TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
88inci
Birleşim
11 Mayıs 2016
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Aleviliğe ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin, son
günlerde Kiliste meydana gelen patlamalar ve bazı grupların bu
patlamaları provoke ettiği iddialarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Kilis
Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin,
Hatay Milletvekili Serkan Topalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sıraasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
15.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar
Demirelin, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulunun
Panama belgeleriyle ilgili harekete geçip geçmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, 13
Mayıs 2014te Somada meydana gelen faciada yaşamlarını
yitiren işçileri rahmetle andığına ve iş
cinayetlerinin son bulmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 11
Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlıda düzenlenen bombalı
saldırının arkasındaki güçlerin hâlâ
aydınlatılmadığına ve buna benzer birçok bombalamada
hayatını kaybeden yurttaşlara Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
Hükûmetin ekonomik hedeflerinin
inandırıcılığının kalmadığına
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, Bangladeşte Cemaat-i İslami Partisi
lideri ve ilim adamı Rahman Nizaminin idam edilmesine ilişkin
açıklaması
6.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin,
şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
tüm halkı 19 Mayıs günü saat 10.30da Ankara Güvenparkta
buluşmaya ve Anıt Kabire yürümeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
Kahramanmaraşın Pazarcık ilçesinin sorunlarına,
9.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlu, çözüm sürecinin, terörün Karadenize
açılımı sürecine dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Adnan
Boynukaranın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Hükûmetin, Mali Suçları Araştırma
Kurulu aracılığıyla Panama belgeleriyle ilgili
araştırma yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdinin, 11
Mayıs 2013te Reyhanlıda gerçekleştirilen terör
saldırısının 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
13.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ve demokratik, özgür,
müreffeh Türkiye için başkanlık sistemine dayalı yeni
anayasanın hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız
Biçerin, emeğin dayanışması, acının
paylaşılması ve adalete ulaşılması için 13 ve 14
Mayıs 2016da sendikaları, partileri, kitle örgütlerini,
aydınları, gençleri, kadınları, ülkenin tüm emekçilerini
Somaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu
bulunanların ciddi sıkıntılar içinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
16.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun,
fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere bu
borçları ödeninceye kadar 2016 yılında destekleme ödemesi
yapılmamasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararına ilişkin
açıklaması
18.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Hükûmetin fiilen görevden alındığı bir durum
yaşandığına ve Parlamentonun yaptığı
çalışmaların herhangi bir meşruiyetinin
kalmadığına ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 11
Mayıs 2013te Reyhanlıda gerçekleştirilen terör
saldırısının 3üncü yıl dönümüne ve Cumhuriyet Halk
Partisinin, partili cumhurbaşkanı kandırmacasına bütün
gücüyle direnerek ülkeyi bu kumpasa karşı korumaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
20.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yerlerinden sarf ettikleri bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın, HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle özür dilediğine
ilişkin açıklaması
24.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Karsta
pek çok hizmet ve projenin Hükûmetin desteğiyle hayata geçirildiğine
ilişkin açıklaması
25.- Kırklareli Milletvekili Türabi
Kayanın, Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde Cumhuriyet Halk Partisi
İlçe Başkanlığına pankart asması nedeniyle para
cezası verildiğine ilişkin açıklaması
26.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işıkın, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, yerli sanayinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/199)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, ülkemizin önümüzdeki dönemde
ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/200)
3.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 21
milletvekilinin, öğretmenlerin 2015 Yılı Öğretmenlerin
Hizmetiçi Eğitim Planı içinde yer almayan hizmet içi eğitim
seminerlerine çağrılması sonucunda oluşan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/201)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa çıkma
yasaklarının toplumda yarattığı maddi ve manevi
tahribatların araştırılması amacıyla 11/5/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
11 Mayıs 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın ve arkadaşları tarafından, enerji ihtiyacıyla
ilgili çeşitli sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 4/4/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
11 Mayıs 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı olarak Genel Kurulda
yaşanan olaylar ile kaba ve yaralayıcı ifadelerden üzüntü
duyduklarına ilişkin konuşması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Siyasi Etik Kanunu Teklifi (2/1000) ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Anayasa Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 307)
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/672) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 248)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/419) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 87)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanlarda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/308) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 5)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/316) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 10)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 24)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/332) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi
Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/327) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 30)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekvator
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/330) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 30) Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani İşler
Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, yurt dışı gezilerine katılan gazete
temsilcilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/4689)
11 Mayıs 2016
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ),
İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrar yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı münasebetiyle söz isteyen Siirt
Milletvekili Sayın Kadri Yıldırıma aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika
Sayın Yıldırım, buyurun.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, 15 Mayıs Kürt Dil
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürt Dil Bayramı
Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu bağlamda
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda bu hafta Engelliler
Haftasıdır. Bu münasebetle, görme engelli bir sahabe olan Abdullah
bin Ümmü Mektûmu Medine Valisi olarak tayin eden Hazreti Peygamberi salat ve
selamla anıyorum.
Kürtleri yöneten ve kardeşlikten bahseden
devlet ve hükûmetler için utanç olarak şu yeterdir ki hâlâ bu 40 milyonluk
kardeşlerine ana dille eğitim hakkını vermiş
değiller. Kuran-ı Kerime göre her dil Allahın bir ayetidir,
Kürtçe de bu ayetlerden biridir. Allah bu ayeti onun öbür ayetlerinden
ayırmanızı kabul etmeyecektir.
Önümde gördüğünüz şu derginin adı
Hawardır yani Çığlıktır. Bu ilk Kürtçe dergidir ve
Celadet Bedirhan tarafından çıkarılmıştır.
İlk sayısı 15 Mayıs 1932de çıkmıştır.
Bundan dolayıdır ki Kürtler her yıl mayıs ayının
ikinci haftasını Kürt Dil Bayramı Haftası olarak
kutluyorlar. Bu gün ve haftanın resmî olarak kabul edilmesi için ilgili
dilekçeyi Millî Eğitim Bakanlığına vereceğim. Bu
konuda bütün partilerin desteğini rica ediyorum. Yarın da Meclis
sitesindeki diller arasında Kürtçenin de yer alması için ilgili
dilekçeyi Meclis Başkanlığına vereceğim. Ayrıca,
Meclis çatısı altında bir Kürtçe kursunu açmak için 24
Şubatta Meclis Başkanlığına bir dilekçe vermiştim
ancak başvurumun üzerinden üç ay geçmesine rağmen hâlâ bana bir cevap
verilmiş değildir. Osmanlıca kursunu açmak için
başvuranlara kaçak olarak bir uygulama imkânı verilmiştir yani
Osmanlıca kursu kaçak olarak verilmektedir. Anlaşılan, bu Meclis
hep kaçak yapılan şeylere alışıktır. Ben iki
buçuk ay önce bu müracaatı vermeme rağmen dilekçe olarak, bana bu
cevap verme nezaketinde bulunulmamıştır. İşin daha da
vahimi şudur; benim Kürtçe kurs talebimle birlikte Osmanlıca kursu
için müracaat edenlere Meclis Başkanlığı şunu
demiştir: Siz resmî onay almadan da bu kursa başlayın çünkü
Kürtçe kursu için de müracaat edilmiş, eğer sizinkine resmen cevap
verirsem ve Kürtçe kursu için resmen cevap vermezsem söz olur, diyecekler ki:
Ayrım yapılmış. Evet, işin daha da büyük bir vahim
tarafı da şudur; Hawarın sahibi Celadet Bedirhan şöyle
diyor: Ezilen uluslar onları yöneten devletlere karşı
varlıklarını iki silahla koruyabilirler; biri din, öbürü dildir.
Eğer ezilen ulus ile egemen ulusun dinleri aynıysa geriye bir tek
savunma silahı kalıyor ki o da dildir, o da ana dildir. Yine,
Celadet Bedirhan -önümde gördüğünüz Hawarın sahibi- daha çok Kürt
siyasetine hitaben şöyle diyor: Ayıptır, ya dilinizi
öğrenin ya da Biz Kürtüz. demeyin. Dilsiz bir Kürtlük için bu hiçbir
şekilde onur değildir, büyük bir ayıptır. Bundan
dolayı diyorum ki: Kürt siyaseti bunun öncülüğünü
yapmalıdır fakat egemen devlet, egemen Hükûmet de bu meselenin
muhatabı olarak üzerine düşen görevi yapmalıdır. Aksi
takdirde, bu ayetin gereğinin yapılmamasının manevi
sorumluluğu da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) -
büyüktür, bir
bakıma bunun vebalini çekeceklerdir.
HALİL ÖZCAN (Şanlıurfa) Kadri Hoca,
mitolojiyi açmadın mı sen, mitolojiyi açmadın mı? Mecliste
de açtın ya.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bu münasebetle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
HALİL ÖZCAN (Şanlıurfa)
Mitoloji kürsü başkanlığı yap dedim sana üniversitede.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Yetmiyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Gündem dışı ikinci söz, AİHM
kararları ve Alevilik hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili
Sayın Ali Akyıldıza aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika, buyurun.
2.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Aleviliğe ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım, Meclisimizin ve
basınımızın çok değerli emekçileri ve ekranları
başında bizleri izleyen çok kıymetli yurttaşlarım;
hepinizi en içten sevgi, saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; inanç, insanın vazgeçilmez bir parçasıdır.
Hiçbir güç, hiçbir baskı, ötekileştirme, yıldırma, yok
sayma, insanı inancından vazgeçiremez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sürem yettiği kadarıyla, sizlere yıllardır
yok sayılan, ötekileştirilen, katliamlara uğrayan,
Anayasanın 10uncu ve 24üncü maddelerindeki eşit yurttaş
tarifi dışında tutulan Alevilerin kimler olduğunu ve
nasıl bir inanç sistemine sahip olduklarını anlatmaya
çalışacağım. Hazreti Alinin de buyurduğu gibi,
İnsan bilmediğinin düşmanıdır.
Değerli milletvekilleri, hangi etnik kökene
sahip olursa olsun, İslamiyetin evrensel kurallarını, dünya
görüşlerini kendi inanç ve kültür ögeleriyle uzlaştırarak
Anadolu ve Balkanlar başta olmak üzere Orta Asya, Kafkasya, İran,
Irak, Suriye, Mısır ve Yemenden İspanyaya kadar çok geniş
bir coğrafyada yaşayan Aleviler, kendilerine temel rehber olarak
İslamiyetin kutsal kitabı Kuran-ı Kerimi ve
İslamın öz ve sade ilkelerini en iyi şekilde yorumlayan
ehlibeyti ve ehlibeytin hayat ilkelerini almışlardır. Tüm yok
saymalara, katliamlara ve zorluklara karşın bugüne kadar da
yaşatmışlardır. Alevilik İslamiyet içinde öyle bir
yorumdur ki daha ilk günkü, tebliğ edildiği andaki
sıcaklığını taşır ve Alevi İslam
anlayışına sahip milyonlarca insan da bu sıcaklığın
beslediği bir tasavvuf anlayışıyla kâinata ve olaylara
bakar. Alevilerin baktığı kâinat Tanrının özünden
yaratılmış bir kâinattır ve bu kâinatın en önemli
varlığı insanoğlunun bizzat kendisidir çünkü Tanrı
Kur'an-ı Kerimde Ben size şah damarınızdan bile
yakınım. derken özünden ruh üflediği insanı
yüceltmiş, kâmil yani olgun olabilen insanın Tanrı katına
çıkabileceğini buyurmuştur.
Değerli milletvekilleri, Alevilik,
İslamiyetin Hazreti Peygamber tarafından uygulanan ve yorumlanan
şekli Kur'an-ı Kerimi akılcı ve mantıklı bir
şekilde yorumlayarak akıl ve mantığın
rehberliğinde yaşamı düzenleyen bir anlayıştır.
Özünü insan sevgisinde bulan, Tanrının insanda tecelli ettiğine
inanan, insanın Tanrının bir zerresinden oluştuğuna
inanan, Tanrının tüm âlemlerin tanrısı olduğuna, Yasin
yani Ey insan! diye hitap edip insanın rengine, ırkına,
kavmine göre ayrım yapmadığına inanmanın ve herkesi
kucaklayarak yaşamanın adıdır Alevilik.
Alevi İslam anlayışı Hoca Ahmet
Yesevilerden, Ebul-Vefalardan Hacı Bektaş Velilere, Yunus Emrelerden
Pir Sultan Abdallara, Mahmut Hayranilerden Mevlânalara, Sarı Saltuklardan
Kızıl Deli Sultanlara ve binlerce Anadolu erenlerine kadar bu kutsal
topraklarda İslamiyeti tasavvufi yorumlarla algılamış ve
kâmil insan düşüncesinin en güzel örneklerini saz eşliğinde,
semahlarla icra etmişlerdir. İnsanseverliği, hümanizmi her
gittikleri toprak parçasına taşıyarak 72 millete bir nazarla
bakan, yaratılanı Yaradandan ötürü hoş gören Alevilerde amaç,
eline, beline ve diline sahip kâmil insan olmaktır. Kadın-erkek
ayrımı yapmadan, Kur-anı sazıyla, semahıyla
yorumlayıp yaşamanın adıdır Alevilik. Ayrım
yapmamanın ve her şeyde Tanrının mevcudiyetini gören
vahdetivücut sisteminin adıdır Alevilik. Ete kemiğe büründüm,
Yunus gibi göründüm. deyip Kur-anın özüne inanmanın
adıdır Alevilik. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ AKYILDIZ (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika rica etsem, pozitif ayrımcılık
yapsanız
BAŞKAN Yok, hayır, kusura bakmayın
lütfen. Sözünüzü tamamlayın, kayıtlara geçer.
Buyurun.
ALİ AKYILDIZ (Devamla) İşte, biz de
bu düşünceyi benimseyen bir İslami anlayışız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kısaca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük
Dairesinin vermiş olduğu kararı sizlere
hatırlatıyorum. Devlet bu kararı ve bu hükümleri yerine getirmek
zorundadır. Kesinleşen bu mahkeme kararı bütün devlet
organlarını bağlar ve gereğini yerine getirme
zorunluluğumuz vardır. Ben bu kararı tanımıyorum.
diyemeyiz. Yoksa çok ciddi yaptırımlarla karşı
karşıya kalabiliriz. Bu uyarıyı da tekrarladıktan
sonra ben sizlere Koca Yunusun bir dörtlüğüyle veda edeceğim:
Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım.
Sevelim, sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz.
Yüce heyetinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akyıldız.
Kusura bakmayın, sadece kadınlara pozitif
ayrımcılık yapıyoruz.
Gündem dışı üçüncü söz, son günlerde
Kiliste meydana gelen patlamalar ve bazı grupların bu
patlamaları provoke ettiği iddiaları hakkında söz isteyen
Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülgere aittir.
Sayın Dülger, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülgerin, son günlerde Kiliste meydana gelen patlamalar ve
bazı grupların bu patlamaları provoke ettiği
iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde Kiliste meydana gelen
patlamalar ve bu patlamaların provoke edilmesiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 18 Ocak 2016dan bu
yana meydana gelen patlamalarda hayatını kaybeden
şehitlerimizin, aynı şekilde güneydoğuda bir destan yazan,
bu uğurda canlarını feda edip Hakka yürüyenlerin önünde tazimle
eğiliyor ve onlara Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı
başından beri Kilis, bölgesinde yaşanan
sıkıntıların etkisinden dolayı muzdariptir, bunun
bilincindeyiz. Ancak, ne ilginçtir ki 2011 yılından bu yana
nüfusundan daha fazla Suriyeli misafiri barındıran Kilisin bugüne
kadar ne yaptığını, nasıl bir toplumsal huzur ve
barış kenti olduğunu düşünemeyenler; son bir haftadan bu
yana Kilisin il mi, ilçe mi olduğunu bilmeyenler; içinden geçilen süreci
bayram coşkusuyla kutlayıp daha sonra Tatil bitti, iş
yerlerinizi açabilirsiniz. diyen ve kendi alan kaybetmelerini fırsat
bilip, bu durumu fırsat bilip bir kazanca çevirmek isteyenler; aynı
şekilde, Sayın Cumhurbaşkanımızın bahsettiği
gibi karşımızda bulunan uluslararası bir proje olan
DEAŞın, IŞİDin 3-5 çapulcudan müteşekkil
olmadığını bilmeyenler ne acıdır ki Kiliste bir
kargaşa, karışıklık, kaos yaratmaya
çalışmışlar ancak bunda başarılı
olamamışlardır.
Dün bu sıralardan Kilis yanıyor.
denildiği anda Kilisin tüm cadde ve sokakları ne mutlu ki Türk
bayraklarıyla, al bayrağımızla
donatılmıştı ve ebediyete kadar kenetlenmiş ellerimiz
herkese ilan edilmişti. Devletimiz güçlüdür, devletimizin yönetiminde
güçlü bir Hükûmet vardır. Beş bin yıllık devlet
geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, hiçbir zaman bir parça
toprağından vazgeçmez. Kuşların tünediği
kayalıklar için bile savaşı göze alan bir devlet Kilisini asla
sahipsiz bırakmaz. Kilis sahipsizdir, sahip çıkalım. türünden
birtakım girişimler Kiliste karşılık bulmaz,
Kilisten bir Gezi çıkmaz. Dün Kilisi Ne yapıyor? diye
düşünmeyenler, bugün Kilise provokasyon için Kilis düşüyor.
diyerek gelip orada boy gösteremezler çünkü biz her zaman şehrimizin
yanındayız, onlarla birlikteyiz, onların seslerine kulak
tıkamayan bir milletiz, bir milletvekiliyiz. Dolayısıyla, devletimiz burada yaraları sarmakta ve
bu yaraların bir daha açılmaması için çaba sarf etmektedir.
Bu cümleden olmak üzere, bölgeye özgü yeni istihdam
paketleri açılmış olup sigorta, BAĞ-KUR ve vergi
borçlarının ertelenmesi konusunda çalışmalar
yapılmaktadır, aynı şekilde ÖSYMyle görüşmeler
yapılmıştır. Mağdur öğrencilerimiz,
esnafımız, bu konudaki mağduriyetlerini giderecek şekilde
çalışmalarla sevindirileceklerdir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ölenleri ne
yapacağız?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) - Ben
sözlerime son verirken bu konuda Kilisin bir provokasyona konu
olmamasını özellikle istirham ediyorum ve basında da hepiniz
okuyorsunuz: Kilisten bir Gezi çıkar mı? türünden köşe
yazılarını üzülerek görüyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ya, bırak
Allah aşkına!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) - Kilis
olsa olsa Kilislinin deyimiyle gezme yeri olur. Kilise biz her zaman sizleri
bekliyoruz, vatandaşımızı bekliyoruz, sıkılı
ellerimizi görmenizi istiyoruz.
Dolayısıyla, tekrar sözlerime son verirken
bu son günlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza,
şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diliyor; hepinizi, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sadece
başsağlığı dileme!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Dülger.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Hatay) Az
önce hatip konuşmasında Kiliste boy gösterenler provoke
etmişlerdir. sözleriyle sataşmıştır,
şahsıma sataşmıştır çünkü ben iki gün önce
Kilisteydim. Orada esnafı gezen, onların sorunlarını
dinleyen, boy gösteren 6 milletvekilinden 1i de bendim. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika size söz
veriyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, grubumuza sataşma da saklı kalmak üzere
efendim.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SERKAN TOPAL (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum bu
arada.
Az önce Sayın Kilis
Milletvekilimiz bizlere sataşmıştır. Ancak ben şunu
söylemek istiyorum: Kiliste son beş altı ayda kaç roket
düşmüştür, kaç vatandaşımız ölmüştür? Bunu burada
kendileri dile getirmemişlerdir.
Ayrıca, şu anda
Kiliste eğitim var mıdır? Sayın hatibe soruyorum: Kiliste
eğitim var mıdır? Öğrencilerimiz okula gidiyor mu?
Önümüzdeki üniversite sınavlarına, önümüzdeki KPSSye öğrencilerimiz
hangi psikolojiyle gireceklerdir?
CEYHUN İRGİL
(Bursa) - İlanı kim verdi, ilanı?
SERKAN TOPAL (Devamla) -
Orada 96 bin nüfuslu Kilisin yüzde kaçı göç etmiştir? Orada
esnafımız kepenk kapatmış mıdır,
kapatmamış mıdır? Oradaki halkımız endişeli
midir, oradaki insanlarımız mutlu mudur? Huzur var mıdır?
Buradan kendilerine soruyorum: Orada güvenlik var mıdır? Sayın
Hatip, bize sataşmayı bırakın, orada güvenliği, huzuru
sağlamak adına burada konuşma yapın. Siz iktidar
milletvekilisiniz. Öğrencilerimiz, üniversite öğrencilerimiz nerede?
Sizleri aramadılar mı? Gelin, orayı beraber gezelim. Bizim
amacımız provoke etmek değil; bizim amacımız,
Kiliste, Antepte, Hatayda, Türkiye'nin herhangi bir ilinde sorunları
çözmektir -gelin, birlikte sorunları çözelim- provoke etmek değildir.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar).
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Topal.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Atıcı ve
Sayın Dülger, söz istiyorlar.
Sayın Atıcı, bu arada şu
bildirimi yapayım: Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsü bugün
Sayın Atıcıdır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kısa bir süre.
BAŞKAN - Bir dilekçeyle Divanımıza başvuru
yapmışlardır grup başkan vekilleri mazeretli olduğu
için.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
az önce konuşan hatip Kilisle ilgili olarak fikirlerini dile getirirken
orada boy gösteren kişilerin provoke ettiğini söyleyerek hem
şahsi de hem grup olarak gittiğimiz için gruba da
sataşmıştır. O yüzden iki dakika söz istiyorum uygun
görürseniz.
BAŞKAN Yani, Sayın Topal da aynı
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben şahsım
adına
AYTUĞ ATICI (Mersin) O, şahsı
adınaydı, biz bir grup olarak
BAŞKAN Tamam, peki.
Buyurun Sayın Atıcı, size de iki
dakika söz veriyorum.
Sayın Dülger, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Kilise Nobel
gelecek. diyordunuz, roket geldi.
2.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, Kilis hepimizin
Kilisidir. Kilis sadece Kilislilere, sadece AKPlilere ait değildir. O
yüzden, Kilis hakkında konuşurken, orada insanlar ölürken buradan
kalkıp da tribünlere oynamak, Herkesin mağduriyetini giderdik. demek
ancak abesle iştigaldir. (CHP sıralarından alkışlar) O
yüzden, Kilisteki durumu Kilis Valisi bir cümleyle özetlemiştir:
Abdestsiz sokağa çıkmıyoruz. Nokta. Şimdi, bunu söyleyen
bir vali var ise Kiliste, oturup düşüneceksiniz. Efendim, esnafın,
üniversite öğrencilerinin mağduriyetlerini
karşıladık... Ayıptır yahu! Ölenleri ne
yapacaksınız, orada ölenleri ne yapacaksınız? Kilise
bombalar düşmüyor arkadaşlar; Kilis açık, net bir şekilde
bombalanıyor ve bizim, Kilise karşı ciddi bir müdahalemiz yok. Neden,
biliyor musunuz? Çünkü, Rusyadan korkuyorsunuz. Peki, Rusyayla bu
ilişkileri niye bu kadar gerdiniz? Hani, kuştan korkan darı
ekmezdi? Hadi buyurun bakalım. Iraktan bir bomba geldiği zaman
uçaklar gidiyor Iraka. Hadi buyurun bakalım, Suriyeye de gidin. Kilis
günlerdir, haftalardır bombalanıyor. AKP ne yapıyor? Sadece
seyrediyor. Bakın, iş adamları kolay kolay hükûmetle ters
düşmek istemezler ama iş adamları, odalar ve borsalar, esnaf
odaları birliği, hepsi bir araya geldiler, tam sayfa gazetelere ilan
verdiler; Biz ölüyoruz, geç kalmayın. dediler. Dediler ki: Kilisin
Türk nüfusu azalıyor, Suriyeli nüfusu artıyor. E, kardeşim,
orada bir sorun varsa CHP tabii ki orada olacaktır.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Bu arada sözcülüğünüz bitti, sayın grup
başkan vekili geldi, biraz kısa sürdü ama olsun.
Sayın Dülger, buyurun.
Niçin söz istiyorsunuz Sayın Dülger?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis)
Sataşma oldu.
BAŞKAN Sataşma
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) Roketlerin
düştüğünü açıklayın. dediler.
BAŞKAN - İki dakika
Tamam, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülgerin, Hatay Milletvekili Serkan Topalın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sıraasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, 18 Ocak 2016 tarihinden
itibaren yaklaşık 70 civarında roket düşmüştür ancak
sınırın öbür tarafında bir kaos, bir kargaşa
olduğunu herkes bilmektedir
ERKAN AKÇAY (Manisa) Armuttur o, armut!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
ve
bölgesel bir savaşa çekilmek istendiğimizi siyasal tarih bilenler,
uluslararası politikayı izleyenler ve bu konuda biraz olsun kafa
yoranlar bilirler ama Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz asla ve asla bu
oyuna gelmeyeceğiz, bunun için gerekli her türlü çaba sarf edilmektedir.
Tribünlere oynamaya gelince: Evet, ben AK PARTİ
Kilis Milletvekiliyim, yüzde 65 oy almışız.
Dolayısıyla, tribünlere oynamak gibi bir derdimiz yok. Diğer
milletvekili arkadaşımla birlikte Kilisimizin derdini, Kilisimizin
içinden geçtiği sorunları söylemekten daha doğal bir şey
olamaz.
Ayrıca, ben kimseye sataşmadım.
Sayın vekillerimizin dışında, Kilis bugün Acaba, Gezi yolu
olabilir mi? diye gelen onlarca grubun etkisi altındadır.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bırak Geziyi,
Kilisi kurtar sen.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Ve
şehit Fatma bacımızın oğlunun bir cümlesi çok
manidardır; kendisiyle röportaj yapmaya gelen bir basın mensubu ve
yanındakilere Ben cuma namazına gideceğim. dediğinde,
Cuma namazını boş ver, önce bizimle bir röportaj yap.
diyenleri ben halkımızın huzurunda vicdanlara emanet ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne alakası var ya!
Cuma namazına değil, cenaze namazına gidiyorlar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ya,
ayıptır!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
Dolayısıyla, ben kimseye sataşmadım, bir durumu tespit
ettim. Durum yüce Meclisin takdirlerine sunulur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Millet cenaze
namazına gidiyor Kiliste, cenaze namazına!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Dülger.
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce,
sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60a göre yerlerinden kısa söz
vereceğim.
Sadece bir milletvekilimiz, Sayın Torun
oturumun başından beri sisteme girmeye çalışıyor.
Teknik personelden yardım istediğine tanık oldum.
Dolayısıyla Sayın Toruna 16ncı sırada söz
vereceğim sisteme giremediği için.
Şimdi, sırasıyla sayın vekillere
söz veriyorum.
Sayın Aydın
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Maliye Bakanlığı Mali Suçları
Araştırma Kurulunun Panama belgeleriyle ilgili harekete geçip
geçmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dünyayı sarsan Panama belgelerinin
yayımlanan ikinci kısmında 684 zengin Türkün de vergi
cennetlerinde offshore hesabı olduğu ortaya çıktı. En
fazla yerli sermaye vurgusunun yapıldığı AKP hükûmetleri
döneminde Hükûmete yakın iş insanları paralarını
vergiden kaçırmak için yurt dışına gittiler. Türklerin
bağlantılı olduğu offshore hesaplarının
2002den sonra artması ise dikkat çekiyor. Hükûmet tarafından
desteklenen şirketlerin listede yer alması ise dikkat çekici.
Türkiyenin yeni zenginlerinden köklü holding sahiplerine kadar Türklerin
bağlı olduğu öne sürülen 101 şirketin hesabı da hepsi
faal durumda. Şimdi, şunu soruyorum: Panama belgeleriyle durum çok
açık. Maliye Bakanlığı Mali Suçları
Araştırma Kurulu harekete geçti mi, yoksa yine bütün belgeleri
uzaktan seyretmekle mi yetinecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Nurlu
2.- Manisa Milletvekili
Mazlum Nurlunun, 13 Mayıs 2014te Somada meydana gelen faciada
yaşamlarını yitiren işçileri rahmetle
andığına ve iş cinayetlerinin son bulmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan, 13
Mayıs 2014 günü Somada meydana gelen ve 301 madencimizin
hayatını kaybettiği facianın üzerinden iki yıl geçti.
Yaşamlarını yitiren işçilerimizi buradan rahmetle
anıyorum.
Bilim insanlarının en kolay önlenebilir
kaza olarak tanımladığı bu faciada alınmayan iş
güvenliği tedbirleri yüzünden 301 işçi yerin yüzlerce metre
altında can vermiştir. Bu nedenle, Soma maden faciası kaza
değil, bir cinayettir. 2011-2014 yılları arasında Somada
11 ölümlü maden kazası meydana gelmiştir. Özel maden ocaklarında
yaşanan kazaların nedeni siyaset, ticaret, sendika üçgeninde
işçilerin ölüme yollanmasıdır. Somadan ders
alınmadığı için madenlerde, inşaatlarda iş
cinayetleri hâlâ devam etmektedir.
İş cinayetlerinin son bulması
dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, 11 Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlıda düzenlenen
bombalı saldırının arkasındaki güçlerin hâlâ
aydınlatılmadığına ve buna benzer birçok bombalamada
hayatını kaybeden yurttaşlara Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bilindiği gibi, 11
Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlıda düzenlenen bombalı
saldırıda 52 yurttaşımız hayatını kaybetmiş,
146sı ise yaralanmıştı. Bu saldırının
arkasındaki güçler hâlâ aydınlatılabilmiş değildir. Bu
vesileyle, buna benzer birçok bombalamada hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet dilerken bu patlamayı
gerçekleştiren, buna göz yuman, güvenlik açıklarını
kapatmakta âciz kalan, söylemleri ve beyanatlarıyla
ayrımcılığı ve mezhepçiliği körükleyen, bu
fotoğrafın çekilmesine neden olan herkesi bir kez daha şiddetle
kınıyorum. Bu katliamların siyasi sorumlusunun önlem alamayan
Hükûmet olduğunu, sorumluların er ya da geç bağımsız
yargı karşısında hesabını mutlaka vereceğini
belirtmek istiyorum. İflas etmiş dış politikanız
ülkemizi kana bulamaya devam ediyor. Artık vicdanınız da
siyasetiniz de Barış. desin, Barış. desin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Engin...
4.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Hükûmetin ekonomik hedeflerinin
inandırıcılığının kalmadığına
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Nisan ayında ülkemizde
işsizlik yüzde 11,1e yükseldi ve dünyada en yüksek işsizliğe
sahip 3üncü ülke olduk. Kredi veya kredi kartı borcundan dolayı
yasal takibe alınan kişi sayısı 2 milyon 654 bine
ulaştı. İhracatımız son on iki aylık dönemde
yüzde 9,6 azalarak 139 milyar dolara geriledi. Turizm sektörü durgun,
yatırımlar azalıyor, Hükûmetin ekonomik hedeflerinin
inandırıcılığı kalmamış. Bütün bunlar
yaşanırken AKPnin önceliği ne geçim derdi çeken vatandaş
ne iş arayan gençler ne de ayakta kalma mücadelesi veren emeklilerimiz,
esnaflarımız; AKPnin önceliği düşük profilli bir
başbakan bulabilmek. Unutmayınız ki milletimiz size nasıl
iktidarı emanet ettiyse o emaneti geri almasını da çok iyi
bilir.
BAŞKAN Sayın
Hurşit Yıldırım...
5.- İstanbul
Milletvekili Hurşit Yıldırımın, Bangladeşte
Cemaat-i İslami Partisi lideri ve ilim adamı Rahman Nizaminin idam
edilmesine ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bangladeşte Cemaat-i İslami lideri ve
ilim adamı Rahman Nizami 75 yaşında suçsuz olarak idam edildi.
İdamından önce sevenlerine Ben gidiyorum, doğduğumda
nikâhlandığım buluşmaya gidiyorum. Korkmuyorum. Dilerim bu
gidiş size kim olduğunuzu hatırlatsın, mazlumlar için
ayağa kalkmanın bir yolunun bulunmasını sağlasın.
Çekidüzen verin kendinize, sıranın size de geleceğini
unutmayın. Ben kimseden af dilemem. Hayatın ve ölümün sahibi tek olan
Allahtır. Her daim zulmün, haksızlığın
karşısında ilmî mücadeleye devam edin.
Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bu gayeyle görevinizi
sürdürün. Batılın tuzaklarına ilimle cevap verin. Eğer
dünyada bir daha görüşemezsek cennette görüşeceğimizi ümit
ediyorum. Allaha emanet olun. şeklinde seslendi. Biliyoruz ki âlimin
ölümü âlemin ölümüdür. Bu idam kararını veren zihniyeti ve bu idam
karşısında susan insan hakları örgütlerini lanetliyorum.
Şehit Rahman Nizamiye Allahtan rahmet
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
6.- Amasya Milletvekili
Mustafa Tuncerin, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
şeker pancarı, dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok önemli ve
stratejik bir üründür. Ancak, son yıllarda şeker pancarına
gerekli değer verilmiyor, hatta 2011-2012 ve 2012-2013 kampanya
dönemlerinde Çarşamba ve Susurluk; 2013-2014te Çarşamba, Susurluk ve
Alpullu; 2014-2015 kampanya döneminde Alpullu, Çarşamba, Ağrı ve
Kars; 2015-2016 kampanyalarında Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve
Susurluk şeker fabrikaları
çalıştırılmamıştır. Bunun sebebi sorulduğunda,
şeker pancarının yayla bitkisi olması nedeniyle daha ziyade
rakımı 800 metrenin üzerinde olan tarıma uygun ekim
alanlarında üretilmesi önem arz etmektedir; deniz ve ılıman
iklimin hâkim olduğu bölgelerde üretilen pancarların şeker
oranının düşük olması, pancar alım fiyatının
pancar baz fiyatının altında gerçekleşmesi, alternatif ürün
deseninin zenginliği ve getirisinin pancardan yüksek olması gibi
nedenlerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal, mikrofonunuz
açılmadı. Sağa geçebilir misiniz, sağdaki koltuğa
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben sola geçmek
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, tüm halkı 19 Mayıs günü saat
10.30da Ankara Güvenparkta buluşmaya ve Anıt Kabire yürümeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19 Mayıs ulusal egemenliğin
başlangıcıdır. Demokrasiden yana olan, özgürlüklerden yana
olan, insan haklarından yana olan, doğadan yana olan, Adalet
devletin temelidir.den yana olan, Yurtta sulh, cihanda sulh.tan yana olan;
üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünden yana olan; dikta
rejimine karşı olan herkesi 19 Mayıs günü saat 10.30da Ankara
Güven Parkta buluşmaya davet ediyorum. Anıtkabire yürüyeceğiz,
tüm halkımız davetlidir. Gün birlik günüdür, gün dayanışma
günüdür, siz gelmezseniz 1 eksiğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
8.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamakın, Kahramanmaraşın Pazarcık ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Hafta sonu gittiğim Kahramanmaraşın
Pazarcık ilçesinde, özellikle ilçenin en yoğun nüfusa sahip
mahallelerinden birinin muhtarı âdeta isyan ederek Cumhuriyet Halk
Partisine oy verdiğimiz için okulumuza bile doğru düzgün hizmet
alamıyoruz. dedi.
