TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
86ncı
Birleşim
5
Mayıs 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizli sanayisine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, dünyanın enleri
arasında olan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmazın, Ardahanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına
ilişkin açıklaması
2.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Türkiyede işsizlik sorununun
arttığına ve Devlet Personel
Başkanlığının özellikle kamuda görev almaya yönelik
eğitim almış mezunların sorunlarını çözmeye ilişkin
önlemler alması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, 6 Mayıs 1972de idam edilen
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saygıyla
andığına ve apartman görevlilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
4.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, kurtuluş mücadelesinin
simgelerinden biri olan Çamlıbel Geçidindeki Atatürk Çeşmesinin
tamir edilmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin bazı
beldelerinin ilçe olmak için yaptıkları yazılı
başvurulara İçişleri Bakanlığının
verdiği yanıtların yeterli olmadığına ilişkin
açıklaması
6.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, devletin
sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle kadın
cinayetlerinin yaşandığına ilişkin
açıklaması
7.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Gümüşhane ile
Giresunun Doğankent ilçe sınırları geçiş
noktasında yer alan Yaşmaklı Barajına teröristlerce
yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
8.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, uygulanan yanlış
tarım politikaları sonucu çiftçilerin üretim
yapamadığına ilişkin açıklaması
9.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 5 Mayıs Dünya Ebeler
Gününe, Uşakın bazı köylerinde ruhsatsız olduğu için
elektrik alamayan evler bulunduğuna ve bu konuyla ilgili Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlinin Tavas ilçesinde
yapımı planlanan termik santralin ne zaman
yapılacağını, Tavasta içme suyu problemi için herhangi bir
tedbir alınıp alınmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
11.-
Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Kiliste yaşayan insanların
artık içinde bulundukları şartlara tahammül edecekleri bir durum
kalmadığına ilişkin açıklaması
12.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, 6 Mayıs 1972de idam edilen Deniz
Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanı saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
13.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, yerli karpuz üretimini
teşvik için ne gibi uygulamalar yapılacağını
öğrenmek istediğine ve Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcının öğretmen atamalarıyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.-
Denizli Milletvekili Şahin Tinin, Denizlide sanayinin durumuna
ilişkin açıklaması
15.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, 5 Mayıs Dünya Ebeler Gününe, 6
Mayıs 1972de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf
Aslanı saygıyla andığına ve mübaşirlerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Türkiyede şu anda
sarayın Hükûmet ve Başbakan üzerinde bir darbe
gerçekleştirdiğine ve her alanda kriz yaşandığına
ilişkin açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, içinden geçilen bu kritik dönem ve
süreçlerde siyasi iklim şartlarında bozulma, sosyoekonomik
yapıda bir çözülme ve devlet sistemindeki karmaşanın Türkiyeyi
daha da zora sokacak dinamikleri hızla harekete geçirdiğine ve 5
Mayıs Dünya Ebeler Gününe ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 5 Mayıs Dünya Ebeler
Gününe, 6 Mayıs 1972de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan
ve Yusuf Aslanı saygıyla andığına, siyasetin
yargıya müdahalesinin son bulmasını ve kuvvetler
ayrılığı prensibine herkesin saygı göstermesini
dilediğine ve Kiliste yaşananlarla ilgili olarak
Dışişleri Bakanından derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisine
bilgi vermesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
19.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, tek başına
iktidar olan bir partinin olağanüstü kurultaya gidecek olmasının
siyasette heyecan yaratmasını anlayabildiklerine ve ortada
istikrarsızlık adına herhangi bir durum olmadığına
ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Devrimci
İşçi Sendikaları Başkanı Kani Bekonun Meclise
alınmak istenmediğine ilişkin açıklaması
21.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 23 Nisan 2015 gecesi Ispartada çok
büyük don felaketi yaşandığına ancak Hükûmetin Ispartaya
30 milyon lira destek gönderdiğine ilişkin açıklaması
24.-
Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, İstanbul Milletvekili
Yakup Akkayanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın milletvekillerinin çocuklarını incitecek, rencide
edecek bir tutum ve niyet içinde olmadığına ilişkin
açıklaması
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, bir grubun diğer bir
parti grubunun üzerine yürümesinin, parti grubunu işgal edercesine hareket
etmesinin yanlış bir tutum olduğuna ve Parlamentoda cinsiyetçi
söylemlerin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mecliste söylenen sözlerin tahrik ve
tahkir edici olmamasına özen göstermek ve iktidar kanadının
eleştirilere mümkün olduğunca tahammüllü olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, işçilerin bir kazanç, meta konusu
hâline getirilmesi ve işsizlerin istismar edilmesine yol açacağı
düşüncesiyle bu tasarıya ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
31.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 6 Mayıs 1972de idam
edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanı saygıyla
andığına ve bu tasarıya ret oyu kullanacaklarına
ilişkin açıklaması
32.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, bu yasanın modern
dünya içinde Türkiyenin emek-sermaye arasındaki ilişkiler ve pazar
ilişkileri çerçevesinde ihtiyaç duyduğu bir yasa olduğuna ve AK
PARTİ olarak küreselleşen bu dünyada daha adil bir geleceğin
kurulmasında herkesin iş birliği etmesi gerektiğine ve
barışın böyle mümkün olacağına inandıklarına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Endonezya
Temsilciler Meclisi Başkanı Dr. H. Ade Komarudin, Yeni Zelanda
Temsilciler Meclisi Başkanı David Carter ve Singapur Meclis
Başkanı Halimah Yacobun vaki davetlerine icabetle, 4-14 Mayıs
2016 tarihleri arasında Endonezya, Yeni Zelanda ve Singapura resmî
ziyaretlerde bulunması TBMM Genel Kurulunun 3/5/2016 tarih ve 84üncü
Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsmail Kahraman başkanlığındaki heyeti oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin tezkeresi
(3/730)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 21 milletvekilinin, 6360
sayılı Kanunun uygulamasıyla ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/193)
2.-
Çorum Milletvekili Tufan Köse ve 24 milletvekilinin, Türkiyedeki
sendikaların mevcut iktidarla ilişkilerinin ve sendikaların
işçi haklarını savunmalarının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/194)
3.-
Çorum Milletvekili Tufan Köse ve 23 milletvekilinin, tarım arazilerinin
yaban hayat dostu yaşam alanlarına dönüştürülebilmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/195)
C)
Gensoru Önergeleri
1.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Türkiyenin bir terör örgütü ile ithalat ve ihracat ilişkisine girmesinde
ve yatırımlar için gerekli olan finansman ihtiyacının dışarı
kaçmasında sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla Ekonomi
Bakanı Mustafa Elitaş hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/10)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, vatandaşlarımızın sağlık
harcamalarındaki artışın yol açtığı
sosyoekonomik sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakul ve arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/169) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, kadına yönelik şiddetin aile içindeki
yansımalarının araştırılması, ev içi
şiddetin engellenmesine yönelik mevcut düzenlemelerin kapsamlı bir
şekilde incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/52) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Isparta Milletvekili İrfan Bakır ve
arkadaşları tarafından, elmacılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Mayıs 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 6 Mayıs 2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görüldüğüne ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ağrı Milletvekili
Dirayet Taşdemirin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
11.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Muş Milletvekili Burcu
Çelik Özkanın 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 31
Mart 2016 tarihinde yapılan toplantıda varılan mutabakata
titizlikle uymaları nedeniyle tüm siyasi parti gruplarına
teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
askerî darbeler ve siyasete askerî müdahaleler sonrasında kurulan
mahkemelerin doğal hâkim ilkesine, kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırı olduğuna ilişkin konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170)
2.-
Siyasi Etik Kanunu Teklifi (2/1000) ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Anayasa Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 307)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
dokunulmazlık fezlekelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/3990)
5 Mayıs 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Denizli sanayisi
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizli sanayisine ilişkin
gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Denizli ekonomisine ilişkin,
Denizli Sanayi Odasının Denizli Sanayisi Genel Görünüm Anketi üzerine
her yıl bu kürsüden yaptığım değerlendirmeyi 2016
yılında da yapmak üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
2015 yılında yaşanan
gelişmeleri, öncelikle, arz edelim. Enerji maliyetlerindeki
artış 2015 yılına damgasını vurdu. Tahsilat
vadeleri hâlâ uzun. Satışlarda hedefleri tutturmak zor. Sanayicilerin
hâlâ üçte 1i yoğun finansman sorunu yaşıyor. En önemli neden,
müşterilerin yükümlülüklerini yerine getirmemesi; diğeri, kredi
maliyetlerinin yüksekliği.
Sanayicilerin yüzde 15i son bir yıl içinde
kullandıkları krediyi kısmen veya tamamen kapatma veya teminat
yükseltme konusunda uyarı almış. Faiz maliyetlerinin hâlâ
hatırı sayılır oranda olduğu ifade ediliyor. Banka,
yüzde 50 sanayicinin finansman kaynağı; yüzde 20si EXIM, yüzde 17si
leasing. Kredileri yenileyen 100 sanayiciden 40ı, Faiz
mağduriyetleri arttı. diyen 100 sanayiciden 60ı. TLnin
değer kaybı, paritedeki değişimler sanayiciyi olumsuz
etkiledi. diyenler var. Düşen petrol fiyatları maliyetlere
yansımadı. Sınır komşularındaki
karışıklıklar ihracatı vuruyor.
İstihdamın lokomotifi tekstil ve
konfeksiyonda istihdam arttı. diyen her 100 sanayiciden sadece 30u ve
bu, bugüne kadar sektör için alınmış en düşük oranlardan
biri.
Gıda sektörü beklentileri 2016
yılında da kötü, 2016 yılında en kötü beklentiler bu
sektörde. Üretimin ve yeni siparişlerin azalacağını
söyleyenler yarıdan fazla. 2015 yılında, yaklaşık
yüzde 43ü, yüzde 75 kapasiteyi erişememiş ankete
katılanların. 2015te buna erişeceğiz. diyenler yüzde
50ydi, 2016da yüzde 75 kapasiteye ulaşacağız. diyenler yüzde
54.
Kablo, bakır tel sektöründe ankete
katılanların yüzde 38inin 2015te üretimi azalmış, iç
satışları azalmış; bunlar, siparişlerin
artmasına rağmen.
Yüzde 83ü Enerji maliyetleri arttı. diyor.
Ham madde maliyetleri arttı. diyenlerin haddi hesabı yok. Tahsilat
vadeleri uzun. diyen yüzde 66. Hedeflere ulaşma son on yılda
zorlaşmış. Müşteriler yükümlülüklerini yerine getiremiyor.
Yabancı para cinsinden krediler artıyor. Ankete
katılanların yüzde 41i yatırım yapmamış, yeni
yatırıma gidenler yüzde 18.
Şimdi, bütün bunlara
baktığımız zaman, sıkıntılı
olduğunu görüyoruz. Denizlide iş adamları
Bankacıların maşası olduk. Açtıkları kredileri
kullandırmıyorlar, bir araya gelip dedikodu trafiği
yapıyorlar. Konu çok hassas, mal veremiyoruz, yüklü mal hiç veremiyoruz.
Krediyi kapat. diyor bankalar, yeniye zaten erişemiyoruz, bizden
fazlasıyla -ne almak istiyor?- garanti almak istiyorlar. diyor.
İflas ertelemeler had safhaya ulaştı.
Yılbaşından bu yana 13 tane iflas erteleme başvurusu
kaydı var. Hakikaten, bunlar sıkıntı. Biz bunları dile
getirirken hassasiyetle dile getiriyoruz ki kimseye de bir şey
olmasın.
Hatta, Denizlide, hakikaten, bir karşılıksız
çek sorunu da var; bu, gerçekten sıkıntılı bir durum. Bunu
Sanayi Odası Başkanımız ulusal basına demeç vererek
zaten söylüyor.
Bu iflas ertelemeler, hakikaten, kaos yaratan bir
durum. Her siyasi partiye mensup insan bu durumda, ekonomide gerçekten
sıkıntı yaşadıkları için bu duruma
başvurmaya temayül etmeye başladı, yönelmeye başladı.
Ekonomik durum iyi olsa zaten bunu yapmazlar. Kasten yapıyor. demek
sıkıntılı bir durum, Hukuken hile yapıyor. demek
hepten sıkıntılı bir durum. İnsanlar
sıkıntıya girmiş vaziyetteler.
Dolayısıyla, ekonomi hassas. Neden? Dün
meydana gelen bir olay, bakın, dolarda nasıl, borsada birkaç gündür
nasıl oynama yaptı. Dolayısıyla, ekonomi çok hassas bir
dengede, sıkıntılı; Denizli ihracatı da bundan
etkilenmiş vaziyette. Sadece Denizlinin değil, bütün Türkiyenin
ekonomik açıdan istikrarlı olması için acilen yapısal
önlemlerin alınmasının gerekli olduğuna ne yapıyoruz?
Gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu çalışmayı yapan sanayi
odasına da ve ticaret odasına da ayrıca teşekkür ediyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Gündem dışı ikinci söz, dünyanın
enleri arasında olan yatırımlarla ilgili söz isteyen Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekere aittir.
Buyurunuz Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, dünyanın enleri
arasında olan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın enleri arasında
olan birkaç altyapı yatırımını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
AK PARTİ olarak 2002den bugüne kadar 14üncü
bütçemizi onayladık. Onaylanan 13 bütçemizde olduğu gibi 14üncü
bütçemizi de faize değil, yatırımlara ayırdık. 2016
yılında ülkenin kalkınması, büyümesi ve
vatandaşın refahı için bütçenin yüzde 50si, vatandaştan
toplanan vergilerin de yüzde 62si yatırımlara ayrıldı.
2002de altyapı yatırımlarına 7,9 milyar TL
ayrılırken 2016da bu, 10 kat artırılarak 80 milyar TLye
çıkarıldı. Yani 2016 yılında da bütçenin aslan
payı yine yatırımlara geçti. AK PARTİ hükûmetlerine duyulan
güven ve bütçeden ayrılan ödeneklerle yapılan altyapı projeleri
dünyanın enleri arasında yerini alırken Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan herkesi de gururlandırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilk olarak 1860 yılında dile getirilen, 1892
yılında II. Abdülhamit Hanın Tünel-i Bahri diye
isimlendirdiği Marmaray Projesini yapan ve iki kıtayı denizin
altından demir yoluyla birbirine bağlayarak hizmete açan AK
PARTİ, aynı zamanda ecdadımızın yüz elli üç
yıllık hayalini de gerçekleştirmiş oldu.
Diğer önemli bir proje ise Avrasya Tüneli
Projesidir. Marmaraya kardeş olarak Avrasya Tüneliyle, Asya ve Avrupa
kıtaları ilk kez denizin altından 2 katlı tünelle
birleştirilmiş oldu. Avrasya Tüneli 5,4 kilometresi denizin
altında olmak üzere toplam 14,6 kilometredir. Kıtalar arası
trafik sorununun çözümüne katkı sağlayacak, yüz dakikalık
ulaşım süresini on beş dakikaya indirecektir. Aynı zamanda,
proje, uluslararası saygın kuruluşlar tarafından da ödüle
layık görülen bir projedir. En İyi Altyapı Proje Finansman
Anlaşması, En İyi Yenilikçi Ulaşım Projesi ödüllerini
almıştır. Yine, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının
sürdürülebilirlik açısından en başarılı projelere
verdiği En İyi Çevresel ve Sosyal Uygulama Ödülünü de
almıştır.
Değerli milletvekilleri, sizlerle
paylaşmak istediğim diğer önemli bir proje Yavuz Sultan Selim
Köprüsüdür. Bu yıl içerisinde tamamlanacak olan Yavuz Sultan Selim
Köprüsü dünyanın en geniş köprüsü, üzerinde raylı sistem olan
dünyanın en uzun asma köprüsü, dünyanın en yüksek kulesine sahip asma
köprüsü; dolayısıyla dünyanın en uzun hem asma hem de eğik
askısına sahip bir köprüdür. Köprünün ayakları, duruşu ve
genel görünüşü itibarıyla da mimari açıdan dünyanın en
estetik köprüleri arasında bulunmaktadır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü
ayrıca Türk şirketleri tarafından yapılan ilk asma köprüsü
unvanına da sahiptir, tüm bu özellikler itibarıyla da dünyada ilkler
arasında yerini almıştır.
Değerli milletvekilleri, sizlerle
paylaşmak istediğim diğer bir önemli projeyse İzmit
Körfezinin gerdanlığı olan Osman Gazi Köprüsüdür. 377
kilometre uzunluğunda İstanbul-İzmir Otoyolunun İzmit
Körfezinin gerdanlığı olan Osman Gazi Köprüsü 1.550 metre ayak
açıklıklı bir asma köprüdür. Osman Gazi Köprüsü dünyanın
ilk dörtleri arasında yerini almıştır, bu özelliği
taşımaktadır. Köprü, bu ay içerisinde de inşallah faaliyete
açılacak.
Daha birçok projeyi burada sayabiliriz; üçüncü
havaalanı, hızlı demir yolu vesaire. Bütün bu projeler ülkenin
gücünü göstermektedir. Şöyle bir geriye doğru döndüğümüz zaman
uzunluğu 5,7 kilometre olan Bolu Tünelinin on dört yıllık bir
sürede ve 17 bakanla, hatta büyük bir bölümünün ise AK PARTİ
iktidarları döneminde yapılmış olduğunu
hatırlayarak 4,6 kilometre uzunluğundaki Avrasya Tünelinin üç
yıl gibi kısa bir süre içerisinde bitmiş olması AK
PARTİnin Türkiyeyi nereden nereye getirdiğinin açık bir
göstergesidir.
Ülkeyi bu konuma getiren başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan,
Başbakanımız Profesör Doktor Ahmet Davutoğlu, siz
değerli milletvekillerimiz ve emeği geçen herkese teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Gündem dışı üçüncü söz,
Ardahanın sorunları hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili
Öztürk Yılmaza aittir.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmazın, Ardahanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hayat Ardahan ilimizde bir başka zor.
İldeki halkımızın yüzde 80inin geçim kaynağı
tarım ve hayvancılık. Ancak bir il düşünün ki tek bir
fabrikası yok; hayvancılık ve tarım bölgesi ama pastörize
süt fabrikası yok, deri fabrikası yok; yem fabrikası yok, modern
bir kesimhane yok. Köylerimizin maalesef doğru dürüst yolları yok,
köyler dökülüyor. Köylerimizin yayla yolları yok, olandan da gitmek mümkün
değil. Sosyal Yardımlaşmanın dağıttığı
yanmayan kara kömürler dışında bir tek tezek
kullanılıyor. İlimizin sorunları hakikaten çok
ağır.
Biz Kafkasyaya açılan bir kapıyız.
Esasen imkânlar çok iyi kullanılırsa çok büyük bir potansiyel var
ancak bu potansiyelin Ardahan il olduğundan bu yana doğru dürüst kullanıldığına
şahit olmadık.
Bakü-Tiflis-Kars demir yolumuz var ama bu demir
yolu, maalesef Ardahanı baypas ederek geçiyor. Ardahanla ilgili, bu
konuyla ilgili bir planlama yok ortada.
Biz il olduğumuzdan bu yana hep bir
havaalanı özlemiyle Hükûmete seslendik, halkımız her seçim
döneminde havaalanı istedi ancak bir havaalanı yapılması
hiçbir zaman gündeme gelmedi, Hükûmet bu konuya ilişkin bütçeye bir ödenek
koymadı. Gerekçe olarak Karsta havaalanı var, Ardahana gerek yok.
deniyor ama Erzurumda da havaalanı var; bu mantıkla gidersek Karsa
da gerek yoktu, Iğdıra da gerek yoktu, Ağrıya da gerek
yoktu.
Sınır kentinin ekonomik potansiyelini
harekete geçirecek, ekonomik kalkınmasını sağlayacak
önlemler konusunda da gerçek manada bir planlama olmadığını
görüyoruz. 2 sınır kapımız var; Türkgözü ve Aktaş
Sınır Kapıları. Bu sınır kapılarına
ulaşacak yollar doğru dürüst tır trafiğine uygun
değil, iç gümrükleme maalesef yok. Gelen araç trafiğine
baktığımız zaman kapı demeye bin tane şahit
lazım.
Köylümüzün kredi borçları var. Maalesef,
köylümüz her gidişimizde kredilerle ilgili bir adım
atılmasını istiyor.
Uzunca bir süredir Ardahanda şap
hastalığı var. Köylü maalesef mağdur, hayvan
satamıyor, hayvan pazarları kapalı. Dolayısıyla, bu
konuyla ilgili de bir düzenleme yapılmadı.
Ardahanı Şavşata bağlayacak
tünel konusunda da bir gelişme olmadı; bütçeye hep konulacağı
söylendi, yaklaşık on yıldır bu konu konuşuluyor, hâlâ
bu konuyla ilgili bir kazma vurulmuş değil.
Böyle giderse Ardahanın nüfusu her geçen gün
azalıyor. 2004 yılında Ardahanın nüfusu 137 bindi, bugün
Ardahanın nüfusu 94 bine düşmüş; inanılmaz bir göç var.
İşsizlik bu göçü tetikleyen ana unsur. Eğer bu trend devam
ederse 2023 yılında Ardahanın nüfusu 70 bin civarına
düşüyor. Biz, herhâlde Ardahanda insan kaldı diye sevineceğiz,
bunu bir başarı olarak takdim edeceğiz.
Biliyorsunuz, uzun kış ayları
yaklaşık altı ay, Ardahanda hayat âdeta donuyor, soğuktan
donuyor; vahşi hayvanlar bile kaçıyor. Ama, insanlarımız
oranın bekçisi ve insanlarımızın geçim kaynakları
daraldıkça daralıyor. Hayat hakikaten zor Ardahanda.
Bizim neler yapılabilir konusuna
baktığımız zaman, bir istihdam alanı
yaratılmamış. İŞKUR var, İŞKUR kurayla
yapmıyor, maalesef bir liste oluşturuluyor, İŞKUR müdürüne
gidiyor; müdürden çıktıktan sonra da valiye değil, AK PARTİ
il başkanlığına gidiyor; AK PARTİ il
başkanlığı, tırnak içerisinde, adaletli bir
dağıtım yapıyor. Eğer, biz, bin kişiden 2 CHPli
kazara, gözden kaçmış bir şekilde listeye giriyorsa bunu bir
başarı olarak görüyoruz ve seviniyoruz. Bunun başka illerde de
böyle olduğunu biliyoruz.
Bizim ne yapmamız gerekiyor? Acilen Ardahanla
ilgili bir yatırım konferansı yapmamız lazım, bölgenin
sorunlarına eğilmemiz lazım, teşvikleri doğru dürüst
işletmemiz lazım. Yoksa, hakikaten bu göç devam ettiği sürece
Ardahan köyleşecek, köy hâline gelecek. Bizim serhat
Ardahanımız, il yaptığımız
Ardahanımız büyük bir köye dönüşecek maalesef.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Aydın
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
İçinde bulunduğumuz hafta İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası.
Yalnız, gelen raporlara baktığımızda, iş
kazalarında, nisan ayı boyunca en az 168 işçinin
hayatını kaybettiğini gösteriyor, 2016 yılının
ilk dört ayında da hayatını kaybeden işçi
sayısının en az 586 olduğunu gösteriyor. İş
kazalarında artık, kaza denemeyeceğini, iş cinayetleri
noktasına gelindiğini de özellikle vurgulamak istiyorum. İlk
sıralarda da büyük metropoller başta olmak üzere İstanbul ve
Bursa gelmektedir.
Şimdi, Çalışma Bakanına sormak
istiyorum: İş cinayetlerinin önlenmesi için neler yapıyorsunuz,
bu konuda aldığınız önlemler yetmiyorsa yeni önlemler
almayı düşünüyor musunuz, yoksa alınan tüm önlemler hep
kâğıt üstünde mi kalıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
2.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Türkiyede işsizlik sorununun
arttığına ve Devlet Personel
Başkanlığının özellikle kamuda görev almaya yönelik
eğitim almış mezunların sorunlarını çözmeye
ilişkin önlemler alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türkiyede her 5 gencimizden 1isi işsizlik
sorunu yaşamaktadır. On dört yıllık iktidarınız,
gençlerimizin işsizlik sorununa çare olamamıştır. Bütün
bunlara ek olarak şu an itibarıyla yaklaşık 400 bin
iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu işsiz gencimiz bulunmaktadır
ve bu sayı her yıl mezun olanlarla artmaktadır. Buna
karşın devlette, iktisadi ve idari bilimler fakülteliler için
ayrılan kadro sayısı da çok az. Bu sebeple Devlet Personel
Başkanlığının, özellikle kamuda görev almaya yönelik
eğitim almış bu mezunların sorunlarını çözmeye
ilişkin kısa ve orta vadeli önlemler alması acilen
gerekmektedir. Ayrıca, bu bağlamda üniversitelerin
kontenjanlarını tekrar gözden geçirmeleri, kamu
kurumlarının da iktisadi ve idari bilimler fakültesi
mezunlarının bulunması gereken kadrolara farklı bölümlerden
mezunlar yerleştirmemeleri gerekmektedir. Bu konunun acilen çözülmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tüm
3.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, 6 Mayıs 1972de idam edilen
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saygıyla
andığına ve apartman görevlilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim
Başkan.
6 Mayıs 1972de faşist cunta
tarafından idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını
saygıyla anıyorum.
Apartman görevlileri geçtiğimiz günlerde bir
basın açıklaması yaparak sorunlarını dile getirdiler.
Son dönemlerde artan sigorta maliyetleri ve bireysel ısınma sebebiyle
birçok apartmanda kapıcılar işten
çıkarılmaktadır. Ortalama 10-12 daire olan apartmanlar,
kapıcı dairelerini kiraya vererek kapıcı hizmetini
dışarıdan karşılamaktadır. Bu sebeple, seçim
bölgem Balıkesir ve özellikle Bandırma ilçesinde apartman görevlileri
çok zor durumdadır. Bizleri arayarak sorunlarını dile
getirmemizi istiyorlar. Görevliler, birkaç apartmana bakmakta ve kira
karşılığı hizmet vermektedirler. Çoğunun
sigortası yok.
Hükûmete sormak istiyorum: Kapıcı
çalıştırılmasıyla ilgili yeni bir yasal düzenleme
yapacak mısınız? Sigorta primlerinde bir devlet desteği
düşünüyor musunuz? Birkaç apartmana bakan görevlilerin
sigortasını ortaklaşa ödemeyi yani yarı zamanlı
sigorta uygulamasını yasal hâle getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu
konuda çalışmalarınız var mıdır?
BAŞKAN Sayın Tuncer
4.-
Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, kurtuluş mücadelesinin
simgelerinden biri olan Çamlıbel Geçidindeki Atatürk Çeşmesinin
tamir edilmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
Mustafa Kemal Atatürk kurtuluş mücadelesi başlangıcında
Sivasa giderken Tokat-Sivas sınırı olan Çamlıbel geçidinde
bulunan çeşmede duraklamış ve su içmiştir. O günün
anısına Tokat Valiliği ve Sivas Valiliği tarafından
2004 yılında Atatürk Çeşmesi tadil edilmiş ve yeni hâliyle
hizmete sunulmuştur. Çeşmenin 2004 yılında yeniden yapılmasına
hizmet edenlere teşekkür ediyorum. Bir hafta önce çeşmede
durduğumda Atatürk Çeşmesinin akmadığını,
girişteki sütunların granitlerinin
koparıldığını ve çeşme alanının
çöplerle kaplanıp çöplüğe dönüştürüldüğünü üzülerek gördüm.
Kurtuluş mücadelesinin simgelerinden biri olan Atatürk Çeşmesinin bu
hâle gelmesine göz yuman ve gerekli bakım ve tamiratı yapmayan
yetkililer görevi kötüye kullanmıştır. Konuyu yargıya ihbar
ediyorum.
Ayrıca çeşmenin de bir an önce Atatürk
ismine yakışır şekilde tamir edilmesini rica ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer...
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin bazı
beldelerinin ilçe olmak için yaptıkları yazılı
başvurulara İçişleri Bakanlığının
verdiği yanıtların yeterli olmadığına
ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, Niğde Yeşilgölcük kasabası İçişleri
Bakanlığına başvurarak ilçe olma dileğindeydi,
isteğindeydi. Bununla ilgili ben de İçişleri Bakanlığına
yazılı bir soru önergesi verdim. Sayın Bakanın verdiği
cevap İlgili yazıda dile getirilen hususlar mevzuat
çalışmaları esnasında ve yeni ilçelerin kurulması
gündeme geldiğinde değerlendirilecektir. diye ucu açık bir
yanıt oldu. Tabii bunun yanında, Niğdenin bazı
kasabaları ve Aksaray ili Sultanhanı kasabasının da ilçe olma
beklentisi var. Genelde bu konularda yurttaşlara ilçe olacağı
beklentisi yaratılıyor ama görünen o ki bununla ilgili mevzuat müsait
olmadığı için de ilçe beklentileri boşa çıkıyor.
Bu bağlamda verilen yanıtın yeterli
olmadığını düşünüyorum. İçişleri Bakanlığının
yazılı olarak başvurularımıza verdiği diğer
yanıtları da tatmin edici değil. Bu bağlamda verilen
yanıtların milletvekillerinin isteklerini karşılayacak
içerikte olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
6.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, devletin
sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle kadın
cinayetlerinin yaşandığına ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, yaz aylarında gittiği Bolu
Üniversitesinde akşam dersten çıkıp yurduna gitmek isterken
canice katledilen Dilay Gül kardeşimizin Boluda duruşması
vardı, oraya katıldık ve gördük ki kadın cinayetleri göz
göre göre geliyor ve devlet sorumluluklarını yerine getirmediği
için, birtakım ihmaller söz konusu olduğu için
kadınlarımız bu cinayetlere kurban gidiyor. Bu vesileyle, gerek
fiziki koşulların; sokak aydınlatmalarının, güvenlik
önlemlerinin, ulaşım sorunlarının, eğitim
sorunlarının, yurt sorunlarının gerekse diğer
açıdan caydırıcı cezaların bir an önce yerine
getirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınmasını bir kez daha talep
ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
7.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Gümüşhane ile
Giresunun Doğankent ilçe sınırları geçiş
noktasında yer alan Yaşmaklı Barajına teröristlerce
yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta teröristlerce Gümüşhane ile Giresun
Doğankent ilçe sınırları geçiş noktasında yer
alan Yaşmaklı Barajına uzun namlulu silahlarla
saldırı düzenlendi. Elektrik teknisyeni Adil Gül kardeşimiz
şehit düştü. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine ve
hemşehrilerime başsağlığı, yaralılara da
acil şifalar diliyorum. Hâlen süren operasyonlara katılan güvenlik
güçlerimize de başarılar diliyorum. Katillerin bir an önce
yakalanmaları ve hak ettikleri cezaya çarptırılmaları bizim
beklentimizdir. Ancak bu saldırıyla en stratejik alanlardan olan
barajımızın ne kadar korunaksız olduğunu anladık.
Tıpkı diğer saldırılarda olduğu gibi, bunda da bir
istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğu görülüyor. Bu saldırılar
âdeta geliyorum demiştir.
Buradan Hükûmete ve İçişleri Bakanı
Efkan Ala'ya soruyor ve uyarıyorum: Bu eylemlerle, terör örgütü,
Karadeniz'e ve kırsalına sızarak etkili ve etkin, sansasyonel
bir eylem yapabileceğine dair bir mesaj vermiştir. Hükûmet olarak
buna karşı bir önlem ve güvenlik çalışması yürütmeyi
düşünmekte misiniz? Barajların olduğu Doğankent yöresindeki
vatandaşların tedirginliğini mutlaka gidermelisiniz.
BAŞKAN Sayın Arık
8.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, uygulanan yanlış
tarım politikaları sonucu çiftçilerin üretim
yapamadığına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
bir tarım ülkesi olan Türkiyede uygulanan yanlış politikalar sonucu
çiftçilerimiz üretim yapamıyor. Bakın, Kayserinin Develi ilçesinin
Sindelhöyük Mahallesinde tapulaştırma çalışmaları
yapılıyor. Ancak bu işlem vatandaşlarımı
mağdur etmiş durumda. Vatandaşların mevcut arazilerinin
yerleri değiştirilerek sulama alanının
dışına çıkarılmış durumda.
Vatandaşlarımız sulama yapmak için 40 ila 50 bin lira
yatırım yapmak zorunda. Zaten zor geçinen çiftçilerimiz bunu
nasıl karşılasın, su almadan nasıl üretim yapsın?
Çiftçilerimiz, Orman ve Su İşleri ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlıklarında muhatap bulamamaktan şikâyet etmektedir.
Sizlerden, çiftçilerimizin mağduriyetinin bir an önce giderilmesini
istiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım
9.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 5 Mayıs Dünya Ebeler
Gününe, Uşakın bazı köylerinde ruhsatsız olduğu için
elektrik alamayan evler bulunduğuna ve bu konuyla ilgili Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkan.
İlk önce, bugün Dünya Ebeler Günü, bütün
ebelerin gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, benim sorum Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına: 2016 yılındayız,
maalesef Uşaktaki birçok merkez köylerinde ve diğer ilçe köylerinde
elektriği olmayan evlerimiz var. Bu evler elektrik alamamakta çünkü
ruhsatsızlar; sebebi, tapularının vereseli olması. Daha
önce, 31/12/2012ye kadar bu tip evler affedilmişti. Tekrar, bu elektrik
alamayan evlerin yeni bir afla düzenlenip 2016 yılında bu
kişilerin, bu vatandaşlarımızın elektrik
alabilmelerini sağlamamız gerekiyor. Buradan tekrar Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
10.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizlinin Tavas ilçesinde
yapımı planlanan termik santralin ne zaman
yapılacağını, Tavasta içme suyu problemi için herhangi bir
tedbir alınıp alınmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Denizli Tavas Avdan
Mahallesi, Kale Narlı Mahallesi arasında planlanan termik santralin
yapılacağı söylenmektedir. Bu santral ne zaman
yapılacaktır?
Termik santralin yapılması planlanan bölge
Denizlinin ormanlık bölgesinde olmaktadır ve bu santrali besleyecek
olan kömür madeni açık işletme olarak çalışacaktır. Bu
işletmenin ormana ve çevreye zarar vermeden çalışması için
gerekli tedbirleri alacak mısınız?
İki: Denizli Tavas ilçesi merkezinde içme suyu
içilemeyecek kadar kireçli ve kirlidir. Tavasın merkezinde, altyapı,
kanalizasyon ile içme suyu hattı arasında yalıtım
yapılmadan evlere ulaşmaktadır. Herhangi bir patlama durumunda içme
suyu ile kanalizasyon birbirine karışacaktır. Bununla ilgili bir
tedbir alacak mısınız?
Üç: Denizli Çal ilçesi yerleşim yerlerine
ulaşan kanalizasyon atığı büyük ölçüde, Büyük Menderese
akmaktadır. İlçede ayrıca, Aşağıseyit
Mahallesinden başlayıp Çalın Kısık adlı mesire
yerine kadar bir tünel inşası planlanmaktadır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ertem
11.-
Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Kiliste yaşayan insanların
artık içinde bulundukları şartlara tahammül edecekleri bir durum
kalmadığına ilişkin açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kilis ilimizde yaşayan
insanlarımızın artık içinde bulundukları şartlara
tahammül edecekleri bir durum kalmamıştır. Bugün 12 roket daha
atılmış olan Kiliste, esnaf kepenk kapatmıştır
ve Hükûmetin ilgisizliğini protesto etmektedir. Gerçekleri gizleyerek ve
ölü sayılarını olduğundan az göstererek Kilisteki duruma
çözüm bulunamaz. Suriyeden gelen sığınmacılara insani
yardım yapıyoruz. derken Kilisin kendi halkını ezmek
nedendir? Yakında Kiliste Türk insanı da kalmayacaktır çünkü
şu an itibarıyla Kilisi halk terk etmektedir.
Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti olarak
yılbaşından beri sürekli roket saldırıları
altında olan Kilis şehrimizi koruyacak gücümüz yok mudur? İlgili
bakan bu soruya cevap versin. Gezici roket atıcılarını,
sabit hedefe atış yapabilen obüs toplarıyla vurmak ne derece
akılcıdır? Türk Hava Kuvvetlerimizin uçakları neden kullanılmıyor?
NATOnun 2nci büyük silahlı kuvvetleri olan Türk Silahlı
Kuvvetlerini ülkeyi koruyamaz pozisyona
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Emir
12.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, 6 Mayıs 1972de idam edilen Deniz
Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanı saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan, 6
Mayıs 1972de, 12 Mart faşist cuntası tarafından katledilen
Türkiye devrimci hareketi önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve
Yusuf Aslanın anıları önünde saygıyla eğiliyorum. O
hukuksuz, olağanüstü mahkemelerde hukuk katledilerek verilen cezalar, o
gün o idamlar için Evet. diyenler dâhil, bugün Türkiye'de herkesin
yüreğini kanatmaya devam etmektedir. Onlar Anayasayı ortadan
kaldırmak suçundan yargılandılar ancak bugün Anayasa her gün
defalarca katledilmektedir ve çiğnenmektedir. Dolayısıyla, tam
bağımsız ve sömürüsüz Türkiye yolunda verdikleri mücadele bugün
de bizim mücadelemize ışık tutmaktadır, anıları
önünde saygıyla eğiliyoruz ve anıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özdiş
.
13.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, yerli karpuz üretimini
teşvik için ne gibi uygulamalar yapılacağını
öğrenmek istediğine ve Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcının öğretmen atamalarıyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Faruk Çelike: Geçtiğimiz haftalarda karpuz
ithalatı konusunda soru önergesi vermiştim ancak konu acil ve
yazılı olarak cevabınızı bekleyebilecek bir durumda
değil. Çukurovalı çiftçilerimiz birkaç hafta içerisinde çok büyük
miktarda yerli karpuzu hasat edip piyasaya sürecekler ancak hâlen pazarda olan
İran ve Afrika karpuzları sebebiyle büyük korku yaşamaktalar.
Yerli üretimi teşvik edici ne gibi uygulamalar yapacaksınız?
Çünkü, böyle giderse, yıldan yıla, yerli üreticiler karpuz ekmekten
vazgeçecek ve ithal karpuz piyasaya hâkim olacak.
Bir diğer sorum Nabi Avcıya: Resmî
verilere göre 96 bin öğretmen ihtiyacının olduğu ülkemizde
Ağustosta atama yapılmayabilir. demek hak mıdır? Atama
bekleyen 400 binin üzerinde gencimizin kaderleri kime emanettir? Bu gençleri
çok az maaş veren özel sektöre yönlendirme amacında
mısınız?
2009 yılında açılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tin
14.-
Denizli Milletvekili Şahin Tinin, Denizlide sanayinin durumuna
ilişkin açıklaması
ŞAHİN TİN (Denizli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Konum, Denizli sanayisiyle ilgili. Denizli
sanayisinde iflas ertelemeler yapılmakta ama bunun gerçek anlamda
olduğu gibi, ileri iflas ertelemelerinin olduğunu da buradan belirtmek
istiyorum. Bu sebeple de Denizli ekonomisinde sadece bu nedenlerden dolayı
-ne yazık ki- krizin var olarak gösterilmesini ve bunu muhalefet
milletvekillerinin kullanmasını yanlış olarak buluyorum. En
son, Sanayi Odamızın yapmış olduğu genel görünüm anketinde
sanayicilerimizin geleceğe umutla baktıklarını görmekteyiz
ve Denizli ekonomisinin sanayide Türkiyede ilk 10 il içerisinde olduğunu
görüyoruz. Bu arada, ilk üç ay verilerine göre, İhracatçılar
Birliğinden almış olduğumuz verilere göre de
ihracatımızın yüzde 5 oranında
arttığını görmekteyiz.
Yine, istihdam oranına
baktığımızda da on dört yılda 120 binden 195 bin
istihdam yaratılmış işçi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demir
15.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, 5 Mayıs Dünya Ebeler Gününe, 6
Mayıs 1972de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf
Aslanı saygıyla andığına ve mübaşirlerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü, tüm ebelerin
Ebeler Gününü kutluyorum ve ebelerin sorunlarının da bir an evvel
giderilmesi için çalışmaların daha hızlı
yapılmasını istiyorum.
Türkiyenin tam
bağımsızlığı için mücadele eden
devrimcilerimizin, 3 fidanımızın idam edilişinin yarın
44üncü yılını yaşayacağız. Deniz Gezmiş,
Hüseyin İnan, Yusuf Aslanın önünde saygıyla eğiliyorum.
Mübaşirler var Sayın Başkan,
özellikle mübaşirlerin büyük bir kısmı yardımcı
hizmetler sınıfında görev yapıyorlar. Bunlar, askerî
mahkemelerdekiler idari hizmetlerde iken sivil mahkemelerde yardımcı
hizmetler sınıfında. Özlük haklarının ve birçok
haklarının verilmediği görülüyor. Bu
ayrımcılığın giderilmesi için Adalet
Bakanlığının ve ilgili Hükûmetin girişimde
bulunmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden sayın
grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Demirel
16.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Türkiyede şu anda
sarayın Hükûmet ve Başbakan üzerinde bir darbe
gerçekleştirdiğine ve her alanda kriz yaşandığına
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok önemli bir süreçten
geçiyoruz. Parlamento çok önemli yasaları gündeme alırken,
halkın, özelde de bugün 25 milyonun, işçinin, emekçinin
hayatını etkileyecek yasaları gündeme alırken bir yandan da
Hükûmetin ve Başbakanın yaşanan durumunu değerlendiriyoruz.
Yani Hükûmetin düşmesi, Başbakana yönelik yapılan
açıklamalar
Bunlarla birlikte biz Parlamentoda yasa çıkarmaya
çalışıyoruz. Aslında biz bunları daha önce
söylemiştik, HDP olarak bunların öngörüsü içerisindeydik. Yani
halkın iradesiyle seçildiğini ifade eden, yüzde 49,5 oyla
geldiğini söyleyen Başbakan -ki öyle- bugün saray darbesiyle
karşı karşıya kaldı. Biz bunu daha önce de Sayın
Başbakana söylemiştik. Bugün eğer ülkede bu yaşananlardan,
savaştan
Yani 1 Kasım seçimlerine biz bir darbe
yapıldığını ifade etmiştik o zaman -saray
darbesi- bugün aynı darbe Başbakana yapılmış
durumdadır ve saray darbesiyle şu anda karşı
karşıyayız. 7 Haziran seçimleri niye yenilendi? Çünkü Koalisyonla
bu süreç götürülmezdi. dendi ama altı aylık bir süreçte iktidar
kendi iktidarına bile, saray kendi iktidarına bile darbe yaptı
ve hiçbir şekilde hukuki hiçbir hakkı olmamasına rağmen,
partinin iç işleyişine ve Başbakanın yetkisine kadar ve
Parlamentoya kadar müdahale eden bir saray iktidarı söz konusudur. Biz
bunu daha önce de söyledik. Sayın Davutoğlu bugün
ayrılacağına dair açıklamalarda bulunuyor şu anda, bu
görüşmeleri ifade ediyor. Ama biz şunu söyleyelim ki demek ki
halkın iradesi değil, sarayın iradesi bugün Türkiye gündeminde
ve sarayın darbesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiyede şu anda sarayın Hükûmet
üzerinde bir darbesi, Başbakan üzerinde bir darbesi gerçekleşti. Biz
bunu daha önce söyledik, burada da defalarca söyledik, uyardık.
Halkların Demokratik Partisi olarak söylediklerimizde haklı
çıktık çünkü sarayın darbesini 7 Haziran sürecinde gördük. 1
Kasımda yapılan darbenin aynısını, şu anda
halklara yapılan darbeyi, şu anda da Hükûmete ve Başbakana bir
darbe yaptı. İstikrar dedi, savaş almış büyüyor,
savaş gittikçe tırmanıyor. Kriz gittikçe artıyor, bir günde
doların bu kadar yükselmesi ekonomik istikrarı yerle bir etti. Yine,
savaş konsepti, Kürt illerinde yaşanan halka yönelik savaş
konsepti hakeza öyle. Kilise her gün bombalar düşüyor. Yani, kriz
içerisinde yönetilen bir iktidar söz konusu. Bu, aynı zamanda Parlamentoya
da yansımış durumda. Ben bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Akçay
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, içinden geçilen bu kritik dönem ve
süreçlerde siyasi iklim şartlarında bozulma, sosyoekonomik
yapıda bir çözülme ve devlet sistemindeki karmaşanın Türkiyeyi
daha da zora sokacak dinamikleri hızla harekete geçirdiğine ve 5
Mayıs Dünya Ebeler Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İçinden geçtiğimiz bu kritik dönem ve
süreçlerde siyasi iklim şartlarında bozulma, sosyoekonomik
yapıda bir çözülme ve devlet sistemindeki karmaşanın Türkiyeyi
daha da zora sokacak dinamikleri hızla harekete geçirdiği görülüyor.
Ülkemiz adı konmamış, itiraf
edilmemiş, çok boyutlu bir kriz girdabına doğru, bir istikrarsızlığa
doğru sürüklenmektedir. Bu siyasetteki dalgalanma gerçeği, siyaseti
kapsamına alan bulanma ve kanama hâli, aslında dış
kaynaklı bir proje ve planlamanın da devrede olduğuna işaret
etmektedir. Terörizm şiddet dozajını artırırken
Türkiyenin millî ve tarihî direnci de esnetilmeye ve kırılmaya
çalışılmaktadır.
Bu çerçevede, ülkemizin içinde bulunduğu temel
bazı yapısal sorunları da dikkatten uzak tutmamak
gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, işsizliğe
baktığımızda, TÜİKin açıkladığı
işsizlik oranı şu anda yüzde 11,1. İşsiz
sayısı ocak ayı itibarıyla 3 milyon 290 bin. 2015 sonunda
14 milyon olan sigortalı çalışan sayısı bu şubat
ayında 13 milyon 575 bine düştü, esnaf sayısı 2 milyon 833
binden 2 milyon 708 bine düşmüştür. İşsizlik
maaşı başvurusunda mart ayında artış oranı
yüzde 42dir. Ülkemizin terör ve güvenlik gibi çok önemli sorunları
vardır ancak işsizlik gibi sosyal travmaya yol açabilecek
konuların da ihmal edilmemesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Enflasyonda her ne kadar
6,57lik bir oran olumlu gibi lanse edilmeye çalışılsa da bu,
herhangi bir yapısal düzenlemeden kaynaklanmıyor ve gelecek için de
alarm zilleri devam etmektedir.
Bugün Dünya Ebeler Günü. Ebelik dünyanın en
eski ve en saygın mesleklerinden biridir. Üzülerek söylüyorum ki ebeler
ülkemizde hak ettikleri ilgi ve desteği görmemektedir. Ebeler ülkemizde
çok yoğun bir iş temposunda çalışmaktadır. 2015
yılında 1 milyon 325 bin 783 doğum gerçekleşmiştir.
Özverili hizmet sevdasında olan ebeler meslek hayatlarında sorunlar
yumağıyla karşı karşıyadır ve ebelerin
yıpranma payı ve emeklilik maaşları düzenlenmeyi
beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Vekil ebelik, hemşirelik
adı altında, kamu dışı aile
sağlığı çalışanı gibi istihdam modelleriyle
güvencesiz ve düşük ücrette çalışanların sorunları
çözülmelidir. Bu vesileyle de Ebeler Haftasını kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 5 Mayıs Dünya Ebeler
Gününe, 6 Mayıs 1972de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan
ve Yusuf Aslanı saygıyla andığına, siyasetin
yargıya müdahalesinin son bulmasını ve kuvvetler
ayrılığı prensibine herkesin saygı göstermesini
dilediğine ve Kiliste yaşananlarla ilgili olarak
Dışişleri Bakanından derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisine
bilgi vermesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grubu olarak, bugün başlayan Ebeler Haftası münasebetiyle
bütün ebelerimize saygılarımızı, onlara olan gönül ve vefa
borcumuzu sunarak bundan sonraki yaşamlarında, iş ve meslek
hayatlarında, özel hayatlarında sağlık, mutluluk,
başarılar diliyoruz; kendilerine şükran
duygularımızı ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, yarın 6 Mayıs; 6
Mayıs 1972 tarihi, tıpkı 17 Eylül 1961 tarihi gibi,
tıpkı 13 Aralık 1980 tarihi gibi Türkiye demokrasisinin kara
günleri, lekeli günleri, ayıplı günleridir.
Yürütmenin yargıya müdahalesinin neticeleri
olarak, 6 Mayıs günü, sadece ve sadece tam bağımsız bir
Türkiye isteyen, hiç kimsenin burnunu dahi kanatmadıkları hâlde idam
sehpasına götürülen Deniz Gezmişi, Yusuf Aslanı ve Hüseyin
İnanı anıyoruz; anıları önünde saygıyla
eğiliyoruz. Onlar sadece ve sadece bireyi özgür, devleti demokratik,
toplumu örgütlü güzel bir Türkiye istediler; bunun bedelini canlarıyla
ödediler. Gerek 27 Mayısta idam edilen Menderes ve arkadaşları
gerek 6 Mayısta idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları
gerek 12 Eylülde yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren ve tüm bu
siyasi idamların Türkiyenin yıllar boyunca, gelecek yıllar
boyunca büyük, en büyük ayıbı olacağının da
altını bu vesileyle çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siyasetin
yargıya müdahalesinin son bulmasını dilerken Türkiyede
parlamenter sistemin icabı olarak kuvvetler ayrılığı
prensibine herkesin ama herkesin saygı göstermesini ve riayet etmesini de
temenni ediyoruz. Asker postuyla yapılana da sivil yollarla yapılana
da, her türlü darbeye ve vesayete karşı olduğumuzu bir kere daha
teyit ediyor ve altını çiziyoruz.
Bu vesileyle, biraz önce Hatay Milletvekilimiz
belirtti, Kiliste yaşananlarla ilgili olarak da Dışişleri
Bakanından derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermesini talep
ediyoruz. Kilise bomba düşmüyor, füze düşmüyor; Kilis resmen
bombalanıyor, bombardıman altında. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu durumu seyretmesini de utançla karşılıyorum. Bütün
siyasi parti gruplarını bu konuda hassasiyete davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bostancı
19.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, tek başına
iktidar olan bir partinin olağanüstü kurultaya gidecek olmasının
siyasette heyecan yaratmasını anlayabildiklerine ve ortada
istikrarsızlık adına herhangi bir durum
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
1 Kasım seçimlerinde yüzde 49,5 oy
almış AK PARTİnin mayıs ayı içerisinde bir erken
kongreye gidecek olmasının siyasette heyecan yaratmasını
anlayabiliyoruz. Tek başına iktidar olan bir partinin kongresi
elbette her kesimde bir heyecan yaratır. Ama, Türkiye'de partiler ilk defa
olağanüstü kongreye gitmiyor. Bu işin klasikleştiği
örnekler de vardır. Ortada bir siyasal istikrarsızlık yahut kriz
durumu söz konusu değildir; olağan süreçler, yasal, meşru
süreçler işlemektedir. Sayın Başbakanımız uzun
yıllar boyunca onurla memleket, millet için hizmet etmiş bir
insandır, her daim çizgisi elbette bu olacaktır. Ve
yaşananlardan dolayı istikrarsızlık ve kriz beklentisi
içinde olan çevreler elbette vardır, bunları biliyoruz. Bunların
da hevesleri kursaklarında kalacaktır. AK PARTİnin kongresi
gerçekleşir -partilerin kendi iç işleyişleridir- onun
neticesinde nasıl bir durum ortaya çıkar hep beraber göreceğiz.
Her şey siyasal süreçte şeffaf bir şekilde yaşanıyor
ve kamuoyu bu konulara ilişkin olarak bilgilendiriliyor. Şu anda
ortada istikrarsızlık adına herhangi bir durum yoktur. Sadece,
tek başına iktidar olan bir partinin olağanüstü kurultaya
gitmesi çerçevesinde çok çeşitli tartışmalar, bir ölçüde,
ekonomide bir hareketlilik doğurmuştur. Bunların da kısa
zaman içerisinde yerli yerine oturacağından kuşkumuz yoktur.
Çünkü kriz doğuracak maddi, somut şartlar Türkiye siyasetinde mevcut
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu
açıyorum Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
AK PARTİnin tek başına iktidar olma hâli devam etmektedir.
Ortada istikrarsızlık doğuracak herhangi bir siyasi gelişme
söz konusu değildir. AK PARTİnin her bir ferdinin hassas olduğu
en temel konu, memleketin, milletin birliği, istikrar ve bu ülkenin
ilerlemesidir. Bu hassasiyet çerçevesinde bütün süreçlerin
yaşanacağından vatandaşlarımız emin olabilirler.
Endişeli olan çevrelerin de emin olmalarını temenni ederim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bostancı.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Endonezya
Temsilciler Meclisi Başkanı Dr. H. Ade Komarudin, Yeni Zelanda
Temsilciler Meclisi Başkanı David Carter ve Singapur Meclis
Başkanı Halimah Yacobun vaki davetlerine icabetle, 4-14 Mayıs
2016 tarihleri arasında Endonezya, Yeni Zelanda ve Singapura resmî
ziyaretlerde bulunması TBMM Genel Kurulunun 3/5/2016 tarih ve 84üncü
Birleşiminde kabul edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsmail Kahraman başkanlığındaki heyeti oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin tezkeresi
(3/730)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman başkanlığındaki
heyetin; Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Dr. H. Ade Komarudin,
Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı David Carter ve Singapur
Meclisi Başkanı Halimah Yacob'un vaki davetlerine icabetle,
beraberinde bir parlamento heyetiyle, 4-14 Mayıs 2016 tarihleri
arasında Endonezya, Yeni Zelanda ve Singapur'a resmî ziyaretlerde
bulunması TBMM Genel Kurulunun 3/5/2016 tarih ve 84üncü Birleşiminde
kabul edilmiştir.
Anılan Kanun'un 2nci maddesi
uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı
Soyadı: Seçim
Çevresi:
1) Cengiz
Aydoğdu (Aksaray)
2) Sema
Kırcı (Balıkesir)
3) Fehmi
Küpçü (Bolu)
4) Tufan
Köse (Çorum)
5) Ahmet
Hamdi Çamlı (İstanbul)
6) Halis
Dalkılıç (İstanbul)
7)
Mihrimah Belma Satır (İstanbul)
8) Hamza
Dağ (İzmir)
9) Ömer
Süha Aldan (Muğla)
10)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 21 milletvekilinin, 6360
sayılı Kanunun uygulamasıyla ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/193)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
12/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edilen ve 06/12/2012 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunla büyükşehir belediyelerinin bulunduğu yerlerde il özel
idareleri, il genel meclisleri ve köylerin tüzel kişiliği
kaldırıldı. Yaklaşık 1.600 kasaba belediyesi, 16
binden fazla köy, 30 ilde il özel idaresi ve il genel meclislerinin tüzel
kişiliği kaldırıldı. Kapatılan belediye ve köyler
bulundukları ilçelerin mahallelerine dönüştürüldü.
Kanunla büyükşehir belediyelerinin hizmet
sınırı ilin mülki idare sınırlarına
genişletilmiştir. Kanununun uygulamaya başlamasıyla
birlikte sorunlar ve belirsizlikler de ortaya çıkmaya
başlamıştır. Özellikle büyükşehir belediyesi olan
yerlerde bazı hizmetlerin ilçe belediyesi tarafından mı yoksa
büyükşehir belediyesi tarafından mı sağlanacağı
tartışmaları yaşanabilmektedir. Büyükşehir belediye
başkanı kendi partisine mensup ilçe belediyeleriyle iş
birliği yapabilirken kendi partisine mensup olmayan belediye
başkanıyla iş birliği yapmayabiliyor. Bu nedenle pek çok
ilde halk bazı belediye hizmetlerinden yoksun kalabilmektedir.
Örneğin Balıkesir Büyükşehir
Belediyesi bünyesinde hizmet üretmekte olan Balıkesir Su ve Kanalizasyon
İdaresi (BASKİ) ilçelerde bulunan özellikle kanalizasyon ve
yağmur suyu sistemlerinin kendi sorumluluğunda
olmadığı iddiasıyla buralarda bakım, onarım ve
temizlik hizmeti vermekten kaçınmaktadır. Bu ve benzeri durumlar
halkımızın mağdur olmasına yol açmaktadır.
Pek çok mahalleye dönüşen köy, bozulan
yollarının, akmayan sularının tamiri ve bakımı
için hangi belediyeye başvuracağını
şaşırmış durumdadır. İlçe belediyesi büyükşehir
belediyesine, büyükşehir belediyesi de ilçe belediyesine
yönlendirmektedir.
Hizmette öncelik genellikle belediyenin
bulunduğu yerleşim merkezlerine verildiğinden, merkeze uzak
mahalleler belediye hizmetlerinden yoksun kalabilmekte, il özel idareleri de
kaldırıldığından ortaya çıkan kamu hizmeti
ihtiyaçlarını karşılamakta sıkıntı
yaşayabilmektedirler.
Büyükşehir belediyesi hizmet alanında yer
alan mahallelerin yasadan sonra beklentileri artmıştır. Her
mahalle yol, su, kanalizasyon vb. yatırımların bir an önce
yapılması beklentisi içerisine girmişlerdir. Ancak uygulamada
uzak mahallelere, eski adıyla köylere verilen hizmetler, ihtiyacın
aciliyetine göre değil, belediye başkanıyla kurulan ilişki
ve yakınlığa göre belirlenmektedir.
Kanunla bir günde kır nüfusu yüzde 50'den
fazla azaltılmış oldu. Tabii, bu azalış, idari bir
tanımlamadan kaynaklanan azalıştır. Kırsal nüfusta
aslında bir değişiklik olmamıştır. Oralarda
yaşayan insanlarımızın yaşamında şimdilik
bir değişiklik olmamıştır. Ancak önümüzdeki
yıllarda buralarda çok ciddi sıkıntılar yaşanacağı
biliniyor. Büyükşehir sınırlarına dâhil edilen köylerde
yaşayanlar içme suyu, atık su gideri, altyapı
yatırımları ve benzerleri için katılım payı veya
başka adlarla yeni giderlerle karşılaşacaklardır.
6360 sayılı Kanunla 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7nci maddesine eklenen ek fıkrayla
büyükşehir ve ilçe belediyelerine tarım ve
hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyette
bulunma görevi de verilmiştir. Tarım ve hayvancılığın
geliştirilmesi için merkezî düzeyde görev yapan Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının
çalışmaları ile belediyelerin bu konudaki
çalışmalarının çakıştıklarına
tanık olunmaktadır. Kamu kaynağı israfının
önlenmesi ve kaynakların verimli kullanılabilmesi için bu konudaki
görev çakışması da ayrı bir sorun olarak ortaya
çıkmaktadır.
6360 sayılı On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun uygulamasında belediye hizmetlerinin
yürütülmesinde, büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri
arasında yetki, görev ve sorumluluk alanında ortaya çıkan
sorunların tespit edilmesi, bu konuda çözüm önerileri geliştirilmesi
amacıyla Anayasanın 98, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Akın (Balıkesir)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Yakup Akkaya (İstanbul)
4) Kazım Arslan (Denizli)
5) Şenal Sarıhan (Ankara)
6) Haydar Akar (Kocaeli)
7) Namık Havutça (Balıkesir)
8) Mazlum Nurlu (Manisa)
9) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
10) Aydın Uslupehlivan (Adana)
11) Elif Doğan Türkmen (Adana)
12) Haluk Pekşen (Trabzon)
13) Kadim Durmaz (Tokat)
14) Lale Karabıyık (Bursa)
15) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
16) Ahmet Haluk Koç (Ankara)
17) Murat Bakan (İzmir)
18) Gülay Yedekci (İstanbul)
19) Gürsel Erol (Tunceli)
20) Bülent Öz (Çanakkale)
21) İrfan Bakır (Isparta)
22) Musa Çam (İzmir)
2.-
Çorum Milletvekili Tufan Köse ve 24 milletvekilinin, Türkiyedeki
sendikaların mevcut iktidarla ilişkilerinin ve sendikaların
işçi haklarını savunmalarının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/194)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İşçilerin sendikal hak ve özgürlüklerine
ilişkin değerlendirmelerin deklarasyonu açısından sendika konfederasyonları
genel kurulları büyük önem taşımaktadır ve
sendikaların işleyişlerine ilişkin sinyaller
barındırmaktadır.
TÜRK-İŞ'in 22nci Genel Kurulunda bahsedilen
haklar yerini Cumhurbaşkanına övgüye bırakmıştır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı konuşmasında, işçi
haklarını ilk kez anayasal zemine oturtan 1961 Anayasasını
vesayet ruhu tabiriyle nitelendirmiş, sendikalaşmanın
öneminden ya da işçi hakları için mücadeleden bahsetmemiştir. Bu
konuşma genel kurulda alkışlarla son bulmuştur.
Yaşananlar akla sendika-iktidar arası çıkar ilişkilerini
getirmiş, sendikaların işlevlerinin ve
yapılarının incelenmesini gerekli kılmıştır.
Türkiye'deki sendikaların iktidarla
ilişkilerinin araştırılması, yönetim
kurullarının kişisel bağlantılarının tespit
edilmesi, tüm sendikaların asıl görevleri olan işçi hakları
için mücadelenin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederim.
1) Tufan Köse (Çorum)
2) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
3) Ali Şeker (İstanbul)
4) Mehmet Tüm (Balıkesir)
5) Aytuğ Atıcı (Mersin)
6) Şafak Pavey (İstanbul)
7) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
8) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
9) Nurettin Demir (Muğla)
10) İrfan Bakır (Isparta)
11) Musa Çam (İzmir)
12) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
13) Tacettin Bayır (İzmir)
14) Çetin Arık (Kayseri)
15) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
16) Ali Özcan (İstanbul)
17) Sibel Özdemir (İstanbul)
18) Ali Akyıldız (Sivas)
19) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
20) Mazlum Nurlu (Manisa)
21) Orhan Sarıbal (Bursa)
22) Gaye Usluer (Eskişehir)
23) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
24) Akif Ekici (Gaziantep)
25) Engin Özkoç (Sakarya)
Genel Gerekçe:
TÜRK-İŞ 31 Temmuz 1952 tarihinde
kurulmuştur. Kurulduğu tarihte 1947 yılında kabul edilen
5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve
Sendika Birlikleri Hakkında Kanun'un 5inci maddesi geçerliydi ve maddenin
açıkça söylediği, gibi, bahsi geçen dönemde hiçbir sendika siyasetle,
siyasi propaganda ve siyasi yayın faaliyetleri iştigal edemez ve
herhangi bir siyasi teşekkülün faaliyetlerine vasıta olamazdı.
Üstelik TÜRK-İŞ bu maddeyi öyle benimsemişti ki aynı
dönemde, TÜRK-İŞ, içtüzüğüyle de yöneticilerinin siyasi
partilerde görev almalarını yasaklanmıştı. Ancak
değişen siyasal ortamla ve sendikaların örgütsel güç
kazanmasıyla birlikte TÜRK-İŞ de siyasi faaliyetler konusunda
geniş serbestlikler kazandı. Şüphe yoktur ki, işçi
hakları ve bu konudaki taleplerin dile getirilmesi bakımından
sendikaların siyasi faaliyetlerde bulunmaları sorunlu bulunmaz.
Türkiye'nin
ilk büyük konfederasyonu olan TÜRK-İŞ'in 22nci Genel Kurulu ise
sanki bahsedilen TÜRK-İŞ geçmişinden habersiz,
sendikacılığın özünün sınıf mücadelesinden
geldiğinin, işçinin haklarının ve
çıkarlarının savunulması görevine
dayandığının unutulduğu bir ortamda
gerçekleşmiştir. Genel Kurul 26ncı Hükûmet Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu ve TÜRK-İŞ Genel
Başkanı Ergün Atalay vasıtasıyla Recep Tayyip
Erdoğan'a övgü etkinliğine dönüşmüştür. Süleyman Soylu
konuşmasında Erdoğan'a övgüyle sınırlı
kalmayıp 1961 Anayasasının vesayet ruhu maalesef ülkemizin
üzerinde idi." cümlesini bizzat kullanmıştır. 3 Aralık
2015 tarihinde Türkiye'de bir bakan, 33 sendikayı çatısı
altında barındıran, ülkenin en büyük işçi sendikaları
genel kurulunda, işçiler için sendikalaşma hakkını ve toplu
pazarlık hakkını anayasal bir hak hâline getiren, işçilere
grev hakkı ve memurlara sendikalaşma hakkı tanıyan 1961
Anayasasını vesayet ruhu olarak tanımlamıştır.
Biliriz
ki, kapitalist sistemlerde ekonominin başarısız
yıllarında, krizlerde, durgunluklarda maliyetin
kısılması gerektiği her durumda patronların elleri hep
işçisinin cebine gider ya da patron işçinin işine son verir.
Yıllarca bu sorunlarla mücadele etmiş ve birçok kazanım
sağlamış TÜRK-İŞ'in bugün Hükûmete veya patronlara
yakın olarak işçilerin sorunlarını diyalog içinde çözmeye
çalışmaları olası bir durumdur. Ancak bir işçi genel
kurulunda bu sorunları konuşmak yerine Cumhurbaşkanına
övgüler düzmek sendikacılık geleneğine aykırıdır
ve akla, iktidar-sendika yönetimi çıkar ilişkilerini getirmemesi
olanaksızdır.
Türkiye'deki
sendikaların mevcut iktidarla ilişkilerinin
araştırılması, yönetim kurullarının iktidarla
olan kişisel bağlantılarının tespit edilmesi,
sendikaların ortaya çıkmasındaki en önemli etken olan işçi
hakları ve özgürlükleri konusundaki görevlerini hâlâ benimseyip
benimsemediğinin araştırılması ve sendikaların
işçi haklarını savunmalarının önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
3.-
Çorum Milletvekili Tufan Köse ve 23 milletvekilinin, tarım arazilerinin
yaban hayat dostu yaşam alanlarına dönüştürülebilmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yaban domuzlarının doğal yaşam
alanı ormanlardır ve doğal dengeyi ve ekosistemi korumak, yaban
hayvanlarını doğal yaşam alanlarında tutar. Yaban
domuzlarının doğal düşmanları olan kurtların,
çakalların ve tilkilerin gerek bilinçsiz avlanılması ve gerekse
yetersiz yaban yaşamı koruma önlemleri nedeniyle sayıları
azalmaktadır. Bu durum, nüfusları kontrol altına alınamayan
yaban domuzlarının ekili tarım alanlarında yemlenmeye
başlamasına neden olmaktadır.
Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca belirlenen av sezonu dışında, yaban
domuzu nüfusunun fazla arttığı durumlarda Koruma Amaçlı Avcılık
Belgesi verilerek çiftçilerimizin yaşadığı problem
çözülmeye çalışılmakta ise de bugüne kadar kalıcı bir
çözüm önerisi sunulamamıştır. Ülke çapında, tarım
alanlarında çiftçilerin uğradığı zararlar için de
belli bir ödenek ayrılmamaktadır. Bu durum, sorunun çözülmesini
zorlaştırmakta, çiftçinin bu konuda da devlet desteği
alamadığını göstermektedir.
Yapılan bilinçsiz avlanmaların kontrol
edilmesi, insan eliyle hasara uğramış ekolojik dengenin tekrar
sağlanabilmesi, yaban hayatın korunması, uzun vadede tarım
arazilerinin yaban hayat dostu yaşam alanlarına
dönüştürülebilmesi, çiftçinin ve emeğinin korunması ve bütün
bunların yanında tarımsal üretime gerekli özenin
gösterildiğinin ve tarımın desteklendiğinin gösterilmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Tufan Köse (Çorum)
2) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
3) Mehmet Tüm (Balıkesir)
4) Aytuğ Atıcı
(Mersin)
5) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
6) Nurettin Demir (Muğla)
7) Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
8) İrfan Bakır (Isparta)
9) Tacettin Bayır (İzmir)
10) Kamil Okyay
Sındır (İzmir)
11) Musa Çam (İzmir)
12) Ali Şeker (İstanbul)
13) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
14) Çetin Arık (Kayseri)
15) Ali Özcan (İstanbul)
16) Sibel Özdemir (İstanbul)
17) Ali Akyıldız (Sivas)
18) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
19) Mazlum Nurlu (Manisa)
20) Orhan Sarıbal (Bursa)
21) Gaye Usluer (Eskişehir)
22) Akif Ekici (Gaziantep)
23) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
24) Engin Özkoç (Sakarya)
Genel Gerekçe:
Bugün Türkiye'de tarım arazilerinin yaban hayat
dostu yaşam alanlarına dönüştürülememesi, doğal dengenin
sağlanamaması, yaban hayatın ve tarım alanlarının
korunamaması nedeniyle nüfusu tükenen ve doğal yaşam
alanlarını terk ederek kentlere inmeye başlayan farklı
hayvan türleriyle karşı karşıyayız.
