TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82nci Birleşim
27 Nisan 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Şeyh Fethullah Hamidinin 69uncu
ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ekrem Erdemin, F klavye ve Türkçenin kullanımına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Uşakın sorunları ile
terör olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 27 Nisan e-muhtırasının
9uncu yıl dönümüne ve Anayasaya, hukuka, demokrasiye ve milletin
iradesine aykırı ortaya konan hiçbir tutum ve
davranışı tasvip etmenin mümkün olmadığına
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 31 Mart
2016 Perşembe günü Meclis Başkanı
başkanlığında grup başkan vekilleri ve Meclis
Başkan Vekillerinin katıldığı toplantıda
alınan kararlara ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, bir
rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir tedavi gören AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun Milletvekili Nurettin Canikliye
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Genel
Kurulun düzeni ve ahengi için İç Tüzük hükümlerine dikkat edilmesini, kürsüdeki
hatibe müdahale edilmemesini ve hatiplerin temiz bir dil kullanmasını
istirham ettiğine ilişkin konuşması
5.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Divan
olarak Avrupa şampiyonu olan Galatasaray Erkek Basketbol
Takımını kutladıklarına ilişkin
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Borçka Muratlı
sınır kapısının bir an evvel yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Alevi hakları konusunda açılan davada Türkiyede
Alevilere dinî ayrımcılık yapıldığına
ilişkin kararına uyulup uyulmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
3.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, millî egemenliğimize kasteden dâhilî ve
haricî düşmanlara karşı mücadelenin sürdürüleceğine
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Üsküdar ilçesi Yavuztürk Mahallesinin
mülkiyet ve imar, Şile ilçesinin ulaşım ve hastanesinin fiziki
koşullarıyla ilgili sorunlarının çözülmesini ve Şanlıurfa,
Diyarbakır, Mardin illerinin elektriklerinin derhâl verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyrazın, 27 Nisan e-muhtırasının
9uncu yıl dönümüne ve bu tür planları, darbeleri engellemek için
sivil ve her kesimin kucaklayacağı bir anayasanın elzem
olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Giresuna İstiklal
Madalyası verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Mersinde temmuz ayında faaliyete
geçeceği söylenen şehir hastanesini devletin hangi şartlarda
kiraladığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Çiftlik ilçesi Çardak köyü
muhtarının taleplerinin karşılanmasını ve bir
kadın muhtar olarak kendisine gerekli desteğin verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, Çanakkale ve Balıkesir illerinin de turizm
sektörüne dönük teşvik paketi kapsamına alınmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, Orta Doğu
coğrafyasında çok sayıda soydaşımızın
yaşadığına ve Hükûmetin soydaşların
haklarını, canlarını ve mallarını koruması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, şap
hastalığının hayvancılığı tehdit
ettiğine ilişkin açıklaması
12.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Hükûmetin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararını uygulayarak cemevlerine hukuki
statü verip vermeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Alevi hakları konusunda açılan davada verdiği
kararın çok önemli olduğuna ve bu konuya bir an evvel çözüm
bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
14.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın Dazkırı
ilçesi Karaağaçkuyusu köyündeki elektrik sorununun ne zaman
çözüleceğini, hangi gerekçeyle su birliğini Çaydaki idarecilerin
yönetmesine izin verilmediğini ve taş ocakları oluşturmak
için Çayda ormanın yok edileceği iddialarının doğru
olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
15.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Ankaragücü-Amedspor maçı sonrası Amedspor yöneticilerine yapılan
saldırının tamamen ırkçı bir saldırı
olduğuna ve bu tür yaklaşımları caydırıcı ve
önleyici adımların atılıp
atılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Irakın Tuzhurmatu kentinde Türkmenlere
yönelik saldırıların devam ettiğine, Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya ve açıklama yapmaya davet ettiğine, 27 Nisan
e-muhtırasının 9uncu yıl dönümüne ve
e-muhtıraların, müdahalelerin, vesayet girişimlerinin ve
darbelerin olmadığı bir demokrasi ümit ettiğine
ilişkin açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, beş aya
yakındır abluka ve sokağa çıkma yasakları uygulanan
Surda yaşananlara ve bu ortamda ırkçı, faşist bir
anlayışıyla bir klip çekimi yapanların kimler olduğunu
ve buna kimin izin verdiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak askerî darbeyi de
sivil darbeyi de kabul etmediklerine ve bütün darbelere karşı
olduklarına ilişkin açıklaması
19.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, 27 Nisan e-muhtıra
olayının Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçtiğine
ve e-muhtıra konusunda siyasal parti temsilcilerinin,
aydınların, entelijansiyanın tutumuna ilişkin
açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun
Milletvekili Nurettin Canikliye geçmiş olsun ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Aksaray Milletvekili İlknur İnceöze de
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun
Milletvekili Nurettin Canikliye geçmiş olsun ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Aksaray Milletvekili İlknur İnceöze de
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
25.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, kendisini arayan, destek veren ve samimi
dileklerini ileten tüm arkadaşlarına şükranlarını
sunduğuna ve teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
26.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, İkinci Oturumda yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
28.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bursada bir canlı bombanın kendisini
patlattığı haberleriyle ilgili Hükûmetin Meclisi
bilgilendirmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
29.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Bursada bir canlı
bombanın kendisini patlatması sonucu yaralanan 2 kişiye
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
30.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın 277 sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci
bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve hakkında İç
Tüzükün 161inci maddesinin uygulanmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
konuşması sırasında AKP Grubu milletvekillerinin kürsüye
yürümesini kabul etmediklerine ve haklarında İç Tüzükün
160ıncı maddesinin uygulanmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK PARTİ Grubu milletvekillerinin
kürsüye yürümesinin hatibin ağır eleştirisinden daha vahim bir
durum olduğuna ilişkin açıklaması
33.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, muhalefetin iktidara
yönelik eleştirilerine tahammül edilmediğine ve hatip kürsüde
konuşurken milletvekillerinin kürsüye yürümelerinin kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
34.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, AKP Grubundan bazı milletvekillerinin Meclisin
çalışma düzenini bozacak tutum ve ifadeleri nedeniyle haklarında
işlem yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
35.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kurul salonunda yaşanan olaylarla
ilgili Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının tarafsız davranmadığına ve Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, AKP Grubundaki
milletvekillerinin kürsüye yürümesinin kabul edilecek bir durum
olmadığına ve Meclisi yöneten Başkan Vekilinin daha
dikkatli, adil ve tarafsızlık ilkesini esas alan bir yönetim
anlayışında olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
37.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır'ın, Parlamentoda her türlü fikrin
serdedilebileceğine, eleştirinin yapılabileceğine ancak
hakaretin bu çerçevede değerlendirilecek bir husus
olmadığına, özür dilememekte ısrar edildiği için
İç Tüzüke uygun olarak bir talepte bulunduğuna ve kürsüye yürümenin
tasvip edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
38.-
Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapının, İkinci
Oturumda yerlerinden sarf ettiği bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin açıklaması
39.- Trabzon
Milletvekili Muhammet Baltanın, İkinci Oturumda yerlerinden sarf
ettiği bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
40.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Avrupa şampiyonu olan Galatasaray
Erkek Basketbol Takımını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısının 26/4/2016 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önergesi (4/27)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakaya ve 21 milletvekilinin, Türkiye ile Rusya
arasında yaşanan siyasi kriz sebebiyle tarım üreticilerinin
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181)
2.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve 22 milletvekilinin, üniversitelerde PKK
yapılanması sonucunda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/182)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, engelli
vatandaşların yaşadığı mağduriyetlerin ve
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/183)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
22/4/2016 tarihinde, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Ergenekon davasının öncesi ve
sonrası ile birlikte iktidar ilişkilerinde araç olarak
konumlandırılması ve Ergenekon davası süresince
yaşanan mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
27/4/2016 tarihinde Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 26
milletvekili tarafından, Aydın ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin tespiti, jeotermal santrallerin toprak, su ve
hava kirliliği üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması,
Türkiye ortalamasının üstüne çıkan kanser vakalarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 28, 29 ve 30 Nisan Perşembe,
Cuma ve Cumartesi günleri toplanmamasına, 2 Mayıs 2016 Pazartesi
günkü birleşiminde 298 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, bu
birleşimde gece yirmi dörtte günlük programın tamamlanmaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili İlhan Cihanerin, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili İlhan
Cihanerin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylunun, Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Abdurrahman Özün CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma ile
Oluşturulan Ortak Geri Kabul Komitesinin 2/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/711) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 298)
XI.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcana, 277 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri İç
Tüzükün 161inci maddesinde belirtilen unsurları içerdiği için üç
birleşim Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilmesi
hakkında
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, yasama faaliyetlerinde
milletvekillerine yardımcı olmak üzere
çalıştırılan danışman ve ilave personelin özlük
haklarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/3992)
27 Nisan 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Yalnız, gündem dışı sözlere
geçmeden önce sayın milletvekillerimizden -istirhamımız- kürsüye
çıkan hatibin insicamının bozulmaması adına derin bir
sessizlik bekliyoruz.
Gündem dışı ilk söz, Şeyh
Fethullah Hamidinin ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslana aittir.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Şeyh Fethullah Hamidinin 69uncu
ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, Sayın Divanı ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
1873te doğan ve 24
Nisan 1947de vefat eden Şeyh Fethullah Hamidiyi 69uncu
yılında rahmetle anıyoruz. Kendisi büyük bir âlim, takvalı,
muhlis biri olmasının yanı sıra, tarihe özellikle şu
kayıtlarla geçmiştir: 1915te yaşanan olaylarda Süryanileri
kurtarmıştır, kendi oğlu Şeyh Siracettini ve yine
yeğeni Şeyh Sıddıkı rehin vererek. İttihat ve
Terakkinin ve Hamidiye Alaylarının Süryaniler üzerinde Aynverd
köyünde yapmış olduğu kuşatmayı, çocuğunu -sahip
olduğu tek çocuğu- ve yeğenini rehin bırakarak
barış imzalatmıştır. Bu şekliyle de tarihe
geçmiştir.
Tabii, yine, aynı
şekilde, Bediüzzaman da birçok Ermeninin kurtulmasına vesile
olmuştur ki bu konuda yine Hrant Dink, 16 Ekim 2005 Yeni Asya gazetesinde,
Bediüzzamanın bu örnek davranışından dolayı Kendisinden
Allah razı olsun. demiştir.
Tabii, burada önemli konulara
dikkat çekeceğiz. Âlimlerin misyonu ve İslamı temsil etme
noktasındaki kendi hayatlarını hiçe sayarak gösterdikleri
duruş, bizim örnek almamız gereken duruşlardır. Özellikle
Şeyh Fethullahın kendi dilinden olmayan, kendi dininden olmayan ve
kendi ırkından olmayan Süryaniler için, Süryanilerin kurtulması
için, ölmemesi için çocuğunu ve yeğenini rehin bırakması,
bizim bundan büyük dersler çıkarmamız için bir örneklik teşkil
ediyor olsa gerek. Bugün, bizler, acaba bu ölümlerin durması için bırakın
kendi çocuklarımızı rehin bırakmayı, kendi
çocuklarımızın hayatını riske atmayı
milletvekilleri olarak, halk olarak, yetkililer olarak neler yapıyoruz,
bunu sorgulamamızı istiyorum ve yine şu anda Türkiyede
yaşayan din adamlarımız Kur'ana ve sünnete uygun olarak hareket
eden Şeyh Fethullah gibi, Bediüzzaman gibi, Şeyh Ahmet gibi ve yine,
oğlu Şeyh Alaattin gibi âlimlerin yolundan neden gitmiyor, bu
kardeş katli, bu fitneyi söndürmek için neden sorumluluk almıyorlar? Özellikle,
hem Diyanet imamlarına hem de gayriresmî olan medrese mollalarına
buradan çağrı yapıyoruz: Lütfen, elimizi taşın
altına koyalım.
Bu konuda ayetler var,
hadisler var. Örneğin, bir hadisi zikredeyim; özellikle, Müslüman
olmayanlarla ilgili, Peygamber (ASV)in söylediği ve Şeyh Ahmet El
Haznevinin, Şeyh Fethullahın ve Şeyh Alaattinin, yine,
öldürülmek istenen gayrimüslimlerle ilgili Peygamberden naklettikleri
hadisleri ben burada da okumak istiyorum: Kim bir zimmiye eziyet ederse ben
onun düşmanıyım. Ben kimin düşmanı olursam ahirette de
onun yakasına yapışırım ve onu mağlup ederim.
Yine bir zimmiyi öldüren kimse cennetin kokusunu alamaz. Oysa cennetin kokusu,
kırk yıl mesafeden hissedilir. diye buyurmuş (ASV).
Yine buradan
çağrımız: Lütfen, gerek din adamları olsun gerek STKlar
gerek yöneticiler, bu fitneyi, bu ateşi söndürmemiz için hayra
çağrı yapmalıyız. (
)(*)
ayetinin yani Barışa topluca giriniz. ayetinin gereğini yerine
getirmeliyiz. Yok şuydu, yok buydu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) -
diye bir şey yok. İlk önce Allahın ayetini
önceleyeceğiz, sonra sorunları konuşacağız.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslan.
Gündem dışı
ikinci söz, Türkçenin kullanımı hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Ekrem Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul
Milletvekili Ekrem Erdemin, F klavye ve Türkçenin kullanımına
ilişkin gündem dışı konuşması
EKREM ERDEM (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde özellikle Meclis
Başkanımız Sayın İsmail Kahramanın
milletvekillerine F klavyeli bilgisayarlar vermesiyle ilgili gündeme gelen
klavye konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Aslında dünyada bir klavye standardı yok,
çeşitli dillere yönelik çeşitli klavyeler üretilmiş,
geliştirilmiş, Türkçeye de en uygun olarak F klavye
geliştirilmiş. İngilizce için Q, Fransızca için A klavye
geliştirilirken en eski klavye tartışmasız Q klavyedir ve
en ilkel İngilizce için bile yazması oldukça zor olan bir klavyedir.
Neden zor? Daha 1850lerde geliştirilen bu klavye, o zaman daktilo
makinelerinin, daktiloların bozulmaması için, şeride vuran
harflerin birbirine karışmaması için özellikle harfler zor
yerlere getirilmiş, yazma zorlaştırılmış, yaygınlığı
nedeniyle de değiştirilememiş. Ama F klavye, 1930lardan sonra
birtakım çalışmalarla, daktilo oldukça geliştikten sonra en
hızlı, en verimli, en sağlıklı nasıl yazarız
düşüncesinden yola çıkılarak dizayn edilen bir klavyedir,
1955te Türk standardı olarak belirlenmiş, daha sonra bilgisayarla
birlikte hayatımıza Q klavye de girmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bir kere, F klavye yalnız hızıyla değil, başka
özellikleriyle de Q klavyeyle kıyaslanamaz. Aslında klavyeleri
doğru kullandığımızı da söyleyemeyiz yani
bilgisayarı, eğer bakmadan on parmak yazabiliyorsak gerçekten
kullanıyoruz demektir. Onun dışında, üç beş parmakla
kullanıyorsak, tavuğun yem toplaması gibi kullanıyorsak, bu
doğru bir kullanım değil.
Bakın, 1955ten sonra
uluslararası daktilografi yarışmalarına Türk
takımları da katılıyor. 1967de Fransada ilk defa Türk
takımı rekorla birlikte şampiyon oluyor. Fransızlar itiraz
ediyorlar, Türkler şike yaptı çünkü Q klavyenin dışında
yeni bir klavye geliştirmişler, onunla yarışmaya girdiler,
kabul edilemez. deyince Almanlar da Türkleri tebrik etmek lazım, bizim
yapmamız gerekeni onlar yaptı. Dolayısıyla bu itiraz
geçerli değil. diyorlar. O gün bugün girilen, iki yılda bir
yapılan yarışmalarda Türkler hep şampiyon. Bugüne kadar
takımımız, Türkiyeye 30u rekor olmak üzere 80in üzerinde madalya
kazandırmış.
Yalnız hızı
değil, tabii, hıza bağlı olarak başka güzellikleri de
var. Siz on parmak, bakmadan yazdığınız zaman ekrandan
kaynaklanan göze zarar veren sağlık sorunlarını da ortadan
kaldırmış oluyorsunuz. Bir başkası ise özellikle
mesleği gereği bilgisayarı çok kullananların ortopedik
problemleri tartışılmaz, bilgisayara bağlı olarak
birçok sıkıntı yaşıyorlar. Yeni nesli bekleyen en
büyük tehlike de ortopedik problemlerdir. İşte bundan kurtulmak için
de, on parmak, bakmadan yazdığınız zaman vücut
bilgisayarın karşısında rahat olduğu için bu problem
de kendiliğinden ortadan kalkıyor.
Bunun dışında,
TSE yeni birtakım güncellemeler de yaparak bu güzelliklere başka
güzellikler de kattı. Bunlardan bir tanesi, bir kere, yeni standartta
İngilizce kelimelerin yerine Türkçe kelimeler geliyor. Böylece hem
dilimize gereken saygıyı göstermiş oluyoruz hem de bu
kelimelerden kaynaklanan kullanma rahatlığı da kendiliğinden
gelecek. Bir başkası da, bakın, avronun, doların simgesi
var ama TLnin simgesi yoktu, bundan sonra elinize ulaşacak bilgisayarda
bu simgeyi de göreceksiniz.
Bir başka güzellik de, bakın, özellikle
bilgisayarlarda olmayan şapkalı harfler de görülür hâle geldi. Bu o
kadar önemli ki yenil nesil artık kâmile kâmil demiyor, kamil diyor;
kâğıta kâğıt demiyor, kağıt diyor; âdeme
âdem demiyor, adem diyor. Çünkü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKREM ERDEM (Devamla) - Sayın Başkan,
Türkçemizin
BAŞKAN Sayın Erdem, ben biliyorum ki iki
saat, üç saat versek konuşursunuz, süre yetmez.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Erdeme
bir dakika verin.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Benim
hemşehrime bir dakika verin.
EKREM ERDEM (Devamla) Bir dakika, bakın
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Ortak
kanaat Başkanım, Mahmut Beyi kırmayalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İki dakika
verseniz ne olur Başkan, sermayeden zarar mı edersiniz?
BAŞKAN Peki, tüm Genel Kurulun ortak
kararıyla, rızasıyla bir dakika ilave süre veriyorum, bir
dakika.
EKREM ERDEM (Devamla) Meclise de bu
yakışır. Çünkü, değerli dostlar, bakın, bilgisayarda,
bu yeni klavyelerde şapkalar da geliyor. Dolayısıyla, Türkçenin
önemli kurallarından bir tanesi olan Söylendiği gibi yazılır,
yazıldığı gibi okunur. kuralı da böylece hayata geçirilmiş
olacak.
Bir başkası, aslında, bu sorun bir
dil sorunu; dilin bozulması, yabancılaşması sorunu. Biz,
daha 2007de bu konuda bir araştırma önergesi vermiştik ve
ittifakla da bu Meclis o önergeyi kabul etti ve o önergenin neticesidir bugün F
klavyeyi kullanıyorsak.
Şimdi, bir başka şey, 2013te
yayınlanan Başbakanlık Genelgesiyle kamu kurum ve
kuruluşları bundan sonra F klavye kullanacak. Bu açıdan da
Meclis Başkanımızca, evet, Türkiyeye örnek olması,
dilimize sahip olması açısından böyle bir klavyenin verilmesi
doğrusu alkışlanacak bir durum. Ben değerli Meclis
Başkanımıza Türkçeye bu duyarlılığından
dolayı teşekkür ediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKREM ERDEM (Devamla)
siz değerli
milletvekillerime de teşekkür ediyorum. İnşallah, F klavyeyle
birlikte Türkçemiz daha güzel olacak.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdem.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, niye zorla F klavye veriyor Meclis Başkanı?
İsteyene Q versin, isteyene F versin. Ben F öğrendim, sonra, zorla Q
öğrendim, onu unuttum, bir daha Fye döneceğim. Böyle bir tiyatro
olmaz; isteyene onu versin, isteyene onu versin. Yani zorla niye veriyor F
klavyeyi?
BAŞKAN Sayın Tan, onu ileteceğiz
Sayın Başkanımıza, öyle bir çalışma olabilir.
Sayın milletvekilleri, özellikle şunu
ifade edeyim ki: Bu süre uzatımı noktasında, gerek grup
başkan vekillerimizin toplantısında gerekse Meclis başkan
vekillerimizin yapmış olduğu toplantıda kesin karar
alındı. Lütfen siz de zor durumda kalmayın, biz de zor durumda
kalmayalım. Bu süreler noktasında konuşmalarımızı
ona göre dizayn edersek iyi olacak ki bundan sonra böyle ek süreler de
vermeyeceğim, bunu bilmenizi özellikle istirham ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Meclis Başkanının F klavye konusunda bir emrivakiyle,
idari bir kararla milletvekillerine dayatması doğru değil.
BAŞKAN Sayın Akçay, onunla ilgili bir
çalışma var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani, onu özellikle ifade
etmek istiyoruz.
BAŞKAN Onu ben ileteceğim ama bir
çalışma olduğunu ben biliyorum. Milletvekillerimizin bu
konudaki talepleri dikkate alınsın diyorsunuz. haklı olarak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tabii.
BAŞKAN Onu da ileteceğiz.
Gündem dışı üçüncü söz,
Uşakın sorunları ile terör olayları hakkında söz
isteyen Uşak Milletvekili Özkan Yalıma aittir.
Sayın Yalım, biliyorum ki az zamanda çok
şey ifade edebileceksiniz.
Teşekkür ediyorum şimdiden.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Uşakın sorunları ile
terör olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Başkanım,
teşekkür ederim ancak yetmezse herhâlde bir dakikalık opsiyonum
doğal olarak meydana çıktı gibi görünüyor.
Değerli Başkan, Değerli Divan,
milletvekili arkadaşlarım ve de bizi ekranları başında
izleyen, dinleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
İlk önce, konuşmama başlamadan önce,
AKP Grubu Başkan Vekilimiz İlknur Hanımın babası
vefat etmiştir, tekrar başsağlığı diliyorum,
Allah rahmet eylesin diyorum.
Bu arada, yaklaşık iki üç gündür
gündemimize sıkça oturan ve de bugün Sayın Başbakanın da
konuşmalarıyla artık iyice yerine yerleşen laiklik
konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail
Kahramanı son derece talihsiz açıklamasından dolayı tekrar
kınıyoruz. Bugün TÜSİADın ve STKların
açıklamalarına hep birlikte şahit olduk, umarım bu konu
kapanmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında
ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde laikliğin
tartışılmayacağı tekrar ortaya
çıkmıştır. Bundan dolayı,
uyarılarımızı dikkate aldığınızdan
dolayı hepinize tekrar teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyeti laiktir ve laik olarak kalacaktır. Şunu belirtmek
istiyorum: On dört yıllık AKP iktidarında yapılan
baskılardan dolayı dindar ve kindar yönetimin verdiği etkileri
anlatacağım.
Değerli arkadaşlarım,
Uşakın sorununa geleceğim, hemen bir dakikada bunu anlatmak
istiyorum: Bu on dört yıllık iktidarın sonucunda bugün gelinen
ortam, değerli arkadaşlarım, boşanmalar kat kat arttı.
Cezaevine giren insanların, cezaevinde bulunan insanların
sayısı kat kat arttı. Dolandırıcılık,
hırsızlık olayları kat kat arttı. İşsizlik
de aynı şekilde kat kat arttı, son dört yılın en üst
rakamlarına geldi değerli arkadaşlar, 11,4 oldu, bu daha da
yükseliyor. En kötüsü, değerli arkadaşlarım, uyuşturucu
kullanma yaşı 10 yaşına düştü. Bunlar gibi daha bir
sürü olaylar var. Neden? Çünkü insanların yaşam şekline,
kılığına kıyafetine, bıyığına,
okuduğu kitaba, gazeteye, televizyonuna vesaireye bütün her türlü
baskı olduğundan dolayı. Bundan dolayı bu baskıcı
yöntemlerden bir an önce vazgeçip daha demokratik, daha özgürce
yaşanılan bir Türkiye için hep birlikte çalışma kanaatinde
olduğumuzu belirtmek istiyorum çünkü Avrupa Birliğinden de bu
uyarılar sık sık geliyor.
Gelelim kendi güncel konumuza: Değerli
arkadaşlarım, Uşak ili Karahallı ilçesi imam hatip
lisesinde bir öğretmenin 11inci sınıf 7 kız
öğrencisine tacizde bulunduğu meydana çıkmıştır.
Ben yaklaşık bir aydır konuyu takip ediyordum ancak elimde
donelerin olmadığından, verilerin olmadığından
konuşma günümü bugüne sakladım. Çünkü dün itibarıyla ifade
tutanakları elime geldi, 7 öğrencinin ifade tutanakları.
Buradan Sayın Millî Eğitim Bakanına
seslenmek istiyorum: Bir öğretmenin 7 kız öğrencisine
yaptığı taciz olayı 7 kız öğrenci
Tutanak burada
değerli arkadaşlarım. Bir an önce Uşak İl Millî
Eğitim Müdürlüğü gerekli çalışmaları
başlattı ve de şu anda müfettişler bu olayın üzerinde
çalışıyor, öğretmenin başka bir ilçeye geçici olarak
aktarılması söz konusu. Bu olayın üzerine gidilmesini -ve de 7
mağdur kız öğrencinin ifade tutanakları buradadır-
bunun, kesinlikle, çok dikkatli bir şekilde değerlendirilip suçlunun
gerekli cezayı alması için gerekenin yapılmasını rica
ediyorum.
Aynı şekilde, okul müdürü
EĞİTİM-BİR-SEN temsilcisi ve yaptığı bir
açıklamada aynen şöyle söylüyor: Çok fazla abartılacak bir
şey yok, çok fazla bir öğrenci değildir, çok fazla bir
öğrenci sayısı yoktur
vesaire vesaire. Bakın, ben buna
pes diyorum yani! Kimi örnek aldığı, kimin ağız
tarzıyla konuştuğu çok açık ve net, belli.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ikinci bir olay da Karahallıda dün ayyuka çıktı. Bu da,
diğer bir okulumuz, çok amaçlı lisede meydana geldi. Burada da 2
öğrenciye, aynı şekilde, taciz söz konusudur. Bunun da bir an
önce üzerine gidilmesini özellikle rica ediyorum.
Şunu da özellikle söylemek istiyorum: Bu
öğrencilerimizin hassasiyet çok önemli olduğundan dolayı
hiçbirinin ismini zikretmiyorum, öğretmenimizi de zikretmiyorum; bununla
ilgili gerekli çalışmanın bir an önce
başlatılmasını rica ediyorum.
Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yalım.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 27 Nisan
e-muhtırasının 9uncu yıl dönümüne ve Anayasaya, hukuka,
demokrasiye ve milletin iradesine aykırı ortaya konan hiçbir tutum ve
davranışı tasvip etmenin mümkün olmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
öncelikle, şunu ifade edeyim: Bugün 27 Nisan, demokrasi tarihimize geçen
kara bir günün yıl dönümü. Anayasaya ve ona bağlı olan tüm
mevzuata, hukuka, demokrasiye ve en önemlisi milletin iradesine
aykırı zaman zaman ortaya konan hiçbir tutum ve
davranışı tasvip etmenin mümkün olmadığını
hepimiz çok iyi biliyoruz. Türkiyenin sorunlarına hukuk kuralları,
demokrasi ve milletin iradesi dışında başka çözüm
yolları aramak her zaman en büyük gaflet ve bu ülkeye yapılan en
büyük haksızlık olmuş ve bunun ülkemize ve milletimize ne kadar
zarar verdiği geçmişte yeteri kadar acı biçimde tecrübe
edilmiştir. Demokratik, özgürlükçü, kapsayıcı ve
kucaklayıcı yeni anayasa özlemi ile hiçbir vesayetin yer almadığı,
hâkimiyetin bilakayduşart millette olduğu fikriyle her türlü hukuk
dışı girişimin ülkemizde bir daha asla
yaşanmamasını temenni ediyor, hepinize teşekkür ediyorum.
Sisteme giren ilk on beş sayın
milletvekiline sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Bayraktutan, Sayın Topal, Sayın
Özkan, Sayın Poyraz, Sayın Tanal, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Erkek, Sayın Gürer, Sayın
Aksu, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Akyıldız, Sayın Köksal ve Sayın Yıldırım.
Sayın Bayraktutan, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Borçka Muratlı
sınır kapısının bir an evvel yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Konuşmanızda -belirtiğiniz gibi-
Anayasaya aykırı her tutum ve davranışın
karşısında olacağınızı ifade ettiniz.
Sanıyorum buna Meclis Başkanını da dâhil edersiniz bu
konuşmayla.
Ben Artvin Borçka Muratlı kara hudut
sınır kapısına ilişkin konuşmak istiyorum.
Artvini Gürcistana, Türkiyeyi Gürcistana bağlayan iki kapıdan bir
tanesi. 2013te Bakanlar Kurulu kararıyla birlikte burada bir gümrük
müdürlüğü kurulmasına karar verildi. Aynı zamanda da kara hudut
sınır kapısının açılmasına ilişkin 2013
tarihinde Bakanlar Kurulu karar aldı. Aradan üç yılı
aşkın süre geçmiş olmasına rağmen, Gürcistanda
yapılacak olan baraj bahane edilerek -Gürcistan Hükûmetiyle aradaki
diplomatik sorunlardan da kaynaklanabilir- herhangi bir şekilde bu konuda
bir çivi bile çakılmadı. Yöre halkı, özellikle Sarp
Sınır Kapısındaki tıkanıklıktan dolayı
bir an önce Muratlı sınır kapısının
açılmasını ve -Muratlı sınır kapısından
trafiğin- her iki ülke arasındaki dostluğu pekiştirecek bu
kapının faaliyete geçmesini beklemektedir. Bu konuda, ilgili
bakanlıkların, Dışişleri
Bakanlığının, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının gerekli işlemleri yapmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Topal, Sayın
İlgezdiye devretti söz hakkını.
Sayın İlgezdi, buyurun.
2.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Alevi hakları konusunda açılan davada Türkiyede
Alevilere dinî ayrımcılık yapıldığına
ilişkin kararına uyulup uyulmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2010 yılında Cem Vakfı ve Aleviler
tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvuru dün sonuçlandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Alevi hakları konusunda açılan davada Türkiyede Alevilere dinî
ayrımcılık yapıldığına hükmetti. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Büyük Dairenin kararında Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin din özgürlüğü hakkını
belirleyen 9uncu ve ayrımcılığı yasaklayan 14üncü
maddelerinin ihlal edildiği belirtildi. Alevilerin hukuksal statülerinin
olmaması nedeniyle din özgürlüğü hakkını fiilen
kullanamadıkları kaydedildi. Karar, Ankara için hukuksal planda
doğrudan bağlayıcılık taşıyor.
Alınan karar sonrası Sayın
Başbakana sormak istiyorum: Karar uygulanacak mıdır ya da
uygulanmayacaksa ceza mı ödenecektir? Alevilerin ibadethanesi hukuksal ve
yasal anlamda tanınacak mıdır ya da Alevi vatandaşlar hâlâ
yok sayılmaya devam mı edilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özkan
3.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, millî egemenliğimize kasteden dâhilî ve
haricî düşmanlara karşı mücadelenin sürdürüleceğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Can Dündar ve Erdem Güle Almanyanın
Büyükelçisi Martin Erdmann destek için gitmiş, Gül ve Dündarın
gazetecilik faaliyeti yaptığını ve ifade özgürlüğü
kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmişti.
Ancak dün Stuttgartta savcılık, Almanyanın Meksikaya
gönderdiği silahlarla ilgili haber yapan gazeteci hakkında
soruşturma açtı ve gizli bilgileri ifşa etmek ve gazetecilik
kanununa aykırı davranmakla itham etti. Devletin gizli kalması
gereken bilgilerini ifşa etmek, görülüyor ki, dünyanın her yerinde
suçtur. Lakin, olay bizim ülkemizde olunca belirli çevreler hemen ifade
özgürlüğü çığırtkanlığı yapıyor. Demek
ki mesele gazetecilik değil, mesele istiklalimize müdahaledir. Millî
egemenliğimize kasteden dâhilî ve haricî düşmanlara karşı
mücadelemizi sürdüreceğimizi ilan eder, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN - Sayın Tanal
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Üsküdar ilçesi Yavuztürk Mahallesinin
mülkiyet ve imar, Şile ilçesinin ulaşım ve hastanesinin fiziki
koşullarıyla ilgili sorunlarının çözülmesini ve
Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin illerinin elektriklerinin derhâl
verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Üsküdar ilçemiz Yavuztürk
Mahallesinin mülkiyet ve imar sorunu bir türlü çözülemedi. Bunun mutlak
surette çözülmesini talep ediyoruz.
Yine, aynı şekilde, İstanbul ili
Şile ilçemizin ulaşım ve aynı zamanda hastanesinin fiziki
koşulları
Hastanede yeteri kadar uzman doktor yoktur, bunun da
çözülmesini talep ediyoruz.
Şanlıurfa, Mardin ile Diyarbakırda
elektrik idareleri özelleştirildi. Özelleştirilmesi
altyapının iyileştirilmesi, ucuz, kaliteli ve sürekli bir
elektriğin verilmesi amacını taşıyordu ama Şanlıurfada
sürekli -günde sekiz ile on iki saat arası- elektrikler kesilmekte,
geçimini sulamayla yani sulu üretimle yapan insanlarımızın
ürünleri kurumakta ve ürünlerin kuruması nedeniyle ekonomik anlamda bir
yıkıntıya sebebiyet vermekte. Bu anlamda, âdeta, siyasi iktidar
farkına varmadan terör örgütlerine hizmet etmekte. Terör örgütlerine
hizmet etmemesi açısından Şanlıurfa, Diyarbakır,
Mardin illerimizin elektriklerinin derhâl verilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Boyraz
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Boyrazın, 27 Nisan e-muhtırasının
9uncu yıl dönümüne ve bu tür planları, darbeleri engellemek için
sivil ve her kesimin kucaklayacağı bir anayasanın elzem
olduğuna ilişkin açıklaması
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) - Değerli
Başkanım, 27 Nisan 2007 tarihinde Türk siyasetine yönelik, millî
iradeye yönelik -tıpkı 1960ta yapıldığı gibi,
1971de, 1980de yapıldığı gibi- müdahale edilmek
istenmiştir. Geçmişte olduğu gibi o gün de, bundan sonra da AK
PARTİ Hükûmeti olarak halkın iradesine müdahale edilmesine asla izin
vermeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına
bağlı bir kurumun herhangi bir konuda milletin hükûmetlerine
karşı bir ifade kullanması demokratik hukuk devletinde
düşünülmez.
Değerli milletvekilli arkadaşlarım,
millet yolunda hizmet uğruna gözünü budaktan sakınmayacak şekilde
onurlu ve dik duran AK PARTİ Hükûmeti sayesinde halkımızın
gururu olan oylar ayaklar altına alınmamıştır.
Sözlerime son vermeden şunu da demek istiyorum:
İşte, bu sinsi planların bir daha yapılmaması,
darbeleri engellemek için yeni bir anayasa, sivil, herkesin ve her kesimin
kucaklayacağı bir anayasa elzem olmuştur.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
6.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Giresuna İstiklal
Madalyası verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkalede Kurtuluş
Savaşımızda ülkemizi işgalci emperyalist ülkelerin
ordularına karşı savunan, bu uğurda kanını,
canını veren bağımsızlığını,
cumhuriyetimizi, kısacası varlığımızı borçlu
olduğumuz illerden birisi de Giresundur. Giresun Kurtuluş
Savaşında kendi toprakları işgal edilmediği hâlde
Binbaşı Hüseyin Avni (Alparslan) ve Osman Ağa tarafından
42nci ve 47nci Gönüllü Alaylara katılmış, bu alayları
oluşturan askerlerin tamamına yakını Sakarya,
Dumlupınar, Afyon, Polatlı ve Mangaltepede şehit
düşmüşlerdir. İlinin adıyla kurulu şehitliği olan
tek il Giresundur. Çanakkalede, Sarıkamışta, Kafkaslarda
şehitliğimiz vardır.
Son olarak Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
yürütülen operasyonlarda yüzlerce hemşehrimiz şehit düşmüş,
son yirmi üç gün içinde 3 şehidimizi törenle ebedi yolculuğuna
uğurladık. Tüm bu benzeri nedenlerle Giresuna İstiklal
Madalyası verilmesini talep ediyoruz. Bu yöndeki kanun teklifime
milletvekili arkadaşlarımızın tümünün desteğini
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
7.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, Mersinde temmuz ayında faaliyete
geçeceği söylenen şehir hastanesini devletin hangi şartlarda
kiraladığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersinde Türkiye'nin ilk
şehir hastanesi olarak iki yıl önce temeli atılan, AKP
Hükûmetinin de Mersinde seçim döneminde sıkça reklamını
yaptığı 1.253 kapasiteli entegre sağlık kampüsünün
temmuz ayında faaliyete geçeceği söyleniyor. Devlet bu
sağlık kampüsünü yirmi beş yıllığına
kiraladı ve devletin bu entegre sağlık kampüsü için
ödeyeceği miktarın 3 milyar 522 milyon olduğu söylenmektedir.
Hastanenin gerçek maliyeti ise 600 milyon liradır. Ayrıca, yüklenici
firmayla yapılan sözleşme gereği devlet yüklenici firmaya yüzde
70 doluluk oranı taahhüt etmiştir.
Bu bilgiler
ışığında sormak istiyorum: Devlet bu doluluk
oranıyla ilgili olarak neye dayanarak taahhüt vermiştir? Doluluk sağlanmazsa
firmaya ek ödeme yapılacak mıdır? Devletin ödeyeceği kira
doğru mudur? Doğruysa devletin bu kadar zarar etmesine kimler, neden
göz yummuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Gürer...
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Çiftlik ilçesi Çardak köyü
muhtarının taleplerinin karşılanmasını ve bir
kadın muhtar olarak kendisine gerekli desteğin verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Ülkemizde 53.405 muhtarımızdan 390ı kadındır.
Niğdede 2 kadın muhtarımız var. Bor ilçesi Cumhuriyet
Mahallesinde Hadiye Çetin muhtar olarak mahalleye hizmet veriyor. Niğde
köylerinde bir tek kadın muhtarımız da Çiftlik ilçesi Çardak
köyünde. Hafta sonu Çardak köyünü ziyaret ettim, muhtarımızla
görüştüm. Hatice Plak, köyden geçen Melendiz Deresinin ıslah
edilmesini ve dereye bağlanan ve akıtılan atıklar için
arıtma tesisinin yapılmasını istiyor.
Ayrıca, Çardak köyünde
sık elektrik kesintilerinin köylüyü mağdur ettiğini, elektrik
kesintileri nedeniyle jeneratör almak zorunda kaldıklarını ifade
ediyor. Niğdede çok yerde elektrik kesintileri yaşanıyor. Bu
bağlamda köylerde olduğu gibi merkezde de sorun var. Yetkililerin bu
konuda dikkatini çekmek istiyorum.
Ayrıca, Çardak
Köyündeki muhtarımızın taleplerinin karşılanması
ve bir kadın muhtar olarak gerekli desteğin verilmesini talep
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Erkek...
9.- Çanakkale
Milletvekili Muharrem Erkekin, Çanakkale ve Balıkesir illerinin de turizm
sektörüne dönük teşvik paketi kapsamına alınmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ederim.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı turizm sektörüne dönük 5 maddelik teşvik paketini
açıkladı. Bu pakete göre, Antalya ve Muğlada konaklama
tesislerinde çalışan işçilerin dokuz ay
çalışmaları hâlinde kalan üç aylık sigorta ve
maaşları İŞKUR tarafından ödenecek.
Hepimizin bildiği gibi,
Balıkesir ve Çanakkale de önemli bir turizm ilimiz. Tarih turizmi, kültür
turizmi, sağlık turizmi ve deniz turizmi yönünden kaplıcalarıyla,
boğazıyla ve Kaz Dağlarıyla yılın tüm
aylarında turizme hizmet ediyor. O nedenle bu paket kapsamına mutlaka
Çanakkale ve Balıkesir illerinin de alınmasını, buradaki
tesislerde çalışan işletmelerin de işçilerin de bu
teşvikten faydalanmasını talep ve arz ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Aksu...
10.-
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksunun, Orta Doğu
coğrafyasında çok sayıda soydaşımızın
yaşadığına ve Hükûmetin soydaşların
haklarını, canlarını ve mallarını koruması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Küresel güçlerin savaş alanına
çevirdiği Orta Doğu coğrafyasında çok sayıda
soydaşımız da yaşamaktadır. Bu bölgelerdeki
karışıklıklardan istifade eden art niyetli bazı yerel
güçler buldukları her fırsatta Türklere saldırmakta, etnik
temizliğe kalkışmaktadır. Son günlerde Türkmen şehri
Tuzhurmatu ve civarında yaşanan ve mezhep kavgasıymış
gibi yansıtılan çatışmalar devam etmekte, Türkmenlere ait
evler peşmerge güçleri tarafından basılıp
yağmalanmaktadır. Türkmenlerin bölgeyi terk etmeye
zorlandığı, karşı gelenlerin öldürüldüğü yönünde
haberler gelmektedir. Türkiye sınırları dışında
yaşayan Türkler binlerce yıllık kadim tarihimizin Türkiye
Cumhuriyeti devletine bıraktığı kıymetli bir
mirastır. Devletimiz ve Hükûmet bu mirasa sahip çıkmalı,
soydaşlarımızın haklarını, canlarını ve
mallarını korumalı, onları yalnız
bırakmamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
11.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, şap
hastalığının hayvancılığı tehdit
ettiğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şap hastalığı Türkiyeyi
kasıp kavuruyor, Türk hayvancılığını tehdit
ediyor. Türkiye'nin güzide kurumlarından biri olan Şap Enstitüsü
tarafından sürekli aşı üretilmesine rağmen Tarım
Bakanlığının bu hastalığı kontrol edememesi
üreticilerimizi mağdur etmektedir. Şap nedeniyle birçok hayvan
pazarı kapalıdır. Şaptan ari bölge olmasına rağmen
Edirne Havsadaki hayvan pazarı bile senede 3-4 defa kapanmaktadır.
Üreticilerimiz hayvanlarını şap nedeniyle kesmek zorunda
kalmaktadırlar. 1 yaşında bir süt ineği 4-5 bin lira
civarındayken şap nedeniyle kesime gitmekte ve yarı
fiyatına değer bulmaktadır. Örneğin, Yozgat
Boğazlıyan ilçesi Çalapverdi köyünden Sinan Yozgat isimli üreticimizin
toplam 17 süt ineği kesime gitmiştir, yaklaşık 100 bin lira
zararı vardır. Bölgede ciddi bir şap tehlikesi vardır.
Üreticimiz dişinden tırnağından artırmış,
kendine bir sürü oluşturmuş ama şap bu sürüyü elinden
almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüm
12.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Hükûmetin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararını uygulayarak cemevlerine hukuki
statü verip vermeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün açıklanan kararla, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, devlet Alevileri resmen tanımadığı
ve hukuksal statü sağlamadığı için Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin din ve vicdan özgürlükleriyle ilgili 9uncu
maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardı ve Türkiyeyi mahkûm eden
bir karar verdi. Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gereği iç
hukukun üstünde ve bağlayıcı olan bu karar Alevi toplumun
haklılığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Sayın Bakana soruyorum: Hükûmet olarak Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını uygulayarak
cemevlerine hukuki statü verecek misiniz? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine devlet adına verdiğiniz savunmada cemevlerinin ibadethane
olarak kabul edilemeyeceği tezini savunmuşsunuz. Bunu neye dayanarak
yaptınız? Hâlâ bu görüşte misiniz?
BAŞKAN Sayın Akyıldız
13.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Alevi hakları konusunda açılan davada verdiği
kararın çok önemli olduğuna ve bu konuya bir an evvel çözüm
bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Biraz önce arkadaşlar da
konuşmalarında vurguladılar. Tabii ki Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği karar çok önemli ve tarihî bir
karardır. Din özgürlüğü adına çok önemlidir, hukuksal statü
adına çok önemlidir, kamu hizmetlerinde ayrımcılık
adına çok önemlidir ve karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
17 yargıçlı Büyük Dairesi tarafından alındığı
için temyiz olasılığının bulunmaması ve ülkemizi
hukuksal planda doğrudan bağlayıcılığı
açısından da çok çok önemlidir ama asıl bizleri üzen ve bizleri
inciten nokta şudur: Hükûmet adına savunmasını yapan
avukatın cümleleridir. Sayın avukat orada ne diyor: Biz Alevilerin
haklarını karşılarsak diğer inanç grupları da aynı
taleple gelir. Buradan soruyorum Hükûmet yetkililerine: Siz bu talepleri
cebinizden mi karşılıyorsunuz? Bu devlet hepimizin devletidir.
Bu nedenle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ AKYILDIZ (Sivas)
bu inciten savunma
gerçekten bizleri üzmüştür ve bir an önce buna çözüm bulunmasını
talep ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
14.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın
Dazkırı ilçesi Karaağaçkuyusu köyündeki elektrik sorununun ne
zaman çözüleceğini, hangi gerekçeyle su birliğini Çaydaki
idarecilerin yönetmesine izin verilmediğini ve taş ocakları
oluşturmak için Çayda ormanın yok edileceği
iddialarının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Seçim bölgem
Afyonkarahisar ili Dazkırı ilçesi Karaağaçkuyusu köyünde 47 hane
bu yüzyılda elektriksiz yaşamaya mahkûm edilmiş durumda.
Köyleri hizmete boğduk. diyenler, seçim öncesi Elektriğinizi
getireceğiz. diyenler seçimden sonra bu köye uğramaz hâle
gelmiş. Bu köyün 47 hanesinin elektrik sıkıntısı ne
zaman çözülecek?
Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Çay ilçemizde
su birliği oluşturulmak isteniyor ve burada, Çayın
ormanlarında yaklaşık 150 bin adet ağaç kesilmiş
durumda. Çayın deresi kullanılıyor fakat Çaydaki yöneticilerin
bu su birliğini idare etmesine izin verilmiyor. Bunun gerekçesi nedir?
Hangi gerekçeyle su birliğini Çaydaki idarecilerin yönetmesine, idare
etmesine izin verilmemektedir? Ve ayrıca, yeni taş ocakları
oluşturulmak için, derenin kenarında taş ocakları
oluşturulmak istendiği için yeniden ağaçların
kesileceği, Çayda ormanın yok edileceği iddia ediliyor. Bu
iddialar doğru mudur?
BAŞKAN Son olarak Sayın
Yıldırım
15.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Ankaragücü-Amedspor
maçı sonrası Amedspor yöneticilerine yapılan
saldırının tamamen ırkçı bir saldırı
olduğuna ve bu tür yaklaşımları caydırıcı ve
önleyici adımların atılıp
atılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler.
