TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96ncı
Birleşim
1
Haziran 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Kamil
Aydının, Erzurum ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın cevabı
3.-
Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın, DEAŞ terör örgütü ve
Türkiyeye ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslana yeni görevinde başarılar
dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Meclis
başkan vekillerinin ortak uygulama yapmasını sağlamak üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile başkan vekillerinin
yaptığı toplantıda bir mutabakat metni
imzalandığına ve grup başkan vekilleriyle de bir
toplantı yapılması talebini Meclis
Başkanlığına ileteceğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Gezide
hayatını kaybetmiş bütün insanlara Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özel
ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Manisa Milletvekili Özgür Özel
ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisi ve Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın
HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
11.-
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Ali Haydar
Hakverdinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, İstanbul Milletvekili
Aziz Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
16.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
19.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının Manisa Milletvekili Özgür
Özelin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
21.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
22.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
23.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
25.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrakın 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
27.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Berat Albayrakın 312 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrakın 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
29.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özel,
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslana görevinde
başarılar dilediğine ve sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Kırklarelideki
çiftçilerin destekleme primlerinin ne zaman ödeneceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
4.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Bursa Büyükşehir Belediyesinin rant
sağlama çalışmalarının her geçen gün büyüdüğüne
ve ilgili bakanlıkların bir an önce soruşturma
yapmasını beklediğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKPnin yanardöner
politikalarıyla halka verdiği zarar nedeniyle özür dilemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Okmeydanı
Cemevinde vurularak hayatını kaybeden Uğur Kurtun
davasının, cezasızlık uygulamasının yeni bir
örneği olarak kayıtlara geçtiğine ve mahkemelerin görevinin
siyasi iradeleri korumak olmadığına ilişkin
açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslana görevinde başarılar
dilediğine ve Mersin-Adana Hızlı Tren Projesiyle ilgili yeni
bir çalışma yapılarak Tarsusun ikiye bölünmemesinin
sağlanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, Gezi olaylarının 3üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, turizm sektöründeki sorunların
her geçen gün daha da derinleştiğine ve AKPnin hâlâ bir çözüm
politikasının olmadığına ilişkin
açıklaması
10.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, yeni Hükûmetin ülkeye katkısının
olmayacağına ve demokrasi ile parlamenter sisteme de büyük zarar
vereceğine ilişkin açıklaması
11.- Ordu
Milletvekili Ergün Taşcının, Alman Federal Meclisinin sözde
Ermeni soykırımına ilişkin yasa tasarısını 2
Haziranda gündemine alacağına ve Türkiye ile Almanyanın dostluk
ilişkilerine zarar verecek bu tasarının Federal Meclisten
geçmemesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun Avrupa Birliği büyükelçileriyle
yaptığı toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- Hatay
Milletvekili Birol Ertemin, Hatayda buğday fiyatlarının
açıklanmadığına ve buğday ile mısıra verilen
destekleme primlerinin yaklaşık on yıldır
artırılmadığına ilişkin açıklaması
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde Çamardı İmam
Hatip Lisesinde yaşanan bir olaya ve ulusal basına uygulanan sansürün
artık yerel basına da yansıtıldığına
ilişkin açıklaması
15.-
Muğla Milletvekili Akın Üstündağın, Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesince devri yapılan İztuzu
Plajının valilikçe verilen tahliye emrinde yer alan bazı
ibarelere ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, Türk Hava Kuvvetlerinin
kuruluşunun 105inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
17.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, Gezi olaylarının 3üncü
yıl dönümüne ve gerçekleştirilmek istenen anma
toplantılarına polisin çeşitli engeller koyarak Gezi
Parkını kapattığına ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 31 Mayıs Dünya Sigarasız Gününe ve
gerek sigara alışkanlığı gerekse uyuşturucu ve
alkol bağımlılığındaki artışların,
başta Hükûmet olmak üzere herkesin mutlaka önem vermesi gereken konular
olduğuna ilişkin açıklaması
19.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP Hükûmetinin,
gözaltında bulunan ve beş gündür kendisinden haber alınamayan
Demokratik Bölgeler Partisi il yöneticisi Hurşit Külterin akıbeti
hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğine, Mimarlar
Odasının kullanmış olduğu Yıldız Sarayı
Dış Karakolu binasını zorla boşalttırma ve orada
bulunan yönetici ve üyeleri gözaltına alma girişimlerini
kınadığına, Gezi direnişinin 3üncü yıl dönümünde
anma etkinliklerine katılanlara polisin müdahelesine ve dün Kütahyada son
derece tehlikeli bir provokasyonun devreye konulduğuna ilişkin
açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
AKPnin alışık olduğu algı yönetiminin, gerçek
dışı olan bir sözü gerçekmiş gibi servis ederek bir linç ve
iftira kültürünü egemen kılmak olduğuna ilişkin
açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlunun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ve eleştirileri kişiselleştirmenin kimseye bir
faydasının olmayacağına ilişkin açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Sinop Milletvekili Nazım Mavişin
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Gezi olaylarının
kitleselleşmesinden telaşlanan zamanın Hükûmetinin birtakım
terör örgütlerinden ve PKKnın İmralıdaki elebaşından
yardım istediğine ilişkin açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İzmir Milletvekili
Tacettin Bayırın 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Tacettin
Bayırın 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin
genel gerekçesinin yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
28.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrakın 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
yapılan soru-cevap işleminde sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fas-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki
heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî bir
ziyarette bulunmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 25/5/2016 tarihli ve 13
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/793)
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ekvador Ulusal
Meclisi Ekvador-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı Gina Gudoy ile beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 25/5/2016 tarihli ve 13 sayılı Kararıyla
uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/794)
3.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçikanın
başkenti Brükselde 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu
Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik
parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde düzenlenecek
olan AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve
Hükûmetlerin Birbirleri ile Etkileşimleri başlıklı
seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/795)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, temel lise
sürecinde karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/217)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP) ve bu projeye bağlı olarak yapılması
planlanan sulama kanallarının bitirilememiş olmasının
neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/218)
3.- CHP
Grubu adına, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan ekonomik, sosyal
ve siyasal sorunların, can ve mal güvenliği üzerindeki tehditlerin ve
kamu hizmetlerinin verilmesini engelleyen nedenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/219)
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- MHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve
arkadaşları tarafından, öğretmenlerin ve öğretmenlik
mesleğinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/203) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 1 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris
Baluken tarafından, Gezi direnişinin ortaya çıkış
sebeplerinin, insanların merkezî kararlara ve kendi yaşam
şekillerine müdahale edilmesi sonucu itirazların dinlenmesi
amacıyla 30/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve arkadaşları
tarafından, Gezi olayları sürecinde yaşananların
araştırılması amacıyla 30/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun, 7, 14,
21 ve 28 Haziran 2016 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 1, 8, 15, 22 ve 29
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
X.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Millî
Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7 Milletvekilinin Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/715), İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/586), Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312)
XII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 312
sıra sayılı Kanun Teklifini Anayasaya aykırı
olduğu iddiasıyla Komisyona iade etmemesinin İç Tüzük ve Anayasa
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
1 Haziran 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96'ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Erzurumun
sıkıntı ve sorunları hakkında söz isteyen Erzurum
Milletvekili Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, Erzurum ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
çok kıymetli milletvekilleri; 65inci Hükûmetin açıklanmasıyla
bölgemiz ve hassaten ilimiz büyük bir heyecan yaşamıştır
çünkü TÜİK raporlarına göre en yoksul iller seçilen Erzincan,
Bayburt, Erzurum, Kars bölgesi
BAŞKAN Sayın Aydın, bir saniye
efendim, salonda bir uğultu var.
Sayın milletvekilleri
KAMİL AYDIN (Devamla) Zamanı da bir
durdurursanız
BAŞKAN Siz merak etmeyin Sayın
Aydın.
Sayın milletvekilleri, salonda bir uğultu
var. Bu uğultu hatibin salim bir şekilde dinlenilmesine engel
teşkil ediyor. Lütfen, uğultuyu keselim değerli milletvekilleri.
Sürenizi yeniden başlatıyorum Sayın
Aydın, buyurunuz.
KAMİL AYDIN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlar,
gerçekten, 65inci Hükûmetin açıklanmasıyla bölgemiz büyük bir heyecan
yaşamıştır çünkü Doğu Anadoludaki bugünkü
kentlerimizin birçoğu TÜİK raporlarına göre en fakir iller
seçilmiş ama yıllar sonra Erzincan 2nci bir Yıldırım
Başbakanına kavuşmuş, Bayburtumuz bir Maliye Bakanı
çıkarmış, Erzurumumuz bir Sağlık Bakanı, Karsımız
bir Ulaştırma Bakanı çıkarmıştır ve
beklentimiz çok yüksektir bölge insanı olarak. Bizler de iktidarıyla,
muhalefetiyle bölgenin bu makûs talihini yenebilecek birtakım projelerin,
birtakım iyileştirmelerin beklentileri içerisindeyiz. Bu vesileyle bizler
seçilmişler olarak, bölge insanının sorunlarını dile
getirmekle mükellef olarak, bunu bir boyun borcu bilerek bugün sizlere genelde
bölgenin, özelde de Erzurum ilimizin birkaç sorununu dile getireceğim.
Saygıdeğer milletvekilleri, bölgemizin
genelde yaşadığı, genel, merkezî Hükûmeti ilgilendiren
birtakım sorunlarından kısaca bahsetmek gerekirse; bunlar
öncelikli olarak yoğun güvenlik sorunları ve beraberinde Rusyayla
olan krizden dolayı -Erzurum, malumunuz, aynı zamanda kış
turizminin yapıldığı bir kentimizdi ama- maalesef bu
kış otellerimizdeki doluluk oranı epey düşmüş, bize,
turizm il müdürlüğünün verdiği rakamlar, 20 bin civarında bir
eksiğimiz olduğu söylenmiştir.
Diğer yandan, bölgemizin diğer
kalkınma ayağı olan tarım ve hayvancılıkla ilgili
gerçekten geçmişteki birtakım teşvik ve kalkınma
modellerinin tekrar bölgede uygulanması gerekmektedir. Bölge
milletvekilleriyle ve STKlarla yaptığımız toplantıda
verdiğimiz ortak karar sonucu, geçmişteki birtakım zirai ve
hayvancılıkla ilgili teşviklerin tekrar uygulamaya
konulması öngörülmüştür.
Bir başka sıkıntımız, yine
tarım ve hayvancılık bağlamında. Büyükşehir
yasasıyla özellikle vakıf arazilerinin, çayırın,
meranın ve yaylalarımızın -köylüden çıkarılıp
büyükşehir kontrolüne alınmasını- en azından geçici
bir kanunla, geçici bir yönetmelikle tekrar köy sakinlerinin kontrolüne,
kullanımına verilmesini çok rahat bir şekilde istemekteyiz.
Efendim, Erzurumumuzun Ilıca Şeker
Fabrikasının daha aktif hâle getirilerek, daha üretken hâle
getirilerek, aynen çimentodaki uygulanan model dikkate alınarak, tekrar,
çalışanlarının geçici değil, mevsimlik değil,
sürekli çalışabilecekleri bir Torku Konya modeli uygulanarak aktif
hâle getirilmesini öngörmekteyiz. Bu bağlamda, söz gelmişken,
Ilıca ilçemizin de o tarihî geçmişi olan ilçemizin de tekrar eski
adına kavuşmasını dilek ve temenni olarak belirtiyorum.
Efendim, genel beklentilerimiz
dışında, yine bir önceki Ulaştırma
Bakanımızın pozitif ayrımcılığı
sayesinde Ankara-Yozgat-Sivas yüksek hızlı tren
hattımızın Erzincana kadar
ulaştırıldığını biliyoruz. Bunun daha da
uzatılarak Erzurum ve Karsı da içine almasını istiyoruz
aynı zamanda.
Bir de, tabii, yerel yönetimlerimizin, efendim,
uygulaması gereken birtakım eksikliklerimiz var. Gerçekten kanayan
bir yara. Bütün vekillerimiz buna evet der büyük bir olasılıkla.
Erzurumda New City diye bir trajedi yaşadık. Gerçekten, imar iskân
evlerinden çıkarılıp evleri sökülen, yok edilen, yeni ev sahibi
olma umuduyla 2012de bir proje çalışması oldu büyükşehir
başkanlığında ve hızlı bir şekilde 2014e
kadar bu sürdürüldü, 14üncü katlara kadar çıkarıldı ama daha
sonraki seçim sonrası belediye başkanının el
değiştirmesi sonucu burada, efendim, birtakım hukuki eksiklikler
olduğu düşünülerek inşaatlar durduruldu. Bu anlamda, mahkeme
süreci devam etmekte ama halkımız çok mağdur. Önceki Sayın
Başbakanın mitinginde de vaat ettiği gibi, bu sorun
çözülmelidir. İnşallah, çözülmesi için gerekli adımların
atılmasını ben oradaki masum vatandaşlar adına
istiyorum.
Efendim, diğer önemli bir
sıkıntımız, yine gerçekten bölgemizde israf had
boyuttadır, had safhadadır. İsrafı öngörmeden, Erzurumun
altyapı hizmetlerinin
Belediyenin -İstanbulda gemiler yürütmeye
çalışmasından ziyade altyapı çalışmalarına
yoğunlaşması- efendim, yolunu, elektriğini, suyunu
götürmediği köylerimiz var. Muhtarlar Ankara yollarına geliyorlar,
bizleri ve diğer sayın milletvekillerimizi rahatsız ediyorlar.
Hâlbuki, istedikleri 20lik boru, 40lık boru, köyünün suyu -affedersiniz-
köyünün kanalizasyonu. Bu bağlamda, büyükşehirin, Ankaraya,
ulaştırmadan, bu gibi yerel sorunları da çözmesini kendilerinden
hassaten rica ediyoruz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayı Aydın.
Gündem dışı
ikinci söz, İzmirin sorunları hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Mustafa
Ali Balbayın, İzmir ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslanın cevabı
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. İzmirin sorunlarını gündeme
getirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
her şeyden önce, dün ve önceki gün Sayın
Cumhurbaşkanının ve Başbakanın İzmire
güzellemelerde bulunmasından mutlu olduğumuzu ve Hükûmetin gâvur
İzmirden güzel İzmire dönmesinin en azından olumlu bir
gelişme olduğunu vurgulamak istiyorum. İzmir herkesi kendisine
benzetir. Zamanla Sayın Yıldırımın da İzmir gibi
özgür ve İzmir gibi dünyanın bütün gelişmelerine açık bir
kişi hâline gelmesini bekliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle, İzmir, her şeyden önce, Ankaraya 5 veriyor ama Ankara
İzmire 1 veriyor. Anlatım kolaylığı
bakımından, sayın milletvekilleri -Adalet ve Kalkınma
Partisinin İzmir milletvekillerinin de bu tabloya çok dikkatli
bakmasını diliyorum- toplam verginin genel bütçedeki İzmir
oranı yüzde 11dir ama toplam bütçeden, kamu
yatırımlarından İzmire ayrılan pay yüzde 2dir. Bu
rakam, TÜİKin ve İzmir Ticaret Odasının
rakamlarıdır sayın milletvekilleri.
HAMZA DAĞ (İzmir) Hakkâriye nasıl
hizmet götüreceğiz o zaman?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Yine, bir
başka, üstteki rakamı da göreceksiniz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Hakkâriye nasıl
hizmet götüreceğiz? Diyarbakıra hizmet nasıl götüreceğiz?
Kütahyaya, Erzuruma
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ankarayla bir
karşılaştırma yapmak gerekirse, Ankarada -2015
yılının rakamları bunlar- kişi başına
düşen kamu yatırımı 815 dolar iken İzmirde 389 TLye
kadar düşmüş durumdadır.
Yine sayın milletvekilleri, İzmir
Metrosunu İzmir Büyükşehir Belediyesi yapmakta, Hükûmet arada bir
lütfen destek olmaktadır ama Ankara Metrosunun tümünü Ulaştırma
Bakanlığı üstlenmiş ve yatırımı o
tamamlamıştır.
Sayın milletvekilleri, İzmirde Sayın
Binali Yıldırım milletvekili olduğunda, 2011
yılında 35 projeyle geldim. demişti. İzmirin
plakası 35 ve 35 projeyle geldim. demişti.
Sayın milletvekilleri, bu projeden sadece 2si
gerçekleşti; İzmir Adnan Menderes Havaalanı da
yap-işlet-devret modeliyle, kamu yatırımının
dışında bir başka yatırım şekliyle
tamamlandı ama ben İzmirin hakkını istiyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) Onlar 2023 projesiydi
Mustafa Bey. 2023 projesi, onların çoğu bitti.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Eğer
Sayın Başbakan samimi ise, Sayın Başbakan gerçekten Güzel
İzmir deyip, İzmir milletvekilliğini hak etmek istiyorsa,
öncelikle bu projeleri tamamlamalı ama bundan da önemlisi sayın
milletvekilleri, İzmirin millî gelirden hak ettiği payı
vermesini bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, İzmirde Sayın
Başbakan, dün İzmirlilere teşekkür etti ve İzmir, bir
Başbakan çıkardı. dedi. Sayın Başbakan, İzmir
Başbakan çıkarmadı, Sayın Binali Yıldırım
saraydan çıktı. Sayın Binali Yıldırım İzmir
milletvekilidir ama 2019da girsin, görelim ve devamını ondan sonra
söyleyelim.
HAMZA DAĞ (İzmir) İzmir
milletvekilidir kendisi. Kendisi 2011den beri İzmir milletvekilidir.
İzmirin sokaklarını sizden daha iyi bilir. İzmirin
sokaklarını biliyor musunuz? İzmir sokaklarında
kaybolursunuz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Biz Sayın
Başbakana Başbakan olamazsın. demedik. Adil olamazsın.
dedik. Adil olamazsın. dedik.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın
Yıldırım İzmirin sokaklarının hepsini bilir.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Rakam ortada.
Eğer bu gerçeği değiştirecekseniz
HAMZA DAĞ (İzmir) 30 tane ilçenin
yarısını sayın görelim bakalım! Sayın Balbay, 30
tane ilçenin yarısını sayın bakalım!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
Binali Yıldırım, İzmirin hakkını verirsen, adil
olursan, o zaman diyeceğiz ki Sayın Binali Yıldırıma
Bin yaşa Binali Yıldırım. Ama bu hakkı teslim
etmezsen, Binali Yıldırımın meydanlarda verdiği
desteğin içinin boş olduğunu söyleyeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
şimdi size bir şey daha göstereceğim, buna İzmir
milletvekilleri özellikle dikkatle baksınlar. Bu, İzmir Hareketi
Derneği; bu, derneğin Kordondaki binası arkadaşlar.
Herhâlde hepiniz görüyor, 35 İzmir Derneği.
HAMZA DAĞ (İzmir)
35 Proje Hareketi Derneği, onu bile bilmiyorsunuz ya! 35 Proje Hareketi
Derneği o, İzmir Hareketi değil.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) 35 Proje Hareketi Derneğinin bu da kapısı;
bakın, bu da kapısı.
NECİP KALKAN
(İzmir) E, ne varmış kapıda?
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) Kapandı.
Peki, bu derneğin
başına getirdiğiniz kişi kim biliyor musunuz?
Adını söyleyin.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Söyle.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) Bilemezsiniz çünkü terk etti İzmiri.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Yok, biliyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) Bu derneğin başındaki kişi -adını da
veriyorum- Selçuk Sert.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Ne var? Belediye meclis üyesi
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) Gaziemir Belediye Meclis üyesidir ve İzmir Belediyesinin
toplantılarına gelmemektedir, İstanbula gitmiştir. Türk
Hava Yollarında çok üst düzey bir görev almıştır.
NECİP KALKAN
(İzmir) Ya, bir bırak, bu adam burada ya!
HAMZA DAĞ (İzmir)
Senden daha fazla İzmiri biliyor; Sayın Balbay, senden daha fazla
İzmiri biliyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) İzmir Hareketi Derneği kurup İzmirliyi
aldatamazsınız, İzmirliyi kandıramazsınız,
İzmirli uyanıktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAMZA DAĞ (İzmir)
Sizden daha fazla İzmire geliyor. En son ne zaman İzmire geldiniz?
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) İzmirli sizi, evet, dikkatle izliyor; bu yalanlara, kuru
sözlere karnımız tok. İzmirin hakkını verin.
İzmirden 5 alıp İzmire 1 vermek, ondan sonra dağlar gibi
konuşup kaya gibi taş atmanın hiçbir âlemi yoktur.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Ya, 14 alıp hiç vermiyorsunuz. 14 milletvekiliniz var, ne verdiniz?
MUSTAFA ALİ BALBAY
(Devamla) İzmirin hakkını istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Balbay.
HAMZA DAĞ (İzmir)
1 tane büyükşehir, 22 tane belediyeniz var; ne verdiniz? 14
milletvekiliniz var, ne verdiniz? Geçsin tutanağa bunlar da.
BAŞKAN Sayın
Balbayın konuşması bitti ama hâlâ laf atmaya devam eden
sayın milletvekilleri var. Kendilerine üzüntülerimi bildiriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Suç
Balbayda efendim, nasıra bastı, nasıra; acısı sürer
biraz!
BAŞKAN Sayın
Mustafa Balbayın konuşmasına Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslana yeni görevinde başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
Bakana atanmış olduğu yeni görevinde başarılar
diliyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
İzmir ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslanın cevabı (Devam)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
hazırun, sayın milletvekilleri; ben de çok teşekkür ediyorum
özellikle Sayın Başbakanımıza ve Sayın
Cumhurbaşkanımıza; Ulaştırma kökenli,
Ulaştırma bürokratı, Ulaştırmanın her
alanını bilen birine bu kadar önemli bir görevde Gel arkadaş,
başarılı çalışmalarımızı devam ettir.
dedikleri için müteşekkirim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanı nereden geldi, eğitimci
mi?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla)
Hiç unutmayınız ki sizler adına bayrağı daha
yukarıya taşıyacağız, insanımız da bunu
görecek. Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gelelim açıklamalara. Arkadaşlar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
Tarım Bakanı tarım kökenli mi?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) - Arkadaşlar, rakamları
tersten alır, tersten okur, vatandaşı yanıltmaya
kalkarsanız vatandaşı yanıltan Binali
Yıldırım değil siz olursunuz.
Sebebi şu: Ankara, Türkiye Cumhuriyetinin
başkenti. Ankara, Türkiyedeki bütün ulaştırma
koridorlarının kesiştiği nokta. Ankaraya
yaptığınız proje Karsa da hizmet eder, Trabzona da hizmet
eder, Mersine de hizmet eder ama önemlisi İzmire de hizmet eder.
Ankaradaki projeleri kişi başına bölerken bu pencereden bakarak
bölmeniz lazım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben bunu yemem
Sayın Bakan!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) - Eğer bu tip bir hesaba
girerseniz İzmirdeki Konak Tünellerini yok varsaymanız lazım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buradan bakarsanız, İzmirde yapılan
Çandarlı Limanını yok varsaymanız lazım.
Buradan bakarsanız, Kemalpaşa-Turgutlu
demir yolunu yok varsaymanız lazım.
Buradan bakarsanız, İzmire yapılan
marinaları, balıkçı barınaklarını yok
varsaymanız lazım.
Yine, buradan bakarsanız, Ankara-İzmir
arası yapılmakta olan yüksek hızlı treni yok
varsaymanız lazım.
Yine, buradan bakarsanız,
İstanbul-İzmir arası yapılan otobanı, Osman Gazi
Köprüsünü, dünyanın gıptayla baktığı ve
inşallah, bu ayın sonunda, bayram öncesi
insanlarımızın hizmetine vereceğimiz köprüyü yok
varsaymanız lazım. Köprü Kocaeline, Yalovaya, Balıkesire,
Çanakkaleye yapıldığı kadar İzmire de
yapılıyor. Bunu alıp hesapların üstüne koymanız
lazım.
O yüzden, bu da yetmiyor, güzel İzmirimize,
iki gün önce beraber olduğumuz güzel İzmirimize körfez geçişi
yapacağız ve bu geçiş öyle bir geçiş olacak ki hem arabalar
hem trenler geçecek.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Bakan,
Karsa yüksek hızlı tren var mı?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) - Bütün bunları görmezlikten
gelip basit hesaplarla insanları yanıltırsanız on dört
yıldır Türkiyede yapılan ve İzmiri ne kadar
ilgilendiriyorsa Karsı o kadar ilgilendiren, İstanbulu ne kadar
ilgilendiriyorsa İzmiri o kadar ilgilendiren projeleri yok
varsaymanız lazım. Biz, bütün ulaştırma
koridorlarını planlarken 81 ilimiz bundan nasıl nemalanır,
nasıl yararlanır, bunu nasıl katma değer olarak geri
çeviririz? diye bakıyoruz ve yine, biz, bütün bu koridorları
planlarken İzmirde olduğu gibi, Limanları nasıl
büyütürüz, limanları demir yoluyla, otobanlarla, havalimanlarıyla
nasıl birbiriyle entegre ederiz? diye bakıyoruz, daha da önemlisi dünyanın
ulaştırma koridorlarını alıp, oradan doğru
Türkiye'nin ulaştırma koridorlarını planlıyoruz.
Birinci önceliğimiz ülkenin menfaatidir, ikinci
önceliğimiz bölgenin menfaatidir, üçüncü önceliğimiz ilin
menfaatidir. Bütün bu çalışmalar bu perspektifle
hazırlanıyor. Fotoğrafı bu büyükte görmeyip sadece bir
noktayı alırsanız Osman Gazi Köprüsünün İzmirle ne
ilgisi var? deme şansınız var. Sadece bu güzel bir örnektir.
Ankaranın projeleri nasıl ki Türkiye'nin her yerini ilgilendiriyor
-İzmir de dâhil- İzmirin, İstanbulun projeleri de bütün
illerimizi ilgilendiriyor. Biz bu düsturla çalışıyoruz, bu
düsturla çalışmaya devam edeceğiz. Zaten, kendimizi, Sayın
Başbakanın da kendisini birilerine beğendirme ihtiyacı yok.
Beğenmesi gereken kim? Halk. Halk zaten beğenmiş, teveccühünü
ortaya koymuş, bundan sonra da Allahın izniyle koyacak, biz de
onlara hizmetkâr olmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Bakan,
hızlı tren var mı Karsa?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Balbay
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Efendim,
bazı gerçekleri farklı söyledi Sayın Bakan, cevap hakkı
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Balbay, bu gerekçeyle size
söz verme imkânım yok.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Ama efendim,
Yanıltırsınız. dedi, ben yanıltmadım,
yanıltan Sayın Bakan.
BAŞKAN Efendim, bir sataşma var ise
sataşma nedeniyle söz talep edebilirsiniz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sataşma
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bir sataşma ifade edebilmiş
değilsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Müsaadenizle
Efendim, biraz önce Sayın Bakan cevap
hakkını kullandı ve beş dakikalık bir konuşmaya
yirmi dakika cevap verebilirdi, kendisi makul sınırlar içinde
kaldı cevabı verirken ama söylediği sözler makul değildi.
Özellikle Bunları böyle ifade ederseniz belki kendinizi
kandırırsınız ama vatandaşı
kandırmış, vatandaşa yalan söylemiş olursunuz.
ifadesi doğrudan grubumuza yönelik bir sataşmadır efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çarpıtıyor Sayın Başkan,
çarpıtıyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Genel kullandı, belki Balbayı kastetmemiştir
ama bu konuda grubumuz adına doğan cevap hakkını Sayın
Balbayın kullanmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Balbay, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik
sataşma nedeniyle 69uncu madde çerçevesinde söz veriyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın grup
başkan vekili sayın bakanı çarpıtarak
BAŞKAN
Sayın Elitaş, sayın hatip kürsüde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hatip kürsüde efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın Yalan söylüyor. diye bir ifade
kullandı, onu uyarmanız gerekir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın bakan Yalan söylüyor. diye bir ifade
kullanmadı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, ben öyle bir şey söylemedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklarda var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben bakana yalan söylüyor. demedim.
BAŞKAN
Sayın Balbay, buyurunuz.
Süreniz
iki dakikadır.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslanın gündem dışı konuşmaya cevaben
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Sayın milletvekillerim, şu söz -dün
akşam- Sayın Binali Yıldırıma aittir: İzmir, ne
yazık ki, son yirmi yıl içinde maalesef gelişmesini
tamamlayamamıştır, İzmir geri kalmıştır.
Merak etmeyin, biz hizmet açığını gidereceğiz.
SERKAN
BAYRAM (Erzincan) Doğru söylüyor.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Sayın Binali Yıldırım itiraf
etmiştir. Binali Yıldırım İzmirin hakkını
vermediğini söylemiştir.
SERKAN
BAYRAM (Erzincan) Doğru söylüyor.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) Belediye ne yaptı?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) İzmir Belediyemizin ne
yaptığını Türkiye'ye değil dünyaya sorun. İzmir
Belediyesinin kredisi, sizin Hükûmetinizin kredisinin 8 kat üstündedir. Önce
bunu öğrenin. (CHP sıralarından alkışlar)
HAMZA
DAĞ (İzmir) Ne yapacak, o paranın turşusunu mu kuracak?
Sayın Balbay, o paranın turşusunu mu kuracak?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Rakamlar ortada.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Hizmet etsin, hizmet! Paranın turşusunu mu
kuracak?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Sayın milletvekillerim, Sayın Bakan dedi
ki: Ankaraya yapılan yatırım İzmire de
yapılmıştır. Unutmayın, İzmire yapılan
yatırım Türkiye'ye de yapılmış demektir.
Sadece
ikisini örnek vereceğim. Sayın Bakan Çandarlı Limanı
inşaatından söz etti. Başlamadı ki, bir gitsin, görsün
bakalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NECİP
KALKAN (İzmir) Sayın Balbay, yapma Allah aşkına!
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Neresi? Sadece temelini attınız, temelini
attınız. Bu yıl temelini attınız,
bıraktınız.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sen gittin mi hiç oraya, sen nereden bileceksin?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Sayın milletvekillerim, İzmir
Limanına 600 milyon liralık yatırım
planlamıştınız, 200 milyon lira verdiniz; 600de 200. Önce
şu limanı bitirin. Osmanlı İmparatorluğu döneminde
İzmir ticarette İstanbulun da önündeydi. Osmanlı dünyaya sizden
daha açıktı. Osmanlı İstanbuldan da önce İzmir
Limanına ağırlık verdi. 1890da İzmir
Limanının rıhtımının bitmesiyle dünyaya ihracat
yapan Doğu Akdenizin 1inci limanıydı ama siz şu anda
İzmire yapılan yatırım İzmiredir. diyecek kadar
daralmışsınız.
Ben nöbetçi Başbakan Binali
Yıldırıma uzun ömür diliyorum. İzmire daha adil
davranmasını diliyorum. Biz ona Başbakan olamazsın.
demedik, Adil olamazsın. dedik. Adil olursa Bin yaşa Binali
Yıldırım. diyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan, bir hususu
belirtmek açısından
BAŞKAN Sayın Bakan, dinliyorum efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Özellikle, Çandarlı
Limanı dâhil, bilmediğim söylenerek
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
Size de 69uncu madde çerçevesinde iki dakika
süreyle söz veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir kelime
Sayın Bakan kürsüye gelirken biraz önce Sayın
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şunu Sayın Bakan
konuşmadan önce söylememde fayda var: Ben ifadede, tutanağa da
bakarız
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri, hatip kürsüdeyken -demin Sayın Elitaş aynı
şeyi yaptı- müsaade ediniz hatip konuşsun.
Sizi sonra dinleyelim efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki,
haklısınız.
2.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslanın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Benim derdim polemik değil. Grup beş
yıldır milletvekili olarak beni tanıyor, AK PARTİliler on
üç yıldır beni iyi tanıyor. Benim amacım hizmet etmek,
insanımızın hizmetindeki projeleri bir an önce bitirmek.
Dolayısıyla ne sataşmada bulunacağım ne polemikte.
Arkadaşlar, Çandarlı Limanının
sıfırdan projesinin hazırlanması aşamasında bu
kardeşiniz vardı, inşaatına başlanması
aşamasında bu kardeşiniz vardı. İnşaatı
devam ettikten sonra Kars Milletvekili olduğum hâlde, biz Türkiyenin
milletvekiliyiz diyerek 3 kere projeyi, gittim, yerinde inceledim, varsa bir
fikrim söyledim, bilgiler de aldım. Ben bir hafta önce ulaştırma
projelerinin içine girmiş bir adam değilim. Çandarlı Limanı
böyle bir liman, Çandarlı Limanının mendirek dâhil
altyapısı yapılmıştır.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Müjdeyi verin. Ne
zaman açacağız? Müjdeyi verin.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) Yap-işlet-devret modelli
projelerde yöntem budur. Kalan kısmını, üst
yapısını yap-işletle veya başka yöntemlerle hayata
sokarsınız. İzmirli bilsin ki Çandarlı Limanı sadece
İzmir için değil, Türkiye için önemli bir projedir. Ta Orta Asyadan
gelen yüklerin Anadolu üzerinden Avrupaya, açık denizlere
açılması için çok önemli bir limandır; bu hizmete girecektir, bu
konuda hiçbir sıkıntı yok.
Metrolarla ilgili bir açıklama
yapmamıştım. Ankara metrolarının zaten yarı
parasını belediye harcamıştı, kalan
kısmını Ulaştırma Bakanlığı
devraldı, yaptı. Aynı şekilde İzmir metrolarında
da bu iş birliği devam ediyor.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Adana metrosu ne oldu,
Adana?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) - Görüntü vermiş olmak için
değil, iş yapmış olmak için işlerin içinde yer
alıyoruz.
Dün olduğu gibi, bugün olduğu gibi
Allahın izniyle yarın da böyle olacak diyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Bakanım,
Adana metrosu ne oldu, Adana?
BAŞKAN Sayın Özel, mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurunuz.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslana görevinde
başarılar dilediğine ve sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Aslında kürsüde hatip varken konuşmama
veya hatip kürsüye davet edildikten sonra bir başkasının söz
almamasıyla ilgili hassasiyetiniz doğrudur. Biraz önce Sayın
Elitaş da ona uygun davranmadı, o da yanlış yaptı,
bizi de bir yanlıştan geri aldınız ama benim oradaki çabam
şuydu: Biraz önce Sayın Elitaş devreye girdiğinde sanki ben
Bakana Yalancı. demişim gibi bir yanlış
anlaşılma olmuştu, cevabından önce ona açıklık
getirmek istemiştim. Ben Sayın Bakan bu ifadeleriyle bizi
yanıltma ve yalancılıkla suçladı. demek istedim, kendisine
öyle bir sözüm yok.
Kendisine yeni görevinde başarılar dileriz
ama şu konuya da dikkat çekmek isterim, biraz önce şunu ifade etti.
Beni Meclis beş yıldır tanıyor. Doğru, ben de
beş yıldır tanıyorum. AKPliler beni on üç
yıldır tanıyor. Burası yanlış. Bakın, bu,
şu demek: Ben bürokrasi görevimde Adalet ve Kalkınma Partililerin
bürokratı oldum, Meclisin ve devletin bürokratı olmadım. (CHP
sıralarından alkışlar) Oysa on üç yıldır bizim
hepimizin sizi tanıyor olmamız ve hangi partiden olursa olsun bu
Meclise değer katmanızı beklememiz lazımdı.
AKP-bürokrasi ilişkisini teşhir ettiğiniz için teşekkür
ediyorum.
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Bakan çok
ayıp etti.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye,
Sayın Elitaşın söz talebi var.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce İç Tüzük gereğince 69uncu
maddeye göre söz veremediğinizi, veremeyeceğinizi ifade ettiniz.
Arkasından sayın grup başkan vekili ayağa kalktı, dedi
ki: Sayın Bakan yaptığı konuşma çerçevesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu üyelerinin yalan söylediğini ifade eden bir
cümle kurdu. Ben ona itiraz ettim. Niye itiraz ettim? Çünkü siz 69uncu
maddeye göre söz verirken bir sataşma olduğu anlamında mutmain
olduğunuz takdirde, inandığınız takdirde de kürsüye
çağıracaksınız. Kürsüye çağırma sebebiniz,
Sayın Balbayın istemi değil sayın grup başkan
vekilinin ifadesi, izahı çerçevesi sonunda oldu. Yani Sayın
Bakanın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik olarak söylediğini
ifade ettiği, ki kesinlikle öyle bir şey söylemedi, Bu
düşüncede olanlar yalan söylüyor. diye ifade etmesinin
karşılığında ve bu 69uncu maddeye
uymadığını sizi uyarmak üzere itiraz ettiğimi ifade
etmek istiyorum. Ki 69a göre söz hakkı vermek
İlk uygulamanız
doğruydu. Fakat grup başkan vekilinin izahı, aslıyla
alakası olmayan, tutanaklara baktığınızda
göreceksiniz, Sayın Bakan hiç kimseye Yalancı. demedi, Yalan
söylüyorsun. diye de ifade kullanmadı. O anlamda itiraz hakkımı
kullandım, yaptığınız işin 69a
uymadığını ifade etmek için.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Elitaş, şu
açıklamayı yapmak istiyorum: Yaptığım her iki
işlem de İç Tüzüke uygundur. Sayın Mustafa Balbay, Sayın
Bakanın konuşmasından sonra ayağa kalkarak, Sayın
Bakanın bazı gerçekleri doğru ifade etmediğini belirterek
cevap hakkını kullanmak istediğini söyledi. Siz de gayet iyi
biliyorsunuz ki İç Tüzükümüze göre düzeltmek amacıyla cevap
hakkı şeklinde bir hak yoktur. Sataşma nedeniyle eğer bir
gerekçe ortaya koymuş olsaydı Sayın Balbay, elbette o
sataşma gerekçesinden tatmin olursam kendisine şüphesiz o söz ve
cevap hakkını tanırdım. Dolayısıyla, Sayın
Balbayın belirttiği gerekçeyle kendisine herhangi bir şekilde
bir söz veremem, bu, İç Tüzüke aykırıdır. Vermiş
olsaydım herkesin itiraz hakkı olurdu.
İkincisi, Sayın Özgür Özel, Sayın
Bakanın konuşmalarını daha farklı bir çerçevede
değerlendirerek Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik bir sataşma
olduğunu ifade etti. Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki 69uncu maddeye göre
sataşma nedeniyle söz vermenin takdiri, daha doğrusu söz verme
zamanının takdiri Meclisi yöneten Meclis başkan vekiline aittir.
Bu takdir sınırsız değildir, sataşma olduğuna
Meclis başkan vekili ikna olursa bu hakkı verir. Ben buna ikna oldum
ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik bu sataşma nedeniyle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacağı ifade edilen
İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbaya söz verdim.
Uygulamalarım İç
Tüzüke gayet uygundur. Ben burada 24üncü Dönemden örnekler vermek istemiyorum.
24üncü Dönemde, hiç sataşma olmadığı hâlde Cevap
hakkı, açıklama yapmak istiyorum. diyen grup başkan vekillerine
Meclis başkan vekillerinin zaman zaman söz verdiğinin
tanığıyım, burada tanığıyım. Benim
yönetimimde tek bir ölçü vardır Sayın Elitaş: Adalet ve
tarafsızlık. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, buyurunuz
efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
özellikle bürokratik dönemimde sadece AK PARTİlilerin bürokratı
olduğum yönünde bir açıklama oldu. Dolayısıyla,
sataşmadan 69uncu maddeye göre söz istiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kendi
ifadesi Sayın Başkan, kendi ifadesi.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
69uncu madde çerçevesinde size
iki dakika süreyle söz veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Saygılar sunuyorum, özellikle
söz verdiğiniz için.
Arkadaşlar, herkes biliyor ki
Ulaştırma Bakanlığına bağlı, o günkü
adı Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı
Genel Müdürlüğü olan, Türkiyenin en önemli projelerini yapan,
uluslararası projelerini yapan bir genel müdürlüğün başında
altı yıl bulundum. Zatıaliniz dâhil, bürokrat olduğum
dönemde, bölgenize, ülkemize faydalı olabileceğini
düşündüğünüz projelerle ilgili istişarelerde bulunduk, siz de
tanıyorsunuz.
Sadece şöyle bir sıkıntım var
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Telefonlara
çıkmadın.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) Telefonlarına
çıkmadığım hiçbir milletvekili yoktur.
Milletvekili olduğum an -sataşma
olmasın diye- gelip tebrik edip boynuma sarılan CHPli
arkadaşlar oldu, MHPli arkadaşlar oldu. Dedi ki: Burhaniye Yat
Limanıyla ilgili CHPli bir belediye başkanı olduğu hâlde yardımcı
olmak adına her türlü gayreti gösterdin. Sözümü yanlış
anladıysa düzeltmiş olayım. Ben dünya çapında bilinen bir
kurumun dünya çapında başarıları ispatlanmış bir
genel müdürü, bir bakanlığın Başbakanlığa bağlı
bir bürokratı idim. Ancak, ülkemizde şöyle bir sıkıntı
var: Her ne kadar ki marifet iltifata tabiyse de, marifetin iltifata tabi
olduğu anlamında size iltifat edenler, eğer algı
onların işine yarayacaksa teşekkür ediyorlar, iltifat ediyorlar;
algı onların işine yaramayacaksa iltifat etmiyorlar,
teşekkür etmiyorlar. Ben de bu gerçeği bilerek, bana iltifat
edenlere, teşekkür edenlere beyanda bulundum. Hiç şüpheniz
olmasın ki Ahmet Arslan, bugün sadece AK PARTİnin değil, dün
olduğu gibi, bu ülkenin her kesiminin hizmetindedir, hizmetinde
olacaktır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
NECİP KALKAN (İzmir) Sayın
Başkanım, affederseniz.
Bana da bu konuda yazılı konuşmak
üzere iki dakika söz verir misiniz?
BAŞKAN Maalesef. İç Tüzük, size, bu
gerekçeyle konuşma vermemi engelliyor.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Necip
Bey konuşursa ben de konuşacağım İzmirle ilgili.
NECİP KALKAN (İzmir) Ama Sayın
Balbayın söyledikleri ile Sayın Başbakanın söylediklerini
getirdim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bütün
konuşmalar yapılmış, karşılıklı bütün
cevaplar verilmiş, gerekli her türlü açıklama
yapılmıştır. O nedenle, kaldığımız
yerden gündeme devam ediyoruz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
DEAŞ terör örgütü ve Türkiyeye ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
DEAŞ terör örgütü ve Türkiye hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaraya aittir.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmirin bu yoğun
tartışma atmosferinden sonra DAİŞ terör örgütünü
konuşmak biraz farklı gelebilir ama yine de değinmekte fayda var.
DAİŞ terör örgütü, uzun zamandır
Türkiyede çok sık bir biçimde konuşuluyor. DAİŞ terör
örgütünü anlamak için biraz geriye gitmekte fayda var. Biliyorsunuz,
Afganistanın işgaliyle başlayan süreç, Sovyetler
Birliğinin yıkılışı ve soğuk
savaşın bitişiyle sonuçlandı. Bu süreçte, Müslüman
halkların nabzı, Afganistan cihadı özelinde tutularak hem
İslami terör kavramı icat edildi hem de Müslüman toplumlara dönük
psikolojik, siyasi ve ekonomik deneyler hayata geçirildi. Irak işgaliyle
birlikte Şii dinamik de bu sürece dâhil edildi.
1990lı yıllarda ortaya çıkan Taliban
ve sonrasında organize edilen El Kaide ise bu sürecin ürünüdür. El
Kaideye yüklenen anlam, Batının Doğudaki güvenilir
müttefiklerine karşı Afganistan ve Pakistanı kaosa
sürüklemekti. Afganistanın 11 Eylül sonrası işgaliyle
başlayan bu deneyin sonuçları şimdi Orta Doğuya
taşındı ve daha kaotik bir denklemde test ediliyor.
Peki, DAİŞ ne?
DAİŞ, Müslüman halkların yaşadığı
coğrafyaların işgal süreçlerinde işgalcilerin
çıkardığı deneyimlerle organize ettikleri asimetrik
savaşın son ürünüdür; gladyo koduyla anlamaya
çalışırsak Baas kadroları, Maliki, Beşar desteği
ve küresel istihbarat örgütlerince organize edilen terör örgütüdür.
DAİŞi tanımak için Ebu Garip Cezaevini, cezaevinde
yapılanları, bir gece cezaevinin kapısının
açılıp izin verilen firarı ve 110u aşkın ülkeden 47
bini aşkın kişinin terör örgütüne nasıl ve hangi
yönlendirmeyle katıldığını bilmek lazım. Küresel
güçler nezdinde eski düzenin tüm birikimini taşıyan Baas partileri ve
bölgedeki sosyalist örgüt atıkları artık
işlevsizleşti, bunların yerine DAİŞ terör örgütü
çıkarıldı. Bölgede halka dayalı doğal
değişim süreçlerinden rol çalmak ve olası kontrol dışı
düzen kurulmasının önüne geçmek için mevcut güçler arasında
denge taşıyor, DAİŞe yüklenen anlam bu.
Fark edemeyenler olabilir ama
küresel sistem Orta Doğudaki devletleri, halkları ve örgütleri
DAİŞ koduyla yeniden formatlamaya çalışıyor. Herhangi
birinin üstün gelmeyeceği kaotik bir denklemin devamı için asimetrik
terörün en organize örnekleri sunuluyor. Bu bağlamda, DAİŞin
son hamlelerini, Beşarlı kaotik bir Suriye, kaotik bir Irak ve
Gazzeye arada bir saldırıyla ömür uzatan İsrail üçgeninin
oluşturduğu etki üzerinden okumakta yarar var. Bu kirli
politikanın özeti kriz bölgeleri oluşturma, sivil tahribatlarla
Moğol usulü dehşet salma, buna tepki olarak ortaya çıkan
muhalefeti daha radikale bölüp işgali meşrulaştıracak yeni
terör unsurları peydahlama ve ortaya çıkan bu kaosla süreci zamana
yayarak sağlıklı bir düzenin kurulmasını ötelemedir.
İşte küresel güçlerin DAİŞ üzerinden yürütmek istediği
kirli ve kanlı politikanın özeti bu.
Peki Türkiye? Tüm bu olup
biteni anlamayanlara önerim, küresel istihbarat örgütlerinin ürettiği
haberleri gönüllü muhbir edasıyla servis etmek yerine Türkiyenin
pozisyonunu iyi okumalarıdır. Çünkü, küresel güçlerin ortaya
koyduğu fotoğrafı bozan ve kurmak istedikleri denklemi boşa
çıkarmaya çalışan tek faktör Türkiyenin
yaklaşımıdır. Biz biliyoruz ki terörü ve kaos
politikalarını bölgemize ve sınırlarımıza
yığanları terbiye edecek çıkış yolu, kendi iç
çelişkilerinde var olan olumsuzlukları tetiklemek. Bunu yapacak olan
yegâne güç ise Türkiyedir. Çünkü, Türkiye ve AK PARTİ, var olan sorunların,
küresel güçlerin kurduğu DAİŞ ve benzeri terör örgütlerini
desteklemekle değil, doğal değişim taleplerine saygı
duymakla çözüleceğine inanmaktadır. Bu nedenle de Türkiyenin
sürdürdüğü insani yardım temelli vicdani politikayı devam
ettirmesi önemlidir. Dış politikada önceliğine, çıkarlar
kuralı ilkesi yerine vicdanı koyan tutumunu sürdürmelidir. Asıl
olan, küresel sisteme gönüllü muhbirlik yapmak değil, onların kirli
ve kanlı politikalarına ayna tutmaktır yani ateşin
söylemeye çekindiğini söylemektir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Boynukara.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden sayın milletvekillerine talep sırasını gözeterek söz
vereceğim. Toplam 15 milletvekili bu çerçevede söz hakkını
kullanmış olacaktır.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Gündoğdu
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun,
Kırklarelideki çiftçilerin destekleme primlerinin ne zaman
ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum Tarım Bakanına: Ülkemizin tarımsal
üretim merkezlerinden birisi olan Kırklarelimizde ayçiçeği ve
hububat üretimi önemli rol oynamaktadır. Kırklarelili üreticimiz,
çalışkanlığını ve üretim kabiliyetini ön plana
çıkararak ülkemizin ayçiçeği üretiminin yüzde 16sını,
buğday üretiminin ise yaklaşık yüzde 3ünü
karşılamaktadır. Tüm sıkıntılara rağmen
üretmekten vazgeçmeyen Kırklarelimizdeki ayçiçeği üreticisi,
Hükûmetin gerekli ödeneği bulunmadığından dolayı bu
yıl destekleme primlerini hâlâ alamamıştır,
borçlarını ödeyememiş ve gelecek yılın da üretim
planlamasını yapamamıştır. İstanbulun fethi
kutlamalarına, Suriyeli göçmenlere milyonlarca lira ödenek bulan Hükûmet,
Kırklarelinin vefalı çiftçisinin emeğinin
karşılığını, destekleme primlerini ne zaman
ödeyecektir?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Aydın
4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursa
Büyükşehir Belediyesinin rant sağlama
çalışmalarının her geçen gün büyüdüğüne ve ilgili
bakanlıkların bir an önce soruşturma yapmasını beklediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa Büyükşehir Belediyesinin rant
sağlama çalışmaları her geçen gün büyüyor. Büyükşehir
Belediyesi şimdi de taksi ticaretine başlamaya
hazırlanıyor. Cuma günü Büyükşehir Belediyesince alt komisyona
gönderilen kararla Bursanın 13 ilçesine taksi plakası
satılacak. Bir başka deyişle, Bursa
ulaşımını işkenceye dönüştüren belediye
şimdi de taksiciliğe başlayacak. Karara hem şoförler
odası hem de taksici esnafı tepkili. İlçelerde yeterli olan
taksi sayısı 2ye katlanacak ve birçok taksici kontak
açamayacağı için evine ekmek götüremeyecek. Belediyenin
yaptığı haksız uygulamalara kimse dur diyemiyor. Bursa
halkı Türkiyenin en pahalı ulaşım ücretini ödüyor ama
Büyükşehir Belediyesi ne vatandaşa acıyor ne de esnafa
acıyor. İlgili bakanlıkların bir an önce soruşturma
yapmasını bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
AKPnin yanardöner politikalarıyla halka verdiği zarar nedeniyle özür
dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanlığı makamında
oturan kişi, Rusyayla bozulan ilişkilerimizi bir pilotun
hatasına bağlıyor. Her zaman olduğu gibi Başarı
varsa benim; hata varsa başkasının. diyor. Rus
uçağını düşürme emrini kim vermiştir? Şimdi neden
çark edilmektedir? Türkiye Cumhuriyeti devletimizi bu duruma düşürmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur. Rusyayla yaşanan kriz nedeniyle Mersinde,
Erdemlide narenciye üreticisinin zararını kim karşılayacaktır?
Mersin Kazanlıdaki, Karaduvardaki, Adanalıoğludaki,
Karacailyastaki biber üreticisinin borçlarını kim ödeyecektir?
Beceriksiz dış politikanız nedeniyle Muttaki kayısı
ve erik üreticilerinin mağduriyetini kim karşılayacaktır?
Tarsustaki çiftçilerin gözyaşlarını kim silecektir? Devlet
yapboz yöntemiyle yönetilemez. AKP, yanardöner politikaları nedeniyle,
halka verdiği zarar nedeniyle özür dilemelidir.
BAŞKAN Sayın Akkuş İlgezdi
6.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, Okmeydanı Cemevinde vurularak hayatını kaybeden
Uğur Kurtun davasının, cezasızlık
uygulamasının yeni bir örneği olarak kayıtlara
geçtiğine ve mahkemelerin görevinin siyasi iradeleri korumak
olmadığına ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Okmeydanı Cemevinde vurularak hayatını
kaybeden Uğur Kurtun duruşması vardı dün. Sık
sık dile getirdiğimiz üzere, bu dava da cezasızlık
uygulamasının yeni bir örneği olarak kayıtlara geçti.
Uğur Kurtun eşi İki yıldır çektiğimiz azap
artık bitsin. diyerek isyan ediyor. Ancak mahkeme, olası
kasıtla öldürmek suçundan yirmi yıldan yirmi beş yıla kadar
hapis istemiyle tutuksuz yargılanan polis memuru hakkında tutuklama
kararı vermiyor. Kamera kayıtlarının kesilerek mahkemeye
gönderildiğinin ortaya çıkmasına rağmen sorumlular
hakkında tek bir işlem başlatılmıyor. Böylesine iç
acıtan kararlar sadece toplumun vicdanını kanatmakla
kalmıyor aynı zamanda kanunu korumakla görevli olanlara, kanun
dışı yollara sapmakla ilgili fırsat veriyor.
Tek çatı altında birbirine bağlanan
değil, bağımsız olan yasama, bağımsız
yürütme, bağımsız yargı idealimizden vazgeçmeyeceğiz.
Bu davaların vicdanları sızlattığını buradan
belirtmek istiyorum.
Ayrıca, bir kez daha hatırlatmak istiyorum
ki, mahkemelerin görevi siyasi iradeleri korumak değildir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Baki Şimşek
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslana
görevinde başarılar dilediğine ve Mersin-Adana Hızlı
Tren Projesiyle ilgili yeni bir çalışma yapılarak Tarsusun
ikiye bölünmemesinin sağlanmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Ulaştırma Bakanımıza
hayırlı, uğurlu olsun diyorum, yeni görevinde
başarılar diliyorum.
Mersin-Adana Hızlı Tren Projesinin
ihalesi yapılmıştır. Maalesef Tarsusun içerisinden geçen
kısım yüksek duvarlarla bölünürse şehri ikiye bölecektir. Bu
kısmın yer altına alınmasını hem sivil toplum
kuruluşları hem Tarsusta yaşayan vatandaşların
tamamı talep etmektedir. Sayın Başbakan, Ulaştırma
Bakanıyken kendisine bu durumu biz arz etmiştik, yalnız, 6
kilometrelik bir mesafeyi yer altına almanın çok maliyetli
olacağını belirtmişti. Yalnız, biz bununla ilgili yeni
bir ön çalışma yaptırdık, en azından 2 kilometrelik
bir kısmın yer altına alınmasını ve şehrin
Doğu Berlin-Batı Berlin gibi ikiye bölünmemesini talep ediyor,
saygılarımızı sunuyoruz.
BAŞKAN Sayın İrgil
8.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, Gezi
olaylarının 3üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Gezinin 3üncü yıl dönümünde Geziye
katılanları saygı ve sevgiyle selamlıyorum ve Gezide
yaşamını yitirenleri de saygıyla anıyorum.
Gezi direnişi sırasında öldürülen
gençleri, yaralanan binlerce insanımızı unutmadık,
unutturmayacağız. Genç yaşında ölen çocuklarımıza
bir Allah rahmet eylesin. bile demediğinizi asla
unutmayacağız. Evlat acısı kızılca
kıyamettir, evlat acısına bile saygı göstermeyip ailelere
yaptığınız hakaretleri unutmayacağız. Sözde dünya
liderinin 5 dönüm parkta elinde çiçek ve kitap taşıyan çocuklara
yaptığı zulmü unutmayacağız,
unutturmayacağız. Eninde sonunda Gezideki zulümlerin
hesabını soracağız ve adaletin önünde Gezinin
çocuklarını hatırlayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Engin
9.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, turizm
sektöründeki sorunların her geçen gün daha da derinleştiğine ve
AKPnin hâlâ bir çözüm politikasının olmadığına
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Turizm sektöründeki sorunlar her geçen gün daha da
derinleşiyor. Ülkemize gelen turist sayısı 2016 yılı
Nisan ayında bir önceki yıla göre yüzde 28 azaldı. Otel doluluk
oranı nisanda ülke genelinde yüzde 52 oldu, bazı illerimizde yüzde
30un altına geriledi. Geçen yılın aynı dönemine göre
Türkiye Avrupa ülkeleri içinde otel doluluğu konusunda en yüksek
düşüşü yaşayan ülke oldu. Binlerce kişi son birkaç ayda
işini kaybetti. Sektör temsilcileri kaybın 10 milyar doları
aşabileceği endişesini dile getirirken, AKP Hükûmetinin konuyu
hâlâ bütün boyutlarıyla ele alan bir çözüm politikası ne yazık
ki yok.
Beş ay önce Meclis
Başkanlığına, 2016 ve 2017 yıllarının
turizmin kayıp yılları olmasın diye Meclis
araştırması önergesi vermiştim. Bu gidişle 2018 de
turizmde kayıp yılı olacak endişesini taşıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Nurlu
10.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, yeni Hükûmetin
ülkeye katkısının olmayacağına ve demokrasi ile
parlamenter sisteme de büyük zarar vereceğine ilişkin
açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
Türkiye bir saray darbesiyle karşı karşıya kalmış
ve Hükûmet Recep Tayyip Erdoğan tarafından düşürülmüştür.
AKP kongresinin Divan Başkanı Bekir Bozdağın AKP
Tayyipin partisidir. sözü Hükûmetin bir saray darbesiyle
yıkıldığının açık bir itirafıdır.
Yolsuzlukların üzerine gideceğim. diyen Ahmet Davutoğlu
Başbakanlıktan indirilmiş, yerine Binali Yıldırım
atanmıştır. Genel Başkan adaylarının düşük
profil savaşlarından galip çıkan Binali Yıldırım
en düşük profilli Başbakan olarak siyasi tarihimize geçecektir.
Cumhurbaşkanının emir eri gibi hareket edecek olan yeni
Başbakan, alacağı talimatlarla kaçak saraya köprü
olacaktır.
Bu nedenle, yeni Hükûmetin ülkeye katkısı
olmayacağı gibi, demokrasi ve parlamenter sisteme de büyük zarar
vereceğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşcı
11.- Ordu Milletvekili Ergün Taşcının, Alman
Federal Meclisinin sözde Ermeni soykırımına ilişkin yasa
tasarısını 2 Haziranda gündemine alacağına ve Türkiye
ile Almanyanın dostluk ilişkilerine zarar verecek bu
tasarının Federal Meclisten geçmemesini temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
ERGÜN TAŞCI (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Alman Federal Meclisinin sözde Ermeni
soykırımına ilişkin 2 Haziranda gündemine alacağı
yasa tasarısı, ülkemizi köşeye sıkıştırmak
ve siyasi konularda taviz vermeye zorlamak için sahnelenen bir tiyatrodur.
Ülkemize karşı oynanan büyük bir oyunun parçası olan bu
tasarı, aynı zamanda tarihi ters yüz eden, gerçekleri çarpıtan,
yalan ve riyakârlığı içinde barındıran hukuk
dışı bir utanç vesikasıdır. Yüz bir yıl önce
Birinci Dünya Savaşının çok özel koşullarında
yaşanan ve Türkler ile Ermenilerin karşılıklı olarak
büyük acılar yaşamasına neden olan olayların, taraflı
ve tarihî gerçeklerden uzak bir yaklaşımla siyasi istismar malzemesi
olarak ele alınması asla kabul edilemez. Bu vesileyle, ülkemiz
açısından yok hükmünde olan bu utanç vesikası tasarıyı
şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.
Ayrıca, Türkiye ile Almanyanın dostluk ve
müttefiklik ilişkilerine zarar vereceği aşikâr olan böylesi bir
tasarının Federal Meclisten geçmemesini temenni ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Cahit Özkan
12.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun Avrupa Birliği
büyükelçileriyle yaptığı toplantıda sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün Avrupa Birliği büyükelçileriyle bir araya
gelen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımızın
yetkilerini tartışmış, oy veren yüzde 53ü yok
saymış ve yandaş olarak tanımlayarak aşağılamıştır.
Kılıçdaroğlu bu ifadeleriyle, cumhuriyeti kurarken istiklal ve
cumhuriyetimize karşı duran mandacılar gibi davranmış,
millî meselelerimiz hakkında yabancılardan karar vermelerini
istemiştir; Anayasamızın 104üncü maddesinde devletin
başı olarak tanımlanan Sayın Cumhurbaşkanımızın
yasama, yürütme ve yargı erklerine ilişkin görev ve yetkilerini
bilmediği ortaya çıkmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımıza oy veren yüzde 53 vatandaşımızı
yok saymak bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisinin gütmüş olduğu
millet karşıtı tavrın yeni bir göstergesidir.
Fazla söze gerek yok. Tüm umutsuzluğuma
rağmen ana muhalefeti millî siyasete davet eder, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Sayın Ertem
13.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, Hatayda buğday
fiyatlarının açıklanmadığına ve buğday ile
mısıra verilen destekleme primlerinin yaklaşık on
yıldır artırılmadığına ilişkin
açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün sizlere, başta Hatay olmak üzere, bütün
Türkiyede çok önemli bir konuyu dile getirmek istiyorum.
Tarım Bakanına soruyorum: Türkiyede
buğday hasadına başlanan ilk ilimiz Hataydır. Hatayda
buğday hasadı başlamış, bitme aşamasına
gelmiştir ama hâlâ buğday fiyatları
açıklanmamıştır. Çiftçimiz yine AKP Hükûmetinin sayesinde
tüccara peşkeş çektirilmiştir.
Ayrıca, buğdaya ve mısıra
verilen destekleme primleri yaklaşık on yıldır
artırılmamıştır. On yıldan bu yana, destekleme 5
kuruş gibi komik bir rakamdır; bu rakamı kendinize
yakıştırıyor musunuz? Yoksa Mustafa Kemal Atatürkün
Köylü, milletin efendisidir. dediği çiftçileri de mi sadaka ekonomisine
mahkûm edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gürer
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde
Çamardı İmam Hatip Lisesinde yaşanan bir olaya ve ulusal
basına uygulanan sansürün artık yerel basına da
yansıtıldığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Niğde Millî Eğitim Müdürlüğü
İnternet sayfasında bazı yerel basın linklerine erişim
sağlıyordu. Hoşuna gitmediğinden olacak, BORHABER gibi
izlenen bir sitenin ulaşımını engelledi. Ancak daha ciddi
işler var, Millî Eğitim Müdürlüğünün onlarla ilgilenmesi
gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, Niğdenin Çamardı
İmam Hatip Lisesi Müdürü öğrencilerini bahçeye çıkararak R, T,
E harflerini yazdırmış, daha sonra bunu da Müminiz, askeriz;
ölsek de imam hatipliyiz. Yolundayız Reis. diye resimletip AKPli il
genel meclis üyesiyle birlikte basına poz vermiştir. Bir devlet
memurunun yaptığı bu davranış Millî Eğitim
Müdürünün dikkatinden kaçmış olmalı. Yerel basına sansür
uygulamak yerine bu konulara eğilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca, ulusal basına uygulanan sansür
artık yerel basına da yansıtılmaya başlanmış
ve hoşa gitmeyen haberler veren gazeteler uyarılarak haberleri
istenilen biçimde yazmaları konusunda baskı yapılmaya
başlanmıştır. Ayrıca, resmî ilanı kesme tehdidi
de gündeme gelmeye devam etmektedir. Aksaray ilinde Uluırmak ve
Hasandağı gibi yılların gazeteleri de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Üstündağ
15.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağın,
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesince devri yapılan
İztuzu Plajının valilikçe verilen tahliye emrinde yer alan
bazı ibarelere ilişkin açıklaması
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın Bakan,
Muğlada özel bir şirket tarafından izinsiz işletilen ve
dün Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesince devri yapılan
İztuzu Plajının valilikçe verilen tahliye emrinde bu durumu
protesto etmek amacıyla ülke turizmini baltalamak, ülkenin
imajını, kamu güvenliğini ve kamu düzenini bozmak isteyen
marjinal gruplarca olayların tırmandırılarak
büyütüleceği eğilimi taşıdığı ibaresi
bulunmaktadır. Ülkemizde bir haksızlığı ortaya koyan
sivil toplum kuruluşları ve halk ne zamandan beri marjinal grup
olarak adlandırılmaktadır? Bu sözler için Muğla sivil
toplum kuruluşlarından ve ayrıca İztuzu Kumsalını
Kurtarma Platformu üyelerinden özür dilenecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünal
16.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, Türk
Hava Kuvvetlerinin kuruluşunun 105inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin önemli bir gücü
olan, yüz beş yıldır şanlı
bayrağımızı semalarda gururla dalgalandıran Türk Hava
Kuvvetlerimiz geçmişten bugüne edindiği tecrübeler, gelişen
teknolojiye uyumu ve güçlü altyapısı sayesinde dünya
havacılığının en güçlü isimlerinden biri hâline
gelmiştir. Hava Kuvvetlerimiz üstlendiği ulusal ve uluslararası
görevlerde sahip olduğu üstün sürat ve tahrip gücü olan silahlar, dinamik
yapısı, eğitimli personeli ve harekât kabiliyeti sayesinde büyük
başarılar elde ederek bizleri gururlandırmaktadır.
Göklerdeki onur ve gurur kaynağımız Türk Hava Kuvvetleri
caydırıcı gücüyle bölgesel ve küresel barışa
değerli katkılarda bulunmakta, her zaman ülkemizin
itibarını yükselten kurumlarımız arasında yer
almaktadır. Bu düşüncelerle Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluş
yıl dönümünü kutluyor, hava şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd
ediyor, görevlerini üstün bir gayretle sürdüren Hava Kuvvetleri
mensuplarına başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıhan
17.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
Gezi olaylarının 3üncü yıl dönümüne ve gerçekleştirilmek
istenen anma toplantılarına polisin çeşitli engeller koyarak
Gezi Parkını kapattığına ilişkin
açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Sayın
Başkan, Gezinin, barışçıl bir hak arama eylemi olan
Gezinin 3üncü yıl dönümündeyiz. Dün gerçekleştirilmek istenen anma
toplantılarına polis her zamanki gibi çeşitli engeller koydu ve
Gezi Parkını da kapattı. Gezinin anma eylemlerinde bu kadar
hassas olan Emniyet görevlilerinin ve yargının Gezi eylemleri
sırasında polis şiddetiyle yaşamlarını
yitirmiş olan Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail
Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Mehmet Ayvalıtaş ve Medeni
Yıldırımın faillerinin bulunması,
cezalandırılması konusunda ne kadar ihmalci olduğunun da
bilincindeyiz. Ancak, bu bilinç ve Gezi olaylarının bugününde esas
olarak yargı yetkililerinin eylemleri bizi daha büyük bir kaygıya
düşürmektedir. Buna karşı Cumhurbaşkanı, daha
doğrusu AKP başkanı olan Erdoğanın Bunlara
alışacaksınız. sözüne Alışmayacağız.
yanıtını vermek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi söz talep eden sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Akçay.
18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 31 Mayıs
Dünya Sigarasız Gününe ve gerek sigara
alışkanlığı gerekse uyuşturucu ve alkol
bağımlılığındaki artışların,
başta Hükûmet olmak üzere herkesin mutlaka önem vermesi gereken konular
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aslında dün, 31 Mayıs itibarıyla dile
getirmeyi düşündüğüm bir konuydu fakat gündemin farklı
olması nedeniyle şimdi ifade ediyorum.
Dünya Sağlık Örgütüne üye ülkeler
tarafından sigara nedeniyle oluşan hastalık ve ölümlere dikkati
çekebilmek amacıyla 1987 yılından beri 31 Mayıs Dünya
Sigarasız Günü olarak kutlanmakta.
Ülkemizde sigara kullanımı her geçen gün
artmaktadır. Sigaraya başlama yaşı oldukça
aşağılara inmektedir. Sigara yasaklarıyla 2010
yılından itibaren düşmeye başlayan sigara
kullanımı yasalara uyumsuzluk ve denetim mekanizmalarındaki
zafiyet nedeniyle 2014 yılından itibaren 2008 yılı
sayılarına geri dönülmüştür. Sigarayı kullananların
yaşı dört yıl önce 11ken bu yaş sınırı
bugün 9 yaşa kadar düşmüştür. Küresel Gençlik Tütün
Araştırması 2003-2012 yılları sonuçlarının
karşılaştırması yapıldığında 13-15
yaş okul öğrencilerinde sigara kullanımının yüzde 51,
diğer tütün ürünü kullanımının yüzde 88
arttığı görülmüştür. Gelecek yıl sigara içmeye
başlayabileceğini söyleyen gençlerde yüzde 96 oranında artış
vardır.
Yine TÜİK tarafından yapılan Türkiye
sağlık araştırmalarına göre, 2010 yılında
her gün sigara içenlerin oranı yüzde 25ken 2014 yılında yüzde
27ye çıkmıştır. Erkeklerde sigara içme oranı yüzde
39dan yüzde 42ye ulaşmıştır, kadınlarda da 2010
yılında yüzde 12 olan sigara içme oranı 2014 yılında
yüzde 13e yükselmiştir.
AKP döneminde, sigarada olduğu gibi alkol ve
uyuşturucuya başlama yaşı ve alkol ve uyuşturucu
tüketimi de artmıştır. Yeşilayın
yaptığı araştırmalara göre AKP döneminde alkole
başlama yaşı 11e düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yeşilay önemli, malum
vakfı kuruldu; özel kanunlar çıkardılar, bütçeden paralar
aktarıldı, mahdumlar yönetimlere alındı ve özel statüler
getirildi.
Yeşilayın yaptığı
araştırmaya göre AKP döneminde alkole başlama yaşı
11e düşmüştür. 2003 yılında ülkemizdeki alkol tüketimi 506
milyon litreyken 2014 yılında 1 milyar 77 milyon litreye
ulaşmıştır.
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezinin
yaptığı araştırmaya göre, yine bu dönemde
uyuşturucuya başlama yaşı 10a düşmüştür.
Sigara kullanımının önlenmesi
kapsamında, öncelikle okul çağındaki çocuk ve ergenlerin
sigaraya hiç başlamamalarının mutlaka sağlanması
gerekir.
İkinci olarak, sigarayı bırakmak
isteyen nikotin bağımlılarına da sigarayı
bırakmalarında yardımcı olunmalıdır.