Son
yıllarda, evcilleşen yaban domuzlarını ve nüfusları
gittikçe azalan kurt, çakal ve tilki türü hayvanları bu sorunun önemli bir
örneği olarak inceleyebiliriz. Yaban domuzlarının doğadaki
en büyük düşmanları kurt, çakal, tilki gibi hayvanlardır. Ancak,
denetimsiz, bilinçsiz ve gereksiz yapılan avlanmalar sonucu Türkiye'de
kurt, tilki ve çakal türü hayvanların sayısı her geçen gün
azalmaktadır. Bu azalış, yaban domuzu sayısının
artışını hızlandırmış, doğal
dengeyi bozmuş, yaban domuzlarının kendi yaşam
alanlarını terk ederek tarım arazilerine doğru inmelerine
neden olmuştur.
Ayrıca,
Orman ve Su İşleri Bakanlığının kurt, çakal ve
tilki gibi hayvanların popülasyonlarını takip etmeye dair bir
çalışması mevcut değildir. Çözüm önerisi olarak sunulan,
belirlenen av sezonu dışında, yaban domuzu nüfusunun fazla
arttığı durumlarda Koruma Amaçlı Avcılık Belgesi
verilerek çiftçilerimizin yaşadığı problemin çözülmeye
çalışılması bir son dakika eylemi olmakla birlikte
kalıcı bir çözüm üretememektedir. Yine bu durum, doğal dengeyi
sağlamanın daha fazla avlanmayla mümkün olabileceği gibi
yanlış bir izlenim oluşturmaktadır. Sorunla bireysel
şekilde başa çıkmak zorunda kalan çiftçilerimiz tarım
arazilerini elektrik telleriyle çevirmek gibi çeşitli önlemler
almaktadır. Fakat bu önlemler de gayriyasal olmalarının
yanında diğer canlılar ve insanlar için tehlike unsuru
oluşturmaktadır.
Ekonomimizin
önemli sektörlerinin başında gelen tarımın, TÜİK'in
2015 Eylül araştırması sonucunda, cari fiyatlarla 30 milyar 369
milyon TL katma değere sahip olduğu gözlemlenmiştir.
Tarımın, gıda sanayisi, tekstil başta olmak üzere birçok
sektöre ham madde sağladığını da unutmamak gerekir.
Yine, TÜİK'in 2015 verilerine göre, Türkiye nüfusunun yüzde 19'u
tarım sektöründe istihdam edilmektedir.
Yukarıda
verilen bilgiler dâhilinde, üreticinin ve tüketicinin zararları
değerlendirilerek sorunlarının tespit edilebilmesi, yaban
hayatın incelenerek insan eliyle ve ihmalkârlığıyla hasar
görmüş ekolojik dengenin tekrar sağlanabilmesi, bilinçsiz ve gereksiz
avlanmaların denetim altına alınabilmesi, uzun vadede tarım
arazilerinin yaban hayatı dostu yaşam alanlarına
dönüştürülebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, az önce de meramımızı anlattık. Hükûmet
kanadından hoş, Hükûmet yok Parlamentoda da- bir yanıt
alamadık. Kilis olaylarını önemsiyoruz, ciddi buluyoruz, bir
dış tehdit olarak algılıyoruz. Bu sebeple -burası
Parlamento- Dışişleri Bakanının, olmadı Millî
Savunma Bakanının bugün Meclisi bilgilendirmesini ısraren talep
ediyoruz.
Kayıtlara geçsin diye söyledim, takdir sizin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir gensoru önergesi vardır.
Önerge, bastırılıp sayın üyelere
bugün dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
C)
Gensoru Önergeleri
1.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Türkiyenin bir terör örgütü ile ithalat ve ihracat ilişkisine girmesinde
ve yatırımlar için gerekli olan finansman ihtiyacının
dışarı kaçmasında sorumluluğu bulunduğu
iddiasıyla Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TÜİK verilerine göre Suriye'de hâlihazırda
devam eden iç savaş sırasında Cerablus ve Tel Abyad'ın
(Gire Spi) terör örgütü IŞİD elinde olduğu dönemlerde ülkemizin
bu şehirlere açılan gümrük kaplarından yüklü miktarda ticaret gerçekleştirildiği,
Tel Abyad'ın IŞİD kontrolünden çıkıp YPG'nin
kontrolüne girdiği tarihte ise ticaretin kesildiği görülmektedir. Öte
yandan, ödemeler dengesi hesabına göre 2015 yılında ülkeye 9,7
milyar dolar büyüklüğünde olan ve bavul ticareti, kayıt hatası
ve benzeri gerekçelerle açıklanamayacak miktarda bir fon
akışı gerçekleşmiştir. Ayrıca GFI adlı
uluslararası kuruluş, Türkiye'den 2004-2013 döneminde ithalat
faturalarının mal bedellerinin çok üstünde değerlerden kesilmesi
ya da ihracat bedellerinin düşük faturalanması biçimindeki yolla
yılda ortalama 15,5 milyar dolar tutarında bir meblağın
yasal olmayan biçimde dışarı
çıkarıldığını belgelemiştir.
Türkiye'nin terör örgütü IŞİD ile ithalat
ve ihracat ilişkisine girdiği iddialarına zemin oluşturan
ve yatırımlar için gereken finansman ihtiyacının
dışarı kaçtığını gösteren bu veriler
dolayısıyla, Ekonomi Bakanı Sayın Mustafa Elitaş
hakkında Anayasa'nın 98'inci ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğü'nün
106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz
ederiz.
Çağlar
Demirel İdris
Baluken
Diyarbakır Diyarbakır
HDP
Grubu Başkan Vekili HDP
Grubu Başkan Vekili
Gerekçe:
TÜİK verilerine göre
Cerablusun IŞİD kontrolüne girdiği Temmuz 2013
yılından Aralık 2014 tarihine kadar Karkamış
Sınır Kapısından bölgeye yapılan ticaretin hacmi 4
milyon 67 bin dolardır. Yine, Tel Abyad'ın IŞİD kontrolüne
girdiği Ocak 2014 tarihinden kontrolün YPG'ye geçtiği Haziran 2015
tarihine kadar Akçakale Sınır Kapısından bölgeye
yapılan ticaretin hacmi 6 milyon 481 bin dolar düzeyindedir. Söz konusu
ticaret, Tel Abyad'ın PYD'nin kontrolüne geçmesiyle birlikte tamamen
durmuştur. Sayın Bakan bu tutarın 334 bin dolarlık
kısmı Kızılay tarafından gönderildiğini
söylemiş ancak kalan tutarın içeriği
açıklanamamıştır.
Sayın Bakanın
açıklayamadığı bir başka veri de 2015 ödemeler
dengesinde ortaya çıkan 9,7 milyar dolarlık net hata noksan
açığıdır. Bilindiği üzere, ödemeler dengesi
rakamları, ülkenin döviz gelirleri ile döviz harcamalarının
dengesinin detaylarını ortaya koyan verilerdir. Buna göre, eğer
ihracatınız ithalatınızı
karşılayamıyorsa cari açığınız
oluşmuş demektir ve bu açığı, ülkeye giren
dış finansal varlıklarla ya da elinizde bulunan döviz rezervleriyle
finanse edebilmiş olmanız gerekir yani ödemeler dengesi mantıken
sıfır olmak zorundadır. Ancak gerçekte bu böyle olmaz ve ortaya
küçük miktarda da olsa bir açık çıkar. Bu açığın kayda
girmeyen küçük çaplı ticari işlemlerden (bavul ticareti, işçi
dövizleri vb.) veya kayıt hatasından kaynaklandığı
varsayılır "net hata noksan" adıyla
muhasebeleştirilir. 2015 cari açığı 32,2 milyar dolar
olarak gerçekleşmiş, bu açığın finansmanı için
sadece 10,7 milyar dolar kayıtlı dış kaynak
sağlanabilmiş, 11,8 milyar dolar da Merkez Bankası rezervi
tüketilmiştir. Bu da net hata ve noksan kalemi altında 9,7 milyar dolar
kaynağı bilinmeyen para girişine işaret etmektedir. Medyaya
yansıdığı şekliyle Sayın Bakan bu
açığı "Bavul ticareti olabilir." diye açıklamaya
çalışmıştır ancak ortada son üç yılın net
hata ve noksan rakamları toplamından 4 kat fazla olan, bavul ticareti
ve kayıt hatasıyla açıklanamayacak büyüklükte bir fon
akışı söz konusudur.
Tüm bunların yanında, Global Financial
Integrity (GFI) adlı bir uluslararası kuruluş, Türkiye'den yasal
olmayan biçimlerdeki sermaye çıkışlarının ne denli
büyük olduğunu ve son on yıldır bunun giderek
arttığını yayımladığı
"Illıcit Financial Flows From Developing Countries" adlı
raporda ortaya koymaktadır. Araştırılan toplam 149 ülke ve
en fazla fon çıkartan ilk 20 ülke arasında Türkiye 12nci sırada
bulunuyor. Rapora göre, Türkiye'den 2004-2013 döneminde ithalat
faturalarının mal bedellerinin çok üstünde değerlerden kesilmesi
ya da ihracat bedellerinin düşük faturalanması biçimindeki yolla
dışarı çıkarılan yasal olmayan para miktarı
yılda ortalama 15,5 milyar dolar ve toplamda 154,5 milyar dolar oldu. 2013
için bu rakam 26 milyar dolar yani cari açığın üçte 1i.
Bu veriler, izaha muhtaç durumları ve
iddiaları açığa çıkarmaktadır.
Tüm bu olumsuz tablonun mimarı ise AKP'nin
dış politikada ve iç politikada iflas eden
anlayışındaki ısrarıdır. Komşu ülkelerle
bozulan ilişkilerden kaynaklı, başta Rusyayla yapılan
ticaret olmak üzere, ihracatın çökmesi, turizm gelirlerinin büyük oranda
düşmesi, ekonomik verilerin reelde toplumsal yaşama olumsuz
etkilerinin hissedilir bir şekilde had safhaya ulaşması ekonomik
gidişata ilişkin büyük kaygılar uyandırmaktadır.
Bu yüzden, temel görevi dış ticarete dair
politikaların uygulanmasına ilişkin esasları düzenlemek ve
koordine etmek olan Ekonomi Bakanı Sayın Mustafa Elitaş'ın
sorumlulukta olması hasebiyle, hakkında gensoru
açılmasının ve Anayasa ile İç Tüzük hükümleri
gereğince görevinden alınmasının gerekli olduğunu
düşünüyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmenin günü, daha sonra
Danışma Kurulu önerisiyle oylarınıza sunulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, vatandaşlarımızın sağlık
harcamalarındaki artışın yol açtığı
sosyoekonomik sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakul ve arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/169) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
5/5/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/5/2016 Perşembe
günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakul ve arkadaşlarının, (10/169) esas numaralı,
vatandaşlarımızın sağlık harcamalarındaki
artışın yol açtığı sosyoekonomik sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiği Meclis araştırması açılması
önergemizin, 5/5/2016 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde olmak üzere ilk
konuşmacı, Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlar; öncelikle, 5 Mayıs Ebeler Gününü tüm
içtenliğimizle kutlarız.
Küresel yatırımcılar ve sermaye için
sağlık alanı büyük bir pazardır. Ülkemizdeki
sağlık sektörünün büyüklüğü ise şu an 67 milyar dolar
civarındadır ve giderek artmaktadır. Tahminen, 2023
yılında 160-170 milyar dolar civarında olacaktır.
AKP Hükûmetinin Sağlıkta Dönüşüm
Programı neticesinde, artık, Türk vatandaşları cebinden
para harcamadan sağlıkta hizmet alamaz duruma gelmişlerdir.
Üzülerek söylüyorum ki büyük bir sosyal bataklık dönemine girmiş
bulunuyoruz.
Türkiyede asgari ücretle geçinen
vatandaşlarımızın sayısı yaklaşık
olarak 4 milyon 978 bin ve bunların almış oldukları
maaş 1.300 lira civarında. Dün açıklanan açlık sınırı
ise maalesef 1.492 lira. Vatandaşlarımızın 23,3 milyonu
maddi yoksunluk, 11,1 milyonu ise sürekli yoksulluk nedeniyle bu
hayatlarını yaşamak zorunda
bırakılmışlardır.
Bununla birlikte, 11 milyon 200 bin emeklimiz ise
yaklaşık olarak 1.000 ile 1.500 lira arasında maaşla
geçinmek zorunda kalmışlardır. Birçok emeklimiz, artık
nefes alması gereken bir dönemde, maalesef, yaşamak için ek işte
çalışmak zorunda bırakılmıştır. Bu insanlara
Sağlığınıza kavuşmak istiyorsanız, muhakkak
cebinizden para ödemelisiniz. denilen bir sağlık sistemi AKP
tarafından ülkemize getirilmiştir.
Ne yazık ki bundan sonra yeterli parası
olmadığı için hayatlarını evde kaybeden, geç
teşhis konulduğu için genç yaşlarında yaşamları
sona eren veya yan etkiler ve komplikasyonlar nedeniyle hayatlarını
kaybeden vatandaşların bulunduğu bir ülkede yaşamak zorunda
kalıyoruz. Tüm bunların sorumlusu, küresel güçlerin ve sermayenin
istediği sağlık sistemini uygulayan AKP Hükûmetidir. AKP Hükûmeti,
Türk sağlık sistemini ve Türk vatandaşlarımızı
sağılacak bir inek gibi görmektedir ve
vatandaşlarımızı her fırsatta sağarak ülkemizde
sosyal devlet sistemini maalesef iflasa getirmiştir.
Bir sağlık politikasının bir
ülkede başarılı olduğunu söyleyebilmek için öncelikle
vatandaşımızı finansal riskten korumamız lazım
yani sağlık hizmetleri için vatandaşımızın,
cebinden para harcamaması lazım. Gelin bakalım, AKP Hükûmeti
hakikaten bunu yapmış mıdır? 2003 yılında
uygulamış oldukları Sağlıkta Dönüşüm
Programından yaklaşık altı yıl sonra
vatandaşımız, cebinden tam olarak 8,1 milyar TL para
ödemiştir. Peki, 2015 yılında ne olmuştur? 2015
yılında vatandaşımız, cebinden yaklaşık 20
milyar TL para ödemiştir. Bu, eski parayla ne kadar, biliyor musunuz
vatandaşlarım? Tam 20 katrilyon para.
Peki, bu, nasıl oluyor? Vatandaşımız,
daha hastaneye gitmeden, telefonda randevu alırken para ödemeye
başlıyor. Bununla birlikte, muayene için para, erken muayene için
tekrar para, eğer bir hocaya veya uzmana muayene olacaksanız
ayrı bir para yatırıyorsunuz veya tetkik parası, öncelikle
tetkik parası. Ameliyat olacaksınız, ameliyat malzemesi için
ayrı bir para ödüyorsunuz. Durun, daha bitmedi; reçete için para, ilaç
için para, eşdeğer için ayrı bir para, üç kutu ilaçtan sonra
tekrar para. Bunlar yetmiyor, özel hastaneye gitmişseniz yüzde 200e varan
ek katkı payı ödüyorsunuz. İşte bunların hepsini
sağlayan, AKP Hükûmetinin uygulamış olduğu
sağlıktaki dönüşüm programının
politikasıdır.
Peki, bunlar yetiyor mu? Hayır. Hani,
Sağlık Bakanımız demişti ya Şu bıçak
parasını ortadan kaldıracağım. diye, şimdi,
eğer bir vatandaş, devlet hastanesine veya üniversite hastanesine
gidip uzmana veya hocaya muayene olursa önce hemen bir 100 lira para ödüyor.
Eğer ameliyat olacaksa veya bir tetkik yapılacaksa bunun için bin
lira ila 5 bin lira arasında ek katkı parası
yatırıyor. Peki, hani bıçak parası kalkacaktı? AKP
Hükûmeti, hani bunu sağlayacaktınız? Peki, parası olmayan
vatandaşımız -hani eşitliği sağlayacaktınız-
hocaya, uzmana ameliyat olmak isterse, para bulamazsa ne yapacak? Lütfen
çıkıp bu soruya buradan cevap verin. İnsanları
kandırıp algı operasyonu yapmayın.
Ha, sevgili vatandaşlarım, bunlar yetti
mi? Hayır. Bunlara ek olarak ne yapıyorlar biliyor musunuz? Arabalara
kasko sigortası yapıyorlar ya, aynı bunun gibi, şimdi
-reklamları da arttı, biliyorsunuz- Tamamlayıcı sigorta
yaptırınız, bütün paralarınız bizim
tarafımızdan karşılanacaktır
Peki, hani sosyal
devlet, hani ekonomimiz çok iyiydi, hani çok zengin bir ülkeydik? Peki, bunları
karşılayamayan, ücretini ödeyemeyen vatandaşlara niye bunları
sağlamıyorsunuz?
Peki, ben şimdi size soruyorum: Niçin
vatandaşlarımızdan genel sağlık sigortası
adı altında prim topluyorsunuz? Her zamanki gibi
başarısızlığınızın cezasını vatandaşlara
ödetiyorsunuz. Sosyal güvenlik açıklarınızı kapatmak için
genel sağlık sigortası adı altında bir yapı
oluşturdunuz ve bugün, maalesef 2,8 milyon kişi
yarattığınız sosyal güvenlik sisteminin
dışında kaldı. 4,6 milyon vatandaşımız 30
Haziran itibarıyla sağlık hizmeti alamayacak. Bunları niçin
söylemiyorsunuz? Zaten sistemin yürümediğini ve yürümeyeceğini sizler
de biliyorsunuz. Önce bir haksızlık yaratıyorsunuz, akabinde bu
haksızlığı gideren iktidar partisi gibi
davranıyorsunuz.
25 yaşın altındaki gençlerin
primlerini sözde affettiniz. Allah sizlere vicdan versin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Niye? Affetmedik
mi?
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla)
İşsiz olmasına rağmen, genel sağlık
sigortası primini almak için üzerine çullandığınız
vatandaşlarımıza ve ailelerine yaşattığınız
kâbustan utanın. Şu anda genel sağlık sigortası borcu
tam 11 milyar lira. İşte, burada, Komisyonumuzun Başkanı
burada. Eğer yanlış söylüyorsam çıksın, buradan ifade
etsin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Edecek, edecek.
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) 2,9 milyon
BAĞ-KURlunun borcu tam 6,5 milyar lira ve siz hâlâ bu rakamlarla
övünüyorsunuz.
Buradan söylüyorum: Sizin
yarattığınız tüm hukuksuzlukların ve
mağduriyetlerin hepsini gidereceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
buradan vatandaşlara liderimizin ifadesiyle belirtiyorum: Alınan tüm
katkı payları ve ek ödemelerin hepsini ortadan
kaldıracağız. AKP Hükûmeti, siz sonun
başlangıcındasınız. Türk milletine daha fazla kambur
olamayacaksınız.
Bu katkı paylarını alsalar ne olur
Sayın Vekilim? diye bir soru sorabilirsiniz. Sevgili
vatandaşlarım, 2015 yılında tam 615 milyon muayene
yapıldı. Bunlardan alınan katkıları düşünün;
tetkikleri, ameliyatları henüz söylemiyorum.
Kışkırtılmış sağlık talebi nedeniyle,
genç nüfus olmamıza rağmen, bir insan maalesef yılda 8,3 kez
doktora gidiyor. Bunları yapan sistem nedir biliyor musunuz?
İşte, kışkırtılmış sağlık
talebi, vatandaşlardan talep edilen paralar ve iç barışı
bozan, maalesef, AKP Hükûmeti tarafından getirilen performans sistemi.
Doktora diyorsunuz ki: Ne kadar hasta o kadar para, ne kadar tetkik o kadar
para. Peki, bunları yaptığınız zaman ne oluyor
biliyor musunuz? Hastalıkları tanıda gecikmeler oluyor,
komplikasyonlar ortaya çıkıyor Sayın Başkanım.
İşte, o zaman ne oluyor biliyor musunuz? Bu komplikasyonlar nedeniyle
hastalarımız hayatlarını kaybediyorlar, yeterli tedavi
uygulanmıyor bu vatandaşlarımıza. Peki, bütün bunlara
rağmen yapmış olduğunuz sağlık harcaması ne
kadar? Devletin rakamını veriyorum size, 2015 yılında tam
103 milyar lira ve maalesef, Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı ne
kadar şu anda? Tam 18 milyar lira. Siz on üç yıl içerisinde Sosyal
Güvenlik Kurumunun açığını kapatmak için devlette ne kadar
para ödediniz? Tam 601 milyar lira yani eski parayla 601 katrilyon. Bu parayla
neler yapılır.
Peki, geldiniz, toplam ülke sayısı 187.
Buradaki sağlık endeksinde kaçıncıyız Sayın
Başkan? Maalesef 69uncuyuz; hani övünüyorsunuz ya! Ne kadar para, o
kadar sağlık sistemini maalesef siz getirdiniz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem
sağlık çalışanlarını hem de
vatandaşlarımızı birlikte memnun eden ve aile
hekimlerimizle öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerine önem veren,
eğitime ve AR-GE çalışmalarına öncelik veren ve her
alınacak kararda ilgili tüm tarafları toplayarak onların
görüş ve onayını alan ideal bir sağlık sistemini
getireceğiz. İşte, o zaman, Türk milletine
yakışır bir sağlık sistemi meydana gelecektir.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.
Önerinin aleyhinde Sibel Yiğitalp,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun
vatandaşların ceplerinden yaptıkları sağlık
harcamalarının artışı ve bu artışın
sosyal ve ekonomik sonuçları hakkında verdiği
araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Sağlık, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik
gibi hizmetlere ulaşmak ve yararlanmak her insanın hakkıdır
ve bu hak, bu hizmetleri bireysel olarak karşılık, bedel
ödeyerek aldığınızda hak olmaktan çıkar çünkü hak
demek, karşılıksız, bedel ödemeden erişmiş
olduğunuz değerlerdir. Oysa, sosyal güvenlik toplumsal bir konudur ve
giderek daha çok sayıda insanın bu alandan dışlanması
sonucunda nasıl bir sosyal güvenliğin elde edilebileceği
ortadadır.
Türkiyede sağlık hizmetleri reform ve
dönüşüm adı altında ticarileştirilmiş,
sağlık hizmeti bir rant alanı hâline getirilmiş ve paran
kadar sağlık hizmeti devreye girmiştir. AKP Hükûmeti iktidara
geldiği zaman sağlık hizmetleriyle ilgili SGK
kuyruklarında beklenmeyecek., Herkes istediği hastaneye
gidebilecek., Herkes, her türlü sağlık hizmetine
ulaşabilecek., Hastanede rehin kalmaya son. gibi vaatleri arka arkaya
sıralamıştı. Ancak, bu vaatlerin kocaman bir yalan
olduğu gün geçtikçe daha çok ortaya çıkmıştır. Oysa,
sağlıktaki yıkımı hastaneye yolu düşen herkes
yaşamak zorunda kalmıştır. Doğrudur, artık kimse
hastanede rehin kalmıyor çünkü sadece parası olan hastaneye
gidebiliyor, onun dışındakiler sadece çok kısıtlı
ve çok düşük ücretlerle olabildiği kadar sağlık
hizmetlerinden faydalanabiliyorlar. Yurttaşlar hastaneye tedavi olmak için
başvurduğunda cebinden çıkan vergiler ve ödediği primler
yetmiyor, bir de üstüne farklı isimler altında sürekli cepten ödeme
yapması gerekiyor.
Sağlık ve sosyal güvenlik alanı,
Türkiye'nin kendine özgü toplumsal ihtiyaçları yerine, yıllardır
küresel sermayenin ihtiyaçları veya dayatmaları üzerinden
şekillendirilmiştir.
Yurttaşın cebinden ödediği
sağlık harcamalarına bakacak olursak yurttaşın
sağlık hizmeti alabilmek için cebinden ödemesi gereken tam 16 kalem
ödeme vardır.
Önce, muayene katılım payı: Genel
sağlık sigortası kapsamında olanlar ve bakmakla yükümlü
olduğu kişiler sağlık hizmetinden yararlanabilmek için
devlet ve üniversite hastanelerinde 5 lira, özel hastanelere 12 lira muayene
katılım payı ödemek zorundadır. Bu para emeklilerin
aylıklarından kesilirken çalışanlar ve genel
sağlık sigortalılar eczaneler üzerinden ödeme
yapmaktadırlar.
Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, 16 Aralık 2015te Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi Tıp Fakültesinde katıldığı törende bir
velinin Muayenelerden alınan katkı payını kaldırmayı
düşünüyor musunuz? sorusuna Sağlıkta ilave alınan
katkı payını kaldırma imkânı var ama gereği yok.
cevabını vermiştir. Çünkü cebinden ödemeyi kendisi
yapmadığı için.
İkincisi, ilave ücret, özel hastane fark
ücreti: SGKyla sözleşme yapmış olan vakıf üniversiteleri
ve özel hastanelerin kendilerine başvuran hastalardan aldıkları
ilave ücrettir. Bu ödemelerde, sağlık hizmetleri işlem
bedellerinin tamamı üzerinden ilave ücret ödenmektedir. Yapılan bu
son değişiklikle birlikte özel hastaneler tarafından
alınacak ilave ücret yüzde 200e kadar çıkmaktadır.
Üçüncü olarak genel sağlık sigortası
primi: 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren, bir sosyal güvencesi olmayan herkes
için genel sağlık sigortası primi ödeme zorunluluğu
getirilmiştir. Eğer bir iş yerinde sigortalı olarak
çalışılmıyorsa gelir testi yaptırılması
gerekmekte. Gelir testi yapılırken bireysel gelir üzerinden hareket
edilmiyor, hane halkı geliri bulunarak hane içinde yaşayan kişi
sayısına bölünüyor. Gelir testinde belirlenen bedel her ay
sağlıktan yararlanmak için ödenmek zorundadır. Bu primi ödememiş
olanlar ve onların bakmakla yükümlü olduğu kişiler genel
sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Asgari ücret
artışıyla birlikte genel sağlık sigortası
primleri de zamlanmış olup geçen yıl 50 lira prim ödeyenlerin bu
yıl 65 lira, 152 lira ödeyenlerin 197 lira, 305 lira ödeyenlerin 395 lira
prim ödeyecekleri belirlenmiştir.
Tetkik farkı, SGK tarafından ödenmeyen
tetkiklerin farkına karşılık alınan ücrettir. Bir de
öncelikli tetkik ücreti var; sıra beklemeden yapılacak tetkikler için
ekstra alınan ücret.
Yeşil alan muayenesi katılım
payı, devlet hastanelerinde tedavi için katılım payı
ödeyemeyecek durumda olan ve genel sağlık sigortası primini
ödememiş olanlardan acil servise gelmeleri durumunda alınan ücrettir.
İstisnai sağlık hizmetleri ücretleri,
kullanılan özel yöntemler için alınan ücret. Bu hizmetler için genel
sağlık sigortalılar Sağlık Uygulama Tebliğinde
yani SUTta yer alan işlem bedellerinin 3 katını geçmemek üzere
ilave ücret ödemek durumundadır. Söz konusu durumda olan hastalar yatarak
tedavi olmuşlarsa hastanede kendilerine yapılan tüm masraflar taburcu
oldukları noktada kendilerinden tahsil edilmektedir.
Tamamlayıcı sağlık
sigortasında SGK tarafından belli sağlık hizmetleri ya
kapsam dışı bırakılmakta ya da alınan hizmetin
bedelinin daha az bir miktarı genel sağlık sigortası tarafından
karşılanmaktadır. SGK tarafından karşılanmayan
tüm giderler tamamlayıcı sağlık sigortası
yaptırılıp öyle alınabilmektedir. Bu da sağlık
sigortası yani özel sağlık sigortası demektir. Bu, son
dönemlerde -çok fazla olan- çok yüksek miktarlarda, astronomik rakamlara sebep
olan, ciddi anlamda insanların bütçesini zorlayan bir uygulama.
Ayrıca, telefonla randevu durumu var. Randevu
alabilmek için 182yi arıyorsunuz, 182den
aradığınızda konuşmanın dakikasına 46
kuruş ödüyorsunuz, TÜRK TELEKOMla eğer bir görüşme
yapmışsanız onun üzerinden 7 ila 15 kuruş arasında bir
fark ödüyorsunuz. Yani, aldığınız,
yaptığınız her işlem ekstra bir maliyet, ekstra bir
para, tamamen vatandaşın cebinden çıkan bir bütçe.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TÜİKin açıkladığı verilere göre 2014
yılında yurttaşların kendi ceplerinden yaptıkları
sağlık harcamaları geçen yıla göre yüzde 18,8 artarak 16
milyar 819 milyon liraya çıkmıştır, bu yıl ise cepten
yapılan harcamaların yüzde 20lere ulaşacağı tahmin
edilmektedir. Cepten yapılan sağlık harcamaları son
altı yılda neredeyse 2 kat artış göstermiştir. Bu
artışın sebebi, AKPnin sağlığı
özelleştirme çabaları ve sağlığı bir piyasa,
hastayı da bir müşteri olarak görmesidir ve görülen odur ki
sağlık tamamen özelleştirilmek istenmektedir. Bireysel
sağlık sigortalarına devletin verdiği yüzde 25 destek de
bunun belirtisidir.
Yoksulluk ve hatta açlık
sınırının altında yaşayan milyonlarca
yurttaşın sağlık harcamalarına cepten para ödemesini
istemek, yurttaşa açıkça Ancak paran varsa yaşayabilirsin.
demektir.
Tabii, bununla birlikte, ayrıca, muayene
ücretini ödedikten sonra eğer tekrar muayene olmak isterseniz bir de 5
lira erken muayene ücreti ödüyorsunuz.
Onunla birlikte ilaç katılım payı
ödüyorsunuz, eczaneye gidip eczacılara ödeme yapıyorsunuz. Bu
emekliler için yüzde 10, çalışanlar için de yüzde 20dir. Reçete
ücreti ve ilave ilaç katkı payı da var; bu da 3 lira ve 1 lira olmak
üzere, kutu başına, neredeyse aldığınız tablet
başı kadar fiyat ödemek zorundasınız. Eğer muadili
üzerinden ilaç almazsanız, kendisinin üzerinden almak isterseniz ona da
ekstra yüzde 15 katkı payı ödüyorsunuz.
Taban fiyat uygulaması da var biliyorsunuz.
Yani, getirilen düzenlemeyle astım, diyabet, kalp hastalıkları
gibi kronik hastalıklarda yaklaşık 200 çeşit farklı
ilaç için taban fiyat uygulamasına geçilmiştir. Devlet bu ilaçlar
için, piyasadaki en ucuz ilacın fiyatını ödemektedir. Eğer
muadilini almak isterseniz ekstra fark ödüyorsunuz.
Tıbbi cihaz katılım payı da var.
Bu da görmeye yardımcı tıbbi malzemeler, ağız
protezleri, sağlık raporunda hayati önem
taşıdığı belirtilmeyen diğer protezler ve ortezlere
katılım payı ödenmesi gerekmektedir. Bu oran SGK emeklileri ve
bakmakla yükümlü oldukları için yüzde 10, çalışanlar için yüzde
20dir. Katılım payı tutarının, vücut
dışı protez veya ortezin alındığı tarihteki
brüt asgari ücretin yüzde 75ini geçmemesi gerekir yani yüzde 75ini
geçtiği an şahıs kendisi cebinden ödemek zorundadır.
Bir de genel sağlık sigortası prim
borcu olanlara zamlı katkı payı var. Genel sağlık
sigortası prim borcunu ödememiş 18 yaşından büyükler kamu
hastanelerinde muayene olabilmek için önce muayene ücreti ödemek zorunda,
eğer ödemezse muayene olamıyor. 2014 Ağustos ayında yüzde
100 oranında zamlanan bu ücret 15 liradan 30 liraya
çıkarılmıştır. Hastalar bu miktara ilaveten doktorun
tetkik istemesi durumunda katkısını ödemek zorundadır.
Piyasalaştırma sürecinde, AKP,
baktığınızda, sağlık alanına eskiye nazaran
çok daha fazla kaynak aktararak ve talebi kışkırtarak
sağlık ve sosyal güvenlik alanını ulusal ve
uluslararası sermaye için çekici hâle getirmeye çabalamaktadır. 2016
yılında Sağlık Bakanlığı ve bağlı
kuruluşları için toplam 25 milyar 574 milyon 269 bin liralık
bütçe ayrılmıştır. Bu rakam toplam bütçenin yüzde 4üne
denk gelmektedir. Savaş için ayrılan bütçe sağlık
bütçesinden 37 milyar lira daha fazladır. Kamu sağlığı
alanında ticari bir mantığa yaslanan finansman biçimi
benimsendiğinden, sağlığa ayrılan paradaki
artışı olumlu bir gelişme olarak okumak mümkün
değildir.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; sağlık ve sosyal hizmet sunumunun herkese nitelikli,
ulaşılabilir, eşit ve parasız olması gerektiğini
belirterek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
Önerinin lehinde Mustafa Akaydın, Antalya
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; uzun zamandan beri görmediğim kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisini sessiz, sakin, heyecansız gördüm. Böyle bir ortamda
konuşma yapmak durumunda kaldığım için üzgünüm ama
kulislerin bayağı hareketli olduğunu da fark etmemek mümkün
değil.
Değerli milletvekilleri, 20nci
yüzyılın dünya sağlık sistemine getirdiği en önemli
kavramlardan, söylemlerden biri, aşağı yukarı dünyadaki
bütün anayasalarda tanımlandığı üzere,
sağlıklı yaşam hakkıdır. Dolayısıyla,
bütün anayasalar, bu haktan vatandaşların eşit olarak ve
ücretsiz şekilde faydalanmalarını ön plana
almışlardır.
Hepinizin bildiği gibi -bir kez daha tekrar
edeceğim- sağlıklı yaşam dediğimiz zaman
bedensel, ruhsal ve sosyal gene 20nci yüzyıl kavramlarıyla-
sağlıklılığı kastediyoruz. Bu kavramların
hiçbirinin bugün Türkiyede doğru dürüst yerleştiğini kabul
etmek mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, bundan
yaklaşık otuz beş kırk yıl önce dünyada neoliberal
politikalar rüzgârlarını estirmeye başladığında
her nedense 20nci yüzyılda yerleşmiş bu kavramlar
değiştirildi ve öncülüğünü özellikle İngilterede Thatcher,
Türkiyede de Turgut Özalın yaptığı gibi
sağlıkta özelleştirme rüzgârları başladı ve
anayasaların öngördüğü sağlıkta sosyal devlet ilkelerinden
hızla geri adım atıldı ve sağlık
ticarileştirildi, özelleştirildi.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı 2002
yılından itibaren sağlıkta dönüşüm adı
altında Anavatan Partisinin bile yapmadığı
ticarileştirmeyi, sağlığı metalaştırmayı
çok ciddi bir dönüşüm altında Türkiye Cumhuriyetine ve halkına
dayattı. Şimdi, Sağlık Bakanımızın
sunumlarından algıladığımız gibi, Türkiye
Cumhuriyetinde de gerçekten sağlığa yapılan harcamalarda
son on dört yıl içinde 5 milyar dolarlardan 35-40 milyar dolarlara kadar
yükselen artışlar oldu ama Türkiyede bu işi bilen bütün
hekimler ve hekim kuruluşları zaten bu rüzgârlar sonucunda
sağlığın ticarileşeceğini ve sağlıkta
maliyetlerin yükseleceğini bundan on dört sene önce öngörmüşlerdi.
Değerli milletvekilleri, kişi
başına sağlık harcamalarında OECD ülkelerinde yüzde
5,1le -gayrisafi millî hasılanın yüzde 5,1i- ve kişi
başına 568 dolar sağlık harcamasıyla, hepinizin tahmin
edebileceği gibi, gene sonuncuyuz. Bu yüzdenin Amerika Birleşik
Devletlerinde yüzde 16 olduğunu ve kişi başına
sağlık harcamalarının 10 bin dolarlara kadar
tırmandığını da hemen eklemek istiyorum. Ama bir
özelliğimiz var, sağlık teknolojilerinde birinciyiz; yani MR,
bilgisayarlı tomografi gibi. Örneğin, bugün İstanbuldaki MR
sayısının İngilteredeki MR sayısının çok
üstünde olduğunu da söylemek mümkün.
Genel sağlık sigortası hizmetleri
kapsamında milyonlarca prim ödeyemeyen vatandaşımız var.
Benden önceki hatipler bu konulara değindiği için ben bunlara ekleme
yapmayacağım. Katılım payı adı altında
muayene için kişi başına 5 ila 12 lira
alındığını kamu hastanelerinde ve özel hastanelerde,
reçetelerden ilaç başına 1 Türk lirası
alındığını, reçete başına gene emeklilerden
yüzde 10, memurlardan 20 tahsilat yapıldığını ve -çok
önemli bir şey- en ucuz eş değer ilacın üstünde bir reçete
yazdıysa hekim, bunun karşılığının gene
vatandaştan para olarak tahsil edildiğini hepimiz biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, özel hastanelerde de
şu anda, hepimizin bildiği gibi, yüzde 200e varan ek katkı
payları vatandaştan tahsil edilmektedir ve bıçak parası
gene, benden önce de ifade edildiği gibi, artık Türkiyede
resmîleşmiş bir hâle gelmiştir. Yani, özel hastanelerde zaten
mümkün olduğu gibi, kamu kurumlarında da, özellikle üniversite
hastanelerinde de maalesef, akşam 17.00den sonra yapıldığı
iddia edilen ameliyatlarda çok fahiş katkı payları
alınmaktadır. Daha da acıklısı, resmî hastaneler bu
17.00den sonraki uygulamaları çarpıtmışlar ve bunları
sabah saatlerinde de yapmaya başlamışlardır.
Üniversitelerde mutsuz hocalar, mutsuz
öğrenciler var. Özellikle tıp fakültelerinin temel bilimlerinde büyük
bir moralsizlik uygulaması var. Performans uygulamaları da son derece
etik dışı uygulamalar hâline geldi ve bunların hepsi artan
gereksiz sağlık harcamalarına da yol açmakta.
Değerli milletvekilleri, bir kamu kurumu olarak
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinin Türkiyede en iyi yönetilen ve işletilen
kamu hastanesi olmasıyla bundan sekiz sene önce övünüyordum. Bugün Akdeniz
Üniversitesi Hastanesinin döner sermayesinin özel sektöre olan
borçlarının 60 milyon liraya kadar vardığını,
ilaç firmalarına veya tıbbi teknoloji ve malzeme firmalarına
yaklaşık üç yıl öncesine kadar varan borçları
olduğunu, benzer durumun bütün üniversite döner sermayelerinde
olduğunu ve artık neredeyse hastaneye yatan hastaya pansuman
malzemesinin veya cerrahi eldivenin bile reçete edilecek hâle geldiğini de
özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, bunu çözmek için elbette ki
iktidarımızın yap-işlet-devret modeliyle kamu hastanelerini
gündeme getirdiğini ve bunlara da aynen otoyollarda ve havaalanında
olduğu gibi ödeme garantilerini vadettiğini de biliyoruz. Bunun
sonucunda da çok yakında mevcut kamu hastanelerinin iyice çökeceğini
de söylemek mümkün.
Aile hekimliğiyle uğraşan
arkadaşlarımız şöyle bir sorunla karşı
karşıyalar: Devlet memurluğu hakları yok, kendi
işletmelerini kendileri döşemişler, dokumuşlar. Bugün
Antalyada 46 tane açık aile hekimliği kadrosu var. Eğer bir
aile hekimi bunlardan birine müracaat ediyorsa iki tane yol var önünde; ya
mevcut aile hekimliği kurumlarından birine müracaat edecek, oradaki
doktor arkadaşlarla hava parasıyla anlaşacak çünkü parası
diğer arkadaşlar tarafından ödenmiş bir kurumda hizmet
vermek durumda -son derece etik dışı, çirkin bir durum- ya da
yılda 2 bin hasta garanti etmek üzere sağlık müdürlüğüne,
kapı kapı dolaşıp hasta tavlayacak değerli
milletvekilleri. Ne kadar aşağılayıcı bir durumla Türk
hekiminin karşı karşıya geldiğini düşünebiliyor
musunuz? 2 bin hasta bulmak için hastalara etik dışı bazı
vaatlerde bulunacak. Maalesef, Türk hekiminin geldiği durum şu anda
Antalya için budur, diğer illerde de bundan daha farklı olduğunu
düşünmüyorum.
Arkadaşlar, bir milletvekili olarak en çok
karşılaştığım hasta başvurularından
biri Ne olur bize yoğun bakımlarda yer bulun. Çünkü Türkiyede
yoğun bakım rezaleti var. Özel hastanelerin yoğun
bakımları çok pahalı, hasta çaresizlikten, oraya yattıktan
iki üç gün sonra mecburen bir kamu hastanesine geçmek istiyor. Ve özel
hastanelerin de -hepimiz biliyoruz ki- bazılarında, yoğun
bakım gereksinimi olmadığı hâlde, yoğun bakımlar
çok masraflı olduğu için gereksiz yere yatırılan ve Sosyal
Güvenlik Kurumunu da sıkıntıya sokan hasta yatak durumları
da ortada.
Ve şu anda dünyada acil servis
başvuruları dünya ortalamasının 10 katı olan bir
ülkeyiz değerli milletvekilleri. Neden biliyor musunuz? 5 ila 12
liralık muayene katkı payını bile veremeyecek
hastaların hepsi acil servisler yoluyla hastanelere giriş
arıyorlar. Ve acil servisler bugün artık fonksiyonlarını
kamu hastanelerinde yerine getiremez durumdalar, normal poliklinik hizmeti
verir gibi çalışıyorlar ve orada çalışan doktorların
da hemen hepsi kamu denetçileri tarafından hastaları ihbar etme
durumlarıyla karşı karşıya.
Değerli milletvekilleri, bunun
dışında -çok sıkıntılı bir durum-
sağlık dünyasında, 2015 yılında bu Meclisten
çıkarılan bir torba yasa sonucu sağlık sektöründe
çalışan ama devamlı hizmet veren, full-time hizmet veren
hekimlerin hepsi taşeronlaştırılmış durumdalar.
Bu hekimlere deniyor ki özel hastane patronları tarafından: Siz
bundan sonra verdiğiniz hizmetler için bize fiş keseceksiniz ve sizin
yıllık izin hakkınız olmayacak; veya hastalık
zamanınızda bir güvenceniz olmayacak; bize makbuz keserek, bize
hizmet vereceksiniz. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti şimdi böyle bir
rezaletle karşı karşıya ve şu anda özel hastanelerde
çalışan hekimler de son derece moralsiz durumdalar ve kendi
başlarının çaresine bakmak durumundalar.
Şunu övünerek söyleyeyim ki Türkiye
Cumhuriyetinin yetiştirdiği 100 binin üstünde son derece
başarılı, iyi eğitilmiş bir hekim kadrosu var fakat
iktidarımız bunların kıymetini bilmiyor,
hemşirelerinin kıymetini bilmiyor, ebelerinin kıymetini bilmiyor
ve sağlıkta maalesef çok büyük bir çaresizlik içindeyiz.
Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akaydın.
Önerinin aleyhinde Vural Kavuncu, Kütahya
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kavuncu.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Çok Değerli
Başkanım, değerli milletvekillerim; yüce heyetinizi
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu, Türk vatandaşlarının sağlıkla ilgili
cepten yaptıkları harcamaların artışı ve bu
artışın meydana getirdiği sosyal, ekonomik sorunların
belirlenmesi, çözüm üretilmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması açılması hususundaki önerileri aleyhinde
söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle birkaç rakam
vereceğim, sonra Türkiyenin reel hayattaki gerçekleriyle ilgili beraber
biraz sohbet edeceğiz. Öncelikle toplam sağlık
harcamasının, TÜİK verilerinde, 2014 yılında 95 milyar
liraya ulaştığını biliyoruz. Gene, toplam
sağlık harcaması içerisinde kamuya ve özel sektöre ilişkin
paylar incelendiğinde bunun büyük bölümü kamu sağlık
harcaması, 75 milyar lira tutarında ve yüzde 77,4 oranında; özel
sektörün ise toplam sağlık harcamasında payı yüzde 22,6 oranıyla
21 milyar 368 milyon civarında. Özel sağlık harcamasında,
büyük bölümü orada, özel sektörde cepten yapılabiliyor. Özel
sağlık harcamasının 17 milyar lirası cepten
yapılan harcamalarken geri kalan 4 milyar lira da özel sigorta
şirketleri, hane halklarına hizmet eden kâr amacı gütmeyen
kuruluşlar ve diğer işletmelerin yaptığı
sağlık harcamalarını kapsıyor. Özetle, bugün
konuştuğumuz cepten yapılan sağlık harcaması
yüzde 17,8 oranında.
2014 yılında kamu sağlık
harcamasının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 4,2 iken
şu anda 5,4 civarında sağlık harcamasına
ayrılmış durumda. Kişi başı sağlık
harcaması 2014 yılında 1.232 lira olarak gerçekleşmiş.
Bunun büyük bölümü kamu sağlık harcamaları yani 955 lirası;
özel sağlık harcamaları ise 276 lira. Kişi başına
özel sağlık harcamasının 219 lirası cepten
yapılan sağlık harcamalarından oluşuyor.
Bir ufak kıyaslama yaparsak, aynı
göstergeler Amerika Birleşik Devletlerinde dolar bazlı
değerlendirildiğinde kişi başına toplam
sağlık harcaması 563 dolar, kişi başına kamu
sağlık harcaması 436 dolar iken özel sağlık
harcaması 126 dolar, cepten yapılan sağlık harcaması
110 dolar. Birkaç rakam daha vereceğim, ondan sonra Türkiyedeki durumu
beraber konuşacağız.
Türkiyedeki duruma genel olarak
baktığımızda, sağlık harcamamızın
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranı yüzde 5,4; üst orta gelir
sahibi ülkelerde bu ortalama yüzde 6,1. Yalnız şöyle bir fark var:
Ülkemizde bu harcamaların önemli oranı kamuda yapılırken
üst orta gelir sahibi ülkelerde bunlar daha özel sektör ağırlıklı
olarak yapılıyor. Kişi başı toplam sağlık
harcamasına baktığınızda 563 dolar Türkiye'de,
doğru ama üst orta gelir sahibi ülkelerde bu oran 477 dolar civarında
değişiyor.
Peki, bir kıyaslama yapalım. 2002de neydi
bu kişi başı sağlık harcamaları, ülkemizin
gelişip, değişip dönüşümüyle birlikte hangi oranlara
çıktı? 2002de 187 dolar kişi başı sağlık
harcaması varken 2014 yılında bu oran 563 dolara
çıkmış durumda. Gene son birkaç rakam vereceğim. Kişi
başı cepten sağlık harcama miktarı reel olarak 2002
yılında 143 lira, 2012 yılında 157; 2014 yılında
ise oran yüzde 17,8lere çıkmış durumda. Bir miktar
artış olduğu doğrudur resmî cepten çıkan oranlarda.
Buna karşılık, biz hangi sağlık kalitesinde nitelikli
hizmetlere ulaştık, bunları da göz önünde tutmak gerekiyor.
Ama, beraberinde, bakın, sağlık
uygulama tebliğine göre devletin ilave ücret almadan verdiği
hizmetlerden bahsedeyim. Bunlardan bir tanesi yoğun bakım hizmetleri.
Biraz evvel sayın hatip burada konuşma yaparken
vatandaşların yoğun bakımlarda yer
bulamadığından ve özel hastanelere gidip pek çok para vererek
buralarda yattığından bahsetti.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
doğru bu.
VURAL KAVUNCU (Devamla) Özel hastaneler yoğun
bakımlardan resmî olarak fark alamıyor efendim. Ücretsiz olarak
burada bütün hizmetleri devlet tarafından karşılanıyor. Bu
bilgi doğru değil.
Bir diğeri, acil hizmetlerde verilen yeşil
alan hizmetleriyle ilişkili bir eleştiri söz konusu oldu. Şu
anda acil hizmetlerde, acil servislerde günlük poliklinik hizmeti anlamında
hizmet almak isteyen çok sayıda vatandaşımız var. Neredeyse
bu, normal polikliniklerin yüzde 30una kadar yükselmiş durumda. Bu, çok
sürdürülebilir bir acil servis yönetimi değil. Bunun için bir tria
sistemiyle birlikte buradaki hasta grupları yeşil, sarı ve
kırmızı alanlara dağıtılmış durumda. Yeşil
alanlarda yer alan poliklinik hastalarından, doğru, bir miktar bu
katkı payı 5 lira artı 3 lira da reçete payı olarak
alınıyor.
Bakın, yanık tedavileri ücretsiz olarak
veriliyor. Burada gene kanser cerrahisiyle uğraşan çok değerli
milletvekillerimiz var; muhalefetten de var, onlara sorduğumuzda da bugün
kanser tedavilerinin devletimiz tarafından hiçbir ücret alınmadan
verildiği çok açık olarak ortadadır. 81 vilayetimizde bu tarzda
tedavi ihtiyacı olan bir hasta, bugün teknolojinin en son
imkânlarıyla Türkiyenin pek çok yerinde radyoterapi, kemoterapi ve
diğer işlemlere ücretsiz olarak ulaşabiliyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Yoğun bakım, yoğun bakım
VURAL KAVUNCU (Devamla) Biraz evvel yine
kardiyovasküler cerrahiyle uğraşan bir arkadaşımızla
tekrar görüştüm ve teyit ettim. Bugün kardiyovasküler bütün işlemler
yani içindeki stent uygulamaları, kapak uygulamaları, greft ve buna
benzer bütün işlemler vatandaşın elini cebine atmadan hizmet aldığı
ortamlardan bir tanesi. Bu, pek çok gelişmiş ülkede bu şekilde
sürdürülemeden mutlaka ek ücretlerle devam ettirilen bir konu. Bugün hastalara
sorduğumuzda ki soruyoruz, bir kardiyovasküler cerrahisi için hizmet almış
bir hastaya Bu noktada aldığınız hizmetlerle ilişkili
çok para verdiğiniz, çok emek sarf ettiğiniz söyleniyor. Buna ne
dersiniz? dediğimizde inanın, o halk diliyle Bunu söyleyeni Allah
taş eder. diye cevap veriyor, benden söylemesi.
Şimdi
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Taş oldum!
VURAL KAVUNCU (Devamla) Yok efendim, taş
olmadınız ama gerçek bu.
Organ, doku ve kök hücre nakilleri; bunlar yine
ücretsiz olarak verilen hizmetler. Hemodiyaliz tedavileri yine ücretsiz olarak
veriliyor. Yine sınırlı sayıda olmak üzere koklear
implant yerleştirmesi işlemleri de ücretsiz verilen işlemler
arasında.
Şimdi fark ücretlerinden bahsederken burada
çokça hizmet sayıldı, 16 kalem hizmet sayıldı. Bakın,
evet, telefon ücretleri verildi, bir kez daha tekrarlamayayım. Bunlar
birkaç liralık ücretler toplamda baktığınızda. Bir
hasta birinci basamağa gittiğinde 2 lira fark ücreti veriyor, ikinci
basamağa gittiğinde, reçete yazıldığında 8 lira
fark ücreti veriyor, 3 kalemden fazla yazıldığında reçete
başına 1 liralık bir ücret veriyor. Bu kalemlerin hepsini topladığımızı
farz edelim.
Ben muhalefet partilerine şunu söylemek
isterim: Bizim milletimiz hesabını gayet iyi biliyor. Bugün
sokağa çıktığınızda AK PARTİnin bunca
senelik başarısı nedir? diye sorduğunuzda bunun içine
koyacağı en yüksekteki hizmetlerden bir tanesi de sağlık
hizmetidir.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Artık
değil, artık değil.
VURAL KAVUNCU (Devamla) Eğer
söylediğiniz bu sağlık hizmeti anlamında vatandaş bu
kadar yüksek ücretlerle ve cebine dokunan, eskiye göre çok daha kötü bir durumda
bir hizmet almış olsaydı bize bu şekilde desteğini
vermiş olmazdı.
Ben biraz evvel yine Bir ortalama vatandaş ne
harcıyor? diye Tavşanlı Devlet Hastanesi Başhekimimizi
aradım ve Bugün muayene olan bir hastanın adan zye ne kadar
cebinden para çıkıyor? diye sordum. Evet, İnternetten
alırsa webden ücretsiz randevu alıyor. Varsayın ki telefonla
aldı, 2 lira alındı, muayene olundu 5 lira, 3 liraya reçete
yazıldı; 10 lira, üstüne 2 lira daha konuldu; toplam 20 liranın
altında.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Suriyelilere bedava,
Suriyelilere bedava veriyorsunuz.
VURAL KAVUNCU (Devamla) Uşakta da böyle
efendim.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hayır, Suriyelilere
bedava veriyorsunuz.
VURAL KAVUNCU (Devamla) Bakın, ben hekimim.
2002 yılında döneminizde ve ondan önceki paydaş olduğunuz
dönemlerde verilen hizmetlerde, bir de bunlara sayılmayan, hani gayriresmî
vardı ya, hani muayenehaneye gidilmeden, işte asıl bıçak
parası verilmeden yapılan hizmetler vardı ya rayici söyleyeyim,
benim ilçemde 80 lira muayene parasıydı, eve doktor gelirse -biz evde
sağlık hizmeti veriyoruz ya şu anda ücretsiz- o 1,5 ilâ 2 kat
artardı. Bugün bir ameliyat olmak için, bir kanser tedavisi olmak için
-ulaşmaz da, hani oldu da ulaştı ya- tarlasını, bağını,
bahçesini her şeyini vatandaş satardı. Ne günlerden ne günlere
geldik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün
bizim geldiğimiz noktada
ÖZKAN YALIM (Uşak) Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ikinci sınıf vatandaş yapıldı.
Suriyelilere bedava ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına parayla.
Hatta gözlüğünün çerçevesini bile bedavaya alıyor.
VURAL KAVUNCU (Devamla) Ben doktorum, bir
hastamdan mazot parası istemekten ar duydum, mazot parası istemekten
ar duydum. Mazotunu bulsanız şoförünü bulamazdınız,
şoförünü bulsanız bir taşıma aracı şeklinde
ambulansla gönderirdiniz.
Bunun için, biz bu noktalarda bize bu
fırsatı verdiğiniz için ayrıyeten teşekkür ediyoruz.
Bunu olumlu olarak değerlendiremeyeceğimizi söylüyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kavuncu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı konuşması sırasında
BAŞKAN Sesinizi duyamıyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
konuşmacı, konuşması esnasında 2002 yılında
sizin döneminizde
diyerek Milliyetçi Hareket Partisinin hükûmet
ortağı olduğu dönemi kastederek sataşmada bulunmuştur.
Farklı bir görüş ithaf etmiştir. Ahmet Selim
BAŞKAN Bir saniye Sayın Akçay.
Şimdi, Sayın Yalım oturduğu
yerden Sayın Kavuncuya bir şeyler söyledi. Sayın Kavuncu
Döneminizde ve ondan önce paydaş olduğunuz dönemlerde
dedi.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Dedim.
BAŞKAN - Doğrusu ben hedefi tarif etmekte
zorlandım, cümlelerinizin hedefini. Anlıyorum ki
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Başkanım bizeydi ya.
BAŞKAN Bir saniye, Sayın Akçay bir
saniye, sabırsız olmayın; bir açıklama yapıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bekliyorum efendim. Ben
sesimi çıkarmadım Sayın Başkan yani bir şey demedim.
BAŞKAN Sayın Yurdakul, herhangi bir
sorun mu var?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Hayır,
bir şey demedi ki.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir şey demedim ki
efendim.
BAŞKAN Hayır yani el kol işaretleriyle
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) El kol
yapmıyoruz efendim.
BAŞKAN Bir şey yapıyorsunuz da.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Evet, aynen
böyle yapıyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bir dakika
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, bir saniye efendim,
cümlemi bitirmedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Peki Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben Sayın Kavuncunun cümlesinin
açılımını yapıyorum. Öyle anlıyorum ki sizin
açıklamanızdan, bu cümlesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna bir
sataşmada bulunmuştur.
Kim konuşacaktır Sayın Akçay?
BAŞKAN Ahmet Selim Bey konuşacak.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) CHP ile MHP
ortak olmadı Sayın Başkan. CHP ile MHP hiçbir zaman ortak
olmadı.
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
bir saniye efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
şunu ifade etmek isterim ki genellikle yerimden söz
aldığımda konuşma üslubumda jest ve mimik olarak el
hareketleri yapmam genel bir olay.
BAŞKAN Hayır, el hareketi olarak sizi
kastetmedim Sayın Akçay. Ben sizin nezaketinizi biliyorum, Parlamento
hukukuna ne kadar saygılı olduğunuzu biliyorum; asla
aklımdan öyle bir şey geçmez. Sayın Yurdakulun arkadaki
hareketlerini kastettim. Bunun bir evveliyatı da vardı. Geçen gün
burada gündem dışı konuşmalar yapılırken
Sayın Yurdakul ilk sırada konuşmacıydı, salonda
olmadığı için doğal olarak ikinci konuşmacıya
geçtim. Kendisi yerine geldiğinde sinirli bir şekilde el
hareketleriyle bana oradan bir tavırda bulundu. Aynı tavrı
şimdi gördüm. Bunu sadece hatırlattım.
Buyurunuz Sayın Yurdakul.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Siz de el
hareketleri yapıyorsunuz Sayın Başkan. Bu size karşı
tavır değil.
Dünkü olayı da söylemeyin.
BAŞKAN Bir şey mi söylediniz Sayın
Yurdakul?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Dünkü
olayı dün söyleseydiniz keşke ki ben de cevap verseydim.
BAŞKAN Bakın,
karşılıklı diyalog yeri değil.
Buyurunuz, konuşmanızı yapın.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Evet, ben de
aynı fikirdeyim.
BAŞKAN Sayın Yurdakul, lütfen
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Sayın Vural Beye
teşekkür ederiz çünkü gerçekten de verdiği rakamlar doğru.
2014te, Sayın Başkan, evet, yüzde 17,8 ama rakamsal olarak da
söyleyin ki vatandaşlarımız anlasın. Mesela, 16,8 milyar TL
vatandaş cebinden para harcamış. 2015te bu 20 milyara
çıkıyor. Böyle açıklarsak vatandaşlarımız daha
iyi anlar.
İkincisi: Amerika Birleşik Devletleriyle
bizi kıyaslamanız doğru değil çünkü Amerika Birleşik
Devletlerindeki millî gelir ile bizim millî gelirimiz aynı değil.
Vatandaşımız cebinden para ödeyemiyor. Size biraz önce
rakamları açıkladım ben; asgari ücretle geçinenlerin,
emeklilerin, yoksulluk içerisinde geçinenlerin hepsinin sayısını
açıkça verdim. Dolayısıyla, o kıyaslama yanlış.
Bir diğeri ise diyorsunuz ki:
Kanserli hastalarımız rahatlıkla tedavi oluyor ücretsiz.
Doğru. Fakat örneğin, akciğer kanserinde
hastalarımızın tanı ve tedavisindeki gecikme kaç gündür
Sayın Vural Bey? Yüz günün üzerinde. Hastalarımıza ne zaman
tanı koyuyoruz biliyor musunuz? Akciğer kanserli hastalarımızın
maalesef yüzde 83üne evre 3 ve 4te yani son evrelerde tanı koyuyoruz.
Niçin biliyor musunuz? İşte bu sistem yüzünden, koruyucu tedavi
hizmetlerine öncelik vermediğiniz için. Bunlara öncelik verirseniz
başarı sağlanır. Bunlar siyasetüstü noktalardır.
Bir diğer nokta ise bıçak
parası. Sayın Başkan, şu anda üniversite hastanesinde veya
getirdiğiniz kanunla devlet hastanelerinde de eğer hocaya muayene
olacaksanız hemen 100 lira ödüyorsunuz ortalama, ameliyat olacaksanız
bin lira ile 5 bin lira arasında ek katkı parası ödemek zorunda
kalıyorsunuz. İşte bu bıçak parasını ortadan
kaldırmadınız, resmîleştirdiniz. Biz buna
karşıyız. Bunu kaldırın. Çünkü parası olan var,
parası olmayan var. Kanserli bir hasta için herkes, annesi, babası,
çocukları için tüm varını yoğunu ortaya koyar, her
şeyini satar o ameliyatı hocaya yaptırır. Siz
yaptırmaz mısınız? Öyleyse gelin, şöyle teklif
yapıyorum bakın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla)
Bütün herkesi, ameliyat olacak herkesi, katkı payı ödemeksizin
kanserli hastalar gibi tüm hastalarımızı hocalar ve uzmanlar
ameliyat yapsın. Bunda ne var? Madem ekonomimiz iyi, öyle değil mi
Sayın Başkan?
Sevgi ve saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Devamla) Siz iktidara
gelirseniz yaparsınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yurdakul.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, vatandaşlarımızın sağlık
harcamalarındaki artışın yol açtığı
sosyoekonomik sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Antalya Milletvekili Ahmet Selim
Yurdakul ve arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/169) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir yoklama talebi
vardır öneriyi oylarınıza sunmadan önce. O nedenle buna
ilişkin işlemleri gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Özcan,
Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Yiğit, Sayın Tuncer,
Sayın Ali Şeker, Sayın Öz, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Akyıldız, Sayın Bozkurt, Sayın Yalım,
Sayın Akaydın, Sayın Çamak, Sayın Özdemir, Sayın
Altaca Kayışoğlu, Sayın Nurlu, Sayın Yıldız
Biçer, Sayın Bekaroğlu, Sayın Yüksel, Sayın Sarıhan.
Yoklama için iki dakikalık süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati:16.14
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
MHP Grubunun, vatandaşlarımızın sağlık
harcamalarındaki artışın yol açtığı sosyoekonomik
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul
ve arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/169) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.-
HDP Grubunun, kadına yönelik şiddetin aile içindeki
yansımalarının araştırılması, ev içi
şiddetin engellenmesine yönelik mevcut düzenlemelerin kapsamlı bir
şekilde incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/52) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
5/5/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/5/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan (10/52) esas numaralı
kadına yönelik şiddetin aile içindeki yansımalarının
araştırılması, ev içi şiddetin engellenmesine yönelik
mevcut düzenlemelerin kapsamlı bir şekilde incelenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin görüşülmesinin Genel Kurulun 5/5/2016 Perşembe günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Dirayet Taşdemir, Ağrı Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun kadına
yönelik şiddetle ilgili verdiği araştırma önergesi üzerine
söz almış bulunmaktayım.
Kadına yönelik şiddet, açıkçası
ülkemizin en temel sorunlarından biri ama maalesef, bu, kadına
yönelik şiddet sürekli kişiselleştirilerek,
normalleştirilerek görünmez kılınmaya
çalışılıyor. Bizler biliyoruz ki bunun tarihsel, ideolojik
ve aktüel nedenleri mevcut.
Tarihte karanlık çağlar önce hep
kadınların köleleştirilmeye çalışılmasıyla
başlamıştır. Önce kadınların emeğine el
konulup, kadınlar kimliksizleştirilip bir anlamda kuşatma
altına alınarak yeni sistemler inşa edilir. Bugün
yaşadığımız da bu anlamda tam bir karanlık
çağ.
Yine, kadınlar üzerinden toplum susturulmaya,
itaate zorlanarak sessiz, renksiz, cinsiyete duyarsız bir toplum inşa
edilmeye çalışılıyor. Kadınların talepleri,
kadınların istemleri marjinalleştiriliyor. Kadının
adının olmadığı, kadının sözünün olmadığı
bir sistem bu şekilde yeniden inşa edilmek isteniyor. Onun içindir ki
kadına yönelik şiddet, kadına uygulanan zulüm bir anlamda
normalleştirilip, bir şekilde üstü de örtülüyor. Nüfusun yüzde 50si
kadın. Biliyorsunuz ki bu kadınların yarısından
fazlası evde, sokakta ve yaşamın her alanında bir anlamda
şiddete maruz kalıyor. Yaşamının bir döneminde
şiddet görmeyen hemen hemen hiçbir kadın, maalesef, bulunmamakta. Bu
veriler bize şunu gösteriyor ki: Kadına yönelik şiddet örgütlü
ve yapısallaşmış bir sorundur.
Şiddeti uygulayan erkekler ise genelde
psikolojik sorunları olan, madde bağımlısı ve anormal
kişiler olarak resmediliyor. Dolayısıyla, bu şiddeti
uygulayan erkekler, şiddeti uygulayanlar bir anlamda meşru
gösterilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla, bu
şiddeti uygulayanların psikolojik problemlerine bağlanarak
şiddet; yoksulluk, eğitimsizlik gibi kategorilerle ifade ediliyor.
Oysa biz biliyoruz ki şiddet uygulayan erkeklerin çoğu normal
yaşamda itibarı olan, saygınlık gören erkekler.
Birçoğu hatta bu Mecliste, bu kürsüde milletvekili olabilecek kadar da
saygın ve itibarlı. Ama bu normal erkekler ne zaman kadınlara
şiddet uyguladıysa, o zaman, bir şekilde, şiddet
anormalleştiriliyor ve erkekliğin
bu konudaki sorumluluğu ve şiddetin aslında temel nedeni
örtbas ediliyor.
Şiddetin, sıkça
vurgulandığının tersine, erkeğin güçsüzlüğünden
değil; erkekliğini vurgulama ihtiyacından yani toplumda
başlı başına bir değer olan erkeklik gücünün ifade
edilmesinden kaynaklandığını da biliyoruz. Hükûmet de bu
değerleri, açıkçası, politikalarıyla destekleyerek
güçlendiriyor ve bu politikalar kadınlara şiddet olarak geri dönüyor.
Kadına sokakta, evde, işte yöneltilen
şiddet o derece normalleşmiş ki siyasetin üretildiği en üst
makam olan Mecliste bile kadınlara yönelik şiddet uygulanıyor.
Biliyorsunuz ki dokunulmazlıkların kaldırılmak
istendiği komisyonda bir AKPli vekil, bir kadın vekile Seni
döverim. şeklinde bir ifade kullanmıştı. Şimdi, biz
bu erkeği nasıl tanımlayacağız? Alkole mi
bağımlı, psikolojik sorunları mı var, yoksa gerçekten
erkeklik değerleriyle eğitilmiş, erkeklik değerleriyle
beslenmiş, normal bir erkek mi; bunun cevabını da biz sizlerden
bekliyoruz çünkü biz, bunun tanımını yapamadık maalesef.
AKPli vekiller, kadınları koruyan
düzenlemeleri de kadınların fırsatçılığı
olarak yorumlayabiliyorlar. Bir AKPli vekil, benim bizzat üyesi olduğum
ismi boşanmaların sebeplerinin araştırılması
olan ama boşanmaların sebeplerini değil, her koşulda,
boşanmaların önlenmesi için çalışan Komisyonda bazı
kadınların gayriahlaki yaşantısını devam ettirmek
amacıyla kocasını uzak tutmak için şiddet gördüğü
şeklinde yanıltıcı beyanlarda bulunduğunu bile iddia
etti.
Başka bir vekil, şiddet davalarında
kadınların beyanının esas alınmasını
doğru bulmadığını ifade etmiştir.
Her koşulda, ilk sorgulayan, ilk sorgulanan
genelde kadınlar oluyor. Maalesef, bu, şiddetin önlenmesi,
kadınların sorunlarının araştırılması
için kurulan araştırma komisyonlarında da benzer
uygulamaları, benzer zihniyeti biz görüyoruz.
Şimdi de İstanbul Sözleşmesinde
yasaklanan ara buluculuk gündeme getirilmeye çalışılıyor.
Toplumsal alanda, erkeklerle eşit olma olanaklarına sahip olmayan
kadınlar için ara buluculuk, kadının hayatını
erkeklerin insafına teslim etmektir. Erkek ve onun
karşısında dezavantajlı olan kadın arasında güç
eşitsizliğini görmeden bu ara buluculuk kurumunu
kurumsallaştırmak, aslında kadınları tekrar
şiddet döngüsüne geri döndürmek anlamına gelir.
Dolayısıyla, bu ara buluculuk kurumunu kurumsallaştırmak
yerine bireyleri güçlendirin. Bireyler eğer evlenecekse, boşanacaksa
bunun kararını bireyler versin; kurumlar, ara bulucu kurumlar
değil.
