TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90ıncı
Birleşim
17
Mayıs 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 1864 Çerkez sürgününün yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Müzeler Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Çankırı Milletvekili Hüseyin Filizin, Çankırı iline
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın 313 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın 313 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine ve
HDP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
313 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının 313 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak Çerkez sürgününü
kınadıklarına ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili
merhum Ferit Mevlüt Aslanoğluna Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinin Anamur ve Bozyazı ilçelerinin
bazı köylerinde elektrik altyapısının derhâl yenilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, barışın
ve hangi mezhepten olursa olsun mazlumların sesi olmaya devam edeceklerine
ilişkin açıklaması
3.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, geçen
yıllarda verilen tarımsal desteği birçok kalemde kaldıran
veya azaltan, pek çok tarım danışmanının işsiz
kalmasına sebep olan 2016 yılı tarımsal desteklemelerine
ilişkin Bakanlar Kurulu kararından vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Âşık
Mahzuni Şerifin 14üncü ölüm yıl dönümüne ve adliyede çalışan bütün müdürleri rotasyona
tabi tutan yönetmeliğin iptal edilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Denizlide 15 Mayıs 1919da
Ahmet Hulusi Efendinin fetva yayınlayarak Millî Mücadeleyi
başlattığına ve Gazi
Meclisi aynı sorumlulukla dokunulmazlıkları kaldırmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
6.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Başbakan Ahmet
Davutoğlunun görevi süresince ulus devletle nasıl
hesaplaştığı sorusunun yüce
Meclis çatısı altında yanıt bulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, engelli ve kimsesiz
çocukların bakım, koruma ve eğitim yetersizliklerine
ilişkin açıklaması
8.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin cemevlerinin hukuki statüsüne yönelik
kararıyla ilgili olarak Hükûmetin ne yaptığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Akkuyu Nükleer Santralindeki Rus
hisselerinin akıbeti konusunda bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, tüm halkı 19 Mayıs
günü saat 10.30da Ankara Güvenparkta buluşmaya ve Anıt Kabire
yürümeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Hilmi Yarayıcının, 12 Mayısta
Suriyede gerçekleştirilen katliama ve iktidarı, sözde
ılımlı muhaliflere desteğe ve kirli politikalarına son
vermeye çağırdığına ilişkin açıklaması
12.-
Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekinin, Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun Cumhurbaşkanına yönelik
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.-
Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdinin, Hakkâride
şehit olan İrfan Mert ile Mardinde şehit olan Osman Vurgun ve
tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin kararına rağmen anlaşmaya
uymayarak sınırlarını genişletmeye devam eden
İsraili kınadığına ilişkin açıklaması
14.-
Burdur Milletvekili Reşat Petekin, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu ile Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun Cumhurbaşkanına yönelik bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün, Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun Cumhurbaşkanına yönelik bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakırda Dürümlü
ve Tanışık köyü arasında yaşanan patlamaya, 17-30
Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası
Mücadele Haftasına, HDP grubu olarak Cumartesi Annelerinin haysiyet
direnişiyle beraber olduklarına ve Pınar Gemsiz, Enes Erdem ile
İbrahim Kaypakkayayı saygıyla andıklarına
ilişkin açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Şemdinlide bazı okullarda
İstiklal Marşının okutulmadığı ve
teröristbaşı için sloganlar atıldığı haberlerine
ve bu konuda iktidarı uyardığına ilişkin
açıklaması
18.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, tek
partiden çok partiye geçişi yaşamış Türkiyede çok partiden
tek partiye dönüşün zorlandığına, AKP'li milletvekillerinin
Cumhurbaşkanının vesayetinden çıktıklarında
Türkiyeye daha iyi hizmet edeceklerine, Âşık Mahzuni Şerifin
14üncü ölüm yıl dönümüne, Türkiye nin terörden bir an önce
kurtulması ve her türlü vesayetçi anlayışın Meclis
üzerinden elini çekmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Demokrat
Partinin âdeta bir devrim gerçekleştirerek iktidara gelmesinin 66ncı
yıl dönümüne, siyasetin bir üslup, bir medeniyet meselesi olduğuna,
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun bazı
ifadelerine ve Diyarbakırda Dürümlü ve Tanışık köyü
arasında yaşanan patlamaya ilişkin açıklaması
20.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, muhalefeti tamamen tasfiye
etmeyi amaçlayan bir Anayasa düzenlemesi görüşülürken muhalefetin normal
denetim mekanizmaları işliyormuş gibi bir görüntü vermesinin
doğru olmadığı kanaatinde oldukları için grup
önerilerini geri çektiklerine ilişkin açıklaması
21.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Metin Külünkün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Meclisin tüm kamuoyuna örnek
olması ve milletvekillerinin daha bir saygın dil kullanmaları
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, muhalefeti tasfiye etmeyi
amaçlayan bir Anayasa düzenlemesi görüşülürken muhalefetin normal denetim
mekanizmaları işliyormuş gibi bir görüntü vermesinin etik
olmadığı kanaatinde oldukları için gensoru önergelerini
geri çektiklerine ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğlunu saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya,
24üncü Dönem İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğlunu
saygıyla andıklarına ilişkin açıklaması
26.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, 22nci ve 23üncü Dönem
Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt
Aslanoğlunu saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
27.-
Tokat Milletvekili Coşkun Çakırın, 22nci ve 23üncü Dönem
Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt
Aslanoğlunu saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 22nci ve 23üncü Dönem
Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt
Aslanoğlunu saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
29.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 313 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmeleri sırasında Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın üslup ve tutumuna ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, denizlerimizdeki
kirlilik ve kirliliğe neden olan etkenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)
2.-
HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, şüpheli asker ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/206)
3.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin,
kalkınma ajanslarının amaçlarına ulaşıp
ulaşmadığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207)
B)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun (2/187) esas
numaralı, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/ 31)
2.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Türkiyenin bir terör örgütü ile ithalat ve ihracat ilişkisine girmesinde
ve yatırımlar için gerekli olan finansman ihtiyacının
dışarı kaçmasında sorumluluğu bulunduğu
iddiasıyla Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin (11/10) geri
alındığına ilişkin önergesi (4/35)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 313, 35, 183, 187, 270, 306, 74, 75, 69, 55, 48 ve 54 sıra
sayılı kanun teklifleri ile tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve
12nci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Mayıs 2016 Çarşamba
günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına
sunulmasının uygun görüldüğüne ilişkin önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Konya Milletvekili
Ahmet Davutoğlu ve Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1028) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhan'ın, Ekonomik ve Sosyal Konseyin
toplantıya çağrılmamasına ve Konseyle ilgili
yapılması planlanan düzenlemelere ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/3243)
2.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalım'ın, çiftçilerin müstahsil
makbuzlarındaki stopaj bedellerinden kaynaklanan mağduriyetlerine
ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/3955)
3.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu'nun, Doğu Karadeniz
Kalkınma Ajansı'nın faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/3965)
4.-
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel'in, Eskişehir'in
Mihalıççık ilçesinde istihdamın artırılmasına
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/4031)
5.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Kastamonu'nun diğer illere
verdiği göçün sebeplerine ve önlenmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/4037)
6.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, yazılı soru
önergeleri ile ilgili çeşitli verilere,
-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2014-2016
yılları arasında sosyal medyadaki paylaşımları
nedeniyle hakkında soruşturma açılan personel verilerine,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeş'in cevabı (7/4056),
(7/4330)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2014-2016
yılları arasında sosyal medyadaki paylaşımları
nedeniyle hakkında soruşturma açılan personel verilerine
ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan
Bozkırın cevabı (7/4350)
8.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici'nin, ESHEP Projesine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin
cevabı (7/4408)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
2014-2016 yılları arasında sosyal medyadaki
paylaşımları nedeniyle hakkında soruşturma açılan
personel verilerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkci'nin cevabı (7/4409)
10.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun,
FİSKOBİRLİK'in bazı fındık üreticilerine ödeme
yapmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/4410)
11.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kapanan bakkal
sayılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/4411)
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2014-2016
yılları arasında sosyal medyadaki paylaşımları
nedeniyle hakkında soruşturma açılan personel verilerine
ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/4444)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, yurt
dışı gezilerine katılan gazete temsilcilerine ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Yıldırım
Tuğrul Türkeş'in cevabı (7/4575)
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, AB'ye tam üyelik sürecine
ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan
Bozkırın cevabı (7/4589)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, yurt
dışı gezilerine katılan gazete temsilcilerine ilişkin
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/4681)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, yurt
dışı gezilerine katılan gazete temsilcilerine ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
(7/4710)
17 Mayıs 2016 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
---0---
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 90ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 1864 Çerkez
sürgününün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kars Milletvekili Ayhan
Bilgene aittir.
Buyurun Sayın Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 1864 Çerkez sürgününün
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1864te Kafkas
halklarının büyük bir drama, büyük bir faciaya tanıklık
etmesinin 152nci yılındayız. Osmanlı ile Rusya
arasında 300 yıl süren savaşların sonunda faturayı ne
yazık ki Kafkas halkları ödemiştir. Ve 1 milyonun üzerinde
Çerkez, gemilere binerek, Osmanlının da buna kapı
aralamasıyla örneğin, Çerkez köle ticaretini yeniden serbest
bırakarak geri dönüşü kolaylaştıran düzenlemeleriyle- yola
çıkmış, bunların yaklaşık 500 bini yollarda
hastalıklardan ve başka nedenlerden ölmüştür, hayatını
kaybetmiştir. Bu tabloya tanıklık eden bir yaşlı
Çerkez şöyle anlatıyor tabloyu, diyor ki: Yedi yıl boyunca
deniz kenarında insan kemikleri, kafatasları sahile vurdu. Öyle ki
kadınların saçları, yaşlıların sakalları
üzerinde kargalar yuva yapıyorlardı. Bunu görmek istemediğim
gibi aslında hiçbir düşmanımın da görmesini istemezdim.
Değerli milletvekilleri,
imparatorluklar, devletler, bazen insanlara, insanlığa büyük bedeller
ödetirler; büyük acılar, büyük travmalar yaşatırlar.
Çerkezlerin, kendi ifadeleriyle, yaşadıkları bir
soykırımdır. 1 milyondan fazla insan eğer mecburen yerini
terk etmek zorunda kalmış ve bunların yarısına
yakını hayatını kaybetmişse, bunu sadece bir yer
değiştirme olarak tarif etmek doğru değildir, ahlaki
değildir.
İnsan hakları
sorunları mütekabiliyet mantığıyla ele alınamaz. Yani
Biz onların yaşadığına soykırım dersek
acaba onlar da bizim tarihimizde benzer vakaları böyle tarif ederlerse biz
zorda kalır mıyız? gibi bir mantıkla insan hakları
sorunları ele alınamaz. Bir başkasının hayatı
üzerinde, bir başkasının değerleri üzerinde diplomasi
yapmak yerine aslında devletlerin yapması gereken, sadece
yüzleşmedir ve böyle büyük ayıplardan ders çıkarıp hiçbir
halkın, hiçbir toplumun böyle uygulamalara maruz kalmamasını
sağlamaktır.
Türkiyede Çerkezler, bu
tarihten bu yana, Karadeniz, İç Anadolu ve farklı bölgelerde
yaşıyorlar. Ama ne yazık ki, galiba, bu zorunlu göçü, bu tehciri,
bu soykırımı anarken, onların hangi haklara sahip olup
olmadıklarıyla da yüzleşmemiz gerekiyor.
UNESCO, Birleşmiş
Milletlere bağlı bir kuruluş ve sadece tarihî kültürü
değil, sadece tarihî mirası değil, kültürel mirası da
korumayı buyuruyor, emrediyor. Ama ne yazık ki, Türkiye, Kafkas
dilleri konusunda, Kafkas dillerinin yaşatılması konusunda kötü
bir sınav veriyor. Çerkezlerin yaşadığı Ürdünde,
İsrailde ana dil eğitimiyle ilgili düzenlemeler Türkiyeden daha
ileride. Ubıhça, artık, Türkiyede, konuşan bir tek kişisi
kalmamış dillerdendir. Dolayısıyla, burada, galiba,
eğer soykırımı sadece öldürme, fiziki katil olarak
görmüyorsak, kültürel soykırımı da önemsiyorsak, bu dillerin
yaşaması için, var olabilmesi için bu yüzleşmeyi de
gerçekleştirmek zorundayız.
Son olarak güncel bir dış politika
konusunu hatırlatmak isterim. Golan Tepeleri 1948 savaşlarında
Arapların İsrail karşısında geri çekilmesine
rağmen, orada bulunan 11 Çerkez köyünün kendi birliklerini kurup
İsraile karşı savaşmasıyla tarihte ilginç bir not
düşülmesine sebebiyet vermiştir. Hatta Golan Tepelerinin isminin de
aslında Jolan Beyden geldiği, bir Çerkez komutanından
geldiği söylenir. Bugünlerde Golan Tepeleriyle ilgili İsraille
farklı uzlaşı arayışlarının olması
dolayısıyla bunu da özellikle Çerkezlerin hatıralarına
duyduğumuz saygı nedeniyle tekrar hatırlatmak, ifade etmek
isterim.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Sayın
Başkanım, bir şeyi düzeltme adına söylemek istiyorum. Sözü
edilen bir tehcir değil, Sovyet soykırımından
kaçıştır. Bunu yaşamış olan ataların
evlatları olarak
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sovyet değil, Rus
Çarlığı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sovyet
değil, Rus Çarlığı ya. Ne Sovyet soykırımı?
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Rus
Çarlığı
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir.
Gündem dışı ikinci söz Müzeler
Haftası ve Çorum müzeleri hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili
Tufan Köseye aittir.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Müzeler
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Güneşe
saygıdandır çiçeğin boyun eğmesi/ Bütün aşklardan
yücedir, insanın insanı sevmesi. diyen, aydınlanmanın,
sevginin, umudun, barışın ve direnişin ozanı
Âşık Mahzuni Şerifin ölümünün 16ncı yıl dönümü.
Burada huzurlarınızdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kendisini
saygı, sevgi, minnet ve rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu hafta
Müzeler Haftası, 18-24 Mayıs arasında kutlayacağız.
Şimdi, birçoğunuzun aklından geçiyordur; ülkemiz çok zor ve özel
günlerden geçiyor, memleket yangın yeri, gün geçmiyor ki şehit
haberleri gelmesin, canlı bomba tehdidinden insanlarımız
sokakları terk etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi normalde millî
iradenin tecil edeceği yer olması gerekirken yereldeki
kavgaların merkezî düzeyde temsil edildiği bir yer hâline
gelmiş; Cumhurbaşkanımız tutturmuş İlla ben
başkan olacağım. diyor, bu yolda gözünü daldan budaktan
esirgemiyor, Hedefe varmak için her yol mübah. diyor, bu yolda
Başbakanımızın bile iş akdini feshetmiş. Yine
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü bir gündemi var,
olağanüstü bir gündem var. Dokunulmazlıkları
kaldıracağız, toptan kaldıralım diye bir Anayasa
değişikliğini biraz sonra görüşeceğiz,
oylayacağız, Müzeler Haftası nereden çıktı?
diyebilirsiniz, içinizden geçirebilirsiniz. Kültür Bakanlığı da
zaten aynı şekilde düşünmüş olmalı ki Müzeler
Haftasını tek güne indirmiş, bugün Müzeler Haftasını
kutluyor. Göstermelik bir kutlama yapacak, sadece müzelerin kapanış
saatini -belli müzelerin o da- 18.00den 23.00e çıkartmış ve
ücretsiz yapmış, birkaç da konuşmayla bu işi
geçiştirecek.
Değerli arkadaşlarım, müzeler
toplumların hafızasıdır. Bir ülkede aydınlanmayı,
demokrasiyi, adaleti esas kılacaksanız atacağınız ilk
adım müzecilik alanında olmalıdır. Çünkü müzelerde yer alan
eserlerde o toplumun bu değerler konusundaki kazanımları sergilenir
ki gelecek kuşaklar açısından da bu çok önemlidir. Şimdi
kısa süremde, beş dakikalık süremde bir iki örnek vermek
istiyorum size.
Tartışmasız dünyanın en güçlü
ülkesi Amerika Birleşik Devletleri. 2011 yılında Amerika
Birleşik Devletlerinde basketbol, ragbi, beyzbol dâhil olmak üzere,
Birinci Ligde oynanan bütün maçlar dâhil ve ülkedeki bütün büyük eğlence
parkları dâhil ziyaretçi sayısı 483 milyon. Yani Amerika
nüfusunun yaklaşık 320 milyonun 1,5 katı iken Amerika
Birleşik Devletleri Müzeler Birliğinin aynı yıl için
açıkladığı müze ziyaretçi sayısı 850 milyon,
nüfusun yaklaşık 3 katı. Peki, ülkemizde bunun
karşılığı ne? Ülkemizde de 2015 yılı için,
80 milyon diyelim nüfusumuzu, tüm müzelerin ziyaretçi sayısı 28
milyon yani üçte 1i. Eğer bir kıyaslama yapacak olursak dokuzda 1i
gibi Amerikayla bizim aramızdaki müze ziyareti sayısı.
ABDyi güçlü kılan
nedenlerin başında siyasetçilerin ve ekonomistlerin sürekli
dillerinden düşürmedikleri tespitlerin yanında; ekonomik girdiler,
vesaireler, silah gücü, belki de müze ziyaretçilerinin sayısı da bu
anlamda diğerlerinden çok daha önemli. Belki müze ziyaretçilerinin
sayısı bütün vücudu göstermiyor ama inanın bir insan vücudundaki
nabzı gösteren en önemli şeydir. Her adımda bir eserin
karşısında durup bilgi almak ve bu bilgiyi aldıktan sonra
kendini geliştiren, bir sonraki adımda da bir başka insana
dönüşen 850 milyon insan, ABDyi de dünyanın en güçlü ülkesi hâline
getirmeyi başarıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, aydınlanma denilen bu büyük satranç oyununda sizi
Türkiye Cumhuriyetinin tarihine götürmek istiyorum. Sene 1921, yokluklar
içerisindeki Ankaradayız. Ankarada bir millet var olma mücadelesi
veriyor. Sakarya savaşı kapıda, Sakarya Meydan Muharebesi
kapıda; hani Atatürkün Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa
vardır, o satıh bütün memlekettir.' dediği savaş bu
savaş ve o savaşın başlangıcının gecesinde,
yani sabah Sakaryaya gidecek, Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemali
görevlendirmiş, Sakaryaya gidecek orduya komuta edecek Mustafa Kemal,
Özel Kalem Müdürünü çağırıyor; diyor ki: Kararname hazır
mı? Özel Kalem Müdürü Efendim, kararname hazır. diyor, hemen
kararnameyi getiriyor ve kararnameyi imzalarken Ne olur ne olmaz, gidip de
dönmemek var. diyor. Mustafa Kemal Atatürkün belki de son imza
atacağı, atabileceği kararname olan bu kararname, Ankarada bir
etnografya müzesi kurulması ve Ankara evlerinin korunması
hakkındaki kararname.
Değerli
arkadaşlarım, daha ortada ülke bile yokken, daha savaş
kazanılmamışken, hiçbir şey belli değilken, gidip de
dönmemek bile varken, Mustafa Kemal Atatürkün attığı son imza
olabilecekken imza Etnografya Müzesinin kurulmasına ilişkindir.
Bu anlamda, Kültür
Bakanlığının bir günde geçiştirdiği şekilde
Müzeler Haftası ve Günü geçiştirilemez.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın konuşmacı burada yaptığı
konuşmada Sayın Cumhurbaşkanının Başbakanın
iş akdini feshettiği ifadesini kullanarak açık bir sataşmada
bulunmuştur.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kime
bulunmuş?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başbakanın hangi şartlarda
görevlendirildiği hususu Anayasada bellidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkan, Hükûmet orada oturuyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) - 69a göre, bu sataşma dolayısıyla söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı, iki dakika süre veriyorum. Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Çorum Milletvekili Tufan Kösenin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; siyasi
analizlerin itibarını düşüren kullandığımız
kelimelerdir. İstihza ve tahkir kastıyla gerçek durumu ıskalayan
ve toplumda hakiki bir karşılığı olmayan dil sahibi
esasen kendisini küçük düşürür. Tufan Bey, burada sataşma
kastıyla, tahkir kastıyla bu ifadeyi kullanmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı, görevlendiren Cumhurbaşkanı
sizlerin de, herkesin de çok iyi bildiği gibi, milletin oylarıyla
oradadır ve yapmış olduğu görevlendirmeler Anayasaya,
yasalara, en önemlisi, milletin iradesine ve hukukuna uygundur. Sayın
Cumhurbaşkanının görevlendirmesi, Sayın
Başbakanın görevlendirilmesi aynı şekilde 1 Kasım
seçimlerinin neticesidir. Böylesine bir görevlendirmeyi İş akdi
ortadan kaldırılmıştır. denilerek bir istihza ve
tahkir konusu yapmak son derece yanlıştır ve esasen herhangi bir
kıymetiharbiyesi de yoktur. Evet, AK PARTİnin bu milletle bir akdi
vardır ama bu bir iş akdi değil, bir hizmet akdidir. Bu hizmet
akdini de sürdürecektir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
TUFAN KÖSE (Çorum) İsmimi de belirterek
tahkir edici ve küçük düşürücü konuştuğum, siyasi bilgimin
yeterli olmadığı filan konusunda sataşmada bulundu. Söz
istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sataşmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN Düzeltme
yapacaksanız buyurun, iki dakika size de süre veriyorum.
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Şimdi, değerli
arkadaşlar, öncelikle Hocamla biz hemşehriyiz,
konuşmalarını da beğenirim ama hizmet akdiyle iş akdi
aynı şeylerdir sonuç değiştirmez iş hukuku
bakımından. Bir kere bunu burada belirtmek istiyorum.
Şimdi, Allahın bildiğini kuldan
saklamaya gerek yok, herkes biliyor, cümle âlem biliyor ki 7 Haziran
seçimlerinde de, 1 Kasım seçimlerinde de milletin oyuna, milletin kabulüne
kendisini hasreden Başbakan Ahmet Davutoğlunu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir şekilde görevden
almıştır. Ben buna İş akdini feshetmiştir.
dedim, siz başka bir şey deyin, ne derseniz deyin yani bunu dünya
âlem biliyor, Allah da biliyor, kuldan saklamaya da hiç kimsenin hakkı
yok. Ben burada kesinlikle yani gerçekten samimiyetle söylüyorum, küçük
düşürmek için söylemedim ama Türk demokrasisi bu olaydan yara
almıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, nasıl siz 28 Şubattaki bir
mektuba, 2007deki bir mektuba, yazılan bir mektuba, İnternetten
yayınlanan bir mektuba yıllardır darbe, darbe diyorsunuz ya,
sürekli darbe mağduriyeti edebiyatı yapıyorsunuz ya 28
Şubatta, yani 28 Şubatta da mağdur olan filan siz
değildiniz işin esasında, Türkiye demokrasisiydi mağdur
olan 28 Şubatta da. O anlamda, ben iş akdinin feshinden bahsederken
kesinlikle küçük düşürme gibi bir niyetim ve düşüncem yoktur. Bunu
burada açıklamak istedim.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tabii tenkit edebiliriz ama tahkir etmeye ya da
eleştirmekten mahkûm etmeye hiçbirimizin hakkı yok.
Gündem dışı üçüncü söz,
Çankırı iline yapılan yatırımlar hakkında söz
isteyen Çankırı Milletvekili Hüseyin Filize aittir.
Buyurun Sayın Filiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Çankırı Milletvekili Hüseyin Filizin,
Çankırı iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Çankırı ilimize yapılan yatırımlar ile
Çankırının kültürel değerlerinin tanıtılması
hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Milletin Meclisini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
26-29 Mayıs tarihleri arasında Ankara Atatürk Kültür Merkezinde
Çankırı Tanıtım Günleri tertip edilecektir.
Çankırının değerlerini, gücünü, kültürünü burada sergileyeceğiz.
Başta milletvekili arkadaşlarım, Ankaralılar ve Çankırılı
hemşehrilerimizi buraya davet ediyoruz.
Bir diğer gün, her yıl kutlamış
olduğumuz, bu ayın 23ündeki Ahilik Haftası. Ahilik deyince
akla esnaf teşkilatı geliyor. Birbirini kontrol eden, birbirine
haksızlık etmeyen sosyoekonomik bir düzendir Ahilik ve Ahilik
Haftası, Çankırılılarımıza ve ülkemize
hayırlı uğurlu olsun.
Yatırımlarımıza gelince,
değerli milletvekili kardeşlerim, Çankırımızın
iki ilçesine iki adet tünel yapılmakta. Geçen ay Ulaştırma
Bakanımızla beraber Ilgaz Tünelinin Işık Göründü törenine
katıldık. 5,5 kilometre gidişi, 5,5 kilometre gelişi olan
bu tünel, yani toplam 11 kilometre uzunluğundaki bu tünel 717 milyon
liraya, yani eski parayla 717 trilyon liraya mal olmakta ve bu tünel 26
kilometre Kastamonu tarafına, 26 kilometre de Çankırı İnköy
tarafına uzanmakta, sıcak asfaltlarıyla, viyadükleriyle, alt-üst
geçitleriyle Kastamonuyu Çankırıya, Ankaraya yarım saat
yanaştırmakta; Çankırı ve Ankarayı da Kastamonuya
yarım saat yanaştırmakta. Bunun başta faydası turizmi
canlandırmakta, nakliye sektörünü canlandırmakta,
Çankırıdan Kastamonunun İnebolu Limanına yapılacak
olan nakliyeyi canlandıracaktır. Ülkemize hayırlı
uğurlu olsun.
Bir diğer ilçemize ihalesi
yapılmış olan tünel, Çerkeş Tüneli. 2,2 kilometre
uzunluğunda olan bu tünelin ihalesi yapıldı. Tünel bittiği
zaman Çerkeş ilçemizden bir güzergâh değişikliği
olacaktır. Başta Bartın ilimiz, Karabük ilimiz, Safranbolu ve
ilçeleri, Sinop ve Kastamonunun bazı ilçeleri Gerede üzerinden Ankaraya
değil, Çerkeş ilçemiz üzerinden Ankaraya
ulaştığı zaman Çerkeş ilçemizin nüfusu artacak,
Çerkeşi tercih ettikleri zaman en az 40-50 kilometre mesafe
kısalmış olacak.
Tabii, bu ulaşımdaki
yatırımların dışında en önemlisi
Çankırıda yapılan yatırımlar, sanayi
yatırımları.
Değerli milletvekili kardeşlerim,
şimdi, Çankırıda bizim dönemimizde yapmış
olduğumuz organize sanayinde 30a yakın fabrika gelecek. Bunlardan 5
tanesi -inşaatı bitmek üzere- üretime başladı. Her zaman bu
kürsüden ifade etmiş olduğum bir yabancı yatırım,
Japon lastik devi
Tabii, her gün farklı farklı
yatırımını katlayarak gittiği için anlatıyorum.
Muhalefetin zaman zaman Hükûmetiniz döneminde 1 katrilyon liralık
yapılan bir yatırım var mı? Size olan güven gitti.
dediği zaman ben sıralarda oturuyorum, cevap vermiyorum ama bugün
cevap verme zamanı geldi. Evet Çankırıya kim gelir?
diyorlardı. Çankırıya Japonlar geldi, 1,5 katrilyon
liralık yatırımı getirdi. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu, tabii, Hükûmetimizin
ülkemize getirmiş olduğu istikrarın sayesinde, 2.500 kişi
çalışacak bu yatırımda.
Değerli
kardeşlerim, Peki, Çankırıyı niye tercih ediyor?
dediğiniz zaman; Türkiyede istikrar var ama Çankırıda da huzur
var. Evet, şayet bazı yerlere yatırım gitmiyorsa oraya önce
huzuru getirmek lazım. Huzur olmadan iç ve dış
yatırımcı gelip oraya parasını yatırmaz, huzur
şarttır. İstikrar zaten ülkede var ama huzurun
olmadığı yerlere de yatırımın gelmesi,
işsizliğin azalması lazım.
Tabii, anlatacaklarım
daha çok, sürem kısaldığı için sözlerime burada son veriyorum.
Hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Tanal, 60a göre sisteme girmişsinizdir muhtemelen
MAHMUT TANAL (İstanbul)
60 değil Sayın Başkan, hatibin konuşmasıyla ilgili.
BAŞKAN Giremediniz mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben Çankırıdan evliyim. Çankırılı
sayılırım ben. (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler) Yani değerli hatip Çankırıyla ilgili
BAŞKAN Tüm Türkiye'nin
vekilisiniz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Özür dilerim. Çankırıda şu anda şehir merkezinde otopark
sorunu var.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Oradan aday ol, oradan. Çankırıdan aday ol.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Çankırıda eğitim sorunu var.
EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Aday ol, aday.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Çankırıyla ilgili, değerli arkadaşımız
söylüyor, köylerin yolları perişan.
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir gün siz de Çankırının sorunları konulu bir
gündem dışı istersiniz, gelir konuşursunuz.
Teşekkür ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı olarak Çerkez
sürgününü kınadıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Çerkez sürgünü yıl dönümünde, tarihe kara bir leke olarak
geçen bu sürgünü bizler de Divan olarak kınıyoruz. Sürgün
yıllarında ahirete intikal eden Kırım Tatar
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyoruz.
Gündeme geçmeden önce,
sisteme giren sayın milletvekillerimiz var, sırasıyla ilk 15
sayın milletvekiline 60a göre söz vereceğim. Söz vereceğim
sayın milletvekillerinin isimlerini anons ediyorum: Sayın Topal,
Sayın Atıcı, Sayın Nurlu, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın
Gürer, Sayın Tarhan, Sayın Çakmak, Sayın Tanal, Sayın
Yarayıcı, Sayın Yılmaztekin, Sayın Şanverdi,
Sayın Petek, Sayın Külünk.
Sayın Atıcı, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersinin Anamur ve
Bozyazı ilçelerinin bazı köylerinde elektrik
altyapısının derhâl yenilemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, elektrik
kullanımı medeniyetle doğrudan ilişkilidir. Bununla
birlikte elektrik enerjisi bir ülkenin en stratejik değerlerinden
birisidir. Asla özelleştirilmemelidir dememize rağmen, AKP elektriğin
dağıtımını özelleştirmiştir. AKP Hükûmeti,
21inci yüzyılda, 2016 yılında Mersinin Anamur ve Bozyazı
ilçelerini karanlığa mahkûm etmiştir. Anamurun Güleç,
Çataloluk, Ormancık, Karaçukur, Sarıağaç, Boğuntu, Akine,
Kaşdişlen köyleri ile Bozyazının Dereköy,
Bahçekoyağı, Sıcakyurt, Tekmen, Gözce ve Çopurlu köylerinde
bırakın yağmuru rüzgâr bile esse elektrik kesilmekte ve aletler
bozulmaktadır.
Ayrıca, burada namusu ve şerefiyle
yaşayan vatandaşlara hiç hak etmedikleri hâlde kayıp kaçak
bedeli ödetilmektedir. AKP Anamur ve Bozyazıdan özür dilemeli ve elektrik
altyapısını derhâl yenilemelidir.
BAŞKAN Sayın Topal
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, barışın ve hangi mezhepten olursa
olsun mazlumların sesi olmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Biz her fırsatta
Suriyede barış olsun derken AKP Suriyede savaşı
körüklemiştir. Mısırda öldürülenlere, Filistinde
katledilenlere sözde gözyaşı dökenler, Suriyede
sırtlarını sıvazladığınız katil El
Nusra ve IŞİD çeteleri, Cisr eş Şuğurda,
İştebrakta onlarca masum Aleviyi katlederken ve yine geçen hafta El
Zara köyünde katliamlar, tecavüzler, testereyle kesilen Türkmen, Alevi ve Sünni
kadın ve çocukların fotoğrafları bu katil çetelerin
sitelerinde yayınlanırken AKP Hükûmeti ve yandaş medyası
yalandan da olsa çıkıp iki kelime söz söylemedi.
Biz, sizin destek verdiğiniz, sessiz
kaldığınız bu katliamlara dur diyeceğiz. Biz,
Mısırda öldürülen Esmanın da, yanı
başımızda katledilen Alevi kardeşlerimizin acısını
da yaşıyoruz. İçinizde varsa zerre vicdan, o uyanıncaya
kadar biz barışın ve hangi mezhepten olursa olsun
mazlumların sesi olmaya devam edeceğiz. Biz Suriyede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Nurlu
3.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, geçen yıllarda verilen tarımsal
desteği birçok kalemde kaldıran veya azaltan, pek çok tarım
danışmanının işsiz kalmasına sebep olan 2016
yılı tarımsal desteklemelerine ilişkin Bakanlar Kurulu
kararından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2016 yılı tarımsal
desteklemelerine ilişkin Bakanlar Kurulu kararına göre geçen
yıllarda verilen birçok kalemde tarımsal desteğin
kaldırıldığı veya azaldığı
görülmektedir. Bu kararla toprak analiz desteği kaldırılmış,
mısıra verilen ürün desteği de yarı yarıya
düşürülmüştür. Bunların yanında, ziraat mühendisi ve
veteriner hekim istihdamına büyük katkı sağlayan tarımsal
yayım ve danışmanlık hizmet desteği
azaltılmıştır. Ziraat odaları ve üretici birliklerinde
çalışan ve daha önce işletme bazlı olan destek 2 tarım
danışmanıyla
sınırlandırılmıştır. Bu durum 2.600
tarım danışmanının işsiz kalması demektir.
İşsizlik korkusuyla Ankaraya kadar gelen tarım
danışmanlarının sesine kulak verilerek, Bakanlar Kurulunun
bu yanlış kararından vazgeçilmesi gerektiğini belirtiyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Âşık Mahzuni Şerifin 14üncü ölüm
yıl dönümüne ve adliyede çalışan
bütün müdürleri rotasyona tabi tutan yönetmeliğin iptal edilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Öncelikle, Âşık Mahzuni Şerifi ben
de saygıyla anıyorum.
Hafta sonu yayımlanan bir yönetmelikle Adalet
Bakanlığı adliyede çalışan bütün müdürleri rotasyona
tabi tutuyor. Bu uygulamayla, iktidarın kendinden olmayan kamu
emekçilerini sürgüne göndereceğini ve bu şekilde kendisine kadrolar
açacağını biliyoruz. Kamuda da üstelik esnek çalışma
ve performansa dayalı bir sistem getirilmeye
çalışıldığını da biliyoruz. Bunlar da bunun
ilk adımı ve başlangıcı olarak düşünülüyor galiba
fakat biz bu şekilde haksız uygulamalara yol açacak bu
yönetmeliğin iptal edilmesini ve bu yanlıştan dönülmesini talep
ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Özkan
5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Denizlide 15 Mayıs 1919da Ahmet Hulusi Efendinin fetva
yayınlayarak Millî Mücadeleyi başlattığına ve Gazi Meclisi aynı sorumlulukla
dokunulmazlıkları kaldırmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Denizlide 15 Mayıs 1919da Ahmet Hulusi Efendi
fetva yayınlayarak Millî Mücadeleyi başlatmıştır.
Fetvasında Muhterem Denizlililer, İzmir Yunanlılar
tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı
hareketsiz kalmak din ve devlete ihanettir. Cihat tam manasıyla
teşekkül etmiş dinî fariza olarak karşımızdadır.
Silahımız olmayabilir; topsuz, tüfeksiz, sapan taşlarıyla
da düşmanın karşısına çıkacağız.
İstiklal aşkı, vatan sevgisi, kalbimizdeki imanla mücadelemizi sonuna
kadar sürdüreceğiz. Bu uğurda canını verenler şehit,
kalanlar gazidir. Bu mutlak olarak cihadımukaddestir.
Korkmayınız, ümitsiz olmayınız, bu Liva-i Hamdın
altında toplanınız ve mücadeleye hazırlanınız.
diyerek Millî Mücadeleyi başlatmıştır.
Gazi Meclisi aynı sorumlulukla
dokunulmazlıkları kaldırmaya davet eder, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN
Sayın Aydın
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Başbakan Ahmet Davutoğlunun görevi süresince ulus devletle
nasıl hesaplaştığı sorusunun yüce Meclis çatısı altında yanıt
bulması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, gündem
dolayısıyla Sayın Davutoğlunun da Genel Kurula
katılacağı düşüncesiyle bu açıklamayı
yapıyorum. Malumunuz üzere, Sayın Davutoğlu, pazar günü hem
Genel Başkanlığı hem de Başbakanlığı
devredecek. Sayın Davutoğlu, 2013 yılında Büyük
Restorasyon: Kadimden Küreselleşmeye Yeni Siyaset
Anlayışımız konulu konferansında Ulus devletle
hesaplaşma vakti geldi. demişti. Şimdi soruyorum: Görevi
süresince ulus devletle nasıl hesaplaştı? Bu hesaplaşmada
ne denli başarı sağladı? Yüce Meclisin çatısı
altında bu soruların yanıt bulması gerekiyor çünkü Türk
ulusuna gerçekler açıklanmak zorundadır.
BAŞKAN Sayın Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
engelli ve kimsesiz çocukların bakım, koruma ve eğitim
yetersizliklerine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Engelli ve kimsesiz çocukların bakım,
koruma, eğitim yetersizliklerinin varlığı bir gerçektir. 1
milyon civarında olduğu ifade edilen 4-18 yaş arası engelli
çocuklardan 30 bin civarındaki eğitim alabilmektedir. 0-3 yaş
arasında kalan çocuklar için bu yapılanlar daha da yetersizdir.
Kimsesiz çocuklardan korunmaya alınan sayıları
sınırlı olanlar dahi yeterli eğitim alamamaktadır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu,
engellilerin de içinde yer aldığı muhtaç kişilerin sürekli
bakım ve rehabilitasyonlarını sağlamakla yükümlüdür.
Özellikle, bakımla ilgili önemli birikimi de vardır. Sorun, evdeki,
sokaktaki, köydeki engelli ve korunmaya ihtiyacı olan çocukların
sorunlarının her yönüyle ele alınmasıdır. Bu konuda
ülkemizde yapılan çalışmalar yetersizdir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
8.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
cemevlerinin hukuki statüsüne yönelik kararıyla ilgili olarak Hükûmetin ne
yaptığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin nisan
ayı sonunda cemevlerinin hukuki statüsüyle ilgili kararında,
Türkiye'nin din özgürlüğü ve ayrımcılığının
yasaklanması maddelerini ihlal ettiğine karar verilmiştir.
Bağlayıcı nitelikteki bu kararla ilgili olarak Hükûmet ne
yapmıştır?
BAŞKAN Sayın Çamak
9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
Akkuyu Nükleer Santralindeki Rus hisselerinin akıbeti konusunda bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, Mersindeki Akkuyu Nükleer Santralinin yapımını
üstlenmiş olan Rus şirketi Rosatomun, hisselerinin yüzde 49unu
devretmek için harekete geçtiği söyleniyor. Kulislere göre, Cengiz
Holding, bu hisselerin 1 numaralı favorisi. Hatta bazı kaynaklar bu
hisselerin çoktan Cengiz Holdinge verildiğini iddia etmekte. Akkuyu
Nükleer Santralinin deniz hidroteknik yapılarının anahtar
teslimi projelendirilmesi ve inşası ihalesini de Cengiz
İnşaat almıştı.
Başta Mersinliler olmak üzere vatandaşlar,
bu nükleer santralin yüzde 49 hissesinin Cengiz Holdinge verilip
verilmediğini öğrenmek için yetkililerden net bir cevap bekliyorlar.
Yetkililer, bu konudaki sessizliklerini bozup Akkuyu Nükleer Santralindeki Rus
hisselerinin akıbeti konusunda halkı aydınlatmayı
düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, tüm halkı 19 Mayıs günü saat 10.30da Ankara
Güvenparkta buluşmaya ve Anıt Kabire yürümeye davet ettiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 19 Mayıs, ulusal
egemenliğin başlangıcıdır. Demokrasiden yana olan,
özgürlüklerden yana olan, insan haklarından yana olan, doğadan yana
olan, Yurtta sulh, cihanda sulh.tan yana olan, dikta rejimine karşı
olan herkesi, 19 Mayıs günü saat 10.30da Ankara Güvenparkta
buluşmaya davet ediyorum. Anıtkabire yürüyeceğiz, tüm
halkımız davetlidir. Gün, birlik günüdür; gün, dayanışma
günüdür. Sen gelmezsen bir eksiğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
11.- İstanbul Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, 12 Mayısta Suriyede gerçekleştirilen
katliama ve iktidarı, sözde ılımlı muhaliflere desteğe
ve kirli politikalarına son vermeye çağırdığına
ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkürler
Başkanım.
12 Mayısta Suriyede bir katliam
gerçekleştirildi. Bütün dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bu
katliam ne yazık ki görmezden gelinmiştir. Sözde
ılımlı muhaliflerce, Hamaya bağlı Ez Zarada en az
115 masum Alevi katledildi. Köyü basanlar ılımlı muhalifler
olarak tanımlanan El Nusra cephesi, Ahraruş Şam ve Ehl-i Sünnet
Tugaylarıydı. Sunulan desteklerle, katiller bölge halklarına her
gün Kerbelayı yaşatmaktadır.
İktidarı, bir an önce, sözde
ılımlı muhaliflere desteğine ve kirli politikalarına
son vermeye çağırıyorum. Ne yaparsanız yapın
katillerden kahraman yaratamayacağınızı hatırlatmak
isterim.
Teşekkürler.
Sayın Yılmaztekin
12.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekinin, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun
Cumhurbaşkanına yönelik bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
CHP Genel Başkanı tarafından kanlı Türkiyeye
çağrıdan sonra demokrasi adına talihsiz, ahlaka mugayir
açıklamalara devam ediliyor. Türk siyasi tarihinde kara leke çalma
yarışında bu defa Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun bu ülkenin en önemli ortak değerlerinden olan
ve her mazlumun dua ve hayırla andığı kıymetli
Cumhurbaşkanımıza saldırma gayreti varken şunu
söylemek istiyorum: İstediğinizi konuşun, istediğinizi
yapın, hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Bunu bilerek bunları
yapın. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde
dünyadaki tüm mazlum insanlar adına biz buradayız ve ayaktayız
dimdik, durmadan, yılmadan, Allahın izniyle.
Selamlar, hürmetler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şanverdi
13.- Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdinin, Hakkâride şehit olan İrfan Mert ile
Mardinde şehit olan Osman Vurgun ve tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
kararına rağmen anlaşmaya uymayarak sınırlarını
genişletmeye devam eden İsraili kınadığına
ilişkin açıklaması
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Terörle mücadelede Hakkâride şehit olan Uzman
Çavuş İrfan Mert, Mardinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş
Osman Vurgun ve tüm kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
İsrail, kuruluşundan sadece bir gün sonra
Filistin halkının yarısından fazlasını göçe
zorladı. Nekbe yani Büyük felaket olarak anılan bu günde
Filistinin haritası değiştirildi. Yüz binlerce Filistinli,
evsiz, topraksız, vatansız ve kimliksiz bırakıldı. Bu
durum, altmış sekiz yıldır süren ve hâlâ devam eden büyük
bir insanlık trajedisini de beraberinde getirdi. Bu vesileyle,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 242 sayılı
Kararıyla İsrailin 1967 öncesi sınırlarına dönmesi
yönündeki kararına rağmen anlaşmaya uymayarak
sınırlarını genişletmeye devam eden İsraili bir
kez daha kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay)
İnsanlık onurunu taşıyan tüm uluslararası camiayı
Filistinlilerin topraklarına yeniden dönmeleri konusunda gayret sarf
etmeye davet ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Petek
14.- Burdur Milletvekili Reşat Petekin, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun Cumhurbaşkanına yönelik
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
REŞAT PETEK (Burdur) Sayın
milletvekilleri, hepimizin saygı göstermesi gereken ortak değerler
vardır. Cumhuriyetimiz, bayrağımız, ülkemiz,
vatanımız, Meclisimiz, Cumhurbaşkanımız ortak
değerlerimizdir, bunlara saygı göstermek de en azından bir insan
ve vatandaş olma borcumuzdur. Ama ne yazık ki ana muhalefet
partimizin Genel Başkanı, maalesef, Cumhurbaşkanımıza
hakaretlerinden öte, demokratik bir değişimi kanla durdurmaktan söz
edecek kadar bir terör örgütü lideri gibi hareket etmeye
başlamıştır. Aynı partinin bir milletvekili de
ağzıma almaya çekindiğim kelimelerle
Cumhurbaşkanımıza hakaret etme acziyetini göstermiştir.
Bu nedenle, Cumhurbaşkanımıza
yapılan bu hakareti kınadığımı; bu hakaretin, kem
sözlerin sahiplerine ait olduğunu bu yüce Meclisin çatısı
altında ifade ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Bakanlık tamam, Çalışma Bakanı olabilir, Orman Bakanı
olabilir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) İyi güzel de
kardeşim hakaret ediyorsun, terör örgütü ne demek ya? Olur mu canım
öyle şey, ne dediğini bil sen de ya! Yalakalık
yapacağım diye ne yapacağını şaşırdın.
Terbiyesiz.
BAŞKAN Sayın Külünk
15.- İstanbul Milletvekili Metin Külünkün,
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun Cumhurbaşkanına
yönelik bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Adını
anmaya dahi değer bulmadığımız, yok hükmündeki bir
şahsın, grup toplantısında milletin adamı Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendiye yönelik
namus ve şeref bahsinde sarf ettiği iğrenç cümleleri kendisine
misliyle iade ediyoruz. Haysiyet cellatlığını, karakter
suikastçılığını meslek edinen siyasetçi
artığı milletvekilinin hakaretini de kendisine misliyle iade
ederken, Sayın Erdoğanın zekâsının sadakası size
bir ömür boyu yeter.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Baluken sisteme
girmişsiniz.
Buyurun, size iki dakika veriyorum.
16.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Diyarbakırda Dürümlü ve Tanışık köyü
arasında yaşanan patlamaya, 17-30 Mayıs Gözaltında
Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftasına, HDP
grubu olarak Cumartesi Annelerinin haysiyet direnişiyle beraber
olduklarına ve Pınar Gemsiz, Enes Erdem ile İbrahim
Kaypakkayayı saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, kamuoyunun malumu
olduğu üzere, 12 Mayıs gecesi Diyarbakırda Sura
bağlı Dürümlü ve Tanışık köyleri arasında büyük
bir patlama yaşanmıştır. Bugün DNA sonuçlarının
açıklanmasıyla 16 yurttaşımızın
hayatını kaybettiğini, 23 yurttaşımızın da
ciddi şekilde yaralandığını kesinleştirmiş
oluyoruz. Bir aileden 10 kişi, bir diğer aileden 6 kişinin
yaşamını yitirdiği bu acı olaydan dolayı
üzüntülerimizi belirtiyor; bu olay başta olmak üzere, sivil
yurttaşlarımızın canına kasteden her türlü
saldırı, eylem ve olayı kimden gelirse gelsin net bir
şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Yaşamını yitiren bütün köylülere Allahtan rahmet diliyoruz.
Sivil
yurttaşlarımızın katledildiği hiçbir olaya HDP olarak
sessiz kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız. Türkiyeyi
acı ve yangın yerine çeviren bu çatışmaların bir an
önce sonlanması, bu konuda atılacak her türlü olumlu adıma da
katkı sağlamaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, 17-30
Mayıs haftası, 1996 yılından itibaren Gözaltında
Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası olarak
anılıyor. Zorla kaybetmenin gündemleşmesinde, Arjantindeki
Mayıs Meydanı Annelerinin ve Türkiyedeki Cumartesi Annelerinin
büyük katkıları olmuştur. HDP grubu olarak Cumartesi
Annelerinin haysiyet direnişiyle beraber olduğumuzu buradan bir kez
daha vurgulamak istiyoruz.
Diğer taraftan, 15
Mayıs gecesi, Sultangazide evinin balkonunda dışarıyı
izlerken güvenlik güçlerinin açmış olduğu ateş neticesinde
katledilen Pınar Gemsizi buradan saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen, bir dakika ek süre veriyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Pınar Gemsizi katleden sorumsuzların bir an önce
adalet önüne çıkarılmasını, Halkların Demokratik
Partisi olarak süreci takip edeceğimizi ifade ediyoruz.
Yine, 15 Mayısta,
Silopide, oyun oynarken bir patlayıcının infilak etmesi
neticesinde yaşamını yitiren 9 yaşındaki Enes Erdemi
de buradan saygıyla anıyoruz, yakınlarına ve tüm Silopi
halkına başsağlığı diliyoruz.
Diğer taraftan, 18
Mayıs 1973 günü, Diyarbakırdaki işkence tezgâhlarında ser
verip sır vermeyen büyük devrimci İbrahim Kaypakkayayı,
Halkların Demokratik Partisi olarak minnetle, saygıyla anıyoruz;
mücadelesini, Halkların Demokratik Partisi olarak yükselteceğimizin
sözünü, bütün Türkiye halklarına buradan iletiyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Sayın Akçay, buyurun.
İki dakika size de.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Şemdinlide bazı okullarda İstiklal Marşının
okutulmadığı ve teröristbaşı için sloganlar
atıldığı haberlerine ve bu konuda iktidarı
uyardığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin
varlığına ve birliğine terör saldırıları
alabildiğine devam ederken Şemdinlide bazı okullarda
İstiklal Marşımızın okunmadığı,
okutulmadığı ve teröristbaşı için sloganlar
atıldığı haberleri kamuoyunda yer almaktadır.
İstiklal Marşımız, millî hâkimiyetimizin
sembolüdür. İstiklal Marşımız, bozgunculuğa
karşı birliktir, millî onurdur ve milletimizin birliğini,
bütünlüğünü temsil etmektedir. İstiklal Marşımız,
varoluşun çelikleşmiş bir ifadesidir. Bu ifade, yüz
yıllarca bir medeniyetin inşası ve korunması yolunda
fedakârlığıyla öne çıkan kahramanların
şahsında vücut bulmuştur. İstiklal Marşı yerine
terörist sloganları atmak, ülkemizin varlığına ve
değerlerimize bir saldırıdır. Bu okullarda İstiklal
Marşımızın okunmaması, sebep ve sonuçları itibarıyla
millî varlığımızın ne kadar bir tehlikede
olduğunu göstermektedir.
Unutmayınız, İstiklal
Marşımız, milletimizin kimliğidir, dirliğidir,
birliğidir ve geleceğidir. Onun yerine teröristbaşına
sloganların atılması, bütün bunlara yönelik bir meydan okumadır.
İktidarı ve ilgilileri uyarıyorum, İstiklal
Marşı, Türk milletinin bir değeridir, terörist
sloganlarıyla bu değerleri çiğnetmeyin diyorum.
Saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gök, buyurun.
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, tek partiden çok partiye geçişi
yaşamış Türkiyede çok partiden tek partiye dönüşün
zorlandığına, AKP'li
milletvekillerinin Cumhurbaşkanının vesayetinden
çıktıklarında Türkiyeye daha iyi hizmet edeceklerine,
Âşık Mahzuni Şerifin 14üncü ölüm yıl dönümüne, Türkiye
nin terörden bir an önce kurtulması ve her türlü vesayetçi
anlayışın Meclis üzerinden elini çekmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 14 Mayıs 1950
yılında yapılan seçimlerde Türkiyeyi bir laik cumhuriyet ekseni
üzerine oturtup halk egemenliğiyle bir an önce tanıştırmak
isteyen Mustafa Kemal Atatürk ve ondan sonraki İkinci Genel
Başkanımız ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü öncülüğünde gerçekleştirilen, çok partili hayata dönme ve
girmeye dönük en önemli seçim olan 14 Mayıs 1950de Demokrat Parti
çoğunluğu kazandı ve Türkiyenin kurucularından İsmet
İnönü, o günkü seçim mağlubiyetini Bu mağlubiyet benim en büyük
zaferimdir. diyerek, önünü ilikleyerek iktidarı Adnan Menderes ve
arkadaşlarına teslim etti.
