TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
89uncu
Birleşim
12 Mayıs 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, parlamenter demokrasiye
yapılan darbelere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, sadece
iktidarın değil muhalefetin de siyasetüstü bir anlayışla
millî ve yerli politikalara sahip çıkma zorunluluğu olduğuna
ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, 13 Mayıs 2014te Somada yaşanan maden
kazasının 2nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun, ÇAYKURun sezonun başında kota ve kontenjan
uygulamasına başladığına ve çay alım
fiyatlarının açıklanmadığına ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 10-16
Mayıs Engelliler Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Bursa Sırameşeler Sevgievlerinde küçük çocuklara yönelik cinsel
istismar iddialarına ve yetkililerin bir an önce harekete geçmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
6.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Sarp Sınır Kapısında yaşanan
sorunlara ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Hurşit
Yıldırımın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilgi İşlem Daire
Başkanlığına atanan Yavuz Emir Beyribeyin AKP Kars
Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribeyin oğlu olduğu
iddiasının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Nizip Mülteci Kampında 30 çocuğa tecavüz
edildiği haberine ilişkin açıklaması
10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
Kayserinin Yeşilhisar ilçesinin birçok köyünde don nedeniyle elma
üreticilerinin mağdur olduğuna ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, laik
bilimsel eğitimin Türkiye'nin geleceği açısından önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
12.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Çanakkale
savaşlarının 101inci yıl dönümünde düzenlenen 57nci Alay
Vefa Yürüyüşüne katılan öğrencilere konakladıkları
Çanakkale Millî Bilinç Kampında silahlı atış talimi
yaptırıldığı iddialarının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdinin,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, Cemaat-i
İslami Partisi lideri Rahman Nizaminin idam edilmesini
kınadığına ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
10-16 Mayıs Engelliler Haftasına, buğday ve mısır
taban fiyatlarının açıklanmadığına ve Avrupa
Birliğinden sorumlu Bakandan vize muafiyeti konusunda bir açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
16.- Bursa Milletvekili Bennur Karaburunun,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, 13 Mayıs 2014te Somada yaşanan maden
kazasının 2nci yıl dönümüne, 12 Mayıs Hemşireler
Gününe, Hükûmetin sağlıkta özelleştirme adı altında
yürüttüğü politikalardan vazgeçmesi gerektiğine, Demokratik Bölgeler
Partisi Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksekin gözaltında
tutulmaya devam edilmesine ve demokratik tepkisini ortaya koyması
nedeniyle halka karşı yapılan faşizan uygulamaları
kınadığına ilişkin açıklaması
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 13
Mayıs 2014te Somada yaşanan maden kazasının 2nci
yıl dönümüne, 12 Mayıs Hemşireler Gününe ve AKP Grubu ile
Cumhurbaşkanının Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanına söz söyleme hakları olmadığına
ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, millî
menfaati ilgilendiren süreçlerin iç politika malzemesi
yapılmasının olumsuz sonuçlara yol açabileceğine ve 12
Mayıs Hemşireler Gününe ilişkin açıklaması
20.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, 12 Mayıs Hemşireler Gününe, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı
ifadelerine ve herkesin bulunduğu makamın, ve sorumluluğunun
hakkını yerine getirecek şekilde açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, Ankara Milletvekili Levent Gökün yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı olarak 12 Mayıs
Hemşireler Gününü kutladıklarına, 13 Mayıs 2014te Somada
yaşanan maden kazasında yaşamını yitirenler başta
olmak üzere bütün işçi ve emekçilere Allahtan rahmet dilediklerine ve
Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksekin
bir an önce serbest kalması gerektiğini düşündüğüne
ilişkin konuşması
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20
milletvekilinin, eğitimli işsizlerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/202)
2.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 19
milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/203)
3.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve
23 milletvekilinin, Rusyayla yaşanan kriz sebebiyle yaş sebze ve
meyve üreticilerinin yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/204)
IX.- ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili Oktay Vural
tarafından, başta 13 Mayıs 2014 tarihindeki Soma maden
faciası olmak üzere maden kazalarının araştırılarak
iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin
görüşülmesi ve 24üncü Dönem Genel Kurulda görüşülemeyen
Manisa'nın Soma ilçesinde başta 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana
gelen maden kazalarının araştırılarak bu sektörde
alınması gereken iş sağlığı ve iş
güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu raporunun tespit ve önerilerinin
değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve
yol göstermesi amacıyla 30/12/2015
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme açılmasına ilişkin
önergenin Genel Kurulun 12 Mayıs 2016 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmesinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Çankırı'daki
üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/3135)
2.- Isparta Milletvekili İrfan
Bakır'ın, üniversite öğrencilerinin barınma
sorunlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/3257)
3.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan'ın, bir
futbol müsabakasındaki tartışmalı hakem kararlarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıçın cevabı (7/3258)
4.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan'ın,
yeni inşa edilen stadyumların isimlendirmelerine ve ismi
değiştirilen stadyumlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/3259)
5.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın,
Kredi ve Yurtlar Kurumuna yapılan burs başvurularına ve
öğrencilere sağlanan burslara,
Kredi ve Yurtlar Kurumuna yapılan kredi başvurularına ve
öğrencilere sağlanan kredilere,
İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıçın cevabı (7/3260), (7/3262)
6.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın,
Kredi ve Yurtlar Kurumuna yapılan yurt başvurularına ve
öğrencilere sağlanan yurt olanaklarına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıçın
cevabı (7/3261)
7.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz'ın,
Erzurum'da yapılması planlanan 2016 Dünya Gençler Curling
Şampiyonası'nın iptaline ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/3727)
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, işitme engelliler
spor kulüplerinin tesis imkanlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıçın cevabı (7/3853)
9.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın, yeni Anayasa
çalışmaları ile ilgili bir açıklamasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/4736)
12 Mayıs 2016
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşimini
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla iki dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Çiftçiler
Günü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Sayın Mücahit
Durmuşoğluna aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Durmuşoğlu.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başta yer fıstığı ve turp
olmak üzere birçok tarım ürününde Türkiye'nin âdeta lokomotifi olan
Osmaniyenin bereketli topraklarında çiftçilik yaparak
rızkını kazanmaya gayret eden ailelerden birinin evladı
olarak toprağa her bakımdan hak ettiği değeri vermek
zorunda olduğumuza inanıyorum. Topraktan geldiğimizi,
toprağa gideceğimizi, toprağa döneceğimizi ve
hayatımızı topraktan elde ettiğimiz nimetlerle
sürdürdüğümüzü asla unutmamalıyız.
Türkiye'nin en önemli güçlerinden biri kendi kendine
yetecek bir tarımsal üretim potansiyeline sahip olmasıdır.
Dönemin Başbakanı ve şu anki Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın önderliğinde bu gerçeği
daima göz önünde bulunduran AK PARTİ hükûmetleri, 2002den bu yana
toprağı berekete dönüştüren çiftçilerimize, bütün
imkânlarını kullanarak sahip çıkmış ve çıkmaya da
devam edecektir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde tarım, sosyal bir
alandan çok, iktisadi ve stratejik bir sektör olarak ele
alınmış, çiftçilerimizin kronik sorunlarına çare olacak
temel kanunlar çıkarılmıştır.
AR-GE için bugüne kadar toplamda 1,4 milyar TL
kaynak sağlanmıştır. Dünyanın 3üncü büyük tohum gen
bankası kurulmuş ve çalışmaları tüm dünya
tarafından ilgiyle takip edilmektedir. Son teknolojiye sahip 13 adet ileri
teknoloji araştırma ve eğitim merkezi açılmış;
bitkisel ve hayvansal araştırma ve üretime yönelik 15 merkezin kuruluş
çalışmaları ise hâlen devam etmektedir.
Türkiye günümüzde tarım ve gıda ürünleri
dış ticaretinde net ihracatçı bir ülkedir. 2003-2015 döneminde
tarım ve gıda ürünleri dış ticaretinde toplam 53 milyar
dolar dış ticaret fazlası verdik. Tarımsal
ihracatımız 2002 yılında 3,7 milyar dolardan, 2015
yılında 16,8 milyar dolara yükseldi; dış ticaret dengesi
5,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye 192 ülkeye 1.681 çeşit
tarımsal ürün ihraç eden bir ülke konumuna geldi.
Toplam tarımsal destekler 2002
yılında 1 Milyar 856 milyon TL iken, 2015 yılı sonunda 10 milyar
300 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. İktidarımız
süresince hayvancılığa özel önem verdik. 2002 yılında
toplam tarımsal destekler içerisinde hayvancılığa yüzde 3,4
oranında destek verilmekteyken, 2015 yılında bu oranı yüzde
33e çıkardık. Vermiş olduğumuz kırsal kalkınma
destekleri sayesinde çiftçilerimizin modern tarıma geçişini
sağladık.
AK PARTİyle birlikte, Türkiye için
tarımda yeni bir çağ başlamıştır. Tamamı
yerli teknoloji ve altyapıyla kurulan Tarım Sektörü Entegre Yönetim
Bilgi Sistemi TARSEY, tarımda aklınıza gelebilecek her türlü
bilginin entegre edildiği, izlendiği, planlandığı ve
yönetildiği dev bir enformasyon sistemidir. Dünyada ilk olan bu sistem,
tarımla ilgili 42 farklı veri tabanı entegre edilerek
oluşturulmuştur. 32,5 milyon tarım parseli uydu görüntüleriyle
belirlenmiş ve her parsele bir kimlik numarası verilmiş,
tarım parsellerine ilişkin tüm veriler oluşturulan sisteme
işlenmiş ve izlenmekte, çiftçilerimizin sorunlarına anında çözüm
üretilebilmektedir.
Tarımsal üretimi en çok tehdit eden, tarım
arazilerinin bölünmesinin önüne de yine AK PARTİ hükûmetleri döneminde
geçilmiştir. Son on yılda 5 milyon hektar alanda
toplulaştırma çalışması yapılmış, 2
milyon hektar alanda da çalışmalar devam etmektedir. Hedefimiz, her
yıl 1 milyon hektar arazi toplulaştırmak, 2023 yılına
kadar 14 milyon hektar alanda arazi toplulaştırmasını
tamamlamaktır.
Sürekli gündeme gelen ancak bir türlü çözüm
üretilemeyen diğer bir konuya da yine AK PARTİ hükûmetleri çare
olmuştur. Doğal afetlerden etkilenen üreticilerin
mağduriyetlerini gidermek üzere, yetmiş yıllık bir rüya
olan tarım sigortaları uygulamasını 2006 yılında
başlattık ve başarıyla devam ettiriyoruz.
Her dönemde olduğu gibi, 1 Kasım
seçimlerinde çiftçilerimizi unutmadık ve öncelikli vaatlerimizden önemli
bir kısmını onlara ayırdık. Allaha şükür,
vatandaşlarımızın karşısına vermiş
olduğumuz sözleri yerine getirmiş olarak çıkıyoruz. Yemde
ve gübrede KDVyi kaldırdık, küçük ölçekli üretim yapan
çiftçilerimizi destekliyoruz, seracılarımızı desteklemeye
devam ediyoruz. Genç çiftçilerimize proje karşılığı 30
bin TL destek veriyoruz. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumunu 81 ilde kurduk.
Sayın milletvekilleri, Türk tarımı
artık küresel bir aktördür, bu gücünü daha etkin kullanmak
zorundadır. Tarımsal ekonomik büyüklük açısından 2002de
Avrupanın dördüncü sırasındayken bugün -2008den bugüne-
Avrupanın birinci büyük tarımsal ekonomisi hâline gelmenin gururunu
yaşıyoruz. Hedefimiz, 14 milyon hektar alanda arazi
toplulaştırmasını tamamlamış, 8,5 milyon hektar
sulanabilir alanın tamamı modern sulama teknikleriyle suya
kavuşmuş, tarımsal hasılası 150 milyar dolara,
tarımsal ihracatı 40 milyar dolara ulaşmış,
tarımda sürdürülebilir ve pozitif büyümeye sahip bir Türkiyedir.
Tüm çiftçilerimize emekleri, alın terleri ve
Türkiyeye kazandırdıkları için teşekkür ediyor, Dünya
Çiftçiler Gününü kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Durmuşoğlu.
Gündem dışı ikinci söz parlamenter
demokrasiye darbeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğluna aittir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, parlamenter
demokrasiye yapılan darbelere ilişkin gündem dışı
konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, parlamenter siyasette
yer alabilmek ne işçi sınıfı ne kadınlar ne sömürge
ulusların mensupları ne de muhalifler için hiç de kolay olmadı.
Bu sıralarda yer almak için tarih boyunca verilen mücadelelerden biraz söz
etmek isterim sizlere. Örneğin, İngilterede oy verme ve seçilme
hakkı için mücadele eden Chartist yüzlerce işçi İngiliz
askerleri tarafından öldürüldüler. Yine oy hakkı için örgütlenen
Süfrajet kadınlar türlü işkencelere maruz kaldılar. Türkiye
Komünist Partisi üyeleri 1921 yılında acı bir biçimde
öldürüldüler. Amerikada McCarthy, Büyük Britanyada Thatcher, Güney Afrikada
Botha muhalefeti bastırmak için siyasetçileri ve aydınları
tutuklattı. Cezayir millî mücadelesinde 1930lardan itibaren çok önemli
roller oynayan Messali Hac gibi pek çok siyasetçi Fransız sömürgeciler
tarafından tutuklandılar.
Türkiyede siyaset yasağı için bahaneler
çoktur. Örneğin, bir dönem en popüler isnat komünizmdi.
Hatırlayanlarınız vardır, Nazım Hikmet büyük
şairdir. dedi diye Adalet Partili vekiller Çetin Altanı
dövmüş, üstüne üstlük Cumhurbaşkanına, birtakım devlet
büyüklerine ve Meclise hakaret ettiği iddiasıyla dokunulmazlığını
kaldırmışlardı. Bu kararı Anayasa Mahkemesi bozunca da
Adalet Partililer teyakkuza geçmişti. Adalet Partisi Vekili Orhan Seyfi
Anayasa Mahkemesinin kararı komünist propagandaya meydanı boş
bırakmak anlamına gelir. Komünizme karşı olanlar bu
karardan irkilmiş, hayrete düşmüştür. demiştir,
tıpkı bugünlerde bazılarının Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımadığı gibi. Ekim 1970 tarihinde
Ankarada yapılan Türkiye İşçi Partisi 4üncü Büyük Kongresinde
alınan kararlar arasında Kürt halkı üzerindeki baskı ve
asimilasyon politikalarının tanımlanması da Anayasa
Mahkemesi için parti kapatma gerekçesi olarak sunuldu. 1971 muhtırası
ertesinde Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve Devrimci Doğu Kültür
Ocaklarında yöneticilik yapan Kürtlerin çoğu tutuklandı. 1980
darbesi ardından tekrar Meclis ve siyasi partiler kapatıldılar.
Siyasi parti liderleri tutuklanarak Zincirbozana gönderildi. DEP Mardin
Milletvekili Mehmet Sincar, Batman il yöneticisi Metin Can öldürüldüler. HEP,
ÖZDEP birbiri ardına kapatıldılar. 1994 yılında
Demokrasi Partisi milletvekillerinin Mecliste gözaltına
alınmaları demokrasi tarihinde kara bir leke olarak hâlen duruyor.
DEP milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle 2 Mart 1994te Meclis
çıkışında sivil polisler tarafından gözaltına
alındılar. Bugün Demokratik Bölgeler Partisi meclisi üyelerinin çoğu
tutuklu, 31 belediye eş başkanımız görevden
alındı, 21 belediye eş başkanı tutuklandı.
Şimdi, sormak isterim. Dünya bugün artık
dilleri, kültürleri yitirmemek için üzerlerine titrerken, İkinci Dünya
Savaşı sonrasında demokratik siyaset kanallarını güçlendirirken,
McCarthyci politikalarla yüzleşirken, Türkiye için dileğiniz trajedi
olarak yaşanmış bu tarihin tekrarı mıdır?
Şunu unutmayın ki işçilere, Kürtlere, muhaliflere demokratik
siyaset yollarını kapayanlar adına ileride ülkemizde çok insan
utanacaktır. Dünya bugün artık dilleri, kültürleri yitirmemek için
üzerlerine titriyor.
Sevgili Orhan Doğanın cenazesine 200 bin
kişi katılmıştı. Dünyada cenazesine 200 bin
kişinin katıldığı bir başka milletvekili biliyor
musunuz? Demek ki demokratik siyasette yer almak uğruna canı
pahasına mücadele edenler için, bunların vekilliği halk için
daha güçlü bir anlam ifade etmektedir. Halklar ise nehir gibidir
arkadaşlar. İsterseniz önlerine bariyer çekin, dirençle kendilerine
akacak yol bulurlar.
Sizlere gelince sayın milletvekilleri, sizlerin
de bu utanç tarihine adlarınızı yazdırmamanızı
temenni ederim. Vereceğiniz karar sizin kararınızdır. Tarih
de sizleri kendi kararlarınızla yazacaktır.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Niğde
ilinin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürere aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika, buyurun.