Dolayısıyla, bu ara bulucu kurumlardan
geri eve dönen birçok kadın katledildi, kadın cinayetlerine kurban
gitti. Çocuklar, bu döngünün içerisinde şiddet görüyor ve şiddete
tanıklık ediyor.
Şiddetle mücadelede, erkeğin şiddet
uygulamasının hedef alması gerektiği gibi,
kadınların şiddetle mücadele yöntemi olarak kendi kendine
suçlanmasının, cezalandırılmasının önüne geçecek
önlemler de alınmalıdır. Buna karşın, Hükûmet
kadınların tek değerini aile üzerinden tanımlayarak
kendileri için bir şey istemelerini bile sorun hâline getiriyor.
Unutulmamalı ki şiddete maruz kalma süreci, kadınlar
açısından bakıldığında bir
değersizleştirme sürecidir. Kadın kelimesiyle bile
barışmayan bir yaklaşım kadınlara bir kadın
olarak sahip oldukları değeri nasıl teslim edebilir? Mecliste
kadına şiddet uygulamak isteyen bu zihniyetin
uzantılarının, hak arayan, alanlara çıkan, mücadele eden
örgütlü kadınlara neler yaptığını da sizler varın
düşünün.
Kadınların ekonomik, siyasal, kişisel
özgürlüğü için farklı alanlarda mücadele eden kadınlar ve
kurumlar Hükûmetin hedefi hâline geliyor. Kadınların bilincinin
açığa çıkmasından, politika yapmasından ve
karşılarında bir güç olarak yer almasından duyulan korkuyla
baskılar karşısında geri adım atmayan kadınlar
saldırılara maruz kalıyor.
Kâr ve sermayeye dayalı bir ekonomi içinde,
emeği görünmez kılınmış, ücretsiz işçi konumunda
tutulmuş, mülksüzleştirilmiş ve kimliksizleştirilmeye
çalışılan kadınların örgütlü sesi olan Kongreya Jinen
Azad, tam da bu gücü nedeniyle son dönemde doğrudan ve apaçık
şekilde baskı altına alınıyor. 1990lardan bu yana
örgütlü olan ve 2013ten itibaren Demokratik, Özgür Kadın Hareketi ve
sonrasında Kongreya Jinen Azad olarak örgütlenen Kürt
kadınları devletin her türlü şiddetiyle bugün yüz yüze.
Kadınların ekonomik olarak güçlenmesi, şiddetin önlenmesi,
kadınların karar verme mekanizmalarına eşit
katılımı için çalışma yürüten KJA aktivistleri
gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, KJAnın dergilerine
el konuluyor. Tutuklanan aktivistlerin iddianameleri trajikomik gerekçelerle
dolu: 8 Marta katılmak, Sığınaklar Kurultayına
katılmak; kadınların politik yaşama, siyasi yaşama,
sosyal yaşama, ekonomik yaşama katılımı için
düzenlenen konferanslar, çalıştaylar ve atölyeler suç gibi
gösteriliyor; bundan kaynaklı da kadın aktivistler tutuklanıyor.
KJAnın geçen ay derneğine baskın düzenlendi, birçok KJA
aktivisti -onlarcası hatta- şu an tutuklu, birçoğu
soruşturmalarla yüz yüze. Bu anlamdaki çalışmalarına
yönelik bu saldırıların nedenlerini açıkçası biz çok
iyi biliyoruz. Eğer bu örgütlü kadın gücü olmamış
olsaydı yerel yönetimlerde eş başkanlık, meclislerde
eşit temsiliyet olmayacaktı. KJAnın Kadın
özgürleşirse toplum özgürleşir. şiarıyla çalışmalarını
yürütmesi aslında tam da kadın öncülüğünde özgürleştirilmek
istenen topluma karşı duyulan korku ve kaygıdan ileri
gelmektedir. Çünkü kadın özgürlüğüyle, kadın öncülüğünde
özgürleşecek olan toplum açıkçası bu karanlık zihniyetin
korkulu rüyasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Abluka altına
alınan kentlerde kadınların hedef alınması da bu
nedenle tesadüfi değildir. Abluka altına alınan kentlerde,
özellikle Cizrede, Nusaybinde, Silopide 99a yakın kadın
katledildi, kadınların bedenleri teşhir edildi.
Kadınların bedenlerinin teşhir edilmesi IŞİD
zihniyetiyle bir paralellik gösteriyor, sizler de biliyorsunuz ki
IŞİD Musulda kadınları köle pazarlarında satarak
teşhir etti.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, süresi bitmiştir, konuşmasını tamamlasın.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) Nusaybinde,
Cizrede, Silopide ve Yüksekovada da sizler kadın bedenini teşhir
ederek açıkçası IŞİDle nasıl ideolojik, felsefik bir
benzerlik içinde olduğunuzu da kanıtladınız. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Önerinin aleyhinde Deniz Depboylu, Aydın
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Başlamış bir işlem
var. Söz talebinizi gördüm, konuşmalar bitince talebinizi
değerlendireceğim Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Depboylu.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kadına yönelik
şiddet üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, şiddetin
evrensel boyutta, yıkıcı, istismarcı, masum kusurlu
ayırmamak üzere hareket eden türü terörü şiddetle kınıyor;
bugüne kadar terörün bizden aldığı canlara, şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Bugün Nusaybinde bir şehidimiz daha var, yüce
Türk milletinin başı sağ olsun, nur içinde yatsınlar her
biri.
Yine bugün, değerli milletvekilleri,
dünyanın en güzel, en kutsal duygularından biri olan annelik
duygusuna kadınları kavuşturarak aileleri sevindiren, bir
bebeğin dünyaya geldiğinde ilk kez elini tutarak yardım eden
saygıdeğer ebelerimizin günü. Kendilerinin de yürekten sevgiyle
saygıyla günlerini kutluyorum.
Ebeler Günü vesilesiyle insanın doğumunu
da kutlarken doğan masum, özünde temiz olan bir varlığın,
insanın yaşadığı süreç içerisinde şiddeti
öğrenmesi ve hatta, maalesef, şiddete belli zamanlarda maruz
kalması ve daha da kötüsü şiddeti başkaları üzerinde
uygulaması ne kadar acı. Maalesef, bu şiddetin de daha çok
insanoğlunun kendini dünyaya getiren, fedakârlıklarla büyüten türüne
yani kadınlara yönelik olması daha da acı. Şiddet, maalesef
her yerde: Evde, okulda, sokakta, trafikte, maalesef Mecliste ve en çok da
evlerde, dört duvar arasında. Ve yine maalesef çoğu gizli
kalıyor, anlatılamıyor. Fiziksel şiddet belki bir derecede
ortaya çıkarılabiliyor ama özellikle cinsel şiddet hiçbir zaman
söz konusu olmuyor ve mağdurlar yardım almaktan uzak kalıyor.
Şiddetin, uygulanan kişiden öte tanık
olanlara da zararı anlatılmayacak kadar fazla. Şiddet
dediğimizde genellikle de aklımıza fiziksel ve cinsel
şiddet geliyor ama kadınlarımızın
uğradığı şiddet türü bunlarla sınırlı
kalmıyor; sözel şiddet ki en fazlası, duygusal şiddet,
ekonomik şiddet, ısrarlı takip -bu da bir şiddet türü ve
son zamanlarda şiddet türleri içerisinde incelenip bu konuda da istatistik
çalışmaları yapılmakta, ne yazık ki,
kadınlarımızın bundan mağduriyetinin çok daha fazla
olduğu görülmekte- yine, son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle
birlikte siber şiddet.
Kadınlar hayatlarının herhangi bir
döneminde hangi tür şiddetlere maruz kalıyorlar ve bunların
oranı nedir? diye bir araştırma yapılmış ve
maalesef, hayatları boyunca şiddete uğrayan kadınların
oranı toplum içinde yüzde 44,2. Kadınların yüzde 68i
eşinden, yüzde 25i annesinden, yüzde 24ü babasından ve hatta yüzde
13ü kayınvalidesinden, yüzde 5,3ü de görümcesinden şiddet görüyor
yani şiddet sadece erkeğin uyguladığı şiddetle de
sınırlı kalmıyor. Kadınların yüzde 26sı 18
yaşını tamamlamadan evlenmişler; toplumda yapılan
anketlerden ortaya çıkan sonuç.
Yine, erken yaşta evlenen kadınların
yarısı fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. 18
yaşından sonra evlenen kadınların üçte 1i şiddete
uğruyor. Duruma baktığımızda, erken evliliklerin de ne
kadar zarar verdiğini görüyoruz. Erken evlilik, özellikle küçük yaşta
evlilik maalesef şiddetin daha büyük boyutta yaşanmasına sebep
oluyor. Bu noktada, bizim mevzuatlarımıza da dönüp bakmamız
gerekiyor. Dinî nikâhtan sonra medeni nikâh aranmamasına yönelik
çıkan kararı da burada huzurlarınızda eleştirmek
istiyorum çünkü küçük yaşta evliliklerin, hatta ikinci, üçüncü
evliliklerin önünü açmakta; bu sorunu da bir an önce çözmemiz gerekiyor.
Kadın cinayetleri son on yılda yüzde 1.400
arttı; 2015 yılında 303 kadınımız öldürüldü,
2013te 237, 2014te 294. 1 Ocak 2016dan bu yana 64 kadın cinayete kurban
gitti ama sadece cinayetle sınırlı kalmıyor;
baktığımızda, en fazla sözel şiddeti görüyoruz ki
yüzde 91; yapılan istatistik çalışmalarında böyle. Bunun
dışında, tokat, dayak, tehdit, daha
sıralayabileceğimiz birçok şiddet türü var.
Nedenleri nedir? diye
baktığımızda, kadınlara sormuşlar özellikle,
Neden şiddete uğruyoruz veya uğruyorsunuz? denildiğinde,
en fazla iletişim eksikliği ortaya çıkmış. Ekonomik
sorunlar yine bunu takip ediyor yüzde 37yle ve ruhsal problemlerden
bahsedilmiş, bunu takip eden diğer sorunlar da var.
Şiddetin mağdur üzerindeki etkisi çok
yıkıcı, psikolojik sorunlara sebep oluyor yüzde 43
oranında. Yine, kendini değersiz hissetme, şiddeti gösterenden
nefret etmeye başlama ve bu nefretin belli cinse veya belli kitleye
doğru yönelmesi, maalesef,
karşılaştığımız sorunlardan
bazıları. Ama, bunları şöyle bir gruplayacak olursak, aile
içi şiddetin tetiklediği ruhsal hastalıklar: Yüzde 64 travma
sonrası stres bozukluğu diyebiliriz. Olayı yeniden yaşama,
kaçınma, aşırı uyarılma, olumsuz düşünceler ve
hislerle dolu olan bu süreç kadınlar için oldukça yıkıcı ve
şiddetin bir yandan da devam ettiğinin göstergesi yani o anla sınırlı
kalmıyor, devam ediyor, ruhsal hayatında devam ediyor. Yüzde 48i
depresyon geçiriyor, yüzde 12siyse intihara teşebbüs ediyor.
Kadınların üçte 1i hukuki hakları
hakkında hiçbir şey bilmiyor, yüzde 19u hukuki haklarını
bildiğini söylüyor. Demek ki bu konuda da oldukça yetersiziz.
Kadınlara sorulmuş, şiddet uygulanan
kadınlara Destek alıyor musunuz? diye, yüzde 75i Hayır.
demiş, yüzde 24ü Evet., küçük bir oran da cevap vermemiş. Bu
durumda da devleti yöneten Hükûmetin, şiddet gören kadınların
şiddet görmesini, tüm kadınların şiddet görmesini
engelleyemediği gibi, şiddet gören kadınlara da gerekli
yardımların ulaşmasını
sağlayamadığını gösteriyor.
Şiddete maruz kalınca ne
yaparsınız? diye sorulduğunda, ne acıdır ki yüzde
63ü şiddete bir şekilde karşılık veriyor, hiçbir
şey yapamazsa beddua ediyor. Ama, daha kötüsü ne biliyor musunuz?
Şiddet uygulanan kişi maalesef şiddet uygulamaya
başlıyor, özellikle de bu şiddet evde gücü yetenin gücü yettiğine
doğru oluyor. Yani, söz konusu ortamda çocuklar da, şiddete
tanık olduğu yetmiyormuş gibi, bir şekilde şiddete
maruz kalıyor.
Aile içi şiddet çocukları nasıl
etkiliyor? Bir kere ikincil travmalar yaşanıyor. Eşine
şiddet uygulayan bir baba, büyük bir ihtimalle, büyük bir
olasılıkla ve istatistiklerden elde ettiğimiz sonuçlara göre,
çocuğuna da şiddet uyguluyor. Şiddete uğrayan çocuk da
şiddet uygulama eğiliminde oluyor. Şiddet, erkekleri bir
şekilde böyle etkiliyor yani küçük yaşta erkek çocuk annesinin
şiddet gördüğüne tanık olduğunda, ileride bu şiddeti
kendi eşine ve ailesine yansıtma ihtimali de yüksek oluyor. Maalesef,
Türkiyede erkeklerin üçte 1i şiddet uyguluyor ve şiddet
uygulayanların yarısı da babasını şiddet
uygularken görmüş. Bu durumda, bakıyoruz ki rol model alma durumunda
babanın etkisi gerçekten çok büyük.
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri var,
ŞÖNİMler. Bunlara baktığımızda, bunların da
yetersiz olduğunu görüyoruz. Lokasyonları erişime uygun
değil, yeterli ve gerekli sayıda uzman bulunamıyor. Sadece 14
ilde pilot uygulama var, maalesef
yaygınlaştırılmamış. Mevzuat birliği,
uygulanan testler ve birtakım envanterlerde de ortaklık
sağlanamamış. Maalesef, şiddet gören kadınların
da sığınabileceği yerler sınırlı, yetersiz.
ŞÖNİMlerin kurulmasıyla hedeflenen
şiddet mağdurları için Tek Kapı Sistemi hayata geçirilmek
zorunda. Kadına yönelik şiddet, suçların nitelikli hâli olarak
düzenlenmeli ve en ağır cezayla müeyyideye
bağlanmalıdır. Failler hak ettikleri cezayı
almamaktadırlar, buna özellikle dikkat çekmek istiyorum. Maalesef
şiddet uygulayan kişiler, efendim Pişmanım. dedi, kravat
taktı, takım elbise giydi geldi, derken bir şekilde cezadan
kurtuluyorlar. Bunların da engellenmesi gerekiyor.
Şiddetle mücadelede korunmaya ihtiyaç duyan
mağdurlarımızın omzuna yüklenmiş yük. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde şiddete uğrayan tüm
kadınların avukat, mahkeme giderlerinin, masraflarının
devlet tarafından ödenmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzu
bildirmiştik. Umarız bunu AKP de dikkate alır, bu
kadınlarımıza daha iyi bir yardım sağlar.
Mahkemeler tarafından verilen tedbir
kararları da şiddet mağdurlarının
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Ailelere yönelik
yapılması gereken çok çalışma var; uzman desteği lazım,
aileleri izleyen uzmanların olması lazım. Maalesef, Hükûmetin
çok fazla eksiği olduğu için şiddet hızla
tırmanıyor.
Bütün bu bilgileri size sunuyorum ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
Önerinin lehinde Gamze Akkuş İlgezdi,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik
şiddetin araştırılması amacıyla Halkların
Demokratik Partisi tarafından verilen Meclis araştırması
önerisi üzerinde konuşmak için lehte söz aldım.
Bugünkü konuşmama, kadına şiddetle
ilgili bir gazete haberiyle başlayacağım, 16 yaşında
görücü usulüyle evlendirilen, eşinden şiddet gören bir
kadının dramıyla. Aynen, gazete haberinde kadının
söylediklerini aktarıyorum. Bu arada, şunu da söyleyeyim: Eşi
tarafından yüzüne kezzap atılarak yüzü tanınmayacak hâle
getirilmiş bir kadın. 2 çocuk annesiyim. Burada bir odanın
içinde kalıyorum. Çocuklarım sürekli yanıma gelip benden bir
şeyler istiyor. Gece yarısı su isteyince kalkıp
veremiyorum, ağladığı zaman anne diye ağlıyor.
Ellerinden tutup kaldıramıyorum. Çocuklarımı yanıma
alabilmek için bu olayları yaşadım. Benden uzak duruyorlar çünkü
eski annelerine benzemiyorum. diyor anne. Burada anneye mi üzülelim, çocuklara
mı?
Evet, değerli vekiller, bugün Türkiyede,
kadınların uzun yıllar verdiği mücadeleler sonucunda elde
ettiği kazanımların tehdit altında olduğu
karanlık günlerden geçiyoruz. Bugün ülkemizde, kadınlarla ilgili
devlet politikası, kadına karşı şiddeti önlemekten
uzak ve hatta teşvik edici, cinsiyetçiliği pekiştirici ve
kadını toplumsal hayattan dışlayıcı. Yani gerici
bir karanlık etrafımızı adım adım
kuşatmıştır.
Kadın hakları savunucularının
yaşamın aktığı her alanda, Meclis
komisyonlarında, alanlarda ve adalet saraylarında,
iktidarınızın politikalarını eleştirmelerinden
daha doğal bir şey olamaz bu durumda çünkü toplumsal alanı ve
kadının statüsünü gericileştirmek için özel bir çaba sarf ettiğinize
şahit oluyorlar. Ve ne yazık ki iktidar, bu çabanın öznesi olarak
da kadınları görüyor, siyasetinin merkezine kadını
oturtuyor; canı istiyor, hedef tahtası yapıyor; canı
istiyor, özgürlük simgesi hâline dönüştürüyor yani iktidar,
kadını kullanıyor. Bu bakımdan kadına yönelik her
türlü şiddeti adli bir vaka değil, ülkedeki gerici siyasetin
doğrudan bir sonucu olarak görmeliyiz. Çünkü, bizler, ifade
özgürlüğümüzü kullandığımızda erkek şiddetine,
haklarımızı talep ettiğimizde ise kolluk kuvvetlerinin
şiddetine maruz kalıyoruz. Şurası açıktır ki
kadının sadece kamusal alandan değil, hayatın her
alanından çekilmesini isteyen bir iktidar var. Bu yüzdendir ki eve
kapanan, çocuklarına bakan, namusla çerçevelenen, herhangi bir konuda
görüşü olmayan, kısacası yok hükmünde olan bir kadın
istiyorlar. Yani öznesi kadın, yüklemi yok saymak olan bu
anlayışın sonucunda Türkiyede kadın olmak daha da
zorlaşıyor.
Evet, bu ülkede, giydiğiniz hırkadan,
üzerinizdeki bluzdan, ayağınızdaki ayakkabıdan, hatta
makyajınızdan tahrik olan ve bu yüzden sizinle kendini tatmin etmeyi
hak gören bir anlayış var. Eşitlik taleplerinize tahammül
edemeyen erkeklerin, siyasilerin ve devlet temsilcilerinin baskıları
var. Kadına yönelik şiddeti sadece cinsiyete indirgemeye
çalışan bir zihniyet var. Üstelik şiddetin fiziksel, cinsel,
ekonomik ve psikolojik boyutlarını görmek istemeyen bir yapı
var. Mesela, bir adres sorarsınız, torununuz yaşında bir
gencin tecavüzüne uğrayabilirsiniz; maaş kartınız
çalınır, sesinizi çıkartırsanız
hayatınızı kaybedersiniz; hesabı sorulmaz.
Kadınsınız ya bu ülkede yaşınızın bir önemi
yoktur. 6 yaşındaki Gizem gibi akrabanız tarafından
tecavüze uğrar, öldürülür, ormana atılabilirsiniz; katiliniz bir
takım elbise giyinir, iyi hâlden yararlanır; ölen öldüğüyle
kalır. 17 aylık minik bir yavruya 3 kişi tecavüz edebilir,
üstelik Çok güler yüzlü bir çocuktu. diye de ifade verebilirler. Adalet
ararsınız, bulamazsınız. Evet, birer birer öldürülüyoruz,
yetmiyor yaşayan ölülere dönüştürülüyoruz yani kimliği
bilinmeyenlere ancak ecelimizle değil, elinizle, dilinizle öldürülüyoruz.
Bulamadığınız adaletten size
küçük örnekler vereyim: Bir kereden bir şey olmaz. dediğiniz için,
O saatte ne işin vardı? dediğiniz için, Kadın gülmez,
kadın konuşmaz. dediğiniz için, Kadınlardan alınacak
eğitime ihtiyacımız yok. dediğiniz için, Bizi kadın
gibi yaşatamazsınız. dediğiniz için, Cinayetleri
sağır sultana duyurmaya gerek yok. dediğiniz için, Kadına
karşı şiddetle uğraşacağınıza
insanlığa karşı işlenen cinayetleri önleyin.
dediğiniz için her gün ölüyoruz. Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı farkında mı bilmiyorum ama geçtiğimiz yıl 306
kadın öldürüldü, her güne neredeyse 1 kadın cinayeti düştü.
Sizler Cinayetler münferit. dedikçe tablo ağırlaştı. Bu
yılın daha ilk üç ayında 94 kadın aramızdan
ayrıldı. Yani, kadının fıtratında ölüm var.
Şimdi sizleri bir dakika düşünmeye davet ediyorum: Kadına
şiddet, sadece, yüze iki tokat atmak mıdır, eve kapatıp
dışarı çıkarmamak mıdır? Ya çocuk gelinler, çocuk
gelinler şiddetin neresinde acaba, hangi haritada, hangi tabloda
gösterilmeliler? Özgecan, Serpil Öğretmen, Münevver gibi tecavüze,
şiddete, istismara, darba ve gasba uğrayanları saymıyorum
bile değerli vekiller.
Üstelik, Türkiyede kadın olmanın
zorluğu bunlarla da bitmiyor. Ekonomi kötüye gittiği zaman ilk suçlu
kadınlar. Kadınların yüzde 71i kayıt dışı
işlerde çalışıyor. Yoksulluk sınırının
altındaki nüfusun yüzde 70i kadınlar. İşsizliği
kadınlara bağlayan, Kadınlar iş aradığı
için işsizlik yüksek. diye açıklama yapan bir bakanınız
olabilir; kürtaj konusunda Yasaklansın. diyerek saf tutan, Tecavüze
uğrayan doğursun, devlet bakar. diyerek istismarı
meşrulaştıran bir bakanınız da olabilir; gülmek
devrimci bir eylemdir ya bundan olsa gerek, ülkede kahkaha atan
kadını iffetsiz ilan eden bakanınız da olabilir. Tüm bu
bakanların ortak özelliği nedir biliyor musunuz? Kadının
varoluşunu bir tahrik sebebi saymalarıdır.
Değerli vekiller, istediğiniz kadar yasa
yapın, yasaları işletmedikten sonra manası yoktur. Bir
zihniyet devrimi yapmak zorundayız. Hâkiminiz, savcınız, yan
komşunuz, mahalle bakkalınız, apartman görevliniz, dolmuş
şoförünüz yani hayatınızı sarıp sarmalayan erkeklerin
tümü, hatta kadınlar namus bekçiliğine soyunuyor ülkemizde.
Mahallelerimize namus bekçileri diken bu zihniyetten acilen
kurtulmalıyız. Barış içinde; kimsenin kimseyi
ezmediği, horlamadığı, ötekileştirmediği;
çocukların savaşa, açlığa mahkûm edilmediği eşit
bir düzen için bu dünyanın kadınlarına ihtiyacı varken ben
bu ülkeyi hızla karanlığa sürükleyen bu anlayıştan
kaygı duyuyorum. Bizleri tıkmaya çalıştıkları
evlerde, bizleri kovmaya çalıştıkları sokaklarda
şiddetin boyutları arttıkça artıyor. Üzgününüz, öfkeliyiz
ve hepsinden önemlisi kaygılıyız. Gittiğiniz bu yolun sonu
önce biz kadınlar, sonra tüm toplum için büyük bir karanlık.
Peki, bunca şiddeti konuştuk, bir de
analara düşen acılar var, yürek acıları. Her gün gelen
şehit haberleriyle evladını toprağa sırlayan onlarca
anneye çektirilen yürek acısını hangi şiddete dâhil
edeceğiz? Şehir şehir, mahkeme mahkeme
dolaştırılan, öldürülen çocuklarının hakkını
soğuk adalet saraylarında arayan annelerin yürek acısı ne
olacak? Oğlumun kemiklerini bulursam koynumda
taşıyacağım. diyen, evladının cenazesine bile
ulaşamayan binlerce annenin, Cumartesi Annelerinin feryadı ne olacak?
12 Eylülde yaşı büyütülen Erdalın annesinin
acısını; 6 Mayısta 44üncü idam yıl dönümü olan
Denizin, Hüseyinin, Yusufun analarının acılarını
hangi kitaba yazacağız? Çilekeş anaların büyüttüğü bu
3 fidan Emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye
diyerek tüm Türkiyenin sesi oldular. Denizlerin onurlu mirası demokrasi
mücadelesinin meşalesi olarak kırk dört yıldır
yanıyor. Nazım Hikmet der ki:
Delikanlım!
İyi bak yıldızlara,
Onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
Yıldızların
ışığında
Kollarını ufuklar gibi açıp
geremezsin.
Delikanlım!
Senin kafanın içi
Yıldızlı karanlıklar kadar
Güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
Kâinatın en mükemmel şeyidir.
Delikanlım!
Sen ki, ya bir köşe başında
Kan sızarak kaşından
Gebereceksin,
Ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara
Onları göremezsin belki bir daha.
Delikanlım!
Belki beni anladın,
Belki anlamadın.
Kesiyorum sözümü.
Evet, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf
Aslan bir yangın ormanına püskürtülmüş genç fidanlardı ve
hoyrattı gülüşleri, aydınlığı çalkalardı ve
bir gece yürüdüler korkusuzca emperyalizmin yağlı urganına.
Şimdi bayrak bizim, şimdi dava bizim.
Kadın mücadelesinde alanlarda bayrağı yükselten tüm analara ve
kadınlara selam olsun, Mustafa Kemalin tam
bağımsızlık yolunda giden bütün devrim şehitlerine selam
olsun.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkuş İlgezdi.
Önerinin aleyhinde Tülay Kaynarca, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir üzüntümü ifade etmem lazım.
Açıkçası, en son konuşma yapan saygıdeğer vekilimiz
öyle bir kadın tablosu çizdi ki ülkenin adı, ismi oradan
çıkarılıp tutanaklara bakıldığında Eyvah,
eyvah! diyecek bir tablo oluşturdu. Açıkçası, üzülüyorum çünkü
Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir kadın fotoğrafı mı, yok
sayılan, eve kapatılan, yok efendim, böyle bir kâbus
fotoğrafı
Açıkçası, şunu yaptık, bunu
yaptık, şiddetle ilgili şunları konuşacağız
gibi böyle bir tablodan öte önce şu zihniyeti ortadan kaldırmak
lazım.
Çok değerli vekillerim, siyaset bir ideal, bir
fotoğraf sunduğunuz zaman, burada A partiyi, B partiyi
anlatmıyorsunuz, bir ideal ortaya koyduğunuz zaman kadınlar
adına hep birlikte adımlar atacakken, Türkiyeyi anlatıyorsunuz.
Türkiyeyle ilgili
Kadınlar 1934te Parlamentoda ilk yasal hak
aldığında oran 4,6ydı ama bugün, o rakam, 2002den bu yana
bakın -yüzde kaçlara- yüzde 14,7lere, yüzde 17lere, hep birlikte
alınmış bir Parlamentoda temsile kadar getirilebildi.
Eğitim, istihdam, sosyal politikalar, bunların her biri adım
adım, düne göre bugün çok daha iyi ama yarın çok daha iyi olabilmesi
için yine burası karar verecek, yine hep el ele, birlikte hareket ederek
gideceğiz.
Eğitimle ilgili
Kadına yönelik
şiddet dedik mesela. Bununla alakalı raporlara bakıyorsunuz,
kadın güçlü olmalı, birey olarak güçlü olmalı elbette.
Şimdi, HDP grup önerisinde bunu sundu, tamam, o
zaman teröristlerin şiddetine karşı da o kadın,
hanımefendi buradan o şiddeti kınadığı zaman,
oradaki kadınlara yönelik şiddeti de bu kürsüden teröristlere yönelik
kınadığı zaman Evet, tamam. diyeceğim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Terörizme, terörle
mücadeleye karşı şu kürsüden kadın olarak mücadele
ettiği zaman, o zaman helal olsun diyeceğiz.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Genel Kurulda
kadına yapılan şiddeti kınayın önce. Ayıp!
Ayıp!
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) O yüzden, kelime
oyunlarına lütfen hiç sığınmayalım.
Bir gün, 6284 sayılı
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Oyuna gerek yok ya, cinayetler ortada.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Bakın, ben sizi
saygıyla dinledim, niye tahammül edemiyorsunuz? Neden tahammül
edemiyorsunuz?
BAŞKAN Devam ediniz Sayın Kaynarca.
Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi
dinleyelim efendim, lütfen.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Gerçekleri
söyleyin, gerçekleri.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Gerçekleri
konuşmuyorsunuz.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Lütfen
Her yerde
şiddet. Dokunulmazlık konuşuyoruz, şiddet; buraya
geliyoruz... Ondan sonra da tutuyorsunuz, kadına yönelik şiddetle
ilgili önerge getiriyorsunuz. Hiç kusura bakmayın, hiç kusura
bakmayın, önce güven vereceksiniz. AK PARTİ on iki yıldır
iktidarsa güven verdiği içindir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Kaç
yıldır, pardon?
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Bak, tek kelime
diyorsanız başarının altındaki sır, güven
verdiği içindir, bu kadar.
Aa, bakıyorum şimdi -okudum
evrakları- Allahım, öyle bir fotoğraf var ki Türkiye'de
kadın cinayetleri, Türkiye'de şunlar, hepsi almış
başını gitmiş. Dünyada 3 kişiden 1i kadın cinayetlerinden
ne yazık ki can veriyor. Avrupa Birliği
Ben o rakamlara da hemen
ulaşayım diye baktım, hemen söylüyorum size, kurumun
adını da veriyorum: AB Temel Hakları Kurumu
araştırmalar yapmış. Kaç ülkede? 28 ülkede
yapmış. Baktınız mı? Bakmış
olmalısınız. Türkiye'de aleyhte ne bulursak cımbızla
çekip Avrupaya yetiştirmeye çalışıyoruz ya, buna da
bakın lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ne
diyor Avrupa Birliğiyle ilgili? Avrupa Birliği 62 milyon kadın
diyor. Nerede? Avrupada. Başı kim çekiyor? Danimarka,
arkasından İsveç. Almanyada da var, Fransada da var. diyor. Oranlar
ne yazık ki yüzde 52 gibi, yüzde 47 gibi çok ciddi, üzücü oranlar. Evet,
Türkiyede de var; evet, Türkiyede yüzde 39la bu rakamlar bu noktaya
gelmiş durumda, belki ifade edilen çizgilerde ama asla ama asla
Yaptığımız her konuşmada,
Türkiye Cumhuriyeti devleti Parlamentosu olarak, parlamenteri olarak biz kendi
ülkemizin onurunu, kendi ülkemizle ilgili doğru verileri sunmakla
mükellefiz, görevimiz bu. O nedenle, bütün bunları ifade ederken,
araştırma sayılarını da, bunları da verirken önce
bunların altını dikkatle çizmek istedim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugün, dünya kıyasıydı,
yaptıklarımızdı, onlarla ilgili birkaç
başlığı izninizle, tutanaklara girmesi açısından
özellikle ifade etmek isterim. O da şu: Bakın, kadına yönelik
şiddetle mücadelede mevzuat çalışmaları, eğitim ve
farkındalığı artırmakla ilgili
yaptıklarımız, kurumlar arası iş birliği ve
koordinasyonu artırma, şiddet mağduru kadınların
korunması ve desteklenmesi, ŞÖNİMlerin
sayılarının artırılması, buna benzer birçok
çalışma
Önce bu başlıkların altını dikkatle
çizmek istedim.
Yasal düzenlemeler, bu mevzuat dediğim
birinci başlık. Yasal düzenlemelerde en dikkat çekici olan, Avrupa
Konseyi Dönem Başkanlığımız zamanında
İstanbulda imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile
İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesine yani İstanbul Sözleşmesine ilk
imza koyan ülke olduk. Arkasından, bu İstanbul Sözleşmesini de Parlamentodan
geçirerek bunun altyapısını oluşturan ülke de Türkiye oldu.
Yani bu konudaki hassasiyetimizi bu konudaki mücadelemizin altında yatan
gerçek yasal mevzuatlarla da beslemiş olduk.
Hemen arkasından, kurumsal birimlere
bakıyorum. Kurumsal birimler içerisinde de özellikle ŞÖNİMler
dikkat çekiyor. Bakın, Bu mücadeleyle ne yapabiliriz? diye
düşündüğümüzde, ŞÖNİMler pilot bölge olarak
başladı 14 pilot ilde, arkasından 40 ili buldu ve 2016 Eylem
Planında tüm illerde var olmasına yönelik çalışmalar da
yine devam ediyor. Koruyucu, önleyici önlemler içerisinde, özellikle konukevi
sayılarının artırılmasıyla ilgili
çalışmalar da var. Bakın, ilk başladığında
43 olan sayının bugün itibarıyla 135 konukevi sayısına
çıkması da bu konuda gösterilen hassasiyetin bir parçası.
O yüzden, ben konuşmalarda yapılan
atıflarda verilen sayıların, Kadını eve
kapatıyor. Kadınla ilgili şudur. gibi olumsuz cümlelerin
arkasından şuna dikkat çekmek isterim: AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, özellikle kadınlarımızın birey olarak da güçlü
olabilmesi
Çünkü, maddelerden konuşması esnasında sayın
konuşmacı Aileye önem veriyorsunuz, kadını
atlıyorsunuz... İkisi birbirinin bir alternatifi elbette değil.
Kadın da birey olarak güçlü olacak, o güçlü olursa aile güçlü olacak, aile
güçlü olduğunda da toplum o gücü kendinde bulacak; bu, hepsi birbirini
tetikleyen gerçekler ve bununla ilgili yapılan çalışmalar da
özellikle istihdam konusunda
Bakın, 2008 yılında
çıkartılan Başbakanlık genelgesiyle kadın
çalışma oranı, hem iş gücüne katılım hem istihdam
artışı çok değerli oranlara ulaştı. Başladığından
çok daha iyi ama daha iyi olabilmesi, Avrupa standartlarına
ulaşabilmesi adına da verilen emeği görmemezlik
yapamazsınız, yapmamalısınız.
Dolayısıyla, şu ana kadar
yapılan bütün konuşmalarda Türkiye Cumhuriyeti
kadınını anlattığımızı, burada çizilen
tablolarda politik söylemlerden öte, gelinen noktayı doğru verilerle
tespit itibarıyla aktarmanın değerli olduğunu ifade
ediyorum. Kadına şiddeti en son konuşacak
kadınlarımızın da yine şiddete sessiz kalanlar
olduğunun, terörizme, terörist şiddetine sessiz kalanlar
olduğunun da altını dikkatle çiziyorum.
170 sıra sayılı İş
Kanununu görüşmeye başladık. Türkiye İş Kurumu
Kanununun görüşmelerinin birinci bölümünü bitirmiştik biliyorsunuz.
Dolayısıyla, madde üzerinde görüşme ve kanunun da
görüşülebilmesi adına bugünkü gündemin bu şekliyle
öngörüldüğünü ifade ediyor, değerli heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, konuşan sayın hatip kendisinden önce konuşan
konuşmacımızın konuşmasına yönelik olarak
ağır sataşmada bulundu. Konuşmacımızın
konuşmasına kelime oyunu yapmak, güven vermemek ve doğru
veri sunmamak üzerinden sataşmada bulundu.
BAŞKAN - Kim konuşacak Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Gamze
İlgezdi.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Akkuş
İlgezdi.
Süreniz iki dakikadır.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) -
Değerli vekiller, sataşmadan dolayı söz aldım.
Öncelikle, kadın vekil
arkadaşlarımın burada bulunması sizin eseriniz değil
cumhuriyetin kazanımıdır kadınlar için, bunu belirtmek
istiyorum.
İkincisi: Ben kadın sorununa partilerüstü
bir sorun olarak bakıyorum.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Biz de öyle
bakıyoruz.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) -
Partilerüstü sorun olarak baktığım için de bu önergeye herkesin
destek vermesi gerektiğine inanıyorum çünkü kadın olmak hangi
partili olduğundan daha önemli bir sorun bizim ülkemizde.
Biraz önce laf oyunu yaptığımı
belirtti sayın vekil arkadaşım ancak benim burada verdiğim veriler,
söylediğim sözler, mesela Bir kereden bir şey olmaz., O saatte ne
işi vardı?, Kadın gülmez, kadın konuşmaz. denilen
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) -
Saptırmayalım lütfen.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) -
bütün bu sözler sizin
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Sayın
Bakan Bir kereden bir şey olmaz. demedi. Yanlış söylüyorsunuz.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) -
içinizde bulunan arkadaşların sarf ettiği sözler ya da
bakanlarınızın ilettiği sözler.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Size
yakışmıyor.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Bu
noktada, son on iki yıllık, on üç yıllık tabloya da
baktığımızda, son on iki yılda kadına
şiddetin yüzde 1400 arttığını görüyoruz biz; bunu
nasıl açıklayacağız? Bunun hesabını kim verecek?
Ben, o zaman, buradan soruyorum herkese.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Sizin Genel
Başkanınızın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına
söylediği söz
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyin efendim.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Dolayısıyla,
bence kadının bu ülkede özgürleşmesi sadece belli bir tarafa ait
kadının hakları anlamına gelmemeli, tüm Türkiyedeki
kadınların hakları anlamına gelmeli diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Akkuş İlgezdi.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatip konuşmasında bizim vermiş
olduğumuz önergede
BAŞKAN Hatip derken, hangi hatip?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) AKP
adına konuşan hatip bizim vermiş olduğumuz önergede bilgilendirmelerin
doğru olmadığına, yanlış
bilgilendirdiğimize, Komisyonda ise bizim şiddet
uyguladığımıza, bizim bu şiddeti neden ifade
etmediğimize dair sataşmalarda bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel, kim
konuşacak?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Dirayet
Taşdemir konuşacak.
BAŞKAN Sayın Taşdemir, buyurunuz.
(HDP sıralarından alkışları)
3.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Açıkçası, AKPnin bence siyasetteki en büyük başarısı
manipülasyondur. Yani, siz kendilerine rakamlarla mevcut tabloyu ifade
edersiniz ama onlar çıkar burada süslü, ambalajlı kavramlarla
aslında gerçekliği altüst ederek farklı bir hikâye çizerler,
farklı bir hikâye anlatırlar.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) AK
PARTİ iktidarını halkımız takdir ediyor.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla)
Bakın, ben de, burada benden sonra söz alan kadın vekiller de
açıkçası Türkiyede yaşanan şiddet tablosunu açık ve
net bir şekilde size ifade ettik. Biz bunları ifade ederken kendimiz
bunları üretmedik, bunları biz yaratmadık. Biz, mevcut
araştırmalarda, kadın örgütlerinin tespitlerinde ve birebir
sahada gözlemlediğimiz, yaşadığımız şeyleri
size ifade etmek istiyoruz. Siz bu gerçekliği görmek istemiyorsunuz,
farklı bir tablo görmek istiyorsunuz, gerçekliği manipüle ederek
kendi işinize geldiği gibi, kendi politikalarınız
doğrultusunda yeniden gerçekliği üretmek istiyorsunuz ama hakikat
maalesef böyle değil. Dolayısıyla da bize burada sizin ifade
ettikleriniz bir gerçeği ifade etmiyor.
Bu Mecliste bir erkek vekil kadın vekile Ben
seni döverim. dedi. Bizim sizden beklentimiz
Bırakın artık
sokağı, bırakın iş alanlarını,
bırakın farklı kurumları, bu Mecliste bir erkek vekil bir
kadın vekile bu kavramı kullandı. Bizim, kadın vekiller
olarak, sizden beklentimiz öncelikle buna karşı bir söz söylemeniz.
Onun dışında, kadın
kurumlarının, kadın mücadelesinin getirdiği bazı
kazanımlar var. Bu kazanımlar hiç kimsenin kazanımı
değildir. Kadınlar bu uğurda cezaevlerinde yattılar,
kadınlar bu uğurda bedeller ödediler, kadınlar bu uğurda
her gün sokakta, meydanda, alanda öldürülüyor, şiddet görüyor.
Dolayısıyla, bu kadın mücadelesinin kazanımlarını
sizler de kendinize mal etmeyin. Bunun mücadelesini verenlere hakkını
devretmemiz gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla, bizler kadına yönelik şiddette sizin
yaptığınızı, sizin uygulamalarınızı
komisyonlarda da, araştırmalarda da, Mecliste de görüyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı, AK PARTİnin manipülasyon yaptığından bahsetmiştir.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ağrı
Milletvekili Dirayet Taşdemirin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önce sataşma
dolayısıyla söz alıp kürsüye gelen CHPli sayın
milletvekili de konuşurken Kadınların kazanımları
sizin değil, cumhuriyetin. dedi. Doğrusu, AK PARTİ cumhuriyetin
hangi tarafına düşüyor ben anlamadım. Cumhuriyet hepimizin
değil mi efendim, hep beraber biz bu cumhuriyeti kurup hep beraber
yükseltmedik mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer, affedersiniz
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Burada vekil olma hakkını siz vermediniz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Bostancı, cumhuriyette laiklik de var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
yüzde 50 oy
almış bir siyasi heyeti cumhuriyetin dışında
bırakırsanız cumhuriyete büyük kötülük edersiniz. Cumhuriyet
kucaklayıcı olmalı; bu, bir.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) İsmail Kahraman
bıraktı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İkincisi:
Kadına şiddet dediğimiz hadise esasen genel olarak şiddete
ilişkin meselenin bir parçasıdır. Eğer insanlar problemleri
çözme yöntemi olarak akıl, muhakeme, hukuk, meşruiyet, bu tür
yollardan saparlar ve hemen akıllarına şiddet gelirse
kadını da, erkeği de şiddetin hedefi hâline gelir. Bu bir
az gelişmişlik meselesidir ve esasen literatürden haberdar olanlar
bilirler ki insanın en karanlık yanlarından biri şiddettir.
Ve kim şiddete karşı mücadele edecekse siyasal bir angajmanla
Siz yaptınız, onlar yaptı, bunlar yaptı. gibi politik
spekülasyonla şiddete karşı mücadele etmez, etse etse
şiddet adı altında siyasal bir husumet güder.
Dolayısıyla, derdimiz eğer kadına karşı
şiddetle mücadele etmek ve genel olarak şiddete karşı
mücadele etmekse bunun bağlamı siyasi spekülasyonlardan daha
değerlidir arkadaşlar. Bu konuda söyleyecek sözü olanlar gelip
söylemeli elbette.
Öte yandan, AK PARTİnin bu işlere
yaptığı en büyük katkı on dört yıl içinde Türkiyenin
yaşadığı modernleşmedir. Modernleşme
insanları daha medeni kılar, problemleri çözmede de şiddetin
yerine aklı koyar; biz bu katkıyı yaptık.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Kerestecioğlu Demirin
60ıncı maddeye göre söz talebi olduğunu görüyorum.
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Kerestecioğlu Demir.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Devrimci
İşçi Sendikaları Başkanı Kani Bekonun Meclise
alınmak istenmediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, az önce Devrimci İşçi
Sendikaları Başkanı Sayın Kani Beko, talimat olduğu
gerekçesiyle içeriye alınmak istenmedi ve bu talimatın da yine
kendisi eski bir Sendika Başkanı olan Salim Uslu tarafından
verildiği ifade edilmiş kendisine. Sonunda Kani Beko içeri girdi
fakat kulislerde defalarca, sürekli, kulislerde misafirlerin olmaması
gerektiğine ilişkin daha önce duymadığımız
anonslar yapılıyor.
Burada bizler temsilciyiz, bizler bu Meclisin sahibi
değiliz, sözcüyüz ve burada kalkıp da binlerce işçiyi
ilgilendiren bir yasa görüşülecekken tabii ki Devrimci İşçi
Sendikaları Başkanı da, yöneticileri de burada olmak isteyeceklerdir,
bizler de onları ağırlayacağız. Bu nedenle, onlara
karşı gerçekleştirilen bu tutumun kesinlikle kabul edilemez
olduğunu ifade etmek ve bu konuda Meclisi bilgilendirmek için söz
almıştım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu
Demir.
Tüm ziyaretçilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisine
girmek en doğal haklarıdır, bunun asla engellenmemesi gerekir.
Konuyu bilmiyorum, ben sizden duydum şu anda.
SALİM USLU (Çorum) Öyle bir şey yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Bostancı konuşmasında, bizi
siyasi spekülasyon yapmakla suçladı yani bunun için söz hakkı talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
Siyasi manipülasyon, siyasi spekülasyon, hepsi bir
sataşma oldu bugün.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bostancı bunları iyi bilir
aslında, siyasi spekülasyonu kimlerin yaptığı çok iyi
biliyor.
On üç yıllık iktidar döneminden bahsetti
Sayın Bostancı. Türkiye'nin gerçeği, gerçekliği ortada. On
üç yılda kaç kadın katledildi, kaç kadın cezaevinde, kaç
kadın şu ana kadar
Bütün Türkiye açısından da
değerlendirdiğimizde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Türkiyeyi mahkûm ettiği durum gözler önünde. Bu da yetmezmiş gibi
Sayın Bostancı siyasi argüman olarak ifade etti, ben de
Kadına
yönelik şiddetin Türkiye genelindeki uygulamalarında Sayın
Cumhurbaşkanı ve Davutoğlunun söylemleri ortada. Kadını
bir meta olarak görmeye çalışan, eve kapatan, kadına yönelik
şiddeti meşrulaştıran uygulamaları AKP Hükûmeti
döneminde çok yaşadık. Kadının sadece çocuk
doğurmasını sağlayan
Bunların hepsi aslında
şiddettir. Biz şiddeti anlatırken sadece fiziksel değil,
aynı zamanda sözel, cinsel, psikolojik şiddeti de aktarmamız
gerekiyor.
Sayın Bostancı, o gece burada
değildiniz. Sizin erkek milletvekilleri kadın milletvekillerine
nasıl şiddet uyguladı, bütün Türkiye toplumu bunu gördü.
İşte Meclis Türkiye toplumuna bir örnektir. Sizin bulunduğunuz
bu süre içerisinde, on üç yıllık iktidarınız sonucunda
Mecliste bile şiddeti gerçekleştirip kadına yönelik şiddeti
hem komisyonda hem de Parlamentoda meşrulaştırmış
oldunuz. Bunu biz AKP Hükûmeti ve iktidarı döneminde gördük. Kadına
yönelik şiddeti daha geçen hafta bu Meclis bizzat uyguladı ve
buradaki kadınlar yaşadı. Biz kadınlar olarak
kazandığımız haklar varsa kadın özgürlük mücadelesinin
ve örgütlü gücünün kazanımlarıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kadınlarla ilgili kadınlar cevap verse bari.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, öncelikle kadını kafesin arkasına kapatmak,
kadını evde sadece çocuk doğuran bir varlık olarak görmek
anlayışı AK PARTİnin anlayışı
değildir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Evet,
siz söylediniz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bunu
reddederim. Bunu Türkiye'nin yaşadığı on dört
yıllık tarihî tecrübe reddeder, bırakın benim reddetmemi.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Şiddet yüzde 1.400 arttı!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
O zaman kadınlar konuşsun, kadınlar cevap versin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Öte taraftan,
Mecliste o gün yaşanan, bizim de üzüntüyle
karşıladığımız, asla tasvip etmediğimiz bu
olay dolayısıyla Çağlar Hanımın sanıyorum
atladığı bir husus var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne
yaptınız o arkadaşlarınız hakkında?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada arbede
yaşanırken...
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Başbakanınız Destan yazdınız. dedi ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bostancıyı dinleyelim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) ...aynı
zamanda araya giren AK PARTİli vekillerden de bahsetmesi gerekirdi, onu
da ben bahsetmiş olayım.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, ben de tutanaklara geçsin diye söyleyeceğim: Biz gördük,
bütün Türkiye gördü o günkü şiddet sarmalının Meclise ne kadar
yansıdığını, komisyonlardaki şiddet
sarmalının nasıl olduğunu. Kadın vekilimize Seni
döverim. diyen anlayışı ve zihniyeti on dört yıllık
iktidarın getirmiş olduğu sonuç olarak ifade ediyoruz. Mecliste
de yine aynı şekilde 100 kişinin 7 kişiye
saldırması ve içinde sadece 5inin kadın olduğu bir gruba
saldırının herkes tarafından bilindiğini ve Türkiye
kamuoyu tarafından da bilindiğini bir kez daha söylemek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel, tutanaklara geçmiştir.
SALİM USLU (Çorum) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Uslu, buyurunuz.
SALİM USLU (Çorum) Efendim, az önce
Sayın Kerestecioğlu ismimi kullanarak bir beyanda bulundu, bu
hilafıhakikat bir beyandır. Sayın Kani Beko şu anda
Meclistedir.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açabilirim Sayın
Uslu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Onu söyledim zaten, Mecliste olduğunu; biz gittik,
aldık.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Onu söyledik zaten.
BAŞKAN Bir saniye, açıyorum.
Buyurunuz Sayın Uslu.
22.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SALİM USLU (Çorum) Sayın
Başkanım, az önce Sayın Kerestecioğlu ismimi anarak bir
beyanda bulundu, bu beyan hilafıhakikattir. Sayın Kani Bekonun
elimde tweeti var Selamınızı aldım, saygılarımı
sunuyorum, şu anda Meclisteyim, görevimin başındayım.
demiştir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Biz gidip
aldık Sayın Başkanım.
SALİM USLU (Çorum) Dolayısıyla,
Meclise alınmadığı gibi bir iddia doğru değildir.
Sayın Kani Beko gelmiştir. Kim adına geldiğini bilmiyorum,
sadece orada haberim oldu ve Derhâl alın. diye talimat verdim, yoksa
Genel Kurula girememesi ya da Meclise girememesi diye bir şey söz konusu
değil. Herkes Meclise nasıl girebiliyorsa aynı koşullarda
Sayın Kani Beko da, bütün sivil toplum örgütleri başkanları da
girebilmektedir. Alınmadığı doğru değil.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Anonslar,
anonslar, hiç duymadığımız anonslar...
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu,
tutanaklara geçmiştir.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, bir açıklamaya ihtiyaç var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, hilafıhakikattir denilen
şeyi açıklama ihtiyacındayım çünkü böyle bir şey yok
yani hilafıhakikat değil. Kapıya giderek kendisini Musa Çamla
birlikte içeriye aldık ve oradaki görevli de sizin talimat verdiğinizi
söyledi. İçeride şu anda olduğunu söyledim zaten,
dışarıda demedim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu Demir,
sizin açıklamalarınız da tutanaklara geçmiştir.
Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, kadına yönelik şiddetin aile içindeki yansımalarının
araştırılması, ev içi şiddetin engellenmesine yönelik
mevcut düzenlemelerin kapsamlı bir şekilde incelenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/52) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum
III.-
YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır, bu
nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın
Yıldırım, Sayın Yiğitalp, Sayın Aydoğan,
Sayın Leyla Birlik, Sayın Burcu Çelik Özkan, Sayın Öcalan,
Sayın Irgat, Sayın Gaydalı, Sayın Müslüm Doğan,
Sayın Erol Dora, Sayın Saadet Becerekli, Sayın
Yıldırım, Sayın Ayşe Acar Başaran, Sayın
Özgökçe Ertan, Sayın Aslan, Sayın Zeydan, Sayın Kaya.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, kadına yönelik şiddetin aile içindeki
yansımalarının araştırılması, ev içi
şiddetin engellenmesine yönelik mevcut düzenlemelerin kapsamlı bir
şekilde incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/52) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Mayıs 2016 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Isparta Milletvekili İrfan Bakır ve
arkadaşları tarafından, elmacılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Mayıs 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/5/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/5/2016 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili İrfan Bakır ve
arkadaşlarınca elmacılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesinin (463 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
5/5/2016 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde İrfan Bakır, Isparta Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bakır. (CHP
sıralarından alkışlar)
İRFAN BAKIR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ülkemizde ve özellikle Isparta ilimizde
elmacılığın ve üreticilerimizin
karşılaşmış oldukları sorunların
araştırılması ve çözümlerinin bulunması için
vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle ilgili söz
almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri
izleyen değerleri vatandaşlarımızı ve
milletvekillerimi saygılarımla selamlarım.
Dünyada yıllık 50 milyon ton
civarında elma üretilmektedir. Türkiyenin bu üretimdeki payı
yıllık 3 milyon tondur yani en çok elma üreten 3üncü ülke
Türkiyedir. Isparta ise 650 bin ton elma üretimiyle ülkemizdeki üretimin yüzde
25ini karşılamakta, iller sıralamasında ise ilk
sırada yer almaktadır.
Eğirdir Gölünün muhteşem nemli
havası dünyanın en kaliteli ve en kırmızı
elmalarının Ispartada yetiştirilmesine imkân
tanımıştır ancak Ispartada elmacılığa ne
yazık ki gereken önem verilmemiş, sahipsiz
bırakılmış, teknolojik gelişmelerin gerisinde
kalındığı için elma üretimindeki sıkıntılar
artmıştır.
Elmada Türkiyenin başkenti olan Ispartada 226
bin hektar arazide üretim yapılmaktadır ancak üretilen elmaların
pazarlamasında çeşitli sıkıntılar yaşanmakta,
özellikle ihracat konusunda geri kalınmaktadır. Sadece Ispartada
değil, ülke genelinde elmacılığın en önemli
sorunlarından biri yurt dışı pazarlarının
bulunamamasıdır. Bu sebeple, dünya elma üretiminde 3üncü sırada
yer alan Türkiye, konu ihracat olunca ancak 23üncü sırayı
alabilmekte ve toplam ihracattaki payı ise binde 4 olmaktadır.
Zengin elma potansiyelimize rağmen elma
ihracatımız sekteye uğramış, Isparta elma
ihracatı yapamaz hâle gelmiştir. Üretilen elmanın dış
pazarlara ihracatı konusunda bölgesel stratejilerin geliştirilmesi
gerekmektedir. Ticaret borsası, tüm meyve birlikleri, ticaret ve sanayi
odası, üniversite, valilik, belediye, il özel idaresi, bölgedeki sivil
toplum kuruluşları ve elmayla doğrudan ya da dolaylı
ilgilenen tarafların katılımıyla toplantılar
yapılmalı, elmada bölgesel bir vizyon
oluşturulmalıdır, stratejik amaç ve hedefler belirlenmelidir.
Bölgede üreticilerin ihracat yapamamasının
nedenlerinden biri ihracat dokümantasyonunun çok maliyetli olması,
diğeri de ihracata yönelik finansman temininde güçlük
yaşanmasıdır; elma üreticilerinin ihracata yönelik hangi
yöntemlerle finansman sağlayabileceklerine dair bilgilendirmelerin
yapılmamasıdır. Bunun için, ihracat dokümantasyon maliyetlerini
minimize edecek çözümler bulunmalı, üreticilerimiz finansman konusunda
bilgilendirilmelidir. Üreticilerimizin yurt dışı piyasalarla
bağlantı kurabilmesi ve piyasanın takibini yapabilmesi için elma
üreticileri birliği ve ticaret borsası nezdinde bir birim
kurulması gerekir.
Değerli milletvekilleri, elmanın
satışında yaşanan bu sıkıntıların
başında diğer ülkelerle yaşanan siyasi krizler gelmektedir.
Örneğin, Rusya her yıl 1 milyon 200 bin ton elma ithal etmektedir. Bu
ithalatı ise Moldova, Polonya, Sırbistan ve Çinden yapmaktadır.
Bunun sebebi, politik ilişkilerin yanında elmayı daha ucuza mal
etmesidir.
Bir diğer konu, ihraç edilecek elmalarda ilaç
kalıntısının bulunmasıdır. Ispartalı
üreticiler elma iç kurdu ve karaleke hastalıklarına karşı
üretim döneminde ortalama 25 defa ilaç kullanmak zorunda kalmaktadır.
Fransada bu hastalıklara karşı ilaç kullanılmamakta, bunun
yerine feromon ve tuzaklarla mücadele edilmektedir. Bu konularda ziraat
fakültelerimiz gerekli bilgi ve birikime sahiptir.
Isparta ilimizin yurt içinde iki ana pazarı
vardır. Biri İstanbul, diğeri ise doğu ve güneydoğu
illerimizdir. Ancak, burada yaşanan terör olayları hepimizi olumsuz
etkilediği gibi üreticiyi ve çiftçimizi de etkilemiştir. Üreticiler
ve tüccarlar bu bölgelere ürünlerini götürememektedir. İstanbul
pazarında ise piyasalarda belirsizlik,
vatandaşlarımızın alım gücünün düşmesi, elma ve
diğer meyvelerin tüketimini azaltmaktadır.
Diğer bir sorun da don olayıdır.
Ülkemizde elma üreticileri iki ya da üç yılda bir don olayıyla
karşılaşmaktadır. Bu da verimi, ürün kalitesini
düşürmektedir. Bunun için üreticilerimiz don olayı
karşısında bilinçlendirilmeli, önlemler hakkında çözüm
önerileri sunulmalı ve erken uyarı sistemleri
yaygınlaştırılmalıdır. Geçen yıl nisan
ayında yaşanan don olayı nedeniyle elma rekoltesi yarı
yarıya düşmüş olmasına rağmen, depolardaki
elmaların büyük bir kısmı yok pahasına meyve suyuna
verilmiş, diğer kısmı da, şu anda yüzde 25i de
satılamamıştır. Elde kalan bu elmaların
satışının sağlanabilmesi için kamu kurumlarına
devlet eliyle alım yapılması üreticilerimizi biraz daha
rahatlatacaktır.
Ayrıca, sınıflandırma ve
paketleme tesislerinin yetersizliği nedeniyle elmalar geleneksel
yöntemlerle tasnif edilmektedir. Bunu ortadan kaldırmak için tasnif,
etiket ve ambalajlamaya ilişkin yeni tesisler kurulmalıdır.
Üretilen elmaların uygun ortamda depolanabilmesi için de üretim
miktarına yetecek kapasitede kontrol atmosferli ve dinamik kontrol
atmosferli depoların yapılması gereklidir. Bu nedenle,
elmanın paketlenmesi ve depolanması konularında özel
yatırımcıların cezbedilmesine ihtiyaç vardır. Bu
konuda ilgili kamu kurumlarının desteğini beklemekteyiz.
Elma üretimindeki bir diğer sorun ise ilaç,
mazot, gübre, elektrik, soğuk hava depoları ve benzeri girdi maliyetlerinin
yüksek oluşudur. Üreticilerimizin bu maliyetleri karşılamak için
bankalardan çekmiş oldukları kredi borçlarını öderken
karşı karşıya kaldıkları maliyet ve elde
ettikleri gelir arasında bugün büyük bir uçurum vardır.
Çiftçilerimizin durumu günden güne zora girmekte;
girdi maliyetlerinin yüksekliği, zamlar, elmayı değerinde
satamamanın yanı sıra, küresel ısınma sebebiyle
yaşanan iklim değişikliklerinin getirdiği
sıkıntılar ve bu sorunlarla baş etmek durumda
kalmaktadırlar. Elmacılık sübvanse edilmeli, üreticilerimize
zamanında ve doğru teşvikler verilmelidir. Bunun yanında,
elmada bir üst birliğin kurulması, üreticilerin sadece üretime
yoğunlaşması gereklidir. Yani, elmanın paketlenmesi,
pazarlanması gibi konularla elma üreticileri birliği ilgilenmeli,
üreticilerimiz sattığı ürünün parasını alıp
alamayacağından endişe etmemelidir.
Üreticiler üretim aşamasında hem aile
iş gücünü kullanmakta hem de dışarıdan gelen işçileri
zaman zaman çalıştırmaktadırlar. Elma, ayrıca,
depolama, pazarlama, ambalajlama ve işleme aşamalarında da
iş gücü isteyen bir meyvedir. Elma üretimi için gerekli iş gücü
isteğinin hesaplanmasında meyve veren ağaçlar için 0,75 iş
günü, meyve vermeyenler için ise 0,25 iş günü ihtiyacı vardır.
Emeğin yoğun kullanıldığı elma
yetiştiriciliğinde emeğin haklarının da
korunması, sağlık ve iş güvenliği tedbirlerinin
alınması gereklidir. Mevcut çalışma ve sosyal güvenlik
mevzuatında çalışanların korunması için yeterli
düzenleme yoktur. Tarım bir bütün olarak ele alınmalı,
tarımda çalışanlar için devletin doğrudan sisteme
katkı koyduğu primsiz bir model getirilmelidir; örneğin,
İspanya ve Portekiz bu tarz bir modele geçmiş, bu anlamda önemli bir
yol katetmiştir.
Değerli milletvekilleri,
elmacılığın yanı sıra ülkemizdeki
tarımın sorunlarına da değinmek istiyorum. Öncelikle
tarım arazilerinin bölünmüş ve dağınık yapıda
olması verimliliği azaltıp maliyetleri yükseltmektedir. Bu
nedenle toplulaştırma çalışmaları artırılmalı,
kooperatifleşme veya yasal düzenlemelerle birleştirme
yapılmalıdır. Organize tarım bölgeleri
oluşturulmalı, üreticilerimiz bilinçli sulama ve gübreleme
yapmalı, kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, verim ve kalitenin
arttırılması için toprak ve yaprak analizleri
yapılmalıdır. Meyvecilikte tasnif makineleri
kullanılmalı, budama işlemleri bilinçli olarak
yapılmalı; bunun için eğitim ve sertifika programları
teşvik edilmeli ve hatta budama atıklarından ısı ve
elektrik formunda enerji elde etmek için bileşik ısı ve
güneş sistemine dayalı biyolojik tesisler kurulmalı ve
tarım yapılacak arazilerde toprak etütleri ivedilikle
yapılmalıdır.
Tarımda önemli bir diğer konu da
kooperatifçiliktir. Kooperatiflerimizi geliştirmek için kooperatiflerin
finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
kooperatifler bankası kurulmalı, yapılacak devlet desteklemeleri
ihtiyaç duyanlara ve kırsaldakilere öncelik verilerek yapılmalı,
ürünlerin pazarlanmasına devlet destek vermeli ve üretime dayalı
tarımsal destekler mutlaka arttırılmalı ve destekler
zamanında ödenmelidir. Denetimler devletçe eleman ve finansman
sağlanarak merkez birliklerince yapılmalıdır. Her türlü
ülke tarımını etkileyecek dış alım veya
dışa yönelik pazarlamalarda merkez birlikleriyle bir istişare
sağlanmalı, üretici ve yetiştirici birlikleri tek çatı
altına alınmalı, ziraat odalarından yararlanılmalıdır.
Bunlar dikkate alındığında verimlilik sağlanacak,
üreticilerimiz emeğinin hakkını,
karşılığını alacaklardır.
Sayın milletvekilleri, mevcut üretimden
emeğin karşılığı olan geliri elde edememekteyiz.
Tüm bu sorunların giderilebilinmesi için örnek bahçeler kurulup üreticiler
eğitilmeli, bilinçlendirilmeli; ziraat odalarından ve ziraat
mühendislerinden daha fazla yararlanılmalı, üretici birlikleri
kurulmalı, entegre mücadele yaygınlaştırılmalı;
yanlış ve aşırı ilaçlamanın önüne geçilmelidir.
Elma çeşitlerine göre üretim bölgeleri oluşturulmalı,
sigortalamayla ilgili sorunlar ortadan kaldırılmalı, depolama
maliyetleri azaltılmalı, elma ihracatı için teşvik primleri
verilmeli ve gerekli görülen yerlerde üretici birlikleri
kurulmalıdır.
Amerika ve Avrupanın, özellikle de İtalya
ve Fransanın ürettiği Fuji, Gala, Red türlerinin hem görünüm hem tat
hem de mevsim olarak tüketici tarafından tercih edilmesi Avrupaya olan
ihracatımızı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle,
demode olmuş çeşitler yerine elmada katma değeri arttıracak
tesislerin ve pazara uygun yeni çeşitlerin yetiştirilmesi gereklidir.
Sözlerimin sonuna gelirken elmacılıkta
üretim rekoltesiyle ilk sıralarda yer alan ülkemizin daha verimli ve
kaliteli üretim yapabilmesi ve ürettiğini iç ve dış pazarda
satabilmesi için sadece Ispartada değil, Karaman, Niğde, Antalya,
Konya, Kayseri, Amasya, Çanakkale ve daha birçok ilimizde üreticilerimizin
karşılaştığı sorunların
araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve
beklentilerinin karşılanması için bir Meclis
araştırması açılmasını istiyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Yılmaz Tezcan, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tezcan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhine
söz almış bulunmaktayım. Siz değerli milletvekili
arkadaşlarımı, Mersinimizi ve ülkemizin değerli
insanlarını saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce 5 Mayıs Dünya
Ebeler Gününü ben de bir akademisyen hekim olarak kutlamak istiyorum. Pazar
günü kutlayacağımız 8 Mayıs Anneler Gününü, ayrıca
4-10 Mayıs tarihleri arasında kutlanmakta olan İş
Sağlığı ve Güvenliği Haftasını kutluyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
öncelikle bir doktor olarak elmanın faydalarından bahsetmek
istiyorum. Kansere karşı koruma: Amerikan Kanser
Araştırmaları Enstitüsünün verilerine göre elma yüksek besin
lifli içeriğiyle kolon kanserine, C vitamini içeriğiyle gırtlak
yani larenks kanserine, antioksidan içeriğiyle de mide ve akciğer
kanserlerine karşı koruma sağlamaktadır. E ve C vitamini
içermesi ve antioksidanlar bakımından zengin olması nedeniyle de
katarakta karşı gerçekten çok ciddi koruma sağlamaktadır.
Kan şekerini dengeler. Elmanın pıhtı veya plak
oluşumuna bağlı damar tıkanıklığı,
damar sertleşmesi, hipertansiyon, oksidatif strese bağlı damar
tahribatı gibi kalp ve damar hastalıkları riskini
azalttığı uzun zamandır bilinmektedir. Elmada bol miktarda
bulunan besin lifi bağışıklık sistemimizi
güçlendirmektedir. Besin lifi aynı zamanda kabızlığa
karşı koruma sağlamakla birlikte gerçekten kalın
bağırsak kanserlerine karşı da çok önemli bir faydası
vardır, koruma sağlamaktadır. Antioksidanlar, A, E ve C vitamini
içeren elma yaşlanmanın cilt üzerindeki etkilerini geciktirmektedir.
B kompleks vitaminleri olan riboflavin, tiamin ve vitamin B6 sinir sistemini
korur ve kırmızı kan hücrelerinin üretimini artırır. Bu
nedenlerden dolayı bütün Türk milletine elmanın çok iyi bir
şekilde tüketilmesini tavsiye ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Elma baş
ağrısını alır hocam.
YILMAZ TEZCAN (Devamla) - Değerli milletvekili
arkadaşlarım, AK PARTİ hükûmetleri olarak her zaman
tarımı teşvik ettik; çiftçimizin, üreticimizin yanında
olduk. Bununla ilgili, ülkemizde yaptığımız bazı
çalışmaları müsaade ederseniz sizlerle paylaşmak istiyorum.
2002 yılında 1,8 milyar Türk lirası
olan tarımsal destek 2014 yılında 9,1 milyar Türk lirasına
çıkmıştır. Son on üç yılda çiftçilerimize verilen
nakit hibe desteği miktarı 5,5 kat artmıştır.
2013-2014 yıllarında 70 milyar Türk lirası nakit hibe
tarımsal desteği verdik.
Tarımsal ekonomik büyüklüğü
açısından 2002de Avrupada 4üncü sıradayken 2008den bugüne
Avrupanın 1inci büyük tarımsal ekonomisi hâline geldik.
Tarımda AR-GE çalışmaları
kapsamında, 2003-2014 döneminde, AR-GE için toplam 1,3 milyar Türk
lirası kaynak sağladık.
Dünyanın 3üncü büyük Tohum Gen
Bankasını kurduk.
Son teknolojiye sahip 13 adet ileri
araştırma, teknoloji ve eğitim merkezi açtık.
