TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99uncu
Birleşim
8
Haziran 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
Kahramanmaraş Valiliğinin yeni yapılacak mülteci kampıyla
ilgili yasak kararına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Muhammed Ali
Clayın vefatına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın, 35 İzmir 35
Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili
Hulusi Şentürkün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, İstanbul
Milletvekili Hulusi Şentürkün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürkün, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
17.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, İstanbul
Milletvekili Hulusi Şentürkün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 238 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
20.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın 238 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması ile Kalkınma Bakanı Lütfi
Elvanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, ramazan
ayının mübarek olmasını temenni ettiğine,
İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarını nefretle kınadığına ve
geçtiğimiz yüz yıl içerisinde Ermeniler, Kürtler ve çeşitli
toplumsal dinamikler ile devletin arasına sistematik bir şekilde
ihtilaflar sokulduğuna ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, terör olaylarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, terörü lanetlediğine ve şehit
cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, CHP Ankara İl
Danışma Kurulu toplantısında Gençlik Kolları Başkan
Yardımcısının Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından kürsüden indirilmesine ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, İstanbul
ile Mardin Midyatta yaşanan terör saldırılarında
şehit olanlar ile pazar günü Osmaniyedeki trafik kazasında
yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
Türkiyenin teröre karşı boyun eğmeyeceğine ilişkin
açıklaması
6.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, İstanbul ile Mardin
Midyatta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara
ve Osmaniyedeki trafik kazasında yaşamını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna
yapılan saldırıyı lanetlediğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, şehit cenazesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ve tüm şehitlere rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, İstanbul ile
Mardin Midyatta yaşanan terör saldırılarını, şehit
cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı ve
Ankarada billboardlara afiş asarak Genel Başkanlarını
hedef gösterenleri kınadığına, AKP iktidarının
terör karşısındaki zafiyetini CHPye yüklemeye
çalıştığına ilişkin açıklaması
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, şehit
cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına, terörü lanetlediğine ve İstanbul ile
Mardin Midyatta yaşanan terör saldırılarında şehit
olanlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
10.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğanın, İstanbul ile
Mardin Midyattaki eylemler başta olmak üzere tüm terör eylemlerini
şiddetle lanetlediğine, millî birliğimizi bozmaya, hiçbir oyun
ve oyuncunun gücünün yetmeyeceğine ve bugüne dek gerçekleştirilen
terör saldırılarında hayatını kaybeden şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, şehit cenazesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırı ile İstanbul
ve Mardin Midyatta yaşanan terör saldırılarını
kınadığına ve Bursanın Gürsu ilçesinde dolu
yağışı nedeniyle yaşanan mağduriyetle ilgili
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
hasar tespit çalışması yapmasını ve zararın
karşılanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, terörü
lanetlediğine, şehit olanlara Allahtan rahmet dilediğine ve
şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
13.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Adıyamanda intihar olaylarından sonra iş kazalarının
da arttığına ve sınavlarda yüksek puan alanların
değil çok daha düşük puan alanların sözlü mülakat adı
altında yapılan haksız uygulamalarla işe
alınmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, terör
saldırılarında yaşamlarını yitirenlere Allahtan
rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın diplomasının kamuoyuna sunulmadan itham ve
şaibelerden kurtulmasının mümkün olmadığına ve
şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
16.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, şehit
cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına, İstanbul ve Mardin Midyatta yaşanan
terör saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine ve 7 Haziran genel seçimlerinden sonra ülkenin kan gölüne
döndüğüne ilişkin açıklaması
17.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Muhammed Ali Claye
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
18.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, İstanbul ve Mardin
Midyatta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle
mücadelenin her yönüyle güçlendirilmesi gerektiği kanaatinde
olduklarına, 8 Haziran ülkücü Yusuf İmamoğlunun ölümünün
46ncı yıl dönümüne ve ramazan
ayını tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Somada Ege
Linyitleri İşletmesine taşeron iş yapan firmanın 70
işçinin işine son vermesine, Hükûmetin, işten
çıkarılan bu madencilere sahip çıkmasını
dilediğine ve 1 Aralık 2010 tarihinde işine son verilen 2.831
maden işçisinin kıdem tazminatlarının hâlen
ödenmediğine ilişkin açıklaması
20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, ramazan
ayının hayırlar getirmesini temenni ettiğine, sivil
yerleşim yerlerinde meydana gelen hadiselerde birçok can
kaybının yaşanmasını kabul edilemez bulduklarına
ve yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet dilediğine,
şiddetin her türlüsüne karşı ilkesel duruş gösteren Halkların
Demokratik Partisi olarak sürdürülen kaos ortamının temel hiçbir sorununun
çözümüne katkı sağlamayacağını düşündüklerine ve
Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak il yöneticisi Hurşit
Külterden on iki gündür haber alınamadığına ilişkin
açıklaması
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, ramazan ayının
hayırlı olmasını dilediğine, şehit cenazesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ve bu provokatif eylemlerin arkasında
kimlerin bulunduğunun derhâl ortaya çıkartılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 1984ten bu
yana bölücülük esaslı bir terörle yüz yüze olunduğuna ve bununla
mücadele edildiğine, İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet ve ramazan
ayının hayırlı olmasını dilediğine, Muhammed
Ali Clayin vefatına ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Pervin Buldanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin, Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna
yapılmış olan saldırıyı
kınadığına ve bu saldırıların tekrar
ediliyor ve bunlarla ilgili herhangi bir soruşturma sürecinin yürütülmüyor
olmasının bu saldırıların planlı ve örgütlü bir
şekilde gerçekleştirildiğini gösterdiğine ilişkin
açıklaması
25.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İstanbul Milletvekili Mehmet
Metinerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 238 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın 238 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yönelik
saldırıyı kınadığına ve şehit
naaşlarının bulunduğu bir mahalde benzeri tepkilerin ve
saldırıların olmasının bu olayların sistemli,
organize ve tek merkezden yönlendirildiği izlenimi verdiğine
ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Orta Doğu ve Türkiye'de yaşanan savaş ve
yıkım nedeniyle milyonlarca insanın ramazan ayını yokluk,
acı ve keder içerisinde karşıladığına
ilişkin açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Belçika'nın başkenti
Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Katılım
Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelikö parlamentolar
arası konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye
Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin
Birbirleriyle Etkileşimleri" başlıklı seminere
katılması Genel Kurulun 1 Haziran 2016 tarihli 96'ncı
Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/796)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Siirt Milletvekili Yasin Aktay'ın Parlamentolar Arası Birlik Türkiye
Delegasyonu üyeliğinden istifa etmesiyle boşalan üyelik için AK
PARTİ Grubu Başkanlığınca bildirilen Tokat
Milletvekili Coşkun Çakır'ın üyeliğinin Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/797)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından
Avrupa Parlamentosu iş birliğiyle 20-21 Haziran 2016 tarihlerinde
Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan "AB'nin Göç ve
Sığınma Politikası: Genişleme Ülkeleri
Parlamentolarına Etkileri" başlıklı konferansa
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/798)
B) Önergeler
1.- Başkanlığın, esas komisyon olarak Adalet
Komisyonuna havale edilen (2/1181) esas numaralı 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet tarafından geri
alındığına ilişkin önerge yazısı (4/36)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 20 milletvekilinin,
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/223)
2.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 20 milletvekilinin,
turizm sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)
3.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin,
yetiştirme yurdunda yetişip yurttan ayrılan çocuklar için
alınacak tedbirlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21
milletvekili tarafından, terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu
görevlilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında
2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını
Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 238)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı
Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/573) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 263)
XII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 263)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti
Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in,
Şanlıurfa'da yaşanan elektrik kesintilerine ve çiftçilerin
mağduriyetinin önlenmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5055)
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Hacıbeyli ve
Dündarlı beldelerindeki don olayına ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5058)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2016
yılları arasında gerçekleşen temsil ve ağırlama
harcamalarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5199)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bağlı
kurum ve kuruluş binalarının depreme karşı
dayanıklılık durumuna ilişkin sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5200)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2016
yılları arasında maaşında icra takibi ve haciz olan
personele ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5202)
8 Haziran 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu),
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve
salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Kahramanmaraş Valiliğinin yeni yapılacak mülteci kampıyla
ilgili yasak kararı hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili
Sayın Mehmet Tüme aittir.
Buyurunuz Sayın Tüm. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tümün, Kahramanmaraş Valiliğinin yeni
yapılacak mülteci kampıyla ilgili yasak kararına ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ramazan ayının
ülkemizde barış ve huzura vesile olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
dün sabah İstanbulda meydana gelen terör saldırısında ne
yazık ki 6sı polisimiz olmak üzere 11 yurttaşımız
yaşamını yitirdi, çok sayıda yaralı
yurttaşımız var. Şehit polislerimize ve
yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün Midyatta Emniyet Müdürlüğüne yapılan terör
saldırısında 2 polisimiz şehit olmuş, çok sayıda
yaralımız var. Şehit olan polislerimize Allahtan rahmet,
yaralı polislerimize ve yurttaşlarımıza acil şifalar
diliyorum.
Her iki terör eylemini
gerçekleştirenleri bir kez daha buradan şiddetle, nefretle
kınıyorum. Bu eylemi gerçekleştirenler bilsinler ki terör bir
insanlık suçudur, bu eylemlerde öldürdükleri tüm insanlıktır,
biziz ve hepimiziz.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekillerim; iktidarın öncelikli görevi
yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamaktır ancak
iktidarın yanlış politikalarından dolayı, ülkemizde
hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır. Meclis
Başkanlığı ve iktidara birçok defa yaptığım
çağrımı buradan bir kez daha tekrarlıyorum: Bu acı
olayları, kan ve gözyaşını, sönen ocakları birkaç
açıklama yaparak veya nutuklar atarak geçiştiremezsiniz. Halkın
temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkenin bu kanayan yarasına
acilen el koymalıdır. Bu sorun çözülene kadar Meclis oturumlara
vermeden devam etmelidir. 4 parti bir araya gelerek ortak bir çözüm
üretmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, zaman kaybetmeden
Meclisin bu konuyu tartışacak özel gündemini oluşturmalıdır.
Bunları yapmadığınız takdirde akan her kandan sizler
sorumlu olacaksınız.
Değerli milletvekilleri, Kahramanmaraşta
yapılmak istenen 25 bin kişilik yeni bir mülteci kampı için
Sivricehüyük köylüleri aylardır direniyor. Bu bölgede yaşayan Alevi
ve Sünni yurttaşlarımız bu kamp yerinin doğru
olmadığını söylüyorlar, yapılacak olan kampın
amacının ne olduğunun farkındalar çünkü Türkiyede kurulan
mülteci kamplarının cihatçılar için birer eğitim kampı
hâline geldiğini biliyoruz. Bu cihatçıların gerek Türkiyede
gerek Suriyede katliamlar düzenledikleri bilinmektedir. Sivricehüyüklüler
sadece direniyorlar, hukukun kırıntılarının
kaldığı Türkiyede haklarını mahkeme salonlarında
arıyorlar.
Yapımına başlanan mülteci kampı
için açılan davada üç ayrı bilirkişi de bu inşaata
karşı çıkmıştır. Ziraatçı bilirkişi,
köyde 30 bin büyükbaş hayvana gerekli olan yeşil ot ihtiyacına
darbe vurulacağını; jeolog, arazideki Karaçayın
kirleneceğini ve su seviyesinde düşme
yaşayacağını; mimar da doğal zenginlik yönünden geri
dönüşümü mümkün olmayan bir tahribatın meydana geleceğini
belirtmiştir. Bu olumsuz görüşlere rağmen, Hükûmet bu kamp
kararından vazgeçmemiştir. Yurttaşlarımız, kamplara
terör örgütlerinin sızmasından endişe duydukları için
topraklarını ve yaşam haklarını savunuyorlar. Bu hak
arayışları Maraş Valiliği tarafından bir ay
süreyle yasaklamıştır. Maraş Valiliği, kamu düzeni,
suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve
özgürlerinin korunması iddiasıyla böyle bir karar aldığını
duyurmuştur. Maraş Valisi bilmelidir ki direnenlerin
yaptığı eylem ve basın açıklamaları değil,
Valiliğin aldığı yasaklar yanlıştır. Bu
yasağın kendisi, Valiliğin saydığı gerekçelerin
hepsinin ihlali anlamına gelmektedir. Orta Doğu politikalarında
başarısız olan iktidar, baskıcı ve otoriter yüzünü her
fırsatta göstermektedir. Saray merkezli baskı ve şiddet
politikaları, hukuk tanımazlıklar ve yasaklar halkın
haklı mücadelesini asla durduramayacaktır. AKP iktidarı
kendisine muhalefet eden her kesimi yok saymakta, yasak, baskı ve
şiddetle susturmaya çalışmaktadır. Kısacası,
alınan yasak kararı Maraş Valiliğinin kararı
değildir; karar, saraydan çıkmıştır. Bu nedenle,
yaşam hakkı için direnen Maraş halkı bu kararı
tanımamaktadır, direnmeye ve topraklarını korumaya devam
edeceklerdir. Biz de bu süreçte Maraş halkının hep
yanlarında olduk, olmaya devam edeceğiz. Unutulmamalıdır ki
son sözü hep direnenler ve haklı olanlar söylemiştir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüm.
Gündem dışı ikinci söz, Muhammed Ali
Clayın vefatı münasebetiyle söz isteyen Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Aslana aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Batman Milletvekili Mehmet Ali
Aslanın, Muhammed Ali Clayın vefatına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan, sayın Divan ve sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, tüm Türkiye'nin, tüm İslam âleminin
rahmet ve bereket ayı olan ramazan ayını kutluyorum.
İnşallah, rahmet ve bereket ayı olan ve içinde Kadir Gecesini
barındıran ve içinde Kur'an-ı Kerim nazil olan bu ayda akan bu
kan durur; inşallah, kardeş kanı akıtılmaz ve bir an
önce son bulur.
Az önceki hatip arkadaşın da dediğine
katılıyorum, bu Meclis bu sorunu çözmeden buradan
ayrılmamalıdır, çalışmalarına devam etmelidir.
Bir bütçe kanunu için on üç gün Meclis kilitlenebiliyor ama yüzlerce
vatandaşımızın öldüğü önemli bir mesele için,
maalesef, Meclis, değil on üç gün henüz daha bir gününü tüketmiş
değildir.
Filipinlerde bile ramazan dolayısıyla
ateşkes ilan edilmiştir. İsrail-Filistin
savaşının olduğu dönemlerde bile İsrail devleti
ramazan ayı için, bayramlar için ateşkes ilan etmiştir. Bu
yönüyle, kesinlikle bir an önce ellerin tetikten çekilmesi gerekiyor.
3 Haziran 2016da vefat eden Muhammed Ali Clayi de
rahmetle anıyoruz. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Kendisi, evet,
bir boksördü, şampiyondu ama şampiyonluğundan ziyade, onu
Muhammed Ali Clay yapan, onun insanlığına o değeri katan,
hiç şüphesiz, savaşa karşı olan, barış
yanlısı tutumuydu; hiç şüphesiz, zamanın
Amerikasının iktidarına, emperyalist ve savaşçı
politikasına karşı dik duruşuydu; esas onu önemli kılan,
Muhammed Ali Clay yapan buydu ve ne ilginçtir ki o dönemde kendisi vatan haini
ve terörist ilan edilmiştir.
Kendisi de benim adaşımdır, bununla
da ayrıca gurur duyuyorum. Aslında, benim ismim Mehmet Ali
değil, Muhammed Alidir ama 1975lerde doğduğumda Muhammed ismi
yasaktı. Şu anda bölgede, doğuda olan bütün Mehmet isimleri
aslında Muhammed ismidir, bunu da böylece belirteyim.
Ne ilginçtir ki beş yıl hapse
çarptırılmıştı savaşa karşı olduğu
için ve şampiyonluğu, lisansı elinden
alınmıştı. Benim ve birçok
arkadaşımızın da naçizane savaş karşıtı
söylemlerimizden ve fiillerimizden dolayı, örneğin, Cudi ve Bagok
Dağında canlı kalkan eylemi yapmamızı ben Twitter
hesabımda da
Kürt ve Türk çocuklar ölmesin, hiçbir insanımız
ölmesin diye canımızı biz siper ettik, hedef ettik, risk aldık
ve obüs topları altında da canlı kalkan olmamızı
sürdürdük. Ne ilginç bir tevafuktur ki ben de bununla ilgili, yasak askerî
bölgeye girmekten dolayı beş yılla yargılanıyorum.
Yaptığımız eylem, tamamıyla, hiçbir insan ölmesin
diyeydi ve ben o eylemimle de gurur duyuyorum, onur duyuyorum; belki bugüne
kadar da yaptığım en şerefli, en haysiyetli, en onurlu
davranış bu davranıştı. Ben ceza yesem de gam yemem
çünkü insanlar ölmesin diye bunu yaptım. Nasıl ki Muhammed Aliyi o
dönemde o savaşçı zihniyet yargılamışsa, mahkûm etmeye
çalışmışsa ve bugün tam tersi olmuşsa, kendisi beraat
etmiş, onu yargılatanlar mahkûm olmuşsa günün birinde bizler de
bu barışçı tutumumuz dolayısıyla elbette ki
vicdanlarda beraat edeceğiz ve bizi yargılayanlar da mahkûm
olacaktır. Kıyamete kadar savaş söylemine karşı da
Kur'an-ı Azimüşşan'ın ebediyete kadar geçerli olan
(Hatip tarafından Nisa Suresinin 128inci
ayetikerimesinin bir bölümünün okunması)
Daima barışı tercih ediniz. emrini
biz benimsiyoruz, yaşayacağız ve yaşatacağız.
Bundan dolayı da bunu bir daha buradan ihtar etmek gereği duydum.
Yine, Muhammed Alinin ailesine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet etsin diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aslan.
Gündem dışı üçüncü söz, 35
İzmir 35 Projesi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Sayın Mahmut Atilla Kayaya aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Kaya.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın, 35 İzmir 35 Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir iline yapılan 35
İzmir 35 Proje hakkında bilgilendirmek için söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, sözlerime başlamadan önce, dün
İstanbulda, bugün Mardin Midyatta hain terör saldırıları
sonucunda şehit düşen polislerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Birlik, beraberlik ayı
ramazan ayı içerisinde yüreğimizi dağlayanları
lanetliyorum. Hainler yaptıklarının bedelini en ağır
şekilde ödeyeceklerdir, necip milletimiz bu konuda müsterih olsun. Tek bir
terörist kalmayıncaya kadar kararlı ve istikrarlı biçimde bu
mücadeleye devam edeceğiz.
Yine, demin, benden önce söz almış
arkadaşlarımız da şunu ifade ettiler: İşte Bu
konular Mecliste konuşulsun; çözüm, çözüm
Ama, maalesef görüyoruz ki
bugün basında da çözüm diye konuşulanların her biri
askerimizi, polisimizi suçlamaktan başka hiçbir şey değil.
Yine, Yüksekovada,
baktığımız zaman, bir değerlendirme
yaptırılan ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesi olan bir
partinin milletvekili, yine askerimizi, polisimizi ve devletimizi, şu hain
saldırılara rağmen maalesef suçlamıştır.
Bakın, anadan, babadan, eşten, evlattan
ayrı, canları pahasına bu ülkenin birliği için, bu milletin
dirliği için, vatanımız ve milletimizin bölünmez bütünlüğü
için mücadele eden tüm kahraman askerimize, polisimize, korucumuza buradan
selamlarımı gönderiyorum. Allah onların yanında olsun,
Rabbim onları daima muvaffak etsin.
Değerli milletvekilleri,
söz almış olduğum bu 35 İzmir 35 Projeye ilişkin
olarak geçtiğimiz hafta Meclis içerisinde maalesef İzmirden bihaber
olduğu belli olan bir arkadaşımız tarafından
değerlendirmelerde bulunuldu. Öncelikle bu projelerden, 35 projeden sadece
1 tanesinin yapıldığını ifade etti, sonra çark etti
2ncisinin de yapıldığı kabullenildi. Bakın, 35
İzmir 35 Proje, 2011 yılında, Sayın
Başbakanımız Binali Yıldırımın
İzmirden aday olduğu noktada İzmiri marka kent, vizyon kent
hâline dönüştürmek için ortaya koyduğu ve değeri 60 milyarı,
eski parayla 60 katrilyonu bulan projelerin toplu bir yekûnudur ve bu
projelerin her biri 2023e kadar, Türkiyenin 2023 eserleri ve vaatleri
arasında da yerlerini almışlardır. Bakın, şu an
itibarıyla bu projelerden 7 tanesi bitmiş, 18 tanesinin
yapımı devam etmekte ve 10u da proje aşamasında
yürümektedir. Dijital Arşiv Kent, E-Ticaret Üssü İzmir, Engelsiz
Yaşam, Tarım ve Hayvancılık İşletmeleri,
Öğrenci Yaşam Merkezi, Konak Tüneli
Bakın, Konak Tüneli çok
önemli, 315 milyon bedelle inşa edilmiş bir proje ve iki yıl
boyunca, bugün bu 35 projeye hiçbir şey
yapılmadığını iddia edenler engellemek için dava
üzerine dava açtı, hatta Konaktaki Cumhuriyet Halk Partili Belediye
Başkanı bu projeyi engellemek için oradaki
vatandaşlarımızı dahi yanlış bilgilendirerek
infialler oluşturdu ve projeyi bitirdik hamdolsun. Bakın, bir
yıllık süre içerisinde bu projeyi 10,5 milyon araç kullandı ve
işte burada da görüldüğü üzere, iki yıl boyunca karşı
çıktığınız projeyi de ilk kullanan sizler oldunuz
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İşte burada görüyoruz, biz dahi bu tüneli
kullanmadan ilk icraat sizden geldi.
Yine, Adnan Menderes
Havalimanı, 250 milyon euro bedelle bitirilmiş ve şu ana kadar
20,5 milyon hemşehrimizin kullanımına
açılmıştır. Sabuncubeli Tüneli, işte, çok kısa
zaman içerisinde bitiyor. Yine, İZKARAY, daha doğrusu Körfez
Geçiş Projemiz ki İzmirin iki yakasını bir araya
getireceğimiz büyük bir proje ve İzmirdeki ulaşım sorununu
çözecek ki buna da maalesef çok büyük bir karşı duruş var.
İşte, İzmirde eğer çevre yolunu kullanırsanız
yetmiş dakika; yine, sahil yolunu kullanırsak, gördüğünüz gibi,
kırk beş dakikada ulaşım sağlanırken, bu projeyle
İzmirin iki yakasını bir araya getirip inşallah on
dakikada hemşehrilerimizi bir araya getireceğiz ve ortasına da
ay yıldızlı yapay adayı da böylelikle İzmire
kazandıracağız ve İzmir marka kent ve vizyon kent olma
yolunda önemli adımlara devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
tabii, projelerimizi teker teker burada anlatmak için bu süre bana yeterli
olmayacak ama bu konuda şunu net şekilde söylemek istiyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) İşte, sizin de bir projeniz vardı İzmirde,
söylemiştiniz: İzmir başbakan çıkaracak. İzmirden
başbakan çıkacak. dediniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Milletvekili adayları, belediye başkanları,
o dönemki il başkanları dedi ki: İzmirden başbakan çıkaracağız.
Hamdolsun, sözünüzü yerde bırakmadık, İzmirden Başbakan
çıkardık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
Atandı, atandı Atilla, atandı. Darbe sonucu geldi, darbeyle
geldi, darbeyle!
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Hep söylüyoruz: Onlar konuşur, AK PARTİ yapar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaya, teşekkür ederiz.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Gök,
buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, iki ayrı sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
Birincisi: Sayın hatip
konuşurken, partimize atfen, bir milletvekilimizin polislerle ilgili
tutumundan bahsederek doğrudan sataşmada bulunmuştur. Ona ben
konuşacağım.
İkincisi: İzmirle
ilgili değerlendirmeler için de Sayın Balbay konuşacaktır.
BAŞKAN Peki, buyurun
Sayın Gök, iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Önceki gün İstanbulda şehit düşen
polislerimize ve tüm yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Bugün de Mardin Midyatta gerçekleştirilen terör
saldırısında hayatını kaybeden polisimize, vatandaşımıza
Allahtan rahmet ve tüm yaralılarımıza acil şifalar
diliyorum.
Bu iktidar döneminde Türkiye bir
ayrışmaya, kutuplaşmaya gidiyor, şehit cenazeleri dahi
istismar ediliyor. Ankarada ve Türkiyenin birçok yerinde bütün şehit
cenazelerine katılan Genel Başkanımızın bu bilinen
durumu göz önüne alındığında, her gittiği şehit
cenazesinde provokasyon yapılmak için, bizzat devlet eliyle provokasyon
yapılıyor. Bugün İstanbulda, Genel
Başkanımızın geldiği sırada polisler
tarafından önüne mermi atılıyor değerli
arkadaşlarım. Bu, nasıl bir anlayıştır? Devletin
Başbakanının önünde, İçişleri Bakanının
önünde, devletin resmî polisleri Genel Başkanımızın önüne
mermi atıyorlar. Böyle bir provokasyonu kabul edemeyiz, şehitlerimize
yapılan bu saygısızlığı kabul edemeyiz.
İçişleri Bakanının bu aymazlığını,
Başbakanın bu aymazlığını kabul edemeyiz.
Yazıktır, günahtır; şehitlerimize yazıktır,
günahtır; onların ailelerine günahtır!
Devlet eliyle bugün bir provokasyon
yapılmıştır İstanbulda, lanetliyor ve
kınıyoruz ve polisler tarafından yapılmıştır.
Ne hakla, ne için? Başbakanın önünde, İçişleri
Bakanının önünde kim buna cüret ediyor, kim Genel
Başkanımızın önüne mermi atacak cüreti bulabiliyor; ne
hakla?
Osloda görüşen kimlerdi? Habura çadır
mahkemesi kuran kimlerdi? Türkiyeyi bu hâle getiren on dört yıllık
AKP iktidarı değil midir? Ne hakla Genel Başkanımıza
yönelik provokasyon yaptırıyorsunuz devlet eliyle? Lanetliyorum,
kınıyorum hepinizi. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Ahlaksızlar, ahlaksızlar!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, Sayın
Balbayın da söz hakkı var sataşmadan dolayı, İzmir
Milletvekili olarak söz istiyor. Sayın Balbaya da vereyim isterseniz,
daha sonra sizi dinleyeyim.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika
2.- İzmir Milletvekili Mustafa
Ali Balbayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben de öncelikle terör
saldırıları sonucu yaşamını yitiren
şehitlerimizi, insanlarımızı saygıyla anıyorum,
mekânları cennet olsun diyorum, bütün yakınlarına sabır
diliyorum; onların bütün yakınları 79 milyondur diyorum.
Sayın milletvekilleri, Sayın Atilla Kaya
kısa pantolonluyken ben İzmir haberlerini manşet
yapıyordum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Ben İzmirin gazetecisiyim, Ege Üniversitesi mezunuyum
ve on yıl İzmirde gazetecilik yaptım.
Sayın Atilla Kaya Çandarlı
Limanından söz etti, şunu okuyabiliyor mu, gözlüğün var
mı? Daha gençsin çünkü.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Akıl yaşta
değil baştadır, başta. Yaş önemli değil,
akıl baştadır, başta.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Bakın,
Sayın Binali Yıldırım demiş ki, okuyor musunuz,
bakın
SELİM DURSUN (Sivas) Okumama gerek yok ki
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) 2013te limana
gemi yanaşacak. demiş, şimdi bu limana arkadaşlar
balıklar yanaşıyor; sinarit, levrek. O limanın hâli bu.
(CHP sıralarından alkışlar) Çandarlı Limanı bu
hâlde arkadaşlar. Çandarlı Limanına nasıl gittim biliyor
musunuz?
İSMAİL AYDIN (Bursa) Sen rahat ol,
rahat!
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Arkadaşlar,
traktörle gittim. Çünkü arazi yolu, sadece bakanlar gelirken ve müsteşar
gelirken oraya mucur döşüyorlarmış, ondan sonra da yol on
beş gün içinde bu hâle geliyormuş. Çandarlı Limanına
traktörle gittim. Çandarlı Limanının hâli şu hâlde
arkadaşlar, 2013te bitecek denilen liman. İzmirli gençler
yakında şunu söyleyecek: Aşkımız Çandarlı
Limanı gibi hiç bitmeyecek. Bunu söyleyecekler. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü yıllardır,
yıllardır devam ediyor. Bekçisi varmış sayın
milletvekilleri, Çandarlı Limanının bekçisini altı ay önce
çıkarmışlar çünkü inşaat da kalmamış ortada. Bu
limanı ne yapacaksınız önce bir karar verin, ondan sonra da
gelin buraya İzmirin yatırımlarını yapıyoruz.
deyin.
Hemen bitecek dedikleri Sabuncubeli bu
arkadaşlar. Ben Sabuncubeli Tünelinin içine girdim, Sabuncubeli
Tünelinin içinde şu anda iyi çalışma yapılıyor, yirmi
dört saat, tebrik ediyoruz ancak iki yıl gecikmiş. Nedeni ne biliyor
musunuz?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Tamam da niye
bağırıyorsun ki, ne bağırıyorsun?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Müteahhit
kaçmış. Müteahhit, tünelin iki yanını çok yakın
yaptığı için çökmeler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Ve 100 milyon
dolara yakın fazla ödeme yapılıyor. Bunun hesabını
verin, ondan sonra gelin burada İzmirin yatırımları
yapılıyor. deyin.
Ben Atilla Kayaya teşekkür ediyorum,
İzmirin gündeme gelmiş olması güzeldir diyorum, İzmirin
hakkını verin diyorum. İzmir Ankaraya 5 veriyor, siz
İzmire 1 veriyorsunuz. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Balbay.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Gök,
yaptığı konuşmada, Genel Başkanımıza AKP
olarak provokasyon yaptırıyorsunuz. dedi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Doğru, doğru.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu açık
bir sataşma.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika size de sataşmadan
Sayın Kaya, daha sonra sizi dinleyeceğim.
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; teröre karşı mücadele,
ortak olarak yürütülmesi gereken bir iştir. Esasen, Meclis, bu konuda
gerek bildiriler marifetiyle gerek burada yapılan çeşitli
değerlendirmelerde bu ortaklığı mümkün olduğu ölçüde
göstermeye çalıştı. Bu ortaklık bağlamında
Sayın Kılıçdaroğlunun elbette şehit cenazelerine
katılmasından ve orada teröre karşı
dayanışmanın gösterilmesini temsil etmesinden biz memnun oluruz,
bütün milletimiz memnun olur; başka türlü düşünmeyiz.
Öte yandan, siyasi partiler arasında teröre
karşı yürütülecek mücadelede hangi yöntemler kullanılmalı;
bunlara ilişkin farklı görüşler olabilir. Bunları husumete
çevirmeksizin, bir rekabet anlayışı çerçevesinde götürmekte
fayda var. Biz buna dikkat etmeye çalışıyoruz, tabii CHPnin de
dikkat etmesinden memnun oluruz. Fakat bir kere bir yumurta hadisesi oldu daha
önce, bir de bugün Sayın Gökten öğreniyoruz -gazetelere bakma
imkânımız olmadı- bir mermi atıldığından
bahsetti.
LEVENT GÖK (Ankara) Evet, polisler tarafından
atılmış maalesef, maalesef!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Gök, polisler bir araya gelerek o kocaman mermiyi Sayın Genel
Başkanın önüne atmış olamazlar, muhtemelen bir kişi
yapmış olabilir. Kim yaptı, ne yaptı, niye yaptı,
niçin yaptı; bu elbette soruşturulması,
araştırılması gereken bir konu.
LEVENT GÖK (Ankara) Tutumunuzu belirleyin,
tutumunuzu!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Ama bir
kişinin yapmış olduğu bir hadiseyi Polisler yaptı.
diyerek, bir kere, teröre karşı mücadele eden insanlara teşmil
etmeniz bir yanlış.
İkincisi: Elinizde hiçbir belge
olmaksızın iktidara ihale etmeniz ikinci yanlış. Bu,
işte, teröre karşı rekabeti biraz husumete doğru götüren
bir dil olur. Lütfen buna dikkat ediniz.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök, sizden önce Sayın
Kaya istemişti.
Buyurun Sayın Kaya.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Balbayın şahsıma yönelik sataşmaları için, bizzat
ismimi zikrettiği
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaya.
İki dakika size de söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.
4.- İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu seviyeye kadar bu
tartışmayı getirmeyeceğim. Bunu açık şekilde
ifade edeyim.
Yani, aslında, Cumhuriyet Halk Partisinin
gençlere bakış açısını, 40 yaşında bir
kardeşiniz olarak, net şekilde ortaya koymuş ifadedir bunlar.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Gerçi, işte, dün de yine bir genç kardeşimize, hatta kendi
partilinize bizzat yaptığınızı, CHPnin nasıl iktidar
olacağı konusundaki konuşma sırasında kürsüden de
nasıl indirdiğinizi çok net şekilde biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sen
Çandarlı Limanını söyle!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinleyelim.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Dolayısıyla,
bakın, İzmirin haberini yazabilirsiniz, İzmirin haberlerini
yazmakla da övünebilirsiniz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sen
Çandarlı Limanını söyle!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ama biz
İzmirliyiz, İzmirde yaşıyoruz ve İzmirli bir
Başbakana sahip olmaktan da çok büyük mutluluk duyuyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın hatibi dinleyelim lütfen
sayın milletvekilleri.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) İşte,
bakın, şunu görüyoruz ki: Özellikle Sayın
Başbakanımız İzmir Milletvekili Sayın Binali
Yıldırım olduktan sonra tam bir telaş aldı sizleri.
Neden? Diyordunuz ki: AK PARTİ İzmire ayrımcılık
yapıyor, AK PARTİ İzmire hizmet getirmiyor.
ATİLA SERTEL (İzmir) Gelsin, belediye
başkanı adayı olsun, hadi, gene dersini alır orada.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, artık, AK PARTİnin Genel Başkanı
İzmirli, İzmir Milletvekili Başbakanımız Sayın
Binali Yıldırımdır. İşte size
ayrımcılık.
ATİLA SERTEL (İzmir) Gelsin
İzmire, gelsin. Gelsin hadi. Büyükşehirde belediye başkan
adayı olsun, görelim, ne oluyor bakalım? Yüzde 20 oy alamaz, yüzde
20!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ve
Çandarlı Limanı diyorsunuz. 295 trilyon kaynak aktarıldı.
Geçen İzmirdeki Tıp Kent İzmir
projemize de konuşmuşsunuz. Ya, hep beraber toplandınız,
Ödemişe gittiniz. Ödemişe giderken Torbalıdan geçtiniz,
orada, sağ tarafta yaptığımız 250 yataklı devlet
hastanesini görmediniz mi?
ATİLA SERTEL (İzmir) Yüzde 20 oy
alamazsınız, yüzde 20. İddiaya girerim, iddiaya!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Oradan
Ödemişe geldiniz, Ödemişe yaptığımız yeni
devlet hastanesini görmediniz mi? Oradan Sayın Atila Sertel, konuşup
duruyordunuz, işte, Tire-Belevi yolunu 20 Haziranda ihaleye
çıkıyoruz, o yolu kullanıp
(CHP sıralarından
gürültüler)
ATİLA SERTEL (İzmir) Yüzde 20 oy
alamazsınız, bunu öğren, öğren!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Konya ne oldu?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri,
hatibi dinleyelim.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Tire-Belevi
yolunu da geçeyim, Selçuk garajını yapsaydınız. Buradan,
bakın, güneş balçıkla sıvanmaz. İzmire
yaptığımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Atilla, tamam, yeter,
daha fazla çomak sokma, yeter, yeter artık!
