TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87nci
Birleşim
10
Mayıs 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın, Anneler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Uluslararası
Trafik Güvenliği Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın, Afyonkarahisarın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, bütün
kadınları ve anneleri saygı, sevgi ve minnetle
selamladığına ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın,
milletvekillerine araçların Parlamento içerisindeki engelli
otoparkına park etmemeleri gerektiği konusunda uyarıda bulunmak
istediğine ve işaret dili konusunda Meclis Başkanıyla
görüşeceğine ilişkin açıklaması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Anneler Gününe, 10-16 Mayıs
Engelliler Haftasına ve Balıkesirde kamu ve özel sektörde 2016
yılı itibarıyla engelli kadrosunun ne kadar olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
2.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursa Büyükşehir
Belediyesinin 2014 yerel seçimlerinde ilk defa oy kullanan ilçelerden ve
köylerinden beş yıl süreyle su abonelik ücreti
alınmayacağı vaadini yerine getirmediğine ilişkin
açıklaması
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin sulama ve içme
suyuyla ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Düzcenin çevresel
atıklar, su, hava ve toprak kirliliği sorunlarının ne zaman
çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Anneler Gününe ve Panama
belgelerinin gereğinin yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirin
İvrindi ilçesinin Soğanbükü Mahallesini ana asfalta bağlayan 2
kilometrelik yolun bir an önce yapılması ve diğer
sorunlarının çözülmesi için yetkilileri göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
7.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, çocuk tecavüzlerine ve
bu konuda verdikleri araştırma önergesi ile kanun tekliflerine
AKPnin destek vermediğine ilişkin açıklaması
8.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, elektrik faturalarındaki kaçak
bedelinin vatandaşa yüklenmesinin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
9.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursanın
Karacabey ilçesinin Gölecik Mahallesine yapılan kanalizasyonun
bacasının civardaki tarım alanlarını sulamakta
kullanılan Gölecik Deresine akıtıldığına
ilişkin açıklaması
10.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Kastamonu Belediye
Başkanı Tahsin Babaşın kültürümüze aykırı
olduğu gerekçesiyle düğünlerde ve bayramlarda köçek
oynatılmasını yasaklamasına ilişkin
açıklaması
11.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıfları çalışanlarının
sorunlarına ilişkin açıklaması
12.-
İzmir Milletvekili Musa Çamın, iş kazalarında, iş
cinayetlerinde, maden kazalarında hayatını kaybedenleri rahmetle
andığına ve AKP Hükûmetini bu cinayetleri önlemeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Kiliste büyük
bir dram yaşandığına ve şehre gönderilen
psikologların telkinleriyle ilgili basına yansıyan haberler
konusunda Hükûmetten bir açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 9 Mayıs Avrupa Gününe
ilişkin açıklaması
15.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Türkiyede uyuşturucu
kullanımının arttığına ve acilen önlem
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, mesleki yeterlilik
belgesi edinme zorunluluğu için tanınan sürenin 26 Mayısta sona
ereceğine ve yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne
geçmek için bu sürenin yıl sonuna kadar uzatılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Anneler Gününe ve 10-16 Mayıs
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
18.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, cezaevlerine
kapatılmış, çocuklarının cenazelerine hâlâ ulaşamamış
anneler varken Anneler Gününü kutlama imkânına sahip
olunmadığına ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
19.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Anneler Gününe, 10 Mayıs
Danıştayın Kuruluş Günü ve İdari Yargı Gününe ve
millî iradeye destek için Mecliste olan Kayserinin aydın, ilerici
gençlerini Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla
selamladığına ilişkin açıklaması
20.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Anneler Gününe ve Türkiye
nin çok ciddi bir şekilde terörle mücadele ettiği bir süreçte
olduğuna ilişkin açıklaması
21.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Anneler Gününe,
Afyonkarahisar Kanlıcada yapılan TOKİ konutlarında
şehitlerin eşlerine tanınan hakkın anne ve babalarına
tanınmasıyla ilgili bir çalışma ve bir şirketin
Sandıklı ilçesinin Ballık köyünde ağaç katliamı
yapmasıyla ilgili bir işlem yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Anneler Gününe ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Hükûmetin Kilise yapılan
saldırıları ve yaşanan acıları görmezden
geldiğine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Genel Kurul
çalışmalarının işitme engellilere işaret diliyle
ulaştırılması ve milletvekillerinin engelli otoparkına
araçlarını park etmemeleri gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hükûmetin vize muafiyeti konusundaki
yaklaşımına, Meclisin Avrupa Birliğinin beklediği
anlaşmaları geçirmesi gerektiğine ve CHP Grubu olarak katkı
vermeye hazır olduklarına ilişkin açıklaması
26.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, doğrudan gündeme
alınma önergesiyle ilgili konuda Bakanlığın bir
çalışması olduğuna ve bu çalışmalar
tamamlandığında konunun gündeme geleceğine ilişkin açıklaması
27.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, sarayın
Başbakana yapmış olduğu darbenin sadece bir partinin iç
sorunu değil tüm Türkiye'nin sorunu olduğuna ilişkin
açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, komisyonların bulunmaması
nedeniyle çok sayıda kanun tasarısının ertelenmesinin
doğru olmadığına, üzerinde grupların muhalefet
şerhinin olmadığı bir uluslararası anlaşma
olduğu için ve geleceğe kötü bir örnek teşkil etmeyecekse bu
uygulamayı bir seferlik kabul ettiklerine ilişkin
açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, kürsüde konuşan
milletvekiline laf atmak, sataşmak şeklindeki
yaklaşımı doğru bulmadıklarına ve
kınadıklarına ilişkin açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.-
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması ile Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Parlamento kültürünün
erkek egemen zihniyetten arındırılması gerektiğine ve
cinsiyetçi söylemleri kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
36.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.-
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun tutumunun ve grup başkan
vekiliyle birlikte alay eder bir tarzda davrandıklarının kamera
kayıtlarından tespit edilebileceğine ilişkin
açıklaması
38.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
Milliyetçi Hareket Partisinin kongre süreciyle ilgili iddialarının
mesnetsiz olduğuna ilişkin açıklaması
39.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Bakanlar
Kurulunda Milliyetçi Hareket Partisinin kongresiyle alakalı bir
görüş, herhangi bir söylem veya sunum yapılmadığına
ilişkin açıklaması
41.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ekonomi Bakanı Mustafa
Elitaşın 29 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ve Meclis Başkan Vekiline had
bildirme şeklindeki davranışını
kınadığına ilişkin açıklaması
42.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, herkesin düşüncesini
özgürce ifade edebileceğine ama had bildirme şeklindeki bir
yaklaşımın doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
43.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, eleştirilerin
çerçevesinin çok iyi çizilmesi, tüm milletvekillerinin nezaket ve zarafet
kurallarına uygun davranması ve Meclis Başkan Vekilinin görevini
ifa ederken İç Tüzük hükümlerine bağlı bir şekilde
çalışmaları sürdürmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
44.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve 21 milletvekilinin, eğitim
sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196)
2.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 19 milletvekilinin, çölyak
hastalığının sebep ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197)
3.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 20 milletvekilinin,
Balıkesir Ovası'nın kuzeyi ile Simav Çayı
aşağı çığırı arasındaki bölgede akarsularda
meydana gelen kirlenmenin insan ve tabiata olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/198)
B)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin (2/571) esas
numaralı, 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/30)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, engelli vatandaşların kamusal
hizmetlerden tam olarak yararlandırılması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve
arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/183) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10 Mayıs 2016 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları
tarafından, emekli vatandaşların sorunlarının
araştırılması amacıyla 12/4/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları
tarafından, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önündeki
barış mitingine yönelik terör saldırısına ilişkin
başta istihbarat birimleri ve emniyet güçlerinin ihmalinin
araştırılması amacıyla 21/4/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Siyasi Etik Kanunu Teklifi (2/1000) ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Anayasa Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 307)
2.-
Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/672) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 248)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/419) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 87)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askeri Alanlarda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/308) ile Millî Savunma
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 5)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/316) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik
Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Deniz Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/332) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya
Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti
Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29)
9.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani
İşler Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/327) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının 29 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın 29 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili
Ali Özkayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın, Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili
Ali Özkayanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına, tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 30) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi Arasında
Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kadir
Koçdemir'in, kadınların doğum borçlanması
şartlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/4081)
2.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslan'ın, Türk Telekom - TTNet tarafından
faturasını vaktinde ödemeyenlerden alınan bedele ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/4117)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, yurt
dışı gezilerine katılan gazete temsilcilerine ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı
(7/4647)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Pazarkule Sınır
Kapısı'ndan yapılan araç ve şahıs giriş
çıkışlarına,
Öncüpınar
Sınır Kapısı'ndan yapılan araç ve şahıs
giriş çıkışlarına,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı
(7/4648), (7/4649)
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, esnaflara verilen destek kredisine ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/4650)
6.- Bursa Milletvekili Ceyhun
İrgil'in, soru önergeleri ile ilgili çeşitli verilere ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/4735)
10 Mayıs 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Anneler Günü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Şenal
Sarıhana aittir.
Sayın Sarıhan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Çiçeklerle geldiniz, ne güzel.
(Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhan tarafından Başkan Vekili Pervin Buldana
çiçek takdim edilmesi)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Anneler Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) Sevgili arkadaşlar, bugün birçok önemli günü arkada
bırakmış olan bir gün. 6 Mayıs, 3 fidanın
yaşamını yitirişinin yıl dönümüydü.
BAŞKAN
Sayın Sarıhan, sürenizi tekrar başlatacağım.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda bir uğultu var. Sayın Sarıhanı
kürsüye davet ettik ve Anneler Günü münasebetiyle bir konuşma yapacak.
Hepinizin dinlemesini rica ediyorum.
Sürenizi
yeniden başlatıyorum Sayın Sarıhan, buyurunuz.
ŞENAL
SARIHAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, hepinizin bildiğini düşündüğüm bir şiir
vardır, Nazım Hikmetin dizeleri, der ki: Analardır adam eden
adamı/ Aydınlıklardır önümüzde gider./ Sizi de bir ana
doğurmadı mı?/ Analara kıymayın efendiler./ ve
Bulutlar adam öldürmesin. diye sürer. Nazım Hikmetin bu sözleri ana
sözü geçtiğinde hep usuma düşer ama içinde bulunduğumuz
koşullar en çok fiziksel ve duygusal boyutlarıyla anaların
ağlamasına, anaların kıyılmasına yol
açmaktadır ne yazık ki. Çatışma, ayrımcılık
ve nefretin toplumsal yapıyı bozduğu bu şiddet
ortamında kaybedilen her can, bir annenin yüreğini
dağlamaktadır. Somada, Ermenekte toprak altında kalan her
beden, bir annenin yüreğini mezar hâline getirmektedir. Her sene iş
cinayetlerine kurban giden ve sayıları binlerle ifade edilen yitik
her bir yaşam beraberinde bir ananın ve ileride ana olacak kız
çocuğunun yaşamını alıp götürüyor.
Yıllardır faili meçhul olaylarda kaybettiklerinin
ve zorla kaybedilenlerin ardından adalet arayışlarında
umudu tüketmemek için birbirine sığınanlar, yaşamları
sona erdiği hâlde umutları sona ermeyenler hep analar olmakta. Suç
işlediğinde çoğunlukla küçücük çocuklarıyla birlikte
cezaevlerine kapattığımız, annelikleriyle bir kez daha ceza
biçtiğimiz analarımız var. Evde, sokakta, tarlada, okulda,
iş yerlerinde psikolojik, fizyolojik, ekonomik her türlü şiddet,
taciz ve tecavüzle varlıklarını, yaşam
olanaklarını ortadan kaldırdığımız
kadınlar. Evet, bizim kadınlarımız, onlar bir anne ya da
bir annenin kızı. Anneler Gününü bir kapitalizm aracı hâline
getirdiğimiz zaman onlara sunduğumuz sevginin, onlara
gösterdiğimiz saygının da ne yazık ki çok büyük bir
değeri kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, biraz sessiz
olabilirseniz aslında burada kendisi de bir anne olan, bir kadın
arkadaşınızın konuştuğunu hisseder ve biraz daha
saygıyla dinleme lütfunda bulunursunuz. Sözlerim hepimizin annelerine
gidiyor, sözlerim bütün kadınlarımıza gidiyor. Biz burada onlara
aydınlık bir dünyayı yaratmakla sorumlu olan vekilleriz.
Hepimizin bir sorumluluğu var. Türkiyeyi barış içinde
bırakmak için, Türkiyeyi işi, aşı, canı olan
çocuklarla mutlu anneler diyarı yapmak için hepimizin bir sorumluluğu
var.
Bakınız, biraz önce, Değerli
Başkan Vekilimize beyaz karanfiller sundum. Bu beyaz karanfiller, neden
alışkın olduğumuz kırmızı karanfilleri
yansıtmıyor da bembeyaz? Çünkü Anneler Gününün işareti beyaz
karanfillerdir. Yıllarca önce annesi için bu günün
yapılmasını, bu günün bir anma günü olmasını, Anneler
Günü olmasını isteyen kadın arkadaşımız 400 beyaz
karanfil dağıtmıştı. Ben bugün 400 beyaz karanfil
dağıtmıyorum ama biraz sonra her grubumuzdan kadın
arkadaşlarımıza sunarak bu günü anmış olmak istiyorum.
Amacım şudur: Burada biz kadınlar kendi aramızda ve
kadınlara saygı duyan arkadaşlarımızın
sorumluluğuyla ülkemiz yararına olan; ülkemizin işçi
sınıfı, ülkemizin kamu çalışanları, ülkemizin
kadınları, gençleri onların yararına olan işler için
kolları sıvayabilir, kısır çatışmalardan
vazgeçerek hep birlikte bir bütün olmayı, bu büyük vatan anayı
sevmeyi, onun için de mücadele etmeyi eğer önümüze alabilirsek bütün
yollar hepimiz için açık olacaktır; bu inançtayım ve bunun ancak
bugünkü günlerde, içinde yaşadığımız günlerde hem partilerimiz
içinde hem yurdumuzda barışın sağlanmasıyla mümkün
olduğu inancındayım ve o zaman artık bulutların adam
öldürmeyeceği, bulutlardan sevgi yağmurlarının
yağacağını umut etmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıhan.
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Uluslararası Trafik Güvenliği
Haftası münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa
Ilıcalıya aittir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalının, Uluslararası Trafik Güvenliği
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bu güzel konudan ve vekilimizin güzel jestinden
sonra bu kanayan yaramızla ilgili bazı bilgileri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bundan önce ben de tüm annelerin bu güzel gününü
kutluyorum. Ben annemi bir trafik kazasında kaybettim. Kaybettiklerimize
de Allahtan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.
Bilindiği gibi, Uluslararası Trafik Günü
mayıs ayının ilk cumartesi günü ve ondan sonraki hafta yani bu
hafta Uluslararası Trafik Haftası olarak bütün dünyada
kutlanıyor. Ben de bu konuyu Mecliste gündeme getirerek burada bir
farkındalık oluşturmak için bazı istatistiki bilgiler ve
perşembe günü yapacağımız bir toplantıyı
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Trafik güvenliği konusunda,
baktığımız zaman, Avrupa Birliği ülkelerini ve
Türkiyeyi karşılaştırdığımız zaman,
ağırlıklı olarak hem yolcuda hem yükte kara yoluyla yolcu
ve yük taşımacılığımızı
gerçekleştiriyoruz. Son yıllarda demir yolunun, hava yolunun
payının artmasına rağmen henüz bugün için yük
taşımacılığının yüzde 89u, yolcu
taşımacılığının da yüzde 89u kara yoluyla
gerçekleşiyor. Bunun sonucu olarak da kara yolunda trafik kazaları
gündeme geliyor, her gün medyada da yer alıyor. 2016 Şubat ayı
itibarıyla baktığımız zaman, sürücü sayısı
27 milyon 576 bine, motorlu araç sayısı 20 milyon 159 bine
ulaşmış. Bu -ekonomik gelişmemize paralel olarak-
sayıların artması karşılığında
kazaların da artmasına vesile oluyor. 2012-2013 yılları
karşılaştırıldığında bin kişiye
düşen toplam araç sayısındaki artış Almanyada yüzde
20, Fransada yüzde 26, İspanyada yüzde 39ken ülkemizde yüzde 108. Bu
son derece önemli. 2015 yılı itibarıyla ülkemizde bin
kişiye düşen toplam araç sayısı 2012 yılına göre
yüzde 25lik bir artış sağlamış.
Her yerde trafik kazası oluyor. Dünya
Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl yaklaşık
1 milyon 250 bin kişi trafik kazasında hayatını
kaybetmekte. Ülkemizde de 2015 yılında meydana gelen 183.011 trafik
kazasından 3.831 kişi olay yerinde hayatını kaybetmiş,
308.120 kişi yaralanmıştır.
Burada, kazaların
nedenlerine baktığımız zaman, ağırlıklı
olarak yüzde 98 insan hatası oluyor; insan olarak, sürücü, yaya, yolcu
olarak bunun büyük bir pay tuttuğunu görüyoruz. Bu kazaların nedenlerini
incelediğimiz zaman, istatistiklere göre sürücü kaynaklı
kazaların yüzde 44ü aşırı hızdan, yüzde 15i
hatalı sollamadan, yüzde 2si kırmızı ışık
ihlalinden, yüzde 2,6sı ise ters yönde araç kullanmaktan
kaynaklanmaktadır. Yapılan bilgilendirme, teknolojik mücadele sonucu
100 milyon taşıt/kilometreye düşen ölü sayısı 2003te
5,72 iken 2014de 2,17ye düşmüş.
Özellikle İçişleri
Bakanımız Efkan Ala Beye buradan teşekkür etmek istiyorum; son
zamanlarda, trafik kazalarının azalması ve trafik
güvenliğinin artırılmasına yönelik üniversitelerle beraber
bir çalışma başlatmış vaziyette Emniyet Genel
Müdürlüğü ve iki tane önemli başlığı var. Bir;
teknolojinin yoğun bir şekilde kullanılması, ikincisi ise,
insanlarda bilinç ve eğitimin artırılmasına yönelik
çalışmalar. Bu manada, Emniyet Genel Müdürlüğüyle beraber bu çalışmalar
hızla devam etmekte. Biz de bu konuya katkıda bulunmak için,
milletvekili olarak, perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
toplantı yapacağız. Buradan sayın Milliyetçi Hareket
Partisinin, HDPnin, Cumhuriyet Halk Partisinin, AK PARTİnin grup
başkanlarına ve burada grup başkan vekillerine,
milletvekillerine seslenmek istiyorum. Perşembe günü Meclis kampüsünde
yapacağımız toplantıda bir farkındalık
oluşturmak manasında Emniyet Genel Müdürlüğüyle beraber böyle
bir toplantı yapacağız. Shell Türkiye
Başkanlığı da bu toplantımıza bir destek verdi;
Başkanı Ahmet Beye, Emniyet Genel Müdürümüze teşekkür ediyoruz.
Bir simülatör uygulamamız olacak kampüste. Simülatör uygulamasında
emniyet kemerinin yararlarını göreceğiz. Bu törenimize
öğrencilerimiz, trafik kazalarında sakat kalmış engelli
vatandaşlarımız katılacak. Bunlara ait
bakanlığımızın yapmış olduğu
çalışmalar, yapılması gerekenleri paylaşacağız.
Başkanım da bana
böyle bir Trafik Haftasında söz verdiği için teşekkür ediyorum.
Hepinizi perşembe günü Meclis kampüsünde yapılacak olan törene davet
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Devamla) -
Simülatör denemesi için de davetimi siz değerli vekiller için
tekrarlıyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kazasız, güzel bir
trafik diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ilıcalı.
Biz de annenizin
vefatından dolayı bir kez daha size
başsağlığı dileklerimizi ifade etmek istiyoruz.
Gündem dışı üçüncü söz,
Afyonkarahisarın sorunları hakkında söz isteyen Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Mehmet Parsaka aittir.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsakın, Afyonkarahisarın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; seçim çevrem ve memleketim
Afyonkarahisarımızın sorunlarını değerlendirmek
üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Her şeyden önce şunu ifade etmeliyim ki
cumhuriyet tarihi boyunca Afyonkarahisarda taş üstüne taş koyan
herkesten Allah razı olsun diyoruz. Ancak, sorumlu muhalefet
anlayışımız gereği, eksiklik ve yanlışlıkları
da gerçekçi bir şekilde ortaya koymamız büyük önem
taşımaktadır.
Sayın milletvekilleri, verimli toprak ve su
kaynaklarına mermercilik ve jeotermal enerji gibi avantajlarına,
stratejik ulaşım imkânlarına ve zengin bir tarihî geçmişe
sahip olmasına rağmen, AKP hükûmetleri döneminde 49 beldesi köy olan,
Türkiye'nin en çok göç veren ilk 30 ili arasında yer alan, jeotermal
enerjiye sahip olmasına rağmen hava kalitesi hassas ve
sağlıksız olarak değerlendirilen ve AKPli yetkililer
tarafından defalarca Egenin yıldızı
yapılacağı söylenilen Afyonkarahisarımız, ne
yazık ki Egenin en geri kalmış illeri arasında yer
almaktan kurtulamamaktadır.
Genel olarak bakıldığında,
Afyonkarahisarda tüm hemşehrilerimiz önemli sorunlarla
boğuşmakta; işçimiz, memurumuz, emeklimiz ay sonunu
getirememekte; esnafımız, iş adamlarımız iflas
etmekte; hayvancımız, çiftçimiz perişan vaziyettedir.
Kuzey ve güney uçları arasındaki mesafesi
250 kilometrenin üzerinde olan ilimizde 49 belediyenin kapanması sonucu
kamu hizmetlerinde önemli aksaklıklar yaşanmaktadır.
Jeotermal su avantajı açısından
sağlık turizminin başkenti olacağı söylenen
Afyonkarahisar, ne yazık ki âdeta AKP kamplarının başkenti
olabilmiştir.
Diğer yandan, Afyonkarahisarın Türkiye'de
jeotermal seracılık yapılan tarım alanları
içerisindeki payı yüzde 11dir.
Sultandağı ve Çay başta olmak üzere,
vişne ve kiraz üretiminin önde geldiği ilçelerimizde üreticiler âdeta
kan ağlamaktadır. Afyonkarahisarın tarım alanları
2007 yılında yaklaşık 5,5 milyon dekar iken, bugün 4,5
milyon dekara kadar gerilemiştir. Şeker pancarı,
haşhaş, patates, vişne ve kiraz gibi stratejik ürünlerimize
gereken ilgi ve destek hâlâ gösterilememekte; pansuman tedbir ve
desteklemelerle sorunlar ötelenmektedir. Bir zamanlar Türkiye'nin önde gelen
kırmızı et üretim merkezi konumunda bulunan Afyonkarahisar,
artan yem fiyatları ve plansız canlı hayvan ithali gibi
nedenlerden dolayı arka sıralara düşmüş, âdeta kotralar
boşalmıştır. Benzer şekilde, yumurta borsası
durumunda olan Başmakçı ilçemizdeki üreticiler Hükûmetin
tutarsız Orta Doğu politikası ve yanlış ekonomik
politikalar sonucu varlık yokluk mücadelesi vermektedir. Bu noktada son
dönemde yem ve gübredeki KDVnin düşürülmesi de üreticilere olumsuz
yansımış, üreticileri KDV açısından borçlu duruma getirmiştir.
Çiftçimiz bu ve pek çok sebeple perişan vaziyettedir ve
borçlarını ödeyemez durumdadır. Çiftçilerimiz
borçlarının yapılandırılmasını ve ödeme
kolaylığı sağlanmasını beklemektedir.
İscehisar başta olmak üzere, birçok ilçemiz açısından da
bir madencilik şehri olan Afyonkarahisarda maden izinlerinin
Başbakanlık denetlemesine bırakılması ve artan harçlar
nedeniyle yatırımcılar zor durumda kalmıştır;
iş yerleri kapanmakta, işçiler işsiz kalmaktadır.
Afyonkarahisarımızda uzun
yıllardır süregelen Ankara-İzmir otoyolunun nereden
geçeceği tartışmaları otoyolun Eskişehir ve
Kütahyanın ilçeleri üzerinden geçeceğinin
anlaşılmasıyla hayal kırıklığına
dönüşmüştür. Ankara-İzmir otoyolunu
Afyonkarahisarımıza istiyoruz. Yap-işlet-devret modeliyle
yapılan Zafer Bölgesel Havalimanının kamuya bugüne kadarki zararı
ise 4 milyon avroyu geçmiştir. Bu zararın engellenmesi için bir an
önce tedbir alınmasını ve sözleşme süresi boyunca
zararın gederek büyümesinin önlenmesini bu yönüyle de beytülmale sahip
çıkılmasını istiyoruz.
Ekonomik açıdan 130 farklı ülkeye ihracat
yapan ilimizin ihracatı 2015 yılında 60 milyon dolar
düşerek bir önceki yıla göre yüzde 15,1 oranında
azalmıştır. İhracat yapan tüm sektörlerimiz adına bir
an önce bu kanayan yaranın tedavisini talep ediyoruz.
Türkiye'ye Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
sayısız devlet adamı kazandırmış efsane
okullarına rağmen Afyonkarahisar il olarak YGS ve LYS gibi
sınavlarda Türkiye'de, ne yazık ki, ilk 50ye bile girememekte,
eğitim sistemimiz âdeta alarm vermektedir.
Bu sıraladıklarım ve zaman
sınırlamasından dolayı dile getiremediğim tüm bu
eksikliklerin bir an önce giderilmesini Afyonkarahisar halkı adına
talep ediyorum.
Son olarak, Afyonkarahisarımız istiklal
madalyasının en fazla yakıştığı il. Bu
noktada bir kanun teklifim var. Tüm siyasi parti gruplarına sesleniyorum,
başta ilimizin milletvekilleri, Sayın Bakan olmak üzere: Bu meseleyi
siyasi bir yaklaşımla değil, Afyonkarahisarın hak
ettiği istiklal madalyasıyla taçlandırılmasını
talep ediyor, bu vesileyle sizleri bir kere daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Parsak.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60a göre yerlerinden bir dakika söz
vereceğim, daha sonra sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Ancak, sayın milletvekillerine söz vermeden
önce, Anneler Günü dolayısıyla ben de duygu ve düşüncelerimi
sizlerle ve kadınlarla, annelerle paylaşmak istiyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, bütün kadınları ve anneleri saygı, sevgi
ve minnetle selamladığına ve 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sevgili
kadınlar ve değerli anneler; geçtiğimiz hafta Anneler Günü
haftasıydı. Yaşamı doğuran, besleyen kadınlar
olarak bizler biliriz ki insan hayatı ve onurlu bir yaşam
yeryüzündeki en kıymetli şeydir. Binlerce anne katledilen
evlatlarının acı yokluğunda Anneler Gününü
karşılarken bu makamdan Anneler Gününü kutlamayacağım
elbette.
Bir yandan anneliği kutsayarak diğer
taraftan militarist erkek şiddetiyle kadınları ve evlatları
yaşamdan koparanlara ve vicdanlara seslenmek istiyorum. Cenneti annelerin
ayaklarının altında gördüğünü söyleyenler,
kadınların ve de annelerin ayaklarına nasıl bir cehennem
serdiğinizi de ifade ediniz. Zira bizim kutsanmaya değil, hesap
verecek bir siyasi ahlaka ihtiyacımız var.
Her gün onlarcamız erkek cinayetlerinde can
veriyoruz. Ömrü boyunca bir gün yavrusu gelir de tanıyamaz diye evini
boyatmayan Berfo ananın bu hasretle can verdiği ülke burası
değil midir?
Evinin önünde 12 yaşında bedenine 13
kurşun sıkılarak katledilen Uğurun annesi bu ülkede
yaşıyor. Minicik çocuğunun, Ceylanının
parçalarını bu topraklarda eteğine topladı annesi.
Roboskide kendi devletinin uçak bombaları
tarafından parçalanan bedenlerini kucağına alan annelerin
feryadı bu topraklarda yankılandı.
14 yaşındaki yavrusunu ekmeğe
gönderip cansız bedenini kucağına alan Berkinin annesi var bu
ülkede.
2 aylık Miray bebeğin keskin
nişancılar tarafından katledildiği, bodrumlarda
ciğerparelerin yakıldığı bir vahşeti
yaşattı bu ülkeyi yönetenler. O ateş çemberinin yaktığı
nice anne çocuklarına değil mezarlarına sarılıyor
artık.
57 yaşında bir annenin hem
canını alıp hem de bedenini sekiz gün sokak ortasında
bekleterek kurda kuşa yem etmek istemedi mi anneliği
kutsadığını söyleyenler?
Geçen hafta 580inci kez oturan Cumartesi Anneleri
adalet arayışlarına cevap verilmediği ve çiçek
bırakacak mezarları olmadığı için on
yıllardır Anneler Gününü kutlamıyor ve burada adını
anamayacağım daha binlerce kadına yaşatılan bunca
acı, vahşet varken bu ülkeyi yönetenlerin yapamayacağı
işlerin başında Anneler Gününü kutlamak ve anneliğin
kutsallığından söz etmek gelir.
O nedenle, buradan her annenin hiç tereddüt etmeden
dilediği talebini bir defa daha dile getirmek istiyorum:
Ayağımızın altına cennet istemiyoruz,
çocuklarımızın güven içinde yaşadığı bir
ülke istiyoruz. Bizim cennetimiz, doğurup büyüttüklerimizin
canının yanmadığı, yaşamın sonuna kadar
savunulduğu bir ülkedir. Ben biliyorum ki sonsuz bir kararlılık
ve inançla zulüm ve baskının karşısında duran
kadınlarımız var oldukça bu topraklar bir gün mutlaka ölümün
değil, onurlu bir yaşamın, güzelliklerin yurdu olacaktır.
Bu inançla, bütün kadınlarımızı
ve de annelerimizi saygıyla, sevgiyle, minnetle ve şükranla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, ayrıca, bu hafta
Engelliler Haftası. Siyaset dünyası kendi sorunlarıyla
boğuşurken insan, maalesef, göz ardı edilmekte, hak ettiği
özeni ve değeri devlet nezdinde görememektedir.
Türkiyede sayısı milyonları bulan ve
fakat ne sosyal alanda ne eğitim alanında ve ne de kamusal alanda
bulunamayan bir engelli nüfusu bulunmaktadır. Engellilerin acınmaya
değil, desteklenmeye ihtiyacı vardır. Toplumdaki
dezavantajlı kesimlerin yaşamlarını düzenleyecek, onlara
kolaylık sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması kadar bu
yasaların hayata geçirilmesi de elzemdir.
Ben, Dünya Engelliler Haftası vesilesiyle bütün
engelli yurttaşlarımız ile dayanışma
duygularımı paylaşıyorum; daha güzel, daha
yaşanılabilir bir ülke düzeyine mücadele birliğiyle mutlaka
ulaşacağımızı belirtmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren sayın milletvekillerine söz vereceğim, ancak ilk 15
milletvekiline söz vereceğim.
Bu hafta, Anneler Günü vesilesiyle daha sonra da
sisteme giren sayın kadın milletvekillerine gün boyunca söz
vereceğim, bilgilerinize sunarım. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
İlk söz, Sayın Tüm
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
Anneler Gününe, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına ve
Balıkesirde kamu ve özel sektörde 2016 yılı itibarıyla
engelli kadrosunun ne kadar olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, ülkemizde acı ve gözyaşının son bulması
dileğiyle ben de Anneler Gününü kutluyorum.
10-16 Mayıs Engelliler Haftasıdır.
Buradan tüm engelli yurttaşlarımızı selamlıyor,
engelsiz bir yaşam diliyorum.
Güney Marmara Kalkınma Ajansı ve Aile ve
Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünün birlikte koordine ettiği
Balıkesir İl Engelli Nüfus Veri Tabanı araştırmasına
göre Balıkesirde bulunan engelli sayısı 138 bindir, bu ciddi
bir rakamdır. TÜİK verilerine göre Balıkesirde istihdam edilen
toplam engelli sayısı sadece 572 kişidir. Türkiyede kamuda
bulunan engelli kontenjanlarının yarıdan fazlasının
boş olduğunu biliyoruz. Sayın Bakana sormak isterim:
Balıkesirde kamu ve özel sektörde 2016 yılı itibarıyla
engelli kadrosu ne kadardır? Bunun ne kadarı
kullanılmaktadır? Türkiyede toplam engelli kontenjanı ne
kadardır? Ne kadarı boş durumdadır? Bunlar neden kullanılmıyor?
Engellilere maaş bağlama yerine iş imkânı yaratacak yeni
bir uygulamanız var mıdır, varsa bunlar nelerdir?
BAŞKAN Sayın Aydın
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursa Büyükşehir Belediyesinin 2014 yerel seçimlerinde ilk defa oy kullanan
ilçelerden ve köylerinden beş yıl süreyle su abonelik ücreti
alınmayacağı vaadini yerine getirmediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Seçim bölgem Bursada 2014 yerel seçimlerinde
Büyükşehir Belediyesi, dağ ilçeleri ve ilk defa büyükşehirde oy
kullanan ilçelerden ve köylerinden beş yıl süreyle su abonelik
paralarını almayacaklarını, köylerine kendi
imkânlarıyla getirdikleri suların beş sene boyunca ücretsiz olacağını
vadetmişti. Ancak son günlerde gelen yoğun şikâyetlerde,
özellikle Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık ilçelerinden hem su
saati adı altında hem de su parası adı altında
yüksek paralar talep edilmektedir. Bu konunun, aynen yerel seçimde söz
verildiği gibi, araştırılarak köylünün,
vatandaşın sorununun giderilmesini talep etmekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin sulama ve içme suyuyla ilgili sorunlarına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu hafta sonu da Niğde ilinde
köy ve kasabaları gezdim. Genelde bizlere en çok iletilen konulardan biri
sulama ve içme suyuyla ilgili sorunlar. Ulukışlanın Tepeköy ve
Şeyhömerli, Borun Kılavuz köylerinde içme suyu sorunları olduğunu
belirttiler. Niğde-Himmetli, Bor-Halaç, Bor-Havuzlu, Ulukışla-Tepeköy,
Ulukışla-Şeyhömerli, Ulukışla-Horoz köylerinde de su
kaynaklarına gölet talebi var. Darboğaz ve Emirlerde göletlerle
ilgili sorunlar devam ediyor; Darboğaz göletinin bir an önce düzen
bulması için taleplerini yeniden ilettiler. Bu konuda yapılması
gerekenler için Devlet Su İşlerinin bölgede bu tür talepleri bir an
önce karşılaması genel bir istek.
Ayrıca, sulama suyu sorunu Niğde için
genel bir sorun. Bu konuda da Ecemiş suyuyla ilgili projenin bir an önce
gerçekleştirilmesi tüm hemşehrilerimin dileği.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Düzcenin çevresel atıklar, su, hava ve toprak kirliliği
sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli bakanlar;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının düzenlemiş
olduğu Türkiyede Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme
Raporuna göre Türkiye çapında 81 ilin su, hava, atık ve gürültü
kirliliği durumu ortaya konulan bir karnesi ortaya dökülmüştür ve bu
en önemli sorunlardan Düzcede çevresel atıklar sorunu 1inci sırada,
su kirliliği 2nci sırada, hava kirliliği 3üncü sırada,
toprak kirliliği 4üncü sırada, gürültü kirliliği 5inci
sırada. Siz Düzcenin bu mağduriyetini bakanlık olarak ne zaman
gidereceksiniz? Sayın Bakanım, siz Düzcede toplantı
yapmıştınız. Oraya 11 tane vaatte bulundunuz. Yıl şu
anda 2016nın Mayıs ayında. Bu vaatlerinizin hiçbirisi gerçekleşmedi.
Düzceliler mağdur. Düzcenin bu mağduriyetini ne zaman
gidereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
5.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
Anneler Gününe ve Panama belgelerinin gereğinin yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, sizin de Anneler Gününüzü kutluyorum.
Panama belgelerini açıklayan, Devrim
dijitalleştirilecek. diyen Doe adlı kişi, bankaların, mali
düzenleyicilerin ve vergi makamlarının başarısız
olduğunu ve bunların da orta ve düşük gelirli
yurttaşların aleyhine kararlar aldıklarını
belirtmişti. AKP iktidara gelmeden, toplumun yoksul yüzde 90ı toplam
servetin yüzde 32sine sahipti. AKPnin on üç yıllık iktidarı
sonunda bu yüzde 22ye düştü, yüzde 10luk bir kayıp gelişti bu
on üç yıllık iktidarda. Yoksul halktan aldığınız
yüzde 10u yandaş yüzde 1in cebine koydunuz. Panama belgelerinde adı
geçen Cengiz İnşaat, Çalık, Remzi Gür, Ağaoğlu bunlardan
sadece bazıları. Gerçek belgelere ulaşılması ve
bunların incelenmesi durumunda binlerce soruşturma
açılabileceğini belirtiyor kaynaklar. Belgeleri çıkaran
kişi bunu söylerken iş birliğine hazır olduğunu
belirtiyor. Şeffaflık diyen, Hırsız siyasetçi istemiyorum.
diyen Başbakanınızı, millî iradeyi birdenbire unutup gönderdiniz.
Panama belgelerinin gereğini yapacak mısınız? diye sormak
istiyorum yetkililere.
BAŞKAN Sayın Akın
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesirin İvrindi ilçesinin Soğanbükü
Mahallesini ana asfalta bağlayan 2 kilometrelik yolun bir an önce
yapılması ve diğer sorunlarının çözülmesi için
yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Balıkesir İvrindi ilçemize bağlı
Soğanbükü Mahallemiz ilimizin en büyük köylerindendir. Soğanbükünü
ana asfalta bağlayan 2 kilometrelik yol üzerinde kaplama çoktan yok
olmuş, ortada yol adına bir şey kalmamış ve yol tarla
hâline gelmiştir. Yoğun bir trafiğin
yaşandığı bu yolda toz toprak ve
yağışlı günlerde çamur içinde yolculuk yapılmaya çalışılıyor.
Seçimlerden önce AKPli yönetici ve adaylar Soğanbükünde
yaptıkları çalışmada kısa süre içerisinde bu yolun
yapılacağının, köyün diğer sorunlarının da
çözüleceğinin, gereken hizmetin yapılacağının sözünü
vererek oylarını istemişlerdi; hemşehrilerimiz de bu söze
güvenerek oylarını verdiler ama o günden bu yana Soğanbüküne
uğrayan olmamış, hiçbir sorunları çözülmemiş.
Soğanbükü halkı seçimde verilen sözün tutulmasını, hiç
olmazsa 2 kilometrelik bu yolun bir an önce yapılmasını
istiyorlar. Yetkilileri görevlerine davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Atıcı
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, çocuk tecavüzlerine ve bu konuda verdikleri
araştırma önergesi ile kanun tekliflerine AKPnin destek
vermediğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Anneler Gününü
kutladığımız bugünlerde ülkemizde yurtlarda çocuklara
tecavüz ediliyor -bir anne için daha büyük bir acı olabilir mi?- birileri
başkanlık derdinde. Ülkemizde okullarda çocuklara tecavüz ediliyor,
birileri başkanlık derdinde. Ülkemizde cezaevlerinde çocuklara
tecavüz ediliyor, birileri başkanlık derdinde. Her gün çocuk
tecavüzleriyle uyanıyoruz, birileri başkanlık derdinde. Çocuk
cezaevlerini inceledik, rapor hazırladık, kitap yazdık, 3 dönem üst
üste kanun teklifi verdik, AKPden dönüp bakan olmadı. Araştırma
önergesi verdik, AKP oylarıyla reddedildi. AKPnin dikkatini çekmek için
daha kaç çocuğa tecavüz edilmesi gerekiyor?
BAŞKAN Sayın Nurlu
8.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, elektrik
faturalarındaki kaçak bedelinin vatandaşa yüklenmesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan, Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı saray darbesiyle devrilip yerine gelecek
kişinin düşük profilli mi yoksa profilsiz mi olacağı
tartışmalarıyla oyalanırken maalesef vatandaşın
cebinden çekilen paranın farkında değiliz. Kaçak kullanılan
elektriğin faturasını dürüst vatandaşa ödetmeyi ilke edinen
AKP Hükûmeti işi daha ileriye götürerek, kaçak kullanılan elektrik
bedelini yasal hâle getirmek istemektedir. Kaçak kullanımı
önleyemeyen dağıtım şirketleri bu beceriksizliklerinin
faturasını halkın sırtına yüklemektedir. Elektrik
dağıtım şirketlerinin daha fazla kâr etmeleri için
çalışan Hükûmetin damat bakanı, Meclise getirdiği kanun tasarıyla
vatandaşın hakkını ve hukukunu çiğnemektedir. Elektrik
faturalarındaki kaçak bedelinin vatandaşa yüklenmesinin doğru
olmadığını belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
9.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın Karacabey ilçesinin Gölecik
Mahallesine yapılan kanalizasyonun bacasının civardaki
tarım alanlarını sulamakta kullanılan Gölecik Deresine
akıtıldığına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Bursada Karacabey ilçesinin Gölecik Mahallesine
kanalizasyon yapılıyor fakat bu kanalizasyonun bacası Gölecik
Deresine akıtılıyor. Bu dere, civardaki tarım
alanlarını suluyor. Dolayısıyla da o tarım alanları
foseptikle sulanmış oluyor. Bütünşehir yasası
çıkarılırken deniyordu ki: Küçük belediyelerin yeterli
kadroları yok. Demek ki, bütünşehir yasası çıktıktan
sonra da böyle kötü uygulamalar oluyorsa önemli olan, büyük ya da küçük
belediye olması değil, çevreye, insana, geleceğe
saygılı, duyarlı kadrolar yetiştirmek ve onları
çalıştırmaktır. Karacabeyin Gölecik Mahallesiyle ilgili
bu yanlıştan da bir an önce dönülmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
10.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü
Tümerin, Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaşın
kültürümüze aykırı olduğu gerekçesiyle düğünlerde ve
bayramlarda köçek oynatılmasını yasaklamasına ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, ulusal basında yer alan haberlerde, Kastamonu Belediye
Başkanı Tahsin Babaşın düğünlerde ve bayramlarda
köçek oynatılmasının kültürümüze aykırı olduğu
gerekçesiyle bundan böyle köçek oynatılmasını kesinlikle
yasakladığı, oynatan olursa ceza keseceği şeklinde bir
açıklaması yer almıştır.
Bir yandan, cumhuriyet devrimlerinin sivil hayata
yansıması olan laik, modern yaşam şeklini boğmak için
zorlama bir Osmanlıcılık, gelenekçilik söylemi sürdürülürken
Osmanlının son dönemine kadar sarayın en önemli eğlence
biçimlerinden biri olup yine, saraydan sivil hayata yayılan nadir
örneklerden biri olan ve Kastamonu eğlence kültürünün önemli bir
parçası olan köçek oyununun yasaklanmasının hukuki
dayanağı nedir? Kastamonu Belediye Başkanının bu
tavrı Kültürümüzde olmayan şeyler. bahanesiyle yarın resmin,
heykelin, klasik Batı müziğinin, balenin ve hatta tiyatronun
yasaklanmasına da gerekçe olabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erkek
11.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkekin,
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
çalışanlarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakıflarının yaklaşık 10 bin çalışanı
ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu konuda bir Meclis araştırma
önergesi de vermiştik. Çok uzun yıllardır çalışan
vakıf çalışanları kadrosuzdur. Tayin hakları olmadığı
için eşlerinin tayinleri durumunda aileler giderilmesi imkânsız
mağduriyetler yaşamaktadır. Yüksek yargı kararları
uyarınca kamu kurumu niteliğinde olan bu vakıflar sosyal devlet
ilkesi uyarınca görev yapmaktadırlar. Bu nedenle, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının 10 binlerce vakıf
çalışanının sorunlarının çözümü noktasında
ivedi bir çalışma yapmasını talep ve arz ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çam
12.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
iş kazalarında, iş cinayetlerinde, maden kazalarında
hayatını kaybedenleri rahmetle andığına ve AKP
Hükûmetini bu cinayetleri önlemeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
AKPnin on dört yıllık iktidarı
döneminde birçok rekorlar var. Rekorlardan bir tanesi de iş cinayetlerinde
ve iş kazalarında hayatını kaybeden işçi
kardeşlerimiz. Yaklaşık 17 binin üzerinde işçi
kardeşimiz hayatını kaybetti, resmî istatistiklere yansıyan
rakamlar bunlar. İlk dört ayda da şu andaki rakam 600 civarında,
yine, istatistiklere yansıyan.
Bu hafta, yine, üzüntülü bir gün bizim
açımızdan, 13 Mayıs Cuma günü. Bundan iki yıl önce Somada
hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin ikinci
yılında Somada birlikte olacağız.
Buradan bir kez daha, iş kazalarında,
iş cinayetlerinde, maden kazalarında hayatını kaybeden
kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz ve AKP Hükûmetini bu cinayetleri
önlemeye davet ediyoruz.
Kendi içlerinde, düşük profilli, yüksek
profilli başbakan arayacaklarına, iş cinayetlerini engelleyecek
önlemleri ve tedbirleri almalarını diliyor ve istiyoruz.
Şahsınızda da tüm annelerin Anneler
Gününü kutluyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın İlgezdi
13.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, Kiliste büyük bir dram yaşandığına ve
şehre gönderilen psikologların telkinleriyle ilgili basına
yansıyan haberler konusunda Hükûmetten bir açıklama beklediğine
ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kiliste büyük bir dram yaşanıyor. Kenti
vuran roketlerin yanı sıra Hükûmetin konuya duyarsız
kalması da Kilislileri yaralıyor. Kiliste şimdiye kadar 21
kişi yaşamını yitirdi, 78 kişi de yaralandı. Her
türlü tedbiri alacağını açıklayan Hükûmetin ilk işi
kente psikolog göndermek oldu. Önlem olarak abdestsiz sokağa çıkmayan
Kilis Valisi gibi, kente gönderilen psikologların da Korkmayın,
yerlerinizi terk etmeyin, kaderinizde varsa ölümden kaçamazsınız.
dedikleri basına yansıdı.