Gerek sigara alışkanlığı
gerekse uyuşturucu ve alkol bağımlılığındaki
artışlar bütün herkesin, başta Hükûmetin mutlaka önem vermesi
gereken çalışmalardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Baluken
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, AKP
Hükûmetinin, gözaltında bulunan ve beş gündür kendisinden haber
alınamayan Demokratik Bölgeler Partisi il yöneticisi Hurşit Külterin
akıbeti hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğine, Mimarlar
Odasının kullanmış olduğu Yıldız Sarayı
Dış Karakolu binasını zorla boşalttırma ve orada
bulunan yönetici ve üyeleri gözaltına alma girişimlerini
kınadığına, Gezi direnişinin 3üncü yıl dönümünde
anma etkinliklerine katılanlara polisin müdahelesine ve dün Kütahyada son
derece tehlikeli bir provokasyonun devreye konulduğuna ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Şırnakta kolluk
güçleri tarafından gözaltına alınan ve gözaltına
alındığı bilgisi tanıklar tarafında da teyit
edilen Demokratik Bölgeler Partisi il yöneticisi Hurşit Külterden tam
beş gündür haber alamıyoruz. Yaptığımız bütün
girişimlere rağmen, Hükûmet ve devlet yetkilileri nezdinde neredeyse
her gün yaptığımız bütün girişimlere rağmen
bugüne kadar Hurşit Külterin akıbetiyle ilgili tek bir
sağlıklı bilgi bile tarafımıza iletilmemiştir.
Genel Kurulda Başbakanın ve bütün Kabine üyelerinin hazır
bulunduğu toplantıda da açık bir şekilde sorduk:
Gözaltına alınan Hurşit Külter nerededir? AKP Hükûmeti, bu
soruya bir an önce cevap vermek durumundadır. Kendisinin gözaltına
alındığını kamuoyuna deklare eden JÖH, PÖH sosyal
medya hesaplarında Hurşit Külterin infaz edildiğine dair
bilgiler paylaşılıyor. Dolayısıyla, hem ailesi hem
partimiz hem halkımız büyük bir kaygı içerisindedir. AKP
Hükûmetini bir an önce Hurşit Külterin akıbetiyle ilgili bütün
Türkiye kamuoyunu bilgilendirecek bilgileri paylaşmaya davet ediyorum.
Diğer taraftan -dün de belirttik- bugün
Gezinin, Gezi direnişinin 3üncü yıl dönümünü anıyoruz. Gezi
direnişiyle ilgili, grubumuzun ve Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerileri var, o öneriler sırasında
ayrıntılı değerlendirmeler yapacağız. Ancak dün
Gezi direnişine karşı intikam duygusuyla hareket edenlerin
Mimarlar Odasının kullanmış olduğu Yıldız
Sarayı Dış Karakolu binasını zorla
boşalttırma ve orada bulunan Oda yöneticilerini ve üyelerini zorla
gözaltına alma girişimlerini buradan
kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Aslında bu girişim, AKPnin Gezi direnişinden duymuş
olduğu korkunun güncele yansımasıdır. Yine, dün Gezi
Parkına barikatlarla hiç kimsenin, hiçbir insanın sokulmaması
ve Geziyi anan kitlelere yönelik yapılan polis müdahaleleri de AKPnin
hâlâ aynı korku içerisinde hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan, Sayın Başkan, dün
Kütahyada son derece tehlikeli bir provokasyon devreye kondu. TOKİ
konutlarında bir kaynak kıvılcımının neden
olduğu bir yangından dolayı orada bulanan bir bayrağın
yanmasını Kürt işçiler bayrak yaktı. şeklinde sosyal
medya üzerinden gezdirerek orada bulanan işçilere yönelik ciddi bir
provokasyon devreye kondu. Tabii, bir can kaybı yaşanmamış
olması hepimizi teselli ediyor ancak bu tarz ciddi provokasyonlara
karşı, ırkçı grupların bu
kışkırtmalarına karşı bütün halkımızın
sağduyuyla hareket etmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitti, ilave...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Özellikle tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum, bayrak
duyarlılığı olan kesimlerin AKP mitinglerinde Türk
Bayrağının nasıl ayaklar altına alındığı
görüntülerini yakından takip etmelerini, orada ekmek parası için
gitmiş olan emekçiler üzerinden devreye konmak istenen provokasyonlara
karşı da uyanık olmaları gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Özel...
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve AKPnin alışık olduğu algı yönetiminin,
gerçek dışı olan bir sözü gerçekmiş gibi servis ederek bir
linç ve iftira kültürünü egemen kılmak olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
teşekkür ederim.
Dönemin ilk başlarına, geçen döneme
bakarsak burada muhalefet partilerinden seçilmiş ve Meclisi adalet ve
hakkaniyetle yöneten hem 24 hem 25 hem 26ncı Dönemde Meclis başkan vekillerinin
bu verdikleri birer dakikalık süreleri, Adalet ve Kalkınma Partili
Meclis başkan vekilleri vermiyordu, verilmemesini savunuyorlardı.
Sizin bu iyi örnekleriniz yapılan bir toplantıda
karşılık buldu ve artık herkes bu haktan yararlanıyor.
Bu, demokrasi açısından; bu, milletvekilinin seçmenine
ulaşabilmesi açısından son derece önemli. Bu hakkı kullanan
bir Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili, biraz önce, Sayın Genel
Başkanımızın sabahleyin yabancı misyon şefleriyle
ve büyükelçilerle yapmış olduğu toplantıda Türkiyeyi
eleştirdiğini iddia ederek mandacılar gibi davranma gibi
ağır, çirkin, mesnetsiz, haksız bir ithamda bulunmuştur.
Sayın Genel Başkan o toplantıda Hükûmetin vize muafiyetiyle
ilgili getirdiği her türlü yasaya destek verdiğimizi, en son anda
Cumhurbaşkanı tarafından bu işin askıya
alındığını ama Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin bu
konuda atacağı her adımı da destekleyeceğimizi
söylemiş, toplantı çıkışında sorulan bir soruya
verdiği cevapta da güncel siyasi değerlendirmeler yapmıştır.
Sanki bu siyasi değerlendirme içeride yapılmış gibi burada
eleştiri konusu yapmak -AKPnin alışık olduğu
algı yönetimi- haksız bir sözü, gerçek dışı olan bir
sözü gerçekmiş gibi servis etme ve bir linç kültürünü ve bir iftira
kültürünü egemen kılmaktan başka bir şey değildir.
Eğer Sayın AKP milletvekili Osmanlının son dönemleriyle ve
Osmanlıyla ilgili bir görev paylaşımı yapacaksa kimin
mandacıların devamı olduğu çok açık ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim partimin kurucusu,
1inci Genel Başkanı mandacılara karşı Samsuna
çıkmış, Millî Mücadeleyi başlatmış kişidir;
ancak bir görev paylaşımı yapacaksak, Cumhuriyet Halk Partililer
o günün uçmayı göze almış ve dünyanın bilim alanındaki
en gelişkin, en devrimci kafası Hezarfen Ahmet Çelebinin
devamıysa, olsa olsa sayın milletvekili Galata Kulesinin
altından ona ok attıran yobazın devamıdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Muş, buyurunuz.
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve eleştirileri kişiselleştirmenin kimseye
bir faydasının olmayacağına ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, eleştiriler daha
iyiye gitmek için mutlak suretle yapılır ama eleştirileri
kişiselleştirirsek eğer, buradan bir netice alamayız, bunun
kimseye de faydası olmaz. AK PARTİnin yapmış olduğu
2nci olağan büyük kongresinde -coşkuyla- AK PARTİ burada birlik
ve beraberliğini muhafaza ederek bu kongreden
çıkmıştır. Fakat, burada maalesef farklı farklı
dönemlerde ve zamanlarda bunun bir saray darbesi neticesinde olduğu
sürekli bazı arkadaşlarımız tarafından ifade ediliyor;
bu doğru değildir. Kongreler ne zamandan beri bir darbe neticesinde
olmuştur, bunu sormak lazım. Kaldı ki burada bunu ifade eden sayın
milletvekilinin partisi de kongre yapmıştır. Orada da bir kaset
olayı vardır; şimdi, orada da Kaset darbesi sonrası bir
kongre oldu. mu diyeceğiz? Lütfen, bu konuda söylemlere dikkat edilsin.
İkincisi, Binali Bey bu kongrede 1.405
delegenin oyunu almak suretiyle partimizin üçüncü genel başkanı
seçilmiştir ve şu anda Başbakanımızdır.
Başarıları ortadadır, Türkiyeye
kazandırdığı hizmetler ortadadır ve sürekli bir
düşük profil söylemi burada ifade edilmeye çalışılıyor.
Az önce de söyledim, yani, eleştirileri kişiselleştirmenin
kimseye faydası yok, kimseye de yararı yok. Binali Beyin profili
ortadadır, kazandırdığı eserler de ortadadır. Bu
açıdan, lütfen, bir daha bu tip söylemlerle eleştiri
yapılıyor derken insanların kişisel haysiyetine bir
saldırıda bulunulursa buna da gereken cevabı veririz. Kaldı
ki bu düşük profil tartışmasıyla alakalı da bunu ifade
eden arkadaşımız da sözlerinin yanlış
anlaşıldığını ifade etti.
Ben bunları ifade etmek suretiyle, Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Fas-Türkiye Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 25/5/2016 tarihli ve 13 sayılı Kararıyla
uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/793)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Fas-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 25 Mayıs 2016
tarihli ve 13 sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti 28 Mart 1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
TBMM
Başkanı
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Ekvador Ulusal Meclisi Ekvador-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Gina Gudoy ile
beraberindeki heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak
ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 25/5/2016 tarihli ve 13
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/794)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Ekvador Ulusal Meclisi, Ekvador-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Gina Godoy ile
beraberindeki bir heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak
ülkemize resmî bir ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 25 Mayıs 2016 tarihli ve 13
sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti 28 Mart 1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21
milletvekilinin, temel lise sürecinde karşılaşılan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/217)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dershanelerin kapatılması ve özel okullara
dönüştürülmesiyle ilgili uygulamanın Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmesinin ardından "temel lise" adı
altında yeni özel liseler oluşmaya başlamıştır. Sınavlara
hazırlanan öğrencilerin eğitim sistemi ve kurumlarıyla
ilgili hemen her gün gelen farklı bir açıklamayla iyice kafaları
karışmıştır. Öğrenci, öğretmen ve
yöneticilerin bu karışık ortamdan dolayı
mağduriyetleri bulunmaktadır. Dershane/temel lise sürecinde
karşılaşılan sıkıntılarla alakalı
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik Özkan (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
15) Ferhat Encu (Şırnak)
16) Leyla Birlik (Şırnak)
17) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
18) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
19) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
20) Alican Önlü (Tunceli)
21) Nadir
Yıldırım (Van)
22) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
1980'li yıllarda,
üniversiteye giriş sisteminin zaaflarından yararlanarak
hayatımıza giren ve daha sonraki yıllarda da sınav
sisteminin her alanında yerini alan dershanelerin kapatılmasıyla
ilgili kararın her geçen gün daha da çok tartışıldığına
tanık olmaktayız. AKP iktidarı döneminde sayıları iki kat
artan dershaneler "paralelle mücadele adı altında
kapatılıp özel okula dönüştürülmek istenirken, bu durumu
fırsata çevirmek isteyen MEB, "temel liseler" adı
altında yeni tür özel liseler oluşturmaya
başlamıştır. Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili
kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi de MEB'i
durdurmamış ve temel liselerin faaliyetlerine devam edeceği
açıklanmıştır.
Hükûmet, dershane sahipleri
ve cemaat ekseninde gelişen bu tartışmalarda dershane
gerçekliğinin sadece bir boyutu ele alınmakta ve ona göre
değerlendirilmektedir. Oysaki öğretmen, öğrenci ve diğer
çalışanlar açısından da bu tartışmaların
sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal boyutunun olduğu rahatlıkla
söylenebilir. Eğitimde birçok sorun bulunmaktayken konunun farklı
boyutlarla ele alınması ve sadece dershane
tartışmasına dönüştürülmesi yanlıştır.
Eğitim sisteminin kamusal, ücretsiz, ana dilde, eleştirel, bilimsel
ve demokratik bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Eğitim anlayışı rant odaklı olmamalıdır.
Öğrencilerin bütün zamanlarını çocukluklarından,
gençliklerinden vazgeçerek tüm yeteneklerini körelterek amansız ve hiç de
eşit olmayan bir yarışa hazırlanması (sınav)
odaklı olmamalıdır.
Dershaneler bir neden değil bir sonuçtur.
Eğitimin niteliksizleştirilmesinin, eğitimin piyasaya
açılmasının, aynı sağlık gibi eğitimin de
dönüştürülmesinin, eğitimin sınav odaklı hâle
getirilmesinin, çocuklarımızın acımasız piyasa
koşullarına uygun rekabetçi bir mantıkla at
yarışına hazırlanır gibi yetiştirilmesinin,
ailelerin bu konuda eleştirel bir karşı duruş
sergilememesinin, eğitim çalışanlarının ve
akademisyenlerin bu konuda güçlü bir karşı koyuş
sergileyememesinin sonucudur. Geçtiğimiz yıldan itibaren devlet
liselerinde 11inci ve 12nci sınıfta okuyan çok sayıda
öğrenci sınav kaygısıyla kaydını temel liselere
aldırmış, aileler on binlerce lira mali borcun altına
girmek zorunda bırakılmıştır. MEB, 2015-2016
eğitim öğretim yılında aralarında temel liselerin de
olduğu özel liselere gidecek her öğrenci başına 3.220 TL
eğitim teşviki verileceğini açıklamıştır.
2015-2016 eğitim öğretim yılında lise son
sınıflar fiilen üniversite hazırlık sınıfına
dönüşürken temel liselerin son sınıfına kayıt
fiyatları 15-25 bin TL arasındadır. Dershanelerin
kapatılması sürecinde zaten atanamayan öğretmenler sorunu ciddi
bir boyuttayken ekstra birçok öğretmenin daha işsiz
kalacağı söylentilerine karşı MEB, kimsenin mağdur
edilmeyeceğini söylemesine rağmen, işsiz kalan 60 bin
öğretmenden yalnızca 3.121'inin devlet kadrosuna
atanacağını açıklamıştı.
Tüm bu sorunların ve mağduriyetlerin
tespit edilerek bir an önce ciddi adımlar atılması
gerekmektedir. Eğitim konusu siyasi erkin kendine muhalif olan kurum ve
kuruluşlarla mücadelede deneme tahtası olarak kullanılmayacak kadar
önemli ve hayati bir alandır.
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 22
milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve bu projeye
bağlı olarak yapılması planlanan sulama
kanallarının bitirilememiş olmasının neden ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/218)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve bu projeye
bağlı olarak yapılması planlanan sulama
kanallarının hâlâ bitirilememiş olmasıyla ilgili olarak
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1)
Altan Tan (Diyarbakır)
2)
İdris Baluken (Diyarbakır)
3)
Filiz Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4)
Garo Paylan (İstanbul)
5)
Hüda Kaya (İstanbul)
6)
Müslüm Doğan (İzmir)
7)
Ali Atalan (Mardin)
8)
Erol Dora (Mardin)
9)
Mithat Sancar (Mardin)
10)
Ahmet Yıldırım (Muş)
11)
Burcu Çelik Özkan (Muş)
12)
Besime Konca (Siirt)
13)
Kadri Yıldırım (Siirt)
14)
Aycan İrmez (Şırnak)
15)
Faysal Sarıyıldız (Şırnak)
16)
Ferhat Encu (Şırnak)
17)
Leyla Birlik (Şırnak)
18)
Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19)
İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20)
Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21)
Alican Önlü (Tunceli)
22)
Nadir Yıldırım (Van)
23)
Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), GAP
bölgesindeki alanların sahip olduğu kaynakları
değerlendirerek bu yörede yaşayan insanların gelir düzeyini ve
yaşam kalitesini yükseltmeyi, bölgeler arası
farklılıkları gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme
ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlayan bir proje
olarak ortaya konulmuştur.
Fırat havzası ve Dicle havzası
projeleri olmak üzere iki gruptan oluşan GAP, Su Kaynakları
Geliştirme Programı kapsamında 22 baraj, 19 hidroelektrik
santrali inşası öngörülmüş, projenin bitmesi sonucunda 1 milyon
822 bin hektar alanın sulanması ve yılda 27 milyar kilovatsaat
elektrik enerjisi üretilmesi planlanmıştır. Bu iki
aşamalı olarak yürütülen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP),
ülkenin enerji ihtiyacını karşılayacak olan hidroelektrik
santralleri yapımını büyük ölçüde
sonlandırmışken, bölge halkının ekonomisini
geliştirecek olan sulama kanalları aşamasında ise hayli bir
geride kalmıştır.
GAP kapsamında, 2009 yılı itibariyle
toplam 9 adet (5.513 MW) hidroelektrik santrali tamamlanmış; santral
kurulu güçleri itibariyle hidroelektrik enerji projelerinin yüzde 74'ü
gerçekleşmiştir. Bu çerçevede GAP kapsamında yer alan Karakaya,
Atatürk, Batman, Kralkızı, Dicle, Birecik ve Karkamış hidroelektrik
santrallerinin işletmeye alınışından bugüne kadar
Türkiye ekonomisine doğrudan katkı sağlayan duruma
gelmiştir. Türkiye'de 2009 yılında üretilen 35,9 milyar
kilovatsaatlik hidroelektrik enerji içinde GAP 12,1 milyar kilovatsaatlik
hidroelektrik üretimiyle yüzde 33,7'lik bir paya sahiptir.
GAP bölgesinde 1 milyon 822 bin ha alanın
sulamaya açılması planlanmıştır. 2009 yılı
sonu itibariyle Fırat ve Dicle havzasında toplam 300.397 ha alan
sulamaya açılmıştır. 72.093 ha alanda hâlen sulama
şebeke inşaatı devam etmekte olup 1 milyon 448 bin 556 ha alan
planlama aşamasındadır. Sulama projelerinin yüzde 16,5'i
işletmededir.
2014 yılı sonu itibariyle Fırat ve
Dicle havzasında toplam 424.710 ha alan sulamaya
açılmıştır. 171.088 ha alanda hâlen sulama şebeke
inşaatı devam etmekte olup 1 milyon 204 bin 202 ha alan planlama
aşamasındadır. Sulama projelerinin yüzde 23,6'sı
işletmededir. Görüldüğü gibi beş yıllık bir süreç
içerisinde sulama projelerinin yüzde 7'lik bir kısmında ilerleme
sağlanmış bu kanalların yapımı çok yavaş bir
hızla ilerlemektedir.
Sulama kanalları yapılırken dikkat
edilmesi gereken en önemli konulardan biri topraktaki tuzlanmadır.
Çiftçiler tarafından, eğitim eksikliği ve ekonomik tercihlerden
ötürü, bölgenin karakteristik iklim ve toprak yapısına uymayan
yanlış sulama yöntemlerinin kullanılması ve yetersiz drenaj
kanalları toprak kalitesini ve ürün rekoltesini düşürmektedir.
Bölgedeki çiftçilere göre, ne kadar sulama yapılır, ne kadar suni
gübre verilirse bu o kadar ürün demektir.
GAP yönetimine göre, on altı yıl sonunda, 2005
yılına kadar bölge topraklarına su getirilmesi
planlanmıştır. Ancak gerçekleşen sulama, planlananın
sadece yüzde 15'ine ulaşabilmiş ve bu alanların da önemli bir
kısmı yanlış su ve suni gübre kullanımı yüzünden
tuzlanmış ve ardından çoraklaşmıştır. Harran
Ovası'nda önce 30 bin hektar alanda tuzlanma görülmüş ve bu alan daha
sonra çoraklaşmıştır. Ardından 130 bin hektar alanda
on iki yıl içinde tuzlanma görülmüştür. Uzmanlara göre, bu
toprakların tekrar kullanılabilmesi çok zordur.
Bölge insanına asıl faydayı sağlayacak
olan sulama kanallarının, toprağın ekolojik dengesini de
bozmayacak şekilde, bir an önce projenin enerji ayağındaki
bitirilme seviyelerine getirilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin ekonomik
refahına yapılan katkının bölge insanının
refahına da yansıması için sulama kanallarının
yapımı hızlanmalıdır.
3.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Hükûmetin uyguladığı
yanlış politikalar nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların, can ve
mal güvenliği üzerindeki tehditlerin ve kamu hizmetlerinin verilmesini
engelleyen nedenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/219)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kürt sorununun çözümü ve terörle mücadelede Hükûmetin
uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde başta eğitim ve sağlık
olmak üzere kamu hizmetlerinin verilemez hâle gelmesi, vatandaşların
can ve mal güvenliği üzerindeki tehditler, yaşanan ekonomik, sosyal
ve siyasi sorunlar ile bunlara karşı alınacak önlemleri
belirlemek amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün
104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederim. 22/12/2015
Levent
GÖK
Ankara
Milletvekili
CHP
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
AKP'nin, Kürt sorununu, CHP'nin tüm uyarılarına
karşın, TBMM'nde çözmek yerine gizli bir ajandayla yürütmesi
sonucunda, doğu ve güneydoğudaki terör olayları bugün yeni bir
evreye gelmiştir.
AKP'nin aymaz tutumu yüzünden, güvenlik kuvvetlerimizin
Doğu ve Güneydoğu'da terörle mücadelesi eskisine göre zor ve çetin
geçmektedir. Bu mücadelede, bölgede yaşayan vatandaşlarımız
doğrudan etkilenmektedir. Vatandaşların can ve mal
güvenliği ağır tehdit altında bulunmakta, başta
eğitim ve sağlık olmak üzere temel kamu hizmetleri
gerektiği gibi verilememektedir. Bazı ilçe ve mahallelerde birkaç
hafta süren sokağa çıkma yasakları vatandaşlarımızın
gıda, ilaç ve benzeri temel ihtiyaçlarını
karşılamalarını engellemektedir. Okullar, yurtlar,
yatılı bölge okulları günlerce kapatılmaktadır.
Öğretmenlerden SMS mesajıyla Cizre ve Silopi gibi ilçeleri terk
etmeleri istenmektedir. Hastaneler ve diğer sağlık kuruluşları
gerektiği gibi hizmet verememekte, kamu hizmetlerine erişim de
oldukça sınırlı kalmaktadır.
Ticari hayat tümüyle durmuştur. Bazı ilçe
ve illerde kepenkler günlerce kapalı kalmaktadır. Haftalardır
doğru dürüst iş yapamayan küçük işletmeler, esnaf ve
zanaatkârlar ile sanayiciler iflas noktasına gelmiştir. Bölgede,
tarım, hayvancılık, turizm, sanayi ve ticaret sektörleri tümüyle
durmuştur. Bankaların bölgedeki işletmelere
kullandırdıkları kredileri vadesinden önce geri
çağırdığı ileri sürülmektedir. Önümüzdeki günlerde bu
sektörlerde büyük bir çöküş yaşanması ve bölgede zaten yüksek
olan işsizliğin çok daha yüksek düzeylere çıkması
kaçınılmazdır.
Bu bölgelerdeki birçok alan, Bakanlar Kurulu
kararıyla aylardır "askeri yasak bölge" ve valiliklerin
kararıyla "özel güvenlik bölgesi" olarak ilan edilerek,
vatandaşların giriş çıkışına
kapatılmaktadır. Bu bölgelerde tarım ve hayvancılık
faaliyetleri yapılamamaktadır.
Hem can ve mal güvenliği üzerindeki tehditler,
hem kamu hizmetlerinin verilememesi hem de yaşanan diğer ekonomik ve
sosyal sorunlar kitlesel hâlde göçe yol açmıştır.
Başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere
vatandaşların yaşanan gelişmelerden psikolojik olarak da
olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır.
Türkiye Cumhuriyeti elbette terörün her türlüsüyle
mücadelesini sürdürecektir. Hukuk ve yasalar çerçevesinde yürütülmesi gereken
bu mücadeleden vatandaşların zarar görmemesi gerektiği gibi Kürt
sorununun çözümü de gereklidir.
Hükûmet ortaya çıkan bu sorunlara duyarsız
gözükmekte, bölgede yaşananlarla ilgili olarak kamuoyunu gerektiği
gibi bilgilendirmemekte ve terörün toplumsal zemin kazanmasını
önleyecek herhangi bir girişimde maalesef bulunmamaktadır. Yüce
Meclisimizin bu konuyu ele alması büyük önem taşımaktadır.
Zarar gören vatandaşların da bu
zararlarının en kısa sürede karşılanması,
yaşadığı sorunların bir an önce çözümlenmesi ve
koşulların bir an önce normalleştirilmesi gerekmektedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
hükümetin bugüne kadar uyguladığı politikaları
tartışmak; yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları,
can ve mal güvenliği üzerindeki tehditleri, kamu hizmetlerinin verilmesini
engelleyen nedenleri araştırarak çözüm önerilerini belirlemek üzere
TBMM'de bir komisyon kurulması zorunludur.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Belçikanın başkenti
Brükselde 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu
Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik
parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde düzenlenecek
olan AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve
Hükûmetlerin Birbirleri ile Etkileşimleri başlıklı
seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/795)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31
Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi'nin
AB genişleme ülkelerine yönelik parlamentolar arası konferanslar
programı çerçevesinde, "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi
Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleri ile
Etkileşimleri" başlıklı seminer düzenlenecektir. Söz
konusu seminerlere katılım sağlanması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Evet, bir yoklama talebi vardır,
önce bu talebi gerçekleştireceğim.
Şimdi yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerini ismen tespit edeceğim.
Sayın Özel, Sayın Akkuş İlgezdi,
Sayın Arık, Sayın Aydın, Sayın Arslan, Sayın Tarhan,
Sayın Yıldız Biçer, Sayın Bozkurt, Sayın Ertem,
Sayın Dudu, Sayın Yıldız, Sayın Durmaz, Sayın Zeybek,
Sayın Sarıbal, Sayın Yeşil, Sayın Erdem, Sayın Temizel,
Sayın Özkan, Sayın Usluer, Sayın Özdemir, Sayın Bayır.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Tezkereler (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Belçikanın başkenti
Brükselde 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu
Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik
parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde düzenlenecek
olan AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve
Hükûmetlerin Birbirleri ile Etkileşimleri başlıklı
seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/795) (Devam)
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve arkadaşları tarafından, öğretmenlerin ve
öğretmenlik mesleğinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/203) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
1/6/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 1/6/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
Milletvekili
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Zühal Topcu
ve arkadaşlarının (10/203) esas numaralı,
öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması
açılması önergemizin 1/6/2016 Çarşamba günü, bugün Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi lehinde ilk konuşmacı Zühal Topcu, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Topcu. (MHP
sıralarından alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş
olduğumuz, öğretmenlerin ve eğitim sisteminin sorunlarına
yönelik araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, sürekli olarak, Adalet ve Kalkınma
Partisinin eğitim sistemine baktığımızda
Sayın Başkan, ikaz edebilir misiniz,
dışarıda konuşsunlar.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Topcu.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bir
uğultu var efendim. Lütfen uğultuyu sona erdirelim. Ayakta sohbet
eden sayın milletvekillerinin olduğunu görüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın bakan da var,
sadece milletvekilleri değil.
BAŞKAN Sayın milletvekillerinin
sayın bakana daha farklı bir ortamda konuşmalarını
yapmalarını rica ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın bakanlar çareyi
çıkmakta bulsunlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
uğultu devam ederse birleşime ara vermek zorunda kalacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan,
Sayın Faruk Çelik
BAŞKAN Sayın Topcu, sürenizi yeniden başlatıyorum.
Buyurunuz.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Evet, beşinci yılımız burada ama
hâlâ demek ki kürsüdeki konuşmacının nasıl
dinleneceğini öğrenemedik, onu da burada özellikle paylaşmak
istiyorum sizlerle.
Adalet ve Kalkınma Partisinin on dört
yıllık iktidarı süresince biz buradan sürekli olarak -son
beş yılda, benim burada olduğum müddetçe- eğitim sisteminin
nasıl ayaklar altına alındığı ve
başarısızlığı üzerine sürekli olarak vurgulamalar
yaptığımızı belirtmek istiyoruz. Buradaki en önemli
vurgulamalardan bir tanesi de sürekli olarak bakanların
değişmekte olduğuydu. Partilerin değişmemesine
rağmen, iktidardaki parti değişmemesine rağmen gördük ki
geçen hafta 6ncı Millî Eğitim Bakanının atanmış
olduğuna da hep birlikte şahitlik ediyoruz.
Tabii ki Millî Eğitim bakanları
değişebilir ama politikaların asla ve asla değişmemesi
lazım, tutarlı olması lazım, güvenilirliğinin ve
geçerliliğinin yüksek olması lazım ve istikrarlı
olması lazım. Ama gördüğümüz şu ki, bırakın her
gelen bakanı, aynı bakanlık süresinde bile değişen
eğitim politikalarına şahitlik ediyoruz. Yine, eski tas eski
hamam düşüncesinden hareketle devam edeceğinizi tahmin edebiliyoruz
çünkü yapılan konuşmalardan, daha ilk verilen demeçlerden de bunu
anlıyoruz. Millî Eğitim Bakanına da buradan hayırlı
olsun diyoruz ama ilk demecinde Şu kadar bina yaptık, bu kadar okul
yaptık. şeklindeki ifadesi de aslında bunun göstergesi olarak
alınabilir diye ben sizlerle paylaşıyorum. Çünkü
bakıldığında, Çocuk suçları arttı, bunları
en aza indirmeye talibiz, çalışacağız. şeklinde bir
ifadesi, ilk geldiğinde keşke bunlar olsaydı. Eğitimin
kalitesi üzerinde çalışacağız. denilseydi. İşte,
suça sürüklenen 1 milyon çocuktan bahsedip Bunların tedbirini
alacağız. denilseydi. Özellikle, teröre bulaşan, terör örgütü
tarafından kaçırılan çocuklardan bahsedilseydi, Acilen tedbir
alınacak. denilseydi ve öğretmenlerin, eğitim sisteminin
sorunlarından bahsedilseydi ve bu sorunlara nasıl cevap verileceğine
yönelik çalışmalar yapılacağından bahsedilseydi.
Yaratıcılıktan bahsedilseydi öğrencilerin
yaratıcılıklarının artırılacağına
yönelik olarak ve uluslararası kriterlere göre başarının
artırılacağına yönelik olarak nasıl bir
çalışma içine gireceklerinden bahsetseydi keşke.
Detaylı olarak bahsetmelerini istemiyoruz,
adlarının bile anılmasının yeterli olacağı
ve niyet beyanı olarak alacağımızı da biz burada
açıklamak istiyorduk ama gördük ki bunların hiçbirinin dikkate
alınmadığına da biz hep birlikte şahitlik ediyoruz.
Çünkü gelen şeylerde sürekli olarak Sınav sistemine odaklı
olmayacak. denmişti ama sınav sisteminin
artırıldığını gördük. Öğretmenlerin
gerçekten artık nefes alamadıklarını buradan paylaşmak
istiyoruz. Veliler nefes alamıyor. O kadar tıkandı ki her
şey, öğretmenler çaresiz. Sınav sistemlerinden dolayı
özellikle elleri kolları hareketsiz bırakılmış
durumdalar. Kıdem tazminatları yönünden elleri kolları
bağlanmış durumda öğretmenlerin. Yani her gelen
bakanın, aslında ne kadar para aldıklarına, tatillerinin ne
kadar olduğuna ve yan gelip yattıklarına yönelik olarak
beyanatları olmuştur ve uygulamada da görülmüştür ki
öğretmenlerin adı yok, öğrencinin adı yok.
İnsanın adı yok aslında. İnşallah, bu Bakan
farklı bir şeyler yapar ama biraz önce komisyon
toplantısındaydık. Bu ilk göstergelerden, konuşmalarından
da biraz şahitlik eder olduk.
Biz diyoruz ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak:
Artık, bir millî hedefin olması lazım. Adalet ve Kalkınma
Partisi işine gelince millîlikten bahsediyor, her şeyin
başına bir millîlik getiriyor. Sözde bir millîlik aslında. Ama
biz de diyoruz ki: Gerçekten artık, millî bir eğitim sistemi
istiyoruz. Bu çocukların geleceğini düşünen, bu çocukların
geleceğine güvenle bakabilecekleri, öğretmenin yarınlarını
düşünmeden garanti altına alabilecek ve ona çalışma ortamı
sağlayacak, kendini geliştirme ortamı sağlayacak bir
sistemin acilen kurulması gerekiyor.
Acaba bu ülkede öğretmeni teşvik edecek
neler var? Var mı? Sormak istiyoruz. Yani öğretmenlerin
gelişmesine yönelik neler yapılıyor? Bunları da sormak
istiyoruz ve öğretmenlerin ihtiyaç alanlarına yönelik olarak da
nasıl bir istihdam politikası var, hâlâ belirlenmiş değil.
Ortak değer üretilemiyor bu ülkede artık. Bakın, değerleri
bitirdi Adalet ve Kalkınma Partisi, kutuplaştırdı.
Değerler üzerinden siyaset yapıldığı için,
inanın, artık, değerler de ayaklar altında gezmeye
başladı.
Şimdi, öğretmelerin maaşlarına
özellikle açlık sınırı ve yoksulluk sınırı
açısından baktığımızda, açlık
sınırının en son hesaplamalara göre 1.375 lira -4
kişilik bir ailede- yoksulluk sınırının da 4.478 lira
olduğu ülkemizde ne yapıyoruz? Öğretmenlerin hâlâ hangi
maaşlarla ayakta kalmaya çalıştıklarını biraz
görmek ve sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
1930 yılında öğretmen
maaşıyla, bir aylık öğretmen maaşıyla 97 tane
küçük altın alınırken 2002 yılında bir öğretmen
maaşıyla 24 tane çeyrek altın alınıyordu ama 2016
yılında bir öğretmen maaşıyla 14 tane çeyrek
altın alınıyor. Belki simit hesabı tutmaz ama altın
hesabıyla belki dikkat çekebiliriz diye -çünkü özellikle ilgi
alanları açısından baktığımızda- bunu
paylaşmak istedik. Yani bir öğretmen maaşıyla 14 tane
altın alınıyor. Onun için, biz de diyoruz ki: Bir an önce
öğretmenlere 3600 ek göstergenin verilmesi lazım, maaşlarının
ve çalışma ortamlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
Ve yine diyoruz ki: Ücretli öğretmen olmaz.
Öğretmenin ücretlisi olmaz. Bunun için yeniden atamaların
yapılması lazım. 72 bin ücretli öğretmen var. Diyoruz ki:
Mutlaka ve mutlaka bir öğretmen politikasının gündeme getirilip
atamaların bir an önce yapılması lazım.
Maarif müfettişlerine yönelik olarak son bir
haftada uygulamaya konmak istenen konunun da yanlış olduğunu
buradan beyan etmek istiyoruz. Maarif müfettişliği bir kariyer
mesleğidir. Özellikle siyasallaşmayı her alana getirerek bu
ülkeyi artık daha fazla kutuplaştırmayın. Eğitim
uzmanı olarak atanma yerine kaliteyi artırmaya yönelik eğitim,
maarif müfettişlerini ve yardımcılarını nasıl
değerlendirebiliriz diye yeni bir politikanın çalışmasının
yapılması lazım.
Son günlerde yine haberlere not
ortalamalarının şişirildiğine yönelik, hormonlu not
ortalamalarına yönelik olarak haberler çıkmıştır. Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 2013 yılında dedik ki: Bu TEOG
sınavlarında öğrenci başarı ortalamalarının
sınav sonuçlarına eklenmesine yönelik olarak vatandaşların
şikâyetleri geldi. Özel okullarda fazla not veriliyor,
şişirtiliyor diye önerge verdik ama hâlâ o önergemize cevap gelmedi
ve şu anda yapılanlar da sizin beraber, ortak
çalıştığınız insanların okullarını
kapatmaya yönelik. Bizi hiç ilgilendirmiyor. Burada eğer bir problem
varsa, ortak olarak çalıştığınız, bunlara alan
açtığınız kişilere bu yetkiyi veren iktidara aittir.
Eğer birinin yargılanması gerekiyorsa, hukuk önüne çıkması
gerekiyorsa, bunun da Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri
olduğunu da buradan paylaşmak istiyoruz.
Ve yine şunu paylaşmak istiyorum ki: 29
Mayısta Fatihi ve İstanbulun fethini kutlarken AKP iktidarı
Fatihin adını yerlere düşürdü, FATİH Projesi icralık
oldu. Fatih gemileri karadan yürüttü, MEB de FATİH Projesini yürütüyor ama
nasıl yürütüyor bilmiyoruz. Detayları var, onları da farklı
konuşmamda inşallah detaylandıracağız.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topcu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde ilk konuşmacı Mehmet Ali Aslan, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aslan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli Genel Kurulu ve Sayın Divanı saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, her ne kadar usulen biz aleyhte söz
hakkı almışsak da az önceki hatip arkadaşın bütün
değerlendirmelerine bir eğitimci olarak
katıldığımı beyan etmek istiyorum.
Geçtiğimiz hafta Mıhellemilerin millî ve
kültürel ve inançsal festivali olan, Barbunus köyünde kutlanan, Şeyh
Abdülkerim ve Şeyh Ahmed ve Tafo köyünde kutlanan Şeyh Talip
Festivalini kutluyoruz.
Az
önce de değinildi ama hemen şuna değinelim: On üç yıl gibi
kısa bir sürede 6 Millî Eğitim Bakanı
değiştirilmiştir. Bu, eğitim ahlakı
açısından kesinlikle doğru değildir, bilimsel
değildir, yanlıştır. Ve işin daha da vahim bir
kısmı, 6 Millî Eğitim Bakanından sadece biri eğitim
kökenlidir, diğer bakanlar farklı meslek gruplarına mensuptur.
Böyle olunca, eğitim ve öğretimdeki aksaklıklar
kaçınılmaz olacaktır.
Örneğin,
yeni Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz iki gün
önce Sivasta Öğretmenlerin kalitesini artıracağız.
Öğretmen kaliteli olursa ürünü de kaliteli olur. demiştir. Bu tam
bir ayıplanma vesilesidir. Bundan dolayı, bir eğitimci olarak, Sayın
Millî Eğitim Bakanını ben kınıyorum.
Öğretmenlerin kalitesini, niteliğini, seviyesini bilebilmek için
eğitim fakültelerinde, öğretmen okullarında öğretmenlerin
hangi aşamalardan geçtiğini bilebilmek lazım ama bu
aşamalardan geçmeyen birinin öğretmenleri bu şeklide
aşağılayıcı bir üslup kullanmasını
doğru bulmuyoruz. Öğrenciler de ürün değil, bireydir, bu da
yanlıştır. Bu konuda gerek eğitim camiasından,
öğretmenlerden gerek öğrencilerden büyük bir tepki vardır. Bu
konuda bir düzeltme ya da özür beklenmektedir.
Yine,
öğretmenlerin belli başlı sorunlarından biri ve bir türlü
çözülemeyen, formalite olarak duran seminer çalışmaları var,
gerek yıl sonu gerek eğitim ve öğretim yılı
başı. Tamamıyla bir formaliteden ibaret olup tamamıyla
öğretmeni zorla tutma, hapsetme olayıdır. Ben on üç yıl
boyunca öğretmenlik yaptım ve on üç yıl boyunca o seminerlerin
hiçbir faydasını görmedim çünkü sadece imza atmak için zorunlu olarak
orada bekliyorduk, bekletiliyorduk.
Dolayısıyla, öğretmenlerin
aslında eğitim öğretim yılı başında ve
sonunda bir seminere değil, bir tatile ihtiyacı vardır.
İlgili Bakanlığın, Hükûmetin öğretmenleri tatile
göndermesi gerekiyor. Zaten sekiz ay boyunca sürekli eğitim öğretim
içinde oldukları için o seminerin de ve şu anda düşünülüyor olan
akademinin de görevi görülmüş oluyor, ayrıca öğretmenlere yük
getirecek ve formalitelere boğacak bir sisteme ihtiyaç yoktur.
Yine, Sayın Millî Eğitim Bakanı,
Sivasta, bir açılıştan sonra öğretmenlerle
yaptığı görüşmede Siz kendinizi iyi yetiştirirseniz
Türkiyenin önü açılacak. diyor. On iki yıl lise, dört yıl
eğitim fakültesi, KPSS, YGS, LYS vesaire, yani eğer bütün bunlardan
sonra hâlâ kalkıp
kendinizi iyi yetiştirirseniz
diyebiliyorsanız buna gülelim mi, ağlayalım mı biz de
şaşırdık ve maalesef, bu ülkede öğretmen olmak bakan
olmaktan daha zor bir hâle getirilmiş durumda.
Yine, öğretmenlerin yıpranma payı
adı altında erken emekliliğe hak kazanması gibi bir yasal
düzenlemeye gidilmelidir çünkü öğretmenler gerçekten
yıpranmaktadır. Öğretmen sadece sınıftaki mesai
saatine bağlı olarak çalışmıyor, mesai saatinin
dışında da eğitime öğretime, derse bir
hazırlık süreci vardır. Bu da saatleri bulmaktadır. Yani,
bir öğretmen günde altı saat ya da sekiz saat derse giriyorsa evde de
en az üç dört saat hazırlık yapmaktadır. Normal bir memurla
kıyaslanamaz. Yani, öğretmenin yirmi yıllık
çalışma süresi aslında otuz yıllık bir memurunkine
eş değerdir. Dolayısıyla, gerek polise gerek askere gerek
itfaiyecilere -ve birkaç meslek grubu daha var- tanınan yıpranma
payı hakkı en öncelikli olarak öğretmenlere
tanınmalıdır. Biz Meclis olarak, vekiller olarak ve toplumun
bütün meslek grupları olarak öğretmenlerimize olan bu borcumuzu ifa
etmeliyiz.
2010da 18inci Millî Eğitim Şûra
Kararlarında öğretmen ek dersinin 12 TLye
çıkarılması ve Öğretmenler Gününde de bir maaş
ikramiye kararı alınmıştı, 2010da. Altı yıl
geçti ve hâlâ ek ders 12 TL değil, 10 küsur liradır ve hâlâ
Öğretmenler Gününde öğretmene herhangi bir ikramiye, maaş
verilmesi söz konusu değildir.
Yani, tabii, biz öğretmenken bu karar
alınınca -Sayın Nimet Çubukçu döneminde
alınmıştı- herkes bizi arayıp tebrik ediyordu,
işte Size bir maaş ikramiye verildi, verilecek. diyordu çünkü
toplum bunu böyle algılıyor. Şûra kararı alındı
demek sanki Mecliste karar alındı demek diye anlıyor. Oysa ki
halkımız da bilsin, böyle bir şey yoktur; ne 2010dan bu yana 12
TLye çıkarılmıştır ne de maaş ikramiyesi
verilmiştir.
Yine, eğitim öğretim yılı
başında verilen kırtasiye yardımlarının en
azından bir maaş olması gerekiyor; çok düşük bir ücret
verilmektedir, bu yetmemektedir.
Şu anda mezun olup da atanamayan 300 bin
öğretmen vardır, İzlanda nüfusuna eş değer, 300 bin
öğretmen ve 75 bin açığı ücret
karşılığı şeklinde istihdam ederek karşılamaktadırlar
ki genelde öğretmen arkadaşlar bunu kölelik istihdamı olarak
değerlendirmektedir yani ders başına 10 lira alıyor, bu da
ayda yaklaşık 1.000-1.200 lira yapıyor, bir asgari ücret bile
değildir.
Mali, ekonomik
sıkıntılardan söz ediliyor. O çerez paraları, o
ayakkabı kutularındaki paralar eğer eğitime kanalize
edilebilseydi, eminim, bugün 300 bin öğretmenin çoğu
atanmış olacaktı ve maalesef bu on üç yıllık dönemde
de 40 öğretmen adayı öğretmen olamadığından,
işsizlikten dolayı intihar etmiştir.
Yine, bu son dönemde
özellikle, eğitim sisteminde sürekli yapboz şeklinde
değişiklikler vardır. Örneğin ben eğitime,
öğretime başladığım zaman cümle temelli yani
tümdengelim şeklinde okuma yazma öğretiliyordu, şu anda harf
temelli yani ses temelliye dönüştürülmüştür. Düz yazıydı
dönemimizde, el yazısı oldu. Bu sürekli değişmekte ve
dönüşmektedir ve her değişip dönüştüğünde de,
işte, ilgili bakanlık müfettişleri en iyi sistem olduğundan
söz ediyorlar ve bunun dışına çıkanları da
soruşturmaya tabi tutuyorlar. Böyle de ilginç bir şey vardır.
Farklı branşlardan
öğretmen ataması yapılması, tıpkı farklı
branşlardan bakan atanması gibi çok büyük sorunlara yol
açmıştır ve hâlâ açmaktadır. Son dönemlerde barış
istemleri, talepleriyle grev yapan birçok sendikalı öğretmen
soruşturmaya tabi tutulmuştur. Şu anda 16.500 öğretmen bu
anlamda idari ceza almıştır, kınama
almıştır, 50si görevden atılmıştır. 16.500
az değil, şaka bir rakam değil. Umarım, şu anda bizi dinleyen
öğretmenler de bu anlamda tabii ki bir eğitimci olarak,
meslektaşları olarak bize hak verecektir. On aydır, ben bu
konuda soru önergeleri verdim, cevap alabilmiş değilim maalesef.
Teşekkürler. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslan.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Kadim Durmaz, Tokat
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Durmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce
Meclisi ve buradan umutla atama bekleyen 414 bin öğretmeni ve AKP
iktidarının yok etmek istediği millî eğitimin çok önemli
bir dinamiği olan maarif müfettişlerini saygıyla
selamlıyorum.
Bir milletin en büyük zenginlik kaynağı
yetişmiş, kaliteli insan gücüdür. Bunun temini de herkesin
bildiği gibi eğitimdir. Bugün eğitimde geldiğimiz nokta,
maalesef, içler acısıdır. Üzülerek söylüyorum ama eğitim
AKP iktidarıyla kanayan bir yara olmuştur.
Eğitimi ve öğretmeni önemseyin çünkü biz
öğretmenlerimizden sadece alfabeyi öğrenmedik; yurt sevgisini,
adalete ve hukuka riayeti, saygıyı, Cumhuriyeti ve değerlerini,
özgürlükleri, yetim hakkına, kamu hakkına el uzatmamayı onlardan
öğrendik.
Şimdi öğretmenler, öğrenciler ve
geleceğimiz adına soruyorum: AKP iktidarı ile eğitim,
maalesef, siyasete malzeme yapılmıştır, yazboz
tahtasına dönüp kanayan bir yaraya dönüştürülmüştür. Neden
değerli arkadaşlar? Akşam yaptığınızı
sabah bozuyor, dün doğru dediğinize bugün yanlış diyor
yahut bir bakanın söylediğini diğeri yalanlıyor. Buna hangi
ülkelerde müsaade edilebilir? Ancak, on dört yıldır övündükleri, Tek
başına iktidarız. dedikleri AKP iktidarıyla ülkemiz
eğitimde işte bu durumdadır değerli arkadaşlar. Bunun
anlamı şudur: Her şey yarım yamalak, deneme-yanılma
yöntemiyle şansa bırakılmış durumda ve böyle
gitmektedir. Sayın Başbakan, eski, yeni bakanlarına bir sorsun:
Yahu, siz on dört yılda ne yaptığınızın
farkında mısınız? Ben de Sayın Başbakana
soruyorum: 65inci Hükûmet Programında dahi eğitime bir
başlık ayırmadınız Sayın Başbakan, neden?
İşte 65inci Hükûmetin açıklanan programı arkadaşlar.
Yeni Anayasa ve Sistem, İnsani Kalkınma, Güçlü Ekonomi,
Yaşanabilir Şehirler ve Çevre, Güçlü Türkiye, Sonuç
başlıkları var ama eğitim yok. Geçmişte
hükûmetlerinizin öğretmenler için söyledikleri geleceğini
kararttığınız binlerce öğretmen adayının
belleğinden silinmeyecektir. Evet, bu sözler tarihe yazıldı,
unutulmaz, binlerce genç öğretmen bu sözleri unutmaz ve
unutmayacağız.
Değerli milletvekilleri, bakanlarla gelen ve bakanlarla
giden politikalar, karartılan hayatlar, genç ve dinamik bir nüfusu olan
ülke vatandaşlarımıza zulüm değil de nedir? Bu gençlerin
çaresizliğinden, umutsuzluğundan AKP iktidarı sorumludur. Siz
hiç bu çaresizliği yaşadınız mı? Ama sizin öyle bir sorununuz
zaten yok, okulu bitiren çocuklarınızın müşavirlikleri,
kazançlı işleri, gemileri deryada hazır duruyor. On dört
yılda sayıları 400 binleri aşan atanamayan öğretmenler
ve eğitim alamayan çocuklarımız AKP Hükûmetinin plansız
eğitim ve istihdam politikasının bedellerini ödüyor. Biz
artık atanamayan öğretmenler değil, atanmayan
öğretmenler diyoruz. Çünkü bu gençler bilinçli bir eğitim projesi
olarak atanmıyor. Sizin derdiniz eğitim değil, derdiniz ucuz
iş gücü. Ne yazık ki diplomalı işsizlerin tavan
yaptığı, eğitim fakültesi mezunlarının bile ucuz
iş gücü olmayı kabul eder hâle getirdiğiniz bir Türkiyedeyiz.
Hâlbuki, Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün yaptığı
açıklamada Eğitimin asıl sorunu müfredattır. diyor.
Günaydın Sayın Cumhurbaşkanı, günaydın! Ne yazık
ki sizin sayenizde tek sorunumuz bu da değil. Hâlâ görmezden geliyorlar.
Yıllardır çileye dönüşen eğitim sistemini şimdi yeni
parlak fikirlerle mi çözecekler?
Atanmayan öğretmenleri görmeyen, boş
dersleri ve derslikleri görmeyen boş açıklamalardan bıkıp
usandık artık. Buradan Sayın Cumhurbaşkanına
sesleniyorum: İşte, bu 414 bin atanmayan, umutsuz, genç öğretmen
sizin saraya çağırma kampanyanızı bekliyor. Atanmayan
öğretmenleri her hafta sarayda ağırlayınız Sayın
Cumhurbaşkanı. Onlara söyleyecek ve diyeceklerinizi de bu halk, bu
millet merak ediyor. Öğretmen olamayıp kağıt
toplayıcısı, taksi şoförü, pazarda limon satmak zorunda
bıraktığınız, umutlarını yok ettiğiniz
öğretmenlere ne diyeceksiniz merak ediyoruz. 2003-2015 yılları
arasında sınava girenlerden sadece yüzde 16sı öğretmen
olarak atanabildi. Geriye kalan yüzde 84ü ne oldu, ne yapıyor diye hiç
sordunuz mu? Evet, bunların 1 milyonu aşkını, değerli
arkadaşlar, AKP iktidarından umudunu kesip farklı alanlara
çaresiz bir şekilde koşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sayın eski Bakan
Nabi Avcı Bey eğitim sorunlarını çözemedi.
Ayrılırken öğretmenlere veda mesajı yolladı Bakanlar
unutulur, öğretmenler unutulmaz diye. Bu, Sayın Bakanın
mesajı. Evet, Sayın Bakan ve AKP iktidarı, öğretmenler sizi
unutmayacaktır, bundan emin olabilirsiniz. Ne haksız görevden
alınan idareciler, ne yok etmek istediğiniz Millî Eğitim
müfettişleri sizleri asla ve asla unutmayacaktır. Ama siz onları
çoktan unutmuştunuz. 414 bin öğretmen adayı 22 Mayısta
umutsuzca, çaresizce sınava girmek zorunda kaldılar. Ama siz atama
sayısını henüz açıklayamadınız. Öğretmenler
atanıp atanamayacaklarını bilmeden sınava girdiler,
yarın da Meclisi kapatacaksınız belki ama ağustos çabuk
geliyor, okullar yeniden açılıyor. Bu gençler 2017 yılına kadar
umutsuzca bekleyecek mi? Hükûmetin ve Meclisin öncelikli görevi bu
atamaları ivedi olarak gündeme almasıdır. Şimdi, Kabinenin
yeni Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz Sayın
Cumhurbaşkanının söylediğini tekrarlıyor En büyük
sorunumuz müfredattır. diyor, öğretmenlere ömür boyu öğrenme
diyor. Ne yazık ki AKP Hükûmeti, sorunları görmekten çok ama çok
uzaktasınız.
Sayın İsmet Yılmaz Bakanım,
sizden ağustos ataması için, çiçeği burnunda bir Bakan olarak,
atanma rakamı, sözü ve tarihi istiyoruz. Bu müjdeyi o umutsuz sınava
giren gençler sizden ve Hükûmetinizden beklemektedir.
Binlerce polis alıyorsunuz ama suç
istatistiklerine baktığınızda birçok suçun eğitim
yoksunluğundan kaynaklandığını dünyada bilmeyen yok.
On binlerce polis de alsanız bu suçları önleyemezsiniz. Eğitimin
kalitesini yükseltip öğretmenleri bir an önce öğrencisiyle
buluşturmak durumundasınız ve sorumlu davranmanızın
zamanı geldi, geçmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; geldiğimiz noktada şuradan açık ve net
söylüyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler bu sorunun çözümü için her
türlü desteği vermeye hazırız. Ancak, bu öğretmenlerin bu
Parlamento kapanana kadar sorunlarını dile getirmeye, sonuna kadar da
onlar için mücadele etmeye hazır olduğumuzu buradan beyan ediyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi aleyhinde
ikinci ve son konuşmacı Nazım Maviş, Sinop Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Maviş.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 65inci Hükûmetimizin
İnsani Kalkınma başlıklı bölümünün ilk cümlesi
İnsani kalkınma hedefimizin temelini eğitim
oluşturmaktadır. cümlesiyle başlamaktadır.
Dolayısıyla, 65inci Hükûmetimizin öncelikleri arasında
eğitim politikaları, insani kalkınmanın temelini
oluşturan politikalar olmak bakımından, fevkalade merkezî bir
yer işgal etmektedir.
AK PARTİ hükûmetleri olarak, eğitimi uzun
vadeli bir bakış açısıyla geleceğimize
yatırım olarak kabul ediyoruz. Eğitimi,
insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin insan
kaynağını çağdaş dünyayla rekabet edebilir donanıma
kavuşturan ve hayat boyu süren bir süreç olarak görüyoruz. Biz, sosyal ve
ekonomik kalkınmada sahip olduğumuz en önemli zenginliğimizin
insan kaynağımız olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle AK
PARTİ hükûmetlerinin temel önceliği hep insana yönelik yatırımlar
olmuştur. 2002den bu yana her yıl bütçeden en büyük payı Millî
Eğitime ayırmamızın temel nedeni bu bakış
açımızdır.
Değerli milletvekilleri, on dört
yıllık iktidarımızda eğitim
politikalarımızı üç temel ayak üzerine inşa ettik.
Bunlardan ilki: Öncelikle eğitimde nitel ve nicel kaliteyi
artırmayı amaçladık.
İkinci olarak, eğitime erişimde
fırsat eşitliğini sağlamayı ve
vatandaşlarımızın eğitim maliyetlerini azaltmayı
hedefledik.
Üçüncü temel hedefimiz ise demokratik, sivil,
özgürlükçü bir eğitim ortamını hazırlamak oldu.
Bu üç temel eksen içerisinde en önemli aktör olarak
öğretmenleri gördüğümüzü buradan ifade etmek istiyorum.
Öğretmeni, uyguladığımız bütün eğitim
politikalarının merkezinde görüyoruz. Değerli milletvekilleri,
öğretmenlik mesleğine verdiğimiz bu önemden dolayı
mesleğin kıymetine sadece mali ve sosyal haklar çerçevesinde bir
değer biçilemeyeceğine inanıyoruz. 21inci yüzyılda
küreselleşme ve bilişim teknolojileriyle birlikte ortaya çıkan
değişim eğilimleri yalnızca insanların günlük
yaşam alışkanlıklarında bir değişim
yaratmamış, içinde eğitimin de yer aldığı birçok
sektör için paradigmatik bir kaymayı da beraberinde getirmiştir.
Öğretmenlik mesleği bu değişimler çerçevesinde yeni bir
anlam kazanmıştır. Geleneksel öğretmenlik rolü
değişmiştir. Öğrencilere kazandırılması
gereken becerileri kılavuzlamak için, değişimi okuyabilmek,
sürekli kendini geliştirmek, empatik olmak, etkili iletişim
kurabilmek ve problem çözmek gibi liderlik becerileri öğretmenliğin
mesleki teknik özelliklerinin bütünleşik bir parçası olmuştur.
Artık entelektüel yönden gelişmiş, estetik duygusu olan ve
gücünü yetkisinden değil, yarattığı etkisinden alan yeni
bir öğretmen modeli vardır. Bu öğretmen modelinde mesleki
saygınlık ve statü, liderlik becerileri üzerine kurulu uzman gücüne
dayanmaktadır.
AK PARTİ olarak, bu çerçevede, öğretmenlik
mesleğinin saygınlığını, verimliliğini,
uzmanlığını ve etkinliğini daha da artırmak
önceliklerimizdendir. Bu amaçla Öğretmen Strateji Belgesini
hazırlayıp yürürlüğe koyacağız. Geçmişten bugüne
hayata geçirilen reform projeleri dikkate alındığında,
dünyadaki eğitim sistemlerinin başarısı öğretmenlerin
kapasitelerinin gelişmesine ve sistemin tüm bileşenlerinin yükselen
bu yeni paradigmanın gereklerine göre yeniden
yapılandırılmasına bağlıdır. Hükûmetimiz bu
politika perspektifinde Öğretmen Strateji Belgesini hazırlarken
toplumun tüm kesimlerinin görüşlerine açık ve
katılımcı bir yöntem takip etmiştir.
Öğretmen Strateji Belgesi üç temel amaç için
hazırlanmıştır. Birincisi, her sınıfa yüksek
nitelikli öğretmenin erişimini sağlamak; ikinci temel amaç,
öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak;
üçüncü temel amaç da öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı
iyileştirmek ve öğretmenlik mesleğinin statüsünü
geliştirmek olmuştur. Strateji belgesinin yanı sıra,
öğretmenlerimizin niteliğini artırmak için öğretmen
akademisinin kurulması çalışmaları Millî Eğitim
Bakanlığımız tarafından tamamlanmak üzeredir.
Tabii, biz mesleğin
saygınlığının sadece mali ve sosyal haklarla
ölçülemeyeceğini belirttik. Ancak, AK PARTİ hükûmetleri döneminde tüm
bunlara rağmen, öğretmenlik mesleğinin
saygınlığının önemli bir parçası olarak
gördüğümüz ekonomik ve sosyal iyileşmelerle ilgili de çok büyük
adımlar atılmıştır.
Bu çerçevede, 28 Şubat mağduru öğretmenlerimiz
mesleklerine geri dönmüşlerdir. Öğretmenlerimiz ve
öğrencilerimiz için başörtüsü yasağı
kaldırılmıştır. Öğretmen başına
düşen öğrenci sayısı azaltılmıştır.
Şu anda -biraz önce atanamayan öğretmenlerden bahseden
arkadaşlarımıza hitaben söylüyorum- görevi başında
olan 892.956 öğretmenden 542.036sı AK PARTİ iktidarı
döneminde atanmıştır yani göreve geldiğimizdeki mevcut
öğretmen sayımızdan çok daha fazlasını on dört yılda
atadık.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Zaten on
beş yılda yarısı emekli oldu, normal yani, illaki
atayacaksınız emekli olanın yerine.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) - On dört
yıldan önceki dönemde 400 bin öğretmen varken -on dört yıldan
önceki koca, uzun bir zaman aralığından bahsediyoruz- on dört
yılda 500 küsur bin ilave öğretmen atanmış ve şu anda
norm kadro doluluk oranı açısından
bakıldığında, son yaptığımız 30 bin
öğretmen atamasıyla birlikte ülke genelinde norm kadro doluluk
oranında rekor seviyeye ulaşılmış ve yüzde 93lere
varılmıştır. Aynı zamanda, 2.705 engelli
kardeşimizin ve 950 millî sporcumuzun da öğretmen olarak ataması
yapılmıştır.
Göreve yeni başlamış bir
öğretmenimizin maaşı 2002de 470 TLyken 2016 yılı
itibarıyla yüzde 444 artırılmıştır. 2002
yılında ek ders ücretinin saati 2,75 TLyken 2016 yılında
10,47 TLye yükseltilmiştir. Bu durumda, haftada on beş saatten ayda
altmış saat ek ders veren öğretmenimizin ek ders ücreti 2002
yılında 165 TLyken 2016 yılı itibarıyla yüzde 280
artışla 628,49 TLye yükseltilmiştir.
Tüm öğretmenlere her eğitim ve
öğretim yılında 1 defa eğitim ve öğretim
yılına hazırlık ödeneği ödenmektedir. Nöbet görevini
fiilen yerine getiren müdür yardımcıları ile öğretmenlere
2016 yılında haftada iki saat, 2017 yılında ise haftada üç
saat ek ders ödemesi kararlaştırılmıştır.
Öğretmenlerin hafta sonu girecekleri kurslarda alacakları ek ders
ücreti de yüzde 100 artırılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, 29 Mayısta
fethin 563üncü yıl dönümünü kutladık. Fethin 563üncü yıl
dönümünde millî eğitim politikalarımızın en önemli vizyon
projelerinden bir tanesi FATİH Projesidir. FATİH Projesi
kararlı bir şekilde yürütülmektedir. EBAyla, etkileşimli
tahtalarla, tablet bilgisayarlarla ve donanımlı içeriklerle birlikte
yeni fetih nesillerini yetiştirecek muhteşem bir proje bu Hükûmetin
kararlılığıyla devam etmektedir.
Aynı şekilde, burada sınav
sistemlerinin değişikliklerinden söz eden arkadaşlar oldu.
Bakın, çocuklarımızın sınav stresinden kurtulması
için, çocuklarımız üzerindeki sınav baskısını azaltmak
için TEOG sistemi getirildi; okul odaklı, ders odaklı ve telafisi
mümkün olan bir sınav sistemine geçilmiş oldu.
Aynı şekilde, kim olursa olsun, hangi odak
olursa olsun meşru bir hükûmeti devirmek gibi bir gayeyle hareket eden her
kesimle nasıl bugüne kadar mücadele etmişsek, millî eğitim
sistemi içerisinde de paralel yapıyla olan mücadelemizi kararlı bir
şekilde sürdürüyoruz. Bu mücadelenin odağında, AK PARTİnin
on dört yıllık iktidarı döneminde verdiği vesayetle
mücadele anlayışı vardır. Geçmiş dönemlerde vesayet
mekanizmalarıyla, vesayet odaklarıyla nasıl mücadele ettiysek
aynı şekilde bugün de yeni bir vesayet odağı olarak
karşımızda olan ve bir darbe teşebbüsünün ürünü olarak
sahneye çıkmış bulunan paralel yapıyla da aynı
kararlılıkla mücadele edeceğiz ve millî eğitim sistemimiz
içerisinde de paralel yapının gayrimeşru hangi uzantıları
varsa bunları birer birer temizleyeceğiz.
Ümit ediyoruz ve inanıyoruz ki
Eksiklerimiz
tabii ki vardır, bu eksiklerimizi
On dört yıllık millî
eğitim politikalarımızı, bütün dönemlerde olduğu gibi
bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceğiz.
Şunu ifade ederek sözlerimi tamamlamak
istiyorum: Bakın, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri içerisinde eğer bir
istatistik yapacak isek Millî Eğitim bakanlarının görevde kalma
süresi açısından en uzun dönemin AK PARTİ iktidarları
dönemi olduğunu rahatlıkla göreceğiz. Cumhuriyetin ilk
kurulduğu 1920den sonraki yirmi yıllık dönemde
yaklaşık her 1 Millî Eğitim Bakanının süresi ortalama
bir buçuk yıl olmuştur. Yine Ecevitin
Başkanlığındaki Hükûmet döneminde iki buçuk yılda 3
Millî Eğitim Bakanı değişmiştir.
Ben bu vesileyle yeni seçilen, yeni göreve gelen
Millî Eğitim Bakanımıza da hayırlı olsun diyor,
öğretmenlerimize başarılı bir yeni eğitim öğretim
dönemi -eylül ayından itibaren- diliyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Maviş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır. Bu nedenle
önce yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Benim de söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Akçay, talebinizi gördüm,
söz vereceğim size efendim.
Sayın Özel, Sayın Çamak, Sayın
Arık, Sayın Aydın, Sayın Arslan, Sayın Bayır,
Sayın Adıgüzel, Sayın Sarıhan, Sayın Yalım,
Sayın Atıcı, Sayın Zeybek, Sayın Yeşil,
Sayın Durmaz, Sayın Bekaroğlu, Sayın Üstündağ,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Temizel, Sayın Berberoğlu,
Sayın Özkan, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Erdem.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve arkadaşları tarafından, öğretmenlerin ve
öğretmenlik mesleğinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/203) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1
Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Akçay, buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Sinop
Milletvekili Nazım Mavişin MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel kürsüde konuşan Adalet ve
Kalkınma Partisi konuşmacısı milletvekili
arkadaşımız atanamayan öğretmenlerle ilgili
konuşmasını yaparken bazı gerçekleri göz ardı ederek
söyledi yani 543 bin öğretmenin atandığını ifade etti.
On dört yılda ortalama 39 bin öğretmen atamasının
yapıldığını söylemekte, oysa her yıl neredeyse
bunun 2 katı kadar öğretmen yetiştiren okullardan mezunlar var.
Sadece bu yıl, 2016 yılında KPSS sınavına katılan
öğretmen adayı sayısı 414 bin ve hâlihazırda 100 bin
öğretmen açığı olduğunu da düşünürsek bunun son
derece yetersiz olduğunu görürüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bitti mi Sayın
Başkan?
BAŞKAN Sayın Akçay, bu uygulamayı
hep beraber yaptık biliyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yok, yani, konuşurken on
beş saniye gibi geldi de. Bir dakika çabuk dolmuş.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki Sayın Akçay, ben de
teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, aslında, bu uygulamayı hep beraber
yapmadık yani bu uygulamayı Başkanlık Divanı üyeleri
kendi aralarında yaptıkları bir toplantıyla
kararlaştırmışlardı ve daha sonra grup başkan
vekilleriyle istişare ederek nihai şekli verecektik. Ancak,
aylardır biz öyle bir toplantının bilgisine sahip olmadık,
davet edilmedik. Dolayısıyla, grup başkan vekillerinin parti
grubu adına çok önemli konuları dile getirmesiyle ilgili ortaya konan
bu süre kısıtlılığı ciddi sorunlara yol
açıyor diye düşünüyoruz; en azından, Halkların Demokratik
Partisi adına bunu ifade edeyim. Umarız ki bir an önce Meclis
Başkanı Meclis başkan vekillerini ve grup başkan
vekillerini toplantıya çağırarak bu konuda ortak bir akılla
bir karar sürecini işletir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
benim de yerimden söz talebim var ama öncelikle tutanağa geçmesi
açısından...
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, sayın grup
başkan vekilinin ifade ettiği husus grubumuzca da şöyle
değerlendirilmektedir: Sayın Meclis başkan vekillerinin içinde
bulunduğu, altına imza koydukları bir belge son derece
değerlidir. Biz oradaki değerlendirmeleri alınması gereken
kararların alındığı, bir kısmında
alınabilecek kararların alındığı ama bir
kısmında da alınamayacak bazı kararların da yer
aldığı bir belge olarak değerlendirdik. Ancak,
altındaki imzaların bir niyet beyanı vardı: Bu kararlar
geçici, esas kararı grup başkan vekilleriyle birlikte müzakere ederek
verileceğiydi. O yüzden de o günden bu güne Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak oradaki kararlara harfiyen uyuyoruz ama bu müzakere masasının
kurulacağı güne kadar bir saygısızlık veya
alınmış ortak bir karara, ortak bir iradeye karşı bir
mütabakatsızlık göstermemek adına o günü bekliyoruz. Ancak,
Sayın Meclis Başkanı, sizlerin ortak iradesindeki
beyanınızın hilafında bu meseleyi zamana yayarak o
uygulamayı kalıcılaştırıyor. İçinde mutlaka
olması gereken kararlar var, olabilecek kararlar var ama kapalı bir
toplantıda uzun uzun müzakere edeceğimiz kararlar var. Bizler sizin
aracılığınızla hem tutanaklar üzerinden hem de
şahsınız üzerinden Meclis Başkanının bu
toplantıyı bir an önce yapmasını Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biz
de Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclis başkan vekillerinin ve grup
başkan vekillerinin katılacağı bu toplantının bir
an evvel yapılmasında fayda görüyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bu çalışma şu şekilde gerçekleşti:
Önce grup başkan vekilleri bir araya geldi Meclis
Başkanlığında, bu işleri müzakere etti. Daha sonra,
sair konuları Meclisin çalışmasına ilişkin mutabakata
bağlama amacına yönelik olarak Meclis başkan vekillerinin bir
araya gelmesi ve bir toplantı yapması kararlaştırıldı.