Hafta sonu oynanan Ankaragücü-Amedspor maçı
sonrası Ankaragücü yöneticilerinin ve taraftarlarının Amedspor
yöneticilerine yaptığı saldırı tamamen ırkçı
bir saldırıdır. Ben yaşanan bu olayı öyle iki
takım arasında yaşanan bir taşkınlık olarak görmüyorum,
bu, tamamen ideolojik bir yaklaşımdır. Bu durumu Amedspor
Çocuklar ölmesin, maça gelsin. dediğinde ve barış talebinde
bulunduğunda ceza almasında da gördük. Bu ırkçı ve
faşizan yaklaşımlar daha önce Diyarbakırspora farklı
illerde yapılmıştır. Ne zaman, bu tür ırkçı ve
faşizan yaklaşımları teşvik edici tavır ve
tutumlar yerine, gerçekten, ülkemize yakışmayan bu tür
yaklaşımları, caydırıcı ve önleyici adımlar atmayı
düşünüyorsunuz?
Aynı şekilde, bu kutuplaşma
ortamını yaratan ve buradan nemalanan anlayış ve zihniyeti
de şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun Sayın Akçay.
Size iki dakika süre veriyorum.
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Irakın Tuzhurmatu kentinde Türkmenlere
yönelik saldırıların devam ettiğine, Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya ve açıklama yapmaya davet ettiğine, 27 Nisan
e-muhtırasının 9uncu yıl dönümüne ve
e-muhtıraların, müdahalelerin, vesayet girişimlerinin ve
darbelerin olmadığı bir demokrasi ümit ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Irakın Tuzhurmatu kentinde Türkmenlere yönelik
saldırılar devam ediyor. 24 Nisan günü ilan edilen ateşkese
rağmen, içlerinde PKKlı unsurların da bulunduğu
peşmergeler sivil Türkmen halka tankla, havanla ve ağır silahlarla
saldırmaktadır. Bu nasıl bir durum? Bu peşmergeyi zaman
zaman Türkiye'nin eğittiğini ve Hükûmetin de Barzaniyle nasıl
içli dışlı ilişkileri olduğunu dikkate
aldığımızda çok önemli bir durumla karşı
karşıyayız. Mustafa Ağa, Aksu ve İmam Ahmet mahallelerinde
Türkmenlerin evleri hedef alınmaktadır. Saldırılara
karşı Türkmenler kendilerini korumak için sokaklara inmiştir.
Halk, ellerinde silahlarıyla evlerini ve iş yerlerini koruma
gayretine düşmüştür. Kentteki bu saldırıların
amacı etnik bir savaş çıkarmaktır. Bu saldırılar
çok önemli katliam girişimlerinin de habercisidir. Tuzhurmatudaki
saldırıların Türkmenlerin yaşadığı
diğer kentlere de yansıması hâlinde çok vahim sonuçlarla
karşı karşıya kalınacaktır. PKK destekli
peşmergenin bu saldırıları kadim Türkmen kenti
Tuzhurmatudan Türkmenleri çıkarmak için yapılmış
hamlelerdir. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya ve açıklama yapmaya
davet ediyorum.
Bugün 27 Nisan, o meşhur e-muhtıranın
9uncu yıl dönümü ve bu e-muhtırayla, bir vesayet girişimiyle
sanal bir mağduriyet de oluşturuldu ve AKPnin seçim kampanyası
da bunun üzerine bina edildi. Hemen akabinde 4 Mayısta Dolmabahçede neler
görüşüldüyse hâlâ meçhul.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, bir dakika ilave
süre veriyorum, lütfen tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Oysa bu 4 Mayıs
Dolmabahçe görüşmesi 27 Nisan e-muhtırasıyla doğrudan
ilgili. Görüşmenin tarafları bu görüşmenin mezara kadar
gideceğini ifade etmişlerdir. Bu 4 Mayıs görüşmesi de bir
vesayet hadisesidir ve bir müdahaledir. Vesayet ve müdahalelere karşı
tutarlı olmaya davet ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi bu tutarlı
ve ilkeli duruşa sahiptir. 27 Nisan bildirisini Türk demokrasi tarihinin
bir kara lekesi olarak değerlendiriyoruz. 27 Nisan bildirisi için
Sayın Erdoğan Muhtıra olarak değerlendirmiyorum.
açıklamasını yapmıştı ve Genelkurmay
Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından kaleme
alındığı itiraf edilmişti ancak ne hikmetse bu
kişi daha sonra Devlet Şeref Madalyasıyla
ödüllendirilmiştir. 27 Nisan bildirisi bu bakımdan tarafların
amacına ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Müsaade ederseniz bir de ben
teşekkür edeyim buradan, mikrofondan.
BAŞKAN Peki, teşekkür edin.
Aldığımız ilke kararı var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) E-muhtıraların,
müdahalelerin, vesayet girişimlerinin ve darbelerin
olmadığı bir demokrasi ümidiyle teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akçay.
Sayın Demirel, size de iki dakika, ilave bir
dakika vereceğim.
17.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, beş aya
yakındır abluka ve sokağa çıkma yasakları uygulanan
Surda yaşananlara ve bu ortamda ırkçı, faşist bir
anlayışıyla bir klip çekimi yapanların kimler olduğunu
ve buna kimin izin verdiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, defalarca burada dile
getirdik, bu sokağa çıkma yasakları ve ablukalara ilişkin
her geçen gün farklı şeylerle karşı karşıya
kalıyoruz. Yine, Surda beş aya yakındır ki abluka ve
sokağa çıkma yasakları hâlâ devam ediyor. Surdan
çıkartılan hafriyatlar içerisindeki cenazelerin atıklar
içerisinde başka bir yerden çıkartılmasından tutalım
halkın hâlâ evine ve bulunduğu iş yerlerine gitmekte
zorlandığı bir süreçte, hâlâ cenazelerin yerlerde olduğu
bir süreçte, aileler üç aydır açlık grevlerinden tutalım birçok
yetkililerle görüşmesine rağmen daha Sur ilçemizden cenazelerini
almış durumda değiller. Ve daha dün kayıp olan, orada
bulunamayan yaşlı birinin cenazesinin araştırma hastanesine
kaldırıldığı bir süreçte ne yazık ki yine Surdan
klip çekimleriyle basına yansıyan faşist, ırkçı
söylemler kendisini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Şimdi, buradan sormak istiyoruz Hükûmete ve
iktidara: Sur ilçesini kim yönetiyor? Eğer vali izin verdiyse o yüzü
maskeli klip çeken, faşist söylemleri orada dile getirenler kimlerdir? Sur
ilçesinde insanlar cenazelerini alamazken, evlerini görmeye gidemezken orada
klip çekip oradan insansız hava uçaklarıyla görüntü alarak o kliple
özdeşleştiren, silahların yanında telsiz sesleriyle o klip
müziğinde nelerin yapılması gerektiğini söyleyenler,
Ermenilere ve Kürtlere hakaretleri bir kez daha o ırkçı, faşist
anlayışıyla o klip içerisine müzik yapıp bütün sosyal
medyaya yayanlar kimlerdir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Diyarbakır Sur ilçesini kim yönetiyor?
BAŞKAN Siz de tamamlayın, bir dakika
ilave süre veriyorum.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok
merak ediyoruz, Hükûmete bir kez daha soruyor ve Genel Kurulu bu konuda
bilgilendirmelerini istiyoruz. Sur ilçesini kim yönetiyor? Eğer Vali Ben
yönetiyorum. diyorsa o zaman Vali mi izin verdi, kimlerdir bunlar,
açıklaması gerekiyor. Eğer bilgisi yoksa hangi erk Sur ilçesini
yönetiyor, o zaman valinin orada herhangi bir yetkisi kalmamış
demektir. Yani Suru şu anda kim yönetiyor, biz bunu çok merak ediyoruz. O
ırkçı görüntüleri ve söylemleri yayanlar ve yapanların derhâl
açıklanması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Biz,
beş aydır milletvekilleri olarak, heyetler olarak, aileler, orada
yaşayan insanlar, hiç kimse oraya giremezken Surda klipler çekiliyor
Başkan. Yani, bu öyle basit bir olay, basit bir durum değil, bunun
bir an önce açığa çıkarılması ve bunun kimler
tarafından gerçekleştirildiğinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
kamuoyuna ve Genel Kurula bilgilendirmesinin yapılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gök, buyurun.
18.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak askerî darbeyi de
sivil darbeyi de kabul etmediklerine ve bütün darbelere karşı
olduklarına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ister e-muhtıra olsun
ister tankla topla olsun Cumhuriyet Halk Partisi bütün darbelere
karşıdır. Hiçbir ayrım yapmaksızın, dünyanın
neresinde olursa olsun, Türkiyede, hiç fark etmeksizin bir sivil idarenin
meşru olmayan yöntemlerle devrilmesine Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde
her zaman karşı olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi en çok zarar
gören partilerden bir tanesidir.
Elbette, Anayasaya aykırı böyle sivil
darbeleri nasıl, nerede değerlendireceğiz? sorusunu da sormadan
edemiyoruz. Görevleri Anayasayı ve kanunları uygulamak ve korumak
olan kimi yönetim makamlarında bulunan kişilerin Anayasaya
aykırı davranışlarının müeyyidesi ne
olacaktır? Cumhuriyet Halk Partisi askerî darbeyi de kabul etmiyor ama
sivil darbeyi de kabul etmiyoruz. Sivil darbenin tabii, tankla topla
yapılmadığından görünen bir yanı yok. Ama,
Anayasanın, kanunların çiğnenmesiyle en başta
yöneticilerin bunu kendilerinin uygulamasının bir sivil darbeye yol
açtığının da farkındayız. Özellikle, Meclis
Başkanının önceki günkü ifadelerinden dolayı herhâlde
cumhuriyetin savcıları Anayasaya bu ağır darbeden
dolayı bir soruşturma başlatmayı düşünürler diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Meclis Başkanımız dün
basın açıklamasıyla da meramını ifade etti bir kez
daha.
Sayın Çakır, buyurun.
19.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, 27 Nisan e-muhtıra
olayının Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçtiğine
ve e-muhtıra konusunda siyasal parti temsilcilerinin,
aydınların, entelijansiyanın tutumuna ilişkin
açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dünyada demokrasi tarihi uzun, yorucu, uzun soluklu
bir yolculuk olarak seyreden bir geçmişe sahiptir. Aynı şekilde
bizim tarihimizde de böyledir. Mutlakiyetten meşrutiyete,
meşrutiyetten cumhuriyete, tek partili yaşamdan çok partili
yaşama geçiş son derece yorucu ve uzun soluklu bir sürecin diğer
adıdır. İronik bir şekilde hatırlarım ki, Sevgili
Hocam Profesör Kemal Karpatın kitabının
başlığını da teşkil eden Türk Demokrasi Tarihi,
aynı şekilde 60lı yıllarda üniversitelerde ders
kitabı olarak okutuluyorken toplatılmış ve aslında
Türk demokrasisinin nasıl bir seyirden, nasıl bir güzergâhtan
geçtiğini gösteren bir tablo olarak ortaya çıkmıştır.
Bundan dokuz yıl önce bugün meydana gelen 27
Nisan e-muhtıra olayı ise tarihimize, Türk demokrasi tarihine bir
kara leke olarak geçmiştir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve postmodern
darbe olarak adlandırabileceğimiz 28 Şubat darbelerinden sonra
bu sefer de 27 Nisanda bir gece yarısında, burada
detaylarını vermeme gerek olmayan bir açıklamayla bir
e-muhtıra olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu, çok kötü bir tablo olarak karşımıza
çıkmıştır ve doğrusu, ülkemizde de büyük bir aksülamel
ortaya çıkarmıştır, önemli etkileri olmuştur. Sadece
burada yazılanlar, bu muhtırada yer alanlar değil ama ondan daha
önemlisi ertesi gün hükûmet tarafından ortaya konan iradeyle,
açıklamayla, yapılan, ortaya konan tablo çok daha önemli ve
değerlidir. İşte bu da tarihimize -nasıl diğerleri bir
kara leke olarak geçen sayfalarsa- ak bir sayfa olarak, bir şeref
levhası olarak geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Devamla) Tabii ki, bir
başka önemli husus da -çok uzun konuşmamız lazım bunu ama
bugün burada yeri değil, daha da konuşacağımıza eminim
bugün ve takip eden günlerde- o saatten sonra siyasal parti temsilcilerinin,
aydınlarımızın, entelijansiyanın bu olay
karşısındaki tutumudur. Bir iki küçük örnek vermek istiyorum
süremin darlığı nedeniyle: Mesela, CHP Parti Sözcüsü Mustafa
Özyürekin açıklaması: Tabii, bu bir muhtıradır, hükûmetin
bunun gereğini yerine getirmesi gerekir. CHP Genel Başkan
Yardımcısı Onur Öymen: Genelkurmayın tespitleri bizim tespitlerimizden
farklı değildir, altına imzamızı atarız. CHP
Genel Sekreteri Önder Sav -daha sonra 367 kararı da verilecek
biliyorsunuz- Gözümüz aydın, Türkiyenin gözü aydın olsun. Nur
Serter: Genelkurmay Başkanına memur diyen bir zihniyete
karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin önünde saygıyla
eğiliyoruz. Bazı gazeteciler, örneğin Tufan Türenç: Tabii ki
bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKPnin
çıkardığı Cumhurbaşkanı adayına
karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşı olduğunu
açıklamasıdır. Yılmaz Özdil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Bunu da bitireyim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bitirin Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Peki.
Hâlâ deniyor ki bundan sonraki adım ne olur?
Bundan sonraki adım, tank olur
Gücüm var diye dayatırsan gücü olan
sana dayatır.
Tablo çok açık, kuşkusuz bunu savunan
aydınlar, yazarlar, köşe yazarları da vardı ama tutum çok
açık.
Diliyor ve inanıyoruz ki bir daha ülkemizde 27
Nisanlar yaşanmasın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, 31 Mart
2016 Perşembe günü Meclis Başkanı
başkanlığında grup başkan vekilleri ve Meclis
Başkan Vekillerinin katıldığı toplantıda
alınan kararlara ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, özellikle
hem grup başkan vekilleri hem de Meclis başkan vekillerinin Meclis
Başkanlığımızın başkanlığında
yapmış olduğu her iki toplantıda almış
olduğu birkaç kararı tekrar bilgilerinize özellikle sunmak istiyorum,
hem sizlerin zor durumda kalmamanız hem de biz de burada
sıkıntı yaşamayalım diye, verimli bir çalışma
ortamı sağlansın diye.
31 Mart 2016 Perşembe günkü toplantıda
Sayın Mehmet Naci Bostancı, AK PARTİ Grup Başkan Vekili;
Sayın Levent Gök, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili;
Sayın İdris Baluken, Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili; Sayın Erkan Akçay, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili
O toplantıda alınan birkaç kararı sadece
ifade edeceğim. Özellikle bütçenin ilk ve son günkü konuşmaları
ile genel başkanların konuşmaları hariç hatiplere ek süre
verilmeyecektir. Hepimizin mutabık olduğu bir nokta. Hatiplerin o
yüzden bizi de zorlamaması lazım.
İkincisi: Konuşmacıların
görüşülen konudan ayrılmaları hâlinde başkan vekili
tarafından konuya gelmeye davet edilecektir ki bunda İç Tüzük
66ncı madde amirdir ve bunun devamı maddeler de bu uygulamayı
gerektiriyor.
Tüm konuşmacılardan istirhamımız,
mümkün mertebe, tabii ki zaman zaman git geller olabilir, tabii ki
fikriyatını bir şekilde kürsüde dile getirebilir, onu da
saygıyla karşılamak bizim görevimizdir. Ama bunu yaparken de
gündeme bağlılık prensibi de İç Tüzükün amir
hükümlerindendir -49uncu madde- ve burada mutabakat metninde de bu var.
Yine, lehte söz alıp aleyhte veya aleyhte söz
alıp lehte konuşma yapan hatipler başkan vekili tarafından
uyarılacaktır. Azami hassasiyeti göstermemiz açısından
söylüyorum.
Yine, başkan vekillerinin 7 Nisan 2016daki
toplantısında alınan kararlar da işte benzer kararlar.
Orada yine ilave olarak -özellikle grup başkan vekillerimizle alakalı
olarak- gündeme geçmeden önce 2+1 dakika ve gündeme geçildikten sonra 1er
dakikayla söz verilecektir. Bu da yine Sayın Meclis
Başkanımızın başkanlığında Ayşe
Nur Bahçekapılı, Ahmet Aydın, Mehmet Akif Hamzaçebi, Pervin
Buldan başkan vekillerimizin ortaklaşa yapmış olduğu
bir toplantı.
Yine, o toplantıda alınan karar
gereğince de inşallah yakın bir zamanda hem Meclis başkan
vekillerimiz hem de grup başkan vekillerimizle birlikte, hep birlikte yine
bütün bu kararları da gözden geçirebileceğimizi, diliyorum ki
yakın zamanda bir toplantıda da hem demokratik muhalefet
açısından hem de Meclisin verimli çalışmasını
temin açısından o dengeyi de dikkate alarak sağlıklı
bir dizi kararlar alabileceğimizi, mutabakatların
ulaşacağını ben düşünüyorum ki, bu, zaten ona delalet
teşkil ediyor.
Ben azami hassasiyeti göstereceğinizden eminim.
Göstereceğiniz bu dikkat için de şimdiden çok teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, herhangi bir
tartışma yaratmamak, sadece kayıtlara geçmesi amacıyla bir
açıklama yapmayı uygun gördüm.
27 Nisan e-muhtırasından sonra
muhtıra verilen Hükûmet Bakanlar Kurulu kararıyla
e-muhtırayı veren zamanın Genelkurmay Başkanına Üstün
Hizmet Madalyası vermiş ve altına da zırhlı bir araç
tahsis etmiştir. Bunu da kayıtlara geçmesi açısından ifade
ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Bursa Milletvekili Lale Karabıyıkın Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
yazısının 26/4/2016 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önergesi (4/27)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bursa
Milletvekili Sayın Lale Karabıyıkın Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı
26/4/2016 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Yine, Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, önergeleri
ayrı ayrı okutacağım. İkinci sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden
fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni
Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
Okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakaya ve 21 milletvekilinin, Türkiye ile Rusya
arasında yaşanan siyasi kriz sebebiyle tarım üreticilerinin
yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Rusya Hükûmeti ile yaşanan siyasi kriz
sebebiyle iki ülke arasındaki ticari ilişkiler durma noktasına
gelmiş ve bu durum en fazla narenciye üreticilerimizi etkilemiştir.
Rusya'ya ihraç edilemeyecek yıllık yarım milyar dolar
değerindeki narenciye üretiminin nasıl değerlendirileceği,
tarım üreticilerimize nasıl destek verileceği ve narenciye
sektöründen geçimini sağlayan 100 binlerce vatandaşımız
için hangi tedbirlerin alınacağı hususlarının
belirlenmesi konusunda Anayasa'nın 98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Mevlüt Karakaya (Adana)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Arzu Erdem (İstanbul)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
6) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
7) Oktay Öztürk (Mersin)
8) Kadir Koçdemir (Bursa)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Atila Kaya (İstanbul)
13) Zühal Topcu (Ankara)
14) Deniz Depboylu (Aydın)
15) İsmail Ok (Balıkesir)
16) Baki Şimşek (Mersin)
17) Şefkat Çetin (Ankara)
18) Mustafa Mit (Ankara)
19) Nuri Okutan (Isparta)
20) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
21) Erhan Usta (Samsun)
22) Erkan Haberal (Ankara)
Gerekçe:
Türkiye ile Rusya arasında yaşanan siyasi
kriz sebebiyle Rusya Hükûmeti tarafından ülkemize bazı ticari
yaptırımlar uygulanmaktadır. Rusya'ya yapılan tarım
ihracatının durdurulması sonucunda tarım üreticilerimizin
malları gümrük kapılarında ya da depolarında
kalmıştır. Ülkemize uygulanan ambargo, AKP iktidarlarınca
yeteri kadar desteklenmeyen ve hasat döneminin tam ortasında olan
narenciye üreticisini iflas noktasına getirmiştir.
AKP Hükûmeti bu konuda bazı önlemler
almıştır. 10 ile 30 Kasım tarihleri arasında
ihracı gerçekleşen ürünlerden domatese fatura bedeli üzerinden yüzde
75, mandalinaya yüzde 60, portakala ve greyfurta yüzde 50 ödeme yapılacağı
beyan edilmiştir. Fakat alınan bu önlemler çiftçimizin
rahatlaması için yeterli değildir. Avrupa Birliği ülkelerinin
narenciye ithalatını diğer üye ülkelerden yapmaları ve Türk
ürünlerine rağbet etmemeleri sebebiyle ülkemiz topraklarında üretilen
narenciyenin en büyük pazarı Rusya'dır.
Bir an önce, uluslararası platformda kamuoyu
oluşturup yeni pazarlar aranması gerekmektedir. Devlet
tarafından çiftçimizin ürettiği mallara 1 ton için en az 100 dolar
nakit ödeme şeklinde destek verilmesi gerekmektedir. Bunun yanında
siyasi kriz dolayısıyla ürettiği malları satılmayan ya
da deposunda kalan çiftçimizin borçları ertelenmeli ve
yapılandırılmalıdır.
Narenciye üreticimizin yaşanan kriz sebebiyle
mağdur olmasının ve hatta iflas etmesinin önüne geçilmesi,
desteklenmesi ve rekabet gücünü artırmasına yönelik
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için Meclis
araştırması yapılmasının Türk çiftçisi için
hayati önemi haiz olduğu kanaatindeyiz.
2.- İstanbul
Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve 22 milletvekilinin, üniversitelerde PKK
yapılanması sonucunda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/182) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Türkiye'deki üniversitelerde yıllardır
süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü
yapılanmasıyla birlikte üniversitelerde devam eden terör eylemleri,
üniversitelerdeki PKK propagandasının engellenmemesi ve
öğrenciler üzerinde baskı kurulması, pek çok öğrencinin
öğretim haklarının ve can güvenliklerinin tehdit altında
olduğuna dair üniversite yönetimlerine başvurularına
rağmen, üniversite yönetimlerinin ve emniyet birimlerinin gerekli
tedbirleri almaması sonucunda Türkiye'deki üniversitelerde
öğrencilerin PKK terör örgütü militanlarınca şehit edilmesiyle
de sonuçlanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla Anayasamızın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
2) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
3) Mustafa Mit (Ankara)
4) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
5) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
6) Kadir Koçdemir (Bursa)
7) Kamil Aydın (Erzurum)
8) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
9) Oktay Öztürk (Mersin)
10) Atila Kaya (İstanbul)
11) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
12) Nuri Okutan (Isparta)
13) Mevlüt Karakaya (Adana)
14) Deniz Depboylu (Aydın)
15) Baki Şimşek (Mersin)
16) Erhan Usta (Samsun)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Şefkat Çetin (Ankara)
19) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
20) Zühal Topcu (Ankara)
21) Arzu Erdem (İstanbul)
22) Ümit Özdağ (Gaziantep)
23) Zihni Açba (Sakarya)
Özet Gerekçe:
Türkiye'deki
üniversitelerde uzun yıllardır var olan PKK terör örgütünün
yapılanmasının özellikle 60ıncı Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti tarafından başlatılan ve adına çözüm süreci
denilen dönemle birlikte hız kazandığı görülmektedir. Çözüm
süreciyle birlikte PKK, pek çok üniversitede yeni yapılanmalara
girişmiş ve bunun bir örneği Kütahya'da Dumlupınar Üniversitesinde
yaşanmıştır. 8 Kasım 2010 tarihinde okul içerisindeki
PKK'lı grup, propaganda ve yapılanma faaliyetlerini
tamamladıktan sonra doğrudan milliyetçi, ülkücü, vatansever
öğrencilere saldırmaya başlamıştır. Olaylardan
bir gün sonra ise hiçbir önlemin alınmadığı üniversitede
terör örgütü yandaşları, faaliyetlerinin önünde engel gördükleri öğrencilere
saldırmışlardır. Dumlupınar Üniversitesi Germiyan kampüsünde
çıkan kavga okulun dışına da taşmış, büro
yönetimi bölümü öğrencisi Hasan Şimşek de bu
saldırılara hedef olmuş, terör örgütü PKK mensubu olan Mehmet
Tuğrul, aynı sınıfta okuduğu Hasan Şimşek'i
bıçaklamıştır. 19 yaşındaki üniversiteli genç
Hasan Şimşek kalbine aldığı darbeyle
kaldırıldığı hastanede yaşam
savaşını kaybederek şehit olmuştur.
Ayrıca terör örgütü PKK'nın üniversite
yapılanmaları, örgüt için önem arz eden tarihlerde üniversitelerde
gövde gösterileri, eylemler ve propaganda çalışmalarına
ağırlık vermiştir. 23/12/2014 tarihinde Çukurova
Üniversitesinde Uludere olaylarını protesto etmek amacıyla
toplanan PKK'lı gruplar PKK lehine gösteriler yapmış,
kafeteryalara girip öğrencileri tehdit etmiş, bir öğrenci
dövülerek linç edilmiş, sınıflar basılmış,
üniversite kütüphanesindeki öğrenciler rehin alınmış,
kütüphane yakılmaya çalışılmıştır.
Yine Ege Üniversitesindeki yoğun yasa
dışı PKK terör örgütü yapılanması sonucunda
öğrenciler üzerinde baskı kurulması, okulda süregelen terör
eylemleri ve üniversitedeki PKK propagandasının engellenmemesi, pek
çok öğrencinin öğretim haklarının ve can güvenliklerinin
tehdit altında olduğuna dair üniversite yönetimine
başvurularına rağmen, üniversite yönetiminin gerekli tedbirleri
almaması neticesinde, 20/02/2015 tarihinde Ege Üniversitesinde PKK'lı
teröristler tarafından bıçaklı saldırıya uğrayan
Edebiyat Fakültesi öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu
şehit edilmiştir.
27 Kasım 2015 Cuma günü Türkiye'nin en iyi
üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleştirilen
bir etkinlikte yasa dışı terör örgütü PKK'nın kuruluş
yıl dönümü öne sürülerek bir dizi kutlama gerçekleştirilmiştir.
Üniversite kampüsünde PKK terör örgütünün bez parçaları ve sözde marşları
eşliğinde gerçekleştirilen bu kutlamalara engel olunmamış,
âdeta göz yumulmuştur.
Çözüm süreci adı verilen süreçte, üniversiteler
PKK'ya sonuna kadar açılmış ve PKK'nın silahla
yapamadıkları siyasi ve üniversiteler kolundan dile getirilmiş
ve gündeme dâhil edilmiştir. Güvenlik güçleri ile okul yönetimleri
arasında kurulması gereken bağlar kurulmamış,
öğrenci olmayan kişilerin kampüs alanlarına, okul
binalarına girişi engellenememiştir. Yurtlarda gerekli önlemler
alınmamış, Türk Bayrağını indiren, millî
takım forması giydi diye bıçaklanan öğrenciler haberlere
konu olmuştur. Öğrenci afları PKK'yı sürekli diri
tutmuş, disiplin yönetmelikleri yetersiz kalmıştır. Bütün
bunlardan dolayı üniversiteler, terörist yapılanmaların birincil
yuvası ve terörist yapılanmanın hız kaynağı
hâline gelmiştir. Üniversitelerde yaşanan pek çok olay bir
kısım yazılı ve görsel basında özellikle
karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası şeklinde
verilmek suretiyle üniversitelerdeki PKK yapılanmasının
kamuoyunda gündem olması gizlenmeye
çalışılmıştır. Son yıllarda üniversitelerde
yaşanan olaylar karşıt görüşlü öğrencilerin
çatışması değil, çözüm sürecinin verdiği öz güvenle
birlikte eli kanlı terör örgütü PKK'nın üniversiteleri propaganda
alanı yapması, bu vasıtayla dağa eleman devşirmesidir.
Üniversitelerde üreyen bu kokuşmuş yapı, kışın üniversitelerde,
yazın dağda bölücü, kandan beslenen faaliyetlerine hız kesmeden
devam etmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Türkiye'deki
üniversitelerde yıllardır süren yoğun PKK yapılanması
sonucunda öğrencilerin şehit edilmesine kadar varan vahim sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, engelli
vatandaşların yaşadığı mağduriyetlerin ve
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/183)
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Engelli vatandaşlarımızın
toplumsal yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile
hizmetlerden diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını
sağlayacak tüm fizikî düzenlemelerin TBMM tarafından tespit edilmesi,
bu konuda alınacak ivedi önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ile 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
4) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
5) Erkan Haberal (Ankara)
6) Erhan Usta (Samsun)
7) Mustafa Kalaycı (Konya)
8) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
9) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
10) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
11) Zihni Açba (Sakarya)
12) Deniz Depboylu (Aydın)
13) Arzu Erdem (İstanbul)
14) Mustafa Mit (Ankara)
15) Kamil Aydın (Erzurum)
16) Kadir Koçdemir (Bursa)
17) İsmail Ok (Balıkesir)
18) Nuri Okutan (Isparta)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
Gerekçe:
59'uncu Hükûmet döneminde kabul edilen 5378
sayılı Özürlüler Kanunu'nun geçici 2nci ve geçici 3üncü maddeleri
gereğince, 7 Temmuz 2012'ye kadar kamu kurum ve kuruluşları ile
yerel yönetimlerin engelli vatandaşlarımızın toplumsal
yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile hizmetlerden
diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını sağlayacak
tüm fiziki düzenlemelerin yapılması hükmedilmişti.
5378 sayılı Kanunun 2005
yılındaki görüşmelerinde engelli vatandaşlarımıza
mevcut Hükûmetin vermiş olduğu önem dile getirilmiş ve kanunla
onların evden çıkmalarını, gerek sosyal hayata gerek
çalışma hayatına girmelerinin sağlanacağı sözü
verilmiştir. Engelli vatandaşlarımıza yönelik bu yerine
getirilmeyen sözler ve vaatler hâlen TBMM tutanaklarında mevcuttur.
Aradan on yıl gibi uzunca bir süre geçmiş
ve geldiğimiz noktada engelli vatandaşlarımızın toplumsal
yaşama tam, eşit ve etkin katılımları ile hizmetlerden
diğer bireylerle eşit biçimde faydalanmalarını
sağlayacak gerekli fiziki düzenlemeler yerine getirilememiştir.
Kendileri lehine olacak gelişmeleri ve 2005 yılında verilen
sözleri umutla bekleyen engelli vatandaşlarımız âdeta evlerine
hapsedilmişler, iktidar tarafından kendileri için verilen sözlerin
yerine getirilmemesinin hüsranını yaşamaktadırlar.
Hükûmetin bu önemli ve yaşamsal konuyu
samimiyetsiz ve duyarsız takip ettiğini bugüne kadar yapılanlardan
da görmekteyiz. Şöyle ki: Konu hakkında 2006/18 sayılı
Başbakanın imzasını taşıyan Başbakanlık
Genelgesi yayınlanmış ancak sonuçları takip
edilmemiştir. Yine 12/08/2008 tarihli Başbakanlık
talimatına ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
81 il valiliğine gönderdiği 12/12/2011 tarihli yazısına
rağmen bu alanda hâlen gerekli adımları gerek kamu kurum ve
kuruluşlarının gerekse yerel yönetimlerin
atmadığını üzülerek görmekteyiz.
5378 sayılı Kanun engellilerimiz için
yapılması gerekenleri hükmetmesine rağmen bugüne kadar yerine
getirilmeyenlerin takipçisi olması gereken iktidar, bunun yerine Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Haziran 2012'de 6353 sayılı
Kanun'un görüşmeleri sırasında vermiş olduğu
önergeyle, 5378 sayılı Özürlüler Kanunu'nun geçici 2nci ve geçici
3üncü maddelerinin süresini 1 yılı kanun marifetiyle, 2
yılı da ilgili Bakanlık eliyle olmak üzere 3 yıl daha
erişebilirlik standartlarının uygulanmasını
ertelemiş ve engelli vatandaşlarımızı evlerine mahkûm
etmiştir.
Diğer yandan, kamuda 22.551 engelli kadrosu
hâlen boş tutulmakta, engelli vatandaşlarımız istihdam
edilmemektedir.
Yine, engelli vatandaşlarımızın
gerek sağlık hizmetlerinde olsun gerekse diğer alanlarda
sorunları devam etmektedir.
Bu bakımdan, engelli
vatandaşlarımızın uzun yıllardır
yaşadığı mağduriyetlerin nedenleri ve buna
bağlı olarak hayata geçirilmesi gereken çözüm yollarının
tespiti amacıyla, TBMM'ye büyük görev düşmektedir. Anayasa'nın
98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ile 105'inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırma komisyonu kurulması bu alandaki
sorunların çözümüne büyük katkı sunacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, gündeme göre, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
22/4/2016 tarihinde, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Ergenekon davasının öncesi ve
sonrası ile birlikte iktidar ilişkilerinde araç olarak
konumlandırılması ve Ergenekon davası süresince
yaşanan mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/4/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Çağlar Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
22 Nisan 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (1820
sıra numaralı) "Ergenekon davasının öncesi ve
sonrası ile birlikte iktidar ilişkilerinde araç olarak
konumlandırılması ve Ergenekon davası süresince
yaşanan mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla" Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 27/4/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde ilk söz Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ergenekon davası konusunda Meclis
araştırma önergemize geçmeden önce, üç gün önce yaşanan ve bugün
öğrendiğimiz bir meseleyi kısaca paylaşmak istiyoruz.
Doğrusu, biz burada bu
tartışmaları yaparken hayat Türkiye'nin farklı illerinde
çok ağır bir şekilde seyrediyor ve buradaki
tartışmaların yerele, illere, bölgelere yansıması
bazen ölüm, bazen bıçaklı saldırılar, bazen cinayetler
olabiliyor. Uşakta üç gün önce iki işçi, Ufuk Çelik ve Eren Sönmez
-biri Şırnaklı, biri Siirtli iki yurttaş- gece
dolaşırken birisi -Eren sanırım- telefonda annesiyle Kürtçe
konuşuyor ve o sırada oradan geçen biri Siz Türkçe
dışında bir dille konuşamazsınız, burası
Türkiye. diyerek müdahalede bulunuyor. Söz konusu şahıs Ufuk da Ben
istediğim dilde konuşurum, bu benim ana dilim, siz müdahale
edemezsiniz. diyor ve bunun üzerine bıçaklı bir saldırıya
uğruyorlar ikisi. Şu anda ikisi de -Ufuk Çelik ve Eren Sönmez-
Uşakta yoğun bakımda ve ikisinin de hayati tehlikesi devam
ediyor sadece telefonda Kürtçe konuştukları için. Başhekim ile
ilgili emniyet müdürlüğüyle görüşme yaptım acaba
yakalandılar mı, tutuklandılar mı diye, maalesef her iki
failin bugün adli kontrolle serbest bırakıldığını
öğrendik. Yani, bu işte açıkçası yargının tutumu
da, kolluğun tutumu da, siyasetin tutumu da bu tip ırkçı, faşizan
yaklaşımları ödüllendirmek şeklinde oluyor. Bu işin
peşini hiçbirimiz bırakmamalıyız. Hiç kimse
kullandığı ana dilinden dolayı öldüresiye bir yaralamaya
maruz kalmamalı ve şu anda Ufuk Çelikin de Eren Sönmezin de
başhekimlikten aldığım bilgiye göre, hayati tehlikeleri
devam ediyor. Umarız en kısa zamanda sağlıklarına kavuşurlar.
Değerli arkadaşlar, Ergenekon davası
Türkiye tarihinde önemli dönemeçlerden birini teşkil etti. Gerçekten
siyasetin yargı üzerindeki vesayetini, direktiflerinin nasıl
karşılık bulduğunu ve bu direktiflerin tersine dönmesi
hâlinde aklama kararlarının da nasıl bir hızla
verildiğini çok açık bir şekilde gözlerimizin önüne bir kez daha
serdi. Dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı
Erdoğanın Ergenekon davası ve ardılı diğer
davalarla ilgili konuşmaları bugün gibi
hafızalarımızda yerini koruyor. Bu davanın
savcısıydı, evet, bu davanın açılması için ciddi
konuşmalar yaptı, cemaatle o dönem yaptıkları iş
birliği sözde vesayeti, darbecileri, iktidara karşı olan darbe
girişimlerini cezalandırmak amacıyla Ergenekon
davasını açtırdı.
Ergenekon davası 12 Haziran 2007 tarihinde
İstanbulun Ümraniye ilçesinde, Çakmak Mahallesinde, iddiaya göre
bazı el bombalarının, 27 tane TNT kalıplarının
bulunmasıyla başlatıldı. Fakat davanın
ayrıntısından önce Yargıtay kararıyla birlikte bu
sorunun tekrar ne kadar önemli olduğunu bir kez daha Türkiye kamuoyunun
gözleri önüne sermek istedik ve bu davanın ve diğer davaların
siyasi arka planının, anlaşmaların, iktidar
kavgasının ve iktidar bölüşümünün bu davalara nasıl
yansıdığının gerçekten çok önemli olduğunu ve bu
konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutlaka bir araştırma
yapması gerektiğini gündeme getirmek amacıyla
araştırma önergemizi sunduk.
Gerçekten Derin devleti ve vesayeti ortadan
kaldıracağız. iddiaları vardı, fakat bu iddiada
bulunanlar aklama görevini gördüler, şu anda bu aklama faaliyetini
hızla devam ettiriyorlar. O dönem tutuklananlar şimdi
dışarıda fakat onları tutuklayanlar cezaevine konuldu.
Rüzgâra göre, rüzgârın estiği yöne göre yargılamalar ve tutukluların
kimlikleri değişebiliyor Türkiye'de. Siyaset ne emrederse emirleriyle
hemen yargı hizaya giriyor maalesef.
Şimdi, bu Ergenekon kararı, Türkiyenin,
Yargıtayın kararı şüphesiz hukuken -zamanım olsa
onlara da gireceğim- kesinlikle yerinde bir karar değil demiyorum,
usul açısından Yargıtayın kararı kesinlikle
isabetlidir. Söylediği gerekçeler nedir? Yani hukuk açısından
sadece bakacak olursak diyor ki: Avukatların bürolarının
aranması, usulsüz dinlemeler, savunma hakkının
kısıtlanması, dijital imzaların arama mahallinde
alınmaması, kopyasının sanığa verilmemesi, yine
davaların birleştirilmesi, yargılamaların
uzatılması
Buna ilişkin birçok usuli eksiklik
sıralanmış ve Yargıtay bunları bozma gerekçesi
yapmış. Peki, Yargıtayın burada belirttiği bozma
gerekçeleri şu anda Türkiyede binlerce dava dosyasında uygulanmıyor
mu? Uygulanıyor. Birçok dava dosyasında usulsüz telefon dinlemeleri,
yine aramalar, yine avukatların savunma hakkının
kısıtlanması, sanıkların savunma hakkının
kısıtlanması, hızlı yargılamalar, davaların
birleştirilmesi devam ediyor. Ergenekon davasında verilen bu hukuki
kararın en azından usul açısındaki eleştirilerin,
Yargıtay kararının bütün davalara uygulanması gerekiyor.
Ama tabii Ergenekon davasında bir iktidar savaşı vardı.
Yani iktidar savaşına yargı ve hukuk alet edilmişti.
Asıl mesele orada.
Biz, Ergenekon davaları
açıldığında da söyledik. Birkaç boyutu var. Bir boyutu,
tabii ki mağduriyetler, çok büyük mağduriyetler
yaşatıldı; insanlar suçlu-suçsuz, iddiaların vasfına,
niteliğine bakılmadan birçok kişi torba olarak o davalara
konuldu, sonra bunlar ayıklanırken daha büyük mağduriyetler
oluşturuldu. Bu doğru ve şu anda Yargıtay kararıyla,
bu cadı avına dönüşen operasyonlar bir nebze de olsa
durdurulmuş olabilir ama bu mağduriyetler davanın
esasını gözümüzden asla kaçırmamalı. Nedir o esas? Bir
kere, burada, kim Şu anda Türkiyede bir derin devlet yoktur. diyebilir?
Kim, 1990lı yıllarda kontrgerilla faaliyetleri ve on binlerce
insanın faili meçhul cinayetlere gitmesinin doğrudan derin devletle
ilişkilenmelerle, Ergenekon ve benzeri yapılanmalardan
bağımsız olduğunu iddia edebilir. Bir kere, burada toplumun
bütün o hukuksuzluklara rağmen, o siyasi hesaplaşma
dışında bunları öğrenmeye hakkı vardır.
Gerçekten bu beklenti, yani davalarda ciddi mağduriyetlerin ortadan
kaldırılması olumlu olmakla birlikte, fakat toplumun hukuk ve
adalet beklentisi siyasi çekişmelere araç edilmiştir ve bu çok
korkunçtur Türkiye toplumu açısından. Hakikatler açığa
çıkarılmadı bu davalarda. Geçmişle yüzleşmeye olanak
verecek yargılamada argümanlar kullanılmadı ve kullanılmasına
da izin verilmedi.
Neydi? Gerçekten Ergenekon davasında ve
diğer davalarda yargılananların dava dosyalarında,
90lı yıllarda işlenen insanlığa karşı
suçlar dava konusu yapılmadı. Ben isim isim o davada yargılanan
bazı sanıkların -kişilik hakları sebebiyle isim vermek
istemiyorum yoksa hepsini çok iyi biliyorum- onlarca cinayetten sorumlu
olduğunu biliyorum. Şırnakta, Diyarbakırda, Siirtte,
Cizrede, Mardinde, Nusaybinde o dönemdeki askerî statüde konumlanmalarda
olan kişilerin işledikleri cinayetler o dava dosyasına bütün
çabalarımıza rağmen dâhil edilmedi. Aslında işin
esası buydu. İktidar partisi kendisine karşı oluşan
fiilleri önlemeye çalıştı, engellemeye çalıştı.
Sorun, gerçekten onların işledikleri suçlar değildi,
onların işledikleri suçların açığa çıkması
değildi.
Levent Ersöz ismini sadece vereceğim,
bilindiği için veriyorum, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz
kaybettirildiğinde Silopide, Jandarma Alay Komutanıydı ve 2
kişi kaçırıldıktan sonra hâlâ akıbetleri bilinmiyor.
Ama ona tek bir soru sorulmadı bu konuda. O dönemde, görev
yaptığın sırada bunlar nereye gitti, nasıl kayboldu?,
onun buna ilişkin sorumluluğu tartışılmadı bile.
Buna ilişkin binlerce ölüm örneği, cinayet örneği, faili meçhul
örnek verebilirim.
Yani özcesi şunu demeye
çalışıyoruz: Ergenekon davaları bir siyasi rüzgârdı,
Hükûmet kendi lehine çevirmek istedi. Şimdi anlaştığı
için Ergenekonla başka bir yöne evrildi bu iktidar
paylaşımı ama sorun Kürtler olunca, Kürt halkı olunca,
Kürtlere karşı işlenen suçlar olunca iktidarı da, maalesef
muhalefeti de diğer Ergenekon ve benzeri yapılanmalarda
ortaklaşıyorlar, aynı kararda buluşuyorlar; Ergenekon
davaları bir kez daha bunu ortaya koymuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ilk söz Bartın Milletvekili Yılmaz Tunça
aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde söz aldım, bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisiyle Ergenekon davasının
adli ve siyasi tüm boyutlarının açığa
çıkarılması için bir araştırma komisyonu
kurulması istenmekte ve grup önerisi olarak da bugünkü gündemde
görüşülmesi talep edilmektedir.
Ergenekon davası hepinizin de bildiği gibi
Yargıtay tarafından bozulmuştur. Bozma kararı
doğrultusunda dosya yerel mahkemeye gönderilecek ve yerel mahkeme
Yargıtay kararıyla ilgili olarak bir karar verecek. İki ihtimal
var, ya Yargıtay kararına uyacak ya da Yargıtay kararına
uymayıp eski kararında direnecek. Tabii, bunun, yerel mahkemenin
vereceği kararın, bizim şu aşamada bu kürsüden, ne
şekilde olacağını söylememiz hukuken mümkün değil.
Tabii, şu anda Ergenekon davası, bu açıdan baktığımız
zaman, görülmekte olan bir dava. Anayasamızın 138inci maddesi,
görülmekte olan bir davayla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde soru
sorulamayacağını, görüşme yapılamayacağını
amir, bunu hepimiz biliyoruz. Ancak, aslında kesinleşmemiş bir
dava olduğu için bu önerinin Anayasa 138 gereğince gündeme
alınamaması gerekir ancak şu anda gündeme alınıp
alınmamasını zaten konuşuyoruz, orada da hukuken bir mahzur
yok.
2007 yılında, tabii, bu davayla ilgili
Yargıtay kararı verdikten sonra epey görüşler sarf edildi; bu
Mecliste de, Genel Kurulda da görüşlerini açıklayanlar oldu. 2007
yılında İstanbul Ümraniyede bir gecekonduda el
bombalarının ele geçirilmesiyle başlayan Ergenekon davası
tam dokuz yıl sürdü. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay
16. Ceza Dairesi yerel mahkeme kararını, hem esastan bozdu hem
usulden bozdu.
Şimdi, bozma sebeplerine
baktığımız zaman...
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bir şey sorabilir miyiz?
BAŞKAN Soramazsın Özcan Bey, dinlemek
durumundasın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Davanın o zamanki
savcısı kim, merak ettim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O her zaman sorabilir
Başkan!
TANJU ÖZCAN (Bolu) Davanın
savcısını sordum sadece, ne oldu? Davanın
başsavcısını soruyorum hatta.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Adil yargılanma
ilkesinin ihlal edildiği; delillerin toplanmasında hukuka
aykırılıkların bulunduğu; tanıkların
dinlenmesinde, dijital verilerin incelenmesinde hukuka
aykırılıklar bulunduğu; terör örgütü kabulünde yeterli
kanaatin oluşmadığı; fiilî ve hukuki irtibat bulunmayan
davaların birleştirilmesinin hukuka aykırı olduğu;
birleştirilen Danıştay saldırısı
davasının ayrılması gerektiği; eski Genelkurmay
Başkanının Yüce Divanda yargılanması gerekirken yerel
mahkemede yargılanmasının bozma sebebi olduğu
Ve
başka bozma sebepleri de var ama ana hatlarıyla bozma sebepleri
bunlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, öncelikle
şunu ifade edelim: Ülkemiz çok partili sisteme geçtikten sonra
çeşitli darbe girişimleriyle
karşılaşmıştır. 1960 darbesi, 1971
muhtırası, 1980 darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, 27 Nisan
bildirisi bugün 27 Nisan, tam yıl dönümündeyiz- ve çok sayıda darbe
teşebbüsü ülkemizde gerçekleşmiştir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Peki, Ergenekon darbe
teşebbüsü müymüş?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Hepimizin mutabık
olduğu bir gerçek vardır ki Türkiye çok yakın tarihe kadar
askerî darbelerin ve askerî vesayetin konuşulduğu bir ülkedir. AK
PARTİ kurulduktan ve iktidara geldikten sonra darbe girişimleri hep
konuşuldu; bildiriler, parti kapatma davaları ülkemizin gündeminde
hep yer aldı. 2007 yılında İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca başlatılan ve adına da
Ergenekon davası denilen soruşturma ve kovuşturmalar
hakkında bugüne kadar herkes değişik görüşler ifade etti.
Bu davada 23 ayrı iddianame birleştirilerek 270 civarında
sanık yargılandı. Darbe teşebbüsünde bulunanların ilk
kez yargı önünde hesap veriyor olması, bu davalara olan kamuoyu
desteğini de beraberinde getirdi. Hatta davaya değişik
kesimlerden müdahillik talepleri oldu.
