evet, bugün 23 Nisan, 1920 23 Nisanında
İstanbuldan yola çıkıp Samsuna, Samsundan Amasyaya,
Amasyadan Erzurum, Erzurumdan Sivas, Sivastan Ankaraya hareket eden, Önce
vatan! diyen -bu vatan tektir, bölünemez, parçalanamaz- millî iradeyi temsil
eden bütün etnik grupların tek yürek olup Türkiye Cumhuriyeti devletinin
nüvesini oluşturduğu bir hareketin adıdır ve 1920de de bu
İstiklal Harbinin başlangıcının sistematik bir
karşılığı olması açısından Meclisin
kuruluş tarihidir.
Şimdi, kısa bir
fıkra anlatacağım sonra mevzuya gireceğim. Vapurda adamın biri
böyle güneş gözlüğünü takmış, hava bulutlu, akşam;
ayak ayak üstüne atmış, bir fötr şapka da takmış,
gazeteyi okuyor gibi duruyor. Birisi geliyor Affedersin amca, müsaade eder
misin, ben de yanına oturayım. Görmüyor musun kardeşim,
rahatsız etme, ben gazete okuyorum. diyor. O da diyor ki:
Amcacığım, kusura bakma da hava karanlık, güneş
gözlüğün var, bir de gazeteyi ters tutuyorsun. Bari okuyacaksan, okuyor
gibi görüneceksen ters tutma, düz tut.
Şimdi, tarih tersten okunmaz. Tarihin
diğer bir adı nedir biliyor musunuz? Chronicles diye bir kelime
vardır, olaylar silsilesidir ve kronik akar tarih. Tarihi tersten, ortadan
alıp geriye götürmeyi postmodernistler yapar da bu sanat ve edebiyatta
olur ama tarih, vakaların kayıt düşmesidir.
Dolayısıyla, bir kroniği takip edersiniz, bir silsileyi takip
edersiniz. Yani, Allah korusun, bir okuma yaparken eğer zamanlamayı,
silsileyi, kroniği bozarsanız hiçbir metni anlayamazsınız;
haşa, ilahî kitapları bile okursanız dinden
çıkarsınız. Ortadan başlarsınız, sondan
başlarsınız, istediğiniz ucunu tutar çekersiniz,
bütünlüğü bozarsınız. Dolayısıyla, kroniğe dikkat
etmek lazım.
Şimdi, anayasanın kısa bir
tanımı nedir biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Anayasa,
bir yönetimin, demokratik sistemlerin yani yasama, yürütme, yargının
güç aldığı yazılmış yönetim kurallar
manzumesidir; bakın, bir demokratik yapının, sistemin, devletin
oluştuktan sonraki işleyiş tarzını ortaya koyan
kurallar manzumesidir. Şimdi, ağzımıza böyle sakız
etmişiz: 1921 Anayasası
Ya, yok, Teşkilat-ı Esasiye. Tamam
mı? Teşkilat usulleri, teşkilat esasları
Buna anayasa
denilmez. Allah aşkına, birazcık anayasadan anlayan
Ya da girin
hepiniz Googledan 1921 Teşkilat-ı Esasiyeye bir bakın. Hiçbir
maddede
11inci maddede muhtariyete takılarak oradan sanki bugünkü
özerkliği ifade ediyormuş gibi
Yok öyle bir şey. Kürdistan
kelimesine tutunarak
O da bölgesel bir isim olarak, coğrafi bir bölge
ismi olarak kullanılmış. 1921
Değerli milletvekilleri,
dikkatinizi çekiyorum. Bakın, biraz önce tepkiler gösterdiniz, lütfen buna
kulak verin.
