TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10uncu
Birleşim
20
Ekim 2016 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Mustafa
Ali Balbayın, 21 Ekim 1999 tarihinde katledilen Profesör Doktor Ahmet
Taner Kışlalının ölümünün
17nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Ahilik Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
şehit aileleri ve gazilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, 21 Ekim Profesör Doktor Ahmet Taner
Kışlalının ölümünün 17nci yıl dönümüne ilişkin
konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Hakkâri Çukurcada
şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
Millî Eğitim Bakanlığının proje okul uygulamasına
ilişkin açıklaması
2.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adana ilinin yargı
çevresi yönünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesine bağlanması
kararına ilişkin açıklaması
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, işsizliğin giderek
arttığına ve üniversite mezunlarının işe
girmesiyle ilgili sorunların aşılması yönünde
çalışmalar yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelisporun durumuna
ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfa ilinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
6.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, FETÖ terör örgütünün birçok
sağlık ve eğitim kurumu açmasına, sendika ve konfederasyon
kurmasına neden göz yumulduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
7.-
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, gıda ve
gıdayla temas eden ürünlerin kontrol ve analizleriyle ilgili ciddi
sıkıntılar yaşandığına ve bu konuda bir
çalışma olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 21 Ekim
Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalının ölümünün 17nci
yıl dönümüne ve trafik kazalarını önleyecek düzenlemelerin
hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, 11 bin
EĞİTİM-SEN üyesinin sürgün, açığa alınma, ihraç
edilme gibi uygulamalara maruz kaldığına ve Hükûmetin bir an
önce yaşanan bu hukuksuzluğa son vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.-
Osmaniye Milletvekili Suat Önalın, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve 15 Temmuzda şehit
olan 2 mahalle muhtarı ile tüm şehitleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
11.-
Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının, Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesinin akademik açılış törenine ilişkin
açıklaması
12.-
Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından alınan
karara göre Türkiyenin 19 ilinde kenevir üretimine izin verildiğine ve
Sivasın da 20nci il olarak bu kapsama alınmasını teklif
ettiğine ilişkin açıklaması
13.-
Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının, açığa
alınan binlerce eğitim emekçisinin derhâl görevlerine iade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
14.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, İtalya Ulusal Çiftçiler
Konfederasyonunun Türk fındığını en tehlikeli ürün
olarak dünyaya duyurduğuna, Mersinde limon ile tatlı meyvelerde
zirai ilaç kullanımı sorununun çözümü için önlem alınması
gerektiğine ve Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalıyı
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
15.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Karadenizde
yaşanan işsizlik sorununa ve Hükûmetin Karadeniz için bir acil eylem
planı veya ekonomik kalkınma programı hazırlaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Hakkâri Çukurcada şehit olan 2
askere Allahtan rahmet, yaralanan 5 askere acil şifalar dilediğine
ve eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökün FETÖ Araştırma
Komisyonunda yaptığı açıklamalara ilişkin
açıklaması
17.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Türkiyeden havalanan
savaş uçaklarının gerçekleştirdiği saldırıda
14 Rojavalı yurttaşın yaşamını yitirdiğine
ve bu katliamı yapanları kınadığına, bu
saldırıları meşrulaştırmak için yandaş medya
aracılığıyla yalan haberlerin servis edildiğine ve
partilerine yönelik siyasi soykırım operasyonlarının devam
ettiğine ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, eski Genelkurmay
Başkanı Hilmi Özkökün FETÖ Araştırma Komisyonunda yaptığı
açıklamalara ve Hükûmetin Adil Öksüzle ilgili Meclise bilgi vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hakkâri Çukurcada şehit olan
2 askere Allahtan rahmet, yaralanan 5 askere acil şifalar dilediğine
ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Şırnak
halkının sorunlarının giderilmesiyle ilgili Meclisin inisiyatif
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsakın 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanının Cumhurbaşkanının cinsiyetçi ve
ayrımcı bir söylemini onaylamasının talihsiz bir durum
olduğuna ve onurlu bir yaşamın tüm kadınların
mücadelesi sonucu geliştiğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
26.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısını
desteklediklerine ve hayırlı olmasını temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Diyarbakır Milletvekili
İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin, Konya Milletvekili
Abdullah Ağralının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili İdris
Balukenin 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının
16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve 22 milletvekilinin, avukatların mesleki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10 /333)
2.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 26 milletvekilinin, Alaşehir
Ovası su kaynaklarının kirlenmesinin ve azalmasının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/334)
3.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 20 milletvekilinin,
gazetecilerin yaşadığı sorunlar ile basın ve medya
sektörü üzerinde artan ekonomik ve sosyal baskıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/335)
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve
arkadaşları tarafından, Şırnak kent merkezine seksen
iki gün süren operasyonların ardından yüz otuz dokuz gündür ortaya
konan yıkım projelerinin araştırılması ve Şırnak
halkının mağduriyetinin giderilmesi amacıyla 20/10/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
20 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 418)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 418) Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının oylaması
20 Ekim 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 21 Ekim
1999 tarihinde katledilen Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalı
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 21 Ekim 1999 tarihinde katledilen
Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalının ölümünün 17nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin
sayın üyeleri; 21 Ekim 1999da alçakça katledilen Profesör Doktor Ahmet
Taner Kışlalının 17nci ölüm yıl dönümüyle ilgili söz
almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, 16ncı Dönem
İzmir Milletvekilliği yapmış olan
BAŞKAN Sayın Balbay, bir saniye
efendim, sürenizi yeniden başlatacağım.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere
başlamış bulunuyoruz, şu anda da İzmir Milletvekili
Sayın Mustafa Ali Balbay, Ahmet Taner Kışlalının ölüm
yıl dönümü nedeniyle bir konuşma yapmaktadır. Ancak, Genel Kurul
salonunda bir uğultu vardır; ben, milletvekili
arkadaşlarımdan uğultuyu sonlandırmalarını rica
ediyorum.
Buyurunuz Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Sayın
milletvekilleri, Ahmet Taner Kışlalı, bu Meclis çatısı
altında da görev yapmış ve alçakça katledilmiş bir
milletvekilidir, aydındır. Hepinizi Ahmet Taner
Kışlalı önünde en azından saygı duymaya, beş
dakika onun Türkiyeye hizmetlerini ve katledilişinin sonrasında
yaşananları dinlemeye davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, sevgili
arkadaşlar; Ahmet Taner Kışlalı, 16ncı Dönem
İzmir Milletvekili olarak bu çatı altında görev yaptı,
Kültür Bakanlığı yaptı ve Türkiyenin kültür hazinesinin
gelişmesine çok büyük katkılar sağladı. İlk
aklıma gelenlerden biri, halk öykülerini ve halk kültürünü bugüne taşımak
ve Safranbolu evlerinin -hâlâ Ahmet Taner Kışlalı adı
yazılıdır o evlerde- ayakta kalmasını sağlamak
olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
12 Eylülden sonra da üniversitedeki görevine
dönen Kışlalı, Cumhuriyet gazetesinde
yazarlığını sürdürmüş ve Türkiyeye çok büyük
hizmetler yapmıştır.
Kışlalının köşesinde
en çok kullandığı değerlendirmelerden birkaçını
sizlerle paylaşmak istiyorum: Kışlalı diyordu ki:
Doğru, ona saldırıldıkça güçlenir; Atatürk, o yüzden
21inci yüzyılda da güçlüdür. (CHP sıralarından
alkışlar) Ahmet Taner Kışlalı: Atatürkçülük, sadece
geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin de
kuruculuğudur. diyordu. (CHP sıralarından alkışlar)
Ahmet Taner Kışlalının bu
özellikleri, üyesi olduğu, Genel Başkan
Yardımcılığını yaptığı Atatürkçü
Düşünce Derneğinin güçlenmesini sağlamış, Anadolunun
dört bir yanında Atatürkçü düşünceyi şahlandırmış
ve 21inci yüzyıla taşımıştır. Onun bu düşüncelerini
hazmedemeyenler, onun hoşgörüsünü, onun gerçekten Türkiye Cumhuriyetinin
tam bağımsızlığını savunma duygusunu kabul
edemeyenler, onu 21 Ekim 1999da katlettiler.
Sayın milletvekilleri, Ankarada
Sıhhiyeden yol çıktığınızı bir
düşünün; solunuzda 1 Şubat 1979da katledilen Abdi İpekçi
Parkı vardır, yola devam edin Necatibey Bulvarından yukarı
çıktığınızda Türkocağı Caddesinin
sağında 21 Ekim 1999da katledilen Ahmet Taner Kışlalı
Spor Salonu vardır, devam edin, sola çıktığınızda
7 Mart 1990da katledilen Çetin Emeç Bulvarı vardır, devam
ettiğinizde yola 24 Ocak 1993te katledilen Uğur Mumcu
Bulvarıyla karşılaşırsınız. Bu tablo, ne
çok aydınımızın öldürüldüğünü, ne çok
aydınımızın katledildiğini ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri, işte Türkiye,
bugünkü karanlığı, Fetullah belasını, o günlerindeki
aydınlarımızın katledilmesi, Atatürkçülüğün toplumda
yerleşmesinin büyük ölçüde engellenmesi nedeniyle yaşamaktadır.
(CHP sıralarından alkışlar) Kışlalının
ölümünden sonraki on yedi yılın on dört yılı AKP iktidarı
döneminde geçmiştir. Ne yazık ki Kışlalının
katilleri bulunamamış, onların katilleri
bulunamadığı için de bugün Türkiyem gerçekten bir başka
karanlığa sürüklenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bugün yüce
Meclisin çatısı altındaki bir komisyonda içinden geçtiğimiz
döneme ilişkin değerlendirmeler yapıldı ve pek çok ifade
alındı. Hâlbuki, orada o ifadeyi verenler ne yazık ki
geçmişte Türkiyenin bu karanlık döneme sürüklenmesinde en önemli
rolü oynayanlardı, bir başka şekilde ifade verdiler.
Sayın milletvekilleri,
Kışlalının pek çok kitabından sadece birinden birkaç
örnek vereceğim size. Kışlalının 1998de
yazdığı bir köşe yazısının
başlığını sizlerle paylaşmak istiyorum: Fetullah
Dosyası. Kışlalı, 1998de Fetullah Dosyasını
yazısına başlık yaptığında Bank Asyayı
açanlar, Fetullahın önünü açanlar ileride ne diyecekler? deyip soruyordu:
Acaba kandırıldılar mı, yanıltıldılar
mı ya da bu hareketle birlikte onların bir parçası mı
oldular? diyordu. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, Kışlalının,
gerçekten, Türkiye'nin hem siyasi yaşamına hem toplumsal
yaşamına büyük bir katkı yaptığını bir kez
daha vurguluyorum ve Kışlalının yaktığı
ateş sönmeyecek diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 21 Ekim Profesör Doktor Ahmet
Taner Kışlalının ölümünün 17nci yıl dönümüne
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yarın, Türkiye'nin yetiştirdiği önemli bir aydının,
Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalının ölüm yıl dönümü.
Ölüm yıl dönümü vesilesiyle Sayın Ahmet Taner
Kışlalıyı saygıyla ve şükranla anıyorum.
Kendisi, maalesef, karanlık bir cinayete
kurban gitmiştir ve bugüne kadar da
aydınlatılamamıştır. Tarihimizin acı
sayfalarından birisidir bu.
Tekrar, Kışlalıyı
rahmetle anıyorum, kendilerine saygılarımı sunuyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Ahilik
Haftası münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Hacı Özkana
aittir.
Buyurunuz Sayın Özkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Ahilik Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ahilik Haftası dolayısıyla
şahsım adına gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ahilik, sosyal hayatın düzenlenmesinde
iktisadi hayata ve vatan savunmasına kadar millet olmanın tüm
özelliklerini içinde barındıran Türk milletine has sosyoekonomik bir
düzendir.
Ahilik, yaklaşık bin yıldır
var olan bir gelenektir. Ahilik, kelime olarak kardeş, eli açık,
konuksever ve yiğit anlamına gelmektedir. Ahilik kurumunun kurucusu,
Ahi Evrandır. Ahi Evranın pratiğe önem verdiği
düşünceleri, Anadoluda hızla yayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Ahilik ruhuna
uygun olarak kendi öz sermayesi ve alın teriyle üretim yapan
esnafımız, tüccarımız ülke ekonomisine güç
katmaktadır. Ahilik, ortaya koyduğu temel ilkeleriyle, toplumda
yaşayan her kesimi kaynaştıran, bütünleştiren ve millet
olma bilincini tüm toplumlara yayan sistemin adıdır. Türk milletine
özgü bir kurum olan Ahiliği yaratan bu değerli insanlar, o dönemin
yozlaşmış, parçalanmış, kimliğini kaybetmiş,
fakirleşmiş Anadolu Türk boylarına birlik, kardeşlik,
dostluk, hoşgörü ve insan sevgisini esas alan bir anlayışla, bir
çatı altında birlikte yaşamayı, iş ve meslek sahibi
olmayı öğretmişlerdir.
Günümüzde bu anlayışı, esnaf ve
sanatkâr ve tüccarlarımızda görüyoruz. Bir toplumda birlik ve
dayanışmayı sağlayan en önemli unsur, müşterek
değerlerin korunmasıyla mümkündür. Ondan dolayıdır ki
esnaf, güvenin kapısıdır; esnaf, kardeşliğin
teminatıdır; esnaf, birliğin sigortasıdır; esnaf,
ekonomimizin temel taşıdır; esnaf, toplumumuzun
taşıyıcı omurgasıdır.
Değerli milletvekilleri, Türk milletinin
bin yıldan fazla bir süre varlığının
korunmasındaki sır, Ahilik anlayışı içerisinde,
toplumun yalnız bir grubun değil, bütün katmanlarının bu
değerlere saygı göstermesi, ona içten bağlanmasıyla mümkün
olmuştur. Ahilik, tevazu sahibi olmaktır. Ahilik, hataları yüze
vurmamaktır. Ahilik, dostluğa önem vermektir. Ahilik, komşulara
iyilik etmektir. Ahilik, başkasının malına ihanet
etmemektir. Ahilik, sabırlı, cömert, ikram ve kerem sahibi
olmaktır. Dün olduğu gibi bugün de esnaf ve
sanatkârlarımız, tüccarlarımız Ahilik
anlayışı içerisinde birlik, beraberlik ilkesiyle ülkesinin,
devletinin yanındadır.
Değerli milletvekilleri, biz, AK
PARTİ hükûmetleri olarak esnaf ve sanatkârlarımızın
yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Ahilik Haftasının
ülkemize ve bütün insanlığa hayır ve bereketler getirmesini
diliyor, tüm esnafımızın ve sizlerin Ahilik Haftasını
kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özkan.
Ayrıca, konuşmanızı erken
tamamladığınız için bir daha teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
şehit aileleri ve gazilerin sorunları hakkında söz isteyen
Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
şehit aileleri ve gazilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şehit ailesi ve gazilerimizin
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk vatanı şehit ve gazilerimizin
kutlu bir mirasıdır. Türkiye Cumhuriyeti şehitlerimizin
kanlarıyla kurulduğu gibi, gazilerimizin
karşılıksız mücadelesiyle var olmuştur. Şehitlik
ve gazilik, yüce dinimiz ve millî kültürümüze göre ulaşılacak en
yüksek mertebedir. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerime göre
şehitler ölü sayılmaz. Milletimizin söylediği Şehitler
ölmez, vatan bölünmez. söylemi Türk milletinin dinî ve millî değerleri
konusundaki inancının bir göstergesidir.
Millî Savunma Bakanlığının
yönergesi dışında yasal bir tanımlama yoktur bu konularda.
Bu yüzden, AKP iktidarı, şehitliği, maalesef, her fırsatta
sulandırmaya başlamıştır. Kaçakçılık
yaparken öldürülenlere bile şehitlik unvanı verilmeye çalışılmıştır.
Nitekim, şimdi de 15 Temmuz şehitleri ve gazileri ile terör
şehit ve gazileri arasında ayrım yapılmaktadır.
Anayasanın 61inci
maddesinde Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl
ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi
sağlar. ifadesi vardır. Şehitlerimizin ailesi ile gazilerimizin
taleplerinin yerine getirilmesi anayasal bir görevdir.
667 ve 670 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerle 15 Temmuzdaki darbe girişimi
sırasında hayatını kaybedenlere şehitlik,
yaralılara gazilik unvanı verilmiştir. Yine, bu kanun hükmünde
kararnamelerle terörle mücadelede şehit ve gazilere verilen tüm haklar 15
Temmuz şehit ve gazilerine de verilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi,
şehit ailesi ve gazilerin yaşam standardını artırmaya
yönelik her türlü düzenlemeye destek vermiştir. Bundan sonra da bu
desteğimiz devam edecektir. Ancak, 15 Temmuz şehitleri ve gazileri
ile terörle mücadele şehit ve gazileri arasında ayrım
yapılmasına kesinlikle karşıyız. 2330 sayılı
Kanuna göre şehit aileleri ve gazilere tazminat bağlanmaktadır.