Neticede, o mutabakat metni grup başkan vekillerinin ve Meclis
Başkanının onayı çerçevesinde, kanaati çerçevesinde Meclis
başkan vekilleri tarafından yapılan bir toplantının
neticesidir. Ama ayrıca bir müzakere gerekiyorsa onu da yaparız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Bostancının bu ifadeleri üzerine tutanağa geçmesi
açısından şunu belirtmem gerekiyor: Grup başkan
vekilleriyle yapılan toplantılarda belli konular müzakere
edilmişti. Parlamento teamülleri gereği Genel Kurulda
sağlıklı bir işleyişin esas olması
açısından belli konular da müzakere edilmiştir. Ancak, grup
başkan vekillerinin söz hakkının kullanılması ya da o
sürenin Başkanlık Divanında kısıtlanması konusu
kesinlikle o toplantıda hiçbir şekilde
tartışılmamış ve
kararlaştırılmamıştı. Müteakip bir zamanda Meclis
Başkanının Meclis başkan vekilleriyle
yaptığı toplantıda gündemleşen bir konuyla ilgili
sıkıntımızı dile getiriyoruz. Yani burada önemli bir
sorunu dile getirirken âdeta zamanla yarışır bir pozisyona
düşüyoruz. Çoğu zaman cümlemizi bitirmeden sürenin dolduğu ve
dolayısıyla sesimizi ekran başında bizi izleyenlere
ulaştıramadığımız bir çaresizlik durumu var.
Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Ben 5 milyondan fazla oy almış bir
siyasi partinin temsilcisi olarak parti grubumuza ya da genel merkezimize
iletilen sorunları Mecliste bir zaman baskısı altında
olmadan ifade etmek isterim. Bu da hem benim hem bana oy veren seçmenin en
doğal hakkıdır diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tabii, Sayın Naci Bostancının ifadeleri, buna karşı
bizim gerçekleri ifade etmememiz durumunda sanki mutabakat o yöndeymiş
gibi algılanabilir. Hem tutanaklara geçmesi hem yüce Meclisin bilgi sahibi
olması açısından
Yapılmış olan grup başkan
vekilleri toplantısında grup başkan vekillerinin Meclis
açılışında ya da müzakereler sırasında gerek
gördükleri takdirde söz talep etmeleri durumunda baştaki iki artı
bir, sonra da bir dakikalık konu asla konuşulmamış,
müzakere edilmemiş, bu konuda herhangi bir şikâyet de
bildirilmemiştir. Daha sonra yapılan toplantıda zabıtta bir
yeni toplantı yapılacağı ve bu kararların gruplar ve
grup başkan vekilleriyle müzakere edileceği yazmaktadır, onun
gereği yapılmamaktadır. Aksi takdirde, Sayın
Bostancının dediği gibi, grup başkan vekillerinin ortak
mutabakatıyla böyle bir konu asla yoktur, konusu dahi geçmemiştir.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bir söz verir misiniz?
BAŞKAN Ben de bir açıklama
yapacağım ama artık Sayın Elitaş söz istedi.
Buyurunuz Sayın Elitaş, sizden sonra
konuşayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, yani şu konuşmaları hakikaten büyük bir üzüntüyle
dinliyorum. Meclis Başkanlık Divanı Meclis Başkanı
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek düzen içerisinde nasıl
yönetilmesi gerektiği konusunda ayrıksı düşünceleri ortadan
kaldıran bir uygulama ortaya koymuş. Grup başkan vekillerinin
Bizim de burada olmamız gerekiyor. şeklindeki sözleri ve Bizim de
buna katkı sağlamamız
dememiz tamamen İç Tüzük
ihdasıdır. İç Tüzükteki uygulama birliğini ortaya koymak
adına Meclis Başkanı başkan vekilleriyle yaptığı
toplantıda bir karar almış, kanaat oluşturmuş. O
çerçevede, grup başkan vekillerinin Biz de içinde bulunacağız.
diye söylemleri varsa İç Tüzük ihdası olur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yazıyor, metinde
yazıyor, metinde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, olması gereken şudur: Meclis Başkanı da dâhil
olmak üzere Başkanlık Divanı üyelerinin hiçbirisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünü değiştirmeye muktedir
değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu İç Tüzükü
değiştirebilir ama şu anda biz İç Tüzükle ilgili konuda
Meclis Başkanlık Divanına grup başkan vekilleri niye
gelmedi, niye onların fikri alınmadı? diye bir kanaat ortaya
koymaları gerektiğini ve zaruretini ifade ediyoruz ki bu tamamen
eylemli İç Tüzük ihdasıdır. Anlaşılan o ki, bizim bir
an önce bu İç Tüzükü değiştirip İç Tüzükteki
karmaşayı ortadan kaldırmak ve farklı teamülleri de yok
etmemiz gerekliliği görüşünü şu anda ifade etmek istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN İzin verirseniz ben de bir
konuşma hakkımı kullanayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii, sizin
açıklamanız
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALAR (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Meclis başkan vekillerinin ortak uygulama
yapmasını sağlamak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı ile başkan vekillerinin yaptığı
toplantıda bir mutabakat metni imzalandığına ve grup
başkan vekilleriyle de bir toplantı yapılması talebini
Meclis Başkanlığına ileteceğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 7 Nisan 2016 Perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı toplantı salonunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan
vekillerinin yapmış olduğu bir toplantıda Meclis başkan
vekillerinin ortak uygulama yapmasını sağlamak üzere bir
mutabakat metni imzalanmıştır. Bu mutabakat metnini Sayın
Meclis Başkanının imzası altında şu Meclis
başkan vekilleri imzalamıştır: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Pervin Buldan. İç Tüzük gereği Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis başkan vekili veremediği için Milliyetçi Hareket
Partisinin Meclis başkan vekili imzası diye bir husus burada
bulunmamaktır. Bu mutabakat metninde grup başkan vekillerine gündeme
geçmeden önce iki dakika, sürenin yetmemesi hâlinde ilave bir dakika süre
verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu hususun
ayrıca grup başkan vekilleriyle mutabakata varılması
şeklinde bir beyan olduğunu ben hatırlamıyorum şahsen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mümkün de
değil zaten.
BAŞKAN Ama grup başkan vekilleriyle
ayrıca konuşulması gereken konular olduğunu o
toplantıda hep birlikte ifade ettik.
Yine bu toplantıda, 3 gündem
dışı konuşmadan sonra, uygulama birliğini
sağlamak amacıyla, bütün Meclis başkan vekillerinin her gün her
birleşimin başında 15 sayın milletvekiline birer dakika
süreyle konuşma hakkı vermesi
kararlaştırılmıştır. Burada farklı
uygulamalar vardı. Bazı Meclis başkan vekilleri hiç vermiyordu,
bazı Meclis başkan vekilleri veriyordu. Verenlerin arasında
sayı yönünden farklılık vardı, bu da bir mutabakata
bağlandı, her gün 15 sayın milletvekili konuşuyor.
Şimdi, ben objektif konuşuyorum. 24üncü
Dönemde beş yıl süreyle grup başkan vekili olarak görev
yaptım, orada oturdum. Ben iki dakikadan fazla konuşma
yaptığımı hatırlamıyorum. Bir kez, birleşimi
yöneten Sayın Güldal Mumcuya geldim rica ettim Bugün benim
söyleyeceğim şeyler çok fazla, acaba bana üç dakika verir misiniz?
diye. Hatta başlangıçta bu iki dakika da değildi, bir
dakikaydı -çok iyi hatırlıyorum, bir dakikaydı- bir süre
sonra kendiliğinden o iki dakikaya evrildi.
Sayın milletvekilleri, grup başkan
vekilleri görüşmenin her aşamasında, birleşimin her
aşamasında, çeşitli vesilelerle söz alıp konuşma
imkânına sahiptir. Ben arzu ederim, bu konuşmalarda hiçbir
sınır olmasın, herkes dilediği kadar konuşsun ama
önümüzde de bir İç Tüzük var. Sözünü ettiğimiz bu mutabakat metni de
İç Tüzükün bir parçasıdır. Teamüller bu mutabakat metnine
yansıtılır ya da oluşturulan mutabakat metinleri
çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi teamülü gelişmeye başlar.
Bu, İç Tüzükün bir parçasıdır arkadaşlar. Ama şunu
yapmakta elbette ki yarar var: Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan
vekilleri ile siyasi parti gruplarımızın grup başkan
vekillerinin bir araya gelip, bu konu da dâhil olmak üzere elbette bu da
görüşülmez değil, görüşülebilir- tüm konuları birlikte
görüşmelerinde yarar olduğunu düşünüyorum.
Ben grup başkan vekillerimizin bu talebini
Sayın Meclis Başkanına ileteceğim.
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani,
konuyla ilgili yine tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim.
Sanırım, Meclis başkan vekillerinin altına
attığı ortak bir imza var ama dışarıya
yansıtılmasıyla ilgili bir ortaklaşma sorunu var. Gerek
bizim grubumuz adına Meclis Başkan Vekilliği görevini yürüten
Pervin Buldan arkadaşımızın bize ilettiği gerekse de
bu ilk uygulamanın hayata geçtiği Genel Kurulda bizim
yaptığımız itirazlar üzerine Meclis Genel Kurulunu yöneten
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılının Meclis
tutanaklarına geçecek şekilde Genel Kurula ilettiği bilgi, grup
başkan vekilleriyle ilgili bu süre kısıtlamasının
sonrasında yapılacak bir toplantıda tekrar müzakereye
açılacağı yönündedir. Orada tartışmaya kapalı
olan ve nihai karar verilen konu, gündemden önce söz alan milletvekillerinin
sayıları ve onların süreleriyle ilgilidir. Ancak, dediğim
gibi, sonrasında yapılacak bir toplantıyla grup başkan
vekillerinin kullanacakları süreyle ilgili nihai kararın
verileceği ifade edilmiştir. Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılının bu ifadelerinin Meclis tutanaklarında
olduğunu da ifade etmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Bahçekapılının
açıklamasıyla ilgili bir değerlendirme yapmak durumunda
değilim. Ben o açıklamasından şimdi sizin
açıklamanız üzerine haberdar olmuş bulunuyorum. Ben, biraz önce
ifade ettiğim gibi, bazı grup başkan vekillerimizin bu yöndeki
talebini Sayın Meclis Başkanına ileteceğim. Elbette ki,
Meclis başkan vekilleriyle grup başkan vekillerinin birlikte bir
toplantıda buluşmasında ve bütün konuları görüşmesinde
yarar vardır.
Evet, gündeme kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Gezi direnişinin ortaya
çıkış sebeplerinin, insanların merkezî kararlara ve kendi
yaşam şekillerine müdahale edilmesi sonucu itirazların
dinlenmesi amacıyla 30/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
01/06/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 01/06/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Mayıs 2016 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Grup Başkanvekili İdris Baluken tarafından verilen
(2089 sıra numaralı) "Gezi direnişinin ortaya
çıkış sebeplerinin, insanların merkezî kararlara ve kendi
yaşam şekillerine müdahale edilmesi sonucu itirazlarının
dinlenmesi amacıyla" Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere,
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 01/06/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk konuşmacı İdris Baluken,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gezi direnişiyle ilgili vermiş olduğumuz grup
önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bundan tam üç yıl önce mayısı
hazirana bağlayan günlerde Türkiye, siyasi ve toplumsal tarihinin en büyük
halk direnişlerinden birisine şahit oldu. Gezi direnişi,
aslında AKP iktidarına karşı, AKP iktidarının
baskıcı, otoriter ve antidemokratik uygulamalarına
karşı Türkiye siyaset tarihinde ortaya konulmuş en onurlu ve en
haysiyetli direnişlerden birisini ifade ediyordu. AKP
iktidarının, İstanbulla ilgili, Gezi Parkıyla ilgili
sermayeyi ve rantı kayıran, halkın karar alma süreçlerini
tamamen dışlayan, Taksimde Gezi Parkında hangi amaca hizmet
ettiği belli olmayan Topçu Kışlası ya da AVM
yapımıyla ilgili dayatması o dönem büyük bir halk
itirazıyla karşılaştı. Bu projenin hayata geçmesi için
Gezi Parkındaki ağaçların kesilmesiyle birlikte oradaki
ağaçların, karıncanın, kuşların, oradaki
yaşam hakkına sahip olan bütün canlıların hakkını
savunan başta kadın ve gençler olmak üzere halk kitleleri tarafından
çok büyük ve çok değerli, çok onurlu bir itiraz ortaya konuldu.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Mesele
ağaçlar mıydı Sayın Vekil, ağaçlar mıydı
mesele? Yapmayın ya, az gerçekçi olun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ancak maalesef,
bu itirazı anlaması gerekenler, bu itirazla doğa ve insan
yaşamına sahip çıkılmasını isteyen bir halk
gücünün açığa çıktığını anlaması
gerekenler, bunu anlamak yerine, şafak vakitlerinde zabıta
ekipleriyle, kolluk güçleriyle Gezi Parkına büyük bir baskın
gerçekleştirdiler.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Niye
desteklemediniz o zaman?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Başından beri biz destekledik.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Niye
desteklemediniz o zaman?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Başından beri biz içindeydik, başından beri destekledik.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Yalan
söylüyorsun!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Kürsüye
çıkar konuşursunuz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Biraz dürüst
ol, dürüst!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bakın,
başından beri Gezi Parkındaki direnişi bu şekilde
tanımlayan bir partinin grup başkan vekili olarak konuşuyorum ve
özellikle yapılan baskınla birlikte çadırların
yakılması, gençlere, oradaki kitlelere orantısız
müdahalelerin yapılmasıyla birlikte maalesef süreç başka bir
yere evrildi ve AKP Hükûmetinin baskıcı, otoriter uygulamalarına
karşı rahatsızlık duyan bütün toplumsal kesimlerin
kendisini alanlarda, sokaklarda ifade edebileceği büyük bir direniş
hattı örüldü.
Biz, özellikle AKPnin devreye koyduğu bütün bu
uygulamaların bardağı zaten doldurduğunu, Gezi
Parkındaki baskınla da birlikte aslında bardağı
taşıran son damlanın devreye konduğunu, ortaya
çıktığını biliyoruz.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Kendini rezil
ediyorsun!
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
Bakınız, Gezi direnişinde aslında alanlarda bulunan
kimlerdi? ya da Amaçları, talepleri nelerdi? diye bir göz gezdirecek
olursak sanırım o günkü direnişin ruhunu hepimiz daha rahat
anlarız diye düşünüyoruz. Gezi direnişinde alanlara çıkan
milyonlar, ücretleri AKP tarafından kuşa dönmüş, emeği
tamamen rantın, sermayenin sömürü alanına peşkeş
çekilmiş işçilerdi, AKP iktidarının yanlış
politikalarıyla işsiz bırakılan kesimlerdi;
açlığa, yoksulluğa mahkûm edilen geniş halk
yığınlarıydı; tacize, tecavüze, erkek egemen bir
sisteme maruz bırakılan kadınlardı; bir güvenlik sorunu
olarak algılanan ve geleceksiz bırakılan gençlerdi, inancı
yok sayılan Alevilerdi; sadece muhalif oldu diye, sadece farklı
düşündü diye darp edilen, gözaltına alınan, tutuklanan
üniversite öğrencileriydi; dili, kimliği, kültürü yasaklanan
Kürtlerdi. Yani kısacası Gezi direnişinde alana çıkan
Türkiyenin bütün ezilenleriydi. Peki talepleri neydi? Talepleri kentleri
sermayeye peşkeş çekilmesin, doğaları talan edilmesinin
üzerine kuruluydu. Yine kendi hayatları ve yaşam alanlarını
kendilerinin yönetmesi, karar alma süreçlerine halkın doğrudan
katılmasıyla ilgili aslında Türkiyeyi de mevcut kaotik süreçten
çıkaracak, antidemokratik uygulamalardan çıkaracak çok büyük, çok
onurlu bir demokrasi teklifiydi. Ancak dediğim gibi bunu anlaması
gerekenler bunu anlamak yerine, demokratik reformlarla bu itirazlara cevap
vermek yerine daha fazla baskıcı uygulama, daha fazla polis
şiddeti ve ortaya çıkan yıkım tablosunu maalesef
halklarımızın gündemine getirdiler.
Gezi, bir yönüyle bu otoriteye karşı
itirazı içinde barındırırken diğer taraftan
Türkiyedeki halklar arasında kurulan diyaloğun en önemli
köprülerinden biriydi. Gezi, aslında halkların eşitliği
talebiydi. O dönem, hatırlarsanız, partimizin
bayrağını taşıyan ve yine, Mustafa Kemalin posterinin
olduğu bayrakları taşıyan, ideolojik olarak birbirine çok
zıt kutupta olan gençlerin el ele tutuşması aslında bu
coğrafyada halklar arasında kurulmuş en önemli diyalog köprüsünü
tarif ediyordu. Parkta çekilen halaylarda ideolojik, siyasi düşünce
ayrımına bakmadan, inanç, etnik ayrımına bakmadan ezilen
Türkiye halkları bir araya gelinebileceğini Gezide ortaya koydu.
Yine, Gezi Parkına giden Türkiye halkları
özellikle o dönem penguen belgeselleri gösteren medyayı işaret ederek
Yıllarca bu medya, bu penguen belgeselleri gösteren aygıt, Kürtlere
ne yapıldığını bizlerden saklamış. diye
büyük bir sorgulama içerisine girdi. Yine o dönemde, hatırlarsanız,
özellikle Licede karakol yapımına karşı yapılan bir
protestoda Medeni Yıldırımın katledilmesiyle birlikte
İstanbulda, İzmirde, Ankarada bir araya gelen yüz binler,
milyonlar, Her yer Lice, her yer direniş. sloganlarını atmaya
başladı. Bize bunu yapanlar kim bilir yıllardır Kürtlere
ne yaptılar? şeklinde belki de doksan yıllık ezberleri
altüst edecek bir gönül teline dokunma işlevi Gezi sürecinde
gerçekleşti. İşte, Gezinin ruhu buydu ve Geziden hâlâ AKPnin
bu kadar korkmasının sebebi de budur. Devleti var eden
baskıcı, otoriter politikalar tek tek halk
yığınları tarafından
yıkıldığı için AKP belki de Türkiye siyaset tarihinin
en ağır polis müdahalelerini Gezi direnişi sırasında
halkımız üzerine, halklarımız üzerine uygulamayı reva
gördü.
Uygulanan o polis müdahaleleriyle 8
canımızı yitirdik. Eskişehirde Ali İsmail Korkmaz
katledildi. Öyle dramatik bir ölüm şekliydi ki, Ali İsmailin annesi,
o yaşadığı acı içerisinde, Alişimi
tekmelediler, döverek öldürdüler. Keşke kurşunlanarak ölmüş
olsaydı da bu kadar acı çekmeseydi. şeklinde, ölümden ölüm
beğenen tarihî bir trajediyi tarihe not düştü. Yine, Ankarada Ethem
Sarısülük katledildi, Antakyada Abdullah Cömert. Büyük adam
olamadık ama hayallerimizi satmadık. diyen Ahmet Atakanı
öldürdüler. Licede Medeni Yıldırım katledildi, İstanbulda
Mehmet Ayvalıtaş, Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan katledildi. 16
yaşındaki Berkin son nefesini verirken 16 kiloydu. Ve bütün bu
tablonun üzerinde, AKPli yetkililer ve Erdoğan çıkıp Gezide
polisin destan yazdığını söylediler. Sonrasında,
müteakip süreçte de Gezide 5 bine yakın insan gözaltına
alındı. Yapılan müdahalelerle 11 kişi gözünü kaybetmek
suretiyle 100ün üzerinde insan kafa travması geçirecek şekilde
yaralandı, 10 bine yakın insan hukuksal süreçlerle karşı
karşıya kaldı ve bütün bu baskıyı uygulayan, bu devlet
terörünü uygulayan kolluk güçleri de âdeta cezasızlıkla
ödüllendirildiler. İşte, hâlâ devam eden bu süreçle ilgili bütün
Türkiye halklarının, bütün Türkiye toplumunun itirazını
bugün bir kez daha Meclise taşımayı, Mecliste kurulacak bir
komisyonla birlikte Gezinin öncesiyle, sonrasıyla, bütün
sonuçlarıyla birlikte araştırılmasını son derece
önemli görüyoruz. Bu konuda bütün milletvekillerinin desteğini istiyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ilk konuşmacı Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçtur.
Buyurunuz Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gezi olaylarının
araştırılması için verilen HDP grup önerisinin aleyhinde
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Gezi olaylarının meydana geldiği 2013
yılı Mayıs ayını bir hatırlayacak olursak Türkiye
için çok önemli bir aydı. 2013 yılı Mayıs ayında
Türkiye elli iki yıldır kapısında beklediği IMFyle
defterini kapatmış ve IMF borcunu
sıfırlamıştı. Yine, dünyanın en büyük
projelerinden bir tanesi üçüncü havalimanı projesinin ihalesi
gerçekleştirilmişti. Yine, dünyanın en büyük köprülerinden bir
tanesi Boğaza üçüncü gerdanlık üçüncü boğaz köprüsünün temeli
atılmıştı. Yine, dünyanın önemli projelerinden birisi
Türkiyeye ve İstanbula değer katacak Kanal İstanbul
Projesinin startı verilmişti ve Türkiye enerjide
bağımsızlığını ilan ediyordu. Mersin
Akkuyudan sonra Sinopta ikinci nükleer santral ihalesini
gerçekleştirmişti 2013 Mayısında. Ve uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notunu
artırmışlar ve Türkiyeyi yatırım yapılabilir bir
ülke ilan etmişlerdi ve hemen ardından da faizler tarihteki en
düşük seviyesine, 4,61e kadar düşmüştü. Sözün özü,
kısacası, mayıs ayı cumhuriyet tarihimizin en parlak
mayıs ayı olarak tarihe geçmişti. Hâl böyleyken, İstanbul
Taksimde, Gezi Parkında bir eylem başlatıldı; Taksim
Yayalaştırma Projesi kapsamında Gezi Parkındaki
ağaçların zarar göreceği endişesiyle çevreci bir eylem. Yetkililerin
ağaçların zarar görmeyeceği, sadece yer
değiştireceği yönündeki açıklamalarına rağmen
eyleme devam edildi. İstanbul Taksimde çevre
duyarlılığı olarak başlayan eylem, süratle şekil
değiştirdi, gösteriler kısa sürede planlı bir yakma, yağmalama
faaliyetine dönüştü. Birileri İstanbul Taksimde bir yangın
çıksın ve bu ateş bütün ülkeyi sarsın istedi. Durdurma, ön
alma, sükûneti sağlama çabaları da sonuç vermedi. 5 Haziran 2013
tarihinde Hükûmet yetkilileriyle görüşen Taksim Dayanışma
Platformu, âdeta dış güçlerin sözcüsü gibi davranarak Bu eylemleri
durdururuz ama şunları istiyoruz. diye şartlar öne sürdüler.
Tekrar hatırlayalım, hangi şartları öne sürdüler:
1) Gözaltına alınanlar serbest
bırakılsın.
2) Üçüncü köprü projesi iptal edilsin.
3) Üçüncü havalimanı ihalesi durdurulsun.
4) İstanbul, Ankara, Hatay valileri görevden
alınsın.
5) Kanal İstanbul Projesinden vazgeçilsin.
6) Enerji santrallerinin yapımı
durdurulsun.
Bu taleplere baktığımızda
değerli milletvekilleri, meselenin ağaç olmadığı
açıkça anlaşılıyor. Zaten, meselenin ağaç
olmadığını kendileri de ifade etmişlerdi. Mesele
ağaç değil, sen daha anlamadın mı? diye tweetler
attıklarını ve milyonlarca kişiyle bunu
paylaştıklarını hepimiz hatırlıyoruz. Amaç
belliydi, amaç, bu güzel ülkeyi kaosa sürüklemekti; daha birkaç gün önce
dünyanın parmakla gösterdiği, herkesin hayran hayran izlediği bu
ülkenin yoluna taş koymak ve bu güzel ülkeyi kaosa sürüklemek. Vandallar
sokakları savaş alanına çevirdiler. İşte, molotoflar
attılar, taşlar attılar.
HAMZA DAĞ (İzmir) Demokrasi o, demokrasi
o!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İllegal örgütler
sahnelere çıktı. Polise metal bilyeyle sapanlar attılar. Demir
bilyelerle vatandaşımızı
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Demokratik
gösteri!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İşte, demokratik
gösteriler! Belediye otobüsleri yakıldı, görüyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Aynısı
Fransada oldu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ankarada, İstanbulda,
büyük şehirlerimizde belediye otobüslerimiz taşlandı.
İş makinelerini yaktılar, vatandaşa hizmet eden iş
makineleri ateşlere verildi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Arkadaşlar
izlemiyor, ıslık çalıyorlar Yılmaz Bey.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) İnsanlar öldü
orada, insanlar.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Islık
çalıyorlar, ıslık; başlarını havaya
kaldırmış, ıslık çalıyor arkadaşlar.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ambulans, kan toplama araçları,
işte, ambulanslar yakıldı, yıkıldı vatandaşa
sağlık hizmeti getirecek olan. İtfaiye araçları
yakıldı. Kamu hizmet araçlarını, nerede gördülerse
onları ateşe verdiler. Polisimizi, güvenlik güçlerimizi molotoflarla
yakmaya çalıştılar. Sivil araçları yaktılar,
yağmaladılar. Esnafın dükkânını
yağmaladılar, işte görüyorsunuz.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Yahu, kaç kişi
öldü, kaç kişi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Evet, sorumluları
onlar. Bankaları yıkıp yağmaladılar.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Kaç kişi öldü?
Polis şiddetiyle kaç kişi öldü? Kaç kişi öldü polis
şiddetiyle, onu anlatsana.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Basın
özgürlüğünden bahsedenler, işte, basın araçlarını
yaktılar, yağmaladılar, ateşlere verdiler.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Hangi özgürlükten
bahsediyorsun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Halkın kullanım
alanlarını tahrip ettiler, sokakları ateşe verdiler. Hatta
çocukları bile eylemlerde kullandılar. İşte, çocuklar
Çocukları istismar ettiler. Atatürk Kültür Merkezi pankartlarla doldu.
Türk Bayrağı ve illegal örgütlerin bayrakları yan yana
getirildi. Mustafa Kemal Atatürk ile terör örgütü liderlerinin resimleri
Atatürk Kültür Merkezinde yan yana getirildi değerli milletvekilleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yetmedi, Türk Bayrağını
ateşe verdiler işte bu Vandallar.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Ayağının altına almıyorlar sizin gibi en azından.
Fethi kutlarken ayağınızın altına alıyorsunuz,
siz de ayağınızın altına alıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, bunlar bizim içimizi acıttı. Evet, can
kayıpları oldu. 7 canımız gitti.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) 1inci günü
anlatsanıza. 1inci günü anlat.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Polisimizi de şehit
ettiler.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) 1inci günü anlat,
1inci günü. 1inci günü çıktığında şiddet olmasaydı
olur muydu? Polis şiddeti olmasaydı olur muydu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve bu içimizi acıtan
olayların maliyeti, faturası 150 milyon lirayı aşarken
YAKUP AKKAYA (İstanbul) 1inci günü anlat.
Orada barışçıl bir eylem vardı. Ben de vardım orada.
BAŞKAN Sayın Akkaya, lütfen efendim
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
sonuçta ülkemize
verdiği dolaylı zarar 200 milyar lirayı aştı.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Daha da işiniz
gücünüz para zaten. Allah gözünüzü toprak doyuracak para yüzünden.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ve bir aylık dönemde
yabancı yatırımcı 8 milyar dolarlık Türkiyeden
çıkış yaptı.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) İşiniz
gücünüz para!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ve Gezi
olaylarının öncesinde enflasyon yüzde 6yken yüzde 9a
çıktı. Cumhuriyet tarihinin en güzel mayıs ayını,
maalesef, bu olaylarla, bu Vandallıklarla en karanlık ay olarak
tarihe geçirdiler.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın Hatip,
1inci günü anlatır mısın, 1inci günü!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Şimdi,
araştırma önergesinde deniyor ki, araştırma önergesinde
YAKUP AKKAYA (İstanbul) 1inci günü
anlatır mısın! Ölenleri de anlat ayrıca!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Kimdi bunlar? Arka
planında kimler vardı? Ne tür bir oyunun kurucuları,
oyuncuları, figüranlarıydılar? Ve bu şiddet
sarmalından nasıl bir sonuç elde etmeyi umuyorlardı?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Ayıp ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Gerçek şu: Senaryo,
Taksim Dayanışma Platformunun taleplerinde açıkça ortada.
İlerleyen demokrasimizi hedef aldılar, yükselen ekonomimizi hedef
aldılar, güçlenen dış politikamızı hedef aldılar,
birlik ve beraberliğimizi hedef aldılar.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Güçlenen
dış politika! Bir tane komşun kalmadı, bir tane
komşun! Güçlenen dış politikaymış!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Kısacası,
hepimizi, Türkiyeyi hedef aldılar.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) İşte, bir
araya gelip kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bizden rahatsız olan
yabancı güçler yazdı, finansını sağladılar,
medyasıyla kışkırttılar, içimizdeki iş
birlikçileri de rollerini oynadılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Başrolde demokrasiyi hazmedememiş siyasiler;
parkta, meydanda, ekranda ve tabii ki sosyal medyada hemen her fırsatta
boy gösterip provokasyonlar yaptılar. Yan rollerde oynayanlar da eli taşlı,
sopalı, sapanlı ve bazen de silahlı marjinal örgütler.
Kalabalığın arasına sızan, yüzlerindeki maskelerle
kamufle olduğunu sanan bu karanlık yüzler, millete kin kustu,
ateş saçtı.
Ve meydanda görünmeyip perde arkasında
duranlar, bir anlamda senaryo yazarları, oyun kurucuları, onlar,
hangi ülkede çıkarları kesintiye uğrarsa hemen harekete geçen,
karışıklık çıkartan, insanları sokağa döküp
taş üstünde taş bırakılmaması için ellerinden
gelenleri yapanlar.
Ve uluslararası medya, lobilerin güdümündeki
bazı yerli ve yabancı medya kuruluşları Taksimden yirmi
dört saat canlı yayın yaptılar. Bu canlı
yayınları hepiniz izlediniz.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Yasak mı?
Keyfine göre mi yayın yapacaktı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Ve savaş muhabirlerini
gönderdiler Türkiyeye, yirmi dört saat canlı yayınlar yaptılar.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Penguenleri mi
izleyecektik, ne olacaktı?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Kimileri de
penguenleri yayınladı!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İşte, BBC
Taksimden, CNN Taksimden canlı yayın yapıyor.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Kimileri de penguenleri
gösterdi!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Şimdi Fransada olaylar
oluyor. Nerede bu medya kuruluşları?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Kimileri de penguen
belgeseli gösterdi. İstiyorsunuz ki siz, her daim medya sizi gösterecek,
değil mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim
Lütfen hatibi dinleyin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bakın, Gezi
olaylarını sanki bir çevreci eylemmiş gibi dünyaya gösterilmek
isteniyordu ancak bu olayların milletimiz farkındaydı. Dünyaya
çevreci bir eylem gibi göstermek isteyen bu illüzyonistler Fransadaki
gösterileri niye yirmi dört saat canlı yayınlamıyorlar? Oraya
niye savaş muhabirlerini göndermiyorlar?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) O onların
problemi.
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Takip
ediyorlar.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Göndermezler çünkü
onların amaçları çok farklı; Türkiyeyi savaş alanı
gibi göstererek ülkenin istikrarını, ekonomisini bozmak, ülkeyi
yönetenlerin içte ve dışta elini zayıflatmak.
Tüm bunların, hem senaryocuların hem
oyuncuların unuttuğu bir şey vardı, bu millet o
karanlık mı karanlık 27 Mayısları, 12 Martları,
12 Eylülleri, 28 Şubatları, 27 Nisanları unutmadı ve
fırsat eline ilk geçtiğinde de ilk sandıkta onun
hesabını gördü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu ülkenin halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olarak
Recep Tayyip Erdoğanı sandıkta yüzde 52yle 1inci yaptı
ve sizi de, Gezinin destekçilerini de üç yıl içerisinde 4 kez
sandığa gömdü ve bundan ders çıkarması gereken varsa o da
Gezi senaryosunu destekleyen siyasilerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) On beş
yıldır hem de, on beş yıldır.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tunç.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim,
sayın hatibin kürsüden ayrılışı ve yaşanan
görüntüleri dikkate sunmak isterim.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Ne var görüntüde?
İBRAHİM AYDEMİR
(Erzurum) Ne var o görüntülerde?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Ne
var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunlar mitingden
ayrılırken de Türk Bayraklarını öyle yerlerde
bırakıp gidiyorlar. Hiçbir Cumhuriyet Halk Partiliden bunu
görmezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Geç onu
ya!
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) O, CHP
kongresinde oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 1 milyon bayrak
vardı orada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, biraz önce
demokrasiyi hazmedememiş siyasiler dedikten sonra Gezinin
destekçilerinin sandığa gömüldüğünü hem grubumuzu işaret
ederek vücut diliyle hem de kastettiği, Cumhuriyet Halk Partisi
olduğuna herhangi bir şüphe bırakmayacak şekilde
ağır ithamlarda bulundu. Cevap hakkımızı kullanmak
istiyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kaç kere gömüldünüz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şüphe yok
zaten, doğrusu o.
MEHMET METİNER (İstanbul) Neyin
sandığı bu ya?
BAŞKAN Sataşma nedeniyle söz
istiyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, sataşma nedeniyle
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz, 69uncu maddeye göre söz
veriyorum Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şüphe yok
zaten, doğrudan Geziyi desteklediğinizi söyledi.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bunun neresi
sataşma ya?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz, 1inci mi
çıktınız seçimlerden? Ben anlamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yani açık
ve net söyledi aslında.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten üzülerek, utanarak dinledim. Buraya bir
milletvekili gelecek, Gezi olaylarıyla ilgili, Gezi direnişiyle
ilgili kürsü kullanacak
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne
direnişi ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Gezide hayatını
kaybeden 11 suçsuz evladımızı anmayacak, tarihî
sorumluluklarını terk edecek...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
ve burada hepimizin gözünün
içine baka baka, önce kendisinin inandırıldığı, daha
sonra kitleleri inandırmak üzere sarf ettiği bir yalanı
defalarca burada söyleyecek.
MEHMET METİNER (İstanbul) Vandalizmi
savunuyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Siz milleti ne
zannediyorsunuz? Gezi Platformu sizden daha fazla çalışıyor,
merak etme.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)- Bu Geziyle ilgili bir
şey konuşacaksanız, Geziye darbe diyecekseniz, hodri meydan.
MEHMET METİNER (İstanbul) Evet, darbedir,
isyan girişimidir, gayrimeşrudur.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Biz diyoruz ki, Beyefendi,
geliniz, birazdan oy kullanacaksınız, Gezi direnişi, Gezi
olayları, Gezi darbesi, adına ne diyorsanız, gelin
araştıralım. (AK PARTİ sıralarından ayaklanma
sesleri)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Terörist
ayaklanma, terörist ayaklanma!
MEHMET METİNER (İstanbul) Ne
araştırması?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Araştırma
komisyonunda çoğunluk sizde, hadi ispat edin Gezinin uluslararası
komplo olduğunu, hadi ispat edin Gezinin darbe girişimi
olduğunu.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ona gerek
yok, aşikâr canım her şey.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hadi, ispat edin Kabataş
yalanını, Kabataş yalanını ispat edin. (CHP
sıralarından alkışlar) Hodri meydan!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Neyin
ispati, her şey ortada! Sen geç onları.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Cumhurbaşkanının ağzından, Ben izledim. dedi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Bağırma, bağırma!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O Ben izledim. deyince etrafındaki
yandaşlar Biz de izledik. dedi. Daha sonra, yalan olduğu, düzmece
olduğu ortaya çıktı. Hadi o utanmadı, siz nasıl
utanmıyorsunuz? Siz nasıl utanmıyorsunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen utan
ya! Sen utan ya! Terörist bir eylemi savunuyorsun burada. Ayıptır ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi gelin, gelin
burada o komisyonu kuralım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
utanacaksın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hadi, hodri meydan, Gezinin
uluslararası komplo olduğunu Meclis ispatlasın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Neyin
ispatı ya, aşikâr, her şey aşikâr kardeşim! Neyin
ispatını istiyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Kabataş
yalanının gerçek olduğunu hadi ispatlayın, hadi. Hadi, hadi
gelin bakalım, hodri meydan.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hepsini
ispatlarım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Madem ispatlayacaksın
evet oyu ver.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İşte çıkardı gösterdi belgelerini.
MEHMET METİNER (İstanbul) Terörizmi
meşrulaştırmaya çalışıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, bu kadar yalana
kendini inandırmışsın, milleti inandırmaya
çalışıyorsun. Yok öyle yağma!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hadi
canım, hadi canım! Sen geç orayı!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hodri meydan, kuralım
komisyonu! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hodri meydan!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
adına konuşan sayın hatip Gezi direnişi içerisinde yer
alanları uluslararası komplonun bir parçası ve Türkiye
üzerindeki birtakım kirli hesapların figüranı olarak gösterdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Maşası oldu.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Parçası sen
misin?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Dolayısıyla,
bizi de aynı şekilde itham altında
BAŞKAN Siz de 69uncu madde çerçevesinde söz
istiyorsunuz.
Buyurunuz Sayın Baluken.
MEHMET METİNER (İstanbul) Başkan,
şahıs adı mı zikrediliyor, parti adı mı
zikrediliyor, kime sataşılıyor burada ya?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Parçası
dediği kendisi mi?
BAŞKAN Sayın Metiner
5.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Baluken.
Sayın Metiner
MEHMET METİNER (İstanbul) O zaman
hepimiz birlikte söz hakkı isteyelim.
BAŞKAN Sayın Metiner
MEHMET METİNER (İstanbul) Evet
Sayın Başkan, buyurun.
BAŞKAN Sizi İç Tüzüke uymaya davet ediyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ben de sizi
uymaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sizin grup başkan vekilleriniz
burada, lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Burayı
istediğiniz gibi yönetemezsiniz.
BAŞKAN Sayın Metiner, isterseniz
MEHMET METİNER (İstanbul)
Şahıs adı zikredilmiyor, grup adı zikredilmiyor, parti
adı zikredilmiyor
BAŞKAN Sayın Metiner, bakınız
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bütün
konuşma sataşmayla dolu.
BAŞKAN Sayın Baluken, bir saniye
Bakın, siz benim hangi maddelere dayanarak söz
hakkı verdiğimi gayet iyi biliyorsunuz. Ben, lütfen, sizi sükûnete
davet ediyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) Ben de sizi
adaletli davranmaya davet ediyorum. Ben de sizi adaletli davranmaya
çağırıyorum.
BAŞKAN Eğer İç Tüzükle ilgili
bilgilenmeye ihtiyacınız var ise verdiğimiz ilk arada ben size
bunları anlatmaya hazırım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AKPli hatibin konuşmasını gerçekten
biz de ibretle ve hayretle dinledik. Bu kadar yaşanan can kaybı ve
yaralanmalara tek bir cümleyle atıfta bulunmadan, buraya gelip orada
ortaya çıkmış olan maddi hasar üzerinden bir sunum yapmak
gerçekten AKP Grubuna yakışırdı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Can kayıplarını
söyledim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bir kere,
şunu ifade edelim: Maddi hasarla ilgili ortaya çıkan tablonun
müsebbibinin de kim olduğunu söylüyoruz.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) Ölen
polislerin müsebbibi kim?
İDRİS BALUKEN (Devamla) Tamamen
barışçıl ve demokratik olarak başlamış olan bir
gösteriye yapılan şafak baskınlarıyla, âdeta oradaki
halkı ezecek şekilde, gençleri, kadınları öldürecek
şekilde yapılan müdahalelerle ortaya çıktığını
biz söylüyoruz zaten. İşin çığırından
çıkması, yaşanan can kayıplarından sonradır.
Hatırlayın, o dönem sizin yetkilileriniz,
dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakana vekillik yapan AKPli
yetkililer de böylesi tabloların ortaya çıkmaması adına
göstericilerle diyalog arayışına girdiler. Sayın Abdullah
Gülün, Sayın Arınçın yürüttüğü o diyalog
girişimlerinin amacı zaten, işte, bahsetmiş olduğunuz
tabloların ve can kayıplarının
yaşanmamasıydı.
Farklı bir pencereden söyleyeyim ben size:
Aslında, AKP, Gezi direnişini ıskalayarak tarihî bir hata
yaptı. Siz oradaki itirazları doğru değerlendirmiş
olsaydınız, bugün, işte, otoriterliğe mahkûm olan bir
işleyişle boğuşmak durumunda kalmazdınız, yüzde
49,5 oy alan bir Başbakan bir saat içerisinde görevinden
alınmazdı. Ama o dönem müzakereyi ve diyaloğu önceleyen
AKPlilerin, Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere,
nasıl tasfiye edildiğini hep birlikte gördük. Dolayısıyla
mevcut tablonun müsebbibi de sizin politikalarınızdır.
Fransayı örnek veriyorsunuz.
Ayıptır ya, Fransada yaşamını yitiren bir kişi
yok, bir kişi. Tatbikat resimlerini yandaş medyada servis ettirip
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
ortada onlarca
cenazenin olduğu bir yıkım tablosunu orayla kıyaslamak için
önce bir vicdana ve yüreğe sahip olmak gerekir. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatiplerin yaptığı konuşmalarda grubumuza
sataşma vardır. Bu anlamda, İç Tüzük 69dan dolayı cevap
hakkımızı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Yaşasın Fransa(!)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere bir pasaj
okuyacağım, lütfen dikkatle dinleyin bu pasajı.
Her an ve her saat başında yalan
haberlerle birtakım korkunç şayialar çıkarılmak suretiyle
heyecan yaratmak ve bu heyecan vasatında birtakım
kışkırtmalar da yaparak hadiseler çıkartılmak
istenmekte olduğunu ve bu yıkıcı faaliyetlerin belli
merkezlerden idare edilmekte bulunduğunu dünkü konuşmamda arz ve
ifade etmiştim.
Ortada hiçbir şey yokken hadiseler
çıkarabilmek için ancak bu yollara ve usullere müracaat olunur.
Kandırılması en kolay olan ve toplantı hâlinde bulunan
zümreler seçilmek suretiyle bunların üzerinde daimî surette
yıkıcı propagandalar teksif edilir ve bunlar kötü bir zümre bile
olsalar, 30 milyonluk Türkiyenin hacmine ve ebadına nispetle bir zerre
dahi teşkil etmese de bunlar sanki teşkilatlı ve vurucu bir
kuvvetmiş gibi ele alınarak bir memleketin kaderi üzerinde
pervasızca oynayabilme imkânının aranmasına ve bu
yolların araştırılmasına çıkılır.
Bakın, bu konuşma rahmetli Adnan
Menderesin 1 Mayıs 1960 tarihinde yaptığı
konuşmadır. Bugünü mü anlatıyor? Evet, aynen bugünü
anlatıyor. Ve bu konuşmadan yirmi altı gün sonra, 27
Mayısta darbe yapılmıştır.
Ne diyor rahmetli Adnan Menderes? Diyor ki: Şayialar
Bakın, Panzer altında kalan genç kız hayatını
kaybetti. Yok böyle bir şey.
MEHMET METİNER (İstanbul) Gezicilerin
yalanları.
MEHMET MUŞ (Devamla) TOMA ezdi. diyor ama
video öyle söylemiyor. Filistinde öldürülen bir gazetecinin kamerası sanki
Taksimde öldürülen bir gazetecinin kamerası gibi gösteriliyor.
Bakın, siz hiç bidonla kimyasal silah konduğunu gördünüz mü? Burada
bidonla kimyasal silah
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Kabataşa
gel, Kabataşa.
MEHMET MUŞ (Devamla) Ama maksat ne? AKP
böyle devrilecek. diyor.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep)
Araştıralım o zaman.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Araştıralım.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, darbe girişimine darbe derler. Darbe girişimine
darbe derler, başka bir şey demezler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 27 Mayısta
gerçekleştirdiniz ama Gezi direnişinde gerçekleştiremediler.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Direniş demeniz de olumlu olmuştur.
MEHMET MUŞ (Devamla) O açıdan neticesini
de millet göstermiştir. Sandıkta da, buna destek olan gereken her
cevabı almıştır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tunç, dinliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şahsına atıfta bulunarak Yalan söylüyorsun. dedi.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, Sayın Özel ve Sayın Baluken, yapmış
olduğum konuşmadan dolayı sözlerimi çarpıttılar ve
yalan söylediğimi ifade ettiler. İç Tüzük 69a göre sataşmadan
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tunç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
7.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sataşma nedeniyle söz aldım. Tekrar
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Gezi olaylarıyla ilgili yapmış
olduğum konuşmamın yalanlarla dolu olduğunu ifade etti
Sayın Özel ve Sayın Baluken. Konuşmamın yalanlarla mı,
doğrularla mı dolu olup olmadığını bizi izleyen
halkımız takdir ediyor. Zaten Gezi olaylarından sonra da bu
milletin önüne konulan dört sandıkta -üç yıl içerisinde dört
sandık konuldu- Gezi taraftarlarının, Gezi destekçisi
siyasilerin sandıklarda nasıl hezimete
uğradığını milletimiz o dört seçim sonucunda
göstermiş oldu.
Değerli milletvekilleri, Gezi
olaylarının antidemokratik bir isyan olduğunu artık herkes
biliyor. Yalanlarla, provokasyonlarla, sahte beyanlarla
Biraz önce grup
başkan vekilimizin gösterdiği gibi daha çok yalanlar var. Müftü
karısıyım. diyerek çıkıp daha sonra CHP üyesi
olduğunu ifade eden, buna benzer çok sayıda olay var.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Kabataşta
da yalan var, Kabataşta. Belediye başkanının geliniyim.
diyenler de var. Niye söylemiyorsun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şimdi, bu olaylar
neticesinde hayatını kaybedenler oldu. Kim bunun sorumluları?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Darbe
girişimcileri.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bunların
sorumluları Vandallardır, çapulculardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve onların arka planındaki
destekçileridir.
7 kişi hayatını kaybetti. Evet,
buradan, Allahtan rahmet diliyoruz. Ama bunun sorumlusu kimdi? Bu olayları
tahrik edenler, başlatanlardı. Meselenin iki ağaç
olmadığını zaten daha sonraki açıklamalarda hep
görmedik mi? Taksim Dayanışma Platformunun 6 talebinden hangisi
ağaçla ilgili, yeşille ilgili?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hepsi
Hepsi
yeşille ilgili.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Üçüncü boğaz
köprüsünün, havalimanının, Kanal İstanbulun ne alakası var
ağaçla? Milyarlarca ağaç diken AK PARTİ iktidarıdır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onların hepsi
yeşille ilgili.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Recep Tayyip Erdoğandan
önce Cumhuriyet Halk Partisinin susuzluğa mahkûm ettiği,
kuraklığa mahkûm ettiği İstanbulu yemyeşil hâle
getiren Sayın Recep Tayyip Erdoğan değil midir? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, iki ayrı söz
hakkımız var, eğer siz takdir ederseniz tabii. Bir tanesi, biraz
önce Sayın Muşun 28 Mayıs darbesini yaptınız.
diyerek grubumuza yapmış olduğu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 27 Mayıs,
27 Mayıs darbesi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Üstünüze mi
alındınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dilerim
27 Mayıs darbesini başardınız.
diyerek grubumuza yaptığı, bir diğeri de Sayın Tunçun
biraz önce yapmış olduğu konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsıma yaptığı
sataşmalardır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yarası
olan gocunur. Hiç CHPyle ilgili bir şey söylemedi Sayın Başkan.
1 Mayısta Sayın Menderesin söylediğini söyledi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
Sayın Özel, sizin üstün ifade kabiliyetiniz iki
dakikada hepsini cevaplamaya yetecektir.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın Muşla ilk kez
karşılıklı kürsüye çıkıyoruz. Görevinde
başarılar dilerim. Dün o sırada Mecliste yoktu.
Şimdi, Sayın Muş, şöyle bir
şey yapabiliriz: Hepimiz akıl sahibi, vicdan sahibi insanlarız.
Sayın Tunçla da Soma Komisyonunda birlikte görev yaptık. Komisyonu
kurarsınız, çoğunluk iktidardadır, istediğinizi
çağırır dinlersiniz.
Bakın, şunu yapacağız komisyonu
kurarsak: Gezi Parkı uluslararası komplo ya. Yurt
dışından 1 milyon adet pizza sipariş edildi.
Araştıracağız bakalım, 1 milyon pizza nereden
sipariş edildi, hangi kredi kartıyla ödendi? Komisyon
tutanağına girecek.
Dertleri bunların ağaç değil. Bu
işi yapan Ergenekoncular. dedi Cumhurbaşkanı.
Bakacağız Ergenekonun en son ne hâle geldiğine -bir paralel
iftira olduğunu söylüyorsunuz ya- o Ergenekoncular mı, paralel örgüt
mü? O gün o paralel örgüt sizinle birlikte Geziye darbe diyordu. Onlar
mı haklı, biz mi haklıyız? Siz bir karar vereceksiniz,
göreceğiz.
Kabataş yalanı
Mesela, ne
yapacağız biliyor musunuz Sayın Muş? Diyeceğiz ki,
Zehra Develioğlu komisyona gelsin. Gelecek. Dedi ya, belediye
başkanımızın karısı. Diyeceğiz ki, Zehra
Hanım
Oynat Uğurcuğum diyeceğiz, Kabataşta o
dediği saatte üstü çıplak, deri eldivenli kimsenin
olmadığını göreceğiz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, başkan
sandığa çağırdı sizi, sandığa!
Sandığa çağırdı, sandığa gömdü sizi be! Ne
konuşuyorsun? Neyi çağırıyorsun? Sandığa
çağırdı, gömdü sizi ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sonra diyeceğiz ki Elif
Çakıra, Elif Çakır, gel bakalım, Zehra Hanım sana ne
anlattı, sen ne yazdın, neyi izledin? Sonra İsmet Berkanı
çağıracağız, Kabataş yalanını, videoyu sana
Erdoğan izletmişti ya, hani o video diyeceğiz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) İngilizleri de
çağıracak mısın, İngilizleri? Taksimdeki
İngilizleri çağıracak mısın?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, oradan bir
şey çıkmaz, sandıkta gömüldünüz ya! Parise de pizza
yollayın, Parise!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bakın, bir şey daha
yapacağız ama. O komisyonu neden kuramıyorsunuz? O komisyona
caminin imamı ile müezzinini çağıracağız.
Diyeceğiz ki, arkadaş, Cumhurbaşkanı diyor ki: Bunlar
camide bira içti. Hadi bakalım müezzin bey, doğruyu söyle. Sonra
size döneceğiz, siz bu müezzini, imamı neden sürdünüz diyeceğiz.
Bunlardan korkmayın, gelin komisyonu
kuralım. Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz önce sayın grup başkan vekilimiz 1 Mayıs 1960
tarihindeki bir sözü okudu -herhâlde tutanaklardan alınmış bir
söz- ve ondan sonra dedi ki: Yirmi altı gün sonra 27 Mayıs darbesi
oldu. 27 Mayıs darbesinin benzeri, rahmetli Sayın Menderesin ifade
ettiği, 1 Mayıs tarihindeki tespit ettiği olayların
tıpkı Gezi Parkı olaylarının benzeri olduğunu,
bunun bir darbe girişimi şeklinde tezahür ettiğini ve sonuçta da
amaçlarının bu olduğunu ifade etti.
Ben Sayın Özelin niye böyle bir
alınganlık gösterdiğini anlamıyorum. Yarası olan
gocunur. Sanki 1 Mayıstaki hadiseyi 27 Mayısta Cumhuriyet Halk
Partisi yapmış diye anladı. Hiç öyle bir şey yok burada.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Yaptınız.
dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bugün Gezi
Parkı olaylarındaki işin, açık ve net bir şekilde
-değerli arkadaşımız söylüyor- Taksim Platformunun arzusu
nedir, amacı nedir? Sadece meselenin iki ağaç
olmadığını
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Daha çok ağaç
olduğunu
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Menderesle Gezinin ne
alakası var ya? Ne alakası var? Hiç alakası yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
iki
ağacı savunurken kamu araçlarının
yakıldığını,
yıkıldığını, bankaların talan
edildiğini ve Vandalların ortaya çıkardığını
ifade ediyor ve üzülüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi bundan alınganlık
gösteriyor. Yani biz Cumhuriyet Halk Partisine 27 Mayısın sebebi siz
misiniz? diye sormuyoruz ama Cumhuriyet Halk Partisi, 27 Mayısın
sebebini Menderesin 1 Mayıs konuşmasından dolayı beni
sebep gösterdiniz. diye ifade ediyor. Açıkçası, herhâlde
zihinlerinde böyle bir şey var ki, darbecilik ruhu içlerine
işlemiş ki Gezi olaylarını da kendi darbeciliklerinin bir
benzeri olarak görüyor. Ben bunu kamuoyunun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın grup başkan vekilleri, sizleri
dinleyeceğim.
Her konuşma bir sataşmayla
sonuçlanıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Maalesef.
BAŞKAN Ben arzu ederim ki bu konuda -önemli
bir konu, elbette tartışıyoruz, bütün siyasi parti grupları
bu konuda görüşlerini özgürce ifade edecektir- bir sataşmaya meydan
vermeden, gruplar birbirini rencide etmeden görüşlerini ifade etsinler.
Sayın Özel, sizden önce Sayın Baluken
ayağa kalkmıştı, sonra sizi dinleyeceğim.
Sayın Baluken, sizi dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Tunç konuşması sırasında
kürsüden bazı haberleri de örnek vererek, Kimin yalan söylediği
ortaya çıkıyor. demek suretiyle yine grubumuza sataşmada
bulunmuştur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Öyle bir şey
söylemedim.
BAŞKAN Ben, doğrusu, onu belki
kaçırdım. Yani nasıl bir sataşma?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Yani ben
gerçi kürsüden Sayın Tunçun yalan söylediğini direkt ifade
etmemiştim. Ancak, o bana da atıf yaparak, benim onu
yalancılıkla suçladığımı, ancak asıl
yalanı söyleyenlerin, kürsüden okuduğu haberlerle birlikte de bizler
olduğunu ifade etti. Dolayısıyla, açık bir sataşmada
bulundu Sayın Başkan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hayır, ben sizi
kastetmiyorum orada.
BAŞKAN Sayın Tunç sizi
kastetmediğini söylüyor Sayın Baluken, sorun yok zannediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, Sayın
Elitaş yapmış olduğu konuşmada eleştirilerde
bulundu, gerçekten uzaklaştı, ayrı ama Darbecilik
ruhlarına işlemiş. dedi bizi kastederek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, ben burada ayakta konuştum, burada konuşması
lazım. Siz bunları iyi bilirsiniz.
BAŞKAN Sayın Elitaş, bir
sataşmada bulundunuz, siz de biliyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama nerede
sataştıysam orada
BAŞKAN Dolayısıyla, sataşma
nedeniyle hatipler söz haklarını kürsüden kullanırlar, ben de
ona uyuyorum.
Sayın Özel, buyurunuz.
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyaset
bir iddia işidir. Milletvekili olduk, buraya geldik. Milletvekilleri,
özellikle iktidar partisi içinden bakan olmak isteyenler çoktur ama bakan olmak
hep iyi bir şey değil, bakanlık görevinin İç Tüzükü
unutmak gibi birtakım sorunlarla karşı karşıya
getirdiği de açıkça ortada. Geçmişte İç Tüzükü çok iyi
bildiğini iddia eden birisinin İç Tüzükten bu kadar bihaber yorumlar
yapmasıyla da gerçekten, o bakanlık görevini istemenin her zaman
olumlu sonuçlar vermediği sonucunu çıkarıyoruz.
Sayın
Elitaş, bir kez, elbette bu kürsülerde birbirimizle farklı fikirlerde
olacağız, polemik yapacağız ama polemik yapmak demek
gerçekten uzaklaşmak demek değil. Mehmet Muşun
tutanağını isteyelim, sizin konuşmanızı alalım,
peş peşe okuyalım, gerçekten gözümün içine
bakamazsınız. Mehmet Muş dedi ki: 1 Mayıs günü rahmetli
Menderes bu konuşmayı yaptı, yirmi altı gün sonra darbe
oldu. 27 Mayısta darbeyi yaptınız ama darbeyi Gezide
gerçekleştiremediniz. Tutanakta bunun dışında bir şey
varsa ben hiçbir şey söylemeyeceğim, çıkar özür dilerim ama
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Niye alınıyorsun? diyorum ben ya.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Sayın Muş orada. Sayın Muş konuyu
Cumhuriyet Halk Partisine atfen söyledi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Niye alınıyorsun sen? Darbeyi sen
yapmadıysan niye alınıyorsun?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bir şey söyleyeyim size. Şimdi, bugün içinde
bulunduğumuz durum şu: Bir samimiyet testiyle karşı
karşıyayız.
HARUN
KARACA (İstanbul) Çok doğru, samimiyet testi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Her gün, aynı anda 4 partinin bir konuyu,
araştırılmaya muhtaç bir konuyu bu kadar ciddi şekilde dile
getirdiği olmaz. Bir vakıa var. Gerçi Sayın Tunç mayıs
ayı boyunca dedi; 31 Mayısta başlayan, haziran boyunca süren
bir direniştir. Ve tamamı da sizin şiddetinizle karşı
şiddete dönüşmüş birtakım olaylar üzerinden
yaptığınız provokasyondur, konuşmanızın
tamamı ama eğer böyle olduğunu iddia ediyorsanız
araştırılmasından niye kaçıyorsunuz?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Her şey ortada.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisi, gel kardeşim, kur
komisyonu, al çoğunluğu, ispatla darbeyi. Hodri meydan
Hodri meydan
Hodri meydan
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Gezi direnişinin ortaya
çıkış sebeplerinin, insanların merkezî kararlara ve kendi
yaşam şekillerine müdahale edilmesi sonucu itirazların dinlenmesi
amacıyla 30/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı, Onursal Adıgüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz
Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
HDP grup önerisi lehinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, Gezi bundan tam üç
yıl önce gerçekleşti. Geçen üç yıla rağmen, gencecik
evlatlarını toprağa emanet eden annelerin adalet bekleyişi
hâlâ sürüyor. Okmeydanında başından vurulan ve iki yüz
altmış dokuz gün sonra, 15 yaşında, 15 kilo aramızdan
ayrılan Berkin Elvanın annesi Gülsüm Elvanın;
Eskişehirde Benim esnafım işini bilir. diyenlerin eli sopalı
katilleri tarafından dövülerek öldürülen 19 yaşındaki üniversite
öğrencisi Ali İsmail Korkmazın annesi Emel Korkmazın;
Hatayda gaz bombası kapsülüyle vurularak öldürülen 22 yaşındaki
Abdullah Cömertin annesi Hatice Cömertin; yine, Hatayda çatıdan
düşerek yaşamını yitiren ve hâlâ ölümü
aydınlatılamayan 22 yaşındaki Ahmet Atakanın annesi
Emsal Atakanın; Ethemin annesi Sayfi Sarısülükün, Hasan Feritin
annesi Nuray Gedikin ve Medeninin annesi Fahriye
Yıldırımın adalet feryatlarına ne yazık ki bu
ülkenin iktidarı sizler duyarsızsınız,
kulaklarınızı tıkamışsınız.
Analarımızı mahkeme
kapılarında adalet aramaya mahkûm eden AKP iktidarı,
baskıcı, yasakçı, otoriter zihniyetini sürdürmeye devam ediyor.
Mehmet Ayvalıtaşın annesi Fadime anne, oğlunun katillerinin
cezalandırıldığını göremeden aramızdan
ayrıldı. Bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu, orantısız
güç kullanan polise emri vermekle övünenler. Dün Pariste polisin
kullandığı orantısız gücü kınayanlara buradan
sormak istiyorum: Bugün kınadığınız o polisin
şiddetine o gün neden sahip çıktınız?
Çocuklarımızı katleden şiddete neden alkış
tuttunuz, neden?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tam üç yıl önce bugünlerde bu ülkenin gençleri,
geleceklerine nasıl büyük bir kararlılıkla, coşkuyla sahip
çıktıklarını gösterdiler.
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Yakarak
mı!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Gençler, faşizme
karşı demokrasi için; esarete karşı özgürlük için;
yolsuzluğa, hırsızlığa, haksızlığa
karşı adalet için; emperyalizme karşı
bağımsızlık için; din istismarına karşı
laiklik için; yok saymaya, yok etmeye, tek tipleştirmeye karşı
eşit yurttaşlık hakkı için; zulme ve baskıya dur demek
için meydanlardaydı. O günlerin mimarı gençler AKPnin rant ve talan
ekonomisine karşı nasıl direnileceğinin en güzel örneklerini
sergilediler, ceberut iktidara karşı özgürlükleri savundular,
yasakçılığa ve şiddete karşı barış ve
özgürlük çığlıkları attılar. Bugün meydanlarda ahlakta
örnek gençlik arayanlara, adaletsizliğe ve ranta karşı
mücadeleyi, umudu yeşerten Gezi gençliğine baksınlar diyorum. Bu
ülkenin örnek gençliği, birilerinin himayesinde yetişen değil,
kendi özgür iradesiyle büyüyen, sinmeyen, boyun eğmeyen Gezi
gençliğidir.
Değerli milletvekilleri, AKP, demokrasi
diyerek, değişim diyerek iktidara geldi. En büyük vaatleri 3Y idi:
Yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk. Yolsuzlukta dünya birincisi oldular,
yasaklarda Hitlerle yarışıyorlar, yoksullukta ise durum ortada.
(CHP sıralarından alkışlar) Siz bin odalı
saraylarınızla övünüyorsunuz, milyonlar harcayarak fetih
kutluyorsunuz ama bu ülkede milyonlar da yoksulluk içinde yaşam mücadelesi
veriyor, bunu da görmezden geliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bugün Geziyi
marjinallik söylemlerine hapsetmek isteyenler şunun farkında
değil: Bu ülkenin gençleri AKPnin yasaklarına karşı
özgürlük demek için o gün alanlardaydı; bu ülkenin öğrencileri,
işçileri, kadınları, beyaz yakalıları yolsuzluklara ve
talana dur demek için o gün oradaydı. Yaşama haklarına sahip
çıkan milyonlar, ezilenlerin ve yoksulların sesi oldu. AKP iktidarını
korkutan Gezi bu ülkenin özgürlük çığlığı oldu,
iktidar korktu. Bakın, neden korktu: Gençlerin yan yana gelmesinden
korktu, kitaplardan korktu. Şiddetten bahsediyordunuz, neden bu
fotoğrafı göstermediniz, merak ediyorum. Ya da sizin ayaklar
altına aldığınız bayrağı bu zor
şartlarda ayakta tutan bu ağabeylerimizden niye bahsetmek
istemediniz? Hiçbir çıkar gözetmeden, kendini riske atarak zorda
kalanın yardımına koşan o eylemcilerden niye bahsetmediniz?
Evinde yaptığı börekleri eylemcilere götüren teyzelerden niye
bahsetmediniz? Konser veren sanatçıları, mizahıyla bütün
dünyayı kendine hayran bırakan gençleri neden unuttunuz? Derelerden,
nehirlerden bile rant elde etmeye çalışan sizlerin zihniyetine inat,
tek bir ağacımızın kesilmemesi için mücadele eden gençleri
niye unuttunuz? O kadar korktunuz ki, halkın karşısına
halkı çıkarmakla tehdit ettiniz. Elinize yüzünüze
bulaştırdığınız Kabataş yalanıyla bu
onurlu Gezi Parkı mücadelesine gölge düşürmeye
çalıştınız. Yetmedi, piyanoyu tutukladınız. Mizah
dergilerine konu oldunuz piyanoyu tutuklayarak, hâlâ da korkmaya devam
ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Dün, polis
zoruyla, hukuksuz bir şekilde Mimarlar Odasının
binasını boşaltmaya çalıştınız ve bu da
korktuğunuzun göstergelerinden biri.
Değerli milletvekilleri, Gezi, bu ülkenin
dışlananlarının, ötekileştirilenlerinin ve
ezilenlerinin çığlığıydı; evet, sizin de
dediğiniz gibi yalnızca birkaç ağaç meselesi değildi; bu
ülkenin onurlu ve güzel insanlarının AKP Hükûmetinin yağma ve
ranta dayalı zihniyetine Yeter artık. demesiydi.
HAMZA DAĞ (İzmir) Diğer insanlar
onursuz mu?
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Üç yıl önce
Gezideki direniş ateşini yakan, yaşam
alanlarımızı rant uğruna yok eden sizin talan
zihniyetinizdir zaten.
Öte yandan, Gezide milyonları sokağa
döken, isyan ettiren bu talan zihniyeti hâlâ devam ediyor. AKPnin, bugün
tıpkı Surda yaptığı gibi, rant projeleri birer birer
ortaya çıkıyor. Kentsel dönüşüm adı altında kentleri
yağmalıyorsunuz. Tarihi, doğayı, cumhuriyetin bütün
değerlerini katledecek projelere imza atıyorsunuz. Ancak, şunu
bilmiyorsunuz: Bu rant ekonomisi devam ettikçe bu ülkenin yurtsever gençleri,
Cumhuriyet Halk Partililer talanın karşısında duracak,
Gezide yükselen dayanışmanın ve mücadele ruhunun dün Artvin
Cerattepede olduğu gibi bugün de yükselmesine omuz verecektir. Gerekirse
de Gezide olduğu gibi, canımız pahasına da olsa sizin bu
zihniyetinize geçit vermeyeceğiz. Biz, sizin deyişinizle
Çapulcularız. Emekten, yoksuldan, doğadan, ezilmişten,
özgürlüklerden ve barıştan yana her direnişin içinde yer
alacağız. Haksızlığa ve zulme karşı birlikte
durmaya inatla devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimi Şair Adnan Yücelin bir dizesiyle tamamlamak
istiyorum: Saraylar, saltanatlar çöker/Kan susar bir gün, zulüm biter/
Menekşeler de açılır üstümüzde, leylaklar da güler/ Bugünlerden
geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için
direnenler. (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak, Gezi Parkında yitirdiğimiz
kardeşlerimi saygıyla anıyorum. Ben de buradan AKP
sıralarına sesleniyorum, diyorum ki: Gelin, elinizi taşın
altına koyun, bu sorunu hep birlikte gündeme taşıyalım,
araştırma önergesinin geçmesini sağlayalım. Sonra,
kurulacak araştırma komisyonunda da kimin doğru
söylediğini, kimin yalan söylediğini -özellikle de Kabataştan
başlayarak- bütün fotoğrafları da hep birlikte inceleriz. Bu
ülkedeki gençlerin samimiyetle yapmış olduğu ve
Bir park
yapacaksan da bir okul yapacaksan da bir fabrika yapacaksan da bir okulu
dönüştüreceksen de bizi bu sürecin içine dâhil et. Ki sizin Belediye
Başkanınız Kadir Topbaşın da Bir daha bir otobüs
durağı yapsam halka soracağım. dediği süreci yeniden
canlandıralım. Ortak akıl egemen olsun. Kim doğru, kim
yalan söylüyor hep birlikte görelim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıgüzel.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın
Başkanım, konuşmacı konuşmasında Gezi, onurlu
insanların ayaklanmasıdır. gibi bir tabir kullandı. Ben
Gezi olayına karışmadım, ben de onurluyum. Tutanağa
geçsin istedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Şamil Tayyar Gaziantep
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tayyar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, HDPnin grup önerisi
üzerine söz aldım. Hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Gezi olayları, özü itibarıyla,
sınırlı sayıda yurttaşımızın çevre
duyarlılığıyla başlattığı ancak zamanla
terör gruplarının, provokatörlerin ve iş birlikçilerinin devreye
girerek siyasi iktidarın siyasi varlığına yönelik suikast
teşebbüsüne evirdiği, çevirdiği bir süreçtir. Hepimiz çok iyi
biliyoruz ki bu sürecin sonucunda Erdoğansız bir Türkiye projesini
hayata geçirecekler, AK PARTİyi sözüm ona devireceklerdi. Yani, ağaç
kabuğundan iktidar yontmayı, bira şişesinden başbakan
cini çıkarmayı umut ediyorlardı ama bunların hiçbirisi
olmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Olmadı çünkü 16 Haziranda, Kazlıçeşmede, milyonların
önünde, bir yiğit çıktı, dedi ki: Yeter, söz milletindir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ve o
çıkışla beraber Gezi olaylarının akışı
değişmeye başladı. Yerli iş birlikçileri,
provokatörleri anlaması biraz zaman aldı ama onlara destek veren
uluslararası güç odakları, 16 Hazirandan itibaren Gezi
olaylarına verdikleri desteği yavaş yavaş, yavaş
yavaş çekmeye ve kendilerine yeni bir rota bulmaya
çalıştılar, Taksimden Tahrire yöneldiler. 16 Hazirandan
itibaren, özellikle sosyal medya üzerinden örgütlenip, Tahrir Meydanında
Mısırlıları toplayıp bir darbe için altyapı
oluşturmaya çalıştılar. Bunu başardılar da ama
Mısırda yaptıklarını Türkiyede yapamadılar
Allaha binlerce şükürler olsun çünkü Türkiyede Recep Tayyip Erdoğan
adında güçlü bir lider vardı, arkasında milyonlar vardı ve
AK PARTİ güçlü iktidarı söz konusuydu.
O tarihin bilançosuna
baktığımızda, aslında bu sözünü ettiğimiz
tablonun bütün altyapısını bütün
çıplaklığıyla görmek mümkündür. 28-31 Mayıs tarihleri
arasında, 48 ilde toplam 90 eylem yapıldı ama 31 Mayısta,
hani o provokatif çadır yakma eyleminden sonra, bu eylemler 80 ilde
aynı anda, Bayburt hariç -bu arada Bayburtu da kutluyorum- ve 30 ülkede
hızlı bir şekilde tırmanmaya başladı.
31 Mayısta dakikada 3 bin tweet atıldı.
Atılan toplam 15 milyon 247 bin tweetten 5 milyonu Gezi eylemlerine
ilişkin manipülatif tweetlerdi. Yine, Gezi eylemlerinden önce, 420 bin
sahte Twitter hesabı açıldı, süreç içerisinde bunun
sayısı hızla artırıldı. Tunus, Mısır,
Yemen, Libya gibi ülkelerde iç karışıklıklarda
kullanılan IP adreslerinden Türkiyedeki Gezi olayları koordine
edilmeye çalışıldı. Bunlar yetmedi, daha sonra
yaşanacaklar bilinerek doktor, hemşire, hasta bakıcı gibi
görevliler tayin edildi, onların çalışma takvimleri belirlendi,
bunların kullanacağı ilaçların bile daha önceden bir
kısmı finanse edildi, bir kısmı ise eczanelerden
çalındı.