Şimdi, 1920; Meclis kuruluyor ve bir taraftan
ülke işgal altında. Bir usulle yönetelim; henüz ortada bir devlet
yok, bir sistem yok, oluşmuş bir yapı yok ama bir usuller
manzumesi oluşturalım. denildiği bir yapıdır. Ondan
sonra, 1921den sonra 1923te cumhuriyet kuruluyor. Artık bir devlet var,
artık bir kurumsallaşma söz konusu, buna bir anayasa oluşturmak
gerekir. denilip 1924te Anayasa yapılmıştır. Şimdi,
buradan, nereden ne çıkaracaksak efendim, Türkiye -açık
konuşuyorum- Irak, Suriye değil, öyle cımbızla bir kelimeyi
alıp oradan büyüterek, büyüterek, büyüterek dün
yapıldığı gibi provası, zaman zaman bütün isyanlara
katılıp bu Osmanlıyı arkadan vuracaksınız, ondan
sonra ertesi gün Meclise geleceksiniz Ben vekilim. Daha sonra Kayseri
Develide tekrar bir isyana katılacaksınız,
yakalandığınız an artık karşınızda
yavaş yavaş kurumsallaşan bir yapı var, cezanızı
çekersiniz. Bugün bizim bu Mecliste olmamız, yarın bir suç
işlediğimiz takdirde cezamızı almayacağımız
anlamına gelmez.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru
söylüyorsun.
KAMİL AYDIN (Devamla) Dolayısıyla
Dersim bir ayaklanmadır. Dersimde hiçbir şey
olmamıştır. diyorlar. Munzur Çayındaki o akan
kanların hesabını kim soracak? Bebe yaşındaki
askerlerimizi katledip dereye atanlar bunun hesabını vermeyecek mi?
Tarihi düz okuyacağız. Allah rızası için, ilimden irfandan
birazcık nasibimizi almışsak düz okuyacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) Oralardan dediğim
gibi, zorlamayın, bir şey çıkmaz, oralardan bir şey
çıkmaz. Türkiye, Suriye değil, Irak değil yani totaliter bir
rejim değil
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti
hukuk devletidir, ulusal devlettir.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
37nci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinde yer alan
yayımı tarihinde ibaresinin yayınlandığı
tarihten itibaren olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır Gaziantep Iğdır
Mehmet Ali Aslan Mahmut Celadet Gaydalı
Batman Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda
Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı'nın 37nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal Okan Yüksel Kemal
Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina
Doğan Ömer
Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
MADDE 37- (1) Bu Kanunun;
a)
8 inci, 9 uncu, 11 inci, 13 üncü, 14 üncü, 15 inci, 16 ncı, 17 nci
ve 18 inci maddeleri yayımı tarihinden üç ay sonra,
b)
Diğer maddeleri ise yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle tasarıda yapılan düzenlemelerin
mümkün olan en kısa zamanda hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinde yer alan
yayımı tarihinde ibaresinin yayınlandığı
tarihten itibaren olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacak,
Iğdır Milletvekili.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, önce şunu söyleyeyim: 1921 Anayasasının da ismi
Teşkilatı Esasiye Kanunudur, 1924 Anayasasının ismi de
Teşkilatı Esasiye Kanunudur. 1960 Anayasasıyla birlikte
Teşkilatı Esasiye Kanunu yerine anayasa terimi gelmiştir. Tabii,
bu konu yeterince tartışıldı.
Aslında mesele şu
arkadaşlar: Ne isim takarsak takalım, tarihe hangi pencereden
bakarsak bakalım, yani ister doğru ister yanlış ama ortada
bir realite var; bu ülkede, bugün değil, bin yıldır beraber yaşayan
halkımız var ve bugün kan dökülüyor; asker ölüyor, polis ölüyor,
sivil ölüyor, gerilla ölüyor, zindanlara yüzlerce insan giriyor.
ORHAN KIRCALI (Samsun)
Gerilla ne ya, terörist de.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Şimdi, bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bu sorun bu Meclisin
dışında Almanya Meclisinde, Irak Meclisinde, Suriye Meclisinde
veya Japonya Meclisinde çözülmez; halkın iradesi bu Meclistir.