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adana, Kayseri, Konya, Nevşehir
ve Aksaray arasında sorunlarına çözüm bulunmayan, yıllardır
gelişmesi önündeki engeller giderilmeyen Niğde ilinin
sorunlarını bir kez daha sizlerle paylaşmak üzere söz
aldım.
Niğdeye 1996 yılından beri
havaalanı yapılacağı söylenir. Yeni dönemde havaalanı
için söz verilmişti ama şu ana kadar havaalanıyla ilgili bir
gelişme yok. Tıp fakültesiyle ilgili on ay önce YÖKten karar
çıkmıştı. Sağlık Bakanlığı ne
yazık ki bu konuda hastanenin kullanımı yönünde onay
vermediği için bu konuda da bir karar yok. Yüksek hızlı trende
ne yazık ki Niğdenin adı geçmez hâle geldi. Akkaya Barajı
ise her yıl Temizleniyor. denir, on yıldır temizlenmedi. Çevre
kirliliğiyle bölgenin en tehlikeli yerlerinden biri durumuna geldi.
Değerli milletvekilleri, Niğdede patates
yetişir, elma yetişir, kiraz yetişir, fasulye yetişir.
Geçtiğimiz yıl üretilen bu ürünler depoda kaldı, üretici
mağdur oldu. Bu yıl da çiftçimizin yaşadığı yeni
sorunlar var. Bugün Dünya Çiftçiler Günündeyiz. Çiftçilerimizin
perişanlığına neden olacak bir olay: Yaşanan mevsimler
sorunlardan dolayı oluşan donla buğday üreticilerimiz kıraç
alanlarda yüzde 70, sulanabilir yerlerdeki enerji sorunu nedeniyle yüzde 50
ürün kaybına uğradı ve daha buğdayını hasat
etmeden çiftçi bu bağlamda sorunlar yaşamaya başladı. Don
nedeniyle kayısı ve elma çiçekleri zarar gördüğü için o anlamda
da üreticilerimiz mağdur durumda. Bu konuda bir an önce tespitler
yapılması ve çiftçilerimizin, üreticilerimizin kaybettikleri ürün
kayıpları nedeniyle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dün Resmî Gazetede yayımlanan, tarımsal
sulamaya ilişkin elektrik borcu olan çiftçilere 2016 yılında
destekleme ödemesi yapılması için borçlarını ödeme
şartı getirilmesi bizim bölgemizdeki çiftçinin de büyük sorunlar
yaşamasının yolunu açıyor. Hükûmetin çiftçilerin
tarımsal destek alabilmeleri için elektrik borcunu ödeme şartı
koşması demek bizim bölgede çiftçiliğin yok olması
demektir. Özelleştirilen şirketlerin paralarını tahsil
etmeye Hükûmet çıkmamalı, çiftçinin mağduriyetini giderecek
destekler vermelidir.
Niğde için Ecemiş Suyu önemlidir.
Aladağlardan Akdenize ulaşan bu suyun Niğde ovalarına
gelmesiyle elektrik ve yer altından çekilen su sorunu giderilmiş
olacaktır. Aksi takdirde, elli yıl, yüz yıl sonra Niğdenin
altında boşalan sularla obrukların oluşması
doğaldır. Bu nedenle, boşa akan suyun değerlendirilip
Niğde ovalarına, Nevşehire, Aksaraya bu suyun
ulaşması sağlanmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisinin yüksek oy
aldığı köyler ve var olan belediyelerimiz ne yazık ki
hizmette gereken desteği almamaktadır. Ayrıca, Niğdede
iş yerleri kapanmakta, işçiler işsiz kalmaktadır.
Sanayicimiz, esnafımız, işçimiz, köylümüz Niğdede zor ve
mağdur durumdadır.
Değerli milletvekilleri, on bin
yıllık kesintisiz bir tarih olan Niğde iliyle ilgili
yazdığım kitapta 131 köyün, kasabanın tüm tarihî
değerlerini gün ışığına çıkardım.
Turizm Bakanımıza bu konuda 100ün üzerinde soru önergesi yönelttim.
Her bakanlığınızdan Niğdeyle ilgili
sorduklarımıza yanıt alıyoruz ama turizmle ilgili, tarihle
ilgili, kültürle ilgili sorularımıza ne yazık ki yanıt
verilmiyor. Niğdenin mevcutta görülen 463 tane saptanmış tarihî
yapısına rağmen saptanması gereken, hemen hemen her köyünde
bir höyük var. Çünkü, Niğde, Anadolunun Toroslara açılan
kapısı. Niğdenin tarihsel değerleri gün
ışığına çıktığında, turizmden
gereken değeri aldığında, bu bağlamda, Niğdenin
gelişmesi sağlanacak. Niğdede tarım, hayvancılık
dışında tek açık kapı turizmdir.
Onun ötesinde, Niğdede sanayicimizin
zorluğu nedeniyle 4 fabrikamız kapandı. Bu bağlamda,
Niğdeye yatırım yapan sanayici zor koşullarda
yatırım yapıyor, onların mutlaka desteklenmesi gerekiyor.
Üretim köyde desteklenmeli, kentte desteklenmeli. Göçün önü alınmalı
yoksa büyük kentlere devam eden göçler gelecekte yaratacakları
sorunların dışında Anadoluda Niğde gibi olan illerin
köyleri boşalacak ve sorunlar daha da derinleşecek.
Bu konuda Hükûmetin gerekli düzenlemeleri
yapmasını, göçü engellemesini, Niğdenin ürünlerinin değer
bulmasını, gerekli yatırımların Niğdeye
yapılmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60a göre yerlerinden kısa söz
vereceğim.
Şimdi, sırasıyla sayın
milletvekillerinin mikrofonlarını açacağım, daha sonra
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Listeye göre söz vermeye başlıyorum.
Sayın Özkan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, sadece iktidarın değil muhalefetin de
siyasetüstü bir anlayışla millî ve yerli politikalara sahip
çıkma zorunluluğu olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiyede millî ve yerli siyasete ihtiyaç
vardır. Sadece iktidar açısından değil muhalefetin de
siyasetüstü bir anlayışla millî ve yerli politikalara sahip
çıkması zorunludur. 40tan fazla insanımızın hayatını
kaybettiği 6-8 Ekim olaylarında Selahattin Demirtaş, Kobani
bahanesiyle halkı kin ve nefrete tahrik etmişti.
Demirtaşın ruh ikizi olan Kılıçdaroğlu, aynı
şekilde dün Başkanlık sistemini kan dökmeden
gerçekleştiremezsiniz. diyerek yine aynı şekilde kan ve teröre
davetiye çıkarmıştı. Millî siyasetten uzak
Kılıçdaroğlunun daha önceki faturaları oldukça
kabarıktır. MİT krizinde FETÖnün yanında, Gezi darbesinde
çapulcuların yanında, terörle mücadelede İç Güvenlik
Yasasının karşısında, Esadın yanında, PYD
terör örgütü değildir. diyerek PYDnin ve PKKnın gizli
çığırtkanlığında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
PKKyı sahiplenen
akademisyenlere destek çıkarak gayrimillî politikalara sahip
çıkmıştır. Bu politikaları kınıyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
2.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, 13 Mayıs 2014te Somada
yaşanan maden kazasının 2nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan,
teşekkürler.
13 Mayıs 2014te Somada yaşanan ve
21inci yüzyılın en büyük maden kazası olarak nitelendirilen
iş cinayetinde 301 madencimizin yaşamını yitirmesinin
üzerinden iki yıl geçti. Çok büyük acılara yol açan maden
faciasında maden kazalarını fıtrata bağlayanlar bir
sorumluluk almaktan özellikle kaçındılar. AKP döneminde
denetimsizlik, güvencesizlik çalışma yaşamının temel
özelliklerini oluşturmuştur. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin
verilerine göre, AKP iktidarları döneminde 17 binden fazla emekçimiz
iş kazalarında yaşamını yitirdi. Somada
yitirdiğimiz maden emekçileri arasında Savaştepeli,
İvrindili, Dursunbeyli, Kepsutlu birçok hemşehrimiz de var. Onlar da
diğer madencilerimiz gibi alınmayan önlemlerin, yapılmayan
denetimlerin kurbanı oldular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) - Soma
faciasının 2nci yıl dönümünde yaşamını yitiren
301 madencimizi saygıyla anıyor, iş kazalarında ölümlerin
kader olmayacağı bir Türkiyede bir daha bu acıların
yaşanmamasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, ÇAYKURun sezonun başında
kota ve kontenjan uygulamasına başladığına ve çay
alım fiyatlarının açıklanmadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) 2016
yılı yaş çay kampanyası çok sancılı bir
şekilde başladı. ÇAYKUR, daha önce günde 6 bin ton olan
işletme kapasitesini 8.500 tona çıkardığını
söylemesine rağmen daha sezonun başında kota ve kontenjan
uygulamasına başladı. Bu durum çay üreticilerini düşük
fiyatla ve uzun vadede çaylarını özel sektöre satmaya mahkûm ediyor.
Bu, Rize, Trabzon, Giresun ve Artvinde çok büyük bir sıkıntıya
sebep olmuştur.
Ayrıca, çay sezonunun başlamış
olmasına rağmen çay alım fiyatları
açıklanmamıştır. Bu sebepten dolayı üretici
çayını kaça satacağını bilemiyor. Bu durum çok uzun
süre devam edemez. Rize çay üreticileri, başta Rize olmak üzere,
Karadenizdeki çay üreticileri isyan durumundadırlar. Eğer ÇAYKUR bu
tutumunu değiştirmezse üreticiler demokratik yollarla haklarını
arayacaklarını ifade ediyorlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Engin, buyurun.
4.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu hafta Engelliler Haftası. Engellilerimizle
ilgili çok sayıda çalışma, kanun teklifi, önerge
hazırlamış bir milletvekili olarak Meclise sunulan bütün
önergelerin, bu konudaki önergelerin AKP tarafından reddedilmesini büyük
bir üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek
istiyorum.
Ülkemizde yaklaşık 9 milyon engellimiz
var. Engellilerimizin her sene tekrar tekrar rapor almak için çektikleri
çilenin yanı sıra, eğitim, altyapı yetersizlikleri
nedeniyle erişilebilirlik, istihdam, sosyal hayata katılım,
engelli çocuklarımızın uğradıkları istismar,
şiddet, ayrımcılık ve ailelerinin
yaşadıkları zorluklar gibi çok sayıda sorunları var.
Bu sorunları tüm boyutlarıyla Mecliste
partilerüstü ele alıp çözmemiz gerekirken karşımızda her
önergeyi reddeden bir iktidar partisi var. Engellilerimizin
sorunlarının çözülmesi için Meclise sunulan önergelerin AKP
tarafından reddedilmesini tüm engellilerimizin ve ailelerimizin takdirine
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
5.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursa Sırameşeler Sevgievlerinde küçük çocuklara
yönelik cinsel istismar iddialarına ve yetkililerin bir an önce harekete
geçmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çocuklara yönelik cinsel istismar, cinsel taciz gibi
suçların ardı arkası kesilmiyor. Toplum vicdanı Karamanda
kanarken şimdi de aynı yara yeni adı Bursa Sırameşeler
Sevgievleri olan Çocuk Esirgeme Kurumunda açıldı. Bugün
şahsıma kurumda bazı görevlilerin küçük yaştaki
kızlara tecavüz ettiği, cinsel istismarda bulunduğu yönünde
bilgiler geliyor. Çocukların yaşlarının 3 ile 7
arasında değiştiği söyleniyor. Olayın
duyulmasından sonra 2 görevlinin gözaltına
alındığı, bunlardan 1 tanesinin hâlen
sorgulandığı, diğerinin ise serbest bırakılmak
üzere olduğu bildirildi. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bir an önce harekete geçmesini talep ediyorum.
Diğer yandan, Bursa Valiliği ve Emniyet Müdürlüğünün de büyük
bir soruşturma açmasını istiyorum. Çocuklara yönelik
suçların hepsinin daha fazla üstüne gitmemiz gerektiğini bir kez daha
vurguluyor saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
6.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Sarp Sınır Kapısında
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sarp Sınır Kapısı Türkiye ile
Gürcistanı birbirine bağlayan ülkemizin önemli kara hudut
kapılarından bir tanesi. Ne yazık ki bu sınır
kapısında bir yıla yaklaşan süredir önemli bir sorun var.
İnanılmaz derecede bir baskı yapılmaya
çalışılıyor. O da şu: Gürcistanda benzin,
akaryakıt Türkiyeye göre ucuz olduğu için
yurttaşlarımız hem ülkeyi ziyaret ediyorlar hem de ucuz
akaryakıt alıyorlar ama dün aldığım telefona göre
300e yakın araç Gürcistanda hiçbir gerekçeye dayandırılmadan,
zor koşullarda, tuvalet, su ihtiyaçlarını
karşılayamayacak bir yerde tutuluyor ve bu araçlar, şu anda,
bizim araçlarımız Türkiyeye giremiyor. Bu konuda
Dışişleri Bakanlığına ve ilgili bakanlıklara
ne derecede girişimde bulunduysak herhangi bir yanıt alamadık.
Şu anda bu dakikalarda Gürcistanda 300 civarında araç hiçbir hukuki
gerekçeye dayandırılmadan mağdur ediliyor. Şoförler
mağdur durumda bizi arıyorlar. Bu konuda Hükûmetin gerekli tedbirleri
almasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldırım
7.- İstanbul
Milletvekili Hurşit Yıldırımın, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi dün Sayın
Kılıçdaroğlu akıllara ziyan bir açıklama yaptı.
Kılıçdaroğlu millî iradeye, millet egemenliğine ve
halkımızın kararına karşı kan kokan
açıklamalarıyla aziz Türk milletine ve yüce Meclise hakaret
etmiştir. Sayın Kılıçdaroğlunun bu ilk vukuatı
değildir, daha önce de benzer açıklamaları olmuştur. Kan
dökme talebi zalimlerin, demokrasiye inanmayanların, millî irade ve
seçimle iş başına gelme umudunu yitirenlerindir. Dün sivil
iradeyi iktidardan uzaklaştırmak için orduyu göreve davet edenler ile
Kılıçdaroğlunun dünkü açıklaması aynı amaca
yöneliktir.
Kılıçdaroğlu, sen merak etme,
milletimiz kansız ve demokratik yollarla başkanını
seçecektir.
Demokrasiden, millî iradeden umudunu kesenlerin kan,
kin ve darbe çığırtkanlığını
kınıyor, bu ağır demokrasi suçu karşısında
Cumhuriyet Halk Partisinin de aynı tavrı almasını talep
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilgi
İşlem Daire Başkanlığına atanan Yavuz Emir
Beyribeyin AKP Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribeyin oğlu
olduğu iddiasının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilgi İşlem
Daire Başkanlığına Yavuz Emir Beyribey
atanmıştır. Bu kişinin AKP Kars Milletvekili Yusuf
Selahattin Beyribeyin oğlu olduğu iddiası doğru mudur? Bu
atama liyakate göre mi gerçekleşti, yoksa sadakate göre mi
gerçekleşti? Tüm milletvekillerinin bilgisayar yazışma ve
işlemleri Bilgi İşlem Merkezinden geçmektedir. Acaba tüm
milletvekillerini kontrol etmek için AKP milletvekilinin oğlunun buraya
atanması doğru mudur? Bu konuda Hükûmetten, yetkililerden cevap
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Atıcı
9.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Nizip Mülteci Kampında 30
çocuğa tecavüz edildiği haberine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, Nizip Mülteci
Kampında 30 çocuğa tecavüz edildiği haberiyle sarsıldı.
AKP Hükûmeti kendisine sığınan çocukları bile korumaktan
aciz duruma gelmiştir. Ölümden kaçan çocuklar ülkemizde tecavüze
yakalanmıştır. Avrupa Birliğine Vize serbestliği
vermezseniz sığınmacıları üstünüze salarız.
diyen ahlaksızlar bu iğrenç olayın kendi çocuklarının
başına geldiğini düşünebilir, yani empati yapabilir mi?
Daha 23 Nisanda Merkel ve Davutoğlunun gezdiği ve kusursuz denilen
kampta 30 çocuğa tecavüz ediliyorsa diğer kampları düşünmek
bile istemiyorum.
Bu sorunları çözmekten aciz bir Hükûmetin ve bu
Hükûmeti koşulsuz destekleyen AKPli milletvekillerinin tek derdi var, o
da başkanlık. Başbakanın düşük profilli olması
istenirse sonuç böyle olur. Sessiz kalanlar utanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Arık
10.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayserinin Yeşilhisar ilçesinin birçok köyünde
don nedeniyle elma üreticilerinin mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim.