BAŞKAN Sayın Kaya teşekkür ederiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL
(İzmir) Halk sizi iyi tanıdı, halk. Halk sizin yüzünüzü iyi
tanıdı. İzmir Marşını Binali
yaptınız, utanmadınız, sıkılmadınız!
İzmir Marşını Binali yaptınız. Ayıp!
Ayıp! Utanmadınız!
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Balbay, Sayın Gök daha
önce istemişti ama
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Tabii
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
ATİLA SERTEL (İzmir) Mustafa Kemal
Atatürkün adını bile bile Binaliye çevirdiniz. Ayıp!
Utanmadınız!
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yavaş,
yavaş!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
Sayın Gök, rica ediyorum, lütfen.
Duyamıyorum sizi
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
ATİLA SERTEL (İzmir) Yüzde 20 oy
alamazsınız İzmirden, gelin.
BAŞKAN Sayın milletvekili
ATİLA SERTEL (İzmir) Hadi gelsin, Binali
belediye başkanı adayı olsun. Gelsin, görelim. Yüzde 20 oy
alamaz.
NECİP KALKAN (İzmir) O işi bize
bıraktı bize, haberin olsun.
BAŞKAN Sayın Gök, Sayın Sertel izin
verirse sizi dinleyeceğim.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Bostancı yapmış olduğu konuşmasında
Cumhuriyet Halk Partisinin polislere ya da emniyet kuvvetlerine olan terör
saldırısıyla ilgili olarak, duruşuyla ilgili sarf
etmiş olduğu sözler nedeniyle sataşmada bulunmuştur, söz
istiyorum efendim bu bakımdan.
BAŞKAN Bu, sataşma değildi
aslında Sayın Gök, bir açıklama yaptı Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama öyle bir noktaya getirdi
ki sanki biz şehit cenazelerinde bir farklı tutum
sergiliyormuşuz da kendileri bir farklı tutum sergiliyormuş,
CHPyi de bu durumda görmek isteriz diye. O konuda bir açıklama
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok zorlama bir yorum
oldu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiç
alakası yok.
BAŞKAN Sataşma değil, o zaman size
de yerinizden açıklama için söz vereyim Sayın Gök.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Gök,
bu kadar zorlama.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Terörün neresinde
olduğunuzu da bir belirtin, öğrenelim o zaman.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Akşam
televizyon programında Kılıçdaroğlu PKKlılarla
DHKP-Clileri ziyaret ediyoruz. dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kim dedi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kılıçdaroğlu, Tarafsız Bölgede...
İSMAİL AYDIN (Bursa) Bir
açıklasınlar bakalım terörün neresindeler.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
5.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu ülkede,
ülkenin birliği ve bütünlüğü için mücadele eden bütün emniyet
kuvvetleri başımızın tacıdır. Ancak emniyet
kuvvetleri içerisinde doğal olarak iktidarın yönlendirmeleriyle ya da
ülkedeki kutuplaşmadan dolayı bir taraf olmayı kendine yöntem
olarak belirlemek isteyen çeşitli güçler bulunabilir. Bizim
kastettiklerimiz bunlardır. Bu konularda çok dikkatli
olunmalıdır.
Bizzat Başbakanın, İçişleri
Bakanının, İstanbul Emniyet Müdürünün bulunduğu bir ortamda
orada bulunan kimi emniyet görevlileri tarafından Genel Başkanımıza
yönelik ağır sloganla saldırı, ardından o grup
içerisinden bir mermi atılmak suretiyle de bir başka
saldırı gerçekleşmiştir. Bunu ortaya çıkarmak
iktidarın görevidir. Ben muhalefet partisinin bir milletvekili olarak bunu
bekliyorum iktidardan ve hiçbir şeyin arkasına
sığınmadan, ana muhalefet partisi liderinin önüne atılan
bir mermiyi sorgulamazsa bu iktidar gerçekten Türkiyenin durumu çok vahimdir.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta budur. Kim yapmıştır,
nasıl yapmıştır, ne cüretle yapmıştır; bunun
derhâl ortaya çıkarılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Gök.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Balbay, buyurunuz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, Ben tartışmanın bu kadar seviyesini düşürmek
istemiyorum. dedi Sayın Kaya.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Doğru.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Gerçekten
seviye benim çok önem verdiğim
Kısa pantolon da seviye
düşüklüğü değildir. Çok ağır geldi bana. Bu
sataşmaya cevap vermek istiyorum. Bir de Hiç yatırım yapmadı.
demedim ben, 5e 1. dedim. Sabuncubeli örneğini de verdi. Cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Balbay, lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz olur mu?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Vermeyeceğim söz, söz Sayın Başkanım, söz Sayın
Başkanım, söz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Özür mü
dileyeceksin milletvekilimizden?
BAŞKAN Son kez size de iki dakika söz
vereceğim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
6.- İzmir Milletvekili Mustafa
Ali Balbayın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Ben
Sayın Buldana verdiğim sözü tutup aklımdaki bazı
şeyleri söylemeyeceğim, o yüzden sadece cevap vereceğim.
Sayın milletvekilleri, bakın, tekrar ediyorum;
Sabuncubelindeki şu andaki çalışma çok hızlı, yirmi
dört saat çalışıyorlar, tebrik ediyoruz, iyiye iyi diyoruz. Ama
Allah aşkına, Selçuk Bey de dikkatli dinlesin beni, bu belin
inşaatında sorun var bu tünelde. Çandarlı Limanına gemi
yanaşıyor mu yanaşmıyor mu, ona bir cevap verin; bir. Ama
bu Sabuncubelinin
Arkadaşlar, şimdi,
araçların gidip geleceği ve İzmir-Manisa arasının on
beş dakikaya inecek dedikleri Sabuncubeli Tünelinin
dışarıdan görünüşü. Bakın, Sayın Kaya, buradan
çok kaya çıkarıyorlar çünkü çok sağlıksız bir zemin ve
çöküyor. Ben içine de girdim, izin aldım oradaki arkadaşlardan. Tek
giden araç hafriyat kamyonları ve içeride de çalışma devam
ediyor. Arkadaşlar, Sabuncubeli Tünelinin inşaatında gidiş
geliş tünelleri birbirine çok yakın yapılmış,
birbirini tetiklediği için de çökmeler var, ben gördüm. O çökmeler
nedeniyle firma gitmiş ya da kaçmış ya da AKP
anlaşmış, Çok masraflı, sen kenara çekil. demiş.
Şimdi, bu Sabuncubeli Tünelinde, arkadaşlar, 2nci firma
çalışıyor. Ben sordum, Siz işi üzerinize
aldınız. Nasıl gidiyor? Harcamalar nasıl? dedim.
Aldığım cevap şu, tüneli yarım aldılar ya, Selçuk
Bey: Sıfırdan biz başlasak daha az masraflı olurdu.
dediler. Şimdi biz bunun hesabını sormayacak mıyız?
Bakın, İzmire hiç
vermiyorsunuz demiyoruz; 5 alıyorsunuz, sadece 1 veriyorsunuz, bunu
artırın diyoruz sayın milletvekilleri. Gündeme İzmirin
gelmiş olması, İzmirin yatırımlarının, eksisinin,
artısının konuşulması yine de güzeldir.
Ben özetle İzmirin hakkını
İzmire verin diyorum. İzmirde bugün liman inşaatında ne
yapacağınıza karar veremediniz. İzmirdeki limanların
hangisini öne alacağınıza karar veremediniz. Aliağa mı
önde olsun Çandarlı mı önde olsun bilemediniz. İzmir
Limanına 600 milyon lira yatırım sözü verdiniz, 200 milyon lira
verdiniz. Ben bu eksikliklerin altını çizdim sadece. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu Sabuncubelindeki inşaat niye gecikti,
çökmeler niçin oluyor? Ben dikkat etmesem hakikaten içindeyken çökecekti arkadaşlar,
böyle bir tablo var ortada. Ben bunun hesabının sorulması
gerektiğini söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yaparsa AK
PARTİ yapar, rahat ol!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Balbay.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özdağ.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Balbay
Sabuncubeli Tüneliyle ilgili gayet yavaş gittiğini söyledi,
orasıyla ilgili
Aynı zamanda ismimi de zikrederek benim de teyit
etmemi istedi, ben de teyit etmek istiyorum kendisine.
BAŞKAN Yerinizden versek size bir
açıklama olarak olur mu? Sataşma yok çünkü.
Açalım mikrofonunuzu.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
Sabuncubeli Tüneli uzun zamandır gündemde olan bir konu. Daha önce
Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi buradan geçerken Korkunç Sabuncubeli.
diyerek ifade etmişti. Yıllarca buradan geçişte insanlar zorluk
yaşadılar. Daha sonra yirmi yıl boyunca duble yol
yapılsın diye gayret gösterildi. AK PARTİ iktidarında bu
duble yol tamamlandı, ardından da İzmir-Manisa,
Manisa-İzmiri birleştirmek üzere bir tünel yapalım denildi.
Koçoğlu firması buranın ihalesini aldı fakat kendisi iflas
ettiği için, konkordato ilan ettiği için burayı yarım
bıraktı. Ardından, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığımız tekrar, yeniden ihaleye
çıktı, devlet olarak yapma kararı aldı. Kalyon
İnşaat devam ediyor ve hızlı bir şekilde devam ediyor.
2017nin Aralık ayında tamamlanacak, 300 milyon liraya mal olmuş
olacak. İzmir-Manisa, Manisa-İzmir arasını on beş
dakikaya indirerek hem oradaki öğrencilerin hem işçilerin hem de
çiftçilerin çok rahat bir şekilde nakitten, yakıttan ve zamandan
faydalanmasını sağlamış olacaklar.
Çökmelerin sebebi de toprakların çok
yumuşak olması, o bölgenin yumuşak olması. Ben de sık
sık ziyaret ediyorum.
Balbaya da bu konuya temas ettiği için
ayrıca teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdağ.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündeme
geçmeden önce, sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60a göre yerlerinden söz
vereceğim. Daha sonra sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim. Ancak, sayın milletvekillerine söz vermeden önce, ramazan
ayı münasebetiyle ben de görüş ve düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Pervin Buldanın, Orta Doğu ve Türkiye'de
yaşanan savaş ve yıkım nedeniyle milyonlarca insanın
ramazan ayını yokluk, acı ve keder içerisinde
karşıladığına ilişkin açıklaması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
milyarlarca Müslüman için çok önemli olan kutsal ramazan ayına girmiş
bulunmaktayız. Orta Doğuda ve Türkiye'de yaşanan savaş ve
yıkım nedeniyle başta Müslümanlar olmak üzere, milyonlarca insan
bu sene ramazan ayını yokluk, acı ve keder içerisinde
karşılamaktadır. Bu nedenle bizler de bu mübarek ayı
aynı duygu ve düşüncelerle karşılamaktayız.
Komşusu açken tok yatan bizden değildir.
diye buyuran bir dinin mensupları olarak bizler, bu kutsal ayda ne Orta
Doğuda yaşanan vahşeti ne de kendi topraklarımızda
hüküm sürülen zulüm ve vahşeti görmezden gelebiliriz. Bugün
Şırnakta, Cizrede, Yüksekovada, Nusaybinde ve Surda yüz binlerce
insanın ramazan ayını yaşayacağı bir evi, iftar
edecek bir sofrası artık yok. Bölge halkına karşı
öylesine büyük bir düşmanlık güdülmektedir ki bu mübarek ayda, evleri
yıkılmış olanlar için kurulan iftar çadırları
dahi yasaklanmaktadır. Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede
yurttaşa orucunu açacak iftar sofrasını dahi yasaklamanın
dünya yüzünde, Allah katında da bir tek adı vardır, o da zulüm.
Ülkenin bir yarısında yas var, yokluk var,
yıkım ve talan var, ölüm var. Aynı gök kubbe altında
milyarlarca canlıya nefes alma, beslenme ve barınma olanağı
sağlayan Yüce Rabbin dininde yaşam alanlarını yok etmek,
yaratılana zulüm etmek, onu inkâr etmek, yerinden yurdundan etmek,
yaşam haklarından mahrum etmek yoktur. Hak,
yarattıklarının barış ve uyum içerisinde
yaşamasını buyurur. Bu minvalde ramazanı şerif sadece
oruç tutma ayı değildir, nefsin ve iradenin
sınandığı bu ayda Hakkı kavrayış
vardır. Ramazan, çalmama, saldırmama, eza etmeme, öldürmemedir. Bu
mübarek ay barışın, dayanışmanın ve
yardımlaşmanın ayıdır. Nitekim toplumun huzur ve
saadeti, birlik ve beraberlik, varlıkta ve yoklukta, acılarda
ortaklaşmak ve dayanışmak suretiyle gerçekleşir. Bu
hepimizin ortak sorumluluğudur.
Ben ramazan ayı vesilesiyle
çatışmaların ve savaşın son bulması, yaşanan
acıların bir an evvel durdurulması temennisini ve
inancımı bir kez daha dile getiriyor, toplumun tüm kesimlerini bu zor
ve yakıcı zamanlarda dayanışmaya
çağırıyorum. Bu ramazan ayında da bütün
dualarımız halkımızın salahati, eşitlik, adalet
ve onurlu bir barış için olacaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Burada
yapmış olduğunuz açıklamada Surda, Şırnakta,
Cizrede yaşanan dramlardan, olaylardan bahsettiniz; insanlara bir lokma
ekmeği fazla gören bir durumdan bahsettiniz.
BAŞKAN Aynen öyle söyledim Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Başkanlık Divanını temsil eden birisi olarak bütün
bunların müsebbibi terör örgütüne yönelik de işin öznesini
koymanız lazımdı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Öznesini koymadınız, lafı ortaya
attınız. Bu tavır uygun bir tavır değil.
BAŞKAN Ben kendi görüşlerimi ve
düşüncelerimi kamuoyuyla paylaştım Sayın Bostancı, o
düşünceler size aittir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bütün
bunların müsebbibi terör örgütüdür. Sizden böyle bir açıklamayı
da beklerdim Sayın Pervin Hanım.
BAŞKAN Sayın Bostancı, o sizin
düşünceleriniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Benim
düşüncem değil Pervin Hanım, gerçeklik, gerçeklik.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Benim
şahsi düşüncem mi?
BAŞKAN Tamam Sayın Bostancı, lütfen
oturur musunuz yerinize.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren ilk 15
milletvekiline sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Yılmaztekin
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Şanlıurfa
Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, ramazan ayının mübarek
olmasını temenni ettiğine, İstanbul ile Mardin Midyatta
yaşanan terör saldırılarını nefretle kınadığına
ve geçtiğimiz yüz yıl içerisinde Ermeniler, Kürtler ve çeşitli
toplumsal dinamikler ile devletin arasına sistematik bir şekilde
ihtilaflar sokulduğuna ilişkin açıklaması
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) Öncelikle, rahmet, mağfiret ve kardeşlik
ayı olan ramazan ayının İslam âlemi ve tüm dünya için
mübarek olmasını temenni ediyorum.
Dün İstanbulda, bugün Mardinde düzenlenen
alçak terör saldırılarını nefretle
kınadığımı bildirmek istiyorum. Allahtan
şehitlerimize rahmet, kederli ailelerine sabırlar niyaz ediyorum.
Terörün ırkı, kökeni olmadığı gibi, dininin ve
değerinin de olmadığı bir kez daha gözler önüne
serilmiştir. Bu bir PKK terörüdür. Mukaddes günlerimizi kana bulayan bu
saldırılar terörün gerçek ve dinsiz yüzünün acı birer
yansımalarıdır.
Değerli milletvekilleri, henüz bir asır
önce rakiplerimiz Britanya, Çarlık Rusyası, Fransa ve benzeri dünya
ülkeleriydi. Hasta adam dedikleri Osmanlı tüm bu saydığım
devletlerin en büyük dertleriydi. Ancak yüz yıl içerisinde Ermeniler, Kürtler
ve çeşitli toplumsal dinamikler ile devletin arasına sistematik bir
şekilde ihtilaflar sokuldu. Yüzyıllarca bir tek valiyle
yönettiğimiz Yunanistan, bir dönem Türkiye'nin en azılı rakibi
gibi gösterildi çünkü bize biçilen misyon, kendi toplumumuzla mücadele edecek
kadar niteliksiz ve basiretsizdi. Kendi söz hakkı olmayan Türkiye kimse
için tehlike arz etmiyordu. Türkiye'nin kendi söz hakkını ilelebet
elde edememesi için de toplumsal iç karışıklıklar sürekli
olarak örselenmeye devam ediyordu.
Şunu biliniz ki: Hep büyük düşünüp hep
büyük oynadığımız için bu bedelleri ödemekteyiz. Ya geriye
dönüp sömürülmeye, toplumsal iç karışıklıklar içerisinde
erimeye devam edeceğiz ya da bu eşiği geçip önce bölgemize sonra
da dünyaya adalet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Senin söylediklerinin hepsi
yanlış be! Cahil cahil konuşuyor, görüş belirtiyor.
BAŞKAN Sayın Topal
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, terörü
lanetlediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Terör olaylarında hayatını kaybeden
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Terörü bir kez daha lanetliyorum ve bugün şehit
cenazesinde Sayın Genel Başkanımıza yapılan çirkin
saldırıyı kınıyorum, lanetliyorum. Bu
alçaklıktır, ahlaksızlıktır. Bunlar milletimizi ve
vatanımızı bölmeye çalışan vatan hainleridir.
Sistematik bir şekilde yapılmaya çalışılan bu
saldırıların hesabını mutlaka ama mutlaka bir gün
soracağız. Bunu organize edenlerden de bir gün mutlaka bunun
hesabını soracağız ve buna göz yumanlara da sesleniyorum:
Bunun da hesabını soracağız.
Lanetliyorum! Lanetliyorum! Lanetliyorum!
BAŞKAN Sayın Özkan
4.- Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın, CHP Ankara İl Danışma Kurulu
toplantısında Gençlik Kolları Başkan
Yardımcısının Ankara Milletvekili Levent Gök
tarafından kürsüden indirilmesine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Dün CHPnin
Danışma Kurulu toplantısında kürsüye çıkan Gençlik
Kolları Başkan Yardımcısı CHPnin nasıl iktidar
olacağı hususunda görüşlerini anlatırken Levent Gök
tarafından onursuzca indirildi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Vay vay
vay! AKP mi söylüyor bunu?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gençleri faşizan
baskıyla susturan bu zihniyet, Atatürkün Gençliğe Hitabesinden hiç
nasibini almamış tek parti dönemi CHP zihniyetinin
yansımasıdır.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Başbakanı indirdin ya, Başbakanı.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Söyleyene bakın!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Konu terör siyasetinin
dokunulmazlıkları olunca kürsü dokunulmazlığı
yaygarası yapanlar, gençleri kürsüye dahi
yaklaştırmamışlardır. İktidar nasıl
olunur? önerilerine tahammül edemeyen CHPnin -Allah korusun- iktidar
olması durumunda nasıl bir diktatörlük uygulayacağını milletimizin
takdirine sunar, yüce Meclisi de saygıyla selamlarım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, sayın
konuşmacı daha bir-iki hafta önce saray tarafından yapılan
darbeyi unutmuş, bizim bir parti içi meselemizi dile getirmeye
çalışıyor. Bizim Ankara İl Danışma
Toplantımız tam yedi saat sürmüş, herkes de özgürce
konuşmuştur. Benim bir ağabeyleri olarak önerilerde bulunmak her
zaman hakkımdır. En özgürce konuşulan parti Cumhuriyet Halk
Partisidir. Herhâlde kıskandı ki kendisi de AKP de böyle olabilir
mi? diye düşünüyor. Kırk yıl geçse, elli yıl geçse siz
Cumhuriyet Halk Partisi olamazsınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
Sayın Durmuşoğlu
5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarında şehit olanlar ile pazar günü Osmaniyedeki
trafik kazasında yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Türkiyenin teröre karşı boyun
eğmeyeceğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Dün
İstanbulda, bugün ise Mardindeki hain saldırılarda şehit
olan güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza, pazar günü de
Osmaniyedeki trafik kazasında vefat edenlere Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Okul gezisi için Osmaniyeye gelen ve elim bir kaza
sonucunda hayatını kaybeden İskenderunlu yavrularımız
yüreklerimizi yakmıştır. Kazayla ilgili tahkikat devam etmekte
ve benzeri bir felaketin bir daha yaşanmaması için gerekli bütün
önlemler alınmaktadır.
Diğer yandan, mübarek ramazan ayında dahi
kan dökmekten imtina etmeyen hainlerin güvenlik güçlerimizi hedef alan
kalleş saldırılarını da lanetliyorum. Hiç kimsenin
şüphesi olmasın ki her türlü teröre, teröriste ve terör destekçisine
karşı sürdürdüğümüz büyük mücadele sonuna kadar devam edecektir.
Biz hapiste hasta yatan PKKlıya da gittik, DHKP-Cliye de gittik, hiç
ayrım yapmadık. diyenler dâhil herkes şunu iyi bilmelidir:
Türkiye teröre karşı diz çökmeyecek, boyun eğmeyecektir. Bunu
bekleyenler hüsrana uğramaya mahkûmdur.
BAŞKAN Sayın Dudu
6.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudunun, İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarında şehit olanlara ve Osmaniyedeki trafik
kazasında yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
lanetlediğine ilişkin açıklaması
MEVLÜT DUDU (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle dün ve bugün İstanbul ve Midyatta
gerçekleştirilen terör saldırılarında
yaşamını yitiren şehitlerimize ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, halkımıza
başsağlığı diliyorum.
Aynı şekilde, İskenderunlu
gençlerimizin geçirdiği trafik kazasında yaşamını
yitirenlere de bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum. Tüm İskenderunun
ve Türkiye'nin başı sağ olsun. diyorum.
Bu arada, bugün İstanbuldaki
şehitlerimizin cenaze töreninde Sayın Genel
Başkanımıza karşı gerçekleştirilen alçakça
saldırıyı burada şiddetle protesto ediyorum, lanetliyorum.
On dört yıldır bu devleti yöneten AKPdir. Osloda PKK terör
örgütüyle pazarlık yapan AKPdir. İmralıda ve Dolmabahçede
yine PKK terör örgütüyle pazarlık yapan AKPdir. Büyük kalabalıklar
eşliğinde Diyarbakırda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemirin, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırıyı kınadığına ve tüm şehitlere
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün İstanbulda şehitlerimizin
cenazesinde Sayın Genel Başkanımıza örgütlü ve bilinçli
olarak yapılan çirkin saldırıları şiddetle
kınıyorum. Şehitler ve şehitlerimizin cenazelerini ve
ailelerini kendilerine siyasal amaç olarak alet edenleri de özellikle
şiddetle kınıyorum. Tüm şehitlerimize rahmet ve
acılı ailelerine de bu vesileyle başsağlığı
diliyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
8.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarını, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna
yapılan saldırıyı ve Ankarada billboardlara afiş
asarak Genel Başkanlarını hedef gösterenleri
kınadığına, AKP iktidarının terör
karşısındaki zafiyetini CHPye yüklemeye
çalıştığına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, İstanbuldaki ve Midyattaki saldırıları
kınadığımı belirtmek istiyorum.
Yine, bugün Genel Başkanımıza
yapılan saldırıyı da şiddetle kınıyorum.
Açıkça AKP iktidarı terör
karşısındaki zafiyetini, eksikliğini CHPye yüklemeye
çalışmakta. Aylardan beri, başta dönemin Başbakanı
olmak üzere, AKPli bazı siyasetçiler CHPyi suçlama yoluna gitmişlerdir.
Yine, bazı TV kanallarında kiralık kalemler, tutma
aydınlar, AK troller CHPyi suçlamakta. Bugün askerler, polisler
şehit oluyorsa bunun sorumlusu Hükûmettir, AKPdir. Bugün gün boyunca
bazı belediye başkanlarından beslenen televizyon kanalları
Genel Başkanımızı hedef göstermiştir.
Buradan söylüyorum: CHPnin terörle iş
birliği yaptığını söyleyenler alçaktır,
namussuzdur, şerefsizdir. Bunu kanıtlamayanlar da alçaktır,
namussuzdur, şerefsizdir.
Ayrıca, bugün Ankarada billboardlara afiş
asarak Genel Başkanımızı hedef gösterenleri de
kınıyorum, lanetliyorum onları da.
BAŞKAN Sayın Arslan
9.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırıyı kınadığına, terörü
lanetlediğine ve İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Bugün İstanbulda
Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğluna
yapılan çirkin saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Terörü, nereden ve kimden gelirse gelsin, lanetliyorum. İstanbulda ve
Mardinde terör olayı sonucu hayatını kaybeden
şehitlerimize Allahtan rahmet, geride kalan eş, anne ve
çocuklarına sabır, yaralı olanlara da acil şifalar
diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdoğan
10.- Konya Milletvekili Hüsnüye
Erdoğanın, İstanbul ile Mardin Midyattaki eylemler başta
olmak üzere tüm terör eylemlerini şiddetle lanetlediğine, millî
birliğimizi bozmaya, hiçbir oyun ve oyuncunun gücünün yetmeyeceğine ve
bugüne dek gerçekleştirilen terör saldırılarında
hayatını kaybeden şehitlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu mübarek günlerde güvenlik
güçlerimize ve sivillere yönelik kahpece saldırılarını
sürdüren terör örgütlerini ve dün İstanbul Vezneciler, bugünse Mardin
Midyattaki eylemleri başta olmak üzere, tüm terör eylemlerini
şiddetle lanetliyor, sınırlarımız ve
coğrafyamızdan ilelebet silinmeleri için dua ediyor, gayret gösteriyoruz.
Millî birliğimizi bozmaya, kardeşlik
bağlarımızı bir bir koparmaya, bizi birbirimize
düşürmeye hiçbir oyun ve oyuncunun gücü yetmeyecektir.
İnanıyorum ki aziz milletimiz bu acılara alışmayacak,
kendisini hedef alan tüm saldırıları birlik olarak defedecek,
şer odaklarına karşı topyekûn mücadelesini sonsuza dek
sürdürecek, dünyadaki tüm mazlumların umudu olmaya devam edecektir.
Bu duygularla, bugüne dek gerçekleştirilen
terör saldırılarında hayatını kaybeden aziz
şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
11.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırı ile İstanbul ve Mardin Midyatta yaşanan terör saldırılarını
kınadığına ve Bursanın Gürsu ilçesinde dolu
yağışı nedeniyle yaşanan mağduriyetle ilgili
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
hasar tespit çalışması yapmasını ve zararın karşılanmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, bugün şehit cenazesinde Sayın
Genel Başkanımıza karşı yapılan bu
terbiyesizliği kınıyorum ve tekrarının
olmamasını diliyorum.
Bugün sabah Midyat İlçe Emniyet
Müdürlüğüne yönelik saldırı ve dün de gene İstanbul
Veznecilerde yapılan saldırıyı da kınıyor,
şehit düşen polislerimize ve sivil vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına da başsağlığı
diliyorum. Terörü de bir kez daha lanetliyorum.
Seçim bölgem Bursanın Gürsu ilçesi hafta sonu
gerçekleşen dolu yağışı nedeniyle büyük bir
mağduriyet yaşıyor. Dolu, armut üretiminin yoğunlukla
yapıldığı yaklaşık 10 bin dönüm alanda etkili
oldu. Yaklaşık 5 bin tonluk bir hasar, bunun maliyeti de 8 milyon
lirayı buluyor. Ayrıca, seraların naylonları da tamamen
yırtıldı, burada da 5-6 milyon civarında zarar oluştu.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
ilçede hasar tespit çalışması yapmasını ve
zararın TARSİM tarafından ve yetkililer tarafından
karşılanmasını talep etmekteyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
12.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, terörü lanetlediğine, şehit olanlara Allahtan
rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Terör insanlık suçudur, lanetliyorum.
Şehit olan kamu görevlilerimize ve sivil
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifa diliyorum.
Bizim töremizde cenazede kavga olmaz, çelenk
parçalama olmaz, cenaze adabına uygun davranılması gerekir.
Bugünkü şehitlerimizin cenazesinde Genel Başkanımıza
yapılan bu çirkin saldırı, millî birlik ve beraberliğimizi
bozmaya yönelik, terör örgütlerinin ekmeklerine yağ sürmeye yönelik
terörist bir harekettir, vatan hainliğidir. Bunları
kınıyorum, bunlar bu ülkenin alçaklarıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
13.- Giresun Milletvekili Bülent
Yener Bektaşoğlunun, İstanbul ile Mardin Midyatta yaşanan
terör saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ben de dün
İstanbulda, bugün Midyatta şehit olan güvenlik görevlilerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Biraz önce
arkadaşımızın bahsettiği gibi, bizim örf,
âdetlerimizde cenaze katılımında böyle olaylara asla yer
verilmemiştir. Bunu, bir kere, baştan kınamak istiyorum. Yine
bütün iyi niyetiyle, milletvekili arkadaşlarımızla birlikte
cenaze törenine katılan Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan örgütlü provokatif
saldırıyı da kınıyor ve lanetliyoruz. Bu
provokatörlerin yakalanıp adalete teslim edilmesini önemle bekliyoruz.
Lanet olsun terör örgütüne! Lanet olsun provokatörlere! Lanet olsun
teşvikçi ve iş birlikçilerine!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
14.- Adıyaman Milletvekili
Behçet Yıldırımın, Adıyamanda intihar
olaylarından sonra iş kazalarının da
arttığına ve sınavlarda yüksek puan alanların
değil çok daha düşük puan alanların sözlü mülakat adı
altında yapılan haksız uygulamalarla işe alınmasının
kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Adıyamanda intihar
olaylarından sonra maalesef iş kazaları da artmaktadır.
İşsizliğin pik yaptığı bu dönemde, geçen hafta
Adıyaman Cumhuriyet Mahallesinde, bir inşaatın 8inci katından
düşen duvar ustası Murat Yıldız hayatını
kaybetmiştir. Gerekli iş güvenliği önlemlerinin
alınması ve denetimlerinin yapılması için daha kaç
insanın yaşamını yitirmesi gerekiyor?
Öte yandan, sınavlarda yüksek
puan alan işsiz gençlerimizin alınmayıp çok daha düşük puan
alan gençlerin sözlü mülakat adı altında yapılan haksız
uygulamalarla işe alınmasının kabul edilemez olduğunu
belirtmek istiyorum. Belediyelerde, İŞKURda, üniversitelerde bunun
yüzlerce örneği var. Bu durumu kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Emir
15.- Ankara Milletvekili Murat
Emirin, terör saldırılarında yaşamlarını
yitirenlere Allahtan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın diplomasının kamuoyuna sunulmadan itham
ve şaibelerden kurtulmasının mümkün olmadığına ve
şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bombalı terör
saldırılarında yaşamlarını yitiren güvenlik
güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın dört yıllık yükseköğrenim mezunu olup
olmadığı konusundaki şüpheler artarak devam ederken bu
konuda henüz Marmara Üniversitesinden doyurucu bir açıklama
gelememiştir. Sayın Cumhurbaşkanının deyimiyle,
diploma arşivden çıkartılıp bir türlü gösterilememiştir.
Şu hâlde görev Cumhurbaşkanına düşmektedir; varsa,
kendisinde olması gereken diplomasını ortaya
koymalıdır. Yüksek Seçim Kurulu da kendisine sunulmuş olan
belgeyi kamuoyunun önüne sunarak gerekli araştırmaların
yapılmasının önünü açmalıdır. Aksi hâlde,
Cumhurbaşkanının ithamlardan ve şaibelerden kurtulması
mümkün değildir.
Ben de bugün Sayın Genel
Başkanımıza cami avlusunda yapılan protestoyu şiddetle
kınıyorum ve cami avlularından siyaset üretmeye
çalışanları lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
16.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akının, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan
saldırıyı kınadığına, İstanbul ve Mardin
Midyatta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara
Allahtan rahmet dilediğine ve 7 Haziran genel seçimlerinden sonra ülkenin
kan gölüne döndüğüne ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Teşekkürler.
İstanbulda, şehit cenazesinde, Sayın
Genel Başkanımıza karşı sergilenen alçak tutumu
kınıyor, bu tutumu teşvik eden ve destekleyen
anlayışı da lanetliyorum.
Dün İstanbulda, bugün Midyatta meydana gelen
patlamalarda yine yüreğimiz yandı, canlarımız gitti.
Şehit olan polislerimize ve vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tüm ulusumuza sabır
ve başsağlığı diliyorum.
Bugün, ayrıca, 7 Haziran genel seçimlerinin de
1inci yıl dönümü. 7 Hazirandan önce, ülkemize bir huzur ortamı
hâkimken 7 Hazirandan sonra ülke kan gölüne döndü. Her gün ülkemizin bir
yerinde patlama ya da terör saldırıları haberleri geliyor.
İnsanlarımız korku içerisinde. İşine gidenler, okula
gidenler, öğrenciler, görevine giden güvenlik görevlileri endişe
içindeler. Kör terörün ne zaman, nerede ortaya çıkacağı belli
değil. Bütün bu olan bitenler karşısında sorumluluğu
olanlar, ellerinden gelen her türlü çarpıtmayı yaparak sorumluluktan
kurtulma gayreti içerisindeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) Ben, buradan bir kez
daha, alçak terörü, kandan ve gözyaşından beslenenleri lanetliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, Manisa Milletvekili
Sayın Selçuk Özdağın parmağı sistem tarafından
okunmadığı için oturumun başında yazılı bir
dilekçeyle bir dakika yerinden söz istemiştir. Kendisine söz veriyorum.
Buyurunuz.
17.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, Muhammed Ali Claye Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Her fâni gibi Muhammed
Ali de beka âlemine göçtü.
Muhammed Ali bir devrin idolüdür. Onu idol hâline
getiren sadece bokstaki başarıları değil, İslam
dünyası için oluşturduğu bir semboldür. Üç yüz yıldır
ezilmiş, sömürülmüş, Batının gadrine
uğramış İslam dünyası için Muhammed Ali bir umut, bir
deşarj aracı olmuştur. Attığı her yumruğun
arkasına her devrin gençliğini, duygularını, hislerini
koymuştur. Onu boks ringinde alelade bir boksör olarak değil,
sömürgeci Batıya karşı Doğunun temsilcisi olarak
görmüştür. Onun için, yaptığı her maç, aslında,
Batı ile Doğunun kapışması, yeni bir Malazgirt, yeni
bir Niğbolu gibi gözükmüştür. İnsanlar, yenilgilerin, geri
kalmışlığın acısını onun
yumruklarında çıkarmıştır.
O sadece dünyanın gelmiş geçmiş en
iyi boksörü değil, aynı zamanda iyi bir Müslümandı, iyi bir
insandı. Teninin rengi Batının ezilmişlerini,
inançları ise bütün bir İslam dünyasını onun destekçisi,
duacısı hâline getirmiştir. Amerika gibi bir günah galerisinden
bir mümin olarak çıkması onun ruh kumaşının kalitesini
göstermektedir.
Muhammed Ali, yıllarca yüreğimizi
soğuttu, yumruklarında, galibiyetlerinde teselli bulduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Onun özgüveni bize de
yansıdı. İçimizdeki ezilmişlik duygusunu söküp atmaya
katkıda bulundu.
Kendisine Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz, buyurun.