100 bin nüfusu olan Kiliste halkın yüzde
40ı göç etmişken, kent genelinde son üç haftadır eğitim
faaliyetleri durmuşken, 30 bin öğrenci can korkusu nedeniyle okullara
gidemiyorken ve eğitimciler kenti terk etmişken kente
gönderildiği iddia edilen psikologların halka bu şekilde
telkinde bulunmaları büyük bir skandaldır. Konuyla ilgili, Hükûmetten
bir açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Özdemir
14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 9
Mayıs Avrupa Gününe ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasal sınırlarını aşarak
zorla kendini yok hükmünde sayan Cumhurbaşkanı, Avrupa Komisyonunun
tavsiye kararının hemen ertesinde, artık, dönemin
Başbakanı Sayın Davutoğlunu ve Başbakanın
sürdürdüğü süreci de yok saymıştır. Biz bu süreci
Cumhuriyet Halk Partili Parlamento üyeleri olarak Başbakan ile
Cumhurbaşkanının kişisel çıkar
çatışmasından Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve
vatandaşlarının ulusal çıkarlarına
taşıyacağız.
9 Mayısın Avrupa Günü olarak
kutlanması nedeniyle, 1963 yılında Başbakanımız
İsmet İnönünün imzaladığı Ankara Antlaşmasıyla
başlayan Avrupa Birliğine üyelik sürecimizi Biz yolumuza, siz
yolunuza. diyenlerin aksine saygın, onurlu, koşulsuz tam üyelikle
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bir devlet politikası olarak
sürdüreceğimiz ve sonlandıracağımız inancıyla 9
Mayıs Avrupa Günü ülkemiz ve Avrupa Birliği vatandaşlarına
kutlu olsun, tüm dünya vatandaşlarına huzur ve barış
getirsin.
BAŞKAN Sayın İrgil
15.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin,
Türkiyede uyuşturucu kullanımının arttığına
ve acilen önlem alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiyenin bu karmaşık gündemi içerisinde
çok önemli bir konu giderek artış göstermekte, Türkiye
uyuşturucu istilasında. Hemen her gün narkotik operasyonlarda
çeşitli miktarlarda uyuşturucu ele geçirildiği haberini
okuyoruz. Uyuşturucu kullanımı özellikle çocuklarda giderek
arttı ve kullanım yaşı 9a düştü. Şimdi burada
açıklamayacağım resmî istatistiklere göre Bursada 3.500 madde
bağımlısı öğrenci olduğu açıklandı ve
ortaya çıktı. Millî Eğitim Bakanlığı konuyla
ilgili göstermelik kurumlarda göstermelik seminerler düzenlemekten öteye
gitmiyor. Bonzai bir Bursa markası olma yolunda ilerliyor. Millî
Eğitim Bakanlığını -başını
vakıflar ve Diyanet protokollerinden kaldırabilirse eğer- konuyla
ilgili STKlarla gerçekçi projeler üreterek harekete geçmeye
çağırıyorum. Önlem alınmazsa belki dindar ama kesinlikle
kafası dumanlı bir nesil yetişecek, onu söylemek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
İlk 15 sayın milletvekiline yerlerinden
söz verdim ancak Sayın Bülent Bektaşoğlunun Divan
Başkanlığımıza bir dilekçeyle başvurusu var,
20nci sırada olduğunu ancak önemli bir konuyu dile getirmek
istediğini ifade eden bir dilekçe. Ben bir sefere mahsus olmak üzere sadece
bir sefere mahsus olmak üzere- Sayın Bektaşoğluna söz
veriyorum.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, mesleki yeterlilik belgesi edinme zorunluluğu
için tanınan sürenin 26 Mayısta sona ereceğine ve
yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçmek için bu sürenin
yıl sonuna kadar uzatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Başkan, hoşgörünüze çok teşekkür ediyorum.
Efendim, 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu
Kanunu kapsamında mesleki yeterlilik belgesi edinme zorunluluğu için
tanınan süre 26 Mayısta sona erecektir. Başta inşaat
sektörü olmak üzere 40 meslek kolunda, henüz belge sahibi olmayanların
oranı oldukça yüksektir. Belgesi olmayan işçileri
çalıştıran işverenlere Çalışma ve İş
Kurumu il müdürlükleri tarafından kişi başına 500 lira
idari para cezası verileceği ifade edilmektedir. Bu meslek
kollarında birçok çalışanın henüz belge sahibi
olmadığı göz önünde bulundurularak, yoğun taleple
yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçmek üzere yıl
sonuna kadar sürenin uzatımına gidilmesi gerekmektedir.
Buradan ilgili bakanlara konuyu iletmek istedim, çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bektaşoğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi sayın
grup başkan vekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurunuz.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Anneler Gününe ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz pazar günü Anneler Gününü idrak
ettik. Bugün başta şehit annelerimiz olmak üzere hassaten evlat
acısı yaşayan bütün annelerin, evlatlarını
doğurup büyütürken acı ve yokluk çeken annelerin ve bizleri büyütüp
yetiştiren annelerimizin Anneler Gününü kutluyorum.
Yaşımız ne olursa olsun her zaman onların sevgisine,
şefkatine ve hatıralarına ihtiyacımız vardır.
Bugün Engelliler Haftasının
başlangıcı. Böyle bir günde bir kutlama konuşması
yapmayı çok arzu ederdik. Fakat engellilerimizin hâlen çözüm bekleyen pek
çok sorunu vardır. Bizim için esas olan, engellilerin toplumla
bütünleşmeleri, başkalarının yardımına muhtaç
olmadan hayatlarını idame ettirmeleridir. Eğitimlerine ve sosyal
yaşantılarına normal olarak devam edebilmeleri için fiziki ve
sosyal çevrenin oluşturduğu engeller hâlen gündemdedir.
Öte yandan, Hükûmet çalışmaları
yalnızca engelli bireylerin haklarını geliştirmek ve
denetlemekle sınırlanamaz. Hükûmet, engellilerin yetenekleri ve
potansiyelleri doğrultusunda gelişmelerini, eşit fırsatlara
sahip olmalarını güvence altına almak, ekonomik ve sosyal
refahlarını sağlamak zorundadır. Bugün Türkiyedeki
yaklaşık 10 milyon engelli vatandaşımız,
eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her
alanda sorun yaşamaktadır. Ülkemizde hâlen engellilere ilişkin
kapsamlı bir devlet politikası yoktur ve bu
çalışmaları yürütmesi gereken farklı bakanlıklar ve
kurumlar vardır; ancak bu çalışmaları eş güdüm hâlinde
şekillendirecek bütüncül bir bakış açısı yoktur.
Bu dileklerle bu haftanın da başta Hükûmet
ve kurumlar olmak üzere bütün toplumda bir farkındalık
oluşturmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Demirel, buyurunuz.
18.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, cezaevlerine kapatılmış, çocuklarının
cenazelerine hâlâ ulaşamamış anneler varken Anneler Gününü
kutlama imkânına sahip olunmadığına ve 10-16 Mayıs
Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başta siz olmak üzere, ne yazık ki bütün
anneler bugün buruk bir gün geçiriyor. Geçmiş pazar günü Anneler Günü
vesilesiyle... Anneler cezaevlerine kapatılmış durumda, anneler
çocuklarının, evlatlarının cenazelerine hâlâ
ulaşamamış durumda yani Anneler Gününü kutlarken aslında
bu ülkede siyasetçilerin annelerin neler çektiğini bilmesi gerekiyor.
Bununla değerlendirdiğimizde, bugün annelerimiz acılar
içerisinde. Özelde de bir yıldır çocuklarının evlat
acılarını çekerken biz burada Anneler Gününü kutlama imkânına
sahip değiliz. Bu yüzden, bütün annelerin bu acılı günlerini
paylaşmak istiyorum ve bu annelerin acılı günlerini
paylaşırken sadece bir örnek vererek annelerin durumunu
açığa çıkarması açısından değerlendirmek
istiyorum.
Surda Rozerin Çukurun annesi tam yüz yirmi bir
gündür -dört aydır- çocuğunun cenazesi 100 metre ötesinde
bulunmasına rağmen hâlâ cenazesine ulaşamamış bir
durumdadır. Rozerinin annesi Fahriye Çukur şunu ifade etmektedir:
Anneler Gününde evladımın cenazesini istemek bana bir hediyedir.
İşte Türkiye'nin geldiği durumu bu şekilde özetlersek,
annelerin bugün cenazelerini alamadığı, çocuklarının
mezarlarının bile olmadığı bir ülkede
yaşıyoruz. Bu yüzden, annelerin acılarını ve
yaşadıklarını bir kez daha paylaşarak tüm annelerin bu
acılarla, acılar içerisinde yaşadıklarını tüm
Türkiye kamuoyunun bilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Yine aynı şekilde, cezaevinde bulunan
annelerin çocuklarıyla buluşmasını engelleyen bir zihniyet,
bir düşünce ortadadır. Siyasetçilerin, belediye eş
başkanlarının ve tüm demokrasi ve özgürlük için
düşüncelerini ifade edenlerin bugün cezaevlerine tıkılarak,
aslında anneler çocuklarından ayrı bırakılarak
ayrıyeten bir ceza hukuku işletilmeye
çalışılmaktadır.
Yine bugün, aynı şekilde, Engelliler
Haftası nedeniyle engellilerin yaşadıkları durumu ifade
etmek istiyorum. Engellilerin yaşadıkları durumu sadece bir
örnekle ifade edeceğim: Bugün -bildiğiniz gibi- Konyada özel bir
engelli bakım merkezinin kriz kontrol odasında çıkan bir
yangında, kilitli odada bulunan zihinsel engelli bir
vatandaşımız yaşamını yitirmiştir, yine 21
kişi de dumandan etkilenmiştir. Yani, bizim engellilere
yaklaşımımız, aslında, aynen savaş konseptindeki
gibi, onların sosyal, hukuksal sorunlarını gidermek değil,
onların daha fazla eziyet çekmelerini sağlamaktır. Bundan
kaynaklı, engelli yurttaşlarımızın da engelli
yurttaşların bütün sosyal haklarda yaşam bulmasını
sağlamak amacıyla bütün siyasal ve sosyal görevlerin yerine
getirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özel, sisteme
girmemişsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Talebim var.
BAŞKAN Açtırayım isterseniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurunuz.
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Anneler
Gününe, 10 Mayıs Danıştayın Kuruluş Günü ve
İdari Yargı Gününe ve millî iradeye destek için Mecliste olan
Kayserinin aydın, ilerici gençlerini Cumhuriyet Halk Partisi adına
saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, ben de tüm konuşmacılar ve
sayın grup başkan vekilleri gibi, geçtiğimiz günlerde
kutladığımız ama kutlama mesajlarını dile
getirmeye dilimizin varmadığı Anneler Gününü, annelerin evlat
acısı çekmediği, evlatlarının açlık çektiklerine
tanıklık etmediği, gözyaşlarından uzak, anlamına
uygun şekilde kutlanacağı huzur ve barış içinde bir
Türkiye ümidiyle bugünü bir kez daha anıyorum.
Bugün,
Danıştayın kuruluş günü ve aynı zamanda İdari
Yargı Günü. Bugün, Türkiyede yürütmenin aldığı kararlara
karşı vatandaşları koruyacak olan tek şeyin,
yargının devletin en başındaki Cumhurbaşkanı
tarafından, yapılan icraatlara ayak bağı olmakla
suçlandığı ve önümüzdeki dönemde yapılacak düzenlemelerle
yürütmenin kararlarının yargı denetimi dışına
çıkartılmasının telkin edildiği, bununla ilgili
ifadeler kullanıldığı bir süreçteyiz.
Vatandaşlarımıza, yürütmenin icraatları üzerine yargı
denetiminin önemine dikkat çekmek için bir kez daha buradan ifade ediyoruz.
Bugün, kendi
toprağında, kendi bağında, kendi zeytinliğinde, kendi
işinde gücünde olan birisi ya da yıllar boyunca biriktirdikleriyle
başını sokacak bir evini almış birisi, bugün
Cumhurbaşkanının istedikleri gerçekleşirse, bir sabah
tarlasının başında, evinin ucunda dozerlerle
karşılaştığında onun hakkının yenmesine
engel olacak tek merci idari yargıdır. Bu denetimden şikâyet
eden Cumhurbaşkanının, kurucusu olduğu partide
uyguladığı başkanlık sisteminin, partisindeki
seçilmiş Başbakanın başına ne getirdiği ve
nasıl savunmasız kaldığı ortadayken, Türkiyedeki tüm
vatandaşlarımıza bugünkü İdari Yargı Gününde
söylüyoruz ki, idari yargıdan kurtulmak isteyen, yargı denetiminden
kurtulmak isteyen Cumhurbaşkanının ülkeye getireceği
başkanlık sisteminde hiçbir güvenceniz kalmayacak; dozerler
kapıya geldiğinde, istimlak için kapıya geldiğinde
Artık Başkanlık var, artık yargı denetimi yok,
artık yürütmeye ayak bağı olamayacaksınız.
denilecektir. Anadolunun dört bir yanındaki savunmasız
vatandaşlarımıza yargı denetiminin önemini bir kez daha
ifade ediyoruz.
Bunun yanında, bugün
Kayseriden bölge milletvekilimizle birlikte burada aramızda olan ve
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu,
Atatürkün bu veciz sözünün arkanızda yer aldığı yerde, 4 Mayıs
günü yaşanmış olan saray darbesine karşı, bugün millî
iradeye destek için burada olan Kayserinin aydın, ilerici gençlerini de Cumhuriyet
Halk Partisi adına bir kez daha saygıyla selamlıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bir iki cümle de 10
Mayıs darbesiyle ilgili söyleseydin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu da sen söyle,
cevabını vereyim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Veremezsin ki,
altında kalırsın.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın İnceöz, buyurun.
20.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, Anneler Gününe ve Türkiye nin çok ciddi bir şekilde
terörle mücadele ettiği bir süreçte olduğuna ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; ben de geçtiğimiz
hafta sonu kutlanan Anneler Gününü ve elleri öpülesi tüm annelerimizin Anneler
Gününü kutluyorum.
Tabii, anneler denilince akla
karşılıksız sevginin ve merhametin kaynağı olan
değerli büyüklerimiz, ebeveynlerimiz gelir. Ben bu tür günlerin sadece bir
günle kutlanmasının çok doğru olmadığı,
hayatımızın her alanında anne ve
babalarımızın -özellikle yakın zamanda babasını
kaybetmiş birisi olarak- onlar hayattayken kıymetinin çok daha iyi
bilinmesi ve Cennet anaların ayakları altında.
babalarımız için Dört atanın hakkı birdir.
şeklindeki söylemlerle beraber, onların kıymetini bilmemiz
gerektiği kanaatindeyim.
Bu arada, özellikle şunu da belirtmek
istiyorum: Anne ve babalarımızdan, annelerimizden, evlat
acısından bahsettik. Bugün ülkemizde yaklaşık kırk
yıldır süren bir terörle mücadele vardır. Acılardan
bahsederken acıların diğer tarafını da görmezden
gelerek söylenmesinin ben samimiyetsiz bir söylem olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum. Özellikle, annelerimizin Anneler Gününü kutlarken,
mübarek ellerinden öperken şehit annelerimiz var ki onlara hürmetlerimi,
buradan derin şükranlarımı ve hayatları boyunca onlara
sabrıcemil dileklerimi özellikle iletmek istiyorum.
Terörle mücadele sürerken ilime de şehitlerimiz
geldi, onların acılarını biliyoruz yakinen ve bu
acının sebeplerini, kaynaklarını ve Anneler
ağlamasın. diye başlatmış olduğumuz sürecin
neticesinde bugün terörle mücadele etmekteyiz, haklı ve meşru bir
mücadeledir. Bu mücadeleyi görmezden gelip acının bir
tarafını konuşmak, bir tarafı dillendirmek de
samimiyetsizliğin bir göstergesidir; bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Yatağında uyurken ensesinden şehit edilen polislerimizin;
eşinin yanında, çocuğunun yanında, gözünün önünde
katledilen binbaşımızın; bunun yanında, biraz evvel
bahsedildiği şekilde, Yasin Börünün annesine de buradan
selamlarımı, hürmetlerimi ve acılarını da
paylaştığımı özellikle belirtmek istiyorum.
İşte, bunlardan bahsedildiğinde ve teröre karşı,
gerçekten PKK terör örgütünün bugün gerçekleştirmiş olduğu, orada
hakikaten vatandaşımızın da hayatını, gündelik
hayatını, olağan hayatını olağanüstü bir sürece
götüren PKK terör örgütünün tehdidine karşı da bir lanet
sergilendiğinde bu acıları paylaşmak çok daha anlamlı
olur demekteyim.
Bununla birlikte, özellikle konuşmacılar
zaman zaman burada savaş konsepti gibi söylemler söylemekte. Bunu özellikle
belirtiyorum, Türkiye çok ciddi bir şekilde, hem de yedi düvele
karşı terörle mücadele ettiği bir süreçtedir. Bu anlamda da ben
polislerimizin, askerlerimizin ve terör tehdidi altında orada
hayatlarını sürdürmek zorunda olan
vatandaşlarımızın her daim yanında olduğumuzu; bu
haklı, meşru, kararlı terörle mücadelemizin de sonuna kadar,
terör örgütleri, elinde silahlı unsurlar ülkemizi terk edene kadar da
kararlı bir şekilde tekrar devam edeceğini özellikle belirtmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bir dakikam var
mıdır?
BAŞKAN Üç dakikanın hepsini birlikte
verdik Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öyle mi?
Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İnceöz.
Ayrıca,
babanızın vefatından dolayı size bir kez daha
başsağlığı dileklerimizi ifade ediyoruz, babanıza
da Allahtan rahmet diliyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Çok teşekkür ediyorum, sağ olun, Allah razı olsun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
Birinci sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz
kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin
tam metni tutanak dergisinde yer alacaktır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu ve 21
milletvekilinin, eğitim sisteminde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/196) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçe Özeti:
Birçok tanımı
olmasına rağmen genel anlamıyla eğitim, yeni
kuşakların toplum yaşayışında yerlerini almak
için hazırlanırken, gereken bilgi, beceri ve anlayışlar
elde etmelerine ve kişiliklerini geliştirmelerine yardım etmek
etkinliğidir. Sağlıklı bir eğitim politikasına
sahip ülkelerde; demokrasi, insan hakları, engelli hakları, çevre
duyarlılığı, ekonomik gelişme, sanat ve benzeri
alanlardaki ilerlemeler her zaman daha hızlı ve kalıcı
olmuştur.
Ülkemizde uygulanan
eğitim politikaları bilimsellikten ve laik eğitim sisteminden
uzak, sürekli değişkenlik gösteren bir durumdadır. Eğitim,
öğretmenlerin, velilerin, öğrencilerin ve hatta politikaları
belirleyen bakanların ve bürokratların bile takip edemediği ve
anlayamadığı bir sistem hâline gelmiştir.
Araştırmalar
eğitim sistemine olan güvenin gittikçe azaldığını,
millî bir eğitim sisteminden giderek
uzaklaşıldığını ve hep şikâyet
ettiğimiz beyin göçünün de giderek arttığını
göstermektedir. Bu durumun temel nedenlerinden birisi, eğitim sistemini
kendi siyasal-ideolojik hedefleri için dönüştürmeye çalışan
hükûmet politikalarıdır. Millî Eğitim
Bakanlığının bütün kademelerinde, bakanlık
teşkilatından okullara kadar her alanda yoğun bir şekilde
siyasi kadrolaşma yaşanmış, eğitim yöneticilerinin
belirlenmesinde liyakat değil, siyasi ve sendikal referanslar belirleyici
olmuştur.
4+4+4 eğitim sisteminin hayata geçirilmesiyle
kamu eğitim kurumlarının işlevselliği
azalmış, kamu kaynaklarıyla desteklenen ve teşvik edilen
özel ilkokul ve ortaokul sayısı her geçen gün artar hâle
gelmiştir. Fiziki koşulların yetersizliği,
sınıfların aşırı kalabalık olması,
öğretmen yetersizliği gibi nedenlerle velilerin de özel okullara
yönelimi artmıştır. 4+4+4 sistemi öncesi 931 olan toplam özel
ilköğretim okulu sayısı, 2015 yılı itibarıyla
1.205 özel ilkokul ve 1.111 özel ortaokul olmak üzere 2.316 ya yükselmiştir.
Özel lise sayısı ise 1.033ten 1.603'e çıkmıştır.
Kamuya bağlı bir çok okulumuz yakıt, kırtasiye, temizlik,
güvenlik gibi birçok ödenekten yararlanamazken 2014 yılında
teşvik alan özel okul sayısı 1.878, aktarılan kaynak
miktarı ise 1 milyar 496 milyon TL olmuştur. Bu uygulama
eğitimde zaten var olan fırsat eşitsizliğini daha da
artırmaktadır. 2013-2014 eğitim döneminde ortaokuldan mezun olan
36.401 kız çocuğu bu eğitim öğretim döneminde hiçbir okula
kayıt yaptırmamıştır.
Sürekli değişime uğrayan temel
eğitimden ortaöğretime geçişte kullanılan ve her biri
farklı bilgi ve beceri ölçen sınavlar hem temel eğitim sürecini
hem de ortaöğretimi olumsuz etkilemektedir. Çünkü, sık sık
değişen sisteme ayak uydurmaya çalışan öğrenci,
öğretmen ve veliler zaman ve emek kaybının yanında
psikolojik ve maddi kayıp da yaşamaktadır. Benzer durum
üniversite giriş sınavları için de geçerlidir.
Bütün bunlara eğitimdeki özelleştirme
uygulamalarındaki artış, felsefe, bilim, sanat ve beden
eğitimi gibi derslerdeki azalma, eğitimin bütün
aşamalarındaki dinî ağırlık, kız
çocuklarının yavaş yavaş eğitim dışına
itilmesi, örgün eğitimdeki öğrenci sayısındaki azalma,
eğitimin demokratik, laik ve bilimsel yapısından
uzaklaşması, öğrenciler arasındaki kamplaşma ve
kutuplaşma nedeniyle artan şiddet, eğitimcilerimizin hem ekonomik
hem de çalışma koşullarındaki sıkıntılar,
okullarımızdaki fiziki donanım ve altyapı yetersizlikleri,
ayrılan ödeneklerdeki okullar arası ayrımcılık,
karmaşık sınav sistemleri, taşımalı eğitim
ve atanamayan öğretmenler gibi daha bu araştırma önergesine sığdıramadığımız
o kadar çok sorun mevcuttur ki vakit kaybedilmeden bu konuda uzman olan
kişi ve kurumların eş güdümlü bir şekilde
çalışarak yeni bir eğitim sisteminin ülkemize kazandırılması
gerekliliği açıktır.
Bu nedenlerle, sık sık
değiştirilen eğitim sisteminde yaşanan sorunların
çözülebilmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
2) Çetin Osman Budak (Antalya)
3) Kazım Arslan (Denizli)
4) Erkan Aydın (Bursa)
5) Zülfikar İnönü Tümer (Adana)
6) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
7) Murat Emir (Ankara)
8) Atila Sertel (İzmir)
9) Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
10) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
11) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
12) Necati Yılmaz (Ankara)
13) Tur Yıldız
Biçer (Manisa)
14) Kemal Zeybek (Samsun)
15) Didem Engin (İstanbul)
16) Özcan Purçu (İzmir)
17) Seyit Torun (Ordu)
18) Ahmet Akın (Balıkesir)
19) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
20) Mustafa Tuncer (Amasya)
21) Ali Özcan (İstanbul)
22) Çetin Arık (Kayseri)
2.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 19
milletvekilinin, çölyak hastalığının sebep ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/197)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada geleceğin
hastalığı olarak görülen çölyak hastalığı
ülkemizde de yaygınlaşan bir hastalıktır. Çölyak
hastalığıyla ilgili farkındalık yaratılması,
teşhis aşamasıyla ilgili önlem alınması, sebep ve sonuçlarının
detaylı bir şekilde araştırılması ve bu
hususlarda çözümler üretilmesi, ayrıca bu hastalığa maruz kalan
hastalara kalıcı yardımlar sağlanması amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Arzu Erdem (İstanbul)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
5) Oktay Öztürk (Mersin)
6) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
9) Atila Kaya (İstanbul)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Mevlüt Karakaya (Adana)
13) Baki Şimşek (Mersin)
14) Mustafa Mit (Ankara)
15) Nuri Okutan (Isparta)
16) Şefkat Çetin (Ankara)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
19) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
20) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
Gerekçe:
Ülkemizde çölyak
hastalığı görülme sıklığı yüzde 1 ila binde
3 arasında değişmekte olup Türkiye'de 250 bin ila 750 bin arasında
çölyak hastası tahmin edilmekteyken ancak yüzde 10'una tanı
konulduğu dikkate alındığında 25 bin ila 75 bin
arasında tanı almış hasta beklenmektedir. Toplumda
tanı almamış hastalar buz dağının görünmeyen
kısmıdır. Sağlık Bakanlığının
sağlık bilgi sistemlerinde 2015 Nisan ayı çölyak
hastalığı raporu alan hasta sayısı 67 bin 683 olarak
bilinmektedir. Çölyak hastalığı gün geçtikçe ciddi bir hâl
almaktadır. Çölyak hastalığı, genetik yatkınlığı
olan çocuk ve erişkinlerde çeşitli tahıl (buğday, çavdar, yulaf
ve arpa) proteinlerinin (glüten) oluşturduğu ve daha çok ince
bağırsaklarda emilim bozukluğunun ön planda olduğu sistemik
bir hastalıktır.
Çölyak çeşitli tahıl proteinlerinin
oluşturduğu ön planda ince bağırsağın hasara
uğradığı ama neredeyse her organı da
etkileyebilmektedir. Bu durumun sonucu olarak, çölyak hastaları tahıl
ve tahıl ürünlerinden yapılan (ekmek, pasta, kek vs.) hiçbir besin
maddesiyle beslenememektedir ve bu mağduriyetleri dikkate alacak olursak
günlük hayatta ne kadar zorluk çektiklerini tahmin etmek çok da güç
olmayacaktır. Bu durumda çölyak hastaları ömür boyu yediklerine,
içtiklerine, giydiklerine, hatta başka hastalıkları için tedavi
amaçlı aldıkları ilaçlara dikkat etmek zorunda kalmaktadır.
Çölyak hastaları sadece tek bir ilaç firmasının ürettiği
ilaçları kullanabilmektedir.
Çoğunlukla gizli seyreden çölyak
hastalığının teşhis edilebilmesi için öncelikle bu
hastalığın bireyler tarafından tanınması ve bu
hastalığa dikkat çekilmesi gerekmektedir. Bundan sonraki aşama
ise, kan testleri ve ince bağırsaktan biyopsiyle parça
alınması ile hastalığın teşhisidir. Çölyak
hastalığının farkında olmayan sağlık
çalışanları yüzünden teşhisler gecikebilmektedir ve
teşhis koyulması için yapılması gereken testin ücreti
devlet tarafından karşılanmasına rağmen,
farkındalığı olmayan sağlık
çalışanları tarafından yapılmamaktadır.
Ayrıca sağlık çalışanları meslek sonrası
literatürdeki yenilikleri de takip edip farkındalıklarını
arttırmaları gerekmektedir. Aynı zamanda, bu
farkındalığı arttırmak için de, hastanelerde bulunan
gastroenteroloji bölümlerinin sayısının
arttırılması ve geliştirilmesi gerekmektedir.
Çölyak hastalığı teşhis
edildikten sonra, tedavi şekli ancak ve ancak diyetle olmaktadır.
Başka tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Bunun için glutensiz bir diyet
yapılması gerekmektedir. Çölyak hastaları yediklerine ve
içtiklerine dikkat etmeyip, ömür boyu diyet yapmazlarsa, kemik erimesinden
kanserin birçok çeşidi gibi birçok hastalıkla karşı
karşıya kalmaktadır.
Çölyak hastalarının diyetlerine dikkat edebilmesi
için, alacakları ürünlerin glutensiz olması gerekmektedir. Bu ürünler
belirli büyük alışveriş merkezlerinde satılmakta ve
fiyatlan çok pahalıdır.
Çölyak hastalarına devlet tarafından
yapılan yardımlar ise çok azdır. Hastalara 0-5 yaş
aralığında ise 78.75 TL, 5-15 yaş aralığında
ise 120 TL ve 15 yaş üstü için 108,75 TL yardım
yapılmaktadır.
Çölyak hastalarının sosyal hayatları
da sekteye uğramaktadır. Dışarıda yemek
yiyebilecekleri mekânlar kısıtlıdır. Çölyak hastaları
için menü hazırlayan mekânlarda ise, fiyatlar çok pahalıdır.
Örneğin, 1 dilim su böreği 20 TL, 4 dilim baklava 50 TL, 1 simit 5 TL
ve 1 gofret 12 TL'dir. Türkiye'de gıda ve diğer sektörler çölyak
hastaları için özel üretim yapmadığından ürünler
yurtdışından gelmektedir. Türkiye'de üretilen tek bir marka
sadece kek ve bisküvi üretmektedir. Bu da yeterli değil ve bu ürünler her
markette bulunmamaktadır. Ayrıca, yurtdışında çölyak
hastalan için sadece gıda sektörü ürünleri değil, ilaç, kıyafet
ve temizlik ürünleri de onlara göre üretilmektedir.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle çölyak hastalığıyla ilgili farkındalık
yaratılması, teşhis aşamasıyla ilgili önlem
alınması, sebep ve sonuçlarının detaylı bir
şekilde araştırılması ve bu hususlarda çözümler
üretilmesi, ayrıca bu hastalığa maruz kalan hastalara
kalıcı yardımlar sağlanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılması gerekli görülmektedir.
3.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 20
milletvekilinin, Balıkesir Ovası'nın kuzeyi ile Simav Çayı
aşağı çığırı arasındaki bölgede
akarsularda meydana gelen kirlenmenin insan ve tabiata olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/198)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Balıkesir Ovası'nın kuzeyi ile Simav
Çayı aşağı çığırı arasındaki
bölgede akarsularda meydana gelen kirlenmenin insan ve tabiata olan etkileri
nedeniyle sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) İsmail Ok (Balıkesir)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
4) Deniz Depboylu (Aydın)
5) Erhan Usta (Samsun)
6) Baki Şimşek (Mersin)
7) Arzu Erdem (İstanbul)
8) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
9) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
10) Nuri Okutan (Isparta)
11) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
12) Kadir Koçdemir (Bursa)
13) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
14) Mustafa Mit (Ankara)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Erkan Haberal (Ankara)
18) Mustafa Kalaycı (Konya)
19) Zihni Açba (Sakarya)
20) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
21) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
Gerekçe:
Her geçen gün biraz daha önem arz eden ve
uluslararası bir boyut kazanan çevre kirlenmesi sorunu tüm canlı ve
cansız varlıkların sorunu olmaya
başlamıştır. Tarım ve hayvancılık sektöründe
önde gelen illerden bir tanesi olan Balıkesir ilimizde en büyük sulama
kaynaklarından olan Simav Çayı'nın kirletilmesi bölgedeki
tarım ve hayvancılığa büyük zararlar vermektedir.
Simav Çayı (ya da Susurluk Çayı)
kaynağını Simav yakınlarındaki Şaphane
Dağları'ndan alır. Susurluk Ovası'nda kuzeye yönelir ve en
son Karacabey'den geçerek Marmara Denizi'ne dökülür. Marmara Denizine dökülen
en büyük ırmaktır. Susurluk Çayı'na, çevresindeki
akarsuları toplaması, merkezî konumda olması ve diğer
akarsulardan daha uzun olması nedeniyle Susurluk Irmağı denilir.
Sındırgı Barajının bir diğer adı Çaygören
Barajı olarak geçer. Çayda birçok balık avlamak mümkün olup
balık yönünden zengindir. Barajda, alabalık, sazan, baraj
balığı, sarı balık, kaya balığı, mercan
balığı, akça balık, ak balık çeşitleri oldukça
yoğun olarak bulunur. Ayrıca çay, ekili alanlarda sulama
amacıyla kullanılır.
Büyük önem arz eden Simav Çayının
kirliliği daha önce de DSİ 25inci Bölge Müdürlüğünün Çevre ve
Orman Bölge Müdürlüğü tarafından düzenlenen bor ölçümleri ve çevresel
durum değerlendirme raporlarıyla incelenmiş olsa da sahada
kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır.
Balıkesir ilinin her geçen gün sanayileşme ve büyüme eğilimi
içinde olması çevre kirliliği bakımından konunun önemini
arttırmıştır.
Balıkesir
Ovasının kuzeyi ile Simav Çayı aşağı
çığırı arasındaki bölgede akarsularda meydana gelen
kirlenme nedeniyle sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması komisyonu kurulması
yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sisteme iki kadın milletvekili girmiş,
Sayın Köksal ve Sayın Özdemir. Şimdi onlara söz vereceğim
60a göre,
Sayın Köksal, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Anneler Gününe, Afyonkarahisar Kanlıcada yapılan
TOKİ konutlarında şehitlerin eşlerine tanınan
hakkın anne ve babalarına tanınmasıyla ilgili bir
çalışma ve bir şirketin Sandıklı ilçesinin Ballık
köyünde ağaç katliamı yapmasıyla ilgili bir işlem
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, öncelikle, bu ince davranışınızdan dolayı
çok teşekkür ederiz, bugün sadece kadın milletvekillerine gün boyu
böyle bir hak tanındığı için. Ve ben buradan bütün
kadınlarımızın, annelerimizin Anneler Gününü kutluyorum.
Seçim bölgem Afyonkarahisarda, Kanlıcada 3+1
TOKİ konutları yapılıyor fakat bu TOKİ
konutlarında sadece evli olan şehitlerimiz için sadece eşlerine
bu hak tanınıyor; ne yazık ki onların anne ve
babalarına orada bir konut edinme hakkı tanınmıyor. Bu
hakkın tanınmasıyla ilgili bir çalışma yapılacak
mı, tanınacak mı? Bunu sormak istiyorum.
İkincisi: Seçim bölgem Afyonkarahisar ili
Sandıklı ilçesi Ballık köyünde Taşmahal adlı mermer
şirketi elinde ÇED raporu olduğunu beyan ederek orada bir ağaç
katliamı yapıyor, ardıç ağaçları kesilmekte ve kesilen
ağaç sayısı her gün çoğalmakta. Bu ağaç
katliamıyla ilgili Orman ve Su İşleri Bakanının
memleketi olan Afyonkarahisarda hiçbir şey yapılmayacak mı?
Bunu merak ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Köksal.
Sayın Özdemir, buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Anneler Gününe ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bir hata sonucu söz talebi oldu.
Ben bu vesileyle başta siz olmak üzere tüm
annelerimizin Anneler Gününü kutluyorum, bizi yetiştirirken
göstermiş oldukları bütün fedakârlıklar ve emekler
karşısında da saygıyla eğiliyorum.
Yüce heyeti de saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdemir.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
engelli vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak
yararlandırılması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve
arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/183) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 10 Mayıs 2016 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
10/5/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 10/5/2016 Salı
günkü toplantısında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu ve arkadaşlarının (10/183) esas
numaralı, Engelli vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak
yararlandırılması yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırması açılması
önergemizin 10/05/2016 Salı günkü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Evet, Sayın Engin sisteme
girmiş.
Sayın Engin, 60a göre size de söz veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
Hükûmetin Kilise yapılan saldırıları ve yaşanan
acıları görmezden geldiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kilis ilimiz ocak ayından bugüne 70ten fazla
roketli saldırıya maruz kaldı, 21 vatandaşımız
hayatını kaybetti, 100e yakın yaralımız var.
Halkımız korku, umutsuzluk ve güvensizlik içinde şehri terk
ederken, Vali Bu füzeler tabii ki düşecek, havada mı kalacak,
yerçekimi var. Bizim üzerimize de gelebilir, abdestsiz dışarı
çıkmıyoruz. diyebiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana böyle
bir aczi ve utancı yaşamadı. Hükûmete sormak istiyorum: Kilis bu
ülkenin toprağı değil mi? Kilise yapılan
saldırılar bu ülkeye yapılan saldırılardan
sayılmıyor mu? Kiliste yaşanan acıları ve dramı
görmezden gelmenizin ve aczinizin nedeni nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Engin.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
engelli vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak
yararlandırılması yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/183) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
10 Mayıs 2016 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP Sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Tanrıkulu.
Buyurun.
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında, içinde bulunduğumuz 10-16 Mayıs Engelliler
Haftasında tüm engelli vatandaşlarımıza, görüşmekte
olduğumuz önergeyle daha çok müjdeli haberler verebileceğimizi
düşünerek, umut ederek başlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
engelli vatandaşlarımızın toplumsal yaşama tam ve
etkin katılımları ile hizmetlerden diğer bireylerle
eşit biçimde faydalanmalarını sağlayacak tüm fiziki
düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tespit edilmesi
amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulması
hakkındaki önergemizin gerekçesini açıklamak üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi de
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, engellilerin toplumdaki
varlıklarını kabul etmek ve bu kişilerin
hayatlarını kolay bir şekilde devam ettirmelerini sağlamak
tabii ki iktidarların yani merkezî hükûmetin ve de yerel yönetimlerin en
başta görevidir. Üstelik, bu görevler artık kanunlarla da hak hâline
gelmiştir. Ancak, görmekteyiz ki ne iktidar ne de birçok yerel yönetim,
engelli vatandaşlarımızın bu, yaşamlarını
kolaylaştıracak düzenlemeleri maalesef hâlâ yerine
getirememiştir. 59uncu Hükûmetin işbaşında olduğu
dönemde kabul edilen 5378 sayılı engelliler kanununun geçici 2nci ve
geçici 3üncü maddeleri gereğince, 7 Temmuz 2012 tarihine kadar kamu ve
kuruluşları ile yerel yönetimlere, engelli
vatandaşlarımızın toplumsal yaşama tam ve etkin
katılımları ile hizmetlerden toplumda yaşayan diğer
bireylerle eşit bir şekilde faydalanmasını sağlayacak
bütün fiziki düzenlemelerin yapılması hükmedilmişti.
Sayın milletvekilleri, bu 5378 sayılı
Kanunun çıktığı 2005 yılındaki görüşmelere
baktığımız zaman, engelli vatandaşlarımıza
iktidarın vermiş olduğu önem, bu görüşmeler, müzakereler
devam ederken dile getirilmiş ve kanunla, onların evlerinden
çıkmalarının, hatta sosyal hayata ve çalışma
hayatına girmelerinin sağlanacağı sözü de verilmiştir
iktidar tarafından. Engelli vatandaşlarımıza yönelik bu
yerine getirilmeyen sözler ve vaatler eğer incelenirse o günün Türkiye
Büyük Millet Meclisi tutanaklarında da bulunmaktadır. Aradan on bir
yıl gibi bir zaman geçmiştir, engelli vatandaşlarımıza
vadedilen, diğer bireylerle eşit biçimde faydalanacakları
gerekli fiziki düzenlemeler de maalesef yerine getirilememiştir.
Kendilerinin lehine olacak olan bu gelişmeleri ve 2005 yılında
verilen sözleri umutla bekleyen engelli vatandaşlarımız âdeta
evlerine hapsedilmiş ve maalesef, verilen sözlerin yerine
getirilememesinden de büyük bir hüsran yaşamışlardır.
Sayın milletvekilleri, iktidarın bu önemli
ve hayati konuya samimiyetle yaklaşmadığını bugüne
kadar yapılanlardan da görüyoruz. Çünkü Temmuz 2012de 6353
sayılı Kanunun Genel Kurul görüşmeleri sırasında
iktidar bir önerge vererek, biraz önce bahsettiğim 5378 sayılı
Kanunun geçici 2 ve geçici 3üncü maddelerinin süresini
uzatmıştır. Bu süre uzatmayla ne elde edilmiştir? Bu
kapsamda, bir yılı bu çıkarılan kanun marifetiyle, iki
yılı da ilgili bakanlık eliyle olmak üzere üç yıl daha
erişilebilirlik standartlarının uygulanması
ertelenmiştir. Gelinen noktada engelli vatandaşlarımıza
hayat, maalesef, bu çıkarılan kanunlarla artık daha da çekilmez
hâle gelmiştir.
2014 yılı Şubat ayına
baktığımız zaman, bu sefer, yine Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından 6518 sayılı Kanunla 2828 sayılı
Kanunun ek 7nci maddesinde değişiklik yapılmış, evde
bakımla ilgili ödemeler sosyal yardım tanımlaması
içerisine alınarak sosyal yardım hane yaklaşımı
çerçevesine dönüştürülmüştür. Şimdi, bu karmaşık kanun
tabirinin, bakın, ne sonuç verdiğini birazdan sizlerle
paylaşacağım. Böylece, Ocak 2015ten sonra engelli
vatandaşlarımızın evde bakımına yapılacak
sosyal yardımların verilebilmesi gelir testine girme
şartına bağlanmıştır artık. Gelir testi
nedir? Haneye giren toplam aylık gelirin -kişi başı- asgari
ücretin 1/3ünden, ağır engelli evde bakım hizmetinden
faydalananlar için ise 2/3ünden 1 tek lira bile, evet 1 lira bile fazla
olması hâlinde engelli aylığının kesilmesine yol
açacaktır.
Daha geçtiğimiz günler içerisinde gene kendi
seçim bölgem İzmirin Kiraz ilçesinde, arayan
vatandaşlarımızın haberdar etmesiyle sizlerin gündemine
getireceğim bir olayla karşılaştık. Burada, bir ailede,
bir hanede yaşayan ve biri yüzde 90 oranında engelli, diğeri ise
yüzde 60 oranında engelli 2 kardeşin yaşadığı bir
ailede yüzde 90 engelli kardeşimize verilen aylık 800 lirayı
geçtiği için tamamıyla kesilmiş diğerinin ödeneği ve
böylece diğer yüzde 60 engelli kardeşimiz artık evde bakım desteği
alamaz hâle gelmiştir. Bu yüzden aileler ciddi bir perişanlık
yaşamıştır, hatta ve hatta daha ilgincini söyleyeyim,
artık yüzde 60 gelir elde edemeyen bu kardeşimizi bir başka
hanede göstermek yoluna bile gitmiştir bu insanlar. İşte, bu
yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük bir de engellilik raporlarının
güncellenmesi istenmiş, bu ağır eziyet engelli
kardeşlerimize ve ailelerine maalesef çok zor günler de
yaşatmıştır.
Hanedeki birçok engelli bireyi tek bir kişi
kabul eden bu zihniyet, toplam sayısı 1 milyon 750 bini aşan
muhtaç, güçsüz ve kimsesiz, düşkün kimselerin yetersiz de olsa -yani
aldıkları miktar, gelir yetersiz de olsa- yıllardır bu
edindikleri aylıkların da kesilmesine maalesef vesile olmuştur.
Değerli milletvekilleri, kamuda engelli memur
için yüzde 3, işçiler için yüzde 4, özel sektörde ise gene yüzde 3 engelli
çalıştırılması zorunluluğu vardır. Bu, yasal
mevzuatta böyledir. Ancak, realiteye, gerçeğe
baktığımız zaman maalesef kamuda 22.551 engelli kadrosu
hâlen boş tutulmaktadır ve bunun niye boş tutulduğuna
ilişkin sorduğumuz soru önergelerine bir türlü cevap
alamadığımız için gerçeklerle de toplumu
aydınlatamamaktayız.
Değerli milletvekilleri, engelli
vatandaşlarımıza istihdam alanları açacak Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri de gündeme
dahi alınmamaktadır. Engelli girişimcilerimize hâlen yeteri
kadar vergi, SGK primi desteği sunulmamaktadır ve bu
girişimcilerimizin finansmana erişimlerinde de maalesef pozitif ayrımcılık
yapılmamaktadır.
Bu sorunların yanı sıra, ben ilave
olarak bir başka konuyu da sizlerin gündemine getirmek istiyorum. Gerek
sağlık hizmetlerinde gerekse diğer alanlardaki sorunlar hâlen
yığınla devam etmektedir. Engelli bireylerin rehabilitasyon hizmetleri,
yardımcı cihaz, tıbbi sarf malzemesi veya buna benzer hayati
önemi haiz ihtiyaçlarının büyük bölümü devlet tarafından ya
yetersiz bir şekilde karşılanmaktadır yahut da bunlara
getirilecek olan masraflar hiç ödenmemektedir. Sağlık tesislerinde
ise erişim hâlen çok düşük orandadır. Bakın, çok ilginçtir,
işaret dili bilen personel ve özellikle doktor olmayışı
nedeniyle birçok tıbbi merkezde ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Yapılan bir araştırmaya göre toplam 469 hastaneden bilgi
edinmeye cevap veren 385 hastanenin sadece yüzde 63ünde işaret dili
bilinmektedir. Hâlen engelli spor kulüplerine gerekli ve yeterli destek
sağlanamamaktadır. Engelli sporcularımız uluslararası
spor müsabakalarında ya yalnız ya da mahrum
bırakılmaktadır değerli milletvekilleri. Bu bakımdan,
engelli vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlar sadece kendilerinin değil, hem ailelerinin hem çevrelerinin,
kısacası toplumun ortak bir sorunudur.
Ben diyorum ki
10-16 Mayıs tarihleri
arasında gerçekleştirilen bu etkinliklerle farkındalık
yaratılan Engelliler Haftasında bu önergemize destek
vereceğinizi düşünüyor, tekrar hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tanrıkulu.
Önerinin aleyhinde Bursa Milletvekili Sayın
Bennur Karaburun.
Buyurunuz Sayın
Karaburun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BENNUR KARABURUN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, pazar günü Anneler
Günü olması hasebiyle bana hayatını feda etmiş canım
annemin, ablalarımın ve 7/24 benle birlikte olan
Leylacığımın ve tüm annelerimizin Anneler Gününü
kutluyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin
grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Türkiyede son on dört
yıl, engellilik alanında devrim sayılabilecek nitelikte
adımların atıldığı bir dönemdir. 2005
yılında ülkemizin ilk engelliler kanunu
çıkarılmıştır. 1 Temmuz 2005 tarihli 5378
sayılı Engelliler Hakkında Kanunla sağlık,
bakım, istihdam, eğitim gibi alanlarda engelli hakları konusunda
temel esaslar belirlenmiş ve bazı kanunlarda değişiklik
yapılmak suretiyle engelli hakları konusunda bir atılım
gerçekleştirilmiştir. Bu kanun neticesinde çıkarılan alt
düzenlemelerle yaklaşık 1.500 maddelik bir engellilik hukuku
oluşturulmuştur. Ayrıca, bu kanunla, çalışamayacak
durumda olan ya da iş bulamayan engellilere bağlanan 2022
sayılı Kanun kapsamında aylıklar bu yapılan
değişiklikle yüzde 200 ila yüzde 300 oranında
artırılarak anlamlı bir tutara ulaşmış,
aylık bağlananların kapsamı genişletilmiştir.