Kayserinin Yeşilhisar ilçesinin Kovalı,
Ovaçiftlikköy, Musahacılı köyleri başta olmak üzere birçok
köyünde don nedeniyle elma üreticileri mağdur olmuştur. Geçmişte
ötelenen borçlarını dahi ödeyemeyen üreticilerimiz için
borçlarının ötelenmesi bir çözüm olmaktan
çıkmıştır. Çiftçilerimiz zor durumdadır. Bu noktada
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın
çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek için borçlarının
ötelenmesi dışında bir çalışması var
mıdır, varsa bu çalışma nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çam
11.- İzmir Milletvekili
Musa Çamın, laik bilimsel eğitimin Türkiye'nin geleceği açısından
önemli olduğuna ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye dünyada en büyük 10 ekonomiye girecekse,
Avrupada 1inci ekonomi olacaksa bunun yolu ve yöntemi iyi bir eğitim
sisteminden geçiyor. Ne yazık ki 4+4+4 sistemiyle Türkiye'de laik,
bilimsel eğitime son verilmiş ve geriye dönülmesi mümkün olmayan bir
yola girilmiştir. Evet, Türkiye'nin ihtiyacı kadar imam-hatip
okullarına evet, destekliyoruz ama her okulu imam hatip yapmak, bütün öğrencileri
imam-hatibe zorlamanın doğru bir davranış
olmadığını düşünüyoruz. İzmirde de buna benzer
birçok okul zorunlu ve mecburi -talep geliyor diye- imam-hatibe
dönüştürülüyor. İzmirde, son olarak Gültepe Anadolu Mahallesindeki
ilköğretim okulu da zorla ve cebren, velilerin karşı
çıkmasına rağmen, öğrencilerin karşı
çıkmasına rağmen imam-hatip yapılmaktadır. Bu
davranışları doğru bulmuyoruz. Laik, bilimsel eğitimin
Türkiye'nin geleceği açısından önemli olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öz
12.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Özün, Çanakkale savaşlarının 101inci yıl dönümünde
düzenlenen 57nci Alay Vefa Yürüyüşüne katılan öğrencilere
konakladıkları Çanakkale Millî Bilinç Kampında silahlı
atış talimi yaptırıldığı
iddialarının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale savaşlarının 101inci yıl dönümünde düzenlenen
57nci Alay Vefa Yürüyüşüne katılan izcilerin etkinlik öncesi
konakladığı Çanakkale Millî Bilinç Kampında ortaokul ve
lise öğrencilerine silahlı atış talimi
yaptırıldığı iddiası günlerdir çeşitli
basın-yayın organlarında yer almaktadır. Gençlik ve Spor
Bakanlığınca 25 Nisanda düzenlenen 57nci Alay Vefa
Yürüşüne katılan izcilerin etkinlik öncesi kaldığı Çanakkale
Millî Bilinç Kampında ortaokul ve lise öğrencisi çocuklara
silahlı atış talimi yaptırıldığı
iddiaları doğru mudur? Bu iddialara ilişkin olarak sosyal
paylaşım sitelerinde bazı fotoğrafların dolaşmaya
başlaması durumun vahametini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda
yürütülen idari bir soruşturma açılmış mıdır,
açılmışsa ne durumdadır? Devletin gözetim ve denetiminde
yeni komandolar mı yetiştirilmek istenmektedir?
İktidar milletvekillerine Genel
Başkanımızın söylemlerini çarpıtmayı
bırakmalarını, kendi yaptıklarına
bakmalarını öneririm.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Şanverdi
13.- Hatay Milletvekili Fevzi
Şanverdinin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Teşekkürler Sayın Başkan.
CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun başkanlık
sistemiyle ilgili Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu
ülkede gerçekleştiremezsiniz. açıklamasını
kınıyorum. Kılıçdaroğlu geldiği siyasi
geleneğin bir hakikatini böyle bir talihsiz açıklamayla da yeniden izhar
etmiş oldu. Bu, aynı zamanda siyasi tarihimize not edilecek kara bir
açıklamadır. Ancak, bu aziz vatan toprağında kardeşçe,
huzur içinde yaşamayı dileyen tüm halkımız bilsin ki biz,
bu zihniyetin bizleri yeniden eski Türkiye günlerine döndürmesine müsaade
etmeyeceğiz. AK PARTİ olarak arzu ettiğimiz başkanlık
sistemi, ülkemize Türk milletinin iradesiyle gelecektir, Anayasa ile hukukun
çizdiği daire içinde gelecektir. Bu sistem, ülkemize bayram getirecek ve
ülkemizin daha da büyümesinin önünü açacaktır. Birileri kan demeye devam
etse de eminim ki aziz milletimiz bu zihniyete inat, başkanlığa
evet diyecektir.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Deligöz
14.- Erzurum Milletvekili
Orhan Deligözün, Cemaat-i İslami Partisi lideri Rahman Nizaminin idam
edilmesini kınadığına ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) Bangladeşte Cemaat-i İslami Partisi lideri
Rahman Nizaminin idam edilmesini kınıyorum. Meclisteki tüm gruplarımıza
da Bangladeşi ortak kınama kararı almayı öneriyorum.
Sayın
Kılıçdaroğlunun Bir kişi konuşacak, Türkiye
susacak. sözünü kınıyorum. Bunlar demokrasiden ve özgürlüklerden
nasibini almamış diye değerlendiriyorum. Kan dökmeden
başkanlık gelmez. diyerek
[CHP sıralarından
alkışlar (!)]
27 Mart
1994teki seçimlerde Sayın Melih Gökçekin Ankara Büyükşehir
Belediyesi Başkanı seçildiğinde de aynı zihniyet Kan
dökeriz, başkenti Refah Partililere teslim etmeyiz. dediğini ve can
çıkmadan huy çıkmayacağını hatırlatıyorum.
CHPlileri halka göre siyaset yapmaya davet ediyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
Teşekkür
ederim.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Bakanlığa mı adaysın,
bakanlığa? Bakan mı olmak istiyorsun?
BAŞKAN
Sayın Şimşek
15.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 10-16 Mayıs Engelliler Haftasına, buğday
ve mısır taban fiyatlarının
açıklanmadığına ve Avrupa Birliğinden sorumlu Bakandan
vize muafiyeti konusunda bir açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Engelliler Haftasını kutluyorum. 2013
yılında çıkarılan bir yönetmelikle engellilerin
birçoğunun maaşı kesilmiştir. Bu düzenlemenin tekrar ele
alınarak engelli maaşlarının bir an önce tekrar ödenmeye
başlanmasını temenni ediyorum.
İkinci sorum Tarım Bakanına. Adana ve
Mersinde buğday hasadı başlamak üzeredir. Maalesef, buğday
ve mısır taban fiyatları açıklanmamıştır. On
dört yıldır üreticinin elindeki buğday tükeninceye kadar
fiyatları açıklamıyorsunuz. Bu yıl hasat başlamadan
önce fiyatları açıklamanızı bekliyoruz.
Avrupa Birliğinden sorumlu Bakanımıza
da sorum. Haziranda vizesiz Avrupa diye kutlamalar yaptık ama maalesef,
yine hayal kırıklığına uğradık, şimdi
ekime kaldığı söyleniyor. Acaba, Avrupa Birliği sizi
kandırdı mı? Bu konuda bir açıklama yapmanızı
bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz sayın
milletvekilleri.
İlk 15 milletvekiline söz verdim ancak engelli
milletvekilimiz Sayın Karaburunun sisteme girememe sebebiyle Divan
Başkanlığımıza bir başvurusu olmuştur.
Pozitif ayrımcılık yaparak kendisine söz veriyorum.
Buyurun.
16.- Bursa Milletvekili
Bennur Karaburunun, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BENNUR KARABURUN (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Kılıçdaroğlunun Kan
dökmeden başkanlığı getiremezsiniz. sözleri esasen,
Cumhuriyet Halk Partisinin halkı kutuplaştırma, Türkiyeyi eski
günlerine döndürme gayretinin ispatıdır.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Erbakana ait o söz.
BENNUR KARABURUN (Bursa) Ayrıca, eli
kanlı teröristler ve destekçilerine tek laf edemeyenler
saflarını da gayet iyi belli etmişlerdir. Buradan kan siyaseti
güdenlere soruyorum: Kahrolsun PKK!, Kahrolsun DHKP-C!, Kahrolsun PYD!
ifadelerini kullanabilirler mi?
SELMA IRMAK (Hakkâri) Kahrolsun IŞİDi
unuttun! IŞİDi niye söylemiyorsun? O kahrolmasın değil mi,
o yaşasın!
BENNUR KARABURUN (Bursa) Yıllardır bu
ülkede dökülen kanlar bazılarını doyurmadı mı? Derhâl
Sayın Kılıçdaroğlunun kamuoyunun önünde tüm Türkiyeden
özür dilemesini
Kendisini de kınadığımı belirtirken
bilmenizi isterim ki AK PARTİ kadroları ve aziz milletimiz, tüm bu
tahriklere aldırış etmeden, milletimizin selameti için, yeniden
ve daha büyük bir Türkiye için bu kutlu yürüyüşe devam edecektir.
Saygılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Baluken, buyurun.
17.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, 13 Mayıs 2014te Somada yaşanan
maden kazasının 2nci yıl dönümüne, 12 Mayıs
Hemşireler Gününe, Hükûmetin sağlıkta özelleştirme
adı altında yürüttüğü politikalardan vazgeçmesi
gerektiğine, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı
Kamuran Yüksekin gözaltında tutulmaya devam edilmesine ve demokratik
tepkisini ortaya koyması nedeniyle halka karşı yapılan
faşizan uygulamaları kınadığına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
13 Mayıs 2014 tarihinde Manisanın Soma
ilçesindeki bir madende cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamı
AKP döneminde yaşanmıştır. Bu katliam neticesinde, bugüne
kadar maalesef etkin bir soruşturma ve gerekli tedbirlerin
alınması için gerekli yasal düzenlemeler
yapılmamıştır. En son bu Meclis Genel Kurulundan geçen özel
istihdam bürolarıyla ilgili kölelik yasasının kendisi bile,
aslında AKP Hükûmetinin iş cinayetleri ve işçi
katliamlarıyla ilgili durduğu yeri göstermesi açısından son
derece önemlidir.
Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak Soma
katliamının yıl dönümünde acılarımızın hâlâ
ilk günkü gibi taze, öfkemizin de aynı ilk günkü gibi büyük olduğunu
ifade etmek istiyoruz. Soma katliamında yaşamını yitiren
tüm maden şehitlerine bir kez daha Allahtan rahmet, tüm Türkiye
halklarına başsağlığı diliyoruz. Bu
katliamın hesabını sorma adına, gerekli olan bütün süreci
takip edeceğimizi bütün halklarımızın bilmesi
gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, bugün Hemşireler Günü ve
müteakip günler de Hemşireler Haftası olarak kutlanacak. Bizler de
HDP olarak Hemşireler Gününü kutluyoruz. Başta hemşireler olmak
üzere, birçok sorunla boğuşmak zorunda kalan bütün sağlık
emekçileriyle dayanışma duygularımızı bir kez daha
belirtiyoruz.
AKP iktidarı döneminde sağlıkta
özelleştirme adı altında yürütülen politikaların
sağlık emekçilerine yönelik baskı, şiddet ve
çalışma barışının ortadan kalkması
şeklinde geri döndüğünü ifade ediyoruz. Bu politikalardan Hükûmetin
bir an önce vazgeçmesi gerektiğine; hemşirelerimizin, hekimlerimizin
ve bütün sağlık emekçilerimizin yaşadığı bütün
sorunların çözümüne dair de bütün Meclise duyarlılık
çağrısı yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Baluken,
tamamlayın lütfen.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkürler.
Diğer taraftan, Sayın Başkan, dün de
ifade etmiştim, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel
Başkanı Sayın Kamuran Yüksek çok hukuksuz bir şekilde,
siyasi soykırım operasyonu neticesinde gözaltında tutulmaya
devam ediyor, hâlâ mahkemeye çıkarılmadı. Ek gözaltı
süresinden sonra da bugün Diyarbakır Adliyesi ve Diyarbakırın
muhtelif yerlerinde her türlü basın açıklaması da
Diyarbakır Valiliği tarafından yasaklanmış durumda.
Yani, bir taraftan siyasi soykırım operasyonları
yapılırken diğer taraftan da halkın demokratik tepkisini
ortaya koymasıyla ilgili de son derece faşizan bir uygulamayla
karşı karşıyayız. Bu faşizan uygulamaları
kınadığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Sayın Gök
18.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, 13 Mayıs 2014te Somada yaşanan maden
kazasının 2nci yıl dönümüne, 12 Mayıs Hemşireler
Gününe ve AKP Grubu ile Cumhurbaşkanının Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına söz söyleme hakları
olmadığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de iki yıl önce Somada hayatını
kaybeden tüm emekçi kardeşlerimizi ve iş cinayetlerinde bugüne kadar
hayatını kaybeden emekçi kardeşlerimizin tümünü saygıyla
andığımı belirtiyorum.
Hemşireler Günü nedeniyle, sağlık
emekçisi kardeşlerimin de daha iyi yaşam koşullarında
yaşamasını dileyerek kendilerini saygıyla
selamlıyorum.
Bir Başbakanı siyaseten yok hükmüne
getiren Cumhurbaşkanının vesayetçi
anlayışını üzerlerinde hâlâ sürdüren AKP Grubunun,
Başbakanlarını dahi savunamadığı bir ortamda
Genel Başkanımıza söz söyleme hakları yoktur. Önce kendi
Genel Başkanınıza ve Başbakanınıza sahip
çıkın. Siz Başbakanınızın gidişine seyirci
kaldınız ve arkasından ona asla destek olmadınız.
Millî iradeyi yok eden bu anlayışın AKP Grubunda ısrarla
sürdürülmesi kabul edilecek bir anlayış da değildir. Genel
Başkanımızın Türkiyenin kötü gidişatını
görerek bir rejim değişikliği tehlikesiyle karşı
karşıya bulunan Türkiyede doğabilecek sorunları
hatırlatması amacıyla kullandığı sözlerden yola
çıkarak kan dökmekten bahsediyorsanız, biz Gezide dökülen
kanları unutmadık, unutturmayacağız. Bunun
hesabını elbette verecek olan iktidardır,
Cumhurbaşkanıdır. Kan dökülmesinde Türkiyenin geldiği
noktada birinci derecede sorumlu olan Cumhurbaşkanı ve iktidar
partisinin bu konuda Cumhuriyet Halk Partisine vereceği en ufak bir ders
yoktur. Biz ülkemizi, cumhuriyetimizi, ilkelerimizi savunmaya
çalışıyoruz, onlar saldırıyorlar. Laiklik Anayasada
yer almamalı. diyen bir Meclis Başkanına soruşturma
açmayı düşünmeyen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, bugün
Genel Başkanımıza soruşturma açmakla kimlerden talimat
aldığını göstermiştir. Biz, Türkiyede bozulan bu
dengeleri yerine oturtmaya çalışıyoruz. Kimseden alacak en ufak
bir dersimiz yoktur. Cumhurbaşkanı haddini bilmelidir. O,
Cumhurbaşkanı olarak Türkiyenin dirliğinden sorumludur ama
bugün de yaptığı konuşmada Genel Başkanımıza
siyasi sapkın demek suretiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Gök.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
hangi
tarafta yer aldığını açıkça belli etmiştir.
Siyasi sapkın, Anayasada ki, namusuna ve şerefi üzerine ettiği
yemini çiğneyenlere verilen addır. (CHP
sıralarından alkışlar) Bugün Cumhurbaşkanı yine demiş Kan
dökmek diktatörlerin işidir. Evet, Gezide dökülen kanların hesabı
ne olacaktır? Güneydoğuda, doğuda ölen askerlerimizin,
şehitlerimizin, insanların kanları ne olacaktır? Türkiyeyi
kim bu hâllere getirmiştir? Kim bu hâllere getirmiştir de ondan sonra,
Türkiyenin daha kötüye gitmemesi için kendi gövdesini ortaya koyan Genel
Başkanımıza laf söylüyor. Hadi oradan! Hadi oradan! Hadi oradan!
(CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR
(Malatya) Hadi canım sen de! Hadi oradan! Boş boş
konuşuyorsun.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gök.
Sayın Akçay, buyurunuz.
19.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, millî menfaati ilgilendiren süreçlerin iç politika
malzemesi yapılmasının olumsuz sonuçlara yol açabileceğine
ve 12 Mayıs Hemşireler Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Birliğiyle
ilişkiler sık sık iç politika malzemesi olarak
kullanılmaktadır, bugün de aynı tutumu görüyoruz. Önce,
Sayın Davutoğlu, Başbakanlığına ilişkin
kamuoyundaki pozisyonunu vize muafiyeti üzerinden kurmaya
çalışmıştı, şimdi de sanki Cumhurbaşkanı,
gelip Davutoğlunun inşasını yıkmaya
çalışıyor. Sayın Cumhurbaşkanının Avrupa
Birliğine ilişkin Onlar yoluna, biz yolumuza., 3 milyar euroyu
verecekseniz verin artık. açıklamaları son birkaç günde kamuoyu
gündemine gelmiştir.