Bu gelinen noktada, kıvanç verici bir tablodan
şimdi geldiğimiz noktadan, tek partiden çok partiye geçişi
yaşamış Türkiyede çok partiden tek partiye dönüşü zorlamak
isteyen kimi şahsiyetleri hepimiz yakından tanıyoruz.
AKP Grubunun sözcülerinin özellikle partimizle
ilgili söylediklerini, tüm sözlerini reddediyorum. Ben diliyorum ki AKP'li
milletvekili arkadaşlarımız, Cumhurbaşkanının
vesayetinden çıktığı anda kendileri de özgürleşecek ve
Türkiyeye daha iyi hizmet edecekler; Türkiyenin böyle bir akla ve duruşa
ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Şartsız bir
şekilde Cumhurbaşkanına destek sunan
arkadaşlarımızın tümünün bu vesayetçi
anlayışı yıkan bir anlayışla önümüzdeki sürece
bakmalarını ve daha altı ay önce seçimle gelen
Başbakanlarına sahip çıkamamanın ezikliğini de
üzerlerinden atmalarını rica ediyoruz. Türkiye demokrasisinin böyle
bir vesayetçi anlayıştan kurtulmaya şiddetle ihtiyacı
vardır.
Sayın Başkan, yine, bundan tam on dört
yıl önce Türk halk ozanlarından Âşık Mahzuni Şerifi
kaybettik. Yazdıklarıyla, söyledikleriyle, çaldıklarıyla
Türk kültürünün önemli simalarından olan Mahzuni Şerifi
saygıyla andığımızı ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım bir dakika
içerisinde Sayın Gök.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Türkiyemizde yaşanan
terör olaylarında, en son, Diyarbakırın Sur ilçesinde patlayan
bombada kaç yurttaşımızın öldüğünü aradan dört
beş gün geçtikten sonra ancak öğrenebildik. Köylülerin iddia
ettiği sayıda bir kayıp olduğu ortada ama daha henüz resmî
makamların netleştirdiği sayı da daha yeni yeni belirmeye
başladı.
Yani, Türkiye nereye gidiyor Sayın Başkan?
Türkiyenin bu gidişatı
Daha hayatını kaybedenlerin kim
olduğunun ve kimler olduğunun belirlenmesinin dahi günler
aldığı bir Türkiyede, şimdi, biz, Türkiyeyi demokrasiyle
tanıştırmak için mücadele ederken, bu terörü yapanların
tümünün lanetlendiğinin de bilinmesini istiyoruz. Türkiye, terörden bir an
önce kurtulmalıdır; Türkiye, demokrasiyle
tanışmalıdır, her türlü vesayetçi anlayış Meclis
üzerinden elini çekmelidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, sisteme
girmemişsiniz.
Buyurun, iki dakika süre veriyorum.
19.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Demokrat Partinin âdeta bir devrim gerçekleştirerek
iktidara gelmesinin 66ncı yıl dönümüne, siyasetin bir üslup, bir
medeniyet meselesi olduğuna, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bazı ifadelerine ve Diyarbakırda
Dürümlü ve Tanışık köyü arasında yaşanan patlamaya
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, yasama faaliyeti açısından
başarılı bir hafta olmasını ben de ümit ediyorum.
Bugün, Demokrat Partinin altmış altı
yıl önce âdeta bir devrim gerçekleştirerek iktidara gelmesinin yıl
dönümü. Yirmi yedi yıllık tek parti iktidarının
ardından milletin oylarıyla seçilen Demokrat Partinin Genel
Başkanı Adnan Menderesin sonraki yıllarda darbeciler
tarafından idam edildiğini hepimiz biliyoruz. Ben bu tarihî gün
vesilesiyle, tekrar, Adnan Menderesi ve arkadaşlarını rahmetle
anıyorum.
Sayın Başkan,
ayrıca, Meclisimizde dile getirildi, siyasetin aynı zamanda bir üslup
meselesi olduğunu, bir medeniyet meselesi olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bugün grup toplantısında sayın genel başkanın
yapmış olduğu talihsiz konuşmanın ben kendi
partilerindeki edep, adap sahibi milletvekilleri tarafında
rahatsızlık doğurduğunu biliyorum. Onların
uyarısıyla beraber kan gibi, namus gibi, şeref gibi çok
dikkatli kullanılması gereken ifadeleri bir daha kullanmaması
gerektiğini ifade ediyorum ve ilgili partiyi bu konuda uyarı görevini
yapmaya davet ediyorum.
Sayın
Başkanım, ayrıca, biliyorsunuz, bugün bir başka acıya
şahitlik ettik. Diyarbakırın Dürümlü-Tanışık
mevkisinde bir patlama sonucu diye ifade edilen ancak PKKnın
yaptığı bilinen, anlaşılan ve 17 köylümüzün ölümüne
sebep olan bir acı tabloyla karşılaştık. Bugün 12 tane
cenazenin 60 kilogram gibi bir ağırlıkla beraber defnedildiğini
üzülerek gördük. Ben tüm köylülerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
sabırlar diliyorum. Ancak, ibretlik bir meselenin de altını
çizmek istiyorum: PKKnın yaptığı net olmasına
rağmen, ölenlerin Diyarbakırlı Kürt insanlar olmasına
rağmen bazı siyasilerin, bazı sözüm ona aydınların bu
konuyu dile getirirken hiç PKK dememesinin de ibretlik olduğunu görüyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Şimdi, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır,
önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu ve 19 milletvekilinin, denizlerimizdeki kirlilik
ve kirliliğe neden olan etkenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Denizlerimizdeki kirlilik ve
kirliliğe neden olan etkenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ile 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
7/12/2015
1) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Zihni Açba (Sakarya)
3) Mustafa Mit (Ankara)
4) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
5) Kamil Aydın (Erzurum)
6) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) İsmail Ok (Balıkesir)
9) Nuri Okutan (Isparta)
10) Arzu Erdem (İstanbul)
11) Deniz Depboylu (Aydın)
12) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Ümit Özdağ (Gaziantep)
15) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
16) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
17) Baki Şimşek (Mersin)
18) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
19) Mehmet Erdoğan (Muğla)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Denizlerimizde son yıllarda ortaya çıkan
kirlenme ve buna bağlı olarak gerçekleşen deniz
canlısı ölümleri Türk turizmini de olumsuz yönde etkilemekte ve
etkileyecektir.
Türkiye bütçesinin önemli bir bölümünü turizm
gelirleri oluşturmaktadır. Deniz, kum ve güneş için ülkemizi her
yıl milyonlarca yabancı turist ziyaret etmektedir. Ülkemizin mevcut
yabancı turist potansiyelini korumak ve daha da yukarılara
taşımak için denizlerimizdeki kirlenme konusunda çok ciddî önlemler
alınarak uygulamaya konulmalıdır.
Dünya denizlerinde yaşanan kirliliğin
nedenleri ve sonuçlarına ilişkin yapılan bir çalışma,
denizlerin dünyanın önemli çöp depolama alanlarından birisi hâline
geldiğini gözler önüne sermiştir. Plansız ve düzensiz alanlarda
artan çiftlik balıkçılığı, iyi planlanmadan deniz
doldurularak yapılan limanlar, yollar ve arazi kazanma
çalışmaları denizlerimizin doğal zengin
yapılarını bozmaktadır. Ayrıca arıtılmadan
denizlere akıtılan kirli sular ve katı atıklar da deniz
alanlarının kirlenmesine neden olmaktadır.
Deniz kıyısında bulunan kent
merkezleri ve sanayi tesislerinden çıkan ve arıtılmadan denize
boşaltılan atıklar, tarımsal alanlarda erozyon sonucu
akarsularla denize karışan toprak ve diğer kirleticiler, denizlerde
kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından oluşan sızıntılar,
gemi ve diğer deniz araçlarından oluşan kirlilik,
kıyılara yakın kurulan balık çiftlikleri, kıyı
inşaat ve atıklarının denize karışması deniz
kirliliğine neden olan belli başlı faktörler arasında yer
almaktadır. Bütün bu ve buna benzer kirleticilerle ilgili
araştırma yapılarak, söz konusu kirletici unsurlardan
denizlerimizin ne kadar etkilendiği ortaya konulmalıdır.
Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'de meydana gelen
kirlilikle ilgili önlemlerin alınması konusunda Meclisimize büyük
görev düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ile 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulması
gerekmektedir.
2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, şüpheli asker
ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/206)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şüpheli asker ölümlerinin tüm boyutlarıyla
araştırılarak sorumluların açığa
çıkartılması, adil bir soruşturma ve yargılama için
neler yapılabileceğinin belirlenmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci İçtüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
İdris
Baluken
HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır
Milletvekili
Gerekçe:
Türkiye'de askerlik anayasal bir zorunluluktur.
Askerlik görevini, kişiliğine ve vicdani kanaatine, inancına
veya siyasi/felsefi görüşüne uygun bulmadığı için yapmak
istemeyen gençler zorla silah altına alınmaktadır, birçok ülkede
tanınan vicdani ret hakkı tanınmamaktadır. Zorunlu
askerliğe yönelik açıklama ve değerlendirmeler "halkı
askerlikten soğutmak" suçu kapsamında değerlendirilerek
Türk Ceza Kanunu'nun 318'inci maddesine göre altı aydan dört yıla
kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır. Zorunlu
askerliğin kaldırılmasını isteyen, bunun için mücadele
eden ya da vicdani ret hakkını kullanmak isteyenlere yönelik vatana
ihanet suçlamasıyla siyasi ve toplumsal bir linç yürütülmektedir.
Türkiye'de ordu özel bir hukukla, dokunulmazlık
zırhıyla korunmaktadır. Ordu mensuplarının
karıştığı ya da faili olduğu birçok hak ihlali ya
da cinayetler cezasızlıkla sonuçlanmaktadır. Askerî bölgelerde
yaşam hakkı ihlallerine sebep olan suçlar, vücut bütünlüğüne
yönelik suçlar ve işkence suçları etkili bir şekilde
soruşturulmamakta ve kovuşturma konusu yapılmamaktadır.
Şüpheli asker intiharları sayısı bu durumun gün yüzüne
çıktığı en can alıcı sorun alanlarından
biridir. Askerî yetkililer bu durumu asker intiharları olarak
yansıtmaktadır. Son yirmi yılda 2.300'e yakın askerin
intihar ettiği duyurulmuştur. Son on yılda ise 1.200'e
yakın askerin intihar ettiği açıklanmıştır.
Çocuklarının askerde intihar ettiği
yönünde bilgi verilen ailelerin birçoğu çocuklarının asla
intihar edecek kişiliğe sahip olmadıklarını
belirtmekte ve çocuklarının intihar etmediklerini, öldürüldüklerini
ifade etmektedirler. Bu temelde birçok aile yıllardır hukuk
mücadelesi yürütmektedir. Ailelerin hukuk mücadelelerine karşı askerî
mahkemeler sürekli olarak ölümlerin üstünü örtme üzerinden bir
yaklaşım göstermektedir.
Askerdeki şüpheli
ölümlerin intihar olarak gösterilmesi, etkin bir soruşturma sürecinin
işletilmemesi, adil bir yargılama yapılmaması, rütbeli
askerlerin birbirlerini koruması, TSK ve Hükûmetin intihar
vakalarının incelenmesine ve aydınlanmasına dair herhangi
bir çaba göstermemesi kamuoyu tarafından büyük bir endişeyle
yakından izlenmektedir. AİHM, Türkiye'nin, ölümü engellemek için
adım atmamış olmak ve ölümle ilgili etkin soruşturma
yapılmamasından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
2nci maddesi uyarınca yaşam hakkını ihlal ettiğine
hükmederek Türkiye'nin şüpheli asker ölümlerindeki tutumunu mahkûm
etmiştir.
Yaşamını
yitiren askerlerin büyük çoğunlukla Kürt, Alevi, sosyalist ya da
diğer muhalif kimliklere sahip olması oldukça düşündürücüdür.
Askerlik görevini yaparken birçok gencin etnik veya dinî kimliğinden,
mezhebinden veya siyasi ve felsefi görüşünden dolayı
ayrımcılığa maruz kaldığı bilinmektedir.
Birçok aile, çocuklarının bu nedenden dolayı bilinçli bir
şekilde öldürüldüklerini ifade etmektedir.
Türkiye'de şüpheli asker
intiharlarının aydınlatılması için aktif bir mücadele
yürüten İnsan Hakları Derneği (İHD), bu durumun en önemli
nedeninin Türkiye'de vicdani ret hakkının tanınmaması
olduğunu ifade etmektedir. Zorunlu askerlik uygulamasının devam
ettiği ülkelerin Türkiye hariç tamamında vicdani nedenlerle
silahlı askerlik hizmeti yapmak istemeyenler için askerlik süresi ile
eşit veya daha uzun süreli alternatif sivil kamusal hizmet seçenekleri
bulunmaktadır. Türkiye'de bugün toplumsal taleplerin en önde gelenlerinden
biri zorunlu askerliğin kaldırılması ve vicdani ret
hakkının tanınmasıdır. AİHM kararları
açısından da Türkiye vicdani ret hakkını tanımakla
yükümlüdür.
Bu bağlamda, TBMM
zorunlu askerliğin kaldırılması ve vicdani ret
hakkının sağlanması için üzerine düşen rolü yerine
getirmelidir. Ayrıca şüpheli asker ölümlerine ilişkin ailelerin
hak ve hakikat mücadelelerine sessiz kalmamalı ve bu ölümlerin tüm
boyutlarıyla araştırılması için gerekli
çalışmaları yürütmelidir.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, kalkınma ajanslarının
amaçlarına ulaşıp ulaşmadığının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/207)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kalkınma ajanslarının amaçlarına
ulaşıp ulaşmadığının
araştırılması, Sayıştay denetim
raporlarındaki mevcut tespit edilen eksikliklerin giderilmesi ve ülkemiz
kalkınmasına gerçek anlamda katkı sunabilmeleri için,
Anayasa'nın 98inci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ile 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz
1) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Zihni Açba (Sakarya)
4) Mustafa Mit (Ankara)
5) Arzu Erdem (İstanbul)
6) Deniz Depboylu (Aydın)
7) Ahmet Selim
Yurdakul (Antalya)
8) Kamil
Aydın (Erzurum)
9) Atila Kaya (İstanbul)
10) Ümit
Özdağ (Gaziantep)
11) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
12) Kadir Koçdemir (Bursa)
13) İsmail
Faruk Aksu (İstanbul)
14) Baki
Şimşek (Mersin)
15) Saffet
Sancaklı (Kocaeli)
16) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
17) İsmail Ok (Balıkesir)
18) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
19) Erhan Usta (Samsun)
20) İzzet
Ulvi Yönter (İstanbul)
21) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Ülkemizde bölgeler arası eşitsizliklerin
azaltılması için faaliyete geçen kalkınma ajansları
hakkında son dönemde Sayıştay raporlarına ve kamuoyuna
yansıyan amaçlarına uygun projelerin gerçekleştirilemediğine
dair birçok eleştirel haberler ve usulsüzlükler yer almaktadır.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı'nda plan, program ve bölgesel planların hazırlık,
uygulama, koordinasyon ve izleme aşamalarının etkinliğini
artırmak üzere, ihtiyaç duyulan merkezlerde birimlerin
oluşturulması ve TBMM denetiminde olması için dönemin mülga
Devlet Planlama Teşkilatı görevlendirilmiştir.
2006 yılında, 5449 sayılı
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanunla, merkezden planlama uygulamasından farklı
olarak görev yapacak 26 kalkınma ajansı oluşturulmuştur. Bu
ajansların görevli oldukları alan içinde kendi belirleyeceği
programlarla bölgesel ekonomik gelişmeye katkı sağlamaları
amaçlanmıştır.
Ancak geldiğimiz noktada bölgeler arası eşitsizliklerin
azaltılması ve bölgesel kalkınmanın sağlanması
için kurulan kalkınma ajanslarının rant kapısına
dönüştüğünü Sayıştay denetim raporları ortaya
koymaktadır. Danışman şirketler
aracılığıyla hazırladıkları projelerle
ajansların kapısını çalan kişi ve kuruluşlar,
kendilerinin bile haberdar olmadıkları projeler için binlerce TL'lik
kaynak kullanmış, birçok proje tamamlanmamıştır.
Diğer yandan, geciken ya da tamamlanamayan projeler için yasal prosedürler
uygulanmamaktadır.
Tüm gelirlerini kamu kaynaklarının
oluşturduğu kalkınma ajanslarının, bu kaynakları
mevzuat dışı uygulamalarla savurganca harcaması
ajansları amacı dışında bırakmaktadır.
Bu bakımdan, kalkınma
ajanslarının amaçlarına ulaşıp
ulaşmadığının araştırılması,
Sayıştay denetim raporlarındaki mevcut tespit edilen
eksikliklerin giderilmesi ve ülkemiz kalkınmasına gerçek anlamda
katkı sunabilmeleri için, Anayasa'nın 98inci ve TBMM İç
Tüzüğü'nün 104 ile 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini
çekiyor.
Sayın Baluken, size bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, muhalefeti tamamen tasfiye etmeyi amaçlayan bir Anayasa düzenlemesi
görüşülürken muhalefetin normal denetim mekanizmaları
işliyormuş gibi bir görüntü vermesinin doğru
olmadığı kanaatinde oldukları için grup önerilerini geri
çektiklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğimiz gibi, bugün çok önemli bir gensoru
görüşmesi var ve yine dokunulmazlık kılıfı adı
altında aslında muhalefeti tamamen tasfiye etmeyi amaçlayan bir
geçici Anayasa değişikliği görüşmesi olacak. O nedenle,
muhalefeti tamamen tasfiye etmeyi amaçlayan bir yasal düzenleme, Anayasa
düzenlemesi burada görüşülürken muhalefetin, normal denetim
mekanizmaları işliyormuş gibi bir görüntü vermesinin doğru
olmadığı kanaatine vardık. O nedenle, Halkların
Demokratik Partisi olarak vermiş olduğumuz grup önerisini geri
çektik.
Bilginize saygılarımla arz ederim.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Baluken.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da önerisini çekiyor.
Böylece, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 313, 35, 183, 187, 270, 306,
74, 75, 69, 55, 48 ve 54 sıra sayılı kanun teklifleri ile
tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1, 2, 3,
4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12nci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
Sayı: 261 17/5/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 17/5/2016 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmında bulunan
313, 35, 183, 187, 270, 306, 74, 75, 69, 55, 48 ve 54 sıra
sayılı kanun teklifleri ile tasarılarının, bu
kısmın, sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve
12nci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi; Genel Kurulun,
haftalık çalışma günlerinin dışında 20 Mayıs
2016 Cuma günü saat 10:00'da, 21 Mayıs Cumartesi günü ise saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 17 Mayıs 2016
Salı günkü (bugün) birleşiminde 313 sıra sayılı
Anayasa Değişikliği Teklifi'nin birinci görüşmelerinin ve
maddelerinin oylanmasının tamamlanmasına kadar, 18 Mayıs
2016 Çarşamba günkü birleşiminde 74 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 20 Mayıs 2016 Cuma günkü birleşiminde 69
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 21 Mayıs 2016 Cumartesi
günkü birleşiminde 54 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar; yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.00
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök,
isterseniz yerinizden bir dakika süre vereyim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşması
sırasında belki dikkatimden kaçmıştır, tekrar
tutanaklara bakayım diye Sayın Metin Külünkün
konuşmasını getirttim. Genel Başkanımıza tamamen
hakaret içeren cümlelerle o bir dakikalık konuşmasını
yapmaya çalışmış Metin Külünk. Burada sarf ettiği
cümlelerin tamamı Genel Başkanımıza hakaret mahiyetindedir.
Bu kürsü kullanılırken bu Mecliste herkesin hakaretten ve
sataşmadan ari bir dil kullanmasının gerekliliğini sizin de
katıldığınız toplantılarda defalarca dile
getirdik ve onu da uygulamaya çalışıyoruz. Eleştiri bir
noktaya kadar ama hakaret sınırlarını aşan kelimeleri
ve cümleleri kabul etmemiz söz konusu değildir. Metin Külünkün
kullanmış olduğu bu sözleri ben aynen kendisine iade ediyorum ve
kendisini özür dilemeye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Eğer Mecliste temiz bir dil kullanılacaksa, herhâlde, iktidar partisi
konuşmacıları bundan muaf değildir. Bu bakımdan,
Sayın Külünkü bu sözlerini düzeltmeye, Genel Başkanımızdan
ve grubumuzdan özür dilemeye davet ediyorum. Bu konuda sizi de sorumluluğa
davet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Tabii, burada, her birimizin milletvekili olarak
gerek insani gerek vicdani gerekse de İç Tüzük gereği temiz dil
kullanma zorunluluğumuz var. İktidar-muhalefet ayrımı
yapmadan, mutlaka ama mutlaka, kullandığımız ifadelerin ne
manaya geleceğini düşünebilecek yaşta ve başta
olduğumuzu düşünüyorum. Dolayısıyla, lütfen, tüm
milletvekillerinden bir kez daha istirhamım: Tenkit edelim, en sert bir
şekilde tenkit edelim ama tahkir etmeyelim. Eleştirelim, içeriği
ne olursa olsun eleştirelim -ince eleştiriler çok daha makbuldür- ama
tahkir etmeyelim, mahkûm etmeyelim kimseyi, hakaret etmeyelim diyorum.
Tekrardan teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 313, 35, 183, 187, 270, 306,
74, 75, 69, 55, 48 ve 54 sıra sayılı kanun teklifleri ile
tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1, 2, 3, 4,
5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12nci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi lehinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcaya aittir.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Ne oldu, Külünk ne
oldu, Külünk?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne oldu, Metin
Külünk ne oldu?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Ne oldu?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) Ne
bağırıyorsun, ne!
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Başkan, bu
kadar mı? Bu kadar mı canım ya, Genel Başkana burada
olmadık hakaret ediyor!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi
hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerimiz, Genel Kurulun
çalışma gündemi, çalışma günleri ve saatleriyle ilgili. Bu
hafta Genel Kurulun haftalık çalışma günleri
dışında cuma ve cumartesi günleri de çalışmayı
planlıyoruz. Bugünden itibaren çarşamba, cuma ve ola ki cumartesi
gününü de çalışma takvimimize aldık.
Genel Kurulun çalışma saatlerine gelince,
bugün günlük programın bitimine kadar, çarşamba ve cumartesi günleri
saat 14.00te başlamak suretiyle günlük programı yine tamamlayana
kadar, cuma günü ise saat 10.00 itibarıyla çalışma gündemimize
başlıyoruz ve o günkü çalışma takvimi tamamlanana kadar
çalışıyoruz.
Genel Kurulun çalışma gündemine gelince,
neler yapacağız? Bugün itibarıyla Özel Gündemde Yer Alacak
İşler ve bölümlerin görüşülmesi var. Yine, Türkiye kamuoyunun
dikkatle takip ettiği dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa
değişiklik teklifini gündeme getiriyoruz. 313 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizi bugün itibarıyla
görüşmeye başlayacağız ve birinci tur oylamasının
yapılmasını planlıyoruz. Cuma günü itibarıyla da saat
10.00da başlamak kaydıyla yine Anayasa değişiklik
teklifinin ikinci tur oylamasının gerçekleştirilmesini
öngörüyoruz. Buna göre de diğer çalışma programları
belirlenmiştir.
Bunun hayırlı olmasını
diliyorum. Genel Kurulumuzun çalışma takviminin de hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
grubumuzun talebini yerine getirmenizi rica ediyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Gök, zannediyorum bir
önceki konuşmacının da
Siz onu es geçmişsiniz herhâlde.
Bakın, aynı şekilde karşılıklı burada
ifadeler var. Yani, sizden de aynı şekilde, Sayın Ceyhun
İrgilin burada tutanaklara yansıyan ifadesini herhâlde
okumuşsunuzdur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha fazlası var
Sayın Başkan, daha fazlası var.
BAŞKAN - Dolayısıyla, burada bu tür
hakaretamiz her türlü ifadeyi kınıyoruz, hep birlikte
kınıyoruz ve bundan sonraki süreçte tüm milletvekillerimizden
istirhamım, ne olursunuz, kullanacağımız dili, varacağımız sonucu
düşünerek kullanalım.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir ara verin o zaman efendim.
BAŞKAN - Aynı şekilde, ben bu noktada
tüm milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya davet ediyorum bir kez daha.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Yeterli mi
bu cümleyi söylemek?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
isterseniz
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi aleyhinde ilk söz, İstanbul
Milletvekili Hüda Kayaya aittir. (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
Sayın Kaya, buyurun
Yok mu?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın
Başkan, yeterli mi yani bu cümleyi söylemek?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
isterseniz arkada bir toplantı yapalım efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) CHPnin
grup önerisinde istemiştik.
BAŞKAN Tamam, peki.
LEVENT GÖK (Ankara) Arkaya grup başkan
vekillerini davet eder misiniz Sayın Başkanım, lütfen.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Yanlış oldu herhâlde, biz CHPnin önerisinde söz istemiştik.
BAŞKAN Sayın Gök, aleyhte sözü size
veriyorum.
İkinci aleyhte söz sizin Sayın Levent Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben en son
konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun, konuşun; tamam, burada
konuşalım, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Hayır, CHP en son
konuşacak.
BAŞKAN- Grup önerisi
LEVENT GÖK (Ankara) Ben sizden şunu rica
ediyorum
BAŞKAN - Buyurun efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Grup başkan vekillerini
arkaya davet etmenizi rica ediyorum.
BAŞKAN - Davet edeceğim; tamam,
konuşalım, davet edeceğim.
Buyurun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Anında
olur, anında, sonraya sarkmaz bu iş. Sonra olur mu ya, ne demek,
sonra olur mu?
BAŞKAN Buyurun, konuşalım.
LEVENT GÖK (Ankara) Grup başkan vekillerini
BAŞKAN - Davet edeceğim, ara
verdiğimde davet edeceğim.
Buyurun, buyurun konuşacaksanız.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, benim konuşmam
en son, Halkların Demokratik Partisi Grubu konuşsun.
BAŞKAN - HDP konuşmasını
çekmiş, ikinci aleyhte konuşma size ait, onun için diyorum ben.
LEVENT GÖK (Ankara) Lehte konuşulsun efendim
o zaman.
BAŞKAN - Efendim, bir lehte, bir aleyhte
gittiği için mecburen böyle yapmak durumundayız Tüzük gereği.
Sayın Gök, buyurun.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Çekme
değil, konuşmuyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Hayır, sizinkinde konuşacaktık, çekme değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok, yok, konuşuyorlar
efendim.
BAŞKAN - Kim konuşuyor Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bizim
konuşmamız yok AKP grup önerisinde.
BAŞKAN Tamam, konuşması
yokmuş.
Sayın Gök, siz konuşuyor musunuz?
LEVENT GÖK (Ankara) Evet.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Grup önerisi aleyhinde ikinci söz Ankara
Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
AKP Grubunun özellikle
muhalefet partilerinin sözcülerinin her konuşmasına müdahil olup
konuşmacıların üzerine yürümeleri, sözle karşılık
vermeleri bu Meclisin artık neredeyse bir geleneği hâline geldi. Biz
konuşmacılarımızı mümkün olduğunca uyarmaya, bu
Mecliste temiz bir dil kullanmaya ve bu konuda çalışmaların
yürütülmesine olanak sağlanmasına, gayret edilmesine özen gösteren
bir tutumu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sergiliyoruz. Elbette,
eleştiri olacaktır, eleştiri sert de olacaktır ama hakaret
olmayacaktır. Bunu defalarca grup başkan vekili olarak
yaptığımız her toplantıda sayın Meclis
başkan vekilleriyle dile getirdik, müşterek kararlar aldık ve
uygulamaya çalıştık. Şimdi, Sayın Başkan,
konuşmamdan sonra aynı tutumunuzu sürdürmenizi ve grup başkan
vekillerini odanıza davet ederek bu konudaki
kararlılığımızı perçinlemenizi sizden bekliyorum
ve bu ümitle konuşmamı yapıyorum. İnanıyorum ki siz de
bizi davet edeceksiniz ve bu konuyu bir şekilde çözeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, elbette, değişik partiler arasında
siyasi çatışmalar olacaktır, siyasi eleştiriler
olacaktır ve bu zaten demokrasinin de bir gereği ve zaten birden
fazla partinin olmasının gereği de bu. Her parti aynı
düşünmeyecektir, her parti farklı düşünecektir ve partiler de
kendilerini anlatacaklardır. Partiler bunu anlatırken her şey
Türkiye'nin menfaatine olacaktır, devletin menfaatine olacaktır,
insanların menfaatine olacaktır. Bu siyasal çatışma, bu
siyasal karşılıklı gelme her ortamda illa partilerin
birbirlerini -etik kurallar çerçevesinde- arkadan dolanarak
sırtını yere getirme
arayışına dönüşmemelidir.
Değerli
arkadaşlarım, siyasette nezaket çok önemli, siyasette
yazılı olmayan etik kurallar, verilen sözler ve verilen bu sözler
çerçevesinde siyasi partilerin ilişkileri çok önemli; biz bunları çok
önemsiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği müzakere sürecinde
ortaya konulan takvimde bir sıkışıklık
yaşandığında, derhâl AKP grup yöneticileriyle diğer ilgililerle
görüşerek devletimizin ve yurttaşlarımızın menfaatine
olan yasaların çıkartılması yönünde hangi sözü verdiysek
yerine getirdik. Bu konuda, Mecliste, Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyet Halk
Partisinden önce Türkiye Cumhuriyetinin menfaatidir, 78 milyon
insanımızın menfaatidir. diyerek bu konudaki
çalışmasını sürdürdü. Çoğunuzun belki siyasi
çatışma ortamında, karşılıklı
kavgaların yaşandığı ortamda fark edemediği pek
çok kolaylığı o yasaların geçmesi sırasında biz
hem kürsüde hem de bu Mecliste verdiğimiz oylarla perçinledik değerli
arkadaşlarım. Çünkü bizim adımıza verilmiş söz, sözdür
değerli arkadaşlar; siyaset böyle yürür, bir nezaket çerçevesinde
yürümelidir.
Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından son anda geçtiğimiz günlerde
görevi bıraktırma noktasına getirilen Başbakan Ahmet
Davutoğlu, geçen ay bir grup toplantısında, AKP grup
toplantısında Urfalılara söz verdi, dedi ki: Sevgili
Urfalılar, ben Urfanın kurtuluş yıl dönümünde sizin yanınıza
geleceğim ve Meclisten bir şeref madalyasıyla gelip onu Urfalılara
hediye edeceğim.
Değerli arkadaşlarım, Urfaya
şeref madalyası verilmesine ilişkin teklif bir torba
yasanın içerisindeydi. Başbakanın verdiği sözün o torba
yasanın tümü görüşülmeden yerine getirilmesi mümkün değildi.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
derhâl Nasıl çözebiliyorsanız çözün, bir Başbakanı
verdiği sözü tutmuş olarak Urfaya gönderelim ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak Urfanın şeref madalyasını almasını
sağlayan teklifi torba yasanın dışında bu Meclisten
geçirin. diye bize talimat verdi. AKPli yöneticilerimiz burada, hepsiyle yüz
yüze geliyoruz ve değerli arkadaşlarım, İç Tüzükü de
zorlayarak, Cumhuriyet Halk Partisinin rızası ve muvafakati dâhilinde
torba yasadan çıkartıldı Urfaya şeref madalyası
verilmesi önerisi, ayrı bir maddeyle -hepinizin de takip ettiği gibi-
burada görüşüldü, geçirildi ve bir ülkenin Başbakanına
verdiği sözü tutması sağlandı.
Değerli arkadaşlarım, bunları
niçin anlatıyorum? Biz yaklaşık bir ay kadar önce AKPli grup
başkan vekili arkadaşlarımızla bir konuyu görüştük,
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kamp yapmak istiyoruz,
kampımızı AKP Grubunun da çalışmalarına engel
olmayacak bir tarihte, sizlerle hep beraber belirleyeceğimiz bir takvim
çerçevesinde gerçekleştirelim. dedik ve kendilerine sorduk: 20 Mayıs
tarihinde getirmeyi düşündüğünüz bir kanun var mıdır, bir
yasa var mıdır ya da başka bir çalışmanız var
mıdır? Çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Meclis çalışmalarının
aksamasını istemiyoruz. Biz, doğal olarak, Meclisin
çalışmadığı bir günde ancak bu
çalışmalarımızı yapmak için bu
kararlılığımızı kendilerine gösterdik.
Değerli
arkadaşlarım, biz, tam bir ay önce, 20 Mayıs tarihinde
Antalyada Parti Meclisi toplantısı ve milletvekilleri
çalışma kampı yapmak üzere bu konuda bir görüş birliğine
vardık, tam bir ay önce. Otelin her türlü rezervasyonu ayarlandı,
uçak biletleri alındı; herkes yol hazırlıklarına
başlamışken geçtiğimiz hafta Meclisin kapanmasını
başka bir sürece sokmak isteyen AKP yönetiminin bugün getirdiği grup
önerisiyle, bizim 20 Mayıs ve 21 Mayısta Parti Meclisi
toplantımız ve milletvekilleriyle yapacağımız
toplantının olduğu günler -yani 20 Mayıs ve 21 Mayıs-
bir çalışma takvimine bağlandı değerli
arkadaşlarım. Birazdan bunu oylayacaksınız, sayısal
çoğunluğunuz var, elbette kabul edebilirsiniz ama değerli
arkadaşlarım, siyasi nezaket ne olacak? Verilen sözler ne olacak?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Kapattırmasaydınız Meclisi.
LEVENT GÖK (Devamla) Verilen sözleri nasıl
birbirimize anlatacağız daha sonradan? Bu grup içerisinde, Meclis
içerisinde muhalefet partisi olarak İç Tüzükten kaynaklanan en doğal
haklarımızı kullanmamızın önüne geçmek için böyle bir
durum yapılabilir mi? Bundan büyük bir kırgınlık ve üzüntü
duyduğumu belirtmek istiyorum.
Biz pek çok yasada Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bir an önce geçmesi açısından her türlü kolaylığı
sağlamışken, Avrupa Birliği müzakere sürecinde takvimin
sıkışıklığını göz önünde bulundurarak
her türlü kolaylaştırıcı rolü oynamışken bunun
bize yapılmasını büyük bir etik dışı davranış
olarak görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Üzüntümü sizlerle paylaşıyorum.
Kırgınız bu konuda sizlere eğer bu kararı
alırsanız. Bu kararı alırsanız ne olur? Bu kararı
alırsanız, Cumhuriyet Halk Partisi biliniz ki Meclisin çalışma
konulan her gününde Mecliste olur; Mecliste olur ama ondan sonraki
çalışmalarda birbirimizin yüzüne bakarken ya da bir şey talep
ederken acaba diye düşüneceğimiz bir sürece gireriz.
Bunları yapmak yanlıştı, bu çok
kolay çözülebilecek bir problemdi. Örneğin, ikinci tur oylamaları
önümüzdeki haftaya bırakmak mümkündü, bunlar yapılmadı. Bu
kırgınlığımı ve üzüntümü sizlerle
paylaşıyorum değerli milletvekilleri. Siyaseti nezakete ve
verilen sözlere oturtturmak durumundayız. Bu tablo, demokrasi
geleneği açısından, Parlamento geleneği açısından
kabul edilemez bir durumdur. Bir gün sizin de başınıza
gelebilir. Bunu anlayışla karşılamamız gerekir
değerli arkadaşlarım. Bizim belirlediğimiz kamp tarihi
kendi başımıza belirlediğimiz bir tarih değil ki.
Görüştük bütün arkadaşlarımızla, mutabık kaldık,
kampımızı yapıyoruz ama şimdi gelen öneriyle bunun
önlenmesine dönük bir süreci de kırgınlıkla
karşıladığımızı sizlere ifade ediyoruz.
Parlamentonun her koşulda nezaketinin ve
birbirine olan özeninin -partiler arasında- olması gerektiğinin
de altını çiziyoruz. Biz bundan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yine bu özeni göstermeye devam edeceğiz ama artık akan su eski su
değildir değerli arkadaşlarım.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, grup başkan
vekillerini davet ediyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Sayın Turan, bir dakika süreyle size söz
veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Meclisin tüm kamuoyuna örnek olması ve milletvekillerinin daha bir
saygın dil kullanmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bu yüce Meclis aynı
zamanda çalışmalarıyla, konuşmalarıyla, üslubuyla tüm
kamuoyuna örnek olmak durumunda. Tüm vekillerimizin tüm grup
toplantılarında, tüm Genel Kurul konuşmalarında daha hassas
bir dil kullanmasını, topluma örnek bir ifade kullanmasını
Dolayısıyla, Meclisin saygınlığının hepimiz
için değerli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
sanırım, AKP Grup Başkan Vekili bir cümleyi unuttu ya da ben
dikkat edemedim. Herhâlde maksadını aştığını
ifade edeceği bir cümlesi de olacaktı arkadaşımızın,
onu tamamlarsa ben de devam ederim Sayın Başkan.
Bülent Bey bir eksiğini tamamlarsa ben de
BAŞKAN Tamam, siz tamamlayın, sonra
Bülent Beye tekrar döneriz gerekirse.
Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Levent Beyin hatırı, kıymeti bizim için
Ne dememi, ifade
etmemi istiyorlar bilemiyorum ama bir daha diyorum: Tüm vekillerimizin daha
saygın dili kullanmasını, gruplarda, Genel Kurulda, her türlü
komisyon toplantısında daha saygın bir dil kullanıp topluma
örnek olmasını istiyoruz. Haddini aşan, maksadını
aşan ifadeler varsa da bunların revize edilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Evet, maksat hasıl olmuştur.
Sayın Gök, buyurun, size de aynı
şekilde
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim, yeterli.
BAŞKAN Tamam, peki.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 313, 35, 183, 187, 270, 306,
74, 75, 69, 55, 48 ve 54 sıra sayılı kanun teklifleri ile
tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1, 2, 3,
4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12nci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisinin lehinde ikinci söz
Sayın Turan, siz mi
konuşacaksınız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, Murat Alparslan konuşacak.
BAŞKAN Sayın Alparslan, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
çok değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün verdiğimiz öneriyle Meclisin
çalışma günlerini ve saatlerini düzenleyerek milletin hizmetkârı
olarak, millet iradesi ve egemenliğini temsil ettiğimiz bu aziz
Meclisin daha verimli, daha etkin bir çalışma yapmak suretiyle
kamuoyunda da beklenti hâline gelen öncelikli meselelerin görüşülmesi,
konuşulması ve halli konusunda bir takvim ortaya koyuyoruz. Bu
kapsamda da bugün gensoru ve sonrasında 313 sıra sayılı
Anayasanın bazı maddelerinin değişikliğine
ilişkin Kanun Teklifimizin görüşülmesine başlanılması
ve nihayetinde birinci tur oylamalarının yapılmasından
sonra cuma günü saat onda açılarak ikinci tur oylamalarının
yapılması; tamamlanamaması hâlinde de cumartesi günü 14.00te
açılarak programına devam etmesi arzusuyla bu önerimizi verdik. Biz
burada milletin hizmetkârı ve millet iradesini temsil eden kişiler
olarak milletin öncelikli meselelerini çözmek ve sorunlarına bir şekilde
çare olmak için bu çalışma takvimimizi samimi ve gayretli bir
şekilde ortaya koymak, bunu yaparken de nezaketi, suhuleti ve samimiyeti
bırakmamak şeklinde devam etmeyi arzu ediyoruz çünkü biz biliyor ve
inanıyoruz ki hiçbir şekilde taklit edilemeyecek nadir şeylerden
birisi samimiyettir ve bu samimiyet testini de en iyi millet yapmaktadır.
İnşallah, bu önerimizin kabulü hâlinde
Meclis gündemindeki çalışmalarımız milletimizin
beklentilerine, demokrasinin gelişmesine katkı sağlayacak
sonuçlara sebep olur diyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Alparslan
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ikinci ve son söz Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, her ne kadar İç Tüzük
gereği aleyhte söz almış isek de biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde oy
kullanacağımızı konuşmamızın
başında ifade etmek istiyorum.
Bu grup önerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma takvimi belirleniyor. Aslında bu öneriyi geçtiğimiz
hafta Perşembe günü görüşecektik ancak 317 sandalyeye sahip Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu 184 milletvekilini Genel Kurulda hazır
bulunduramadığı için bu grup önerisi bugüne kaldı.
Bugün, ülkemizin içinde bulunduğu ve
karşı karşıya kaldığı çok önemli ve derin
sorunlar vardır. Terör ve bölücülük, siyasi istikrar, ekonomi,
işsizlik, borçluluk, dış politika sorunları, mülteciler,
yaşanan temel hukuksuzluklar gibi çok temel sorunlar vardır,
bunları daha da sayabiliriz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak büyük bir gayret
ve iyi niyetle Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlerliğini
sağlamaya gayret ediyoruz. Vatandaşlarımızın,
milletimizin lehine gördüğümüz olumlu düzenlemeleri destekliyoruz; olumlu
bulmadıklarımızı eleştiriyoruz, karşı
çıkıyoruz. Bu tutumumuz dün olduğu gibi, eskiden olduğu
gibi önümüzdeki süreçte de aynı şekilde devam edecektir.
Örneğin, daha geçtiğimiz ay içerisinde müstafi ve devrik
Başbakan Sayın Davutoğlu vize muafiyeti için Avrupa Birliği
şartlarına dair destek istediğinde Mecliste bu desteği gösterdiğimize
hepiniz şahitsiniz. Meclis günlerce, gece gündüz mesai yaptı, zaman
zaman akıntıya kürek çekildi çünkü toplantı yeter
sayısını ve karar yeter sayısını çoğu zaman
iktidar partisi grubu sağlayamadı. Çalışma saatlerinin ve
günlerin boşa harcanmasının en önemli sebebi budur.
Peki, bu mesai yapıldı da ne oldu? Mehmet
Akif Ersoyun deyimiyle bin kıssa, bir hisse verdi mi? Vermedi. Haziran
için söylenen vize muafiyeti için bu sıralar ekim ayı telaffuz
edilmeye başlandı. Sayın Başbakan ayrı konuştu,
Sayın Cumhurbaşkanı ayrı konuştu. Şimdi bu ekim
ayı da tereddütlü, verilip verilmeyeceği dahi belli değildir.
Yani, bu çalışmaların büyük ölçüde akıntıya kürek
çeker gibi boşa gittiğini de üzülerek görüyoruz.
Türkiyenin gündeminde sanal birtakım
tartışmalar yapılıyor, bunun da adına efendim, sistem
tartışması, rejim tartışması deniliyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin bir rejim ve sistem sorunu yoktur,
öncelikle iktidar partisinin, iktidar grubunun, ülkeyi yönetenlerin en iyi, en
başta bilmesi gerekenler budur. Türkiyede sistem sorunu yoktur, mevcut
sistemin, kuralların ve hukukun iyi yönetilememesi, iyi
işletilememesi söz konusudur. Bu yapay sorunlarla yani Hükûmet krizi bile
çıkarıldı. Bu, ülkeyi kötü yönetmenin bir neticesidir. Aylarca
savunduğunuz Tek parti istikrarı getirir,
cumhurbaşkanının başbakanın aynı orijinden
gelmesi gerekir. gibi kendi iddialarınız, kendi tezleriniz bir anda
çöktü ve yerle bir oldu. Yıllardır mücadele ettiğinizi
söylediğiniz vesayet makamlarını kendi ellerinizle inşa
ettiniz.
Şimdi, Türkiye şahsi ve keyfî bir yönetim
altında sürüklenirken bir çözüm arayışı
tartışmaları da sanal düzlemde devam ediyor ve bu sorun kendi
yarattığınız, kendi ortaya çıkardığınız
bir sorundur çünkü teşhisi yanlış koyuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Antik Yunanda
Elealı Zenon diye bir filozof vardı. Bu kişi aynı
konuşmasında birbirini tekzip eden, birbiriyle çelişkili
düşünceleri aynı anda kullanmasıyla meşhurdur. Adalet ve
Kalkınma Partisinin bazı sözcülerine baktığımızda
âdeta bu Elealı Zenonun çağımızdaki torunları gibi
davranmaktadır. Bir taraftan tek adam yönetimine evrilecek
başkanlığı savunurken diğer yandan hukuk devleti,
yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığından
bahsetmek işte bu çelişkiyi ifade etmektedir.
Artık sorunun tanımını yapabiliriz.
Sorun şahsi ve keyfî bir yönetim anlayışının sonucu
ortaya çıkmıştır. İktidar partisinin seçim önceleri
genelde adaylarına bazı kitap tavsiyeleri olur fakat o tavsiyelerin
içerisinde Yusuf Has Hacibin Kutadgu Biligini bir türlü göremeyiz. Hepimizin
Kutadgu Biligden bazı devlet yönetimine, hukuka, geleneğe,
göreneğe ait, kamu yönetiminin devamlılığına ait
ilkeleri öğrenmesinde fayda var. Diyor ki: Adalete istinat eden kanun
göğün direğidir, kanun bozulursa gök yerinde duramaz. Çünkü devlet adalet
üzerine, hukuk üzerine inşa edilir. Devleti kurum ve kurallarıyla
yönetemezseniz hukuk düzeninden çıkar.
Sonuç olarak değerli milletvekilleri, yüce
Meclisi ve iktidarı Türkiyenin gerçek sorunlarına odaklanmaya davet
ediyorum. Türkiye kurum ve kurallarıyla yönetilmemektedir, Anayasa, kanun,
hukuk hiçe sayılmaktadır. Yeri geldiğinde mevzuatı bir
kenara bırakamazsınız. Kurum ve kurallar zamandan ve mekândan
bağımsızdır ve tekrar ediyorum; Türkiye şahsi ve keyfî
bir yönetim altındadır. Yaşanan menfi hadiselerin arkasında
yönetememe sorunu vardır. Bunu bazı düşünürler yönetemeyen
demokrasi olarak tanımlamaktadır. Yönetemeyenler kabahati kendinde
arayacaklarına suçu sisteme ve Anayasaya yükleyerek sorumluluktan kaçmaya
çalışıyorlar ancak sorumluluktan kurtulamazlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de
çalışmalarını, Anayasa, kanunlar, İç Tüzük hükümleri
çerçevesinde, sadece milletimizin ve Türkiye Cumhuriyetinin ali
çıkarları ve ilelebet payidarlığı ülküsü çerçevesinde
yürütmesi gerekmektedir.
Bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun (2/187) esas numaralı, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/ 31)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/187) esas numaralı Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclise ayak
bastığımdan beri temel hedeflerimden biri faili meçhul
cinayetlerin aydınlatılması ve sorumluların hesap vermesi
olmuştur. Bu konuda onlarca soru ve araştırma önergesi sundum.
Bu kürsüden defalarca sizlerin vicdanına seslendim fakat maalesef, iktidar
partisi giderek failleri kollayan bir noktaya geldi. 1990larda işlenen
faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan ve bizi ilk başta
umutlandıran davaların tümü Adalet Bakanlığının
yönlendirmesiyle başka illere nakledildi ve sonra da çoğu
cezasızlıkla sonuçlandı.
Son olarak, değerli arkadaşım
Diyarbakır Baro Başkanımız Tahir Elçi cinayeti, altı
ay gibi bir sürede, jet hızıyla faili meçhul hâline getirildi.
Tahirin ömrü faili meçhullere karşı savaşmakla geçmişti.
Ona yapılabilecek en büyük haksızlıktı. Bir köy çocuğu
olarak dişiyle, tırnağıyla çabalayıp kendini
yetiştirerek iyi bir avukat oldu. Yetmedi, ülkesi daha iyi olsun diye,
ülkesinin insanları daha iyi koşullarda yaşasın diye çaba
gösterdi, insan haklarıyla ilgilendi ve katledildi. Üzerine de cinayetten
altı ay sonra faili bilinmez diye bir bilirkişi raporu
yapıştırıldı.
Cumartesi Anneleri bugün Adalet
Bakanlığının önündeydi değerli arkadaşlar.
Şu mektubu asmak istediler, Adalet Bakanlığının
duvarlarına ama kendilerine izin verilmedi. 13 Aralık 2012 tarihli
mektubu şimdi ben kürsüden, kayıtlara geçmesi bakımından
bir kez daha okuyorum:
Sayın Adalet
Bakanı, ben Berfo Kırbayır. Otuz iki yıl önce 13 Eylül 1980
günü devletin Göledeki evimden alıp kaybettiği Cemil
Kırbayırın annesiyim. 105 yaşındayım.
Yıllardır devlet bana oğlumun gözaltı merkezlerinden firar
ettiği yalanını söyledi. Gitmediğim yer,
başvurmadığım kapı kalmadı. Oğlumu
götürdükleri günden beri, belki gelir diye, kapımı açık tuttum;
gözüm yollarda, kulağım kapıda yaşadım. Her gece
başımı yastığa Yavrum neredesin? diye koydum. 5
Şubat 2011 günü, benim gibi evlatları kaybedilen annelerle birlikte
Başbakan Erdoğanla görüştüm. Ona Bana oğlumu bul. dedim.
Mecliste oğlumun akıbetini araştıran bir komisyon kuruldu.
Bu komisyon Cemilimin firar etmediğini açıkladı,
işkenceyle öldürüldüğünü ve işkenceciler tarafından
kaybedildiğini söyledi. Oğluma işkence yapanların
isimlerini açıkladı. Kars savcısına gittim, Daha ne
bekliyorsun, oğlumun mezarını bul. dedim. Aradan iki yıl
geçti, ağır hastalıklar geçirdim, doktorlar bir hafta ömür biçti bana ve Cemilimi bulmak, onunla birlikte toprağa
girmek, ondan bir daha hiç ayrılmamak arzum beni yaşattı.
Anlayacağın ahımı Azrail duydu da devleti yönetenler,
savcılar duymadı. Her şey ortada, oğlumu öldürenler,
gömenler belli ama mezarı bulunmuyor. Benim durumumdaki yüzlerce anne,
Galatasaraydan, Diyarbakırdan, Batmandan, Dicleden, çocuklarının
mezarını istiyor.
Avrupa
Mahkemesi, çocuklarımızı kaybettiği için devleti suçlu
buluyor; Meclis araştırıyor, çocuklarımızı
devletin kaybettiğini söylüyor ama savcılar Sizin
çocuklarınız gözaltına alınmamış ya da firar
etmiş. deyip dosyaları kapatıyor. Mahkemeler
çocuklarımızı kaybedenleri yargılamıyor. Oğlumun
kaybedilmesinden sorumlu tuttuğum Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya
cezaevinde olması gerekirken mahkemeye bile getirilmiyor. Çocuklarıma
Cemili bulmadan beni gömmeyin, morgda bekletin, Cemil bulununca bizi birlikte
gömün, gömerken de onun kemiklerini baş ucuma yerleştirin. diye
vasiyet ettim. Bakan Bey, sen Adalet Bakanısın, annelerin adalet
isteğini yerine getirmek, savcıların işlerini
layıkıyla yapmasını sağlamak senin görevin. Senden
otuz iki yıldır aradığım oğlumun mezarının
bulunmasını istiyorum. Adaletsiz bir ülkenin Adalet Bakanı olma,
kayıp yakınlarının adalet talebini duy ve gereğini
yap. Bunlar bir anne olarak, bir yurttaş olarak talebimdir.