Milletvekili olduğum, Akdenizin incisi
Mersinimizin çok bereketli topraklarında gerçekten çok önemli, çok zengin
tarımsal ürünler üretilmektedir. Mersinde şu ürünlerin üretildiğini
sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum: Özellikle Tarsusumuzda, armut,
elma, greyfurt, erik, kayısı, limon, mandalina, portakal, nar,
zeytin, üzüm üretimi; Mersin merkezinde armut, badem, ceviz, elma, erik,
greyfurt, incir, kayısı, limon ve mandalina üretimi ön plandayken
Erdemlimizde ceviz, elma, erik, limon, mandalina, portakal, nar, muz,
şeftali, kiraz, yenidünya ve üzüm, Silifkemizde badem, ceviz, çilek,
elma, kayısı, erik, limon, mandalina, portakal, üzüm, zeytin, nar
gibi çok önemli tarımsal ürünler üretilmekte; ayrıca Mutta,
kayısı, zeytin, üzüm, elma, Antep fıstığı, erik
ve özellikle incir üretimi ön plandadır. Günnara
baktığımızda, Antep fıstığı, badem, ceviz,
elma, kayısı, kiraz ve üzüm; Aydıncık ilçemize
baktığımızda, ceviz, badem, elma, erik, muz, nar, üzüm,
yenidünya, zeytin, yer fıstığı ve turunçgiller;
Bozyazıda badem, armut, ceviz, çilek, elma, limon ve muz üretiliyor. Son
olarak da Anamurumuzda, özellikle muzun şehri olan Anamurumuzda armut,
avokado, badem, ceviz, çilek, portakal, limon, pamuk, yer
fıstığı gibi çok önemli tarımsal ürünler
üretilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Mersinimizde
tarım alanında yapılan çalışmalardan
bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarıma
verilen desteklerde AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekten rekor bir
artış sağlanmıştır. Mersinde çiftçilerimize
toplam 60,1 milyon Türk lirası mazot desteği verdik. 55,2 milyon Türk
lirası gübre desteği, 2,2 milyon Türk lirası toprak analizi desteği
ödedik. Gübre ve mazot fiyatlarındaki artıştan üreticimizin
olumsuz etkilenmesini önledik.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
2002 yılında Mersine verilen prim desteği 979 bin Türk
lirası iken 2014 yılında bu miktarı 26,6 milyon Türk
lirasına yükselttik. Mersinde 2005-2015 döneminde sertifikalı
tohumluk ve sertifikalı fide, fidan kullanan üreticilerimize toplam 23,8
milyon Türk lirası destek ödemesi yaptık.
TAR-GEL Projesiyle üretimin her
aşamasında çiftçilerimizin yanında olacak, Türkiye'de 10 bin,
Mersinimizde de 172 tarım danışmanını göreve
başlattık. Mersinde tarımsal kalkınma kooperatiflerine
verdiğimiz kredi desteğini on üç yılda 9 kat artırdık.
Değerli milletvekilleri, tarım demek su
demek. Su, insan vücudunun ve insan hayatının vazgeçilmezi.
Dolayısıyla insan vücudunun da yüzde 60tan fazlasını su
teşkil ettiği için, doğadaki çoğu olayın
kaynağı su olduğu için Hükûmetimiz su alanında da çok
önemli yatırımlar yaptı. Ülke genelinde
başlattığımız 1.000 günde 1.000 Gölet Projesinden
Mersin de nasibini almaktadır. Proje kapsamında Mersinde 37 adet gölet
ve sulama alanı inşa ediyoruz. Böylece, suya hasret 83.710 dekar
araziyi suyla buluşturacağız. Bu tesislerin 14 adedini
tamamladık, 16 adedi inşaat, 7 adedi de proje hazırlama
noktasında, projelerimiz devam ediyor. Son on üç yılda
taşkınla alakalı önemli çalışmalar yaptık.
Elmacılık konusuna geri gelecek olursak
Türkiye, 3 milyon 128 bin 450 ton elma üretimiyle dünya sıralamasında
Çin ve Amerika Birleşik Devletlerinden sonra 3üncü sırada yer
almaktadır. En fazla üretim yapılan elma türleri ise Starking,
Golden, Amasya, Granny Smith olarak dikkati çekmektedir.
Bizler AK PARTİ Hükûmeti olarak
elmacılarımızın sorunlarını tabii olarak
biliyoruz, bazı sorunların olduğunun farkındayız.
Bunların çözümü için başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanımız Sayın Faruk Çelik olmak üzere, diğer
bakanlıklarımızla birlikte tüm sorunları acil, orta vadede
ve uzun vadede olmak üzere, çok önemli çözüm planlamaları
yapmaktayız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Depoda elma
var, depoda elma, onu ne yapacağız?
YILMAZ TEZCAN (Devamla) - Sözlerimi tamamlarken
Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergesine
katılmadığımızı nezaketle ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tezcan.
Önerinin lehinde Baki Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Akkaya,
konuşmacıyı davet ettim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu, elmacılığın içinde
bulunduğu sorunların tespiti ve ileriye dönük yol haritası
belirlenebilmesi için verilen araştırma önergesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Başta şehit anaları olmak üzere,
bütün annelerin Anneler Gününü kutluyorum.
Türkiyenin 78 milyon hektar olan toprak
varlığının 26 milyon hektarını tarım
arazileri oluşturmaktadır. Ancak son yıllarda, birçok ilimizde
çarpık kentleşmeden dolayı tarım arazileri bilinçsiz bir
şekilde kullanılmıştır.
Yine, ülke içindeki göçler sebebiyle büyük
şehirlerimizde nüfus artışının getirdiği
plansız ve sağlıksız bir yapılaşma tarım
alanlarının bilinçsiz şekilde kullanılmasına neden
olmuştur. Bütün üreticilerimiz gibi elma üreticilerimiz de zor
durumdadır.
Dünyada elma üretiminde 3üncü sırada olan
Türkiye, maalesef ihracatta 23üncü sırayı alabilmektedir. Isparta
ilimiz, Türkiye elma üretiminin yaklaşık yüzde 25ini tek
başına karşılamaktadır. Ancak, bu yıl depodaki
elmaların yüzde 70i satılamamıştır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sadece 15 bin ton elma, kayda geçsin diye söylüyorum.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Elma
ihracatı istenilen düzeyde değildir. Geçtiğimiz aylarda
yaşanan don afeti nedeniyle sorunlar daha da artmış durumdadır.
Don afetinin zararları acilen karşılanmalıdır.
Hükûmetin, elma ağaçlarının kesilmesini önlemek
açısından ve zor durumdaki elma üreticisine destek olmak
bakımından acilen ihraç imkânlarını destekleyecek önlemleri
alması gerekmektedir. Elma üreticileri, bu noktada, bilhassa ihracata
teşvik uygulamasına etkin şekilde geçilmesini beklemektedir.
Elma üretimi Isparta, Karaman, Niğde, Antalya,
Konya, Mersin ve birçok ilde yapılmaktadır. Rusya, Irak, Suriye ve
bütün komşularımızla yaşanan krizlerden dolayı
malımızı satacak ülke kalmamıştır. İç
piyasada da doğudaki terör ve istikrarsızlıktan dolayı
yeterli tüketim yapılamamaktadır. Kısa vadede ürününü satamayan
çiftçimize devlet destek vermeli, gerekirse bir kısım ürünler
okullardaki öğrencilere bedava dağıtılmalıdır.
İhracat yapan firmalar desteklenmeli, mevcut pazarlar korunmalı,
Rusyayla olan sorun çözülmelidir. Türki Cumhuriyetlerinde yeni pazarlar
bulunmalıdır. Elma ve elma suyu tüketimi teşvik edilmelidir;
ihracat destekleri artırılmalıdır. AR-GE çalışmaları
desteklenmeli, hastalıklara dayanıklı yeni çeşitler
üretilmelidir. Organik ürün yetiştirenler desteklenmelidir. Enerji
ihtiyaçlarının güneş panelleriyle karşılanması
yönünde devlet desteği sağlanmalıdır.
Tarım ülkesi olan Türkiye, tarımsal ürün ithal
etmemeli, kendi üreticisine destek olmalıdır. Her yerde yerli ve
millî olmakla övünen Hükûmetimiz çiftçimize destek vermelidir. Yüce Mecliste
bile çikita muz satıldığını görmekteyiz; hiç olmazsa,
topluma bizler örnek olalım, dünyanın en güzel muzu olan Anamur
muzunu tüketelim. Sayın Meclis Başkanına, idare amirlerimize bu
hassasiyetimizi buradan belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz yakın
zamana kadar tarım ürünleri açısından kendisine yetebilen 7
ülkeden 1i iken son dönemlerde tarımda uygulanan yanlış
politikalardan ve tarım ürünlerinin yurt dışından temin
edilmesi, üreticilerin sattıkları ürünlerin paralarını
altı ay gibi geç bir zaman dilimi içerisinde almaları çiftçilerimizi
âdeta çıkmaza sokmuştur. Ek olarak, yüksek mazot fiyatları ve
gübre fiyatlarını da eklediğimizde çiftçilik ve üretimin
nerelere geldiğini daha açık bir şekilde görebiliriz. 2002
yılında hep örnek veriyorsunuz 2002 yılını- 1 litre
mazot 1 TL; 2014 yılında 4,5 TL olmuştur. Buradan soruyorum:
2002 yılında çiftçinin bankalara olan kredi borcu ne kadardı?
Bunu niye açıklamıyorsunuz? Bugün çiftçinin bankalara olan kredi
borcu ne kadar? Sadece Bursanın Gürsu ilçesindeki çiftçilerin bankaya
kredi borcu 200 trilyon lira. Aynı şekilde, gübre fiyatlarında
da çok büyük artışlar olmuş, 2002 yılında gübrenin
tonu 162 TL iken 2014 yılında 550 TL olmuştur. Tarım
Bakanımızın ve Ticaret Bakanımızın ihracatın
önünü açacak çalışmalarını acilen bekliyoruz.
Tarımsal üretimdeki en önemli
sorunlar girdi fiyatları ve pazarlamadır; akaryakıt, gübre,
ilaç, elektrik ve buna benzer maliyetlerin yüksekliğidir. Çiftçiye mutlaka
ucuz mazot verilmeli, tarımsal üretimlerde kullanılan elektriğin
fiyatı düşürülmelidir. Tarımsal sanayiye önem verilmeli,
soğuk hava depoları, meyve suyu fabrikaları
yapılmalıdır.
Pazarlamadaki bir diğer önemli
sorun da, üreticinin çaresizlikten ürünlerini âdeta
üçkâğıtçılara teslim etmesidir. Çek Yasasındaki
boşluktan dolayı üçkâğıtçılar tarafından
üreticiler her yıl dolandırılmaktadır. Çek Yasası
acilen değiştirilmeli, dolandırıcılara mutlaka hapis
cezası getirilmeli ya da bankaların sorumluluğu
artırılmalıdır; önüne gelene çek koçanı
verilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, bu
mevsimde Mersin gibi tarım şehri olan bir ilimizde bile turfanda
biber 100 kuruş, domates 200 kuruş, fasulye 150 kuruş,
karnabahar 50 kuruş, patlıcan 150 kuruş. Bu kadar düşük
fiyatlara satılan bu ürünlerin fiyatı tüketicilere gelene kadar
katbekat artmaktadır. Meyve fiyatları tedbir alınmazsa, ihracat
yapılmazsa on gün sonra 100 kuruşa düşecektir.
Yine, seçim bölgem olan Mersinde
buğday hasadı başlamak üzeredir ama her yıl olduğu
gibi bu yıl da henüz buğday fiyatı
açıklanmamıştır. Buradan Tarım Bakanımıza
sesleniyorum: Her yıl, üreticinin elindeki buğday tüccara geçtikten
sonra fiyat açıklıyorsunuz. Toprak Mahsulleri Ofisi tüccardan
buğday alıyor. Bu yıl örnek olun, hasat başlamadan
çiftçimizin yüzünü güldürecek bir fiyat açıklayın. Köylerde
yaşayan insan sayısı her yıl azalıyor, küçük çiftçi
bitiyor, işsizlik ordusuna yenileri ekleniyor. Mutlaka tarımsal
planlama yapılmalı, ürün çeşitliliği
artırılmalı, tüketebileceğimiz ve pazarlayabileceğimiz
ürünlerin ekimi desteklenmelidir.
Ben, buradan, gerek tarımsal sulama gerek
soğuk hava depoları yapan, ayrıca köylülerimize tohum ve fidan
desteği veren Mersin Büyükşehir Belediyemize teşekkür ediyorum.
Türkiyedeki yaş sebze ve meyve üretiminde ve ihracatında Türkiye
1incisi olan Mersinin desteklenmesini; narenciye teşviklerinin, Rizede,
İzmirde, Antalyada ödediğiniz ama Mersinde ödemediğiniz
narenciye teşviklerinin bir an önce ödenmesini bekliyorum. Birçok çiftçi
narenciye ağaçlarını kesmektedir.
Ne yazık ki çiftçilerimizin bu yıl
diğer önemli bir sorunu da kuraklıktır. Son yüzyılın
en kurak yılını yaşamaktayız. DSİ Genel
Müdürlüğü ve bölge müdürlükleri su planlamasını yaparak
gerekirse sıkıntılı bölgelerde ikinci ürün ekimini
yasaklamalıdır.
Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizin
alın terine sahip çıkalım. Çiftçilerimiz çok şey istemiyor;
ucuz mazot, ucuz elektrik, ucuz ilaç, ucuz gübre Bize pazar bulun. diyor,
Ürünümüz para etsin. diyor. Bize düşen, doğru politikalar üreterek
insanlarımıza sahip çıkmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, yerimden bir söz talebim var.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bilgiç. Daha
önce Sayın Akkaya bir söz talebinde bulunmuştu.
Buyurunuz Sayın Akkaya.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkanım, AKPli hatip konuşmasında, elma üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili yaptığı konuşmasının
başlangıcında Önümüzdeki hafta İş
Sağlığı İş Güvenliği Haftasını
kutlayacağız. diye sözüne başladı. İş sağlığı
iş güvenliği kutlanacak bir hafta değil Sayın Başkan.
Ben sadece dil sürçmesi olduğu için, düzeltmek için
Kendisi de bir
hekimdir. 17 bin işçinin iş cinayetlerinde öldüğü, kaldı ki
elma üreticilerinin sorunlarını konuşurken Yalvaçta da o trafik
kazasında 17 elma işçisinin öldüğü bir durumda o hafta kutlama
haftası değil bir anma haftasıdır. Onun için söz aldım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkaya. Tutanaklara geçmiştir.
Buyurunuz Sayın Bilgiç.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, 23 Nisan 2015 gecesi Ispartada
çok büyük don felaketi yaşandığına ancak Hükûmetin
Ispartaya 30 milyon lira destek gönderdiğine ilişkin
açıklaması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben iki hususu bu önerge üzerinde belirtmek
istiyorum. Doğrudur, 23 Nisan 2015 gecesi Ispartada çok büyük bir don
felaketi yaşandı. Ama sadece elma değil, gül, badem, kiraz,
ceviz, tamamını vurmuştur. Ama Hükûmetimiz hızlı bir
şekilde hareket etmiş ve 30 milyon lira Ispartaya destek
göndermiştir ve ilk defa Ispartada bu dondan dolayı dekar
başı destek çiftçimize ve köylümüze
dağıtılmıştır.
Buradaki ana, temel sıkıntılardan bir
tanesi TARSİM sigortaları. Tabii, TARSİMle ilgili olarak herkes
sigortayı yaptırmıştır ancak bu olay çiçek
yaşanmadan olduğu için TARSİM kapsamı
dışında kalmıştır.
İkinci bir bilgiyi düzeltmek istiyorum.
İfade edildiği gibi yüzde 60-70 üretimin depolarda olduğu
doğru değildir. 2015 rekoltesi 436 bin tondur. Bundan da şu an
depolarda bekleyen 17-18 bin ton civarında bir elma vardır. Onun
dışındaki elmanın tamamı
satılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgiç.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Isparta Milletvekili İrfan Bakır ve
arkadaşları tarafından, elmacılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Mayıs 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde Mustafa
Açıkgöz, Nevşehir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Açıkgöz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Sayın
Başkan, kıymetli Divan, değerli milletvekilleri ve yüce
Meclisimizin vefakâr çalışanları; sizleri saygı, sevgi ve
muhabbetle selamlıyorum. İnşallah gününüz güzel olsun, bereketli
olsun, hayır olsun.
Öncelikle, terör operasyonlarında
canlarını feda eden aziz şehitlerimize, kahraman güvenlik
güçlerimize Allahtan rahmet diliyorum, fedakâr gazilerimize de şükran ve
minnetlerimi sunuyorum.
Milletimizin kardeşçe, barış
içerisinde yaşamasına göz dikenlerin gözü çıkarılacak, el
uzatanların da elleri kırılmıştır ve
kırılmaya da devam edecektir. Bu millet tarih boyunca hep
ağır imtihanlara tabi tutulmuş ve bütün imtihanları,
Allahın izniyle, birlik ve beraberlik içerisinde bertaraf etmesini de
bilmiştir. Bugünkü mücadelede yedi düvele, içerideki hainlere ve şer
odaklarına karşı Çanakkale ruhuyla bir mücadele verilmektedir.
İnşallah, Allah, birlik ve beraberliğimizi ve
kardeşliğimizi daim eylesin.
Bütün ebelerin Ebeler Gününü kutluyorum.
Doğumlarda göstermiş oldukları fedakârlıklara bir baba
olarak da minnettarım.
Cumhuriyet Halk Partisinin
elmacılığın içinde bulunduğu sorunların
tespitiyle ilgili vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım.
Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünya
elma üretimi 2002 yılında yaklaşık 56 milyon ton, 2013
yılındaysa 80,8 milyon tondur. Yine, Gıda ve Tarım Örgütü
verilerine göre ülkemiz yaklaşık 3,1 milyon tonla dünya üretiminde
3üncü sırayı almaktadır. Ülkemiz elma üretimi 2002
yılında 2,2 milyon tonken 2015 yılında yüzde 18,2
artışla 2,6 milyona ulaşmıştır TÜİK 2015
verilerine göre.
Yine, TÜİK 2015 verilerine göre elma üretiminde
Isparta, Niğde, Karaman, Kayseri, Çanakkale, Antalya, Mersin,
Kahramanmaraş, Konya ve Denizli illeri toplam üretimimizin yüzde 72,3ünü gerçekleştirmektedir.
Bu da TÜİK verilerine göre yine.
Ülkemiz elma üretiminde Isparta ili 226 bin dekar
alanda 436 bin ton elma üretimiyle, yüzde 16,8lik payıyla ilk
sıradadır.
Ülkemizde en fazla üretim yapılan çeşitler
Starking yüzde 38, Golden yüzde 25 ve Amasya yüzde 8le geleneksel
çeşitleri oluşturmaktadır.
2002 yılında 1,5 milyon dekar olan elma
alanı 2015 yılında 1 milyon 714 bin 098 dekar olmuştur.
Ülkemizdeki elma ağacı sayısı 52,3 milyon adet meyve veren
ve 18,4 milyon da meyve vermeyen olmak üzere, toplam 70,7 milyondur; bu da
TÜİK 2015 verilerine göre.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Elma
ağacında Niğde 1inci yalnız; üretimde değil,
ağaçta Niğde 1inci.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) Ben sadece üretimi
söyledim, elma ağacını söylemedim Sayın Vekilim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Elma
ağacında Niğde 1inci.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devam et Mustafa,
devam et.
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) 2005 ve 2015
yılları arasında sertifikalı ve standart fidan
kullanımıyla 214.051 dekar alanda elma bahçesi tesis edilerek
üreticiye 38,9 milyon TL ödeme gerçekleştirilmiştir.
Isparta ilinde 2015 yılında
sertifikalı ve standart fidan kullanımla ilgili 2.938 dekar alanda
elma bahçesi tesis edilerek üreticiye 768.513 TL ödeme
gerçekleştirilmiştir.
Ülkemizin elma ürünündeki yeterliliği yüzde
110,95 oranındadır. Elma ihracatımız miktar olarak 2002
yılında 15.162 ton iken 2015 yılında yüzde 839 artarak
142.319 ton olmuştur. 2015 yılında yaklaşık 52 bin
dolar döviz getirisi sağlanmıştır.
2002-2015 döneminde ithalat miktarı yüzde 56,7
azalırken ihracat yüzde 838,7 artmıştır. 2002 ve 2015
döneminde ithalat parasal değeri yüzde 11,4 gerilerken
ihracatımız yüzde 725 artmıştır. Elma ithalatı
gerçekleştirdiğimiz çeşitler Golden dışındaki
çeşitlerdir. Sırasıyla Şiliden, Amerikadan, Makedonya,
İtalya, Fransa ve Polonya gibi ülkelerden ithalat yapmaktayız.
Bakanlığımızca alan bazlı
ve hibe şeklinde destek uygulamaları sürdürülmektedir. 2015
yılında bodur ve yarı bodur fidan kullanılarak en az 5
dekar kapama meyve bahçesi tesis eden üreticilere standart fidan için dekar
başı 150 TL, sertifikalı fidan için dekar başı 400 TL;
diğer meyve fidanları için, en az 10 dekar olmak şartıyla,
standart fidan için dekar başı 100 TL, sertifikalı fidan için
dekar başı 280 TL destekleme ödeme miktarı tespit
edilmiştir.
Sanayilik ve ihracata yönelik çeşitler ile
sertifikalı fidan kullanılan bahçe desteklerinde, verilen
desteğe ilave yüzde 50 destek uygulaması mevcuttur. Üretimi ve
verimliliği doğrudan etkileyen mazot, kimyevi gübre ve toprak analizi
destekleri kapsamında üreticimize mazotta dekar başına 4,85 TL,
gübrede dekar başına 6,6 TL, toprak analizinde de dekar
başına 2,5 TL, organik tarımda da dekar başı 70 TL,
iyi tarım uygulamalarında ise dekar başı 50 TL destek
verilmektedir. 2015 yılında, elmanın da yer
aldığı, üretimde biyolojik veya biyoteknik mücadele yapan
üreticilere dekar başı 35 TL destek verilmektedir.
Kırsal kalkınma yatırım
destekleri kapsamında, ambalaj paketleme, makine-ekipman, soğuk hava
deposu gibi yatırımlar dâhil olmak üzere, proje tutarının
yüzde 50si hibe olarak verilmektedir.
Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerince, tarımsal üretime dair düşük faizli
yatırım ve işletme kredisi kullandırılmasına
ilişkin karar doğrultusunda, yatırım ve işletme projesi
tutarına bağlı olarak düşük faizli yatırım ve
işletme kredisi kullandırılmıştır.
Kırsal kalkınma destekleme
kapsamında, girişimci genç çiftçi projeleri desteklenmektedir.
Kırsalda yaşayan 18-40 yaş arasındaki genç çiftçilerimize
mahallinde uygulayacağı bitkisel, hayvansal, yöresel tarım
ürünleri ile tıbbi ve aromatik bitki üretimine yönelik proje
başına 30 bin TL hibe desteği verilecektir.
2016 üretim yılında, ÇKS yani Çiftçi
Kayıt Sistemine kayıtlı ve işletme büyüklüğü toplam 5
dekar veya altında olan elma yetiştiriciliği yapan kamu kurum ve
kuruluşları dışındaki gerçek ve tüzel kişilere
2016 yılında, dekar başı 100 TL küçük aile işletme
desteği verilmiştir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar).
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Açıkgöz.
Sayın Tezcanın bir söz talebi var
60ıncı maddeye göre.
Buyurunuz Sayın Tezcan.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcanın, İstanbul Milletvekili
Yakup Akkayanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
CHPli milletvekili
arkadaşımızın, benimle ilgili, iş
sağlığı ve güvenliği konusunda bir sataşması
oldu.
Ben konuşmamda şunu ifade ettim: 4 ile 10
mayıs tarihleri arasında İş Sağlığı ve
Güvenliği Haftası kutlanıyor. Buna dikkat çekmek için bu
cümleleri kullanmıştım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tezcan.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Isparta Milletvekili İrfan Bakır ve
arkadaşları tarafından, elmacılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Mayıs 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, oylamaya geçeceğim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, oylamaya geçecekseniz yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır, o
nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Karabıyık,
Sayın Gürer, Sayın Arık, Sayın Akaydın, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Akkuş İlgezdi, Sayın Özcan,
Sayın Akyıldız, Sayın Bingöl, Sayın Erdoğdu,
Sayın Yalım, Sayın Bakır, Sayın Demirtaş,
Sayın Tuncer, Sayın Yüksel, Sayın Tanal, Sayın Kaplan
Hürriyet, Sayın Bekaroğlu, Sayın Akkaya, Sayın
Yıldız Biçer.
Evet, yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Isparta Milletvekili İrfan Bakır ve arkadaşları
tarafından, elmacılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Mayıs 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 31
Mart 2016 tarihinde yapılan toplantıda varılan mutabakata
titizlikle uymaları nedeniyle tüm siyasi parti gruplarına
teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi elma üretiminin ya da elma üreticilerinin
sorunlarıydı. Önceki dönem parlamentolarında, ben gayet iyi
hatırlıyorum, bir tarımsal ürüne ilişkin bir konu burada
görüşüldüğünde milletvekilleri o tarımsal ürünün numunelerini
getirip kürsüden Genel Kurula gösterirlerdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanının Başkanlığı
altında siyasi parti grup başkan vekilleriyle 31 Mart 2016 tarihinde
yapılan toplantıda, Genel Kurula ürün ve eşya
getirilmeyeceği karar altına alınmıştı. Görüyorum
ki siyasi parti grupları, siyasi parti grup başkan vekilleri
arasında yapılan bu mutabakata titizlikle uymuşlardır. Ben,
bundan dolayı tüm siyasi parti gruplarına teşekkür ediyorum.
Genel Kurula getirilmemesi yönündeki bu tutum, siyasi partilerin söz konusu
mutabakata uyduğunu gösteriyor. Ben, bu nedenle teşekkür etme
ihtiyacını duymuştum.
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İş
Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük'ün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam dört önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle değiştirilen 4857
sayılı Kanunun 7nci maddesine onuncu fıkradan sonra gelmek
üzere Geçici işçi, kullanıcı işverenin işyerindeki
yürürlükteki toplu iş sözleşmesinden sendika üyesi olmak veya dayanışma
aidatı ödemek suretiyle yararlandırılır
fıkrasının eklenmesini, on ikinci fıkrasının
sözleşmede belirtilen sürenin dolmasına rağmen geçici iş
ilişkisinin devam etmesi halinde, geçici işçi
çalıştıran kullanıcı işveren işçiyi
başlangıçtan itibaren işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta
primlerinden sözleşme süresiyle sınırlı olmak üzere
sorumludur şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Fahrettin
Oğuz Tor Mustafa
Mit
Mersin Kahramanmaraş Ankara
Muharrem
Varlı Ruhi
Ersoy Erkan
Haberal
Adana Osmaniye Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle
değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 7nci maddesinin ikinci
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini; on birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini ve maddeye bu fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini,
diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini, mevcut on dördüncü
fıkrasında yer alan "onüçüncü" ibaresinin
"ondördüncü" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Ramazan
Can Yusuf
Başer
Amasya Kırıkkale Yozgat
Öznur
Çalık Osman
Aşkın Bak Hasan
Basri Kurt
Malatya Rize Samsun
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
f) İşletmenin ortalama mal ve hizmet
üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını
gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması halinde,"
"Geçici işçi ile yapılacak iş
sözleşmesinde, işçinin ne kadar süre içerisinde işe
çağrılmazsa haklı nedenle iş sözleşmesini
feshedebileceği belirtilir. Bu süre üç ayı geçemez."
"İkinci fıkranın (f) bendi
kapsamında kurulan geçici iş ilişkisinde, geçici işçi
çalıştıran işveren işyerinde bir ayın üzerinde
çalışan geçici işçilerin ücretlerinin ödenip ödenmediğini
çalıştığı süre boyunca her ay kontrol etmekle, özel
istihdam bürosu ise ücretin ödendiğini gösteren belgeleri aylık
olarak geçici işçi çalıştıran işverene ibraz etmekle
yükümlüdür. Geçici işçi çalıştıran işveren, ödenmeyen
ücretler mevcut ise bunlar ödenene kadar özel istihdam bürosunun
alacağını ödemeyerek, özel istihdam bürosunun
alacağından mahsup etmek kaydıyla geçici işçilerin en çok
üç aya kadar olan ücretlerini doğrudan işçilerin banka hesabına
yatırır. Ücreti ödenmeyen işçiler ve ödenmeyen ücret
tutarları geçici işçi çalıştıran işveren
tarafından Çalışma ve İş Kurumu İl
Müdürlüğüne bildirilir.
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla. 04/05/2016
Yakup
Akkaya Ali
Yiğit Tur
Yıldız Biçer
İstanbul İzmir Manisa
Çetin
Arık Musa
Çam Şenal
Sarıhan
Kayseri İzmir
Ankara
Ünal
Demirtaş Fatma
Kaplan Hürriyet
Zonguldak Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya
Diyarbakır İstanbul İstanbul
Burcu
Çelik Özkan Mahmut
Celadet Gaydalı Mahmut
Toğrul
Muş Bitlis
Gaziantep
Behçet
Yıldırım Sibel
Yiğitalp
Adıyaman Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki iki
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
hakkında ilk konuşmak isteyen Sayın Mahmut Toğrul,
Gaziantep Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Tüzükte böyle bir
şey var mı Sayın Başkan?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İşçilerle
ilgili bir madde konuşuyoruz, tabii ki böyle bir şey var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Böyle bir şey var
mı Başkanım? İç Tüzüke aykırı efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Değerli
arkadaşlar, 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili, grubumun verdiği
önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İç Tüzüke
aykırı efendim. Grev var. diyor, konuşma yapıyor efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Getirilen bir kölelik
yasasıdır değerli arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ama Grev var. diyor,
konuşma yapıyor efendim, bir yanlışlık var.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu, kölelik
yasası. Bu yasanın hiçbir meşru, somut bir gerekçesi yoktur. Bu
yasayla, kamusal sorumluluk özel sektöre devredilecektir. Bu yasayla,
kiralık işçi kullanımı istisna değil, bir kaide
olacaktır. Kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin yok
edilecektir. İş yaşamı düzensizleşecek,
güvensizleşecektir. Emeklilik hakkı gasbedilecektir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bot yok, bot
giymemişsin.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İşsizlik
azalmayacak, artacaktır. Taşeronluğu
kaldıracağız. dediler ama form değiştirilecektir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bot giymesi
lazım. Bot ve baret olması lazım.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Kiralık
işçiler daha az ücretle çalıştırılacaktır.
Ülkemizde her gün yaşanan iş cinayetleri artacaktır. Zaten yüzde
4-4,5 civarında olan sendikalılaşma yok edilecektir.
İş yerinde mobbing uygulanacaktır, her gün insanlar,
çalışanlar mobbinge tabi tutulacaktır. Geçicilik statüsü
artık yok olacaktır, süreklileşecektir. Mevsimlik işçilere
ve emekçilerine sürekli statüsüzlük gelecektir. Güya Kadın
istihdamını artıracak. deniyor, kadın istihdamı
eğreltileşecektir değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bu getirilen yasalar,
aslında darbe sürecinin tamamlanması sürecidir. 7 Haziranda ortaya
çıkan seçim sonuçlarını beğenmeyen saray, adım
adım darbenin temellerini kurmaya devam ediyor. Önce, 7 Haziranda
çıkan halk iradesini beğenmeyen saray, erken seçimle halk iradesine
ipotek koymuş, savaş ortamında ülkeyi seçime götürmüştür.
Ardından işçilere yönelik bu kölelik yasasını
getirmiştir. Şimdi, AKPnin içerisinde kendisine yüzde yüz itaat
edecek bir Hükûmet arayışına girmiştir. Başbakanı
halk değil, maalesef, bir zat değiştirmiştir; Bakanlar
Kurulunu yine aynı zat değiştirecektir, hatta AKPnin parti
yönetimini yine bu zat değiştirecektir. Bu kölelik yasasına
itiraz edenlere, yine emekçilere yönelik de şimdi bu kölelik
yasasını getirerek, onları da bu sürece katarak bu darbe
sürecini tamamlamak istemektedir.
Değerli arkadaşlar, biraz önce
saydığım bu maddeleri ortadan kaldırmak isteyen bu yasaya
karşı işçiler, emekçiler sokağa
çıktığında, AKPnin darbe politikasına itiraz
ettiğinde sokaklarda coplanacak, gazlanacak, tazyikli suya maruz
kalacaktır. Her gün, bugün işçiler her sokakta aynı akıbeti
yaşamaktadır. Hatta, bu da yetmiyor değerli arkadaşlar,
maalesef, iş tuttukları IŞİD çeteleri de bu işe dâhil
edilerek, işçiler ne zaman Hükûmet aleyhine, emekçiler kendi lehlerine bir
şeyi haykırmak istediklerinde, barışı, işi,
ekmeği, özgürlüğü haykırmak istediklerinde IŞİD
çeteleri aracılığıyla aralarında bomba patlatılmakta,
işçiler katledilmektedir, emekçiler katledilmektedir. 10 Ekimde Ankara Gar
Meydanında, yine Gaziantepte 1 Mayısta, yine Suruçta
çoğunluğu öğrenci olan gençlere yönelik bu eylemlerin
tamamı insanların sokağa çıkıp iş, ekmek,
özgürlük deme taleplerini yok etme, sokağı yasaklama
çalışmalarıdır.
Biz şunu söylüyoruz: Bu darbenin önünde bir tek
HDP var, şimdi, dokunulmazlıkla HDPyi de devre dışı
bırakıp bu darbeyi tamamlayacaklar.
Ben şunu söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İyi ki bu ülkede
HDP var. Bu ülkede HDP olmasaydı bu darbeciler, bu diktatörler
diktasını tamamlamış olacaktı. Bu HDP bunun önünde
engeldir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Grup başkan vekillerini odama davet ediyorum.
Kapanma Saati: 18.53
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.15
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer
SERDAR (Elâzığ), Zihni AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Bostancı,
buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrulun 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Toğrul konuşmasında bize yönelik
eleştirinin ötesinde, ilke düzeyinde bir sataşmada bulunmuştur,
bize yönelik sataşmadır aynı zamanda. Kanaatimce bütün partilere
ve onların halktan almış oldukları oya yönelik bir
sataşmadır. Çünkü saray diye suçlanılan, eleştirilen,
darbe yaptığı iddia edilen yer halkın iradesiyle
gelmiştir. Darbeyi yapan halk mıdır? O zaman, halkımız
HDPye oy verirken darbe mi yapmıştır, CHPye oy verirken darbe
mi yapmıştır? Böyle bir mantık olabilir mi? Üstelik saray
denilen ve kastedilen kişi defalarca millet iradesiyle, her yere hak
ederek milletin meşru bir şekilde helal oylarıyla
gelmiştir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Öyle mi? Onun için mi bizim dokunulmazlığımızı
kaldırmak istiyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunu
ıskalayarak darbe deyip kenara çıkmak -demin itiraz ediliyordu ya-
gerçekten söz oyunundan başka bir şey değildir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başbakanın açıklamasına bakın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, siz kendi
işinize bakın ya!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bakıyoruz
zaten. Bu, ülkenin işidir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Bu da bizim işimiz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ayrıca, 1
Kasımda AK PARTİ yüzde 49,5 oyu milletin AK PARTİnin
programına, yürüttüğü siyasete duyduğu güven neticesinde
almıştır. Milletin iradesini ve oyunu darbe diye
tanımlamak asla kabul edilemez.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Başbakanınıza sahip çıkın o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Her şeyden
önce, ilke düzeyinde kabul edilemez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Altay
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bir haksızlığın giderilmesi
bakımından şunu belirtmemiz lazım: Elbette Sayın
Erdoğanın aldığı oy helal oydur, haram oy diyen de
yok. Ama, gerek 7 Haziran gerek 1 Kasım seçimlerinde sandığa
gidilirken birleşik oy pusulasında siyasi partilerin amblemlerinin
altında siyasi partilerin genel başkanlarının isimleri
vardır. Dolayısıyla, 1 Kasımda, en son yapılan seçimde
Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı Ahmet
Davutoğlunun aldığı 23 milyon oy da helal oydur.
Tutanaklara geçsin istedim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, helaldir tabii,
bütün alınan oylar helaldir, halkımızın helal
oylarıdır, herkes için geçerlidir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, ben konuşmamın tamamında halkın ortaya
koyduğu iradeye hiçbir söz söylemedim. Halkın iradesine rağmen
tek kişinin ortaya çıkan tabloyu değiştirerek sivil bir
darbeye yönlendiğini ifade etmek istedim. Bu konuda Sayın
Başbakanın açıklaması da beni doğruluyor, Ben
isteyerek gitmiyorum. diyor. Bu, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başbakanın ne dediği açıktır, hiç böyle tevil
edilebilecek bir açıklaması yok.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Fatma Kaplan Hürriyet
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İş Kanunu ile Türkiye
İş Kurumu Kanunu Hakkında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı için söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bugün bu konuştuğumuz konu
İş Kanunu değişikliği değil,
insanlığın en onursuz hareketi olan köleliğin ve köle
simsarlığını hortlatma girişimidir. Hayatı dümen
olanın rotasına güven olmazmış değerli
arkadaşlar, maalesef sizin de rotanıza güven olmuyor. Taşeronu
kaldıracağız. dediniz, işçi kardeşlerimiz
taşeronda müjde beklerken sizin hilelerinizle karşı
karşıya kaldı ve taşeron sisteminden daha simsar, daha
gerici bir düzeni getirmeye çalışıyorsunuz. Ülkeyi taşeron
cumhuriyetinden köle cumhuriyetine çevirmeye çalışıyorsunuz.
Yandaşlarınızın gemiciklerini yüzdüreceksiniz diye ülkenin
rotasını bozdunuz ve ülkenin gemilerini batırmaya
çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Büyüme hedefleriniz sadece ve sadece zenginleri büyütmeye yönelik ve bu
tasarıyı da getirmek isteyişinizin nedeni yine zenginleri
büyütmek isteyişinizden kaynaklanıyor.
Taşeronluk sistemini alabildiğince
yaygınlaştıran sizler ve patron sınıfınız,
işçi simsarlığı üzerinden esnek ve kuralsız
çalışmayla işçileri âdeta köle hâline getirmek istiyor. Peki, bu
yasa tasarısı neden kölelik? Bakınız, maddede işçi
kiralamanın tanımı ile ikinci fıkranın (d) bendinde belirtilen
işlerin tanımı dahi yapılmamıştır.
Dördüncü fıkrada kısmen koruyucu bir
hükümden bahsediliyor ama komisyon görüşmelerinde partimizin görevli
arkadaşları tarafından, vekil arkadaşlarımız
tarafından Bakana sorulan bir soru vardı. Özellikle Soma, Ermenek
gibi maden işletmelerinde alt taşeronlar kiralık işçi
çalıştırabilecek mi? diye sorulan bir soruya Bakan
tarafından Evet. denilmiştir. O zaman bu dördüncü
fıkranın da maalesef koruyucu bir tarafı kalmamaktadır.
Burada da yine hile yapmaktasınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Ne alakası var ya.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Özel istihdam
büroları işe işçi alacak ve isteyen şirkete, altı
ayı geçmemek üzere günlük veya saatlik bu işçileri kiralayabilecek.
İşçi, ücretini bürodan alacak, işçiyi kiralayıp
çalıştıran patronun ise hiçbir yükümlülüğü olmayacak,
kiralandığı iş yerinde süresi dolan işçi istihdam
bürosuna geri dönerek yeni bir firmaya kiralanmayı bekleyecek yani bu
sürede iş de ücret de maalesef askıda kalacak.
Taşeronluk sistemiyle birleşecek olan kölelik
büroları kadrolu işçiliği daha fazla yok edecek, belirsiz süreli
iş sözleşmesini, işçinin kıdem ve ihbar tazminatına
hak kazanmasını ve bu bağlamda iş güvencesini de ortadan
kaldıracak ve işçilerin tüm yaşamını maalesef denetim
altına alacak. Sendikalaşma imkânı olmayacak ve işçi, toplu
iş sözleşmesiyle getirilen haklardan mahrum kalacak ve daha fazla
mobbinge maruz kalacak.
Tabii, bu tasarı yasalaşırsa
emeklilik de hayal olacak. Özellikle kadın ve erkeklerdeki ortalama ömrü
dikkate aldığımızda erkekler mezarda bile
çalışmak zorunda kalacak, kadınlar daha ilk
maaşlarını alamadan maalesef bu dünyadan göçmüş olacaklar.
Yine, kiralık işçiler sağlık
hakkı için cebinden prim ödemek zorunda kalacak. Hastalanan kiralık
işçinin rapor parasını, işsiz kalan kiralık
işçinin de işsizlik ödeneğini alması zorlaşacak. Daha
çok iş kazasına, daha çok iş cinayetine, daha çok meslek
hastalığına yol açacak bu tasarı ve işverene maalesef
bol keseden ihlal hakkı tanıyacak.
5-10 metrekarelik bürolarda takım elbiseli
işçi simsarları işçileri modern, ücretli köleler hâline
getirecek. Ama bir konuda sizleri tebrik ediyoruz tabii ki, özellikle mal ve
eşyaların kiralanmasından sonra kiralık kelimesinin
sözlük anlamına insanı da eklediniz; sizi milletçe
alkışlıyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak diyorum ki: Ne şimdi ne de
gelecekte, kimse sizlere ve patronlarınıza zincirli köle
olmayacaktır. İşçi sınıfını sömürmenize,
yandaşın ve sermayenin cebini doldurmanıza bizler kocaman bir
Hayır. diyoruz arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan
Hürriyet.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Millet de 1
Kasımda Hayır. dedi size, millet de, 1 Kasımda Hayır.
dedi size, sandıkta.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Millet
Davutoğluna verdi oyu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır, millet
size, CHPye Hayır. dedi, İktidar AK PARTİ dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yediniz
adamı.
BAŞKAN Bir saniye, sayın
milletvekilleri
Sayın Altay, dinliyorum sizi.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talep
ettim Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylamaya sunmadan önce yoklama talebi vardır. Bu nedenle, yoklama
işlemini gerçekleştireceğim.
Önce isimleri tespit ediyorum: Sayın Altay,
Sayın Akkaya, Sayın Karabıyık, Sayın Demirtaş,
Sayın Akaydın, Sayın Tuncer, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Özkoç, Sayın Karadeniz, Sayın Yıldız Biçer,
Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Gök, Sayın Özdemir,
Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Kaplan Hürriyet,
Sayın Budak, Sayın Gürer, Sayın Torun, Sayın Akar,
Sayın Gökdağ.
Evet, yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle
değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 7nci maddesinin ikinci
fıkrasının (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini;
on birinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini
ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini, diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini, mevcut on dördüncü fıkrasında yer alan
"onüçüncü" ibaresinin "ondördüncü" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
f) İşletmenin ortalama mal ve hizmet
üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını
gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması halinde,"
"Geçici işçi ile yapılacak iş
sözleşmesinde, işçinin ne kadar süre içerisinde işe
çağrılmazsa haklı nedenle iş sözleşmesini
feshedebileceği belirtilir. Bu süre üç ayı geçemez."
"İkinci fıkranın (f) bendi
kapsamında kurulan geçici iş ilişkisinde, geçici işçi
çalıştıran işveren işyerinde bir ayın üzerinde
çalışan geçici işçilerin ücretlerinin ödenip ödenmediğini
çalıştığı süre boyunca her ay kontrol etmekle, özel
istihdam bürosu ise ücretin ödendiğini gösteren belgeleri aylık
olarak geçici işçi çalıştıran işverene ibraz etmekle
yükümlüdür. Geçici işçi çalıştıran işveren, ödenmeyen
ücretler mevcut ise bunlar ödenene kadar özel istihdam bürosunun
alacağını ödemeyerek, özel istihdam bürosunun
alacağından mahsup etmek kaydıyla geçici işçilerin en çok
üç aya kadar olan ücretlerini doğrudan işçilerin banka hesabına
yatırır. Ücreti ödenmeyen işçiler ve ödenmeyen ücret
tutarları geçici işçi çalıştıran işveren
tarafından Çalışma ve İş Kurumu İl
Müdürlüğüne bildirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşletmelerin sipariş veya iş
hacimlerinin yükselmesine bağlı olarak üretim kapasitelerinin
artması sonucu ortaya çıkan iş gücü ihtiyacının geçici
iş ilişkisiyle sağlanması ve bu kapsamda geçici olarak
çalıştırılan işçilerin ücret alacaklarının
üç aylık süreyle garanti altına alınması
amaçlanmaktadır. Ücret ödeme yükümlülüğünü 3 kez yerine getirmeyen
büronun yetkisinin iptal edileceği göz önüne alınarak geçici
işveren tarafından ödenecek ücret tutarı üç ayla
sınırlandırılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebini gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Akkaya, Sayın
Karabıyık, Sayın Demirtaş, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Tuncer, Sayın Akaydın, Sayın Özkoç, Sayın Akar,
Sayın Yıldız Biçer, Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın
Altaca Kayışoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Karadeniz,
Sayın Gürer, Sayın Budak, Sayın Torun, Sayın Gökdağ.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle değiştirilen 4857
sayılı Kanunun 7nci maddesine onuncu fıkradan sonra gelmek
üzere Geçici işçi, kullanıcı işverenin işyerindeki
yürürlükteki toplu iş sözleşmesinden sendika üyesi olmak veya
dayanışma aidatı ödemek suretiyle
yararlandırılır fıkrasının eklenmesini, on
ikinci fıkrasının sözleşmede belirtilen sürenin
dolmasına rağmen geçici iş ilişkisinin devam etmesi
halinde, geçici işçi çalıştıran kullanıcı
işveren işçiyi başlangıçtan itibaren işçiyi gözetme
borcundan ve sosyal sigorta primlerinden sözleşme süresiyle
sınırlı olmak üzere sorumludur şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 170 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi hakkında
verilen önergeyle ilgili olarak MHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri ve ekranı başında bizleri
izleyen aziz milletimizi selam ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; dün
tasarının tümü üzerinde görüşlerimizi
açıklamıştık. Konuyla ilgili birçok defa arkadaşlar
burada görüşlerini açıkladılar. Ancak ben başka bir konuya
değinerek esnek çalışmayla bağlantı kurmak istiyorum.
Şimdi, Sosyal Güvenlik Kurumunun istatistiklerine göre ve resmî verilerine
göre, 2015 Aralık ayından 2016 Ocak ayına bir aylık sürede,
aktif sigortalı yani 4Alı diye tabir ettiğimiz zorunlu
sigortalıda 384.155 azalma olmuştur, istihdam kaybı
olmuştur. Yurt dışı topluluk sigortasında, çok
olmamakla beraber yine bir azalma vardır, 343 civarındadır. Bir
de tarımda 4/Alılarda da 4.810 civarında bir istihdam
eksikliği vardır. Bunları topladığımız
zaman, 390 bin civarında 4/A sigortalısı bir ay içerisinde
sistemden çıkmıştır. Bu ayda emekli olan sayısı
ise 22.764 artmıştır. Global bir hesapla, basit bir hesapla yani
Biz her 1 fertten 500 lira prim aldık, her 1 emekliye 1.000 lira
maaş verdik. diye düşündüğümüzde, yaklaşık olarak 215
milyon lira Sosyal Güvenlik Kurumunun finans yükü artmıştır.
Benzer durum BAĞ-KUR sigortalıları için de geçerlidir.
BAĞ-KURlularda da 2015 Aralık ayından 2016 Ocak ayına
geçişte yani bir aylık sürede toplam istihdam 2 milyon 938 bin 34ten
2 milyon 907 bin 167e düşmüştür. Yani 30.867 BAĞ-KURlu bir ay
içerisinde sistemden çıkmıştır, kepenk
kapatmıştır. Bunu, işte, aylık 500 lira prim geliri, aylık
1.000 lira gider olarak hesap ettiğimiz zaman yaklaşık olarak
15-20 milyon civarında Sosyal Güvenlik Kurumunun finans yükü
artmıştır. Memurlar olarak 4/C olarak baktığımızda
durum stabildir. 1.134 kişi sisteme girmiş 963 kişi emekli
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, şunu söylemek
istiyorum: Aralık ayı ile ocak ayı arasında bir aylık
sürede sigortalı olarak istihdamdaki azalma 390 bine yakındır.
Bu süreçte emekli sayısı 22.764 kişi artmıştır.
Olayda yaklaşık 220 milyon civarında bir prim kaybı söz
konusudur. BAĞ-KURluların durumu da pek farklı değildir.
Bir aylık sürede 30 bin BAĞ-KURlu kepenk kapatmıştır,
sistem dışına çıkmıştır. Bu sürede emekli
olanları da sisteme dâhil ettiğimiz zaman Sosyal Güvenlik Kurumun
yaklaşık 17 milyon lira civarında bir prim yükü
artmıştır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak sadece
bir aylık sürede, aralıktan ocağa
ulaştığımızda 420 bin civarında kişi
sistemin dışına çıkmıştır 4/Alı ve 4/Bli
olarak. Buna parasal olarak baktığınız zaman kurumun
kaybı 250 milyon civarındadır. Zaten finans
sıkıntısı çeken Sosyal Güvenlik Kurumunun yükü fevkalade
artmıştır.
Emek yoğun bir sektör olan turizmde
yaşanan büyük sıkıntılar bu yükün hafifletilmesine
yetmeyecektir. Bu ciddi bir durumdur, bu ekonominin iş ve aş
üretemediğinin açık ispatıdır, üzerinde ciddiyetle
durulmalıdır. Esnek yasa çıktı diye hiçbir işveren
yatırım yapmayacaktır. Esnek yasa, ekonominin
canlandırılmasının bir aracı değildir. Dileğimiz,
esnek yapının mevcut ciddi durumu daha da kötüleştirmemesidir;
dileğimiz, yasanın kötüye kullanılmamasıdır. Şu
savunma yapılabilir: Geçmiş yıllarda da konjonktürel olarak bu
böyle oluyordu. denebilir Sayın Bakanım ama rakamlara
baktığınız zaman geçmiş yıllarda hiçbir
şekilde böyle olmamış. Rakamlar fevkalade düşüktür,
ekonominin içinde bulunduğu durum fevkalade kötüdür. Esnek yasa kötüye
kullanılarak daha da kötüye götürülebilir, üzerinde ciddiyetle durulması
gerekir diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talebimiz
var Sayın Başkan.
BAŞKAN Tabii ki.
Sayın Altay, Sayın Akkaya, Sayın Karabıyık,
Sayın Demirtaş, Sayın Akaydın, Sayın Tuncer,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Tanal, Sayın Yıldız
Biçer, Sayın Arslan, Sayın Çamak, Sayın Özdemir, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Gökdağ,
Sayın Bekaroğlu, Sayın Akar, Sayın Arık, Sayın Gürer,
Sayın Çam.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak
üzere toplam üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle 4857 sayılı Kanunun
14üncü maddesine eklenmesi öngörülen ilk fıkrada yer alan "evinde ya
da teknolojik iletişim araçları ile" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Zihni
Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Ruhi
Ersoy
İstanbul Konya Osmaniye
Ahmet Selim
Yurdakul
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 2nci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Şenal
Sarıhan Ali
Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Çetin
Arık Tur
Yıldız Biçer Musa
Çam
Kayseri Manisa İzmir
Ünal
Demirtaş
Zonguldak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Sibel
Yiğitalp Nursel
Aydoğan Hüda
Kaya
Diyarbakır Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeye
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önerge
hakkında ilk konuşmacı Hüda Kaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; öncelikle, aslında dün gece yapacaktım
konuşmamı önceki gece Miraç gecesi diye kutlanılan gece
hakkında.
Aslında, Kuran-ı Kerimde miraç
değil, bu gecenin isra gecesi olduğuna dair bir ayeti sizlerle
paylaşmamın sebebi yeryüzü barışının, toplumsal
barışın; halkların, inançların
barışının bütün şifresinin İsra suresi 1inci
ayette olduğunu ifade etmek maksadıyla. Hemen okuyacağım:
Kulunu ayetlerimizden, mesajlarımızdan, işaretlerimizden,
belirleyici alemlerimizden bazılarını göstermek için, Mescid-i
Haramdan çevresini bereketli, mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksaya, o en uzak mabede, Süleyman mabedine doğru geceleyin
yürüyüşe çıkartan, yol aldıran Allah mutlak
aşkındır, yüceliğinde sınır bulunmayandır.
İnşallah bizler de bu yeryüzü, evrensel barışın
şifrelerini anlayabilenlerden oluruz.
Değerli arkadaşlar, bugün 5 Mayıs
Ebeler Günü hakkında da hemen küçük bir cümle kullanmak istiyorum.
Öncelikle, kadınlarımızın o
doğum sancılarında, en güzel bir görev bilinciyle insani,
vicdani bir bilinçle dünyaya gelen bebeklerin doğumunda yardımcı
olan insanlarımızın, kadınlarımızın
bugünlerini bütün kalbimle kutluyorum. Fakat, tüm mesleklerde olduğu gibi,
hiçbir mesleğin, hiçbir insanın, hiçbir mevkinin, makamın
kutsanmayacağının bilincinde, farkında olarak, maalesef ki
ebelik konusunda da yanlış uygulamalarla
karşılaşıyoruz. Bire bir şahit olduğumuz
örnekliklerden sadece bir tanesini verirsek Kürt kadınları doğum
sancıları çekerken kadınlara karşı vazifelerini yerine
getirmeyip Siz doğuruyorsunuz, doğuruyorsunuz, örgüte çocuk
gönderiyorsunuz. diye vazifesini yapmayan ebelerimizin de olduğunu burada
belirtmek istiyorum.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ya yapmayın
ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bu kadar olur, anca
bu kadar olur!
HÜDA KAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; bugün 170 sıra sayılı
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili konuşmak üzere söz
aldım.
Biliyorsunuz, iktidar döneminde
taşeronluk kalkacak diye umut ederken maalesef tüm
çalışanların, emekçilerin hayatını ipotek altına
alan, kölelik büroları açacak şekilde bir kanun tasarısıyla
karşı karşıya kaldık. Aynen örnek verirsek, günümüzde,
bugün yaşadığımız gibi, yoksul mahallelerde
insanlarımız 2B probleminin halledilmesini beklerken bugün
karşı karşıya kaldığımız bir 3B
problemi hepimizin, Türkiye halkının gündemine girmiş bulunuyor.
Özel istihdam büroları geçici iş ilişkisi büroları
adı altında insan kiralama bürolarıdır. Yoksul, muhtaç
insanların alın terini, bedenini, emeğini bir karaborsacı
anlayışıyla başkalarına peşkeş çekme yasa
tasarısıdır. Bu tasarı, çalışanların
fırsat eşitliğini yok etmektedir. Kıdem tazminatı,
emeklilik hakları yok olmaktadır, örgütlenme hakları yok
olmaktadır. Bir zamanlar hep şu vardı Türkiyede
Emekli
olayım ev alayım., Emekli olayım hacca gideyim., Emekli
olayım yatırım yapayım. diyen insan artık çevremizde
göremiyoruz. İnsanların emeklerinin
karşılığında artık bir kıdem tazminatı
hayal olmuş durumda. Çalışma ve sözleşme hürriyetinin
-48inci maddesine göre- irade özgürlüğü yok edilmeye
çalışılıyor, Anayasada herkes çalışma ve
sözleşme hürriyetine sahip olmasına rağmen bu irade yok
ediliyor; bu tasarıyla işçinin emeği, alın teri
başkalarının, bazı çevrelerin sömürü alanı hâline
çevriliyor. Çalışanlar kölelik bürolarının eline, insafına terk edilmeye
çalışılıyor. Dünyada kapitalizmin ömrü uzatmaları
oynarken Türkiyede muhafazakâr, dindar olarak kendilerini tanımlayan
iktidardaki arkadaşlarımız, yöneticilerimiz bütün alanları,
hayatımızın bütün alanlarını alınıp
satılabilir bir alan hâline dönüştürüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla) Vaktim bitti fakat ben sadece
şunu da ifade etmek istiyorum, bir hadis ifade etmek istiyorum.
Allahın ve elçisinin kınadığı üç çeşit insan
vardır: Bir, söz verip sözünü tutmayanlar, sözünden dönenler; iki, özgür
bir insanı köle gibi satarak parasını yiyenler; bir de bir
işçi çalıştırıp, emeğini kullanıp ücretini
vermeyenlerdir. Allah bu kınananlardan etmesin. Sizlerin de inşallah
vicdanı bu gerçekleri görür.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkındaki
ikinci konuşmacı Tur Yıldız Biçer, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldız Biçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; İş Kanunu ve Türkiye
İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun tasarısıyla özel istihdam
bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilmesi ve
uzaktan çalışma adı altında evde çalışmayı
içeren esneklik uygulamalarının getirilmesi hedeflenmektedir.
Sayın milletvekilleri, burada özellikle şu
üç sözcüğe uzaktan, geçici ve esnek sözcüklerine dikkatinizi çekmek
istiyorum. Âdeta, zaman ve mekân kavramı içermeyen, tamamen belirsiz olan
bu sözcüklerden oluşan kanun tasarısı Kurtlar puslu havayı
sever. ve Bulanık suda balık avlamak. atasözlerini
çağrıştırmaktadır. Bu kanun tasarısı,
Anayasanın 48, 49, 50, 51, 53, 54, 55, 60ıncı maddelerine
doğrudan aykırıdır. Bu çalışma, hiçbir
sendikanın görüşü alınmadan, AKP'nin tüm diğer
icraatlarında olduğu gibi konunun muhataplarına
danışılmadan tepeden inme bir yaklaşımla
hazırlanmıştır.
Tasarının 2nci maddesi, özellikle
kadınların kayıt dışı ve ağır
çalışma koşullarında yoğun hak ihlallerinin
kurbanı olacağı ev eksenli çalışmadır. Ev eksenli
çalışma, başta kadınlar olmak üzere, işçileri sosyal
güvenceden ve örgütlenmeden mahrum bırakacaktır. Buna
karşılık, işverenin maliyetlerini, kira, su, elektrik
giderleri gibi maliyetlerini azaltacak; bunun yanında, yine işçilere
sunmakla mükellef olduğu servis ücreti, yemek ücreti, kreş, tatil,
mesai gibi temel hizmetlerdeki giderlerini de azaltmaya yönelik bir amaç
içindedir.
Bu evlerde kullanılacak kimyasalların,
ekipmanların ve binaların sağlık ve güvenlik
açısından uygunluğunun ortaya çıkacak meslek
hastalıkları ve bulaşıcı hastalıklar
açısından denetimi ve kontrolü mümkün olmayacaktır.
Kısacası, ev eksenli çalışmada iş
sağlığından, işçi sağlığından ve
iş güvenliğinden bahsetmek mümkün değildir.
Yapılan işin miktarı ise çok uzun
çalışma saatlerini içerecek, hatta işin bitirilmesi için evdeki
yaşlıların ve çocukların da sağlıkları
tamamen göz ardı edilerek yardımları gerekecek,
çalışmaya katılmaları gerekecek ve kazanılan
paranın azlığı kadınları çok uzun süreler
çalışmaya mecbur bırakacaktır.
Ev eksenli çalışma
Kadınlarımızı, onları hiçbir zaman sokakta yürürken
dahi görmeye tahammül edemeyen AKP iktidarı, bir kere daha eve mahkûm
bırakacak; onları hem ev işlerine hem de evde yapılmaya
mecburi olan mesaiden dolayı eve bir kere daha hapsedecek ve cinsiyet
eşitsizliğini bir kere daha perçinleyecektir. Ayrıca, annelerine
yardım etmek zorunda kalan kız çocuklarının da eğitimi
aksayacak, kız çocukları eğitimden yoksun bırakılacaktır.
Bu maddenin en garip yanı ise evde çalışmanın denetiminin
ve teftişinin de mevcut olan mevzuata göre mümkün olmamasıdır.
Çünkü Çalışma Bakanlığı iş müfettişleri
kişilerin konutlarına izin olmadan ve mahkeme kararı olmadan
girip teftiş yapamazlar. Oysa, acaba burada amaç, tıpkı
denetlenemeyen Ensar Vakfı yurtlarındaki gibi, denetlenemeyen
merdiven altı imalathaneleri mi oluşturmaktır?
Özetle, AKP iktidarı,
işçilerin haklarının tırpanlanması, ortadan
kaldırılması için elinden geleni yapmıştır. Bu
nedenle, Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı
olan, Orta Çağdaki kölelik koşullarına ve âdeta insan
ticaretine zemin hazırlayan bu tasarının tamamına ilkesel
olarak karşıyız ve derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisinden geri
çekilmesini talep ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yıldız Biçer.
III.-
YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Belki oylamaya
sunmayacağım Sayın Demirel.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunacağım. Yoklama talebi vardır. Bu
nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın
Demirel, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul,
Sayın Ayşe Acar Başaran, Sayın Yiğitalp, Sayın
Aydoğan, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Yıldırım,
Sayın Öcalan, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Irgat, Sayın
Yıldırım, Sayın Becerekli, Sayın Zeydan, Sayın
Kaya, Sayın Kadri Yıldırım, Sayın Dora, Sayın Taşçıer.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Sistem yoklama modundan diğer moda geçerken
biraz zaman kaybediyoruz. Bekleme nedenimiz ondan. Sayın Kâtip Üyenin
herhangi bir sorumluluğu yok. Onu ifade etmeyi görev sayıyorum.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle 4857 sayılı Kanunun
14üncü maddesine eklenmesi öngörülen ilk fıkrada yer alan evinde ya da
teknolojik iletişim araçlarıyla ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İsmail Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Maddeyle, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 14üncü maddesinde tanımlanmış bulunan
çağrı üzerine çalışmaya uzaktan çalışma istihdam
şeklinin de eklenmesi öngörülmektedir.
Uzaktan çalışma, işçinin işveren
tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş
görme edimini iş yeri dışında yerine getirmesidir.
İşçi, bu çalışma şeklinde bir sözleşme
uyarınca seçtiği yerde, genellikle evinde, işverenin denetimi
altında bulunmaksızın üretimde bulunmaktadır.
Dünyada teknolojik, ekonomik ve sosyal
değişimlerin etkisiyle çalışma ilişkileri de dikkat
çekici gelişmeler göstermiş, ekonomik hayatı,
işçi-işveren ilişkilerini ve uygulanan politikaları
etkilemiştir. Çeşitlenen talepler ve kısalan üretim ve pazarlama
zamanı karşısında işletmeler standart üretime yönelik mevcut
yapılarını değiştirerek yeni gelişmelere ve
rekabete uygun bir yapılanma ihtiyacı hissetmişlerdir.
Esnek istihdam biçimlerinin iş gücü
piyasasındaki etkisi, en çok çalışma süresi ve istihdam
şekillerinde görülmektedir. Bu istihdam şekilleri klasik
işçi-işveren ilişkilerini, çalışma yeri, süresi ve
şartları bakımından önemli ölçüde
değiştirmiştir.
4857 sayılı Kanunla daha belirgin bir
şekilde iş mevzuatımıza giren yeni istihdam türleri, sosyal
tarafları ikna edecek bir güven tesis edilememesi ve mevzuatın buna
uygun hâle getirilememesi nedeniyle henüz yaygın uygulama alanı
bulamamıştır. Hizmet akdinin süre yönünden belirlenmesi
taraflara serbesti tanımakla birlikte, işverenin kısa süreli
hizmet akitlerini işçinin iş güvencesini ortadan kaldırmak
adına kullanma çabası da yaygındır.
Değerli milletvekilleri, esnek istihdam türleri
işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunacak bir yöntem
olarak takdim edilmektedir. Gerçekten de işsizliğin arızi
nitelik taşıdığı, ekonomik konjonktürle ilgili
olduğu ülke ve dönemlerde, kısmi süreli çalışmaların
iş piyasasındaki emek baskısını hafiflettiği bir
gerçektir. Ancak istihdam
yaratmanın yolu üretken yatırımlar yapmaktır. Türkiye
sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam zinciri
oluşturamamıştır. Bu nedenle işsizlik
azaltılamamaktadır.
Türkiye gibi işsizliğin yapısal
nedenlerden kaynaklandığı ülkelerde, tam gün istihdam yerine
kısmi süreli çalışan personelin işe alınması,
iş veriminde değişiklik yapmayacağından işsiz
sayısının artmasına neden olabilmekte, çalışma
şartları daha da kötü hâle gelebilmektedir. Kadın işçilerin
kısmi çalışma şeklinde istihdamı pazarlık
güçlerini azaltmakta, bazı sosyal haklardan faydalanmalarını
engellemektedir. Uygulama alanlarının ve işler arasındaki
bağlantıların iyi belirlenememesi hâlinde çalışma
düzeni bütünüyle aksayabilmektedir. İş yerinin benimsenmesi ve onunla
bütünleşilmesi zorlaşabilmekte, işin gelişimi için yeni
fikirler üretmek ve çaba harcamak eğilimi ikinci planda kalabilmektedir.
Sendikasızlaşma oranı yüksek olmakta, sosyal güvenlikten en çok
bu şekilde çalışanlar kaçırılmaktadır. Öte yandan
bu tür çalışma şekilleri, tipik istihdam biçiminden ve bu
istihdam biçiminin işçiye sunmuş olduğu güvencelerden
uzaklaşma anlamına da gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, atipik istihdam
şekillerinin çalışma hayatına girmesi âdeta işçi
haklarının istismar edilmesi girişimine dönüşmektedir.
Güvenceli esneklikle bu kaygının giderileceği beklense de
uygulamada iş güvencesi hâlâ en önemli sorun olarak
karşımızda durmaya devam etmektedir. Çalışma
hayatında esnekliği işçi aleyhine istediğini yapabilme
imkânı ve sömürü aracı olarak gören anlayışı
reddediyoruz. Esneklik, kuralsızlık değildir ancak bunun
kanunlarla sağlam teminatlar altına alınması da zorunlu
bulunmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz tasarı bu
yöndeki tereddütlerimizi gidermemekte, sürecin takibine dönük etkili bir
denetim, kontrol ve iş güvenliği öngörmemekte, istismarlara dönük
caydırıcı müeyyide ihtiyacını
karşılamamaktadır. Bize göre, bu tasarı, ilgili sosyal
tarafların etkin katılımı ve ittifakıyla Meclise
gelmeliydi.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz,
çalışanların haklarının ve çalışma
hayatının dengelerinin korunmasıdır. Partimiz,
işçilerimizin haklarını geriye götürecek ve onları
mağdur edecek hiçbir girişime destek vermeyecektir.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama talepleri vardı
Sayın Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok
hızlı geçtiniz Başkan.
BAŞKAN Duyamadım Sayın
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çok
hızlı geçtiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sesiniz hiç gelmiyor. Eğer
yoklama talebinde bulunduysanız oylama işlemine geçmiştim
Sayın Demirel.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Geçmeden bulunduk.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Başkan, geçmeden kalktık ama.
BAŞKAN Biraz daha, belki, yüksek sesle
söylemek lazım.
Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime saat 21.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
170
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
3üncü
madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 170 sıra sayılı İş Kanunu ile Türkiye
İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle 4857 sayılı
Kanunun 63üncü maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümlede yer alan
altı aya ibaresinin dört aya olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kamil
Aydın Zihni
Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Ruhi
Ersoy
İstanbul Konya Osmaniye
Ahmet
Selim Yurdakul Mehmet
Günal
Antalya Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Şenal
Sarıhan Ali
Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Tur
Yıldız Biçer Musa
Çam
Bursa Manisa İzmir
Çetin
Arık Ünal
Demirtaş
Kayseri Zonguldak
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır İstanbul Diyarbakır
Dirayet
Taşdemir Nursel
Aydoğan Erol
Dora
Ağrı Diyarbakır Mardin
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 170 sıra sayılı İş
Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle turizm sektöründe çalışan
işçilerin çalışma saatlerine ilişkin bir düzenleme
öngörülmektedir. Bu vesileyle Türkiyede çalışma saatlerine dair
bazı verilere değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede tam
zamanlı çalıştırılan bir işçi, bir gün tatil
dışında haftanın altı günü
çalıştırılmaktadır. Aynı işçi günde ortalama
on saat çalıştırılmaktadır. Basit bir hesapla
Türkiyede özel sektörde çalışan bir işçi haftada ortalama
altmış saat, yılda ise yaklaşık üç bin saat
çalıştırılmaktadır. OECD ülkelerinde ise tam
zamanlı çalışan bir işçi haftada yaklaşık
kırk, yılda ise yaklaşık iki bin saat
çalıştırılmaktadır. Üzerinde her türlü çarpıtma
yapılan verilerde gösterilmeyen fiilî verilere göre Türkiyeli bir
işçi OECD ülkelerindeki bir işçiye göre yılda bin saat daha
fazla çalıştırılmaktadır. Bu rakamlar Türkiyede
işçilerin çalışma saatleri bakımından içerisinde
bulundukları vahim ortamı gözler önüne sermektedir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı ilk hâli
2003 yılında düzenlenmiş olan özel istihdam bürolarına
şimdi geçici iş ilişkisi adı altında artık
bizzat işçi istihdam edebilme ve bunlara gereksinim duyan işverenlere
işin niteliğine göre dört, sekiz, on iki ay süreyle veya süresiz bir
şekilde geçici olarak kiralayabilme yetkisi veriyor. Yani
çalışma saatleri, iş güvenceleri, ücretler, emeklilik
hakları gibi birçok konuda çalışanların aleyhine
sonuçlanacak bir dizi düzenlemeyle karşı karşıyayız.