Ancak, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede 15 Temmuz şehit ve
gazilerine, terörle mücadele şehit ve gazilerinin 5 katı
tutarında tazminat ödenmesine yönelik düzenleme
yapılmıştır.
15 Temmuz darbe
girişiminde 240 vatandaşımız şehit olmuştur,
2.195 vatandaşımız yaralanmıştır. 15 Temmuzdan
bugüne de 138 askerimiz, 120 polisimiz, korucularımız ve
vatandaşlarımız şehit olmuştur,
yaralanmıştır.
15 Temmuz şehitleri için
Hükûmet eliyle maddi yardım kampanyası düzenlendi. Kampanyanın
ilk haftasında 20 milyon lira toplandı. Şimdiye kadar ne
toplandığını bilmiyoruz.
15 Temmuz şehitlerinin
ailelerine Hükûmet tarafından birer ev tahsis edilmiştir,
hayırsever bağışçıların desteğiyle birer ev
daha verilmiştir. Bütün bunları destekliyoruz. Ancak, terör
şehitlerimiz ve gazilerimiz için neden yardım kampanyası
yapılmadığını, terör şehitlerimiz ve gazilerimize
neden ev verilmediğini de Hükûmete soruyoruz.
15 Temmuz şehitleri için
televizyonlarda sürekli programlar yapılırken, gazetelerde sürekli
manşetler atılırken terör şehitlerimiz için şehit
törenlerinde hamasi birkaç sözden başka bir söz işitemiyoruz.
15 Temmuz şehitlerini demokrasi
uğruna hayatını kaybetti diye yüceltirken vatan, millet, devlet,
din ve bayrak uğruna gözünü kırpmadan hayatını feda eden
şehitlerimize neden farklı bir muamele yapılıyor? Yoksa,
hâlâ 3-5 Mehmet şehit oldu diye Meclisi toplamaya gerek yok. diyen eski
refikinizin zihniyetini devam mı ettiriyorsunuz? Veya geçtiğimiz
haftalarda, güvenlik görevlileri için O insanların görevi
hayatını vermek ve onun için maaş alıyor, ekstra bana bir
iyilik yapmıyor. diyen danışmanın sözüne mi itibar
ediyorsunuz?
Şehit ve gaziler arasında ayrım
yapmayalım. 15 Temmuz şehit ve gazileri de bizimdir, terörle
mücadelenin şehit ve gazileri de bizimdir; hepsi, bütünü bizimdir. Gelin,
bu yanlıştan dönün. 15 Temmuz şehit ve gazilerine ne hak
veriliyorsa, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında şehit olanlara da bu
hakları verelim.
Bu vesileyle bütün şehitlerimize
Allahtan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün
59uncu maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar
sona ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz
talep eden sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Söz verme işlemini
başlatıyorum.
Sayın Engin
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Didem
Enginin, Millî Eğitim Bakanlığının proje okul
uygulamasına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz AKP, ülkemizde
başarı oranı en yüksek okulları proje okula çevirerek
direkt olarak Millî Eğitim Bakanına bağladı. Amaç, TEOG
başarı oranında yüzde 1lik dilime giren ve geleceğimizin
umudu olan başarılı öğrencilerimize eğitim veren ve
daha önce sınavla görevlendirilen öğretmen ve yöneticilerin bakan
tarafından sınavsız atanmasını sağlamak. Son
genelgeyle, 150nin üzerinde proje okulunda sekiz yıl görev
yapmış öğretmenler başka okullara atandı, dört
yıllık öğretmenler ise sadece okul müdürü isterse bu okullarda
kalabilecekler. Proje okullara atamalar yapılırken ise gözetilen tek
bir bilimsel kriter yok, en önemli kriter yandaşlık. Günlerdir bu
okullarımızda eğitim verilemiyor; öğrencilerin, velilerin,
öğretmenlerin tepkileri dikkate alınmıyor, tam tersine, okul
önlerine TOMAlar getirilerek tepkiler bastırılmaya
çalışılıyor.
Hükûmete sormak istiyorum: Eğitimli,
düşünen, araştıran, sorgulayan nesillerden neden korkuyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Tümer
2.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adana
ilinin yargı çevresi yönünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesine
bağlanması kararına ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Sayın Başkan, Adalet Bakanlığı Adana ilimizin
yargı çevresi yönünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesine
bağlanmasına karar vermiştir. Akdeniz Bölgesinin sosyal,
ekonomik, nüfus ve diğer yönlerden en büyük ili olan Adana ilinin
komşu illere olan yakınlığı da göz önüne
alındığında, ilimizde bölge adliye mahkemelerinin açılmasının
kamu çıkarına uygun olduğu ortadadır. Adanada, Şubat
2016da tamamlanan, çevre düzenlemesi de yapılmış olan modern
hizmet binası atıl bir durumdadır. Adalet
Bakanlığının konuyla ilgili soru önergeme verdiği
yanıtta bölge adliye mahkemelerinin işleyişinde oluşacak
iş yoğunluğuna göre Adanadaki adliye mahkemelerinin yeniden
hizmet verebileceği kaydedilmiştir. Davaların nakli,
dosyaların akıbeti, temyiz hususları gereğince telafisi
olanaksız zararlar doğacağı göz önüne alınarak Adana
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırılmasına dair karar iptal
edilmeli, Adanadaki adliye bir an önce hizmet vermeye
başlamalıdır.
BAŞKAN Sayın Gürer
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
işsizliğin giderek arttığına ve üniversite
mezunlarının işe girmesiyle ilgili sorunların
aşılması yönünde çalışmalar yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, işsizlik ülkemizde giderek artmaktadır.
Özellikle üniversite mezunu işsizlerin arasında da işsizlik
oranı yükselmektedir. Çalışma Bakanlığına
yönelttiğim soruya aldığım yanıttan, ülkemizde 2016
yılı Temmuz sonu itibarıyla Türkiye İş Kurumuna
kayıtlı işsizlerden 190.813ü ön lisans, 238.896sı lisans,
7.422si yüksek lisans ve 350si de doktor olmak üzere toplam 437.481
kişinin İŞKURda üniversite mezunu olarak iş beklediği
anlaşılıyor. 2016 yılında Kamu Personel Seçme
Sınavına giren lisans düzeyinde de 1 milyon 231 bin 479 kişi
bulunuyor.
Binlerce atanamayan öğretmenin
yanında arkeolog, çevre, kimya mühendisi gibi farklı branşlarda
işsizlerden yoğun talepler gelmektedir. Liyakate dayalı, hakkaniyet
ve adalet temelli Kamu Personel Seçme Sınavları yapılmalı
ve üniversite mezunlarının işe girmesiyle ilgili sorunların
aşılması yönünde çalışmalara yönelinmelidir.
Sözleşmeli öğretmen
alımlarında yapılan mülakatlarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Kocaelisporun durumuna ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir zamanlar Fenerbahçe, Galatasaray,
Beşiktaş ve Trabzonspor gibi 4 büyüklerin de korkulu rüyası
olan, 2 kez Türkiye Kupasını kazandığı gibi, birçok
sezonda ligde zirve mücadelesi veren Kocaelispor sessiz sedasız tarih
oluyor. Kocaelispor 800 bin euroluk borcunu ödeyemezse önce 6 puanı
silinecek, sonra amatör lige düşürülecek.
Kocaeli, Türkiyede sanayi denilince akla
gelen ilk şehirdir ancak senelerdir yaşadığımız
şehrin havasını, suyunu kirleten ve Kocaeliye
yaptığı yatırımlarla büyüyen fabrikalar, Kocaelispora
yardıma gelince ortadan kayboldu. 18 bin can alan Gölcük depreminden sonra
bile pes etmeyerek Kocaeli halkına moral vermeye devam eden Kocaelispora
Kocaelide yaşayan herkesin vefa borcu var. Niğdespor, Adanaspor
Kulüpleri gibi kulüpler, oynayacakları karşılaşmaların
bilet gelirlerini Kocaelispora gönderecekler ama ne yazık ki Türkiyeye
bakan Kocaeli, bir Kocaelispora bakamıyor. Bir Bakanımız var
ama görenimiz yok. diyor taraftar ve sayın bakanları ile belediye
başkanlarının bunu duymasını istiyorlar. Biz
yeşil siyahız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa ilinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, biraz önce, soruları soracak
isimler dağıtıldıktan sonra Şanlıurfanın
Milletvekili ve Tarım Bakanı hemen Meclisin, Genel Kurulun
dışına çıktı.
Şanlıurfa Harran ilçemizin
Aslankuyusu köyü ve civarı köyleri; Ceylânpınar, Akçakale, Suruç
ilçelerinin tüm köylerinde elektrik dağıtım ana hatları
yenilenmediği için; bir: Sürekli elektrikler kesilmekte. İki:
Sınır güvenliği aydınlatılmadığı için
tehdit oluşturmakta. Üç: Bu, köyden mahalleye dönüşen köylerin içi
aydınlatılmamakta. Şanlıurfalı mağdur.
Sayın Bakan Urfaya gidip merkezde
dolaşacağına Urfanın köylerini bir dolaşsın.
Urfanın köylüsü mağdur. Türkiye'nin tüm illerinde mısır
destekleme primi verilirken Şanlıurfada mısır destekleme
primi verilmemektedir.
Şanlıurfanın Hilvan ilçesinin
içme suyu yoktur. Ceylânpınar, Akçakale, Harranı birbirine bağlayan
Meydankapı-Ekinyazı istikametine giden ana yol
yapılmamıştır. Oradaki halk mağdurdur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kazım Arslan
6.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, FETÖ
terör örgütünün birçok sağlık ve eğitim kurumu açmasına,
sendika ve konfederasyon kurmasına neden göz yumulduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Başbakana
soruyorum: FETÖ terör örgütüne, 15 Temmuz darbe girişimini yapanlara
önceden destek olan, bu örgütü besleyip büyüten, devletin ve milletin başına
bela eden AKP iktidarı olarak FETÖ terör örgütünün ülkemizde 35 adet özel
sağlık kuruluşu, 934 adet özel öğretim kurumu, 109 adet
öğrenci yurdu ve pansiyonu, 894 adet vakıf, 1.125 dernek, 15 adet vakıf
üniversitesi, 29 adet sendika ve konfederasyon kurmasına neden göz
yumdunuz ve destek oldunuz? Sizin desteğinizle FETÖ terör örgütü devlet
içinde devlet olmuş. Bu örgütün gücünü 17-25 Aralıkla mı fark
ettiniz? Şayet 17-25 Aralık yolsuzlukları ortaya çıkmasaydı
bu örgütle birlikte iktidarı paylaşmaya devam mı edecektiniz?
Şimdiye kadar yapmış olduğunuz hatalar ve ihmaller ülkemizi
çok vahim bir noktaya getirmiştir. Ne istedilerse verdik. diyen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu
7.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun,
gıda ve gıdayla temas eden ürünlerin kontrol ve analizleriyle ilgili
ciddi sıkıntılar yaşandığına ve bu konuda
bir çalışma olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sorum Tarım Bakanımıza.
Ülkemizde, gıda ve gıdayla temas
eden ürünlerin kontrol ve analizleriyle ilgili ciddi sıkıntılar
yaşanmaktadır. Bebek mamalarında analiz
sıklıkları Temmuz 2016da yüzde 100 iken yüzde 25e düşürülmüştür.
Kakao çekirdeğinde zararlı küf ve zirai ilaç kalıntıları
yani pestisit olmasına rağmen, bir analize dahi tabi
tutulmamaktadır. Yaş sebze ve meyvelerde ise analiz
sıklıkları ürün gruplarına göre yüzde 100 iken yüzde 10a
düşürülmüştür. Ülkemizde üretilen fındık ve
fındık ürünleri, ihracat yapılırken yüzde 100 kontrole tabi
tutulurken, yurt dışında da bu analizler yapılırken
maalesef, porselen, plastik gibi ürünlerden sadece Çinden gelenlerin yüzde
20si kontrol edilmektedir. Sağlık açısından, ülkeye gelen
her türlü gıda ve gıdayla temas eden ürünlerin tamamının
analizinin yapılması konusunda bir çalışma var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
8.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, 21 Ekim Profesör Doktor Ahmet Taner
Kışlalının ölümünün 17nci yıl dönümüne ve trafik kazalarını
önleyecek düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de öncelikle, 21 Ekim 1999da katledilen
Ahmet Taner Kışlalıyı saygıyla anıyorum;
öngörüleriyle, fikirleriyle hâlâ yolumuzu aydınlatıyor.
Trafik kazaları ülkemizin kanayan bir
yarası. Geçen gün Bursada çok acı bir olay yaşandı. Sekiz
aylık hamile Tuğba Dilmaç, canı tatlı çektiği için
tatlı almaya gitti ve şoförü daha önce de benzer bir kaza
yapmış olan belediye otobüsü kaldırıma çıkarak
Tuğbanın ölümüne sebep oldu. Bebeği kuvözde, kampanyayla anne
sütü bekliyor, Tuğba organlarıyla birçok kişiye can verdi. Bir
daha böyle acılı olaylar yaşanmasın diye kazaları
önleyecek tedbirleri içeren kanun teklifini gelin, hep beraber Mecliste
çıkaralım diyorum.
Yine, iktidar, ehliyetlerin yeniden
verilmesinde uygulanan psikoteknik raporların kâğıt üstünde
verilmesinin önüne geçmek için gerekli denetimleri yapmalıdır
diyorum, buradan hatırlatıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Behçet
Yıldırım
9.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, 11 bin EĞİTİM-SEN üyesinin
sürgün, açığa alınma, ihraç edilme gibi uygulamalara maruz
kaldığına ve Hükûmetin bir an önce yaşanan bu hukuksuzluğa
son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) 15 Temmuz
darbe sonrası yaşanan süreçte Hükûmetin uyguladığı
antidemokratik uygulamalar sonucu 11 bin EĞİTİM-SEN üyesi,
sendikaların almış olduğu karar doğrultusunda
katıldıkları eylem gerekçesiyle sürgün, açığa
alınma, ihraç edilme gibi çeşitli cezalara mahkûm edildiler. Ciddi
bir soruşturma yürütülmeden, keyfî bir tutumla cezalandırılan bu
arkadaşlardan 500 kişi, seçim bölgem olan Adıyamandandır.
Bu da Adıyaman üzerinde özel politikaların uygulandığını
göstermektedir.
Bu açığa almalar ve ihraçlarla
mağdur edilen sadece öğretmenler ve aileler değil, aynı
zamanda çok sayıda öğrenci de mağdur edilmiştir.
Haksızlığa uğrayan öğretmenlerin büyük maddi ve manevi
kayıpları söz konusudur. Hükûmetin bir an önce, yaşanan bu
hukuksuzluğa son verip, görevlerinden alınan kamu emekçilerini
görevlerine iade ederek bu mağduriyetleri derhâl giderip bu
hukuksuzluğa son vermesi gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Önal
10.- Osmaniye Milletvekili Suat Önalın, 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ve 15 Temmuzda şehit olan 2 mahalle muhtarı ile tüm
şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sayın Başkan,
dün, tüm Türkiyede 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutladık.
Muhtarlarımız demokrasinin temel taşlarıdır. Halkımız
bir sorunu olduğunda, bunu en yakınında bulunan
muhtarlarımızla paylaşmaktadır. Muhtarlarımız da
demokrasiye olan inançlarıyla, mahalleleriyle birlikte 15 Temmuzda
canlarıyla kanlarıyla ülkelerine sahip çıkarak destan
yazdılar. Bu mücadele esnasında, İstanbul Üsküdar ilçesi
Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaş ve Ankara Kazan ilçesi
Ahi Mahallesi Muhtarı Ali Anarı da kaybettik; şehit oldular.
Bu vesileyle bu kutsal vatan için
canlarını feda eden tüm şehitlerimizi, 15 Temmuz demokrasi
şehitlerimizi ve bu 2 mahalle muhtarımızı rahmetle
anıyorum.
BAŞKAN Sayın Akaydın
11.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydının,
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinin akademik açılış törenine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kuruluşunda emeğim olan
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi 21 Ekim 2016 Cuma günü akademik
açılış töreni yapıyor. Açılış
konuşmacısı Numan Kurtulmuştan hemen sonra, program toplu
cuma namazıyla devam ediyor. Darülfünun zamanında olmuş mudur,
bilmiyorum ama sanırım, laik Türkiye Cumhuriyetinin ilk dinsel
üniversite açılışı. Rektör Adem Korkmazı
kutluyorum(!) Tıpkı kadınlarımızı
aşağıladığı için asaleten Burdur Millî
Eğitim Müdürü atanan kişi gibi, rektörü -gelecek dönemde- Reis Beye
Millî Eğitim Bakanı adayı olarak öneriyorum.