Berfo
Kırbayır, İstanbul, 13 Aralık 2012.
Değerli arkadaşlar,
Berfo Kırbayır, sonuçta, bu mektuptan çok kısa bir süre sonra
öldü ama çocuklarının kemikleri hâlâ bulunamadı. Eğer faili
meçhul cinayetlerde ve kayıplarda zaman aşımını
istemiyorsak ve Birleşmiş Milletlerin 13 Mayıs 2016 tarihli
raporuna riayet etmek istiyorsak ve Türkiyeyi uluslararası mecralarda
mahkûm ettirmek istemiyorsak faili meçhul cinayetlerde ve kayıplarda zaman
aşımının Ceza Yasasından çıkması
lazım. O nedenle sizleri bu kanun teklifinin Genel Kurula
alınması için evet oyu vermeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Şimdi bir milletvekili
adına Ankara Milletvekili Necati Yılmaz konuşacaktır.
Sayın Yılmaz,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz
Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası'nda sizlere
sesleniyorum: Nurettin Öztürk'ü duydunuz mu? Cahide Bayram'ı gördünüz mü
hiç? Ya Erdal Karaçalık'ı biliyor musunuz? Peki Cemil Kırbayır'ı
tanır mısınız? Tanıyamazsanız, bilemezsiniz,
göremezsiniz ve duyamazsınız çünkü onlar devlet eliyle kaybedildiler.
Sizin tanımadığınız, görmediğiniz ve
bilmediğiniz bu insanlar devlet yetkisini kullanan kişilerce
aramızdan alınıp götürüldüler.
Gözaltında yok etme veya kaybetme devlet gücünü
kullanan, devlet tarafından korunan, hukuka hesap vermeyen örgütlenmelerin
ve organizasyonların işidir; bunun adı kontrgerilladır,
gladyodur, derin devlettir. Devlet erkini kullanan ancak hukuka hesap vermeyen,
kendisini hukukla bağlı görmeyen her faaliyet bir gladyo
faaliyetidir. Devletin temel varlık gerekçesi yaşam hakkını
güvence altına almaktır. Bu ödevine ihanet ederek,
vatandaşlarını katledenleri koruyan devlet çürümeye mahkûmdur.
Sayın milletvekilleri, ne yazık ki
gözaltında kaybetme tüm totaliter yönetimlerde görülen, iktidarın
kendisini korumak için toplumsal muhalefete karşı
uyguladığı organize, bilinçli ve karanlık bir
saldırı türüdür. Bu kirli yöntemi uygulayan iktidarlar baskı ve
sömürü sistemine karşı aktif mücadele içinde olan devrimcileri, insan
hakları savunucularını gözaltına alıp kaybederek halk
arasında korku, belirsizlik ve kaygı yaratmaya ve böylece toplumsal
muhalefeti susturmaya çalışmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, beyaz Toroslarla
evlerinden, iş yerlerinden alınıp, işkenceyle öldürülüp,
bedenleri kireç kuyularında çürütülen bu insanları unutmaya razı
olamayız. O kireç kuyularında insan bedenlerinin yanı sıra
insanlık ve hakikat de bize sesleniyor, Bizi buradan çıkarın.
diyor. Zaman aşımı veya başka bir nedenle bu sesi duymazdan
gelemeyiz.
Sayın milletvekilleri, gözaltında
kayıplara karşı mücadele, bir hukuk mücadelesi olduğu kadar
bir insanlık mücadelesidir. Biz bu mücadeleyi sürdürmeyi, bu
kayıpların hesabını sormayı boynumuzun borcu olarak
görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidara gelmeden,
faili meçhulleri ortadan kaldıracağını, derin devletle
hesaplaşacağını söylemişti, bunu vadetmişti. Ne
yazık ki diğer sözleri gibi bu sözünü de yerine getirmedi. Derin
devletle hesaplaşmak yerine zamanla onunla bütünleşti. Geçmişin
hesabını sormak yerine açtığı kumpas davalarıyla
bu kişileri bilim adamları, gazeteciler ve aydınlarla bir araya
getirerek aklamaya çalıştı. Diğer tüm yolsuzlukların
ve hukuksuzlukların üstünü örten yaklaşımıyla bir şal
gibi gladyonun da üzerini örttü.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
haberdar mıyız bilmiyorum, tam beş yüz seksen bir haftadır
cumartesi günleri Galatasaray Meydanı'nda ellerinden koparılıp
alınan çocuklarının geride kalan resimlerine sımsıkı
sarılarak sessizce bekleyen anneler var, Cumartesi Anneleri. Kaybettirilen
çocuklarını görmek, değilse akıbetlerini bilmek, varsa
kemiklerine dokunmak istiyorlar. Bunun için yıllardır susuyorlar.
Onlar bu acı içinde susarken biz susamayız, gözlerimizi
kapayamayız, zaman aşımı gibi bahanelere
sığınamayız, bu anneleri duymak Meclisin görevidir.
Sayın milletvekilleri, Berfo Ana, bu annelerin
simgesidir. Otuz üç yıl oğlu Cemil Kırbayır'ın
kemiklerini bulup dokunmak için inatla 105 yaşına kadar
yaşadı, ölmedi. Yaşlı bedeni daha fazla dayanamayıp üç
yıl önce evlat acısı ve özlemiyle aramızdan
ayrıldı. Berfo Ana bir semboldür. Onun sözleriyle sözlerimi
bitiriyorum: Görseniz oğlum nasıl babayiğitti. Kars'ta
başlık parasının kaldırılması için çalıştı.
Köylülerin süt paralarını sömürenlere karşı
çıktı. Orman kaçakçılığının engellenmesi
için çaba harcadı. Oğlumu öldüren Mehmet Hayta, Selçuk
Ayyıldız ve Zeki Tunçkolu adlı polislerdir. Kocam İsmail
Kırbayır yıllarca onların yargılanması için
dilekçe verdi, bu yolda 1991'de öldü. Oğlumu öldürenlere sesleniyorum:
Ölmek üzereyim, Allah rızası için oğlumun kemiklerini bana
versinler. diyordu Berfo Ana. Berfo Ananın bu
haykırışlarını ve iddialarını dinlemek,
üzerine gitmek hepimizin, öncelikle de bu Meclisin görevidir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, (11/10) esas
numaralı Gensoru önergesinin geri çekildiğine dair bir önerge
vardır, okutuyorum:
2.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ve Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin, Türkiyenin bir terör örgütü ile ithalat ve ihracat
ilişkisine girmesinde ve yatırımlar için gerekli olan finansman
ihtiyacının dışarı kaçmasında sorumluluğu
bulunduğu iddiasıyla Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/10)
geri alındığına ilişkin önergesi (4/35)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/5/2016 tarihinde vermiş olduğumuz
(11/10) esas numaralı Ekonomi Bakanı Sayın Mustafa Elitaş
hakkında verilen gensoru önergemizi geri çekiyoruz.
Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
Diyarbakır Diyarbakır
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN Böylece gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmında yer alan (11/10) esas numaralı
Gensoru Önergesi geri alınmıştır.
Sayın Baluken, buyurun, açıyorum sistemi.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, muhalefeti tasfiye etmeyi amaçlayan bir Anayasa düzenlemesi
görüşülürken muhalefetin normal denetim mekanizmaları
işliyormuş gibi bir görüntü vermesinin etik olmadığı
kanaatinde oldukları için gensoru önergelerini geri çektiklerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, HDP şahsında
muhalefetin tasfiye edileceği, Meclisin feshedilmesini amaçlayan,
dokunulmazlık kılıfıyla Genel Kurula getirilen geçici
anayasa teklifinin görüşüleceği bir günde hiçbir şey
olmamış gibi, muhalefetin denetim mekanizması normal
işliyormuş gibi bir görüntü vermenin etik olmadığı
kanaatindeyiz.
Çok önemli olan bu gensoru görüşmesiyle ilgili,
denetim hakkımızı saklı tutmak kaydıyla, bugün
çektiğimizi ifade etmek isteriz. Bu tavrımız, aynı zamanda
HDP dokunulmazlık görüşmelerini engellemeye
çalışıyor, uzatmaya çalışıyor, görüşmeleri
tıkamak istiyor. şeklinde yaratılmak istenen algı
operasyonuna da güçlü ve kendinden emin bir siyasi tavırdır.
Genel Kurula ve Türkiye kamuoyunun bilgisine
saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun birinci görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup Başkanvekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun Çakır ile 310
Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) ve Anayasa Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 313) (X)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 313 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi,
teklifin tümü üzerinde söz isteyen gruplar adına ilk söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsaka
aittir.
Buyurun
Sayın Parsak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
MHP
GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti, saygıdeğer
milletvekilleri; 313 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sözlerime
başlarken, birazdan detaylı bir şekilde izah edeceğim
eksikliklerine rağmen bu kanun teklifine Komisyonda kabul oyu
kullandığımızı, tarihî bir görev olarak kabul
ettiğimiz bu tutarlı ve kararlı duruşu burada, Meclis Genel
Kurulunda da sürdüreceğimizi net olarak ifade ediyorum.
Sayın milletvekilleri, milletvekilliği
dokunulmazlığı bütün dünya ülkelerinde çeşitli
şekillerde uygulanan ancak prensipte, milletin vekillerinin milletin
kürsüsünde yine milletin fikirlerini ifade ederken hiçbir baskı
altında kalmamalarını sağlamak yani yasama
dokunulmazlığını sağlamak için geliştirilmiş
bir yöntemdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır
tutarlı ve istikrarlı bir yaklaşımla milletvekili
dokunulmazlıklarının
sınırlandırılmasını şeffaflık ve hesap
verilebilirliğin bir garantisi olarak görüyoruz. Bizce dokunulmazlık,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yasama faaliyetlerini her şeyden
önce, bağımsız ve korkusuzca yürütmesi için oluşturulmuş
bir koruma mekanizmasından ibaret olmalı, dokunulmazlığın
sınırları Türk milletinin karar, niyet ve söylemlerinin yine
Türk milletinin yegâne karar mekanizması olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinde herhangi bir baskı altında kalınmaksızın
ifade edilebilmesini sağlamak üzere belirlenmelidir. Ancak, dokunulmazlık,
hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünün tehdidi noktasında bir koruma aracı ya da terör
örgütü savunuculuğuna kalkan olarak kullanılmamalıdır,
kullanılamaz. Milliyetçi Hareket Partisi, dokunulmazlığın
hiçbir zaman terör söylem ve eylemlerinin
meşrulaştırılması ya da propaganda malzemesi
yapılması noktasında kullanılmasını asla kabul
etmez, etmeyecektir.
Sayın milletvekilleri, az önce kısa bir
özetini ifade ettiğim görüş ve önerilerimiz partimize ait tüm temel
belgelerde gereken önemi görmüş ve yerini almıştır. En
başta, parti programımızda Herkesin kanun önünde
eşitliği ilkesi uyarınca Anayasa ve kanunlarımızdaki
dokunulmazlıkların sınırlandırılması,
herkesin hak arama özgürlüğüne sahip olması ve idarenin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık
olması gerektiğine dair görüşlerimiz ile milletvekilliği
dokunulmazlığının kamu vicdanının kabul
edeceği makul esaslara bağlanması ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi içerisindeki yasama ve denetleme faaliyetlerinin
dışında kalan hususlardaki dokunulmazlıkların
kaldırılmasına dair görüşlerimiz açıkça belirtilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin programında yer
alan bu görüşlerimiz tüm seçim beyannamelerimizde tutarlı ve
istikrarlı bir şekilde aynen yerini almıştır. Öyle ki,
2012 yılında Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilleri
tarafından milletvekilliği dokunulmazlığının
sınırlandırılmasına yönelik kalıcı mahiyette
sunulan önerimiz, ne yazık ki diğer siyasi partiler tarafından
kabul görmemiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, açık bir
şekilde belirtmek gerekir ki, şu anda görüşmekte olduğumuz
Anayasa değişikliğine dair kanun teklifinin başlangıç
noktası Milliyetçi Hareket Partisinin Türk milletinin menfaatlerini esas
alan millî fikir ve refleksleridir.
2009 yılından bu yana çözüm adı
altında Osloda, Haburda, İmralıda, Dolmabahçede; sözde akil
adamlar, istihbarat mensupları, bebek katili ve malum partilerin
milletvekilleri arasında yürütülen ihanet sürecinin bir sonucu olarak
palazlanan ve dönemin Başbakanının ifadesiyle şehirlere
yerleşen ve yığınak yapan bölücü terörün 20 Temmuz 2015
tarihinden bu yana hızla tırmanan kanlı eylemlerini dikkate alarak
milletvekilliği dokunulmazlığının
sınırlandırılması ve özellikle terör eylemlerine
katılan ve terörü destekleyen milletvekillerinin
dokunulmazlığının olmaması gerektiğini savunan
Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa ve Adalet Komisyonu üyesi 4 milletvekili
olarak 3 Mart 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdiğimiz dilekçeyle, özetle, terör ve
terörle bağlantılı suçlardan kaynaklanan dokunulmazlık
fezlekelerinin, Anayasamızın 83üncü maddesi çerçevesinde ivedilikle
işleme alınmasını talep ettik.
Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir Anayasa ya da
kanun değişikliği gerektirmeyen, sadece ve sadece uygulanmayan
Anayasa maddelerinin en azından terörle ilgili suçlardan kaynaklı
dokunulmazlık dosyaları için ivedilikle uygulanmasını talep
eden bu yaklaşımı bir parti dışındaki tüm
partiler tarafından kabul edilmesi gerektiği hâlde ne yazık ki
hayata geçirilmemiş ya da geçirilememiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin bu
yaklaşımı karşısında iktidarın tavrı
ise önce havayı koklamak, Türk milletinin haklı tepkisini görünce de
kendine bir manevra alanı oluşturup zaten baş müsebbibi
olduğu konuda işi sulandırmak olmuştur.
Bugün görevinin son deminde olan Sayın
Başbakanın O zaman Anayasaya geçici bir madde ekleyerek tüm
dosyaları Meclise getirelim. şeklindeki ipe un seren
açıklamasını, ana muhalefet partisinin
dokunulmazlıkları başlı başına ele alan ancak
terörün Meclisteki uzantılarıyla mücadele maksatlı talebimizin
gereksiz yere aylarca tartışılmasına neden olan
yaklaşımı takip etmiştir.
En başta ifade etmeliyim ki, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yaptığımız bu başvuru işleme
alınmış olsaydı hem Anayasa uygulanmış olurdu hem
de ülkemiz bu zor günlerinde bir de bu konuyu aylarca tartışmaktan
kurtulurdu hem de terörle ilişkili suçlardan dolayı fezlekesi olan
milletvekilleri çoktan yargılanıyor olurdu.
Sayın milletvekilleri, hangi konuda olursa
olsun, hangi yöntemleri kullanırsa kullansın, nereden besleniyorsa
beslensin, neyi amaçlıyorsa amaçlasın terörün başı
görüldüğü yerde ezilmelidir. Dün bölücü terörü 3-5 çapulcu diye hafife
alan dönemin iktidarının ihmaliyle dağlara yerleşen terörün
başı Cudide, Gabarda, Katoda ezildi; yetmedi Suriyede, Kenyada
ezildi. Bugün de iktidarın çözüm adı altında yürüttüğü
ihanet sürecinin bir sonucu olarak şehirlerimize, ilçelerimize,
üniversitelerimize yerleşen terörün başı ise Surda, Cizrede,
Silopide, Nusaybinde, Dargeçitte ezildi; Hacettepede, Boğaziçinde, Dil
Tarihte ezildi, eziliyor, ezilecek ve ezilmeye de hiç şüphesiz devam
edilecek.
Terörün başı görüldüğü her yerde
ezilirken terörün yandaşlarının ve
yardımcılarının dokunulmazlık zırhının
ardına saklanması asla düşünülemez ve kabul edilemez.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak az önce ifade ettiğim 3 Mart 2016 tarihli başvurumuzun
ardından Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli 17 Mart
2016 tarihinde yapmış olduğu açıklamasındaki Teröre
yardım ve yataklıktan dolayı millî vicdanda çoktan hüküm giyenlerin
dokunulmazlıkları mutlaka ve öncelikle
kaldırılmalıdır. İktidarın Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki 316 milletvekili sayısı dokunulmazlıkların
kaldırılmasına yetecektir. Başbakanın meydan okumakla
vakit kaybetmek yerine görevinin gereğini yapmakla meşgul olması
akla en yatkın çözümdür. Şayet Meclis Genel Kurulunda dokunulmazlıkların
kaldırılması yönünde milletvekili eksiği doğarsa
Milliyetçi Hareket Partisi bu açığı şüphesiz
kapatacaktır. şeklindeki beyanlarıyla partimizin haklı,
tutarlı ve kararlı tutumu bir kere daha ilan edilmiştir.
Akabinde sayın grup başkan vekilimiz
tarafından 7 Nisan 2016 tarihinde iktidar ve ana muhalefet partilerine
ziyaretlerde bulunularak bu hususun çözüme kavuşması adına dört
farklı öneri sunulmuştur.
İlk önerimizde, Milliyetçi Hareket Partisinin 4
milletvekili olarak verdiğimiz dilekçenin işleme
konulmasını, terör ve terörle ilgili dokunulmazlık
dosyalarının Anayasanın 83üncü maddesi kapsamında
değerlendirilerek Meclise getirilmesini talep ettik, bize Hayır.
dendi.
2nci önerimizde, Sadece terör denilince
ayrımcılık oluyor. diyorsanız, milletvekili seçilme
yeterliliğini düşüren suçlar var ve bu suçlar Anayasanın
76ncı maddesinde sayılıyor. Nedir bunlar? Zimmet, rüşvet,
irtikap, hırsızlık, dolandırıcılık, inancı
kötüye kullanma gibi yüz kızartıcı suçlar ile
kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat
karıştırma, devlet sırlarını açığa
vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve
teşvik suçlarıyla ilgili dokunulmazlık dosyalarının
Karma Komisyon tarafından ele alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna sevk edilmesini önerdik, bize yine Hayır. dendi.
3üncü önerimizde, Karma Komisyon bünyesinde
bekleyen terör suçlarıyla ilgili dosyaların tamamının
Anayasamızın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında olduğunun, yani yasama dokunulmazlığı
kapsamına girmediğinin belirlenerek, usule aykırı bir
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen bu dosyaların
dokunulmazlık kapsamında değerlendirilmeden
yargılamalarının yapılmasını teminen
doğrudan ilgili yargı mercilerine gönderilmesini önerdik, bize yine Hayır.
dendi.
4üncü önerimizde ise yine Sadece terör
suçları olmasın, haksızlık oluyor. denilirse -az önce
ifade ettiğim- Anayasamızın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrası kapsamında olan, yani dokunulmazlık kapsamının
dışında bulunan, buna rağmen usule aykırı bir
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen terör suçlarıyla
ilgili dosyaların yanına, yine dokunulmazlık kapsamına
girmeyen, ancak yine usulsüz bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edilen, Adalet Bakanlığının 21/12/2011 tarih ve 100/1
sayılı Genelgesine aykırı olarak komisyonda bekletilen
dosyaların eklenmesini, yetmezse bunların yanına yine usulsüz
bir şekilde komisyonda bekletilen, kamu kurumları bünyesindeki idari
disiplin dosyaları veya benzeri nitelikteki dosyaların da eklenmesini
önerdik; bize ne yazık ki yine Hayır. dendi.
İktidar bu noktada tüm önerilere Hayır.
derken, aslında Belki bir parti çıkar, bizim önerimize Hayır.
der, biz de bu işten kurtuluruz. umuduyla İlla Anayasaya geçici
bir madde ekleyip komisyonda bekleyen tüm dosyaları Meclise
getireceğim. diye tutturdu. Milliyetçi Hareket Partisi bu oyunu da
bozmuş ve Buyurun, elinizi tutan mı var? demiştir.
Sayın milletvekilleri,
iktidarın bu meydan okuması sonrasında biz de inceledik,
çalıştık, öneriler hazırladık. Madem geçici de olsa
bir Anayasa değişikliği olacak, o zaman bu değişiklik
bakanları ve Başbakanı da kapsasın, onlarla ilgili dosyalar
da Meclise gelsin. dedik, yine Hayır. dendi.
Tamam, anlıyoruz, kendinize ya da Hükûmete
dokunulmasın istiyorsunuz ama en azından bu dönemin yani 26ncı
Dönemin sonuna kadar işlenecek terörle ilgili suçları kapsama dâhil
edelim. dedik, ne yazık ki buna da Hayır. dendi.
Tüm bunlara Hayır. dendikten sonra,
şimdi de burada, yalandan, terörle mücadele nutukları
atılıp, terörle kol kola olan milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasının
sağlandığı söylenecek ama aslında olan şu: O,
kafa tuttuğunuzu sandığınız Avrupaya da, Amerikaya
da, Asyaya da Evet, Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi öyleydi ama biz
sadece terörle ilgili suçları kaldırmadık efendim, biz hepsini
kaldırdık. savunmasını yapabilmek için Milliyetçi Hareket
Partisinin tüm bu önerilerine Hayır. dediniz.
Teklifinizin neresinde terör yazıyor? Hani
terörle mücadele? Hani PKKnın siyasi uzantıları Mecliste
olamazdı? Hani terörün borazanları bu kürsüde propaganda
yapamazdı, hani?
Görünen o ki iktidar, kısa bir süre önce çözüm
ortağı olduğu odaklara âdeta kıyamamış, el ile
gelen düğün bayram yaklaşımıyla ne şişi ne de
kebabı yakmadan işin içinden sıyrılabileceğini
düşünmüştür.
Sonuç olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin bu
önerileri de diğerleri gibi görmezden gelinmiş; diğer siyasi
partiler, çok seçenekli ve uzlaşma zeminine müsait bu önerileri
desteklemek bir yana, olumlu bir açıklama dahi
yapmamışlardır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi, Anayasada değişiklik yapılmasına dair kanun
teklifini, son dönemde gündemde olan dokunulmazlık
tartışmalarına geçici de olsa bir çözüm getireceğini düşünerek
desteklemektedir. Ancak, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından dile
getirilen ve öneri olarak sunulan kalıcı çözümler iktidarın
boynunda asılı kalacak ve siyasetlerine malzeme ettikleri terörle
mücadele şehitlerinin temiz ve pak elleri, iktidarın yakasında
olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisinin, dokunulmazlık
fezlekelerine yaklaşımından, sürecin
başlangıcından bu yana sunduğu çözüm önerilerinden ve bu
husustaki girişimlerinden de anlaşılacağı üzere,
bizler aslında bu konunun çözüme kavuşmasının öncüleri ve
savunucularıyız. Her tarihte ve her olayda olduğu gibi, mesele
ülke menfaatlerimiz ve terörle mücadele olduğunda Milliyetçi Hareket
Partisi tüm siyasi çekişmeleri bir kenara bırakarak sorumlu siyaset
anlayışıyla davranmaktadır. Ancak, Milliyetçi Hareket
Partisi aynı sorumlu siyaset anlayışını diğer
siyasi partilerden ve özellikle iktidar partisinden de beklemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, burada ortaya
çıkan bir diğer önemli ihtiyaç, Terörle Mücadele Kanununda yer alan
suçlar başta olmak üzere terörle bağlantılı suçlara
ilişkin dosyaların dokunulmazlığa takılmadan,
doğrudan yargıya intikal ettirilmesinin sağlanmasıdır.
Teröre yardım ve yataklık eden birisi milletvekili olamaz; terörü
savunan ses milletin sesi olamaz; terörü destekleyen zihniyet büyük Türk
milletinin Meclisinde barınamaz, dokunulmazlık zırhına
bürünemez.
Bugün bu zihniyetler, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yüce çatısı altında, bebek katiline sayın
diyebiliyorsa; atalarımızın omuz omuza verip kan dökerek yurt
edindiği topraklara başka isimler takabiliyorsa; Türk milletine, Türk
devletine kin kusabiliyorsa; bunun baş sorumlusu Milliyetçi Hareket
Partisinin bu tür durumları engellemeye yönelik her önerisini
reddedenlerdir.
Bugün dokunulmazlık zırhına bürünerek
arabasıyla teröriste silah taşıyanlar milletvekili
sıfatıyla burada oturabiliyorsa, bunun baş sorumlusu, terörle
mücadele etmek yerine terörle müzakere ve hatta mütareke edenlerdir.
Yarın, dağdan inen bir terörist bu sandalyelerden birisine oturursa,
bunun da sorumlusu, Oslonun, Haburun, Dolmabahçenin mimarları
olacaktır.
Sayın milletvekilleri, niyetimiz üzüm yemek.
Burada, açık, net, uygulanabilir ve sürdürülebilir öneriler sunuyoruz
ancak hepsi iktidarın sessiz çoğunluğuna takılıyor.
Yine, Mecliste, teröre bulaşmış milletvekillerinin barınamamasının
yolu Anayasanın 83üncü maddesine, Terörle Mücadele Kanununda yer alan
suçlar başta olmak üzere terörle bağlantılı suçlar
kapsamındaki dosyalara ilişkin özel bir hüküm eklenmesinden geçiyor.
Gayet kolay, gayet gerçekçi, gayet net. Keşke Türk milletinin temiz
vicdanını temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sunduğumuz önerilerimiz kabul edilseydi ve milletimizin o temiz
vicdanı teskin edilmiş olsaydı.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu hassas
konunun Anayasaya eklenecek geçici bir maddeyle geçici olarak çözülmeye
çalışılmasının önemli bir sakıncası da
şudur: Şimdi bu Anayasa değişikliğini yaptık
diyelim. Anayasa değişikliğinin bu hâliyle yürürlüğe
girmesinden bir gün sonra bile terörle bağlantılı bir
dokunulmazlık dosyasının yetkili makamlara intikal ettiğini
düşünelim. İşte, bu geçici Anayasa hükmü o dosya için ne
yazık ki uygulanamayacaktır. Bu teklif bu şekilde
yasalaşacak olursa bir gün sonra bile gelecek terör suçlarına
ilişkin dokunulmazlık dosyaları tıpkı bugüne kadar
olduğu gibi yıllarca Türkiye Büyük Millet Meclisinin raflarında
tozlanacak, bu şekilde gelişecek bir süreçte Türk milletinin ve
kamuoyunun vicdanı da asla rahatlatılamayacaktır. Bir Anayasa
hükmü düşünün ki yürürlüğe girdikten bir gün sonra bile uygulanamaz
olsun, bir Anayasa hükmü düşünün ki ülke yanarken terörle mücadele
adına çıkarılmış olsun ama yarın işlenecek
bir terör suçuna etki etmesin. İşte iktidarın adaleti, işte
iktidarın terörle mücadelesi.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisinin bu kanun teklifi hakkında tüm eksikliklerine rağmen kabul
oyu kullanmasının iki temel sebebi bulunmaktadır: Birincisi
demin de detaylıca ifade ettiğim gibi- en azından terörle
bağlantılı suçlar çerçevesinde önemli sayıdaki
dosyanın yargılamaya konu edilecek olması, ikincisi ve en az
bunun kadar da önemli olanı, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin
hiçbirinin kendileriyle ilgili olan dokunulmazlık dosyaları
çerçevesinde kendi adlarına ve Milliyetçi Hareket Partisi adına
herhangi bir endişesi bulunmamasıdır.
Bu düşüncelerle Anayasa değişiklik
teklifi hakkındaki tutumunuzu vicdanlarınıza sunuyor, yüce
Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Parsak.
Gruplar adına ikinci söz Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukene aittir.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Grubunun, dokunulmazlıkların kaldırılması
kılıfıyla getirdiği, özünde halk iradesini tasfiye, Meclisi
feshetme olarak değerlendirebileceğimiz geçici Anayasa düzenlemesiyle
ilgili HDP Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kuşkusuz bugün
Türkiye siyasi tarihinin en önemli oturumlarından birini
gerçekleştiriyoruz. Yapacağımız iki oturum ve iki oylamayla
parlamenter demokrasinin geleceğini belirleyecek tarihî bir vebalin
altına gireceğiz. Bizim açımızdan, görüşülen bu
anayasa teklifinin Anayasaya ve İç Tüzüke aykırı olduğu
hususu açık ve nettir. Ben burada, bu anayasa teklifine getirmiş
olduğumuz teknik eleştirilerin ve buna alternatif olarak grubumuzun
sunmuş olduğu dokunulmazlık teklifinin
ayrıntılarına girecek değilim. Komisyon üyesi
arkadaşlarımız maddeler üzerinde konuşmalar yaparken o
detayları Türkiye kamuoyuyla paylaşacaklar. Daha çok, bu teklifin
siyasal ve toplumsal yaşamımıza olan yansımaları
üzerinden bir çerçeve ortaya koymaya çalışacağım. Ancak,
bununla birlikte, önümüze getirilen bu mevcut teklifin, dokunulmazlıklar
konusunda bırakalım demokratikleşme ve
şeffaflaşmayı sağlaması, demokrasiye karşı
tam bir darbe mekaniği işlevi gördüğünü ifade etmek
durumundayız. Teklifin sadece gerekçe kısmı incelendiğinde
bile Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının hukuk dışı bir şekilde
kaldırılmasının amaçlandığı açık olarak
görülecektir.
Kuşkusuz, HDPnin
Parlamentodan ve demokratik siyasetten tasfiyesiyle birlikte tüm muhalefetin
tasfiye edilmesi ve en nihayetinde halk iradesinin tamamen feshedilmesiyle
sonuçlanacak olan bir sürecin işletilmek istendiğini görmek zor
olmasa gerek. Çünkü, 7 Hazirandan sonra devreye konulan saray darbesi,
ülkemizde çok sesli, çoğul kimlikli parlamenter bir demokratik rejim
yerine; tek sesli, tek partili, tek adam kimliğine hapsedilmiş bir
diktatöryal rejim tahkim etmeyi amaçlamıştır.
Bu saray darbesiyle inşa edilmek istenen Türk
işi başkanlık sisteminin, dünyada eşi benzeri olmayan
totaliter bir rejim olduğu hususunda, gelinen aşamada, bütün Türkiye
halklarının, bütün Türkiye kamuoyunun fikri oluşmuştur.
Bir zamanlar, başkanlık sistemini
Amerikan emperyalizminin bize dayatmış olduğu bir fikir.
şeklinde söyleyen Erdoğanın, bugün aslında AKP
tabanının büyük bir kısmının da karşı
olduğu bu sistemi bize ve halklarımıza dayatmak istemesi tarih
önünde büyük bir çelişki olarak ifade edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu totaliter rejim
için en büyük engel olarak gördüğü HDPyi tasfiye etmek, Erdoğan ve
saray için artık bir hayat memat meselesi olarak ele
alınmaktadır. Çünkü HDP, 7 Haziran seçimleri öncesi, bu otoriter
tehlikeye karşı Türkiye halklarına duymuş olduğu
sorumluluğun gereği olarak Seni başkan yaptırmayacağız.
demiş, darbe barajı, genel merkeze yapılan saldırılar,
parti çalışmaları, parti çalışanları ve miting
etkinliklerine yapılan bombalamalara rağmen bu iddiasını
hayata geçirmeyi başarmıştır. Aynı şekilde, 7
Haziran sonrasında devreye konulan darbe ve savaş konseptine
rağmen, HDP 1 Kasım seçimlerinde bu darbe barajını
aşmayı başarmış, Parlamentonun üçüncü büyük grubu
olarak Erdoğanın bu totaliter rejim planlarını boşa
çıkarmıştır.
1 Kasım seçimlerinden
sonra da HDPye yönelik her türlü karalama, itibarsızlaştırma ve
linç saldırıları kesintisiz bir şekilde
sürdürülmüştür. Sur, Cizre, Silopi, Şırnak, Yüksekova ve
Nusaybin başta olmak üzere, devreye konulan vahşet tabloları ve
katliam planlarıyla da HDPnin mücadelesi hiçbir şekilde
bastırılamamıştır. Bu kapsamda, başta Tahir Elçi,
Taybet ana, Miray bebek, Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar ve Mehmet
Tunç olmak üzere, daha onlarca arkadaşlarımızın
katledilmesi bizleri derinden yaralamış olsa da anılarına
bağlılığın bir gereği olarak mücadelemizi
yükseltmiştir.
Yine, tüm ülke sathında,
akademisyenlere, gazetecilere, aydınlara, yazarlara, demokrasi ve
barış isteyen bütün kesimlere karşı yürütülen baskılar
bizlerin iradesini teslim alamamış, tam tersine, dayanışma
mücadelemizi güçlendirmiştir.
Burada detaylarına
giremeyeceğim birçok girişimden sonuç alamayan saray-AKP
iktidarı, HDPyi tasfiye etmenin son girişimi olarak, Meclise
getirmiş olduğu hukuk dışı dokunulmazlık
hamlesini devreye koymuş, HDPnin şahsında demokratik siyasetin
tasfiye edilmeye çalışıldığı mesajını
tüm muhalefete ve tüm Türkiye kamuoyuna iletmiştir. HDPnin Parlamento ve
siyasetten tasfiyesi başarılırsa, CHP başta olmak üzere
bütün muhalefete sıranın geleceği hususu açık ve nettir.
CHP başta olmak üzere
bütün muhalefete bu tarihî günde seslenmek isteriz: Tarih, diktatörlüğe
yürüyen tüm siyasi aktörler için felaket tohumlarını sadece bir
bölgeye değil, ülkenin dört bir köşesine savuran sayısız
pratikleriyle doludur.
Bugün saray darbesinin
Meclise uzanması, sadece HDPyi tasfiyeyle sınırlı
kalmayacaktır. Gelişmeler, saray darbesinin diğer bütün
partilerin içine uzandığını ve daha fazla
derinleşeceğini zaten göstermeye başlamıştır.
CHPnin, HDPyle
başlayacak Meclisin tasfiyesi ve egemenliğin kayıtsız
şartsız milletten alınarak tek bir kişiye
bağlanması hususunda, kendi tabanı başta olmak üzere, bütün
Türkiyedeki demokrasi ve barış çevreleri karşısında
tarihî bir sınavla karşı karşıya olduğunu buradan
hatırlatmak isteriz.
Yine, net bir şekilde
ifade etmeliyiz ki CHPnin tarihsel bir kırılma yaratacak bu saray
darbesine vereceği cevap, halklarımızın ve ülkemizin
demokratik geleceğini doğrudan etkileyecek, tarih önünde parlamenter
demokrasinin saray bahçesine gömülüp gömülmeyeceğine açık bir
şekilde not düşecektir.
Kaldı ki CHP adına bu kürsüden
konuşan birçok yetkili de bu kanun teklifinin Anayasaya aykırı
olduğunu, siyasi ahlaktan uzak olduğunu ve hayata geçmesi durumunda
da toplumsal barışımızı havaya uçurduğunu
defalarca, tarih önünde burada bir kez daha ifade etmek isteriz. CHPnin yani
ana muhalefet partisinin Anayasaya aykırı gördüğü bir teklife
onay vermesi kendi misyonunu inkâr etmesi anlamına gelecektir. Çünkü aksi
durumda, sarayın ve AKPnin neredeyse her gün Anayasayı
çiğneyen, yasaları hiçe sayan tutumu CHP tarafından
meşrulaştırılmış olacaktır. Ana muhalefet
partisi, Anayasaya aykırı ama evet diyorum., Anayasayı
ayaklar altına alıyor ama kabul ediyorum. tavrını ortaya
koyduğu andan itibaren, Anayasayı her gün çiğneyen
Erdoğana, Meclis Başkanına ya da AKP'li yetkililere en küçük
bir eleştiriyi bile getiremez bir duruma gelecektir. O nedenle,
özetlediğim bu sebeplerden dolayı, CHP şahsında,
Anayasayı, halk iradesini ve egemenliğini esas alan bütün
milletvekillerine bu tarihî hatırlatmayı yapmayı
şahsım ve partim adına ahlaki ve vicdani bir tarihî görev olarak
ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tablo içerisinde
AKPnin Parlamento grubuna ve AKPnin tabanına da şu sözü özellikle
hatırlatmak istiyorum: Dünyanın büyük acılar çekmesi, kötü
insanların gücü ve şiddetinden değil, iyi insanların
sessizliğindendir. AKPnin Parlamento grubunda ve tabanında
bulunduğuna inandığımız vicdanlı insanlara da,
ülkemizin çektiği acılara yeni acıların eklemlenmesi
anlamına gelecek bu yanlışa karşı sessiz
kalınmaması çağrısını yapmak istiyoruz. Tek adam
otoriterliğinin hangi sonuçlara yol açacağının aslında
en yakın tanıkları sizlersiniz. Bunun için AKPnin ilk
yıllarında işlettiğiniz siyasi istişare ve diyalog
mekanizmalarının nasıl devreden kaldırıldığı,
sosyal ve politik tarafları kapsayan değil, onları
kutuplaştıran, dışlayan, hatta
düşmanlaştıran bir hatta doğru nasıl savrulduğu
hususu eminim ki hepinizin hafızalarında tazedir.
2002den 2009a kadar olan
süreçte, sizler, demokrasi, özgürlükler, siyasi ve ekonomik reformlar, AB
kriterlerini yakalama iddianızın bugün nerelere savrulduğunu
görmüyor musunuz? Yola ilk çıktığınızda muhafazakâr,
demokrat, liberal, AB yanlısı, hatta sol, sosyal demokrat
siyasetçileri içinde barındırarak tekçi, statükocu, vesayetçi
anlayışlara karşı çoğul kimlikçi, özgürlükçü
söylemlerle iddia ortaya koyan siz değil miydiniz? O çoğulcu
anlayıştan bugün tekçi bir yapıya, gücü tek kişide
kartelleştiren farklı kimliklerin bir aradalığından
bugün tek adam sultasına gelişinizi sorgulamanın zamanı
gelmedi mi? Birçok kurucu kadronuzun tasfiyesi, kadro hareketinden tek adam
partisine doğru gidişinizi açık bir şekilde ortaya koymuyor
mu? Abdüllatif Şener, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik,
Nihat Ergün, Sadullah Ergin gibi kurucu kadrolar eğer size bir çağrışım
yapmıyorsa, son olarak yüzde 49,5 oy almış bir
Başbakanın yani Sayın Davutoğlunun bir saatlik bir süre
içerisinde tasfiyesine kayıtsız mı kalacaksınız? Yüzde
49,5 oy alan bir Başbakanın etrafının nasıl
boşaltıldığını, yetkilerinin nasıl
tırpanlandığını ve en nihayetinde gönüllülük temelinde
değil, dayatılan zaruretlerden dolayı nasıl görevden
alındığını göz önüne getirdiğinizde,
bırakın ülkenin geleceğini, AKPnin geleceği hakkında
saray darbesinin neler yapabileceğini görmüyor musunuz?
Burada özellikle saray rejimini herhâlde
tanımlamak lazım. Başbakan ve Hükûmet deviren bir trol ve
troliçe yığınını, geçimini ve yaşamını
linç kampanyalarından idame ettiren devşirme sanal şarlatan
takımını, partinize ve hükûmetlerinize en ağır
hakaretlerde bulunmuş ama biat bildirdiği için bugün bakanlık
sıralarını işgal eden kraldan çok kralcı
bakanları ve en son 90lı yıllarda Kürtleri katletmiş,
köyleri yakmış, yıkmış, binlerce faili belli cinayeti
işlemiş ve Kürt gençlerini asit çukurlarına atmış olan
Ergenekon ittifakını hâlâ görmeyecek misiniz?
Şimdi bu ekip HDP üzerinden Kürt siyasetini ve
ezilen Türkiye halklarının demokrasi mücadelesini Parlamentodan atmak
istiyor, kaosu ve çözümsüzlüğü daha fazla derinleştirerek demokratik
siyasi çözüm yerine her gün can alan, can yakan savaş ortamının
daha fazla derinleşmesini istiyor; freni boşalmış bir
kamyon gibi ülkemizi ve halklarımızı derin bir uçuruma
sürüklemek istiyor; Türkiyedeki demokrasi krizini tam bir demokrasi
tasfiyesine çevirmek istiyor. Saray etrafında sıralanmış
aynı ekip, HEP ve DEP sürecinden bugüne uzanan ve bugün HDP
sıralarında temsil edilen Türk, Kürt, Arap, Mıhellemi, Ermeni,
Asuri, Süryani, bütün farklı kimliklerimizi dışlamak istiyor;
Alevi, Sünni, Ezidi, Hristiyan, bu topraklara ait bütün farklı din ve
inançların aynı sıralarda oturma ruhunu tamamen tarih
dışına atmak istiyor. Sadece eş başkanlık
örneğinde görüldüğü üzere, kadın özgürlükçü paradigmayı,
Gezi, Yırca, Cerattepe, Lice, Amed, Dersim örneklerinde de görüleceği
üzere karakol, kalekol, HES, nükleer santraller, maden ocakları gibi
doğa karşıtı talan politikalarına karşı
ekoloji paradigmasını tasfiye etmeyi amaçlıyor. HDP
sıralarında temsil edilen sol, sosyalist, laik kesimler ile
muhafazakâr, mütedeyyin, dindar kesimlerin bir arada radikal demokrasi
mücadelesi yürüteceği fotoğrafını ortadan kaldırmak
istiyor. İşte bizler bu sebeple bu darbeye karşı direnmenin
farz olduğunu düşünüyoruz.
Bakın, bu
yaklaşım çözüm getirseydi 2 Mart 1994 darbesiyle cezaevine yaka paça
götürülen rahmetli Orhan Doğan başta olmak üzere milletvekillerimizin
cezaevlerine atılması herhâlde Türkiyenin köklü sorunlarına
çözüm getirmiş olacaktı. Ama, tarih, DEP milletvekillerini yaka paça
cezaevlerine götürenleri, haklı olarak, kendi çöp sepetine gönderirken,
Sırrı Sakık, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk örneğinde
de görüleceği üzere milletvekillerimizi tekrar halk iradesini temsil eden
demokratik siyasetin onurlu kurumlarının başına
getirmiştir.
Bakın, o dönem
dokunulmazlık görüşmelerinde rahmetli Orhan Doğan Genel Kurulda
şunu ifade etmişti: Dokunulmazlığımın
kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum çünkü ben
rüşvet almadım, ihaleye fesat karıştırmadım,
vergi kaçakçılığı yapmadım. Ben tarihe ve tarih içinde
halka hesap vermekten korkarım. Bugün yüce Parlamentonun
katkısıyla birileri beni ve arkadaşlarımı
yargılayabilirler. Beni, fikir ve düşüncelerimi kendi
düşünceleriyle mahkûm edemedikleri için ellerime kelepçe vurulmasına
onay da verebilirler ama beni, beynimi, demokrasiye olan tutkumu ve
insanlığa olan sevdamı asla teslim alamayacaklar. demişti.
Bugün HDP Grubu olarak rahmetli Orhan Doğana rahat uyumasını
bir kez daha buradan haykırıyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar) Bizler de ne olursa olsun demokrasiye olan tutkumuzu,
insanlığa olan sevdamızı asla ve asla hiç kimseye teslim
etmeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, yine, bu Meclis
sıraları 22 Mayıs 1999 yılında Merve
Kavakçının yaşadıklarını eminim ki
hatırlıyordur. Merve Kavakçının temsili sadece
başörtülülerin mücadelesinin temsili değil, muhafazakâr ve mütedeyyin
kesimlerin Meclise gelip gelmemesi mücadelesini temsil ediyordu. O dönem,
hatırlayın, 12 Eylül darbecileri ve 28 Şubat
uygulayıcıları tıpkı bugün sizin
yaptığınız gibi büyük baskılar ve yasaklar
getirmişlerdi. Genel Kurulda başörtülü, ezilen kesimleri temsil eden
bir kadın milletvekiline dönemin Başbakanının
çıkıp, tıpkı bugünkü cümlelerle, tekçi, statükocu, devletçi
ve kendisini muktedir sanan bir edayla Burası devlete meydan okunacak yer
değil, bu kişiye haddini bildirin! cümleleriyle yani bugünkü
aynı cümlelerle hitap etmesi büyük bir ironidir. Ancak, trajik
olanıysa dün had bildirilenlerin bugün had bildiren konumuna geçmeleridir;
dün zalim karşısında mazlum olanların bugün yetkiyi
aldıktan sonra mazlumun üzerine zulümle yürümesidir. Acı olan, devlet
ile birey ya da toplum ilişkisinde, dün toplumu, insanı ve birey
hakkını kutsayanların bugün devleti kutsama
pervasızlığını göstermesidir. Oysa bizler biliyoruz ki
devlet ile toplum arasındaki ilişki, devletin toplumu ve bireyi
baskı altına aldığı değil, devletin toplumun ve
bireyin ihtiyaçlarını karşıladığı ölçüde
sağlıklı ve güvenilir olur.
Gelinen noktada, devlet hakem olma vasfını
yitirmiş, adalet tamamen tarafgir, siyasal bir hâl almış,
toplumun yargıya olan güveni tamamen sarsılmıştır.
Neredeyse saatlik kararlarla hukukun ne kadar ayaklar altında olduğu
ortaya çıkmıştır. İşte, böylesi bir yargı ve
adalet ortamında Meclise yapılacak olan bu darbeyle ortaya çıkacak
olan şey, adaletsizlik ortamının toplumsal ve siyasal
yaşamın bütün hücrelerine nüfuz etmesidir.
Değerli milletvekilleri, demokrasi, hepinizin
bildiğinin aksine, çoğunluğun her şeyi
yaptığı düzenin adı değil;
azınlığın, sesi kısılmış olan
kesimlerin sesini duyurabildiği bir düzenin adıdır. Bu Meclis
çatısı altında da çoğunluğun her gün
bağrışmaları arasında HDP Grubunun
yaptığı en önemli şey bu ülkedeki
dışlanmış toplumsal kesimlerin veya
sınıfların sesini duyurmaktır. Dolayısıyla, bu
darbeyle tehdit altında olan sadece Kürtler ve muhalifler değil
ülkenin bütünüdür.
Bugün, istikrar söylemiyle gelenler
istikrarsızlığın bizatihi kaynağı olmuştur,
devirdikleri çözüm masasıyla ülkeyi âdeta savaş ve yangın yerine
çevirmişlerdir. Her gün onlarca cenazenin kalktığı, geride
kalan anaların, babaların, eşlerin her gün öldüğü tablonun
yanı sıra, ekonomi başta olmak üzere tüm toplumsal dinamikler
felce uğramıştır. Millete efendi olmaya değil
hizmetkâr olmaya geldik. diyenler tek efendi olma adına bugün büyük bir
yangını ülkemizin içine taşımışlardır.
Bugünkü görüşmelerin 27
Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisandaki darbe
süreçlerinden hiçbir farkı yoktur. Bizler dün o darbe süreçlerine
nasıl direndiysek bu darbe sürecine de direnmeye devam edeceğiz.
Başı dik, alnı ak, tarih önünde halkımıza
karşı onurlu bir duruş göstermek için bu darbe
tasarısına hayır diyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Barışa
sahip çıkma adına getirdiğiniz savaş tasarısına
hayır diyeceğiz. Özgürlükleri koruma, özgür bir ülkede eşit ve
kardeşçe yaşama adına bu diktatörlük tasarınıza
hayır diyeceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi, gruplar adına üçüncü söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent Tezcan
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisine mensup 316 milletvekilinin
imzasıyla verilen Anayasaya -dokunulmazlıklarla ilgili 83üncü maddeyi
askıya almaya dönük- bir geçici madde eklenmesi tasarısını
görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, dokunulmazlıklar
konusu siyasi tarihimizin her döneminde çeşitli şekillerde siyaset
gündemine oturmuş ve tartışma noktasına gelmiştir.
Özellikle yakın siyasi tarihimize dönüp baktığımızda,
dokunulmazlıkların çok sık siyaset gündemine ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine tartışılmak üzere getirilip
çekildiği bir süreci yaşadık.
Sayın milletvekilleri, dünyanın birçok
anayasasında parlamento üyelerine ilişkin dokunulmazlık
hükümleri vardır. Ancak, şu bilinmelidir ki dokunulmazlık,
milletvekilinin suç işleme özgürlüğü, suç işleme
ayrıcalığı, suç işleme hakkını güvence
altına alan bir kurum değildir. Dokunulmazlık, milletvekilinin
siyaset yapma hakkını güvence altına alan, milletvekilinin
iktidar baskısı ve iktidara tabi kurumların baskısına
bağlı olmadan özgürce siyaset yapabilmesini sağlamak üzere
getirilmiş kurumlardır. Ancak ne yazık ki, özellikle yakın
siyasi pratiğimize dönüp baktığımızda bir şeyi
görüyoruz ki dokunulmazlık özellikle son on beş yıl içerisinde
ısrarlı bir şekilde, yolsuzluk yapmanın zırhı,
hırsızlık yapmanın zırhı, soruşturmadan
kaçmanın zırhı, devleti soymanın zırhı olarak
kullanılmıştır. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlar, bakın, hangi
suç olursa olsun, ister teröre yardım ve yataklık ister terör
örgütüne destek verme isterse rüşvet, ihtilas, zimmet, irtikâp, ihaleye
fesat karıştırma, ne olursa olsun milletvekilliği sıfatı
bu suçların korunacağı bir zırh değildir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
başından bu yana dokunulmazlıklar konusunda ilkeli bir tutum
içerisindeyiz, önce bunu parti programımıza net olarak yazdık.
Bakın, parti programımızın dokunulmazlıklarla ilgili
bölümü aynen şöyle: Milletvekili dokunulmazlığının
erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmasına son
verilecektir. Anayasada gerekli değişiklik yapılarak
milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsü
dokunulmazlığıyla sınırlandırılması,
diğer faaliyetler ile adi suçlara karşı koruyucu işlevinin
kaldırılması öncelikli hedefimiz olacaktır.
Dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen
milletvekillerinin mevcut dosyalarının bekletilmeden, dönem sonuna
ertelenmeden sonuçlandırılması sağlanacaktır. Yani
Milletvekili dokunulmazlığı adi suçların zırhı
olamaz. diyor ama ne yazık ki son dönemlerde ısrarla milletvekili
dokunulmazlığı adi suçlardan korunmanın bir zırhı
hâline getirildi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bu çerçevede, biz öncelikle 83üncü
maddede kalıcı bir değişiklik önerdik, arkadaşlarımız
anlatacak, Anayasanın 83üncü maddesinde kalıcı bir
değişiklikle yasama sorumsuzluğunun, milletvekilinin ömür boyu
sorumsuzluğunu düzenleyen yasama sorumsuzluğunun sadece Türkiye Büyük
Millet Meclisi içindeki söz, oy ve davranışlarıyla
sınırlanmayıp, Meclis dışındaki sözleri de
kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekir. Şu anda
Anayasanın 83üncü maddesinin birinci fıkrası siyaset yapma
hakkı için yeterli değildir. Milletvekili panele gider,
dışarıda toplantıya katılır, televizyon
tartışmasına katılır, orada konuşur; mevcut
Anayasa milletvekilinin bu hakkını koruyacak noktada değil.
Birinci problem bu. Siyaset yapma hakkını koruyalım diyoruz,
gelin bunu değiştirelim, kürsü dokunulmazlığının
alanını açalım; hayır, özellikle iktidar
çoğunluğu buraya yanaşmıyor, ama öbür taraftan 4
bakanın yolsuzluğu söz konusu olunca, burada parmaklar hep beraber
kalkıyor onları aklamak üzere, dokunulmazlık zırhı
kullanılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle
olmaz. Böyle olmaz arkadaşlar.