Cumhuriyet Halk Partisinden şu anda
milletvekili olan Sayın Sezgin Tanrıkulu sizin Genel Başkan
Yardımcınız ve bu davaya müdahale talebinde bulundu. Yine,
Cumhuriyet Halk Partisinin şu andaki milletvekili Sayın Selina
Doğanın eşi müdahil avukatı olarak bu davada yer aldı.
LEVENT GÖK (Ankara) Yılmaz, kaç tane
sanık var orada?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Yine, bu seçimlerde
Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili adayı olan Sayın Ali
Balkız bu davaya müdahale talebinde bulundu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hangi gerekçeyle bulunmuş,
baktın mı ona?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Alevi Bektaşi dernekleri
federasyonları, Çağdaş Hukukçular Derneği gibi çok
sayıda kişi ve STKlar da bu davaya müdahale dilekçesi verdiler.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hangi gerekçeyle bulunmuş?
İlker Başbuğla ilgili mi bulunmuş? Neyle ilgili
bulunmuş?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Davanın uzun sürmesi,
birbirleriyle ilgisi olmayan olaylar arasında irtibat kurularak aynı
dava kapsamına alınması ve dava sırasında adil
yargılanma ilkesini ihlal eden olayların gerçekleşmesi, başlangıçta
kamuoyu desteği olan bu davanın
sulandırıldığı ve amacından
saptırıldığı izlenimini herkeste uyandırdı.
Dava dosyasında
TANJU ÖZCAN (Bolu) Davanın savcısı
ne oldu?
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Savcı nereye
gitti? Davanın savcısıyım. diyen adam nereye gitti?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Geleceğim oraya, biraz dinle,
sabırlı ol biraz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Oraya bir gel, merak ediyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Dava dosyasında
birtakım suçlar ve suçlular vardır.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Soruya cevap
vermiyorsun ama.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ancak, davanın
görülmesi sırasındaki hukuk ihlalleri bu suçları ve
suçluları gölgede bırakmış, yargılamayı yapanlar
darbecileri yargılama saikinden ayrılarak farklı bir saikle
hareket etmeye başlamışlardır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tamam işte biz
de onu söyledik, siz savundunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Dava devam ederken
sanıkların uzun tutukluluk süreleri gündeme gelmiştir.
Bakın, o mağdurlardan karşımızda oturanlar var,
Sayın Balbay bizi dinliyor. Uzun tutukluluk süreleri gündeme geldiğinde
bunu çözen de yine AK PARTİ iktidarı olmuştur.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayenizde
yattılar, sayenizde!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) O teklifi buraya
sunduğumuzda yine biz muhalefetin hayır kampanyasıyla
karşı karşıya kaldık.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Davanın
savcısıyım. diyordu sizin o zamanki Genel
Başkanınız!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkını getiren AK PARTİ iktidarıdır.
ATİLA SERTEL (İzmir) O zindanları
dolduran sizsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ama muhalefet, bireysel
başvuru hakkı getirilmesin diye meydan meydan dolaşıp
Anayasa değişikliğine hayır kampanyası
yapmıştır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Kardeşim, hiç
boşuna anlatma! Üç yıl, dört yıl boyunca burada insanların
ölümüne sessiz kaldınız. 6-7 kişi orada öldü. Türkan
Saylanın gölgesi üzerinizde.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Genelkurmay
Başkanının Yüce Divanda yargılanabileceğine
ilişkin Anayasa değişikliğini yine AK PARTİ
iktidarı yapmıştır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) O hasta insanları
evlerinden aldınız, arkalarından alkışladınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakın, bu
yargılamayı yapan yargı mensuplarıyla ilgili olarak
şikâyetleri HSYK hiç gündeme almamıştır,
değerlendirmemiştir.
ATİLA SERTEL (İzmir) İnsanlar
canını kaybetti, evladını kaybetti. İnsanlar
evlatlarını kaybettiler, acımasızca seyrettiniz,
acımasızca!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) O HSYKnın
yapısını değiştiren benim imzamla buraya teklifi
getirdik- teklifi getirdiğimizde siz kıyameti kopardınız,
kıyameti; en çok Cumhuriyet Halk Partisi itiraz etti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Şu savcıya bir gelsene
artık, savcıya.
ATİLA SERTEL (İzmir) Savcıya gel,
savcıya.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurulunun o yapısını değiştirmemiş olsaydık,
bugün, Ergenekon davasında bırakın bozmayı, onama için
talimat bekleyen hâkimleri görecektiniz. İşte bu HSYK
yapısındaki değişikliğe
ATİLA SERTEL (İzmir) Zekeriya Öze araç
yolladınız siz, araç!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakın, aslında özür
dilemeniz lazım. Yani Niye karşı geldik biz bunlara? demeniz
lazım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz onu 17-25
Aralık için getirdiniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Şu savcıya bir gelsene.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yargıdan vazgeçtik,
vicdanınızı soruyoruz biz, vicdanınızı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakın, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasıyla ilgili yasa teklifi
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bir vicdanlı ol be
kardeşim!
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Yerinizi belli edin,
yerinizi! Hangi yargının arkasındasınız?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyelim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, hatip bizi
tahrik ediyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yüzlerce insan
tutuklandı, onlarcası öldü.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine getirildiğinde yine karşı çıkan siz oldunuz, AK
PARTİnin oylarıyla geçti.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, neye karşı
çıktık Allahını seversen?
ATİLA SERTEL (İzmir) Vicdanınla
konuş, vicdanınla.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Vicdanınla
konuş. Bırak, senin yargın margın yok.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakın, o dinleme, delillerle
alakalı
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ne delili be?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
birtakım düzenlemeler
burada yapılırken, gece saat 4.30a kadar burada o yasanın
görüşmelerini gerçekleştirdik.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Gece 4.30da Türkan
Saylanı tutukladınız, 4.30da evinden hasta kadını
aldınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Sadece AK PARTİli
milletvekillerinin oylarıyla o yasa kabul edilmiştir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Şu savcıya bir gel.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, şunu
söylüyorsunuz: Sayın Cumhurbaşkanımız, o dönemin
Başbakanı Bu davanın savcısıydı. diyorsunuz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kendi söyledi.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Biz demiyoruz, o
söylüyor. Kendisi söyledi, kendisi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) E, siz de
Avukatıydık. dediniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Evet.
ATİLA SERTEL (İzmir) Evet,
avukatıyız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Evet, hâlâ
avukatıyız. Siz Savcısıyız. demiyor muydunuz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve bakın, Sayın
Cumhurbaşkanımız, o dönemin Başbakanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan ne dedi biliyor musunuz? Sayın İlker
Başbuğ tutuklandığında Sayın İlker
Başbuğa terör örgütü mensubu demek ciddi bir
yanlıştır, bu affedilemez. Şu anda bulundukları makam
itibarıyla kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları
affetmez. Türk Silahlı Kuvvetleri terör örgütü değildir.
demiştir.
Değerli milletvekilleri, Ergenekon
soruşturması ile 17-25 Aralık soruşturmasını
başlatan savcılar aynı savcılardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Aranız bozuldu, ondan.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ergenekon
soruşturmasını sürdürürken bu savcılarla ilgili
söylediklerinize bir bakıyoruz, 17-25 Aralık
soruşturmasını başlattıklarında, Bu
savcılar, devlette tecrübeli savcılardır, bunlar yalan
söylemez. diyen bir Ana Muhalefetin Genel Başkanını gördü bu
Türkiye.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bizi siyaseten
yakaladılar, sizi para üstünde yakaladılar.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu çifte standarttan
kurtulalım.
Bakın, nasıl Ergenekonda deliller hukuka
aykırı olarak toplanmışsa 17-25te de aynı
şekilde toplanmıştır. Hukuka aykırı delillerle
soruşturma, birbirleriyle irtibatı olmayan olaylar bir araya
getirilerek yargılama saikiyle değil de farklı bir saikle hareket
eden bir paralel devlet yapılanmasını Türkiye bu davalar sonunda
görmüştür.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Güzel
kardeşim, biz onu daha önce de gördük. Paralel var. dedik, kabul
etmediniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, HDP grup önerisi
Evet, bu davalar kesinleştikten sonra,
devlet içerisinde yapılanma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
paralel devlet
yapılanmasıyla ilgili elbette ki burada önergeler verilebilecektir
CEYHUN İRGİL (Bursa) Paralel de bize mi
paralel? Size paralel. Adı üstünde, paralel işte, yan yana
gidiyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
ve bu önergeler, dava
kesinleştikten sonra da Meclisin gündemine alınacaktır diyor
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ya, bu paralel
nasıl bir şey kardeşim? İki düz çizgi değil mi? Biri
terör örgütü olunca öbürü ne oluyor?
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Paralel yapı
da araştırılsın kardeşim,
araştırılsın! Örtülmesin üzeri, paralel yapı da
araştırılsın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı konuşmasında,
konuşmasının amacı dışına çıkarak
Cumhuriyet Halk Partisinin kimi milletvekillerinin bu davaya müdahil
olmasından da bahsetmek suretiyle bu davaya katkı verdiğimizi
ve
BAŞKAN Sayın Genel
Başkanınızdan da bahsetti sizin.
Buyurun, kim konuşacak?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Tanju Özcan
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Tanju Özcan,
sataşmadan iki dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Özcan, lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İmkânı
var mı?
BAŞKAN Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Vallahi, biz hayretle izledik bu
konuşmayı. Böyle bir şey olamaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, niye hayretle
izliyorsun ya?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Gerçekleri
görünce hayret ediyorsunuz, değil mi?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hani, biz, sizin birçok
konuda çark ettiğinizi çok gördük ama yani, burada konuşurken
konuşmacının, en azından, yüzünün
kızarmasını bekledik.
Değerli AKP milletvekilleri, sizin genel
başkanınız, hâlen de fiilî genel başkanınız gibi
davranan zatımuhterem çıkıp
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Çarkta
meşhursunuz siz, çarkta.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Senin genel
başkanın kim?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Meclis kürsüsünden, grup
toplantısında Ben bu davanın savcısıyım. dedi
mi demedi mi, dedi mi demedi mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Demedi, Ben bu
davanın savcısıyım. demedi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bütün savcıların
arkasında olduğunu defalarca söyledi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Demedi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Samimi değilsiniz.
Bakın, bu el
bombaları ilk, daha, gecekonduda bulunduğunda Bunun arkasından
neler çıkacak, bak. dediniz. Bu tezgâhı önceden kurmuşsunuz siz
zaten. Bu tezgahı kurdunuz ve sonuna kadar da bunun takipçisi oldunuz.
Şimdi, ben şunu söylüyorum: Burada
konuşmacı öyle bir şey söyledi ki, Bize minnettar olmanız
lazım. dedi, Ergenekon sanıklarının bize minnettar
olması lazım. mealinde bir şey söyledi.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Doğru
söylüyor. Bu kanunları düzelten yine biziz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ya, hiç mi utanma
kalmamış, hiç mi sıkılma kalmamış?
Bakın, şunu ben özellikle söylemek
istiyorum: 17 ve 25 Aralık soruşturmaları olmasaydı
-iddialı bir şekilde söylüyorum- bugün bu davanın
sanıkları hâlen cezaevinde olurdu, bunu biliyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bununla ilgili kaç
tane düzenleme getirdik Meclise.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bir de hukukçusunuz
Yılmaz Bey, şunu bilmeniz lazım: Davaya o müdahil olmuş, bu
müdahil olmuş; Ergenekon davası dediğiniz dava kaç davadan
oluşuyordu biliyor musunuz, kaç dava birleştirildi orada? Cumhuriyet
gazetesine bomba atan sapığı da bu davaya dâhil ettiniz,
aynı örgüte dâhil ettiniz, siyasi söylemleri sebebiyle bedel ödeyenleri de
aynı davaya. Onun içinde Marksist kökenli insanlar da vardı, eski
Ülkü Ocakları Başkanı da vardı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Genelkurmay
Başkanından onbaşıya kadar herkes davadaydı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hiç unutmam, o davada bir
eski Ülkü Ocakları Başkanı sanık dedi ki: Askere giderken
Ergenekon terör örgütü diye bir örgütü okudum gazeteden -askerde bunu
gözaltına almışlar- o gün öğrendim ki ben de o örgütün
üyesiymişim meğer. Yazıklar olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, sataşma var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Söylediğim sözleri
çarpıtarak çark ettiğimizi ifade etti. Dolayısıyla 69a
göre, sataşma vardır, iki dakikalık söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Yılmaz, senin sözlerin
Sayın Başkan, hatibin sözlerine cevap
verildi, sataşan hatip.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunç.
İki dakika size de süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de
hakkımızı saklı tutuyoruz Sayın Başkan,
sataşma hakkımızı saklı tutuyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Allah kimseyi senin
durumuna düşürmesin, çok zor ya, bunu savunmak zorunda
TANJU ÖZCAN (Bolu) Allah kimseyi bu duruma
düşürmesin. Ya, Bülent bile bu duruma düşmedi.
ATİLA SERTEL (İzmir) Allah sana
yardım etsin kardeşim. Ya, bu Ergenekon
2.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, benim konuşmam açık,
Ergenekon davasıyla ilgili görüşlerimi ifade ettim ve kararı
değerlendirdim, hem Yargıtay kararını hem yerel mahkeme
kararını; bu davanın başlangıcındaki kamuoyu
desteğinin nereden ileri geldiğini, bunu söyledim ve ardından da
Yargıtayın bozma gerekçelerini sizlere açıkladım ve daha
sonra da 17-25 Aralık, sizin sürekli arkasında durduğunuz bu
soruşturma ile Ergenekonu yürüten yargı mensuplarının
aynı kişiler olduğunu ifade ettim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Aranız bozulduğu için
oldu, onu da söylesene.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ancak burada gelip benim
sözlerimi çarpıtarak, hiç bunların bir tanesine değinmeden
sadece demagoji yapıyorsunuz. Bakın, bu davalardaki gerçek ortaya
çıktıktan sonra AK PARTİ olarak biz on yıllık uzun
tutukluluk süresini beş yıla indirmedik mi?
ERKAN HABERAL (Ankara) On yıllık
tutukluluk yok, iki yıllık var. Yanlış bilgi
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkı olmasaydı, o on yıllık uzun tutukluluk
süresi beş yıla inmeseydi Sayın Haberal, Sayın Balbay,
Sayın Özkan bugün Mecliste olabilirler miydi? Olamazlardı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ali Tatar nerede,
Türkan Saylan nerede? Ali Tatar öldü, Türkan Saylan öldü, bir sürü insan öldü!
Onlar ne olacak? Adli cinayetler ne olacak? Vicdansızsınız siz
kardeşim!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bunlara siz hep
Hayır. dediniz. Eğer sizin itiraz ettiğiniz Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısındaki değişiklikleri
biz gerçekleştirmemiş olsaydık -sizin tüm
itirazlarınıza rağmen bunu başardık ve
gerçekleştirdik- eğer bunu gerçekleştirmemiş olsaydık
şimdi o HSYK devam edecekti ve o yargılamayı yapan savcı ve
hâkimler de orada duracaktı ve Yargıtaydaki yapı da aynı
şekilde devam edecekti, Ergenekon davası bugün Yargıtay
tarafından onanmış olacaktı. Ben bunu anlatıyorum.
Niye anlamak istemiyorsunuz?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ
olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Başkan,
cevap hakkı
BAŞKAN Bir saniye
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Özcanı dinliyorum, bir saniye.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hatip konuşmasında
Demagoji yapıyorsun. demek suretiyle açık bir sataşmada
bulunmuştur. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
Demagoji yapmayın ama bu polemikleri
kapatalım artık. Lütfen Sayın Özcan, yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
3.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben az önce demagoji anlamına gelebilecek hiçbir şey
söylemedim, tespitte bulundum sadece. Ya, elinizi vicdanınıza koyun,
söyleyin. Şunu söyledim: O zamanki hukuki Genel Başkanınız,
hâlâ da fiilî Genel Başkanınız olan Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıp grup toplantısında Ben bu davanın
savcısıyım. dedi mi demedi mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Demedi, öyle
demedi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ne demektir Ben bu
davanın savcısıyım. demek? Ben bu iddiaların
arkasındayım. demektir. Dedi mi bunları demedi mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Okuduğunu
anla önce, öyle demedi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ne oldu? Efendim,
işte, aynı soruşturmayı aynı savcılar
yapmış. Ya, siz o savcılarla, paralel yapı
dediğiniz o cemaatle zaten yıllarca kol kola yürüdünüz. Aranıza
ne girdi bilmiyoruz, rant ilişkisi mi, başka bir şey mi?
Aranız bozulduğu için şimdi diyorsunuz ki: Aynı
savcılar bu soruşturmayı da yürüttü.
Arkadaşlar, bir de şunu söyleyeceğim,
tabii Sayın Balbay burada, onun adına konuşmak bize düşmez
doğrudan ama
BAŞKAN Birazdan Sayın Balbay
konuşacak, siz kendi adınıza konuşun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
öyle bir şey söylüyor
ki: Bakın, biz bu kararları almasaydık -ki itiraz etmedik biz
birçoğuna- bugün Sayın Balbal, Sayın Özkan, Sayın Haberal
milletvekili olarak burada bulunamazdı. diyor. Sanki
milletvekilliğini onlara siz lütfetmişsiniz gibi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Değişiklik
yapmasak olamazdı. dedim. Allah allah.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hepiniz gibi onlar da Türk
milleti tarafından seçildi, halkımız tarafından seçildi
Parlamentoya gönderildi. Onların asıl
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hukuki düzenlemeden
bahsediyor, çarpıtma.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunu söyleyeceğinize
çıkıp buradan Sizin üç yıl süreyle milletvekilliği
görevini yapamamanızın vebali bizdedir, sizden halkımız
adına özür diliyoruz. demenizi beklerdik.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Alakası yok be!
Hukuki düzenleme yapıldı, ne alakası var! Çarpıtma
lafları ya!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ama nerede sizde o vicdan,
nerede sizde bunu söyleyecek o yürek!
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çarpıtma, hukuki
düzenleme yapıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Cevap vermeye gerek
duymuyoruz Sayın Başkan.
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Başkan,
cevap hakkı var efendim.
BAŞKAN Evet, Sayın Haberal, tabii size
bir dakikalık yerinizden söz vereyim.
ERKAN HABERAL (Ankara) İki dakika efendim,
cevap hakkı var.
BAŞKAN Buyurun efendim size
ERKAN HABERAL (Ankara) Efendim, yanlış
bilgi verdi Sayın Tunç, düzeltmem lazım, lütfen.
BAŞKAN Peki Sayın Haberal,
sataşmadan dolayı iki dakika söz veriyorum. Siz de lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyin.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
20.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN HABERAL (Ankara)
Sataşmayacağım tabii ki.
Efendim, Sayın Tunç bir defa yanlış
bilgi verdi babamla ilgili. Babam on iki yıl ceza aldı, uzun
tutukluluktan çıkmadı. Uzun tutuklulukla ilgili mahkemedeki hâkimleri
dava etti, 9 tane hâkim bu işten Yargıtay tarafından
cezalandırıldı, bir.
İkincisi davanın özüne dönersek, bu
davanın isminin Ergenekon olması kafadan yanlıştı
zaten, Bu davada askerleri darbe teşebbüsü adı altında
yargılarken karşısına PKKnın teröristlerini,
itirafçılarını tanık diye, gizli tanık diye
çıkarttırırsanız bu üçüncü en büyük hataydı. Dördüncüsü,
muhalifleri
YIMAZ TUNÇ (Bartın) Onu biz yapmadık,
yargı yaptı.
ERKAN HABERAL (Devamla) Ben anlatıyorum,
genel anlatıyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yargı
ERKAN HABERAL (Devamla) Yargıya da
geleceğim.
Muhalifleri siz bu torbanın içine koyup
sevmediğiniz muhalifleri o gün gazete manşetlerinde verdiyseniz bu da
bir hataydı. Bakın, sadece bir şey söyleyeceğim: Şu anki
gazeteciler, size yandaş yazanlar, size taraf yazanlar -Yandaş
dedim yandaş diye isimlendirdikleri için, ben öyle düşündüğüm
için de demedim bunu- bu insanlar on yıl sonra aynı sebepten
yargılanabilirler. Mustafa Balbay da, Tuncay Özkan da bugün yazılanların
onda 1ini, hatta yüzde 1ini de yazmamışlardır.
Yargılanan hâkimleri söyledim. Uzun
tutuklulukla ilgili bir şey söyleyeyim: Tamamen yanlış bilgi
verdiniz; uzun tutuklulukta on yıldan beş yıla
düşürmediniz, uzun tutukluluk iki yıl, terör suçlarında
artı iki yıldı, tam tersi, siz artırdınız, bunu
beş yıla çıkardınız. On yıl diye bir tutukluluk
süresi...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Özel yetkili
mahkemelerdi.
ERKAN HABERAL (Devamla) Özel yetkili mahkemeleri
zaten siz kurdunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) DGMleri
kaldırdık.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Onu biz
kurmadık ki!
ERKAN HABERAL (Devamla) Bakın, siz
kaldırdınız, yerine başka isimle başka şeyleri
kurdunuz Sayın Tunç. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sınırsızdı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sınırı kaldırdık, sınırı.
ERKAN HABERAL (Devamla) Bu işi, bakın,
Ergenekon konusunu -biz burada acısını çektik- en çok
konuşması gereken biziz; biz susuyoruz, başkaları
konuşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Devamla) Sayın Balbay susuyor.
Bakın, şurada bir insan var, dikkat edin ona. Atila Beyi ben orada
tanıdım, o mahkemede tanıdım. Biz orada o salona girmek
için beraber tekme tokat mücadele ettik, ikimiz orada coplandık. Orada
tanıştık, daha önce de bir mazimiz yoktu. Anlatmak gerekirse
anlatırım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Haberal.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
22/4/2016 tarihinde, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Ergenekon davasının öncesi ve
sonrası ile birlikte iktidar ilişkilerinde araç olarak
konumlandırılması ve Ergenekon davası süresince
yaşanan mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisi lehinde ikinci söz İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin
önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, tabii, benden önceki arkadaşlar çok
değişik boyutlarıyla konuyu dile getirdiler. On dakikaya
bunların hepsini sığdırmak gerçekten zor ancak ben birkaç
kesiti paylaşarak sizleri tekrar düşündürmeye ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin hukukla imtihanını yeniden gözden geçirmeye
çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, bu, Yargıtayın
gerekçeli kararı. Bu kararı hepinizin dikkatle okumasını
diliyorum. Hukukçu olan, olmayan herkesin çok kolay anlayabileceği bir
şekilde, böyle bir davanın olamayacağını, hukukun
böylesine katlinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini vurguluyor ve
bu dava hem esastan hem de usulden öylesine lime lime ediliyor ki bugün öteki
mahkemelerimizde, hukukun genel anlamda Türkiyede tesis edilmesi için
gerçekten rehber olabilecek nitelikte. Tabii, ben buradaki uyarıları,
mahkemenin bozmalarını okurken hiçbiri bana yabancı gelmedi
çünkü hepsini yaşadık ve hepsi bizim gözümüzün önünde
Mahkeme heyeti
bu salonda çıkan yasalarla hukuku katletti.
Pek çok verebileceğim örnek var ama Adalet ve
Kalkınma Partisinden konuşan arkadaşlarımızın da
dikkatine sunmak isteyeceğim bir husus var. Sadece bir yasadan örnek
vermek istiyorum arkadaşlar. Mahkeme heyeti istediği sanık
hakkında istediği kararı veriyor ve sanıklar bu salondan
sizin çıkardığınız yasalarla
Eğer büyük bir
zarar görürse ve bir üst mahkeme tarafından Evet, bu sanık zarar
görmüştür. denirse, bunun tazminini o hâkim ve savcı ödüyor; yasa
bu. Ergenekon davası sürerken, pek çok sanık, hakkının
yendiğini, uzun tutuklulukları dikkate alarak mahkemeye
başvurdu. Biraz önce Sayın Haberal vurguladı, Mehmet Haberalla
ilgili de 8-9 karar çıktı.
Sayın milletvekilleri, mahkemelerin o
yanlış kararları üzerine hemen yasa değişti ve dendi
ki: Hâkim ve savcılar sanığın aleyhine, onu zarara
uğratan kararlar verdiğinde bir tazminat söz konusu olursa devlet
öder. Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine sesleniyorum: Böyle
bir yetkiyi alan hâkim ve savcı ne yapmaz arkadaşlar? Ne yapmaz?
Çünkü hangi kararı alırsa alsın bunun cezasını devlet
ödeyecek. Nitekim, biz Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasını
hatırlattığımızda gözümüzün içine baka baka aynen
şunu söylediler arkadaşlar: Evet, yasa öyle diyor ama biz bunu
uygulamayacağız. Sevgili Atila Sertel bunların pek çoğunda
salondaydı, hatta birkaçında dayanamayıp hâkimlerle de
görüştü ama onlar yine uygulamanın böyle olacağını
düşündüler.
Yine, bir örnek daha
vereceğim sayın milletvekilleri. Bu salondan, buradan çıkan
kararlarla bizler çok kolay tutuklandık çünkü makul şüphe diye bir
gerekçeyle, başka bir şey yok. Konu 17-25 Aralık olunca buradan
yasa çıktı sayın milletvekilleri, kuvvetli delile dayalı
makul şüphe yani başına kuvvetli delil koydunuz. 17-25
Aralık etkisi geçince tutuklamaları tekrar
kolaylaştırdınız. Yani, Ergenekon davasının bütün
yasaları bu salonda çıktı. O dönemde, Sayın Erdoğan
Bizim abdestimizden şüphemiz yok, namazımızdan da şüphemiz
yok. demişti. Sayın milletvekilleri, deyim yerindeyse,
Yargıtayın bu kararı abdestinizi bozdu. Bundan sonra o abdestle
namaz kılamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Gelin, bu abdesti yeniden alın, Bu davanın biz
başında yoktuk, sonrasında yeni yasalar çıkardık.
demeyin. Bu dava gerçekten asrın davası sayın milletvekilleri.
Hukukun nasıl katledileceğinin, hukuk dışı
uygulamaların nasıl hukukun içine katılacağının
pek çok örneği var burada.
Yine, burada, bu davanın
savcısı Zekeriya Öz öylesine keyfî sorular sordu ki sayın
milletvekilleri, örnekler saatler sürer. Ama o Zekeriya Özün
kullandığı makam aracı, Erdoğanın
zırhlı aracıydı arkadaşlar. Erdoğanın,
Başbakanın zırhlı aracını kullanan, her türlü
hırslı kararı alır, aldı da.
Ve şimdi, bu
aşamadan sonra, gelin Yargıtayın bu kararının
devamında, Ergenekon üzerinden yaşanan bu hukuksuzlukların bir
daha yaşanmaması için, sizi de -yeri geldikçe söylüyorsunuz, tarihle
yüzleşmek, geçmişinizle yüzleşmek- ben, Adalet ve Kalkınma
Partisinin hukuk uygulamalarıyla yüzleşmeye
çağırıyorum sayın milletvekillerim.
Burada usul hataları
Şöyle bir şey, bir
örnek daha vermeden geçemeyeceğim: Tepeden mikrofonların
sarktığını düşünün bir mahkeme salonunda. 2 sanık
kendi aralarında konuşurken Heyetle ilgili bir söz söyledi. diye
hakkında dava açıldı. 20 sanık, sayın milletvekilleri,
mahkeme salonunda söyledikleri nedeniyle 2 ila 24 yıl arasında değişen
cezalar aldılar.
O nedenle, bu davaların,
Ergenekon davasının, evet, bütün yönleriyle
araştırılması ve hukukun nerelerde katledildiğinin
ortaya çıkarılması önemli ama bu gerekçede altı çizilen,
Türkiye'nin geçmişinde olup bitenlerle ilgili her türlü
araştırmaya ben de varım. Cumhuriyet Halk Partisi de biz de bu
konuda -biraz önce Sayın Gök de söyledi- demokrasiye her türlü müdahaleye
karşıyız ama hukuka müdahale de sayın milletvekilleri, en
az, demokrasiye müdahale kadar olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bu davalar
kapsamında yaşamını yitirenlerin pek çoğuyla ilgili
haberler çıktı kamuoyunda.
Bir de davalar boyunca, hem
sanıkların hem de yakınlarının pek çoğunun
uğradığı psikolojik, ruhi bozuklukların
ayrıntılarına girmiyorum bile ama ne yazık ki şu anda
sürmekte olan bu tartışma, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin,
sadece, Evet, başlangıçta olmuştu ama bizi
kandırmışlar, sonra yasaları değiştirdik.
demelerinden ibaret değildir bu olay. Bu davaların başında,
özellikle yine sizlerin çıkardığı Gizli Tanık
Yasası, sayın milletvekilleri, öylesine vahşi uygulandı ki
o salonlarda, özellikle sanıkların pek çoğu
Hatta, ben
bazılarının ölüm nedeninin o gizli tanıkların
ifadeleri olduğunu tahmin ediyorum.
Biz uyuşturucu kaçakçılarıyla
karşı karşıya geldiğimizde Biz on yıl
yatacağız, biliyoruz; sizinki belli değil. derlerdi. Çünkü,
bize gelen milletvekilleri -burada pek çok arkadaşımızı
görüyorum- Bu gelişimiz son geliş, artık
çıkacaksınız. diyorlardı, Çünkü daha fazla devam edemez.
diyorlardı ancak her seferinde davaların üzerine tekrar yeni davalar
eklendi ve bugünkü hâle geldi. Hukukta bir söz vardır: Usul, esasın
kapısıdır. Gerçekten, öncelikle usulde yapılan hatalar,
devamında davaların birleştirilmesiyle esasın da
bozulmasının sonucunu getirdi sayın milletvekilleri.
Ben bu aşamadan sonra kişisel olarak bir
özür ya da herhangi bir şey değil ama bu hukuksuzlukların bir
daha yaşanmamasının garantisi olarak herkesi hukuka uymaya,
hukukun evrensel ilkelerine saygı göstermeye çağırıyorum.
Örneğin, dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Alevilerle ilgili
çok güzel bir karar verdi. Ben de Adalet ve Kalkınma Partisinden Evet,
evrensel hukuk ilkelerine biz de uyuyoruz, zaten birkaç gündür
çıkardığımız yasalar bununla ilgiliydi,
uyacağız. demelerini beklerdim; henüz görüş belirtmediler.
Ancak özellikle, sayın milletvekilleri, Avrupa
katında çıkan yasalarda da o yanını da kısaca
vurgulamak istiyorum. Bizler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gittiğimizde, örneğin Mustafa Balbay, gittim, Kimdir Mustafa
Balbay? diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi soruyor. Sayın milletvekilleri,
hemen Adalet Bakanlığı, Danıştay cinayeti başta
olmak üzere bütün cinayetleri koyup Bu dosyadan yargılanıyor.
diyor. O zaman hukukun kişiselliği denilen en evrensel ilkeyi de bu
davalarda katlettiler sayın milletvekilleri. O yüzden şu anda
Yargıtayın aldığı kararı biz çok önemsedik.
Önümüzdeki günlerde bunun seyrini de sonuna kadar takip edeceğiz, ben en
kötü meclis bile kapalı bir meclisten iyidir diyen bir milletvekili olarak
burada bütün hukuksuzlukların önümüzdeki dönemde üzerine gitmeye devam
edeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukukun, bu ülkede
demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin tesisi için her şeyi
yapacağız ama sizler lütfen bu gerekçeyi bir kez daha okuyun ve
abdesti yeniden alın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bugün 27 Nisan
Sayın Balbay, onunla ilgili de bir cümle etseydiniz.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde ikinci ve son söz Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; HDPnin, Ergenekon davasının araştırılmasıyla
ilgili Meclis araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin
vermiş olduğu önerge aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
Ergenekon davasıyla ilgili tespit ve değerlendirmelerime geçmeden
önce sizleri kısa tarihimizde bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Türkiye, çok partili siyasi yaşama ilk defa 1946
yılında geçmiş, gizli oy, açık tasnif usulünde
gerçekleşen ilk seçim 1950 yılında
yapılmıştır. 1950 yılında yapılan bu seçimle
Türkiyede yirmi yedi yıllık tek parti iktidarı milletimizin
kahir ekseriyeti tarafından merkeze değil, çevreye
karşılık gelen Demokrat Partinin seçilmesiyle
sonlandırılmıştır. Türkiyede milletin
değerleriyle siyaset yapıp milletin diline ve duygusuna tercüman olan
Demokrat Parti 1950 ile 1960 yılları arasında üst üste seçim
zaferleri yaşayınca tek parti iktidarının sahibi CHP ve
onun asker, yargı, medya, sivil toplum kesimindeki destekçileri seçim
kazanamamalarına rağmen iktidarda olmalarını
sağlayacak alternatif arayışlarına girmişlerdir.
Nitekim bunun için de kendileri açısından en
kullanışlı yol asker ve yargı vesayetiyle darbeler
olmuştur.
Bu durum kısa cumhuriyet
tarihimiz boyunca tekrar edegelmiştir. 1960 darbesiyle Başbakan
asılmış, 1971 muhtırası yaşanmış,
1980de gencecik insanlar birbirine kırdırılarak darbeye zemin
hazırlanmış ve nihayetinde darbe gerçekleştirilmiştir.
1990lı yılların ilk yarısında yaptığı
görevden kendisine güç vehmederek faili meçhuller yaşanmış, 28
Şubat süreci bizzat aktörleri tarafından postmodern darbe olarak
tanımlanmış ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Cumhurbaşkanını seçeceği sırada 27 Nisan
muhtırası baş göstermiş, Türkiye tüm bu süreçte bir türlü
yerleşik demokrasiye geçemediği gibi milletten iktidarı emanet
alan siyasi partiler de zinde güçler karşısında sinmiş,
hiçbir varlık gösterememiş, cesaret ortaya koyamamıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi sormak
isterim: Ergenekon davasından önce bu ülkede Başbakan Menderes ve
arkadaşları asılmadı mı? Paşanın ifadesiyle
demokrasiye balans ayarı yapmak için Sincanda tanklar yürütülmedi mi?
Genelkurmayda verilen brifingler, arka kapıdan girip çıkmalar hep
yalan mıydı? Başbakan Erbakan
sıkıştırılıp Refahyol Hükûmeti istifaya
zorlanmadı mı? İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan sadece bir şiir okudu
diye görevinden alınıp hapse atılmadı mı? Ve son kertede,
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök emrindeki komutanlara Neler
yaptığınızı biliyorum. demedi mi? Telefon
görüşmelerinde Başörtülü biri Çankayaya çıkamaz, çıkarsa
başına şunlar şunlar gelir. sözleri sarf edilmedi mi?
Açılan 60 küsur İnternet sitesinde bu milletin dinine,
mukaddesatına küfür edilmedi mi? 367 garabetinde Ana Muhalefet Partisinin
Genel Başkanı Anayasa Mahkemesine parmak sallayarak Kabul etmezseniz
kaos çıkar. demedi mi? Bir gazete Genç subaylar rahatsız diye
manşet atmadı mı? Aynen, yaşanmış darbeler
öncesinde olduğu gibi Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi, Rahip
Santoro, Danıştay katliamı gibi katliamlar yaşanmadı
mı? Cumhuriyet mitinglerinde koca koca profesörler ellerinde Ordu göreve
pankartlarıyla yürüyüş yapmadılar mı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Hakan,
konuya gel!
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) 400 milletvekili
vermezseniz kaos çıkar. diyenler de var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Evet,
sayın milletvekilleri, tüm bu yaşananlar ve özellikle AK PARTİ
iktidara geldikten sonra baş gösteren bu olayların
yaşandığı bir atmosferde suç konusu, dikkat edin, cebir ve
şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmak
veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs etmek olan bir dava
açıldı ve o davaya Ergenekon Davası denildi. Düşünün, o
davadaki suç konusunun mağduru olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
gösteriliyor. Geçmişinde defalarca darbe yaşanmış bu ülkede
darbeye teşebbüs nedeniyle yargı harekete geçmiş. Bir evin
çatısında bombalar bulunuyor, bir soruşturma
başlatılıyor ve bu soruşturma aşamasında
ifadesine başvurulan bir kişi -altını çizerek söylüyorum
değerli arkadaşlarım- Susurluk kazasından sonra Mecliste
görüşüne başvurulmak üzere davet edilmiş ve bu daveti hiçe
sayıp bu davete icabet bile etmemiş bu kişi ifadeye
çağırılıyor. Ve o süreçte, Avrupa Parlamentosu bu
soruşturmanın Türk demokrasisi için çok büyük bir adım
olacağını söylemiş. Soruşturmayla birlikte ne kadar
darbe müzahiri parti, sivil toplum, akademik unsur varsa hepsi karşı
tarafta mevzilenmiş. Evet, ortam bu arkadaşlar, Ergenekon sürecine
hâkim olan atmosfer bu.
Sayın milletvekilleri, kim bilir, belki gerçek
olabilecek bir darbe teşebbüsüne karşı başlatılan bu
soruşturma toplumdan birçok kesimin desteğini arkasına
alınca sinsi bir yapılanma kendi ajandasını devreye alarak
bu davayı devlet içerisine çöreklenmenin bir aracı hâline
getirmiş, Genelkurmay Başkanını dahi bir terör örgütü
mensubu gösterme cüretine ulaşmıştır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kim
yapmış bunu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne
dediğini biliyor musun?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Savcı kim?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
milletvekilleri, Ergenekon davası süreciyle başlatılan devlet
içine çöreklenme yürüyüşü bugün farklı bir boyut
kazanmıştır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) CHP ile MHP
yaptı bunu değil mi!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hakan, sen Marsta
mı yaşıyorsun?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Recep Tayyip Erdoğan Ben
bu davanın savcısıyım. demeseydi o da bu cüreti kendinde
bulmazdı, yazıklar olsun!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bu davayı
kendi amaçları için devleti dizayn etme aracına dönüştüren
aktörler, savcılar, hâkimler kendilerini kamufle ederek soluğu yurt
dışında almışlardır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ortada
bir darbe mi var, millî orduya kumpas mı var, onu söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Karar
verin, karar!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Hükûmet bu
düzenbazlara karşı kıyasıya mücadele vermektedir. Ancak, o
gün Ergenekon davasının karşısında konumlananlar ne
hazindir ki bu davanın aktörleriyle canciğer kuzu sarması
olmuşlardır arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
öylesiniz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Devreler
gitti, devreler yandı gerçekten!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) İş
son zamanlarda bu davanın savcısı ile ana muhalefet partisinin
liderinin birbirlerine güzelleme yapacak zirvesine
ulaşmıştır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bu davanın
savcısı kimdi, asıl savcısı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Kemal
Kılıçdaroğlu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Recep Tayyip Erdoğan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Davanın
savcısı sarayda oturuyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi,
dikkat buyurun değerli arkadaşlar, bakın, çok önemli.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama
bir nefes al, nefes al.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Nefes al,
nefes al.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Balbay, Sayın Dursun Çiçek; çok önemli, dikkat edin. Şimdi dikkat
buyurun değerli arkadaşlar. Tarih, 9/1/2014. Sayın
Kılıçdaroğlu, benim de seçim bölgem olan Bursada. Zekeriya
Özün Tehdit edildim. sözleri üzerine şöyle bir açıklama
yapıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kim diyor, bir daha
söyle, kim diyor onu?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Kemal
Kılıçdaroğlu.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Arkadaşlar, zor duyuyorlar da bir daha söyle.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlarınız dinlemek isteyebilir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama
nefes al bir, yavaş yavaş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Zekeriya Öz,
uzun yıllar devlet hizmeti görmüş, devlete hizmet vermiş
birisi. Kim diyor? Kılıçdaroğlu. Yalan söylemesine gerek yok.
Eğer Başbakan beni tehdit etti, 2 kişiyi gönderdi. diyorsa
büyük olasılıkla doğrudur. Sayın Başbakan bizi tatmin
eden bir açıklama yapmadığı sürece Özün
açıklamalarına itibar edeceğiz. Kim? Ergenekon
savcısı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Ne var bunda Hakan, ne var
bunda?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bu ne
şimdi arkadaşlar, bu ne?
LEVENT GÖK (Ankara) Ne var bunda?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ne anlıyoruz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ergenekon
davasının savcısı Öz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bundan ne
anlıyoruz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - O zaman siz
Ergenekona da itibar ettiniz, o zaman Ergenekona da itibar ettiniz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hakikaten ne
anlıyorsunuz bundan?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ya milleti
niye kandırdınız, niye gerçekleri gizlediniz? Söyleyin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Başbakan açıklama
yaptı; nasıl suçlu?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Tayyip
Erdoğan ne dedi Zekeriya Öze, bir de onu söyle.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ben
savcısıyım. diyen kim, Savcısıyım. diyen?
Savcıya gel, savcıya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yani,
Kılıçdaroğluna göre Öz, devlet hizmeti görmüş, devlet
umuru görmüş, yalan söylemez, muteber birisi, öyle mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Evet, önceden
devlet görevlileri yalan söylemezdi, yalan yemin etmezdi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Şimdi,
çıkıp buraya Siz de şunu şunu
yapmıştınız. diyeceksiniz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Arkadaşlar, bu
bir ironi, ironi; mizah var, ironi var!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Biz kendisini
savcı olarak biliyorduk değerli arkadaşlar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) İroniyi
anlamıyorsanız, mizahı anlamıyorsanız ne
yapacağız biz sizinle?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Ancak, onun
militan olduğunu anladığımızda her şey
değişti.
TANJU ÖZCAN (Bolu) O zaman mı
anladınız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Fakat, siz
Ergenekon davası sırasında militan olarak görüyordunuz,
şimdi dost oldunuz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Orada ironi var,
mizah var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bakın,
bir şey daha söyleyeceğim
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz ne dediniz?
Zekeriya Öz tarih yazıyor. dediniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Peki, Sayın
Kılıçdaroğlunun bu güzellemesi karşısında
Zekeriya Öz ne yapmıştır değerli arkadaşlar?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Hanedanınız ne yapmıştı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Soruyorum
sizlere: Ne yapmıştır?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ne yaptı? Ne yaptı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bakın, ne
yapmış biliyor musunuz? Konuş dürüst lider, konuş. diyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Allah Allah!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Yahu,
arkadaşlar, siz nasıl bir partisiniz!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz nasıl
adamsınız!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Siz
platformsunuz, parti falan değilsiniz. Çeşitli grupların bir
araya geldiği bir platformsunuz siz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Temiz eller
operasyonu dediniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
Arkadaşlar, bir de şu muhalefet milletvekillerinin ağzına
pelesenk ettiği bir husus var. Sayın Cumhurbaşkanımıza
atfen ne deniyor? Davaya Savcısı benim. demiş.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Evet. Demedi mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Böyle bir
şey demedi. Bunu açık
TANJU ÖZCAN (Bolu) Nasıl demedi ya!
Nasıl demedi!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bakın,
dinleyin, açıklıyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bu kadar mı şey olur?
Nasıl demedi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Dinleyin
açıklıyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Dediyse ne yapacaksınız? Kanıtlarsak ne yapacaksınız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bakın,
Baykal kendisine Ben avukatım. deyince, savcılık
yakıştırmasında bulununca ne diyor biliyor musunuz?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Dediyse
Dediyse
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanımız da bir açıklama getirdi buna, diyor ki
Bakın, dinleyin lütfen. Lütfen, rica ediyorum
O dönemde CHP Genel Başkanı Sayın
Baykal Başbakanımıza savcılık
yakıştırmasında bulunuyor. Bunun üzerine Sayın
Başbakanımız ne diyor, bakınız: Biz, kendimize hiçbir
vasıf tayin etmemişken bize de savcılık görevini, sağ
olsun, yine onlar veriyorlar. Bu da güzel bir şey.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya kendisi söyledi Hakan,
yapma!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Niye?
Savcı millet adına vardır, iddia makamı millet adına
oradadır ve biz de millet adına hakkı aramanın, hakkı
savunmanın gayreti içerisindeyiz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sen konuşmayı
dinlememişsin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Eğer bu
anlamda savcılıksa evet, ben savcıyım. diyor. Ergenekonun
savcısıyım diye nerede geçiyor Allah aşkına! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nerede geçiyor?
Uyduruyorsun, her şeyi uydurma!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Milletin
gözünün içine baka baka burada doğruları ters yüz etmeyin lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Düzcedeki gibi rezil
olursun ha! Düzcedeki gibi olma!
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kaç defa söyledi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Araştır da
gel.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey söz konusu olamaz.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin de kendini bir gözden
geçirmesini özellikle rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda millet
gözden geçirmedi mi?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Önergeyi
destekliyorsunuz o zaman.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Millet adına
savcıyım. demiyor, Ben bu davanın savcısıyım.
diyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Gök.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) 1 Kasımda millet
gözden geçirdi kardeşim ya! 2019a daha var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Göke söz verdim.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın konuşmacı
-aslında sayın da dememek gerekir- yapmış olduğu
konuşmada partimize, grubumuza aslı astarı olmayan, darbeyi
teşvik eden ve bugünkü
BAŞKAN Kim konuşacak Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Cihaner konuşacak
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Cihaner, buyurun iki dakika
süre veriyorum sataşmadan. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili İlhan Cihanerin, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLHAN CİHANER (İstanbul) Ya,
aslında çok söylüyorum, sorunumuz bir tutarlılık ve ahlak
sorunu. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Evet,
muhatabımızdaki ahlak sorunu bu ülkenin sorunu! Bu ülkenin sorunu
muhalefetteki ahlak sorunu, doğru!
İLHAN CİHANER (Devamla) - Bakın,
şimdi bir şey okuyacağım ben size: İtalyada temiz
eller olduğu zaman İtalyayı Türkiyeye örnek gösterenler lütfen,
şu anda da Türkiyede temiz eller operasyonu yapanlara saygı
duysunlar, saygı duysunlar.
LEVENT GÖK (Ankara) Kim demiş bunu İlhan
Cihaner?
İLHAN CİHANER (Devamla) Bunu söyleyen
Recep Tayyip Erdoğan.
LEVENT GÖK (Ankara) Kime demiş bunu?
İLHAN CİHANER (Devamla) Üstelik de en
başta.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Evet, o gün
öyleydi, doğru.
İLHAN CİHANER (Devamla) Bakın,
şimdi burada aslında çok fazla karıştırmaya gerek yok,
olayın kritik noktası şu Kandırıldık.
lafında. Şimdi, Recep Tayyip Erdoğan kandırılmış
olabilir çünkü
BENNUR KARABURUN (Bursa) Sayın
Cumhurbaşkanımız
İLHAN CİHANER (Devamla) Evet,
Cumhurbaşkanınız kandırılmış olabilir; peki,
sizler nasıl kandırıldınız? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sizin de
Cumhurbaşkanınız.
BENNUR KARABURUN (Bursa)
Cumhurbaşkanımız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Hepimizin
Cumhurbaşkanı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Cumhurbaşkanımız.
İLHAN CİHANER (Devamla) Sayın
Karakelle, siz Erzincanda nasıl kandırıldınız?