2022 sayılı Kanunda 2013 yılında yapılan düzenlemeyle
bu aylıktan yararlanmak için gerekli olan asgari gelir düzeyi asgari
ücretin 1/6sından asgari ücretin 1/3üne çıkarılarak gelir
bağlama düzeyi açısından kapsam genişletilmiştir. 5378
sayılı Kanun ile 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununa
eklenen ek 7nci maddeyle ilk defa bakıma muhtaç tüm engelliler bakım
hizmeti kapsamına alınmış, engellilere evde veya özel
bakım merkezlerinde sunulan bakım hizmetinin ücretlerinin ödenmesi
sağlanmıştır. Evde bakım hizmeti için 2005
yılında 1 asgari ücret, özel bakım merkezlerinde ise 2 asgari
ücret düzeyinde ödeme yapılacağı hükme
bağlanmıştır. 2014 yılında yapılan
değişiklikle bu ödeme gösterge rakamına bağlanarak evde
bakım için 10 bin, özel bakım merkezlerinde bakım içinse 20 bin
gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı
çarpımıyla bulunacak tutar kadar ödeme yapılması
düzenlenmiştir. Çağdaşlığın önemli
göstergelerinden olan bu hizmetlere ayrılan bu bütçe oldukça yüksektir.
Engelliye evde bakım
hizmeti uygulamasında, ayrıca sosyal yardım verilmek suretiyle
bakıma muhtaç engellinin evde bakımına destek verilmesi olarak
yeniden formüle edilerek, birden fazla bakıma muhtaç engellisi bulunan
aileler açısından, durumun aile fertlerinin psikososyal ve ekonomik
durumları üzerindeki olumsuz etkileri ve ailenin bir ferdinin istihdam ile
ilişkisini koparması hususu dikkate alınarak, söz konusu gelir
kriterine ilişkin hesaplama yapılırken hanede bulunan birden
fazla bakıma muhtaç engellinin, hesaplamada hane lehine etki yapacak
şekilde değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
5378 sayılı
Engelliler Hakkında Kanunun geçici 2nci maddesi kapsamında,
engellilerin toplumsal hayata katılımı önündeki engelleri
kaldırmak üzere, kamuya açık her türlü yol, kaldırım, yaya
geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal
ve kültürel altyapı alanları ile binaların engellilerin
kullanımına uygun hâle getirilmesi zorunluluğu
getirilmiştir.
Yine, 5378 sayılı
Engelliler Hakkında Kanunun geçici 3üncü maddesiyle büyükşehir
belediyeleri ile belediyelerin sundukları ya da denetledikleri şehir
içi toplu taşıma hizmetlerinin engellilerin kullanımına
uygun hâle getirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Şehirler
arası yolcu taşıma hizmeti ile servis ve turizm
taşımacılığı hizmetinin erişilebilir hâle
getirilmesine dair yönetmelik taslağı hazırlanarak,
şehirler arası yolcu taşıma hizmeti ile servis ve turizm
taşımacılığı hizmetlerinde engellilerin,
erişebilir bir şekilde, erişimine ilişkin hususların
belirlenmesi amaçlanmıştır.
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun
8inci maddesinde yapılan değişiklikle engellinin sahip
olduğu brüt 200 metrekareyi geçmeyen bir evi emlak vergisinden muaf
tutulmuştur. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42nci
maddesine eklenen fıkrayla konutlarda engellilerin yaşamı için zorunluluk
göstermesi hâlinde engellilere yönelik fiziki düzenlemeler
yapılırken, proje tadili için kolaylıklar getirilmiştir.
Türk Ceza Kanununun Ayrımcılık başlıklı
122nci maddesinde yapılan değişiklikle engellilere karşı
yapılan ayrımcı uygulamalar için de altı aydan bir
yıla kadar cezai yaptırım getirilmiştir. 2014
yılında 122nci maddenin başlığı Nefret ve
Ayrımcılık olarak değiştirilmiş ve engellilere
karşı yapılan ayrımcı uygulamalar için öngörülen
altı aydan bir yıla kadar olan yaptırım bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası olarak artırılmıştır.
Yine, 2010 yılında Anayasada yapılan değişiklik kanun
düzeyine aktarılarak engellilere yönelik pozitif
ayrımcılığın ayrımcılık olarak
değerlendirilmeyeceği düzenlenmiştir. 5378 sayılı
Engelliler Hakkında Kanunun 15inci maddesine dayanılarak çıkarılan
14/4/2006 tarihli ve 26139 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve
Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine
İlişkin Yönetmelik uyarınca Türk işaret dili sisteminin
oluşturulmasına yönelik çalışmalara
başlanmıştır. Türk işaret dili
tercümanlığı ve Türk işaret dili sisteminin
oluşturulmasına ilişkin esaslar belirlenmiştir. Türk
işaret dili tercümanlığı ve öğretici
sayısının artırılması amacıyla Talim ve
Terbiye Kurulu onaylı eğitim programları hazırlanmış,
işaret dili tercümanlarının illerde istihdamı
sağlanmıştır. 5378 sayılı Engelliler
Hakkında Kanunun 15inci maddesiyle üniversite öğrencilerinden
engelli olanların öğrenime etkin katılımlarını
sağlamak amacıyla Yükseköğretim Kurulu koordinasyonunda,
yükseköğretim kurumları bünyesinde, engellilere uygun araç gereç ve
ders materyallerinin, uygun eğitim, araştırma ve barınma
ortamlarının temini ile eğitim sürecinde
yaşadıkları sorunların çözümü gibi konularda
çalışma yapmak üzere engelli öğrencilere danışma ve
koordinasyon merkezleri kurulması sağlanmıştır. Asgari
yüzde 20 oranında engelli olduğu tespit edilen ve özel eğitim
değerlendirme kurulları tarafından da eğitsel değerlendirmeler
ve tanılamalar yapılarak 5580 sayılı Özel Eğitim
Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim
okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen
destek eğitimini almaları uygun görülen görme, işitme, dil,
konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal engelli bireylerin
eğitim giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca
belirlenen tutarı, Bakanlık bütçesinde bu amaçla konulan ödenekten
karşılanmaktadır.
5378 sayılı Engelliler Hakkında
Kanunla kurulmaları öngörülen korumalı iş yerlerinin
açılmasının teşvik edilmesi için 6518 sayılı
Kanunla çeşitli tedbirler öngörülmüştür. Yasayla iş gücü
piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal
engellilerin istihdamı açısından büyük önem arz eden
korumalı iş yerlerine işlerlik kazandırılması,
yaygınlaştırılması ve bu suretle, engelli
istihdamının artırılması için Gelir Vergisi Kanunu,
Kurumlar Vergisi Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanunu ile İşsizlik
Sigortası Kanununda değişiklikler yapılarak birçok
teşvik hükmü geliştirilmiştir. Ayrıca, İş
Kanununa getirilen Ek 1inci maddeyle korumalı iş yerlerinde çalışacak
engellilerin maaşlarının belli bir orana kadar hazineden
karşılanması sağlanmıştır.
2010 yılında Anayasanın 10uncu
maddesinde yapılan değişiklikle, engelliler için alınacak
tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı
sayılamayacağı hükmü getirilerek engellilere pozitif
ayrımcılık, anayasal düzeyde de bir güvence
kazanmıştır. Bağlayıcı nitelikte ilk ve tek
uluslararası belge olan ve engellilerin ayrımcılıkla
mücadele ana ekseninde hak ve özgürlüklerden tam ve eşit
yararlanmasını ve kolaylaştırıcı tedbirlerin
alınmasını öngören Birleşmiş Milletler Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşmeyi 30/3/2007 tarihinde
imzalayarak sözleşmeyi ilk imzalayan ülkeler arasında yer aldık.
Engellilerin devlet memurluğuna
alınmasına ilişkin sınavların kamu kurum ve
kuruluşlarınca ayrı ayrı yapılması yerine, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 53üncü maddesinde 6111
sayılı Kanunla yapılan değişiklikle ilk defa devlet
memuru olarak atanacak engelliler için ayrı ve merkezî bir sınav
yapılması geliştirilmiştir. Bu ve bunlar gibi daha niceleri
AK PARTİ döneminde gerçekleşmiştir. Bu değişimde
engellinin, yalnızca tıbbi yaklaşımla değil, toplumsal
ve hak temelli yaklaşım üzerinden tanımlanması da etkili
olmuştur. Her ne kadar engelli hakları kavramı, engelli
bireylere ait bağımsız bir hak kategorisi gibi algılanmakta
ise de bu kavramla amaçlanan, engellilerin tüm temel hak ve özgürlüklerden
diğer bireyler gibi tam ve eşit şekilde yararlanmasını
teşvik etmek ve insan onuruna olan saygıyı güçlendirmektir. Hak
temelli gelişen yeni yaklaşımlar çerçevesinde, bu yüce çatı
altında AK PARTİ çalışmalarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karaburun, size ek süre
verebilirim tamamlamanız için.
Buyurunuz, ek süre veriyorum.
BENNUR KARABURUN (Devamla) Çok teşekkür
ederim.
hız kesmeden devam edecektir. Eksikler
olabilir ancak düzenlenen kanunlar, yapılan iyileştirmeler göz
ardı edilmemelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karaburun.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde
ikinci konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurt.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; engelli
vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak
yararlandırılması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından verilen
araştırma önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini aktarmak için huzurlarınızdayım. Bu vesileyle
değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, az önce burada AKP Grubu adına
konuşan değerli milletvekili arkadaşımızın her
söz aldığında buraya seyyar bir platform
taşınıyor Sayın Başkan, değerli Meclis
Başkanından ve Başkanlık Divanından -tam da Engelliler
Haftasında- buraya bir elektronik platform yapılmasını -ola
ki başka engelli arkadaşlarımız da olabilir- belki daha
sağlıklı bir görüntü oluşmasını temin etmelerini
rica ederek başlamak istiyorum.
Benden önce konuşan her iki konuşmacı
da genel bilgileri verdiler. Tabii, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası
dünyada Birleşmiş Milletlere üye hemen hemen bütün ülkelerin bu hafta
dolayısıyla farkındalık yaratma amacıyla
değişik etkinlikler düzenlediği bir hafta.
Türkiyede 8,5 milyon engelli
yurttaşımız var, nüfusumuzun yüzde 12si engelli. Bu konuda -az
önce sözü edildi- 2012 yılında yapılan bir
değişiklikle üç yıl ertelenerek uygulaması 7 Temmuz 2015
tarihine uzatılan 5378 sayılı engelliler kanununa atıfta
bulunarak ben de bir önerge vermiş idim, altı aydır cevap
bekliyorum. Önergemizde sorduğumuz şey şu idi: Türkiyede 30u
büyükşehir belediyesi olmak üzere toplam 1.397 belediye var. Bu belediyelerden
kaçı bu yasanın getirdiği engelliler için kolaylıklar
sağlayan ve ulaşımlarını kolaylaştıran
önlemleri almışlardır? Kanunun gereğini yerine getirmeyen
belediyeler hakkında bir yaptırımınız var
mıdır? gibi ama bir yanıt alamadık.
Aslında, Türkiye İstatistik Kurumunun
sayfasına girdiğimiz zaman bile büyük bir ayıpla
karşılaşıyoruz. 2011 yılından bu yana engelli
bireylerin sorun ve beklentileriyle ilgili hiçbir araştırma
yapılmamış, güncel hiçbir veri yok arkadaşlar.
Keza, engellilerimizin kamu binalarına
ulaşımından başlayarak çeşitli sorunları var. En
önemli sorunlarından biri de eğitim. Eğitimden yararlanabilen
toplam engellilerimizin oranı yüzde 7,7 bile değil ve
engellilerimizin yüzde 96sı mesleki eğitim alamıyor.
Keza, bir işte çalışabilen engellilerimizin
toplam engelli nüfusa oranı yüzde 14,3. Bu da bu noktada, hakikaten çok
geride olduğumuzun en somut göstergelerinden biri arkadaşlar. Tabii,
asıl engelin bedende veya zihinde değil, fikir ve vicdanlarda
olduğu gerçeğinin de altını çizmek isterim. Engelli
yurttaşlarımızın durumu bu. Peki, memleketin durumu ne,
biraz da ona bakalım.
Sevgili arkadaşlar, demokrasilerde hükûmet
olmanın yolu seçimlerde yurttaşların tercihine mazhar
olmaktır. On dört yıldır yapılan seçimlerde bu tercih
Adalet ve Kalkınma Partisinden yana tecelli etmektedir ve bu anlamda
herhangi bir itiraza yer olmaksızın Adalet ve Kalkınma Partisi
tek başına Hükûmettir. Tıpkı engellilerimize olduğu
gibi, devletimize bakışında da ciddi sorunlar var Adalet ve
Kalkınma Partimizin. Nedir? Hükûmetler devleti yönetmek için
görevlendirilmiş heyetlerdir, devlet olmak için değil. çünkü devlet,
tüm yurttaşların devletidir, o devleti yönetmek görevi de hükûmet
olan heyetindir. Birinci görev nedir? Vatanın sınır
bütünlüğünü sağlamak. İkinci vazgeçilmez görev: O
sınırların çevrelediği vatan topraklarının
bütünlüğünü sağlamak. Üçüncü görev: O topraklar üzerinde
bağımsızlığın simgesi olan ulusal
bayrağın özgürce dalgalanmasını sağlamak. Ve nihayet
hükûmet olmakta dördüncü olmazsa olmaz koşul da vatandaşlarının
can ve mal güvenliğini sağlamak.
Sevgili arkadaşlar, değerli AKPli
dostlar; on dört yıldır iktidardasınız.
Sınırları koruyamıyorsunuz, 900 kilometrelik Suriye
sınırımız kevgire dönmüş, kimin girip çıktığı
belli değil, dünyanın bütün terör örgütleri ülkemizde cirit
atıyor. Ankarada, ülkenin başkentinde beş ayda 3 terör
saldırısında 168 yurttaşımızı yitirdik.
Diyarbakırın göbeğinde, garnizonda bayrağımız
indiriliyor, maşallah çıt yok; çıt yok. Askerimizin
başına çuval geçiriliyor çıt yok, nota müzik notası
mı falan deniyor. Vatan topraklarının bütünlüğünü
sağlamak konusunda bir eski asker ve kırk üç yıllık bir
hekim olarak beni dehşete düşüren bir vurdumduymazlık
içindesiniz. Bu kürsüden defalarca dile getirdik, 17 adamız 2009dan beri
Yunan işgali altında, çıtınız çıkmıyor.
Hayretler içindeyim yani her şeyde, her konuda önüne gelene dava açan
arkadaşlarımız, diyoruz ki Vatan toprakları işgal
altında, 17 ada işgal altında. ne yapıyorsunuz? Hiç ses
yok. Yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumakta
ciddi aciz içindesiniz. Yirmi beş gündür Kilis bombalanıyor.
Baştan Gökyüzünde gezerken rastgele düşen roketler. falan dediniz;
şimdi, roket atıldığı nihayet kabul edildi. Valiniz
Abdestli gezin de mundar gitmeyin. diyor. Ve ülkemiz, şu ülke yani
emperyalizme karşı ilk Ulusal Kurtuluş Savaşıyla
korunmuş şu ülkeyi yönetenler NATOdan, Birleşmiş
Milletlerden ve Amerika Birleşik Devletlerinden medet umuyor. Nere için?
Kilisi IŞİD roketlerinden korumak için. Sevgili arkadaşlar,
engelli yurttaşlarımızdan özür diliyorum ama 8,5 milyon engelli
yurttaşımıza şunu söylüyorum: Kilisteki
vatandaşının canını koruyamayan bir Hükûmetten size
gelecek hiçbir hayır yoktur kardeşlerim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sevgili arkadaşlar,
vurdumduymazlığınız o boyutta ki bakın, üzerine
bastığınız zemin altınızdan kayıyor sevgili
AKPli kardeşlerim, bunu samimiyetle söylüyorum. Bunu ister bir
milletvekili uyarısı diye alın, ister okuryazar bir adam uyarısı
diye alın, ister bir vatandaş uyarısı diye alın,
nasıl kabul ederseniz öyle kabul edin; bakın, çok duyarlı
olmanız gereken konularda hiç sesiniz çıkmıyor arkadaşlar.
Kalkılıyor, Parlamenter sistem rafa kaldırıldı.
deniyor, çıtınız çıkmıyor. Ben seçildim, o hâlde
isteseniz de istemeseniz de bu ülkenin düzeni değişmiştir.
deniyor yani Anayasa yok sayılıyor, sesiniz çıkmıyor. Oysa
o Anayasaya göre bu Mecliste görev yapıyoruz hepimiz. Yine, Laiklik
olmamalı yeni anayasada. deniyor. Hepiniz biliyorsunuz, siz de biz de,
laiklik demokrasinin olmazsa olmazı; laiklik hepimizi şu çatı
altında bir araya getiren ve şu kürsüde konuşturan en temel
ilke. Yine çıtınız çıkmıyor. Hadi iki ayyaş
dediniz, o bir densizin lafıydı diyelim; şu Meclis Başkanlığı
kürsüsüne oturttuğunuz arkadaşınız Cumhuriyeti dinsizler
kurdu. diyor, yine çıtınız çıkmıyor. Yahu, sizden
engellilere ne hayır gelir Allah aşkına ya, çok ciddi soruyorum.
Bu soruların yanıtını verin, gelin buraya. Yani, nasıl
oluyor da Meclis Başkanlığı kürsüsüne koyduğunuz
arkadaşınız Bu cumhuriyeti dinsizler kurmuştur. diyebilme
densizliğini gösteriyor, bu kabul edilebilir bir şey mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Ve sevgili arkadaşlar, nihayet, bütçe
konuşmalarında, şurada, hepimize liderlik dersi veren ve Kemal
Kılıçdaroğlunu kendi grubuna hâkim olmamakla suçlayan -ve benim
de Sayın Davutoğlu, o kadarını asker de, çavuş da
yapıyor. Liderlik belli sayıda insana lafını geçirmek
değil, sözünü muhatabına dinletebilmektir. diye yanıt
verdiğim şu kürsüden- Sayın Başbakanınız,
kulağından tutulup kapının önüne konuyor, Reis de bizim,
Hoca da bizim. deyip gayet büyük bir rahatlıkla yürüyüp gidiyorsunuz.
Arkadaşlar, hepimiz burada milletin
verdiği oyla
Siz nasıl 23 milyon oyu temsil ediyorsanız,
şu sıralarda oturan arkadaşlar 12 milyon oyu, o
arkadaşlarımız o kadar oyu, MHP sıralarında oturan
arkadaşlarımız şu kadar oyu
Hepimizin oyu aziz ve
mübarektir, yurttaşın oyudur. O oya saygınız nasıl
olmaz, nasıl olmaz böyle bir şey?
Şimdi de, yani hakikaten anlamakta zorluk
çekiyorum, düşük profilli bir Başbakan arıyorsunuz arkadaşlar.
Arkadaşlar, bu lafı nasıl yersiniz, nasıl
yutarsınız, nasıl tahammül edersiniz? Türkiye Cumhuriyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) -
Başbakanlık makamını devalüe etmeye sizin ne
hakkınız var arkadaşlar? Nasıl böyle bir şeye
rıza gösterirsiniz? Bu kabul edilemez, bu asla kabul edilemez.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Siz
anlayamazsınız.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Siz de kabul
etmeyin sevgili kardeşim, siz de etmeyin. O lafı söyleyen
arkadaşınıza o lafı geri aldırın.
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) Yazıklar
olsun. Sen işine bak. Sen kendi partinin işine bak.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğu bu kadar hakir görülemez, bu
kadar gözden düşürülemez.
BAŞKAN Sayın Bozkurt, teşekkür
ederiz.
Sayın Bozkurt, süreniz bitti.
ALİ ŞEKER (Kocaeli) Aile içi meseleye
karışmayın. diyorlar.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Yine de buraya bir elektronik platformun yapılması
teklifimi Sayın Meclis Başkanının laiklikle
boğuşmaktan boş kaldığı bir zamanda kendisine
iletirseniz sevinirim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bozkurt, elektronik
platform önerisini Sayın Meclis Başkanına ileteceğim.
Şimdi, grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Süreniz on dakika Sayın Gürer.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özünde, Engelliler Haftasında
-biraz evvel sayın vekilimin de belirttiği gibi- yapılanla
yapılmayanı en iyi özetleyen AKP Milletvekilimizin biraz evvel buraya
getiriliş biçimiydi. Bunu, biraz sonra başkalarını
eleştirirken buradan başlayarak dile getirmenin yararlı
olduğunu düşünüyorum. Demek ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
burada bir engelli milletvekilinin olacağı düşünülerek bunu dahi
akıl edememişiz. Bu anlamda belediyeleri, kamu
kuruluşlarını biraz sonra söyleyeceğim ama işe buradan
başlamak gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, engellilerle ilgili
çok söz söylüyoruz, bu konuda yasalar çıkarıyoruz, evraklar üzerinde
yazılanlar çok, söylenilenler çok ama uygulama alanlarında bununla
ilgili sorunlar da çok büyük.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının
yanıtlaması istemiyle bir yazılı soru önergesi verdim:
Yüzde 40 ve üzeri engelli vatandaşlarımızdan sosyal hizmetler
müdürlüğüne başvurarak kendileri için engelli kimlik kartı
çıkaran kaç kişi olduğunu sordum. Ülkemizde yürüme engelli
sayısının kaç olduğunu, yürüme engellilerden tekerlekli,
akülü sandalye kullanabilecek durumda olup, tekerlekli, akülü sandalye bekleyen
kaç kişi bulunduğunu, bu bağlamda ülke genelinde bir kampanya
düşünülüp düşünülmediğini; ülkemizde görme engelli
sayısının kaç olduğunu, kaç belediye ya da kurumda görme
engelliler kitap okuma birimi bulunduğunu; engellilerin istihdamına
vesile olacak eğitim ve rehabilitasyon konusundaki mesleki eğitim ve
rehabilitasyon merkezlerinin sayısının kaç olduğunu, illere
göre dağılımının ne olduğunu; 1475
sayılı İş Kanunu gereğince yüzde 3 oranında
engelli istihdamını zorunlu kılan yasal düzenlemeye göre iş
yerlerinde buna uygun olarak engelli istihdamının sağlanıp
sağlanmadığını, bu anlamda 2015 yılında
yapılan denetimleri sordum. Bunların yanıtlarının
verileceğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bölgelere
gittiğimizde sizlere de yansıtılıyor, son dönemde bir
uygulama başladı, sosyal yardım vakıfları, engelliler
için gelir testi ve engelli rapor güncelleme uygulamasına gitti. Bunun
sonucunda, engelli olduğu için yıllardır yardım alan
yurttaşlarımızdan yardımlar kesilmeye başladı.
Gerekçe olarak da ailenin gelir durumu değerlendiriliyor. Oysa engellinin
gelir durumuna bakılmaz, devlet eğer bir engelliye sahip
çıkıyorsa onun elindeki hakkı almaz. Bu, bana göre bir
ayıptır. Bir an önce bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Görme engelliler ile tekerlekli sandalye kullananlar
için kamu kuruluşlarında, okullarda, camilerde, bankalarda, yollarda
erişilebilirlikle ilgili sorunlar ülke genelinde devam ediyor. Bu anlamda
konu ciddi olarak ele alınmalıdır. Öyle ki
vatandaşımız, kaldırımda engellinin tekerlekli
sandalyeyle geçeceği yere hâlâ aracını park etme
duyarsızlığı içindeyse bu konuda genelde toplumun da
bilinçlendirilmesi ve yapılanların yanında yapılacak
olanların da birlikte sahiplenilmesi gerektiğine inanıyorum.
İşitme engellilerle ilgili bir kanun
teklifi verdim. Doğrudur, işitme engelliler için tercüman
bulunduruluyor ancak işitme engelliler hastanede, resmî kuruluşlarda,
mahkemelerde kendilerini ifade edebilmek için tercüman beklememeli ve bu konuda
onların ulaşım noktalarında mutlaka ve mutlaka konuyla
ilgili tercümanlar bulundurulmalıdır yani hastanelerde, kamu
kuruluşlarında, iş görecekleri yerde bunlar için tercüman
bulundurulması şarttır.
Niğde Altınokta Körler Derneğini
ziyaret ettim, dernek kirada. Kamu kurum ve kuruluşlarında bunlar
için verilecek bir yerin dahi olmaması ve kendi derneklerini kendilerinin
açık tutmaları yönündeki uygulamayı da yanlış bir
uygulama olarak düşünüyorum.
Ülkemiz genelinde görme engellilerle ilgili
yapılan çalışmalar olsa da bunların çok
sınırlı kaldığını düşünüyorum.
Yüzeylerin özel malzemeyle kaplanmadığı, sıcaklardan
etkilenip kalkan ve Yollarda görme engelliler yararlansın. denilirken
sorun olan birkaç ulaşım ağındaki
sıkıntılara mutlaka sizler de tanık oluyorsunuz. Yani
yapılmış olmak için iş yapılmamalı; bu sorun
kalıcı, sürekli ve engellilerin de yaşamları boyunca rahat
davranabilecekleri bir şekilde çözülmelidir.
Niğdenin Horoz Köyüne gittim hafta sonu. Musa
dayı beni yakaladı, dedi ki: Bana bir akülü, tekerlekli sandalye..
Sosyal yardım vakıfları var, hayırseverlerimiz var.
Televizyonlara, gazetelere bakıyoruz bu tür yardımların
yapıldığına tanık oluyoruz ama köydeki, kasabadaki
yurttaşlara çok ulaşamıyoruz. Bunların da bir reklam
aracı olması gerekmiyor. Muhtarlara sorulursa, belediyelere
sorulursa, genelde tespit edilen her kişi bundan yararlanırsa bu
insanların da sorunları aşılmış olur.
Tekerlekli Sandalye Basketbol
Takımımız Niğdede terfi ligine kaldı. Başkanı
kutlamak için aradım. Onların malzeme sorunu olduğunu, yer
sorunu olduğunu öğrendim, oldukça şaşırdım.
Amatör spor kulüplerine yardım edildiği söyleniyor ama
İşitme Engelliler Spor Kulübümüzün de Tekerlekli Sandalye Spor
Kulübümüzün de malzeme sorunu var, yer sorunu var, bunların da bir an önce
giderilmesi için yetkililerin dikkatine sunuyorum.
Keza, Beyazıt Kütüphanesinde görme engelliler
için gönüllü kitap okuyan Sabahat Varol İnsel hemşehrimi daha önce de
burada dile getirmiştim. Arkadaşlar, eğitimli
insanlarımızın bir kısmı okey masalarında
harcadıkları zaman kadar gidip kütüphanelerde görme engelliler için
sesli kitap okurlarsa toplumsal fayda sağlanmış olur. Bunu da
genelde bizleri izleyen herkesin dikkatine bir kez daha sunmak istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
köyleri çok gezince Değerli hemşehrilerim diye
başlayacaktım, hoşgörün, bu kadar da oluyor.
(Alkışlar)
Bu engellilerle ilgili yapılanın
sınırı yok. Bakınız, Kartal Belediye Başkanı
Op. Dr. Altınok Öz engelliler birimini kurduktan sonra bununla ilgili ne
yapılabilir diye çalışmalar yürütmüştük. Ben de o ekibin
içindeydim, birlikteydik. Yapılan bir çalışma, işitme
engelliler orkestrası kuruldu. O orkestranın sahne aldığı
gün keşke hepiniz orada olsaydınız. Onların
duygularıyla buluşup onu görünce içsel olarak ayrı bir
varlığa eriyorsunuz çünkü İşitme Engelliler
Orkestrası akla zor gelen, yapılabileceği şüpheli görülen
bir iş. Oysa şunu biliniz ki: Engelli yurttaşlarımızın
yalnızca bedensel engelleri var. Onlar da bizler gibi, düşünmede,
üretmede, verileni yerine getirmede çok yetenekliler, yeter ki onlara gerekli
olan eğitim sağlanabilsin. Eğitim alanında sorun var,
ulaşım alanında sorun var ama yapılanlar da var.
Yalnız, yapılanların yetersizliğini söylemek bizim
görevimiz. Yapılanlardan -daha önce de söyledim- Allah razı olsun,
hiçbir eleştirimiz o konuda yok, yapılan işler bizim her zaman
desteklediğimiz konular. Bunu kimin yaptığı da önemli
değil. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri her alanda
yapılanlar var ama yapılmayan eksiklikleri bizim dile getirmemiz
gerekiyor. Onların çözüm yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
olduğunu düşünüyorum.
Ben, köylerdeki konuşmalarda, terör konusunda
yurttaş sorduğu zaman diyorum ki: Milletvekili seçildiğimden
beri 1 kez bile terör konulu Mecliste oturum olmadı. Onun için de terörle
ilgili çözümün dahi tek adresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu
dile getiriyorum, ifade ediyorum.
Bu bağlamda, diğer sorunlar için de çözüm
adresini Türkiye Büyük Millet Meclisi gördüğümüzde, bunları burada
dillendirdiğimizde, neticeye gidilmesi yönünde adımlar
atılacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, engelliler, tabii,
farklı farklı
Görmeyle ilgili var, tekerlekli sandalyeyle ilgili
var, buna benzer, farklı alanlardaki yaşadıkları
sıkıntılar, sorunlar da var. Ama bizler, engellileri
yalnızca Engelliler Haftasında anımsamayalım. Nasıl
ki annelerimiz için bir gün yetmezse, engellilerimiz de
yaşamımızın içinde, her anında olmalı. Onlarla
iletişimde, ilişkide, ziyarette, her kesimin, farklı biçimde
onları sahiplenmesinin gereğine inanıyorum.
Bu dönemin Engelliler Haftasında
söylediklerimiz, umarım ve dilerim, gelecek yıl -ki buraya gelmek
nasip olursa- söylediğimizde yerine getirilmiş olur.
Tüm engellilerimizin yaşamları güzel
olsun, gönüllerince gelecekleri olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Buyurunuz Sayın Tanal.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Genel Kurul çalışmalarının işitme engellilere
işaret diliyle ulaştırılması ve milletvekillerinin
engelli otoparkına araçlarını park etmemeleri gerektiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, burada, Mecliste tabii, kanunlar
geçiyor, kanun teklifleri, tasarılar, önergeler geliyor. İşitme
engelli vatandaşlarımız bu ülkenin bir parçası. Meclis
Genel Kurulundan işitme engellilerin işaret diliyle bunu gerçekten
öğrenmeleri gerekir. Ceza Kanunumuzda diyor ki, efendim: Kanunu bilmemek
mazeret sayılmaz. Şimdi bu vatandaşlarımız bu
işi nasıl öğrenecekler? İşaret diliyle gerçekten bu
bir ihtiyaç, mutlak surette burada bunun yapılması lazım.
Bir de benim sizden istirhamım şu ve
burada da tüm milletvekillerine anons edilmesini istiyorum ve Engelliler Haftası
olması nedeniyle, onu da ben yeni hatırladım: Meclisin
engellilere ayrılan otopark kısmı var Değerli
Başkanım. Oraya, arkadaşlarımız gidip o engellilerin
bulunduğu yere araçlarını park ediyorlar. Ne olur yani bunu bir
anons edin. Milletvekilleri, engellilerin bulunduğu alana
araçlarını park etmesinler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, milletvekillerine araçların Parlamento içerisindeki
engelli otoparkına park etmemeleri gerektiği konusunda uyarıda
bulunmak istediğine ve işaret dili konusunda Meclis
Başkanıyla görüşeceğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN - Bu duyuruyu sizin
aracılığınız vesilesiyle yapmak isterim tabii ki.
Özellikle milletvekillerimizin, Parlamentonun içerisinde bulunan engelli
otoparkına park etmemeleri gerektiğini bir kez daha uyarı olarak
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, işitme engellileri için ifade
ettiğiniz o sistemin kurulması için de Sayın Meclis
Başkanıyla görüşeceğimi de belirtmek istiyorum.
Teşekkürler Sayın Tanal.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
engelli vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak
yararlandırılması yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve
arkadaşları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/183) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
10 Mayıs 2016 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ERKAN AKÇAY (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan ve arkadaşları tarafından, emekli vatandaşların
sorunlarının araştırılması amacıyla
12/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/05/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
10/05/2006 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Nisan 2016 tarihinde, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Altan Tan ve arkadaşları tarafından
verilen (1711 sıra numaralı) emekli vatandaşların
sorunlarının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 10/5/2016 Salı günkü Birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili
Sayın Nimetullah Erdoğmuş
Ancak Sayın Erdoğmuş şu anda
Genel Kurulda yok.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.19
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Nimetullah Erdoğmuş.
Süreniz on dakika Sayın Erdoğmuş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın
Başkanım, şahsınızda ben de Anneler Gününü tebrik
ediyor ve en güzel ödülün, annelere en güzel ödülün buradaki muhterem
zevatın onlara ikram edeceği, sunacağı gerçek bir
barış olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, emeklilik
haklarıyla ilgili partimin görüşlerini bana tayin edilen süre
içerisinde sizlerle paylaşıp arz etmeye
çalışacağım.
Hak temelli ele alınınca tabii ki bugün
emeklilere sunulan birtakım iyileştirmelerin aslında yeterli
olmadığını hepimiz kabul ederiz. Çünkü, ülkemizde, belki de
dünyada birçok ülkenin nüfusundan çok daha fazla sayıya tekabül eden bir
emekli nüfusu var ve genel anlamda da bu emekli
vatandaşlarımızın gerçekten de hakları konusunda büyük
bir mağduriyetleri var. Takdir edersiniz ki bir bireyin
sağlıklı olabilmesi, onun bünyesini ayakta tutan kalbinin
sağlam, sağlıklı çalışmasına
bağlıdır. Bir toplumun da sağlıklı bir toplum
olabilmesi, o toplumda da sosyal adaletin âdeta bir bünyede kalbin gördüğü
işlevi görmesine bağlıdır. Eğer bir toplumda sosyal
adalet sağlıklı değilse toplumsal bünyenin de
sağlığından bahsetmek mümkün değil.
Sosyal adalet her şeyden
önce eşitliği temin eder; eşit olmayı, eşitlik için
mücadele etmeyi ve o eşitlik bilincine ulaşmayı temin eder.
Eğer eşitsizlik konusunda karnemiz zayıfsa bizim söylem olarak,
adaletten, eşitlikten, sosyal adaletten söz etmemizin pek bir karşılığı
olmaz. Ben izninizle, bu eşitlikle ilgili bir hikâyeyle sözlerimi
sürdürmek istiyorum.
Memleketlerden birine bir seyyah ilk defa yolculuk
yapmış. Yolculuk yaptığı memlekette merakını
gidermek için oranın belli yerlerini gezmek istemiş. Gezerken, bir
anda topluluğun bir tarafa doğru koştuğunu görünce,
merakla, bir olayın meydana geldiğini tahmin ederek o da o tarafa
doğru koşmaya başlamış. Olay mahalline varınca
bakmış ki insanlar bir halka şeklinde bir adamın
etrafında toplanmışlar ve o şahıs da toprak içerisinde
âdeta kendisini yerden yere vurarak haykırıyor ve inlemeler
içerisinde, büyük sancılar içerisinde feryat ediyor. Kendisi için ilk
olduğundan, orada seyreden, izleyen zevata biraz da sitem ederek Burada
bir adam ölüyor, göz göre göre bakınız bir can kaybediyoruz. Siz
burada âdeta bir film izler gibi şu anda bu zatı izliyorsunuz.
şeklinde itirazı oluyor. Ne yapalım? diyorlar. Bizim bu
zatı alıp hemen hastaneye götürmemiz gerekiyor. Orada tecrübeli bir
şahıs diyor ki: Herhâlde sen bu memleketin
yabancısısın, sana bu olayın iç yüzünü anlatayım. Bu
gördüğün zat çok fazla yediği için, kendi zenginliğinin, kendi
refahının kıymetini bilmeyen, bağışlayın,
varlık içerisinde şımarmış biri olduğu için yemesine
dikkat etmemiş ve bu şekilde sancılarla kendisini âdeta tedavi
ediyor. Şaşırmış tabii, orayı terk ederek
başka bir diyara, ülkenin diyelim ki varoşlarının
olduğu bölgeye gitmiş. Aynı manzarayı orada da görünce
Herhâlde burada da karnı tok, refah içerisinde
şımarmış bir insan manzarasıyla
karşılaşacağım. diyerek artık heyecanlı bir
şekilde değil de o da oradaki izleyiciler gibi normal bir
şekilde o manzarayı izlemeye gitmiş ama garip bir manzarayla
karşılaşmış. Bakmış ki orada da aynı
şekilde toprak üzerinde kendisini yerden yere vuran bir zat var ama
açlıktan, susuzluktan âdeta bir deri bir kemik kalmış. Hayret
ediyor, yanındakine dönüp soruyor, diyor ki: Ya, kusura bakmayın, bu
adam da mı fazla yiyerek acaba rahatsız oldu da bu şekilde
burada o rahatsızlığını ifade ediyor bu
davranışlarıyla. Hayır. diyorlar. Senin o gördüğün
memleketin âdeti ile bizim memleketimizin âdeti arasında bu fark var.
Bizim burada da açlıktan dolayı kıvranan insanlar var. Şu
anda gördüğün şahıs midesine bir şey inmediği için
toprak üzerinde âdeta haykırıyor, bağırıyor, feryat
ediyor. Oradan ayrılırken diyor ki: Sosyal adalet denilen şey
demek ki bu adamın yediği o fazla olanı bu hiç yemeyen
şahsa eğer adil bir el alıp o şekilde o tevziyi yaparsa her
iki şahıs da bu hastalığından şifa bulur. Bir
tanesi fazla yediği için, bir diğeri de hiç yemediği için bu şekilde
adaletsizlikler başını alıp götürür.
Değerli arkadaşlar,
çok kıymetli vekiller; şu anda bizim söylem itibarıyla
İslami söylemleri kullanırken gerçekten de çok yüce söylemlerle
sözlerimiz çok rahat bir şekilde dile geliyor ama esas olan dinin sosyal
hayattaki yansımasıdır. Bakınız Kuran-ı Kerimde
Maun Suresi diye Peygamber Efendimizin veya peygamberliğin ikinci
yılında inmiş bir sure var, çok kısa bir sure. Vaktiniz
olursa onu mealen lütfen, mutlaka -tekraren okuyanlarımız var ama-
onu mealen bir okuyalım. Göreceğiz ki insanın kulluğu,
insanın ibadeti, insanın inancı, insanın
dindarlığının ölçüsü toplumdaki o şefkate, o
merhamete, o adalete bağlıdır. Eğer toplumda halkla ilgili
o tür sorumluluklar yerine getirilmemişse bizim söylemlerimizin sadece -sizleri tenzih ederek
söylüyorum, kendi şahsıma, nefsime bunu söylüyorum- bir gösteriden,
bir gösterişten, bir söylemden ibaret olduğunu söylemektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, hak merkezli, bütün
problemlerimizin çözülmesi noktasında emeklilerimizin de
haklarının bu Meclis tarafından yeniden ele alınarak tanzim
edilmesi ve onları memnun edecek bir seviyede tutularak düzenlenmesi
hususunu teklif ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyor, Allaha emanet
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğmuş.
Grup önerisinin aleyhinde Çorum Milletvekili
Sayın Salim Uslu
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİM USLU (Çorum) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; HDP Grubu önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın hemen başında, tüm
anneleri ve şehit annelerini ve eşlerini, anne adaylarını
ve tabii kadın milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Anneler Günü dolayısıyla kendilerine saygılarımı
sunuyorum. Ayrıca, bir ay önce kaybettiğim sevgili anacığım
başta olmak üzere vefat edenlere Allahtan rahmet, yaşayanlara
minnetlerimi sunuyorum.
Merhamet ve şefkat abidesi tüm anaları
değerli varlıklarımız olarak görüyoruz. Şair diyor ki:
Öğrendik ki, iki şey asla terk etmezmiş insanı: Biri
yanındaki ana, diğeri kalbindeki yara. Evet, şefkat ve merhamet
medeniyetinin timsali analarımızı ağlatmamak konusunda daha
fazla duyarlılık gösterilmesi gerektiğine
inandığımı bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Az önceki grup önerileri görüşmesinde bir
sayın milletvekilimiz, engellilere tahsis edilmiş yerlere sayın
vekillerimizin araç park etmemeleri gerektiğini söyledi, Sayın
Başkanımız da bu konuda uyarılarını ifade
ettiler. Aynen katıldığımı belirtiyorum. Bu vesileyle
belirtmek istiyorum ki akülü tekerlekli sandalye şarj istasyonlarının
konulması konusunda Meclis olarak, Meclis Başkanlık Divanı
olarak girişimlerimiz vardır. Bunu da bu vesileyle paylaşmak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hastalıkta sağlıkta, gençlikte ve
yaşlılıkta milletimizin yanında olmaya devam ediyoruz.
Yaptığımız sosyal güvenlik reformlarıyla nüfusumuzun yüzde
98ini sosyal güvenlik şemsiyesi altına aldık. Hastane
kapılarından geri dönüşleri bitirdik. Sadece kimlik belgeleriyle
vatandaşlarımızın tüm sağlık
kuruluşlarından hizmet almalarını sağladık.
İlaca erişimi kolaylaştırdık, eczane kuyruklarına
son verdik.
İktidarımız döneminde emeklilerimizin
de mali ve sosyal haklarında ciddi iyileşmeler sağladık.
Emeklilerin yaşam standartlarını yükselttik, harcanabilir
gelirlerini önemli ölçüde artırdık ve artırmaya da devam
ediyoruz. İktidarımızda emeklilerimizin aylıklarında
önemli artışlar sağlanmıştır. 2015 yılı
Temmuz ayından geçerli olmak üzere SSK ve BAĞ-KUR emeklilerimizden
maaşları bin liranın altında olanlar için 100 lira
tutarında artış yaptık. Ayrıca aylıkları
1.000 lira ile 1.100 lira arasında olanların
aylıklarını da 1.100 lirada eşitlemiş olduk.
Memur emekli aylıklarında 2015
yılı Eylül ayından itibaren ortalama 100 lira tutarında,
2016 yılı Ocak ayında ise yüzde 6,9 oranında
artış sağlamış olduk. 2015 yılı Aralık
ayında yaptığımız düzenlemeyle de daha önce yani
eylülde yaptığımız artıştan yararlananlar da
dâhil olmak üzere tüm SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarında
2016 yılı Ocak ayında yapılan yüzde 3,8 oranındaki
artışa ilave olarak 100 lira daha bir artış
yapılmış oldu.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
emeklilerimizi enflasyona ezdirmemeye özen gösterdik. En düşük SSK emekli
işçi aylığı dönemimizde yüzde 403 oranında
artırılarak 1.292 liraya yükseltilmiş oldu. En düşük memur
emekli aylığı yüzde 330 artırılarak 1.618 liraya
yükselmiş oldu. En düşük BAĞ-KUR esnaf emekli
aylığı da yüzde 678 oranında artırılarak 1.157
liraya yükselmiş oldu. En düşük BAĞ-KUR çiftçi emekli
aylığı da yüzde 1.297 oranında artırılarak 919
liraya ulaşmış oldu. Oranları şunun için söylüyorum;
2002 yılından bugüne kadar gerçekleşen enflasyonla
kıyaslamak isteyenler bakımından önemli artışlar
olduğu gerçeğini ifade etmek üzere ifade ettim.
Sadece Ocak 2015 ile Ocak 2016 döneminde emekli
aylıklarında yüzde 25 ila yüzde 57 oranında artış
sağlanmıştır. Bu artışları memurumuz,
esnafımız, işçimiz, asgari ücretlimiz, emeklimiz herkes biliyor
ve herkes yapılanları takdir ediyor.
İktidarlarımız döneminde asgari
ücreti yüzde 606,1 artırdık ve 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren net
1.300 liraya çıkarmış olduk. Böylece, asgari ücreti 2002'den bu
yana yüzde 126,3 oranında reel olarak artırmış olduk.
65 yaş aylığı alanların
-yüzde 788 artırarak- ücretlerini yükseltilmiş bulunuyoruz.
Ayrıca, 65 yaş aylığı alanlar için tüm aile
gelirlerinin hesabı dikkate alınıyordu, oysa biz, 26 Nisan 2016
tarihinde yani bundan yaklaşık on beş yirmi gün önce
yaptığımız yeni bir düzenlemeyle sadece
karı-kocanın gelirlerinin baz alındığı yeni bir
hesaplama yöntemi getirmiş olduk. Bunun çok daha adil olacağı
kanaatindeyiz.
Yaşlılık veya emekli
aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya devam
edenlerin aylıklarından alınan yüzde 10 oranındaki sosyal
güvenlik destek primi kesintisi, yaptığımız düzenlemeyle
kaldırılmış oldu. Buna göre yaşlılık ve
emekli aylığı alanlardan, esnaf olarak
çalışmaları sebebiyle aylıklarından sosyal güvenlik
destek primi kesintisi yapılanların bu kapsamdaki
sigortalılıkları 29 Ocak itibarıyla
sonlandırılmış bulunmaktadır.
11 milyonun üzerinde emeklimizi
faydalandıracağımız diğer bir konu ise banka
promosyonlarıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız ile bankalar arasındaki görüşmeler
sonuçlandırılmak üzere; yakın bir sürede emeklilerimize
promosyon verilmesini de sağlamış olacağız.
Ayrıca, emeklilerimize yönelik Toplu Konut
İdaresi Başkanlığımızca emekli projelerimizi de
yürütüyoruz. Talep edilen her ilde uygun koşullara bağlı olarak
projeler üretiliyor. Şu anda 40 ayrı il ve projede 7.681 konut
çalışması emeklilerimiz için yürütülmektedir.