Diğer suçlarda, yüz kızartıcı
suçlar dediğimiz zimmet, ihtilas, irtikâp, ihaleye fesat
karıştırma, terör örgütlerine destek olma, teröre yardım ve
yataklık etme gibi suçlarda dedik ki Gelin, yargılama serbest olsun,
tutuklama konusunu Meclise soralım. Yargılamanın önünü
açalım. Niye milletvekilliği bu suçların
yargılanmasına engel olsun? Yargılama da Yargıtayda
yapılsın, özel bir yargılama usulüne tabi olsun; hayır,
buna yanaşılmadı.
Peki, nedir istenen? İstenen şey
şudur: İstenen, geçici maddeyle getirelim 650 dosya, 660 dosya
Sayıyı bilemiyoruz, çünkü savcılar AKP dosyalarını
kapatıyor, CHPli milletvekilleri ya da muhaliflerin dosyalarını
hızla Meclise göndermeye başladı. Göndersinler, bizim o
zırha ihtiyacımız yok. Bunları getirin, toplu, geçici
maddeyle bu konuyu görüşelim. diyorlar.
Değerli arkadaşlar,
vicdanlarınıza sesleniyorum -Komisyonda da söyledik- Anayasanın
kalıcı maddesini değiştirmekle, geçici maddeyle düzenleme
yapma arasında hiçbir fark yok, usul açısından hiçbir fark yok;
aynı mesaiye tabi, aynı usule tabi, aynı oylamaya tabi,
aynı zahmete tabi. Peki, aynı işi yaparak aynı mesaiyle bir
sorunu kalıcı olarak çözmek var iken niye ısrarla aynı
mesaiyle sorunu geçici maddeyle erteleme ihtiyacı duyuyorsunuz?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Masadan kim
kaçtı ya? Masadan kaçtınız onu yapmamak için.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Mesele şu, mesele
belli: 83üncü maddeyi esaslı değiştirmek ve sorunu kökten
çözmek değil niyet. Niyet, dokunulmazlık meselesini konjonktürel
olarak alıp bir şantaj ve tehdit malzemesi olarak kullanmak. Ne
yazık ki AKP geleneğinde bu hep böyle oldu.
2002 yılına bir gidin, bütün milletimiz ve
sizler hatırlayın. 2002 seçimleri öncesinde dönemin Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı bir televizyon kanalına çıktılar ve millete
söz verdiler, dediler ki: Dokunulmazlıkları
kaldıracağız, düzenleyeceğiz yeniden. Ne oldu sonra?
Adalet ve Kalkınma Partisi 22nci Dönemde tek başına iktidar
oldu, hemen 180 derece çark etti. Bu sefer şunu demeye başladı
AKP Grubu ve o dönemin Genel Başkanı, Başkanı, dediler ki:
Bir: Bu yargıya güvenmiyoruz. İki: 4483 var; diğer memurlar,
diğer kamu görevlilerinin ayrıcalıklı yargılanma usulü
var. Onlar için kaldırılmadan biz bu işi niye
değiştirelim? E peki, aradan kaç sene geçti? El insaf! Aradan on
dört sene geçti. On dört sene içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi,
diğer memur ve kamu görevlileri de dâhil olmak üzere
dokunulmazlıkları Anayasada köklü olarak çözme konusunda bir tane
adım attı mı? Atmadı. İşte bu,
samimiyetsizliğin açıkça tescilidir, çok net tescilidir.
Değerli arkadaşlar, bakın, biz
biliyoruz ki siz bu meseleyi sürekli bir siyasi propaganda aracı olarak
kullanma niyetindesiniz. Belli dönemlerde, 2012 sonunda yine getirdiniz bu
meseleyi gündeme Teröre karşı biz bunu yapıyoruz. diye. 2013
baharında dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Bırakın, bitti, bu iş kapandı. dedi. 2012
sonbaharında dokunulmazlıkları gündeme atıp 2013
ilkbaharında Biz bunu çektik. dediniz. Ne oldu? O zaman terörle mücadele
ne oldu?
Bakın, biz bu çerçevede, çok açık bir
şekilde, net, samimi, ilkesel bir duruş içerisindeyiz. Geçici madde
teklifi geldi. Geçici madde teklifi neyi içeriyor? Geçici madde teklifi çok
açık: Sadece milletvekillerini bir paket hâlinde sevk edelim. Peki, dedik
ki: Anayasanın 100üncü maddesi duruyor orada. Bakanlar var,
Başbakan var, bunların dokunulmazlıkları var, bunların
dokunulmazlıkları ne olacak? Bunların
dokunulmazlıkları kalacak. Peki, geçici maddede
ısrarlıysanız, teklif verdik, 100üncü maddeyi de katalım,
bakanlar, başbakanlar da girsin işin içerisine. Çünkü milletvekili ne
kadar yolsuzluk işleyebilir, ne kadar suç işleyebilir? Yetki kullanma
bakanda. Hayır, bakanları koruyalım, bakanlarınki ömür boyu!
Yani, bakanlık görevi bitse bile dokunulmazlığı devam
ediyor 100üncü maddeye göre Meclis soruşturması
açılmadığı sürece ama milletvekilinin milletvekilliği
bitince kalkıyor. Mesela 24üncü Dönemden
4 bakanın yolsuzluk
soruşturmaları var. Onların bakanlık dönemi bitti, yine
sorgulanamıyorlar, yargılanamıyorlar ama 24üncü Dönemde
örneğin bir milletvekili arkadaşımız -şimdi
milletvekili değil- Ali Özgündüz, o soruşturmalar nedeniyle -çok
çalıştı, emeğine sağlık- çeşitli
konuşmalar yaptı, bu konuşmaları nedeniyle
yargılanıyor. Yani, sizin getirdiğiniz ve savunduğunuz
sistemde yolsuzluğu yapan serbest, yolsuzluğu kovalayan
yargılanacak, mahkeme önüne çıkacak; böyle bir tablo. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için, getirin 100üncü maddeyi
de koyalım; Hayır. dediniz. Şimdi önerge vereceğiz,
bakalım burada ne diyeceksiniz.
İki: Ya, peki, bugün ortaya
çıkmamış ya da henüz fezlekesi düzenlenmemiş bir suç varsa
ne olacak? Şu andaki mevcut düzenlemede savcıların fezleke
düzenleyip Bakanlığa yetiştirebildiği dosyalar bu kapsamda
olacak, bizim oylamamıza kadar. Peki, altı ay sonra ortaya
çıkacak ya da fezlekesi bir ay sonra ortaya çıkacak. Bir suçu, bir
fiili 2 kişi birlikte işledi; bir tanesinin fezlekesi geldi,
öbürününki henüz gelmedi, bir ay sonra gelecek. Şimdi, bu düzenlemeye
göre, o fezlekesi gelen bir kişinin dokunulmazlığı
kalkacak, ötekinin dokunulmazlığı kalkmayacak o
dokunulmazlık kapsamında. Bunların düzeltilmesi gerektiğini
söyledik, bunların düzeltilmesi konusunda da, ne yazık ki, bir
adım atılmadı.
Değerli arkadaşlar, bir başka önemli
nokta var: Bakın, bugün Türkiyede dokunulmazlıkla ilgili temel
meselelerden birisi Cumhurbaşkanının dokunulmazlık
zırhına sarılması ve bunu ayan beyan ifade etmesidir.
Dokunulmazlık konusunda öncelikli sorun bu. Anayasanın 105inci
maddesinin son fıkrasını suistimal eden bir
Cumhurbaşkanı var, Anayasa askıya
alınmıştır. diyen bir Cumhurbaşkanı var,
Parlamenter demokrasi buzdolabına alınmıştır. diyen
bir Cumhurbaşkanı var, Rejim fiilen değişmiştir.
diyen bir Cumhurbaşkanı var
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Rejim demiyor,
sistem diyor.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
kendi
Başbakanına darbe yapan bir Cumhurbaşkanı var. Böyle bir
tabloda o Cumhurbaşkanı -bilmediğinden değil- açıkça
çıkıp kürsülerde bir de diyor ki: Beni yargılayamazsınız.
Niye? Anayasa beni koruyor. diyor, bir de söylüyor. Açıkça bunu kötüye
kullandığını ifade eden bir Cumhurbaşkanı var,
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına ve ana muhalefet partisine her
gün hakaret eden bir Cumhurbaşkanı var. E, bu ne olacak? Bu da yok.
Yani, Türkiyede fiilen Anayasayı ihlal eden bir yapı korunurken
öbür tarafta paket götürelim güya terörle mücadele ediyoruz diye.
Ha, gelelim o gerekçeye: Şimdi, bu yasanın
gerekçesinde başka bir şey daha var -güya kandıracaklar milleti
ve bizi- diyorlar ki: Terörle mücadele için biz bu yasayı getiriyoruz,
terörle mücadele için. Hangi terörle mücadele için? Bu iktidarın, bu
Hükûmetin teröre yardım ve yataklık yaptığını çok
iyi biliyoruz. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bugün, altmış gündür, doksan gündür, Surda, Silopide, Cizrede,
Nusaybinde güvenlik güçleri ve silahlı kuvvetler hâlâ terör örgütlerini
söküp atamadılar. Ben bugün bir gaziyi ziyarete gittim. Silopide
patlamada gazi olmuş, Allahtan şehit değil.
Değerli arkadaşlar, bu bombalar nasıl
gömüldü? Bu bombalar gömülürken devlet uyuyor muydu? Tonlarca bomba
greyderlerle kazılmış yolun altına gömülürken valiler
neredeydi, komutanlar neredeydi, polisler neredeydi, güvenlik güçleri
neredeydi?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Onlara Görme. dediler,
onlara Bakma. dediler!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Nerede olduğunu
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakın, nerede olduğunu ben size
şuradan söyleyeceğim: Hani, bir çözüm süreci denen görüşmeler
süreci vardı ya, o süreç içerisinde bir pazarlık yapıldı. O
pazarlıkta Türkiye'nin yönetim sistemi, devlet sistemi, rejimi üzerinden
terör örgütüyle pazarlığa oturuldu. Ver
başkanlığı, al özerkliği. pazarlığı
yapıldı ve bu pazarlığın üzerinden Türkiye'de terörü
çözüyoruz. adı altında terör örgütünün mühimmat
yığmasına, militan devşirmesine, vergi dairesi
kurmasına, vergi toplamasına, sahte mahkeme kurup yargılama
yapmasına dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başta
olmak üzere bu iktidarın hepsi göz yumdu. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün, Surda, Silopide, Cizrede iki aydan bu yana
sökülemeyen hendeklerin vebali bu Hükûmetin üzerindedir, orada akan kanın
vebali bu Hükûmetin üzerindedir. Bu meselenin vebali, PKKyla terör örgütü,
PKKyla Hükûmet ittifakının vebalidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröre destek veren
CHPnin üzerindedir. Teröre destek veriyorsunuz, teröre. Parti tüzüğünüzde
var. Ne konuşuyorsun be! Terörist cenazesine gidiyorsunuz,
ağlıyorsunuz be!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Şimdi, bu maddede
çıkmışlar diyorlar ki: Terör örgütüne yardım ve yataklık
etmeye karşı biz bunu getiriyoruz. Geçin oradan, geçin oradan, geçin
oradan! Terör örgütünün bugünkü gücünün sebebihikmeti sizin gafletiniz ve
hırsınızdır, başka hiçbir şey değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Siz dokunulmazlığa
evet mi diyorsunuz, hayır mı diyorsunuz, onu söyleyin, halk
bilsin.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bu belge, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin doğuda bir validen izin istediği belgedir.
Ne için izin istiyor? Terör örgütü tahkimat yapıyor, operasyon
yapacağım, bana izin ver. diyor Türk Silahlı Kuvvetleri. Bunun
gibi 290 tane daha dosya var, 290 tane. Bakın, ne diyor: Görülen lüzum
üzerine izin verilmemiştir. Peki, bu vali bunu kendi keyfiyle mi
söylüyor? Hayır. Bakın, size bir söz okuyacağım. Diyor ki:
Çözüm süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar
gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki
operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler.
Merhamete bakın, merhamete! Belki kendilerine çekidüzen verirler. Belki
bu şekilde devam etmezler ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler,
tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık
safhası içine girdiler.
Şimdi, şunu sorma hakkımız yok
mu değerli milletvekili arkadaşlar: Oradaki komutan bunu görürken,
oradaki polis müdürü bunu görürken, oradaki albay, general, yarbay bunu
görürken Hükûmetin başındakinin gözü kör müydü, kulağı
sağır mıydı, görmüyor muydu bunları? (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size gerek yok, bize
millet yeter!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Onun için, hiç kalkıp
da bu meseleyi terörle mücadele meselesi gibi anlatmaya
çalışmayın. Kazdırdığınız hendeklerin,
döktürdüğünüz kanın, verdiğiniz şehitlerin vebalini bu
tasarı kurtarmaz, kurtarmaz, o vebali örtmez bu tasarı. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size gerek yok, bize
millet yeter!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ha, şimdi gelelim ne
olacak
Biz hiçbir zaman bu meseleye konjonktürel olarak bakmıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Size gerek yok!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Rahatsız
olmayın, rahatsız olmayın!
Dokunulmazlıklar konusunda Cumhuriyet Halk
Partisi olarak her zaman ilkesel tutumumuzu koruduk, yine korumaya devam
edeceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nerede koruyorsun be!
Parti tüzüğünde ne yazıyor, ona bak! Konuşuyorsun orada
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Parti
programımız ne diyorsa onu yapacağız. Biz sarayın
fedaileri değiliz.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Göreceğiz
birazdan.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Biz Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekilleriyiz. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, onun için
sandığa gömdüler sizi, onun için sandığa gömüyorlar.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Onun için, şimdi
kalkıp bunu millete terörle mücadele meselesi diye anlatmayın, bu
bir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröre destek
verdiğiniz için sandığa gömüyorlar sizi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) İkincisi: O süreç
içerisinde bu hendekler kazılırken, bu tahkimatlar
yapılırken Öz yönetimi alacağım. diye, Özerkliği
alacağım. diye iktidarla her türlü ittifaka girenler ve o günün
saray kadrosuyla saraylarda oturup pazarlık yapanlar da bugün darbeye
karşı mücadele bayrağını alamazlar
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne diyorsunuz onu
söyleyin, evet mi hayır mı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
ve
taşıyamazlar, yok böyle bir şey! Kimse bu mesele üzerinden kendi
hanesine siyasi rant devşirmesin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Genel
Başkanınızın sözünün arkasında duracak
mısınız bakalım? Onu göreceğiz şimdi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Biz dokunulmazlıklar
konusunda konjonktüre göre hareket eden bir parti değiliz.
Söylediğimizi söyledik
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) - Ne dediniz?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Partinin programını okuduk.
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) - Ne anlattınız?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Vicdanımız açık, önümüz açık, ne
yapacağımızı biliyoruz. Sizin dokunulmazlıklar
üzerinden siyaset malzemesiyle milleti kandırmanıza fırsat
vermeyeceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Evet, söyle, söyle!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen
Sayın Bostancıyı dinliyorum.
Buyurun Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın konuşmacı, eleştirinin çok ötesinde hakaretlerle
dolu bir konuşma yapmıştır. Özellikle teröre
karşı verilen mücadeleyi ıskalayan, onu bir kenara bırakan,
orada bile Şehitlerin kanından siz sorumlusunuz. diyerek
görmezliğe gelen, buradan grubumuza yönelik bir hakaret çıkaran bir
sataşmada bulunmuştur.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Ben Hükûmet sorumlu. dedim, Hükûmet cevap versin.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre
veriyorum.
Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 313
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında
Sayın Tezcanın yaşı müsait; Türkiyede terörle mücadelenin
tarihi eski, AK PARTİden öncesi de var, o zaman da kan döküldü. Kimdi
onların sorumlusu? Bu topraklarda bazı problemler
dolayısıyla her zaman kan döküldü. Böyle bağırarak, hamaset
yaparak, gruptan alkış alacağım diye yüksek sesle
söylenerek bu meseleleri çözemezsiniz. 1984ten bu yana bu ülkede kan
akıyor.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) 1984ten beri sağ iktidar!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Bu kanı dindirmek için sizin görüşünüz nedir Allah
rızası için? Hiçbir görüşünüz yok. AK PARTİ
gerektiğinde bu milletin tamamını kucaklayan bir
yaklaşımla, gerektiğinde de bu kamu düzenine meydan okuyan,
milleti rahatsız eden, hendek kazan insanlara karşı halkın
güvenliği için devletin gücünü kullanarak yine kamu düzenini sağlamak
kastıyla teröre karşı mücadele verdi.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Gerektiği zaman teröristi kucakladınız mı Sayın
Başkan? Gerektiği zaman teröristi kucakladınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Teröre karşı mücadele verirken elbette bir taraftan
güvenlik güçleri bu mücadeleyi yürütecek, diğer taraftan da akılla
davranacaksın, insanları kazanacaksın. Bu akıl AK PARTİde
olduğu için on dört yıldır AK PARTİ iktidarda,
Allahın izniyle aynı şekilde yoluna devam edecek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Tezcan, Sayın
Genel Başkanınız, bu konulara ilişkin, dokunulmazlık
konusunda Evet vereceğiz. dedi, yanlış bilmiyorum değil
mi? Ama siz topu havada bıraktınız Biz biliyoruz. dediniz,
Meclis de bilsin, o yüzden konuşmaya çıktınız. (CHP
sıralarından gürültüler) Biz bilemedik doğrusu ne
söyleyeceğinizi.
Şimdi, gelin de
hakikaten ne vereceksiniz bilelim.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkan...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Hadi bakalım, MHP söyledi.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
Buyurun Sayın Tezcan.
Ne için söz istediniz?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Grup Başkan Vekili konuşmamızdan ne demek istediğimizi
anlamamış, Genel Başkanınız böyle dedi, siz
farklı mı düşünüyorsunuz? diye sordu, bu nedenle...
BAŞKAN Buyurun, Genel
Başkanla farklı düşünmediğinizi madem öyle...
İki dakika süre
veriyorum.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Evet diyeceksin herhâlde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bakalım Genel Başkana ne diyeceksiniz? Arada bırakmayın,
arada; yalnız bırakmayın.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sabırlı olun, sabırlı olun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, istirham ediyorum, lütfen müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın Tezcan.
4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Değerli arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekili biraz önce dedi...
Ben aslında Hükûmete
söylemiştim söylediğim sözleri ama saray darbesiyle Hükûmet
devrildiği için doğal olarak AKP grup başkan vekili cevap vermek
zorunda kaldı. (CHP sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Ne alakası var!
BAŞKAN Lütfen Sayın
Tezcan, birbirinize yaralayıcı sözler kullanmayın.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Cevap veriyorum Sayın Başkan.
İkincisi: 2002
yılında AKP Hükûmeti kurulduğunda Türkiyede sıfır
terör vardı, bugün onlarca şehidin verildiği bir noktaya geldik.
( AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir, siyaset önce bunun hesabını
vermek zorundadır ve verecektir.
Dokunulmazlıklar meselesinde,
biz genel başkanları bir gecede saraydan gelen emirle devrilen bir
parti değiliz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Genel
başkanlarının işaretinin arkasında yürümeyi bilen bir
partiyiz. Parti programımızı okudum, parti
programımızda ne yazdığı belli, aklınız
varsa ve okuduğunuzu, dinlediğinizi anlıyorsanız bu
söylediklerimi de anlıyorsanız Cumhuriyet Halk Partisinin ne
yapacağını bilirsiniz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ne söyleyeceksin onu söyle, onu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN Grup adına
son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çanakkale
Milletvekili Bülent Turana aittir.
Sayın Turan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
dokunulmazlıklar hakkındaki Anayasa değişikliğiyle
ilgili AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bugün tarihî bir oturuma hep beraber
şahitlik ediyoruz. Türkiye'nin değişik süreçlerini beraber
yaşadık, önemli kırılmaları son on dört yıl
içerisinde beraber yaşadık, beraber imal ettik bu siyasi süreci. Son
dönemde dokunulmazlıklarla ilgili dile getirilen iki farklı mesele
öne çıktı. Bir tanesi, terörle ilgili faaliyetlerin vekillik
sıfatı adı altında dokunulmazlık zırhına
sığınarak âdeta dokunulmazlıktan kaynaklı
hakların terör faaliyetlerine altyapı hazırlaması süreci
oldu. Bir diğeri de şu muazzez grubu, AK PARTİ Grubunu, emektar,
çalışkan, dirayetli grubu ısrarla, burada ağzıma
almaya utandığım ifadelerle tahkir ederek, Sizde şu dosya
var., Sizde bu dosya var., Her türlü suç da var. diyerek olmayacak
vicdansızlıkla bu gruba ithamlarda bulunuldu. Biz de hem terörle
ilgili -tırnak içerisinde- ayarın bozulması hem de grubumuza
yapılan bu ithamların, bir anlamda, doğru mu, değil mi test
edilmesi için, arkadaşlar, bırakın Karma Komisyonu,
bırakın zaman kaybını, hep beraber gelelim, mevcut tüm
dosyaların dokunulmazlığını kaldıralım, el
mi yaman, bey mi yaman görelim dedik. Özeti bu.
Değerli arkadaşlarım,
dokunulmazlık, AK PARTİnin icat ettiği bir anayasal zırh
değil; dokunulmazlık, AK PARTİnin Anayasaya eklediği bir
madde değil.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bülent Bey, 4 Bakanı
da getirecek misiniz?
BÜLENT TURAN (Devamla) Dokunulmazlık,
demokratik rejimlerde, çağdaş demokrasilerde her vekilin vekillik
görevini yerine getirmesi için Anayasanın, bir anlamda milletin vekillere
verdiği görev; dokunulmazlık, millî iradenin eksiksiz olarak Meclise
yansıması, siyasi faaliyetlere yansıması için bizlere
tanınan bir hak. Bu kurumu yani dokunulmazlığı -dediğim
gibi- AK PARTİ getirmedi Anayasaya. Eski Romada olan bir ifade. Daha
güncele geliyorum, 1876 Anayasasında olan bir ifade. Daha ötesi, 1924te,
1961de, hepsinde olan bir ifade. Dokunulmazlıktan bize bir fatura
çıkaramazsınız. Dokunulmazlık anayasal sistem içerisinde
bir haktır, vekillik sıfatını yerine getirmek için bir
zırhtır ve bunun gereği yapılır arkadaşlar.
Bizler, her anayasada olan bir ifadeyi bu dönemde ekstra bir
değişiklik yapmadan bugüne kadar getirdik. Karar
değiştirenler kimler, az sonra söyleyeceğim; kararı
nasıl revize etmişler, onları az sonra söyleyeceğim.
Bakınız, değerli arkadaşlar, bu
çalışmayı yaparken koca koca siyasetçilerin, hatta bazı
genel başkanların Kürsü dokunulmazlığından başka
her şey kalksın. dediğini gördük. Bakın, değerli
arkadaşlar, kürsü dokunulmazlığı vekillik görevini yapmak
için ne kadar kıymetliyse, kürsüye ulaşma
dokunulmazlığı da bir o kadar kıymetlidir. Siz Kürsü
dokunulmazlığı kalsın, diğer her şey
kalksın. derseniz, yarın buraya gelme ihtimalini zayıflatma
kapısını açmış olursunuz. O yüzden,
dokunulmazlığın bizim açımızdan iki cephesi var: Bir,
kürsü; iki, kürsüye gelme hakkı. Buraya gelirken farklı kurumlar,
farklı örgütler birtakım gerekçelerle dokunulmazlığı
kalkan vekilin kürsüye gelmesini engellerse bu kürsü
dokunulmazlığının ne kıymeti kalacak? O yüzden, Kürsü
dokunulmazlığından başka her şey kalksın. demek
abesle iştigaldir değerli arkadaşlar.
Bakınız, kaldı ki diğer grup
başkan vekillerinin konuşmalarında, diğer hatiplerin
ifadelerinde gördük ki kürsüden kaynaklı bir dokunulmazlık
tartışması yok. Hiç kimse Kürsüde sen bunu demişsin, o
yüzden davan var. Kürsüde bunu demişsin, biz de bunu beğenmemişiz,
o yüzden açılan bir dava var. demiyor. Mesele, dokunulmazlıktaki
kürsü meselesi değil arkadaşlar, yoksa Karma Komisyon zaten kendi
usulünde bu işleri görüşür ve karara bağlardı. Ancak, son
dönemde, artan dokunulmazlık tartışmaları, -bir daha
diyorum- grubumuza yapılan ithamlar ve terör faaliyetleri toplum
vicdanında bir yara açtı. Şunu dedi insanlar: Ey vekiller, biz
sizi bizi temsil edin diye gönderdik. Zaten kavga eden, masa üstünde gezen,
olmayacak bölünme ifadeleri kullanan insanlar vekil olmadan da bunları
yapıyorlar. Terörle yapıyor, farklı kurumlarla yapıyor ama
vekilden beklenti var. Siz bu milletin size verdiği emanetin, vekillik
görevinin hakkını yerine getirmez, falanca örgütlerin, fişmanca
grupların, hatta başka başka ülkelerin sözcüsü gibi
davranırsanız bu halk size dur der. Dokunulmazlığın
zerre kadar benim gönlümde kıymeti yok, benim de fezlekem var,
kaldırılsın, evet oyu vereceğim ama mesele ne?
Dokunulmazlık zırhı adı altında yapılan
yanlışlıklara bu millet zaten kendi gönlünde dur dedi,
dokunulmazlığı bu millet kaldırdı. Hafta sonu ben
Çanakkaledeydim, hiç kimse bize Dokunulmazlığı
kaldırmayın. demedi, şehit annesi var, gazimiz var,
evlatlarımız var; hepsi, Nasıl olur da Aponun
marşını Meclisin koridorlarında söyletirsiniz? dediler
bize. Değerli arkadaşlar, mesele, kürsüdeki konuşmalar
değildir; mesele, canlı bombanın taziyesidir; mesele, halkı
sokağa çağırmaktır; mesele, Diyarbakırın köyünde
ölen 16 vatandaşımızı PKKnın katlettiğini
bilmesine rağmen utanmadan, sıkılmadan PKK yaptı.
diyememektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakınız,
ısrarla, dokunulmazlığın kaldırılmasını
saray darbesi gibi komik ifadelerle ifade edenler,
dokunulmazlığı olmayacak operasyonların aletiymiş gibi
söyleyenlere şunu söylemek istiyorum: Çok değil, birkaç ay önce,
bugün dokunulmazlığa Hayır. diyen partinin saz çalan genel
başkanı, Tüm vekillerin dokunulmazlığı
kaldırılsın. diye açıklamalar yaptı, defaatle kürsüde
söyledi, grupta söyledi, basın toplantısı yaptı. Yetmedi,
80 vekilini yanına aldı, Meclis Başkanına gitti,
Dokunulmazlıklarımızı kaldırın. diye dilekçe
verdi, o dilekçeler hâlâ duruyor orada. Peki, AK PARTİ Evet,
kaldırıyoruz. deyince ne oldu? Aynı grup başkan vekili,
aynı eş başkan dedi ki: İntikam, öç alma girişiminin
desteklenmesi bir hata. Ne oldu? Arada bir ay fark var, dün 80 kişiyle
beraber dilekçe veriyorsun, bugün de İntikam alıyorlar. diyorsun.
Yetmiyor, Bu hafta dokunulmazlığımız
kaldırılabilir, kendi ayağımızla ifade vermeye
gitmeyeceğiz. dedi. Bir daha diyorum: 80 tane imzanın hakkı
hukuku ne oldu arkadaşlar?
Bakınız, yetmedi, şunu söylemek
isterim, 7 Hazirandan sonraki öz güvenle -hani bir klasik şarap içen fare
hikâyesi vardır ya Getir o kediyi bana. diyen- dedi ki: Adil
şekilde yargılanacaksınız, koltuktan düştünüz diye
sizi asacak hâlimiz yok. Şimdi, söylüyorum: Hiç korkmaya gerek yok, hiç
darılmaya gerek yok.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Korkan sizsiniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sizden korkan sizden
beter olsun.
BÜLENT TURAN (Devamla) 80 tane vekiliniz imza
verdi, hiç korkmayın, yargılanacaksınız arkadaşlar,
başka bir şey değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hâkim misin lan
sen?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sizi tarih
yargılayacak tarih.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, mesele dokunulmazlık değil demiştim. Devam
ediyorum, bakınız, bir vekilin aracının bagajında
dünya kadar bomba bulundu, sevkiyatta yakalandı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yalan, yalan!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yalancısın,
yalancısın!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yalan!
BÜLENT TURAN (Devamla) Yalan mı, yalan
değil mi
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Adaleti
gazeteler mi dağıtıyor?
BÜLENT TURAN (Devamla)
izin verin yargıya
gidelim, yargı bunu ifade etsin arkadaşlar. Bunun yalan mı,
değil mi olduğunu beraber göreceğiz.
Bir şey daha söyleyeceğim, siz bu
ifadelere yalan diyorsunuz. Peki, bu da mı yalan, bu da mı yalan?
Canlı bomba Ankarada onlarca vatandaşımızı
öldürmüş, utanmadan sıkılmadan o canlı bombanın
taziyesine gidilmiş, terör örgütünü överek de, destekleyerek de
Sırtımızı oraya dayıyoruz. demişler. Bu da
mı yalan arkadaşlar?
Süresiz direniş bu davet değil midir
arkadaşlar? Sizin yetkilileriniz bu milleti sokağa
çağırdılar, 52 kişi bir günde öldü arkadaşlar ve
ölenlerin de büyük çoğunluğu Kürt gençleriydi. Bu da mı yalan?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sen öldürdün
onları.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bizler dokunulmazlığın anayasal sistem
içerisinde gerekli olduğunu ancak son dönemde terörle ilgili faaliyetlerde
büyük bir istismara konu olduğunu, şehitlerimizin hatırı
için, gazilerin hatırı için bunu yapacağımızı
ifade ettik. Ancak, özellikle CHPli arkadaşlarım Sizde de o
yanlışlık var, bu yanlışlık var. diye bir sürü
ithamda bulunmuşlardı, biz de o yüzden hepsini kaldıralım
dedik.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 4 bakan nerede?
BÜLENT TURAN (Devamla) Birini
kaldırsaydık arkadaşlar, diyecektiniz ki: HDPyi yok
ediyorsunuz, CHPyi yok ediyorsunuz, falanca falan. diyecektiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yolsuzluk
dosyaları var mı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bir ayda 100
tane dosya hazırlandı, hepsi muhalefetin.
BÜLENT TURAN (Devamla) Diyoruz ki: Hiçbir partiye
ön yargımız yok, hiçbir partiye ön reddimiz yok. El mi yaman, bey mi
yaman! Ben de fezleke sahibiyim. Diyorum ki: Kaldıralım, hep beraber
görelim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bakanlar
ne olacak, bakanlar? 4 bakan, 4 bakan!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) 4 bakan!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, HDPnin bu konudaki tavrını
anlıyorum, anlayabiliyorum, size ne olduğunu anlayamıyorum! Size
ne oluyor?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya, biz 4 bakanı soruyoruz.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Genel Başkan evet diyeceğim diyor, az önce konuşan hatibiniz
evet ile hayır arasında bir şey söylüyor, her gün bir arkadaşınız
çıkıyor, Hayır diyeceğim. diyor. Daha biriniz
çıkıp da Evet diyeceğim. demedi.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Bülent Bey, biz evet diyeceğiz ama sizden kaç kişi evet diyecek,
o belli değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bak
soruyorum: CHPden bir sürü arkadaş Hayır diyeceğiz
dokunulmazlığa. dedi, bir tanesi çıkıp da Evet
diyeceğiz. demedi. Varsa evet diyen haykırın, ben de buradan
duyurayım. Var mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Var,
ben; evet, evet
BÜLENT TURAN (Devamla)
Tanju Bey, bir. Var mı, var mı arkadaşlar?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Gizli oylama, gizli, gizli.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Grup kararı almak yasak ya.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Açık oylama yapalım, açık; el mi yaman bey mi
yaman görelim.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, CHPnin hayatında, hatıratında çok
üzücü hatıralar var, bunların da büyük çoğunluğuna siz
üzülüyorsunuz, bundan rahatsız oluyorsunuz; darbeler var, vesayet var,
Deniz Gezmiş idamları var, var da var.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Kendi grubuna söyle, kendi grubuna!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bir
yanlış daha yapmayın, bir yanlış daha yapmayın.
CHPli arkadaşlara sesleniyorum; bu ülkeyi seven, teröre dur diyen,
bizdeki ithamlar var mı yok mu öğrenmek isteyen iyi niyetli CHPlilere
soruyorum, diyorum ki: Evet derseniz referanduma gitmeden meseleyi çözerek...
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Kendi grubuna bak, grubuna!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) 4 bakan nerede?
BÜLENT TURAN (Devamla)
...herkesin dokunulmazlığını, AK PARTİnin de CHPnin
de HDPnin de MHPnin de kaldırırız, hep beraber yolumuza devam
ederiz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) 4 bakan nerede?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakınız değerli arkadaşlar, kaldı ki bununla ilgili
CHPnin Genel Başkanının açıklamaları var, onlara da
bakalım. Diyor ki: Dokunulmazlıklar kaldırılsın,
hepimiz yargıya gidelim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Hepimiz. Hepimiz gidiyor muyuz, 4 bakan gidiyor mu?
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Arkadan bakan bakanlar gidiyor mu?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Geçiyorum, yorum yapmayacağım bile. Diyor ki: CHPden sürpriz
hamle. Hamleye bak! Dokunulmazlıklar kaldırılsın. Hamle
bu. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Alkışı kesmeyin de devam edin.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Tabii, tabii, doğruyu söylediğiniz sürece.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Diyor ki: Dokunulmazlıkları referandum yapalım. Şimdi,
referanduma geçtik. Yine devam ediyorum: CHP karıştı,
hayır oyu vereceğiz. Hadi alkışlayın bakalım,
hadi alkışlayın! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, şu an 3
partinin de siyasi tavrı net, evet diyen var, hayır diyen var.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Grup olarak karar alamazsınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Net
olmayan, kafası karışan, topluma ne dediği belli olmayan,
her gün başka söyleyen bir parti var.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Sizsiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu
da Mustafa Kemalin partisine yakışmıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aha burada, aha burada.
BÜLENT TURAN (Devamla) Gelin,
tavrınızı netleştirin arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 4 bakan, 4
bakan! Bülent Bey, hepsini kaldıralım.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız,
kıymetli arkadaşlarım, mesele, az önce söylediğim gibi,
özellikle terörle ilgili çalışmalarda, faaliyetlerde bu milletin bize
verdiği görevler var, bize verdiği onurlu işler var. Biz, AK
PARTİnin 316 vekili ortak imzalayarak bu teklifi buraya getirdik ve zaman
kaybetmemek için, usul ekonomisi gereği Karma Komisyonda değil,
burada hemen bu işi yapalım dedik. Hiç kimseden korkumuz yok,
alnımız açık, bu grupta korkacak, sıkılacak,
darılacak asla bir şey yok.
4 bakan, 4 bakan, 4 bakan diyorlar. 4 defa
söyledim, 44 defa da söylerim, 4 bakan diye ifade edilen eski
bakanlarımızın şu an dokunulmazlığı yok
zaten; komik olmayın, komik olmayın, şu an yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yargılanıyorlar mı, kapattınız burada işte. Yapma
ya, yapma böyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Allahtan kork, Allahtan
kork!
BÜLENT TURAN (Devamla) - Onun
dışında, istediğiniz şikâyeti verin, istediniz
savcıya gidin, onların dokunulmazlığı yok
arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kapattınız burada, yargıya mı gittiler? E, siz vermediniz,
yargılatmadınız.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Onun
dışında, o bakanlarla ilgili komisyon kurulmuş,
çalışmalar beraber yapılmış, hukuki ve siyasi süreleri
bitmiş, hâlâ onu söylüyor olmanız çok garip ve komik diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, az önce ifade
ettiğim hani Tolstoyun İnsan bozulduğu zaman ne kadar korkunç
bir yaratık olur. dediği bir ifade var ya
Roboskideki malum mesele
olduğunda
AHMET YILDIRIM (Muş) Nedir malum mesele?
BÜLENT TURAN (Devamla) -
herkesi ayağa
kaldırdık, üzüldük, dertlendik, komisyon kurduk, oralara gittik
AHMET YILDIRIM (Muş) Katliam bu, katliam.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
beraber çalışma
yaptık. Ancak, bir daha diyorum, Diyarbakırın o köyünde,
Tanışık köyünde üç gün önce bomba patladığında
herkes PKKnın adını ağzına almadan sadece usulen bir
başsağlığı diledi. Bakın, bir şey
söyleyeceğim, bugün bizim bakanlarımız,
arkadaşlarımız oradaydı arkadaşlar, hepsi ifade
ediyorlar, mesele net. Sizin yaptığınız
yanlışlara sadece Meclis dur demeyecek, bu halk da dur diyecek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kürtler, Kürt
kardeşlerimiz birçok sorununu çözdü, birçok
sıkıntısını aştı ama Kürt kardeşlerimiz
PKK sıkıntısını da aşacaklar inşallah. Göreceksiniz
oradaki bu halkın bu işe dur demesi, engel olması günden güne
artacak. Şırnak ile Çanakkalenin kaderinin, Hakkâri ile
Tekirdağın kaderinin aynı olduğunu, bu ülkede bir ve
beraber yaşayacağımızı cümle âleme gösterecek
insanlar. Bakınız, 13 cenaze 60 kilo olarak kaldırıldı.
Yazık, yazık, poşetlere koydular, 13 cenaze şu hâlde
gömüldü arkadaşlar. Çok üzüldüğüm bir şey var, malum
yapılardan bir tane PKKya karşı Yazıklar olsun! denmedi,
bir tane söylenmedi. Ve daha öte bir şey söyleyeyim size, o köyde
öğrendik ki insanlar PKKnın 15 ton hazırladığı
bombaya Geçemezsin, patlatamazsın, yapamazsın. dediği için o
köyü patlattılar arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer o köyde o bomba patlamasaydı, Allah korusun,
belki 16 kişi değil 26 kişi, 106 kişi ölecekti. O köylüleri
PKK katletti ama çıkıp yüreklice PKK demediniz. Kandilden izin
almadan konuşamayan insanların buraya çıkıp bize saray
darbesi, saray darbesi demesi
Hadi oradan! diyorum sadece. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Sizin saray diye
ifade ettiğiniz bizim başımızın tacı. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Sizin
saray diye ifade ettiğiniz bu milletin helal oylarıyla,
çocukluğundan beri gençlik kolları, ana kademe, belediye
başkanlığı, il başkanlığı,
başbakanlık, cumhurbaşkanlığı hep seçilerek
gelmiş, hep seçilerek gelmiş. Bu ülkenin demokrasisine katkı
sağlamış, yatırımına katkı
sağlamış, bu milletin bağrında o biçim bir yer
bulmuş farklı bir insan. Siz kızdığını
düşünüyorsunuz, biz üşenmiyoruz, gücenmiyoruz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz kasetle
genel başkan değiliz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz kurucu olan Genel
Başkanımızla istişare ederiz, Onu sevmeyin. diyemeyiz
insanlarımıza, severiz, beraber yol yürürüz. Sözünüzün toplumda
karşılığının olmadığının en
güzel sözü bu. Seçimden önce Saray dediniz, lüks dediniz, israf dediniz,
olmayacak şeyler söylediniz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) -
Doğru değil mi?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Millet sizi ciddiye bile
almadı, yüzde 52 Cumhurbaşkanımıza, yüzde 50 AK
PARTİye oy verdi ve yola devam etti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) On dört yıldan beri oyunu
arttıramayan tek parti şurası, on dört yıldan beri oyunu
arttıramayan tek parti burası. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlar, bugün çok
kötü bir grup konuşmasına şahitlik ettik. Ben utandım
dinlerken. Ümit ediyorum aranızda utananlar da vardır. Hiçbiri
utanmayacak değil herhâlde, mutlaka utananlar vardır, rahatsız
olanlar vardır diye düşünüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biz yolsuzluk
yapmadık utanalım, hırsızlık yapmadık
utanalım!
BÜLENT TURAN (Devamla) O konuda şunu
söyleyeceğim: Alın oradan kasetle gelen Genel Başkanı, kim
olursa olsun başkan, Mustafa Kemalin hatırası var,
İnönünün hatırası var, tarihin hatırası var. deyip
zaten bu oyu alır, hiçbir katma değeri yok. Ama bari
ağızlarını biraz ayarlasınlar da, küfretmeden, hakaret
etmeden, topluma örnek bir konuşma yapabilsinler.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Siz
onu grubunuza söyleyin!
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu parti, bu Genel Başkan, bu grup konuşması,
bu Mecliste okunamayacak ifadelere bugün şahitlik etti. Ben utandım,
üzüldüm.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz o
yaptıklarınızdan utanın, yaptıklarınızdan!
BÜLENT TURAN (Devamla) Dokunulmazlık
meselesine geri dönmek istiyorum. Dokunulmazlık, özetle, anayasal sistem
içerisinde vekillerin vekillik görevini yapması için bir haktır,
ancak terörist faaliyetlere, yanlış işlere zırh olsun diye
bir kalkan değildir. O yüzden de Karma Komisyona gerek
kalmaksızın, usul ekonomisi gereği, hep beraber gelelim ve
şu an bizde olan tüm fezlekeleri kaldıralım diyoruz.
Yarın ne olur? dedi
arkadaşlar, Yarın ne olur? Karma Komisyon orada, toplanır,
gereğini yapar. Bizler, dokunulmazlık zırhının kötü
niyetle kullanılmasını, yanlış yere vesile olmasını
istemediğimizden dolayı bunu söylüyoruz.
Değerli arkadaşlar, CHPnin bu süreçte
belirleyici parti olduğunu düşünüyorum. Siz evet derseniz
dokunulmazlık kalkar, hayır derseniz kalkmaz. Tarihî vebal
üzerinizde. Nerede yer alacağınızı, nerede görev alacağınızı
tüm kamuoyu bilecek. Ancak Dokunulmazlıklar kalksın. derseniz
alkışlayacağız sizi, hep beraber yargıya
gideceğiz. Dokunulmazlık kalkmasın. derseniz de her gün size,
niçin bunu dediğinizi, kimlerle beraber olduğunuzu herkese, köy köy,
kasaba kasaba anlatacağız.
Değerli arkadaşlarım, dediniz ki:
Dokunulmazlık gündemi yoktu. Dokunulmazlık gündemi vardı,
yoktu falan değil. Yok. diyen arkadaş vardı ya, ona diyorum
ki: Bir şehit annesinin evine git, o gündem var mı, yok mu gör; bir
gazinin evine git, o gündem var mı, yok mu gör
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
İmralıya giderken?
BÜLENT TURAN (Devamla)
bir mazlumun yanına
git, bu gündem var mı, yok mu, gör. Mesele kürsü
dokunulmazlığı değildir, mesele vatan savunmasına
ihanet eden insanların yargı önüne çıkmasıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken
Sayın Gök, size de döneceğim, önce bir
Sayın Balukeni dinleyeyim.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın grup başkan vekilinin konuşması başından
sonuna kadar grubumuza, eş başkanımıza hakaretlerle
doluydu.
BAŞKAN Sayın Baluken, iki dakika süre
vereceğim. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın 313 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine ve HDP Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu kürsüden defalarca sizlere söyledik. Eş
başkanımızın saz çalmasından biz utanmıyoruz
hatta onur duyuyoruz. Başka bir şey çalmış olsaydı
başkanımız utanabilirdik. (HDP sıralarından
alkışlar) O nedenle ağzınıza sakız edip sürekli
buradan o konuya girmenizi kınadığımızı ifade
etmek istiyoruz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bir
daha söyle, tekrar et.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın,
milletvekillerinin silah taşıma meselesiyle ilgili, siz bir
hukukçusunuz, keşke yandaş medya kupürleri yerine şu fezlekeyi
bir incelemiş olsaydınız. Ben o fezlekenin son cümlelerini size
okuyayım, Faysal Sarıyıldızla ilgili silah taşıma
mevzusu var ya. Savcı, fezlekenin en sonuna demiş ki: Faysal
Sarıyıldızın aracına silah yüklenilmediği, on
sekiz saat önce Faysal Sarıyıldızın oraya gittiği
konusu, fezlekeye bir göz atmış olsaydın ortada ve netti. (HDP
sıralarından alkışlar) Ama savcı fezlekelerini bu
kadar merak ediyorsanız yani binlerce tırla IŞİDe,
Suriyedeki çetelere giden silahlarla ilgili durumu bütün dünya biliyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) O fezlekeyi
okusaydın, orada öyle bir şey olmadığını
görürdün.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Diyarbakıra
gel Diyarbakıra!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Silahların
taşınması meselesinde sizin ününüz dünyaya yürüdü, dünyayı
geziyor. O nedenle bu tarz yaklaşımlardan vazgeçin.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) PKKnın
yaptığı katliama gelsene bir, Diyarbakıra!
Diyarbakırdaki katliama gel, Diyarbakıra!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Diğer
taraftan, bakın, Kobani süreciyle ilgili, Kobani direnişiyle ilgili
yaptığımız çağrı demokratik eylem ve tepki
çağrısıdır. HDP tarihinin en onurlu çağrısıdır.
Orada katledilen 52 kişiyi kim katletti, kim provoke etti, gelin
araştıralım. diye önerge getirdik, siz reddettiniz, sizin
oylarınızla reddedildi.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla)
Diyarbakırdaki 17 tane köylüyü öldürenleri bir kona! PKKyı
kına bizi değil!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Diyarbakırla ilgili de Dürümlü ve Tanışıktaki bombalamayı
da bugün Genel Kurulda da, Meclis grubu toplantısında da hem eş
başkanımız hem de biz açık bir şekilde
kınadık.
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) PKKyı kına! 17 masumu öldürdü, onları da
kına!
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Sanırım siz burada olmadığınız için,
ısrarla, bu kınamamızı farklı bir noktada ele
alıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Dolayısıyla, teröre destek verme noktasında tarih
önünde kimin yargılanacağını hep birlikte göreceğiz.
(HDP sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) Göreceğiz! PKKya PKK diyemeyeni göreceğiz,
zamanı gelecek.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı,
sizi de dinleyeceğim ama önce Sayın Göke söz vermiştim, onu
dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, AKP sözcüsünün grubumuzla ilgili
değerlendirmelerinde Cumhuriyet Halk Partisinin üzerinde darbeler tarihi
var, vesayet var
BAŞKAN Sayın Gök,
size de iki dakika sataşmadan dolayı söz vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Zaten fazla konuşmama da gerek kalmadı.
BAŞKAN Buyurun
efendim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sağ olun.
BAŞKAN Lütfen yeni
bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın 313 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada az önce grubumuza
ve tüm Meclise dokunulmazlıklar konusunda öğütlerde bulunmaya
çalışan AKP grup başkan vekili değerli kardeşim
bilmelidir ki cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluk olaylarında
ilk defa 4 bakanın aynı anda istifa ettiği, ayakkabı
kutularından paraların çıktığı, 700
milyarlık kol saatlerinin tartışıldığı ve
bir bakanın da Ben ne yaptıysam Recep Tayyip Erdoğanın
emriyle yaptım. dediği bir ortamda 4 bakanla ilgili burada gelip de
onları aklayan bir AKP Grubundan Cumhuriyet Halk Partisinin
dokunulmazlık konusunda alacağı hiçbir ders yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar) Ortada Başbakan yok -geçen gün
aradık burada- bakanlar yok, milletvekilleri yok, Meclis kapanıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bak, var.
LEVENT GÖK (Devamla) Bir
Cumhurbaşkanının vesayetine girmiş, bütün benliğini,
bütün geleceğini onun iki dudağından çıkacak kelimelere
terk etmiş bir
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Yazık, yazık!
HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) Evet mi, hayır mı?
LEVENT GÖK (Devamla)
AKP Grubu bıyık bırakarak düşük profilli olduğunu
kanıtlama telaşındayken
EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Sen de
bıyıklısın!
LEVENT GÖK (Devamla)
dokunulmazlıkların hesabını veremezsiniz sizler,
hesabını kimseye soramazsınız.
BAŞKAN Sayın Gök,
lütfen
MEHMET METİNER
(İstanbul) Bizim kasetle gelen Genel Başkanımız yok!
LEVENT GÖK (Devamla) Düşük profilli olmak
için akla gelmedik yöntemlere başvuran AKP Grubu -bugün gerçekten çok
düşündürücü, çok vahim- dilerim ki Cumhurbaşkanının
vesayetinden çıkarsınız ama bunu yapacak iradenin sizde olmadığını
da bizler görüyoruz ve sizlere binlerce kere yazık olsun diyoruz,
yazık olsun diyoruz! (CHP sıralarından alkışlar)
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Sana yazık olsun! Sana
yazık olsun!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sana! Sana!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
milletvekilleriyle ilgili ifadelerimizi kullanırken hepimiz belli bir
dili, üslubu kullanmak zorundayız. Burada her bir milletvekili bu milletin
özgür iradesiyle buradadır. Bu milletvekillerinin hiçbiri vesayet
altında değildir. Kaldı ki ne bir milletvekilinin ne de herhangi
bir kişinin gönlünden sevgisi, saygısı olan Sayın
Cumhurbaşkanımızı silemezsiniz. Yine, aynı
şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız da vesayet
makamlarıyla çarpışa çarpışa bu noktaya
gelmiştir, bunun da bilinmesini istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Başkan
mısın, vekil misin, şekil misin?
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Baluken konuşma yaparken IŞİD
çetelerine binlerce tır silah gönderdiğimizi söyledi, bu açık
bir sataşmadır. Bu çerçevede söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika size de
süre veriyorum. Lütfen, artık bu tartışmayı bitirelim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; IŞİD meselesi burada çok
konuşuldu. IŞİDin silahları nereden
aldığını meraklılar biliyor; Irak ordusundan
aldılar, başka yerlerden aldılar. Türkiye IŞİDi bir
terör örgütü olarak görüyor, o gün de bugün de mücadele etti.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
zamandan beri?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Kastettiğiniz o tırlarsa o tırların nereye gittiğini
millet biliyor; bildiği için de doğru adrese mührü basıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tuğrul Bey arkada, Tuğrul Beye sor. Başbakan
Yardımcısı arkada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, ben asıl şu 6-7 Ekim meselesine geleceğim
Sayın Baluken.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ya, arkandakine sor,
nereye gidiyormuş. Arkandaki Bakana sor, nereye gidiyormuş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz dediniz
ki: 6-7 Ekim olayları, buna ilişkin çağrı bizim en onurlu
çağrımızdır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Naci Bey, Sayın
Bakana sorar mısınız onu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tuğrul Bey
orada, Tuğrul Bey.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Baluken, 6-7 Ekimde siz bir çağrı yaptınız, 52 kişi
hayatını kaybetti. Aradaki illiyet bağını
biliyorsunuz. Yani sizin çağrınızla sokağa çıkan
insanlar 52 kişinin kanını döktü.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Naci Bey, Sayın
Türkeşe sorar mısınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Naci Bey, arkadan bir cisim
yaklaşıyor, bir cisim!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz böyle bir
çağrıyı onurlu bir çağrı olarak takdim ediyorsunuz,
benim aklım almıyor bunu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakan Türkeş
yanında. Sayın Türkeşe söyle işte.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Naci
Hocam, arkaya bakın, arkaya.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Onurlu bir çağrı derken Provokasyon diyorsunuz, arada
da o illiyet bağını kendinize değil, sizin
sorumluluğunuza değil, provokatörlere bağlıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Tırların nereye gittiğini Başbakan
Yardımcısına soralım Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Sayın Baluken, siyasi tarihiniz epey uzun bir süreye gidiyor.