4 Mayısta Avrupa
Komisyonunun vize muafiyetine ilişkin tavsiye kararı
açıklandığında, Meclis Genel Kurulunda, başta AKP
sıraları olmak üzere bütün siyasi parti gruplarına hitaben bir
uyarıda bulunmuştum; sözlerim aynen şu şekildeydi iktidar
partisine yönelik olarak: Bu kararı zafer olarak değerlendirmek
yanlış olur. Bu konuda yetkili merci Avrupa Parlamentosudur. Temenni
ederim ki yine aynı yönde bir karar çıkar. Bugün Avrupa Birliği
cephesinden gelen açıklamalarda vize sürecinin, bırakınız
temmuzu, ekim ayında dahi gerçekleşmesine dair sadece temennileri
ihtiva etmektedir.
Bu yaşananlar, millî
menfaati ilgilendiren süreçlerin iç politika malzemesi
yapılmasının olumsuz sonuçlara yol açabileceğini
göstermektedir. Demek ki sorunlar sistemden değil, sistemin ve devlet
politikasının yönetiminden kaynaklanmaktadır.
Bugün Dünya Hemşireler
Günü. Hemşirelerimiz bir kutlama havasında geçirmeleri gereken bugünü
maalesef pek çok sorunla karşılamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre
veriyoruz Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hemşirelerimiz, istihdam eksikliği
nedeniyle yoğun iş yükü ve sonu gelmeyen nöbetlere mahkûm
edilmiştir. TÜRK SAĞLIK-SENin yapmış olduğu bir
araştırmaya göre, Avrupa Birliği çalışma
standartlarına ulaşılması için ülkemizde 455 bin ebe
hemşireye ihtiyaç vardır. Ayrıca, hemşirelerimiz kendi
mesleklerinin dışında işlerde çalıştırılmaktadır.
Sözleşmeli hemşire, vekil ebe hemşire gibi istihdam türleriyle
çalışanlar özlük hakları açısından mağdur
edilmektedirler. Bu tür sorunların yanında, sürekli azalan döner
sermaye gelirleriyle hemşirelerimiz çok çalışırken daha az
ücret almaya başlamışlardır. Ayrıca,
hemşirelerimiz can güvenliğinden yoksun, yoğun ve baskı altında
çalışma koşullarıyla boğuşmak zorunda
bırakılmaktadır. Hemşirelerin sorunlarının bir an
evvel çözülmesi dileğiyle, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın İnceöz, buyurun.
20.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, 12 Mayıs Hemşireler Gününe, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun
bazı ifadelerine ve herkesin bulunduğu makamın, ve
sorumluluğunun hakkını yerine getirecek şekilde
açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle Hemşireler
Gününü kutluyorum, bugün Hemşireler Günü. Tüm sağlık
çalışanlarına, canhıraş şekilde orada
sağlık hizmeti vermeye çalışan, gayret gösteren
sağlık ekiplerine de buradan günleri kutlu olsun diyorum.
Şimdi, burada bağırıp
çağırmakla dünkü söylenen sözleri unutmamız mümkün değil.
Gündemi saptırmaya, başka mecralara çekmeye de hiç gerek yok. Ne
yazık ki bu kan kokan sözlerle Türk siyaseti -Türk siyasi tarihine bir kez
daha geçmiş- hakikaten yara almıştır. Keşke bu sözler
söylenmemiş olsaydı. Çünkü, geçmiş dönemde çok ağır,
belki iftiralara, hakaretlere varacak şekildeki konuşmalarına
alışık olduğumuz Genel Başkanın dünkü
açıklamasını -ne yazık ki- ülke olarak tek yürek
olmamız gereken bir dönemde, terörle mücadeleyi sürdürdüğümüz bir
dönemde bu kan kokan açıklamalarını hakikaten
eleştirdiğimizi, talihsiz açıklamalar olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Biraz evvel Türkiye'de rejim
değişikliğiyle alakalı bir konudan bahsedildi. Bugün başkanlık
konusunun konuşulur olması, tartışılır
olması
Bakın, biz bunların hepsinin meşru, siyasi, hukuki
bir zeminde sürmesini talep ediyoruz ve hiçbir zaman millete rağmen,
milletimizin talep etmediği bir şeyi gündemimize almadık. Bundan
sonra da bu böyle olacaktır. Bütün kaynağı, milletimizin
rızası, milletimizin iradesi doğrultusunda görüyor ve talep
ediyoruz. Hâlbuki dünkü açıklamalar, Genel Başkanın bu kan kokan
açıklamaları ise halkı sokağa davet etmek, darbe benzeri
söylemlerle siyasi tarihinde yerini bulacaktır. Bu anlamda, Sayın
Cumhurbaşkanımıza her fırsatta diktatör diye hakaret
edenlerin dünkü açıklamalar karşısında suspus
olmasını, bunların hangi maksatla söylendiğini, neyi
kastettiği ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
daha yakın
zamanda, biliyorsunuz, 6-7 Ekim olaylarıyla halkı sokağa döken,
52 vatandaşımızın canına mal olan söylemlerin ne
olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, bu söylemleri çok
tehlikeli bulduğumuzu, eleştirdiğimizi ve talihsiz bir
açıklama olduğunu tekrar söylemek istiyorum. Bunlar,
bağırıp çağırmakla gündemden düşürülecek sözler
değildir. Bu anlamda, herkesin açıklamalarını yaparken
bulundukları makamların, koltukların ve
sorumluluklarının hakkını yerine getirecek şekilde
açıklamalar yapmasını temenni ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından -birkaç cümle- izin rica ediyorum
sizlerden.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu ülke 7 Haziran
seçimlerinden sonra kan gölüne dönmüştür. Bir tek kişinin
başkanlık isteği ve arzusunun getirdiği noktada, ülkede her
gün şehit cenazeleri oluyorsa, birçok insan ölüyorsa bu, Türkiye'nin ne
kadar yönetilemez hâle geldiğinin bir örneğidir. Bu ölümlerin bir tek
sorumlusu yok mu? İktidar bu sorumluluğu üstlenmiyor mu?
Cumhurbaşkanı bu sorumluluğu üstlenmiyor mu?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Haksızlık ediyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Onlar elbette kaçıyorlar
bir kenara ama bu iktidar partisi, daha geçen hafta kendi
Başbakanlarını Cumhurbaşkanının vesayetçi
anlayışlarına terk ederek
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hiç öyle bir
şey yok.
LEVENT GÖK (Ankara)
görevden istifa
ettirilmesine, sürüklenmesine rıza gösteren bir Meclis grubudur. Bu
nedenle, kendi Meclis Başkanlarını koruyamayan,
Başbakanlarını koruyamayan bir AKP Grubunun Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına söyleyeceği en ufak bir sözü olamaz.
Genel Başkanımız tarihî bir
uyarıda bulunuyor, Türkiye'nin geldiği noktanın altını
çiziyor, bunun çatışmaları ne kadar
artıracağının altını çiziyor ve 1960larda,
1959da İsmet Paşanın söylediği gibi Sizi ben bile
kurtaramam. sözünü bugün tekrar hatırlatıyor. Dikkatli olmanın
gerekli olduğu dönemleri yaşıyoruz ama AKP Grubu gözlerini,
vicdanını, bütün benliğini Cumhurbaşkanına teslim
etmiş bir şekilde hâlâ bunları savunuyorsa, bilsinler ki bu
başkanlık hayali Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmeyecektir
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Geçecek,
geçecek.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir tek Cumhuriyet Halk
Partili ayakta kalsa dahi Türkiyedeki bu rejim değişikliğine
izin vermeyeceğimizi buradan ilan ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Kayıtlara geçmiştir.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnceöz daha önce söz
istedi Sayın Baluken, sizi de dinleyeceğim.
Buyurun.
21.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceözün, Ankara Milletvekili Levent Gökün yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, biraz evvelki söylemleri asla kabul etmediğimizi belirtmek
istiyorum. 7 Haziran sonrası yaşanan süreç herkesçe malumdur.
Türkiyede tırmanan bir terör vardır ve terör karşısında
bununla ilgili bir mücadele vardır. Terörle mücadeleyi getirip tamamen
ilgisiz, tamamen bağlantısız bir şekilde
başkanlıkla bağdaştırmaksa tam bir talihsizliktir.
Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Neyle
bağdaştırabiliriz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bakın,
başkanlık tartışmalarını şunun için çok
önemli buluyorum. Türkiyede bir rejim değişikliği talebi
yoktur. Konuyu saptırmayı, çarpıtmayı doğru
bulmadığımı belirtmek istiyorum. Bugün bir sistem
değişikliği talebiyle başkanlık sisteminin
tartışılmasında fayda vardır ama bunu terörle
mücadeleye getirmek inanılmaz şekilde bir aymazlıktır, bir
akıl tutulmasıdır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Daha bu konuyu siz eleştiriyor musunuz, onaylıyor musunuz?
Onu söyleyin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Terörle mücadele
bu ülkenin genelinin bir problemidir. Eğer bugün, terörle mücadelede bu
ülkede tek ses çıkması gerekirken böyle sesler çıkıyorsa
sadece, bunun Hükûmetin sorumluluğu olarak addedilip bu topu
CEYHUN İRGİL (Bursa) O konuyu
saptırmak için yapıyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Burada ana
muhalefetin sorumluluğu yok mu, muhalefetin sorumluluğu yok mu?
Terörle mücadele ülkenin millî meselesidir ve bu
millî meselede, getirip ilgisiz bir şekilde bu konunun
başkanlığa bağlanmasıysa alakasız, konuyu
saptırmak, gündemi saptırmaktan başka şey değildir.
Türkiyede bir rejim değişikliği talebi de asla yoktur.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Davutoğlu başarılı olduğu için mi görevden
alındı yoksa başarısız olduğu için mi?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Terörle mücadeleyi
de bu şekilde akan kanı, vesaireyi başka mecralara çekmeyi de
yanlış bulduğumu özellikle belirtiyor ve reddettiğimi
söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, demin Sayın İnceöz konuşması
sırasında Eş Genel Başkanımıza atfen, 6-7 Ekim
çağrısının yapıldığını ve çok kan
aktığını söyledi. Açık bir sataşmada bulundu.
69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İki dakika size sataşmadan söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bir AKPli milletvekili daha böyle bir
atıfta bulundu.
Şunu ifade edelim: Bizim 6-7 Ekimde Eş
Genel Başkanımızın ve MYKmızın yapmış
olduğu çağrı ortadır. Tamamen demokratik tepkisini ortaya
koymak üzere, IŞİDin Kobanide yapmak üzere olduğu bir katliama
karşı halkı duyarlılığa çağıran bir
çağrı yapılmıştır
SALİH CORA (Trabzon) Okulları yakmaya...
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
ve bu çağrı,
HDP tarihinin en onurlu çağrısıdır. Bugün olsa bugün yine
aynı çağrıyı yaparız.
SALİH CORA (Trabzon) Kamu
binalarını yakmaya davet ettiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - HDP, sizin gibi
birtakım çetelere destek vererek Kobanideki halkımızın
ölümüne sessiz kalamazdı.
SALİH CORA (Trabzon) Yasin Börüyü öldüren
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yapılan
demokratik çağrının bir provokatif ortama dönüştürülerek
oluk oluk kan akıtılmasının hesabını sormak için
defalarca buraya önerge getirdik, yapılan provokasyonu kimin
yaptığını, o 52 canın nasıl
yaşamını yitirdiğini birlikte araştıralım
dedik.
SALİH CORA (Trabzon) Onlardan HDP sorumludur.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz reddettiniz.
O 52 kişiden 46sı bizim partili
arkadaşlarımızdır, canımızdır, ki o 52
kişi arasında da ayrım yapmadan, Yasin Börü dâhil olmak üzere,
gelin bunları açığa çıkaralım diye defalarca buraya
Meclis araştırması önergeleri getirdik.
Dolayısıyla, siz hem Kobanideki katliam
süreçlerini destekleyeceksiniz hem bizim sessiz olmamızı bekleyeceksiniz
hem o dönem ortaya konan provokasyonları ortaya çıkarmak için
komisyon önerilerini reddedeceksiniz, bir de kalkıp burada başka
yerlere o süreci havale etmeye çalışacaksınız. Bunu kabul
etmemiz mümkün değil.
Şimdi, CHP Genel Başkanı
Başkanlık sistemi için kan akması gerekiyor. diyor. Ben dün de
söyledim, günaydın diyorum.
(x)
Kılıçdaroğlu, zaten kan akıyor. Yani, başkanlık
sistemi için bu ülkede 8 Haziran sabahından itibaren, darbe
yapıldığı andan itibaren, savaş konsepti devreye
konduğu andan itibaren oluk oluk kan akıyor. Her gün onlarca insan
yaşamını yitiriyor, kentler viraneye dönüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bunun daha ötesi
bir durum var mı? Dolayısıyla, kimin kan
akıttığı, kimin ülkeyi bu aşamaya getirdiği
açık ve net ortadır. Bu söylemiş olduğunuz suçlamaları
aynen size iade ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sayın grup
başkan vekili konuşmasını yaparken benim
yaptığım bir konuşmanın akıldan, izandan yoksun
olduğundan bahsetmek suretiyle sataşmada bulunmuştur, söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
2.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben ne söylediğimi biliyorum, sözlerimin
nereye gideceğini de biliyorum. Ülkedeki yaşanan gelişmeleri de
çok yakından takip ediyoruz.
7 Haziran seçimlerinden sonra, Suruçta patlayan
bombada 33 yurttaşımızın hayatını kaybetmesi,
daha sonra 2 polisin evlerinde uyurken enselerine kurşun
sıkılarak öldürülmesi üzerine, şehit edilmesi üzerine biz derhâl
29 Temmuzda Meclisi toplantıya çağırdık gelin, terörü
konuşalım diye. Neyi konuşalım? PKK terörünü
konuşalım. Neyi konuşalım? DHKP-C terörünü
konuşalım. Neyi konuşalım? IŞİD terörünü
konuşalım, adını vererek. Türkiye kötü bir noktaya
doğru gidiyor. Aman ha, sakın ha! Bu kötü gidişi biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak görüyoruz, Parlamento tatilde, gelin bu konuda burada
iş birliği yapalım dediğimiz zaman, 29 Temmuzda AKP
milletvekillerinin oylarıyla Cumhuriyet Halk Partisinin terör konusunda
verdiği önerge reddedildi, reddedildi. Sonra ne oldu? 10 Ekimde Ankarada
103 yurttaşımız, daha sonra yine Ankarada 29, 34
yurttaşımız, İstanbulda patlayan bombalarla yabancı
yurttaşlarımız hayatını kaybetti. Böyle bir tablo
olabilir mi? Cumhuriyet Halk Partisinin en duyarlı olduğu terör
konusunda hangi desteği istediniz de size vermedik? Ne istediniz de
vermedik? Ne istediniz de vermedik? (CHP sıralarından
alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi terörün Türkiye'nin gündeminden
çıkartılmasını istiyor ama Cumhuriyet Halk Partisi,
şunu bilin ki ülkenin rejiminin sayısal çoğunlukla
değiştirilmesine müsaade etmeyecektir. Laikliği sonuna kadar koruyacağız.
SALİH CORA (Trabzon) Siz de Kandile gitmek
istiyorsunuz.
LEVENT GÖK (Devamla) Cumhuriyeti sonuna kadar
koruyacağız. Terörle hesaplaşacağız ama ülkemizi
demokrasiyle tanıştıracağız. Bunun için mücadele
ediyoruz. Bu konuda söylenen her sözün bir anlamı var. Ülkeyi
çatışmaya sürüklemeyin. Biz bu tehlikeyi görüyoruz, sizleri
uyarıyoruz, defalarca da uyaracağız, tarihî görevimizi yerine
getireceğiz. Yeter ki siz Cumhurbaşkanının vesayetinden bir
çıkın, Başbakanınıza sahip çıkın.
Başbakanına sahip çıkamayan bir grubun kalkıp Cumhuriyet
Halk Partisini eleştirmesini anlamamız mümkün değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın İnceöz
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yani, her iki
konuşmanın da içeriğini kabul etmediğimizi özellikle
belirtmek istiyorum. Bizim böyle Sahip çıkalım,
çıkmayalım. gibi bir problemimiz yok. Bu, CHPnin
oluşturmuş olduğu suni bir gündemdir. Bunu cevap vermeye bile
değer görmüyorum. Bununla ilgili gerekli açıklamaları
yaptık. Bununla ilgili değil, kendi iç meselelerine dönüp
bakmaları gerekiyor bu noktada.