HASAN TURAN (İstanbul)
Almanya Meclisinde, orada teröriste gerilla diyen adam konuşmaz,
konuşturulmaz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Dolayısıyla, halkın iradesinin tecelli ettiği
bu Meclis bu sorunu çözmelidir diyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak)
Çözüyoruz, çözüyoruz, merak etmeyin.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Bunu çözmelidir derken de veri sunuyoruz.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Kürsüde sizin istediğiniz şekilde de
konuşulmaz, ne biçim konuşuyorsunuz?
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) Sivil ilk ve tek anayasadır 1921 Anayasası.
HASAN TURAN (İstanbul)
Konuşturulmaz işte, bu özgürlük burada var sadece.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya,
çıkıp konuşsanıza kürsüde, dan dan dan laf
atıyorsunuz, cümlenizi söyleyin Milliyetçi Hareket Partisi gibi.
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Devamla) 1921 Anayasası, Kurtuluş Savaşını veren
insanların iradesinin ifadesidir, ülkenin işgal altında
olduğu dönemi ifade eden bir iradedir; bir darbe pratiği değil,
bir darbe sözleşmesi de değil, 1982 Anayasası değil, 1961
Anayasası değil, tek yanlı bir iradeyle, bir dikta rejiminin
halka empoze ettiği bir irade değil. Tam tersine, madem anayasalar milletin
sözleşmesiyse, ortak amaçta, gayede, fikirde
ortaklaştığı bir sözleşmeyse ki o sözleşme sivil
olan, gerçek anlamda ifadesini bulan evet, o anayasa. İnkâr etme
şansımız yok, gerçeklik bu. Bugün, 23 Nisan 1920. Evet, bugün
kuruldu bu Meclis ve bu Meclis kurulduğu gün bu zihniyetle, bu
anlayışla, bu kardeşlik duygusuyla kuruldu. Kardeşlik,
birinin et, birinin tırnak olması, tırnak uzadıkça
kesilmesi değildir.
Arkadaşlar, görmezlikten
gelmekle, kendi şovenist duygularımızla veya milliyetçi
duygularımızla mesele çözülmüyor, dünya böyle çözmemiştir. O
zaman oturup konuşacağız, tarihî geçmişimizi ortaya
koyacağız, bin yıllık kardeşliği
koyacağız.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
Tarih başa alınmaz; tarih devam eder, akar gider.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Mezhebî
ortaklık mı, dinî ortaklık mı, coğrafi ortaklık
mı, kader birliği mi, kız mı alıp vermişiz, neyse
bütün ortak değerlerimizi koyup çözmek zorundayız. Biz burada
bağırdıkça çağırdıkça her gelen hatip
arkadaş burada her gün taziye dileklerinde bulunmak zorunda kalıyor.
Bu görev bizim, bu vebal bizim, bu sorumluluk da bizim.
Şimdi, biz burada tarihî bir belgeden
bahsediyoruz, Meclisin bugün kurulduğunu söylüyoruz ama bu Meclisin kabul
ettiği belgeyi görmezden geliyoruz. Bu Meclisin iradesinden, Kurtuluş
Savaşını verdiğinden bahsediyoruz ama Meclisin belge
hâline getirdiği, tutanak hâline getirip tarihe mal ettiği iradesini,
tıpkı bizim şu anda kanunları
oyladığımız gibi, büyük çoğunlukla, hatta oy
birliğiyle oyladığı 1921 Anayasasını görmüyoruz,
tarihte yokmuş gibi. Türkiye, 1924ten başlamış. 1924
öncesi yok.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Niye biliyor
musunuz?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Niye yok
Beyefendi?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Çünkü o tarihte
Jöntürkler ve jönkürtler yok.