Yine, Pazarcıka bağlı Narlı
kasabası civarında iktidar partisine oy veren mahallelere aynı
hizmet defalarca götürülürken yanı başındaki komşu
mahallelere sırf iktidar partisine oy vermedikleri için hiçbir hizmet
götürülemiyor. Görüştüğüm ilçe kaymakamı da doğruladı
ve Çözmeye çalışıyoruz. dedi. Bu, kesinlikle kabul edilebilir
bir durum değildir. Özellikle yöredeki mağdur okullarımıza
hizmetlerin sağlanması konusunda yetkililer gerekli hassasiyeti
gösterecekler midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
9.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, çözüm sürecinin, terörün Karadenize
açılımı sürecine dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim.
Ülkemizde fiilî olarak bir Başbakan ve Bakanlar
Kurulu yok. Seçmenlerin değil, sarayın atadığı, AKP
delegelerinin seçeceği bir başbakanla yönetilmeyi bekliyoruz.
Dolayısıyla sorularımızın muhatabı kim onu da bilemiyoruz;
onun için ortaya doğru soruyorum, belki Sayın Cumhurbaşkanı
yanıtlar.
"Belini kırdık, sonunu getirdik,
bitirdik." dediğiniz PKK, sonunda ne yazık ki barış,
huzur ve kardeşlik coğrafyası olarak bilinen Karadenizi de
eylem alanı olarak seçmiştir. Terör örgütünün sadece Giresun'da 9
ayda 5 saldırısı gerçekleşmiştir; bu da bunun
kanıtıdır. Son olarak da geçen hafta 2 baraja, 1 de jandarma
karakoluna uzun namlulu silahlarla, roketlerle saldıran teröristler, 1
elektrik teknisyeni ile 1 astsubayımızı şehit
etmiştir. Yani çözüm sürecinin, terörün Karadenize açılımı
sürecine dönüştüğü görülmektedir.
Halkımız, yayla mevsiminin, turizm
hareketinin başladığı bu günlerde tedirginlik içindedir.
Acilen yöremizde üst düzeyde güvenlik önlemleri alınması, teröre
karşı mücadele yöntemlerinin geliştirilmesini beklemekteyiz.
Gündemimiz ve de sorunumuz ne başkanlık ne
de başbakanlıktır, sadece terördür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Bunu
bir kez daha hatırlatıyorum.
BAŞKAN Sayın Boynukara
10.- Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, silahı, şiddeti ve terörü önermedikçe herkes
düşüncesini açıklama hakkına sahiptir, hiç kimse bunu
engelleyemez. Türkiyedeki siyasal sisteme ilişkin fikirleri dile getirmek
ve önerilerde bulunmak, düşünce ve ifade hakkıdır. Demokratik
bir biçimde siyasal sisteme ilişkin yapılan açıklama ve
önermelere karşı Başkanlık sistemini kan dökmeden
gerçekleştiremezsiniz. ifadesini kullanmak açık bir suçtur,
tehdittir, demokratik kültürden habersiz olmaktır, düşünce
açıklamaya karşı şiddeti çıkarmaktır.
Şiddeti yücelten bu anlayışı halka havale ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
.
11.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Hükûmetin, Mali Suçları
Araştırma Kurulu aracılığıyla Panama belgeleriyle
ilgili araştırma yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Panama belgeleri
dünyanın gündemine oturdu. Bu belgelerle dünyada kara para aklayanlar
ifşa edildi. İzlandanın Başbakanı istifa etti,
İngiltere Başbakanı babasının buradaki hesabından
kazandığı paradan vergi ödemediğini söyledi. Böylece
belgelerin doğruluğu ispatlanmış oldu. Yeni belgelerde
siyasetçilere çok yakın insanların Panamada offshore
hesapları kullandığı ortaya çıktı. Bu
siyasetçiler arasında Türkiyeden AKP Hükûmetine yakın olan isimler
olduğu da iddia ediliyor.
Şimdi, Hükûmete
düşen, Mali Suçları Araştırma Kurulu
aracılığıyla olaya derhâl el koyup acilen araştırma
yapmaktır. Eğer AKP Hükûmeti bu araştırmayı yapmaz ise
herkeste bu işin uzantılarının Hükûmetin içine kadar
uzanacağı algısı oluşacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şanverdi
12.- Hatay Milletvekili Fevzi
Şanverdinin, 11 Mayıs 2013te Reyhanlıda gerçekleştirilen
terör saldırısının 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) Teşekkürler Sayın Başkan.
11 Mayıs 2013te
Reyhanlı ilçemizde gerçekleştirilen 52
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 146
vatandaşımızın yaralanmasına neden olan iki ayrı
terör saldırısının 3üncü yıl dönümü vesilesiyle
menfur hadisede hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına da tekrardan başsağlığı
diliyorum.
Tüm halkımız müsterih olsun ki teröre
karşı sürdürdüğümüz mücadele kararlılıkla devam
edecektir. Türkiyenin istikrar ve huzuruna göz dikmiş tüm şer
odaklarının emellerine ulaşmasına müsaade etmeyeceğiz.
Teşekkürler Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özkan
13.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ve demokratik, özgür,
müreffeh Türkiye için başkanlık sistemine dayalı yeni
anayasanın hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Kılıçdaroğlu, bugün
yaptığı konuşmasında Başkanlık sistemini
kan dökmeden getiremezsiniz. diyerek kaos ve terör
çığırtkanlığı yapmıştır.
Demokrasiden, millet iradesinden ümidini kesen marjinal oluşumlar her
zaman şiddet, kaos ve terörden beslenirler, kan dökerek gayrimeşru
hedeflerine ulaşmaya çalışırlar. Girdiği tüm
seçimlerde CHPnin oylarını düşürerek marjinalleştiren
Kılıçdaroğlunun tüm kan ve terör
çığırtkanlığının utanç verici olduğunu
ifade ediyorum.
Evet, tüm bunlara rağmen demokratik, özgür,
müreffeh Türkiye için başkanlık sistemine dayalı yeni
anayasayı hayata geçirerek başkan yapacağımızı
ilan eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
14.- Manisa Milletvekili Tur
Yıldız Biçerin, emeğin dayanışması,
acının paylaşılması ve adalete
ulaşılması için 13 ve 14 Mayıs 2016da sendikaları,
partileri, kitle örgütlerini, aydınları, gençleri,
kadınları, ülkenin tüm emekçilerini Somaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, tam iki yıl önce 13 Mayıs 2014te Somada 301
canımız özelleştirme, kirli enerji politikaları, redevans,
taşeron, dayıbaşılık gibi ilkel
çalıştırma ve denetimsiz hadi hadi sistemi, baştan savma
hazırlanan müfettiş raporları, ucuz kömürle oy
avcılığı yapma siyaseti, sermayeyle dayanışma
içindeki sendikacılık sonucu katledildi ve Soma, o gün Türkiyenin
yarası, vicdanı ve öfkesi oldu.
Şimdi katliamın 2nci yılında
emeğin dayanışması, acının
paylaşılması ve adalete ulaşılması için 13 ve 14
Mayıs 2016da sendikaları, partileri, kitle örgütlerini,
aydınları, gençleri, kadınları, ülkenin tüm emekçilerini
Somaya davet ediyoruz. Somayı unutmadığımızı ve
unutturmayacağımızı bir kez daha haykırmak için,
adalet için, unutmamak ve hesap sormak için 13 ve 14 Mayısta Somaya
gelin, sesimize ses, gücümüze güç katın.
BAŞKAN Sayın Akın
15.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, tarımsal sulamaya ilişkin
elektrik borcu bulunanların ciddi sıkıntılar içinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan
teşekkürler.
Uzun süredir tarımsal sulamaya ilişkin
elektrik borcu bulunanlar ciddi sıkıntılar içinde. Tarımsal
üretimde tam da sulamanın gerektiği bugünlerde
vatandaşlarımızın elektrikleri kesilmiş durumda. Geçtiğimiz
günlerde, bakanlar, bu sorunu yaşayan illere gidip vatandaşlarla
görüşmeler yaptılar, konuyla ilgili bir çalışma
yaptıklarını açıkladılar ama sorun hâlâ çözülemedi.
Elektrik dağıtım firmaları, Edirneden Urfaya, Mardine
kadar pek çok ilimizde çiftçilerimizin elektriklerini kesmeyi sürdürüyorlar.
Elektrikleri kesilerek cezalandırılan çiftçilerimiz, bugün Resmî
Gazetede yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla ikinci kez
cezalandırıldılar. Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik
borcu bulunanlar, bu kararla, 2016 yılında tarımsal destekleme
ödemesi alamayacaklar. Yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı sorunu çözme
yerine büsbütün artıracaktır. Bu kararla, AKP Hükûmeti, elektrikleri
kesilen üreticilerin sorunlarını çözmek yerine elektrik
dağıtım firmalarının tahsilat sorunlarını
çözmeyi tercih etmiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak, Sayın Torun.
16.- Ordu Milletvekili Seyit
Torunun, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan anlayışınız için.
Ordu ilinde 2.000-2.500, Türkiye genelinde ise
yaklaşık 10 bin fındık üreticisi, kamuoyunda dönüm
parası adıyla bilinen alan bazlı gelir desteği
başvurusunu kaçırmıştır. Çünkü geçen senelerde 1
dosyayla başvuru yaparlarken bu sene 2 ayrı dosyayla başvuru
yapma uygulaması getirilmiştir. Fındık üreticisi bu sene
zaten fiyat konusunda büyük bir mağduriyet yaşamıştır.
Üreticilerimiz bu destekten de faydalanamazsa iyice mağdur olacaktır.
Tarım Bakanlığınca çıkarılacak bir tebliğle
bu sorun çözüme kavuşacaktır. Fındığa sahip
çıkmayan Tarım Bakanlığının vakit kaybetmeden
tebliği çıkarmasını ve üreticilerimizin mağduriyetinin
bir an önce giderilmesini bekliyor, yüce heyetinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
Şimdi sisteme giren sayın grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, sizden başlayalım,
buyurun.
17.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan
çiftçilere bu borçları ödeninceye kadar 2016 yılında destekleme ödemesi
yapılmamasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugünkü Resmî Gazetede, tarımsal sulamaya
ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere bu borçları ödeninceye
kadar 2016 yılında destekleme ödemesi yapılmamasına
ilişkin Bakanlar Kurulu kararı yayınlandı. Bu kararla,
Hükûmet, özel sektörün tahsildarlığına soyunmuştur.
Hükûmet, çiftçilere, tarımsal destek ödemelerinin gerçekleşmesi için
tarımsal sulama elektrik borçlarının ödenmesini şart
koşmaktadır. Bu karar, AKPnin çiftçiye sırtını
tamamen döndüğünün ve asıl yönünün özel sektör olduğunun
ilanıdır. Elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesiyle önce çiftçilerimiz elektrik kesintisiyle mağdur
edildi; sonra elektrik faturaları hasat döneminde değil, aylık
olarak kesilmeye başlandı. Hasadını henüz
gerçekleştirmeyen çiftçimiz faturasını ödemeyince bu sefer hasat
zamanı elektriği kesilmiştir. Böylece çiftçilerimiz ya
tarımsal üretimini durdurma noktasına gelmiş ya da kaçak
elektrik kullanmak zorunda kalmıştır.
Elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesiyle çiftçilerin kaderini özel sektörün insafına
bırakan AKP Hükûmeti, şimdi de bu şirketlerin
alacaklarını tahsil etmelerine aracı olmakta,
tahsildarlığa soyunmaktadır. Oysa, bu özel elektrik
şirketlerinin elektrik alacaklarının özel hukuk kuralları
içerisinde alınması, tahsil edilmesi gerekir. Bu, kamu yönetiminde
hukuk dışılığın ve bir acziyetin eseridir.
Hükûmet, tarımsal destekleri yapacak; çiftçi, üretecek ve borcunu
ödeyecek. Şimdi, bu kararla Hükûmet, aslında çiftçinin
borçlarını ödeyebilmesinin de önünü kapatmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay,
tamamlayınız, bir dakika daha.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bundan sonraki gelişmeleri de dikkatle takip
edeceğiz. Geçtiğimiz yıllarda, AKP hükûmetlerinin, çiftçilerin
tarımsal destek paralarını özel şirketlere tarımsal
elektrik borçları karşılığında aktaran Bakanlar
Kurulu kararını da hatırlıyoruz, tarihi de 30 Ağustos
2014tü. Bu uygulamanın çok yanlış ve hukuk dışı
olduğunu ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurunuz.
18.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Hükûmetin fiilen görevden
alındığı bir durum yaşandığına ve
Parlamentonun yaptığı çalışmaların herhangi bir
meşruiyetinin kalmadığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, aslında şu anda
yürütmüş olduğumuz çalışmaların bir geçerliliği
yok. Yani yasama organı burada çalışma yürütürken, belli
yasaları buradan geçirirken muhatabı olan bir yürütmenin olması
lazım. Ancak şu anda fiilî olarak muhatap olan bir hükûmet devrede
değil. Biliyorsunuz, 7 Hazirandan itibaren devreye konulan saray
darbesinin Türkiyeyi nereye doğru sürüklediğini hep ifade
etmiştik. Geldiğimiz aşamada, mevcut Hükûmetin, yüzde 49,5 oy
almış bir Başbakanının ve dolayısıyla da
Hükûmetin fiilen görevden alındığı bir durumu
yaşıyoruz. Dolayısıyla, Parlamentonun
yaptığı çalışmaların herhangi bir
meşruiyetinin bu yapılan darbeden sonra kalmadığını
ifade etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, bu saray darbesi anlayışı, siyasal soykırım
operasyonlarına devam ediyor. Dün Diyarbakırda Demokratik Bölgeler
Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Kamuran Yüksek
gözaltına alınmıştır, hâlâ gözaltındadır.
Sonrasında eş zamanlı olarak evine ve Demokratik Bölgeler
Partisinin genel merkezine polis baskını
yapılmıştır. Yani, gerekçe, bir siyasi parti eş
başkanının yapmış olduğu basın
açıklamalarından dolayı gözaltı olarak ifade ediliyor. Bu,
dediğimiz darbe anlayışının, darbe zihniyetinin
nereye, hangi aşamaya geldiğini göstermesi açısından son
derece önemlidir.
Diğer
taraftan, tabii, AKP cenahında bu darbeyi meşrulaştırmak
için yeni birtakım esnek formüllerin piyasaya sürüldüğünü görüyoruz.
Partili cumhurbaşkanlığı üzerinden ortaya atılan
fikir, aslında, AKPnin bütün bu süreç boyunca halkın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek süre veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Diyarbakır)
istediği yeni bir anayasadan çok sarayın
istediği bir anayasayı çıkarma derdinde olduğunu
gösteriyor.
Partili cumhurbaşkanı formülü şudur:
Darbe anayasası bütün antidemokratik içeriğiyle aynı yerde
duracak, üstüne olağanüstü yetkilerle donatılmış ve
Başbakanlık makamını da devreden kaldırmış
bir cumhurbaşkanlığı formülü devreye girecek.
Dolayısıyla, aslında, 12 Eylül darbesinin eksik
bıraktığı vesayet yönünün şu anda AKP Grubu
tarafından tamamlanmak istendiğiyle ilgili bir durumu ortaya koyuyor.
Bunun kabul edilemez olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Bütün Türkiye
halkı şunu bilsin: Ürün aynı üründür yani başkanlık
sistemiyle ilgili talep, aynı taleptir ancak ambalaj
değiştirilerek; daha gösterişli, daha janjanlı bir
ambalajla AKP tabanının da istemediği bir sistemi Türkiyeye
dayatma arayışıdır. Kabul edilemez bulduğumuzu, bu
darbe anlayışına karşı da mücadeleye devam
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Özel, buyurunuz.
19.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 11 Mayıs 2013te Reyhanlıda gerçekleştirilen
terör saldırısının 3üncü yıl dönümüne ve Cumhuriyet
Halk Partisinin, partili cumhurbaşkanı kandırmacasına
bütün gücüyle direnerek ülkeyi bu kumpasa karşı korumaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 11 Mayıs; 2013 tarihinde Hatayın
Reyhanlı ilçesinde belediye önünde ilk bombalı aracın infilak
etmesi sonucu 52 yurttaşımızın hayatını
kaybetmesinin yıl dönümü. Bugün, dönemin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğanın ölülerimizi bile mezheplerine göre
ayrıştırdığı, 52 Sünni
vatandaşımız öldü. diyerek bırakın dirileri, ölüleri
bile ırk, din, dil, mezhebe göre kategorileştirmeye
başladığı Reyhanlı patlamasının üzerinden
tam üç yıl geçti. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Cilvegözünde,
Reyhanlıda, Diyarbakırda, Suruçta, 10 Ekim Ankara gar saldırısında,
Sultanahmette, Merasim Sokakta, İstiklal Caddesinde, Bursada,
Gaziantepte ölen hiçbir yurttaşımızın, ölen hiçbir
insanın dinine, diline, ırkına, mezhebine göre
ayrıştırılmasını kabul etmiyoruz. Ortak
acıların toplumsal yaslardan nemalanan gözyaşını bile
senin gözyaşın, benim gözyaşım diyerek ayrıştıran
bu hastalıklı anlayışı bir kez daha kınıyor,
saldırılarda ölen yurttaşlarımızı rahmetle
anıyoruz.
Ayrıca, bugün, başkanlık sistemi
tartışmalarında başta kendi tabanından, kendi
partisine oy veren seçmenlerden destek görmeyen, o seçmenlerin yüzde 49 oyla
göreve getirdiği Başbakana darbe yapan, eskiden Anayasanın
fırlatılmasıyla ortaya çıkan krizleri eleştiren
birisi; o Anayasa masanın üstünde duruyorken, seçilmiş
Başbakanı derdest ederek camdan aşağıya fırlatan
ve ülkeyi bir yönetim krizine sokan Cumhurbaşkanının
başkanlık sistemini kabul ettiremeyince taktik bir geri
çekilişle başkanlık sistemini partili
cumhurbaşkanlığı üzerinden yeniden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre
veriyorum Sayın Özel, tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bu ülkeye, bu ülkenin güzel
insanlarına, 70 milyonun geçmişte büyük bedeller ödeyerek
kazandığı cumhuriyete, kurduğu cumhuriyete ve onun
kazanımlarına karşı darbe girişimindeki taktik
değişikliğin farkındayız. Cumhuriyet Halk Partisi
nasıl ki başkanlık sistemine göğsünü siper etmiş;
parlamenter rejimi, demokrasiyi savunmuş, hukukun üstünlüğünü
savunmuşsa, bundan sonra da partili cumhurbaşkanı
kandırmacasına bütün gücüyle, en yalın üyesinden Genel
Başkanına kadar direnmeye ve ülkeyi bu kumpasa karşı
korumaya devam edecektir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın İnceöz, buyurun.
20.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle siyasal
soykırım ifadesini reddettiğimi özellikle belirtmek istiyorum.
Birçok kez burada yargıya müdahaleyle ilgili söylemler olmuştur, bu
siyasal soykırım da açıkça yargıya müdahil
olunmasının, yargıya karşı, yargı
kararlarına, yargının işleyişine ilişkin bir
eleştiridir, bunu kabul etmediğimizi, reddettiğimizi belirtmek
istiyorum.
Bunun dışında, dünden itibaren ve
geçen hafta da Parlamentoda darbe, darbeye ilişkin söylemler burada dile
getirilmiştir, bunu reddediyoruz. Şunun için reddediyoruz: Darbe
kelimesinin bu kadar kolay, bu kadar hoyrat, bu kadar
sıradanlaştırılarak kullanılmasını da ben
açıkça siyasal israf olarak gördüğümü de belirtmek istiyorum.
Bakın, dün burada da söyledim, milletimizin
kürsüsünden: Geçmiş dönemde darbelerin, muhtıraların çok
acısını çekmiş ve bütün bu vesayet rejimlerine
karşı mücadele etmiş iktidar olarak, iktidar partisinin bir
milletvekili ve Grup Başkan Vekili olarak söylüyorum ki darbelerden çok
acı çektik. Bunun darbeyle kıyaslanması, mukayese edilmesini, bu
anlamda, siyasal israf olarak belirttiğimi özellikle söylemek istiyorum.
Burada bir görev değişimi yaşanmaktadır Anayasaya,
yasalara ve parti tüzüğümüze uygun bir şekilde.
Elbette ki bu rahatsızlığı
anlamak pek de mümkün, şunun için: Türkiyede çıkan bir kriz yok, bir
kaos yok, bir kavga yok bu anlamda. Tabii, Bunu nasıl
başarıyorsunuz?, Demokrasi kültürünü bu anlamda böyle nasıl
yerleştiriyorsunuz? diye elbette ki meraklı bir bekleyiş,
anlayamama olabilir, bunu çok doğal karşılıyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sorun burada
zaten.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bundan bir kriz
çıkarma, bir kriz beklentisi içerisinde olanlar boşuna bekler.
Biz şunu özellikle belirtmek istiyoruz ki:
Siyaseti yaparken milletimize hizmetkâr olma söylemi içerisinde
çıkmış ve milletimizin ve ülkemizin bekası ve
geleceğini her şeyin üzerinde tutan partinin mensubu olarak
kişiler fani, önemli olan milletimize ve ülkemize geride hoş bir seda
bırakabilmektedir diyorum bu anlamda. Buradan herhangi bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum Sayın
İnceöz.
Buyurun, tamamlayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Buradan hiçbir
şekilde bir kazan kaynatılamaz, bir ekmek çıkmaz. Ama özellikle
şunu belirtmek istiyorum ki bugün CHP Genel Başkanının
TOBBda katılmış olduğu bir programda Bir kişi için
öyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden
gerçekleştiremezsiniz. söylemini herhâlde biraz evvelki konuşmalarla
da bağdaştırmak pek mümkün olacaktır. Bunu çok talihsiz bir
açıklama, ülkemizin birlik ve beraberliği, terörle mücadelede çok
ciddi anlamda hep beraber durmamız gereken bir dönemde Ana Muhalefet
Partisi Genel Başkanın böyle bir söylemini çok talihsiz açıklama
olarak
Başkanlık bir kere bir kişi için değil, ülkemizin,
milletimizin ve sistemin bekası için talep edilmiş.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Davutoğlu
için mi istiyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Kişilerin
her zaman fani olduğunu her fırsatta söyleyen birisi olarak da
özellikle bunu belirtmek istiyorum ki bununla beraber, başkanlık
sistemine karşı direniş kan dökerek mi temin edilecek? Bu da
açıkçası bu konuşmanın arkasından merak edilen bir
sorudur. Bu, talihsiz bir açıklama olarak Türk siyasi tarihinde yerini
bulacaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekili demin yaptığımız siyasal
değerlendirmeleri, analizleri bir siyasal israf olarak değerlendirdi
ve ortada bir darbe olmadığını iddia etti. Açık bir
sataşmada bulundu. Sataşmadan söz istiyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Siyasal
değerlendirmeleri değil -tutanaklara geçmesi açısından-
darbenin bu kadar hoyrat, bu kadar sıradan kullanılması bir
siyasal israf
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
hoyrat ve sıradan kullanmıyoruz Sayın Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
darbe kelimesi
anlamında ve içeriği anlamında
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun iki dakika
size süre veriyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Şahsıyla alakalı değildi yani onu özellikle belirteyim ama
üzerine alınabilir.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
7 Hazirandan itibaren saray darbesi
derken hiç öyle hoyrat ve sıradan
söylemlerde bulunmuyorduk. Nitekim, bakın gelişmeler nasıl bizi
doğruladı. 7 Hazirandan sonra biz bu kürsüden, defalarca, yüzde 60
çoğunluğun iradesine yönelik bir darbe yapıldığını
söyledik. Bakın, aradan belli bir süre geçti. Hadi diyelim ki o darbe
koşullarında yeni bir seçim yapıldı, o seçimde yüzde 49,5
oy alan bir Başbakanın görevden alınmasına kadar bu darbe
anlayışı devam etti. Yani 7 Haziranda yüzde 60ın iradesine
yapılan darbe 1 Kasımda da yüzde 49,5un iradesine yapılmış
oldu. Dolayısıyla, aslında Türkiye toplumunun tamamına,
halk iradesinin tamamına yönelmiş olan açık bir üstten,
vesayetçi bir müdahaleyle karşı karşıyayız. Biz burada
kimseyi suçlamak için siyasal değerlendirme, çözümleme falan
yapmıyoruz. Nitekim, dediğim gibi, gelişmelerden sonra,
aslında AKP içerisinde de artık daha yüksek sesle, son bu
yapılan müdahaleyle, nasıl bir haksızlık yapıldığı
ifade edilmeye başlandı.
Bakın, 7 Haziranda bütün seçim meydanlarında
başkanlık sistemini öne çıkararak oy istediniz. Yani 7 Haziran
seçim kampanyasının ana argümanı başkanlık sistemiydi
ve AKP, tarihte yaşadığı en büyük oy düşüşünü, en
büyük siyasi hezimeti yaşadı. Ancak 7 Hazirandan sonra 1 Kasım
seçim öncesinde başkanlık sistemiyle ilgili tek bir
çalışmayla seçmenin karşısına gidilmedi ve
başkanlık sistemini rafa kaldırarak, seçmene gidip seçmenden
yüzde 49,5 oy aldıktan sonra da, işte Başbakanın da hiç
haberi olmadan Başbakanın görevden alınmış olduğu
bir darbe süreci sizin kendi içinize kadar uzandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Dolayısıyla söylemlerimiz hoyrat ve sıradan değil,
doğru ve gerçek tespitlerdir.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz, bir Özeli
dinleyelim.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın grup başkan
vekilimiz biraz önce konuşmasını yaparken Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanının bugün Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinde yaptığı konuşmadan bir alıntı
yaparak grubumuza açıkça sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
Sayın İnceöz, daha sonra sizi dinleyeyim.
5.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın İnceözü dinlerken gerçekten insan,
AKP grup başkan vekilini mi dinliyor, yoksa AKP'nin yürüttüğü bu
süreci dışarıdan izleyen bir aydının AKPye
yaptığı eleştirileri mi, hakikaten, ayırt etmekte
zorlanıyoruz. Diyor ki: Darbe lafını bu kadar kolay
kullanmayın; bu kadar hoyrat, bu kadar
sıradanlaştırmayın.
Bir e-muhtıra yazılıyor -AKPye
karşı darbe girişimi- devrin Başbakanı buna direnerek
darbeye karşı çıkıyor.
Birlikte olduğunuz, Ne istediniz de vermedik?
dediğiniz cemaat, işler kötüye gidince, birtakım
hırsızlıklara, yolsuzluklara göz yummayıp bunu açık
ettiğinde, aranızdaki menfaat birlikteliği menfaat
çelişkisine dönüştüğünde Cemaat bize darbe yaptı, darbe
girişiminde bulundu. diyorsunuz.
Ses kayıtlarından darbe üretip ülkenin
Genelkurmay Başkanını, kuvvet komutanlarını
darbecilikle suçluyorsunuz, yargılıyorsunuz.
Manşet atarak bir gazetenin darbe yapmaya
çalıştığını iddia ediyorsunuz ve daha sonra
mahkeme sonuçlanıyor, bunun bir darbe suçu olmadığı
tescilleniyor ama kimsenin yüzü kızarmıyor.
Peki, böyle darbeler yok. Bunları
işlevsizleştiren, hoyratça kullanan sizsiniz. Peki, dünyada yüzde
49,5 oy almış bir Başbakanın isteği
dışında yani Tercihim değil, bir zaruret. diyerek görevden
uzaklaştırıldığı bir örnek var mı? Bunun bu
şekilde yaşandığı durumda buna darbe değil de
ne diyeceksiniz? Çıkıp da Gördüğüm lüzum üzerine. bile demedi,
Sağlık sorunum var. demedi, Yoruldum, gidiyorum. demedi; Özür
dilerim sayın seçmenlerim, dört yıllığına
aramızda bir hukuk vardı ancak benim tercihim olarak değil, bir
zaruret sonucunda bu görevi bırakmak zorundayım. dedi. Bu darbe
değildir, darbenin daniskasıdır, darbenin daniskası!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın İnceöz, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yani, şunu
özellikle belirtmek istiyorum: Cevap dahi vermeyeceğim. Yani, keşke
benim sorduğum sorulara buradan bir cevap verilseydi, bugünkü Öyle bir
başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz.
ifadesine karşı burada neyi kastediyor? Darbe lafını asla
kabul etmediğimizi zaten belirtiyoruz. Sıradan ve hoyrat derken
bunun bu şekilde darbelerle
Yani, bizim söylediğimiz şey,
kastettiğimiz şey ile burada söylenen şeyler birbirinden çok
farklıdır. Her iki grup başkan vekilinin sözlerine cevap dahi
vermiyorum, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bunu da
özellikle, Sayın Başkan, lütfen, kayıtlara girmesi
açısından söylüyorum: Biraz evvel HDP grup başkan vekili
konuşmasında yüzde 41le hezimete
Yani Türkiye'nin birinci partisi
olacaksınız, bunu bir hezimet olarak belirtti. Bu bir talihsiz
açıklamadır.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Çıkın cevap verin ya!
BAŞKAN Peki, teşekkürler.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben AKP
tarihindeki en büyük siyasal hezimetten bahsettim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tutanaklarda
belli zaten, söylediklerinize kasten cevap veriyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Oy
oranındaki düşüş ve oranlama açısından ifade ettim.
Söylemimin de arkasındayım. On dört yıllık AKP
iktidarı döneminde en büyük oy düşüşü yaşadıkları
seçim başkanlık propagandasıyla halka gittikleri 7 Haziran
seçimidir. 1 Kasım seçiminde de o nedenle başkanlık
propagandasıyla halka gitmediler, yüzde 49,5 oy aldıktan sonra tekrar
halka başkanlık dayatmasında bulundular.
Bir de şunu özellikle tutanaklara geçmesi
açısından ifade ediyorum: Yani Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı başkanlık sistemi ve kan dökülmesi üzerinden
bazı cümleler kullanmış yani kusura bakmasın ama
günaydın diyeceğim. 7 Hazirandan itibaren başkanlık
üzerine yapılan bu saray darbesi müzakere masasını devirdi ve
Türkiye'de her gün oluk oluk kan akıyor, her gün onlarca cenaze
kalkıyor. Libyada, Suriyede, Irakta görülmeyen can kayıpları
Türkiye'de yaşanıyor, tam da işte bu darbe anlayışının
getirmiş olduğu siyasal ortam nedeniyle yaşanıyor.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına da hani
günaydın demek kalıyor bize.
BAŞKAN Peki, kayıtlara geçti Sayın
Baluken, teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Baluken
kullandığı ifadede Genel Başkanımıza
günaydın demek suretiyle doğrudan sataşıyor. Bir uyku
hâlinde olmayan birisine günaydın denmez. Bu tamamen Genel
Başkanımıza bir sataşmadır, cevap hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
İki dakika
6.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüye geldiğimde -tabii, kürsüde
zaman da hızlı ilerliyor- Sayın İnceözün
cevaplanmasını istediği bir konu eksik kaldı. Ben kendisi,
bizim bunca ifademizden sonra çıkar bir cevap verir dedim ama kendisi
cevap veremeyeceğini söyledi.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bak Cevap
vermeyeceğim. demedim, Cevap dahi vermem. dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Belki saraydan, AKPye yeni
düşük profilli başbakan belirlenene kadar grup
çalışmalarının da kısıtlanması talimatı
verilmiş olabilir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Şu kandan
bahset, kandan. Kılıçdaroğlu kandan bahsetti Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bunu yanlış
buluyoruz ama kendilerini içinde bulundukları durum açısından
anlayışla karşılıyoruz.
7 Hazirana kadar meydan meydan gezen, tek
başına iktidar kaybolunca meydanlardan geriye çekilen ve 1 Kasım
seçim sonuçlarında kendisine en yakın gazetelerin Hocanın
zaferi yazdığında sinir krizleri geçiren
Cumhurbaşkanı, AKPden, Hükûmetten, grubunuzdan intikam
almaktadır. Şu hâle bakın, Cumhurbaşkanı
Ey Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları,
oy vererek göreve getirdiğiniz AKPye bakın. Cumhurbaşkanı
grubu sürgüne göndermiş. Cumhurbaşkanı bakanları sürgüne
göndermiş. (CHP sıralarından alkışlar) Zavallı Başbakan!
Zavallı Başbakan neredesin? Seni görevinin başındayken göz
yaşları içinde tuttular pencereden dışarıya
attılar.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Kasetle
gitmedi! Kasetle gelmedi! Kasetten bahset!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, o
aşağıya düşen Başbakanın yerine içinizden bir
düşük profilli arıyorlar ki onu yukarıya,
Başbakanlığa çıkaracaklarmış.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Kasetten
bahset, kasetten! Niye ifadeye gitmiyorsunuz? Niye savcıya gidip
anlatmıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - AKPnin içinde olduğu bu
acziyet bu ülkeyi yönetememe durumudur.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Ekmek
çıkmaz size buradan.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bunu tescil ediyoruz,
Bakanlar Kurulunun Meclisten sürgün edilmesini de teşhir ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Yine
cevap veremedin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - HDPye şunu söyleyelim:
Biraz önce Reyhanlı saldırısından bahsettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bugüne kadar bu süreçteki her
türlü kirli, her türlü gizli, kimden gelirse gelsin her türlü terörü
kınıyoruz, insanlık suçu olarak görüyoruz. O kanın
akmasında payı olan her kimse lanetliyoruz!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) 69a göre
sataşmadan cevap vermek istiyorum Sayın Başkan. İzahtan
vareste bir durum yani.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Başbakana
sataştılar, gruba bir sataşma yok.