Bunun dışında, HDP grup başkan
vekilinin söylemlerini kabul etmiyoruz. 7 Haziran sonrasında neler
yaşandığı milletimizin gözü önünde cereyan etmiş,
şeffaf bir şekilde yürümüş bir süreçtir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Şeffaf
mı!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Biz, geçmiş
dönemde çok net bir şekilde şunu söylemişizdir. Bu ülkemizin
geleceği ve bekası için hiçbir şekilde, hiçbir
vatandaşımızın burnunun dahi kanamasını
istemediğimizi, hiçbir ikbal meselesi karşısında bunun söz
konusu dahi olamayacağını çok net, açık bir şekilde
söylemiş bir parti, bir iktidar olarak bunu açıklamışken,
bu söylemlerin haksız, yersiz ve mesnetsiz iddialar olduğunu
özellikle belirtmek istiyorum.
Kayıtlara geçmesi açısından bu
açıklamayı yaptım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İnceöz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben de
tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim.
Yani Sayın İnceöz söylemlerimin
haksız ve mesnetsiz olduğunu iddia etti. Yani hayretle izliyoruz
tabii. İfade ettiğimiz darbe sürecinin nasıl aşama
aşama geliştiğini ve en son, yüzde 49,5 oy almış olan
bir Başbakanı nasıl tasfiye ettiğini, bir Hükûmeti
nasıl düşürdüğünü de bütün Türkiye kamuoyu izliyor.
Dolayısıyla, 7 Hazirandan sonra belli hesaplarla devreye konmuş
olan darbe ve savaş konseptiyle ilgili Türkiye halkları artık
gerçeği görüyor; AKP tabanı da bu anlamda ciddi bir sorgulamayı
şu anda kendi içerisinde yaşıyor. Haksız ve mesnetsiz
olarak burada cümle kullanan biri varsa, o da AKP Grubunun sayın grup
başkan vekilidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Baluken.
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Başkanlık Divanı
olarak 12 Mayıs Hemşireler Gününü kutladıklarına, 13
Mayıs 2014te Somada yaşanan maden kazasında
yaşamını yitirenler başta olmak üzere bütün işçi ve
emekçilere Allahtan rahmet dilediklerine ve Demokratik Bölgeler Partisi
Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksekin bir an önce serbest kalması
gerektiğini düşündüğüne ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biz de
Hemşireler Gününü kutluyoruz.
Ayrıca, iki yıl önce Somada
yaşamını yitiren işçiler başta olmak üzere, bugüne
kadar hayatlarını kaybeden bütün işçi ve emekçi
kardeşlerimize Divan olarak Allahtan rahmet diliyoruz.
Ayrıca, Sayın Baluken, hem dün hem de
bugün, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Sayın
Kamuran Yüksekin gözaltında olduğuna dair bilgileri bizlerle
paylaştılar. Ben de Sayın Kamuran Yüksekin şu anda
içerisinde bulunduğu bu hukuksuzluğa karşı bir an önce
serbest kalması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve 20 milletvekilinin, eğitimli işsizlerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/202)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitimli işsizlerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılması amacıyla Anayasamızın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Arzu Erdem (İstanbul)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
6) Oktay Öztürk (Mersin)
7) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
8) Kadir Koçdemir (Bursa)
9) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
10) Atila Kaya (İstanbul)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Deniz Depboylu (Aydın)
13) Mevlüt Karakaya (Adana)
14) Baki Şimşek (Mersin)
15) Mustafa Mit (Ankara)
16) Nuri Okutan (Isparta)
17) Şefkat Çetin (Ankara)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
20) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
21) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
Gerekçe:
Türkiye'nin bitmek bilmeyen sorunlarının
başında işsizlik gelmektedir. Ülkemizde işsizlik son
altı ayın en yüksek seviyesine ulaşırken, TÜİK
verilerine göre Türkiye'deki işsiz sayısı eylülde bir önceki aya
göre 3 milyon 103 bin kişiye yükseldi. Kamuoyunda belli başlı
sorunlar olduğu, bunlardan birkaç tanesinin ekonomiyi etkilediği
belirtilmektedir. Bunlar; Suriyeli mülteciler, yabancı sermaye
çıkışı ve Rusya krizi. 2016 yılında
işsizliğin katlanarak artacağı ifade edilmektedir.
TÜİK'in Eylül 2015 iş gücü istatistikleri
açıklamasında, 2015 Mart ayından bu yana işsizlik
oranının en yüksek rakama ulaştığı beyan
edilmiştir. Yılın ilk çeyreğinden sonraki en iyi büyüme
performansının yaşandığı dönemde işsizlik
oranının bu denli artması sorgulamalara yol açmaktadır.
TÜİK Eylül 2015 iş gücü istatistiklerine göre, mayıs ayında
yüzde 9,3'e kadar gerileyen işsizlik oranı eylül ayında yüzde
10,3'e ulaşmıştır.
Bu verilerden anlaşılan şu ki,
ekonomideki büyümenin istihdam oluşturamadığı
görülmektedir. İşsizler ordusunda dramatik artışın
yaşandığı en belirgin alan ise genç ve üniversiteli
işsizlerdir. TÜİK ve İŞKUR verilerine göre, üniversite
mezunu olup iş arayanların sayısı 355 bin, ön lisans mezunu
iş arayanların sayısı ise 315 bin, lise ve dengi okul
mezunu olan kayıtlı işsiz rakamı da 871 bindir.
Gelişmiş ülkelerde eğitim seviyesi
arttıkça ters orantılı bir şekilde işsizlik azalırken,
Türkiye'de bu durum tam tersi şekilde olmaktadır; eğitim
seviyesi arttıkça eğitimli işsiz sayısı da doğru
orantılı olarak artmaktadır. Son verilere göre Türkiye'de 193
tane üniversite bulunmaktadır. Bunların 109 tanesi devlet
üniversitesi, 76 tanesi vakıf üniversitesi, 8 tanesi de vakıf meslek
yüksek okuludur.
Hem TÜİK hem de İŞKUR verileri
dikkate alındığı zaman ortaya çıkan sonuçlar içler
acısıdır. Şu an ülkemizin çoğu ilinde birden fazla
üniversite bulunmaktadır. Bu durum, gelişmişlik düzeyinde bir
yükselme olarak görülebilir. Ancak mevcut üniversite mezunlarına istihdam
yaratılamamışken, her yıl mevcut üniversite
sayısının artışı ve hâlihazırda mezun
sayısı yüz binleri bulan bölümlere öğrenci alınması,
konunun gelecek yıllar açısından vahametini daha da
arttırmaktadır.
Eğitim politikaları programları
düzenlenirken çok üst seviyede AR-GE yapılması ve sonuçlara göre
planlı bir strateji yapılması gerekmektedir. Son yıllardaki
raporlar incelendiğinde, her alanda olduğu gibi eğitim
politikalarında da ciddi problemlerin olduğu görülmektedir.
Eğitimli nüfusta işsizlik artarken bunun
en büyük mağdurlarının başında iktisadi idari bilimler
fakülteleri (İİBF) mezunları gelmektedir. Hemen her üniversitede
açılan bu bölümlerden her yıl yaklaşık 30 bin kişi
mezun olmaktadır. Bu kişilerin çok az bir bölümü devlette iş
imkânı bulabilirken, büyük bir bölümü işsiz kalmaktadır. Bu
alandaki işsiz sayısı yüz binlerle ifade edilmektedir. Bu
sebeplerden ötürü pek çok iktisadi idari bilimler fakültesi mezunu düşük
maaşla uzmanlık gerektirmeyen işlerde
çalışmaktadır.
Atanamayan öğretmenlerin sayısı 350
binleri geçmiştir. Yüz binlerce öğretmen atama beklerken, işsiz
öğretmen ordusuna her yıl binlerce yeni mezun eklenmektedir. Hâl
böyle olunca, atanamayan öğretmenlerin bir kısmı geçimlerini
sağlayabilmek için ücretli öğretmenlik yapmaktadır. Ücretli
öğretmenlerin birçoğu ay boyunca tam zamanlı derslere girseler
bile, kadrolu bir öğretmenin üçte 1i kadar maaş alabilmektedir ve
geçimleri mümkün görünmemektedir.
Eğitimli işsizlikteki artış,
geçimlerini sağlamak isteyen yüz binlerce üniversite mezununun
başvurdukları iş yerlerinin iş tecrübesi istemeleri, mezun
bireyleri ciddi sıkıntılarla karşı karşıya
bırakmaktadır ve birçok üniversite mezunu, iş tecrübesi
olmadığı için herhangi bir iş alanında
çalışamamaktadır. Son çare olarak, geçimlerini
sağlayabilmek için kayıt dışı -sigortasız-
çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Mezun oldukları
alanların dışında sigortasız çalışmayı
kabul eden kişiler, normal mesai saatlerinden fazla çalışmalarına
rağmen düşük ücret almaktadırlar. İŞKUR verileri
incelendiğinde, eğitimli nüfusta işsizlik sorununun
büyüklüğü göze çarpmaktadır. İŞKUR kanalıyla iş
arayanlar arasında, yüksek lisans ve doktora mezunları dikkat
çekmektedir. Temmuz verilerine göre, 494 doktora mezunu ile 12.952 yüksek
lisans mezunu bu kurum vasıtasıyla iş aramaktadır
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
eğitimli işsizlerin karşılaştıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması
gerekli görülmektedir.
2.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve 19 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/203)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Öğretmenler hakkındaki mevcut
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Zühal Topcu (Ankara)
2) Arzu Erdem (İstanbul)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
5) Oktay Öztürk (Mersin)
6) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
9) Atila Kaya (İstanbul)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Mevlüt Karakaya (Adana)
13) Baki Şimşek (Mersin)
14) Mustafa Mit (Ankara)
15) Nuri Okutan (Isparta)
16) Şefkat Çetin (Ankara)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
19) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
20) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
Gerekçe:
Bir ülkede eğitimin yüksek değer
kazanması ve insanların refah seviyelerinin yükselmesi ancak
eğitilmiş bilinçli toplumlarla gerçekleşir. Bu amacı
gerçekleştirecek olan kişiler de eğitimin temel unsuru olan
öğretmenlerdir. Öğretmenler, bilgi, beceri ve
davranışlarıyla nitelikli ve donanımlı öğrenciler
yetiştirirler. Bir ülkenin gelişmişliği ve
kalkınmışlığı eğitimcilerine vermiş
olduğu değerle orantılıdır.
Ülkemizde ise, on üç yıllık iktidar
tarafından, öğretmenlik mesleğinin itibarıyla
oynanmış ve geleceğimizin nesillerini yetiştiren
öğretmenler her defasında eleştirilmiştir. Öğretmenlerin
üç ay yan gelip yattıkları, haftada sadece on beş saat
çalıştıkları, ancak buna göre çok maaş
aldıkları, camideki güvercinler gibi yem bekledikleri ve benzeri
ifadelerle öğretmenler küçük düşürülmüştür.
Öğretmenlerin çalışma saatini on
beş saat görmek çok basit düz mantık hesabıdır. Bir
öğretmen derse girmeden önce anlatacağı konu hakkında en az
iki saat hazırlık yapmakta, sınav soruları
hazırlamakta ve sınavlardan sonra öğrencilerin sınav
kağıtlarını okumakta, okulda haftada bir gün boyunca nöbet
tutmaktadır. Velilerle görüşmekte, ders saatleri
dışında raporlar hazırlamakta, ayrıca Millî
Eğitim Bakanlığının öğretmenlerin görev ve
sorumluluklarını belirttiği İç Hizmet Yönetmeliğinde
kalorifer ısıtmasının kontrolü bile öğretmenin
görevleri arasında bulunmaktadır. Öğretmenlerin iş
tanımının sadece girdiği ders saati üzerinden
yapılması onlara yapılmış bir
haksızlıktır. Ders saatleri haricinde sahip oldukları görev
ve sorumlulukları görmezden gelmek büyük bir hatadır.
Öğretmenler canla başla görevlerini yerine
getirmeye çalışırken, bir taraftan da maaşları
yetmemektedir. Öğretmenlerin neredeyse yüzde 30'u ek iş yaparak
geçimini sağlamaktadır. Ek iş yapmak öğretmenlerin her gün
iki ayrı kimliğe bürünmelerini gerektirmektedir. Öğretmenlerin
yaklaşık yüzde 35'i psikolojik sorunlar yaşamaktadır ve
bunun nedeni çoğunlukla ekonomik sorunlar, daha sonra mesleki
sorunlardır. Fakat bunun psikolojik ve fizyolojik
yansımalarını görmezden gelmek zorunda kalmaktadırlar.
Çünkü maaşları günlük harcamaları bile
karşılamamaktadır.
2002 yılından bu yana öğretmenlerin
son bir yıldaki reel kaybı yüzde 30 dolaylarındadır. Bunun
yanı sıra, alım gücünde çok fazla bir düşüş
olduğu belirtilmektedir. Bu durum rakamlarıyla ifade edilirse,
alım gücü yüzde 41,8 oranında düşmüştür. Öğretmenlere
Çok maaş alıyorlar. gibi tamamen yanlış bilgiye
dayalı söylemlerde bulunanların, öğretmenlerin
aldıkları maaşları rakamsal olarak fazlaymış gibi
göstermekte olduğu, belirtilen alım gücü mukayesesiyle ortadadır.
Yapılan işin niteliği açısından
bakıldığında, insanca yaşam seviyesinin yanına
bile yaklaşmamaktadır.
Türkiye'deki öğretmen
maaşlarının diğer ülkelerle mukayesesine
bakıldığında, diğer ülkelerin gerisinde
kalmıştır. Öğretmenler yoksulluk
sınırının neredeyse yarısı kadar maaş
almaktadırlar. Öğretmenlerin bu maaşla ailelerinin ve
kendilerinin temel ihtiyaçlarını karşılamalarına
olanak yoktur. On beş yıl deneyimli bir öğretmen yoksulluk
sınırının neredeyse yarısı kadar olan 2.478 TL
maaş almaktadır. On beş yıl deneyimli bir öğretmen
OECD ülkelerinde ortalama 39 bin dolar kazanırken, ülkemizde
yıllık maaşı net 10.326 dolardır.
Kasım 2015 itibarıyla 4 kişilik bir
ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için
yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık
sınırı) 1.391 lira, yoksulluk sının 4.530 liraya
yükselmişken ortalama öğretmen maaşının 2.136 lira ile
2.483 lira arasında olduğu düşünüldüğünde öğretmenler
neredeyse açlık sınırına yakın yaşamaktadır.
Öğretmenlerimiz çalışırken de emekli olduklarında da
geçimlerini sağlamakta oldukça zorlanmaktadırlar. Öğretmenlerimizin
maaşları hayatlarını sağlıklı bir
şekilde sürdürebilmeleri için yeterli değildir. Bu yüzden, sorun ve
sıkıntının çözümü için öğretmenlerin ek
göstergelerinin 3600'e yükseltilmesi gerekmektedir. Öğretmenlerimiz bunun
yanında daha birçok sorun yaşamaktadırlar: Kadro sorunları,
rotasyon sorunları, öğrencilerden ve ailelerinden şiddet görme,
mobbing gibi.
Yukarıda açıklanan nedenlerle
öğretmenler hakkındaki mevcut sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
3.- Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğan ve 23 milletvekilinin, Rusyayla yaşanan kriz
sebebiyle yaş sebze ve meyve üreticilerinin yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/204)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
24/11/2015 tarihinde bir Rus uçağının
sınır ihlali yapması sebebiyle düşürülmesinin ardından
ortaya çıkan yaş sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarının
tespit edilmesi, sebeplerinin araştırılması, tespit edilen
sorunların giderilerek yaşanan ve yaşanması muhtemel
mağduriyetlerin önüne geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de
dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin
araştırılması için Anayasamızın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Erdoğan (Muğla)
2) Erkan Akçay
(Manisa)
3) Oktay Vural
(İzmir)
4) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
5) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
6) Kamil Aydın
(Erzurum)
7) Ümit Özdağ
(Gaziantep)
8) Mustafa Mit
(Ankara)
9) Baki Şimşek (Mersin)
10) Mehmet Parsak
(Afyonkarahisar)
11) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
12) İsmail Ok
(Balıkesir)
13) Erkan Haberal
(Ankara)
14) Erhan Usta
(Samsun)
15) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
16) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Arzu Erdem
(İstanbul)
19) Nuri Okutan
(Isparta)
20) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
21) Deniz Depboylu
(Aydın)
22) Ruhi Ersoy
(Osmaniye)
23) Mehmet Günal
(Antalya)
24) Mustafa Kalaycı (Konya)
Gerekçe:
24/11/2015 tarihinde Suriye
sınırımızda sınır ihlali yapan ve her türlü
uyarıya rağmen ihlal yapmakta ısrar eden bir Rus savaş
uçağının kahraman Türk Hava Kuvvetleri tarafından
düşürülmesiyle Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında ipler
gerilmiştir.
Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik
kuvvetleri sınır ihlali yapan Rus savaş uçağına
yapması gerekeni yapmışsa da içinde bulunduğumuz bu
coğrafyanın âdeta bir savaş alanına dönmesinde,
yanlış dış politikaları ve fevri
çıkışlarıyla AKP iktidarının da payı
yüksektir.