BAŞKAN Sayın Yaşar
Münazarada
mıyız Sayın Yaşar?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - 1924ten sonra
mı çıktı Jöntürkler vesaire? Peki.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Jöntürkler ve
jönkürtler devreye girince iş bozuluyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Senin tarih bilgin de o
kadar!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Peki.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim ama şunu da
vurgulamak isterim: 1921 Anayasasının ruhundan bahsettik,
kardeşlik hukuku dedik, bin yıllık değerlerimiz, ortak geçmişimiz,
ortak değerlerimiz dedik, bu söylediğiniz her şeye
katılıyorum ama bu gerçeklik içinde gerilla diye bir kelimeye yer
vermemek gerekir diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Tarih geriye
yazılmaz zaten, tarih ileri bakar.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Gerçekliktir bu Başkanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Terörist katildir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
38inci maddede üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 38inci maddesinde yer alan
yürütür ibaresinin tarafından yürütülür olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Mehmet Emin Aydımayan Mahmut Toğrul
Diyarbakır Iğdır Gaziantep
Mehmet Ali Aslan MahmutCeladet Gaydalı Çağlar Demirel
Batman Bitlis Diyarbakır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 38inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki Bakanlar Kurulu ibaresinden sonra gelmek
üzere tarafından ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Mehmet Günal
İstanbul Samsun
Antalya
Kamil Aydın Ahmet Selim Yurdakul Erkan Akçay
Erzurum Antalya Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası
Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısının 38inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 38- (1) Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
eliyle yürütülür.
Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek Mustafa
Akaydın
Eskişehir Samsun Antalya
Şenal Sarıhan Selina Doğan Ömer Fethi Gürer
Ankara İstanbul Niğde
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, anlam karmaşasının
düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî
İşbirliği Kanunu Tasarısının 38inci maddesinin
(1)inci fıkrasındaki Bakanlar Kurulu ibaresinden sonra gelmek
üzere tarafından ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okutulan önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 23 Nisan, hepimize kutlu olsun. Aslında,
gecenin bu saatine kadar bu çalışma şeklini eleştirecektim,
yalnız 23 Nisanın hatırasına hürmeten bu eleştiriyi
yapmıyorum, aksine ne mutlu bize ki, 23 Nisanın 96ncı
yılını idrak ettiğimiz şu saatlerde Meclisimiz
açık, ama şöyle ama böyle çalışıyoruz değerli
arkadaşlar. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Ne mutlu bize. Sonsuza kadar açık kalmasını
diliyorum bu yüce Meclisin. Ancak 96ncı yılını idrak
ettiğimiz şu saatte bir başka eleştirim olacak, o da yasama
kalitesine ve verimliliğine ilişkin; işte, bu eleştiri, bu
yıl dönümünün de ruhuna uygun olacak.
Hepimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin,
verimli ve kaliteli çalışması için sorumluluğumuz ve
görevlerimiz olduğuna inanıyorum ve bu görev, en çok da Mecliste
büyük çoğunluğa sahip olan iktidar partisine düşmektedir.
Rahmetli tiyatro sanatçısı Nejat Uygurun
güzel bir oyunu vardı Demirele Söylerim. diye, benim de bu
konuşmamın başlığı Davutoğluna Söylerim.
Sizi söylerim, sonunu da millete söylerim. diye bitireceğim elbette.
Sayın Başbakan yaklaşık iki ay
evvel çok açık bir çağrı yaptı. Özellikle, bu Avrupa
Birliğiyle ilişkili müzakerelerin, görüşmelerin, mülteciler
konusunun ve vize muafiyetine ilişkin tartışmaların
başlaması üzerine, bu mültecilerle ilgili yapılan
anlaşmalar ve vize muafiyetinin sağlanması için Avrupa
Birliğinin şart koştuğu birtakım düzenlemelerin yerine
getirilmesi için bütün muhalefet partilerine açık çağrıda
bulundu, buna destek verilmesini istedi; bütün muhalefet partileri de genel
hatlarıyla olumlu karşılık verdi. Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, elbette ülkemizin, vatandaşlarımızın lehine
olacak hususları destekleyeceğimizi, bu konuda, süre konusunda da
çabuklaştırmak için elimizden gelen gayreti göstereceğimizi
ifade ettik ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekili
arkadaşlarımız da ve diğer muhalefet partileri de elbette
gereken olumlu katkıları samimiyetle vermeye çalıştık.