Diğer taraftan, 12 Temmuz rektörlük
seçiminde yüzde 86 gibi bir oyla 1inci seçildiği hâlde hâlâ atanmayı
bekleyen Boğaziçi Üniversitesi rektörü Gülay Barbarosoğlu
kardeşime de mümkünse türban takarak aynı türde bir namazlı
akademik açılış tavsiye ediyorum(!) Tahminim, o zaman
ataması mümkün olabilecektir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akyıldız
12.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından alınan karara göre Türkiyenin 19 ilinde kenevir üretimine
izin verildiğine ve Sivasın da 20nci il olarak bu kapsama
alınmasını teklif ettiğine ilişkin
açıklaması
ALI AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından alınan karara göre, Türkiyenin
19 ilinde izin alınması şartıyla kenevir üretimine izin
verildi. 13 Ekim 2016 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren bu karar gereği Sivasın komşu illerinin tamamına
izin verilirken, her şeyde olduğu gibi, AKP iktidarında, yine
Sivas bu konuda da unutuldu.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanımıza buradan öneriyorum: İhtiyaç hâllerinde
yetiştiricilik bölgelerini azaltmak veya çoğaltmak için Bakanlık
yetkilidir. Burada Sivasın da 20nci il olarak bu kapsama
alınmasını teklif ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı
13.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
açığa alınan binlerce eğitim emekçisinin derhâl görevlerine
iade edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, Hükûmetin FETÖyle mücadele söylemi bir tiyatroya
dönüşmüş durumdadır. Geçmişte Kuran AKP ile Hizmetin
ittifakını emrediyor. diyenler bugün Darbeleri Araştırma
Komisyonunda baş köşede ağırlanıyor. Hâl böyleyken
kimse bizi Darbecilerle mücadele ediyoruz. söylemleriyle
kandırmasın. Gerçek eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökün
sözlerinde saklıdır. 2004 MGK kararlarını yok sayan bu
iktidar, darbe girişiminin birinci derece sorumlusudur ve bu iktidar,
binlerce öğretmeni açlığa mahkûm ederek bu sorumluluğunu
unutturamaz.
Dilinize pelesenk ettiğiniz gerçek
adaletten söz etmek istiyorsanız, açığa alınan binlerce
eğitim emekçisini derhâl görevlerine iade ediniz. Tüm öğretmenlerimiz
görevlerine iade edilene dek, her oturumda bu hukuksuzluğu dile getirmeye
devam edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çamak
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, İtalya
Ulusal Çiftçiler Konfederasyonunun Türk fındığını en
tehlikeli ürün olarak dünyaya duyurduğuna, Mersinde limon ile tatlı
meyvelerde zirai ilaç kullanımı sorununun çözümü için önlem
alınması gerektiğine ve Profesör Doktor Ahmet Taner
Kışlalıyı saygıyla andığına
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İtalya Ulusal Çiftçiler Konfederasyonu
(Coldiretti) ülkeye ithal edilen tarım ürünleri arasında Türk
fındığı ve meyvelerini en tehlikeliler listesine aldı,
hatta Türk fındığını en tehlikeli ürün olarak dünyaya
duyurdu. Fındıkta tespit edilen ve kanserojen madde olan aflatoksinin
sınır limitini aşması bunun gerekçesi olarak gösterildi.
Geçtiğimiz hafta Mersin özelinde dikkatini çektiğimiz limon ve
tatlı meyvelerde zirai ilaç kullanımı sorunu, görülüyor ki
ulusal bir sorun hâline gelmiştir. Bu araştırmalardan sonra
üreticilerimizi, ihracatımızı ve elbette ülke ekonomimizi
etkileyecek bu sorunu çözmek için ivedi önlemler alınması şart
olmuştur. Bu konuda Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığını acilen göreve çağırıyorum.
Bizlere ışık tutan Ahmet Taner
Kışlalıyı saygıyla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
15.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Karadenizde yaşanan işsizlik sorununa ve
Hükûmetin Karadeniz için bir acil eylem planı veya ekonomik kalkınma
programı hazırlaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Giresunda İŞKURun Toplum
Yararına Çalışma Programı kapsamında alacağı
1.200 temizlik işçisi için yapılan 6 bin dolayında başvuru
olmuştur; ilimizin işsizlik gerçeğini ve İşsizlik
yok. yalanlarını ortaya çıkarmıştır.
Hemşehrilerimiz sosyal güvencesiz, kısa süreli asgari ücretle bile
olsa çalışmayı tercih edebilmektedir. Başka çareleri
yoktur, ya bu şekilde çalışacaklar ya da göç edeceklerdir. Bu
tür işlere insanlarımızı muhtaç etmişlerdir çünkü
2002den bu yana, AKP iktidara geldiği zaman da var olan, 10 bini
aşkın Giresunlunun çalıştığı kamu ve özel
kuruluşlar tamamen kapatılmış, yerine yenisi de
açılmamıştır. Şu anda, ilimizde İŞKURa
kayıt yaptırıp iş arayan 32 bin dolayında
işsizimiz vardır. Onlara aileleri eklenecek olursa toplam
sayısı neredeyse nüfusun yarısı etmektedir. Karadenizin
diğer illerinde de durum bundan çok farklı değildir.
Bu nedenle, Hükûmete çağrıda
bulunuyorum. Karadeniz için bir acil eylem planı veya ekonomik
kalkınma programı hazırlayın. En fazla oyu
aldığınız illerin başında gelen Giresuna
borcunuzu hizmet olarak ödemenizi bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bektaşoğlu.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, söz talep eden sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
İlk söz Sayın Erkan Akçayın.
Buyurunuz Sayın Akçay.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Hakkâri
Çukurcada şehit olan 2 askere Allahtan rahmet, yaralanan 5 askere acil
şifalar dilediğine ve eski Genelkurmay Başkanı Hilmi
Özkökün FETÖ Araştırma Komisyonunda yaptığı
açıklamalara ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, sabah saatlerinde Hakkârinin Çukurca
ilçesi Güven Dağı bölgesinde PKKlı teröristlerle çıkan
çatışmada maalesef, 2 askerimiz şehit düşmüş ve 5
askerimiz de yaralanmıştır. Şehitlerimize Allahtan rahmet,
kederli ailesine ve büyük Türk milletine başsağlığı
diliyor, yaralı askerlerimize acil şifalar temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere
kurulan Komisyon çalışmalarına devam ediyor. Bu arada,
Komisyondan dikkat çekici ifadeler de kamuoyuna yansımaya
başladı. Komisyonun dünkü toplantısında, eski Genelkurmay
Başkanı Sayın Hilmi Özkök, 2004 yılında, Genelkurmay
Başkanlığı görevindeyken bugün FETÖ dediğimiz cemaatle
ilgili olarak Hükûmeti kesin olarak bilgilendirdiklerini, Millî Güvenlik
Kurulunun o yıl Hükûmete icra planı sunduğunu ancak bir şey
yapılmadığını söylemiştir. Bugün hepimiz,
FETÖnün kamu kurumlarında, sivil toplumda, ekonomik alanda nasıl
örgütlendiğini konuşuyoruz. Bunu konuşurken de FETÖyle
mücadelede milat 17-25 Aralık 2013 olarak belirlenmeye
çalışılıyor Hükûmet tarafından. Ama, o dönemin
Genelkurmay Başkanı Biz uyardık. diyor. Ne zaman diyor? 2004
yılında. Komisyonda verilen bu ifadelerle birlikte, FETÖ
soruşturmalarında ve Komisyon çalışmalarında
çıpanın 17-25 Aralığa atılamayacağı bir kez
daha ortaya çıkmıştır. Bundan sonra, soruşturma ve
araştırmaların selameti için Dün, bugün, yarın
perspektifinin uygulanması gerekir. Bu soruşturmalar, kişisel ve
siyasi kaygılardan uzak, bir terör örgütüyle mücadele bilinciyle
gerçekleştirilmelidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın Baluken
17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Türkiyeden havalanan savaş uçaklarının
gerçekleştirdiği saldırıda 14 Rojavalı
yurttaşın yaşamını yitirdiğine ve bu katliamı
yapanları kınadığına, bu saldırıları
meşrulaştırmak için yandaş medya
aracılığıyla yalan haberlerin servis edildiğine ve
partilerine yönelik siyasi soykırım operasyonlarının devam
ettiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Erdoğan-AKP
iktidarının talimatıyla, dün Türkiyeden havalanan savaş
uçakları, barbar IŞİDe karşı mücadele eden güçlere ve
Şehba bölgesinde bulunan sivillere yönelik kapsamlı bir
saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıda 14
Rojavalı yurttaş maalesef, yaşamını yitirmiş,
katledilmiştir. Her şeyden önce, insanlığa karşı
bir suç olarak gördüğümüz bu katliamı yapanları buradan
kınadığımızı açık bir şekilde ifade
etmek istiyorum.
Erdoğan-AKP iktidarının uzun
süredir hegemonik, yayılmacı heveslerle geliştirmeye
çalıştığı Orta Doğu politikasında,
IŞİD başta olmak üzere birtakım çete
yapılanmalarıyla ilişki içerisine girdiklerini ifade
etmiştik. Dün de Mecliste sorduğum bir soruya cevap
alamamıştım. Erdoğanın El Nusranın hamisi
şeklinde dünya liderleri tarafından aranması ve El Nusrayla
ilgili taleplerin Erdoğana iletilmesi hususu bile AKP-Erdoğan
iktidarının bu çetelerle hangi düzeyde ilişki
geliştirdiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Dün
Şehba bölgesinde IŞİDe karşı mücadele eden güçlere ve
halklara yönelik yapılan katliam da IŞİDe nefes aldırma,
IŞİDi koruma altına alma saldırısıdır.
Bunun kabul edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Rojavada Arap, Türkmen, Kürt, Süryani,
Ermeni, Şii, Sünni, bütün halkların orada kendi iradeleriyle
geliştirmiş oldukları demokratik kazanımlara yönelik bütün
saldırıları mahkûm ettiğimizi bir kez daha buradan ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, diğer taraftan,
bu saldırıları meşrulaştırmak için de yandaş
medya aracılığıyla yalan haberler servis edilmeye
başlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Afrin bölgesinden Türkiye'ye havan mermileri atıldığına
dair haberlerin hepsi yalandır. Bu yalanlar, 17-25 Aralık
tapelerinde ortaya çıkan Gerekirse Suriyeye girmek için 3-5
adamımızı göndeririz, oradan buraya 7-8 füze göndeririz.
planlamalarının ta kendisidir. Şimdi, Rojava halklarına,
Afrine, orada IŞİDe karşı mücadele eden güçlere yönelik
saldırıların zeminini oluşturmak üzere AKP Hükûmeti bilinçli
olarak bu yalanları servis ediyor. Bunu kabul edilemez bulduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, partimize yönelik siyasi
soykırım operasyonları devam ediyor. Bugün Ankara,
İstanbul, Bingöl, Şırnak başta olmak üzere birçok yerde
yapılan siyasi soykırım operasyonlarında onlarca
arkadaşımız yine gözaltına alındı.
İlginçtir, Rojavaya saldırının
yapıldığı gün, bu siyasi soykırım
operasyonlarında Rojava Derneğinin yöneticileri de gözaltına
alınmaya başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Dolayısıyla, bu hususun kendisi bile AKPnin Rojava halklarına
düşmanca tutumunu ve IŞİDle ilgili duruşunu ortaya
koyması açısından önemlidir. Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgisine
sunarım.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
Buyurun Sayın Altay.
18.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, eski
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökün FETÖ Araştırma
Komisyonunda yaptığı açıklamalara ve Hükûmetin Adil
Öksüzle ilgili Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin atlattığı 15 Temmuz darbe
girişiminin hemen sonrasında, hiç şüphe yok, Parlamentoyu
oluşturan bütün partiler samimi bir güç ve iş birliği içinde
darbecilere karşı dik ve sağlıklı bir duruş
sergilediler. Ancak, darbeden sonra olması gerekenleri 3
başlıkta Hükûmete ve Meclise bildirdiğimizde, bir
hesaplaşmaya, bir normalleşmeye, bir demokratikleşmeye ülkenin
ihtiyacı var diye altını kalın çizgilerle çizerek Hükûmete,
yürütmeye, iktidar partisine samimi uyarılarımızı
yaptık.
Daha sonra, kurulan Darbe Komisyonunun
yaptığı çalışmalarda, özellikle eski Genelkurmay
Başkanı Hilmi Özkökün bugün havuz medyasının hiç
görmediği ama diğer medyanın, merkez medyanın kısmen
gördüğü açıklamaları tüyler ürpertici niteliktedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bombalandığı unutulmamalıdır. Bu çerçevede, Hükûmeti
bir tarafa koyuyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak bizlerin
bazı soruların cevabını bulmamız icap eder.
Türkiyenin bilinçli, planlı bir şekilde darbe ortamına
hazırlandığı Hilmi Özkökün açıklamalarıyla çok
net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Sorulacak soru çok
ancak Hükûmetle meşgul değilim, sayın milletvekillerine -ki
onlar da kulislerde, odalarında- birkaç soru sormamız icap eder.
Türkiye Büyük Millet Meclisine bomba atan
uçağın pilotu ya da başka bir uçağın pilotu, hedefleri
ve koordinatları Adil Öksüzden aldığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
hedefleri
ve koordinatları kendilerine -pilotlara- Adil Öksüzün verdiğini
söylemiştir ifadesinde.
Şimdi, Adil Öksüz hangi istihbarat
örgütünün mensubudur? Adil Öksüz nerededir? Adil Öksüzü kim ya da kimler
ortadan kaybetmiştir, öldürülmüş müdür,
kaçırılmış mıdır, bir yerde beslenmekte midir,
yurt dışında mıdır, yurt içinde midir? Bu sorulara
Hükûmetçe, ivedilikle, yüce Meclise bilgi verilmek suretiyle,
dolayısıyla, kamu vicdanını da aydınlatmak
bakımından buna ihtiyaç var.
Hükûmet bununla meşgul değil,
Hükûmet hesaplaşmayla meşgul değil, bilakis FETÖ içinde bir
grubu, FETÖnün bir kanadını koruduğunu,
kolladığını düşünmemize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen
bitiriyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
FETÖnün
bir kanadının korunduğunu ve kollandığını
düşünmemize yol açacak iş ve işlemler içindedir.
Hükûmetten geçtim, iktidar partisinin
sayın milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum: Bu töhmet
altında Türkiye Büyük Millet Meclisi görev yapamaz. Lütfen, ettiğimiz
yemine de sadık kalarak bizim sorduğumuz soruları Hükûmete,
iktidar partisi mensubu milletvekillerinin de sormalarını yüce
milletimiz adına da talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Altay.
Sayın Turan
19.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Hakkâri
Çukurcada şehit olan 2 askere Allahtan rahmet, yaralanan 5 askere acil şifalar
dilediğine ve Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün Hakkâri
Çukurcada teröristlerle çıkan çatışmada 2 askerimiz şehit
düştü, 5 askerimiz de yaralandı. Şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; az önceki değerli grup başkan vekilleri
konuşmalarında Türk askerinin sivillere
saldırdığını ifade ederek kamuoyunu
yanıltmışlardır. Bunu, ben iyi niyetli bir yorum olarak
yorumlayamıyorum. Türk askeri teröristlerle mücadele etmektedir ve devam
edecektir bu mücadelemiz. Teröristler vurulunca burada söz alıp bununla ilgili
sözüm ona askeri kınayan yaklaşımlar isterdik ki Hakkâride
şehit olan insanlarımız için de aynı hassasiyeti
paylaşsınlar. O yüzden ben bu yaklaşımı milletimizin
vicdanına bırakmak istiyorum.
Ayrıca siyasi soykırım
ifadesini de çok yakışıksız bulduğumu ifade etmek
istiyorum. Siyasi soykırım eleştirisi hakkaniyetten uzak bir
yaklaşımdır. Hukuk içerisinde yargı mensupları
görevini yapmaktadır. Eğer yargı bu konuda eleştirilecekse
sadece terörle arasına mesafe koyamayanlar için çok yavaş
kaldığını, yavaş hareket ettiğini ifade etmek
gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Hakkâri Çukurcada şehit olan askerlere Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Hakkâri Çukurcada şehit
olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Sayın Turan yaptığı
değerlendirmeyle bizim iyi niyetli olmayarak kamuoyunu
yanılttığımızı ifade etti ve açık bir
şekilde sataşmada bulundu. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baluken.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kürsüden mi söz
veriyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN Şöyle: Arkadaşlar,
daha uzun bir açıklama ihtiyacı duymadım, sataşma olarak
değerlendirilebilecek diğer cümleler de vardı, o nedenle
kendisine söz verdim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki, cevap
hakkımız mahfuz.
BAŞKAN - Buyurunuz.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şu anda
Şehba bölgesinde IŞİDle mücadele eden Rojava halkları var
ve onların oluşturmuş olduğu siyasi irade ve askerî irade
var. Dünden itibaren, IŞİDin zorlanmaya başladığı
andan itibaren Türkiyeden savaş uçakları bizzat Hükûmetinizin
talimatıyla orayı bombalamaya başlamıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) IŞİDi,
değil mi?