Mali açıdan sürdürülebilir sosyal güvenlik
sistemi hedefine hızla ilerliyoruz. Sosyal güvenlik açığının
kurum bütçesine oranı 2002 yılında yüzde 28,46 iken bu oran 2015
yılında yüzde 4,94e düşmüş; 2016 yılında ise
yüzde 4,9 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Yani denk
bütçeye doğru hızla ilerliyoruz. Denk bütçe aynı zamanda sosyal
adalet bütçesi demektir.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili sorun
vardır. Bu da yine sosyal mutabakatla hazırlanan bir yasayla söz
konusu olmuş. Emeklilik yaşları, biliyorsunuz, kadınlarda
58, erkeklerde 60 olarak belirlenmiştir. Bu konuda hesaplama yönteminden
kaynaklanan bir sorun vardır ve o sorun önemli ölçüde intibak
yasasıyla birlikte giderilmiş bulunmaktadır. Aylık
hesaplama yöntemindeki değişiklikler sebebiyle farklılaşan
emekli aylıklarının da eşitlenmesi konusunda önemli
çalışmalar yaptık.
Diğer taraftan, 2012 tarihli 6283
sayılı Kanunla 2000 yılından önce gösterge sistemine göre
bağlanan malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklarına
intibak işlemini gerçekleştirmiş olduk. Bu sayede 2000 öncesi
emekli aylıkları 2000 sonrası aylık bağlama sistemiyle
uyumlu hâle gelmiştir. Elbette, hayat son derece dinamiktir ve devam
ediyor. Hayat dinamik bir şekilde devam ettiğine göre,
çeşitlenerek artan sorunların bitmesini beklemek yanlış
olur. Elbette, bizim görevimiz, çeşitlenerek artan sorunlara
karşı tedbirler almak ve çalışırken bu ülkenin
gelişmesine katkıda bulunan emeklilerimizin refahını
artırmak olmalıdır.
Sözümün bu son bölümünde, emeklilerimiz için
yapılacak daha çok işimiz var, yapılanlara ilave olarak.
Öncelikle, onların sendikalaşma talepleri vardır.
İnanıyorum ki kısa zamanda, geçmişte üyesi oldukları
sendikaların iş kolunda sendika üyeliklerinin devam etmesi konusunda
da -tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi- önemli
çalışmalar yapılmış, adımlar
atılmış olacaktır.
Az önce konuşan Diyarbakır Milletvekili
Sayın Erdoğmuşun eşitlik tezine karşılık
şunu söylemek istiyorum: Biz her eşitliğin adalet
olmadığını, adaletli olmadığını
düşünüyoruz; eşitlik yerine adaleti savunmanın daha doğru
olduğuna inanıyoruz ve bu vesileyle,
çalışmalarımızı adaleti sağlamak anlamında
gerçekleştirdiğimizi belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle, yapılan
çalışmaların bir kısmını sizlerle kısaca
paylaşmış oldum. Bütün bu olumlu gelişmelerle birlikte HDP
grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kısa bir söz talebim var
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Hükûmetin
vize muafiyeti konusundaki yaklaşımına, Meclisin Avrupa
Birliğinin beklediği anlaşmaları geçirmesi gerektiğine
ve CHP Grubu olarak katkı vermeye hazır olduklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Meclisin içinde bulunduğu durumdan ve iktidar partisinin bugünkü
gündeminden
Bir grup önerisi getirmediler, yarın da uluslararası
anlaşmalar görünüyor. İki aydır, altmış gündür gece
gündüz çalıştığımız, vize muafiyeti için
muhalefetten destek bekledikleri, AKP kriterleri değil ama AB kriterleri
söz konusu olduğunda muhalefet partilerinin bu konuda olumlu
yaklaştıkları ve âdeta yüzüp yüzüp kuyruğuna gelinen bir
sürecin sonundayız. Geriye birkaç tane anlaşma kaldı ama
Sayın Cumhurbaşkanı, bu, Avrupa Birliğiyle vize muafiyeti
konusundaki yaklaşımını Herkes kendi yoluna. diye
nitelendirdi. Tabii, devamında şu eleştiriler gelince
anlaşmadan sonra Egede hayatını kaybedenler, kıyıya
vuran Aylan bebekler bıçak gibi kesildi. Sayın
Cumhurbaşkanının bu açıklamasından sonra önemli bir
risk ortaya çıktı. O riski gördükten sonra da Avrupa gereğini
yapsın. diyor. Avrupanın gereğini yapabilmesi için bu Meclisin
Avrupa Birliğinin beklediği o anlaşmaları geçirmesi
lazım. Terörle mücadeleyle ilgili anlaşmayı bahane ediyor ama biliyoruz
ki içinde, suçluların iadesi ve özellikle yolsuzlukla ilgili düzenlemeler
var. Biz tüm düzenlemelerin geçmesi gerektiğini düşünüyoruz, CHP
olarak bu katkıyı gece gündüz vermeye hazırız. Mesele
terörle mücadeleyse bir tek o kalsın; getirsinler, siyasetin şeffaflaşması,
yolsuzluklar ve suçluların iadesi hemen geçsin, ondan sonra Avrupayla
terörle mücadeleyi müzakere edecekse etsin. Ama görünen o ki
Cumhurbaşkanından gelen bu telkinle AKP Grubu Avrupa Birliği
vize muafiyeti serbest dolaşım vizyonunu da Avrupa Birliğine tam
üyelik vizyonundan sonra terk etmiş. Bu konudaki, CHPnin iradesini ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
AKPnin içinde bulunduğu
durumu kamuoyunun dikkatlerine arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan ve arkadaşları tarafından, emekli vatandaşların
sorunlarının araştırılması amacıyla
12/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı
İzmir Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri, televizyonları başında
bizi izleyen saygıdeğer vatandaşlarımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye vasatlıklara hapsedildi.
Hapsedildiği bu vasatlıkta tuzak adı verilen ve sanki içine
düşülmesi zorunluymuş diye tarif edilen durumlara hapsedildi. Bir
orta gelir tuzağından bahsediliyor. Bu tuzağın tarifi,
çalışıp, didinip elde ettiğiniz geliri 10 bin dolarlara
taşıdıktan sonra 10 bin doları aşmayı
becerememek. Öyle ki reform yapma iradesini bir kenara koyan; reform yapmak bir
yana, yapılmış bütün reformları heba etmeyi göze alan
iktidar yaklaşımı Türkiyeyi bu gelirsizlik tuzağına
hapsetti.
2008 yılından beri Türkiye yorgun;
çalışıyor, didiniyor, alın teri döküyor ancak döktüğü
alın terinin karşılığını asla alamıyor.
2008 yılında Türkiyenin geliri 10 bin doları
aşmışken yedi yıl, hatta neredeyse sekiz yıl sonra,
bütün bu yorgunlukları takiben Türkiye bugün o yorgunlukların
karşılığını alamadığı bir ekonomik
tabloyla karşı karşıya. Türkiye 9 bin dolarlara inen bir
gelirle yaşıyor.
Sadece emeğinin
karşılığını almadığı bir ekonomik
düzen yok, emekçi de emekli de bu vasatlığa mahkûm edilmiş
vaziyette. Öyle ki bu orta gelir tuzağı aynı zamanda bir orta
gelirsizlik tuzağı da yaratıyor. Ortaya çıkan ve bunca
emekle yaratılan ekonomik kazançlar sadece bir kesime kanalize ediliyor.
Yani Türkiye sadece orta gelir tuzağına değil, aynı zamanda
orta gelirsizlik tuzağına da hapsediliyor.
Bu tuzağa dair çok somut veriler var.
Türkiyenin servet dağılımı, 2002 yılında,
toplumun yüzde 1inin, ortaya çıkan servetin yüzde 39una sahip
olduğunu gösteriyor. Aradan geçmiş olan sekiz yıllık süre
zarfı içerisinde çalışmış, didinmiş, emeğini
vermiş olan Türkiye vatandaşları bu emeğinin
karşılığını alamadığı gibi,
servetten de yoksun bırakılıyorlar. 2002de nüfusun yüzde 1i
servetin yüzde 39una sahipken 2016 yılında aynı yüzde 1
servetin yüzde 54üne sahip. Yani emeğinin
karşılığını alamayan vatandaş servet
dağılımından da mahrum bırakılıyor ve o
servetin üzerine oturanlar tarafından bir tuzak adı altında
ekonomiden dışlanıyor.
Öyle ki, gelir dağılımındaki
bozukluk sonucunda, Türkiye sadece kendiyle yarışmıyor bu
vasatlıkta, dünya çapında da vasat ülkeler arasında yer almaya
mahkûm ediliyor. Öyle ki OECDnin yayınladığı gelir
dağılımı rakamlarında Türkiye en kötü gelir
dağılımına sahip ilk 3 ülke arasına giriyor. Türkiye,
gelir yaratamayan, yarattığı geliri eşit paylaşamayan,
emeğin karşılığının
alınamadığı bir ekonomi olarak ve vasat bir sistem olarak
tarif ediliyor.
Bu vasatlık, çalışırken
vatandaşın karşısına çıktığı gibi
emekli olduğunda da karşısına çıkıyor. Nisan
2016nın verilerine göre 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 1.387 lira, aç kalmamak için ihtiyaç duyduğunuz
rakam. Yoksulluk sınırı ise 4.518 lira. Emeklilerimizin
milyonları, bırakınız yoksulluk sınırında
maaş almayı açlık sınırında dahi maaş
alamadıkları yani emekçiyken de emekliyken de hak ettiklerini
alamadıkları bir düzende yaşıyorlar.
İşte, bunun için Cumhuriyet Halk Partisi 7
Hazirandan önce Türkiyenin 11 milyon emeklisine ve Türkiyenin 17 milyon
yoksulunun önemli bir kesimini oluşturan emeklisine çift maaş
ikramiye verilmesi gerektiğini haykırarak söyledi. Üstelik de bunu
sadece bir ekonomik politika olarak değil, bizleri emeklilerimizin
etrafında, bir masanın etrafında toplayan bayramlarda
yapalım diye sosyal bir olgu olarak da söyledi. Bizlerin bu çift maaş
ikramiye politikası yarım yamalak da olsa kabul edildi ancak bütüncül
bir politika yapmaktan yoksun olan iktidar bu politikayı da 100
liralık maaş artışlarıyla idare edecek şekilde
yapmayı tercih etti, bütüncül yapmadığı için de emekliler
arasında adaleti sağlamayı da asla gözetmedi, öyle ki memur
emeklileriyle işçi emeklilerine farklı zamanlarda maaş
artışı yapmayı hak gördü. Oysaki Türkiyenin bütün
emeklileri aynı haklara sahip olmak için yıllarca aynı
emeği vermiş, alın teri dökmüşlerdir. Onların hak
ettiği bu sosyal hakları adil bir şekilde alabildikleri bir
düzenin yaratılması için 7 Hazirandan önce verdiğimiz mücadeleyi
vermeye devam ediyoruz. Memur emeklilerine Eylül 2015ten itibaren
verilmiş olan bu cüzi zam, diğer emeklilerimize ancak Ocak 2016dan
sonra verilmiştir. Yani emekçi, ne hak ettiğini alabiliyor ne de adil
bir şekilde emekçiler arasında eşitliğin
sağlanabildiği bir düzende alıyor. Öyle ki emekçi, yıllarca
emeğini vermiş, artık emekli olup hayatın tadını
çıkaracakken bu açlık ve yoksulluk sınırının
altında kalan maaşlara hapsedildiği için emekli olduğunda
dahi çalışmak zorunda kalıyor. TÜİK verilerine göre her 100
emekliden 33ü çalışmaya devam etmek zorunda kalıyor. Çünkü
onlar hapsedildikleri bu vasatlıktan kendileri mucize yaratarak
çıkmak zorundalar. Onlara sunulmuş başka hiçbir hak yok. Emekli
olup çalışmaya devam edenlerin yüzde 30u da 65 yaşın
üstünde. Yani tam artık Emeğimi verdim, şimdi hayatı
yaşayacağım, torunlarımla oturacağım.
dediği yaşta çalışmaya mahkûm edilen emekçiler ve
emeklilerden bahsediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Çalışanlar, zamanında emeğinin
karşılığını alamıyor. Alamadıkları
bu ücretlerden çok daha düşük ücretlerde ve maaşlarda emekliliğe
mahkûm ediliyorlar. Türkiyenin acilen yeni bir ücret politikasına
ihtiyacı var. Bu ücret politikası iki kişinin iki
dudağı arasına sıkışmış, 1.300 lira
verdim, rahat edin. diyen bir asgari ücret yaklaşımıyla
değil, gerçekten emekçinin hakkının
karşılığını alabildiği bir ekonomik düzenle
mümkün olur. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
artışları sağladıktan sonra şimdiki düzende dahi
çalışırken elde ettiği gelirden çok daha düşük
gelirlere mahkûm edilen emeklileri de mutlaka savunmamız gerekir. Bunun
için, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak emeklilerin millî gelir
artışından refah payı alması gerektiğini
söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Mücadelemiz, emekçinin ve emeklinin
mücadelesi olmak zorunda. (CHP sıralarından alkışlar)
Emekliler arasındaki bu eşitsizliği
gidermek için bırakın çaba sarf etmeyi yeni eşitsizlikler
yaratıldığını söyledik. Ama unutmayalım, var olan
eşitsizlikleri gidermek için her seçimde bir intibak yasası
konuşmaya çekinmeyen bir iktidar var. Buyurun, güç sizde, intibak
yasasını bugün çıkaralım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Aynı primi ödemiş, aynı hizmet gününü
sarf etmiş, aynı emeği vermiş insanlara eşitsiz bir
şekilde farklı emekli maaşı verilmesi asla kabul edilemez.
Sosyal güvenlik sistemini bir bütün olarak ele almak gerekir ve bu bütünlük
içerisinde, herkese eşit davranan bir bakış açısıyla
Türkiye'de bir düzeltme yapmak gerekir. Bunu beklemek gerçekçi değil tabii
çünkü hiçbir politikaya bütüncül yaklaşan bir iktidar yapısı ve
bir reform çerçevesi yok. Eğer buna bütüncül yaklaşmazsanız, o
zaman Bir gruba bir şey veririm, yarın da öbürlerine seçim gelirken
veririm. deyip kendinizi kurtarmanın ötesinde bir siyaset ortaya
koymamış olursunuz.
Hastane kapılarında sürünmeyen ama hastane
kapısından döndükten sonra maaşının katkı
paylarıyla eridiğini gören emeklilerimiz var. Öyle ki, muayene ve
ilaç katılım paylarının ve fark ücretlerinin
kaldırılması için verilen mücadelede bir suskunluk mevcut.
Emeklilerimiz neredeyse hiçbir ay maaşlarının tümünü
alamıyorlar. Bu düzenlemenin acilen yapılması gerekiyor çünkü
TÜİK rakamlarına göre emeklilerimizin yarısından
fazlasının sağlık durumu bozulmuş. 11 milyon emeklinin
mutlu ve huzurlu bir yaşamı hak ettiği bir Türkiye inşa
etmek istiyoruz.
Unutmayalım, biraz önce MHPnin engellilerle
ilgili vermiş olduğu grup önerisi sizlerin oylarıyla reddedildi.
Kimin ne zaman engelli olacağı belli olmaz. Şimdi de emeklilerle
ilgili bir düzenlemeyi tartışıyoruz. Kimin ne zaman emekli
olacağı da belli olmaz. Daha birkaç gün önce bu ülkenin
Başbakanı malulen emekliye ayrıldı.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Emekliye maaş
ödeyemeyen genel müdürden devraldık iktidarı.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Böke.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın
Yılmaz Tezcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Mersinden size selam ediyorum.
Değerli milletvekilleri, HDP Grubunun emekli
vatandaşların sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu grup
önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri,
Mersinli hemşehrilerimizi, ülkemizi ve tüm emeklilerimizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, özellikle Anneler
Günü sebebiyle, ben de çok değerli hanım milletvekili
arkadaşlarımın annelerinin, CHPli milletvekili
arkadaşlarımın annelerinin, HDPli, MHPli ve tüm milletvekili
arkadaşlarımın annelerinin, kayınvalidelerinin Anneler
Gününü tebrik ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ayrıca -biliyorsunuz- Engeliler Haftası bu hafta; bu vesileyle de
Engelliler Haftasını kutluyorum. İnşallah, bundan sonra
ülkemizde gerek trafik kazaları gerekse birtakım
sıkıntılar sebebiyle engelli olan
vatandaşlarımızın engellerinden uzak, engelsiz bir
yaşama kavuşmalarını temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Avrupanın
en genç nüfusu ülkemizdedir. 2015 SGK verilerine göre, 10 milyona yakın
vatandaşımız devletten emeklilik maaşı
almaktadır. Bu rakam, bize, Türkiyedeki emekli sayısının
birçok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan fazla olduğunu göstermektedir. AK
PARTİ hükûmetleri olarak bizler, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde
12sini oluşturan ve ülkemiz için her sektörde yıllarca emek
vermiş emekli vatandaşlarımızın yaşam
standartlarını yükseltmeye yönelik çalışmaları
öncelikli görevlerimiz olarak saydık ve bu düşünceyle şu ana
kadar pek çok önemli çalışmalar gerçekleştirdik. AK
PARTİnin iktidara geldiği 2002den bu yana, bütün emekli
vatandaşlarımız için bazı düzenlemeler
gerçekleştirdik. Bunları, müsaade ederseniz, sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bu konuda, özellikle yapısal reformlar hayata
geçirildi. Sosyal güvenlik reformu ve genel sağlık
sigortasını hayata geçirdik. Aynı şekilde,
işçi-esnaf-memur ayrımına son verildi. Mali açıdan
sürdürülebilir bir sistem kuruldu. Yapısal değişim ve ekonomik
istikrarla, büyüyen kapasiteyle emeklilere refah artışı
sağlayacak bir pay verildi.
Az önce, Değerli Başkanım Salim Uslu
Beyefendi burada birtakım rakamları sizlerle paylaştı.
Tabii rakamlar hiçbir zaman yalan söylemez. Bu nedenle, buradan sizlerle
bazı rakamları tekrar paylaşmak lüzumu hissettim. Zira, az önce
verilen rakamlarla ilgili, biz de AK PARTİ Hükûmeti olarak, AK PARTİ
Grubu olarak şu ana kadar yapmış olduğumuz
çalışmalarda bütün vatandaşlarımızla, bütün
emeklilerimizle bu rakamları paylaştık, kamuoyuyla çok açık
bir şekilde paylaştık.
Değerli arkadaşlar, 2002de 257 lira olan
en düşük SSK emekli maaşını yüzde 345lik artışla
1.144 Türk lirasına, 216 lira olan en düşük SSK tarım emekli
aylığını yüzde 416lık artışla 1.116 Türk
lirasına, BAĞ-KUR emeklilerinin 148 lira olan en düşük emekli
maaşını geçen yıl yüzde 582lik artışla 1.014
Türk lirasına yükselttiğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ayrıca, 2002de 66 Türk lirası olan BAĞ-KUR tarım emekli
aylığını yüzde 1.092lik artışla 784 Türk
lirasına yükselttik. 2002de 376 Türk lirası olan en düşük
emekli memur maaşını 2015te yüzde 302lik artışla
1.513 Türk lirasına yükselttik.
Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; 2003-2015 yıllarındaki toplam enflasyon
artışının yüzde 203 olduğunu dikkate alırsak, bu
rakamlar bize bazı aylıklarda enflasyon artışının
5 katı daha fazla artış yapıldığını
göstermektedir. Bu, emeklilerimizin refahtan daha fazla pay almasını
sağlayan bir politikanın açık göstergesidir.
Emeklilerimiz artık maaş
kuyruklarında beklememektedirler. Geriye dönük
baktığımızda, kısa hafızamızı
yokladığımızda, banka kuyruklarında emekli
amcalarımızın, ninelerimizin, ablalarımızın,
kardeşlerimizin bir kısmının kalp krizinden tutun da
birtakım kronik hastalıklar vesilesiyle emekli maaş
kuyruklarında hayatlarını, canlarını kaybettiklerine,
maalesef ve maalesef, üzülerek hepimiz şahit olduk. Ama hamdolsun, AK
PARTİ iktidarı döneminde artık emeklilerimiz evlerinden emekli
maaşlarını almaktadırlar. Evde maaş ödemesi sistemi
gibi işlemleri kolaylaştıran uygulamalar başlattık.
Emeklilerimiz şu anda doktor seçme dâhil her
türlü sağlık hizmetinden çok rahatlıkla faydalanabilmektedirler.
Biz, AK PARTİ Hükûmetleri, AK PARTİ Grubu olarak bununla gurur
duyuyoruz.
Temmuz ayında emekli maaşı bin
liranın altında olan bütün emeklilere ayda 100, yılda 1.200 lira
ek ödemeye başladık. 1 Kasım seçimlerinden sonra işçi ve
BAĞ-KUR emeklilerimize de yıllık ilave 1.200 Türk lirası
destek sağladık. BAĞ-KUR sigortalısı olan
esnafımızın emekli aylığından kesilen sosyal
güvenlik destek prim kesintisini tamamen ortadan kaldırdık.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bunlarla bitmedi, bunlarla kalmadı yapmış olduğumuz
hizmetler ve kanuni düzenlemeler. Başka neler gerçekleştirdik?
Astsubay emeklileriyle ilgili bazı sorunlar vardı. Bu noktada, 1inci
dereceye yükselme imkânı bulunmayan astsubayların 1inci dereceye
kadar yükselmelerine ve 3600 ek göstergeden yararlanmalarına imkân
tanıyarak emekli aylıklarında artış
sağladık.
Emekli
vatandaşlarımızın son derece uygun şartlarda ev sahibi
olmalarını kolaylaştırmak için TOKİyle iş
birliği yapılarak ayda sadece 250 Türk lirası ücret ödeyerek ev
sahibi olmaları gibi, emekli maaşlarını çektikleri
bankalardan promosyon almaları gibi çok önemli birtakım düzenlemeler
ve çok önemli çalışmalarımız var.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarımızın
içerisinde hekim olan, doktor olan milletvekillerimiz var. Hekimlerin emekli
olduktan sonra, maalesef, hayatlarını idame ettirmek için başka
sağlık kuruluşlarında
çalıştıklarını biliyoruz. Ama, AK PARTİ Hükûmeti
olarak inşallah, önümüzdeki dönemde yapacak olduğumuz düzenlemelerle
emekli doktorlarımızda da çok önemli maaş
artışları gerçekleştireceğiz.
Emekliler, yaş
gereği, bize göre, bazıları babalarımız,
bazıları annelerimiz, bazıları ablalarımız ve
abilerimiz yaşında, bazı çalışanlara göre de
dedelerimiz yaşındalar. Hepimiz inşallah sağlık,
sıhhat, afiyet içerisinde o yaşlara ulaşırız, bunu
temenni ediyoruz. Bizim emeklilerimize, büyüklerimize göstereceğimiz
saygı daha sonraki nesillerin bize göstereceği saygının bir
işaretidir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, görüldüğü gibi, 2002 yılından beri, AK
PARTİ hükûmetleri döneminde, sosyal güvenlik sistemini geliştirirken
çalışanlar, işverenler ve emekliler arasında hakkaniyeti ve
sürdürülebilir bir dengeyi oluşturma temel ilkesiyle hareket ettik ve
bundan sonra da bu ilkede çalışmaya, çabalamaya, emeklilerimizi
düşünmeye devam edeceğiz.
Bu bilgiler
ışığında, HDP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu
belirtiyor, sizleri ve ülkemizdeki bütün emeklileri saygıyla, sevgiyle,
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tezcan.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım...
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Murat Emir ve
arkadaşları tarafından, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı
önündeki barış mitingine yönelik terör saldırısına
ilişkin başta istihbarat birimleri ve emniyet güçlerinin ihmalinin
araştırılması amacıyla 21/4/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 10 Mayıs 2016
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/5/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 10/05/2016 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Murat Emir ve
arkadaşları tarafından 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı
önündeki barış mitingine yönelik terör saldırısına
ilişkin başta istihbarat birimleri ve emniyet güçlerinin ihmalinin
araştırılması amacıyla 21/04/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (495 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 10/05/2016
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın
Murat Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Yedi ay önce tam bugün, 10 Ekimde Ankara Garı
önünde barış ve demokrasi adına yapılan bir mitingde,
miting alanına Ankara Garı önünden girmek üzere bekleyen on binlerin
arasına 2 canlı bomba dalmış ve kendilerini patlatarak 103
vatandaşımızın ölümüne, 500den fazla
vatandaşımızın da yaralanmasına sebep olmuştur.
Bu son derece vahim bir durumdur ve cumhuriyet tarihimizin gördüğü en
kanlı katliamlardan birisidir.
O günleri biraz
anımsamakta yarar görüyoruz. 7 Haziran seçimleri
yapılmıştı, 400 vekil diye yola
çıkmıştınız ama size 276 vekil bile verilmemişti
ve 1 Kasım seçimlerine sadece yirmi gün kalmıştı. O
sırada 400 vekil verin, bu iş huzur içerisinde çözülsün.
dediğinizi daha dün gibi hatırlıyoruz. Önce suspus oldunuz,
sonra Millet kaosu seçti. dediniz. Önce herkes kaostan ne kastettiğinizi
anlamadı ama kısa süre sonra bütün bir ülke ve bütün bir toplum
olarak ağır bedeller ödeyerek bu kaostan neyi kastettiğinizi
anlamış olduk. O günlerde henüz daha kaos, toplu katliamlar,
bombalı eylemler olmamıştı, ülkemiz kan gölüne
dönmemişti, her gün şehitlerimiz gelmiyordu ama bir şekliyle bu
kaosu hazırlamak gerektiği de ortadaydı.
1 Kasıma giden yolda
taşları yavaş yavaş döşemeye
başladınız. Vatandaşı dehşet içine sokmadan,
bütün ülkeyi terörize etmeden iktidarı yakalamanın olanaksız
olduğunu büyük usta fark etmişti. Kendisinin Eğer 400
milletvekilini alacak ve Anayasayı değiştirecek bir
sayıyı bir parti alsaydı durum bugünkünden çok daha farklı
olurdu. sözleri hâlâ kulağımızda. 1 Kasıma giderken
halkımızın yeteri kadar tedirgin edilememiş, ülkenin yeteri
kadar terörize edilememiş, ülkenin bütünüyle bir kan gölüne dönememiş
olduğunu gördünüz ve oylarınızın yetersiz olduğunu
fark ettiniz. Ancak, patlamadan sonraki sevincinizi gizleyemediniz,
anımsayalım Sayın Başbakanın ne dediğini: Ankaradaki
terör saldırısı sonrasında anket yaptırdık,
oylarımızda bir miktar yükseliş trendi var. derken yüzünüz bile
kızarmadı. Dahası 7 Hazirandan sonra siyaset şirazesinden
çıktı, 1 Kasımda umarız milletimiz
yaşadıklarımızı bize yaşatmayacak bir karar
verir. bile diyebildiniz.
O günlerde IŞİDle içli
dışlıydınız, henüz yollarınız
ayrılmamıştı. IŞİDe tam gaz gönderdiğiniz
silahlar henüz Kilise düşmeye başlamamıştı. Henüz
IŞİDi tek bir cümle içerisinde, açık seçik Terör örgütüdür.
diye bile tanımlayamıyordunuz, suçlayamıyordunuz; olsa olsa
onlar öfkeli çocuklardı sizin için. Saldırıdan sonra da yine,
IŞİDi açık bir biçimde suçlamaktan, hedef göstermekten
sakındınız. Anımsayın Sayın Başbakanın
bizim siyasi literatürümüze hediyesini: Bu bir kokteyl
saldırıdır. dedi. Tabii, Sayın Cumhurbaşkanı
geri kalmaz, o da dedi ki: DAEŞ, PKK, paralel yapı, El Muhaberat
ortaklaşa, kolektif bir eylem. İşte o sırada, nereden
alındığını bilmediğimiz bu istihbaratlarla
Türkiye kamuoyunun gözünden IŞİD kaçırılmak isteniyordu,
IŞİD bizim gözümüzden kaçırılmak isteniyordu, hatta IŞİDi
işitmemiştiniz. Ancak, bugün anlaşılmıştır
ki, siz de anladınız ki buradaki sorumlu terör örgütü
IŞİDdir ve IŞİDin artık korunacak hiçbir tarafı
kalmamıştır. İşte, 10 Ekim saldırısı,
patlaması, katliamı böyle bir ortamda gerçekleşti.
Bu olayın gerçekleşmesinde ağır
ihmaller olduğunu çok iyi biliyoruz. Hatta belki de olası kastlar
olma ihtimali de var. Dolayısıyla, biz bu araştırma
önergesini Meclisin gündemine taşıdık.
Bakınız, İçişleri
Bakanlığına bağlı müfettişler bir ön inceleme
raporu hazırladılar. Aslında, bu rapor bir itiraf
niteliğindedir ve basınımızda da çok açık bir biçimde
yer aldı. Burada çok açık biçimde görüldü ki devlet, istihbarat
olmasına rağmen, göz yummuştur ve üstüne düşeni
yapmamıştır. Nereden mi biliyoruz? Rapordan biliyoruz.
Bombayı çok iyi bildiğinizi Yunus Emre Alagözle ilgili olarak
istihbaratın verdiği raporlardan biliyoruz. İstihbaratın
raporuna göre, bakınız, TEM Daire Başkanlığına -Terörle
Mücadele Daire Başkanlığına- bildirilmiş ama oradaki
Emniyet görevlisi üstlerine bildirme gereği görmemiş. Hâlbuki, orada
açıkça teknik takip dolayısıyla biliniyor ki bu kişi
-aynı zamanda, Abdurrahman Alagözün yani Suruç katliamının
failinin kardeşidir- ailesiyle helalleşmiş. Bu, açık bir
gerçekken göz ardı edilmiş. Müfettişlerin Niye üstlerine
bildirmedin? sorusuna verdiği cevap son derece ilginç; personel üzerinde
olumsuz psikolojik etki oluşturabilir diye yapmış bunu.
Yine, raporda DEAŞın canlı bomba
eylemi yapabileceğine dair istihbari bilginin önemli olduğu, TEM
şube müdürlüğüyle neden
paylaşılmadığının yargı yoluyla
araştırılması gerektiği belirtilmiş ama
biliyorsunuz ki yargı yolunun önü de önce valilik, sonra cumhuriyet
savcılığı tarafından
kapatılmıştır.
Yine aynı şekilde,
bakınız, İlhami Balıyla sürekli konuşma hâlindeler,
teknik takibe takılıyorlar, bunlar da göz ardı ediliyor.
IŞİD'in bombacısı olarak bilinen
Tuncay Kaya, aynı biçimde, patlamadan on bir gün önce salıveriliyor
ve patlamadan hemen sonra şüpheli eylemci olarak aranmaya
başlanıyor. Bunlar eğer ihmal değilse, bunlar görevini
yapmamak değilse apaçık bir ciddiyetsizliktir.
Bu ihmaller zinciri burada bitmiyor değerli
arkadaşlar, değerlendirme toplantısı yapıyorlar,
diyorlar ki güvenlik güçlerine: Kendinizi bir şekilde koruyun.
Bakın, bu da yine gazetelerde manşet oldu. Düşünün, halkı
koruması gereken, oradaki mitinge katılanları koruması
gereken emniyet görevlileri Kendinizi koruyun. diyorlar. Müfettişler
soruyor: Niye böyle yaptınız? Niye, halkı, insanları
koruma gereği duymadınız? diyorlar, o da diyor ki: Zaten bu
eylem HDP'lilerin eylemi değildi, sivil toplum örgütleri yapıyordu,
bu nedenle böyle bir ihtiyaç duymadık. Bu şekilde devletin resmî
raporuna geçmiş ifadeler var.
Yol uygulaması yapılmamış
arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz? Bu kişi teknik takipte,
ailesiyle helalleşmiş, kardeşi daha önce Suruçta
patlamış, Dokumacı grubuna ait olduklarını herkes
biliyor, bu kişi Ankaraya girerken ne hikmetse tam o sırada yolda
uygulama faaliyeti durduruluyor ve kişi geçtikten sonra yani sekiz
buçuktan sonra, saat dokuzda yolda uygulama yani denetleme faaliyeti tekrar
başlıyor.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla
Türkiye' de böylesine ağır bir katliama ilişkin, ilgililerin
görevini neden yapmadıklarına ilişkin, varsa sorumluların
bulunmasına ilişkin, istihbari bilgilerin neden göz ardı
edildiğine ilişkin ayrıntılı bir araştırma
yapma ihtiyacı var. Çünkü, biraz önce ifade ettik, valilik eliyle bu
soruşturma izni verilmemiştir, cumhuriyet savcılığı
da itiraz yetkisini, hakkını kullanmamıştır.
Dolayısıyla, şu anda görev yüce Meclisimizindir.
Tabii, burada AKP Grubunun karar vermesi gereken,
buna açıklık mı getireceksiniz, araştırma yoluyla
buradaki bütün sorumluların ortaya çıkarılmasına katkı
mı vereceksiniz yoksa siz de bunun örtülmesine göz mü
yumacaksınız? Bu suçun aydınlatılmasına katkı
vermiyorsanız bu suçun ortağı olduğunuzu
unutmamalısınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız, müfettiş raporu diyor ki:
Yeterli emareler ve kamu yararı vardır, inceleyin bunu. Bunu göz
ardı etmek artık, bundan sonra vicdanların kabul edeceği
bir durum değildir arkadaşlar. Ne yapıyorsunuz peki? Böyle
patlamalar oluyor, ilk yapılan şey emniyet müdürünü görevinden almak
ama emniyet müdürünü görevden almakla bitmiyor çünkü 17 Şubatta bir
patlama daha oluyor, atadığınız emniyet müdürünü tekrar bir
daha alıyorsunuz. Ee, bitmiyor, Ankarada patlama bitmez. 13 Martta bir
patlama daha oluyor, onu da görevden alıyorsunuz. Nerede bunun siyasi
sorumlusu? Sadece emniyet müdürü mü burada sorumlu?
Değerli arkadaşlar, bu bedeli tüm toplum olarak
ödüyoruz, AKP iktidarının özellikle Suriye politikası
dolayısıyla ürettiği sıkıntıyı, terörü
Terör örgütlerini ülkemizde konuşlanan, eylem yapan ve ülkemiz üzerinde
hâkimiyet alanı sağlayan bir noktaya getirdiniz. 10 Ekim
Barış ve Dayanışma Derneği kuruldu, bugün de bunlar
bizim ziyaretçilerimizdi, yaralıların, ölenlerin aileleri,
yakınları ziyaretçimizdi. Ankara Garı önüne bir anıt heykel
yapılmasını talep ediyorlar, adli yardım istiyorlar çünkü
harç paralarının altında eziliyorlar. Bunların sorunlarına
bir an evvel eğilmek zorundayız.
Dolayısıyla, burada vereceğiniz karar
bu kanlı eylemin aydınlatılmasında ve aydınlık
bir Türkiye kuracağımız yolda önemli katkı verecektir
diyor, saygılar sunuyorum, iyi çalışmalar diliyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emir.
Grup önerisinin aleyhinde, Isparta Milletvekili
Sayın Nuri Okutan.
Buyurun Sayın Okutan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
NURİ OKUTAN (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu
tarafından Ankara Garında 10 Ekim 2015 tarihinde
gerçekleştirilen bombalı saldırıya ilişkin olarak
verilen Meclis araştırma önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
döneminde terör dağlardan şehirlere inmiş, nihayet başkent
Ankara birbiri ardına hain bombalı saldırıların hedefi
hâline gelmiştir.
10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garındaki
bombalı saldırının ardından güvenlik ve istihbarat
zafiyeti gündeme gelmiş, ancak Hükûmet yetkililerinin olayın
ciddiyetini kavrayamadıkları ve gerekli önlemleri
alamadıkları, sonrasında yaşanan bombalı saldırılarla
acı bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Ankara Merasim Sokakta 17 Şubat 2016
tarihinde, güvenlik güçlerimizin servis araçlarını hedef alan ve çok
sayıda şehit verdiğimiz hain saldırının
ardından güvenlik ve istihbarat zafiyeti yeniden gündeme gelmiş,
Başbakan Sayın Davutoğlu Ankara Valiliğinde
aldığı brifingin ardından şu açıklamayı
yapmıştır: Türkiye geneliyle ilgili güvenlik tedbirleri
dışında özel bir güvenlik mekanizması ve Ankaranın,
başkentin hususiyetini de gözeten bir eylem planı hazırlanacaktır.
Bu toplantının ardından,
İçişleri Bakanlığının 8 Mart tarihli genelgesi
çıkarılmış ve yürürlüğe konulmuştur. Genelgede,
17 Şubatta Ankarada askerî servis araçlarına yönelik
saldırıdan sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu
başkanlığında yapılan güvenlik
toplantılarında kararlaştırılan tedbirlere yer
verilmiş ve gerekli önlemlerin artırılması
istenmiştir, ancak üzülerek belirtmeliyim ki bu genelgenin akabinde, 13
Mart 2016 tarihinde, başkent Ankara, Kızılayda
gerçekleştirilen yeni bir bombalı saldırıya daha sahne olmuştur.
Yine, çok sayıda masum insanımız hunharca katledilmiştir.
Toplanarak, brifing alarak, genelge çıkararak
terörü ortadan kaldırmanın ve bombalı saldırıları
önlemenin mümkün olmadığı yaşadığımız
bu üzücü olaylarla apaçık ortadadır.
Daha önce de ifade ettik,
işte, tam da bu koordinasyonu sağlamak üzere kurulan Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının durumu ortada. Bu
kurumun ağırlığı ve farkını bir türlü
hissedemedik. Günübirlik politikalarla terörle mücadele etmek mümkün
değildir. Üzülerek ifade etmeliyim ki iktidarın kusuru üzerinden
atmak için geliştirdiği politikaların aynısına terörle
mücadele alanında da rastlıyoruz. Bir güvenlik ve istihbarat zafiyeti
söz konusu olduğunda veya olası bir başarısızlık
durumunda kusur hemen başka birilerine bağlanmaktadır. Polisin
içinden bilgi sızdırılması, çalıntı araçları
izleyen sistemdeki koordinasyonsuzluk veya MOBESE kameralarının
çalışmaması bahanelerinin arkasına saklanılarak
sorumluluktan kaçılmaktadır. Bütün bu söylemler, eskilerin deyimiyle,
şüyuu vukuundan beter söylemlerdir. Millet sizi Hükûmetin, devletin içindeki
yapılanmalarla, devletin bütünlüğünü hedef alan bölücü terör
örgütüyle de gerçek anlamda mücadele etmeniz için seçmiştir. Bütün bu
bombalı saldırılarda ve sözde çözüm sürecindeki hatalarda ihmali
ve kusuru olan ortaya çıkarılmalı ve hesap verilmeliydi;
sorumlular bulunmalı, en azından siyasi sorumlular gereğini
yapmalıydı. Aradan geçen zaman içinde, güvenlik ve istihbarat
birimlerinden sorumlu olanlar görevlerinden ayrılmadı veya
görevlerinden alınmadılar. Gelinen noktada, görevden ayrılan ya
da görevinden alınan kişi Sayın Davutoğlu mu olmuştur?
Şimdi, buradan
haklı olarak soruyoruz: Acaba, Sayın Davutoğlunun görevden
ayrılışının ardında bütün bu terör
politikalarının rolü var mıdır? Sayın Davutoğlu,
PKK, PYD ve Suriyedeki örgütlerle yürütülen temaslardan dolayı mı
görevden alınmıştır ya da Süleyman Şah Türbesini
örgütle birlikte kaçırmasından dolayı mı görevden
alınmıştır?
Burada, Ankarada meydana
gelen bombalı saldırıları konuşuyoruz,
sorumluların hesap vermesini ve bu katliamların aydınlatılmasını
istiyoruz. Oysa, bir suikasta kurban gittiği anlaşılan Özel
Harekât Daire Başkanı Behçet Oktayın durumu bile hâlâ
aydınlatılamamıştır.
Başkent patlamalarının olduğu
günlerde, ABD Elçiliğinin patlamalarla ilgili olarak
vatandaşlarını önceden uyardığı, âdeta il il
adres verdiği basına yansımış, eleştirilere konu
olmuştu. Bunun üzerine, ABD Elçiliği yeni bir açıklama
yapıp istihbaratın kendilerine ait olmadığını,
Türk makamlarından alınan istihbaratla ilgili kendi
vatandaşlarını bilgilendirdiklerini ifade etmişlerdir.
Şimdi buradan sormak gerekiyor: Amerika Birleşik Devletleri kendi
vatandaşlarını bizim istihbarat bilgilerimizle uyarırken Hükûmetimiz
ne yapıyordu? Yetkililer neyle meşgullerdi? Bizim
vatandaşımızın can ve mal güvenliği ABD
vatandaşları kadar önemli değil miydi? Elbette önemlidir. Peki,
o hâlde tekrar soruyorum: Hükûmetimiz ve görevliler ne yaptılar?
Sözde çözüm sürecinde ihmalleri olanların,
faturayı milletimiz için daha da
ağırlaştıranların ödüllendirildiklerine şahit
oluyoruz. Bugün, silahların stoklanmasında ve bombaların
gömülmesinde ihmali olan kamu görevlileri hâlâ görevlerinde
tutulmaktadırlar. Bütün bunlardan daha vahim olan ise patlayan
bombaların Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarını artırdığının
Sayın Başbakan Davutoğlu tarafından söylenmiş
olmasıdır. Burada, bütün bu eylem ve katliamların sanki bütün
milletimizi değil de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını
hedef aldığı algısı oluşturulmuş; bu durum tam
bir aymazlık, öngörüsüzlük ve siyasal çıkarcılıktır.
Sınırlarımızın delik deşik
edildiği, mülteci kılığında ülkemize giriş yapan
bombacıların başkentin göbeğine kadar gelebildiği bir
tabloyla karşı karşıyayız. Buradan açıkça
soruyoruz: Bütün bu canlı bombalar Ankaraya gelene kadar neden
yakalanamamıştır? Bombalı eylemlere katılan
çalıntı araç hiç mi kameralara yakalanmamıştır?
Yakalandıysa neden takip edilip etkisiz hâle getirilmemiştir? Bütün
bu olaylarda kusur ve ihmali olan kamu görevlilerinin
soruşturulmasına gerek olmadığına neden karar
verilmiştir? Öyleyse suçlu kimdir?
Değerli milletvekilleri, terörle mücadelede
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının kafası
karışıktır. Kurumlar arası koordinasyon
kaybolmuş, iş birliği ve bilgi paylaşımı ortadan
kalkmış, hatta kurumların kendi içinde bile fikir ve görüş
ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Terörle
mücadele yerine sözde çözüm sürecinde teröristle müzakere yöntemini seçen
Adalet ve Kalkınma Partisinin başarısız, isabetsiz
politikalarının ağır faturasını milletçe, hep
birlikte ödüyoruz.
Sarı öküz hikâyesinde olduğu gibi, terörle
mücadeleden vazgeçip teröristle müzakereye girdiğimiz gün sarı öküzü
verdik ve kaybettik. Ülkemizi yıllardır kana bulayan bölücü örgütle
müzakere ederek çözüm olacağını zannettiğimiz gün
aslında kaybettik. Suriyedeki örgütlerle, PYD ve El Nusra
uzantısı örgütlerle içli dışlı olduğumuz gün
kaybettik. Büyüklerimizin dediği gibi: Körle yatan şaşı
kalkar., Kara kazanın yanında oturana kara bulaşır.
Orta Doğuda bizden habersiz yaprak düşmez.
yaklaşımınıza ne oldu? Yapraklardan haberdarsınız
da teröristlerden mi haberdar değilsiniz?
Değerli milletvekilleri, terör bir
insanlık suçudur ve çözümü de bütün insanlığı
ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, terörle mücadelede uluslararası
mekanizmalar harekete geçirilmeli, bu alanda uluslararası iş
birliğine önem verilmelidir. Terörle mücadelede istihbaratı
güçlendirmek, kurumlar arası koordinasyonu sağlamak, teknoloji
destekli analiz sistemlerini kullanmak büyük önem taşımaktadır.
Coğrafi suç haritaları, suç işleme bölgeleri ve zamanları
iyi analiz edilmeli, personelin görev
yılgınlığını önleyecek dinamik politikalar hayata
geçirilmelidir. Plaka tanıma, yüz tanıma sistemleri gibi yüksek
teknoloji etkin bir şekilde kullanılmalı, elde edilen bilgiler
tek merkezden koordine edilmelidir. Terör örgütüne karşı en etkin
mücadele, istihbarat destekli nokta operasyonları yapmaktır.
Bombalı eylemi yapan kadar, bu eylemlerin talimatını verenler de
etkin bir istihbarat yöntemiyle takip edilmelidir. Terörle mücadele, samimiyet
ister, kararlılık ister, tutarlılık ister. Terörle mücadele,
ilgili kurumların tam bir saat sistematiği içinde, birbiriyle uyum ve
ahenk içinde çalışmasını gerektirir. Teröre karşı
en büyük caydırıcılık budur.
Bu duygu ve düşüncelerle, şahsım ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Okutan.
Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, 10 Ekimde,
bizzat tanık olduğum, çok ciddi, büyük bir katliam yaşadık
Ankarada ve bu katliamdan
Aslında yaşadık değil,
yaşatıldı bu katliam ve adım adım gelindi Ankara
katliamına. Örneğin, ülkenin en barışık, en güler
yüzlü insanlarının olduğu Hatayda IŞİD
militanları hastanelere doldurulup tedavi edilerek; yapılan bütün
uyarılara rağmen dokunulmayan Dokumacılar gruplarıyla; daha
sonra Çocuğum IŞİDe katıldı. diyen aileler dikkate
alınmayarak; MİT tırlarını değil, bunları
soruşturarak değil, bunları yazan gazetecilere
açtığınız soruşturmalarla; binlerce insanı
yerinden yurdundan eden ve daha sonra cesetleri denizlerde kıyılarımıza
vuran, bununla bize bir vicdan yarası daha açtığınız,
savaş sonrası rant üzerine kurulu Suriye politikalarınızla
adım adım Ankara katliamına getirdiniz bizleri. Sadece katliam
değil, aslında, daha sonrasında
yaşattıklarınızdan da hukuki olarak da siyasi olarak da
sorumlusunuz çünkü iktidardasınız ve iktidarda olanın sorumluluğu
vardır. Devletin önleme yükümlülüğü vardır, pozitif
sorumluluğu vardır ve hukukta da bunun
karşılığı vardır. Bu nedenle, sadece bir tane
Emniyet görevlisini görevden almakla bu sorumluluktan hiçbir şekilde
kurtulamazsınız.