Eğriye eğri, doğruya doğru denildi tabii. Avrupa
Birliği şartlarıyla ilgili olmayan bazı hususlar da
vardı, orada bazı dirençler de gösterildi. Neticede şu gün
geldiğimiz şu saatte değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı kendi yaptığı
çağrının gereklerini kendisi yerine getirmedi.
Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar
partisi milletvekili arkadaşlarımız Başbakanın bu
çağrısından kendi üzerlerine hiçbir şey
alınmadılar. Toplantı ve karar yeter sayısı temin etmekte
bile ne kadar özensiz davrandıkları, ciddiyetsiz
davrandıkları da bir hakikattir. Şu anda, şu saatte dahi
yapılan gürültülerden gereken özenin, saygının ve sabrın
gösterilmediği de anlaşılıyor, ortaya çıkıyor.
Kanunların bir an evvel çıkmasını isteyen iktidar partisi
buna kendisi gereken özeni ve gayreti göstermiyor. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu özeni fazlasıyla gösterdik. Bir hakikat bu.
İkinci olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu gereksiz polemiklere ziyadesiyle girdi, bazı
tartışmaların bizzat başlatıcısı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ama yarın korkarım
ki Sayın Başbakan bu düzenlemelerde, kanunlarda bir gecikme olur ise
yine
BAŞKAN Sayın Akçay, açayım mı
bir dakika, bitiriyor musunuz?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Efendim, son cümlem, siz
takdir edin.
BAŞKAN Tamam, açalım bir dakika.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Neticede gecikmeden
muhalefeti suçlayacak. Sakın suçlamasınlar, bütün tutanaklarda kim,
ne önerge vermiş, ne demiş, bu sataşmalar nasıl olmuş
hepsi ayan beyan ortaya çıkar.
Bu Kayseri pazarlığı meselesinde de
Avrupa Birliğinin Komisyonu grupları ziyaret ettiğinde bazı
hatırlatmalar yaptık. O 3 milyar euronun hesabı
yapılırken biz bir çalışma yaptık; meğerse Avrupa
Birliğinden pek çok alacağımızı, 4,5 milyar avroluk
alacağı Türkiye alamamış. Hükûmet bunun takibini neden
yapmamış, onu ileride ayrıntılı görüşeceğiz
inşallah. 2005te Kızılayda havai fişeklerle
katılım sürecini başlattık. derken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) -
Avrupa Birliği Raporu
hâlâ müzakere sürecinden bahsediyor.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar
sunuyorum. 23 Nisan tekrar kutlu olsun. Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 38inci maddesinde yer alan
yürütür ibaresinin tarafından yürütülür olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Çağlar
Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Çağlar Demirel konuşacak.
Buyurun Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, bugün 23 Nisan; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96ncı yılı. Bugün 23 Nisan vesilesiyle de aynı
zamanda Adalet Komisyonunun tasarısını gündeme getirdik ve son maddeyi
görüşüyoruz. İkisi birbirine denk geldi; hem çocukların
bayramı hem de Adalet Komisyonuyla ilgili, cezaevindeki çocuklarla ilgili
Genel Kurula biraz aktarımda bulunacağım bu madde üzerinde. Bu
aktarımların tam da bugün, bu saatte, burada yapılmış
olması anlamlıdır bence.
Çocuk Hakları Sözleşmesinin 37nci
maddesini arkadaşlarla paylaşmak istiyorum: Bir çocuğun
tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve
ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun
olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.
diye ifade edilmektedir. Ancak, Türkiyede uyulması gereken, Türkiye'nin
yükümlülüğü olan bu sözleşmeye ne yazık ki uyum
sağlanamamış. Bunu biraz resmî rakamlarla ifade etmeye
çalışacağım. Bu sözleşme maddesi hayata
geçirilmediği gibi, bu sözleşme maddesinin bugünkü tablosunu da bir
kez daha görmüş olacağız. Yaş ortalamaları ve durumuna
göre ifade edeceğim ama zamanımız çok olmadığı
için sadece 12 ila 17 yaş arasındaki çocukların tablosunu biraz
aktarmaya çalışacağım.