Eğer siz böyle bir çağrı yaptığınızda bu tür
olaylar, kanlı olaylar çıkacağını öngöremediyseniz
aymazsınız, öngördüyseniz o zaman kasıtlı bir şeklide
bu kanların dökülmesinden sorumlusunuz; ya aymaz ya sorumlusunuz, ortada
onur yok.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.50
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
313
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına ilk konuşmacı Bursa
Milletvekili Zekeriya Birkan olacaktır.
Buyurun
Sayın Birkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
Sayın
milletvekilleri, lütfen, sessizlik istiyoruz.
Buyurun.
ZEKERİYA
BİRKAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin tümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin genel
gerekçesinde kısaca şöyle belirtilmektedir: Milletvekillerini keyfî
ve asılsız ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalardan
korumak suretiyle, Parlamento çalışmalarının
güvenliğini sağlamak amaçlanmaktadır. Yasama dokunulmazlığı,
gerçekte, bundan yararlanan milletvekilinin kişisel yararı için
değil, kamu yararı için benimsenmiş bir kurumdur. Bu sebeple, bu
dokunulmazlık milletvekiline mutlak manada bir dokunulmazlık
vermediği gibi, sadece milletvekilliği dönemini kapsamaktadır.
Yine, bu süre içinde zaman aşımı işlememekte, delillerin
toplanması ve soruşturma işlemleri de devam etmektedir.
Yasama dokunulmazlığı bir hukuki
müessese olarak benimsenirken beraberinde dokunulmazlığın
kaldırılması usulüne de hukukumuzda yer verilmiştir.
Türkiye uygulamasında, özellikle kamuoyunda uyandıracağı
etki de dikkate alınarak milletvekili dokunulmazlığı, daha
doğru ifadeyle milletvekilinin soruşturulması ve
yargılanmasına izin verilmesi kabul edilmektedir. Bu yönde daha önce
de uygulamalar bulunmaktadır.
Türkiye tarihinin en büyük ve en kapsamlı
terörle mücadelesi yürütülürken bazı milletvekillerinin seçilmeden önce ya
da seçildikten sonra yapmış oldukları teröre manevi ve moral
destek manasındaki açıklamaları, bazı milletvekillerinin
teröre ve teröristlere fiilî manada destek ve yardımları, bazı
milletvekillerinin ise şiddet çağrıları kamuoyunda büyük
infial meydana getirmiştir. Türkiye kamuoyu, milletvekillerinden, her
şeyden önce, terörü ve teröristi destekleyen, şiddete çağrı
yapan milletvekillerinin milletvekili dokunulmazlığını
istismar ettiğini düşünmekte, bu tür fiilleri olanların
yargılanmasına Meclis tarafından izin verilmesini talep
etmektedir. Böyle bir talep karşısında da Meclisimizin sessiz
kalması düşünülemez. Nitekim, birçok milletvekili, siyasi partilerin
yöneticileri dokunulmazlık dosyalarının ele
alınmasını ve dokunulmazlık dosyalarının
kaldırılmasını talep etmişlerdir. Dokunulmazlık
dosyalarının ele alınması ve dokunulmazlıkların
kaldırılması yönündeki talep, terör ve şiddetle
ilişkili olarak gündeme gelmiş ise de hem bu türden dosyaları bulunan
siyasetçiler hem de başka dosyaları bulunan siyasetçiler
tarafından mevcut bütün dokunulmazlık dosyalarının
kaldırılması yönünde talepler dile getirilmiştir.
Anayasa ve İç Tüzükte
dokunulmazlığın kaldırılmasına dair süreç
ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve bunun belli süreler içinde
de sonuçlandırılması öngörülmüştür. Buna göre,
kısaca, Karma Komisyonun
toplanması, hazırlık komisyonunun oluşturulması, hazırlanan
raporun Karma Komisyonda değerlendirilip karara bağlanması ve
Genel Kurulda her bir fezlekenin ayrı ayrı ve birden fazla kişi
ihtiva eden fezlekelerde de her bir kişinin durumunun ayrı ayrı
görüşülüp konuşulması ve oylanması gerekmektedir.
Böyle bir çalışmanın pratik olarak
süreç açısından hem Meclisimizi kilitleyeceği hem de
çalışmayı engelleyeceği çok açıktır. Genel
Kurulun çalışmalarının sadece dokunulmazlık üzerinde
yoğunlaşmış olması da ne mantıken ne de hukuken
kabul edilebilir bir durum değildir. Dokunulmazlık
dosyalarının -başta terörle ilişkili olmak üzere-
tamamının kaldırılması, aynı zamanda Millet
Meclisi çalışmalarının tıkanmasına fırsat
verilmemesi de dikkate alındığında, Anayasamızda
yapılacak geçici bir madde değişikliği suretiyle bütün
dokunulmazlık dosyalarının kaldırılmış
olması uzun süre almayacak, Meclis çalışmalarını da tıkamayacaktır.
Dokunulmazlık dosyalarının başta terörle ilişkili
olanları olmak üzere tamamının kaldırılması ve
aynı zamanda, Millet Meclisi çalışmalarının tıkanmasına
da fırsat verilmeyerek Anayasaya geçici bir madde eklenmesi suretiyle,
daha önce haklarında fezleke olan milletvekilleri hakkında da
dokunulmazlık kaldırılmış olacak, bu süreç uzun bir
süreç de olmayacaktır.
Anayasa değişiklik teklifi, terörle
mücadele konusundaki yoğun bir kamuoyu beklentisini karşılamak,
bu amacın gerçekleştirilmesini gölgeleyecek spekülasyon ve
istismarların önüne geçilmek, dokunulmazlık konusunda bir adım
atarken Meclis çalışmalarının da
tıkanmasının önüne geçmek düşüncesiyle
hazırlanmış ve sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilkesel olarak dokunulmazlıklar korunmaktadır. Yani,
Anayasamızdaki dokunulmazlık aynen devam etmektedir. Sadece, bu
süreç bir defaya mahsus olarak uygulanmaktadır ve belli bir dönemde
Meclisimize gelen fezlekeleri içermektedir. İzlenen yöntem doğru bir
yöntem olup doğru bir yasal düzenlemedir.
Değerli milletvekilleri, dokunulmazlık bir
zırh değildir. Hiç kimse dokunulmazlık zırhına
sığınarak suç işleyemez. Hiç kimse dokunulmazlığa
sığınarak teröre destek veremez, teröristlere lojistik
sağlayamaz, silah taşıyamaz, masum insanları katleden
teröristleri kutsayamaz. Teröre destek verenlerse bunun hesabını da
mutlaka vereceklerdir. Gerek silah taşıyanlar, lojistik destek
verenler gerekse teröristi kutsayanlar, masum insanları öldüren
teröristleri kutsayanlar, yaptıkları çağrılar ve tahriklerle
52 vatandaşımızı ve Yasin Börüyü katledenler bunun
hesabını da hukuk önünde mutlaka vereceklerdir.
Değerli milletvekilleri, pandomime gerek yok.
Gerek CHP gerekse HDP, daha önce söylediklerinde samimi olup
olmadıklarında burada test edileceklerdir. Bugün burada, kimin samimi
olup olmadığını da göreceğiz. Daha önce
Dokunulmazlıklar kalksın. diye basın açıklaması
yapanlar, dilekçeyle başvuranlar bugün neden çark ediyor? Bunun da
nedenini burada açıklamalıdırlar.
Yine, dokunulmazlıkların kalkması konusunda,
teröre karşı duranlar ya da teröriste destek verenleri
eleştirenler, bugün ise ama, fakat, lakinli cümlelerle ne yapmaya
çalışmaktadırlar? Tüm halkımız ve Parlamentomuz da
bunu görmektedir.
Yine, muhalefet tarafından AK PARTİ
üzerinde oluşturulan bir algı ve sürekli, kamuoyu nezdinde
dokunulmazlıklarla ilgili töhmet altında bırakacak
açıklamalar yer almaktadır. Biz buradan Hodri meydan! diyoruz.
Evet, bu algı operasyonuna karşı, AK PARTİyi töhmet
altında bırakmaya çalışanlara karşı buradan
Hodri meydan! diyoruz. Buyurun, herkesin dokunulmazlığı
kalksın, herkes yargılansın, aklansın ve Meclise öyle
gelsin.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Başbakan,
bakanlar dâhil mi, Bilal dâhil mi?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) Yine, son
yıllarda, dokunulmazlıklar üzerinden hem partiler hem milletvekilleri
hem de Meclisimiz üzerine büyük bir gölge düşürülmüştür. Bu geçici
maddeyle beraber Meclisimiz üzerinden bu gölge de kalkacaktır ve
umarım ki bu maddeyle beraber yargılanıp aklanacak olan
milletvekilleri bundan sonra da çalışmalarına devam edecektir.
Şahsım adına görüşlerimi
belirttim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Birkan.
Şahıslar adına ikinci ve son söz,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutana aittir.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlamadan önce,
öncelikle Komisyon görüşmelerindeki o tatsız tabloyu burada
hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ilk önce bu teklif
Komisyona geldiği zaman -şimdi, biraz önce öğrendik ki
sayılar her gün biraz daha çoğalıyor- 600 dosyaydı, 600
fezlekeydi ilk geldiği zaman, 135 milletvekiliyle ilgiliydi ve ondan
sonra, aradan geçen bir beş on günlük süre içerisinde de ha bire
savcılıklardan fezlekeler yüce Parlamentoya geldi; 27 AKP
milletvekili, 51 CHP milletvekili, 49 HDP milletvekili, 7 MHP ve 1
bağımsız milletvekiliyle alakalı soruşturma
dosyalarıydı değerli arkadaşlarım.
Şimdi, buna girmeden evvel, öncelikle bu
hikâyenin nereden başladığını iyi anlatmamız
gerekiyor. 2002 seçimlerini hatırlayın değerli milletvekilleri,
her 2 partinin o dönemki genel başkanları bir açık oturuma
çıktılar televizyonda ve televizyonda yapmış oldukları
açıklamalarda, iktidara geldikleri zaman ilk yapacakları
işlerden bir tanesi olarak dokunulmazlıklarla alakalı olayı
Meclis gündemine getireceklerine ve bu siyasi ayıbı ortadan
kaldıracaklarına ilişkin halka taahhütte bulundular. Ama,
gelinen noktada, 16 Kasım 2002de, 58inci Hükûmetin Programı
açıklandığı zaman, o dönemin Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan şeye çıktığında, ilk hedefler
bildirgesinde aynen şöyle söylüyordu, Acil Eylem Planında, Bizim
bir yıl içinde öncelikli olarak milletvekili dokunulmazlığı
hedefimiz yoktur. dedi. Bakın, televizyon programında her ne kadar
şey demiş olsa da ama arkasından gelen ilk yapmış
olduğu toplantıda bundan vazgeçtiklerini, bunu buzdolabına
koyduklarını ilk hedefler bildirgesinde, Acil Eylem Planında
bunu buzdolabına koyduklarını açıkça ifade etti.
Değerli arkadaşlarım, milletvekili
dokunulmazlığı Batı ülkeleri parlamentolarında,
örneğin Hollandada yok, Yeni Zelandada milletvekili
dokunulmazlığı diye herhangi bir problem yok ama bizim ülkemizde
ne yazık ki var.
2006 yılında, bundan on yıl evvel,
dönemin Başbakanı ve 3 AKP milletvekiliyle alakalı milletvekili
dokunulmazlığının bir an önce gündeme gelmesi için CHP
Meclis Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesi AKP oylarıyla reddedildi değerli arkadaşlarım,
geçmişle alakalı bir değerlendirme yaparsak.
Şimdi, gelinen noktada, bakın, 313
sıra sayılı buradaki Kanun Teklifimiz elimizde. Burada
42/sona göre yapmış olduğumuz bir ekleme var. Komisyonda neler
yaptığımızı, Komisyon üyelerimizin neler
yaptığını bütün milletvekilleri, özellikle Komisyon
Başkanı Sayın Şentop biliyor; bugün bir televizyon
programında da kendi açıkladı.
Değerli arkadaşlarım, bu konuya
girmeden evvel, Anayasanın 83üncü maddesindeki yasama
dokunulmazlığını iyi ayırt etmemiz lazım, iyi
irdelememiz lazım. 83üncü maddenin birinci fıkrasında,
açık bir şekilde, kürsü dokunulmazlığının ne
olduğu, mutlak dokunulmazlık değil, yasama sorumsuzluğu
şeklinde ifade edilen olayın ne olduğu açık bir
şekilde ifade ediliyor. Biz bunu bile yeterli görmüyoruz. Niye? Buradaki
gerekçe şu: Milletvekilleri Parlamentoda ifade etmiş oldukları
sözlerden dolayı aynısını dışarıda veya
şeyde ifade ederlerse sorumlu tutulmuyorlar ama ikinci fıkrada
gelinen bir nokta var. İkinci fıkradaki olay da şu: Bu, bir
geçici koruma önlemi. Aslında, dokunulmazlıklarla alakalı olay
insan için, milletvekilleri için sürekli bir olay değil.
Şimdi, gelinen noktada, burada da bazı
istisnalar var. Yani 1inci maddeyi ortaya koyan istisnalar var. Onlardan bir
tanesi nedir? 14üncü maddedeki laik cumhuriyete, devletin
varlığı ve bağımsızlığını
tehdit eden suçlar. Bunun haricinde, suçüstü hâlleri, meşru suçlar yani
ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde bunlar söz konusu
değil. Bir de bunun haricinde de yine 14üncü maddedeki hâller söz konusu
değil, buna ilişkin istisnalar söz konusu. Soruşturmasına
seçilmeden önce başlanması şartıyla olan suçlar da buna
dâhil değerli arkadaşlarım. Böyle bir tabloyla karşı
karşıyayız.
Biraz önce ifade etmiş olduğum -o
televizyon programındaki- dokunulmazlıkların kalkmasına
engel olan gerekçe, o dönemin Başbakanı tarafından daha sonra
şöyle gündeme getirildi, dedi ki: Yargı bağımsız
değildir, yargı güdümlüdür. Bu önemli bir olaydır, biz bu
yargıya güvenmiyoruz. O nedenle, bu dokunulmazlık dosyaları
Parlamento gündemine gelmedi.
Bir ikinci gerekçe daha ileri sürüldü değerli
arkadaşlarım: 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasa; orada dediler ki:
Böyle bir zırh var kamu görevlileriyle alakalı, subaylarla var,
hâkimlerle var, askerlerle var; diğer kamu görevlileriyle alakalı
böyle bir zırh var. Biz kalkıp da böyle bir zırh varken,
milletvekilleriyle alakalı böyle bir tabloyu Parlamento önüne getirmeyi
doğru bulmuyoruz. Böyle de bir tabloyla karşı karşıya
kaldık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı, en başından beri -biraz önce
Genel Başkan Yardımcımız Sayın Bülent Tezcan
açıkladı- konjonktürel bir tavır değil, ilkesel bir
tavır. Cumhuriyet Halk Partisinin tavrını, biraz önce
yapmış olduğumuz, 42nci maddeye göre ki raporda, teklifte
ayrıntılarıyla belli ettik ve ona şerh düşürdük, ona
ilişkin şeyleri de bir kere daha tekrarlamak isterim milletvekilleri
yapmış oldukları eylemlerden sorumludurlar.
Değerli arkadaşlarım, Parlamento bir
kriminal suç örgütü değildir, öncelikle bunu ayırt etmemiz gerekiyor.
Burası Gazi Meclis, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Meclisi. Bu Parlamentoda
teröre yardım etmek, teröre yataklık etmeyi kabul etmek, bunları
burada tartışmak bile abesle iştigaldir diye sayıyorum ama
ne yazık ki böyle bir fiilî durumla da karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, aslında,
bize bu teklif geldiği zaman, Başbakan Sayın Davutoğlu buna
ilişkin Hodri meydan! dediği zaman, biz kendisine 3 karşı
teklif ileri sürdük. Hani, dediler ya Haydi, dokunulmazlıkların
hepsini kaldıralım. diye, biz kendisine dedik ki: Size 3 tane
ayrı ayrı teklif ileri sürüyoruz. Bu tekliflerden ne yazık ki hiçbir
tanesi kabul edilmedi. Bu tekliflerden bir tanesi neydi? Dedik ki: Anayasada
geçici bir maddeyle düzenleme yapmak doğru değildir. 83üncü maddede
kalıcı bir düzenleme yapalım. Sadece 26ncı Döneme yönelik,
milletvekillerine yönelik, işlenen suçlarla alakalı bir düzenleme,
suçların genelliğine, şahsiliğine, diğer objektiflik
ilkelerinin hepsine aykırılık teşkil etmektedir. Ama, ne
yazık ki buna ilişkin bir karşı yanıt alamadık
değerli arkadaşlarım.
83üncü maddedeki değişiklik, buna
ilişkin vermiş olduğumuz
Önerge de veremedik 83üncü maddede.
Niye? Çünkü geçici maddeye ilişkin bir düzenleme yapılıyordu.
Eğer bunu kabul etmezseniz -83üncü maddeye ilişkin- normal
dokunulmazlıkla alakalı şeyleri yapalım, 83üncü madde ve
İç Tüzükün 131inci madde ve devamındaki koşullar çerçevesinde,
gelin, yeniden bu dokunulmazlığı göz önüne alalım. dedik,
ne yazık ki bu da kabul edilmedi değerli arkadaşlarım.
Sizin yumuşak karnınız olan
bakanların
Biraz önce grup başkan vekili dedi ki: Efendim,
bakanların yargılanmasının önünde hiçbir engel yok. Yok
öyle bir şey Sayın Başkan, 100üncü madde orada duruyor, cenaze
gibi duruyor, o cenaze varken nasıl kaldıracağız,
bakanları nasıl yargılayacağız yani o dönemde
yapılan yargılamalarla alakalı? O nedenle, bunu da zül addettik,
bu 3 teklifimiz de ne yazık ki herhangi bir şekilde kabul görmedi.
Bakın, biraz önce Sayın Tezcan burada
ifade etti ama bir kere daha söyleyeyim: Bizim yapmış olduğumuz
programda Cumhuriyet Halk Partisinin konjonktürel bir tavır
göstermediği açısından, bizim programımızda ne
yazıldığını bir kere daha yüce Meclisle paylaşmak
istiyorum. Diyoruz ki: Bizim iktidarımızda, milletvekili
dokunulmazlığının erdemli ve temiz siyasetin önünde engel
oluşturmasına son verilecektir. Anayasada gerekli değişiklikler
yapılarak milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsü
dokunulmazlığıyla sınırlandırılması,
diğer faaliyetleri ile adi suçlara karşı koruyucu işlevinin
kaldırılması öncelikli hedeflerimiz arasında
olacaktır. ve devam ediyoruz: Dokunulmazlığının kaldırılması
talep edilen milletvekilinin mevcut dosyaları bekletilmeden, dönem sonuna
kadar ertelenmeden sonlandırılması sağlanacaktır.
diyoruz. Bunu nerede diyoruz? Cumhuriyet Halk Partisinin parti programında
ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce de
ifade ettim; bakın, burada 313 sıra sayılı -elimizde belge
var- Kanun Teklifimiz var. Tereddüdü olanlar, kendi içerisinde çelişkiye
düşenler, bu konuda iç dünyalarında travma yaşayanlar,
şurada Cumhuriyet Halk Partisinin tavrının ne olduğunu
görürler değerli arkadaşlarım. Ve biz o Komisyonda
Cumhuriyet
Halk Partisinin Anayasa Komisyonu üyelerinin nasıl oy
kullandığını da Sayın Komisyon Başkanı iyi
biliyor; bugün de katıldığı bir canlı yayın
programında, CHPnin tavrının ne olduğunu, bize
bırakmadan kendisi zaten açıkladı. Bu nedenle, burada kafa
bulandırmaya gerek yok. Biraz sonra göreceğiz neyin ne olduğunu.
Değerli arkadaşlarım, buradaki
problemimiz şu: Bakın, geçici 1inci maddeyle alakalı
düzenlemede biz şunu söyledik, dedik ki: Sadece buraya gelen fezlekelerle
alakalı bir düzenleme dar bir yetkidir, bunu kabul etmek mümkün
değildir. Niye? Ülkede bir defakto durum var. Cumhuriyet
savcıları cumhuriyet savcısı kimliğini yitirmiş
değerli arkadaşlarım. Artık, ülkede -bir bölümünü,
cumhuriyetin savcılarını tenzih ediyorum- şu anda, AKP
milletvekilleriyle, Hükûmet sıralarındaki milletvekilleriyle
alakalı fezleke düzenleyecek olan savcının alnından öperim
ben. Nerede öyle savcı? Nerede öyle savcı? Var mı öyle bir
savcı? (CHP sıralarından alkışlar)
Genel Başkanla alakalı, kan olayıyla
alakalı, kalktılar, hemen soruşturma açtılar. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı burada duruyor, laiklikle alakalı
dediği laflar orada, Ankara Cumhuriyet Savcısı oradan
seyrediyor, ne yapacağız? Var mı öyle bir delikanlı
savcı, alnından öpelim diye? Ben diyorum, cumhuriyet
savcılarını ben ikiye ayırıyorum değerli
milletvekilleri; bir cumhuriyetin savcıları var, bir de cumhuriyetin
avcıları var değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir tabloyla karşı
karşıyayız. O nedenle bunu kabul etmek mümkün değildir.
Biz neler olduğunu biliyoruz. Biraz önce
sayın grup başkan vekili şehitlerle alakalı, Siz hiç
şehitleri bilmiyorsunuz. filan dedi. Ne anlatıyorsunuz? Değerli
arkadaşlarım, ben Artvinin milletvekiliyim. Şehitlerin ne
olduğunu biliyoruz. Siz Artvinden bir yola çıkın, bir otobüse
binin, bir Ankaraya kadar gelin; Samsuna kadar üst geçitlere bir bakın
bakalım, kimlerin adları yazıyor diye. Üst geçitlerde şehit
bilmem kim, şehit albay, şehit asteğmen, şehit astsubay,
şehit polis; bunların isimleri yazıyor, biliyor musunuz? Biz
şehitlerin ne olduğunu biliyoruz, Artvinden geliyorum ben.
Halkın çocuklarının ismi Karadenizde üst geçitlere
yazılıyor. Sizin çocuklarınız adları nereye
yazılıyor, biliyor musunuz? Lüks arabaların trafik tescil
kayıtlarına yazılıyor, gemilerin tescil
kayıtlarına yazılıyor, rezidansların tescil
kayıtlarına yazılıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) O nedenle, gelip de bize şehit hamaseti yapmayın.
Biz hiçbir zaman
Hani diyordunuz ya Deminden beri
övüyordunuz
diye. Ne söylüyordu? Efendim, işte, şehitler
şöyle böyle. diye diyorlardı. Hayır, arkadaşlar, biz
hiçbir şekilde terör örgütüyle masaya oturmadık. Terör örgütüyle
masaya oturanlar şerefsiz. diyenin lafı 12 Eylül 2010daki halk
oylamasında Kayseri Meydanında asılı duruyor değerli
arkadaşlarım. Başka bir şey demiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Cenazelerine gittiniz,
cenazelerine. Kim gitti cenazeye?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teröristlerin
cenazesine kim gitti?
BAŞKAN Evet, böylece tümü üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz. Sırasıyla, sisteme giren
sayın milletvekillerine soru sorması için söz vereceğim.
Sayın Özkaya
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Bakanım, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun dördüncü bölümündeki,
Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar bölümündeki 302 ve
devamı maddesinden, vatana, millete ve devlete ihaneti iddiasıyla
ilgili kaç milletvekili hakkında fezleke vardır?
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) AKPli kaç milletvekili var?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) AK
PARTİlilerde hiç olmaz da onun için sormuyorum.
BAŞKAN Sayın Tezcan
YILMAZ TEZCAN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Öncelikli şunu ifade etmek istiyorum: Bugün
tarihe tanıklık ediyoruz, safımızı belirliyoruz; kim
terörün yanında, kim karşısında, bunu milletimizle beraber
göreceğiz.
Sayın Bakanıma bir sorum olacak: Terörle
ilgili dosyalarda yargılamalar ne kadar sürer, süreç nasıl
işler? Milletimiz bizlerden bu konularda cevap bekliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana da -İçişleri Bakanı
da burada- şimdi, bu yeni bir gelişme olduğu için sormak
istiyorum. Özellikle Adana Demirspor Takımı Malatyada kampa giriyor
fakat ilin valisi güvenlik kurulunda Adana Demirsporun güvenliğini
sağlayamayacağız. diye bir karar alıyor. Perşembe
günü play-off maçı var ve Adana Demirspor bugün saat üç buçuk
itibarıyla Malatya kentini terk etmek zorunda kalıyor. Şimdi,
Sayın Bakan, Malatya Türkiyenin bir şehri. Burada Süper Lige
çıkma mücadelesi veren Adana Demirsporun güvenliğini
sağlayamayacak hangi faktörler var? Vali beyi arıyorum, biraz önce
telefonla görüştüm, diyor ki: Biz böyle bir karar aldık, bu karara
uyup uymamak Adana Demirsporun kendisine ait. Şimdi, bu kararın
ardından orada maç yapacak futbolcuların ve kafilenin psikolojisi
nasıl olur ki bir ilin valisi bir takımın güvenliğini
-Malatyada- sağlamaktan acizdir?
BAŞKAN Sayın Çaturoğlu
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan, dün, 15 Mayıs Pazar günü Dağlıcada şehit olan
Zonguldaklı Piyade Uzman Çavuş Tunahan Kartalın cenaze
merasimindeydik, kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Cenazeye
katılanların tek bir isteği vardı: Teröre destek verenlerin
dokunulmazlıklarının kaldırılması.
Vatandaşın istediği tek şey buydu, bunu buradan duyurmak
istiyorum.
Ayrıca, 17 Mayıs 2010 tarihinde, Kilimli ilçesi
Gelik beldesinde TTK Karadon işletmesinde grizu patlaması sonucu 30
madencimiz şehit olmuştu. Onları da rahmet ve minnetle
anıyoruz; ruhları şad olsun.
Ayrıca, İkinci Lige çıkma
başarısını gösteren bir zamanların efsane
takımı Zonguldak Kömürsporda -başta başkanı olmak
üzere- tüm emeği geçenleri kutluyoruz. Ayrıca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bülent Arınç şöyle bir cümle
sarf etmişti: Sayın Öcalan demeyi, PKK bayrağı
açmayı suç olmaktan çıkardık. şeklinde. Bunlar, acaba
gerçekten suç olmaktan çıkarıldı mı, bunları söylemek
suç olmaktan çıktı mı?
İki: Orhan Miroğlu PKK ve IŞİD
terör örgütü değil, politik hareketler. dedi. Bu suç değil mi? Bir
fezlekesi var mı?
Sayın Beşir Atalay Öcalanın
mesajları bizim de düşüncemizdir
Aynı zamanda, bununla ilgili
bir fezlekesi var mı? Bu suç mudur, değil midir?
Sayın Yalçın Akdoğanın
Abdullah Öcalan olayları okuma kabiliyetine iyi sahiptir, tecrübesinden
biz yararlanıyoruz. şeklinde açıklaması suç unsuru
değil mi? Fezlekesi var mı?
Sayın Yasin Aktay diyor ki: Dünyanın
geleceğini Abdullah Öcalan çok iyi okuyor, biz de onu takip ediyoruz.
Bunlar suç değil mi? Fezlekeleri var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Bakan, son bir ay içerisinde 100 dokunulmazlık fezlekesinin 99u
muhalefete, MHPye, CHPye ve HDPye ait; sadece 1 tanesi AKPnin parti için
muhalefetine, Mehmet Ali Şahine adanmış. Yüzde 99u muhalefet
için hazırlanan bütün bu fezleke yarışı, bu
bağımsız yargıya ne kadar güvenebileceğimizin de bir
göstergesi aslında. Meclisin yüzde 42si muhalefet, yüzde 99 muhalefet
fezlekeleriyle dolu. Bakanların dokunulmazlıklarını
kaldırmayla ilgili niye hiçbir tavır geliştirmiyorsunuz?
2 bin tır dolusu silah gönderenlerle ilgili
hiçbir fezleke hazırlandı mı acaba?
BAŞKAN Sayın Arslan...
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
teröristlere yardım ve yataklık yapan, maddi ve manevi destek veren,
silah taşıyan, terörist taşıyan milletvekilleri açıkça
bilindiği hâlde, Bakanlığınız ve Hükûmetiniz
tarafından dokunulmazlıklarının kaldırılması
için şimdiye kadar Meclise neden getirmediniz?
İki: Anayasa değişikliğiyle
ilgili yaptığımız bugünkü görüşme ve 83üncü maddeye
göre geçici madde eklenmesine ilişkin değişiklik istemi
şimdiye kadar neden Meclise getirilmedi?
Üç: Geçici 83üncü madde de yalnızca,
milletvekillerinin şimdiye kadar Meclise gelmiş olan fezlekeleriyle
ilgilidir. Bu değişiklik Başbakan ve bakanları neden
kapsamıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal...
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, Hakkâri ve Mardindeki şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Ülkemizi bu hâle getirenler utansın,
utansın! Ve Suriyede kan var, Suriyede ölüm var; Suriyede çocuklar
ölüyor, kadınlar ölüyor, testereyle kesiliyor. Sayın Hükûmet, bu
konuda ne yapıyorsunuz? Kınama yok. Aleviler katlediliyor, Hükûmet
seyrediyor. Sayın Bakan, herhangi bir açıklamanız var mı,
Hükûmet olarak bir açıklamanız var mı? Mısırda
katledilen için gözyaşı döküyoruz. Evet, peki, Suriyede ne
yapıyoruz? Seyrediyorsunuz. Eliniz nerede? Kanda. Silah gönderiyorsunuz.
Askerlerimiz ölüyor, komşularımız ölüyor, Aleviler ölüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Hatay) Ne yapıyorsunuz?
Seyrediyorsunuz. Kınama bile yapmıyorsunuz.
Sizden de bekliyorum Sayın Meclis
Başkanı, kınama bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım...
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Başkan.
Sayın Bakan,
yarından sonra 19 Mayıs. Başta Genel Başkanımız
olmak üzere, oldukça çok sayıdaki milletvekili
arkadaşımızla birlikte, birçok partili
arkadaşımızla birlikte ve de çok çok sayıdaki -yüz
binlerce- vatandaşımızla birlikte, Güvenparkta buluşup
Anıtkabire doğru yürüyeceğiz.
Özellikle dünkü ve bugünkü,
medyada çıkan yazılardan dolayı, özellikle size belirtmek
istiyorum: Bir Adalet Bakanlığı güvenliği alamıyorsa
diyecek bir şey bulamıyorum. Bundan dolayı da güvenliğin
alınmasıyla ilgili sizi tekrar uyarıyoruz. Onun için, hem sizi
hem İçişleri Bakanını, buradan, gerekli güvenliği
almakla ilgili tekrar uyarıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, biraz önce
dile getirdim ama yoktunuz. Cumartesi günü bir yönetmelik
yayınladınız müdürlerin rotasyonuyla ilgili. Bu ihtiyaç nereden
doğdu, amacınız nedir, o yönetmeliği geri çekmeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Torun
Sayın Kuyucuoğlu
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu ülkede, özellikle son
yıllarda her şeye dokunuldu, dokunulmadık bir şey
bırakmadılar. Dokundukları her şeye felaket getiriyorlar.
Halkı susturuyorlar, yazarları susturuyorlar, iş
adamlarını susturuyorlar, akademisyenleri susturuyorlar, gazetecileri
susturuyorlar. Hiddetleri, hırsları, akıllarının önüne
geçmiş. Parlamentodaki vekillerin temsil ettikleri insanların sözcüsü
olmalarını engelleyerek, temsil ettikleri insanlara hiçbir hak ve
fırsat tanımayarak, siyaset yapma fırsatı
bırakmayarak, şiddete başvurmalarını haklı
kılacak adımlar atıyorlar. Sonuçları vahim olacak. Bunu,
kimseye anlatamazsınız. Bunu sayısal olarak başarsanız
da Pirus Zaferi olur, faturasını hepimiz öderiz. Bu
kararınız, Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihine kara bir leke
olarak geçer.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Şimdi, soruları
cevaplandırmak üzere Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın
Bekir Bozdağa söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; şu anda
fezlekesi bulunan milletvekilleriyle alakalı, suç niteliğine göre
döküm, tabii, bütün dosyalarla ilgili elimde detaylı yok ancak Komisyonda
olanlarla ilgili, izniniz olursa, bazı rakamları açıklamak
isterim: Terör suçlarından 216 adet, hakaret suçu 201 adet, yaralama suçu
11 adet, görev suçları 38 adet, sahtecilik suçları 6 adet, tehdit
suçu 18 adet, gizliliğin ihlaline ilişkin suçlar toplamı 11
adet, suçu ve suçluyu övmek 55 adet, halkı kin ve
düşmanlığa tahrik etmek veya aşağılamak 24 adet,
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa
muhalefet 119 adet, 298 sayılı Seçim Kanununa muhalefet 11 adet,
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa muhalefet 3 adet, iftira 13
adet, 5253 sayılı Dernekler Kanununa muhalefet 1 adet, halkı
askerlikten soğutmak 2 adet, mala zarar vermek 1 adet ve tabii, devam
ediyor. Bütün suçları burada sayarsak çok zaman alır, bunlarla ilgili
dökümler zaten ilgili yerlerde var. Zannederim cevap yeterli olmuştur.
Tabii, dokunulmazlık dosyalarının
kaldırılmasından sonra süreç, daha doğrusu, bu Anayasa
değişikliğinin kabulünden sonra süreç nasıl işler?
Sürecin nasıl işleyeceği tamamen Ceza Muhakemesi Kanununun
uygulanması suretiyle ortaya çıkacaktır. Sadece, Meclisin
kabulünden sonra dosyaları Meclis iade edecektir; Başbakanlık,
orası Adalet Bakanlığına, Adalet Bakanlığı
da ilgili soruşturma yapan yerlere iade edecektir. Ondan sonrası Usul
Kanunu çerçevesinde işleyecektir.
Tabii, Malatyada Adana
Demirspor takımıyla ilgili güvenlik konusu hakkında şu anda
yeterli bir bilgi sahibi değilim. Her takımımızın
güvenliğini sağlamak, orada sportif faaliyetlerini güven içerisinde
yapmasını sağlamak Hükûmetimizin de, valilerimizin de asli görevidir.
Umarım bu dediğiniz sorun çözülmüştür. Eğer
çözülmemişse ben de kendisiyle özellikle konuşacağım çünkü
devletin asli vazifesidir bu. Valiliğin Ben güvenliği
sağlayamam. deyip bu konuda farklı bir karar vermesini kabul etmek
doğru değildir. Onun vazifesi güvenliği sağlamaktır.
Tabii, Sayın Tanal
Terör örgütünün propagandası suç mu? diye söyledi. Bildiğiniz gibi,
Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerinde
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Soruşturma var mı onunla ilgili?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Türk Ceza Kanununun 214üncü maddesinde suç
işlemeye tahrik, 215inci maddesinde suçu ve suçluyu övme, 217nci
maddesinde kanunlara uymamaya tahrik, Terörle Mücadele Kanununun 7nci
maddesinde terör propagandası, yine Terörle Mücadele Kanununun 6ncı
maddesinde terör örgütlerinin bildiri ve açıklamalarını basma ve
yayma suç olarak düzenlenmektedir. Bunlar kanunlarımızda suçtur.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Soruşturma var mı bunlarla ilgili Sayın Bakan? Soruşturma
var mı, onu söyleyin.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bazı kişilerle ilgili, Sayın
Miroğlu, Sayın Atalay, Sayın Aktayın
açıklamalarıyla ilgili sorduğunuz sorular
Beni herhâlde mahkeme
zannettiniz, hâkim zannettiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Soruşturma var mı, onu söyleyin.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ben hâkim değilim, mahkeme değilim.
İnsanlarla ilgili Bu suç mudur, değil midir? şeklinde bir
soruyu bana yöneltmenizi, işin doğrusu, doğru görmem çünkü hukuk
devletinde bunun kararını verecek mahkemelerdir. Benim, o nedenle, bu
noktada, bazı kişilerin fiili suç mudur, değil midir diye
değerlendirme
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Mahkemeye emri sen veriyorsun ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ama
şunu söyleyeyim: PKK eli kanlı bir terör örgütüdür, DEAŞ eli
kanlı bir terör örgütüdür. Bu örgütlerin yöneticileri ve teröristleri
hepsi beraber terör örgütlerinin hizmetinde olan kişilerdir, bunların
bütün eylemleri de suçtur. Hükûmetimiz, devletimiz, güvenlik güçlerimiz
bunlarla sonuna kadar mücadele etmede kararlıdır, mücadele devam
edecektir.
Dokunulmazlık dosyalarının yüzde
99u muhalefetle ilgili, sadece 1i iktidarla ilgili. diyor bir arkadaş.
Zannedersem, bu fezlekeleri kimin hazırladığını
unutuyor arkadaşlar. Kim hazırlıyor fezlekeleri?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Bağımsız yargı!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cumhuriyet savcıları hazırlıyor. Niçin
hazırlıyor? Suç işlediklerine dair iddialar, ihbarlar,
şikâyetler olduğu zaman bunu inceliyor, fezleke düzenleme ihtiyacı
duyduğu zaman düzenleyip gönderiyor. Peki, suç işleme
ihbarını kim yapıyor? Vatandaş yapabilir, siz
yapabilirsiniz, onlar resen soruşturabilir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Normal bir
durum, normal!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şimdi, buradan siz Niye bizimle ilgili düzenleniyor? sonucunu
çıkaracağınıza
Ben de şöyle soruyorum: Acaba bu
muhalefetten bazı milletvekilleri suç işlemekte niye bu kadar
iştahlı davranıyorlar? AK PARTİli milletvekilleri suç
işlemiş olsalar onlarla ilgili de fezlekeler olabilir, onlarla ilgili
de gelir. Yani, polisle, askerle, devletin başka başka güvenlik
birimleriyle karşı karşıya gelseler onlarla ilgili de
gelebilir, kanunlara uymasalar onlarla ilgili de gelir. Bu, şunu
gösteriyor: İktidar partisi kanunlara uyma konusunda daha büyük bir
hassasiyet gösteriyor demektir; bunu çok açık bir şekilde ifade etmek
isterim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Başbakana
darbe yaptınız, daha ne yapacaksınız? Bundan daha
ağır bir suç yok ki.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Teröre yardım ve yataklık etmekle ilgili dosyalar,
dokunulmazlık fezlekeleri bugüne kadar niye Meclise gelmedi? diye
soruldu; işte, geldi Meclise. Bugün tek tek görüşme yok ama
Anayasaya eklenen bir ek maddeyle bunların yargılanması
önündeki engel kaldırılıyor. Bugüne kadar niye gelmedi?
diyenlerin şimdi fırsat önündedir, oyunu kullanır, bu engeli
kaldırmış olur.
Sayın Topal Suriyedeki
çocuklar kesiliyor, ölümler oluyor, Aleviler katlediliyor. diye birtakım
değerlendirmelerde bulundu. Sayın Topal, bu söylediklerini Esada da
söyler misin lütfen, Esada söyler misin lütfen! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Attığı kimyasal
silahlarla orada çocukları öldüren odur, Esaddır.
SERKAN TOPAL (Hatay)
IŞİD yaptı, IŞİD; sizin destek verdiğiniz terör
örgütü yaptı onu! Sizin desteklediğiniz El Nusra örgütü yaptı!
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Burada Esadın sözcülüğünü yapma! Bu
Parlamento Esadın parlamentosu değil! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Bakın, bir memleket, 500 bin Suriyeli ölmüş; öldüren kim?
Esad. 3 milyon Suriyeli Türkiyede, 6 milyon Suriyeli göçmüş; göçüren kim?
Esad. Katil kim? Esad. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
SERKAN TOPAL (Hatay) Biz
barıştan yanayız; siz barıştan yana olun,
barıştan yana!
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sen onu savunuyorsun! Niye ona katil demiyorsun? Sen
bu Parlamentoda Hataylıların temsilcisi misin, Esadın
temsilcisi misin?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, sakin olun,
sakin!
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kusura bakma, bir gün de Esada laf söyle, bir gün de o
çocukları kesene, üzerine havadan bomba yağdırana, kimyasal
silah atana laf söyle! Ama yok, her çıktığında aynı
şeyi söylüyorsun. (CHP sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Bakan, biraz sakin olun, sakin!
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kusura bakma Sayın Gök, seni tenzih ediyorum ama bu
arkadaş kimin sözcüsü olduğuna bir karar versin, Türk milletinin mi,
yoksa Suriyedeki eli kanlı yönetimin başı olan Esadın
sözcüsü mü? Ona bir karar versin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) Kusura bakmayın, kusura
bakmayın; biz senin kim olduğunu biliyoruz, senin ne olduğunu da
biliyoruz! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakan, siz sorulara
cevap vermeye çalışın.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Bakanın böyle bir üslubu olamaz.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kusura bakmayın, böyle üslup olmaz ama Sayın
Gök, bakın, bu sayın vekil
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Bakan, yanlış yapıyorsunuz ama.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Şimdi, çocukları katleden belli, Aylan bebek
niye sahile vurdu? Esad zalimi yüzünden memleketini terk etmek zorunda
kalmadı mı onlar?
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, bu
üslup üslup değil Sayın Bakan! Böyle bir şey olabilir mi! Bu
üslup iyi bir üslup mu!
Sayın Başkan
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) O insanlar niye ölüyorlar? Kim öldürüyor onları?
Türk askeri mi öldürüyor onları, Türkiye mi öldürüyor onları?
Yaşasın diye mücadele ediyor Türkiye, çocuklar ölmesin diye mücadele
ediyor, kadınlar ölmesin diye mücadele ediyor, masumlar ölmesin diye
mücadele ediyor; Türkiye, yaşasın diye mücadele ediyor. Siz o eli
kanlı katilin elini sıkmak için heyetler gönderdiniz, kusura bakmayın.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Sayın Bakanım, çok terssiniz, çok terssiniz! Böyle hitabet olur mu!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Aynı
Esada benziyor!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu
soru-cevap işlemlerinde Sayın Bakan,
arkadaşlarımızın sorduğu sorulara cevap vereceği
yerde, tam bir hamaset üslubu içerisinde, kendisini kaybetmiş bir üslup içerisinde,
arkadaşımızı bire bir muhatap alarak
arkadaşımızın sorduğu sorunun cevabını hiç
vermeden konuyu başka yerlere çekmek suretiyle son derece basiretsiz, son
derece yanlış bir tutum sergilemiştir, üstelik Adalet
Bakanı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yeni Başbakan olacak herhâlde, o yüzden.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, böyle bir tablo olabilir
mi? Yani, arkadaşımızın sorduğu soru ortada. Suriyede
yaşanan çatışmada ölenlerin birçok akrabası Türkiyede,
buna dikkat çekiliyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Olur
mu, Türkiyeyi suçluyor, Türk Hükûmetini suçluyor; Esadı suçlamıyor,
yapmayın!
BAŞKAN Sayın Gök, şimdi, ben sizi
anladım.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, Sayın Bakan o
acıları içinde yaşamıyor mu, içinde hissetmiyor mu? Böyle
bir tablo olabilir mi!
BAŞKAN Yalnız, Sayın Gök, sorudan
ziyade bir itham var.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Siz yorum
yapmayın.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ya Başkan,
Allahını seversen
BAŞKAN Ve Elinizde onların kanı
vardır. deyip bir şekilde eğer itham ediyorsa Sayın Bakan
da Hükûmet adına cevabını verir. Sorudan ziyade bir ithama dönük
bir şey bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Sen
Hükûmet temsilcisi misin orada?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
İç Tüzükün 64üncü maddesine göre bu tutumunuz yanlıştır.
Sayın Bakan bir yanlış yaparken siz diğer bir
yanlışı devam ettiriyorsunuz. 64üncü madde çok
açıktır: Genel Kurula başkanlık eden Başkan
tartışmalara katılmaz.
BAŞKAN Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama siz
tartışmanın içerisine giriyorsunuz.
BAŞKAN Siz bana soruyorsunuz. Soruya
nasıl cevap verdiğini söylüyorum. Ben de şunu diyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN İç Tüzük, sorunun ne şekilde
sorulacağını da söylüyor, cevabın ne şekilde
verileceğini de söylüyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, siz
nasıl müdahale ediyorsanız Sayın Bakana da müdahale etmek
durumundasınız.
BAŞKAN Hayır. Soru sorarken itham
ederse, sert bir şekilde karalarsa, iftira atarsa Sayın Bakan da ona
göre bir cevap verir.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim
BAŞKAN Dolayısıyla, soru
soranın da uygun bir üslup içerisinde sorusunu sorması lazım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, sizin
tutumunuzu da, Bakanın cevabını da kınıyoruz,
reddediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, eyvallah. O sizin
bileceğiniz bir şey.
Sayın milletvekilleri, böylece Anayasa
değişikliğine dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesi hususunda gizli
oylama yapacağız.
Şimdi, gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan
kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler, Adanadan
başlayarak Denizliye kadar -Denizli dâhil- ve Diyarbakırdan
başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil- Hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak Mardine
kadar -Mardin dâhil- ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak
dâhil- adı okunan milletvekillerine 1i beyaz, 1i yeşil, 1i de
kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verilecek ve
bu pul ve zarf verilen milletvekillerini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar da
yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan -özellikle
okuyorum- beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak
sayın üye kâtip üyeden 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan
ve adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme
yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak, diğer 2 pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekillerine pul ve zarf
verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
Buyurun.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu
kullanmayan sayın üye kaldı mı?
Evet, oy verme işlemi böylece
tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
Sayın milletvekilleri, şimdi sayın
kâtip üyelerimiz oy sayım ve döküm işlemlerini gerçekleştirecek.
(Oyların ayrımına başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, o oyları saymak için milletvekilleri içerisinden sizin
kurayla çekim yapmanız lazım. Bu şekilde Divan sayamaz ki.
BAŞKAN Sayın Tanal, öyle değil
işte; seçim işlemlerinde öyle yapılıyor ama bu Anayasa
değişikliklerinde kâtip üyeler, Divan sayıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İç Tüzükte
böyle bir hüküm yok.
BAŞKAN İç Tüzüke göre, görevliler
saymak zorunda Sayın Tanal. Böyle, her şeye müdahale etmeyelim
lütfen.
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesine dair gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
|
Kullanılan
oy sayısı |
: |
536 |
|
|
Kabul |
: |
348 |
|
|
Ret |
: |
155 |
|
Çekimser
: 8
Boş
: 25
|
Kâtip Üye Sema Kırcı Balıkesir |
Kâtip Üye Elif Doğan Türkmen Adana |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
313
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Hükûmet
ve Komisyon yerinde.
Şimdi
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 7/11/1982
tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 20 - Bu
maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte;
soruşturmaya veya soruşturma ya da kovuşturma izni vermeye
yetkili mercilerden, Cumhuriyet başsavcılıklarından ve
mahkemelerden; Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına veya Anayasa ve
Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Başkanlığına intikal etmiş yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında, bu dosyalar
bakımından, Anayasanın 83 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren onbeş gün içinde; Anayasa ve Adalet komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Başkanlığında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığında, Başbakanlıkta
ve Adalet Bakanlığında bulunan yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına
ilişkin dosyalar, gereğinin yapılması amacıyla,
yetkili merciine iade edilir.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Mithat Sancara aittir.
Buyurun Sayın Sancar.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MİTHAT
SANCAR (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu
anda tartışmakta olduğumuz şeyin bir Anayasa
değişikliği değil, başka bir operasyon olduğunu
peşinen belirteyim.
Dokunulmazlıkların
kaldırılması bahanesi ve gerekçesi altında aslında bir
darbe planı hayata geçiriliyor. Dokunulmazlıkların
kaldırılması meselesi olsaydı bugün
tartıştığımız konu, daha önce verdiğimiz
dilekçeleri işleme koyarak bu süreci başlatabilirdiniz; buna gücünüz
yetiyor, sayınız yetiyor. Demin, daha doğrusu ilk oturumda grup
başkan vekiliniz, bizim dilekçe verdiğimizi hatırlattı.
Doğrudur, dilekçeleri verdik. Eğer gerçekten
dokunulmazlıkları kaldırmak gibi bir meseleniz olsaydı,
asıl derdiniz bu olsaydı, o dilekçeleri işleme
koyardınız. Nasıl işlerdi süreç biliyorsunuz.
Anayasanın 83üncü maddesi ve İç Tüzükün 131 ve devamı
maddeleri süreci ayrıntılarıyla düzenlemiş. Onu
yapmadınız. Peki. Başka bir önerimiz daha oldu, Gelin, geçici
madde yerine Anayasanın 83üncü maddesini kalıcı bir
şekilde değiştirelim. Dokunulmazlıkları tümden
kaldıralım, Meclisin çoğunluğunun tasarrufuna
bırakmayalım. Eğer, parlamenterlik görevini yürütmek için
güvencelere ihtiyaç varsa ki var tabii, onları da Meclisin
çoğunluğunun tasarrufuna bırakmayalım, onları
doğrudan anayasal güvence altına alalım ama
dokunulmazlığı bir kurum olarak çıkaralım
Anayasadan. dedik, bunu da kabul etmediniz. Bunun yerine, Anayasaya geçici
bir madde eklemeyi tercih ettiniz.
Komisyonlarda ayrıntılı olarak
anlattık, bu yöntem, pek çok açıdan, şu Anayasanın birkaç
düzgün maddesi varsa onlara aykırıdır. Evet, bütün anayasalarda
mecburen bazı temel evrensel ilkeler yer alır, 1982
Anayasasında da vardır bu ilkeler. Bu ilkelere
aykırıdır. dedik, anlattık, burada ayrıntıya
tekrar girmek gerekmiyor. Bunun dışında, Evrensel hukuk
ilkelerine aykırıdır. dedik, Taraf olduğumuz insan
hakları sözleşmelerinin normlarına aykırıdır.
dedik.
Hangi açılardan aykırı olduğunu
sadece başlıklar hâlinde hatırlatayım: Bir defa,
geçmişe yürüyen bir düzenleme getirdiniz önümüze, geçmişe yürüyen bu
düzenlemeyle kazanılmış hakların gasbı sonucunu
doğuracak bir yöntemi tercih ettiniz. Burada milletvekilleri
seçildiklerinde dokunulmazlıkların nasıl
kaldırılacağı belliydi, bunu 83üncü madde
düzenlemişti, İç Tüzükün de 131 ve devamı maddeleri
belirlemişti, şimdi, bizler milletvekili olduğumuzda bu
güvenceler vardı. Bu güvencelerin anlamı şu arkadaşlar:
Fezlekesi olan her milletvekili, ayrı ayrı savunma hakkına sahip
olur, o fezlekeler Karma Komisyonda ve hazırlık komisyonunda
görüşülürken, ayrıca, Genel Kurula geldiğinde de fezlekesi
görüşülen her milletvekilinin, kendini bu kurul önünde savunma hakkı
vardır. Bu savunma hakkını bu geçici Anayasa maddesi
altında işlettiğiniz süreçle gasbetmiş oluyorsunuz.