18.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, İstanbul ve Mardin Midyatta yaşanan terör
saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadelenin her
yönüyle güçlendirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarına, 8 Haziran
ülkücü Yusuf İmamoğlunun ölümünün 46ncı yıl dönümüne
ve ramazan ayını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Efendim, İstanbul Veznecilerde ve Mardin
Midyatta, maalesef, insanlık düşmanı PKK terör örgütünün
saldırıları sonucunda şehit olan polislerimiz var,
vatandaşlarımız var; onlara Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bütün milletimizin
başı sağ olsun.
Maalesef, terör örgütlerinin bombalı
araçları, canlı bombaları, patlayıcıları ve
hendekleriyle ülkemiz âdeta Beyruta, Iraka, Suriyeye dönüştürülerek
emperyalizmin, ülkemizin ve milletimizin bölünmesine yönelik oyun ve tuzakları
sahneye konulmuştur. Bütün bunlar olurken, terör örgütleri, eğer
bombalı araçlarıyla ilden ile bombaları
taşıyabiliyorsa, eylem yapacağı yerler ve zamanla ilgili
istihbarat toplayabiliyorsa, bu iş birliği ağını
sağlayabiliyorsa bunun sorumlularının muhakkak hesap vermesi
gerekmektedir. Maalesef, istihbarat, önleyici terörle mücadele konsept
eksikliğinin yanında, siyasi gafletin acı bedellerini ödüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı,
şehitlerimizle ilgili Elbette mücadelenin bedeli olacaktır.
demiştir. Elbette, askerimiz, polisimiz, korucumuz birlik ve
bütünlüğümüz için kanını, canını vermekten kesinlikle
kaçınmaz ancak çözüm sürecinde PKKyı güçlendirenler, operasyon
yapılmasına engel olanlar, istihbarat eksikliğinin bedelini kim
ödeyecektir, kimler ödeyecektir?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle
mücadelenin her yönüyle güçlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu
çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen, terörle mücadele
açısından önemli olan kanun tasarısının da ivedilikle
hem komisyon hem Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınarak
kanunlaşması gerektiğini düşünüyoruz.
Bugün, ayrıca, 8 Haziran; 1970te şehit
edilen Yusuf İmamoğlunun, ülkücü şehit Yusuf
İmamoğlunun 46ncı ölüm yıl dönümü. Ülkücü şehidimiz
Yusuf İmamoğlunu da rahmet ve minnetle anıyoruz.
Bu mübarek ramazan ayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyoruz Sayın Vural,
tamamlayınız lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu mübarek ramazan
ayında gerçekten Cenab- Haktan da hepimizi, bütün milletimizi rahmet,
mağfiret ve bereketle buluşturmasını diliyorum. Bu
vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekillerinin mübarek
ramazan ayını da tebrik ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın Akçay, buyurun.
19.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Manisa Somada Ege Linyitleri İşletmesine taşeron
iş yapan firmanın 70 işçinin işine son vermesine,
Hükûmetin, işten çıkarılan bu madencilere sahip
çıkmasını dilediğine ve 1 Aralık 2010 tarihinde
işine son verilen 2.831 maden işçisinin kıdem
tazminatlarının hâlen ödenmediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Manisa Somada Ege Linyitleri İşletmesine
taşeron iş yapan bir limited şirketi, yeni yapılan ihaleyi
kaybetmiştir ve yeni firma da isimlerini vermiyorum firmaların-
ihaleyi aldıktan sonra daha önceki firmanın
çalıştırdığı 290 işçiden 70inin işine
son vermiştir. İşine son verilen bu işçiler, fiilî
çalışma süresini doldurup yaşı bekleyen işçilerdir.
Dolayısıyla, firmanın 70 işçinin işine son vermesinin
asıl nedeni, bu çalışanların kısa bir süre sonra
emeklilik hakkını kazanacak olmasıdır. Mübarek ramazan
ayında bu işçilerimizin sadece fiilî çalışma sürelerini
doldurdukları ve yaşı bekleyip kısa bir süre sonra emekli
olacakları için işten çıkarılmalarını doğru
bulmuyoruz ve kınıyoruz. Bu, çok yanlış bir
uygulamadır ve Hükûmetin de işten çıkarılan bu
madencilerimize bütün ümitsizliğime rağmen sahip
çıkmasını diliyor ve bekliyorum.
Yine, bu vesileyle hatırlatmak istiyorum ki 1
Aralık 2010 tarihinde işine son verilen 2.831 maden işçisinin
kıdem tazminatları hâlen ödenmemiştir. 7 Haziran seçimleri
öncesi bunlara yaklaşık yüzde 10 tutarı bir kıdem
tazminatı ödemesi yapılmıştır seçim oyunu olarak ancak
o günden bugüne bu ödemeler yapılmamıştır. Oysa, 2014
yılında, burada, Genel Kurulda bütün partilerin de
eleştirilerine rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
desteklediğimiz bir
düzenleme de yapılmasına rağmen ilgili firmanın Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonundaki mal varlığından temin edilerek
işçilere bu kıdem tazminatı ödeneceği bir kanun hükmü
olmasına rağmen, aradan geçen bunca uzun zamana rağmen maalesef
bu tazminatlar ödenmemiştir. Kıdem tazminatlarının da bir
an evvel ödenmesi, gerekirse Mecliste yeni bir düzenleme yapılarak Türkiye
Kömür İşletmeleri tarafından ödendikten sonra firmaya rücu
edilmesi gibi bir uygulamaya da geçilebilmesini ümit ediyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Baluken, buyurunuz.
20.- Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, ramazan ayının hayırlar getirmesini
temenni ettiğine, sivil yerleşim yerlerinde meydana gelen hadiselerde
birçok can kaybının yaşanmasını kabul edilemez
bulduklarına ve yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet
dilediğine, şiddetin her türlüsüne karşı ilkesel duruş
gösteren Halkların Demokratik Partisi olarak sürdürülen kaos
ortamının temel hiçbir sorununun çözümüne katkı
sağlamayacağını düşündüklerine ve Demokratik Bölgeler
Partisi Şırnak il yöneticisi Hurşit Külterden on iki gündür haber
alınamadığına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mübarek ramazan ayına girmiş bulunmaktayız.
Öncelikle, bu mübarek ayın bütün ülkemize, bölgemize ve
insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. Maalesef hem
bölgemizde hem de ülkemizde yaşanan çatışmalar, patlayan
bombalar, viraneye dönmüş kent manzaraları, evini yurdunu terk
etmiş yüz binlerce insanın bulunduğu bir ortamda ramazan
ayını karşılıyoruz. Ramazan ayının barış,
eşitlik, adalet ve hoşgörü manasına gelen, ruhuna
aykırı olan bu olumsuz manzaralardan ülkemizin bir an önce
kurtulması gerektiğini ifade ediyoruz.
Hâlâ mübarek ramazan ayında şiddet ve kaos
ortamının, kan, acı, gözyaşı ortamının devam
etmesinden dolayı büyük bir üzüntü duymaktayız. Böylesi bir ortamda
hâlâ bu saat itibarıyla bölgedeki hastanelerde teşhisi bekleyen
onlarca cenazenin olduğunu üzülerek belirtmemiz gerekiyor.
Aynı zamanda, dün İstanbulda yaşanan
patlamada 12 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği,
36 yurttaşımızın yaralandığını üzülerek
yine buradan ifade etmek durumundayız. Mardin ilimizin Midyat ilçesinde
bugün yaşanan patlamada da yine resmî açıklamaya göre 3
insanımızın yaşamını yitirdiğini ve 30
yurttaşımızın yaralandığını büyük bir
üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Şiddetin her türlüsüne
karşı ilkesel duruş gösteren Halkların Demokratik Partisi
olarak, bu kan deryasının bir önce sonlanması, bu şekilde
sürdürülen kaos ortamının ülkemizin temel hiçbir sorununun çözümüne
katkı sağlamayacağını bir kez daha ifade etmek
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyoruz Sayın Baluken,
tamamlayın lütfen.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Hele
hele sivil yerleşim yerlerinde meydana gelen bu hadiselerde birçok can
kaybının yaşanmasını kabul edilemez bulduğumuzu
ifade etmek istiyoruz.
Bütün hepimizin gayretlerimizi,
çabalarımızı, çalışmalarımızı,
dualarımızı bu şiddet ve kaos ortamından bir an önce
çıkılması, kardeşlik, eşitlik ve adalet temelinde yeni
bir geleceğin oluşturulması adına yeni bir sayfanın
açılması temelinde yoğunlaştırmamız
gerektiğini düşünüyoruz.
Bu vesileyle ben, yaşamını yitiren
bütün yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, bütün ailelere ve tüm
halkımıza başsağlığı dileklerimizi ifade
etmek istiyorum.
Son bir konu Sayın Başkan: Günlerdir Genel
Kurul gündeminde dile getiriyoruz. Şırnak il yöneticimiz Hurşit
Külterden on iki gündür haber alamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Gözaltına alındığı belli olan ancak gözaltı
kaydına rastlanmayan Hurşit Külterle ilgili en son Şırnak
yerelinde bir görgü tanığının ifadesiyle, gözaltının
yedinci gününde Gümüştepe Karakolundan alınarak
Şırnaktaki 23. Jandarma Tümenine götürüldüğü bilgisi bize
iletildi. İçişleri Bakanlığı ve Kamu Güvenliği
Müsteşarlığı yetkilileriyle yaptığımız
bütün görüşmelere rağmen hâlâ Hurşit Külterden herhangi bir
haber almış değiliz. Gözaltında kayıpların bir
utanç abidesi şeklinde orta yerde durduğu bir coğrafyada, bir
ülkede yeni gözaltında kayıpların olacağına dair bu
mesajı kabul edilemez bulduğumuzu ve Hurşit Külter nerede?
sorusunu sormaya devam edeceğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın Gök, buyurunuz.
21.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, ramazan ayının hayırlı olmasını
dilediğine, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yapılan saldırıyı
kınadığına ve bu provokatif eylemlerin arkasında kimlerin
bulunduğunun derhâl ortaya çıkartılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, önceki
gün başlayan ramazan ayının Türkiyemize ve tüm İslam
âlemine hayırlı olmasını diliyorum.
Ramazan, sadece bir oruç tutmanın
dışında, aslında nefsi terbiye etmenin en önemli
aylarından bir tanesi. Bu ay içerisinde bütün insanlar, siyasi
çekişmeleri, kutuplaşmaları, varsa aralarındaki
ayrılıkları giderecekler ve bir barış iklimi içerisinde
dünyaya ve bulundukları yerlere barışı getirecekler,
mutluluk getirecekler ve kavga ve çekişmeden uzak bir dünyanın da
olanaklarını sunacaklardır. Ramazan ayının en büyük
özelliği de bir barış ayı olmasıdır.
Şehit cenazeleri
Şehit cenazeleri,
hepimiz için en kutsal olan cenazelerden biri. Ülkemiz için kahramanca
hayatlarını kaybeden polislerimiz, askerlerimiz, bu uğurda
hayatlarını yitirirken, elbette onlar ülkenin birliği ve
bekası için çalışıyorlardı ve
çatışıyorlardı. Ama, işte bu şehit cenazelerini
ve özellikle ramazan ayında, hepimizin birlikte olması gereken
günlerde, provokasyonlara ortam hazırlayarak, bir şehit cenazesini
-üstelik ramazan ayı içerisinde, en kutsal ayın içerisinde- bir
provokasyona çevirerek başta şehitlerimize, ramazan ayına
böylesine saygısızlık yapan provokatörleri bir kez daha
lanetliyorum. Ülkemizin ana muhalefet partisi liderine yönelik örgütlü,
sistemli ve himaye edilen bu provokatif eylemlerin arkasında kimlerin
bulunduğu derhâl ortaya çıkartılmalıdır.
İçişleri Bakanının bulunduğu yerde,
Başbakanın bulunduğu yerde bir şehit cenazesi, böylesine
provokatif bir eyleme çevrilebiliyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Gök,
tamamlayınız lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara)
ülkemizin başka
yörelerinde neler olabildiğini tahmin etmek hiç de güç değil.
Herkesin, devletin gözü önünde bir ana muhalefet partisi liderine, cenazede,
Müslümanlığa sığmayan, insanlığa
sığmayan ve devlet olma adabına sığmayan bir
davranışla himaye edilen bir tarzda saldırıda
bulunulmuştur. Bu saldırı sıradan geçiştirilemez. Bu
saldırı önemlidir ve kimin yaptığı, kimler
tarafından yaptırıldığı da derhâl ortaya
çıkarılmalıdır. Hükûmet bu işten sorumludur. Hükûmeti,
İçişleri Bakanını derhâl kamuoyuna, Cumhuriyet Halk
Partisine bu olayı yapanları ve arkasındaki güçlerin kim
olduğunu açıklamaya davet ediyoruz. Bu işin peşini
bırakmayacağımızı da herkesin bilmesini istiyoruz.
Şehitler, hepimizin şehididir. Cumhuriyet
Halk Partililer, bundan sonra da bütün şehit cenazelerinde
şehitlerimize ve ülkemize olan saygısını yerine getireceklerdir.
Bundan kimsenin kuşkusu olmasın diyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın Bostancı, buyurun.
22.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, 1984ten bu yana bölücülük esaslı bir terörle
yüz yüze olunduğuna ve bununla mücadele edildiğine, İstanbul ile
Mardin Midyatta yaşanan terör saldırılarında şehit
olanlara Allahtan rahmet ve ramazan ayının hayırlı
olmasını dilediğine, Muhammed Ali Clayin vefatına ve
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye,
kırk altı yıldan bu yana teröre karşı bir mücadele
veriyor. Çok çeşitli kılıklarla bu terör, Türkiyenin gündemine
girdi, hafızası olanlar hatırlayacaktır. 1984ten bu yana
da bölücülük esaslı bir terörle yüz yüzeyiz ve bununla mücadele ediyoruz.
Dün İstanbulda, bugün Midyatta yaşanan
hadise, bu milletin teröre karşı mücadelesindeki halkalardan
birisidir. Olumsuz bir halkadır, acı dolu bir halkadır ve burada
şehitlerimiz, yaralılarımız olmuştur.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza şifa,
milletimize başsağlığı diliyorum. Ancak, şunun
altını kesin bir şekilde çizmem gerekiyor: Siyaseti, görüşü
ne olursa olsun milletimizin ortak karar ve iradesi terörün mutlaka
yenileceğidir. Terör, bu topraklarda yaşayamayacak ve mutlak surette
yenilecektir.
Diğer yandan, mübarek ramazan
ayındayız. Milletimiz ve İslam âlemi için hayırlı
olsun. Allahın insanlığa, barışa faydalı
sonuçların devşirileceği günlerinden birisi, aylarından
birisi elbette. Bu yönde emeklere ve çabalara rahmet ve bereket gelsin. Elbette
ramazan ayında insanların daha farklı bir perspektifle dünyaya
bakmaları gerekir. Ne yazık ki ramazanda da dramlar, acılar yaşanabiliyor.
Fakat bütün bunlardan İslam âleminin, ezilenlerin, bu dünyada yok
sayılanların, İslamofobiye maruz kalanların dersler
çıkartması ve insanlık adına, barış adına o
direnme iradesini yükseltmeleri gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyoruz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunun sembol
isimlerinden birisi Muhammed Alidir, dünya boks şampiyonudur. Biz, onu,
yumruğunu ırkçılığa karşı yükselttiği
için, İslamofobiye karşı yükselttiği için, barış
adına, insanlık adına kullandığı için sevdik.
Eminim ki sadece Müslümanlar değil, bu değerlere ortak olan
başka insanlar da Muhammed Alinin şampiyonluğunu böyle
gördüler, böyle bir sembol, anlam taşıdığına
inandılar.
Öte yandan, Sayın Başkan,
başlangıçta yapmış olduğunuz açıklama bizi hiç
şaşırtmadı, hangi cümlenin ardından hangi cümlenin
geleceğini biz biliyorduk. Bunu bilmemizin nedeni, sizin siyasi bir
konuşma yapmanızdır. Burada bütün o acılardan, dramlardan
bahsettiğinizde bunların müsebbibi olanlara ilişkin de bir söz
söylemeniz gerekir. Bunlar doğal afet değil, bunların bir faili
var ve siz, Başkanlık Divanı adına konuşuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Dolayısıyla, burada bir siyasi partinin görüşlerine uygun bir
tarzda konuşmanız, o anlamda bir bağlama yerleşmesi
BAŞKAN Sayın Bostancı, sizden
siyasi görüş alma niyetinde değilim. Lütfen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen, biraz önce de ifade ettiniz,
tekrarlıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, beni dinleyeceksiniz, beni dinleyeceksiniz. Orada sadece
konuşarak ve Sus. diyerek olmaz. Yapmış olduğunuz
konuşma, Başkanlık Divanı makamına,
bağlamına uygun bir konuşma değildi. Bunu siz de benim
kadar biliyorsunuz. Yapacağınız konuşmanın burada
insanlarda ortak bir kanaat uyandırması gerekirdi. Bunu
uyandırdı mı? Hayır, uyandırmadı.
BAŞKAN Sizde uyandırmamış olabilir
Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bende
değil, bende değil; şahsi bir tavır değil bu
Sayın Buldan, şahsi bir tavır değil. Kaldı ki ben
şahsi görüşlerimi söyleyebilirim, ben bir parti grubunun
görüşlerini söyleyebilirim ama siz söyleyemezsiniz, oturduğunuz makam
size bu izni vermez.
BAŞKAN Peki Sayın Bostancı, tamam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben sizi ikaz
ediyorum, ben sizi ikaz ediyorum.
BAŞKAN Ben sizin ikazınızı
ciddiye almıyorum Sayın Bostancı, lütfen. Beni ikaz etme hakkına
sahip değilsiniz Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Benim
ikazımı ciddiye alsanız faydalı olur.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Böyle
konuşamazsın!
BAŞKAN Beni ikaz etme hakkına sahip
değilsiniz, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben sizi ikaz
ederim, onu ciddiye alıp almamak sizin elbette ki takdirinizdir ama
ciddiye almazsanız, aynı tavrı sürdürürseniz
BAŞKAN Sizin ikazınızı ciddiye
almıyorum Sayın Bostancı.
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Biz de
seni ciddiye almıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
aynı
şekilde, burada mukabele göreceksiniz, bunu da ben belirteyim.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Ciddiye
alacaksınız
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen,
kimsin, böyle konuşuyorsun ya?
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Siz de grup
başkanvekilliği yaptınız, saygı duyun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, siz,
lütfen susar mısınız. Ben, Sayın Bostancıyla
konuşuyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır.
Sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Belçika'nın
başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu
Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelikö
parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye
Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin
Birbirleriyle Etkileşimleri" başlıklı seminere
katılması Genel Kurulun 1 Haziran 2016 tarihli 96'ncı
Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi
(3/796)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31
Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem
Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik parlamentolar arası
konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye Katılım Sürecinde
Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleriyle
Etkileşimleri" başlıklı seminere katılım
sağlanması hususu, Genel Kurulun 01 Haziran 2016 tarihli 96'ncı
Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Uğur Dilipak (Kahramanmaraş)
İmran Kılıç (Kahramanmaraş)
Murat Bakan (İzmir)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Siirt Milletvekili Yasin Aktay'ın
Parlamentolar Arası Birlik Türkiye Delegasyonu üyeliğinden istifa
etmesiyle boşalan üyelik için AK PARTİ Grubu Başkanlığınca
bildirilen Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın üyeliğinin
Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/797)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Siirt Milletvekili Yasin AKTAY'ın Parlamentolar
Arası Birlik Türkiye Delegasyonu üyeliğinden istifa etmesiyle
boşalan üyelik için 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Başkanlığınca bildirilen ve mezkûr Kanun'un 12'nci maddesi
uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun
görülen Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın üyeliği Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
B) Önergeler
1.-
Başkanlığın, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna havale
edilen (2/1181) esas numaralı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet tarafından geri
alındığına ilişkin önerge yazısı (4/36)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna havale edilen (2/1181)
esas numaralı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet tarafından geri
alınmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve 20 milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/223)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyanın hemen her
ülkesinde bulunan ve içerisinde kadın, çocuk işçilerin bulunduğu
ve Türk çalışma hayatının bir gerçeği olan mevsimlik
tarım işçilerinin karşılaştıkları temel
sorunların yakından incelenmesi, yaşadıkları
bölgelerde geçimlerini sağlayamayan ve bu sebeple ailecek farklı
illere giden mevsimlik tarım işçilerinin barınmayla alakalı
büyük sıkıntılar çekmesi, göç ettikleri yerlerde
çalışma koşullarıyla alakalı
yaşadıkları sıkıntılar, iş güvenliği,
eğitim sorunu, gittikleri yöre halkı ile yaşadıkları
sorunlar ve çocuk işçiliği gibi farklı daha birçok sorunla
karşı karşıya kalmaları ve bu sorunların
kapsamlı bir biçimde araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Baki Şimşek (Mersin)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) İsmail Ok (Balıkesir)
4) Mustafa Mit (Ankara)
5) Ümit Özdağ (Gaziantep)
6) Deniz Depboylu (Aydın)
7) Erkan Haberal (Ankara)
8) Nuri Okutan (Isparta)
9) Kamil Aydın (Erzurum)
10) Seyfettin Yılmaz (Adana)
11) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
14) Kadir Koçdemir (Bursa)
15) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
18) Oktay Öztürk (Mersin)
19) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
20) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
21) Arzu Erdem (İstanbul)
Gerekçe:
Tarımsal üretim için bir bölgeden farklı
bir bölgeye göç eden, sezonun bitmesiyle birlikte bulundukları illere geri
dönen işçiler için mevsimlik tarım işçileri tanımı
kullanılmaktadır. TÜİK'in 2015 Eylül istatistiklerine göre, 27
milyon 156 bin olarak tanımlanan iş gücünün 5 milyon 825 bini yani
yüzde 21,5'ini tarım iş gücü oluşturmaktadır. Tarım
işçilerinin yarısı da mevsimlik tarım işçileridir. Bu
istatistiki rakamlara göre ülkemizde yaklaşık olarak 3 milyona yakın
mevsimlik tarım işçisi bulunmaktadır.
Mevsimlik tarım işçilerinin, genel
itibarıyla, tarımsal üretim yapacak arazileri yetersiz veya hiç
bulunmamaktadır. Bu da mevsimlik işçilerimizi zorunlu göçe
yöneltmektedir. Çalıştıkları işler süreksiz iş
olup, biten işten hemen sonra başka bir yöreye iş aramak üzere
tekrar göç etmektedirler; bu da beraberinde çok farklı sorunlar meydana
getirmektedir.
Bu göçler esnasında
vatandaşlarımızın karşılaştıkları
en büyük sorun belki de ulaşımla alakalı sorunlardır.
Ulaşım masraflarını düşürmek için
kullandıkları araçlara çok sayıda
vatandaşımızın binmesi yaz aylarında ekranlara facia
haberiyle yansımaktadır. Özellikle Çukurova bölgesinde bu
işçilerin ulaşımı traktör, kamyon gibi elverişli
olmayan araçlarla yapılmaktadır.
Mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadığı bir başka sorun ise barınma ve
yaşam koşullarından kaynaklanan sorunlardır. Bu
işçilerin barınmak için seçtiği yerler genellikle yerleşim yerlerinden
uzakta olmakta, barınmak için inşa ettikleri yapıların
büyük çoğunluğu da kolay taşınabilir, ucuz, naylon
kumaş gibi sağlıksız malzemelerden yapılmaktadır.
Ayrıca barınacakları bölgelerde içme suyunun bulunmaması ve
tuvaletlerin kaldıkları yere yakın yerlerde olması
sağlık açısından da sıkıntılar
yaratmaktadır.
Ulaşım, barınma gibi
sıkıntıların yanında mevsimlik tarım
işçilerinin karşılaştıkları bir başka sorun
ise kuşkusuz çocuk işçilerdir. TÜİK tarafından yapılan
"Çocuk İşgücü Araştırması" 2012
Ekim-Kasım-Aralık verilerine göre Türkiye'de 6-17 yaş grubunda
çalışan çocuk sayısı 614 bini erkek, 279 bini kız
çocuğu olmak üzere 893 bindir. Çalışan çocukların istihdam
oranı yüzde 5,9'dur. Bu çocukların 399 bini (yüzde 44,7'si)
tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Çalışan çocuklar
içerisinde eğitime devam edenlerin oranı yüzde 49,8; eğitime
devam etmeyenlerin oranı yüzde 50,2'dir. Çalışan çocukların
yüzde 55,2'i kırsal kesimde istihdam edilmektedir.
Yukarıda
bahsettiğimiz sorunlar mevsimlik tarım işçilerinin
karşılaştıkları sorunların da sadece küçük bir
kısmıdır. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını kapsamlı bir
biçimde araştırmak, onların yaşadıkları
sorunları belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasında fayda vardır.
2.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan ve 20 milletvekilinin, turizm sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/224)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yıllarda ülkemiz ile içinde
bulunduğumuz coğrafyadaki belirsizlikler ve siyasi
istikrarsızlıklar artarak devam etmektedir. Bu bağlamda, turizm
sektörünün içine düştüğü krizin sebeplerinin
araştırılması, turizm sektörünün sorunlarının tespit
edilmesi, tespit edilen sorunların giderilerek yaşanan mağduriyetlerin
önüne geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınması gereken önlemlerin araştırılması için
Anayasamızın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını sayılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Erdoğan (Muğla)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Kamil Aydın (Erzurum)
4) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
5) Kadir Koçdemir (Bursa)
6) Oktay Öztürk (Mersin)
7) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
8) Arzu Erdem (İstanbul)
9) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
12) Erkan Haberal (Ankara)
13) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
14) Deniz Depboylu (Aydın)
15) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
16) Mustafa Mit (Ankara)
17) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
18) Şefkat Çetin (Ankara)
19) Zihni Açba (Sakarya)
20) Zühal Topcu (Ankara)
21) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Muğla ilimiz ülkemizdeki turizm sektörünün
belirleyici illerinden birisidir. Bulunduğu coğrafi konum ve
doğal güzellikleriyle dünyanın dört bir yanından turistin
ilgisini çeken Muğla'da turizm sektörü çok sıkıntılı
bir süreçten geçmektedir. Maalesef coğrafyamızdaki yaşanan
siyasi belirsizliklerin gün geçtikçe derinleşmesi ve 24/11/2015 tarihinde
bir Rus uçağının uyarılara rağmen sınır
ihlali yapmakta ısrar etmesi sonucunda haklı olarak
düşürülmesinin ardından ortaya çıkan tablo özellikle de turizm
sektörünün geleceği açısından büyük riskler doğurmuştur.
Dolayısıyla ek önlemler alınması kaçınılmaz bir
hâl almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ekonomimizde çok
önemli bir yer tutan turizm sektörü zaten son yıllarda âdeta hayal
kırıklıklarıyla dolu sezonlar geçirmiştir. Ancak 2016
yılında yaşanması muhtemel olan kriz çok farklı ve çok
daha ağır sonuçlara gebedir. 2014 yılında Rusya'nın
Ukrayna ile yaşadığı kriz ve Kırım'ı ilhak
etmesi 2015 yılında Rusya'dan gelen turist sayısında ciddi
bir azalmaya sebep olmuştu. Öyle ki, Rusya ve Rusça konuşan
ülkelerden gelen hava yolu şirketlerine yakıt desteği
sağlanmasına rağmen 2014 yılında 4,5 milyon olan
turist sayısı 2015 yılında 3,2 milyona kadar
düşmüştür. Bu rakamın, en iyimser tahminlerle, 2016
yılında 1 milyona düşeceği öngörüsü de göz ardı edilmemelidir.
Diğer yandan, 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra şiddetini arttıran
terör olaylarının yurt dışından gelen turist
sayısında yüzde 30'a varan bir daralmaya sebep olduğu tespit
edilmiştir. Düşürülen Rus uçağını ve ülkemizde çözüm
adlı sürecin zemin hazırladığı hain terör
saldırılarının arttığını da göz önüne
alırsak turist için vazgeçilmez olan güvenlik unsurunun büyük bir yara
aldığı ortadadır.
Son aylarda terör olaylarının
coğrafyamızda yaygınlaşması,
sınırımızda bir Rus uçağının haklı
gerekçelerle dahi olsa düşürülmesi, güvenlik riskinin büyümesi, buna
bağlı olarak ülkemizde güvenlik riskinin yüksek olduğu
imajının oluşması, ülkemizin ve içinde bulunduğu
coğrafyadaki istikrarsızlığın sebep olduğu
mülteci sorunu da turizm sektörünü olumsuz etkilemeye devam edecektir. Bu
sebeplerden dolayı, Türkiye'ye turist olarak gelme ihtimali yüksek olan
insanların yaşadığı Kuzey Avrupa, Orta ve Batı
Avrupa Ülkelerinden gelen turist sayısının
arttırılması için tur operatörlerine ve hava yolu
şirketlerine yakıt desteği verilerek seferlerinin
arttırılması, reklam organizasyonlarına daha fazla
ağırlık verilmesi, sanal basının ve sosyal
medyanın etkin bir şekilde kullanılarak bu insanlara
ulaşılması gibi ek önlemler derhâl alınmalıdır.
Diğer yandan turizmcilerimize de mali yüklerini azaltacak destekler
verilmelidir. Özellikle istihdamda sürekliliğin sağlanması için
vergi ve personel sigorta yükünün hafifletilmesi, yüksek ecri misil
bedellerinin makul seviyelere indirilmesi, özel tüketim vergilerinin
düşürülmesi gibi rahatlatıcı önlemler erken rezervasyonlar da
göz önüne alınarak geç kalınmadan alınmalıdır.
Ayrıca, iç turizmin canlandırılması için yerli turistlere
de kolaylıklar sağlanmalıdır. Bu
sıkıntılı süreçte, yapısal sorunların araştırılırken
turizmin sadece beton yığınlarından ibaret
olmadığına yönelik turizm politikalarının geliştirilmesi
de elzemdir.
Söz konusu ek önlemlerin alınmaması
durumunda ortaya çıkacak sorunların büyük sorunlara kapı
aralayacağı ortadadır. Özellikle turizm konusunda dünyaca ünlü
yatırımcılara ev sahipliği yapan ülkemizde
yaşatacağı mağduriyetlerin yabancı yatırımcıları
da etkileyeceği muhakkaktır.
Bu bağlamda; turizm sektörünün özellikle
Rusyayla yaşanan gerilimle birlikte ortaya çıkan
sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen sorunların
giderilerek yaşanan ve yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne
geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere
alınması gereken önlemlerin araştırılması için
yüce Meclisimize büyük görevler düşmektedir.
Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için,
Anayasamızın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.- Isparta Milletvekili Nuri
Okutan ve 20 milletvekilinin, yetiştirme yurdunda yetişip yurttan
ayrılan çocuklar için alınacak tedbirlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/225)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yetiştirme yurdunda yetişip ve yurttan
ayrılan çocuklar için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini arz
ederiz.
1) Nuri Okutan (Isparta)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
4) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
5) Arzu Erdem (İstanbul)
6) Deniz Depboylu (Aydın)
7) Baki Şimşek (Mersin)
8) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
9) Oktay Öztürk (Mersin)
10) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
11) Celal Adan (İstanbul)
12) Erhan Usta (Samsun)
13) Mustafa Mit (Ankara)
14) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Kadir Koçdemir (Bursa)
19) Kamil Aydın (Erzurum)
20) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
21) İsmail Faruk Aksu (İstanbul)
Gerekçe:
Korunmaya ihtiyacı olan:
Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel
güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismar edilen ya da suç mağduru
çocukların bakımlarının yapıldığı
yerlerdir.
Yetiştirme yurtları
veya yuvalar, çocuk ve gençleri yetiştirmeleri ya da
toplumsallaştırmaları için hangi şartları
sağlamaktadır? Yurtlar toplumsallaşma süreci açısından
gençlere ne tür somut fırsatlar sunmaktadır?
Belirli toplumsal çevreden
gelen ve belirli nedenlerle yurtlarda kalan gençlerin, geldikleri toplumsal çevreyle
ya da aileleriyle yurt yaşamı içinde ve yurdun toplumsal çevresiyle
ilişkilerin niteliği nelerdir?
Çocukların
toplumsallaşma süreci içinde belirginleşen gelecek beklentileri,
umutları, toplumsal değerleri ve kişilik eğilimleri ne
yönde oluşmalıdır?
Aile yapısı ve
aileyle ilişkiler, akraba ve komşuluk ilişkileri, yurt
yaşamında arkadaşlık ilişkileri, yurt
yaşamında kitle iletişim araçlarından yararlanma
imkânları, yetiştirme yurdunun toplumsal çevresiyle ilişkileri
ve gençlerin okulla ilişkileri olarak ele alınmalıdır.
Yetiştirme yurdu, toplumsal işlevleriyle bu düzeylerdeki
ilişkileri belirleyici niteliktedir. Yetiştirme yurdunda yetişen
gençlerin toplumsallaşmasında bu etmenlerin yeri belirlenmeli ve
geliştirilmelidir. Çünkü gençlerin gelecek beklentileri, değerleri ve
kişilik eğilimleri bu süreç içinde gelişir.
Reşit olarak ayrıldıktan sonraki
toplumsal yaşam niteliği yetiştirme düzeninin somut bir
göstergesidir. Dolayısıyla reşit olarak ayrılan bireyin
yaşam niteliği incelenerek bakım sisteminin verimliliğinin
irdelenmesi ve eksikliklerin tespit edilmesi gerek.
Bakım hizmetlerinin nitelik
sorunlarının tespiti, reşit olarak yurttan ayrılan bireyin
niteliği ve kavuştuğu yaşamın niteliği ele
alınmalıdır.
Amaç, çocukların toplumsal ilişkiler
sistemi içindeki konumları, çocukların yurt sürecinde bireysel olarak
gelişme düzeyi, etkin olarak toplumsal yaşama katılma
eğilimleri ve bu bütünlük içinde toplumun korunmaya ihtiyacı olan
gençlere yaklaşımın boyutları belirlenmelidir.
Aile yaşantısına sahip olmamak, kurum
sonrasında varlığını sürdüren en önemli sorunlardan
biridir. Gerçekten kimsesiz kalan ve yurt sonrasında da evlenerek bir aile
kuramayanlar yaşantılarını tek başına sürdürme
güçlüğüyle karşı karşıyadır. Yurt
yaşamından sonra gençlerin evlenmelerinin desteklenmesi önemli bir
ihtiyaç hâline gelmektedir.
Yurt sonrası yaşam, ailesiz yetişme
koşullarından, ailesiz olarak yaşama atılma sürecine
dönüşmekte, kurum bakımı, gençlerin toplum içinde desteklenmesi,
yönlendirilmesi ve denetimi gerçekleştirilerek topluma
kazandırılmalıdır.
Yukarıdaki nedenlerden dolayı yurtlarda
yetişen çocuklarımızın olumsuz durumlarını tespit
ederek bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP)
Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından Avrupa Parlamentosu
iş birliğiyle 20-21 Haziran 2016 tarihlerinde Belçika'nın
başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan "AB'nin Göç ve
Sığınma Politikası: Genişleme Ülkeleri
Parlamentolarına Etkileri" başlıklı konferansa
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/798)
7/6/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP)
Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından Avrupa Parlamentosu
iş birliğiyle 20-21 Haziran 2016 tarihlerinde Belçika'nın
başkenti Brüksel'de "AB'nin Göç ve Sığınma
Politikası: Genişleme Ülkeleri Parlamentolarına Etkileri"
başlıklı konferans düzenlenecektir.