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Hayır, IŞİDle bir alakası yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmayın ya!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Tam
tersine, IŞİDi koruyacak olan müdahaleyi
yapmışlardır. IŞİDle savaşan güçlere, oradaki
sivil halka yönelik bombalama yapmışlardır. Âdeta orada
IŞİDi koruyan bir hava kalkanı devreye konmuştur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İnsaf ya!
İDRİS BALUKEN (Devamla) Bunu
katliam olarak değerlendirmeyeceğiz, bunu
kınamayacağız da ne yapacağız? Orada bütün
insanlık adına IŞİDle bir mücadele yürütülüyor.
Bakın, dikkat edin, IŞİD nerede sıkışsa AKP
devreye gidiyor. Ya, Musulda yıllardır IŞİD vardı,
her türlü katliamı yaptı, kılınızı
kıpırdatmadınız. Ne zaman IŞİDi oradan defedecek
bir özgürleştirme süreci, bir operasyon devreye girdi, hemen o operasyonu
engelleyecek, o operasyonu devreden çıkaracak tutumlar geliştirdiniz.
Tel Abyadda aynı şekilde, Menbicde aynı şekilde, yani
IŞİD varken rahatsızlık yok, IŞİDe yönelik
özgürleştirme hamleleri başlayınca AKPnin emriyle bizzat askerî
müdahaleler devreye giriyor. Bu, açık bir şekilde IŞİDi
kollayan, insanlığa karşı suç pratiğidir.
Diğer taraftan,
bakın, siz, darbeyle ilgili de, süre kalmadığı için
belirtemedim, aynı zamanda darbeyi kollayan bir Hükûmetsiniz, darbeyi
getiren bir Hükûmetsiniz. Hilmi Özkök 2004 yılında biz Hükûmeti
uyardık. diyor. Siz 2004 yılında MGK kararı
alındıktan sonra da O karar yok hükmündedir. dediniz. Şimdi
içeride darbe pratiği, darbecileri kollayan bir anlayış,
dışarıda da IŞİDi, El Nusrayı kollayan bir
anlayışla bu ülkeyi felakete götürüyorsunuz. Bunu teşhir etmeye
devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Hükûmetin IŞİDle ortak iş
yaptığını ifade etti sayın grup başkan vekili.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, biz de öyle algıladık.
ÇAĞLAR DEMİREL
(Diyarbakır) Evet, aynen öyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bununla ilgili konuşmak istiyorum ben de.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
Sayın Başkan,
öncelikle, usulde böyle bir tarz olmadığını ifade etmek
istiyorum. Grup başkan vekillerinin gündemi değerlendirirken tabii ki
birbirlerine makul ölçüler içerisinde cevap vermesinin anlaşılır
bir iş olması lazım. Bunu İç Tüzükteki uygulama gibi
karşılıklı bir polemiğe çevirme hakkını
vermeyi doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum
öncelikle.
İkincisi, az önceki
HDPnin grup başkan vekilinin IŞİD ile Hükûmeti bir arada
anmasının aslında nasıl bir gerekçeye
dayandığını biz çok iyi biliyoruz. Biz başından
beri IŞİDin ne olduğunu söyleyen, bilen bir Hükûmetiz. Bunu tüm
dünya öğrendi ama FETÖcülerin yaptığı gibi,
PKKlıların yaptığı gibi, IŞİD ile Hükûmetin
sözüm ona uluslarası birtakım alanlara, mahkemelere imkân
sağlasın diye sürekli ifade edilmesinin kamuoyu nezdinde nasıl
bir algı olduğunu ben çok iyi biliyorum. O yüzden bir daha
söylüyorum: Bizim için IŞİD de, PYD de, PKK da aynı ekibin
oyuncusudur, aynı terör örgütleridir, aynı örgüte hizmet etmektedir.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Geçen sene öyle demiyordunuz, ağırlıyordunuz Müslim Beyi.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Efendim? HDPye siz mi cevap veriyorsunuz Sayın Antalya Vekilimiz?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya)
Müslim Beyi ağırlıyordunuz İstanbulda, Ankarada.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakınız, bu konudaki tavrınızdan kamuoyu vicdanında
çok büyük rahatsızlık olduğunu biliyorsunuz artık, HDPnin
tabanının da sizden bu konuda rahatsız olduğunu
biliyorsunuz artık, yapmayın!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Nereden biliyorsun canım, nereden biliyorsun? Gittiğin bile yok ya,
gittiğin bile yok.
BÜLENT TURAN (Devamla) Hükûmeti sevmiyor
olabilirsiniz ancak millî duruşumuz olması lazım. Bizim
askerimizi, gidip orada, sözüm ona, IŞİDi yok eden ekiple değil
de başkalarıyla berabermiş gibi söylemeniz vicdana
aykırı bir şey Sayın Baluken, yapmayın bunu! Bu
makamlar gelir geçer, bu görevler gelir geçer, dönüp bu konuşmanıza
baktığınızda mahcup olacaksınız yarın öbür
gün. Türkiyeyi başka birtakım örgütlerle beraber anıyor olmak
iyi niyetten uzak bir yaklaşımdır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Turan.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.08
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve 22 milletvekilinin, avukatların mesleki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10 /333)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de avukatların mesleklerini icra
etmede yaşadıkları sorun ve kaygıların tüm
boyutlarıyla araştırılarak gerekli
çalışmaların yapılması için Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
8/1/2016
1) Meral Danış
Beştaş (Adana)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Burcu Çelik Özkan (Muş)
11) Ahmet
Yıldırım (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
Avukatlık mesleği, Türkiye'de henüz
anlaşılamamış olup toplumun neredeyse her kesimi tarafından
çeşitli eleştiri ve baskılara maruz kalmaktadır. Nitekim,
avukatların yaşadığı sorunlar çok katmanlı ve
farklı boyutları içinde barındırmaktadır. Hâkim ve
savcılar başta olmak üzere adliye ve kalem personeli avukatlık
mesleğinin icrasında çeşitli sıkıntıların
oluşmasına neden olurken, devletin maliye organları farklı
sıkıntılar yaratmaktadır. Bu sorunlara bir de
avukatların meslek örgütü olan baroların yaklaşımı ve
yarattığı sıkıntılar eklenmekte; mesleki
örgütlenme anlamında da sıkıntılar yaşayan avukatlar
mesleki mücadele alanlarında da yalnız kalmaktadır.
Avukatların yaşadığı
sıkıntılı süreç staj evresiyle başlamakta ve neredeyse
bir ömür sürmektedir. Avukatlık stajı bir yıl olup, bunun ilk
altı ayı adliye stajı, ikinci altı ayı ise avukat
yanında mesleğin öğrenilmesine ilişkin olan
kısmıdır. Bu dönem içerisinde stajyer avukatın
çalışma yasağı bulunmakta, bu nedenle herhangi bir geliri
bulunmamaktadır. Mesleğe stajyer olarak başlayan hâkim ve
savcı adayları ciddi maaşlar alırken avukat stajyerlerinin
para getirici bir işte çalışması bile yasaktır.
Türkiye Barolar Birliğinin stajyer avukatların bu
sorunsalını çözmek adına bir meslek dayanışması
için ortaya attıkları "vekâlet pulu" uygulaması ise
amacından sapmış ve bir rant alanına
dönüşüvermiştir. Şöyle ki: Öğrencilikten
avukatlığa geçiş aşamasında stajyerlerin
yaşadığı soruna bir nebze de olsa destek amaçlı avukat
vekâletnamelerine "vekâlet pulu" yapıştırılması,
bu pullardan elde edilen gelirle stajyer avukatlara bir burs fonu
sağlanması amaçlanmış idi. Ne var ki, stajyer avukatlara
verilmesi planlanan burs uygulaması, karşılığı
bir yılın sonunda stajyerlikten avukatlığa yeni adım
atan kişinin ödeyeceği bir kredi alım uygulamasına
dönüşüvermiştir. Bu dönüşüme muhalefet cılız
kalmış, avukatlığa yeni adım atmış, zar zor
iş bulmuş, üstelik asgari ücret karşılığı
çalışan avukatın bu krediyi ödemesi noktasında da
avukatların meslek örgütü Barolar Birliği, hukuk çerçevesinde, genç
avukatlara ihtarname, icra takibi gibi baskı mekanizmalarını
hemen harekete geçirmektedir. Sosyal güvenceden ve gelirden yoksun stajyer
avukatların bu sorunları mesleklerine ilk adım
attıkları anda daha da kronik bir hâl almaktadır.
Bu durum, mesleğe yeni
atılmış olan avukatlar için ciddi bir sorundur. Üstelik
stajını bitirmiş birçok genç avukat iş dahi bulamazken,
mesleğe adım atamazken borç yüküyle karşı karşıya
kalmaktadır. Bir de bu duruma avukatlık ruhsatı alabilmek için
barolara ve Barolar Birliğine ödenen yüklü miktardaki harç parası
eklenmektedir. Stajı yeni bitmiş genç avukat, ailesinin desteği
olmaksızın mesleğine dahi başlayamamaktadır. Hatta
bazı baroların staj başvurusu için dahi ciddi miktarlarda ücret
talep ettikleri bilinmektedir. Stajın başlangıcından
mesleğe başlangıca değin yüklü miktarlarda paraları
barolara veren avukatlar, mesleğinde belli bir konuma erişmiş
meslektaşlarının yanında neredeyse asgari ücrete çoğu
kez sekreter, çaycı, icra kâtibi gibi çalıştırılmakta,
mesleğin onuru yara almaktadır. Sermayenin yoğun müdahalesi her
meslek grubunun niteliğini değiştirirken maalesef avukatlık
mesleği serbest meslek niteliğini kaybetmiş, birçok
avukatın yakinen gördüğü ama kabullenmek istemediği
patron-işçi avukat ayrımı çok daha belirginleşmeye
başlamıştır. Yapılan son araştırmalarda
İstanbul Barosuna kayıtlı olarak mesleğini icra eden
avukatlardan 16 bininin mesleği vergi mükellefi olmadan, başka bir
ifadeyle, başka bir avukatın yanında işçi avukat olarak
çalışarak sürdürdüğü görülmektedir. Önemli sayıda avukat
işçileşirken, kafa emeği ve fiziki emek birbirinden giderek
ayrılmakta, uzmanlaşmanın ve iş bölümünün artmasıyla
avukatlık mesleğinin bugüne kadar asli unsurlarından biri olan
bağımsız düşünüp karar verebilme olgusu ortadan kalkmakta
ve yabancılaşma dâhil işçileşmenin bütün sonuçları
gerçekleşmektedir. Avukatların mesleki sorunlarının
araştırılması ve çözüm üretilmesi adına Meclis
araştırması talep etmek gerekmiştir.
2.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 26 milletvekilinin,
Alaşehir Ovası su kaynaklarının kirlenmesinin ve
azalmasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/334)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gediz Havzası ve Alaşehir-Salihli
Ovası tarımsal potansiyeli bakımından Türkiye'nin en önemli
havzalarından birisidir. Aynı zamanda tektonik fay hatları
boyunca yüksek potansiyele sahip jeotermal kaynaklar bulunmaktadır.
Yer altı sıcak su
kaynaklarından yararlanmak amacıyla Alaşehir Ovasında çok
sayıda firma derin kuyu sondajlarından sıcak su
çıkarmaktadır. 2012 Mayıs ayında bölgede meydana gelen
sondaj kuyusunun patlamasıyla kontrolsüz olarak ortaya çıkan
sıvı akışkanlar ve gazlar çevredeki bağlara büyük
zarar vererek yok olmasına neden olmuştu.
Aradan geçen zamanda özel firmalar
tarafından, bölgedeki sıcak su sondaj
çalışmalarının ilgili kurumlarca yeterince
denetlenmediği ifade edilmektedir.
Yürürlükteki mevzuat gereğince jeotermal
kaynak sularının yeryüzüne çıkarılıp
kullanıldıktan sonra aynı derinlikteki kuyulara reenjeksiyon
edilerek bertaraf edilmesi gerekmektedir. Bölgede faaliyet yürüten firmalar
maliyeti düşürmek için zaman zaman jeotermal sularını dere
yataklarına deşarj ettikleri, gazlarını doğaya
bıraktıkları veya yeterli derinliğe reenjeksiyon
yapmadıkları için içme ve sulama suyu kaynaklarının jeotermalle
kirlendiği çiftçiler tarafından dile getirilmektedir. Tarımsal
sulamada kullanılan sulara jeotermal sıcak suların
karıştığı bazı mineral maddelerin sulama suyunda
aşırı yükselmesi yüzünden bağların kuruduğu ifade
edilmektedir.
Çiftçiler sorunlarına çözüm bulmak
amacıyla kullandıkları tarımsal sulama sularını
analiz ettirmişlerdir. Salihli Ziraat Odası ve Alaşehir Ticaret
Borsasına ait laboratuvarlarda yapılan sulama suyu analizlerinde
bağlar için zararlı olan bor miktarında önemli artış
olduğu gözlemlenmiştir.
2012 yılında bölgede yapılan su
analizlerinde çıkan bor miktarı litrede 3,06 mg iken, 2015
yılında 11,82 mga çıktığı rapor edilmiştir.
Ayrıca bikarbonat, sodyum, magnezyum miktarının referans
değerlerden yüksek olduğu raporlara yansımıştır.
Bu sonuçlara istinaden bölgedeki su kaynaklarının sulama suyu olarak
kullanılmasının sakıncalı olduğu
belirtilmektedir.
Ülkemizin en verimli tarım
topraklarından olan Alaşehir Ovasındaki jeotermal
kaynakların özensiz kullanılması nedeniyle bölgenin tek geçim
kaynağı olan bağcılığa büyük zarar vermektedir.
Alaşehir Ovası su
kaynaklarının kirlenmesinin ve azalmasının nedenlerinin
araştırılması, jeotermal kaynakların usulüne uygun
sondaj ve reenjeksiyon yapılması için alınması gereken
tedbirlerin ve etkin kamusal denetim yöntemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Mazlum Nurlu (Manisa)
2) Özcan Purçu (İzmir)
3) Kadim Durmaz (Tokat)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
6) Gülay Yedekci (İstanbul)
7) Melike Basmacı (Denizli)
8) Hayati Tekin (Samsun)
9) Nurhayat Altaca
Kayışoğlu (Bursa)
10) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
11) Bülent Yener
Bektaşoğlu (Giresun)
12) Haluk Pekşen (Trabzon)
13) Mehmet Gökdağ (Gaziantep)
14) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
15) Erdin Bircan (Edirne)
16) Hüseyin Çamak (Mersin)
17) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
18) Orhan Sarıbal (Bursa)
19) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
20) Seyit Torun (Ordu)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
22) Serkan Topal (Hatay)
23) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
24) Akif Ekici (Gaziantep)
25) Kazım Arslan (Denizli)
26) Hüseyin Yıldız (Aydın)
27) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş
ve 20 milletvekilinin, gazetecilerin yaşadığı sorunlar ile
basın ve medya sektörü üzerinde artan ekonomik ve sosyal
baskıların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/335)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Basın özgürlüğü; halkın bilgi
edinme, gerçekleri öğrenme hakkıdır. Çağdaş
demokrasilerin en temel güvencesi basın özgürlüğüdür. Türkiye
Gazeteciler Cemiyetinin Özgürlük İçin Basın raporuna göre,
iktidarın medya üzerindeki baskıları dört yöntemle
gerçekleşmektedir. Birincisi, iktidarın basın
kuruluşlarına doğrudan müdahale ederek baskı yapması.
İkincisi, Başbakanlık ve bakanlıklar başta olmak üzere
RTÜK, Basın İlan Kurumu, Telekomünikasyon İdaresi
Başkanlığı gibi özerk kamu kurumları ile
Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Kamu Diplomasisi
Koordinatörlüğü, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı gibi birçok diğer resmî kurum
tarafından baskı yapılması. Üçüncüsü, reklam verenlerin
etkilenmesi yoluyla yapılan baskılar. Dördüncüsü ise muhalif
medyanın vergi kontrolü, vergi cezaları, ihalelerden men etme gibi
yaptırımlara maruz bırakılmasıdır.
Bir ülkede basın ve ifade özgürlüğü
yoksa sansür ve otosansür vardır. İktidarların hoşuna
gitmeyen yazı ve haberleri yüzünden gazeteci ve yazarların
işlerine son verdirilmesi, medya gruplarının dünyada benzeri
görülmemiş büyüklükte vergi cezalarıyla sindirilmesi, Basın
İlan Kurumu aracılığıyla resmî ilan dağıtımında
yapılan bilinçli kayırmalar, başta basın özgürlüğü
olmak üzere, gazetecilik mesleğinin tümüne vurulan darbelerdir. Bu
baskı ve antidemokratik uygulamaların zamanla basın
özgürlüğü ve gazetecilik mesleğini işlevsiz bir hâle
getireceği aşikârdır.