Gözüken odur ki iki ülke arasındaki
ilişkilerin düzelmesi bir hayli zaman alacaktır. Tarihi boyunca
bulduğu her fırsatta Türk milletine karşı haddi aşan
eylemlerde bulunan Rusyayla ilişkilerin gerilmesi, ticari
ilişkilerimizi de olumsuz yönde etkilemiştir. Modern dünyada siyasi
ilişkiler, ekonomik ilişkilerle birlikte daha da anlam
kazanmıştır. Bu bağlamda, iki ülke arasında
ilişkilerin gerilmesiyle birlikte Rus tarafının Türk
mallarına göstermiş olduğu tutum yeni ekonomik
sıkıntıların doğmasına da kapı
aralamıştır. Özellikle Rusya'ya yapılan ihracatta önemli
bir yer tutan yaş sebze ve meyve ihracatı büyük yara almıştır.
Sınır ihlali yapan Rus savaş uçağının
düşürülmesinin ardından Rusya'nın Türk tarım ürünlerine
uyguladığı ambargo, yaş sebze ve meyve ihracatı yapan
Muğla ilimizi de vurmuştur. Hamasi söylemler derhâl bir kenara
bırakılarak yaşanan ve yaşanması muhtemel daha büyük
mağduriyetlerin bir an önce önüne geçilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde, 2014 yılındaki narenciye
ihracatının yüzde 33'ü Rusya'ya yapıldı. Bu ülkeyi yüzde
25'lik payla Irak, yüzde 11'lik payla Ukrayna, yüzde 4'lük paylarla Suudi
Arabistan ve Romanya izliyor. Geçen yıl 3 milyon 783 bin ton narenciye
üretilen ülkemizde bu yıl da yaklaşık 3 milyon 787 bin ton
üretim bekleniyor. Narenciye üretiminin bölgesel ve illere göre
dağılımına göz atacak olursak: Adana ilimiz yüzde 25,9
payla ilk sırada yer alıyor. Bu ili yüzde 22,7'lik payla Mersin,
yüzde 18,6'lık payla Hatay, yüzde 16,2'lik payla Antalya, yüzde 8,1'lik
payla Muğla, yüzde 4'lük payla İzmir, yüzde 2,4'lük payla Aydın,
yüzde 1,1'lik payla Osmaniye takip ediyor.
Muğla ilimizde, sadece Ortaca, Köyceğiz ve
Dalaman ilçelerimizden yıllık 150 bin ton narenciye ihraç
edildiğini, Fethiye ilçemizin halinden günlük 30 tır yaş sebze
ve meyvenin ihraç edildiğini ve bu ihracatın çok büyük bir bölümünün
Rusya'ya yapıldığını düşünürsek yaşanan
mağduriyetin büyüklüğünü daha iyi anlayabiliriz. Şu anda
tüccarlarımızın ve üreticilerimizin zararı sadece
Muğla'da milyonlarca TL' ye çoktan ulaşmıştır.
Hâlihazırda yaş sebze ve meyve üretimi yapan, özellikle de narenciye
üreticisi vatandaşlarımızın neredeyse tamamı zarar etmiş
ve şu anda devletinden çözüm beklemektedir.
Bu bağlamda, Rusyayla yaşanan kriz
sebebiyle yaş sebze ve meyve üreticilerinin ortaya çıkan
sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen sorunların
giderilerek yaşanan ve yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne
geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere,
alınması gereken önlemlerin araştırılması için
yüce Meclisimize büyük görevler düşmektedir.
Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için
Anayasamızın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IX.-
ÖNERİLER
B)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile İzmir
Milletvekili Oktay Vural tarafından, başta 13 Mayıs 2014
tarihindeki Soma maden faciası olmak üzere maden kazalarının
araştırılarak iş sağlığı ve iş
güvenliği tedbirlerinin görüşülmesi ve 24üncü Dönem Genel Kurulda
görüşülemeyen Manisa'nın Soma ilçesinde başta 13 Mayıs 2014
tarihinde meydana gelen maden kazalarının
araştırılarak bu sektörde alınması gereken iş
sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin
belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
raporunun tespit ve önerilerinin değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin
tartışılması ve yol göstermesi amacıyla 30/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
açılmasına ilişkin önergenin Genel Kurulun 12 Mayıs 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmesinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
12/5/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/5/2016 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
30 Aralık 2015 tarih, 648 sayıyla TBMM
Başkanlığına vermiş olduğumuz, Manisa Milletvekili
ve MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay ile İzmir Milletvekili ve MHP
Grup Başkan Vekili Oktay Vural'ın verdiği, 13 Mayıs 2014
tarihinde Manisa'nın Soma ilçesindeki Eynez Kömür Madeni
Ocağında meydana gelen facia neticesinde 301 maden işçimiz feci
şekilde hayatını yitirmiş, 486 işçimiz
yaralanmış, birçok anne, baba evlatlarını, kadınlar
eşlerini ve çocuklar babalarını yitirmiştir. Bu nedenle,
başta 13 Mayıs 2014 tarihindeki Soma maden faciası olmak üzere,
maden kazalarının araştırılarak iş
sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin
görüşülmesi ve Genel Kurulda görüşülemeyen, 24üncü Dönem,
Manisa'nın Soma ilçesinde başta 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana
gelen maden kazalarının araştırılarak bu sektörde
alınması gereken iş sağlığı ve iş
güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu raporunun tespit ve önerilerinin
değerlendirilmesi, çözüm önerilerinin tartışılması ve
yol göstermesi amacıyla verdiğimiz Meclis genel görüşme
açılması önergemizin 12/5/2016 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçaydır.
Süreniz on dakika Sayın Akçay.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 13 Mayıs 2014 tarihinde Somada meydana
gelen maden faciasını araştırma komisyonu raporunun Genel
Kurulda görüşülmesine ilişkin grup önerimiz hakkında söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, 13
Mayıs 2014 tarihinde âdeta katliam gibi yaşanan bu maden
faciasında hayatını yitiren 301 madencimizi rahmetle
anıyorum, sağ ve yaralı kurtulanlara da geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
13 Nisan 2015 tarihinden beri, Soma davasında
madenciler ve aileleri adalet peşinde koşmaktadır ve adalet
peşinde koşan madencilerimize ve ailelerine buradan
saygılarımı iletiyorum. Onlar, tarihimizin en büyük maden
kazasının, faciasının adaletinin peşindedirler.
Hatırlanacağı üzere, bu kazada 301
maden işçimiz hayatını kaybetti ve 486 işçi de bir
kısmı yaralı olmak üzere sağ kurtulmuştu. Facia
sonrası yüzlerce eve ateş düştü, anneler, babalar
evlatlarını kaybetti ve çocuklar da babalarını yitirdi, 432
çocuk yetim kaldı. Burada, sadece 301 maden şehidi ve ailelerini
değil, tüm Somayı, aslında ülkemizin içinde bulunduğu
durumu da görüşmek gerekir. Aradan geçen iki yıla rağmen
maalesef yaralar henüz kabuk bağlamamıştır. 13 Mayıs
maden faciası, ülkemizdeki maden faaliyetlerine, madenciliğe, iş
güvenliğine ve işçi sağlığına âdeta bir balyoz
indirmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, 21 Mayıs 2014 tarihinde, bu maden kazasını
araştırmak üzere bir araştırma komisyonu kuruldu ve
Komisyon 4 Haziran 2014 tarihinde çalışmalarına
başladı, raporunu da 30 Ocak 2015 tarihinde teslim etti. Fakat, 4
Nisan 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimler nedeniyle
çalışmalarına ara vermesi üzerine, Genel Kurulda bir
görüşme yapılamadı ve rapor da kadük kaldı.
Değerli milletvekilleri, bu rapor,
içerdiği bilgi, belge, tespit, ifade tutanakları ve görüşleriyle
tarihe, gündeme, ilgililere ve bilhassa sorumlulara çok önemli notlar
düşmüştür, çok önemli uyarılar yapmıştır ve çok
önemli öneriler getirmiştir. Bu genel görüşme önergemizle, Komisyon raporunun
tekrar gündeme alınarak görüşülmesini ve tekrar ilgili
kurumların gündemine gelmesini istiyoruz.
Komisyon raporu oldukça kapsamlı ve bu Komisyon
raporunda yer alan ve bizim de rapora yazdığımız muhalefet
şerhinde bazı önerilerimiz vardı. Raporun yazımından
on beş ay geçmesine rağmen unutulmayan fakat tekrar tekrar gündeme
getirilmesi gereken bu hususlardan bazılarını
başlıklar hâlinde saymak istiyorum: Hükûmet, şahsi ve keyfî
yönetim anlayışından vazgeçmelidir. dedik fakat asla
vazgeçilmedi, hâlâ Türkiyenin yönetimine pupa yelken şahsi ve keyfî
olarak devam edilmektedir. İşte, bu şahsi ve keyfî yönetim
anlayışı nedeniyle zaten ortada Hükûmet de kalmadı,
Mecliste de yok, fiiliyatta da yok. 16 Haziran 2012 tarihli 15 sayılı
Başbakanlık Genelgesinin iptal edilmesini istemiştik; ancak,
bunu Hükûmet değil, Danıştay iptal etti. Madencilik
bakanlığının kurulmasını, iş
sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin oluşturulmasını
istedik; hiçbir gelişme yok. Kömür madenciliğinde
taşeronlaştırma ve redevans uygulamalarına son
verilmelidir. dedik; bu uygulamalar hâlen devam ediyor. Denetim yapan kurumlar
arasında etkin bir koordinasyon sağlanması için yeni bir
kurumsal yapı oluşturulmasını istedik; hiçbir gelişme
yok. Maden kazaları sonrasında kurtarma çalışmalarının
organizasyonu ve koordinasyonunda, bilhassa yer altı madenciliğinde,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir
birim tarafından yürütülmesini önerdik; hiçbir adım
atılmadı. Dayıbaşı uygulamaları Türkiyenin
gündemine Soma kazasıyla gelmişti ancak bu
dayıbaşılık sistemini önlemek için caydırıcı
hiçbir yasal düzenleme yapılmadı ve denetimlerde bu hususlara dikkat
edilmesini önerdik, raporda bilhassa çok ayrıntılı dile
getirildi ve dayıbaşılık sistemi hâlen devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 107 bin nüfuslu Soma
ilçesi bu facianın izlerini hâlen taşımaktadır. Esnaf,
memur, işçi, çiftçi iki yıldır facianın
bıraktığı sorunlarla mücadele etmektedir. Yaşanan bu facia,
madenlerdeki siyaset-iş adamı ilişkilerini, denetim yetersizliklerini
ve çalışma koşullarını da tekrar tekrar gözler önüne
sermiştir ve Somada adalet arayışı devam etmektedir.
Bugüne kadar 7 duruşma gerçekleştirildi ve 14 Haziranda da 8inci
duruşma yapılacak ve madenci aileleri hâlâ adalet peşindedirler.
Peki, bu duruşmada 8i tutuklu 45 sanık
için karar çıktığında adalet yerini bulacak
mıdır, bulmuş mu sayacağız? Bu olayın idari ve
siyasi sorumluları yok mudur? Onlar nerededir? Zaten bu komisyon çalışmaları
ve faciadan sonraki bütün Hükûmet, iktidar gayretleri her türlü yetkiyi
kullanmasına rağmen hiçbir sorumluluk taşımama üzerine bir
tutum sergilemişti. 13 Mayıs faciasından hemen sonra, ucu nereye
giderse gitsin sorumluların ortaya çıkarılması için takipçi
olacaklarını söyleyenler hiç ortada görünmüyorlar. Nerede şimdi
onlar? Fıtrat diyerek, Somada insanları tekmeleyerek bu
olayın üstünü örtemezsiniz.
Somada adalet isteniyorsa
maden ocaklarının işletilmesindeki usulsüzlükler ve
rantların ortaya çıkarılması ve önlenmesi gerekir. Somada
aşırı kâr ve üretim hırsının faciaya yol
açtığı tespit edilmişti, dayıbaşı sisteminin
aşırı kâr ve üretim hırsını tetiklediği
tespit edilmişti. Aşırı kazanç ve üretim hırsına
mâni olmak için ne yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı,
dayıbaşı düzenini engellemek için hakeza hiçbir şey yapılmadı.
Yani işler, aynı hamam aynı tas devam etmektedir. Bu faciayla
toplumda oluşan farkındalık, işçi
sağlığı ve iş güvenliği alanında
gelişmelere, maalesef, vesile olamadı. Mehmet Akif Ersoyun
ifadesiyle, yaşanan bin kıssa Hükûmete bir hisse vermedi. Somada
adalet isteniyorsa facianın idari ve hukuki sorumlularının
mutlaka yargı önüne getirilmesi gerekir.
Son olarak ifade etmek isterim ki Soma kömür
işletmeleri tarafından işten çıkarılan 2.831
madencinin, daha, henüz tazminatları ödenmedi. 7 Haziran seçimleri öncesi
âdeta bir sus payı mesabesinde, yüzde 5 veya 10 oranında,
işçilere göstermelik bir şekilde kısmi bir ödeme
yapıldı ama şu anda 2.831 işçi tazminatlarını
alamadılar. Yine, daha evvel de Uyar Madencilik tarafından işten
çıkarılan 804 maden işçisinin iki aylık maaşları
ve kıdem tazminatları konusunda herhangi bir ödeme yok. Oysa,
bunların, Manisa mitinglerinde Başbakanlar tarafından ve
siyasiler tarafından ödeneceği ifade edildi.
Bu düşüncelerle, önerimizin kabulünü temenni
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı
İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün, bu büyük
işçi katliamının 2nci yıl dönümünde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu katliamla ilgili hazırladığı -tabii, onlar,
adına katliam demiyorlar- raporun gereklerinin yerine getirilip
getirilmediğini denetlemek üzere bir tartışma
açılmış olması iyi; hiç değilse bize bir muhasebe
imkânı veriyor. Çünkü, bizim muhalefet şerhimizde ifade edilen bütün
yetersizlik ve eksikliklerine rağmen raporun gene de bu cinayetin
gerisindeki maddi hakikatin, Hükûmetin cinayet gerçekleştiği
sırada ortaya koyduğu tutumdan fersah fersah ötede, son derece
yıkıcı bir gerçekliğe işaret ettiği, Türkiye Büyük
Millet Meclisi raporunda var. Hatırlayın, o zaman Başbakan olan
Tayyip Erdoğan, bu cinayet haberleri yayıldığında
şöyle demişti: Daha kötüsü, aslında, 19uncu yüzyılda
İngilterede, başka yerlerde olmuştur, gene de bu onlar kadar
kötü değil. Ayrıca, bu işin fıtratında var, böyledir.
Ve bu umursamaz tutuma karşı doğan çok büyük toplumsal
reaksiyon, işçi hareketinin sürece müdahil olması, insan hakları
ve emek hakkı savunucularının devreye girmesiyle birlikte
Somadaki büyük katliamın arkasındaki gerçekler birer birer
aydınlandı ve bunlar Mecliste de yankısını buldu. Bu
raporun bu hâliyle pek çok gerçeğe işaret ettiğini söylemeliyiz
ama yine de rapor, esasen, çoğunluk partisinin görüşleri
doğrultusunda ister istemez olayları yorumladığı için,
bu facianın, bu cinayetin gerisindeki üç esaslı meselede bir orta
yol, bir uzlaşma yolu aramaktadır.
Birincisi: Bu sürecin
gerisindeki özelleştirme, dolayısıyla kamuya ait iş
yerlerinde kamu çıkarları gözetilerek yapılacak olan
işlerin kâr mantığına terk edilmiş olması
hakikatiyle herhangi bir biçimde ödeşmemekte,
hesaplaşmamaktadır.
İkincisi: Yerel, en
geleneksel, en eski, en kahredici çalışma ve sömürme biçimlerinin
modern olduğu söylenilen bu ocağın içine
taşınmış olmasını geleneğe ve kültüre
devrederek neredeyse buna karşı bir şey
yapılamayacağını söylemektedir.
Ve nihayet, aslında,
redevans sisteminin kendisini değil, bu dayıbaşılık
rejimini bir taşeronluk müessesesi olarak ele almakta fakat
taşeronlukla ilgili herhangi bir tartışmaya girmemektedir.
O yüzden, ortaya çıkan sonuç tablosunda
Hükûmete ve sanayi erbabına, kapitalistlere verilen herhangi bir direktif
yoktur. Bu raporun hazırlandığı tarihte tek önemli şey
olan yanmaz malzeme ve yaşam odaları uygulaması tavsiyesinin de
gerçekleşmesi ancak 2017 sonrasına bırakıldı.
Diğer ek önlemler sadece küçük ocakların kapatılmasına yol
açtı fakat büyük ocaklar tarafından da uygulanmadı. Yani, Soma
katliamının 2nci yıl dönümünde bıraktığımız
yerdeyiz, bir adım ileriye gittiğimiz söylenemez ve bunun nedenleri
üzerinde düşündüğümüzde, Hükûmet ve sanayi arasında, devlet ve
sermaye arasındaki uğursuz ittifakın aslında bütün
önlemleri uygulanamaz kıldığı açıkça ortadadır.