Oradaki gizli tanıkları biliyorsunuz, Tayyip Erdoğan
Kandırıldık. deyince mi işe uyandınız? Ya da
Cahit Bey, biraz önce bana oradan Cihaner, Cihaner dedin, Denizlide benimle
ilgili açtırdığınız o pankartları falan
hatırlıyor musunuz, o zaman söylediklerinizi hatırlıyor
musunuz? Bakın, burada hiç kıvırmaya gerek yok, burada
kandırılmanın mekanizmasını öğrenmek
zorundayız. Bir kişi kandırılabilir ama topyekûn bir siyasi
hareket nasıl kandırıldı? Bu kandırılmayı
öğrenmemiz lazım. Yani siz 17-25 Aralık sabahında mı
öğrendiniz kandırıldığınızı, ne oldu?
(CHP sıralarından alkışlar) Bu işin kökeni çok
öncesine kadar gidiyor.
İlker Başbuğdan bahsediyorsunuz,
niçin 17-25 Aralıktaki savcılar görevden alındı da,
Genelkurmay Başkanına terörist diyen savcı o gün
alınmadı? Aynı konuşmasında Recep Tayyip Erdoğan
diyor ki: Bir bakalım nereye kadar gidecek; müdahale etmeyin, saygı
duyun. Şimdi, 17-25 Aralıktaki savcının hukuksuz
soruşturmalarını görüp görevden aldınız, o
dönemdekileri niye almadınız? Beş yıl, on yıl
diyorsunuz. Ya beş yıl diye çok kolay telaffuz ediyorsunuz beş
yıl insanın haksız yere tutuklu olduğunu haklı mı
buluyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN CİHANER (Devamla) Bakın,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yıllardır dört yıl
altı ayı, o dönem de
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Şu anda
nerede duruyorsunuz?
İLHAN CİHANER (Devamla) Şu anda
eskiden nerede duruyorsam orada duruyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Cihaner, süreniz
doldu.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Haberala bir dakika bir süre verecektim.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından birkaç cümlede ifade etmek
istediğim hususlar var.
Sayın konuşmacının
konuşması, başından sonuna kadar asla bizim muhatap
olacağımız bir konuşma değildir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Olma zaten!
LEVENT GÖK (Ankara) 1960 yılında
yapılan darbede, Cumhuriyet Halk Partisinin darbeyi teşvik eden
sözleri ifade eden sayın konuşmacı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sizi ben bile
kurtaramam. dedi ya!
LEVENT GÖK (Ankara) 27 Nisan
e-muhtırasında, zamanın Başbakanı, şimdiki
Cumhurbaşkanı, 27 Nisan e-muhtırasını veren
Genelkurmay Başkanına, Bakanlar Kurulu eliyle, Bakanlar Kurulu kararıyla
üstün hizmet madalyası verildiğini unutmuşa benziyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi, 12 Eylül
1980de gerçekleştirilen askerî darbeyle kapatılan bir partidir.
Cumhuriyet Halk Partisi her zaman darbelerin mağduru olmuştur, AKP
sıraları, AKPli arkadaşlar daha darbeyle
tanışmamışlardır bile.
1960 yılında Sayın Adnan Menderesin
idam kararlarının önlenmesi açısından en büyük çabayı
İsmet İnönü göstermiştir.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Hadi canım!
LEVENT GÖK (Ankara) İsmet İnönü o
idamların olmaması için elinden geleni yapmıştır.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Tabii, tabii!
LEVENT GÖK (Ankara) Bütün bu tarihî gerçekleri
çarpıtarak, Ergenekon davasından yargılanıp 7 kişinin
hayatını kaybettiği yargılama süresince ve hâlen içimizde
milletvekilleri olan arkadaşlarımızın dört yıl,
beş yıl hapis yatmalarını hiçe sayarak, insanlıktan ve
vicdandan yoksun bu konuşmayı aynen kendisine iade ediyorum. Aynen
kendisine iade ediyorum! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Çok alçakça bir konuşmadır, çok
haksız bir konuşmadır
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Cumhuriyet Halk Partisini
ilzam eden bütün sözlerini kendisine aynen iade ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Misliyle,
misliyle!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Gök, yalnız,
özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızla İlgili, 27 Nisan
bildirisine karşı 28 Nisandaki karşı tutumunu net bir
şekilde ortaya koyduğunu da bütün bir millet biliyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, adama madalya
taktınız, madalya!
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Aşağı in, aşağı in!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, siz bu
tartışmalara niye giriyorsunuz? Niye giriyorsunuz bu
tartışmaların içine?
BAŞKAN Dolayısıyla, tüm millet
olarak, tüm siyasi partiler olarak, tüm Parlamento olarak tüm darbelere
karşı hepimiz ortak bir tavır içindeyiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu tartışmalara niye
giriyorsunuz?
BAŞKAN Bunu kalkıp da bir taraftan
darbecilerin ödüllendirildiğine dair ima yollu birtakım söylemlerle
de ifade etmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, siz Meclis Başkan Vekilisiniz ya, grup başkan
vekili değil! Siz Meclis Başkan Vekilisiniz ya!
BAŞKAN Evet, Meclis Başkan Vekiliyim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Grup
başkan vekili gibi
BAŞKAN Yani, darbelere karşı olan
ifademi ortaya koymamın ne sakıncası olabilir? Ne
sakıncası olabilir?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Aşağıda konuş!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, siz Genel Kurulu idare etmekle yükümlüsünüz, taraf
oluyorsunuz. Tartışmalarda taraf olmayın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
az önceki konuşmacı Sayın Cihaner konuşmasında, grubumuza
dönerek kıvırtma gibi, ahlak gibi çok absürt ifadeler
kullanmıştır...
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum size de.
5.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili İlhan Cihanerin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 27 Nisan. Çok değil, birçoğumuzun
şahit olduğu, büyük çoğunluğumuzun vekillik
yaptığı bir dönemdi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, adam madalya aldı,
madalya aldı! Madalya verdiniz!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Tanju, bir dinle,
bir dinle!
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sana ne?
BÜLENT TURAN (Devamla) Az önceki sayın
konuşmacı, özür dileyerek söylüyorum ahlak dışı
gibi, kıvırma gibi grubumuzu ilzam eden ifadelerde bulundu. Biz
öncelikle bu tarz üslubun CHPye yakışır hâle geldiğini
artık görüyoruz, üzülüyoruz. Doksan yıllık bir partinin
geldiği yerdeki söylemin, sığlığın bu tarz
ifadeler olmasını üzülerek görüyorum, bunu iade ediyorum. Ancak, bir
şeyin de altını çizmek istiyorum. Bir konuyu ifade ederken
hakkaniyetle, adaletle, halkımızın anlayacağı
şekliyle ifade etmek lazım diye düşünüyorum. Bu gruba en son
söylenecek ithamdır kıvırmak. [CHP sıralarından
gülüşmeler ve alkışlar(!)]
CEYHUN İRGİL (Bursa) Allahım, Ya
Rabbim!
BÜLENT TURAN (Devamla) 27 Nisanda insanların,
vekillerin nasıl yaklaştığını, neler
söylediğini herkes daha dün yaşadı. Bak, şimdi önümde hepsi
var.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, paralel yapı,
Yaşar Büyükanıt, ne bunlar ya!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ya, daha dün Can
Dündar kararında, bir gün önce
BÜLENT TURAN (Devamla) 27 Nisan olmuş, bu
grup kıvırmak bir tarafa dimdik karşısında
durmuş, demokrasinin yanında durmuş, yanlışın
karşısında durmuş, bir tek fire vermemiş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu grup 27 Nisanda hâlâ
gururla hatırlıyor geceyi. Ama bir şey daha var, bir başka
grup daha var; neler dediğini tek tek okuyabilirim. Hâkimlere bravo!,
Askere bravo!, Hak etmişler. diyen bir sürü örnek var, Genel
Başkanından Genel Sekreterine kadar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kim demiş
onu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet Ordu göreve!
diyenler nerede?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) İbretliksiniz,
tarihe ibretliksiniz!
BÜLENT TURAN (Devamla) Utanmak bu diye
düşünüyorum. Ne kıvırması?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Büyükanıtla ne konuştunuz, Büyükanıtla?
BÜLENT TURAN (Devamla) Dün darbelerin
neresindeysek bugün de orasındayız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sende utanma duygusu var
mı Bülent?
BÜLENT TURAN (Devamla) Ama az önce Sayın
Başkan ifade etti. Tarihimizde hep darbelere karşıyız.
derken kendi grubu gülmeye başladı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kimse gülmedi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Nereden çıkarıyorsun?
CEYHUN İRGİL (Bursa) Yalan söylüyorsun!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yalan söyleme,
yalan söyleme!
BÜLENT TURAN (Devamla) Deniz Gezmişin kimin
oyuyla asıldığını herkes biliyor. Hangi darbede
nasıl olduğunu nasılsa herkes biliyor.
Tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, ben Sayın Haberala
bir dakika söz vereceğim önce. Sayın Haberal epeydir sisteme
girmiş. Sonra size de vereceğim Sayın Gök.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, ben tutanaklara
girmesi için
BAŞKAN Tamam, buyurun o zaman Sayın
Akçay.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Dolmabahçede ne
yaptınız, onu söyle.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Dolmabahçede
ne yaptınız?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, adama niye madalya
verdiniz? Adamın madalyası var ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvelki değerlendirmeyi Meclis Başkan Vekili olarak yapmamanız
gerekirdi. Onu bir hatırlatmamız gerekir.
27 Mayıs e-muhtırasını bütün
boyutlarıyla değerlendirebilmek için, 4 Mayısta, Yaşar
Büyükanıt ile Sayın Erdoğanın Dolmabahçede
yaptıkları ve hâlâ gizliliğini koruyan sırlı
görüşmelerdir. Bunlar bizimle mezara gidecek. ifadeleri manidardır
ve kamuoyundan, milletten saklanmaktadır. Kesinlikle iktidar
açısından bir tutarsızlık söz konusudur.
Bu zırhlı araç meselesi de âdeta bir
sembol hâline gelmiştir. Ergenekon savcısına zırhlı
araç tahsisi ile yine Büyükanıta devlet şeref madalyası
verilmesi ve zırhlı araç tahsisi son derece anlamlıdır. Bu
semboller üzerinden de gidilirse ve Dolmabahçe görüşmeleri
açıklanmadığı sürece, kesinlikle iktidar partisinin ve
iktidar sahiplerinin bütün söylemleri havada kalmaya mahkûmdur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Haberal, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
21.- Ankara
Milletvekili Erkan Haberalın, Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN HABERAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Efendim, şimdi, bu
Ergenekon konusunu burada bitirmek lazım. Çünkü bu acıyı
yaşayanlar, o davayı bilenler haricinde kimse detaylı bir
şekilde bu davanın içeriğini bilmiyor, bilmemesi de çok normal.
Ama, Sayın Çavuşoğlu bir konuşma yaptı demin,
düzeltmem lazım. Çünkü basına yansıdığı gibi
konuştu Sayın Çavuşoğlu, Ordu göreve. pankartı açan
profesörler vardı. dedi o dönemi anlatırken.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - Vardı ama ya! Tandoğan Meydanında vardı!
BÜLENT Turan (Çanakkale)
Vardı!
ERKAN HABERAL (Ankara) - Anlatacağım
efendim, bakın, bilmediğinizden
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Bir tane söyle, o pankartı açan bir profesör adı söyle!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sen varsın en başta!
ERKAN HABERAL (Ankara) -
Ordu göreve. pankartı asan profesör yoktu. Ordu göreve. pankartı
taşıyan Türk Solu Başyazarı Gökçe Fırat diye bir
beyefendi vardı, Ordu göreve. pankartı
taşıdığı için de yargılandı ve beraat etti.
Bu Gökçe Fırat kim biliyor musunuz? Malum cemaatin iftarında ortaya
çıktı. Bu Gökçe Fırat kim biliyor musunuz? Sayın
Cumhurbaşkanı için Seni bu iple asacağız. diyen
şahıs. Bundan da tutuklandı; tutuklandığı için
söylüyorum. Ama, siz bütün bunları bilmediğiniz için ve o dönem
basına böyle yansıtıldığı için Ordu göreve.
yazan pankartı profesörler taşıdı. diyorsunuz.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Haberal.
HARUN KARACA (İstanbul)
Bir tane mi pankart vardı, bir tane mi?
ERKAN HABERAL (Ankara) Bir
olay efendim, bir olay, bir olay.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya)
Hadi, hadi, bir tane falan değildi!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Millet yakaladı Sayın Başkan! Millet sandıkta
yakaladı, gömdü, merak etme!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök,
buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) AKP
Grup Başkan Vekili konuşurken Cumhuriyet Halk Partisinin
konuşmacısının konuşmasından Cumhuriyet Halk
Partililerin de kıvırtmaya ne kadar yatkın olduğunu
anladığını ifade etti, sataşmadan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök.
İki dakika süre
veriyorum.
Lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bir vicdan
sahibi olması gerekir. İçeride insanlar tutuklanmış,
beş yıl hapiste yatmış, bir hücrede hayatını
geçirmiş, yargılamalar sırasında 7 kişi
hayatını kaybetmiş, Ergenekonun kasası demişler,
Halk Bankasına 35 bin lira borcu çıktığı
öğrenilmiş, bütün insanları damgalamışlar. Bu olaylar
olduğu zaman Bu dava siyasidir. diyen Cumhuriyet Halk Partisine
karşı zamanın Başbakanı Benim ülkemde bu
operasyonları yapana da saygınız olsun. Niye durmadan ona
vuruyorsunuz? diyerek sizin az önce bahsettiğiniz Zekeriya Öze sahip
çıkmış, Abdestinden şüphesi olmayanın
geçmişinden de şüphesi olmaz. diyerek Zekeriya Özü
kucaklamış. 27 Nisan e-muhtırasından sonra Bakanlar Kurulu
kararıyla bir darbe sevicisi gibi e-darbeyi verdiği,
muhtırayı verdiği ifade edilen kişiye Bakanlar Kurulu
kararıyla üstün hizmet madalyası vermişler, altına
zırhlı aracı çekmişler. Şimdi diyorlar ki: Cumhuriyet
Halk Partisi farklı düşünüyor. Yok, arkadaşlar, siz bu ülkeyi
yönetirken bir zaman diyorsunuz ki: Biz kandırıldık, meğer
paralel yapıymış.; bir zaman diyorsunuz ki: PKKyla masaya
oturan şerefsizdir. Ortaya çıkıyor, namus ve şeref
kavramınız altüst oluyor. Daha sonra Çözüm sürecini buzdolabına
attık. diyorsunuz. Yine PKK bizi aldattı. diyorsunuz. Dolmabahçe
mutabakatı yapılıyor, Efkan Ala orada, Mahir Ünal orada,
Yalçın Akdoğan orada, herkes orada, herkes el
sıkışıyor. Cumhurbaşkanı Mutabakat yoktur.
deyince hepiniz çark ediyorsunuz, kıvırtmanın dik
âlâsını sizler yapıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Başkanım, bir şey açıklamam gerek.
BAŞKAN Bir saniye
sayın milletvekilleri...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu üsluba cevap vermiştik, tekrar etmek istemiyorum.
BAŞKAN Tamam, cevap verilmiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet sandıkta
cevap verdi, bu kadar net.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Başkanım, lütfen benimle ilgili konuştu. Başkanım
lütfen...
BAŞKAN - Sayın
Çavuşoğlu, lütfen...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Yerimden açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
22.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Gök, benim görüşlerime hitaben cevap verme
gereğini duymadığını ifade ederek yerinden
birtakım bir şeyler söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara) Ne
dedim? Nasıl kıvırttığınızı
anlattım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Ben kendisini çok dikkatle dinledim, bana iade ettikleri de oldu
ancak bir hususu, özellikle şunu söyleyeyim, orada şunu söyledi
Sayın Gök: Daha darbe görmediniz. dedi. Bu ne demek Allah
aşkına?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aynı tas aynı hamam!
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, bunlar darbe gördüler de üstün hizmet madalyası veriyorlar, onu
anlatmaya çalıştım!
BAŞKAN Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tutanaklara geçmiştir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Bu ne demek? Bakın bir özdeyiş vardır, bunu burada
söylemek istemiyorum; bu, kafanın arkasındaki planı gösterir,
kimin darbeci olduğu, kimin olmadığı açıkça ortada.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
22/4/2016 tarihinde, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Ergenekon davasının öncesi ve
sonrası ile birlikte iktidar ilişkilerinde araç olarak
konumlandırılması ve Ergenekon davası süresince
yaşanan mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan... Sayın Başkan...
Sayın Başkan, bir saniye ya...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Yoklama talebi var, önce bu yoklama
talebini karşılayacağım.
Sayın Gök, Sayın Özcan, Sayın
Yiğit, Sayın Altay, Sayın Yıldız, Sayın
Gökdağ, Sayın Şeker, Sayın Aydın, Sayın
İrgil, Sayın Akyıldız, Sayın Akaydın, Sayın
Kayan, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Çiçek, Sayın
Demirtaş, Sayın Bozkurt, Sayın Cihaner, Sayın
Atıcı, Sayın Tekin, Sayın Özdemir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun,
22/4/2016 tarihinde, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken tarafından, Ergenekon davasının öncesi ve
sonrası ile birlikte iktidar ilişkilerinde araç olarak
konumlandırılması ve Ergenekon davası süresince
yaşanan mağduriyetlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun,
27/4/2016 tarihinde Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 26
milletvekili tarafından, Aydın ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin tespiti, jeotermal santrallerin toprak, su ve
hava kirliliği üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması,
Türkiye ortalamasının üstüne çıkan kanser vakalarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/04/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu
27/04/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ve
26 milletvekilince, Aydın ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin tespiti, jeotermal santrallerin toprak, su ve
hava kirliliği üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması,
Türkiye ortalamasının üstüne çıkan kanser vakalarının
araştırılması amacıyla 01/03/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (333 sıra no.lu), Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
27/04/2016 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde ilk söz Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen salondaki
uğultuyu keselim.
Süreniz on dakikadır, Sayın
Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, televizyon başında bizleri
izleyen değerli vatandaşlarım; hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekillerim, biliyorsunuz, bu
kürsüde bu konuyu 3-4 sefer gündeme getirmiştim ama maalesef üç aydan beri
Aydında herhangi bir işlem olmuyor.
Değerli milletvekilleri, 2007 yılında
çıkan Jeotermal Yasasına göre, Aydının yüz ölçümünün
yüzde 80ine jeotermal ruhsatlandırması
yapılmıştır. Yani, Aydının haritası burada,
kırmızılı olan bölgelerin hepsi jeotermal elektrik
santralinin kurulması için ruhsatlandırılmıştır.
Şimdi, biliyorsunuz, Aydın 17 ilçeden
oluşan, 2 ilçesi turizmle geçinen, geri kalan 15 ilçesi tarımla
geçinen bir ilimizdir. Aydının nüfusu 1 milyon 100 bin kişiyse
daha önce, yüzde 80i tarımla geçiniyordu ve herkes mutluydu. 2002
yılında AKP iktidara geldikten sonra, tarım politikaları
yüzünden Aydın göç alan bir şehirden göç veren bir şehre
dönmüştür. Yani, 2002de 8 milletvekili varken şu anda, 2015 Genel
Seçimlerinden sonra, üzülerek söylüyorum, Aydın 7 milletvekiliyle temsil
ediliyor.
Değerli arkadaşlar, bu jeotermal elektrik
santraline karşı değiliz. Biz, daha önce Avrupada çöpe
atılmış bir teknolojinin getirilip Aydına
uygulanmasından rahatsızız.
Değerli arkadaşlar, şu, Aydında
jeotermal elektrik santrali için kullanılan yer; bunun gibi en az 10 tane,
15 tane var arkadaşlar. Yani, bu jeotermal elektrik santrali kurulduktan
sonra, üzülerek söylüyorum, Aydında kanser olayı arttı. Daha
iki hafta önce, bölge kurul başkanının oğlu 16 yaşında,
mide kanserinden öldü; Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. 16
yaşında
Araştırdık, mide kanseri en çok gıdada
zehirlenmekten olan bir
hastalıktır.
Değerli dostlarım, ben burada
araştırma önergesi verirken bütün AKPli milletvekillerine
sesleniyorum: Kurun bir araştırma komisyonu, zaten başkan sizden
olacak; Cumhuriyet Halk Partisi, HDP ve MHP milletvekilleriyle beraber gidelim
Aydında araştırma yapalım, ondan sonra gerekeni, gereken
cevabı zaten buluruz.
Biz Aydın Milletvekilleri olarak
Aydının sorunlarını çözmek için buraya geldik. Yoksa niye
geldik milletvekili olduk? İnsanlar bizi buraya gönderdi Aydındaki
sorunları çözün. diye. Üzülerek söylüyorum tekrar, bu resimleri kimler
getirdi bana verdi biliyor musunuz? Aydındaki 22 tane sivil toplum örgütü
getirdi verdi değerli arkadaşlar. Onun için sizden, özellikle AKP
milletvekillerinden rica ediyorum: Bu önergemizi destekleyin çünkü halk
arasında dedikodular oluyor, diyorlar ki: AKPnin milletvekilleri, bu 3
şirketin danışmanlığını yapıyorlar.
Ben inanmıyorum ama bu önergemizi desteklemediğiniz takdirde bu
dedikodular gerçek duruma gelir değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, daha önce de söyledim,
Türkiyede üretilen incirin yüzdü 63ü Aydına üretiliyor. Türkiyede
üretilen zeytinyağının, zeytinin yüzde 20si Aydında
üretiliyor. Türkiyede üretilen pamuğun yüzde 15i Aydında
üretiliyor. Türkiyede üretilen o kestane var ya, Bursa kestanesi diye
sattığınızın yüzde 36sı Aydında
üretiliyor. Yani nüfusun yüzde 80i tarımla geçiniyor ama sadece siz 3
tane firmayı zengin etmek için 1 milyon insanı göçe zorluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Aydında sadece
yılda 200 milyon dolar incir ihracatımız var yani tarım
ürünlerinde yaklaşık 600 milyon dolar ihracatımız var. Ben
geçen hafta Aydına giderken TARİŞi ziyaret ettim, kendileri
verdi bunları. Yani o elektrik santralinin yan taraflarında olan
incirimizin kükürt oranı yüzde 180 arttı, yüzde 180 değerli
arkadaşlar. Biz burada incirimizi kötülemiyoruz; biz incirimizi,
zeytinimizi, kestanemizi ve kısaca Aydın halkının
sorunlarını halletmek için buradayız, onun için mücadelemizi
veriyoruz yoksa bizim diğer firmayla sorunumuz yok. Çevreye uyum
sağlayacak bir teknoloji yaratmak zorundayız yani o firma 1,5 milyon
dolar az para harcasın diye o teknolojiyi getirmiyorsa o zaman o
firmanın ruhsatını iptal etmek zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, daha geçen hafta,
geçen hafta Aydında, maalesef, üzülerek söylüyorum, gittiler ören yerine,
ören yerine, ören yerine kuyu açtılar yani tarihî eser olan, sit
alanı olan bir yere. Gittiler sağlık ocağının
bahçesine kuyu açtılar. Böyle bir
Yani, kısacası şu an Aydın talan
ediliyor değerli arkadaşlar. Gerçekte çok samimiyseniz, Aydın
halkının faydalanmasını istiyorsanız ben buradan
AKPli milletvekillerine sesleniyorum: Gelin, jeotermal suyla 100 bin tane
konutu ısıtalım. Gelin, 100 bin hektar alanda
seracılık yapalım. Gelin, Aydın halkından 100 bin
insana iş imkânı yaratalım. Yani, jeotermali sadece elektrikte
kullanmayalım, Aydın halkı faydalansın. İstanbuldan
veya diğer yerlerden veya İsrail ortaklı 3 tane firma gelecek,
benim Aydınımın doğal kaynaklarını kullanacak,
sonra da çevreye zarar verecek, incirime zarar verecek, pamuğuma zarar
verecek; zeytinime zarar verecek, ben de onları destekleyeceğim.
Arkadaşlar, bu önergeye destek vermediğiniz takdirde siz halkın
yanında, halktan taraf değilsiniz. Aydın halkı bizi
izliyor. Bugün 150 tane faks geldi. Bütün sivil toplum örgütlerinden faks
geldi. Bu konuda, lütfen, sizden rica ediyorum: Gelin, bu araştırma
önergesine olur verin, araştırma komisyonu kuralım; bu Aydının
sorununu AKP, CHP, MHP, HDP olarak beraber çözelim. Aksi takdirde on beş
yıl sonra Aydın çölleşecek değerli dostlarım. Biz bir
şey istemiyoruz.
Aynı zamanda, sizin milletvekillerinizin o
şirketlerin danışmanlığını yaptığıyla
ilgili sokakta dönen bu sözleri de kapatmış olursunuz. Bu, AKPnin
yararına çünkü Aydın halkı size 2002de 4 milletvekili verdi,
2007de 3 milletvekili verdi, 2011 de 3 milletvekili verdi ve 2015te de 3
milletvekili verdi. Ben burada özellikle AKPnin Aydın Milletvekillerine sesleniyorum,
MHPnin Aydın Milletvekiline sesleniyorum: Gelin, ortaklaşa bir
komisyon kuralım, bu sorunu çözelim. Aksi takdirde 2019da 7 milletvekili
değil 5 milletvekili Aydını temsil edecek arkadaşlar.
Şu an Türkiyede, iller arasında, üniversite bitirenlerin en yüksek
işsizlik oranı Aydında, yüzde 12. Neden biliyor musunuz?
İşte bu yüzden; çiftçiliği bitirdiniz, bütün üniversitede okuyan
gençlerimizin hepsi şu an boşta. Günde eğer 100 kişi
arıyorsa 90ı iş istiyor arkadaşlar. Herhâlde AKP
milletvekillerini daha çok arıyorlardır, en az 200 kişi
arıyordur.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili olarak bizim amacımız burada AKPyi kötülemek
değil. 2007de bir yasa çıkmış, yanlış bir yasa.
Gelin beraber bir araştırma komisyonu kuralım, gidelim
Aydındaki sorunu yerinde inceleyelim, ona göre yeniden bir yasa
çıkaralım. Siz 2012de çıkan diğer yasaları
değiştiriyorsunuz da 1 milyon 100 bin kişinin
yaşadığı bir şehrin geleceğiyle niye
oynuyorsunuz?
Ve şunu en son söyleyeyim arkadaşlar:
Şayet, eğer bu araştırma komisyonu
kurulmadığı takdirde
Aydında ürettiğimiz sebze ve
meyveler Türkiyenin her tarafına dağılıyor. Yani, sizin
çocuklarınız da yer, benim çocuklarım da yer, hepimizin
çocukları yer. Gelin, doğru bir karar verelim, bu araştırma
önergesine destek verelim, hep beraber gidelim, inceleyelim, bu sorunu çözelim.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldız.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, bir
rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir tedavi gören AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun Milletvekili Nurettin Canikliye
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu arada,
uzun zamandan beri aramızda olmayan, bir
rahatsızlığından dolayı göremediğimiz AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli de bugünden
itibaren aramızdadır, sağlığına
kavuşmuştur. Kendisine bir kez daha geçmiş olsun diyoruz,
Allahtan şifalar diliyoruz, başarılı çalışmalar
diliyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Akçay.
Bir dakika lütfen...
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun
Milletvekili Nurettin Canikliye geçmiş olsun ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Aksaray Milletvekili İlknur İnceöze de
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Nurettin Canikliye hoş
geldiniz ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Çok memnun olduk bugün
kendisini Genel Kurulda görmekten.
Ayrıca, yine Grup Başkan Vekili
arkadaşımız Sayın İlknur İnceöze de
başsağlığı dileklerimi tekrarlıyorum, kendisine
de hoş geldin diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Gök
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun
Milletvekili Nurettin Canikliye geçmiş olsun ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Aksaray Milletvekili İlknur İnceöze de
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, elbette siyasi
tartışmaların arasında her zaman insani ve vicdani
görevlerimizi yapmak durumundayız. Ne kadar tartışsak da
dostluklarımız bu Meclis çatısı altında pekişiyor
ve öncelikle, AKP Grup Başkan Vekili Sayın İlknur İnceözün
rahmetli olan babasından dolayı kendisine ve tüm ailesine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Yine değerli kardeşimiz,
arkadaşımız AKP Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin
Canikliyi de bugün aramızda görmekten dolayı duyduğum
memnuniyeti ifade ediyorum. Kendisine geçmiş olsun diyorum,
başarılı çalışmalar temenni ediyorum.
Saygılarımla. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyoruz.
Sayın Canikli, sesinizi de özledik.
Buyurun.
25.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, kendisini arayan, destek veren ve samimi
dileklerini ileten tüm arkadaşlarına şükranlarını
sunduğuna ve teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de uzun bir aradan sonra, mecburi bir
ayrılıktan sonra, yaklaşık beş aylık bir
ayrılıktan sonra tekrar burada bulunmaktan gerçekten son derece
mutluyum, memnunum. Tüm dost, arkadaşlarımızın güzel yüzlerini
görmekten bir kez daha son derece mutluyum ve bu süre içerisinde,
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, arayan, destek
veren ve samimi dileklerini gıyabımda veya şifahi olarak ileten
tüm arkadaşlarımıza şükranlarımı arz ediyorum.
Onların samimi temennileri, duaları, elbette son derece önemli bu zor
süreç için de. Bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum,
şükranlarımı sunuyorum, saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun efendim. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tekrar hoş geldiniz diyoruz.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun,
27/4/2016 tarihinde Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 26
milletvekili tarafından, Aydın ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin tespiti, jeotermal santrallerin toprak, su ve
hava kirliliği üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması,
Türkiye ortalamasının üstüne çıkan kanser vakalarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde ilk söz Batman Milletvekili Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Esasında usulen bir aleyhe söz alma durumu var. Ben bu
önerinin lehinde söz almış bulunuyorum aslında.
BAŞKAN İkazımızı
başta yapmıştık ama bir kez daha yapayım.
Buyurun, devam edin.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Devamla) Öncelikle şöyle başlamak gerekir galiba: Maalesef,
özellikle on üç yıllık AKP iktidarının ilk gününden bugüne
ekolojik sistemi tamamen yok sayan, tamamen doğaya düşman bir politikanın
uygulandığını görüyoruz. Bu politikalar neticesinde
maalesef ki en ufak bir su birikintisinde bile baraj yapan, şu anda duble
yollar adı altında bütün ormanlık alanları harap eden,
üçüncü köprü adı altında yine birçok ormanlık alanı harap
eden birçok projenin AKP iktidarı sürecinde yürürlüğe konulduğunu
görüyoruz. Dediğim gibi, her tarafa savaş açan AKP iktidarı bir
de doğaya savaş açtı, onu da görüyoruz. Doğayı tamamen
talan eden, ekolojik bilinçten tamamen yoksun birçok politikayla maalesef ki karşı
karşıyayız. Bunun neticesinde de -az önce sayın
milletvekilinin de belirttiği gibi- sadece bir kısım
kişilere rant sağlamak, onları zengin etmek pahasına bütün
bu ekolojik dengeyi altüst eden, kendi geleceğimizi, üzerinde
yaşadığımız dünyayı yok edebilecek projelerin
altına imza atmak bence bir daha düşünülmesi gereken bir durumdur.
Onun için, dediğimiz gibi, işte, bu önerinin bu açıdan lehinde
konuşuyoruz, bugün Aydında bir jeotermal tesisin çevreye ve
doğaya verdiği zararlar üzerinden ama bir bütün olarak, aslında,
Türkiyede uygulanan bu ekolojik ve doğa düşmanı
politikaların üzerinden konuşacağım ben.
Biliyorsunuz ki az önce de
belirttiğim gibi, en ufak bir su birikintisinde baraj yapmayı düstur
edinen AKP, bir de sadece elli yıllık bir geleceği olan baraj
için bugün Batmanın Hasankeyf ilçesinde on dört bin yıllık bir
tarihi sular altında bırakmanın projesinin de altına imza
atmış bulunuyor.
Buraya gelirken Mecliste bir tünel var, hepiniz
geçmişsinizdir. O tünelin duvarında bir sürü yeşil alan, bir
sürü tarihî eser bulunuyor. Ancak, bence, özellikle iktidar
sıralarındaki milletvekilleri ve AKP iktidarı her
geçtiğinde artık o resimlerin üzerine bir çarpı atmak zorunda
kalacak ya da onları sildirip yerine koydukları barajların
resmini oraya koymaları daha uygun olacak. Çünkü, oradaki resimlerdeki
birçok yer bir süre sonra olmayacak, ya sular altında kalmış
olacak ya tamamen tahrip edilmiş olacak. Her defasında biz burada
belirtiyoruz, dediğimiz gibi, Hasankeyfin bu kadar önemli
olmasının bir nedeni on dört bin yıllık bir tarihe ev
sahipliği yapıyor olması. Bugün Hasankeyfi
taşıyoruz. deyip minyatür, gerçekten ucube bir Hasankeyf projesi
sunuluyor. Ancak, hiçbiri şu anki mevcut Hasankeyf gibi olmayacak. Oradaki
ekolojik denge tamamen altüst olacağı için, oradaki habitatların
da tamamen yok olacağını hepimiz biliyoruz. Orada birçok hayvan
türünün, birçok bitki türünün yok olacağı aşikârken sadece elli
yıllık bir projeyle kalkıp bu kadar büyük bir tarihi yok etmenin
mantığını gerçekten anlamış değiliz.
Ama şöyle, bir taraftan da esasında
anlıyoruz, her defasında bu jeotermal projeler, HESler, hepsinin en
son vardığı yer, belli şirketler ve o şirketlerin
kiminle nasıl bağlantı içerisinde olduğu da bazen zorlama
da olsa, üstü örtülmeye çalışılsa da bazı gazetelerde
hepimiz okuyor ve görüyoruz. Sırf birilerini zengin etmek adına,
dediğim gibi, üzerinde yaşadığımız bu
dünyayı bu hâle getirmemize gerek yok. Çünkü bunların sonucunda,
biliyorsunuz ki şu anda kanser oranının en yüksek olduğu
ülkelerden biri Türkiye. Bunun nedeni ise, bir: Özellikle bu HESler, jeotermal
tesisler ve kömür ocakları. Yani bugün Cerattepede bile halkın
yoğun baskısı ve yoğun direnişi sonucunda belki bir
geri adım atılmış olabilir ama bu projenin devamı için
yine bir çaba sarf edileceğini biliyoruz. Ancak, kömür ocaklarından
bütün dünya vazgeçti bugün. Artık dünyanın hiçbir ülkesinde kömür
ocakları kullanılmıyor; bu, enerji kaynağı olarak
kullanılmıyor. Çünkü kömür ocaklarının sonucunda, atmosfere
zehirli gazlar bırakılması sonucunda hem doğa tahrip
edilmiş oluyor hem doğadaki birçok bitki ve bitki örtüsü ve hayvan
yok edilmiş oluyor hem de esasında, kendi vücudumuza giren zehri
kendi ellerimizle üretmiş oluyoruz.
Çernobil faciasının
yarattıklarının sonuçlarını bugün hâlâ biz görüyorken
bugün kendi ellerimizle bu hastalıkları yaratmamız, kendi
vücudumuza, kendi dünyamıza bu kadar büyük zarar vermemizin hiçbir
anlamının olmadığını düşünüyorum.
Şunu net olarak söylemek gerekiyor: Bu
jeotermal tesislerin, kömür ocaklarının, HESlerin, bunların
karşısında bir bütün olarak durmamız gerekiyor. Onun için
diyoruz biz lehine oy kullanacağız ve buradaki bütün
milletvekillerinin de, bütün kamuoyunun önünde, esasında bunların
karşısında durması gerekiyor. Çünkü, bizler milletin
iradesini taşıyıp onların iradesiyle burada olduğumuzu
söylüyorsak da hiçbir şekilde halka, orada yaşayan halka, mesela
Aydın halkına, mesela Batmanın Hasankeyf halkına, mesela
Cerattepe halkına Siz burada bu projeyi istiyor musunuz? diye
sorulmuyor. Onlara sorulmuyor ama haklarını, hukuklarını
şu anda teslim ettikleri sizlere soruluyor. Onun için, onlara sorulmayan
yerlerde -sizlerin ya da bizlerin bir bütün olarak- onların iradesini de
gözardı etmeyerek, onların talepleri ve onların
çıkarlarını da göz önünde bulundurarak adım atmamız
gerekiyor. Ancak, bizler eğer sadece burada birilerine rant sağlamak
amacıyla, birilerini zengin etmek pahasına, tamamen kapitalist,
tamamen büyük sermayedarları besleyecek şekilde hareket etme yoluna
gidersek, dediğiniz gibi, sürekli o söylediğiniz millet iradesi
karşımızda Cerattepe gibi duracaktır,
karşımızda Gezi gibi duracaktır, üç gün sonra Hasankeyf
gibi duracaktır. Bugün Hasankeyfte zorla boşaltılma kararı
alınmasına rağmen Hasankeyf halkı kendi yaşadığı
evleri terk etmiyor çünkü Hasankeyfte yapılan Ilısu Barajı
konusunda hiçbir şekilde Hasankeyf halkının bu yöndeki
görüşleri alınmadı, onlara sorulmadı. Merkeziyetçi bir
anlayışla tamamen tepeden inme bu projeleri uygulamaktan, dayatmaktan
vazgeçelim. Buyurun gidelim, Hasankeyf halkına soralım: Ilısu
Barajının onlara ne gibi bir faydası var? Faydası olacak
mı ya da bize ne gibi bir faydası ve bize verdiği nasıl
zararlar var? Bunlar üzerinde gelin, halka da soralım, onlardan görüş
ve öneriler alalım. Tek başımıza, her şeye
kudretliymişiz gibi buradan bir sürü projenin altına imza atıp
bütün halkın sağlığını tehdit edecek, bütün bir
tarihi yok edecek, dediğim gibi, ileride belki
torunlarımızın bile sağlığı üzerinde etkili
olabilecek bu projeleri sonuçları üzerinden araştırma önergesi
yapıp geri adım atılması için adımlar atalım.
Dediğim gibi, üç gün sonra Çernobildekilerin aynısını biz
Türkiyede yaşamaya başlayacağız.
Avrupada sadece hayvanların geçişi için
bile yollar yapılırken bizler binlerce hayvanın ölümüne neden
olacak projelerin altına hiç vicdanımız sızlamadan imza
atıyoruz bu ülkede. Bunları da düşünüp, bunları da göz
önünde bulundurup bence bu merkezî kararlardan da geri adım attıracak
belki bir emsal olması niteliğinde, özelde başta Aydın
olmak üzere Türkiyedeki bütün bu projelerle ilgili olarak en kısa zamanda
geniş bir araştırma yapılarak ve halka da sorularak, sadece
ben her şeye kadirim anlayışını da bir tarafa
bırakıp halka da sorarak bu yönde adımlar atmamız
gerektiğini düşünüyorum. Özellikle, dediğim gibi,
Aydındaki jeotermal tesislerin de toplum, iklim, dünya ve bizim kendi
bedenimiz üzerindeki etkilerinin de araştırılması için bu
komisyonun kurulmasının elzem olduğunu düşünüyorum;
kurulmaması döneminde, aynen arkadaşımızın dediği
gibi, iki gün sonra halk bizden bunun hesabını soracaktır ve
bunu reddeden olarak ilk sorumlular da, eğer reddederseniz, iktidar
sıraları olarak sizler olacaksınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Acar
Başaran.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde ikinci
söz Aydın Milletvekili Deniz Depboyluya aittir.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Ama,
sözlerime başlamadan önce Sayın Nurettin Canikliye geçmiş olsun
dileğimi iletmek istiyorum ve sizleri de saygıyla selamlıyorum
tekrar.
Aslında, konuyla ilgili, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak biz iki önerge vermiştik. Bunlardan biri -geçen hafta
verdik bunu- jeotermal enerjilerin yarattığı kirlilik sorunuyla
ilgiliydi, bunların denetlenmesiyle ilgiliydi; ikincisi de Menderes
havzası başta olmak üzere, toprak ve su kirliliğiyle ilgiliydi.
Ama, sizinki bizimkinden önce geldi.
Şu anda da ben hem jeotermal enerjilerin
yarattığı kirlilik hem de toprak ve su kirliliği üzerine
söz almak istiyorum.
Hava kirliliği, maalesef, Aydında
jeotermal enerjilerin gündeme gelmesiyle, daha doğrusu Aydının
diğer zenginliklerinin yanı sıra jeotermal zenginliğinin de
keşfedilmesiyle birlikte başlamış oldu. Maalesef o kadar
denetimsiz, o kadar istismar edilir bir şekilde kuyu açımı
yapıldı ki buranın denetlenmesi, bu santrallerin kontrol
altına alınması konusu hep geri planda bırakıldı.
Bakın, bugün Aydın olarak hava
kirliliğinde en ön sıradayız, Bursadan sonra geliyoruz. Sabah
uyananlar veya gece yarısı şöyle bir çıkıp havayı
koklayanlar kükürt gazının kokusuyla
karşılaşıyor. Bizim Aydınımız havayı
kokladığınızda turunç ağaçlarının çiçek
kokusuyla, yasemin kokularıyla sizi karşılardı önceden.
Bunu Aydınlı olarak ve Aydında hâlâ ailesi yaşayan,
arkadaşları, dostları, akrabaları yaşayan bir vekil
olarak konuşuyorum. Biz Aydınlılar için buradayız, tüm
Türkiye için buradayız, Türk milleti için buradayız ve herkesin
hakkını da savunmak zorundayız.
Aydında sadece hava kirliliği yok,
jeotermal enerjilerin artmasıyla birlikte kontrolsüz yapılan
üretimler ve çevre kirliliğine sebep olan akışkanlar ya da
havaya saldıkları buhar nedeniyle incirimiz, zeytinimiz maalesef
zarar görmekte. Adnan Menderes Üniversitesinin yaptığı bilimsel
bir araştırma var. Bu araştırma sonucunda özellikle
Germencik ilçemizde jeotermal alana yakın olan bölgelerdeki incirlerde
belli oranlar tespit edilmiş. Şimdi bilimsel olarak ben bunları
tek tek size vermeyeceğim, çok zaman alır.
Yine, bunların dışında kanser
vakalarının hızla arttığını görüyoruz.
Çocuklarımız kanser oluyor, yetişkinlerimiz kanser oluyor ve en
önemlisi, bu sadece Aydının sorunu değil, bizim ürettiklerimizi
tüm Türkiye tüketiyor veya dünyaya ihraç ediliyor, başka milletler de
yiyor.
Yine, toprak kirliliği çok önemli. Toprak
kirliliğinin de en büyük sebeplerinden birisi maalesef, birincisi,
Menderes havzasında oluşan, Menderes Nehrinden gelen atıklarla
oluşan kirlilik. Bu konuyu da ben dile getirmek istiyorum: Menderes
Nehrinin kirlilik sebepleri üzerinde durmak istiyorum ki Aydındaki
ölümlere baktığımızda da Menderes Nehrine yakın
yerleşim birimlerinde daha fazla olduğunu görüyoruz; sanayi
atıklar birinci sebebi.
Yine, jeotermal atıklar
Çıkardıkları
akışkanları reenjekte etmeyerek maalesef, Menderese
bırakıldığı iddiası var, bu çok ciddi bir
iddiadır.
Yine, plansız kentleşme ve belediye
atıkları
Maalesef, her belediyenin arıtma tesisi yok. Evsel
atıklar, aşırı gübre ve ilaçlama
Bakın, çok ilginç
bir şey var, Türkiye'de tüketilen zirai ilaçların üçte 2sinin
Batı Anadoluda tüketildiği belirtiliyor. Uzun yıllar önce
kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen yeni
yapılan ölçümlerde hâlâ Söke Ovasında 90 santimetre
derinliğinde DDT tespit edilmiş.
Yine, Beşparmak Dağlarında maden
ocakları ve kimyasal madde atıkları var. Bunlar Çine Çayı
ile Menderes Nehrine ulaşıyor.
Yine, Aydında içme ve kullanma su
ihtiyacının yüzde 80den fazlası yer altı sularından
karşılanmakta, bu sularda da kirlilik mevcut. Bunların sebepleri
ise: Birincisi, Aydında atıkları gömme işleminin fazla
olması; ikincisi, zirai ilaçların yoğun biçimde bilinçsiz olarak
kullanılması; üçüncüsü; jeotermal kazıların çok yoğun
ve denetimden uzak olması; dördüncü ise, Menderes Nehri taşkınlarıdır.
Ortaköy ve Çamlıyurt bölgesindeki maden
ocaklarının kimyasal ve fiziki kirlilik taşıyan
atıkları Değirmenlik Deresi ile Çine Çayına ve Menderes
Nehrine kadar ulaşırken diğer taraftan da Bodrum ve
Milasın içme suyuna kaynaklık eden Geyik Barajına kadar
ulaşarak insan sağlığı için tehdit
oluşturmaktadır. Bu kirlilik sonucu Çine Çayında da canlı
varlıklar maalesef yok olmuştur. Büyük Menderes havzası için
hazırlanan Karakterizasyon Raporu ve Önlemler Programı var. 2009
yılından 2015 yılına kadar havzada su talebinin 2
katına çıkacağı öngörülüyordu. Bu yıla kadar,
sayılan önlemlerin alınmadığı da maalesef rapora
baktığımızda bizim karşımıza
çıkıyor.
Büyük Menderes Nehri Karakterizasyon Raporundaki
başlıkları şöyle bir değerlendirdiğimizde bir
risk değerlendirmesi ortaya çıkıyor ki bu da çok ciddi bir
sorun. Risk raporunda şöyle diyor: Endüstriyel sektörden kaynaklanan
kirliliğin 2015 yılına kadar artacağına ve bu dönemde
havzadaki tüm işletmelerin atık sularını
arıtamayacaklarına inanıyoruz. Bu yönde cezai
yaptırımların yerine getirilmesinin önünde sosyal engeller
olduğunu düşünüyoruz. Söz konusu işletmelerin atık su
dışındaki atıklarını, su kütlelerine ve
doğaya deşarj etmeye devam edeceklerini düşünüyoruz. Mevcut
durumda bunun önüne geçecek tedbirlerin alınmasına yönelik idari ve
siyasi kararlılığın olmadığını ve 2015
yılına kadar olan dönemde bunun olabileceğine yönelik
işaretlerin de mevcut olmadığını düşünüyoruz.
Mevzuat Mayıs 2009 tarihi itibarıyla tüm endüstri
kuruluşlarının sularını deşarj etmeden önce
arıtmasını öngördüğü hâlde mevcut durumda bir
değişiklik olmaması ve buna karşın idari tedbirlerin
hâlen alınmamış olması, öngörümüzü desteklemektedir.
Altı yıl sonra bakıyoruz, Büyük Menderes Platformunun
öngörüleri ne yazık ki doğru çıkmıştır. Bir de
buna jeotermal kuyuların atıkları eklenmiştir.
Yine Önlemler Programı var. Yayınlanan
raporda alınması gereken 64 önlemden yalnızca 6 tanesinin alındığını
tespit ettik. 58 adet önlemle ilgili bir yaptırım, bir uygulama yok.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, bu Bakanlığa
bağlı birimler olan DSİ Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü bu olumsuz tablonun da sorumlularıdır diyeceğiz
çünkü başka bir muhatap karşımızda yok. Bu konularla
ilgilenmesi gereken, bu önlemleri alması gereken kuruluşlar
bunlardır.