Bakın, 27 Ağustos 2013 tarihinde
yapılan sayımda 22.318 adet muhtelif tıbbi sarf malzemesi, 7.690
adet muhtelif ilaç ve 519 muhtelif serumun çeşitli hastanelerden
çalındığı tespit edilmiştir. Sağlık
Bakanlığının verilerinde bunu görmek mümkündür.
Bunlarla beraber, bizi üzen birçok hadise daha
gelişti. Cumhuriyeti kurmakla övünen CHPnin
Yani, CHPye gönül veren
gençleri de orada yoğun olarak gördük ama Mustafa Kemalin posterleri ile
Abdullah Öcalanın posterlerini aynı fotoğraf çerçevesine koyup
birlikte eylemlere katıldılar.
Bakın, GENARın 8-9 Haziran 2013 tarihleri
arasında yaptığı bir anket var. Anket, 498 kişiyle yüz
yüze yapılan bir anket. O ankette Geziye en çok destek veren siyasi
partiler soruluyor; birisi CHP, ikincisi ise o günkü adıyla BDP
çıkıyor. Bunda çok anormal bir şey yok. Sonra,
katılımcılara bir başka soru daha yöneltiliyor, deniyor ki:
En sevdiğiniz lider kim? 1inci sırada Mustafa Kemal Atatürk
çıkıyor. Peki, 2nci kim? Abdullah Öcalan. Abdullah Öcalan ile
Mustafa Kemali bir araya getiren bu Gezi eylemlerinin Türkiyeye nasıl
bir tahribat verdiğini benden önce söz alan arkadaşlarım zaten
burada tüm ayrıntılarıyla izah ettiler.
Aslında söyleyecek çok sözüm var, biraz da
polemiklere cevap vereceğim ama öncesinde önemli bir ayrıntıya
daha dikkat çekmek istiyorum.
Gezi olaylarından hemen sonra, İstanbul 1.
İdare Mahkemesi 6 Haziranda bir karar verdi, yürütmeyi durdurma
kararı. Ne hazindir ki eylemlere gerekçe olan bu karardan, Türkiye ancak
bir ay sonra haberdar olabildi. 3 Temmuzda, İstanbul 6. İdare
Mahkemesinin verdiği iptal kararında fark edildi ki, gerekçe metni
okunduğunda fark edildi ki bu karar çok önceden, 6 Haziranda
verilmişti. Türkiyede her yer yakılıp
yıkılırken, onlarca insan ateşin içerisine
atılırken, bu karar maalesef, eylemciler tarafından kamuoyundan
saklandı.
Şimdi, o süreçte de sıkça
karşımıza geldi, daha sonra da buralarda da ifade edildi Efendim,
Gezi olaylarının birçok kazanımı oldu. Peki, Gezi
olaylarının ne tür kazanımı oldu? Şunu açıkça
söyleyeyim: Gezi olaylarından önce PKK, kendi unsurlarını yurt
dışına çıkaracağını, 8 Mayıstaki
deklarasyonda ifade etmişti; Gezi olaylarında kafası
karıştı, 19 Eylülde bu iddiasını kaybetti ve
yaptığı bir açıklamayla bundan vazgeçtiğini duyurdu.
Bunun sebebi şuydu: Gezi olayları, çözüm sürecinde Türkiyeye entegre
olmak isteyen HDPnin, arkasındaki silahlı gücü olan PKKnın
ayarını bozdu, PKKnın yeni bir devlet kurma hayalini canlı
tuttu. Bugün Türkiye'nin geleceğine ilişkin projeksiyon
yapanların, Gezi olaylarının bu kötü kazanımının
altını çok iyi çizmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bir başka kazanımı ise eylemciler
açısından, eğer bundan mutluluk duyarlarsa arzu ettikleri kadar
sevinebilirler; o da CHPyi marjinalleştirdi ve CHPnin muhalefetteki
konumunu güçlendirdi. Bu, eğer CHP açısından bir mutluluk
kaynağı ise ona söyleyecek çok fazla bir şeyim yok.
Diğer taraftan, yine burada söz alan bir
başka hatip -CHPnin zannediyorum ki grup başkan vekiliydi-
Kabataşla ilgili tartışılan bir videoya gönderme yaparak
şöyle bir ifade kullandı: O zaman, Sayın Başbakan Ben
izledim. dedi. Peki, o utanmıyorsa siz bundan utanmıyor musunuz?
diye burada ifade etti. Herhâlde sizdiniz değil mi, eğer
yanlış hatırlamıyorsam, Sayın Grup Başkan Vekili?
Şimdi, ben de başka
bir hadiseyi hatırlatmak istiyorum. Sayın Baykalla ilgili bir kaset
komplosu o gündür bu gündür tartışılıyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak
yine aynı şey!
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Başka işlere geç. Konuya gel ya!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Bir şey söyleyeceğim ya, bir şey
Bakın
MUSA ÇAM (İzmir)
Tayyar, başka bir şey yok mu yani? Yok mu? Nedir bu yani? Geziyle ne
ilgisi var onun yani? Ne ilgisi var?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Kaset komplosu dedim ya, kaset komplosu dedim. Hayır,
hayır, bundan niye alınıyorsunuz?
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Ne komplosu?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Kaset komplosu değil mi? Hayır, hayır, kaset
komplosu değil mi?
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Hee, hee!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Değil mi, komplo değil mi, siz mi yaptınız
bunu? Yahu kaset komplosu diyorum, buna da alınıyorsunuz, anlamıyorum
ki sizi! Eğer komplo değilse eyvallah, onu da sizin takdirinize
bırakıyorum! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, o zaman
Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki: Ben bunu izledim. Sonra, konu
yargıya intikal etti, Ben hatırlamıyorum. dedi.
MUSA ÇAM (İzmir)
Cumhurbaşkanının izlediğini izlediğini söyledi,
Cumhurbaşkanının izlediğini söyledi.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Bakın, Ben hatırlamıyorum. dedi. Ben de o zaman
diyorum ki: Peki o utanmıyor, siz utanmıyor musunuz ha? Siz
utanmıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
Utanacak olan sizsiniz, sizsiniz utanacak olan!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Hafızanızı mı kaybettiniz?
Hafızanızı mı kaybettiniz Sayın Çam?
MUSA ÇAM (İzmir) Sen
iktidarsın sen, sen! Sen iktidarsın Sayın Tayyar,
iktidarsın sen!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Bakın, sonra, orada
Efendim, işte, Gezi
olaylarının bir kazanımı da
MUSA ÇAM (İzmir)
2011de, kimlerin kasetleri
Milletvekillerine şantaj yaptınız!
Şantajcı, şantajcı!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Ya, Allah rızası için, bakın, Allah rızası
için
Ben burada polemiğe sebebiyet vermeden bu konuşmayı
tamamlamak istiyorum
KAZIM ARSLAN (Denizli) O
zaman utanılacak şeyler söyleme.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla)
ama bu benim tek taraflı irademle olmaz. Bunu sağlayacak
olan biraz da sizsiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Utanılacak şey söyleme.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Ben sizleri sabırla dinledim, siz de beni sabırla
dinleyin. Dediniz ki Gezi olaylarında saraya diz çöktürdük.
Olayların gerçekleştiği, cereyan ettiği 2013 yılı
Mayıs ayında Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Başbakandı, şimdi nerede? Yüzde 52 oyla seçilmiş bir
Cumhurbaşkanından söz ediyoruz beyler, seçilmiş
Cumhurbaşkanından söz ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, dün grup
toplantısında Sayın Kemal Kılıçdaroğlunu da
dikkatlice izledim. Orada diyor ki: Ya, bu gençler ne yaptılar? Ellerinde
gitar vardı, ellerinde roman vardı, ellerinde kalem vardı.
Maşallah, fizik kurallarını tersine çevirdiniz; kemanla molotof
atmayı, kalemi demir bilyeye dönüştürmeyi başardınız!
Sizleri tebrik ediyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Bravo!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Şimdi, bakın, o tarihte
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
İktidar olan sensin.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Ya, kardeşim
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben
senin kardeşin değilim!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla)
Kemal Kılıçdaroğlunun kafasına tek
sarılı bir yumurta düştü, terörist dediniz, kafasına
demir bilye düşse Allah bilir ne olurdu?
MUSA ÇAM (İzmir) Ya,
senin elinde de kasatura vardı, senin elinde de kasatura vardı,
hançer vardı, hançer!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) Allah bilir ne olurdu? Belki de kendine gelirdi, bilemiyorum, belki
de kendine gelirdi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu Gezi olaylarında
hayatını kaybeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAMİL TAYYAR (Devamla)
bütün gençlere
de Allahtan rahmet diliyorum ama şunu söyleyeyim son cümle olarak: O akan
kanda Gezi olaylarını destekleyen her kimse, her kurumsa hepsinin
vebali vardır, hepsinin günahı vardır.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tayyar.
MUSA ÇAM (İzmir) Özellikle
Cumhurbaşkanının.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın konuşmacı
biraz önce yaptığı konuşmasında Genel
Başkanımız hakkında çok yakışıksız,
tekrar etmekten de rahatsızlık duyacağım bir ifade
kullandı, ona grubumuz adına cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep Milletvekili
Şamil Tayyarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
yöneticileri geliyorlar, önümüzdeki dönemde Meclisi nasıl
çalıştırmak istediklerini, sözde birtakım olumlu beyanlarla
geçmişte yaptıkları hataların geçmişte kalması
gerektiğini, ramazanın yaklaştığını falan
söylüyorlar, Mecliste Meclise yakışan bir atmosfer, hava söylüyorlar.
Sonra, son konuşmacı kürsüye davet edildiğinde, bütün Meclis
Ooo! diyor. AKPnin gerçek niyeti anlaşıldı.
Konuşmacı seçiminizden ne yapmaya
çalıştığınız anlaşılıyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne alakası
var ya?
HARUN KARACA (İstanbul) Sen her kavgada
ağzına geleni söyleyeceksin, o geldiği zaman
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi,
konuşmacı çıktı buraya, daha bundan iki hafta önce,
Sayın Genel Başkanımız ve geçmiş Genel
Başkanımız hakkında iğrenç sözler söyledi, Meclise ara
verildi, arkaya gittik
SALİH CORA (Trabzon) - Ne dedi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
AKPnin grup başkan
vekilleri Tasvip etmemiz mümkün değil, söz veriyoruz özür dileyecek.
dediler, açıldı
Efendim, bir de şunu da biliyoruz: Sayın
Baykal bu beyefendinin nikâh şahidi. Biliyor muydunuz? Utanır insan.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Olabilir, ne
olmuş?
HAMZA DAĞ (İzmir) Ne var bunda?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O gün, Genel Başkan
hakkında ve Sayın Baykal hakkında söylediği sözlerden
dolayı özür diledi, şimdi bugün buraya çıkmış, hem
nikâh şahidini bir kez daha böyle bir olayla ülke gündemine getirmekten
hiç utanmıyor, sıkılmıyor hem de daha sonra diyor ki:
Kemal Kılıçdaroğlu İzledim. dedi. Kemal
Kılıçdaroğlu O kaseti Recep Tayyip Erdoğanın izlediğini
izledim. dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Çok basit bir şey yapalım, çok basit: O
kaseti hangi genel başkan izlediyse namussuzdur, şerefsizdir! Kabul
mu arkadaşlar? Hadi bakalım! (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, Gezi meselesinde sizin
ahlakınız
HAMZA DAĞ (İzmir) Çok basitsin, çok
basit, çok basit!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Okuduğunuz mizah
dergisi, Misvak Tek kaş diye işaret etmiş zavallı,
hayatını kaybeden Berkin Elvanı ve ağza alınmayacak
iğrenç şeyler yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Buna gülüyorsunuz ya, biz
buna gülenlerden utanıyoruz, bu ahlaktan utanıyoruz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Nereden
biliyorsun ya? Okumuyoruz belki. Sen Penguen okuyorsan
başkalarını okuyor musun?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Gezi direnişinin ortaya
çıkış sebeplerinin, insanların merkezî kararlara ve kendi
yaşam şekillerine müdahale edilmesi sonucu itirazların dinlenmesi
amacıyla 30/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkanım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, Şamil Beyin söz talebi var.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tayyar, dinleyeceğim
sizi. Yoklama işlemini başlattığım için, şu an
izin verin, yoklamayı gerçekleştireyim.
Yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerini tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Altay,
Sayın Gürer, Sayın Aydın, Sayın Hakverdi, Sayın Adıgüzel,
Sayın Çıray, Sayın Sarıhan, Sayın Çam, Sayın
Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Arslan, Sayın Tümer, Sayın
Akkaya, Sayın Yıldız, Sayın Bekaroğlu, Sayın
Doğan, Sayın Bozkurt, Sayın Yalım, Sayın Topal.
Evet, yoklama işlemini başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili İdris Baluken tarafından, Gezi direnişinin ortaya
çıkış sebeplerinin, insanların merkezî kararlara ve kendi
yaşam şekillerine müdahale edilmesi sonucu itirazların
dinlenmesi amacıyla 30/5/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi kabul edilmemiştir.
Sayın Tayyar, dinliyorum.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Efendim,
sataşma nedeniyle söz istiyorum. Sayın CHP grup başkan vekili
şahsıma yönelik
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hangi söz için?
BAŞKAN Hangi cümlesini bir sataşma
olarak değerlendirdiniz?
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep)
İğrenç sözler söyledi. dedi, bundan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
efendim
Sayın Tayyarı duyamıyorum.
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Burada
iğrenç sözler söyledi. dedi, bununla ilgili sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tayyar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz
Sayın Tayyar.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyarın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten üzüldüm, CHPnin grup başkan vekili
seviyesini gösteren ifadeler kullandı. Yani, CHP grup başkan
vekilinin daha seviyeli ve düzgün konuşma yapması gerekirdi diye
düşünüyorum, ana muhalefet partisi temsilcisine bu
yakışırdı.
Doğru, Sayın Deniz Baykal benim nikâh
şahidimdir. 1989 yılında evlendiğim zaman -Milliyet
gazetesinde muhabir olarak çalışıyordum- 2 nikâh şahidim
vardı; Birisi Sayın Yıldırım Akbulut, diğeri de
Sayın Deniz Baykal, bundan dolayı da her zaman gurur duydum ama
bundan dolayı eğer CHP Grubu rahatsız oluyorsa ona bir şey
diyemem.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç rahatsız
olmayız.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Sayın Deniz
Baykal bir siyaset adamıdır, bir devlet adamıdır, her zaman
takdir ettiğim birisidir; Kemal Kılıçdaroğluyla asla
mukayese bile etmem, önce onu da söyleyeyim.
MUSA ÇAM (İzmir) Ağzından
çıkanı kulağın duysun!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bakın,
bundan dolayı da
MUSA ÇAM (İzmir) Ağzından
çıkanı kulağın duysun, kulağın!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bir saniye
MUSA ÇAM (İzmir) Kulağın duysun,
kulağın duysun!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Bundan
dolayı da asla rahatsızlık duymam.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Seviyeni koru!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) Fakat, çok
talihsiz bir cümle daha kurdu grup başkan vekili, dedi ki: Bu kaseti
Sayın Genel Başkanımız izlemedi, izleyeni izledi.
İşte İzleyen namussuzdur. gibi falan böyle, kakofoni,
karışık bir cümle kurdu. Vallahi, Kemal
Kılıçdaroğlu sizinle ilgili bir disiplin soruşturması
başlatır mı bilmiyorum. Sizin bu
kullandığınız cümleyi, ben şahsen -yani rakibim de
olsa- bir milletvekili olarak söylemeyi zül addederim. Siz, aslında, o
karmaşık cümle içerisinde Kemal Kılıçdaroğluna
hakaret ettiniz, küfür ettiniz ve bununla ilgili de CHP Grubu ne yapar
bilmiyorum. Yani, bir partinin grup başkan vekili kendi partisinin genel
başkanına Bu kaseti izleyen namussuzdur. diyebilir mi, Namussuzdur.
diyebilir mi?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Dedi.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) E, ondan sonra
bakıyorsunuz, Habertürkte çok açık diyor ki: Bana arkadaşlar
getirdi, ben bunu izledim.
Takdiri yüce millete sunuyor,
saygılarımı ifade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tayyar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Daha seviyeli, daha düzgün
olmasını beklerdim. diyerek seviyesizlikle ve düzgün olmama hâliyle
itham etmektedir şahsımı.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Geri alacak
sözlerini Sayın Özel!
12.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyarın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi,
karşımızda bir tutarsızlığın içinden bir
tutarlılık yaratmaya çalışan bir acziyet durumu var sadece,
başka bir şey değil. Söylediğim çok net, size açıkça
söylüyorum, hepimiz biliyoruz ki Recep Tayyip Erdoğan yakın
gözlüklerini takmış, kaseti izlemiş Servis edin. demiş,
bunu cümle âlem biliyor. (AK PARTİ sıralarından Nereden
biliyorsun? sesleri, gürültüler) Genel Başkanımız bu görüntüyü
gördüğünü söyledi.
HARUN KARACA (İstanbul) Mahkemeye ifadeye
niye gitmiyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) O kasetin kendisini sizin
Genel Başkanınız izlemiş. deyince Yalan. diyorsunuz ya,
itirazım yok, siz haklı olabilirsiniz.
HARUN KARACA (İstanbul) Mahkemeye gitsin!
Mahkemeye gitsin, açın bir dava!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ben diyorum ki mevzubahis
iğrenç kaseti kim izlediyse eğer, eğer sizin Genel
Başkanınızsa ya da bizim Genel Başkanımızsa,
namussuzdur, şerefsizdir, hodri meydan! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni
AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96'ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve
arkadaşları tarafından, Gezi olayları sürecinde yaşananların
araştırılması amacıyla 30/12/2015 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Sayı: 170 1/6/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 1/6/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve
arkadaşları tarafından, Gezi olayları sürecinde
yaşananların araştırılması amacıyla
30/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (108 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak, 1/6/2016 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde ilk konuşmacı Ali Haydar Hakverdi, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli Divan üyesi arkadaşlarım, Meclisimizin vekilleri,
Meclisimizin emekçileri ve basın emekçisi arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
On dört yıllık AKP iktidarının
özellikle son beş yılında iktidarın hoşuna gitmeyen
hemen hemen her şey darbe olarak nitelendiriliyor oldu. Mesela gazeteciler
yayınladıklarıyla darbecilikle suçlandılar, öğretim
görevlileri attığı imzalarla darbeci oldular ve
yargılandılar, tutuklandılar. E, tabii, Geziye de darbe
demenizi, darbe olarak nitelendirmenizi ben bu koşullarda gayet makul
karşılıyorum. Hatta o dönemin taraftar grupları dahi terör
örgütünden yargılandı ve geçenlerde beraat etti; üç yıldır
davaları sürüyordu. O dönem ben de Gezide vardım ve varoluş
sebebimi mümkün olduğu kadar, zamanım yettiği kadar anlatmaya
çalışacağım. O dönem ben paralel falan görmedim. Sonradan,
daha sonraki dönemlerde onu dahi paralele bağlamaya
çalıştınız. Aslında paralel dedikleriniz, bir dönem
birlikte hareket ettiğiniz sizlerin suç ortaklarınızdı. Ben
onları Gezide görmedim. (CHP sıralarından alkışlar)
Ha darbe derseniz eğer, darbeyi de siz iyi bilirsiniz. Az önce bir grup
başkan vekiliniz vardı, bir hafta önce Bakandı, şimdi grup
başkan vekiliniz oldu. 4 Mayıs darbesi, saray darbesi
Darbeyi de
sizler bizlerden daha iyi bilirsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Gezi, bize göre onurlu bir direnişti. Ne olursunuz,
darbeyle, paralelle bizden yana kirletmeyin.
Şimdi, Gezi nasıl başladı, ben
kendi durduğum yerden bir anlatmak isterim. Medyayı bir havuzda
toplamıştınız, hortumu da
bağlamıştınız, devletin kaynaklarını sürekli
onlara aktarıyordunuz. Basın diye bir şey yoktu, sadece
Hükûmetin reklamını yapan birkaç kuruluş, birkaç televizyon
dışında başkaca hiçbir şey, maalesef ama maalesef,
yoktu. Sizin gibi düşünmeyen, yazan, çizenleri tehdit ediyordunuz, vergi
denetmeni gönderip bir şekilde yandaşa bağlıyordunuz.
Düşünsenize tam o dönem ülke çalkalanırken bir haber kanalı,
kendini haber kanalı olarak nitelendiren bir televizyon,
kapısına binler dayanana kadar haber saatinde -birkaç
arkadaşım da söyledi- penguen belgeseli gösteriyordu.
Peki, başka? O dönem sanat
eleştirmeniydiniz -hâlâ olduğu gibi- ve heykellere tükürüyordunuz
Geziden önce. İnsanların yediğine, içtiğine,
giydiğine karışıyordunuz. Yetmedi, yetmedi, jinekolog da
oldunuz, kadınların doğumuna karıştınız,
yatak odalarımıza kadar girdiniz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne alakası
var ya!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Çok
alakası var, anlatırım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hiç alakası
yok ya! Ben de bu partide siyaset yapıyorum. Ne alakası var ya!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Şimdi, sizden olmayanı, size oy vermeyeni işe
almadınız, hep yandaşlarınızı aldınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sormuyoruz
Hangi partidensin? diye.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Mesela,
bir polis sınavında 1inci olan, sınavda 1inci olan bir genci
sadece inancı dolayısıyla mülakatta elediniz. Sizden olmayanlara
ekmek vermediniz, aç bıraktınız, sadece yandaşı
korudunuz. Cebinizi doldurmak için doğaya kıydınız, ağaca
kıydınız, Somada cana kıydınız, cana
kıydınız, cana. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Yalovadaki
gibi, Yalova Belediyesinin yaptığı gibi. İki laf edemedin
Yalova Belediyesine.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) -
Paranın yeşilini değil tabii, en çok sevdiğiniz
paranın yeşiliydi, maalesef para için katlettiniz doğanın
yeşilini. Meclise ilk geldiğiniz yıllarda mücahittiniz, sonra
müteahhit oldunuz, müteahhit oldunuz. Öyle kibirlendiniz ki
iktidarınız zamanında gariban çiftçiye Ananı da al, git.
dediniz. Bütün bu yaptıklarınız bardağı doldurdu, doldurdu
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne oldu sonra?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) -
ve Gezi,
bardağı taşıran son damlaydı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sonra?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Gezide
ağaca kıydınız ve o bardak taştı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sonra ne oldu,
sonra?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - O
dönemdeki gençlerin söylediği gibi piston düştü, piston
aşağı indi, o dönemdeki gençlerin söylediği gibi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sonra birisi
yüzde 52yle Cumhurbaşkanı seçildi.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Sonra ne
oldu biliyor musunuz: O Ananı da al, git. dedikleriniz
analarını da aldı, geldiler. (CHP sıralarından
alkışlar) Mesele, sadece ağaç meselesi değildi, bütün bu
anlattıklarım meselenin ta kendisiydi. Mesele, AKP Hükûmetinin
zulmüne karşı halkın tepki göstermesi, hak aramasıydı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Yüzde 52yle
tepkisini gösterdi gerçekten.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Hanımefendi, oturduğunuz yerden sürekli bağırıyorsunuz
ama televizyonlar duymuyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Evet
konuşuyorum ama doğruları söylemiyorsunuz.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Hükûmet
yeni değişti, boşa zorlamayın, lütfen boşa
zorlamayın, bıyıklarınız da yok zaten.
ÖZKAN YALIM (Uşak) O, hiçbir zaman Kabinede
yer bulamaz, boş ver.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Düzgün
konuş, sende sakal var da ne işe yarıyor!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Gezide
kimler vardı? Gezide kimler vardı, söylüyorum: Gencecik çocuklar
bilgisayarlarının başından kalkıp geldiler; ilk defa eylemlere
katılıyorlardı ve annelerini arıyorlardı, Anne merak
etme, biz sonlardayız. diyorlardı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz de
kışkırtıyorsunuz; tabii, tabii!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Başka
kimler vardı? Evlatları için kaygılanan anneler, babalar
vardı, darbeci anneler, babalar! Peki, başka kimler vardı?
Bastonuyla, bayrağıyla gelen yaşlı teyzeler vardı,
darbeci yaşlı teyzeler! Hepsinin hedefi birdi aslında biliyor
musunuz; bütün gelen yaşlı, genç, kadın, çocuk, hepsi Şu
paralelle beraber olalım, dış mihraklarla da beraber olalım
da AKP Hükûmetini yıkalım! derdindeydi. Peki, darbeyi yaptılar
bunlar, nasıl olacaktı? Hani o yakından gaz sıkılan
bir kadınımız vardı ya, kırmızılı
kadın, Gezide simge olan, mesela onu Başbakan yapacaktık ve bu
İstanbulda hani Davulcu Vedat var ya, onu da Spor Bakanı
yapardık! Ataması yapılmayan öğretmen
kızımız Tuğba var, onu da Millî Eğitim Bakanı
yapardık! O dönem ben de avukattım yani gözüm Adalet
Bakanlığındaydı, olmadı! El vicdan ya! El insaf ya!
Yani Geziye darbe girişimi demek, hani buna gerçekten kargalar bile
güler.
Şimdi, Gezide başka kimler vardı?
Mesela ilk günlerde Sırrı Süreyya Önder Vekilimiz vardı, böyle kepçenin
önüne ayağını koydu. Ben o fotoğrafı gördüm ama bir
daha kendisini hiç göremedim, hiç yoktu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Biz hep
oradaydık ya!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Sayın
Demirtaşın açıklamasını söyleyeyim o zaman hemen
kısaca: Sırrı ağaç için oradaydı. Sonra öyle bir
boyuta vardı ki Sırrı Bey bu konuda dikkatli davrandı,
darbecilere hizmet etmedi.
Zaten ben Ankaradaydım, Diyarbakır TOMA da o gün
Kızılaydaydı ve o dönem maalesef flört ediyordunuz.
İkinizin de, iki partinin dili de aynıydı, ikiniz de darbe
diyordunuz maalesef. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, her olumsuz davranışta
sandığı getiriyorsunuz. Diyoruz ki: Çocuklar öldü.
Sandıktan biz çıktık.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Demokraside
sandık gelir, ne yapalım?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Evet, çok
haklısınız.
Yahu Vakıflarınızda çocuklara
tecavüz edildi. diyoruz. Biz sandıktan çıktık. Bu mudur?
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ne alakası
var?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Bu mudur?
Yani her şeyi sandığa nasıl bağlarsınız?
ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) Gezicilerin
burada, Ankarada ne yaptıklarını görüyorsunuz.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Kurmuşsunuz AKP anonim şirketini, devletin bütün
kaynaklarını kullanıyorsunuz, var gücünüzle seçime giriyorsunuz,
olanaklarını kullanıyorsunuz.
ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) O kadar
masum değiller. Kızılayı ne hâle getirdiler,
Kızılayı?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Memuru
tehdit ediyorsunuz, oyunu takip ediyorsunuz, ekmeğiyle tehdit ediyorsunuz
ve sonra da sandık diyorsunuz. Öyle yağma yok! Öyle yağma yok!
ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) Böyle
yağma yok! Ankarayı ne hâle getirdiniz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sandık
yok, öyle mi? Senin demokrasinde sandık yok!
ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) Bu kadar
masumlar!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Maalesef,
bugün de o günden hiçbir farkınız yok.
Sizden olan, kelle kesen, tecavüz eden o
IŞİDçilere 3-5 öfkeli genç dediniz. Bilgisayarın
başından kalkıp gelen fidanlara, Çarşı Grubuna,
gazetecilere de terörist diyorsunuz, bu sizin adalet
anlayışınız.
Ölen çocuklara değil, kırılan camlara
üzülüyorsunuz çünkü o çocuklar sizin o kurduğunuz anonim şirketin
personeli değil.
Dün Şereflikoçhisarda kocaman 30 tane
ağaç kesildi. Bu hafta sonu Ankaranın göbeğinde gece
yarısı -50 tane- koca koca ağaçlara kıydı Gökçek ve
Geziye denk geldi. dedi, Geziye denk gelmesi de çok hoş bir tesadüf.
diye açıkladı. Ya, adam ağaca kıyıyor, bundan haz
alıyor, hoşlanıyor ve Çok hoş tesadüf. diyor.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Aferin, aferin.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Siz de
buna oturduğunuz yerden Aferin. diyorsunuz ya
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Size aferin.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) -
ağzım doluyor, çok ağır sözler aklıma geliyor ama ben
kendime yakıştıramıyorum söylemeyi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Siz Berkinin yüreği yanan annesini, o gözü
yaşlı annesini meydanlarda yuhalattınız. Ben diyorum ki
Allah düşmanıma evlat acısı vermesin, düşmanıma
evlat acısı vermesin. Ali İsmaile atılan o son tekmeyi de,
Etheme sıkılan o kurşunu da, Berkinin elindeki ekmeği de,
o anaların gözündeki yaşı da ve vur emrini verenleri de biz
asla unutmayacağız, asla unutmayacağız.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Cenazelerin ve
çocukların üzerinden siyasi rant geçiriyorsunuz, başka bir şey
yapmıyorsunuz, başka hiçbir şey yapmıyorsunuz!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) -
Haklısınız, mesele sadece bir ağaç meselesi değildi;
mesele, ülkeyi yangın yerine çeviren bir anlayış, bir odun
meselesiydi.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Hakverdi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, konuşmacı birçok yerde esasen 69a giren
değerlendirmelerde bulundu, grubumuza sataştı. AKP Hükûmetinin
zulmüne karşı halkın tepkisi dedi, bizi zulüm yapan zalim bir
parti olarak tanımladı. Sadece bir tanesini örnek olarak veriyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Biz de bu
görüşe, arkadaşımızın görüşüne
katılıyoruz Sayın Bostancı.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
13.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Ali Haydar kardeşimizden
sokağa bir güzelleme dinledik. Sokakta yaşananları yücelten,
onları hakkaniyetin ve adaletin temsilcisi gibi takdim eden bir
konuşma dinledik. Oysaki Ali Haydar Bey Parlamentoda bir vekil ve
siyasetin medeni bir şekilde sürdürüldüğü mekânların
meşruiyetini savunması, sokağı reddetmesi lazım çünkü
sokaktan adalet çıkmaz, sokaktan kaos çıkar, sokaktan kargaşa
çıkar, sokaktan zulüm çıkar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O dediklerin
saraydan çıkar, saraydan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gezi dâhil,
insanlık tarihi içerisindeki sokakta yaşanan bütün iktidar
mücadelesi, insanlığın aleyhinedir, insanlık
bakımından, durduğumuz yer eğer insanlıksa
insanlığa bir fayda sağlamamıştır.
KAZIM ARSLAN (Denizli) İstanbulun Fethini
de sokaktakiler yaptı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ne zamanki biz
bu işleri medeni bir biçimde Parlamentoda, iktidar kavgalarını
Parlamentoda görüşmeye başladık, bir üslup, bir nezaket, bir
anlayış, bir müzakere havası içerisinde insanlık bundan
fayda sağladı Sayın Ali Haydar kardeşim.
Şimdi, CHP Grubu Mecliste meşru
mekânlarda, meşru zeminlerde bu iktidar mücadelesini sürdürme
iddiasında olan bir parti, sizin sokakla bir ilişkinizin
olmaması lazım. Demokratik protestolara söyleyecek lafım yok,
bunlar yapılmalı ama Gezi olaylarının demokratik bir
protesto olduğunu kim söyleyebilir, böyle bir şey yok.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Biz
söylüyoruz hocam, biz söylüyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Her şeyi
sandığa getiriyorsunuz. diyorsunuz. Ali Haydar kardeşim,
şimdi, sonuçta, siz burada değerlendirme yapacaksınız, ben
değerlendirme yapacağım, herkes bir şey söyleyecek, bütün
bunların neticesinde de halk karar vermeyecek mi?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bostancı,
sokaktaki vatandaş sokuyor Meclistekileri unutmayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kim karar
verecek? Sandık karar vermeyecek, sokakta gücü gücüne yeten mi karar
verecek? Böyle bir şey olmayacak elbette. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O bakımdan, sandık sizin
için de bizim için de sandık ve hayırlı olan budur Ali Haydar
kardeşim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Naci
Hocam, bu sandıkla çok uğraştınız ya.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gezide
hayatını kaybedenlere, herkese Allahtan rahmet dileriz.
Acının o tarafı bu tarafı olmaz, acı hepimizin.
Acıyı hepimizin kılan bir dille bugün de konuşmak yine
hepimizin görevi.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Sayın Hakverdi...
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli hocam şöyle bir ithamda bulundu;
konuşma içeriğimi çarpıttı, 69a göre söz istiyorum: Sanki
sokakta mücadele ederek, sandığı da tamamen reddetmişim,
Parlamentoyu da feshetmişim, iktidarı sokakta kazanacağım
algısı yaratmaya çalıştı.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Öyle dedin.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Niyetim bu
değildi, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Hakverdi, Sayın
Bostancı çok dikkatli bir üslupla, sataşmadan doğan
hakkını kullandı. Ben doğrusu böyle bir tespitte
bulunmadım ama siz Sayın Bostancının bütün bu cümlelerini
bu şekilde algılıyorsanız size söz vereceğim.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Takdir
sizin Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben, doğrusu 69a göre
Yani,
hangi cümlesini, onu söylerseniz, ona göre ben size söz vereyim.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Konuşmanın bütün içeriğindeki algı -benim o dönemi
anlattığım o olayların tamamı- sanki ben parlamenter
sistemi tamamen bertaraf etmişim ve iktidar sokakta kazanılır
demişim. Yani, ben bunu demedim, en azından bu, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiş oldu.
Teşekkür ederim.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Bir
parlamenter olarak biz de elbette parlamenter sistemi savunuyoruz ancak bütün
demokrasi yollarını, devletin bütün imkânlarını AKP kendi
lehine her seçimde kullandığı için her seferinde
sandığı önümüze koyuyor. Ben bunu söylemek istedim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Hakverdi.
Tutanaklara geçmiştir.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve
arkadaşları tarafından, Gezi olayları sürecinde
yaşananların araştırılması amacıyla
30/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ilk konuşmacı Ayhan Bilgen, Kars Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu usulen aleyhte alınmış sözü
nasıl kullandığımı biraz sonra herhâlde herkes
görmüş olacak.
Öncelikle galiba bütün bu tartışmalardan
bir konuda netliğe ulaşmamız gerekiyor. Demokrasiler elbette
temsilî demokrasi niteliğindeyse sadece sandık üzerinden yani
şeklen bir seçimin yapılıp yapılmaması üzerinden
demokratikliğine dair bir niteleme, bir tarif yapabilirsiniz. Ama,
artık, dünyada temsilî demokrasi, tam da Türkçedeki Osmanlıcadan
geçmiş hâliyle temsilî -tırnak içinde- yani biraz gösteri kabilinden
kalmış bir demokrasi olmamasının teminatı başka
özgürlüklerin varlığı ya da yokluğuyla ölçülür. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin arka arkaya 3 maddesi -9, 10, 11-
aslında birbirinden ayrılmaz özgürlükleri tarif eder. Düşünce ve
vicdan özgürlüğü ancak bir sonraki maddedeki ifade özgürlüğü varsa
anlamlıdır, yoksa herkes zaten vicdanen düşünce olarak sonsuza
kadar özgürdür, onu ifade edebiliyorsa özgürdür. Aslında Düşünce ve
ifade özgürlüğü vardır. denir ifade özgürlüğü
kullanılabiliyorsa.
Arkasından gelen madde toplantı
özgürlüğüyle ilgilidir. Burada da aslında ifade özgürlüğünün
kurumsal yapısı tarif edilir. Toplantı gösteri
yürüyüşleriyle ilgili düzenlemeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde çok net
tarif edilmiştir. Göstericilerin barışçıl nitelikteki yani
şiddete başvurmayan her türlü etkinliği, her türlü protestosu
önceden izin alma ihtiyacı da olmaksızın, net biçimde bir
haktır. Ya bu hakkı tanıyıp demokrasinizi, yargı
mantığınızı bunun üzerine kurgularsınız ya
da buna tahammül göstermiyorsanız o zaman o ülkede düşünce
özgürlüğünden, toplantı gösteri özgürlüğünden, ifade
özgürlüğünden söz etmek çok mümkün değildir. Türkiyenin yüzlerce
davada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesinden
dolayı tazminata mahkûm edildiğini burada herkes, hepimiz çok net
biçimde biliyoruz. Demek ki Türkiyenin bu sözleşme maddesini uygulama
konusunda yapısal ciddi sorunları var. Bu sorunlar güvenlik
görevlilerinin uygulamasından kaynaklanıyor ama sadece ondan
kaynaklanmıyor, galiba onun ötesinde siyasi iradenin bu konuya
yaklaşımından da ciddi biçimde etkileniyor.
Şimdi, Rabia Meydanında Esma
hayatını kaybettiğinde amalı, ancaklı cümle kurmak
nasıl kabul edilemezse hiçbir gerekçeyle, gösteri hangi niyetle
yapılmış olursa olsun, kimi devirmeye yönelik
yapılmış olursa olsun orada bir çocuğun hayatını
kaybetmesi, bir göstericinin keskin nişancı tarafından vurulması
nasıl bizim insani değerlerimizle, vicdanımızla
bağdaşmazsa Gezi eylemlerinde, gösterilerde bir kişi ister yasa
dışı slogan atmış olsun, ister siyasal talepleri
hukuki açıdan savunulamaz olsun öldürülmesi asla ve asla meşru
görülecek bir durum değildir. Yargılama ya da cezalandırma
yollarının denenmesine dair zaten 5.500 civarında bir rakamdan
söz ediyoruz yani Gezi eylemlerine katıldığı için
yargılanan insan sayısı bu ülkede 5 binin üzerinde. E
şimdi, bir tarafta, eylemlere katıldığı için yargılanan
sayısı 5 bin rakamının üzerinde olacak yani Çarşı
taraftarları bile darbe yapma iddiasıyla yargılanmış
olacak ama öbür tarafta, Ali İsmail dışında -ki çok
medyatik olduğu için- artık hani vicdan elvermeyecek bir linç eylemi,
açıkça bir nefret suçu olması dışında
hayatını kaybedenlerle ilgili neticeye varmış bir dava
olmayacak. Yani, diğer kişiler, ister 7 sayın, ister 11
sayın, sonuç itibarıyla bir kısmının davası devam
ediyor, bir kısmında hâlâ polislere ulaşılabilmiş bile
değil yani tespit bile yapılabilmiş değil. E şimdi,
insanların can güvenliğini sağlamakla sorumlu muhatap eğer
devletse, orada suç işleyenler varsa galiba suç işleyenlerin -yasal
olarak suç işlemiş bile olsalar- faturasını birilerinin
hayatıyla ödemesini hiçbir hukuk devletinde, hiçbir demokraside normal görmek,
olağan görmek mümkün değildir.
Çok açık biçimde, aslında siyaseten böyle
gösterilerin hangi noktaya vardığını bulunduğumuz
coğrafyada daha önce defalarca gördük. Bunun en somut örneklerinden biri
aslında Suriyedir. Yani burada, Seattleda başlayan
küreselleşme karşıtı gösterilere Amerikada ya da
başka ülkelerde, Brezilyada, İspanyada nasıl müdahale
edildiği, ne olduğuyla ilgili tartışmalar çok uzun vakit
alır ama bir örnek bence Suriyeyle ilgili okumamızı doğru
bir mantık üzerine kurmak açısından önemlidir. Daha önce
Diyarbakırdaki gösterilerde çevreye zarar verilmiş olması
dolayısıyla yani camların kırılmış
olması, binaların zarar görmüş olması dolayısıyla
bugünkü İçişleri Bakanı, dönemin Diyarbakır Valisi Cama
gelen cana gelmesin. diyerek aslında kamuoyunun da olumlu tepkisini
almıştı. Hiçbir maddi zarar o gençleri geri getirmeyecek ve
hiçbir gerekçe o yaşananların -siyaseten eleştirisi yapılsa
bile- asla hukuki izahı olamayacak.
Toplumsal gösterilerin bir büyük infiale
dönüşmesi ve ister isyan ister ayaklanma ne derseniz deyin, o düzeye
ulaşması genellikle bu gösterileri organize edenlerin
başarısından çok -buna özellikle dikkatinizi çekmek isterim-
gösterilere müdahale biçiminden kaynaklanır. Suriye, bundan beş
yıl önce de aynı rejime sahipti, aynı anayasası vardı;
İhvan mensubu olmanın kendisi idam nedeniydi, nitekim o tarihlerde
2008-2009 yıllarında 80 yaşında ihtiyar, 15
yaşında genç İhvan üyesi olduğu için idam
edilmişlerdi. Ama, kimse Suriyedeki rejimi otoriter, baskıcı
bir rejim olarak tarif etmiyordu, nitekim sokağa çıkılamıyordu.
Sokağa çıkılmadığı için de sokaklara nasıl
müdahale edildiğine dair bir fotoğraf, bir gösterge yoktu önümüzde.
İddialar tabii farklı yani rejim yanlıları Suriyedeki
gösterilerin başlamasını başka türlü tarif ediyorlar,
başka türlü anlamlandırıyorlar; işte Öldürülen polisler
göstericiler tarafından öldürüldü. diyorlar. Ama, ne olursa olsun sonuç
itibarıyla Suriyede bugün yaşanan iç savaşın
başlaması toplumsal gösterilere müdahale biçiminin bir sonucudur, isterseniz
komplo teorileriyle Bu göstericileri başkaları organize etti. falan
gibi analizler yapabilirsiniz. Bugünlerde Hükûmete yakın bir gazetede
yayın yönetmeni buna dair birtakım görüşmeler aktarıyor,
Orta Doğudaki bazı yönetimler ile -Türkiyenin de dâhil olduğu-
Batılı kimi ülkelerin de Suriyedeki rejimi devirmek üzere kimi
temaslar kurduğuna, gösterileri başlattığına dair
bazı paylaşımlarda bulunuyor ama bunu ben onun yorumu olarak
orada bırakıyorum.
Sadece şuna dikkat çekmek istiyorum:
Bakın, gösteriler dünyanın farklı ülkelerinde farklı
biçimlerde bastırılmıştır. Tiananmen Meydanında
-hatırlarsınız 1986-1987 yıllarıydı- gençlerin
üzerine doğrudan ateş açıldı, gösteri
bastırıldı. Daha yakın bir örnek: Özbekistanda, Orta
Asyada, Kafkasyada toplumsal gösteriler başladığında halk
Parlamentonun önüne geldi, Parlamento binasının üzerinden
göstericiler tarandı, onlarca insan hayatını kaybetti,
gösteriler bastırıldı. Evet, böyle istikrarı
sağlayabilirsiniz, bu şekilde iktidarınızı devam
ettirebilirsiniz ama bu rejimlere demokratik rejim denmiyor. Bir rejimin
demokratik olmasının en önemli ölçütlerinden biri, toplantı
gösteri yürüyüşleri konusuna nasıl yaklaşıldığı
konusudur.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
partimizin miting düzenleyeceği bütün şehirlerde valilikler, bir ay
süreyle her türlü basın toplantısını, yürüyüşü,
mitingi yasakladı. Şimdi, bu yasağın nasıl
konulabileceği ve yasağın özgürlüğün özüne dokunmaması
gerektiği ve yasak
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) İdare
mahkemesine yürütmeyi durdurma
AYHAN BİLGEN (Devamla) Bir gün kala bunu
bildiriyor yani idare mahkemesinin yetişip yetişmeyeceğinin
siyasi iradeyle ilgili, yürütmeyle ilgili bir şey olduğunu siz de
biliyorsunuz, ben de biliyorum. Önümüzdeki hafta etkinlikler var, bir siyasi
parti miting yapamazsa bunun siyasal sonuçları nasıl olur? Yani,
toplumu bastırırsanız, yasaklarsanız, ifade
özgürlüğünü, toplantı özgürlüğünü engellerseniz toplum
başka patlamalara, başka tepkilere, başka kırılmalara
gider. Siyasetin önünü açmazsanız, demokratik gösterilere karşı
tahammülkâr olmazsanız, bunu anlayışla karşılayan bir
rejimin karakterini ortaya koymazsanız toplumda sadece şiddeti,
çatışmayı körükleyen işler yapmış olursunuz.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Ruhi
Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, toplumsal anlamda milletimizin
hafızasında yer bırakan bir olayın yıl dönümü
münasebetiyle tüm siyasi partiler kendi görüşlerini ifade ediyorlar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu konuya nasıl baktığımızı
ifade etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Aslında Meclisin önemli bir mesaisini alan bu
hadiseye yakından ilgi duyarak takip etmek durumunda olduğumda da
şunu gördüm: Türkiyede, her geçen gün, maalesef, üzülerek görüyoruz ki
ara renkler kayboluyor, farklılıkların birlikteliği ile
ortak aklın iktidarını kurabilecek o akli tutum, o vicdani tutum
kayboluyor. Bu memleketin bir vatandaşı, bu Parlamentonun bir üyesi
olarak öncelikle bundan duyduğum hüznü ifade ederek başlamak
istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin aslında bu meselelere
bakışı bir üçüncü yolun olabileceğini gösteriyor. Neden mi,
nasıl mı; onu izah etmeye çalışacağım.
Bu olayların cereyan ettiği sosyolojik
zemine ve o günün Türkiyesine baktığımızda bugün bu
kürsüde ifade edilmeyen pek çok hadiseler de cereyan ediyordu. Terör sorunu
Kürt sorunu diye tanımlanıyor ve Kürt açılımı
adı altında teröristler siyasallaştırılıyordu.
İmralıda bebek katili Öcalanla görüşmeler ve toplumu rahatsız
eden tutumlar had safhaya gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti ifadesini sembolize
eden T.C.ler kamu kurum ve kuruluşlarından silinip
atılıyordu. Akil adamlar adı altında aziz Türk milletine
bir dayatma yapılıyor, bu marjinal tutumlar karşısında
kamu vicdanı sarsılıyordu. Yeni anayasa
çalışmaları adı altında Türk kimliğinin ve Türk
milleti ibaresinin Anayasada olmayacağı ifade ediliyordu. Ve
hepsinden de acısı, Diyarbakırda 21 Mart 2003 tarihindeki
Nevruz töreninde katilin, bölücübaşının mesajları okunuyor
ve onun posterleri altında barış arayışı
içerisine giriliyordu. Yerel yönetimler yasası, federasyon
altyapısı mı oluyor acaba? diye toplumda kaygılara
sebebiyet veriyordu. Basın üzerindeki etki her geçen gün artıyor ve
tek tipleştirici ve tek sesli bir Türkiyeye doğru gidiliyordu.
Ergenekon adıyla anılan dosyalar soruşturulurken şerefli
Türk askerinin Genelkurmay Başkanı tutuklanıyor, hapse
atılıyordu. KCKlıların hapishanelerden alelacele bir
şekilde çıkartılması kamu vicdanında değişik
soruları sordurtuyordu. Bunları saymakla çoğaltabiliriz: Millî
bayramlarımızın kutlanıp kutlanılamayacağı,
bazı müfredatların değiştirilmesi ve şiirlerin
bölümlerinin müfredatlardan çıkartılması meselesi başta
olmak üzere, üstüne üstlük bir de Suriye politikasındaki
başarısızlık ve güvensiz şehirler had safhadaydı.
Bakın, böyle bir Türkiyede, deminki
bahsetmiş olduğumuz Y gençliğinin özellikle tepkisini gösterme
biçimi olarak da kendisini çıkış noktası olarak
gösterdiği ilk hadiselerde, elbette ki toplumsal tepki kendisini
değişik kanallarla ifade etmeye çalıştı. Ama bu ifade
etmeye çalışmalar tek başına yetmedi, yetmeyince başka
unsurlar devreye girdi. Ve marjinal gruplar ve terör örgütleri, Geziden ve
Türkiyedeki bu siyasal atmosferden istifade ederek kaosa doğru giden,
çözülmeye doğru giden bir Türkiye özlemi kurmuş olabilirler. Buna da
katılıyoruz. Ama biz, orada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak o
dönemde ne yapıyorduk biliyor musunuz? Sayın Genel
Başkanımızın vizyonuyla, az önceki bahsettiğim
gerekçelerden dolayı Türkiyede millî kültür, millî kimlik ve millî
devlet âdeta tarumar edilmek üzere, biz buna demokratik tepki olarak bir
şeyler yapmalıyız arkadaşlar. diyorduk ve Merkez Yönetim
Kurulu toplantısında aldığımız kararlarla ve tüm
milliyetçi ülkücülerin katkı ve katılımlarıyla beraber,
Türkiyede, 9 adet millî değerleri koru ve yaşat temalı
mitingler düzenliyorduk. Sanırım bu olayların patlak
verdiği dönemlerde biz Bursadaki mitingimizi ve İzmirdeki
mitingimizi yapmıştık ve o dönemlere denk geliyordu. Bu
olayların evrildiği noktayı gören Sayın Genel
Başkanımız iki önemli çıkış yaptı. Bu
yapmış olduğu çıkışlardan bir tanesinde, bizim
meydanlarda olduğumuzu, sokaklarda olmamamız gerektiğini
hatırlattı ve milliyetçi ülkücülerin dibi görülmeyen kuyudan su
içmeyeceğini söyledi ve hiçbir ülkücünün, başını bir
ülküdaşının çekmediği olayların içerisinde
olmayacağı hakikatini vurguladı. Toplumdaki gerilimin had
safhaya geldiği bu ortamda, Milliyetçi Hareket Partisinin samimiyetle,
Sokaklar girdaptır, meydanlar demokrasinin ifadesidir. diyerek
yapmış olduğu bu mitinglerin, Türk siyasi tarihini
araştıranlar, o dönem içerisinde ne anlam ifade ettiğini çok
daha iyi anlayacaklar, çok daha iyi göreceklerdir.
Deminki bahsetmiş olduğumuz olumsuz
gelişmeler ve millî devleti tasfiye sürecine giren terörün
siyasallaşması, bugünkü gelinen noktalar itibarıyla, artık,
alına beyazına kurban olunan bayraklarını
dalgalandırarak terörle mücadele eden büyük Türk milletinin şerefli
mensuplarının, güvenlik güçlerimizin verdiği mücadeleye
desteğe geldi. Evet, bu desteğe verilen mücadele,
kararlılık ve azmi nispetinde Milliyetçi Hareket Partisi destek
veriyor ama gelişmeleri de yakından takip ediyor, Bunun
arkasından yeni bir oyun çıkar mı, çıkabilir mi? diye de
endişelerini tekrar dile getiriyor. Fakat 29 Mayıs İstanbulun
fethi münasebetiyle düzenlenen o mitingde, o programda elbette önemli mesajlar
verildi. Elbette gemileri karadan yürüten Fatihin çocuklarının deniz
altından Marmarayı geçirmesine, o projeyi çizen Osmanlı son
dönemindeki hayal dünyasından Milliyetçi Hareket Partisinin 57nci Hükûmetteki
projesinin, ihalesini açan ve daha sonra bu uygulamayı eyleme koyan
Ulaştırma Bakanına kadar teşekkür ediyoruz. Ama bununla
beraber, medeniyet başkenti İstanbulun, rantiye başkentine
dönen, rezidanslarla silüeti bozulan; manevi anlamda âdeta kutsal emanetlere ev
sahipliği yapan o aziz İstanbulla ilgili her türlü şiir, sanat,
edebiyat, estetik görüntüde yapılırken ranta dönüştürülen ve her
yönüyle tarumar edilen İstanbuldaki bu kapitalizme karşı
duyulan bir tepkinin de bir noktada ifadesi sayılamaz mıydı
Gezideki o direnişler? Nereden çıkmıştı bu olay?
Samimiyetle baktığımızda, oradaki düzenlemelere ve Gezi
Parkına yapılacak AVMye duyulan tepki. Biz AVMlerin ve
rezidansların bu ülkede, şartlarına uygun bir şekilde,
yapılmasına karşı değiliz ama bunun, hak etmeyenlerin
rantiyesine dönüşmesine ve o güzel şehrimizin âdeta ne olduğu
belli olmayan bir ucubeye dönüştürülmesine şiddetle
karşıyız ve ona da demokratik tepkimizi koyuyoruz.
Sözlerimi tamamlarken buradan iktidar partisinin
değerli milletvekillerine seslenmek istiyorum. Bu hadiseler nasıl
cereyan etti değerli arkadaşlar? 2002 yılında sizler yüzde
34 küsur oyla iktidara geldiniz ama toplumdaki kabul görme oranınız
yüzde 60ın üzerindeydi, 70lere yakındı. O dönemin siyasal
aktörleri ve söylemleriyle yaptığınız işler
açısından farklılıkların birlikteliğini temsil
edebiliyordunuz ama her gelen gün bir öteki inşa ederek,
varlığınızı bir ötekinin üzerine kurarak gerilim ve
kutuplaşmayla sayısal anlamda oyunuzu yüzde 49a getirdiniz, kabul
ama acaba bugün istenmeme oranınıza baktığınızda
-öteki yüzde 50, 51 değil- kerhen oy vermiş yüzde 49un içerisindeki
yüzde 10luk, 12lik, 13lük dilimi de düşünürseniz Türkiyede önemli bir
kitle tarafından endişeyle takip ediliyorsunuz. Lütfen, bu
endişeyle takip ediliş sürecinizi nefis muhasebesi yaparak hareket
edin ve bir önceki Başbakan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Sayın Davutoğlunun bir kertik atarak kamu
vicdanında sorguya davet etmiş olduğu değişim biçimi
dâhil, başkanlık sistemi dayatmanız dâhil, bütün bunları
hesaba katarak hareket ediniz. Eğer Suriye politikası ve terörün
siyasallaşma süreci bu şekliyle devam eder ve dayatmanız da
ısrarla devam ederse bu memleketin geleceği noktayı, büyük Türk
milleti ailesini ve hepimizi Allah korusun.
Selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım,
kayıtlara geçsin diye ifade ediyorum. AK PARTİ hiçbir zaman dayatma
içinde olmadı. Başkanlık sistemine ilişkin
yaklaşımı, meşru mecralarda, Parlamentonun ve milletin
onayına yöneliktir. Bu bir dayatma değil; bu, demokrasinin bir
gereğidir. Bunun ötesinde de herhangi bir zorlamayı, halkı
herhangi bir yönde baskılama tarzındaki eleştirileri hiçbir
şekilde kabul etmiyoruz. 2002den bu yana meşru mecralarda yürüdük,
bundan sonra da istikametimiz her tür teklifimize ilişkin meşru
mecralardır. O bakımdan, bunlar baskı ve dayatma olarak
görülemez.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Sayın Bostancı bunu konuşuyor, yalnız daha
çiçeği burnunda Sayın Başbakan, daha Başbakanlık
makamına oturmadan yani başkanlığı boynunun borcu
olarak ahdediyor. Bu bir dayatmadır; bir.
İkincisi: Ya kabul ederler
diyor, yine
aynı günlerdeki bir konuşmasında Biz ne
yapacağımızı biliriz. diyor her ne yapacaksa, biz
bilmiyoruz tabii onu da. Dayatmaya yönelik gayretler var. O bakımdan
Sayın Bostancının sözlerini kabul etmek mümkün değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, şimdi tutanakları incelediğimde,
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmayı yapan Sayın Ali
Haydar Hakverdinin partimize atfen, AKPyle aynı bakış
açısına sahip olduğunu -Gezi süreciyle ilgili- ifade eden
cümleleri var; isterseniz tek tek okuyabilirim de. Ama Eş
Başkanımızın cümlelerinden alıntı
yapmış, milletvekillerimizin olmadığından
bahsetmiş; en son da HDPnin ve AKPnin o süreç için aynı dili
kullandığını ifade etmiş, açıkça sataşmada
bulunmuş.
BAŞKAN Sayın Baluken, tutanaklara ben de
bakacağım, değerlendireceğim talebinizi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde Aziz
Babuşcu, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partisinin Gezi olaylarıyla ilgili Meclis araştırması
açılmasına dair önerisi üzerinde grubumuz adına söz aldım.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, biraz önceki konuşmalardaki Gezi
olayları bağlamında bir fikir nostaljisi ya da birtakım
rant hadiselerine tepki olarak bir nostalji değerlendirmesini
yapmayacağım. Doğrusu, Taksim Yayalaştırma Projesi
kapsamında 12 ağacın sökülerek bir başka yere nakledilmesi
üzerine, başlangıçta bir çevre duyarlılığı olarak
algılanan Gezi olayları, kısa bir süre geçmeden aslında
faşist bir aklın gerici bir kalkışmasına, bir darbe
arayışına dönüştüğünü gördüğümüz bir kaos
planıdır.
Bu darbe denemesinin zamanlaması ve iç ve
dış faktörleri üzerine bir tahlil yaptığımızda,
paydaşlarını çok net bir şekilde görmemiz mümkün. Zamanlama
olarak genç cumhuriyetimizin ekonomik ve finansal tabloları anlamında
2013 Mayıs ayına baktığımızda, doğrusu bir
final ayı görürüz. Üçüncü köprü ihalesini gerçekleştirmiş,
üçüncü havalimanı ihalesini yapmış, döviz rezervi
itibarıyla cumhuriyet tarihinin zirve rakamına
ulaşmış, IMFye olan borçlarını
sıfırlamış, ihracat rakamları rekorlar
kırmış, büyüme rakamlarıyla hızla
kalkınmasını sürdüren, faiz oranları ilk defa 4,6 gibi en
düşük orana indirgenmiş koşan bir Türkiye, hasta adam olmaktan
kurtulan bir Türkiye tablosu görürüz 2013ün Mayıs ayında. Elbette bu
başarı hikâyesinin bir başka gerçeği de bu başarı
hikâyesinin arkasında olan AK PARTİ ve Recep Tayyip Erdoğan
gerçeğidir yine 2013ün Mayısında. Bu gerçeği görmek
istemeyen, kabul etmeyen, edemeyen, hazmedemeyen siyasal zihin -ki bu zihin
kendisini milletin ve milletin değerlerinin karşısında
konumlandırmış bir zihindir- işte bu zihin Gezinin siyasal
zihnidir ve doğrusu faşist bir zihindir. Bu zihin, hâliyle,
meşru, demokratik yollarla, yöntemlerle milletin kendisine asla siyasi
iktidar olma şansı vermeyeceğini çok iyi bildiği için,
demokrasiden asla hazzetmez.
Hatırlayın, televizyonlarda o günlerde
Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili halka ne diyordu: Önümüzdeki süreçte
bu siyasi gidişata dur demenin bir yolunu bulmalıyız. Eskiden
ihtilaller olurdu ve bu tür iktidarlar giderdi. Şimdi o ihtilali yapacak
olan komutan da kalmadı, şimdi öyle bir kurtuluşumuz yok.
Şimdi, bu zihnin, tevarüs eden siyasi gelenek içerisindeki bugünkü
fotoğrafını gösteren bu CHP milletvekilinin söylemi, tavrı,
tutumu aslında bu zihni çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu zihin,
sandığı her vesileyle itibarsızlaştırmayı ve
millî iradeyi ise anlamsız hâle getirmeyi düşünür biraz önce yine
burada aynı şekilde sergilendiği gibi. İşte, bugün,
yine aynı mantık üzerine söylüyorum, bugün kan peşinde olan
Kılıçdaroğlu, herhâlde o gün de Taksime yine kan
arayışı için çıkmış olmalı Taksim Gezi
olaylarıyla ilgili olarak. Durum böyle olunca, bu zihin devlet erkinden
yararlanmak için hep karanlık yolları denedi, darbeden medet umdu;
darbe yaptıramayacağını gördüğü anlarda da sokak
çatışmaları, iç isyanlar, kaos ve kriz süreçleri peşinde
oldu, buralardan medet umdu. Gezi, bu yönüyle hep bildiğimiz, hep
yaşadığımız bu yöntemlerin güncellenmesinden
başka bir şey değildi aslında. Kısaca bir kere daha
söylersek Gezideki iç aktörler, iç dinamikler; sandık yoluyla iktidara
gelmediği için sürekli karanlık oyunlardan medet uman siyaset,
demokrasi üzerinde vesayet kurmaya alışmış birtakım
bürokratik elitler, hep darbelerden yana olup bundan nemalanmış
medya; rekabet şartlarını sevmeyen, daha fazla çok faizle para
kazanmaya alışmış iş çevreleri ve tüm bu kesimlerle
ideolojik veya menfaat iş birliği içerisinde olan paralel yapı.
Gezi olaylarında işte, bu kesimlerin iş birliği,
dayanışması ve desteği vardır; gençler sadece figüran,
ağaç sadece dekordur Gezide.
Bazıları solculuk üzerinden Gezi
değerlenmesi yapıyorlar, oysa biz Gezide finans kapitalizminin
ağalarının Gezi eylemcileriyle nasıl dayanıştıklarını
çok iyi biliyoruz. Ben de çapulcuyum. diyen sermaye baronları ve onlara
alkış tutan solcular Gezide bildiğimiz ve
hafızalarımızda taze olan anekdotlardı. İşte,
bizde de böyle bir solculuk var; halkla değil, küresel sermayeyle hareket
eden bir solculuktan bahsediyoruz. Karışıklık
çıksın, kaos olsun, terör olsun, çatışma olsun, ara rejim
dönemleri olsun, belki bu yolla devlet erkinin bir kulpundan tutarız.
umudu içerisinde olan bir Gezi fikrinden bahsediyoruz. İşte, Gezinin
yerli iş birlikçi ayağı budur değerli arkadaşlar.
Bir de uluslararası ayağı vardı
Gezinin. Koşan Türkiye'yi hazmedemeyen, hasta adam olarak
tanımladığı ve böyle bir Türkiye'ye alışık
olan uluslararası güç merkezleri de Gezinin uluslararası
ayağı olarak pozisyon aldılar. Onların da amacı, bu
koşan Türkiye'yi tökezleterek diz çöktürmek, yeniden hasta yatağa
mahkûm hâle getirmek suretiyle çıkarlarına hizmet edecek bir siyasi
zemini oluşturmaktı. Türkiye'nin imajını bozmak, önünü
kesmek, Türkiye'yi iç isyanlarla boğuşturup yalnızlaştırmak,
Türkiye'nin ekonomik ve siyasi istikrarını bozmak, böyle olunca da
esas büyük amaçlarına ulaşmak ümidi içerisindeydiler. Neydi o esas
büyük olan amaç? Yani, yeni Türkiye'nin mimarı olan Recep Tayyip
Erdoğanı ülke içi ve ülke dışı küresel siyasette
devre dışı bırakarak Recep Tayyip Erdoğansız bir
Türkiye geleceğini dizayn etmek. Onun içindir ki aylar öncesinden yerli
iş birlikçi paydaşlarıyla koordinasyon içerisinde otel
rezervasyonları yapılmış, canlı yayın
araçları kiralanmış; Geziden dünyaya sekiz saat boyunca
canlı yayın yapacak -üstelik- savaş kasklarını
takmış muhabirleriyle CNN ve BBC, uluslararası güç merkezlerinin
medya ayağı olarak Gezide konumlanmıştı tıpkı
bizim her darbeden yana olmuş, bundan nemalanmış iş
birlikçi medya organlarının da olduğu gibi.
Sonuçta, iş birlikçi CHP ve elitist, seçkin
sermaye sadece statükolarını muhafaza etme amaçlı eski
Türkiye'ye geri dönmüş olacaklardı, uluslararası güç merkezleri
de bu iş birliğiyle Türkiye'yi yeniden hasta yatağına
mahkûm hâle getirmiş olacaklardı ama olmadı. Nuri Bilge
Ceylanın yalnız ve güzel ülkem dediği bizim
coğrafyamızın mazlum insanları, ülkelerine bir kere daha
sahip çıktılar. Ötekileştirilmiş bidon kafalı,
göbeğini kaşıyan, makarnacı Haso ve Memolar yurt
dışından dönen liderlerini yüz binler hâlinde havaalanına
akın ederek karşılarken Gezi kalkışmasını da
sonlandırmış oldular. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kazlıçeşme mitingi ise bu
milletin noktayı koyduğu miting olmuştu. Türkiye ve AK
PARTİ karşılığı cephenin hevesleri, bir kere
daha, kursaklarında kalmıştı. O gün il başkanı
olarak bulunduğum bu tarihî anın hazırlayıcısı
olan İstanbul teşkilatlarıma bu vesileyle bir kere daha
teşekkürlerimi ve takdirlerimi ifade ediyorum. Gezi, bizim için son derece
açıktır; müphem olan bir konu yoktur, kapalı olan bir konu
yoktur. Yerli ve yabancı birçok aktörü çevre
duyarlılığı üzerinden harekete geçirip Türkiye, AK
PARTİ ve Erdoğan ile hesaplaşma moduna taşıyan bir
kalkışma, bir darbe girişimidir. Onun için siyasi
geleneğine uygun olarak bu darbe girişiminin de paydaşı
olan CHPnin darbeler ve darbecilerle ilişkilerini araştırma
konusu yapmanın daha anlamlı olacağını
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
Gezi olaylarının en dramatik tablosu değerli arkadaşlar,
işte budur: Dolar 1,76dan 2,17ye; euro 2,32den 3,01e, borsa 93 binden
61 bine; faiz 4,61den 10,06ya
Bunun bedelini eğer ödeme cesaretiniz
varsa buna sahip çıkın çünkü bu bedeli siz ödettirdiniz Türkiye'ye.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Babuşcu.
Sayın Baluken, buyurunuz, biraz
önce ifade ettiğiniz gerekçeler çerçevesinde size 69uncu maddeye göre söz
veriyorum.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Siz
konuşacaksınız değil mi?
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Aslında, değerli
milletvekilleri, otoriter AKP politikalarının teşhir edilmesi
gereken bir tartışmada CHPyle bir polemiğe girme niyetimiz
yoktu ancak Sayın Ali Haydar Hakverdi, sanırım devrimci
direniş kültürü ve demokrasi mücadelesi açısından burada HDPnin
hak etmediği bazı sözler sarf etti. Eğer tartışma
uzarsa HDPnin Gezideki direnişini, Gezideki duruşunu da
ayrıntılandıracağım.
Ancak Sayın Hakverdi, Gezi ruhu bir
dönem olmuş da bitmiş bir ruh değil ya da o direniş bir
süre oldu, sonra her yıl dönümünde anılan bir süreç değil.
Otorite hâlâ aynı şekilde devam ediyor; yasakçı,
baskıcı uygulamalar aynı şekilde devam ediyor; ona
karşı ezilen halkların itirazları ve direnişleri de
devam ediyor. Sizden ricam: CHP olarak sadece birkaç örnekle bu otoriteye ya da
Gezi ruhuna ne kadar sahip çıktığınızı bir gözden
geçirmeniz. Bakın, siz, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına hakaretler eden bir insanı
aday yaptınız. Siz, Cumhurbaşkanlığı seçiminde,
şu anda başka bir siyasi partinin sıralarında oturan bir
milletvekilini aday göstererek Tayyip Erdoğanın
Cumhurbaşkanlığı yolunu açtınız. Yine aynı
Cumhurbaşkanına, sizin de ifade ettiğiniz şekilde bir
saray darbesi olarak tanımladığınız
dokunulmazlık oylamasında Evet oyu vermek suretiyle de Parlamentoyu
feshetme ve başkanlık yolunu açtınız. Kusura bakmayın
ama, Diyarbakır TOMAları Ankaradayken, İstanbuldayken biz
onların karşısındaydık ama Bolu, Kayseri, Ankara
komando tugaylarının topları, tankları Cizreyi, Silopiyi,
Suru yıkarken siz orada değildiniz. Dolayısıyla otoriteyle
Gezi ruhu açısından kim nerede duruyor, sanırım yeterince
açıklayıcı olmuştur.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baluken.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, elbette Sayın Balukenin söylediklerine de cevap
gerekiyor ama öncelikle Sayın Babuşcunun konuşması
sırasında, Cumhuriyet Halk Partisine, bir milletvekilinin ihtilal
çağrısı yaptığı, CHPnin darbelerle ve
darbecilerle ilişkilerinin araştırılması
gerektiği ve Sayın Genel Başkanımızla ilgili tekrar
etmek istemediğim korkunç bir itham var. O konuda grubumuz adına
cevap hakkını uygun görürseniz Aykut Erdoğdu kullanacaklar.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
69uncu maddeye göre iki dakika
süreyle söz veriyorum.
15.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
İstanbul Milletvekili Aziz Babuşcunun CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Babuşcunun
konuşmasını dinledim. Neresini düzelteyim?
Birincisi, kurlara baktınız mı ya?
Çıktınız burada bir sürü insana
1,86. Hemen telefonumda
baktım. Başladığı gün, haziran itibarıyla 6
kuruş artmış 1,92ye gelmiş.
Siz eğer kurlar üzerinden Türkiyeye zarar
verildiğini düşünüyorsanız, Davutoğlunu görevden
aldığınızdaki kura bakın. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu cemaat operasyonundaki kura bakın.
Sizinle anlaşamadığımız
şu: Demokrasi tanımında anlaşamıyoruz.
Arkadaşlar, demokrasinin tanımı ne?
Güçler ayrılığı. Var mı? Yasama, yürütme, yargı
hepsi birleşmiş durumda.
Demokrasi ne? Partiler arasında eşit
rekabet. Sizin ile bizim aramızda bir eşit rekabet söz konusu mu?
Örneğin, Anayasaya göre tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanı sahalara inmiş, bütün Cumhurbaşkanlığı
gücüyle bunu yapıyor.