Bunun dışında, başka
aykırılıklar da var elbette. Geçici madde yönteminin kendi
başına darbecilerin bir tercihi olduğunu hatırlatalım
tekrar. 1982 Anayasasına bakın, 2 tane çok önemli geçici maddeyi
hatırlatacağım sadece size: Biri, siyaset yasakları getiren
madde, diğeri de darbecilere ve darbe hukukuna güvence sağlayan,
koruma sağlayan madde. Geçici madde yöntemine 1982 Anayasası
yürürlüğe girdikten sonra başvuran tek parti AKP oldu. Bu da manidar
değil mi sizce? Diyoruz, zaten yapmakta olduğunuz şey bir darbe
teşebbüsüdür. Neden darbe teşebbüsü olduğunu tekrar anlatmaya
çalışalım sizlere.
Evet, geçici madde yöntemi darbecilerin tercih
ettiği bir yöntemdir fakat burada bu kadar Anayasaya
aykırılığı, bu kadar keyfiliği göze
almanızın nedeni, bunları bilerek böyle bir teklif hazırlamış
olmanızın nedeni, aslında Mecliste HDPyi tasfiye etmektir,
siyaseti iptal etmektir. Darbecilerin ilk yaptığı ve asıl
yaptığı iş budur, siyaseti ilga ederler, Meclisi devre
dışı bırakırlar. Burada operasyonun esas hedefi HDP
elbette, bizleri tasfiye etmek istediğinizi saklamıyorsunuz. Bütün
dokunulmazlıkları getirdik. diyorsunuz. Hayır, gerekçeye
bakın, asıl hedefiniz biziz, onu göreceksiniz. Bu da eşitlik
ilkesine ve ayrımcılık yasağına
aykırıdır, hatırlatayım.
Bu dokunulmazlıklar tartışması
başladığından bu yana Komisyona havale edilen 330 dosya
vardı, bizlere ait 182 fezleke bulunuyordu, bugün bu sayı, toplamda
667ye, bizlerle ilgili de 405e çıkmış. Demek ki bir aceleniz
var, hızla bizimle ilgili fezlekelerin hazırlanıp buraya,
Meclise intikalini veya Adalet Bakanlığına intikalini
sağlayan bir talimat, bir emir yargıya gitmiş görünüyor.
Fezlekelere bakıyoruz, bizi terör suçu
işlemekle itham ediyorsunuz. Fezlekelere bakın, hepsi bizim
açıklamalarımız. Faysal Sarıyıldızla ilgili
fezleke için cevap verildi size, ona girmeyeceğim ama ben otuz yıl
hukuk hocalığı yaptım, pek çok iddianame inceledim fakat bu
dönemde gördüğüm iddianameler kadar felaket, feci iddianame görmedim
gerçekten. Kendimle ilgili hazırlanan iddianameye aklım ermiyor.
Diyorum ki: Bu fezlekeleri hazırlayan, iddianameleri hazırlayan
savcılar içinde benim bir nebze emeğim olanlara bu emeği helal
etmiyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Başkana, krala
itaat için hukuku bu kadar rezil duruma düşürmeyi, emeklerimi sizlere
bunun için helal etmiyorum.
Peki, ne yapmak istiyorsunuz? Aslında, bizim
korktuğumuzdan söz ediyorsunuz ama en büyük korkunun sizlerde olduğu
belli. İşlenmiş o kadar çok suç var ki hangilerini sayalım?
Suriye savaşındaki rolünüzü mü sayalım, yolsuzluk
iddialarını mı sayalım? Hangi birini sayalım? En
büyük suçlar, gerekli olanı değil, fazla olanı elde etmek için
işlenir. diyor bir düşünür. Bir alyanstan başka bir
varlığım yok, bundan fazlası gelirse bilin ki haram
yemişim. diyen bir muhterem beyin burada tekrar değerlendirilmesini
sizlere bırakıyorum. Eğer çok fazla haram yenmemişse bu
varlıklar nasıl oluşmuştur? Peki, Suriye
savaşında üstünü örtemediğiniz suçlar
Demek ki iktidarın
fazlasını istediniz, malın, mülkün, varlığın
fazlasını istediniz, onun için çok suç işlediniz.
Korkan biz değiliz, korkan sizlersiniz. Bu
korkuyu atlatmak için, korkudan kurtulmak için bizleri günah keçisi hâline
getirmek istiyorsunuz. Oysa bizlerin bir korkusu yok, bunu biliyorsunuz. Kaç
partimiz kapatıldı bugüne kadar? Milletvekillerimizden kaçı
hapsedildi, hatta katledildi, kaç tane parti görevlimiz katledildi? Bunları
biliyorsunuz. HDPde siyaset yapmaya karar veren bir kişinin herhangi bir
şekilde bunlardan korkması düşünülemez, söz konusu olamaz.
Aslolan, sizlerin korkusudur. Sizler bu korkuyu atlatmak için, bu korkudan
kurtulmak için başkanlık sistemini getirmeye
çalışıyorsunuz ve bunu getirmek için de durmadan yeni suçlar
işliyorsunuz. Bu yeni suçların üstünü örtmek için de güya bizi günah
keçisi olarak seçiyorsunuz.
Boşunadır bunlar. Boşuna
uğraşıyorsunuz.
Biliyoruz, bu Mecliste hâlâ vicdanını
koruyan çok sayıda insan var, emirlere, talimatlara, bu tür oyunlara prim
vermeyecek çok sayıda insan var. Sizlerde de var, AKPde de var, CHPde
olduğundan da eminiz, MHPde de var, biliyoruz. Bu darbe girişimini,
önümüze kaos ve daha fazla kıyım, ölüm, yıkım getirmekten
başka bir sonuç doğurmayacak bu teklifi burada, oylarıyla
reddedecek insanların sayısının çok olduğunu
biliyoruz. Bunu göreceğiz ve bu da sizlere belki tarihî bir ders olur.
Daha fazla savaşla, daha fazla suçla bu ülkeyi yönetemezsiniz,
yönetemeyeceğinizi de bu Mecliste göreceksiniz. Eğer bu Mecliste bu
karar çıkmazsa, halkların iradesi, bu dersleri sizlere en kısa
zamanda tekrar hatırlatacaktır.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/1028) esas
numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile dokunulmazlıkların
kaldırılması konusunda geçici çözüm önerisi üzerine grubumuz
adına söz almış bulunuyorum.
Hepimizin malumu olduğu üzere bugün Parlamento
önemli bir sınav verecek. Bu sınavın temeli, bu kürsüye gelip
konuşan, seçilmiş aziz milletvekillerinin kürsüde kendilerini ifade
etme özgürlüklerinin haricindeki birtakım
dokunulmazlıklarının kaldırılması meselesi. Bu
mesele, Türk siyasetinin önemli mihenk taşlarından bir tanesidir ve
özellikle Türk siyasetinde 2000li yılların başında sürekli
gündeme gelmiş, tartışılmış bir konudur. Adalet
ve Kalkınma Partisi, iktidarının ilk dönemlerinde, hatta
kuruluş aşamasında hemen gelir gelmez,
dokunulmazlıkları kaldıracağını ifade etmiş,
arkasından bir yıl bu gündemimizde bile değil demiş ve
gelişmelere göre dönemsel tavırlar ifa etmiştir. Daha sonra
dokunulmazlıkların gündeme gelmesiyle ilgili temel husus, bölücülükle
ilgili, terörle ilgili konular Parlamentonun gündeminde daha yoğun, kamu
vicdanını yaralayıcı hadiseler cereyan ettikçe, gündeme
gelmeye başlamıştır.
Bu gündeme geliş süreçlerinde de yine iktidar
partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi, yer yer kamu vicdanını
rahatlatıcı tavırlarla toplumu teskin edici ifadeler
kullanmıştır, ta ki 1 Ağustos 2009 açılım süreci
ve öncesine kadar. Zaten o tür durumlar söz konusu olduğunda bu
dokunulmazlıklar gündeme dahi alınmamış ve tüm süreç
askıya alınmıştır.
Oysa, bütün bunların
yaşandığı dönemde Milliyetçi Hareket Partisi yoğun bir
şekilde bu konuda samimiyet testi vermiş ve sürekli uyarılarda
bulunmuştur. Gerek bölücülükle ilgili, terörle ilgili konularda
arasına mesafe koyamayan seçilmişlerin yargılanması
konusunda gerekse haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk konusundaki
önerilerini ve bu dokunulmazlık zırhına bir şekilde sahip
olanların buna sahip olmaması gerektiği konusunda görüşler
beyan etmiştir.
Mayıs 2001, Nisan 2002, Temmuz 2007, Eylül
2007, Ocak 2009, Eylül 2009, Kasım 2009, 2011 seçim beyannamesinde,
2012de MHPnin kanun teklifinde, Haziran 2015, Kasım 2015, 3 Mart 2016 ve
nihayet 17 Mart 2016da ve 7 Nisan 2016 tarihlerinde olmak üzere
dokunulmazlıklarla ilgili konuları gündeme
taşımış ve dokunulmazlıkların
kaldırılması gerektiği konusunda görüş beyan etmiştir.
Bugün de görünen o ki yine Milliyetçi Hareket Partisi parti grubu olarak -her
ne kadar bağlayıcı bir hüküm olmasa da- net bir şekilde
özellikle ülkenin içerisinde bulunduğu böylesine yoğun bir süreçte,
kamu vicdanını yaralayan hadiselerin cereyan ettiği bir süreçte
terörle mücadelede mücadele eden güvenlik güçlerine verilecek destek ve kamu
vicdanını rahatlatma konusunda dokunulmazlıkların
kaldırılmasını ve öncelikli olarak teröre mesafe koyamayan
odaklara, bu kaldırılma sürecinden sonra, yargı yolunun
açılmasını benimsemektedir ama bu Milliyetçi Hareket Partisinin
ortaya koyduğu net tavır ve öneriler gerek komisyon görüşmeleri
aşamalarında gerekse genel anlamda bu müzakerelerin
yapıldığı dönemde hep ertelenmiş, ötelenmiş ve
nihayetinde fezlekelerin tamamı şekliyle gündeme getirilerek
böylesine bir ortam dayatılmış, zorlanmıştır ve
Milliyetçi Hareket Partisi Hodri meydan! demeyin, biz yine
hazırız. diyerek en net tavrı kararlı bir şekilde
göstermektedir. Ümit ederiz ki Milliyetçi Hareket Partisinin temel önerileri
çerçevesinde bugünlerde siyasi iradenin birtakım uygulamaları,
doğruyu görme noktasında aldığı kararlardan bir tanesi
olsun ve yine ümit ederiz ki 316 milletvekilinin oy kullanma hakkı olan
Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda tavizsiz bir şekilde
dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda oy versin.
Bir başka konu, Cumhuriyet Halk Partisinin bu
konudaki kararlarının net olup olmaması konusudur. Gerek
komisyonlardaki tartışmalarda gerekse daha sonraki kendi özel
gündemleriyle ilgili konularda şu anki tartışmalar, birazdan
yapılacak oylamalarla rengini gösterecektir.
Biz, Milliyetçi Hareket Partililer olarak ülkemizin
içerisinde bulunduğu tehlikeleri ve tehditleri önceden görüp uyarma
sorumluluğunu yerine getiren bir hareketiz. Bizim ifade etmiş
olduğumuz tehlike ve tehditler deneme yanılma yoluyla
yaşanılarak ortaya çıkıyor maalesef. Biz diyoruz ki
arkadaşlar, ateş yakar, taş sert olur, su belli bir orandan
sonra derinliklerinde boğar. Olmaz, biz bunu deneyeceğiz,
yaşayacağız, ondan sonra göreceğiz. Pekâlâ, buyurun görün
diyoruz. Aynı şekilde dokunulmazlıklarla ilgili, terörle
mücadeleyle ilgili ve ülkenin geleceğini şekillendirecek güvenlik
politikalarıyla, dış politikayla ilgili temel
yaklaşımlarımızı ifade ettiğimizde hep haklı
çıktık ve artık biz diyoruz ki haklı çıkmak
istemiyoruz. Biz de çıktığımız, haklı olduğumuz
noktalarda artık millî konseptte bir politikanın
uygulamasının geldiğini ve gelmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Bugün itibarıyla
sınırımızda nereden geldiği çok malum olan füzeler bir
vilayetimize düşmekte, memleket içerisinde artık haberleri
sıradanlaşmaya başlayan şehitlerin her geçen gün had
safhaya geldiği bir ortamda, memleketin birlik beraberliğini bozacak
alternatif yapılanmaların ülkenin içerisinde var olduğunun iddia
edildiği bir ortamda millî birlik ve beraberliğin özellikle terörle
mücadele konseptinde kararlı bir duruşa bir katkı olması
noktasında dokunulmazlıkların kaldırılması ve
ilgili iddiaların değerlendirilmesi yönünde görüşümüzü beyan
ediyoruz.
Bunu beyan ederken beraberinde de yetersiz
bulduğumuz şerhlerimizi de ifade ediyoruz. Nedir bu şerhlerimiz?
Bu dokunulmazlıklar, bir kereye mahsus ve dönemsel olmasın, dönemin
tamamını kapsasın; gerekirse tüm yasama yılı ve
yıllarını da kapsayan temel değişiklikler olsun ve bu
dokunulmazlıklar mutlaka bakanları da içersin, siyasi otoriteleri de
içersin, belli bir grup sınırlanmasın ve tamamı olsun.
görüşünü ifade ediyoruz.
Bizim durduğumuz yer net, bizim
kararlılığımız kesin. Büyük Türk milleti ailesinin her
bir ferdini değerli bulan ve kendi ailesiyle bir bütün olarak gören,
devleti ebet müddet anlayışıyla Türk devletinin içerisinde
hiçbir odağın yapılanmasına müsaade etmeyen, Ne parti
devleti ne paralel devlet, ille de hukuk devleti. diyen bir
anlayışta duran Milliyetçi Hareket Partisinin demokratik sistem
içerisindeki insana bakışı; insan hak ve özgürlüklerini,
bireysel hak ve özgürlüklerini hiçbir hegemonyanın altında görmemesi
gerektiği; silahların gölgesinde demokrasinin
olmayacağını, insanın yaşama hakkını
silahlarla gölgeleyen odakların demokrasi havarisi kesilemeyeceğini
ve teröre yardım, yataklık ve hizmeti olduğu iddia edilenlerin
de mutlaka yargının önüne çıkarak hesap vermesi gerektiğini
ve bu hesap verme sürecinin şeffaf bir demokrasiyle her alanda tüm siyasi
otoriteyi kapsaması gerektiğini düşünüyor ve bu konuda
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşünün 40 milletvekiliyle -40
olabileceği düşüncesiyle her bir iradeye saygı duymakla
birlikte- kamuoyunda vicdanı en rahatlatıcı tavır
olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıya selamlıyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
1inci madde üzerinde gruplar adına üçüncü söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Muharrem
Erkeke aittir.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 313 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Ancak, bir hukukçu olarak vurgulamak
zorundayım, aslında bu, bir anayasa değişikliği
değil, geçici bir maddeyle Anayasanın 83üncü maddesinin askıya
alınmasından ibaret çünkü Anayasamızda, maalesef, bu teklifle
hiçbir madde değişmiyor, aynen yürürlüğünü sürdürüyor.
Hatırlarsanız, siyasi etik yasa
tasarısı geldiğinde komisyonda
tartışmıştık derinlemesine ve baktık ki siyasi
etik yasasında siyasetin gerçek anlamda etik kuralları belirlenmiyor;
siyaset, medya, ticaret ilişkileri yok, bakanlar yok, başbakan yok,
parti yöneticileri yok, belediye başkanları yok, o zaman dedik ki
Bunun adını değiştirelim, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliği ya da milletvekili etik kanunu yapalım. dedik ve oy
birliğiyle kabul edildi çünkü öyleydi, yalnızca milletvekillerini
kapsayan bir düzenlemeydi. Aslında bu da bir değişiklik
değil, biz kendimizi de milletimizi de kandıramayız. Bakın,
siz, Anayasanın 2nci maddesinde güvence altına alınan,
devletin temel niteliği olan demokratik devleti bu tür
yaklaşımlarla, hukuk devletini sürekli, maalesef, temelinden
zedelersiniz ve bu, hiçbir zaman doğru bir şey olmaz.
Ben konuya şuradan girmek istiyorum:
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Dündar ve Erdem Gülle
ilgili gerekçeli kararını açıkladı ve gerekçeli
kararının önemli bir bölümünde Anayasa Mahkemesi kararına
eleştiriler getirdi. Dedi ki: İlk derece mahkemesi olarak benim
delilleri takdir etme yetkimi elimden aldın, yargı
bağımsızlığını zedeledin. Can Dündar ve
Erdem Gül davasında soruşturmanın ve kovuşturmanın her
aşamasında Sayın Cumhurbaşkanı, maalesef, açıkça
yargıya müdahale etti, savcılara ve hâkimlere telkin ve tavsiyelerde
bulundu. Keşke 14. Ağır Ceza Mahkemesi, bir cümleyle açıkça
yargıya bu müdahaleyi de eleştirseydi, çok daha saygın ve
itibarlı olurdu. Bugün eğer yargıya ve adalete olan güven yüzde
30lar, yüzde 20ler düzeyine inmişse, hepimizin, evet,
şapkamızı önümüze koyup ciddi düşünmemiz gerekiyor. Bu
ülkenin gerçekten cesur ve vicdani kanaatine göre karar veren yargıçlara
ve hukukçulara çok ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bakın, basın
özgürlüğünü yani halkın haber alma özgürlüğünü yok
sayarsanız, Anayasamızın 2nci maddesindeki demokratik devlet
ilkesini de yok saymış olursunuz.
Ben size
yaşadığımız döneme ilişkin bir değerlendirme
yapmak istiyorum: Bakın, Sayın Ahmet İyimaya 2 Nisan 2016
tarihinde yaptığı bir konuşmada şöyle diyor: 1982
Anayasasının yürürlükten kaldırılması, yeni
anayasanın yapılmış olmasından daha önemlidir. Yeni
anayasa yapmasak dahi bu Parlamentonun kurucu iktidar yetkisi içerisinde
yürürlükteki Anayasayı yürürlükten kaldırması, gerçek bir
demokratik kazanım olacaktır. Beş yıl, iki yıl, üç
yıl anayasasız kalabiliriz; anayasal kurumlar var, anayasal
kurumların bağlı olduğu yasalar yani organik yasa
dediğimiz yasalar var. Bu, çok önemli; bakın, AKP
iktidarının gerçek niyetinin samimi ve güzel bir itirafıyla
karşı karşıyayız. Sayın İyimaya, hukuk
devletini değil, kanun devletini savunuyor. Bu, gerçekten acı bir
tablo ve biz bu dönemi bir anayasasızlaştırma dönemi olarak adlandırıyoruz
artık. Evet, bir anayasasızlaştırma ve
hukuksuzlaştırma dönemiyle karşı karşıyayız.
Bu dönem, bizi otoriter bir tek adam yönetimine doğru hızla
götürüyor.
Değerli milletvekilleri, sizlere sormak
istiyorum, Anayasamızın 112nci maddesi şu anda yürürlükte mi? Evet,
Anayasamızın 112nci maddesi, biliyorsunuz Bakanlar Kurulunun görev
ve siyasi sorumluluğu başlığını
taşıyor ve bu maddeye göre, Hükûmetin genel siyasetini belirleme
yetkisi Başbakana ait. Evet, bu yüce Meclisin çatısı
altında, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete
ait olduğu yerde Sayın Başbakan, Hükûmet Programını
sundu ve bu Meclisten güvenoyu aldı. Milletten de dört yıl için yetki
ve görev aldı ama 4 Mayısta ne oldu? Millî irade yok sayılarak,
yasama organının iradesi yok sayılarak Kurultaya git ve görevi
devret. denildi Sayın Başbakana. Bu, açıkça millî iradeyi yok
saymaktır ve maalesef AKP Grubu, Sayın Başbakanı, Genel
Başkanı sarayın iradesi karşısında
yapayalnız bıraktı ve onun yanında, arkasında durmadı.
Hiçbiriniz bir dakika bile itiraz etmediniz.
Anayasamızın 6ncı maddesinin son
cümlesi çok açık değerli milletvekilleri, Hiçbir kimse veya organ
kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
diyor. Evet, Cumhurbaşkanı da kaynağını Anayasadan
almadan bir devlet yetkisini, maalesef, kullanarak Başbakanı ve millî
iradeyi tasfiye etmiştir.
Bakın, saraydan açıklama gelmiştir,
Cumhurbaşkanı, hem devletin başı hem Hükûmetin
başıdır. denmiştir, buna da itiraz edilmemiştir.
Bizim Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanı devletin
başıdır, Hükûmetin başı Başbakandır.
Evet, artık, üniversiteler sessiz, meslek
odaları sessiz, sivil toplum örgütleri sessiz ve demokrasiye açıkça
müdahaleler karşısında bir itiraz, maalesef, toplumumuzda
yükselmiyor. Ama, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda her yerde
açıkça demokrasiyi ve özgürlükleri ve Anayasayı
savunacağız. Çünkü, sizler de kurulmuş bir iktidar olarak bu
Anayasayla kurulduğunuzu hiçbir zaman unutmayın.
Bakın, önergemizi sayın Parlamentoya
sunduk, 83üncü maddeyle beraber 100üncü maddeyi de birlikte
değerlendirin. dedik. 100üncü madde bize neyi söylüyor? Bakanları
söylüyor, Başbakanı söylüyor. Ama, siz, maalesef, Anayasa
Komisyonunda bu önergeyi dikkate almadınız, umarım yüce Mecliste
dikkate alırsınız.
Neden bakanlar? Bakın, 17-25 Aralık
dosyasını bir ceza avukatı olarak okuduğumda hem bir
milletvekili olarak hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yurttaşı
olarak, çok samimi söylüyorum, utandım. O rüşvet
ağını, o ilişkileri, o tapeleri okurken gerçekten
utandım. Ama, siz, bu dosyayı Yüce Divandan
kaçırdınız. Her zaman yargıdan kaçtınız. 2002
yılında iktidar oldunuz, tek başınıza iktidar oldunuz,
Biz bu yargıya güvenmiyoruz. dediniz, yargıdan kaçtınız.
17-25 Aralıkta bakanlarınızı, o rüşvet ağının
içindeki bakanlarınızı Yüce Divandan, maalesef,
kaçırdınız. Keşke oraya gönderseydiniz de
aklansalardı.
Evet, bakın, şu anda, saray, yüksek
profili olmayan bir başbakan aradığını
açıkladı, buna da itiraz etmediniz ama sonuçta yüksek profili olmayan
bir Başbakan adayı hemen hemen netleşti. Sayın Binali
Yıldırım hakkında da, biliyorsunuz, ciddi iddialar var. Ben
şimdi buradan sormak istiyorum: Bu iddialarla ilgili yarın bir
fezleke geldiğinde yüce Meclise tavrınız ne olacak AKP iktidar
grubu olarak, tavrınız ne olacak? Bakın, Sabah-ATV grubunun satın
alınmasıyla ilgili, havuz oluşturulmasıyla ilgili, iş
adamlarının kendi aralarında yaptığı telefon
görüşmelerinde bütün oklar Sayın Binali
Yıldırımı gösteriyor. Binali
Yıldırımın bacanağının ilişkileri,
eşinin yeğenlerinin ilişkileri, bunlarla ilgili ciddi iddialar
var. Yarın bunlarla ilgili bir fezleke gelirse tavrınız ne
olacak? Bu, çok önemli. Çünkü yargıdan sürekli kaçıyorsunuz ve
dokunulmazlıkları kaldırmaktan korkuyorsunuz.
2002den önce, 2002 Kasım genel seçimlerinden
önce şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı, o zaman milletin
huzurunda söz verdi Dokunulmazlıkları
kaldıracağız." dedi, söz verdi ama on dört
yıldır, on beş yıldır tek başına
iktidarsınız, dokunulmazlıkları kaldırmak
aklınızın ucundan hiçbir zaman geçmedi. Çünkü yargıdan
kaçtınız ve korktunuz. Bakın, çok samimi olarak bir şey
paylaşmak istiyorum: En büyük sefalet, başkalarının
iradesine bağlı olarak yaşamaktır değerli
milletvekilleri, evet, en büyük sefalet, başkalarının iradesine
bağlı olarak yaşamaktır. İnsan, insana itaat etmemek
için devleti icat etti, toplumsal sözleşmeler yaptı ve yüz
yıllardır insanoğlu demokrasi ve özgürlük mücadelesi veriyor.
Neden? Birilerine itaat etmek, biat etmek için değil. Eğer
insanın insana itaat ettiği bir yerde yaşarsak o yerde anayasa
da olmaz, hukuk da olmaz. Bunu hepimiz çok çok iyi biliyoruz ve bu
anayasasızlaştırma ve hukuksuzlaştırma süreci, emin
olun, darbe dönemleri gibi, bir gün gelir kendi evlatlarını da yer,
bunu sakın unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için biz tarihin akışını tersine çevirmeye
çalışmak yerine, gelin hep birlikte demokrasi ve özgürlükler için
mücadele edelim, otoriter tek adam yönetimine bu yüce Meclis her zaman
hayır demelidir.
Çok teşekkür ediyorum, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son söz Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Yusuf Başere
aittir.
Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesinde konuşmak üzere AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Milletvekiliyle aynı fiili işleyen
vatandaşlarımız soruşturma ve kovuşturmaya tabi
tutulup cezalandırılırken, yasama muafiyetleri nedeniyle
milletvekilleri bu muhakeme işlemlerinden muaf tutulmakta veya bu
işlemlerin yapılması milletvekilliği süresinin sonuna
bırakılmaktadır.
Anayasamızın 83üncü maddesinin birinci
fıkrasında düzenlenen yasama sorumsuzluğu, milletvekiline tam
bir özgürlük içerisinde çalışma ortamı sağlamak ve millet
iradesini ve yasama görevini her türlü endişe ve baskıdan uzak
şekilde yerine getirmek amacıyla tanınmıştır.
Milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste
ileri sürdüğü düşüncelerinden sorumlu olmamalarını ifade
etmektedir.
Anayasamızın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrası ise nispi yasama dokunulmazlığını
düzenlemektedir. Milletvekillerinin, yasama çalışmalarıyla
ilgili olmayan fiilleri nedeniyle, Meclis kararı olmadan sorguya
çekilmemesini, tutuklanmamasını, yargılanmamasını ve
verilen cezaların ertelenmesini ifade etmektedir. Yasama
dokunulmazlığı, milletvekiline, keyfî ve asılsız ceza
kovuşturmalarından ve tutuklanmaktan korunmak suretiyle yasama çalışmalarını
aksatmadan, güvenli ve özgürlük içerisinde çalışma ortamı
sağlamak ve yasama görevini her türlü endişe ve baskıdan uzak
şekilde millet iradesinin ve millet iradesinin eksiksiz gerçekleşmesini
yerine getirmek amacıyla tanınmıştır.
Yasama dokunulmazlığı milletvekilinin
kişisel yararından çok kamu yararı için getirilmiştir.
Yasama dokunulmazlığı, milletvekilliği süresince bir koruma
sağlamakta, zaman aşımı işlememekte fakat delillerin
toplanması dâhil soruşturma işlemleri yapılmaktadır.
Son dönemde, AK PARTİ Hükûmetimiz ülke
genelinde ve güneydoğuda yaşayan
vatandaşlarımızın güvenliğini tesis etmek için terörle
mücadelesinde kararlı tutum sergilemiş ve bunları yaparken de
sivil vatandaşlarımızın burnunun dahi kanamasına gönlü
razı olmadığı için azami hassasiyet göstermiştir ve
vatan için, millet için şehit olan kahramanlarımızın
emanetine sahip çıkma adına vatandaşlarımızın
kahir ekseriyeti yasama dokunulmazlığının kaldırılmasını
talep etmektedir.
AK PARTİ olarak millet iradesi
dışında hiçbir güç tanımadık, bundan sonra da
tanımıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) AK PARTİnin girmiş olduğu seçimlerde tek
başına iktidara gelmesinin sebebi de milletimizin isteği doğrultusunda
hareket etmesindendir.
AK PARTİ olarak, aziz milletimizin isteklerini
her daim baş tacı ettik. Bundan sonra da aziz milletimizin
taleplerini baş tacı etmeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasama dokunulmazlığı, milletvekillerine
seçilmeden önce ve seçildikten sonra terör ve teröriste destek hakkı vermiyor.
Yasama dokunulmazlığı,
milletvekillerinin şiddet çağrısı yapmasına ve bu
sebeple masum insanların ölümüne sebebiyet verilmesine de izin vermiyor.
Yasama dokunulmazlığı,
milletvekillerine dokunulmazlık hakkını kötüye kullanma ve bu
hakkı istismar ederek terör destekçisi olmaya da izin vermiyor.
Yasama dokunulmazlığı, sivil
vatandaşlarımızın yaşadığı cadde ve
sokaklara çukurlar kazarak devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü için
mücadele eden Silahlı Kuvvetlerimize ve güvenlik güçlerimize silah
sıkan, bomba atan teröristlere silah dağıtma hakkı da
tanımıyor.
Yasama dokunulmazlığı, okul kapatan,
okulları yakıp yıkan eşkıyalara kol kanat germek de
değildir.
Yasama dokunulmazlığı, sivil
vatandaşlarımızın sağlığı için
çalışan doktor ve hemşireler ile hasta taşıyan
ambulanslara silah çeken millet düşmanlarına sahip çıkmak da
değildir.
Yasama dokunulmazlığı, sözüm ona
terör örgütüne haraç toplayanlara destek vermek de değildir.
Yasama dokunulmazlığı, Hükûmetimizin
insanına hizmet için yaptığı barajların, yolların
ve havaalanlarının inşaatları için
çalışanları öldürenlere, iş makinelerini yakanlara destek
olmak da değildir.
Yasama dokunulmazlığı, demokratik
hukuk devleti ilkesinin hâkim olduğu tüm ülkelerde olduğu gibi
ülkemizde de milletvekiline suç işleme hakkı ve yetkisi vermez,
milletvekiline suç işleme özgürlüğü hiç vermez.
Bir taraftan barış diyeceksin,
özgürlük diyeceksin, insan sevgisi diyeceksin, demokrasi diyeceksin,
diğer taraftan sırtını teröre dayayarak siyaset
yapacağını söyleyeceksin; bir taraftan Kürt
vatandaşların hakkını savunduğunu söyleyeceksin,
diğer taraftan son olarak Diyarbakır Dürümlü mezrasında
olduğu gibi Kürt vatandaşlarımızı toplu olarak ölüme götüreceksin.
13 kişiden geriye 60 kilogram kalmasına seyirci kalacak, her bir ölü
için 5 kilo kalacak; buna özgürlük diyeceksin, buna demokrasi diyeceksin.
Sevsinler sizin demokrasi anlayışınızı, sevsinler
sizin insanlık anlayışınızı! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; böyle bir anlayış hukuki değildir, böyle bir
anlayış demokratik değildir, böyle bir anlayış ahlaki
değildir, insani ise hiç değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekillerinin ettikleri yemine sadık kalmaları
esastır. Türkiye Büyük Millet Meclisi teröristlere sırtını
dayayarak siyaset yapma ve teröristin dipçik korkusuyla eline
yazdığı metinleri okuma makamı değildir; Türkiye Büyük
Millet Meclisi, aziz milletimizin birliği için, dirliği için,
kardeşliği için, kalkınması için, ülkemizin güçlü bir ülke,
kadir bir ülke olması için çalışma mekânıdır.
Milletvekilliği de hiçbir ayrım yapmaksızın 79 milyon
vatandaşımızın tamamını kucaklamaktır.
Milletimiz bize, ülkenin hayrına çalışmak için, Türkiyeyi
büyütmek için vekâlet vermiştir. Bu görev sadece AK PARTİ
milletvekillerinin değil, milletvekili yemini etmiş tüm
milletvekillerinin görevidir.
Dokunulmazlık dosyalarının
kaldırılması gündeme geldiğinde, özellikle terör ve
şiddete destek açıklaması yapan milletvekillerine ilişkin
dosyalar gündeme gelmiş, bu aşamada muhalefet parti ve liderleri,
eş başkanları ve sözcülerinin dokunulmazlıkların
tamamının kalkması yönünde beyanları olmuş, meydan
okumaları olmuştur. Yasama dokunulmazlıklarının
kaldırılması için dilekçeler vermişlerdir. AK PARTİ
olarak, Mademki muhalefet partileri yasama dokunulmazlıklarının
tamamının kaldırılmasını istiyorlar, o hâlde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de yasama dokunulmazlıklarının
kaldırılmasıyla zaman harcaması yerine, onu
bağımsız yargı yapsın. dedik, Milletin Meclisi,
milletin bizlere vermiş olduğu yetki çerçevesinde huzur için ve
sorunları çözmek için yasama faaliyetleriyle uğraşsın.
dedik, muhalefet partilerine Haydi, birlikte yapalım. dedik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhalefet partilerinin dokunulmazlıkların
kaldırılması hususunda samimiyetleri biraz önceki oylamada
görüldü. Bundan sonraki oylamalarda da görülecektir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa
değişikliği teklifimiz hukukidir, Anayasa
değişikliği teklifimiz kanunlara uygundur, Anayasa
değişikliği teklifimiz Anayasaya uygundur. Anayasa
değişiklik teklifi, millet iradesine saygının
gereğidir, milletvekilinin ve Parlamentonun onurunu korumak içindir,
yasama dokunulmazlığını kullanarak terör sevicisi olanlara
Dur. demektir, yasama zırhını kullanarak teröre yardım ve
yataklık edenlere Dur. demektir; vatan için, devlet için
canını feda eden şehitlerimizin emanetine sahip
çıkmanın gereğidir, Türkiyeyi bölmek isteyenlere Dur. demektir,
ülkemizdeki huzur ve güven ortamını bozmaya çalışanlara
Dur. demektir, kardeş kavgasından medet umanlara Dur. demenin
gereğidir diyor; yapılan düzenlemenin hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi şahıslar adına ilk söz
Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuza aittir.
Buyurun Sayın Yavuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 313 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimiz, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları,
bu oyunu tezgâhlayanları ve bu kirli oyunda rol alan, tetikçilik yapan ve
birileri adına çalışanları çok iyi biliyor. Ancak, bu
milletin basiretinden habersiz sözüm ona bir kısım çevreler,
milletimizin gözünün içine baka baka, on binlerce insanın ölümüne,
milyarlarca kaynağın heba edilmesine sebep olan ve Türkiyenin
geleceğe yürümesinde en büyük pranga durumundaki terör örgütü PKKyı
ve onun uzantılarını şirin göstermeye
çalışıyor.
Sanki, çukur açan, barikat kuran, haraç toplayan,
mülkiyet hakkını gasbedercesine bazı evlere yerleşen ve
buna karşı çıkanları da hunharca katleden bunlar
değil; sanki, bölgede yatırımları durdurmak için
yatırımcıları tehdit eden, iş makinelerini yakan ve
işçileri kaçıranlar bunlar değil; sanki, uyuşturucu
ticareti yapan, köprüleri havaya uçuran, yollara mayın döşeyen,
okulları yıkan, camileri yakan ve gittikçe daha da
canavarlaşanlar bunlar değil.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Bize mi
söylüyorsun?
ALİ İHSAN YAVUZ (Devamla) Terör örgütüne
söylüyorum.
Maalesef birileri, hem de devletin her türlü
imkânından istifade ederek vatan haini, insanlık düşmanı bu
teröristleri hâlâ şirin göstermeye çalışıyor. Gerek habis
bir ur misali tüm bedene yayılmaya çalışarak Türkiyeyi
tökezletmek için ne kadar şer odağı varsa hepsiyle iş
birliği yapan eli kanlı hain teröristler ve gerekse bu teröristlere
direkt ve indirekt katkı sağlayanlar hem yargı huzurunda hem
tarih önünde hem de millet nezdinde eninde sonunda mutlaka hesap verecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir parti düşünün, Anayasanın 81inci maddesindeki
ant içme metnini okuyarak göreve başlayacak ama anayasal düzeni ortadan
kaldırmak isteyenlere çanak tutacak. Sözde kurtarılmış
bölge olarak ilan ettikleri yerlerden hain teröristleri söküp atmak için
canları pahasına peş peşe operasyon gerçekleştiren
güvenlik kuvvetlerimize dil uzatırken o insanlık düşmanı
eşkıyaları yüceltmek için âdeta seferber olacak. Milletin
Meclisinde görev yapacak ama milletin yörüngesinden uzaklaşacak, kopacak,
hatta ve hatta millet ve memleket düşmanı yerli ve yabancı
iş birlikçilerin değirmenine su taşıyacak.
İşte, bütün bunlar, milletvekili
dokunulmazlıkları başta olmak üzere hakkın ve hukukun çok
açık bir şekilde istismar edilmesidir. Bu istismar artık tolere
edilebilecek bir hâlde değildir. Milletimiz teröre ve teröristlere destek
sağlayanların, şiddet çağrıları yapanların
ve millete kumpas kuranlarla aynı yörüngede olanların
dokunulmazlık zırhının bir an önce kaldırılmasını
istiyor. Hem devletin varlığı ve
bağımsızlığını koruyacağına yemin
edeceksin hem de özerklikten bahsedeceksin, hem vatanın ve milletin
bölünmez bütünlüğünü koruyacağına dair yemin edeceksin hem de
birlik ve beraberliğimizi parçalamak, kardeşlik iklimini yok etmek
üzere bir siyaset anlayışı benimseyeceksin, hem Anayasaya
sadakatten ayrılmayacağım. şeklindeki yeminini okuyarak
göreve başlayacaksın
ENGİN ALTAY (İstanbul) Onu Meclis
Başkanına söyle, onu Meclis Başkanına söyle.
ALİ İHSAN YAVUZ (Devamla) -
hem de
anayasal düzeni ortadan kaldırmak isteyen terör örgütlerine yardım ve
yataklık yapacaksın; hak bilmeyeceksin, hukuk bilmeyeceksin, yasa
tanımayacaksın, silahlanma ve ayaklanma çağrılarında
bulunacaksın. Dokunulmazlık zırhının altına gizlenip
devlete kumpas kurmaya yeltenenleri masum, bu hainlerle mücadele eden devleti
ise katil olarak lanse etmeye çalışacaksın; sonra da kalkıp
Dokunulmazlığıma dokunma. diyeceksin. Zaten, çoktandır bu
türden eylemlerin içinde olanların dokunulmazlıklarına
dokunamamak âdeta hepimizin kanına dokunuyordu.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hadi ya!
ALİ İHSAN YAVUZ (Devamla) - İşte
fırsat önümüze geldi. Şimdi hep birlikte bu
değişikliği gerçekleştirerek aziz milletimizin arzusunu
inşallah yerine getirmiş olacağız.
Bir kez daha hayırlı olsun temennisinde
bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
ve son söz Mardin Milletvekili Erol Doraya aittir.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasada Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasaya eklenecek
bu geçici maddeyle mevcut dosyalar bakımından milletvekillerinin
dokunulmazlıklarını bir kalemde topluca kaldıran kanun
teklifi, Anayasa ve İç Tüzükte öngörülen güvenceleri tamamen devre
dışı bırakmaktadır. Öyle ki,
dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri, İç
Tüzükün 134üncü maddesi uyarınca hazırlık komisyonunda, Karma
Komisyonda ve Genel Kurulda savunma hakkından mahrum kalacaklardır.
Milletvekilleri, Anayasanın 85inci maddesi uyarınca yasama dokunulmazlıklarının
kaldırılması kararının Anayasaya ve İç Tüzüke
aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa
Mahkemesine başvuramayacaklardır. Böylece, yasama dokunulmazlığı
bağlamında milletvekillerine tanınan savunma ve Anayasa
Mahkemesine başvurma hakları ortadan kaldırılmaktadır.
Temsilî demokrasilerde parlamenterlere tanınan ve Anayasanın 83üncü
maddesinde ifadesini bulan yasama dokunulmazlığı, bu görevin
güven içinde yapılması ve demokratik rejimin işlerliği
bakımından vazgeçilmez nitelikte olan bir statüyü ifade etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; açık bir hukuk kuralıdır, hiç kimse bir fiili
işlediği esnada tatbik edilmesi gereken usul kurallarının
aleyhindeki bir düzenlemeye tabi tutulamaz. Oysa, bu düzenleme tam da bu hukuk
kuralını ihlal etmektedir. Değişiklik teklifi, bu
yönleriyle hem mevcut Anayasa'yı hem ceza yargılamasının
temel prensiplerini hem de hukukun evrensel değerlerini ayaklar
altına almaktadır.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerine
gerek evrensel ölçekte gerekse ulusal anayasalarda düzenlenen özel bir koruma
ve bağışıklık sağlamak demokratik parlamenter
rejimlerin önemli bir geleneğidir. Bu koruma, genel olarak ifade
özgürlüğünü, bir diğer adıyla kürsü dokunulmazlığını
içermekte ve değişen derecelerde hukuki veya cezai yargılamalara
karşı bağışıklığı da
kapsamaktadır.
Demokrasi mücadelesinin önemli bir
kazanımı olan bu prensip, Venedik Komisyonunun 1996 tarihli Yasama
Bağışıklığı Rejimi hakkındaki
raporunda da belirtildiği gibi, parlamentonun bir kurum olarak kolektif
biçimde korunmasına hizmet ederken, parlamento üyelerine de yürütme,
yasama veya parlamento çoğunluğuna karşı bireysel koruma
sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, kendilerini o makama
getiren halkın temsilcileri olarak milletvekilleri, azınlıktaki
fikirlere sahip olsalar bile halkın egemenliğini ifade ederler.
Halkın iradesine saygı ise çoğulcu demokrasi prensibinin merkezi
konumundadır. Dolayısıyla, yasama
dokunulmazlığının gerçek işlevi, ortak iradenin ifade
edilmesi ve vatandaşların seçtiği şekliyle parlamento
kompozisyonunun korunmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
hatırlayacağınız üzere, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 2009 Atilla Kart kararında, Büyük Daire,
dokunulmazlığın parlamento üyesinin menfaatleri için
sağlanan kişisel bir ayrıcalık olmadığını,
aksine, parlamento üyesinin statüsüyle bağlantılı bir
ayrıcalık olduğunu ve bu nedenle, dokunulmazlıktan
yararlanan kişinin bu haktan feragat dahi edemeyeceğini
belirtmiştir.
Değerli milletvekilleri,
dokunulmazlıklar sorunu, Türkiye'nin yakın tarihinde hukuksal ve
siyasal olarak mahkûm edilmiş bir konudur. Hepimizin hafızalarında
tazeliğini koruyan 1994te DEPli milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılıp
tutuklanmaları süreci, Türkiye demokrasi tarihinin önemli
kırılma ve travma yaratan noktalarından birisidir.
Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin
AİHMe yaptıkları başvuru neticesinde, AİHM, siyasi
gerekçelerle dokunulmazlıkların kaldırılmasının,
vekillik görevlerini yürütmek ve seçilmiş olma hakkının özüyle
bağdaşmadığı ve kendilerini milletvekili olarak
seçmiş olan halkın egemenlik yetkisine aykırı olduğu
gerekçesiyle ihlal kararı vermiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; halkın oylarıyla seçilmiş
insanların, Meclis çoğunluğunca benimsenmeyen siyasi
düşünceleri nedeniyle dokunulmazlıklarının
kaldırılması, soruşturma ve kovuşturmaya maruz
bırakılmaları, çoğulcu demokrasi ilkeleri
bakımından kabul edilemezdir.
Savaşın
durması, demokratik bir cumhuriyetin inşası ve barış
adına bu düzenlemeye hayır diyeceğimizi belirtiyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dora.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğluna Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul
Milletvekili değerli çalışma arkadaşımız Ferit
Mevlüt Aslanoğlu anısına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun kürsü
arkasına bir kayısı ikramı olmuştur.
Teşekkür ediyoruz ve bu
vesileyle, bir kez daha, Ferit Mevlüt Aslanoğluna Allahtan rahmet
diliyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, bir müsaadeniz olursa, bir dakika
BAŞKAN Buyurun Sayın
Özel.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 22nci ve
23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili merhum Ferit
Mevlüt Aslanoğlunu saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederiz.
Rahmetli Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
anısına biraz önce yapılan ikram üzerine ve hatta, ondan çok
daha önce, çok sayıda milletvekili arkadaşımız -tüm
partilerden- grubumuza gelip iyi dileklerini ve kendilerini rahmetle ve
minnetle andıklarını ifade ettiler. Bizim de bundan fevkalade
mutlu olduğumuzu ifade etmeliyim. Grubumuza ve aileye her türlü araçla bir
kez daha iyi dileklerini ileten herkese teşekkür ediyoruz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu, bu Parlamentoda
-birlikte çalışan herkes bilir ki- partiler arası
diyaloğun, siyasetin en çekişmeli zamanlarında bile uzlaşma
sanatının ve eğer ülke hayrına ve halk hayrına bir
şey varsa bunun arkasında birleşmenin örneği olmuştur.
Ayrıca, partilerin birbirleri arasındaki hukukun ve partilerin
birbirine verdiği sözlerin kayıtsız ve şartsız
şekilde tutulmasını da bu Parlamentoda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
hepimiz Ferit Mevlüt
Aslanoğlundan öğrendik. Bu örnek davranışın
Parlamentomuza bundan sonra da örnek olmasını diliyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı temennilere katılıyoruz.
Sayın Akçay
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 22nci
ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili merhum Ferit
Mevlüt Aslanoğlunu saygıyla andıklarına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi 22nci ve 23üncü Dönem Malatya ve 24üncü Dönem
İstanbul Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğlunu rahmetle
anıyoruz ve yâd ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin de onu anma
vesilesiyle -onun her zaman, bilhassa Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı gibi- mutlaka bir Malatya kayısısı
ikramıyla anması ayrı bir güzellik olmuştur.
Bu vesileyle tekrar Ferit Mevlüt Aslanoğluna
Allahtan rahmet diliyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ve tüm Türkiye
Büyük Millet Meclisine tekrar başsağlığı dileklerimi
iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Baluken
26.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul
Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğlunu saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bizler de Halkların
Demokratik Partisi olarak rahmetli Mevlüt Aslanoğlunu bugün burada bir
kez daha saygıyla anıyoruz. Cana yakınlığı, temiz
yürekliliği, kendine özgün tarzı ve
çalışkanlığıyla bu Mecliste olan birçok siyasi parti
grubundaki milletvekillerinin takdirini kazanan bir arkadaşımızdı.
Aradan geçen süre içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonu başta olmak üzere
Meclis çalışmalarının birçok aşamasında yerinin
gözle görülür bir şekilde arandığını ve kendisinin
bütün çalışmalarda özlendiğini bir kez daha HDP olarak iletmek
istiyoruz. Hem Cumhuriyet Halk Partisine hem bütün halkımıza ve
Meclisimize tekrar başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Çakır
27.- Tokat Milletvekili Coşkun
Çakırın, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul
Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğlunu saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Görünen o ki rahmetli Ferit
Mevlüt Aslanoğlunu tanımayan yahut gıyaben tanıyan ama
beraber çalışma imkânı, şansı bulamayan, grup
başkan vekili olarak ben varım. Fakat şu gösteriyor ki bir
insanla beraber çalışmadan da, onunla aynı ortamda
çalışmadan da, eğer o insan hakikaten diyaloğa açık,
insanları birleştiren, bölmeyen, uzlaşıdan, uyumdan yana
biriyse onu herkes ortak bir takdirle anıyor. Bugün de bunu görüyorum. Ben
kendisini tanımadan, sadece bugün değil, bundan önce de müteaddit
defalar bu kürsülerden, bulunduğunuz yerden ve bulunduğumuz yerlerden
Mevlüt Aslanoğluyla ilgili son derece sitayişkâr, müspet sözler
dinledim, duydum. Ben de bu vesileyle Mevlüt Aslanoğluna bir daha
Cenab-ı Haktan gani rahmetler diliyorum. Meclisimizin başı
sağ olsun diyorum. Bu da gösteriyor ki bu tür insanlara, örnek olabilen,
örneklik teşkil edecek insanlara çok ihtiyacımız var.
İnşallah onların sayısı artar.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, herhâlde siz de bu konuyla ilgili söz istediniz. Ben size de bir
dakika vereyim. Sizin için de özel bir önemi vardı, değeri
vardı, biliyorum.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, 22nci ve 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul
Milletvekili merhum Ferit Mevlüt Aslanoğlunu saygıyla
andıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
22nci, 23üncü Dönem Malatya, 24üncü Dönem İstanbul Milletvekili
rahmetli Ferit Mevlüt Aslanoğlunu pazartesi günü Büyükçekmecedeki
mezarı başında sevenleriyle birlikte 2nci ölüm yıl dönümünde
rahmetle andık.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
deyince sevgi, kardeşlik, insanlık kavramlarının
sembolü olan bir insan akla gelir. Gerçekten bu değerleri hak eden,
siyasetinin merkezine günlük politik çekişmeleri, kaygıları,
kavgaları değil insanı koyan bir insandı Sayın Mevlüt
Aslanoğlu. Bu vesileyle kendisine bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Ailesine, Malatyalılara ve Parlamentomuza sabır ve
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum.
Aynı temennilere Divan olarak
katılıyoruz. Bir kez daha biz de başsağlığı
diliyoruz. Aslolan, öldükten sonra insanın arkasından böyle güzel
konuşmaları. Allah rahmet eylesin.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Bu on dakikanın beş
dakikasını soru olarak, beş dakikasını da cevap olarak
kullanacağız. Sisteme giren sayın milletvekillerine
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ilk turda sorduğum
sorularımın cevabını alamadım, tekrar, yine
soruları soracağım.
Sayın Orhan Miroğlu PKK ve IŞİD
terör örgütü değildir, politik hareketlerdir., Sayın Beşir
Atalay Öcalanın mesajları bizim de düşüncemizdir., Sayın
Yalçın Akdoğan Abdullah Öcalan olayları okuma kabiliyetine ve
tecrübesine sahiptir., Sayın Bülent Arınç Sayın Öcalan
demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık.,
Sayın Yasin Aktay Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.,
Sayın Yiğit Bulut Öcalan Türkiyenin önünü açıyor. Bu cümleler
için herhangi bir soruşturma açıldı mı açılmadı
mı? Soruşturma açıldı ise bu milletvekillerinin de
fezlekesi var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Artvinin Ardanuç ilçesindeki
adliye, bu adliyelerin kapatılması furyasında oraya da bu
şeyden düştü ve kapatıldı. Bu ilçede yarı açık
cezaevi yapılmasına ilişkin Adalet Bakanlığının
daha önce yapmış olduğu bir çalışma vardı. Burada
halk devletle bir araya gelerek bir bölümünü kendi karşıladı,
500 bin lira civarında bir bedelle bir yer alındı. Burada
yarı açık cezaevinin yapımına ilişkin ihaleye
çıkılacağına ilişkin halkta bir beklenti vardı,
bugüne kadar herhangi bir ilerleme olmadı. Ardanuç halkı, yarı
açık cezaevinin yapılıp yapılmayacağı, Adalet
Bakanlığındaki çalışmaların ne aşamada
olduğu konusunda, bir ilerleme var mı yok mu diye merak içerisindedir.
İlçenin ekonomik gelişimi açısından bu çok önemlidir. Bu
konudaki en son durum nedir? Eğer bunu bizimle
paylaşırsanız
Çok teşekkür ediyorum.