Katliamın sonrasında insanların
üzerine gaz sıkıldı. Katliamın sonrasında ortada
yeterli ambulans olmadığı için özel araçlarla hastanelere
yaralılar taşındı. Katliamın sonrasında insanlar
ikide bir patlayan lambaların altında, Ankarada morgda, hastanenin
önünde, ortalığa saçılmış cesetleri teşhis etmeye
çalıştılar. Daha sonra 6 tane morg yeri yapıldı ve
çadır içerisine alınarak burada daha -tırnak içerisinde- insani
ortamda teşhisler yapılmaya çalışıldı. Ne bir
psikolojik yardım vardı ne bir dayanışma vardı, sadece
Kızılay bir çorba dağıttı, o kadar. Ama en güzel
yapılan şey cenaze kaldırma işiydi, bu gerçekten çok iyi
yapıldı.
Ankara katliamında 101
yurttaşımızı kaybettik, 500den fazla kişi de
patlamadan yaralı olarak kurtuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan,
katliamı değerlendirirken suları daha da bulandırmak
maksadıyla terör kokteyli sözünü icat etti ve gerçeklerden
uzaklaştırmak, aslında gerçeğe işaret etmemek,
IŞİD dememek için ortaya çıkarılan bir şeydi bu.
Devletin en üst yetkililerinin bu ciddiyetsiz açıklamalarına
rağmen gerçek saklanamadı. İlerleyen süreçte
saldırılarla ilgili müfettişlerin
hazırladığı ön inceleme raporu ve eklerinde ortaya büyük
skandallar çıktı. Patlamadan yirmi beş gün önce
IŞİDin mitinglerde birden fazla canlı bombayla eylem
yapacağına dair istihbarat alındığı, ancak
bilginin mitingle ilgili önlem alan güvenlik şube müdürlüğüne
iletilmediği ortaya çıktı. Raporda, o tarihteki emniyet müdürü,
TEM, güvenlik ve istihbarat şube müdürlerinin de ihmal suçundan soruşturulması
gerektiği belirtilmişti. Raporda yer alan Adli soruşturma
açılmasında kamu yararı vardır. görüşüne rağmen
söz konusu personel hakkında valilik soruşturma izni vermemişti.
Raporun eklerindeyse 1 Ocak 2015 ile 10 Ekim 2015 tarihleri arasında polis
ve MİTin canlı bomba saldırılarına ilişkin 62 ayrı
istihbarat notu olduğu bilgisi yer aldı. Müfettişlerin
hazırladığı tabloya göre, son istihbarat notunda 10 Ekim
tarihinde canlı bomba Yunus Alagözün adı da yer alıyordu,
Suruç bombacısının kardeşi. Bu istihbarat aslında 10
Ekim sabahı Emniyete iletilmiş ve Emniyet tarafından biliniyordu
yani Ankara katliamının yapılacağı biliniyordu. Bu
nedenle, hukuki olarak da siyasi olarak da sorumlusunuz.
Evet, hepimiz biliyoruz ki
-Suruç, Reyhanlı, Diyarbakır, Sultanahmet, Ankarada- birçok katliam
yaşandı. Kimi hedef gösterelim istersiniz? On dört yıldır
bu ülkeyi yönetiyorsunuz ve samimiyetle sormak isterim: Bu olanlardan, hukuken
önleme yükümlülüğü olan bir idare olarak kim sorumludur? Adliyeleri,
statları, camileri, sarayları koskocaman yapmayın;
bırakın, adaleti, eşitliği, barışı,
insanlığı büyütelim. Barış isterken ölen o insanlara
karşı, devlet ve iktidar, sorumluluğunu başka türlü asla
ama asla ödeyemez.
CHPnin araştırma
önergesine evet oyu vereceğimizi ifade etmek isteriz.
Ankara katliamı ve
diğer katliamlardan sonra aslında bir başka olayı daha
yaşıyoruz biz. Bu hafta Engelliler Haftası ve bütün bu
katliamlarda maalesef çok sayıda engelli yurttaşımız da
oldu; bu katliamlardan sonra engelli oldular onlar.
Ben, özellikle engelli nüfusu
içinde azımsanamayacak oranda olan, öyle yüzdelerle ifade edilen engelli
kadınlarla ilgili birkaç söz de söylemek istiyorum. Engelli kadınlar
hem engelli hem de kadın olmaktan kaynaklı çifte
ayrımcılığa maruz kalıyorlar ve temel hak ve
özgürlükleri çoğu zaman ihlal ediliyor. Engelliliği yanı
sıra kadın olmanın getirdiği ayrımcı
tutumların ve kalıplaşmış yargıların
baskısı altında olan kadınlar, toplumsal cinsiyet
dayatmaları sonucu doğan cinsiyet eşitsizliği nedeniyle
üzerlerinde daha ağır bir etki taşıyorlar. Eğitim
çağına geldiklerinde engelli kadınlar ya hiç eğitim
alamıyorlar ya da çok kısa bir süre sonra eğitimden
uzaklaştırılıyorlar, istihdam, sağlık gibi en
temel insan haklarından ise yeterince yararlanamıyorlar. Engelli
kadınlar aynı zamanda ciddi biçimde şiddete maruz
kalıyorlar ve bu kadınların şiddete maruz
kaldıklarına dair bir saha çalışması dahi yok. Dünya
Sağlık Örgütünün verilerine göre dünya genelinde her 3 kadından
1i hayatında en az 1 kere şiddete maruz kalıyor. Türkiyede her
5 kadından 2sinin fiziksel şiddet mağduru olduğunu
gösteriyor bu durum. Görüldüğü gibi gerek WHO gerekse ülkemizdeki ilgili
kurumların engelli kadınlara uygulanan şiddetle ilgili herhangi
bir istatistikleri, verileri yok. Engelli kadınlar şiddet
ortamını terk edemiyorlar. Çünkü özellikle sığınaklar
onlara erişilebilirlik sağlamıyor ve engelli
kadınların, zaten engelli olmayan kadınların dahi
ulaşmasının çok güç olduğu sığınaklara
erişmesi neredeyse mümkün değil. İhbar hatları ise
duyabilen, işitebilen, konuşabilen insanlara göre ayarlanmış.
Oysa bir mesajla aslında bu ihbarın engelliler tarafından
şiddete maruz kaldığının iletilmesi çok mümkün ve bu
çok da yapılması karmaşık bir şey değil. Evet,
ancak uzun vadeli önlem ve planlamalarla engelli kadınların
yaşadıkları şiddet ve buna ilişkin önlemler
alınabilir, gelişmeler sağlanabilir diye düşünüyoruz.
Ben, hayatımıza,
aslında birçok kadının hayatına çok ciddi etkiler
bırakmış bir engelli kadından bahsederek sözlerimi bitirmek
istiyorum: Ressam Frida Kahlo. Frida Kahloyla ilgili, Meksikalı yazar
Carlos Fuentes onu ilk gördüğü anı söyleyerek şöyle diyor:
Frida Kahlo, asırlar boyu kıskançlıkla saklanmış eski
mücevherlerini sefaletten koruyup sadece hasat şenliklerinde sergileyen
Meksikalı köylü kadınlara has şaşırtıcı
şatafatıyla, kurumuş bacağı, sakatlanmış
ayağı ve ortopedik korselerini işkence edilmiş bedeninde
saklayan kırık bir Kleopatraydı.
Onu göğe taşıyan saç süsleri, orada hazır bulunanların
hepsine, hepimize onun sonsuz çeşitlilikteki
kadınlığını ne acının soldurabileceğini
ne hastalığın buruklaştırabileceğini söylüyordu.
Meksika Devriminde dökülen kan ancak Hitler ve Stalinin emrini verdiği
infazlarla kıyaslanır. Omurgasını güçlendirebilmek için
çırılçıplak vaziyette başını askıya
aldılar ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sözlerimi tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu, bir dakika ek süre veriyorum, pozitif
ayrımcılık yapıyorum.
Buyurunuz
tamamlayınız.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Teşekkür ederim.
Frida Kahlo, ölüm usul usul yaklaşırken
bile o tören giysileri içinde yatağında yatmaya ve resim yapmaya
devam etti. Hasta değilim. diye yazacaktı,
Kırığım ama resim çizebiliyor olarak yaşamaktan mutluyum...
Evet, umut hiçbir koşulda bitmeyecek bir
şeydir ne Ankara katliamında kaybettiklerimizin aileleri ne sakat
kalarak kurtulan yoldaşlarımız ne de engelli
vatandaşlarımız için. Bize verilmeyen ister sosyal güvence ve
eşit haklar isterse barış olsun, onu bizler alacağız.
Bu inançla hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde
ikinci ve son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Emrullah
İşler.
Buyurunuz Sayın İşler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, Ankara Garında meydana gelen patlama hakkında Meclis
araştırması açılması konusunda vermiş olduğu
önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, terör saldırısında
kaybettiğimiz canlara Allahtan rahmet diliyor, ailelerine
başsağlığı ve sabır niyaz ediyorum. Bu
saldırılarda yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Terörle mücadele ederken şehit olan kardeşlerimize, güvenlik
güçlerimize, askerlerimize Allahtan gani gani rahmet diliyor, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Bu saldırılarda
yaralanan gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Yine, bugün, Diyarbakırda kısa bir süre
önce meydana gelen patlamada kaybettiğimiz canlara Allahtan rahmet
diliyor, yaralılara acil şifalar diliyorum. Terörle mücadelede canla
başla mücadele eden güvenlik güçlerimize Allahtan güç, kuvvet vermesini
niyaz ediyorum.
Değerli kardeşlerim, 22 Temmuz 2015ten bu
yana Türkiye kapsamlı bir terör saldırısıyla
karşı karşıya kalmaktadır. 22 Temmuzda Suruçta
başlayan -DEAŞ terör örgütünün başlatmış olduğu-
ardından PKK, DHKP-C ve diğer aşırı sol örgütlerin
başlatmış olduğu terör saldırılarıyla
aşağı yukarı dokuz on aydır mücadele ediyoruz. Bizler
ülkemiz ulusal güvenliğini ve kamu düzenini tehdit eden, güvenlik
güçlerinin ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini
hedef alan terör örgütleriyle, ulusal ve uluslararası hukuka uygun bir
şekilde temel hak ve özgürlükler gözetilerek kararlılıkla ve çok
yönlü olarak mücadelemizi sürdürmekteyiz. AK PARTİ hükûmetleri olarak biz,
terör konusunda baştan beri en açık bir şekilde bunu ifade
etmekteyiz. İyi terörist veya kötü terörist yoktur, terör dünyanın
her yerinde, her kime yapılırsa yapılsın terördür dedik,
gerekçesi ne olursa olsun terördür. Birinin sloganı dinî olabilir,
diğerinin sloganı etnik olabilir, bir diğerinin ideolojik
olabilir ama netice itibarıyla, yapılan şey terördür.
Dolayısıyla, biz, nasıl PKK terörünü kınıyorsak, El
Kaide, Boko Haram terörünü kınıyorsak aynı şekilde
DEAŞ terörünü de kınıyoruz ve lanetliyoruz. O nedenle, ülkemizde
bazı terör örgütlerine serbestlik tanındığı yönündeki
iddialar kesinlikle doğru değildir. Nitekim, DEAŞ daha yeni
oluşum sürecindeyken, 10 Ekim 2013 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti,
DEAŞı terör örgütü olarak ilan etmiştir. Bu kapsamda, Suriye
krizinin başladığı Nisan 2011den günümüze kadar,
yaklaşık 36 bin yabancı uyruklu şahsa yurda giriş yasağı
konulmuş ve yaklaşık 3 bin şahıs ise ülkemizden
sınır dışı edilmiştir. Nitekim, maalesef, bu son
Brüksel saldırılarını yapan kişiler de, daha önce
Paris saldırılarına karışan kişiler de sınır
dışı ettiğimiz şüpheliler arasında yer
alıyordu ve bu iki ülkeye de bunlar notayla bildirilmişti.
İstihbarat ve güvenlik birimlerimizin 2016
yılında terörle mücadele anlamında gerçekleştirdiği
önemli faaliyetler hakkında birkaç istatistiki bilgi vermek istiyorum:
2016 yılı başından bugüne kadar, ilgili
kurumlarımız tarafından eylemler ve patlayıcılara
yönelik 94 önemli olay engellenmiş olup bu olayların 8inde
bombalı araç, 7sinde canlı bomba şüphelisi, 5inde eylem
yapacak örgüt mensubu ve 74ünde patlayıcı silah ve mühimmat ele
geçirilmiştir.
DİSK, KESK, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği ve TTBnin çağrısıyla Savaşa İnat
Barış Hemen Şimdi! 10 Ekimde Ankarada Emek, Barış,
Demokrasi Mitingindeyiz adı altında miting duyurusu
yapılmıştır. Mitingi organize edenler tarafından, 10
Ekim 2015 tarihinde 12.00-16.00 saatleri arasında Sıhhiyede yapılması
planlanan mitingin toplanma noktası olarak Ankara Tren Garı önü
bildirilmiştir. Toplanma noktasında, başta miting
çağrısı yapan sivil toplum kuruluşlarının
yanı sıra birçok siyasi oluşum, siyasi parti, STK, dernekler ve
vatandaşların katılımıyla 10/10/2015 saat 09.00
itibarıyla toplanılmaya başlanmış, takriben 10 bin
kişinin toplandığı ve kortej hazırlığı
yapıldığı sırada, saat 10.04 sıralarında bir
patlama meydana gelmiş, akabinde, ilk patlamanın meydana geldiği
yere 50 metre mesafede ikinci bir patlama daha meydana gelmiştir. Meydana
gelen patlamalarda 102 kişi hayatını kaybetmiş, 417
kişi yaralanmıştır.
Mülkiye ve polis müfettişlerince yürütülen
idari soruşturma kapsamında, Ankara İl Emniyet Müdürü, Güvenlik
Şube ve İstihbarat Şube Müdürleri görevden
uzaklaştırılarak yerlerine başka atamalar
yapılmıştır. Olay yerinden elde edilerek gönderilen
numuneler üzerinde yapılan analizler neticesinde, patlamanın, TNT,
fabrikasyon patlayıcı madde kullanılarak 2 canlı bomba
tarafından gerçekleştirildiği uzmanlarca tespit edilmiştir.
Olayla ilgili 22 gözaltı yapılmış, bu şüphelilerden
15i tutuklanmış, 3 kişi hakkında adli kontrol kararı
verilmiş olup olaya karışanlardan Halil İbrahim Durgun
Gaziantepte yakalanmak üzereyken kendisini patlattığından ölü
olarak ele geçirilmiştir.
Mitinglerde üst aramaları miting alanı
girişlerinde yapılmaktadır.
Olayın yeniden tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla mülkiye ve polis
başmüfettişi görevlendirilmiş olup şu an
çalışmalar devam etmektedir. Konuyla ilgili adli ve idari
soruşturmalar devam etmekte olup Ankara Adliyesi tarafından konulan
yayın yasağı kaldırılmışsa da
kısıtlılık kararı hâlen devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri, terörle mücadelede
engellenen eylemler sonucunda ele geçirilen malzemeleri de sizlere kısaca
arz etmek istiyorum: Bugüne kadar, 274 kilogram plastik patlayıcı, 49
kilogram patlayıcı yapımında kullanılan malzeme; 348
silah, 70i ağır, 253ü uzun namlulu; 399 el bombası, 275 el
yapımı bomba, 46 mayın, 9 canlı bomba yeleği, 16.251
adet mühimmat ele geçirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu vermiş
olduğum rakamlar -sözlerime başlarken söylemiş olduğum-
Türkiye'nin topyekûn bir terör saldırısıyla karşı
karşıya bırakıldığının bir
göstergesidir. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
vermiş olduğu önerinin aleyhinde konuşuyorum.
Burada, bu patlamadan sonra yapılan
açıklamalar ve özellikle muhalefetin ve iktidar
karşıtlarının yapmış olduğu açıklamalar
gerçekten talihsiz açıklamalar. Doğrusu, DEAŞ terör örgütü
Suriyede çıktı biliyorsunuz ilk başlangıçta ve bunun
arkasında Suriye Muhaberatının olduğunu dünya âlem biliyor.
Dolayısıyla, PKK bir yandan DEAŞla iş birliği
yapıyor, Suriye Muhaberatı iş birliği yapıyor. Bu
patlamadan sonra yetkililerimizin Bu kokteyl bir saldırı. demesini
siz alaya almaya kalkıyorsunuz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz alaya
alıyorsunuz, siz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bunun bir
körlük olduğunu ben düşünüyorum. Şunu biliyorsunuz ki hiçbir
terör örgütü dış destek olmadan yaşayamaz.
Dolayısıyla, bütün terör örgütleri vekâlet savaşı
yürütmekteler. Bundan dolayı, geçtiğimiz günlerde Cemil Bayık,
PKK terör örgütünün şu anki lideri ne dedi? Dedi ki: Hedefimiz Tayyip
Erdoğanı yıkmak, AK PARTİ Hükûmetini yıkmak.
Aynı şekilde, DEAŞ örgütü yetkililerinin de bu yönde
açıklamaları var. Dolayısıyla, siz nasıl olur da
Türkiyeyi DEAŞa destek vermekle aynı kefeye koyabilirsiniz veya
böyle bir suçlamada bulunabilirsiniz?
Değerli kardeşlerim, terör örgütleri
basın yoluyla beslenmektedir. Bakınız, size Ankara
saldırılarından sonra o gün atılan bazı
manşetleri vermek istiyorum: Barış İçin Yastayız
diyor Cumhuriyet gazetesi, Erdoğanın başkanlık
hırsını gündeme getirerek böyle bir manşet atıyor.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Yalan mı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne anormallik
var orada?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bir
bakıyoruz, diğer bir gazete Yıkılsın Bu Ölüm
İktidarı şeklinde doğrudan iktidarı suçluyor.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Yalan mı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yalan mı
onlar?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bunlar teröre
destek değil de nedir?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Osloda
görüştünüz, Osloda.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Seyreden bir
Hükûmet suçlanır orada.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Terör örgütü
suçlanacağı yerde bu gazeteler manşetlerden bunları
yayımlıyor. Barışı Bir Kez Daha Katlettiler diyor
bir başka gazetemiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Osloda
görüşmediniz mi? Haburda karşılamadınız mı?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bakıyoruz:
Lanet Olsun diyor. Peki, aynı gazeteler
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Adıyamanda ellerini kollarını sallayarak bu eylemleri
yapmadılar mı?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Biraz
sabrederseniz
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sabretmeyeceğim. Daha ne sabredeceğiz? Kaç yüz kişi ölecek? Daha
kaç yüz kişiyi öldüreceksiniz?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bakın,
aynı gazeteler, Paris saldırısından sonra ne diyor?
Buyurun: Fransa Çocuklarına Ağlıyor Ya, bunlarda
azıcık millîlik yok mu, azıcık yerlilik yok mu,
azıcık bu ülkeyi sevme yok mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Evet, en büyük
millî katliamı yaptırdınız döneminizde.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Pariste
patlama olunca, terör olunca bunu söylüyorsunuz ama burada direkt,
doğrudan iktidarı katliamla suçluyorsunuz. Peki, orada neden Fransa
iktidarını suçlamadınız, hükûmetini suçlamadınız?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Fransa
iktidarı da suçlu, siz de suçlusunuz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Buyurun:
Terörü Lanetliyoruz diye.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Suçunuzu
örtemezsiniz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bizde
olduğu zaman ne tür manşetler atanların başka yerde
olduğunda ne tür manşetler attığını görüyoruz.
Bakınız, Sultanahmetdeki patlamadan sonra yine Katliam Ülkesi
diye. Bunlar bütün, teröre çanak tutmaktır. Eğer siz, bu gazeteler,
bu şekilde terör örgütünün propagandasını yaparsa teröre çanak
tutmaktadırlar ve bundan dolayı da terörle mücadelede ciddi zafiyet
ortaya çıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ellerini
kollarını sallayarak Ankaraya nasıl geldiler onlar?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan, bir pozitif ayrımcılık da bana yapsanız.
BAŞKAN Erkeklere pozitif
ayrımcılık yapamıyoruz Sayın İşler.
Teşekkür ederiz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Başkan,
çok laf attılar, bir dakika uzatın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok, yok. Yeter.
ERKAN AYDIN (Bursa) Babalar Gününde, Babalar
Gününde, size Babalar Gününde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nereden çıktı bu
efendim? Yok efendim öyle bir şey.
BAŞKAN Negatif ayrımcılık
istiyorsanız bir dakika vereceğim size. Negatif
ayrımcılık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Oo, çok kötü oldu.
BAŞKAN Buyurun.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bakınız, Türkiye, 2011den bu yana, Arap
Baharından bu yana, uluslararası arenada bir algı operasyonuyla
karşı karşıya. Dolayısıyla, Türkiye, işte,
terörle özdeşleştirilerek, yok Diktatörleşti. vesair diyerek
Sadece 2011den bugüne kadar 4-5 defa sandığa gidildi bu ülkede.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne oldu?
Davutoğluna darbe yaptınız.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Değerli
kardeşlerim, sayın milletvekilleri; bakınız, basında
yalan haber yazılıyor, ardından onu siyasetçiler alıyor.
Bugün burada verilen önergede de aynı şey var. Bir, siyasi arenada
konuşulan basın yoluyla
deniyor. Mesela dün, yine bir gazetede,
Suriyeli bir siyasi aktörle ilgili El Kaideciye Vize Verildi diye bir haber
var 1inci sayfada. Şimdi, bu şahsı
araştırdığımızda, baktığımız
zaman, bir parti lideri, İngilterede, Fransada, Almanyada,
İtalyada, Cenevrede Birleşmiş Milletlerin
toplantılarına katılan bir şahıs hakkında Türkiyeye
geldiği zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMRULLAH İŞLER (Devamla) -
böyle yalan
haber uyduruluyor. Ondan sonra ne olacak? Türkiye, yok DEAŞa destek
veriyor, yok El Kaide terör örgütüne destek veriyor
Bu da siyasetçiler tarafından
sürekli kullanılıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İşler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) MİT
tırları nereye gitti? Nereye gitti MİT tırları?
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Teröristle
görüşen neydi ya?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) -
Dolayısıyla, sayın milletvekilleri, biz bu verilen önergenin
aleyhindeyiz. Terörle de kararlı bir şekilde mücadelemiz bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Terör örgütleriyle görüşen
neydi terör örgütleriyle? Ne demiştik onlara, terör örgütüyle
görüşenlere?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin (2/571) esas numaralı, 19.4.2012 Tarihli ve 6292
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/30)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/571) esas numaralı Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebiyi davet ediyorum.
Süreniz beş dakika.
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Türkiye'nin yoğun siyasi gündemi içerisinde büyük bir kitlenin
yaşadığı mülkiyet sorununun çözümlenmesi amacıyla
vermiş olduğum kanun teklifinin gündeme alınması için
huzurlarınızdayım.
Kanun teklifim, 2/B arazilerinde hak sahibi olup da
başvuru yaptığı ya da başvuru yapmadığı
hâlde ödemelerini süresinde yaptığı ya da
yapamadığı hâlde çeşitli nedenlerle 2/B konusunda hak
sahibi olma hakkını kaybeden vatandaşlarımızın
yeniden hak sahibi olmasını sağlamaya yöneliktir. Kanuni ve ek
süreler içerisinde vatandaşlarımız başvuru yapmış
olabilir ama ödemesini aksatmış olabilir, kanuni veya ek süreler
içerisinde hiç başvuru yapmadığı için doğal olarak hak
sahibi olmamış olabilir. Bütün bu vatandaşlarımıza
yeniden 2/B kanunu uygulamasıyla ilgili olarak bir hak vermek
amacıyla söz konusu kanun teklifini vermiş bulunuyorum.
Bu çerçevede, kanun teklifiyle önerdiğim
şudur: Kanunun öngörmüş olduğu kanuni süreler ve ek süreler
içerisinde başvuru yapmamış olan vatandaşlarımıza
altı aylık ilave başvuru süresi; kanunun öngördüğü
peşinatı ve taksitleri yine peşinat ve taksit ödeme süreleri
içerisinde ödeyememiş olan vatandaşlarımıza da bir
yıllık ek ödeme süresi verilmesi. Teklifim bunları
öngörmektedir. Eğer teklifim gündeme alınır ise 2/B konusunda
başvuru yapamamış ya da yaptığı hâlde
taksitlerini, peşinatı zamanında ödeyememiş olan
vatandaşlarımız yeniden hak sahibi olacaklardır. Teklifim
esas olarak bunu düzenlemektedir.
Sayın milletvekilleri, 2/B arazileri 6831
sayılı Orman Kanununun 2/B maddesine göre orman özelliğini
kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırı
dışına çıkarılmış olan arazilerdir. Bu
araziler önemli ölçüde orman köylüleri tarafından
kullanılmaktadır, kentlerde ise bu araziler kentsel yerleşime
konu olmuştur. Yani vatandaş ihtiyacı nedeniyle ev veya evinin
bahçesi olarak bu arazileri kullanmaktadır. Aslında, mülkiyeti
devlete ait olup da vatandaş tarafından ev ve bahçe olarak kullanılan
ya da tarım arazisi olarak kullanılan arazileri sadece 2/B arazileri
olarak isimlendirmek, gruplandırmak doğru değildir. Bu, bir
gruptur, 1inci grup budur. Bunun dışında üç grup daha
vardır. 2nci grup, hukuken orman olmakla birlikte fiilen orman özelliğini
kaybetmiş olup yine vatandaşın ev ve bahçe olarak
kullandığı arazilerdir. 3üncü grup, 1984 tarihli ve 2981
sayılı İmar Affı Kanununa konu olan ve
vatandaşın tapu tahsis belgesi sahibi olduğu ya da tapu tahsis
belgesini hak etmiş olduğu hâlde bugüne kadar tapusunu
alamadığı araziler. Bir 4üncü grup da 2/B orman arazisi ve 2981
sayılı Kanun kapsamında olmayan diğer hazine arazileri ki
bunlarda da kentsel yerleşimler vardır.
Ben, bütün bu 4 grupta sayılan
yerleşimlerin ve orman köylülerinin sorunlarının çözümü için 2
ayrı kanun teklifi vermiş bulunmaktayım. Bugün bunlardan sadece
2/Byle ilgili olanını huzurunuza getirdim ve başlangıçta
belirttiğim için ek süre verilmesini sağlamaya yöneliktir ama
teklifim bununla sınırlı değil. 4 grubu sayarken bir
gruptan söz ettim; hukuken orman, fiilen orman olmayan, kentsel yerleşime
konu olmuş olan araziler var. Örneğin, Beykozda bu şekilde 6
bin hane vardır değerli arkadaşlar. Beykozun Tokatköyün
Ayazmasında şimdi vatandaşlarımız tahliye
tebligatlarını almış, evlerini tahliye etme endişesi
içerisinde yaşıyorlar ya da Sultanbeylinin Hasanpaşa
Mahallesindeki vatandaşlarımız tahliye edilme endişesi
içinde yaşıyorlar. 2 komşudan birisinin arazisi 2/B arazisi
olduğu için hak sahibi olabiliyor, diğeri hukuken orman olduğu
için hak sahibi olamıyor ya da Sultanbeylinin Hasanpaşa
Mahallesinde sokağın bir tarafı 2/B, diğer tarafı
orman; hukuken orman, fiilen değil.
Bütün bunları çözmeyi amaçlayan bir kanun
teklifini huzurunuza getirdim. Sözü edilen diğer sorunları diğer
kanun teklifim konu alıyor. Örneğin, 2981 sayılı Kanun
kapsamındaki tapu tahsis belgelerinin tapuya dönüştürülmesi için
ayrı bir kanun teklifim vardır.
Sürem bittiği için konuşmamı burada
sonlandırıyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Hamzaçebi.
Teklif üzerine ikinci ve son konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Gerçekten, Türk siyasi tarihinde bir ilki bugün
yaşıyoruz biz. Nedir Türk siyasi tarihinde bir ilk? O ilk de şu:
Sayın Akif Hamzaçebi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili, ilk olarak mevki, makamı
bırakıp, halkın sorununu kendisine dert edinip ve bir kanun
teklifini Meclis kürsüsüne getirip (CHP sıralarından
alkışlar) bunun kanunlaşması için kanun teklifini veriyor.
Ve inşallah, bu, yani, sadece bir milletvekili sıfatıyla
değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili sıfatıyla
veriliyor. Artık, burada, tüm milletvekili
arkadaşlarımızın, tüm grupların destek vermesini biz
istirham ediyoruz.
Burada, biraz önce bahsetti Sayın Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekilimiz, Sultanbeylinin Hasanpaşa
Mahallesinden. Değerli arkadaşlar, Sultanbeylinin Hasanpaşa
Mahallesinin muhtarı var, Hasanpaşa Mahallesinin kanalizasyonu var,
kaldırımları var, caddeleri var, sokakları var,
elektriği var, evler numaralandırılmış. Bugüne kadar,
Hasanpaşayla ilgili katkı payları alınıyor ve
seçimlerde seçim kâğıtları bu adrese giriliyor ama ne hikmetse,
Sayın Meclis Başkan Vekilimizin belirttiği gibi, burası
hâlen ormanlık alan görünüyor.
Değerli arkadaşlar, yani, burası
ormanlık alansa oraya elektrik trafosunu niçin yaptınız; burası
ormanlık alansa buraya elektrik niçin verdiniz; burası ormanlık
alansa buraya eve telefon niçin bağladınız, elektriği niçin
bağladınız, suyu niçin bağladınız, seçmen
kayıtlarını niçin bağladınız?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İnternet de var.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Sultanbeylideki Hasanpaşa Mahallesi halkı gerçekten
bu konuda mağdur ve Hasanpaşalılar diyor ki: Biz yıllarca
Sultanbeylide AKPye ve ondan bir önceki aynı düşünceyi paylaşan
siyasi partilere oy verdik ama bizi mağdur ettiler. Sultanbeylinin imar
sorunu var, Sultanbeylinin bu şekilde 2/B sorunu var. 2/B sorunu
Değerli arkadaşlar, Sayın Akif
Hamzaçebi Beyin belirttiği gibi, Anayasamızın 2nci maddesi
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir sosyal devlettir. diyor. Sosyal devlette,
vatandaş eğer ödemesini yapamamışsa, ödemesini bilerek
tabii ki yapamıyor değil, imkânsızlıklardan dolayı
yapamıyor. Bu insanlar bu süre içerisinde müracaat etmiş
-yoksulluğun gözü kör olsun- parası olmadığı için,
para yatıramadıkları için bu tapularını
alamamışlardır. Onun için, burada Meclisin yapması gereken
Anayasamızın belirttiği üzere, sosyal devlet ilkesi
uyarınca bu vatandaşlarımıza bu şekilde bir
imkânı bir daha tanımakta yarar var. Netice itibarıyla, bu bir
yıllık süre, gerçekten, bugüne kadar, eşinin koluna evlenirken
takılan bilezikten tutun, takıdan tutun ve borçlanarak harçlanarak
tüm takıları satıp barınabilecek bir ev alan
insanlarımızın mağduriyetinin önlenmesine yöneliktir. Yoksa
bu insanlar villada oturmuyorlar, bu insanlar ormanı talan etmiş
değiller; bu insanların hepsi bu yerleri aldıkları zaman,
mutlak surette para ödeyerek almışlardır ve bunların hepsi
gariban ve yoksul kesimin buralarda barındıkları yerlerdir.
2/Bnin genellikle villa olan yerlerinin hepsi paralarını peşin
yatırdılar yani 100 TL maliyeti olan bir yeri 56 TLye satın
aldılar. Ama bu vatandaşlarımız bu ödemeyi
yapamıyorlar.
Eğer gerçekten herkes
sözünün arkasındaysa, Biz fakirden yanayız, geçimini yapamayan
insanlardan yanayız, fukaradan yanayız. diyorsak, hep birlikte, 4
siyasi partinin de bu teklifimize destek vermelerini istirham ediyoruz.
Eğer bu teklife, tabii, oy vermezseniz, bunu reddeden grupları da
gerek Beykozda gerek 2/B sorunu olan tüm vatandaşlarımıza
ifşa edeceğimizi bilgilerinize arz ediyor, hepinize saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, mikrofonu bir açarsanız
BAŞKAN Sayın İnceöz, söz talebiniz
mi var?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Evet, lütfen.
Kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Açıyoruz mikrofonunuzu.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, doğrudan gündeme alınma önergesiyle ilgili konuda
Bakanlığın bir çalışması olduğuna ve bu
çalışmalar tamamlandığında konunun gündeme
geleceğine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul
Milletvekili Akif Hamzaçebinin 6292 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda değişiklik
yapılmasına ve İç Tüzük 37 gereğince doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin bir teklifi var. Biraz evvel biz bunu
reddettik ama özellikle şunu belirtmek istiyorum: Bu konuyla ilgili
Bakanlığımızın, Hükûmetimizin bir
çalışması vardır, bu anlamda çalışmalar
tamamlandığında konu gündeme gelecektir. Bunun bilgilendirmesi
Bu bir reddediş değildir. Bu anlamda da bununla ilgili düzenleme
bekleyen milletimizin de çok rahat olmasını temenni ediyorum ben.
ALİ ŞEKER (İstanbul) O zaman
tutanaklara Evet. diye geçirin oylamayı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Burada Hangi
hükûmet? Hangi bakanlık? vesaire gibi söylemlerle yan taraftan
sataşma oluyor, bunları kabul etmediğimi özellikle belirtmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Şu anda
Hükûmet, çalışmalarına devam etmektedir, bakanlarımız
konularına hâkimdir ve kanunla ilgili çalışmalar
tamamlandığında gündeme gelecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hasanpaşa
Mahalle Muhtarı da geldi, halk da geldi; Bakanla da görüştüler, hatta
belediye başkanları ücretsiz araba gönderip görüştüler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Referansları
yanlışmış Başkanım, bize gelsinler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Çevre ve
Şehircilik Bakanıyla görüştüler, ben de görüştüm.
Sayın grup başkan vekilimiz böyle söylüyor ama ilgisi, alakası
yok, bunda da bilgileri yok; kusura bakmasın.
BAŞKAN Peki, Sayın Tanal,
teşekkürler.
Sayın Özel, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, çok teşekkür
ederim.
Şimdi, biraz önce
Sayın İnceözün açıklamasından bir durumun bir kez daha
perçinlendiğini görüyoruz. Yapılan teklif ne kadar
vatandaşın sorunlarıyla doğrudan ilgileniyor, ne kadar
doğru, ne kadar yerinde olsa da eğer Hükûmetten gelmiyorsa ya da
kendi milletvekillerinin teklifi değilse iktidar partisi böyle bir
şeyi kabul etmeyip, daha sonra ilerleyen zamanlarda bunu getirip kendisine
mal etme gibi bir yola gidiyor. Eğer gerçekten burası Parlamento ise,
gerçekten kuvvetler ayrılığı varsa, gerçekten
milletvekilleri özgür vicdanlarıyla karar veriyor olsalar grup başkan
vekillerinin haklılığını ve gerekliliğini teyit
ettiği Sayın Meclis Başkan Vekilimizin ki geçen dönemde de hem
bu konuda hem bedelli askerlik konusunda toplumun tüm beklentilerine uygun
teklifleri hazırlayan Sayın Akif Hamzaçebinin bu teklifinin gündeme
alınmasına Evet. derlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim efendim,
müsaadenizle
BAŞKAN Sayın Özel, gündeme geçtikten
sonra bir dakika, biliyorsunuz.
Kayıtlara geçer, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman kayıtlara geçmesi
açısından söyleyeyim: Burada buna Hayır. diyorlar, sonra da
diyorlar ki: Aslında Hayır.ımız hayır değil,
durum haklı, biz buna Evet. demek isterdik. Bu, samimiyetten yoksun bir
davranıştır.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Anayasa Mahkemesine
götürürken ne kadar samimiydiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, bugün Adalet ve
Kalkınma Partisinin Bakanlar Kurulu toplantısı
yapamadığı, Mecliste grup toplantısı
yapamadığı, saray eliyle doğrudan Hükûmetin de grubun da fişinin
çekildiği bir darbe sürecini yaşıyoruz. Sayın grup
başkan vekili de bunu tescil etmiştir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz 2/Byi
Anayasa Mahkemesine götürdünüz.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) 2004te kim götürdü
bunu Anayasa Mahkemesine? Konuşuyorsun şimdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) 2004te Anayasa
Mahkemesine kim götürdü yasayı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz, buyurun.
28.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkanım, bir açıklama yapma gereği hissediyorum: Biz biraz
evvel İç Tüzük 37 gereğince doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin, bakın
BAŞKAN Mikrofonunuzu açalım Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Lütfen.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel kanun teklifinin İç Tüzük 37 gereğince
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin görüşmeler
yapıldı ve arkasından, bakın kendi rızamızla bir
beyanatta bulunduk. Bu beyanat şudur: Bakanlığımız bu
konuda çalışma yapmaktadır. Çalışmalar
tamamlandıktan sonra Meclise usulüne uygun bir şekilde gelecektir ve
görüşmeye
Buna başka anlamlar yüklemek, bu beyanatımızdan
Eğer biz bu açıklamayı yapmasaydık böyle bir konuşma
fırsatı olmayacaktı. Ve bundan başka anlamlar çıkarmak
doğru değil.
Bunun yanında, eğer darbenin ne
olduğuna bakmak gerekiyorsa tarihe bakmak lazım, 1960a bakmak
lazım, 1971e bakmak lazım, 1980e bakmak lazım. Darbenin ne
olduğu
En son yakın dönemde biz bunları yaşadık, demokrasiye
nasıl müdahale edildiğini yaşadık.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 10 Mayısa
baksınlar, 10 Mayıs darbesine.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Altında
Cumhurbaşkanı var, reisin var altında reis.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bakın,
eğer bizim kendi gündemimizle alakalı konuşacak olursak
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 10 Mayıs darbesini
unutma! 10 Mayıs darbesinin içinde oturuyorsun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
bizim de
Cumhuriyet Halk Partisine çok söyleyecek sözümüz var ama biz ülkemizin ve
milletimizin gündemine hâkim bir şekilde gidiyoruz.
Teşekkür ederim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 10 Mayıs darbesinin
üstünde oturuyor CHP.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) 4
Mayıs hayırlı olsun!
ALİ ŞEKER (İstanbul) 4 Mayıs
saray darbesi hayırlı olsun!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
Sayın Başkanım, Sayın İnceözün ilk
açıklamasına yönelik olarak söylediğimiz söz şu:
Samimiyseniz, halkın gündemiyle meşgulseniz bu kadar haklı ve
Sayın Akif Hamzaçebinin üzerine ömür verdiği Parlamentoda hep
gündeme getirdiği ama onun uyarılarını dikkate
almadığınız için, bugün,
çıkardığınız yasanın eksikliklerini telafi
mecburiyetinde olduğunuz bu teklife Evet. derdiniz özgür iradenizle.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu 2/B
yasasını kim çıkardı Sayın Başkan? 2/B
yasasını AK PARTİ çıkarmadı mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkinci kısım...
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Anayasa Mahkemesine
götüren sizsiniz, bunu iptal ettiren.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya bırak
Allah aşkına! Kim çıkardı 2/Byi?
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kendisinin Hükûmetimiz
yerindedir, grubumuz yerindedir... Grubunuzun yerinde yeller esiyor. Grup
toplantısı yapamıyorsunuz, Bakanlar Kurulu toplantısı yapamıyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Size ne?
Size ne?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Perişan
durumdasınız, acınacak durumdasınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Darbeye maruz
kalmışsınız.
Teşekkür ediyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Senaryo
yazıyorsunuz, senaryo!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 2/Byi Anayasa
Mahkemesine götürüp iptal ettiren onlar!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Özgür Bey, seçim
meydanı değil burası ya, Meclis burası.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Beklentiniz
bu da, hayal yani hayal!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın İnceöz, bir daha
mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bir cümle
söyleyeceğim, lütfen...
BAŞKAN Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Meclisin
mehabetine uygun bir konuşma olmadığını özellikle
belirtmek istiyorum. Yazık, çok yazık ki ana muhalefet partisinin
başka konuşacak konusu yok, iktidar partisinin iç meselesi, iktidar partisinin
kendi içindeki gelişmelerle ilgili...
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Türkiye meselesi ya.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Başbakan
içeride mi sizin ya?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz Ugandada
yaşıyoruz, Ugandada(!)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yazık!
Eğer darbe görmek istiyorsa darbe tarihini okusun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hükûmet
onayını bu Meclisten almadı mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bir daha bu
konuda böyle bir söz söylemesi, ana muhalefet partisinin ne yazık ki
malzemesiz kaldığını göstermektedir.
Teşekkür ediyorum. Yazık!
BAŞKAN Teşekkürler.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onlar da korkuyor AK
PARTİye bir şey oluverir diye.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Genel
Başkanınız bugün niye savcıya gitti, onu bir anlatsana
bize.
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
29.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, sarayın Başbakana yapmış olduğu darbenin
sadece bir partinin iç sorunu değil tüm Türkiye'nin sorunu olduğuna
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gerçekten bu yaşananları bir kez daha
ifade etmek gerekiyor. Yani, nasıl oluyor da ülkenin sorunu, yüzde 49,5la
Başbakan olan kendilerinin ifade ettiği bir şekilde... Yine grup
başkan vekili bu sorun için Bu sorun kendi iç sorunumuz. diyor. Biz
zaten sizin iç sorununuz olduğunu biliyoruz, defalarca da kürsüde dile
getirdik. Kendi iç çelişkilerinizle dolu olduğunuzu biliyorduk ve
haklı da çıktık. HDP Grubu olarak bunları defalarca dile
getirdik. İç çelişkilerle, iç sorunlarla bir arada olduğunuzu
biz zaten biliyorduk, siz de zaten bugün onu itiraf etmiş oldunuz ama bu
yaşanan darbe, sarayın Başbakana yapmış olduğu
darbe aslında sadece bir partinin iç sorunu değil, tüm Türkiye'nin
sorunudur; böyle görmek, böyle algılamak gerekiyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Türkiye'de
iktidar sorunu yok, muhalefet sorunu var, sadece muhalefet sorunu var.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Bir
hükûmetin, bir başbakanın görevini yerine getirmemesi nasıl
oluyor da sadece AKP Hükûmetinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) ...ya da AKP partisinin kendi iç sorunu oluyor, bunu
düşünmek gerekiyor diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demirel.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Siyasi Etik Kanunu
Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Anayasa Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Siyasi Etik Kanunu Teklifi (2/1000) ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Anayasa Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 307)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, 248
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/672) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 248)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 87
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/419) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 87)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, 5 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanlarda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/308) ile Millî Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 5)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, 10 sıra sayılı
Tasarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/316) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 10)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, 24 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 24)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, 26 sıra sayılı
Tasarının görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/332) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız
Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız
Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel
Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 29 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sizin bir söz
talebiniz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz talebimden önce şunu
ifade etmem lazım efendim, tutanaklar açısından son derece
önemli bir noktadayız.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
komisyonların bulunmaması nedeniyle çok sayıda kanun
tasarısının ertelenmesinin doğru olmadığına,
üzerinde grupların muhalefet şerhinin olmadığı bir
uluslararası anlaşma olduğu için ve geleceğe kötü bir örnek
teşkil etmeyecekse bu uygulamayı bir seferlik kabul ettiklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Daha önce içeride saatlerce
müzakere edip, tıkanıp aşamadığımız
bazı durumlar oluyor; işte, nasıl yapalım, elden
Danışma Kurulu mu yapalım; kapatalım, ertesi gün mü
yapalım diye; o da şu: Mecliste yerleşik bir uygulama var, komisyonun
3ten fazla yerinde olmadığının
anlaşıldığı durumlarda Bundan sonra da komisyonun
olmadığı anlaşıldığından
demek
suretiyle bu yerleşik uygulamayı sürdürüyoruz. Ben bundan iki ay
kadar önce arka tarafta 4 grup başkan vekilinin saatlerce müzakere edip
Kanunlar Kararların bu konudaki örnekleri ve daha sonra bunun kötü bir
emsal teşkil etmemesi açısından, müzakereleri
hatırlıyorum, siz de hatırlıyorsunuz. Bugün burada bu 8
kere, 9 kere komisyonun olmaması durumu gerçekten kötü bir emsal
teşkil eder. Sizin yönetiminizde kadınlara olsun, günün anlam,
önemiyle ilgili olsun, pozitif ayrımcılıklarınız, söz
haklarına sonuna kadar saygılı olmanız
durumlarını da kendi adımıza, grubumuz adına göz önüne
alarak eğer bu, bugün böyle oldu ama geleceğe kötü bir örnek
teşkil etmeyecekse bunu bu seferlik kabul edelim; bir uluslararası
anlaşma olduğunu ve üzerinde grupların muhalefet şerhinin
olmadığını da kayda geçirerek bundan sonraki süreçte böyle
bir şeyin yapılmayacağının Başkanlık
Divanı tarafından da kayda geçirilmesini özellikle talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sizin bu önerinizi dikkate
alacağımızı ifade etmek isterim öncelikle.
Gruplar arasında anlaşma olduğundan
kaynaklı, ben sadece anlaşmaya uyarak bunu böyle geçirdiğimi de
belirtmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, şimdi söz
talebimi kullanabilir miyim?
BAŞKAN Peki, buyurun,
size bir dakika söz veriyorum.
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, biraz önce Sayın İnceöz Cumhuriyet
Halk Partisine Yazık, yazık! diye bir ifade kullandı. Bu
ifadesi son derece talihsizdir, kendisinden alışık
olduğumuz üsluba da uygun değildir.
Ancak, kendisinin bizi
eleştirdiği nokta, iktidar partisinin iç işlerine
karışma noktasıdır. İki şeyi hatırlatmak
isterim kendisine: Bundan iki önceki Bakanlar Kurulunda Adalet Bakanı
Bekir Bozdağın Milliyetçi Hareket Partisinin kongre sürecinin
durumuyla ilgili bilgi verdiği, sunum yaptığı,
bakanların sorularını cevapladığı bir
açıklama kamuoyuna yansıdı, iktidar partisi tarafından
yalanlanmadı. Ayrıca, İçişleri Bakanı Efkan Ala,
burada, çıktı, yirmi dakika boyunca CHPnin ve MHPnin iç
işlerine yönelik eleştirilerde bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
Yazık, yazık! ifadesinin karşılığını
kendi bakanları ve kendi grupları görmektedir. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bunun altını çiziyor, sözlerini iade ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yazık, yazık!