İşçilerin, emekçilerin, üretenlerin
çıkarlarına yönelik saldırıların önemli bir
parçası da AKP Hükûmet programında yer alan bu kiralık işçi
uygulamasına yönelik kanun tasarısıdır. İşçilerin
kazanılmış birçok hakkını gerilere götürecek,
kuralsız çalışmayı yaygınlaştıracak, zaten
felç edilen sendikalaşmayı tümden engelleyecek, iş cinayetlerini
artıracak bu tasarı, emeğe karşı düşmanca bir
tutumun ifadesinden başka bir şey değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP döneminde Türkiyeli işçiler, en az kazanan, en çok
ölen, en örgütsüzleştirilmiş işçiler olmuşlardır. OECD
verilerine göre Türkiyede on üç senede emekçi kesimin millî gelirden
aldığı pay yüzde 45ten yüzde 30a düşmüştür. Yani,
ekonomi, değeri yaratan emekçiler için değil onları sömüren
sermaye için büyümüştür. Asgari ücret 1.300 TL iken açlık sınırı
1.390 TL, yoksulluk sınırı ise 4.400 TLdir.
Değerli milletvekilleri, OECD 2013 verilerine
göre sendikal örgütlenme oranı açısından Türkiye, yüzde 4,5luk
oranla listenin sonunda yer almaktadır. AKPnin hükûmete geldiği 2002
yılında yüzde 9,5 olan sendikalaşma oranı yüzde 4,5a kadar
düşmüştür. Bu veri, AKP döneminde çalışanların
örgütlenme haklarının gasbedildiğinin, engellendiğinin
açık kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla
iş güvencesi, istihdam güvencesi, gelir güvencesi ve emeklilik gibi
bileşenleri barındıran sosyal ve sendikal güvenceler yok edilmek
istenmektedir. Güvenceli çalışmak için sendikal hakların güvence
altına alınması, sosyal güvenlik haklarının eksiksiz
tanınması, iş yerinde ayrımcılığın
engellenmesi, işten çıkarmalara karşı etkin koruma
sağlanması ve iş zamanının bölünmesinde işçi
iradesinin esas alınması etkin kurallara
bağlanmalıdır. Yoksa, yasa hazırlanırken
sendikaların görüşleri burada tamamen yok
sayılmıştır. Tasarıda, Anayasa ve uluslararası
sözleşmeler gözetilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Meclis emekçi
halkı temsil etmelidir. Yüzde 85i yoksulluk sınırının
altında yaşayan Türkiye yurttaşlarından oy alarak bu
Parlamentoya gelmiş milletvekillerinin, halkın aleyhine, emekçilerin
aleyhine sonuçlar doğuracak yasalar yapmaya hakkı yoktur. Bu Meclisin
görevi, zengini koruyup halkı daha da fakirleştirmek değildir.
Bu temelde, milletvekillerini, halkı daha da yoksullaştıracak bu
düzenlemeye karşı çıkmaya davet ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında konuşmak isteyen Nurhayat Altaca Kayışoğlu,
Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Bu yasanın kamuoyundaki adı kiralık
işçilik yasası ya da simsarlık yasası ya da kölelik
yasası olarak geçiyor. Ben, özellikle AKP sıralarındaki
milletvekilli arkadaşlarıma sesleniyorum: Biraz sonra birçok
milletvekili arkadaşım dışarıdan koşa koşa
gelip el kaldıracaklar ama neye el kaldırdıklarını
bilmediklerine eminim.
Ben size açıklamak istiyorum. Evet, bu 3üncü
madde ne getiriyor biliyor musunuz arkadaşlar? İş
Yasasında iki ay olan, istisna olarak düzenlenmiş olan
denkleştirme süresini turizm sektöründe dört aya çıkarıyor.
Anlamı şu: Turizmde çalışan emekçiler altı gün, yedi
gün günde on bir saat çalışacaklar ve fazla mesai ücreti
almayacaklar. Aya vurduğunuzda, her ay yaklaşık bir ücretlerini
gasbetmiş olacaksınız.
İşçiler fazla mesailerini böyle salonlarda
parmak kaldırarak almadılar. İşçiler, yüz
yıllardır mücadele ederek bu emeklerinin
karşılığını, bu sosyal hakları elde ettiler.
O yüzden, bu kazanımları o parmaklarınızla geri almaya
hakkınız yoktur, bunu bilin.
Evet, dış politikadaki
yanlışlıklarınızla maalesef turizm sektörünü berbat
ettiniz. Bir yandan destek getiriyorsunuz, faturasını da turizm
sektöründe çalışan emekçilere yüklüyorsunuz.
Çok söylendi, evet, 2009da Abdullah Gül şöyle
diyor: Emek istismarı yaratacağı ve insan onuruna
yakışmayan durumlar doğuracağı... Evet, insan onuruna
yakışmayan durumlar çünkü işçileri bir mal gibi görüp
işverene kiralayacak özel istihdam büroları getiriyorsunuz.
Şimdi, uygulamada zaten çalışma
hayatı berbat, taşeron denilen bir modern kölelik sistemi var ve
uygulamada asıl iş dışına taşan yani asıl
işte taşeron işçi çalıştırılması yasak
biliyorsunuz ama kanun dolanılarak her alanda taşeron işçi
çalıştırılıyor. Bunu kaldıracağınıza
söz verdiniz fakat daha beterini getiriyorsunuz. Şimdi, bu tasarıyla
ilgili Sayın Bakan diyor ki: Efendim, sınırları belli, bu
her yerde uygulanmayacak zaten, belli alanlarda, belli iş
koşullarında
Ama, bu sistemde nasıl kanun dolanılarak
taşeron yaygınlaştırılmışsa, aynı şekilde
bu kölelik düzeni de kanun dolanılarak
yaygınlaştırılacak ve genelleştirilecektir ve çok çok
daha geriye gidiyor. 2003ten beri zaten özel istihdam büroları var, dün
Bakan Bey de söyledi, 445 civarında. Ama, bunlar sadece işçi ile
işvereni bir araya getiriyorlardı, sözleşmenin tarafı
olmuyorlardı; şimdi ise sözleşmenin tarafı bu bürolar
olacak, daha fazla kâr elde etmek için işçileri en dip ücrete mahkûm
kılacaklar.
Saymakla bitmez, berbat yönleri var bu
tasarının. Örneğin, özel istihdam bürolarına teminat
dışında hiçbir şart getirilmiyor. O teminat da zaten
işçilerin
Örneğin, bin işçi kiralayacak olan özel istihdam
bürosu eğer kötü niyetliyse, ödemezse işçilerin ücretlerini, bu
işçiler ücretlerini alamayacaklar ve emek
hırsızlığı yaşanacak. Özel istihdam büroları
işçileri, kiralandıkları iş yerlerinin
koşullarını bilmeyecekler, iş yerlerinde iş
kazaları çoğalacak, işçilerin durmadan iş yerleri
değiştiği için verimlilik azalacak. Bakın, siz, biz yoklama
istedikçe şuradan şuraya gidip geliyorsunuz diye rahatsız
oluyorsunuz ama işçileri dört ay orada, üç ay orada, iki ay orada
çalışmaya mahkûm ediyorsunuz. Bu, insanlık onuruna
yakışmayan bir durumdur.
Dönemsel artan iş yerlerinde süre
sınırı yok ve kötüye kullanıma açık. İşçinin
çalışmadığı zamanlarda hiçbir güvencesi, sosyal
hakkı, sigortası maalesef bulunmamaktadır. Ülkemizde
işverenlerin yüzde 80i 10 ve daha az işçi
çalıştırıyor yani yüzde 80 iş yerinde bu yasa
uygulanacak ve kiralık işçi çalıştıracaklar. Biraz
önce dediğimiz gibi, belki daha fazla çalıştıran iş
yerleri 10a düşürecek, 2 iş yeri açacak ve hiçbir sorumluluğu
olmayan kiralık işçilere işlerini gördürecekler.
Sizin ruhunuzda kölelik olabilir ama işçilere
bu köleliği dayatamazsınız, işçilerin ayaklarına
pranga vuramazsınız. Bu yasa işçilere gerçekten zincirlerinden
başka kaybedecek hiçbir şey bırakmıyor ve biz bu kölelik
düzenine hayır diyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altaca
Kayışoğlu.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sizin
ruhunuzda kölelik olabilir. ifadesini bir kere reddediyor, aynen iade
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz de iade
ediyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yasanın içini bilseniz gerçekten bunu der misiniz acaba?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İkincisi,
1848, Manifestonun yazıldığı tarihteki Marxın o son
cümlesini bugünün dünyasında, Türkiyesinde tekrar etmek olsa olsa
cahillik olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bugünün Türkiyesinde bu yasayı getirmek ne oluyor
acaba?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Başkanım, sataşma var bana, Cahillik var. dedi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Arkadaşımız
69a göre
Sataşma var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altaca
Kayışoğlu.
Sataşma nedeniyle size iki dakika süreyle söz
veriyorum.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bir
daha söylüyorum, Abdullah Gülün sözleriyle söylüyorum: Bu yasa insan onuruna
yakışmamaktadır. Bu yasa emek sömürüsüne sebebiyet verecektir.
Bu yasayla, o Kemal Sunalın filmi var ya, o sahneleri yaşayacağız.
Evet, modern hâlini yaşayacağız belki, o yüzyıldaki
koşullarıyla değil. Belki gerçekten fiilen zincir vurulmayacak
kollarına o işçilerin ama 1 metrekarelik, 2 metrekarelik -her neyse-
o bürolarda özel istihdam büroları sözleşme yapacak işverenle ve
işçilerin emeğini kiralayacak. İşçi ne kadar
alacağını bilmeyecek, işçinin sigortası eğer
işverenle çalışma süresi bittiyse yatmayacak. Bunun adı
kölelik değil de nedir?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Demagoji
yapıyorsun.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Bunun adı zincire vurmak değil de nedir, soruyorum size Sayın
Bostancı?
Şimdi, o günden bugüne
Evet, o günkü
koşullarda çalışma saatleri on iki saat, on dört saat, çok uzun
sürüyordu; işçiler mücadele verdiler. O zaman da fiilen zincirler yoktu
belki ama o mücadele neticesinde fazla mesai hakkı kazandılar, o
mücadele neticesinde kıdem tazminatı hakkı kazandılar, o
mücadele neticesinde emeklilik hakları kazandılar. Şimdi, siz,
bu hakları, bu tasarıyla geri alıyor musunuz almıyor
musunuz? Yani o dönemin koşullarına işçileri, mahkûm ediyor
musunuz etmiyor musunuz?
O hâlde bunun adı nedir? Bunun adı modern
köleliktir. Bunu, ille pazara çıkıp IŞİDin
yaptığı gibi satmak anlamında kullanmıyoruz,
işçileri kiralamak, sözleşmeye taraf tutmak özel istihdam bürolarını,
gerçekten, modern köleliktir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altaca
Kayışoğlu.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, karar yeter
sayısı istiyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Oylamaya
geçtiniz efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne geçtiniz
Başkan? Daha karar yeter sayısı
BAŞKAN Hayır. Bir saniye sayın
milletvekilleri
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Bir karar yeter sayısı
HALUK İPEK (Amasya) Oylama başladı.
BAŞKAN Efendim, oylama başlamadı.
Cümlemi bitirmeden karar yeter sayısı talebi olduğu için o
talebi yerine getireceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İzin verirseniz, bir
şey söyleyebilirim miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir şey söyleyebilir
miyim?
BAŞKAN - Buyurunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Arkadaşların
Oylama başladı, siz karar yeter sayısı talebinde
bulunmadınız. gibi iddiaları var. Yalnız, geçen gün yine
Genel Kurulda bir AKPli Meclis başkan vekili, tutanaklardan, talep edilip
edilmediğini tespit edip daha sonra uygulama yaptı.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Kapatmaya ne kadar
heveslisiniz, kapatmaya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yani arkadaşlar sürekli
itiraz ediyorlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sabaha
kadar buradayız, çalışacağız, merak etmeyin.
BAŞKAN - Sorun yok, olabilir, itirazlar da
olabilir. Bunlar gayet doğal olaylardır.
Önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 170 sıra sayılı İş Kanunu ile Türkiye
İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3üncü maddesiyle 4857 sayılı
Kanunun 63üncü maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümlede yer alan
altı aya ibaresinin dört aya olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal yok herhâlde.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizde turizmin yoğun olduğu dönem 15
Mayıs-15 Eylül dönemi olup bu tarihler haricinde iç turizm başta
olmak üzere turist yoğunluğu da azalacağı için toplu
iş sözleşmeleriyle dört aylık artırım yeterli
olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Hayır, bu sefer
Oylarınıza sunuyorum
dedikten sonra talep ettiniz Sayın Akar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Peki, peki Sayın
Başkanım. Kabul, kabul, tamam Sayın Başkanım.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bizden
itiraz yok.
BAŞKAN Nasıl olsa fırsat çok, her
zaman yapabiliriz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz fırsatı
beklemiyoruz Başkan, biz hakkı, hukuku teslim ediyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Evet, bir yoklama talebi vardır.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Akar, Sayın Akkaya, Sayın
Tanal, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Arık, Sayın Tüm,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Çamak, Sayın Tuncer,
Sayın Arslan, Sayın Demirtaş, Sayın Sarıhan,
Sayın Karadeniz, Sayın Torun, Sayın Budak, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Çam, Sayın
Balbay, Sayın Demir, Sayın Topal.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.24
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN - 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MAHMUT TOĞRUL(Gaziantep) Başkanım,
süre bitti.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, o
pusula geçerli değil. Olmaz öyle şey! Ne ayıp şey, ne
ayıp şey! Süre doldu!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sakin
olun, ben buradayım, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok ayıp,
çok ayıp!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Şimdi, elektronik cihazla oy kullananlar ile oy
pusulalarını karşılaştırıyoruz. Mükerrer oy
var mı yok mu, ona göre sonucu bildireceğim.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, oy pusulasıyla oy kullanan milletvekillerinin Genel Kurul
salonunda olup olmadığını kontrol edeceğim.
Sayın Ayhan Gider, Çanakkale? Yok.
Sayın Ahmet Sami Ceylan, Çorum? Burada.
Sayın Mehmet Erdem, Aydın? Burada.
Sayın Serkan Bayram, Erzincan? Burada.
Sayın Sebahattin Karakelle, Erzincan? Burada.
Sayın Şirin Ünal, İstanbul? Yok.
Sayın Nurettin Nebati, İstanbul? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul
edilmiştir.
170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde,
ikisi aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4857 sayılı Kanunun 99uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerinde yer alan yüzelli
ibaresinin beşyüz, (b) bendinde yer alan ikiyüzelli ibaresinin bin
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor Zihni
Açba Kamil
Aydın
Kahramanmaraş Sakarya Erzurum
İsmail
Faruk Aksu Mustafa
Kalaycı Baki
Şimşek
İstanbul Konya Mersin
Ruhi
Ersoy Ahmet Selim
Yurdakul
Osmaniye Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesiyle
değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 99uncu maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Ramazan
Can Yusuf
Başer
Amasya Kırıkkale Yozgat
Öznur
Çalık Osman
Aşkın Bak Hasan
Basri Kurt
Malatya
Rize Samsun
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
7nci maddenin ikinci fıkrasının (f)
bendine aykırı olarak davranan işveren veya işveren
vekiline ise birinci fıkranın (b) bendinde belirtilen para
cezası dört katı artırılarak uygulanır.
BAŞKAN Şimdi, okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 4üncü maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Şenal
Sarıhan Ali
Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Tur
Yıldız Biçer Çetin
Arık Ünal
Demirtaş
Manisa Kayseri Zonguldak
Musa
Çam
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Sibel
Yiğitalp Nursel
Aydoğan Müslüm
Doğan
Diyarbakır Diyarbakır İzmir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önerge
hakkındaki söz taleplerini karşılayacağım.
İlk konuşmacı Müslüm Doğan,
İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili olarak söz almış
bulunmaktayım.
Kapitalist üretimin tarihsel sürecini incelersek
sermayenin emek üzerindeki denetimini arttırmak için sürekli yeni
arayışlar içinde olduğunu ve bu arayışlar neticesinde
yeni yöntemler geliştirdiğini görüyoruz. Özellikle, 1970li
yılların sonu ve 1980li yılların başından
itibaren IMF ve Dünya Bankasının önerileri doğrultusunda
yapılandırılan yeni liberal politikalarında, sermaye
sınıfının talepleriyle devletin iş gücü piyasası
politikalarına yönelik koruyucu düzenlemeleri zayıflatılmaya
başlanmıştır. Esnek ve güvencesiz çalışma
biçimleri, yaşanan ekonomik sorunların ve işsizliğin çözümü
olarak sunulmuş, bu yolla da ucuz, denetlenebilir ve esnek bir iş
gücü piyasası yaratılmıştır.
Türkiye'de bu uygulamalar, 1980li
yılların başında kamuda istihdamın
azaltılması ve özelleştirme politikalarının
yaygınlaştırmasıyla başlamıştır. 2003
yılında çıkarılan 4857 sayılı İş
Kanunuyla da esnek istihdamı temel alan ilk yasal düzenleme
yapılmıştır. Fazla mesai hakkını ortadan
kaldıran denkleştirme uygulaması kabul edilmiş, kısmi
çalışma, çağrı üzerine çalışma, evde
çalışma gibi esnek çalışma biçimleri getirilmiş;
iş güvencesinin kapsamı, 10 kişi ve üzeri işçi
çalıştırılan iş yerlerini kapsıyor iken 30
kişi ve üzerinde işçi çalıştırılan iş
yerleri şeklinde değiştirilerek kapsam
daraltılmıştır. Yine, taşeron uygulamasına
yönelik düzenlemeler getirilerek başta kamu olmak üzere
taşeronlaştırmanın önü açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, konumuz
açısından en önemli düzenleme ise özel istihdam bürolarının
önünü açan "geçici iş ilişkisi" uygulamasıdır. Bu
uygulamanın temelleri 4857 sayılı Kanunla
atılmıştır. Kanun'un 7nci maddesi, işverenin,
işçiyi, holding bünyesi içinde veya aynı şirketler
topluluğuna bağlı başka bir iş yerinde veya yapmakta
olduğu işe benzer işlerde
çalıştırılması koşuluyla başka bir
işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak
devredebilmesine olanak sağlamıştır.
Yine, Yasa'nın 90ıncı maddesinde ve
25 Haziran 2003 yılında kabul edilen 4904 sayılı Türkiye
İş Kurumu Kanunuyla iş ve işçi bulmaya aracılık
faaliyetlerinin gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan özel
istihdam bürolarınca da yapılmasına imkân verilmiştir. Her
iki düzenlemenin de temel amacı, AKP Hükûmeti tarafından
hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisinde yer alan özel istihdam
büroları düzenlemesinin hayata geçirilerek geçici iş ilişkisinin
kalıcı hâle getirilmesi meselesidir. Bu yolla işçilerin
emeği kolay alınıp satılan bir metaya dönüştürülecek;
işçinin sigortası, işsizlik sigortası, iş güvencesi,
izin ve ücret haklarını belirleyebilmesi oldukça güçleşecek;
ayrıca, sendikalaşma olanakları da ellerinden
alınacaktır. Yani, özel istihdam bürosu en genel anlamıyla
işçilerin günübirlik ya da geçici bir süre için farklı işveren
ve iş yerlerine kiralanarak çalıştırılmasını
amaç edinen aracı kuruluştur. Yani, işçilerin emeğinin kolayca
alınıp satılmasına imkân veren yeni bir çalışma
organizasyonudur.
Değerli milletvekilleri, peki, bu sistem
nasıl işleyecek? Özel istihdam büroları bir işveren gibi
çalışacak. İşçi ihtiyacı olan fabrika ya da firma
nasıl bir işçi istediğini büroya bildirecek, büro da kendisinden
işçi talep eden firmalara işçi servis edecektir. Kiralık
işçinin bir değil, birden fazla patronu olacak ama hiçbir zaman
kalıcı bir işi veya iş yeri olamayacaktır. Kiralanan
işçinin süresi veya işi bittiğinde o fabrikayla veya iş
yeriyle, işvereniyle bağı kesilecektir. Bu durumda, işçi,
bağlı olduğu özel istihdam bürosunun kendisini
kiralayacağı yeni iş yerine gidecektir. Dolayısıyla
işçi için düzenli, kurallı bir iş yeri hayal olacaktır; bir
iş yerinde üç ay, diğerinde beş ay, öbüründe dokuz ay
çalışabilecektir; farklı semtlerde, farklı iş
yerlerinde çalışmaya mecbur kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, özel istihdam
büroları işçi kiralama hakkı elde ederse işçiyle belirli
süreli iş akdi yapan özel istihdam bürosu, asıl işverenle sadece
işçi kiralama sözleşmesi yapabilecektir. Bu durumda,
işverenlerin, kiraladıkları geçici işçiye karşı
hiçbir sorumluluğu olmayacaktır. Ayrıca yine işçinin
iş yerinin belirsiz olması, işçi sağlığı ve
güvenliği önlemlerinin de alınmasını engelleyecektir.
İşçi her gün ya da her ay farklı iş yerinde
çalışacağı için farklı iş kazası ve meslek
hastalıkları tehdidi altında kalacaktır. Kiralık
işçinin yaşadığı iş kazası ve meslek
hastalığından kiralandığı iş yerinin hiçbir
sorumluluğu olmayacak ve işçinin sağlığı ve
güvenliği tehlikeye atılacaktır.
Değerli milletvekilleri, biz bu yasaya
hayır diyeceğiz ama cumhuriyetin kurucu bir organizasyonu, kurucu
bir unsuru olarak kendini gösteren, söyleyen, her yerde söyleyen CHPnin ise
burada bu yasaya çok ciddi bir muhalefetini görmüyoruz; bunu da
yanlış buluyoruz. Bu yüzden, bu yasaya ret oyu vereceğiz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip
bu tasarıyla ilgili yüksek reflekslerimiz Meclisçe ve kamuoyunca
bilinmesine rağmen, bu tasarının görüşmelerine yönelik
olarak bizim yetersiz muhalefet yaptığımızı iddia
etmek suretiyle açık bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
OKTAY VURAL (İzmir) Bize sataşma
sakın! Biz yeterli muhalefet yapıyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Milliyetçi
Hareket Partisinin sataşılacak hâli kaldı mı?
BAŞKAN Buyurunuz.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin sataşma önerisine,
sataşma anlamında değil ama HDPnin
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Muvazaa var.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Muvazaa falan yok.
Bu tasarı önemli bir tasarı. Ben bütün
muhalefet partilerine ve iktidar partisine mensup milletvekillerine
sesleniyorum, bu tasarı şöyle çıkmalıydı: Bir tarafta
işçiler var, bir tarafta işveren var. İkisi de bizim, ikisi de
bizim; işçi de bizim, işveren de bizim. Gönlümüz arzu ederdi ki
işverenin de evet, işçinin de evet diyeceği bir tasarı
buraya geleydi, bir saatte de geçeydi. Görünen o ki işverenin taleplerinin
daha yoğun karşılandığı, emek
dünyasının taleplerinin daha düşük bir şekilde
değerlendirildiği, ciddiye alınmadığı bir
tasarıyla karşı karşıyayız.
Milliyetçi Hareket Partisine sataşma meselesine
gelince, burada bir şeyi söylememiz lazım tabii. Ya ben atladım
ama bugün, iki gündür yaşananlarla ilgili şu tahlili yaptıktan
sonra Milliyetçi Hareket Partisinin bu konudaki değerlendirmesini bütün
Türkiye merak ediyor. 27 Mayıs ile 12 Eylül bizim için aynı
şeydi, 28 Şubat ile de 12 Mart aynı şeydi. Gözün aydın
Türkiye, 28 Şubat ile 12 Martın bir kardeşi oldu; 4 Mayıs
oldu, yazık günah oldu, yazık günah oldu! (CHP sıralarından
alkışlar) Demokrasi bu kadar ucuz değil, millî irade bu kadar
ucuz değil. Bu milletin Davutoğlu başkanlığındaki
partiye verdiği 23 milyon oyu böyle bir darbeyle alaşağı
etmek kimsenin haddi ve hakkı değil. (CHP sıralarından
alkışlar) MHP bu konuda ne diyor çok merak ediyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz kendinizle
uğraşın! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı bir saniye,
önce
Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Konuştuğumuz yasayla esasen hiçbir ilgisinin
bulunmadığı ve açıktan sataşma olsun diye
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yasanın
nasıl olması gerektiğini söyledik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
bağlam
dışında yapıldığı aşikâr olan, 28
Şubatın yanına 4 Mayısta yaşanan olayları
katarak, bunun üzerinden AK PARTİye yönelik açık bir sataşmada
bulunmuştur Sayın Altay.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
8.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; demin de anlatmaya
çalıştım, konuştuğumuz tasarıyla bu konunun
hiçbir alakası yok. Ama Sayın Engin Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hangi konunun?
Parlamentoya bir darbe yapıldı Beyefendi, Parlamentoya bir darbe
yapıldı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sesiniz çok
güzel çıkıyor Engin Bey.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama size de darbe
yapıldı gerçekten Naci Bey, size de darbe yapıldı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Engin Bey, 28
Şubat ile 4 Mayısı yan yana koymak bir kere
haksızlıktır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 12 Martı da
koydum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi:
AK PARTİnin kendi içinde yaşanan bir süreç. Sonuçta olağanüstü
kongreye gidiyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Cumhurbaşkanı AK PARTİnin içinde değil ki!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Cumhurbaşkanı nasıl AK PARTİnin içinde olur?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Yüzde 50 oy
almış bir siyasi partinin kongre sürecinin sizi bu kadar
ilgilendirmesini anlıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sevinin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Çünkü ülkenin
kaderiyle ilgili, siz de bu kaderle ilgileniyorsunuz, çok doğru.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Evet, zaten
Cumhurbaşkanının ülkenin kaderine müdahale ettiğini
söylüyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama gayet iyi
biliyorsunuz ki bir partinin kendi iç işidir aynı zamanda, kongresini
yapar, her şey usulet, suhulet dairesinde yaşanır yasalara uygun
bir biçimde. Sizin siyasi bir kasıtla, bir tür, buradan, 28 Şubat
vesaire diyerek bir sataşma çıkartmak kastı olduğunu benim anladığım,
böyle bir değerlendirme, böyle bir bağlama yerleştirerek
söylediğiniz sözlerin yaşanan gerçeklik karşısında
hiçbir hükmü yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Millet
gerçeği görüyor Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Millet
gördüğü için yüzde 50yi alıyoruz Engin Bey.
Sağ olun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Geçti o günler,
geçti.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı, ben, malumun ilamına gerek yok lakin ana muhalefet
partisinin grup başkan vekiliyim, Sayın Bostancı da iktidar
partisinin grup başkan vekili. Bizim ağzımızdan çıkan
sözlerin biraz düşünülerek çıkması lazım. Sayın
Bostancı benim biraz önce kürsüde yaptığım konuşmayla
ilgili olarak şöyle bir laf etti: Görüştüğümüz tasarıyla
ilgisi olmayan bir konuşma yaptı. dedi. Bu, benim temsil
ettiğim makama çok açık bir hakarettir. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Ben o kürsüde neyi konuşup neyi
konuşmayacağımı bilmeyecek kadar beceriksiz değilim.
Söz talep ediyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
9.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı, ben dün size dedim ki: İç Tüzük 178 çalışır
mı? Çalışmaz dediniz. Doğru, çalışmadı.
Ama elhak, hepinizin, hepimizin, değerli arkadaşlar,
vicdanımız var. Biz burada kimsenin
Sayın Davutoğlunun
korunmaya da ihtiyacı yok. Sayın Davutoğlunun bugünkü
açıklamasını ben de, herkes de, Türkiye de dikkatle dinledi. Ben
şunu söylüyorum, diyorum ki: Son iki seçimde de birleşik oy
pusulasında Adalet ve Kalkınma Partisi ambleminin ve logosunun
altında Ahmet Davutoğlu yazıyordu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Buradan ekmek
çıkmaz Sayın Altay, başka yere!
ENGİN ALTAY (Devamla) Tıpkı 2002de
Sayın Erdoğan aday olmadığı hâlde birleşik oy
pusulasında Recep Tayyip Erdoğan yazdığı gibi.
Neticede bu millet Sayın Davutoğlunun Genel Başkanı
olduğu bir partiye yüzde 49,5 oy verdi.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Şu an yüzde
53.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Dün yapılan
iş, ondan öncesinde yapılan işler MKYKyla ilgilidir; bak, onda
ben laf etmem, haddim de değil. AKP MKYKsında, Başbakanın
örgütleri görevden alma yetkisinin baypas edilmesi bizim
konuşacağımız iş değil, haddimiz değil.
Lakin Cumhurbaşkanın Anayasanın 103üncü maddesine göre
tarafsızlığına yemin etmiş bir
Cumhurbaşkanının müdahalesine siz Bu bizim iç işimiz.
derseniz, siz bu Anayasayı ayağınızın altına
alıp çiğnemiş olursunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HDPye gelince, demokrasi sınırları
içinde olacağız, demokrasi mücadelesine devam edeceğiz.
Aldığınız 6 milyon oya saygımız var ama ortada
kimi iş ve işlemler bakımından, uygulamalar
bakımından, bölgede yaşanan kimi olaylar bakımından
tutarsızlığınızla ilgili somut gerçekler var. (HDP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kavgada söylenmez bu.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Altay biraz evvelki konuşmasında açıkça partimize
sataşmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, 4
Mayıs darbesi hakkında MHP ne düşünüyor? dedim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
10.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin, bugünkü hadiseyle
ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin ne düşündüğünü merak etmesine
doğrusu çok memnun oldum. Yalnız, söylemek isterim ki bize
sataşmayın, bize sataşanların hâlini bugün gördünüz yani
hayra tebdil olmuyor. O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisine de Milliyetçi
Hareket Partisine sataşmamasını salık veririm. Daha bir
kongre bitmeden, yeni kongrenin hesaplarını yapan bir partinin hangi
konuda ne gibi sataşma gayreti içerisine girdiğini de doğrusu
merak ediyorum.
Ben saat 14.00teki grup başkan vekilleri
konuşmasında aslında -daha henüz Sayın Başbakanın
basın açıklaması devam ediyordu, o açıklama dahi
bitmemişken- genel hatlarıyla bu konudaki görüşümü ifade etmeye
çalıştım. Ona tutanaklardan da bakabilirsiniz. Fakat, Milliyetçi
Hareket Partisi demokrasiye inanan, hukuka ve hukukun ilkelerine, millî iradeye
sarsılmaz ilkelerle bağlı olan bir parti olarak
ENGİN ALTAY (İstanbul) O zaman 4
Mayıs darbedir.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
açıkça ifade etmek
isterim ki bugün yapılan tam bir hükûmet darbesidir veya saray darbesidir.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu açık
şekilde ifade etmek lazım çünkü Sayın Başbakan o uzun
açıklamasının satır aralarında, kendi arzusunun
hilafına, zaruretten dolayı görevinden yani Başbakanlıktan
ayrıldığını ifade etmiştir. Millî irade hiçe sayılmıştır,
çok açık seçik bir şekilde Türkiyede kendi karakteri itibarıyla
ilk kez bu şekilde bir hükûmet darbesi yaşanmıştır. 12
Marta da 28 Şubata da rahmet okutacak bir darbedir. Bu çok açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Herhâlde sizin için
açıklayıcı olmuştur Sayın Altay.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, CHP grup başkan vekili bizim demokrasi mücadelesi
yürüttüğümüzü fakat bir tutarsız politika izlediğimizi ifade
etti.
BAŞKAN Buyurun Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
11.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında bütün
gruplar bunu çok iyi bilir, biz başından beri söylüyorduk,
başından beri de uyardık HDP olarak; sarayın, AKPye,
iktidara yönelik bir darbe yaptığına, Parlamentoya darbe
yaptığına, Hükûmete darbe yapacağına yönelik
Sayın Davutoğlunu uyarmıştık, defalarca buradan
uyardık.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
İnanmıyorum, sen mi söylüyorsun bunu?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
Hatırlarsanız, -Sayın Bostancıya sormak istiyorum-
Sayın Bostancı, daha önce biz Sayın Davutoğlu ile
Erdoğan arasında bir kriz olduğunu ifade ettiğimizde bize
verdiğiniz cevap şuydu: İki zeytinle ziyafet çıkmaz.
Bugünkü iki zeytinle nasıl Türkiye toplumunun bir krizle
sonuçlandığını acaba şimdi, şu anda
anladınız mı? Onu sormak istiyorum Sayın Bostancı
size: İki zeytinle nasıl ziyafet çıkar?
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Başkan,
söz hakkı istediği konuyla ne alakası var?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Türkiye
toplumunu krize götürdünüz. İstikrar. dediniz, ekonomi altüst oldu.
Şu anda, Sayın Davutoğlu şunu diyor: Benim tercihim
değildi. Bunu ifade ediyor bugünkü konuşmasında. Erdoğan
da Bırakmak kendi kararıdır. diyor. Yani iki tutarsızlığı
burada net olarak göstermek gerekiyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Başbakanı savunmak en son size kaldı be!
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Bir de,
aynı zamanda, Sayın Davutoğlu ne diyor? Helallik istiyor.
Aslında helallik istenen yerler; Cizre, Nusaybin, Şırnak
helallik istenmesi gereken yerlerdir. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ya, bu
olayı nasıl oraya bağladın? Helal olsun ya! Akıl
tutulması yaşıyorsun ya!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kilisten helallik istesin, Kilisten.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Siz bu kadar
savaş konseptini gerçekleştireceksiniz, IŞİDi, Türkiyenin
her yerinde IŞİD çete örgütlerini besleyeceksiniz, bugün de Kilise
düşen bombaların hâlâ hesabını vermeyeceksiniz; kalkıp
ne diyeceksiniz?
CHP -ana muhalefet- de ne yazık ki bunlara bir
türlü cevap olamadı, cevap da veremiyor. Bu konuda gerçekten CHPyi de çok
ciddi bir şekilde eleştiriyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Dipnot olarak, dipnot
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Davutoğlu kendi hukukunu da, milletin hukukunu da hangi makamda bulunduysa
her zaman savunmuş bir insandır; bir.
Hayatı darbelere karşı mücadeleyle
geçmiş, kendisi de öyledir, geldiği siyasi gelenek de öyledir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Ee, niye
arkasında durmuyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bugün
yaşanan olayı darbe diye değerlendirmek akıllara ziyan
bir durumdur, şiddetle reddediyorum
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Darbedir çünkü,
apaçıktır, apaçıktır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Kayıtlara
geçmesi için beyan ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, Halkların Demokratik Partisinin sayın grup başkan
vekili bugün Genel Kurul açıldığında, daha sonra, bir saat
sonra, tekrar Kilisle ilgili Hükûmetten ısrarla bilgi istememe
rağmen, Kilise yönelik, Suriye topraklarına yönelik bu, bomba, füze,
roket saldırısıyla ilgili olarak bizim ilgisiz
davrandığımızı, buraya kayıtsız
kaldığımızı itham etti; tutanaklarda çok açık.
Söz talep ediyorum.
BAŞKAN 69uncu madde çerçevesinde size iki
dakika süreyle söz veriyorum Sayın Altay.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İktidar partisinin sayın yöneticilerinin
bu anlayış içerisinde bu tasarıyı işverenlerle
birlikte işçilerin de, işçi sınıfının da makul
kabul edebileceği, kabul edilebilir sınırlara çekilecek bir noktaya
getirmesi amacıyla belki bu görüşmelerin böyle soğumasında
fayda oldu, bu polemiğin böyle bir yararı oldu. Umarım, iktidar
partisi bu konuda bir iyi niyet adımı da atar diye bekliyorum.
Sayın Milletvekilim, Sayın Grup
Başkan Vekilim, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiyede yaşanan her
sorunla ilgili, Türkiyede sorun yaşayan toplumun bütün kesimleriyle
ilgili en duyarlı partidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Nitekim, Kilis eğer Türkiyenin bir iliyse
Hükûmet de yok ki Kilis Türkiyeye mi ait, Suriyeye mi ait diye sorsak.
OKTAY VURAL (İzmir) Hükûmet düştü,
düştü zaten, Hükûmet düşürüldü!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Milletvekilleri var
burada, milletvekilleri! Kilisin milletvekilleri var, lütfen!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hükûmet düştü,
düştü!
ENGİN ALTAY (Devamla) Eğer Kilis 81
vilayetimizden bir tanesiyse, bu Hükûmete şu ayıp yeter:
Yaklaşık bir aydır bu ilimize her gün roket, füze
atılıyor; düşmüyor, nişan alınarak atılıyor.
Geçmişte uyduruk kayalıklar için bu
ülkedeki hükûmetlerin neler yaptıkları ortada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Uyduruk kaya
diyemezsin, düzelt lütfen!
ENGİN ALTAY (Devamla) Kardaktaki
kayalıklar için Türkiyenin nasıl tavır koyduğu ortada.
Kilis halkını, Kilis topraklarını vatan toprağı
saymaktan vazgeçtiyseniz bunu bilmem. Ama bu Meclisin bir ayıbı var,
bu Parlamento bir ayıp işliyor; bir şehrimizde her gün düzenli
olarak roket ve füze saldırısı var, kimi kaynaklara göre 17
kişi, kimi kaynaklara göre 26 kişi ölmüş ve siz burada
oturuyorsunuz; siz, biz, hepimiz. Biz en azından feryat ediyoruz, siz ne
yapıyorsunuz? Yazıklar olsun! Bu durum beni üzüyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz demediniz mi
Savaş çıksa biz İrandan yana oluruz." diye?
ENGİN ALTAY (Devamla) Yazıklar olsun.
size değil, genel duruma söylüyorum Sayın Bostancı. Bu durum
beni üzüyor, bir parça vicdanın varsa seni de üzsün. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Altay.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ikinci önerge
hakkında Şenal Sarıhan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Sarıhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, sevgili arkadaşlarım; bu yoğun konuşmalardan
sonra, buraya sesi yansıyamamış olan bir kesimin taleplerini
sizinle paylaşmak istiyorum. Çok gür bir sesim olsaydı herkes
duyabilsin diye çok bağırarak okumak isterdim. Çünkü, ben bugün kendi
konuşmamı kamu çalışanlarının taleplerine
ayırmış durumdayım. Onları, en son, Türkiye Büyük
Millet Meclisine kabul etmedik, birkaç gündür de onları sokaklarda
yasaklarla karşılıyoruz. Seslerinin nasıl
komisyonlarımıza ulaşması engellenmişse, buraya
gelmeleri ve gözlemeleri de engelleniyor.
Hepiniz bilirsiniz, bütün uluslararası
sözleşmeler ve bizim Anayasamız çalışma hakkını
diğer insan haklarının gerçekleştirilmesi için şart ve
insan onurunun ayrılmaz bir parçası olarak niteler.
Şimdi, bu işçi sınıfı ne
diyor, bizim şu anda görüşmekte olduğumuz tasarı
hakkında ne diyor? Bir: İnsan ticareti tarihin en büyük
insanlık suçlarındandır. Türkiye Büyük Meclisinde görüşülen
bir yasa tasarısıyla bu insanlık suçu yasal hâle getirilmek
isteniyor.
Neler olacaktır, bu tasarı
gerçekleşirse neler olacaktır? Bir: İş güvencesi ortadan
kalkacaktır. İki: Kıdem tazminatı fiilî olarak yok
edilecektir, ihbar tazminatı ortadan kaldırılacaktır. 1 ila
9 arası işçi çalıştıran iş yerlerinde 5
işçiye kadar, 10un üzerinde işçi çalıştıran iş
yerlerinde yüzde 25 oranında kiralık işçi çalıştırılabilecektir;
böylece, kayıtlı istihdamın neredeyse yarısı kölelik
bürolarına ayrılmış olacaktır. Kural
dışı, güvencesiz ve esnek çalışma biçimleri kural
hâline gelecektir. Sendikal örgütlenmeler çok ciddi kan kaybedecektir.
İşverenlerin işten çıkarma maliyetleri düşecektir;
işçiler istenildiği gibi kullanılıp kapı önüne
konulacaktır. İşçi sınıfı kiralık
işçilik adı altında kölelik ilişkilerine mahkûm
edilecektir; gelir, emeklilik, yıllık izin ve sağlıkla
ilgili bütün haklar tamamen ortadan kalkacaktır. Kiralık işçiler
aynı işi yapan diğer işçilere göre daha düşük ücretler
alacaklardır. Uzun çalışma saatleri açısından dünyada
zirvede yer alan ülkemizde kiralık işçiler yoğun
çalışma temposuyla yoğun bir sömürü çarkı içine
düşecektir.
Ülkemizde iş hukuku, işçi-işveren
arasındaki sözleşme, iş yeri ve iş kolu düzenlemeleri
üzerine kuruludur; bu tasarı bu hukuksal düzenlemeleri geçersiz hâle
getirecektir. Böylece çalışma yaşamı tamamen hukuk
dışı bir hâl alacaktır. İşverenler özel istihdam
bürolarından işçi kiralama hakkı kazandığında
kadrolu işçilerin üzerinde sürekli bir baskı oluşacaktır.
Kiralık işçiler işçi sağlığı ve iş
güvenliği uygulamalarından yararlanamayacaktır.
Geçici iş ilişkisi kurmanın kapsam
dışı bırakıldığı iki alan vardır;
madencilik iş kolu ve kamu iş yerleri. Bu yeterli değildir,
bütün tehlikeli iş yerlerinde bu sisteme başvurulmamalıdır.
İŞKUR işlevsiz hâle gelecek, kamu
emek gücü piyasasındaki sorumluluklarını tamamen üstünden
atmış olacaktır. Kamudaki alt işverenler özel istihdam
bürolarından işçi kiralayabilecekler, kamuda taşeron
köleliği daha da artmış olacaktır.
Sonuç olarak, özel istihdam büroları köle
pazarlarıdır. Bu bürolarla geçici iş ilişkisi
oluşturulması bir insan ticaretidir. İnsan ticareti tarihteki en
büyük insanlık suçlarından biridir. Bu nedenle, bu tasarı çekilmelidir.
Bu, arkadaşlarımızın yazmış olduğu metin. Metni
size sunmaya çalıştım.
Dün akşam Sayın Soylu şöyle
diyorlardı: Akşam hasta çocuğunu hastaneye götüremeyen bir
insana derman oluyoruz. Ben de diyorum ki Sevgili Sayın Soylu: Biz
aslında işçinin canına okuyacak bir yasa yürürlüğe koyma
hazırlığı içindeyiz, bunu unutmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla) Bizim için
yurttaşlarımızın yaşam hakkı her şeyin
üzerindedir.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Ancak, bir yoklama talebi vardır.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Akkaya, Sayın
Demirtaş, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Tüm, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Tuncer, Sayın Arık, Sayın
Arslan, Sayın Sarıhan, Sayın Gürer, Sayın Budak, Sayın
Arık, Sayın Karadeniz, Sayın Yılmaz, Sayın Özdemir,
Sayın Çamak, Sayın Torun, Sayın Balbay, Sayın Tanal,
Sayın Gökdağ.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesiyle
değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 99uncu maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
"7 nci maddenin ikinci
fıkrasının (f) bendine aykırı olarak davranan
işveren veya işveren vekiline ise birinci fıkranın (b)
bendinde belirtilen para cezası dört katı artırılarak
uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Özel istihdam bürosu
aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması
durumlarından biri olarak 7nci maddenin (2)nci fıkrasının
(f) bendinde düzenlenen "işletmenin ortalama mal ve hizmet üretim
kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek
ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde" durumunun
suistimal edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmakta, bu nedenle
aykırılık hâli idari yaptırıma
bağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, yeni bir madde ihdasıdır o. Komisyonun gelmesi
lazım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Oylamaya
geçildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne alakası var ya?
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum." dedim, yoklama talebinde bulunmuştur
Sayın Toğrul. O nedenle yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın Toğrul, Sayın
Demirel, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Taşdemir,
Sayın Irgat, Sayın Başaran, Sayın Yiğitalp, Sayın
Aydoğan, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın
Yıldırım, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Çelik Özkan,
Sayın Birlik, Sayın Gülser Yıldırım, Sayın
Becerekli, Sayın Dora, Sayın Zeydan, Sayın Öcalan, Sayın
Yıldırım, Sayın Kaya, Sayın Taşçıer.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4857 sayılı Kanunun 99uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerinde yer alan yüzelli
ibaresinin beşyüz, (b) bendinde yer alan ikiyüzelli ibaresinin bin
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki Şimşek (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Baki Şimşek, Mersin Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 170 sıra
sayılı İş Kanunu ve Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
4üncü maddesinde verilen önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
7 Hazirandan bu yana 495
kahramanımızı şehit verdik, geriye gözü yaşlı
analar, yetim kalan çocuklar, yitip giden hayatlar kaldı. Ama maalesef
Türkiye uykuda. Rahmetli Mehmet Akifin dediği gibi: "Eyvah, beş
on kâfirin imanına kandık/ Bir uykuya daldık ki cehennemde
uyandık. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, acılı
ailelerine ve bu acıyı paylaşan ve dualarını
esirgemeyen tüm Türk halkına sabırlar diliyorum. Türk Milletinin
başı sağ olsun.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri terör,
diğeri ise maalesef işsizliktir. Sizler AB yasaları, yeni
Anayasa ve başkanlık sistemiyle uğraşırken
vatandaşlarımızın gündeminde ise bambaşka konular yer
almaktadır. Bize gittiğimiz her yerde vatandaşlarımız
Terörü çözün. Teröristleri cezalandırın. Meclis koridorlarında
gerilla marşı söyleyen, PKK sloganları atan vekilleri
istemiyoruz. diyorlar. Çoluk çocuğumuza iş verin, atanamayan
öğretmeni atayın, uzman çavuşları devlet kadrolarına
alın, sosyal haklarını düzenleyin. diyorlar.
Değerli milletvekilleri, güvenceli esneklik
adı altında özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi
ve uzaktan çalışma adı altında evde çalışma
sistemiyle yeni bir iş gücü piyasası düzenlemeleri getirilmektir.
Böylelikle işletmelerin ekonomik olarak büyümeleri ve uluslararası
rekabetin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Yine, bu tasarıyla Avrupa'daki gibi
istihdamın artırılacağı, işsizlik ve kayıt
dışı çalışmanın azaltılacağı
düşünülmektedir. Ancak, Avrupa Birliği ülkeleri işsizlik
rakamlarından tutun da işçi sağlığı ve iş
güvenliği mevzuatından, kayıt dışı istihdam,
sahte iş yeri ve sahte sigortalı çalıştırma
yasağına kadar mukayese edilmez bir üstünlüğe sahiptir.
Dolayısıyla, öncelikli konumuz esneklik değildir.
işsizliğin ileri boyutlarda olduğu ve neredeyse yapısal
nitelik kazandığı ülkemizde işçiler tercih yapma
şansına sahip olmadıkları gibi İŞKUR'u
kurtuluş olarak görmektedirler. Ancak, İŞKUR AKP'nin bir yan
kolu olarak çalışmakta, AKP teşkilatlarından gelen
listelerle işe alınmalar vatandaşlarımızın
karşısındaki en büyük engel olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Şimdi Sayın Bakanımıza
sesleniyorum: 7 Haziran-1 Kasım arası İŞKUR'a kaç kişi
aldınız? Bir önceki yıl aldığınız sayı
ile 7 Haziran-1 Kasım arasında aldığınız
işçi sayısında bir fark var mı? Seçim dönemlerinde,
özellikle Mersinde AKP'nin vermiş olduğu listeyle kaç kişiyi
İŞKUR'da işe aldınız? Bu personeli neden kurayla ya da
sınavla belirlemediniz? İŞKUR'a neden kurumsal bir yapı
getirmiyorsunuz? Bu sayıları öğrenmek istiyoruz. Hep soruyoruz
ancak bir türlü cevap vermiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, diğer önemli bir
konu da işçilerin sosyal güvenlik haklarıdır. Geçici
işçiler, buna göre, hastalık sigortası hakkından
yararlanamayacaklardır çünkü hastalık sigortasından
yararlanabilmek için hastalık tarihinden önceki bir yıl içerisinde en
az yüz yirmi gün prim ödenmiş olma şartı aranmaktadır. Bu
durumda, yılda dört aydan az çalışan işçilerin bu haktan
yararlanamama durumu ortaya çıkacaktır.
Gelin, hep birlikte, Avrupa Birliği yerine Türk
milletinin istediği yasaları çıkartalım, Devlet
Memurları Yasasını değiştirelim, işçilerle
ilgili sosyal hakları tekrar ele alalım, güneydoğuda görev yapan
asker ve polisler için özel yasa çıkartalım.
Hemşehrim olan bir uzman çavuş,
Diyarbakır Ergani yolunda trafik kazası geçiriyor, şehit oluyor
ama henüz yeni uzman çavuş olduğu için, özel servis aracıyla
kaza yaptığı için, şehit olmasına rağmen sosyal
haklardan faydalanamıyor, emekli olamıyor. Siz, canları
pahasına orada görev yapan bu askerimizin ailesine ve eşine ne
anlatacaksınız? Polis ve askerlerimizin özlük haklarının
tekrar düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Ayrıca, orman ve diğer kurumlarda
çalışan geçici işçilerin de taşeron yasası
kapsamında kadroya alınmasını istiyoruz.
Yıllardır aynı yerde çalışan bu işçilerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla)
kadroya
alınırken sınava tabi tutulmalarını son derece
yanlış buluyoruz. Taşeron yasasındaki bu
yanlışlığın düzeltilmesini istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınız sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddede kabul edilen önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere toplam üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesi ile 4857 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen geçici 7nci maddede yer alan "bir işçinin"
ibaresinden sonra gelmek üzere, "yazılı rızasını
almak şartıyla" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem Kamil
Aydın Zihni
Açba
İstanbul Erzurum Sakarya
Fahrettin
Oğuz Tor İsmail
Faruk Aksu Ahmet Selim
Yurdakul
Kahramanmaraş İstanbul Antalya
Mustafa
Kalaycı Ruhi
Ersoy Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Konya Osmaniye Hatay
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 170 sıra sayılı İş Kanunu ile Türkiye
İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 5inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Ünal
Demirtaş Musa
Çam
İstanbul Zonguldak İzmir
Çetin
Arık Tur
Yıldız Biçer Mehmet
Tüm
Kayseri Manisa Balıkesir
Aynı
mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Çağlar
Demirel Mahmut
Toğrul Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Gaziantep Diyarbakır
Dirayet
Taşdemir Nursel
Aydoğan
Ağrı Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki iki önerge hakkında söz talep eden sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
İlk
konuşmacı Nursel Aydoğan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Aydoğan. (HDP sıralarından alkışlar)
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
kiralık işçi yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu
tasarıya nereden baksanız, nereden ele alsanız resmen dökülüyor.
Tabii, tasarının en sorunlu yeri bence yasa
tasarısının ismidir, kiralık işçi. Yani
kiralık deyince, kiralık kavramını düşününce insan
Türkiyede kiralık kelimesiyle yan yana gelebilecek isimleri
düşünüyor. Ne geliyor aklımıza: Kiralık dükkân,
kiralık ev. Gidiyorsunuz emlakçıların camlarına
bakıyorsunuz; kiralık ev var, kiralık dükkân var, işte
Öğrencilere kiralık ev verilir, bekârlara ev verilmez. vesaire.
Başka nerede kiralık kavramını görüyorsunuz? Kiralık
araba var, kiralık gelinlik var. Malum, Türkiyede, öyle sizin
dediğiniz gibi herkesin ekonomisi çok iyi değil, insanlar evlenirken
artık gelinlikleri bile kiralıyorlar. Gelinlik satan yerlerin
camlarında kiralık yazıları var; Kiralık gelinlik.
Gidiyorlar insanlar, gelinliği sıfır alamadıkları için
kiralıyorlar, o şekilde kullanıyorlar. İşte, sandalye
kiralıyorlar. Mesela köylere gidiyorsunuz, kasabalara gidiyorsunuz; köy
kahvelerinin camlarında Sünnet düğünlerinde ve düğünlerde
sandalye kiralanır. yazıyor. Yani gördüğünüz gibi kiralık
kavramı bir mal ve eşyayla özdeşleşmiş durumda, o
şekilde kullanılıyor. Ama biz bu tasarıyla ne yapıyoruz?
Kiralık kelimesinin yanına insan kelimesini getiriyoruz;
Kiralık insan Yani insanı metalaştırıyoruz,
insanı mal yerine koyuyoruz, alınıp satılan bir eşya
yerine koyuyoruz. Onur kırıcı bir isim. Öncelikle bu ismin
değiştirilmesi gerekiyor.
Şimdi, diyecek ki bazı arkadaşlar:
Avrupa Birliğine uyum yasası çerçevesinde bunları
çıkartıyoruz. Avrupa Birliğinde de bunun adı böyle. Avrupa
Birliğinde öyle olabilir, iki yanlış bir doğru etmez.
Avrupa Birliğinde öyleyse biz bunu değiştirebiliriz. Öncelikle
bu yasanın isminin değiştirilmesi gerekiyor. Eğer, mutlaka
Avrupa Birliğinden örnek almamız gereken şeyler varsa
örneğin demokrasiyi örnek alabiliriz, insan hakları, eşitlik,
özgürlük, adalet gibi kavramları örnek alabiliriz, bunların içini
doldurabiliriz.
Değerli arkadaşlar, yani bu yasa
tasarısını şöyle düşünüyorum: Bir işçinin
hayatında değiştirebileceği çok fazla bir şey yok.
Kimin hayatını değiştirecek? Bu özel istihdam
bürolarını oluşturan kişilerin hayatında bir
değişiklik yapacak; onlar işçileri toplayacaklar, birilerine
kiralayacaklar ve onun üzerinden komisyon alacaklar. Yani bu işin
rantını, parasını bu istihdam bürolarını
işletenler kazanacaklar. Aslında Türkiyede hepiniz biliyorsunuz-
işte, Mersin, Adana, Bursa gibi illerde dayıbaşları
vardır. Her dayıbaşının etrafında 100 işçi
vardır, onlar ona bağlıdır. Götürür işçisini bir
çiftçiye satar, hem işçiden alır hem de çiftçiden alır, cebini
doldurur. Arada kalan kimdir? Arada kalan o işçidir. Şimdi, biz bunu
biraz modernleştiriyoruz. Ne yapıyoruz? Dayıbaşına kravat
takıyoruz, getiriyoruz, bir tane de büro açıyoruz, büroya
dayıbaşını oturtuyoruz, Gel, sen burada modern bir
şekilde bu işçiyi sat, hem işçiden al hem devletten al, cebini
doldur. Yani bunun başka bir izahı yok bana göre. Bu hâliyle de
çıkartılmaması gerekir diye düşünüyoruz.
Tabii ki İşçiler altı ila sekiz ay
çalışacak. deniyor tasarıda. Ben uzun yıllar özel sektörde
çalıştım, işletme mühendisliği yaptım
fabrikalarda. Benim çalıştığım yerlerde de öyleydi,
işçileri alıyorduk, 366 gün çalıştırıyorduk,
367nci gün işçiyi çıkartıyorduk, o 1 gün ara verdikten sonra
tekrar alıyorduk, alıyorduk ki işveren kıdem tazminatı
ödemesin. O dönemlerde de işçilerin pek çok mücadelesi olmuştu. Biz
de hatta o yüzden işverenin adamı olmaktan vazgeçip sendikaya
katılmıştık, işçilerle birlikte mücadele
etmiştik. Ama sarı sendikaya katılmışız bilmeden,
sendika da bizi satmıştı ve o mücadelemiz de
başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Yani her hâliyle bir emek
düşmanlığı var burada, bir işçi
düşmanlığı var. Bu hâliyle çıkmaması
gerektiğini tekrar düşündüğümü ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydoğan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı.
BAŞKAN Bir önerge daha var aynı
mahiyette, ondan sonra karar yeter sayısı talebinizi yerine
getireceğim.
Diğer önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Tüm, Balıkesir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tüm. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kırk dört
yıl önce 6 Mayısta Türkiye devrimci gençlik önderleri Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan idam edildiler. Onlar, tam
bağımsız ve demokratik bir Türkiye için mücadele ettiler. Onlar,
işçilerin, köylülerin kurtuluşu için canlarını feda
ettiler. Can Yücelin yazdığı şu dizelerle bir kez daha
onları saygıyla, özlemle anıyorum: Ve işte bizim Deniz/ En
uzun koşuysa elbet Türkiyede devrim, O, onun en güzel yüz metresini
koştu/En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak/En
hızlısıydı hepimizin/En önce göğüsledi ipi/Acıyorsam
sana anam avradım olsun/Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi
Türkiye güvenceli esneklik adı altında özel istihdam
bürolarına işçi kiralama yetkisi verilmesiyle, kölelik
uygulamasıyla karşı karşıyadır. Bu yasa
tasarısı insan onuruna yakışmamaktadır. Tüm emek
örgütleri bu tasarıya karşıdır, Avrupadaki örnekleri gibi
güvenceli esneklik olarak sunulması büyük bir aldatmacadır.
Tasarıda işçiler için her türlü esneklik var ama güvence yok, hatta
işçilerin bugüne kadar var olan tüm güvenceleri, kıdem
tazminatı, sağlık hakkı, izin hakkı, grev hakkı,
sendikalaşma hakkı ellerinden alınmaya
çalışılmaktadır. Değerli arkadaşlar, işçi
sendikalarının bir tek önerisi bile tasarıda dikkate
alınmamış, sadece sermayenin talepleri karşılık
bulmuştur.
Değerli milletvekilleri, tasarıya göre
neredeyse bütün alanlarda kiralık işçiler
çalıştırılabilecektir. Kamuda ve madenlerde işçi
kiralama yoluna gidilmeyecek. deniliyor. Milyonlarca işçi bu yasayla kölelik
koşullarında çalışacaktır. AKP Hükûmeti kiralık
işçilikle ilgili yasal sınırlandırmalar getirdiğini
iddia ediyor ancak bu tamamen bir aldatmacadır, buralarda taşeron
şirketler aracılığıyla kiralık işçi
uygulamasına gidilecektir çünkü bunu engelleyebilecek hiçbir yasal önlem
alınmamıştır.
Tasarıya göre Yer altından maden
çıkarılan iş yerlerinde kiralık işçi
çalıştırılamayacak. deniliyor. Buradan
çıkarılacak sonuç açıktır, AKP Hükûmeti yer altı
madenlerinde kiralık işçi
çalıştırılmasını işçi
sağlığı ve güvenliği yönünden sakıncalı
buluyor. O hâlde soruyoruz: Tehlikeli olan tek sektör sadece yer altı
madenciliği midir?
Değerli arkadaşlar, kiralık
işçilik güvencesiz istihdama, düşük ücretle ağır
çalışma koşullarına yol açacaktır. Kiralık
işçilerin emekli olması daha da zorlaşacaktır.
İşçiler sağlık hakkı için cebinden prim ödemek zorunda
kalacaktır. Kiralık işçilik, daha çok iş kazasına,
daha çok işçi cinayetine, daha çok meslek hastalığına yol
açacak, bir bütün olarak işçi sağlığına ağır
darbe vuracaktır. Bu yasa tasarısı derhâl Meclis gündeminden
geri çekilmelidir çünkü bu yasa tasarısıyla işçilerin onuruyla
oynanacak ve insanlık dışı koşullarda
çalışmaya zorlanacaktır. İş güvencesi tamamen ortadan
kalkacaktır. Kıdem tazminatı fiilî olarak yok olacaktır.
Kiralık işçiler aynı işi yapan diğer işçilere
göre daha düşük ücretle çalışacaklardır. Kiralık
işçilerin İşsizlik Fonundan yararlanması mümkün
olmayacaktır. Bu yasa tasarısıyla resmen insan ticareti
yasalaşmış olacaktır. Bu, utanç verici bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, işçi en
başta insandır. İnsan onurunu kiraya veremezsiniz. Bunları
yok saymak evrensel bir suçtur. Yüce Meclis bu suça asla ortak
olmamalıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere
açıkça aykırı olan bu tasarı derhâl iade edilmelidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüm.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesiyle 4857 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen geçici 7nci maddede yer alan "bir işçinin"
ibaresinden sonra gelmek üzere, "yazılı rızasını
almak şartıyla" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İş Kanunu
ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesindeki
önergemiz üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar partisi
tarafından güvenceli esneklik uygulamalarının hayata
geçirilmesi paketi olarak sunulan bu kanun tasarısının
amacı, istihdamın ve ekonomik büyümenin artırılması,
işsizliğin ve kayıt dışı istihdamın
azaltılması ve uluslararası rekabetin güçlendirilmesi adına
özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi
verilmek üzere uzaktan çalışma adı altında evde
çalışmayı içeren yeni esneklik uygulamalarının devreye
sokulmasıdır. Ancak, söz konusu tasarıyla önerilen düzenlemeler
detaylı bir şekilde incelendiğinde, bu tasarının ne
yazık ki söz konusu amaçlara hizmet etmediği görülmektedir. Aksine,
güvencesi olmayan bir işçi kitlesine sebep olması kuvvetle
muhtemeldir.
Türkiye İş Kurumu verilerine göre, ülkemiz
genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı
2016 yılı Ocak döneminde, geçen yılın aynı dönemine
göre, 31 bin kişi artarak 3 milyon 290 bin kişi olmuştur.
İşsizliğin gittikçe arttığı günümüzde, özel
istihdam bürolarının işverene mesleki anlamda geçici işçi
temin etmeleri, bu büroların kâr amacıyla kurulmuş ticari
kurumlar gibi çalışanlarının emeğini
satacağını açıkça göstermektedir.
Tasarıda, geçici işçilerin
çalıştıkları dönemlerde, sosyal hizmetlerden eşit
muamele ilkesince yararlandırılmaları düzenlenmiştir.
Ancak, görünen o ki özel istihdam bürolarının kâr etmek amacıyla
işçiye normal ödenenden daha az bir ücret vermesi büyük
olasılıkla bir ihtimaldir. İşçilerin bir kazanç konusu
olması, işçilerin istismar edilmesi, insanlık onuruna
yakışmayacak koşullarda
çalıştırılmasına ve iş güvencesinin ortadan
kalkmasına ortam hazırlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bu konuda ne
yazık ki Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslanamayacak
durumdadır.
İşsizlik rakamları, işçi
sağlığı, iş güvenliği, kayıt
dışı istihdam gibi konular da göz önünde bulundurulduğunda,
Avrupa Birliği ülkelerinden çok çok daha altta olduğumuz görülmektedir.
Bu sebeple, esnek işçiliğin mevzuatı ülkemiz açısından
öncelikli bir gereklilik değildir.
Ayrıca, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısında, geçici iş ilişkisi bakımından, özel
istihdam bürosu ile geçici işçi arasındaki hak ve yükümlülüklerin
başlangıcı açık değildir. Geçici işçi özel
istihdam bürosuna başvurduğu tarihte mi yoksa işverenin
yanında göreve başladığı tarihte mi borç ve
alacakları başlayacaktır, belli değildir. Boş
kaldığı dönemlerde ücret ödenecek midir, belli değildir.
Geçici işçi piyasasının, çok fazla
işsiz gencimizin olduğu bu dönemde rekabete yol açacağı
aşikârdır. İşsizlerimiz, tercih yapma şansı
olmadığından, geçici iş ilişkisi kurulan her işte
çalışmak zorunda kalacaklardır. Bu da özel istihdam
bürolarınca kötüye kullanılmaya ve işçilerin emeklerinin
sömürülmesine müsait bir ortam hazırlamaktadır. Geçici işçilerin
sendikal örgütlenmeleri de mümkün olmayacağından, savunmasız ve
güvencesiz kalmalarına sebep olmaktadır. Geçici işçinin birçok
yöneticisi olacak ancak kalıcı bir iş ve iş yeri
olmayacaktır. Bu da düzensiz bir iş hayatı ve geçici iş
ilişkilerine sebep olacaktır. Bu şekilde çalışan
işçilerin kiralanma süreleri arasında boşluklar doğacak ve
bu işçiler daha uzun sürelerde emeklilik hakkına sahip
olacaklardır.
Yapılan düzenlemelerden biri de uzaktan
çalışmanın İş Kanununa eklenmesidir. Bu düzenleme de
esas itibarıyla evde çalışmayı düzenlemektedir. Evde
çalışma, sosyal güvenceden uzaktır ve maliyetini azaltmak isteyen
firmaların başvurduğu en önemli yollardan biridir.
Söz konusu tasarıyla, milletimizin
menfaatlerinden çok, piyasaya yönelik çalışmalar
yapılmıştır. Özel istihdam büroları
aracılığıyla işçi çalıştıran
işverenin, işçiye karşı yasal sorumluluğu
bulunmamaktadır.
Anayasanın 49uncu maddesinde
Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek için çalışanları ve
işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek,
işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve
çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri
alır. yer almaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler,
milletimizin menfaatlerini korumak hususunda her tür çalışmayı
yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Aziz Türk milletimizin huzuru ve
refahının bizim için her şeyden önce geldiğini belirtir,
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Erdem.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 6 ila 12nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen siyasi parti
grubu sözcülerine ve şahsı adına söz isteyen sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlarım; bugün, AKP kurucularından eski
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün veto ederek Meclise geri
iade ettiği bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
Biliyorsunuz, kendisi Cumhurbaşkanlığı döneminde sadece 4
kanunu veto etmiştir ve bu kiralık işçi kanun tasarısı
da onlardan biridir.
Sevgili vatandaşlarım, sayın
milletvekilleri; her ne kadar AKP duymaktan hoşlanmasa da kiralık
işçi yasa tasarısı olarak anılacak olan bu
tasarının AKP tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmesi tarihe geçmiştir. Tüm AKP vekillerine sesleniyorum: Bu
tasarıyı kabul ettiğiniz anda, tüm gücümüzle, asgari ücretle
çalışmak zorunda kalan işçi kardeşlerimize, onları ne
hâle getirdiğinizi gece gündüz anlatacağız. O dikiş
makinesi başında dirseklerini çürüterek üniversitedeki
kızını okutan Ayşe Hanıma, üretim bandından bir
dakika bile gözünü ayırmayan iki çocuk babası Rıfat
kardeşime, hepsine anlatacağız; bu yasanın işçi
kardeşlerimi nasıl zora soktuğunu, onların emeklerinin
nasıl iç edildiğini tek tek anlatacağız. Bundan sonra
binlerce asgari ücretli işçinin çalıştığı o
sanayi sitelerinde ancak patronları ziyaret edersiniz çünkü kiralık
işçi yasasıyla o kardeşlerimizin yüzüne bile
bakamayacaksınız. Şuna emin olun: Zorla mitinglere katılmak
zorunda kalan tüm kardeşlerimin gözünden size olan duygularını
anlayacaksınız.
AKP Hükûmeti bu tasarıyla özel sektörü de zora
ve zarara sokan bir düzenlemeyi hayata geçirecek. Siyasete karışmadan
işine gücüne bakan fabrikaların üstüne karabasan gibi çökecek
yandaşları şimdiden görür gibiyim. Diğer yandan, asgari
ücret kazanmak için bile işsiz vatandaşlarımızı parti
teşkilatlarınıza üyeliğe mecbur etmek istediğinizi
bilmek için müneccim olmaya hiç gerek yok.