Gazeteci, basın özgürlüğünü,
halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst
biçimde kullanır. Gazeteci, tüm bilgi kaynaklarına serbestçe
ulaşma ve kamu yaşamını belirleyen, halkı ilgilendiren
tüm olayları izleme, araştırma hakkına sahiptir. Ülkemizde
son dönemde farklı meslek grupları üzerinde artan iktidar
baskısı, basın ve medya sektöründe de önemli oranda
artmış, birçok basın kuruluşu bu baskıdan farklı
şekilde nasibini almıştır. Basın ve medya sektörü her
geçen gün tekelleşme yolunda ilerlemekte ve havuz denen, ortak
yayın yapan kuruluşlara dönüştürülmektedir.
Basındaki tekelleşmeyle ve siyasi
iktidarların baskılarıyla giderek büyüyen
sendikasızlaştırma hareketi, medya mensuplarının
iş güvenceleri olmadan çalışmasına sebep olmaktadır.
Ayrıca, medya kuruluşlarının hukuka aykırı olarak
taşeron işçi çalıştırdığı ise malumdur.
Sosyal güvenlikten yoksun olanların, sansürsüz ve özgür gazetecilik
faaliyetleri yürütmeleri mümkün değildir.
İktidara yönelik en küçük eleştiri
getiren gazeteciler, çeşitli mecralarda iktidara yakın kişilerin
hedef göstermesi ile medya gruplarına yapılan baskılar sonucunda
işlerinden atılmıştır. Gazetecilik mesleğinin
olmazsa olmazı olan editöryal bağımsızlık
kavramı yok edilerek gazetelerin siyasi parti bültenine dönüştürülme
çabası ise her geçen gün artan diğer bir ayrıntıdır.
Ülkemizde işsiz gazeteciler gibi
çalışan gazetecilerin de birçok sorunu vardır. Sektörde,
maalesef, oldukça fazla sayıda gazetecinin aldıkları ücretlerin
tamamının bordroya yansımadığı, bu kişilerin
asgari ücretten istihdam edildiği gözlemlenmektedir. Gazetecilerin emekli
olurken mağdur olmasına yol açan bu uygulamaya bir an önce son
verilmesi gerekmektedir.
Çalışan ve işsiz gazetecilerin
yaşadığı sorunlar ile basın ve medya sektörü üzerinde
artan ekonomik ve sosyal baskıların araştırılması
ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1) Barış
Yarkadaş (İstanbul)
2) Hüseyin Çamak (Mersin)
3) Özcan Purçu (İzmir)
4) Niyazi Nefi Kara (Antalya)
5) Mazlum Nurlu (Manisa)
6) Kadim Durmaz (Tokat)
7) Yakup Akkaya (İstanbul)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
10) Seyit Torun (Ordu)
11) Okan
Gaytancıoğlu (Edirne)
12) Serkan Topal (Hatay)
13) Namık Havutça (Balıkesir)
14) Kazım Arslan (Denizli)
15) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
16) Şerafettin Turpcu (Zonguldak)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Akif Ekici (Gaziantep)
19) Hüseyin Yıldız (Aydın)
20) Candan Yüceer (Tekirdağ)
21) Gülay Yedekci (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Aycan
İrmez ve arkadaşları tarafından, Şırnak kent
merkezine seksen iki gün süren operasyonların ardından yüz otuz dokuz
gündür ortaya konan yıkım projelerinin
araştırılması ve Şırnak halkının
mağduriyetinin giderilmesi amacıyla 20/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/10/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/10/2016
Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20 Ekim 2016 tarihinde Şırnak
Milletvekili Sayın Aycan İrmez ve arkadaşları
tarafından, 3112 sıra numaralı, Şırnak kent merkezine
seksen iki gün süren operasyonların ardından yüz otuz dokuz gündür
ortaya konan yıkım projelerinin araştırılması ve
Şırnak halkının mağduriyetinin giderilmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere,
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 20/10/2016 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere Çağlar
Demirel, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Demirel. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partimizin önergesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bildiğiniz üzere, bir ilimiz var,
Şırnak ama Şırnakta tam iki yüz yirmi bir gündür
sokağa çıkmak yasak. Şırnakta 14 Marttan bugüne kadar bir
abluka söz konusu ve bu ablukayla birlikte sokağa çıkma
yasağıyla ailelerin, Şırnakta yaşayan halkın
oradan göç ettirilerek Şırnakın tamamen yerle bir
edildiğini biliyoruz.
Defalarca bu kürsüden Şırnakla
ilgili söz aldık, konuştuk, durumu ifade ettik ama ne yazık ki
hâlâ abluka devam ediyor, ne yazık ki Şırnaka giriş hâlâ
yasak. Oysaki 3 Haziran 2016 tarihinde operasyonların bittiği ifade
edilse de resmî kaynaklardan ama yine de Şırnaka giriş
yasaklandı. Çünkü operasyonların bittiği söylendikten sonra
yirmi gün boyunca tanklarla, toplarla Şırnaktaki bütün yerleşim
alanları yerle bir edildi. Bir altüst oluş sorunu var
Şırnakta. Bu operasyonların resmî olarak bittiği tarih
olan 3 Hazirandan önce Şırnakın seksen iki gün boyunca
yapılan bombardımanlar sonucunda yerle bir edildiği biliyoruz.
Şırnakın 7 büyük mahallesinde
yaşanan bu sıkıntıyla birlikte 12 mahallesi birden abluka
altında. Kent merkezinde 69 bin nüfus var ama 64 bin nüfus kent
dışına çıkartılmış ve çeşitli yerlere
göç etmek zorunda bırakılmıştır.
Şırnaktan göç ettirilmek zorunda
bırakılan halkımızın yaşadığı
sıkıntıları rakamsal olarak sizlere söylemek istiyorum:
Şırnak halkı, Şırnak civarını, ilini ve
ilçelerini terk etmemek üzere yakın bazı yerleşim
alanlarına gitmişlerdir. Şırnakta göç ettirilen 64 bin nüfusun
yaklaşık 500 hanesi yani 2.500 kişi Siirte göç etmiş,
yaklaşık 1.700 aile -bu da 11 bin kişiye tekabül ediyor-
Silopiye gitmiş; 850 hane yani yaklaşık 5 bin kişi
Uluderede yerleşim alanına gitmiştir, Cizreye de aynı
şekilde 5 bin kişi göç etmiştir. Batmanda, Diyarbakırda,
Güçlükonakta ve birçok il ve ilçede, köyde Şırnak halkı
yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Bu da yetmezmiş gibi Şırnakta
şu anda çadırlarda yaşayan insanların nerede
kaldıklarını sizinle paylaşmak istiyorum: Kumçatı
belediyesine bağlı yaklaşık 4.500 kişi göç
etmiştir; bunların 700ü, 700 aile, burada hâlâ çadırlarda
yaşamaktadır. Çadır dediğimiz de ağaçtan, yapraklardan
ve naylonlardan yapılan, gecekondu tarzında, sadece içinde kalabilmek
için yapılan bir çadırdır. Bu kış koşullarında
şu anda o çadırlarda kalmanın mümkün olmadığı
herkes tarafından bilinmelidir. Bir empati kurulması gerekiyor. Bu
kadar aile köylerde ve çevre beldelerde çadırlarda kalırken tam da
bugün valilik kararıyla o çadırlara polisler tarafından
baskın düzenleniyor, orada 5 kişi gözaltına alınıyor
ve aileler tehdit edilerek, çadırları bile terk etmeleri söylenerek
ailelere Ya çadırları terk edeceksiniz ya da çadırlarla
birlikte sizi de yakacağız. deniliyor. Yani, bu kadar
talanının, bu kadar baskının, zulmün başka yerde
aranmasına gerek yok. Türkiye halkları görmeli ki bu baskı ve
zulüm şu anda Şırnak halkına uygulanıyor. Bu
Şırnak halkına uygulanan baskı ve zulme karşı
belediye arsasında 400 konut yapılmasına dair bir girişim
söz konusu. Belediye ve sivil toplum örgütlerinin desteğiyle,
çadırlarda yaşayan ailelerin kışın
yaşayabileceği 1+1 niteliğinde konutların
yapılmasına, bütün olanaklar, bütün altyapı
hazırlanmasına rağmen valilik tarafından izin verilmiyor.
Peki, Şırnak halkı nerede yaşasın? Sürgüne gönderiyorsunuz,
yok ediyorsunuz, katlediyorsunuz, bu da yetmezmiş gibi
Şırnakı yerle bir ediyorsunuz.
Yine, hakeza, Şırnakta yasak devam
ediyor. Yasak devam etmesine rağmen, bugün valilik sitesinde bir
açıklama var. Bu duruma gülelim mi, ağlayalım mı, bilmiyorum;
siz karar verin değerli milletvekilleri. Bugün, valilik
açıklamasında Şırnakta bugün itibarıyla pankart
asmak, tüm toplantı, gösteri, eylem, oturma eylemi, basın
açıklaması yapmak yasaktır. deniliyor. Zaten Şırnak
halkı Şırnaka giremiyor. Şırnak iki yüz yirmi bir
gündür yasak zaten, işgal altında. Siz ona istinaden, bugün
Şırnakın tekrar yasak olduğunu bir kez daha bu eylemlerle
yasakladığınızı ifade ediyorsunuz. Yasak içinde
yasakla yönetilen bir ülkede yaşıyoruz. Bu valinin derhâl istifa etmesi
gerekiyor.
Yine, ayrıca, Şırnakta
halkın eşyalarına yaklaşıma dair de birkaç ibare
söylemek istiyorum. Şırnak yakılıp
yıkıldıktan sonra enkazın kaldırılması için
tutulan şirketlerin sahiplerine ücret ödenmiyor, devlet tarafından
onlara şöyle bir yetki veriliyor: Buradan
çıkardığınız eşyalar size aittir. deniliyor.
Aileler evlerine gitmek istediklerinde şirket sahipleri tarafından
durduruluyor ve Devlet bu eşyalar karşılığında
bizim burada iş yapmamıza izin vermiştir. deniliyor. Bu hangi
ülkede görülmüştür? Bilmem kaçıncı dünya ülkesinde bile bu durum
üçüncü dünya savaşı olarak ifade edeceğimiz bir durumdur.
İkinci Dünya Savaşında bile bu duruma
rastlanmamıştır. Böyle bir yaklaşımın
Şırnakta gerçekleşmesine gerçekten insanların aklı
duruyor.
Ama nedir? Türkiyede, Parlamentoda, burada
herkes sessiz bir şekilde bekliyor. Şırnak bu ülkenin bir ilidir
ama Şırnaka sessiz kalmak demek bu suça ortak olmak demektir. O
yüzden, bu Parlamentoda, Şırnakta yaşayan halkla bir araya
gelmek, Şırnakın sorunlarını görmek, Şırnak
kentine gidip orada yakılan yıkılan yerleri incelemek üzere
bütün partilerin de içinde yer aldığı bir komisyonun derhâl
kurulması gerekiyor. Çünkü, artık Şırnakta insanlar yedi
aydır abluka altında ama iki yıldır çocuklar okula
gidemiyor, eğitim durmuş durumda. Şırnakta çadırlarda
veya diğer ilçelerde kalan kişilerin sağlık sorunları
had safhada.
Bu da yetmezmiş gibi 6306
sayılı Kanunla afet riski altındaki bölgelere yapılan
uygulama -bu yasa 2011 yılında Van depreminde
çıkarılmış- şu anda Bakanlar Kurulu kararıyla
Şırnaka uygulanıyor, revize imar planı
yapılıyor. Ama şunu söyleyelim ki: Bunların hepsi hukuksuz
bir şekilde yapılan uygulamalardır. Revize imar planı yapılıyor,
Bakanlar Kurulu bu yetkiyi kendisinde görüyor; yerel yönetimlere, belediyelere,
herhangi bir şekilde hiç kimseye sormadan oranın imar projesi
değiştiriliyor. Yakılıp yıkılan yerler de yok
bunun içerisinde. Bir kısım yerler ticari alan olarak
belirlenmiş, bir kısım yerler de kamu alanı olarak orada
gösteriliyor ve onlar da karakol olarak gerçekleştiriliyor. Konut
alanları çok az ve orası on beş günlüğüne, sadece Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğü üzerinden askıya
çıkarılıyor. Yani halkın malına el koyup, talan edip
ondan sonra da halkın itiraz etme hakkı olan bir aylık süreyi de
hukuksuz bir şekilde on beş güne indiriyor ve belediyede
asılması gereken imar planını da belediyede asmayarak Çevre
ve Şehircilik İl Müdürlüğünün sitesinde yayınlıyor.
Şırnak halkının yaşadığı koşullar
ortada. Şırnak halkı, yaşadığı
koşullarda, elektrik olmadığını söylememiz gereken bir
durumda İnternet sitesinden bakıp itiraz süresi olan on beş günü
nasıl gerçekleştirecek?
Yani bu yaşananların hepsinin bir
zulüm, bir faşizm olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Önerinin aleyhinde Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDPnin grup önerisi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dikkatimizi
teksif etmemiz gereken konulardan biri de maalesef, şu an itibarıyla
Şırnakın içinde bulunduğu durumdur. Şırnak,
yıllardır terör olaylarından en çok bizar olmuş, zarar
görmüş bir ilimizdir. Yine, maalesef, son zamanlarda terör olayları,
terör saldırıları ve operasyonlardan en çok mağduriyete
uğrayan yine Şırnak olmuştur. Terör olayları nedeniyle
binlerce Şırnaklı kent merkezini boşaltmak zorunda
kalmıştır. Bunlar ya akrabalarının yanına ya da
başka ilçelere göç etmiş ya da çadırlarda yaşamaya mahkûm
olmuşlardır. Kış mevsiminin kapıda olduğunu da
dikkatlerinize sunarım.
Şu anda, maalesef, Şırnakta
hüzünlü bir tablo var. Terör örgütü Şırnak merkezde üslenmiş,
masum vatandaşımızı kalkan olarak
kullanmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet mensupları
canları pahasına kahramanca mücadele ederek Şırnak kent
merkezini terör örgütünden ayıklamıştır. Terör
unsurlarının tamamen şehir merkezinden
dışlanmasına rağmen, kent sakinlerine gerekli
açıklamalar Hükûmet yetkilileri ve orada görev yapan bürokratlar
tarafından yapılmamaktadır. Terörden mağdur olan
Şırnaklılar, aylardır şehrin giriş ve
çıkışlara kapatılması nedeniyle ayrıca bir
mağduriyet yaşamaktadır. Bütün bu süreç boyunca Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti ve bürokratlar Şırnaklılara ve
Şırnaka yeterince sahip çıkmamıştır, halkı
âdeta PKK terör örgütü ve yandaşlarının kucağına
itmektedir. Vatandaşın yaşadığı bu
mağduriyetler ve çaresizlik, terör örgütü tarafından propaganda
malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Şırnakta terör olaylarından
zarar gören binalar yıkılmaya başlanmıştır. Bu
iş, hizmet alımı yöntemiyle özel bir firmaya verilmiş, bu
firmayla yıkılacak bina başına ücret ve enkazdan
çıkacak olan bina demiri karşılığında ihale
edilmiş. Bu denli cazip ve ucu açık bir sözleşme
karşısında yetkili yıkım firması, tamamen
sağlam olan ve hiçbir şekilde zarar görmemiş binaları da
kendi marifetiyle ateşe verip sonradan resmini çekmek veya ana kolonlara
zarar vermek suretiyle yıkım kararına dâhil edip
yıkmış ve bundan da oldukça nemalanmıştır.
Maalesef, bunlar bizim tespitlerimiz. Bu firma, TEDAŞa ait, maddi
değeri hayli yüksek olan yer altı kablolarını da yasa
dışı bir şekilde sökmek suretiyle kendi uhdesine
almıştır. Tüm bu ranta dayalı ve yasa dışı
işlemler, Şırnak Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünün
bilgisi ve dahli içindedir. Vatandaş kendisine ait ve hiçbir şekilde
zarar görmemiş evlerindeki eşyaları almak istiyor ancak
şirket yetkilileri tarafından eşyalarını
almalarına izin verilmiyor çünkü şirket binadaki bu
eşyaları âdeta ganimet olarak görmektedir. Şırnak
Valiliğine bu konuda yapılan başvurulara da ret cevabı
verilmektedir. Sadece daha üst makamlara, bazı Hükûmet yetkililerine yani
Ankaraya ulaşabilen birkaç aileye bu izin verilmiştir.