BEŞİR ATALAY (Van) Sayın
Başkan, biraz önce soru soran
BAŞKAN Sorular bittikten sonra size söz
vereceğim.
BEŞİR ATALAY (Van) Düzeltme yapmak
istiyorum. Sayın Bakana verdim notu ama düzeltmedi, kendim
düzelteceğim.
BAŞKAN - Biraz sonra vereceğim.
Sayın Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Şunu sormak
istiyorum: 89uncu Birleşimde AKPli bir vekil arkadaşımız
güneydoğuda yaşanan ölümlere ilişkin olarak fiziksel temizlik
yaptıklarından söz etti, ayrıca Psikolojik temizlik ve ekonomik
temizlik de yapacağız. diye ekledi. Bu konuşmanın bugün
19 Nisandan bu yana, 99u muhalefetten olmak üzere 100 vekil
arkadaşımız hakkında -1i de parti içi, AKP içi muhaliflerden
birisinin- yeni fezlekelerin gelmiş olması ve bugün
dokunulmazlık konusunun tartışılıyor oluşu acaba
hangi temizlik grubuna giriyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Torun
SEYİT TORUN (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 5 Mayıs 2016 tarih, 2016/8791
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla hem tarımsal destekler
yarı yarıya azaltılmış hem de tarımsal
şirketlerde ve ziraat odalarında görev yapan tarım
danışmanları 2ye indirilmiştir, Türkiye genelinde
sayıları 2.600ü bulan tarım danışmanları
işsizliğe sürüklenmiştir. Her zaman çiftçinin yanında olan,
gece gündüz destek veren, kalite ve verim artışında çiftçimize
teknik destek sunan danışmanlarımız, sorunun çözümü için
Tarım Bakanımızın desteğini bekliyorlar,
taşeronlara yapılan düzenlemenin kendilerine de yapılmasını
istiyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
tarihî bir oturumda kürsüde konuşma yapan ve söz hakkı alan iktidar
partisi milletvekilleri, grup başkan vekilleri siyasi nezaketten ve
kullanılan dilden bahsettiler ve Sayın Genel
Başkanımızın üslubu üzerinden eleştirilerde
bulundular. Cumhuriyet Halk Partisinin kurucu liderleri, genel
başkanları, milletvekilleri gibi Sayın Genel
Başkanımız da siyasi nezaket ve siyasi ahlak ve etik
bakımından Türk siyasi tarihi açısından örnek teşkil
etmektedir. Ancak, değerli iktidar partisi milletvekilleri,
Cumhurbaşkanının gerek Başbakanlığı gerekse
Cumhurbaşkanlığında göreve başladığı
günden, hatta Türk siyasi tarihine adım attığı günden
itibaren kullandığı dil ve hakaretlerden hiç bahsetmediniz.
Vatandaşlarımız, halkın her kesimi, askerler,
savcılar, hâkimler, milletvekilleri, genel başkanlar, STK
temsilcileri, komşu ülkeler, komşu ülkelerin liderleri,
uluslararası kurumlar, cumhurbaşkanının muhatabı olan,
karakterinden ve nefret dilinden nasibini almayan var mı? Bizzat
sayın iktidar partisinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, soruları
cevaplandırmak üzere Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağa söz
veriyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, beni atladınız. Ben önceden
konuşacaktım dağıttığınız listeye göre.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Tanal
tümü üzerindeki görüşmelerde de bu soruyu sordu. Ben cevabımı
verdim ama anlaşılmadı. Ama, o arada da eski
bakanlarımızdan Sayın Beşir Atalay kendisine atfen söylenen
sözle ilgili bana bir de not göndermiş ama ben notu o arada fark
edemediğim için söyleyemedim.
Şimdi, Sayın Bakanımızın
sözü çok açık: Benim böyle bir sözüm yoktur. Benim böyle bir
açıklamam yoktur. diyor ama maalesef, bazı sözleri birtakım
yerlerden tekrar ederek sanki böyle bir söz söylenmiş gibi algı
oluşturulmaya çalışılıyor. Diğer isimlerle ilgili
bu sözler söylenmiş mi, söylenmemiş mi, buna dair benim bir bilgim
yok. Onlarla ilgili bir inceleme yapmadan bir değerlendirme yapmak
yanlış olur. Sayın Atalay, kendisi Benim böyle bir
açıklamam yok. diyor ama bunu ısrarla, sanki varmış gibi
tekrar ediyoruz. Bu, bir defa, doğru bir yaklaşım değildir,
bunu ifade etmek isterim. Biz savcı ve hâkim de değiliz. Bu sözlerle
alakalı, arkadaşlarımız ne söylediklerini gayet iyi
biliyorlar, ne söylemediklerini de iyi biliyorlar. Onlar kendilerini de
savunacak güçtedir ve ismi geçen arkadaşlarımızın her
birisinin bu millete, bu devlete sadakatleri, hizmetleri, yaptıkları
ortadadır. Onları terör örgütü destekçisi, onlara şirin gözle
yaklaşan birileri olarak takdim etmek son derece
yakışıksız bir durumdur, kabul edilemez bir yaklaşımdır,
çok da büyük bir saygısızlıktır. Bunu buradan ifade etmek
isterim.
Ardanuç Adliyesiyle ilgili
Doğru,
kapandı. Ardanuçta, vatandaşlarımızın da
katkısıyla orada bir arsa temin edildi. Yarı açık cezaevi
yapılması konusunda da Artvin Milletvekilimiz İsrafil Beyin de
yakın takibi var. Biz oraya yarı açık bir cezaevi
yapacağız, bununla ilgili çalışmalarımız devam
ediyor, bunu buradan Artvinlilere müjdelemek isterim.
Tabii, Sayın Sarıhan fezlekelerle ilgili
konuştu, biraz önce de cevap verdim. Fezlekeler, cumhuriyet
savcıları tarafından hazırlanıyor; bir suç ihbarı
veya şikâyeti varsa onun üzerine ya da resen başlatılan
soruşturmalar üzerine hazırlanıp Adalet
Bakanlığına, oradan Başbakanlığa, oradan da
Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ediyor. Bunlarla ilgili, Türkiyenin
dört bir yanından gelen dosyalar var yani herhangi bir savcı Şu
vekil şu partide veya şurada. diye bir soruşturma açmıyor.
Bir suç isnadı varsa, bunlarla ilgili ihbar, şikâyet varsa, kendisi
resen soruşturmaya değer görüyorsa bunları elbette
soruşturuyor, fezlekeyi gönderiyor. AK PARTİde az, diğer
partilerde fazla olması sanki iktidar bunu yapıyormuş gibi bir
algı oluşturmaya hak vermez. Çünkü, iktidarın böyle bir yetkisi
yok, böyle bir imkânı da yok, böyle bir şey yapması da söz
konusu değildir, bu partimize ve Hükûmetimize dönük bir iftiradır.
Ha, buna şöyle bakmak lazım: Demek ki AK PARTİnin içerisinde
kanunlara uyma konusunda daha büyük bir hassasiyet gösteriliyor, daha büyük bir
dikkat gösteriliyor, özen gösteriliyor, suç işlememe, suça
karışmama, suçlularla birlikte olmama konusunda büyük bir hassasiyet
var, bu onu gösteriyor. Neden AK PARTİlilerle ilgili şikâyet yok?
Onlarla ilgili şikâyet var da yoksa atlıyorlar mı? O zaman, ona
dair bir şey varsa onu ortaya koyarsınız. Ben aynı
şeyi söyledim, bak AK PARTİli de söyledi. Ona yapmadılar, bana
yaptılar, fiil aynı, bakın örnekleri bu. Onu söylemek
lazım ama AK PARTİlilerle ilgili böyle örnekleri gösterme
imkânı yoktur, onu da buradan ifade etmek isterim.
Tabii, tarım
danışmanlarıyla ilgili Tarım Bakanımız da
buradaydı, eminim ki o da duymuştur soruyu. Ama, ben de bizzat
Sayın Tarım Bakanımıza bu danışmanların
durumunu ileteceğim, bizzat kendim de konunun takipçisi
olacağım, buradan ifade etmek isterim.
Tabii, son soruyu soran arkadaşımız
esasında bir soru sormadı ama bir görüş ifade etti. Bu vesileyle
ben de kendi görüşümü paylaşmak isterim.
Tabii, siyasette hepimizin temiz dil
kullanması, birbirimizi anlayarak konuşması son derece önemli.
Toplumun önünde insanlarız. Dilimiz düzgün olursa, üslubumuz düzgün olursa
meramımızı daha iyi anlatabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben,
konuşurken hakaret ve küfür ederek konuşmayı fikrî acziyetin
ifadesi olarak görürüm, ahlaki ve fikrî iflas olarak görürüm. Yani, bir
Sayın Genel Başkanın konuşması -elinizi
vicdanınıza koyun, Kılıçdaroğlunun bugünkü
konuşmasını Allah için vicdanınıza da sorun- bir Genel
Başkana yakışan bir konuşma mıdır?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Cumhurbaşkanının konuşması ne? Sayın
Cumhurbaşkanının konuşması ne?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şerefli, namuslu, haysiyetli bir dilin sahibine yakışan bir
konuşma mıdır? (CHP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Cumhurbaşkanının
konuşması ne oluyor?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Ayıptır, ayıptır!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne oluyor ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Edep
yahu, edep, edep, edep! (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sizin Cumhurbaşkanınız
her zaman aynı şeyi konuşuyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa)
Cumhurbaşkanı aynı hakaretleri yapıyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Edep, edep, edep! Başka bir şey demiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ayıp ya!
Haysiyet ne demek ya!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Edep, edep, edep; bana da edep lazım, sana da edep lazım. (CHP
sıralarından gürültüler) Ahlak, ahlak, ahlak; bana da ahlak
lazım, sana da ahlak lazım. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Esas sizin diliniz
aynı şekilde.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hasiyetli ol.
demek ne demek ya!
ÖZKAN YALIM (Uşak) Aynı
şekildesiniz, ne değişti?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1'inci maddesiyle Anayasaya
eklenmesi teklif edilen geçici 20'nci maddesine aşağıdaki üçüncü
ve dördüncü fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz. 17/5/2016
Mehmet Parsak Erkan Akçay Oktay
Vural
Afyonkarahisar Manisa İzmir
Oktay Öztürk Zihni Açba İsmail
Faruk Aksu
Mersin Sakarya İstanbul
Kamil Aydın Nuri
Okutan Erhan
Usta
Erzurum Isparta Samsun
Deniz Depboylu Kadir Koçdemir Baki
Şimşek
Aydın Bursa Mersin
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Arzu Erdem Mehmet
Erdoğan
Hatay İstanbul Muğla
Fahrettin Oğuz Tor Şefkat
Çetin Saffet
Sancaklı
Kahramanmaraş Ankara Kocaeli
Ahmet Selim Yurdakul Zühal Topcu Mehmet
Günal
Antalya Ankara Antalya
Emin Haluk Ayhan Yusuf
Halaçoğlu Ruhi
Ersoy
Denizli Kayseri Osmaniye
Erkan Haberal Celal Adan Ahmet Kenan
Tanrıkulu
Ankara İstanbul İzmir
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu Mustafa Mit Mevlüt
Karakaya
İstanbul Ankara Adana
Seyfettin Yılmaz Ümit
Özdağ Atila
Kaya
Adana Gaziantep İstanbul
Muharrem Varlı Edip Semih
Yalçın Mustafa
Kalaycı
Adana İstanbul Konya
İsmet Büyükataman İsmail Ok İzzet
Ulvi Yönter
Bursa Balıkesir İstanbul
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi 26'ncı Yasama Dönemi sonuna kadar;
3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu başta olmak üzere terörle
bağlantılı bir suç işleyen milletvekilleri hakkında
Anayasanın 83'üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesi hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi 26'ncı Yasama Dönemi sonuna kadar;
Bakanlar Kurulunun genel siyasetiyle veya bakanların görevleriyle ilgili
cezai sorumluluğu gerektiren ve görevleri sırasında işlenen
fiillerinden dolayı Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında
da Anayasanın 83'üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesi ve 100'üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 sıra
sayılı Teklifin 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini öneriyoruz.
MADDE 1 - 7/11/1982 tarih ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 20 - (1) Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar işlenen fiiller nedeniyle
yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda 7.11.1982 tarih ve 2709
sayılı Kanunun 83 üncü maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesi ile Yüce Divan'ın yargı yetkisi hariç olmak üzere 100
üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren on beş gün içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Başkanlığı, Başbakanlık ve
Adalet Bakanlığında bulunan Yasama Dokunulmazlığı
Tezkereleri ve eki dosyaları gereğinin yapılması
amacıyla yetkili meciine iade edilir.
(3) İlgili milletvekili, başbakan veya
bakanın kendisine bildirim tarihinden itibaren yedi gün içerisinde 85 inci
maddeye göre iptal isteminde bulunma hakkı saklıdır.
Levent Gök Özgür Özel Engin Altay
CHP Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili
Bülent Tezcan Uğur Bayraktutan Murat Emir
Aydın Artvin Ankara
Atila Sertel Nurhayat Altaca Kayışoğlu Muharrem Erkek
İzmir Bursa Çanakkale
Akın Üstündağ İbrahim
Özdiş
Muğla Adana
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 313 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 1'inci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. (10/5/2016)
Erol
Dora
Mardin
BAŞKAN Sayın Özel, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 313
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmeleri
sırasında Adalet Bakanı Bekir Bozdağın üslup ve
tutumuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Gerçekten, bugün Mecliste özel gündemle bir
çalışma yapıyoruz. Komisyon aşamasında Meclisin
yaşadıkları, kamuoyuna, dünyaya yansıyan görüntüler
düşünüldüğünde bugün herkesin ekstradan kullandığı
dile dikkat etmesi gerekiyor. Grubumuzun bu konuda nasıl bir hassasiyet
içinde olduğunu siz de doğrudan takip ediyorsunuz. Ama, çok ciddi
şekilde anlaşılıyor ki özellikle oylama sonucunda AKP
Grubunda ortaya çıkan durum da Sayın Bakanı fevkalade
rahatsız etmiş, bir kavganın
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Hadi oradan! Kendinize
bakın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
parçası hâline gelip
burada gerginliği artırıp gerekirse Meclise yakışmayan
görüntüleri ortaya çıkarıp bunun üzerinden kendi grubunu konsolide
etme çabasında. Bu yüzden, Sayın Bakanın bu oyununa
gelmeyeceğiz. Ancak, Sayın Bakan, size şunu söylemek isterim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
kısa
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - İftira
atıyorsunuz! Açık oy kullanalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, bu görevleri
yaptınız, bu üslubun karşılığının ne
olacağını biliyorsunuz. Bizden de bu konuda sert bir cevap
almayı göze alıp Meclisi karıştırmanın peşindesiniz
ama ne sizin ne grubunuzun ne de bu Mecliste görev yapan herhangi birisinin
ağzına yakışmayan o üslubu iade ediyor
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet mi diyorsunuz
hayır mı diyorsunuz, onu söyle!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
ve size sadece şunu
söylüyoruz: Ya Başkanlık ya kaos manşetlerini
attırdığınız gazetelerin ve seçim gecesi Millet kaosu
seçti. diyenlerin
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Genel
Başkanınız evet diyor, siz hayır diyorsunuz ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bu ülkenin bu durumunda
sorumluluğu vardır, bir haysiyetsizlik varsa bu cümlelerin
sahiplerine aittir. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
her birimiz kullandığımız dile dikkat edelim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN En son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat.
Buyurun Sayın Fırat. (HDP
sıralarından alkışlar)
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin)
Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz Anayasa
değişikliği hususunda, hukuka
aykırılığını veya ne kadar uygun olduğu
konusunu tartışmayacağım çünkü çok değerli
arkadaşlarımız bu konuyu tartıştı. Ben,
doğrudan doğruya AK PARTİnin yürürlükte olan kendi
programının siyasi ilkeler kısmındaki o ilkeleri
sıralamakla ve onları sorgulamakla başlayacağım.
Bu ilkeler, biliyorsunuz, 2001 yılında,
partinin kurulduğu zaman yürürlüğe girmiş ve hâlen de sizin
sitenizde bir değişikliğe uğramadan -program- devam
etmekte. Hakikaten, bu programın Siyasi İlkeler
kısmını eğer inceleme lütfunda bulunursanız,
hepimizin, ama her aklıselim sahibi insanın katılacağı
çok güzel, temel ilkeler olduğunu görme imkânına sahip olursunuz.
Mesela bunlardan birisi şu: Siyaset alanını daraltan her türlü
girişime karşı gerekli olan tüm tedbirlerin
alınacağı sözünü veriyorsunuz. Acaba, bugün getirmiş
olduğunuz bu yasa tasarısı hakikaten siyaset alanının
genişletilmesine mi matuf yoksa daraltılmasına mı matuf?
Bunu ben sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Yine, aynı şekilde şunu
söylemişsiniz: Siyasi Partiler Yasası değiştirilecek ve
bütün partili üyelerin katılımıyla seçime katılacaklar bu
şekilde belirlenecektir. Kaç sene önce bu sözü vermişsiniz? On
beş yıl önce. Peki, ben size soruyorum: Sizler, bütün partililerin
katıldığı özgür bir seçimle mi geldiniz, ön seçimle mi
geldiniz yoksa atamayla mı geldiniz? Bunu da soruyoruz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Siz
neyle geldiniz?
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sen neyle
geldin? Sana nereden talimat geldi?
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla)
Bağırmana lüzum yok. Ben biliyorum. Sen daha evvel Sayın
Davutoğlunun yanında olup şu anda saraya yaltaklanmak için bir
şeyler söyleyenlerin
(CHP ve HDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Faydası yok. Ben sana söyleyeyim: Bu partiyi çok iyi tanırım,
Sayın Cumhurbaşkanını da çok iyi tanırım. Bu
kadar yaltaklanmana lüzum yok. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan, hatibi temiz bir dille konuşmaya davet ediniz. Böyle bir
konuşma yok! Ayıp ya!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla)
Gelelim dokunulmazlık meselelerine. Yine, aynı ilkelerinizle
şunu söylüyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) İsimleri
yanlış hatırlıyorsunuz!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bir milletvekili
olarak ağzından çıkan lafı duysun kulağın.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla)
Diyorsunuz ki: Milletvekilinin kürsü dokunulmazlığının
dışındaki tüm dokunulmazlıklar
kaldırılacaktır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Yazık ya!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla)
Milletvekili dokunulmazlığı ise kürsü masuniyetiyle
sınırlandırılacaktır. Aradan kaç yıl geçti? On
beş yıl. Yaptınız mı? Hayır.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Kaçında
sen vardın?
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Ben
vardım.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Niye
yapmadın?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen niye
yapmadın?
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla)
Baktım ki kötüye gidiyorsunuz, eyvallah dedim, ayrıldım. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar) Allah yolunuzu açık
eylesin. Bizim dönemimizde başbakanlar azledilmiyordu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gemiyi terk ettin!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) 17 kişiyi
öldürdü PKK. Dün masumları katletti.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Hiç
bağırmayın, hiç bağırmayın!
HASAN TURAN (İstanbul) Dün öyle, bugün böyle!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Sizden
çok daha iyi tanırım bu partiyi.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Tanısaydın şimdi burada olurdun, burada!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Bu
partinin kuruluşunda da vardım, bütün sıkıntılı
döneminde de vardım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Tabii, tabii!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Sizin
gibi, böyle, iktidarın en üst noktalarında olduğu dönemde
değil.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) On dört
yıldan beri partideyim, broşür dağıtarak geldim, ne
diyorsun sen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biraz
saygılı olun ya!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Parti
aleyhine kapatılma davasında, orada oturan sayın bakanla beraber
o savunma dosyalarını biz götürmüştük.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen genel
merkezde otururken ben sokak geziyordum.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) O alan
daraltılmıştı. Şimdi siz de birilerinin
alanını daraltmaya çalışıyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen
konuşmuyordun bile bizimle!
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) Ama,
unutmayın ki bir gün bu devran döner, bu iktidar biter. Bu iktidar
bittiği zaman da orada, yine söz vermiş olduğunuz mal
beyanlarının şeffaflığı konusu gündeme gelir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) HDPye gitmeyiz biz,
iktidar bitse de.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) O gün
çoğunuzun hesabı inanın ki dürülür. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Millet bitmeyecek
hiçbir zaman.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla)
Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın
Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Fırat yapmış olduğu konuşmada, nezaketin ötesinde
ifadeler kullandı. Tabii, her ifade sahibinin kendisine aittir. Ancak Siz
yanlış bir yola gidiyordunuz, o yüzden ben sizden
ayrıldım. şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Ben,
şimdi, Sayın Fırata soruyorum: 24 milyon insan on dört
yıldır bu yolda ilerliyor. Sayın Fırat yanlış
olduğunu görmüş, tek başına, başka bir yola gidiyor.
Aklını seveyim Sayın Fırat!
Saygılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313
sıra sayılı Teklifin 1inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini öneriyoruz.
MADDE 1- 7/11/1982 tarih
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 20
(1) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar işlenen fiiller
nedeniyle yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda 7.11.1982
tarih, 2709 sayılı Kanunun 83 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi ile Yüce Divan'ın yargı
yetkisi hariç olmak üzere 100 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu Kanun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on beş gün içinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Başkanlığı, Başbakanlık ve Adalet
Bakanlığında bulunan Yasama Dokunulmazlığı
Tezkereleri ve eki dosyaları gereğinin yapılması
amacıyla yetkili meciine iade edilir.
(3) ilgili milletvekili,
başbakan veya bakanın kendisine bildirim tarihinden itibaren yedi gün
içerisinde 85 inci maddeye göre iptal isteminde bulunma hakkı
saklıdır.
Akın Üstündağ (Muğla) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Akın Üstündağ.
Buyurun Sayın Üstündağ.
(CHP sıralarından alkışlar)
AKIN ÜSTÜNDAĞ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 313
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde
değişiklik yapılmasına dair önergemiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun, Anayasanın 83üncü maddesini geçici olarak ortadan
kaldırmayı içermektedir ve bu düzenleme, iktidar partisinin teröre karşı
toplumda haklı olarak oluşan öfkeyi ve tepkiyi arkasına alarak
gerçekte amaçladığı başkanlık sistemine doğru bir
rüzgâr yaratma çabasından başka bir şey değildir. AKPnin
amacı eğer teröre destek veren milletvekillerini yargının
önüne getirmek olsaydı, bunun için farklı bir düzenlemeye gitmeye
gerek olmadan ve esasen, Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrası gereğince Meclis kararına dahi gerek olmadan,
kendilerine tanınan dokunulmazlığı kötüye kullanan ve
terörle ilgisi bulunan milletvekilleri hakkında işlem
yapılabilirdi.
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrasına göre, Anayasanın 14üncü maddesi kapsamına giren
fiillerde dokunulmazlığın kaldırılması
gerekmemektedir. Burada rüzgâr ekip fırtına biçilmek isteniyor,
burada halkın tepkisi ve öfkesi amaçlanan totaliter rejime ulaşmada
bir sıçrama tahtası olarak kullanılmak istenmektedir. Oysaki,
Anayasa düzenlemeleri belli bir zaman ve belli bir siyasi hedef olarak kullanılmamalıdır.
Anayasa tüm milletin anayasasıdır ve uzlaşılmış,
üzerinde ittifak edilmiş metinlerdir.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa Komisyonu çalışmaları sırasında bu
değişikliğin birçok noktada Anayasada ve İç Tüzükte yer
alan dokunulmazlık düzenlemelerine uygun olmadığını, hukuken
sıkıntılar içeren bir düzenleme olduğunu defalarca ifade
ettik. Ancak, ana muhalefet partisinin hiçbir uyarısına kulak asmayan
düşünce tarzı yine karşımıza çıktı. Bu
çarpık düzenlemeye karşı, kalıcı olarak
dokunulmazlıkları sadece kürsü dokunulmazlığı yani
yasama sorumsuzluğuyla sınırlandırmayı teklif ettik,
bu da maalesef kabul edilmedi. İllaki geçici maddeyle düzenleme
yapacaksanız, Anayasanın 100üncü maddesini de içine katarak
Başbakan ve bakanların da yargılanmasını bu kapsama
alalım, ayrıca fiilin işlenme tarihini esas alalım diye
önerdik ve bu önergemizi tekrar burada yineliyoruz.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin
görevleri sona erdiğinde dokunulmazlıkları ortadan kalkıyor
ve haklarındaki fezlekeler işleme alınarak soruşturma veya
yargılama devam edebiliyor. Başbakan ve bakanların yargılanması
ise ayrı bir prosedüre tabi. Bakanların görevi sona erse bile,
Anayasanın 100üncü maddesine göre Meclis soruşturması yoluyla
dokunulmazlıkları kaldırılabiliyor.
Başbakan ve bakanların -kendi
çoğunluklarına göre- suç işleme özgürlüğü, özellikle
yolsuzluklar ve 17-25 Aralık sürecinde ortaya saçılan kirlilikler
toplum vicdanında rahatsızlık yaratmıştır.
Özellikle, bu suçların üstünün örtülmesi için harcanan çaba, bu amaçla
kullanılan yöntemler, yargı operasyonları, polisin polisin
peşine düşmesi, âdeta cadı avına dönüşen
karşı operasyonlar milletin gözü önünde cereyan etmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündeme getirilen
düzenlemede, milletvekillerinin işledikleri iddia olunan suçlarla ilgili
olarak sadece fezlekesi düzenlenmiş ve soruşturmasına
başlanmış olan suçlar yer almaktadır. Oysa, fezlekesi
düzenlenmemiş olan birçok suç hâlâ fezlekesi düzenlenmeden bekleme
durumundadır.
İşte, bu önergemizde hem Başbakan ve
bakanların 100üncü madde dâhilinde düzenlemeye dâhil edilmesini ve
işleniş tarihine göre, kanunun kabul edilme tarihine kadarki bütün
suçların kapsam içerisine alınmasını teklif ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 313 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1'inci maddesiyle
Anayasaya eklenmesi teklif edilen geçici 20nci maddesine
aşağıdaki üçüncü ve dördüncü fıkraların eklenmesini
arz ve teklif ederiz. 17/5/2016
Mehmet Parsak (Afyonkarahisar) ve
arkadaşları
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi 26'ncı Yasama Dönemi sonuna
kadar; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu başta olmak üzere
terörle bağlantılı bir suç işleyen milletvekilleri
hakkında Anayasanın 83'üncü maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi 26'ncı Yasama
Dönemi sonuna kadar; Bakanlar Kurulunun genel siyasetiyle veya bakanların
görevleriyle ilgili cezai sorumluluğu gerektiren ve görevleri
sırasında işlenen fillerinden dolayı Başbakan ve
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında da Anayasanın 83'üncü maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesi ve 100'üncü maddesi hükümleri
uygulanmaz.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu
önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsak konuşacaktır.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; 313 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesinde verdiğimiz önergeye ilişkin
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin 1inci
maddesinde vermiş olduğumuz önergeyle Anayasaya eklenmesi öngörülen
geçici maddenin kabulüyle birlikte, bunun yanı sıra, buna ilave 2
fıkranın daha eklenmesini önermekteyiz. Bu fıkralardan birincisi
Başbakan ve diğer Hükûmet üyelerinin dokunulmazlık
dosyalarının da en azından 26ncı Dönem sonuna kadar
kapsama dâhil edilmesini önermekteyiz. Bu önerimizle, terörün azdığı
böyle bir dönemde Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa ve Adalet Komisyonu
üyesi 4 milletvekili tarafından terörle bağlantılı
dokunulmazlık dosyalarının ivedilikle işleme
alınmasına yönelik 3 Mart 2016 tarihli dilekçesini sözde
eşitlikçi bir yaklaşımla evirip çevirip bir Anayasa
değişikliğine dönüştüren iktidarı ve Hükûmet üyelerini
de yasa kapsamına davet ediyoruz. Madem ki iktidar eşitlik istiyor,
Başbakanı ve bakanları da kapsama dâhil edelim de bu
eşitlik sağlansın. Madem ki sadece terör suçu işleyen
milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarını işleme almak
tarafgirlik izlenimi veriyor, madem Hodri meydan! diyecek kadar
yiğitsiniz, o zaman Hükûmet üyelerini de bu sahada görmek isteriz.
İktidarın eşitlik bilincinin adaletli olup
olmadığı bu önergeye verilecek oylarla belirlenecek ve tüm Türkiyeye,
Türk milletine ilan edilecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, önergemizde
yer alan ikinci fıkrayla ise, Terörle Mücadele Kanunu başta olmak
üzere terörle bağlantılı bir suç işleyen milletvekilleri
hakkında düzenlenen dokunulmazlık fezlekelerinin de yine biraz önce
ifade ettiğim çerçevede 26ncı Dönem sonuna kadar en azından
kapsama dâhil edilmesi önerilmektedir. Herkesin bildiği gibi,
görüşmeleri süren kanun teklifi, teklifin kabul edildiği tarihe kadar
-ki şu koşullar altında 20 Mayıs 2016 Cuma gününe kadar-
ilgili makamlara ulaşan dokunulmazlık fezlekelerine Anayasanın
83üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi hükmünün
uygulanmamasını sağlayacaktır. Ancak ilgili mercilere örnek
olarak 21 Mayıs 2016 tarihinde yani sadece bir gün sonra ulaşan bir
dokunulmazlık dosyası bu teklif kapsamına girmeyecek;
dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin raflarında tozlanan
ve bugüne kadar bekleyen yüzlerce dosya gibi yeni bir
yığının başlangıcını
oluşturacaktır.
Peki, örnek olarak
verdiğimiz bu dosya, iktidarın terörle aynı masaya oturarak,
aynı çadır altında buluşarak ve aynı saray
odalarını paylaşarak yürüttüğü ihanet sürecinin bir sonucu
olarak ortaya çıkan bir dosya olursa ne olacaktır? Terörle etkin
mücadeleye devam ediyoruz. diye övünürken, Mecliste PKKlı vekil
bırakmayacağız. diye propaganda yaparken kendi kanun
teklifinizin kabulünden sadece bir gün sonra ortaya çıkacak terörle
bağlantılı bir dokunulmazlık dosyasına nasıl bir
işlem yapılacaktır? Ben söyleyeyim, hiçbir işlem
yapılamayacaktır. Teklifin kabulünden sadece bir gün sonra PKKya
silah taşırken yakalanan bir milletvekilinin dokunulmazlık
dosyasını rafa kaldırırsak, biz şu an neyin
görüşmesini yapıyoruz?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz 3
Mart 2016 tarihli dilekçeyi işleme almayıp, dolayısıyla
Anayasayı uygulamayıp aylardır Türkiyeye bu konuyu
tartıştırıyoruz ama sonuç olarak gelebildiğimiz nokta
ne yazık ki bu. İktidar, Milliyetçi Hareket Partisinin
zorlamalarıyla, terörle ancak bu kadar mücadele edebilmektedir. Ucu bir
şekilde sayın bakanlara ve Başbakana dokunur düşüncesiyle
birinci fıkrayı kabul etmemenizi bir yere kadar anlayabilmek mümkünse
de terörle bağlantılı suçlar kapsamına dâhil etmeye
çalışılan bu önergemiz de reddedilirse reddetme gerekçenizi Türk
milletine asla anlatamaz, bugüne kadar yaptıklarınızla
vicdanlarda zaten mahkûm olan siyasi sicilinize yeni sabıkalar eklemeye
devam etmiş olursunuz.
İktidar başta olmak üzere, tüm siyasi
partilere tarihî sorumluluklarını bir kere daha
hatırlatırken tıpkı Anayasa Komisyonunda olduğu gibi
başınız yerde, elleriniz hayır için havada olursa bunun
hesabını aziz Türk milletine asla veremeyeceğinizi bir kere daha
önemle ikaz ederek önergemizin kabulünü talep ediyor, Gazi Meclisi ve
saygıdeğer hazırunu bir kere daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece, 1inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına Adana
ilinden başlıyoruz.
Arkadaşlar, sakin sakin, tane tane lütfen.
Buyurun.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
oylamayı kurallarına uygun yapıyoruz, gizli oylamadır,
perdelere dikkat edelim.
Sayın milletvekilleri, lütfen, oylamayı
kurallarına uygun bir şekilde yapalım.
Sayın milletvekilleri, lütfen, kabinlerin içine
girelim ve o şekilde oylarımızı kullanalım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
şu önü boşaltalım. Kabine girerek oylarımızı
kullanalım. Kurallara dikkat edelim. Lütfen sayın milletvekilleri
(Oyların toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
Sayın Başkan, Anayasamıza göre bu
oylama gizli olarak yapılmak zorunda. Sizin göreviniz bunu gözetmek.
Şu anda partilerden, iktidar partisinden her sandığın
başında 7-8 arkadaş sandığın oy verme kabinine
yönelen milletvekillerine Dışarıda kullan. Yüzünü bana dön. Gül
cemalini göreyim. şeklinde uyarılarla kapalı oylamayı
açık oylamaya çevirmeye çalışmaktadır. Bu konuda
Başkanlığınıza önemli bir görev düşmektedir.
Gerekli uyarıları yapınız. Şu anda çok sayıda
milletvekili açık oy kullanmaktadır ve üzerlerinde iktidar partisi
grubundan 7-8 arkadaş sürekli Gül cemalini göreyim, yüzünü bana dön,
attığın oyu da bil. şeklinde zorlamada bulunuyor. Bu
konuda uyarı yapmak durumundasınız.
BAŞKAN Rahat olun Sayın Özel, oylama
gizli yapılıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
şekil yönünden denetime tabi olan bu oylamada gerekli uyarıları
yapmamanız yüzünden bu Anayasa değişikliği Anayasaya
aykırı şekilde oylanmaktadır. Görevinizi yapın lütfen.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Kim nerede
baskı yapıyor ya! Uydurmayın ya, kim kime baskı
yapıyor burada? Kayıtlara geçsin diye yalan söylüyorsunuz ya!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Sayın Başkanım, şu anda oylama sürüyor ve çok sayıda
milletvekili açık oy kullanıyor. Bu konuda engel olmanız,
uyarı yapmanız lazım. Bu görevi yerine getirmiyorsunuz,
Anayasaya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Oylarını kullanan sayın vekillerin bu
kürsü önünü boşaltmalarını istirham ediyorum.
Lütfen, bekleme yapmayalım.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Açık oy mu, açık oy
mu tespit ettiniz? Osman Bey, kapalı oylama ihlal mi ediliyor? Sayın
Bakana açık oy mu attırıyorsunuz?
Sayın Bakana açık oy attırmanız
kabul edilebilir bir şey değil. Sayın Soyluya açık oy
attırmanız, bunu bize göstermeniz tamamen Anayasaya
aykırıdır Osman Bey.
Osman Bey, Sayın Soylunun açık oy
kullandığını hepimize gösterdiniz. Bunu gördünüz mü
arkadaşlar? (CHP sıralarından Gördük. sesleri) Görmeyen,
itiraz eden var mı? (CHP sıralarından Yok, yok. sesleri)
Sayın Bakana açık oy attırmak hem o
Bakanın şahsına hem Türkiye Cumhuriyeti devletine hakarettir.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üyemiz
kaldı mı?
Böylece oy verme işlemi
tamamlanmıştır. Lütfen kupaları kaldıralım.
Sayın milletvekilleri, kürsünün önünü biraz
boşaltırsak oy sayım ve döküm işlemlerine
başlayacağız. Görevli arkadaşlarımız, kâtip
üyelerimiz kalabilir.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin gizli oylama sonucu:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
531 |
|
|
Kabul |
: |
350 |
|
|
Ret |
: |
148 |
|
Çekimser
: 5
Boş
:
27
Geçersiz :
1
|
Kâtip Üye Sema Kırcı Balıkesir |
Kâtip Üye Elif Doğan Türkmen Adana |
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.58
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif
Doğan TÜRKMEN (Adana)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
313
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması halinde
oylanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşa
aittir.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben
de grubum adına dokunulmazlıkların kaldırılmasına
ilişkin değişiklik önergesinin 2nci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, doğrusu, teknik olarak Anayasaya
aykırılık boyutuyla çok konuştuk, Anayasa Komisyonunda da
bunları ayrıntılı bir şekilde ifade ettik, onlara
sadece atıf yapmakla yetiniyorum ama özellikle bu
dokunulmazlıkların tümünü kaldıralım gerekçesinin hiçbir
karşılığının olmadığını
hepimiz çok iyi biliyoruz. Zaten bugün kürsüde de, daha önce iktidar partisi
yetkililerince en üst düzeyde yapılan açıklamalarla da sadece
partimizin hedef alındığı çok açıktır. Yani bu
konuda bir ikrar söz konusu, herhangi bir yalanlama da zaten mevcut değil.
Maddenin gerekçesinden yapılan konuşmalara kadar, basına verilen
demeçlere kadar, değerlendirmelere kadar sadece ve sadece Hakların
Demokratik Partisi milletvekillerinin hedeflendiğini biz biliyoruz. Buna
örnek olarak sizinle bir iki istatistik paylaşacağım.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz,
grubumuzda 3üncü dönemdir milletvekilliği yapanlar var, 4üncü dönemdir
yapanlar var, 2 dönemdir yapanlar var ve bunlara ilişkin oranı sadece
söyleyeyim: Yeni, 2015 ve öncesinde bizim partimize ait dokunulmazlık
sayısı 213 iken bugün 405, yaklaşık yüzde 100lük bir
artış olduğunu önemle ifade etmek istiyorum. Bu konuda tümüyle
adliyelere, savcılıklara verilen talimatla mevcut olan olmayan,
olmayanların da fezleke tanzim ettirilerek Bakanlığa ve ilgili
birimlere gönderildiğini yakinen takip ettik. Mesela, Hakkâri
Milletvekilimiz Selma Irmak hakkındaki fezleke 2007 tarihinde
işlendiği iddia edilen bir fille ilgili, tümüyle bir konuşma ve
bu yeni geldi, bu hafta Meclise geldi.
Yine, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hüda
Kayayla ilgili -Kürsüde dokunulmazlık var. deniyor ya ısrarla, bu
örnekleri bu açıdan veriyorum.- tanzim edilen fezleke kürsüde
söylediği bir cümleye dair, demiş ki: Gerçek paralel yapı
Beştepededir.
Yine, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırata ait
fezleke 21 Ağustos 2016 tarihini taşıyor.
Emin olun bu örnekleri çoğaltabilirim. Bütün
bunlar bize gösteriyor ki yargıya verilen talimatlar ve işleyiş
gereği partimize mensup milletvekilleri hakkında, hepimiz
hakkında, asla hukukla, ceza yargılamasıyla, suçla, fiille
ilgisi olmayan yüzlerce fezleke buraya gönderilmiştir. İktidar
partisinin -milletvekili oranına göre- 38 fezlekesi var 2015 ve öncesinde,
bugün 46 fezlekesi var ve hepsinin mahiyeti de mühür bozma, görevi kötüye kullanma
vesaire. Yani, dişe dokunur, ciddi bir iddia taşıyan hiçbir
fezleke olmadığını ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Sayın
Erdoğanın, Cumhurbaşkanının Kütahya mitingine
ilişkin sözlerini daha önce paylaşmıştık 2010
yılına dair. O sözlerde de çok açık bir şekilde
dokunulmazlıklara dair düşüncelerini söylüyor -çok uzun, bir bölümünü
söyleyeyim- diyor ki:
ondan sonra bize diyorlar ki siyasetçiyi birilerinin
eline mahkûm edelim -öncesi var- Kusura bakma, bunun altında hangi
tezgâhın yattığını çok iyi biliyoruz.
Biz, bugün, 2010 yılında söylediği
sözlerin arkasındayız. Evet, ortada bir tezgâh var ama bu sefer
tezgâhın mimarı Cumhurbaşkanının kendisidir. Daha önce
karşı çıktığı tezgâha, siyasetçilerin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına bugün
kaldırma talimatı vermiştir, bunu da tarihe not olarak
düşmek istiyoruz.
Şimdi, Cumhurbaşkanı seçildiği
günden bugüne kadar birçok zaman şikâyetçi olduğu vesayet rejiminin
en katmerlisi gerçekten Erdoğanın Dokunulmazlığı
kaldırın. talimatıyla ortaya çıkmıştır. Hiç
kimse, bugün, milletvekillerinin yargı önünde adil bir şeklide
yargılanacağını asla iddia edemez. Yargı erki,
mahkemeler, savcılıklar iktidar partisinin hukuk komisyonları
olarak çalışıyorlar. Onlara verilen talimatları
Bir
kısmı gönüllü olabilir ama diğerleri de başka hiçbir
seçenekleri olmadığı için, ya sürgün edilecekler ya işten
atılacaklar ya tutuklanacaklar ya başlarına başka bir
şey gelecek, o verilen talimatın gereğini yapmak
zorundadırlar. Bunu sadece biz söylemiyoruz, Burhan Kuzu bu konuda bir
şey söylemişti -çok söz var da onunkini söyleyeyim- Bugün,
vatandaşın -2015 yılında söyledi- yargıya güveni
sıfır, sıfır, sıfır. demişti. Evet, sadece
vatandaşın yargıya güveni değil, hiç kimsenin yargıya
güveni yok ve bu, objektif olarak yargının şu anda
iktidarın denetiminde ve emrinde olduğunu açık bir şekilde
ortaya koyuyor.
Şimdi, gerçekten bu davanın
savcısı Cumhurbaşkanıdır. O, bu kampanyayı
başlatmıştır ve şu anda savcılık görevine de
büyük bir şekilde, kararlılıkla devam ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten,
burada dokunulmazlık, kaos siyasetinden beslenenler için maalesef bir
propaganda malzemesine dönüştü. Biz dokunulmazlıkların
kaldırılmasına karşı değiliz. Önerimiz ortada,
hepimiz, doğrudur, dilekçe verdik ve bunun arkasındayız ama biz
sizin inşa ettiğiniz yargıya güvenmiyoruz. Çünkü,
milletvekillerinin halka hizmet, halkı temsil etme görevi uygulanacak
tedbirlerin yasama süresince uygulanmamasını gerektirir ve bu konuda
teklifimiz çok açıktır. Yargıtayın ilgili dairesinde tek
tek yargılanmak üzere bu dokunulmazlık teklifimizi de tekrar
yinelediğimizi ve bu konuda hiçbir olumlu yanıt
almadığımızın da altını çizmek isteriz.
Şimdi, gerçekten partimize yönelik
saldırılar, genel merkezimizin basılması, bu konuda
tutuklamalar, bir partinin eş genel başkanının
tutuklanması geleceğin de habercisidir. Dokunulmazlıklar
kaldırılarak, aslında, siyasetin emrinde, istedikleri zaman
istedikleri milletvekilini yargıya gönderme ve tutuklama yetkisini istiyor
iktidar partisi. İşte, bu dokunulmazlık teklifinin, önerisinin
hiçbir hukukla, kuralla bağının olmadığının
defalarca altını çizerek konuşmak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, gerçekten ortada bir
senaryo var; yazan, yöneten, oynayan, her şeyi yapan bir parti var ve buna
da diyorlar ki: Bu senaryoya siz de figüran olun. Asla olmayacağız.
Doğanın ve yaşamın da bir diyalektiği vardır
değerli arkadaşlar, karmaşık gibi görünür ama basit ve
nettir. Dünyanın en soğuk olduğu zaman dilimi, güneşin
doğmak üzere olduğu zamandır; en karanlık zaman,
aydınlığın gelmek üzere olduğu zamanlardır.
Hegelin de dediği gibi Minervanın baykuşu ancak
alacakaranlıkta ötmeye başlar.
Bugün, burada, Türkiye'nin dört bir yanından
milyonlarca oy almış bir partinin vekili olarak şunu söyleyeyim:
Bizi Meclisten atmaya çalışıyorsunuz ama bu bizi güçsüz
kılmıyor, aksine, her zamankinden daha güçlüyüz. Gelecek olan
aydınlık günlerin habercisiyiz biz. Korkması gereken asla bizler
değiliz, sizlersiniz. Zaten korkmasaydınız, önünüzde engel
olarak görmeseydiniz aylardır kara propaganda yapmazdınız. Korku
ve şiddet ortamından kaynaklanan güç gösterileriniz sizi güçlü
kılmıyor, bunu böyle bilin. Halkın bir fiskesiyle öyle bir
yıkılırsınız ki feleğiniz şaşar. Tarih
bunun örnekleriyle doludur.
Biz sözümüz ve siyasetimizle var olduk, rakiplerimiz
ise söz ve siyasetle bizimle mücadele etmek yerine, kendi güçlerini,
çoğunluk güçlerini ortaya koyuyorlar. Bugün bizim Meclisten
atılmamızı oyluyorsunuz. 1994te attınız, daha güçlü
geldik. Bizi atarsanız, emin olun, çok daha büyük bir güçle bu Meclise
geleceğiz, bundan hiçbir kuşkunuz olmasın. Hesap verecek olan
biz değil, sizsiniz. Bizim gözümüzde ve yüzümüzde asla bir korku ifadesi
görmeyeceksiniz çünkü biz yaptıklarımızın haklılığına
sonuna kadar inanıyoruz ve bu davayı sonuna kadar
savunacağız.
Bu dokunulmazlığa evet demek şu
anlama geliyor değerli arkadaşlar: Laikliğin
kaldırılmasına evet demektir; diktatörlüğe ve
sultanlığa evet demek anlamına geliyor, savaşa ve ölümlere
evet demek anlamına geliyor, Alevilerin yaşam alanlarının
ellerinden alınmasına evet oyu veriliyor aslında, Meclisin
feshine ve saraydan yönetilmesine evet demek anlamına geliyor ve tabii
ki dokunulmazlık teklifine evet demek darbeye, milletin vekillerinin kendi
iradeleriyle iradeleriyle olmadığını da görüyoruz- gönüllü
bir şekilde evet demek anlamına geliyor. Evet, değerli
milletvekilleri, tarih önünde hepimiz burada anmalarda konuşmamak için
bugün çok iyi düşünelim. Menderesleri, Deniz Gezmişleri anarken
verilen oyları da tartışıyoruz. Bugün düşünmek
zamanı diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil
Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi adına 2nci madde üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir konuyu ya da bir
meseleyi gündeme getirirken ya da siyasi bir söylem hâline dönüştürürken
kullandığımız farklı yöntemler vardır: Zaman
zaman teoriden hareket eder pratiğe yöneliriz; zaman zaman pratikten
hareket eder, oradan geriye, teoriye döneriz; bazen de -benim de şimdi,
yapmaya çalışacağım gibi- örneklerden, daha
anlaşılır olsun diye somut örneklerden hareket ederek kurallara,
teorilere ulaşırız.
Değerli milletvekilleri, bir örnekten hareketle
bir şeyler söylemeye çalışacağım. Malumunuz, birçok
şehir girişlerinde olduğu gibi, Ankaranın da farklı
giriş güzergâhlarında sürücüler olarak bizleri, üzerinde 82 yazan
bir ışıklı üst tabela karşılar. Bizler de o anda
hızımızı düşürür ve yazılı kurala
uyarız. Aslında insan doğası gereği biyolojik, siyasi,
psikolojik, ekonomik bir varlıktır yani hisleri, duyguları,
ihtirasları, idealleri, düşünceleri, egosu olan bir
varlıktır. Bizim orada, aracımızın markası ne
olursa olsun, isteklerimiz, ihtiraslarımız hangi boyutta olursa olsun
bir anda yüksek hızdan düşük hıza düşürüp kendimizi bir
kontrol mekanizmasına ait hissetmemizin nedeni o kuraldır. O 82
rakamı bizi bir anda kanuni bir zorunluluk olarak
hızımızı düşürmeye yöneltir. Yani bunu şöyle
ifade edebiliriz: Fiilî durum, yasa veya kural karşısında
kendini bağlayıcı hisseder. Yani önce kanun, kural gelir.
Efendim, hukukun etkisi altında kalan fiilî
durumu izah ederken doksan altı yıllık genç parlamenter
sistemimizi zaman zaman değiştirmeyi gündeme getirerek Batı
demokrasilerinden bazı örnekler veriyoruz. Şimdi, aynı, benzer
örnekleri bir iki Batı demokrasisinden alıntı yaparak sunmak
istiyorum.
Efendim, fiilî durum ile hukuki durum
arasındaki ilişkiyi ifade eden gerek iki yüz elli yıllık
bir geçmişi olan Amerikadaki başkanlık sisteminden ve gerekse
sekiz yüz yıllık bir İngiltere parlamenter sisteminden örnek
vermek gerekirse şunu görmekteyiz, çok somut bir örnek vereceğim:
Efendim, Bill Clintonın, Amerikadaki bireysel bir hatasından
dolayı yüksek yargı karşısında kendini savunup ve
Amerikan toplumundan özür dilemesini çok iyi hatırlıyoruz.
Yine, 1997 yılında, İngiliz
İşçi Partisi Başkanının kazandığı seçim
sonrası -bizim de taklit etmeye
çalıştığımız- meşhur balkon
konuşması yaparken aşağıda kendi özel aracı için
trafik polisleri ceza yazarlar ve buna herhangi bir müdahale söz konusu
değildir. Bu da çok tipik bir örnektir.
Değerli milletvekilleri, bu örnekleri sizlerle
neden paylaştık? Demokratik yönetim sistemlerinde en temel kural
erkler ayrılığıdır yani yasama, yürütme ve yargı
arasında mesafe söz konusudur. Çünkü demokrasi yasama, yürütme ve
yargısıyla kurallı bir yönetim biçimidir. Bu kurallar
manzumesinin de kendine varlık bulduğu yer, Anayasada ve onun
ışığında çıkarılan kanunlar ve
tüzüklerdedir. Yani Anayasadan, kanunlardan, kurallardan ve tüzüklerden fiilî
durumlar oluşur. Demokratik sistemlerde önce fiilî durum, sonra fiilî
duruma kılıf olabilecek kanunlar gelmez; tam tersi, fiilî durumlar
kanunlardan güç alır ve öyle hareket eder. Fakat bizim son zamanlardaki
yürütme uygulamalarımızda Ben istediğimi yaparım, her ne
kadar Anayasadaki kurallara göre seçilmiş olsam da şimdi Anayasa
bana uymak zorunda. demek demokratik bir tutum ve davranış olarak
izah edilemez.
Bunu biraz daha somutlaştırmak gerekirse,
toplumun, her kesimin bağlayıcı birtakım kuralları vardır.
Efendim, Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere,
örneğin, eğitimi dikkate alacak olursak, Millî Eğitimi, YÖKü,
üniversiteleri, rektörlükleri, fakülteleri dikkate alarak, bir öğrencinin
keyfî davranarak Evet, devamsızlık söz konusu ama ben devam
etmeyeceğim. Evet, kopya çekmek yasak ama ben kopya çekmeye devam
edeceğim. ya da iş adamlarımızdan Evet, sabit rakamlarla
vergiler belirtilmiş ama ben kafama göre vergi vereceğim, siz buna
uygun bir madde çıkarın. demek, gerçekten, demokratik bir tavırla
izah edilecek bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri, dokunulmazlık
konusu, kırk yedi yıllık uzun bir geçmişi ve köklü bir
geleneği olan Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman gündeminde
olagelmiştir. Bunu biraz daha somutlaştırmak gerekirse, 8 Kasım
2009da yapılan 9uncu büyük kurultayda parti programımıza
alınan ve 2011 ve 2015de yapılan genel seçimlerde de
sıklıkla parti programımıza ve seçim beyannamelerimize
koyduğumuz çok önemli bir husustur. Dolayısıyla, yani,
kısaca, yüce Meclisimizin yasama ve denetleme işleri
dışındaki tüm faaliyetlerin dokunulmazlık kapsamı
dışında bırakılması gerektiği partimizin
öncelediği bir husustur. Kısaca, kürsü faaliyetleri dışındaki
tüm eylemlerin bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için, kanunla
öngörüldüğü gibi, milletvekilleri için de geçerli kılınması
partimizin önceliklerinden biridir. Hatta, son zamanlarda, özellikle
iktidarın on dört senelik icraatlarına bağlı olarak yeniden
toparlanıp ülkemizin başına bela olmaya devam ederek yüzlerce
gencimizin kanına giren PKK terör örgütünün, ülke huzurunu, birliğini
ve beraberliğini yeniden tehdit altına almasıyla
dokunulmazlık meselesi, MHP için bir kez daha bir ehemmiyet ve önem
kazanmıştır.