7.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sürgündeki
Hükûmet nerede?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Öncelikle,
bağırarak burada bir haklılığı ispat
edeceğinizi falan düşünmeyiniz lütfen.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Alakası yok. Hiç alakası yok.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Yani
boğazlarınıza zarar gelecek.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Devlete
millete zarar gelmesin!
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) - Bakın, rahat olun, Türkiyede bir kriz yok, Hükûmet de
yerinde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hani yerinde?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hükûmet
nerede? Hani yerinde, nerede?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Biz niye
göremiyoruz, koltukların altına mı saklandı?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Geçin
bunları siz.
Biz bir kongre kararı aldık diye
Yani
böyle bir beklenti içerisinde çıkmayın, ben oturduğum yerde de
söyledim: Buradan size ekmek çıkmaz, buradan beklediğiniz bir
şekilde bir kriz beklentisi içerisinde sizin beklentilerinizi
karşılayamayacak. Onun için çok üzgünüm, kusura bakmayın.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sizin
aklınız fikriniz ekmek çıkarmakta, biz bunları ekmek
çıkarmak için yapmıyoruz.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Böyle
bağırarak bu konuda haklı duruma düşecek değilsiniz.
Bakın, biz burada çok demokratik bir şekilde bir kongre kararı
alıyoruz, tarihimizi ilan ediyoruz. Bak, ben size dün şöyle bir
hatırlatmada bulundum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Her işten
ekmek çıkarmaya çalışmayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Dinlersen
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Ama duymak
istemediğiniz şeyler söyleyebilirim şimdi. Bak, 10 Mayıs
2010 tarihi sana ne hatırlatıyor? diye sordum, çık bunlara
cevap ver.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Recep Tayyip
Erdoğanı hatırlatıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Biz burada
ilkeli bir şekilde, demokrasi kültürüne yakışır bir
şekilde bir süreç yönetiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Recep Tayyip
Erdoğanı hatırlatıyor, neyi hatırlatacak? Komployu
hatırlatıyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sana her
şey Recep Tayyip Erdoğanı hatırlatıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Buradan bir kriz
de çıkmayacak. Ama 10 Mayıs 2010da, bakın bir karar
alıyorsunuz, Aday olmayacağım. diyor şimdiki genel
başkan ve bir kasetle beraber
Ki bunların içeriğine
girmeyeceğim, herkes biliyor, kamuoyu biliyor. Ondan sonra kasetle ilgili
iddialarda bulunuyor ve savcı bugün ifadeye çağırıyor. Bakın,
bugün manşetlerde, gazetelerde yer alıyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Havuz
manşetlerinde.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Niye gidip de
ifade vermiyor, bu konuda bildiklerini anlatmıyor?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Cumhurbaşkanı niye ifade vermeye gitmiyor?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Sadece
Televizyonlarda açıkladım. demekle
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tayyip Bey ne
zaman gidiyor?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Allaha çok
şükür ki bizde kasetle gelen de yok, kasetle giden de yok; milletimizin
gönlünde taht kurarak, teveccühüyle gelen ve giden var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Darbeyle gelen var,
darbeyle giden var.
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) Bu konuda da bu
detayı da özellikle belirtmek istiyorum. Öyle bağırmakla,
çağırmakla haklılık ispat olunmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnceöz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
.
BAŞKAN Sayın Özel,
karşılıklı sataşmalardan dolayı hepinize
ikişer, üçer kez söz verdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, siz de
çok haklısınız da Sayın İnceöz çıkıp
Şu tarih sana ne hatırlatıyor? Çık buna cevap ver.
deyince burada kürsüye gitmemem de düşünülemez.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Versin
Başkanım, 10 Mayıs 2010u anlatsın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu cevap hakkını
kullanmak noktasında ağır tahrik altındayım.
BAŞKAN Sayın Özel, son bir defa ama yeni
bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yalnız,
sorumuzun cevabını versin lütfen.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Özgür Bey,
Hükûmet orada mı, bir bakar mısınız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Neden ifadeye
gitmiyor? O kanlı demek ne demek onları açıkla.
BAŞKAN - Buyurun.
8.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben dedim ki: Nerede bu Hükûmet? Saray
tarafından sürgün edilmiş.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Görevinin
başında. Millet için çalışıyor
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın İnceöz,
çıktınız dediniz ki: Hiç merek etmeyin Hükûmet yerinde. Ya,
arkadaşlar, biz milletin vekiliyiz, milleti kandırmak bize
yakışmaz.
Bir bakın
Ya, Sayın Başkan, ben
göremiyorum. Var mı Hükûmet, nerede? Hani Hükûmet? Burada mı, nerede?
Hani nerede Hükûmet? Nerede? Bu Hükûmet nerede? (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından Şov yapma!
sesleri)
İlknur Hanım, aramızdaki hukuka
dayanarak kürsü hakkımı sizinle paylaşıyorum. Gelin, iki
grup başkan vekili birlikte arayalım, fiilen bir komisyon
kuralım. Nerede Hükûmet? Hükûmet yok. Bakanlar Kurulu toplantısı
yapamayan Hükûmet mi olur? (CHP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Görevinin
başında.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Hükûmet
görevinin başında.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ya, bırak
Allah aşkına!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bakanlar Kurulu
toplantısı yapamayan Hükûmet mi olur? Parti grup toplantısı
yapmayan iktidar partisi mi olur?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Sana ne bizden ya!
Sana ne? Sen işine bak! Sen partine bak!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Siz
iktidarınızı, siz iradenizi saraya ipotek etmişsiniz; siz
saraya teslim etmişsiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Geç bunları
Allah aşkına!
NİHAT
ÖZTÜRK (Muğla) Sen öyle zannediyorsun.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Ya,
boş laf bunlar Özgür, boş laf!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sizin seçmenlerinize
karşı buradaki bu tavırsızlığınız, bu
tutumunuz seçmeninize karşı doğrudan bu darbe girişimine
ortak olma suçudur. Adam size Manisada, Karsta, Erzurumda, Ardahanda oy
vermiyor mu kardeşim?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Yine
verecek, yine! Yine oy verecek!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Muğlada vermiyor mu? O
seçmenin size verdiği oyun karşılığını siz
nasıl saraya verirsiniz? Nasıl iradenizi ona teslim edersiniz?
Darbeye iştirak suçudur. O darbeci günün birinde hesap verecek, siz de
iştirak suçundan hesaplanacaksınız,
yargılanacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - On beş yıldan
beri aynı şeyi söylüyorsunuz be!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken, daha önce
Sayın İnceöz söz istedi, daha sonra sizi dinleyeyim.
Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sadece
kayıtlara girsin diye söylüyorum. Yani hakikaten bizi bu kadar
güldürdüğü için kendisine teşekkür ediyoruz. Hükûmet görevinin
başında derken elbette ki orayı kastetmediğimiz çok
açık ve aşikâr. Kendisinden bunu anlamasını beklerdik.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hükûmetin mesai
saatleri içerisinde nerede olduğunu bilmeyen bir grup başkan vekili
var. Zavallı!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Öyle bir darbe
söz konusu değil ama bu demokrasi kültürüne yabancı oldukları
için, kasetle, vesaire, komployla, bunlara alışkın
oldukları için elbette ki bu sorunun cevabını vermeleri
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin AKP Grubu adına konuşan sayın grup
başkan vekili yani bizim yaptığımız siyasi
eleştirileri Buradan size ekmek çıkmaz. demek suretiyle farklı
bir yöne çekti, açık sataşmada bulundu. Söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, biraz önce de
Sayın Özele söz verirken son bir kez demiştim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ve hiç konuya
girmedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken, son bir kez size
de söz veriyorum iki dakika. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
Buyurun.
9.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, en son Sayın Erdoğan
ve Sayın Davutoğlu arasındaki çelişkilerden bu kürsüden
bahsettiğimde Sayın Naci Bostancı tam da sizin yerinizde
oturuyordu ve yerinden söz alarak Buradan size ekmek çıkmaz, Sayın
Baluken iki zeytinle ziyafet çekmeye çalışıyor. demişti.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yine
çıkmaz.
HİLMİ BİLGİN (Sivas)
Çıkmaz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
burada parmak kaldırıp indirmekten siz daha kendi içinizde neler
olupbittiğini bile takip edemeyecek bir duruma geldiniz. Oysaki biz
aylardır adım adım örülen bu darbenin Hükûmete ve Başbakana
uzanabileceğini defalarca bu kürsüden ifade ettik.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hükûmet nerede hocam,
Hükûmet?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Meclis
tutanaklarına bakın, hepsini siz buradan görürsünüz. Vallahi, her bir
hoca gidiyor, sanırım Sayın Bostancı da, Naci Hoca da
yakında bu darbeden dolayı gidebilir. O nedenle, size de tavsiyem,
böyle keskin bir şekilde karşı duruş yerine,
içeriğiyle doldurulmuş siyasal cevaplar vermenizdir.
Tabii ki CHP grup başkan vekilinin Hükûmeti
araması son derece normaldir. Ben kendisine bir ipucu vereyim: Şu
anda Kabinenin çoğu üyesini Ankaradaki berber salonlarına
gittiğinizde bulabilirsiniz. (CHP sıralarından gülüşmeler)
Bir bıyık bırakma yarışı var; sanırım
o, mevcut bakanlık işlerinden daha öncelikli olarak şu anda
bakanların gündeminde.
O nedenle, önümüzdeki günlerde bu siyasal
yansımaları daha fazla bir şekilde bu kürsüden
tartışmaya devam edeceğiz. Sizler de dediğim gibi,
içeriği doldurulmuş siyasal cevaplarla gelirseniz muhalefet olarak seviniriz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, yerli sanayinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/199)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bugün, yetersiz sermaye birikiminin
dışında, makroekonomik istikrarı sağlamaktaki
güçlükler, yüksek vergiler, sermayenin ve temel sınai girdilerin yüksek
maliyetleri, teknolojik gelişmelere ayak uydurma konusundaki zorluklar,
yenilik ve yeni teknoloji üretmede yetersizlik Türk sanayisinin rekabet gücünü
olumsuz olarak etkilemekte ve bu durum, başta özel sektör
çalışanlarımızda olmak üzere, tüm ekonomimizde negatif etki
yaratmaktadır.
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz ve
araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle "Yerli
Sanayimizin Sorunlarının Tespiti ve Çözüm Önerilerinin
Araştırılması ve Gerekli Önlemlerin Alınması"
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ile
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Zihni Açba (Sakarya)
3) Mustafa Mit (Ankara)
4) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
5) Kamil Aydın (Erzurum)
6) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) İsmail Ok (Balıkesir)
9) Nuri Okutan (Isparta)
10) Arzu Erdem (İstanbul)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Ümit Özdağ (Gaziantep)
15) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
16) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
17) Baki Şimşek (Mersin)
18) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Bugün yetersiz sermaye birikiminin dışında
makroekonomik istikrarı sağlamaktaki güçlükler, yüksek vergiler,
sermayenin ve temel sınai girdilerin yüksek maliyetleri, teknolojik
gelişmelere ayak uydurma konusundaki zorluklar, yenilik ve yeni teknoloji
üretmede yetersizlik Türk sanayisinin rekabet gücünü olumsuz olarak etkilemekte
ve bu durum, başta özel sektör çalışanlarımızda olmak
üzere tüm ekonomimizde negatif etki yaratmaktadır.
Gelinen noktada, kamuda yerli üretim kullanma konusunda
iktidar tarafından birçok genelge yayınlanmışsa da bu
genelgeler göz ardı edilerek hâlen kamuda ithal ürünler tercih edilmekte,
bu da yerli girişimcimizi daha zor durumda bırakmaktadır.
İç piyasada özellikle kamu tarafından
dışlanan, daralan dış pazarlar dolayısıyla
mağdur olan yerli üreticimiz, kendilerine yurt içinde kolay ve uygun
finansman şartları sağlanamamasından dolayı,
işletme ve öz sermayelerini eritmemek için dış kaynağa
yönelmekte ve dış borçlanması artmakta, kârlılık
oranları düşmektedir.
Bu kısır döngüyü
durdurabilmek, Türk girişimcisine, dolayısıyla
çalışanlarımıza destek olabilmek ve Türkiye'nin üretim
gücünü daha da artırmak için "Yerli Sanayimizin
Sorunlarının Tespiti ve Çözüm Önerilerinin
Araştırılması ve Gerekli Önlemlerin
Alınması" amacıyla Anayasanın 98'inci TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ile 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırma komisyonu kurulması bu alandaki yapısal
sorunların çözümüne büyük katkı sunacaktır.
2.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, ülkemizin önümüzdeki dönemde
ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/200)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin önümüzdeki dönemde ihtiyacı olacak
insan gücü ve mesleklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ile 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırma komisyonu kurulmasını saygılarımızla
arz ve talep ederiz.
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Zihni Açba (Sakarya)
3) Mustafa Mit (Ankara)
4) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
5) Kamil Aydın (Erzurum)
6) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) İsmail Ok (Balıkesir)
9) Nuri Okutan (Isparta)
10) Arzu Erdem (İstanbul)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Ümit Özdağ (Gaziantep)
15) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
16) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
17) Baki Şimşek (Mersin)
18) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Bütün dünyada tarihin her döneminde insan gücü,
kalkınmanın motoru veya belirleyicisi konumunda olmuştur.
Diğer bir anlatımla, insan gücü, bir ülke nüfusunun mal ve hizmet
üretebilecek kesimini oluşturmaktadır.
İnsan gücü kavramı, herhangi bir zamanda
ülke nüfusunun fiilen çalışan kısmını ifade eden
"iş gücü" kavramından farklıdır. İnsan gücü
planlaması ise, belli bir dönemde ekonomik ve toplumsal
kalkınmanın ihtiyaç duyduğu ekonomik kaynak olan insan gücünü
temin etmeye çalışılmasıdır. Bu yöndeki plânlamayla
işe almalar, eğitim, terfiler, iç transferler, fazla iş gücü,
emeği planlamak ve kontrol etmek, teknoloji düzeyi, iş düzeni,
eğitimi ve davranışsal faktörler gibi insan gücü
etkinliğini artırıcı faktörler üzerinde önlemler
alınmaktadır.
Kamu iş gücünü planlamanın temeli, uygun
personelin, uygun zamanda ve yerinde kullanımını sağlamak,
onların niteliklerini hizmet içi kurslarla geliştirmesi elde
edilebilir.
İnsan gücü planlamasını, makro ve
mikro insan gücü planlaması olarak ikiye ayırmak mümkündür. Günümüzde
makro açıdan insan gücü planlaması, ülke ekonomisinin ihtiyaç
duyduğu iş gücünü nicelik ve nitelik açısından belirlemek
ve belirlenen hedeflere ulaşmak için yapılmaktadır.
Bu planlamayla başarıyla ulaşabilmek
için insan gücü talep ve arzının tespiti, kamu personelinin yerinde
istihdam edilmesi ve bu personelin verimliliğin yükseltilmesinin
amaçlanması gerekmektedir.
Mikro açıdan insan gücü
planlaması ise, kurum ve kuruluşun gayelerine ve görevlerine uygun
olarak personel istihdamını gerçekleştirmek ve personelden
diğer kaynaklara orantılı, hatta onlardan daha fazla verim elde
etmeyi amaçlamaktadır.
İnsan gücü planlamasını ayrıca
kısa dönemli (en fazla bir yıla kadar), orta dönemli (bir, üç
yıllık süreler için), uzun dönemli (genellikle beş, on yıl
arası) olarak da yapmak gerekmektedir. Böylece ilgili kamu kurumunun
hedefleri ile görevlerini gerçekleştirirken elindeki iş gücü materyalini
bilmesi sağlanmış olacaktır.
Ancak ülkemizde uzun zamandan bu yana böyle bir
planlama yapılmamış, birçok meslekten gencimiz işsiz
konumda bırakılmıştır. Bu yüzden, TBMMnin bu alandaki
sorumluluğunu yerine getirmesi için, ülkemizin, önümüzdeki dönemde
ihtiyacı olacak insan gücü ve mesleklerin araştırılarak bu
konuda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ile 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulması
bu alandaki sorunların çözümüne büyük katkı sunacaktır.
3.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve 21 milletvekilinin, öğretmenlerin 2015 Yılı
Öğretmenlerin Hizmetiçi Eğitim Planı içinde yer almayan hizmet
içi eğitim seminerlerine çağrılması sonucunda oluşan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/201)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2015 Yılı Öğretmenlerin Hizmetiçi
Eğitim Planı içinde yer almayan hizmetiçi eğitim seminerlerine
öğretmenlerin çağrılması sonucunda oluşan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Oktay Öztürk (Mersin)
4) Şefkat Çetin (Ankara)
5) İsmet Büyükataman (Bursa)
6) İsmail Ok (Balıkesir)
7) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
13) Ümit Özdağ (Gaziantep)
14) Mevlüt Karakaya (Adana)
15) Erkan Haberal (Ankara)
16) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17) Zihni Açba (Sakarya)
18) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
19) Kamil Aydın (Erzurum)
20) Baki Şimşek (Mersin)
21) Deniz Depboylu (Aydın)
22) Mustafa Mit (Ankara)
Gerekçe:
Günümüzde artan terör olaylarıyla birlikte,
ülkemiz birçok noktada etkilenmektedir. Etkilenen alanlardan en önemlisi ise
ülkenin geleceğinde etkili bir yere sahip olan eğitim
alanıdır. Eğitim kurumları olan okullar terör örgütlerinin
karargâhı haline gelmiş ve terör eylemleri neticesinde eğitim
sekteye uğramıştır.
7 Haziran 2015'ten bu yana, terör örgütü
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğun bir şekilde eylemlerini
arttırmıştır. Eğitim kurumlarını
yağmalamaya ve yakmaya başlamışlardır. Ayrıca
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzlerce köy okulu güvenlik nedeniyle
eğitime başlayamamıştır. Eğitime
başlamış olsalar bile bölgede görevli öğretmenlerin
birçoğunun artan terör olaylarının ortaya
çıkardığı güvenlik endişesi nedeniyle rapor alarak,
tayin isteyerek, ücretsiz izne ayrılarak ve formalite evlilikler yaparak
bölgeye gitmek istemediği belirlenmiştir. Son altı ayda
Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkâri ve Muş'un ilçeleri
başta olmak üzere sokağa çıkma yasağı uygulanan gün
sayısı 170'i bulmuştur. Kamuoyunda yapılan
açıklamalara göre 16 Ağustos 2015-11 Aralık 2015 tarihleri
arasında 7 il ve 17 ilçede toplam 52 kez sokağa çıkma
yasağı ilan edilmiş ve özellikle Şırnak ili Cizre
ilçesinde 4 kez, Silopi ilçesinde ise 1 kez sokağa çıkma
yasağı ilan edilmiştir.
Artan terör olayları neticesinde ortaya
çıkan sokağa çıkma yasakları zaten eğitimi sekteye
uğratırken 13 Aralık 2015 tarihinde Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından Şırnak ili Cizre ve Silopi
ilçelerinde görevli öğretmenlere 14-16 Aralık 2015 tarihleri
arasında hizmet içi eğitim seminerine alınacaklarını
ve bu seminere memleketlerinde de katılabileceklerini belirten telefon
mesajı gönderilmiştir. Ancak MEB tarafından yapılacak olan
seminerler faaliyet numarası, tarihi, yeri ve kontenjanı önceden
belirlenip ilan edildikten sonra başvurular neticesinde öğretmenlere
MEBSİS üzerinden veya imza karşılığı tebliğ
edilirken, bahsi geçen hizmet faaliyeti telefon mesajıyla
bildirilmiştir. 2015 Yılı Öğretmenlerin Hizmetiçi
Eğitim Planı içinde yer almayan bu seminerin öğrenim devam
ederken ne amaçla yapıldığı ilgili makamlar tarafından
açıklanmamıştır. Bunun sonucunda Cizre ve Silopi
ilçelerinde görev yapan 3.800 öğretmenin büyük çoğunluğu
bölgeden ayrılmıştır. Öğretmenlerin memleketlerine
dönmelerinin ardından bazı okullarda eğitim durmuş, hatta
okulların kapısına asma kilit takılmıştır.
Bölgede eğitime bu şekilde ara verilmesi yarıyıl tatiline
girmeden öğretmenlerin görev bölgesinin dışında,
memleketlerinde de bu semineri alabileceklerini belirten telefon mesajı
öğrencilerin eğitim öğretim hayatında olumsuz etki
yaratmaktadır. Eğitimciler ise okulların kapatılması
ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle bu senenin bölgedeki
öğrenciler için kayıp sene olacağını belirtmektedir.
Bu olumsuz etkilerin ve kaybın nasıl giderileceği ise
bilinmemektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 2015
Yılı Öğretmenlerin Hizmetiçi Eğitim Planı içinde yer
almayan hizmet içi eğitim seminerine öğretmenlerin
çağrılması sonucunda oluşan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa
çıkma yasaklarının toplumda yarattığı maddi ve
manevi tahribatların araştırılması amacıyla
11/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Mayıs 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 11/05/2016 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Mayıs 2016 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili Çağlar Demirel ve Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
(1972 sıra numaralı) sokağa çıkma yasaklarının
toplumda yarattığı maddi ve manevi tahribatların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
11/05/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili bu kürsüde ve Mecliste
sayısız defa bu yasakların ve sonuçlarının ne kadar
büyük ihlaller oluşturduğunu, vahşet boyutlarını
aştığını, insanlığa karşı suçlar
kapsamında er ya da geç Türkiyeyi Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde
sanık sandalyesine oturtacağını ifade ettik. Ve maalesef
bugün sokağa çıkma yasakları hâlâ devam ettiriliyor ve
sokağa çıkma yasaklarının neticeleri de bütün
ağırlığıyla yaşamımızın üzerine
çökmüş durumda.
Buna geçmeden önce, yine bugün bir katliamın
yıl dönümü, Reyhanlı patlamasının 3üncü yıl dönümü.
Gerçekten, Türkiyede artık katliamlarla, büyük patlamalarla,
kaybettiğimiz canlarla neredeyse her günün bir yıl dönümü olduğu
bir tarihsel geçmişimiz var. Ben, katliamda yaşamını
yitirenleri ayrıca saygıyla anmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sokağa çıkma
yasaklarının neticelerinde gerçekten ölümleri, yaralıları,
işkenceleri, yakılan yıkılan evleri bir bilanço olarak
vermek oldukça rahatsızlık verici çünkü bunlar rakam değil; ölen
her bir insanın adı soyadı, ailesi, çocuğu, annesi
babası, yaşamı var. Bu nedenle, bilanço vermekten de ayrıca
ben rahatsızlık duyuyorum ama şunu genel olarak söyleyeyim:
Binlerce insanın yaşamını yitirdiği bir uygulamadan,
hukuksuz bir uygulamadan, asla insanlık tarihinde unutulamayacak bir
uygulamadan söz ediyoruz.
Sizi biraz geçmişe götürmek istiyorum. AKP iktidarı,
30 Ekim 2014te on buçuk saat süren bir Millî Güvenlik Kurulu
toplantısı yaptı ve o toplantıdan sonra Kürt kentlerini
savaş alanına çevirdi. Bu savaş düpedüz savaş, düşük
yoğunluklu falan da değil, savaşın bütün unsurları
var. Genelkurmay Başkanı, Nusaybin gibi, Cizre gibi bir ilçeye
defalarca gidiyor. 5 bin asker -SAT komandoları dâhil- Cizrede görev
yapıyor. Binlerce özel harekât mensubu, polis gücü, her türlü asker
güçleri orada bu görevinin başında -tırnak içinde, görev falan
değil- savaşın tarafı olarak halka karşı en büyük
suçları işlemeye devam ediyorlar. Ve tabii ki bu 30 Ekim 2014
aynı zamanda darbenin kararlaştırıldığı
tarihtir bizim açımızdan ve her ne kadar iktidar partisi grup
başkan vekili Ortada darbe falan yok. dediyse de, vallahi dünyada
herhâlde böyle bir şey görülmemiş, darbeye sadece biz direniyoruz,
aslında iktidar partisinin direnmesi lazım. Şu anda, 4
Mayısta en son darbeyi iktidar partisi yedi aslında çünkü seçimle
işbaşına gelen bir Başbakan görevinden azledildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kongre yapılacak.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Azledildi ve diyorlar ki: Demokratik bir şekilde devam ediyor.
Demokrasinin içeriğini bilmesek belki inanırdık yani görevden
azletme, Başbakanın yerinden alınması, şu anda grubun
toplanamaması, bakanların olmaması, kim bakan olacak, kim
başbakan olacak, kim Meclis grup yönetiminde olacak
tartışmaları düpedüz darbedir. Neyse, konumuz bu değil.
Şimdi, sokağa
çıkma yasaklarına ilişkin gerçekten çok konuşulan ama
Meclis kürsüsünde söylediğimiz bir husus var, onu bugün özellikle gündeme
getirmek istiyorum, duvar yazıları. IŞİDçilerin,
IŞİD zihniyetinin işgal ettiği yerlerde, halka
karşı savaş açtığı yerlerde
Sokağa çıkma
yasaklarının olduğu bölgede de aynı zihniyet tezahür
ediyor. Nedir? Burada duvar yazıları. Size sadece birkaç tane duvar
yazısı söyleyeceğim: Türkün gücünü göreceksiniz., Geldik
(T.C.)., Ne mutlu Türküm diyene., Geldik (T.C.). yine, Kurdun
dişine kan değdi, korkun., Türksen övün, değilsen itaat et.,
Esedullah timi burada., T.C. her yerde., PÖH, JÖH, TEM, T.C. burada,
piçler nerede? Tabii, kavramlar için özür diliyorum, ben aynen
alıntı yapıyorum. Aşk Bodrumda yaşanır
güzelim. Bunu insanların yatak odalarına giden, yüzlerini maskeyle
kapatan askerlerin yazdığını ve o fotoğrafı
gözünüzün önüne getirmenizi rica ediyorum ve aynı zamanda, o bodrumlarda
yüzlerce insanın vahşice yakılarak katledildiğini de dipnot
olarak düşüyorum. T.C. Cizre hatırası diye fotoğraflar,
Yaşasın Türk., Seni seviyoruz uzun adam. Hani,
Cumhurbaşkanı duygulanıp ağlamıştı ya, bu
savaş suçları karşısında onu dikkate almıyor ama
uzun adam, sevgi lafları geçince hüzünlenmişti nedense, insan
ölümü onu hüzünlendirmiyor ama. Geldik, yoktunuz kızlar. ve benzeri
duvar yazıları, o sokağa çıkma yasaklarının
olduğu bölgelerde nasıl bir vahşiliğin ortada olduğunu
çok net bir şekilde gözlerimizin önüne seriyor.
Evet, cenazeler
tanınmıyor. Şu anda, sadece Cizrede 61 cenaze teşhis
edilemediği için morglarda bekliyor ve aileler morg morg gezmeye devam
ediyor maalesef. Yine, bu konuda, şu anda sokağa çıkma
yasağının kalktığı yerlerde de yardımlar
engelleniyor. Bizzat tanıklık ettiğim -benim de, bütün
milletvekili arkadaşların da- biz eşlik etmediğimizde
yardım götürülmesi engelleniyor. Kamyonlarla, bütün olanaklarıyla
halk yardımları topluyor ama güvenlik güçleri Bu
yardımları yapamazsınız. diye her zaman olduğu gibi
keyfî bir uygulama yaşama geçiriyor.
Peki, Birleşmiş
Milletler ne dedi? Dün bu kürsüden bu meseleyi söyledik. Sokağa çıkma
yasaklarıyla ilgili şunu söyleyeyim: Gerçekten, Türkiye tarihinin en
karanlık sayfalarından birini oluşturan bir dönem hâlâ devam
ediyor ve buna karşı sessiz kalan herkesin bunun hesabını
vereceği günlerin yakın olduğunu söylemek istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Birleşmiş Milletler açıklaması dün Türkiye
gündemine aslında bomba gibi düşmeliydi ama darbe
tartışması, Başbakanın azli, yeni Başbakan kim
olacak, berberlerde bıyık bırakma kuyrukları yani öyle
tuhaf bir gündem oluştu ki, AKP kendi etrafında gündemi de
oluşturuyor. Hâlbuki Birleşmiş Milletler şunu söyledi: Siz
yüzlerce insanı bodrumlarda diri diri yaktınız. Bize, oraya
gidip incelemeye izin vermiyorsunuz. Dışişleri Bakanı
alelacele dedi ki: Hayır, gelip inceleyebilirsiniz. Ya, kime söylüyorsunuz
bunu? Biz gidemiyoruz, sivil toplum gidemiyor, doktorlar gidemiyor,
Sağlık Emekçileri Sendikası gidemiyor, tabip odaları
gidemiyor; yüzlerce heyet ve kişi ve milletvekili o sokaklara giremedi
çünkü orada darbe bütün gücüyle devam ediyor. Kanun yok, hukuk yok, Anayasa
yok. Her şey o bir kişinin, oradaki güvenlik personelinin iki
dudağı arasında ve Dışişleri Bakanı garip
bir şekilde -hani cevap vermek zorunda ya- Gelin, inceleyin. diyor.
Hâlbuki Birleşmiş Milletlerin bu konudaki beyanı çok açık.
Değerli arkadaşlar, Cizrede şu anda
cenazesini alamayan aileler şöyle bir mezarlık yapmışlar,
sadece bir örnek: Bu gördüğünüz numaralar Adli Tıp Kurumu
numaraları, cenaze yok bu mezarlıklarda, aileler gidip
acılarını mezar başında yaşamak için numaralarla
mezarlık oluşturmuşlar ve bir kemik parçası
bulduklarında gidip oraya defnedecekler ve bu, onların mezarı
olacak. Bu bir utanç vesikasıdır. Ailelerin, dosya numaralarıyla
mezarlık oluşturduğu başka bir ülke var mıdır,
bunu gerçekten milletvekillerinin bilgisine ve deneyimine sunuyorum.
Son olarak -maalesef, zamanım kalmadı ama-
Uluslararası Ceza Mahkemesinde iç işleri de olsa insanlığa
karşı suçların mutlaka yargılanacağı 4 temel suç
var: Soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş
suçları ve saldırı suçları. Bu konuda da iki dava
örneği var: Uganda davası ve Sudan Darfur davası. Şu anda
Türkiyede içeride yaşadıklarımız tipik olarak Roma
Statüsünün görev kapsamındadır ve dün de ifade etmiştim,
Birleşmiş Milletlerin raporuyla UCMnin önünde sanık olma
takvimi hızla işleyecektir. Biz bunun peşini asla
bırakmayacağız. Hâlâ devam eden yasaklarda orada katledilen
insanların hesabını mutlaka bunun sorumluları verecek ve bu
konuda
Şu resim, Cizre vahşet bodrumunda
çekilmiş bir resim, bir saat, saat çalışıyor ama bomba da
durmuş bir şekilde, şu anda belli değil. Halk direnmeye
devam ediyor, halk kendi hakları için ayakta ve bombalamadaki saatler
sizin
Bir metafor olarak şunu söylemek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, tamamlamak için
BAŞKAN Evet, Sayın
Beştaş, pozitif ayrımcılık yaparak bir dakika ek süre
veriyorum.
Buyurun, tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, ama sizin de bildiğiniz gibi vahşet
bodrumlarında bütün deliller yok ediliyor, kamulaştırma
kararlarıyla ve yıkım kararlarıyla oradaki deliller ortadan
kaldırılmaya çalışılıyor. Ama gördüğünüz
gibi deliller ortaya çıkmaya devam ediyor. Davutoğlunun saati durdu,
pili bitti ama Cumhurbaşkanının saati henüz çalışmaya
devam ediyor, tik tak sesleri devam ediyor. Şu saatten hareketle de
şunu ifade etmek isterim ki çok yakın bir süreçte sarayın saati
duracak.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Sen rüya gör, rüya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Zaman
çok kısaldı. Onun da pili bitecek ve sanık sandalyesinde,
şu anda bir ülkeyi diktatörlüğe götürmenin, darbe yapmanın,
insanların iradesini hiçe saymanın, insanlığa
karşı suç işlemenin hesabını vereceği günler
yakındır
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Çok beklersin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
ve
saatinin süresinin dolmasının, o seslerin kesilmesinin çok yakın
bir zamana tekabül edeceğine inanıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) On beş yıldan
beri aynı şarkıyı söylüyorsunuz.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Çok beklersiniz,
çok!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Grup önerisinin aleyhinde
Kocaeli Milletvekili Sayın Zeki Aygün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. HDP grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum.
Sokağa çıkma ve hak
ihlallerinden bahsedenler terör örgütünün arkasına
sığınmaktadır. Sizin amacınız siyaset yapmak
değil; doğu ve güneydoğuda ancak baskı ve
yıldırmayla kendinize zemin bulmaya çalışıyorsunuz. 7
Haziran seçimlerinden sonra terör örgütünün yapmış olduğu hak
ihlallerini nereye koyacaksınız?
Terörün ve savunucularının karnesinin,
zamanı iyi kullanma adına, bazılarından bahsetmek istiyorum:
20 Temmuz 2015, Kobaniyi yeniden inşa etme çağrısıyla
Şanlıurfanın Suruç ilçesinde toplanan 300 kişilik gruba
canlı bomba saldırısı oldu, 32 kişi şehit oldu,
103 kişi yaralandı. 22 Temmuz 2015, Şanlıurfanın
Ceylânpınar ilçesinde polis memurları Feyyaz Yumuşak ile Okan
Acar kaldıkları evde şehit edildi. 27 Temmuz 2015, Muş,
Malazgirt ilçesi Jandarma Başkomutanı Binbaşı Arslan
Kulaksız eşi ve kızlarıyla birlikte aracın içerisinde
uğradığı saldırıda şehit edildi. 28 Temmuz
2015, Şemdinlide görevli Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya banka
sırasında başından vurularak öldürüldü. 30 Temmuz 2015,
Şırnakta teröristler askere ateş açtı, 1 subay, 3 asker
şehit; Diyarbakırda saldırıda 1 polis, 1 vatandaş
hayatını kaybetti.
Evet, bunları çok sıralayabiliriz. Yani,
karneniz, şurada bir yıl içerisinde 3-5 sayfa ve bunları
savunuyorsunuz. 19 Ağustos 2015, Diyarbakırın Lice ilçesinde
yola döşenen mayının patlaması sonucu uzman çavuşlar
Hakan Aktürk, Barış Akın, Ferdi Gerekli ve erler Bahadır
Aydın, Halil Barkın, Emre Kaan Arlı, Recep Beycur ve Ömer
Erüstün şehit edildi. 22 Ağustos 2015, Şırnakta düzenlenen
PKK saldırısında Yüzbaşı Ali Alkan şehit oldu,
Diyarbakırda düzenlenen hain saldırıda ise Onbaşı
Mehmet Kaya şehit edildi. 17 Şubat 2016, başkent Ankarada
Kızılay Meydanında bomba yüklü araç patlatıldı, 28
sivil vatandaşımız vefat etti.