Ezcümle değerli arkadaşlar, birileri
otursa, düşünse, Acaba vatandaşı devletten soğutmak için
ne yapayım? dese Şırnakta yapılanları yapar ve
Şırnakta da bu olmaktadır. Birlik ve beraberliğe,
devlet-millet bütünleşmesine en çok ihtiyaç duyduğumuz ve terör
örgütüne karşı tek vücut olmamız gereken bu süreçte
Şırnaklılara karşı yapılan bu
haksızlıklarla terör örgütüne âdeta prim verilmektedir. Devletin
bekası, milletin huzur ve güvenliği için süratle
Şırnaklı vatandaşlarımızın mağduriyeti
giderilmelidir. Devletimiz Şırnaklıların yanında
olduğunu acilen göstermelidir. Suçsuz ve devletinin yanında olan
vatandaşa zarar veren tüm kesim, makam ve kişilerden hesap
sorulmalı, ilgili yıkım firmasına acilen soruşturma
açılmalıdır. Şırnakta yaşayan
vatandaşlarımız mağdurdur, bu mağduriyetin derhâl
giderilmesi gerekiyor; bu konuda Hükûmeti uyarıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Önerinin lehinde Engin Altay, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok nadir görülen bir tabloyla karşı
karşıyayız; 3 muhalefet partisi de Şırnak
halkının yaşadığı sorunlarla ilgili mutabık
gibi görünüyor. Umarım ve dilerim ki -Hükûmetin sayın 2 üyesi Genel
Kurulda- muhalefet partilerinin bu uyarıları, bu eleştirileriyle
Şırnakta Şırnak halkına uygulanan zulmün,
Şırnak halkına yaşatılan bu acı günlerin bir an
önce telafisi sağlanır.
Hakkâri Çukurcadan gene acı haber geldi;
2 şehidimiz var, yaralı askerlerimiz var. Müteaddit defalar
söylediğim gibi, bu Parlamentonun bir taziye çadırına
dönüştüğünden duyduğum üzüntüyü de belirtmek istiyorum.
Parlamentolar sorun çözmek için vardır; parlamentolar sorunların
üzerine konuşmak için, sorunlardan sonra yorum ve değerlendirme için
var değillerdir. Üzülerek görüyorum, Hükûmet ve iktidar partisi,
çoğunluk partisinin sayın milletvekilleri Türkiyenin
yaşadığı ve otuz yıldır süren bu kardeş
kavgasını bitirme noktasında ya çok isteksiz ya çok beceriksiz
ya da art niyetli. Gelsin Hükûmet, bu eleştirilerimize cevap versin.
Hep söyledim, bir kere daha söylemek
zorundayım belki taraflar dikkate alır diye, Hükûmet de burada.
Hiçbir gerekçe, hiçbir talep teröriste masumiyet, terörizme meşruiyet
sağlamaz; bunda bir tereddüt yok, bunda mutabıkız; Parlamentonun
4 partisinin de bunda mutabık olduğunu düşünüyorum ve
öngörüyorum. Ama, hiçbir güvenlik kaygısı da temel hak ve
özgürlükleri gasbetmeye dayanak olamaz Şırnakta olduğu gibi,
bunun da altını çizelim. Her güvenlik kaygısı nedeniyle
insanların boğazına sarılırsanız, insanlara
hayatı çekilmez hâle getirirseniz siz adil olmazsınız, hükmeden
olmazsınız, yöneten olmazsınız, hükûmet
olmazsınız. Böyle demokrasi de olmaz, böyle parlamento da olmaz.
Şırnakta yaşanan dram, Kürt
sorunuyla ilgili. Kürt sorununun çözümü konusunda iktidar partisinin ne yapmak
istediğini ben on dört senedir anlamadım, anlayan varsa beri gelsin.
Bu konuyu enine boyuna bir konuşmak lazım bu Mecliste. Yani, yeri
geldi bambaşka bir yüzle güneydoğuya, doğuya; yeri geldi bambaşka
bir yüzle
Devletin bir tane yüzü vardır; Kürt-Türk ayrımı
yapmadan, herkese şefkatle bakan bir yüzü vardır. Devlet ceberut
yüzle, toplumun belli bir kesimini karşısına alarak,
insanları ayrıştırarak, ötekileştirerek barışı
tesis edemez. Ne oldu şimdi? Çukurcada şehit var.
Bağıracağız: Şehitler ölmez, vatan bölünmez. Evet,
inancımıza göre onlar ölü değillerdir ama bal gibi ölüyorlar,
bal gibi ölüyorlar. Vatan bölünmez. Sen istediğin kadar bağır,
insanların beyninde bu vatanı bölerseniz ondan sonra senin o
coğrafi sınırlarının bir önemi kalmaz.
Şırnaktaki insan da kendisini Türkiye Cumhuriyetinin bir
yurttaşı gibi hissetmeli, aidiyet hissi duymalı. Bunu siz
bitirdiniz, bu Hükûmet bunu bitirdi. Bu ayıptır, insanlık
suçudur bu, bu kabul edilemez. Bölgede terör var diye bütün Kürtleri terörist
gibi algılayan bir kafa bu ülkeye iç savaştan başka hiçbir
şey getirmez. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiyede biz, PKKyı, IŞİDi,
FETÖyü ve diğerlerini terör örgütü olarak lanetliyoruz,
kınıyoruz. Devletin terörle etkin mücadele etmesi konusunda
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hükûmete
Buraya gelip desinler ki: Biz terörle
mücadelede şunu istedik de siz vermediniz. Bir tane örnek
gösteremezsiniz. O vakit biz de deriz ki: Bu akan kandan Hükûmet sorumludur,
Hükûmet sorumludur. (CHP sıralarından alkışlar) Bağırıyor:
Şehitler ölmez. Ölmesin tabii. Bu son olsun, Allahıma
yalvarıyorum bu son olsun. Öteki de bağırıyor: Şehit (...)(x) Ya, bunlar kardeş, Çanakkalede omuz omuza,
koyun koyuna savaşmış insanlar. Toplumun bir bölgesine
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Terörist
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, terörist
teröristtir, annesinin ne kabahati var kardeşim? O da bir ana, o da bir
ana. Olmaz böyle şey! Elbette Terörle mücadele edilmesin. diyen mi var,
Hükûmetin elinden tutan mı var?
Cumhuriyet Halk Partisi, Kürt sorununu
çözebilecek tek ve yegâne partidir. 27 tane kanun teklifimiz var, 27 tane. Ya,
el insaf, ey Hükûmet, ey çoğunluk partisi! Ya kardeşim, bunların
alayı mı yanlış, bunların hepsi mi tutarsız ve
geçersiz? Somut şeyler söyledik, dedik ki: Kürt sorunu ne Kandilde ne
İmralıda ne Dolmabahçede çözülür ne de kapalı kapılar
ardında çözülür, Kürt sorunu Mecliste çözülür. Gene söylüyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu soruna el atmadığı sürece Türkiye ne
terör belasından kendini soyutlayabilir ne de Kürt sorununu çözebilir.
Toplumsal barış ve mutabakat komisyonu kursak ne olur? Ne olur her
siyasi partiden eşit temsille böyle bir komisyonu kursak? Özel yetkili,
özel statülü bir komisyon kursak bundan kime ne zarar var? Böyle bir komisyonu
kurduğumuz anda en azından PKK teröründen kaynaklı şehit
gelmeyeceğini düşünüyorum, gelmez. En azından bir bakarlar,
Meclis bir araya gelmiş, belki bir şey olur. derler.
Çok mu zor, Sayın Hükûmet, böyle bir
komisyonun kurulması çok mu zor? Dedik ki: Bir ortak akıl heyeti
Siz
yaptınız bir akiller kendiniz seçerek karpuz seçer gibi. Siyasi
partilerin önereceği, Meclis dışında, toplumda
saygınlığı olan insanlardan oluşan; lafı, sözü
dinlenen insanlardan gene eşit temsille dışarıda bir ortak
akıl heyetinin kime ne zararı var?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Akiller
Denendi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Üzülmüyor musunuz
ya, insanlar ölüyor ya, insanlar ölüyor bu ülkede? Böyle bir komisyonun kime ne
zararı var? Ve bir gerçekleri araştırma komisyonu. Siyasetin
korkmaması gereken bir şey vardır. Gerçeklerle yüzleşmekten
korkan siyaset yok olmaya mahkûmdur, başarısız olmaya mahkûmdur.
Kuralım bir gerçekleri araştırma komisyonu, kime ne zararı
var? Bütün bunları biz yapalım da sonra 26ncı Dönem
Parlamentosu olarak biz elimizden geleni yaptık. diyelim. Yarın
torunlarınız size Bu ülke niye bu hâle geldi? dediğinde Ya,
evladım, Allah var, ben elimden geleni yaptım. diyelim. Şimdi,
64 bin nüfuslu ya da 69 bin nüfuslu bir ilimizi tarumar ettiniz. Bakın, 27
Temmuz 2015te hendekler kazılmaya başlandı. 14 Mart 2016da da
müdahale başladı. Temmuzdan marta sekiz ay var, sekiz ay. Ey Hükûmet,
sekiz ay boyunca bu il merkezinde sizin valiniz mi yoktu, polisiniz mi yoktu,
jandarmanız mı yoktu, kamu bürokrasiniz mi yoktu, MİTiniz mi yoktu?
Siz neredeydiniz? Siz raf elması mısınız? Siz Hükûmetsiniz.
Sekiz ay hendek kazılacak, barikat yapılacak; size gelen,
Silahlı Kuvvetlerden gelen taleplere ellemeyin diyeceksiniz, sonra üç ay
süren insanlık dışı bir operasyon yapacaksınız.
Allah aşkına siz ne yaptınız? Ne yapmaya
çalıştınız? Buna siyasi terminolojide bir isim
bulamıyorum. Savaş terminolojisinde bubi tuzağı falan
böyle, bu tür şeyler olabilir; hani, Hilal Harekâtı, içeri alma, yok
etme
Teröristlerle etkin mücadele edin, yanınızdayız ama bir
masumun, bir sivilin kanını akıtmak teröristle aynı kefede
olmak demektir, bu kadar! (CHP sıralarından alkışlar) Olaya
böyle bakabilirsek bir sonuç alabiliriz. Bir tane sağlam bina yok. Hadi
oldu -kabul edilebilir bir yanı var diye demiyorum hadi olduyu- bu talan
ve yağmaya nasıl göz yumarsınız? Hiç mi vicdan yok? Hiç mi
insanlık yok? Şırnakta yapılan bu talana, yağmaya
nasıl göz yumarsınız? Yumdunuz; kabul edilemez, yumdunuz. Ya, ayıp,
Türkiye büyük devlet. diyoruz, ben de diyorum. Gittik dünyanın öbür
tarafında Moğolistana, Orhun Anıtlarına 40 kilometre yol
yaptık, iftihar ediyorum, iftihar ediyorum. Kış geliyor. Ben
Ankarada akşam balkona çıkınca üşüyorum şimdi.
Şırnakta 7 bin insan çadırda ve iptidai, uyduruk
çadırlarda. Hiç mi yürek, hiç mi vicdan, hiç mi insaf yok? Böyle şey
olabilir mi? Bunu kabul edip burada oturmak ayıptır, buna seyirci
kalmak ayıptır. Diğer teknik, mevzuatla ilgili ihlalleri
arkadaşlar anlattı, Milliyetçi Hareket Partisi dâhil. Buradan
çıkarmanız gereken bir ders var. İnsanlık, vicdan, temiz siyaset,
ahlaklı siyaset böyle zamanlarda belli olur.
Sayın milletvekilleri, Şırnak
bizim bir ilimizdir; İstanbul gibidir, benim Sinopum gibidir, Giresun
gibidir, Edirne gibidir, Antalya gibidir. Benim için Şırnaklı
Antalyalıyla, Hakkarili Sinopluyla, Mardinli İzmirliyle
aynıdır, birdir, aynı haklara sahiptir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu yaklaşım içinde, bu
Parlamentoyu bu vahim trajediye daha fazla duyarsız kalmamaya, Hükûmeti de
görevini yapmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Altay.
Önerinin aleyhinde, Abdullah Ağralı,
Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ağralı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
HDPnin Şırnak iliyle ilgili
vermiş olduğu Meclis araştırması açılmasıyla
ilgili önerisi üzerinde, AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bu sabah
Hakkâri Çukurcada terörle ilgili yaşanan çatışmada şehit
olan Yüzbaşı Özgür Çevik, Uzman Çavuş Murat Özere ve tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar
diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yine, 15 Temmuz ihanet gecesinde demokrasiyi,
millî iradeyi hedef alan hain ve alçakça kalkışmaya karşı,
ülkemizin her yerinde olduğu gibi meydanlara inerek canını
ortaya koyan tüm vatandaşlarımızı ve aynı tavrı
sergileyen Şırnak, Cizre, Silopi, İdil, Uludere,
Beytüşşebap, Güçlükonaklı hemşehrilerimi saygıyla
selamlıyorum.
HDPnin grup önerisinde, tank ve top
atışlarından kurtulan evler ibaresiyle, aslında, terörün
ve terör örgütünün yaptığı enkazın üstü kapatılmaya
çalışılıyor. Terör örgütünün enkaza çevirdiği ve
vatandaşlarımıza hayatı zindan ettiği yerlerde, yine
vatandaşlarımızın büyük desteğiyle bölge
teröristlerden temizlenmiştir.
Şimdi, tabii, hatibin aslında
konuşmasını ibretle dinledim. Bir defa, gerçekten
boşaltılan ya da zorla göç ettirilen diye bir kavram yok.
Vatandaşlar, öz yönetim safsatası altında hayatı zindan
eden terör ve terör örgütüne gereken tepkiyi göstermiştir. Vatandaş
terör ve terör örgütünden kaçıp devlete ve devletin sıcak şefkatine
sığınmıştır.
Şimdi, burada aslında bir dram
yaşandı, evet bir dram yaşandı ama bu biraz Nasreddin
Hocanın meselesi gibi, Hırsızın hiç mi suçu yok? Yani
bütün yapılan işlerde devleti suçlamak da hakikaten ayrı bir
handikap. Devletimiz yaşanan tüm bu dram karşısında, tüm
kurum ve kuruluşlarıyla, STKlarıyla yaraları
hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır. Bu
kapsamda, neredeyse her hafta bir bakanımız bu yapılan
çalışmaları yerinde ziyaret etmektedir. Bu kapsamda, çok hızlı
bir şekilde Cizre, Silopi ve İdilde çalışmalar
başlatılmıştır.
Yani, şimdi elimde Şırnak
iliyle ilgili yapılan bir sürü çalışma var, zaman
elverdiğince bunları paylaşacağım. Şunu söylemek
isterim ki, özellikle Şırnak merkezde 105 kilometre sıcak asfalt
yapımına başlanmıştır. Yine il merkezinde ilk
etapta 6 bin konut yapılacak, ihtiyaç duyulması hâlinde ek olarak
yeni konutların yapılmasına başlanacaktır. Yine bu
kapsamda, ev yapan vatandaşlarımızın eğer ev
yaptığı yerin imar açısından bir sakıncası
yoksa ev yapım işleri de
hızlandırılmıştır. Yine bu kapsamda,
Şırnak merkezde, Gazi Caddesinde bin konutun proje işlemleri
tamamlanmış ve ihale sürecine açılmıştır. Yine
Bahçelievler Mahallesinde 3 bin konut projesinin yapımı devam
etmektedir ve en kısa sürede de bitirilecektir. Yine Atatürk Mahallesi,
Cumhuriyet Mahallesi, Aydınlıkevler Mahallesi, Dicle Mahallesinde
boşaltılan alanlarda 2 bin konut yapımı
çalışmaları devam etmektedir. Şimdi yine alt ve üst
yapı yollar için de ayrı çalışmalar
yapılmaktadır. İl ve ilçelerimizde yapılacak olan bu
çalışmalar bölge insanının ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde planlanmakta ve modern alanlar; okul,
iş yeri, cami, taziye evleri, Kuran kursu, sağlık
ocağı, alışveriş merkezleri, park alanları
yapılmaktadır. Kısa zamanda tüm çalışmalar
tamamlanıp inşallah vatandaşlarımız Cizre ve Silopide
olduğu gibi Şırnak merkezde de evlerine dönecektir.
Şimdi, Cizreyle ilgili birkaç veri
paylaşmak istiyorum: Dirseklide 901 konutun ihalesi tamamlanmış
ve etüt çalışmaları yapılmıştır. Yine, Sur
Mahallesinde aynı yerde yapılacak olan 700 konut için proje aşaması
tamamlanmış, temel atılması için zemin etütleri
yapılmaktadır. Yine, Cizre ilçemizde, ilk etapta 1.601 konutun
yapımına başlanmıştır. İdilde 344 konut;
yine, TOKİ tarafından 500 konutun yapılacağı yerlerle
ilgili de çalışmalara başlanmıştır. İdil ilçemizde
yaklaşık 844 konut planlanmaktadır. Silopide de yine benzer
şekilde çalışmalar olmuştur.
Yine, bölgenin kalkınması için
Hükûmetimiz tarafından yatırım, üretim, destekleme ve rekabetin
gücünün artırılması konusunda da ciddi çalışmalar
yapılmaktadır. Esnaflarımız açıklanan bu destekleri
gerçekten heyecanla takip etmekte ve inanıyorum ki bölgenin
kalkınmasında da ciddi çalışmalar yapılacaktır.