Yüksek Seçim Kurulu
. Girdiğimiz seçimler
adaletli mi? Gösteri ve yürüyüş hakkımız var mı?
Siz bütün bunları kaybedip, bütün bunları
yok edip sonra bir demokrasiden, bir millî iradeden bahsediyorsunuz. Ve
eğer demokrasi yok olursa bir direniş hakkı ortaya çıkar.
Şöyle bakın, meseleye şöyle
bakın: Diyelim ki sizin en sevmediğiniz şey ne? İsrail
yanlılığı. İsrail yanlısı bir parti geldi ve
sizin bütün haklarınızı elinizden aldı. Siz sessizce
izleyecek misiniz?
Direnme bir demokratik haktır. Mühim olan bunu
demokrasi içerisinde tutabilecek kanalları açmanız. Siz Gezi
direnişinde bunu yapmadınız.
Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü
400 milyar
dolar para harcayacaksınız. Bir tek kez şu Mecliste
konuştunuz mu? Kendi belediyenize sordunuz mu, AKPli Büyükşehir
Belediyesine ya bu projeler doğru mudur diye?
Siz bütün demokrasi kanallarını
tıkıyorsunuz. Yolsuzluklar gırla gidiyor. Yargıyı
elinize almışsınız, yürütmeyi elinize
almışsınız ve ondan sonra Sessizce izleyeceksiniz. diyorsunuz.
Ve burada üçüncü sınıf
Ve doğru değil
yaptığınız konuşma kurundan tutun faşizm
tanımına kadar. Yazık, günah! Bu şekilde götürürseniz ülke
büyük zarar görecek.
Size tavsiyem: Demokrasinin önünü açın.
Demokrasiye hepimizin ihtiyacı var.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğdu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Balukenin grubumuz hakkında yapmış olduğu
eleştirilere ve haksız ithamlara cevap vermek için uygun görürseniz
BAŞKAN Eleştiri, haksız itham
sataşma nedeni değil biliyorsunuz. Hangi sataşma efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam efendim.
Şöyle ifade edeyim: Tayyip Erdoğan
diktatörlüğünün önünü açmak gibi
Grubumuz açısından en
ağır hakaret olarak kabul ediyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Ali Haydar Hakverdi
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Hakverdi, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
16.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Evet, ben
kesinlikle polemiği uzatmak istemiyorum. Bu tartışmanın,
geçmişe dönük tavır tartışmasının bir sonuç
vermeyeceğini, bundan sonra gerçekten iktidarın baskıcı
rejimine karşı durmak gerektiğinde hemfikirim.
Ama şunu bir netleştirelim: Bakın,
Sayın Demirtaşın açıklamasını aynen okuyorum,
kısaca şöyle diyor: Sırrı ağaç için oradaydı.
Sonra öyle bir boyuta vardı ki Sırrı Bey bu konuda dikkatli
davrandı, darbecilere hizmet etmedi. Siz de darbe diyordunuz, AKP de
darbe diyordu. O dönem beraber hareket ediyordunuz.
Tarihsel ve siyasal süreç içerisinde birbirimizi
eleştirebiliriz, Siz şurada bunu yaptınız, burada bunu
yaptınız. Peki, bunun ne alakası var? Gezide yoktunuz, Gezi
direnişinde yoktunuz ama şunu da kabul ediyorum: Gezi direnişi
hiçbir partiye, hiçbir örgüte mal edilemez. AKPnin o günkü zulmüne
karşı kendiliğinden gelişmiş bir hak arama
hareketidir, hâlen de bunun savunucusuyum.
Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Hakverdi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Hakverdi yine aynı sataşma gerekçelerini kürsüden ifade
etti ve dolayısıyla yine sataştı grubumuza.
BAŞKAN Evet, bunu son olarak yapalım
Sayın Baluken.
Rica ediyorum, yeni bir sataşmaya meydan
vermeyiniz.
Buyurunuz.
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Hakverdi, Gezideki dört talebi en
başından beri biz sahiplendik: Yerinden yönetim,
katılımcı demokrasi, ekolojik duyarlılık ve daha fazla
özgürlük. Bunlarla ilgili HDPnin ilk günkü duruşu ne idiyse son günkü
duruşu da aynı oldu ve HDP ilk günden Gezi direnişinin bittiği
son güne kadar hem Taksimde bu haklı taleplerin dile getirildiği
yerdeydi hem de alanlardaydı. Ancak CHP sonradan kaynak
yaptığı Gezi direnişiyle ilgili Gezi direnişinin
ruhuna sahip çıkmadı, söylediğimiz odur.
Sizin dediğiniz değerlendirmeleri
cımbızla bir röportajın içerisinden çekip medya üzerinden
değerlendirmenizi üzüntüyle karşıladım. Bakın, o
değerlendirmeler özü itibarıyla şunu söylüyor: Ne zamanki
halkların gönül köprüsü Gezi ile Lice arasında kuruldu, ne zamanki
Kürtlere yapılan baskılar Gezi kitlesi tarafından sorgulanmaya
başlandı, birileri büyük bir kaygıyla, Kürt karşıtlığı
üzerinden Gezi ruhunu başka bir yere çekmek istedi, Geziye ihanet etmek
istedi; Gezinin daha fazla demokrasiyle ilgili talebini doksan
yıllık bir statükocu, tekçi anlayış ile Erdoğan rejimi
arasındaki bir rövanşist arenaya çekmek istedi. Bizim itiraz
ettiğimiz nokta odur. Bugün olsa bugün yine biz ona itiraz ederiz.
Söylediğimiz şey son derece nettir. Biz Gezinin demokrasiyle ilgili
taleplerinin ilk günden bugüne kadar savunulması gerektiğini ifade
ediyoruz.
AKPyle yan yana yürüme meselesine gelince,
defalarca söyledik, evet, müzakere sürecini AKPyle yönettik çünkü halk
tarafından onlar yetkilendirilmişti. Siz olsaydınız sizinle
yürütecektik ya da başka bir siyasi parti olsa onlarla yöneteceğiz.
Yarın, barış umuduyla, iktidarda olan herhangi bir siyasi parti
önümüze gelse yine o müzakereye kayıtsız şartsız gideriz.
Mücadele ve müzakereyi iç içe götüren bir siyasi geleneğin hem mücadele
hem de müzakere yürüttüğünü birazcık anlamanızı rica
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Babuşcu
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Sayın
Başkanım, Aykut Bey konuşmasında Neresini düzelteyim ki!
derken konuşmamı hiçe sayan bir tavır, bana göre bir hakaret
ortaya koydu, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Hayır, hayır, rica ederim,
böyle bir cümle hakaret asla olamaz, bir eleştiri; bunda bir sataşma
yok Sayın Babuşcu.
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) Ama ben
şunu söyleyeyim kayıtlara geçmesi açısından sadece:
Eğer düzeltilmesi gereken bir şey, Neresini düzelteyim? derse, en
azından Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin darbe
çığırtkanlığını düzeltebilirdi mesela.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın
Babuşcu.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Balukenin Geziye sonradan kaynak yapma ithamına
karşı cevap verme niyetindeydim ama sizin de
sabrınızın ve anlayışınızın
sınırlarını zorlamamak açısından Sayın
Babuşcunun da yerinden kullandığı ve Cumhuriyet Halk
Partisinin darbeye çağrı yapma ifadesine cevap vermek üzere söz
istiyorum. İkisine birlikte yanıt vereceğim.
BAŞKAN Buyurunuz, Sayın Babuşcunun
yapmış olduğu sataşma nedeniyle size söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Aziz Babuşcunun yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Babuşcu,
eğer içiniz rahat edecekse şunu söyleyelim: Gelmiş geçmiş
bütün darbeleri, bütün darbe girişimlerini, her türlü vesayeti
kınıyoruz ve Türkiyenin darbelerden çok çektiğini, partimizin
il başkanlarının, genel başkanlarının hapis
yattığı, il binalarımıza el konduğu, Türkiye
demokrasisinin yara aldığı tüm darbeleri kınıyoruz ve
Cumhuriyet Halk Partisinde bunun arkasında duracak, bunu savunacak, bunu
güzelleyecek bir tek milletvekili yoktur, bunu bilmenizi isterim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYHAN GİDER (Çanakkale) 27 Mayıs
27
Mayıs
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Son darbe 4 Mayıs
darbesi. Yüzde 49 oy almış olan Başbakanın, Anayasa
kitapçığı masanın üstünde dururken sarayın
camından aşağı atılmasına ses
çıkarmayıp, kabul verip, gelip burada darbeyle gideni darbeyle geleni
alkışlayıp ülkenin demokrasisine geri adım attırmaya
sessiz kalanları da kınıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYHAN GİDER (Çanakkale) 27 Mayıs
27
Mayıs
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Baluken, Geziye
sonradan kaynak yapmak değil, ilk durakta yanlış binip gelen
telefonla orta kapıdan inenlerden bahsediyor bizim
arkadaşlarımız. (CHP sıralarından alkışlar)
Gezide elbette Kürt gençleri vardı; iradesini
HDPden, dönemin BDPsinden
bağımsızlaştırmış, o meydanda olan Kürt
gençleri vardı, asla ve asla onların varlığı sizin
kurumsal tutarsızlığınızı örtmez. Bunu da
açıkça ifade edelim.
Ama siz, 4+4+4 bu Mecliste görüşülür, CHP
milletvekilleri gerek Komisyonda gerek burada bedenlerini bunun önüne koyarken
o gün istişare hâlinde olduğunuz AKPye ses çıkarmayıp daha
sonra ülke bu hâle gelince laiklik duyarlılığına kaynak
yapan bir partisiniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYHAN GİDER (Çanakkale) Kardeş
kavgası yapıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, bir saniye efendim,
Sayın Balukeni dinliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Sayın
Özelin son bir dakikalık konuşması bizle ilgiliydi ama
tamamı sataşmaydı.
BAŞKAN Söz vereceğim size Sayın
Baluken.
Sayın milletvekilleri, sataşma nedeniyle
doğan cevap ve açıklama haklarını doğal olarak,
talepte bulunan sayın milletvekillerine veya sayın grup başkan
vekillerine veriyorum. Ama şunu da peşinden zaman zaman ilave
ediyorum, zaman zaman ilave etmiyorum: Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyiniz. İlave etmediğim anlar, Nasıl olsa grup başkan
vekillerimiz, milletvekillerimiz bu konuda tecrübelidir, bunu bir daha
hatırlatmak çok doğru değil kendisine., gerekçe bu, bu nedenle
hatırlatmıyorum.
Şimdi, ben gerçekten rica ediyorum tüm
konuşmacılardan, yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz efendim.
Sayın Baluken, buyurun.
19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Özel, size Gezide hangi günler bulunup
hangi günler oradan ayrıldığımızı kanıtlamak
durumunda değiliz. Belli ki dikkatli takip etmemişsiniz. İlk
günden son güne kadar, gerek bahsettiğim haklı taleplerin dile
getirildiği, çekirdek direnişin örüldüğü Taksimde gerekse de bu
haklı mücadelenin yürütüldüğü bütün alanlarda BDP ve bugün HDP
bileşeni olan bütün partiler kendi kimlikleriyle, renkleriyle ve
siyasetleriyle oradaydılar.
Sizin, özellikle o dönem, içerisine girmiş
olduğunuz tavırla ilgili ben bir Kaynak yaptı.
değerlendirmesi yaptım, siz de onu kanıtlamak zorunda
değilsiniz. Ancak buraya gelip 4+4+4 teklifine BDP onay verdi. O yüzden
Türkiye AKP otoriterliğine mahkûm oldu. demeniz açık bir
iftiradır. 4+4+4e BDPnin onay verdiğiyle ilgili elinizde tek bir
bulgu varsa çıkarın burada gösterin. O tasarıya, BDP en güçlü
muhalefeti ortaya koymaya çalışmış ve ret oyu
vermiştir. Sizin bahsettiğiniz tartışma açılırsa
onu da detaylandıracağım.
Ancak benim bahsettiğim o süreçlerin
tamamından sonra, özellikle saray darbesinin
meşrulaştığı bu süreçte siz dokunulmazlık
oylamasıyla birlikte saray darbesine kaynaklık
yaptığınızı, oraya şu anda kaynak olduğunuzu
göremiyor musunuz Sayın Özel?
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Özgür Özel yapmış olduğu konuşmada 4 Mayıs darbesi.
adı altında partimizin gerçekleştirmiş olduğu
kurultaya ve delegelerin oylarıyla seçilmiş Genel Başkana ve
Başbakana yönelik açık bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öyle anlaşılıyor ki
Özgür Beyin karşı olduğu darbe biçimi kendi ifadesiyle 4
Mayıs türünde olanlar, ben öyle anlıyorum. 4 Mayısta ne
yaşandı? Bir partinin seçilmiş Genel Başkanı,
aynı zamanda millet tarafından yüzde 49,5 oy almış bir
partinin Genel Başkanı Başbakan olarak tayin edilmişti.
Daha sonra aynı parti kurultay yaptı, Genel Başkanı
değişti, yeni bir Başbakan geldi.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) O
kadar basit mi ya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunu darbe
diye tanımlamak demokratik süreçleri yok saymak anlamına gelir. Kendi
tanımlamalarıyla sokakta asker mi dolaştı, tank mı
yürüdü? CHPnin parti binalarına el mi koydular bu darbe sürecinde?
İnsanların başına herhangi bir iş mi geldi?
Hapishaneler mi doldu? Darbe neresinde bunun? Bu bir.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Demokrasi darbesi, demokrasi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İkincisi,
şimdi, burada bir süredir şöyle bir iş yapılıyor: AK
PARTİyle sen uzlaştın., Hayır, sen uzlaştın.
Zaman zaman HDPlilere Uzlaştınız. diye suçlama yöneltiliyor,
zaman zaman CHPlilere Uzlaştınız. diye suçlamalar
yöneltiliyor, zaman zaman da aynısı MHPye söyleniyor. Ya,
kardeşim, hepiniz bu kürsüye geldiğinizde Demokrasi. diyorsunuz,
Özgürlükler. diyorsunuz. Demokrasi, muhakkak partiler arasında
amansız bir çatışma işi midir, hiç mi uzlaşma
olmayacak? Bu milletin yüzde 50 oy verdiği ve iktidara getirdiği bu
partiyle siz hiç mi uzlaşma yapmayacaksınız? Sürekli hasım
mı olacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Müzakereleri siz dondurdunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sürekli rakip
mi olacaksınız? Eğer bir uzlaşma yaşanırsa bunu
tahkir edip, aşağılayıp Aman, bana böyle şey
söyleyemezsiniz, bunu hakaret kabul ederim. mi diyeceksiniz? Peşinden de
demokrasi diyeceksiniz. Bu demokrasiye gülerler.
Öte taraftan, demokratik ülkelerde sokakta iktidar
değişmez. Suriyede değişir, Libyada değişir;
Türkiyede değişmez, değişmeyecek.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Bostancının Özgür Beyin karşı olduğu
darbe biçimi 4 Mayıs darbe biçimidir, diğer darbelere
karşı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Acaba, acaba
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda şahsıma ve
temsil ettiğim gruba ağır bir sataşma vardır. Buna
cevap vermek isterim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Özgür,
silahlı, tanklı darbeci misin?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, Sayın
Baluken tarafından da kendilerine iftira atmakla suçlandım. Her
ikisine birden makul sürede cevap verme talebim var.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz.
Rica ediyorum, bir sataşmaya meydan vermeyelim,
burada sonlandıralım efendim.
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine ve Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir grup başkan
vekilliğinin en zor yanı nedir? derseniz herhâlde kendisinden
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Çıkıp
bunlara cevap vermek.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
çok değer verdiği
birisi tarafından yeni bir sataşmaya mahal vermeyin talebine
rağmen bir yandan da 2 tane parti ve bunlara cevap verirken
hakkını vermezseniz bu işin o zaman görevinizi eksik
yapmış oluyorsunuz, bu gerçekten çok güç.
CHP tüm darbelere karşıdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bravo!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) 4 Mayıs darbesine
karşı olmayan AKPdir. Seçilmiş, sandık sandık derken
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 7 Mayıs
2010da ne oldu?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
sandıktan
çıkmış bir Başbakan çıkıyor diyor ki: 5 tane
hukuk alanı sayacağım. Vaktim olsa tek tek sayarım ama
Konyalılara, oy aldığı seçmene diyor ki: Bu benim tercihim
değildi. Arkadaş, bir başbakanın, tercihi
dışında görevden el çektirilmeye zorlanması sivil bir
darbedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Darbede tank yoksa, top yoksa bunun darbe
olmadığı değil, askerî darbe olmadığı
anlaşılır. Bundan sonraki süreçte, yok illa her darbede tank,
top göreceğiz derseniz size seçmeniniz döner der ki: 17-25 Aralıkta
tank görmedik, top görmedik ama ezberlettiniz, buna darbe diyoruz. Oradaki
tutarsızlık, sizi her zaman, biraz da felsefe konusundaki
deneyiminizle kurmaya çalıştığınız akıl
bağlarının siyaset hırsı ve yaptığınız
görev üzerinden kopması sonucunu gösterir ki bu, gerçekten size
yakışmaz. Biz o zaman sizinle yaptığımız
rekabetten tat almayız, zevk almayız. Güçlü bir rekabetten bir
tarafın kendini inkâr noktasına gelir.
Ben HDPyle ilgili şunu söyleyeceğim: Bir
hakarette bulunmak için, bir iftirada bulunmak için söylemedim. 4+4+4te biz
tekme yedik, yumruk yedik, kemiklerimiz kırıldı, hastanelik
olduk; siz burada, geldiniz, hayır oyu vermeyi yeterli gördünüz. Ben
evet oyu verdiniz demedim ama Gerekli direnişi göstermediniz. dedim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akçayın söz talebi
var.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ara ver
Başkanım.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Gezi
olaylarının kitleselleşmesinden telaşlanan zamanın
Hükûmetinin birtakım terör örgütlerinden ve PKKnın
İmralıdaki elebaşından yardım istediğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tabii, bu Gezi olaylarıyla ilgili gözden kaçan bir değerlendirmeyi de
Genel Kurulun takdirine ve dikkatine sunmak istiyorum.
Gezi olayları, eylemleri başlayıp bu
eylemler kitleselleşme eğilimi taşıdıktan sonra,
tabii, bu Gezi eylemlerini marjinalleştirme ve birtakım yasa
dışı örgütlerle provoke etme gayretleri de ortaya
çıkmıştır. Ve yine, bu Gezi olaylarının
kitleselleşmesinden telaşlanan zamanın Hükûmeti de birtakım
terör örgütünden, PKKnın İmralıdaki elebaşından
yardım istedi ve Gezi hadisesiyle ilgili açıklamalar bazı siyasi
kişiler vasıtasıyla, aracılığıyla kamuoyuna
duyurulmuştur. İşte Öcalan Gezi Parkı direnişini
selamlıyor. vesaire diyerek bunun kitleselleşmesinin önüne geçilmeye
çalışılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bunu da gözden ırak
tutmamak lazım çünkü o dönemde o malum çözüm süreci devam ediyordu. Bu
görüşmeler kapsamında bu tür gayretler de olmuştur. Bunu da
hatırlatmak isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve
arkadaşları tarafından, Gezi olayları sürecinde
yaşananların araştırılması amacıyla
30/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyorum.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır. Bu
nedenle, önce yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALAR (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Gezide hayatını kaybetmiş bütün insanlara
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bundan önce, Gezide
hayatını kaybetmiş bütün insanlarımıza Allahtan
rahmet diliyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayakta
alkışlıyoruz efendim.
III.-
YOKLAMA (Devam)
BAŞKAN Şimdi, yoklama isteminde bulunan
sayın milletvekillerini ismen tespit edip daha sonra yoklama işlemini
gerçekleştireceğim.
Sayın Özel, Sayın Durmaz, Sayın
Gürer, Sayın Aydın, Sayın Arık, Sayın Yalım,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Yüksel, Sayın Çamak,
Sayın Demirtaş, Sayın Arslan, Sayın Engin, Sayın
Akkuş İlgezdi, Sayın Hakverdi, Sayın Çam, Sayın
Yıldız, Sayın Erdoğdu, Sayın Baydar, Sayın
Çıray, Sayın Ertem.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve
arkadaşları tarafından, Gezi olayları sürecinde
yaşananların araştırılması amacıyla
30/12/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2016
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
Genel Kurulun, 7, 14, 21 ve 28 Haziran 2016 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 1, 8, 15, 22 ve 29 Haziran 2016 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 312
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 1/6/2016 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 312, 238, 263, 328, 338, 339, 88, 33 ve 289 sıra sayılı
kanun teklifi ve tasarıları ile komisyon raporlarının bu
kısmın, sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9uncu
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun, 7, 14, 21 ve 28 Haziran 2016
Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
1, 8, 15, 22 ve 29 Haziran 2016 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
1 Haziran 2016 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 312 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
2 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde
263 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 3 ve 4 Haziran 2016 Cuma ve Cumartesi günleri saat
14.00te toplanması ve bu birleşimlerinde, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
3 Haziran 2016 Cuma günkü birleşiminde 328
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
4 Haziran 2016 Cumartesi günkü birleşiminde 338
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
338 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin 4 Haziran
2016 Cumartesi günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel
Kurulun haftalık çalışma günlerinin dışında 5
Haziran 2016 Pazar günü saat 14.00'te toplanarak bu birleşiminde gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve
338 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
7 Haziran 2016 Salı günkü birleşiminde 88
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
35 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
9 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde
187 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece
24.00'te günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük
programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
312 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
|
312 Sıra Sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) |
||
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila 14üncü maddeler arası |
14 |
|
2. Bölüm |
15 ila 29uncu
maddeler arası (Çerçeve 26ncı madde ile ihdas olunan Geçici Madde
19 ve Geçici Madde 20 dahil) |
16 |
|
Toplam Madde Sayısı |
30 |
|
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi lehinde ilk konuşmacı Mehmet Metiner, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Metiner. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun Meclisin
çalışma takvimini belirleyen önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, konuya girmeden önce Gezi
tartışmalarıyla ilgili bazı mülahazalarımı
paylaşmak istiyorum. Öncelikle ve önemlilikle belirtmek isterim ki Gezide
yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza rahmet
diliyorum ama onların ölümlerine sebebiyet verenleri de AK PARTİ
adına lanetliyorum. Biz acıları yarıştıran bir
parti değiliz. Bu ülkenin bütün acılarını kendi
acımız olarak gören bir anlayışın
mensuplarıyız. Hiç kimsenin ölümünden asla memnuniyet duymayız
ama gencecik fidanları ölüme yatıran terör örgütünü, o terör örgütüne
siyasi arka bahçelik yapan zihniyetleri de bu vesileyle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, sabahtan beri
birtakım tartışmalar yapılıyor. Şimdi, bir CHPli
hatip dedi ki: Siz hep iktidarda olduğunuz için zaten iktidara
geliyorsunuz. Vallahi, biz 28 Şubat zulmünü yara yara 2002de iktidara geldiğimizde
arkamızda hiç devlet desteği yoktu. Tek başımıza
iktidara geldik. 28 Şubat vesayet rejimine, 28 Şubat zulüm rejimine
karşı halkımızın gücüyle iktidara geldik ve o günden
beridir de halkımızın gücüyle ayaktayız. Size tavsiyem,
kendi siyasi yenilginize, kendi siyasi hezimetinize başka bir bahane
arayın. Belki çok çalışırsanız, günün birinde siz de
iktidara gelebilirsiniz. Belki halkın değerleriyle
barışırsanız, günün birinde siz de iktidara gelebilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, Geziden
direniş diye bahsetmek marazi bir zihniyetin ifadesidir. Gezi, soylu bir
direniş, bir halk direnişi filan değildir; düpedüz bir darbe
girişimidir, düpedüz gayrimeşru, sokaktan iktidar devşirmeye
çalışan bir isyan girişimidir. Bunun başkaca bir
tanımı yoktur. Gezinin ilk günü çevreci duyarlılıkla
hareket eden gençlerimizi hep birlikte selamladık, onların
duyarlılığına saygı duyduk, duyuyoruz. Ama
sonrasında, marjinal sol terör örgütlerinin kendilerine iktidar alanı
oluşturmak, dış destekli bir darbe girişiminin taşeronluğunu
yapmak için yapmış oldukları Vandalizme, terörizme ve
çapulculuğa Şanlı Gezi direnişi diye güzelleme yapmak da
akıl kârı değildir. Hiçbir yasallığı olmayan,
meşruiyeti olmayan, kendini devrim komuta konseyi olarak tanımlayan
bir grubun sokaktan iktidar devşirmeye çalışması hiçbir
şekilde yasallıkla izah edilemez, demokratik direniş diye
açıklanamaz.
Değerli arkadaşlar, burada dikkatimi bir
şey çekti. Şimdi, şiddeti yüceltenler var, şiddeti
kutsayanlar var, ölümü kutsayanlar var ama nedense söz devletin şiddetine
geldiğinde bundan rahatsızlık duyduğunu açıklayanlar
var. Hatta daha ileri giderek, üzülerek beyan etmek isterim ki, Devletin
şiddeti olmasaydı Gezideki o şiddet ortaya çıkmazdı.
diyerek o Vandalizmi, terörizmi meşrulaştırmaya
çalışan açıklamalar yapıldı. CHP'li bir hatip
Gezideki şiddetin sebebi olarak devlet şiddetini gösterdi.
Arkadaşlar, biz devletin orantısız şiddetini
eleştirebiliriz ama devletin şiddetiyle terör örgütlerinin
şiddetini bir kefeye koyarak değerlendiremeyiz. Devlet, şiddet
uygulayan tek meşru güçtür. Ama orantısız bir şiddet
uygulamışsa bu ülkenin vatandaşları olarak, siyasetçileri
olarak eleştiririz, sonuna kadar eleştiririz. Ama terör örgütlerinin
şiddetini, eylemselliğini, Vandalizmini siz devletin
uyguladığı şiddet politikalarına bağlayarak
açıklamaya kalkışırsanız şiddeti
meşrulaştırmış olursunuz, şiddeti yüceltmiş
olursunuz,.
Burada tabii, HDP'den de bazı açıklamalar
geldi. İlginçtir, ağaç kesimi konusunda son derece duyarlı
olmaları hepimizi sevindirir, çevre, ekoloji konusundaki
duyarlılıklar
Keşke aynı duyarlılıklar insan
yaşamı için de söz konusu olsa, keşke aynı
duyarlılıklar Kürtlerin yaşadığı şehirler
için, mahalleler için de sergilense. Kürtlerin evlerini başlarına
yıkanları siz elleri öpülesi insanlar olarak takdim ediyorsanız
ve onlarca masum vatandaşımızın ölümüne sebebiyet veren bir
terör eylemini meşrulaştırmaya
çalışıyorsanız kalkıp ağaç kesiminden
bahsederseniz, çevreci, ekolojik duyarlılıktan bahsederseniz sadece
size gülerler, ilkeli olmak lazım.
Bir diğer husus şu: Gezinin en
başından en sonuna kadar vardık. denildi. Herhâlde bizim
hafızamıza birisi saygısızlık ediyor. Evet, Gezinin
başında vardınız ama sonradan İmralıdan gelen
talimat üzerine haklı olarak çekildiniz, iyi ki de çekildiniz. Gezide
darbeyi gördüm. diyen sizsiniz. İmralıdan gelen talimatın
içeriğinde Orada bir darbe diyalektiği işletiliyor. diyen
Öcalanın kendisidir, sonrasında da Geziden çekildiniz, iyi ki de
çekildiniz. Ha, Gezi ruhuna hâlâ sahip olabilirsiniz ama CHPli hatibin
söyledikleri doğrudur, Gezinin ilk başında vardınız
fakat sonradan Gezide darbeyi gördüğünüzü ilan ederek çekilmekle de çok
iyi bir şey yaptınız, şimdi başka şeyler
söylemenin manası da yok, anlamı da yok, tarihe doğru not
düşmek gerekiyor.
Şimdi, burada Gezide kimler vardı? diye
bir şey soruldu. Efendim, kimler varmış: İnancı
yasaklanan Aleviler varmış. Vallahi Diyanet İşleri
teşkilatını biz ihdas etmedik, Alevilerin inanç sistemini biz
yasaklamadık, dedelerin Alevi köylerinde cem yapmalarını biz
yasaklamadık, Diyanet İşleri teşkilatını ihdas
eden Cumhuriyet Halk Partisidir. AK PARTİnin iktidarına kadar Alevi
kimliğini dile getirmeye Alevi kardeşlerimiz cesaret edemiyorlardı
yani inancı yasaklanan Aleviler en özgürlükçü bir iktidara tepki
duyuyorlar, sevsinler sizi ya!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Seni
de sevsinler.
MEHMET METİNER (Devamla) Bir de dili
yasaklanan Kürtler falan. Ben de bir Kürtüm, dilim yasaklı değil ama
dilimin yasaklı olduğu dönemleri biliyorum. Devletin o zulmünü
biliyorum, o inkâr, asimilasyon ve zulüm politikalarını biliyorum,
bunun müsebbibi olan bir partiyi de biliyorum. Geçmişinde kan olan,
dilinde kan olan o partiyi de biliyoruz. Şimdi, kalkıp AK
PARTİye demokrasi dersi veriyorlar, sevsinler sizi!
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sizi
de sevsinler.
MEHMET METİNER (Devamla) Efendim, gayrimüslim
vatandaşlarımıza neler yapıldığını da
biliyoruz devriiktidarınızda. Şimdi kalkıyorsunuz,
diktatörlük rejimine karşı özgürlük talep edenlerin Gezide bir araya
geldiğini söylüyorsunuz. Sevsinler sizi! Kendi kendinizi ikna
edebilirsiniz ama bu toplumu ikna edemezsiniz.
Gezide yapılan nedir biliyor musunuz? Gezinin
özeti şudur: Seçilmiş güçlü bir Hükûmet var, yeryüzünün
ilahlarını rahatsız eden, küresel efendileri rahatsız eden
bir Erdoğan liderliği var; sandıkta bir türlü devrilemeyen bu
iktidar sokakla devrilmek istenmiştir, işin gerçeği budur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Mısırda bunu yaptılar,
Mısırda seçilmiş Cumhurbaşkanını devirdiler. O
zaman hatırlıyorum, CHPlilerin attığı tweetleri
hatırlıyorum, kendileri de hatırlasınlar, efendim
Şimdi sıra Türkiyenin Mursisinde. Siz Türkiyenin Mursisini
deviremediniz, o yüzde 52 oyla şu an Cumhurbaşkanı.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Adı Mursi mi oldu!
MEHMET METİNER (Devamla)
İstediğiniz kadar saray darbesi deyin, istediğiniz kadar
darbelere karşı olduğunuzu söyleyin, biz 27 Nisanda da ne
yaptığınızı gördük, 28 Şubatta da kimlerin yanınızda
olduğunu gördük, 27 Mayıstaki tarihsel rolünüzü de biliyoruz. Onun
için, öyle saray darbesi... Bu grup var ya, bu ak yiğitler var ya, kendi
özgür iradeleriyle, entrikasız bir biçimde kendi genel
başkanlarını değiştirdiler. Bu grubun iradesine herkes
saygı duymak zorunda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vay, vay, vay!
MEHMET METİNER (Devamla) Aramızda hiçbir
problem yok, kavga yok, gürültü yok. Kimi genel başkan
yapacağımıza, kimi de nereye kadar seveceğimize, ne kadar
seveceğimize biz karar veririz, biz, biz karar veririz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yeni
mi çıktı o söz!
MUSA ÇAM (İzmir) Hiç alakası yok, hiç
alakası yok, köşk karar verir. Yapma bu kadar Metiner, yapma bu
kadar.
MEHMET METİNER (Devamla) Şimdi,
Erdoğanı sokakta devirmeye çalıştılar,
başaramadılar. Mursiyi başardılar ama Türkiyenin Mursisi
diye nitelendirdikleri Erdoğanı başaramadılar.
Geziyi özetleyerek bitiriyorum. Bir: Sokakta
iktidar yıkmaya çalışan, sokaktan da iktidar devşirmeye
çalışan gayrimeşru bir isyan girişimidir, bir darbe
girişimidir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Metiner.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Metiner konuşmasında Belki halkın değerleriyle
barışırsanız bir gün iktidar olabilirsiniz. dedi. Cümlenin
başında da
MEHMET METİNER (İstanbul) Belki dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Belki dediğinin
altını kendi de çiziyor da itirazımız belkiye, kesine
değil, o mutlaklığın farkındayız,
itirazımız Halkın değerleriyle barışık
olmamak, halkın değerleriyle çelişmek. cümlesinedir,
çatışma cümlesinedir, buna karşı cevap
hakkımızı kullanmak istiyoruz.
Uygun görürseniz Aykut Erdoğdu konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Erdoğdu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, halkın
değerlerine
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Halkın değerlerini
sayarım şimdi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
destek vermeniz,
halkı anlamanız lazım, gezmeniz lazım köy köy,
çalışmanız lazım, 2019a hazırlanın,
çalışın, görüşürüz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Değerli
milletvekilleri, şimdi halkın değerleri üzerinden bir
tartışma yürüyor. Ben çok germek istemiyorum ama şu halkın
değerleri arasında yolsuzluk var mıdır mesela, var
mıdır yolsuzluk? (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizde yok.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Var mıdır
mesela sapıklık yapmış bir kurumu korumak, var
mıdır?
MEHMET METİNER (İstanbul) Hangi kurumu?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Şimdi, buradaki
fenomen şu: Halkın değerlerini sandıkla, oy
oranlarıyla anlatıyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) Yani,
Kılıçdaroğlunun yeğeni suç işledi diye onu mu
suçlayacağız, ayıp değil mi? Ne kadar ayıp bir
yaklaşım bu ya.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Demin anlattım,
bu ülkede bir demokrasi olsaydı, sandık sonuçları
Sandık
çok önemlidir demokraside.
MEHMET METİNER (İstanbul) Hayır,
Kılıçdaroğlunun yeğeni suç işledi diye Sayın
Genel Başkanı mı suçlayacağız, ayıp değil
mi?
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hangi anlamda
söylüyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aykut, soru-cevabı
sonraya bırak, soru-cevap yapma.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sen kendin
anladığın
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Yolsuzluk, bakın
yolsuzluk
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, Genel Kurula
hitap edin efendim.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) 4
bakanınızdan bahsediyorum, ailelerden bahsedeceksek
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Aykut,
muhatap alma, muhatap alma.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
biraz önceki seviyesizliğe
ben tutup da Tayyip Beyin oğlu üzerinden de cevap veririm, bu seviyeye
indirmeyin bizi. Bakın, biz bunların üzerinden cevap verebilecek
adamlarımız, bu noktaya götürmeyin.
MEHMET METİNER (İstanbul)
Cevabını da alırsın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, Türkiye
projelerini anlatın, var mı böyle bir şey ya, ileriye
bakalım.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Küresel ilahlardan
bahsediyorsunuz. Küresel ilahlarla kastınız Amerika, Rusyaysa
yaptığınız anlaşmaları biliyoruz. Küresel ilahtan
kastınız İsrail devletiyse
(x)
diye insanları kandırırken
Cevap verin, 67 milyon dolar
parayı İsrail Hükûmeti taraftarı göstermek için Yahudi
lobilerine verdiniz mi, verdiniz mi işte 50 tane milletvekilisiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verdiler, verdiler!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vermedik, vermedik,
vermedik!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) 67 milyon dolar
paramızı benim
Ya, Vermedik! diye bağırma, bak fikrin
bile yok, belgeledim ben onu. Senin bir fikrin yok, sadece
bağırıyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vermedik, vermedik!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Sayın Grup
Başkan Vekili, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin önünde
soruyorum: Türkiye bütçesinden 67 milyon doları İsrail lobi
şirketlerine partinizin İsrail taraftarı olduğunu göstermek
için verdiniz mi?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Vermedik!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vermedik!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Verdiniz ve
ikiyüzlüsünüz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vermedik!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Çünkü, bir taraftan
(x) diyorsunuz, Mavi Marmarada
insanlarımızı katlediyorsunuz, diğer taraftan
vergilerimizle 67 milyon dolar bu İsrail lobi şirketlerine
rüşvet veriyorsunuz
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yalan.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla)
tutarsızsınız ve ikiyüzlüsünüz.
Saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İkiyüzlü sizsiniz
ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğdu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Demin
kürsüden konuşan hatip grubumuza, insan yaşamına değer
vermemekle ilgili
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Oradan
bağırıyorsun Vermedik, vermedik. diye.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vermedik tabii.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Belgeledim be,
belgeledim be!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vermedik. Nerede belgeledin?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sadece
bağırıyorsun, biraz tutarlı ol ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Çok şeyi
belgeliyorsun ama mahkemeden geri dönüyor. Bırak ya, sahte belgedir o.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen.
Buyurun Sayın Baluken.
23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir Kürt milletvekili olarak kendi dilimle ilgili
yasağın ne zaman kalktığını kabul edeceğimi
Genel Kurulla paylaşacağım. Ne zamanki dilimin kamusal alanda
kullanımı, eğitim alanında kullanımıyla ilgili
engeller kaldırılırsa ve bunlar anayasal güvence altına
alınırsa o zaman ben bu ülkede bir Kürt olarak dilimi özgürce
kullandığımı bu kürsüden ifade edeceğim. Birilerinin
lütfuyla, herhangi bir yasal güvenceye kavuşturulmadan, sadece
birtakım konjonktürel siyasi oportünist yaklaşımlar üzerinden
gündelik yaşamda dili kullanıp kullanmamak o dilin özgürlüğünü
belirlemez.
Diğer taraftan, Kürtlerin evini
başına yıkma meselesi
Mevcut tablo ortada, Sur, Cizre, Silopi,
Yüksekova, Şırnak
Dün Başbakan Yardımcısı
Sayın Kurtulmuş, 7 bine yakın evin
yıkıldığından bahsetti, 7 bine yakın. 7 bine
yakın ev demek o kent merkezlerinin neredeyse tamamının harabeye
dönmesi demek. Onu kim yıkar biliyor musunuz? Elinde tankı olan, topu
olan, ağır zırhlı aracı olan yıkar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Onun dışında,
hangi savunmayı yaparsanız yapın bütün dünyaya sadece kendinizi
güldürmüş olursunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Teröristlerin ne
işi var orada?
İDRİS BALUKEN (Devamla) O nedenle,
bakın, hendek barikat meselesi çözüm süreci içerisinde Licede, Cizrede
hendek barikatlar vardı, üç gün içinde çözdük, üç gün içerisinde. Ama üç
gün içerisinde çözmemize rağmen verilen sözlerin hiçbiri yerine
getirilmedi. İstenseydi bir hafta içerisinde yine çözülürdü ama istenmedi,
savaşın derinleşmesi istendi. Dolayısıyla bu konuda
tablo net.
Ha, diğer taraftan İmralıdan gelen
talimatla HDP pozisyon belirledi. diyecek herhâlde en son kişi kürsüden
konuşma yapan hatiptir. İmralıda Gezi süreciyle ilgili
değerlendirmeler de son derece nettir. İşleyen darbe
mekaniğinin parçası maalesef ki masada muhatap olarak
karşımızda duran AKP ve Erdoğanın kendisi
olmuştur.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
MEHMET METİNER (İstanbul) Sayın
Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aykut Bey
yaptığı konuşmada bizi Yahudi lobilerine rüşvet vermek
ve ikiyüzlü politika sürdürmekle suçlamıştır.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Hocam,
yalnız rüşvet, rüşvet
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; rüşvet, ikiyüzlülük, bu
kavramlar analitik kavramlar değil. Bir partinin politikasına
ilişkin eleştiri söyleyebilirsiniz ama sıfatlarla bu
eleştirinizi süslemeye başladığınızda iş
hakarete doğru gider. Esasen siz dikkatli bir
konuşmacısınız bu tür konularda ama zannediyorum süreyi
bitirirken insan biraz motive oluyor ve böyle bir de altın vuruş
yapayım tarzında bir arzuyla davranıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tecrübe
başka!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu iyi bir
şey değil.
İsrail bizim ebedî düşmanımız
değil, İsrail bizim ebedî dostumuz da değil, bölgenin bir
gerçekliği. Siz de çok iyi bilirsiniz ki bölgedeki ülkelerle Türkiye
Cumhuriyetinin ilişkileri bir kere rasyonel olmalı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 67 milyon dolar
verdiniz mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ne ebedî
dostluk ne ebedî düşmanlık üzerine gitmeli, tamamen bu ülkenin
çıkarları ama temel değerler istikametinde bir dış
politika çerçevesinde şekillenmeli.
Şimdi, ben, rasyonel bir uluslararası
politikanın dinamiklerini lobiler dâhil- gelip burada
kışkırtıcı bir dilin polemikçi üslubuyla anlatamam.
Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti birçok yerde kendi politikaları istikametinde
çeşitli kesimleri destekleyebilir, destekleyebilir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) AKPnin Yahudi
dostu olduğuna yönelik olarak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Önemli olan,
nerede durduğunuz, bu işleri niçin yaptığınız. AK
PARTİ iktidarı döneminde Türkiyenin dış
politikasının hassasiyetlerini, eğer takip ettiyseniz
Filistine, Orta Doğuya, Suriyede yaşanan kıyıma yönelik
hassasiyetlerini iyi bilmeniz lazım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Çok iyi
biliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Yapılan
her şey bu istikamettedir.
Öte taraftan, arkadaşlar, Türkiyede demokrasi
var. Demokrasi yoksa krallık mı var? Demokrasi halk yetkililerini
seçiyor ve onları geri çağırıyor.
Aynı zamanda özgürlükler de var. Sonuçta
demokrasi halkın rızasının sandıkta şekillenerek bu
Parlamentoda teşekkül ettiği bir rejim. Demokrasi olduğu için
sokaktaki yıkıcı hareketler bir neticeye ulaşamıyor.
Demokrasi olmasaydı emin olun ulaşırdı.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Metiner
MEHMET METİNER (İstanbul) Sadece
tutanaklara geçsin diye.
BAŞKAN Evet, buyurunuz.
MEHMET METİNER (İstanbul) Bu konuda
konuşacak son kişi olduğumu söyledi HDPli grup başkan
vekili. Ben bir iddiada bulundum, belgeleri var bende. Öcalanın Gezi sürecinde
Darbe mekaniği işlemeye başladı, oradan çekilin. sözünün
olmadığını söylüyorsa, ikimiz de belgelerimizi
koyalım. Birbirimizi itham etmek için söylemiyorum bunları, bir
bilimsel gerçeği, bir tarihsel gerçeği ortaya koymak için söylüyorum.
Sonradan görüş değiştirmiş olabilir ama Gezi sürecinde
Öcalanın bu talimatı verdiği belgeli. CHPli hatibin de
dediği gibi HDPli sözcüler Biz Gezide darbeyi gördük, o yüzden
çekildik. demişlerdir.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir,
teşekkür ederim Sayın Metiner.
Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz evvel burada çok önemli bir şey söyledim. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin vergileriyle İsrailli lobi şirketlerine
Amerika Birleşik Devletlerinde elçiliğimiz aracılığıyla
67 milyon dolar paranın AKPnin Yahudi yanlısı olduğu
gerekçesiyle bunu anlatmak için lobi şirketlerine ödendiğini
söyledim. Sayın grup başkan vekili çok nezaketli bir üslupla
çıktı ama bu iddiaya cevap vermedi. Bunu ödemediklerine ilişkin
bir cevap vermedi. Ben bunu belgeleriyle ispatladım. 67 milyon dolar bizim
vergilerimizden ve tam da
(x)
olduğu dönemlerde, tam da o Mavi Marmaranın olduğu dönemlerde
ödenmiştir. Bu yüzden buna ikiyüzlülük dedim. Bu, kırıcı
bir söz değildir çünkü ikiyüzlü bir durumdur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, tutanaklara
geçmiştir.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ben de
tutanaklara geçmesi açısından bir konuyu özellikle vurgulamak
istiyorum.
İmralı Adasında
yaptığımız toplantıların tutanaklarının
tamamı devlet kayıtlarında vardır. İktidar olan da AKP
Hükûmetidir. O dönem müzakere sürecinde karşımızda muhatap
olarak oturan Hükûmet de yine aynı siyasi partiye ait Hükûmetti. Dolayısıyla,
salt bir konuda değil bütün konularda, İmralıdaki bütün
görüşmelerin, Mecliste, Türkiye kamuoyuna açık bir şekilde,
günler boyunca tartışılmasını HDP olarak savunduk,
bugün de aynı noktadayız. Bütün konularla ilgili Sayın
Öcalanın ne dediği şeffaf olarak anlaşılmak
isteniyorsa, Hükûmet onlar, devletin kurumlarında yetki sahibi olan onlar,
buyurun, getirsinler, bütün Türkiye kamuoyunu bilgilendirsinler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken, tutanaklara geçmiştir.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Aykut Beye yardımcı olmak için ifade ediyorum.
Buradaki sorusu, Parlamento geleneği içerisinde
Hükûmetin cevap vermesi gereken bir soru. Ben, Hükûmetin cevabı
vereceğini, Aykut Beyin de o cevabı muhakkak burada
paylaşacağını düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, tutanaklara
geçmiştir.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
Genel Kurulun, 7, 14, 21 ve 28 Haziran 2016 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 1, 8, 15, 22 ve 29 Haziran 2016 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 312
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi aleyhinde birinci konuşmacı Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Kurulun
çalışma düzenine ilişkin vermiş olduğu grup önerisi
hakkında söz aldım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu cuma,
cumartesi, pazar çalışmaları da öngörülüyor. Aslında bu
öneri bir şeyi ifade ediyor; Adalet Kalkınma Partisi Grubunun Genel
Kurulda yeterli şekilde toplantı yeter sayısını, karar
yeter sayısını tamamlayamayışının, kendi
verdikleri tekliflerin ve Hükûmetten gelen tasarılara gereken özeni
göstermediklerinin ve önemi vermediklerinin de bir göstergesidir. Yani, âdeta,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar partisi grubunca, mazoşist bir
anlayışla, işkenceci bir çalışma
anlayışına doğru sürükleniyor. Yani, ramazan
ayının arifesinde olduğumuz bugünlerde, bu çalışma
düzenini ve anlayışını doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. O yüzden bu grup
önerisinin aleyhinde oy kullanacağız.
Getirilmesi düşünülen enerji piyasası
kanunu da pek çok sakıncaları içeriyor. Her şeyden evvel Anayasa
aykırı maddeleri var. Enerjide dışa
bağımlılık artmış, üretim tüketimi karşılayamıyor
ve bu aradaki açık artıyor ve kayıp kaçak oranları da makul
bir düzeye indirilememiş. Bütün bu temel sorunlara çözüm getirmesi gereken
enerjiye ilişkin bir tasarının sadece yargı
kararlarını baypas etmenin ve birtakım yandaş
şirketleri koruyup kollamanın acelesi ve telaşı içinde
olduğunu görüyoruz. Bir reddetme gerekçemiz de bu değerli
arkadaşlar. Yargı yolunu kapatıyor. Hem yargı kararına
karşı bir yasama faaliyeti yürütülüyor hem de vatandaşın
yargıya başvurma hakkına engel oluyor. Demek ki birilerine sözler
verilmiş, birilerinin talepleri var bu konuda.
Değerli arkadaşlar, bugün maalesef AKPnin
uyguladığı yanlış dış politikalar sonucunda
Türkiye, tüm komşularıyla ve dost ülkelerle sorun yaşayan bir
ülke hâline gelmiştir. 3 milyondan fazla vatandaşımızın,
insanımızın yaşadığı; her türlü siyasi,
ekonomik, sosyal, ticari, akla gelebilecek bütün münasebetlerin en
gelişmiş olduğu ülkelerden birisi olan Almanya, maalesef, bu
yanlış dış politikanın da kurbanı olmak üzeredir.
Hepinizin bildiği gibi yarın, 2 Haziranda Alman Parlamentosunda sözde
Ermeni soykırımıyla ilgili bir önerge görüşülecek. Devlet
yetkililerinin, Hükûmetin, Başbakanın, ilgili bakanın,
Cumhurbaşkanının sözlerine bakıyoruz ve maalesef konuya
gereken ciddiyet ve önemle yaklaşmadıklarını, gereken
gayreti ve çalışmayı göstermediklerini açıkça görüyoruz.
Daha bugün Sayın Başbakanı dinledik: Çıkması iyi
olmaz ama çıkarsa da ne yapalım
anlayışı içerisinde,
hiçbir önemi yokmuş gibi davranıyor, oysa bunlar çok önemlidir;
ülkelerin, milletlerin ilişkilerine tarihî bakımdan zarar verecek
birtakım çalışmalardır. Önemsemezlikten gelmekle veya
görmezlikten gelmekle o konunun ne kadar vahim veya önemli olduğunu göz
ardı edemezsiniz.
Değerli arkadaşlar,
önergede Yüz bir yıl önce Osmanlı İmparatorluğu Ermenilere
ve diğer Hristiyan azınlıklara soykırım
yapmıştır. ibaresi yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti
kabul ediyor mu bunu? Cumhurbaşkanı, Hükûmet kabul ediyor mu? Niye
bir yüksek sesle gereken ciddiyet ve dirayetle bu konunun üzerinde diplomatik
girişimleri yapmıyor? Alttan alarak, ağırdan giderek,
görmezlikten gelerek nereye gidebilir? Dolayısıyla, bu tasarı
1915 olaylarını soykırım olarak nitelemekle kalmıyor,
başka Hristiyan toplumlara, topluluklara da soykırım
yapıldığı iddiasını içeriyor. Eğer
tasarı kabul edilirse sözde soykırım iftirası Alman
okullarında yüzbinlerce Türk çocuğuna da ders olarak okutulacak.
Almanyada yaşayan milyonlarca çocuğa Türk
düşmanlığı aşılanacak. Bu, rahatsızlık
vermiyor mu? Bunlar vahim ötesi işler ve buradan ancak düşmanlık
ve nefret çıkar. Dostluk, barış, ilişkilerin düzelmesi,
hele hele o klasik yüzleşme gibi kavramlarla yüzleşme filan da
çıkmaz.
Zannediyorum Almanlar kendi
soykırım suçlarını, sendromunu ve kompleksini bize de
bulaştırmak istiyorlar. Buradan Alman Parlamentosuna seslenmek
istiyorum: Lütfen, sağduyu içerisinde, aklıselim içerisinde hareket
etsinler ve geleceğe nefret, ötekileştirme ve düşmanlık
mirası bırakacak bu tür gayretlerden vazgeçmelerini özellikle tavsiye
ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak böyle bir önergenin onaylanmasını Türk-Alman ilişkileri
açısından ve tarihî gerçekler karşısında kabul
edilemez buluyoruz.
Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta cuma
günü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak burada Federal Almanya
Parlamentosunun üyelerine ve Başkanlığına hitaben Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partiler olarak bir deklarasyon
hazırlanmasını ve tüm Alman milletvekillerine gönderilmesini
önermiştik. Bu teklifimizi 27 Mayıs Cuma günü Genel Kurulda Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanına, Sayın Kahramana ilettik. Meclis
Başkanı Dışişleri Bakanlığı ve Meclis
Protokol Müdürlüğünün bir yazı kaleme aldıklarını
söyleyerek bu teklifimizi kabul etmemiştir. Şu saate kadar acaba
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bu konuyla ilgili hangi
adımı atmıştır, hangi açıklamada veya
girişimde bulunmuştur, bunu öğrenmek istiyoruz.
Almanya ve bu tasarıyı hazırlayanlar
iyi bilmelidirler ki 1915te Osmanlı Devleti,
sınırlarının dört bir tarafında büyük bir savaş
içerisindeydi. İçimizden ve arkamızdan bizi hançerleyen Hınçak,
Taşnak çetelerine karşı Türk milleti vatanını
savunmuştur. Osmanlı Meclis-i Mebusanında 33 Ermeni milletvekili
vardı. Bunların içinde vatanına, devletine, milletine
bağlı pek çok vekiller de vardı. Ayrıca tarih boyunca
Osmanlıya, ülkemize çok değerli hizmetler vermiş Ermeni
aydınları, devlet adamları, sanatçılar
yetişmiştir. Onların hepsi elbette bizim ülkemizin, milletimizin
bir zenginliğidir. Ancak bunların yanı sıra, şimdi
örneğini vereceğim Erzurum Milletvekili Karekin
Pastırmacıyan gibi Rusyaya kaçıp, Ruslarla iş birliği
yapıp, 50 bin kişilik çetesiyle Anadoluya gelip yüz binlerce
Müslüman Türkü katleden katilleri niye görmezlikten geliyorsunuz? Van
konsolosu Temrenin bizzat Rusyaya gönderdiği raporlarda bazı
kiliselerde para toplayarak nasıl suikast planlarının yapıldığını
açık açık anlatıyor.
Almanyada sözde Ermeni soykırım
önergesini hazırlayanlara sormak istiyorum: Bir Alman milletvekili Almanya
savaştayken Almanyanın düşmanıyla işbirliği
yapıp, 50 bin kişilik bir ordu kurup yüz binlerce Almanı
öldürse ne yapardı; bu milletvekiline ödül mü verirdiniz, yoksa onu hain
ilan edip cezalandırır mıydınız? Siz ödül vermek ve bu
alçakların akıbetinin hesabını da bizden sormak
istiyorsunuz, bunun adına da yüzleşme diyorsunuz; reddediyoruz,
kabul etmiyoruz.
1915 olaylarıyla ilgili, değerli milletvekilleri,
sözde soykırım kararı ilk kez 1965 yılında Uruguay
tarafından çıkarıldı, otuz yedi yılda -1965ten bu
yana- 10 ülke tarafından kabul edildi fakat AKPnin bu konudaki ikircikli
ve tavizkâr tutumları nedeniyle, maalesef, on dört yılda 13 ülke bu
tür karar tasarılarını, önergeleri Meclislerinde kabul
etmiştir. Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarının gevşek tutumunun bunda çok büyük rolü
olduğunu düşünüyoruz ve gereken çalışmaları
yapmamışlardır.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
lehinde ikinci konuşmacı Tülay Kaynarca, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; grup önerimiz çalışma günleri, saatleri ve
çalışma gündemimizle ilgili. Çalışma gündemimiz şu:
312 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanununun
görüşmesini gündemimizin 1inci maddesine almayı öngörüyoruz.
Elektrik Piyasası Kanununun aynı zamanda temel kanun olarak, 2 bölüm
olarak görüşülmesi, ilk bölümünün 1 ila 14, ikinci bölümünün de 15 ila
29uncu maddeler olarak görüşülmesini öngörüyoruz. Gündemin 2nci
sırasından 8e kadar da 7 uluslararası sözleşmemiz yer
alacak, çalışma gündemi takvimiyle ilgili.
Diğer konu başlığı
çalışma günleriyle ilgili. Genel Kurulumuzun, Meclisimizin
haftalık çalışma günleri dışında, öngörülen
gündemler, görüşülen kanunların tamamlanmaması hâlinde cuma,
cumartesi ve pazar günü de çalışılmasını öngörüyoruz.
338 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
görüşmeler tamamlanmaz ise 5 Haziran itibarıyla da Genel Kurulda
çalışmayı öneriyoruz.
Diğer bir başlık çalışma
saatlerimiz. İfade ettiğimiz yeni çalışma takviminde de
yine saat 14.00te başlayıp gündemin bitimine kadar
çalışmayı öneriyoruz, Genel Kurula sunuyoruz. Öte yandan, yine
aynı grup önerimizde 7, 14, 21 ve 28 Haziran günlerini içeren salı ve
çarşamba günleri sözlü soruların ve diğer denetim
konularının görüşülmemesine de grup önerimiz içerisinde yer
verdik.
Evet, Değerli Başkanım, sayın
milletvekillerimiz; Elektrik Piyasası Kanunu görüşmelerinin iyi
geçeceğini umuyorum. Benden bir önceki görüşmede MHP adına söz
alan değerli vekilimizin ifade ettiği gibi,
çalışmanın, Meclis çalışma takvimimizin işkence
hâline dönmemesi için inanıyorum ki tüm muhalefet partilerinin her biri
gerek eleştirileri gerek önerileriyle birlikte, Elektrik Piyasası
Kanununa katkı ve değer sunacaklardır ve inşallah
perşembe günü itibarıyla bitirir ve o takvime de gerek kalmaz diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi
aleyhinde ikinci konuşmacı Haluk Pekşen, Trabzon Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; evet, enerji
piyasasıyla ilgili yasa düzenlemesinin Anayasanın açık
düzenlemesiyle çeliştiğini hepimiz biliyoruz. Ne yazık ki,
yargı ilamına bağlanmış birçok hususta da yargı
ilamının güçlü etkisini ortadan kaldırmak için yeni bir yasa
çalışması yapılıyor yani anayasal bir düzenlemeyi
ortadan kaldırmak için yeni bir yasal prosedür öngörülüyor. Bunlar Türkiye
Cumhuriyeti devletinde ne yazık ki olmaması gereken ve giderek mutat
uygulama hâline dönüşen vahim hukuksuzluklardır. Elbette bunlara
karşı Cumhuriyet Halk Partisi yapması gereken yasal mücadeleyi,
yasal başvuruları tereddütsüz yapacaktır.
Arkadaşlar, buna bir örnek verelim. Bakın,
bu sene turizmle ilgili sıkıntıda da benzer bir durumla Türkiye
karşı karşıya kalacak. Hava meydanları
işletmelerinde de turist sayılarına ilişkin devlet
garantileri vardır. O yolcu sayıları
yakalanamadığı zaman tıpkı bugün enerji
piyasasında karşılama yükümlülüğünde
olacağınız, bu yoksul insanların vergileriyle holdinglerin
cebine koyacağınız paralar orada da aynen söz konusu
olacaktır. Bu doğru bir yöntem değildir. Bugün anayasal düzeni
askıya almaya yönelik bir yasa çalışması hiçbir haklı
gerekçeye yaslanamaz. Elbette bununla ilgili de hukuki süreci takip
edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce
burada son derece ilginç bir tartışmaya da tanık olduk. 27 Nisan
bildirgesi, 27 Nisan darbesi diye ifade edilen o bildirgeye ilişkin
Parlamentonun geçmişine bir baktığınızda aslında
partinizin de o dönemde aynı söylemleri söylemediğini görebiliyoruz.
Nasıl? Bakın, bu Parlamentoda Anayasaya rağmen,
Anayasanın 138inci maddesine rağmen yargılamalar devam ederken
darbe ve muhtıraları araştırmakla ilgili komisyon kuruldu.
Anayasaya göre böyle bir komisyonun kurulması mümkün değildi ama
kurdunuz. Onların içerisine bir taneyi koymadınız, 27
Nisanı koymadınız. Niçin koymadınız? Çünkü 27 Nisan
gerçekten çok iyi planlanmış, çok iyi senarize edilmiş,
uygulanmış, AKPye anayasa değiştirme gücünü veren gerçek
bir darbedir. Bu çok iyi kanalize edilmiş, çok iyi planlanmış
bir darbeydi ama onu yargılamadınız. Niçin? Niçin
yargılayasınız? O dönemde 27 Nisan e-bildirgesiyle yüzde
46,80lik, yüzde 47lik bir oy oranına ulaşarak Anayasayı
değiştirebileceğiniz bir yere geldiniz. Evet, Anayasayı
değiştirmekle nereye ulaştınız? Asıl yer de
burası.
Şimdi, bugünlerde Yargıtay ve
Danıştayda son derece sıkıntılı bir süreç
konuşulmakta. Yargıtay hâkimleri de Danıştay hâkimleri de
bir şehir efsanesinin endişesini yaşıyorlar. Bu,
endişe değil aslında, olası bir durum olabilir ama buna
karşı, hiç tereddüdünüz olmasın, Anayasa Mahkemesine gidip
bununla ilgili pilot dava açacağımızdan hiç kimsenin
kuşkusu olmasın. Şimdi, öyle bir Yargıtaydan bahsediyoruz
ki 46 tane dairesi var, 516 tane yargıcı var. Dünyada bu kadar çok
yargıcı, bu kadar çok dairesi olup adalete güvenin de yüzde 22
olduğu başka bir ülke yoktur. Yani yargıç
sayısının fazla olması, daire sayısının
fazla olması hiçbir anlam ifade etmiyor. Niçin? Çünkü siz, o 27 Nisan
bildirgesiyle ele geçirdiğiniz anayasal üstünlüğü, o tuzağı
hazırlamış olan -daha sonra da onlara ne diyorsunuz, paralelci
mi diyorsunuz, cemaat mi diyorsunuz, terör örgütü mü diyorsunuz, ne diyerek
tanımlıyorsanız tanımlayın- onlara teslim
ettiğiniz yargıyı dehşet bir hâle getirdiniz. Şimdi, o
yargıdan adalet çıkmıyor. O yargıdan korkuyorsunuz. Bence
de korkmalısınız. Son derece de haklısınız. Evet,
böylesi bir yüksek mahkeme, içtihat mahkemesi dünyanın hiçbir yerinde yok,
olmaz da. E, Danıştay da öyle. Orayı da öyle hâle getirdiniz,
adalet üretmiyor ama bilin, bugün üretilmeyen adaletin gelecekte sizin için de
üretilmemesi tehlikesi var. Toplumu öylesine bir hâle getirdiniz ki birbirine
sırt sırta dönen bir toplum hâline getirdiniz. Buradan adaleti
çıkarabilirsiniz. Eğer bu toplumu Danıştayda, Yargıtayda
adalet temeline yaslayabilirseniz, orada gerçekten yargıçların
tarafsızlığına, gerçekten yargıçların
bağımsızlığına ve vicdani kanaatlerine göre bir
yargı, bir adalet mekanizması düzenlemesini Türkiye
başarabilirse, belki oradan sırt sırta dönen toplumu yeniden yüz
yüze bakar ve kucaklaşır hâle getirebiliriz. Ama umutlu muyuz? Sizin
bunu başarabileceğinize inanıyor muyuz? Asla böyle bir
inancımız yoktur.
Bence hem Yargıtaydaki hem
Danıştaydaki mevcut durum ve Türkiyedeki adalete olan inancın
kaybı sizin eserinizdir. Bu eserden kurtulmak için yapmanız gereken
temel değer demokratik devlet düzenini işletmektir, hukuk düzenini
yeniden hâkim kılmaktır, hukukun üstünlüğünü hâkim
kılmaktır. Hukukun üstünlüğü sizin iktidarınız döneminde
çakılmıştır, yerlerdedir, işleyeceğine inanç da sıfır
noktasına kadar inmiştir.
Bakın, az önce, burada, bir grup başkan
vekili, saygıdeğer grup başkan vekili buradaki
konuşmacılara ilişkin rüşvet ve yolsuzlukla ilgili
değerlendirmesini yaptı. Rüşvet, Ceza Kanununda tanımlanmış
bir suçtur sayın grup başkan vekili, sizin
tanımladığınız şekilde değildir. Rüşvet
bir suçtur, yüz kızartıcı bir suçtur. Rüşvet
işleyenler dünyanın her yerinde yüz kızartıcı suçtan
dolayı yargılanırlar ve yargılanmalıdırlar.
Rüşvetten, yolsuzluktan, yoksulluktan
bahsederek iktidar oldunuz ama o iktidarınızdan sonra ne yazık
ki bu yolsuzlukların hepsinin altında kaldınız.
Rüşvet, yolsuzluk yapanlar aklanma
haklarını kullanmadıkları sürece toplum onları
yargılamaya devam eder ve belki hak ettiklerinden daha ağır bir
cezaya çarptırılırlar çünkü yüz kızartıcı
suçların özelliği insanların, toplumun vicdanına, toplumun
hukukuna, toplumun nefsine müdahale etmesidir. Onun için yüz
kızartıcıdır bunlar. Ve bunlara ilişkin tedbir
niteliğinde dahi olsa hiçbir hamle yapmamaktasınız.
Başbakanlık ve bakanlıkların
hepsinin -ilgili, bağlı kuruluş, her neyse- teftiş
kurulları var. Teftiş kurulları raporlarını sümen
altı ettiğinizi artık sağır sultan biliyor, dünyada
bilmeyen hiçbir ülke yok.
Sayıştay raporlarını, yolsuzluk
belgelerini, Sayıştayda süzgeçten geçirip onları da sümen
altı ettiğiniz malum ve meşhur. Sayıştay
raporlarına baktığınız zaman, bunların hepsi
orada kayıtlı ve yazılı.
Peki, bütün bunlara ilişkin,
iktidarınızda sonsuz mu olacağını sanıyorsunuz,
bunun böyle devam edeceğini mi sanıyorsunuz? Hiç böyle değildir.
Devlet otoriteleştiği anda emin olun artık onarılmaz bir
hastalığa tutulmuş demektir ve toplum o otoriteleşen
devletin hastalığını çok kısa süre içerisinde tedavi
eder noktaya gelir. Bugün Türkiyede AKP iktidarının geldiği yer
burasıdır.
Bakın, bu topluma AKP iktidarı dürüstlükle
ilgili bir söylem ileriye süremiyor artık. AKP iktidarı hakkı
konuşamıyor, adaleti konuşamıyor. Oysa gelirken toplumun
değerlerini, az önce söylediniz. Burada az önce bir konuşmacı
Bu toplumun değerleriyle barışın. dedi. Ben size bir
toplum değeri söyleyeyim. Ne diyordu Hazreti Ömer: Rüşt ve takva yani
hak ve adalet. Hazreti Ömeri diğer halifelerden ayıran en önemli
özellik hakka ve adalete olan vurgusudur, hakka ve adalete yaslanması
gerekçesidir. Rüşt ve takva, hak ve adalet var mı
iktidarınızda, var mı uygulamalarınızda? Yok. O hâlde,
siz bu toplumun hangi değeriyle barışıksınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, sen bilemezsin
onu, millet biliyor, millet! Sen boş ver onu! Millet değerlendiriyor
onu.
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Bu toplumun
değerleriyle örtüşen hangi uygulamanız vardır? Hakka
yaslanmıyorsunuz, adalete yaslanmıyorsunuz, yasanın suç
saydığı eylemleri kayırıyorsunuz, onların hepsini
örtbas ediyorsunuz, sonra da toplumsal değerlerle barış içerisinde
olma mücadelesi veriyorsunuz.
Yok, dürüstlük, erdem, hakkaniyet, adalet, vicdan,
tarafsızlık, bağımsızlık, özgürlük, eşitlik,
bu tür kavramlarla herhangi bir ilginiz var mı? Bu kavramları biliyor
musunuz?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var tabii ya! Trabzonda
5 oldu, 5! Trabzon 5 oldu!
HALUK PEKŞEN (Devamla) Bu kavramlarla
söyleyeceğiniz bir cümleniz var mı?
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim, lütfen
Sayın Bak, lütfen.
Sayın Pekşen, devam edin efendim.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Evet, anlıyorum
sizi, sataşmakta çok haklısınız. Gerçekten, ben
konuştukça bence siz de üzülüyorsunuz, Adam doğru söylüyor.
diyorsunuz. Evet, ben doğruları söylemeye devam edeceğim. Bence
siz sataşmaya devam edin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devam et sen, 6
olacak, devam et!
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Ben
doğruları söylemeye devam ettikçe bu Parlamentodan iyi şeyler
çıkacak.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Pekşen yaptığı konuşmada 27 Nisan bildirisini
seçimlerde Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde
etmek isteyen AK PARTİnin bir oyunu olarak takdim etti.
BAŞKAN Parti ismini zikretmedi ama siz bu
anlatımı Adalet ve Kalkınma Partisiyle ilişkilendiriyor
iseniz söz vereceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bir dakika
Sayın Başkanım, Anayasayı
kim değiştirdi 2010da?
BAŞKAN Hayır, Sayın Bostancı,
ben
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Adrese teslim,
o bakımdan diyorum söz
Ben öyle anlamış değilim, herkes
öyle anladı. Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Bostancı, sataşma
gerekçesiyle söz istiyorsanız, sataşma gerekçenizi ben net
anlayamadım, bir daha ifade eder misiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Pekşen 27 Nisan bildirisini AK PARTİnin bir oyunu olarak takdim
etti, gerekçesini de tabiri caizse halkı tahrik ederek Anayasayı
değiştirecek bir çoğunluğa ulaşma olarak ifade etti.
Bu açık bir sataşmadır.
BAŞKAN Sayın Bostancı, sizin böyle
söylediğinizi anladım. Ben belki eksik duymuş olabilirim. Ben
şunu demek istedim: Sayın Pekşen AK PARTİ kelimesini,
kavramını zikretmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AKP dedi bir kere.
BAŞKAN Eğer zikretmemekle birlikte
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Özgür Bey AKP
dediğini ifade etti, o daha iyi duymuş.
BAŞKAN Hayır, hayır. AK
PARTİ, Adalet ve Kalkınma Partisi, her neyse. Bunu telaffuz
etmemekle birlikte, bu cümlenin hedefi Adalet ve Kalkınma Partisidir. diyor
iseniz söz vereceğim size ben.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle diyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Pekşen bildiğim
kadarıyla CHP milletvekili, AK PARTİyi övmesini beklemeyiz, elbette
ki eleştirecek, eleştirirken de hakikat, dürüstlük vesaire,
benzeri kavramları da kullanacak, bunu anlarım. Fakat buradan bir
hakikatçi dil çıkarma iddiası mevcut siyasal ilişkiler
içerisinde manasızdır, bunun altını çizelim.
Evet, Mecliste bir darbeleri ve
muhtıraları araştırma heyeti kuruldu bütün partilerin
katılımıyla, CHP de vardı. Biz burada 28 Şubattan
geriye doğru bütün darbeleri araştırdık, her biri gerçekleşmiş
ve netice doğurmuştur. 27 Nisan nakıs bir teşebbüs olarak
kalmıştır, netice doğurmamıştır ama bu, onun
bir darbe girişimi olduğunu ortadan kaldırmaz.