Bu bahsettiğim veriler 1 Aralık 2015
tarihine kadar olan veriler ve bu verilerde 12 ila 17 yaş arasındaki
çocuklardan hükümlü olan çocuk sayısı erkeklerde 648, kadınlarda
21, toplam hükümlü sayısı 669; tutuklu çocuk sayısı
erkeklerde 1.648, kadınlarda 57, toplam tutuklu sayısı 1.705;
yine, genel toplam üzerinden hesapladığımızda 2.374 çocuk
şu anda cezaevinde. 23 Nisan Çocuk Bayramını
dışarıda ailesiyle, sokakta arkadaşlarıyla
kutlaması gerekirken okul çağındaki çocuklar şu anda 23
Nisan Çocuk Bayramını cezaevinde geçiriyor.
ALİM TUNÇ (Uşak) Sizin
tarafınızdan kandırılmış çocuklar!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Evet, bir kez
daha ifade edelim: Bu tablonun yüzde 71i tutukludur, özellikle ifade etmek
istiyorum. O sözleşmeye de atıfta bulunarak söylüyorum,
haklarında herhangi bir hüküm olmayan çocukların cezaevlerinde
tutulması, Türkiyedeki adalet sisteminin aslında çocukları
korumaktan uzak olduğunu bir kez daha göstermektedir. Mevcut durum bile bu
kadar umutsuzken çocuklar hapsedilmeye ve yeni cezaevleri açılmaya devam
edilmektedir. Adalet Bakanı, yine, 2015 Eylül ayındaki
açıklamasında 2016 yılı içinde Diyarbakır, Hatay ve
Tarsusta 3 cezaevi yapılacağını, 2017 ve 2018
yılları içerisinde ise Kayseri ve Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde
birer yeni çocuk ve gençlik kapalı cezaevi infaz kurumu
açılacağını duyurmuştur. Yine, bunu ifade ederken bu
yeni 5 hapishaneyle birlikte kapasitenin 288 olduğunu
düşündüğümüzde, Bakanlığın önümüzdeki dönemlerde
çocuklar için 1.440 ek kapasite oluşturmayı
amaçladığını görmekteyiz. Yani bizler çocukların
cezaevlerine bırakılmasından ve çocuk cezaevlerinin
kapatılmasını istediğimiz bir süreçte çocukların
yeniden cezaevlerine gönderilmesi için cezaevleri açılıyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Dağa
kaçırılan çocuklar ne olacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Yine,
cezaevlerindeki çocuk istismarlarını hep birlikte biliyoruz, hep
birlikte gördük, hep birlikte bunları Pozantıda da, diğer
cezaevlerinde de gördük, ortaya çıkardık.
Yine, aynı şekilde, cezaevlerinde
uygulanan şiddet ve istismarı da çok yakinen biliyoruz.
Çocukların ailelerinden kopartılarak ve bulundukları alanlardan
da başka yerlere sürgün edilerek aslında aile bağını
ortadan kaldıran bir süreç içerisinde olduğunu bir kez daha buradan
vurgulamak istiyoruz. Çocukların haklarını ve
hukuklarını koruyan ve bu hukuklar doğrultusunda yeni anayasa ya
da yeni kanunlar çıkarılması gerekirken, var olan cezaevlerinin
kapatılması gerekirken ne yazık ki yine haktan, hukuktan ve
adaletten bahsedemiyoruz. O yüzden, bugün çocukların bayramı kutlu
olsun diyemiyoruz çünkü çocuklarımız cezaevlerinde bu süreci
cezaevlerinde geçiriyor diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Çünkü çocuklar
Kandilde, çünkü çocuklar dağlarda biliyor musunuz?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Çocukları siz
dağlara çıkarmayın da
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Tasarının
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Şimdi İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince tasarının lehinde görüşlerini bildirmek üzere
Çanakkale Milletvekili Sayın Bülent Turanı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu geç saatinde hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Yoğun mesaiyle
çalıştığımız, gayret ettiğimiz kanun
tasarısının sonuna geldik, az sonra oylamasını
yapacağız. Ben, bu çalışma içerisinde üstün gayret gösteren
tüm milletvekillerimize, katkı sağlayan muhalefet vekillerimize
teşekkür etmek istiyorum.