Evet, terörün başladığından
bugüne kadar son bir yılda doğu ve güneydoğuda terörden
dolayı kapanan iş yeri sayısı TESK ve TOBBun verilerine
göre 12 bin civarındadır.
Bakın, dört yıldan
beri Hakkâride koordinatörlük yapıyorum, altı aydan beri de Vanda
yapıyorum. Size sahadan birkaç tane daha örnek vereceğim: Hakkârinin
Şemdinli ilçesinin Tütünlü köyünde AK PARTİye oy verildi diye
hayvanlarını otlak ve meralara götürmesi PKK tarafından tehdit
edilerek gönderilmemiştir. Derecik beldesinin ulaşım
kaynağı olan Yaylapınar köyü köprüsünün patlayıcılarla
havaya uçurulması. Şemdinli Kayalar köyünde kızlarını
Kuran kursuna gönderen ailelere çocuklarını geri getirmesi için
baskı yapılması. Derecik Belediye Başkanına ölüm
tehdidi, Derecik Belediyesinde AK PARTİye oy verdi diye oğlu
kaçırılan vatandaşın HDPye açık açık oy
verdikten sonra oğlunun geri getirilmesi. Şemdinli İlçe
Başkanımızın arabasının bombalanması.
Yüksekova ilçesinde bazı HDPli esnafların iş yerlerine
şöyle yazı yazıyorlar: Derecik nüfusuna kayıtlı
vatandaşlar bu iş yerine giremez. Bunu niye yapıyorlar? Çünkü,
Derecik halkı 2014 yerel seçimlerinde yüzde 83le Derecik Belediyesini AK
PARTİye verdiği için. Yıllardan beri açılmayan Derecik ve
Üzümlü gümrük kapılarında görev yapan 12 tane memurun
kaçırılması. Tüm bu olaylar karşısında devletin
güvenlik güçlerinin kamu düzenini tesis etmek adına yaptığı
uygulamanın üzerinden mağduriyet politikası oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Yıllardan beri hak arama adına
kandırdığınız doğu halkı sizin bu iki yüzlü
politikanıza prim vermiyor. Halk şunu söylüyor: PKK bitene kadar
operasyonlar devam etsin. diyor.
Korku ve baskıyla yüzde 80 oy
aldığınız Sur, Cizre, Yüksekova insanı terörün arkasında
yer almamıştır. Bakın, miting yaptınız, 500
kişi gelmedi; cuma namazına davet ettiniz, insanlar itibar etmedi.
Bunların hepsi yaşanmış hadiseler. Şimdi, siz
kalkıp bu kadar, kamu düzenini sağlamak için oluşan bu hadiseler
karşısında oluşan bu durumun üzerinden mağduriyet
politikası üretiyorsunuz. Bu gerçekten yakışmıyor. Halk
size şu primi verdi; bakın, 7 Haziranda şunu söyledi, bu 1
Kasımda size oy veren insanın söylediği laf: Biz bunları
dağdan indirelim, demokratik zeminde siyaset yapsınlar dedik, 80
milletvekiliyle bunları Meclise soktuk ama bunlar demokrasiye
sarılacağına terörün arkasına sarıldılar.
Yüksekdağın ifadesidir bu ve bu şekilde 1 Kasımda bunlara
oy yok. diyen bir kesim vardır. Bunun da
karşılığı, 7 Haziran ile 1 Kasımı
karşılaştırırsanız, 7 Haziranda yüzde 13,5 oy
aldınız, 1 Kasımda 10,8 aldınız. Yani, bu söylenenin
karşılığı var. Onun için, siz ne kadar mağduriyet
politikası yaparsanız yapın bu millet sizin gerçek yüzünüzü
gördü. Onun için, insanlar artık sizden bıktı. Bırakın
bu milleti de bu küresel güçlerin Suriye üzerinde oynadığı oyunu
ve bunu Türkiye üzerinden yansıtmak için kullandığı
taşeronların savunuculuğunu gelip burada yapmayın.
Yazık günah, bu millete yazık günah! Millet huzur istiyor, millet
kalkınma istiyor. Bakın, kırk yıldan beri Millete bu
bölgede hizmet yapılmıyor, yol yapılmıyor, köprü
yapılmıyor, hastane yapılmıyor. diye politika
yaptınız ama biz on beş yıldan beri bunları yaparken
onların iş makinelerini yakanların bugün sözcülüğünü
yapıyorsunuz. Devlet, burada, bugüne kadar kudret elini gösterdi,
şimdi şefkat elini uzattı. Siz, bu lafa da belki cevap
vereceksiniz ama şefkat eli işte bu çözüm süreciydi ama çözüm
sürecinde ne yaptınız? Yine, hakkını aradığınız
insanlara zulmettiniz. AK PARTİye oy verdi diye haraca
bağladınız, vermedi, evini yaktınız,
arabasını yaktınız. Efendim, iş adamından haraç
istediniz, vermeyince, sözde mahkemeler kurdunuz, orada onları tehdit
ettiniz ve bu konuda maalesef, halk sizin bu yönden de ikiyüzlülüğünüzü
gördü.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) İyi
ezberlemişsin!
ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Şimdi,
çıkıp, burada mağduriyet politikası yapıyorsunuz.
Terörün başladığı zaman, öz yönetim, özerklik diyorsunuz,
baktınız ki bu olmuyor, şimdi, onu bırakıp
mağduriyet politikalarını neyle yapıyorsunuz? Surda
tarihi yok ediyorsunuz. Efendim, çocuklar Cizrede ölüyor. Efendim,
şurada şu oluyor, bu oluyor
Bunlardan bahsediyorsunuz.
FERHAT ENCU (Şırnak) Yalan mı?
ZEKİ AYGÜN (Devamla) Millet artık sizin
gerçek yüzünüzü gördü. Hiç boşuna çırpınmayın. Bu millet,
bin yıllık tarihiyle bu kardeşlik ruhunu tekrar tesis etmek
istiyor, siz tesis edilen bu ruhu bozamayacaksınız,
bozduramayacaksınız çünkü bölgede iki şey üzerinden toplumlar
bölünmeye çalışılıyor: Bizi kırk yıldan beri
etnik milliyetçilik üzerinden bölmek isteyen küresel güçlerin oyunları,
bugün Orta Doğuyu Şii ve Sünni olarak bölmeye
çalışıyor yani dinsel milliyetçilik üzerinden bölmeye
çalışıyor. Siz, hâlâ bu oyunların bir piyonu hâline
gelmiş PKKnın, onun yan kuruluşlarının burada gelip
sözcülüğünü yapıyorsunuz. Yapmayın bunu. Evet, biz, bu
gerçekleri bölgede de anlatıyoruz, burada da anlatıyoruz, her yerde
anlatıyoruz. Bu millet, sizin gerçek yüzünüzü görmüştür.
Bu konuda anlatacak çok
şeyler var ancak sizden ricamız, şunu hiç söylemeyin: Kamu
düzenini tesis etmek için güvenlik güçlerinin yapmış olduğu
operasyonları bir savaş gibi burada ilan etmeyin. Vatandaş bunu
yemiyor. Savaş değil bu; savaş, iki devlet arasında olur.
Terör karşısında yapılan müdahaleyse, bu terörün ortadan
kaldırılması ve kamu düzeninin düzeltilmesi adına
yapılan operasyonlardır. Siz, bu olaylara sebep olan terör örgütünün
yaptıklarını hiçe sayacaksınız, bunları
görmeyeceksiniz, sonuçta da gelip bunun üzerine konuşacaksınız
yani bu kadar da aymazlık olmaz. Hiç bugüne kadar terör örgütünden
bahsedip burada Ya, bunları yapanlar bunlardır, biz bunları
durdurmak için demokratik yönden bunları durduracağız,
yapacağız, edeceğiz. dediniz mi?
Bakın, Yüksekovada operasyon
yapılacaktı, geldiniz, orada olayı çözmek istediniz. Gittiniz,
görüştünüz terör örgütleriyle, çözebildiniz mi? Dinlemediler. Çünkü onlar,
size bağlı değil, siz, onlara bağlısınız.
Onlar, size ne diyorsa onu yapıyorsunuz. Onun için, sizin
yapacağınız iş, gerçekten şu milletin yüzünün
gülmesini istiyorsanız, demokratik yönden siyaset yapmak
istiyorsanız, bir kere, oradan kendinizi kurtarın.
Ha, biz, fiziksel temizliği yapıyoruz,
devlet o bölgede fiziksel temizliği yapıyor, zihinsel temizliği
de yapıyoruz, ekonomik kalkınmayı da yapacağız,
bakalım o zaman ne yapacaksınız? Ama ekonomik
kalkınmayı yaparken tabii, oraya gitmemesi için de yine terör
örgütünü göreve çağıracaksınız. Nasıl ki köprüleri
patlattığınız gibi, yolları bombaladığınız
gibi, bu hadiseleri yaptığınız gibi onları da
yapacaksınız.
LEZGİN BOTAN (Van) Ayakkabı
kutularıyla
ZEKİ AYGÜN (Devamla) - Ama gelip burada da
mağduriyet politikası üreteceksiniz, ki artık millet sizin
gerçek yüzünüzü gördü. Ben fazla da uzatmak istemiyorum.
Bu duygularla hepinizi sevgi, saygı ve
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Doğrudan bana sataşma var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
Sataşmadan dolayı iki dakika veriyorum.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın hatip,
doğrusu, sakin sakin -sataşma değil aslında- hakaret etmeye
devam etti, ben de kendisine şunu söyleyeyim.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Valla siz öyle
anlıyorsanız öyle olsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hangi
kamu düzenini tesis ediyorsunuz? Kamunun olmadığı bir kamu
düzeni. Halk olmayacak, hepsini öldüreceksiniz, yakacaksınız,
yıkacaksınız evlerini, sonra Orada kamu düzenini tesis
ediyoruz. diyeceksiniz. Kimse bunu dinlemez, buna inanmaz, bunu söyleyeyim,
halkı kandırmaya siz devam etmeyin.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Bu
saydığım olayları kim yaptı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
İkincisi, siz, zihinsel ve fiziksel olarak bir politikadan söz ettiniz.
Doğru, zihinsel olarak asimilasyona devam ediyorsunuz. Demin ifade
ettiğim duvar yazılarında işte o asimilasyon
politikanızın, IŞİD zihniyetinin nasıl
çıktığı ortada. Fiziksel olarak da bir soykırım
mantığı var.
Mağduriyet politikası, sizin uzmanlık
alanınız. Biz, mağduriyet üzerinden değil, direniş
üzerinden yürüyen bir partiyiz ve bu direnişimizi asla kıramayacaksınız.
7 Haziranda yüzde 41 aldınız, 1 Kasımda yüzde 49
aldınız; savaştan kim besleniyor; bu, çok açık. Siz, darbe
yaptınız 1 Kasımda, Cumhurbaşkanı darbesine
hiçbirinizin gıkı çıkmadı; halkı korkuyla, tehditle,
ölümle, bombalarla kendinize oy vermeye mecbur ettiniz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKyla
karıştırdınız ama, PKKyla
karıştırıyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz
kimsenin sözcülüğünü yapmıyoruz, biz halkın sözcülüğünü
yapıyoruz ama sizin ne işiniz var Hakkâride, neyi koordine
ediyorsunuz? Hakkâri halkıyla ne bağınız var? Hakkâri
halkı size oy mu verdi?
AHMET YILDIRIM (Muş) Yüzde 3 aldılar,
hakkını yemeyelim, yüzde 3!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz
işte bu asimilasyoncu, sömürgeci mantıkla gidip orada aynen şey
valileri gibi halkı koordine ediyorsunuz. Yazıklar olsun size! Bir de
Halk sizi gördü. diyorsunuz, halk sizin ne olduğunuzu biliyor, biliyor.
Halk, sizin soykırım suçunuzuda, asimilasyon politikanızı
da, savaşla nasıl oyunuzu yükselttiğinizi de biliyor ve siz kamusuz
bir kamu düzeni yaratmaya çalışıyorsunuz. Tarih, bu konuda
sizden bilin ki hesap soracak. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aygün.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, sataşma var.
BAŞKAN Nerede, hangisi sataşma?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Şehirde sizin ne
işiniz var?, Sizin Hakkâride ne işiniz var?, Orada şehir
valisi gibi dolaşmanıza ne gerek var, ne için
BAŞKAN Buyurun Sayın Aygün. (HDP
sıralarından alkışlar)
Size de iki dakika
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tabii, oraya
sadece onlar gider, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gidemez oraya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Biz
hangi cumhuriyetin vatandaşıyız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz
başka bir cumhuriyetten geldik, onun için!
11.- Kocaeli Milletvekili
Zeki Aygünün, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Değerli
milletvekilleri, tabii, konuşmamın üzerine söz alan
konuşmacının da sözünü gerçekten hayretle
karşılıyorum, yani bir milletvekili, yalnız seçildiği
ilde mi görev yapar, yoksa Türkiyenin tüm sathında mı görev yapar?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Koordinatör
dediniz, koordinatör.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) Biz, Kocaeliden
seçildik ama Türkiyenin milletvekiliyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz, teşkilat çalışmaları adına
koordinasyonumuzu yapıyoruz. Dolayısıyla, siz burada bunu, terör
örgütüne bu kadar yapılan operasyonları ve yapılan şeyleri
de niye üzerinize alındınız? Demek ki terör örgütüyle beraber
çalışıyorsunuz, alınmanız bunu gösteriyor.
Halkın diliyle konuş. diyorsunuz, biz halkın diliyle
konuştuk; bakın, orada yaşanan hadiseleri anlattık. Yani AK
PARTİye oy vereni tehdit eden PKK terör örgütü değildir de kimdir?
Şemdinlide Tütünlü köyünde AK PARTİye oy verdi diye köylüyü
cezalandıran kimdir? Bunların savunucusu kim? Siz. O zaman demek ki
eş güdümlü çalışıyorsunuz ki burada benim söylediklerimden
alıntı yaparak cevap veriyorsunuz.
Onun için, asimilasyonu esas siz yapmak
istiyorsunuz. Eğer siz bu asimilasyonu yapmamış
olsaydınız
AHMET YILDIRIM (Muş) Zihinsel temizlik
dedin ya! Temizlik ne demek?
ZEKİ AYGÜN (Devamla)
burada Türkiye
Cumhuriyetinin şehirlerine, siz kürdistan, bilmem şu bu
demezdiniz.
Evet, yani gerçekten hayretle
karşılıyorum. Ben, burada, milletvekili olarak sizin bu
söyleminizden hicap duyuyorum, bu konuda
AHMET YILDIRIM (Muş) Hicap duyulacak
hâldesiniz.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) Hicap duyuyorum, evet,
çünkü bir milletvekilinin görevinin ne olduğunu bilmemesini veya
biliyorken bunu inkâr etmesini Meclisin ve milletin değerlendirmesine
sunuyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aygün.
AHMET YILDIRIM (Muş) Kaç özel harekâtçı
eşliğinde geldin Hakkâriye?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sataşma var doğrudan bana eş güdümle
çalışıyorsunuz. diye, daha birçok, baştan sona
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Hadi inkâr et o zaman!
Madem eş güdümle çalışmıyorsun inkâr et!
AHMET YILDIRIM (Muş) Hangi zırhlı
araçla gezdiniz Hakkâride?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Valla hiçbir zırhlı
araçla gezmedim, hiçbir şey yapmadım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Kaç özel harekâtla
gittiniz?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Ben, senin milletvekilin
Zozaniye şunu dedim: Gel, beraber dolaşalım. Onu bile
yapmadı. Hadi, beraber gidelim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hadi, gel gidelim.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
Sayın Beştaş kürsüde.
12.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygünün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Valla,
sayın milletvekilleri, biz milletvekilliğinin nasıl
yapılacağını sizden öğrenecek değiliz; Türkiye'de
milletvekilliğini en iyi Halkların Demokratik Partisi
milletvekillerinin yaptığını herkes görüyor ve biliyor.
Biz, milletvekilliğini, sizin gibi koruma ordularıyla, arkada el
pençe divan durarak yapmıyoruz; biz, gerçekten halkın içinde, halk
için, halkla beraber siyaset yapıyoruz ve şunu unutmayın,
şunu asla unutmayın; Türkiye'nin her yerinin milletvekiliyiz ama
kayyum atamaları, koordinatör milletvekilliği bu darbenin
ayaklarından biridir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Şunu da
darbeye bağladınız ya, pes doğrusu!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Oraya
koordinatör olarak gitmeniz milletvekili olarak gitmenizle aynı anlamda
değildir. Siz bizim mitinglerden söz ediyorsunuz
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Senin
teşkilatçı olmadığın buradan belli!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kim
belirlemiş milletvekillerini orada? Komisyon. Hangi komisyon? Kandilin
yaptığı komisyon.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Silopiye Sayın Başbakan Davutoğlu
gitti. Biz, oradaki yerli arkadaşlarla, halkla konuştuk; hepsi polis
ve asker, halktan hiç kimse yok. Bir tek amcayı yakalamışlar,
nasıl olmuşsa ağlatmışlar, zaten ağlar insan,
Halkla buluştu. diye koca koca manşetler attınız. Ya, o
yandaş medyanın attığı yalanlara hepimiz artık
gülüyoruz. Gerçekten onlar gazete falan da değil ve işte bu
şekilde çalışıyorlar.
Ayrıca, hayret ve hicap duymanıza gerek
yok. Ben gayet net, gayet açık, oradaki uygulamalardaki zihniyetinizi
anlatıyorum. Siz Savaş yok. diyorsunuz, Uluslararası Ceza
Mahkemesinin -size okuyacağım birazdan söz alırsam- nasıl
iç savaş olabileceğine dair uluslararası kararları var ve
UCMnin bir kararı, Darfur kararı diyor ki: Benim muhatabım
devlettir. Devlet uyacak hukuk kurallarına. Siz gelmişsiniz,
diyorsunuz ki: PKK örgüt, yasa dışı örgüt, kurallara uymuyor.
Eğer siz onu da kendiniz gibi eşit değerde görüyorsanız,
bir devlet mekanizması olarak görüyorsanız tartışacak
hiçbir şey yok. Burada muhatap olarak sizsiniz. Biz, sizin bu savaşta
insanlığa karşı suç işlediğinizi söylüyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Hanımefendi,
bakın, bunlar sizin karneniz, savunduğunuz PKKnın karnesi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, hatibin az evvelki konuşması içerisinde bu
savaşta demek suretiyle bunu bir savaş olarak itham etmesi ve
politikalarımızı eleştirmesi bakımından 69a göre
söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
13.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel bizim
konuşmacımız, gerçekten doğu ve güneydoğuda, o bölgede
neler oluyor, bugün süreçle alakalı bir bilgi verdi. Aslında
konuşmasına baktığımızda, burada bir
parlamenterin alınması gereken hiçbir durum söz konusu değildir.
Çünkü, bahse konu olan, orada, o bölgede ülkemizin kırk yıldır
başına musallat olan PKK terör örgütünün terör eylemleriyle
ilgiliydi. Yani, burada üzerinize alınmanızı gerektirecek hiçbir
durum yok. Çıkıp onlar adına burada savunmanızı yapmanızı
hakikaten şiddetle kınadığımı özellikle belirtmek
istiyorum. Onların siz sözcüsü müsünüz de milletvekili
arkadaşımızın terör örgütü ve eylemlerine karşı
yapmış olduğu işlere, mücadeleye
Bu, ülkenin problemi,
ülkemizin problemi. Burada herhangi bir şekilde, terör meselesini o
bölgede, burada bulunan kardeşlerimizin hukukuyla
karıştırılacak bir şekilde söz söylemenizi doğru
bulmadığımı özellikle belirtmek istiyorum.
Bir kere, Türkiyenin en önemli meselelerinden bir
tanesi terör meselesidir. Bununla ilgili bir konuşma yaptı. Bunda
alınacak, gücenecek ve bunu savunacak bir şey yok. Burada,
sırtını YPGye, PYDye dayayanlar adına mı bu
açıklamaları yapma ihtiyacı hissediyorsunuz? Elimizi kolumuzu
sallayarak derken, sırtınızı oraya dayayarak mı dolaştığınızı
ima ediyorsunuz? Onlar adına konuşmanıza hiç gerek yok.
Bakın, burada bir asimilasyonla, böyle bir asimilasyon
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Listeyi kim
yapmış Başkanım, milletvekili listesini kim
yapmış Başkanım? Parti mi yapmış, başka yer
mi yapmış?
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Ama o
olmadı şimdi. Sizinkini kim yaptı?
İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Biz on dört
yıldır, iktidarımız döneminde
farklılıklarımızı bir zenginlik olarak söyledik ve 79
milyonun kardeşlik hukukunu pekiştirmek adına, ayrımcılık
adına ne varsa onları kaldıracağımızı
söyledik. Bugün, ülkemin 79 milyon vatandaşı Kürtüm., Türk'üm.,
Çerkezim., Lazım., Abazayım. diyebiliyorsa bu, ülkemizin
kazanımlarıdır. Ama bu kazanımları, elinde
silahlı terör örgütü o bölge insanımızın kazanımlarını
çok görüp orada bölge insanımızı tehdit edecek şekilde bir
tehdit oluşturmaya kalktığında da, kusura bakmayın,
bahse konu olan da tam da oradaki insanımızın kamu
güvenliğini tesis etmekten, devlet olmanın, iktidar olmanın
sorumluluğunu, gereğini yerine getirmekten geçer.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yani,
baştan sona bana söz söyledi, sataştı.
BAŞKAN - Sayın Beştaş, yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, buyurun, iki dakika daha size süre veriyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) -
Efendim, sağ tarafta bir şey var. Bir durum mu var? Çok
boşaldı da, biz de merak ettik yani. Tadı tuzu yok Meclisin.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Böyle boş
konuşmaları dinlememek için gelmiyor arkadaşlar.
Çalışıyor arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Evet,
gerçekten, konuşmalarınız çok boş.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yani, grup başkan
vekilinin konuşmasına Boş. demeyin. Grup başkan vekilinin
konuşmalarına Boş konuşma. demeyin Sayın Aygün.
BAŞKAN - Burada boş konuşmalar
yapılmıyor sayın milletvekilleri. Her milletvekilinin sözü ve
konuşması kıymetlidir, lütfen...
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Önergeler boş.
BAŞKAN - Buyurun.
14.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) -
Sayın Başkan, bunu sayın hatibin kendi
konuşmasının boş olduğunun itirafı olarak kabul
ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)- Kendi
konuşmasına saygısı yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Gerçekten bir itiraf niteliğindeydi.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Önergeler boş,
önergeler. Önergeler boş.
BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çok
boş konuştunuz gerçekten. Teşekkür ediyorum. Takdir ediyorum bu
beyanınızı. (HDP sıralarından alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Yok, düzeltiyorum:
Önergeler boş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yok,
boş konuştunuz, yani, onu söyleyeyim de.
Ayrıca, şiddetle neyi
kınadınız sayın hatip, bilmiyorum. Yani, ben gerçekleri
anlattım. Yani, kınamakla, böyle, hamasetle falan
alışmışsınız siyaset yapmaya. Sıralar
boş çünkü şu anda yeni grup yönetimi belirlenecek, yeni Bakanlar
Kurulu belirlenecek, yeni Başbakan belirlenecek. Birilerinin biati
yenilemesi lazım, bağlılığını yenilemesi
lazım.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bizimkiler dağda
belirlemiyor sizin gibi, dağda belirlemiyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - E, bu
nedenle Meclise kimse ilgi duymuyor, bu, gayet doğal ama biz bu Meclisi
çalıştırmaya kararlıyız, biz bu Meclisi
çalıştıracağız.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Bizimkiler dağda
belirlemiyor, sizin gibi dağda belirlemiyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ve
ülkemizin en temel problemi tam da budur: İşte, sarayın sizin
üzerinizdeki doğrudan hâkimiyetidir. Saray öksürüyor, siz burada nezle
oluyorsunuz. Hepinizin ödü kopuyor gerçekten. Ne olacak ya? Bir direnin, bize
bakın, örnek alın, örnek. Direniş, direniş, size
kazandıracak yani demokrasi direnişle olur, bunu unutmayın.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Kandile karşı
direnebiliyor musun?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz
sırtımızı nereye dayadığımızı çok
iyi biliyoruz. Biz sırtımızı halka dayadık, halka.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ha, şimdi
oldu, bravo!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sizin
darbelerinize karşı, sizin baskılarınıza
karşı, sizin hukuksuzluklarınıza karşı halktan
güç alıyoruz.
Bugün Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel
Başkanını, yerelde iktidar olan partinin eş genel
başkanını gözaltında tutuyorsunuz. Basın
açıklaması bile alınmış, gece yarısına kadar
evinde ve parti genel merkezinde arama yapılıyor. Sözlü
konuşmalar
Kalem mi aradınız, daktilo mu aradınız,
bilgisayar mı aradınız? İşte, darbe tam da budur. Siz
sırtınızı IŞİDe, El Ahrama, El Nusraya
dayadığınızda işte Türkiye'yi böyle bir felakete
sürüklediniz. Biz sırtımızı sadece ve sadece halka
dayıyoruz. Bunu unutmayın. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - PYD, PKK, onlar
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi bakımından söylüyorum. Bir kere,
bütün terör örgütlerine hangi mesafede durduğumuz açık ve net. Bütün
terör örgütlerinin terör eylemlerini açıkça lanetliyor ve ülkemizde de
bununla sonuna kadar mücadele edeceğimizi belirtiyoruz.
LEZGİN BOTAN (Van) Silahları nereye
gönderdiniz?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sen arabandaki
silahı söyle.
AHMET YILDIRIM (Muş) Arabayla 2 bin tır
aynı mı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bizim de
temennimiz oydu ki
Ama ne yazık ki bir parlamenter, teröristin cenazesine
gidecek, aracında silahlar bulunacak, terör örgütüyle kol kola
dolaşacak ve Sırtımızı halka dayadık. diyecek,
kusura bakmasın. Hiç inandırıcılığı kalmamıştır,
maske düşmüştür.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) El
Beşiri Türkiyede ağırladınız ya!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Şimdi, sayın grup başkan vekili, yine açık sataşmada
bulundu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ya, ben terör
örgütü diyorum, sen alınıyorsun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Milletvekillerimizin araçlarında silah bulunduğunu ifade etti.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun, iki
dakika.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Baluken, sizin
bu adayları kim belirledi, bir açıklasanız. Sizin adayları
kim belirledi, bir açıklasanız.
15.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, o kadar mesnetsiz, o kadar
gerçeklerden kopuk konuşuyorsunuz ki bakın, o milletvekilinin
arabasında silah bulunmasıyla ilgili fezlekeyi grup
toplantımızda görüştük biz, grup toplantımızda bütün
Türkiye kamuoyuna gösterdik. Tek bir bulgu yok, onunla ilgili tek bir bilgi
fezlekenin içerisinde yok.
LEZGİN BOTAN (Van) -
Hepsi yalan, iftira.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Yalan, yalan.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Düzenleyen savcı bile, sizin ortaya atmış
olduğunuz iddiaları ya da ona vermiş olduğunuz
talimatları fezlekeye yazmaya bile çekinmiş çünkü açıktan bir
yalan. Varsa öyle bir şey çıkın fotoğrafını
gösterin.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) -
İki aydan beri ne yapıyor orada?
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Hangi milletvekilimizin arabasında hangi silah bulunmuş
getirin gösterin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Hepsi bizde! Gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır,
hepsi çıkar.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Ama bakın, sizin Suriyedeki çetelere gönderdiğiniz 2 bin
tırlık silahları bütün dünya biliyor.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Tam senin iddian!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - Sizin şu anda Kabinede bulunan bir bakanınız, henüz
size transfer olmadan önce, Vallahi de billahi de Türkmen halkına
gitmiyordu. demek suretiyle zaten çetelere gittiğini itiraf etmişti.
Dolayısıyla, böyle iddialar üzerine değil, somut bilgiler
üzerine, bütün dünyanın konuştuğu bilgiler üzerine konuşuyoruz.
Şimdi, bir
milletvekilinin, tabii ki Türkiye'nin bütün illerine gitme hakkı var ama
burada sayın milletvekili, Biz orada fiziksel temizlik, zihinsel temizlik
yapıyoruz. Ben de koordinatör olarak bunları koordine etmek için
oraya gidiyorum. dediğinde, kusura bakmayın...
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Sizin yanlışlarınızı düzeltiyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - ...yani o fiziksel temizlik Dersimden bugüne kadar katliam ve
soykırım anlamına geliyor, zihinsel temizlik de 1924ten
bugüne kadar asimilasyon anlamına geliyor. Dolayısıyla, ifade ettiğimiz
husus, katliam ve asimilasyon amacıyla orada bir şeyleri koordine
etmeye gitmişseniz, orada halktan herhangi bir destek bulmanız,
halkla ortaklaşmanız mümkün değildir.
Hepinize saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan...
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Sayın Başkanım söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Aygün...
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Fiziksel ve zihinsel
temizlik yaptığımızın açıklamasını
çarpıtarak söyledi, bunu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden mi, kürsüden mi?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Kürsüden.
BAŞKAN Düzeltme istediğinize göre
yerinizden söz vereceğiz Sayın Aygün, sataşma değil.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Peki, yerimden olsun.
BAŞKAN - Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Kocaeli Milletvekili
Zeki Aygünün, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; benim fiziksel ve zihinsel temizlikten
kastım, o bölgede terör örgütünün halka karşı
yaptıkları zulümden temizlenmesidir ve o terör örgütünün ortadan
kaldırılması üzerine söylediğim fiziksel temizliktir.
Zihinsel temizlik ise şudur: Bakın, kırk yıldan beri o
bölgede insanlar -bir örnek vererek anlatmak istiyorum- mağdur edildi
yanlış politikalar yüzünden. Bugün bizim Hükûmetimiz o bölgedeki
mağdur edilen insanlara yerlerini terk ettiği için tazminat ödüyor. O
tazminatın Türkiye Cumhuriyeti tarafından verilmediğini, AB ve
Birleşmiş Milletler tarafından verildiği propagandası
yapan PKKya karşı, bu zihni düzeltmek için yapılan dildir.
Dolayısıyla, zihinsel temizlikten kastımız budur. Yani,
siz, Türkiye Cumhuriyetinin yapmış olduğu ödemeleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
başka bir ülkeye
mal ederek konuşuyorsanız, bunu bizim düzeltmemiz bir vatandaş
olarak, bir milletvekili olarak görevimizdir. Biz bunu anlatmaya
çalıştık ama siz bunu anlamıyorsanız, anlamak
istemiyorsanız yapacak bir şey yok.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Aygün.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, bir saniye.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim. Yani, 1925
yılından, Ağrıdan, Zilandan, Dersimden bugüne kadar
bölgede yapılan bütün katliamlar temizlik adı altında tam da
sayın milletvekilinin demiş olduğu o asimilasyon
politikalarının neticesinde devreye konulmuştur. Hiçbir dönemde,
hiç kimse Biz durduk yerde bir asimilasyon ve katliam politikasını
halka götürüyoruz. dememiştir. O dönem de yine aynı bugün gibi
işte eşkıyayı temizleme, terörle mücadele -bilmem-
çıbana neşter atma gibi gerekçeler üzerinden o dönem de yapılan
asimilasyon ve katliamlar da meşrulaştırılmaya
çalışılmıştır.
Ben AKPnin sayın milletvekiline bu
itirafından dolayı teşekkür ediyorum, tarihe geçecek bir
itirafta bulunmuştur.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, burada sataşma var, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Aygün.
Sayın Tanal, sizin talebiniz nedir?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN Yani, böyle bir usul yok aslında
Sayın Tanal ama yine dinleyeceğim sizi.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, AKP Grup Başkan Vekili Sayın İlknur
Hanım şöyle bir cümle ifade etti: Biz, tüm terör örgütlerine
karşı eşit mesafedeyiz, aynı mesafedeyiz. dediler. Devlet,
terör örgütlerine karşı olur; devlet, terör örgütlerine eşit
mesafede olmaz, tarafsız olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu anlamdaki bu beyanını kınıyorum,
lütfen, bunu düzeltmelerini istirham ediyorum. Böyle bir şey olur mu!
BAŞKAN Peki, Sayın Tanal,
teşekkürler.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Aygün, ayakta Sayın
İnceöz
Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bunu daha evvel
de yaptığı için özellikle, belirtiyorum: Benim burada terör
örgütlerine karşı ne kadar keskin, ne kadar açık
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tutanakları
getirin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) -
ne kadar net
ifade ettiğim belli. Geçende bir konuşmama, terör örgütüyle,
meşru müdafaa
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aynı
mesafedeyiz. diyorsunuz.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Cımbızcılık yapma, cımbızcılık yapma!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bakın,
aynen söyledim, daha evvelki tutanaklarda da, bunu ikinci kez
yaptığı için açıklama ihtiyacı hissediyorum. Terör
örgütüyle mücadelemizde, o bölgede yaşayan
vatandaşlarımızla ilgili bütün şeyler meşru, yasal,
hukuki zemin içerisinde, onların hukuklarını korumak ama terör
örgütüyle de net bir şekilde mücadele ettiğimizi belirtmek amaçlıdır.
Bunu böyle, çekip, oradan buradan uzatıp başka manalar üretmek bana,
benim fikrime, benim söylemlerime, partimin görüş ve düşüncelerine de
açıkça, ağır bir söylem olur. Bu anlamda, lütfen, sözlerimi dinlerken
bir daha, çok açık ve net
Böyle bir yerlere çekmeye gerek yok, çok
açık
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz söylediğiniz
cümleyi düşünün, tutanaklar var orada.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terör
örgütlerine karşı, eşit ve aynı mesafede derken şunu
kastediyorum: Terör örgütü, terör örgütüdür, o terör örgütü iyi, bu kötü; böyle
bir ayrım yapılamaz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hayır, bir ara çok
yakındınız, beraberdiniz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terör
örgütlerini değerlendirirken tek bir kategoride değerlendirirsiniz,
bununla mücadele ederken aynı şekilde mücadele edersiniz. Bu
söylemimiz çok açık ve nettir, başka mecralara çekilmesine de asla
müsaade etmeyiz.