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özel, ifadeleriniz kayda geçmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde konuşmacı yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
bu şekilde tamamlanmıştır.
Şimdi maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE BELÇİKA FRANSIZ TOPLUMU HÜKÜMETİ, VALONYA HÜKÜMETİ VE
BRÜKSEL-BAŞKENT BÖLGESİ FRANSIZ TOPLUMU KOMİSYONU HEYETİ
ARASINDA KÜLTÜR, EĞİTİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA
ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7 Haziran 2011
tarihinde Brükselde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Kadir Koçdemir.
Buyurunuz Sayın
Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya
Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti
Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının 1inci
maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine sözlerimin başında,
başımızın tacı annelerimizin Anneler Gününü kutluyor,
annelerimizin başta şehit ve ölüm haberleri olmak üzere kötü
yönetimden kaynaklanan üzüntüleri yaşamadığı günler
diliyorum.
Bugünlere çok benzeyen 12nci yüzyılın
sonu, 13üncü yüzyılın başında yaşayan Yunus Emrenin
güzel bir sözü var, belki hayatı birlikte yaşamanın bütün
boyutlarını kendine göre, güzel Türkçeyle özetleyen bir söz, diyor
ki: Gelin tanış olalım/ İşi kolay kılalım/
Sevelim, sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz.
Uluslararası ilişkiler bu realiteyi, bu
hakikati dünya ölçeğinde, küre ölçeğinde hayata geçirmenin önemli bir
yoludur ama son zamanlarda uluslararası ilişkilere
baktığımızda uluslararası ilişkilerin bu
boyutunun unutulduğunu, uluslararası ilişkilerin belli ilkeler
temelinde imkânlar ile millî menfaatler, millî çıkarlar ve hedefler
arasında ahengi bulma sanatı olduğunun bir tarafa
bırakıldığını görüyoruz.
Geçen günlerde görevinden
ayrılan Başbakanımızın damgasını
vurduğu uluslararası ilişkiler, özellikle içinde yer
aldığımız coğrafyada, Türkiye içine de, iç
işlerimize de çok yakından ve maalesef olumsuz olarak etkide bulunan
bir sürece dönüşmüştür. Değer esaslı, sadece normlara
dayanan diyerek belli bir dünya görüşünün hayata geçmesini arzu eden bir
dış politika maalesef bugün Türkiyeyi hem dışarıda
hem de içeride hareket edemez hâle getirmiştir. Buraya çıkan
başka hatipler de ifade ettiler, içeride
yaşadığımız pek çok terör olayının
arkasında da dışarıda kaybettiğimiz
dostlarımız ve dışarıda arkasında
duramayacağımız iddialar yer almaktadır.
Ben Sayın Davutoğlunun dış
işleri deyince bir fıkrayı hatırlıyorum.
Kasabanın birinde bir kabadayı yolda yürümektedir. Çelimsizdir, ufak
tefek birisidir ama millet şerrinden uzak durmak için baş
eğmektedir, onun yürüdüğü yerde herkes ayağa kalkmakta, önünü
iliklemekte, ihtirama durmaktadır. Bu durumu seyreden birisi, bir hürmet
edenlere, ayağa kalkanlara, bir de bizim çelimsiz kabadayıya bakar ve
kabadayıya yaklaşarak onun ensesine bir şaplak indirir.
Kabadayı arkasına döner, bakar adama, güçlü kuvvetli, kavga etse alt
edemeyecek ama bu arada o sokaktaki herkes de ikisine bakmaktadır, bir
şey demesi gerekir. Bana mı vuruyorsun? der. Bizim adam bir
şaplak daha indirerek Sana vuruyorum. der. Kabadayı yine
düşünür, bir çıkış yolu bulması gerekmektedir. Essah
mı vuruyorsun, şakadan mı vuruyorsun? der. Bu kabadayıya
vuran adam ilk ikisinden daha şiddetli olmak üzere üçüncü bir
şaplağı indirir ve Essah vuruyorum. der. Kabadayı yoluna
devam eder, devam ederken de Şakadan hoşlanmam da. der. Türk
dış politikası da buna benziyor, büyük iddialarla yola
çıkıp daha sonra realiteyle yüzleştiğinde şakadan
hoşlanmama yoluna gidiyor.
Bugün, uluslararası anlaşmanın
karşı tarafı, Türkiye'nin içini bu dış politika
sebebiyle getirdiğimiz nokta bakımından ayrıca
anlamlıdır. Belçikayla yaptık biz anlaşmayı ama
Belçikada, kendi iç hukukundaki değişiklikler sebebiyle demin
saydığım 3 tane hükûmetle, 3 tane bölgeyle bu anlaşmayı
yapıyoruz. Belçikanın 6 eyalet, 3 toplumu var, Fransızca
konuşanlar, Almanca konuşanlar ve Flamanca konuşanlar;
ayrıca 3 tane de bölge var. Anayasal federal bir monarşi, iki
meclisli bir sistemle çalışıyor. Türkiye için çok küçük
sayılabilecek bir yer, 30 bin kilometrekarelik bir alanda 11 milyon insan
yaşıyor ama Belçika deyince, yakın tarihte birkaç şeyi
hatırlıyoruz. Bu dil temelli topluluklar sürekli bir
ayrışmaya doğru gitmektedir. Modern Avrupa tarihinde bir ilke
Belçikada imza atılmış ve 2011 yılında yapılan
seçimlerde beş yüz kırk gün hükûmet kurulamamıştır.
1961den beri etnik aidiyetin nüfus sayımlarında ve şeyde
belirtilmesi yasaklanmıştır.
Nihayet, yakın
zamanlarda, 22 Martta Belçikada 2 tane terör olayı oldu biliyorsunuz ve
burada, başta Independentta olmak üzere pek çok uluslararası
makalede Belçika devlet teşkilatı ahenkli
çalışamadığı için, pek çok bilgi olduğu hâlde -ki
Türkiye de bu saldırıyı yapanla ilgili Yunanistanla birlikte
Belçika birimlerini uyardığını söylemişti- bu ahenk olmadığı
için bu terör saldırısında önlenebilecek bir saldırı
maalesef önlenememiştir. Bu, Türkiye bakımından şu
bakımdan anlamlıdır. Eğer demokrasiden bahsediyor isek,
müşterek bir biz duygusunu tesis etmek zorundayız. Demokratik
sahaya insanlar diğer özellikleriyle
Bu özelliklerini toplum içinde tabii
ki söylemelerinde hiçbir beis yoktur ama bunları söyleyerek, kendilerini
böyle tarif ederek geldiklerinde, bu dil ya da kan, genetik, biyolojik
özelliklere dayanan bir referans noktası olduğunda burada demokrasi
işlememektedir, dünyanın başka yerlerinde de bunun pek çok
örneği vardır. İşte, birisi de geçenlerde gittiğimiz
Biz, Mülkiyede okurken öz yönetimin timsali, sembolü diye bize gösterilen
Yugoslavyadan 7 devletin çıkmış olması ve bugün kalan
Bosna-Hersekin de on yıl sonra nereye gideceğinin belli
olmamasıdır. Türkiye'de de alt-üst kimlik diyerek kafaların
altüst edildiği, 36 etnik grubun sayılarak bunun nereye
varacağının bilinmediği bir süreç demokrasiyi de felç
etmeye doğru gitmektedir. Ve bu demokrasimiz, son günlerde yaşanan
olaylarla hibrit bir demokrasi olduğunu ortaya koymuştur.
Biliyorsunuz, hibrit araçlar var, bunlar klasik yakıtla devam ediyor ama
aynı zamanda güneş enerjisiyle de çalışabiliyor; bizim
demokrasimizde normal parlamenter sistemle kabine kuruluyor, güvenoyunu
Meclisten alıyor ama başka yerde o bittiği vakit başka
enerjiler devreye giriyor.
Bu, şunu göstermiştir: Tek millet, tek
vatan, tek bayrak, tek devlet denilerek Türkiye tek adamlığa,
tek adamlık noktasına getirilmiştir ve iktidar partisinin çok
sevdiği sözle ifade etmek gerekirse, Türkiye, 80 milyona yaklaşan
nüfusuyla tek adamdan daha büyüktür. Bugünlerde ihtiyacımız olan
husus, tekrar Meclisin meclis gibi davranması, anayasal
kurumlarımızın kendi dengeleme ve kontrol
mekanizmalarını yerine getirmesidir.
Yunusla başladım, onunla bitireyim, diyor
ki Yunus:
Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini.
Bu cihan cehennemini,
Sekiz uçmağ ede bir söz.
Bugünlerde cihan cehennemini sekiz uçmağ edecek
söz Biz bir milletiz ve burası millî iradenin tecelli ettiği
yerdir. olmalıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Koçdemir.
1inci madde üzerinde gruplar adına,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş.
Süreniz on dakika Sayın Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de grubum adına, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent
Bölgesi Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim
ve Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı hakkında söz aldım. Ancak bu
tasarının 24üncü Dönemden kalma bir tasarı olduğunu
sanırım buradaki bütün milletvekili arkadaşlar biliyordur. Ne
yapıyoruz, niye bu tasarıyı şimdi gündeme aldık? Büyük
bir soru işareti koyarak diğer maddelere geçeceğim çünkü biz
gerçekten
Şu anda Meclis ne yapıyor, Meclise ne
yaptırılıyor? Gündem bu kadar yoğunken, savaş bu kadar
yakıcıyken, insanlar her yerde ölmeye devam ederken, tutuklamalar,
gözaltılar, ağır insan hakları ihlalleri
yaşanırken Parlamentoda milletvekillerinin, özellikle iktidar partisi
grubunun önemli oranda kendi iç sorunlarını
tartıştığını düşünerek, yapılan darbeyi
değerlendirdiklerini de gözeterek dostlar alışverişte
görsün işte, kendi kendimize Meclisi açık tutuyoruz; işte, kaç
yıl önce gelen bir tasarıyı bugün gündeme alarak kamuoyuna
Hiçbir sorun yok, biz de işte, uluslararası anlaşmalara
ilişkin uygun bulma kanunlarını onaylıyoruz. diye bir
mesaj verilmeye çalışılıyor ama halk bunu yutmaz. Hiç
kimseyi daha fazla kandıramayacaksınız, her şey gün gibi
ortada. Gerçekten, 4 Mayıstan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak, bunu çok iyi biliyoruz çünkü iktidar partisi her gün
söylediğimiz darbeyi kendisi de yedi, darbenin sonuçlarıyla
şimdi kendisi de yüzleşecek. Tek insan, tek adam yönetiminin nelere
mal olacağını, bir genel seçimden çıkan bir
Başbakanın bir kişinin iki dudağı arasındaki
sözle sonlandığını tarih unutmayacak, halklar unutmayacak,
bunu iktidar partisi milletvekillerinin de unutmamasını dileriz. Bu
onların iç sorunu değil, bu Türkiye'nin demokrasi meselesidir, bu
Türkiye'nin Anayasasının ilga edilmesi meselesidir, bu Türkiye'de
darbenin adım adım her yere nüfuz ettiğinin ve bu darbenin
sonuçlarını hepimizin birlikte çok ağır
yaşayacağımızın göstergesidir, resmidir, bunu herkesin
böyle değerlendirmesi lazım.
Bugün neler oldu sayın milletvekilleri? Bizim
bileşenimiz olan Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel
Başkanı Sayın Kamuran Yüksek Diyarbakırda gözaltına
alındı. Demin avukat arkadaşlarla görüştüm. Niye
gözaltına alındı? Yaptığı basın
açıklaması sebebiyle. İşte, Türkiye bu. 102 belediyenin
bağlı olduğu bir partinin eş genel başkanı,
basın açıklaması yaptı diye kendi partisinin genel merkezi
önünde gözaltına alınıyor. Biz, bu gözaltının derhâl
sonlanmasını istiyoruz, bunun da darbenin yine partilere, diğer
partilere dönük olarak devam ettirildiğinin başka bir göstergesi
olduğunu söylemek istiyoruz.
Yine, bugün, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Nusret Kalkanın güvenlik güçleri eliyle öldürülmesi sebebiyle
Türkiye'yi mahkûm etti. 60 bin euro mahkûmiyet olarak tazminata hükmetti, bunun
hikâyesini ayrıca bir gün anlatacağım. Aynen bugünkü gibi,
kendisi, tırnak içinde Teröristti, kaçtı, vurduk. dediler, ama
AİHM Hayır, bu sivildi, siz uyarı yapmadınız ve onu
göz göre göre öldürdünüz. diye ihlal kararı verdi.
Bugün, Birleşmiş Milletler çok önemli bir
çağrı yaptı. Cizrede 100 insanı Türkiye Cumhuriyeti
devleti diri diri yaktı. dedi. Bilmiyorum duydunuz mu? Şu anda,
bütün dünyada, Türkiye'de ve kürdistanda bu rapor konuşuluyor.
Birleşmiş Milletler bugün açıkladı, ama bu arada şu
bağlantıyı da unutmayayım: Sevgili
meslektaşımız Ramazan Demiri de bu arada anmak istiyorum.
Kendisi şu anda cezaevinde. Sadece, Cizredeki bodrumda yakılan
insanları, yaşam hakkı ortadan kaldırılan
insanları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı
diye avukat olarak tutuklandı ve soruların en önemli bölümü bu:
Türkiyenin itibarını sarsıyormuş. Nasıl bir itibar,
ona büyük bir soru işareti daha koyuyorum.
Şimdi, Birleşmiş Milletler raporu
şunu söylüyor satır başlarıyla: Yani, ciddi bir endişe
verici hâl olduğunu söylüyor ve soruşturma açılması
çağrısı yapıyor. Birleşmiş Milletlerin İnsan
Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad El Hüseyin, Türkiyede
bağımsız soruşturma yürütecek ekibin bölgede engellenmeden
gezebilmesine izin verilmesi için çağrı yaptı ve kendisine
aralık ayı ortalarından mart ayına kadar çok ciddi
belgelerin geldiğini, tanıkların olduğunu, dosyaların
olduğunu ve şu ana kadar özellikle Türkiye devletinin orada
bağımsız gözlemcilerin, insan hakları denetçilerinin, uluslararası
mekanizmaların inceleme yapmasına izin vermediğini ve buna izin
verilmesi gerektiğini defaatle ifade ediyor.
Yine, aynı açıklamada şunu söylüyor
yani biz bir daha söylemiş olalım BM ağzından: Kendi
halkını şiddet eylemlerinden korumak Türkiyenin görevidir.
Yetkililerin terörizm karşıtı operasyonlar yaparken insan
haklarına; işkence, yargısız infaz, orantısız,
öldürücü şiddet ve keyfî gözaltı eylemlerini yasaklayan
uluslararası hukuka daima saygı göstermesi temel önem arz
etmektedir. Cizredeki üç bodrumla ilgili şunu söylüyor özel olarak: Üç
bodrum katına sığınmış yüzden fazla kişinin
yakılarak öldürüldüklerine ilişkin tanıklıklara dayalı
haberleri, en kaygı verici olanı olarak nitelendiriyor.
Bu arada, Cizrede vahşet bodrumlarında
100 kişi değil, 167 kişi katledildi.
Ve bugün, üç ay sonra
teşhis edilen
Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Asya Yükselin
cenazesi bugün teşhis edildi. Cizrede bodrumlarda katledilen Asya
Yükselin cenazesi bugüne kadar, bütün incelemelere rağmen, teşhis
edilememişti.
Şimdi, biz, gerçekten, Cizrede yaşanan
insanlığa karşı suçları, bodrumlardaki sivil
insanların isimlerini buradan okuduk ve Meclis kayıtlarında
mevcut. Türkiye, iktidarıyla, Cumhurbaşkanlığıyla,
bütün erkleriyle, bu işin dâhilinde olan erkleriyle birlikte bu
katliamı göz göre göre işledi, göz göre göre, adım adım,
bunun propagandasını yaparak, fotoğraflarını
çektirerek, Ambulans gönderdim. diyerek, ambulansları geri çekerek. Ve
bunların hepsinde bizim tanıklığımız olduğu
bilindiği hâlde o katliamı gerçekleştirdiler.
Ve Birleşmiş Milletler bugün
açıkladı. Bu, Birleşmiş Milletlerle bitmeyecek. Tabii,
bizim Avrupa Birliğiyle ve uluslararası mekanizmalarla iktidarın
ve özellikle Cumhurbaşkanının nasıl bir ilişkisi var,
anlamak mümkün değil. Bu arada, Başbakanın görevden
alınmasının sebeplerinden birinin de bu olduğu rivayet
edilir. Avrupa Birliğine gerçekten uymak mı istiyoruz yoksa Avrupa
Birliği normlarını tümüyle ret mi ediyoruz? Bu Meclis bunu
öğrenmeli, bize bunu açıklayın. Her gün Cumhurbaşkanı
çıkıp halk diliyle Avrupa Birliğine, üyesi ülkelere,
mekanizmalara posta koyacak, Sizi tanımıyorum. Türkiye kriterleri
Bugün de şöyle, hani, o kabadayıca söyleniyor ya: 3 milyar euroyu
verecekseniz verin ya! diyor. Hayret bir şey! Böyle mi dış
politika yapılır? Dış politikada Ben uymak zorunda
değilim. Terörle Mücadele Kanununu değiştirin. diyorlar.
diyor, bugün Cumhurbaşkanı söylüyor, Biz bunu
değiştirmeyiz. Türkiye emir almaz. diyor. Hayır, hayır,
Türkiye emir alır, bütün ülkeler emir alır. Eğer siz devlet olarak
bir sözleşmenin altına imza koymuşsanız, Bunun gerekliliklerini
yerine getireceğim. diyorsanız siz o sözleşmenin kendi
gereklerini yerine getirmediğinizde yargılanırsınız,
mahkûm edilirsiniz, dışlanırsınız,
atılırsınız; tercihinizi yapın. Kimse sizi ya da bizi
zorla Avrupaya davet etmiyor.
Ve şu tarihsel dönemeçte, gerçekten, adım
adım uluslararası değerlerden uzaklaşıyoruz,
diktatörlüğe doğru bir adım daha her gün yaklaşıyoruz
ve bugün Birleşmiş Milletlerin çağrısıyla Uluslararası
Ceza Mahkemesinin yolu biraz daha kısalmıştır.
İnsanlığa karşı işlenen bu suçların
hesabı mahşere kalmaz, vereceksiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Önce siz verin
de ondan sonra
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bunun
altında imzası olan, sessiz kalan, gülen, milletvekilliğiyle
hiçbir alakası olmayan sizin de hesabını vereceğiniz günler
çok yakındır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben senin
çirkinliğine bir şey diyor muyum! Çirkinliğine bir şey
diyor muyum ben senin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ahlaksız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Ahlaksız sizsiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben senin
çirkinliğine bir şey diyor muyum!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz en
büyük ahlaksızsınız ve terbiyesizsiniz biliyor musunuz!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Çirkinliğine bir şey diyor muyum ben senin!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ahlaksız
sensin!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, yeter be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde anlatırsınız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Dokunulmazlığı beklesinler.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Açıkça
tahrik ediyorsunuz ama.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Gülmeme
takmışsın, çirkin şey!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne diyorsun be!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Dedim
diyeceğimi!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Terbiyeli ol be, terbiyeli ol!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen terbiyeli
olacaksın!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ne
biçim konuşuyorsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Haddini
bil, haddini bil!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben gülerim de
dururum da, seni ilgilendirmez!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
başka bir şey bilmiyorsun zaten, senin milletvekili olma gerekçen bu,
gerekçen!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben gülerim,
seni ilgilendirmez!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
sadece gülmek ve sataşmak için oturuyorsun zaten, başka bir şey
bilmiyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben senin
çirkinliğine bir şey diyor muyum!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
ahlaksız kelimesini kullandığınızdan dolayı ben
de sizi kınıyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ne
yapıyorsanız yapın.
BAŞKAN Böylesi bir kelimeyi bir kadın
milletvekiline karşı kullandığınızdan
dolayı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Şu kürsüye
birisi çıkıp da benim burada ne şekilde
davranacağımı bana dikte edemez!
BAŞKAN -
sizi eleştiriyorum Sayın
Çavuşoğlu. Bu, doğru bir
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu kürsüye
çıkan hatip benim ne şekilde duracağımı,
davranacağımı bana dikte edemez!
BAŞKAN Çıkarsınız,
cevabını verirsiniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Diktatörlükten
bahsedecek, nasıl konuşacak!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
çıkarsınız, cevabını verirsiniz
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hakaret etmek
zorunda mısın?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kime
bağırıyorsun sen!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben de seni
kınıyorum. Çirkin!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sensin çirkin!
Şu suratına bak!
BAŞKAN -
ancak bir kadın milletvekiline
ahlaksız kelimesini kullanamazsınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kullandım!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Ahlaksızlık senin yaptığındır!
VURAL KAVUNCU (Kütahya) O da terbiyesiz dedi,
terbiyesiz dedi!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ortamı germek değil derdim, polemik yapmak değil fakat
aralarında konuşan arkadaşlarımıza kürsüden Gülme,
niye gülüyorsun? tarzı gereksiz bir polemikle, çok anlamsız
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayır, ona
güldüğümüz de yok, ilgisiz, alakasız
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yanındaki
insan bu kadar laf ediyor, Grup Başkan Vekilisin, bir müdahale et.
BAŞKAN Sayın Turan, çıkıp
cevap verebilirsiniz, bunda bir şey yok elbette ancak ahlaksız
kelimesini kabul etmemiz mümkün değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
dolayısıyla, bunu böyle kapatalım. Bununla ilgili
yaklaşımımız da kadın erkek
ayırmaksızın
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Peki Kendini milletvekili
sanan diye hitap etmesi doğru mu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne
demek?
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Kendini milletvekili
sanan diye hitap ediyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) E, öyle,
başka bir vasfı yok çünkü.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Öyle bir şey olabilir
mi? Size mi kaldı milletvekilinin
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben
ahlaksız demedim ama.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Bizi milletvekili sen mi
yaptın!
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun, sizi
dinliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben
ahlaksız demedim ama.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Milletvekili sen mi
yaptın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben
ahlaksız demedim ama.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) O sözü söyleyen
ahlaksızdır! Ahlaksızsın işte!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Ahlaksız senin
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yeter ya!
İyi, hadi bakalım, ver şunu mahkemeye.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Özür dilesin,
milletvekilinden saymıyormuş beni!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen özür
dileyeceksin, sen!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen özür dile, sen!
BAŞKAN Sizin de özür dilemeniz gerekiyor
Sayın Çavuşoğlu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Dilemiyorum
çünkü ahlaksız!
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir daha söylüyorum:
Hakaret ederken kadın mı, erkek mi ayrımı yapmak diye bir
şey olmaz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ardından bir de Özür dile. diyorsunuz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunu bir kadın
milletvekiline ifadeniz doğru değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hiç fark etmez, ahlaksız dedi ya!
BAŞKAN Elbette ki öyle, elbette ki öyle
Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yani kadın vekile
yapılmaz da, erkeğe yapılırmış gibi algı
doğacak cümleyi doğru bulmuyorum ben de. Bu, birincisi.
İkincisi: Kürsüden arkadaşımız
konuşurken ısrarla Gülme!, Vekil misin?, Nasıl vekilsin?
gibi gereksiz bir polemiğe girdi. Oysa, arkadaşımız hiç laf
atmamıştı. Ben yanındayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) O laf
attı, laf.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Atmadım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, hiç
atmadı, hiç atmadı, ben yanındayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Laf
attı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Atmadım.
Hayır, siz bir şey söyleyene kadar
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bakacağız tutanaklara.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Anayasa Komisyonunda
aynı polemik olmuştu, Hakan Beyin mütebessim hâlinden yola
çıkarak. Agresif davranıyor arkadaşımız
Meral
Hanım yapıyor bunu, gerek yok buna. Biz bunu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ya, siz bunu geri alacak mısınız, almayacak
mısınız? Ahlaksız dedi mi, demedi mi? Bu ne kadar
ayıp bir şey ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, geri
alın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Önce yanındaki
adama bir iki laf et. Ayıp be! Ayıp, sana yakışıyor mu
şimdi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yanındaki
adam milletvekili be!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Meral Hanım, size
laf atmadı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bakın, konuşmanın son on saniyesi bunlar.
BAŞKAN Peki, sayın milletvekilleri,
lütfen
Sayın Turan, buyurun, tamam.
Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hâlâ savunmaya kalkıyorsunuz. En azından bu laf
için bir özür dilenmesi gerekiyor.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Hocam, Kendini
milletvekili zanneden. diyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neyi savunuyor?
BAŞKAN Arkadaşlar
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Herkes haddini
bilecek, herkes haddini bilecek! Bu kürsüde isteyen, milletvekiline
istediğini söyleyemez hiç kimse.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sen de haddini bileceksin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen de
haddini bileceksin!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Biliyorum.
Çirkinsin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Çirkin
sensin! Çirkin senin tutumundur.
BAŞKAN Sayın Çavuşoğlu,
lütfen, rica ediyorum. Böyle bir usul yok, böyle bir hitabet şekli yok
Sayın Çavuşoğlu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Artık burayı dağ başı hâline getirdiniz be! Çete
tarzı çalışıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Danış
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
konuşmacıyı ikaz etmeniz lazım, karşısındaki
milletvekiline kürsüden sataşıyor. Ne demek Gülüyor.?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendisinin
milletvekili olduğunu sanan insan
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen,
karşılıklı birbirimize hakaret etmeyelim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ben
milletvekiliyim, o sansın, sanmasın. Beni de millet seçti buraya.
BAŞKAN Evet, elbette ki öyle Sayın
Çavuşoğlu. Burada herkes milletvekili.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu sözler
ahlaksız kelimesini hak eder. Ahlaksızdır!
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, kürsüde konuşan milletvekiline laf atmak, sataşmak
şeklindeki yaklaşımı doğru bulmadıklarına ve
kınadıklarına ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, gerçekten, burası Parlamento mu, yoksa sokak
mı belli değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O zaman terörü
destekleme.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Yani
milletvekili kürsüde konuşurken sataşmak
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sataşan kendisiydi,
kendisi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendisi
sataştı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadı
Sayın Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
laf
atmak, farklı hareketlerde bulunmak başından beri mahkûm
ettiğimiz bir durumdur. Eğer sözünüz varsa çıkar, kürsüden
cevabını verirsiniz, sözünüzü söylersiniz. Bu kaçıncı
defadır oldu. Sadece bu konuya ilişkin söz hakkı alıp bunu
dile getiriyoruz. Bu yaklaşımı kabul etmiyoruz, mahkûm ediyoruz,
kınıyoruz. Gerçekten bizim milletvekili
arkadaşlarımız, özelde de kadın arkadaşlar Meclis
kürsüsünden konuştuğunda AKPli milletvekilleri sataşmak
dışında başka bir şey yapmıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sataşan HDPli
milletvekilleri, sataşan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) O zaman
söz alsın, kürsüden konuşsun. Milletvekilinin bizim
milletvekillerimize söylediği bütün sözleri kendinize iade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
Bitirelim bu tartışmayı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zapta geçsin Sayın
Başkan.
Hiçbir hakareti doğru bulmuyoruz, bir daha
söylüyorum. Ancak, ısrarla sayın grup başkan vekilinin ifade
ettiği Kürsüdeyken sataşıyordu. ifadesini doğru
bulmuyorum. Ben Hakan Beyle konuşuyordum, hiç
sataşmadığı hâlde tebessüm etmesine laf
atıldığı için agresif davrandı, özeti budur. (AK
PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ettiği
lafı dinliyor musunuz? Ayıp size ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Laf atan kendisi!
Kürsüden laf atıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ya, ne demek?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Etti,
ben duydum ya.
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Sayın Demirel, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ettiği lafı duydunuz mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır ama Vekil
misin? demesin ya! Vekil misin? diyor, Sırıtma diyor. Gerek var
mı bunlara?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben senin çirkinliğine bir şey diyor muyum? diye
bağırıyor.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, grup
başkan vekiliniz ayakta.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendini
milletvekili sanan insan. diyor, daha ne diyecek?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sadece
tutanaklara girsin diye söylüyorum.
Tutanakları isteyeceğiz, tutanaklar
gelecek. Tutanaklarda kimin laf attığı, kimin
konuştuğu ortaya çıkacak. Bizim adımıza konuşan
vekilimize kürsüde konuşurken laf atıldığı ortada,
sataşıldığı ortada yani açık bir şekilde
ifade ettik.
BAŞKAN Peki.
Sayın Demirel, tutanakları isteyin, ben de
isteyeceğim tutanakları, bir değerlendirelim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yani bize ne
dediğini duymuyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hakareti doğru
bulmuyorum, bir daha mı söyleyeyim?
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sana insan diyorlar, bir şey diyor muyuz? diyor. Bir
şey demeyecek misiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Doğru bulmuyorum,
döveyim mi?
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
Sayın Özele söz verdim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Bakın, hâlâ sataşmaya devam ediyor. Diyor ki: Size insan diyorlar,
bir şey diyor muyuz?
Özür dilerim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bülent Turanın biraz önce
yaptığı açıklamayı dikkatle dinledik. Bir hakaret söz
konusu olduğunda, bir eleştiri söz konusu olduğunda kadın-erkek
ayrımı yapılmaması gerektiğini söyledi. Bu Aile
Bakanına, geçmişte kendi İçişleri Bakanının
kullandığı bir söz tekrar edildiğinde bütün
savunmalarını Bir kadına söylenmemesi gerekir. olarak
kurmuş olan bir partinin, kendi grup başkan vekili tarafından
tekzip edilmesini son derece anlamlı buluyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Cevap vermeye değer
bulmuyorum Sayın Başkan bu yaklaşımı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ayrıca, kürsüdeki
kadın olsun erkek olsun, kürsüden yapılan eleştirilere
karşı bir milletvekilinin ahlaksız gibi bir kelime kullanmasını
da kendi ahlakıyla ilişkili bir durum olarak görüyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çavuşoğlu.
34.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun,
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması ile Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkanım, bir kere öncelikle şunu ifade edeyim: Bu kürsüde
konuşurken hatip kendini milletvekili sanan ifadesini kullandı.
Benim bütün tepkim bu ifade üzerine gerçekleşmiştir. Bu ifade
doğru bir ifade değildir. Buna mukabil yapacağım karşılığı
da hak etmiştir, tekrar söylüyorum.
İkincisi: Kusura
bakmasın, Sayın Özel, HDP kendini savunabilir. Özele ne
düşüyor? Özele bir şey düşmez burada.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Burası Meclis,
Meclis, herkesi ilgilendirmesi gerekiyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Buradan rol kapmaya gerek yok. Şahsımla ilgili rol kapacak
birisi varsa Özel çıksın, arkadaşımla ilgili
konuşması gereken şeyi söylesin.
Özelle ilgili olarak da çok
şey söylenebilir, şimdilik bununla iktifa edeyim.
BAŞKAN Sayın
Çavuşoğlu, burada yapılan her türlü
yanlışlığa karşı her milletvekilinin söz söyleme
hakkı vardır. Dolayısıyla, Sayın Özel de yapılan
hakarete ilişkin bir değerlendirme yapmıştır, bu da
çok normaldir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Ben de değerlendirmemi yaptım Başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, esas mesele, bu kötü, Meclise yakışmayan
tutanakları otuz sene sonra okuyacak bir master öğrencisinin utanç
duyacağı
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - HDP grup başkan vekili misin sen?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Birisine bu ifadelerin kullanılıyor olması, bir kez, gerçekten,
kişinin ahlakla ilgili başka bir sorununa işaret eder.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sana ne ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Esas
sorun şu: Bülent Turan çıktı, dedi ki: Bir ifade
kullanıldığında kadın, erkek olarak ayırmak
doğru değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konu ben değilim Sayın Başkan. Kaşımıyor
ısrarla benimle ilgili meselelerini.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bütün
bir grup olarak, geçmiş dönem İçişleri
Bakanınızın kullandığı önüne yatma ifadesi bir
kadın bakana kullanıldığı için bütün bir meseleyi
bunun üzerine kuran bir partinin şimdi düştüğü durum
ortadadır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sana mı kaldı HDPyi savunmak!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Onlara ne, şimdi nereden açıyorsun onu? Sana
ne ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) -
Terörü savunmak sana mı kaldı ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tutanaklara geçsin diye söz aldım.
BAŞKAN Peki Sayın
Özel.
Teşekkürler.
BÜLEN TURAN (Çanakkale)
Cevap vermeye değer bulmuyoruz Sayın Başkan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
HDP grup başkan vekili konuştu!
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Demirel, buyurun.
35.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Parlamento kültürünün erkek egemen zihniyetten
arındırılması gerektiğine ve cinsiyetçi söylemleri
kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yine, tekrar aynı şekilde
ifade ediliyor. Ben şunu buradan net olarak ifade edeceğim: Bu
Parlamentoda erkek milletvekillerinin özelde kadınlara karşı kullandıkları
sözler
Biz, kim kullanırsa kullansın cinsiyetçi söylemleri kabul
etmediğimizi ifade etmiştik, defalarca da ifade ediyoruz buradan.
Sayın milletvekili, eğer kendi üzerine alınıyorsa söz
hakkı ister, kendisine sataşıldığını söyler,
kalkar, kürsüden cevabını verir. Yerinde sataşmanın ya da
farklı kelimeleri kullanmanın hiçbir şekilde bu Parlamento
kültürüne yakışmadığını ifade etmek istiyoruz.
Biz, bu Parlamentonun, Parlamento kültürünün erkek egemen zihniyetten
arındırılması gerektiğini düşünerek bunu ifade ediyoruz.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) - Her aklınıza geleni kürsüden söylemeyin o zaman,
düşünün biraz.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Yani, bu, AKP Grubunun artık alışkanlık
hâline getirdiği bir durumdur. Ne yazık ki AKP grup başkan
vekili de bunu onaylar açıklamalarda bulunuyor.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Tabii ki tepki gösterecekler. Ne yapacaklar yani?
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Biz bunu kabul etmediğimizi bir kez daha ifade
ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
Teşekkür ederiz
Sayın Demirel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Turan.
36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Grup başkan vekiliyle ilgili ifadesi için cevap vermek istiyorum.
Bakınız, bu konu uzatılacak konu değildir. Kürsüdeki
arkadaş yanlış ifadede bulundu, bunun üzerine
arkadaşımız da belki olandan daha fazla tepki gösterdi.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Tepki değil, hakaret.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
- Ya bu tepki mi Allahını seversen ya! Bu tepki mi ya!
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Hakaret, hakaret...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Uyardık, konuştuk, konuyu kapattık fakat...
BAŞKAN Sayın
Turan, Sayın Çavuşoğlu kendi üzerine alındıysa
eğer, kürsüden cevap verme hakkına sahiptir. Bunu ifade etmeye
çalışıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, boğazım ağrıyor çok sesli
konuşamıyorum. Sözüm de bitmedi izin verir misiniz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Çok net duyuyorsun, çok
net konuşuyorsun.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Lütfen...
Konuşamıyorum,
sesim iyi çıkmıyor bugün.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bakınız, az önce sayın başkan vekili kürsüye laf
atılmaktan kaynaklı eleştirisini ifade ettiler. Oysa biz,
bırakın kürsüye laf atmayı, kürsüyü işgal eden, kürsünün
üzerine yürüyen, olmayacak hakaret eden insanlar tanıyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Biz bugünden bahsediyoruz
ya, bugünden bahsediyoruz ya!
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) - Siz yaptınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
yüzden, buradan bir laf...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Dünya ateşten bir top
değil deme yani bana.
LEZGİN BOTAN (Van) -
Çarpıtma, çarpıtma.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
...atılmasını Tüm grup bununla ilgili farklı bir
tavır sergiliyormuş. diye ifade edilmesini doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Turan.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, eğer bir milletvekiline yönelik bir hakaret varsa ya da
farklı bir ifade varsa milletvekili kürsüye çıkar, cevabını
verir, konuşmasını yapar. Ancak burada, bugün gördüğümüz ve
tanık olduğumuz başka bir şey var: Burada, Sayın Meral
Danış Beştaşın konuşması esnasında
Sayın Çavuşoğlunun kendisine ahlaksız demesini ben
doğru bulmuyorum, kabul de etmiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır Sayın Başkan, öyle değil.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) - Saptırıyorsun be!
BAŞKAN Divan
adına bunu ifade ediyorum. Böylesi bir tarzın, böylesi bir üslubun
buraya yakışmadığını söylüyorum. Sayın grup
başkan vekilleri de zaten açıklama yaptılar bu konuda.
Sayın
Beştaşın söz talebi var.
Buyurunuz Sayın
Beştaş.
37.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun
tutumunun ve grup başkan vekiliyle birlikte alay eder bir tarzda
davrandıklarının kamera kayıtlarından tespit
edilebileceğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, bir kere, öncelikle
kameralar kaydediyor. Milletvekilinin, o sırada, kendisinin tutumu, bizzat
grup başkan vekiliyle birlikte konuşarak alay eder bir tarzda
davrandıkları kamera kayıtlarından da tespit edilebilir.
Ben konuşmamda kendi gündemim dışında bir konudan söz
etmedim fakat kendilerinin tutumu sebebiyle... Ve özellikle ahlaksız
kavramını kendilerine iade ediyorum. Özür dileme olgunluğunu
göstermedikleri için onların düzeyine düşmeyi asla kendime
yedirmezdim ama en büyük ahlaksızlık bunun arkasında
durmaktır ve burada bu tutuma devam etmektir diyorum ve teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 29) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; 17 milyon
yoksulun olduğu bir ülkede, 6 milyon işsizin olduğu bir ülkede
pazar günü Anneler Gününü kutladık. Annelerin ne kadar üzgün
olduğunu, mutsuz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu vesileyle bütün
kadınların Anneler Gününü kutluyorum, bütün annelerin ellerinden
öpüyorum.
Sayın milletvekillerim, ilk defa Orman ve Su
İşleri Bakanına denk geldik. Daha önce iki önerge vermemize
rağmen, soru önergesi vermemize rağmen maalesef cevap vermediler.
Değerli milletvekillerim, Büyük Menderes
havzası bölgenin en önemli havzasıdır. Bakan kendisi de bilir,
Afyonludur. Dinarda doğar; Uşak, Denizli, Denizliden sonra
Aydın, Aydından sonra Ege Denizine ulaşır. Evet, ben hep
şunu hayal ediyordum
Bakan, hem ormana hem suya çok önem verir. Kendi
memleketinde doğan bir nehri
O nehir havzasında komple 2,5 milyon
insan yaşar, 2,5 milyon insan. Ama üzülerek söylüyorum, Uşaktan ve
Denizliden geçerken oradaki sanayi, tabakhane -yani deri işlenen yere
tabakhane diyoruz- onlar olduğu gibi arıtma kullanılmadan bütün
o pislikleri nehre bırakır ve orada döner, çıkar gelir.
Aydında Buharkentle Ege Denizine ulaştığı yer 150
kilometre, genişliği 80 kilometre ve Aydın, Ege
Bütün o
ürünler, sebzeler, meyveler o havzada yetişir. Yaklaşık
-dikkatinizi çekiyorum- 2,5 milyon insan yaşıyor değerli
arkadaşlar. Ama ne hikmetse, Sayın Bakanım, Çevre ve Şehircilik
Bakanı o fabrikaları bir türlü denetleyemiyor ve ruhsat alırken
Arıtma yapmak zorundasınız. denilmesine rağmen,
arıtması yok ama buna rağmen, tıkır tıkır o
tabakhaneler işlenir ve ta Egeye kadar o kokular gelir. O
yetmiyormuş gibi, yine burada söylüyorum Sayın Bakanım,
Aydında biliyorsunuz
2007de bir yasa çıkarıldı, ÇED
raporunu ortadan kaldırdınız, jeotermal elektrik santrallerine
ÇED raporunu kaldırdınız. Şu an Aydında jeotermal
elektrik santrallerinden çıkan o kirli metan sularının hepsi Büyük
Menderes Nehrine akıyor ve 19 çeşit bitki ve sebze oluşan
Aydın Ovasında, şu an üzülerek söylüyorum, zehir içinde
yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, havzanın
alanı 24.873 kilometre, su alanı 1.732 kilometre. Başlıca
geçim kaynakları hayvancılık, tarım, sanayi, turizm.
Havzada yaşayan kişi sayısı, yine, aşağı
yukarı demin dediğim gibi 2,5 milyon. Havzada kullanılan suyun
yüzde 79u tarım, yüzde 21i endüstriyel ve evsel amaçlı olarak
kullanılıyor.
Değerli Bakanım, buradayken, lütfen,
sizden rica ediyorum Aydın İl Tarım Müdürünü arayın, Devlet
Su İşleri Bölge Müdürünü arayın, Devlet Su İşleri
İl Müdürünü arayın, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünü
arayın, deyin ki: Gidin şu Menderesten bir su alın, tahlil
yapın. Ne kadar sağlıklıdır size bildirirler. Üzülerek
söylüyorum, 10 sefer şikâyet ettik, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı İl Müdürü şunu söyledi: Sayın Vekilim,
gidiyoruz, tahlil ediyoruz. Evet, sağlıksız bir su, tarımda
kullanılmaması gereken bir sudur ama bizim yapacağımız
bir şey yok. Bakın, ANAPın zamanında başlatılan
Çine Barajı var Sayın Bakanım, en azından bu kirliliği
önlemek için sulama zamanında o barajları açın. En azından,
o kirliliği biraz daha aşağı düşürmemiz gerekiyor.
Aksi takdirde, o Aydın havzasında yediğiniz bütün sebzeler,
meyveler ve o bölgede yaşayan insanlar kansere doğru gidiyor; kanser
yüzde 15, yüzde 20 arttı; Aydına telefon açabilirsiniz.
Özellikle, geçen hafta yine buraya getirmiştik,
jeotermalle ilgili bir araştırma komisyonu kuralım dedik,
üzülerek söylüyorum, AKPli milletvekilleri reddetti. Değerli
arkadaşlar, geçen hafta Aydındaydım, Germencikteydim, orada
miting yapıldı, bütün arkadaşlarla görüştük, şunu
söyledik: Yani itiraz etmiyoruz, bir araştırma komisyonu kurun veya
Bakanlıkta kurun, gönderin, orada havzadan geçen o suyu kontrol edin,
eğer kirlilik oranı uygunsa ben gelip burada sizden özür
dileyeceğim. Çünkü ben sizin Bakanlığınızın
gerçekten çalıştığını biliyorum ama -ne hikmetse-
Dinarda, sizin memlekette doğan bir suyu -ben isterdim ki- Bakan olarak
onu tertemiz, Ege Denizine dökmenizi isterdim.
Arkadaşlar, tekrar ediyorum: 150 kilometre
derinlikte, 80 kilometre genişlikte, Türkiyedeki en verimli topraklar
Aydın toprakları. Orada yetişen o sebzeler, o meyveler eğer
zehirli olarak yansıyorsa ve onları biz çocuklarımıza
yediriyorsak çocuklarımızın yüzde 15i, yüzde 20si kansere
gidiyor. Daha on beş gün önce 16 yaşındaki bir çocuk mide
kanserinden öldü. Sevgili Bakanım, siz bürokratlarınıza talimat
verin, gönderin Uşaka, gönderin Denizli ekibini, arıtma
yapılmayan o fabrikaları kapatın. Gidiyorsunuz, 2 bin lira ceza
kesiyorsunuz, o adam için önemli değil ki 2 bin lira, hiç önemli
değil.
Değerli arkadaşlar, jeotermalle ilgili,
gündeme getirdiğimizde bana kızdılar, size bir şey
söyleyeyim: Hepiniz iş adamısınız, ticaret yapan
insanlarsınız, çok iyi bilirsiniz; jeotermalleri eski teknolojiyle
kurdukları için iki yılda kendini amorti ediyor arkadaşlar, iki
yılda. Şimdi, ben Sayın Bakanıma soruyorum: Allah
aşkına, hangi mantıkla jeotermal elektrik santralleri kurulurken
o ÇED raporunu, o kanunu kaldırdınız, sebebi neydi acaba,
sebebi? Ben onu öğrenmek istiyorum. Yani adam iki yılda 20 milyon
dolar yatırım yapacak, iki yılda amorti edecek ama 1 milyon
dolar fazla verecek, oraya, çevreye zarar vermeyecek şekilde
Yok, o beyefendi
1 milyon dolar masraf etmesin; o köyleri, inciri, zeytini, sebzeyi, meyveyi ve
Aydın halkını zehirlesin, çok önemli değil. diyorsunuz.
Bu, Allahtan reva mı ya! Bu, Allahtan reva mı size soruyorum
Sayın Bakanım?
Sayın Bakanım, jeotermallerin,
dediğim gibi, şehir yaşam merkezinden 40 kilometre uzakta
olması gerekiyor. Kanunu siz çıkarmışsınız. 5
kilometre, 3 kilometre, şehir merkezinde şu an kuruyorlar, şehir
merkezinde.
Ulaştırma Komisyonundayım. Geçen
hafta Aydın milletvekilleri şunu demişti: Aydına
havaalanı yapıyoruz. On beş gün önce gittim,
araştırdım Aydın Havaalanı yapılan yere dahi
jeotermal ruhsatı verilmiş Sayın Bakanım. Yani siz orada
jeotermal santrali kuracaksınız, uçak gelecek herhâlde buharın
üzerinde inecek, öyle tahmin ediyorum. Böyle saçma bir şey olabilir mi
değerli arkadaşlar? Türkiye'nin en verimli topraklarını
zehir hâline getirdiniz. Ben tekrar ediyorum: Bürokratlarınızı
çalıştırın. İstiyorsanız komisyon kuralım,
siz verin önergeyi, ben altına imza atayım CHP milletvekili olarak.
(CHP sıralarından alkışlar) Siz kurun, getirin buraya, ben
imza atacağım arkadaşlar.
Arkadaşlar, Aydın 1 milyon nüfuslu bir il.