Ülkenin, Türkiye Cumhuriyetinin, millî
değerlerin varlığını koruyacağına yemin edip
terörist cenazelerinde ve taziyelerinde boy gösteren birtakım
milletvekillerinin bu tutum ve davranışları aziz milletimizin
maşerî vicdanını kanatmış ve şehitlerimizin
ruhaniyetini incitmiştir.
Önce ülkem ve milletim. diyen bir hareketin siyasi
temsilcisi olarak Milliyetçi Hareket Partisi 3 Mart 2016da bu konuda yüce
Meclise başvurmuş ve terör içerikli fezlekelerin bir an önce Meclise
getirilmesini istemiş olmasına rağmen, özellikle iktidar partisi
bu teklife sıcak bakmamıştır. Bugün bulunduğumuz nokta
itibarıyla, artık milletin bu kadar ihanet karşısında
sabrı taşmış ve bıçak kemiğe
dayanmıştır. İktidar partisi, buna daha fazla
kayıtsız kalamayacağını anlayınca 316
milletvekiliyle çok rahat bir biçimde terör bağlamlı fezlekeleri
işleme koyacağı yerde daha dolambaçlı bir yolu seçerek
sapla samanı karıştırıp Anayasa maddesi
değişikliği önerisi getirmiştir.
Bir tür ipe un serme olarak da
değerlendirilebilecek bir durum olmasına rağmen, Milliyetçi
Hareket Partisi milletimizin acısının azalmasına
kısmen vesile olacağı düşüncesinden hareketle üzerine
düşen katkıyı sağlayacaktır fakat bunu yaparken
şimdiye kadar terörün yeniden canlanmasına neden olan siyasi
tutarsızlıkları da eleştirmekten, kamuoyuyla
paylaşmaktan uzak durmayacaktır diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Murat Emire aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz dokunulmazlığa her zaman ilkesel
yaklaştık. Öteden beri, dokunulmazlıkların 83üncü
maddedeki şu hâliyle son derece geniş olduğunu, özellikle,
dokunulmazlıkların, kürsü dokunulmazlığıyla
sınırlandırılması gerektiğini savunduk. Kürsü
dokunulmazlığının yani Meclisin bu kürsüsündeki ifade
hürriyetinin ve dokunulmazlığın aynı zamanda Meclis
çatısı altındaki ifade ve sözler için de geçerli olması
için mücadele verdik ve vermeye devam ediyoruz. Ancak şimdiye kadar
dokunulmazlıklar konusunda, 2002de kaldıracağız sözü
veren AKPnin, her zaman, dokunulmazlıklar söz konusu olduğunda
tutarsız ve ikircikli tavır içerisinde olduğunu hep beraber
izliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizler yargıdan
kaçılmayacağını, yargının bağımsız
olmasa da, taraflı olsa da en nihayetinde Türkiye yargısı
olduğunu ve milletvekilliği yapmak için böylesine korunaklı
zırhlara ihtiyaç olmadığını söyledikçe, AKPnin,
özellikle o zamanki Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
Yargıya güvenmiyoruz, bu nedenle biz bu yargıya kendimizi teslim
etmeyiz. dediğini daha dün gibi hatırlıyoruz. Bununla birlikte,
ne söyleniyordu, anımsayın; deniyordu ki: Sıradan bir memurun
bile böylesine dokunulmazlığı varken milletvekillerini
yargının önüne atmak, yanlış olacak, millî iradeye
saygısızlık olacak. Ama sizin bu getirdiğiniz öneride de
bunlara ait hiçbir belirti, hiçbir düzenleme olmadığı gibi
-aynı zamanda, örneğin, bu Ankara Garı katliamında da
gördük- açık seçik suç işlemiş olan, istihbarat bilgilerini
açık seçik üstlerine bildirmemiş olan ve mülkiye müfettişleri
Yargılansınlar. demiş olmalarına rağmen o memurlar
hakkında da yine sizin Hükûmetiniz ve ilgili bürokratlar tarafından
yargılama izni verilmemiş olması da son derece
düşündürücüdür.
Dokunulmazlık konusuna gelecek olursak, bugün
için yargıyı kendinize göre tanzim ettiğinizi, dizayn
ettiğinizi düşünüyorsunuz, kendinizi güçlü hissediyorsunuz ve bu
yargıdan dilediğiniz kararı çıkartabileceğinizi
hissettiğiniz için, bundan emin olduğunuz için de bugün artık
toptancı bir yaklaşımla dokunulmazlığı
kaldıralım noktasına geldiniz.
Gerekçesine bakıyoruz; bir hesap
yapılmış, bir bakkal hesabı yapılmış.
Efendim, neymiş? İşte, şu kadar süre görüşülse toplam
sekiz ay Genel Kurulun çalışması gerekiyormuş.
Arkadaşlar, size günaydın demek lazım. On dört yıldır
siz yönetiyorsunuz, Komisyon Başkanı sizde, Komisyon sizde. Niye
indirmediniz zamanında bu dosyaları? Bu dosyaları zamanında
usulüne göre görüşseydik, 83üncü maddenin öngördüğü usulle
görüşseydik daha uygun olmaz mıydı? Dolayısıyla,
bugün, hodri meydan anlayışıyla Hepsini getirelim. diyorsunuz,
sonrasında bakıyoruz ki -bu uygulama yürürlük tarihi eğer bu
şekilde geçecek olursa- yağmur gibi de yeni yeni dosyaların,
fezlekelerin Meclisimize geldiğini, gönderildiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, AKPnin
programına baktığımızda -bakınız bilmeyenler
açısından bunu sizinle paylaşmak isterim- son derece güzel bir
program var, deniyor ki: Milletvekili ve bakanların yargılanmaları
önündeki anayasal engeller kaldırılacak, dokunulmazlık, tüm kamu
görevlilerinin yargılanabilmelerinin önündeki engeller ve
ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir.
İşte, size şimdi sormak istiyorum değerli arkadaşlar,
hem aklınıza hem vicdanınıza: Bugün bizim önümüze gelen
Anayasa değişiklik tasarısında bunların hangisi var?
Bunları siz öylesine mi yazdınız? Bakın, on dört
yıllık iktidarın kendi programındaki hiçbir şeyi
yaşama geçirmemek konusunda böylesine tutarsız olmaması gerekir.
Peki, bu ihtiyaç nereden kaynaklandı? Çünkü
ülkemiz bir şiddet sarmalı içerisine girdi, özellikle 7 Haziran
seçimlerinden sonra ülkeye kaos gelmeden, ülke kan gölü olmadan, siz kandan
beslenmeden tekrar iktidar olamayacağınızı gördünüz ve
teröre yardım ve yataklık yapma özelliğinizden ve
politikanızdan vazgeçtiniz.
Önce, Çözeceğiz. dediniz, Analar
ağlamasın. dediniz ama yanlış başladınız.
Bu sorunu, bu temel sorunu bu çatının altına getirmek yerine
adalarla, dağlarla görüştünüz, gizli pazarlıklar içerisine
girdiniz. Biz Yanlış yapıyorsunuz. dedikçe, siz Analar
ağlasın mı istiyorsunuz? dediniz ama yanlışı siz
yaptınız, bedeli, bütün ülke olarak hep beraber ödüyoruz. Kim
ödemiyor? Siz ödemiyorsunuz bir tek.
Değerli arkadaşlar, bakın biz Siz
PKKyla masaya oturuyorsunuz. deyince, dedi ki Sayın
Cumhurbaşkanı: Bunu söyleyen şerefsizdir. Ondan bir süre sonra
Efkan Ala AK PARTİ ile PKK görüşüyor. dedi. Bunu unutacak
mıyız? Nerede kaldı şeref?
Bakınız, Sayın
Cumhurbaşkanının zamanında söylediği birkaç sözden
alıntı yapmak isterim. 22 Ağustos 2013te şöyle demiş:
Hazmedilemeyen bazı durumlara rağmen, operasyon yapmıyoruz.
Sekiz aydır bir sükûnet var, yetkililer hazmedilmeyen bazı olaylara
katlanarak, operasyon yapmadılar. İşte bu, yardım ve
yataklığın açık itirafıdır. 7 Eylül 2015te
söyledikleri de son derece vahim: Çözüm sürecini bunlar, güneydoğuda
-kısmen doğuda- kendileri için âdeta silah stoklama süreci olarak
değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar.
Güvenlik güçlerimiz, Herhangi bir çatışmaya, şunu buna
girmeyelim. dediler ama sonra anladık ki bu süreç içinde bunu
yaptılar. Valilere Operasyon yapmayın. diye talimat verdik
Bakın bu, kendi sözleridir:
belki kendilerine çekidüzen verirler dedik.
Bakınız, 2014te güvenlik güçleri, 290 operasyon talebinde
bulunuyorlar, bunların sadece 8ine Evet, yapabilirsiniz. deniyor.
İşte bu, teröre yardım ve yataklıktır.
İşte bugün
yapılan, bu teröre yardım ve yataklığın üstünün
örtülmeye çalışılması ve sizin elinize bulaşan
kanın bir şekilde yıkanmaya
çalışılmasıdır. Siz, sıklıkla
aldatılan, yanıltılan ve Yanıltıldık. diyerek
de her işin içerisinden sıyrılmaya çalışan bir
iktidarsınız, çok yanıltılıyorsunuz, haberiniz olsun.
17-25 Aralık soruşturmalarını
nasıl kapattığınızı hep beraber izledik. Sulh
ceza hâkimlikleri ihdas ettiniz, onlara yandaş hâkimler
atadınız, delilleri örtbas ettiniz; olmadı, atamalar
yaptınız; olmadı, yönetmelik çıkardınız;
olmadı, yönetmelik iptal edilince tekrar kanunu çıkardınız
ama vicdanlarda ve gerçek hukukta 700 bin liralık kol saatini,
ayakkabı kutularını ve yatak odasındaki para
kasalarını asla aklayamadınız.
Biz ne diyoruz? Madem getirdiniz bunu -bize göre
eksik bir düzenleme, elbette daha iyisinin yapılması gerekir ama-
bakanları da getirin. Siz değil miydiniz Hodri meydan! diyen? Niye
saklıyorsunuz bakanları 100üncü maddenin arkasına, hep beraber
getirin. Madem öyle hep beraber gidiyorsak yargıya neden korkuyoruz? Hani
çok cesurdunuz?
Değerli arkadaşlar, bakınız,
hukuk eliyle bu yolsuzlukları kapattıktan, aklamaya
çalıştıktan sonra konu Meclise de geldi. Sayın
Başbakanın yani hani darbe sonrasında şu anda görevden el
çektirilen Sayın Davutoğlunun sözü -belki de bu nedenle el
çektirilmiştir- Ortaya birçok şey saçılır. diyorsunuz,
saçılırsa saçılsın. Siz, işte bunların
saçılmasına asla izin vermediniz.
Dolayısıyla, bugün yapılmaya
çalışılan, 83üncü maddenin bir yeni Anayasa maddesiyle, geçici
bir maddeyle askıya alınması, aslında Türkiye'de
bambaşka bir yola gidiştir. Bu, eksik bir düzenlemedir,
yanlış bir düzenlemedir. Yapılması gereken,
kalıcı bir biçimde, dokunulmazlıkların, milletvekillerinin
hem bu kürsüde hem ülkemizin her yerinde siyasetini rahatça yapması,
fikirlerini rahatça ifade etmesi ama bunun dışındaki her türlü
suçtan, özellikle de yüz kızartıcı suçlardan dolayı
yargılanmasının sonuna kadar önünün açılmasıdır.
Bakın, bu Anayasa düzenlemesi, hukuki
açıdan da sakatlıklar içeriyor. Biraz önce ifade ettim, 100üncü
madde, özellikle saklanıyor, özellikle düzeltilmiyor. Bir grup
milletvekili için çıkarıyorsunuz, eşitlik ilkesi zedeleniyor.
Bunun ötesinde, suç ve cezalarda geri yürümezlik ilkesi burada yine
çiğneniyor. Dolayısıyla, bu açılardan da sorunlu bir düzenlemedir.
Değerli arkadaşlar, biz, sizden de sizin
yargınızdan da korkmuyoruz. Milletvekilliği yapmak için
böylesine dokunulmazlıklara ihtiyacımız yok.
Dolayısıyla, elbette Türkiyenin daha
demokratik, daha bağımsız yargıya sahip ve
milletvekillerinin de rahatça siyaset yapabildiği bir ortamı ve bir
anayasal ortamı hep beraber hazırlamamız gerektiğini ifade
ederek huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Amasya
Milletvekili Naci Bostancıya aittir.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu dokunulmazlık meselesi torbadan
çıkmadı. Biz de bunu gündeme getirmedik. Bu, Parlamentoda bütün
partilerin zaman zaman dile getirdiği, şikâyet ettiği bir konu;
CHPnin şikâyetleri var, HDPnin şikâyetleri var, MHPnin var, bizim
de var, mevcut düzenlemeye itirazlarımız var. Dokunulmazlığın
mevcut hâliyle kimi korumalar ve kollamalar getirdiğine dair öteden beri o
kadar çok laf söylenmiş ki bütün bunlar hatırlarımızda
olmalı bu meseleyi konuşurken, sanki nevzuhur bir hadiseden
bahsediyoruz.
Bugün gündeme gelmesinin elbette iki nedeni var.
Bunlardan birisi, çok açık bir biçimde Türkiyenin
yaşadığı terör ve terör dolayısıyla bunun Meclise
yansıyışı, Meclisteki fezlekelerin bir
kısmının terörle ilişkili oluşu. Savcılar iddiada
bulunuyorlar. Bu iddianın doğruluğuna ilişkin, siyaseten
birçok söz söylenebilir, benim derdim onları söylemek değil ama
ortada hukukun dile getirdiği iddialar var. Her kimin üzerinde bu iddia
var ise esasen kendisinin çıkıp Bunu nereden
çıkartıyorsunuz kardeşim? Ben arınmak istiyorum, hukukun
gözünde tertemiz bir şekilde yoluma devam etmek istiyorum. diye irade
koyması lazım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 4 bakan
keşke öyle yapsaydı! 4 bakan öyle yapmadı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu memlekette
herkesin kafasına göre hukuk olmaz herhâlde, tek bir hukuk var ve hepimiz,
bu hukuk çerçevesinde davranmak durumundayız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 4 bakan için de
yapsaydınız bunu! 4 bakanı niye böyle aklamadınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İkincisi,
yolsuzluk, şaibe meseleleri. Şu kürsünün dili olsa da konuşsa
benim konuşmam yerine. Bu kürsüye gelip, muhalefetten birçok
arkadaşım, Sizin yüzlerce dosyanız var, fezlekeniz var, ihale
dosyalarınız var, şaibelisiniz. diye ne kadar çok
bağırdınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hâlâ
bağırıyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) Yalan mı Hocam, yalan
mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Şimdi,
bağırıyorsunuz da, fezlekeler şimdi ortada.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Ama bütün milletvekillerini koysan da keşke.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Böyle olmadığı çok açık.
AYTUĞ ATICI (Mersin) 4
bakan nerede Sayın Bostancı? 4 bakan nerede?
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Bütün milletvekillerini koy, gelmiş geçmiş,
gelecekteki bütün milletvekillerini koy.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Biz de Kardeşim, mademki siz kıymetli muhalefet
milletvekilleri, iktidarın, dokunulmazlık zırhının
arkasında şaibe çevirdiğini iddia ediyorsunuz, hodri meydan, kim
ne çeviriyorsa açığa çıksın, yargının önüne
gitsin. diyoruz.
ALİ ÖZCAN
(İstanbul) Bakanlar nerede?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Destek verin, destek verin. Burada gelip bu kadar laf söyledikten
sonra, Dokunulmazlık zırhının arkasında şaibeli
işler çeviriyorsunuz. dedikten sonra Buyurun, herkesin
dokunulmazlığını kaldıralım, en azından
geçici bir maddeyle. dediğimizde
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bakanların dokunulmazlıklarını kaldırıyor
musunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla)
doğrusu, o arkadaşların, bunları söyleyenlerin
ve aynı kanaatte olanların, sözlerinin arkasında olup Evet,
dokunulmazlıklar kalksın, şu şaibeler ortaya dökülsün.
demesini beklerdim ama tablo öyle göstermiyor.
MUSA ÇAM (İzmir)
Hocam, Oscar Wilde dokunulmazlıklar konusunda ne düşünüyor?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Şimdi, bu terör meselesine geleceğim. Hukukun,
savcıların böyle bir iddiası var.
MUSA ÇAM (İzmir)
Hocam, Foucault ne düşünüyor dokunulmazlıkların
kaldırılması konusunda?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Siyasi olarak değerlendirme ayrı. Biz fezlekelere
ilişkin konuşuyoruz. HDPli arkadaşlar, sözcüler çıkıp
burada diyorlar ki: Bizi tasfiye etmek istiyorsunuz. Allah Allah! Fezlekeler
ile HDP arasında böyle Venn şeması gibi bir örtüşme mi var?
Doğrusu, bu son derece ilginç.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Son gelen 100 tanesine bakalım.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Gerekçenizi okumamış gibisiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) HDPli vekiller hakkında savcılar böyle fezlekeler mi
hazırlamışlar teröre ilişkin? Mevzu nereden geliyor?
Analitik bir şekilde bakalım. Bunlardan birincisi şu: Türkiyede
on dört yıldır AK PARTİ iktidarda ve AK PARTİ, bu on dört
yıl içerisinde siyasetin ve iktidar olmanın kendisine yüklediği
her tür sorumluluğu yerine getirmek için çaba gösteriyor; sadece yollar,
köprüler yapmıyor
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bakanları niye yargılatmadınız Sayın Bostancı?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla)
aynı zamanda, bu ülkenin toplumsal barışı için
çaba gösteriyor. Çözüm süreci bunun neticesinde ortaya çıktı.
Yüzyıllık Kürt meselesini çözebilecek bir babayiğit olarak,
saray diyorsunuz ya, despot diyorsunuz ya, o Tayyip Erdoğan çıktı.
Başka babayiğit çıktı mı? Çıkmadı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, liderler
kolay yetişmiyor. Meyveli ağaç taşlanır. Söylersiniz,
eleştirilerinizi dile getirirsiniz. Zaten kudretli liderlerin
hasımları da olur, hasımları. Rahmetli Özalın da
vardı, elbette Tayyip Erdoğanın da olacak. Hasımları
olmazsa o zaman şaşırırım ben, olacak
hasımları.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Davutoğluna da babayiğit diyordunuz, ne oldu?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Bırakın Davutoğlunun da olsaydı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama aslolan,
milletin tavrıdır. O saray dediğiniz yer, milletin sarayı
ve o insanı oraya götüren de milletin oyları. Bunu defalarca millet
ortaya koydu, kim ne derse desin.
Şimdi, liderler kolay yetişmiyor dedik.
Liderlerin ve siyasetçilerin iki önemli görevi vardır: Birisi, toplumu
temsil ederler -oradaki duyarlılıkları, talepleri, beklentileri-
ikincisi, topluma mihmandarlık ederler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sonra da
makamı teslim ederler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) AK PARTİ
ve onun Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, o zaman, çözüm süreciyle
birlikte hem temsil hem de mihmandarlık işini üstlendi. Bu toplumsal
barışı sağlamak için birçoğunun cesaret bile
edemediği, telaffuz edemediği, konuşamadığı
işleri yaptı.
Şimdi, HDPli arkadaşlar Kürt meselesinin
çözümünün nasıl olacağını düşünüyorlar? Eğer
ortak kader ve gelecek duygusu içinde bu işi çözeceksek bizimle
barışacaksınız, CHPyle barışacaksınız,
MHPyle barışacaksınız, ancak barışarak bu
işi götürürsünüz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Siz,
bizimle barışın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Peki, siz ne
yaptınız? Sizin ne yaptığınıza geliyorum: 7
Haziran seçimlerine doğru, barajı geçme gayretiyle
Bunu
anlarım, partilerin tabii ki hakkıdır, talebidir ama yöntem,
aynı zamanda işin mahiyetini ve sizin olduğunuzu,
kimliğinizi tayin eder. Siz, barajı geçmek için nerede bir Kürt oyu
var ise onu almak için ikili bir dil kullandınız; size oy verenleri
onurlandırdınız, size oy vermeyenleri hain ilan ettiniz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sizin gibi yani.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Aynı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kürtlere
ilişkin son derece ayrımcı ama temelde etnik temelli bir
çalışma yürüttünüz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sizden
öğrenmişler Hocam.
ALİ ŞEKER (İstanbul) O boyuta daha
geçememiş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu kadar etnik
temele odaklanan bir siyasal dilin, herkesi kucaklaması, ortak kader ve
geleceği sağlamak için çaba göstermesi -bu güzel lafları
geçelim- inandırıcı olması mümkün müdür? Değildir.
İkincisi, aynı dönemde, ulusalcı
kesimlere göz kırpmak için Tayyip Erdoğana hasımlık
ettiniz; muhalefet demiyorum, hasımlık ettiniz, hasımlık;
Seni başkan yaptırmayacağım. mevzuları buradan
çıktı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yaptırsa
mıydık yani?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu,
hasımlık mıdır?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu Sayın
Erdoğan, başkan olacaksa milletin oylarıyla olacak.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Olamayacak,
olamayacak; başkan olamayacak!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Emin ol
yaptırmayacağız!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Tabii ki, siz
elinizden geleni yapacaksınız, dün yaptınız, bugün
yaptınız, yarın da yapacaksınız; millet de yapacak,
bunun neticesinde olacak her şey ve insanlar buna razı gelecekler.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
İntikam yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Tayyip
Erdoğan, bir lider olarak Kürt meselesinin barış içinde çözümü
için risk üstlenmiş bir insan, Türkiye siyasetinde şu yakın
dönemde böylesine temsil ve mihmandarlık için geniş kitleleri domine
eden bir başka siyasi figür çıktı mı? Çıkmadı.
Derdiniz hakikaten Kürt meselesini ortak kader ve gelecek istikametinde çözmek
olsaydı, birincisi, Kürt etnik temelli stratejinizi bu kadar
abartılı ve aynı zamanda zehirli bir dille sürdürmezdiniz;
ikincisi, bu işi çözmek için çözüm süreci gibi muazzam bir işe
kalkışmış siyasi lidere karşı elbette muhalefet
ederdiniz ama hasımlık etmezdiniz.
MİZGİN IRGAT (Bitlis) Niye bitirdiniz
çözüm sürecini onu anlatın, niye bitirdiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Üçüncüsü,
terör meselesine geliyorum: PKK, 7 Hazirandan sonra -Suriyedeki iç
gelişmeler vesaire- hendek kazıp bu ülkede özerk bölgeler inşa
edebileceği zannıyla silaha sarıldığında
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz niye Kaosu
seçti millet. dediniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
silaha
sarılmış bu güç karşısında, meşru siyaseti
aynı sosyopolitik zeminde temsil eden bir irade olarak dik
duramadınız, gittiniz silaha sarılmış bu stratejiye
teslim oldunuz, onun dili üzerinden siyaset yapmaya başladınız.
Kendinizi de marjinalize etmeniz, bütün bunların neticesindedir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Nereden
biliyorsun marjinalize olduğumuzu ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) O fezlekeler
filan da buradan çıktı; doğru mudur, yanlış
mıdır, ne ölçüde meşru mecralarda bu işi götürdünüz?
Bunları biz çok konuştuk buralarda ama hukukun da yapacağı
bir konuşma var ve hukuk bunu konuşacak. Bizim görevimiz, hukukun
bunu konuşması ve yargılaması için imkân vermek.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bakanları
niye yargılatmadınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Hukuk üzerine de çok konuştuk, güvenmek, güvenmemek
Aslında herkesin kendi kalbinde bir hukuk varmış gibi bir durum
da ortaya çıkıyor. Bazen İşte hukuk, haydi bakalım
iktidar! diyerek bize hukukun sopasıyla ayar vermeye kalkıştınız
ama kimi zaman da hukuku aşağıladınız, işinize
gelmeyince, o zaman da hukuk tu kaka bir hukuk oldu.
Benim gördüğüm şu: Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devleti ve kesinlikle, önünde sonunda hukuk kendi olağan, normal,
ortak vicdan istikametinde kararlar alıyor. Buna ilişkin
sayısız olayı biliyoruz, yargılamayı biliyoruz.
O yüzden, nihai noktada, iniş
çıkışlar olsa bile hukuka güvenmek gerekir. Biz netice olarak
hukuka güveniyoruz. Hukukun siyasetin üzerindeki bu şaibeyi, teröre
ilişkin bu iddiaları kaldırmasının son derece önemli
olduğunu düşünüyoruz. Bunu yapma görevi bütün Parlamentonun.
Doğrusu, HDPlilerden de benim beklentim, meydan okuyucu bir tavırla
-madem öyle, burada hamaset de yapıyorlar- bu dokunulmazlık
meselesine destek vermeleri ve hukukun karşısına çıkmalarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACI BOSTANCI (Devamla) Eninde sonunda
adalet gerçekleşir, adalet.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Kargayla tilki
hikâyesini biz okuduk Sayın Bostancı.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bakanlarınızı vaktizamanında niye göndermediniz?
Vaktizamanında göndermediniz ama.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Bakanlarınız niye masal okudu?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Kargayla tilki
hikâyesini biliyoruz, çok teşekkür ederiz biz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Bostancı, konuşması
sırasında hem çözüm süreciyle ilgili hem de seçim süreciyle ilgili,
HDPnin Kürtler arasında ayrımcılık yaptığından
başlayarak çözüm sürecini bozduğuna kadar bir dizi sataşmada
bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken, iki dakika
süre veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
(HDP sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının 313
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, aslında
konuşmanızın tamamı, bir saray güzellemesi ve bu
fezlekelerin nereden geldiğinin itirafıydı. (HDP
sıralarından alkışlar) Anladığım
kadarıyla, sizde de böyle bir kaygı oluşmuş.
Hatırlarsanız, biz bir saray darbesinden bahsederken, Erdoğan ve
Davutoğlu arasındaki makasın giderek
açıldığından bahsederken en son burada beni iki zeytinle
ziyafet yapmak ve hezeyan içerisinde olmakla
suçlamıştınız. Bakın, sonuç ne oldu? (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hâlâ aynı
yerdesiniz Sayın Baluken, hâlâ aynı yerdesiniz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Benim size
tavsiyem: AKPdeki hocalar tek tek gidiyor. Yani, ortaklık
yaptığınız Fethullah Hoca gitti, Davutoğlu Hoca gitti;
şimdi, anladığım kadarıyla, Naci Hoca da gitmekten
çekindiği için on dakikayı böyle bir saray güzellemesi yaparak
geçirdi. (HDP sıralarından alkışlar) O yüzden, buradan,
sizin deyiminizle, size ekmek çıkmaz.
Bakın, çözüm süreciyle ilgili, biz hiçbir zaman
çözüm sürecinde Birilerini başkan yaptıracağız. demedik.
Dolmabahçe mutabakatını kimin reddettiğini, izleme heyetini
kimin kabul etmediğini, o dönem sizin Hükûmet yetkiliniz olan Sayın
Bülent Arınçın açıklamalarını okursanız
görürsünüz. Dolmabahçe mutabakatında başkanlık değil,
barış yazdığı için, demokrasi
yazdığı için süreç bozuldu. Bunu söylüyoruz zaten, bugün de bu
dokunulmazlıkların getirilmesinin sebebi budur. Zaten siz diyorsunuz
ya hani Birtakım çevrelere şirin görünmek için Seni başkan
yaptırmayacağız. çıkışını
yaptınız, o nedenle süreç bozuldu, o nedenle de şimdi HDPden
intikam alıyoruz.u ima ediyorsunuz. Doğrusu, konuşmanız
için size teşekkür ederim, tarihî itiraflarla dolu.
Tabii ki bir siyasi parti, seçime parti olarak girme
hakkına sahiptir. Seçim programını kendi tabanının ve
kendi halkının isteklerine göre belirleme hakkına sahiptir,
Türkiyede de demokrasi ve barış talep etmenin onurunu yaşama
hakkına sahiptir. HDP, bunu yapmıştır, bunu yapmaya devam
edecektir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ve Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ve Tokat Milletvekili Coşkun
Çakır ile 310 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1028) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
AK PARTİ milletvekilleri tarafından hazırlanan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili, şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ,
çoğulcu demokrasi anlayışına göre hareket eden, buna zemin
hazırlayan ve sonunda da demokrasinin gereği olarak
çoğunluğun kararına uyan bir partidir. AK PARTİ, daima özgürlüklerden
yana, özgürlükleri büyüten ve genişleten bir parti olarak siyasi tutum ve
davranışlarını ortaya koymuş ve devrim
niteliğinde yasal düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Bununla beraber,
aziz milletimizin, özgürlüklerini doyasıya yaşamasına engel
olacak her türlü teröre, kaosa, suça da karşı durarak, kamu
yararını gözeterek, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak
hususunda da hiçbir zaman tereddüt göstermemiştir. Milletvekilleri olarak,
özgürlük ve güvenlik dengesini sağlayarak 80 milyon
insanımızın huzur ve refahını gözetmek hepimizin asli
görevidir. Bu sebeple, ilke olarak her türlü fikre, düşünceye evet, her
türlü teröre, teröriste ve suça hayır demekle mükellefiz. Milletin
temsilcileri olarak milletimizle birlikte hareket etmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, teklifimizin genel
gerekçesinde açıkça zikredildiği ve Anayasa Komisyonunun iki günlük
yoğun çalışmalarında da belirtildiği üzere, üç ana
sebeple bu teklif hazırlanmıştır. Birincisi, terörle
mücadele konusundaki yoğun kamuoyu beklentisini karşılamak;
ikincisi, her türlü spekülasyon ve istismarın önüne geçmek; üçüncüsü de
dokunulmazlık konusunu Meclis çalışmalarının
tıkanmasına sebebiyet vermeden çözmek. İşte bu üç hedefe
ulaşabilmek amacıyla, İç Tüzükte öngörülen usul yerine, bir
defaya mahsus olmak üzere, herhangi bir ayrım yapılmaksızın,
teklifin TBMMde kabul edildiği tarihe kadar bütün milletvekillerine ait
dosyalarla ilgili yasama dokunulmazlıklarının
kaldırılması düzenlenmektedir.
Teklifimiz, bütün dosyaları kapsamına
aldığından, milletvekilleri arasında bir ayrım da
yapmadığından, genel, soyut ve objektif nitelikte bir
düzenlemeyi içerdiğinden eşitlik ilkesini de gözetmektedir.
Dolayısıyla, teklifin Anayasaya aykırılığı
da asla söz konusu değildir. Teklif yasalaştığında söz
konusu düzenleme, bir Anayasa hükmü olacağından, Anayasanın bir
maddesinin diğer bir maddesine üstünlüğü ve
aykırılığı da ileri sürülemeyecektir.
1982 Anayasasına daha önce ilave edilen 19
geçici madde örneğinde olduğu gibi geçici 20nci madde de bir kereye
mahsus olmak üzere uygulanacak ve tüketilecektir. Daha sonra gelen
dokunulmazlık dosyaları ise Anayasanın 83üncü maddesi ile
İç Tüzükün ilgili maddeleri kapsamında değerlendirilmeye devam
edecek, herhangi bir boşluk yaşanmayacaktır.
Bu bağlamda, dokunulmazlığın
kaldırılmasıyla ilgili yapılan iş, aslında metodun,
usulün belirlenmesine ilişkin bir iştir. Anayasa Komisyonunda
katılanların oy birliğiyle kabul edilen metot, genellik
vasfı ve pratik bir şekilde sonuç almaya odaklı amacıyla
aslında bütün partilerin daha önce kamuoyuna verdikleri sözün en
hızlı bir şekilde yerine getirebilmesini temin eden bir
metottur, bir usuldür. O sebeple, kimin sözünün arkasında durduğu,
kimin mızıkçılık yaptığı da milletimizin
nezdinde açıkça görülecektir. Bütün dokunulmazlıkları
kaldıralım, hodri meydan. diyenlerin samimi olup
olmadıkları bugün test edilmektedir. AK PARTİ, bütün
milletimizin, 80 milyon insanımızın tamamının
temsilcisi hüviyetini gözeterek verdiği sözün arkasında
duracaktır. AK PARTİ, kendi dokunulmazlık
dosyalarının üstünü örtecek. diyenler, işte AK PARTİnin
teklifi önünüzde, gelin, Bütün dosyalarla ilgili dokunulmazlıkları
kaldıralım. diyorsunuz ya, işte meydan, işte Meclis.
HAYATİ TEKİN (Samsun) Hani
hırsızlar?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Dün Abdülhamit Hana müstebit padişah diyenlerin, aynı gayeyle
bugün diktatör Cumhurbaşkanı teraneleriyle uluslararası
operasyonların figüranı rolüne soyundukları görülmektedir.
İçeride ve dışarıda birtakım algı
operasyonları kara propaganda ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
-
gerçekleri tersyüz etme girişimleriyle AK PARTİ ve Türkiye üzerinde
yapılmak istenen her türlü ayak oyunu, bu oyunu kuranların kendi
ayaklarına dolanacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın.
Bu düşüncelerle teklifin hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sisteme giren sayın milletvekillerine
sırasıyla beş dakikada sorularını sormaları için
söz vereceğim.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
Adalet Bakanına soruyorum: Çözüm sürecinde her türlü terör faaliyetine
müdahale etmeyen, askerleri kışlasına, polisleri karakola
hapseden, teröristlerin kimlik kontrolü yapmasına, yol kesmesine, vergi
toplamasına göz yuman İçişleri Bakanı hakkında
teröristlere yardım ve yataklık yapmaktan dolayı fezleke
düzenlendi mi?
İki: Kandil ve İmralıyla
görüşmeler yapan, Dolmabahçe mutabakatını sağlayan,
PKKlıların dağdan şehre inmesine, hendeklerin
kazılmasına, silahların, bombaların şehirlere
yığılmasına göz yuman, yardım ve yataklık yapan milletvekilleri
hakkında fezleke düzenlendi mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Zeybek
KEMAL ZEYBEK (Samsun) At çamuru izi kalsın.
Yaptırın suçlamayı, bir tutanakla gereğini yapalım.
diyen kötü düşünceli, vicdanı kararmış, ülkeyi
yönettiğini sananların; içleri kararmış, anayasal
hukukumuzu yok sayanların; çıkarcıların,
hırsızların, vicdansızların, ahlaki değerleri yok
olanların yargılanmadığı, talimatla fezleke
hazırlatan bir siyasal anlayışın dokunulmazlıklarla
ilgili söyleyeceği bir sözünün olmayacağını vicdan sahibi
olan yurttaşlarımızın takdirlerine sunuyoruz.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Sayın Adalet Bakanına. Düzce
ilimizin Çilimli, Cumayeri, Gölyaka, Gümüşova ve Kaynaşlı
ilçelerinde adliye yok. Yalnız, tabii, Cumhuriyet Döneminde çoğu
ilçemizde adliye vardı. Her şeyde tasarruf yapılabilir ama
adalette ve yargıda tasarruf yapılamaz. Bu ilçelerimizdeki
halkımız da mağdur. Tekrar adliye açmayı düşünüyor
musunuz?
Bir başka sorum: Daha önce idareyle olan
işlemlerde Sakaryada yani Adapazarında idari işlemin iptali
için dava açılabilirdi. Şimdi, önümüzdeki günlerde bu Zonguldaka
alındı. Zonguldak epey uzak. Düzce halkı mağdur olacak. Bu
konuyla ilgili, bu mağduriyetin giderilmesiyle ilgili bir
çalışmanız tekrar olacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğluna. Adana Yüreğirde bulunan tarihî Karşıyaka
BAŞKAN Sağlık Bakanı yok
burada yalnız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Efendim,
Sayın Adalet Bakanımız iletirler kendileri, biliyorum;
teşekkür ediyorum şimdiden.
BAŞKAN Siz buyurun.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) -
Devlet
Hastanesi 2014 yılında yıkılmıştı. İki
yıl geçmesine rağmen hiçbir gelişme yok. Bu alana yeni hastane
mi yapılacak, yeşil alan mı olacak, yoksa özel sektöre mi
satılacak? Bu konudaki belirsizliğin derhâl giderilmesini ve Bakan
Beyin son gelişmeleri paylaşmasını bekliyorum.
Bir diğer sorum Millî Eğitim
Bakanına: Resmî verilere göre 96 bin öğretmen ihtiyacının
olduğu ülkemizde ağustos ayında atama olacak mı? Atama
bekleyen yüz binlerce öğretmenimizin çektiği çile ne olacak?
Teşekkür ediyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tokat Reşadiye ilçemiz Tozanlı Vadisinde
15 köyün grup yolu HES için izin verilen firma tarafından ağır
tonajlı araçlar sonucu tahrip edilmiş, yöredeki birçok köy, ilçesine,
bir başka ilçeye gidip gelemez duruma düşmüştür. Bir an önce bu
yolların normal standardına kavuşturulup, rant için HES
inşaatı yapan firmaların tahrip ettiği yolları
yapıp, içinde devlete kontrollü bir bütçe ayırmasının sağlanması
gerekmektedir. İçişleri Bakanlığının bu noktada
görevini yapmasını bekliyor, İsmailiye, Fındıcak,
Eyüp, Kuzgölcük, Özenli ve birçok köyün hem Reşadiye hem Almus hem de
Sivasa bağlanmasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanına.
Sayın Bakan, görüşülen 600 küsur
dokunulmazlık fezlekesinin 405 tanesi HDP Grubunun milletvekillerine
aittir. Bu HDP fezlekelerinden, hırsızlık, taciz, tecavüz,
yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak gibi yüz
kızartıcı veya akçeli işlerle ilgili olan bir tek fezlekesi
var mıdır? Partilere göre bu fezlekelerin suça bağlı olarak
dağılımıyla ilgili bir istatistik verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Soruları cevaplandırmak
üzere Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağa söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele
konusunda, bugüne kadar, gelmiş geçmiş bütün cumhuriyet hükûmetleri, samimi
bir şekilde mücadele etmiştir. Her cumhuriyet hükûmeti elindeki
imkânlar ölçüsünde terörü sona erdirmek, kanı durdurmak, Türkiye'de huzur
ve barışı kalıcı bir şekilde tesis etmek için bir
yandan güvenlik politikaları, diğer yandan da başka
alternatifler üzerinde samimiyetle çalışmıştır. Hiçbir
hükûmeti, hükûmetin bakanını Teröre destek oldu, destek verdi,
yardımcı oldu. şeklinde suçlamak doğru bir
yaklaşım değildir; insaflı, hakkaniyetli, adaletli,
vicdanlı bir yaklaşım değildir.
Düşünün, Merasim Sokakta bomba patlayacak,
orada pek çok insanımız şehit olacak, pek çok
insanımız yaralanacak, bundan ülkenin Başbakanı,
Cumhurbaşkanı bir rahatsızlık duymayacak. Böyle bir
akıl tutulması olabilir mi? Ama maalesef, bazı
arkadaşlarımız sanki Türkiye'deki bütün bu terör eylemlerinin
arkasında devletin gizli bir desteği varmış gibi algı
oluşturmaya çalışıyor. Doğuda, güneydoğuda
hendekleri, çukurları kimler kazdı? Askere, polise kurşunu kim
sıkıyor? Canlı bombalar kendini patlatırken bu
bombaları eğitip insanların yaşadığı yerlere
kim gönderiyor?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın Bakan,
sorum açık, soruma cevap verin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Otobüs duraklarında gideceği yere seyahati bekleyenlerin yanında
bombaları kim patlatıyor? PKKnın teröristleri,
DEAŞın teröristleri, başkaca eli kanlı terör örgütlerinin
eli kanlı canavarları, canileri patlatıyor. Bunlarla elbette
Türkiye Cumhuriyeti devleti bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
etkili ve kararlı bir biçimde mücadele edecektir.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde de bu
mücadele her boyutuyla yapılmıştır. Çözüm endeksli
tartışmalar da yaşanmıştır. Başka yollarla
bu meseleyi nasıl halledebiliriz, nasıl çözebiliriz diye
değerlendirmeler de yapılmıştır. Bu, Hükûmetin
vazifesidir. Sadece güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla bu meselenin
halledilemeyeceğini Türkiye'de herkes biliyor. O zaman başka
yöntemler var mıdır? Onun üzerinde durmak da bizim vazifemizdir.
Hükûmetlerimiz döneminde hiçbir valiye, hiçbir emniyet gücüne, hiçbir
görevliye, hiçbir Hükûmet yetkilisine Şurada terör örgütü hendek kazarken
sen seyret. diye talimat verilmemiştir. Silahla buradan geçiyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor, bunlara
dokunmayın. kimse dememiştir. Ankarada kamu düzenini, kamu
güvenliğini bozan bir eyleme -kim, nasıl yaparsa yapsın- hangi
usulde nasıl müdahale ediliyorsa Diyarbakırda, başka yerde de
kamu düzenini kim bozuyorsa aynı uygulama hukuk çerçevesinde
yapılsın. talimatı vardır; başka bir talimat yoktur,
olması da zaten düşünülemez. Ama maalesef sürekli bunun aksi
algı oluşturmak için bir gayret var. Onu milletimiz de görüyor, biz
de görüyoruz. Zaten herkes bu konuda konuşulanların takdirini de
yapıyor. O nedenle, meşru sınırlar içerisinde Anayasa ve
yasalara uygun çalışmaları farklı göstermenin
yanlışlığını burada bir kez daha ifade etmek isterim.
Talimatla fezleke
hazırlanması söz konusu değildir. Anayasamız açık,
hiçbir makam, merci, mevki, kişi yargı yetkisinin
kullanımıyla ilgili yargı mercilerine emir, talimat veremez,
genelge gönderemez, tavsiyede bulunamaz; çok açık. Bunları kim
yapıyor? Cumhuriyet savcıları yapıyor. Nasıl
yapıyor? Anayasa ve yasanın verdiği yetkileri kullanarak
yapıyor. Buradan kalkıp Fezleke var mı? Siz talimat verdiniz
mi, vermediniz mi? diyenler bilerek ve isteyerek büyük bir algı
yanılmasına insanları sevk etmek istiyor. Böyle bir şey
yoktur; bir kez daha söylüyorum, bir kez daha söylüyorum.
Şimdi, diyor ki bir
başka arkadaşım: İşte HDP fezlekeleri içerisinde yüz
kızartıcı şu var mıdır, bu var mıdır,
yok mudur? Şimdi, Merasim Sokakta veya başka yerde canlı bomba
olmuş ve orada onlarca vatandaşımız, masum insan
hayatını kaybetmiş; milletvekili gidiyor, cenazesinde taziyede
bulunuyor. Bundan daha yüz kızartıcı, bundan daha utanç verici
bir şey olabilir mi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Yürü git be!
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Bu doğru değil ama!
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Ayıp ayıp!
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Terörü desteklemekten daha utanç verici, daha yüz
kızartıcı bir şey olabilir mi?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Gerisi ne, gerisi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Hendekleri, barikatları, atılan kurşunları, masum
insanları şehit eden eli kanlı canavarları masum göstermek
için Parlamentoyu kullanmaktan daha utanç verici ne olabilir Allah
aşkınıza?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
2nci madde üzerindeki
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, bir tane rakam vereyim.
BAŞKAN Sayın Bakan
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Adi
suçlarda 26 tane de sahtecilikten şey var; sadece terör değil,
başka şeyler de var, fezlekeler de var, onları da burada
söylemekte fayda görüyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Merak
etmeyin, hepsini açıklayacağız onların.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece
2nci madde üzerinde soru-cevap işlemini de gerçekleştirdik.
Şimdi, 2nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülecek olan 313 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 10/5/2016
Selma Irmak Erol
Dora
Hakkâri Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ŞENTOP (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri
Milletvekili Sayın Selma Irmak.
Buyurun Sayın Irmak. (HDP
sıralarından alkışlar)
SELMA IRMAK (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette ki gecenin bu saatine kadar bu şekilde bir
çalışma yürütmek yorucu. Bu saatlerde çalışmanın
yoruculuğu kadar demokrasi karşıtlığı bir
mücadeleyi bu kadar zor koşullarda yürütmek sanırım daha yorucu,
bizi asıl yoran mesele budur, öyle zannediyorum.
Evet, yeniden tarihî bir süreç yaşıyoruz.
Yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar çok dönemeçler
yaşadı bu ülke, çok anayasa değişiklikleri
yaşadı, çok darbe süreçleri yaşadı ve bu süreçlerden ne
yazık ki bu ülkenin tamamı çok büyük zarar gördü. Bu zararların
tamamı neredeyse halkın kanı, canı ve malı
pahasına yaşandı, yaşatıldı.
Evet, AK PARTİ milletvekilleri kendilerini
ifade ederken hep şunu söylediler: Bu ülkede Kürt sorununun çözümüne kim
cesaret edebildi? Bu sorunun çözümünde kim en fazla insiyatif aldı ve
sorunun çözümü için adım attı? Dikkat ederseniz övünebildikleri tek
süreç, söyleyebildikleri tek söz ne yazık ki işte Kürt sorununun
çözümüne dair atılan adımlarla sınırlıdır.
Keşke, o süreci, övünebildikleri kadar aynı istikrarla
sürdürebilmiş olsalardı. Ancak ne yazık ki bugün
yaşadığımız süreç, işte tarihin kendini tekerrür
etmesinden ibaret olan yeniden bir Anayasa değişikliği, yeniden
bir darbe sürecine geçiş ve yeniden halkın canına, malına
ve bu ülkenin geleceğine mal olabilecek olan bir süreçtir.
Değerli milletvekilleri, keşke bugün
burada tartışılan sadece HDP milletvekillerinin
dokunulmazlığı meselesi olsa. İşte, ifade
edildiği gibi, işlenen her türlü suça karşı yasama dokunulmazlığının
kaldırılması yani yargılamanın önünün
açılması meselesidir ama bunun böyle olmadığını
biz çok iyi biliyoruz. Bir rejim değişikliği talebi var; bu
rejim değişikliğinin, Anayasaya takla attırarak, Anayasa
ihlali yaşatılarak yapıldığını ve bunun da
üstelik -demokratik teamüllere uydurarak, sözde bir teamül uygulamasıyla
yapılmak istenenin- yeni bir sürece, yeni bir döneme evrilme olduğunu
çok iyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunun vebali bütün
burada yer alan milletvekillerine elbette ki tarih tarafından sorulacaktır,
bu vebal altında kalacaktır buna imza atan her milletvekili ve ne
yazık ki bu ülkenin gidişatında rol oynayanlar, kendilerini bu
suçtan, bu suçlardan sıyırmayı da bileceklerdir.
Arkadaşlarım çokça ifade ettiler, bizim
dokunulmazlıklara yönelik, dokunulmazlığımızın
kaldırılmasına yönelik zerrece bir korkumuz, bir endişemiz
yoktur. Biz biliyoruz, burada defalarca söyledik. Bir korku var, evet, bu
Mecliste bir korku var ama bu korku demokrasi mücadelesi yürüten HDP
milletvekillerine ve HDPnin arkasında olan toplumsal mücadeleye yönelik
olan korkudur. Bu korku, işte bugün bu sıralarda kendilerini ifade
eden hatipler, burada konuşma yapan bakanlar ve bugün buraya sunulan
Anayasa değişikliğiyle kendini ifade ediyor. Nedir bu korku?
İşte, bu ülkenin geleceğini inşa etmek için çabalayan,
şaha kalkan bir toplumsal mücadelenin, bir ayağa
kalkışın ayak seslerinin artık işitilmesidir; suçun
örtbas edilmesi için yeniden Anayasa değişikliğine ve darbe
sürecine sarılma korkusudur. İşte en büyük korku budur.
Değerli arkadaşlar, tekrar ifade etmek
isteriz: Burada dokunulmazlığı kaldırılan aslında
bu halkın geleceğidir, kaldırılan sadece yasama
dokunulmazlığı değil yaşama dokunulmazlığıdır.
Burada sadece HDP milletvekillerinin değil, bir kadın partisi de olan
HDPnin, aynı zamanda kadını temsil eden, kadın özgürlük
mücadelesini ifade eden ve burada en fazla dillendiren HDPli
kadınların şahsında tüm kadınların yürüttüğü
mücadeleye dokunulmasıdır. Kadın
düşmanlığının bir kez de bu biçimiyle ortaya
konulmasıdır. Biz buradan kadınlar olarak ifade ediyoruz, siz
yaşamımıza dokunamayacaksınız, siz geleceğimize
ve geçmişimize dokunamayacaksınız, bunun için biz kadınlar
olarak en büyük direnişi size karşı yürütmeye devam
edeceğiz. Biz bu eril zihniyete karşı bugüne kadar mücadele
ettik, etmeye devam edeceğiz. Bu dokunulmazlık yasa
tasarısı ve Anayasa değişikliği bu Meclisten
geçtiği gün kim tarih karşısında yargılanacak, kim
direnenler safında yer alacak, onu göreceğiz. Ama bu iş burada
bitmeyecek, emin olun. Sadece yasama dokunulmazlığının
Mecliste tartışılması mücadelesi değildir bu mücadele,
biz her alanda mücadele etmeye ve kadınlar olarak bu zihniyete
karşı durmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece 2nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına Adana
ilinden başlayacağız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, perdeler kapatılsın. Gizli oy diye bir şey yok.
BAŞKAN Yalnız, sayın
milletvekillerinden sakin bir şekilde oy kullanmalarını ve
özellikle gizli oylama kurallarına uymalarını istirham ediyoruz.
Buyurun.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı?
Kâtip üyeler, görevli arkadaşlar oy
kullandı mı?
Böylece oy verme işlemi
tamamlanmıştır. Görevli arkadaşlardan kupaları
kaldırmalarını rica ediyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin gizli oylama sonucu:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
529 |
|
|
Kabul |
: |
357 |
|
|
Ret |
: |
149 |
|
Çekimser :
6
Boş :
17
|
Kâtip Üye Sema Kırcı Balıkesir |
Kâtip Üye Elif Doğan Türkmen Adana |
BAŞKAN Böylece, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin birinci görüşmeleri saat 01.58 itibarıyla
tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az kırk sekiz
saat geçtikten sonra başlanabilecektir.
Sayın milletvekilleri, Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18
Mayıs 2016 Çarşamba günü toplanmamasının Genel Kurulun
onayına sunulmasının uygun görüldüğüne ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
18/05/2016
Danışma Kurulunun 18/5/2016 Çarşamba
günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun 18/5/2016
Çarşamba günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mehmet
Naci Bostancı Levent
Gök
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
İdris
Baluken Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini ortak,
4 siyasi parti grubunun verdiği- kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 20 Mayıs 2016 Cuma günü saat
10.00da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı
geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.59