Kamuda kadrolaşmanın
sınırına dayandığınızın
farkındayız, aynı şeyi özel sektöre de yapmaya
çalıştığınızı görüyoruz. Türk milletini tek
tipleştirmeniz ve hiçbir muhalif bakışa hayat hakkı
tanımamanız ülkemizin demokratik geleneklerine aykırı bir
davranıştır. Her fırsatta demokratik anayasa sözleriyle
gündeme gelen bir partinin, kamudan sonra özel sektörü de parti
yandaşlı düzene indirgemesi çok üzücüdür. Hukukun son derece
yıpratıldığı ülkemizde özel sektöre ve iş
ilişkilerine yönelttiğiniz bu tehdit nedeniyle ülkemizi
uluslararası ticarette rekabetçi bir hâle getirebileceğinizi
zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz. Yaratacağınız
her bir mutsuz işçi, ülkemizin sosyoekonomik yapısına
onarılmaz hasarlar verecektir.
Sevgili vatandaşlarım, her kanunuyla
vatandaşı ezen, vatandaşı ezerken yandaş iş
adamını kayıran AKP Hükûmeti, ülke ekonomisini ve gelecek
nesilleri büyük bir uçuruma itmektedir.
İçi boş AKP icraatlarına diğer
bir örnek de taşeron işçilerin kadroya
alınacağının duyurulmasıdır. Her adımda
insanları ayrıştıran AKP Hükûmeti, iç barışı
bozacak yeni bir sınıf yaratarak kadroya alacağı
taşeron işçilere özel statü vaadinden öteye geçememektedir. Şu
anda 2.500 liraya çalışan kadrolu bir görevlinin yanı
başında taşeron işçiye 1.500 lira vereceğinizi
nasıl olup da coşku ve heyecanla vatandaşa duyurduğunuzu
anlamak imkânsız. Ancak, buna rağmen sevinen taşeron işçi
kardeşlerimizle konuştuğumuzda anlıyoruz ki ülke
ekonomisini o kadar berbat bir hâle getirdiniz ki hak ettiği ücretin
altında bir ücrete çalışan insanlar dahi iş güvencesine
kavuştuğunu düşünerek sevinir bir hâle geldiler.
Evet, sevgili vatandaşlar, AKP, bundan sonra,
memuriyeti sona erdirdiği ve öğrettiği özel statüyle merkezî
sınavı ve adaleti de yok ediyor. Hani Paralelciler KPSS
sorularını çaldılar, çocuklarımızın
hakkını yediler. diye veryansın ediyorlar ya, bundan sonra
kamuya alınan her işçi için AKP teşkilatlarından
farklı sesler yükselecektir. Yapmış olduğunuz üç
yıllık sözleşmelerin bu insanların özgürlüklerini tehdit
etmek için kullanılacağını sağır sultan bile biliyor.
AKP tüm bunlarla birlikte, özel sektörde de insan emeğini sömürmek ve kendisine
bağımlı köleler yaratmak üzere bir oyun planı içinde bu
tasarıyı Meclise getirmiş durumda. Yüzde 19,3 genç işsizlik
oranı nedeniyle insanları asgari ücretli işçiliğe bile
sevinir hâle getiren AKP, o asgari ücreti bile yandaşa bir lütuf gibi
dağıtmaya çalışacak.
Zengin yandaş gibi köle vasfında
yandaş yaratılmasına sessiz kalma ey Türk milleti! Tüm
güvenceleri elinden alıyorlar, hafta sonu tatilini elinden alıyorlar.
Yıllık izni unut. Günlük izni aklından bile geçirme. Kıdem
tazminatını kaldırıyorlar. Kafesler içinde
çalışacak kölelere dönüştürülüyorsunuz. Artık benden
geçti, belki çocuğum iyi günler görür. diyerek sustuğun sürece
çocuğunun ve ülkenin geleceği kararıyor sevgili işçi
kardeşim. Böyle geldi, böyle gider. deme, konuş ve insan
olduğunu haykır. Cebinde para olmadığını
biliyorum. Zaten Hükûmet de bunu istiyor, seni ve hatta çocuklarını
borçlandırıyor. Gemiyi yürütüyor gibi yapmanın ötesine geçemeyen
AKP, Türk milleti için çalışması gerekirken bazı grup ve
zümrelerin çıkarlarını savunmaktan ne zaman vazgeçecek, merak
ediyoruz.
Buradan kiralık işçi kanun
tasarısını inşa edenlere sesleniyorum: İş gücünü,
iş gücü piyasasını bir enkaza dönüştürdükten sonra
suçlayacak bir hedef bulma çalışmalarına şimdiden
hazırlanın. Çünkü, ülkemize vereceğiniz hasar, yıkılan
aileler, borç batağına sürüklenen mutsuz işçiler için suçu
birisine atmak isteyeceğinizi çok iyi biliyoruz. Bu yasa
tasarısının görüşüldüğü Komisyon
çalışmalarında bu tasarının aleyhindeki
görüşlerimizi ifade ettik ve düştüğümüz şerhle bu
tasarının Türk milletinin zararına olduğunu açıkça
beyan ettik.
AKPnin yaratmak istediği Türkiye bir ekmeğe
muhtaç, köleleştirilen vatandaşlardan oluşturuluyor. Yoksa,
kimin umurunda Mehmetçik, kimin umurunda uykusuz
çalıştırılan polis kardeşim; kimin umurunda, işçi
günde kaç saat çalışıyor; kimin umurunda, işçi izin
yapabiliyor; kimin umurunda, denetimsizlik nedeniyle güvensiz işyerlerinde
canını veren işçiler? Buna bir tek dur diyebilecek yüce Türk
milletidir.
Aynı zamanda işçilerimizin
haklarını savunan bu sendikalar nerededir diye buradan da açıkça
sesleniyorum. Hani, işçi haklarını savunan; hani, işçilerin
her zaman yanında olan o sendikalar neredeler? Komisyonda
görüşülürken niçin sesiniz çıkarmadınız? Niçin şimdi
Türk milletinin önüne çıkıp bu tasarıyı engellemek için
sesinizi çıkartmıyorsunuz yani kölelik işçi yasa
tasarısının yanında mısınız? Lütfen, o
başkanlara, o yöneticilere buradan sesleniyorum: Eğer bu tasarı
işçilerin lehindeyse, Türk milletinin lehindeyse açıkça
çıkın buradan ifade edin. Ama eğer çıkacak yasa Türk
milletinin lehine değil, işçilerimizin lehine değilse
susmayın. Sustukça sıra bize gelecek. diyorsunuz ya, işte onun
için susmamanız lazım, bunu açıkça buradan ifade etmeniz
lazım. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi bu tasarıya
açıkça karşıdır, buradan ifade ediyorum.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Musa Çam, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Çam, yine bir sunumunuz olacak
sanıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
öngördüğümüz gibi efendim.
BAŞKAN Nasıl?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Öngördüğümüz gibi, Musa
Bey
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
170 sıra sayılı Kanunun ikinci bölümü
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 5 Mayıs, bir iki saat sonra 6 Mayısa
gireceğiz. 6 Mayıs 1972de savaşsız, sömürüsüz ve
sınıfsız bir dünya için mücadele veren insanlar bu ülkede idam
edildiler. Bugün bir idam daha gerçekleşiyor, işçi
sınıfının kazanılmış olan hakları bugün
bu saatte, getirilen yeni bir tasarıyla birlikte katlediliyor.
Benden önce konuşan konuşmacı
Türkiyede çalışan işçilerin, emekçilerin
kazanılmış hakları ellerinden alınıyor, yok
ediliyor, köleliğe mahkûm ediliyorlar; peki bu işçi konfederasyonları,
sendikalar nerede? diye çok önemli ve haklı bir soruyu sordu. Ama hedef
de amaç da buydu zaten. 12 Eylül 1980 darbesi ve 24 Ocak Kararları ve daha
sonra uygulanan neoliberal politikalarla birlikte istenilen, Türkiyede
örgütsüz bir toplum yaratmak, örgütsüz bir sendikal hareket yaratmak ve
sermayenin, kapitalizmin istediği bütün kanunları, bütün maddeleri
buradan tek tek geçirmektir arkadaşlar. Amacına, hedefine
aşağı yukarı ulaşıldı kapitalizmin, bunun
amacına ulaşıldı. Bugün Türkiyede ne yazık ki
sendikal hareketin sırtına hançer sokulmuş ve bu şekilde
bir mücadele...
Bakınız, 12 Eylül 1980de ülkenin nüfusu
40 milyondu, sendikalı işçi sayısı 2,5 milyondu ama bugün
ülkenin nüfusu 78 milyon, toplam toplu sözleşme yapan işçi
sayısı, reel olarak sözleşme yapan işçi sayısı
750-800 bin. Yani, ülkenin nüfusu artmış, çalışan
sayısı artmış ama sendikalı işçi sayısı
düşmüş. Neden? Çünkü 1982 Anayasası örgütlenmenin önüne bir
yığın engel koymuş ve işçiler ne yazık ki
örgütlenememiş. Ve bugün ne yazık ki iktidar sanayi odası, ticaret
odası, esnaf odası, meslek örgütü, kooperatif, işçi
sendikaları, kamu çalışanları sendikaları dâhil olmak
üzere, kendisine biat etmeyen tüm sendikaların içini
boşaltmış, üyelerini sıfırlamış,
müsteşarla, bakanla, genel müdürle baskı yapmış, Şu
sendikaya geçeceksin, bu sendikaya geçeceksin. diye tehdit etmiş ve
bazı sendikaları AKPnin arka bahçesi hâline dönüştürmüş,
arka bahçesi olmayan sendikaları da ne yazık ki çok zayıf ve çok
güçsüz hâle dönüştürmüş, ne yazık ki bugün mücadele edecek ve
sokağa çıkacak hâlleri kalmamış. Bundan da üzüntü duyuyorum
bir eski sendika yöneticisi olarak.
Şimdi getirilen tasarı Sayın
Bakanın dün kısmen söylediği ama zaman zaman televizyonlara
çıkıp da söylediği işte istihdam büroları, Esnek
çalışma biçimlerini getiriyoruz., Türkiyede kayıt
dışı istihdam olmayacak, merdiven altı çalışmalar
sona erecek, her şey güvence altına alınacak
Söylemesi
aslında çok kolay, ne kadar güzel şeyler söylüyor Sayın Bakan bu
reformlardan falan. Ama, bunların gerçeklerle hiçbir alakasının
olmadığının altını çizmek gerekir.
Arkadaşlar, getirilen bu istihdam büroları
Amerikada, Avrupada, birçok Avrupa Birliği üyesi ülkelerde
uygulanıyor ama orada son derece güvenceli hâle gelmiş yani her
koşulda çalışan işçi orada güvence altında. Ben, 12
Eylülden sonra sekiz yıl yurt dışında yaşadım,
İsviçrede ve Fransada yaşadım. İngilizcede temporary
security yani temporary bureau veyahut da Fransızcada -Fransada-
interim -Türkçe konuşmada enterim- kiralık büro diye
adlandırılan bürolar var. Gidersiniz bir sözleşme
yaparsınız, o iş yeri, o özel büro sizi bir iş yerine
gönderir orada çalışırsınız ama sosyal
haklarınız, kıdem tazminatlarınız, ihbarlarınız
ve diğer sosyal güvencelerin hepsi ama hepsi güvence altında
arkadaşlar ve emeklilik de dâhil olmak üzere bunların hepsi güvence
altında.
Şimdi, zaten bize getirilen çalışma
yasasının 11inci ve 12nci maddeleri
Belirli süreli ve süresiz
işlerle ilgili yeteri kadar düzenleme var, yeteri kadar esneklik var,
yeteri kadar vardiyalı veyahut da kısmi çalışma var zaten.
Bunu getirerek, çalışma hayatını daha da
esnekleştirerek insanları köleliğe mahkûm etmenin hiçbir
anlamı ve hiçbir gerekçesi yok arkadaşlar. Gerek Başbakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Şimşek gerekse Çalışma Bakanı diyor
ki: Eğer bu özel istihdam bürolarını biz halledersek
arkadaşlar, Türkiyede önemli çapta işsizlik sorununu çözeriz.
Vallahi yalan, billahi yalan, tillahi yalan arkadaşlar! (CHP
sıralarından alkışlar) Asla ve asla bu modelle, bu
düzenlemeyle Türkiyede işsizlik sorununu çözme şansınız
yok arkadaşlar.
İçinizde iş adamları var
arkadaşlar, patronlar var; gidiyorsunuz, araç filonuzu yenileyeceksiniz,
artık araç almıyorsunuz leasing sistemiyle alıyorsunuz
arkadaşlar. Doğru mudur? Leasing sistemiyle. İş yerinize,
fabrikanıza onlarca makine alacaksınız arkadaşlar, gidip
artık parayı basıp da makine almıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz? Leasing sistemiyle alıp geliyorsunuz. Arkadaşlar,
çalışma hayatı da kısmen leasing sistemine dönüyor. Yani,
bu sistemle gidiyorsunuz patron, büro, işçi, işveren bir
sözleşme yapıyor özel büroyla, diyor ki: Ben özel büroda
çalışacağım. Özel istihdam bürosuna gittiğinde 1.300
liranın üzerinde bir ücret talep etmek imkânsız artık arkadaşlar
ama aynı fabrikada 1.500, 1.600, 1.700, 1.800, sendikalıysa 2 bin
lira ücret alan işçi var. Şimdi, özel büroya gidip sözleşme
yapan o işçinin 1.300 liradan fazla maaş almasının
imkânı yok arkadaşlar. Neye çalışacak? 1.300 liraya
çalışacak arkadaşlar. Gidecek çalışacak, üç gün sonra,
dört gün sonra kapının önüne bırakılacak ve geri
gönderilecek. Bu güvenceli değildir, bu tamamen bir kölelik sistemidir.
Bunu Sayın Bakana burada arkadaşlar dile getirdiği zaman
Hayır, bu kölelik sistemi değildir, yanlış bir kavram
kullanıyorsunuz. diyor.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; buradan
birçok bakan geldi geçti, sizler de gelip geçeceksiniz, tarih sizi de yazacak,
Süleyman Soyluyu da yazacak ve 5 Mayıs akşamı işçi
sınıfının arkadan hançerlendiğini bir kez daha burada
göreceğiz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu tarih görecek, biz oluruz olmayız ayrı bir konu ama tarih bunu
yazacak arkadaşlar.
Bakınız, özel istihdam bürolarıyla
birlikte resmen, taşeronla birlikte insanlar nasıl milyon
dolarları ceplerine atıyorlar, işçinin sırtından para
kazanıyorsa o özel istihdam bürolarında da, adam kurulacak, telefonla
beni alacak o iş yerine, o iş yerine, o iş yerine, benim
sırtımdan para kazanacak arkadaşlar. Neden, neden
arkadaşlar, işçinin sırtından, emekçinin
sırtından patronlar neden para kazansınlar, niçin? Çünkü
yandaşa kaynak aktaracak.
Aslında mademki bu kadar esneklik getiriyoruz,
gelin Cumhurbaşkanında yapalım arkadaşlar esneklik,
altı ayda bir değişsin arkadaşlar, getirin, altı ayda
bir değişsin arkadaşlar. Bakanlar Kurulu için getirelim,
Bakanlar Kurulu için getirelim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Geldi, bugün geldi!
MUSA ÇAM (Devamla) Geliyorum oraya, oraya
geliyorum.
Bakanlar Kurulu için yapalım arkadaşlar,
esnek olsun, altı ayda bir değişsin. Milletvekilleri için
yapalım, altı ayda bir milletvekilleri, bizler değişelim
arkadaşlar, başka arkadaşlar gelsinler milletvekilliği
yapsınlar.
Ama dün ve bugün fiilen istihdam bürolarına
benzer bir değişim gerçekleşti. AKP Genel Merkezi ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi AKP Grubu ve kaçak saray arasında yapılan
iş akdi, arkadaşlar, dün bozuldu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Taşeron
anlaşması!
MUSA ÇAM (Devamla) - Sayın Başbakanı
AKP Genel Başkanı yaptı, Başbakan yaptı ama yirmi ay
kullandıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı Ben bu
Başbakandan memnun, mutlu değilim, azlediyorum. dedi, azil
yazısını gönderdi.
Şimdi, Başbakanın kıdem ve ihbar
tazminatı ne olacak diye düşünüyorsanız, sendikada kıdem
tazminatı ve ihbar tazminatı davalarını açan çok iyi
hukukçular biliyorum, var; eğer isterse Sayın Ahmet Davutoğlu,
onun bu davasını alıp dava açacak, mutlaka ve mutlaka saraya
karşı kıdem ve ihbar tazminatı kazanacaktır
arkadaşlar. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Sayın
Davutoğlunun da herhangi bir kuşkusu olmasın. Burada hukuku
savunacak, onun kıdem ve ihbar tazminatlarını savunacak, onu
alacak avukatları biliyoruz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) Bir kez daha bu istihdam
bürolarının işçi sınıfı hareketine büyük bir
darbe vurduğunu, büyük bir sıkıntı
yarattığını
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Başkan, işe
iade alamayacak mı?
MUSA ÇAM (Devamla) - Ama işe iade
davasını açarsa artık, o azil sözleşmesi yapıldı, işi bitti ancak kıdem
ve ihbar tazminatını alabilir, başka bir şey değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Behçet Yıldırım, Adıyaman Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 170 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Nereden başlayalım? Bu tasarının
tutar bir yanı yok. Ahmet Kaya şöyle der: Tutar yanı yok,
nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça. Maalesef bu
tasarı öyle bir tasarı. (HDP sıralarından
alkışlar) Ahmet Kayayı da rahmetle anıyorum bu arada.
Evet, bu tasarı Komisyonda görüşülürken
iki kesim vardı; bir muhalefet edenler, bir de şiddetle savunanlar
vardı. Şiddetle bu tasarıyı savunanlar iktidar, artı
sermayeydi; hepimiz buna şahit olduk. Ve az önce duydum Sayın Bakan
diyormuş: Sendikalar bu tasarıyı destekliyor. Asla, hiçbir
sendika bu tasarıyı desteklemedi. Biz Komisyondaydık, bunları
görüştük, asla hiçbir sendika bu tasarıyı desteklemedi.
Artı az önce sendikacı arkadaşlar burada İnşallah
engellenir, inşallah bu sendika yapmaz. diye bizden de muhalefet etmemizi
istediler. Biz buna Komisyonda yeterince muhalefet ettik, muhalefet
şerhlerimizi koyduk, burada da yine söylüyorum. Bu tasarıya muhalefet
eden kesimler haklı olarak işçilerin aleyhine olduğunu, kabul
edilemez olduğunu belirtmişler ama Hükûmet ve sermaye
sınıfı sanki Amerikayı yeniden keşfetmişler gibi
hararetle bu tasarıyı savunmakta ve çıkarmakta
kararlıydılar. Yine orada tüm işçi temsilcileri, sendikalar ve
binlerin muhalefetine rağmen çoğunluğun azınlığa
tahakkümü sonucu Genel Kurula getirilmiş bulunuyor. İşverenin bu
tasarıyı hararetle savunmasını anlıyorum çünkü
gerçekten onlardan yana. Ama halktan yüzde 49,5 oy almış, işçinin,
emekçinin oylarıyla buraya gelmiş bir iktidarın bu
tasarıyı kabul etmesini asla anlayamıyorum, asla tasvip
etmiyorum. Bu, büyük bir talihsizliktir, büyük bir aymazlıktır
diyorum.
Tasarının gerçek amacı,
yüzyılların mücadelesi sonucu elde edilen temel çalışma
hakkı kazanımları olan ücret, kıdem tazminatı,
sendikalaşma, toplu iş sözleşmesi yapma hakkı, iş
güvenliği, yıllık izin tazminatı ve benzeri hakların
tırpanlanması yoluyla sermayenin emek maliyetlerini düşürmek ve
sermayenin risklerini emekçi halklara yüklemektir. İşçilerin
kazanımları bu tasarıyla yok edilmeyle karşı
karşıyadır. Yani, özü itibarıyla, bu kanun tasarısı
emekçiler için değil sermaye için çıkarılmak istenmektedir.
Bu ikinci kısımda geçen özel istihdam
büroları var. Bu zaten başlı başına bir felakettir.
Özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisini kapsayacak biçimde
işçi kiralama yetkisi verilmesi, çağ dışı, kölelik
koşullarında çalışma dayatmasıdır. Böylece
işçi simsarlarına yasal koruma getirilecek, işçiler köle satar
gibi bürolarda satılacaktır, kiralanacaktır. Somada da
tanık olduğumuz dayıbaşılık sistemi
yasalaşacak, taşeron köleliğini bile aratmayacak bir güvensiz
çalıştırma biçimi getirilecektir.
Kiralık işçilik ve benzeri
çalışma biçimleri, çalışma yaşamında her türlü
hakkın, hukukun ortadan kaldırıldığı, yasalara ve
Çalışma Bakanlığına bile ihtiyaç bırakmayacak bir
kölelik düzenidir.
Özel istihdam bürolarının özellikle
kadın işçiler için önerildiği aile ve çalışma
yaşamının uyumlaştırılması adı
altında kadınların part-time, güvencesiz
istihdamının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu da
esnek ve güvencesiz çalışmanın kadınlardan başlayarak
yaygınlaştırılması anlamına gelmektedir.
Normalde, iş sözleşmesi, işçi ile
işveren arasında olur. İşçinin verimsizliği, iş
hacminin küçülmesi ve benzeri sebeplerle işçi çıkarmak istense,
işçinin kazanılmış haklarını gözetmek adına
bunun işverene belli yaptırımları olur. İşte bu
yaptırımlar işvereni birçok açıdan bağlar, işçilerin
keyfî işten çıkarılmalarını önler. Ama bu tasarı
patronu işte bu yükten kurtarmayı amaçlamaktadır.
Buna göre, işçileri özel istihdam büroları
istihdam edecek, geçici olarak, işin niteliğine göre, dört-sekiz
aylığına veyahut süresiz olarak işverene
kiralayacaktır. İşveren, bir işçiyi hak kazanacak kadar
yani bir sene çalıştırmak zorunda kalmayacağı için
kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin ve benzer hakları
işçiye ödemekten kurtulacak, böylece emek maliyetleri düşecek.
Diğer bir değişle işveren, işçinin normal
maaşını özel istihdam bürolarına yatıracak, özel
istihdam büroları da asgari ücretten daha fazla olmayan bir ücretle
işçileri istihdam ederek aradaki farktan kâr edecek. Biz bunların
örneklerini görüyoruz. Adam fabrikasında işçi
çalıştırıyor, asgari ücret gösteriyor,
maaşını asgari ücret şeklinde yatırıyor ama Git,
bankadan çek, yarısını bana ver. diyor. Bunun yüzlerce
örneğini ben kendi memleketimde, Adıyamanda gördüm. Bu daha da
yasallaşacak yani artık özel istihdam bürolarının
insafına bırakılacak. Onlarda da pek insaf olduğunu
sanmıyorum çünkü bunların hepsi iktidarın kendi gücüyle
yapacağı, kendilerine bağlı müteahhitlerden oluşacak.
Evet, işsizliği geçici istihdam modeliyle
çözmek, diyabeti şeker yedirerek iyileştirmeye çalışmaya
benziyor. Zira, Türkiyedeki işsizlerin yüzde 33ünü geçici bir işte
yani esnek işte çalıştığı ve iş bittiği
için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Kaldı ki toplam
istihdamın artması demek insani koşullar altında sermayenin
toplam emek maliyetlerinin yükselmesi demek olacağından,
işletmelere rekabet avantajı sağlayacak bir sistemin daha fazla
istihdam yaratması mantıksal olarak olanaksızdır. Özel
istihdam büroları aracılığıyla işe girenler
sendikal haklardan, sosyal diyaloglardan yoksun olacak.
Özel istihdam büroları hep iktidara yakın
kimselerden oluşacak, tekelleşecek. Bunu pratikte görüyoruz, Hükûmete
yakın müteahhitlere bunlar açtırılacak. Örneğin benim
çalıştığım hastanede mesela, adam temizlik firmasına,
yemek firmasına taşeron işçisi olarak girmek istiyordu. Mutlaka
ya iktidar partisinden, oradaki yerelden bir torpille ya da milletvekili
vasıtasıyla girebilir. İnanın memleketimde iktidarın
haberi olmadan, teşkilatın haberi olmadan hiçbir bir müteahhit bir
temizlik işçisi, bir işçi almıyor ve bu daha da berbatlaşacak,
daha da kötüleşecek. Çünkü bu özel istihdam büroları bir tek ille
sınırlı kalmayacak, diğer illerde de bunun şubeleri
açılacak. Bu da tamamen iktidarın tahakkümünde olacak, iktidara ve
müteahhitlere yeni bir rant kapısı açılacaktır.
Sayın Bakan Komisyonda da bahsetti,
ırgatlardan bahsetti. Evet, Adıyaman ırgat kenti. Bu
ırgatlarla konuştuk, bu tasarının
sakıncalarını anlattık. Ben bizzat işçilerle
konuştum, dayıbaşılarla -bizim orada elçi derler bunlara-
konuştuk, sakıncalarını anlattık; herkes bunun adil
olmayacağını ifade etti. Evet, onlar traktör, kamyon,
kamyonetlerle çalışmaya gitmekte. Sosyal devletin görevi, bunlara
güvenli bir iş bulmaktır, ulaşımlarını güvenli
bir hâle getirmektir. Her yıl onlarca işçi trafik kazalarında
can vermekte, gittikleri yerde faşist, ırkçı
saldırılara maruz kalmaktadır. Sosyal yaşamları yok
denecek kadar az olan bu işçilerin çoğu yeşil kart sahibidir. Üç
aylığına bunları özel istihdam büroları
vasıtasıyla sigortalı yapacaklar -ki bu çözüm değil-
şu an ellerinde olan yeşil karttan bile olacaklar. Nasıl olsa
biz seni sigortaladık, üç ay sigortalı gösterdik ama
Yılın dokuz ayı işsiz olacaklar ama bir defa sigortalı
oldular diye ellerinde hazır olan yeşil karttan bile olacaklar. Biz
bunun pratiğini gördük. Arkadaşlarla görüştük, hem bu işi
yapan dayıbaşılarla hem de işçi arkadaşlarla
görüştük, hiç kimse bunu şey yapmıyordu.
Sayın Bakana geçen gün sormuştum,
yanıt alamamıştım, yine soruyorum: Adıyamanda 55 bin
konutun yapılması konuşuluyor, Hükûmetin gündeminde. Mülteciler
için bu 55 bin konutun yapılması 300 bin kişinin Adıyamana
getirilmesi demek. Adıyaman nüfusunun yarısı kadar nüfus. Zaten
işsizliğiyle ünlenen Adıyamanda iş bulmak âdeta mucize
olacak çünkü ucuz iş gücü olacak. Burada herkes bu olaya muhalif. Oradaki
belediyeler, sivil toplum kuruluşları, herkes bunun kabul edilemez
bir durum olduğunu
Umarım yalandır. Adıyamana
yapılacak en büyük kötülük bence budur.
Bu işsizliği azaltmaya yönelik
sendikaların, işçi temsilcilerinin bize verdiği öneriler var. Bu
da haftalık çalışma düzeyini kırk beş saatten otuz
yedi saate indirmek, fazla mesailere sınır getirmektir. Özellikle,
işçi çıkarmalarının olduğu iş yerlerinde fazla
mesailer yasaklanmalı, iktidar her şeyi bırakarak önce yasal
görevlerini yapmalı, kayıt dışı istihdamı kesin
olarak ortadan kaldırmalı, esnek çalışma modelleri ve
taşeron uygulamalara son verilmeli, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki
tüm engeller kaldırılmalı, iş bulma ve işe
yerleştirme işçiler tarafından yönetilen bir sigorta
tarafından yapılmalı. Bugünkü İŞKUR biraz daha
reformize edilip İŞKURun üzerinden olsa bu yasadan çok çok daha iyi
olacak. İş güvencesi tüm çalışanları kapsayacak bir
şekilde olmalı.
Bizim bu tasarıya, bu günaha ortak
olmayacağımızı belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
İkinci bölüm üzerinde şahsı
adına Mehmet Ali Pulcu, İstanbul Milletvekili
Yok.
Şahsı adına Mahmut Tanal,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Tabii, konu istihdam büroları. İstihdam
bürolarının geçmişine baktığımız zaman
Bize
hukuk fakültesi 1inci sınıfında Roma hukuku dersini
öğretirlerdi. Elimde benim Roma Hukuku kitabı
Rahmetli Profesör
Doktor Ziya Umur Hoca dersimize gelirdi. Roma hukuku niçin önemli? Aslında
hukukun kaynağı Roma hukuku. Roma hukukunda eşya kavramı
vardı -Roma Eşya Hukuku kitabını da getirdim ben- eşya
hukukunu ikiye ayırırlardı: Konuşan eşya,
konuşmayan eşya. Konuşmayan eşya da ikiye
ayrılıyor Roma hukukunda: Menkul eşya, gayrimenkul eşya.
Eşyaya da res deniliyordu.
Roma hukukundaki o köleler konuşan eşya
kapsamında olup mal kapsamındaydı, insan olarak kabul
edilmiyordu; satılabiliyordu Sayın Bakan, kiraya verilebiliyordu,
ödünç verilebiliyordu, arenalarda bunlar sirklere çıkarılabiliyordu,
eğer bir düğün yapacaksanız kiraya da verilebiliyordu güzel
yemek yapanlar. Aynı zamanlar at nasıl kiraya verilebiliyorsa o
köleler de öyle kiraya verilebiliyordu.
Bu konuyla ilgili aynı zamanda Roma Döneminde
sorunlar çıkıyor. Bu kiraladığınız köle
hastalanırsa, başka birisine zarar verirse bundan kim sorumlu;
buradaki sahibi mi sorumlu, yoksa kendisi mi sorumlu? Bunların hepsi ta
Roma hukuku döneminde olaylar olarak, meseleler olarak
tartışılmış, bugüne kadar gelmiş.
Bunu anlatmamın sebebi şu değerli
arkadaşlar: Roma hukukunda köleler, evet, eşya
kapsamındaydı, bir hak edinemiyordu, mal gibiydi ama çağdaş
hukuk sistemleri o köleliği aldı, şu anda insan olarak
görünüyor; mal gibi değil, hak sahibi olabiliyor. Ancak, yine kiraya
verilme olayını işte çağdaş hukuk sisteminde
köleliğe benzer kurum olarak bugün biz istihdam bürolarında
görüyoruz. Yani, bugünkü istihdam bürolarını, tam kölelik
demeyeceğiz, köleliğe benzer kurumlar olarak çağdaş hukuk
sistemleri kendi içinde benimsemiş. Peki, benimsemiş ancak biz burada
Bu kölelik sistemidir. dediğimiz zaman Sayın Bakan, sayın
iktidar milletvekilleri kızıyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, siz,
eşiniz, dostunuz, akrabanız, komşularınız, oy veren
seçmen arkadaşlarınız, bunlar yarın öbür gün istihdam
bürolarında çalıştığı zaman ne olabilecek? Yani,
sekiz saat çalışabiliyorsa veya dokuz saat çalışabiliyorsa,
işsizliği önlemek için denilecek ki: Arkadaş, sen üç saat git
çalış. Diğer dokuz saatte diğer 1 kişi üç saat
çalışacak. Yani toplam sekiz saat veya dokuz saat 3 kişi
üzerinde bölüştürülecek. Burada eğer on iki ay çalışacaksa
ancak üç ay veya dört ay çalışabilecek, kıdem
tazminatını hak edemeyecek, ihbar tazminatını hak
edemeyecek.
Hatta, içimizde hukukçu
arkadaşlarımız var ve burada tartışılmayan bir
husus daha var -Sayın Bakana tabii ki haklı olarak acilen gelen
telefonlar olabiliyor- evlenen hanımefendiye Medeni Kanunumuz diyor ki:
Evlilik tarihinden itibaren eğer bir yıl içerisinde eşiniz
sizin çalışmanızı istemiyorsa siz kıdem
tazminatını alarak işinize son verebilirsiniz. Peki,
Değerli Bakan, değerli milletvekilleri, değerli Komisyon
üyeleri; bu hususla Medeni Kanundaki eşin evlenmesi nedeniyle işi
bırakan, ihbar tazminatını alan, kıdem
tazminatını alacak olan insanlar da bundan mahrum kalacak
değerli arkadaşlar. Yani, biz burada Medeni Kanunun hükümleriyle birlikte
bunu yine ilga etmiş oluyoruz.
Benim sizden istirhamım Sayın Bakan -bu
istihdam bürolarını tabii biz size sözlü olarak
anlattığımız zaman bunların hiçbirini siz kale
almıyorsunuz- gayet açık ve net: Roma hukukundaki bu kölelik
sistemini, köleliğin hukuk sistemini -takip edecekler açısından
söylüyorum, Beta Yayınları, Profesör Doktor Ziya Umur, sayfa 159 ve
baskısını da söylemiş olayım bulabilmeniz
açısından, üçüncü baskı, Ağustos 2010, İstanbul
baskısı; inşallah bunları da edinirsiniz- okuduğunuz
zaman bize bu hakkı da verirsiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Hediye et,
hediye.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bana hediye etsenize.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Arkadaş, ben
niye hediye edeyim? Sizde para çok, biz garibanız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bölüm
üzerinde şahsı adına ikinci konuşmacı Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ceritoğlu Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Hayırlı akşamlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İş Kanunu ile Türkiye İş
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Tasarıyla, güvenli
esneklik anlayışıyla İş Kanununda geçici iş
ilişkisi kurulması yeniden düzenlenmekte. İş yaşam
dengesini esas alan uzaktan çalışmaya ilk kez mevzuatımızda
yer verilmekte. Geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilen özel
istihdam bürolarına ilişkin Türkiye İş Kurumu Kanununda
bazı önemli değişiklikler yapılmaktadır.
Tasarının hedefleri:
İnsani olmayan şartlarda temel hak ve hürriyetlere aykırı
olarak kayıt dışı yapılan işleri kayıt
altına almak, dayıbaşılık denilen kayıt
dışı yöntemle yapılan çalıştırmalarla
mücadele etmek, yıllarca sosyal güvenceye sahip olmadan ev hizmetlerinde
çalışanların sosyal güvenlik haklarını sağlamak,
iş hacmi artışlarında işletmelerin merdiven
altı diye tabir edeceğimiz yerlere üretimlerini
aktarmasını önlemek gibi konularda bu tasarı idarenin elini
güçlendirecektir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi
ülkemizde kadın istihdamı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
ortalamasına göre çok düşüktür. Nitekim Avrupa Birliğinde 15-64
yaş aralığında kadınların yüzde 60,77si istihdam
edilmekte iken bu oran ülkemizde yüzde 30,5tir. Avrupa Birliği
ülkelerinde bu oranın yüksek olmasının başlıca nedenlerinden
biri yarı zamanlı çalışma olanağı, diğeri
ise ebeveyn izni uygulamalarıdır. Bu amaçla 2016 Ocak ayı içinde
kabul edilen yasayla ebeveyn izni ve yarı zamanlı çalışmaya
ilişkin önemli düzenlemeler mevzuatımıza
kazandırılmıştır çok şükür. Bu düzenleme
beraberinde bu hakları kullanan çalışanların iş
yerlerinde bıraktığı boşluğun doldurulması
zorunluluğunu da getirmiştir, ancak bu boşluk doldurulurken söz
konusu çalışanların iş güvencesinin de korunması
gerektiği bilinciyle hareket edilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, özel istihdam bürolarına geçici iş
ilişkisi kurma yetkisinin verilmesinin önemi ortadadır, ayan
beyandır. Özel istihdam büroları aracılığıyla
kurulacak geçici iş ilişkileri beraberinde istihdam ve gelir
artışı sağlayacak, ekonominin büyümesine ve rekabet gücünün
olumlu etkilenmesine olanak sunacak, işsizlikle mücadelede elimizi
güçlendirecektir.
Bildiğiniz üzere, benzeri düzenleme 2009
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul
edilmiş ancak Cumhurbaşkanınca veto edilmiştir. Şu an
görüştüğümüz ve Komisyon tarafından kabul edilen
tasarının ilgili Avrupa Birliği direktifine ve ILO
normlarına uyumlu olduğunu ve bu yönüyle vetoda yer alan
itirazları karşıladığını belirtmek isterim.
Sayın milletvekilleri, askerlik hizmeti,
yıllık izin, hastalık hâli, doğum izni, ebeveyn izni gibi
iş görmenin işçiden kaynaklı sebeplerle yerine
getirilemediği hâllerde geçici iş ilişkisi kurulabilmesi
düzenlenmektedir. İş hacminin öngörülemeyen ölçüde artması
hâllerinde, dönemsel iş artışları gibi işverenden
kaynaklı sebeplerle geçici iş ilişkisinin kurulmasına imkân
verilmiştir. Tarım sektöründe geçici çalışan tarım
işçileri sağlıksız, hayati tehlike barındıran
kayıt dışı çalışma koşullarından
kurtarılmaktadır. Özel istihdam bürosu
aracılığıyla gerçekleşecek geçici iş
ilişkisinin hangi durumlarda ve nasıl kurulacağı belirlenmiştir.
Tasarıyla, iş mevzuatımıza yeni
bir çalışma modeli de getirilmiştir. Buna göre esnek
çalışma modeli olan uzaktan çalışma sistemiyle,
işçilere teknolojik iletişim araçları vasıtasıyla
iş yerinin dışında çalışma imkânı
sağlanacak ve işin niteliğine göre iş edinmeleri evlerinde
yerine getirme imkânı sunacaktır. Uzaktan çalışacak
işçilerin iş sözleşmelerinin yazılı bir şekilde
yapılması ve işin tanımı, şekli, süresi ve yeri,
ücret ve ücretinin ödenmesi gibi hükümlerin sözleşmede yer alması
zorunluluğu getirilmiştir. Özel istihdam bürolarına geçici
iş ilişkisi yetkisi verilmesi, yürütülebilecek faaliyet ve bürolardan
alınacak teminat, denetimler ve geçici iş ilişkisi kurma
yetkisini iptalle belli kurallara bağlanmıştır.
Sonuç olarak, dava kardeşliği bilinciyle
bir araya gelen AK PARTİ Grubunun oluşturduğu Hükûmetimizin 2016
Eylem Planında yer alan ve çalışma hayatına yukarıda
bahsi geçen katkıları sunacak, istihdam politikalarımızı
destekleyecek, işsizlikle mücadelede önemli bir kazanım olacak tasarının
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ceritoğlu Kurt.
Bölüm üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine
göre verilmiş bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM İçtüzüğünün 72nci maddesi
gereğince görüşmelerin devam etmesini talep ediyoruz.
Haydar Akar Mahmut Tanal Sibel
Özdemir
Kocaeli İstanbul İstanbul
Barış Karadeniz Ömer Fethi Gürer
Sinop Niğde
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın Acar
Başaran, Sayın Yiğitalp, Sayın Aydoğan, Sayın
Irgat, Sayın Çelik Özkan, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın
Yıldırım, Sayın Gaydalı, Sayın Doğan,
Sayın Dora, Sayın Becerekli, Sayın Gülser
Yıldırım, Sayın Kaya, Sayın Öcalan, Sayın Zeydan,
Sayın Geveri.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğim. Ancak biraz önce yoklama işlemi
gerçekleştirmiş olmamız nedeniyle ondan önce soru sormak
amacıyla sisteme girmiş olan milletvekillerimizin sistemdeki
kayıtları silinmiştir. Bende o kayıtlar ayrıca manuel
olarak tutulduğu için var. İsimleri okuyacağım. Bu
arkadaşlarımız sisteme girerlerse söz verme işlemlerini
süratle gerçekleştireceğim.
Sayın Tanal, Sayın Yiğitalp,
Sayın Tuncer, Sayın Çam, Sayın Demirtaş, Sayın Arslan,
Sayın Çamak, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Gürer,
Sayın Taşdemir, Sayın Bektaşoğlu, Sayın
Toğrul.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu yasa tasarısında
hangi sendikalar bu tasarıyı destekledi, bunların isimlerini tek
tek sayabilir misiniz?
İkinci sorum: Şu anda Türkiyede kaç tane
istihdam bürosu var? Geçen gün size bunu sorduğumuzda 435 istihdam
bürosunun olduğunu söylediniz ancak bunun 25 tanesinin yabancı
olduğunu söylediniz, geri kalanların yerli istihdam büroları
olduğunu söylediniz. Peki, bu istihdam bürolarında kaç tane geçici
işçi çalışıyor görünüyor şu anda ve burada
yabancı şirketlerde kaç kişi görünüyor? Bu yabancı
şirketlerin merkezi neresi? Şirketler Türkiyede mi kuruldu?
Türkiyedeki esas şube midir? Bunu öğrenmek istiyoruz.
Bir başka soru: Yine bu istihdam
bürolarında verilecek olan eğitim giderleriyle ilgili toplam
eğitim giderleri ne kadar olacak, bu nereden karşılanacak diye
sordum ama geçen hafta net bilgi vermemiştiniz. Bunu açıklar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Bakan, dört ya da sekiz ay süreyle çalışan işçinin
sonraki aylar için herhangi bir yerde çalışabilme güvencesi
olmayacaksa bu sistemi nasıl güvenceli esneklik diye tarif
edebiliyorsunuz ve bu kiralık işçiler üzerinden herhangi bir
güvenceli paketiniz var mı? Bunlara yönelik bir çalışmanız
var mı? Pratik olarak soruyorum.
Bir de ikinci bir sorum olacak, dün de
sormuştum. Taşeron firması personeline kadro verme konusunda bir
sözünüz vardı. Seçim meydanlarında hep bunu söylemiştiniz. Buna
dair bir çalışma yaptınız mı? Yaptıysanız
nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tuncer
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, taşeron işçilerin
kadroya geçirilmesiyle ilgili yasa tasarısını Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna ne zaman getirmeyi düşünüyorsunuz?
Karayollarında çalışan taşeron işçiler de kadro kapsamında
mıdır?
Bir diğer sorum: Gümüşhacıköy
Açık Cezaevi çatısının mahkûmların üzerine
düşmesiyle ilgili teknik ve idari soruşturma bitmiş midir?
Bitmiş ise, sorumluları kimlerdir ve hangi yaptırımlar
uygulanacaktır?
Bir diğer sorum: Yeni Çeltek Maden Ocağı
ne zaman tekrar faaliyete geçecektir? Soma Holdingle yapılan redevans
sözleşmesi sona erdirilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, emeklilikte yaşa
takılanlar var 1999 öncesinde çalışan. Ama maç
başladı, oyun oynanırken oyunun kurallarını
değiştirdiniz ve 1999dan önce çalışanlar ne yazık ki
yaşa takıldılar ve emekli olamıyorlar. Emekli olamadıkları
gibi bir de sosyal güvenlik hizmeti alamıyorlar. Büyük bir
sıkıntı ve sorun içerisindeler. Bunlarla görüşmeyi
düşünüyor musunuz? Bunlarla ilgili bir çözümünüz var mı?
İkincisi: On dört yıllık
iktidarınız döneminde birçok rekorunuz olduğunu söylüyorsunuz.
Özellikle on dört yıllık iktidarınız dönemindeki iş
cinayetlerinde ve iş kazalarında hayatını kaybeden
işçi sayısı kaçtır?
Üçüncü sorumuz: 2015 yılında
İŞKURda toplu yararına çalışma yapan sayı
kaçtır? 2016 yılında toplum yararına
çalıştırılacak işçi sayısı kaçtır? Bunu
öğrenmek isteriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demirtaş
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Zonguldaktaki Türkiye
Taşkömürü Kurumunda 14 bin norm kadro olmasına rağmen, bugün
itibarıyla 8.500 işçi kalmıştır. Yani Türkiye
Taşkömürü Kurumunda 5.500 norm kadro açığı vardır.
TTKdaki bu işçi açıkları iş sağlığı ve
iş güvenliğini de tehdit etmektedir. TTKya 5 bin işçi
alınacak mıdır? Birinci sorum bu.
İkincisi, Türkiye Taşkömürü Kurumunun
müessese müessese özelleştirileceği iddia edilmektedir, kamuoyunda
konuşulan önemli konulardan biridir bu. Zonguldak kamuoyu dikkatlice takip
etmektedir. TTK özelleştirilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Teşekkür ederim
Başkan.
Sayın Bakan, esnafın BAĞ-KUR primini
430 Türk lirasından yüzde 33 artışla 570 liraya
çıkardınız. Esnaf zor durumdadır, bunu ödemekte
zorlanmaktadır. Bunu ne zaman düşürmeye
çalışacaksınız?
2) Denizli Çameli ilçemizin ormanlık
alanlarının tahribi ve baraj inşaatı iklimi, toprak
yapısını, tarımı olumsuz yönde etkilemektedir. Hatta
bazı kesimlerde toprak kaymalarına neden olmaktadır.
Bakanlık olarak bu konuda hangi tür tedbirleri almayı
düşünüyorsunuz?
3) Motorlu Taşıt Sürücü Adayları
Sınavı, Bilim ve Sanat Merkezleri Öğrenci Seçme
Sınavı, açık lise ve açık ortaokul sınavlarında
görevli öğretmenlerin ücretleri hâlâ ödenmemiştir.
Bakanlığınızca bu ücretler ne zaman ödenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu kadar açıklamalardan sonra Sayın
Bakanın işçilerin bu kaygılarını göz önünde
bulundurmasını dilerim.
Sayın Başkanım, hafta sonu
Kahramanmaraş il ve ilçelerini ziyaretimizde vatandaşların
yoğun şikâyetleriyle karşılaştık.
İktidarın tümünün Vatandaşlara eşit davranacağız.
söyleminin aksine, iktidar partisine fazla oy çıkmayan mahallelerde
yaşayan vatandaşlarımız hizmet alamadıkları için
cezalandırıldıklarına inanıyorlar. Belediye
başkanları Kaç oy verdiniz ki hizmet bekliyorsunuz? diyormuş.
Bu, kabul edilebilir bir davranış ve söylem değildir.
Yerel yönetimlerin vatandaşların
ihtiyaçları doğrultusunda hizmet vermeleri zorunluluktur. Bu konuda
keyfî davranılamaz. Yetkililer bu mahallelerde yaşayan
vatandaşları da hatırlayıp bir şey yapmayı
düşünüyor mu?
Değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu Demir
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Bakan, çalışanların
yaklaşık yüzde 40ı kayıt dışı, toplu
iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin oranı yüzde 4,5. SGK
verilerine göre 2014 yılında 16 milyon 437 bin 232 kişi için
işten çıkış bildirgesi düzenlenmiş ve isteyen her
işveren kısmi süreli sözleşmeyle iş gücü bulabildiği
bir ortamda İş gücü piyasaları katı. derken
kastettiğiniz nedir; kastettiğiniz kıdem tazminatı, sosyal
haklar ve sendikal hakların fazlalığı mıdır?
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çıraklık meslek kursunda eğitim
alanlara sigorta kartı verilmesine rağmen
sigortalılıkları o tarihten başlamıyor. Keza, meslek
lisesi öğrencisi olup da staja giden öğrencilerin de sigorta
tarihleri o tarih itibarıyla başlamıyor.
Bakanlığınızca çıraklık meslek kursu eğitimi
alanlar ve meslek liselerinden staj için giden öğrencilerin sigorta
başlangıç tarihlerinin kurs aldıkları dönem itibarıyla
ele alınması düşünülüyor mu?
Ayrıca, İŞKUR tarafından seçim
öncesi işe alınan geçici işçilerden işten
çıkarılanlar bizlere başvurmaya başladılar. Şu
anda, Türkiye genelinde, İŞKUR tarafından seçim öncesi işe
alınıp işten çıkarılan kaç işçi vardır; kaç
kişi alınmış, kaç kişi
çıkarılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşdemir
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı)
Sayın Bakan, kadrolu sözleşmeli çalışanlarda olduğu
gibi, tam zamanlı işler ve kiralık işlerde de bir
hiyerarşi var. Bu iş ilişkisi çoğu zaman mobbinge
dönüşebiliyor. Bu yasa tasarısında mobbingin önlenmesine yönelik
bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sorular sona ermiştir.
Şimdi cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri;
öncelikle, sorulara teker teker cevap vermek istiyorum.
Bu kanun tasarısını hangi sendikalar
destekledi? diye bir soru geldi. Şimdi, bunu burada birkaç kez ifade
ettim. Onlarca defayı aşkın karşılıklı
görüşmeler ortaya koyduk, bizim üçlü diyalog dediğimiz
mekanizmayı defalarca işlettik. En son, geçen hafta tekrar işçi,
işveren ve Hükûmet olmak üzere karşılıklı bunu
tartışmak üzere bir araya geldik ve yine, birçok madde üzerinde
Alt
komisyondaki arkadaşlarımız çok iyi bileceklerdir, Komisyondaki
arkadaşlarımız çok iyi bileceklerdir, şunu çok net bir
şekilde ifade etmek istiyorum: Bu yasa tasarısıyla ilgili, alt komisyona
geldiği zaman, Komisyona geldiğinde de bütün düzenlemeler, çok
açıktır ki işçi lehine yapılmış düzenlemelerdir.
Tüm kısıtlamalar, özellikle bir istismarı engellemeye yönelik
yapılmış kısıtlamalardır ve bunlar, tamamen
sendikalarımızın talepleri üzerine olmuştur. Dün açık
söyledim, bazen burada bazı sözcü arkadaşlarımız
söylüyorlar
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi sendikalar
Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Müsaade ederseniz anlatacağım. Ben sabırla
dinliyorum.
Bir: Sendikalarımızın kendi talepleri
var, hepsi burada yani DİSKin, TÜRK-İŞin, HAK-İŞin
ama işveren sendikası olan TİSKin talepleri de var. Biz hepsini
gözetmek zorundayız, siz de gözetmek zorundasınız çünkü
istihdamı artırmaya yönelik anlayışın ve
unsurların kendileri bunlar. Burada biz DİSKin talep
DİSK kategorik olarak burayı reddetti
zaten, bu tartışmaların içerisinde oldu ama kategorik reddetti.
Yani Biz bu yasa tasarısını kabul etmiyoruz. dediler ve hatta
bir ara bir araya gelmeye çalıştılar, yaklaşık 5-6
maddede uzlaştılar, bu konuda 3 maddeyi bize önermeyi kendi
aralarında kararlaştırdılar, sonra DİSK bundan
vazgeçti.
Şimdi, bunların hiçbiri karanlıkta
olan işler değil ve biz bunları Komisyondaki
milletvekillerimizle de teker teker tartıştık. Bunu bilmek sizin
hakkınız. Ama inanınız ki buraya gelene kadar bu konuda bir
istismarın ortadan kalkması
Ben şundan endişe ederim, ben
bakarım
Yani burada bu sözü söylemek kolay, Sayın Çam diyor ki:
Süleyman Soylu, sen tarihe kara bir şey olarak geçeceksin, 5 Mayıs
tarihi de böyle
Bunun böyle olacağına inansam şu yasa tasarısı
için şurada oturan namerttir. Çok açık söylüyorum, şurada
oturmam. Hiç böyle bir şey söz konusu değil.
MUSA ÇAM (İzmir) Tarih gösterecek.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sevgili Çam, ben de iş dünyasından geliyorum;
çalıştığım, emekçi olduğum dönemler de oldu. Bunu
çok açık söylüyorum. Burada karşılıklı bir müzakereyi
birlikte götürdük. Evet, TÜRK-İŞin taleplerinin yüzde
60ını, 70ini, 75ini karşılamışızdır
ama hepsini karşılamak durumunda değiliz. HAK-İŞin
taleplerinin yüzde 80ini karşıladık; hepsini karşılamak
zorunda değiliz, karşılayamıyoruz zaten.
Bir taraftan da işverenler var. Hani önerge
veriyoruz ya sürekli biz, son yaptığımız
değişikliklerle de işverenlerle hiçbir mutabakat yapmadık.
Yani onlar inanıyorum ki
Neredeyse kuşa çevirdik bunu. Ama bunu niçin
yapıyoruz, buna bir adım atıyoruz. Buna adım atarken de bir
istismar olmasın. Yani bunu izleyeceğiz, bunu izlemek zorundayız
ama bu istismarı da bir şekilde engelleyeceğiz. Burada hepimizin
ailesi emekçilikten geliyor, böyle bir hakkı ortaya koyabilir miyiz?
Birtakım arkadaşlarımızın
bu yasa tasarısını hiç okumadıklarını, hiç
ilgileri olmadığını da maalesef maddi hatalarla dolu
konuşmalarıyla beraber burada üzülerek görüyorum. Yani maddi hata
olmasa bir şey söylemeyeceğim, net maddi hatalar var ve yasayla
ilgisi olmadan, bir gram sayfası açılmadan konuşuluyor.
Evet, Sayın Abdullah Gülün veto ettiği
yasa ile bunun arasında hiçbir ilişki söz konusu değildir. Orada
ucu açık birtakım tanımlamalar söz konusuydu, biz bu ucu
açık tanımlamaların tamamının arkadaşlarımız
bileceklerdir- nasıl olabileceğini hep birlikte
kararlaştırarak ortaya koyduk, hiçbir ucu açıklık söz
konusu değildir ve öyle kısıtlamalar, öyle müeyyideler getirdik
ki burada hareket kabiliyeti söz konusu değildir.
Şunu söyleyeyim: Kaç istihdam bürosu
vardır. Kaçı geçici işçidir? dendi. Sayın Tanal, şu
anda geçici işçi istihdam bürolarında
çalıştırılamaz, zaten bunu getirmemizin temel sebeplerinden
bir tanesi bu imkânı sağlamaktır.
Toplam eğitim giderleri nerelerdedir? Özel
istihdam bürolarının kendine ait bir mesleki eğitim yapma
hassasiyeti söz konusu değildir ama eğer bir eğitim yapacaklarsa
bunu kendileri karşılayacaklar, bizler karşılayacak
değiliz ama dün söyledim, iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili yapılacak eğitimler ve bildirimler ilgili
işverenin yükümlülüğü ve sorumluluğu altındadır.
Yine, şunu söylemek istiyorum: Taşeronlar
işçilere kadro verme konusunda seçimde bir sözünüz vardı. dendi. Biz
kamuda istihdam konusunda alt işverenlerde çalışanlar hususunda
çalışmalarımızı tamamladık. Bir madde konusunda
arkadaşlarımızla son müşavereleri yapıyoruz ama
tamamen tamamladık. Çok yakın bir zamanda inşallah bunu Meclise
getireceğiz ve kamudaki istihdamla bu arkadaşlarımızı
buluşturacağız.
Şunu söylemek istiyorum, deniliyor ki:
İşte, Türkiyede siz insanların güvenceli
çalışmasını ortadan kaldırıyorsunuz. Bunun iddia
edilmesinin de bir maddi hata olduğunu yine ifade etmek istiyorum.
Eğer böyle olsaydı biz yüzde 52den yüzde 31,8e ki biraz önce
Yüzde 40. dediniz- kayıt dışı istihdamı düşürmezdik.
Yine, ifade etmek istiyorum: Hepimizin imtina
ettiği alt işverenlerin çalışması konusunda 5552yle
birlikte bir başka hadise gerçekleşti. Biz niye kıdem
tazminatından kaçalım? Biz kıdem tazminatını alt
işverenlerde çalışanlarda kendi üzerimize aldık, kendi
yükümlülüğümüz olarak aldık, aylık izinlerini kendi
yükümlülüğümüz olarak aldık; yetmedi, onların kendi
çalıştıkları yerlerde yaptıkları toplu
sözleşme farklarını devlet olarak, Hükûmet olarak biz önerdik ve
biz üzerimize aldık. Biz geldiğimizden beri iktidarımızda
çalışanlarımızın hayat standartlarını
yükseltmek ve daha iyi çalışabilmelerini teşvik edebilmek için
elimizden gelen bütün gayreti ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu
açıktır, nettir. Söylediklerimin bir tanesine Şu
yanlıştır. denilemez, çünkü bunlar yapılan işler.
Yine ifade etmek istiyorum ki özellikle
Karayollarında çalışanlarla ilgili şunu söyleyeceğim:
Karayollarında yaklaşık şu ana kadar en son 3.500
kişiyi kadroya aldık ve 9.915 işçi Karayollarında kadroya
alınmıştır. Bugün eğer yine alt işverenlerde
çalışanlar varsa onlar da yeni, özel statüde çalışanlar
olarak nitelendirileceklerdir ve onlar da kamuda istihdam edileceklerdir.
Yine, Yeni Çeltekle ilgili bir soru geldi.
Biliyorsunuz orada bir eylem vardı, o eyleme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımız Berat Albayrakla birlikte müdahale ettik. O gece
sayın müsteşarımız oraya gitti ve ilgili sendika
başkanımızla birlikte, o eylem sona erdi. Ve onun hemen
yanında bir saha var, saha hazırlanıyor yani bugün yarın,
çok kısa bir zaman dilimi içerisinde. Ben de kendileriyle defalarca
görüştüm. Çünkü, onlar da emekçiler, yerin altındalar; orada bir problem
vardı, bir iş sağlığı ve güvenliği problemi
vardı. Orayı da iyileştirmeye çalışacağız
ama yeni sahada da bu arkadaşlarımız çalışacaklar.
Böyle bir mutabakatımız söz konusudur.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili daha
önce değerlendirmelerimi yapmıştım ama bu konuda hem
aktüeryal hesabımız hem de gelir gider hesabımız
açısından bizim yaklaşık on yıldır birinci faz
reform olarak nitelendirdiğimiz reformu devam ettirmek zorundayız.
Ben de emeklilikte yaşa takılanım, bunu burada bir defa daha
söylemiştim ama ne olursunuz yani dünyanın her noktasında,
gelişen ve gelişmekte olan bütün ülkelerin dikkat ettiği bir
husustur bu reform. Biz bu reforma sadık kalmak durumundayız.
Toplum Yararına Çalışma
Programını zannediyorum 234 bin kişiyle toplam olarak bitirdik
2015 yılında. Şu anda 190 binle devam ediyoruz. Ama
arkadaşlarımızın sorduğu şu sorunun haklı
bir tarafı var: Niye bu insanlar çıkıyorlar? Çünkü, bu
çalışma biçimi sürekli bir çalışma biçimi değil; bu,
üç aylık, altı aylık ve dokuz aylık bir çalışma
biçimidir. Ve üç aylık, altı aylık ve dokuz aylık
çalışma biçiminde bunun ardışık olarak
çalıştırılamama zamanları var, herkes buna uyuyor. Bu
şudur: Bu, bir istihdam metodu değildir; bu, iş gücü
kapasitemizi artırmaya yönelik bir modeldir. Ve kadınlarımızı
özellikle, 35 yaş üzerindekileri ve engellileri çalışma
hayatına alıştırmak, yeni bir kanal açmak, istihdam etmek
üzere bir Hükûmet politikasıdır, bir devlet politikasıdır
ve biz bunun faydasını görüyoruz, biz iş gücü kapasitemizi
artırmak zorundayız.
Yine bunun yanı sıra -tek tek cevap
vermeye çalışıyorum- özellikle Demirtaşın
sorduğu bir soru var Zonguldakla alakalı. Enerji Bakanımız
-Enerji Bakanlığı politikamız, Hükûmet politikamız-
özellikle artık kendi madenlerimizde, kendi kömür işletmelerimizde
daha fazla aktive olmamızı isteyen ve ortaya koyan bir süreci
yönetmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümleleriniz Sayın Bakan,
lütfen.
Mikrofonunuzu açıyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Peki, çok teşekkür ediyorum.
Bunu yönetmektedir ve inanıyorum ki önümüzdeki
günlerde bu istihdam artışı söz konusu olacaktır çünkü
politikamız bu çerçeve içerisindedir.
BAĞ-KUR esnafıyla ilgili söylenen bir söz
var. Evet, biz 4/Alılarda özellikle işveren nezdinde 100
liralık bir indirim yaptık. BAĞ-KURda, çok doğal olarak
asgari ücret üzerinden BAĞ-KUR primi arttığı için
yaklaşık 439 liradan 568 liraya gelecekti. Eğer yüzde 30 asgari
ücret artmasaydı toplam miktar 487 lira olacaktı yani
yaklaşık 80 liralık artı BAĞ-KURlulara, BAĞ-KUR
primi ödeyenlere bir fazlalık söz konusu. Biz bunun bilinci içerisindeyiz.
Sayın Başbakanımız da bu konuda özellikle Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları Birliğini ziyaret ettiğinde bu
değerlendirmeyi ortaya koydu. Çalışma yapıyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi
Başbakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Efendim, lütfen ya... Yani, lütfen, ne olursunuz ya...
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Bakan, devam ediniz efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Bu konuda çalışma yapıyoruz. İki türlü
önerimiz var: Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Bize de 100 lira
indirin. diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki; şu noktadayız, şu
müzakeremiz var: Aynen 4/Alılarda da yapmış olduğumuz
yüzde 5lik bir teşvik var, bunun üzerinde çalışıyoruz; bu
aktüeryal hesabımıza ne katkı yapabilir yani zamanında
ödeyene yüzde 5 indirim yapalım ve bunu sürekli hâle getirebilelim.
Onların teklifi 100 lira yapın, bu sene yapın. Biz bir sistem
değişikliğine gitmek istiyoruz çünkü takdir edersiniz ki,
BAĞ-KURda ödeme oranları biraz düşüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Diğer sorular var. Diğer sorularla ilgili de inşallah
başka zaman.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.54
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
6ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere toplam üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle 4904 sayılı
Kanunun 2nci maddesinin birinci fıkrasına eklenecek tanımda
yer alan gerçek veya ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Zihni
Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail
Faruk Aksu Ahmet
Selim Yurdakul Ruhi
Ersoy
İstanbul Antalya Osmaniye
Mehmet
Erdoğan Mustafa
Kalaycı
Muğla Konya
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Şenal
Sarıhan Ali
Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Tur
Yıldız Biçer Çetin
Arık Ünal
Demirtaş
Manisa Kayseri Zonguldak
Musa
Çam
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Sibel
Yiğitalp Nursel
Aydoğan Burcu
Çelik Özkan
Diyarbakır Diyarbakır Muş
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
katılıp katılmadığını Komisyon ve Hükûmete
soracağım.
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LÜTFİYE İLKSEN
CERİTOĞLU KURT (Çorum) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Burcu Çelik Özkan,
Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çelik Özkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı üzerinde konuşmadan
önce, az önce CHP Grup Başkan Vekili Kiliste hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza ilişkin epey bir sitem etti AKP
sıralarına. Ancak, biz burada günlerce Cizrede, Surda
hayatını yitiren, yaşamlarını yitiren
kadınlardan, çocuklardan, gençlerden çok bahsettik Sayın Başkan.
Fakat siz hiçbir kelam etmediniz. Bu da sizin tutarsız
politikalarınızın bir sonucudur diye düşünüyorum
açıkçası.
Şimdi, arkadaşlar, bu tasarının
kadınlar yönüyle neler getirip neler götürdüğünü biraz konuşmak
gerektiğini düşünüyoruz. Şöyle ki: Kadınların esnek
çalışmasından esas olarak yarı zamanlı, süreksiz,
niteliksiz işlerde yoğunlaşmaları
anlaşılmalıdır. Bu esnek, yarı zamanlı
çalışma kadınların kalan yarı zamanda ev
işlerinin tüm yükünü üstlenmesi anlamına geliyor. Yani, aslında,
aile içinde kadın-erkek eşitliğini yok sayan bir biçimde, ev
işleri kadın işi olarak tanımlanmış oluyor.
Erkekler kamusal alanın öznesi, kadınlar ise esas olarak özel alanda
yani sadece evde bir özne olarak tanımlanıyor. Bunun kendisi, kamusal
alana ulaşmak açısından, kadınların erkeklere
eşit haklara ve daha önemlisi eşit olan haklara sahip
olmasının engellenmesi anlamına geliyor.
Türkiye özelinde, hem kadınlar ile erkekler
arasındaki ücret farkı hem de tam zamanlı işler ile
yarı zamanlı işler arasındaki ücret farkları
düşünülünce, esnek çalışma, kadınları da ele
aldığımız zaman, ucuz emek gücü olmak anlamına geliyor
sadece. Yani, erkeklerin, kadınların emeğine
karşılıksız el koyduğu gerçeğini ne yazık ki
değiştirmiyor. Bu durumun kendisi, kadın ve erkek
arasındaki eşitsizliğin iktisadi altyapısının ne
yazık ki güçlendirildiğinin de bir göstergesidir. Esnek
çalışma, zaten mezarda emeklilik söz konusuyken emeklilik için gereken
prim gününü tamamlayamamak anlamına gelmekte. Bu, hem
çalışılan günler için ödenen primlerin yanması hem de
erkeklere bağlı sosyal güvenceye mecbur kalmak anlamına geliyor.
Dahası, emekliliğe ulaşamayınca erkeğin gelirine
bağımlı kalınıyor bir ömür boyu.
Biz kadınlar, kadın işçilerin zaten
erkeklerden daha ucuza, daha süreksiz, niteliksiz işlerde
çalıştıkları için istihdam edildiklerini, hiçbir
koşulda erkek işçiler kadar maliyetli olamayacakları için
tırnak içerisinde belirtiyorum burayı- yine çalıştırılmaya
devam edileceklerini zaten biliyoruz. Özellikle, niteliksiz işlerde
çalışan kadınların, aynı veya benzer işi yapan
erkeklere göre ortalama yüzde 35 daha düşük ücret aldığını
hatırlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.
Kurulan sistem, en basit anlamıyla,
kadınların hem ucuza çalışıp hem de 3-5 çocuk
doğurmaları için tırnak içerisinde- gerekli çözüm
geliştiren bir sistem. Bu sistemde kadınlar 3 de yetmez 5 çocuk
doğurup hayat boyu niteliksiz işlerde çalışacaklar, 3-5
çocukla kocalarından bağımsız emeklilik geliri isterlerse
kendi ceplerinden doğum borçlanma primlerini ödeyecekler, en düşük
ücretle çalışmaya mecbur olanları istihdam edebilmek için
sınırlı kreş yardımları alacaklar, ev eksenli çalışma
özendirilecek; evde parça başı çalışarak kıdemsiz,
tazminatsız, güvencesiz koşullarda, aynı zamanda çocuk
bakımını üstlenmek zorunda kalacaklar. Kadınlar, 3-5
çocukla aç kalmamak için, evde döven, söven, hizmetlerini gördüren erkeklere
katlanacaklar. Katlanamıyorum. deyip boşanmaya kalkarlarsa aile
ombudsmanları devreye girip kadınları eve dönmeye zorlayacak. O
da olmadı, adamlar kadınları ölümle tehdit edip eve döndürmeye
çalışacak. Kadınlar yine ikna olmazsa, ya camdan atılacak
ya bıçaklanacak ya da kurşunlanacak. Mahkeme de katil erkekleri
ağır tahrik, aileyi koruma gibi gerekçelerle aklayıp
paklayacak.
AKPnin bu yasa tasarısı, kadın-erkek
eşitliğine inanmadığını, her daim tekrar eden AKP
iktidarının, niyetini fiiliyata döktüğünün göstergesidir.
Kadın-erkek eşitsizliğini derinleştirme politikalarının
en önemli adımlarından biridir bu. Kadınların erkeklere
bağımlılığının sürmesi sağlama
alınmaya çalışılıyor ve bunu yaparken bir yandan da
sermayeye, ucuz kadın emeğiyle kaynak aktarmaya devam ediliyor bu
tasarıyla.
Bu sebeple, biz, Halkların Demokratik Partisi
olarak, hiçbir suretle, bu yasaya evet demiyoruz, tamamını
reddediyoruz.
Teşekkür ederim, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çelik Özkan.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın konuşmacı kürsüde,
Cumhuriyet Halk Partisinin Kilis duyarlılığını,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kimi ilçelerinde, yerleşkelerinde
yaşanan olaylar noktasında göstermediğini ve tutarsız
politika izlediğimizi iddia ederek grubumuza, partimize açık, aleni
bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Ağır eleştiri efendim, hakaret yok.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Muş Milletvekili Burcu
Çelik Özkanın 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Milletvekilim; Cumhuriyet Halk Partisi, bölgede, Cizrede, Surda,
Nusaybinde, Silopide ve benzeri diğer ilçelerde yaşanan kimi sivil
kayıpların oluşmasına yol açan olaylarla ilgili maksimum
duyarlılığı göstermiştir. Hiç şüphesiz,
Cumhuriyet Halk Partisinin başından beri tavrı, devlet terörle,
terör örgütleriyle -IŞİD de dâhil buna tabii- etkin mücadele
yapmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda devletin elini
tutmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetinin terör örgütlerine yardım ve yataklık
yaptığını iddia edegelen bir partidir; iddiamız hâlâ
geçerlidir. Ancak, Kiliste yaşanan sorunlara yönelik
duyarlılığımız, hiç şüpheniz olmasın,
Türkiyede sadece Surda, Cizrede değil, 780.500 kilometre karelik coğrafyada
kimin canı acırsa, kimin canı yanarsa ve kim
haksızlığa uğramışsa, kimden kaynaklı
uğramışsa yüksek duyarlılığımız ve ona
yönelik reflekslerimiz hep var olmuştur.