Bir an evvel Önlemler Programı uygulamaya
konulmalı, önlemlerin uygulanabilmesi ve takibi amacıyla sivil toplum
kuruluşlarıyla danışma mekanizmaları
kurulmalıdır. Aksi takdirde hem havzadaki yerleşim yerleri
yaşanamaz duruma gelecektir hem de son derece önemli miktarda yaş ve
kuru meyve, sebze üretimi yapılan bu havzada tarımsal faaliyetlerin
devamı riske girecektir.
Bu konuda yapılması gereken çalışmalar
var arkadaşlar. Yapılması gereken çok fazla çalışma
var. Bu incelediğimiz bilimsel çalışmaların sonucunda çok
önemli gördüğümüz, acil gördüğümüz birtakım önemler üzerinde
durmak istiyorum:
Birincisi, tüm sanayilerde çevre
uzmanlarının görevlendirilmesi gerekmektedir.
İkincisi, tüm sanayilerde atık su
arıtma için mevcut en iyi teknolojilerin kullanılması
gerekmektedir.
Yine, hassas alanlarda ileri arıtması olan
atık su arıtma tesislerinin de
yaygınlaştırılması gerekiyor.
Jeotermal suların arıtılmasını
veya reenjeksiyonunu teşvik etmemiz gerekiyor.
Taş ocakları ve madencilikten doğan
kirliliğin azaltılması gerekiyor.
Çiftçilerin iyi tarım uygulamaları
konusunda eğitilmesi gerekiyor ki tarım ilaçlarının
kullanılmasının da önüne geçilmesi gerekiyor. Hayvansal gübre
kullanımı teşvik edilmeli.
Tüm içme suyu kuyularının etrafında
koruma alanlarının oluşturulması gerekiyor. Su yolları
boyunca tampon şeritler oluşturulmalı, içme suyu alanları
ve barajların etrafında organik tarımın desteklenmesi
gerekiyor.
Kuyuların kaydının
geliştirilmesi ve haritalanması, yüzey ve yer altı
sularının su çekimi için lisans verilmesi, Büyük Menderes için iklim
değişikliği senaryolarının çalışılması
ve taşkınlar çok önemli; hem kirliliğe sebep oluyor hem toprak
kaybına neden oluyor. Bu çalışmanın da yapılması
gerekiyor.
Değerli vekiller, Aydının sorunu
sadece Aydının sorunu değildir, sadece
Aydınlının da sorunu değildir. Dediğim gibi, burada
çok ciddi bir sorunla karşı karışayız ve bu sorun
sadece jeotermal de değil, Menderes havzasında bulunan tüm illeri
ilgilendirmektedir. Menderesin kaynağından başlayarak
döküldüğü Ege Denizine kadar herkes risk altındadır.
Biz, burada, Türk milletinin
sağlığından ve en iyi şekilde yaşam
standartlarında yaşamasından, sağlıklı beslenmesinden,
sağlıklı havayı nefes alarak yaşamasından
sorumluyuz.
O nedenle sesleniyorum tüm siyasi partilerde bulunan
arkadaşlarımıza, başta Aydınlılar olmak üzere:
Gelin, hep birlikte grup önerisi verelim. Menderes havzası, hatta Gediz
havzası ya da Fırat havzası, nerede ne kirlilik varsa, nerede ne
usulsüzlük varsa çözelim; doğruyu teşvik edelim, hep birlikte bu
sorunun üstesinden gelelim.
Saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Depboylu.
Şimdi, önerinin aleyhinde ikinci ve son söz
Aydın Milletvekili Abdurrahman Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
Aydın ilimizle ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması
açılması teklifi aleyhine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Meclis araştırması açılması
talebine gerekçe olarak Aydın ili ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenleri, jeotermal santrallerin toprak, su ve hava kirliliği
üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması, Türkiye
ortalamasının üstüne çıkan kanser vakalarının
araştırılması istenmiştir.
Değerli arkadaşlar, öncelikle
Aydınımız hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum:
Aydın ilimiz, klasik bir söylem gibi gözükse de, herkesin kabul
ettiği bir gerçek olan ovalarından bal, dağlarından
yağ akan, bu dünyada yaşanacak, yaşlanılacak, uzun ve
sağlıklı şekilde ömür sürülecek bir yerdir. Yine, tarihteki
ifadesiyle, gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzüdür.
Topraklarının üstü o kadar bereketlidir ki bir yılda 42
çeşit meyve ve sebze yetişmektedir.
Aydınımız kışın deve
güreşiyle, düğünlerinde harmandalıyla; Kuşadası
ilçemiz Güvercinadası ve kalesiyle, Zeus Mağarasıyla, Dilek
Yarımadası Millî Parkıyla ve turizmiyle; Didim ilçemiz Milet
Antik Kenti, Apollon Tapınağı ve turizmiyle; Koçarlı
ilçemiz künarıyla -künar yerel bir ifade olup çam
fıstığıdır değerli arkadaşlarım-
Yenipazar ilçemiz Yenipazar fidesiyle; Nazilli ilçemiz kestanesiyle; Karacasu
ilçemiz Karacasu pidesi ve Afrodisias Antik Kentiyle; Aydın merkezimiz,
Efeler ilçemiz enginarıyla -bizim Mecliste yediğimiz enginarlar,
biliyorsunuz, Aydın ilimizden gelir- Umurlu beldemiz eriğiyle,
Buharkent ilçemiz inciriyle, Kuyucak ilçemiz portakalıyla, Sultanhisar
ilçemiz çileği ve Nysa Antik Kentiyle, Köşk ilçemiz kestanesi ve
inciriyle, Söke ilçemiz Söke Ovasının pamuğu ve Bafa Gölüyle,
Bozdoğan ilçemiz Bozdoğan pidesi ve Madran Dağının
suyuyla, Çine ilçemiz köftesiyle, Karpuzlu ilçemiz balıyla, Germencik
ilçemiz inciriyle, İncirliova ilçemiz inciri ve deve sucuğuyla
meşhurdur. En nihayetinde, Aydın ilimiz inciri ve zeytiniyle
meşhur olup yukarıda da belirttiğim üzere, 42 çeşit meyve
ve sebzenin yetiştiği bir yerdir.
Bu çerçevede, topraklarının üstünde
yetişen ve bugün marka değeri olan bir numaralı ürünümüz
şüphesiz ki incirimizdir. İlimiz incir üretiminde Türkiye'nin yüzde
61,4ünü, dünyanın ise yüzde 54,3ünü karşılamaktadır.
Aydın incirinin geçen ay içerisinde Avrupa Birliği coğrafi
işaret tescili yapılmış olup Aydın İnciri
markası Avrupa Birliğinde tescil edilen ilk Türk ürünü, ikinci Türk
markasıdır.
Biliyorsunuz, geçen hafta Sayın
Cumhurbaşkanımızın da teşrifleriyle Sanayi
Bakanlığımız patent ödüllerini verdi ve Aydın
İnciri markamıza 1incilik ödülünü verdi. Bu çerçevede, Aydın
milletvekilleri olarak, şahsım, Sayın Mehmet Erdem ve Sayın
Mustafa Savaş adına Sayın Cumhurbaşkanımıza
şükranlarımı iletmek istiyorum.
Yine, tescil işlemlerini yürüten Aydın
Ticaret Odası yönetimine, değerli dostum Başkanına ve
tescil işlemlerini destekleyen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğluna da
şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Aydınımız, toprağın
üstünün bereketi kadar toprağının altı da bereketli olan
bir ilimizdir. İzmir tarafından Aydın sınırlarına
girdiğimizde, Germencik ilçemizden başlayarak İncirliova,
Efeler, Köşk, Sultanhisar, Nazilli ve Buharkent ilçelerimizde 9 adet
jeotermal santral bulunmaktadır ve bu jeotermal santrallerde aylık 3
milyar 194 milyon 520 bin 250 kilovatsaat enerji üretilmektedir. Elektrik
ihtiyacı, ülkemizin bir gerçeğidir ve bu ihtiyaç gün geçtikçe artarak
devam edecektir. Bizler, Aydınlılar olarak, yüzyıllardır
incirimizle yaşadık ama bundan sonra hem incirimizle hem jeotermalimizle
yaşayacağız ve buna alışacağız.
Meclis araştırmasında gerekçe
yapılan hava kirliliği iddiası somut bir iddia değildir.
Aydından kastedilen Efeler ilçesinde kışın yaşanan
hava kirliliğiyse bunun gerekçesi, Aydını yönetemeyen,
başarısız, hizmet üretmeyen CHPli Aydın Büyükşehir
Belediyesidir. Ben, geçen hafta, ilçem olan Kuyucaka gittiğimde, yine
portakal kokuları vardı, yine portakal çiçeği kokuları
vardı arkadaşlar. Bunu ifade etmek istiyorum.
Buharkentten Didime, yaklaşık 150
kilometre mesafede, 1 milyon nüfusun yaşadığı 17 ilçe, 544
köyden mahalleye dönüşen yerleşim yeri olmak üzere ilimiz, Aydın
Dağlarının arasında, Menderes Ovasında kurulu bir il
olup hava kirliliğinden bahsetmek Aydına yapılan bir
haksızlıktır.
Jeotermal santrallerin toprak, su ve hava
kirliliği üzerine etkilerinin araştırılması
isteğini de samimi bulmuyorum. Jeotermal konusu, Aydında hizmet
üretmeyen CHPli Aydın Büyükşehir Belediyesinin Aydın gündemini
meşgul edip başarısızlığını örtmek için
bulduğu suni bir gündemden ibarettir. Jeotermal konusu, yaklaşık
on yıldır Aydın gündemindedir. Ne zaman ki AK PARTİli
olarak bizler Aydın Büyükşehir Belediyesinin, belediyeye ait
Sultanhisar ilçesindeki jeotermal sahadan çıkan sıcak suyu
deşarj etmeden Malgaç Deresine, dolayısıyla Menderes Nehrine
bıraktığını Aydın basınıyla
paylaştık, Cumhuriyet Halk Partisi Aydında bir daha jeotermal
konusunu gündeme getirmedi. Bu dahi Cumhuriyet Halk Partililerin samimi
olmadığını göstermektedir. Açıkladığım
sebeplerle jeotermalle ilgili iddialara da
katılmadığımı ifade etmek istiyorum.
Meclis araştırması talebinin 3üncü
maddesinde ifade edilen, Aydında kanser vakalarının Türkiye
ortalamasının üstünde olduğu iddiasını da kabul
etmiyorum. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Sözlerimin
başında belirttiğim üzere, Aydınımız
yaşanılacak, yaşlanılacak ve uzun ve
sağlıklı şekilde ömür sürülecek bir yerdir. Meclis araştırmasını
talep eden Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız,
biliyorsunuz, yaklaşık bir ay önce burada incir resimleriyle
konuşma yaptı. Dışarı çıktığımda,
daha önce incir ikram ettiğim arkadaşlar bana Abdurrahman, sen bize
zehirli incir mi yedirdin? dediler. Bu, Aydınımıza
yapılabilecek en büyük haksızlıktı. Maalesef, bu
haksızlığın devamı olarak, bugün aynı
mantıkla hazırlanmış bu Meclis araştırma talebi,
sanki Aydından her şey çok kötü, Aydında her taraf kanser
hastası, Aydında hava çok kirli, Aydından her taraf zehir
Aydınımız bunu hak etmiyor değerli arkadaşlar. Bu
sebeple ben Meclis araştırması talebine karşı
olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu araştırma önergesi Aydın
incirimizin aleyhine olduğu gibi, bugün de
Aydınımızın aleyhine maalesef burada böyle konuşma
yapmak zorunda kaldığımızı ifade edeyim.
Kanser rahatsızlıklarıyla ilgili
verileri paylaşmak istiyorum. 2010-2015 yılları arasında
Türkiye ortalamasıyla Aydın ortalamasını
karşılaştırmak istiyorum. 2010 yılında Aydın
ortalaması yüzde 21,1; Türkiye ortalaması 21,3. 2012de 20,6
Aydın ortalaması, Türkiye ortalaması 21,1. 2015
yılında Aydın ortalaması kanser hastalıklarında
yüzde 18,8; Türkiye ortalaması yüzde 20. Değerli arkadaşlar, bu
veriler de göstermektedir ki Aydın ilinde kanser rahatsızlığı
Türkiye ortalamalarının altındadır. Bu verileri
değerlendirirken sizden iki hususu da nazara almanızı istiyorum,
iki gerçeği de nazara almanızı istiyorum. Değerli
arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, Aydınımız birçok
insanımızın emekliliğini geçirmek istediği bir yer
olduğundan yaşlı nüfusu fazla olan, dolayısıyla kanser
riski taşıyan insanların fazla olduğu bir yerdir. Bunun
şöyle de bir etkisi vardır: Bizim nüfusumuz 1 milyon 50dir, seçmen
sayımız 750 bindir, bu dahi bizim Aydın nüfusunun
yaşlı bir nüfus olduğunu göstermektedir. Yine, Aydın ilimiz
uzun ömürlü insanların yaşadığı bir ildir. Bu sebeple
bu iki husus nazara alındığında Türkiye
ortalamasının altında olması da Aydının
yaşanabilir ve yaşlanılabilir bir yer olduğunu açıkça
ifade etmektedir.
Değerli arkadaşlar, Aydının
gerçek gündemine geçmek istiyorum. Bugünlerde Aydın kamuoyunun
konuştuğu gerçek gündem Aydın Büyükşehir Belediyesindeki
yolsuzluk iddialarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla) Başkanım, bir
dakika
BAŞKAN Süre veremiyorum maalesef, ikazda da
bulunmuştum ya Sayın Öz.
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Aydın Su İdaresindeki yolsuzluk iddiası
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, böyle
bir usul var mı?
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla) Aydın Halk Ekmekteki
usulsüzlük iddiası
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, biz
söz talep ediyoruz, oturmaya davet edin lütfen şeyi.
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla)
Aydının
otoparklarını işleten Büyükşehir Belediyesinin AYBELdeki
usulsüzlük iddiaları
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla)
Aydın şehir
meydanıyla ilgili yaşanan yargı süreci
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
BAŞKAN Söz vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen oturtturun şeyi
kürsüden.
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla)
yapılamayan,
verilemeyen belediye hizmetleri Aydın Büyükşehir Belediyesinin gerçek
sorunlarıdır.
BAŞKAN Evet, Sayın Öz, süreniz
tamamlanmıştır.
Teşekkür ediyoruz.
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla) Aydınımız
başlangıçtan beri CHPli Büyükşehir Belediyesine rağmen
gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü olmaya devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, söz
istiyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, idare amirlerini göreve
davet ediyoruz. İdare amiri yok mu?
BAŞKAN Sayın Öz
ABDURRAHMAN ÖZ (Devamla) Bu çerçevede
Aydını seven, Aydın için uğraşan, koşturan,
didinen tüm Aydın dostlarına, tüm Aydınlı
hemşehrilerime selamlarımı sunar, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, Aydından
Manisaya gelmeyelim şimdi. Aydın milletvekilleri
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel konuşmacımız Sayın Deniz Depboylu Aydının
hava kirliliğinden bahsetmişti ama sayın konuşmacı
buna cevaben sataşmada bulunarak Aydının havasının
kirli olmadığını ifade etti.
BAŞKAN Yok, Sayın Akçay,
araştırma önergesinin konusu o zaten. O, öyle bir şey
olmadığını söyledi. Ben Sayın Depboyluya olmazsa
yerinde bir dakika süre şey yapsam...
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayır, efendim,
sataşmadır bu. Lütfen kürsüden Sayın Başkan,
sataşmadır. Biz kurala da süreye de uyarız, usul budur.
BAŞKAN Peki, Aydın milletvekillerinin
hepsini ayakta görüyorum herhâlde. Şimdi, o zaman şöyle bir karar
verelim: Gereği düşünüldü diyelim, olay mahallinde keşif
yapalım ve tüm milletvekillerinin Aydın milletvekilleri
tarafından Aydında ağırlanmasına karar verelim. Orada
hep birlikte görelim bunu. Olur mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi bu işi nasıl nihayete erdireceğiz?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Zaten komisyon
kurulmasını istemiş işte, kuralım komisyonu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir dakika daha verin
Sayın Başkan ama kürsüden lütfen, sataşmadan.
BAŞKAN - Sayın Depboylu, sizden
başlayalım buyurun, ikişer dakika.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Aydın
Milletvekili Deniz Depboylunun, Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Evet, öncelikle yeni bir sataşmaya mahal vermek
istemiyorum. Tüm arkadaşlarımıza iş birliği
çağrısında bulunmak istiyorum.
Aydında hava kirliliğinden ben de
bahsettim, doğrudur. Bakın, benim evim Nazillide. Ben Nazilliye
gittiğimde yine turunç kokuları, turunç çiçeklerinin kokuları,
yasemin kokularıyla karşılanıyorum. Ama benim annem,
kardeşlerim, akrabalarım Aydında yaşıyor ve sabah
kalktıklarında, ben de orada kalktığımda maalesef o
kükürt kokusunu alıyoruz. Artık temiz bir hava, nefes
alamıyoruz. Birtakım bilimsel araştırmalar yapılmaya
çalışılmış. Bunların yetersiz olduğu
kanaatindeyim, daha iyi araştırmalar yapılmalı.
Yine, kanser vakalarının
arttığı da doğrudur. Belki Türkiye ortalamasından az
bulmuş olabilirsiniz ama geçmişle
karşılaştırdığımızda Aydının
geçmişteki kanser oranı daha azdı, şimdi daha fazla.
Bakın, bu kanser artışına sadece -bahsettim- jeotermal
değil aynı zamanda Menderesin kirliliği, toprak kirliliği,
su kirliliği de dâhil. Gelin, bir araştırma komisyonu
kuralım. Çünkü bu, Aydının sorunu değil, dediğim
gibi; Aydının ürettiklerini tüketenlerin de sorunu.
Yine, sadece zararlı gazlardan değil
buhardan da çok etkileniyor incir ağaçlarımız. İncire en
çok zarar veren buhardır ve jeotermal enerjiler havaya sürekli buhar
salıyor ve kuyuların açımı nedeniyle de sürekli ağaç
kesiliyor.
Bakın, burada bir sorunumuz var ve ben bu
sorunun çözümü için iş birliği yapma çağrısında
bulunuyorum. Gelin hepimiz grup önergesi verelim; sadece Aydın değil
Menderesin doğduğu yerden, Menderes havzası kirliliğini de
ele alalım, jeotermali de bunun içine atalım, ve nihayetinde bu
araştırma komisyonuyla gerekli incelemelerin
yapılmasını sağlayalım.
Aydınlılarımız rahat bir nefes alsın, çiftçimiz rahat
nefes alsın, o ürünleri tüketenler rahat nefes alsın, biz de burada
görevimizi yapmış olalım diyorum, her birinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Depboylu.
Sayın Yıldız, size de iki dakika
sataşmadan dolayı söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Bir daha sataşma olursa gerçekten yükünüz ağır olur, hepimizi
ağırlamak zorunda kalırsınız Aydında.
8.- Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Abdurrahman Özün CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; demin AKP milletvekili
Aydını çok güzel anlattı. Zaten bizim derdimiz de
Araştırma komisyonu kuralım. dememizin nedeni de o.
Dedelerimizden kalan Aydını o şekilde yaşatmak için,
çocuklarımıza, torunlarımıza, torunların
torunlarına bırakmak için araştırma önergesi
hazırladık; doğrusu bu arkadaşlar. Yani, biz istiyoruz ki
bu araştırma komisyonu kurulsun, gelsin Aydında bu
sorunları çözelim.
İki: Sayın vekil Büyükşehir Belediye
Başkanımızdan bahsetti. Vallahi kusura bakmayın,
Türkiye'nin en başarılı Büyükşehir Belediye
Başkanı Topuklu Efedir, buna emin olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Topukluyu niye
katıyorsun?
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Çünkü,
Aydını şaha kaldırıyor, o konuda da Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanımla onur duyuyorum. Şu an, her
türlü engele rağmen, Türkiye'de yapılmayan güzel işler
yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bilmediğiniz bir şey var, Aydın milletvekillerine sesleniyorum:
Daha önce, büyükşehir olmadan önce, Özel İdare kapanmadan önce bu
jeotermallerin parası Özel İdareye geliyordu 100-150 milyon TL. Büyükşehre
geçtikten sonra ne yaptınız biliyor musunuz? O paraları
Büyükşehre devretmediniz, götürdünüz Maliye Bakanlığına
devrettiniz. Normalde kim, hangi halkın parasını, nasıl
götürüp de Maliye Bakanlığına yatırır? Yani, 150 milyonluk
o yatırımı sizler engellediniz.
Ben diyorum ki, buyurun gelin, bir araştırma
komisyonu kuralım. Sevgili vekilimin dediği gibi, o Aydını
çocuklarımıza, torunlarımıza, torunların
torunlarına bırakalım diyoruz. 3 kişiyi zengin etmeyelim
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Erdem...
MEHMET ERDEM (Aydın) Cumhuriyet Halk Partili
Milletvekilimiz Hüseyin Yıldız konuşmasında AK PARTİ
Aydın milletvekilleri jeotermal santral şirketlerinin
danışmanlığını yapıyor. dedi.
BAŞKAN Sayın Erdem, yerinizden bir
dakika söz vereyim.
MEHMET ERDEM (Aydın) Sataşma ama.
BAŞKAN Buyurun efendim. İsim vermedi.
Sayın Erdemin mikrofonunu açalım, bir
dakika lütfen.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
26.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Tabii, Aydınlının demokrasi kültürü
çok zengindir. Böyle Tunceliden gelmiş, Aydına göç etmiş
sayın milletvekilimiz, Aydını çok güzel bir şekilde
benimsemiş, teşekkür ederim, Allah razı olsun kendisinden.(x)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz nereden
göçtünüz?
MEHMET ERDEM (Aydın) Aynı zamanda,
şunu ifade edeyim
LEVENT GÖK (Ankara) Niye ayrımcılık
yapıyorsunuz? Niye ayrımcılık yapıyorsunuz? Bu dil
yakıştı mı size şimdi?
MEHMET ERDEM (Aydın) Eğer 2007
yılında Jeotermal Yasası çıkarılmamış
olsaydı
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz nereden
göçüp geldiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, ne demek Tunceliden
gelmiş de oraya yerleşmiş? Ya, böyle bir laf var mı?
Sayın Başkan, bu,
ayrımcılığa giren bir konuşmadır, böyle bir
konuşmayı reddediyoruz.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Gök,
tamamlasın.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle bir konuşmayı
reddediyoruz. Olur mu öyle bir şey? Tunceli sanki nerenin ili? Ne olur
yani? Bu ayrımcı, ırkçı dili reddediyoruz. Böyle bir
konuşmayı reddediyoruz.
MEHMET ERDEM (Aydın) Bu santrallerin daha
önce hamam suyu yasasına göre reenjeksiyonu yapılmıyordu.
LEVENT GÖK (Ankara) Böyle bir tablo olabilir mi?
Toplumu kutuplaştıran, ayrımlaştıran bir
konuşmadır bu, kınıyorum.
MEHMET ERDEM (Aydın) Reenjeksiyon
yapılmadığı için de tabiata, doğaya çok daha zarar
veriyordu. Bu bakımdan, bu yasayla beraber doğaya verilen, tabiata
verilen zararlar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
gereği olmadığı hâlde söz verdiğiniz
konuşmacı, arkadaşımızın Türkiyenin güzide bir
ilinden
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım
LEVENT GÖK (Ankara)
Aydına göç
ettiğinden bahsederek sanki
BAŞKAN Sayın Gök, öyle bir
kastının olmadığını biliyorsunuz. Öyle bir
kastının olmadığını
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Bilmiyoruz
Başkan.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, düzeltecek sözünü.
BAŞKAN Tamam, düzeltecek.
Buyurun, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, lütfen
sözümü tamamlamama izin verin.
BAŞKAN Tamam, düzeltecek, öyle bir
kastının olmadığını biliyoruz Sayın Gök.
Öyle bir şey mümkün değil.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tunceli kötü bir il mi,
Tunceli?
LEVENT GÖK (Ankara) Biz Türkiyeyi
kutuplaştırmadan, ayrımlaştırmadan çıkartmak
istiyoruz. Herkes bir bütündür, Türkiyede yaşayan 78 milyon insan bir
bütündür.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tunceli kötü bir il mi
ya? Niye Tunceliye hakaret ediyorsun?
BAŞKAN Kesinlikle öyle
LEVENT GÖK (Ankara) Nerede doğarsa
doğsun, nerede yaşarsa yaşasın yani insanlara
ayrımcı davranmak yanlıştır.
BAŞKAN Tamam Sayın Gök, açalım.
Sayın Erdem, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Eğer kastını
aşmışsa onu ifade etsin lütfen.
BAŞKAN Tamam Sayın Gök, öyle bir
kasıtla söylemediğini hepimiz biliyoruz, herkes biliyor.
Buyurun Sayın Erdem.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
duyamıyoruz, lütfen sükûneti bir sağlayalım.
27.- Aydın
Milletvekili Mehmet Erdemin, İkinci Oturumda yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın
Başkanım, burada biraz önce sayın milletvekilimiz
konuşmasında şunu söylemişti: Dedelerimiz filan dedi de
ben bunu -kastımı belki aşmış olabilirim- o
bakımdan söyledim, yoksa farklı bir niyetim yok yani
maksadımı belki ifade edemedim. Ben
sözümü bu noktada -yanlış anlaşılmasın- tekrar
düzeltmek istiyorum.(x)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Öz
ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşım konuşması
sırasında benim beyanlarımın doğru
olmadığını ifade ettiği için sataşmadan söz
istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim,
karşılıklı konuşuldu artık.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hakkı ama
efendim, öyle söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara) Yeter artık Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Öz, dilerseniz burada
tamamlayalım. Yani, biz şimdi yasaya geçeceğiz.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldız,
tamamlıyoruz, burada kapatıyoruz. Bugün hepimiz
Aydınlıyız, bütün Aydınlılara da buradan selam
söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efeler diyarı
Aydına teşekkür ediyoruz.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun,
27/4/2016 tarihinde Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 26
milletvekili tarafından, Aydın ve çevresinde yaşanan hava
kirliliğinin nedenlerinin tespiti, jeotermal santrallerin toprak, su ve
hava kirliliği üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması,
Türkiye ortalamasının üstüne çıkan kanser vakalarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 27 Nisan 2016 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Aydınlısınız hepiniz!
BAŞKAN Böylece, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kolluk Gözetim
Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 277 sıra sayılı
Kanun Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümde yer alan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir
maruzatım var, arz edebilir miyim?
Şimdi, az önce aldığımız
bir habere göre Bursada bir canlı bombanın kendini
patlattığı ifade ediliyor.
BAŞKAN İsterseniz yerinizden bir dakika
süre vereyim.
Buyurun Sayın Gök.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
28.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bursada bir canlı bombanın kendisini
patlattığı haberleriyle ilgili Hükûmetin Meclisi
bilgilendirmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az önce aldığımız
haberler ve sosyal medyada paylaşılan ajans haberleriyle Bursada bir
patlamanın gerçekleştiğini şu anda bizler de duyduk. Ulu
Caminin yanında ve önünde olduğuna dair bilgiler ulaşmaya
başladı. Doğruluk derecesini bilemediğimiz bu konuda, hazır,
Hükûmetin Sayın Bakanı da buradayken, kendilerine ulaşan
etraflıca bir bilgi varsa Meclisimizi bilgilendirmesini rica ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gök.
Sayın Hükûmet bu konuyla
ilgili bir bilgi sahibi olursa, inşallah Genel Kurulla paylaşır.
LEVENT GÖK (Ankara) Acaba,
Sayın Hükûmet duydu mu?
ERKAN HABERAL (Ankara)
Hükûmet dinlemedi ki.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 5inci
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemire aittir.
Sayın Koçdemir, buyurun.
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA KADİR
KOÇDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması Kanunu
Tasarısıyla ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yine, sözlerimin
başında, henüz detaylarına
ulaşamadığımız Bursadaki saldırıda can
kayıplarımızın en azda kalması ve bu
saldırının, artık, devletimizin, Hükûmetin bu tür konularla
ilgili kendine gelmesine vesile olmasını ve bu
saldırının, canımızı acıtan son acı
olay olmasını temenni ediyorum.
Can kayıplarına
dair bilgiler var. Eğer bunlar doğruysa, hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun, malum, vize muafiyetiyle ilgili sürecin bir parçası.
Onun için de, maddeleri, çok fazla üzerinde durulmadan,
hızlandırılmış bir şekilde Genel Kurulumuzdan
geçmektedir.
Esasında, bu kanun, bu süreçlere ve yasamaya
iktidar partisinin nasıl baktığını göstermesi
bakımından da anlamlıdır. Çünkü bu kanun, ilk defa 2010
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir,
altı sene bekletilmiştir. Orada ilginç bir husus var, kanunun
gerekçesinde diyor ki: Türkiyede kolluk güçleri, emniyet, asayişle
ilgili ciddi bir kayıt ve analiz sistemimiz yok. Bu kayıt ve analiz
sisteminin olmaması durumu, emniyet, asayiş, vatandaşın can
güvenliğiyle ilgili konularda doğru politika üretilmesine, doğru
tedbir alınmasına da imkân sağlamaz. Eğer böyle bir sistem
yoksa doğru politikalar üretmek ve doğru teşhis koyup doğru
tedbirleri almak mümkün değildir. Bu tespiti iktidar partisi ne zaman
yapmış? 2010 yılında yapmış. 2010
yılından bu zamana kadar böyle bir kayıt ve analiz sistemini
getirmiş mi? Getirmemiş. Bu, dolaylı olarak güvenlikle ilgili
doğru politika üretilmemesinin, doğru teşhis
konulmamasının ve doğru tedbirler alınmadığının
da bizzat Hükûmet tarafından itirafı niteliğindedir.
Bu kanunda, adı gözetim komisyonu ama buna
sadık kalınmadığını ve gözetimden daha ileri
gidilerek İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş
Kurulundan ayrılan bazı müfettişlerle birlikte denetim yoluna
da, denetim kısmına da müracaat edildiğini görüyoruz.
Ama bu kanun, Avrupa
Birliği sürecinde bizim demokratikleşmeyi, modern devlet olmayı
nasıl anladığımızı göstermesi
bakımından da ilginç ipuçlarını ortaya koymaktadır.
Malum, 72 şart var ve bu süreç başladığında 35i
yerine getirilmişti. Biz, mayıs ayı sonuna kadar bütün
şartları yerine getirip haziran ayı sonunda da vize muafiyetini
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için elde etmeyi umuyoruz. Ama
iktidar partisinin burada gözlerden kaçırdığı bir husus
var. Bu süreç daha önce başlamıştı ve her şey
planlandığı gibi, devletimizin aldığı
kararlardaki gibi devam etseydi 2017 Haziran ayında Geri Kabul
Anlaşması ve vize muafiyeti eş zamanlı olarak
yürürlüğe girecekti. Biz siyasi saiklerle ve Avrupa Birliğinin
mülteci sorununu fırsat bilerek bunu bir politika malzemesi hâline getirip
vize muafiyetini geri kabulden ayırdık ve Geri Kabul
Anlaşmasını mart ayı başında yürürlüğe
koyduk. Böylece, hakikaten, Yunanistana Ege Denizinden ulaşan
mültecilerde ciddi bir azalma oldu. Fakat, aklımızca kurnazlık
saydığımız, bizim iade olarak aldığımız
her mülteciye karşı 1 Suriyeliyi Avrupaya gönderme konusunda Geri
Kabul Anlaşmasını ne kadar acele ve Türkiyeye olan yüküne
etkilerini düşünmeden yaptığımız ortaya çıktı
çünkü son aldığımız bilgiye göre, 325 iade edilen
mülteciden sadece 2si Suriyeli, geri kalan 323ü Pakistan, Afganistan,
İran ve Iraktan gelen mülteciler ve bunlar da Geri Kabul
Anlaşmasında yerini bulmuyor çünkü biz sadece buradan Suriyelileri
gönderebiliyoruz.
Bu anlaşmayı öne alarak, biz, sadece 4
ülkenin sınırlarını muhkem hâle getirmek için bir
yılda yaptıkları 25 milyar avroyu, sadece Almanya Federal
Cumhuriyetinin Dünya Ekonomi Enstitüsünün yaptığı hesaplamalara
göre 25 ile 55 milyar avro arasında değişik projeksiyon ve
senaryolara göre oluşacak olan maliyetini 2019a kadar 6 milyar avroluk
bir para karşılığında Türkiyeye, Türk milletine, Türk
halkına yansıtıyoruz. Gelenler tabii ki bizim
kardeşlerimiz, biz böyle bir şey olmasa da bu mültecilere ev
sahipliği yapmak durumundayız ama Kayseri pazarlığı
yapıyorum. diyerek, Ülkenin millî menfaatlerini düşünüyorum.
diyerek böyle bir anlaşmanın yapılması ancak Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanına yakışır. Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı bu anlaşmayı bir murat etmiştir. Avrupa
Birliği ülkelerinden, son günlerde, her geçen gün artan bir şekilde
gelen vize muafiyetine başlanamayabileceği, keza vize muafiyetine
başlanırsa bile 72 şartın uygulanmasında -ki
bunların başında basın hürriyeti gelmektedir- bir
aksaklık görüldüğü takdirde vize muafiyetinin
kaldırılabileceği ya da üye ülkelerden birinin vize muafiyeti
sebebiyle kapasitesinin zorlandığını iddia ettiği
takdirde o ülke açısından vize muafiyeti uygulamasının sona
erdirilebileceğine dair ikazları, Avrupa Parlamentosundan yükselen
sesleri duymazdan gelinmektedir. Hatta, Türkiye, son günlerde gazetecilere,
resim sergilerinde yer alan fotoğraflara, televizyonlarda yer alan
programlara gösterdiği aşırı tepkiyle bu
şartların hiç gerçekleşmeyeceği yönündeki kanaatleri de
pekiştirmektedir.
Geçen sefer yarım
kaldı, Bir fıkraya benziyor hâlimiz. demiştim. Bir dakikam
kaldı, onu belirterek bitireyim: Adamın birisi bir araba
almış, arabadan vadedilenlerle arabada buldukları arasında
çok büyük fark var. Şikâyetçi oluyor, sızlanıyor ama telefonun
ucundaki satış temsilcisi çok pişkin, adam ne dese
anlamıyor, Bunlar normal, olabilir, arabadır, imalattır. diyor
ve Neyi var, somut olarak onu bana söyleyin. dediğinde adamın
cevabı şu oluyor, diyor ki: Beyefendi, bu arabanın
kornasından başka her yerinden ses geliyor. Türkiyede de yasama söz
konusu olduğunda Türkiye Büyük Millet Meclisinden başka her yerden
ses gelmektedir. Anayasamızdan laiklik ilkesinin kalkacağı,
toplantılarda ifade edilmektedir; milletvekili
dokunulmazlığı Anayasa gibi bir metne geçici madde ilave
edilerek yine Genel Kurulda tartışılmadan
kararlaştırılmaktadır ve Avrupa Birliğine uyum
sürecinde çıkması gereken kanunlar da normal kanunlardan farklı
olarak burada ne olduğu anlaşılmadan çok hızlı bir
şekilde hayata geçirilmektedir. Arkadaşlar, bunlar ile kanunları
kâğıt üzerine yazarak biz bu şartları yerine getiren bir
ülke olamayız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koçdemir.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çakır.
Bir dakika süre veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
29.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Bursada bir canlı
bombanın kendisini patlatması sonucu yaralanan 2 kişiye
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biraz önce, CHP Grubu
Başkan Vekili Sayın Gökün bir şekilde paylaşmış
olduğu Bursadaki patlamayla ilgili aldığımız
sağlıklı bilgi: 1 kadın canlı bomba Ulu Caminin
yanında kendisini patlatıyor, 2 hafif yaralı var. Netice
itibarıyla -çok şükür demek gerekir her şeye rağmen- ben
yaralılara geçmiş olsun diyorum, milletimize de geçmiş olsun
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Biz de
geçmiş olsun diyoruz.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bolu
Milletvekili Tanju Özcana aittir.
Buyurun Sayın Özcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN
(Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kolluk Gözetim
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının
birinci bölümü üzerinde düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz
almış bulunmaktayım.
Şimdi, sayın milletvekilleri, önce
şunu söyleyeyim: Keşke bu yasayı biz Avrupa Birliği bizden
istediği için çıkarmasaydık. Keşke, kolluk güçlerinin keyfî
uygulamalarını engellemek için, biz bu komisyonu daha önceden
kurabilseydik. Bunun bir eksiklik olduğunu öncelikle ifade ediyorum.
İkincisi, biz, Komisyon safahatında
sürekli olarak şu konuda çaba gösterdik, yapıcı olmaya
çalıştık, dedik ki: Biz, bu yasanın işlerlik
kazanmasını istiyoruz; düzgün bir şekilde, amacına uygun
bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Bununla ilgili de önergeler
verdik ama önergelerin hiçbirini maalesef AKP Grubu ve Komisyon
Başkanı ciddiye almadı. İstedik ki böyle bir komisyon
yürütme organından bağımsız olsun yani kolluk güçleri,
malum, yürütme organına bağlı olarak çalışıyor.
Dolayısıyla, kolluk güçlerinin denetimini yapacak olan komisyon da
mümkün olduğu kadar yürütme organından bağımsız bir
komisyon olarak çalışsın istedik, bu konuda önergeler de verdik.
Bu önergelerimiz de maalesef yine dikkate alınmadı.
Kaygım şu sayın milletvekilleri:
Yaklaşık yirmi yıl önce İnsan Hakları İzleme
Komisyonu kuruldu biliyorsunuz, her ilde de faaliyet gösteriyor ama İnsan
Hakları İzleme Komisyonu ilk kurulduğunda toplumda bir heyecan
yaratmıştı. Gerçekten bu insan hakları izleme
komisyonlarına müracaatlar vardı ama sonradan
vatandaşımız gördü ki bu kurullar işlevsiz, bu kurullar
sadece yasak savma amacıyla kurulmuş olan komisyonlar; o anlamda, bu
komisyona ilgi, alaka da azaldı. İnşallah, kolluk denetim
komisyonu böyle bir komisyon hâline gelmez; inşallah, işlevine uygun
olarak çalışır diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii, burada, söz
almışken bugün tartıştığımız bir konuya
da kısaca değinmek istiyorum.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Levent Gök
size Darbe sevicisiniz. dediğinde, Darbe sevici gibi
davranıyorsunuz. dediğimizde çeşitli itirazlar oldu sizden.
Bunu anlamakta ben gerçekten güçlük çektim.
Arkadaşlar, oturup kendinizi bir
sorgulamanız lazım. Siz, gerçekten bu ülkede darbelerden keyif mi
alıyorsunuz? Bu ülkede darbe olmasından mutlu mu oluyorsunuz? Siyasi
olarak nemalandığınızı mı düşünüyorsunuz?
Bunu, isterseniz yeniden bir düşünün.
Bakın, 27 Nisan
e-muhtıra dediniz. 27 Nisanda size e-muhtırayı verdiği
iddia edilen Yaşar Büyükanıta Devlet Üstün Hizmet Madalyası
verdiniz! Bu, nasıl bir çelişki? Adam size muhtıra veriyor -sizin
anlatımınıza göre- siz ne yapıyorsunuz? Ona madalya vererek
ödüllendiriyorsunuz. Bu, bir sefere mahsus mu olmuş sizde? Hayır, olmamış.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bütün genelkurmay
başkanlarına veriliyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Şimdi, 1980 darbesi
darbe değil miydi? Bu darbeyi yapan kimdi? Kenan Evren. Ee, bu, ortaya
çıktı geçmişte. İşte, Adalet Komisyonu
Başkanlığı görevine getirdiğiniz Sayın Ahmet
İyimayanın, darbeci Kenan Paşanın avukatı
olduğu ortaya çıktı.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Hiç
sıkılmıyor musun?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, bir şey
daha var, bugün yine konuşuldu.
BAŞKAN Sayın Özcan, bir saniye
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sürem
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Hayatını darbelere adamış
BAŞKAN - Sizi İç Tüzük 66ya göre, konudan
ayrılmamaya davet ettik, mecburiyetim benim, bunu daha önce de ifade
ettim, lütfen konuya gelin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Tamam, teşekkür
ediyorum, ben de konuya gelecektim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Darbelerle
ayakta durdunuz darbelerle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, 28
Şubattan dolayı sürekli mağdur edebiyatı
yaptınız, değil mi? 28 Şubatı bir darbe olarak
nitelendirdiniz, bununla ilgili dava açıldı.
ORHAN ATALAY (Ardahan) CHP de engel oldu dava
açılmasına.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) 28 Şubat darbe
değil mi?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Darbe, değil mi, öyle
söylüyorsun? Peki, 28 Şubatın başaktörlerinden olan, olduğu
iddia edilen Sayın Çevik Birin avukatlığını kim
yaptı? Şimdi, Bunun avukatlığını yapanlardan bir
tanesi, sizin hâlihazırda milletvekillerinizden bir tanesi mi? diye
sorsam buna verecek bir cevabınız olur mu? Ben bunun
cevabını bekliyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Zan altında
bırakma.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Çevik Birin avukatı
kimdi? Çevik Birin avukatlığını yapan kişi 28
Şubat davasında, şu anda sizin milletvekilliniz mi değil
mi? Bunun cevabını bekliyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Zan altında
bırakma, biliyorsan söyle.
MEHMET METİNER (İstanbul) Söyle, biz de
bilelim ya!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Eğer böyleyse bir
çelişki daha eklemiş oldunuz.
Muhtıra verene madalya veriyorsunuz, darbe
yapanın avukatlığını üstleniyorsunuz, 28 Şubatta
bu kadar mağdur olduk. diyorsunuz, yirmi senedir bunun mağdur
edebiyatını yapıyorsunuz ama 28 Şubatta bize darbe
yaptı. dediğiniz paşanın avukatlığını
üstleneni de getirip milletvekili olarak burada oturtuyorsunuz! Cevabı
bekliyorum, ben cevabı bekliyorum, sayın grup başkan vekili bir
cevap verecek.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Sen ver bir cevap.
MEHMET METİNER (İstanbul) Kim o vekil,
adını söyle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Vermezse ben
söyleyeceğim Sayın Metiner, hiç merak etme.
İkincisi
ORHAN ATALAY (Ardahan) Söylesene ya, söyle,
adını söyle.
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen konuya gelin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Konuya tekrar geldim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, tabii, iki gündür
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Oradan ekmek
çıkmaz.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
sizler tarafından
seçilen, sizin oylarınızla Başkan seçilen Sayın Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının o talihsiz sözlerini bütün
Türkiye tartışıyor. Doğru mu? Burada
anlamadığım bir şey var: Şimdi, grubunuz adına
konuşmalar yapıldı, Sayın Meclis Başkanının
laiklikle ilgili sözlerine biz katılmıyoruz. denildi; sonra,
Başbakan çıktı Katılmıyoruz, kendi görüşü.
dedi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tamam, daha ne
istiyorsun ya! Daha ne istiyorsun mübarek!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Rahatsız mı
oldun katılmayınca?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bir dakika, devam edeyim.
En son, Sayın Cumhurbaşkanı bile
çıktı Katılmıyorum, kendi görüşü. dedi. Şimdi,
eğer bu, doğruysa -herhangi bir konudan bahsetmiyoruz, laiklikten
bahsediyoruz, laikliğin Anayasadan çıkartılması
meselesinden, Dindar bir anayasa yapalım. diyen bir Meclis Başkanından
bahsediyoruz- hiçbiriniz sahip çıkmıyorsanız, artık bu
Meclis Başkanının siyasi olarak bir altyapısı
kalmamıştır; Sayın Meclis Başkanı -siz
samimiyseniz- görevini derhâl bıraksın bana göre.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Allah Allah!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Siyaseten yapması
gereken, doğru olan da bu. Arkadaşlar, böyle bir Meclis
Başkanı, nasıl bir Anayasa Uzlaşma Komisyonuna
Başkanlık edecek? Bunun kafası, IŞİD kafası gibi.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özcan
Sayın Özcan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
bu, ne demek!
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mikrofonu kesin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Devamla) Laikliği Anayasadan
çıkartalım, dindar bir Anayasa ortaya koyalım. Böyle bir
şey olabilir mi!
Arkadaşlar, şu konuya da
BAŞKAN Sayın Özcan, Sayın Özcan
Sizi uyarıyorum, lütfen özür dileyin. Sayın Meclis
Başkanına IŞİD kafası
Bundan dolayı özür
dilemenizi bekliyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkan,
sözlerimi tamamlamama müsaade ederseniz gayet iyi anlaşılacak.
BAŞKAN Özür dilemenizi bekliyorum sizden.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen bundan
dolayı özür dileyin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Lütfen, ben, sözlerimi
tamamlayayım, yeterli olmazsa konuşuruz. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Bakın, bundan dolayı özür
dileyin. Sayın Meclis Başkanını bu şekilde itham
edemezsiniz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ya da sayın
milletvekilleri, siz şunu mu yapmaya çalışıyorsunuz:
Sayın Meclis Başkanının bu sözlerini söyleyip
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Türkiyede bir
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Hayatınız teröre destekle geçti be! Bütün problemlerin altında
siz varsınız!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yani siz, bize ölümü
gösterip sıtmaya razı etmeye mi çalışıyorsunuz! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saniye
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Yazıklar olsun be! Özür dileyin.
BAŞKAN - Şimdi, İç Tüzük 66yı
okuyorum, birincisi
(AK PARTİ sıralarından Ayyaş
kafa. sesi)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sensin
IŞİD kafası, sen!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Özür dileyecek, öyle yok!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Senden iyi
eşek mi var!(x)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Özür dileyecek!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Hiç utanma,
sıkılma yok mu, hiç utanma sıkılma ya! Bütün teröristlerin
altındasınız be, bütün yaşanan pislikler sizin
altınızda
Yazıklar olsun!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Ahlaksız! Her zaman
burada hakaret edemezsin! (xx)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bütün darbelerin
arkasında CHP vardır!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İç Tüzük 66yı okuyorum: Kürsüdeki üyenin
sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İç Tüzüke uymaya ve
konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.
İki defa yapılan davete rağmen, konuya
gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında
konuşmaktan men edilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif
olunabilir.
Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile
karar verir.
Şimdi, ben, Genel Kurula teklif ediyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben öncelikle şunu soruyorum:
Özür dileyecek misiniz, özür dileyecek misiniz?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Özür
dileyecek, özür!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Özür dilesin.
BAŞKAN Özür dileyecekseniz
Önce özür
dileyin.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir
tutanaklara bakalım, gereğini yaparız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır,
açmayın, mikrofonu açmayın. Özür dilemez, açmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne dileyecek ya! Ne
dileyecek!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip kürsüdeyken bunu yapamazsınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip kürsüdeyken sözünü kesip bu işlemi
yapamazsınız.
BAŞKAN Bakın, çok daha ağır
cezalar var, 67de var, 161de var. Sayın Gök, siz bilirsiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
konuşmacımız süresini tamamlasın, tutanaklara bakar,
birlikte bir değerlendirme yaparız. Konuşmasını
tamamlasın lütfen.