Bu süre içerisinde yani özellikle vizesiz AB süreci
içerisinde, karşılıklı bir beklenti içerisinde
hazırlanan bu kanun tasarılarının zamanında
yasalaşması bizim için ekstra bir görevdi; gururla, keyifle bu
işi yaptık, pazartesi günü devam ederiz inşallah.
Dolayısıyla, ben tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Bunun dışında, bugün artık 23
Nisan, millî egemenliğimizin tecelligâhı Meclisimizin
açılışının 96ncı yıl dönümü. Ben, tekrar bu
vesileyle, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, bütün emeği geçen,
bu cumhuriyeti kuran şehitlerimizi, gazilerimizi, büyüklerimizi
hayırla yâd ediyorum. Çocuklarımıza armağan edilen bir
bayram; kutluyorum, şimdiden hayırlı olmasını ümit
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aleyhte, Eskişehir Milletvekili Sayın Utku
Çakırözer konuşacak.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Cezaî Konularda Uluslararası
Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı hakkında aleyhte
söz almış bulunmaktayım. Her ne kadar aleyhte söz
almışsak da daha önce Sayın Başbakan ile parti liderlerinin
yaptığı temaslar doğrultusunda, biz Avrupa Birliği
hedefimiz doğrultusunda bu tasarıya evet oyu vereceğiz. Ancak
evet oyu vereceğimizi açıklarken birkaç hususu da vurgulamakta
fayda görüyorum.
Bunlardan birincisi, tabii,
bu tasarı, adli iş birliği konusunda çok sayıda
mevzuatı bir araya getirmektedir. 200e yakın maddenin bir araya
gelmesi gerekirken, muhalefet şerhimizde de ortaya koyduğumuz üzere,
bunların sadece 30 küsur tanesi önümüzde bulunmakta, gerisi Adalet
Bakanlığının çıkaracağı yönetmeliklerle
hayata geçirilecektir. Bunun Anayasaya aykırı olduğunu
muhalefet şerhimizde arkadaşlarım dile getirmişlerdi,
burada da dört gündür süren görüşmeler sırasında müteaddit
defalar yine dikkatinize getirdik.
Burada bir kere daha
vurgulamak istediğim husus şudur: Bu tasarı Cumhuriyet Halk
Partisinin beklentileri doğrultusunda, hukuk devleti beklentileri
doğrultusunda çıkmamaktadır. Biz olabildiğince doğru
olan, yapılması gereken noktaları dikkatinize getirdik ve yine
evet oyu kullanacağız. Ancak bunu Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkün bizlere gösterdiği muasır medeniyet hedefi ki bunun
bugünkü karşılığı Avrupa Birliğidir, Avrupa
Birliğinin Kopenhag, Maastricht kriterleridir, buna erişilmesi
amacıyla böyle bir oy vereceğiz. Ancak gerek bundan önce çıkan
Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanunda gerekse İnsan
Hakları Kurumuna İlişkin Kanunda hep AB kriterleri değil,
maalesef, AKP kriterleri hayata geçirildi. Yine, o kanunlar çıkarken de
bizler uyarılarımızı yaptık, önerilerimizi,
önergelerimizi getirdik ancak sizlere dinletemedik. Bundan sonraki süreçte daha
önümüze başka kanunlar da gelecek, biz kanunlarda da yine AB
standartlarının gerektirdiği değişiklikleri söylemeye
devam edeceğiz. Umarız, birlikte bu değişiklikleri
yaparız. Tabii, bunları niçin yapıyoruz? Avrupa Birliğiyle
vize serbestliği için yapmaktayız. Bunun sonucunda Hükûmet Avrupa
Birliğiyle yürütülen müzakereler sonrasında vize serbestisi geleceğini
bizlere, kamuoyuna, halkımıza aktarmakta. Ancak görebildiğimiz
kadarıyla bunun olabilmesi için Türkiyede demokrasimizin ileriye gitmesi
gerekiyor. Ama, bizim gerek ifade özgürlüğü gerek basın
özgürlüğü gerek yargının
bağımsızlığı, tarafsızlığı
gibi konularda maalesef şu andaki karnemiz -daha birkaç gün önce Avrupa
Parlamentosundan çıkan raporda da görüldüğü gibi- ileriye değil
geriye gitmektedir. Maalesef, Avrupa Birliği hedefimiz, Avrupa
Birliği tam üyelik hedefimiz gelinen noktada, AKP hükûmetlerinin
getirdiği noktada ileriye değil geriye gitmekte, AB hedefinden
uzaklaşmakta ve tamamen sadece vizesiz dolaşım hedefine
indirgenmiş bulunmaktadır. Bunu bir başarı olarak görmenin
doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Nitekim önümüzdeki günlerde
göreceğiz, Avrupa Birliği de vizesiz serbest dolaşım
konusunda bize verdiği sözlere de yeni koşullar ekleyecek, özellikle
insan hakları, temel hak ve özgürlükler konusunda, yargının
bağımsızlığı, tarafsızlığı,
ifade özgürlüğü konularında Türkiyede demokratik ilerleme
olması koşulunu önümüze koyacaktır. Maalesef on dört yılın
sonunda geldiğimiz nokta budur. Avrupa Birliği tam üyelik hedefimiz
de ilerlememekte, tam tersine bu hedefi sadece ve sadece vizesiz
dolaşıma indirgemekteyiz, onu da göreceğiz, yeni koşullar
önümüze konacaktır.
Ben de sözlerimi bitirirken
yine bu yüce Meclisin çatısı altında 23 Nisan Ulusal Egemenlik
Bayramımızı kutluyorum.
Sayın Meclis
Başkanının gruplara ve Başkanlık Divanına
danışmadan aldığı resepsiyonu iptal kararını
kınıyorum.
Bizler Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu bayramı gerçek sahipleriyle birlikte bugün ilerleyen
saatlerde burada, Mecliste kutlayacağız. Hepimizin bayramı kutlu
olsun.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Akçay buyurun.
Bir dakikada toparlayın
lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
34.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
tasarıya olumlu oy vereceklerine ve Gazi Meclisin bugüne kadarki bütün
mensuplarını başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
şükranla, rahmetle andığına, sağ olanlara da uzun
ömürler ve sağlıklar dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu uluslararası anlaşmalarda da zaten yer alan bu
hususlara ilişkin bir kodifikasyon düzenlemelerini içeren bu tasarıya
kabul oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum öncelikle.
Dilerim ki bu düzenlemeler,
önümüzdeki zaman dilimi içerisinde bir kısım bölücülerin ve
teröristlerin iadesine de katkı sağlar.
Bu düşüncelerle yine Gazi
Meclisimizin bugüne kadarki bütün mensuplarını, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün kahramanlarımızı
şükranla, rahmetle anıyorum, sağ olanlara da uzun ömürler ve
sağlıklar diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Cezaî
Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu
Tasarısı (1/695) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
278) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını kutladığına, Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarını saygıyla selamladığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun diyorum. Bu vesileyle
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygıyla
selamlıyorum. Yaşasın 23 Nisan, yaşasın ulusal
egemenlik! (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.01
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78inci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
Gündemin
2nci sırasında yer alan, Velayet Sorumluluğu ve Çocukların
Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk,
Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Velayet
Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler
Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve
İşbirliğine Dair Sözleşmeye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/697) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 280)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların olmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 96ncı yıl dönümü
ile Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün
anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler
için 23 Nisan 2016 Cumartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; bütün milletvekili arkadaşlarıma, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin personeline ve basın çalışanlarına iyi
geceler, iyi tatiller diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
Kapanma Saati: 03.04