O tarihte ne oldu, hatırlayalım: Ulusal
mitingler yapılıyordu, her yerde Laiklik elden gidiyor. sözleri
söyleniyordu ve o dönemde, vesayetçi yapılar harekete geçerek AK
PARTİye ayar vermek için böyle bir bildiriyi sembolik olarak kaleme
aldılar. Evet, AK PARTİye ayar vermek için. O dönemde şöyle
laflar söyleniyordu: Siz, yüzde 99,5 oy da alsanız Cumhurbaşkanı
seçemezsiniz. Bunların söylenebildiği, böyle cüretkârların
çeşitli yerlerde görev yaptığı bir Türkiye tablosuydu, o
çerçevede söylendi.
Dolayısıyla, 27 Nisan bildirisi,
bağlamına son derece uygun, Türkiye'deki o darbe geleneğinin bir
parçasıdır ama eksik kalmıştır, sonuç
doğurmamıştır. O bakımdan da elbette ki
araştırma konusu olmamıştır.
Rüşvet, yolsuzluk, ikiyüzlülük mahkemelerde
neticelenirse, sübuta ererse hukukun konusudur ama polemikçi bir siyasi dilin
konusu olur ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
bu, aynı
zamanda bir sıfat olarak kullanılır.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tutanaklara tartışmayı uzatıp
Bugün, iktidarıyla muhalefetiyle
tüm gruplara söz haklarını sonuna kadar
kullandırdınız, saat de ilerledi. Sadece tutanaklara geçmesi
açısından
27 Nisan e-bildirgesini vesayetçi
yapıların kaleme aldığını söylüyor, amacına
ulaşmadığını söylüyor. Sayın Haluk Pekşenin
iddiası, amacına ulaştığı, AKPye güç
kattığı yönündedir. 27 Nisan e-bildirgesini kaleme alan
kişi, kendi ifadesiyle, Orgeneral Yaşar Büyükanıttır.
Orgeneral Yaşar Büyükanıta emekli olduğu sırada
zırhlı, 500 milyon lira değerinde aracı tahsis eden, onu
kapıya kadar yollayan, Başarılı bir komutandı. diyen
de bugünkü Cumhurbaşkanı, AKPnin Kurucu Genel Başkanı
Recep Tayyip Erdoğandır.
Yüce Meclisin takdirlerine sunuyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
Genel Kurulun, 7, 14, 21 ve 28 Haziran 2016 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine; 1, 8, 15, 22 ve 29 Haziran 2016 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 312
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen bazı komisyon üyelikleri için seçim
yapacağız.
Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için Sivas
Milletvekili Mehmet Habip Soluk aday gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Bir yoklama talebi vardır,
yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, oylamaya geçmiştik.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim, oylamaya
geçmiştiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Oylama işlemi başlamadı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim, aynı
anda 20 kişi kalkmamıştı.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın
Aydın, Sayın Gürer, Sayın Bektaşoğlu, Sayın
Arık, Sayın Bayır, Sayın Akkaya, Sayın Pekşen,
Sayın Demirtaş, Sayın Arslan, Sayın Engin, Sayın
Özdemir, Sayın Çam, Sayın Doğan, Sayın Yüksel, Sayın
Barut, Sayın Karabıyık, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Temizel, Sayın Özkan, Sayın Topal
Evet, oylamayı başlatıyorum.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- SEÇİMLER (Devam)
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim (Devam)
1.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
(Devam)
BAŞKAN Sayın Mehmet Habip Solukun
adaylığını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN Millî Savunma Komisyonunda boş
bulunan 1 üyelik için Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.35
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı Ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, İstanbul
Milletvekili Nureddin Nebati ve 7 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanunu ve Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Antalya
Milletvekili Devrim Kökün Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu ile
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslanın
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/586), Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (x)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın Özel
Komisyon Raporu 312 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
oylandı ve kanun 1inci sıraya çekildi. Hükûmet ve Komisyon yerini
aldılar ve anlaşılıyor ki kanunun görüşmelerine
başlayacağız ancak görüşmelerine başlamak üzere
olduğumuz kanunun Anayasaya açıkça aykırı yönleri
vardır. Bu, Anayasaya açık aykırılıklarından
dolayı kanunun Meclis Genel Kurulunda görüşülmeden komisyona iade
edilmesi gerekmektedir çünkü İç Tüzükümüz gereğince, komisyonlar,
kanunları görüşmeden önce veya kanunların Anayasaya
aykırı olduklarını tespit etmeleri durumunda görüşmelerine
geçmezler. Komisyonda böyle bir çalışma yapılmamış ve
sıra sayısı almak suretiyle bu kanun Meclis gündemine
gelmiştir. Ancak, Anayasanın 138inci, 56ncı ve çok
sayıda maddesine açık aykırılıkları olduğunu
iddia ettiğimiz bu kanunun bugün Genel Kurulda görüşülmesi
Anayasamıza da, İç Tüzükümüze de, yetki alarak bizi buraya yollayan
vatandaşlarımıza karşı olan
sorumluluklarımıza da aykırıdır. O yüzden,
tarafınızdan, kanun görüşmelerine geçilmeden, kanunun üzerindeki
Anayasaya aykırılık iddiamızın dikkate alınarak,
kanunun komisyona geri iade edilmesini talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Özel, sayın
milletvekilleri; görüşmesine başlayacağımızı
ifade ettiğimiz sıra sayısına konu olan kanun tasarısı ve
ilgili teklifler ilgili komisyonda görüşülmüş, komisyonda
görüşülmesini müteakip komisyon raporu düzenlenmiş ve düzenlenen
rapora bağlı olarak tüm bilgiler, belgeler bir sıra
sayısı almak üzere Genel Kurulumuza gelmiştir. Genel Kurula
gelmiş olan, bir sıra sayısına konu olan, komisyondan da
geçmiş bulunan bir tasarının veya teklifin Genel Kurul
aşamasında Anayasaya aykırılığı
iddiası konusunda Başkanlık Divanının
yapacağı bir işlem bulunmamaktadır.
İç Tüzükün 38inci maddesine göre, komisyonlar
kendilerine havale edilmiş olan tasarı ve tekliflerin öncelikle
Anayasanın metnine ve ruhuna uygun olup olmadığını
tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyonlar yapmış oldukları bu
tetkik neticesinde, aynı 38inci maddenin ikinci fıkrasına göre,
eğer o teklifin veya tasarının Anayasaya aykırı
olduğuna kanaat getirirlerse maddelerine geçmeden, müzakeresine geçmeden
reddederler. Bu, komisyonun takdirinde olan, yetkisinde olan bir konudur.
Yine, İç Tüzükün 34üncü maddesinin ikinci
fıkrasına göre, komisyonlar gerekli gördükleri takdirde, diğer
komisyonlardan söz konusu kanun teklifi veya tasarısının
görüşülmesini isteyebilirler. Yani, ilgili komisyon, Anayasaya
aykırılık konusunda eğer bir kanaat, bir görüş, bir
irade var ise bu iradeyi ortaya koyarak bu teklifin Anayasaya
aykırılık yönünden Anayasa Komisyonu tarafından
incelenmesini de isteyebilir. Esasen, Anayasaya aykırılık
konusunda değerlendirmeyi yapmakla görevli olan komisyon ana komisyondur
ama komisyon isterse 34üncü maddeye dayanarak bir başka komisyonun da
görüşünü isteyebilir, böyle bir takdir hakkı bulunmaktadır.
Yine, Genel Kurul aşamasına gelmiş
olan bir tasarı veya teklifin komisyona geri iadesi İç Tüzükümüzde
düzenlenmiştir. İç Tüzükümüze göre, komisyona geri çekme esas
komisyon ve Hükûmetin, tasarıyı değiştirme veya reddetme
yetkisi de yüce Meclisin takdirindedir.
Genel Kurul görüşmeleri sırasında
herhangi bir maddenin Anayasaya aykırılığı konusunda
bir önerge verilmesi hâlinde, yine İç Tüzükün 84üncü maddesine göre bu
önergeyi Genel Kurul öncelikle değerlendirir, Anayasaya aykırı
olduğu görüşüne ulaşırsa, bunu, Genel Kurul reddedebilir.
Bu açıklamalar çerçevesinde,
Başkanlık Divanının, sizin ileri sürdüğünüz Anayasaya
aykırılık iddiası konusunda yapabileceği herhangi bir
işlem bulunmamaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şu anda oylamaya
sunalım Sayın Başkan. Şu anda oylamaya sunabiliriz
Sayın Başkanım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) İşin
gücün oylamaya sunmak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yapmış olduğunuz açıklamalar, daha önce bu konuda
yapılmış olan uygulamalar, Anayasada, İç Tüzükte yazan
her şey, tahrif edilmemiş bir İç Tüzük ve kurallarına tam
uyulan bir Anayasa ve İç Tüzük için yazılmıştır.
Takdir edersiniz ki bugünkü kanunun -biraz önce
sizin de ifade ettiğiniz gibi- bir temel kanun olarak görüşülmesi,
aslında, bu, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları
sırasında tanınmış bir hakkın kötüye
kullanılması suretiyle, kanundaki madde sayılarının
100lü, rakamların 500lü, 600lü rakamlarda olduğu, kanunun tüm
maddelerinin birbiriyle ilişkili ve bir temel hukuk alanı üzerinde
birleşmiş olan maddeler olması durumunda, 30 maddeyi geçmemek
üzere parçalar hâline ayrılması suretiyle görüşülmesi için
verilmiş, kolaylaştırıcı ve Meclisimizin
geçmişteki uygulamalarında 4 partinin de üzerinde mutabakata
vardığı durumlarda uygulanan bir yöntem, verilmiş bir hak
iken, bu, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, önce
Ki
Meclisimizin geçmişinde, sizlerin de çok yakından
yaşadığı, yönlendirdikleri, katkı
sağladıkları, örneğin Vergi Usul Kanunuyla ilgili yüklü
maddelerdeki değişikliklerde kullanılmış bir yöntemdi
ancak Adalet ve Kalkınma Partisi bu hakkı kötüye kullanarak önce
grupların ortak iradesini terk edip Danışma Kurulunun
mutabakatı olmayan durumlarda kendi grup önerileri olarak getirdikleri ve
çoğunluk oylarıyla kabul ettirdikleri şekilde ve daha sonra da
madde sayılarını azaltarak en nihayetinde 26ncı Dönemin
görüşülen 2nci ya da 3üncü kanununda 12 maddelik bir kanunu dahi temel
olarak görüştürmüştür.
Şimdi, normal bir kanun olarak görüşülse
maddelerin Anayasaya aykırılığını Anayasaya
aykırılık önergesi verip öncelikle müzakere edebiliriz ama bugün
burada yapacağımız yöntem 2 bölüm hâlinde görüşmedir. Bir
kere, temel kanun olarak gelen kanunda maden ruhsatlarının bölünmesi,
aynı zamanda elektrik piyasası dağıtımıyla ilgili
birtakım düzenlemeler ve birbiriyle ilgili, ilgisiz birçok düzenleme var.
Bu yüzden, bölümler üzerinde Anayasaya aykırılık önergesi
verilmesi gibi bir şey de söz konusu olamayacağına göre, bizim,
bunu, maddelerde, madde üzerinde müzakerelerin tamamlandığı
kabul edilen bölüm görüşmelerinden sonra, sadece varsa önerge
işlemine geçildiği sırada Anayasaya
aykırılığı önermemiz Anayasadaki iradeye, İç
Tüzükü yapan Meclis iradesine ve hukukun temel kurallarına açıkça
aykırıdır.
Bu durumda, biz, AKPnin kötüye
kullandığı bir İç Tüzük maddesinden hareket ederek ve
ortaya koyduğu bu çarpık yapının tümü içinde, bu bozuk
düzende sağlam çark olmaya çalışamayız. Bu durumda benim
önerim, Başkanlık Divanı tarafından, bu, Anayasaya
aykırılık konusunda belki bir ara verilip Sayın Bakanla
birlikte bu konuyu müzakere edebiliriz, Sayın Bakan bir demokratik
olgunluk göstererek sizin gösterdiğiniz yoldan bunu Komisyona çekebilir.
Çünkü, biliyoruz ki Komisyonda bunun Anayasaya
aykırılığı yönünde Anayasa Komisyonundan görüş
alınması kesinlikle söz konusu olmamıştır.
Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Anayasaya aykırılıkla ilgili ifadelerimiz,
iddialarımız Komisyon tarafından dikkate
alınmamış ve -Cumhuriyet Halk Partisi tarafından- Adalet ve
Kalkınma Partisinin ısrarla temel kanun olarak
görüştürüleceğini ifade ettikleri ve bugün de Meclis iradesine
dayattıkları bu kanunla ilgili şu anda izlenmesi gereken yol, ya
Bakan tarafından ya Komisyon tarafından geri çekilmesi, yoksa
Başkanlığınız tarafından bunun Anayasaya
uygunluk açısından yeniden müzakere edilmek üzere Komisyona iadesini
resen yapmanızdır. Bu konuda bir tutum içinde bulunmanızı
tarafınızdan önemle arz ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, eğer
birleşimi yöneten, oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili olarak
Anayasaya aykırı olarak değerlendirebileceğim bir tasarı
veya teklifi komisyona iade etmem yönünde bana yetki veren bir madde varsa
İç Tüzükte, hayhay, bunu kullanmaya hazırım. Hiç Anayasaya
aykırı mı, değil mi? değerlendirmesini
yapmıyorum, bakın. Yani, çünkü esasa ilişkin bir konuda benim
görüş ifade etmem mümkün değildir. Tasarı Anayasaya
aykırıdır veya değildir; bu, grupların, Hükûmetin
tartışacağı, değerlendireceği bir konudur. Ancak,
Parlamento hukukumuzda Meclis başkan vekiline bir tasarı veya
teklifin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle o tasarı
veya teklifi komisyona iade etme yönünde yetki veren bir madde
bulunmamaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Var efendim,
Anayasanın 137nci maddesi var Sayın Başkan. Diyor ki: Hiçbir
kamu görevlisi kanunsuz emri yerine getiremez. Eğer Meclis
Başkanlığı size böyle bir talimat vermişse
Anayasanın 137nci maddesi buraya geldi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Çık sen
yönet o zaman. Allah Allah ya!
BAŞKAN Sayın Tanal, bakınız,
Anayasanın 138inci maddesi gayet açıktır. Yargı
kararları herkesi bağlar. Mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, bütün bu
ilkeler Anayasanın 138inci maddesinde vardır. Konumuz 138inci
maddeyle ilgili değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 137 Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bakın, Sayın Tanal, ben
İç Tüzükün ilgili maddelerini ifade ettim. İç Tüzükün 38inci
maddesi, komisyonlar, kendilerine havale edilen bir tasarı veya teklifin
görüşmesine geçmeden önce o tasarı veya teklifin öncelikle
Anayasa'nın metnine ve ruhuna uygun olup olmadığını
tetkik etmekle yükümlüdürler. Bakın, sadece metnine değil, ruhuna da
uygun olup olmadığını tetkik edecek. Bu tetkik sonucunda
Anayasa'ya aykırı olduğu konusunda komisyonda bir kanaat
oluşur ise komisyon tasarı veya teklifin müzakeresine geçmeden reddedilmesi
işlemini yapar. Bakın, yetki burada komisyonundur. Meclis
Başkanlık Divanına verilen böyle bir yetki yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan
vekillerinin görevi İç Tüzük'ün 15inci maddesinde düzenlenmiştir.
İç Tüzük'ün 15inci maddesine göre, Meclis başkan vekilleri
birleşimi yönetir, o yönettiği birleşim ve oturumlara
ilişkin tutanak dergisinin ve tutanak özetinin düzenlenmesini gözetir.
Bunun dışında Meclis başkan vekilinin herhangi bir yetkisi
bulunmamaktadır. Parlamento hukukunun kuralları çerçevesinde Meclis
başkan vekili birleşimleri yönetir.
Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Biraz önce ifade ettiğiniz sözler İç Tüzük
ve Anayasa'ya uygun olarak ifade edilmiş sözlerdir. İç Tüzük'ün
38inci maddesiyle ilgili konu zaten komisyonların yetkisi alanında
olan durumdur. İç Tüzükümüzün 82nci maddesi de bu konunun nasıl
düzenlendiğini, Anayasa'ya aykırılık önergelerinin de ne
zaman verileceğini açık ve net bir şekilde ifade etmiştir.
84üncü maddede, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi
sırasında maddelere geçildiğinde herhangi bir maddesinin
Anayasa'ya aykırılıkla ilgili önergeleri verilir ve bu önergeler
80inci maddesi çerçevesinde öncelikli olarak görüşülür ifadesini zaten
siz sundunuz Türkiye Büyük Millet Meclisine. Bu konuda biz AK PARTİ Grubu
olarak Meclis Başkan Vekilinin, Meclis
Başkanlığının görüşlerine katılıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Açıkladığım bu
husus, şu ana kadar yaptığım açıklamalar Parlamento
hukuku kurallarına dayalı olarak yaptığım
açıklamalardır. Sadece bir şeyi söylemedim. Bugüne kadarki bütün
teamüller de bu şekildedir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bugüne kadarki teamüllerin bu şekilde olduğu veya bu konunun daha
önceki tartışmalarda da benzer şekilde zaman zaman
reddedildiğine hepimiz şahitlik ettik ancak bugün karşı
karşıya olduğumuz durum Anayasanın çok temel ilkelerinden
bir tanesine açık aykırılık durumudur. Diyelim ki -elbette
Komisyonda dile getirildi ama- hiç konuşulmadı, hatta diyelim ki
Komisyon Anayasaya aykırı olmadığını da
değerlendirdi ki buraya getirmesinden o anlaşılıyor;
hepimiz Anayasaya bağlılık yemini ettik ve bu ettiğimiz
yemin gereğince de bugün yapmamız gereken iş, örneğin sizin
bulunduğunuz noktada, herhangi bir milletvekili ya da grup tarafından
bunun Anayasaya aykırılığı iddiasını
dikkate almak ve bu konuda kendi Anayasaya bağlılıkla ilgili
tutumunuz, hepimizin malumu olan tutumunuz üzerine de resen bu konuda bir karar
vermeniz Anayasanın ruhuna da İç Tüzüke de size
tanınmış olan yüce Meclisi en doğru şekilde yönetme
hakkına ve görevine de son derece uygun olacaktır diye
düşünüyoruz. Bu konuda bu tutumunuzun sürmesi durumunda, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına iddialarımızı kayıtlara
geçirebilmek ve konu hakkında Başkanlık Divanının
tutumunun değişmesini talep etmek üzere bir usul
tartışması açacağız.
BAŞKAN Sayın Özel, usul
tartışmasını açacağım ancak Parlamento hukuku
çerçevesinde yaptığım açıklamalarla bugüne kadar mevcut
olan teamülleri ben Genel Kurulun bilgisine sundum. Bunlara rağmen resen
bu konuda bir işlem yapmamı talep ediyorsunuz. Bu doğrudan
doğruya bir yetki gasbı önermesidir Sayın Özel. Böyle bir
şeyde bulunmam kesinlikle söz konusu değildir ancak talebiniz uyarınca
usul tartışmasını açıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aleyhte.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aleyhte.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte.
BAŞKAN Evet, Sayın Özel, siz aleyhte
istiyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Aleyhte
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aleyhte dedim Sayın
Başkan ama sıra olmamışsa lehte alırız, aleyhte
konuşuruz.
BAŞKAN Ben size de söz veriyorum.
Sayın Elitaş, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süre üç dakikadır.
XII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin 312 sıra sayılı Kanun Teklifini Anayasaya
aykırı olduğu iddiasıyla Komisyona iade etmemesinin İç
Tüzük ve Anayasa hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce yapılan
tartışmalar çerçevesinde değerli Meclis başkan vekilimizin
ifade ettiği konu bugüne kadarki yapılan uygulamaları harfiyen
izah eden bir konudur. Bugüne kadar çok çeşitli zamanlarda, çeşitli
şekillerde Anayasaya aykırılıkla ilgili bu Meclis
çatısı altında çeşitli görüşmeler yapılmıştır
ama bütün görüşmelerin sonucunda, bugünkü Sayın başkan vekilinin
de ifade ettiği gibi sonuç alınmıştır.
Anayasamızda ve İç Tüzükümüzde bu konunun nasıl
olacağıyla ilgili kısım net ve açık bir şekilde
değerlendirilmiştir. 91inci maddede temel yasanın nasıl
olacağıyla ilgili ve 91inci maddenin (b) fıkrası
çerçevesinde eğer bu konuda, temel yasa konusunda siyasi parti
gruplarının Danışma Kurulunda oy birliği
sağlayamadıkları takdirde, Danışma Kuruluna siyasi
parti gruplarının önergeyle başvuracağı ve buna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin karar vereceği konusu kesin ve nettir.
Şimdi, buna bakıyorum, açıkçası,
kanun teklifine, bu teklifte çok çeşitli milletvekili
arkadaşlarımızın kanun teklifleri var. AK PARTİden
milletvekili arkadaşlarımız var, Cumhuriyet Halk Partisinden
milletvekili arkadaşlarımız var, Milliyetçi Hareket Partisinden
milletvekili arkadaşlarımız var, HDPli arkadaşların
var mı kanun teklifleri, tam bilmiyorum ama belki o
arkadaşlarımızın da
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bu alan
karışık, bu alan karışık, tasarı mı
teklif mi karışık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Başka, bu
arkadaşlarımızın da kanun teklifleri var.
Şimdi, muhalefet şerhlerini okuyorum.
Muhalefet şerhlerinde uzunca bir muhalefet şerhi
yazılmış. Burada, muhalefet şerhinde herhâlde Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımızın sadece bu raporun
88inci sayfasında Anayasanın 56ncı maddesine bir atıf
yapılarak, bunlara uygun olmayan bir düzenlemenin var olabileceğini
ve muhalefet şerhinin son cümlesi Yukarıda sayılan tüm bu
gerekçelerle ilgili teklifin ülke menfaatlerine uygun bir enerji
politikası ihdas etmekten uzak olduğu düşüncesiyle
karşı oy kullandığımızı belirtiriz. Yani,
iktidar partisinin enerji politikasıyla ilgili görüşleri var,
muhalefet partisinin, ana muhalefet partisinin de bu konuyla ilgili,
yapılan enerji politikasının ülke menfaatlerine uygun
olmadığıyla ilgili görüşleri var. Nitekim, burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda maddeler üzerinde ve bütünü üzerinde
yapılan görüşmeler sırasında muhalefet partilerinden değerli
milletvekili arkadaşlarımız bunlarla ilgili görüşlerini
ifade edecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri de bu
konuda kanaatlerini bildirecek. Nitekim İç Tüzükümüzün 84üncü maddesine
göre maddeler üzerinde verilen Anayasa değişiklik önergeleri de yine
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun yüce üyelerinin, değerli
milletvekillerinin takdirleri konusunda
Ya kabul edilecek ya reddedilecek.
Bu açıdan, Başkanlık
makamının yaptığı tutumu uygun bulduğumu ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Aleyhte Sayın Özgür Özel, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkanım, Anayasaya
aykırılık iddiasında bulunuyoruz. Bu iddianın her
birimiz için son derece ciddi, kayda değer bir iddia olduğunun
altını çizmek isterim.
Anayasanın 138inci maddesi Yasama ve yürütme
organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
diyor. Yasama ve yürütme
Biz yasama organıyız ve görevimiz mahkeme
kararlarına uymak. Elimizde -Sayın Bakanın föyünde çok daha
fazlası vardır- bugün kanun metninde yer alan, yargının,
kayıp kaçak bedellerinin vatandaşa fatura edilmesiyle ilgili dünya
kadar bozma kararı, ücretin geri ödenmesi kararı veya hakem heyetinin
tüketiciyi haklı gördüğü durumlarda elektrik dağıtım
şirketlerinin hakem heyetinin kararına karşı olarak
Yargıtaya başvurması, orada sonuç alamaması üzerine -ilgili
dairede- Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda konunun ele alınması ve
karara bağlanmasıyla ilgili çok sayıda örnek var. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 25 Mayıs 2015 tarihli kararı, şirketlerin,
dağıtım şirketlerinin takip ve tahsil etmekle yükümlü
oldukları kayıp kaçak elektrik bedelinin borcunu düzenli ödeyen
tüketiciye yüklemesinin Anayasaya ve yasalar ile hukukun temel ilkelerine
aykırı olduğunun altını çiziyor çok net ve bu karardan
sonra, Sayın Bakan, siz 312 sıra sayılı Kanun Teklifini
getiriyorsunuz ve bu kayıp kaçak bedellerinin tüketiciye fatura edilmesini
kanun maddesi yapıyorsunuz. Yargı kararına karşı ne
yürütme ne yasama bunu yapamaz. Bunu yaptığınız takdirde
Anayasayı ihlal suçunu işlersiniz.
Ayrıca, bir başka yönden
bakıldığında da hakem heyetlerinin verdiği kararlara
bu sefer dağıtım şirketleri itiraz ediyor. O
dağıtım şirketlerinin itirazının reddine
yapılan itirazın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda
görüşülmesindeki gerekçeli kararda da Elektrik kaybını önleme
ve hırsızlıkları veya hırsızı takip edip
bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan
davacıya aittir. diyerek burada da bir hukuk ortaya koyuyor, bir karar
ortaya koyuyor.
Şimdi siz çıkmışsınız
Meclisin karşısına, bu kayıp kaçak bedellerinin mahkeme
kararıyla ödenen vatandaşları açığa düşürecek bir
karar alıyorsunuz. Bunu kanun metnine koymak Anayasanın 138inci
maddesine açıkça aykırı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ayrıca,
arkadaşlarımızın bahsettiği 56ncı maddeye
aykırılıklar ve Anayasanın daha pek çok maddesiyle
çelişen durumlar var. Bu durumda Cumhuriyet Halk Partisi olarak Başkanlık
Divanının bu açık aykırılık
karşısında resen görev yapmak suretiyle bu kanunu ilgili
komisyona iade etmesini saygılarımızla arz ve talep ediyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu İç Tüzük 38inci maddeye göre
komisyon, Anayasaya uygunluğu Anayasanın metni ve ruhuna uygun olup
olmadığını incelemediğine göre -komisyon
incelememiş bu anlaşılıyor- o zaman biz Genel Kurulda
şu anda inceleyelim ve -Sayın Başkan her ne kadar tutumunda bir
değişiklik olmayacağını baştan ifade etmiş
olsa da- bu kısa görüşmelerimizin de en azından bir durum
tespitine ve Anayasaya gerçekten de hem ruhen hem lafzen aykırı
olduğunu da tespit etmek bakımından faydalı olduğunu
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasa madde 138.
Şimdi, hepimiz okuma yazma da bildiğimize göre, okuduğumuzu da
birlikte aynı şeyi anlayacağımızı ümit ediyorum.
Yasama ve yürütme organları ile idare -yani Bakanlık- mahkeme
kararlarına uymak zorundadır. Sayın Bakan, ey Bakanlık;
siz mahkeme kararlarına uyuyor musunuz? Uymuyorsunuz. Bu organlar ve
idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Yerine getirilmesini de
geciktiriyorsunuz ve bu kararları, mahkeme kararlarını
değiştirmek için Anayasaya karşı bir hile uygulamak
suretiyle bu kanunu da değiştiriyorsunuz. İşin özü bu.
Sadece 138e, 56ncı maddeye değil, 11inci maddeye de
aykırı. Anayasa hükümleri, yasama, yürütme, yargı ve
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş
ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Bu
düzenlemede ne yapıyorsunuz? Bu düzenlemede kayıp kaçak bedellerine
ilişkin Yargıtay kararının uygulanmaması için kanun
çıkarmaya zorluyorsunuz. Üstelik bunu bir hükûmet tasarısı
olarak değil de, yüreğiniz yetmediği için, kanun teklifi olarak
getiriyorsunuz.
Ayrıca, uygulanan kayıp kaçak bedellerinin
gizlenmesine yönelik tarifeye geçmişe yönelik yasal güvence
getiriyorsunuz. Yargıtayın Kayıp kaçak bedelleri
vatandaştan tahsil edilemez. kararı, yasa yoluyla -demin ifade
ettiğim gibi- deniliyor. Abonelerin açtıkları kayıp kaçak
bedellerine ilişkin davaları da engelliyorsunuz; yani,
vatandaşın yargı yoluna başvurmasına da mani olmaya
çalışıyorsunuz, mahkemeye gidilip tahsil edilen kayıp kaçak
bedelinin geri ödenmesi yönünde karar alan abonelerin bu parayı tahsil
etmelerinin de önünü kapatıyorsunuz. Kanuna da aykırı, hukuka da
aykırı, Anayasaya da aykırı. Bu zihniyet, Ben kanuna,
Anayasaya uymam, Anayasa, kanun bana uysun. diyen bir zihniyetin
getirdiği kanun teklifidir.
Hepinize saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Aleyhte İdris Baluken.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, AKP Grubu, aslında, uzun süredir,
burada, Anayasaya uygun, İç Tüzüke uygun, kanun yapma tekniğine
uygun yasa tasarıları ya da yasa teklifleri getirmiyor. Yani,
neredeyse Meclis açıldığından beri biz ya torba yasa
tasarıları görüşüyoruz ya da bu şekilde, Anayasaya
aykırı düzenlemeler içeren, temel kanun niteliği
taşımayan birtakım yasa teklifleriyle burada mesai
harcıyoruz.
Tabii, Sayın Elitaş deneyimli bir Grup
Başkan Vekili. On gün önce bakandı ama şimdi Grup Başkan
Vekili olarak buraya geldi. İç Tüzüke en hâkim grup başkan
vekillerinden birisi. Yani bu İç Tüzükün şöyle bir özelliği
var: İstediğiniz yöne çekip yorumlayabilirsiniz. O açıdan da
Sayın Elitaş, tabii, çetin bir cevizdir çünkü İç Tüzüke
hâkimdir. Mesela, demin, temel kanun olarak görüşülmesiyle ilgili
birtakım düşünceler belirtti ama önceki paragrafı okumuş
olsaydı, içerik olarak hangi kanun tekliflerinin ya da tasarılarının
temel kanun olarak görüşülebileceğinde Genel Kurulu
bilgilendirmiş olurdu. Ben okuyayım isterseniz: Bir hukuk
dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak
değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya
toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi
Yani uzun bir
paragraf.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İşte,
oraya geliyor.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Oraya doğru
gidiyor. Şimdi, buraya baktığımızda bu elimizdeki
zaten bir tasarı da değil. Yani 7 milletvekilinin imzalarıyla
getirilmiş olan bir teklifi burada temel kanun olarak
görüştürüyorsunuz. Bu zaten başlı başına uygun
değil.
Diğer taraftan, tabii, Anayasaya
aykırılıkla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi ve biraz önce
Milliyetçi Hareket Partisinin grup başkan vekillerinin dile getirdiği
itirazları haklı görüyoruz, itirazlar yerindedir çünkü yargı
yoluyla kazanılan hakları bu yasa geri almaktadır. Yani mahkeme
veya tüketici hakem heyetlerinin vatandaş lehine vermiş
olabileceği karar süreçlerine bu yasa teklifiyle birlikte siz bir blokaj
getirmiş oluyorsunuz. Zaten yargının ne hâle geldiği
ortada. Yani tamamen siyasallaşmış, aslında artık
siyasallaşmış da demeyelim, tamamen
yandaşlaşmış bir yargı elinizin altındayken
şimdi, hak arama talebiyle vatandaşın, yurttaşın
yargıya yapacağı başvuruların önüne de bu tarz, uygun
olmayan yasa teklifleriyle ya da tasarılarıyla blokaj getirmiş
oluyorsunuz.
Dolayısıyla, sunulan öneri son derece
mantıklı bir öneri. Genel Kurul bir ara verebilir, Sayın Bakan
grup başkan vekilleriyle bir istişarede bulunabilir; ya komisyona
geri çekilir ya da o istişareler neticesinde görüşülüyorsa da tekrar
gelip burada görüşmelere geçilir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum, grup
başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 22.09
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni
AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96'ncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
312 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/586), Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi teklifin tümü
üzerindeki söz taleplerini karşılayacağım.
Teklifin tümü üzerinde ilk
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhana aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 312
sıra sayılı Kanun Teklifinin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten enerji
piyasaları çok dinamik. Bu nedenle değişim talebi ve
hızı da yüksek oluyor. Önce işin müspet yönünden bakmak
lazım. Öncelikle şunu söylüyorum: 2002de 130 milyar kilovatsaat olan
talebin 2015 yılında 264 milyar kilovatsaate çıkması
karşılandı. Bu, gerçekten, memleketin ihtiyacının
giderilmesi açısından bir önem arz ediyor. Tabii, bununla beraber
kurulu gücün de arttığını ifade etmek lazım. Bunlar
önemli bir olay. Önemli bir olay derken, gerçekten, icraat yapanları bu
konuda takdir ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim efendim.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi,
gerçekten gerek kurulu gücün gerekse talebin karşılanması
açısından üretimin 2 misline çıkması önemli bir olay, bunu öncelikle
ifade etmek istiyorum. Ama bu Sıkıntı çekildi çekilmedi.
hususunu da bir tarafa bırakırsak bunun maliyeti ne oldu, arz
güvenliği ne, bu açıdan da bizi nerelere taşıdı;
onların da incelenmesi lazım.
Şimdi, kurulu güç yaklaşık yüzde 100
arttı dedik. 2023e kadar da yaklaşık 100 milyar dolar
yatırım gerekiyor, bunu yetkililer söylüyor. Uygulamadaki problemler
bu teklife göre giderilecek, yeni yatırımların önü
açılacak, yeni yatırım modelleri geliştirilecek. Yeni model
için Var. diyorsunuz. Yerli kömür üretimini artıracaksınız,
bundan elektrik üreteceksiniz, yenilenebilir kaynaklardan üretimi
artıracaksınız, yatırım için ihtiyaç duyulan araç
gereç üretimini de teşvik edeceksiniz.
Bunlara ilave olarak; nükleer santral
yapımı, elektrik tesisi, proje onay ve kabul süreçleri, maden
sahalarının değerlendirilmesi, elektrik piyasası
lisanslaması, tarife uygulamasında problemlerde sorunların
çözümü, doğal gaz piyasası için kanun değişikliği, diğer
bir amaç da hem yatırımcıların hem bürokrasinin problemlerinin
çözülmesi amaçlanıyor. MTAya ilişkin düzenlemeler var fakat en
kötüsü, söylenilen şey: Danıştay ve Anayasa Mahkemesi
kararları kapsamında ortaya çıkan problemler -deniliyor-
bunların çözümü. Yani yargının yanlış karar
aldığı ifade ediliyor. Bu çok büyük sıkıntı
doğurur Sayın Bakan, gerçekten sıkıntılı. Bunu
teklifi veren milletvekili arkadaşlarım Anayasa Mahkemesi veya
ilgili merciler yanlış verdi. diye ileri sürebilir ama bunu böyle
sizin buradan geçirmeniz sizi ileride sıkıntıya sokar.
Şimdi, enerji sektörünün kaynak/harcama ve
maliyet gelir dengesi bozuk, kaynak/harcama yerindeliği, etkinliği
yitirilmiş, özel sektöre devredilmek üzere olan sektörün kaynak/harcama
yerindelik ve etkinliğinde düşüş ağır bir soru
işareti. Kaynaklar arasında yer alan kredilerin, hatta yer yer
faizlerin geri ödenmesi sıkıntılı. Bankalarca zaten
yüzdürüldüğü hâlde sektör kredileri yeniden yapılandırılmak
isteniyor. Sektörün öz kaynak rasyoları hem özelleştirme hem de kredi
kullanımlarında düzgün planlanmamış. Sektörün kaynak
yapısında kredilerin dövizde olması önceleri ucuz kaynak
teşkil ettirirken mevcut kur düzeyi ve gelecekte alacağı düzey
korku kaynağı. Sektörün aktörleri öz kaynak artışına
yanaşmıyor. Sektör mali bilanço denetiminde uluslararası
standartlar gevşetiliyor mu? Zorunlu denetimler tavsatılıyor mu?
Sektörde pay devirleri kolaylaştırılmakta, bu bir zorunluluk mu?
Krediler, yeniden yapılandırıldığında dahi ayakta
kalamayacakların konsolidasyonu içindir. Nitekim, santral sahibi
üreticilerin, üretici şirketlerin dahi iflas erteleme yoluna gittiği
kamuoyunca konuşuluyor. Sektöre yabancı yatırımcı
kayda değer ölçüde çekilemiyor, gelenler de çar naçar kaçıyor.
Kanun teklifinde yatırım
ortamının iyileştirilmesi ilk hedef olarak gösterilmiş.
Hâlen yapılmakta olan santral yatırımları güvenlik
nedeniyle durmuş. 4,5 milyar dolarlık yatırım içeren 2
santral inşası heder edilme sınırında. Arz
güvenliği risk altında. 2017-2018 AKP öncesi dönemden kalma
yatırımların amortismanları, fiziki yenilemeleri,
sözleşme yenilemeleri problemli. Bu tesisler çöpe mi atılacak,
kurtulacak mı, yeni üretim bileşiminde konumları ne olacak
bugünden belirlenmeli. Aksi hâlde diğer yatırımların arz
fiyatlamasıyla kredi ödemeleri eşleştirilemeyecek. BDDKnın
açıkladığı kredi yenileme yapılandırmaları
için önce bu eski santrallerin geleceği bilinmeli.
Teklifin düzenleyici etki analizi
yapılmış. Kim yaptı bu teklifin düzenleyici etki analizini
Sayın Bakan? Bakanlık yaptı. Teklifi kim verdi? Milletvekili
arkadaşlar verdi. Zaman zaman ihtiyaç hasıl olur, tasarılar
sıkıştığı anda fazla vakit almasın diye
teklif şeklinde verilir ama bunun Parlamentoda konuşulan
kısmı nedir? Doğan görünümlü şahin! Yalnız, Allah var,
teklifin altında imzası olan insanların da bunu bir okuması
lazım.
Şimdi, bu, teklif değil mi? Türkiye
Cumhuriyeti Enerji Bakanlığı Elektrik Piyasası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi. Bu, dünyada görülmüş bir şey değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de ilk. Bu sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi kütüphanesine
bir case study olarak değil, aynı zamanda Washingtonda Kongrenin
kütüphanesine bir case study olarak konulabilir. Daha görüşülmesinde
problem çıktı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, böyle bir
problemi çıkarmak istemedik ve söyledik, İç Tüzüke aykırı
bu. dedik, Hayır. dediniz. İç Tüzükte Meclisin tatil olduğu
günde veya ara verdiği günde ne olması lazım? Toplanmaması
lazım Komisyonun. Burada da Genel Kurul bir karar almamış ama
buna rağmen görüştünüz. Memura da suç işletiyorsunuz Okuyun.
diye Komisyon Başkanı. Niye? Toplanmama hâli diyor. Toplanmama
hâli diye İç Tüzükte bir şey yok. Olsa tamam. Toplanmama hâli ne? O
da neticede ara verme hâli. Hakikaten bu sıkıntılı. Ben bu
teklifin altına imza koyan arkadaşlara gerçekten bu teklifi orada da,
Komisyonda da, burada da savunmalarını çok arzu ederdim. Bunun
Sayın Bakana bırakılması hakikaten hem
Bakanlığı hem de ilgili Komisyonda milletvekilli
arkadaşları rencide edici bir şey. Bu kolay bir şey
değil, bu sıkıntılı bir iş.
Şimdi, hakikaten bu ilk defa
böyle bir şey ama öyle böyle bunun bir düzenleyici etki analizi
yapılmış. Sevindim. İyi kötü bakanlıklarda bunu
yapacak bir arkadaş var, insanlar var, onlar yapmış. En
azından bu etki analizini arkadaşların çok rahat gelip izah
etmesini isterdim. Rast gelsin diye bir önergeye, rast gelsin diye bir teklife
imza atmanın hiçbir anlamı da, mantığı da yok.
Teklifin düzenleyici etki analizi neden gerekli olmuş? Enerji sektöründe
yatırımların zamanında ve yeterli şekilde
yapılamaması. Bunun için yerli ve yenilenebilir kaynakları
nükleer güç santralinin kaynak çeşitliliğine bağlamak, ekonomiye
kazandırmak, özel sektörün önündeki engellerin
kaldırılması, bürokratik işlemlerin azaltılması
için gerekli olmuş. Teklif sahipleri, eğer sahipleriyse, bu arkadaşlar
kamu kurumlarının görüşlerini almış,
doğaldır. Yoksa bu arkadaşların durumunu bilmiyorum.
Girdi Tedarik Stratejisi var, burada
ondan bahsediliyor. Bu önemli ve Hükûmetin çok önem verdiği bir hadise.
Neden? Dış ticaret açıklarından kaynaklanan bir şeydi,
cari açıktan kaynaklanan bir şeydi. Burada dış ticarette
bunu sağlayamadınız, Girdi Tedarik Stratejisini yeterince
çalıştıramadınız. Bu Zafer Çağlayan Girdi
Tedarik Stratejisi diye diye gitti. Sayın Zeybekci Girdi Tedarik
Stratejisi diye gitti geldi. Sayın Elitaş da Girdi Tedarik
Stratejisi diye gitti, o da geldi. Yani bu Girdi Tedarik Stratejisi epey adam
getirir götürür daha. Bu önemli.
Yatırım hususuna bakıyorum. Sabit
sermaye yatırımlarında enerjide 2015 yılında azalma
var, 2016da da artış yok. Cari olarak
baktığınızda özel yatırımların enerji toplam
yatırımları içindeki payı yüzde 3,7de sabitlenmiş
vaziyette. Kamuda yatırımın payı -cari bakıyorsunuz
zaten- düşüyor. Programa da baktım, AKP Hükûmetinin beyannamesine de
baktım, hükûmet programlarına da baktım Sayın
Davutoğlununkinden bir fark yok. Birkaç tane azalma var sanıyorum.
Şimdi, burada Anayasaya
aykırılık
Özellikle faturalardan kayıp kaçak bedelinin
alınması Anayasaya hakikaten aykırı. Anayasanın en
temel ilkeleri arasında adalet duygusu yatmakta olup başkaları
tarafından herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanılan elektrik
bedelinin diğer tüketiciye yansıtılması Anayasanın
adalet ilkesine aykırı. Şimdi burada Denizliden CHPden de
AKPden de arkadaşlar var. Hatta birinin bu teklifin altında
imzası var. Sizin güneydoğuda tahsil etmediğiniz veya
İstanbulda tahsil etmediğiniz kayıp kaçağın bedelini,
benim Denizlideki sanayicim rekabet edeceğim derken, inim inim inlerken
onun maliyetinin üstüne yüklüyorsunuz Sayın Bakan. Buna hakkınız
yok. Hem Anayasaya aykırı hem de yukarıda Allah var. Nasıl
rıza gösteriyorsunuz böyle bir şeye? Şimdi bunu çok iyi
düşünmek lazım. Mahkemelerin yargı yetkisi sonradan çıkan
bir yasal düzenlemeyle elinden alınıyor. Bunu alamazsınız.
Diğer taraftan, kanunun geriye yürütülmek istenmesi hukuk devleti ilkesine
aykırı olduğu gibi, aynı zamanda kazanılmış
haklara saygı ilkesine de aykırı.
Biliyorsunuz hukukta normlar hiyerarşisi var.
Dolayısıyla, Anayasaya aykırı bir düzenleme
yapılamaz. Bu düzenleme, Anayasa ve hukuktaki normlar hiyerarşisine
aykırıdır. Ayrıca, Anayasanın 11inci maddesine
aykırı.
Şimdi, tabii, bütün bunları söyledik. Buna
geçmeden önce özellikle ifade etmek istediğim bir şey var: Sayın
Bakan, özelleştirilen alanlardaki vatandaş memnuniyeti konusunda
basına yansıyan hassasiyetinizi gerçekten tebrik ediyorum, gördüm.
Ama size bir şey söyleyeyim: Elektriğin özelleştirilmesi de
rezalet, aynı zamanda doğal gazın. Ben burada basın
toplantısı yaptım, burada da konuştum. Ben istediğim
kadar doğal gaz alamıyorum. Neden alamıyorum? Siz enerji
özelleştirmesini neden yapıyorsunuz? Verimlilik ve rekabet
özelleştirmenin iki temel şartı. Bir kere fiyat düşmüyor,
rekabet imkânı yok, üstüne üstlük alamıyorum.
Elektriği dağıtımda
özelleştirdiniz. Ne oldu dağıtımda özelleştirdiniz?
Yüzde 75i buluyor doğu, güneydoğuda. Nasıl
yapacaksınız şu ortamda, güvenlik kuvvetlerinin bu kadar
sıkıntılı olduğu bir alanda? Ben burada konuştuğum
zaman geçen dönemlerde bu şey geldiğinde, ilgili şirketin genel
müdürü bana geldi. Mecliste başka kimseye geldiniz mi dedim, bir tek bana
geldi, Size geldim. dedi.
Peki, sizin özelleştirdiğiniz bir yerde
kayıp kaçak oranı için bana söylenilen şu: Özelleştirme
İdaresi kayıp kaçak oranlarını düşük gösterdi.
Açtım o günkü arkadaşa sordum. Hem Metin Beyi tanırım,
daha sonra Ahmet Beyi de, beraber çalıştık. Biz böyle bir
şey yapmadık. dediler, Doğru yaptık. dediler.
Ben gelen arkadaşa, genel müdüre şunu
söyledim Sayın Bakan: Siz bu özelleştirmeyi yaparken memuru
suçlayacağınıza
Özelleştirme Yüksek Kurulunda kim var?
Şimdi, zatıaliniz de orada, Sayın Başbakan da orada,
diğerleri de orada; değiştiyse şu anda bilmiyorum. Ama ne
yapıyorsunuz? O yandaş olanlara Bu işi sağlayamıyor,
yeterli finansmanı sağlayamıyor. diye ne yapacaksınız?
Tarımsal desteklemeden fakir fukaraya, çiftçiye verdiğiniz
sübvansiyonu, desteği kaynağında keseceksiniz, o şirkete
kaynağından para aktaracaksınız. O bile aykırı, o
bile ayıp; AKPye yeter de artar bile. Niye çiftçinin parasını
kaynağında kesiyorsun? Serbest rekabet piyasasında niye adam
Gitsin versin, gitsin alsın. Ha, Bu biraz daha farklı bir olay.
derseniz onu da tartışırız, enerji önemli bir mesele.
Şimdi, rüzgâr yatırım
Geldi
rüzgârcılar. Başkan orada, herkesin içinde soruyorum. Ya, siz geçen
dönemlerde geldiniz, 5 tane temel probleminiz vardı, komisyondaki
arkadaşlar şahit. Hiç çözülen oldu mu? Onların bir genel müdürü
var, bu işleri çok iyi bilir. Yok, valla hiçbiri çözmedi. dedi. Verin
AKPye oy, gelecek sefer de çözülmez dedim. Hiçbir şey çözülmemiş ki.
Benim geçmişte de, burada bu kürsüde enerji piyasasıyla ilgili,
elektrik piyasasıyla ilgili hakikaten görüşlerim oldu. Ben
konuştuğumda komisyon başkanı geldi İyi yaptın.
dedi, bir konuştuğumda da öteki komisyon başkanı
bakandı- alınan geldi İyi yaptın. dedi. Şimdi,
orada da sıkıntılar var. Tabii, burada hukuki mevzuatın ne
yapılması lazım? Hızlandırılması lazım.
Ama fakir fukarayı ezmeyin, ezdirmeyin.
Bakın, Cari açığı
kapatacağız. diyorsunuz. Reza Zarrab çıktı, televizyonda,
arkasına da Türk Bayrağını koydu, Ben cari
açığın yüzde 15ini kapattım. dedi. Hiçbir tane AKPli
arkasından Hayır, böyle değil. demedi. O neyle
kapatıyordu? Altınla. Siz kömürle kapatıyorsunuz ya.
Altınla kapanmayanı kömürle nasıl kapatacaksınız
Allahınızı severseniz?
Yani biz bunları söylerken, tenkit ederken, bir
başka ülkenin milletvekili, bir başka ülkenin parlamentosundan
gelmiş veya Türkiyeyi tanımayan, bürokrasiyi tanımayan, özel
sektörü tanımayan insanlar değiliz. Üzülüyoruz, gerçekten üzüntümüzü
söylüyoruz. Şu İç Tüzük meselesinde komisyonun memuruna niye böyle
söylettiriyorsunuz? Şimdi, Denizlide gidiyor insanlar, rekabet
edeceğim diye imanı gevriyor, bakanı da var, koşturuyor da,
ilgileniyor, çözemiyor. E, siz bakanken çözemezseniz kim çözecek? Niyeti de iyi
ama olmuyor. Şimdi, dolayısıyla, bu işlerin ciddi bir
şekilde ele alınması lazım, bu önemli bir olay.
Bunun dışında ifade edilecek çok
şey var ama söylemek istediğim şu: Gerek muhtevası gerekse
teklifin görüşülmesi hakikaten hem Hükûmet hem AKP hem de literatür
açısından case study olmaya değerdir. Sayın Bakan,
hakikaten üzüldüm, sizin açınızdan bunun bir teklif olarak
yapılması bile hakikaten üzücü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Ben bürokrasiden
gelen bir insanım. Dolayısıyla, onun için de üzüldüm.
Ben görüşlerimi partim, grubum adına
burada ifade ettim. Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Teklifin tümü üzerinde ikinci olarak, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun
sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, getirilen yasa teklifi
biraz önce zaten yeterince tartışma konusu oldu, hukuka
aykırılığı tartışıldı. Öncelikle,
nükleer santraller için yapı denetimini ve İmar Kanununu devre
dışı bırakan, kömür santralleri için alım garantisi ve
teşvikler getiren, buna karşılık yenilenebilir enerji
kaynaklarının YEK belgesinden yararlanmasına
sınırlamalar içeren yasa teklifi, kamuya ait santrallerin de
değer tespiti yapılmaksızın haraç mezat
satışının önünü açıyor. AKPnin
kılçıksız yatırım ortamı sağlamayı
öngören bu düzenlemeleri ne hukukla ne hakkaniyetle ne de kamu yararıyla
bağdaşmaktadır.
Teklifle, nükleer santraller için İmar Kanunu
ve yapı denetimi tamamen devre dışı
bırakılıyor. Ülkenin güvenliğini ilgilendiren bu
yapılar için
her türlü sorumluluk münhasıran santral
işletenine ait olmak üzere
ifadesiyle sorumluluk tamamen şirkete
bırakılmaktadır.
Bu yapılara ilişkin olarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının yetkisi görüş düzeyine
indirgenirken yapılara ilişkin verilecek izin ve denetimin Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle
düzenlenmesi öngörülmektedir. Nükleer santral gibi büyük güvenlik riski yaratan
bir tesisin bırakın normal yapı denetimi dışına
çıkarılmasını, ek güvenlik önlemleri alınması
gereken yapılar olduğu tüm dünyada kabul edilmektedir.
Nükleer yapıların güvenliği de
nükleer güvenlik dışında yapıların denetim ve
güvenliği konusunda yetki ve uzmanlık sahibi olmayan bir kuruma
bırakılmaktadır. Elektrik üretim, iletim, dağıtım
ve tüketim tesislerinin kurulum ve işletimi için gerekli inceleme, tespit,
proje onay ve kabul işlemleri için kamu kuruluşları
dışında dağıtım şirketleri ve özel hukuk
tüzel kişilerinin görevlendirme ve hizmet satın alma gibi konularda
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkili kılınmak
istenmektedir.
Öncelikle, söz konusu hizmetler, can ve mal
güvenliği açısından tamamen kamunun asli görevi olup özel
kuruluşlara devredilemez nitelik taşımaktadır.
Yapılmak istenen düzenleme açıkça Anayasaya
aykırıdır. Kaldı ki dağıtım
şirketlerinin bu alanda yetkilendirilmeleri hem uygulayıcı hem
de denetleyici olmalarını getirecek olup AKP iktidarının çokça
kullandığı piyasa kurallarına da aykırılık
içermektedir.
Teklife göre, Hükûmet, özel mülke ait
taşınmazları yenilenebilir enerji kaynağı bölgesi
olarak ilan edebilecek ve bu taşınmazlar acele
kamulaştırılabilecektir. Bu taşınmazlara ilişkin
enerji için kullanım amacı dışında imar planı
yapılamayacaktır. Üstelik bu bölgelerde kanunda görülen ölçüm
verilerine ilişkin düzenleme de uygulanamayacaktır.
Teklif, alışkanlık hâline getirilen
acele kamulaştırma kararlarını genişletmekte,
yurttaşların mağduriyetlerini artırmaktadır. Buna
göre, özel mülkiyete konu taşınmazların yenilenebilir enerji
kaynağı alanı olarak belirlenmesi hâlinde, söz konusu alanlar
üzerinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27nci maddesi
uyarınca acele kamulaştırma yapılabilecektir.
Nükleer santral ve kömür ve santrallerine alım
garantileri verilip yasa ve tekliflerle düzenlemeyle de kolaylık adı
altında pek çok teşvik ve muafiyet tanınırken yenilenebilir
enerji kaynaklarının YEK belgesi kapsamında alım garantili
satış yapmasına sınırlama getirilmek istenmektedir.
Piyasadaki yenilenebilir enerji
kaynaklarının fiyatları artırdığına
ilişkin lobi faaliyetleri doğrultusunda, yenilenebilir enerji
kaynakları için ihalede elektrik satış fiyatı
oluşturulması ve bu fiyatın belirlenecek süre boyunca geçerli
olması öngörülmektedir. Böylece, YEK belgesi kapsamında alım garantisinden
yararlanmalarının önüne geçilmektedir.
Yine, teklifte yapılan düzenlemeyle YEK belgesi
kapsamında alım garantili satış yapan şirketlerin
hangilerinin borsadan satış yapıp yapmayacağının
belirlenmesine ilişkin keyfî bir düzenlemenin önü açılmaktadır.
Türkiye Elektrik İletişim AŞ tarafından yenilenebilir
enerji kaynaklarına ilişkin verilecek bağlantı görüşü
için ülke planlaması ve iletim sisteminin öncelikleri yerine, ihale
yapılarak en düşük fiyatın esas olması öngörülmektedir.
Ülke kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirilmesi
değil, parası olan yatırımcıya olanak
tanınmaktadır.
Yapılmak istenen düzenlemeyle kamuya ait
yenilenebilir enerji kaynaklarının ya da kömür santrallerinin
özelleştirilmesi sırasında değer tespiti
yapılmayacaktır. Bu varlıkların satışında
alım garantisi içerecek şekilde ihale düzenlenecektir. Hangi fiyattan
kimin üzerinde kalırsa o şirket o fiyat üzerinden elektrik alım
anlaşması imzalayacaktır. Yerli kömür santrallerine alım
garantisi getirilmesine yönelik talepler de düzenlemeyle TETAŞ üzerinden
birer yıllık alım ihaleleri yoluyla yapılmak istenmektedir.
Elektrikte serbestleşmeden, piyasalaşmadan söz edenler yenilenebilir
enerji kaynaklarının ucuz fiyatlarıyla piyasada satış
payını artırmasından sonra kâr kaybına uğrayan
şirketlere alım garantisi sağlayarak koruma altına almaya
çalışmaktadırlar.
Belki de yasanın şiddetle
vurgulanması gereken en önemli noktası, Yargıtayın
Kayıp kaçak vatandaştan alınamaz. kararını Enerji
Bakanlığının hazırladığı yasa ortadan
kaldıracaktır. Enerji Piyasası Kanunundaki
değişiklik, Yargıtayın Vatandaştan alınamaz.
dediği kayıp kaçak bedellerini bu kez yasa yoluyla vatandaşa
yüklemenin yolunu açmaktadır.
2013 yılında Enerji Piyasası Kanunu
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtiğinden bu yana tartışma
konusudur. Elektrik dağıtım şirketlerinin bedeli
vatandaşa yüklemesi üzerine davalar açılmış, Yargıtay
Kayıp kaçak bedeli vatandaşa yüklenemez. kararıyla son noktayı
koymuştur. Ancak Yargıtayın kararına rağmen
şirketler 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren faturalardaki kayıp kaçak
bedellerini görünmez hâle getirmişlerdir. İktidarın
getirdiği yasa değişikliği önergesi Yargıtayın
vatandaşı kurtardığı kayıp kaçak bedelinin bu kez
yasa yoluyla vatandaşa yeniden yüklenmesinin önünü açmaktadır. Bu tasarıyla
1 Ocak 2016 tarihinden beri faturalarda gizlenen tarifeye yasal güvence
getirilmektedir. Yargıtayın Kayıp kaçak bedeli vatandaştan
tahsil edilemez. kararı yasa yoluyla yok hükmüne getirilmektedir.
Abonelerin açtıkları kayıp kaçak bedellerine ilişkin
davalar engellenmek istenmektedir. Mahkemeye gidip kayıp kaçak
bedellerinin geri ödenmesi yönünde karar aldıran abonelerin bu parayı
tahsil etmelerinin önü kapatılmaktadır. Teklifle, AKP, halkın
yararına sonuçlanan mahkeme kararlarını uygulamamak için hukuksuz
yasalarla âdeta adalete duvar örmektedir. Yargı kararları kanunla
çökertilmeye çalışılmaktadır. Teklif
yasalaştığı takdirde Yargıtayın vermiş
olduğu kayıp kaçakların hukuksuzluğunu gösteren yargı
kararları hiçe sayılacak, kayıp kaçak bedelleri bu defa yasa
zoruyla alınacak ve bugüne kadar ki kayıp kaçak bedelleri -ki
yaklaşık 36 milyon aboneye- geri ödenmeyecektir.
21 elektrik dağıtım şirketi
bünyesinde sadece bir yıl içinde -2013 rakamlarıyla söylüyorum- 5,85
milyar TLlik kayıp kaçak bedeli alınmış; bu
şirketlerin toplam elektrik dağıtım bedeli ise 3,5 milyar
TLde kalmıştır. Yani ekstradan vatandaştan alınan
2,35 milyar TL dağıtım şirketlerinin cebine
indirilmiştir. Teklif yasalaşırsa devam eden kayıp kaçak
davalarına ve tüketici hakem heyetlerindeki başvurularda kayıp
kaçağın iptali ya da iadesine ilişkin başvurular sonuçsuz
kalacaktır. Teklif, mahkemelerin ve tüketici hakem heyetlerinin yetkisi
üzerinde kısıtlayıcı bir düzenleme getirmeyi amaçlamaktadır.
Mahkemeler ve tüketici hakem heyetlerinin denetleme yetkisi, itiraz edilen
bedellerin düzenleyici işlemlere uygunluğuyla, denetimiyle
sınırlı olacaktır ki hukuk devleti ilkesiyle asla
bağdaşmamaktadır bu durum. Bu teklif, yargı önünde hak
arama özgürlüğüne, kazanılmış haklara da açıkça
aykırıdır. Teklif, kayıp kaçak bedellerinin tümüyle
hukuksuz olduğu iddiasıyla dava yoluna gitme yolunu
tıkamaktadır. Artık tarifenin yüksekliği iddiasıyla
dava yoluna gidebileceğini ifade ederek hak arama ve yargı yolunu
kısıtlamaktadır.
Düzenleme yasalaştığında bu
bedellere ilişkin itirazlar şirketlerin tarife ve gelirlerinin
EPDKnın düzenleyici işlemlerine uygunluğuyla
sınırlı olacaktır. Kanun teklifiyle yaklaşık 36
milyon abonenin elektrik faturalarındaki yükleri katlamanın yolu
açılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, kapitalist piyasa
modelinin enerji ihtiyacı söyleminin arka planında enerjinin
piyasalaştırılıp aşırı tüketimi dayatan bir
sistemi öngörmesi yatmaktadır. Toplumun gerçek ihtiyacının
ötesinde tüketimin sürekli daha fazla artırılması
yaklaşımı kâr odaklı bir yaklaşımdır. Bu
yaklaşım içinde geliştirilen mevcut enerji, kentleşme,
ulaşım, tarım, beslenme ve benzeri politikalarıyla
yaşam doğadan daha fazla kopartılıp, her türlü yerli döngü
ve üretim, dayanışmacı ve sosyal yapılar yok edilip,
neoliberal piyasa mantığı içinde yeniden fethedilmektedir.
Geliştirilen enerji politikalarının merkezinde, devlet ve
şirketler tarafından yönetilen ve kontrolün olmadığı
ulusal ve uluslararası düzeyde enerji nakil hatları ve
dağıtım sistemleri, fosil yakıtın ve geleneksel enerji
türlerinin sonuna kadar kullanılmasıyla yenilenebilir türlerin
kullanılmasının büyük şirketlerce kontrol edilmesi
planlanmaktadır.
Teklifle AKP, kendi borazanı olmuş olan
TRTnin katılım payının faturalardan
çıkarılmasına karşı çıkmış -2013
yılı verileriyle yine söylüyorum- bir yıl için
vatandaşın 800 milyon TLsine el koymuştur. Elektrik
Piyasası Kanunu Teklifiyle AKP, çevre mevzuatına tümüyle
aykırı büyük yapılaşmalara 2019 yılına kadar cezadan
muafiyet getirecek, ÇED mevzuatından istisna tutulacak yapılarla
doğa talan edilecektir. Teklifle nükleer enerji için çevre talanına
imza atılmakta, kıyı ve imar, çevre mevzuatına
aykırı hareket edilerek istisnalar getirilmektedir. Bu düzenleme,
Anayasamızın 56ncı maddesinde yer alan Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, korumak ve kirliliği önlemek Devletin
ve vatandaşların ödevidir. hükmüne aykırıdır. Devlet,
kendi yazdığı mevzuata uymayarak, çevre hakkını
gözetmeyerek kamu yatırımlarını sürdürmeye ve özelleştirme
politikası yürütmeye zorlanacaktır. Yasanın sadece elektrikteki
kayıp kaçak bedeli konusunda değil, çevre ve mülkiyet hakkı
konusunda da vatandaşın aleyhine hükümler içerdiği ayrıca
vurgulanmalıdır.
Başta Akkuyu olmak üzere, nükleer tesisi kurmak
için kıyı ve sahillere, askerî arazilere, yasak bölgelere ve
zeytinlik sahalara farklı kanunlara istisna hükümler getirilerek bu
alanlara girilmesinin önü açılmaktadır. Bu amaçla, Kıyı
Kanunu ve Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin
Aşılattırılması Hakkında Kanunda istisna
hükümler getirilmektedir.
Çevreye yayılan zararlı radyasyonun en
önemli kaynağı olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları, karşılaştığımız çevre
sağlığı riskleri bilimsel tabloda en ağır risk
grubu olan hem gözlemlenemez hem de denetlenemez riskler arasındadır.
Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda Türkiye hukuk metinlerinde
nükleer suç ve cezaları tanımlanmamıştır. Çevreyi ve
sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme süreçlerine
katılıma dair birey hakları ülkemizde eksik ve engellerle
doludur. Enerji ve nükleer enerji yalnızca sanayi sektörünün değil,
tarım, orman, turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde bir
yerdedir. Küresel ısınmanın çözümü diye nükleer santral yatırımı,
yağmurdan kaçarken bataklığa saplanmaktır.
Ülkemizde ÇED ticari bir iş olarak özel
firmalara yaptırılmaktadır. Bu nedenle, işletme ÇEDe
değil, ÇED işletmeye uydurulmakta, madencilik, petrol arama gibi
bazı sektörler kapsam dışında tutularak ÇED âdeta
anlamsızlaştırılmaktadır.
Ülkemizin uygulanmayan mahkeme kararıyla dolu
bozuk çevre sicili bizlerin ve tüm yurttaşların nükleer santral
konusunda son derece ihtiyatlı olmasını gerektirmektedir.
Nükleer santraller hiçbir ülkede sigorta şirketlerince sigortalanamazlar
çünkü bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar boyu sürecek,
Çernobil faciasında olduğu gibi, birkaç ülkenin ekolojik felaket
bölgesi ilan edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak ölçüde büyük olabilir.
Riskin en büyüğü, atıkların
yönetimiyle ilgilidir. Ne yazık ki bazılarının
yarısının yok olması, bin yıllar, hatta milyon
yıllar almaktadır. Radyasyonlu atıkları tehlikesiz olarak
yöneten bir teknoloji henüz geliştirilememiştir.
Nükleer santraller, gerek yatırım ve
işletme aşamasında gerekse atıkları ve ekonomik ömür
sonu sökümü yüz yıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeniyle kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar, tümüyle dışa
bağımlı ve yakıt kaynakları sınırlı
teknolojilerdir.
EPDK, enerji, madencilik, doğal gaz, petrol
sektöründe bu yetkiyi hiçbir yasal sınırlama ve denetim olmadan
kullanmaktadır. Elektrik tüketiminde artışın büyük bir
kısmı AVMlerden kaynaklanmaktadır. Enerji tüketiminin
arttırılması Enerjiye gereksinim var. iddialarının
artışı, daha fazla doğal alanların, enerji
politikasıyla sömürülmesi anlamına gelmektedir.
Son on iki yılda iş cinayetlerinde ölen
işçi sayısı 14.500ü aşmıştır. Bu ölümlerin
büyük bir kısmı, AVM, yol, köprü, HES inşaatlarında ve
madenlerde yaşandı. 2014 yılının ilk on ayında
39u çocuk işçi olmak üzere en az 1.600 işçi yaşamını
yitirdi. Bunun, gelecekte daha da hızla artacağını öngörmek
zor değildir.
Değerli arkadaşlar, termik santraller,
HESler, nükleer enerji santralleri, maden ocakları, konvansiyonel ve yeni
metotlarla -örneğin, kaya gazı, petrol ve doğal gazın yer
altından çıkarılması gibi- enerji sömürü ve üretim
türleriyle, mevcut enerji politikası tüm dünyaya
dayatılmaktadır. Bu dayatmalar sonucunda, eko sistemin ve
biyoçeşitliliğin yok edilmesi yanında dünyadaki iklim dengesi de
son çeyrek yüzyılda hızla değişmekte ve tehlikeli bir
duruma gelmektedir. İklim değişikliği ciddi bir
şekilde durdurulamazsa ekolojik ve sosyal yıkım çok daha
tehlikeli boyutlar alacak ve bu ise ekonomik, toplumsal
çatışmaları derinleştirecektir.
Değerli arkadaşlar, 2023 yılına
kadar 2.500 HES yapımı tasarlanmaktadır. AKP döneminde
yaratılan ekolojik tahribat ve halk sağlığına yönelik
yaşamsal tehditler göz ardı edilerek kısa dönemli kârların
gerçekleşmesi amacıyla doğayla ilişkilerde piyasa
mantığını hâkim kılan yasal düzenlemeler yapıldı
ve yapılmaktadır. Hidroelektrik santrallerinin Türkiyedeki
gelişim tarihi açısından bakıldığında, 4628
sayılı Yasa bir dönüm noktasına tekabül etmektedir. 2003 tarihi
itibarıyla 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
çerçevesinde yürürlüğe giren Su Kullanım Hakkı Anlaşması
Yönetmeliği ve takip eden yasal düzenlemeleriyle Türkiyedeki bütün
akarsuların kullanım hakları kontrolsüz bir biçimde özel sektöre
devredilmiş, sermaye hâkimiyetinin kurulması ve
yaygınlaştırılması yasal bir zemine
kavuşturulmuştur. Bu santraller tamamlanıp üretime
geçildiğinde bile ülkemizin enerji ihtiyacının sadece yüzde 5i
karşılanmış olacaktır, üstelik sadece yirmi beş
otuz yıl için. Çünkü, hepimiz biliyoruz ki HESlerin ömrü yirmi beş
otuz beş yıl arasında değişmektedir.
Değerli arkadaşlar, tüm bu nedenlerle
Anayasaya açıkça aykırı olan bu yasa bizce Komisyona geri
çekilmelidir, bizce Genel Kurulda görüşülmemelidir. Bu, Anayasaya
aykırılık ve benzeri nedenlerle, yine, vatandaşa yüklenen
kayıp kaçak bedellerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Burada
yargının verdiği kararlarla çatışmak, onları
yasal şekilde yasalarla bertaraf etmek anlamsızdır, doğru
değildir; vatandaşın yanında politika yapmamak, hatta AKP
gibi vatandaşın aleyhine, zenginlerin lehine politika yapmaktır
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tacettin Bayır, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bayır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 312 sıra sayılı Tasarının tümü üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gezi direnişinde ölenleri de bu arada
saygıyla anıyor, bunu darbe olarak algılayanları da
kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hiç kuşkusuz ki Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu yani EPDKnın amacı, sorumlu olduğu enerji
kaynaklarını kaliteden ödün vermeden, düşük maliyetli, sürekli
ve çevreye saygılı bir şekilde tüketicilere
sunulmasını sağlamak olmalıdır. Ancak, bugüne kadar
cumhuriyet tarihinde Meclise getirilen, alışkın
olmadığımız, yasaları yok sayan, Meclisi baypas eden;
sadece Meclisi değil, mahkemeleri, hâkimleri, savcıları da
baypas eden yasalar -tıpkı Meclisin baypası gibi- yasama
organı olan Meclisi de baypas ederek önümüze getirilmekte ve
dayatılmaktadır.
Az önceki tartışmada değerli grup
sözcüsü arkadaşımız bunu ifade ettiler. Yarın da bir
görüşme yapılacak. Umuyorum ve diliyorum ki bu görüşmede
aklın yolu bir olur, sokağa çıktığımızda
önümüzü kesen halkımıza ve vatandaşımıza,
Namussuzların ödemediği elektrik parasını biz namuslu
insanlara nasıl ödettirirsiniz? diyenlere verecek bir cevabı
yarın yaratırız umarım. İşçisiyle, köylüsüyle,
memuruyla, sanayicisiyle istihdam yaratan, katma değer üreten sanayiciyi
cezalandırmaktan vazgeçmeliyiz. Bu haksız rekabetin mutlaka önüne
geçilmeli.