Bu süreçte bir tek olumlu şey olduğunu
söyleyebilirim; hem emekçilerin, işçilerin hem de canlarını
cezadan kurtarmak için çırpınan ikinci derecedeki işverenlerin,
işveren temsilcilerinin tutuklu olarak yargılandıkları
mahkemede verdikleri ifadeler, itiraflar oldu. Aslında, bu iş
cinayetinin gerisindeki sebebi yani bu aşırı üretim
zorlamasını, dayıbaşılığı ve redevans
uygulamasını gerçekleştiren şirket, bunu
gerçekleştirirken siyasi iktidarla arasındaki bağı Soma
Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi Genel Müdürü Ramazan
Doğanın şu itirafında söyledi bir soru üzerine: Efendim,
bizim 2011 seçimlerinden önce Tayyip Beyin Manisa mitingi vardı. O dönem,
Geventepe işletmemizde çalışan 3 bin tane işçimiz
vardı, 3 bin tane insan. Rezervimiz bitmek üzereydi, kömürümüz bitmek
üzere. Bu iş, 3 bin tane insan işsiz kalmayla yüz yüzeydi.
İfade bozuklukları ona ait. Rezerv bitmek durumu olduğu için
aynı zamanda yan taraftaki İmbat firması da aynı
şekilde, Uyar Madencilik de aynı şekilde Manisa mitingine insan
götürdüler. Bu olay sadece
Ocak, pardon, ağustos ayında Somada ihale
vardı, ihale olacaktı, şu anda Demir Exportun almış
olduğu sahanın ihalesi. Bu ihalenin bir an önce açılmasıyla
ilgili bizim icradan -sonuçta, Hükûmet icranın başıdır-
böyle bir talebimiz vardı, bu sahanın ihale olmasıyla ilgili, 3
bin çalışanımızın işsiz kalmamasıyla ilgili.
Bu ihale ağustos ayında oldu, bu ihaleyi biz alamadık, Demir
Export firması aldı. Olayın aslı budur. Yani ihale almak
için Adalet ve Kalkınma Partisinin mitinglerine işçi
taşımak, işverenle, patronla Hükûmet arasındaki bu uğursuz
ittifak, ister istemez bütün bu yıkıcı çalışma
koşullarının devamı anlamına gelir.
Şimdi, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
almış olduğu önlemlerin gerçekleşebilir olmasının
yolunun Hükûmetin bu önlemlere gönül yatırması, bunlar
doğrultusunda karar vermesi olmadığını; asıl
meselenin bu çalışma koşullarına, bu çalışma
rejimine tabi olan işçilerin önünün açılmasında olduğunu
bir kere daha söylemek istiyorum. İsterse dünyanın en müşfik
hükûmeti olsun, kaçınılmaz olarak çıkarlarının ifadesi
olduğu, merkezî çıkar rejiminin ifadesi olduğu güçlerin
çıkarını kollayacaktır. Oysa, işçinin kendi
çıkarını kollamaktan başka bir çıkarı
olmadığı için bu çıkarı kollamanın önündeki
engelleri aşmak en önemli önlemdir. Yani bütün bu tedbirlerin, işçi
denetiminin, ocaklardaki denetimin doğrudan doğruya işçiler
tarafından yapılmasının yolu açılmalıdır.
Bütün bunların tartışılması, gerçekleşebilmesi
için ifade özgürlüğünün, işçilerin sendikada örgütlenme
özgürlüğünün önünün açılması gerekir. Aşırı kâr,
aşırı sömürü, aşırı üretim, hepsi birbirini
beslediğine göre bütün bunlar karşısında işçinin
direnme kapasitesini artıracak yollar ancak bütün tedbirlerin
gerçekleşmesine imkân verebilir.
Fakat son güncel tartışmalarla ilgili bir
yöne de bağlayıp bitirmek istiyorum. Bütün bunları ifade etmek
herkes için, özellikle işçiler için son derece güçtür.
Bakın, yine Adalet ve Kalkınma Partisinin
finansörlerinden olan, onun koruyup kolladığı Torunlar
İnşaat Şirketinin İstanbuldaki bir inşaatında
gerçekleşen bir başka iş cinayetinde 10 işçinin
hayatını kaybetmesi sonucunda işçiler, inşaat sektöründe
çalışanlar, 2 bin kişi İstanbulda bir gösteri
yaptılar; Bu kaza değil, cinayettir., Taşeronluk sistemi
kaldırılsın., Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap
verecek. sloganlarıyla yürüdüler ve sonuç: Benimle ilgili bir fezleke
var. Ben bir milletvekili olarak bu yürüyüşteyim, Mahmut Bey de orada;
suçumuz izinsiz gösteri yürüyüşüne katılmak, görevli memurlara
direnmek. Şimdi, Parlamento bunları tartışacak.
Her şeyden önce size sormak istiyorum, izinli
gösteri diye bir şey var mı? Anayasa'mız son derece açık:
Bütün yurttaşlar önceden izin almaksınız toplantı ve
gösteri hakkına sahiptirler. Ama işçiler bu haklarını
kullanmak için sokağa çıktıklarında, vekiller onların
yanına geldiğinde savcının ve Emniyetin ilk
yaptığı iş vekilleri Parlamentoya şikâyet etmek.
Vekillerin böyle olduğu bir durumda işçilerin ne hâlde
olabileceğini siz varın düşünün
Ama, gene de biz işçi hareketinin kendi
çıkarlarını, kendi haklarını korumasından ümidi
kesecek değiliz. Somadaki katliamın bir kere daha tekrar etmemesinin
biricik güvencesi patronlara yalvarmak ya da hükûmetlerin müşfik
olmasını talep etmek değil; işçilerin kendi hakları
için harekete geçmeleri, yaşama ve çalışma
koşullarının nasıl tanzim edileceğine dair söz ve
karar hakkına sahip olmaları, bu hakları savunan siyasetlerin,
politik güçlerin yanında yer almalarıdır. Halkların
Demokratik Partisi başından beri bunun için mücadele ediyor;
istediğiniz kadar fezleke yazın, sonuna kadar da bunun için mücadele
edecektir.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kürkcü.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde
ikinci konuşmacı Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal
Demirtaş.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen saygıdeğer
vatandaşlarımız; en içten sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
MHP grup önerisi lehine, Cumhuriyet Halk Partisi
adına, söz almış bulunmaktayım. Öncelikli olarak, Somada
yaşamını yitiren madencilerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına da tekrar tekrar başsağlığı
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, maalesef, iş
kazaları toplumumuzun kanayan bir yarası ve iş
kazalarının yüzde 98i önlenebilir kazalardır. AKP
iktidarına bakıyoruz, bugüne kadar hep Şu rekoru
kırdık, Bu rekoru kırdık. diye övünüyor. Şimdi, ben
AKP iktidarının başka rekorlarını sizlere ifade etmek
istiyorum; bakın, on dört yılda kırılan iş
kazaları, iş cinayetleri rekorları var, bunları
hatırlatmak istiyorum:
On dört yılda 1 milyon 400 bin iş
kazası olmuş. Bu, cumhuriyet tarihinin rekorudur arkadaşlar.
Yine, on dört yılda 75 bin işçimiz kazaya
uğramış, yaşamış ama iş göremez hâle
gelmiş. Bir başka rekor da iş göremezlik rekorudur.
Yine, on dört yılda 17 bin işçimiz iş
cinayeti sonucu yaşamını yitirmiş. Bu, AKP
iktidarının bir başka rekoru.
Somada, aynı kazada, bir kazada 301
işçimiz yaşamını yitirmiş. Bu da toplu iş
cinayetlerinde bir kazada yaşanan en fazla sayı, bu da yine
cumhuriyet tarihinin rekoru.
Yine, aynı yıl, 2014 yılında
toplamda 1.886 işçimiz yaşamını yitirmiş. Bu da
maalesef, bir yılda ölen işçi anlamında yine cumhuriyet tarihi
rekoru.
2016 yılına geldiğimizde, ilk dört
ayda, bakın, toplamda 586 işçimiz yaşamını
yitirmiş.
Bu rakamlara baktığımız zaman,
AKP iktidarında, iç savaşta ölenler kadar işçimiz ölmüş ve
sakat kalmış. Maalesef, iş kazalarında bir başka
rekorumuz Avrupa birinciliği ve dünya üçüncülüğü.
İşte, bu utanç tablosu 2016 Türkiyesine
yakışmıyor. İşte, böyle bir acı tablo AKP
iktidarının yüz akı bir tablo değil, maalesef yüz
karası bir tablo hâline gelmiş.
Değerli milletvekilleri, iş
kazalarının üç temel teknik sebebi var. Bunlardan birisi
taşeronlaşma, diğeri özelleştirme, bir diğeri de
denetimsizlik.
Taşeronlaşmaya
baktığımız zaman, maalesef, AKP iktidarı Türkiye'yi
taşeron cumhuriyetine döndürmüş ve biz bu taşeron
uygulamasına karşı çıkarken maalesef, siz taşeron
uygulamasından daha ilkel, daha geri olan özel istihdam büroları
yasasını çıkardınız.
Yine, on dört yılda özelleştirmedik kurum
bırakmadınız. Sizin döneminizde, maalesef, bir yağma dönemi
yaşandı.
Üçüncüsü ise denetimsizlik.
Bakın, denetim mekanizmasını işletmiyorsunuz, çünkü,
artık, şirketler ve patronlar sizin yandaşınız hâline
gelmiş ya da siz kendiniz patron hâline gelmişsiniz. Dolayısıyla,
yandaşınızı denetlemiyorsunuz, kendinizi denetlemiyorsunuz
ve dokunmuyorsunuz. Bu sebeplere baktığımızda, iş
cinayetlerinin faturasının ne kadar ağır olduğu ortaya
çıkacaktır.
Yine, Soma kazasıyla ilgili bazı teknik
bilgiler vermek istiyorum. Soma kazası, daha önceki yıllarda da
kazanın meydana geldiği ocakta sıklıkla meydana gelen,
kömürün kendiliğinden kızışması ve yanmasıyla
başlamıştır. Ocağın projesi, tasarımı,
üretim planlaması ve havalandırma sistemleri bilimsel verilere uygun
olarak düzenlenmemiş, kullanılan ekipmanlar uygun niteliklerde
seçilmemiştir. Olaydan önce ve olay sırasında ocak içi
karbonmonoksit değerinde ani yükselme olmuş ancak bu durum vardiya
amiri tarafından gerekli özen gösterilerek takip edilmemiş ve gerekli
önlemler alınmamıştır. Yer altındaki ocaklar için
hayati derecede önem taşıyan gaz maskeleri yetersiz ve kullanım
tarihleri geçmiştir. İşçilere mevzuat gereği verilmesi
gereken iş sağlığı ve iş güvenliği
eğitimleri ya verilmemiş ya da yetersiz verilmiştir. Bakın,
işe başlayan bir işçinin ilk yedi günü eğitimde geçer. Ama,
bu kazada, eğitimde gösterilen ama üçüncü gün çalışması
olan bir işçinin, birçok işçinin yaşamını
yitirdiğine tanık olduk. Eğitimde olması gereken saatlerde,
bir günlük eğitimden sonra, kâğıt üzerindeki göstermelik bir
eğitimden sonra bu işçiler madene indirilmiş ve çalıştırılmıştır.
Yine, ihale sözleşmesini devreden Park Teknik
AŞ, devir talebini içeren dilekçesinde, ocakta oluşan
yangınlardan dolayı üretim yapılamadığını ve
bu sebeple de ileride telafi edilemeyecek zararlar meydana geleceğini
ifade ederek devretmiştir. Dolayısıyla, ocakta meydana gelen
kömür kızışması ve yangınlar, tüm kamu görevlileri ve
diğer görevliler tarafından da bilinmekteydi. Ancak, üretim
durdurulup, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri
tamamen alınarak ocaktaki kömür kızışması ve
yangınlar söndürülüp üretime devam edilmesi gerektiği hâlde, üretim
hedefini gerçekleştirmek ve aşırı kâr elde etmek için
üretim durdurulmamış, iş sağlığı ve
güvenliği önlemleri alınmamış, yangın
söndürülmemiş ve maalesef, bu feci kaza meydana gelmiştir.
Tüm bu değerlendirmeler
ışığında, yaşanan facianın önceden
öngörülebileceği, önlenebileceği ve gerekli önlemlerin
alınabileceği anlaşılmaktadır. Ancak sistemsel hatalar
ve uygulamalarla bu facia yaşanmıştır.
Öte yandan, buradaki kazanın temel
sebeplerinden biri de üretim zorlamasıdır yani işverenin
aşırı kâr hırsıdır. Burada, ocağın
üretim projesine uygun şekilde yıllık 1,5 milyon ton kömür
üretmesi gerektiği hâlde, 2013 yılında 2,8 milyon ton kömür
üretildiği ortaya çıkmıştır. 800 işçiyle
çalışabilecek olan ocakta 2.800 işçiyle üretime devam
edilmiştir. Dolayısıyla, bu üretim zorlaması sonucu
güvenlik tedbirleri bir kenara bırakılmış ve bu facia
yaşanmıştır.
Öte yandan, yine baktığımız
zaman, bu tespitler ışığında, teknik olarak TMMOB
Maden Mühendisleri Odasının vermiş olduğu raporda da
açıkça, net bir şekilde görüldüğü gibi, bu kazanın
asıl sorumlularının Enerji Bakanlığı, Soma
Kömürleri AŞ ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bakın, yolsuzluktan bahsediyoruz. Aslında
bu kaza yolsuzluk ekonomisinin ortaya çıkarttığı bir kaza.
Burada siyasetçi-iş adamı-bürokrat üçgeninin ortaya koyduğu bir
durum söz konusu. Bu üçgen, Bermuda şeytan üçgeni gibi, âdeta zincirleme
kusur ve ihmaller sonucu ortaya çıkarmıştır bu kazayı.
Dolayısıyla, bu kazaları önleyebilmek için, sürdürülebilir
iş güvenliği için sürdürülebilir önlemlerin alınması
gerekmektedir. Ancak, bakıyoruz, maalesef, AKP iktidarının
iş kazalarını önleme yönündeki olumsuz iradesi hâlâ devam etmektedir.
Çünkü iş kazalarını önleyebilmek bir zihniyet meselesi; bu
zihniyeti, maalesef, AKP iktidarı hâlâ gösterememektedir.
Şimdi, baktığımız zaman,
kaza sonrasında birçok işçi arkadaşımız
mağduriyetlere uğramış ve mağduriyete uğramaya
devam etmektedir. 3 bine yakın işçi, bir cep telefonu mesajıyla
kapının önüne konulmuş ve bu şekilde kıdem
tazminatlarını ve ihbar tazminatlarını
alamamıştır. 24 taksite bölünmüştür sendika ve işveren
tarafından anlaşma sonucunda ama bugün itibarıyla 4 veya 5
taksiti ya ödenmiştir ya ödenmemiştir. Mağduriyetler devam etmektedir.
Buradan başka bir konuyu da aktarmak istiyorum.
Benim seçim bölgem Zonguldakta da benzer bir facia yaşanma riskiyle
karşı karşıyayız. Bakın, Türkiye Taşkömürü
Kurumunun 14 bin norm kadrosu olmasına rağmen şu anda 8.500
işçisi kalmıştır, 5.500 üretim işçisi
açığı vardır ve bu 5.500 üretim işçisi
açığı iş güvenliğini tehdit etmektedir. 8.500
işçiyle bu ocaklarda, Zonguldaktaki ocaklarda iş güvenliğini
sağlamak mümkün değildir. Buradan iktidarı tekrar ve tekrar
uyarıyorum: Eğer bu üretim işçisi açıklarını
gidermezseniz Soma kazasından daha büyük kazaların, maalesef, olma
olasılığı yüksektir.
Bu sebeple, bir kez daha büyük kazaların, bu
şekilde maden kazalarının yaşanmaması dileğiyle
Milliyetçi Hareket Partisi önerisinin lehinde olarak görüşlerimizi
belirtiyoruz. Genel Kurulun kabul etmesi dileğiyle hepinize en içten sevgi
ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Demirtaş.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi
üzerine aleyhte söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İmparatorluklar döneminde devletler,
imparatorluklar üç unsurla ayakta duruyorlardı; büyük ordularla ve büyük
ekonomilerle. Ardından imparatorluklar yıkıldı.
İmparatorlukların yıkılmasının sebebi, bir
noktada Ümit Burnunun bulunması, bir noktada da Amerikanın
keşfiydi ve ardından ulus devletler inşa edildi. Ulus
devletlerin inşasında da, ulus devletleri yaşatan da 3 unsur
vardı:
1) Büyük ekonomiler.
2) Büyük ordular, demokrasiye ram olmuş
ordular.
3) Büyük demokrasi.