BAŞKAN Kayıtlara geçti Sayın
İnceöz.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Aygün
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, Sayın Balukenin konuşmasında, benim bugün
verdikleri önerge üzerine yaptığım konuşmada
kullandığım kelimeleri tarihin derinliklerine giderek çarpıtmasını
şiddetle kınıyorum, kendisini bu konuda düzeltmeye davet ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, düzeltilecek hiçbir şey yok, tutanaklara aynı
şekilde geçsin istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
kısa bir ifadede bulunmam lazım. Sayın Mahmut Tanal tabii, biraz
önce, aslında, İç Tüzük madde 60a göre pek kısa bir
açıklama hakkını kullanmak istedi, kullandı da,
teşekkür ederiz. Sayın İnceözün biraz önce Tüm terör
örgütlerine aynı mesafedeyiz. sözünün bir hukukçu hassasiyetiyle ve kimsenin
yadsıyamayacağı bir şekilde, yanlış bir
kullanım olduğunu ifade etti. Sayın İnceöz bunu
açıklamaya çalışırken tabii, geçmiş dönemde
IŞİDle ilişkilenmeleri ve o konudaki
sabıkalarını da göz önünde bulundurarak bazı şeyler
ifade etti ama tüm terör örgütleriyle eşit mesafede olma
tanımının arkasında durmasın. Bu, ancak -bir fen
bilimleri okumuş birisi olarak söyleyeyim- bir dairenin merkezine nasip
olur. Tüm noktalara eşit mesafede olan şey dairenin merkezindedir.
Etraflarının terör örgütleriyle çevrili olduğunu ve hepsine
eşit mesafede olduğunu ifade ediyorsa bu da gerçekten çok hazin bir
itiraftır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Özel.
Sayın İnceöz
22.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yerlerinden sarf ettikleri bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Yani bu konuda
bununla ilgili bir yorum yapmayacağım ama şunu tekrar
açıklayacağım, kayıtlara girmesi çok önemli.
Bakın, terör örgütü, terör örgütüdür. Çok
açık ve net söylüyorum, bu konudaki mesafeden bahsediyorum. Bunu öbür
tarafa çekmeye, başka anlamlar yüklemeye gerek yok. Burada PKK terör
örgütü de, ötekisi de, berikisi de, birilerinin terör örgütü müdür, değil
midir diye tartıştığı konuların hepsinin de terör
örgütü olduğunu söylüyorum. DHKP-Csi de, KCKsı da, sayılan
terör örgütleri de. Bundan kastım bu yani buna
bakışımız çok net.
LEZGİN BOTAN (Van) IŞİDi de söyle.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Mesafe derken
bunu söylüyorum, bunda herhangi bir şey yok. Bunu bir
tartışmayalım ama aksi takdirde siz bizi DEAŞle ilgili
Daha evvel de çok defa söyledik, 2013 yılından itibaren
DEAŞı, IŞİDi -her neyse adı- bunu terör örgütü ilan
etmiş, buna karşı tavır almış
Terör örgütlerine
bakışımız, kırk yıldır bu memlekette terör
ve terörün sonuçlarıyla ilgili, canımız bu kadar
yanmışken bunu böyle çekmeyi doğru bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Buna başka
anlamlar yüklemeyi doğru bulmadığımı, kayıtlara
girmesi bakımından da böyle bir açıklama yapma gereğini
hissettim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
Birleşime o dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ),
İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa
çıkma yasaklarının toplumda yarattığı maddi ve
manevi tahribatların araştırılması amacıyla
11/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Mayıs 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Şimdi, önerinin lehinde ikinci
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Genel Kurul salonunda
yapılan tartışmaları deminden beri izliyorum, hele hele
AKPli bir hatibin söylemiş olduğu Buradaki boş
konuşmaları izlememek için arkadaşlar gelmiyorlar. sözü,
gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisini, millî iradeyi iptal etmek
anlamına geliyor arkadaşlar. Yanlış yoldayız, hep
beraber yanlış yoldayız, bu yol yol değil.
Değerli milletvekilleri, şimdi bir siyasi
partinin programından kısa bir paragraf okuyacağım:
Partimiz, teröre tepki olarak maksadını aşan ve bölge
halkını rahatsız eden bazı uygulamaların terk
edilmesini ve yıllardır devam eden OHAL uygulamasının
tamamen kaldırılmasını hedeflemektedir.
Suçlu insanlar karşısında
caydırıcı ve masumları koruyucu bir tavır sergilemesi
gereken devletimizin, suçsuz insanlara şefkatle muamele etmesi
gerektiğine inanıyoruz. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin
2001deki programından aldım.
Değerli milletvekilleri, şimdi HDP
tarafından verilen önerge, gündeme alınması istenen önerge, bu
sokağa çıkma yasakları halkta ne gibi etki yapıyor, bunu
konuşuyoruz. Baştan beri biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak terörle
mücadelenin hukuk içinde yapılması gerektiğini söylüyoruz. Hukuk
içinde yapılıp yapılmadığını, insan
hakları ihlallerinin ne durumda olduğunu tespit etmek için de yerinde
gidip incelemelerde bulunuyoruz ve raporlar yayımlıyoruz. Üzülerek
ifade ediyorum, çok sayıda hukuk dışına çıkılan
olay tespit ediyoruz; nitekim bu, Birleşmiş Milletler belgelerine de
girdi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye yarın
zor durumda kalacak. filan, orada değilim ama siz terörle mücadeleyi,
devletsiniz, sorumlusunuz ve hukuk içinde, insan haklarını
çiğnemeden yapmak zorundasınız. Başka çare yok. deme
lüksünüz yok. Siz bir şehirde terörle mücadele edecekseniz, orada terörist
var, size ateş ediyor ve onu etkisiz hâle getirecekseniz, o şehirde
yaşayan 100 bin kişiyi, 130 bin kişiyi oradan çıkararak
yapamazsınız; yaparsanız bu mücadele hukuk içinde mücadele
olmaz. Konuştuğumuz, tartıştığımız konu
budur. Bu, devleti haksız duruma düşürür. Bu, son derece
yanlıştır. Ama biz bunların üzerinden konuşmuyoruz.
Sadece bunları değil, değerli
arkadaşlarım, hiçbir konuda konuşamıyoruz Türkiyede. 3
milyon mülteci var, ekonomi şöyle, yoksulluk var. Gaziantepte bir
barakada yaşayan ve yanarak ölen baba ve 6 oğlunu
konuşamıyoruz, çiftçiyi konuşamıyoruz, patlayan
çirkinlikleri, çocuk istismarlarını, güvenceli esneklik diye
yutturulan kölelik düzenini, insan kiralamayı, kent yağmalarını,
meraların, yaylakların, kıyıların talanını,
hiçbir şeyi konuşamıyoruz ve en önemlisi, otuz iki
yıldır devam eden savaşı, terörü savaş demiyorsunuz,
ne derseniz deyin- terörle mücadeleyi, binlerce insanın toprağa
düşmesini, şehitlerimizi, Kiliste olup bitenleri
konuşamıyoruz yani doğru dürüst konuşamıyoruz
değerli arkadaşlarım. Bunların üzerinden bile birbirimize
gol atmaya çalışıyoruz. Yazıktır! Hiçbirini
konuşamıyoruz. Neyi konuşuyoruz peki? Konuştuğumuz
şey, Cumhurbaşkanının Başbakanı görevden
almasını konuşuyoruz, saray darbesi. Hadi saray darbesi demiyoruz,
kızıyorsunuz, yönetim krizi. Ama böyle arkadaşlar.
Geçen gün Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü diyor ki: Cumhurbaşkanının
ifadelerine göre politikaları geliştirmeye
çalışacağız. Bu nasıl bir şey değerli
arkadaşlarım? Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar partisi var,
Hükûmet var; onların politikalarına göre, onların sözlerine,
ifadelerine göre, yasalara göre, uluslararası anlaşmalara göre
politika tespit edilir. Bunları konuşmuyoruz değerli
arkadaşlarım. Siz şimdi diyeceksiniz ki: Ne işiniz var bizim
partimizin içiyle?
Değerli arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; bu, parti içi değil; bu, sadece AKPnin işi
değil; bu, Türkiyenin işidir, 77 milyonun işidir. Hayır,
yani sadece Başbakanın azledilmesinden filan söz etmiyorum, bu bir
aşama. Esas soru, Türkiyenin nereye gittiğidir değerli
milletvekilleri.
Ben baştan beri hiç inanmamıştım
ama Adalet ve Kalkınma Partisi on dört yıl önce herkesin içinde yer
alacağı bir ütopyayla milletin karşısına
çıktı, çok önemli sözler söyledi, etkileyici kelimeler, tespitler,
vaatler. Ortak akıl denildi, Üç Yyle mücadele edeceğiz. denildi;
yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar. Vesayete son vereceğiz, tam bir
demokrasi
Elimde Adalet ve Kalkınma Partisinin programından
paragraflar var, bunları okumayacağım. Bunların açılımı
yapılmış; nasıl tam demokrasi olacak, ne olacak, ortak
akıl nedir, bunların açılımları
yapılmış. Komşularla iyi ilişkiler, sıfır
sorun, Kürt sorununun çözülmesi, kardeşliğin tesis edilmesi, birlikte
yaşama ikliminin yeniden getirilmesi, bir de ülkenin imar edilmesi var,
yollar filan. Evet, duble yollar var, yani buna bir şey demiyoruz, Allah
için yani buna itiraz etmiyoruz. Peki, diğerleri nerede değerli
arkadaşlarım? Size soruyorum: Yoksulluk ne durumda? 20 milyon insan
yardımsız yaşayamıyor. Yolsuzluk? Rüşvet
hırsızlık değildir. diye fetva verildi bu dönemde
değerli arkadaşlarım. Yasaklar? Sizin gibi düşünmeyen
herkesi susturmaya çalışıyorsunuz. Böyle değildir.
diyebilirsiniz. Herkesi haine, ötekiye yazıyorsunuz. Sizin gibi
düşünmeyenleri, terör ve terörist kavramını gelişigüzel
kullanıyorsunuz ve onların hepsini terör destekçisi ya da terörist
olarak ilan ediyorsunuz. Sizin tasarladığınız 2023te,
2071de -bu manzarayla söylüyorum- diğerleri yani tasada ve kıvançta
bir olan bir millet gözükmüyor arkadaşlar. Muhaliflere, farklı
düşünenlere yer vermeyeceksiniz, öyle görünüyor, böyle bir manzara var;
yüzde 50 şöyle görüyor, yüzde 50 böyle görüyor.
Kutuplaşmanın had safhasına geldik.
Devşirme kalemşorlar her gün köşelerinde dost düşman
çetelesi tutuyor. Bırakın muhalefeti, birlikte yola
çıktığınız insanları bile haine yazıyorlar.
Nerede ortak akıl peki, size soruyorum.
Her şeyi tek bir kişiye
bağladınız. Başkanlık sistemi, yarı
başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanlığı.
Hayır, bence sizin derdiniz hükûmet sistemini değiştirmek
değerli arkadaşlarım. Siz düpedüz totaliterizme doğru
gidiyorsunuz, tekçiliğe doğru gidiyorsunuz, otoriter bir sisteme
doğru gidiyorsunuz; olan şey budur.
Yasamayı, Parlamentoyu etkisiz hâle getirdiniz.
Hiçbir dönemde iktidar partisinin Parlamentoyu
çalıştırmadığı görülmemiştir, biz bunu bu
dönemde görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Hükûmet etkisiz hâle getirildi. Bakanlar Kurulu tek
kişiye, saraya bağlandı. Şimdi yüksek yargıya
taktınız, yargıyla ilgili düzenlemeler yapacaksınız.
Oysa şu programlarınızda, şu belgelerinizde, seçim
vaatlerinizde, seçim beyannamelerinizde siz yargının
bağımsızlığından söz ediyorsunuz,
tarafsızlığından söz ediyorsunuz, siz güçler
ayrılığından, kuvvetler ayrılığından
söz ediyorsunuz ama gidiş o değil. Düpedüz güçleri tek kişide
toplamaya doğru gidiyorsunuz, maalesef ortak aklı katlediyorsunuz. O
ne derse o. dönemine girdik.
Sizin ütopyanız öldü değerli
arkadaşlarım. Ne derseniz deyin, sizin gelecek
tasarımınızda artık bu ülkenin tüm yurttaşlarına
yer yok. Yani, bunu Böyle değildir, farklı şekildedir
Ne
derseniz deyin, görüntü bundan ibarettir değerli arkadaşlarım. O
sebepten dolayı sizin söylem üstünlüğünüz bitti. Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: Hemen yarın başkanlık
sistemi, bu işin artık acelesi yok. Niçin? diye soruyoruz, Siz
on dört seneden beri neyi yapamadınız, ekonomide, uluslararası
ilişkilerde, nerede bir problem çıktı da olmadı, bu
sistemde yapamadınız da başkanlık sistemine gideceksiniz?
Burada, değerli arkadaşlarım, bir kişinin hırsından
başka bir şeyle karşı karşıya değiliz.
Değerli milletvekilleri, size, daha evvel
Hükûmeti destekleyen, bu kavgalarda taraf olan bir, -tırnak içinde-
İslamcı yazarçizerin bir paragrafını söyleyeceğim ve
sözlerimi bitireceğim: Biz, eleştirdiklerimize benzemeye
başladık. Arsızlığı,
hırsızlığı, iftirayı ve bizden uzak olan birçok
değeri, pelikanlarımız, trollerimiz, tetikçilerimizle, gazete
sayfalarımızda, ekranlarda ve sosyal medyada, dava uğruna heba
ettik. Ne dava bizden bir şey anladı ne de biz davamızın ne
olduğunu anlayabildik. Kişisel çıkarlarımızı
nereye gidersek gidelim baş tacı ettik. İlkeli duranı aptal,
her ipte oynayanı bilge ilan ettik.
Değerli arkadaşlarım, on dört sene
sonra gelinen şey budur. Büyük iddialarla gelmiş olduğunuz iktidarda
maalesef bu milletin size bağlamış olduğu bütün ümitleri
heba ettiniz, ortadan kaldırdınız, tek bir kişiye
bağladınız. Yine bu yazar arkadaşımızın bir
cümlesiyle bitireyim: Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, artık,
Müslümanlardan kaçıp İslama sığınma durumuna geldik.
diyor.
Değerli arkadaşlarım, sizin
yaptığınız şey budur. O nedenle böyle moraliniz bozuk,
o nedenle dağınıksınız. Hükûmetin
değişeceğinden dolayı filan değil, esasen, sizin,
artık, bir gelecek tasarımı, ütopyanız yok, bundan
dolayı böyle dağınık vaziyettesiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bekaroğlu.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Şamil Tayyar.
Sayın Tayyar, süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
HDPnin grup önerisi üzerine söz aldım. Bütün
milletvekili arkadaşlarımı sevgi ve muhabbetle
selamlıyorum.
Öneri, özü itibarıyla, sokağa çıkma
yasaklarının hukuksuz olduğunu, bunun mağduriyetlere yol
açtığını ve bu söz konusu mağduriyetlerin
araştırılmasına ilişkin bir araştırma
komisyonunun kurulmasını talep ediyor. Öncelikle şunun
altını çizmekte fayda var: Bu sözü edilen sokağa çıkma
yasağı bir sebep değil, sonuçtur. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki,
AK PARTİ iktidara geldikten sonra, özellikle 2005te
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Diyarbakırda yaptığı bir konuşmayla başlayan bir
çözüm süreci vardı. Bu süreç, bir kanayan yara hâline gelen Kürt
meselesinin kalıcı bir çözüme kavuşturulması ve
kardeşlik projesinin tesisiydi. Ne var ki, 2009 yılında
başlayan, bir ara iki yıl kesintiye uğrayan, 2011den sonra da
hız kazanan bu süreçte PKKnın süreci istismar, suistimal edecek her
türlü argümanı kullandığını ve sahayı bu
şekilde terörize ettiğini gördük. Zaman zaman ülkedeki konjonktürel
gelişmelerden de aklınca, kendince yararlanmaya
çalıştı. PKK daha önce yaptığı bir
açıklamada, 2013 yılı 8 Mayısında PKK
unsurlarının yurt dışına çıkarılacağını
ifade etmişti ancak mayıs sonunda Gezi olayları
başlayınca bir anda Acaba Türkiye'de bir darbe olur mu? Sokak
hareketlerinden bir yeni hükûmet çıkar mı? Bir bunu bekleyelim, ona
göre hareket edelim. tavrı içerisine girdiler. Hani burada da sıkça
darbeden söz ediyorlar ya, kulaklarına küpe olsun diye
hatırlatayım. Ve sonuçta, 2013 yılı Eylül, Ekim ayında
PKK, unsurlarını yurt dışına çıkarma ve
silahları bırakma talebinden vazgeçtiğini açıkladı.
Daha sonra 2014 yılında Kobani bahanesiyle, Selahattin Demirtaşın
açıklamasıyla Türkiyeyi terörize ettiler, 50nin üzerinde
yurttaşımız hayatını kaybetti. Aslında o günün
şartları içerisinde HDP Genel Başkanı Selahattin
Demirtaşın cinayete teşvikten yargı önüne
çıkarılması ve mutlaka hesap vermesi gerekirdi. Ne var ki o
ölümlerde parmağı olan, eli olan Selahattin Demirtaş bir
demokrasi kahramanıymış gibi ortalıklarda dolaşmaya
FERHAT
ENCU (Şırnak) Siz de Roboskinin hesabını verin, sonra
konuşun. Roboskinin hesabını verin!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla)
onun askerliğini yapan, işte böyle
milletvekilleri de PKKnın sözcüsü gibi burada hareket etmeye devam
ediyor.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Ne alakası var şimdi?
FERHAT
ENCU (Şırnak) Roboskinin hesabını verin!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Bir şey söyleyeyim, ben sizleri dinledim, sizler de
dinleyeceksiniz.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Dinlemeyeceğiz seni!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Ama, bu konuşmanın sonunda hepinizi
tıpış tıpış buraya getireceğim.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Ne yapacaksınız? Ne
yapacaksınız?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Konuşacaksınız,
konuşacaksınız. Size de CHPye de burada söz hakkı
vereceğim, onu söyleyeyim.
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) CHPye laf atmaya hakkın yok.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Ne yapacaksınız?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Geleceksiniz, geleceksiniz.
BAŞKAN
Söz hakkını ben vereceğim Sayın Tayyar, siz değil.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Şimdi, şunu söyleyeyim
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Buraya polemik yapmaya mı geldiniz?
LEZGİN
BOTAN (Van) O senin haddine değil.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Yavaş, sakin olun, yavaş yavaş.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tıpış tıpış
giderken polemik yapmaya mı geldiniz oraya?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Şimdi, bakın, burada az önce HDPnin sözcüsü de
konuştu. Efendim, ne oldu, ne arıyorsunuz, kalem mi
arıyorsunuz, daktilo mu arıyorsunuz? diye aklınca biraz
müstehzi bir edayla burada bir konuşma yaptı. Ben orada ne
arandığını, daktilo mu arandığını,
kalem mi arandığını anlatayım size.
LEZGİN
BOTAN (Van) Ayakkabı kutularını konuş sen.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Bakın, şu anda, Silvanda, Vartoda, Derikte,
Dargeçitte, Bağlarda, Surda, Cizrede, Silopide, İdilde,
Yüksekovada, Nusaybin ve Şırnak merkezinde şu ana kadar 3.318
çukur ve barikat ortadan kaldırıldı. Ne olmuş?
FERHAT
ENCU (Şırnak) Kaç evi yıktınız?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Not alın, not alın. Sen de not al, sen de not al,
özellikle sen not al, özellikle sen not al.
BAŞKAN
Sayın Tayyar
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) 3.318 çukur ve barikat kaldırıldı, 5.120
bomba düzeneği imha edildi.
Sen
iyi bilirsin, bak, sen iyi bilirsin.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Siz gidip saydınız mı orada?
Sayın Tayyar, gidip saydınız mı?
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) 5.120 bomba düzeneği imha edildi.
NURSEL
AYDOĞAN (Diyarbakır) Bu ne demek?
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Onu siz daha iyi bilirsiniz, daha iyi.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Sonra ele geçen malzemeleri anlatacağım size.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Siz daha iyi bilirsiniz, siz daha iyi
bilirsiniz.
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Hani, daktilo mu, kalem mi vesaire mi, bunları daha iyi
anlayın diye.
ÇAĞLAR
DEMİREL (Diyarbakır) Tabii, tabii!
ŞAMİL
TAYYAR (Devamla) Bize ders verenlere bakın, sırtını
PKKya yaslamış, iradesini Kandile devretmiş, onların
listesinden milletvekili seçilmiş olanlar bize burada ahkâm kesiyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERHAT ENCU
(Şırnak) Hamasi şeyleri bırak, gerçeği konuş
gerçeği; gerçekleri söyle, gerçekleri.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Artık
bu cümleleri söylemekten vazgeçin, en iyisi bir kâğıda yazın,
sabitlenmiş tweet olarak atın her tarafa.
FERHAT ENCU (Şırnak) Hep aynı
cümleleri bir daha söylüyorsunuz. Ne değişti? Elinize ne geçti?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Farklı cümle üretemiyorlar ki.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın, ele
geçen malzemeleri
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Öyle
elini kaldırma, elini kaldırma öyle.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Dur, size
sıra gelecek. Siz de rahat olun, yavaş olun, gelecek sıra,
yavaş olun.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Gelsin bakalım
sıra ya, bekliyoruz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) 1.920 silah,
929u uzun namlulu ve ağır -bunların markalarını
isterseniz size de veririm, vermeme de gerek yok, zaten
arkadaşlarınız bunları çok iyi biliyor- 3 adet havan
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Gerek yok,
gerek yok. Sen o tarafa anlat, o tarafa, onlar bilmiyorlardır, kendi
tarafına anlat.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
95 adet
roketatar, 1.297 adet roketatar mermisi, 1.834 adet el yapımı
patlayıcı, 1.073 adet el bombası, 305.410 adet mühimmat
LEZGİN BOTAN (Van) Hepsini IŞİDe
gönderirsiniz, IŞİDe.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
28.816 kilogram
patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ele geçirildi.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Polis şefi
konuşuyor, polis şefi; milletvekili değil, polis şefi
konuşuyor.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ve o tarihte, bu
olaylar başlamadan önce, sizin de çok değer verdiğiniz,
saygı duyduğunuz, milletvekili aday listesi belirlenirken kulis
yapmak için aradığınız, etrafından lobi
yaptığınız Cemil Bayıkın o zaman şöyle bir
konuşması olmuştu, dedi ki
20 Temmuz 2015, henüz daha bu çözüm süreciyle
ilgili tartışmaların başlamadığı bir
süreçte, PKKnın yayın organlarından bir televizyona
konuşuyor Cemil Bayık, diyor ki: Halkımız meşru
savunma örgütlenmesini ve bilincini geliştirmeli. Bu sadece askerî
güçlerin büyütülmesi temelinde değil, halk olarak meşru
savunmasını geliştirmeli, tüm halkımız silah
almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. Devam ediyor
Cemil Bayık, diyor ki: Bu sömürgeci tüm güçlerin her türlü
saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde
yer altı sistemi tüneller, mevzi sistemi geliştirilmeli. Köyünü,
kentini, mahallelerini terk etmemeli, yaşam olacaksa da kendi
topraklarında, ölüm olacaksa da kendi topraklarında olmalı.
Cemil Bayık da ona gönül veren sizler de
oradaki insanların hayatını ciddiye almıyor olabilirsiniz.
Eğer alsaydınız 12-13 yaşında dağlarda cinsel
tacize uğrayan o kız çocuklarının hesabını
sorardınız PKKdan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEZGİN BOTAN (Van) Siz Kilisten haber verin,
Kilisten. Kilisten haber versene, Kilisten. Kilisteki insanları her
gün IŞİDe öldürtüyorsunuz. Oradan haber ver.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) 14-15
yaşında dağlara çıkarılan ve taciz edilen o Kürt
çocuklarının hesabını sorardınız.
LEZGİN BOTAN (Van) IŞİDden haber
ver. Kilisten haber ver, Kilis, Kilis. Sen Kilisten haber ver, konuşma.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Orada, yine,
tacize uğrayan, Duran Kalkanın kolunun altında poz veren o
kız çocuklarının tacizini sorardınız ama sizin böyle
bir derdiniz yok ki, böyle bir derdiniz yok.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Gidin
sorun, gidin sorun. Yollar açık, gidin sorun.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Tacizcinin kim
olduğu bellidir.
LEZGİN BOTAN (Van) Ensar Vakfından haber
ver sen, Ensar, Ensar.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Haindir diye,
köstebektir diye veya farklı yaftalarla PKK içeresinde infaz edilmiş
5 bin Kürt gencinin hesabını sorardınız.
LEZGİN BOTAN (Van) Sen de Ensarın bir
parçasısın.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
Soramazsınız çünkü sizin zaten Kürtlerin derdiyle bir ilginiz yok ki.
LEZGİN BOTAN (Van) Sen IŞİDden
haber ver, Kilisten haber ver, konuşma.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın,
PKKnın Kürtlerle bir derdi yok ama Kürtlerin PKKyla bir derdi var ve
buradan da size hesabını sordu. Şimdi burada bir milletvekili
kalkmış diyor ki: Sizin ne işiniz var Hakkâride? Hakkâri bu
vatanın toprağıdır. Bu vatanı size
böldürtmeyeceğiz. Size o zaman söyledik, şimdi buradan tekrar edeyim,
hendekleri kazarken de ifade ettik: Ya silahları gömersiniz, ya
silahlarınızla gömülürsünüz. Bunu çok iyi bilin, bunu çok iyi bilin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Çok büyük tehdit yaptınız!
FERHAT ENCU (Şırnak)
Kaç yıldır aynı tehdit, aynı taktik, aynı sözler,
geldiğimiz nokta ne?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Orada kahraman
Mehmetçikimiz, polisimiz bir mücadele veriyor. Biz onlarla birlikte olmaktan,
onlara destek vermekten de gurur duyuyoruz.
LEZGİN BOTAN (Van) Senin kahramanın
IŞİD, IŞİD.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Biz
sırtımızı bu devletin asli ve meşru güçlerine
yaslıyoruz, sizler gibi terör örgütlerine sırtımızı
yaslamıyoruz. Bunun da inşallah yakında hesabını
vereceksiniz, yakında hesabını vereceksiniz.
LEZGİN BOTAN (Van) Sen Kilisten haber
versene.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin daha
önce efelik yapıyordunuz ama bu ciddiye binmeye
başladığı andan itibaren bir anda burada sloganlar atmaya
başladınız, Genel Kurulu, komisyon salonunu terörize etmeye
başladınız.
LEZGİN BOTAN (Van) 2 bin tır silahı
gönder IŞİDe, Türkiyeyi, Kilisi, Ankaranın her yerini
bombalat, ondan sonra çık oradan konuş.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ama ne
yaparsanız yapın nafile, yargı önünde inşallah hesap
vereceksiniz.
Şimdi burada çıkan konuşmacılar
asıl gündem konusu olan meseleyle ilgili görüşlerini ifade etmek
yerine, son siyasi tartışma konusu üzerinden akıllarınca
bir siyasi rant devşirmeye çalışıyor. Efendim, AK
PARTİde ne olmuş? Darbe olmuş. Ee, bunu kim söylüyor? Yani, bir
porno videosundan üremiş bir genel başkanın askerleri söylüyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh,
yuh!
SERKAN TOPAL (Hatay) Yuh!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Ayıp be, yazıklar olsun sana ya, yazıklar olsun!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh
sana, yuh!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Susun
Susun
BAŞKAN Sayın Tayyar, sizi temiz bir
dille konuşmaya davet ediyorum. Bir genel başkana bu şekilde
hitap etmeniz doğru değil.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) O tarihte
SERKAN TOPAL (Hatay) Terbiyesizlik
yapamazsın!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Terbiyesizlik
yapma! Otur yerine, ahlaksız, otur!
SERKAN TOPAL (Hatay) Sizsiniz terbiyesiz!
Terbiyesizlik yapamazsınız! Terbiyesiz sensin! Ahlaksız sensin!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) O tarihte Star
Gazetesinin yazarıydım
SERKAN TOPAL (Hatay) Terbiyesiz sensin. Öyle
değil misiniz?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Terbiyesizlik
yapma lan, ahlaksız herif.
BAŞKAN Sayın Tayyar, lütfen,
ahlaksız kelimesini de kullandınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sözünü
geri al sözünü!
SERKAN TOPAL (Hatay) Ahlaksız sensin.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Ahlaksız
herif, bak, dağıtırım seni orada, ahlaksızlık
yapma!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Lafını bil, bak, bir şey söyleyeyim sana, lafını bil,
lafını bil.
SERKAN TOPAL (Hatay) Terbiyesiz sensin!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sözünü
geri al sözünü!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Şimdi, o
tarihte Deniz Baykala diren diye bağırdım.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sözünü
geri al!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Diren diye
yazdım o tarihte Baykala bu komploya karşı. Peki, siz ne
yaptınız?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sözünü
geri al!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Baykalı
arkadan hançerlediniz, arkadan. Siz CHP içindeki darbeye direnmediniz,
şimdi kalkıyorsunuz bunu konuşuyorsunuz.
SERKAN TOPAL (Hatay) Terbiyesiz herif.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Sözünü
geri al!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Susun!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Vay
kepaze herif, yazıklar olsun be!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Eğer siz
parti içi demokrasiyi önemseseniz, eğer bu konuda zerre kadar
kaygınız olsaydı, Deniz Baykala
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Tayyar.
SERKAN TOPAL (Hatay) Terbiyesiz herif,
ahlaksız sensin.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Lan, ne diyorsun
oğlum sen lan, ne diyorsun sen! Otur oturduğun yerde.
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir önceki oturumda
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşma yapan Sayın
Şamil Tayyarın konuşması sonucunda bir ara vermek
durumunda kaldık.
Sayın Tayyar burada mı acaba? Evet.
Meclisin mehabetine uygun bir konuşma
yapmadığınızı Sayın Tayyar, özellikle ifade etmek
isterim. Meclis İçtüzüğünde kaba ve yaralayıcı söz
kullandığınız tespit edilmiştir. Arkada, ara
verdiğimiz zaman, bütün grupların grup başkan vekilleriyle yaptığımız
ortak toplantı sonucunda da bu şekilde bir değerlendirme
yapılmıştır.
Bu kullandığınız sözlerden
kaynaklı aslında size bir ceza vermek durumundayız ancak bu
konuda bir açıklama yapmak isterseniz öncelikle sizi dinlemek isteriz.
Sayın Tayyar, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Gaziantep Milletvekili
Şamil Tayyarın, HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle özür dilediğine
ilişkin açıklaması
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Az önceki konuşmamda dile getirdiğim husus
2010 yılında yaşandığı zaman Star gazetesinde
köşe yazarıydım. Onu bir kaset komplosu olarak
nitelendirmiş ve değerlendirmiş ve buna bağlı olarak
da Sayın Baykalın asla istifa etmemesi ve direnmesi gerektiğini
söylemiştim.
Buna ilişkin yaklaşımım o
tarihten bu yana hep böyle olmuştur. Ancak az önce konuşmam devam
ederken CHP sıralarından yükselen o uğultu ve biraz da
şahsıma yönelik aşağılayıcı ifadeler
karşısında, arzu etmediğim hâlde, istem
dışı, o burada tekrar etmek istemediğim ifadeyi
kullandım. Bundan dolayı bunu düzeltmek istiyorum.
Bundan dolayı Sayın Baykaldan, çok
değerli eşinden, Gazi Meclisten ve aziz milletimizden özür diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tayyar.
Sayın milletvekilleri, Sayın Demirelin de
bir söz talebi var çünkü Sayın Tayyarın yapmış olduğu
konuşmada Sayın Demirtaşa ilişkin de bir sözü
olmuştu. Bundan dolayı Sayın Demirelin, sataşmadan
dolayı sanırım söz istiyor.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Ara verdik
Sayın Başkan.
BAŞKAN Biz yaptığımız
ortak toplantıda böyle bir karar aldık arkadaşlar, lütfen
müdahale etmeyiniz.
Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, hatibin konuşmasında, aslında bütün
konuşmasında bize ve partimize, eş başkanımıza
yönelik ağır bir sataşma ve hakaret içeren söylemleri söz
konusuydu. Sayın hatibin aslında Sayın Selahattin
Demirtaştan da özür dilemesi gerekiyordu ama o özrü dilemedi. Bu yüzden
bizim de sataşmadan kaynaklı söz talebimiz olacak.
BAŞKAN Sayın Demirel, size iki dakika
söz veriyorum.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.- Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirelin, Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, Genel Kurulun
seviyesinin ne kadar düştüğünü, buraya gelen milletvekillerinin
aslında kendilerini tatmin etmek için hangi seviyeye kendilerini
düşürdükleri halkımızın takdirinedir. Buradaki durum zaten
ortadadır. Meclisi çalıştırmayıp eş
başkanlara söz söyleyen, hakaret eden bir Genel Kurul ve milletvekilleri
söz konusu. O milletvekilleri zaten kendilerini biliyor. Burada anlattıklarının
hepsini, bu söylenenlerin, bu katliamların, bu ifade ettiklerinin hepsini
kendilerine iade ediyorum ve Sayın Eş Başkanımız
Selahattin Demirtaş demokrasi mücadelesi yürüttüğünü kendisi ifade
etti. Evet, siz bunu yapamıyorsunuz. O yüzden siz zaten diktatörlükle
yönetilmeye ve yönetmeye alışkın olduğunuz için, demokrasi
mücadelesi veren ve demokrasi uğruna siyaset yapan, siyasetin
demokratikleşmesi için çaba sarf eden Sayın Demirtaşa da
söyleyeceğiniz ancak bu kadardır, onu söyleyebilirim.
Ama şunu çok net bilin ki, aslında bu
ülkeyi kan gölüne çeviren sizin on dört yıllık
iktidarınızdır. Bu iktidarınızla ülkeyi kan gölüne bir
bütün olarak çevirdiniz ve bunun hesabını da mutlaka bir gün
vereceksiniz. Belki bugün sayınız çoktur, ona güveniyorsunuz ama yarın,
bunu çok iyi bilin ki uluslararası mahkemelerde hepiniz bu
yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz ve
yargılanacaksınız. Çünkü bugün
yaptıklarınızın, Cizredeki katliamların, Roboski
katliamının ve bir bütün olarak Surdaki katliamların hepsinin
hesabını hepimiz, bütün Türkiye halkları sizden soracaktır;
iktidardan ve Hükûmetten soracaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirel.