Benden önceki konuşmacı arkadaşlar da
söyledi. Bakın, geçmişten ders almalıyız. 2004
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin yine iradesi yok
sayılarak Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla
Kamulaştırma Kanununun 27nci maddesiyle sahip olduğu acele
kamulaştırma yetkisi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna yani
EPDKya devredilmişti. EPDK, enerji, madencilik, doğal gaz ve petrol
sektörlerinde bu yetkiyi hiçbir yasal sınırlama ve denetim
olmamasından dolayı istediği gibi kullanmıştır.
Bu doğrultuda birçok kamulaştırma işlemi
yapmıştır. Tabii ki ne zamana kadar? 2014 yılına
kadar? Açılan davalar sonucunda Danıştay, Bakanlar Kurulunun enerji
konusunda 2004te aldığı çok kritik bu kararı iptal
etmiştir. Böylelikle, EPDKnın 2014ten bu yana verdiği acele
kamulaştırma kararlarının hukuki dayanağını
ortadan kaldırmıştır.
Şimdi, ne yazık ki, bu kanun teklifinizle
daha önce yaptığınız hatayı bir başka hatayla
düzeltmeye çalışıyorsunuz. Danıştayın iptal
ettiği karara âdeta nazire yapar gibi nükleer enerji için
kamulaştırma yoluyla çevre talanına imza atarak, kıyı,
imar ve çevre mevzuatına çeşitli istisnalar getirerek yeni bir
hukuksuzluğun yargıya taşınmasının önünü
açıyorsunuz.
Sevgili arkadaşlar, bir ülkenin
gelişmişliğinin en önemli ölçülerinden birisi hiç kuşkusuz
ki kişi başına kullandığı enerji
miktarıdır. Ama ne yazık ki, Türkiye'de sağlıkta, eğitimde,
tarımda, adalette olduğu gibi enerjide de kişi başına
tüketilen enerji ve enerji planlamasında ciddi sıkıntılar
yaşanmaktadır. AKPnin bugüne kadar kendince yaptığı
en önemli enerji planlaması bence pervasızca yaptığı
enerji özelleştirmeleri olmuştur. Bilindiği gibi,
dağı, taşı, suyu, havayı ve özellikle de enerji
sektörünü salt rant gözüyle gören AKP iktidarı elektrik
dağıtımını özelleştirmiştir. Bu vesileyle,
çoğunluğunu kendine yakın firmalara gerçek değerlerinin
altında satarak vatandaşın mağduriyetinin artmasına ve
kamu zararı oluşmasına yol açmıştır. Bu noktada
aklımıza ister istemez 17-25 Aralık
Sayın Bakan,
aslına bakarsın 17-25 Aralık yolsuzluklarını bize
yaşatanların ülkemize verdiği zarar ortadayken doğal gaz
anlaşmaları, güya fakirlere dağıtılan kömürler, hizmet
alımı yöntemleriyle verilen maden ocakları elektrik
dağıtım şirketleri yolsuzluğunun ve rantın en
önemli kalemlerini oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, elektrik
özelleştirilmesi ne için yapılır? Enerjinin halk yararına
ve daha verimli kullanılması için yapılır değil mi
arkadaşlar? Enerji özelleştirmelerindeki yol haritanızın
hiçbir maddesi bugüne kadar vatandaşa fayda olarak dönmemiştir.
Bir: Özelleştirme varlıklarının
verimli işletilmesi maliyetlerin düşürülmesi için
yapılmalıdır değil mi, böyle yaparsanız özelleştirmenin
bir haklı nedeni olur. Peki siz ne yaptınız? Bırakın
maliyetleri düşürmeyi, faturalara yeni kalemler eklemeye
çalışıyorsunuz.
İki: Özelleştirme, elektrik enerjisi arz
güvenliğinin sağlanması ve arz kalitesinin
artırılması için yapılmalı. Bu başarılabildi
mi? Bence hayır. Yurdumuzun çeşitli illerindeki elektrik kesintisi ve
arızalarından dolayı şikâyetler özelleştirme öncesine
göre daha da artmış durumdadır.
Özelleştirme yapılırken kayıp
kaçakta azalma sağlanması amaçlanmalıydı. Bırakın
azalmayı, doğu ve güneydoğuda kaçak oranları tavan
yapmış durumda. Elektrik özelleştirmesi, yenileme ve
genişleme yatırımlarının özel sektör tarafından
yapılmasıydı, böyle söylenmişti. Maalesef, bu
tasarıyla, özel sektörün yapması gereken yatırım
tutarını da vatandaşa fatura etmeye
çalışıyorsunuz.
Yapılan özelleştirmeyle rekabet sonucu
sağlanan faydaların tüketicilere yansıtılması
gerekirdi. Bakalım tüketiciye fayda olarak yansıtılmasına
nasıl izin vermişsiniz. Elektrik fiyatı, siz iktidara gelmeden
önce yani 2002 yılında 16 kuruşken şu anda 42 kuruş
yani artış oranı yüzde 262. Bu mudur arkadaşlar tüketiciye
fayda sağlamak? Faturada kilovatsaatini, ücretini 21,40 TL göstererek
vatandaşın gerçekte ödediği 42 TLyi saklıyorsunuz. El
insaf! Vatandaşa gönderilen elektrik faturalarında gider kalemlerinin
detayları yok. İnsanlar, hangi vergileri ödediğini bilmek
istiyorlar, gider kalemlerinde TRT payını, dağıtım
bedelini, sayaç okuma bedelini, kayıp kaçak bedelini, iletişim
bedelini görmek istiyorlar. Bunu yaptırmak bu kadar mı zor Sayın
Bakan? Lütfen, bu konuya bir el atın da bu detayları faturada görsün
tüketici, böylelikle vatandaş paralarının nerelere
kesildiğini bilsin. Ama, yapamazsınız, gerçekten
yapamazsınız çünkü o zaman vatandaş nasıl soyulduğunu
fark eder, işte bu yüzden yapamazsınız onu.
Yapılan özelleştirmelerin vatandaşa
hiçbir faydası olmamıştır. Peki, kime yaradı dersiniz?
Onu da açıklayayım isterseniz. Döneminizde yapılan enerji
özelleştirme işlemlerinin amacı, özellikle yandaş
gruplarınızı palazlandırmaya dönük kamu
varlıklarının peşkeş çekilmesinden başka bir
şey değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Enerji
sektöründeki özelleştirme işlemlerindeki en büyük payı da sizin
hükûmetleriniz döneminde ortaya çıkan, havuz medyası olarak tabir
edilen kuruluşların, şirketlerin almış
olmasıdır. Yani, elektrikteki kamu tekeli döneminizde yerini
hızla az sayıdaki özel tekele bırakmıştır.
İktidarınıza yakın iki grubun elektrik
dağıtımındaki payı hâlen yüzde 50
oranındadır.
Sayın milletvekilleri, gelelim şu
meşhur meseleye. Kelimelerle oynayarak vatandaşını
kandıran bir iktidar olur mu? Neyi kastediyorum? Anladınız
tabii, kayıp kaçak bedelini; kelimelerle oynayan bir iktidar. Kayıp
kaçak, bizim mevzuatımıza göre bir suçtur. Suçu işlemeyen birine
ceza verilmesi de hukuk devleti ve adaletiyle bağdaşmamaktır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Artı günah da.
TACETTİN BAYIR (Devamla) Hiç namusluyla
namussuz aynı olur mu arkadaşlar? Hiç namuslu vatandaşla
namussuz aynı kefeye konur mu? Tüketiciden haksız yere tahsil edilen
kayıp kaçak bedeli, Yargıtayın vermiş olduğu 21/5/2014
tarihli 2014/679 sayılı Kararıyla 17 Aralık 2014 tarihinde
iptal edilmiştir. Kesinleşen bu karara göre, elektrik hatlarında
elektrik nakli esnasında oluşan kayıptan ve elektriğin
fiilen çalınmış olmasından ötürü ortaya çıkan kaçaktan
tüketicilerin sorumlu tutulamayacağı mahkeme kararıyla
açıkça belirtilmiştir.
Şimdi, Meclisi baypas etmeye
alıştınız, mahkemeleri de baypas etmek için bu yasayı
önümüze getiriyorsunuz. Yargıtay tarafından haksız
bulunması üzerine dağıtım şirketlerinin bu bedel
ismini değiştirerek, kelimelerle oynayarak teknik ve teknik olmayan
kayıp bedeli... Yahu, siz kimi kandırıyorsunuz? Neymiş?
Teknik ve teknik olmayan kayıp bedeli -vatandaş düşünsün dursun bu
ne demek- adı altında tüketiciden tahsil etmek için EPDKdan izin
alarak tüketicilere kayıp kaçak bedellerini bu ad altında
faturalandırmaya devam ediyorsunuz. Maalesef, AKP bu kanun teklifiyle
dağıtım şirketlerinin yatırım
harcamalarını, tüm kayıp kaçak bedellerini
faturalarımıza yansıtmak için yasal düzenleme yapmaktadır.
Ey arkadaşlar, ey vatandaş, aç gözünü, cebindeki cüzdanda görünmeyen
bir el var, dikkat et! AKP bu teklifiyle, bugüne kadar kayıp kaçak
nedeniyle dava açmanın önüne geçerek, vatandaşın şirketlerden
alması gereken 33 milyar TLyi vatandaşa ödememek için şirketler
lehine bir düzenleme yapmaktadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, kaçakları
engellemek kimin görevidir, vatandaşın mı yoksa ihaleyi alan
firmaların mı? Bakanlığınızın görevi,
şirketler yerine vatandaşın hakkını gözetmek ve
korumak değil midir? 2006-2014 yılları arasında
hükûmetlerinizce yapılan elektrik özelleştirmelerinin toplam
tutarı yaklaşık 13 milyar dolardır. Buraya dikkat edin
arkadaşlar, elektrik özelleştirmelerinin toplam tutarı
yaklaşık 13 milyar dolardır yani eski parayla 39 katrilyon
liradır. Adı geçen dönemlerde yalnızca dağıtım
şirketlerince kayıp kaçak bedeli adı altında
yaklaşık 33 milyar TL, yani eski parayla 33 katrilyon TL tahsil
edilmiştir vatandaştan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Düşünebiliyor musunuz, neredeyse şirketler
aldıkları ihale bedelleri kadar kayıp kaçak bedelini
vatandaşın faturasına yansıtarak tahsil etmişlerdir
yani vatandaşı kazıklamışlardır arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
NECİP KALKAN (İzmir) Sizin
zamanınızda ne oldu ki?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Haram bu, haram!
TACETTİN BAYIR (Devamla) - Yargının
kayıp kaçak bedelinin iadesi yönündeki kesin kararı olmasına
rağmen getirilen bu teklifle daha fazla kayıp kaçak bedelinin
şirketlerce tahsilatının kanunen yolunun
açılmasının anlamı nedir, merak ediyorum. Bu firmalara ihale
anlaşmaları haricinde vatandaşın bilmediği
verilmiş sözler var mıdır ki bu düzenlemeyi alelacele Meclis
gündemine getirdiniz? Elektrik dağıtım şirketleri
özelleştirilirken ihale kazanan firmalara kayıp kaçağı
azaltmak için hedefler verilmiş ve hedefi yakalayamayan şirketlerin
oluşan zararlarının kendisinin üstlenmesi gerektiği
yapılan sözleşmede hüküm altına alınmıştır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bütün ihalelerde
olduğu gibi!
TACETTİN BAYIR (Devamla) - Şimdi bir örnek
vermek istiyorum arkadaşlar, ilginç olan bir şey.
Sayın Bakan, sizden önceki Enerji
Bakanının Kayıp kaçağın faturası,
dağıtan şirkete olacak. diye ifadeleri var. Bakın ne diyor
o zamanın Bakanı Sayın Taner Yıldız? Yüksek kayıp
kaçak düzeyinin yol açtığı maliyeti dağıtım
şirketlerinin üstleneceğini açıklıyor ve diyor ki Her
bölge için hedef kayıp kaçak oranlarını belirleyeceğiz,
tüketicilerin daha düşük kayıp kaçak bedellerine maruz kalmaları
sağlanırken bu hizmeti yerine getiren dağıtım
şirketlerine riskleri yükleyeceğiz. Bu, o dönemdeki Bakanımızın
ifadeleri.
Peki, siz ne yaptınız? Yoksa şimdi O
Bakan başkaydı, bu Bakan başka mı diyeceksiniz? O
başka partinin Bakanıydı, bu başka partinin Bakanı
mı diyeceğiz? Şimdi, siz 21 tane şirkete bu elektrik
dağıtım işini verdiniz, ihaleyi aldılar. Kim, hangi
bölgeyi, neyi aldığını biliyor aslında. Yani burada
kârı, zararı bilmeden mi aldılar? Böyle bir şey olabilir
mi? Hayır. Sizin meşhur deyişinizle, onlar da mı
kandırıldı yoksa? Ticarette bir ihaleyi alırsın,
ihaleyi alırken bu işin kârı da vardır, zararı da
vardır. Bunun içinde 21 şirketten 15 tanesi kâr ediyor,
başarılı oluyor da niye 3ü, 5i başarısız
oluyor, bunu sormak lazım. Doğu ve güneydoğu illerimizdeki
kayıp kaçak bedellerinin komisyonlarda iddia edildiği gibi terörden
kaynaklı olmadığını kanıtladık. Çözüm
sürecinde tüketilen kayıp kaçakla bugünkü kayıp kaçak oranı
aynı bölgede, aynı miktardadır. Demek ki bunun terörle bir
ilgisi bulunmamaktadır. Bunu da hiç o teröre falan bahane etmeyin
arkadaşlar.
Size bir başka çarpıcı örnek vermek
istiyorum. 6 ilin kaçak elektrik kullanımı arkadaşlar, 4 tane
Atatürk Barajı ediyor. İllerin adını vermeyeceğim
buradan ama buradaki kaçak elektrik kullanım miktarı
yaklaşık 16 milyar kilovat olarak hesaplanmış durumda.
Bazı arkadaşlarımız, işte doğu, güneydoğuda
terör var, bu yüzden olduğunu ifade edebilir, bazı detaylara
girmeyeceğim. Ama beni esas merak ettiren şey şu: Meclise bunu
getireceksiniz, namusluyla namussuzu ayırt etmeyeceksiniz; namuslu,
parasını zamanında ödeyen adamın faturasına
namussuzluk yapan, elektrik bedelini ödemeyen, kaçak kullananın
parasını ekleyeceksiniz ve bunu namuslu insanlardan tahsil
edeceksiniz. E, şimdi ben şahsen Maliye Bakanının yerinde
olsam derim ki: Ya, nasıl olsa bu millet koyun gibi kardeşim,
elektrik parasını yüklüyoruz ödüyorlar, kullanmadığı
elektriğin bedelini ödüyorlar. O zaman Maliye Bakanı da gelsin desin
ki: Ya, gelir vergisinde tahsil edemediğimiz bazı yerler var, acaba
bu gelir vergisini güzel, adam gibi zamanında ödeyen iş
adamlarımıza mı yüklesek? Der mi? Der. Belki test ediyorlar,
belli mi olur. Yani burada ciddi bir adaletsizlik var. Bunu, üzülerek ifade
ediyorum ki, hangi partinin milletvekili olursanız olun sokağa
çıktığınız zaman anlatamazsınız. Bugün sanayicimizi,
ticaret erbabımızı, üretime katkı koyan, katma değer
yaratan üretim sevdalısı insanları yani vergisini ödeyen
insanları cezalandırmaktan artık vazgeçmeliyiz. Ne
yapmalıyız? Sorumluluk alanlarındaki kayıp kaçağı
ihaleyi alan firmalar denetlemeli, Bakanlık olarak da sizler şirket
denetimlerini artırmalısınız Sayın Bakan. Yani bir
vatandaş herhangi bir milletvekilinin yakasından tutup
Kardeşim, bu elektriği ben kullanmadım. dediğinde bunun
yanıtını verebilmeliyim. Bu ülkede namuslu olmak
namussuzluğu görmezlikten gelerek olamaz. Gün olur namuslular da
namussuzlar kadar cesaretli olur ve bu yanlış düzene Dur der. Bu
hukuksuzluğa ortak olmayacağız, namuslu
vatandaşlarımızın yanında olacağız.
Değerli arkadaşlar, bizler
tükettiğimiz enerjiye ne kadar ihtiyacımız olduğunun
bilincindeyiz. Ancak enerjide dışa bağımlı olmaktan da
kurtulmak istiyoruz. Bizler İstemezukçu değiliz. Bizler üretim
sevdalısı sanayici iş adamlarıyız, halka hizmet için
buradayız. Teknoloji olarak bizden çok ileride olan Amerika, Almanya,
Fransa, İngiltere, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin nükleer
enerji konusunda payını son yirmi yılda giderek
düşürdüklerine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bir başka örneği kısaca vermek
istiyorum. Hesaplarımıza göre, yine eski bakanımızın
verdiği, Akkuyu Nükleer Santralinin maliyeti için 25 milyar ifadeniz
var, 4.800 megavat diyorsunuz. Bunun, bir saray darbesi sonucu devrilen eski
Başbakanımız Davutoğlunun memleketi Konyada
yapılmakta olan 3 bin megavat gücündeki güneş enerjisi santralinin
maliyeti ise 6 milyar. Bu hesapla yola çıktığımızda,
25 milyar dolar nükleerde 4.800 megavat enerji elde ederken, aynı
maliyetle 12 bin megavat güneş enerjisi elde edilebilmektedir. Bunu da
dikkatinize sunuyorum. Yani, 3 kat daha fazla üretim yapabilirsiniz. Daha az
yatırım, daha az risk.
Ayrıca, size bu konudaki önerilerimizi,
teklifinizin ne getirip götürdüğü konusunu da kısaca söyleyeyim.
1) Elektrik Piyasası Kanun Teklifinizin 2nci
maddesiyle nükleer tesis kurmak için kıyı sahillere, zeytinlik
sahalara girilmesinin önünü açtığınızdan haberiniz var
mı? Bu teklifinizle, 15, 21, 26ncı maddelerin mahkeme
kararlarının önünü tıkamak için yasa çıkarma
telaşına girdiğiniz ve 33 milyar TLlik kaçak, kayıp
bedelleri vatandaşa geri ödeteceğinizi biliyor musunuz?
2) Cumhuriyet tarihinde görülmeyen,
alışkın olmadığımız yetkilerin Enerji
Bakanlığına verilerek Türkiyede yeni bir tsunami tehlikesi
yaratılıyor. Ben açıkça söylüyorum, hiç namuslu insanla namussuz
insan bir olur mu? Vatandaş ve kamu adına birçok olumsuzlukları,
hak kayıplarını beraberinde getiren ve hukuksuzluğu
nedeniyle bazı maddeleri yargıdan dönme ihtimali yüksek
tasarınız için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumsuz oy
vereceğimizi bilmenizi istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına son
konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Nureddin Nebatidir.
Buyurunuz Sayın Nebati. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Elektrik Piyasası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifine ilişkin görüşlerimi belirtmek, aynı zamanda da
teklif altına imza atan bir milletvekili olarak, teklif sahibi olarak
görüşlerimi belirtmek üzere yüce Meclisin huzuruna gelmiş
bulunuyorum.
Öncelikle Komisyon görüşmelerinde değerli
muhalefet partisi milletvekillerine özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Hakikaten Komisyonda maddeler üzerinde tartışmalar
yapılırken gerek önergelerle gerek maddeler üzerindeki
görüşmelerle muhalefet partilerinin kendilerine yakışan bir
şekilde tamamen teknik ve ülkenin yararına ilişkin bir
tavır takındıkları için özellikle teşekkür ediyorum.
Teklifin, tabii, şu anda
tartışılan maddeleri var, özellikle kayıp kaçak üzerinde
ciddi bir şekilde tartışma günlerdir yapılıyor. Ancak
bu teklifin sadece kayıp kaçak üzerine hazırlanmış bir
teklif olmadığını söylemek istiyorum. Elbette ki iktidar
partisinin bir milletvekili olarak yapılmış olan bu teklifin
gerek hazırlanmasında gerekse öncesinde yapılmış olan
teknik çalışmalarla ilgili Bakanlığımızdan
görüş alarak birlikte bir çalışma serdettik.
Bu teklifte, kayıp kaçağın
dışında çok önemli maddeler de var. Bu maddelerde Türkiye'nin
önünü açıcı, Türkiye'nin önümüzdeki yüz yıl içerisindeki
ekonomik anlamda gelişmişliğini ve en önemli tüketim maddesi
olan enerjiyle ilgili önemli adımlar atıyor. Bir tanesi, yerli linyit
kaynaklarımızın elektrik üretiminde
kullanılmasını sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri,
dünya kömür üretimi son otuz yılda 2 katına
çıkmıştır ve kömür üretimindeki artış büyük
ölçüde, başta Çin olmak üzere, Asya kıtasındaki elektrik
enerjisi talebinden kaynaklanmaktadır. 2013 yılında Çinde
elektrik enerjisi üretiminin yüzde 81i kömüre dayalıdır. 2013
yılı küresel kömür üretimi on dört yıl öncesine göre yüzde 74
oranında artış göstermiştir.
Türkiye, dünyanın
6ncı büyük linyit üreticisi olan ülkesi konumundadır ve gerek rezerv
itibarıyla gerekse üretim itibarıyla elde edilmiş olan bu
kömürün ekonomiye kazandırılmasına ilişkin olarak teklifte
maddelerimiz vardır. Türkiyenin toplam 15,4 milyar ton kömür rezervi
bulunmakta ve bunun 14 milyar tonuna yakınını da linyit rezervi
oluşturmaktadır. Şimdi, bu kanun teklifiyle, Hükûmetimize ve
Türkiyeye bu kömürün, özellikle linyitin kullanılması konusunda
önemli bir alanı açmış bulunmaktayız. Şu an Türkiyede
elektrik enerjisi üretiminde en büyük payın yüzde 41le doğal gaz
olduğunu bilelim. Doğal gazı yüzde 24le hidroelektrik ve yüzde
15le ithal kömürle çalışan termik santraller takip etmektedir.
2015 yılı elektrik
enerjisi üretiminde üretim kaynaklarının yüzde 58i dışa
bağımlıdır yani doğal gaz, fuel oil ve ithal kömürden
elde edilmektedir. Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte 3ünü
dışarıdan ithal eden Türkiye, enerjide dışa
bağımlılığının en yüksek olduğu birkaç
ülke arasında yer alıyor. Türkiye yeni elektrik enerjisi üretim
santrallerini acil olarak devreye sokmalı ve zengin kömür
kaynaklarımız tam randımanla kullanılmalıdır.
Dolasıyla, dışa bağımlı olduğumuz
kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisinin üretimdeki paylarının
azaltılarak kendi öz kaynağımız olan linyitin üretimindeki
payının artırılması çok önemlidir.
12 bin megavatlık bir
kurulu güç için yaklaşık 24 milyar ABD dolarına yakın
yatırım büyüklüğü ve madenler dâhil yaklaşık 25 bin
kişilik bir istihdamın sağlanacağı
değerlendirilmektedir. Bu büyüklükteki bir elektriğin doğal
gazdan üretilmesi durumunda yılda yaklaşık 16 milyar metreküp
doğal gaz kullanılması ve yaklaşık bugünkü fiyatlarla
4 milyar ABD doları gaz bedelinin yurt dışına ödenmesi
gerekecektir. Yapılacak olan bu üretim artışı ve kömürün,
linyitin ekonomiye katkısıyla otuz yılda 120 milyar ABD
dolarlık bir kaynağın yurt dışına ödenmesi söz
konusu olacaktır ki bunu engellemeye yönelik bir tekliftir.
Ayrıca, teklifin diğer bir önemli maddesi,
yenilenebilir kaynakların sisteme girişini hızlandıracak
hususları içermesidir. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları
açısından büyük bir potansiyele sahiptir ve bunun hâlâ oldukça
kısıtlı bir kısmı kullanılmaktadır.
Özellikle YEKA modeliyle hem yenilenebilir elektrik üretim kapasitesi
artırılacak hem de söz konusu tesislerde kullanılacak
ekipmanların yerli üretimi sağlanarak istihdama da katkı
sağlanmış olacaktır. 2023te yenilenebilir enerji
kaynaklarından mevcut enerji kullanımımızın yüzde
30unu karşıladığımız bir Türkiye hedefimiz var.
Kendi kaynaklarıyla üreterek büyüyen bir Türkiye olacak.
Üretimin itici gücü enerjidir. Dolayısıyla
da enerji politikaları bir milletin büyüme yolculuğunun can
damarıdır. Enerji politikamızı siyasetimizle bütüncül bir
mecrada kurmalı, son derece kapsamlı, detaylı, hedefleri belli,
kendi iç potansiyelimizin sınırını bilen, kavrayan,
sırtını ona dayayan politikamızla yapmalıyız ve
bu topraklarda bilimsel ölçülerde bir enerji politikası üretmek ve yol
haritamızı belirlemek zorundayız.
Biz bir yandan üretimi, Türkiyenin büyümesini
hedeflerken bir yandan da her şeyden önce işçi, emekçi
kardeşlerimizin yaşama haklarını, can güvenliğini,
çalışma koşullarını da düşünmek zorundayız.
İşte kanun teklifiyle getirilen bir yenilik de grizu kaynaklı
metan gazının ekonomiye kazandırılmasıdır.
Eğer bu kanun teklifi geçerse özellikle grizu patlamalarından meydana
gelen can kayıplarına da çok önemli bir şekilde engel
koymuş olacağız ki metan drenajı kömür ocaklarında
damar ve tabakalardan ocak atmosferi içine nüfuz eden grizunun iş
yerlerine ulaşmadan bertaraf edilmesinde uygulanan bu işlemle bizler
hem grizu patlamasını engellemiş olacağız hem de elde
edilecek metan gazının elektriğe dönüşümüyle de önemli bir
katkı sağlamış olacağız.
Değerli milletvekilleri, gene bu teklifle ham
madde kaynaklarında dışa açık olan
bağımlılığın azaltılması amacına
yönelik olarak, ülkemizin madencilik sektörünün geç kalmış yurt
dışındaki işletmeciliği ve buna bağlı üretim
yapabilmesinin önünü de açacak bir teklifte bulunuyoruz. Özellikle MTA, TURKUAZ
Araştırma Gemisiyle yurt dışında, uluslararası
sularda faaliyet gösterebilecektir. Ülkemiz ekonomisine önemli miktarlarda
katma değer sağlanacağına inanıyoruz.
Nükleer enerji: Nükleer enerji, özellikle Türkiye
gibi enerji üretiminde dışa bağımlı ülkeler için
vazgeçilemeyecek zorunlu bir seçenektir. Verimlilik, süreklilik, güvenirlilik
sağlayan temiz ve güçlü bir enerji türüdür. Nükleer enerji üretimi kömür,
doğal gaz ve petrol üretimine nazaran atmosfere çok daha az sera gazı
salmaktadır. Temiz olmadığı iddia edilen nükleer
santrallerden şu anda dünyada 438 adet işletilmekte, 70 tane de yeni
nükleer santral inşa edilmektedir. Bugün dünyanın gelişmiş
bütün ülkelerinde; Amerikada, Almanyada, İsviçrede, İsveçte,
Finlandiyada, Hindistanda nükleer santraller var. Hemen yanı
başımızda, Rusyada, Ermenistanda eski teknolojiyle
yapılmış olan santraller var. Unutmayın, eski teknolojiyle
inşa edilmiş olan bu santraller, hemen yanı
başımızdaki Ermenistanda otuz yıl önce inşa
edilmiş olan bir santralin vereceği zarar, Türkiyeye gelecek
doğrudan bir zarardır. Oysa, bugünkü teknolojik şartlarla
inşa edilecek olan bu nükleer santrallerin, dünyada eski teknolojilere
göre inşa edilmiş olan santrallerden çok daha efektif
kullanılacağı ve daha az sera gazı salacağı
bilinmektedir. Küresel ısınmayı da engelleyen önemli bir
alandır. Son derece ucuz ve güvenli elektrik elde edilmesini
sağlayacaktır. Yüzde 92 kapasite faktörüyle 7/24 elektrik üretir.
Akkuyu Nükleer Santralinin sadece bir ünitesinin Bursanın elektrik
ihtiyacını rahatlıkla karşılayacağını
hesap edersek, bir nükleer santralin Türkiye'ye sağlayacağı
katkının ne olduğunu öğrenmiş oluruz. Ayrıca,
elektrik üretiminin yanı sıra, uzay teknolojisi başta olmak
üzere, uçak sanayisi, denizaltı sanayisi ve buzkıran gemilerinde bu
enerji kullanılabilmektedir.
Kanun teklifiyle, ülkemizde ilk defa kurulmakta olan
nükleer santrallere yönelik uygulamada karşılaşılan
birtakım aksaklıkların giderilmesi ve söz konusu tesislerin öngörülen
zamanda devreye alınabilmesine yönelik olarak çeşitli kanunlarda
düzenleme yapılmasına ilişkin hususlar da huzurunuza
getirilmiştir. Bahse konu olan düzenlemelerin yasallaşmasıyla
nükleer santraller hızlı bir şekilde devreye alınabilecek
ve arz güvenliğimize olumlu katkılar yapılmış
olacaktır.
Ülkemizde elektrik üretiminin yüzde 38lik
kısmı doğal gaz kullanan termik santraller tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu durum, elektrik arz güvenliğinin büyük
ölçüde doğal gaz arz güvenliğine bağlı olduğu sonucunu
doğurmaktadır. İşte, verilen bu teklifle arz
güvenliğinin sağlanabilmesi için özellikle kış mevsiminde
günlük puant taleplerinin karşılanmasına katkı
sağlayacak depolara ihtiyaç duyulmaktadır. Hâlihazırda yüzde 10
olan depo yükümlülüğü yüzde 20ye yükseltilerek arz güvenliğine
katkı sağlanması hedeflenmiştir. Ayrıca, doğal
gaz talep eden küçük yerleşim yerlerine doğal gaz şebekesinin
ulaştırılması amacıyla dağıtım
bölgelerinin sınırlarının EPDK tarafından yeniden
düzenlenmesine imkân sağlanmıştır.
Gene, bu teklifle, elektrik tesisleri
yatırım süresince üretilen işlemlerdeki sistem
sıkışıklığı sebebiyle
yatırımların önündeki engel büyük ölçüde kaldırılacak
olup yatırımcıların yaşadığı sorunlar
ve hak kayıpları büyük ölçüde giderilecektir.
Değerli arkadaşlar, bu teklifle, aynı
şekilde, LPG sektörünü ilgilendiren koku kriterine uyumlulukta
aykırılığın ortadan kaldırılması
açısından da önemli bir değişim teklif edilmektedir.
Bu teklifin kamuoyunda en fazla
tartışılan düzenlemesi kayıp kaçak elektrikle ilgili
kısımdır. Şimdi, az önce çok değerli
konuşmacımız özellikle namuslu ve namussuz vatandaşla
ilgili kavramları çok sık kullandı. Değerli
arkadaşlar, bu Meclis defalarca, sayısını bilmediğimiz
kadar af kanunları çıkarmıştır; sigorta bedelini
ödemeyen, vergi borcunu ödemeyen, bilerek ya da bilmeyerek ya da zora
düştüğü için ödemeyenlerin affı bu Mecliste ortak kararlarla
geçirilmiştir, trafik cezaları affedilmiştir.
TACETTİN BAYIR (İzmir)
Kaçak elektrik kullanan namussuzdur.
NUREDDİN NEBATİ (Devamla)
Aynı şeydir; SGKya borcunu ödemeyen bir vatandaşla elektrik
borcunu ödemeyen bir vatandaş arasında hiçbir fark yoktur. Bu
kavramları kullanırken
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Başkasının sırtına yüklemekle ne alakası var
bunun?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla)
ve Türkiye'de bu kavramları kullanırken özellikle
vatandaşlarımızı namuslu namussuz vatandaştır
diye ayırmanın hiçbir anlamı yoktur.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Madem kaçak
kullanıyor, devlet niye üstlenmiyor, niye namuslu insanların
sırtına yükleniyor?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla)
Bu kayıp kaçak kanunuyla vatandaşları ayıracak ifadelerin
kullanılmasını ben doğru bulmuyorum. Türkiye gelişen
bir ülke, gelişme yolunda çaba sarf eden bir ülke ve bunu yaparken de ülke
içerisindeki aksaklıkların giderilmesinde bu ülke 780 bin
kilometrekareye sahiptir, 79 milyon insan vardır. Elbette birtakım
aksaklıklar vardır ve bu aksaklıkların giderilmesi için
birtakım eylemlere girişmek zorundadır devlet Hükûmet
kanalıyla.
Şimdi, düzenlemelerin mahkeme
kararlarını boşa çıkarmak amacıyla
yapıldığı, yapılan düzenlemelerle bundan sonra bu
bedellerin tüketiciden haksız yere alınmaya devam edileceği
iddiası vardır. Kayıp kaçak ve dava konusu olan diğer
bedellerin dağıtım, iletim, sayaç okuma gibi konusundaki
düzenlemelerle amaç, mahkeme kararlarının boşa
çıkarılması değil, mahkeme kararlarının
gerekçesinde yer alan kanunilik ilkesinin tesis edilmesidir. Zira, konuya
ilişkin alınan mahkeme kararlarının gerekçelerinde, başta
kayıp kaçak bedeli olmak üzere, tüketicilerden alınan bedellerin kanunda
yer almadığı, kanunda yer almayan bir bedelin kurul
kararıyla tüketicilerden talep edilmesinin hukuka uygun
olmadığı belirtilmektedir. Davalara söz konusu olan bedeller,
santralde üretilen enerjinin üretim noktasından tüketim noktasına
taşınması için elzem olan iletim ve dağıtım
faaliyetleri kapsamında sunulan hizmetlerin maliyetlerinden hareketle
belirlenmektedir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Özel şirket
değil mi?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) Tüketiciye
enerjinin ulaştırılması için zorunlu olarak ortaya
çıkan bu maliyetlerin yok kabul edilmesi mümkün değildir. Yılda
10 milyar lirayı aşan bu maliyetlerin tüketiciye
yansıtılmaması gibi bir yaklaşımın kabul edilmesi
mümkün değildir. Her türlü -bir uçak bileti alımından bir
domatesi almaya kadar, kasaptan et alıncaya kadar-
aldığımız faturalarda ayrıntıları
görmüyoruz. Burada yapılan işlem, buna ilişkin bir düzenlemedir.
Yılda 10 milyar lirayı aşan bu maliyetlerin tüketiciye
nasıl ki ekonomideki tüm malların taşınması
kapsamında oluşan maliyetler ilgili ürünü alan tüketicilere
yansıtılıyorsa elektrikte de bunun yapılması en basit
ekonominin kuralıdır. Mahkeme kararlarında bu bedellerin kanunda
yer almadığı, bunun da hukuki olmadığı ifade
edildiğinden mahkeme kararlarında yer alan bir eksikliğin
giderilmesi amacıyla hangi hizmetlerin sunulacağı ve bu
hizmetler için hangi bedellerin alınacağına dair düzenlemelere
yer verilmiştir. Bu bedellerin kamu yararı dikkate alınarak
belirlenmesi amacıyla da belirtilen kriterlere uymak şartıyla
EPDKya yetki verilmektedir.
Gene yeni düzenlemelerle, devam eden davaların
düşeceği, haksız bir şekilde alınan bedellerin
tüketicilere iadesinin engelleneceği iddiasına gelince: Bu konuda
hukuki boşluk sebebiyle oluşan işin doğasına
aykırı şekildeki bu bedellerin iade edilmesi uygulamasına
son verilerek elektrik iletim ve dağıtım hizmetlerinin
sürdürülebilirliği sağlanmaktadır. Serbest piyasa ekonomisini
benimseyen ülkemizde tüm mal ve hizmetlerin maliyetlerini bu malı
satın alan ya da bu hizmetten yararlanan kişilerin
karşılaması esastır.
Yeni düzenlemelerle halkın dava açma
hakkının elinden alındığı iddiasına gelince:
Yapılan düzenlemeler dava açma hakkını ortadan
kaldırmamakta, sadece bu konudaki davalardan hangilerinin idari yargıda
hangilerinin adli yargıda açılacağına dair düzenlemeleri
içermektedir. Mevcut durumda şirketler tarafından uygulanan bedeller
için tek tek tüketiciler tarafından adli yargıda binlerce dava
açılmakta, bu durum yargının işleyişini
yavaşlatmakta, yargı üzerinde büyük bir yük
oluşturmaktadır. Binlerce davadan her biri ise sadece o davayı
açanı bağlamakta, genel nitelikteki bu düzenleyici işlem
geçerliliğini koruduğu için genel bir uygulama
yapılamamaktadır. Oysa yeni düzenlemeyle, yapılan işlemin
dayanağı bir düzenleyici işlemse ve yapılan işlem bu
düzenleyici işleme uygunsa sadece düzenleyici işleme dava
açılması öngörülmektedir. Böylece, adli yargıdaki yük azalacak,
tüketicilerden her birinin dava açmasına gerek kalmaksızın idari
yargıda açılacak az sayıda davayla konunun hukuki süreci
tamamlanmış olacaktır.
Yine, düzenlemeyle kayıp kaçak sorununun
çözülmediği, buna yönelik bir model ortaya konmadığı,
kayıp kaçağın
meşrulaştırıldığı iddiasıdır.
Yapılan düzenlemeyle kayıp kaçak bedelinin
meşrulaştırılması değil, mahkeme kararı
gereği bu konudaki kanuni düzenleme eksikliğinin giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Konuya ilişkin düzenlemelerle
azaltılması mümkün olan ama sıfırlanması söz konusu
olmayan kayıp kaçak maliyetinin dağıtım faaliyetinin yerine
getirilmesi noktasında kaçınılmaz olduğu dikkate
alınmaktadır.
Kanun teklifi hem uygun fiyatlı elektrik
sunulması amacını öngörmüş hem de bunun sürekli
olmasını amaçlamıştır. En uygun çözüm, hedefe
dayalı düşürmeyi teşvik mekanizmasıdır. Bu şekilde
kayıp kaçak oranı düştükçe dağıtım şirketi
de kamu da kazançlı çıkmaktadır.
Kayıp kaçak oranının
düşürülmesine yönelik kurul tarafından yapılan uygulamalarla
kayıp kaçakta iyileşmeler sağlanmış olup, 2000lerin
başında yüzde 20 seviyesinde olan ortalama kayıp kaçak
oranı yüzde 14 seviyesine düşürülmüştür. Yapılan bu
mücadele sonucunda oranın yüksek olduğu 3 bölge hariç olmak üzere
ortalama kayıp kaçak oranı OECD ülkeleri seviyesine çekilmiştir.
Teklifle dağıtım şirketlerinin
yatırım maliyetlerinin de tüketiciye yüklendiği iddiasına
gelince: Ekonominin tüm mallarında olduğu gibi elektrikte de
elektriğin taşınması kapsamında oluşan
maliyetlerin tüketiciye yansıtılması en temel ekonomi
kuralıdır.
Kayıp kaçak maliyetlerinin
dağıtımın bir unsuru yapılmaya
çalışıldığı iddiasına gelince: Ekonomideki
diğer mallarda fire ne anlama geliyorsa, elektrik enerjisi için de
kayıp kaçak o anlama gelmektedir. Nasıl ki fireyi yok edemiyorsak ve
firenin maliyetini o ürünü satın alana yansıtıyorsak kayıp
kaçak maliyetini de enerjiyi kullanan tüketicilere yansıtmak
zorundayız. Ama bu oranı düşürmek için gerekli tedbirleri almak
ve bunun tüketici üzerindeki yükünü azaltmak da elbette ki devletin görevidir.
Yüzde 14 seviyelerine çekmeyi başarmış olan ülkenin, devletin
imkânlarını daha da zorlayarak bu oranı OECD ortalaması
olan yüzde 7-8 seviyelerine çekmek için mücadeleye devam edilmelidir. Ama bu
maliyeti yok saymak işin doğasına da uygun bir
yaklaşım değildir.
Nükleer santrallerin kurulmasında ve elektrik
kayıp kaçak meselesinde kamuoyu yeteri kadar
aydınlatılmamıştır. Ülkenin çıkarı için ve
uzun vadede kalkınma ve kayıp kaçak sorununun halli için bu teklifin
geçirilmesi gerekmektedir. AK PARTİ olarak ve bu teklifin sahibi olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) -
bu
sıkıntılı sorunu aşmak için birçok
sıkıntı, eleştiri ve suçlamayı yüklenerek Türkiye'nin
geleceği için bu çalışmayı yapmak zorundayız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Faturayla Türkiye'nin
geleceğini belirliyorsun ya, bravo!
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) -
İnşallah, yüce kurulun onayıyla bu kanun teklifi geçecek ve
önümüzdeki 2023 hedefini, 2053 hedefini, 2071 hedefini ve enerji başta
olmak üzere yakalama imkânını elde etmiş olacağız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Nebati.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın konuşmacı nükleer enerjinin
temiz olduğunu ifade etmiştir. Bütün dünyadaki en pis, en tehlikeli
enerji olduğunun kayıtlara geçirilmesini istirham ediyorum.
Bir itirafta bulunmuştur, Ermenistandaki
Metsamor Nükleer Santralinin çok büyük tehlike yarattığını
arz etmiştir, çok haklıdır. Metsamor da
yapıldığında dünyanın en yeni teknolojisiyle yapılmıştı,
şimdi tehlikelidir. Akkuyu da yeni teknolojiyle yapılıyor;
denenmemiştir, yine tehlikeli olacaktır. Dışa
bağımlılığın azaltıldığı
büyük bir yalandır, tamamı Rus teknolojisidir, bizi içeriye
almayacaklar.
Son olarak, nükleer santral sadece vatana değil
insanlığa da ihanettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Tutanaklara geçmiştir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
buyurunuz.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın 312 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin Genel Kurul salonunda yokken, Cumhuriyet Halk
Partisi adına konuşan sayın milletvekilinin kürsüden kayıp
kaçak, elektrik kullanımıyla ilgili,
yurttaşlarımızı namuslu ve namussuz olarak
ayırmasını, böyle bir değerlendirme yapmasını
kabul etmemiz mümkün değildir. Büyük bir talihsizliktir bu açıklama.
Barınma, enerji, su başta olmak üzere,
sosyal devletin kendi yurttaşına sağlaması gereken pek çok
hizmetin, maalesef, ülkemizin koşulları nedeniyle
yurttaşlarımıza sağlanamadığı bir durumla,
bir realiteyle karşı karşıyayız. Yoksulluğun,
açlığın, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir
ülkede, bir coğrafyada çoğu zaman belki de ödeyemediği için,
geçim sıkıntısı yaşadığı için ya da
mevcut enerji nakil hatlarının eskiliğinden ve
altyapılarının yenilenmemesinden kaynaklanan bu kayıp kaçak
miktarıyla ilgili böyle bir tanımlama yapmayı, doğrusu,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da
yakıştırmadığımızı ifade etmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan? Bir dakikayla mı
sınırlıyorsunuz?
BAŞKAN Bir dakika, uygulama öyle
biliyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Bu
ülkede milyon dolarlık vergi borçları silinen müteahhit
firmaları ortadayken, altın kaçakçılığıyla ilgili
uluslararası kamuoyuna mal olunan ve uluslararası alanda ülkemizi
rencide eden kaçakçılıkla ilgili dosyalar havada uçuşurken
getirip burada yurttaşlar üzerinden böyle bir tanımlamayı
doğru bulmayız. O tarz süreçlerle ilgili bile adalet kavramı
üzerinden, yargı kavramı üzerinden tanımlamanın daha
doğru olduğu kanaatindeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Sayın Özel, sizin de 60a göre söz talebiniz
var sanıyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Diyarbakır
Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Biraz önce grubumuz adına söz hakkını
kullanan değerli hatibimizin elektrik kullanacak parası
olmadığı için böylesi yaşamsal önemde olan bir konuda kaçak
elektrik kullanımına zorlanan vatandaşla ilgili bir sözü yok.
Ödeyebileceği hâlde ödemeyen, elektriği hırsızlık
yöntemiyle kullananlara karşı yaptığı bir
tanımlamadır. Sayın Balukenin bahsettiği gibi
kullanıcıların olduğu bir vakıaysa sosyal devlete düşen,
Hükûmete düşen, bu konuda gerekli sosyal projeleri hazırlayıp
Meclis gündemine getirmektir. Su kullanımına, elektrik
kullanımına ekonomik güçten dolayı erişemeyen
vatandaşın yolunun bunu kaçak kullanması değil, bu
kullanımın devlet tarafından insani koşulları
sağlayacak kadarının ücretsiz olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
onlara verilmesi, buna da
bütçede karşılık ayrılmasıdır. Ancak namusuyla
çalışan ve ödeyenlerin yanında, ödeyebilecek gücü olduğu
hâlde, Nasılsa yandaş şirketin alacağı devlet
tarafından karşılanır, bu konuda yapılan her türlü
istismara karşı Hükûmetin yapacağı bir
kıyakçılık vardır. mantığıyla yapılan
durum eleştirilmiştir.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/586), Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde siyasi parti
grupları adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.
Sayın Elitaşın söz talebi
olduğunu görüyorum.
Buyurunuz Sayın Elitaş, mikrofonunuzu
açıyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İzmir Milletvekili Tacettin Bayırın 312 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz önce, AK PARTİ Grubu adına
konuşan değerli milletvekili arkadaşımız Sayın
Nureddin Nebati, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
milletvekili arkadaşımızın yaptığı, elektrik
borçlarından dolayı veya elektrik kullanımından dolayı
borcunu ödeyemeyen, imkânsızlıklardan dolayı borcunu ödeyemeyen her
kim varsa o konuyla ilgili yapılan tanımlamanın, namuslu veya
namussuz vatandaş şeklindeki tanımlamanın
yanlış olduğunu ifade etti ve verdiği örnekler de oldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bugüne kadarki
süreç içerisinde, çeşitli şeylerde, sigorta prim borçları, vergi
borçları vesaire, geçmişle ilgili, kamuyla ilgili alacaklar konusunda
çeşitli af düzenlemeleri yaptıklarını ifade etti ve bunun
bir haksızlık olduğunu ifade etti, altını net bir
şekilde çizdi.
Bugün burada konuştuğumuz mesele, herhangi
bir sebeple, ne olursa olsun, kamuya olan elektrik borçlarını
ödemeyen vatandaşlarımızı namuslu veya namussuz diye
ayırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
o milletimize,
o arkadaşlarımıza büyük bir haksızlıktır.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Ama alakası
yok, yanlış dediğiniz şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şunun
altını çizerek ifade ediyorum
TACETTİN BAYIR (İzmir) O başka bir
şey ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
düzeltmeye çalışıyorlar.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Hırsızlardan
bahset.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Nebati bunları söylerken yine aynı şekilde tepki gösterdiler,
Öyle olur mu! diye söylediler. Açıkçası, bunu milleti namuslu
veya namussuz diye yapan, kamuya olan borçlarını farklı
şekilde değerlendirip o insanları namuslu veya namussuz diye
ayırmak milletvekillerine yakışmayan bir tavırdır.
Arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Sayın Bayır
TACETTİN BAYIR (İzmir) Madde 69a göre
düzeltme hakkımı kullanmak istiyorum çünkü yanlış ifade
ediyorlar. Benim ifade ettiğim bu değil. Ben abone olup da borcunu
ödeyemeyen kişiden bahsetmiyorum, adam abone bile değil, kaçak
elektrik kullanıyor, hırsızlık yapıyor. Ben
hırsızlıkla kullanandan bahsediyorum. Aynı şey
değil ki söylediğiniz. Adam sanayici, fabrikada kaçak elektrik
kullanıyor.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Bayır.
Teşekkür ederim.
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 312 sıra
sayılı Kanun Teklifinin genel gerekçesinin yanlış
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
elimizde sıra sayısı 312 var. 312 üzerine hatipler
görüşlerini bildiriyorlar. Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına da kanunun genel gerekçesi üzerinde bir şeyler söylendi.
Birazdan Sayın Bakanı da bu kürsüde dinleyeceğimizi umuyoruz.
Ama 312nin genel gerekçesinin yanlış basıldığını
görüyoruz, burada söylenenlerin buradaki maddelerin gerekçesi olması
mümkün değil. Ama bu kanunun genel gerekçesi bütün Meclis tarafından
malum, bu kanunun genel gerekçesine bir şey basılacaksa 18 Kasım
2013 tarihinde Abdullah Tivnikli ile İbrahim Kalın arasında
yapılan telefon görüşmesinin tapelerinin basılması
gerekirdi. Çünkü orada İbrahim Kalın ile Abdullah Tivnikli bu kanunda
yapılan düzenlemelerin ne zaman yapılacağını sorup
İbrahim Kalın da Beyefendi -yani dönemin Başbakanını
kastederek- talimat verdi. Bu düzenlemeler yapılacak, senin
zararların karşılanacak. demektedir.
Tüm kamuoyunun ve Meclisin dikkatine gerçek genel
gerekçeyi arz ederim.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/586),
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına Kazım Arslan, Denizli Milletvekili
Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli hakkında
şahsım adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
teklifi daha önce 15 maddelik bir tasarı hâlinde gelmişti fakat ne
olduysa daha sonra 29 maddelik bir düzenlemeyle Komisyonumuza gelmiş ve
orada bu kanun teklifi görüşülmüş ve Meclisimize gelmiştir.
Şimdi, bu tasarının genel olarak kapsamına
baktığımızda gerçek anlamda Elektrik Piyasası
Kanununun hem üretim alanına hem tüketim alanına iyi bir
şekilde düzenleme getiren bir yasa teklifi olmadığı gibi, özellikle
dağıtım şirketlerini koruyan kollayan, onların
istemlerini yerine getirmeye çalışan; kayıp kaçakla ilgili,
tarifelerle ilgili, yeni, hukuka uygun olmayan ve Anayasaya aykırı
biçimde düzenlenmiş ve İç Tüzüke de aykırı bir
şekilde önümüze gelmiş olan bir tekliftir.
Şimdi, elektrikte özelleştirme
yapıldı. Özelleştirmedeki amaç, Sayın Bakan, üretimin daha
fazla artırılmasıyla birlikte tüketimin de tüketiciye daha ucuza
bir şekilde bu enerjinin, bu elektriğin verilmesi ve daha
sıkı bir takibatın yapılması, tahsilatların iyi
bir şekilde gerçekleştirilmesi ve bu yönden hem tüketicinin hem de
devletin zarar görmeyeceği bir sistemin çalıştırılmasına
yönelik olması gerekiyordu ama öyle bir noktaya geldik ki,
özelleştirmeden sonra üretimde pahalılık arttığı
gibi, aynı zamanda tüketimde de pahalılık artmaya
başladı ve tüketiciye inanılmaz bir şekilde, her ay
farklı bir şekilde, tarifenin içinde farklı farklı
isimlerle; sayaç okuma gibi, sistemin bedeli gibi, ayrıca buna benzer
kayıp kaçak bedeli gibi bu tarifenin, bu makbuzların içine konulmak
suretiyle tüketiciden gerçekten haksız yere alınan bir bedel konumuna
gelmiş bulunmaktadır.
Şimdi, dünya ortalamasına
baktığımız zaman, özellikle kayıp kaçaklarda dünya
ortalamasının yüzde 6 civarında olduğu bir ortamda
Türkiyede kayıp kaçağın yüzde 15lerin üstünde olduğu
görülmektedir. Şimdi, eğer kayıp kaçağı
önleyemiyorsak, kayıp kaçağı takip edemiyorsak
dağıtım şirketlerine bu yönde bir yük getirmiyorsak o zaman
biz bu özelleştirmeyi neden yaptık diye sorgulamamız gerekiyor.
Amaç neydi özelleştirmede? Devlet birçok yerde tahsilatı
yapamıyor, takibatı yapamıyor, dolayısıyla kayıp
kaçak hem teknik anlamda hem de teknik alan dışında
kayıplara sebebiyet veriliyor. Dolayısıyla, enerjiyi daha
pahalıya tüketiciye vermek zorunda kalıyoruz. deniliyordu. Ama
geldiğimiz noktada, maalesef bu noktada hiçbir avantaj
sağlanamadı ve dolayısıyla, tüketici daha pahalıya enerjiyi
kullanmaya devam etmektedir.
Şimdi, satın alma gücü ortalamasına
göre, Avrupanın ve diğer ülkelerin ürettikleri elektriğin
tüketiciye ulaşması noktasında daha ucuza olduğu hâlde biz
pahalılıkta 6ncı sırada bulunmaktayız. Hatta bu
pahalılık sebebiyle, üretimin üzerinde, maliyetlerin üzerinde çok fazla
yük olması sebebiyle bizimle beraber rekabet eden, özellikle tekstil
sanayisi ve tekstil ürünleri noktasında bizimle rekabet eden birçok
ülkelerde elektriğin üreticiye, sanayiciye 4 sentlerde verildiği bir
durumda Türkiyede bu, sanayiciye 12, 13, 14 sentlerde verilmektedir. Buradaki
fark tamamen bizim sanayicimizin, bizim üreticimizin ve bizim
ihracatçımızın üzerinde kalmakta, yük olmakta,
dolayısıyla rekabet etmemizi de zorlaştırmaktadır.
Tükettiğimiz enerjinin yüzde 53ünü enerjiye,
yüzde 47sini de vergiye ve diğer ödemelere veriyoruz. Tüketiciye yüklenen
bu vergi, bu tarifelerle gerçekten tüketicinin katlanamayacağı bir
noktaya gelmiş bulunmaktadır. Onun için, Bakanlık olarak,
öncelikle ucuz enerjinin üretilmesi, özellikle kendi öz
kaynaklarımızdan üreteceğimiz, rüzgâr enerjisinden, güneş
enerjisinden, hidroelektrik enerjisinden üreteceğimiz elektrikle daha
fazla ürettirmek, o alanlarda özel sektöre daha fazla imkân vermek, fırsat
vermek suretiyle üretimde maliyeti aşağıya çekmeliyiz ve
böylelikle tüketiciye de daha ucuza enerjimizi vermeliyiz.
Elektrikte teknik kayıp ortalamamızın
dünyanın 2 katına çıktığı bir ortamda, gerçekten,
bizim bu kayıp ve kaçakları gidermemiz ve diğer ödeyemeyen
kesimlerin paralarının da ödeyenlerin üzerinden, ödeyen, gerçekten
borcuna sadık olan abonelerin üzerinden alınması da kesinlikle
hem eşitlik ilkesine hem de hakkaniyet ilkesine aykırı bir durum
olmaktadır. Onun için, bu getirilen yasa teklifinin, bütünüyle birlikte
baktığımızda, Anayasamıza, İç Tüzüke
açıkça aykırı olduğu görülmektedir.
Şimdi, bunun dışında öyle bir
yasa teklifi geliyor ki, kayıp kaçakla ilgili dava edilmiş, talep
edilmiş, hüküm altına alınmış, Yargıtay karar
vermiş, bu haksız alınan paranın iadesine karar
verilmiş, bunları ortadan kaldırıyorsunuz ve hiç kimsenin
dava açmasına, yargı yoluna gitmesine de imkân vermiyorsunuz. Böyle
bir hak ihlali kesinlikle olamaz. Dolayısıyla, vatandaşa
tarifenin içinde ne yazarsa yazsın Bunu ödemek zorundasınız.
gibi söylemek, zorlamak, devletin baskısını, korkusunu
tüketicinin üzerinde sürekli sürdürmek hakkaniyete ve yasalarımıza da
uygun değildir.
Onun için, Yargıtay kararlarına mutlak
surette uyulacak. Anayasamıza göre eşitlik ilkesine uyulacak. Bunun
dışında, gerçek anlamda, tarifenin içinde yer alan haksız
alımların ortadan kaldırılmasına imkân verilecek.
Vatandaşın, tarifenin ve eline geçen bedelin sadece sonucuna itiraz
etmesi şeklinde getirilen bu kısıtlama kesinlikle
Anayasamıza ve yasalarımıza ve vatandaşın da hak
arama istemine aykırı bir davranıştır, bir durumdur.
Şimdi, bu teklifle, aynı zamanda nükleer
enerjinin de önü fazlasıyla açılıyor. Yenilenebilir enerji
üzerinde hiçbir çalışma maalesef yapılmıyor. Onun için,
nükleer enerjinin her alanda, her ne şekilde olursa olsun bütün
mevzuatları baypas ederek, onları ekarte ederek Kıyı
Kanununa, askerî alanlara girilmesine, zeytin alanlarına girilmesine,
özel mülkiyete girilmesine, acele kamulaştırma istemine kadar her
türlü kanunsuzluğun, haksızlığın ve
vatandaşı gerçekten zora sokan bir durumun ortaya
çıktığını görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Devamla) Onun için bu yasa teklifine
ret vereceğiz.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla tekrar
selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Şimdi, söz sırası Hükûmette.
Sayın Berat Albayrak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Kıymetli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bugün, Elektrik Piyasası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin görüşülmesi kapsamında sizlerin huzurunda bulunuyorum.
Öncelikli olarak, yasa teklifimizin milletimiz için
hayırlara vesile olmasını dilerken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamı, genel, bugüne kadar
yapılan, bugüne esas olarak yoğunluklu bir şekilde
tartışılan mevzulara geçmeden önce, metnin içeriğinde, bu
yasa kapsamında enerji piyasasında nasıl bir düzenleme
yapmamız gerektiğini, hamasetten ayrı, teknik ve detay olarak
kaba bir şekliyle anlattıktan sonra, doğru bilgiye dayalı
tespitlerle bitirmeyi istiyorum. Onun için, dikkatle dinleyen siz hazırun
vekillerimize şimdiden teşekkür ediyorum.
Bilindiği üzere, tüm dünyada enerji
piyasaları çok dinamik bir şekilde değişim geçirmektedir.
Ülkemiz elektrik piyasası, 2001 yılından itibaren 4628
sayılı Kanunla yeniden şekillendirilmiş ve 2013
yılında, 6446 sayılı Kanunla bugünün ihtiyacına cevap
verecek birçok yeni düzenlemeyi beraberinde getirmiştir. Türkiyede
elektrik piyasasındaki hızlı değişim gereği
hazırlanan kanun teklifiyle, yatırım süreçlerinin
hızlandırılması ve önemli ölçüde uygulamada yaşanan
sorunların giderilmesi esas amacımız olmuştur.
Enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak, önümüzdeki on-on beş
yıl içerisinde 2 katına çıkacak olan enerji talep
artışını sorunsuz karşılamak ve arz
güvenliğini sağlamak için, yoğun bir şekilde, Bakanlık
olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Enerji arz güvenliği için kritik bir unsur olan
sağlıklı bir şekilde tedarik hususu çok önemli. Son on
yılda hızlanarak artan enerji sektörümüzün çehresi ciddi bir
şekilde değişmekte ve serbestleşme çabalarıyla
kurulmaya çalışılan rekabetçi piyasa yapısı enerji
politikalarımızın en önemli odak noktası olmuştur. Bu
bağlamda, rekabetçi, şeffaf, tüketicinin korunduğu çevresel
sürdürülebilirliği de dikkate alan bir enerji sektörü önceliğimiz
olmuş ve olmaya da devam edecektir. Strateji ve politikalarımız
enerji arz güvenliği, alternatif enerji kaynakları, kaynak
çeşitliliği, yerli ve yenilenebilir kaynakların ekonomiye
kazandırılması, sürdürülebilirlik, enerji piyasalarında
serbestleşme ve enerji verimliliği temellerine dayanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi
dikkatlice incelendiğinde ana fikrinin daha çok yerli ve yenilenebilir
kaynaklar ve bunun değerlendirilmesi olduğunu net olarak görebiliriz.
Daha çok yerli ve yenilenebilir, bu ülkenin ihtiyacı olan enerjinin
tedarik güvenliğini, küresel etkileri en asgari seviyeye indirerek
sağlamayı amaçlamaktadır. Bu kanun teklifi enerji kaynaklı
dış ticaret açığının azaltılması
anlamında çok önemli katkı sağlayacaktır. Bildiğiniz
gibi, 2015 yılı itibarıyla net enerji ithalatımız 38
milyar dolar seviyesinde olup gelişen ve büyüyen ekonomimizden dolayı
bu rakamın ilerleyen yıllarda daha da artması
kaçınılmaz olacaktır. İşte bu aşamada tüm yerli
kaynaklarımızın seferber edilmesi gelecek yıllarda daha az
kaynağın yurt dışına aktarılmasını
sağlayacaktır. Özellikle yerli kömür kaynaklarının azami
kullanılması durumu ülkemizin arz güvenliğinin
sağlanmasını ve dış politik pozisyonunu daha güçlü
kılacaktır. Hem madencilik hem de termik santral
işletmeciliğinde yaklaşık 25 bin kişilik bir istihdama
katkı sağlayacaktır.
Gelişen dünyada, artık, yenilenebilir
enerji üretim portföylerinin de giderek artan bir öneme sahip olduğunu
gayet iyi biliyoruz. Söz konusu kaynaklarımızın çok daha
hızlı sisteme alınabilmesi için farklı bir
yatırım modelinin gerektiği bilinmekte. İşte YEKA
(Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) modeliyle hem yenilenebilir enerji
potansiyelimizi sisteme çok daha hızlı ilave etmek mümkün olacak hem
de bu tesislerin aksamlarının yurt içinde üretilmesini
sağlayarak ikinci bir fayda elde edilecektir. Aslında bu model, kendi
kendini finanse edebilme yeteneğine sahip yeni bir sanayi sektörünün
doğuşuna da sebebiyet verecektir. Ülkemizde bu uygulamayla
oluşturacağımız yenilenebilir ekipman üretim yeteneği,
ilerleyen yıllarda komşu ülkelere de ihracat için bölgesel fırsatlar
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, doğal gazın
kullanılmaya başlandığı 1987 yılında 500
milyon metreküp olan yıllık doğal gaz tüketimimiz 2015
yılı sonu itibarıyla 49 milyar metreküpe ulaşmıştır.
Öte yandan, 2002 yılında 4.510 kilometre olan doğal gaz iletim
ve dağıtım hattı uzunluğu, devam eden hatların
tamamlanarak işletmeye alınmasıyla 2015 yılında 118
bin kilometreyi geçmiştir. Sadece bu altyapının 13 bin
kilometreden fazlası ana gaz iletim hat sistemiyle oluşmuştur.
2002 yılında sanayi ile konutta 5 şehrimize
ulaştırılan doğal gaz, bugün itibarıyla 77
şehrimize ve 328 ilçemize ulaştırılmıştır.
Doğal gazın ülke genelinde
yaygınlaştırılması hedefi doğrultusunda
diğer il ve ilçelerimize doğal gaz
ulaştırılmasını sağlamaya yönelik
çalışmalar devam etmektedir.
Bu kanun teklifiyle başarılmaya
çalışılan diğer önemli bir husus, doğal gaz arz
güvenliğinin sağlanması amacıyla depolama kapasitemizin
artırılmasıdır. Bilindiği üzere doğal gaz, hem
elektrik hem de konut ısıtma amacıyla enerji tüketimimizde çok
önemli bir ağırlığa sahiptir. Özellikle kış
mevsiminde günlük puant taleplerinin karşılanmasına katkı
sağlayacak depolara ihtiyaç her yıl giderek artmaktadır.
Hâlihazırda yüzde 10 olan depolama kapasitesi yeterliliği ve
yükümlülüğü yüzde 20ye yükseltilerek arz güvenliğini daha ileri bir
noktaya taşımak için ciddi bir adım atmaktayız. Yeni
depolama tesislerinin yapımı, ülkemizin uluslararası boru
hatlarının geçiş güzergâhı ve transit ülke olma
noktasında da önemli bir yer teşkil etmektedir. Ayrıca,
doğal gaz kullanmak isteyen vatandaşlarımıza doğal gaz
şebekesinin ulaştırılması amacıyla
dağıtım bölgelerinin sınırlarının EPDK
tarafından yeniden düzenlenmesine ve genişletilmesine imkân
sağlanmıştır.
Yerli kaynaklarımızın
değerlendirilmesinde ve kullanımının
artırılmasında kara alanlarındaki
çalışmaların yanı sıra deniz alanlarındaki
doğal kaynak aramalarına da ağırlık verilmesi
gerekmektedir. Gelişen ekonomilerde ihtiyaç duyulan hammadde tedarik
güvenliğinin ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması önem
arz etmektedir. Girdi Tedarik Strateji Eylem Planında belirtilen
hedeflerimize ulaşılabilmesi ancak MTAnın yeteneklerinin daha
da geliştirilmesiyle mümkün olacaktır. İşte bu kapsamda,
kanun teklifinin içerisine, stratejik madenlerin tedarik güvenliğinin
sağlanması için MTAnın sadece yurt içinde değil, aynı
zamanda yurt dışında arama ve araştırma faaliyeti
yapmasıyla, yurt dışında şirket kurmasıyla ilgili
de düzenlemeler konulmuştur.
Bu kanun teklifiyle ayrıca
vatandaşımızın ve
yatırımcılarımızın önündeki bürokratik süreçlerin
kısaltılması ve hızlandırılması esas
amaçlardan bir tanesidir. Bu kapsamda, sahada yapılması gereken
iş ve işlemlerin daha kısa sürede ve düşük maliyetle
yapılmasına yönelik düzenlemeler getirilmektedir. Ayrıca, onay,
izin ve ruhsat gibi süreçler daha etkin ve kısa sürede gerçekleştirilebilecektir.
Enerji arz güvenliğimizin sağlanması
adına yenilenebilir enerjinin yanı sıra nükleer enerjinin de
ülkemizde elektrik üretim amaçlı kullanılması elzem bir
husustur. Dünyada nükleer enerjinin kullanımına
baktığımızda elektrik enerjisi üretimindeki payı
yaklaşık yüzde 11dir. Bunun yanında, Fransa, Amerika ve
Rusyayla birlikte Çin başta olmak üzere dünyada kurulu faaliyette olan
nükleer reaktör sayısı 442dir. Nurettin Beyin sayısından
4 fazla, aldığı rapora 4 tanesi de devreye girdiği için 442
olarak ifade edebiliriz bunu. Şu anda inşa aşamasında 66
tane ve 164 tanesi de yapım aşamasında ve plan
aşamasında olan nükleer santralden bahsediyoruz. Fransa elektrik
üretiminin yüzde 74ünü, İsveç yüzde 34,3ünü, Finlandiya 33,7sini,
İsviçre yüzde 33, Ukrayna yüzde 56sını nükleer enerjiden
karşılamaktadır. Tüm Avrupa Birliğinde ortalama elektrik
üretiminin yüzde 30ü nükleer enerjiden karşılanmaktadır.
Sizlerin de iyi bildiği gibi, uzun bir süredir
nükleer enerji teknolojisinin ülkemize kazandırılması konusunda
önemli adımlar atmış durumdayız Hükûmetimiz olarak. 1956
yılında Demokrat Parti iktidarı döneminde başlayan bu
hayal, bu iktidar döneminde atılan somut adımlarla hayata geçme
noktasında çok önemli bir noktaya ulaşmıştır.
Nükleer teknoloji hem enerjide kaynak
çeşitliliği hem de bu teknolojinin diğer uygulama
alanlarının geliştirilmesi açısından önem arz
etmektedir. Bu teknoloji konvansiyonel inşaat tekniklerinin ötesinde özel
uygulamalar gerektirmektedir. Bu amaçla, söz konusu tesisin yapı
denetiminin TAEK tarafından uluslararası kriterlere göre
yaptırılması ayrıca düzenlenmiştir. Nükleer tesislerin
özelliği gereğince, inşa edileceği alanların zemin
yapısı açısından birçok kriteri eş zamanlı
karşılaması elzemdir. Yasa teklifimizle, kurulması
planlanan nükleer tesislerin en doğru lokasyona yerleştirilmesi
amaçlanmıştır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100üncü
yılında, elektrik enerjisi ihtiyacımızın bugünkü
düzeyin en az yüzde 50 daha üzerinde bir noktaya erişeceğinden
hareketle yani yaklaşık 414 milyar kilovatsaate
ulaşacağı hesaplarımız dâhilindedir. Bu
doğrultuda, yerli ve yenilenebilir enerjiyle enerji verimliliğinden
azami düzeyde yararlanma çalışmalarımızın yanı sıra,
nükleer enerjinin enerji arz kaynaklarımız arasına dâhil
edilmesi, artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması ve
ithal kaynaklı yakıtlara bağımlılıktan
kaynaklı risklerin daha da azaltılması çok büyük önem arz
etmektedir. Ayrıca Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer
alan ve Bakanlığımızın sorumlu olduğu Yerli
Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı kapsamında, yerli kaynakların enerji üretimindeki
payının artırılması suretiyle enerjinin dışa
bağımlılığının azaltılması
amaçlanmaktadır. Söz konusu amaçları gerçekleştirmek için
çeşitli hedefler belirlenmiştir. Bu bağlamda,
Bakanlığımız tarafından yapılan arz
planlamalarında, 2023 yılına kadar yerli linyit ve taş
kömürü kaynaklarımızın tamamının elektrik üretimi
amaçlı değerlendirilmesi hedeflerimizden bir tanesidir. Yerli
kömürden elde edilebilecek elektrik enerjisi üretim potansiyelinin
yaklaşık 15 bin megavat olduğu öngörülmektedir. Bu kapasitenin
devreye alınmasıyla birlikte -burası önemli- 4,3 milyar dolar
karşılığı yaklaşık 19,5 milyar metreküplük
doğal gazdan elde edilebilecek elektrik enerjisi üretimi
karşılanabilecektir.