Söz konusu seminere katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele
konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Haziran
2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2016 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21
milletvekilinin terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (385 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 8/6/2016 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Tanal.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Dün İstanbul Veznecilerde, bugün Midyatta
alçakça saldırılarda şehit olan Emniyet mensuplarımıza
ve sivil vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına ve saldırının doğrudan hedefi olan
Türk milletine başsağlığı ve yaralılarımıza
acil şifa diliyorum.
Değerli arkadaşlar, terörün hedefi,
saldırının hedefi Türkiye Cumhuriyetidir, cevabını
Türk milleti verecektir. Çözüm, çoğulcu, katılımcı
demokrasidedir.
Değerli arkadaşlar, bugün Fatihteki
şehit cenazelerine Genel Başkanımız
katıldığında gerçekten cenazenin adabına, örf ve
âdetlerimize ve inançlarımıza yakışmayacak bir şekilde
orada hem çelengin parçalanması hem de Genel
Başkanımızın önüne bir silah mermisinin atılması
kabul edilebilecek bir durum değil. Bu, mafya usulü jargon bir eylemdir.
Bu, terörist bir eylemdir. Bu, millî birlik ve beraberliğimizi bozmaya
yönelik bir eylemdir. Bugüne kadar ülkemizde hukukun üstünlüğü, demokrasi
açısından, özgürlükler açısından, millî birlik ve beraberliğimiz
açısından, barış açısından Genel
Başkanımız hep öncülük yaptı. Burada bu tür eylemlerin
yapılması hiçbir siyasi partiye yarar getirmez. Genel
Başkanımıza bu tür provokasyon, eylemlerin yapılması
millî birlik ve beraberliğimizin bozulmasından çıkarı ve
menfaati olanların yapabilecekleri eylemlerdir. Hele hele bugün bu
durumlarda, terör karşısında
vatandaşlarımızın kenetlenmesi gerekirken Genel
Başkanımıza karşı bu tür eylemlerin
yapılması terör örgütlerinin ekmeklerine yağ sürmenin
dışında başka hiçbir şeye yaramaz. Bundan sadece olsa
olsa teröristler faydalanır, teröristler prim yapar. Bu, ülkemizin birlik
ve beraberliğine gölge düşürür. Bu eylemi şiddetle
kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugünkü
araştırma önergemizin konusu: 10 Ekim 2015te Ankara Gar
saldırısında 105 vatandaşımızı kaybettiğimiz
cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemleriyle sarsılan Ankara,
aynı zamanda 17 Şubat 2016 tarihinde Merasim Sokakta askerî servis
araçlarına yönelik saldırıda 24 asker ve
vatandaşımızın şehit olduğu ikinci bomba
saldırısını yaşamıştır. Bu son
olayın üzerinden bir ay geçmeden, 13 Mart 2016 tarihinde yeni bir
saldırı olmuş, 34 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Türkiye'yi yasa boğan bu terör saldırısı
Türkiye Büyük Millet Meclisine 300, Başbakanlığa 150,
Genelkurmay Başkanlığına 500 metre uzaklıkta
yaşanmış, olayla birlikte hem Dünya Bankasının ve ABD
Büyükelçiliğinin kendi vatandaşlarını terör
saldırısı öncesinde uyardığı ortaya
çıkmıştır. 10 bin kilometre uzakta bulunan ABD kendi
vatandaşlarına önlem alırken, Türkiye devletin kalbine 150 metre
uzaklıktaki bir yerle ilgili herhangi bir tedbir
almamıştır. Başkentte yaşanan tüm bu olayların
sorumsuzluk zincirinin bir sonucu olduğu kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
Değerli arkadaşlar, burada Hükûmet
yetkilileri, ilgili valilere, asker ve polislerimize sadece can
güvenliğini tehdit eden saldırı ve çatışma
ortamında teröristlere müdahale yetkisi vermiş, PKK kamplarına,
sığınaklarına, şehir yapılanmasına ve
dağa eleman çıkarma faaliyetlerine müdahale edilmesi valilerin iznine
bağlanmıştır. Bölgedeki askerî birliklerin operasyon ve
hareket planları valilikler tarafından reddedildiği için, bu,
yazılı kayıt altına alınmıştır.
Tabii, demokratik olan
devletlerde bu tür eylemlerin mutlak suretle bir sorumlusu vardır. Bir
trafik kazası yaparsınız, trafik kazasında Kim bu
işten sorumlu? dersiniz veya bir olay olur, bu olayın
sorumlularını ararsınız. Yani bu tür olaylarda, cezai hukuk
anlamında, mesuliyet anlamında bu patlamalardan dolayı kamu
görevlilerinden kimin kusuru var? Evet, yani burada terör örgütleri hukuk
tanımaz, terör örgütleri hukukun güvenliğini rafa kaldırır,
demokratik hak ve özgürlükler için bir tehdittir. Ancak bunlar tehdit iken
burada kamu görevlilerinden kimin kusurunun olduğunu tespit etmemiz
lazım. Bu katliamlarda kusurlu olanlar, objektif anlamda kendi üstüne
düşen yükümlülüğü ve gereken özeni yerine getirmeyen kamu görevlileri
kimlerse ve eğer biz bunların üzerine gitmezsek, bunlar
açığa çıkmazsa, bunlar cezasız kalırsa bu tür olayların
önlenmesi imkânsızdır değerli arkadaşlar. Onun için hukuk
devletinde asıl olan: Kim yetki sahibiyse aynı zamanda sorumluluk da
gerektirir. Yani, sorumluluk ve yetki atbaşı yarışan
hususlardır.
Netice itibarıyla,
bugüne kadar bu katliamların olmasında, bu bombaların
patlamasında kamu görevlilerinin ihmali var mıdır, yok mudur;
herhangi bir araştırma, soruşturma
yapılmamıştır. Benim tüm değerli milletvekili
arkadaşlarımdan istirhamım şu: Eğer gerçekten terörle
mücadelenin ciddi anlamda üstüne gitmek istiyorsak, mutlak suretle burada kamu
görevlilerinden kimlerin kusurunun olup olmadığının kabul
edilip burada, Mecliste bir araştırmanın yapılması
gerekir. Aksi takdirde, burada gerçekten terörle mücadele açısından
samimi olmamış oluruz ve aslında bir yönden bu bir testtir. Ama
-dilerim ve umarım ki- burada bu araştırma önergemizin kabul
edilmesini istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
Genel Başkanımıza yönelik
Yani, bugün Türkiyeyi idare eden,
iktidarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi değil, terör örgütleriyle
iş birliği hâlinde olan... Osloda, eğer hatırlanırsa
düşen tapelerde şu vardı: Efendim, biz
O dönemin MİT
mensubu -görevli- görüşen MİT görevlisi diyor ki: Sizin,
şehirleri ne kadar silah yığınağı hâline
getirdiğinizi biz biliyoruz. ve aynı zamanda oradaki terör örgütünün
üyeleri diyor ki, hatta MİT görevlisi diyor: Sizin üstünüze çok fazla
gelen kişiler varsa bize bunları da söyleyin, bunları da
görevden alalım.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyeti devletinde hep birlikte bunu yaşadık. Türk
Silahlı Kuvvetlerini Balyoz davalarında, Ergenekon davalarında
sanık yapan bu siyasi iktidar, terör örgütü üyelerini gizli tanık
yapan da bu siyasi iktidar. Sizleri yani milletvekillerini, iyi niyetli
arkadaşları tenzih ediyorum ben. Türkiyede terörle mücadelede ne
Emniyet mensuplarında -polislerde- ne de Türk Silahlı Kuvvetlerinde
moral bıraktınız ve bu anlamda terörle mücadele edebilecek
motivasyonu da düşürdünüz. Neden düşürdünüz? Bakın, bizzat
geçmişte bakanlık yapmış olan İdris Naim Şahinin
kendi beyanları, diyor ki: Ben Abdullah Öcalanın, Aponun
talimatıyla görevden alındım. Diyor ki: Emniyet
mensuplarından PKKnın üzerine gidenler özellikle siyasi
iktidarın talimatıyla görevden alındı deniliyor.
Bakın, sizler sabah
akşam PYD terör örgütüdür. diyorsunuz. Peki, IŞİDi Bakanlar
Kurulu kararıyla terör örgütü saydınız, cemaati Bakanlar Kurulu
kararıyla terör örgütü saydınız, niçin PYDyi terör örgütü
sayamadınız Bakanlar Kurulu kararıyla? Demek ki burada samimi ve
dürüst değilsiniz. Şu anda, siz, sabahtan akşama kadar terör
örgütü dediğiniz PYDyi Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü
yapamıyorsunuz. Buyurun, hodri meydan, Hükûmetiniz yetiyor, Bakanlar
Kurulu kararınız yetiyor, biz de size teklif ediyoruz. Bunu
yapmamakla halkı kandırıyor ve dolandırıyorsunuz.
Bakın, ben
şunları söyleyeceğim: Öcalanı överek bitiremeyen AKPliler
ve yandaş gazeteciler kimler yani burada kimler PKKnın yanında
saf tutuyor kimler onlarla kucak kucağa oturuyor? Ben gazeteye çıkan
bu mesajları tek tek size okuyorum: Yalçın Akdoğan Öcalan,
olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi olan... Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor.
diyor. Mehmet Metiner: Öcalanın durduğu yer, Türkiye'nin
demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. Öcalan
İmralıda çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor.
Yiğit Bulut: Abdullah Öcalan, Orta Doğuda Türkiye'nin önünü
açıyor. Yasin Aktay Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup
Kürtlerin, PKKnın önüne yeni hedef koymuştur; şartların
iyileştirilmesi talepleri var. Bu talepler normal ve meşrudur.
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bunu söyleyen sizin bakanınız,
başbakan yardımcınız ve milletvekilleriniz. Türkiyede
terör örgütüne yardım ve yataklık yapan, büyüten, besleyen, bu sürece
getiren siyasi iktidardır.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanal.
Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı
Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi bu aziz, mübarek günde saygıyla
selamlayarak başlamak istiyorum.
İki gün önce idrakine
başladığımız adalet, eşitlik, huzur ve sevgi
ayı olan ramazan ayının bütün ülkemize, bütün
insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Ayrıca, son iki günde İstanbulda ve
Midyatta meydana gelmiş -özelde bunlar için ama- genelde ise son bir
yılda ülkemizde birilerinin siparişiyle açığa
çıkarılmış olan bu kirli savaşta
yaşamını yitirmiş olan herkesi rahmetle anıyorum.
Yine, bu son bir yılda, kimliği ne olursa olsun, bu kirli
savaşta yaşamını yitirenlere sebep olmuş olanları
ve bu savaşın müsebbiplerini şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisinin ve benden önceki hatibin imzasıyla verilmiş olan bir
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış olmakla birlikte,
en nihayetinde böyle bir araştırma komisyonunun kurulmasından
imtina etmeyeceğimizi, kurulmasında hiçbir sakınca
görmediğimizi ama bu araştırma önergesinin kendi içinde bir
tomar çelişkiyi taşıdığını özellikle ifade
etmek isterim. Şimdi, Sayın Tanal -burada özellikle gerekçe bölümüne
de dercetmiş olduğu birçok şeydeki eksikliği
söylediğimde herhâlde biraz mahcubiyet duyacaktır-
kalkmışsınız, son bir yılda meydana gelmiş olan
patlamaların bir kısmını, özellikle de burada
açımlamak suretiyle öne çıkarmışsınız ama
Hükûmetin, siyasi iktidarın sorumluluğunun fazla olduğu, yurt
içi, yurt dışında bilinen birçok olay ve patlamayı buraya
yazmaktan imtina etmişsiniz. Mesela, bu olaylar nerede başladı?
Mayıs 2015te, eş zamanlı olarak Adana ve Mersin il
başkanlıklarımızda patlayan bombalarla başladı.
Bu, herhâlde sizin için demokratik hayatı zehirleyen bir olay olmasa gerek
veya seçimden iki gün önce Diyarbakır İstasyon Meydanında bir
bomba patladı. O patlamayı buraya yazma zahmetinde
bulunmamışsınız veya buraya yazmaktan imtina ettiğiniz
hususlardan biri de sizin memleketiniz olan Urfanın ilçesi Suruçtaki
patlamadır.
Bakın, bunlarla ilgili bilgi vereyim size
Sayın Tanal, eğer bilgi eksikliğiniz varsa bunları
gidermenizi önemli görürüm. 5 Haziranda Diyarbakır İstasyon
Meydanında patlayan bombanın bombacısı iki gün önce
kaldığı otelde gözaltına alındı, götürüldü
Emniyette misafir edildi ve arananlar listesinde olmasına rağmen
serbest bırakıldı. Bu sizin için bir terör
saldırısı değil herhâlde. Ya değilse, parti yönetim
anlayışınızın böyle bir hassasiyeti yok mu sizin?
Orhan Gönder, işte, 5 Haziranda Diyarbakır İstasyon
Meydanında 500 bin kişinin olduğu bir yerde bomba
patlatılıyor ama 3 Haziranda bu adam gözaltındaydı.
Bir diğer husus, yine, Suruç patlamasıyla
alakalı olarak ifade edeyim: Bakın, 34 gencimizi, çocuğumuzu
parçalayan Abdurrahman Alagöz zaten istihbarat birimlerinde terör nitelikli
aranan şahıs kaydına sahiptir. Neden bunu gerekçenize yazma
gereği duymuyorsunuz? Sizin memleketinizde patlayan bu bombanın sizin
için bir hassasiyeti yok mu?
Bir diğer husus, Ankara patlamasıyla
ilgili olarak: Evet, hepsini zaten bir bütün olarak kabul etmediğimizi,
kabul edilebilir bir durum olmadığını ifade ettik. Peki,
tren garında patlama öncesi istihbarat bilgilerinin devletin yetkili
organlarına ulaştırılmasına rağmen, tedbir
alınmamış olmasına dair ne diyeceksiniz?
Şimdi, bu yönüyle, CHP Grubunun önergesinin, bu
eksiklikleri ve çelişkileriyle nereden tutsak bir yaman çelişkiye
tekabül ettiğini ifade etmek isterim. Yine, CHPnin mevcut yönetim
anlayışı için söylüyorum. Geçen hafta, on gün önce burada
Hükûmet programı üzerine konuşurken de ifade etmiştim, CHP
içerisinde bizden daha fazla devrimci demokrat niteliğe sahip olan
arkadaşlarımız vardır ama mevcut yönetim anlayışının,
bu siyasi iktidarın yürütmüş olduğu, kanın
kutsandığı, gençlerin ölümlerinin engellenmediği bu sürece
çanak tuttuğunu, onu destekler nitelikte olduğunu çok iyi biliyoruz.
Şöyle ki: Bakın, 3 Ocak 2013 günü Barış ve Demokrasi
Partisinin iki milletvekilinin İmralı Adasını ziyaretiyle
başlayan çözüm sürecinden önce son altı aydaki
açıklamalarınızı, grup yönetiminizin, parti yönetiminizin
açıklamalarını, 2012 yaz ve sonbahar
açıklamalarını arşivlerden açıp bir okumanızı
size öneririm. Şemdinli kuşatmaları vardı, Kavaklı
Vadisinde katliamlar vardı, Türkiye'nin farklı cezaevlerinde 10 bin
tutsak, siyasi tutsak ölüm oruçlarına yatmıştı, CHP o
zaman, Hükûmetin savaş ve çatışma politikalarına destek
veren noktadaydı. O gün savaşa destek veren, çatışmalara
destek veren, bu sorunun silahlı yöntemlerle çözülmesine destek veren
CHPde, 3 Ocak 2013ten sadece iki gün sonra Genel
Başkanınızın açıklaması var, Eğer bu
meseleyi diyalog yoluyla çözecekseniz Hükûmete kredi veriyorum. dedi, bir gün
sonra dönemin Başbakanı Genel Başkanınıza Sen krediye
muhtaç birisin. diye söyledi ve iki buçuk yıl boyunca
çatışmayı destekleyen, bu sorunun silahla çözülmesini isteyen
bir söyleminize rastlamadık sizin. Hükûmet savaş ve
çatışma dediği zaman savaş ve çatışma,
barış dediği zaman barış.
Ama 20 Temmuzdan sonra ülkemiz
yine bir şiddet sarmalı içerisine girdi, o gün bugündür
Dün Genel
Başkanınız, bir televizyon kanalında söylediği üzere
-tırnak içinde- bu meselenin özellikle, çatışmalara tekabül
eden, terörle mücadeleyle ilgili bütün boyutlarında Hükûmeti destekleyeceğini
söyledi. Allah aşkına, Hükûmetin, siyasi iktidarın her
savaş dediğinde savaş diyecekseniz, barış
dediğinde bu söylemlerinizden uzak durup yine Hükûmetin söylediği
söylemlerin peşine takılacaksanız, barıştan sonra yine
çatışmalar başlayınca yine çatışma dili
kullanacaksanız sizin bu siyasi iktidarın bu
anlayışını, bu ferasetini zayıflatmaya hizmet eden
hiçbir yönünüzün olmadığını özellikle belirtmek isterim.
Yine, eş genel başkanımızın
bir çağırısı var. Bakın, yüz yıllık Kürt
meselesinin sosyolojik bir vaka olarak diyalog ve müzakere yöntemiyle çözülmesi
dışındaki bütün yöntemler defalarca denenmiş, iflas
etmiş bir siyasi mevta olarak önümüzde duruyor. Bu yönüyle bu Parlamento
niye var? Eş genel başkanımız Parlamentoda grubu bulunan
bütün siyasi partileri bu sorunun sonlanmasına, akan kanın
durdurulmasına, ölümleri, gençlerimizin toprağa düşmesini
bitirmeye dönük inisiyatif almaya çağırdı. Daha ötesine
geçiyoruz, bu Parlamento bu işi, bu akan kanı
durduramadığı sürece akan kanda bu 550 milletvekilinin
tamamının sorumluluğu orta yerde duracak ve var olacaktır.
Yine, Cumhurbaşkanı açıklama
yapmış. Hani, çatışma anlayışının ve
kanı kutsayan bu konseptin, paradigmanın peşine
takılmış olan herkes için söylüyorum. Biz son bir yılda
1.700 kişinin -sivil, asker, polis, gerilla, kim olursa olsun-
öldüğünü biliyorduk, Cumhurbaşkanı 7.600 kişinin son bir
yılda öldürüldüğünü söylüyor. Kim bunlar? Nereden çıktı
7.600 kişi veya 7.600 kişi velev ki doğru olsun, ne olacak? Bu
iş gerçekten rakamların sonuçları üzerinden mi
tartışılacak yoksa nedenlere inilip oradan bir
tartışma yürütülüp çözüm mü üretilecek? 45 bindi 52.500 oldu; ne
oldu, bitti mi mesele? Bitmedi. Etki alanı genişledi mi? Evet,
genişledi. Orta Doğuya mal oldu mu? Oldu. Şimdi, 7.600, 17.600,
27.600, 177.600 olsa ne olur? Bitmeyecek. Asla bu yöntemin
kazandırmayacağını ifade etmek isterim. Bu yönüyle de
sonuçlar üzerinden, ölüm skorları üzerinden değil, nedenler üzerinden
bir siyaset bilimi bakış açısıyla bu işi çözme
sorumluluğuna sahip olduğumuzu ifade etmek isterim. Kıyamete
kadar da bu iş sürmeyecek, yine son kişi ölünceye kadar da bu iş
sürmeyecek, bir an önce bu akan kan duracak. Bu ülkenin insanlarının
ve bu ülke topraklarının bunu hak etmediğini ifade etmek
istiyorum. Ya değilse, siz kendi ajandanızda terör örgütü
sayısını daha fazla artırabilirsiniz.
Sayın Tanala da cevaben şunu söylüyorum.
Sizin bir başka örgütün terör örgütleri listesine
alınmasını ifade etmeniz, açık söyleyeyim, o mazlum Rojava
halkı tarafından da, sizin memleketiniz Urfadan da ibretle
izlenmektedir. Siz gidip IŞİD ile mazlum halkın hak
arayış mücadelesinin örgütlü gücünü aynı kefeye koyduğunuz
sürece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
iktidarın
yedeği olmaktan kurtulamayacaksınız.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN İkiniz beraber el
kaldırdınız.
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Yıldırım yapmış olduğu konuşmada Bu
iktidarın yürüttüğü, kanın kutsandığı, gençlerin
ölümüne çanak tuttuğu politikalar
diyerek açık bir sataşmada
bulunmuştur, 69a göre
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; dünyada hiçbir iktidar kendi
ülkesinde çatışma olsun, insanlar ölsün, kan kutsansın, her
yerde insanlar sıkıntı ve acı çeksinler istemez, hiçbir
iktidar istemez. Aksine
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz istiyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz özel bir
iktidar mıyız? Biz de diğer iktidarlar gibi siyaset biliminin
yazdığı tarihte örneği görülen iktidarlardan biri gibiyiz
Sayın Yıldırım. Biz de bu ülkede barış olsun,
insanlar huzur içinde olsunlar, refah içinde olsunlar, hiç kimsenin burnu
kanamasın, bunu isteriz. Bu ülkenin kalkınması, gelişmesi,
refahı iktidarı daha da kuvvetli hâle getirir. Hiçbir iktidar kendi
aklıyla çelişmez.
Peki, problem ne? Problem terör örgütü. Problem,
Suriyenin yaşadığı iç savaş neticesinde terör
örgütünün terör marifetiyle, şiddet marifetiyle birtakım
politikaları Türkiye Cumhuriyeti devletine dayatmaya
kalkışması. Terör örgütünün ne kan umurunda ne gençlerin
kanı umurunda ne de süslü laflar umurunda, süslü laflar; onların
şiddet dolu dilindeki bağlamı itibarıyla söylüyorum. Her
kim bu ülkede kanın akmasına karşı çıkıyorsa;
insanların, gençlerin burnunun kanamasına karşı
çıkıyorsa; şehitlere, yaralılara karşı
çıkıyorsa; insanların acı çekmesine karşı
çıkıyorsa birinci vazifesi terör örgütüne karşı
çıkmak, bu ülkeyi karıştıran, bu ülkede terör marifetiyle
netice alacağını zanneden terör örgütüne mukabele etmektir.
Özellikle siyasetin meşru mecralarında görev yapan, faaliyet
gösteren, hedefi halk olan, halkın huzuru olan herkesin asli görevi terör
örgütüne karşı çıkmaktır. İktidarın
yürüttüğü politikalar eleştirilebilir ama terör örgütünü görünmez
kılan ve doğrudan bodoslama iktidara yüklenen her dil problemlidir.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Gök, buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, Sayın
Yıldırım konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin kan
akıtan iktidara çanak tutan uygulamalarda bulunduğunu ifade etti.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök, buyurun.
8.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; on dört yıllık iktidar süresi boyunca
Türkiyeyi âdeta terörün her yeri sardığı bir ülke hâline
getiren AKP iktidarının eleştirilerini yapmak yerine Cumhuriyet
Halk Partisini suçlamayı tercih eden sayın HDP sözcüsünün
sözcüklerini çok yadırgadığımı ifade etmek isterim.
Cumhuriyet Halk Partisi çok net bir duruş
sergiliyor Sayın Yıldırım. PKK terör örgütüdür, DHKP-C
terör örgütüdür, IŞİD terör örgütüdür, elinde silah tutan kim varsa
terör örgütüdür ama Cumhuriyet Halk Partisi şunu da söylüyor: Terörle
mücadele mutlaka yapılmalıdır ama hukuk içinde, insan
hakları içerisinde. Biz bir yandan iktidarı insan haklarını
korumaya, hukukun içerisinde davranmaya davet ederken, terörle mücadelede
ülkemizin birlik ve beraberliği konusunda da asla tereddüt içerisinde
değiliz. İktidarın yanlışlarını iktidardan
soracaksınız. Biz böyle bir düzlem içerisinde, elimizden
geldiğince, Türkiyede Kürt sorununun çözümü konusunda en değerli
duruşu sergileyen partilerden bir tanesiyiz. Biz, iktidar partisinin
yürüttüğü süreç yanlış da olsa Bunun zemini Meclistedir.
diyerek kendilerine yol göstermeye çalıştık. O
yanlışlıkların bedelini şu anda ödeyen Türkiyeye
karşı Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerinin ne denli önemli
olduğu ortaya çıkmıştır. Ama, Sayın
Yıldırım, ülkemizde her gün şehitlerimiz olurken,
polislerimiz, askerlerimiz hayatını kaybederken onların da hangi
terör örgütü tarafından yapıldığını söylemek de
Cumhuriyet Halk Partililerin boynunun borcudur. Biz, ülkemizi seviyoruz,
Türkiyemizi seviyoruz, Türkiyemizin birliğini ve düzenliğini de
seviyoruz. İnsan hakları içinde, adalet içerisinde terörün
olmadığı bir ülkede Cumhuriyet Halk Partisi bu duruşunu her
zaman muhafaza edecektir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce, Sayın Hatip Ahmet Yıldırım Bey
konuşmasında benim adımı zikrederek bana sataşmada
bulunmuştur, 69uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal, size de iki
dakika söz veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Tanalın adını zikretmesi bir sataşma mıdır
efendim?
BAŞKAN Ben tutanaklara baktım Sayın
Bostancı.
Sayın Tanal, buyurun.
9.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; ben tabii -Sayın
Yıldırım- aynen okuyorum yani hiç ezbere konuşmadan
önergenin başlığından itibaren: AKPnin tek
başına iktidara geldiği 3 Kasım 2002den 2016 Mart ayına
kadar terör örgütlerinin halkımızı hedef alan
saldırıları artmıştır. AKP, 2002de
sıfırlanmış hâlde aldığı terör sorununu
hortlatarak tüm ülkeye sıçramasına neden olmuştur.
Bahsi geçen tarihler arasında başta
seçilmiş yöneticiler olmak üzere kamu görevlisi ve devlet
sorumlularından varsa konuyla ilgili ihmal ve teşviki olanların
belirlenerek haklarında soruşturma açılması amacıyla
bu önerge verilmiştir.
Burada, önergenin gerekçe kısmında
sayılanlar örnek babında sayılmıştır. Yani, orada
örnek babında bazı olayların sayılmış
olması, diğerlerinin sayılmamış olması bizim
ikiyüzlü olduğumuzu göstermez. Yani, burada siyaset yapma uğruna
gerçekleri bu kadar mecrasından saptırarak başka bir yere
getirmeyi hakikaten ben uygun görmedim.
İkinci bir husus: PYDyi açıkça ben
Bunun
konusu, muhatabı partiniz değil, muhatabı siyasi iktidar. Siyasi
iktidar hepimize terörist diyor, işine geleni terör örgütü yapıyor,
işine gelmeyeni yapmıyor. Mesela, Bakanlar Kurulu kararında
kalktı, cemaati, Fethullah Güleni terör örgütü yaptı,
IŞİDi terör örgütü yaptı. Peki, arkadaş, neden PYD terör
örgütü, terör örgütü. diyor, yapmıyorlar? Onların ikiyüzlülüğü.
Aslında kendilerinin cevap vermesi gerekirken bu konuda ikiyüzlü oldukları
için cevap veremiyorlar ama onların adına vekaleten siz cevap
verdiniz. Bu, kabul edilecek bir durum değil.
Değerli arkadaşlar, ikinci bir durum,
şunu kabul etmek lazım: Bakın elimde terörle ilgili kitap var.
Teorik anlamda gerilla farklı terörist farklı. Sivil halkı
öldürenlere terörist deniliyor, sivil halka herhangi bir eylem, işlemde
bulunmayana da gerilla deniliyor. Ya arkadaşlar, sivil halkı hedef
alacaksınız ve buna gerilla denilecek. Yani bu kavram kargaşası
da teorik anlamda doğru bir olay değil.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Gök, on dört
yıldır iktidarda bulunan ve kanın akıtılmasına,
ölümlere sebep olan iktidarın değil de CHPnin suçlanmasını
manidar olarak gördüğünü ifade ederek sataştı. Ben
sataşmadan söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sataşma değil bir
tespitte bulunuyorum efendim burada. Sayın Yıldırım, burada
sataşma yok.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
iki dakika size de söz vereceğim ama lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyiniz. Son söz sizin.
Buyurun.
10.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aslında Sayın Gök, Sayın
Bostancının kendisine dönük sataşmadan söz alarak burada bana
cevap vermesi çürüttü sizi. Ben konuşmamın büyük bir bölümünde
iktidarın 2002den beri yapmış olduğu ve Kürt meselesine
dönük bazı taktik dönemler, özellikle diyalog müzakereyi önceleyen
bazı taktik dönemler hariç hiçbir döneminde samimiyet
taşımadığını söyledim. Ama size göre, her söz
alışınızda çözüm sürecini günahkâr kılmak, bu yönlü
söylemler kullanmak suretiyle aslında ölümlerin olmadığı,
kanın akmadığı bir dönemi mahkûm ettiğinizin
farkında değilsiniz. Çözüm sürecinde bir fazlalık yoktu,
eksiklik vardı. Eksiklik işte siyasi iktidarın
samimiyetsizliğiydi. Eksiklik o sürecin bitmesine, silahların tümden
bir hak arama yöntemi olmaktan çıkmasına ramak kala kalkıp
siyasi hesaplar uğruna bu süreci bozmaktaydı. Çözüm süreci kötü
değildi -olmayan samimiyet- siyasi hesaplar uğruna kullanılma
biçimi yanlıştı? Ya, değilse, buradan sizin sadece örgütün
silah depolamaya kullandığı, mülki amirlerin
çalıştırılmadığı
üzerinden kalkıp bir
süreci, kanın akmadığı, belki de silahların ilanihaye
bir daha kullanılmamak üzere yöntem dışına
çıkarılmaya çalışıldığı bir süreci
mahkûm etmenizi anlamakta güçlük çekiyoruz. Aslında siyasi bir rövanş
uğruna, siyasi rekabet uğruna kudretli bir dönemi mahkûm etmeye
çalışan sizlersiniz diye düşünüyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Yıldırımın açıklamalarında yine partimize dönük
sataşmalar var. Yani Süreci mahkûm eden anlayışı
savundunuz., onun dışında AKPnin kan döken dönemine destek
verdiniz. anlamına gelen sözler söyledi. Çok önemli
sataşmalardı. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
11.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kürt sorunu Türkiyenin en önemli sorunlarından
bir tanesi, Cumhuriyet Halk Partisi bu konuya ne duyarsız ne de seyirci.
Muhalefette olan bir partiyiz, ana muhalefet partisiyiz. Bu sorunun çözülmesi,
Türkiyenin önündeki bütün engelleri kaldıracak en önemli olaylardan bir
tanesi. O nedenle, çok yapıcı, çok tutarlı -kendi partimiz
açısından olan- bütün görüşleri de her zaman
şeffaflıkla paylaşmaya devam ettik.
Değerli milletvekilleri, Kürt sorunu çözülmeli
midir? Evet, çözülmelidir. Siyasetçiler bu konuda öncelikli rol almalı
mıdır? Evet, almalıdır. Sorunun çözüm yeri neresidir?
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sorunun çözümü için sadece iktidar partisi ya
da bir başka partinin anlaşması mı gerekir? Hayır.
Türkiyenin bütün hassasiyetlerinin, Parlamentoda olan, hatta olmayan herkesin
hassasiyetlerinin değerlendirilmesi ve buna uygun süreçlerin yürütülmesi
gerekir. Bir mutabakat gerekir. Bu sözlerimizi her zaman söylüyoruz. Kanın
bitmesini, silahların susmasını, Türkiyede terörün bir an önce
gündemden çıkarılmasını en çok arzu eden partilerden bir
tanesi Cumhuriyet Halk Partisi. Bu konuda yapılan yöntemleri elbette
eleştireceğiz. Nitekim gelinen nokta Cumhuriyet Halk Partisinin
haklılığını öne çıkartan bir anlayışta
olmuştur. Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin söylemleri, dile
getirdiği konular benimsenmiş olsaydı bugün dediğiniz o
süreç çok sağlıklı bir şekilde sürebilirdi ama bütün
hassasiyetleri gözetmek kaydıyla. O nedenle bu konuyu bir siyasi polemik
konusu yapmanın ötesinde görüyoruz, bir devlet sorunu olarak görüyoruz ve
Cumhuriyet Halk Partisi olarak da sorunu çözmek adına Türkiye Büyük Millet
Meclisi içerisinde her zaman yapıcı işlevimizi göreceğimizi
de ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele
konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Erdoğandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle mübarek ramazan ayının Türk
İslam âlemine hayırlar getirmesini yüce Mevladan niyaz ediyorum.
Dün İstanbulda, bugün Mardin Midyatta
gerçekleştirilen hain saldırılarda şehit olan polislerimize
ve vatandaşlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yakınlarına ve yüce milletimize başsağlığı
ve sabır diliyorum. Şu anda da terörle mücadele için canı
pahasına mücadele eden bütün kahraman güvenlik güçlerimize Cenab-ı
Allahın yar ve yardımcı olmasını diliyorum.
Tabii ki burada bu olaylar
olunca hep taziyelerimizi bildiriyoruz ancak milletimiz bizden taziye
mesajı istemiyor. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüce Türk
milleti Meclisimizden terörün kökünün kazınması konusunda bir irade
bekliyor. Millet huzur istiyor, millet işini gücünü yapabileceği,
karnını doyurabileceği bir ortam istiyor. Bugün İstanbulda
patlayan bomba sadece oradaki canları yakmıyor. İstanbulda bombanın
patlamasının akabinde Almanya, İngiltere ve birçok ülke kendi
vatandaşlarını hemen ülkesine çağırdı. Benim
bölgemdeki turizmci kan ağlıyor, ona tedarik yapan esnaf kan
ağlıyor, ona üretim yapan tarımcı, çiftçi, üretici kan
ağlıyor. Bu bakımdan, bu meselenin daha bir ciddiyetle burada
konuşulması gerekmektedir.
Pekâlâ, olaylar olduktan
sonra ne oluyor? Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere
bütün yetkili ve sorumlular ekran şovu yarışı yapmaya
giriyorlar. Bir yerden şehit haberi geliyor, arkasından siyasi ve
askerî yetkililer açıklama yapıyor: Şuraya hava harekâtı
yaptık, şurada şu kadar teröristi etkisiz hâle getirdik,
şurada şunu yaptık, burada bunu yaptık
Arkadaşlar,
artık, bunlara kimse inanmıyor. Lütfen, bu haberler doğruysa
önce sabah kalkınca deyin ki bugün şunu yaptık. Şehit
haberleri geldikten sonra böyle açıklamalarla milletin kafasını
karıştırmak
Bu kadar olay oluyor, bu olayların hiçbirinin
sorumlusu yok. Hükûmet nerede, ne iş yapar? İçişleri Bakanı
nerede, ne iş yapar? Onların görevi sadece bu olayları telin
etmek mi? Bunlarla ilgili tedbir almak kimin işi?
Bakın, gene, Ankara sokaklarında, şu
anda, bütün insanlarımız tedirgin. Amerikan şirketleri, iki gün
önce, kendi vatandaşlarına bir uyarı mesajı atıyor.