Bunları yerine getiren devletler ayakta
kalıyorlar ve İbni Haldunun ifadesiyle devletlerin hayatı da
insanların hayatına benziyor; doğuyorlar, büyüyorlar, daha sonra
da çöküş dönemini yaşayıp tarihte yerlerini alıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulalı doksan iki
sene oldu. Doksan iki yıldır Türkiye'ye birçok iktidar geldi ve bu
iktidarlar Türkiye'yi eğitim alanında, kalkınma alanında,
özgürlükler alanında, insan hak ve özgürlükleri, fikir hürriyeti, teşebbüs
hürriyeti ve inanç hürriyeti alanında geliştirmeye gayret sarf
ettiler. Her iktidar, her hükûmet Türkiye'ye katkıda bulundu. Türkiye'ye
katkıda bulunabilmek için 2 unsuru ihmal etmememiz gerekiyordu:
1)
Eğitim.
2)
Kalkınma.
Kalkınmada neye
ihtiyacımız vardı? Kalkınmada madenlerimizin
işlenmesine ve aynı zamanda petrolümüz ve doğal
gazımız olmadığına göre de elektriği üretmeye
ihtiyacımız vardı. Elektrik neyle üretiliyordu? Elektrik;
1)
Rüzgâr enerjisiyle,
2)
Jeotermalle,
3)
Termik santrallerle,
4)
Nükleer santrallerle,
5)
Rüzgâr enerjisiyle üretiliyordu.
Bunları yapabilen bir
Türkiye bir noktada egemen güçlere meydan okuyacaktı. Egemen güçler
şöyle istiyorlardı: Türkiye pazar, biz ortak olalım.
diyorlardı. Hemen hemen her iktidar, kalkınma hamlelerinde Türkiye'yi
Batıya ortak yapabilmek için gayret sarf etti. Bunlardan bir tanesi de
Menderesti. Büyük kalkınma hamleleri yaptı ve ardından daha
önce Çine Çayının kenarına gidip Taşkınlara
karşı buraya bir baraj yapayım, bir yandan sulamayı yapayım,
bir diğer yandan elektrik üreteyim. dedi ama ömrü vefa etmedi, bir gece
yarısı darbe yaptılar kendisine ve darbe yaptıkları
zaman da artık çaresizdi şöyle söylüyordu: Bir çıksam buradan,
Çine Çayının kenarına gitsem, orada derin ve deliksiz bir
uykuya dalsam, bir daha da siyaset yapmasam. diyordu.
Anadolu çocuklarını egemen güçler
korkuttular, kalkınma hamlemizden dolayı da bizi ürkek hâle getirmek
istediler, millet iradesinin üzerine de ipotek koymak istediler ama bunlara,
her zaman için millet iradesi meydan okumaya devam etti.
Değerli milletvekilleri, şimdi Türkiye çok
ciddi şekilde madenlerini işliyor. Rüzgâr enerjisinden
elektriğini üretiyor; jeotermalden, termik santrallerden nükleer
santrallere kadar her alanda petrole bağımlı olmamak ve
aynı zamanda doğal gaza bağımlı olmamak için
çalışmalar yapıyor.
Manisa da bu önemli şehirlerden bir tanesi.
Rüzgârımız var; Akhisarda, Bekirlerde, Gördeste,
Kırkağaçta rüzgâr enerjisiyle yaklaşık 200 megavatlık
elektrik üretiyoruz. Jeotermalimiz var Alaşehirde ve burada 600 megavata
yakın elektrik üretmeye başladık. Türkiyenin en sıcak
suyunu 282 dereceyle Alaşehirde çıkartıyoruz ve buradan da
elektrik üretiyoruz. Aynı zamanda kömürümüz var; Gördeste, Akhisarda ve
Somada çok ciddi kömür rezervlerimiz var, bu rezervlerin işlenmesi gerekiyor.
Egemen güçler veya Batılı devletler veya
Çin veya Rusya nasıl kömür çıkartıyorsa, nasıl elektrik
üretiyorsa, nasıl nükleer santrallere sahip oluyorsa, nasıl rüzgâr
enerjisine sahip oluyorsa biz de aynı şekilde sahip olmak mecburiyetindeyiz.
Onlarla yarışmamızın başka bir çıkar yolu yoktur,
mutlaka ve mutlaka bunları çıkartacağız ama bunları
çıkartırken çevreye duyarlı olmak ve aynı zamanda
toprağımıza, suyumuza, iklimimize, hayvanlarımıza,
bitkilerimize duyarlı olmak da mecburiyetindeyiz. Bir yandan yerin
altındakini çıkartmak, enerjiye dönüştürmek, bir diğer
yandan da yerin üstünü korumak hepimizin görevi. Çünkü biz Müslüman bir
toplumda yaşıyoruz, Müslümanız. Allah, Kuran-ı Kerimde
Arzı ve gökyüzünü sizlere emanet kıldım. buyuruyordu ve biz de
buna riayet etmek mecburiyetindeyiz, bunu teknolojiyle yapacağız. Bu
teknolojiye sahip olmak için ciddi eğitim seviyesine ulaşmamız
gerekiyor, bunu yapmak mecburiyetindeyiz.
Şimdi, termik santrallerde enerji üretiyoruz,
diyorlar ki: Havayı kirletiyorsunuz. Diyoruz ki: HESler yapalım.
HESlerle beraber Kuşumuza zarar veriyorsunuz, toprağımıza
zarar veriyorsunuz, iklimimize zarar veriyorsunuz. diyorlar. Avrupa hangi
teknolojiyi kullanıyorsa biz de aynı teknolojiyi kullanıyoruz,
başka bir teknoloji kullanmıyoruz.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Avrupa
artık yapmıyor onları.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Onlar Amerikan
teknolojisi kullanıyor da
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Avrupa
yapmıyor artık nükleer enerji santrali, termik santral.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
biz başka bir teknolojiyi, Macaristanın, Romanyanın
teknolojisini kullanmıyoruz. Türkiyede kullanılanlar: Hemen hemen
hem devletin yaptıklarında hem de özel sektörün
yaptıklarında ya Amerikanın ya Almanyanın ya
Japonyanın, ileri ülkelerin kullanmış olduğu teknolojiyi
kullanıyoruz. Eğer bu teknolojiyi kullanmayanlar varsa, eğer
dünyada ikinci sınıf ülkelerin, üçüncü sınıf ülkelerin
kullanmış olduğu teknolojiyi kullananlar varsa onlarla ilgili de
çıkalım, gereğini önce AK PARTİ Grubu olarak, AK
PARTİli bir milletvekili olarak ben yapayım; Cumhuriyet Halk
Partisiyle, MHPli milletvekilleriyle beraber yapalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yaşam odalarını reddettiniz, yaşam odalarını!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Bunu yapmak mecburiyetindeyiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kanun geçerken yaşam odalarını niçin reddettiniz?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Rüzgâr enerjisini çıkartıyoruz, rüzgâr enerjisini. 244 yerde bu
rüzgâr hep esti ve şimdi havadan para kazanıyorlar. Başka
iktidarlar olmadı mı bu ülkede? Oldu. Neden onlar değerlendiremediler?
Rüzgâr sürekli olarak akacak ama kimse oradan elektrik üretmeyi
düşünmeyecek. İşte AK PARTİ iktidarları bu rüzgâr
enerjisini değerlendirmek, 244 bölgeyi rüzgâr enerjisinin merkezi yapmak
zorunda kaldı; mecburduk, yapmak zorundaydık. Ama, geçen dönem
buradan bazı milletvekilleri bu kürsüde konuştular, bu sefer de
dediler ki: Kuşların göç yolunu engelliyor. Kuşların göç
yolunu engelliyormuş. Nükleere karşısınız, termik
santrale karşısınız, HESlere
karşısınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İş cinayetine gelin, iş cinayetine!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Peki, rüzgâra niye karşısınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Somadaki iş cinayetlerine gelin!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Bu sefer, rüzgârda da diyorlar ki: Kuşların göç yolu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Somaya gel, Somaya!
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Soma, Soma!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Somaya gel, Somaya!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla)
Bakın, şimdi size bir şey söyleyeyim: Bu kuşlar Sibiryaya
gidiyorlar, yazın ve kışın yön değiştiriyorlar.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) 301 kişi öldü. Soma!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Manisanın milletvekilisin, Somanın cinayetini sorsana!
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Somaya gel, Somaya!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Kışın Afrikaya gidiyorlar, yazın da Sibiryaya gidiyorlar
ve giderken 3 bin kilometreyi kimseye sormuyorlar.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
İş cinayeti mi, fıtrat mı, onu söyle!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Ama, ben bu muhalefet milletvekillerinden birini Sibiryaya götürüp koysam
Gel, Afrikayı bul. desem, 100 kişiye sormadan bulamaz.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Somaya gel, Somaya, Somaya!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Biraz önce bir milletvekili arkadaşınız buradan konuşuyor,
Somayla ilgili konuşuyor, Şunları şunları
yapalım. diyor.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
İş cinayetlerine gel!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Felsefe yapıyorsun!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Onları yaptık.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Ne yaptık, ne?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
İş güvenliği ve İş Yasasını burada beraber
çıkardık hatırlarsanız eğer, birlikte
çıkardık.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Nasıl çıkardık?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Beraber değil, bizi suçunuza ortak etmeyin!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Kanadada, Amerikada, bugün Almanyada hangi iş güvenliği ve iş
yasası varsa aynı yasa Türkiyede var kardeşlerim, aynısı
var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Yaşam odalarını söylesene, yaşam odalarını
söyle!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yaşam odalarından bahset!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Bunu uygulayacak olan işverenlerdir, bunu uygulayacak olan
sendikalardır, bunu uygulayacak olan işçilerdir, bunu uygulayacak
olan mutlaka ve mutlaka müfettişler, bürokratlardır kardeşlerim.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Yaşam odalarına niye itiraz ettiniz?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, Somaya gelince Somayla ilgili çok ciddi
çalışmalar yaptık.
LEVENT GÖK (Ankara) Somaya
bir dakika ayırdınız!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Geldim Somaya.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir dakika
ayırdınız Selçuk Bey! Bir dakika ayırdın Somaya!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
AFADla ilgili bir yardım kampanyası düzenledik ve bu işçilerin
tamamına, orada ölenlerin, 301 kardeşimizin ailelerine 154 bin lira
para yardımı yaptık.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
AFADı bırak da yaşam odalarını ne
yaptınız?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Maden şehitlerinin ailelerine ikişer konut vermek üzere bir yandan
Doğuş Holding, bir diğer yandan Gaziantep Organize Sanayi olarak
301 ev yapmayı bitiriyoruz, ekim ve kasım aylarında
açılışını yapacağız; muhalefet partisi
milletvekillerini de davet ediyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
- Vatandaşın yaptığını niye siz
yapmışsınız gibi söylüyorsun? Onları vatandaşlar
yaptı siz yapmadınız, onları vatandaşlar yaptı,
sendikalar yaptı, siz yapmadınız.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
İstanbulda bir CHP Belediyesi orada yardım yaptı, 30 daire
yaptı, ben gittim oraya katıldım, sizleri de oraya davet
ediyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Başkasının yaptığını niye üstleniyorsunuz?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Şehit madencilerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna olan her türlü borçları
silindi, ölüm aylığı için gerekli olan beş yıl
sigortalılık ve dokuz yıl prim ödeme şartı
kaldırılarak ölüm aylığı ve emekli
aylığı bağlandı.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
- Tazminatlarını alamadı işçiler.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Madencilerin anne babalarına aylık bağlanması için gereken
muhtaçlık şartı kaldırılarak anne babalara aylık
bağlandı. Madencilerin yakınlarından birisi, eş ve
çocuklarından birisi, eşi ve çocuğu yoksa kardeşlerinden birisi
kamuda istihdam edildi.
Maden işçilerine
ödenecek ücret, asgari ücretin 2 katı hâline getirildi. O zaman 2 kat
1.920 liraydı, şimdi asgari ücret 2.800 lira. Ve beraberce
yaptık, CHPli Manisa milletvekilleri ve MHPli milletvekilleriyle
beraber, birlikte imzaladık, grubumuzun oyu yetiyordu ama beraber
yapalım bu işi dedik.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Yaşam odalarını niye yapmadınız?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin emeklilik
yaşı 55ten 50ye düşürüldü, yıpranma payıyla bu
yaş 43e indirildi.
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Yaşam odalarından bahset.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) -
Maden işçilerinin fiilen çalışmadıkları ücretli izin,
yıllık izin, eğitim ve kurs, iş öncesi ve sonrası
hazırlık süreleri ile resmî tatil günleri de fiilî hizmet süresi
zammı kapsamına alındı. Günlük mesai 6 saate indirildi,
haftalık 36 saatten fazla çalışma engellendi.
Şehit olan 301
madencimizin 630 yakınına ve o işletmenin sigortalısı,
toplam 5.522 madencimize altı ay boyunca net ücretleri kadar
İŞKUR üzerinden maaş verildi.
Faaliyetleri durdurulan
Eynez, Atabacası, Işıklar maden işletmelerinde
çalışan işçilerimizin tamamına üç ay boyunca
işverenlerin ödemediği ücretler İŞKUR tarafından
ödendi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Yaşam odalarından bahset, yaşam odalarından!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, yer altında çalışan işçiler
için yıllık ücretli izin süreleri 4 gün artırıldı ve
bunların çalışma süreleri 14, 20, 26 gün yerine; 18, 24, 30 gün
olarak uygulandı.
Yüzlerce düzenleme yaptık, birlikte
yaptık, beraberce yaptık ve yedi ay boyunca da Soma ve maden
kazalarını araştırma komisyonu üyeleri olarak
Manisanın milletvekilleri, hem CHPnin, MHPnin hem de AK PARTİnin
milletvekilleri yedi ay beraberce çalıştık, birlikte
düzenlemeler yapılmak istedik, hemen hemen tamamını yaptık
ve bunlar da hayata geçiriliyor.
O nedenle, bu grup önerisinin bugün gündeme
alınmaması noktasında düşüncelerimizi arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
Madencilerimize Allahtan rahmet diliyorum. Bir daha
da iş kazası olmamasını temenni ediyor, sağ olun
diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdağ.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Karar yeter
sayısı
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
LEVENT GÖK (Ankara) Yoklama istiyoruz efendim,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Hem karar yeter sayısı
talebi var hem yoklama talebi var. Yoklama talebini gündeme alıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, asıl
olan yoklamadır o zaman.
BAŞKAN Sayın Gök, Sayın Yedekci,
Sayın Akkaya, Sayın Tanal, Sayın Altay, Sayın Aydın,
Sayın Hakverdi, Sayın Çamak, Sayın Demirtaş, Sayın
Salıcı, Sayın Arslan, Sayın Yiğit, Sayın Purçu,
Sayın Akaydın, Sayın Arık, Sayın Çiçek, Sayın
Özdemir, Sayın Basmacı, Sayın Çıray.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.04
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Bitti, almayın
artık, kimseyi almayın artık.
BAŞKAN Pusula
almıyoruz arkadaşlar, süre bitti. Ancak, pusula veren
milletvekillerini kontrol edeceğiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, usul tartışması...
BAŞKAN Açabilirsin.
Sayın milletvekilleri...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan...
BAŞKAN ...yapılan
yoklama sonucunda...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, grup başkan vekili olarak söz istiyorum.
BAŞKAN
...toplantı yeter sayısı yoktur.
(Kürsü önünde toplanmalar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır. Sayın Başkan, ben grup başkan vekiliyim, söz
istiyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Tamam, o zaman kapanmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, zapta geçsin.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Kapandı o zaman.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, grup başkan vekiliyim, söz istiyorum. Sayın
Başkan... (Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir dakika, grup başkan vekili bir şey söylüyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ben grup başkan vekiliyim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da...
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan...
BAŞKAN
...toplantı yeter sayısı bulunamadığından... (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok
arkadaşlar, niye bağırıyorsunuz ya. Yok ki ya, niye
bağırıyorsunuz ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Direkt kapanır zaten.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, söz istiyorum, ben grup başkan vekiliyim.
BAŞKAN ...yapılan
ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri... (AK PARTİ sıralarından Grup başkan vekili söz
istiyor. sesleri, gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ben grup başkan vekiliyim, söz istiyorum.
(Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın Başkanlık kürsüsüne elle vurması)
BAŞKAN Sayın
Turan... Sayın Turan... Sayın Turan, böyle bir usul yok. (Gürültüler)
Böyle bir usul yok. Ben işlemi yapıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir ara verin, grup başkan vekillerini çağırın kapatmadan
önce.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken... (Gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan... Sayın Başkan...
(Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın Başkanlık kürsüsüne elle vurması)
BAŞKAN ...ve
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Türkiyenin bir terör
örgütüyle ithalat ve ihracat ilişkisine girmesinde... (Gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN ...ve yatırımlar için
gerekli olan finansman ihtiyacının dışarı
kaçmasında sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla Ekonomi
Bakanı Mustafa Elitaş hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin (11/10) esas numaralı Önergenin görüşmeleriyle
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 17 Mayıs 2016 Salı günü saat 15.00te
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Meclis
Başkanını göreve davet ediyorum.
BAŞKAN -
toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.23