Ama taraflara da bir çift laf
edelim. Yıllarca dedik ki çözüm ne dağda ne adada ne bayırda ne
Dolmabahçede, çözüm Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Bunu hem çoğunluk
partisine hem Kürtlere anlatamadığımız için bu kan akmaya
devam ediyor. Bunun mesulü de hiç şüphesiz buradaki Hükûmettir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Altay.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, Kürtlere değil, Kürtlere değil,
yanlış ifade kullandınız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Niye?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sizin
içinizde Kürt yok mu milletvekili?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Var, yanlış yapıyor Kürtler.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yani
sadece Kürtleri mi temsil ediyor, HDP mi temsil ediyor Kürtleri?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kim? Hayır, bütün Kürtleri kastettim ben.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Yanlış söyledin Engin, yanlış söyledin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Onlar da, buradaki Kürtler de söylesin,
bağırsın çağırsın. Buradaki Kürtler de desin ki
çözümü burada bulalım. Nerede burada Kürtler? Burada Kürt yok.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Yanlış söyledin Başkan, yanlış söyledin.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki ikinci önerge hakkında konuşmak isteyen Çetin Arık,
Kayseri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Arık.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin en önemli sorunlarından biri hiç
kuşkusuz ki işsizlik. Bugün milyonlarca yurttaşımız
iş bekliyor. On dört yıldır ülkeyi yöneten iktidar ise Ne
iş olsa yaparım. diyen çaresiz insanların sorunlarına kör
bakmaya devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısı iddia edildiği gibi işsizliğin çözümü
olmayacak. Siz bunun adına güvenceli esneklik diyorsunuz ama bu
uygulamanın hayattaki karşılığı kesinlikle ve
kesinlikle kiralık işçiliktir, kölelik düzeninin yasal hâle
getirilmesidir.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısıyla diyorsunuz ki: İş gücü piyasasında yer
alan kişilerin istihdam ve gelir güvencesinin sağlanması
hedeflenmektedir. Gerçekten buna inanıyor musunuz Sayın Bakan? Madem
gelir güvencesi olacak, o zaman sizin VIP torpilli çocuklarınız
çalışsın bu işlerde. Hem bu sayede Singapurda rulet
masalarında dirsek çürüten çocuklarınız kötü
alışkanlıklarından da kurtulmuş olur hem de alın
teri nedir, emek nedir, helal para kazanmak nedir öğrenirler. Kendi
çocuklarınıza reva görmediğiniz, göremeyeceğiniz
uygulamaları neden bu halkın çocuklarına reva görüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, boşuna bu
insanlık dışı uygulamayı savunmaya kalkmayın.
Bakın, 11inci Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül 2009da bu
yasayı İşçinin emeğinin istismarına, insan onuruna
yakışmayan durumların doğmasına yol açabilir. diyerek
veto hakkını kullanmıştır. Peki, 2009dan bugüne ne
değişti Sayın Bakan? Ne değişti de istismara yol
açacak, insan onuruna yakışmayacak durumlara sebep olabilecek bu
uygulamayı yeniden hayata geçirmek için harekete geçtiniz? Görülen o ki
bir kez daha halkı kandırmak, yandaşlarınızı
kalkındırmak peşindesiniz.
Değerli milletvekilleri, 7 Haziran seçimleri
sonrasında bizden rol çalarak taşeron işçiliği
kaldıracağınızın sözünü verdiniz, bu konuda
çalışmalarınız da var. Ancak, bir yandan
Taşeronluğu kaldıracağım. diyerek halktan oy
alıp, diğer taraftan kiralık işçiliği gündeme getirmek
ne kadar ahlakidir? Bu hem samimiyetsizliktir hem de
vicdansızlıktır. Sizin çocuklarınız rulet
masalarında dirsek çürütürken bu halkın çocukları okul
sıralarında dirsek çürütüyor, sonrasında da işsiz geziyor.
Sizin hangi okulu bitirdiği belli olmayan çocuklarınız
trilyonlara birkaç kuruş der iken Ahmet emmimin üniversiteyi bitiren
oğlu babasından harçlık parasını istemeye utanıp
anasının mutfak harçlığını alıyor, sonra da
siz kalkıp bu çocuklara kiralık işçiliği
dayatıyorsunuz. Ayıptır, günahtır! Bir kez de olsun bu
milletin çocukları için adım atın!
Değerli milletvekilleri, kanun
tasarısının gerekçesinde kullandığınız süslü
sözlerin gerçeği yansıtmadığını aslında
sizler de çok iyi biliyorsunuz. Sizler de biliyorsunuz ki bu yasa
tasarısı işsizliğin çözümü olmayacağı gibi,
çaresiz insanlarımızın insan onuruna yakışmayacak
koşullarda çalışmasının da önünü açacaktır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak,
kiralık işçilik ve uzaktan çalışma gibi düzenlemeler
iktidarın İşsizliği azaltacağız, kayıt
dışılığı önleyeceğiz. şeklindeki
siyasi çıkışlarıyla aslında sermayeye dikensiz gül
bahçesi yaratma girişimidir; burada düşünülen kesinlikle ve
kesinlikle işçiler değildir.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısı iş hukukumuzda çalışan haklarına yönelik
önemli gedikler açacaktır. Özel istihdam bürolarının işçi
kiralayabilmeleri; işsizlerin istismar edilmesi, işçi
simsarlığına yol açılması, iş güvencesinin
ortadan kalkması, işçilerin örgütlenme ve toplu pazarlık
haklarının ortadan kalkması, grev hakkının ortadan
kalkması, iş yerinde aynı işi yapan farklı statüde iki
işçi grubunun oluşması, göçmenlerin istismar edilmesi gibi
sorunları da beraberinde getirecektir.
Değerli milletvekilleri, lütfen, bir kez de
olsun yandaşlarınızı değil de gelin bu halkı
düşünün. Hani milletin adamı diyerek poster
bastırıyorsunuz ya, bir kez olsun, millete küfreden para babaları
için değil de bu millet için karar verin. (CHP sıralarından
alkışlar) Lütfen, çalışma barışının
temeline dinamit koymayın. Lütfen, karar verirken kendi
çocuklarınızın insana yakışmayan koşullarda
çalışmasını göz önünde bulundurarak bu ülkenin
çocukları için de karar verin.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arık.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Allahtan kork, utan vallahi, utan! Rabbim seni de çocuğunla
sınasın inşallah!
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) O insanların
sayesinde ekmek götürüyorlar evlerine. Küfretmişler. diyor, ayıp!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, konuşmacı Sizin çocuklarınız rulet
masalarında dirsek çürütürken
diyerek bütün grubumuza yönelik hakarette
bulunmuştur. 69a göre
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sizin çocuklarınız, sizin çocuklarınız, sizin
çocuklarınız
Senin yaptığın çok ayıp. Sen
terbiyesizlik ediyorsun. Terbiyesiz herif!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(Bir grup AK PARTİ milletvekilinin Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın üzerine yürümesi)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika, bir
dakika ya! Ne oluyor ya?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sen
kendi grubuna sahip ol!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne var, ne dedi
adam?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim. Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nereye
geliyorsunuz ya, nereye geliyorsun? Gelmeyin buraya!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.31
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
170
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sataşmadan
söz talebim olmuştu Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, geçen oturumda sataşma
nedeniyle söz istediniz ancak gerilim nedeniyle ara vermek zorunda
kalmıştım. Geçen oturumda talep etmiş olduğunuz için
sataşma gerekçesiyle size söz veriyorum.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın 170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Çetin Bey esasen kendisinden
şahsen benim de hiç beklemediğim ağır ifadelerle dolu bir
konuşma yaptı. Çocukları kattı işin içine, üstelik
herkesin çocuklarına teşmil ederek yaptı bunu. Bundan bir süre
önce Cumhuriyet Halk Partisi otizmle ilgili bir grup önerisi getirmişti, o
konu konuşulurken Çetin Bey de gerçekten çok duyarlı bir konuşma
yapmıştı. Anladım ki sadece teknik olarak konuya
yaklaşan bir insan değil, hayatın içinden bu işin
acısını hissederek burada konuşma yapan bir insan.
Çocuklarımızın bazen birtakım
problemleri olabilir. Kumar bir hastalıktır esasen, eğer benim
çocuğum kumar hastalığına düçar kaldıysa bunun
üzerinden siyaset yapmak insafa ve insanlığa sığar mı
düşünmek lazım. Kaldı ki böyle bir mesele herhâlde hepimizin
ortak meselesi olmalı, buna karşı çıkmak da. Şunu
anlarım: Siyasilerin kamusal performanslarına ilişkin
eleştirileri lütfen sonuna kadar yapın, varsa insanların
hataları, kusurları bunları dile getirin ama siyasilerin
çocuklarına ilişkin, siyasetin malzemesi yapılacak şekilde
oradan babalarına, ailelerine bir sorumluluk çıkartmak gayesiyle
yapılacak konuşmaların kimseye bir faydası olmaz, böyle
konuşmalar sadece sahibine zarar verir.
Hele ki bir örnekten kastediyorsunuz, neyi
kastettiğinizi biliyoruz, doğru mu yanlış mı o da
ayrı bir bahis; çıkıp o örnekten hareketle sizin
çocuklarınız, kumar oynayan çocuklarınız diyerek bütün
bir grubu töhmet altında bırakmak Çetin Bey, eminim size
yakışmadı. Ben öyle düşünüyorum. Oturduğunuz yerden
ümit ederim siz de öyle düşünüyorsunuzdur.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Altay, mikrofonunuzu açıyorum,
buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın milletvekillerinin çocuklarını incitecek, rencide
edecek bir tutum ve niyet içinde olmadığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hiç şüphesiz Sayın Bostancının da biraz önce işaret
ettiği gibi, ailelerimizi ve çocuklarımızı buradaki siyasi
mülahazalardan, tartışmalardan sakınmamız lazım. Tüm
samimiyetimle söylüyorum ki bu Parlamentoda bütün siyasi partilere mensup
sayın milletvekillerimizin çocukları benim çocuklarımdır,
kardeşlerimdir; bunda bir tereddüt yok. Sayın milletvekilimizin de
şüphesiz kastı sizin, bizim evlatlarımız değil,
gazetede çıkmış bir haberden kaynaklı olarak,
konuşmasına bir format bakımından böyle bir konu...
Elbette, hiç şüphesiz kastı aşan bir ifadedir. Eskiler bilir,
yeni arkadaşların da başına işte zaman zaman gelir; bu
Parlamentoda böyle yol kazaları, kastı aşan ifadeler hep olur,
olagelmiştir. Aslolan, buradaki kasıt, niyettir. Kimsenin
şüphesi olmasın, sizlerin çocukları benim çocuğumla,
bizlerin çocuklarıyla birdir ve kardeştir. Herkesin içi rahat
olmalıdır. Milletvekilimizi tanıyorsunuz, Parlamentonun en nazik
milletvekillerinden biridir ve sizlerin, bu salonda bulunan bulunmayan -genel
olarak- milletvekillerimizin çocuklarını incitecek, rencide edecek
bir tutum içinde, niyet içinde olmadığına ben kefilim, eminim
sizler de kefilsinizdir.
O bakımdan, konunun böyle
algılanmasını, böyle düşünülmesini, böyle
değerlendirilmesini arzu ve talep ederim. Tekraren söylüyorum, bu
Parlamentoda bu da herkese, hepimize bir ders olsun.
Çocuklarımızı, ailelerimizi buradaki tartışmalardan
uzak tutmak en öncelikli işimiz olmalıdır diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Demirel, mikrofonunuzu açıyorum.
28.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, bir grubun diğer bir
parti grubunun üzerine yürümesinin, parti grubunu işgal edercesine hareket
etmesinin yanlış bir tutum olduğuna ve Parlamentoda cinsiyetçi
söylemlerin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yani bu gece yaşanan
durumla ilgili -geçen hafta da ifade etmiştik- gerçekten tasvip
etmediğimiz durumlarla karşı karşıyayız.
Birincisi: Bir durum gerçekleştiğinde
başka bir grubun diğer bir parti grubunun üzerine yürümesi, böyle
parti grubunu işgal edercesine hareket etmesi yanlış bir tutum,
bunu kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Eğer yanlış bir
söylem söylendiyse
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Oradan
gülerek kameraya çekmek çok doğru bir tutum. Gülerek kameraya
çekiyorsunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Görüyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz devam ediniz Sayın Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
eğer bir eksiklik varsa, söylemde bir eleştiri ya da eleştiriyi
aşan bir doz varsa karşı gruptan grup başkan vekilleri ya
da yetkili arkadaşlarımız kalkıp buna ilişkin sözlü
cevap verebilir. Ben, burada asıl, hani birinci derecede bunun erkek
egemen bir zihniyetten kaynaklı olduğunu ve bunun Parlamentoda da
kendisini çok açık bir şekilde gösterdiğini ifade etmek
istiyorum.
İkincisi: Çok cinsiyetçi söylemler söz konusu
özelde kadınlara ilişkin. Dünden beridir -tutanaklar var, önceki
oturumlarda da var, söylemek istemedik ama- bizim gruba sataşmalarda ifade
edilen işte röntgenci, Vururum., terbiyesiz gibi gibi gibi
kavramların
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, siz niye söz
aldınız onu anlamadım ki hatiple ilgili bir şey
söylesenize.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
erkekler tarafından grubumuza ve kadın
arkadaşlarımıza cinsiyetçi yaklaşımlarını
kabul edemeyiz, çok açık ve net söylüyorum. Yani, bu Parlamentoda böyle
cinsiyetçi tutumları asla kabul etmememiz gerektiğini, hiç kimsenin
kabul etmemesi gerektiğinin bir kez daha altını çizerek
söylüyorum.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Aynı
şeyi söylüyorsun çevire çevire, anladık.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani,
bu Parlamentoda -geçen hafta da söyledik, bu hafta da söylüyoruz- bu tür yaklaşımlara
karşı herkesin kendisini gözden geçirmesi gerekiyor ve Parlamentoda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
kadın eksenli söylemlerin ağırlıklı olması
gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, kadın
ekseniyle ne alakası var? Şu konuyla ilgili bir şey söylesene
madem söz aldınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çocuklar için de bir
şey söyleyin, çocuklar için de.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Söylerken bile aynı tutum devam ediyor Başkan. Yani, bu kadar
tahammülsüzlük niye, ben onu anlamakta zorlanıyorum yani.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Konuyla ilgili
ne konuştun şimdi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Kadınlara karşı bu kadar saygısızca davranan bir
grubun anlayışını bir kez daha mahkûm ediyorum burada.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Akçay, sizin söz talebiniz
olmadığını görüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Talep edecekseniz verebilirim tabii
ki. Buyurunuz, açıyorum mikrofonunuzu.
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mecliste söylenen sözlerin tahrik ve
tahkir edici olmamasına özen göstermek ve iktidar kanadının
eleştirilere mümkün olduğunca tahammüllü olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aslında gerçekten konuşma arzum da yok
yani böyle bir hususta konuşmak istemiyorum, geçmişte zaman zaman da
konuştuk. Bunlar gerçekten üzücü hadiseler. Söylenen sözlerin elbette
tahrik ve tahkir, bilhassa tahkir edici olmamasına özen göstermek
gerekiyor. Eleştirilerimiz ağır olabilir; buna da, iktidar
kanadının veya eleştirilen kişi veya siyasi kesimlerin
mümkün olduğunca tahammüllü olması beklenir. Yalnız bu tahrik
olunan veya tepki gösterilen söze tepkinin de ölçülü olması gerekir.
Şimdi, ölçüsüz tepki, âdeta saldırır gibi gruplar hâlinde
sıralara yürünmesini de hiç hoş karşılamak mümkün
değil. Yani, ben konuşmacı milletvekili
arkadaşımızla -inşallah- daha sonra da konuşurum; bu,
daha farklı ifade edilebilirdi, tecrübeli milletvekili
arkadaşlarının ve ağabeylerinin de mutlaka tavsiyeleri
olacaktır. Ben örnek veriyorum çocuklarınız kelimesi yerine
çocuklar denilseydi tepki bu ölçüde olmazdı diye düşünüyorum. Örnek
olsun diye söyledim bunu yani söylediğimiz sözlere dikkat etmekte ve
tepkide de çok ölçülü olmakta fayda var diye düşünüyorum.
İnşallah bu tür hadiseleri görmek istemiyoruz. Ağır
hakarete ve küfre varan kelimeleri de buradan bizzat gördüğümü de üzülerek
ifade etmek istiyorum ve kimin neyi söylediğini de burada tekrarlamak
istemiyorum. Onlar daha vahim bize göre.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde verilen
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, bir yoklama talebi vardır.
Önce yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın Acar
Başaran, Sayın Yiğitalp, Sayın Aydoğan, Sayın
Irgat, Sayın Çelik Özkan, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın
Yıldırım, Sayın Gaydalı, Sayın Geveri, Sayın
Gülser Yıldırım, Sayın Becerekli, Sayın Kaya,
Sayın Öcalan, Sayın Zeydan, Sayın Dora, Sayın Doğan.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle 4904 sayılı
Kanunun 2nci maddesinin birinci fıkrasına eklenecek tanımda
yer alan gerçek veya ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LÜTFİYE İLKSEN
CERİTOĞLU KURT (Çorum) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Fahrettin Oğuz Tor,
Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tor.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 170 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili
önerge hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
1inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde yaptığım
konuşmada sigortalı ve BAĞ-KURlu olarak toplam 420 bin istihdam
azalışı olduğunu -2015 Aralık, 2016 Ocağa göre-
bunun da 250 milyon ilave finansman artışına sebep olduğunu
belirtmiştim. İstihdamdaki azalma Şubat 2016da da ilave 30 bin
azalışla devam etmiştir. İstihdamdaki azalmanın
geçmiş yıllarda yaşansa da 2016ya göre
azalışların daha az olduğunu, emek yoğun turizm
sektöründeki krizin istihdam azalışlarını absorbe
edemeyeceğini, durumun çok ciddi olduğunu belirtmiştim.
Değerli milletvekilleri, dün veya bugün veya
gelecekte ülkemizin kurtuluşu esnek çalışma veya başka
şeyler değil, kayıt dışı ekonominin, kayıt
dışı istihdamın önlenmesindedir. Esnek çalışma
olarak isimlendirdiğimiz bu tasarı, 12 maddenin kabulüyle
yasalaşacaktır.
Bu vesileyle, ülkemiz için çok önemli olduğuna
inandığım bir hususu tekrar dile getirmek istiyorum. Ülkemizin
en önde gelen sorunu esnek çalışma değildir, bunu
altını çizerek söylüyorum, bugün ülkemizin en önemli sorunu hiç
şüphe yok ki terördür. Ancak bir gerçek var ki Terörden sonra en önemli
sorun nedir? denirse vereceğim cevap kayıt dışı
istihdamdır. Kayıt dışı istihdam terörün de
kaynağıdır desem hiç abartılı olmayacaktır. Zira,
aşağıda da izah edeceğim üzere, hemen hemen, 2016 merkezî
bütçe büyüklüğünün neredeyse yarısına ulaşan bu önemli problem
makul seviyelere düşürülmüş olsa, yatırımlar bugünkü
miktarları birkaç katlayacak, bu da vatandaşa iş ve aş
olarak yansıyacaktır. İş ve aşı olan
vatandaşı da istismar etmek kolay olmayacaktır. Bu sebeple
Hükûmetin en önemli konusu kayıt dışı istihdam olmalıdır
diyorum. Çalışma ve Maliye Bakanlığı ile ilgili kamu
kuruluşları, her türlü tedbiri alarak kayıt dışı
istihdamı azaltmanın yollarını aramalıdır.
Değerli milletvekilleri, kayıt
dışı istihdam, çalışanların SGKya
bildirilmemesi, çalışma gün sayılarının eksik
bildirilmesi, sigorta primine esas kazanç tutarlarının eksik
bildirilmesi şeklinde kendini göstermektedir. Bugün ülkemizde kayıt
dışı istihdam yüzde 34ler seviyesindedir. Bunun anlamı,
her 3 çalışandan 1inin kayıt dışı
olduğudur. Tarım sektörü, inşaat sektörü, küçük işletmeler,
geçici ve mevsimlik işler, otel ve restoranlar kayıt
dışının en yoğun olduğu sektörler ve
işletmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyler,
işsizliğin yüksek olması, kayıtlı iş bulmakta
zorluk çekmeleri yüzünden kayıt dışı işlere yönelmeyi
tercih etmektedirler.
Belirtmek lazımdır ki yaygın ve etkin
denetim de maalesef sağlanamamaktadır. Bu anlamda, yeni ihdas edilen
2.600 denetmen kadrosu kayıt dışı istihdamla mücadelede
olumlu bir adımdır.
Bu önemli sorunu gelişmiş ülkeler
seviyesine indirmediğimiz müddetçe ülkemizin gelişmiş ülkeler
sınıfına yükselmesi de asla mümkün değildir.
Bakınız, 2015 yılı ekim ayı
itibarıyla 2,8 milyon 4/A, 4/B ve 4/Cli çalışan vardır.
2015 yılında SGKnın prim tahakkuku yaklaşık 160
milyar liradır. 160 milyarlık prim yüzde 66 kayıtlı
istihdamdan sağlandığından geriye kalan yüzde 34lük
kayıt dışı istihdamdan sağlanabilecek prim
miktarı 82,5 milyardır. Başka bir ifadeyle kayıt
dışı istihdamı yüzde 1 puan
azalttığımızda prim kazancımız yaklaşık
2,5 milyar lira olmaktadır. Buna vergiyi de eklediğimizde işin
büyüklüğü anlaşılacaktır. En az 100 milyar lira da vergi
kaybıyla birlikte kayıt dışı istihdam 200 milyar
liralık büyüklüğe ulaşmaktadır. Bu miktar 2016da
yapılacak 51,6 milyar liralık toplam yatırımın
yaklaşık 4 katıdır. Bu kaybın yatırıma
dönüşmesi hâlinde yıllar itibarıyla yaratacağı çarpan
etkisini düşündüğümüzde her yıl merkezî yönetim bütçesinin yarısı
kadar prim ve vergi kaybı söz konusudur. Bu basit hesapla dahi tüm
gücümüzü kayıt dışı istihdamın azaltılmasına
yönlendirmemiz kaçınılmaz bir mecburiyettir.
Nasıl önleyeceğiz? Bunları da daha
sonraki bir madde üzerinde açıklamak istiyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak
üzere toplam dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle
değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 17nci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesinde yer alan "on katına"
ibaresinin "yirmi katına olarak değiştirilmesini; on
üçüncü fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif eder.
Mehmet
Naci Bostancı Ramazan
Can Tülay
Kaynarca
Amasya Kırıkkale İstanbul
Emrullah
İşler Necip
Kalkan Osman
Aşkın Bak
Ankara İzmir Rize
Lütfiye
Selva Çam
Ankara
"4857 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının (f) bendi uyarınca Kuruma yapılan
şikayet bildirimleri incelenmek üzere İş Teftiş Kurulu
Başkanlığına iletilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
4904 sayılı Kanunun 17nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "Gerçek kişiler
ile" ibaresinin metinden çıkarılmasını, (f) bendinde
yer alan "yirmi" ibaresinin "yüz", ikinci
fıkrasında yer alan "on beş" ibaresinin
"otuz" olarak değiştirilmesini, birinci fıkranın
sonuna aşağıdaki (g) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kadir
Koçdemir Kamil
Aydın Zihni
Açba
Bursa Erzurum Sakarya
Fahrettin
Oğuz Tor İsmail
Faruk Aksu Ahmet
Selim Yurdakul
Kahramanmaraş İstanbul Antalya
Mustafa
Kalaycı Ruhi
Ersoy
Konya Osmaniye
g) Vergi ve SGK prim borcu olmaması
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 Sıra
Sayılı İş Kanunu ile Türkiye iş Kurumu Kanununda
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 7nci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Ünal
Demirtaş Musa
Çam
İstanbul Zonguldak İzmir
Çetin
Arık Tur
Yıldız Biçer Şenal
Sarıhan
Kayseri Manisa Ankara
Ali
Yiğit
İzmir
Aynı
mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır İstanbul Diyarbakır
Dirayet
Taşdemir Nursel
Aydoğan Saadet
Becerekli
Ağrı Diyarbakır Batman
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak isteyen sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
İlk
konuşmacı Saadet Becerekli, Batman Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Becerekli. (HDP sıralarından alkışlar)
SAADET
BECEREKLİ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 7nci maddesi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de
çalışma yaşamını düzenleyen yasalar ve kurumların
bu konuda yetersiz olduğu çok açıktır. Özel istihdam
bürolarının özünde yer alan geçici çalışma
şartları, bu sorunlara çözüm getirmeyecek ve çalışma
yaşamındaki yetersizliği derinleştirecektir. HDP olarak her
zaman söylediğimiz gibi, ekonomik değerin tek kaynağı
emektir. Oysa bu yasada işçinin emeğinin karşılığı
alınmayacağı çok açıktır. Örneğin asgari ücret,
kıdem tazminatı, yan ödemeler, haftalık mesai saatleri, sigorta,
yıllık izin, iş güvenliği ve benzerleri sermaye
sınıfının kârıyla ters orantılı
olduğundan, birinin kazancı zorunlu olarak diğerinin
kaybıdır ve bu da işçinin aleyhine, işverenin lehine
olacaktır.
Sermaye
kesiminin temsilcisi olarak siyaset sahnesine giren ve on üç yıl boyunca
neoliberal politikaların dünyadaki en sadık
uygulayıcılarından biri olan AKP iktidarı için
çalışma hayatının esnekleştirilip
güvencesizleştirilmesi hayati önem arz etmektedir. Çünkü AKP
iktidarı, bir yandan neoliberal dönüşümü tamamlamak, diğer
yandan da ekonomiyi içine soktuğu darboğazı sermaye lehine bir
an önce aşabilmek için kamuoyunda "kiralık işçi
yasası olarak bilinen yasayı devreye sokmak istemektedir.
Bu
bağlamda "kiralık işçi" veya "işçi
simsarlığı" düzenlemesiyle, sınırlı olan
sendikal hakların daha da azalacağı ve beraberinde iş
güvencesini ortadan kaldıracağı açıktır. Kıdem
tazminatı fiilî olarak yok edilecek, ihbar tazminatını ortadan
kaldıracak ve bu yasayla güvenceli esneklik dedikleri güvencesiz ve
esnek çalışma biçimi bir kural hâline gelecektir. İddia
edildiği gibi kayıt dışı istihdam düşmeyecektir
çünkü işverenlerin tercih ettiği bu esnek çalıştırma
biçimleri kayıt dışındadır. Kayıt
dışı istihdam edilenler güvence kazanmayacaklar, aksine formel
sektörde, sendikal örgütlenmelerin var olduğu alanlarda işçiler
güvencesiz hâle gelecektir. İşçi sınıfı kiralık
işçi adı altında kölelik ilişkilerine mahkûm edilecek;
gelir, emeklilik, yıllık izin ve sağlıkla ilgili bütün
haklar tamamen ortadan kalkacaktır. Kiralık işçiler aynı
işi yapan diğer işçilere göre çok daha düşük ücrete mahkûm
olacaktır. Uzun çalışma saatleri açısından dünyada
zirvede olan ülkemizde, kiralık işçiler yoğun çalışma
temposuyla yoğun bir sömürü çarkı içinde olacaktır.
Ülkemizde
iş hukuku, işçi-işveren arasındaki sözleşme, iş
yeri ve iş kolu düzenlemeleri üzerinde kuruludur. Bu yasa
tasarısı hukuksal düzenlemeleri geçersiz hâle getirecektir. Böylece
çalışma yaşamı tamamen hukuk dışı bir hâl
alacaktır. Bu durum, işverene toplu işten çıkarma
hakkı tanıyacak, işveren sekiz ay aynı işçiyi kölelik
bürolarından daha çok, daha ucuza, sendikasız, haksız hukuksuz
kiralayabilecektir. İşverenler özel istihdam bürolarından
işçi kiralama hakkı kazandığında, kadrolu
işçilerin üzerinde sürekli bir baskı oluşturacaktır.
Kiralık işçiler, işçi sağlığı ve iş
güvenliği uygulamalarından yararlanamayacak; ağır,
tehlikeli ve ölümcül risklerle karşı karşıya
kalacaktır. Ülkemizde yüksek olan işçi cinayetleri oranı daha da
artacaktır.
Kiralık
işçilerin İşsizlik Fonundan yararlanma olanakları
olmayacaktır. İŞKUR işlevsiz hâle gelecek, kamu emek gücü
işlevsiz hâle gelecek, sorumluluklarını tamamen üstünden
atmış olacak; özel istihdam büroları işçi kiralayabilecek
ve kamuda taşeronu aratan çalışma düzeni kurulacaktır.
Yıllardır
gündemde olan ve büyük tartışmalar yaratan, dönemin
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül tarafından -ki başka
bir konuşmacı da dile getirmişti, önemli olduğunu
inandığım için tekrar vurgu yapmak istiyorum- yapılan
düzenleme Gerçek amacının dışında sonuçlar
doğurabilecek ve madde kapsamındaki işçilerin emeğinin
istismarı, insan onuruna yakışmayan durumların
doğması gibi kanunun amaçlamadığı olumsuz uygulamalara
ve çalışma barışının bozulmasına yol
açılabilecektir. gerekçesiyle kısmen veto edilmişti. Aynı
gerekçe hâlâ geçerli değil midir? İş
barışını bozmayacağını temin edebilir
misiniz? İşçilerin güvencesiz bir hayata mahkûm edilmeyeceğini
kim iddia edebilir? Evet, doğrudur, kayıt dışı özel
istihdam büroları hâlihazırda mevcuttur. Ancak, sorarım size:
Kayıt dışı olan şeyleri meşrulaştırmak
sizin göreviniz midir? Kayıt dışı çalışan yerleri
denetleyecek yetkiniz veya etkiniz yok mudur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAADET
BECEREKLİ (Devamla) Daimî işçilik değil, geçici işçilik
kuruyorlarmış. Halkı daimî işsizliğe mahkûm edip özel
istihdam bürolarına muhtaç hâle getirmeye çalışmıyorsunuz
da ne yapıyorsunuz? İş Yasası'nda belirli süreli iş
sözleşmesi var zaten, kiralık işçilikte neden ısrar
ediyorsunuz?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Süre doldu Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Becerekli.
Sayın
milletvekilleri, beni kim uyardı acaba, merak ettim?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet yani her seferinde
aynı şeyi yapmanıza gerek yok.
SAADET
BECEREKLİ (Devamla) Son olarak bir cümleyle bitirmek istiyorum.
Sonuç
olarak özel istihdam büroları köle pazarlarıdır, insan ticareti
yapılan yerlerdir. İnsan ticareti en büyük insanlık suçudur. Bu
tasarının geçmemesi için tüm partilerin ortak tutum sergilemesi
gerektiğini düşünüyor, tüm Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Becerekli.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii 5 Mayısta
başladık, 6 Mayısın sabahına geliyoruz. Bugün 6
Mayıs. Bundan tam kırk dört yıl önce 6 Mayıs 1972de 3 fidan
katledildi. Deniz, Yusuf, Hüseyini rahmetle anıyoruz.
Bu şunu gösteriyor: Bazı kişiler var
ki bu ülkeyi yönettikleri zaman, yönettikleri dönemlerde kendilerini kral
zannederler, faşizan uygulamalarıyla yurttaşlara,
vatandaşlara bu ülkeyi zindan ederler ama öldükleri zaman onların
arkasından kimse anmaz hatta beddua ederler.
HİKMET AYAR (Rize) Doğru.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bunların
başında da Kenan Evren gelir. Ama bir bakıyoruz ki o 3 fidan
kırk dört yıl önce katledilmelerine rağmen, hâlâ bugün
anılıyorsa, hâlâ bugün bu ülkenin gençlerinde, insanlarının
yüreklerinde bir sızı olarak kalıyorsa bunun ne anlama
geldiği çok açıktır. Yani, belli dönemlerde belli makamlarda
olmak bu ülkenin, bu yurttaşların kalbine giriyor anlamı
taşımaz. Önemli olan, bu ülkede yaşayan bireylerin,
insanların çıkarlarına; menfaatlerine, ülkenin
çıkarına, menfaatlerine, onların yaşamlarına eğer
bir nebze olsun katkı yapıyorlarsa elbette ilelebet
anılacaktır tıpkı Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
anıldığı gibi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, aslında sizi biz
anlıyoruz, AKPli arkadaşlarımızı, burada beraber
görev yapıyoruz. Sinirleriniz gergin yani partinin içinde yaşanan
olayları dikkate aldığımızda neden gergin
olduğunuzu anlıyoruz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Boşuna
sataşma! Boşuna sataşma!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Partinize bir sivil darbe
oldu ve hırsınızı bizden almaya
çalışıyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Kendi işine
bak! Kendi işine bak!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Biz sizleri seviyoruz.
Bakın, terbiyesiz lafları konuşmak
burada hiçbir milletvekilinin ağzına yakışmaz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Kendi işine
bak!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bir düşünceniz var ise
gelip burada söylersiniz. Ben de ağzımı bozabilirim. Ben de
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sataşma!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Sataşırım,
burada cevap verirsiniz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Burada
sataşmadan konuş!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Grup başkan
vekilleriniz var orada.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Sataşma! Sataşma!
YAKUP AKKAYA (Devamla) En azından, burada
sizin başınızda olan grup başkan vekillerinize
yaptığınız bir yanlış anlamadır bu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Konuyla ilgili
konuşacaksan konuş.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Beni
beğenmeyebilirsiniz, benim konuşmam hoşunuza gitmeyebilir ama
ben burada hiç kimseye hakaret etmiyorum, ben sadece düşüncelerimi
söylüyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Önergeyle ilgili
konuş!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Evet, işte
sinirlerinizin bozuk olduğu buradan belli.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sinirlerimiz bozuk
değil.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Niye? Çünkü partinizde
problem var, sinirleriniz bozuk
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bozuk değil ya!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Ve onun için bana buradan
sataşıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, 200 kişi
burada. Bak, siz 5 kişisiniz ya!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Ama yine teşekkür
ediyorum
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bak, bizde 200
kişi var, sizde 5 kişi! Pardon, düzeltiyorum, 6 kişi!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Yine bir yerde
teşekkür ediyorum size, en azından kalkıp üstüme yürümüyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Yani bununla ilgili de, bu
uygarca oturmanızdan dolayı da ayrıca teşekkür ediyorum.
ALİM TUNÇ (Uşak) Hiç kimsenin burada
başkasına hakaret etmeye hakkı yok.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bu bir hakaret değil.
ALİM TUNÇ (Uşak) Siz söylediğiniz
için
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen laf
atmayınız.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bu hakaret değil,
biliyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Akkaya, siz de Genel Kurula
hitap edin efendim.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Yani Sayın Bakana da
aslında burada bir şey söylemek istiyorum. Gerçekten sevdiğimiz
bir bakanımız, bir politikacı ama bu tasarıda niye bu kadar
ısrar edilmesini anlayabilmiş değilim. Yani vize muafiyetinin
kuralları içinde yok bu. Siz, siyasi hayatınızda, daha önce bir
partinin bildiğim kadarıyla Genel
Başkanlığını da yaptınız. Şimdi, 22
Mayısta da kongreniz var.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ekmek
çıkmaz Hocam oradan sana, ekmek çıkmaz. Ekmek yok orada, yok.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Esasen, gerçekten, daha
önceki bir tecrübenizden dolayı 22 Mayıstaki kongrede de belki AKPye
genel başkanlık ve başbakanlık için de gerçekten sizin bu
tecrübenizden dolayı da
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) O seni
ilgilendirmez.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sen kendi partine bak
be!
BAŞKAN Sayın Akkaya, İç Tüzüke
göre sizi konuya dönmeye, konu hakkında konuşmaya davet ediyorum.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Şimdi, eğer bu
yasa tasarısının hemen çıkmasını
istiyorsanız vallahi, hemen, beş dakikada çıkartabiliriz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Siz genel başkan
bulun, genel başkan! 11 seçimdir kaybediyorsunuz, genel başkan bulun!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bununla ilgili bir
sorunumuz, bir problemimiz olmaz yani biz size katkı yapmak istiyoruz.
Bir de şey var: Verilen önergelerle ilgili bizim
bir düşüncemiz yok çünkü biz usulüne karşıyız bu yasal
düzenlemenin.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Süreniz bitti, süreniz.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Usulüne karşı
olduğumuz için, düzenlemelerin içeriği ne olursa olsun onun için biz
buna karşıyız.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) Son on saniye.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Çünkü, biz bu yasanın
İŞKUR üzerinden organize edilmesini en başından beri
savunduk. Doğal olarak özel istihdam büroları üzerinden kiralık
işçilik düzenlemesinin doğru olmadığını
düşünüyoruz.
Hepinize tekrar sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. Bana hakaret eden arkadaşlarıma da o sözlerini aynen iade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Önergeyi
anlatamadın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinin gereğini yerine getireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın Irgat,
Sayın Aydoğan, Sayın Acar Başaran, Sayın Özgökçe
Ertan, Sayın Çelik Özkan, Sayın Becerekli, Sayın Gülser
Yıldırım, Sayın Geveri, Sayın Zeydan, Sayın
Öcalan, Sayın Kaya, Sayın Gaydalı, Sayın Yıldırım,
Sayın Doğan, Sayın Dora
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim, 19 kişi,
1 kişiyi okumadınız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 20 kişiyiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
Yiğitalpi okumadınız efendim.
BAŞKAN 19, Sayın Yiğitalp
ayağa kalkmadı efendim.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Yiğitalp kalkmıştı Başkan.
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, ayağa
kalkarsanız sayacağım. Sayın Yiğitalp, bakın,
Sayın Irgatı saydım, siz oturuyordunuz, dolayısıyla
sizden sonra Aydoğana geçtim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Oturuyordu. Evet, 19
olur. Bravo!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ayaktaydım Başkanım.
BAŞKAN Hayır efendim, hayır ben
dikkatle sayıyorum. Lütfen, hiç kimse oturmayacak. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayı 20yi bulmuştur.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır. (AKP sıralarından alkışlar)
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo grup, bravo!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, AKP Grubu
mesai talep ediyor. Mesai talep ediyor arkadaşlarınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Veririz, veririz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanısınız, böyle çalışma olmaz ki!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Mesai var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl
koruyacaksınız işçinin haklarını?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Size istirahat verelim.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
4904 sayılı Kanunun 17nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan gerçek kişiler ile
ibaresinin metinden çıkarılmasını, (f) bendinde yer alan
yirmi ibaresinin yüz ikinci fıkrasında yer alan "onbeş"
ibaresinin "otuz" olarak değiştirilmesini, birinci
fıkranın sonuna aşağıdaki (g) bendinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
g) Vergi ve SGK prim borcu olmaması
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Özel istihdam bürolarının tüzel kişi
şeklinde kurulmasıyla kurumsal yapıda hizmet vermelerinin güveni
artıracağı, teminatın asgari ücretin 100 katı teminat
istenmesiyle rastgele istihdam bürosu açılmasının önüne
geçilmesi, izin süresinin bitiminden sonra süre uzatımında izin
süresinin bitiminden önceki on beş günlük başvuru süresinin yeterli
olmayacağı.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III. YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi mi var?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Ama olmaz
Sayın Başkan. Az önce yapıldı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Olur, olur.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Başkanım, İç Tüzük suistimal ediliyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İç Tüzük
hakkımızı kullanmayalım mı?
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Öyle bir hak yok.
MAHMUT TOĞRUL(Gaziantep) Var.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) İki dakika
önce oldu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Olabilir iki
dakika. Her maddede hakkımız var.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Böyle bir hak yok.
BAŞKAN Sayın Toğrul, Sayın
Kerestecioğlu Demir, Sayın Demirel, Sayın Taşdemir,
Sayın Acar Başaran, Sayın Aydoğan, Sayın
Yiğitalp, Sayın Irgat, Sayın Çelik Özkan, Sayın Özgökçe
Ertan, Sayın Geveri, Sayın Yıldırım, Sayın
Becerekli, Sayın Kaya, Sayın Öcalan, Sayın Zeydan, Sayın
Gaydalı, Sayın Yıldırım, Sayın Doğan,
Sayın Dora.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7nci maddesiyle
değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 17nci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesinde yer alan "on katına"
ibaresinin "yirmi katına" olarak değiştirilmesini; on
üçüncü fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
"4857 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının (f) bendi uyarınca Kuruma yapılan
şikayet bildirimleri incelenmek üzere İş Teftiş Kurulu
Başkanlığına iletilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici iş ilişkisi kuracak özel istihdam
bürolarının daha kurumsallaşmış firmalardan
seçilmesini ve işçi alacaklarının güvence altına
alınmasını teminen, geçici iş ilişkisi kurulabilmesi
için ibraz edilmesi gereken 200 katı tutarında teminat miktarı
Bakan tarafından 20 katı oranında artırılabilecektir.
4857 sayılı Kanunun 7nci maddesinin
ikinci fıkrasının (f) bendi gereğince yapılacak
şikâyetler Bakanlık İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı tarafından incelenecektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyle ilgili Komisyonun bir redaksiyon talebi
vardır.
Buyurun Sayın Başkan.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Sayın Başkanım, madde üzerinde teknik bir düzeltme talebimiz
vardır. Anlatım bozukluğu olmaması için tasarının
çerçeve 7nci maddesinde yer alan 4904 sayılı Kanunun 17nci
maddesinin üçüncü fıkrasında geçen çıkarılmasına
ibaresinin artırılmasına şeklinde
değiştirilmesini arz ediyoruz.
BAŞKAN Kabul edilen önerge ve Komisyonun
redaksiyonu doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere toplam dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
8inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 4904 sayılı
Kanunun 18inci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın Zihni Açba Fahrettin Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail Faruk Aksu Nuri Okutan Ahmet Selim Yurdakul
İstanbul Isparta Antalya
Mustafa Kalaycı Ruhi Ersoy
Konya Osmaniye
k) İşe yerleştirdiklerinden
doğrudan ya da dolaylı olarak ücret alması veya menfaat
sağlaması"
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8inci maddesi ile
değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 18inci maddesine
dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağı
fıkranın eklenmesini, diğer fıkraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Ramazan Can Fuat Köktaş
Amasya Kırıkkale Samsun Ali Özkaya Orhan Deligöz İmran Kılıç
Afyonkarahisar Erzurum Kahramanmaraş
"Özel istihdam bürosunun iflası,
kapatılması, aracılık faaliyeti veya geçici iş
ilişkisi kurma yetkisinin iptali ya da işçi ücretlerinin büro
tarafından ödenmemesi hallerinde, diğer kanunlarda düzenlenen
hükümlere bakılmaksızın işçi alacakları teminattan
öncelikli olarak ödenir."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 8inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Şenal Sarıhan Ali Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Tur Yıldız Biçer Musa Çam Çetin Arık
Manisa İzmir Kayseri
Ünal Demirtaş
Zonguldak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar Demirel Filiz Kerestecioğlu Demir Dirayet Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Sibel Yiğitalp Nursel Aydoğan Bedia Özgökçe Ertan
Diyarbakır Diyarbakır Van
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında konuşmak isteyen Bedia Özgökçe Ertan, Van milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Herkese iyi akşamlar.
Görüşülmekte olan tasarının 8inci
maddesi üzerine grubumun verdiği öneri üzerine söz aldım.
Değerli milletvekilleri, kuşkusuz,
neoliberal politikaların benimsenmeye başlandığı
1980li yılların sonrasından beri iş başına gelen
bütün siyasal iktidarlar sermayeyle kol kola girerek emekçilerin haklarına
yönelik derin saldırılarda bulunmuştur. Ancak, hiçbir iktidar
döneminde çalışanların kazanılmış hakları on
dört yıllık AKP iktidarları döneminde olduğu kadar
gasbedilmemiştir. AKP Hükûmeti, hazırladığı kanun
tasarılarıyla, sosyal hakların esamesinin
okunmadığı çalışma ortamları yaratmanın
yanı sıra, işçileri çalıştırmak adına âdeta
ölüme göndermektedir.
Daha iki gün önce İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ocak ve
nisan ayları arasındaki iş cinayetleri istatistiklerini
açıkladı. Bu istatistiklere göre, ocak ayında en az 115 işçi,
şubat ayında en az 143 işçi, mart ayında en az 160
işçi, nisan ayında ise en az 168 işçi yaşamını
yitirdi yani 2016 yılının ilk dört ayında en az 586
işçi iş cinayetine kurban gitti. Türkiyenin bu performansı en
çok iş cinayetinin yaşandığı ilk dört ay olarak da
tarihe geçmiş oldu.
Değerli milletvekilleri, iş cinayeti
karnesi bu denli ciddi boyutlara ulaşan devlet, sermayenin
çıkarı uğruna emekçilerin ölmesini önleyecek politikalar
geliştirmek yerine, her gün, tıpkı tartıştığımız
bu kanun tasarısında olduğu gibi, emek sömürüsünü
derinleştirmeye devam etmektedir. Tasarıya göre, iş
güvenliği açısından acil olan işlerde ve üretimi etkileyen
zorlayıcı durumlarda da özel istihdam büroları
aracılığıyla işçiler kiralanabilecektir. Bu düzenleme
işçi sağlığı ve iş güvenliğini tehdit etmekten
başka bir işe yaramayacaktır.
Bildiğiniz üzere, 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre
tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde iş sağlığı ve
güvenliği eğitimi almamış, mesleki yeterliliği
bulunmayan işçilerin çalışmasına izin verilmemektedir. Her
ne kadar bu tasarıda 6331in hükümlerinin uygulanacağı
belirtilse de son dönemdeki bütün kanunlarda olduğu gibi burada da konu
oldukça muğlak bırakılmıştır. Sadece
işverenin geçici iş ilişkisiyle çalışan işçileri
de iş sağlığı ve güvenliği açısından eğitmekle
yükümlü olduğu belirtilmiştir. Ancak, acilen ihtiyaç duyulduğu
için gerçekleşecek geçici bir istihdamda işçiler hangi arada ve
nasıl eğitilecek? Zaten yeterli denetim olmadığı için
her gün işçiler ölüyorken, riskin yoğun olduğu durumlarda bile
işçi sağlığını tamamen özel istihdam
bürolarına ve sermayeye teslim etmek Hükûmetin hatalarından hiçbir
şekilde ders almadığını açıkça ortaya
koymaktadır. İş güvencesi sağlanmadığı ve
esnek çalışma sınırlandırılmadığı
sürece iş cinayetleri maalesef devam edecektir. Esnekliği ve
güvencesizliği teşvik eden bu tasarı kesinleştiği
takdirde, kiralık işçiler, işçi sağlığı ve
iş güvenliği uygulamalarından yararlanamayacak; ağır,
tehlikeli ve ölümcül risklerle karşı karşıya
kalacaklardır. Tamamen sermaye sahiplerinin çıkarları için
insanlık onuruna aykırı olan bu tasarıyla emekçilerin
yaşam ve çalışma şartları daha da kötüye gidecektir.
Son olarak, herkesin insanca çalışıp
insanca yaşayacağı koşulları yaratma mücadelesi veren
bir partinin temsilcileri olarak kölelik düzeni kurmayı amaçlayan bu
tasarıya karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Hükûmet
sermayenin taleplerini karşılama çabalarını bir kenara
bırakıp işçinin, emekçinin taleplerini dikkate almalı ve bu
tasarıdan vazgeçmelidir. Kölelik yasasına hayır diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş konuşacak.
Buyurunuz Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle bu kanun
hükümlerine aykırı davranan özel istihdam bürolarına verilecek
idari para cezaları düzenlenmiştir. Alt komisyon
çalışmaları sırasında da özellikle bu noktada itirazlarımız
olmuştu. Bu idari para cezalarının, rakamlara
baktığımızda, özel istihdam bürolarının yasa
dışı davranmasına engel olmaktan,
caydırıcılıktan uzak olduğunu görüyoruz. Bu sebeple,
bu cezaların caydırıcı olacak şekilde
artırılmasını önermiştik ama maalesef bu durum
gerçekleşmedi.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Çalışma Bakanı diyor ki: Bu yasayla kayıt
dışı çalışan işçileri kayıt içine
alacağız. Güzel bir amaç, doğru bir amaç. Bu hedefe herhangi
bir diyeceğimiz yok. Biz de zaten parti olarak bunu savunuyoruz,
kayıt dışı işçilerin kayıt içine
alınması gerektiğini ifade ediyoruz ama bakın, Türkiyedeki
kayıt dışı oranına baktığımızda
işçilerin, TÜİK verilerine göre, yüzde 31,8i kayıt
dışı çalışıyor. Yani bu rakama
baktığımızda 4 milyon 200 bin civarında işçimiz
kayıt dışı çalışıyor. Yani toplam istihdam
piyasasına baktığımızda 18 milyon
çalışanın rakamları bu düzeyde.
Bu kayıt dışı
çalışmaların da büyük bir çoğunluğu tarım
sektöründe oluyor. Peki, bunu nasıl kayıt içine alacağız?
Bu tasarıda bu var mı? İnanın tasarıyı defalarca
okudum, satır satır okudum. Bu tasarıda bu yok; bu tasarıda
mevcut hâliyle kayıt dışılığı önlemenin
ihtimali yok, imkânı yok. Üstelik bu tasarıyla birlikte Kayıt
dışılığı kayıt içine alacağız.
derken kayıt içindeki işçilerin haklarında da yok edilme durumu
söz konusu. En az 6 milyon işçi bu yasayla, 4857 sayılı
Yasanın kapsamı dışına çıkacaktır.
Burasını çok önemsiyorum, bakın,
kayıt dışılıkla mücadele etmek isterseniz öncelikle
müfettiş sayısını artırmanız gerekiyor.
Bakın, Çalışma Bakanlığının müfettiş
sayısı ne kadar? Şu anda bizim elimizdeki verilere göre 1.530.
Peki, bunların ne kadarı sosyal müfettiş? Yani, iş
güvenliğinin dışında iş yerinin çalışma
koşullarını denetliyor 800 müfettiş. 800 müfettişle 1
milyon 750 bin iş yerini denetlemek için bile yedi yıl gerekiyor
arkadaşlar yani hepsini, 1 milyon 700 bin iş yerini denetleyebilmesi
için bu 800 müfettişin yedi yıl geçirmesi gerekiyor.
Dolayısıyla, daha zaten kayıt içindeki iş yerlerini
denetleyemiyorsunuz ama diyorsunuz ki: Biz bu yasayla kayıt
dışını kayıt içine alacağız. Mümkün
değil.
Öte yandan, iktidarınız boyunca on dört
yıl geçmiş, ne yapılmış kayıt
dışını kayıt içine alabilmek için? Bazı
iyileşmeler var ama yeterli değil. Çok yüksek bir oran. Biz, bu vesileyle
bunun bir Dostlar alışverişte görsün. mantığı
olduğunu düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine bu kanun
tasarısına göre geçici iş ilişkisi kurulmasının
kapsamı dışında bulunan iki sektör var: Biri madencilik
iş kolu, diğeri de kamu iş yerleri. Bu düzenlemede, bu hâliyle
sınırlandırmalar oldukça yetersizdir. Bakın, burada en
önemli husus iş sağlığı ve iş güvenliğidir.
Bakın, on dört yıllık iktidarınız döneminde 17 bin işçi
iş kazalarında yaşamını yitirdi, 70 bin işçi de
iş göremez hâle geldi. Bunun en büyük sebebi nedir?
Taşeronlaşmadır arkadaşlar yani taşeron cumhuriyetine
dönmesi nedeniyle iş kazalarında patlama olmuştur.
Şimdi, özel istihdam bürolarıysa
taşeronun taşeronu olacak nitelikte bir yapıya sahip çünkü özel
istihdam bürosunun işçisini hem alt taşerona hem de asıl
işverene kiraya verebiliyor, kanunda bir sınırlandırma yok.
Bu konudaki uyarılarımızı yaptık ama dikkate
alınmadı. Dolayısıyla, bu şekilde bir düzenlemeyle,
zaten iş güvenliği kültürü olmayan ülkemizde daha fazla iş
kazalarına yol açacak bir durum olacaktır. Bu şekilde daha çok
işçi ölecektir, daha çok işçi sakat kalacaktır yani bu
şekilde, tasarı, iş cinayetlerine davetiye
çıkaracaktır. Bundan doğan işçi ölümlerinden dolayı
vebal altında kalırsınız diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar
milletvekilleri; işçinin canına okuyacak bu tasarıdan vazgeçin.
Hepinize en içten sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirtaş.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu ile
Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8inci maddesiyle
değiştirilen 4904 sayılı Kanunun 18inci maddesine
dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini, diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
Özel istihdam bürosunun iflası, kapatılması,
aracılık faaliyeti veya geçici iş ilişkisi kurma yetkisinin
iptali ya da işçi ücretlerinin büro tarafından ödenmemesi hallerinde,
diğer kanunlarda düzenlenen hükümlere bakılmaksızın
işçi alacakları teminattan öncelikli olarak ödenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Özel istihdam bürolarının yetkisinin
iptali, büronun iflası ya da kapatılması hâlleriyle işçi
ücretlerinin İş Kanununda belirtilen sürelerde ödenmemesi durumunda
işçi ücretlerinin korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4904 sayılı Kanunun 18inci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
k) İşe yerleştirdiklerinden
doğrudan ya da dolaylı olarak ücret alması veya menfaat
sağlaması"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz.
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu kurumlarına hizmet satın alma yoluyla
hizmet veren kimi gerçek ve tüzel kişilerin,
çalıştırdıkları kişilerin ücretlerinden daha
sonraki süreçlerde bir miktar ücret alması göz önünde tutularak, bu tür
eylemlerin ağır yaptırımlar öngörülerek önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde
kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere toplam üç önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4904 sayılı Kanunun 19uncu maddesinin üçüncü
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kamil
Aydın Zihni
Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail
Faruk Aksu Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Ahmet
Selim Yurdakul
İstanbul Hatay Antalya
Mustafa
Kalaycı Ruhi
Ersoy Arzu
Erdem
Konya
Osmaniye İstanbul
"Kullanılmasının tespit edilmesi halinde bu
Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (k) bendi hükmü
saklı kalmak kaydıyla, birinci defa yazılı olarak
uyarılır, tekerrürü halinde izni iptal edilir."
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra sayılı
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 9uncu maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Şenal
Sarıhan Ali
Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Tur
Yıldız Biçer Musa
Çam Çetin
Arık
Manisa İzmir Kayseri
Necati
Yılmaz Ünal
Demirtaş
Ankara
Zonguldak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Sibel
Yiğitalp Ziya
Pir Gülser
Yıldırım
Diyarbakır Diyarbakır Mardin
Nursel
Aydoğan
Diyarbakır
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında konuşmak isteyen sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Şimdi, Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım
konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 170 sıra
sayılı tasarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım.
Bu tasarıyla, özellikle gençlerin iş
tecrübesi kazanmasına, uzun dönemli işsizlerin işsizlikten
kurtulmasına ve iş gücü piyasasının dışında
kalmış olanların motivasyonlarının
artırılmasına katkı sağlayacağı iddia
ediliyor. Oysa bu cilalı ve süslenmiş cümleler baştan
aşağıya koca bir yalan ve aldatmacadan ibarettir.
Bugün ekonomik verilere
baktığımızda, Türkiye'nin ihracatı geriliyor,
yabancı sermaye çıkışı hızlanıyor, kamu ve
özel sektörün zamanında dövizle alınan ve ekonominin yarısı
büyüklüğüne ulaşan borçlarını ödemesi zorlaşıyor
ve tüm bunların sonucu olarak, ekonomik güven endeksi de en düşük
seviyelerde seyrediyor.
İşte, AKP, içine düştüğü bu
darboğazdan kurtulmak için de kiralık işçi yasasını
devreye sokmak istiyor. Savaş hâlinden kaynaklı insanları
evinden, kentinden göç ettireceksin, yedek işsizlik kadrosunu
dolduracaksın, sendikal örgütlenmeyi engellemek için elinden geleni
ardına koymayacaksın, sonra da çözüm adı altında
işçiye, emekçiye köleliği dayatacaksın.
Bakın, bu tasarı özünde nedir? Bu
tasarı, işçinin sömürülmesidir, güvencesiz bir yaşama mahkûm
edilmesidir, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin
hakkının gasbıdır, emekli olmamasıdır, düşük
ücretle çalıştırılmasıdır ve en vahimi de iş
cinayetlerinin açıkça desteklenmesidir. Bu tasarı,
sermayedarların ve para babalarının kârına kâr katmak ve
onu korumak adına işçiye ve emekçiye karşı
yapılmış açıkça bir darbedir. Biliyoruz ki ekonomik
değerin tek kaynağı emektir. Bizim düşüncemiz,
inancımız ve vicdanımız da bu emeği ortaya koyanlardan
yanadır. Bu tasarıyı karşımıza
çıkaranların ve buna onay verecek olanların emekçilerin ve
işçinin değil, açıkça patronların, para
babalarının yanında olduğu bilinmelidir. İşçiyi
para babalarına peşkeş çeken bu tasarı, zengini fakirin
sırtında daha da devleştirmesidir. Bu mudur sizin Hak
üstündür. dediğiniz adalet anlayışınız?
Bakınız, Türkiye, ILOnun 87
sayılı Örgütlenme Özgürlüğü Sözleşmesini
imzalamıştır ve bu nedenle, toplu sözleşme veya
çalışma koşullarına dair bir mevzuat
değişikliğinde işçi ve işveren örgütleriyle tam ve
detaylı bir danışma yürütmek zorundadır. Ancak, kendi
Anayasasını tanımayan darbe hükûmetinin uluslararası
sözleşmelere bağlı kalması da beklenemez. Daha iki gün önce
İzmirde sizlerin kiralık işçi yasasına karşı
demokratik tepkilerini ortaya koymak isterken güvenlik güçleri tarafından
müdahaleye maruz kalıyor ve yöneticisinden işçisine gözaltına
alınıyorlar. Nasıl ki buradan kamu güvenliği adı
altında ölüm, katliam ve yıkım yasalarını
çıkardıysanız ve bunu da halkın canı ve
malını korumak olarak halka yutturmaya
çalıştıysanız, şimdi de işçinin kölelik ve
güvensizlik yasasını daha fazla istihdam yasası olarak topluma
yutturmaya çalışıyorsunuz.
Kürt siyasetine yapmaya
çalıştığınız darbenin işçiye yapmak
istediğiniz darbeden bağımsız
olmadığını biliyoruz. Bütün bu yapılanlar AKP
iktidarının nasıl bir diktatörlüğe gittiğinin
göstergesidir.
Son olarak, bizler, özel istihdam büroları
varlığına koşulsuz karşı olduğumuzu ve bu
işçi kıyımını esas alan tasarının bir an
önce geri çekilmesi gerektiğini söylüyor, kiralık işçi
yasasına bir kez daha buradan hayır diyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında Necati Yılmaz, Ankara Milletvekili
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri, Meclisimizin ve
basınımızın değerli emekçileri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu 6 Mayıs gününde, tam demokrasi, tam
bağımsızlık şiarıyla idam sehpasına yürüyen
3 fidanı buradan saygıyla anıyorum.
Kamuoyunda kiralık işçilik olarak
algılanan düzenlemeye ilişkin tasarı hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu tasarı, öncelikle, muhalefet
şerhimizde belirttiğimiz üzere, uluslararası sözleşmelere
ve kriterlere açıkça aykırıdır, neoliberal politikaların
emeğe bakışının ideolojik olarak net bir
yansımasıdır. Hükûmetin bu tasarının lehinde,
gerekçede veya Komisyonda ileri sürdüğü görüşlerin hiçbirinin
gerçekçiliği ve inandırıcılığı yoktur. Bu
tasarı emek mücadelesinin bugüne değin ortaya çıkardığı
kazanımların tamamının zaman içerisinde tasfiyesini
amaçlamaktadır.
Bu nedenle, ne tasarının
hazırlanmasında ne de Komisyondaki tartışma süreçlerinde
sendikaların görüşleri alınmamış, itirazları da
dinlenmemiştir. Hatta, bu tasarıya itiraz ettiklerine dair seslerini
size duyurmak için Meclisin kapısı önünde DİSKin
çalışanlarının yapmak istediği basın
açıklaması dahi izin görmemiştir, kabul edilmemiştir.
Türkiyenin içinden geçtiği darbe ve olağanüstü yönetim sürecine denk
düşen şekilde polis önlemleriyle bu açıklama
engellenmiştir. 12 Eylülün sokak görüntülerini hatırlatır gibi
Meclisin etrafı TOMAlarla ve polis ordusuyla çevrilmiştir. Oysaki o
işçiler, buraya Meclisi işgale değil, seslerini size duyurmaya
gelmişlerdi.
Sayın milletvekilleri, AKPnin Türkiyeyi bir
kaos içerisinde yönetme politikası artık afişe olmuştur. On
üç yıllık uygulamalarıyla toplumsal
barışımızı yok eden AKP, bu tasarıyla da
çalışma barışımızın tümüyle ortadan
kaldırılmasını amaçlamaktadır. Bu, bir dayatma
tasarısıdır. Bu tasarı üzerinde bir toplumsal mutabakat
yoktur. Bu tasarıyla köle ticareti geri getiriliyor,
meşrulaştırılıyor,
kurumsallaştırılıyor. Bu tasarıyla; iş güvencesi
ortadan kaldırılıyor, gelir, yıllık izin hakları
yok ediliyor, emeklilik ve sağlık hakları fiilen kullanılamaz
hâle getiriliyor, ihbar ve kıdem tazminatları ortadan
kaldırılıyor, 7 milyon işçi yani istihdamın
yarısı kölelik büroları aracılığıyla
güvencesiz kılınıyor; kural dışı, güvencesiz ve
esnek çalışma biçimi kural hâline getiriliyor; işverenlerin
işten çıkarma maliyetleri düşürülüyor, böylelikle işçileri
kullanıp kapı önüne bırakmalarının önü
açılıyor; işverene daha ucuz iş gücü temini imkânı
sağlanıyor, böylelikle kadrolu çalışanların
sayısının azaltılması ve kazanımlarının
da yok edilmesi teşvik ediliyor.
Sayın milletvekilleri, ülkeyi 12 Eylülün
ruhuyla yöneten AKP, bu tasarıyla sendikal örgütlenmeyi daha da
güçsüzleştirmeyi amaçlıyor. Yine bu tasarıyla, İŞKUR,
zamanla sorumluluklarını üzerinden atarak işlevsiz bir hâle
getirilmeye ve sosyal devlet ilkesinin içi boşaltılmaya
çalışılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu sistemle, iddia
edildiği gibi, tarım işçilerinin ve ev işçilerinin sorununa
çare bulunamaz. Sorunların çözülmesinin yolu bu kesimdeki istihdamın
kayıt altına alınması, İŞKUR ve Çalışma
Bakanlığının daha etkin çalışmasıdır.
Yine, bu tasarıyla iddia edildiği gibi, kadının
çalışma hayatına katılımı da sağlanamaz, tam
tersine, engellenmektedir; kadın çalışırken dahi eve
hapsedilmek istenmektedir. Kadının çalışma hayatına,
sosyal hayata daha güçlü ve etkili katılımını
sağlamanın yöntemleri elbette bulunmalıdır ve
aranmalıdır; özellikle de başta çalışan
kadınlarımız olmak üzere, çalışanlarımızın
kreş ihtiyacı en kısa zamanda
karşılanmalıdır. Bu tasarı çalışma
hayatını tam bir belirsizlik ve kaos ortamına
dönüştürmektedir, çalışan işçi,
çalıştığı iş yeri, işvereni, çalışma
koşulları, ücreti, ne kadar çalışacağıyla ilgili
tam bir bilinmezliğe itilmektedir.
Sayın milletvekilleri, emek en yüce
değerdir. Emek, insanın kişiliğinin ve onurunun
parçasıdır. Bu nedenle, emeği pazara çıkaran, insanı
ve emeğini bir metaya dönüştürüp alınıp
satılmasına olanak tanıyan bu tasarıyı hukuki de
bulmuyoruz, ahlaki de bulmuyoruz. Döneminizde çalışma hayatında
yoğunlukla uygulanan dayıbaşılık sistemini
kurumsallaştıracak bu tasarıyı da reddediyoruz.
Sayın milletvekilleri, AKPlilere şunu
hatırlatmak isterim: İlk kiralık işçi uygulaması Nazi
Almanyasında görüldü. Onların akıbetini de sizlere
hatırlatıyoruz.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
III. YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talebimiz olacak.
BAŞKAN Evet, bir yoklama talebi vardır.
Önce bu talebi alacağım, ondan sonra yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın Acar
Başaran, Sayın Yiğitalp, Sayın Aydoğan, Sayın
Irgat, Sayın Çelik Özkan, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın
Yıldırım, Sayın Gaydalı, Sayın Becerekli,
Sayın Gülser Yıldırım, Sayın Zeydan, Sayın
Öcalan, Sayın Kaya, Sayın Dora, Sayın Geveri, Sayın
Doğan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 170 sıra sayılı İş Kanunu ile Türkiye
İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 9uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4904 sayılı Kanunun 19uncu maddesinin üçüncü
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Fahrettin
Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
Kullanılmasının tespit edilmesi halinde bu
Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (k) bendi hükmü
saklı kalmak kaydıyla, birinci defa yazılı olarak
uyarılır, tekerrürü halinde izni iptal edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 170 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 9uncu maddesi hakkında
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 9uncu maddeyle özel
istihdam bürolarının hak ve yükümlülüklerinden bahsedilmektedir.
Esnek çalışma ve özel istihdam büroları sisteminde işçiler
genel olarak neler kaybedecektir, kısaca ben bunlardan bahsedeceğim.
1) Bu tasarıyla işçi kiralanmasına
yasal boyut kazandırılması, işçinin emeği ticaretin
ana konusu olacaktır. İşsizlik olgusu istismar edilecek,
yaygın ve yoğun işçi simsarlığı
başlayacaktır.
2) İş yeri kavramı
belirsizleşecektir. Kiralık işçi çalıştırmayla
iş yeri kavramı ortadan kalkacaktır. Sendikal yetkinin
belirlenmesinde ve toplu iş sözleşmesinin uygulanmasında temel
birim iş yeridir. İşçi, kıdem tazminatı ve ihbar
tazminatını, fazla çalışma ücretini, yıllık
ücretli izin haklarını iş yeri kavramı çerçevesinde elde
etmektedir. Kiralık işçi uygulamasıyla iş yeri kavramı
belirsizleşecek, hatta ortadan kaldırılacaktır.
3) İşçi kiralanmasının, iş
yeri kavramının ortadan kaldırılmasının bir
diğer sonucu olarak sosyal güvenlik hakları da ortadan
kalkacaktır. Kiraya verilen işçi kendisini kiralayan istihdam bürosu
üzerinden sigortalı yapılacak, işçinin kaçak ve kayıt
dışı çalışması ise daha da
kolaylaşacaktır. Şu anda işçi ve işveren
arasındaki ikili ilişkiyle dahi çözülemeyen sigortasız
çalışma, özel istihdam bürosunun sürece katılmasıyla
işçilerin sigortasız çalışmalarını çözmek bu
nedenle daha da zorlaşacaktır. Sık sık değişen
işveren nedeniyle devletin iş yeriyle denetim yapması neredeyse
mümkün olmayacaktır.
4) Yine, işçinin iş yerinin belirsiz
olması işçi sağlığı ve güvenliği
önlemlerinin de alınmasını engelleyecektir. İşçi her
gün, her hafta ya da her ay farklı iş yerlerinde çalışacağı
için farklı iş kazası ve meslek hastalıkları tehdidi
altında kalacak, kiralık işçinin yaşadığı
iş kazası ve meslek hastalığından
kiralandığı iş yerinin hiçbir sorumluluğu olmayacak ve
işçinin sağlığı ve güvenliği tehlikeye
girecektir. Zira, günlük, haftalık, aylık iş için iş
değişiklikleri olduğunda iş sağlığı ve
iş güvenliği eğitimleri yapılmayacaktır.