ORHAN ATALAY (Ardahan) Millete hakaret etti!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Düzeltmem gereken hususlar
BAŞKAN Sayın Özcan, özür dileyecekseniz
buyurun.
Buyurun, açtım, özür dileyin
(Kürsü önünde toplanmalar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, milletvekillerini oturtmadan bu baskıyla olur mu? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkan,
konuşmamın tamamını bitirdiğimde hâlâ böyle bir
ihtiyaç olursa değerlendirin. Böyle bir şey yok
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ne söyleyeceğimi bilmiyorsunuz
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Hayır,
özür dileyecek. Terbiyesiz herif! Önce özür dileyeceksin!
ORHAN ATALAY (Ardahan) Özür dilemeden oradan
gitmeyecek.
LEVENT GÖK (Ankara) Herkes oturacak önce, herkesi
oturtacaksınız. Böyle bir şey olamaz! Önce
oturtacaksınız! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Böyle baskıyla olur mu ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Özür dileyecek, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Efendim, yok böyle bir
şey.
BAŞKAN Özür dileyecek.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ne diyeceğimi
bilmiyorsunuz, lütfen konuşmamı tamamlamama müsaade edin, ondan sonra
özür dilememiz gerekirse duruma bakarız.
BAŞKAN Buyurun, özür dileyin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Biz gerekeni yaparız sayın
milletvekilleri, lütfen herkes yerine otursun.
Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, Sayın
Meclis Başkanı eğer bu konuşmaları gerçekten kendi
düşüncesi olarak ifade etmişse, o zaman şunu
konuşmamız gerekiyor
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Hâlâ
konuşmaya devam ediyor!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
mikrofonu keser misiniz?
BAŞKAN Ya, sayın milletvekilleri, bir
saniye
ORHAN ATALAY (Ardahan) Özür dile, özür!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Uzatmaya gerek yok.
Meclis Başkanına IŞİD kafalı diyemez kardeşim!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Özür dile!
TANJU ÖZCAN (Devamla) O zaman bu ülkede
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ne iş yapıyor?
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görevi Yargıtay
Kanununun 27nci maddesinin (4)üncü fıkrasında açık bir
şekilde düzenlenmiş. Doğru mu arkadaşlar?
(Kürsü önünde toplanmalar, gürültüler, AK PARTİ
sıralarından Özür dile. sesleri)
LEVENT GÖK (Ankara) Hop, hop, oturun yerinize. Geç
yerine!
Ya, böyle bir şey olabilir mi Sayın
Başkan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Çakır, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
30.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın 277 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve hakkında İç
Tüzükün 161inci maddesinin uygulanmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimiz insanız, hata yapabiliriz fakat yapmış
olduğumuz hatadan dönmek de bir fazilettir, erdemdir.
Biraz önce burada
konuşan CHPli hatip konuşmasının tamamında
kışkırtıcı, tahrik edici bir dil kullanmak suretiyle
grubumuzu tahkir etmiştir fakat bu yeni bir şey değildir, o
bakımdan onu geçiyoruz. Fakat, kullanmış olduğu bir kelime,
bir cümle ve bu cümleyi kullandığı kişi söz konusu
olduğunda artık bir tolerans söz konusu olamaz çünkü burada bir
kasıt vardır, açık, bile isteye söylenen bir cümle vardır.
Konuşmacının dediği şudur: Meclis
Başkanımıza kafası IŞİD kafası demek
suretiyle, Meclis Başkanımıza karşı ağır bir
hakarette bulunmuştur. Bu temiz bir dil değildir. Bu siyasal
eleştirinin sınırlarını aşan bir tablodur. O
bakımdan, konuşmacının özür dilemesini istiyoruz. Ve
İç Tüzükün 161inci maddesinin (3)üncü fıkrasında yer
aldığı şekliyle -tırnak içinde okuyorum-
Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük
Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına, Başkanlık
görevini yerine getiren Başkanvekiline hakarette bulunmak
Bu, Meclisten
geçici çıkarmayı gerektirmektedir.
Bizler Meclis
Başkanını yahut başka birisini sevmek zorunda değiliz
ama hukukun öngördüğü şekilde saygı göstermek durumundayız.
Bu, illa önüne eğilip temenna çakmak anlamına gelmez ama birbirimizin
hukukunu korumak anlamında saygı göstermek durumundayız. O
bakımdan, ben CHPli hatip hakkında İç Tüzükün 161inci
maddesinin uygulanmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gök
31.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
konuşması sırasında AKP Grubu milletvekillerinin kürsüye
yürümesini kabul etmediklerine ve haklarında İç Tüzükün
160ıncı maddesinin uygulanmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinde kürsü
dokunulmazlığı ve kürsünün masuniyeti en önde gelen ilkelerden
bir tanesidir. Bir partinin, sayısal çoğunluğuna sahip
olmanın avantajını kullanacağını varsayarak
kürsüde henüz sözünü bitirmemiş bir hatibin üzerine
saldırmasını asla kabul etmemiz mümkün değildir. Böyle bir
tablo az önce sayın grup başkan vekilinin ifade ettiği hususun
çok daha da ötesine geçen, aşırı bir güç kullanma hususudur.
Zannedilmesin ki Cumhuriyet Halk Partisi, bir sayısal çoğunluğun
gösterisiyle bulunduğu kürsüyü terk edecek.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Hâlâ
tahrikçilik yapıyorsun.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ve kürsüdeki sözlerini
eğer bu müdahale olmasa belki düzeltme fırsatı
bulacağı bir aşamada böyle bir tablonun tesiriyle
arkadaşımızın geri adım atacağını
düşünmek Cumhuriyet Halk Partili için ancak gaflet olur.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Bravo(!)
LEVENT GÖK (Ankara) Herkes bilmelidir ki
arkadaşımız kürsüde konuşurken benim müdahaleme rağmen
AKP Grubunun kürsüye yürümesini kabul etmiyoruz.
Arkadaşımızın sözü kesilmiştir, sözü tamamlanmamıştır.
Söylediği sert eleştiri mahiyetindeki söz kesinlikle bir terör
örgütünü tarif eden anlamda değerlendirilmemelidir, kastı o
değildir. Ancak, bu şekildeki beyanımıza karşın
yine de AKP Grubu bu talepte bulunuyorsa biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Meclis kürsüsünü işgale varan AKP Grubundaki bütün arkadaşların
hakkında İç Tüzükün 160ıncı maddesinin
uygulanmasını talep ediyoruz.
MEHMET METİNER (İstanbul) İkisini
de oylayalım.
BAŞKAN Sayın Akçay
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, AK PARTİ Grubu milletvekillerinin
kürsüye yürümesinin hatibin ağır eleştirisinden daha vahim bir
durum olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz evvel kürsüde konuşan Sayın Tanju
Özcanın konuşmasını hem kürsüden dikkatle takip ettim hem
de tutanaklardan tekrar tekrar okudum, inceledim. Bu, normal bir
eleştiriden
O biraz evvel bahse konu cümlede oldukça ağır bir
eleştiri söz konusudur ve bu eleştiriyi, ağır
eleştiriyi konuşmacı tavzih eder etmez, tevil eder veya etmez,
özür diler veya dilemez, bilemem, kendi takdirleridir. Bu çok ağır
eleştirilerden mümkün mertebe kaçınmak gerektiğini daha evvelki
çeşitli konuşmalarımızda da ifade etmiş idik ve bu
ağır eleştirilerin kimseye de bir faydasının
olduğu kanaatinde değilim. Ancak, bu ağır eleştiriye
aynı ağırlıkta
Mesela, sataşmadan sık sık
sözler alınıyor, cevaplar veriliyor. Bu yola gidilmemiştir de,
bunun yerine kürsüye onlarca kişinin öfke ve âdeta kinle, lince
niyetlenircesine yürümesi hatibin ağır eleştirisinden daha vahim
bir durumdur; kabul edilemez. Bu, bir linç girişimi
adımıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, her hareketin, davranışın ölçüsünü koymak
lazım.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Bu nasıl bir MHP zihniyeti!
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Alkışı aldın işte, iyi bir
alkış aldınız!
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Bakın, buna dahi tahammül edemeyip laf atan arkadaşlarımız
var.
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) - Grup başkan vekiliniz söylesin, grup başkan
vekiliniz. Oradan müdahale etmeyin!
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) Senden mi talimat alacağız ya! Allah Allah!
MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) Grup başkan vekiliniz söylesin, grup başkan vekili
konuşuyor!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Daha
evvel yine aynı saatlerde veya yakın saatlerde yine Cumhuriyet Halk
Partisine yönelik ağır eleştiriler de
yapılmıştır. Sataşmadan cevaplar verildi veya
verilmedi, o tutanakların da tekrar okunmasını salık
veririm. Siyasi eleştiriyi aşan ifadeler olunca -buna ilişkin
Sayın Çakır biraz önce görüşlerini ifade etti- isterdim ki
kürsüye yürümeye ilişkin de bir çift söz söylesin. Bunu söylemedi, bunu
kesinlikle tasvip etmek mümkün değildir ve kürsüye yürüme hadisesi,
kürsüdeki ağır -eleştiri, hakaret, her neyse- sözleri de,
dolayısıyla onun ağırlığını da
değiştiren bir tutum oldu. Bunun
karşılığının hatibi linç etmek olmaması
gerekir. Bunu bu şekilde, objektif, soğukkanlı bir şekilde
değerlendirmek lazım.
MEHMET METİNER
(İstanbul) - İsmail Kahramanı linç etme hakkını kim
veriyor size?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Senin
söylediklerini kale almıyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) - Zaten kale alınacak biri değilsin!
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Sayın Başkan, ortamı daha fazla da germeden bu şekilde
değerlendirmek lazım.
MEHMET METİNER
(İstanbul) İsmail Kahramanın söz söyleme özgürlüğü yok
değil mi?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Görüyorsunuz ki Öfke baldan tatlıdır. misali -hadiseyi- Genel
Kurulu germek için özel bir gayret var.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Linç kampanyası başlattınız!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak burada çıkacak kanunların bir an
evvel çıkması için elimizden gelen hassasiyeti gösterirken iktidar
partisi grubu milletvekillerinin bu hassasiyetin yakınından
değil uzağından bile geçmediklerini esefle görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Söyleyecek fikri olan söyler. Benim kanaatlerim budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akçay, teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER
(İstanbul) - Sizin sınırsız özgürlüğünüz olacak, biz
söz söyleyemeyeceğiz!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Zır zır laf atıyorsun, başka bir şey yok!
BAŞKAN - Sayın
Demirel
33.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, muhalefetin iktidara
yönelik eleştirilerine tahammül edilmediğine ve hatip kürsüde
konuşurken milletvekillerinin kürsüye yürümelerinin kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
burada bütün hepimiz siyasetçiyiz ve siyasi düşüncelerimizi burada ifade
ediyoruz; en özgürce ifade etmemiz gereken yer de Parlamento kürsüsüdür, biz
bunu defalarca burada söyledik. Muhalefetin burada iktidara, iktidarın
düşüncelerine ilişkin eleştirilerine nedense tahammül edilmiyor.
Oysa en büyük tahammül bence muhalefetin eleştirileri ne
olmalıdır. Bize dün buradan hakaret bile yapıldı. Yani
hatip kürsüde konuşurken buradaki, Parlamentodaki bütün milletvekillerinin
kürsüye yürümelerini doğru bulmuyorum. Doğru
bulmadığımız gibi, yaklaşımın da
yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü demokrasilerde
insanların düşüncelerini özgürce ifade etmesi...
MEHMET METİNER
(İstanbul) İsmail Kahraman hariç bunların içinde!
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) - Siyasette de özellikle iktidarı muhalefetin
eleştirmesi nedense hazmedilmiyor. Oysa burada hepimiz,
eleştirebileceğimiz bir durumda kendi düşüncelerimizi ifade
edebilmeliyiz. Bu yüzden, ben, Parlamentoda kürsüye yürüyen, milletvekillerinin
üzerine yürüyen yaklaşımı doğru bulmuyorum. O yüzden,
arkadaşlar, Parlamentodaki bütün milletvekillerinin bu konuda hassas
olması, bir kez daha hassas olması gerektiğini düşünüyorum
ve biz siyasetçilere düşen görev de bütün eleştirilerimizi,
düşüncelerimizi burada özgürce ifade edebilmemizi sağlayan
ortamın oluşmasıdır. Ne yazık ki tahammül edilemeyen
düşüncelere ilişkin de kaba kuvvet ya da sözlerimizi kesmeyle
karşı karşıya kalıyoruz. Bugün, az önce de CHP
Grubundaki milletvekili arkadaşımızın sözlerine bu
şekilde müdahale edildi, kendisinin daha sonradan ne söyleyeceğine
bile izin verilmedi yani anlaşılmadı...
MEHMET METİNER
(İstanbul) Size çok yakışıyor sanki!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
-
söyleyeceğini tamamlamasına ve anlaşılmasına bile
izin verilmedi. Bu durumu kabul etmememiz gerektiğini bir kez daha ifade
etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
XI.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcana, 277 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadeleri İç Tüzükün 161inci
maddesinde belirtilen unsurları içerdiği için üç birleşim
Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilmesi hakkında
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulun çalışma esasları Anayasamız ve İç Tüzükün
amir hükümleri ve yine Meclis teamüllerince oturmuş olan uygulamalarla
netleşmiştir. Tabii ki tenkit edebilirsiniz ama itham edemezsiniz;
eleştirebilirsiniz, tahkir edemezsiniz. Bu sadece Meclis
İçtüzüğünden kaynaklanan bir şey değil. Her bir
milletvekili olarak, her bir vatandaş ve insan olarak azami nezaketi
birbirimize karşı göstermek zorunda olduğumuzu bildiğimiz
kanaatindeyim.
İç Tüzükümüzün 65inci maddesi
görüşmelerde genel düzeni sağlıyor; Başkanın söz
kesmesi 66ncı maddede ve konudan ayrılmamayı, İç Tüzüke
daveti gösteriyor. Konuşma üslubunu 67nci madde düzenliyor, gürültü ve
kavgayı 68inci madde ve benzeri devamı maddelerde nasıl burada
bir çalışma esasının düzenlendiği çok açık bir
şekilde ortaya konmuştur.
Hâl bu iken bugüne kadar mümkün mertebe bu
müeyyideleri uygulamadan, uyarılarla geçiştirmeye
çalıştık ama takdir edersiniz ki bu Parlamentoda eğer
egemenlik kayıtsız şartsız milletinse ve millet adına
burada temsil görevini her birimiz üstlenmişsek, bu milletin onuruna,
haysiyetine yakışır bir şekilde bir üslup, bir dil
kullanmak lazım. Ne kaba dil ne yaralayıcı değil, tabii ki
ne de kürsüye yürüme; bunların hiçbiri kabul edilemez. Buna
karşılık hepimizin dikkat etmesi gerekiyor.
Sözün özü, söz konusu olaya gelince: İç
Tüzükümüzün 161inci maddesinin (3)üncü bendi
CEYHUN İRGİL (Bursa) Veremezsiniz.
BAŞKAN -
Görüşmeler sırasında
Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline
hakarette bulunmak
AYTUĞ ATICI (Mersin) Burada hakaret yok
Başkan.
BAŞKAN
sövmek veya onları tehdit etmek
yahut Türkiye Cumhuriyetine veya onun Anayasa düzenine sövmek. Bu özel olarak
düzenlenmiş.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Siz cumhuriyetin
kurucularını ayyaş diye benzetiyorsunuz.
BAŞKAN - Şimdi, sayın
milletvekilleri, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcanın -tümüne
baktığımızda bir tarafa bırakalım- Sayın
Meclis Başkanımızla ilgili olarak Meclis
Başkanının kafası IŞİD kafası gibi...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Adam
anayasal suç işliyor, Laikliği kaldıracağız. diyor.
Eleştiri yapamayacak mıyız?
BAŞKAN - Bunu asla ve asla ağır
eleştiri olarak kabul etmemiz mümkün değildir; bu kaba,
ağır eleştiri değildir, bu hakarettir.
Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcanın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıyla ilgili olarak bir önceki
oturumda söylediği sözler İç Tüzükün 161inci maddesinde belirtilen
unsurları içerdiği için Meclisten geçici olarak çıkarma
cezasını gerektirmektedir. Bu nedenle, Bolu Milletvekili Sayın
Tanju Özcana, İç Tüzükün 163üncü maddesi uyarınca, Meclisten
geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif
ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
Eğer Sayın Özcan savunmasını
yapacaksa beş dakika süre veriyorum savunma için. Sayın Özcan ya da
bir arkadaşı savunma yapacaksa kürsüye buyursun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, teşbihte hata olmaz.
BAŞKAN Eğer bir savunma yoksa da
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
Evet, Sayın Tanju Özcan yerine Sayın
Levent Gök savunma yapacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Savunma için değil,
söz istedi o.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben
tutumunuz hakkında söz istedim.
Bizim de bir talebimiz var. Siz kendi
görüşünüze göre, arkadaşımızın değerlendirmesini
bir tasnife tabi tuttunuz ve bunu hakaret gibi değerlendirdiniz.
Arkadaşımızın söylediği söz, siyasette ağır
bir siyasi eleştiridir, bütün siyasetçiler de bu ağır
eleştirilere tahammül etmek durumdadır. Eğer Meclis
Başkanı bu konuda kendisine dönük bir sataşma görüyorsa onun
hukuki yolları ayrıca görülebilir.
BAŞKAN O ayrı bir konu.
LEVENT GÖK (Ankara) Bunda bir beis yoktur ancak bu
bahsetmiş olduğunuz başkan vekiline, başkanlara hakarette
ayrıca ne yazar? Anayasal düzene sövmek ve karşı gelmek de
vardır. Meclis Başkanının yaptığı tam da
budur, tam da budur.
Şimdi, yapılan uygulama ile
arkadaşımızın söylemleri arasında ve AKP Grubunun
kürsüye yürümesi eylemi değerlendirildiğinde açık bir
nispetsizlik vardır, açık bir nispetsizlik vardır. Siz arkadaşımızın
sözlerinden dolayı, AKP Grubunun grup başkan vekilinin teklif
ettiği 161i uygulamak gerektiğinden bahsediyorsunuz ama kürsüye
yürüyen onlarca AKPliyi görmezden geliyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kürsüye yürümedi ya,
kürsünün önüne kadar yürüdü.
LEVENT GÖK (Ankara) Onlar ne olacaktır? Onlar
ne olacaktır? Esas sorun budur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kürsüye yürüyen yok,
sadece Hakaret etme. dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) Sizin göreviniz kürsü
masuniyetini korumaktır, kürsü özgürlüğünü korumaktır.
Biz şiddetle bir yola varamayız,
şiddetle bir yola varamayız.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Hakaret ederek
de varamayız.
LEVENT GÖK (Ankara) Burada kaba bir güçle sonuç
alınmaya çalışılmaya gayret ediliyorsa
BAŞKAN Ona biz de müsaade etmeyiz, hiç kimse
müsaade etmez. Bütün grupların da dikkatini çekiyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Nasıl
müsaade etmiyorsun ya! Vuruyor adama, vuruyor yani orada!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Nasıl müsaade
etmiyorsun ya, gıkını çıkarmıyorsun!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Üstüne yürüdüler ya,
üstüne yürüdüler, daha ne yapsınlar!
LEVENT GÖK (Ankara) -
herkes
karşısında Cumhuriyet Halk Partisi durur. Ancak,
yaptığınız budur. Ancak, yaptığınız
budur.
Bu nedenle, siz bir çift sözle
arkadaşımızın üstüne, Meclisin kürsüsüne yürüyen AKP
Grubundaki arkadaşlarımız hakkında bir değerlendirmede
bulunur musunuz lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kürsüye yürümediler
Sayın Başkan, masaların önünden tepki gösterdi arkadaşlar.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bizim de talebimiz var bu
konuda. Niye tek taraflı bakıyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri, Bolu Milletvekili
Sayın Tanju Öczana
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN -
İç Tüzükün 163üncü maddesi
uyarınca Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası
verilmesini oylarınıza sunuyorum
(CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Kabul edenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan!
Sayın Başkan!
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle şey olur mu
Sayın Başkan!
BAŞKAN - Kabul edilmiştir.
Sayın Tanju Özcanın üç birleşim
Meclisten çıkartılmasına karar verilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, söz
istiyoruz, söz vermiyorsunuz!
BAŞKAN Birleşime kırk beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Dilerseniz yerinizden, mikrofonunuzu
açayım.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
34.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, AKP Grubundan bazı milletvekillerinin Meclisin
çalışma düzenini bozacak tutum ve ifadeleri nedeniyle haklarında
işlem yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sözüm kesilmesin yalnız
lütfen Sayın Başkan.
Sayın Başkan, önceki birleşimi kapatırken
yaptığınız işlemin sonuçları hakkında,
grubumuz olarak yaşanan uğultu nedeniyle bilgi sahibi olamadık
çünkü kapatmadan önce, sizlerin ne söylediğini dahi
duyamadığımız ortamda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
bir talebimiz bulunmaktaydı. Arkadaşımızın
konuşması sırasında kürsüye yürüyen AKP milletvekilleri
hakkında işlem tesis edilmesini talep ettik. Ben sizin, uğultuda
ne yaptığınızın ne ettiğinizin farkında
değilim, bir an önce kapatıp gittiniz.
Sayın Başkan, Türkiyenin kurucu
değerlerine, Meclis Başkanı sıfatı uhdesinde olan
Sayın Meclis Başkanının yapılan konferansta
söylediği sözler iki gündür Türkiyeyi neredeyse
sallamıştır. Sorumlu bir mevkide bulunan Meclis Başkanının
sorumsuz bir beyanatı Türkiyeyi allak bullak etmiştir. Sadece Türkiyeyi
değil, Türkiyeyi takip eden bütün dış basın bu konuyla
ilgili yayınlar yapmakta ve Meclis Başkanının sahip
olduğu ideolojik kafasıyla ilgili de yorumlar yapmaktadır.
Siyasette her zaman sert eleştiriler yapılabilir, o sert
eleştirilere siyasetçilerin her birinin tahammüllü olması gerekir.
Arkadaşımızın sarf etmiş olduğu sözün
tamamlanmasına dahi fırsat vermediniz. Eğer Meclis
tutanaklarını okursanız, arkadaşımızın
söylediği sözün, kastettiği anlamın dışında
başka bir anlam ifade ettiğini görmeniz mümkün. Buna dahi tahammüllü
olamadınız çünkü grubunuz kaba bir güç gösterisinde bulundu, kürsüyü
işgal ederek arkadaşımıza darp ve saldırı
gerçekleştirmek üzere onlarca AKPli bu Meclisin en kutsal yeri olan kürsüyü
ve kürsü dokunulmazlığını ihlal etti. Bunu görmezden
geldiniz. Talebimizi yerine getirmediniz. Siz az önce ne tür bir işlem
yaptınız, bunu uğultu nedeniyle gerçekten bilmiyoruz.
Sayın Başkan,
Meclis tutanaklarını aldım, getirdim. AKP Grubundan, tam da
sizin tarif ettiğiniz eylemlere uyan ağır hakaretler var
arkadaşımıza ve Meclis grubumuza ve Genel
Başkanımıza. Siz bunları görmezden geldiniz. Şu andaki
tutumunuzla, önceki birleşimi kapatırken almış
olduğunuz tutumunuzla tarafsızlık ilkesini yitirdiniz. Böyle bir
tabloyu, kürsü dokunulmazlığının ihlali gibi, şiddet
uygulamak suretiyle baskıyı, tahakkümü ve kürsüde bulunan hatibi
kürsüden indirme gayretlerini görmezden geldiniz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Arkadaşımızın
söylediği sözün ağır bir eleştiri dışında
başka hiçbir hakaret kastı olmadığı ortadadır.
Eğer tutanaklardan okumamı isterseniz, AKP Grubundan
arkadaşlarımızın bizlere ve hatibe neler söylediğini
sizlere okurum, burada herkes utanır. Bu nedenle, yapmış
olduğunuz o işlemin uğultu nedeniyle duyulmadığını
sizlere tekrar ifade ediyorum. Eğer herhangi bir karar
almışsanız biz onun farkında da değiliz, ne karar
aldınız farkında değiliz çünkü hemen oturumu kapatıp
gittiniz. Uğultu nedeniyle, yaşanan tabloda kim neye el
kaldırdı ya da siz ne istediniz, bunların hiçbiri
duyulmadı. Eğer arkadaşımıza, Cumhuriyet Halk
Partisinin talebini yerinde görmeden, AKP Grubunun istediği gibi bir
işlem başlatmışsanız bunu şiddetle reddediyoruz.
Böyle bir tablo içerisinde, Meclisin
çalışma düzenini bozacak bu tavır karşısında
Başkanlığınızın derhâl bir açıklama
yapmasını bekliyoruz. Eğer siz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
talebini yerinde görmeden, sadece AKP Grubunun istediği bir biçimde bir şeyler
Genel Kurula ifade etmiş ve bir oylama yaptırmışsanız,
bunu lütfen açıklayın. Bunun arkasından Cumhuriyet Halk
Partisinin talebiyle ilgili niçin bir işlem
yapmadığınızı da lütfen, açıklamanızı
öncelikle talep ediyorum. Diğer konuşma hakkımı ondan sonra
saklı tutuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
35.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kurul salonunda yaşanan olaylarla
ilgili Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının tarafsız davranmadığına ve Tokat
Milletvekili Coşkun Çakırın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel, yemek arası verilmeden, oylamadan önce söz istedim, görmezlikten
geldiniz ve vermediniz, oylamayı başlattınız o gürültü
arasında, ondan sonra da ara verdiniz. Yani, neden görmezden geldiniz
Sayın Başkan? Söz istiyorum ayakta ya tutanaklara girmesi
bakımından veya yerimden söz isteyeceğim. Bu usulden
değildir yani söz vermek usuldendir. Bu konuda bir açıklama
yapmanızı istiyorum.
Ve meydana gelen bu tartışmaları,
tutanakları, safahatları incelediğimde üzülerek ifade etmek
istiyorum ki kesinlikle tarafsız davranmadınız ve olayın bu
şekilde tetiklenmesinde, maalesef, sizin de muhtemelen de bilmeyerek
katkınız oldu. Çünkü, hatip kürsüde konuşurken o söz üzerine
hemen, ısrarla özür dilemesini istediniz. Tabii, elbette uyarı
yapacaksınız, konuya dönmesini arzu edeceksiniz fakat iktidar partisi
milletvekillerine yönelik bu uyarıları yapmadığınızı
biliyoruz. Öncelikle, tarafsızlığınız, sükûnetiniz
olayların daha da büyümesinin önüne geçecektir.
Üçüncü olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Çakır konuşmasında ısrarla
kürsüye yürümeye ilişkin bir tek cümleyle dahi söz etmemiştir. Bunu
son derece manidar buluyorum ve sanki, kürsüye yürümeyi tasvip eder bir tutum
olarak görmek istemiyorum ama bu konuda kendilerini de uyarıyorum. Acaba,
grup başkan vekili olarak, kürsüye yürümeye ilişkin söyleyecek
sözünüz yok mudur sizin? Aksi takdirde, bütün olayı bütün
boyutlarıyla değerlendirdiğimizde karşımıza
çıkan feci tablo şu olur: Bu da İktidar partisi,
çoğunluğuna dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde zorbalık
uyguluyor. anlamı çıkar. Ki bunu da kabul etmek mümkün değildir.
Yani, tasvip edilmeyecek bir sözden veya bazıları tarafından
hakaret kabul edilen ağır eleştiriden yola çıkılarak
varılan netice bu olursa -hani özrü kabahatinden büyük bir hâl gibi- bu
eylemlerin gerekçesinden çok daha ağır bir tepki verilmiş olur.
Bunların objektif, soğukkanlı bir şekilde
Başkanlığınızca ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu tarafından değerlendirilmesini ben özellikle istiyorum.
Bu üç konuya temas ettim ama özellikle, bu söz
vermeme konusuna da açıklık getirmenizi diliyorum Sayın
Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Demirel
36.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, AKP Grubundaki
milletvekillerinin kürsüye yürümesinin kabul edilecek bir durum
olmadığına ve Meclisi yöneten Başkan Vekilinin daha
dikkatli, adil ve tarafsızlık ilkesini esas alan bir yönetim anlayışında
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, daha önce de ifade ettik, tekrar söyleme
gereği duyuyorum: Bu Parlamentoda kürsüde sözlerimizi söylerken, İç
Tüzüke uygun bir şekilde eleştirilerimize, tabii ki farklı
düşünenler kalkıp farklı, söz hakkı isteyip cevap verebilir
ama bugün yaşadığımız durum, bunun tam aksi bir
durumdu. Daha hatip sözünü bitirmeden, sözünü tamamlamadan, daha hatibin süresi
varken AKP Grubundaki milletvekillerinin ayağa kalkıp kürsüye
doğru hareket etmesi, yürümesi kabul edilecek bir durum değildir.
Belki CHP milletvekilleri önüne geçmeseydi şiddet uygulanabilir miydi diye
soru işaretleri de var. Bunları daha önce de ifade ettik.
Dün yine aynen bu tutumunuzu göstermenizi isterdik.
Dün AKP grup başkan vekilinin bizim milletvekili
arkadaşımıza ifade ettiği söz bundan daha ağır
bir ifadeydi, aslında hakareti içeren bir durumdu ama bizim
konuşmamıza dahi izin vermediğiniz bir durum söz konusuydu.
Sayın Başkan, siz -yine aynı şekilde-
kararınızı açıklamadan önce biz grup başkan vekilleri
olarak ayağa kalktık ve söz talebinde bulunduk. Büyük bir uğultu
oluştu ve bizim söz taleplerimizi de dinlemeden, bizim
düşüncelerimizi de tekrar dinlemeden direkt o uğultu içerisinde bir
karar verdiniz.
Yani, bunların hepsini ifade ettiğimizde,
Meclisi yöneten Sayın Başkan sizin daha dikkatli, daha adil bir
şekilde, tarafsızlık ilkesini esas alan bir yönetim
anlayışını uygulamanız gerektiğini
düşünüyorum çünkü burada kürsüye yürüyen ya da işte şiddet
uygulamaya yönelik ki bir şiddet vardı, fiziki şiddet olmasa da
bir saldırı söz konusuydu. Belki sözlü şiddet olarak ifade
edebiliriz. Bu durum gerçekleşmesine rağmen birçok milletvekili
hakkında sadece kürsüde düşüncesini ifade eden bir milletvekilinin
cezalandırılması asla kabul edilecek bir durum değildir.
Söyledim, tekrar söylüyorum, bu kürsüde kendi
düşüncelerimizi, fikirlerimizi, eleştirilerimizi ifade etmeyeceksek
nerede ifade edeceğiz? Bunu bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.
Ama yine yineleyerek söylüyorum: Adaletli bir
yönetim anlayışının oturtulması gerekiyor. Çünkü biz,
bugün buradaki söylemlerin daha ağırını AKP grup
başkan vekilinin söylemiyle gördük. Daha adaletli ve daha demokratik bir
yönetimin gerçekleşmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum ve
yapılan bu uygulamayı da kabul etmediğimizi bir kez daha ifade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Çakır
37.- Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır'ın, Parlamentoda her türlü fikrin
serdedilebileceğine, eleştirinin yapılabileceğine ancak
hakaretin bu çerçevede değerlendirilecek bir husus
olmadığına, özür dilememekte ısrar edildiği için
İç Tüzüke uygun olarak bir talepte bulunduğuna ve kürsüye yürümenin
tasvip edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Burası Parlamentodur. Parlamento da netice
itibarıyla konuşulan yerdir. Her türlü konu, her türlü fikir bu
kürsüden serdedilir, serdedilmelidir. Hatta bildiğimiz klasik fikirler
değil en aykırı düşünceler de burada
dillendirilebilmelidir. Bizler bu aykırı düşüncelere
katılsak da katılmasak da değişmez çünkü burası
milletin Meclisinin kürsüsüdür. Nitekim bu kürsüden herkes, her gruptan her
kişi çok ağır eleştiriler yöneltmek suretiyle
konuşmalarını sürdürmektedir bu zamana kadar, öteden beri.
Aynı şekilde bizim grubumuza dönük de yine bu kürsüden oldukça
ağır eleştiriler gelmiştir. Bundan memnun olmayabiliriz ama
buna tahammül etmek durumundayız. Bunu sevmeyebiliriz ama bunu içselleştirmek,
tolere etmek durumundayız. Ancak hakaret kesinlikle bunun içine
girebilecek bir şey değildir, tahkir bu noktada, bu paralelde, bu
çerçevede değerlendirilebilecek bir husus değildir. Nitekim bugün
burada cereyan eden hadise de böyle bir husustur. Öyle ki değerli grup
başkan vekilleriyle arkaya geçmek suretiyle uzunca bir müzakere
yaptık. Dediğimiz şey sadece şuydu: Meclis
Başkanımıza ilişkin olarak bu ağır hakaret
ifadesi maksadı aşmıştır, CHPli hatip bir özür
dilesin, büyütecek bir mesele de yoktur. Ve uzunca süren müzakerenin aslında
konusu da arkada bu olmuştur. Fakat özür dilememe konusunda ısrar
edildikten sonra bendeniz, grup başkan vekili olarak ve elbette ki haklı
olarak İç Tüzüke uygun olarak bir talepte bulundum. Maksadımız
kesinlikle ve kesinlikle üzüm yemektir, bağcıyı dövmek
değildir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) -
Saldıranlara ne diyorsun?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Hâlâ şu anda
İç Tüzükün 163üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre hatip
özür dilediğinde bu geçici çıkarma cezasının
kıymetiharbiyesi kalmayacaktır. Çünkü bizim bidayetindeki talebimiz
de buydu nihayetindeki talebimiz de budur. Dolayısıyla asla ve kata
birine karşı bir numara çekmek, bir dolap çevirmek, böyle bir
şey bizim işimiz değildir, olamaz. Eğer hatip böyle bir
cümle kullanmasaydı böyle bir talebimiz de olmazdı.
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, bunda ne var Sayın
Çakır?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bunu
kullanırız. Biraz sonra ben de kullanacağım. Ne var bunda
ya?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Meramımı
yeterince açık olarak ifade ettiğimi düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, hâlâ,
ısrarla, kürsüye yürüme konusundaki görüşünü, tepkisini ortaya
koymuyor Sayın Çakır.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu konuda görüşünüzü
açıklamaya davet ediyorum.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
asla ve kata, Sayın MHP Grup Başkan Vekili
ENGİN ALTAY (İstanbul) Forum mu
yapıyorsunuz Sayın Başkan? Forum mu, Meclis mi burası?
Arkada bu işler konuşulur, böyle olur mu bu iş?
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Sayın Başkan,
açar mısınız, tamamlayayım. Cümlemi tamamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın MHP Grup Başkan Vekili Akçay
dediği için değil çünkü ben Akçaya arkada görüşlerimi ifade
ettim ama demin burada konuştuğumda, esas itibarıyla, sadece bu
vakaya kilitlendiğimiz için onu ifade ettim. Bendeniz ve hiçbir
arkadaşımız burada kürsüye yürünmesini tasvip edemez,
etmemelidir çünkü kürsünün dokunulmazlığı esastır. (CHP
sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Peki, ne yaptınız
Sayın Çakır, ne yaptınız onlarla ilgili? Herkes kürsüye
yürüdü ya! Arkadaşımızın söylediği bir söz, sizin
söylediğiniz sopa, yumruk.
COŞKUN ÇAKIR (Tokat) Ama bunu söylerken
Sayın Akçaya da şunu hatırlatmak isterim, deminki
konuşmasında ifade etmiş olduğu linç meselesinde: Kendisi
edebiyat konusunda mahirdir, bir lügati de vardır, Türk Dil Kurumunun
lügatini tavsiye ederim, ona bakıp gördüğünde lincin ne olduğunu
görecektir.
Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, Sayın
Başkan, linci bir tarif edeyim o zaman. Lügat filan tavsiye ediyor
efendim. Lütfen, söz verin de biz de lügat anlamında cevap verelim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
grup başkan vekillerimiz; şimdi, tabii ki bunların hiçbirini
karşılamak, burada olan hadiseleri tasvip etmek, hem kötü sözü hem
kürsüye bir hareketi kabullenmek mümkün değildir.
LEVENT GÖK (Ankara) Bununla ilgili ne
yaptınız Başkan?
BAŞKAN Buna hepimizin dikkat etmesi gerekir.
(CHP sıralarından Ne yaptınız? sesleri, gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
kürsüye yürümekle ilgili ne yaptınız?
BAŞKAN Bir saniye
Bitirelim
Bakın, ben
sizi dinledim o kadar. Bir saniye...
LEVENT GÖK (Ankara) Benim talebim var ortada,
koskoca grubun bir talebi var ortada. Ne yaptınız o taleple ilgili?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
Herkes kendi grubuna sahip çıksın bir defa
önce.
Öncelikle, şunu ifade edeyim, Sayın Akçay,
siz özellikle sorduğunuz için: Ben bu kararı açıklamadan önce
her 4 grup başkan vekiline söz verdim, uzun uzadıya, kesmedim de.
Onun dışında, kararı veren de ben değildim, ben bir
teklifte bulundum, kararı veren Genel Kurul ve bütün grup başkan
vekillerini dinledim. Akabinde, Genel Kurula teklif etmeden önce savunma için
Sayın Tanju Özcanı davet ettim, yoktu; yerine Levent Bey
konuştu. Daha sonra işlemi tatbik ettim. Sonrasında ayağa
kalkmışsınız, ben o zaman fark etmedim; daha sonra,
karardan sonra sizi görünce Buyurun Sayın Akçay dedim. Hatta size söz
verdim. Siz Ben şu anda konuşamam. deyince ara verdim. İlk
başta zaten bütün grup başkan vekillerini ayırdım ve bugüne
kadarki tatbikatımda da hepiniz biliyorsunuzdur, özellikle grup
başkan vekillerine kesinlikle, mümkün mertebe söz vermeye
çalıştım; kesmedim, kesmemeye çalıştım. Yine
aynı şekilde bugün de verdim.
Son söz hadisesinde de ayakta olduğunuzu ifade
ettiniz. Ben kararı açıkladıktan sonra emin olun gördüm ve size
tekrar Buyurun. dedim. Siz de artık, herhâlde gürültülü bir ortam
dediniz, onun üzerine ben ara verdim.
İkincisi, Sayın Tanju Özcanla
alakalı olarak arkada da çok rica ettik. Kürsüdeyken Ne olursunuz
sözlerinizi düzeltin.; iki defa, konuya dönmesi için İç Tüzük 66ya göre
davette bulundum. Sonra, o söz üzerine Lütfen, özür dileyin, sözünüzü
düzeltin. dedim. O da geçti. O münakaşa esnasında ara verdikten
sonra arkada, sizlerle de Sayın Gök bayağı bir müzakere ettik.
Yani özür dilemek de bir erdemdir. Hata da yapabiliriz, yanlış da
olabilir ya da yanlış anlaşılmış
LEVENT GÖK (Ankara) Bunda özür dilenecek ne var
efendim.
BAŞKAN Velev ki, yanlış
değildi diyorsunuz, yanlış anlaşılmış
olabilir. Kalkıp eğer yanlış
anlaşılmışsa Özür diliyorum. demek küçültmez kimseyi ya.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Böyle bir erdemi her birimiz,
ayrı ayrı kullanmak durumundayız. Öyle bir özür olmayınca,
kırk beş dakikaya yakın da arkada epey bekledik, olmayınca
sonuçta da böyle bir teklifi Genel Kurulun onayına sundum, böyle bir karar
çıktı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, hangi
teklifi sundunuz?
Sayın Başkan, bakın, siz de az önce
konuşmanızda ifade ediyorsunuz ki, Sayın Akçaya hitaben: Ben,
gürültü ve uğultu arasında fark etmedim. diyorsunuz. Biz de sizin ne
yaptığınızı fark etmedik. Şimdi, İç Tüzük
149uncu madde, Oylamanın manasının belirtilmesi. Benim de bir
talebim oldu, AKP grup başkan vekilinin de bir talebi oldu. İç Tüzük
149a göre
Başkan oylamadan önce verilecek oyların ne anlama
geldiğini kısaca belirtebilir. diyor.
BAŞKAN Evet, belirttik.
LEVENT GÖK (Ankara) Ne yaptınız
Sayın Başkan siz bu konuda?
BAŞKAN Ben açıkladım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Yani bizim, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak talebimizi değerlendirdiniz mi,
değerlendirmediniz mi?
BAŞKAN Ben sizi, hepinizi, tüm grup
başkan vekillerini dinledim. Nihayetinde, Meclisten geçici çıkarma
teklifini Genel Kurulun onayına sundum, Genel Kurul kabul etti.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz bunu duymadık.
BAŞKAN Bunda ne
yapabiliriz? Sizin ne teklifiniz var?
LEVENT GÖK (Ankara) Biz
bunu duymadık Sayın Başkan.
Benim teklifim ne olacak?
BAŞKAN Ne teklifiniz,
hangi teklifiniz?
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, siz şeyi takip etmiyor musunuz? Kürsüye yürüyen
onlarca AKPli milletvekili var.
BAŞKAN Sayın Gök,
bu istemediğimiz hadiselerin zaman zaman -istemesek de- burada
yaşandığına hepimiz tanıklık ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, benim talebimle ilgili ne yaptınız? Ben onu soruyorum.
BAŞKAN Kiminle ilgili,
ne talebiniz oldu şahısla ilgili? Ve benim gördüğüm şu:
Artı, sonrasındaki tutanaklarda görmedim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN O
karşılıklı söylemlerin hiçbirini de ben duymadım
LEVENT GÖK (Ankara) Peki,
çok güzel.
BAŞKAN
ve duyarsam da
eğer şey olursa
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan ben de tam buna işaret ediyorum.
BAŞKAN Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de
sizin ne yaptığınızı duymadık. Hangi işlemi
bir şekilde değerlendirdiniz de AKP Grubu el kaldırdı
bilmiyoruz.
BAŞKAN Nasıl
bilmiyorsunuz?
LEVENT GÖK (Ankara) Siz
nasıl bizim önerimizi duymadıysanız, biz de sizin ne
yaptığınızı duymadık.
BAŞKAN Tutanaklara
bakın, görürsünüz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Lütfen,
o zaman ara verin, tutanaklara bakalım.
BAŞKAN Tamam,
bakalım.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.34
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.07
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Sayın milletvekilleri, az önce tekrar
tutanaklara baktık. Orada tabii ki hiçbirimizin tasvip edemeyeceği
birtakım ifadeler o karşılıklı sataşma
esnasında olmuş. Buna ilişkin olarak öncelikle 2 sayın
arkadaşımıza bu ifadelerinden dolayı ben söz
vereceğim.
Sayın Ejder Açıkkapı, buyurun.
38.-
Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapının, İkinci
Oturumda yerlerinden sarf ettiği bazı ifadelerini düzelttiğine
ilişkin açıklaması (x)
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sayın hatibin sarf ettiği sözü hakaret içeren
farklı bir şekilde
anladığımdan, yine, anladığım şekliyle
aynı sözü kendisine iade maksadıyla aslında bana ve
aldığım ahlaki değerlere yakışmayan bir ifadede
bulundum. Bundan dolayı yüce Meclisimizden özür diliyorum. (AK PARTİ,
CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Balta
39.- Trabzon
Milletvekili Muhammet Baltanın, İkinci Oturumda yerlerinden sarf
ettiği bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması (X)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle konuşmacı hatibin tahrik edici sözleri
neticesinde, tutanaklara baktığımız zaman da
şahsıma yakışmayan özellikle bu sözden dolayı yüce
Meclisten, bütün milletvekili arkadaşlarımdan özür diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Genel
Kurulun düzeni ve ahengi için İç Tüzük hükümlerine dikkat edilmesini,
kürsüdeki hatibe müdahale edilmemesini ve hatiplerin temiz bir dil
kullanmasını istirham ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, zaman
zaman, birtakım ortamlarda elimizde olmadan, farkında olmadan belki
birbirimizi kırıcı birtakım davranışların
içerisinde bulunuyor olabiliriz. Bunun olmasını hiç arzu etmeyiz; hem
kötü sözün kullanılmasını, yaralayıcı ve kaba sözün
kullanılmasını istemeyiz hem de özellikle kürsüye hareket
tarzı, hareket etme tarzında ya da kürsüdeki hatibe müdahale
edebilecek tarzda fiilî durumlara yol açmanın kesinlikle kabul edilebilir,
tasvip edilebilir bir yanı yok. Hata da yapabiliriz, yanlış da
yapabiliriz; mümkün olduğunca bu yanlışları yapmamak,
tekrar etmemek ama yaptığımız yanlışın
farkına vardığımızda da özür dilemek, birbirimizden af
dilemek, birbirimize sarılmak bence insani olarak da, bir milletvekili
olarak da hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
Ben bu hassasiyetten dolayı hepinize
teşekkür ediyorum. Buradaki kayıtların hepsine tekrardan bir
bakacağız, onları da nazara alacağız ama sizlerden
istirhamım, lütfen değerli kardeşlerim, değerli
milletvekilleri, İç Tüzükün amir hükümleri var, disipline ilişkin
hükümleri var, bu hükümlerin uygulanmasını hiç arzu ederek yapmayız,
istemeyiz, hiç yapmayalım ama buna mecbur bırakılmasın.
Buradaki Başkan Vekili ve Başkanlık Divanı, buradaki yine
Genel Kurulun saygıdeğer milletvekilleri bu kuralları uygulamak
zorunda kalmasın diye özellikle öneride bulunuyorum ve yine kaba ve
yaralayıcı bir dil kullanmadan
65, 66, 67nci maddeler, Genel
Kurulun düzeni, ahengi
Bunlar yasaklanan hükümler. Bunlara dikkat etmeniz ve
kürsüdeki hatibe müdahale etmemeniz, kürsüdeki hatibin de temiz bir dil
kullanması istirhamıyla tekrardan, göstermiş olduğunuz
hassasiyet için teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN
- 277 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
birinci bölüm üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; grubum adına bir kez daha sizleri saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Doğrusunu ifade etmek gerekirse bu on
dakikalık görüşümü, konuşmamı yapabilmek için neredeyse
beş saattir bekliyorum. Arzulanmayan bir tartışmaya,
arzulanmayan bir nezaketsizliğe ve arzulanmayan bir tabloya hep beraber
tanık olduk, yaşadık. Ancak, memnuniyetle ifade etmek isterim ki
demek ki sorun ne olursa olsun demokrasi kültürüyle, istişareyle,
müzakereyle aşılabiliyor. Bu beş saatlik bekleme süresinden
sonra sorunun aşılmış olması yani testinin
kırılmasına müsaade edilmemiş olması, aslında
demokrasi ve demokrasiyi içselleştirmenin ne kadar elzem bir şey
olduğunu gelin bu tartışmadan hep birlikte idrak etmeye
çalışalım.