Şimdi, sadece yapılan
çalışmalar Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
ya da TOKİnin yaptığı konut çalışmaları değil;
yine, yol geliştirme çalışmaları, konut, altyapı ve
kanalizasyon çalışmaları devam etmekte.
Şırnak merkezde de özellikle
terörden temizlendikten sonra vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğini sağlamak adına, mayınlanan ve tuzaklanan
evlerle ilgili çalışmalar devam etmekte.
Burada hatibin bir ifadesi vardı;
gerçekten yani herhâlde aklın durduğu bir yer. Devletin,
enkazları kaldırırken firmalara ödeme yapmadığı,
enkazdan çıkan tabiri caizse ganimetlere karşılık bunu
yaptığı ifade edilmektedir. Yani ben istiyorsa, merak ediyorsa
bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verilerini
de paylaşırım ama gerçekten HDPnin bir defa şu
alışkanlıktan vazgeçmesi lazım. Yani hendek ve çukur siyaseti
çok şey kaybettirdi, bölge insanına da çok şey kaybettirdi ve insanlarımıza
hayatı zindan etti. Ama anlıyorum ki, şunu net ifade edeyim ki,
hendeğe selam durarak, barikata selam durarak, fiilî durum yaratarak,
şiddete yaslanarak Kürtlere hayatı zindan edenler şimdi ülke sınırlarımızın
dışındaki insanlarımıza da aynı, hayatı
zindan etme projesi peşinde. Tavsiyem o ki, bölge insanının
teröre ve terör destekçilerine, darbecilere karşı ülkemizin millî
birlik ve beraberliğiyle ilgili ortaya koyduğu bu tavrı net
anlamalarını tavsiye ediyorum, gerçekten. Biz bölgedeyiz. Yani, ben
kendim şahsen en az 15in üzerinde Şırnak merkeze de
gitmişimdir, Cizrede, Silopide, İdilde,
vatandaşlarımızın en sıkıntılı
dönemlerinde biz yanlarındaydık, her türlü desteği verdik. Evet,
bir mağduriyet olmuştur; bu mağduriyetin sebeplerini de iyi bilmek
lazım. Ama şunu net olarak söylemek isterim ki, gerçekten, bölge
insanı huzur istiyor. Evet, hepimiz huzur istiyoruz. İnşallah,
bu temennilerle, önümüzde ve geçmekte olduğumuz bu kritik süreçte birlik,
beraberliğimizin devam etmesini arzu ediyorum.
Bu vesileyle, HDPnin önergesine
karşı olduğumuzu bildiriyor ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Ağralı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Akçay, yerinizden söz
talebiniz olduğunu görüyorum. Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altay tam konuşmasını
bitirdiği zaman, son cümle olarak bir ifade kullandı, dikkat çekici
oldu bizim için: İşte Bütün partiler Şırnakın
sorunlarını dile getirdi, MHP de dâhil. gibi bir ifade. Milliyetçi
Hareket Partisini münhasıran zikreden bu ibareyi reddettiğimi
söylemek istiyorum. MHP de dâhil. ne demek?
Milliyetçi Hareket Partisi ülkemizin bütün
sorunlarına duyarlıdır. Aramızdaki fark: Biz siyasi
çıkar kaygısı taşımayız. Yani, bu bol duygusal ve
hamasi konuşmalardan sonra ancak sekizinci dakikada gelebildi Sayın
Altay Şırnakın meselesine. Biz baştan sona
Şırnakı konuştuk. (MHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Akçay.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şırnak,
vatanımızın, Türkiyemizin güzide bir köşesidir; maalesef
bu hâllerde olmaması gerekir. Şırnakın içine
düştüğü durumdan içimiz yanıyor ve bunu Şırnaklı
kardeşlerimiz de biliyor, bizi izliyorlar. Ve sürenin yetersizliği
nedeniyle çok fazla da dile getiremedik ancak Şırnakla ilgili
görüntüler kabul edilebilir değil. Kesinlikle, bir an evvel, hemen, bu
birkaç gün içerisinde el atılması gereken çok önemli sorunlar var.
Buna hiçbir kimse duyarsız kalamaz. Milliyetçi Hareket Partisi de kendi
ilkeleri, fikri, programı çerçevesinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak bu konuşmalarımızı dile getirdik.
Elbette Sayın Altay kötü bir şey
söylemedi ama MHP de dâhil. demesi, ibaresi doğrusu bizim kabul
edeceğimiz bir ibare değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akçay.
Sayın Demirel
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında hem şahsıma hem
konuşmamıza hem de partimize yönelik sataşmada bulunmuştur.
Ona ilişkin yani partimizin ve bizim
BAŞKAN Hangi cümlelerle Sayın
Demirel?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Akıl tutulmasıyla ilgili bir durumu ifade ettiğini
söyleyebiliriz ve işte, terörün
BAŞKAN Sizi akıl tutulmasıyla
mı suçladı?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Evet.
BAŞKAN Buyurunuz.
İki dakika süreyle söz veriyorum, lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Konya Milletvekili Abdullah Ağralının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu ülkede iktidar kim, sormak istiyorum;
Hükûmet de kim? AKP değil mi? Biz hesabı kime soracağız?
İktidara soracağız, AKP Hükûmetine soracağız çünkü bu
yakmayı yıkmayı; tankıyla, topuyla orayı ablukaya alan
kim? Hükûmet ve iktidar.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) PKK.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) PKK ve PYD.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Bu süreci
başlatan kim? Hükûmet ve iktidar.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) PKK.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Kime
karşı? Kürtlere karşı, Şırnak halkına
karşı bir operasyon.
ŞAHİN TİN (Denizli) -
Teröristlere karşı.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) PKKya
karşı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Evet, 3
Haziran 2016 tarihinde Operasyonlar bitti. ibaresi var. Aradan tam kaç ay
geçti? 14 Mart itibarıyla hesapladığımızda, iki yüz
yirmi bir gündür ablukada. Evet, Çalışmalar yapılıyor.
diyor iktidar, AKP Hükûmetinden yetkililer. Nedir çalışmalar? TOKİ
giriyor. Evet, nedir yaptığınız çalışmalar? Genel
olarak söyleyebiliriz, rant sağlamadır, şirketlere rant
sağlamadır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapmasın
mı inşaatları?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Evet,
asfalt dökülüyor. Ya, halk çadırlarda, çadırlarda!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Siz
yıllardır öyle mi yaptınız Şırnakta?
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla)
Çadırda bile kalmasına izin vermediğiniz bu kış
gününde Şırnaka asfalt döküyormuşsunuz,
yaptığınız çalışma budur. Utanın biraz ya!
İnsan biraz utanır yani. Yapmış olduğunuz
çalışma Şırnak merkeze asfalt dökmek midir? Halk
çadırlarda yaşıyor.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Belediye kimde, onu
söyle. Belediye kimde orada, onu söyle. Bugüne kadar ne yaptınız, onu
söyle.
ÇAĞLAR DEMİREL (Devamla) Bu
kış günü çadırlarda yaşayan halkın sorununu çözmekle
sorumlusunuz.
Oraya bakanlar gidiyormuş. Evet, yeni
imar planlarıyla kime rant sağlamaya, hangi imar planıyla, hangi
TOKİyi daha zenginleştirmeye gidiyor? Siz o
çalışmaları yaparken halka sordunuz mu? Orada yaşayanlara
sordunuz mu? Nasıl bir çalışma yapacağınıza dair
onların düşüncelerini ve fikrini aldınız mı? Siz
Şırnak halkını oradan göçürtmeye
çalışıyorsunuz ama Şırnak halkı hiçbir yere
gitmeyecektir ve Şırnak Şırnaklılar tarafından da
yönetilmeye devam edilecektir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Turan,
sizden önce Sayın Altayın söz talebi var.
Buyurunuz Sayın Altay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Akçayı ve Milliyetçi Hareket
Partisini incitici bir söz söylediğimi zannetmiyorum. Bilakis, böyle,
bölgede yaşanan çok temel bir sorunla ilgili 3 muhalefet partisinin
duyarlılığının altını çizdim. Bunu tekrar
belirtmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi de dâhil derken orada 3
siyasi
HDPnin zaten önerge sahibi olarak bir burada şeyi var, durumu
gündeme getirmesi söz konusu, ben de kürsüdeyim. Dolayısıyla,
Milliyetçi Hareket Partisini de bu yüzden ismen zikrettim.
Öte yandan, şunu da tabii belirtmem
lazım sayın mevkidaşıma, konuşmamın sekiz
dakikasından sonra Şırnaka girdiğimi söyledi: Sayın
mevkidaşım, Şırnak benim ilk sekiz dakikada
konuştuklarımın sonucudur. Yani benim o ilk sekiz dakikadaki
konuşmamı gerektiren hâller olmasaydı Meclis bugün
Şırnaktaki bu vahim durumu konuşur olmayacaktı,
Şırnakta böyle bir sorun yaşanmamış olacaktı.
Bunun da altını çizmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre benim de bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurun,
60a göre size de bir dakika söz veriyorum.
22.- Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Şırnak halkının sorunlarının giderilmesiyle
ilgili Meclisin inisiyatif alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son derece önemli bir sorunu, hassas bir
konuyu tartışıyoruz. Muhalefet partileri adına 3 siyasi
partinin grup başkan vekilleri orada yaşanan sorunlarla ilgili önemli
tespitler yaptılar.
Şimdi, AKPli milletvekillerinin hem bu
komisyonun kurulmasına dair ortaya koyacakları vicdani tutum hem de
diyelim ki oylamada kendilerine gelen öneriler doğrultusunda oy
kullanacaklarsa bile Şırnak halkının sorunlarının
giderilmesiyle ilgili ortaya koyacakları tutum tarihe geçecektir. 7 bin
insanın orada çadırlar altında kışı
karşılamasına hiç kimsenin rıza göstermemesi gerekir. 7 bin
insanın barınak sorunuyla ilgili, konut sorunuyla ilgili, sivil
toplumun başlatmış olduğu çabalara engel koymayla ilgili
hiçbir milletvekilinin bu durumu savunan bir pozisyona girmemesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayınız Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) O
nedenle, bu mevcut sorunun aşılmasına dair hızla bu
Meclisin irade koyması, inisiyatif koyması lazım.
Biz beklerdik ki sayın Hükûmet yetkilisi,
sayın bakan çıkıp bu kadar önemli bir konuda 3 grup başkan
vekilinin dile getirdiği hususlarla ilgili Hükûmetin nasıl bir
çalışması var; bu kışı Şırnaklılar
çadırda geçirmesin diye neler yapılacak ya da sivil toplumun
yapmış olduğu çalışmalara engel olunacak mı,
olunmayacak mı; bununla ilgili Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirecek
birkaç hususu belirtmiş olsun. Ancak, ben tekrar bütün milletvekillerine
çağrıda bulunmak istiyorum: Vicdanınızdan yükselen sesi
dinleyin.
Diğer taraftan, Cumhuriyet Halk Partisi adına
konuşan Sayın Engin Altay son derece önemli, tarihî tespitler
yaptı. Toplumsal barış ve mutabakat komisyonunun kurulması;
akil, ortak akıl komisyonunun kurulması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
ŞAHİN TİN (Denizli) Yeter!
Kaç sefer uzatma olacak?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Zabıtlara geçsin diye.
gerçeklerle yüzleşme komisyonunun
kurulması, Kürt meselesinin bu Parlamento çatısı altında
çözümü için son derece önemsenmesi gereken altın değerinde
önerilerdir. Diğer bütün siyasi partiler, başta iktidar partisi olmak
üzere, burada her gün yaşanan ölümlerle ilgili
duygularımızı belirtmek yerine, hızla bu öneriler
doğrultusunda bu meseleyi nasıl çözebileceğimizin gayretini
ortaya koyma noktasında hassas olmalıdır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Şırnak Milletvekili Aycan
İrmez ve arkadaşları tarafından, Şırnak kent
merkezine seksen iki gün süren operasyonların ardından yüz otuz dokuz
gündür ortaya konan yıkım projelerinin
araştırılması ve Şırnak halkının
mağduriyetinin giderilmesi amacıyla 20/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2016
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.21
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
1inci sırada yer alan, Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 418 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici madde 1 dâhil 11 ila
21inci maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi, bölüm üzerinde söz talep eden
siyasi parti gruplarına ve milletvekillerine söz vereceğim.
Gruplar adına ilk konuşma Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Aytun Çıray, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Değerli milletvekilleri, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye tarihî günlerden geçiyor;
olağanüstü, yaşamadığımız deneyimleri
yaşıyoruz ve hak etmediğimiz bir görüntüyle dünyanın önünde
Türkiye şu anda. Türkiye bir kalkışmayla, bir işgal
girişimiyle karşı karşıya kaldı, neyse ki bu
kalkışma Türk milletinin ve Türk askerlerinin, Türk polislerinin
kahramanlığıyla, ortak iş birliğiyle
başarıya ulaşamadan yani idareyi ele geçirme anlamında
başarıya ulaşamadan önüne geçilmiş oldu. Ama daha önce de
ifade ettiğim gibi, bu kalkışmayı planlayanlar, sonuca
ulaşsa da ulaşmasa da Türkiye'nin zarar göreceği şekilde
planlamışlardı ve ne yazık ki Türkiye zarar gördü.
Türkiye şu anda herkesin, özellikle
devlet bürokrasisinin birbirinden kuşku duyduğu, birinin
diğerinden FETÖcü mü, kripto mu diye kuşkulandığı,
insanların birbirini ihbar ettiği dağınık bir devlet
görünümü içerisinde yaşıyor. Türkiye şu anda, bu darbe
girişiminden sonra, âdeta bir fetret döneminin içenden geçiyor;
kardeşin kardeşe vurduğu, kardeşin kardeşe
güvenmediği bir toplum hâline geldik.
Bu ülkenin Anayasası askıda, bunu
Sayın Bahçeli söyledi, dedi ki: Bu ülkede Anayasa filan kalmadı,
defakto bir durum oluştu, gelin Anayasayı
Cumhurbaşkanının dediği gibi, Cumhurbaşkanına
uygun hâle getirelim. Yani Cumhurbaşkanı fiilî bir durum yarattı
Türkiye'de, biz de bu Anayasayı o fiilî duruma uygun hâle getirelim
millet isterse. Diğer yandan, yargı kendi arasında
parçalanmış durumda, toplumsal güvenini kaybetmiş durumda ve
ordusu yaralanmış, polisi yaralanmış bir devlet, bu
dağılan bir devlet görünümüdür. O hâlde, bu yeni şartlara göre
yeniden herkesin kendi pozisyonunu değerlendirmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, böyle tarihî bir
süreçten geçerken bir komisyon kuruldu, 15 Temmuz Fetullahçı terör
örgütünün darbeye kalkışma teşebbüsünü araştırmak,
siyasi aktörlerini ortaya çıkarmak ve bir daha olmaması için gereken
tedbirleri almak üzere. Çoğu kişi bu Komisyondan bir sonuç
çıkmaz düşüncesi içindeydi ancak ben hiç öyle düşünmedim çünkü
gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir mecburiyeti vardır. Gerçekleri
saklayamazsınız, eninde sonunda mızrak çuvala sığmaz.
Fakat, eğer Türkiyede şu anda gerçek bir demokrasi olsaydı ve
milletimizin haber alma özgürlüğü olmuş olsaydı bugün bu
Komisyonda konuşulanların her birisi, her gün
konuşulanların her birisi bir hükûmeti devirecek kadar önemli
konulardı.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, bu Komisyonda çok önemli, aktif ve emekli devlet adamlarını
dinliyoruz. Bundan sonra da dinlemeye devam edeceğiz. Bu Komisyondaki
şahsiyetleri dinlerken birtakım şehir efsaneleri de
yıkılmaya başlandı. Mesela Genelkurmay 2. Başkanı
Ümit Dündarı dinlerken, sabaha kadar Sayın
Cumhurbaşkanıyla ve Sayın Başbakanla tek bir telefon
görüşmesi yapmadıklarını öğrendik. Sayın Efkan
Alayı dinlerken, Adil Öksüz meselesinde feveranına şahit olduk.
Bakınız, benim birebir devlet
bürokrasisinden aldığım bilgiyi size arz ediyorum, bunu
Komisyonda da söyledim. O gece darbeciler bir liste yapıyorlar. Bu liste
dışında Akıncılar Hava Üssüne, isterse Genelkurmay
Başkanı kendiliğinden gitsin alınmayacak şekilde
yapılmış bir liste. Peki, bu listede kim var? Bu listeye
rağmen kim giriyor o hainlerin uçakları kaldırıp Parlamentomuzu
ve milletimizi bombaladığı üsse? Adil Öksüz giriyor. Soru: Adil
Öksüz gibi bir sivil, nasıl bu darbenin veya kalkışmanın en
önemli üslerinden birisine giriyor? Kendisine sordum -bakın, buraya bütün
Türkiye kamuoyunun dikkatini çekiyorum- Sayın Ala dedim Adil Öksüzü
tanıyor musunuz? Jandarma size bağlı. Bu Adil Öksüzün
dosyaları nasıl boşaltıldı ve serbest
bırakıldı? Ne oldu? Bunu bize açıklayabilir misiniz? Dedi
ki: Bunu Adalet Bakanına sorun.