Bununla ilgili olarak iki gündür Ankarada sosyal medyada herkes yorum
yapıyor ama sadece sorumlular susuyor, sadece sorumlular susuyor. MİT
ne iş yapıyor, Genelkurmay ne iş yapıyor, valiler ne
iş yapıyor, Emniyet ne iş yapıyor? Bugün her şey
güzel olacak. diyen o günkü 11nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül niye
konuşmuyor bu olanlarla ilgili? Çözüm süreci, asrın projesidir.
diyen zamanın Başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanı niye o
gün yapılanların yanlışlığını
anlatmıyor. O gün akil adam sıfatlarıyla piyasada
çıkıp şov yapan 63lükler bugün nerede, niye bunları
anlatmıyorlar? Operasyonlara izin vermeyin. diyen siyasetçiler ve
operasyonlara izin vermeyen yetkililer bugün nerede, bunların
sorumluluğu yok mu? Bunlarla ilgili ne yaptı iktidar, bunların
sorumluluğunu masaya getirmek için ne yaptı?
Şimdi, tabii burada yapılması gereken
aslında, bugün terörle ilgili, olaylarla ilgili bir araştırma
önergesini konuşmak değil -terörün sebebi belli, buraya nasıl
geldiği belli, herkes biliyor- bugün konuşulması gereken
şey, bir soruşturma önergesi. Türkiyeyi bugünkü noktaya getiren,
teröristlere fırsat veren kimler varsa, onlardan hesap soracak,
onları ortaya çıkaracak bir soruşturma komisyonuna ihtiyaç var.
Eğer iktidarın yüreği yetiyorsa getirsin o soruşturma
önergesini burada hep birlikte konuşalım. Şimdi, niye bu önemli?
Eğer, bir sistemde hesap sorulamıyorsa, sorumlu hesap vermiyorsa, o
sistemin demokrasi olduğunu savunmamız, öyle bir demokrasiden
bahsetmemiz mümkün değil.
Şimdi, terörle mücadelenin belli yerlerde
değil, ülkenin her yerinde yapılması gerektiğini defalarca
anlattık. Bugün geldiğimiz noktada, aslında bu terörle mücadele
konusunda, ben gene bu kürsüde 20 Nisanda uzun uzadıya anlattım.
Bugün Türkiyenin geldiği noktadan çıkması için, terörle
mücadelenin adam gibi yapılması için, terörle mücadelenin Mardinde,
Nusaybinde, Cizrede, Silopide, Yüksekovada değil, Türkiyenin her
yerinde yapılması lazım. Üniversitedeki
yapılanmasıyla, bu işe destek veren siyasetçisiyle, efendim,
Türkiyenin bugüne gelmesine sebep olan bütün yetkili ve sorumlu kişilerin
durumunun araştırılması ve soruşturulmasıyla
ilgili olarak bu işin üzerine gidilmesi lazım. Mesela, bazı
şeyler bize çok manidar geliyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması
konusunda Meclisi göreve davet eden Sayın Cumhurbaşkanı on
beş gün bu konuyu niçin bekletti, gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.
Son saatte imzalayacak mı, imzalamayacak mı diye gerçekten merak
etmeye başladık. Bu niye on beş gün bekletildi, bunu da
anlamış değiliz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün
siyasetçiler, iktidar partisinin yetkilileri ve güvenlik bürokrasisi
çıkıyorlar televizyonlara, değişik platformlarda
konuşurken anlatıyorlar: Çözüm süreci boyunca PKK şu kadar
militan devşirdi. Çözüm süreci boyunca PKK şu kadar silah
depoladı, bu kadar şunu yaptı. O zaman neredeydiniz?
Bunları bugün biliyorsunuz da o gün bilmiyor muydunuz? Bunların
hesabını önünde sonunda vereceksiniz. Niye vereceksiniz? Bakın,
24-25 Mayıs günü Muğlada değerli hemşehrim,
Çaldıranda şehit olan Çaldıran Jandarma Komutanı
Binbaşı Kıvanç Cesurun cenaze törenine katıldım.
Bakın, orada 1,5 yaşında bebesi vardı. O saygı nöbeti
tutan askerlerle birlikte o çocuk da orada oynadı, onlarla birlikte o da o
tabutun içerisinde babası olduğunu bilmeyerek selam verdi. O
şehit Binbaşımızın anası, babası, eşi,
kardeşleri orada bir taraftan ağlarken bir taraftan da kendilerine
doğru o bebe koştuğu zaman, gözlerinin yaşının
silip o bebeği tebessümle karşılamanın derdine
düştüler. Bu kadar ıstırabın yaşanmasına sebep
olan her kim varsa bunun hesabını önünde sonunda ödeyecek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, dün İstanbulda şehit olan
Yaşar Özlem kardeşimiz, 7 polis memurundan 1isi, benim de çok
yakinen tanıdığım, daha önce Muğla Üniversitesinde
bizim ülkü ocakları teşkilat başkanlığımızı
yapan bir kardeşimiz. Arkasından çok şey söylemek mümkün ama bir
hocası -yüksek lisansta dersine giren- dün sosyal medyada bir
paylaşımda bulunmuş, onu size okuyacağım, belki hâlâ
duyguları bitmemiş olanlar vardır, bundan sonra olup bitecekleri
doğru yorumlamanıza vesile olur.
Ah be çocuk! Seni anlatmaya
kelimeler yetmez ki. Canımdın sen benim, bir tanemdin. Öyle temiz bir
yüreğin vardı ki senin
Hem okuyup hem hasta babana baktın.
Baban vefat edince canın bildiğin anan için sevdiğinle yollarını
ayırdın; öyle vefalıydın
Anacığının
tek evladıydın, şimdi onu tamamen yalnız
bıraktın. Benim ilk göz ağrım. derdim hep sana. Yüksek
lisansını başarıyla bitiren ilk öğrencimdin ama bir
öğrenciden öteydin, oğlumdun benim. Bu mesleği belki de en
layıkıyla yapacaklardan biri iken eğitim sisteminin
bozukluğu yüzünden başka bir kutsal mesleği, polisliği
seçtin. Şimdi gözlerim daha da ağrıyor yaşlardan ilk göz
ağrım. Adın Yaşardı ama kahpeler, yüreği kömür
karası hainler yaşamana izin vermedi. Her zaman kutlu davanın en
yürekli savunucusu oldun, vatanını canın pahasına sevdin,
saydın. Vefan, güzelliğin öyle başkaydı ki be çocuk,
ciğerime kadar yandım. İstanbulda kızım için Aybüke
bana emanet Hocam. demiştin. Allah sana sıradan bir ölüm vermedi, bu
mübarek günde, oruçlu hâlinle şehadet şerbeti içirdi sana. Allah seni
gencecik yaşında, ömrünün baharında bizden alanları en
büyük kahrıyla lanetlesin. Ruhun şad olsun benim güzel yiğidim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğan.
Grup önerisinin aleyhinde
ikinci ve son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Hulusi
Şentürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HULUSİ ŞENTÜRK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör
olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileyerek
konuşmama başlıyorum.
Yine, konuşmama teröre
ve teröristlere karşı yürüttüğü kahramanca mücadele
esnasında şehadet şerbetini içen emniyet güçlerimize Allahtan
rahmet, gazilerimize de yine acil şifalar dileyerek başlamak
istiyorum.
Hain
saldırıları gerçekleştiren teröristleri de, bu teröristlere
destek verenleri de ve onların gönüllü sözcülüğünü yapanları da
lanetleyerek sözlerime başlıyorum.
Buradan tüm dünya ülkelerine ve özellikle de Türkiye
üzerinde hesap yapmaktan perva etmeyen dünya ülkelerine sesleniyorum: Türkiye
üzerindeki yüz yıllardır dinmek bilmeyen arzu ve heveslerinize
ulaşabilmek için terör örgütlerinden medet umanlar, terörle Türkiye'yi
dizayn etmek isteyenler şunu bilsinler ki dün olduğu gibi, bugün de
bu oyunları bozacak gücümüz var ve emin olsunlar ki er veya geç bunun da
hesabını onlara soracak gücümüz ve azmimiz bulunmaktadır.
Milletimize seslenmek istiyorum, milletimiz
şunu bilsin ve emin olsun ki bayrağımızı indirmek,
ezanımızı dindirmek, vatanımızı bölmek ve
kardeşliğimizi ortadan kaldırmak isteyenlere karşı ve
o hain ellere karşı gerekli olan her türlü tedbiri alacak gücümüz
var, o elleri kırma azmimiz, kararlılığımız var,
kırıyoruz ve kırmaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son günlerde terör
olaylarının arttığından bahseden bir önergeyle
karşı karşıyayız. Bu salonda bulunan ve yaşı
benim yaşımda olan herkes Türkiye'nin son yıllarını
çok iyi bilir. Terör olayının nasıl
arttığını ve nasıl azaldığını,
hangi dönemlerde teröristlerin hangi eylemlere başvurduğunu ve
özellikle de bugünkü intihar saldırısı benzeri eylemlerin ancak
can çekişen ve sonu gelen terör örgütlerinin canhıraş
haykırışları olduğunu çok iyi bilir, bilmelidir;
bilmiyorsa siyaseti bilmiyor demektir, bilmiyorsa terörizmi ve teröristle
mücadeleyi bilmiyor demektir.
Doğrudur, Türkiye'ye karşı son
yıllarda ciddi anlamda terör olaylarında artış var. Sadece
PKK değil, PYDsiyle, DHKP-Csiyle, DEAŞıyla topyekûn üzerimize
gelen bir terör cephesiyle karşı karşıyayız. Bu terör
cephesini görüp durup da Beraber ne yapabiliriz? diye sormak yerine, Acaba
bu süreçten kendi partimiz lehine nasıl nemalanabiliriz.
kaygısına düşenleri de doğrusu anlayabilmiş
değilim. Bugün terör cephesine karşı bu milletin temsilcilerinin
ve tüm kurumlarının tek cephe olması gereken yerde, dönüp de
âdeta teröristlerin ekmeğine yağ sürer gibi nerede ne
yapıldığının hesabına bugünden girmeye kalkmak,
kusura bakmayın ama, terörle mücadelede zafiyet içerisine düşmemize
sebep olmaktan başka bir sonuç vermez.
Bu arada normalde konuşmamda yoktu.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) Siz yaptınız, siz. Söylediklerini sen yapıyorsun,
AKP Hükûmeti.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Söz atmadan
dinlemeyi de öğrenin lütfen.
Az önce konuşan Milliyetçi Hareket Partili
vekili şaşkınlıkla dinledim. Niye?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye
şaşırdın?
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
Genelkurmayın yaptığı açıklamalara
inanmadığını söyledi. Allah aşkına, bir
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili ne zamandan beri terör örgütünün
propaganda diliyle konuşabiliyor? Çok merak ediyorum. Çok merak ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Allah belanı versin!
Alçak!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sen hangi
kulağınla beni dinledin?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Elbet
zamanı gelecek.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Tutanaklar
meydanda, ne dediği meydanda. İnanmıyoruz diyen, Bu ölü
sayısına inanmıyoruz. diyen sizin hatiplerinizdi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sözlerine dikkat et! Alçak
adam! Sözlerine dikkat et!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Sakin sakin
dinlemeyi öğrenin. Biz sizi sakin sakin dinledik. Çıkar
cevabınızı verirsiniz değerli arkadaşlar.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Bu
şehitlerin hesabını sen vereceksin, sen. AK PARTİ Hükûmeti
olarak vereceksin.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesiyle ilgili
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) On yılın
hesabını ayrı vereceksin on yıl
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Elbet zaman
gelecek
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Sayın
Başkan, lütfen müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
hatip konuşmasını tamamlasın, cevap vermek isterseniz
kürsüden
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
tahrik ediyor. Konuşma yapmıyor, tahrik ediyor.
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde
sıfırlanmış bir terör olayından bahsediliyor.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Elbet gün
gelecek
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bunun
nasıl bir terör olayı olduğunu doğrusu anlayabilmiş
değilim. Doğrudur, 1990lı yılların başında
terör örgütü PKKnın
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Önce
pazarlık yap, silahları, bombaları yığ oraya, sonra da
şehitlere gelince pervasızca burada böyle konuş!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
bugünkü gibi
pervasızca saldırıları karşısında devletimiz
PKKya gereken cevabı her yerde vermiş ve çok ciddi anlamda PKKya
cezasını vermiştir.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Oraya
bak, niye buraya bakıyorsunuz?
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Pazarlık
yaptınız teröristlerle.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, gerek 1994
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Oraya bak
konuş. Öbür tarafa bak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Sayın
Başkan, lütfen
Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Doğruları konuş, doğruları.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nedir bu
yaptığı? Ağır tahrik bu.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Ben
doğruları konuşuyorum. Sen önce dinlemeyi öğren. Önce
dinlemeyi öğren.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Sen önce
sataşmadan konuşmayı öğren!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 1994te örneğin PKKnın 2.500 üzerindeki teröristi
saf dışı edilmiştir. 1.145 şehit vererek.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Pazarlık
yap, ondan sonra gel burada konuş! Şehitlerin hesabını
vereceksiniz elbet bir gün. Hep iktidarda kalamayacaksınız.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) 1996, 1997,
1998de PKKya büyük darbeler vurulmuştur. Bu büyük darbe
karşısında PKK her zamanki yaptığını
yapmış, yaralarını sarabilmek, tekrar güçlenebilmek için
sahadan adamlarını çekmiştir. Geçici süreliğine sahadan
adamlarını çekmiştir.
Hepimiz biliyoruz ki terörle mücadele, bir yandan
güvenlik politikalarıyla yürütülmesi gerekirken bir yandan da terörü
besleyen şartların ortadan kaldırılmasıdır yani
bataklığın kurutulması gerekir.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Sen besledin
senelerce. On yıldır siz beslediniz.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Herkesin
kardeşçe, barış içerisinde yaşayabildiği demokratik ve
hukuk üzerine temellenmiş bir devleti kurabilmek, bir ortamı
kurabilmek
Bununla ilgili reform çalışmaları
başlatıldı. Bir yandan ekonomik alandaki başarılar ve
büyük adımlar, bir yandan reform çalışmalarıyla Türkiye'nin
demokrasi çıtasının yükseltilmesiyle Türkiye'nin barış
ve huzura kavuşmasından rahatsız olan güçler, böylesine büyük
bir Türkiye'nin Orta Doğudaki sömürge üzerine kurulu egemenliklere zarar
vereceğini düşünen güçler PKKyı tekrar sahaya sürdü.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
İnsanları kandıracağınızı mı
zannediyorsunuz? Artık insanlar size inanmıyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) Ya, niye
bağırıp duruyorsunuz ya, dinlesenize.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Özellikle 7
Haziran sonuçlarını yanlış yorumlayan, oradaki sonuçlardan
Türkiye siyasi istikrarsızlık batağına sürüklendi.,
Kuzey Suriyedeki bir oldubittiyi burada başarabiliriz. diye heveslenen
PKK, dış güçlerden de aldığı emirle ne yazık ki
tekrar eylemlere başlayınca devletimiz de hak ettiği cevabı
90lı yıllarda nasıl kararlılıkla vermişse bugün
de vermeye başladı ve veriyor, hatta PKK tarihindeki en büyük darbeyi
son on aydaki olaylarda yedi. On ayda 7 binin üzerinde PKKlı etkisiz hâle
getirildi yurt içi ve yurt dışındaki operasyonlarla.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) 600 şehit
verdik, 600. Kıbrısta bile biz bu kadar şehit vermedik,
onları da söyle.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bu arada,
490ın üzerinde güvenlik görevlisi de şehit verdik, doğrudur.
1994te 1.145 şehit vermiştik, sayayım mı istiyorsunuz? Bu
vatan için bedel ödenirse seve seve öderiz elbette, bundan da hiç kimsenin
kuşkusu olmasın.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) O zaman sen gidip
ödeyeceksin bedelini, sen.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - Ama önce
dinlemeyi öğrenin, önce dinlemeyi öğrenin
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Doğruları konuşacaksın önce. Önce doğruları
konuşacaksın sen de.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) -
ve önce
askerimin, Hükûmetimin, devletimin verdiği bilgilerin PKKnın
iddialarından daha değerli ve doğru olduğunu kabul etmemiz
gerekiyor.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sen sabah evde
oturacaksın garibim Mehmetim şehit olacak!
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlar
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ağzından
çıkanı kulağın duysun.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Çok uyardım ama
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyelim.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya, hatip mi o?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Konuşma yapmıyor
bu, provokasyon yapıyor bu.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, terör olaylarının niçin
çıktığına, niçin tekrar Türkiye'nin önüne
götürüldüğüne iyi bakmak lazım. MİT tırlarını
durduran kafa, MİT baskını düzenleyen kafa
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Yahu Adanadan
Antepe bir tırı götüremeyen Hükûmet var burada!
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Kime gitti, kime?
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla)
17-25
Aralık darbe girişimi, Taksim kalkışması; bütün bunlar
büyük Türkiye'nin önlenmesi yolunda dış güçlerin, dış
mihrakların operasyonlarıdır ve hiçbir operasyonu
başaramayanlar en sonunda 7 Haziranda son bir operasyonu denemeye
kalktılar.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Hayatında
bir kere teröre lanet diyememiş, hayatında bir kere terör örgütü
PKKya karşı çıkamamış birinin eline saz verip
barış türküleri tutturarak halkımızı kandırmaya
ve Türkiyede siyasi istikrarsızlık oluşturmaya
çalıştılar.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) Beraber
(x) çekiyordunuz, beraber.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - O
hesapları da tutmadı hamdolsun. Milletimizin iradesi,
Mevlamızın izni ve Hükûmetimizin kararlılığıyla,
güvenlik güçlerimizin de bu konudaki gayretleriyle PKK hayatında
görmemiş olduğu bir darbeyi gördü ve inşallah, sonu da
yaklaştı.
Bu çırpınışları son
çırpınışlarıdır. Bu
çırpınışları yok olmak üzere olan terör örgütünün son
hamleyle artık Biraz daha, elimden ne geliyorsa yapayım da belki
şu kamuoyu üzerinde bir ses getirir ve bu operasyonu durdurmaya ikna
ederim. çabasından başka bir şey değildir. Bu oyuna
gelmedik ve gelmeyeceğiz de. O silah tutan ellerin hepsi
kırılmadıktan sonra asla ve asla operasyonlara son verilmeyecek.
Bu arada, önergede İhmali görülenlere
Ya,
Allah aşkına, Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz; her
olaydan sonra zaten mevzuat gereği mutlaka incelemeler yapılır,
mutlaka gerekli araştırmalar, soruşturmalar yapılır ve
gerekiyorsa, bir ihmal varsa hukuk çerçevesinde de onun gereği
yapılır.
LEVENT GÖK (Ankara) - Hadi beraber yapalım
şimdi. Hep beraber yapalım.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - Dolayısıyla
Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergesi bu anlamda hiçbir şey ifade
etmemektedir. Şu an bizim tek ihtiyacımız, PKK terör örgütü ve
DEAŞ terör örgütü başta olmak üzere, mücadele eden emniyet
güçlerimize ve onların motivasyonunu artırıcı
çalışmalara katkı sağlamaktır diyorum.
Ramazanınız hayırlı olsun diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şentürk.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
kürsüdeki hatip, hem partimizin adını zikretmek suretiyle partimize
sataşmıştır hem de sayın hatip Erdoğanın
şahsına sataşma söz konusudur. Grup adına sataşmadan
ben, sonra da Sayın Erdoğan
BAŞKAN Önce Sayın Akçaya iki dakika
sataşmadan dolayı söz veriyorum.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürkün CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani o kadar talihsiz, haksız, mesnetsiz ve
düşüncesiz sözler sarf edildi ki bu kürsüde, on dört yıl boyunca PKK
terör örgütüne güzelleme yapanlar, onlarla iş birliği yapanlar çözüm
süreci adı altında PKK terör örgütünün silah, cephane
yığmasına, eleman devşirmesine, hendek kazmasına, her
türlü faaliyetine göz yumup da bir de bunları pişkince itiraf
edenler, şimdi de gelmişler kürsüde pişkince demagoji
yapıyorlar. Milliyetçi Hareket Partisine bu sözleri bir töhmet hâlinde
söyleyebilmek, en hafif deyimiyle alçaklıktır, nefretle
kınıyoruz bu sözleri. (MHP sıralarından alkışlar)
Milliyetçi Hareket Partisinden başka söz
söyleyecek parti ve kişi bulamadınız mı? Hatip sözlerini
buradan geri almalıdır. Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin
terörle mücadele konusunda, terör örgütleri konusunda görüşleri son derece
nettir. 5 bin defa mı, 10 bin defa mı söyleyeceğiz? Terörle
mücadelede iktidarın, Hükûmetin
Hangi Hükûmet olursa olsun -bu, AKP
olmaz, başka bir parti olur, Milliyetçi Hareket Partisi olur, fark etmez-
biz devleti ebet müddet diyen bir siyasi partiyiz. O nedenle, Türkiye
Cumhuriyetinin varlığı, Türk milletinin birliği için her
türlü terör örgütüyle, terörle mücadele edecek çalışmalara bugüne
kadar verdiğimiz açık desteği bundan sonra da
yapacağız. Daha dün Hükûmetin getirdiği ve yarın komisyonda
görüşülecek olan tasarıya ilk destek açıklamasını
Milliyetçi Hareket Partisi yaptı. Bu sözleri söylemeye utanmıyor
musun?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, Sayın
Erdoğanın söz talebi var, öncelikle Sayın Erdoğanı
dinleyelim, daha sonra sizi dinleyeceğim.
Buyurunuz Sayın Erdoğan.
13.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürkün CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada AKP adına konuşan
hatip beni hangi kulağıyla dinledi, onu bilmiyorum ama
anlamadığı kesin, anlamak istemediği de kesin. Milliyetçi
Hareket Partisi adına ben bu kürsüde terörle ilgili defalarca
konuştum, her zaman, konuştuğumun tutanağı
buradadır. Komisyonlarda konuştuklarımızın da
tutanakları açıktır ve nettir.
Hem benim hem de Milliyetçi Hareket Partisinin
terörle mücadele konusunda aklı karışık değildir,
tavrı nettir, kararı nettir ama siz dün başka bir şey
yapıyorsunuz, bugün başka bir şey yapıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yarın da ne
yapacağınız belli değil.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Kendi
suçluluğunuzu bastırmak için utanmadan gelip Milliyetçi Hareket
Partisine saldırıyorsunuz. Ya, birazcık aklınızı
başınıza alın, birazcık elinizi vicdanınıza
koyun.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Mehmet Bey,
heyecanlanma, yavaş ya.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Siz ne insafsız
ne izansız insanlarsınız. Böyle bir şey var mı!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Mehmet Bey, biraz
yavaş ya.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Böyle bir şey
var mı! (MHP sıralarından alkışlar)
Dün, aynı, Haburda
karşılama törenini yapan siz değil misiniz?
REŞİT POLAT (Kilis)
Bağırma, ne bağırıyorsun!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Heyecanlanma, yavaş ol.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bugün,
kararlılıkla mücadele ettiğinizi iddia ettiğiniz, Şu
kadarını bertaraf ettik. dediğiniz teröristler dağa
çıkarken seyreden iktidar siz değil miydiniz? Neredeydiniz o zaman?
Neredeydiniz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Biraz daha bağır, biraz daha bağır(!)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bağırıyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Bağır, bağır. Bağır, biraz daha
bağır(!)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Bağırıyorum, sizin kulaklarınız duymuyor çünkü siz
duyamıyorsunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Biraz daha bağır(!)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Duymayana ancak duyacağı şekilde duyurmak lazım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Bağır, biraz daha bağır(!)
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Sakin ol, sakin adam gibi konuş!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ben
adam gibi konuşuyorum zaten ama siz adam gibi dinlemediğiniz için bu
böyle oluyor. Bu, adam gibi dinlemediğiniz için böyle oluyor. Dün PKKyla
birlikte yaptıklarınızı meşrulaştırmak için
burada kanun çıkarmış bir partisiniz siz. Ondan sonra gelip bize
akıl veriyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Mehmet Bey hem de Sayın Akçay sataşmada bulundu.
Sayın Akçay on dört yıl boyunca AK PARTİ iktidarının
PKKya göz yumduğunu söyledi. Mehmet Bey de hakaret boyutunda,
insafsız, izansız, adamlık tartışması da dâhil
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Adamlık tartışmasını senin vekilin başlattı,
vekiline söyle onu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
69a göre sataşma çerçevesinde söz istiyorum.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Geçmişini de düşün.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
14.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Mehmet Bey kulağımızın duymadığını
söyledi, kulağımızın duyması için
bağırdı. AK PARTİ, millete kulağı ayarlı bir
parti. Öyle olduğu için, bir kere, on dört yıldır iktidarda
Mehmet Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Hep aynı şeyler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Ve sen ne kadar bağırırsan bağır, neticesi bu.
Bağırarak insanlara duyuramazsın zaten, kulağın da
millete açık olacak, gönlün de açık olacak.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Hep aynı şeyleri söylüyorsun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Gönlünle de
dinleyeceksin milleti. Gönlüyle de kulağıyla da dinlediği için,
insaf ve izan sahibi olduğu için bu millet, insaf ve izan sahibi
olduğu için AK PARTİyi iktidara getiriyor. Dolayısıyla, AK
PARTİye sataşırken, eleştirebilirsin ama hakaret
ettiğinde, hakaret ettiğin aynı zamanda millet olur Mehmet Bey,
bunu unutma. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü
bunlar keyfe keder buraya gelmediler, millet getirdi.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Milletin getirdiği
nerede
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Diğer
taraftan, kardeşim, AK PARTİnin durduğu yer, bu milletin
kardeşliği ve birliğidir.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Tabii, tabii!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz, siyaset
yoluyla da güvenlik yoluyla da, her tür meşru yol ve yöntemle bunu
sağlamakla mükellef bir iktidarız. Burada siz de iktidar
olsanız
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) 36 etnik
parçaya da sen ayırıyorsun çünkü.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Dinle, dinle!
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Dinliyorum
ben, sen de dinle!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz de iktidar
olsanız, başkaları da iktidar olsa, elbette ki bu
barışı ve kardeşliği sağlamak için her yöntemi,
her yolu meşruiyet içerisinde deneyecektir. Ama siz, bu iktidara, gelip
PKKnın ortağıymış gibi her gün
konuşacaksınız
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sen
pazarlık yapmadın mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
buradan bir
arkadaşımız bir gün laf söyleyecek, bunu da büyük bir hakaret
olarak telakki edeceksiniz.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sen
Dolmabahçede pazarlık yapmadın mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz eğer
PKK meselesini bu kadar, bir hakaret meselesi olarak görüyorsanız -ki öyle
gördüğünüz anlaşılıyor- on dört yıldır milletten
oy almış bir siyasi heyete karşı
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Çözüm sürecini
kim götürdü?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
PKKyı
koruyor, kolluyor, AK PARTİ, PKK
filan gibi eleştiriler yapmak
hakkınız da değil -hani o klişe laf var ya- haddiniz de
değil. Buna dikkat edeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Dolmabahçede
ne yaptın, onu anlat.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, bizim, çözüm sürecinde de yaptığımız
doğruydu, bugün terörle mücadele ederken yaptığımız
yine doğru.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Dolmabahçede
ne yaptın?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu millet
için, bu milletin kardeşliği için her zaman bu milletle birlikte her
meşru yolla mücadelemizi sürdüreceğiz.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Dolmabahçede
ne yaptın?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Açıkça sataşmada
bulunmuştur.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şentürk, daha sonra
sizi dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Bostancı
açıkça Hakkınız da değildir, haddiniz de değildir. diyerek
birtakım sataşmalarda bulunmuştur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama ne için
dedim Sayın Akçay?
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
Sayın Şentürk, daha sonra sizi
dinleyeceğim, Sayın Akçay konuşsun.
Buyurun.
15.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
On dört yıldır iktidarsınız,
millî irade yoluyla bu Hükûmet yetkisini almışsınız fakat
bu on dört yıldır da zaman zaman bu millet iradesine ihanet ettiniz.
AKP iktidarı millet iradesine ihanet etmiştir. Çünkü sadece, bütün
eleştirilere, sandıktan alınan oyla mukabele edilmez; siyasi
sorumluluk vardır, hukuki sorumluluk vardır, ahlaki sorumluluk
vardır, vicdani sorumluluk vardır, bir de insaf vardır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hesabı
millete verirsin Sayın Akçay, hesabı millete verirsin.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Biz millete de veriyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Biz de
veriyoruz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ama siz hukuka hesap
veremiyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Veriyoruz,
hepsine veriyoruz.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Hukuk
karşısına gidemiyorsunuz ve bütün
Millet iradesine ihanet
dediğim de budur. Yani yeni Hükûmet işi gücü bırakmış,
efendim, başkanlık veya birtakım anayasa
tartışmalarıyla Biz bu yola baş koyduk. diyor. Bu
milletin meselelerine baş koymuşluk yok. Bir, tek adam yönetimine bir
baş koymuşluk var, ondan sonra da yapılan eleştirilere,
uyarılara bir tahammülsüzlüğünüz söz konusudur burada.
Eğer, biraz evvel partinizin adına burada
konuşan konuşmacının bütün sözlerine iştirak edip
katılıyorsanız, Sayın Bostancı benim fazla söyleyecek
bir şeyim yok. Bu sözlerin çoğu kabul edilemez sözlerdir, Milliyetçi
Hareket Partisine son derece haksız isnatta bulunulmuştur. Yani son
derece normal, makul eleştirilere niye makul bir şekilde
karşılama yoluna gidilmiyor da tahrik eder, provoke eder tarzda
konuşmalar yapılıyor? Bizim bunları kabul etmemiz mümkün
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisine
bu tür isnatlarda bulunmak hakkınız da değil, haddiniz de
değil. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Şentürk
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama Sayın Erdoğan
konuşacaktı.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, biraz önce yine ben kalkmıştım
BAŞKAN Sayın Şentürkü dinleyeyim,
Sayın Erdoğan, sizi de dinleyeceğim.
Buyurun.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkan, konuşmalarda, söylemediğim sözleri
söylediğim iddia edildi, benim Genel Kurula yanlış bilgi
verdiğim söylendi. Dolayısıyla bu konuda açıklama istiyorum
69a göre.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyiniz Sayın Şentürk.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Hayır, hiç sataşma olmayacak. (MHP sıralarından Özür
dile. sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Belki bir açıklama gereği de
duyuyorsunuz.
Buyurunuz.
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
16.- İstanbul Milletvekili Hulusi
Şentürkün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili
Mehmet Erdoğanın sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; gerçekten, şu
tartışmanın niye olduğunu hiç anlayabilmiş
değilim çünkü konuşmam meydanda, tutanaklar istenebilir. Ben
Milliyetçi Hareket Partisinin asla ve asla terör örgütüne en ufak tavizkâr
olacağına inanabilecek bir insan değilim zaten. Bakın, ben
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tutanakları ve sözlerini
yeniden oku. Tutanağı yeniden oku.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Bir dinler
misiniz? Bakın, bir dinler misiniz?
BAŞKAN Sayın Akçay, açıklama
yapıyor.
HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) Ben şunu
söyledim, tutanaklar meydanda, hatip burada konuşurken dedi ki: Terör
olaylarından sonra kalkıp Şu kadar terörist öldürdük. diye
bilgiler veriyorsunuz, bunlar artık inandırıcı gelmiyor.
Madem öyle, bu olaylar olmadan, sabahtan açıklama yapın.
Biliyorsunuz, terör örgütü de gerçekte bu kadar kayıp vermediği
yönünde bir propagandayı ha bire yapmaya çalışıyor. Ben de
Bir Milliyetçi Hareket Partili böyle bir şeyi nasıl söyleyebilir?
diye sordum sadece. Yoksa bir Milliyetçi Hareket Partili asla bunu yapmaz, bunu
gayet iyi biliyoruz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şentürk.
Sayın Erdoğan, bundan sonra da
konuşmak ister misiniz?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Şimdi,
Sayın Bostancı da bana sataştı, ismimi kullanarak. Ben ona
cevap vermek istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklara bakın
efendim.
BAŞKAN Sayın Bostancı ne dedi
Sayın Erdoğan? Ne dedi, nasıl sataştı?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Bostancı, PKKyla aynı kefeye getiriyorsunuz, biz böyle bir şey
yapmadık. Böyle bir değerlendirmede bulunmak sizin hakkınız
da haddiniz de değildir. dedi. Bunu benim ismime de söyledi aynı
zamanda. Ben ona cevap vermek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Erdoğan, peki, buyurun
iki dakika.
Sayın Baluken, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
Lütfen Sayın Erdoğan, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz.
17.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz Sayın Bostancıyla bu
polemiği biliyorsunuz bütçe görüşmeleri sırasında da
yapmıştık. Milliyetçi Hareket Partisinin terörle ilgili
davranışı, tutumu, kararlılığı her zaman
bellidir. Milliyetçi Hareket Partisi başka partiler gibi terörden
beslenmez; Milliyetçi Hareket Partisi söz konusu, Türk devletinin, Türk
milletinin bekası olunca her şeyi bir kenara bırakır,
şahsi menfaatlerini bir kenara bırakır her zaman devletin
yanında yerini alır. Bugüne kadar bunu ispat etmiş bir partidir
Milliyetçi Hareket Partisi. Ama biz 326 milletvekiliyle iktidar olmadık
arkadaşlar. Arkadaşımız oradan laf atıyor, 326
milletvekiliyle iktidar olsaydık bu işlerin nasıl
yapıldığını size gösterirdik.
Şimdi, Sayın Bostancıya söylemek
istediğim esas şey şudur: AKPyi millet on dört senedir iktidar
yapmıştır. Ama demokraside muhalefet vardır ve on dört
senedir bu millet bizi de seçmiştir, bize de burada konuşma
hakkı vermiştir. Siz hep işin felsefesini yapıyorsunuz ama
işin sadece bir tarafını söylüyorsunuz. Muhalefet de burada
sizin yaptığınız yanlışları size
hatırlatmak için vardır.
Sayın Bostancı, size söylüyoruz: Bugün
Şu kadar teröristi bertaraf ettik. dediğiniz teröristlerin
tamamı, o dağa sizin iktidarınız döneminde, çözüm süreci
boyunca sizin PKKya açtığınız alan sayesinde
çıkmıştır; bunun sorumlusu sizsiniz. Bizim bu
araştırma önergemizi bir kenara bırakalım, bu işin
sorumluları kim onu soruşturalım dedik.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKnın
sorumlusu kim?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Esas mesele budur;
burada, siz adaletten kaçmaktasınız. Korkmuyorsanız getirin
soruşturma komisyonunu, hesabını adalete verin.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğan.
Sayın Baluken...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) AKP
Grubu adına konuşan sayın hatip eş
başkanımızı kastederek, saz çalanların
dışarıdan talimat aldığını kasteden
sataşmalarda bulundu. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baluken.
İki dakika da size söz veriyorum.
18.- Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürkün CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce de bu kürsüden söyledim; eş
başkanımızın sazla, türküyle anılmasından
rahatsız değiliz. Eğer ayakkabı kutularıyla, para
kasalarıyla, para sayma makineleriyle anılmış olsaydı
o zaman gerçekten rahatsızlık duyardık. Diğer taraftan,
başka bir şey çalmadan saz çalmasını da bir hakaret unsuru
olarak görmüyoruz. O nedenle, bu tarz şeyler üzerinden bizi rencide
edemezsiniz.