Kanun teklifiyle, yerli kömüre dayalı elektrik
üretim tesisi kurulması ve varlıkların daha hızlı ve
etkin kullanımının özel sektörün marifetiyle
sağlanması amacıyla Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının yapacağı birim fiyat
yarışması usulüyle ihale yapılması yöntemine dayanan
yeni bir yatırım modeli oluşturulmuştur. Bu modelde tesiste
üretilecek enerji TETAŞ ve EÜAŞ tarafından ihale sonucu minimum
fiyatla satın alınması çerçevesi içerisinde yine devlet olarak
para harcamadan bu yatırımların önü açılacaktır.
Özellikle, bazı linyit sahaları
büyüklüğünden dolayı ölçek ekonomisi kapsamında
değerlendirilememektedir. Bu kanun teklifi içerisinde sahanın büyük
olması çok büyük kapasitede yatırımları gerektirmekte ve
yüksek sermaye ihtiyacı doğurduğundan dolayı, bu güce sahip
çok fazla yatırımcının mevcut olmaması söz konusu
olduğundan dolayı sahaların faaliyete geçmesini geciktirmekte ve
engellemektedir. Bu sahaların bölünerek daha fazla
yatırımcının ilgisine sunulması hem atıl duran
kaynakların daha fazla yatırımcının ilgisine
sunulması ve ekonomiye kazandırılmasını hem de
yatırımların daha hızlı yapılmasının
önünü açacaktır. Bu amaçla maden ruhsatlarının Bakanlık onayıyla
ayrı ruhsatlara bağlanabileceğine ilişkin düzenleme
yapılmıştır. Madencilik faaliyetleri sırasında
oluşan metan gazının iş ve işçi
sağlığı açısından ne kadar büyük bir tehdit
olduğu ve giderilmesi gerektiği de aşikârdır.
Yapılan düzenlemeyle ayrıca metan
gazının drenajı sağlanmış ve metanın
doğal gaz piyasasına satılmasının önü
açılmıştır. Bu düzenlemeyle iş
sağlığı ve güvenliği açısından daha uygun ve
etkin işletmecilik yapılmasının yanı sıra
Zonguldak Havzasında bulunan taşkömürü rezervlerinden elde edilecek
metanın da ekonomiye kazandırılmasının önü
açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, 780 bin
kilometrekarelik alanda yaklaşık 40 milyona yakın aboneye hizmet
veren büyük bir iletim ve dağıtım şebekesine sahibiz. Bu
şebeke dünyanın 5inci, Avrupanın 2nci büyük şebekesidir.
Yaklaşık 15 milyon direk, 1,3 milyon kilometre hat, 400 binden fazla
trafodan bahsediyoruz. Tesis edilmesi, yönetilmesi ve işletilmesinin ne
denli büyük bir iş yükü ve maliyet gerektirdiği hepimizin malumu.
Elektrik üretiminde kaynak çeşitliliğinin sağlanması ve arz
güvenliğinin güvence altına alınmasının yanı
sıra üretilen elektriğin iletim ve dağıtım
aşamalarında gerçekleşen kayıp ve kaçakların minimum
seviyeye indirilmesi çok ama çok önemlidir. Bilindiği üzere
elektriğin üretim tesislerinden tüketim noktalarına kadar
taşınması ve yeterli, kaliteli, sürekli ve kesintisiz sunumu
için önemli büyüklükte iletim ve dağıtım
altyapısının inşa edilmesi ve işletilmesi
gerekmektedir. Üretilen elektriğin önce iletim şebekesinden binlerce
kilometre uzaklıkta dağıtım bölgelerine
taşınması, burada binlerce trafoyla, sonrasında
dağıtım şebekesinde milyonlarca kilometre uzunluğunda
hatlarıyla tüketime sunulması sırasında elektrik enerjisi
önemli ölçüde teknik olarak kayba uğramaktadır. Ülkemizde
geldiğimiz noktada teknik kayıp oranı yaklaşık yüzde 7
civarındadır. Bu ortalama, OECD ve AB ortalamalarına oldukça
yakın bir ortalamadır. Teknik kaybın olmaması fiziksel
olarak mümkün olmamakla beraber azaltılması mümkündür. Nitekim, on üç
yıllık iktidarımızda bu oran anlamlı bir şekilde
aşağıya düşmüştür ve düşmeye devam etmektedir.
Ülkemizde elektriğin üretimi, iletimi,
dağıtımı ve satışı tümüyle dikey
bütünleşik kamu şirketi olan TEKle başlamıştır.
1970 yılında kurulan TEKten önce yerel otoriteler vesilesiyle
verilen bu hizmet, 1970 yılında kurulan TEKte tüm bu hizmetler kamu
eliyle gerçekleştirilmektedir.
Şimdi, burası çok ama çok önemli. Bugün
burada şunu görüyorum ki maalesef algının
gerçekleştirilmeye çalışıldığı, içinde bilgi
olmayan fikir üretilen, gerçek dışı şeylerle karşı
karşıyayız, halkımızı hakiki anlamda aldatmaya
çalışan bir söylemle karşı karşıyayız, büyük
bir yanlış, yalana ve iftiraya gidecek kadar bir şeyle
karşı karşıyayız.
Ne demek istiyorum arkadaşlar? Türkiye
Cumhuriyeti devleti kurulduğundan, elektrik hizmeti verildiğinden
bugüne kadar, bugün bu yasayı konuştuğumuz gün söylenenlerin
birçoğunun yalan olduğunu, yanlış olduğunu çok
açık, net bir şekilde şöyle ifadelim ki halkımız
hakikati bilsin: Kurulduğu günden bugüne kadar kayıp kaçak oranı
elektrik tüketicileri tarafından karşılanmaktadır. Bu,
bugünün konusu değildir. Bugün burada bizim düzenlemeye
çalıştığımız, 2010-2011 yılından
itibaren, 1 Ocak 2011 noktasında liberalleşen piyasanın EPDK,
bağımsız kurum özelleşmesiyle birlikte, onun eliyle birlikte,
piyasalarda kayıp kaçak oranının teknik perakende ve
dağıtım sistemi içerisinde rehabilite edilmesi, daha
aşağıya çekilmesiyle ilgili yapılan yasal bir düzenlemedir.
Bunun, toplam tüketici faturası içerisinde yer alan kayıp kaçak
oranının bu teknik düzenleme gereği hesaplanırken
dışarıda yer almasından kaynaklı bir düzenlemedir. Ama
siz sanki bugün kayıp kaçak oranı vatandaşlar tarafından,
kamu tarafından, bunun eliyle yapılmıyormuş gibi, bugün
böyle bir şey yapılıyormuş hakikatini çarptırarak bir
söylem gerçekleştirmeye çalışırsanız buna söyleyecek
tek şey yalan ve iftiradır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TACETTİN BAYIR (İzmir) Sizden aldık
bilgileri, bilgileri siz verdiniz!
ENEREJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) Şimdi, burada önemli bir nokta var.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Bilgileri sizden
aldık!
ENEREJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) Burada önemli bir nokta var, halkımız
şunu bilsin: Biz iktidara geldiğimizde yüzde 20lerde olan kayıp
kaçak oranını, bugün Meclisteki muhalefet partilerinden 3ünden
2sinin iktidarda veya iktidar ortağı olduğu dönemlerde yüzde
20lerde olan kayıp kaçak oranını bu iktidar yüzde 14lere
düşürmüştür. Halkımıza yüklenen bu kayıp ve kaçak
yükünü her geçen gün, özelleştirme marifetiyle, teknik altyapı
marifetiyle, profesyonel altyapıyla ilgili yapılan güçlü
altyapılar itibarıyla daha da aşağıya düşürmeye
devam edecektir.
Şimdi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, maalesef ek süre
uygulamamız yok.
Teşekkür ederim efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) Sayın Başkan, 9,5 saat sonra gündemin
maddelerine geçtik. 9,5 saat sonra Mecliste kanun maddelerini
tartışmaya çalıştık. Sayın grup başkan
vekillerinin yok, Anayasaya aykırı, yok, İç Tüzüke
aykırı demesinden bir 3 saat de öyle kaybettik. Gece on ikiyi
geçtikten sonra bu kadar kapsamlı ve reformcu bir paketle alakalı bir
açıklama yapalım dediğimizde süre bitti diyorsunuz. Çok
kısa bir süre daha alalım.
BAŞKAN Sayın Bakan, bakınız,
çok arzu ederim ama siyasi partilerin Meclis başkan vekilleriyle
Sayın Meclis Başkanının birlikte yaptığı
toplantıda ek süre uygulamasının sona erdirilmesi
kararlaştırıldı. Yoksa, arzu ederim, güzel bilgiler
veriyorsunuz.
Buyurunuz bir dakika
Sözlerinizi tamamlayınız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) İşte, elektrik pahalı. dendi,
kayıp kaçak dendi, nükleer dendi, neresinden tutacağımı
şaşırdım, bir dakikada ne anlatacağımı
bilemiyorum ama. Yani bir fikrin altında gerçek, sahih bilgi olursa o
fikre karşılık verilir. Onun için, lafa bakıyoruz, söyleyen
arkadaşlara bakıyoruz, geçmiş referanslara bakıyoruz, hangi
birine cevap vereceğimi şaşırdım. Ama
halkımız müsterih olsun. İktidarımız kayıp
kaçakta olduğu şekliyle, bugüne kadar ortaya koyduğu performans
şekliyle, bugüne kadar halkımıza güven noktasında ne kadar
iyileştirme yaptıysak tüm bakanlıklarımız
aracılığıyla, Enerji Bakanlığı olarak
geçmiş bakanlarımızla bugüne kadar ne kadar büyük bir ilerleme
kat ettiysek halkımıza güvenli, huzurlu enerji ve arz güvenliği
noktasında, daha ucuz elektrik enerjisini, daha ucuz elektriği
sağlama ve kaliteli elektriği sağlama noktasında, bundan
sonra da kim ne derse desin biz doğru bildiğimiz hak yolda sonuna
kadar bunu sağlamaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanın biraz önceki konuşmasında aynen soru şu
şekilde: Kayıp kaçak bedeline ilişkin uygulama ne zaman ortaya
çıkmıştır? Elektrikte kayıp kaçak bedeli
yazılan kitapta aynı soru yineleniyor. Sayın Bakan dedi ki:
Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar tahsil edilmiştir.
Konuşmacılar hakikate aykırı beyanlarda bulunuyor.
Aslında hakikate aykırı beyanlarda bulunan Bakanın ta
kendisi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal,
tutanaklara geçmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu uygulama hangi
yasayla olmuş? Kitaptaki, aynen: 6446 sayılı Yasanın
uygulanmasıyla birlikte yürürlüğe girmiş. Bu, cumhuriyet
tarihinden bugüne kadar değil Sayın Bakan. Size bu bilgiyi veren
sayın bürokratlar yanlış beyanlarda bulunuyorlar.
Bilgilerinize arz ederim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri
Dinleyeceğim efendim.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
Sayın Bakan konuşmasının başında geldi ve dedi
ki: Teknik ağırlıklı olarak, bilgilendirmeye yönelik bir
konuşma yapacağım. Bunu saygıyla dinleyecek hazıruna
şimdiden teşekkür ediyorum. Bütün Meclis, kendisinin verdiği
bilgileri, doğrusuyla yanlışıyla, eksiğiyle
fazlasıyla, eleştiriye muhtaç kısımlarıyla dinledi.
Ama o aslında, Meclisle kurmuş olduğu, yazısız, sözlü
ve aslında karşılıklı mutabakata dayanan akde, son üç
dört dakikada, Bakan olmanın verdiği, kürsüde olmanın
verdiği avantajla karşı gelerek, onu çiğneyerek, muhalefet
partilerinin her bir tanesine ayrı ayrı sadece hakarette
bulunmadı, iftira da attı. Dedi ki
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OKTAY ÇANAK (Ordu) Ne alakası var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dinleyelim
efendim Sayın Özeli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir kere, Türkiye
Cumhuriyetinin bir Bakanına, bu Meclis çatısı altında,
Yalan, iftira, bir söze bakarım. bunlar yakışmaz efendim. Bir
kere, bunun için kendisini kınıyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Adam namussuz
dedi, namussuz bir şey demedi.
BAŞKAN Cevap hakkı derken,
sataşma nedeniyle de söz istiyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Berat Albayrakın 312 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktinde bu kürsüye çıkıp
böyle bir sataşmadan dolayı söz alacağımızı
tahmin etmezdik.
Sayın Bakan ifadelerini kullanırken on
beş-on altı dakika bu Mecliste kimse çıt çıkarmadan
kendisini dinledi. Ama buraya bir Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı olarak
çıkıp, bu yüce kubbe altında bütün muhalefet partilerinin
yaklaşımlarına yalan, iftira, gerçek
dışılık demek hakkınız değildir, haddiniz
de değildir, haddinizi bilin! (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY ÇANAK (Ordu) Sen bil onu, sen! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Özgür Bey, hepsi
doğru, az bile dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İkincisi, kayıp
kaçak meselesi Adalet ve Kalkınma Partisinin icadıdır. Bu
konuda, kayıp ve kaçak konusunda biraz önce akıl almaz şeyler
söylendi. Mesela, bu meseleyi birilerine izah edebilmek için, diyor ki
sayın milletvekili: Efendim, kasaba gidiyoruz et alıyoruz, bir tane
fiyat var. Bunların mantığına göre kayıp
kaçağı tüketici ödeyecek olursa mesela kasap şöyle bir şey
yapabilir bir gün: İki tane dana kesecektim, bir tanesi kaçtı, dana
etinin fiyatını iki katına çıkarıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın halkımız, bu AKPnin
mantığına göre 40 tane koyunluk sürüm vardı, 30 tanesi
kaçtı. Kaçak bedelini sen öde, kuzu etinin fiyatı 3 katına
çıktı. Bu akıl mı, mantık mı?
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) O sizin
aklınıza gelir, sizin aklınıza gelir o.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bakın, değerli
vatandaşlarımız, size karşı AKPnin
dayattığı nedir? Bir restoranda yemek yiyorsunuz, bir esnaf
lokantasında. Adamın birisi yiyor, yiyor, yiyor. Hesabı
ödemeyeceğim. diyor, lokantadan kaçıyor. Kapıları
tutuyorlar, hesap ödemek üzere olanlara o adamın yediğini de
paylaştırıyorlar. Hak mı, insaf mı? (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Baluken.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkanım, Sayın Bakan ifadelerini kullanırken muhalefet
parti sözcülerinin hepsini yalancılıkla suçlamasını
kınıyorum çünkü eğer bizim söylediklerimiz yalansa yüzlerce dava
açılmıştır.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Sen ne
sıfatla konuşuyorsun? Grup başkan vekili konuştu, bu ne
konuşuyor şimdi?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bu davalar
Bakanlığa karşı, dağıtım şirketlerine
karşı kazanılmıştır. Bu mahkemeler şimdi
açılmış, şimdi bu sonuçlar alınmıştır.
Geçmişte böyle bir dava olmamıştır. Bunu da bilmesini
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arslan, tutanaklara geçmiştir.
MEHMET METİNER
(İstanbul) Başkan, İç Tüzükte böyle bir uygulama var mı?
Olmayan usulleri icat ediyorsunuz ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Efendim, böyle bir usul var mı ya? Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, aynı gerekçelerle
sataşmadan söz istiyoruz. Yalan, iftira
BAŞKAN Şimdi, 3
siyasi partiden 2si dedi.
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Hayır, muhalefet milletvekillerinden yalan ve
iftiralarla
BAŞKAN Peki, o
gerekçeyle size de iki dakika süreyle söz veriyorum.
27.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın 312 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Sayın Bakan
on altı-on yedi dakika -içeriğe çok katılmasak da,
eleştirdiğimiz birçok husus olmuş olsa da- siyasi üsluba ve
diplomatik nezakete son derece uygun bir konuşma yaptı. Ancak, son üç
dört dakikalık kısmında muhalefetten gelen eleştirileri
yalan ve iftira olarak nitelendirmesini yani belki de siyasi deneyimle ilgili
bir talihsizlik olmuştur diye düşünüyorum.
Burada, Sayın Bakan,
şunu unutmamak lazım: Parlamenter demokrasilerde iktidar partisi
halka hizmet götürmek üzere halk tarafından yetkilendirilmiştir.
Muhalefet partileri de iktidar partisinin hizmet götürüp götürmediğini,
doğru bir şekilde işini yapıp
yapmadığını denetlemekle yetkilendirilmiştir.
Aynı şekilde, Parlamento çalışmalarında da buradaki
yasama faaliyetlerinde, kanun yapma tekniklerinde Anayasaya ve İç Tüzüke
uygunluğu denetlemeyle ilgili muhalefet partisine bir denetim yetkisi
verilmiştir. Dolasıyla, dile getirilen eleştirileri o
şekilde değerlendirmek yerine, eksik, yetersiz ya da yanlış
bilgiye dayanan değerlendirmeler olarak burada ifade etmeniz doğru
olan tutumdu.
Diğer bir konu: Grup
başkan vekillerinin üç buçuk saat boyunca burada yürüttüğü
tartışmayı Meclis açısından bir zaman kaybı
olarak tanımlama hakkınızın olmadığı
kanaatindeyiz. Neticede, her kanunun Anayasaya ve İç Tüzüke uygun olup
olmadığını doğal olarak grup başkan vekilleri
burada tartışmak zorundadırlar. Uyaralım sizi; bu kanun bu
şekliyle çıksa bile Anayasa Mahkemesinden geri dönecektir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Bakanın
imzası yok ki zaten.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Keşke bu
şekilde reddiyeci bir yaklaşım yerine, gelen eleştirileri
dikkate alıp ona göre Anayasaya ve İç Tüzüke uygun bir yasama
tekniğiyle gitseniz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul)
Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
aynı gerekçelerle, özellikle grup başkan vekillerinin
konuşmasına da atıfta bulunarak zamanın boşa
harcandığını
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay, size de
iki dakika süreyle söz veriyorum.
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın 312 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında biz gruplar olarak Sayın
Bakanı dikkatle dinledik. Sayın Bakanın vereceği bilgiler
fevkalade önemli çünkü bu önemli bir kanun, tartışmalı bir kanun
geçiriyoruz fakat dikkat ettim, Sayın Bakan grupların
konuşmacılarındaki bilgilere cevaptan ziyade o
konuşmalardan evvel hazırlanmış olan bir metni burada okudu
ve ona da dikkat ettim, hepimizin bilgisayarında kayıtlı ve
-hatta bizdeki bilgiler daha kapsamlıdır- Googledan rahatlıkla
ulaşılabilecek bilgileri serdetti.
Sayın Bakan, Parlamento konuşulan,
tartışılan, değerlendirilen bir yerdir, buradaki geçen
zamanı boşa geçmiş bir zaman olarak değerlendirmenizi çok
yanlış bulurum, hatalıdır, lütfen
Bakanlığınız yeni, başarılı
olmanızı dileriz. Parlamento çalışmaları konusunda
fevkalade bilgi zayıflığınız ve anlayış
zayıflığınız var; sayın grup başkan
vekilleri veya diğer daha tecrübeli, birikimli sayın bakanlar sizleri
bilgilendireceklerdir ve bilgilendirmelerini tavsiye ederim. Parlamentoyu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu çalışmalarını önemsemez
ve hafife alır bir tavır seziyorum ki yarın en büyük zararı
siz çekersiniz.
57nci Hükûmetle mukayese ediyorsunuz. Siz kendinizi
57nci Hükûmetle mukayese edemezsiniz. 57nci Hükûmet bakanını Yüce
Divana göndermiş bir Hükûmettir, hesabını da vermiş bir
Hükûmettir, siz hesabını verememiş bir Hükûmetsiniz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) Bravo, tarihî
bir konuşmaydı, bravo!
ERKAN AKÇAY (Devamla) - O bakımdan, sözlerinize
dikkat edin, burası Divan-ı Hümayun değil, saltanat
kayığı hiç değil.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne alakası
var?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın Ayhan.
Dinleyeceğim efendim, önce Sayın
Elitaş, Sayın Nebati ayağa kalkmıştı.
Sayın Nebati, dinliyorum sizi.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul)
Sayın Başkanım, CHP grup başkan vekili bana hitaben bir
örnek verdi lokantayla ilgili.
BAŞKAN Hangi örnek?
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul)
Lokantayla ilgili, hesabı ödemeyen bir örnekle ilgili
Ben sadece kayıtlara geçsin diye şunu
söylemek istiyorum: Beyefendinin ne iş yaptığını
bilmiyorum ama Cumhuriyet Halk Partisinde çok değerli iş
adamları, sanayiciler ve üreticiler var. Sadece şunu söylemek
istiyorum: Bir sanayici arkadaşımıza sorarsa, bir malın
maliyetinin nasıl hesaplandığı, firelerin nasıl
eklendiği ve bir malın taşınmasında hangi etkenlerin
söz konusu olduğuna ilişkin bir danışırsa
arkadaşlara, benim ne demek istediğimizi anlayacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Nebati.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Biz onları biliyoruz
Beyefendi, merak etmeyin siz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz önce grup başkan vekillerine verdiğiniz gerekçeyle
söz talep ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Elitaş,
sayın grup başkan vekillerine sataşma nedeniyle söz verdim.
Sayın Bakanın kullandığı bazı cümleleri 69uncu
madde çerçevesinde gerekçe olarak ortaya koydular, bu çerçevede verdim.
Eğer size bir sataşma var ise -Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna- gerekçelendirirseniz vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz önce arkadaşlar konuyu ifade ederken, Sayın
Bakanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üç saatlik, üç buçuk saatlik
süresinin, o zamanının boşa geçtiğiyle ilgili konuyu ifade
ettiler, o konuda söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş, size
de veriyorum, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz değerli milletvekili
arkadaşlarımızla, grup başkan vekili
arkadaşlarımızla çok uzun süre çalıştık. Sayın
Balukenle geçen dönemde İç Tüzük Komisyonunda birlikte gayret gösterdik.
Milliyetçi Hareket Partisinden değerli arkadaşlarımız
vardı, Sayın Halaçoğlu vardı, o zaman grup başkan
vekiliydi. Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Engin Altay vardı, grup
başkan vekiliydi; bütün amacımız, bütün arzumuz ve gayretimiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin boşa geçen zamanını nasıl
israftan kaçırır ve bunu verimli hâle getiririz üzerinde
çalışmalar yaptık. Samimiyetle söylüyorum, sekiz yıl grup
başkan vekilliği yaptım, özellikle 26ncı Dönem dâhil olmak
üzere, ben bu kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzükünün askıya
alındığı bir dönemi görmedim, zamanın tamamen israf
olarak geçirildiği
Hâlbuki Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu milletin
sorunlarının en iyi şekilde değerlendirildiği, bu
milletin meselelerinin burada tartışıldığı bir
kürsü, bir mekân olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Bundan önceki dönemde de Sayın Oğuz Oyanın içerisinde bulunduğu,
rahmetli Murat Bozlak Bey'in, yine Milliyetçi Hareket Partisinden iki
milletvekili, Alim Işık ve Nevzat Bey'in içinde bulunduğu 8
milletvekiliyle birlikte İç Tüzükü yapmak üzere büyük emekler
harcadık. Bütün meselemiz israfı önlemekti, kayıp
kaçağı önlemekti Türkiye Büyük Millet Meclisinde. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama, maalesef bunu beceremedik.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gecenin
bu saatinde, hiç alakası olmamasına rağmen grup önerileriyle
getirdiğiniz bir konuyu Hükûmetin bir yetkilisinin burada ifade etmesine
niye alınganlık gösterilir? Açıkçası, yalan
yanlış bilgilerle, iftiralarla burada milletvekillerine ve milletin
temsilcilerine yapılan hakaretlere de cevap verilmesini hoş
karşılayın. Siz tutanakları bir kontrol edin, gözden
geçirin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
söylediklerinize bir bakın, Ya, bunlar hakikaten olmaması gereken
şeyler. diye söylersiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz derken kimi
kastediyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın grup
başkan vekilleri, niye ayağa kalkıyorsunuz? Ben
yaptığınız konuşmaları söylüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani, siz dediniz de,
eğer bana diyorsanız sataşmadan söz isteyeceğim,
demiyorsanız oturacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hayır, ben
Sayın Şandıra söylüyorum.
Bir de, bakın, 57nci Hükûmet
bakanını Yüce Divana göndermemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Milliyetçi Hareket Partisi
göndermiştir, biz gönderdik.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 57nci Hükûmet
soruşturma komisyonu açılmasıyla ilgili önerge vermiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin muhalefetine rağmen soruşturma
komisyonu açılmıştır. O soruşturma komisyonunda iki
aylık süre içerisinde aklama paklama operasyonu
yapılmıştır.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Milliyetçi Hareket
Partisi Mecliste bile değildi. Yalan söylüyorsun!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.53
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
312 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/586), Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın
Başkan...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Ayhan
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Biraz önce
Sayın Bakan kürsüde, muhalefet sözcülerinin yalan ve iftira
attığını söyledi, Lafına bakmayın, söyleyene
bakın. gibi ifadeler kullandı. Kime kullandı, hangi nedenle
kullandı, hangi sözümüz yalan? Açıklığa kavuşsun.
BAŞKAN Sayın Ayhan, teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Soru-cevap
kısmında Sayın Bakan cevap versin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, eğer
69uncu madde çerçevesinde bir şey söylüyorsanız 69uncu madde
çerçevesinde işlem yapma, söz verme imkânım yok. Sözleriniz
tutanaklara geçmiştir. Sayın Bakan elbette
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Soru-cevap
kısmında cevap versin efendim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN 60ıncı maddeye göre
buyurunuz Sayın Baluken.
Sayın Baluken, mikrofonunuz açık.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce AKP Grubu adına konuşan
sayın grup başkan vekili, muhalefetin buradaki yürüttüğü
tartışmaları boşa geçirilmiş zaman ve Meclis
açısından kayıp kaçak olarak değerlendirdi. Bunu hiçbir
şekilde kabul edemeyeceğimizi ve bu sözlerin son derece, özellikle
böyle deneyimli bir grup başkan vekiline de
yakışmadığını ifade etmek isterim.
Bugün dokuz saat boyunca burada öğretmenlerin
sorunları, 8 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
ve binlerce yurttaşın yaralandığı Gezi
direnişiyle ilgili olayların araştırılması ve
sonrasında da AKPnin çalışma önerisiyle ilgili bir gündem
üzerine tartışma yürüttük. Doğal olarak muhalefet partileri,
halkın gerçek gündemini Mecliste tartışma, Meclis gündemine
getirmeyle ilgili görevlerini yerine getirmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) -
Sayın Elitaşın İç Tüzükle ilgili ifade ettiği
hususlarla ilgili de şunu söyleyeyim: Sadece yirmi dört saat boyunca
Meclis TVnin açık olması koşuluyla İç Tüzükteki bütün
anlaşmazlık noktaları giderilebilirdi. O konuda da en büyük
direnci Sayın Elitaş gösterdi. Genel Kurulun bilgisine sunarız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Emin Haluk Ayhan 69uncu maddeye göre sataşmadan söz talebinde
bulunurken, hatırlarsınız Sayın Bakan bütün
konuşmacıları kastederek bir sataşmada bulundu ve grup
başkan vekillerini de, ayrıca grup başkan vekili olarak
zikrederek sataşmada bulunmuştu. Biz grup başkan vekilleri
olarak bu cevap hakkımızı kullandık ancak diğer
gruplar adına konuşma yapan sayın konuşmacılara da
aslında bir sataşma söz konusu oldu aynı gerekçelerle. 69uncu
maddeye göre Sayın Ayhana da sataşmadan dolayı söz vermeniz
gerektiğini düşünüyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Akçay, 69uncu maddeye göre
Sayın Ayhana söz vermem mümkün değil çünkü 69uncu maddeye göre
sataşma nedeniyle aynı oturum içinde olmak kaydıyla söz
verebilirim. O altıncı oturumdaydı, şimdi yedinci oturumdayız.
Bu işin birinci kısmı.
İkinci kısmı, Sayın Bakanın
konuşmasından sonra tüm siyasi parti grupları sataşma
nedeniyle söz talep ettiler. Bu taleplerin hepsini karşıladım.
Hepinizin gözleri önünde bu cereyan etti. Ayrıntıya girmedim, ince
elemedim, sık dokumadım, bir esneklikle bütün siyasi parti
gruplarına söz verdim. Onun dışında, ayağa kalkıp
da tutanaklara açıklamalarını geçirmek isteyen sayın
milletvekillerinin bu taleplerine de olumlu yaklaştım. Daha sonra
birleşime on dakika süreyle ara verdim. Ara verdikten sonra tekrar geriye
dönüp 69uncu maddeye göre söz verin. derseniz bu uygun değil Sayın
Akçay. Siz Parlamento hukukunu en az benim kadar bilirsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Estağfurullah.
BAŞKAN - Sayın Ayhan bir soru sordu demin
ayaktayken. Şimdi, Sayın Bakan sanıyorum söz talep etti, talebi
geçerli mi hâlâ bilemiyorum, sanıyorum bu sorulara cevap verecektir.
Sayın Akçay, buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Yani, tabii, elbette bu ara verme konusunda biliyorum,
tabii Sayın Ayhan da sataşma konusundan söz istediği için
sataşmanın olduğunu da özellikle vurgulamak istedim. Bu, takdir
ama yerinden bir dakika da verebilirsiniz. Ayrıca, Sayın Bakan
konuşmasına başlamadan, ben de yerimden, aslında Sayın
Elitaşın konuşması nedeniyle söz hakkım olmasına
rağmen, ben yine tutanaklara girmesi bakımından ve bu
görüşmeleri çok da uzatmamak adına bazı görüşlerimi ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, 57nci Hükûmetten sonra Yüce Divana
giden Milliyetçi Hareket Partili bakan Sayın Aydın burada kendisini
savunurken Milliyetçi Hareket Partisi Mecliste değil. Mecliste ayrıca
kendisini kürsüde aslanlar gibi savunmuştur. Savunduktan sonra Beni Yüce
Divana gönderin. demiştir.
MEHMET METİNER (İstanbul) Kimmiş bu
aslan ya?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Koray Aydın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yüce Divana gitmiştir,
yargılanmıştır, 11-0 aklanmıştır; alnı
ak, başı dik bir şekilde de tekrar Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmiştir, Meclis başkan vekilliği görevini de
yürütmüştür.
Ayrıca, acı olan şudur ki bugün Reza
Zarrabın rüşvet listelerinde olup hatta Reza Zarraba Önüne
yatarım. diyen bakan ve bakanlar şimdi AKPnin kongrelerinde hâlâ
itibarlı olarak bunlar boy göstermektedirler. AKP Grubunun parmak
çoğunluğuyla
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Parmak
değil millî irade
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
bırakın bu kürsüde
kendilerini savunmayı, yangından mal kaçırır gibi
yargıdan kaçırmışlardır. Bu da elbette toplum
vicdanında yerini de almıştır, bunu da unutmamak gerekir.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Bakan, buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
29.- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrakın, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Diyarbakır Milletvekili
İdris Baluken ile Manisa Milletvekili Erkan Akçayın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Sayın Başkan, ben kısa bir
şekilde şuna bir açıklama ve açıklık getireyim:
Burada, Emin Haluk Ayhan Bey başta olmak üzere
Ki kendisi hem Komisyonda
olsun hem çeşitli ortamlarda olsun, enerji konularında fikirlerini
kıymetli bir şekilde dinlediğimiz; olumlu, olumsuz, çok önemli
değil, yapıcı eleştirilerine değer verdiğimiz bir
şahıs. Benim orada kullandığım cümle, kendisi özelinde
değil -ki birçok eleştiriler oldu,
katıldığımız taraflar da var,
katılmadığımız taraflar da var- kendisi hariç bir
kısım diğer arkadaşlar, bir kısım bazı vekiller,
iktidarımızı ve Hükûmetimizi hırsızlıkla,
namuslu ve namussuz vatandaş ayrımı yapmakla, bugüne kadar
sanki yokmuş gibi, gökten zembille inen kayıp kaçağı,
halkı namuslu vatandaşlar üzerinden kazıklamakla itham
edenlerin
Ki bunların gerçekle hiçbir ilişkisi
olmadığını en az buradaki Hükûmetimize mensup birçok vekil
kadar iyi bilmelerine rağmen, maalesef, halkımızı manipüle
etmeye yönelik, kışkırtmaya yönelik; ucuz, hamasi bir dille
itham etmeye yönelik bir üslupta ve tarzda olanlara yöneliktir bu söylemim.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Pes! Pes! Vallahi
pes!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT
ALBAYRAK (İstanbul) Çünkü burada çok açık, net bir konu var; o da
şu: Türkiyede kayıp ve kaçak bugün bu paket içerisinde olan,
bazı vekillerin yine ifade ettiği gibi, apar topar, gece
yarısı getirilmiş bir madde değildir. Geçtiğimiz
yıl 7 Haziran seçimlerinden önce de geçmiş, Komisyondan geçmiş
ama maalesef Genel Kurula getirilememiş bir maddedir bu. Bugünün konusu
değildir, bir yıldan uzun bir konudur. Yargı konusunda
oluşan eksikleri gidermeye yönelik açıklamaları, hukuki
muvazaalı hususları netleştirmeye yönelik, hukuk sisteminin
tıkanmaması, mevcut liberalleşen sistemin daha
sağlıklı yürümesi için oluşturulmuş bir maddedir bu.
Ama bunu, maalesef ama maalesef, farklı bir yöne çekmeye yönelik, farklı
bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/586), Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, teklifin tümü üzerinde
şahsı adına son söz Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğana
aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, bugün burada
gördüğümüz kanun tasarısı 2014 yılında da
görüşülmüş ve kadük duruma düşmüş. Tabii, bu süreç
içerisinde bu kanuna çok büyük ihtiyaçlar var. Sadece bu kanun, kayıp
kaçağın minimize edilmesi değil ama bunun dışında
çok önemli maddeleri içeriyor. Biraz buraları da görmek lazım diye
düşünüyorum.
Tabii, bunların birkaçını sayacak
olursak, dünyada gelişen yenilenebilir enerji teknolojilerinin ülkemizde
de kullanımı ve yaygınlaştırılması
amaçlanmaktadır. Yine, ülkemizde, yenilenebilir enerji alanında
kullanılan aksamların önemli bir bölümü, biliyorsunuz, ithal
edilmekte. Yerli tüzel kişilere destek vererek bunların yerli
üretimini sağlama yönünde adımlar atılacaktır. Yine, üretim
tesislerinde kullanılan aksamların yerli imkânlarla üretilmesi
hedeflenmektedir.
Yine, bu kanunla, tüzel kişilerin ön lisans
döneminde herhangi bir şekilde pay devri yapamayacağı hususu
düzenlenmiştir. Üretim tesisinin kurulacağı saha üzerinde uygun
rüzgâr veya güneş ölçümü bulunmasının zorunlu olduğu
belirtilmekte bu kanunla. Ön lisans başvurularında, istenen
ölçümlerden kaynaklanan zamansal ve maddi kayıpların önlenmesi
amaçlanmakta yine bu kanunla.
Yerli kömür yakıtlı elektrik üretim
tesislerinin teşvik edilmesi amacıyla elektrik alımının
öncelikle bu tesislerden yapılması düzenlenmiştir. Yine, kömür
tabakalarının içerisinde bulunan metan gazının doğal
gaz olarak ekonomiye kazandırılması hedeflenmektedir.
Yine, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
yurt dışında faaliyet gösterecek yerli firmalara
danışmanlık yapacaktır. Maden tedarikinde
bağımlılığın, verimliliğin
artırılması konusunda MTA yeniden
yapılandırılacaktır. Milletlerarası yükümlülüklerimizi
zamanında ve tam olarak yerine getirmek amacıyla Kıyı
Kanunu hükümlerine istisna getirilmektedir. Nükleer santrallerin lisansına
ilişkin izin, ruhsat ve lisanslarının alınması yeniden
düzenlenecektir. EDAŞ, TEMSAN ve organize sanayi bölgeleri gibi tüzel
kişilere verilen elektrik desteği projelerinin onaylanması
sürecinde oluşan karışıklığı gidermek için
ilgili kanunda düzenlemeye gidilmiştir.
Yerli kaynakların kullanımının
artırılması öngörülmüştür. Mevcut kömür rezervlerinin,
madenlerin ruhsatları düzenlenecektir. Büyük sahaların rezerv
kaybına neden olmadan elektrik üretimine yönelik bölünmesi üretiminin
devamını sağlayacaktır. Bürokratik işlemlerin
kısaltılarak hızlandırılması
amaçlanmıştır. Yine, doğal gaz arz güvenliğinin
sağlanabilmesi için ulusal topraklarda depolanacak doğal gaz
miktarının artırılması amaçlanmıştır.
LPG dağıtıcı lisans iptallerine sebebiyet veren
kokulandırma hususundaki sorunun çözümlenmesi
amaçlanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynak çeşidinin
artırılması hedeflenmektedir.
Yine, burada biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinde
sözcü bir arkadaşımız çok ağır bir ithamda bulundu,
dedi ki: Nükleer enerji vatana bir ihanettir. yanılmıyorsam. Burada
kayıtlara geçti, Ülkeye ihanettir. dedi.
Şimdi, arkadaşlar, bu kadar ağır
ifadeleri kullanmak sizce doğru mu? Ne kadar doğru? Bugün Avrupa
Birliğinin merkezi, NATOnun merkezi Brükselin tam ortasında nükleer
santral var.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ama Ruslar
yapmıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ama bakın,
dikkat edin, şimdi, eğer bu, vatana ihanetse
KAZIM ARSLAN (Denizli) Hepsi eski.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
bakın, tam
tersi, bugüne kadar sizin düşünmemenize de ihanet diye bakmazlar mı?
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Git
araştır, hepsini kapatacaklar.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ama işte bak,
doğru değil, kapatma yok. Şu anda dünyada 442 adet nükleer
reaktör faaliyette ve hepsi de çalışıyor. Siz neden
bahsediyorsunuz? Enerjide çeşitlemeye gidilirken, enerji arzında
çeşitlemeye gidilirken siz Türkiyenin bugüne kadar
yapmadığını yapacağı noktada
Bugün on yılda
biz 2,5 kat fazla enerji tüketmişiz. Bunu kimden alacağız?
Üretmedikten sonra ne yapacağız?
Şimdi, yine bakıyoruz rakamlara. Bu 442
reaktörün yarısı Fransa, Amerika, Rusya, Çinde; dünyanın en
büyükleri. Yani bunlar vatana ihanet mi ettiler şimdi?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama hepsi eski, yeni yok.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kaç yılında
yaptılar, kaç?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ama bakın,
Kazım Bey, eskisi yenisi var mı? Yeni teknolojiyle beraber
gidildiğini siz çok iyi biliyorsunuz. Siz şunu da biliyorsunuz:
Enerjide, nükleer santralde partnerlerin iyi seçilmesi gerektiğini
bilmiyor musunuz? Nükleer santralde, yine, gelişmiş teknolojilere
göre adım atılmasını bilmiyor musunuz, Komisyonda
bunları onaylamadınız mı? Onun için siz burada laf
almayıp
İhanet lafını geri iade ediyorum o arkadaşa,
bu lafı geri alsın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Burası ihanet kürsüsü değil, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Yeni yapılmıyor,
eskiler kullanılıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Durup dururken
nereden çıkarıyorsunuz bunu? Bir tarafta vatandaşın bir
tarafı namuslu-namussuz, bir tarafta vatan haini. Bakan
işleyişle ilgili iki laf etti diye de kıyamet kopuyor. O da bu
Parlamentonun üyesi değil mi, o da seçilerek gelmedi mi? Değerli
arkadaşlar, yapmayın. Bakın, 442 adet nükleer tesis, nükleer
reaktör, 4 ülkede 66 tane nükleer reaktör de inşa hâlinde. Siz kapatmaktan
bahsediyorsunuz, yeni inşalar var. Yine, bunun yanında toplam 164
tanesinin de inşası planlanıyor.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Nerede onu söyle, onlar
nerede?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yine, 66 tanesinin
bittiğini düşünürsek 500 nükleer reaktör var ve arkadaşlar,
bakın, Türkiyede 1 tane bile yok, sadece 2 tane planlanıyor ve biz
Akkuyunun örneğini Rusyada gittik, gördük.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kaç yıl önce
ihalesini yaptınız ya? Yapmayın ya.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bakın,
partnerler üzerine tartışın, teknoloji üzerine
tartışın ama ihanetle suçlamayın, lütfen, gözünüzü seveyim
sizin.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) 3 milyar dolar nereye
gitti ya?
KAZIM ARSLAN (Denizli) Gelişmiş
ülkelerin hangisinde var?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Fransaya
baktığımız zaman Fransanın elektrik üretiminin yüzde
74ü nükleerden elde ediliyor hâlen bugün. Neden bahsediyorsunuz? Amerikada
yüzde 19u, Almanyada yüzde 15i. 2020de hepsini kapatıyor.
Şimdi, zannediyoruz ki Almanya reaktörleri kapatıyor, hayır.
Devrini dolduranlarla ilgili çalışma yapıyor, onları
kapatıyor, nereden kapatıyor? Yeni teknolojiyle ilgili
çalışma başlattı Almanya.
Arkadaşlar, denetim ve güvenlik konusunda bir
eleştiriyi konuşabiliriz, tartışmaya açabiliriz. Ancak
Türkiyenin attığı her adımda da istemezükü
yapmayın. Bakın, birileri biliyorsunuz üçüncü havalimanını
da istemedi, biri üçüncü köprüyü de istemedi, biri Marmarayı da istemedi.
Bu yıllardır var bu ülkede. Yenilikçi hareketler, girişimci
hareketler, geliştirici hareketler, Türkiyenin ne zaman kalkınma,
büyüme trendi başladıysa birileri önüne takoz koyuyor. Bari bunu siz
yapmayın, siz bu Parlamentonun üyelerisiniz. Hep beraber bu memleketin
insanlarıyız. Ülkemizin kalkınması noktasında lütfen
ihanet çemberlerine hep birlikte dur diyelim, birlikte diyelim. Bakın ben
sizi itham etmiyorum ama gelin beraber yürüyelim bu yollarda, evet.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Teklifin tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
İlk soru, Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, elektriğin
özelleştirmesi nedeniyle toplam kaç TLye özelleştirildi, ne
kadarı tahsil edildi?
Soru iki: Bugüne kadarki kayıp kaçak bedelleri
toplamı ne kadardır?
Soru üç: Elektrik kayıp kaçak bedeli mesken
abonelerine hangi oranda yansıtılmaktadır? Tarımsal sulama
abonelerine kayıp kaçak bedeli hangi oranlarda yansımaktadır?
Sanayi abonelerine kayıp kaçak bedeli hangi oranlarda
yansıtılmaktadır? Ticarethane abonelerine kayıp kaçak
bedeli hangi oranlarda yansıtılmaktadır? Çiftçi terimli sanayi
abonelerine kayıp kaçak bedeli hangi oranlarda
yansıtılmaktadır? 2016 Mayıs ayı itibarıyla 100
kilovat enerji tüketen bir mesken abonesinin 50 TLlik faturasından bu
yeni düzenlemeyle ne kadar kayıp kaçak bedeli alınacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu kanundan maksadınız
dağıtım şirketlerin işini kolaylaştırmak
mıdır? Sizi bırakıp gitme konusunda tehdit eden
dağıtım şirketi var mıdır? Bu kanundan tüketici
vatandaşın kârı ne olacaktır? Siz kimden
yanasınız? Siz, bu düzenlemeyle Danıştay ve Anayasa
Mahkemesinin yanlış karar verdiğine mi inanıyorsunuz, yoksa
bu mahkemeleri tanımadığınızı mı ilan
etmektesiniz? Başka yerlerde ödenmeyen kayıp kaçak bedellerini niçin
Muğlalı hemşehrilerimizin sırtına yüklemektesiniz?
Güneydoğuda petrol boru hatlarına PKK tarafından
patlayıcı yerleştirildiği doğru mudur, bu sebeple
petrol akışının durduğu zamanlar olmuş mudur?
Siz, kayıp kaçakla ilgili olarak Türkiyenin batısında
farklı, doğusunda ayrı kanunlar mı
uygulamaktasınız? Kayıp kaçak konusu çözüm sürecinde
kurduğunuz masalarda gündeme geldi mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, seçim çevrem Kahramanmaraşta
Bertiz köyleri olarak bilinen Ağabeyli, Kemallı, Kale ve Kabasakal
Mahallelerinin arazilerini sulayacak, Çobanlı ve Budaklı
Mahallelerine içme suyu temin edecek Ağabeyli Göletinin ihalesinin
yapıldığı, istimlak bedellerinin de ödendiği,
DSİnin 2016 yatırım programında da yer
aldığı bilinen göletin yapımının iptal
edildiği yönünde yöre halkından bugün çok sayıda telefon
almış bulunmaktayım. Yöre halkının yıllardan beri
özlemle yapımını beklediği Ağabeyli Göletinin
inşası iptal edilmiş midir, edilmemiş ise
yapımına ne zaman başlanacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arzu Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Elektrik faturaları el
yakıyor. diye müracaat eden vatandaşlarımız haklı
talep ve sorularına yanıt beklemektedirler. Şöyle ki: Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun elektrik faturalarında yapmış
olduğu son düzenlemelere göre, tüketiciye yansıyan faturalarda
tüketilen enerji bedelinin yüzde 50sinden fazla olan dağıtım
bedeli yansıtılmaktadır.
1) Dağıtım bedeli adı
altında yansıtılan bu tutara hangi kalemler ne oranda dâhildir,
neye göre fiyatlandırılmaktadırlar?
2) Düzenleme öncesi ve sonrası
dağıtım bedelleri arasında fark var mıdır?
3) Vergiler ve hayat
pahalılığıyla beli bükülmüş olan milletimize
dağıtım bedeli olarak yansıtılan bu fahiş ve
adaletsiz tüketilen enerji bedelinin yarısından fazla olan bu bedeli,
tüketilen enerji bedeline uygun olarak makul oranda ve şeffaf olarak
düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
KAMİL AYDIN (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Tortum Gölü, Tortum Şelalesi,
tarihî mekânlarının yanı sıra, endemik bitki örtüsü ve
canlı türleriyle doğa sporlarının
yapıldığı ve organik tarım cenneti şirin ilçemiz
Uzundere 2013 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla turizm merkezi
ilan edilmiş ve 2016 yılı Mart ayında İtalyada
gerçekleşen Uluslararası Cittaslow İcra Kurulu
Toplantısında başta çevre politikaları olmak üzere, 7
başlıkta 70 üzerinde kriteri yerine getirerek dünyanın 208inci,
Türkiyenin de 11inci sakin kenti seçilmiştir.
Şimdi, doğa harikası ilçemizin bu
sessizliğini bozacak bir HES projesi düşünülmektedir. 4 Atatürk
Barajı üretimine denk büyük kayıp kaçak oranı ve HESten elde
edilen küçük enerji oranı da dikkate alınarak sizden isteğimiz
bu cennet köşemizin uluslararası üne sahip sessizliğinin ve
güzelliğinin bozulmasına müsaade edilmemesidir. Yani, küçük bir
üretim karşılığında uluslararası ününü
kaybetmesin.
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
Değerli Divan; benim sorum Enerji Bakanına.
Sayın Bakanım, elimde bir elektrik
faturası var. Lütfen çok dikkatli dinleyelim. Kullanılan bedel 55 TL.
Bunun TRT payı vesaire 31,60 TLlik dağıtım bedeli var yani
faturanın yüzde 75i. Bu miktar, dağıtım bedeli, 55 TLyken
kullanılan enerji, toplamda faturanın KDV dâhil rakamı 116 TLyi
buluyor. Yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 55 TLlik
kullandığı elektriğe toplamda 116 TL ödüyor yani, 31,60 TL
Dışarıyı bilen bir kişi olaraktan, Avrupayı
bilen, bu kadar ülkede tanıdığım insan var, bunları
araştırmama rağmen hiçbir şekilde yüzde 75lik
dağıtım bedeli Avrupa ülkelerinde uygulanmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu kadar dağıtım yükünü
hak etmekte midir? Bu sorumun özellikle cevabını bekliyorum sizden.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakana soruyorum:
Kayıp kaçak bedeli eskiden beri alınıyor. dedi. Ne zamandan
beri alınıyor, onu soruyorum. Mahkemelerin şimdi verdiği
kayıp kaçak iadesi kararları hayalî midir, bunun cevabını
bekliyorum.
2) 2003 ile 2016 yılları arasında,
yıllar itibarıyla, elektrik enerjisinde gerçekleşmiş teknik
kayıp miktarı ve oranı ne kadardır?
3) Dağıtım şirketlerinin teknik
kaybı azaltma yönünde yatırım harcaması yapmasını
zorunlu tutma yönünde Bakanlığınızın
çalışmaları var mıdır?
4) Elektrik dağıtım
özelleştirmelerinden bu yana gerçekleşmiş teknik kayıp
oranları yıllar itibarıyla nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkürler.
Temel insan haklarından birisi de
sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hakkıdır.
Bursa bu konuda, yoğun göç alan önemli bir sanayi şehri olarak
maalesef risk altındadır çünkü Bursa, aynı zamanda bir
santraller şehrine dönüştürülüyor. Orhanelide bir termik santral
var, şehrin iklimini değiştiren Ovaakçada doğal gaz
santrali var. Bunun dışında, 3 tane daha düşük kapasiteli,
özel şirketlere ait santraller ve HESler var. Hâlâ da Bursaya santral
yapılmak isteniyor. Bunlardan bir tanesi DOSAB, geçen hafta
Bursalıların hukuk mücadelesi sonucunda mahkeme kararıyla iptal
edildi. Yıllardır, Kelese bir santral yapılacağı
söyleniyor.
Sorum şu: Bu hâldeyken Bursaya hâlâ kaç tane
santral yapmayı düşünüyorsunuz? Kurulacak santraller var mı?
Mahkeme kararına bu konuda saygı duyacak mısınız?
DOSAB artık gündeminizden düşmüş müdür?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Hüseyin Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sorum Bakana:
2007 torba yasasında jeotermal santrallerin kurulmasında ÇED raporunu
ortadan kaldırdınız. 2007den sonra Aydında kurulan ve
devam eden jeotermal santrallerinin kurulmasında zehir
saçılıyor. Aydında iki yıldan beri yüzde 30 kanser
vakaları yükseldi; incirimiz, zeytinimiz ve tarımımız yok
oldu. Bu kaçak santrale ne zaman işlem yapacaksınız? Bununla
ilgili herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, nükleer santrale
evet demek, insanlığa ihanettir çünkü bu enerji tehlikelidir ve
alternatifleri vardır. Türkiye, nükleer santrale mecbur değildir.
Nükleer santral Mersinde tarımı ve balıkçılığı
bitirecektir. Nükleer sızıntı olmasa da çocuklarda kan kanseri
2,2 kat artacaktır. Bu, bir bilimsel veridir. Sızıntı
olması durumunda ise nesilden nesle kanser aktarılacaktır.
Nükleer atıklar binlerce değil, milyonlarca yıl tehlikeli
olacaktır. Bunları söylediğimiz hâlde, bunları
bildiğiniz hâlde nükleer santrale evet demek ihanet değil de nedir
Allah aşkına?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Türkiyenin bütün
etrafında nükleer santral var, o ihanet değil mi, bu mu ihanet?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, ben kendi
ülkemle ilgileniyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Çernobil
etkilemedi mi bizi? Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
AYTUĞ ATICI (Mersin) O da ihanettir, bu da
ihanettir.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Tamam işte,
bakın, çevremiz etkiliyor bizi, biz ne yapalım?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Güneş var, Allah
güneş göndermiş bize, onlara güneş göndermemiş.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) O ne kadar ama? O
da yapılacak, o da olmalı.
BAŞKAN - Sayın Didem Engin
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Enerji Bakanına şunu hatırlatmak
isterim: Öncelikli göreviniz enerji firmalarının kârını
artırmak değil, kendi vatandaşınızın
hakkını korumaktır.
Sayın Bakana şunları sormak
istiyorum:
1) Elektrik faturalarındaki kayıp kaçak
bedelini faturasını düzenli ödeyen abonelere yükleme ve dürüst
vatandaşlarımızı cezalandırma
anlayışından ne zaman vazgeçeceksiniz?
2) Kaçak bedel ödemek istemeyen
vatandaşlarımızı Yargıtay haklı bulmuştu.
Neden vatandaşlarımızın mahkemede kazandığı
hakkı yok sayan bir kanun teklifini hazırlayıp Meclise
getirdiniz?
3) Bundan sonra kimse kaçak bedeline iade
davası açmasın diye mahkemelerin yetkisini
sınırlandıran bir kanun teklifini Meclise getirip sonra
vatandaşın yüzüne nasıl bakacaksınız?
Bu kanun teklifini alelacele Meclisten AKP
oylarıyla geçirebilirsiniz ama vatandaşlarımız da sizi 36
milyon abonenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugüne kadar çıkardığı tüm
yasalarda olduğu gibi Enerji Piyasası Kanunuyla da Hükûmet bir kez
daha halka karşı büyük şirketlerin yanında saf tutmayı
göstermiştir. Bu kanunla yatırım bedellerinden kayıp kaçak
bedellerine kadar tüm maliyet tüketicilere yansıtılıyor.
Yatırım ve maliyet tüketiciye, kâr ve rant ise dağıtım
şirketlerine bırakılıyor. Hükûmet bu yasayla yoksuldan
çalınanın zengine aktarılmasını güvence altına
alıyor. Yasayla halkı ödeyen-ödemeyen olarak ayırıyorsunuz.
ABD gibi en derin kapitalist ekonomik koşulların hüküm sürdüğü
bir ülkede bile mahkeme borcun ödenememesi hâlinde elektriğin
kesilemeyeceğine hükmederken siz kapitalizmin beşiğinden bile
daha acımasız oluyorsunuz. Oysa elektrik aynı su gibi bir insan
hakkıdır ve bu insani ihtiyaçlar ücretsiz
karşılanmalıdır. Allah aşkına, bir kez olsun
halktan yana, halkın yararına bir yasa çıkaramaz
mısınız?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarayıcı.
Şimdi, cevap için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, buradaki
sorulardan detaylı olanların bir kısmını
yazılı olarak cevaplayacağım ama genel olarak bu paketin
ruhuyla ilgili ve bazı, burada cevaplayabileceklerimle ilgili tekrardan
şöyle bir açıklama içerisinde bulunmak istiyorum: Şimdi, bu
hamasi söylemlere cevap vermeyi düşünmüyorum. Ne gibi? İşte
Halkın menfaatine bir tane yasa çıkaracak mısınız?
Dünyanın en kötü işlerini yapıyorsunuz. Bütün dünyanın
en tehlikelisi nükleeri yapıyorsunuz. Her taraf güneş dünyada. Bu
ülkede güneş yok mu? Şimdi, bunlara cevap vermeye gerek yok.
Vaktimizi de bu yönde kullanmak istemiyorum ama demin MHP
sıralarından birkaç tane hakikaten haklı sorular geldi, not
aldım, ona bakacağım. Yani, çevreyle ilgili, alternatif anlamda
o bölgede, hidroelektrik santral noktasında ve benzeri diğer
sorularla yine hakeza ama orada çok net bir şey var, o da şu:
Halkın menfaatine nasıl iş yapıyorsunuz? sorusuna, bu
tarz bir soruya çok basit bir bilgiyle cevap vermek istiyorum. 2002
yılında orta ölçekli bir ailenin kullandığı elektrik
fiyatının, elektrik maliyetinin asgari ücretteki payını çok
net bir şekilde ortaya koyalım. 2002 yılında orta ölçekli
bir ailenin yaklaşık 200 kilovatlık kullandığı
elektriğin asgari ücretteki payı yüzde 20,3tü arkadaşlar. Bugün
bu rakam yüzde 6,3e düştü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Bakan,
böyle hesap mı olur ya?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Bu ne demek, biliyor musunuz?
Halkımız cebindeki paranın beşte 1ini elektriğe
verirken on altıda 1ini veriyor artık. Demek ki elektrik
ucuzlamış, bu bir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Doğal gaz geldi,
doğal gazı da koyun. Böyle bir hesap olmaz ya!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) İkincisi
Dinleyelim ya, ben sizi
dinledim.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Asgari ücret
arttı mı o kadar?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) 15 tane vekilimiz bir sürü soru sordu, bir
sürü açıklama yaptı. Kayıp kaçağa niye yasal düzenleme
getiriyorsunuz? Hukuksuz olduğu için mi, yoksa teknik olarak
çıkarılan yasadaki bir eksiklikten dolayı bir düzeltme talebiyle
ilgili mi? Bu ikincisiyle alakalı. Biz bu yasa maddesiyle teknik olan ve
olmayan açıklamasını kayıp kaçak noktasında Yargıtayın
verdiği karardaki incelikle düzelterek bunu tekrar getiriyoruz ki
yargı- bu noktadaki bu uyarıya başımızın üstüne
deyip hukuk çerçevesi içerisinde hareket edelim diye.
Dolayısıyla, şimdi, bunu birçok kez
defaatle anlattık. Yani Türkiye'de elektrikte kayıp kaçak her zaman
vardı. Niye her zaman vardı? Yine bunun altını çok net
çizmemiz lazım. 1970ten önce bile, TEKten önce bile, TEKten sonra bile,
bunu çok net ifade etmek lazım, sisteme giren elektrik bellidir. Nedir? Bu
nasıl ölçülüyor? Bunu teknik olarak basit bir şekilde anlatayım.
Dinlerseniz algılayacaksınız, eğer anlamayan varsa bir daha
anlatayım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Bakanı bir uyarın, bu üslup, üslup değil. Sayın Bakanı
lütfen uyarın.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ne biçim bir üslup bu.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Tüm elektrik üretimi sisteme ve şebekeye
basılır. Basıldıktan sonra sisteme giren elektrik sayaçlar
vesilesiyle ölçülür.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Başkan,
biz bunları biliyoruz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Dinlerseniz anlayacaksınız.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ama biz zaten biliyoruz
Sayın Bakan bunları.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Biz bilmiyoruz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Dolayısıyla tüm üretilen
elektriğin sayaçlar noktasında ne kadar tüketildiği oranı
düşüldükten sonra bu arasındaki rakam teknik olan veya olmayan
kayıp ve kaçaktır. Bu aradaki üretilip sayaçlardan tahsil edilmeyen,
ölçülemeyen
Tahsil edilemeyenden değil, kayıp kaçaktan bahsediyoruz.
Aradaki rakam yıllardır kayıp kaçaktır. Bu, 2011
yılına kadar tüketim bedelinin, yani halkın tükettiği
bedelin içindeyken 2011den sonra bu dağıtım bedeli
dediğiniz husus var ya
Kırılımı nedir? Bir önceki
bütçe konuşmasında tek tek ifade ettim ama yine tek tek ifade
edeceğim, yine tek tek ifade edeceğim ama bir anlam ifade edecek mi
onu bilmiyorum. Yaklaşık 6-7 tane kalemin içinde bulduğu
dağıtım, iletim, kayıp kaçak noktasında
bütünleştirilmiştir. Dolayısıyla bugün itibarıyla bu
yasa, bu yasal düzenleme bu paketin içerisindeki
Ki siz bunu sadece ve sadece
kayıp kaçağa indirgemeye çalışsanız da ki ben bunu çok
net ifade ediyorum
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Bakan, şu
andaki ödemeler
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Bunun içerisinde neler var, bu paketin
içerisinde neler var? Bakın, nükleerle ilgili düzenlemeler var,
yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiyede üretiminin önünün
açılması, bu yatırımın önünün açılması, bu
yatırımlarla birlikte aksamın, teknolojinin, know howun
Türkiyede üretilmesi, AR-GEnin Türkiyede kurulmasıyla ilgili
düzenlemelerin önünün açılmasıyla ilgili düzenlemeler var. Yerli
kaynaklarımız dediğimiz, çok ciddi anlamda sahip olduğumuz
yerli kömür sahalarının hızlı bir şekilde sisteme
entegre edilerek ithal kaynaklara bağımlılığımızın
azaltılmasıyla ilgili düzenlemeler var. MTAmızın, sadece
Türkiyede değil, yurt dışındaki doğal zenginlik
kaynaklarıyla ilgili, Afrika başta olmak üzere dünyanın birçok
ülkesinde madencilik faaliyeti araştırması yapmasının
önündeki engellerin kaldırılıp fırsat
oluşturulmasıyla ilgili maddeler var. Doğal gaz depolama ki
bugün yaşayabileceğimiz, bunun bir risk unsurunu teşkil edecek
olan doğal gaz tüketimindeki ithalata bağımlılıkla
ilgili depolamada yaşanabilecek olan risklerin elimine edilmesine yönelik
doğal gaz kapasitesinin artırılması, depolama kapasitesinin
artırılması var. Mevzuatta, EPDK, bağımsız
kurumların, hızlı bir şekliyle yatırımın,
düzenlenmesinin önünün açılmasıyla ilgili birçok yasal düzenleme var.
Bunun dışında birçok madde var. Ek olarak da kayıp kaçakla
ilgili, bu dediğimiz, yargının bize, Hükûmetimize,
geçtiğimiz, evvelsi yıl bu davlalar vesilesiyle
yaptığı uyarının tekrardan bir daha yargı mevzusu
konusu olmamasıyla ilgili hukuki düzenleme var.
Şimdi, burada, bu paketin ruhunda yapmaya
çalıştığımız şey şu arkadaşlar,
baştan beri çok samimiyetle şunu söylüyorum: Yapıcı
eleştiriler noktasında söylediğiniz birçok şeyi ben burada
not alıyorum. Nedir? Yatırım ortamının
iyileştirilmesi. Kayıp kaçak oranını yüzde 20lerden 14e düşürdük,
hedefimiz 10lara, tek haneli rakamlara düşürmek. Bunun daha da
iyileştirilmesiyle ilgili olumlu eleştirilerin
başımızın üstünde yeri var. Yerli kaynakların daha iyi
bir şekilde, daha yoğun bir şekilde ama tüm ekosistemi... Yani,
nedir ekosistem? Geçen de bahsettiğim gibi, yani sadece ve sadece buna
indirgememek lazım. Türkiye büyüyor, Türkiye gelişiyor. Gelişme
ve büyümenin en önemli argümanlarından ve enstrümanlarından bir
tanesi olan enerjinin, enerji kaynaklarının, buna yapılacak olan
yatırımların kesinlikle hız kesmeden devam etmesi
gerektiği bir Türkiyede sanayicisi, endüstrisi, hane halkına
güvenli, istikrarlı, daha ucuz
Yani, 6,3; yüzde 6; 5,9, bu oranı
yüzde 2lere, 3lere inşallah düşürelim. Daha uygun maliyette,
ithalata bağımlı olmadan, yerli kaynaklarımızla daha
da geliştirerek, Türkiyenin büyümesinin de ihtiyacı olan tüm bu
enerji resmini daha iyi bir noktaya taşımakla ilgili yapıcı
eleştiriler başımızın üstüne. Ama, lütfen rica
ediyorum, hamasete dayanmadan, istemezükçü bir söylemden
sıyrılarak, hakiki anlamda Türkiyeyi
Muasır medeniyet diyoruz
ama nükleere karşısınız. Dünyadaki bütün muasır
medeniyetler, vereceğiniz bütün ülkeler nükleer enerji kullanıyor,
Allah aşkına biraz elinizi vicdanınıza koyun ya. Kuzeydeki
Baltık ülkeleri dâhil, Amerikası dâhil. Güneş diyorsunuz, bu
ülkelerde güneş var.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Gelişmiş
ülkelerde var mı? Sayın Bakan, gelişmiş ülkelerde var
mı?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Saydığınız ülkelerde,
Amerikada güneş var, niye hepsini güneşten üretmiyor?
Şimdi, arkadaşlar, şunu bilmemiz
lazım: Enerji arz güvenliği dediğiniz zaman, portföyü de dengeli
yürüteceksiniz, dışa bağımlılığı da
makul bir düzeye indireceksiniz. Türkiyenin kaynaklarından da maksimum faydalanacaksınız.
Kömür yapmayalım., HESlerin hiçbirini
yapmayalım., Nükleeri yapmayalım., Doğal gazda ithalata
bağımlıyız, yapmayalım. Peki, Allah aşkına,
Türkiyenin bugün itibarıyla yıllık 265 milyar kilovatsaat
elektriğini nasıl üreteceksiniz, nasıl
sağlayacaksınız, insanların evine bu elektriği
nasıl sağlayacaksınız? Ha, yumurta küfesi bizim
sırtımızda. Biz bu yumurta küfesinin sırtımızda
olduğundan dolayı kaynaklanan omzumuzdaki yükün
farkındayız. Bu sorumluluk noktasında bugüne kadar
yapmış olduğunuz tüm olumlu eleştirileriniz
başımızın üstüne. Ama, eğer ki bu niyet bizi akamete
uğratmak, yapmaya çalıştığımız icraat ve
politikaların önüne set vurmak, ket vurmak, dört yıllık iktidar
dönemimizde aman ne kadar oy alırız da, icraatları daha az yaparlar
da halka vadettikleri icraatları hayata geçirme noktasında
Hakikaten, bunu hayata geçirmemek için engel olmaksa eğer kusura
bakmayın, biz Hükûmet olarak, iktidar olarak halkımıza bir söz
verdik icraatlar noktasında, reformlar noktasında. On üç yıl
olduğu gibi, 1 Kasım seçimlerinde de birçok söz verdik. Bunu yerine
getirmek için hukuk içerisinde, adalet içerisinde yüce Meclisin tüm bu söylem,
tartışma, ekosistemi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul)
içerisinde elimizden geldiğince bunu
hayata geçirmek için mücadelesini vereceğiz.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bakan, sözlerinizi tamamlayınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Bitti mi Sayın Bakan?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Bir cümle doğal gaz
Doğal gaz
dedi bir arkadaş da
Doğal gazın payı 2002de yüzde 32den
yüzde 11,4e düşmüş. Bu, Türkiyede asgari ücretlinin birim tüketim
noktasındaki ödediği bir rakam. Elektrikte daha iyi bir
noktadayız. Yeterli mi? Daha da düşürmemiz lazım, yüzde 6
değil, yüzde 1lere düşsün. Doğal gaz yüzde 11lere
düşmüş yüzde 32lerden 2002 yılına kıyasla bugün 2016
yılında. Daha da düşüreceğiz inşallah, düşürmek
için çalışacağız ama Allah aşkına Bu ülkede on
üç yıldır bu iktidar hiçbir şey yapmadı. demenin, velev ki
siz bunu görmüyorsanız bile bunu ifade etmenizin Hakk nazarında bir
karşılığı yok. Naçizane bir arkadaşınız,
bir milletvekili arkadaşınız, dostunuz olarak biraz halka dönüp
bakın
Onun içindir ki bu iktidar on üç yıldır, 2002
yılında 10,8 milyon kişinin oyunu almışken 1
Kasım seçimlerinde yaklaşık 24 milyon kişinin oyuyla her
geçen gün büyümeye devam ediyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Özel, mikrofonunuzu açıyorum.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Cevaplar ne oldu, cevaplar?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) Yazılı vereceğim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Hep
öyle diyorsunuz, hiç yazılı cevap gelmedi bana.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın 312 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde yapılan soru-cevap işleminde
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakanın kürsüdeki yirmi
dakikalık konuşmasının on beşinci dakikalarında
şunu düşünmüştüm: Sayın Bakan hakkında duyduğumuz
birçok şeyin de aslı yokmuş, üslup açısından da
baktığımızda bir başka noktadaymış diye. Son
dört dakikası ve biraz önce sorulara cevap verirken Dinleyin yahu,
anlayacak mısınız bilmiyorum, açıklayacağım ama
işe yarayacak mı bilmiyorum. şeklindeki yaklaşımları
bu Meclis çatısına, bu yüce çatıya yakışmaz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Bakana şunu hatırlatmak isteriz
ki, burası, burası babasının çiftliği ya da
kayınpederinin kaçak sarayı değildir. Onu burada böyle
konuşturmazlar. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Düzgün konuş,
düzgün!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.47
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif
HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni
AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96'ncı
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
312 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebati ve 7
Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715), İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun Çeşitli Adlar Altında
Vatandaşlarımızın Elektrik Faturalarına
Yansıtılan Bedellerin Kaldırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/28), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/75), Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/242),
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun Elektrik
Piyasası Kanunu ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/288),
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/586), Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın 4628 Sayılı Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/614), Antalya Milletvekili Devrim Kökün Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu Gelirleri Kanunu ile Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1076),
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın Elektrik Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/1082) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Alınan
karar gereğince...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. Bir cümle ifade etmek
istiyorum, izin verir misiniz?
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde
konuşan milletvekili arkadaşlarımıza sürekli olarak temiz
bir dille konuşmayı tavsiye ediyoruz ve sizler de tavsiye
ediyorsunuz. Burada konuşan kişinin grup başkan vekili
olması aslında bu olaylara daha hassas bir şekilde davranmasını
icap ettirir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmaması gereken
şeylerden birisi şahsiyetle uğraşmaktır. İç
Tüzükümüzün 157nci maddesinin şahsiyetle uğraşmanın
uyarma cezasını gerektirdiğini bilgilerinize arz etmek
istiyorum.
Bakın, biraz önce sayın grup başkan
vekili Sayın Bakan, on altı dakika şöyle konuştunuz.
Şunu yaptınız, bunu yaptınız
Ama son cümlelerinizde
şu şekildeki ifadeleriniz
Ve arkasından başka noktalara
doğru giderek şahsiyetle uğraşma yapmıştır.
İç Tüzükün 157nci maddesini uygulamanızı rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Grup başkan vekillerini toplantıya davet
ediyorum.
Kapanma Saati: 01.51
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
Ara vermemize neden olan konuyla ilgili olarak
tutanakları inceleyip gerekli açıklamayı yarın
yapacağım.
Alınan karar gereğince, gündemimizde
görüşülecek başka konu bulunmadığından, Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşleri
sırasıyla görüşmek için 2 Haziran 2016 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.14