BAŞKAN Sayın Baydemir, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, lütfen, salonda
uğultu var, uğultuyu keselim.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) Ülkenin büyük
meselelerini de ülkenin büyük sıkıntılarını da bu
duyguyla aşmanın yol ve yönteminin olduğunun yani diyalogdan
yani müzakereden yani istişareden başka bir çözüm yolunun
olmadığının, olamayacağının, bu beş
saatlik süreç ve yaşadıklarımız aslında delaleti,
ispatıdır. Hazır, testi kırılmamışken,
meseleye müdahale etmekten bahsetmişken sayın milletvekilleri, gelin,
bu yasa tasarısını Hükûmet geri çeksin. Hükûmet bu
yasa tasarısını geri çeksin ki özüne uygun bir tasarıyla
Genel Kurulun huzuruna gelsin.
Özü itibarıyla bu tasarıdan kasıt, bu
tasarıdan beklenti öyle bir şeydir ki kolluk, bir insan hakları
ihlali gerçekleştirmesin; mevzuatın, hukukun gereğini yerine
getirirken yasanın, kanunun kendisine vermiş olduğu görevi ifa
ederken mevzuatın çerçevesi dışına çıkmasın ve
dolayısıyla ihlal gerçekleşmesin saikiyle getirilen bir
tasarıdır. Ancak bu tasarı ihlali önlemeye yeten bir tasarı
değildir zira oluşturulacak komisyon, gözetim komisyonunun kendisi
zaten kolluğun üst düzey amirleridir.
Sayın Bakan, saygıdeğer
milletvekilleri; eğer ki idare yani İçişleri
Bakanlığı veya Başbakanlık kurum içi bir denetim
mekanizması kurmak istiyorsa bu çok kolay; bir Başbakanlık
genelgesiyle veya ilgili bakanlık genelgesiyle bu kurul pekâlâ oluşturulabilir.
Neden Hükûmet, yürütme, bir genelgeyle yapması gereken bir işi bir
yasa maddesi hâline dönüştürüyor? Çünkü burada, çok açık ve net
söylüyorum, bir kanuna karşı hile söz konusu. Esas beklenti Venedik
Kriterleri, Birleşmiş Milletler, aynı zamanda iç hukukumuzun da
bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
içtihadı itibarıyla da bağlayıcı nitelikte olan Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararları
Kolluğun bir dışsal
denetime açık hâle getirilmesi beklentisi, çağrısı var.
Daha dün, Venedik Komisyonu, Parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilerle
bir görüşme gerçekleştirdi ve görüşmenin özü de Kürt illerinde
yürüyen, yürütülen operasyonlarda hukuka riayet edilip edilmediğinin
tespitine yönelik bir görüşme, bir alan çalışması idi. Yarın
öbür gün bu rapor açıklanacak. Yine, bu, Hükûmet sözcüsü ya da bu devletin
temsil pozisyonunda bulunanlar Ben bu raporu tanımıyorum. mu
diyecek? Eğer bu raporları tanımıyorsan, o zaman bu
mekanizmalar içerisindeki işin ne, yerin ne?
Dolayısıyla, boşa kürek
sallamaktansa, boşa zaman harcamaktansa gelin bu işin esasına,
ruhuna, lafzına birlikte bir kez daha bakalım. Her şeyden önce,
bir dışsal denetimden söz edebilmemiz için bir bütün olarak
tasarının amacının, hinterlandının yani
kapsamının ve tasarıyla kurulacak olan kurulun adan zye
değişimine ihtiyaç var. Bu öyle bir nitelik kazanmalı ki ilgili
bakanlıkların temsilcilerinin yanı sıra şu ana kadar
Türkiyede bu alanda faaliyet yürüten, örneğin, İnsan Hakları
Derneği, MAZLUMDER, Türkiye İnsan Hakları Vakfı,
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilciliği, Türkiye Barolar
Birliği, Türk Tabipleri Birliği, kadın alanında
çalışma yürüten sivil toplum kuruluşları, yine, akademide
bu alanda uzman olan kürsülerin akademisyenleri, profesörleri; kendi
aralarında yapacakları seçimle bu kurul pekâlâ oluşturulabilir
ve işte o zaman hem toplumun ihtiyaç duyduğu ama aynı zamanda
uluslararası kuruluşlara ve tarafı olmuş olduğumuz
uluslararası sözleşmelerin de ruhuna uygun bir düzenlemeyi
yapmış oluruz.
Eğer ki tasarı bu
şekliyle kanunlaşırsa, şüphesiz ki, grubum bütün
maddelerine ilişkin ret oyu verecektir ama açık söylüyorum:
Tasarının kaleme alınış safhasından Parlamentoya
getiriliş safhasına kadar muhalefetin tek bir önerisi hiçbir
komisyonda nazara alınmamıştır, dikkate
alınmamıştır. Dolayısıyla, bu, sadece ve sadece
iktidar grubunun bir nevi yasası olmuş olacaktır. Oysaki yasama
faaliyetinin kendisinin Parlamentoya ait olan bir faaliyet olması gerekir.
Eğer ki çoğunluk partisi bütün kanunları kendi ihtiyacı,
kendi perspektifi ve kendi penceresinden getirirse -kusura bakmayın- bunun
adı demokrasi değildir, bunun adı demokrasi olmaz; bunun
adı -dün de ifade ettim- tek parti rejimi olur ve tek parti rejiminde,
emin olun, toplumun ihtiyaçlarına yanıt bulma şansımız
olmaz. Onun içindir ki istişare, onun içindir ki ortak paydalarda
buluşma ve onun içindir ki ortak akılla sonuca ulaşma.
Ben inanıyorum ki burada
bulunan bütün milletvekilleri hiçbir insana, en azından kendisine bir
hukuksuzluğun vuku bulmasını istemez. O hâlde, bir
hukuksuzluğun vuku bulmasını istemiyorsak hukuksuzluğun
vuku bulma zemininin kendisini bizim ortadan kaldırmamız lazım,
o da her şeyden önce zihniyetten başlar ve Türkiyedeki ihlal
alanlarına baktığımızda o zihniyetin, bir nevi
artık bir bireyin tek başına, kolluk kuvvetine mensup olan bir
görevlinin münferit davranışından ziyade bir sistem sorunu
olduğunu görüyoruz. Bu öyle büyük bir sistem sorunudur ki bugün iktidar
partisi milletvekillerinin bana göre yarın mağdur olacağı
yasal düzenlemeler geliyor. Şu anda bile, şu anda, şu dakikada,
şu saatte Türkiyede yayın yapan ulusal televizyon ve yerel
televizyon kanallarının 15 tanesinin ekranının
karartılmasının çalışması başlamış
durumda. Şu ana kadar neredeyse 30 kanal kapatıldı, 15 tanesi de
yolda. Bir karanlık rejime, bir karanlık sürece doğru bu toplum
adım adım götürülüyor. Yani, varlık zemini, hepimizin
varlık zemini, hepimizin üzerinde bulunduğumuz dalın kendisi
testereyle kesiliyor ve emin olun bunun altında herkes kalacaktır.
Sayın Başkan, müsaadeniz olursa,
hazır mevzu demokrasiden açılmışken ve hazır konu
kısmen tatlıya da bağlanmışken ben de bir konuda bir
iki cümleyle görüşümü, düşüncemi ifade etmek istiyorum beş
saattir yaşamış olduğumuz sorun alanına ilişkin.
Sayın Başkan, eğer İç Tüzükte
disiplini gerektiren ve oylamayı gerektiren bir işlem idiyse hatibin
ifade etmiş olduğu husus, o işlemi dün Sayın Grup
Başkan Vekili hakkında niye yapmadınız? Çünkü Sayın
Grup Başkan Vekilinin bizim şahsımıza sarf etmiş
olduğu hususun kendisi de düşünce hürriyetini aşmış
nitelikteydi.
Sayın Başkan, demokrasi herkese
lazım, insan hakları herkese lazım ve nezaket herkese lazım
çünkü nezaketi gösteren nezaketi hak eder, nezaketi göstermeyen, emin olun
nezaketi hak etmez. Onun için, saygı bekliyorsak her şeyden önce
kendimize olan saygımızdan dolayı saygı
duymalıyız.
Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Baydemir.
Birinci bölüm üzerinde şahıslar adına
ilk söz Kocaeli Milletvekili Cemil Yamana aittir.
Buyurun Sayın Yaman. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve sizlerin
şahsında aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin kabul ettiği üzere, devletin
öncelikli görevi ülkenin güvenliğini ve vatandaşların huzurunu
sağlamaktır. Bu konu, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi,
ülkemizde de devletin tayin ettiği kolluk kuvvetlerince yerine
getirilmektedir.
Kolluk kuvvetleri, huzur ve güvenin
sağlanması noktasına çok önemli görev icra etmektedirler.
Yetkileri kullanması sırasında meydana gelen durumlardan
dolayı kolluk kuvvetlerimiz diğer kamu görevlilerine oranla daha
fazla şikâyete maruz kalmaktadırlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği üyelik süreciyle
başlayan ve yasal değişikliklerle devam eden süreçte
işkence ve kötü muamele suçlarına karşı önlemler
artırılmıştır. Mutlulukla ifade etmek istiyorum ki
bugün görüştüğümüz tasarıyla insan onuruna
yakışır, eşit vatandaş olma bilincine dayalı,
sevgi ve hoşgörüyle güçlendirilmiş, yaşam kalitesini
artırmaya yönelik yeni bir düzenlemeye daha imza atmış
olacağız.
Bu düzenlemeler neler getiriyor? Halkın devlete
olan güven duygusu kolluk şikâyet sistemiyle daha da gelişecek.
Şeffaflığı sağladığı için kimi zaman
propaganda sonucu iftiralara maruz kalan kolluk kuvvetlerimizin töhmet
altında kalması önlenecek. Kayıt ve soruşturma sistemiyle
mevcut yasal altyapı Avrupa Birliği standartlarına
ulaştırılacak. Yaşanan problemlerin doğru ve
hızlı şekilde tespit edilmesi sağlanacak, Jandarma Genel
Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı arasında koordinasyon standartlara
bağlanmış olacak. Şikâyetlerin incelenmesi, izlenmesi ve
sonuçlandırılmasını sağlayan mevcut
mekanizmaların daha etkili ve hızlı işlemesi
sağlanacak. Kurulacak merkezî kayıt sistemiyle kurumsal hafıza
oluşturulacak ve bu uygulamalar sayesinde birliktelik
sağlanmış olacak. Bu sistem Türkiye'nin herhangi bir yerinde
yapılan şikâyetleri kayıt altına alacak ve anında
merkezin takibi sağlanacaktır.
Malumunuz, kolluk kuvvetlerinin -görevlerini icra
ederken- zaman zaman görevi kötüye kullandıkları, görevi ihmal
ettikleri, görevi savsakladıklarına ilişkin iddialar ileri
sürülmektedir. İleri sürülen bu iddialarla ilgili olarak yapılan
soruşturmaların izlenmesinin bugüne kadar derli toplu olduğu pek
söylenemez. Çıkaracağımız bu kanunla iddiaların
gerçeği yansıtıp yansıtmadığı veya
yansıttığı takdirde buna ne gibi cezaların
verileceği bu sistemle daha kolay takip edilecek. Bu şikâyetlerin
hukuka aykırı olanlarının değerlendirilmesi için
İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı
başkanlığında Kolluk Gözetim Komisyonu
oluşturulması planlanmıştır. Burada ele alınacak
konular kolluk kuvvetleri tarafından yapılan iş ve
işlemleri kapsayacak olup Jandarma Genel Komutanlığında ve
Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli personellerin askerî
görevlerinden doğan suçları kapsam dışı
tutulacaktır. Kolluk kuvvetlerinin yaptıkları fiillerden
dolayı mağdur olan kişiler ya da kanuni temsilcileri
yaşanan hukuksuz eylemleri şikâyet edebildikleri gibi,
mağdurların ikinci derece dâhil kan ve kayın
hısımları tarafından da yetkili mercilere şikâyet
mümkün hâle gelecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002 yılı Kasım ayında iktidara gelen AK
PARTİ, ekonomiden eğitime, sağlıktan adalete hemen hemen
her konuda ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. Atılan bu adımlar
kamuoyunun neredeyse tamamı tarafından desteklenmiş ve takdir
edilmiştir. Vatandaşlarımızın kendilerini güven ve
huzur içinde hissetmeleri için, temel hak ve özgürlüklere ayrıca önem
vermekteyiz.
Sizinle paylaştığım Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla hizmet
çıtamızı bir adım daha yükseltmiş olacağız,
buna yürekten inanıyorum.
Bu vesileyle, şampiyon Kocaelisporumuzu ve
şampiyon olan tüm takımlarımızı kutluyor, bu kanunun
aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir maça gel Cemil, hiç
görmedim seni maçlarda!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Yaman.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir.
Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu üyesi olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uğruna normal çalışma düzenimizi
bozduğumuz ve belki bu aşırı yüklenme sebebiyle sinirlerin
sık sık gerildiği, arzu etmediğimiz ortamların
oluştuğu bir dönemdeyiz. Bunu ne için yapıyoruz? Bunu, Avrupa
Birliği vize muafiyetini elde etmeye bazı değişiklikleri
yetiştirmek için yapıyoruz. Ancak, tarihe şöyle bir
baktığımızda görünen şudur ki bir şeyin
hakkını vermediğimiz takdirde, usulü bir tarafa
attığımız takdirde ona ayırmamız gereken
zamanı eninde sonunda, birkaç misliyle birlikte tekrar bu konuya
ayırmak zorunda kalırız.
Bundan önceki kanunlarda şunu görüyoruz:
Üzerinde çok tartışmadan, konuşmadan alelacele geçirdiğimiz
kanunlar üç beş ay sonra değişlik teklifleriyle tekrar önümüze
gelmektedir. O bakımdan, İngilizlerin başka bir konseptte
söyledikleri bir söz yasama için bilhassa geçerlidir. Diyorlar ki: Ucuz alacak
kadar zengin değilim. Yasamada da bu kadar çok acele edecek kadar fazla
bir vaktimiz yok, hata yapacak kadar lüksümüz yok. O bakımdan, bu
kanunları eğer zamanında planlayarak yapsaydık, bundan
önceki konuşmamda da söylediğim gibi, 2010da
başlattığımız süreci böyle gece yarılarına
kadar uzatarak, 2016 yılında, ne yazdığını bile
bilmeden buraya getirmek durumunda kalmazdık.
Bu kanun kolluk gözetim kanunu ama kolluk gözetimini
değil, kollukla ilgili idari işlemler, disiplin işlemleri
yapmayı düzenliyor. Bu kanun Türkiyedeki mevcut kolluğun denetimiyle
ilgili bürokratik mevzuata ilave hiçbir şey getirmiyor, sadece kayıt
altına alma konusunda, belki istatistiklerin yayımlanması
konusunda bir faydası olacak. Ama, bunların raporunun verilmesinde de
Meclis İçişleri Komisyonunun ihmal edildiğini görüyoruz.
Eğer bunu bir tarafa bırakıp hakikaten her konuya hak
ettiği vakti ayırarak yasama faaliyeti yaparsak daha az
yanlış yapıp daha fazla mesafe alma imkânımız
olacaktır.
Ben, bu kanunun yine de sadece hataları ve
kendilerine yapılan şikâyetleri değil, hizmet, kapasite ve
kabiliyetlerinin nasıl artacağı yolunda da güvenlik güçlerimizin
durumunu ortaya koymaya vesile olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, sisteme
giren sayın vekiller var; soru-cevap işlemini yapacağız.
Sayın Şeker...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Evet,
şimdi, 2015 yılıyla ilgili bir rapor yayınlandı; bu
raporda 102 kişinin öldüğü Ankara katliamı dünyada en büyük
katliam olarak ortaya çıktı. Ve iki yüz gün oldu, bu Ankara
katliamıyla ilgili sorumlular hakkında hiçbir işlem
yapılmadı çünkü onlar dokunulmazlık zırhına
bürünmüşlerdi. İstihbaratı alıp gizleyen, ilgili yerlere
vermeyen Emniyet Müdür Yardımcısı, maalesef, dokunulmazlık
zırhından bir türlü çıkartılamadı; İçişleri
Bakanı ve Vali buna izin vermedi.
Şimdi, katliamlar konusunda dünyada 8inci
sıradayız; geçen yıl, 2015te dünyada 8inci sıraya
yükseldik. Toplam 1.086 kişi öldü ya da yaralandı. Kilise her gün
roket düşüyor. Bugün 14 yaşında bir çocuk daha öldü ve Kilise
düşen roketler nedeniyle toplam 18 kişi ölmüş oldu.
Yani, 2015 yılında patlamadan ölenlerin
sayısı bir önceki yıla göre 77 kat arttı. Yani, bu kadar
büyük katliamların arttığı bir dönemde bizim emniyet
güçlerimiz ne iş yapıyor?
BAŞKAN - Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Şanlıurfa iline
gittiniz. Şanlıurfa ilinde sürekli, günde sekiz ile on iki saat
arası elektrikler kesilmekte. Ve elektriklerin kesilmesi nedeniyle, sulama
tarımıyla uğraşan vatandaşlarımızın
ürünleri yetişmiyor ve yanıyor bu sıcakta. Bu sebepten
dolayı, ekonomik anlamda bir fakruzaruret içerisine girecekler. Bu
şekilde, istemeyerek terör örgütlerine yardım yataklıktan
dolayı, gerçekten suça itmiş olacaksınız. Bu sebepten
dolayı, Şanlıurfanın, Mardinin, Diyarbakırın
bu elektrik kesintileri ne zaman giderilecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tarımsal üretimde kullanılan elektriklerin
kesilmesiyle ilgili Sayın Enerji Bakanı son noktayı koymuş:
Borcun yüzde 20si peşin ödenirse bankadan teminat mektubu
alınır ya da 2 kefil bulunursa borç 36 taksite bölünecek ve tarlalara
su verilecek.
Sayın Bakan, çiftçiyi borç batağına
saplayan zihniyetiniz çiftçinin üretim yapabilmesi için âdeta kırk dereden
su getirmesini istiyor. Hırsızları, yolsuzluk yapanları,
çocuk istismarcılarını koruyan zihniyetiniz üreten Türk
çiftçisini ne zaman koruyacak, merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkan.
Benim sorum Ulaştırma Bakanına:
Defalarca uyarmamıza rağmen, basın toplantısı ve
burada, Meclis kürsüsünde konuşmamıza rağmen -bugün ve birkaç
gündür aldığımız telefonlarla- nakliyecilerin ve firma
sahiplerinin trafik sigortalarında hâlâ en ufak bir düşüş
meydana gelmemiştir. Nakliyecinin durumu gün geçtikçe zorlaşıyor
ve de araçlarını satma durumuna kadar gitmektedir. Bir an önce trafik
sigortalarındaki yüzde 10luk SGK priminin kaldırılması, en
azından yüzde 10luk bir indirime gidilmesini arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Niğdenin Himmetli ve Borun
Halaç köyünde su kaynakları olduğu hâlde yaklaşık sekiz
yıldır gölet yapılacağı söyleniyor ve bu göletler
bugüne kadar gerçekleşmedi. Bölgede suya yoğun ihtiyaç var. Himmetli
ve Halaçta gölet yapılacak mı?
Ayrıca, Ulukışla Emirler Göletinde
de sıkıntı ve sorun var. Keza daha önce size sunmuştum,
Darboğaz Göletiyle ilgili çalışma ne aşamada?
Bu arada Kılavuzdaki içme suyu sorunu ve
Hacıbeyli köyümüzdeki içme suyu sorunuyla ilgili yapılan
çalışmalar nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tekrar Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Düzce ilimizin Hecinler mevkisi
var. Düzce Belediyesi, komple, tüm pis şehir çöpünü Hecinler mevkisine döküyor
ve oradan pis lağım suları aynı zamanda Melen Çayına
dökülüyor, Melen Çayı suyu da İstanbula veriliyor. Takdir edersiniz
burada hem su kirleniyor hem çevre kirleniyor. Siz, bu Melen Çayının
kirliliğini ne zaman engelleyeceksiniz? Ve aynı zamanda Hecinler
mevkisindeki vatandaşın bu mağduriyetini gidermeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanına bölgemizin önemli bir sorununu aktarmak istiyorum. 2 çocuğu
epilepsi hastası olan Bayram Güngör isimli Giresunlu işçi
kardeşimiz çocuklarını tedavi ettiremiyor. Çünkü epilepsi
hastalarının çocuk nöroloji bölümünde tedavi olması gerekiyor
ancak Giresun, Trabzon, Rize ve Orduda hiçbir devlet hastanesinde bu bölüm
yok, sadece Orduda 1 yaşından büyük hastalara bakan bir nörolog var.
Bu tür hasta ailelerinin ilgili yerlere yaptıkları müracaatlara dahi
cevap verilemiyor. Milyonlarca kişinin yaşadığı bu 4
ilimizde devlet hastanelerine çocuk nöroloğu atanmamasını acaba
siz nasıl değerlendirmektesiniz? En kutsal
varlıklarımız olan çocuklarımızın
hastalıklarının tedavilerinde karşılaşılan
bu sorunun bir an önce giderilmesini beklemekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Bugün maalesef Bursada bir katliam yaşadık, yine
bir canlı bomba orada çok sayıda vatandaşımızı
yaraladı. Amerikan Konsolosluğu sabah yurttaşlarını
uyardı. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ve
İstihbarat Teşkilatı niye Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını uyarma gereğini duymuyor ya da bu bilgileri
kendine saklıyor? Bu konuda yetkililer hakkında bir işlem
yapmayı düşünüyor musunuz? Taksim katliamında da daha önceden
bir uyarı yapılmıştı, Alman Konsolosluğu ve
Amerikan Konsolosluğu yine uyarmıştı. Bu konuda bir
eksiklik yok mu? Bununla ilgili bir işlem yapmayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın
Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Karadenizin en büyük sorunlarından bir tanesi Ormanla yaşanan
mülkiyet ihtilaflarına ilişkin sorun. Vatandaşların elinde
tapu olmasına rağmen ne yazık ki bu tapuları, aradan geçen
zaman zarfında, yerinde yapılan incelemeler sonucunda eğer bir
orman arazisi tespit edilmişse veya üzerinde peruka çalısı gibi
bir çalı tespit edilmişse bu yere ilişkin olarak Orman, kadastro
tespitine itiraz ve tescil davası açıyor ve vatandaşın
tapusunu bir anlamda elinden alıyor, özellikle Karadeniz Bölgesinde. 20.
Hukuk Dairesinde de buna ilişkin davalar temyiz incelemesinde olumsuz
sonuçlanıyor. Orman ile vatandaş arasındaki bu ihtilafa
ilişkin Karadenizde ne kadar dava vardır? Buna ilişkin yasal
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz Sayın Bakan?
Vatandaşların gerçekten ciddi anlamda mağduriyetleri var,
özellikle Karadeniz Bölgesinde bu ciddi mağduriyetlerin önlenmesi için bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi soruları
cevaplandırmak üzere Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın
Veysel Eroğluna söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
saygılarımı arz ediyorum.
Efendim, tabii, Ankara Tren
Garı önünde patlama olayıyla ilgili olarak özellikle
İçişleri Bakanlığı ve Teftiş Kurulu
Başkanlığınca şu anda işlemler
yapılıyor, aslında bazıları da görevden
uzaklaştırıldı ama soruşturmalar hâlâ çok detaylı
olarak devam ediyor. Bazı arkadaşlar, Ankara İl Emniyet Müdürü
Kadri Kartal, Güvenlik Şube Müdürü Adem Arslanoğlu ve İstihbarat
Şube Müdürü Cihangir Ulusoy görevden
uzaklaştırılmış ama daha çalışmalar devam
ediyor.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Yargılamalara izin verilmedi.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Size
yazılı olarak da çok detaylı olarak cevap vereceğiz.
Şanlıurfayla
alakalı, efendim, biz 3 bakan olarak dün Şanlıurfaya gittik.
Bütün vatandaşları, çiftçileri, ziraat odalarını, kamu
kurum ve kuruluşlarını, sulama birliklerini vesaire yani suyla
alakalı, elektrikle alakalı bütün vatandaşları
-aşağı yukarı bir 600-700 kişi vardı- hepsini
ayrı ayrı dinledik ve neticede onların talepleri vardı ve
onların taleplerine uygun bir çalışma yaptık. Bir kere
şunu ifade ettik: Özellikle borcu olanlar çok, 300-400 metre derinlikteki
kuyulardan su çeken vatandaşlar borçlarını ödememiş. Netice
itibarıyla şirket ile biz dedik ki: En azından gece saatlerinde
sulama yapsınlar. Fakat bazı vatandaş gündüz saatlerinde sulama
yapıyor, saati de yani elektrik sayacı da yok fakat tabii ki orada
vatandaşlar da mağdur olmasın diye Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımızın desteklerinden
bir kısmını borçlara mahsup etmek kaydıyla bu elektrik
şirketinin elektrikleri kesmemesi konusunda mutabakata vardık, bir.
Vatandaş sayaç olmadığı takdirde
gerçekten çok fazla lüzumsuz su kullanıyor ve arazi de bu yüzden
çoraklaşıyor. En azından tasarruf maksadıyla oy
birliğiyle, bütün herkesin ittifakıyla elektrik sayacı
konulması hususu da gündeme geldi. Ama, orada, gerek
Şanlıurfada gerek Mardinde -Sayın Başbakanımız
da- orada sulama kanalları
Ta Şanlıurfadan Mardine kadar
giden 221 kilometre uzunluğunda muhteşem bir suni nehir var ve
saniyede 200 metreküp suyu iletecek kapasitede; bunun tamamı bitti.
Şimdi, biz, Viranşehirden başlayarak Mardine doğru
oradaki bütün ihaleleri de aşağı yukarı, büyük ölçüde yaptık;
bir kısmı da ihale yapılıyor. İnşaatların
hızlandırılması, dolayısıyla pompajla
sulananların mutlaka önümüzdeki bir iki yıl zarfında
Şanlıurfadaki ana kanaldan cazibeyle sulanması konusunda
mutabakata vardık, vatandaşlar çok memnun oldu. Onu özellikle
vurgulamak istiyorum.
Trafik sigortasıyla ilgili konuyu
Ulaştırma Bakanına ileteceğim, takip edeceğiz. Hatta o
konuda detaylı bir bilgi bana iletirseniz -ben buradayım- onu da çok
detaylı olarak
Sayın Gürer, biliyorsunuz, ben bundan on
beş yirmi gün önce Niğdedeydim, orada bütün vatandaşların
taleplerini aldık. Size bilgi olarak bütün yapacağımız
göletleri söyleyeyim. Orada bir kısmının da temelini attık,
temel atarken de açılış tarihini, saatleri verdik. Tabii, bu söz
verdiğim bütün göletler Niğdede tamamlanacak, hepsi tamamlanacak,
söz verdiğimiz bütün göletler tamamlanacak.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sorduklarım yok Sayın Bakan orada.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - İkincisi: Özellikle bazı köyler var.
Aslında, tabii, biz, o köyler eğer göletten su alabilecekse -köylerin
biliyorsunuz sorumluluğu özel idarelerde, bizim
Bakanlığımıza ait değil ama- eğer onlar arzu
ederlerse, alacakları yer varsa kuyu açabiliriz -onları özel idareye
devredebiliriz- veya gölet yapar, o köylerin su ihtiyaçlarını
karşılarız. Ben özellikle bunu da takip edeceğim.
Sayın Tanal, tabii, Düzcede Melenden
İstanbula zaman zaman kurak dönemlerde su veriyoruz. Aslında
İstanbuldaki barajlarda şu anda yeteri kadar su var, bir problem
yok. Bakın, siz diyorsunuz ki: İstanbulun su meselesi
Ya, ben
İSKİ Genel Müdürlüğü yaptım, İstanbulun ne hâlde
olduğunu siz de benim kadar bilirsiniz. 1994 öncesi nüfusu 6,5 milyon olan
İstanbula haftada bir gün su versek millet çok memnun oluyordu,
Kerbelaya dönmüştü ama şu anda gururla ifade ediyorum, İstanbulun
2071 yılına kadar suyu planlandı, Melen Barajı da
bittiği zaman hiçbir problem kalmayacak. Şu anda da suyumuz yeteri
kadar var; gerek Istranca derelerindeki 7 baraj -yaptığımız-
gerek Terkos tamamen dolu, şu anda onlardan veriyoruz. Kaldı ki
Düzceyle ilgili
Düzceye ben geçen sene sonunda gittim, şu anda modern
bir katı atık bertaraf tesisi kuruluyor. Atık su arıtma
tesisleri, hatta Melen Barajı yapılıyor şu anda, bitmeden
bir ana kolektörle bunun havza dışına atılması
çalışmaları yapılıyor. Lütfen, Düzcedeki
çalışmaları bir görün, ondan sonra hakkı teslim edin. Onu
sizden özellikle rica ediyorum.
Giresundaki çocukla alakalı
Şimdi,
tabii, Sayın Vekilim, sağlık konusunda çok büyük mesafe
katedildi. Bunu, herkes, vatandaş kabul ediyor. Tabii, hakikaten doktor
eksiğimiz var. İnşallah, bunları tamamlayacağız.
Ben de biliyorsunuz, o bölgenin bir eniştesi olarak bizzat takip
edeceğim. Tamam mı? Onu özellikle belirteyim.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Onun
için sordum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, Bursada -hakikaten çok üzüldük- bugün
hakikaten elim bir hadise meydana geldi, saat 17.26da Bursa Orhangazi ilçesi
Ulu Camisinin Batı Kapısı yakınında bir patlama
meydana geldi. İntihar bombacısı olduğu düşünülen bir
bayan söz konusu. Sadece bu öldü; olayda 7 vatandaşımız
yaralandı, en yakın sağlık kuruluşlarına
ulaştırıldı. Yalnız, Sayın Vekilim, şunu
belirteyim: Yani, gerek Emniyet teşkilatı gerek İstihbarat
Teşkilatı çok iyi çalışıyor. Yani, biz, tabii, burada
yakalananları söylemiyoruz; belki bu şekildeki hadiselerde
yakalayamadığımızın dışında, belki onun
20 katı
Ben dün Şanlıurfadaydım, Valilikten de bilgi
aldık, tabii, bunları söylemiyoruz ama hakikaten, Emniyet
teşkilatı bu gibi hususlarda çok iyi çalışıyor. Ben
bütün Emniyet teşkilatımızı, güvenlik güçlerimizi gerçekten
tebrik ediyorum.
Bakın, sadece Türkiyede olmuyor bu.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 77 kat
artmış Türkiyede.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) İnşallah, daha da dikkatli
şekilde çalışacaktır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakan,
Avrupada oluyor ama Avrupada olduktan sonra bakanlar istifa ediyor, gururlu
insanlar var orada.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, Sayın Vekilim, Artvin Vekilim,
evet orman kadastrosuyla ilgili
Biliyorsunuz, orman kadastrosu
çalışmaları geçmişte, bizden önceki hükûmetler döneminde
yapılmamış. Ben Bakan olduktan sonra, bütün orman kadastrosunu,
tapu kadastroyla birlikte çalışın, beraber çalışın
diye
Hatta, burada bir kanun çıkardık ve kadastro işlemlerinin
yüzde 95i tamamlandı, orman kadastrosunun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Kısa, kısa, hemen
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hatta, bunların yüzde 75inin tapusu
alındı, artık ormanın tapusu var. Tabii, bazı
ihtilaflı hususlar var, biz vatandaş mağdur olmasın diye bu
konuda şunu yapıyoruz: Eğer zilyetten, eskiden beri burayı
kullanıyorsa buralara gelir getirici türler dikerek üç yıl bakım
masrafları Bakanlığa ait, geliri kırk dokuz yıl
vatandaşa ait olmak üzere bunları tahsis ediyoruz. Yani
vatandaşla güzel bir diyalog hâlindeyiz, bunu da özellikle
Pazartesi günü
zaten bu konuda da çok detaylı açıklama yapacağım.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür diliyorum.
Sayın Bakan Sayın Tanal, Düzceyi
görseydiniz
şeklinde bana sataşmada bulundu. İstirham
ediyorum, iki dakikalık söz istiyorum sataşmadan dolayı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Görmesini tavsiye ediyorum, bunda bir şey
yok.
BAŞKAN Görmenizi tavsiye ettiğini
söyledi, bunda bir sataşma yoktur Sayın Tanal.
Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, 69a
göre söz vermeniz lazım Sayın Tanala, ismini andı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, 69uncu maddede, sataşmadan dolayı
Çünkü
ben Cumhuriyet Halk Partisinin Düzcede denetmeniyim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Herhangi bir sataşma
olmadığını
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, bir sataşma yok, Sayın
Tanalı davet ediyoruz, birlikte görelim diye. Bu sataşma değil,
davettir, varsa eksikleri söylesin diye.
BAŞKAN Giderken bizleri de götürürsünüz
inşallah.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan, o
zaman masraflarını ben üstleniyorum, makam
araçlarınızı bırakınız, gidelim. Gerçekten burada,
tüm Parlamentonun huzurunda
Orada katı atık tesisi var
mıdır yoksa bir tane kantar, iki tane bekçi kulübesi mi var? Yani
eğer bir kantar, iki bekçi kulübesinden fazla bir şey varsa ben
istifa edeceğim milletvekilliğinden, siz Bakanlıktan istifa eder
misiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şu anda projelerinin
yapıldığını söyledim ben.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok açık ve net.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddelere geçiyoruz.
1inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı'nın 1inci maddesinin (1)inci fıkrasında
geçen "...disiplin cezasını gerektiren eylem, tutum veya
davranışlarından
ibaresinin "...disiplin
cezasını gerektiren eylem, tavır veya
davranışlardan..." olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Muhammet Rıza Yalçınkaya Murat Bakan Tanju
Özcan
Bartın İzmir Bolu
Hayati
Tekin Mahmut
Tanal Onursal
Adıgüzel
Samsun İstanbul İstanbul
Engin
Özkoç
Sakarya
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin (2)nci
fıkrasına Jandarma Genel Komutanlığı ibaresinden
sonra "442 sayılı Kanun kapsamında görev yapan Köy
Korucuları, 5188 sayılı Kanun kapsamında görev yapan Özel
Güvenlik Görevlileri, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü, Milli
İstihbarat Teşkilatı, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü" ibaresinin eklenmesini ve (3)üncü fıkranın
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar
Demirel Müslüm
Doğan
Diyarbakır Diyarbakır İzmir
Behçet Yıldırım Alican Önlü Garo
Paylan
Adıyaman Tunceli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Garo Paylan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kolluk Gözetim Komisyonumuz olacak, ne âlâ! Çünkü
kolluk sürekli suç işler ancak gözetlenmez, denetlenmez. Bakanlık
içinde bir genelgeyle halledilebilecek bir mesele bir kanunla düzenlenecek.
Niye? Vize alacağız, Avrupaya vizesiz gideceğiz gelecek ay
diye. Hâlbuki Bakanlık içinde Bakanlıkça oluşturulacak bir
komisyon, şu anda kolluğu nasıl denetleyebilir diye
düşünebiliyor musunuz? Bir bakanın emrinde olan komisyon nasıl
bakanın siyasi emirleriyle oluşan suçları denetleyebilir,
düşünebiliyor muyuz? Ancak dostlar alışverişte görsün.
Geçenlerde İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunu ihdas ettik. Memlekette insan hakları, hepsi gayet güzel yürüyor,
kurumumuz var çünkü ve ayrımcılık yok; öyle değil mi? Ama
maalesef ayrımcılık da kol geziyor, insan hakları ihlalleri
de kol geziyor. Kolluk denetim komisyonumuz olduğunda da hiçbir şey
değişmeyecek, yalnızca dostlar alışverişte
görecek. Ombudsmanımız var, ne işe yarıyor? Hiçbir
işe. İnsan Hakları Kurumumuz var diyeceğiz dostlara ve
şimdi de kolluk denetim komisyonumuz var diyeceğiz. Oysa kolluk, pek
çok suçlar işliyor ve denetlenmesi lazım ve aynı zamanda
eğitimden geçmesi lazım çünkü kolluk, maalesef, o dindar ve kindar
nesil söylemi içinde dindar ve kindar anlayış içinde yol
alıyor ve vatandaşlarının bir bölümünü düşman olarak
görüyor. Oysa kolluk dediğimiz bütün vatandaşların, her
kimlikten vatandaşın güvenliğini sağlamakla mükellef.
Oysa bakın, bugün ne
oldu? Bir klip yayınlandı, size örneğini vereyim:
Diyarbakır Sur, bir klip. Kamu görevlisi -konuştum az önce Bakan
Yardımcısı Sebahattin Beyle- eline tabancayı
almış, yıkılmış Surun mahallelerinde bir klip
çekiyor kolluk ve bakın, şu görüntülerle diyor ki klibinde: Allah
için vurun, Peygamber için vurun
Kalk uyan, herkes Ermeni... Ben kimim?
Türkün oğlu
Eğer değişmezse kafalara sık lan! Neyle
çekiyor bu klibi? Devletin insansız hava araçlarıyla çekiyor.
Bakın, yıkık dökük Surda devletin insansız hava
araçlarıyla çekilmiş bir klip ve bir cami önünde, yıkık
dökük bir cami önünde ve bir kilise önünde bu klibi çekebiliyor.
Başka bir kolluk bir
kilise içine giriyor, Sultan Alparslanın torunları kilisedeki
küffarları imana getiriyor. diyebiliyor, bir kolluk.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
PKKya da söylesene bir şeyler!
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, bunlar bizim kolluklar ve bunlar genç insanlar -biz bölgeye
gidiyoruz- 20 yaşında, 25 yaşında gencecik insanlar; nefret
tohumları ekilmiş o çocuklara, nefretle bakıyorlar.
HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Yahu, o kilise ile camiye bomba atanlara da bir şey söylesene!
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, geçenlerde, Hrant Dink cinayeti davasıyla ilgili bazı
kolluk görevlileri, dokuz yıl sonra, nihayet mahkeme önüne
çıkarıldılar ve hepsi şunu söylüyorlardı: Biz
Hrantın Türk düşmanı olduğunu düşünüyorduk. Efendim,
dosyalar geldi, sümenaltı edildi. Hrant Dinkin öldürüleceğini
topyekûn devlet biliyordu, bütün istihbarat kuruluşları biliyordu -Jandarma
İstihbarat, Emniyet İstihbarat- ancak bırakın Hrantın
öldürülmesinin engellenmesini, Hrantın ölümüne yol açtı bu
kolluklar.
Bakın, nefret nefreti,
şiddet şiddeti doğurur ve kolluk, maalesef, ayrımcı
uygulamalara devam ediyor. Ayrımcılık ve nefret suçlarıyla
ilgili eğitimden geçmesi gerekiyor kolluğumuzun, yoksa bu kolluk bu
ayrımcı suçları işlemeye devam edecek. Ancak, balık
baştan kokuyor. Amerikaya gidiyor Sayın Cumhurbaşkanı, bir
Ermeni onun kapısında protesto ettiğinde, Sivaslı bir
Ermeni Ben memleketimde yaşayacak şartları bulamadım.
dediğinde onu ASALA olarak görebiliyor Sayın
Cumhurbaşkanı...
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Ne var şartlarda? Şartlarda ne var ki
yaşayamıyor?
GARO PAYLAN (Devamla) ...ve bu kolluk da oraya
gidip Biz küffarları imana getireceğiz. diyebiliyor, Vurun
Ermenilere. diyebiliyor. O açıdan, arkadaşlar, bizim kurumlara
ihtiyacımız yok, bizim ayrımcılık ve nefret
suçlarıyla yüzleşmeye ve bunun bütün gençlerimize eğitimini
vermeye ihtiyacımız var.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
GARO PAYLAN (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 1inci maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen "...disiplin cezasını gerektiren eylem,
tutum veya davranışlarından ibaresinin "...disiplin
cezasını gerektiren eylem, tavır veya
davranışlardan..." olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Kolluk Gözetim Komisyonun Kurulması
Hakkında Kanun Tasarısı, insan haklarının ihlali
hâlinde bunun bağımsız, etkin bir komisyon tarafından
denetlenmesi, hesap verilebilir duruma getirilmesi amacıyla
getirilmiş durumda. İçeriğine baktığımız
zaman, gerçekten bu amaca hizmet ediyor mu, etmiyor mu yönünden
baktığımız zaman kanunda epey sorunlar var. Bunlara
başlıklar şeklinde bakarsak, hemen burada komisyonun
kurulmasıyla ilgili seçilecek olan kişiler arasında baro
başkanı seçilebilecek kriteri var.
Değerli milletvekilleri, baro başkanı
seçilebilmek için Avukatlık Kanununun 96ncı maddesi uyarınca
on yıllık avukatlık yapmış olmak gerekiyor veyahut da
nüfusu eğer 100 avukattan fazla değilse burada on yıllık
avukatlık şartı da aranmıyor. Şimdi, eğer biz bu
komisyona göre bakarsak, herhangi bir baroya, on yıllık
avukatlık yapmış olan veyahut da herhangi bir ilimizde 100den fazla
avukat yoksa baro başkanlığı yapabilecek niteliklere sahip
olup ama avukatlıkta sadece ruhsatı var, sadece baroya
kayıtlı ama fiilen ceza hukuku anlamında herhangi bir mesleki
bir işlemi olmamışsa, aidatlarını ödemişse,
baroya kayıtlıysa bu kişi bu komisyona seçilirse acaba ne kadar
hizmet edebilir? Burada, gerçekten baktığımız zaman kriter
anlamında, nitelik anlamında, vasıf anlamında herhangi bir
detaya girilmemiş; bu, bu amaca hizmet etmeyecek.
Geliyoruz, aynı şekilde, 5inci maddesinde
usulle ilgili diyor ki: Komisyon, en az ayda bir defa olmak üzere, gerekli hâllerde
toplanır. Gerekli hâller çok keyfî kullanılabilir. Somut, açık
ve net bir vaziyette bunu belirlemek lazım. Aynı şekilde 5inci
maddedeki (3)üncü fıkraya baktığımız zaman,
Başkan sadece gündemi yapabilir.
Değerli arkadaşlar, eğer gündemi
sadece başkanın hazırlamasına bırakırsak
Türkiyedeki kurumların, geçmişte
yaşadığımız hadiselerde başkanların gündem
hazırlamadığını ve gerçekten bunu kötüye
kullandıklarının çok örneklerini yaşadık,
yaşamadık değil. Onun için buradaki, başkana bu yetkinin
verilmesi kabul edilebilir bir durum değil. Aynı zamanda Başkan
ihtiyaç hissederse dışarıdan uzman insanlar getirebilir. diyor
(4)üncü fıkrada. Ancak getirilecek olan insanların karar
aşamasında dışarı çıkarılması
lazım. diyor ama çok ağdalı bir cümle. Açık ve net Bu
kararlar alınırken kimse içeri alınmaz veya gizli
alınır. ibaresi yazılırsa en azından burada hukukçu
olmayan, kanunu bilmeyen sıradan vatandaşımız da açık
ve net bir vaziyette bu kanundan anlamış olur.
Geliyoruz, merkezî kayıt sisteminde, burada
şikâyet yapıldığı zaman kimlik bilgilerinin verilmesi
zorunluluğu var; adı, soyadı, vatandaşlık kimlik
numarası, imza ancak Eğer belgelerin gerçekliği, kuvvetli
emareler varsa isim bildirmeye de gerek yok. diyor.
Arkadaşlar, buna biz ne diyoruz? Ceza hukukunda
muhbirlik var, muhbir müşteki olmuş olacak. Muhbir, müşteki
olamaz. Burada, şikâyet edilen herhangi bir emniyet mensubu
savunmasını yapmak üzere evrakları istediği zaman bu
müştekinin ismini de gizli tutmuş olacaksınız. Bu kabul
edilebilir bir durum değil yani savunma özgürlüğü açısından
bu belgelerin de verilmesinde yarar var, aksi takdirde çok kötü şeye
gitmiş oluruz.
10uncu madde de belirli suçlarla ilgili
yazılmış ancak emniyet içerisindeki esrar
kaçakçılığı, eroin, kalpazanlık, yolsuzluk,
rüşvetle ilgili suçlarda burada bir düzenleme yok, sadece ve sadece
kişiyi öldürme, yaralama, kasten sınırı aşma, silah
kullanma... Beş altı tane suçtan dolayı bu düzenleme var ama
asıl amaç, insan haklarının ihlali anlamında
Kaçakçılık da bir insan hakkı ihlalidir. Para kaçırmak,
kalpazanlık yapmak, insan ticareti bir insan hakkı ihlali değil
midir?
Burada, maalesef, insan haklarının
ihlali diyoruz ama, buradaki düzenlemeler yetersiz, hatta komisyonun
oluşması açısından gerçekten bağımsız,
denetlenebilirlik açısından bir umut ışığı
vermiyor ama bunları hep arkadaşlarımız öneri olarak
getirdiler fakat iktidar partisinden arkadaşlarımız dikkate
almadılar.
Umarım ve dilerim, bu eleştirilerimizi
nazara alırsınız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2inci maddesinin (j) fıkrasında geçen
"Şikâyet" başlığının
"İhbar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Rıza Yalçınkaya Hayati Tekin Murat Bakan
Bartın Samsun İzmir
Tanju Özcan Onursal Adıgüzel Engin Özkoç
Bolu İstanbul Sakarya
Mahmut Tanal Mevlüt Dudu
İstanbul Hatay
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci
fıkrasına Jandarma Genel Komutanlığı ibaresinden
sonra "442 sayılı Kanun kapsamında görev yapan Köy
Korucuları, 5188 sayılı Kanun kapsamında görev yapan Özel
Güvenlik Görevlileri, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü, Milli
İstihbarat Teşkilatı, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Müslüm Doğan
Diyarbakır Diyarbakır İzmir
Behçet Yıldırım Hüda Kaya Alican Önlü
Adıyaman İstanbul Tunceli
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci
fıkrasının (f) bendinin madde metninden
çıkarılmasını, diğer bentlerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
Kadir Koçdemir Nuri Okutan Ruhi Ersoy
Bursa Isparta Osmaniye
İsmail Faruk Aksu Baki Şimşek Erkan Haberal
İstanbul Mersin Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devletlerin en önemli görev ve
fonksiyonlarının başında vatandaşlarının
güvenliğini sağlamak ve onların bu haktan
yararlanmasının teminatı olmak gelmektedir. Kolluk birimleri bu
fonksiyonların yerine getirilmesinde öncelikli kamu
kurumlarıdır. Kolluk görevlileri bu hizmeti sunarken diğer kamu
görevlilerinin sahip olmadığı bazı yetkilerle donatılmıştır.
Bu derece önemli yetkilerin kullanılması kolluk görevlilerini daha
sorumlu davranması gereği yanında diğer kamu görevlilerine
göre daha fazla şikâyete açık hâle getirmiştir.
Kanun Tasarısı, Emniyet Genel
Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığında görev yapan kolluk görevlilerinin
işlediği iddia edilen suçlarla veya disiplin cezasını
gerektiren eylem, tutum ve davranışlarıyla ilgili idari merciler
tarafından yapılan iş ve işlemleri kapsamaktadır. Tasarıyla,
kolluk şikâyet sisteminin daha şeffaf hâle getirilmesi amacıyla,
İçişleri Bakanlığı Müsteşarının
başkanlığında Kolluk Gözetim Komisyonu
oluşturulması da öngörülmektedir. Tasarı, bu yönüyle,
kurumların mevcut görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde, sadece
şeklî bir unsuru sisteme katmaktadır. Aslında, hâlen, tüm kamu
görevlileri gibi kolluk kuvvetleriyle ilgili olarak da ilgili mevzuat
uyarınca işleyen katı bir disiplin, inceleme ve soruşturma
rejimi bulunmaktadır. 2007den beri gündemde olan bu konu, esasen,
yıkım sürecinde güvenlik güçlerinin etkinliğini ve motivasyonunu
azaltmaya dönük bir gelişim olarak algılanmıştır.