Saatlerdir ben buradaki tartışmaları
büyük bir ibretle dinliyorum. Her gün onlarca cenazenin kalktığı
bir ortamda, bu ülkenin kendi elinde iki buçuk yıl boyunca tek bir
canın toprağa düşmediği bir formül varken gelip burada
bağırarak çağırarak çözüm arıyoruz yani özellikle AKP
Grubundaki milletvekilleri ve grup başkan vekilini dinlerken, nasıl
olur da hani çözüm süreciyle ilgili bir yol, yöntem hâlâ gösterilmez
şaşıp kalıyorum. İki buçuk yıl boyunca bütün
dünyada ne yapılmışsa bu ülkede de o yapıldı; masa
kuruldu, müzakere masasında sorunlar konuşulmaya başlandı.
Bakın, diğer önerilen yöntemlerin hiçbirisiyle dünyada
alınmış sonuç yok. Bir tek Sri Lanka var, Silahlı gücün
son elemanını öldürünceye kadar o mücadeleyi devam ettirelim. diyen
bir Sri Lanka modeli var ama o Sri Lankada da şu anda başından
daha beter halk hareketlenmeleri var. Dolayısıyla, bütün dünya
nasıl çözmüşse bizim de rasyonel bir akılla, cenazelerin
kalktığı bu ortamda çıkıp çözüm sürecini vebalı
gibi gösteren değil, tam tersine çözüm sürecinin önemini topluma tekrar
gösteren ve o sürece tekrar gelinmesini salık veren, o zemini yaratan bir
noktadan ele almamız lazım. Tek bir gencin ölmediği bir ortamdan
her gün onlarca cenazenin kalktığı bir ortama el insaf diyorum,
vicdanlarınıza sesleniyorum.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele
konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Adalet Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Adalet Komisyonunda boş bulunan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için İzmir
Milletvekili Kerem Ali Sürekli aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde
Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde
Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 238) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 238 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi tasarının tümü üzerinde gruplar
adına birinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben de dün
İstanbulda, bugün Midyatta yapılan saldırıları
şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.
Ayrıca, değerli
arkadaşlar, son günlerde şehit cenazelerinde şov
yapılmasını ve buradan bir siyasi kazanç elde edilmesini de
lanetlediğimi belirtmek istiyorum.
Dün, bir meczup
anlayış Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun önüne bir kurşun bıraktı.
Değerli arkadaşlar, çelenkler parçalanıyor. Şehit
cenazesine gelen, o acıyı yüreğinde hisseden bir insana, hangi
psikoloji içindeki insan bu şekilde saldırabilir?
Maalesef, şunu
açıkça belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: Geçtiğimiz
hafta MYKda konuştuk -burada AKP Grubuna da hodri meydan diyorum- Genel
Başkanımız grup başkan vekillerine bir talimat verdi Benim
imzalamış olduğum bir kanun teklifi var gazi ve şehitlerle
ilgili; gidin, diğer gruplarla konuşun, onların bu yaşadığı
mağduriyeti giderin. dedi.
İddiayla söyleyebilirim
ki -burada bütün gruplar var, MHP var, HDP var, AKP var, geçmiş dönemde
genel başkanlık yapanlar var- şimdiye kadar, en çok şehit
cenazesine giden, o insanların acısını yüreğinde
hisseden bir tek kişi varsa, En önde kim? derseniz, hiç kuşkusuz,
tartışmadan, Kemal Kılıçdaroğlu diyebiliriz. Bunu,
vicdan sahibi AKPli milletvekilleri de herhâlde kabul eder ancak Genel
Başkanımızı -aylardan beri bir kampanya yaparak- Cumhuriyet
Halk Partisini terör örgütleriyle birlikte, aynı yerde anmaya
çalışıyorlar. Çeşitli televizyon kanalları, devletin
imkânlarıyla, halkın imkânlarıyla, bizim
imkânlarımızla beslenmiş, büyütülmüş haram medyası,
tutma kalemler, kendi kimliklerini kiraya verenler, görevleri ve kurulma
sebepleri sadece CHPyi suçlamak, karalamak olan bazı TV kanalları,
gece gündüz CHPye küfrediyor, CHPyi karalıyor.
Dün akşam, hepimizin
elektrik parasından kesilerek ödenen bir kanalda bir jöleliyi izledim,
jöleliyi. Değerli arkadaşlar, Cem Yılmazı izlemenize gerek
yok, komedi filmlerine gitmenize gerek yok; eğer izlemek
istiyorsanız, dün akşam jöleliyi TRTde izleyin, hem gülersiniz hem
eğlenirsiniz, para da vermezsiniz çünkü onun parasını veren, onu
kiralayan, onu satın alan başka güçler var.
Yine, değerli
arkadaşlar, dün akşam Mustafa Kemal Atatürke; bu ülkenin kurucusu,
bu Meclisin kurucusu, buradaki AKP'li, CHPli, MHPli, HDPli
milletvekillerinin burada oturma sebebi olan Mustafa Kemal Atatürke birileri
kelle dedi; onları da burada kınadığımı
belirtmek istiyorum, onları da burada lanetlediğimi belirtmek
istiyorum.
Yine, değerli
arkadaşlar, birçok televizyon kanalı, birçok demeyeyim maalesef
çoğu, sürekli CHPyi suçluyor, Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişine
küfrediyor, kurucusuna küfrediyor ve sadece para almış oldukları
insanlarla ilgili olumlu şeyler söylüyorlar. Maalesef, bu, bunlarla
sınırlı kalmış olsaydı bir şey demeyecektik
çünkü onların birçoğunun nasıl
çalıştıklarını, nereden beslendiklerini biliyoruz. Ama
son günlerde, maalesef, üzülerek söylemek isterim ki bazı AKP örgütleri,
Osmanlı Ocakları ve bugün üzülerek söylemek isterim ki
büyükşehir belediye başkanları kampanya yaparak vicdansızca
Cumhuriyet Halk Partisini suçluyorlar. Onlar da eminler, onlar da biliyorlar
CHPnin her türlü teröre karşı olduğunu, onlar da biliyorlar
CHPnin her türlü terörü koşulsuz reddettiğini. Bizim için
sağdan, soldan, eğer şiddet kullanıyorsa terördür ve
kınanması gereken bir şeydir.
Yine, değerli
milletvekilleri, bazı ahlak yoksunları, bazı şeref
yoksunları belediyenin parasıyla billboardlara Genel
Başkanımızı suçlayan afişler asıyorlar. Ne
demiş Genel Başkanımız dün akşam bir televizyon
kanalında; değerli arkadaşlar, aynen okuyorum: CHP olarak
herkesin sorunlarını görüyor ve ilgileniyoruz ama medyada yer
almıyor. Biz bir olayı istismar ederek medyanın gündemine
gelmeyiz. Bizim bir tavrımız var; ahlakı, erdemi bilen
insanlarız; onlar gibi olamayız, kimin sorunu varsa onunla
ilgileniyoruz. Bir kadına da saygı duyarız, çöpten
kâğıt toplayan kadına da saygı duyarız. Kimin sorunu
varsa ilgileniriz, ayrım yapmayız. Biz hapiste yatan PKKlıya da
gittik, DHKP-Cliye de gittik, kendini İslami kesimden tanımlayanlara
da gittik, kader mahkûmlarına da gittik, hiçbir ayrım yapmadık.
diyor. Şimdi, buradan bu cümleyi alıyor, Ankara halkının
parasını çalan zihniyet akşama kadar -bir de afiş yapmış
billboarda- ahlaksızca ve hayâsızca bizi, Genel
Başkanımızı bir terör örgütüyle, bir örgütle beraber
göstermeye çalışıyor, diyor ki, cezaevine ziyarete
gitmişiz.
Değerli arkadaşlar,
bunları ziyarete gittik mi? Evet, gittik. Başında benim
bulunduğum komisyon, ayırmadan, nerede bize ulaşan varsa
onları ziyaret etmeye çalıştık; kim
ulaşmışsa, kim mektup yazmışsa, kim Mağdurum.
demişse onların yanında yer aldık.
Değerli arkadaşlar,
tarih yazıyor, Pozantı Cezaevinde tecavüze uğrayan
çocukların çığlığını -sizler de
şahitsiniz- ilk Cumhuriyet Halk Partisi Grubu duydu; Cumhuriyet Halk
Partisi gitti, bizler gittik. Urfa Cezaevinde yatan, yoğunluktan isyan
eden fakir fukara, yoksul insanların
çığlığını, sesini biz duyduk, biz gittik.
Bakın, eğer bu grup olmasaydı, bu
suçladığınız grup olmasaydı, milletvekilleri
olmasaydı, cezaevlerinde çocukların nasıl tecavüze
uğradığını bilemezdiniz, nasıl tacize
uğradığını bilemezdiniz. Hepimizin çoluğu var,
çocuğu var, onları hissederek gittik ve Hangi suçtan girdin, ne suçun
var? diye asla ve kata sormadık.
Yine, Urfa Cezaevinde bir
kadının, ölü çocuğunu teslim almış bir
kadının haykırışını bu kürsüden söyledim. Ne
dedi bir kadın: Ben temizlik yaparak, pencere silerek, sağa sola
işe, gündeliğe giderek çocuğumu büyüttüm. Devlete 1.80lik bir
evlat verdim, onlar bir poşetin içinde bir kömür parçası verdiler.
dedi. Bunlar suçsa, bunlara gittik. Urfa Cezaevindeki insanların
dramını ilk kez biz gündeme getirdik değerli arkadaşlar.
Yine, bakın, Antalya Cezaevinde üst üste yatan, nefes almakta zorlanan,
nöbetleşe nefes alan, tuvaletin önünde yatan insanlara da giden
milletvekilleri CHP milletvekilleridir.
Hiç duydunuz mu bilmem, bir
mahkûm haykırıyor, diyor ki: Geceleri uyuyamıyoruz. Niye
uyuyamıyorsunuz? dedim, bir kadın mahkûm Geceleri
kulağımızı fare kemirir diye uyuyamıyoruz. dedi.
Karataş Kadın Cezaevinde kulağı fareler tarafından
kemirilen, böcekler tarafından ısırılan mahkûmları ilk
kez Cumhuriyet Halk Partisi Grubu gündeme getirdi, bunu her ortamda söyledi.
Yine, Kandıra
Cezaevindeki, çocuğunu yedi yıldan beri görmeyen annenin
dramını bu Meclis kürsüsünde biz gündeme getirdik değerli
arkadaşlar.
Bakın sevgili milletvekilleri, hiç
ayırmadık, hiç ayırmadan herkesin derdine çare olmaya
çalıştık. Muşta kurumdan nefes alamayan mahkûmları,
Edirnede tecride uğrayan mahkûmları, açık cezaevlerindeki
sorunları bizler gündeme getiriyoruz. Açık cezaevleri demişken,
insanlar hâlâ bu çağda tuvaletin önünde, kütüphanede yatmaya devam ediyorlar
ve birçok açık cezaevlerinde, maalesef, hâlâ üst üste yatan insanlar var.
Değerli milletvekilleri, soruyorlar Kimlere
gittiniz? diye. Hiç ayırmadan ama hiç ayırmadan herkese gittik. Bir
Hizbullah mahkûmuna gittik, Hizbullahtan
ağırlaştırılmış müebbet bir mahkûma gittik:
Hepatit hastası, karaciğer hastası, ona verilmemesi gereken
patatesin verildiğini öğrendik, cezaevine müdahale ettik.
Bakın, bu raporu ilk kez yazan burada
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Hasta Mahpuslar Raporu. Burada Hizbullaha
gittiniz mi? diyorlar, gittik. Onun sorunun çözdük mü? Çözdük.
Başka bir şey daha söyleyeceğim
eğer suçlayacaksanız: İBDA-Cnin lideri olduğu iddia edilen
Salih Mirzabeyoğlunun -şimdi barışıksınız
ama o zaman korkuyordunuz- uğramış olduğu dramı ilk
kez bu kürsüde CHPli milletvekilleri gündeme getirdi.
Şimdi ortaksınız, nikâhında
beraber nikâh şahitliği yapıyorsunuz, o Cübbeli Ahmet Hoca,
Cübbeli Ahmet Hoca. Cübbeli Ahmet Hocaya ilk giden, onun sorunlarını
gündeme getiren yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu oldu. Biz ne şu anda
Cübbeli Hocanın ne İBDA-Cnin ne Hizbullahın görüşlerini
savunmuyoruz değerli arkadaşlar.
Yine bir şey daha söyleyeyim: Sizlerin
korktuğunuz, sizlerin yanına gidemediğiniz 28 Şubat
davasında yargılanan insanları Türkiyenin her yanında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ziyaret etti ve onların
sorunlarını Meclis gündemine getirdi.
Bakın, dün sizin Darbeci. dediğiniz,
bugün önünüzü iliklediğiniz İlker Başbuğa da gittik,
karaciğer kanseri başlangıcı olan Fatih Hilmioğluna
da gittik, Mustafa Balbaya da gittik, Tuncay Özkana da gittik. Bugün sizin
kanalların çok sıkça yer verdiği Hanefi Avcının
cezaevinde ziyaretine giden ilk milletvekilleri bizler olduk ve televizyon
televizyon gezdik, Hanefi Avcının nasıl bir haksızlığa
uğradığını anlattık.
Değerli arkadaşlar,
bakın, eğer bir cezaevindeki mahkûmu ziyaret etmek onun görüşünü
kabul etmekse AKP içerisinde de böyle insanlar var. Bakın, orada bir
arkadaş dinliyor beni, Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı. O da
PKKlıları ziyarete gitti, o da DHKP-Clileri ziyarete gitti, o da
birçok insanı ziyarete gitti. Şimdi, o da mı PKKlı? Veya
-kulakları çınlasın, Konya Milletvekili Sayın Ayşe
Türkmenoğlu- Ayşe Türkmenoğlu DHKP-Cli mi? Birlikte birçok
DHKP-Cli mahkûma gittik. Veya eski Ağrı Milletvekili Profesör Doktor
Sayın Yıldız PKKlı mı? O da birçok hemşehrisiyle
kucaklaştı. Şimdi bu mantığa göre İnsan öldürene
giden katil. demek lazım. Burada alt komisyon üyesi
arkadaşlarımız var. Veya geçtiğimiz dönem -yine onun da
kulakları çınlasın, Eski Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğru- Reşat Doğruyla beraber PKKya da gittik,
DHKP-Cye de gittik, MLKPye de gittik, İBDA-Cye de gittik,
IŞİDe de gittik; gitmediğimiz şey kalmadı
arkadaşlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cezaevinde, cezaevinde
VELİ AĞBABA
(Devamla) Evet, cezaevinde.
Bakın, geçtiğimiz
günlerde cezaevine, Diyarbakırda bomba attığı iddia edilen
Orhan Göndere de gittik. Sizler silah veriyorsunuz o IŞİD
militanlarına. Niğdedeki katiller için izin istedik, Adalet
Bakanlığı izin vermedi. Bu suçlamaya göre değerli
arkadaşlar, içinizde birçok PKKlı, birçok DHKP-Cli, birçok MLKPli
var.
Yine, MHP Grubundan
Sayın Atila Kayayla geçtiğimiz haftalarda Tekirdağ Cezaevine
gittik, çok ilginç diyaloglar yaşandı. Bunlar doğru şeyler
değerli arkadaşlar; yanlış olan, değerli milletvekilleri,
bunların bu kadar hayâsızca kullanılması.
Bizim siyasi görüşümüz
belli. Bizim Türkiyeyi yönetme iddiamız var, her yerde söylüyoruz. Ne
diyoruz biz? Biz diyoruz ki
Bakın, sizin televizyon
kanallarınız her gün, zaman zaman Meclis Başkanınız
Türkiyenin rejimini, laikliğini tartışıyor. Her ortamda
söylüyoruz, her yerde söylüyoruz: Bizim bu anlayışımıza
karşı olan insanların bile, eğer mağdursa onların
da yanında yer aldık. 28 Şubat davasında içeriye
alınan İslami kesimden arkadaşlarımızın da
sorunlarını gündeme getirdik ama 28 Şubat davasından
gözaltına alınan, tutuklanan subayların da sorunlarını
gündeme getirdik.
Övünerek söylemek isterim değerli
arkadaşlar, birçoğunuz -bunların hepsini biliyorsunuz- bizim
dediğimiz noktaya geldiniz. Ben bu kürsüden konuşurken
geçtiğimiz dönemde darbeci
, darbeci
diye laf atanları
hatırlıyorum. Ergenekonda, Balyozda, askerî casuslukta, Odatvde
davalara gittik.
Bakın, 12 Eylül 2012 tarihinde İzmirde
bir cezaevine gittik. Ben, milletvekilli olarak ilk kez cezaevinde ağladım.
Askerî casusluktan yatan kadınları gördüm, askerî casusluktan yatan
bir doktor hanımı gördüm, o ağladı, hep beraber bizler de
ağladık. Onun siyasi görüşü bizim siyasi görüşümüze uzaktı
ama askerî casuslukta nasıl bir oyun oynandığını, o
insanların hem kişisel namuslarına hem de mesleki
namuslarına nasıl leke getirildiğini ilk kez biz ortaya
çıkardık. O zaman AKP Grubu bunlara inanıyordu; Sayın
Bostancı da o zaman milletvekiliydi, bunların hepsine
inanıyordu. Ama kim ne derse desin, her zaman doğrunun yanında
yer aldık.
Odatvden yargılanan Soner Yalçının
suçsuzluğuna kefil olduk.
Bakın, burada Cumhuriyet Halk Partisinden,
HDPden ve MHPden milletvekilleri, geçtiğimiz dönem sizin
baskınızla tutsak edildi. Hiç ayırmadan söylüyorum, Urfa Cezaevi
yanarken, HDP Milletvekili İbrahim Ayhanla o isyan sırasında
aynı koğuştaydım. MHP Milletvekili Sayın Alanın
defalarca ziyaretine gittim. Sayın Tuncay Özkanın, Sayın
Balbayın defalarca ziyaretine gittik. Bunların bir polemik konusu
yapılmasını kınadığımı belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, Başkent
Ankarada bir belediye başkanının -sizleri de bunu kınamaya
davet ediyorum- bu kadar ahlaksızca, bu kadar fütursuzca bir afişi
asmasını da anlayabilmiş değiliz.
Bakın, terörle iş birliği yapan birilerini
arıyorsanız, geçmişinize bir bakın.
Değerli arkadaşlar,
ne diyoruz? Diyoruz ki: Şimdiye kadar 540 şehit var, yüzlerce sivil
katledildi. Biz, ülkeyi yönetmiyorduk. Bakın, kentlerin içinde -elinizi
vicdanınıza koyun söyleyin- hendekler açılıyor; hendek
dediğimiz öyle, şu kadarcık bir yer değil, hendek
dediğimiz yer, 5 metreye 20 metre. Değerli arkadaşlar, bu hendek
açılırken bizim valilerimiz yoktu, biz Hükûmet değildik, biz
iktidar değildik. Geçtiğimiz günlerde örnek verdim, Iğdır
ilinde, şehrin göbeğinde su borusu kazısı yapılsa
herkes görür, yol kazılıyor şehrin ortasında, bomba
döşeniyor, altı ay sonra patlatılıyor, 13 polis şehit
oluyor.
Şimdi, Allah aşkına, İstanbulun
fetih gösterilerine 70 milyon harcayanlar, İstanbulu fethettiğini
iddia edenler 11 tane yurttaşımızı korumayı
beceremediler. Şimdi, sorumluluk Kemal Kılıçdaroğlunda
mı, sorumluluk Binali Yıldırımda mı? Elinizi
vicdanınıza koyun, lütfen söyleyin arkadaşlar, böyle
aymazlık olur mu? Sen devletin her türlü imkânını
Benim vergimle,
diğer siyasi partilerin vergisiyle kendi siyasi propagandanı
yapıyorsun ama o polisleri koruyamıyorsun.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Çetin
Arıkla Kayseride bir şehit cenazesine gittik. İki
kardeşler, uzman çavuş, bir kardeşi şehit olmuş, bir
uzman çavuş geldi, aldı bizi kenara dedi ki: Sizden bir şey
rica edeceğim, sizden bir şey istiyorum -Çetin Arık
geçtiğimiz günlerde Mecliste gündeme getirdi- bize verdikleri, o
bindiğimiz askerî araçlar teneke gibi, teneke. Kendileri bin tane polisle,
500 tane polisle dolaşıyor, fakir fukaranın çocukları o
tenekenin içinde ölüyor. Bu ölümlerin sorumlusu kızsanız da
bozulsanız da CHP değil, bu ölümlerin sorumlusu, bu şehitlerin
sorumlusu sizsiniz, bu insanların ölümünden siz sorumlusunuz değerli
arkadaşlar. Niye? Çünkü on iki yıldan beri ülkeyi siz yönetiyorsunuz.
Biz, bu görüşmelere itiraz ettiğimizde, Mutlaka Mecliste olsun.
dediğimizde, siz bize Barışa karşı
mısınız? dediniz.
Bakın sizin yayın organınız ne
diyor: PKK şehirlere 80 bin silah yığdı. Birkaç örnek
vereyim arkadaşlar: PKK ve IŞİD terör örgütü değil,
politik hareketlerdir. Ne demiş: Öcalan, Orta Doğu'da Türkiye'nin
önünü açıyor. Ne demiş: Öcalan olmasaydı şu anda çoktan
kan gövdeyi götürmüştü. Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok
iyi okuyor. Bunu kim söylemiş? Bunu, bırakın CHP
milletvekilini, Malatyanın Arguvan ilçesinde bir üye söylemiş
olsaydı başımıza yıkardınız; bunu sizin
milletvekilleriniz söylemiş değerli arkadaşlar.
Bakın, arşiv hiç unutmaz. Burada söylenen
şeyleri teker teker hatırlatmaya devam edeceğiz arkadaşlar.
Kürtçe yasağını biz kaldırdık, bana Serok Ahmet
diyorlar. Şimdi, Serok Ahmet demiyorlar ama sayenizde, ona da darbe
yaptınız, onu da hatırlatmış olayım. Yani Kamera
kör, anten sağır. Bu sizin açıklamanız arkadaşlar,
Kamera kör, anten sağır. Bunlar da sizin
açıklamalarınız.
Şimdi, buna rağmen CHPyi terörle iş
birliğiyle suçlamak -tekrar söylüyorum, kimin elinde bilgi varsa getirsin-
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanını, herhangi bir
milletvekilini terörle suçlamak -kim suçluyorsa suçlasın-
ahlaksızlıktır; açıkça söylüyorum. Biz bütün terör
örgütlerini, sağdan, soldan şiddet kullanan kim varsa şiddetle
kınıyoruz. Sizler algı konusunda herkesten beceriklisiniz, bu
konuda sayın grup başkan vekillerinden AKP milletvekillerine bir
şey söylemek istiyorum: Bunun destekçisi siz değilseniz, bunun
organizesi sizde değilse bunun gereğini yapmanızı
bekliyoruz sizden.
Bir şey daha söyleyeceğim değerli
milletvekilleri sözlerimi bitirirken: Bakın, biz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak hep yol göstermeye çalıştık. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu geçtiğimiz dönemde Başbakanınıza gitti,
bazı öneriler sundu ama maalesef, sadece, bizi siyaset
dışına itmek için bu öneriler kabul edilmedi.
Tekrar: CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunu, herhangi bir CHP milletvekilini terör örgütüyle
yan yana getiren alçaktır, namussuzdur; bunu kanıtlamayan
alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ağbaba.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Ağbaba kendine has üslubuyla bir konuşma
yaptı, biz de dinledik tabii; çeşitli iddialarda bulundu, bir
kısmını eleştiri sayıyoruz. IŞİDe silah
verdiğimizi söyledi. Tabii, bunu daha önce de bu Meclis zemininde dile
getiren birçok insan oldu, bunlara da bizim cevaplarımız oldu. Bunun
için kürsüden söz istemeyeceğim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Silah da verdiniz,
mermi de verdiniz; destek de verdiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bugüne kadar
bunlara vermiş olduğumuz hususlar zabıtlardadır,
bunları Sayın Ağbabanın okumasını rica
edeceğim sadece.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
VELİ AĞBABA (Malatya) IŞİDi
büyüten sizsiniz Sayın Bostancı, IŞİDi büyüten sizsiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bunu
reddediyoruz.
BAŞKAN Sayın Metinerin 60a göre
yerinden kısa bir söz talebi vardır -İnsan Hakları Komisyon
Başkanı olduğu için sanırım- Sayın
Ağbabanın ifadelerine ilişkin.
Sayın Metiner, açıyoruz mikrofonunuzu.
Sayın Baluken, daha sonra sizi
dinleyeceğim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Metinerin, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 238 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (İstanbul) Teşekkür
ederim sayın Başkan.
Gerçekten, cezaevlerini dolaşırken pek çok
insanla, örgütüne bakmaksızın görüşmeler yapıyoruz,
özellikle de hasta tutuklu ve hükümlülerle her bir partiye mensup
milletvekilleri olarak görüşmeler yapıyoruz; bunun polemik konusu
yapılması gayriinsanidir, gayriahlakidir. Partimiz adına bu
gayriahlakiliğe, bu gayriciddiyete dair bir yorum yapanı da görmedim
ben ama herhangi bir televizyonun bu yorumu yapmasını partimize
bağlayan ve partimizi ilzam eden bir davranış biçimine
dönüştürmeyi de ahlaki bulmuyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Partinize
söylemedim, onları yapanlara söyledim.
MEHMET METİNER (İstanbul) Cezaevi
Komisyonu Başkanı olarak şunu içtenlikle belirtmek istiyorum:
İçeride yatan kim olursa olsun, hangi örgüte mensup olursa olsun, hastaysa
gerekli duyarlılığı gösteririz ve sorunun çözümü için de
gerekli her türlü katkıyı sağlarız, başka türlü siyasi
mülahazaları da gayriinsani ve gayriahlaki bulduğumu belirtmek
isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Metiner.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Balukene söz
vereceğim Sayın Gök.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İçtüzük 60a göre yerimden çok kısa bir söz
istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Baluken, size
de söz veriyoruz.
24.- Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yapılmış olan
saldırıyı kınadığına ve bu
saldırıların tekrar ediliyor ve bunlarla ilgili herhangi bir
soruşturma sürecinin yürütülmüyor olmasının bu
saldırıların planlı ve örgütlü bir şekilde
gerçekleştirildiğini gösterdiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gündemin yoğunluğundan dolayı Genel
Kurul açılırken dile getirmem gereken bir mesajı iletmek üzere
söz aldım.
Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğluna
yapılmış olan saldırıyı
kınadığımızı ve kabul edilemez bulduğumuzu
ifade ediyoruz. Daha önce de benzer saldırılar yine Sayın
Kılıçdaroğlu şahsında, aslında bütün CHPye oy
veren seçmen tabanına da yapılmıştı. Tabii, bu
saldırıların tekrar ediyor olması ve bu
saldırılarla ilgili herhangi bir soruşturma, etkin bir
soruşturma sürecinin yürütülmüyor olması, bu
saldırıların planlı ve örgütlü bir şekilde
gerçekleştirildiğini gösteriyor. Daha önce de bizim partimizin
eş başkanlarına yönelik suikast girişimleri ve yine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Silvanda sokak ortasında ölümcül olabilecek müdahaleler
yapılmıştı.
Bütün bu girişimler, demokratik siyaset
alanını tamamen daraltmaya yönelik otoriter, antidemokratik
uygulamalardır, farklı sese sahip olan siyasi partileri susturmaya
yönelik müdahalelerdir. Bunların tamamında sorumluluğu AKP Hükûmetinde
bulduğumuzu ve AKP Hükûmetinin gerekli tedbirleri almakla yükümlü
olduğunu da ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Gök
25.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun ifade
ettiği ve özellikle Cezaevi Komisyonunun ziyaretleri sırasında herkesle
görüşülerek cezaevlerinin bir fotoğrafının çekildiği
şeklindeki sözlerinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanınca
çarpıtılarak billboardlara asılmak suretiyle bir
saldırıya geçildiği
Bugün Sayın Metinerin
yaptığı açıklama çok önemlidir. Sayın Metiner de
Cezaevi Komisyonu üyesi olarak, diğer arkadaşlar gibi, haklı
olarak, kendilerine verilen görev çerçevesinde cezaevlerini ziyaret ettiler
bizim arkadaşlarımız ve diğer partili
arkadaşlarımızla beraber ve orada görüşülen kişinin
siyasi kimliğinden bağımsız, cezaevlerindeki sorunlar
tespit edildi.
Arkadaşımızın ifadesi,
Sayın Veli Ağbabanın ifadesi kesinlikle AKP Grubunu ilzam eden
bir değerlendirme değildir. Böyle olmasını biz asla
aklımızdan dahi geçiremeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Metinerin bu
değerlendirmesi de arkadaşımızın
yaptığı açıklamayla örtüşen bir açıklamadır.
Bu açıklamada biz AKP Grubunu ya da yöneticilerini ilzam eden bir
değerlendirme içerisinde bulunmayarak Ankara Büyükşehir Belediyesinin
asmış olduğu o billboardlardaki çarpıklığa
işaret ettik çünkü böyle bir tablo ileride diğer parti liderlerini de
bir saldırıya maruz bırakan hareketin olmasına vesile olur.
Bunu biz asla tasvip etmeyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gök.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika
Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238)
(Devam)
BAŞKAN - Şimdi, gruplar adına ikinci
konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
238 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde
Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Uluslararası sözleşmelere, bu tip
onaylamalara ilişkin bu Meclis kürsüsünden birçok defa açıklamalar
yaptık, onlara atıfta bulunuyoruz. Önemli olan, uluslararası
anlaşmaları uygun bulmak, onaylamak ya da uluslararası
sözleşmelere taraf olmak değil, uluslararası sözleşmelerde
yüklenen sorumlulukların yerine getirilmesi, iç hukukun ulusal üstü
sözleşmelere uygun hâle getirilmesi ve bu sözleşmeler kapsamında
ihlallerin artık son bulmasıdır. Türkiye bu konuda bir yol
almış gidiyor, sözleşmeleri imzalıyor, onaylıyor,
uygun buluyor ama uluslararası sözleşmelerin gereği
hatırlatılınca buna karşı kabadayıca, bazen
fırça atan, bazen tehdit eden bir üslupla uluslararası arenada
herkese meydan okunmaktadır. Bunu da, gerçekten, bu sözleşmeleri niye
imzalıyoruz, niye gereğini yerine getirmiyoruz diye Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütün üyelerinin düşünmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bugün önemli bir dava
vardı, Çilem Doğanın davası. Çilem Doğan Adanada
yargılanıyordu, Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesinde. Çilem
Doğan, evlendiği tarihten sonra, bütün evlilik hayatı boyunca
eşinden çok ağır şiddetler görmüş ve bu şiddet
sonrasında mahkemelere koruma kararı için başvuran bir kadın
ve her koruma talebi, maalesef, olumsuz neticelendiği için eşi sadece
şiddet uygulamakla yetinmemiş, aynı zamanda kendisini fuhşa
zorlayan çok ciddi baskı yöntemlerini de uygulamaya devam etmiştir ve
Çilem Doğan, maalesef, bu şiddet ve fuhşa zorlanma sebebiyle ölmemek
için eşini öldürmek zorunda kalmıştır, meşru müdafaa
hâlinde eşini vurmak zorunda kalmıştır. Bugün, işte,
bu davanın karar duruşması vardı ve Çilem Doğan
mahkemede bir kez daha şunu söyledi: Ben, gerçekten, yüzüm
morarmış hâlde, vücudum sakatlanmış hâlde, şiddet
görmüş hâlde çok bulundum bu koridorlarda. Başka bir seçeneğim
kalmadı, keşke olmasaydı. Bu savunmayı -aslında
özetini ifade ediyorum- genel hatlarıyla bütün yargılama boyunca her
duruşmada ısrarla devam ettirdi. Fakat iddianameyle ağır
tahrik altında bu suçu işlediğini iddia eden savcılık
makamı, nedense son duruşmada ağır tahriki tahrike
indirerek tahrik ve iyi hâl indirimi adı altında on beş yıl
ceza verdi Çilem Doğana ama bu kararı kesinlikle doğru ve adil
bulmuyoruz. Ancak, mahkeme başkanının muhalefet şerhinin de
çok değerli olduğunu ve yargılamalarda bu muhalefet
şerhlerinin artarak artık gerçekten kadınlara yönelik
şiddetin korunmadığı, kadına yönelik
baskının yargı erkince arkasında durulmadığı
bir döneme doğru gideceğini umut ediyoruz. Çünkü mahkeme
başkanı muhalefet şerhiyle, Çilem Doğanın meşru
müdafaa hâlinde bu suçu işlediğini ve bu nedenle ceza almaması
gerektiğini başkan sıfatıyla dercetmiştir.
Değerli arkadaşlar, kadına yönelik
şiddetin boyutlarını bu kürsüden her gün olmasa da ara ara ifade
ediyoruz ve gerçekten Türkiye'de şu anda çok önemli bir boyutta hâlâ bu
şiddet ve cinayetler devam ediyor. Kadınları öldüren erkekler
çok ciddi tahrik ve ağır tahrik hükümlerinden faydalanırken, çok
istisnaen, mecbur kaldığı için, kendini korumak için, ölmemek
için Çilem Doğanın fiilinin cezalandırılması
yargının kadınlar ve erkekler arasındaki çifte
standardını göstermesi açısından oldukça önemlidir ve ibret
vericidir. Biz, Çilem Doğanın davasını Türkiye kadın
hareketinin, kadın örgütlerinin ve avukatların talebi
doğrultusunda Yargıtayda mahkeme başkanının meşru
müdafaadan bozması gerektiğini buradan da bir kez daha ifade etmek
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, başka bir
problem: Yüksekovada sokağa çıkma yasağı
kaldırıldı fakat oradaki harabe hâlâ duruyor ve biliyorsunuz iki
gündür ramazan başladı, vatandaşlarımız oruç tutuyor.
Güvenlik personeli orada iftar çadırlarını engelliyor, yemek
dağıtan arabalardakileri ve arabaları kullanan insanları
gözaltına almaya başlıyor. Bunun gerçekten etikle, inançla,
siyasetle hiçbir ilgisinin olmadığını biliyoruz ve
kaymakamlık verdiği cevabi yazıda, resmî cevapta Hasar tespit
çalışmalarının devam etmesi sebebiyle iftar
çadırlarının açılması talebinin uygun
görülmediğini ve vatandaşların müracaatları hâlinde
kaymakamlıkça bu müracaatların alınacağını ve gerekli
yardımların idare tarafından yapılacağını
söylemiştir. Değerli arkadaşlar, iftar
çadırlarını engelleyenler Bize müracaat edin, biz size bir tas
çorba veririz. diyorlar, ancak şu ana kadar hiçbir katkının,
yardımın ve iftar açmak için bir desteğin
olmadığını da biliyoruz. Kendine muhtaç ettikten sonra
-ağır koşullar altında- zaten evleri
yıkılmış, viraneye dönmüş bir topluluğun bu
şekilde ayrıca hırpalanması ve iftar açmalarının
engellenmesi insanlık dışıdır.
Dün orada bulunan milletvekili arkadaşlarımız,
unun yanında vatandaşın ununa fare zehri
karıştırıldığını görüp bunu
basınla da paylaştı, biz de bunları sizlerin takdirine
sunuyoruz.
Yine sokaklarda açık, patlamaya hazır
mühimmatın olduğunu ve bunların gerçekten yaşam
hakkını ciddi bir şekilde tehdit ettiğini bir kez daha
ifade etmek istiyoruz.
Sadece Yüksekovada değil, sokağa
çıkma yasağı devam eden ve kaldırılan bütün yerlerde,
bölgelerde, illerde ve ilçelerde bu uygulamaların sistematik bir
şekilde devam ettiğini de ayrıca hatırlatmak isteriz.