Eskiden Ankarada, İzmirde emekli olan o emekliler ne diyordu biliyor
musunuz? Aydına gidelim, yerleşelim, emekliliğimizi orada
yaşayalım. Şu an Aydında emekli olan o
vatandaşlarımız İzmire, Bursaya, diğer illere
gidiyor. Yani size Aydın 4 milletvekili verdi 2002de, 2007, 2011de üçer
milletvekili verdi, 2015te 3 milletvekili verdi. Bu mu bizim
mükâfatımız, bu mu Sayın Bakanım? Sizden rica ediyorum
Değerli arkadaşlar, ben burada üç
aydır konuşuyorum, AKPlilere sesleniyorum: Verin bir
araştırma komisyonu önergesini, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
destekliyoruz. Onun için, Aydını seviyoruz, Aydın için ne bedel
gerekiyorsa da ödemeye hazırım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN BAŞKAN Sayın Bakan,
soru-cevap işleminde isterseniz cevap verin, on dakikayı oraya
ayıracağız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tabii.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
ben öncelikli olarak. Bir sataşma var.
BAŞKAN Biliyorum Sayın Vural. Daha önce
size vereceğim, elbette ki.
OKTAY VURAL (İzmir) Sataşmadan
dolayı ben alayım efendim, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Sayın Bakan, sayın grup
başkan vekillerinin talebi var.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
ben söz istedim.
BAŞKAN Sayın Vural Vereceğim.
diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
BAŞKAN Yani önceliği size
tanıyacağım zaten ama sözümüzü kesiyorsunuz burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, isterseniz
soru-cevap işleminde size söz vereyim isterseniz de sayın grup
başkan vekillerinden sonra söz vereyim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam.
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin Milliyetçi Hareket Partisinin kongre
süreciyle ilgili iddialarının mesnetsiz olduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, teşekkür
ederim.
Biraz önce Sayın Özgür Özel, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili, Bakanlar Kurulunda Adalet Bakanının,
Milliyetçi Hareket Partisi kongre süreciyle ilgili bilgi verip
sorularını cevaplandırdığına ilişkin
gerçekten son derece mesnetsiz bir iddiada bulunmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi kongre süreci parti
içinde yürütülen bir konudur ve hukuki boyutları vardır ve bu süreç
Yargıtaydadır. Dolayısıyla mahkemelere intikal etmiş
bir konu hakkında böyle farklı bir intiba uyandıracak bir kanaat
uyandırmanız gerçekten etik değildir. Burada, Cumhuriyet Halk
Partisinin kendi içindeki mesele ve tercihlerini Parlamento gündemine getirmeyi
ahlaki bakımdan doğru bulmadığım gibi bir başka
partinin de Milliyetçi Hareket Partisinin kongre süreciyle ilgili ahkâm
kesmesini doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç öyle bir şey demedim
ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Milliyetçi Hareket
Partisine hukukun dışındaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) -
hiç kimse ya da kurumun
bu süreçle ilgili müdahil olmasının haddi
olmadığını ifade etmek isterim. Milliyetçi Hareket Partisi
de hiçbir parti, yapı, sınıf, zümre, güç ya da siyaset
mihraklarının tavsiye, telkin ve himayesine de muhtaç değildir.
Bunu da özellikle ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, cevap
vermem lazım.
BAŞKAN Sayın Özel, sanırım bir
cevap verme talebiniz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii.
BAŞKAN Buyurunuz.
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aslında bir düzeltme.
Tutanağı okuyayım. Belki hani tutanağa mı doğru
yansımadı? Ben, Sayın Bülent Turanın, daha doğrusu
Sayın İnceözün, bizim partimizin kendi partilerinin iç meselesiyle
ilgili bir şey söylemesi üzerine, bunu söyleyecek son parti onların
olduğunu; bundan iki hafta önce Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın, Milliyetçi Hareket Partisinin kongre süreciyle ilgili
Bakanlar Kurulunda bilgi verip sunum yaptığını, bunun
basına yansıdığını, ancak
yalanlanmadığını söyledim. Eğer burada böyle bir
şey anlaşıldıysa onu düzeltelim. Ben Burada böyle bir
şey oldu. demedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu konuda böyle bir
isnatta bulunmanız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, yalanlasınlar
efendim. Sizinle ilgili değil ki.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu durumda da size müdahil
olan zümrelerle ilgili o konuları da buraya getirme ihtiyacı olur.
Sizi bu konudan özenle uzak durmanızı, külliyen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Grup Başkan
Vekilim, mesele, sadece ve sadece Bakanlar Kurulunda olan bir şeydir.
Yalanlayacaksa Adalet ve Kalkınma Partisi çıkıp bunun
olmadığını söyleyecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın,
olmadığını söylesinler. Ama böyle bir bilgiyi Milliyetçi
Hareket Partisine atfen söylemeniz hâlinde de dikkatli bir üslup
kullanmanızı tavsiye ederim size.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok dikkatli bir üslup
kullanıyorum. O konuda
OKTAY VURAL (İzmir) Size tavsiye ederim bunu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Üslup telkini noktasında
bir tavsiyeye muhtaç olduğumuzu da düşünmüyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Tavsiye ederim.
Dolayısıyla, yalan yanlış bilgilerle Milliyetçi Hareket
Partisinin bu kongre sürecine sizin de müdahil olmanızı doğrusu
anlamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç öyle bir niyetimiz yok.
Allah selamet versin. Hiç öyle bir niyetimiz yok.
BAŞKAN Peki, sayın grup başkan
vekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
Sayın Bakanın bir söz talebi var.
Buyurun Sayın Bakan.
40.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun, Bakanlar Kurulunda Milliyetçi Hareket Partisinin kongresiyle
alakalı bir görüş, herhangi bir söylem veya sunum yapılmadığına
ilişkin açıklaması
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok öyle bir şey demedim
ya. Hiç öyle bir şey demedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl demediniz? Tutanak
burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakanlar Kurulunda bilgi
vermiş adam dedim. Başka partinin iç işine
karışıyor. dedim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Bakana söz verdim.
Sayın Özel
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sen miydin Bakanlar
Kurulunda?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz olacaksınız
yakında. O anlaşılıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakanlar Kurulunda asla -ben bir Bakanlar Kurulu
üyesiyim- MHPnin kongresiyle alakalı bir görüş, herhangi bir söylem
veya sunum yapılmadı, görüşülmedi. Bakanlar Kurulunun
tutanakları ortadadır. Dolayısıyla, kati surette böyle bir
şey söz konusu değildir. Ben, bunu, Bakanlar Kurulu üyesi olarak
söylüyorum. Biz Bakanlar Kurulunda sadece yapılacak işleri
görüşüyoruz. Gündemi bellidir, her şeyi belli. Böyle bir şeyin
görüşülmesi asla söz konusu değildir, olamaz da, doğru da
değildir. Onu özellikle vurgulamak isterim.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Bakan.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Özür dilesin
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senden dileyeceğim!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi ifadenizi geri
alıyor musunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya ifade değil
Yalanlamadınız. dedim, yalanlıyor adam. Bu sizin için iyi bir
şey Sayın Başkan, kötü bir şey değil ki.
BAŞKAN Sayın Özel
Şimdi, 1inci madde üzerinde soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğim.
Sadece bir milletvekili sisteme girmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, dinleme
merkeziniz mi var Bakanlar Kurulunda? O zaman açıklayın onu.
Dedikoduları buraya taşıyıp, partiler hakkında
farklı kanaat uyandırıyorsunuz. Gerçekten yakışık
değil ya.
BAŞKAN - Sayın Tümer, sizi dinliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Cumhuriyet Halk Partisine
yakışmıyor ya. Bu kadar köklü bir partisiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yakında Bakanlar
Kurulunda birlikte olursanız şaşırmayacağız
zaten!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Yakışır! Kaset operasyonundan sonra her şey
yakışır Cumhuriyet Halk Partisine!
BAŞKAN Sayın Tümer, sizi dinliyoruz.
Buyurun.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, Adanada çiftçinin suyu düzenli ve rantabl kullanabilmesi,
toprağın yapısının korunması ve ürün deseninin
artması adına kapalı sulama sistemine geçilmesinin şart
olduğu anlaşılmıştır. Çiftçinin can damarı
Adanadaki Seyhan, Çatalan, Ceyhan ve Aslantaş barajlarının
işletimlerinin özel şirkete devredilme girişimleri de büyük
sorun doğuracaktır.
Bir diğer önemli sorun ise Akyatan lagünlerinin
pis sularla kaplı olmasıdır. Lagünler nesli tükenmekte olan
flamingoların yaşam alanı olmakla birlikte caretta caretta
kaplumbağalarının yanı sıra geçmiş yıllarda
her sezon 700 tona yakın balık üretilen bir bölge olmasına
karşın şimdilerde balık üretimi 60 tona kadar
düşmüştür. Lagünlerdeki atık sular nedeniyle kuş ve
balık ölümleri gerçekleşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Bu
kapsamda, çiftçimizin modern tarıma geçişinde büyük etken olan
kapalı sulama sistemine geçilmesi, lagünlerin atık sulardan
temizlenmesi ve drenaj kanallarıyla temiz su aktarılması için
bir girişim gerekmektedir.
Bilgilerinize sunarım.
BAŞKAN Sayın Aydın? Yok.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersin büyük oranda geçimini
tarımla sağlayan bir kenttir ve dış
politikalarınız nedeniyle çiftçi ürettiğini satamamaktadır.
Bugün, erikler, Mutun kayısıları, narenciyeler tamamen çiftçinin
elinde kalmıştır. Ancak bundan daha tehlikeli olmak üzere çiftçi
ürün elde etmek için su bulamamaktadır. Başta Mersinin Toroslar
ilçesinin Doruklu, Evrenli, Çelebili köyleri olmak üzere bütün bu köylere gölet
sözünüz vardır. Seçimden önce verdiğiniz bu sözleri ne zaman
tutacaksınız?
BAŞKAN Sayın Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Bugün, bildiğiniz
gibi, 10 Ekimin 7nci ayındayız ve 10 Ekim Barış ve
Dayanışma Derneği adıyla kurulmuş olan
derneğimiz bugün Parlamentonun çeşitli gruplarını ziyaret
etti. Onların en büyük talebi adaletin sağlanması konusunda. Adalet,
yaşam haklarının iadesiyle elbette ki sağlanamayacak ama
yakınlarının acısını dindirebilmek için
Parlamentonun acilen yeni bir yasal düzenlemeyle onların yasal
haklarını aramalarının yollarını ücretsiz hâle
getirmesi gerekiyor. Bu konuyu arkadaşların bilgisine sunarak
üzerinde düşünmelerini rica ediyorum, bu sebeple söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili Ulukışla ilçesi Koçak
köyünde afet nedeniyle köyün taşınması gündeme gelmiş ve
köyün bir kısmı başka yerlere göç etmek durumunda
kalmıştır. Köy için yakın çevrede yer
aranmıştır. Hazine ve orman alanlarında yer
verilmediği için köylüler mağdur durumdadır. Bu bağlamda,
köylülerin talebi, köyün Niğde merkez ilçe yakınlarına
taşınması ya da kendilerinin ikamet edecekleri bir alanın
kendilerine verilmesi yönündedir. Köyün afet kapsamına alınarak,
yapılacak bir düzenlemeyle Niğde ili merkez ilçeye
taşınmasıyla sorunun çözüleceği yönünde düşünce
vardır. Sayın Bakan, Niğdeye taşınmaması hâlinde
orman alanında yer verilmesi mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, geri kalan süre size
ait.
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekillerim; önce, Adanada kapalı sistem
Yani bundan
sonra yaptığımız bütün projeleri kapalı sistem olarak
yapıyoruz. Mesela İmamoğlu Sulaması, şu anda
Adanadaki 75 bin hektarlık sulanacak alan tamamen kapalı sistemdir.
Ama diğer, Aşağı Ceyhan vesaire ovalarında, oralarda
kot müsait olmadığı için mecburen geçmişte açık sistem
olarak, klasik sistem planlanmıştır. Ama biz o konuda da
Ben
Adanaya biliyorsunuz bir buçuk ay önce gittim, o konuda da bir
çalışma yapılması talep edildi.
Arkadaşlarımız çalışma yapıyor ama şuna emin
olun: Bundan sonraki bütün sulamaları kapalı sistem yapın.
diye talimat verdim. Hatta şu anda İmamoğlu Sulaması, Misis
Ovası vesaire çok hızlı şekilde ilerliyor.
Bunun dışında, tabii, caretta
carettaları koruyoruz. O lagünlere bakacağım. İnşallah,
onları
Zaten Doğa Koruma ve Milli Parklar bunların yaşam
alanlarını koruyor. Ben de o lagünlere bakarak ne
yapılabilecekse yapacağım. Sizin de başka tavsiyeniz olursa
bildirirseniz memnun olurum.
Efendim, Sayın Atıcı, Mersinde,
hakikaten, çok sayıda baraj, gölet, sulama tesisi yapıyoruz yani, siz
de biliyorsunuz. Şu anda, söz verdiğim bütün göletler yapılacak,
hatta sulamalarda kapalı sistem yapılacak. Ben size bu konuda
Mersinde yapılanları çok detaylı -sizin zaten e-postanız
var- göndereceğim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Söz veriyor musunuz
Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Söz, sözdür, yani sözdür, onları
yapacağız. Zaten şu anda biz, bütün vekillerim, şu anda biz
Bin Günde Bin Gölet ve Sulamayı bitirdik; şimdi, 2019
yılına kadar 1071 Gölet ve Sulama, Türkiyede
vatandaşların bütün taleplerini yerine getireceğiz. Hakikaten,
onun için, Mersin ve diğer illerimizdeki talepleri yerine
getireceğiz.
Niğde Ulukışladaki konuyu biliyorum.
Ben, biliyorsunuz, Sayın Vekilim, Ulukışlaya en son
gittiğimde konu gündeme geldi. Bakacağız, mutlaka o köye bir yer
bulmamız lazım. Ormanlık alanlarda da eğer -AFAD ve Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı- orada bir afet durumu söz konusu
ise mevzuata göre ormanlık alanda da yer verilebilir. Bunu inceleyelim,
Niğde milletvekillerimizle beraber inceleyelim. Ben, AFAD
Başkanıyla ve Çevre ve Şehircilik Bakanıyla da
görüşeyim, bunu bir an önce halledelim. Yani, ben de takip edeceğim.
Gelelim diğer, Aydın milletvekilimizin az
önceki konuşmasına. Birkaç söz söylemek istiyorum. Efendim,
Aydına en büyük yatırımları Bakanlık olarak biz
yaptık. Yani, şu anda Aydına yaklaşık 25 milyar
TLlik yatırım yapılmış, bunun 4,5 milyar TLsini
Orman ve Su İşleri Bakanlığı yapmıştır.
Tam yüz elli yıldır hayal edilen, Çine Adnan Menderes
Barajını biz bitirdik. Karacasu-Dandalaz Barajı, İkizdere
Barajı, yani oradaki bütün baraj, göletler, sulama tesisleri bizim
dönemimizde yapıldı. Yani, orada Büyük Menderesten çoğu kere
sulanmıyor; çoğu kere barajlardan, Kemer Barajı, işte,
orada, diğer, daha önce yapılan barajlar, Karacasu-Dandalaz
Barajı gibi barajlardan sulanıyor ve bu konuda, kaldı ki Büyük
Menderesle alakalı, bir komisyon marifetiyle, bütün illeri kapsayan bir
çalışma grubu kurduk. Bizzat buna da ben Başkanlık
yapıyorum. Hatta şu anda size bir müjde daha vereyim: Kendi odamdan
Büyük Menderesteki bazı istasyonlardaki su kalitesini bizzat takip
ediyorum. Gerekli tedbirleri alıyoruz.
Bakın, Büyük Menderes de daha önce tamamen
dolmuştu. İlk defa Büyük Menderes Nehrini temizleyen, büyük bir
çalışma yaparak, biliyorsunuz, makineli çalışma yaparak
hakikaten tanzim eden, hatta, biliyorsunuz, tam, özellikle dökülmeden önce,
Büyük Menderes Nehri denize dökülmeden önce dünyada örneği nadir olan bir
lastik, şişme botla, biliyorsunuz, orada Bafa Gölüne su aktaran ve
oradaki bütün içme suyu yatırımlarını yapan bakanlık
bizim Bakanlığımız. Ben sizden, doğrusu,
teşekkürü beklerdim. Şu anda, orada sulamaları biz yaptık.
Oradaki şehrin içme suyunu kim temin etti, şehir ve
civarının? İkizdere Barajından arıtma tesisleri,
isale hatlarını biz yaptık. Kaldı ki, kirletme deyince
Bakın, biz Bakanlık olarak atık su
arıtma tesisi yapmıyoruz, ancak ceza verebiliriz. Mesela benim sizden
ricam şu: Hemen Büyükşehir Belediyesi Başkanına deyin ki
Ya, kaç tane mahallenin kanalizasyonu şu anda doğrudan Büyük
Menderese akıyor? Sizin vazifeniz Aydın Su ve Kanalizasyon
İdaresinin vazifesidir. Bunu niye yapmıyorsunuz? diye o soruyu sorsanız
daha çok memnun olurum diye düşünüyorum.
Yani neticede Aydına ne yapılacaksa
yapmak bizim boynumuzun borcudur. Ben de o bölgenin gerçekten bir evladı
olarak Aydına büyük önem veriyorum. Bunu herhâlde bütün
Aydınlılar takdir ediyor.
Ayrıca, şimdi yapacağımız
bir eksik var. Nazilli ve civarının içme suyu problemi var, onu da
Allah nasip ederse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bir dakika müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
tamamlayınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Babalar için de bir pozitif
ayrımcılık yaparsanız.
BAŞKAN Yaptım Sayın Bakan.
Buyurun bir dakika.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yani neticede bir tek o kaldı. Onu da,
projeleri bizzat takip ediyorum. Karacasu-Dandalaz Barajından D1 isale
hattı, modern bir ilave içme suyu arıtma tesisiyle ta
İsabeyliden Denizli sınırına kadar olan bütün bölgeye
Nazilli merkez de olmak üzere içme suyunu 2060 yılına kadar verecek
sistemi de yapacağız. O zaman yaptığımız
işler tamamlanmış olacak, onun da sözünü veriyoruz.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Söz alabilir
miyim?
BAŞKAN - Sayın Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Bakanım demin dedi ki: Çine Barajını biz yaptık. Çine
Barajı ANAPın zamanında yapıldı, ufak tefek
eksiklikleri Sayın Bakanım yaptı, bir. İki, demin 25
milyar para harcadık Aydına. dedi. Ben 25 milyar Aydına
nereye harcadıklarını merak ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Milyondur o.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) 25 milyar dedi,
öyle dedi.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Listesini göndereyim size.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Aydın milletvekilleri bilir, geçen sene seçim zamanında bu kurutma
kanalı
Sayın Bakanım, 2002-2016, bir kere temizlenmedi ama
şöyle olabilir: Orada ihaleye çıkarıyorsunuz, fatura kesip
parasını ödemişsinizdir, denetleme yapmadığınız
için de kanalı temizlememişlerdir, ona bir şey diyemem ama bana
Aydına 25 milyar TL yatırım yaptım. diyorsanız onu
bir göreyim ya. Yoksa ben Aydında yaşamıyorum, onu merak ettim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) O zaman size göndereyim, içtiğiniz suyu da
biz temin ettik.
BAŞKAN Peki, Sayın Bakan
ayrıntılarıyla gönderecek Sayın Yıldız.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Bakan,
dört sene önce Gedizde balık tutacaktık, hâlâ Gediz kirli
akıyor. Gedizde balık tutacağız Bakanım, bekliyorum.
Gelin oraya, gelin, oltayı ben alacağım Sayın Bakan.
Menemen Ovasını kirlilik bastı, kirlilik.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde soru-cevap işlemini tamamlamış bulunuyoruz.
Şimdi 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde (2) Bu
kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut
Toğrul.
Buyurun.(HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun
sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
29 sıra sayılı Uluslararası Anlaşmayla ilgili söz
almış bulunuyorum.
Anlaşmanın başlığına
baktığımda hakikaten Türkiye Cumhuriyeti devletinin
çoğulculuğu önemsemeye başladığı duygusuna
kapılıyorum. Çünkü, bu anlaşma Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika
Hükûmeti arasında değil, Belçika Fransız Toplumu Hükûmeti,
Valonya Hükûmeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumuyla
yapılmış ve bu toplumlarla, bu hükûmetlerle Türkiyenin
eğitim, spor, kültür, sanat alanında çeşitli iş
birliklerini öneriyor.
Değerli arkadaşlar, bugün Avrupada, daha
doğrusu dünyada giderek artan trend çoğulculuktur. Çoğulcu, tüm
farklılıkların bir arada, birbirini değiştirmeden,
birbirini değişime zorlamadan bir arada yaşamaya
çalışmaktır. Buna negatif hep bir örnek verilir,
Yugoslavyanın parçalandığı söylenir. Ama
Yugoslavyanın parçalanma süreci, aslında şu andaki Türkiyenin
yaşadığı iç sorunla aşağı yukarı
benzerlik gösteriyor. Yugoslavyanın parçalanma sürecini
hızlandıran şey: Yugoslavya, çok farklı, çok kültürlü, çok
etnisiteli bir topluluğa Sırplığı dayatması,
Sırp kültürünü dayatması sonucu bir parçalanma süreci
geçirmiştir.
Dediğim gibi Türkiye
şu anda maalesef yüz yıllık tekçi, her şeyi tek gören, tüm
farklılıkları yok eden, kendi içinde eriten yüz yıllık
bir tekçi paradigmayla işleri yürütüyor. Hâlbuki Türkiye, çok kültürlü,
çok etnisiteli, çok farklı inançları olan, neredeyse birçok kültürün
üzerine basarak geçtiği bir coğrafyadır Anadolu toprakları.
Dolayısıyla, Anadoluda farklılıklar aslında
ayrışma nedeni değil, tam tersi, farklılıklar bir
bütünleşme aracıdır; farklılıklar, birbirini
olduğu gibi kabul etmektir.
Bugün, yüz yıllık tekçi paradigma maalesef
Türkiye'de çatırdadığı için Türkiye şu anda bir
savaş koşulunda, Türkiye bir iç savaşa doğru evrilmek
durumunda kalıyor.
Türkiye çoğulcudur, yerinden yönetimi...
Bakın, küçücük Belçikada işte 3 farklı grup kendi kültürünü,
kendi dilini, kendi bölgesini yönetme esasına dayanıyor. Bizim de
söylediğimiz şey, aslında demokratik özerklik tam da budur;
farklı etnisiteler, farklı bölgeler, kendi kültürünü, kendi dilini,
bölgesinde kendi kendisini yönetmesini esas alan bir sistemdir.
Şimdi, neresinden bakarsanız bakın,
bu ülkede 25-30 milyon Kürt yaşıyor ama daha öncesinde biyolojik
varlığı dahi yok sayılan Kürtler hâlâ ana dilde eğitim
yapamıyorlar. Hâlbuki, dünyada artık tüm dillerin
yaşatılabilmesi için özel kültür programları uygulanıyor,
diller ölmesin, kültürler ölmesin diye Avrupa Birliği nezdinde projeler
geliştiriliyor.
Bugün içinde bulunduğumuz hafta Kürt Dili
Bayramı Haftasıdır değerli arkadaşlar. 1932
yılında, Mir Celadet Bedirhanın Şamda ilk kez Kürtçe
alfabeyle Hawar dergisini çıkardığı gün olan 15 Mayıs
tarihi Kürt Dili Bayramı olarak kutlanıyor. Bu haftayı da Kürt
Dili Bayramı Haftası olarak ifade ediyoruz ancak maalesef bugün,
yurttaşı olduğu 30 milyon civarında insan, hâlâ kendi
dilinde eğitim yapamıyor, kendi diliyle konuştuğu veya
kendi dilini kullanmak istediği için birçok baskıya, birçok gadre
uğruyor. Daha iki gün önce, Uşakta, Kürtçe konuştukları
gerekçesiyle işçiler linç edildi.
Şimdi, bu tekçi paradigma artık dikiş
tutmamak üzere dağılmış durumdadır. Bu tekçi paradigma
artık bu ülkede bizi bir arada tutmayacaktır. Artık bu tekçi
paradigmanın yerine çoğulcu, farklılıkları kabul eden,
farklılıkları kendi içerisinde bir zenginlik kabul eden bir
anlayışı egemen kılmamız gerekiyor. Bu, son dönemde
bölgede yaşadığımız çatışmaların da
aslında temelinde yatan nedenleri oluşturuyor, bu tekçi paradigma.
Bizim -dediğim gibi- çoğulcu bir paradigmayla, çoğulculukla
farklılıklarımızı zenginliğimizin bir aracı
olarak görüp bunu yeşertmemiz, bunu büyütmemiz gerekiyor.
Farklılıklar, bölünme nedeni olarak gösterilmeye
çalışılıyor ısrarla. Böyle değil değerli
arkadaşlar; tam tersi, farklılıklarımız, bizim
zenginliğimiz olarak öne çıkarıldığında
birleştiren, kaynaştıran, farklı kültürleri daha da
zenginleştiren bir anlayışa, bir toplumsal yapıya
evriliriz.
Değerli arkadaşlar, bir diğer
taraftan, Avrupa Birliğiyle her gün mülteciler üzerinden pazarlıklara
girişiyoruz. Mülteciler üzerinden, işte Veriyorsanız 3 milyar
euroyu verin; vermiyorsanız siz yolunuza, ben yoluma. diye, her gün,
aslında, yürütmenin başı olmayan Cumhurbaşkanı
tarafından dış politikamıza ayar verilmeye
çalışılıyor. Aslında, sıkışmış,
içeride katliamlarla sıkışmış
Bugün biraz önceki
hatip arkadaşım Birleşmiş Milletlerin verdiği
kararı okudu. Kendi iç
sıkışmışlığını aşmanın
bir yolu olarak
Avrupayla mülteciler üzerinden bir pazarlık geliştiriliyor.
Değerli arkadaşlar,
bu pazarlık, ahlaki, insani, vicdani değildir. Biz, Suriyeli
mültecileri sadece dış politikada bir araç olarak kullanmıyoruz,
aynı zamanda ülke içerisinde de bir araç olarak kullanıyoruz.
Kendimize muhalif gördüğümüz kesimler üzerinde, maalesef, bugün, bölgede Alevilerin içerisine,
Kürtlerin içerisine bu mültecileri yerleştirmek suretiyle,
muhaliflerimizin de demografik yapısını bozmaya ve onları
da kendi iç hukukumuza göre, kendimize göre dizayn etmeye ve orada gelecekte
belki bir üstünlük sağlamaya yönelik bir çaba var.
Avrupa Birliğiyle
vizesiz girişle ilgili günlerdir burada çalışmalar
yapıldı, yasalar çıkarılmaya çalışıldı
ama değerli arkadaşlar, bu yasaların hiçbiri, maalesef,
gerçekten, bu ülkenin çağdaş uygarlığa, Avrupa
Birliğine girişi için yapılmış olan şeyler
değil, tam tersi yapılıyormuş gibi yapmak ve kendimize
göre dizayn etmek ve yine kendi bildiğimiz gibi, bunun üzerinden siyaset
yapmak üzerine kuruluyor.
Bugün, aslında, fiilî
olarak Hükûmet çökertilmiş durumda, fiilî olarak Bakanlar Kurulu
çalışmaz durumda, fiilî olarak aslında AKP Hükûmeti, Türkiyeye
hükûmet etmemektedir. Başbakanın yetkileri
sınırlandırılıyor. Şu anda, Türkiye, 4
Mayıstan bu yana, aslında Başbakansızdır. Türkiye,
şu anda Başbakansız olarak, Meclis de bir bütün olarak, saraydan
verilen emirler neticesinde, burada çalışıyormuş gibi,
Meclisi de boşa çıkaran, anlamsızlaştıran ve gittikçe
tek adam diktatöryasını egemen kılmaya yönelik bir iş ve
işlem görüyor. Saraydan verilen emirlerle Meclis maalesef iş göremez
hâle gelmiştir. Meclisin gündemi her gün, her an
değişebilmektedir. Günlerdir siyasi etik yasasının
geleceği söyleniyor ama gelmiyor bir türlü. Bugün sabahleyin
geldiğimizde elektrik piyasası yasasının geleceği
söylendi ama gelmedi. Çünkü gerçekten Meclis çalıştırılmak
istenmiyor, Meclis burada devre dışı bırakılarak tek
adam diktatöryasının egemen kılınması için Meclis
çalışmıyor. gibi bir algı Türkiye kamuoyuna yedirilmek
isteniyor.
Değerli arkadaşlar,
bu politika, maalesef, Türkiyenin geldiği son noktadır. Türkiye tek
adam diktatöryasına doğru hızlı adımlarla ilerliyor.
Bunun önünde HDP engeldir, engel olmaya devam edecektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın İnceöz, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tutanaklara
geçmesi açısından söylüyorum. Biraz evvelki söylemleri asla kabul
etmiyoruz. Tek adam paradigması
Bunları reddediyoruz. Biz,
iktidara geldiğimiz ilk günden beri farklılıklarımızı
zenginlik olarak addetmiş, söylemiş ve bunu politika olarak hayata
geçirmiş bir partiyiz; bunu kabul etmemiz mümkün değil. Otorite,
diktatörya
Bunlar kendilerinin hayal ürünleridir. Bugün milletin gönlünde
kabul görmüş, milletimizin teveccühüne layık olmuş Sayın
Cumhurbaşkanımız, bu şekilde algı yönetimleriyle
milletimizdeki itibarından asla kaybetmeyecektir. Bu ithamların
hiçbirini kabul etmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki Sayın İnceöz,
kayıtlara geçti.
Teşekkür ederiz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekilinin konuşmasında grubumuza
ilişkin direkt bir sataşma söz konusu. İfade ettiğimiz
şeylerin hepsinin hayal olduğunu ifade ediyor
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hepsi
değil.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
sanki
hayalî şeyleri ifade ederek konuşmamızı yaptık gibi
algılatmaya çalışıyor. Ona ilişkin kürsüden,
sataşmaya ilişkin
BAŞKAN Sayın Demirel, Sayın
İnceöz kürsüyü kullanmadan, sadece kayıtlara geçmesi
açısından ifade etti.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Ama
sataştı, sataştı Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz de kayıtlara geçmesi
açısından yerinizden cevap verebilirsiniz.
Buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
kullandığımız ifadeleri evet, her zaman dile getiriyoruz.
Bu ülkeyi bir diktatör rejime sürükleyen bir anlayış söz konusu,
şu anda yapılmak istenen de budur. Yani benim istediğim gibi
bir başbakan, benim istediğim gibi bakanlar kurulu, benim
istediğim gibi bir Türkiye dizaynı yapılmaya
çalışılıyor, bunu da saray, tek başına diktatör
olarak gerçekleştirmek istediğini söylüyor. Bunu sadece biz
değil -Halkların Demokratik Partisi olarak defalarca ifade ettik ve
haklı da çıktık; bu görünen, son 4 Mayıs itibarıyla da
pratikleşmiş oldu- tüm dünya gördü; sadece Türkiye halkları
değil, bütün dünya bunu gördü. Bunu Görünen köy, kılavuz istemez.
sözüyle bitirmek istiyorum. Bunu herkes biliyor ve herkes görüyor. Bir
diktatöryal rejime götürmeye çalışan bir hükûmet ve bir saray anlayışı
vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demirel.
Sayın milletvekilleri,
2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugünlerde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu
Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumu
Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel Araştırma
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bilimden ve kültürden beslenen, terörden, kandan,
gözyaşından beslenmeyen, Terör arttıkça oylarımız
artıyor. diye sevinmeyen herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
ülkemizin önemli sorunları var mı? Elbette var. Terör can
yakıyor mu? Yakıyor. Kilis yanıyor mu? Yanıyor. Mersinin
çiftçileri, Türkiyenin çiftçileri, belleri kırılmış, kan ağlıyor
mu? Evet, kan ağlıyor. Bu sorunların üstesinden kim gelecek? Ee,
devleti yöneten Hükûmetin gelmesi lazım. Hükûmet var mı? Hem var hem
yok; görüntü var, ses yok. Hükûmet bir yanda var, öbür tarafta da devlet olmaya
çalışıyor; devleti yönetmesi gereken Hükûmet, işi gücü
bırakmış devlet olmaya çalışıyor.
Peki, bugün, Başbakan
acaba Kabineyi toplayabilir mi? Var mı böyle bir yiğitliği, var
mı böyle bir delikanlılığı Başbakanın? Ben
bugün Bakanlar Kurulunu topluyorum. derse, Allah aşkına, güler
misiniz, gülmez misiniz Başbakana?
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) Biz sana gülüyoruz, sana.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Grup toplantısı bile yapamayan bir grupsunuz. Neye hükûmet
edeceksiniz? Ancak bize gülmeye çalışırsınız, dönün
kendinize gülün.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Bugün 10 Mayıs. Siz kendi hâlinize ağlayın, CHP, hâline
ağlasın.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bu ülkede her şey
normalmiş gibi, zatımuhterem, veda turlarına
çıkmış. Fiilen Hükûmet yok, biz burada kanun yapmaya
çalışıyoruz. 4 Mayıs saray darbesiyle iktidardan
düşürülen Başbakanınıza sahip çıkamadınız,
tarih bunu yazacak. İradesini teslim etmiş, millî iradeye saygı
duymayan, âdeta da iktidarı olmayan bir grupla karşı
karşıyayız. Bugünün şartlarında,
Cumhurbaşkanı tarafından yetkiler istismar edilerek bir darbe
yapılmıştır. Kabul edin veya etmeyin, bunun adı
darbedir, tarih bunu darbe olarak yazacaktır.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) CHP Grubu olarak
mı söylüyorsunuz bunları?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Neden biliyor musunuz?
Bakın, Türk Dil Kurumunun darbe tanımını sizlere okuyorum:
Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak
Burayı iyi dinleyin:
veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi
değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi. darbedir diyor. Türk
Dil Kurumu bunu bu şekilde tanımlamış.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Tam CHPye göre.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) CHPye
yapıldı mı bu?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, Hükûmet
devrildi mi, devrilmedi mi; darbe yapıldı mı,
yapılmadı mı; neyi tartışıyoruz? Lütfen, durun
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Cumhuriyet
mitingleri neydi bu ülkede? Destek olduğunuz cumhuriyet mitingleri ne?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) CHPye
yapıldı mı söylediğin şey?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bari susun, bari biraz
edep kavramını hatırlayın ve hiç olmazsa susun
arkadaşlar.
O anlı şanlı, o onurlu Gezi
direnişindeki gençleri darbe yapıyor diye suçladınız,
onların ölümüne sebep oldunuz, birçoğunu içeri attınız,
onları darbecilikle suçladınız. Öte taraftan, Ergenekondu,
Balyozdu, FETÖydü, nokta, nokta, nokta, pek çok darbeci yarattınız.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hepsini savundunuz
bunların değil mi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hiçbirisi darbe yapmaya
muvaffak olamadı ancak Sayın Cumhurbaşkanı darbe yapmaya
muvaffak oldu. Bakalım ne yapacaksınız?
Sakın bu işi İç işimizdir.
diye kimse konuşmasın. Bakın, biz, Sayın Başbakana oy
vermedik, Sayın Cumhurbaşkanına oy vermedik Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yemin et, yemin
et, Cumhurbaşkanına oy vermediğine yemin et!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
bizler AKPye oy vermedik.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) 2 kişiden 1i, Cumhurbaşkanına verdi, yemin et.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Ancak, milletimiz
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) HDPye verdi, HDPye.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) 2 kişiden 1i, Cumhurbaşkanına verdi herhâlde, yemin
et, yemin et.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çavuşoğlu, terbiyesizlik yapma, otur!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Recep Tayyip Erdoğana oy verdiği için onu başlangıçta
meşru Cumhurbaşkanı olarak kabul ettik; halkımız,
Davutoğluna oy verdiği için onu meşru Başbakan olarak
kabul ettik.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Zavallı, zavallı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Otur
Çavuşoğlu, düzeyini belli ettin, otur.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Düzeyi burada, düzeyi
burada.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Yani istemesek de bizim de Başbakanımız, bizim de
Cumhurbaşkanımız. Yani, bu, sizin iç işiniz değil; bu,
benim ülkemin sorunudur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Önce Deniz Baykalın
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Benim ülkemin başını öne eğdirmeye hakkınız yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
10 Mayıs, muhalefet partisine darbe günüdür, unutturamazsınız.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Oradan konuşacağınıza benim ülkemin başını
dik tutun. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
10 Mayıs, Cumhuriyet Halk Partisine darbedir, paralel yapının darbesidir.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Adı üzerinde paralel sizinle eşit gidiyor, eşit.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Ülke yanarken sizler kalkmışsınız kültür, eğitim ve
bilimle ilgili bir kanun tasarısı getirmişsiniz. Ülke
yanıyor, ülkenin sorunu, şu anda kültürel sorunlar mı, ülkenin
sorunu şu anda bilimsel sorunlar mı? Kalkmışsınız
bana böyle bir anlaşmayı getiriyorsunuz, ayıptır yahu!
İnsanlar yanarken, bu ülke hükûmetsiz kalırken siz bana getirmişsiniz
eğitimden, bilimden, kültürden bahsediyorsunuz. Yakışır
mı size? Elbette yakışır. Çünkü Meclisi de, milleti de
oyalamak istiyorsunuz.
Peki, oyalamak istiyorsunuz,
parmak çoğunluğunuz var, bunu getirdiniz, bakalım ne
getiriyorsunuz? 1inci madde, dinleyin. Eğer, içinizde bunu okuyanlar
yüzde 10u geçerse birisi gelsin kulağımı çeksin,
okumadığınızı adım gibi biliyorum. 1inci madde
diyor ki: Efendim, sanatçıları koruyacağız, sanatı
teşvik edeceğiz. Allah Allah, daha dün sanatın içine tüküren,
sanata ucube diyen sizler, her ne olduğuysa Avrupa Birliğine bir
yandan rest çekerken öbür taraftan Vallahi de billahi de sanatçıyı
koruyacağız. diyorsunuz. Buyurun, madde 1.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Sanata değil o, sanatçıya
değil o; ucubeye, ucubeye.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
İnanıyor musunuz koruyacağınıza? İnanmıyorsunuz.
Beterin beteri var mı? Var. 3üncü madde diyor
ki: Biz, kitabı çok severiz, kütüphaneleri artıracağız,
kütüphanecileri koruyacağız, kütüphaneciler arasında
değişim yapacağız. Yahu, Allah aşkına, siz,
basılmamış kitabı toplatan, onu yasaklayan bir zihniyet
değil misiniz? Hangi akla hizmet bana kütüphaneleri
artıracakmışsınız? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, Allah aşkına, madde 8,
diyorsunuz ki: Sinema alanında Fransızlarla iş birliği
yapacağız. Ya, millet sizden bunu mu istiyor? Gidin Fransızlarla
sinema alanında iş birliği mi yapın diyor?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bizden istediklerini de
yapıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Gidin orada film mi
çevirin diyor? Millet, sizden bunu beklemiyor. Bunu beklemediği hâlde ne
yapıyorsunuz? Konuşan sanatçıyı içeri alıyorsunuz.
Ondan sonra, kalkmışsınız diyorsunuz ki: Ben sanata,
sanatçıya, sinemasevere destek olacağım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hangi konuşan
sanatçı içeri alındı ya? İsmini söyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Kim inanır size
ya? Vallahi de inanmaz, çocuklar bile inanmaz.
Bakın, eğitim alanında diyorsunuz ki
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bize
inanıyorlar da size inanmıyorlar, size!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Madde 10, ben
yazmadım bunu ya, altına siz imza attınız, birazdan
ellerinizi siz kaldıracaksınız. Diyorsunuz ki: Okul öncesinde,
ortaöğretimde, profesyonel teknik, ticari, turistik eğitiminde önemli
işler yapacağız, güzel işler yapacağız, belge
alışverişinde bulunacağız, çağdaş
eğitim yapacağız. Siz yazmışsınız yahu!
Altına imza atan sizsiniz. Allah aşkına! İki yüzlü
değil, on yüzlü politika yapıyorsunuz, bunun farkında
mısınız?
Şimdi anlatıyorum ne
yaptığınızı: Minicik yavrularımızı,
Mersinde dört gün okula, bir gün camiye götürme projesini mi gidip
anlatacaksınız Fransızlara?
Şimdi diyeceksiniz ki: Hop, camiye
karşı mısınız? Hayır, değiliz, hiçbir ibadet
yerine karşı değiliz, hepsini saygıyla anıyoruz ama
ben nasıl ibadet edeceğimi babamdan öğrendim, dört gün okula
gidip de bir gün camiye gitmedim, siz de gitmediniz. Siz camiye bir gün gitmediniz
diye dinsiz mi kaldınız Allah aşkına! Bırakın,
millî eğitimle uğraşmayın. Camilere kreş açarak,
kentin içinde kreş açmayarak, çocukları cami kreşine zorunlu
tutarak, okulları da camilere bağlayarak -arzu edenlere tek tek
bunların belgelerini veririm- bu şekilde İslamı
savunacağınızı mı düşünüyorsunuz? Bunu mu gidip
Fransızlarla konuşacaksınız Allah aşkına!
Bakın, madde 17, diyorsunuz ki: Akademisyenler
yani öğretim görevlileri değişimi yapacağız,
onları iyi yerlere getireceğiz. Allah aşkına, konuşan
akademisyenleri içeri atan biz miyiz, siz misiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terörü destekleyenler
hariç.
AYTUĞ ATICI (Devamla) O akademisyenleri içeri
atıp, ondan sonra Avrupaya gidip, bir başka yüzünüzü gösterip,
şirin şirin gülümseyip Biz akademisyenlere destek
olacağız. diyorsunuz. Allah aşkına, bizi
kandırmayın.
UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Konuşanları değil, terör yanlılarını,
konuşanları değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terörü destekleyenler
hariç.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sakın iş
birliği yapmayın, bari Avrupayı bozmayın,
bırakın, Avrupayı biz örnek alıyorduk bu alanlarda,
iş birliği yapmayın, orası bozulmasın bari. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, az evvel, hatibin bütün konuşması grubumuzu ilzam ve
itham edici. Ayrıca şahsıma ilişkin
BAŞKAN Sesiniz gelmiyor Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biraz evvel
hatip, bütün konuşması içerisinde grubumuzu ilzam ve itham edici bir
konuşma gerçekleştirdi, 69a göre sataşmadan söz talep ediyorum,
cevap vermek durumundayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnceöz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika size sataşmadan söz veriyorum.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının 29 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, grubumuza sabrından
dolayı teşekkür ediyorum. Bir kere, biraz evvel bu kürsüden
yapılan konuşmaların hakikaten hangi minvalde yapıldığının
bir çerçevesini çizeceğim.
Bir kere, neredeyse bugün milletvekili
arkadaşlarımızın çoğu, bugün
yaşadığımız sürecin bir darbe olduğunu itham
etmekte. Biraz evvelki konuşmamızda söyledim. Bak, darbe deyince
darbenin içeriğini bir açmak lazım. Darbe, bir kere, millete
karşı yapılır, milletimize karşı
yapılır, darbenin amacı, demokrasiyi kesintiye uğratmak,
inkıtaya uğratmak, askıya almaktır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Millete
karşı yapıyorsunuz zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Diyor ki: Millete
yapmadık, Davutoğluna yaptık.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Darbe, Anayasa'yı
ortadan kaldırır. Bak, hâlâ bir darbe anayasasıyla
yönetiliyoruz.
Değerli milletvekillerim, grubuma da soruyorum
ve sabırlarından dolayı da teşekkür ediyorum: Şu anda
böyle bir şey var mı? Anlamak lazım. Bugün
yaşadığımız süreç içerisinde Sayın Başbakanımız,
Genel Başkanımız, bir görev değişimi uygun
görmüşler, bunu açıklıyorlar. Tabii, sizin bunu anlamanız
imkânsız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Nasıl ya,
böyle bir olay mı var ya?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Böyle bir karar
değiştirme mi olur ya? Bu ne biçim karar değiştirme?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Ya,
arkadaşlar ne oluyor? Bu kadar sessiz, bu kadar gürültüsüz bunlar
nasıl bu işi başarıyor? diye şaşkınlık
içerisindeler, bu anlamda da ben sizin sabrınıza teşekkür
ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Başbakan
kendisi diyor: İstifa etmem kendi tercihim değil, zaruret hasıl
oldu, istemiyorum istifa etmeyi, zaruret hasıl oldu.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bunun sebebi
şu: Aslolan, millete hizmet olunca sizin bunu anlamanız mümkün
değil.
Burada ikinci kez hatırlatmak istediğim
bir konu da var ki, bütün bunları söylerken, Sayın
Cumhurbaşkanımıza diktatör derken bir bakmak lazım,
milletine hizmetkâr olmayı hedef koymuş, on dört yıldır
milletine hizmetkârlık eden, milletimizin oyuyla seçilmiş bir
Cumhurbaşkanımız
Bir de özellikle şunu belirtmek istiyorum:
Biraz evvel bu süreçle alakalı darbe derken insan bir şöyle aynaya
bakar Benim geçmişimde ne var? Bunu söylerken benim yüzüm kızarmaz
mı? diye. Bakın, 10 Mayıs 2010 tarihinde bir genel başkan
değişikliğine gidiliyor. Hicap ediyorum bana bunları bu
kürsüde söylettiğiniz için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ya, bir
düşünün, 10 Mayıs 2010da, sonra partinizin grup başkan vekili
-bugün Genel Başkanınız- Ben aday olmayacağım.
diyor, daha sonra bir bakıyorsunuz 17 Mayısta aday oluyor. Ya, sizin
böyle bir geçmişiniz varken, Hükûmet burada, yerinde,
konuşmalarına devam ederken, söylediğiniz şekilde bir darbe
yokken bunları söylemekten insanın biraz yüzü kızarır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tabii, iki
dakikada cevap vermek mümkün değil, yani onu da söyleyeyim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
şimdi, Geçmişinizle yüzleşin., Yüzünüz kızarsın!
gibi ithamlarda bulundu izin verirseniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şahsı adına,
ben grup adına cevap vereceğim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
şahsım
adına iki dakika cevap
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın
Atıcı.
İki dakika size de sataşmadan
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 10 Mayısta bari
konuşmayın ya, 10 Mayısta bari konuşmayın!