5: Özel istihdam bürolarına mahkûm olan
işçi için en temel sorun ise iş güvencesi hakkının ortadan
kalkması olacaktır. Kiralanan işçinin özel istihdam bürosuyla
kuracağı ilişkinin nasıl tanımlanacağı belli
değildir. İş Kanununun 18inci maddesinde, işçilerin
iş güvencesi hakkını talep edebilmeleri
sınırlandırılmıştır. Buna göre, iş
güvencesi hakkından yararlanmak için iş yerinde çalışan
sayısının 30 ve daha fazla olması ve işçinin en az altı
aylık kıdem alması gerekmektedir. İşçiler normal
şartlarda iş yerlerinin sahibi olan gerçek veya tüzel kişilerin
işçileridir ve işçi ile işveren birbiriyle aracısız
iletişim içerisindedir. Özel istihdam bürolarıyla bu durum da ortadan
kalkacaktır. İşçilerin çalıştığı
iş yeri ve iş kolu sürekli değiştiği için sendikal hak
ve özgürlüklerden yararlanamayacaktır. Ülkemizde sendikalı olmak ve
toplu sözleşme hakkından yararlanmak işçinin iş yeri ile
iş koluna bağlıdır. Geçici olarak bir işte
çalışan işçinin hem çalıştığı özel
istihdam bürosu hem de kiralandığı iş yeri arasında
iş kolu açısından farklılıklar olacak, bu da
işçinin sendikaya üye olmasını engelleyecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, işçinin
haklarının heba edilmesine göz yummayacağımızı, bu
tasarıya hayır diyeceğimizi ve bu tasarıyı kabul
etmediğimizi belirtiyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Başkan.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Sayın Başkanım, madde üzerinde teknik bir düzeltme talebimiz
vardır. Anlatım bozukluğu olmaması için tasarının
çerçeve 9uncu maddesinde yer alan 4904 sayılı Kanunun 19uncu
maddesinin ikinci fıkrasının sonunda geçen saklı olmak
ibaresinin saklı kalmak şeklinde değiştirilmesini arz
ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Komisyonun redaksiyonu doğrultusunda 9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu
madde kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 02.13
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Zihni
AÇBA (Sakarya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86ncı
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
170 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
10uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere toplam üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4904 sayılı Kanunun 20nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "yirmibin" ibaresinin
"kırkbin", "kırkbin" ibaresinin "seksenbin",
"onbin" ibaresinin "seksenbin", (b) bendinde yeralan
"ellibin" ibaresinin "yüzbin", "yüzbin"
ibaresinin "ikiyüzbin", yirmibin" ibaresinin "yüzbin"
olarak değiştirilmesini, (c) bendinde yer alan "yirmibin"
ibaresinin "kırkbin", (d) bendinde yer alan
"beşbin" ibaresinin "yirmibin", (e) bendinde yer alan
"bin" ibaresinin "onbin", (f) bendinde yer alan
"üçbin" ibaresinin "beşbin", (h) bendinde yer alan
"beşbin" ibaresinin "onbin", (i) bendinde yer alan
"üçbin" ibaresinin "altıbin", (j) bendinde yer alan
"yirmibin" ibaresinin "kırkbin"olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Zihni
Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail
Faruk Aksu Ahmet
Selim Yurdakul Ruhi
Ersoy
İstanbul Antalya Osmaniye
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Parsak
Konya Afyonkarahisar
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup
Akkaya Şenal
Sarıhan Ali
Yiğit
İstanbul Ankara İzmir
Tur
Yıldız Biçer Çetin
Arık Ünal
Demirtaş
Manisa Kayseri Zonguldak
Musa
Çam Burcu
Köksal
İzmir Ayfonkarahisar
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Çağlar
Demirel Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Nursel
Aydoğan Sibel
Yiğitalp Mahmut
Celadet Gaydalı
Diyarbakır Diyarbakır Bitlis
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LÜTFİYE İLKSEN
CERİTOĞLU KURT (Çorum) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki önerge
hakkında ilk konuşmacı Mahmut Celadet Gaydalı, Bitlis
Milletvekili. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gaydalı.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
adına 170 sayılı Kanun Tasarısının 10uncu
maddesi üzerine söz aldım. Herkesi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, işsizlik sorununa
çözüm getirmesi beklenen iktidar, tam tersi bir şekilde işçinin hak
ve hukukunu hiçe sayan bir tasarı sunmaktadır. Bu tasarıyla
birlikte, AKPnin devlet anlayışının emeği ve
alın terini neoliberal politikalarla birlikte, sermayeye kurban
edişinin bir örneğini daha görmekteyiz. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı dünkü açıklamasında yurt
dışındaki talebelerin bu büroları kullanarak cep
harçlığı çıkardığından bahsetti ve kendisiyle
çelişkiye düştü. Bizde ise işsizliğe çözüm olarak
gördüğü yani talebe ek geliriyle bu ülkede insanların aile
geçindirmesini aynı kefeye koymuştur. Yurt dışında
durum: Almanyada kiralık işçi statüsünde çalışanlar emsal
çalışanlara göre yüzde 30, Kanadada yüzde 40 daha az ücret almaktalar;.
sendikalaşma oranları yok denilecek kadar azdır. Fransada
kiralık işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 1in
altında, İtalyada yüzde 1,7; Hollandada yüzde 7; Lüksemburgda
yüzde 5tir. Özel istihdam bürolarıyla işsizliğin
azalacağı yönünde bir algı da yaratılmaya
çalışılmaktadır. 2004 ile 2014 yılları arası
Avrupa Birliği işsizlik verilerine bakıldığı
zaman hiçbir ilerleme olmadığı gözlemlenmiştir. 2004
yılında Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 9,3 olan işsizlik
oranı 2014 yılında yüzde 10,2ye yükselmiş, Amerikada
yüzde 5,5ten yüzde 6,2ye, İngilterede ise yüzde 4,7den yüzde 6,2ye
yükselmiştir.
Yurt dışı örneklerine
bakıldığı zaman, kiralık işçi sektöründe ciddi
bir tekelleşme vardır. Dünyada 260 bine yakın özel istihdam
bürosu olmasına karşın piyasanın yüzde 45i aralarında
Adecco, Randstad, Manpowerın olduğu 10 büyük şirketin
elindedir.
Özel istihdam bürolarının temel
işlevi, kolay iş gücü imkânı sağlama ve iş hukukunun
işçiyi koruma ilkesini zayıflatarak, bunun yerine, işi ve
işletmeyi korumayı esas almayı sağlamaktır. Bu
uygulama, işçi ve emekçilerin yıllarca süren mücadeleyle elde
ettikleri kazanımlarının ellerinden alınması
anlamındadır. Bir emekçinin en önemli haklarından biri,
örgütlenme ve grev hakkıdır. Fakat Hükûmet, işçinin elinden,
başta sendika ve grev hakkı olmak üzere, kıdem tazminatı,
toplu iş sözleşmesi hakkı, iş güvenliği,
yıllık izin, tazminat ve birçok hakkı da sermayenin
çıkarları doğrultusunda gasbetmektedir. Hâlihazırda
işleyen taşeron sistemiyle de birçok işçi güvencesiz, esnek,
kötü ve sağlıksız koşullarda
çalıştırılmaktadır. Herhangi bir iş güvencesi
olmadan ve her an işten çıkarılma korkusuyla yaşayan
emekçilere yönelik patronların elleri bu kadar güçlüyken şimdi, bu
uygulamayla, var olan kısıtlı hakları da ortadan
kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Dayıbaşı, çavuş, işçi simsarları olarak
bilinen ve yıllardır özellikle maden ve tarım işçilerini
sömüren sistem bu tasarıyla yasal bir hâle getirilmektedir.
İşçi, hak ve hukuk açısından çalıştığı
iş yerine tamamen yabancılaştırılacaktır. Sermaye
sahibinin her ne koşulda olursa olsun korunmaya
çalışılması, tüm sorumluluk ve yükümlülüklerden
arındırılması için her türlü mekanizma işçi aleyhine
devreye sokulacaktır. On dört yılda 17 bin işçinin ve son dört
ayda 586 emekçinin iş cinayetine kurban gittiği Türkiye'de, hâlâ
patronların güçlendirilmesi iktidarın işçiye ve emekçiye
verdiği değeri de yansıtmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bizler Halkların
Demokratik Partisi olarak her zaman emeğin yanında, işçinin ve
emekçinin alın terini kapitalist yaklaşımlarla sermayeye kurban
etmeye çalışanlara da karşı olmaya devam edeceğiz.
Son söz olarak, allayıp pullayıp kamuoyuna
kabul ettirmeye çalıştığınız bu düzenlemenin
özünün yoksulun ekmeğiyle oynamak olduğunu belirtiyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaydalı.
Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ikinci
konuşmacı Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Köksal. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İş Kanunu ile Türkiye
İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Bugün 6 Mayıs; Deniz Gezmiş, Hüseyin
İnan, Yusuf Aslanın ölüm yıl dönümü. 24 yaşındayken
kendisini Türkiye'nin bağımsızlığına armağan
etmekten onur duyan Denize inanan aslan yürekli yoldaşlarıma selam
olsun.
SALİH CORA (Trabzon) CHPliler niye oy verdi?
CHP astı onu.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Vatan, onu parsel parsel
satanların değil, uğrunda darağacına gidenlerin
vatanıdır. Bunu hiçbir zaman unutmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) CHPliler
astırdı onu, CHPliler.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Modern kölelik dediğimiz
özel istihdam bürolarının, işçi kiralamaları, işçileri
kazanç kapısı hâline getirip işçinin emeği üzerinden para
kazanmaları, işçilerin hak ettiği ücreti alamaması; AKP
yandaşı taşeron şirketlerin işçinin, emekçinin
üzerinden servetine servet katması; bozulan iş piyasasının
daha çok bozulmasına neden olacaktır.
10uncu
maddede, özel istihdam bürolarının bu kanunda düzenlenen hükümlere
aykırı davranması hâlinde uygulamaları önlemeye yönelik
cezalar öngörülmüştür. Bunlar neden sadece parasal cezalardır? Etkin
yaptırımlar uygulanması gerekirken alınması gerekenden
daha düşük miktarlarda para cezaları neden verilmiştir? Neden bu
kadar düşük miktarlarda para cezaları öngörülmüştür? Bu,
tasarıdaki eksiklerden biridir.
Kiralık
işçilikle birlikte iş güvencesi ortadan kalkacaktır, kıdem
ve ihbar tazminatı ortadan kalkacaktır, işçinin işe iade
hakkı ortadan kalkacaktır. Kural dışı, güvencesiz ve
esnek çalışma biçimleri kural hâline gelecektir. İşverenlerin
işten çıkarma maliyetleri düşecek, işçilere tabiri caizse
İşiniz bitti. denip kapı önüne rahatlıkla
konacaktır. Emeklilik, yıllık izin ve sağlıkla ilgili
haklar ortadan kalkacaktır. Kiralık işçiler aynı işi
yapan işçilere göre çok daha düşük ücretle
çalışacaktır.
Sonuç
olarak, özel istihdam büroları köle pazarlarıdır. Özel istihdam
bürolarıyla geçici iş ilişkisi oluşturulması insan
ticaretidir. İnsan ticareti tarihteki en büyük insanlık
suçlarından biridir. İnsan ticaretini yasalaştıracak bu yasa
tasarısı yüzünden siz AKPliler bize âdeta taşerona rahmet okutturacaksınız.
(CHP sıralarından alkışlar) Güzel yurdumda her gün
şehit haberleri gelirken, şehirlerde bombalar patlıyorken,
millet can derdine düşmüşken sendikaların, işçilerin ve
muhalefetin çekincelerine rağmen yangından mal kaçırır gibi
bu tasarıyı geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu
tasarıyla amele pazarlarını
meşrulaştırmış ve
yaygınlaştırmış olacaksınız. Kiralık
işçiler iş yerinin işçisi sayılmayacağı için
iş yerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinden de
yararlanamayacaklar.
Bakın, taşeron işçiler ücretini
alamadıklarında dava açmaları durumunda taşeron
şirketten çoğu zaman biz ücretini tahsil edemiyorduk çünkü
taşeron şirketin üzerine kayıtlı bir mal
varlığı bulamıyorduk. Yargıtay kararı sayesinde
kamuda çalışan taşeron işçilerin ücretlerini
çalıştıkları kamu kuruluşundan alma hakkı
sağlandı, geç de olsa oradan tahsil edebildik.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Siz taşerona da
karşıydınız, daha düne kadar onu eleştiriyordunuz.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Şimdi, kiralık
işçiler ücretlerini sadece özel istihdam bürolarından alabilecekler.
Bu hak mıdır, adalet midir? Kiralık işçilerin
alacakları ücretleri tahsil edememe sıkıntısı söz
konusudur. Kiralık işçinin ücretinin ödenmesinden özel istihdam
büroları sorumludur ve bu özel istihdam bürolarından işçiler
eğer ücretini alamazlarsa gidebilecekleri, tahsil edebilecekleri
başka bir merci bulunmamaktadır.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Var, var, var.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Tarih, bu ülkeyi
taşeron cumhuriyetine çeviren, şimdi de köleliği
meşrulaştırmaya çalışan siz AKP Hükûmetini hiçbir
zaman affetmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Kölelik CHP
zihniyetinde var, AK PARTİde yok ancak CHP zihniyetinde
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın
Aydoğan, Sayın Başaran, Sayın Irgat, Sayın
Gaydalı, Sayın Yıldırım, Sayın Yiğitalp,
Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Çelik Özkan, Sayın Becerekli,
Sayın Yıldırım, Sayın Kaya, Sayın Öcalan,
Sayın Dora, Sayın Geveri, Sayın Doğan, Sayın Zeydan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 4904 sayılı Kanunun 20nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan yirmibin ibaresinin
kırkbin", kırkbin ibaresinin "seksenbin",
"onbin" ibaresinin seksenbin", (b) bendinde yer alan
"ellibin" ibaresinin "yüzbin", yüzbin" ibaresinin
"ikiyüzbin", yirmibin" ibaresinin "yüzbin" olarak
değiştirilmesini, (c) bendinde yer alan "yirmibin"
ibaresinin "kırkbin", (d) bendinde yer alan
"beşbin" ibaresinin "yirmibin", (e) bendinde yer alan
"bin" ibaresinin "onbin", (f) bendinde yer alan
"üçbin" ibaresinin "beşbin", (h) bendinde yer alan
"beşbin" ibaresinin onbin", (i) bendinde yer alan
"üçbin" ibaresinin "altıbin", (j) bendinde yer alan
"yirmibin" ibaresinin "kırkbin" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mehmet Parsak, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Parsak.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 170 sıra sayılı
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 10uncu maddesine istinaden verdiğimiz önergeyle
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Kanun tasarısının 10uncu maddesiyle
4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 20nci maddesi
değiştirilerek, izinsiz iş ve işçi bulmaya
aracılık yapanlara, izinsiz geçici iş ilişkisi
düzenleyenlere, iş arayanlardan ücret alanlara, geçersiz anlaşma
düzenleyenlere, izinsiz aracılık faaliyeti yapanlara, izinsiz yurt
dışına işçi götürmek isteyenlere ve çeşitli
şekillerde benzeri usulsüz ve izinsiz iş ve işlem yapanlara
idari para cezası uygulanmasına ilişkin hususlar
düzenlenmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk milletinin ve
Türk işçisinin emeğini sömürenlerin, ümit tacirliği
yapanların ve ekmek davasında insanlarımızı
aldatanların daha ağır şekilde cezalandırılmaları
gerekmektedir. Geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilecek özel
istihdam bürolarının esasında kâr amacıyla kurulmuş
ticari kurumlar olması hasebiyle 500 ve 1.000 Türk lirası gibi bir
ticari kurum için âdeta çerez parası sayılabilecek nitelikteki
cezaların uygulanmasının
caydırıcılığı bulunduğu söylenemez. Bu kanun
tasarısıyla öncelikle işçinin mi yoksa parayı ve gücü
elinde bulunduran şirketlerin mi korunmak istendiğinin kararına
varılması gerekmektedir.
Kuzey Amerika ve Avrupa'yı merkez almasına
rağmen dünyanın geri kalanında da yıkıcı etkiler
yaratan 1929 dünya ekonomik bunalımı nedeniyle işsizlik
hızla artmış, işçilerin istismar edilmesi ve sömürülmesi de
bu durumla paralel olarak ilerlemiştir. "Özel istihdam bürosu"
adı altında ortaya çıkan birtakım kuruluşlar fakir ve
işsiz insanları dolandırmış ve sömürmüşlerdir.
Yaşanan bu vahim olaylar nedeniyle Türkiye'de kamu dışında
özel şirketlerin iş bulmaya veya işçi
çalıştırmaya aracılık etmelerinin önüne geçmek
amacıyla 1933 yılında 34 sayılı Ücretli İstihdam
Bürolarının Kapatılması Hakkında Sözleşme kabul
edilmiştir. Bu sözleşmeyle, işe aracılıkta kamu tekeli
getirilmiş, iş bulma büroları öncelikle farklı statülerde
tasniflenmiş, üç yıllık bir geçiş döneminden sonra ise kazanç
gayesi güden iş bulma bürolarının kapatılmasına karar
verilmiştir. Elbette ki 1929'daki Büyük Buhranın sona ermesiyle
birlikte bu konuda yeni sözleşmeler imzalanmış ve yeni
uygulamalara gidilmiştir ancak dünya tarihinde yaşanan bu olay,
ülkemiz için yeni sayılacak bu uygulamaya bir örnek teşkil etmesi
açısından dikkat çekicidir. Kanun Tasarısının 10uncu
maddesiyle belirlenen idari para cezalarının tarihte örneği
yaşanan bu sömürünün günümüzde ve ülkemizde yaşanmasını
önleyebilmesinin ne derece gerçekçi olduğu sorgulanmalıdır. Söz
vermesine ve siyasi reklamlar yapmasına rağmen taşeron
işçilere kadro vadedip üç yıllık sözleşmeye razı
etmeye çalışan, memurun bile iş güvencesinin olmaması
gerektiğini savunan bir Hükûmetin bu tür durumların yaşanmasını
engelleyeceğini düşünmek ne yazık ki gerçekçi değildir.
Türkiye istatistik Kurumu verilerine göre Mart 2016
itibarıyla çalışan bir kişinin açlık
sınırının 1.737 TL, yoksulluk sınırının
2.253 TL, 4 kişilik bir ailenin asgari geçim sınırının
ise 4.588 TL olarak hesaplandığı dikkate
alındığında, işçisini açlık sınırı
altında, memurunu ise yoksulluk sınırının altında
çalıştıran Hükûmetin bu tür durumların
yaşanmasını engelleyeceğini düşünmek de yine ne
yazık ki gerçekçi değildir.
Tabi ki yine "Ben kanunu Mecliste kabul eder,
işime bakarım. Memur ve işçi de başının çaresine
baksın. denilebilir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Hükûmetin
çalışan hakları ve ücretleri açısından bugüne kadar ne
yaptığı veya gerçekten ne yapmak istediğiyle ilgili
şapkasını önüne alıp ciddi şekilde düşünmesi,
Türk milletine seçimler öncesi verdiği sözlerin masal
olmadığını ispatlaması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken
değişiklik önergemizin kabul edilmesini talep ediyor, sizleri bir
kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde üç önerge vardır.
Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Musa Çam Ali
Yiğit
İstanbul İzmir İzmir
Tur Yıldız Biçer Çetin Arık Mustafa Ali Balbay
Manisa Kayseri İzmir
Ünal Demirtaş
Zonguldak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin önerge
sahiplerini okuyorum:
Kamil Aydın Zihni Açba Fahrettin Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail Faruk Aksu Ruhi Ersoy Ahmet Selim Yurdakul
İstanbul Osmaniye Antalya
Mustafa Kalaycı
Konya
Diğer önerge sahiplerini okuyorum:
Çağlar Demirel Filiz Kerestecioğlu Demir Sibel Yiğitalp
Diyarbakır İstanbul Diyarbakır
Nursel Aydoğan Mahmut Toğrul
Diyarbakır Gaziantep
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler hakkında söz talep eden
sayın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk konuşmacı Filiz
Kerestecioğlu Demir, İstanbul Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu Demir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bağımsız bir Türkiye ve halkların kardeşliği için
mücadele eden 3 devrimciyi, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanı anarken onların avukatı olan ve beş yıl
önce bugün kaybettiğimiz Sevgili Halit Çelenki de bu ülkede ne onurlu
insanlar vardı diyerek hasretle anmak isterim.
SALİH CORA (Trabzon) Kimin
oylarıyla asıldı?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Benim oyumla asılmadı
Beyefendi.
SALİH CORA (Trabzon) Kimin
oylarıyla asıldı, onu bir açıklar mısınız?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Yani bu sözü gerçekten bize
atabilmek, herhâlde ciddi bir fütursuzluk gerektiriyor.
SALİH CORA (Trabzon) Kimin
oylarıyla asıldı? Merak ettim. Ben o dönemde
doğmamıştım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Bugün aslında ciddi olarak
iki darbeyi yaşıyoruz: Biri, bir Başbakanın bir
işaretle yerinden edilmesi ve parlamenter demokrasiye müdahale.
Diğeri ise şu anda görüştüğümüz tasarıyla
işçilerin, çalışanların haklarına karşı
yapılan darbe.
Bu Parlamentonun işleyişi
beni gerçekten şaşırtıyor değerli milletvekilleri.
Şaşırma duygusunu henüz kaybetmedim, umarım hayatım
boyunca da kaybetmem. Çünkü binlerce insanın hayatını
ilgilendiren ve komisyonlarda demokratik bir ortamda tartışılarak
olgunlaşmadan gelen tasarılar torbalar hâlinde ve telaşla burada
geçirilmeye çalışılıyor, hiçbir empati kurulmuyor. Çünkü
kimse işçi değil ve çünkü Mecliste dahi -burnumuzun dibinde-
çalışan işçilere örneğin, aylık fazla
çalışma ücreti olarak 230 lira vermek hiçbirimizin zoruna gitmiyor.
Şaşırmıyoruz çünkü
bir günde bir Başbakan değiştiriliyor. Yasama, yürütme,
yargı, Başbakan, bakan, Cumhurbaşkanı
başkanlığını aynı bedende yürüten bir
kişinin Parlamentoya bu kadar müdahil olması bugünün konusu olamıyor
maalesef. Kiliste bir savaş var, elli gündür IŞİD
bombalıyor; tek bir bakan gelip açıklama yapmıyor.
Şaşırmayalım, sorgulamayalım istiyorsunuz.
Bu tasarıya gerekçe olarak
İş gücü piyasası katı. denmektedir ya, aslında
kastedilen işçilerin yıllardır mücadeleyle
kazandığı haklarıdır. Bunlar kıdem
tazminatı, sendikal ve sosyal haklardır, aslında bunlardan
kurtulmak istiyorsunuz. Bunun açık ifadesi ise ucuz işçiliktir.
İşte Ulusal İstihdam Stratejisi dediğiniz şey ucuz
istihdam stratejisidir. Biz utanma ve şaşırma duygumuzu çok
şükür ki kaybetmedik. Bu yüzden bu tasarı bizi utandırıyor
ve şaşırtıyor. Bu nedenle yasanız, işçilere
değil ama sizlere hayırlı olsun sayın iktidar
milletvekilleri. Gülerek oylayabilirsiniz. Son maddeye geldik.
İş güvenliğini, istihdam güvencesini,
sosyal güvenceleri ve sendikal hakları ortadan kaldıran,
kadınları evde çalışmaya mahkûm eden bu tasarıya,
bugüne kadar iş cinayetlerinde kaybettiğimiz bütün değerli işçiler
ve yaşayan tüm işçiler için hayır diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu Demir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Filiz
Hanımın saray, darbe vesaire bu bağlamda söylemiş
olduğu sözlere, daha önce de aynı türden sözlere vermiş
olduğumuz cevaplar zabıtlarda mevcut olduğu için ayrıca
cevap vermiyorum, zabıtlara işaret etmekle yetiniyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bu
cümleler yasaklanmış mı Sayın Başkan? Haberimiz mi
yok, yani literatürden mi çıkarıldı? Sayın
Bostancıyı anlamakta zorlanıyoruz. Bunlar literatürden
çıkarılan cümleler mi acaba?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
İkinci önergede konuşmacı yok
sanıyorum. Konuşmacı geri çekilmiş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Gerekçe Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir
ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun'un 3'üncü maddesi
uyarınca, yürürlük konusunda ayrıca bir hüküm bulunmadığı
durumda kanun, Resmî Gazetede yayımını izleyen 45'inci günün
sonunda yürürlüğe girecektir. Çalışma hayatına önemli ve
muhtemel olumsuz etkileri olacak bu kanunun yürürlüğe girmesinde süre
kazanılması, düzenlemelerin etkisine hazırlık
açısından faydalı görülmektedir.
BAŞKAN Diğer önerge hakkında
konuşmacı Mustafa Ali Balbay, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bundan tam kırk dört yıl önce bugün ve bu
saatlerde Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam sehpasına
götürülmüştü. Onları saygıyla anıyorum.
Arkadaşlar, idam, devletin planlayarak insan
öldürmesidir; bu nedenle bir ceza değil, suçtur. Deniz Gezmişler 3
kişi idam edildi çünkü Menderesler 3 kişi idam edilmişti.
1960lardaki 3 idamın 1970lerde intikamcı
karşılığı 3 idam olmuştu. Bu anlamda,
tarihimizdeki bütün idamları kınıyor ve bir daha yaşanmamasını
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarı, patronları
çalışanlardan daha örgütlü hâle getirecek. Zaten şu andaki tablo
bu çerçevede devam etmekte. Maalesef küresel gidişin bir parçası
olarak bu yasayı vahşi bir şekilde hayata geçireceksiniz ve
Türkiyede
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı 1
Mayısta bir diyalog ortamı aradı, evet, olumludur, ama bu
tasarıyla birlikte ben, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının adını çatışma ve sosyal gerginlik
bakanı olarak değiştirmek istiyorum (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Ayıp ya!
Yakıştı mı ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Olmadı
canım. 1 Mayısı hep beraber kutladık.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Çünkü bu
tasarı sayın milletvekilleri, çalışma
barışını, iş barışını ortadan
kaldıracak.
SALİH CORA (Trabzon) İlk defa
barış ortamında 1 Mayıs gerçekleşti, ilk defa
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Çünkü bir
işçinin çalıştığı iş yerine bir aidiyeti
gerekir. Geçmişte köklü kurumlarda böyle olmuştur. Benim ortaokul,
lise yıllarım Nazillide geçti. Sümerbank basma fabrikasında o
işçilerin fabrikaya sahip çıkışı, orada kaliteyi
artırmak için çabası, aynı zamanda iş yerine
bağlılığından kaynaklanıyordu.
Bu tasarıya arkadaşlarımız evet
kiralık işçi yasası dediler ama kiralık bile çok iyimser
bir deyim sayın milletvekilleri. Nerede çalışacağı
belli değil, ne zaman çalışacağı belli değil. Bu
insanlar o iş yerine ne kadar ait hissedecek kendini? Ve dilerim
yanılırım, şu anda yaşadığımız pek
çok cinayet türüne yakında iş yeri cinayetleri de eklenebilir. Gelin,
bu tasarıyı, gerçekten İş Kurumunun, devletin bir
sorumluluğu olarak hayata geçirin.
Sayın milletvekilleri, konuşma
hakkının bu maddede bana geleceğinin belli olmasından sonra
Kınıkta -kendisinden izin aldım- bir maden işçisinden çok
kısa bahsedeceğim size, oğlu Kınıkta madende öldü,
Durmuş Sidal. Oğlu öldükten sonra madendeki çalışma
koşullarına bakıyor ve öğrendikleri
karşısında irkiliyor. Kendisi de yıllar önce maden
işçisiymiş ve yirmi beş yıl önce, bugün o madende ölen
oğlundan daha iyi iş koşullarında
çalışıyormuş. Maalesef giderek kötüleşen bu
çalışma koşulları bu tür yasalarla birlikte daha da kötüye
gidecek.
Sayın milletvekilleri, sizler iktidar
partisinin milletvekilleri olduğunuz için çok fazla işsizliğin
acısını çekmiyor olabilirsiniz. Benim cep telefonuma gelen her
10 telefondan 6sı iş üzerine. İzmir Büyükşehir
Belediyesinin insan kaynaklarında 25 bin başvuru var, sanıyorum
Çankayada da 15 bin civarında başvuru olduğunu
söylemişlerdi. İşsizlik böylesine can yakıcı bir
şey. İnsanlar Birazcık güvencesi olsun yeter. diyorlar,
Sigortası olsun yeter. diyorlar ama bu yasayla birlikte artık
Nerede olursa olsun, hangi koşullarda olursa olsun
çalışalım. demek durumunda kalacaklar.
Ve tabii, ben de ayrıntılarına
baktığımda öyle bir tablo ki patronu belli değil, işin
sahibi belli değil; bir anlamda, fedakârlığı, evet,
eşit paylaştırmış görünüyorlar. Fedası
çalışana, kârlık kısmı patrona ve bu özel
çalışma bürolarını kuran kişilere geçecek. Dünyadaki
örnekleri zaten böyle.
Ve dünyada sayın milletvekilleri, bugün bütün
üretilen değerin yüzde 85ini zengin ülkeler, yüzde 15ini fakir ülkeler
alıyor. Bu anlamda, küreselleşme yok, kürede selleşme var.
Bunun en önemli göstergesi de sermayenin sınırsız özgürlüğü
ama emeğin esareti, emeğin zorlayarak köle olmak için Batıya
çırpınarak gidişini yaşıyoruz. Ama, maalesef, bu
yasayla birlikte özel istihdam bürolarına gelecek olan kişiler hangi
koşulda olursa olsun ve nerede olursa olsun çalışmak zorunda
kalacaklar ki bu gerçekten iş yeri cinayetlerinin artması sonucunu
doğuracaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Balbay konuşmasının başında 1960 darbecilerinin
astığı Menderesle ve arkadaşlarıyla 3-3
sayısı üzerinden, 12 Mart darbecilerinin astığı Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarını
karşılaştırmış, Mendereslerin
karşılığı olarak onların
asıldığını iddia etmiştir. 1960 darbecileri ile
Deniz Gezmişi aynı bağlam içerisinde gösteren bu
anlatıyı kamuoyunun takdirine bırakıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Efendim, adımdan
söz ederek
SALİH CORA (Trabzon) CHPliler olmasaydı
asılmayacaktı.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Yani, ben
açıklamak istiyorum ne söylediğimi.
BAŞKAN Hayır, açıklama
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Ama
BAŞKAN Sadece bir değerlendirme
yaptı, takdire bıraktı. Bir sataşma
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan
OSMAN AŞIK BAK (Rize) Kamuoyunun takdirine
bıraktı.
BAŞKAN Buyurunuz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Bu Meclis
sıralarında -maalesef bu da bizim gerçeğimiz- 3e 3 diye oy
kullanılmıştır.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) 35 CHPli
kullandı herhâlde, yanlış hatırlamıyorsam.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Bostancı, bilmiyorum o dönem neredeydi ama
OSMAN AŞIK BAK (Rize) Oy kullananları
halkımız biliyor, vatandaşlar biliyor, kimler oy
kullanmış biliyor.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
arşive
baktığında görecektir ki 3e 3 diye
bağırılmıştır.
Ben, genel anlamda bundan bile herhangi bir
olumsuzluk çıkardıysa üzüldüm. Ben, bunu Tarihimizde bunlar
olmasın. değerlendirmesiyle aktardım ve hiç kimseyi de
ayırmadım, bütün idamlar için.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 144 CHPli evet oyu
verdi Deniz Gezmişin idamına.
SALİH CORA (Trabzon) Kaç CHPli oy verdi, kaç
CHPli? Sayın Balbay, kaç CHPli idam oyu verdi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) CHPlilerin
oylarıyla idam edildi Deniz Gezmiş, CHPlilerin oylarıyla.
BAŞKAN Evet, evet
Bir saniye
Sayın
milletvekilleri
Teşekkür ederim Sayın Balbay. Tutanaklara
geçmiştir.
III. YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylamaya sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Taşdemir, Sayın Demirel,
Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Toğrul, Sayın
Aydoğan, Sayın Yiğitalp, Sayın Acar Başaran,
Sayın Irgat, Sayın Çelik Özkan, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın
Yıldırım, Sayın Gaydalı, Sayın Gülser
Yıldırım, Sayın Becerekli, Sayın Kaya, Sayın
Öcalan, Sayın Dora, Sayın Geveri, Sayın Doğan, Sayın
Zeydan.
Yoklama işlemini başlatıyorum, iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Şimdi, böylece, sayın
milletvekilleri, bir teamül oluşuyor gibi. Yoklama isteyen siyasi parti
grupları yoklama isteyen milletvekillerinin oturdukları yerleri
değiştirmeyecekler ve Divan o isimleri tespit etmekte zorlanmayacak.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya Ünal Demirtaş Musa Çam
İstanbul Zonguldak İzmir
Çetin Arık Tur
Yıldız Biçer Ali
Yiğit
Kayseri Manisa İzmir
Madde 12- Bu kanun hükümlerini Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Kamil Aydın Zihni Açba Fahrettin
Oğuz Tor
Erzurum Sakarya Kahramanmaraş
İsmail Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Ruhi Ersoy
İstanbul Konya Osmaniye
Ahmet Selim Yurdakul
Antalya
BAŞKAN Şimdi okutacağım önerge
maddeye en aykırı önerge olup okunması sonrasında
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Çağlar Demirel Filiz Kerestecioğlu
Demir Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır İstanbul Ağrı
Sibel Yiğitalp Nursel
Aydoğan
Diyarbakır Diyarbakır
Bu kanun hükümleri Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı ve Sağlık Bakanı tarafından yürütülür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Dirayet Taşdemir, Ağrı Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
6 Mayıs 1972de yani bundan tam kırk dört
yıl önce Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan idam
edildiler. Maalesef onların idamı da bu Mecliste bu kürsüye
çıkanlar tarafından onandı, eller onların idamı için havaya
kalktı. Denizler idam sehpasında halkların
kardeşliğini haykırdılar, faşizme ve emek sömürüsüne,
sömürüye karşı direnerek ölümsüzleştiler. Ben de onları bir
kez daha burada saygıyla anıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Emekçileri hem piyasa hem de Çalışma
Bakanlığı karşısında korumasız bırakan
düzenlemeler savaşın toz bulutunda fırsatçılık
yapılarak bir bir geçiriliyor. Uygulamada esneklikten ibaret olan,
güvenceli esneklik gibi ambalajlarla getirilen bu düzenlemelerin amacı
emekçiyi güvenli biçimde istihdama katmak olsaydı esnek istihdamdan
kaynaklanan gelir kaybını, iş güvensizliğini, sosyal güvenlik
hakkından yararlanmamayı kaldıracak, işçinin asgari geliri
ve istihdam güvencesini garanti altına alacak düzenlemeler
yapılırdı; işçiler iş alacaklarını
alamadığı için devreye giren tefeci gibi çalışan
temlik bürolarına yönelik önlemler geliştirilirdi; işçilerin
açtıkları davalarda devlet harç almazdı. Türkiyede sermaye ve
kamunun alacağını korumaya alan sayısız düzenleme
varken işçinin alacağını garantiye alan tek bir düzenleme
yok. İşte, istihdamı artıracak diye propagandası
yapılan düzenleme bu koşullarda getiriliyor.
İşçileri bahane etmeyin, İş
Kanunu'nda zaten özel sektör için esnek çalışmaya izin veren modeller
var. Ama işveren, yarı zamanlı değil geçici iş
ilişkisi istediği için bu düzenlemeyi getiriyorsunuz. Çünkü
yazık ki Türkiye'de emekçilerin kaderi, kıdem tazminatına
yönelik kayıpların haklılığını eski bir
işveren olduğunu hatırlatarak anlatmaya çalışan bir
Çalışma Bakanının insafına kalmış.
Bu yüzden, partimize yönelik linçlerin
yaşandığı dönemde, Kürt oldukları için ücretleri
ödenmeyen, toplu şiddete maruz kalan geçici mevsimlik işçilere
yönelik tek bir adım atmayan Hükûmet, düzenlemenin gerekçesinde terör
nedeniyle üretimi geciken işverene destek olarak geçici iş
ilişkisini getirdiğini söylüyor. Bu anlamda bu düzenleme,
işsizliğin çok daha yüksek olduğu Kürt kentlerinde,
insanları iş yaşamına güvencesiz bir şekilde dâhil
edecek bir tehdit hâline gelecek. Halkımızı yardımlarla
dilencileştirmenin yolunu arayan Hükûmet, bu sefer geçici
çalışma ilişkisiyle halka iş sadakası verecek. Çünkü Türkiye'deki
yaygın işsizlik, Hükûmet tarafından işsizlerin iş
yaşamına katılımında bir tehdit olarak
kullanılıyor. Son dönemde getirilen tasarıların kamuoyuna
sunuluşunda sürekli olarak kadın istihdamının
arttırılması vurgusu yapılmasının sebebi de bu.
Hükûmet, doğurganlığı artırmanın bir yolu olarak
gördüğü yarı zamanlı çalışma düzenlemesinde, geçici
çalışmayı sadece askerlik ve ebeveyn izniyle
ayrılanların yerini doldurmak için getirmenin adımını
atmıştı, şimdi bunu yaygınlaştırıyor.
Sonuç olarak, yarı zamanlı çalışmak adına işini
kaybeden kadınlar ve onların yerini alacak, güvencesiz statüde
çalışacak geçici işçi kadınlardan söz edeceğiz
artık.
Kadınları istihdama katmak mı
istiyorsunuz? O zaman bakım hizmetlerini çeşitlendirerek
artırın. Türkiye'de kadınların istihdama
katılımının önündeki en önemli engel bakım
hizmetlerinin yokluğu olarak görülüyor. Oysa kamu kreşi
sayısı düşüyor. Belediyelerin çoğunda annelere annelik
eğitimi var ama maalesef kreş yok. Bakım yükümlülüklerine
rağmen istihdama katılmak isteyen kadınlar da daha güvencesiz
işlerde, düşük statülerle ve çoğunlukla kayıt
dışı çalışıyorlar. Buna rağmen, kayıt
dışılığın azaltılmasında doğrudan
kadınlara yönelik kapsamlı bir çalışmaya cesaret
edilemiyor. Çünkü, bu, ucuz kadın emeğine dayanarak büyüyen yüz
binlerce işvereni karşına almak demek. Kadın
istihdamındaki yüksek işsizlik baskısı, bu nedenle geçici
çalışmayı bir tercih olmaktan çıkarıp zorunluluk
hâline getirecek, kesintili çalışma nedeniyle kadınlar için
önemli bir güvence olan emeklilik de hayal olacaktır.
Kadın istihdamı tehdidini emek
piyasasının terbiyesi için kullanmayı bırakın,
istihdam olanaklarını seçim ya da savaş rüşveti olarak
kullanmaktan, güvencesizleştirdiğiniz iş yaşamında
sadaka gibi sunmaktan vazgeçin. Güvenceli, onurlu bir çalışma tüm
vatandaşların hakkıdır. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 170 sıra
sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Yakup Akkaya (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 12 - Bu kanun
hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Zihni Açba (Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI VURAL KAVUNCU (Kütahya) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler
hakkında konuşmak isteyen sayın milletvekillerine söz
vereceğim.
Fahrettin Oğuz Tor,
Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
170 sıra sayılı Kanun Tasarısının son maddesine
geldik. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, esnek çalışma
her türlü şaibeye
açık bir konudur; temennimiz, çalışma
barışının bozulmasına hizmet etmemesidir.
Uygulamanın titizlikle yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Esnek çalışmadan ziyade, daha köklü tedbirlerle kayıt
dışı istihdamın önlenmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bu cümleden olarak, kayıt dışı istihdam,
illa ki kayıt dışı istihdam diyorum. Tabii ki devletin çok
büyük bir prim ve gelir kaybına sebep olan kayıt dışı
istihdam, bununla beraber kişilerin sağlık yardımı
almaması, emekli olamaması, emekli olunca da düşük aylık
alması, düşük aylığı aldığı için de
ikinci bir işte çalışmak zorunda kalması, bunun da
işsizliğe negatif etki yapmasının yanında sosyal
güvencesi sağlanmış olduğu için de kayıt
dışı çalışmayı teşvik etmesi, haksız
rekabete yol açması, iş kazası durumunda fevkalade güç
durumlarda kalmaları gibi kişisel ve sosyal birçok problemi
beraberinde getirmektedir.
Kayıt dışı çalışma
neticesinde öyle örnekler vardır ki üç günle, beş günle, hatta bir
ayla aylık bağlanamayan fakir fukara, zavallı insanlar
vardır. Diğer tarafta, yıllarca çalışıp bir gün
dahi sigortalı gösterilmeyen zavallılar vardır. Hiç şüphe
yok ki bunların manevi sorumluluğu da maalesef yetkili
idarecilerimizdedir. Bu sebeple, Hükûmet, ne yapıp yapıp kayıt
dışı istihdamı azaltma yönüne gitmelidir. Primlerin yüksek
olması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin sayıca fazla
olması, hızlı nüfus artışı, göç, eğitim,
emekli aylıklarının seviyesinin düşük olması,
emeklilerin ikinci çalıştıkları işte kayıt
dışı çalışmayı teşvik etmeleri, yabancı
kaçak işçi gücündeki artışlar kayıt dışını
teşvik etmektedir.
Kayıt dışı istihdamın
önlenmesine yönelik naçizane önerilerimiz şunlardır: Öncelikli olarak,
tam bir siyasi irade ortaya konmalı ve bu kesimin kayıt altına
alınması konusunda azami gayret gösterilmeli ve cesaretle köklü
kararlar alınmalıdır. Sigortalının kendisini kuruma
bildirmesi zorunlu hâle getirilmelidir. İnsanların kayıtlı
ekonomi içinde yer almalarını özendirecek ve kayıt
dışı ekonominin zararlarını anlatacak bilgilendirme
kampanyaları düzenlenmeli ve bu konuda eğitimler verilmelidir.
Kayıtlı istihdamın artırılmasında riskli
sektörler belirlenmeli ve sektörlerin özelliğine uygun kayıt altına
alma politikaları izlenmelidir. Kadınların düzenli ücretli
işlerde istihdam oranlarının artırılması
gerekmektedir. Çocuk işçiliğini kaldırmaya yönelik projeler
geliştirilmelidir. Kamu kurum ve kuruluşları ile Sosyal Güvenlik
Kurumu ortak veri tabanı kullanarak diğer verilerle çapraz kontrol
yapılabilmelidir. İşverenlerin üzerindeki mali ve yasal
yükümlülükler azaltılmalıdır. Son olarak, Hükûmet
tarafından iş hayatındaki kurumsallaşmayı sağlayacak
adımlar süratle atılmalıdır.
Köklü tedbir, kayıt dışının
önlenmesidir. Esnek çalışma veya buna benzer tedbirler istihdama
hiçbir katkı sağlamayacaktır diyorum, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tor.
Diğer konuşmacı, Yakup Akkaya, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; yasa
tasarısı 8 Şubatta Komisyona geldi, 16 Şubatta Komisyonumuz
toplandı -12nci, son madde üzerinde konuşuyorum- 23 Şubatta alt
komisyona havale edildi, 24 Şubatta 12 madde olarak Komisyondan geçti.
Öncelikle, bu Komisyon çalışmalarında
emek veren, başta Komisyon Başkanı olmak üzere, bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum katkılarından
dolayı.
Burada bir sitemim olacak, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanımız da burada. 1 Kasımdan sonra, birçok yasa
tasarısı, bizim Komisyonu yani Çalışma, Sağlık,
Aile ve Sosyal İşler Komisyonunu ilgilendiren, 3 Bakanlığı
ilgilendiren kanun teklifleri torba kanunlar içinde Plan ve Bütçe Komisyonuna
geldi. Biz Sayın Plan ve Bütçe Başkanına sorduğumuzda,
Bunun bizim Komisyonda konuşulması gerekir. Niye direkt burada
konuşuyoruz, görüşüyoruz?" dediğimizde, olayın içinden
sıyrılmasını gayet iyi bildi Başkan, Vallahi benim
bir kabahatim yok. Biz sizin Komisyona bu konuyla ilgili yazı yazdık.
Onlar da Bu Komisyonda görüşülmesine gerek yok. diye bize geldiler, onun
için görüşüyoruz. dediler.
Sayın Başkan, onun için
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Tam
öyle olmadı ama neyse.
YAKUP AKKAYA (Devamla) Yani, ona benzer bir
konuşma oldu ve burada şunu gördük ki: Komisyon
çalışmalarında yani ihtisas komisyonlarındaki
çalışmalarda tarafları da dinlediğimiz zaman, olaylara
nasıl vâkıf olunacağını, bilmediğimiz
konuları orada öğrenme fırsatını hepimizin
bulabileceğini gördük. Umuyorum ki bundan sonraki süreç içinde de Mecliste
bununla ilgili çalışmalar, ihtisas komisyonlarında
görüşülerek ondan sonra Plan Bütçe Komisyonuna gider.
Elbette ki Mayısın 5inde
başladık, şimdi Mayısın 6sı, devam ediyoruz.
Burada bir teşekkür etmemiz gereken de Çalışma
Bakanlığının bürokratları; onlar da kaç gündür ve
komisyonlarda bizimle beraber çalıştılar. Stenograf
arkadaşlarımıza -gecenin bu saatine kadar burada bizimle
beraberler- kavaslara, Meclis güvenlik çalışanlarına, gene
dışarıda, kulislerde ve lokantalarda çalışan bütün
emekçilere de buradan çok teşekkür ediyoruz.
Ama, burada çalışma hayatının
sorunlarını görüşürken bu Mecliste beraber
çalıştığımız, başta Meclis personeli olmak
üzere güvenlik personelimizin, kavaslarımızın,
stenograflarımızın, lokantalarda ve diğer hizmetlerde
çalışan arkadaşlarımızın arasındaki ücret
adaletsizliklerinin de, onların almaları gereken sosyal
haklarının da, bu Meclis çatısı altında bizim
yapmamız gereken en önemli görevlerden biri olduğunu
düşünüyoruz.
Yani biz, çalışma hayatının
içindeki sorunlarını, problemlerini işverenlerle birlikte,
sendikalarla birlikte oturup halletmeye çalışırken kendi
bünyemizde çalıştığımız arkadaşlarımızın,
emekçilerimizin haklarını görmezden gelmemeliyiz. Onun için, bu
Meclisin de buna dikkat edeceğine ben inanıyorum.
Şimdi, Sayın Bakan konuşmasında
-bunu bir hatırlatma ve düzeltme yapmak için söylüyorum- taşeronlarla
ilgili 2014 yılında çıkan bir yasadan bahsetti. Yasanın
tarihini belirtmedi ama 2014 yılında çıkmıştı bu
taşeronla ilgili, taşeronun haklarının verilmesiyle ilgili
yasa ve AKP Hükûmeti olarak, taşeronun bu sorunlarını çözdük
yani kıdem tazminatı alma hakkını elde etmelerini
sağladık. dedi. Bu, yanlış bir bilgilendirme, doğru
değil.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Doğru,
doğru!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Çünkü o taşeron
işçiler yasayla bunu aldılar, hukukla bunu aldılar. Bu
Karayolları işçisinin yasal durumuna yani hukuktaki
kazanımlarına baktığımız zaman, aslında bunu
siyasi bir rant olarak getirdi AKP ve onları Arenada toplayarak kanunun o
işçilere vermek zorunda olduğu bir hakkı sanki burada AKP
yasayla getiriyormuş gibi yaptı.
SALİH CORA (Trabzon) Ne alakası var ya,
ayrı ayrı şey onlar, ayrı ayrı!
YAKUP AKKAYA (Devamla) Bu, doğru değil; o,
onların anasının ak sütü gibi helaldi ve onlar, siz isteseniz de
istemeseniz de bu ülkede yargı varsa, Yargıtay da
onaylamışsa alacaktı çünkü binlerce dava vardı ve bundan
sonra o davalar sonucunda bunların bu hakkı kazanacağı
bilindiği için, AKP her zaman yapmış olduğu
kurnazlıkla bunu da bir siyasi ranta çevirmeyi becerdi; onun için sizi de
tebrik ediyorum yani bu anlamda. Ama işin aslının öyle
olmadığını size söyleyebiliriz.
Evet, biz bu yasaya başından beri
karşıydık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) Çünkü
İŞKUR var, İŞKUR üzerinden olmasını biz düşünüyorduk,
öyle savunduk. Bu tasarının Anayasaya aykırı birçok
maddesi var, yarın yasalaştığında bizim bunu Anayasa
Mahkemesine götüreceğimizi bir kez daha huzurunuzda söylüyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygı ve
sevgilerimi sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akkaya.
Sayın Akkaya, herkesi
saydınız, teknik personeli saymadınız -bu ses sistemlerini,
sizin konuşmanızı, mikrofonunuzu ayarlayan- Kanunlar Kararlar
Başkanlığı burada.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Peki, eksik kalmışsa
BAŞKAN - Eminim siz
herkesi saymak istemişsinizdir.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkanım, sizin bu hassasiyetinizi bildiğim için
tamamlayacağınızı düşündüm zaten.
BAŞKAN Tabii ki, eminim
siz hepsini saymak istemişsinizdir ama bazen sayarken öyle şeyler
olabilir. Ben sadece
Fotoğrafçı ve
basın mensuplarını da unutmayalım tabii.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamalarıyla birlikte tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır. Ancak, tasarının tümünün
oylanmasından önce İç Tüzükün 86ncı maddesi uyarınca
oyunun rengini belli etmek üzere söz talep eden iki sayın milletvekiline
söz vereceğim.
Lehte, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mehmet İlker Çitil.
Buyurunuz Sayın Çitil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET İLKER ÇİTİL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
lehte söz almış bulunmaktayım. Süremin tamamını
kullanmayacağım, sadece birkaç yönüyle
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, benden önce söz alan, özellikle diğer
grup milletvekilleri eleştirel yaklaştılar. Hâlbuki, biz,
Komisyon toplantısında hem kendilerini hem diğer sivil toplum
örgütlerini hem de sendikaların görüşünü aldık, alt komisyon
oluşturduk, az alakalı olan sivil toplum örgütü ve sendikaları
da çağırdık ve onların da görüşleri doğrultusunda
ek önerilerimiz de oldu ve bu vesileyle güzel bir kanun tasarısı oluştu
ve huzurlarınıza getirdik.
Ben de bu vesileyle, Bakanımıza,
kıymetli bürokratlarına, Komisyon üyelerimize ve tüm emeği
geçenlere -tüm emeği geçenler diyerek kimseyi de unutmama adına
herkesi kastediyorum- teşekkür ediyorum ve kanun tasarımızın
da ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum, selamlarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çitil.
Kulisteki çaycıları ve kapılardaki
bekçileri, lokanta çalışanlarını da unutmayalım
arkadaşlar.
Aleyhte, İzmir Milletvekili Sayın Musa
Çam.
Buyurunuz Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; İş
Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanunuyla ilgili tasarının
geneli üzerinde bütün görüşmeler yapıldı ve 86ya göre oy
rengimi belli etmek için söz almış bulunuyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
Kravatınızdan belli zaten.
MUSA ÇAM (Devamla) Belli, doğru, kravattan
belli; doğru, çok doğru söylüyorsunuz.
Şimdi, birazdan bu ülkede çalışan en
korumasız, en zayıf milyonlarca insanın idam fermanı için
parmak kaldıracaksınız ama parmak kaldırmadan önce ben bir
kez daha bazı şeyleri sizin takdirlerinize sunmak istiyorum.
Mevcut iş ilişkisinde dahi ciddi işçi
alacakları sorunu yaşanırken bu tasarıyla özel istihdam
büroları aracılığıyla ücret ödenmesinin yeni
mağduriyetler yaratmasının kaçınılmaz olduğunu
sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bürosu dışında
başkaca bir mal varlığı zorunluluğu olmayan özel
istihdam büroları işçi alacaklarını ödemezse ne olacak?
Bununla ilgili kesin bir düzenleme yok.
Kiralık işçilerin
çalışmadıkları sürelerde kendilerinin ve bakmakla yükümlü
oldukları kişilerin sağlık hizmetlerinden
yararlanmalarında da ciddi sorunlar ortaya çıkacağını
sizlerin dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Kiralık işçiler açısından bir
diğer sorunun ise işsizlik sigortasından yararlanmamak
olacağını sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bir başka sorun ise kıdem
tazminatıdır. Bu konuda tasarıda hiçbir açıklık yok;
kiralık iş ilişkisi belirli süreli iş ilişkisine
benzediği için kıdem tazminatından yararlanmaları mümkün
gözükmüyor, bununla ilgili bir garanti yok.
Kiralık işçileri bekleyen en büyük tehlike
ise sendika, toplu pazarlık ve grev haklarının
kullanılmaması olacak. Kiralık işçilerin kâğıt
üzerinde sendika hakkı olduğunu birazdan Sayın Bakan söyleyecek
fakat bu hakkın kullanımının neredeyse imkânsız
olduğunu sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Kiralık işçilerin hangi iş kolunda
örgütleneceği belirsiz; özel istihdam bürolarının tabi
olduğu iş kolu mu, fiilen çalıştıkları iş
kolu mu? Özel istihdam bürolarının tabi olduğu iş kolu ise
sendikalar burada nasıl örgütlenecek? İş yeri ve işletme
yetkisinde hangi işçi sayısı esas alınacak? Bunların hiçbiri
burada, yasa tasarısı içerisinde yok. Toplu iş sözleşmesi
kiminle imzalanacak; özel istihdam bürosuyla mı, yoksa
çalıştığı iş yerinde mi? Toplu iş
sözleşmelerinin süresi bir yıldan az olmayacağı için, dört
ay süreyle kiralanacak işçi nasıl toplu sözleşmeden
faydalanacak? Bunu sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum, oy
kullanacaksınız.
Grev hakkının nasıl
kullanılacağı meçhul, belli değil, yok. Bu sorulara onlarca
soru eklemek mümkün. Mevcut iş sözleşmesi kapsamında,
çalışanların sendikalaşmasının büyük bir sorun
olduğu ülkemizde kiralık işçilerin sendikalaşması ve
toplu sözleşmeden yararlanması neredeyse hayal durumundadır.
Kiralık işçilik, taşerondan daha kötü bir uygulama çünkü
asıl işverenin yükümlülüğü ne yazık ki yok. Alt
işveren taşeron ilişkisinde asıl işveren, alt
işverenin işçilerine karşı o iş yeriyle ilgili olarak
kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu
toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt
işverenle birlikte sorumlu iken kiralık işçilikte böyle bir
sorumluluk yok. Kiralık işçilik, çalışma hayatında en
alttakiler demektir.
Son söz: 1946 yılında 4837
sayılı Kanunla İş ve İşçi Bulma Kurumu kuruldu.
Yetmiş yıllık bu kurum 2003 yılında 4904
sayılı Kanunla Türkiye İş Kurumu hâline geldi. Bu düzenlemeyle
birlikte, bizim hepimizin bir vesileyle içinden geçtiğimiz bu İş
ve İşçi Bulma Kurumu veyahut da Türkiye İş Kurumu bir
noktada tamamen tarihe karışacak, artık özel istihdam
büroları marifetiyle bu kölelik düzenine gidilecektir.
Karar sizin, tercih sizin, oylar sizin
arkadaşlar. Ama biz de burada tarihe gecenin bu saatinde bir not
düşüyoruz. Elinizi vicdanınıza koyun. Sizden sonra gelecek olan
çocuklarınızın, torunlarınızın ve
yakınlarınızın bu ülkede amele pazarından
alınıp satılmamasını istiyoruz.
86ya göre, çok değerli arkadaşım
Mahmut Tanal söz almıştı ama Son sözü söylemek bir emekçiye
yakışır. dedi ve bana devretti. Kendisine burada teşekkür
ediyorum. Tüm çalışanları, yukarıda, aşağıda,
kapıda, dışarıda, mutfakta, her yerde çalışan tüm
emekçi kardeşlerimizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
selamlıyorum ve bu tasarıya kırmızı oy
vereceğimizi söylüyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Sayın Akçay, buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, işçilerin bir kazanç, meta konusu
hâline getirilmesi ve işsizlerin istismar edilmesine yol açacağı
düşüncesiyle bu tasarıya ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
tasarıya ret oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum çünkü bu
tasarı genel hatları itibarıyla çeşitli düşünürlerin
de sıklıkla ifade ettiği gibi, bu benzeri düzenlemeler Orta Çağa
dönüş olarak ifade edilmektedir yani bir korku
Güvenceli iş
teminatının olmadığı ve kölelik düzeni olarak da genel
bir tanımlama yapılan, kiralık işçi ve uzaktan
çalışma gibi iş hukukunda çalışan haklarını
zedeleyeceği; işçilerin bizatihi kendisinin bir kazanç, meta konusu
hâline getirilmesi ve işsizlerin de istismar edilmesine de yol
açacağı düşüncesiyle bu tasarıya ret oyu vereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Demirel
31.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, 6 Mayıs 1972de idam
edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanı saygıyla
andığına ve bu tasarıya ret oyu kullanacaklarına
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de 6 Mayıs dolayısıyla Denizleri,
Yusufları, Hüseyinleri anarak başlamak istiyorum. Onların
talebi, demokrasi ve özgürlük için halkların kardeşliğiydi,
umarım bundan sonraki süreçte de böyle bir yanlışlık ve
hata olmaz ve idamlar ya da insanları mahkûm etmek bu kadar
acımasız gerçekleşmez.
Evet, bu tasarıya direndik, direneceğiz
de, bundan sonraki süreçte de direneceğiz. Halkların Demokratik
Partisi olarak bu kadar işçinin, emekçinin sömürüldüğü bir ülkede
ikinci kez daha ağır koşullarda sömürülen işçi ve emekçiye
yaklaşımı belirleyen bir tasarı olarak
değerlendiriyoruz. Evet, adını çok net koyduk, kölelik
yasası dedik, kiralık işçi dedik, daha
ağırlarını da söylemek gerekiyor aslında ama
şunun tarihe geçmesi gerekiyor ki öyle bir zaman gelecek ki bu
tasarının nasıl çıkarıldığına ya da bu
yasanın yürürlüğe konulmasına dair tonlarca eleştiriler
olacaktır ve bunun geri çekilmesi için, bu yasanın iptali için
Türkiye toplumu, Türkiye halkları bunu iade edeceklerdir, biz ona
inanıyoruz, toplumsal muhalefet gücüyle bunu iade edeceklerine
inanıyoruz. Bunun gerçekten, Türkiye halkları, emekçiler ve
işçiler için bir kıyım olduğunu bir kez daha ifade
ediyorum. Halkların Demokratik Partisi olarak da biz bununla ilgili
mücadelemizi yürüttük.
Yine, bu tasarıyı kabul etmediğimizi
ve ret oyu kullanacağımızı bir kez daha tüm Türkiye
kamuoyuna söylemek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Bostancı, buyurunuz.
32.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, bu yasanın modern
dünya içinde Türkiyenin emek-sermaye arasındaki ilişkiler ve pazar
ilişkileri çerçevesinde ihtiyaç duyduğu bir yasa olduğuna ve AK
PARTİ olarak küreselleşen bu dünyada daha adil bir geleceğin
kurulmasında herkesin iş birliği etmesi gerektiğine ve barışın
böyle mümkün olacağına inandıklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Bu yasa tasarısı modern dünya içinde
Türkiyenin emek sermaye arasındaki ilişkiler ve pazar
ilişkileri çerçevesinde ihtiyaç duyduğu bir tasarı. Bütün
yasalar gibi mükemmel bir değil ama mümkünün yasası.
İşçi sınıfı meselesine
gelince, 18inci yüzyıldan bu yana işçi sınıfı, evet,
bir yanıyla meydanlar üzerinden haklar ve özgürlükler
kazanmıştır ama aynı zamanda unutmayalım ve
altını çok kalın bir şekilde çizelim, işçiler,
özellikle parlamentoların gelişmesi ve oy hakkının
yaygınlaşmasıyla hak ve özgürlükler
kazanmışlardır. İşin parlamento tarafını
ıskalayıp sadece meydanlara vurgu yapmak esasen siyasetin çok önemli
bir fonksiyonunu da kenara itmek anlamına gelir.
Öte yandan, dünyanın yaşadığı,
bizim de bir parçası olduğumuz küreselleşme süreçleri var. Bu
sürecin en aksayan yanlarından biri, sermayenin küresel ölçekte
dolaşımı sağlanırken emeğin lokalize edilmesidir,
bu önemli bir problemdir. Böylelikle, emek belli alanlarda lokalize edilerek
esasen, bu kâr ve kazanç dediğimiz hususlara da küresel bir destek
sağlanmaktadır. Mücadele edilmesi gereken hususlardan biri
emeğin bu lokalizasyonuna karşı çıkmaktır. Daha adil
bir dünya için biz AK PARTİ olarak küreselleşen bu dünyada daha adil
bir geleceğin kurulmasında herkesin iş birliği etmesi
gerektiğine ve barışın böyle mümkün olacağına
inanıyoruz.
Saygılarımızla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/597) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 170) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakanın bir teşekkür
konuşması yapma talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN
SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekillerimiz; 6 Mayıs bugün ve hep birlikte yeni bir
şafağa, yeni bir sabaha merhaba diyeceğiz.
Öncelikle, şunu ifade etmek istiyorum: Ben
cumhuriyetin 2 temel esas üzerine kurulduğuna inananlardanım.
Bunlardan bir tanesi istiklali-tammedir yani tam
bağımsızlık, diğeri ise Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. lafzıdır.
Bugün 4857 sayılı İş Kanunu ve
4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunuyla 170 sıra
sayılı bu Kanun Tasarısı hakkında ortaya koyduğumuz
irade Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. lafzının bir ispatı,
rüştüdür. Bu yasa tasarısının ilk
çalışılmaya başlandığı ocak ayından
itibaren vicdanım müsterih. Ki hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bugüne kadar oluşturduğu bütün
müktesebat aynı zamanda bir taraftan özellikle bu
Bakanlığın en önemli işlevlerinden biri olan sosyal diyalog
mekanizmalarını sonuna kadar zorlayan, sonuna kadar çalıştıran
bir anlayışın karşılığında başta
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu
müktesebatını oluşturan değerli
çalışanlarına, aynı zamanda güçlü diyalog
mekanizmasında tüm işçi sendikalarımıza, tüm işveren
sendikalarımıza ve yine, bu tasarı Meclise sevk edildiği
andan itibaren başta ortaya koymuş olduğu yönetim tarzıyla
Komisyonunun çok verimli çalışmasını sağlayan çok
değerli Komisyon Başkanımıza ve Komisyonumuzun tüm
üyelerine, aynı zamanda hem iktidar partisi üyelerine hem de muhalefet
partisi üyelerine -çünkü her birinin ayrı ayrı ve önemli
katkıları oldu- Komisyondaki sivil toplum örgütlerine ve tüm
sendikalara ve yine bu tasarı hem Komisyonumuza geldikten sonra hem de
Mecliste yaklaşık iki günden beri tüm iyi niyetleriyle beraber
çalışma hayatının hem regülasyonun oluşması hem
yatırım ortamının iyileşmesi hem kayıt
dışının kayıt içine alınması hem istihdam
alanının genişlemesi hem iş gücü kapasitesinin artması
için büyük bir gayret ortaya koyan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok
saygıdeğer üyelerine ve bu saate kadar büyük sabrıyla ve iyi
yönetimiyle bunu gerçekleştiren çok değerli Meclis Başkan
Vekilimize, ayrı ayrı Meclis çalışanlarımıza
teşekkür etmek istiyorum.
Şunu söylemek isterim: Sorumluluğumuz
Meclisimizedir, sorumluluğumuz aziz milletimizedir ve biraz önce grup
başkan vekilimiz bahsetti, muhakkak ki her kanun mükemmeliyet arz etmez
ama özellikle bu kanun tasarısında bir regülasyon oluşturmak
için işçilerimiz, işverenlerimiz, siyasi partilerimizle hep beraber
gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu
açıdan teşekkür ettiğimi bir kere daha burada ifade etmek
istiyorum.
Bir cümle söylemek istiyorum: Sayın
Balbayın ortaya koymuş olduğu değerlendirme üzerine, hem
Mecliste kayıtlara geçsin diye hem de ben vicdani sorumluluğumu bir
kez daha ifade etmek için söylüyorum, Deniz Gezmiş ve Adnan Menderes
üçlemesi ne kadar tarihin kendi behrinde değerlendirilebilir bilmem ama
şuna adım gibi inanırım ve söylerim ki, dün
söylediğimi bugün de söylerim ki İngiliz arşivlerinde rahmetli
Adnan Menderesin idamının gerisinde olan gücün CIA olduğunu
bütün dünya bilmektedir.
Onun için bugün de Türkiye aynı problemlerle
karşı karşıyadır ve hepimiz bu memleketin
evlatlarıyız ve hepimiz bu ülkede bu ülkenin yarınına,
gücüne ve bizden sonraki gelecek nesillerin özgürlüğüne ve
bağımsızlığına karşı sorumluyuz. Dün
nelerle karşı karşıya kalmışsak bugün de
aynı durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Hepimiz
insanız, beşeriz, şaşarız. Eksikten münezzeh
Cenab-ı Allahtır. Hepimizin eksiği var ama hep birlikte, dün bu
ülkenin başına ne gelmişse bize milletin verdiği sorumluluk
bu ülkenin başına yarın bunun gelmemesini temin etmektir. Onun
için, hepimiz sağduyumuzla, iyi niyetimizle
Bu kanunlarda eksiklik olursa
yarın bunlar değişir ama bir şeyde eksiklik
değişmez
Travmalardan çok yorulduk ve bıktık artık.
Yarına, ülkemizin aydınlık geleceğine ve güzel Türkiyemize
şu Mecliste inanıyorum ki önümüzdeki günlerde çok önemli süreçler
elde edeceğiz.
Bir cümle de şunu söylemek isterim: Özellikle
AK PARTİ Grubuna müteşekkirliğimi ifade etmek istiyorum, elbette
ki bütün gruplara, bütün milletvekillerimize, bütün muhalefet partilerine. Ama
bugün bizim Genel Başkanımız bir olağanüstü kongre
kararı aldı. Bir siyasi parti düşünün ki Genel Başkan
Sayın Ahmet Davutoğlu dün Genel Başkanımızdı ve
Başbakanımızdı, bugün Genel Başkanımız ve
Başbakanımızdır, bıraktığı andan
itibaren de bu partinin siyasi tarihinin sonuna kadar bizim Genel
Başkanımız ve Başbakanımızdır. Saygımız,
kendisine muhabbetimiz ve sadakatimiz hep aynı noktada olacaktır ama
bugün bu parti ve bu grup bir şeyi daha ispat etmiştir, hem bugünkü
Genel Başkanına olan sadakatini ve
bağlılığını bir kez daha ifade etmiştir hem
de parti ruhunun, siyaset anlayışının ve milletin
verdiği sorumluluğun ne demek olduğunu bir kez daha ortaya
koymuştur.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
askerî darbeler ve siyasete askerî müdahaleler sonrasında kurulan
mahkemelerin doğal hâkim ilkesine, kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırı olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan da konuya değindiği için ben de izninizle bu konuda birkaç
cümle etmek isterim.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, bütün bu askerî
darbeler ve siyasete askerî müdahaleler sonrasında kurulan mahkemelerin
hepsi doğal hâkim ilkesine, kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırı mahkemelerdir. Bu tip olağanüstü mahkemelerin
verdiği kararların hiçbiri adil değildir, doğru
değildir.
Bunu da bilgilerinize sunuyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 6 Mayıs 2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görüldüğüne ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Tarih: 06/05/2016
Danışma Kurulunun 06/05/2016 Cuma günü
yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 06/05/2016 Cuma günü
toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Ahmet
Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Naci Bostancı Engin
Altay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Amasya İstanbul
Çağlar Demirel Erkan
Akçay
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Diyarbakır Manisa
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Siyasi Etik Kanunu Teklifi (2/1000) ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Anayasa Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 307)
BAŞKAN - 2nci sırada bulunan Siyasi Etik
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Anayasa Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 10 Mayıs 2016 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi sabahlar diliyorum.
Kapanma Saati: 03.54