Yine Hurşit Külteri bir
kez daha ifade etmek istiyorum. Sayın grup başkan vekilimiz
tarafından ifade edildi. Hurşit Külteri gözaltına alanlar ya da
kaçıranlar, JÖH, PÖH, BÖF Twitter hesaplarından -hâlâ o Twitter hesapları
çalışıyor ve her gün paylaşımlar yapılıyor-
kendisinin alındığını ve onlarda olduğunu
söylemelerine rağmen, şu ana kadar resmî makamlar Hurşit
Külterin gözaltında tutulmadığını ifade ediyorlar. Biz
dakikalar sonra tweetlerin ve Facebook paylaşımlarının
tespit edildiği bir Türkiyede yaşıyoruz. O adreslerden herhangi
bir yere hakaret, Cumhurbaşkanına bir söz ya da iktidar partisine bir
kelam edilmiş olsaydı, o hesaplar derhâl askıya
alınır, soruşturma başlatılır ve IP
numaralarıyla sahipleri tespit edilirdi.
Hurşit Külter -bugün 14üncü
gün- görgü tanıklarına göre Gümüşdere Karakolunda tutuluyor ve
Hurşit Külterle faili meçhul cinayetlerin startı veriliyor,
kaygımız çok büyüktür. Bu nedenle, iktidar partisinin,
İçişleri Bakanlığının ve
Başbakanlığın, Demokratik Bölgeler Partisi Yöneticisi olan,
mesajı sabit olan ve Twitterda bu adresi kullananların fail
olduğunu Meclis kürsüsünden bir kez daha söylüyoruz. Bu bir suç
duyurusudur. Verilen dilekçelere yanıt verilmemiştir ama bu mesele
hayati bir önemdedir. Her fırsatta 1990lı yılları mahkûm
eden anlayış, bugün 1990lı yılları geri getirmek için
büyük bir çaba içindedir.
Değerli arkadaşlar,
geçen hafta sonu itibarıyla -daha öncesinden başlayan- demokratik
siyaset buluşmalarımız vardı Halkların Demokratik
Partisi olarak. Fakat siyaset alanında partimize karşı
ayrımcı ve çifte standarda dayalı yaklaşım, demokratik
siyaset alanı dışına atma, öteleme duruşu bu miting
başvurularımızda da aynen devam etti. Bizim hafta sonu Adanada,
İzmirde, Diyarbakırda ve İstanbulda, dört ilde miting yapmak
için yaptığımız müracaatlar maalesef keyfî bir şekilde
reddedilmiştir, sadece İstanbul kabul edildi.
Değerli arkadaşlar,
bu, Adananın bize verdiği cevabi yazı; yasaklama kararı,
tebliğ, tebellüğ belgesi. Burada tek bir kanun maddesi
yazılmıyor; burada neye göre, hangi kanunun hangi fıkrasına
göre bu mitingin yasaklandığı asla izah edilmiyor. Genel
gerekçelerle ve özel olarak da siyasi parti temsilcileri başta olmak
üzere, terör örgütlerinin hedefi olabilecek kişiler ve diğer
vatandaşlarımızın can güvenliklerinin tehlikeye
düşürülebileceği gibi genel ve soyut bir kavramla bizim mitingimiz
yasaklanmıştır.
Değerli arkadaşlar,
siyasi partiler, Anayasaya göre demokratik siyasi yaşamın
vazgeçilmez unsurlarıdır. Bütün siyasi partilerin yapacakları
açık hava toplantıları, karşılamalar,
uğurlamalar, kapalı toplantılar, açık
toplantılarının 2911e bile tabi olmadığı
düzenlemesi orta yerde duruyor ve 2911in 4üncü maddesine göre Aşağıda
belirtilen toplantı ve faaliyetler bu kanun hükümlerine tabi
değildir. düzenlemesi vardır. Fakat, maalesef Halkların
Demokratik Partisinin mitinglerini engelleyen, eş
başkanlarının, genel başkanlarının şehre
girişinden sonra bütün ili gaz bulutuna çeviren zihniyet siyaseti
doğrudan engellemektedir. Bizim eş genel başkanlarımızın
katılacağı mitinglerin bu şekilde yasaklanması siyasi
iktidarın, daha doğrusu sarayın talimatlarıyla
gerçekleştirilmektedir. Bir yandan halkın bize teveccühünün
olmadığını, halkın bizi artık
desteklemediğini diğer yandan da halkın bize tavır
aldığını her fırsatta ifade edenler, on binlerce
insanın, yüz binlerce insanın mitinge geleceğini görünce mitingi
yasaklayarak bizle halkın arasına bir set çekmek istemektedir ve bu
tam da HDPnin çalışmalarını, siyasi faaliyetlerini
engellemedir ve bu bir suçtur, bizim iç hukukumuza göre bile bu bir suçtur.
Sadece fetih toplantıları için, kutlamaları için on binlerce
güvenlik görevlisi görevlendiren anlayış, gece yarıları
havaalanında dönemin Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan
miting yaparken, istediği gün istediği saatte istediği ilde
konuşma yaparken, bütün kanallar canlı yayınlarken bizim
mitinglerimiz, bizim buluşmalarımız TOMAlarla, akreplerle
müdahaleye maruz kalmaktadır.
Bizzat Adanada ben, o gün
gaza maruz kalan bir arkadaşınız olarak, yüzü kapalı,
maskeli bir güvenlik görevlisiyle muhatap olmak zorunda kaldım.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hiç öyle bir şey olmaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve
onlar JÖH mü, PÖH mü, BÖF mü bilmiyoruz. Orada valilik, İçişleri
Bakanlığı ve Hükûmet görevdeyken bu engellemelerin HDPyi
zayıflatmaya dönük olduğunu ama bunun asla zayıflatmadığını,
çok daha fazla güçlendirdiğini söyleyeyim. Adanada da, İzmirde de,
Diyarbakırda da bütün bu engellemelere rağmen binler
karşılamaya geldi ve bu yasak kararını verenlere
karşı en iyi cevabı verdi. Her ne kadar kendi
basınları bunu farklı göstermek istese de biz bu
basının neye hizmet ettiğini, propaganda malzemelerini nereden
temin ettiğini ve nasıl bir yalan üzerine bunları
ürettiğini artık ezberledik, bütün Türkiye de ezberlemiştir.
Değerli arkadaşlar, son olarak,
Cumhurbaşkanının gerçekten kadınlara yönelik sözleri,
tespitleri ve açıklamaları -artık, bardağı
taşırdı demeyeyim, bıçak kemiği de geçti- artık,
dayanılamaz, kabul edilemez bir hâl almaya başladı. En son,
biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı şöyle bir açıklama yaptı 5
Haziranda: Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın
iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun,
özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıyadır, eksiktir, yarımdır.
30 Mayısta yine: Nüfus
planlamasıymış, doğum kontrolüymüş; hiçbir Müslüman
aile böyle bir anlayışın içerisinde olamaz. Rabbim ne diyorsa,
sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz de o yolda gideceğiz, buna
bakacağız. diyor.
8 Martta: Benim için kadın öncelikle annedir.
Açık söylüyorum: Bana göre, kadına en büyük zararı hayatı
ekonomik özgürlük parantezine mahkûm eden anlayış vermiştir. Buranın
altını çiziyorum değerli arkadaşlar: Ekonomik özgürlük
parantezi. Yani, kadınların iş yaşamında, üretim
yaşamında var olmasını doğrudan hedeflemiştir.
Nüfus artırmamız gerekiyor. Burada bir
numaralı aktör annelerdir
Yine, Cumhurbaşkanının buna benzer
açıklamaları oldukça fazla, sadece son iki aya ilişkin
olanı söyledim.
Şimdi, Cumhurbaşkanı bunları
söylerken gündemi değiştirmek istiyor, her
sıkıştığında kadınlara ve kadın
haklarına saldırıyor. Bunu yaparken de gerçekten karanlık,
cinsiyetçi ve kadın düşmanı çağ dışı
fıtratını da bir kez daha açığa çıkarıyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Cumhurbaşkanına hakaret ediliyor, siz dinliyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Erdoğanın, bugün, kadınlara yönelik düşmanca tavrı
kadın haklarını çiğneyen, toplumdaki cinsiyet
kodlarını yeniden üreten, güçlendiren söylem ve politikaları
sadece kendine has değildir. Bu söylem ve politikalar Hitlerden,
Mussoliniden, Arabistan krallarından aşina olduğumuz söylem ve
politikalardır. Çok uzağa gitmeye gerek yok, daha hemen yanı
başımızda IŞİD barbarlığının,
kadın düşmanı çetelerin kadınlara dönük söylem ve
politikalarını görüyoruz. AKP ve IŞİD zihniyetinin
buluştuğu en temel, en somut göstergelerden biri de kadına
bakış açısıdır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi, ne demek bizim anne olmamız, ne
demek bizim yarım olmamız, ne demek bizim işte
çalışıp çalışmamamız? Bu konular bir
erkeğin, hele hele Cumhurbaşkanlığı makamında
bulunan bir şahsiyetin işi değildir. Kadınlar kendi
kararlarını verebilecek yaştadır. Ben Meclis kürsüsünden
Sayın Cumhurbaşkanına şunu söylüyorum: Size ne?
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Senin
haddine değil ya Cumhurbaşkanına oradan konuşmak.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizim
çalışmamız, bizim anne olup olmamamız, bizim kürtaj olup
olmamamız, bizim nerede, ne iş yapacağımız sizi niye
ilgilendiriyor?
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Sana
mı soracak da konuşacak Cumhurbaşkanı ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz bu
ülkenin yurttaşları olarak, birer birey olarak kendi
kararlarımızı alabilecek yaştayız. Bari
anneliğimizi nasıl yapacağımızı da gösterin bize,
nasıl çocuk bakacağımızı da gösterin. Böyle bir
fütursuzluk, böyle bir aymazlık olamaz. Gerçekten, burada, hem büyük yalanlar
söyleniyor hem de dinî inançlarla insanlarımız kirli siyasete alet
ediliyor.
Biz kadınlar senin emir buyurduğun
sarayın kulları değiliz, asla da olmayacağız.
Kadınlara emir vermek, rol, misyon biçmek, Benim
dayattığım kadın değilseniz eksik ve
yarımsınız. demek senin ne hakkına ne de haddinedir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çarpıtma,
çarpıtma! Çarpıtıyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Önce,
erkek olarak kendi yerini bileceksin; annen var, eşin var,
kızların var; bu, hepimiz için geçerli ve burada sadece
Halkların Demokratik Partisine üye milletvekili kadınlar olarak söylemiyorum,
bizim arkadaşlara da söylemiyorum, bütün kadınlara yönelik
söylüyorum: Bizim yarım olduğumuza, tam olduğumuza karar verme
konusunda bu kadar fütursuzca açıklamaları reddediyoruz ve bu konuda,
bütün kadınları da bu düşüncede buluşmaya
çağırıyoruz ve şunu da hatırlatmak istiyoruz:
Gerçekten, bu dünyada herhâlde en fazla annenin ahını,
bedduasını alan siyasi lider Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğandır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Nereden
biliyorsunuz?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Annelerin dualarıyla
ayakta o.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Daha
dün, Kıyamete kadar bu savaş devam edecek. dedi yani annelere dedi
ki: Kıyamete kadar siz evlatlarınızı toprağa
vereceksiniz. Doğurun, biz öldürelim, ölsünler savaşta, ama orada ama
burada. Bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil, hiçbir
şey Cumhurbaşkanı söyledi diye kıyamete kadar devam etmez.
Bu savaşı bitirmektir bizim görevimiz, Meclisin görevi buna siyasi
çözüm aramaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O zaman, terörü
desteklemeyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yoksa,
insanları savaşa hazırlamak, annelere Çok çocuk yapın,
nüfus planlamasını reddedelim ve biz bu çocukları askere
gönderelim, savaş alanlarına gönderelim. demek siyasetin işi
değildir, bizim görevimiz yaşatmaktır. Yaşatmak için halk
bizi buraya göndermiştir ve gerçekten, bu konuda, anneliği ve
kadını ağzına almasından artık büyük bir
rahatsızlık duyuyoruz. Çünkü herkesin nasıl
yaşayacağına, nasıl dizayn olacağına, nerede
görev yapacağına kendisi karar vermek istiyor. Bunun amacı,
kadınları -o diyor ya, parantez- ekonomik yaşamın
dışına atmak. Bu aynı zamanda, işsizlikle mücadele
etmenin de bir yöntemidir. Dünya tarihinde de savaşlarda,
işsizliklerde ve ekonomik buhranlarda ilk başta eve kapatılanlar
kadınlardır. Evet, gerçekten, Cumhurbaşkanı da dünya
tarihini kendi bakış açısına göre iyi okumuştur,
Türkiyede kadınları eve kapatarak ve sadece çocuk doğuran bir
insan olarak değerlendirdiğini her gün göstermektedir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Şu
Mecliste -demin de bir iki milletvekili arkadaş söyledi- adam gibi
lafını artık kullanmayın, biz kadınlar da
buradayız ve bu cinsiyetçi bir dildir.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
Dağa kaldırılan kadınları bir gün ağzına
almadın be.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Adam
gibi olun., Adam gibi konuşun., Adam gibi davranın
Bu dili de
reddediyoruz, insan olma temelinde hareket edelim diyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) -Kadınlar da adam
gibi konuşabilir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kadın gibi
konuş, kadın gibi konuş!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Sayın Bostancı, buyurun.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı)
Kürt kızları ne olacak onu da bir söyleseydin ya. Şu, Kürt
kızlarını da bir söyleyin ya, ne olacak onların hâli?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bırakın kadınlar kendi hâllerine baksın,
size düşmez.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, konuşmacı kürsüden konuşurken AK PARTİ ile
IŞİDin kadına bakışındaki zihniyetin aynı
olduğunu ifade ederek
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
Dağa kaldırılan kadınları bir gün
ağzınıza almadınız daha bu kürsüden hanımefendi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Her gün
alıyoruz.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Bir gün
almadınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
bir terör
örgütüyle meşru bir partiyi aynı kefeye koymuş ve bir
sataşmada bulunmuştur. 69a göre
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Meral
Hanım, dağdaki kadınları savunun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz savunun, siz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
savunun, siz; biz hepsini savunuyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kamplardaki
kadınlara ne yaptığınızı savunsanıza.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Taciz edilen,
istismara uğrayan Kürt kızlarını savunun, Kürt
kadınlarını savunun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Ya,
sizin varsa sözünüz kürsüden söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Geç,
kürsüden konuş, kürsüden.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bir gün kürsüyü
kullan, bir gün kürsüyü.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen de Rakkadaki
kadınları savun, Rakkadaki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
19.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 238 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; kadın meselesi iki dakikada,
beş dakikada toparlanabilecek bir konu değil, hele böyle sahte bir
diskur içerisinde klişelere dayalı bir anlatımla, polemikçi bir
üslupla tüketilecek bir konu da değil.
Bir kere AK PARTİ ile IŞİDin
kadına bakışında zihniyet aynı. lafını
neresinden tutacağım? Atacağım da tutabileceğim bir
tarafı yok.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Cumhurbaşkanımız gibi bakman yeterli.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) İnsan
eğer realite hükümleri ile kıymet hükümlerini bu ölçüde
karıştırırsa kendi gördüğü rüyayı gerçek
zannetmeye başlar ve aklına geleni de konuşur; Meral
Hanımın yaptığı gibi.
AK PARTİ, Türkiye'nin modernleşmesinde on
beş yılda çok önemli rol oynamış bir siyasi parti. Realite
hükümleri diyorum Meral Hanım, realite hükümleri bize şunu söylüyor:
Köylerde yaşayan, tarlalarda çalışan kadınlar AK
PARTİnin iktidar döneminde şehirlerde daha fazla istihdam
imkânı buldular, kadınlar daha fazla kamusal hayata
katıldılar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hazmedemezler. Zihniyet
farklı, terör zihniyeti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Siz kendi
kıymet hükmünüzle değil, Türkiye'nin yaşadığı
sosyolojik değişimle baksanız bu söylediğiniz sözlerin
hiçbirini söylemezsiniz ama sosyolojik realiteler değil, sizi kendi
hikâyeniz içindeki ideolojik bakış ilgilendiriyor.
Kadın meselesine gelince: Kadını
kimsenin kafes arkasına filan hapsettiği yok. Bu, çağ
dışı bir retorik. Hani eskiden derlerdi ya: Gericiler,
kadını kafesin arkasına hapsetmek istiyorlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çok geride kaldı,
çok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Buna biraz
böyle ışıltılı bir makyaj
kattığınızda yeni bir söz olmuyor Meral Hanım.
Cumhurbaşkanımızın da, AK PARTİnin de durduğu
yer, modernlik içerisinde kamusal hayatın içindeki bir kadındır,
ekonomik özgürlüğünü kazanan bir kadındır, ailenin de temel
direği olan bir kadındır; vurgu budur. Bunu başka türlü
çekip başka türlü anlamlar çıkartmaya çalışmak fuzuli
iştigaldir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Direkt
adımı vererek, doğrudan sataştı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Meral
Hanım, Duran Kalkanın etrafındaki kadınları söyle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hangi
sataşmada bulundum Sayın Başkan?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hayır ne oldu
da sataştı ya, ne dedi sataştı ya? Bence biraz daha ciddi
olmalısınız Sayın Başkan. Gülecek bir şey yok
burada.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Onları
savunun, onlar Kürt kadınları, Kürt kızları, savunun
onları.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Kürt
kadınları senden ders alacak değil. Saygılı ol!
20.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekleri söyleyince
böyle bağırmaya başlıyorsunuz ama gerçekten, bağırmakla
bu iş çözülmüyor, biz konuşuyoruz burada.
Sayın Bostancı, gerçekten, üslubunuzun
yumuşaklığını takdir ediyorum ama hâlâ hocalıktan
çıkmamışsınız, bana böyle sürekli,
öğrencinizmişim gibi Bunu dinleyin, bunu anlayın
Demagoji yapıyorsunuz
yani size sadece bir eleştiri, bunu söyleyeyim. Burada her birimiz
halkın iradesini temsil eden milletvekilleriyiz ve kendi
düşüncelerimizi ifade ediyoruz. Şüphesiz, hocalarımız da
oldu, öğrenci de olduk, biz de eğitimler verdik ama burası
Meclis, eğitim verme yeri değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Birbirimizin
hocası olalım Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
İsterdim ki, kadın bakış açısına ilişkin
yaptığım eleştirilere, AK PARTİ Grubundan bir
kadın arkadaşımızın yanıt vermesini gerçekten
daha çok arzu ederdim çünkü bizim siyasetimizde kadın haklarıyla ve
kadın meseleleriyle ilgili öncelikle kadınlar karar verir çünkü
kadınların kendi yaşamı, geleceği,
çalışması, hayatı hakkındaki söz hakkını
savunuruz. Erkeklerin yönettiği bir dünyada, erkek egemen sistemde eril
dille kadınların tam da itaate zorlandığı ve edilgen
bir yapıya büründürülmeye
çalıştırıldığını çok iyi biliyorum.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kadınlar
dağda dağda. Onlardan bahset. Yüreğin yetiyorsa onlardan bahset.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ve
şu sözleri -sizin o dediğiniz hangi siyasi perspektiftir- takdire
bırakıyorum: Bir tane kız mıdır kadın
mıdır bilemem, kadına şiddet abartılıyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Yüreğin
yetiyorsa onlardan bahset.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sizi
dinlemiyorum; emin olun ne dinliyorum ne ciddiye alıyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ama çok önemli bir
şeyden bahsediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum, Benim bedenim,
benim kararım, diyenler feminist.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Lütfen,
vicdanın varsa, yüreğin varsa
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum, Yalnız bırakılan
ya davulcuya ya zurnacıya...
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Samimiysen
onlardan bahset.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Şimdi bu sözleri birilerinin yorumlamasına gerek yok ki zaten çok
açık yani kadınlar üzerinden yürütülen politikada
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Biz
önceliğine inanıyoruz kadınların, pozitif
ayrımcılığı, önceliğini destekliyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Pozitif ayrımcılıkta kürtajı bir cinayet olarak
göremezsiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Niye göremeyiz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kadın-kız ayrımını yapamazsınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Cinayetin her türlüsünü
savunur hâle geldiniz ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz bu
konuda uluslararası ortak değerleri kabul etmek
zorundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kürtaj
tartışılmaz bir şey mi? Bütün dünya
tartışıyor, biz de tartışırız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
..çünkü CEDAWa taraf bir ülkedir. O
sözleşmeyi özellikle erkeklerin okumasını öneririm. (HDP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) O Duran
Kalkanın, istismarcının
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
NURETTİN YAŞAR (Malatya)
Sahtekârsınız!
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, gruplar
adına sözler tamamlanmıştır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Hepiniz
sahtekârsınız!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sahtekâr sensin!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Ayıp ya, ayıp, ayıp!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sahtekâr sensin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bizim grubumuza
dönüp sahtekâr diyor.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sahtekârlar!
Onlar Kürt kızları, Kürt, Kürt kızları onlar!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Terbiyesiz herif!
AHMET YILDIRIM (Muş) Sahtekârın dik
âlâsısın sen!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) Varsa
bir sözün çık söyle ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
238 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika
Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Sayın Ağbaba sisteme girmiş ancak
burada değil.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işleminde sisteme giren sayın
milletvekili yoktur.
Şimdi, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlandığı için maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE BELÇİKA KRALLIĞI ARASINDA 2
HAZİRAN 1987 TARİHİNDE ANKARADA İMZALANAN GELİR
ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME ANLAŞMASINI
DEĞİŞTİREN
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 9 Temmuz 2013 tarihinde Brükselde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde
Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren
Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belçika
Krallığıyla ilgili bu anlaşmanın içeriğinde
bilgi paylaşımı ve tahsilatta dayanışma var ama biraz
önceki tartışmaya değinerek Türkiye-Avrupa Birliği
ilişkileri üzerine, bazı noktalar üzerinde konuşmamı daha
çok kurgulayacağım.
Bir gün dervişin birisi müridiyle birlikte
nehrin kenarında durur ve orada bir kadının boğulmak üzere
olduğunu görür. Derviş kadını kucağına alır,
nehri geçirir. Mürit de bu manzarayı görür ve yıllar boyunca
kafasını kurcalar bu manzara, bu fotoğrafı hiç unutmaz
mürit ve bir gün döner sorar, der ki: Ya sen namahrem bir pozisyonda,
nasıl kucağına aldın onu geçirdin. Derviş der ki:
Ben sadece nehirden karşıdan karşıya geçirdim, sonrada
bıraktım ama belli ki sen onu aklından hiç
çıkaramamışsın, yıllar boyunca o manzarayı hiç
unutmamışsın. Bu ülkenin okullarında neredeyse gün
geçmiyor ki yıllar boyuncu çocuklara istismar, taciz dolayısıyla
okul müdürü görevden alınmasın, tutuklanmasın;
öğretmenlerle ilgili soruşturma süreçleri başlamasın.
Şimdi, burada başkalarının ahlak
zabıtalığını yapmadan önce galiba yönettiğimiz
okullardaki sosyal çürümeye, yozlaşmaya, öğretmenlerimizin içerisinde
bulunduğu duruma dikkat etsek galiba daha iyi iş yapmış
oluruz.
Biraz önce yine burada
cezaevi tartışması yapıldı ama Sayın Ağbaba,
tabii, geçen dönemde cezaevlerine yoğun çalışma ziyaretleri
yapıldığından hareketle bu hatırlatmaları
yaptı, bu değerlendirmeleri yaptı ama bildiğim
kadarıyla o eskidendi Sayın Ağbaba, şu anda cezaevleriyle
ilgili komisyonun bir tek ziyareti var. Onun dışında, henüz,
bırakın ilgili komisyonun, Cezaevi Komisyonunun
çalışmasını, geçen dönemde olduğu gibi milletvekilleri
cezaevlerine ziyaret yapamıyorlar. Dolayısıyla da galiba durum
sizin söylediğinizden daha vahim.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bilgen, İspanya var.
AYHAN BİLGEN (Devamla)
İspanya cezaevini ziyaret, tabii, o, komisyonun çok üstün, yoğun
çalışma temposu ve bütün dünya cezaevlerini kendisine dert
edinmesiyle ilgili bir durum galiba.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliğiyle ilişkilerde özellikle vize muafiyetiyle
mültecilerin konumunu, geri kabulü birlikte ele alan açıklamalar
yapılıyor sürekli ve çok yetkili isimler tarafından
yapılıyor. Bunlar çok vahim açıklamalar; hem insan hakları
açısından vahim açıklamalar hem de dış politika
açısından vahim açıklamalar. İnsan hakları konusu
mütekabiliyet konusu değildir yani siz kimsenin hakkını bir
başkasına siyasi koz olarak kullanamazsınız. Bu, insan
hakları ahlakıyla bağdaşmayacak bir durumdur. Eğer
vize muafiyeti konusunu mülteci konusuna endeksler ve siz mültecilerle ilgili
taahhütlerinizi, sorumluluklarınızı ahlaki bir perspektifle
değil, vize muafiyetiyle ilgili konuya endekslerseniz o zaman mültecilere
de yönelik çok ciddi bir haksızlık yapmış olursunuz, kendi
ülkenizin uluslararası itibarına da ciddi bir zarar vermiş
olursunuz. Elbette, mülteci konusu, sadece Türkiyenin tek başına
çözebileceği bir sorun değil. Bu konuda Avrupa Birliği
ülkelerinin de ciddi eleştiriye tabi tutulması gerekiyor ama
başkasının yanlışından kendimize doğruluk
çıkaramayız. Yani, Avrupa Birliği ülkeleri mülteciler konusunda
üzerine düşeni yapmıyor diye, sorumlu davranmıyor diye,
Türkiyenin imkânları milyonlarca mülteciye ebediyen bakmaya yetmez diye
bu konuyu başka bir konunun pazarlık aracı hâline getirmeye hiç
kimsenin hakkı olamaz.
Şu konunun galiba çok net, açıkça ortaya konması
gerekiyor: Elbette, Türkiyenin jeopolitik konumundan yani coğrafi
pozisyonundan kaynaklanan siyasal gücü, avantajları olduğu gibi
dezavantajları da var, riskleri de var. Yani bu bölgede bulunduğunuz
için enerji nakil hatlarından ciddi kazanç elde edebilirsiniz ama
aynı şekilde bu bölgede bulunduğunuz için çevrenizdeki
istikrarsızlıktan, kaostan payınıza büyük bir mülteci yükü
de düşebilir ama her hâlükârda avantajlarını
kullandığınız coğrafyanın risklerini de
öngörebilmek, yönetebilmek bir siyasi başarının gereğidir.
Ama Ben avantajlarını kullanacağım jeopolitik konumumun
fakat risklerini başka konularla çözeceğim, başka
pazarlıklarla çözeceğim. derseniz buradan çok güçlü bir dış
politika çıkaramazsınız.
Elbette Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin Türkiyeye zorunlu olarak, bağlayıcı olarak
sorumluluk yüklediği konular var. Bu konuları sanki Avrupa
Birliği sürecinin bir parçası gibi ele almak da kamuoyunu
yanıltmaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle
ilgili yükümlülüklerimizin Avrupa Birliğine adaylık süreciyle, üyelik
süreciyle hiçbir ilgisi yoktur; benzer kriterler olabilir, benzer gündemler
olabilir. Ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle ilgili
sorumluluklarını Türkiye altmış yıldır yerine
getirme mükellefiyetine sahiptir, hem mültecilerle ilgili hem de diğer
insan hakları alanlarıyla ilgili sorumluluklarını yerine
getirmediğinde karşı karşıya kalacağı
müeyyideler de son derece ağırdır ama sanki ortada Avrupa Birliğiyle
ilgili bir tercih varmış ve sanki Avrupa Birliğiyle ilgili
tercihlerimiz bizim sözleşmeden kaynaklı
sorumluluklarımızı yerine getirmeme ya da getirme konusunda bize
bir ihtiyar, bir şans tanıyormuş gibi keyfîlik içerisinde
hareket ediliyor. Evet, Türkiye, Avrupa Birliğiyle yollarını
ayırabilir, bu bir politik tercihtir, üyelikten, adaylıktan, bütün
süreçlerden vazgeçebilir. Tabii, bu kararı, bu kadar kritik bir
kararı, Türkiyenin otuz, kırk yıllık politikasıyla
ilgili ciddi kararı da galiba halkın vermesi gerekir. Yani sadece siyasetçilerin
her kızdıklarında Avrupaya posta atmak yerine
Halk bu konuda
ne düşünüyor, nerede, hangi ittifaka girmek istiyor, ne kadar Avrupada ne
kadar Orta Doğuda olmak istiyor? galiba bunun kararını da
verebilecek yetkinlikte ve iradeye sahip bir halk olduğunu, bir toplum
olduğunu düşünüyoruz.
Burada dış politikadaki özellikle Avrupa
Birliğiyle ilişkilerle Orta Doğuyla ilişkilerin birbirini
tamamlayan boyutuna özellikle dikkat çekmek isterim. Bazıları Avrupa
Birliğiyle ilişkileri Orta Doğuyla ilişkilerin bir
tahterevallisi gibi görebilirler. Yani birisiyle ilişkiler
bozulduğunda öbürüne yakınlaşırım, sonra orada
köprüleri attığımda geri tekrar eskisine dönerim diye bir
dış politika planı yapıyor olabilirler ama gerçek tam bunun
tersidir. Yani, Avrupa Birliği nezdinde saygın bir demokrasiye, dünya
nezdinde saygın bir demokratik rejime sahip olduğunuz kadar Orta
Doğuda itibarınız, ilişkiniz, model ülke olma
pozisyonunuz, liderliğiniz söz konusu olabilir; tersine de bölgeyle
ilişkilerinizde barışçı ve iyi ilişkiler içerisinde
olabildiğiniz ölçüde Avrupada bir kıymetiniz, bir değeriniz
olur. Ama, bunların birbirinin alternatifiymiş gibi görülmesi ve
istediğiniz zaman Avrupa Birliğiyle yolları ayırma
kararını beyan etmeniz, kızdığınız zaman da
Hayır, ben Orta Doğuya liderlik yaparım, Orta Doğu bana
yeter. gibi bir yaklaşımla hareket etmeniz bir süre sonra galiba
değerli yalnızlıktan daha feci pozisyonları ortaya
çıkaracak. Çünkü görünen o ki dünya ne artık Türkiyenin gerçek bir
demokrasi olduğuna inanıyor, itibar ediyor -basın
özgürlüğünden tutun başka birçok insan hakları alanında
Türkiyenin dünya sıralamasındaki yerine
baktığınızda bunu çok somut biçimde görüyorsunuz- ne de
bölgesiyle ilişkilerde barışçı bir ilişkiyi yeniden
inşa edebileceğine, kurabileceğine inanıyor. Çünkü, kendi
gücünün çok ötesinde ve büyük ihtimalle de Batıdan gelen talep ve
beklentilerle bölgedeki birtakım kalkışmalara destek verip sonra
müttefikler yarı yolda bırakınca da bu komşularla
ilişkileri bozulan ve bunun bedelini, faturasını ödemek zorunda
kalan yine Türkiye ve Türkiye toplumudur. Bu faturayı, bu bedeli hiçbir
siyasi partinin bu halka ödetmeye yetkisi ve hakkı olamaz. Evet, kötü
yönetim olabilir, elbette başarısızlık olabilir,
öngörülemeyen riskler olabilir, bölgesel gelişmelerin tamamını
siz belirleyemiyor olabilirsiniz. Nitekim, dış politika, gücünüz
kadar sözünüzün, etkinizin olduğu bir alandır. Kapalı, kendinden
çekinen, utanan bir dış politikadan bahsetmiyoruz ama gücünüzü de
dikkate alan gerçekçi bir dış politika yürütmediğinizde bunun
bedelini on yıllarca ödemek zorunda kalırsınız.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
1inci madde üzerinde başka söz talebi yok.
Soru-cevap işleminde, sisteme giren sayın
milletvekili yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu uluslararası sözleşmeyle ilgili olarak
bunun getirmiş olduğu fırsatla Türkiyenin Rojava ve Suriye
politikası, Orta Doğu politikasıyla ilgili birkaç hususu Genel
Kurulla paylaşmak istiyorum.
Başından beri Suriye ve Orta Doğu
politikasında büyük yanlışların yapıldığını
ve bu yanlışların faturasının önümüzdeki dönemde
mutlaka ülkemizin ve halklarımızın önüne geleceğini ifade
ediyorduk ve maalesef bunları dinlemek, bunları dikkate almak,
bunlardan yararlanmak yerine bunlara cepheden karşı çıkan bir
tutum üzerinden AKPli hatipler ya da Dışişleri Bakanı ya
da yetkilileri de Türkiyenin ne kadar doğru işler
yaptığını, AKPnin bölgede ne kadar güçlü bir aktör
konumuna geldiğini ve giderek de Orta Doğuya öncülük eden bir ülke
pozisyonunun nasıl yakalandığını bu kürsüden dile
getirdiler. Bakın, bugün artık bizim uzun uzun konuşmamıza
gerek yok. Yani Stratejik derinlik stratejik yalnızlığa
dönüştü. derken bize cevap yetiştireceğinize biraz temel
dersler almış olsaydınız bugün hem içeride hem
dışarıda bu kadar sancılı bir sürecin içerisinde
olmazdık. Bakın, bugün bu soruya cevabı yeni göreve
başlayan 65inci Hükûmetin, kabinenin yetkilileri söylüyor,
Başbakanı söylüyor: Temel hedef olarak, biz, bölgede az düşman,
çok dosta tekrar dönmeyi hedefliyoruz. diyor. Yani bir nevi, stratejik
yalnızlığın, Türkiyenin içine kapandığı,
izole olduğu o ortamın itirafını ve oradan bir
çıkışın nasıl yakalanacağının
arayışını kamuoyuna itiraf ediyor. Tabii, ortaya
koyduğu temel politikalara baktığımızda, yani
Sayın Davutoğlu Hükûmetinden farklı bir şeyi görmüyoruz ama
bir siyasi kurnazlıkla, yani bütün o dış politika
yanlışlarının Sayın Davutoğlu ve ekibine ait
olduğu, bu yeni Hükûmetin de bu yanlışlara girmeyeceği
üzerine söylemler dışında somut olarak önümüze gelen herhangi
bir şey görmüyoruz. Yani temel politikalarda değişiklik
olmadığı sürece siz istediğiniz kadar işte Çok dost,
az düşman. deyin iki ay sonra, üç ay sonra yine o gerçekle yüzleşmek
zorunda kalırsınız.
Bakın, bu Rojava politikasının,
Suriye politikasının temel olarak yanlış gitmesinin sebebi,
oradaki Kürtlerin ya da Rojavadaki halkların statü elde etmemesi üzerine
kurulmuş bir dış politika şekillenmesinden geçiyor. Yani
hâlâ anlayabilmiş değiliz, Türkiye neden böyle anlamsız bir
dayatma içerisinde? Orada yaşayan halkların iradesiyle ortaya
çıkmış bir kararı neden geriye döndürmeye
çalışıyor, bunu anlamak mümkün değil. Bu temel
yanlış ortada olduğu için de
Yani bugüne kadar her türlü
yanlış yapıldı. Kardeş Esad döneminde, işte,
Ankarada ortak bakanlar kurulu toplantısından bilmem burada
yapılan gezilere kadar sürekli söylendiği için tekrar etmeyeyim- o
yanlışların tamamına, Esadın yaptığı
antidemokratik, baskıcı hatta zaman zaman katliam uygulamalarına
göz yumuldu. Sonra Esad bir şekilde
düşmanlaştırıldı ama yine merkezde Kürt
karşıtlığı ya da Rojava halklarının statü
karşıtlığı olduğu için bu sefer IŞİD,
El-Nusra, Ahrar El-Şam gibi birtakım çete yapılanmalarıyla,
birtakım örgütlerle bu ülkenin, bu ülkenin halklarının hiç hak
etmediği birtakım ilişkilere girildi. Şimdi, bu Kürt
karşıtlığı cümlesini her
kullandığımızda, AKP grup başkan vekilleri
çıkıp burada öyle bir şeyin olmadığını
söylüyorlar.