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar
Sayın Grup Başkan Vekili, çok
teşekkür ederim, tam da benim söylemek istediğim şeylerin bir
kısmını söylediniz. Evet, darbe millete de yapılır,
zaten yaptığınız darbe de budur; darbe burada millete
yapılmıştır, millî iradeye yapılmıştır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sen diğer
soruya cevap ver, 10 Mayısa cevap ver.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın Grup
Başkan Vekili, biz istemediğimiz hâlde, çok mücadele ettiğimiz
hâlde 7 Haziranda Sayın Başbakan yüzde 41 oy almıştır.
Biz bunu istemedik, keşke daha az oy alsaydı. Buna rağmen siz
çeşitli yollarla uğraştınız ve milletin oyunu yüzde
49,5a çıkardınız bu Başbakanla. Altı
aylığına mı bu yetkiyi aldınız, yoksa dört
yıllığına mı?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) O, bizim sorunumuz
ya, sen 10 Mayısa cevap ver.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Altı
aylığına bu yetkiyi aldıysanız ben susarım ama
yetkiyi dört yıllığına aldınız. Sonra, evet,
Başbakan hastalanır, efendim, yaşamını yitirebilir,
büyük problemler olur ülkede, istifa edebilir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Onu biz
düşünürüz, siz 10 Mayısa cevap verin! Onu biz düşünürüz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Adam diyor ki:
Kardeşim, ben kendim bunu istemedim, ben istemediğim hâlde görevi
bırakmak zorunda kaldım. Kardeşim, bu görevi sana
Cumhurbaşkanı mı verdi, millet mi verdi?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) 10 Mayısa
gel! 10 Mayısı dinleyelim!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Millet eğer yüzde
49,5 oyu verdiyse bu Başbakanın yönetimindeki AKPye, o zaman sizin
yaptığınız, millete darbedir
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Niye 10
Mayısı anlatmıyorsun?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
ama ne gariptir,
nasıl ki zamanında bir şiirden dolayı yapılanlar
nedeniyle Recep Tayyip Erdoğanı savunduysak, bugün de sizin
Başbakanınızı savunmak bize düştü, demokrasi
adına.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bir de Başbakanı
savunsanıza ya! Biz savunuyoruz sizin adınıza!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) 10
Mayısı konuş!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Savunulacak hiçbir
tarafı olmadığı hâlde. Savunulacak hiçbir tarafı
olmadığı hâlde demokrasi adına savunmak bize düştü.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) 10
Mayısı konuşmayacak mısın, 10 Mayısı!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Evet, biz, sizi
anlayamayız, bizde biat kültürü yoktur, onun için anlayamayız. Bizde
demokrasi kültürü var
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kaset kültürü
var!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
sizde biat kültürü
var, tabii ki anlayamayız. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Şu 10
Mayısı anlatsana, ne oldu? Ne oldu?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
grubumuza yapılan sataşmalara cevap vermek için söz istiyorum
efendim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne
sataştı? Ne dedi ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Atıcı,
şahsına yapılan sataşmaya cevap verdi.
BAŞKAN Gruba ne söylendi Sayın Özel?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kaset dendi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tüm süreç boyunca darbelerle ilgili bir şey görmek
istiyorsa kendisine bakması gerektiğini söyledi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Neye
baksın? Neydi o? Kaset mi?
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
İki dakika da size söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
anlayışınızdan dolayı teşekkür ederim.
Sayın Grup Başkan Vekili İlknur
İnceözün bir ifadesini çok tehlikeli bulduğumu söylemek isterim;
grubuna sabrından dolayı teşekkür ediyor.
Bugüne kadar, bu Parlamentoda eleştirilere
karşı sabırsız davranan, kürsüye karşı fiilî
taarruzda bulunan, istenmeyen görüntülere sebebiyet veren durumlardan sonra hep
birlikte arkaya gittiğimizde, bu durumdan grup olarak utanç
duyduklarını, sıkıldıklarını ifade ederken,
bugün, artık gruba sabrından dolayı teşekkür etmek,
aslında, gruba Eleştirilere karşı tahammülsüz olun,
sabırsız olun. demek ve görüşünü açıklayan muhalefet
milletvekillerini hedef göstermek anlamına gelir, bu, son derece tehlikeli
bir davranış.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Asla, asla!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Genel Başkanları
görev değişimini gerekli görmüş! Genel Başkanınız
çıktı, bütün Türkiyenin gözünün içine baka baka Özür dilerim
seçmenlerden. Bu, benim tercihim değil, bir zarurettir. dedi, bir
zaruret.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sizinki nasıl
değişti ya, onu söyle!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sizin genel
başkanınız nasıl değişti ya? Bir kasetle
adamı alaşağı ettiniz. Deniz Baykal nerede şimdi? Kasetle
alaşağı ettiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yazık oldu!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Genel
Başkanınıza darbe yapıldı. Şimdi, o darbeyi yapan
kişiyle ilgili, millete hizmetkâr diyor.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz kendi içinizdeki
darbelere bakın. AK PARTİ aslanlar gibi yola devam ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Arkadaş, bu, nasıl
hizmetkâr; 3 bin tane korumayla geziyor, normalden 70 kat fazla örtülü ödenek
kullanıyor? Bu nasıl hizmetkâr; 5 tane özel uçağı var? Bu
nasıl hizmetkâr; 1.300 tane aracı, 800 tane danışmanı,
bir eli yağda, bir eli balda? Bir tane yüzükle girmiş, oğlunda 7
tane gemi, millete hizmet ediyormuş! Böyle bir şey olabilir mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Çok ayıp!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Çirkinleşme!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Ağzına sağlık!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Arkadaşlar, bakın,
biz Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli, vicdan sahibi, namuslu
milletvekillerine karşı yapılan hakarete de
karşıyız.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bugün senin doğum günün, 10 Mayıs!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Oradan bağırarak
Anlıyorum, Başbakan adayları bağırıyor.
Profilinizi tarif ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) En düşük profilliniz
ayağa kalksın, bir adım öne çıksın, Başbakan
yapacaklar! (CHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bugün sen doğdun, sen; 10 Mayısta sen
doğdun!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ama prematüre
doğmuş!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Asıl
tehlikeli bulduğum, grubuma asla böyle bir kasıtta
bulunmadığımı belirtmek istiyorum. Asıl tehlikeli
bulduğum
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Özel, 10
Mayısta doğmuşsun ama prematüre olmuşsun koçum!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seni bu düzeyinle kesin
başbakan yaparlar!
BAŞKAN Sayın İnceöz, hiçbir
şekilde duyulmuyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu kürsüde
çıkıp hakaret dolu, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız ve ailesine karşı bu şekilde
ilzam ve itham olması
Daha evvel defaatlerce Bu Mecliste, Parlamentoda
bulunmayanlar hakkında konuşurken ailesini burada
karıştırmayalım. diye söylememize rağmen, asıl
tehlikeli bulduğum şey bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Varsa dava açıyor zaten
efendim; tutanağa bakıyor, dava açıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yazıklar
olsun diyorum grup başkan vekiline. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Bu mu, olay bu
mudur?
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/324) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 29) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde, şahsı adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Burcu Köksal konuşacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Köksal, süreniz beş dakika.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinde bulunduğu
durum ne yazık ki ortada. Ülke yangın yerine dönmüş; bir yanda
terör belası, bir yanda yurttaşlarımızın
sıkıntıları. Esnaf, çiftçi, emekli, işçi, her kesimden
yurttaşımız sıkıntılı. Ama halka
dokunabilseydiniz onların sıkıntılarını
anlardınız. Sizden bir şey beklemiyoruz zaten.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) - Bunu CHP mi söylüyor? CHP mi söylüyor bunu?
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Emeklilikte yaşa
takılanlar 3 Mayısta Dikmen Kapısında eylem yaptılar
haklarını alabilmek için ama ne oldu? Sayın Bakan burada dedi
ki: Batıda da böyle. Ben de emeklilikte yaşa takıldım.
Veremeyiz onların haklarını.
Atanamayan öğretmenler, atanamayan
sağlıkçılar, her gün birçok öğretmen ve
sağlıkçı arıyor Ne zaman atanacağız? Biz o kadar
yıl dirsek çürüttük, ne olacak bizim hâlimiz? diye.
Kapanan belediyeler kapanmadan önce Hizmet
konusunda bize dua edeceksiniz. dediniz. Şimdi o belediyelerde
yaşayan yurttaşlar dua değil beddua ediyor size çünkü yeterli
hizmeti alamıyorlar.
Bakın, seçim bölgem Afyonkarahisar. Sayın
Bakanımız, Orman ve Su İşleri Bakanımız Veysel
Eroğlu da Afyonkarahisarlıdır. Köyleri hizmete boğduk, hizmet
edecek köy bulamıyoruz. dedi katıldığı bir programda.
İsterseniz ben o köyleri sayayım, hizmet alamayan köyleri:
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Say bakayım.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Bakın, bu su Alanyurt
köyünde; klorlu falan değil, normal, musluktan akan su, içme suyu,
vatandaşa reva gördüğünüz su. Ve bu suyu içmek zorunda Alanyurttaki
yurttaşlarımız. Bu klorlu olmayan, bulanık, görünümünden
dahi tiksindiğiniz suyu hak, reva gördünüz. Acaba diyorum, Cumhuriyet Halk
Partisi 1inci çıktığı için ceza olarak mı bu suyu
reva görüyorsunuz?
Afyon Şeker Fabrikası bir ilke imza
attı, günde iki saat fazladan işçi çalıştırıyor.
Neden biliyor musunuz? Fabrikaları kapanmasın diye, sırf
özelleşmesin diye, ekmek kapımız elden gitmesin diye oradaki
işçiler hayatlarından, yaşamlarından fedakârlık edip
günlük iki saat fazla mesai yapıyorlar, hafta tatili yapmadan
çalışıyorlar. Ve orada yirmi-yirmi beş yıldır
geçici işçi olarak çalışan işçilerimiz var, onlara kadro
vermiyorsunuz, neden? Yirmi-yirmi beş yıl, her yıl beş ay
yirmi dokuz gün çalışıyor, altı ay işsiz kalıyor;
bu hak mıdır, reva mıdır? Emeklilik hakkı yok,
kıdem tazminatı yok, ihbar tazminatı yok. Bir yanda, kalifiye
eleman sıkıntısı, eleman eksikliği, öbür tarafta
geçici işçi olarak çalıştırdığınız
işçiler. Onlardan haberiniz var mı sizin? Onların
sıkıntılarını dinliyor musunuz?
Ve biraz önce söylediğim Alanyurt köyü,
İscehisar ilçesinde, Eskişehirle arasında bir yol var
yıllardır yapılamayan ve sizin yetkiliniz tarafından E,
siz AKPye oy vermiyorsunuz, neden yapalım? denilen bir yol. Bu yolu
neden yapmıyorsunuz? Ne zaman yapılacak, doğrusu merak ediyorum.
Bakın, Sandıklı ilçemizde Yunus Emre
Mahallesi, buradaki elektrik direkleri. Her gün yangın tehlikesiyle
yaşıyor vatandaşlar burada. Bu ağaçlara değiyor bu
elektrik telleri ve elektrik kesintisi olduğunda, beş gün, on gün
elektrik verilmiyor bu mahalleye. Sandıklının göbeği, öyle
köye möye gitmeye gerek yok, elektriksiz yaşıyorlar ve bu teller bu
ağaçlara değdiğinde, elektrikten dolayı, her an yangın
tehlikesi var, çarpılma tehlikesi var. Defalarca şikâyet
etmişler, defalarca ihbarda bulunmuşlar ve sizin milletvekili
adaylarınız her seçim dönemi Bu sorunu çözeceğiz. diye oy
isteyip bir daha uğramaz hâle gelmiş. Acaba buradaki elektrik
sıkıntısı ne zaman çözülecek?
Afyonkarahisar ili Dinar ilçemiz var, orada
Yeşilhüyük köyü Afyon Milletvekili Sayın Ali Özkaya ziyaret
etmiş ve demiş ki: 2015 yılı Mayıs ayında en
geç, burada ilkokulu açacağız. 2016 yılı Mayıs
ayı, İlkokul açacağız. dediğiniz yerde yeller
esiyor. Acaba gerçekten ilkokul açılacak mı, merak ediyorum
doğrusu. (CHP sıralarından alkışlar) Bu sözün
tutulmasını istiyoruz.
Bakın, Yumruca köyü, Sandıklıda,
birinci çıktığımız bir köy. Muhtar
çırpınıyor Köy odası yapacağım. diye, adama
doğru dürüst ödenek vermiyorsunuz. Düşünmüyor değilim, acaba
Cumhuriyet Halk Partili olduğu için mi muhtarımıza doğru
dürüst ödenek verilmiyor diye.
Köylerimizde o kadar çok sıkıntı var
ki. Sandıklı Saltık köyü analiz raporu
Arsenikli su içiyor
Saltık köyü ve siz diyorsunuz ki: Bu içme suyunu içeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bakın, rapor var
elimizde, analiz raporu. Arsenikli suyu içmeye mahkûm ettiniz. Ya, Afyondan
Orman ve Su İşleri Bakanı gönderiyoruz. Ziyaret ettiğim,
dolaştığım her iki köyden birinde ya içme suyu ya sulama
suyu krizi var. Allah aşkınıza, hizmetiniz bu mu sizin? (CHP
sıralarından alkışlar)
Ve son bir şey söylemek istiyorum.
Başbakan, seçimlerden önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal, pozitif
ayrımcılık yapabilirim.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Evet, lütfen Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Seçimlerden önce söz
verdiniz, dediniz ki: Enişteniz Davutoğluna oy verin. Şimdi,
ben de size soruyorum: Afyona ne diyeceksiniz? Sarayla anlaşamadı,
itaat etmedi de kenara getirdik Davutoğlunu. mu diyeceksiniz? Merak
ediyorum doğrusu. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Köksal.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın hatip,
69uncu maddeye göre, ismimi de söyleyerek sataştı.
Dolayısıyla, birinci fıkraya göre cevap hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sataşmadan iki dakika söz veriyorum.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın 29 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Okulu
açtınız mı açmadınız mı, temel atıldı
mı atılmadı mı? Sayın Özkaya, bunu söyleyin.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Sayın Vekilim,
sabırlı olursanız
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) 2015 yılı
Mayıs ayında açacağım. dediniz. Bu okul açıldı
mı açılmadı mı, bunu söyleyin.
BAŞKAN Sayın Köksal, sayın hatibi
dinleyelim lütfen.
Buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Açacağım,
açacağım. demiş. 2015 yılı Mayıs ayında
açacağım. dedi.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Sayın Köksal
BAŞKAN Sayın Özkaya, sürenizi yeniden
başlatıyorum.
Buyurun.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Burcu Köksal Dinar
Yeşilyurt köyündeki okulun açılmadığını söylüyor.
Bu köyümüzde, il genel meclisimiz 2016 yılı bütçesinde ödeneğini
ayırdı ve on beş gün önce temeli atıldı. Burcu
Hanım, on beş gün önce temelini attık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Açacağım. dediniz Sayın Özkaya, 2015 yılı
Mayıs ayında ilkokulu açacağım. diye seçim vaadinde
bulundunuz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Efendim, öyle bir
şey
Arkadaşlar, tabii, Burcu Hanımın
aslında bir avukat olarak bunları eksik bilmesine de üzülüyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Eksik bilmiyorum.
2015 yılı Mayıs ayında açacağım. dediniz.
Sizden sonra ben ziyaret ettim o köyü ve hâlâ açılmadı. Temel
atıldı. diyorsunuz, Açacağım. dediniz siz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - İl genel meclisinin
bütçeleri ekim ayında belirlenir. Ekim ayında bütçesi
yapılmayan, ödeneği ayrılmayan bir iş ancak CHPnin hayalî
temeli olur. Onun dışında, iş eğer kanuna, usule uygun
olacak ise bütçe ayrılır. Bütçeyi ekim ayında ayırdık
ve on beş gün önce de temelini attık. Yeşilhüyük köyünde,
inşallah, eylül ayında çocuklarımız eğitime devam
edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, şimdi, ben her
defasında, sayın milletvekilinin
Afyonkarahisara, bu büyük
coğrafyadaki ilçelerimize, köylerimize yapılmış olan
hizmetleri görüyoruz.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bilmiyor ki.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sizin
milletvekilleriniz ziyaret etmiyor.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - 1950den beri
Afyonkarahisar, tarihinin en yüksek oyunu verdi AK PARTİye. CHP 1.500 oy
eksik alsaydı Burcu Hanım burada olamayacaktı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Çaldığınız o kadar oylara rağmen yine de seçildim ben
Afyonkarahisarda.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Dolayısıyla,
Afyonkarahisarlı görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bu kürsüden boş
konuşmayı da
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Köksal, sayın hatip
bitirsin lütfen.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) -
hayalî sözleri de
görüyor; vatandaş görüyor ve oyunu veriyor. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özkaya.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, sataşma var.
BAŞKAN - Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, Sayın Özkaya Hukukçu kimliğiyle bilmemesini
yadırgıyorum. diyerek hem şahsıma hem de hukukçu
kimliğime bir sataşmada bulunmuştur. Sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Az bile
söylemiş, az!
BAŞKAN Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Özkaya
dedi ki: On beş gün önce temel atıldı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sizin
kulaklarınız duymuyor mu?
BURCU KÖKSAL (Devamla) Ben Temel atıldı
atılmadı. demedim dikkat ederseniz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Kulaklarınız duymuyor mu sizin? Sayın Vekil,
kulaklarınız duymuyor mu sizin?
BURCU KÖKSAL (Devamla) 2015 yılı
Mayıs ayında, söz veriyorum, Yeşilhüyükde okulunuz
açılacak. dedi ve aradan bir yıl geçti, Sayın Özkaya
çıkıp Bu okulu açamadım. demek yerine On beş gün önce
temel atıldı. diyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Kulaklarınız
duymuyor mu, kulaklarınız? Problem mi var kulaklarda?
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Oradaki köylülerinize ne
diyeceksiniz? Dinarlı hemşehrilerinize ne diyeceksiniz? Sözünüzü
tutamadınız Sayın Özkaya.
Hukukçu kimliğime gelince, ben hukukçu
kimliğimle her zaman gurur duydum, onur duydum.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Okulu
yapıyorlar, daha ne istiyorsunuz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Kulaklarınızda problem mi var sizin?
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olmaktan da onur duyuyorum ve diyorsunuz
ki: 1.500 oy daha alamasaydınız burada olamazdınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Doğru,
haklısınız, o kadar oy çalmanıza rağmen yine de
Afyonkarahisarlı hemşehrilerim beni buraya gönderdiler ve burada
sizin hizmet etmediğiniz, sizin ötekileştirdiğiniz, sizin
ayrıştırdığınız bütün hemşehrilerimin,
bütün köylülerimin, bütün Afyonlularımın sesi olacağım.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köksal.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkaya.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, bundan sonra ne söylerse söylesin
söz almayacağım. Ama Oy çaldınız. dediği için,
69uncu maddeden, atılı bir suçlama var, buna cevap verip başka
da ne söylerse cevap vermeyeceğim.
BAŞKAN Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
6.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın,
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; şimdi, Afyonkarahisar, nüfusuyla, coğrafyasıyla
AK PARTİnin kurulduğu bir il ve her dönem en güçlü desteği bize
verdi.
Sayın Burcu Köksal,
Sayın Milletvekili, hangi sandık için itiraz ettiniz? Burada yalan
söylemeyeceksiniz, gerçek dışı bir şey söylemeyeceksiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir tek sandık
söyleyin, bir tek sandık söyleyin ki Şu sandıkta
haksızlık yapıldı. diye. Afyonkarahisarlı insanlar
şerefli insanlardır, AK PARTİliler şerefli ve namuslu
insanlardır, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, hiçbir sahte oya
ihtiyacı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Afyonkarahisarlılar bize vereceğinin en yükseğini veriyor. Yüzde
64 oy verdi, daha ne yapacak? Veriyor, hepsinden Allah razı olsun. Ama,
siz o 1.500 oyu almamış olsaydınız -nasip, takdir- AK
PARTİ 4 olacaktı, belki biraz daha olsa 5 olacaktı.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Aldıysa kötü mü etmiş?
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Biz Afyonkarahisarlıların, AK PARTİlilerin oy çalmaya veya bir
başka şeye ihtiyacı yok, millet fazlasıyla veriyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Yani ihtiyaç olsa çalacak mısın o zaman?
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Millet sizi de görüyor, bizi de görüyor. Daha fazlasını da
Afyonkarahisara haksızlık olarak görüyorum, hemşehrilerimize haksızlık
olarak görüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özkaya.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Özkaya, yalancılıkla suçlamıştır,
ağır sataşmadan dolayı söz hakkı istiyorum.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Oy
çalmayı ispat etmeyen müfteridir!
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) - Afyonlular hırsız değildir Hanımefendi!
Afyonlulara hırsız diyemezsiniz!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
AKPye söylüyorum, Afyona değil, lütfen
BAŞKAN Sayın
Köksal, buyurun, son bir defa ama. (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
7.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına, tekraren sataşması nedeniyle konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Özkaya, yalancılıkla suçlamıştır.
Geçersiz oylara bir baktık, inceledik
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Hangi sandığa itiraz ettiniz, hangi
sandığa?
BURCU KÖKSAL (Devamla)
ve
gördük ki geçersiz oyların birçoğu Cumhuriyet Halk Partisi
oylarıydı ve oradaki sandık görevlilerimize,
müşahitlerimize yapılmadık baskı
bırakmadınız.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Sizin kulaklarınızda problem mi var?
BURCU KÖKSAL (Devamla) -
Bunların hepsini Afyon biliyor, yaptığınız hizmeti de
biliyor...
SALİH CORA (Trabzon) -
İtirazın var mı, yok mu?
BURCU KÖKSAL (Devamla) - ...söz
verip uğramadığınız köyler de biliyor, yalan
söylediğiniz yerler de biliyor. Gidip kendi hemşehrilerinize yalan
söylediniz, muhtarlarınızın telefonlarını
açmadınız Sayın Özkaya. Bir Dinara uğrayın, Afyona
uğrayın, köylere uğrayın, sıkıntıları
görün.
İyi günler diliyorum
herkese. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar)
- Cevap vermeye değer görmüyorum Sayın Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın
İnceöz...
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkan, sadece kayda girsin diye söylüyorum: Bir
iddiada bulunuyorsa bunu ispat etmesi lazım, hele ki hukukçu
kimliğiyle bu kürsüde konuşurken bunları belgeleriyle
konuşmak lazım. Bu kadar genel bir söylemle tüm Afyonu ilzam etmek
çok doğru değildir.
Teşekkür ederim,
kayıtlara girsin.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın İnceöz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 2nci madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğim.
Sayın Atıcı
sisteme girmiş.
Sayın Atıcı,
buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Mersinin
Silifke ilçesine bir çimento fabrikası kuruldu. Biz bu çimento
fabrikasına sağlığa zararlı olacağı
düşüncesiyle karşı çıkmıştık ancak ÇED
raporu alındı ve bu çimento fabrikası yürürlüğe girdi.
Ancak, sizin de onayladığınız ÇED raporunda Bu çimento
fabrikası şehir içinden gitmeyecek, insanların ciğerine o
tozları sokmayacak, kendine özel bir yol yapacak. dediniz;
yapmadılar, şehir içerisinden gidiyorlar. Ayrıca, dediniz ki ÇED
raporunda: Burada fok balıkları yaşıyor, burada yirmi dört
saat çalışılmaz. Çalışma saatlerini belirlediniz
ancak çimento fabrikası sizi de dinlemiyor, hiç kimseyi de dinlemiyor,
çatır çatır burada her şeye rağmen
sağlığı ve çevreyi tehdit ederek çalışıyor.
Bu kadar aciz içerisinde misiniz hakikaten merak ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yalım da sisteme girmiş.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Evet, teşekkür ederim
Başkanım.
Sisteme girdim son anda çünkü gerçekten
arkadaşları dinlerken heyecandan unutmuşuz sisteme girmeyi.
Bu arada, muhtarların maaşları 1.000
TL iken 1.300 TL oldu; oldu ama unutulan, verilen sözler hâlâ yerine gelmedi.
Değerli muhtarların SGKları ödenmiyor. Bugün bir muhtar kendi
sigorta primini ödemezse gidip ilacını alamıyor, kendisini
devlet hastanesinde tedavi ettiremiyor. Onun için bir an önce muhtarların
SGKlarını da ödemelerini arz ve talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinde
Sorkun köyümüzde halı saha yapılmasıyla ilgili bir söz
verilmiş fakat hâlâ daha halı saha yapılmamış.
Yine aynı şekilde, İscehisar ilçesi
Alanyurt köyümüzde de bir halı saha sözü verilmiş fakat hâlâ
halı saha yapılmamış.
Acaba bu şekilde planlanan bir yapım var
mı? Bunu merak ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Purçu
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, geçen hafta Roman Strateji
Belgesi açıklandı, eylem planıyla beraber 19 sayfa. Altı
seneden beri bize 19 sayfayı beklettiler. Yalnız, 2016, 2017 ve
2018de Romanlarla alakalı, sahada hiçbir çalışma yok, bütçe de
yok. Ne yapacağız biz? Hani vatandaşa bir şeyler yapılıyordu
-burada söyleniyor durmadan- ama Romanlara bir şey yapılmıyor,
sahada hiçbir şey yok. Eylem planını altı sene bekletti, üç
sene de şimdi strateji belgesini bekleteceksiniz. Ne yapsın bu insanlar?
Nefes almasın mı, yaşamasın mı? Yazıklar olsun! Çadırda
duran Roman çocuğunun, gençlerin, kadınların, çocukların
günahını bu devlet çeksin.
Biz eylem istiyoruz arkadaş, sahada, sahaya
dönük çalışmalar istiyoruz. TOKİ evlerimizi yıkıyor,
çadıra sevk ediyor bizi. TOKİ ev vermiyor, yuva yıkıyor.
Bakın, TOKİ bizim mahallelerimizi yıkıyor, bizi
çadırda yaşamaya sevk ediyor, şehrin dışına
atıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Artık
bıktık TOKİden. Roman mahalleleri daha önce şehrin
dışındaydı ama şu an şehrin en önemli rant
alanları içerisinde kaldı. Şu an herkesin gözü, iş
adamlarının gözü, sanayicinin gözü, inşaatçının gözü
Roman mahallelerinde. Sulukule gitti, dünyanın en eski Roman mahallesi;
bin yıllık, yok oldu. Şu an
BAŞKAN Sayın Purçu, diğer
arkadaşların hakkını alıyorsunuz ancak.
ÖZCAN PURÇU (İzmir)
Özür diliyorum Başkanım, ben tek başımayım, burada
mücadele ediyorum. Bir Allahın kulu kalkıp orada tutmasın. Bana
söz verin Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Sayın
Ekonomi Bakanım, lütfen artık ya. Strateji belgesi dediniz,
altı yıl beklettiniz. Bakın, şimdi, 19 sayfa strateji
belgesi açıklandı. O da neden? 72 maddelik vize muafiyeti için,
Avrupa Birliğine hoş görünmek için yapıldı bu ama biz yaşayamıyoruz
Sayın Bakanım. Lütfen, bakın, biz burada artık 50 defa
söyledik, yeter yani. Eyleme dönük, sahaya dönük iş istiyoruz, bizi
oyalamayın. Bakın, bizi herkes dinliyor. Yarın da
konuşacağım Sayın Bakanım.
Bütçe ayırın bize,
bütçe!
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkürler Sayın Purçu.
Sayın Atıcı,
siz ikinci kez sormuş olacaksınız ancak Sayın
Yıldız da sistemde. Sadece bir vekile söz verebilirim, isterseniz
Sayın Yıldız kullansın, siz bilirsiniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Nasıl münasip görürseniz.
BAŞKAN Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2002
yılından beri Aydın-Denizli otoyolunun ihalesini
yapacağız, yapacağız. dediniz, tam on beş yıl
geçti, hâlen bir çivi dahi çakılmadı. Bu yolu ne zaman
başlatacaksınız? Ne zaman ihaleye çıkaracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Sayın Bakan, buyurunuz.
Kalan süre size ait.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aydın-Denizli otoyolu
Aydın-Denizli
arasında çok güzel bir yol var, o yol geçiyor, bölünmüş olarak
yapıldı. İnşallah Hükûmetimiz -zaten devam ediyor- Türkiye'nin
her tarafına otoyol yapacak. Biz Türkiye'nin bütün birimlerini, bütün
noktalarını en güzel şekilde, en çağdaş şekilde
birleştirmeye gayret ediyoruz.
Yalnız, Sayın Başkan, dikkat ediyorum
şu anda biz hangi kanunu görüşüyoruz diye, sıra sayısı
29; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu Hükümeti,
Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumu Komisyonu
Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel Araştırma
Alanında İşbirliği Anlaşması
Sorulan sorular,
çok değişik değişik sorular.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Zor mu geldi Sayın
Bakan?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ben arkadaki bürokrat arkadaşlara sordum. Bu sorulardan
bilginiz var mı? diye, arkadaşlar dediler ki: Bu konular bizim
dışımızda olan konular. Biz bu işleri bilmiyoruz,
Dışişlerinin temsilcisiyiz. Yani, açıkçası,
sayın milletvekillerimizin burada yapılan konuşmalardan
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yazılı cevap verirsiniz Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Zaten sözlü soru olan şeyde
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz orada Hükûmeti
temsil ediyorsunuz, siz de dış işlerinden anlamazsınız
ki.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Siz, maşallah, her şeyden anlıyorsunuz yani sizden
başkasına ihtiyaç yok. O kadar çok şeyden anlıyorsunuz ki
sadece mesleğinizi bilmiyorsunuz. Siz her şeyden anlıyorsunuz,
sadece mesleğinizi bilmiyorsunuz, ancak konuşuyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yüksek profilli.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Bizim
milletvekilleri yüksek profilli.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Dışişleri
Bakanı mısınız siz?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sen o kadar çok şey biliyorsun ki başka kimsenin
bilmesine gerek yok.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Bir bakana
yakışıyor mu şu üslup?
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, bırak, polemik yapma,
Özcanın sorusuna cevap ver, Özcanın sorusuna cevap ver.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Grup Başkan Vekili, ayağa kalkarak
konuşmayın.
BAŞKAN Sayın Bakan
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Oo, ayar veriyor
ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, siz orada polemik
yapma makamında değilsiniz, cevap verin; ona veremiyorsanız,
Özcana verin.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ben burada sataşmalara cevap veren birisiyim. Sorulan soru
değil
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, polemik yapıyorsun!
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sen bana polemik yapma, sen bana da bu şekilde söyleme, ben
konuşurum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yahu, Özcanın sorusuna
cevap ver, Özcanın.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Ya, sen kiminle
konuştuğunu zannediyorsun?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bak, oradaki milletvekili, sayın milletvekili ayağa
kalktı, hepimiz sabırla dinledik, hiç ağzımızı
açmadık. Niye? Milletvekilinin hakkı diye. Ama o hak mikrofon
kapanana kadardır, mikrofon kapandığı an o hak
bitmiştir. Niye? Sayın Başkan bir dakikalık soru-cevap
süresini sayın milletvekiline tanımıştır. Milletvekili
heyecanlı, hakkını hukukunu savunacak, ifade edecek ama bunu
yapmanın da değişik yolları vardır.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama
siz de çok uzattınız ya!
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
uygulanmasından birinci derecede sorumlu olan kişilerden biri de
sizsiniz, grup başkan vekilidir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Nerede!
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Eğer grup başkan vekili olarak böyle yapılan
şeylere Hadi
diye veya yanınızda oturan bir milletvekilinin
ayağa kalkarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünü ihlal
etmesine fırsat verdiğiniz takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usul ve esasları maalesef kötü noktaya doğru
gidebilir. Biz burada sorulan sorulara
Şu İç Tüzükü herhâlde
bilmeniz gerekir, İç Tüzükte der ki: Eğer konu dışına
çıkıldığı takdirde Başkan uyarır, konuya
davet eder, konuya gelmediği takdirde milletvekilinin sözünü keser.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Bakan
konu dışına çıkmıştır efendim.
BAŞKAN Sayın Bakan, ben şimdi sizi
konuya davet ediyorum çünkü siz de konunun dışında
konuşuyorsunuz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Doğru söylüyorsunuz. Sayın Başkan, aslında bu
yetkinizi -ben şurada yarım saattir duruyorum- daha önce
kullanmanız gerekirdi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sabahtan beri konu yeni
aklına geldi herhâlde!
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, davet edeceğiniz bir sürü
insan var.
BAŞKAN Sorulan sorulara cevap verirseniz
bence daha iyi olur.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ben de size hatırlattığım için memnuniyet
duyuyorum, bu görevinizi size hatırlattığım için memnuniyet
duyuyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tarafsız
Başkan(!) Değilsiniz tarafsız.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Burada konuşulan şeyde, beni uyarmak yerine, gündem
dışına çıkıp alakasız olan konuları gündeme
getiren milletvekillerini uyarmak sizin göreviniz çünkü İç Tüzüke
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yeni aklına geldi,
yeni.
BAŞKAN Ben onları da uyarıyorum
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Beni uyararak mı görevinizi yapıyorsunuz?
BAŞKAN Ama şu anda sizi uyardım
Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bakın, biz burada
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bir kere bile uyarmadınız, bir kere bile
uyarmadınız, bir kere bile!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu nasıl
tarafsızlık!
BAŞKAN Ne oluyor sayın vekiller?
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hakaretin ne olduğunu bilmiyorsun herhâlde sen.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bir kere bile uyarmadınız!
BAŞKAN El işareti yapmayın lütfen,
elinizi böyle yapmayın!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siz de yapmayın.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Siz de yapmayacaksınız.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hakaretin ne olduğunu bilmiyorsun herhâlde sen.
BAŞKAN Lütfen, sayın vekiller
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hakaretin ne olduğunu bilmiyorsunuz.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bir kere bile uyarmadınız Başkan!
BAŞKAN Böyle bir hakkınız yok!
Haddiniz de değil, hakkınız da değil, lütfen!
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sizin de hakkınız değil, haddiniz de
değil.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - El işareti yapmayın, ben de
yaparım yoksa, lütfen!
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Siz de yapmayacaksınız, burada öğretmen
değilsiniz!
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Konuya davet yeni
aklına gelmiş daha.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bakın, orada bir milletvekilini El işareti
yapmayın, ben de yaparım. diye azarlayamazsınız. Siz
Meclis Başkan Vekilisiniz.
BAŞKAN Bana böyle yapamaz. Sayın Bakan,
bana böyle yapamaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) El hareketi yapma.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ama, siz onu azarlayarak susturamazsınız.
BAŞKAN Burası Meclis Başkanlık
Divanı, benim şahsıma yapılan bir şey değil bu,
Başkanlık Divanına yapılan saygısızlıktan
kaynaklı.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, sizin göreviniz milletvekillerini susturmak
değil, hakkı hukuku korumaktır. Meclis Başkanı
adına oturuyorsunuz siz orada. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) O milletvekilini susturmak sizin göreviniz
değil, tehdit etmek göreviniz değil sizin. Milletvekilini tehdit
ediyorsunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Bakan, siz sorularınıza cevap verin, sorulara.
BAŞKAN Benim yetkimi siz belirleyemezsiniz
Sayın Bakan, lütfen
LEZGİN BOTAN (Van) Sayın Bakanım,
polemik yapmayın, sorulara cevap verin.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bakın, Sayın Başkan, Elinizi kaldırmayın,
ben de elimi kaldırırım. diye tehdit ediyorsunuz.
BAŞKAN Bana yapıyor Sayın Bakan,
şahsıma ve Başkanlık Divanına yapıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bundan sonra konuya
davet eder, tamam mı?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Bakan,
başından beri bir soruya cevap vermediniz, Genel Kurula laf
yetiştiriyorsunuz.
LEZGİN BOTAN (Van) Ekonomik alandaki sorulara
cevap verin.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bakın, bana laf atınca bir şey demiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan, konuşun,
buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya, sorunun
cevabını bilmiyor ki.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Değerli milletvekilleri, sorulan sorularla ilgili konuda,
değerli milletvekili arkadaşlarımızın zaten isimleri
kayıtlara geçti, o çerçevede ben bu sorulara yazılı cevap
vereceğim.
Afyonla ilgili konuştuğumuz konu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bütün
söyleyeceğiniz buydu, hepsi buydu söyleyeceğinizin yani.
Kışkırtmaya ne gerek var?
BAŞKAN Sayın Bakan, bir polemik
yaşandı, size ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyorum.
Yani sorulan sorular ile konuşulan kanun
arasında herhangi bir alakanın olmadığını
görüyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ya, sizinle de
Dışişleri arasında bir alaka yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru söylüyor
şimdi, Allah için doğru söylüyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu
Dışişleri Komisyonunun raporu, siz Dışişleri
Bakanı değilsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dışişleri
Bakanını oturtun o zaman.
BAŞKAN Sayın Atıcı, lütfen
müdahale etmeyin.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakan,
muhtarlara verilecek olan
EKONOMİ BAKANI MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, sorulara yazılı cevap
vereceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Bakan.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Muhtarların SSK
primlerinin ödenmesi Ekonomi Bakanını nasıl ilgilendirmiyor
Bakanım?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan yazılı cevap vereceğini ifade etti.
Sayın Özel, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ekonomi
Bakanı Mustafa Elitaşın 29 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerindeki soru-cevap işlemi sırasındaki
bazı ifadelerine ve Meclis Başkan Vekiline had bildirme
şeklindeki davranışını kınadığına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Şimdi, gecenin bu vaktinde daha fazla
uzatmayalım ama Sayın Bakan soruların konuyla ilgili
olmadığını söylüyor. Eğer, Hükûmetin bu konuda ilgili
bakanı oraya oturmuş olsaydı Dışişleri
Bakanına sorulacak sorular sorulurdu. Dışişleri
Bakanıyla ilgili konuda Dışişleri Bakanı yok, yerine
Su İşleri Bakanı ile Ekonomi Bakanı oturmuş, ona göre
sorular geliyor. Aslında, arkadaşlarımız
Dışişleri Bakanına sorulacak soru sorsalar o zaman
Sayın Bakanlar zor durumda kalacaklar. Kendi alanlarından ama
Sayın Elitaş, maalesef -herhâlde grup başkan vekilliğini
özledi, buralar o işlere biraz daha müsait yerler- polemik yapmayı
tercih etti. Benim kendisine söylediğim şu: Kendi konunuzla ilgili,
Bütçe istiyorum. diye haykırıyor. Arkadaşın ayağa
kalkması, yıllardır eksikliğini çektiği, buralarda
dile getirilmesini özlemle beklediği bir topluluğun sorunlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
dile getirme
fırsatı bulmuş. Hepimiz sempatiyle karşıladık.
Burada, Sayın Bakanın bu yaklaşımı da doğru
değil.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, grup başkan vekili elini indirsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onun dışında
bir de grup başkan vekili olarak bana bir göndermede bulundu. Onu da
şöyle söyleyeyim: Grup başkan vekili ne iş yapar, ne iş
yapmaz, onu bana hatırlatabilir. Eski bir grup başkan vekili olarak
da, ben bu eleştiriyi olumlu karşılarım ama Sayın
Elitaşın Meclis Başkan Vekiline had bildirme hakkı
olduğunu kesinlikle düşünmüyorum ve bu
davranışınızı kınıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Demirel, sisteme
girmişsiniz.
42.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceğine ama had
bildirme şeklindeki bir yaklaşımın doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yani bunu her seferinde dile getirmek zorunda
kalıyoruz. Burada herkes düşüncesini özgürce ifade edebilir ama
kimsenin kimseye had bildirme, hiç kimsenin had bildirme lüksünün olduğunu
düşünmüyorum. Böyle bir yaklaşımın da doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bu söz size Başkan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Size söylüyor,
anlarsanız size söylüyor.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Şimdi, Sayın Bakan tabii ki sorulan sorular karşısında
kendi süresi içerisinde cevap verme yetkisine sahiptir. Biz de onu buradan
dinliyoruz ve bekliyorduk ki cevaplarını versin ama ne yazık ki
AKP Grubunun sataşmalarından Sayın Bakanın ne
söylediğini anlayamadık. AKP Grubunda, her zaman kadın Meclis
Başkan Vekilimiz kürsüye çıktığında ya da yönettiğinde
nedense erkeklerin tarzı ve tavrında değişiklik
vardır. Bunu Sayın Bakanın oradan görüp aslında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
ona
müdahale etmesi gerekirken Sayın Başkan Vekilimizi uyarması
gerçekten kabul edilecek bir durum değildir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ama bu açık
bir niyet okumadır yani.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Biz
burada Bakanı dinlerken AKP sıralarından hem el kol
işaretleri hem de sözlü olarak sataşmalar söz konusu ve hakaretler var.
Bunu hiç kimsenin kabul etmemesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Peki, teşekkür ederiz Sayın
Demirel
Sayın milletvekilleri, evet, biraz önce bir
polemik yaşadık. Açıkçası karşıdan el
işaretiyle bana haddimi bildirmeye çalışan sayın
milletvekilini buradan bir kez daha kınıyorum.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Ben de sizi kınıyorum.
BAŞKAN - O yapılan hakaret ve işaret
sadece benim şahsıma değil Başkanlık Divanına
yapılmıştır.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Hiç başka yerlere çekmeyin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Muhalefetten hiç hareket
beklemiyoruz.
BAŞKAN Buyurun, isterseniz buradan cevap
verebilirsiniz Sayın Milletvekili.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Ben her şekilde cevap veririm Sayın
Başkan!
BAŞKAN Tabii ki, buyurun!
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Şahsınıza şahsileştirmeyin bu
meseleyi. Siz bana had bildirmeye çalışırsanız ben de
cevabımı veririm size.
BAŞKAN Siz bana el işareti
yaptınız Sayın Milletvekili. El işareti yaptınız
bana. Bu sizin hakkınız değil, haddiniz de değildir.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Bir milletvekiline oradan had bildiremezsiniz. Bunu
hepimizin bilmesi lazım Sayın Başkan.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Disiplin işlemi talep ediyoruz, disiplin uygulansın, İç Tüzükü
uygulayın.
BAŞKAN Sayın İnceöz, grubunuza
mensup bir milletvekilinin bu tür bir konuşma yapmasını
gerçekten doğru bulmuyorum. Bir grup başkan vekili olarak, bir
kadın grup başkan vekili olarak sizden bir açıklama beklediğimi
de ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın İnceöz, evet, lütfen.
43.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, eleştirilerin çerçevesinin çok iyi çizilmesi, tüm
milletvekillerinin nezaket ve zarafet kurallarına uygun davranması ve
Meclis Başkan Vekilinin görevini ifa ederken İç Tüzük hükümlerine
bağlı bir şekilde çalışmaları sürdürmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Her zaman söylediğimiz bir şey var,
elbette ki biz iktidar partisiyiz, iktidar partisine mensup milletvekilleriyiz;
arkadaşlarımız eleştiri yapabilir, biz buna tahammül
edeceğiz, bunun olgunluğu içerisindeyiz ama eleştirinin
çerçevesini çok iyi çizmek lazım. Meclis açılmaya
başladığından itibaren eleştiri adı
altında kürsüde, oturduğumuz yerde sürekli hakaretvari
konuşmalar, sürekli niyet okuyucu konuşmalar
Ki az evvel bir grup
başkan vekilimiz burada, erkek milletvekillerimizin, kadınlara
yönelik, kadın Meclis Başkan Vekili olduğunuz için böyle bir
davranış içerisine girdiği gibi yine bir niyet okuyuculuğu
içerisine girmiştir. Bunları kabul etmediğimizi özellikle
belirtmek istiyorum.
Elbette ki nezaket ve zarafete ve Meclisin
mehabetine, çalışma temposuna uygun bir şekilde olması
gerektiği kanaatindeyim. Bu konuda nezaketi aşan hiçbir
davranışı da tasvip etmediğimi ama aynı şekilde
Meclisteki tüm milletvekillerinin de bu eleştiri çerçevesinde nezaket ve
zarafet kurallarına uygun davranması gerektiğini de ben bir kez
daha hatırlatmak istiyorum. Tabii, bu çerçeveye uygun
davranılmadığı takdirde de olanları görüyoruz. Bu,
birincisi.
İkinci olarak da şunu özellikle belirtmek
istiyorum Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnceöz, ben başka
bir şeyden bahsettim, siz başka bir açıklama yapıyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ben ona
geliyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yani, ben de
şunu özellikle belirtmek istiyorum: Meclis başkan vekilinin de orada
görevini ifa ederken İç Tüzük hükümlerine bağlı bir şekilde
çalışmaları sürdürmesi gerekir. Zaman zaman buna uygun hareket
ediyorsunuz ama az evvel olduğu gibi, sizin o kürsüde böyle bir
kınamaya dair beyanatta bulunmanızı ben de size hiç
yakıştıramadığımı özellikle belirtmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnceöz,
bakınız, ben bana yapılan işaretin doğru
olmadığını söyledim, el işaretinin Başkanlık
Divanına yapıldığını söyledim, bunu ifade ettim
ama bu konuda böyle bir açıklama yaptınız, ben de size
yakıştıramadım açıkçası. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ama, bu tür
uygulamayı gerektirecek bir durum değil. Ben de size
yakıştıramadım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, bir daha mı
açıklama yapacaksınız?
44.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sadece
bir dakika
Sayın grup başkan vekili niyet
okuduğumuza dair ifadede bulundu. Yani, sadece bir dakika şunu
söylemek istiyorum: Biz, burada kimsenin niyetini okumak niyetinde de
değiliz, niyet de okumuyoruz; yaşanan pratikler üzerinden
değerlendirme yapıyoruz. Az önce burada yaşanan bir pratik
vardı, bir davranış vardı; o davranışı
mahkûm etmek için söz aldık ve bu davranışları asla kabul
etmediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Niyet değil, bir somut
davranıştır. Tüm kamuoyu da bunu biliyor, kameralar da çekiyor,
tutanaklarda da yer alıyor. Bu tür davranışları kabul
etmediğimizi, bir kez daha kınadığımızı
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Demirel.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika
Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi
Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/324) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi, 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Soru-cevap işlemi yoktur.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını öncelikle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve
iki dakikalık süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti
ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti
Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Oy
sayısı : 205
Kabul : 204
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Emre Köprülü İshak
Gazel
Tekirdağ Kütahya
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 9uncu sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani
İşler Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi
Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/327) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 30)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 11 Mayıs 2016 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.38