Değerli milletvekilleri, her ne kadar,
tasarının gerekçesinde, kolluk sistemi hakkında yapılan
şikâyetlerle ilgili etkin bir kayıt ve analiz sisteminin
bulunmadığı, mevcut verilerle doğru politikaların
üretilmesi ve yaşanan problemlerin doğru şekilde teşhis
edilmesinin de mümkün olmadığı belirtilmişse de bu tespit
tasarının yasalaşmasının zorunluluğuna
işaret etmekten ziyade Hükûmetin bu alanda doğru politikalar
üretmediğinin, yaşanan problemleri doğru teşhis
edemediğinin ve sevk ve idarede yanlışlıklar
yaptığının ikrarı anlamına gelmektedir. Mevcut
durumda, kolluk personeli hakkındaki şikâyetler adli ve idari
mercilere yapılabilmektedir. Buna karşın, mevcut şikâyet
sistemi içinde, muhakkik ya da müfettiş vasıtasıyla yapılan
incelemelerde, kolluk personeline yönelik şikâyetlerin
değerlendirilmesinin etkin ve tarafsız ele
alınmadığı gerekçesiyle eleştiri konusu olduğu da
bilinmektedir. Bunlar teknik ve hukuki birtakım nedenlere
dayanabildiği gibi, tamamen soyut birtakım suçlamalardan da
kaynaklanabilmektedir. Mevcut şikâyet sisteminin belki de en sorunlu
alanı, soruşturmaların çoğunluğunun yerel düzeyde ve
aynı kolluk teşkilatındaki kolluk personeli tarafından
yapılmasıdır. Bu durumda, soruşturmayı
gerçekleştiren kolluk personelinin soruşturma konusunda yeterli
niteliğe, deneyime ve hukuki formasyona sahip olmamasından
kaynaklı sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu mahzurları ortadan
kaldırmak için teşekkül ettirildiği belirtilen komisyonun
bağımsızlığı tasarıda özellikle
vurgulanmaktadır.
Komisyonun görev alanına giren konularla ilgili
olarak hiçbir organ, makam, merci veya kişinin komisyona emir ve talimat
veremeyeceği, tavsiye veya telkinde bulunamayacağı belirtiliyor
olsa da, devlet tüzel kişiliği içinde bakanlık
teşkilatında yer alan komisyonun anılan yetkisinin fiilen
uygulama imkânı bulunmamaktadır. Nitekim, komisyonun
çoğunluğu siyasi irade tarafından atanan üst düzey
bürokratlardır. Bu durum komisyonun
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
bakımından tartışmaları beraberinde getirecek, üye
yapısı komisyonun etkin ve verimli bir şekilde görev
yapmasına mani olacaktır. Bu yönüyle mevcut eleştirilere çözüm
de olmayacaktır. Amaç kolluk görevlilerinin sebep olduğu ihlalin
objektif bir biçimde incelenmesi ve sonuçlandırılmasıysa bunu
yapabilmeye imkân veren mekanizmalar mevzuatımızda zaten yer
almaktadır. Bu durumda yeni bir komisyon oluşturmak yerine meri
mevzuat içinde sistemin tıkanıklarının giderilmesine yönelik
tedbirlerin alınması yerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bize göre sorun, meri
mevzuatın liyakatli ellerde uygulanmıyor olmasıdır. Bu
anlayışla hangi komisyonu kurarsanız kurun sorunlar devam
edecektir. Unutulmamalı ki sistem kalitesi kadar sistemi işletecek
olan insan gücünün siyasi saikler yerine liyakati esas alan bir
anlayışla tespiti etkin bir kamu yönetimi için hayati önemdedir.
Bu düşüncelerle konuşmama son verirken
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin (1)inci
fıkrasına Jandarma Genel Komutanlığı ibaresinden
sonra "442 sayılı Kanun kapsamında görev yapan Köy
Korucuları, 5188 sayılı Kanun kapsamında görev yapan Özel
Güvenlik Görevlileri, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü, Milli
İstihbarat Teşkilatı, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kolluk Gözetim
Komisyonu Kurulması Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, TEOG sınavlarına giren
çocuklarımıza başarılar diliyorum. Haklarında
inşallah bütün ömürleri boyunca hayırlara vesile olacak sonuçlar almalarını
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, kolluk güçlerinin
gözetlenmesi, denetlenmesi komisyonunun kurulması meselesi, daha önceki
bazı komisyon ve kanun tasarılarıyla ilgili yapılan
çalışmalar, Avrupa Birliği vize problemleri gibi keşke
standartları gözetilerek gerçekleşmiş bir adım olsa, bir
fiiliyatı olsa da Türkiyenin 80 milyon halkının bu özgürlükler,
ifade, düşünce, inanç özgürlükleri önünde bir nebze nefes alabilmesine
hizmet edilse ve biz de buna evet diyebilseydik. Fakat, malum, sadece
prosedür olarak bir formalite gereği ortaya konulan, atılmaya
çalışılan bu adımla bırakın özgürlüklerin
anayasal güvence altına alınmasını, bilakis kolluk
güçlerinin dahi yaptığı haksızlıkların ve her
türlü zulüm ve yolsuzlukların eleştirilmesi,
tartışılması, araştırılması,
takibatı yapılması gereken bütün durumlar bir mesleki iç denetim
mekanizmasıyla koruma altına alınacak ve bu suçlar
meşrulaştırılmış olacak. Tacizcilerin,
katillerin, hırsızların aklandığı böyle bir
dönemde, böyle bir mekanizma sürecinde işkence eden, halkın evini
talan eden, şiddet uygulayan kolluk güçlerini İçişleri
Bakanlığı soruşturacak mı, onların
sorumlularını, suçlarını açığa çıkaracak
mı? Daha bugün Diyarbakırda yaşlı bir kadın, panzer
tarafından ezilerek hayatını kaybetti arkadaşlar. Bu komisyon
kurulmuş olduğunda bu sorumluyu bu komisyon bulacak ve
takibatını yapacak mı? Bunu umut mu edeceğiz? Keşke
edebilseydik. Savaştan, şiddetten sorumlu bir bakanlık
kontrolündeki bir yapının hakkaniyetli olmasını keşke
umut edebilseydik. Dolayısıyla, komisyonun dışsal bir
denetime açık olması gerekirken içsel bir denetim mekanizmasıyla
maalesef hakkın, hukukun, adaletin yerine getirilebileceğini
düşünmüyoruz.
Bağımsız Kolluk Gözetim Komisyonu
Başkanlığı tek bir bakanlığa bağlı
kalmamalıdır, bu mümkün olmamalı; bağımsız
vasfının garanti altına alınarak STKların ve
farklı çevrelerin temsiliyetleriyle beraber bir yapı
oluşturulmalıdır. Ülkemizde düşünce, ifade, inanç
özgürlükleri alanında vahim problemler
yaşadığımız gibi, devletin bütün alanlardaki kolluk
kuvvetlerinin de halka, sivillere yönelik yanlış, haksız zulüm
ve işkence uygulamaları malum, ortada, her gün yaşamaya devam
ediyoruz. Bu soruşturmaların, kolluk güçleri hakkındaki
durumların sonuçlarının tek bir bakanlık bünyesinde
gerçekleşmemesi için bu adımları atmamız gerekiyor.
Mesela, Dur. ihtarına uymadıkları
gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından öldürülen, yaralanan insanlar
var. Mesela, 53ü çocuk 264 kişi kolluk güçleri tarafından
katledildi; işte, Dur. ihtarı, falanca gibi böyle basit meseleler
yüzünden 118i çocuk 523 kişi de yaralandı.
Mesela, CHPnin Kilis raporunda, Kilis Valisinin
IŞİD tarafından atılan füzelerle ilgili sözlerini size
bildirmek istiyorum: Füzeler tabii ki düşecek, havada mı kalacak,
yer çekimi var. gibi, böylesine bir vahşeti, bugün 18 civarında
insanın hayatını kaybettiği böylesine acı
saldırıların hâlâ sürdüğü bu süreçte füzeleri böylesine
tiye alan bir ifadeyle kendisinin seslendirmesi, bunun takibatını
yapması gereken sorumluları ortaya çıkarması gereken bir
mevkide olan insanın bu sözleri sarf edebilmesinin takibatını
kim yapacak yani insanlarımız kimi kime şikâyet edecek? Kanunun
kapsamı
(HDP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı'nın 2nci maddesinin (j) bendinde geçen
Şikayet" başlığının "İhbar"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mevlüt Dudu (Hatay) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kolluk Gözetim
Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2nci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kurulması öngörülen Kolluk Gözetim Komisyonu,
Avrupa Birliğiyle varılan göçmen ve vize serbestisi
anlaşmasının yol haritasındaki 65inci yükümlülüğümüz
çerçevesinde oluşturulacak. Ancak, bu anlaşma bir aldatmacadan
ibaret. Bu anlaşma, Türkiyeyi âdeta bir açık mülteci kampına
çevirecek. Avrupa Birliğinin şartları çok ağır. Avrupa
Birliği, bu anlaşmayla âdeta kendi güvenliğini satın
almıştır. Evet, bire bir kuralı vardır ama Avrupa
Birliği anlaşma çerçevesinde kabul edeceği göçmen
sayısını 72 binle sınırlamıştır. Peki,
bizdeki 3 milyon Suriyeli mülteci ne olacak? Ayrıca, Avrupa
Birliğinin bizden kabul edeceği göçmenler Türkiyenin güvenlik
taramasından geçmiş olan geçici koruma altındaki kişiler
olacaktır. Yani, Avrupa Birliği açısından bir güvenlik
riski söz konusu değildir.
Peki, bu anlaşma
karşılığında Türkiye ne alacak, biz ne
alacağız? İki şey alacağız: Bir, Türk
vatandaşlarının Schengen bölgesinde vize serbestisi. Ancak Avrupa
Birliği bunun için 72 kriter, şart koştu. Türkiye şu ana
kadar bunların ancak 36sını karşılayabildi.
Başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesi bu konuda son
derece olumsuz açıklamalar yapıyor. 4 Mayısta 3üncü Vize
Serbestisi İlerleme Raporu açıklanacak, merakla bekliyoruz. Avrupa
Parlamentosundan negatif bir karar çıkması durumunda vize serbestisi
mümkün olmayacak. Nitekim Sayın Davutoğlu geçen hafta Gaziantepe
gelen Merkele Vize serbestisi olmazsa geri kabul de mümkün olmaz. dedi. Bu
söz, yaşanan süreçteki belirsizliği teyit eden bir sözdür.
Anlaşma
karşılığı alacağımız ikinci şey
neydi? Ödenip ödenmeyeceği meçhul olan 6 milyar euro yani şu
meşhur Kayseri pazarlığı. Kayseri
pazarlığı deyimi Türkçede, Kayserilinin ne kadar gözü açık,
işini bilen ve iyi ticaret yapan kişi olduğunu ifade eden bir
deyimdir. Tam burada size birkaç rakam vereceğim. Almanyada 800 bin
Suriyeli mülteci yaşıyor. Almanya geçen yıl bu 800 bin Suriyeli
mülteci için tam 26 milyar euro harcamış. Tekrar ediyorum, Almanya
800 bin Suriyeli mülteci için bir yılda 26 milyar euro harcamış.
Peki, bize şimdi ne diyor: Al şu 6 milyar euroyu, sende bulunan o 3
milyon Suriyeli mülteciyi kendi sınırlarında tut, ülkeni bir
mülteci kampına çevir. Sakın bana gönderme, Avrupaya gönderme. Bu
pazarlığa Kayseri pazarlığı demek en başta
Kayseriliye hakarettir; bu pazarlık tam bir basiretsiz,
şaşkın tüccar işidir. Her hatasında Filanca bizi
kandırdı. demeyi alışkanlık hâline getiren bir
iktidar partisi olarak Avrupa Birliği bizi kandırdı. sözünü
sizden ne zaman duyacağımızı da merakla beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, birkaç söz de laiklik
düşmanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı için
söyleyeceğim. Aslında, çok söze gerek yok. Sen Laiklik Anayasada
yer almamalıdır. diyorsan ben de sana diyorum ki: Sen de o koltukta
oturmamalısın. (CHP sıralarından alkışlar)
Dindar anayasa istiyormuş, güzel, böyle ülkeler var; Tunus, Fas,
Mısır, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan ve daha birçok Arap ülkesi.
Kalkar gidersin, oralara yerleşirsin. Allah yolunu açık etsin. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü, bu rüya, bu topraklarda
gerçekleşemez.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Son okutacağım önergeyi de direkt
işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde geçen
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü ibaresinin
İller İdaresi Genel Müdürü şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadir Koçdemir Nuri
Okutan Ruhi
Ersoy
Bursa Isparta Osmaniye
Baki Şimşek Erkan
Haberal
Mersin Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının Kolluk Gözetim Komisyonu bu kanunla verilen
görevleri, kendi yetki ve sorumluluğu altında bağımsız
olarak yerine getirmek üzere kurulmuştur. Komisyon, İçişleri
Bakanlığı bünyesinde sürekli kurul olarak görev yapar."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Ayşe Acar
Başaran
Diyarbakır Diyarbakır Batman
Müslüm Doğan Behçet Yıldırım Alican Önlü
İzmir Adıyaman Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 3üncü maddesinin (2)nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Rıza Yalçınkaya Hayati Tekin Engin
Özkoç
Bartın Samsun Sakarya
Murat Bakan Mahmut Tanal Tanju Özcan
İzmir İstanbul Bolu
Onursal Adıgüzel
İstanbul
(2) Komisyon; Müsteşarın
başkanlığında, Başbakanlık İnsan
Hakları Başkanı, İçişleri Bakanlığı
Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanı, Bakanlık 1. Hukuk Müşaviri,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü,
kuruluş sırasına göre en eski üç hukuk fakültesinin ceza ve ceza
usul hukuku ana bilim dallarında görevli öğretim üyelerinin kendi
aralarında seçecekleri üç aday ile Türkiye Barolar Birliği Yönetim
Kurulunun baro başkanı seçilme yeterliğine sahip serbest
avukatların arasından önereceği üç aday arasından Bakanlar
Kurulunca seçilecek birer üyeden oluşur."
BAŞKAN En son okutulan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Murat Bakan.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. 277 sıra sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının, 3üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, görevlerini yaparken
şehit düşen tüm kolluk görevlilerimize Allahtan rahmet diliyor,
onlar önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, ben dün
tasarının bütünü üzerinde de söz aldım, dolayısıyla
burada söyleyeceklerim biraz daha onun tekrarı niteliğinde ama 3üncü
madde bu kanunun asıl itibarıyla tüm bizim eleştirilerimizin
olduğu madde. Ama bu maddeye geçmeden, bu tasarı tek
başına, bizim arzu ettiğimiz, bu yasayı çıkartmakla
arzu ettiğimiz amaca hizmet etmez. Buna bakmadan önce gözetleme komisyonu
kuracağımız kolluk kuvvetlerinin ne durumda olduğunu
değerlendirmemiz gerekir. Bu kanun önemlidir, kamu güvenliğini
sağlamak maksadıyla kamu adına zor kullanma gücünü elinde tutan
kolluk kuvvetinin bu gücü kullanırken hukuka uygun hareket etmesi
bakımından önemlidir, kolluk kuvvetlerinin etkin denetimini
sağlamak bakımından önemlidir, kamunun güvenliğini
sağlamakla görevli kolluğun kamu tarafından sivil gözetimi
açısından önemlidir. Fakat kolluk kuvvetinin durumu nedir, onu
değerlendirelim.
Sevgili arkadaşlar, kolluk kuvvetlerimiz çok
ağır şartlarda görev yapmaktadır. Bir yandan terörle,
teröristle mücadele etmektedir; bir yandan tecavüzcüyle, hırsızla,
mafyayla, dolandırıcıyla mücadele etmektedir ama en büyük
mücadeleyi de geçim sıkıntısıyla, sağlık
sorunuyla, çocuklarının geleceğiyle ilgili vermektedir. Yirmi
otuz saat aralıksız çalışır kolluk kuvvetleri. Tayin,
terfilerde adaletsizliklerle karşı karşıyadır. Birçok
görev emniyette vekâleten yürütülür. Emniyetin birçok birimi arasında
maddi eşitsizlikler vardır; özel birimlerde taltifler olur, ödüller
olur; karakolda çalışan memurun böyle bir hakkı yoktur. Amir
olmanın poliste önü kesilmiştir. Hizmette Avrupa standardı
bekleriz ama özlük haklarına geldiğinde kendi standardımızı
belirleriz. Uzman jandarmanın statü problemi vardır; kadroları
kaldırılmış, astsubay kadrosuna çevrilmiş,
okulları kapatılmış. 22 bin uzman jandarma statü sorununun
çözülmesini beklemektedir. Uzman erbaşın iş güvencesi yoktur,
hepsi sözleşmeli çalışmaktadır ve bu çocukların her
gün biz şehit haberlerini alıyoruz. Şehit olduklarında
gidiyoruz, cenazelerinde ağlıyoruz, gözyaşı döküyoruz ama
yaşarken özlük haklarıyla ilgili hiçbir adım atmıyoruz.
Biz Millî Savunma Komisyonunda gündeme getirdik, ben
bu kanun konuşulurken İçişleri Komisyonunda da gündeme getirdim,
Tamam, bunu yapalım, ileri demokrasi adımlarını
atalım ama önce bu vatan evlatlarının, yoksul vatan
evlatlarının, anası babası sıvasız evlerde
yaşayan bu vatan evlatlarının özlük sorunlarını
çözelim. dedim ama bir adım ilerleyemedik. (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, bu
yasal düzenlemeleri biz önemsiyoruz. İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu önemlidir, Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun
önemlidir, bu kanun önemlidir ama doğru yasalaşırsa önemlidir;
ortak akılla, uzlaşıyla yasalaşırsa önemlidir. Biz ne
teklif ettik 3üncü maddeyle ilgili? Muhalefet şerhimizde ve buradaki
önergemizde dedik ki: Bu tasarıda İçişleri Bakanının
üniversitelerimizden önereceği adaylar yerine en eski 3 hukuk fakültesi
öğretim üyeleri arasından; Adalet Bakanının yerineyse
Barolar Birliğinin önereceği adaylar arasından yine Bakanlar
Kurulu seçsin. 7 tane Komisyon üyesinden 2 tanesini bu şekliyle, yine
Bakanlar Kurulunun seçeceği hâliyle bile kabul ettiremedik. Hâlbuki biz bu
yasayı oy birliğiyle geçirebilirdik. AKP, CHP, MHP, HDP grupları
buradan bir uzlaşı mesajı verirdik, bu yasayı
tartışmadan, olgunlaşmış şekilde burada
geçirirdik ve tüm topluma dalga dalga bu Meclis çatısı altındaki
uzlaşı mesajı yayılırdı fakat bu şekliyle
olmadı.
Benim önerim, bizim önergemiz
doğrultusunda, en azından bu 2 üyenin Barolar Birliğinin
önereceği ve en eski 3 hukuk fakültesinden önerilecek üyeler
arasından seçilmesidir. Bu şekliyle yasalaşırsa
hayırlı bir iş yapmış oluruz sevgili arkadaşlar.
Hepinizi, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının "Kolluk Gözetim Komisyonu bu kanunla verilen
görevleri, kendi yetki ve sorumluluğu altında bağımsız
olarak yerine getirmek üzere kurulmuştur. Komisyon, İçişleri
Bakanlığı bünyesinde sürekli kurul olarak görev yapar."
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alican Önlü (Tunceli) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran.
Buyurun Sayın Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Açıkçası, bu, yasama yılı içerisinde
kurduğumuz kaçıncı kurum, artık sayısını da
bilmiyoruz. Yine açıkçası, bu kurduğumuz kurumların Meclis
bünyesinde gerçekten ne anlama geldiğini biliyor muyuz, bunun üzerinde
gerçekten yoğunlaştık mı, ondan da emin değilim. Ancak
bu kanunla ilgili olarak, neresinden tutarsak yine elimizde kalan bir kurum.
Böyle bir kuruma ihtiyacımız var
mı?dan başlayıp devam etmek gerekiyor ya da şöyle demek
gerekiyor: Kolluğu gözetlemek için illa böyle bir kurumun kurulmasına
şu anda gerek var mı? Çünkü baktığınız zaman,
zaten kolluk bütün ihlallerini sosyal medya üzerinden paylaşıyor.
Yine kolluk bütün yaptığı hak ihlallerini bir klip şekline
getirip bunu yayınlayabiliyor, bunlarla ilgili gerekli
soruşturmaların açılması, gerekli denetimin
yapılması için illa böyle bir kuruma ihtiyacımız var
mı? Hayır. Şöyle diyelim: Hacı Birlik o panzerin
arkasından sürüklendiği zaman ve kolluk kendi eliyle çekim yapıp
yayınladığı zaman böyle bir kuruma ihtiyacımız
var mıydı bunun denetlenmesi için? Hayır. Zaten mevcut durumda,
kolluk, yaptığı bütün hukuka aykırılıkları,
bütün işkenceleri tek tek kendi eliyle belgeleyip çok matah bir
şeymiş gibi sosyal medya üzerinden sürekli yayın hâlinde. Bence
bu kuruma gerek yok, biraz sosyal medya üzerinden takip yaparsak gerekli
gözlemi yapmış oluruz.
Bu kanun içerisinde kurulan
kuruma bakıyoruz yine. Bir bakanımız demişti: Oğlan
bizim, kız bizim. Tekrar bunu söyleyeyim: Yine oğlan sizin, kız
sizin yani İçişleri Bakanlığının bünyesinde
esasında bu hukuksuzluklardan sorumlu olan kurumun yine kendisinin bu
kolluk kuvvetlerini denetleyeceğine ya da gözleyeceğine eğer
bizi inandırmaya çalışıyorsanız ya da bu şekilde
bizim bunu kabul edeceğimizi zannediyorsanız açıkçası
yanılıyorsunuz. Çünkü bu yapılan bütün hukuka aykırı
uygulamalardan, bütün işkencelerden, bu kolluğun amacını
aşan orantısız güç kullanmalarından zaten bir
tarafıyla İçişleri Bakanlığı da kendisi de
sorumlu olarak kabul edilmelidir. Çünkü zaten denetleme ve uygun zamanda
gerekli soruşturmaları atmakla şu anda yükümlüdür. Böyle bir kurumu
kurarak bu yükümlülüğün üstüne bir şey katmayacağız. Ne
yapacağız? Avrupa Birliğine vize muafiyeti için bir kurum daha
eklemiş olacağız. Üç gün sonra vize muafiyeti
olmadığı zaman tekrar geleceğiz, bu sefer Bu kurumu
kaldıralım. üzerinden yine biz bir tartışma
yürüteceğiz, siz el kaldırıp kurumun kaldırılması
için sadece oy kullanacaksınız. Çünkü bu kurumun içeriğiyle
ilgili olarak açıkçası ben buradaki milletvekili arkadaşların
çoğunun bir bilgisi ve donanımı olduğunu düşünmüyorum.
Ayrıca bu kurulan kurumlarla ilgili olarak ne bir STKyla görüşme ne
de herhangi diğer sivil toplum örgütleri ya da uzman kişilerle
görüşülme gibi bir şeyin de söz konusu olmadığını
biliyoruz.
Bizim bu ülkede
kurumsallaşmayla ilgili bir sorunumuz yok, her taraftan kurumlar
akıyor zaten. Bizim, toplumsallaşma sorunumuz var; bizim,
demokratikleşme sorunumuz var; bizim, özgürleşme sorunumuz var;
bizim, hakkı, hukuku savunma sorunumuz var; bu kurumlara bir kurum daha
eklersek bunları aşamayacağız; bizim, hak ve özgürlükler
konusunda zihniyet sorunumuz var, zihniyet sorunumuz. Eğer böyle
ırkçı, faşist bir video çekilip sosyal medyada
paylaşılıyorsa ve buna göz yumuluyorsa işte asıl
buradan başlayıp bu uygulamaların önüne nasıl geçmemiz
gerektiğini buradan konuşmamız gerekiyor. Bırakalım bu
kurumları. Eğer gerçekten Avrupa Birliğinin bizi kabul etmesini
istiyorsak bu hukuksuzlukları, bu haksızlıkları bir tarafa
bırakıp halkla beraber gerçek, doğru düzgün bir ülkenin nasıl
ilerleyeceği üzerinde konuşup tartışalım.
Ben tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinde geçen
"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü"
ibaresinin "İller İdaresi Genel Müdürü" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadir
Koçdemir (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı'nın 3üncü maddesinde Kolluk
Gözetim Komisyonunun kuruluşunda Adalet Bakanlığı Ceza
İşleri Genel Müdürü yer almaktadır, ancak Adalet
Bakanlığı bünyesinde görev yapan infaz koruma memurları
kapsama dâhil değildir. Ayrıca, Adalet Bakanlığı
kolluk kuvvetleriyle doğrudan ilgili bir kurum da değildir.
Bilindiği üzere, mülki idare amirleri illerinde ve ilçelerinde güvenlikten
ve asayişten sorumludurlar. İçişleri Bakanlığı
İller İdaresi Genel Müdürlüğü de 5442 sayılı
İller İdaresi Kanunu'nun yürütücüsüdür. Bu bakımdan,
değişiklik önergesiyle komisyonda Ceza İşleri Genel Müdürü
yerine İçişleri Bakanlığı İller idaresi Genel
Müdürünün yer alması kanunun amacına uygunluk ve koordinasyonu
sağlamak bakımından daha isabetli olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylamadan önce Komisyonun bir redaksiyon
talebi vardır, madde Komisyon redaksiyonuyla birlikte oya
sunulacaktır.
Buyurun.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 6 Nisan 2016 tarihli 68inci
Birleşiminde kabul edilen 6701 sayılı Kanunla Türkiye
İnsan Hakları Kurumunun adı Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu olmuştur.
Bu bağlamda, görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında geçen Türkiye İnsan Hakları Kurumu
Başkanı ifadesinin, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu Başkanı şeklinde redakte edilmesi hususunu
takdirlerinize sunarım.
BAŞKAN Komisyon redaksiyonuyla birlikte
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde yer alan işledikleri iddia edilen
ibaresinin şikâyet konusu şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken Çağlar Demirel Behçet Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Adıyaman
Müslüm Doğan Alican Önlü Ferhat Encu
İzmir Tunceli Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadir Koçdemir Nuri Okutan Erkan Haberal
Bursa Isparta Ankara
Baki Şimşek Ruhi Ersoy Mevlüt Karakaya
Mersin Osmaniye Adana
f) Kolluk hizmetlerinin geliştirilmesi ve
iyileştirilmesine yönelik olarak yapılan çalışmaları
izlemek, değerlendirmek ve bu konularda Bakanlığa önerilerde
bulunmak.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (c) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muhammet Rıza Yalçınkaya Murat Bakan Tanju Özcan
Bartın İzmir Bolu
Onursal Adıgüzel Engin Özkoç Mahmut Tanal
İstanbul Sakarya İstanbul
Hayati Tekin Levent Gök
Samsun Ankara
BAŞKAN En son okutulan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Levent Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 277 sıra
sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı bize, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geçmişte
vermiş olduğu kararlarla Türkiyede kolluğun sebep olduğu,
olabileceği ihlallerin soruşturulması için yeterli bir mekanizma
kurulmasına yönelik olarak kuruluyor. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi vermiş olduğu daha önceki kararlarında Türkiyede
kolluğun sebep olduğu şikâyet konusu eylem ve işlemlerden
dolayı haklarında işlem tesis edecek yeterli bir
mekanizmanın kurulmadığına vurgu yaptı ve bu kanun da
bu nedenle bugün burada görüşülüyor ve buradan da
yasalaştırılmaya çalışılıyor.
Elbette, Türkiyede kolluğun çok önemli
sorunları var. Başta eğitim sorunları, özlük hakları
sorunları ve Türkiyede özellikle son yıllarda giderek artan
şiddet ve terör olayları, kolluk kuvvetlerinin psikolojik olarak da
her zaman, hayatın her alanında etkilendiği ve onların
yaşam biçimlerine de olumsuz katkı yapan bir safha olarak devam
etmekte. Ancak devletin asli görevlerinden biri olan güvenliğin
sağlanması konusunda, devletin bu görevlerini yerine getirirken
kolluk kuvvetlerinin o denli iyi eğitimli, donanımlı ve az önce
belirttiğim olumsuz durumlardan kurtulmuş olması gerekir ki asli
görev olan güvenlik görevinin de insan hakları temeli üzerinde, temel hak
ve hürriyetler üzerinde sürdürülmesi gerekmektedir. İşte, Türkiye'nin
en büyük eksikliği de buradan kaynaklanmakta. Çünkü Türkiyedeki insan
hakları ihlallerinin, temel hak ve hürriyetlere yönelik bütün ağır
ihlallerin nedeni kolluk kuvvetlerinin yapmış oldukları olumsuz
uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Türkiye, bu konuda, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde sicili en bozuk ülkelerden bir tanesidir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyedeki yaygın şiddet,
işkence ve sistematik bir şekilde tabi tutulan gözaltına
alınma, bunun yanındaki aramalar -üst aramaları, ev
aramaları- buna dâhil delil toplamalarda dâhil yapılan pek çok
uygulamadan dolayı Türkiyeyi tazminata mahkûm etmiştir.
Şimdi, biz bu getirmiş olduğumuz
kanunla bir gözetim mekanizması oluşturacağız ve
Türkiyedeki kolluk görevlilerinin sebep oldukları şikâyet konusu
işlem ve eylemleri inceleyecek.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa ne
yazık ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tarif
edilen yasa değildir çünkü kurulun kuruluşunu düzenleyen, üye
yapısını düzenleyen maddeye baktığınızda
tamamen Hükûmete bağımlı bir yapı oluşturulmakta,
dolayısıyla daha bağımsız olması gereken bir
kurulun kuruluşunda bağımsızlık sağlanamamakta,
tam anlamıyla devlete bağımlılık
sağlanmaktadır. Oysa, insan haklarını ihlal eden devletin
bizatihi kendisi olunca devletin içinden çıkan bir yönetim
organının, bir komisyonun bu hak ihlallerini incelemesi,
layıkıyla incelemesi, olması gerektiği gibi incelemesi söz
konusu olamaz. İşte, geçtiğimiz günlerde
oluşturduğumuz İnsan Hakları Kurumunda olduğu gibi bu
yasa da ne yazık ki kadük bir yasa olacaktır ve
karşımıza değiştirilmesi gereken bir yasa olarak
mutlaka gelecektir.
Değerli arkadaşlarım, burada kurulun
yapısını daha bağımsız ve çoğulcu bir
yapı olarak kurmadıktan sonra kurula hangi yetki ve görevi verirseniz
verin bu kurulun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kabul ettiği
standartlara uygun olmadığını ifade etmek
durumundayız. Bu nedenle -kanun daha yasalaşmadı, Hükûmet
burada, iktidar partisi burada- kurulun yapısını
değiştirmek kaydıyla eğer daha bir
bağımsızlığı sağlayabilirsek kurulun görev
alanını, sınırlarını daha iyi noktaya
getirmiş oluruz ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince tarif
edilen esaslara da uygun bir yasa çıkartmış oluruz. Bunu karşılamaktan
uzaktır. Bunları belirtmek üzere söz aldım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Yalım, bir dakika süreyle 60a göre
söz vereceğim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
40.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Avrupa şampiyonu olan Galatasaray
Erkek Basketbol Takımını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, bugün tarihî
günlerden birini daha yaşıyoruz.
Değerli milletvekilli
arkadaşlarımız; 17 Mayıs 2000 tarihinde bu özel günü
yaşamıştık, aynı şekilde bugün de
aynısını
27 Nisan 2016 yani bugün Avrupa şampiyonu bir
takımımız daha oldu, Galatasaray yine unvanını yeniledi.
Bugün basketbol takımımız 78-67 yendi ve de Avrupa
şampiyonu oldu. Buradan takımımızı tebrik ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Divan
olarak Avrupa şampiyonu olan Galatasaray Erkek Basketbol
Takımını kutladıklarına ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Bir
Fenerbahçeli olarak Galatasaray Erkek Basketbol Takımını bizler
de Divan olarak ve tüm Genel Kurul olarak kutluyoruz, tebrik ediyoruz,
başarılarının devamını diliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN 4üncü madde üzerindeki önergelere devam ediyoruz.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mevlüt Karakaya (Adana) ve
arkadaşları
f) Kolluk hizmetlerinin geliştirilmesi ve
iyileştirilmesine yönelik olarak yapılan çalışmaları
izlemek, değerlendirmek ve bu konularda Bakanlığa önerilerde
bulunmak.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya.
Buyurun Sayın Karakaya.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kolluk Gözetim Komisyonu
Kurulmasıyla İlgili Yasa Tasarısının 4üncü
maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuyla ilgili
değerlendirmeye geçmeden önce, bu saatlerde, başta terörle mücadelede
olmak üzere, trafikte, asayişte görevli tüm kolluk görevlilerimizi sevgi
ve muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
aslında kolluk gözetim komisyonunun kurulmasındaki amaca
baktığımızda, şikâyet sistemindeki etkinliği
artırmak ve suç iddiaları ve disiplin cezalarına ilişkin
takibi yapmak ve bunlarla ilgili merkezî kayıt sistemini tutmak
şeklinde hususların olduğunu görüyoruz. Aslında şu
soruyu belki sormak gerekiyor: Bu kolluk gözetim komisyonunu kurmaktaki
muradımız nedir? Aslında modern ve çağdaş
yaklaşımlarda kolluk hizmetleri kalitesini artırmak
şeklinde belki bakmamız lazım konuya. Bu şekilde bakmamız
lazım ama yasayı bir bütün olarak incelediğimizde aslında
gözetim ve denetim fonksiyonlarının birbirine
karıştırıldığını görüyoruz. Denetim
sonuç odaklı bir yaklaşımı, gözetim ise süreç odaklı
bir yaklaşımı gerektiriyor. Eğer hizmet kalitesini
artırmak istiyorsak, o zaman süreci de dikkate alan bir
yaklaşımı benimsememiz gerekir.
Bugün, burada, birlikte
yaşadık, saatlerce değer katmayan aktivitelerde bulunduk. Bir
yasanın da amaca, uygulanacağı alana katacağı
değerleri mutlaka önceden hesaplamak ve ona göre
hazırlıklarını yapmamız gerekir.
Süreç; hizmet kalitesini, kolluk
görevlilerinin hizmet kalitesini artırmak istiyorsak önce sürece bir
bakmamız lazım. İstediğimiz kadar denetim mekanizması
getirelim, istediğimiz kadar gözetim sistemi oluşturalım, kurulu
şu ya da bu şekilde, üyelerini istediğimiz şekilde
yapalım, istenilen şekilde yapalım ama önemli olan, sonucun
değerlendirilmesinden daha öte, süreçte olanlara bakmak lazım.
Bu kürsüden ifade edildi, biraz önce kuliste görev
yapan polislerle görüştüm, on iki saat görevdeler, 12-12
çalışıyorlar. Bunların çalışma şartlarını,
özlük haklarını düzeltmeden, çalışma ortamını
iyileştirmeden kolluk hizmetlerinin kalitesini artırmamız mümkün
değildir. Bakın, bugün, eğer Avrupa Birliği şartlarında
bir gözetim ve denetim yapmak istiyorsak o zaman kolluk görevlilerimize de
Avrupa Birliği şartlarında bir çalışma
ortamını vermek zorundayız. Biz burada bunları
konuşmuyoruz, neyi konuşuyoruz? Yükleri daha da ağır hâle
getirecek ama sonuçlar üzerinden sorgulamaya gidecek hususları,
konuları konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, Avrupa
Birliği ülkeleri içerisinde en fazla, en ağır çalışma
şartları olan güvenlik görevlileri bizim güvenlik görevlilerimiz;
polislerimiz, askerlerimiz, jandarmamız, sahil güvenlik görevlilerimiz.
Bunlarla ilgili özellikle polislerin ek göstergelerinin 3600e
çıkarılması, ikinci emir uygulamasının yeniden gözden
geçirilmesi, diğer özlük haklarının düzeltilmesi, fazla mesaiyle
ilgili mesai ücreti ödenmesi belki yapılabilecek çok düşük, en basit
olarak ifade edebileceğimiz düzeltmeler olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Ben tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu yasa tasarısına
-diğer konuşmacılarımızın da ifade ettiği
gibi- karşı oy kullandık. Tekrar saygılarımı
sunuyorum. Yüce heyetinizi selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde yer alan işledikleri iddia edilen
ibaresinin şikâyet konusu şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ferhat
Encu (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA YEL (Tekirdağ) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Şırnak Milletvekili Ferhat Encu.
Buyurun Sayın Encu. (HDP sıralarından
alkışlar)
FERHAT ENCU (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, kolluk kuvvetleri
tarafından katledilen tüm sivilleri, tüm çocukları burada
anıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Kolluk
kuvvetleri, katletmez.
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Saçmalama!
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Ne diyorsun ya! Kolluk kuvvetleri nasıl
katletmiş ya!
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Sen devam et, konuşmana devam et.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Hatip, lütfen dikkatli cümle
kullanalım.
FERHAT ENCU (Devamla) Bu tasarının
aslında
HASAN KARAL (Rize) Geri sar, geri sar!
FERHAT ENCU (Devamla) Bu tasarının
aslında, pratikte hiçbir anlamı olmadığını, son
dört ayda yaşadığımız, bizzat kolluk kuvvetlerinin
şiddetine maruz kaldığımız,
insanlarımızın gözümüzün önünde kolluk kuvvetleri
tarafından nasıl katledildiği, nasıl işkence
edildiği
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Doğru
konuş, doğru!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne diyor bu,
Sayın Başkan?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Onlar terörist,
terörist onlar, terörist.
FERHAT ENCU (Devamla)
herkes tarafından
bilinen
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne diyorsun sen
ya?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
müdahale edin lütfen.
FERHAT ENCU (Devamla) -
ve buna göz yuman AKP
iktidarının bu tasarıda ne kadar samimiyetsiz olduğunu
göstermektedir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bu sözlerinden
dolayı yargılanacaksın.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Başkan,
uyarır mısınız!
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
uyarır mısınız!
BAŞKAN Sayın Encu
Sayın Encu, sizi temiz bir dille konuşmaya
davet ediyorum. Lütfen kaba ve yaralayıcı cümleler kullanmayın.
FERHAT ENCU (Devamla) Burada
dillendirdiğimiz
BAŞKAN Kolluk kuvvetleri, katletmez.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Gördüğünü anlatıyor Başkan, gördüğünü anlatıyor!
FERHAT ENCU (Devamla) Burada dillendirdiğimiz
gerçekleri
(Gürültüler)
BAŞKAN Kolluk kuvvetleri, terörle mücadele
ediyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yaşadığını anlatıyor!
FERHAT ENCU (Devamla) Burada dillendirdiğimiz
gerçekler...
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Doğru
değil konuşman, doğru değil!
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ya sen terörist misin, teröristin destekçisi misin?
Sen terörist misin? Terörist misin sen?
FERHAT ENCU (Devamla)
sizin hoşunuza
gitmeyebilir.
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne biçim konuşuyor ya! Böyle bir konuşma
var mı?
Yok,
Başkan, böyle bir şey konuşamaz!
FERHAT ENCU (Devamla) 2 yaşındaki Esra
Şalkı hatırlatıyorum. Son süreçte
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ne biçim
konuşuyor bu? Konuşamaz böyle. Böyle bir şey konuşamaz!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ya
dinlemeyi öğrenin önce, dinlemeyi!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bunların
hesabını vereceksiniz, vereceksiniz, daha vereceksiniz!
FERHAT ENCU (Devamla) Son süreçte katledilen
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
FERHAT ENCU (Devamla) Silopide katledilen, top
mermileriyle katledilen
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, hâlâ ısrar ediyor.
FERHAT ENCU (Devamla)
sivilleri
hatırlatıyorum. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Bunların
hesabını vereceksiniz, vereceksiniz!
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Teröristsin
sen, terörist!
FERHAT ENCU (Devamla) Dört yıl önce
Roboskide Türk savaş uçakları tarafından
(AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri lütfen
FERHAT ENCU (Devamla) -
hunharca bombalanan 34
insanı, çocuğu hatırlatıyorum. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
FERHAT ENCU (Devamla) Sizin hoşunuza
gitmeyebilir
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katilsin sen,
katilsin sen! Katilleri destekliyorsun!
BAŞKAN Sayın Encu, sizi İç Tüzüke
uygun bir dil kullanmaya davet ediyorum.
FERHAT ENCU (Devamla) Sizin hoşunuza
gitmeyebilir
BAŞKAN İç Tüzüke uygun bir dil
kullanmaya davet ediyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, sizin salonu uyarmanız gerekiyor, hatibi değil, salonu
uyarın.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katilsin sen,
katilleri destekliyorsun!
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Suratına
bak, suratına! Gidip aynaya baksana sen!
FERHAT ENCU (Devamla)
fakat ne yazık ki
bunlar gerçektir.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bakma bu tarafa!
Aşağılık seni! Teröristsin; eli kanlı teröristlerin,
katillerin savunucususun sen! Şehitlerimizin katilleri teröristlerle
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Kürsüdeki hatip istediği gibi konuşabilir.
BAŞKAN Cevabı verilir, lütfen
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Dağdan
indin sen, dağdan! Sen teröristsin!
FERHAT ENCU (Devamla) Bizleri katillerin
savunucusu olarak itham edenlerin, aslında, Kürt illerinde
yaptıkları suçlarını örtmekte olduğunu buradan ifade
edeyim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Burası Cizre
değil, Cizre değil burası! Cizrede bodrumda yıktılar
seni!
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Senin
hapishanede olman gerekiyor.
FERHAT ENCU (Devamla) Sizin bu tepkiniz,
gerçekleri örtemeyecektir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne oldu bodrumda?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yazık ya!
Şu kürsüde konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın Encu, sizi temiz bir dil
kullanmaya davet ediyorum, lütfen
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Ahlaksız
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Böyle katilleri
nereden buluyorsunuz? Katilin başı bu.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biraz
tahammül edin, tahammül edin, konuşmaya tahammül edin.
FERHAT ENCU (Devamla) Sayın Başkan
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Temiz bir dil kullanmaya davet
ediyorum. Anayasaya ve İç Tüzüke uymaya davet ediyorum.
FERHAT ENCU (Devamla) Sayın Başkan,
susturacak mısınız? (AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Uymaya davet ediyorum İç Tüzüke.
FERHAT ENCU (Devamla) Susturacak
mısınız.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Dünyanın
hiçbir Parlamentosunda böyle bir konuşma olamaz. (AK PARTİ
sıralarından Olamaz! sesleri)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
gerekli cevap
FERHAT ENCU (Devamla) Şikâyet sisteminin bile
lağvedildiği, kolluk kuvvetlerinin mağduru olan
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sen bir
teröristsin, sen dağdan gelmişsin!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sen kim
oluyorsun? Yargıç mısın sen, nesin! Sen yargıç
mısın!
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Kürtleri siz
katlediyorsunuz!
FERHAT ENCU (Devamla)
insanlarımızın şikâyetlerini bile kayda almayan
savcılar, bu ülkenin sözde iktidarı nasıl bu kolluk
kuvvetlerinin denetimini sağlayacaktır? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Seni ancak
dağdakiler gönderir buraya.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Senin
hapishanede olman lazım!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yargıç mısın, nesin sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Sayın Başkan, mikrofonun sesini kısar mısınız.
FERHAT ENCU (Devamla) Bağırabilirsiniz,
hazmedemeyebilirsiniz; bunlar gerçektir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Utanmadan bir
de konuşuyorsun burada!
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Teröristsin
sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
FERHAT ENCU (Devamla) Beni terörist olmakla itham
edenler, teröristin en âlâsısınız. (AK PARTİ
milletvekillerinin hatip kürsüsüne yürümeleri)
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Teröristsin
sen! Sen bir PKKlısın, şu surata bak şu surata!
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Ne
yapacaksınız? Yerinize oturun, dinleyin.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Geçin yerinize
ya!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Tahammülünüz yok, tahammülünüz.
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
FERHAT ENCU (Devamla) Siz beni, bu halkın
iradesiyle seçilen bir insanı terörist olarak itham edemezsiniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ya, sen
kimsin! Terbiyesiz adam!
FERHAT ENCU (Devamla) Haddinizi bilin! Sizden
korkmuyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH BAŞÇI (İstanbul) Teröristin
başısın!
FERHAT ENCU (Devamla) Sizden korkmuyoruz,
suçlarınızı her platformda dile getireceğiz. Siz bu
gerçekleri örtemezsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Encu, süreniz
dolmuştur, buyurun.
(AK PARTİ ve HDP milletvekillerinin kürsüye
yürümeleri)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
yerlerinize
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) - Terörist!
Terörist!
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Utanmaz!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Terbiyeli konuş, terbiyeli! Terbiyeni bil ilk önce. Terbiyeni bil, ondan
sonra
(Gürültüler)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Ayıp, böyle
bir üslup yok.
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) - Terör
örgütlerinden destek alan teröristsin.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yaşadıklarını anlatıyor,
yaşadıklarını! (Gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Terör
örgütlerine destek veren, teröristtir!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne diyorsun lan sen!
BAŞKAN Sayın Dağ
Sayın Encu
Herkesi yerine davet ediyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.04
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
277 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.59
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 28, 29 ve 30 Nisan Perşembe,
Cuma ve Cumartesi günleri toplanmamasına, 2 Mayıs 2016 Pazartesi
günkü birleşiminde 298 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, bu
birleşimde gece yirmi dörtte günlük programın tamamlanmaması
hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 28/04/2016 günü
yaptığı toplantıda Genel Kurulun 28, 29 ve 30 Nisan
Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri toplanmamasının, 2
Mayıs 2016 Pazartesi günkü birleşiminde 298 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, bu birleşimde gece yirmi dörtte günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesinin, Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Coşkun
Çakır Levent
Gök
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Çağlar
Demirel Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/688) ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN 277 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile
Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin
Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma ile Oluşturulan Ortak Geri
Kabul Komitesinin 2/2016 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma ile
Oluşturulan Ortak Geri Kabul Komitesinin 2/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/711) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 298)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, (11/9) esas numaralı, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeler ve
kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 2 Mayıs 2016 Pazartesi saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı
geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.28
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) (10/182) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisinin 185inci sayfasında Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisinin 182nci sayfasında yer almaktadır.
(x) 277 S. Sayılı Basmayazı 26/04/2016 tarihli 81inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme, bu birleşim Tutanak Dergisinin 249uncu sayfasında Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.
(xx) Bu ifadeye ilişkin düzeltme, bu birleşim Tutanak Dergisinin 250nci sayfasında Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisinin 204üncü sayfasındadır.
(X) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisinin 204üncü sayfasındadır.