IX.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı
olarak Genel Kurulda yaşanan olaylar ile kaba ve yaralayıcı
ifadelerden üzüntü duyduklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
önceki oturumda yaşananlardan çok büyük bir üzüntü duyduğumu ben de
Divan adına belirtmek isterim. Burada hiçbir milletvekiline
karşı kaba ve yaralayıcı söz söylemek hiç kimseye
yakışmıyor açıkçası, ne Sayın Deniz Baykala ne
Sayın Selahattin Demirtaşa. Dolayısıyla, bundan sonra
yapacağımız konuşmaları bu şekilde ele alıp,
böyle değerlendirip buna göre konuşmalar yaparsak Meclisin sükûneti
açısından da olumlu olur diye ifade etmek isterim.
Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi açısından önemsiyorum. Biraz
evvel, hatip konuşması içerisinde Diktatörlükle yönetilmeye
alışkınsınız. dedi. Türkiye bir hukuk devletidir;
Türkiyede meşru, seçilmiş bir Hükûmet vardır; meşru,
kaynağını aziz milletimizden alan, yüzde 52 oyla da
seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanımız; her ikisi de
görevinin başındadır. Türkiye'nin yönetim şeklinde
meşruiyetini nereden aldığı çok açık ve net bellidir.
Bu diktatör söylemini asla kabul etmiyoruz. Geçmişte de ne kadar bu
ülkeye hizmet etmiş genel başkanlar, başbakanlar varsa
diktatörlükle suçlanmıştı. Yani bu söylemi kesinlikle kabul
etmiyoruz ve yine, sivil katliamlar vesaire, bunlara da her seferinde itiraz
edeceğiz. Türkiyede bugün süren terörle mücadele vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sadece kayıtlara girmesi açısından ifade
ediyorum. Bu ülke, evet, birçok darbeyle karşılaştı, birçok
diktatör anlayışla yönetildi. Bugün gelinen aşama da zaten bunu
çok net olarak ifade ediyor ve gösteriyor. AKP Hükûmetinin geldiği bu
aşamada gördüğümüz diktatöryal yaklaşımın aslında
pratiğini bugün çok net olarak burada görmüş oluyoruz.
Yaşananlar ortadadır, bütün Türkiye kamuoyu bunları görmüş
oluyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın Demirel.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ve
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, sokağa
çıkma yasaklarının toplumda yarattığı maddi ve
manevi tahribatların araştırılması amacıyla
11/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Mayıs 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir. Karar
yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun,
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları
tarafından, enerji ihtiyacıyla ilgili çeşitli sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 4/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Mayıs 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/05/2016 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür Özel
Manisa
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve
arkadaşları tarafından, Enerji ihtiyacıyla ilgili
çeşitli sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 04/04/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (411 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 11/05/2016
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Balıkesir Milletvekili
Sayın Ahmet Akın.
Sayın Akın, süreniz on dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; rüzgâr enerjisi konusunda
vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gündeme
alınmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2015 yılında
ülkemizde üretilen 260 milyar kilovatsaat elektriğin sadece yüzde 5,7si
hidrolik dışı yenilenebilir kaynaklardan sağlandı.
Rüzgâr enerjisinin toplam elektrik üretimimizdeki payı ise sadece yüzde
4,4. Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre 2015
yılında dünyada devreye giren elektrik santrallerinin yüzde 90ı
yenilenebilir, yüzde 10u ise konvansiyonel enerjiden oluşuyor.
Yenilenebilir enerji yatırımlarında Almanya ve diğer
gelişmiş ülkeler başı çekse de bugün için yenilenebilir yatırımların
üçte 2si gelişmekte olan ülkeler tarafından yapılıyor.
Sadece Çinde bu alandaki yatırımlar Avrupa Birliği ve ABDnin
toplam yatırımını katlar duruma gelmiştir. Bunun
yanında Fas da dünyanın en büyük güneş tarlasını kurmuş
ve elektrik üretimine başlamıştır. Dünyada gelişen
enerji trendlerine bakıldığında özellikle Paris İklim
Zirvesiyle birlikte fosil kaynaklı enerji yatırımlarından
uzaklaşma, yenilenebilir kaynaklara doğru hızla bir ilerlemenin
ortaya çıktığını görüyoruz.
Rüzgârda 48 bin megavat olan potansiyelimiz 2015
yılı sonu itibarıyla kullanımımızda sadece 4.503
megavata gelmiştir. Bu kurulu gücün yüzde 20si Balıkesirde,
Balıkesir-İzmir-Manisa bölgesi ise ülkemizdeki faal RES projelerinin
yarısına sahip durumdadır. Bakanlığın 2010-2014
Stratejik Planında yenilenebilir enerji kaynaklarının
payının artırılması amacıyla 2015
yılında rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 10 bin megavata
çıkartılması hedeflenmişti. Yine, Bakanlığın
2015-2019 Stratejik Planında da aynı yönde hedeflere yer
verilmişti. Bu planda rüzgâr enerjisinde 2015 yılında 5.600, 2017de
9.500, 2019 yılında ise 10 bin megavat kurulu güce
ulaşılması hedeflendi fakat 2015 yılı için hedeflenen
5.600 megavatın bile gerisinde kalındı. Elektrik Enerjisi
Piyasası Arz Güvenliği Strateji Belgesinde 2023 yılında
rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 20 bin megavata çıkarılması hedef
olarak belirlenmişti. Strateji belgelerinde belirlenen hedeflerin
performans gösterilerine bakıldığında hedeflerin sadece
hayalcilikten ibaret olduğunu maalesef söylemek mümkün.
Mevcut uygulamalarla 2015 yılı için belirlenen
hedefe ulaşılamadığı gibi, 2019 ve 2023 için
belirlenen hedeflere de ulaşılamayacağı çok
açıktır. Bu durumdayken yeni yasa, yeni yönetmeliklerle bu sektörün
önünün açılmadığı gibi mevcut düzenlemelerde yapılan
değişikliklerle de başka sıkıntılara yol açıldığını
maalesef görüyoruz. Yatırımcılar, kazanılmış
haklara zarar gelecek endişesiyle yeni yatırım kararları
için tereddüt içerisindeler. Bankalar, projelere finansman sağlarken
geleceği net göremiyorlar.
Enerji arz güvenliğimizin
sağlanmasında yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın
da değerlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Birincil enerjide 2000 yılında yüzde 67 olan dışa
bağımlılığımız, AKP iktidarları
döneminde uygulanan politikalarla bugün yüzde 75lere
tırmanmıştır. Elektrik enerjisinde de bu
bağımlılık yüzde 55 düzeyindedir.
Toplam ithalatımızın en büyük
kalemini oluşturan enerji ithalatı, dış ticaret
açığımızın da yarısından fazlasını
oluşturuyor. Bu açıdan bakıldığında da yerli ve
yenilenebilir kaynaklarımızın ne kadar önemli olduğu
ortadadır. Bütün ülkelerde, özellikle yenilenebilir kaynaklarına,
yatırımlarına önemli ve sürdürülebilir teşvikler
sağlanıyor. Ülkemizde de bu konuda mevcut bazı teşvikler
var. Fakat yenilenebilir enerjide istenilen noktaya gelinmediğini rakamlar
ortaya net olarak koyuyor. Bunu hep birlikte masaya yatırarak yeni bir
teşvik sistemini hep birlikte çalışmalıyız. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı çeşitli vesilelerle yaptığı
açıklamalarda elektrik üretiminde yerli kaynakların
kullanılacağına özellikle vurgu yapıyor ve bu dönemde
enerji yatırımlarında termik ve nükleer santrale öncelik
verileceğini söylüyor. Yerli linyitimizi kullanarak termik santrallerle
elektrik üretebiliriz diyelim. Ama nükleer santralin neresi yerli, onu
anlamış değiliz.
Nükleer enerji, yakıtı ve teknolojisi
başta olmak üzere, insan kaynağı gibi tüm diğer unsurlar
bakımından tamamen dışa bağımlı
olacağımız bir enerji türüdür. Üstelik, nükleer santrali kuracak
olan Rusyaya on beş yıl boyunca yüksek sayılacak bir fiyattan
alım garantisi veriyorsunuz. Kilovatsaati 12,5 sent artı KDV
üzerinden, on beş yılda Ruslara 70 milyar dolar para ödeneceği
söyleniyor. 22 milyar dolar olarak açıklanan yatırım bedelinin 3
katı parayı on beş yılda Ruslara ödemiş
olacağız. Buradaki rantı gören ve bu alandaki rantlara
alıştırılmış olan bir yerli firmanın da
nükleer santrale ortak olmak için girişimlerde ve arayışlarda
olduğunu görüyoruz, okunanlardan anlıyoruz.
Elektrik dağıtım
özelleştirmelerinden net 13 milyar dolar gelir elde edildi. Hem nükleere
verilecek paranın hem de enerji özelleştirmelerinden elde edilen
paranın bir kısmı yenilenebilir enerjiye yönlendirilmiş
olsaydı bugün için koyduğunuz hedeflere ulaşma
imkânınız olabilirdi. Biz, dünyadaki enerji trendlerinin tam tersine
bir uygulamayla gidiyoruz. Dünya yenilenebilir enerjiye giderken, biz fosil
kaynaklı ve nükleer enerjiye yöneliyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
AKP tarafından verilen enerjiyle ilgili bir kanun teklifinin komisyonda
görüşmelerini tamamladık ve bugünlerde de burada görüşmeye
gelecek. Türkiye'nin enerji ve enerjide dışa
bağımlılık sorununu nükleer santrallerle
aşacağına inanan AKP, bu yatırımlarının bir
engele takılmadan yapılması yolunu açma çabası içerisinde.
Nükleer santraller için İmar Kanunu ve yapı denetimini devre
dışı bırakıyor, büyük riskler
taşıdığı dünyanın her yerinde kabul edilen
nükleer santral için denetim ve güvenlik konusunu hafifletiyor. Kanun
teklifleriyle nükleer santrallere her türlü teşvik ve kolaylık
sağlanırken, yenilenebilir enerji aleyhine olabilecek düzenlemeler
yapılıyor.
YEKDEM mekanizmasının elektrik maliyetleri
üzerinde yarattığı artış gerekçe yapılarak,
YEKDEM fiyatları üzerinden açık eksiltmeyle yapılacak yeni bir
yarışma yöntemine geçilmesi planlanıyor. Yarışma
yönteminin devamlı değiştirilmesi, projelerin finanse
edilebilirliği ve ekonomik öngörüleri riske atabilecek bir
adımdır. Kanun teklifleriyle, yenilenebilir enerji konusunda zaten
var olan sıkıntılara maalesef yenileri ekleniyor. Genelde yenilenebilir
enerjiye, özelde ise rüzgâr enerjisine teşvik şarttır; var olan
mevzuat ve teşvik sistemi de yeni baştan ele
alınmalıdır. Alım garantisinin, rüzgâr enerjisinin
gelişmiş olduğu ülke örneklerinde olduğu gibi, on beş
ila yirmi yıl gibi, hatta daha uzun sürelerde tutulması gerekir.
Ayrıca, rüzgârda gerekli ekipmanlar için de -bildiğiniz gibi- bir
dışa bağımlılık söz konusu. Rüzgâr
potansiyelimizin hızla devreye girebilmesi için yerli ekipmanların
teşvikle üretimi de çok önemlidir. Bu alanda yer alan teşvikler çok
yetersiz. Teşviklerin de ötesinde, dünyada bu alanda oluşan rekabette
ön plana çıkabilmek için rüzgâr yatırımlarının
öngörülebilir şekilde gerçekleştirilebileceğine dair bir
algının sağlanması gerekiyor. Bu amaçla yatırım
yapmayı düşünenler de sektördeki belirsizlikler yüzünden harekete
geçemiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bizler de sık
sık sektör temsilcileriyle görüşmeler yapıyoruz. Sektör
temsilcileri, rüzgâr enerjisi konusunda önlerini göremiyor olmaktan
şikâyetçiler. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, zengin yenilenebilir
kaynaklarımızın enerji üretimimiz içindeki payını
hızla artıracak teşvik uygulamalarının doğru
olacağını düşünüyoruz. Bu sektörde ekipmanların yerli
üretimi için de AR-GE ve teşvik uygulamalarının hayata geçmesi
gerekiyor ancak rüzgâr santrallerinin kurulmasında, yer seçiminden
fizibilite çalışması, montaj işletme aşamalarına
kadar tüm süreçte çevre faktörü özellikle dikkate alınmalıdır.
Halkımızın itirazlarına duyarlı olunmalı, doğanın,
sit alanlarının tahribine ve halk içinde bir çatışmaya asla
izin verilmemelidir.
Bu düşüncelerimle araştırma
önergemizin gündeme alınması doğrultusunda desteklerinizi
bekliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Akın.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı,
Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek.
Buyurunuz Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu, enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması, enerji arz
güvenliğimizin sağlanması, elektrik üretimimiz içerisinde rüzgâr
enerjisinin payının artırılması için verilen önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dün Diyarbakırda ve Vanda, bugün de
Şırnakta şehit olan polislerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
2016 yılı itibarıyla,
ürettiğimiz elektriğin yüzde 35ini hidroelektrik santrallerden,
yüzde 57sini termik santrallerden, yüzde 6sını rüzgâr enerjisinden,
yüzde 1,5 jeotermalden, yüzde 0,5 gibi bir oranda da güneş enerjisinden
sağlamaktayız.
2003 yılı ve 2016 yılları
arasında devreye alınan 14 bin megavat toplam kurulu gücün 11.590
megavatı özel sektör tarafından yapılmıştır.
2.410 megavatlık kurulu güç ise -Deriner, Ermenek, Alparslan-1, Dalaman
Akköprü, Kılavuzlu, Çine, Manyas gibi- Devlet Su İşleri
tarafından yapılmıştır. Yani, Hükûmetimiz 2002
yılından bu tarafa, Atatürk Barajının kurulu gücü kadar
bir baraj inşası yapmıştır. Diğer yapılan
inşaatların ve kurulu güçlerin tamamı özel sektör
tarafından yapılmıştır.
Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynaklarından
olan güneş ve rüzgâr konusunda istenilen noktaya gelememiştir. Resmî
kaynaklarda yer alan bilgilere göre, 48 bin megavat potansiyelimiz olduğu
hâlde rüzgâr enerjisinden sağladığımız elektrik,
toplam üretimimizin sadece yüzde 6sıdır. Rüzgâr enerjisinde 2015
yılı itibarıyla ulaşabildiğimiz kurulu güç 4.500
megavattır. Oysa, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2010-2014 Stratejik Planında hedef olarak 10 bin megavat kurulu güce
çıkarılmasını hedef belirlemişti. Gelinen noktada,
hedefin yarısına bile gelinemediği ortadadır.
Bakanlık, 2015-2019 yıllarında, bir beş yıl öteleyerek
10 bin megavat kurulu güce ulaşma hesabı yapmaktadır.
Yalnız, bu hedef ilk yıldan şaşmıştır. 2015
yılında 5.600 megavat, 2017 yılında 9.500, 2019
yılında 10 bin megavat kurulu güce ulaşılması
hedeflenmiştir. 2015 yılı için rüzgâr enerjisinde belirlenen
performans 5.600 megavatın gerisinde kalmıştır. Strateji
belgelerinde belirlenen hedeflerin performans göstergelerine bakıldığında
gerçeklikten uzak olduğu ortadadır. Mevcut uygulamalarla 2015
yılı için belirlenen hedeflere ulaşılamadığı
gibi 2019 ve 2023 yılı için belirlenen hedeflere
ulaşılamayacağı da açıktır.
Rüzgâr enerjisi
potansiyelimizin hızla devreye alınabilmesi için önemli unsurlardan
birisi de rüzgâr enerji santrallerinin yerli üretimidir. Rüzgâr enerjisi için
kanat ve kulelerin Türkiyede üretildiği bilinmektedir. Yalnız,
jeneratör ve güç elektroniğinin yerli üretiminin de
artırılması gerekmektedir. Rüzgâr enerjisi sektör temsilcileri,
rüzgâr enerjisinin gelişiminin önündeki önemli engellerden birisinin de
mevzuat ve bürokrasiden kaynaklandığını belirtmektedir.
Günün ihtiyaçlarına uygun olarak mevzuatın güncellenmesi ve rüzgâr
enerjisi yatırımlarını engelleyici, geciktirici duruma
gelmiş olan düzenlemelerin gözden geçirilmesi önem arz etmektedir.
Bunlarla ilgili çözüm önerilerimiz, binlerce uzmanımız, binlerce
mühendisimiz vardır. İller bazında komisyonlar
kurulmalıdır. Enerji potansiyelleri tespit edilmeli, planlamalar
devlet tarafından yapılmalı, enerji bölgeleri
yatırımcıya sunulmalı, yatırımcı
bürokrasiyle uğraşmadan kaynağını hazırlayıp
yatırıma başlayabilmelidir. Çantacılara fırsat
verilmemelidir. Maalesef, gerçek yatırımcı olmayanlar, kamunun
içindeki ve dışındaki yandaş fırsatçılar, RES,
HES, GES ve JES yapma niyetleri olmadıkları hâlde lisans
almışlar ve bu lisansların ticaretini yaparak haksız kazanç
sağlamışlardır. Bunlara engel olunmalı, gerçek
yatırımcıların önü açılmalıdır. Böylece
ülkemizin enerji ihtiyacı sorunsuz şekilde korunmalıdır.
Yatırımcı sizden çok şey istemiyor; planlı enerji
bölgesi, daha az bürokrasi ve düşük faizli kredi istiyor.
Değerli milletvekilleri,
gerekli ve yeterli tedbirlerin alınmaması neticesinde elektrikle
ilgili, enerjiyle ilgili bir diğer sorun, kaçak elektrik
kullanımıdır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından açıklanan elektrik dağıtım
şirketlerinin 2014 yılında gerçekleşen kayıp ve kaçak
oranları incelendiği zaman; Dicle Elektrik yüzde 75, Van Gölü yüzde
61, Aras yüzde 26, Toroslar yüzde 13, Fırat yüzde 9, Boğaziçi yüzde 9
gibi, Trakya yüzde 6; toplam 21 elektrik dağıtım bölgesinin
3ünde meydana gelen aşırı derecede yüksek kayıp kaçak
elektrik tüketiminin ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımıza
yüklenerek faturalandırılması büyük bir
haksızlıktır, adaletli bir durum değildir. Kaçak
elektriğin büyük miktarı anılan elektrik dağıtım
bölgelerinde yani Dicle, Van Gölü ve Arasta tüketilmektedir, bu bölgede
yaşayan insanlar tarafından tüketilmektedir ama bunların
faturalarının ülke genelindeki abonelere dağıtılarak
fatura edilmesi kabul edilebilecek bir uygulama değildir. AKP Urfadaki,
Diyarbakırdaki, Şırnaktaki, Vandaki kaçak elektriğin
bedelini Adanadaki, Mersindeki, Ankaradaki, İstanbuldaki insanlardan
tahsil etmektedir.
Bu nedenle, teknik olmayan kaybın kaçak bedellerinin
tüketiciden alınmasını ve bu bedellerin faturaya
yansıtılmasını yasallaştıran ve bu uygulamayla
aynı zamanda teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef
oranlarının tespiti ve değiştirilmesi hakkında yetki
kurula verilmiş ve tüketicinin hak kaybına yönelik uygulamaların
önünün açılmasının engellenmesine yönelik verdiğimiz önerge
de maalesef AKP tarafından reddedilmiştir. AKP hükûmetlerinin
uyguladığı yanlış ekonomik, siyasi, enerji ve özelleştirme
politikaları nedeniyle ülkemizin bazı bölgelerinde hedeflenen
kayıp kaçak elektrik oranları yakalanamamış, uygulamaya ait
gerçek veriler kullanılmadan yapılan elektrik
dağıtımı özelleştirmelerinde sorunlar
yaşanmış, bazı bölgelerde yaşanan bu sorunların
çözümü için siyasi irade aciz kalmış, terör örgütünün vatandaşlara
Bize ait olmayan devlete elektrik parası ödemeyin. şeklinde
baskı yaptığı ne acıdır ki bu ülkenin
zamanın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından dile
getirilerek, sözde çözüm süreci zarar görmesin düşüncesiyle böyle bir
kanuni düzenlemeye gitmek zorunda kaldıklarını ifade
etmişlerdir. Teklifin kayıp kaçak elektrik tüketimine ilişkin
tanım değişikliği esas alınarak yapılan
düzenlemelerin yer aldığı diğer maddelerinde kayıp
kaçak elektrik tüketimi nedeniyle yapılan haksız ödemelere
karşı dava açan ve haksız yapılan ödemeleri geri alma
hakkı kazanan vatandaşlarımızın hakları elinden
alınmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının sisteme daha hızlı dâhil edilmesi için
bürokratik işlemlerin azaltılması gerekçesiyle getirilen ama
özellikle yer seçimi olarak yanlış bir bölgeye kurulacak olan, benim
seçim bölgem olan Mersini de ilgilendiren, kıyı kenar çizgisine bile
uyulmadan, belediyelerin de denetiminin saf dışı
bırakılmasıyla Akkuyu için çıkartılan düzenlemenin
yanlış olduğunu, özellikle Akkuyu Nükleer Santrali
dışındaki sosyal tesis, lojman ve idari binaların
belediyeden ruhsat alması ve denetlenmesini, RES ve GESle ilgili enerji
bölgelerinin seçilmesini, Türkiyenin bir enerji çöplüğüne
dönüştürülmemesini, büyük alanlar üzerinde iletim hatları ve trafo
merkezleri kurularak 1-2 megavatlık santraller yerine daha büyük
kapasiteli tesisler kurulmasını, yer seçime karşı
olduğumuz Akkuyu Nükleer Santralinin uluslararası tecrübeye sahip
uzmanlar tarafından denetlenmesini, ayrıca mevzuattan kaynaklanan
yükümlülükler yerine getirilmeden inşaata başlanmasının
süreçte yeni hukuki sorunlar doğurabileceğini belirterek Akkuyu
inşaatının mutlaka yasal izinler bittikten sonra
yapılmasını; yapılmasına karşı
olduğumuz hâlde, buna rağmen Hükûmet yapmak istiyor ama yapılmak
isteniyorsa da mutlaka bütün izinler alındıktan sonra
yapılmasını belirtiyor yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde
ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Müslüm
Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun Meclis araştırması
açılması amacıyla vermiş olduğu önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının Stratejik Planı ve Ulusal Yenilenebilir
Enerji Eylem Planında öngörülen yenilenebilir enerji kurulu güçlerine
ulaşabilmek için 2014 yılı sonundaki değerlere göre 2019
yılında yüzde 65,4; 2023 yılındaysa yüzde 117,4
oranında artış gerekmektedir. Bu plana göre, 2023te Türkiye
kurulu gücünün yüzde 49unu yenilenebilir enerji kaynakları oluşturacaktır.
Ancak, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun lisans verdiği ve
yatırım sürecinde olan projelerin durumuna
bakıldığında bu öngörüler gerçekçi olmaktan uzaktır.
Bir ülkenin enerji
bağımsızlığının olabilmesi için elindeki
mevcut kaynakları ve ekonomik imkânları kullanarak
dışarıya ve sınırlı olmasından dolayı
spekülasyona açık kaynaklara ihtiyaç duymadan kendi enerji
ihtiyacını karşılayabilmesi gerekir. Yerel anlamda enerji
bağımsızlığı hane, bölge ve tesislere, merkezî
sistemin olası hatalarına bağlı kalmadan kesintisiz ve
güvenli bir şekilde enerji tedarik edilmesiyle sağlanmaktadır.
Bu konuda, Hükûmetin enerji konusunda dilinden düşürmediği nükleer
santraller, bizi enerji konusunda rahatlatıp dışa olan
bağımlılığımızı azaltmayacaktır.
AKP Hükûmeti, 2023 yılına kadar ülkemizde 2 nükleer güç santralinin
devreye alınmasını, 3üncü santralin de inşasına
başlanmış olmasını hedeflediğini
açıklamıştır. Hükûmet Artık, güvenli nükleer
reaktörler yapıyorlar. Ekonomik kalkınmayı
sağlayacağız. Nükleer santraller yapılmazsa karanlıkta
kalacağız. Yenilenebilir enerji pahalı, nükleer enerji ucuz.
gibi söylemlerle nükleer enerjiyi meşrulaştırma ve halk
tarafından benimsenmesini amaçlamaktadırlar. Peki, gerçekten nükleer
enerji güvenli midir ya da nükleer santraller olmazsa gerçekten karanlıkta
mı kalacağız?
Değerli milletvekilleri, nükleer enerji
diğer enerji türlerinden ucuz bir enerji türü müdür? Fukuşima Nükleer
Santralinde meydana gelen kaza güvenli reaktörlerin bir masaldan ibaret
olduğunu kanıtlamıştır artık. Bu kazadan önce,
Japonyanın en güvenli santralleri yaptığı iddia
edilmekteydi. Dünyada birçok ülke son yıllarda meydana gelen nükleer
patlamalar ve kazalardan ders çıkararak nükleer enerji santrallerini
kapatma kararı almıştır. Nükleer enerji santrallerini kapatma
kararı alan ülkeler arasında elektrik enerjisine en çok ihtiyaç
duyanlardan ve dünyanın bir numaralı ihracatçısı Almanya da
bulunmaktadır. Söküm, atık ve çevresel maliyetler
hesaplandığında nükleer enerji dünyanın en pahalı
enerjisi durumundadır. Bugüne kadar dünyanın herhangi bir bölgesinde
nükleer endüstriler sadece devlet desteğiyle ayakta kalabilmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, enerji
politikaları hem ihtiyaç hem de bu ihtiyaca bağlı üretimin
doğru yönetimiyle belirlenir. Pek çok ileri teknolojiyle enerji
ihtiyacı düşürülebilir. Bu, ülkenin cari açık dengesini de
olumlu şekilde etkiler. Ayrıca, ortaya çıkan ihtiyaç da rüzgâr,
güneş, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir enerjilerin dengeli biçimde
sisteme eklenmesiyle karşılanabilir. Üstelik, şu anda
dünyanın en hızlı gelişen sektörleri rüzgâr ve güneş
enerjisi sektörleridir ve maliyetleri de hızla düşmektedir. Ülkemizde
ise bu durum çok farklı seyretmektedir. Enerji ihtiyacının
ekonomik büyümeden çok daha fazla artması verimsizliğimizin en önemli
göstergesi durumundadır. Bu ihtiyacı karşılamak için
önceleri doğal gaza, şimdi de nükleer ve kömür gibi
yatırımlara yönelik siyasi destek öyle bir noktaya ulaştı
ki, 2013 yılında Türkiye, ihtiyacı olandan daha fazla elektrik
üretti; karanlıkta kalmak bir yana, sektörde gereksiz bir bolluk da
oluşmuştur.
Günümüzde biokütle, rüzgâr ve hidroelektrik
enerjileri nükleer enerjiden çok daha ucuz durumdadır, güneş
enerjisinin ise kısa bir zamanda nükleer enerjiden daha ucuz olması
beklenmektedir.
Yenilenebilir enerji ise hem
uluslararası hem de bölgesel anlamda enerjide
bağımsızlık sağlar. Enerji, ülke ve bölgedeki mevcut
rüzgâr, güneş ve su gibi sürekli yenilenen kaynaklarla üretilir. Rüzgâr,
güneş, jeotermal, hidroelektrik ve biokütle kaynaklarının
akıllıca karışımı sonucu başka kaynaklara
ihtiyaç duyulmadan hem ana yük hem de dalgalanan talepler
karşılanabilir. Bölgesel olarak enerji üretilebildiğinden,
endüstri ve yerleşim birimlerinin ihtiyaçları merkezî sistemden
bağımsız olarak kesintisiz karşılanabilir.
Yenilenebilir enerji sayesinde hem ulusal hem de yerel boyuttaki enerji
bağımsızlığı da sağlanmış olur.
Değerli milletvekilleri,
enerjiden yararlanmak temel bir insan hakkıdır. Bu nedenle, enerjinin
tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli, güvenilir
bir şekilde sunulması temel bir enerji politikası
olmalıdır. Enerji üretiminde ağırlık yerli ve yeni
yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir. Enerji planlamaları
ulusal ve kamusal çıkarların korunmasını, toplumsal yararın
artırılmasını, yurttaşların ucuz, sürekli ve
güvenilir enerjiye kolaylıkla erişebilmesini, çevreye verilen
zararın asgari düzeyde olmasını hedeflemelidir.
Enerji sektöründe
bütünleşik kaynak planlaması zorunludur. Bu planlama, enerji
üretiminin dayanacağı kaynakların seçimi, enerji tüketim
eğilimlerinin incelenmesi, talep taraflı yönetim
uygulamalarının üzerinde yoğunlaşma, enerjinin daha verimli
kullanımı, çevreye verilen zararın asgari düzeyde olması,
yatırımın yapılacağı yerde yaşayan
insanların hak ve çıkarlarının korunması ölçütleri
gözetilerek yapılmalıdır. Planlama çalışmaları
katılımcı ve şeffaf bir şekilde yapılmalı,
çalışmalara ilgili kamu kurumlarının yanı sıra
üniversiteler, bilimsel araştırma kurumları, meslek
odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar ve tüketici örgütlerinin
etkin ve işlevsel katkıları sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tüm enerji sektörleri
-petrol, doğal gaz, kömür, hidrolik, jeotermal, rüzgâr, güneş,
bioyakıt- için strateji belgeleri hazırlanmak zorundadır. Daha
sonra bütün bu alt sektör stratejik belgelerini dikkate alan yenilenebilir
enerji stratejisi ve eylem planı ve Türkiye genel enerji stratejisi
belgesi ve eylem planı oluşturulmalı ve
uygulanmalıdır. Ülke ölçeğinin yanı sıra il ve bölge
ölçeğinde enerji kaynak üretim, dağıtım planlaması
yapılmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
toplum çıkarları doğrultusunda temel stratejileri ve
politikaları geliştirmek ve uygulamakla yükümlüdür. Bu amaçla, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı güçlendirilmeli, uzman ve liyakatli
kadrolar istihdam edilmelidir. Topluma ve devlete ait kaynaklar ve zenginlikler
tahsis edilirken ve kullandırılırken toplum yararı
gözetilmeli ve topluma faydası maliyetlerden fazlaca
tutulmalıdır.
Bu bağlamda, toplumsal etki sürecinin de
çevresel etki değerlendirmesi mevzuatı kapsamına
alınması, ÇEDle birlikte toplumsal etkilerin de
değerlendirilebilmesi ve halkın olumlu ya da olumsuz etkilerden
haberdar olarak, yatırım öncesi sürece ve yatırımın
izlenmesi ya da denetlenmesi çalışmalarına dâhil edilmesi gerekmektedir.
Özelleştirmeler derhâl
durdurulmalıdır.
Enerji üretim, iletim ve
dağıtımında, kamu kuruluşlarında
çalışanların yönetim ve denetimde söz ve karar sahibi
olacağı, özerk bir statüde, etkin, verimli ve şeffaf
çalışmalar yapılması sağlanmalıdır.
Plansız çevre ve topluma uyumsuz,
yatırım yerinde yaşayan halkın istemediği, topluma
maliyeti faydasından fazla olan projelerden vazgeçilmelidir. Verimli
tarımsal arazilere, ormanlara, sit alanlarına santral kurulmamalıdır.
Gerzede termik santral, Sinop ve Akkuyuda nükleer
santral, Doğu Karadenizde, Dersimde, Alakırda, Göksuda,
Türkiye'nin dört bir yanında HESler gibi, bölgede yaşayan
halkın istemediği tüm projeler iptal edilmelidir.
Doğal gaz, petrol, ithal kömür gibi
dışa bağımlı fosil yakıtların enerji
tüketiminde ve elektrik üretiminde payını düşürmeye yönelik
politikalar uygulanmalıdır. Elektrik üretiminin büyük
ağırlığının yenilenebilir enerji
kaynaklarına dayandırılması ve nihai hedef olarak
yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı
amaçlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
bu son bölümünde, Hükûmetten bir Sayın Bakanın da olduğu şu
anda tekrar işaret edeceğim iki husus var.
Alevi inancını ve öğretisini
ilgilendiren önemli iki tane uluslararası karar var. AİHMin
aldığı zorunlu din derslerinin kaldırılması ve
cemevlerine yasal statünün tanınması konusunda Büyük Dairenin
verdiği iki karar var. İlla Büyük Daire karar mı almak zorunda
Sayın Bakanım? Bunu çözmeniz gerekmektedir. Yani AİHMin
verdiği karara uymak zorundasınız. Büyük Daire Cemevleri
artık ibadethanedir ve bu statünün verilmesi gerekmektedir. demektedir.
Yine, zorunlu din derslerinin seçmeli hâle
getirilmesi konusunda AİHM karar verdi ve Büyük Dairede de görüşülmek
üzeredir. Hükûmetin de bu konuda Alevilere karşı samimi olduğunu
göstermesi gerekmektedir, bu kararın uygulanması artık zorunlu
hâle gelmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Doğan.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHPnin, rüzgâr enerjisinin payının
artırılmasıyla ilgili verdiği Meclis araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, ülkemiz için, milletimiz için en önemli
ve öncelikli konulardan birisi olan enerji konusunda bir araştırma
önergesi verilmesini önemsediğimizi ifade etmek isterim.
Bildiğiniz gibi, benim de üyesi bulunduğum
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun
geçtiğimiz haftalarda görüştüğü enerji kanun teklifinde önemli
konulardan birisi de yenilenebilir enerji konusuydu. Açıkçası, bu
görüşmelerden sonra böylesine önemli bir konunun araştırma
önergesinde de gündeme gelmesi oldukça önemli çünkü enerji gibi bir ülkenin
gelişimindeki en önemli noktalardan birinin siyasetüstü
konuşulması, değerlendirilmesi ve bu çerçevede atılacak
adımların da hep birlikte atılması önem arz ediyor. Evet,
enerji sektörü belki de sektörler içinde en dinamik olan sektör. Büyüyen ve
gelişen ülkemizin enerji talebi de artarak devam ediyor.