Bakın, ben Cumhurbaşkanı
Erdoğanın özellikle -hani, bırakın Rojavayla ilgili-
federal Kürdistan bölgesini henüz içselleştirmediğiyle ilgili
cümlesini burada hatırlatmak isterim. Biz Kuzey Irakta bir hata
yaptık, Kuzey Suriyede tekrar yeni bir hataya izin vermeyeceğiz.
diyor. Yani, Kürtlerin statüsünü tanımamak için bir Kuzey Irak icat edildi,
bir Kuzey Suriye icat edildi, yakında herhâlde bir Kuzey İran,
Güneybatı İran icat edilecek. Her devletin böyle bir kuzeyini icat
etme, Kürt ve Kürdistan realitesiyle yüzleşmeme gibi bir temel
dış politika üzerinden, maalesef, AKP yürümeye devam ediyor. Büyük
yanlışlar da bundan dolayı kaynaklanıyor.
Bakın, bugün bu Kürtlerin statü elde etmemesi
üzerine ilişkiye girilen bütün yapılanmalar dünyada terör örgütü
olarak görülüyor. Yani, Türkiye'nin kırmızı çizgi olarak
çektiği Cerablus-Azez hattı dünya tarafından meşru bir hat
olarak görülmüyor. Orada Türkiye dışında hiçbir güç
Cerablusta, Azezde aman El Nusra olsun, Ahrar el-Şam olsun,
IŞİD olsun da Kürtler olmasın. gibi bir
yaklaşımı, bir politikayı benimsemiyor. Doğru
olanı, sizin de bundan vazgeçmeniz. Yani, Kilis sınırından
sadece yapılan saldırıları göz önüne getirdiğinizde,
IŞİDin gerek Türkiye içerisinde gerek sınırda her gün can
güvenliğini tehdit eden yaklaşımlarını göz önüne
getirdiğinizde, bugüne kadar Rojava halklarının ya da Rojava
kantonlarının statü kazandığı yerden Türkiye'ye tek
bir saldırı yapılmadığı gerçekliğini göz
önüne getirdiğinizde bu politikadan bir an önce vazgeçilmesinin ne kadar
doğru olduğu ortaya çıkar. Ha, siz kabul edersiniz etmezsiniz,
benimsersiniz benimsemezsiniz, süreç oraya doğru gidiyor, ok yaydan
çıktı. Biz istiyoruz ki Türkiye temel yanlışlardan dönsün,
Rojava halklarıyla birlikte, Kürtlerle birlikte yeni bir stratejik
dış politika geliştirsin. Ama, siz ısrarla
akıntıya karşı kürek çekmeye devam ederseniz
tıpkı bugün iflas ettiğiniz politikalar gibi, yarın öbür
gün çok daha zor bir pozisyona maalesef gelirsiniz. Sizin gelmeniz bizi
endişelendirmez, ülkemizi ve halklarımızı oraya
getirmenizden kaygı duyarız. Dolayısıyla doğru olan
yaklaşım bu yanlışlardan vazgeçmektir.
Bakın, bugün Kürtler ve Rojavadaki halklar
Demokratik Suriye Meclisini ve Demokratik Suriye Güçlerini oluşturdular ve
bu Demokratik Suriye Güçlerinin gerek El Nusra, Ahrar el-Şam, gerekse
IŞİDle yaptığı mücadele bütün dünya tarafından
meşru ve kabul edilir bir mücadele olarak görülüyor. Bugün Menbice bir
operasyon yapılıyor, Menbice yapılan operasyonun
yanlış olduğunu Türkiye dışında söyleyen yok.
Menbicte kim var? IŞİD var. Yani yarın öbür gün Cerablusta,
Azezde Demokratik Suriye Güçleri demokratik Suriyeye gidecek olan bir
operasyonel süreç yürüttüğü zaman siz kendinizi ortaya
attığınızda IŞİDle, El Nusrayla aynı
pozisyona düşmüş olacaksınız. Dolayısıyla, ne siz
o pozisyona gelin ne de bizi ya da halklarımızı o pozisyona
getirmeyin. Amerikasından Rusyasına kadar bugün dünyanın bütün
önemli güçleri eğer Kürtlerle ilişki geliştirmenin, Demokratik
Suriye Güçleri başta olmak üzere Rojava halklarıyla ilişkileri
geliştirmenin arayışı içerisindeyse bunu en başta yapması
gereken ülke Türkiyedir. Çözüm sürecinin aslında bitme gerekçesi de
budur. Yanlış Rojava politikası içeride çözüm sürecini de
bitirmiştir. Eğer doğru temelde bir ilişki
geliştirilirse inanın ki Kürtler de, Rojava halkları da en
başta Türkiyeyle birlikte barışçıl diplomatik
çabaları önceleyen Demokratik Suriye Cumhuriyetine gidecek olan o yolda
belli politikaları ortaklaştırmaya hazırlar. Ama Türkiye,
dediğim gibi, hâlâ, maalesef, aynı yanlışlara devam ediyor.
Bugün bakıyoruz, Dışişleri Bakanı ya da
Cumhurbaşkanı çıkıp Demokratik Suriye güçleri içerisinde
Kürtler yoktur." diyor. Onlar yarın Menbici alsalar da Kürtler
oradan çıkar, işte orada bir tek Araplar kalır.
Şimdi, bakın, bu dilin kendisi bile
ayrımcı bir dildir. Yani Türkiye'de yaşayan bir Kürt olarak bu
dilin beni ne kadar rahatsız ettiğini hiç empati kurarak
düşünüyor musunuz? Senin ne alıp veremediğin var
sınırın diğer tarafındaki Kürtlerle? Orada Kürtlerin
bulunması, orada diğer halklarla birlikte meclis
oluşturması, oraları IŞİDden, El Nusradan, alarak
demokratik Suriyeye gidecek olan o yolu açması niye rahatsız etsin?
Niye? Türkiye için, dediğim gibi, bugüne kadar herhangi bir tehdit falan
da oluşturmuş değil. Şimdi basından okuyoruz,
sırf Kürt karşıtlığı üzerine Esad rejimiyle AKP
arasında bir yakınlaşma -ne diyelim- yeni bir dönemin
arayışı başlamış. Bunun için de daha çok
işte basında bu Ergenekon artıklarının
kullanıldığı söyleniyor. Yani bu tarz şeylere
girmeyin. Esadla ilgili söylediğiniz cümleler de tarihe kayıt olarak
geçmiştir. Mazlumun yanında yer alın, mazlumla birlikte hareket
edin. O durumda zalimle ya da bütün dünyanın mahkûm ettiğiyle
birlikte hareket etmek zorunda kalmazsınız. Rojavaya ambargo
uygulamak yerine, oradaki halklara düşmanlık temelinde yaklaşmak
yerine hem oradaki halklarla, Kürtlerle yeni bir sayfa açın hem de bunu içerideki
barış için de bir vesile kılın diyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken, teşekkür
ediyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
238 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Balukenin yapmış olduğu konuşmada itiraz edilecek çok
husus var ama bir iki hususun altını çizmem gerekiyor. Menbice
yapılan operasyona karşı çıkılmadı. Birincisi bu.
Orada IŞİD var, doğru.
İkincisi: Menbicin demografik
yapısının değiştirilmesine itiraz edildi. Yoksa,
herhangi bir halkın ismi zikredilerek özellikle orada bir hegemonya
kurulması yönünde çabalar olursa buna itiraz edileceği beyan edildi.
Araplar var, Araplar oturacak. denildi.
Üçüncüsü: Türkiyenin Suriye politikasında
hiçbir halka karşı hasımlık söz konusu değildir. Bunu,
Türkiye kendi politikasını da somut bir şekilde ortaya
koymuştur, pratiğiyle ortaya koymuştur, sadece lafla değil.
Sınırlarından insani yardımlarıyla, her şeyiyle
ortaya koymuştur. Karşı olduğumuz zulümdür, insan
haklarına aykırı uygulamalardır.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika
Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)
BAŞKAN - 2nci madde üzerinde gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Engin Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Zor ve ağır günler geçiriyoruz muhakkak.
Hiç şüphesiz demokrasi bir tepki ve protesto rejimi. Buna da bir
itirazımız yok. Bu bakımdan insanların, siyasetçileri,
ülkeyi yönetenleri onları burada çok görmüyoruz ama- zaman zaman
eleştirmeleri, onları protesto etmeleri demokrasinin
icabıdır. Bunda hiçbir tereddüt yok. Ama devlet
aygıtını elinde bulunduran iktidar partisine fiilen de bağlılığını
hiçbir vesileyle esirgemeyen Osmanlı Ocakları üzerinden Türkiyedeki
bütün muhalefete yönelik, AKPli olmayan herkese yönelik olarak ortaya konulan
saldırgan tutumun bugün geldiği boyut kabul edilebilir
sınırların çok üzerindedir. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kabul etmemiz de mümkün değildir. İktidar partisinin bu sorumluluktan
uzak durmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Hükûmetin, saray
vesayetindeki Hükûmetin bu konuda hâlen an itibarıyla
ağzını açmamış olmasını kabul etmemiz de
mümkün değildir sayın milletvekilleri.
Bu ülke, bu cumhuriyet yolda, sokakta
bulunmadı, tesadüfen de kurulmadı. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu cumhuriyeti demokrasiyle
tanıştırdık, aradan altmış altı yıl
geçti hâlen taçlandıramadık demokrasiyle. Devri
iktidarınızda cumhuriyet, demokrasi normlarından süratle uzaklaşıyor.
Bunların kabul edileceğini, sineye çekileceğini zannederseniz
yanılırsınız.
Bugün yaşanan elim hadiseyi, olay yerinde
yaşamış biri olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi
vereceğim ve Hükûmetten bilgi isteyeceğiz. Hükûmet bu konuda bize bilgi
vermezse ne olur onu bilmiyorum ama milletin hakkını hukukunu korumak
için, milletin -tıpkı sizler gibi- oylarıyla seçilmiş
milletvekilleri olarak hakkımızı yedirmeye niyetimiz yoktur.
Şimdi, olay şöyle gelişti: Bugün 2
şehidimizin Fatih Camisindeki cenazesine Sayın Genel
Başkanımızla gitmek üzere -önce yaralıları Haseki
Hastanesinde ziyaret ettik- Fatih Camisine
yaklaştığımız bir esnada korumalarımızdan
telefon geldi: Burası karışık, Sayın Genel
Başkanın çelenginin üstündeki isim yırtılmış; bir
daha yapıştırılmış, bir daha
yırtılmış. Yemin ederek söylüyorum o -sonra gittik biz
olay yerine- çelenklerin olduğu yerde TRTnin 2 kameramanı ile
yüzlerce polisten başka ve o çelenkteki Kılıçdaroğlu
ismini yırtan meczup sapıktan başka kimse vardıysa Allah
benim canımı alsın, kimse yoktu. (CHP sıralarından
alkışlar) Yüzlerce polis; 1 tane sapık
Kılıçdaroğlunun ismini yırtmış.
Bize gelmememiz telkin edildi. İstanbul Emniyet
yetkilileriyle görüştük, biz oraya geliyoruz dedik; siz bizim
güvenliğimizi temin edemiyorsanız biz kendi güvenliğimizi de
temin ederiz dedik. Gittik. Hiçbir ilçe başkanımız, il
yöneticimiz protokole ayrılan bölüme alınmadı. Bize telefon
geliyor. Fatih İlçe Başkanımız Fatih Camisinin avlusuna
giremiyor ama o çelengi yırtan -biraz sonra anlatacağım-
Başbakanın yanından, eski Cumhurbaşkanının
yanından, İçişleri Bakanının yanından geçip ana
muhalefet partisine bir kurşunu atan sapık o protokol içine alınıyorsa
burada bu Hükûmetin vebali vardır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gittik. Cemaate teşekkür ediyoruz, Sayın
Genel Başkanımıza ilgi de gösterildi; ilgi bekleyen yok, bir
görevi yapıyoruz.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Allah kabul
etsin.
ENGİN ALTAY (Devamla) 5-6 aktif provokatör,
20-30 da pasif provokatör, mırıldanmalar, uğultular, hakaretler...
Protokole ayrılan yerde protokol mensupları olur. Sayın Bakan,
kafa sallıyorsunuz. Protokole ana muhalefet partisinin Fatih İlçe
Başkanı giremiyor da oraya Osmanlı Ocaklarının
militanları giriyorsa bu, Hükûmet açısından bir
terbiyesizliktir, bir aymazlıktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, yüce Meclise bir görüntü
göstereceğim, bu çok önemli bir görüntü. İsteyen iktidar partisi
milletvekili gelip bakabilir.
(Hatibin cep telefonundan bir görüntü göstermesi)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir usul
yok ki.
ENGİN ALTAY (Devamla) Var böyle bir usul.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Böyle bir usul
yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bak, beni
çıldırtma, terbiyesizlik de yapma!
BAŞKAN Sayın Altay, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
Başbakanla kucaklaşan
Bu, kucaklaşma anı, Genel
Başkanımıza kurşun atılmadan üç dakika önceki
andır. Olay yeri burası. Genel Başkanımıza kurşun
atan sapık, bu kucaklaşmadan iki dakika sonra oradan Genel
Başkanımızın önüne gelerek eliyle kurşunu Genel Başkanımıza
attı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Adam sapıksa ne
yapalım?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Boş kovan.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Polis
attı. diyordunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şu tabloya gülen
milletvekilleri buraya yakışmıyor. Ayıptır!
Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz adam! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Sus! Sus!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY (Devamla) Haddini bil! Haddini
bil!
BAŞKAN Sayın Altay, siz Genel Kurula
hitap edin lütfen.
Gerçekten, gülmek yakışmıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, Hükûmete
soruyorum: Sayın Bakan, Başbakan bu sapıkla sadece
kucaklaştı mı, bu sapık Başbakana ne söyledi;
bunların cevaplarını duymak istiyoruz.
Diğer bir konu:
Sayın milletvekilleri, gülme komşuna, gelir başına.
Yarın başınıza gelmez inşallah. Gelirse biz sizi de
koruruz, size de sahip çıkarız.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Sen mi
koruyacaksın bu memleketi, aferin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biraz ahlaklı,
biraz edepli bakabilmek lazım bu meseleye, biraz edepli bakabilmek
lazım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Düzgün anlat sen de ya,
düzgün anlat.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Peki, Bekir
Bozdağa yumruk atıldığında belediyenizin
şeyinde, o zaman niye söylemediniz?
ENGİN ALTAY (Devamla) O da yanlış.
Siyaset nezaket işidir, vicdan işidir.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Tabii, tabii.
Sapık çıkıp atıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, ben
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ya, dinlemeye tahammülünüz yok sizin.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Dinliyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz sizinle burada üç
yılı nasıl geçireceğiz?
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Geçiririz,
geçiririz, merak etme.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, yemin
ederek söylüyorum, yemin ederek söylüyorum, kurşun atılan bölgede
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Kurşun elle
atıldı.
ENGİN ALTAY (Devamla)
polislerin,
protokolün, bizlerin dışında hiçbir vatandaş yoktu.
Başbakanın yanından gelip, sadece polislerin olduğu bir
alanın içinden ve TRTnin 2 kameramanına tahsis edilmiş bir
alanın içinden ana muhalefet partisine bu kurşun
atılıyorsa, bizden çok sizin üzülmeniz lazım.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Yani hoş bir
şey değil tabii, tasvip etmiyoruz biz canım, tasvip etmiyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizin yüzünüzün yere
düşmesi lazım, sizin yüzünüzün yere düşmesi lazım.
Bak, bu şuna benzedi: Bir gün
(AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
Ya, milletvekillerim, bir dakika arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY (Devamla) Şuna benzedi bu
Bu ayıp da size yetecek zaten.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Hayır,
yapılanların hiçbirisini onaylamıyoruz ki ama, niye öyle
diyorsunuz?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir gün, bu kürsüye
çıkmadan iki dakika önce, zamanın Başbakanı, şimdiki
Cumhurbaşkanının bir at kazası oldu, üç dakika önce sosyal
medyaya düştü. Çıktım, burada dedim ki: Geçmiş olsun,
büyük geçmiş olsun. Samimi, iyi niyetli, yapıcı bir
konuşma yaptım.
MEHMET METİNER (İstanbul) Biz de
kınıyoruz geçmiş olsun, biz de kınıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben onu dedim de,
ertesi gün, şimdi bu Hükûmette Bakan olan bir siyasetçi -şimdi onu
içinize aldınız- Bir ata bile binmesini bilmeyen adamın
memlekete ne hayrı olur? dedi. O Bakanın düştüğü duruma
düşmeyin. Bu olay bizim değil, sizin namus meselenizdir, siz
aydınlatacaksınız.
MEHMET METİNER (İstanbul) Şiddetle
kınıyoruz Başkan, şiddetle kınıyoruz, geçmiş
olsun.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Şiddetle
kınıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bostancı.
MEHMET METİNER (İstanbul) O kişiler
de gözaltında zaten.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Altay heyecanla yaptığı konuşmada bir olayı
anlattı, İstanbulda yaşanan talihsiz bir olayı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiç heyecanla
falan yapmadım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Osmanlı Ocakları
diye bir yapının provokasyonundan bahsetti, bunun da iktidarla
ilişkili olduğunu ifade etti. Bu açık bir sataşmadır,
69a göre
BAŞKAN Söz mü istiyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani Osmanlı
Ocaklarını reddederseniz bundan biz mutlu oluruz,
kınarsanız daha da mutlu oluruz.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
21.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Engin Altayın 238
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama sokakta benim
önümü kesip döverlerse de sen gelip beni kurtarırsın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Altay, sizi kimse dövemez, öyle bir şey olmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok şükür,
Karadenizliyiz yani, evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Karadenizliliğinizden değil, Türkiye medeni bir ülke; doğuluyu
da Egeliyi de kimse dövemez Sayın Altay.
Kıymetli arkadaşlar, AK PARTİnin
Osmanlı Ocaklarıyla hiçbir ilişkisi yok, bir kere bunu beyan
edeyim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, defalarca
söyledik.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) MYKda da
görev yapmış, orada da zaman zaman bu tür müzakerelere şahit
olmuş birisi olarak söylüyorum: Kesinlikle AK PARTİ ile Osmanlı
Ocakları arasında hiçbir bağlantı yok, bunu öncelikle beyan
edeyim.
İkincisi: Yaşanan olaya ilişkin bana
gelen bilgilere göre, 4 kişi gözaltına alınmış,
soruşturuluyor ve araştırılıyor. Tabii, ayıp bir
hadise. Sonuçta bir acıyı paylaşmak üzere oraya gitmiş olan
Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanına yönelik terbiyesizce bir
davranış. Bunu bizim herhangi bir şekilde Oh oldu, iyi oldu.
falan gibi görmemiz asla mümkün olmaz çünkü teröre karşı millî
birlikten bahsediyorsak safları alabildiğine geniş tutmamız
gerekir ki bu safların asli yerlerinden birisi de elbette ana muhalefet
partisine aittir.
Öte yandan, burada Sayın Altay konuşurken
bir meczuptan, onun bu mermiyi fırlattığından bahsetti, üç
dakika önce de Sayın Başbakanı kucakladığından
bahsetti. Sayın Altay, siz birçok cenaze törenine
katıldınız, ben de katıldım; birçok insan geliyor ve
kucaklıyorsun, kiminle kucaklaştığını bile
bilemezsin. Şimdi, burada çıkıp Sayın Başbakanla
kucaklaştı, geldi, mermiyi fırlattı. veya Gitti, daha
sonra konuştu
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olay böyle
gelişti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Altay, siz kucaklaştığınız her bir insanın kim
olduğunu, ne olduğunu, şeceresini biliyor musunuz? Hayır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunu, kendi
hayatı içerisinde bunun böyle olduğunu bilen birisi olarak buradan
bir ima yapmanız kesinlikle yanlış bir şey, doğru
değil.
EERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat)
Kınıyoruz, şiddetle kınıyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Olayı
kınıyoruz ama anlatım biçiminde iktidara ihale çıkartan
dili de ayıplıyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Ayıplıyorsun?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı,
teşekkür ederiz.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın grup
başkan vekili, benim yaptığım konuşmayı
Ayıplı bir konuşma. diye son cümlesinde ifade ederek çok aleni
bir sataşmada bulundu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Konuşman
ayıplı demedim, öyle demedim.
BAŞKAN Sayın Altay, sizden önce
Sayın Bakanın bir söz talebi var. Sayın Bakana söz verelim, daha
sonra sizi dinleyelim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Kalkınma Bakanı
Lütfi Elvanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın 238
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilimiz,
konuşması esnasında Hükûmetimize yönelik terbiyesiz
şeklinde bir ifade kullandı. Her bir milletvekili olarak bizler
halkın temsilcileriyiz, milletin temsilcileriyiz.
Konuşmalarımızda üslubumuza, ağzımızdan
çıkan sözlere dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Elbette
bir yanlış yapılmışsa o yanlışın
üzerine gidilecektir. Bunun takipçisi olacağız ama Hükûmetimizi
terbiyesizlikle suçlamak son derece yakışıksız bir ifade.
Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Elbette, Sayın Kılıçdaroğluna
yapılmış olan girişimi tasvip etmemiz mümkün değil,
bunu da kınıyoruz. Buna yönelik de gereken neyse
yapılacaktır ve bunun da takipçisi olacağız. Bu konuda
elbette Cumhuriyet Halk Partisine gereken bilgiyi de vereceğiz.
Elbette böyle bir ortamda kızgınlık
anı olabilir ama bu tür ifadelerin kullanılmasının
doğru olmadığını düşünüyorum ve teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Buyurunuz Sayın Altay, niçin istemiştiniz
söz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bostancı, yaptığım konuşmanın ayıplı
bir konuşma olduğunu söyledi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Öyle demedim
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan
da söylemediğim bir şeyi söylediğimi iddia etti. Ben
terbiyesiz diye böyle bir olay yaşanırken müstehzice gülen,
alaycı sataşmalar yapan milletvekillerine söyledim. Düzeltmek
istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanağa
bakın, tutanakta var.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin)
Tutanağa bakalım.
BAŞKAN Peki Sayın Altay, ben
tutanağı isteyeceğim, tutanağa bakacağım,
Sayın Bakan da istiyor.
Siz konuşmanızı yapın, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ile
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmete
terbiyesiz denilmez çünkü Hükûmet 1 kişi değil, Hükûmet 27
kişi. Hükûmet etik dışı. falan demişimdir, onu
kastetmişimdir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır,
hayır, öyle değil.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanağa
bakın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Etik olmayan bir tutum
içinde. demişimdir. Bir insana terbiyesiz denir terbiyesizlik
yapıyorsa ama Hükûmetin bütününe terbiyesiz denilemez. Hükûmetin etik
dışı davrandığını ima etmişimdir,
bundan ibarettir.
Şimdi, Sayın Bostancı, ben
Sayın Başbakan adamın kulağına eğildi de
Şu Kılıçdaroğluna bir kurşun fırlat. dedi.
demedim. Ben Başbakanla da özel hukuku olan biriyim. Orada ben karşılaşsam
şöyle ancak tokalaşırdık. Adam eğilmiş,
Başbakana bir şey anlatıyor, adam da dinliyor ve böyle bir olay
yaşanıyor.
Arkadaşlar, anlamadığınız
şu: Olay mahallinde devlet protokolü vardı, 2 TRT kameramanı
vardı, bizim sayımızın 5-10 katı kadar polis
vardı, bir de bu kurşunu atan adam vardı diyorum ben. Bu kadar
büyük... O Başbakana da atabilirdi; Kılıçdaroğluna atan,
Başbakana sıkabilirdi de. Böyle devlet yönetilir mi? Böyle ülke
yönetilir mi? Onu söylüyorum ben.
Bu kadar büyük bir güvenlik zafiyetinin ülkeyi kan
gölüne çevirdiğini görmüyor musunuz? Bunu eleştirmeyecek miyiz? Size
aferin mi diyeceğiz? Size aferin demeye gerek yok; sizi her gün on
posta dövmek lazım aslında siyaseten, yaptıklarınıza
bakınca. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Ya, gülüyorsunuz. Bugün Mardinden yeni patlama
haberi geldi. Söylesin bakayım Hükûmet, Hükûmetse söylesin; Mardindeki
patlamadaki can kaybı nedir, yaralı sayımız nedir, maddi
manevi hasar nedir biliyor mu? Biliyorsa namerdim, bilmiyor çünkü Hükûmet
muktedir değil, Hükûmet yok hükmünde, Hükûmet maşa. Onu söylemeye
çalışıyorum.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Yavaş...
Yavaş...
ENGİN ALTAY (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Altayın her zamanki nezaketi ve sempatisi dövme gibi ağır
ifadesini farklı bir bağlama taşıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Siyasi dövme.
diyoruz ya.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) O bakımdan
da sataşmadan söz alma gereği duymuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika
Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan
konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman)
Sayın Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Farklı bir konuya değineceğim,
Kalkınma Bakanımız da buradayken biraz manevi kalkınmadan
söz edeceğiz. Tabii, bu manevi kalkınmanın önünü açmak yine bu
Hükûmete, bu iktidara düşecektir.
Biliyorsunuz, önümüzde bir hac mevsimi var ve
başvurular bu haziran ayı itibarıyla son bulmaktadır. Hac
vazifesi, maddi durumu yeten bütün Müslümanlara farz bir ibadettir ve bu farz
ibadeti de yerine getirmek için bütün Müslümanlar maddi anlamda bir
yeterliliğe sahip olmak istemekte ama her ne hikmetse, yılbeyıl
bu hac organizasyon fiyatları artmaktadır. Örneğin, yani, benim
hatırladığım kadarıyla 1.500 dolar civarındayken
bir dönem, şu anda en ucuz, kişi başı 3.750 dolara
yükselmiş durumda. Bu da hiç tanımadığı insanlarla
aynı otel odasında, 5-10 kişi kalmak şartıyla 3.750
dolar gibi yüksek bir rakamdır. Ama, eğer müstakil kalmak
istiyorsanız 5.250 dolar hac fiyatı biçilmiş bu yıl için.
İki eş hacca gidecek olursa 10.500 dolar, bu da 30-35 bin lirayı
bulmaktadır, sadece gidiş geliş ve konaklama ücretleri; bunun dışında
alacağı hediyeler, dağıtacağı hediyeler de bir o
kadarı, yani 50 bin-60 bin lirayı bulabilmektedir. Bu da neredeyse
gitmeyi imkânsız bir hâle getirmektedir.
Milletvekilleri için özel
kontenjanlar var. Bizim için de kişi başı 5.500 dolar
civarında yani 16 bin-17 bin civarında. Ben dahi eşimle gidecek
olursam, dâreynle, hayat arkadaşımla, şu anda bu ücreti
karşılayabilecek maddi bir güce sahip değilim. Milletvekilleri -eminim
birçok milletvekili de bu durumdadır- bu ücreti
karşılayamıyor iken normal gelir düzeyindeki ya da asgari
ücretle geçinen, emekli maaşıyla geçinen, normal bir memur
maaşıyla geçinen insanımız bu ücreti nasıl
karşılayabilsin?
Birçok ülkede, İran
gibi, Suriye gibi, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerde hac maliyetinin
yanı sıra -yani maliyet alınıyor, herhangi bir kâr
alınmıyor- devletin de o maliyetin bir kısmını
karşılaması söz konusudur. Kendi vatandaşı bu ibadeti
yerine getirebilsin diye maliyetin de bir kısmını
karşılamaktadır. Ama anladığımız
kadarıyla, Türkiyedeki Diyanet İşleri
Başkanlığının, bırakın maliyeti, bir kâr
elde etmesi söz konusu ve büyük bir kâr elde etmesi söz konusudur. Çünkü
yaklaşık bir on-on beş yıl önce 1.500 dolara gidilebiliyor
iken şu anda 6 bin doları bulması neyle izah edilebilir?
Sayın Bakanımız da buradayken bu konuda da bizi
aydınlatırsa çok memnun oluruz.
Yine, bir sorun daha: Evet,
Suudi Arabistana milyonlarca hac başvurusu yapılıyor. Kontenjan
belirlemişler. Türkiye için yaklaşık 60 bin kişilik bir
kontenjan söz konusu. Ekstradan kontenjan talep edilmiş ama henüz bu
konuda da bir cevap verilmiş değil. Hazır Suudi Arabistanla da
Türkiyenin ilişkileri iyiyken bu kontenjanı artırma yoluna
gidilmelidir.
On binlerce, yüz binlerce
hacı adayımız yıllarca sıra beklediğinden,
kendilerine sıra gelmediğinden maalesef gözleri açık bir
şekilde de vefat ediyorlar, hac farizasını yerine getirmeden
hayata da veda edebiliyorlar. Bunun da sorumlusu yine Meclistir, yine bizleriz
ve özellikle de iktidardır. Gitmek isteyenin işini kolaylaştırmak
lazım hem maddi anlamda hem diplomatik, bürokratik anlamda. Bu konuda
halkımızın ciddi anlamda bir talebi vardır, özellikle
fiyatların indirgenmesi konusunda ve özellikle de kontenjanların
artırılması konusunda.
Az önce Muhammed Ali Clayde
de söz etmiştim. Kendisine yine Allahtan rahmet diliyoruz ve Kürtçede de
(*), Arapçada da
(**)
Ama unuttuğum bir şeyi söyleyememiştim yani bu, komik gelebilir
ama acı bir gerçek: Nasıl ki bir dönem Ahmet Kaya Kürtçe klip
yapacağım. dediği için terörist ve vatan haini ilan edildiyse,
nasıl ki Ayşe Öğretmen Anneler ve çocuklar ölüyor, ölmesin.
dediği için terörist, vatan haini ilan edildiyse, inanın, Muhammed
Ali Clay, bugün burada, Türkiyedeki bu çatışma, savaş
ortamını durdurmak için çağrıda bulunsaydı, o da büyük
ihtimalle, vicdani retçiliğinden dolayı vatan haini ve terörist ilan
edilecekti. Bunun örneğini Ahmet Kayada da gördük, Ayşe
Öğretmende de maalesef gördük.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) Muhammed Ali hainler için yapmaz onu, merak etme.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Şunu söyleyeyim: Lisansı iptal edilmişti ya
sırf vicdani retçi olduğu için ve savaşa karşı
durduğu için; bizlerin de sırf savaşa karşı
durduğumuz için mazbatalarımız iptal edilmek isteniyor,
milletvekilliğimiz elimizden alınmak isteniyor, tıpkı
Muhammed Ali Clayin yine lisansı ve şampiyonlukları elinden
alındığı gibi. İnşallah, bizler, işte bu
önemli, değerli hayatlardan ders çıkaracağız, ders;
kalkıp böyle, ölümüne üzüldüğümüzü ifade etmekle yetinmeyeceğiz,
onun yolundan gideceğiz, eğer onu seviyorsak onun yolundan
ilerleyeceğiz ve onun sahip olduğu duruşa sahip olmaya
çalışacağız.
Ben Midyatta da patlamada
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum. Bu ramazan
vesilesiyle inşallah bu ölümler duracak. Hepimiz sorumluyuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) Siz sorumlusunuz, siz.
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) Burası ehlihâl ve ehliakd yeridir yani sorunların çözüm
yeridir. Biz çıkıp kınamakla
Bakın, en az bin tane
saldırı olmuştur. On ay içinde 2.000-2.500 insanımız
hayatını kaybetmiştir. Herkes çıkıp kınayabilir
-en kolay yol- ama kınamakla bu sorun çözülmüyor. Bizim sorunun kökünü
kurutmamız için barış masasına, çözüm masasına
oturmamız gerekiyor. Bunların hesabını vereceğiz.
Bu Meclis, yani ben dâhil hepimiz belki
hayatımızın yüzde 50sini, yüzde 60ını, 70ini,
80ini tüketmiş durumdayız. Yani yüzde 10luk, yüzde 20lik, belki,
bir ihtimalle yüzde 30luk bir şansımız
kalmıştır, bir süremiz kalmıştır. Evet, biz belki
bir şekilde böyle çarpıtabiliyoruz olayları, farklı
sunabiliyoruz, birbirimizi suçlayabiliyoruz ama inanın, mahkemeyikübrada
birinci derecede sorumlu bizleriz. Bizler elimizi taşın altına
koymalıyız, bu sorunu çözmeliyiz. Yani 80 milyon insanın
aklını, iradesini burada temsil eden bir irade var. Bunu çözmek çok
kolaydır. Eğer ki, şayet irademize sahip çıkarsak ve
çözümde biz kararlı olursak, gerçekten bu ölümler duracak. Otuz kırk
yıl silahlı bir şekilde bu sorunun çözülmesi denendi yani bunu
30-40 kez diye söyleyebiliriz. 1 kez barış denendi, o 1 kerede insanlar
ölmedi, insanlar göçmedi, tam tersine, tersine bir göç oldu ve insanlar ölmedi.
Gelin, nasıl 30-40 kez silah denemişse barış sürecini de
defalarca deneyelim çünkü bir kez denedik, halk kârlı çıktı,
bizler kârlı çıktık. Birçok defa daha denemememiz için herhangi
bir sebep yok. Hepimiz bu sorumluluğun bilincindeyiz. İnşallah,
bu anlamda elimizi taşın altına koyarız.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aslan.
Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yönelik saldırıyı
kınadığına ve şehit naaşlarının
bulunduğu bir mahalde benzeri tepkilerin ve saldırıların
olmasının bu olayların sistemli, organize ve tek merkezden yönlendirildiği
izlenimi verdiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şehitlerimizin ebediyete
uğurlandığı cami avlusunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğluna yönelik
çirkin davranış ve saldırıları kınıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şehit naaşlarının bulunduğu
bir mahalde benzeri tepkilerin ve saldırıların olması bu
olayların sistemli, organize ve tek merkezden yönlendirildiği
izlenimini vermektedir; provokatif bir olay olduğu açıktır. Teröre
karşı tekmil millet olarak saflarımızı
sıklaştırmamız gereken bir zamanda ve mekânda bu tür
saldırılar ancak terörizme hizmet eder. Bu yönüyle de bu hadiseye
terörize bir olay olarak bakabiliriz. Hükûmetin bu konuda gereken
açıklamayı yapmasını ve gereken soruşturmanın bir
an evvel sonuçlandırılmasını diliyor, bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
(CHP sıralarından alkışlar)
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika
Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 3üncü
madde üzerinde başka konuşma talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987
Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
:236 |
|
|
Kabul |
: |
:236(x) |
|
|
|
|
Kâtip Üye Kâtip Üye
Özcan Purçu Fehmi
Küpçü
İzmir Bolu
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Özcan
PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik,
Ticaret ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret
ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/573) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 263)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
olmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 9 Haziran 2016 Perşembe günü, alınan
karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.05
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) 238 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(**) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.