Son on üç yıla
baktığımızda, Türkiye gelişmekte olan ülkeler içerisinde,
yıllık yüzde 5,5 oranla, enerji tüketimi artışında ilk
sıralarda yer alan bir ülke. 2002 yılında 132,6 milyar
kilovatsaat olan elektrik tüketimi 2015 yılı sonunda 263,8 milyar
kilovatsaate ulaşmış durumda yani yaklaşık olarak 2
katı. 2002 yılında 129,4 milyar kilovatsaat olan elektrik
üretimi ise 2015 sonunda 259,6 milyar kilovatsaate ulaştı. Bu
üretimin yüzde 37,9u doğal gaz, yüzde 28i kömür, yüzde 25,8i hidrolik
kaynaklardan, yüzde 4,4ü rüzgâr ve yüzde 3,9u da diğer sektörlerden
geliyor. 2002 yılında 31.846 megavat olan kurulu güç yüzde 132
artmış yani 2 katından daha fazla artmış ve 2016 Mart
ayı sonu itibarıyla 74.039 megavata kadar yükselmiştir. 300 olan
elektrik enerjisi üretim santrali sayısı da 1.666ya
ulaşmıştır. Bunun 563 tanesi hidrolik, 38 tanesi kömür, 116
adedi rüzgâr, 22 adedi jeotermal, 236 adedi doğal gaz, 157 adedi de
diğer kaynak türlerinden oluşmaktadır. 2002de özel sektörün
elektrik üretimindeki payı yüzde 33,9ken bugün yüzde 72,2ye yükselmiş
bulunmakta yani özel sektör, elektrik üretimindeki payını oldukça
fazla noktaya getirmiş durumda. Elektrik enerjisi üreten tesislerin
sayısının artması ise özellikle arzın
çeşitlenmesi ve tesislerin artması anlamında önemli.
Ayrıca, 492 adet güneş, 14 adet rüzgâr, 1 adet hidrolik, 27 adet
termik santral yani 534 adet de lisanssız -belli bir rakamın
altındaki güçler, biliyorsunuz, lisans almadan kurulabiliyor- santral de
mevcuttur.
2015 yılında gerçekleşen 3.628
megavatlık net artışın neredeyse tamamı yenilenebilir
kaynaklara dayalıdır. 2002 yılında neredeyse yok
sayılacak düzeyde yani sadece 18,9 megavat olan rüzgâr enerjisi kurulu
gücü 2016 Mart ayı sonu itibarıyla 4.601 megavata
ulaşmıştır. Toplam kurulu gücün içerisindeki payı ise
-biraz önceki konuşmacıların da söylediği gibi- yaklaşık
yüzde 6,2dir. Buradaki en önemli nokta, 2014 yılında rüzgâr kurulu
gücüne göre yüzde 25lik bir artışın olmasıdır yani
2014 ile 2015 arasında, sadece bir yılda rüzgâr enerjisinin kurulu
gücü yüzde 25 yani dörtte 1 artmıştır.
2023 hedeflerine ulaşabilmek için rüzgârda
-biraz önce de söylendiği gibi- 20 bin megavatı bulmak
durumundayız. Bu noktada, evet, mevzuatta, bürokrasi anlamında
oldukça sıkıntılar var. Zaten hem geçen dönemin sonunda yani
24üncü Dönemin sonunda yapmış olduğumuz çalışmalar
hem de bu dönemde Enerji Komisyonundan geçirmiş olduğumuz kanun
teklifi, aslında bu sıkıntıları aşmak için
oldukça önemli meseleler içeriyor.
Enerjide dışa olan
bağımlılığın azaltılması, enerji arz
güvenliğinin sağlanması, yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları
bizim önceliğimiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı
elektrik üretim santrallerinde kullanılan aksamların yurt içinde
üretilmesi için gerekli olan mekanizmaların
oluşturulmasının da oldukça önemli olduğunu
düşünüyoruz.
Enerji talebi ülkemizde önümüzdeki on yılda 2
katına daha çıkacak yani geçtiğimiz on üç yılda 2
katından fazla bir artış olmuştu, önümüzdeki on yıl
içerisinde de 2 katından daha fazla bir artışa sahne olacak.
Yenilenebilir enerji kaynak alanları yani
kısaca YEKA olarak adlandırdığımız, ekonomik
kaynak potansiyeline sahip, idari süreçlerden
arındırılmış, yatırıma hazır, büyük
ölçekli YEKAnın yani yenilenebilir enerji kaynak alanlarının
geliştirilmesi için teknik ve mevzuat çalışmaları da devam
ediyor. Yapmış olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu Teklifi
görüşmeleri, Genel Kurulun beklediği görüşmeler de bu anlamda
destekleyici.
Diğer taraftan,
yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten tesislerde
kullanılan yerli aksamın desteklenmesi hakkındaki yönetmelik
uygulamasında ortaya çıkan bazı sorunlar olduğunu da
biliyoruz. Özellikle özel sektörden, bu konuda yatırım yapan
şirketlerden gelen şikâyetleri, özellikle Enerji Komisyonundaki
üyeler yakın olarak biliyorlar. Dolayısıyla, bu konuda da Enerji
Bakanlığımızın yapmış olduğu bir
mevzuat çalışması söz konusu. Bu çalışmada müracaat
tarihlerini öne çekerek, eksik evrakların tamamlanabilmesini
sağlayarak ama en önemlisi, mevcut uygulamalara yönelik bir hak
kaybına uğramadan bazı düzenlemeler yaparak özellikle yerli ve
millî üretimin bu manada desteklenmesi için gerekli adımları da hep
birlikte atmış olacağız.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, şu anda, yenilenebilir enerjide, özellikle rüzgâr
enerjisinde kule ve kanat üretimini ülkemizde, Türkiyede gerçekleştirebiliyoruz
ama diğer aksamların gerek jeneratör olsun gerekse diğer
elektronik aksamların da ülkemizde üretilebilmesi için bazı
destekleri hep birlikte gerçekleştirmemiz lazım. Bu destekler
sayesinde bu üretimin Türkiyede oluşması hem mevcut, Türkiye içindeki
pazara hem de Türkiye'nin ulaşabileceği çevreye de yönelik ciddi bir
ihracat imkânı hepimize sağlayacaktır. Biraz önce de
dediğim gibi, Elektrik Piyasası Kanun Teklifinin önümüzdeki günlerde
Genel Kurula gelmesiyle beraber bu konudaki somut adımları da hep
birlikte atacağımızı düşünüyorum.
Tabii, belki önergede söz
konusu değildi ama buradaki konuşmalarda nükleere değinildi.
Nükleerle alakalı da birkaç rakamı vermek istiyorum çünkü belki
bazı bilgi eksiklikleri olabilir. Şu anda, dünyada 442 adet nükleer
reaktör faaliyette yani çalışıyor ve bunların
yarısı Fransa, Amerika, Rusya ve Çinde; 442 adet nükleer tesis,
nükleer reaktör.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Hepsi kapatılacak Ali Bey, hepsi kapatılıyor.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) - Bunların yarısı bu bahsettiğim sadece 4 ülkede.
66 tane nükleer reaktör de inşa hâlinde, toplam 164 tanesinin de
inşası planlanıyor. Yani, 66nın da bittiğini
düşünürsek 500 nükleer reaktör var ve Türkiyede 1 tane bile yok, sadece 2
tane planlanan var.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Almanya hepsini kapatıyor.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) - Şimdi, Fransaya baktığımız zaman,
Fransanın elektrik üretiminin yüzde 74ü nükleer reaktörden geliyor,
Amerikada yüzde 19u, Almanyada ise yüzde 15i.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
2020de hepsini kapatıyor.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Almanya, zannediyoruz ki reaktörleri, işte böyle bir karar
aldı, kapatacak. Böyle değil. Her reaktörün bir ömrü var, bu ömrü
tamamlandığı zaman kapatmaya yönelik bir kanaati var.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Ama yenisini de yapmıyor.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Almanyada bu konuda 1970lerden başlayarak
oluşturmuş olduğu enerji politikasıyla yenilenebilir
kaynaklara vermiş olduğu öncelikten dolayı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Siz de verin.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) -
şu anda bizim yapmış olduğumuzu onlar
1970lerde yapmışlardı.
Denetim ve güvenlik konusunda
bir eleştiri vardı. Evet, nükleer santraller çok daha büyük denetime
ve güvenliğe tabi olmalı, dolayısıyla bu standartları
uygulayacağız. Kapatma kararının da açıklaması
tamamen bu şekilde diyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Ruslarla mı yapacağız?
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Ben bu görüşlerle önergenin aleyhinde olduğumuzu
belirtiyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ercoşkun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Atıcı...
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, Mersinde yaşayan, AKPye oy veren, MHPye oy
veren, HDPye ve CHPye oy veren seçmenlerin ve halkın büyük bir
kısmı nükleer santral istememektedir. AKP bunu bile bile
1/100.000lik plana Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
marifetiyle nükleer santrali işletmiştir. Şimdi, AKP, el
birliğiyle Mersin Büyükşehir Belediyesine baskı yaparak
1/50.000lik plana da işletmeye çalışmaktadır. Mersin
Büyükşehir Belediyemizin bu dirence onurlu bir şekilde direnmesini
talep ediyorum Mersin halkı adına, AKPnin de Mersine bu nükleer
santrali yapmaktan vazgeçmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Atıcı.
Sözleriniz kayıtlara
geçmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Siyasi Etik Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Anayasa Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Siyasi Etik Kanunu
Teklifi (2/1000) ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Anayasa Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 307)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Avrupa Konseyi
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Avrupa Konseyi Terörizmin
Önlenmesi Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/672) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 248)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/419) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 87)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanlarda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanlarda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/308) ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 5)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/316) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/332) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani İşler
Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani İşler
Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/327) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 30 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap işleminde sisteme giren milletvekili
yok.
Bu şekilde, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSANİ İŞLER EŞGÜDÜM
OFİSİ ARASINDA TÜRKİYEDE BİR ÜLKE OFİSİ
KURULMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1-
(1) 3 Ekim 2013 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi
Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora
Sayın Dora, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 30 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani
İşler Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler insanlığın karşı karşıya
kaldığı krizlere hızlı ve etkili bir şekilde
yanıt verebilmek amacıyla kapasitesini geliştirmek
arayışı içine girmiş ve bu doğrultuda
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1991
yılında kabul edilen kararla Birleşmiş Milletler
İnsani İşler Bölümü ihdas edilmiştir. Birleşmiş
Milletler İnsani İşler Bölümü 1998 yılında
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisine
dönüştürülmüştür. Bu ofise insani kriz durumlarında
Birleşmiş Milletler kuruluşları arasında ortak
stratejiler geliştirmek, ihtiyaç değerlendirmesi yaparak eylem
planları oluşturmak ve bunların uygulanmalarını
izlemek, eş güdüm forumları teçhiz etmek, kaynakları harekete
geçirmek, koordinasyon mekanizmalarını yönlendirmek gibi görevler
yüklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler, insani yardım çalışmalarını, ilk kez
İkinci Dünya Savaşının yarattığı tahribat
sonrasında Avrupada yerlerinden edilenlere insani yardım ileterek
başlatmıştır. O günden bugüne uluslararası topluluk ne
zaman doğal ya da insan nedenli bir felaketle karşı
karşıya kalsa yardım için Birleşmiş Milletlere
başvurmaktadır. Bugün Birleşmiş Milletlerin, acil durum ve
uzun süreli destek gerektiren durumlarda insani yardım sağlayarak
hükûmetler ve yardım kuruluşları arasında da katalizör rolü
üstlenmek ve yardıma muhtaç olan insanların savunuculuğunu
yapmak gibi önemli rolleri bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletlerin en büyük başarılarından biri de bütün uluslarca
kabul edilebilecek, tüm insanlarca arzu edilen ve uluslararası ölçekte
korunan evrensel bir yasa niteliğinde kapsamlı bir insan hakları
hukuku çatısı kurmasıdır. Birleşmiş Milletler,
uluslararası ölçekte kabul edilen, geniş kapsamlı bir ekonomik,
sosyal ve kültürel haklar ve siyasi, medeni haklar dizisi
tanımlanmıştır. Aynı zamanda, bu hakları
teşvik edecek ve koruyacak mekanizmaları kurmuş ve hükûmetlere,
insan haklarının korunması hususundaki
sorumluluklarını yerine getirmelerinde yardımcı
olmuştur.
Söz konusu yasal çatının temelleri,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca, sırasıyla 1945 ve
1948de kabul edilmiş olan Birleşmiş Milletler
Anlaşması ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesidir. O
zamandan bu yana, Birleşmiş Milletler, kadınlar, çocuklar,
engelliler, azınlıklar, göçmen işçiler, mülteciler ve benzeri
savunmasız grupları da kapsamına alan, onlara özgü
standartları kapsayacak şekilde kademeli olarak insan hakları
hukukunu genişletmiştir. Böylelikle, bu grupların
yaşadıkları toplumlarda uzun yıllardır sürmekte olan
ayrımcı uygulamalardan korunabilecekleri haklar yasal zeminlere
taşınmıştır.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler kurulduktan üç yıl sonra, tüm halklar için
ulaşılması gereken ortak standartlar oluşturulması
niyetiyle Genel Kurul, çağdaş insan hakları hukukunun
dayandığı esas olan, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin temel taşlarını
koymuştur. Beyannamenin 30uncu maddesi her ülkedeki insanların
temel, medeni, kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal haklarından
bahsetmektedir. Evrensel Beyanname birçok bilim adamı tarafından
uluslararası hukuk anlamında kabul görmektedir. Zira, geniş
kapsamlı olarak kabul edilmiştir ve ülkelerin birçok açıdan
gelişmişliğinin ölçüsü olarak da kullanılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette buraya kadar anlatmaya
çalıştığımız hususlar Birleşmiş
Milletlerin kurumsal bağlamda ideal olan teorik yanlarıydı.
Sebepleri ve sonuçları her ne olursa olsun dünyanın en büyük ve
kapsamlı örgütlenmesi olarak Birleşmiş Milletler
yaklaşık altmış yıldır varlığını
sürdürmektedir. Fakat bu uluslararası tüzel sistemin eşit güçte olmayan
devletler arasındaki çatışmaları ne kadar
önleyebildiği, devletsiz toplulukların haklarını ne ölçüde
koruyabildiği, devletlerin üzerinde evrensel bir topluluk fikrini ayakta
tutacak bir hak dengeleme rolünü oynayıp oynayamadığı ise
ciddi şüpheler barındırmaktadır. Bu bağlamda,
yaygın bir küresel barışın son umudu olarak sunulan
Birleşmiş Milletlerin kendinden beklentileri ne kadar
karşıladığı ya da karşılayabildiği ayrıca
sorgulanması gereken bir husustur.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler Anlaşmasının 41 ve 42nci maddelerine göre
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin uluslararası
sorunları çözmede devletlere ilişkin uyguladığı
yöntemler diplomatik yaptırımlar, ekonomik yaptırımlar ve
askerî yaptırımlardan oluşmaktadır ancak
Birleşmiş Milletlerin bu yaptırımsal rolünü
layıkıyla oynadığı da söylenemez çünkü
Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Savaşının
galiplerinin veto hakları nedeniyle adaletli olmayan bir işleyişe
sahiptir. 1946 yılından 2008 yılına kadar güçlü devletler
veto haklarını 344 defa kullanmışlardır. Özellikle,
soğuk savaş yıllarında vetoya sık sık
başvurulması bu örgütü işlemez hâle getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, on yıllardır
süregiden Filistin-İsrail sorunu, Afganistan, Irak ve son olarak Suriye
örneklerinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler önemli oranda
itibar kaybetmiştir. İtibarın kaybedilmesinde temel sebeplerin
en önemlisi Birleşmiş Milletlerin kendisini var eden ilkelerine uygun
davranmaması ve devletlerin uluslararası siyasi, askerî ve ekonomik
haksız hamleleri karşısında sessiz kalması, olaylara
nesnel değil konjonktürel yaklaşmasıdır. Yaşanan
tecrübeler Birleşmiş Milletler gibi tarihin en büyük küresel
organizasyonunun işlerliğinin öncelikle Güvenlik Konseyinin daimî
üyelerinin tutumlarına ve diğer üye devletlerin
yaklaşımlarına bağlı olduğunu göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin takip ettiği üzere Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Komiseri dün Türkiye Hükûmetini Kürtlerin
yaşadıkları bölgelerde sivillere karşı kitlesel
şiddet kullanımıyla ilgili iddiaların üzerine gitmeye
çağırmıştır. Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Komiserliği Türkiyeden kapsamlı bir soruşturma
başlatılmasını istemiştir. İnsan Hakları
Komiserliği ayrıca Türkiyenin, Birleşmiş Milletlerin
bölgeden ilk elden bilgi edinebilme talebine ise şimdiye kadar yanıt
vermediğini vurgulamıştır. Bunun yanında
Birleşmiş Milletler yetkilisi bağımsız bir
soruşturma açılmasını ve iddiaların araştırılması
için bağımsız uzmanların bölgeye girişinin
engellenmemesini de istemiştir.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler Türkiye ile ilgili raporu hazırlarken Cizreden görgü
tanıklarının ifadesine başvurduklarını
belirtmiş, sivil insanların diri diri yakıldıklarıyla
ilgili ciddi emareler bulunduğuna vurgu yaparak, Türkiye Hükûmetinin terörle
mücadele operasyonlarında sivillerin hayatının korunması ve
uluslararası hukuka bağlı kalması gerektiğini
vurgulamıştır. Hukuk dışı ölümlerin,
işkencenin, evlerin hedef alınarak yıkılmasının,
güvenlik operasyonları sırasında silahsız sivillerin askerî
araçlardaki keskin nişancılarca vurulmasının
uluslararası hukuka göre yasak olduğuna da raporunda ayrıca yer
vermiştir.
Değerli milletvekilleri, elbette dünyanın
bir yerinde, hele hele Orta Doğu gibi çatışmaların,
ölümlerin yoğun bir biçimde yaşandığı bir bölgede olup
bitenlere karşı Birleşmiş Milletlerin kısa bir ön
rapor hazırlaması ve bağımsız gözlemciler göndermekten
söz etmesi anlamlıdır ve Birleşmiş Milletler
mekanizmasının asli görevlerinden de birisidir bu. Ancak Türkiyede
yaklaşık on aydır sürdürülen sokağa çıkma
yasakları kapsamında yaşananlara dair geç
kalınmış bir girişim olduğu da belirtilmek
durumundadır.
Değerli milletvekilleri, Temmuz 2015 tarihinden
itibaren Kürt illerinde büyük bir askerî abluka uygulaması
başlatılmış, 7 şehrin 22 ilçesinde onlarca müdahaleyi
kapsayacak şekilde toplamda dokuz yüz güne varan sokağa çıkma
yasakları uygulanmıştır. Bu ablukalarda sadece
Şırnakın Cizre ilçesinde Temmuz 2015 tarihinden beri 282
kişinin yaşamını yitirdiği, sivil toplum örgütlerince
hazırlanan raporlara yansımıştır. Hayatını
kaybedenlerin birçoğunun kimliği dahi teşhis edilememiştir.
İnsanların diri diri yakıldığına dair önemli
kanıtlar ortaya konulmuştur. Sokağa çıkma yasakları
süresince yüz binlerce insan evsiz kalmış, yaşadıkları
yerleri terk etmek zorunda bırakılmış, sağlık,
eğitim hakları başta olmak üzere yaşamın birçok
alanında hak gaspları yaşanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sürem bittiği için öbür maddede konuşmama devam
edeceğim.
Bu vesileyle tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Erkek, süreniz on dakika, buyurun
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
30 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Meclisimizde uluslararası
anlaşmaları onaylıyoruz, uygun buluyoruz, yalnız bu
anlaşmaların çoğunu maalesef özümsemiyoruz. Adalet,
eşitlik, özgürlük, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi konularda
yani demokrasinin ve hukukun evrensel ilkelerinde maalesef sınıfta
kalmış durumdayız.
Bakın, 6 Mayısta
yaşadığımız üzücü bir olayla ilgili bazı
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi,
MİT tırları gerçeği Cumhuriyet gazetesinde haber
yapıldığında aslında bütün dünya zaten gerçeği
biliyordu çünkü gerçeğin üstünü örtmek mümkün değil. Ve bu haber,
halkın haber alma özgürlüğü uyarınca gazetecilik faaliyeti
çerçevesinde yapılmıştı ama birilerini çok
kızdırdı. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı bu
haber üzerine Sayın Dündarla ilgili Bedelini ağır ödeyecek, öyle
bırakmam onu. demişti. Evet, Sayın Dündar gerçekten bedelini
ödemeye başlamıştı ve 25 Kasım 2015 tarihinde
tutuklandı. Doksan iki gün tutuklu kaldıktan sonra, Anayasa
Mahkemesinin gerekçeli kararında gazetecilik faaliyeti çerçevesinde bu
haberin yapıldığı vurgulanınca tahliye oldu. Tahliye
olduktan sonra, yandaş bir yazar maalesef, bir köşe
yazısında Vatandaş, hâkimler kadar anlayışlı
olmayabilir. ifadesini kullandı. Bu, çok vahim bir ifadeydi. Ve şunu
gördük ki: Sayın Cumhurbaşkanı, saray yalnızca profili düşük
bir Başbakan aramıyor, profili düşük bir Hükûmet aramıyor,
profili düşük bir basın da arıyor. Öyle isteniyor ki
basında manşetler, yazılar hep aynı başlıklarla
çıksın. Bakın, Kabataş yalanında,
hatırlayın, 10a yakın köşe yazısı organize bir
şekilde aynı başlıkla çıkmıştı,
Diliniz kaba, vicdanınız taş başlığıyla,
evet, Diliniz kaba, vicdanınız taş
başlığıyla. Ama, Kabataş gerçeği de ortaya
çıktığında bu başlığı atanlar ve bu
yazıları yazanlar umarım vicdanlarında bunun muhakemesini
yapmışlardır.
Bütün bu gelişmelerin sonucunda, masumiyet
karinesi ihlal edilerek insanlar hedef gösterildiği için 6 Mayıs günü
üzücü bir olayın içerisinde ben de tesadüfen yer aldım. O gün, can
katlini belki önleyebildik adliye dışarısında ama adliye
içerisinde verilen kararla basın ve ifade özgürlüğü maalesef
katledildi.
Sayın milletvekilleri, değerli
milletvekilleri, şunu çok iyi bilmeliyiz: Basın özgürlüğü
gazeteciler için değildir, basın özgürlüğü halk içindir.
Eğer gazeteci özgür değilse, basın özgür değilse toplum da
özgür değildir. Halkın haber alma özgürlüğünün hiçbir
şekilde, hiçbir şartta engellenmemesi yasal ve evrensel ilkeler
uyarınca bir zorunluluktur.
Çağdaş demokrasilerde, Cumhuriyet
gazetesinde çıkan haber üzerine, komşu bir ülkeye, Orta Doğuya,
Suriyeye silah göndererek suçüstü yakalananların yargılanması,
bu haberi yapan gazetecilerin de aslında ödül alması gerekirdi. Evet,
çağdaş demokrasilerde bunun örnekleri çok fazla ama bizde maalesef
gazeteciler Silivriye gönderildi, uluslararası ceza hukukunu ihlal
edenler, suç işleyenler maalesef baskı ve dikta yöntemiyle bu uygulamalarını
sürdürdüler ve 6 Mayısta bu üzücü olayı hep birlikte
yaşadık. Bu olayın sorumluları, gazetecileri hedef
gösterenler, masumiyet karinesini tanımayanlar, hukuku askıya
alanlar, düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne saygısı
olmayanlar, insanları ötekileştirenler ve hedef gösterenlerdir.
Ben, bu olay sebebiyle, Sayın Can
Dündarın eşi Dilek Dündarı gerçekten yürekten kutluyorum.
Evet, ülkemizi çağdaş uygarlığa, inisiyatif alan
çağdaş ve cesur kadınların taşıyacağına
inancım da tamdır. Özellikle kalemini, evet baskıya ve diktaya
karşı kalemini siper eden ve her zaman cesurca eğilmeden ayakta
duran Sayın Can Dündar ve Erdem Gülü de kutluyorum, onların nezdinde
kalemini satmayan tüm namuslu gazetecilere de bu yüce kürsüden Selam olsun.
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ayrıca,
Çanakkaleden ve tüm Türkiyeden arayan, geçmiş olsun dileklerini, olumlu
dileklerini ve önemli tespitlerini bizlerle paylaşan tüm
hemşehrilerime de içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum,
hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum, yüce Meclisi de
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seninle gurur duyuyoruz,
seninle! Gurur duyuyoruz seninle!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erkek.
1inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Süreniz on dakika Sayın Aydın.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Birleşmiş Milletler İnsani İşler
Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, güçlü ve
yerleşik demokrasinin en belirgin göstergesi kuvvetler
ayrımının sağlıklı işlemesidir. Bu da, gerek
yargı gerekse yasama ve yürütmede bireysel, keyfî veya belirli bir grubu
önceleyen beklentileri dikkate almadan Anayasayla güvence altına
alınmış kanun, tüzük, kural ve ilkeler
ışığında olabildiğince tarafsız hizmeti
öngörmektedir. Bütün bu bağlayıcı kanun, kural, tüzük ve ilkeler
hazırlanırken güvenlik ve refah başta olmak üzere, kısaca,
ülkenin ve milletin yüce menfaatleri dikkate alınır.
Uluslararası ilişkilerde de benzer saikten hareketle uygulamalar
planlanır, düzenlenir ve eyleme dönüştürülür.
Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti devleti
kuruluşundan bugüne kadar birçok uluslararası kurum, kurul,
antlaşmalara ve sözleşmelere taraf olmuştur. Son zamanlarda yüce
Meclisteki mesaimizin de büyük bir bölümünü kapsayan Avrupa Birliği
ülkelerine vizesiz seyahat için istenilen şartların yerine
getirilmesi en son yaşadığımız somut bir örnektir.
Daha önce, NATO üyesi olmamız hasebiyle
yaşadığımız birtakım gelgitler gibi bugün de
Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde benzer siyasal veya yürütmeyle
ilgili sorunlar yaşamaktayız. Bunu biraz daha somutlaştırmak
gerekirse, üç gün önce ABye meydan okuyarak Siz yolunuza, biz yolumuza.
deyip üç gün sonra ise çark edip AB stratejik hedeflerimizdendir. demek,
izaha muhtaçtır.
Yine, Brüksele hitaben benzer bir bağlamda,
Avrupa Parlamentosu önünde kurulan PKK çadırlarını göstererek
Bu çadırları kaldırın, ondan sonra görüşelim... Ama
bunun karşılığında da birileri de bize istihzalı
gülücüklerle şunu diyebilmektedirler: Benzer çadırları
çadır mahkemesi formatında Haburda kurduğunuzda bir şey
yoktu da şimdi Brükselde kurulmasına niye itiraz ediyorsunuz? Böyle
bir çelişkili durum gerçekten izaha muhtaçtır.
Dolayısıyla, günübirlik
değişkenlik arz eden uluslararası ilişkiler,
uluslararası platformlarda güven sorunu doğurduğu gibi
muhatapları da itibarsızlaştırmaktadır. Doğru
olanı ise tutarlı davranarak bireysel veya siyasi erkin
menfaatlerinden ziyade siyaset üstü gruplar ülkenin ali menfaatlerini dikkate
alarak kısa, orta ve uzun vadeli bir yüksek ilişkiler profili
oluşturmak ve her siyasi iktidarın bu profili sekteye uğratmadan
hedefine ulaştırmada kendi adına düşeni
gerçekleştirmektir. İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin
mütemadiyen tekrar ettiği Önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben.
İlkesi, böyle bir perspektifin, böyle bir olgunun ürünüdür. Aksi takdirde
sizin ülke ve millet adına önceleyemediğinizi muhataplarınızdan
beklemek abesle iştigaldir. Şayet tavrımız şimdiye
kadar böyle olsaydı aşağıda birkaç madde altında
sıralayacağımız şeyleri yaşamamış
olurduk.
Saygıdeğer milletvekilleri,
hatırlarsınız, 1990lı yıllarda 1 koyup 100
alacağız. diyerek Çekiç Güçe evet deyip evdeki bulgurdan
olmuştuk.
Yine, hafızamızı biraz tazeleyelim.
2000li yılların başında ise tezkere olayı ve akabinde
askerin başına çuval geçirme utancını
yaşamıştık ve o dönem, çok iyi hatırlıyoruz,
dönemin başbakanına basın mensupları bu yüce Mecliste
sorduğunda: Efendim, bu utanç verici olay karşısında
herhangi bir nota ya da benzeri bir tepkiniz olacak mı? dendiğinde
Ne notası be kardeşim, müzik notası mı? deyip olay tiye
alınmıştı.
Yine önemsemeden göz yumduğumuz
IŞİDin korkusuyla, egemenlik altındaki topraklardan Süleyman
Şah Türbesinin apar topar kaçırılması da ayrı bir
uluslararası ilişkiler bağlamında utanç vesilesidir.
Diğer yandan Yurtta sulh, cihanda sulh
ilkesinden fantastik hayallerle uzaklaşarak başka devletlerin iç
işlerine karışıp özgürlük havarisi kesilmeseydik
kucağımızda 3 milyon mülteci bulmayacaktık.
Hatırlayın, hep beraber bunlara tanıklık ettik bu Mecliste,
değil mi? Neydi söylenen o romantik söz? Emevî Camisinde cuma
namazı kılacağız. dedik ama maalesef bugün itibarıyla
geldiğimiz noktada, Diyarbakırda -bin üç yüz yetmiş altı
yıl sonra- camide cuma namazı kılamadık ve güneydoğuda
birçok operasyonun yapıldığı ilçemizde haftalarca cuma
namazı kılınamadı. Bu çelişkiler, uluslararası
platformlarda izah edilecek şeyler değildir.
Bu da yetmezmiş gibi, Kiliste son zamanlarda
meydana gelenlerden hareketle, iç güvenliğimizin bu kadar tehdit
altında olması da yine yanlış bir adımın,
öngörüsüzlüğün bir ifadesidir. Efendim, bu gerçekten uzun vadeli,
planlı, projeli bir siyasetin ürünü değil. Bunu sadece Roketler
düştü. ifadesiyle açıklamak çok yerinde olmasa gerek diye
düşünüyoruz.
Yine, uluslararası platformlarda bizi
şaşırtan ya da muhataplarımızı gerçekten bizi
dikkate almamaya yönelten bir başka çelişkimiz de şuydu: PYDnin
temsilcileriyle İstanbulda bilinen adreslerde flört edip, günlerce
görüşüp daha sonra, işimize gelmediği bir noktadan itibaren,
Avrupa Birliği ülkelerine: PYD bir terör örgütüdür, sizin de bunu böyle
kabul etmeniz gerekir. Avrupa Birliği ülkelerinden yine istihzalı
bir gülmeye muhatap oluyoruz. Diyorlar ki: Siz niye baştan bu tavrı
takınmadınız? Önce siz yapacaksınız, biz de sizden
örnek alacağız.
Dahası, bugün, Avrupa Birliği
sınırları içerisindeki diğer mültecileri de para
karşılığında kabul etmeye uğraşıp
ülkemizi mülteci istasyonu hâline getirmek de yine ayrı bir
uluslararası öngörüsüzlüğün sonucudur.
Dolayısıyla, bu kadar keyfî davranmak
yerine, yerleşik demokrasilerde görüldüğü gibi, kritik ve hayati
önemi haiz meselelerde risk oranı arttığında bunu iç
kamuoyuyla paylaşarak ve hatta referandum yoluyla onların
kararına bırakmak daha yerinde olurdu. Fakat, maalesef, bir
şarkı sözünde olduğu gibi, Ben sizin babanızım, ben
ne dersem o olur. mantığı demokrasi değil ancak başka
bir şeyle izah edilir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına Antalya
Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara.
Süreniz beş dakika.
Sayın Kara, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, dış
politikalarıyla bugüne kadar hep övündü. Bugün geldiğimiz noktada ise
stratejik derinlik, ritmik diplomasi, komşularla sıfır sorun
diye anlattıkları ve uyguladıkları politikalar, Türkiyeyi
her geçen gün Orta Doğudaki yakıcı ve yıkıcı
savaşın içine çekmeye başladı. Orta Doğu ülkeleri
arasında dostumuz kalmadı. Zamanında NATOya karşı
korumaya çalıştığımız İran, bugün Batı
ülkeleriyle ilişkilerini düzeltirken Türkiyeyle Suriye politikası
nedeniyle karşı karşıya gelmiştir.
Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizse çok daha
kötüdür. AB standartlarını yakalamaktan uzak kalan birçok
çalışma var. Vize serbestisi için gerekli olan 72 kriterin 69unu
karşılayabilen Hükûmete, bu kürsüden ilgili kanunların
görüşmeleri sırasındaki eleştirilerimizi sürekli dile
getirdik, 4 Mayısta açıklanan raporda bunların hepsi yer
almıştır. Hükûmetin demokrasi, insan hakları, hukukun
üstünlüğü gibi ABnin temel kriterlerini aşındıran eylem ve
söylemleri, Avrupa Birliğine tam üyelik hedefinde Hükûmete karşı
kuşkuyla yaklaşılmasına sebep oluyor.
Değerli arkadaşlar, AKP
iktidarlarının öve öve bitiremedikleri dış politika
stratejileri, yarattıkları o derinliğin içerisinde kayboldu
gitti. Hükûmetin Suriye politikasının çöktüğünü artık
sizler de kabul etmiş bulunmaktasınız. Bunun en büyük
kanıtı dış politika stratejilerinizin mimarı olan
Başbakanı görevden almanızdır. 5 Eylül 2012de Emevi
Camisinde namaz kılacağız. diye hayal kurarken bugün Kiliste
namaz kılamaz hâle geldiniz.
Değerli
arkadaşlar, Kilise her gün roket atılmakta, 21
vatandaşımız şu ana kadar saldırılar nedeniyle
hayatını kaybetti. Halk bugün, artık, gazete ilanıyla
Hükûmet arıyor, maalesef iktidar partisi de Hükûmet arıyor. Siz,
Hükûmeti hayal bile edemiyorsunuz. Geçtiğimiz aylarda Kilise Nobel ödülü
verelim. diyordunuz, öneriyordunuz; bugün Kilisin düştüğü hâlle
size ne ödülü verilmesi gerektiğini söylemeye gerek yok. Siz bugün Kilisi
korumakta aciz duruma düştünüz. Süperman olmadığı için
füzeleri havada yakalayamayacağını söyleyen Vali, Abdestli ölün
bari demiştir ve hâlâ koltukta duruyor.
Bugün bunu hazırlayan aslında sizlersiniz.
Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kuran, subayları Silivri ve Hasdala
layık gören, paralel dediğiniz örgütle iş birliği
yapıp Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy casusluk davalarıyla TSKyı
işlevsiz hâle getiren, Genelkurmay Başkanını bile terör
örgütünün başı diye tutuklayanlar ve hatta o davaların
savcısı olduğunu iddia eden kişi, bugün kendi yarattıkları
ve güçsüzleştirdiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin
başkomutanıyım. diyor. Kendini başkomutan olarak gören ey
Cumhurbaşkanı, size soruyorum: Ege Denizindeki 17 adamıza Yunan
bayrağı çekilirken, vatan toprakları işgal edilirken, kendi
ülke toprakları yabancı ülkelerden atılan bombalarla
bombalanırken, her gün şehit haberleri gelirken kimden talimat
bekliyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Akdenizin en
önemli deniz kuvvetlerinden birine sahip ülkemizin bahriyelilerini kumpasla
zindanlara atan AKP, 17 Ege adasının işgalinin tek sorumlusudur.
Verdiğimiz soru önergelerine bugüne kadar tek cevap veremediniz. Vatan
toprağını ne karşılığında başka
ülkelere peşkeş çekiyorsunuz. 28 Ocak 2016 günü Yunan Savunma
Bakanlığının kendi web sitesindeki fotoğrafları
herhâlde görmüşsünüzdür, Yunan bayrakları vardı
adalarımızda ama siz kör, sağır, dilsiz bir şekilde
davranmaya devam ediyorsunuz. 1936 yılından beri devlet envanterinde
bizim adamız olan Kardak adalarını, bu ülkede yayın yapan
belgesellerinizde Yunan adası olarak gösteriyorlar, gıkınız
çıkmıyor sizlerin. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin bu vurdumduymazlığınız, vatana ihanetinizin sonucunda
Türk gemileri yakın bir zamanda Marmaradan Akdenize inemez hâle
gelecektir. Kendi iradenizi ne zaman ortaya koyacaksınız? Biliyorum,
içinizde vicdanı olan, ülkenin bugün içine düştüğü duruma içi
sızlayan arkadaşlarımız da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla)
İstiklal Marşımızda
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek
geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet
vatanı. diyor Mehmet Akif. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz hangi çıkar uğruna bu toprakları
savunmasız bırakıyorsunuz? Satmayın, sattırmayın
arkadaşlar!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kara.
Şahsı adına ikinci ve son
konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Özcan Purçu.
Sizin de süreniz beş dakika Sayın Purçu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinize sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum.
Evet, 30 Nisanda Roman Strateji Belgesi nihayet
açıklandı. Almayı unuttum, oradaydı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hemen getireyim.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Altı seneden beri 19
sayfa yazı beklemişiz meğerse, 19 sayfa. Ama Allah
aşkınıza, değerli arkadaşlarım, şunu
okumanızı tavsiye ediyorum. Şunu bir okur musunuz? Eyleme dönük
ne var şurada? Bana biri göstersin. Eyleme dönük ne var? Benim sesimi
duyuyor musunuz? Şu an duyuyorsunuz değil mi? Beni de görüyorsunuz.
Ee, anlatıyoruz, söylüyoruz; Romanların eğitim, istihdam,
barınma, sağlık, ön yargı, ayrımcılık,
dışlanmışlık, ötekileştirme diye sorunları
var diyoruz. Bebelerimiz, dadalarımız okullara gidemiyor diyoruz. 50
defa söyledik ama şurada, arkadaşlar, şu eylem planında
Bir kere işin ilginç yanı, stratejiyi hazırlıyorsunuz,
eylem planını hazırlıyorsunuz ama para yok, bütçe yok. Nasıl
yapacaksınız bu işleri? Hiç samimi değilsiniz
arkadaşlar. Bakın, kendi hazırladığınıza
bakın ya! Hiç samimi değilsiniz ya! Eylem planı bütçe olmadan,
para olmadan nasıl yapılacak, bana bir söyleyin ya! Allah
aşkına, Allah aşkına hepiniz eğitim görmüş
insanlarsınız, yani vatandaşı mutlu etmek bu kadar zor mu?
Bu ülkenin gücü var. Bu ülkenin ekonomisi güçlü, bütçesi güçlü diyoruz, ben de
gurur duyuyorum, her zaman söylüyorum. E, bizi niye mutlu etmiyorsunuz
arkadaşlar?
VELİ AĞBABA (Malatya) Onlar kendi
ceplerini düşünüyorlar, ceplerini!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Neden yani, neden, bize
gareziniz mi var? Romanlara gareziniz mi var? Allah aşkınıza
söyleyin ya, Romanlara gareziniz varsa söyleyin! (CHP sıralarından
alkışlar) Vallahi, bakın söyleyeceğim; Romanlar görüyor,
duyuyor şimdi bizi. Vallahi oy vermesinler size! Yok böyle bir şey
arkadaşlar! Yani, bizden ne istiyorsunuz ya! Yüzde 60ımız okula
gitmiyor diyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sadece oyunuzu
istiyorlar!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Sadece oyunu
Vallahi oy
alıyorsunuz, bizi kandırıyorsunuz; kandırmayın bizi
artık, yeter! Biz de insanca yaşamak istiyoruz. 50 defa, ben söyleye
söyleye bıktım ya! Arkadaş, 19 sayfa strateji belgesi ya,
samimiyet bunun neresinde ya, samimiyet bunun neresinde ya! Allah aşkınıza,
yok böyle bir şey!
Bakın, 2016, 2017, 2018de araştırma;
efendim, Romanların sorunlarını araştıracak. Ya,
söylüyoruz 50 defa; 2010 yılında yapılan Roman
açılımında söyledik, altı yıl söyledik, birçok bakanlıkta
birçok toplantılar yaptık. Hâlen 2016, 2017, 2018de hâlâ
araştırma, hâlâ Roman sorunlarını tespit etmek. Neyi tespit
ediyoruz? Hâlâ sorunu öteliyorsunuz, sorunu görmezlikten geliyorsunuz. Allah
aşkına bütçeniz yok mu ya?
VELİ AĞBABA (Malatya) Var da kendi
ceplerine kullanıyorlar!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Var da niye kullanmıyor?
Bak, dün burada grup başkan vekiliniz dedi ki
-yanlış hatırlamıyorsam- Biz vatandaşımıza
en iyi şekilde hizmet yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. E,
bizi niye görmüyorsunuz? Beni görüyor musunuz? Beni duyuyor musunuz?
Arkadaşlar, duyuyorsunuz bakın. Niye yapmıyorsunuz, niye
yapmıyorsunuz arkadaşlar? Ya, gerçekten ayıp ya, gerçekten
ayıp!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Romanlar
seni vekil yapmış; tamam, çöz!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Nasıl çöz ya!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne için
geldin buraya?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ya, biz bu ülkenin
bütçesinden pay alamayacaksak niye vatandaşıyız bu ülkenin? Yani
Romanları ayırın o zaman siz, bütçeyi başka yerde
kullanın, onu mu demek istiyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Niye
ayrılıyorsunuz?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ablacığım,
onu mu demek istiyorsunuz? Romanlar o zaman bu bütçeden pay kullanmasın.
Biz Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşıyız, bununla da gurur
duyuyoruz ya. (CHP sıralarından alkışlar) Bayrağımızı,
devletimizi, milletimizi seviyoruz. Barışçıl bir toplumuz, bu
ülkeye katkı sunmak istiyoruz ama bakın, bizim çocuklarımız
işsizlikten yanıyor, bizim kadınlarımız
haklarını bilmiyor, vatandaşlık hakkını bilmiyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Okula gitmiyorlar.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Okula gitmiyorlar,
sağlıktan faydalanamıyoruz, okuldan faydalanamıyoruz.
Bakın, bu raporda diyor ki: Roman çocuklarının yüzde bilmem ne
kadarı eğitim hakkından faydalanamıyor. Ne kadar güzel,
tebrik ediyorum bunu yazanı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Adam çocuğunu
Amerikada okutuyor, Roman nerede okutuyor?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ama bakın, okula
gidemediğini söylüyor, ne yapılacağını söylemiyor.
Sayın Grup Başkan Vekilim, bakın, strateji belgesini okuyun.
Eğitim sorunu diyor, Roman çocukları okula gidemiyor diyor -çok
doğru tespit, yerinde- ama ne yapacağını söylemiyor.
Barınma sorunumuz var diyoruz, efendim, ne zaman ne
yapılacağı söylenmiyor. İstihdam sorunu var diyoruz,
Yapılacak. Edilecek. caklar, cuklar. Ne zaman bu caklar, cuklar
Sahaya inelim, biz de yardımcı olalım, ne gerekiyorsa
yapalım. Artık biz buraya kadar geldik, biz buraya kadar geldik
artık.
ERKAN AYDIN (Bursa) Suriyeliye var, Romana yok.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bizi kandırmayın,
samimi olmaya davet ediyorum sizleri. Kaç defa söyledik.
Arkadaşlar, bir de bu TOKİ meselesi
Bakın, Roman mahalleleri yıkılıyor, rant alanı hâline
dönüştü, bizi çadırlaşmaya sevk ediyor. Lütfen buna artık
bir çözüm bulalım. Bakın, Sulukule yıkıldı, orası
yıkıldı, burası yıkıldı, hâlen yıkmaya
devam ediliyor. En son Sincanda Saraycık Mahallesi
yıkıldı, Romanların elinden alındı, rant
alanı genişledi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Elleri
kırılsın, yıkanların elleri kırılsın.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Attınız bizi gene
çöplüğe. Çöplüğe attınız, çadırlaşmaya devam.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, bir de 30-40 bin
lira para veriyorlar, diyorlar ki: Gidin çadır kurun, ne hâliniz varsa
görün.
Pozitif ayrımcılık istiyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Purçu, Romanları
temsilen burada olduğunuz için size iki dakika pozitif
ayrımcılık yapıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Teşekkür ederim.
Bakın arkadaşlar, sevgili canlar, sevgili
arkadaşlarım, ağabeylerim, ablalarım; ülkemizin bir sürü
sorunu var, birçok sorunu var. Turizm bitti. Bakın, bugün, İzmire o
büyük gemiler yanaşmayacakmış. İzmir esnafı bitti,
İzmir halkı bitti. Tarım bitti. Efendim,
çalışamıyoruz çünkü biz tarım işçisiyiz, Romanlar
tarım işçisi
Makineleşme başladı, efendim, sevgi
kalmadı, saygı kalmadı, yardımlaşma kalmadı ama
artık bunları ön plana alalım. Sayın Hükûmet, ön plana
alalım, ön plana alalım.
ERKAN AYDIN (Bursa) Nerede Hükûmet? Hükûmet yok!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) İnsanları mutlu
etmek bu kadar zor mu? İnsanları mutlu etmek gerçekten bu kadar zor
mu? Bütçemiz var, paramız var; ülkemiz büyük. Ama bunu yapamıyorsunuz
arkadaşlar, artık, söyleyeyim yani.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Parayı ne yaptılar?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Biz
mutlu olmak istiyoruz bütün halkımızla. İşçimizi,
esnafımızı, memurumuzu, kim olursa olsun mutlu edelim
arkadaşlar. Bu kadar zor mu bu ya? Bu kadar zor mu? Yaşamak istiyor
halkımız; yaşatalım güzelce.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kaç tane Roman memur var?
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Gücümüz varsa bu gücü halka verelim halk adına kullanalım, halkı
mutlu etmek için kullanalım.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Sayın Purçu
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Buyurun efendim.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
İzmir Belediyesi bunları yapıyor mu?
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Yapıyoruz.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Kocaeli Belediyesi yapıyor.
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Bakın, milletvekili olduktan sonra 8 tane etüt evi açtırdım
Roman çocuklar okula gitsin diye. En son, daha geçen hafta bir
açılış yaptık Bucada, Hıdırellezde; çok güzel,
büyük, 3 katlı bir Roman Etüt Merkezi açtık, sanat merkezi
açtık, bir de meslek atölyesi açtık. Çok güzel. 2 trilyon, 3 trilyon
para harcandı. Buca Belediyesini kutluyorum bu arada. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizlerden de bunu istiyoruz
arkadaşlar. Sahaya dönün artık, sahaya dönelim, sahaya dönelim.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Hep beraber.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Sizi bizi yok, ayrıştırmayın. Romanlar bizim
kardeşimiz.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Tabii,
tabii, sahaya dönelim. Biz de yardımcı oluruz sizlere ama sahaya
dönelim.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Özcan Bey, sizi Kocaeline davet ediyorum.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın,
şu strateji belgesinde sahaya dönük hiçbir şey bulamadım.
Artık, samimi olalım arkadaşlar.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Yapacağız, yapacağız.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ha,
yapın artık, bekliyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Özcan Bey, sizi Kocaeline davet ediyorum. Gel, orada yapılanları bir
gezelim.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Tamam
o zaman, haberleri verin, basına verin, biz de okuyalım. İyi
örnekleri de söyleyelim yani.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Yok, yok
Sen gel, davet ediyorum seni bak.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın,
şunu da söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bak,
bu strateji belgesi Türkiyede ilk defa açıklandı. Ellerinize
sağlık, kutluyorum.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Devamı gelecek, devamı gelecek.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Ama
şu bir gerçek arkadaşlar, güzel yaptınız ama içi boş.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
İçi dolu, içi dolu.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Kutluyorum,
yapanı da kutluyorum ama yani hakkı teslim etmek lazım. Ama
bakın arkadaşlar, içi boş.
BAŞKAN Sayın
Purçu, teşekkür ediyoruz.
ÖZCAN PURÇU (Devamla)
Samimiyete davet ediyorum sizleri, samimiyete davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Purçu.
Sayın milletvekilleri,
1inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Sisteme giren sayın
milletvekilleri olmadığı için soru-cevap işlemini
gerçekleştirmiyoruz.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Zülfikar İnönü
Tümer.
Buyurun Sayın Tümer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin her
yanını kan gölüne çeviren, anaları, babaları,
çocukları ağlatan, kardeşi kardeşe düşüren sosyolojik
buhranın son bulmasını ümit ediyorum. Temmuz ayından bu
yana 36 güvenlik görevlisiyle Türkiye'nin en çok şehidini veren
Adananın milletvekili olarak tüm şehitlerimize rahmet,
yaralılara acil şifalar, Türkiye'ye
başsağlığı diliyorum. Ailelerin acısını
bir kez daha derin bir üzüntüyle paylaşıyorum.
Bildiğiniz üzere, bu hafta Engelliler
Haftası. Türkiye'nin yüzde 22sini oluşturan engellilerimiz,
maalesef, istihdam ve engelsiz yaşam alanları konusunda büyük
zorluklar yaşamaktadır. Çoğu engellilerimiz geçindirmekle
yükümlü olduğu ailelerine bakabilmek adına asgari ücret seviyesinde
dahi iş bulamazken birçoğu da açlığa, sefalete mahkûm
yaşamaktadır. Türkiye'nin hemen her yerinde kaldırımda dahi
yürüyecek alan bulamayan, belediye ve özel halk otobüslerinde seyahatte engelle
ve kimi zaman hakarete maruz kalarak yaşamını idame ettirmeye
çalışan engellilerimizi Türkiye'ye yakışır bir
yaşam standardına ulaştırmak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, Adanadaki
işsizlik TÜİK verilerine göre yüzde 13,2 olsa da gerçekte bu oran
yüzde 20 seviyelerindedir. Özellikle, genç işsizlerin çokluğu,
geleceğe güvenle bakmalarını engellemekte ve gençlerimizi
umutsuzluğa sevk etmektedir. Adana, rekabet etmede, teşviklerden
yararlanmada ve istihdamda çok ciddi sıkıntılar
yaşamaktadır. Gelişmişlik düzeyi nedeniyle teşvik kapsamında
yer alamamış, bu yüzden diğer sanayi sektörlerindeki
yatırımlar çevre illere kaymıştır. Sanayide
yatırım ivmesi teşvikler nedeniyle düşmüştür.
Geçmişte tarım ve sanayinin beşiği sayılan Adana
yoğun göç almış, fabrikaların birer birer kapanması,
tarım sektörünün gerilemesi nedeniyle işsizlik oranı gün geçtikçe
artmıştır. Bu gerçeklik, teşvik sisteminde artık
işsizlik oranlarının önemli bir kıstas hâline getirilmesini
zorunlu kılmaktadır.
Türkiye'nin hemen her yanına
yayılmış olan Suriyeli sığınmacı sorunu
Adanada da yoğun olarak yaşanmaktadır. Adanadaki kampta 14 bin
nüfus olmasına karşın kentin içine dağılmış
sığınmacı sayısı ise bilinmemektedir.
Sığınmacıların barınma, gıda, eğitim,
ikamet, sağlık gibi hizmetlerde daha çok yardıma ihtiyaç
duydukları kuşkusuzdur. Ancak, işsizlikle kıvranan Adanada
Suriyeli sığınmacıların ucuz iş gücü,
kayıtsız çalışma serbestisi ve vergi muafiyetlerinden
dolayı gelişigüzel açtıkları iş yerleri haksız
rekabeti körüklediği gibi istihdama da bir darbe daha vurmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Orta Doğudaki kan
ve gözyaşıyla birlikte Rusya krizi öncelikli olarak Adanaya ve
Çukurova bölgesine büyük zarar vermektedir. Adana için son derece önem
taşıyan ancak 2007den bu yana kamulaştırmalarda çıkan
sorunlar nedeniyle yatırıma açılamayan Ceyhan Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesinde yer alması gereken rafineri, petrokimya
tesisleri, petrol ve doğal gaz depolama tesisleri, liman ve tersane
projelerinin de bir an önce hayata geçirilmesinin sadece bölge insanı için
değil, ülke ekonomisi için de lokomotif güç olacağı
unutulmamalıdır.
Değerli arkadaşlar, tarımın
başkenti olarak anılan Adanada tarım sektörü de kan kaybetmeye
devam etmektedir. Orta Doğu ve Rusya krizi yaş meyve, sebze ve
narenciye ihracatını baltalamış, üretici alın terinin
karşılığını alamaz hâle gelmiştir.
Hasadın yoğun olarak gerçekleştirileceği eylül, ekim,
kasım ve aralık ayları ise çiftçi için tam anlamıyla
kâbusun habercisidir.
Geçtiğimiz günlerde Adanadan Türkiyeye
yayılan patates ve soğan üreticilerinin feryadı ise
hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Ürününü değerinin
çok altında satmak zorunda kalan üreticiler, hak arama mücadelesinde yaka
paça gözaltına alınmıştır.
Çukurovalı mısır ve buğday
üreticisi de Toprak Mahsulleri Ofisinin fiyatı geç açıklaması ve
depolama sorunu nedeniyle büyük sorunlar yaşamaktadır. Çukurovada
hasadın yaklaştığı şu günlerde çiftçinin bu
yıl da alın terinin heba edilmemesi adına, maliyeti de göz önüne
alarak fiyatlar erken açıklanmalıdır.
Çiftçilerimizin Toprak Mahsulleri Ofisinde
rahatlıkla ürün satabilmesi için randevu sisteminde düzenlemeler
yapılmalı, çiftçimizin ürünlerini depolayabilmesine olanak
tanımak adına gelişmiş ülkelerdeki gibi kooperatifçilik
sistemine geçilmeli ve lisanslı depoculuğun kooperatifler
aracılığıyla gerçekleştirilmesi için
çalışmalar başlatılmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tümer.
2nci madde üzerinde, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Dora.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 30 sıra sayılı Yasa
Tasarısı üzerinde yapmış olduğum konuşmaya
kaldığım yerden devam edeceğim. Tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sokağa çıkma yasaklarının ortaya
çıkardığı tahribatlara ilişkin İnsan Hakları
Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Gündem Çocuk,
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, MAZLUMDER gibi
çeşitli sivil toplum örgütleri raporlar hazırlamış,
kamuoyuyla da paylaşmışlardır. Yine, Cizreyle ilgili
partimizce oldukça kapsamlı bir rapor hazırlanmış ve
kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Bu süreçte gerek Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine tedbir kararları alması yönünde
çeşitli başvurular yapılmış gerekse
Birleşmiş Milletlere çeşitli bilgilendirme mektupları
iletilmiştir. Ancak, Birleşmiş Milletler yaşanan
hukuksuzluklar karşısında bugüne kadar bir girişimde
bulunmamış ve ilkesel rolünü oynayamamıştır. Gecikmeli
de olsa, elbette, Birleşmiş Milletlerin dünkü
açıklamalarını da önemsediğimizi belirtmek
durumundayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Suriye ve Irakta özellikle
Müslüman olmayan halklara, Asuri-Süryanilere ve Ezidilere karşı
yapılan katliamlar karşısında etkili bir girişimde
bulunmamış olması da ayrıca eleştirilmesi gereken bir
konudur. Hem Suriye hem de Irakta yıllardır devam eden terör
saldırılarında savunmasız durumda bulunan Asuri-Süryani
halkı hedef seçilmiş ve bu saldırılar sonucunda yüzlerce
insan katledilmiş, yüz binlercesiyse kendi topraklarından göç etmek
durumunda bırakılmışlardır. Hatırlanacağı
üzere, IŞİD teröristlerinin Irakta önce Musul ve ardından
Şengal ve Ninova bölgesine saldırması sonucu on binlerce
Asuri-Süryani ve Ezidi, yerleşim yerlerinden göç etmek zorunda
bırakılmışlardır. Geride bıraktıkları
tarihî kilise ve manastırlar da IŞİDin eline geçmiş ve
bunların birçoğu da bombalanarak yıkılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Irakta Saddam Hüseyin rejiminin 2003te
yıkılmasından sonra Asuri-Süryani halkına yönelik
yapılan saldırılar neticesinde ülkede 1,5 milyon olan
nüfusları yaklaşık 400 binlere kadar düşmüştür.
Musulda 35 bini bulan Asuri-Süryani nüfusunun son on yıl içerisinde 3
bine kadar düştüğü tahmin edilirken IŞİD
saldırılarıyla birlikte bu sayı yok olmuş
durumdadır. Aynı şekilde, Suriyede de beş yıla
yakın zamandır devam eden iç savaşta Asuri-Süryani halkına
yönelik sayısız terör saldırıları
gerçekleştirilmiştir. Suriyede iç savaş öncesinde 2 milyona
yakın Hristiyan nüfus yaşıyorken bugün bu nüfusun
yarısından fazlasının Suriyeyi terk etmek zorunda kaldığı
tahmin edilmektedir. Asuri-Süryani halkına yönelik yıllardır meydana
gelen bütün bu saldırılara karşı hem Irak, Suriye ve
komşu devletler hem de Birleşmiş Milletler, Amerika ve Avrupa
Birliği ülkeleri sembolik kınama söylemlerinin dışında
maalesef duyarsız kalmışlardır.
Değerli milletvekilleri, IŞİD barbar
terör örgütünün saldırıları neticesinde büyük bir
kırıma ve vahşete uğrayan bir diğer savunmasız
topluluk da Ezidiler olmuştur. Müslüman olmadıkları gerekçesiyle
her türlü insanlık dışı muameleye tabi tutulan Ezidiler
gerek Türkiye ve gerekse Avrupa ülkelerine yoğun biçimde göç etmek zorunda
bırakılmışlardır.
Tüm bu olup bitenler karşısında ise
Birleşmiş Milletler engelleyici güçlü bir diplomatik
yaptırımda bulunmamış, konuya bir doğal afet
kategorisinde salt insani yardımlar seviyesinde ilgi göstermiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz
şubat ayında Avrupa Parlamentosu, IŞİD tarafından Irak
ve Suriyede Hristiyanlar, Ezidiler ve diğer dinî ve etnik azınlıklara
karşı soykırım yapıldığını kabul
etti. Kararda, insanlığa karşı suç ve savaş suçuna
eş değerdeki insan hakları ihlalleri sert bir şekilde
kınandı. Avrupa parlamenterleri ayrıca Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyini bu saldırıların soykırım
olarak tanınması amacıyla gerekli tedbirleri almaya
çağırdı. Kararda, Avrupa Birliğinden de din ve vicdan
özgürlüğüne ilişkin kalıcı özel bir temsilcilik
kurması istendi ancak aradan geçen süre zarfında konuyla ilgili
uluslararası nitelikli bir müdahale kararı çıkmamıştır.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
görüştüğümüz tasarı bağlamında, Birleşmiş
Milletler İnsani İşler Eşgüdüm Ofisinin Türkiyede bir ülke
temsilciliği kurmasına ilişkin bu anlaşmayı olumlu
bulduğumuzu ve önemsediğimizi belirtmek durumundayız.
Orta Doğu
coğrafyasında ve özelde de Irak, Suriye ve Türkiyede son
yıllarda yaşanan gelişmeler bir kez daha açıkça ortaya
çıkarmıştır ki tüm farklı halklar ve farklı
inançların bu dramatik durumdan kurtulması için tek kurtuluş
yolu evrensel insan hakları, demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi
ilkelerin bu coğrafyada hayata geçirilmesidir. Aksi hâlde, her gün yeni
trajedilerle, yeni barbarlık biçimleriyle, yeni acılarla yüz yüze
kalınması kaçınılmaz olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin dün deklare ettiği karara
ilişkin de birkaç eklemede bulunmak istiyorum: Her şeyden önce,
Birleşmiş Milletlerden, aldığı bu kararın
takipçisi olmasını beklemekteyiz. Hükûmetin de Cizre başta olmak
üzere sokağa çıkma yasaklarının gerek resmî ve gerekse
fiilî anlamda sürdürüldüğü yerleşim yerlerindeki sivil ölümlerin ve toplumsal
yıkımın tüm boyutlarıyla açığa
çıkarılması için Birleşmiş Milletler tarafından
görevlendirilecek heyetlerin inceleme yapmasına izin vermesini bekliyoruz.
Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı
bölgelere sivil toplum kuruluşlarının veya siyasetçilerin
giremediği kamuoyunun yakından bildiği bir gerçekliktir.
Bölgenin bir milletvekili olarak yaşanan hukuksuzlukların
birçoğuna bizatihi tanık olmuş birisiyim. Halkların
Demokratik Partisi olarak bu sürecin yakından takipçisi
olacağımızı bir kez daha kamuoyu önünde belirtiyor, bu
duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına İzmir
Milletvekili Sayın Atila Sertel konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sertel, buyurun.
ATİLA SERTEL (İzmir) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
İzmir Milletvekili olarak sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Dün, önceki gün pek çok olayın
yaşandığı ve büyük sıkıntılardan
geçtiğimiz dönemde geçtiğimiz hafta Karsı gezdim. Karsta
Sarıkamışa gittim. Şehitlerimizin olduğu
Sarıkamışta, turizmin, kayak turizminin önemli bir ilçesi olan
Sarıkamışta kötü bir tabloyla karşılaştım.
Geçen sene yüzde 84 civarında bir turist doluluğu varken bu sene, bu
kış yüzde 16larda geçmiş, üzüldüm. Selime gittim,
Kağızmana gittim, çamur içerisindeki Akyakaya gittim.
Akyakanın belediye başkanı Cumhuriyet Halk Partisinden
seçilmiş, hizmet alabilme uğruna Adalet ve Kalkınma Partisine
geçmiş, ama inanın sokaklarında yürüyemedim. Arpaçay ve Susuz
geçmiş dönemde sosyal demokrat belediye başkanlarından
aldığı hizmetle çok daha iyi durumda.
Karsta tüccar, esnaf kan ağlıyor. Tarihî
ve doğal güzelliklere sahip ve özellikle turizme yönelik inanılmaz
güzel kentimizde özel sektör tarafından çok da iyi yatırımlar
yapılmış, ama 300 bin nüfusu olan Kars, her yıl 20 bin göç
veriyor. Bu göçü önlemeliyiz diye düşünüyorum.
Ayrıca, hayvancılığı
geliştirmeliyiz diye düşünüyorum. Hayvancılık öylesine kötü
durumda ki. İlkokulda, öğretmen bizi sınıfta tahtaya
kaldırıp Nasıl bir ülkeyiz? diye sorduğunda, Kendi
kendine yeten 7 tarım ülkesinden biriyiz. derdik, öğretmen Aferin,
otur yerine. derdi. Kars hayvancılıkta çok önde olan bir kentimiz
iken, şimdi ne yazık ki angus ithal eden ve sonra Angustan kurban
olur mu müftü efendi? diye soran bir ülke hâline geldik, saman ithal eder hâle
geldik.
2015 TÜİK rakamlarına baktım. Karsta
sığır sayısı 442.549, koyun sayısı 581.704,
diğerlerini vaktim dar, saymayacağım ama hayvancılık
3-4 kat daha fazla iken ne yazık ki çökmüş ve turizm
açısından geçen yıllara göre Karsa gelen insan
sayısında müthiş bir düşme var.
Köyleri gezdim. Köylerde, özelleştirmeden sonra
ne yazık ki bir elektrik şirketi köylerin sokak lambalarını
sökmüş ve köyler karanlıkta. Oradan TEDAŞ Genel Müdür
Yardımcısını aradım ve bir milletvekili olarak
Karsın sorunlarını dile getirmeye çalıştım.
Buradan TEDAŞ Genel Müdür Yardımcısına teşekkür
ediyorum, Karsın köylerine hemen gerekli müdahaleyi yaptı diye
biliyorum.
Kahvehaneler dolup taşıyor Karsta.
İşsizlik çok üst boyutta, gençler işsiz ve
yaşadığımız ülkede en büyük sorunlardan biri o.
Yalnız, bir konuyu da burada anlatmak istiyorum
ve iktidarın bu konuda Karsa el uzatmasını istiyorum:
İşsizlik, aş, iş, yoksulluk, bütün bunların içerisinde
Karsta market ve süpermarketler esnafı yok etmiş. Kars Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Adem Buruldayı
ziyaret ettim. İnanın, Karsın merkezinde var olan
hipermarketler artık Kars esnafını iş yapamaz hâle
getirmiş. Esnaf çok önemli. Plastik kart olmadan asla bir hipermarketten,
süpermarketten çıkamazsınız ama Türkiyeyi ayakta tutan belkemiği
esnaf ve kazançtan ziyade halkla dayanışmanın sembolü olan
esnaf. Bütün bunları burada niçin söylüyorum? Kars, gazi Kars; Kars,
Sarıkamışta destan yazmış, 1920de Kazım
Karabekirle kurtarılmış bir kent.
Arkadaşım İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaş Kars ilinin gazi unvanını
almasını istedi. Sayın Valiyi ziyaret ettiğimde de bana bir
gazi madalyası verdi; sayın Valiye teşekkür ederim. Ama
şunu söylemek istiyorum: Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
kurtarılan Karsın gazilik unvanının verilmesinin yanı
sıra, gazi Kars olmasıyla ilgili Barış Yarkadaş kanun
teklifi verdi. İnşallah, Şanlıurfa gibi, sizin
desteklerinizle, gazi Kars olur ve şanına yakışır bir
ilimiz olur.
Karstan herkese sevgiler, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Sertel.
AHMET ARSLAN (Kars) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurunuz.
AHMET ARSLAN (Kars) - Karsla ilgili bir katkı
vermek istiyorum. 60a göre yerimden bir dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN - Peki, buyurun.
60a göre size söz veriyorum.
Bir de Sayın Kayan 60a göre söz talebinde
bulunmuş. Size de vereceğim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, Karsta pek çok hizmet ve projenin Hükûmetin desteğiyle
hayata geçirildiğine ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Karsla ilgili ben de bir iki katkı koymak
isterim. Elbette ki Kars geçmişte tarım ve hayvancılık
şehriydi, hâlâ öyledir. Özellikle bölgemizde tarım ve
hayvancılığın geliştirilmesi adına birçok baraj,
sulama projesi yapılıyor, birçok gölet yapılıyor şu
an. Özellikle Akyaka ilçemizi örnek olarak vermek isterim. Akyakada
kanalizasyon yoktu, doğrudur. Kanalizasyonu yaptık, kanalizasyon
bitmek üzere, kanalizasyon bitmek üzere olduğu için şu an sıra
asfalta geldi. Akyakada, Arpaçayda, Susuzda, özellikle merkezî Hükûmetin de
desteklerini alarak birçok proje geliştirdik, geliştiriyoruz. Bu
konuda Kars makûs talihini yeniyor, geri
kalmışlığını artık marka kent hâline gelmek
adına aşıyor diyorum. Merkezî Hükûmetin bu anlamdaki bize
katkılarına da teşekkür ediyorum.
Söz verdiğiniz için size de teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Kayan, buyurun, son size de söz verelim.
25.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde
Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanlığına pankart
asması nedeniyle para cezası verildiğine ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kırklarelinin Lüleburgaz
ilçesinde yaya üst geçidine Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanlığı
tarafından Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.
yazılı pankart asıldı diye, ayrıca boş bir arsaya
Türkiye laiktir, laik kalacak. sözcüklerinin yer aldığı bir
pankart asıldı diye para cezası kesilip İlçe
Başkanlığına tebliğ edilmiştir. Anayasa maddesi
olan bu sözcükler nasıl yasak oluyor ve nasıl para cezası
kesiliyor? Sayın Bakan, yasa tanımazlık kaymakamlık
makamına kadar indi mi? Bunları merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kayan.
Siz önemli bir konu üzerinde açıklama
yapacağınızı ifade etmiştiniz ancak bir soru sordunuz.
Bu durum karşısında ben Sayın Bakana da söz vermek
durumundayım.
Sayın Bakan, buyurun.
26.- Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işıkın, Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BİLİM, SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Ben sayın
milletvekilimizin ifade ettiği konuyu, doğrusu, bilmiyorum ama
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu da hiçbir
şekilde tartışmaya açık bir konu değildir. Bu, AK
PARTİnin de temel görüşüdür, Hükûmetimizin de temel görüşüdür,
Anayasanın vazgeçilmez ilkesidir. Bu noktadaki hiçbir tartışmaya
biz taraf olmayız, taraf değiliz. Bu konuyla ilgili uygulamayı,
eğer uygun görürseniz, ilgili bakan arkadaşımıza iletelim,
bir incelesin.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani İşler
Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/327) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru-cevap
işleminde sisteme giren milletvekili olmadığı için
soru-cevap işlemini gerçekleştirmiyoruz.
Şimdi 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz
talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
İki dakikalık süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler İnsani
İşler Eşgüdüm Ofisi Arasında Türkiyede Bir Ülke Ofisi
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 219
Kabul :
214
Ret :
1
Çekimser :
2
Boş :
1
Geçersiz :
1(x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Emre
Köprülü İshak
Gazel
Tekirdağ Kütahya
Sayın milletvekilleri, 9uncu sırada yer
alan 31 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/330) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 12 Mayıs 2016 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.56