Şimdi ben buradan
soruyorum, Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Adil Öksüzü bırakan
hâkimler hakkında ne yaptınız? Bu kadar gün geçti aradan
nasıl bir sonuca ulaştınız? Adil Öksüz bir istihbarat
elemanı mıdır? Adil Öksüz çok yönlü çalışan bir
istihbarat elemanı mıdır? Türkiye kamuoyu, canını bu
darbeyi, bu kalkışmayı önlemek için feda etmiş olan Türk
milleti merak ediyor.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı, altında kendisinin
de imzası olduğu 2004 Millî Güvenlik Kurulu raporuyla ilgili bize çok
önemli bilgiler verdi. Millî Güvenlik Kurulu tavsiye kararı, diyor ki
Sayın Özkök: 2004 Ağustos ayında Millî Güvenlik Kurulu
toplantısında silahlı kuvvetler olarak, komuta katı olarak
biz dedik ki: Bu örgüt çok büyük imkân ve kabiliyete kavuştu. İmkân
ve kabiliyet yıllar içerisinde oluşur ama niyet bir gecede
değişir. Hemen tedbir alınması lazım. Biz Millî
Güvenlik Kurulunda bunu açıkça söyledik ve basında da yer aldı.
Biliyorsunuz o zaman Taraf gazetesi bu Millî Güvenlik Kurulu kararını
eleştirerek vermişti değerli arkadaşlar. Ve o karar orada
alındı, icra planı önerildi, hiçbir şey
yapılmadı. diyor Sayın Genelkurmay Başkanı. Devletin
en yüksek asker bürokratı, savunma bürokratı bunu söylüyor, Hiçbir
şey yapılmadı. Ve biliyorsunuz, o zamanki Başbakanın
Başdanışmanı Yalçın Akdoğan da Biz bu
kararı yok hükmünde kabul ediyoruz. diyor.
Arkadaşlar, sadece
Sayın Özkökün bu beyanı ve olaylar bu işin siyasi
uzantısını ortaya çıkarmaya yeterlidir, en azından
yardım ve yataklık suçundan. Bu kararı görmezden gelenler bu
ülkede görevi ihmalden yargılanmak mecburiyetindedir.
Yine, değerli arkadaşlar, bu Hilmi
Özkökün meselesini çok konuşacağız, bunu yukarıda da
konuşacağız. Biraz önce yukarıda Sayın Fehmi Koruyu
dinledik, bu kitabın yazarı Fehmi Koruyu. Bu kitabı tarihe not
olarak yukarıda da düştüğümüzü söyledim. Bu kitap esasen bir
ifşaat ve suç ihbarı kitabıdır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Fehmi
Koru bu kitabında birçok şeyi anlatmış. Kendisine sorulara
geçmeden önce şu soruyu sordum: Sayın Koru, size soruyorum; 17-25
Aralık tek başına bir yolsuzluk operasyonu mudur? 17-25
Aralık tek başına bir darbe operasyonu mudur, yoksa 17-25
Aralık darbeye neden olmaya müsait ortamı yaratmış bir
yolsuzluk operasyonu mudur? Sayın Koru, diplomatik bir dille -tutanakları
okuyunca göreceksiniz- bunun bir yolsuzluk operasyonu olarak var olduğunu
kabul etti ama bunun aynı zamanda bir darbeye girişim hareketi
olduğunu da söyledi. Peki, bu, darbeye girişim hareketiyse, 17
Aralıktan sonra Sayın Gül ve Sayın Başbakan, hem de bu
iş daha fazla uzamasın diye, Sayın Fehmi Koruyu ara bulucu
olmak üzere niçin bir terör örgütü diye kabul ettikleri Fetullah Gülenin
ayağına gönderdiler? Niçin ondan mektup kabul ettiler?
Değerli arkadaşlar, bütün bunlara
baktığımızda yavaş yavaş bir sonuca doğru
ulaşmaya başlıyoruz. Bakınız, biz bu darbe
girişimi için Bu darbe girişimini Sayın Cumhurbaşkanı
planladı, bu bir senaryoydu. iddiasına katılmıyoruz, böyle
bir şeye inanmıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının
böyle bir şeyi yapacağını kabul etmiyoruz. Ama bir
başka mesele var, acaba diyoruz, Hükûmet, bir darbe girişimini bütün
unsurlarıyla haber aldı da bu darbe girişiminin önünü açık
bırakarak kontrollü bir kalkışmaya izin mi verdi? Hükûmete
yakın bir gazeteci var, Fuat Uğur; 2 Nisan makalesini
okumanızı tavsiye ediyorum, başlığı Cemaatin Hususileri
darbe için toplandı. Ben devlet yönetiminden gelen bir insanım, bu
kadar açık istihbaratı bir gazeteci yazıyorsa devleti
yönetenlerin bunu bilmemesi kabul edilemez. Onun için, Komisyon görevini icra
etmeye devam edecek -gerçekler açığa çıkma huyundan
vazgeçmeyecek- ve tarih önünde 242 vatandaşımızın
şehit olmasına neden olan ve devletimizi, milletimizi zora sokan bu
darbenin asli sorumlularından hesap sorulacaktır.
Bir zamanlar, unutmayınız, Kenan
Evren alkışlanırken sonra cenaze töreninde yapayalnızdı.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çıray.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, zabıtlara geçsin diye ifade etmek istiyorum.
Az önce sayın konuşmacı
konuşmasında Adalet Bakanlığının Adil Öksüzü
serbest bırakan hâkim hakkında ne yaptığını
sordular. Şunu söylemek isterim: Bu konudaki yetki yani hâkim ve
savcılarla ilgili yetki HSYKdadır biliyorsunuz. HSYK ilgililerle
ilgili açığa alma kararı almıştır ve
soruşturma başlatılmıştır. Dolayısıyla
bunun böyle zapta geçmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Turan.
İkinci bölüm üzerinde, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mehmet Parsak, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve
siz saygıdeğer milletvekillerini ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı ikinci bölümü üzerinde
yaptığımız hazırlık çerçevesinde bir konuşma
yapmayı doğal olarak düşünüyordum fakat benden önce kürsüye
gelen CHPli kıymetli hatip özellikle son dönemlerde gündemde yer alan
başkanlık sistemi tartışmaları ekseninde, Sayın
Genel Başkanımızın adını da zikretmek suretiyle,
doğruyu yansıtmayan bir beyanda bulundu. Öncelikle bununla ilgili açıklamalarımı
paylaşıp ondan sonra söz aldığım kanun
tasarısı hakkında yaklaşımlarımızı
ortaya koymak istiyorum.
Evet, ne yazık ki -hemen
hemen şu ifadelerle- benden önceki sayın hatip İhlaller var,
bunu herkes kabul ediyor, Bahçeli de böyle diyor. Bahçeli ne diyor?
Cumhurbaşkanı Anayasayı ihlal ediyor. Öyleyse fiilî durumu Anayasaya
uygun hâle getirelim. diyor. demek suretiyle, gerçeği asla yansıtmayan bir ifadede
bulundu. Sayın Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta
salı günkü grup toplantısında, Türkiyedeki fiilî durumu ortaya
koyan büyük resmi gözümüzün önüne koymuş ve o çerçevede partimizin
yaklaşımlarını ifade etmiştir. Evet, Türkiyede
Anayasanın bu yönüyle ihlal edildiği doğrudur ama Sayın
Genel Başkanımızın Fiilî durumu Anayasaya uygun hâle
getirelim. gibi bir beyanı, ne geçtiğimiz hafta salı günkü grup
konuşmasında ne bu haftaki grup konuşmasında ne aralarda bu
konunun geçtiği, başta Siyaset ve Liderlik Okulumuzun
açılış programı olmak üzere, hiçbir yerde bu çerçevede bir
ifadesi olmamıştır. Şimdi, bu, tam da aslında şu
anda içinden geçtiğimiz süreçte Sayın Genel Başkanımızın
o açıklamaları yapmasına sebep olan durumu kendiliğinden
ortaya koymaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
gerçekten, 1982 Anayasasının yürürlüğe girdiğinden bu yana
tartışmalı olan bir boyutu vardır, o da şudur: Hiçbir
sorumluluğu olmayan, evet, bizim Anayasamızda Meclis üye tam
sayısının dörtte 3ünün çoğunluğuyla ve sadece vatana
ihanet suçlamasıyla suçlandırılabilen, bunun
dışında hiçbir siyasi sorumluluğu bulunmayan ama buna
karşılık, hiçbir klasik parlamenter sistemde bulunmayan
yetkileri üzerinde taşıyan -ki bunların önemli bir
kısmı daha önceki Cumhurbaşkanları tarafından
kullanılmamıştır- ama bir de onun üzerine, 2007
yılında yapılmış olan Anayasa değişikliği
sonucunda, 2014 yılının Ağustos ayı itibarıyla
ilk defa Cumhurbaşkanının doğrudan halkın oyuyla,
milletimizin oyuyla seçilmiş olmasından dolayı artan
meşruiyeti çerçevesinde anayasal sistemimizde bir çarpıklık
olduğu, hükûmet sistemi çerçevesinde doğrudur. Dolayısıyla,
bu hükûmet sisteminin tercihinin netleştirilmesi gerektiği de
doğrudur. Bu bizim şu anda en önemli meselelerimizden bir tanesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de
parti programımız ve seçim beyannamemiz başta olmak üzere
partimizin tüm tutum belgelerinde, parlamenter sistemin güçlendirilmesi
gerektiği yönünde bir tercihimizin olduğu da doğrudur ama
karşımızda koskoca bir hakikat de durmaktadır ki, özellikle
2014 yılının Ağustosundan bu yana hemen hemen her gün
Anayasa ihlal edilmektedir. Anayasamızın 101inci maddesi hükmü
açık; Cumhurbaşkanı tarafsızdır, varsa partisiyle
ilişkisi kesilir. Evet, gerçekten de 2014 yılından bu yana
Cumhurbaşkanı bu 101inci maddedeki hükme aykırı olarak
fiilen partisiyle ilişkisini kesmemiştir. Cumhurbaşkanı bu
çerçevede Anayasada ifade edilen yeminini ihlal etmektedir. Bunun karşısında
da Sayın Başbakan bu durumun fiilî duruma uygun hâle getirilmesi
noktasında bir tercihlerinin olduğunu ortaya da koymuştur.
Sayın Genel Başkanımız da
işte geçen hafta yani on gün kadar önce bu durumu ortaya koymuş ve
böylesi hassas bir dönemde, özellikle de 15 Temmuzdan sonra paradigmanın
değiştiği gerçeği karşısında da Hükûmet
sistemi tartışmalarını bitirmek gerektiğini ortaya
koymak suretiyle bunun açıklığa kavuşturulmasını,
netleştirilmesini ifade etmiştir. Ama ne yazık ki her partiden
sözcüler, yetkililer, sorumlular çeşitli platformlarda bunu istedikleri
gibi, arzuladıkları gibi, işlerine nasıl geliyorsa öyle
ifade etme, öyle değerlendirme ve bunun üzerinden propaganda yapmayı
tercih etmektedir. Dün gene AKPden bir sayın yetkili, sanki buraya öneri
gelmiş, öneri buradan kabul edilmiş, kabul edildikten sonra
referandum aralığında kalmış gibi referanduma tarih
bile biçmiştir. Akşam hemen hemen tüm televizyon programlarında,
kiminde Milliyetçi Hareket Partili yetkililerin olduğu kiminde
olmadığı çerçevede bu mesele
tartışılmaktadır.
Bu, işte bizim yıllardır ifade
ettiğimiz, esasen bir tahterevalli siyasetinin bir görünümüdür. Nedir
tahterevalli siyaseti? Bir ucunda iktidar partisi, bir ucunda ana muhalefet
partisi, gerçeklerimizden ayrı, gerçeklerimize aykırı olarak
kimi zaman da Türkiyenin gerçek gündemiyle ilgili değil. Biz bir
şey söyleyelim, oradan bunun karşısında başka bir
şey gelsin, bunları tartışalım. Böylelikle tabanlarımızı
konsolide edelim, oylarımızı muhafaza edelim.
En başta da ifade ettim, Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz. Neler var bunun içinde, ikinci
bölüm de dâhil olmak üzere? Yani çiftçi, esnaf, KOBİ öyle zor durumda -ki
biz bu kanun tasarısını da Komisyon aşamasında
destekledik, yanlış gördüğümüz yerlerin düzeltilmesini de temin
ettik- mevcutlarının değil, müstakbel alacaklarının
bile rehnedilmesi ihtiyacıyla karşı karşıya durumda.
Böylesi bir gerçekle karşı karşıyayız yani ülkemizin,
milletimizin gerçek gündemi bu. Bunu çözmek için bir kanun tasarısı
görüşüyoruz ve 15 Temmuzdan bu yana pek çok kararname var. İlk defa
bir kanun tasarısı üzerinden böylesi önemli bir konuyu
görüşüyoruz ve bunu çözüme kavuşturmak durumundayız. Çünkü
gerçekten bir borç batağı, borç sarmalı içinde burada konu
edilen kişilerden birinin çocuğuyum ben. Gerçekten
esnafımız, KOBİ sahibimiz zor durumda ekonomik açıdan.
Bunların durumunu nasıl çözebiliriz, bunlara nasıl finansman
bulabiliriz, borçlarını nasıl ödemelerini sağlayabiliriz,
bunları konuşacağımız bir tasarı çerçevesinde, ne
yazık ki üzülerek söylüyorum, benden önceki CHPli hatip
çıkıyor, hem de gerçeği yansıtmayan bir şekilde
Devlet Bahçeli Anayasayı fiilî duruma uygun hâle getirilim. dedi.
diyor. Doğru değildir, böyle dememiştir, böyle bir
açıklaması yoktur. Doğrusu da bu değildir ama şu
doğrudur: Bir taraftan bir fiilî durum var, bir taraftan da bir anayasal
çerçeve var. Bunların birbirine uyumlu olmadığı da koskoca
dağ gibi bir gerçek olarak karşımızda. Bu durumu
netleştirmek gerekiyor. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak
tercihimiz, parlamenter sistemin sorunlarını parlamenter sistem
içerisinde çözmek, bu çerçevede de parlamenter sistemi güçlendirmekten yana.
Ama, A partisi Biz bu sorunların çözümünde başkanlık sistemini
tercih ediyoruz. diyor; B partisi de Biz bunu her halükârda
tartışmayalım, biz doğrudan doğruya parlamenter
sistemden yanayız. Ama, A partisi yüzde 50nin oyunu almış ve
bu noktada bir tercihe sahip. Bunu getirmesin mi? Getirsin bunu tartışalım,
tartıştıktan sonra millet adına burada hareket eden,
milletin iradesini yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi ne derse odur.
Eğer buradan 330u aşan bir çoğunlukla bir netice çıkarsa
millete gidilir, millet ne derse gene başımızın gözümüzün
üstündedir. Millet iradesine dayanan parlamenter rejim bunu gerektirir. Türk
milliyetçisi olarak, Türk milliyetçiliğinin yegâne siyasi partisi olan
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de söylediğimiz bundan başka
bir şey değildir. Buradan çağrım; hiç kimse bizim yaklaşımlarımızı
çarpıtmaya çalışmasın, kendi istediği gibi anlamaya,
anlatmaya çalışmasın. Biz ne dediğimizi biliyoruz,
Allahın izniyle milletimizin de bizim ne dediğimizi bildiğini
biliyoruz.
Yüce milletimizi de sizleri de
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı,
60ıncı maddeye göre söz talebiniz var sanıyorum.
Buyurunuz, açıyorum mikrofonunuzu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsakın 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Parsak, bir AK PARTİli
yetkilinin referanduma ilişkin tarih açıkladığından
bahsetti. Öyle bir durum söz konusu değil, AK PARTİnin Mecliste
herhangi bir şekilde parti olarak karar alıp her şeyden evvel referanduma
gitmek konusunu garantileme gibi bir durumu söz konusu olmaz. O konuşma
içerisinde, eğer referanduma gitme durumu olursa şartlı sorusuna
verilen, normal, hukuki süreçler içerisinde bir tarih olarak telaffuz
edilmiştir. Onun ötesinde, sanki referanduma gidecekmiş gibi bir
değerlendirme kesinlikle söz konusu değildir. Bu konuda takdir
bütünüyle yüce Millet Meclisine aittir. AK PARTİnin böyle bir
değerlendirmesi söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Demirel, sizin de
60ıncı maddeye göre söz talebiniz olduğunu görüyorum.
Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.
24.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının Cumhurbaşkanının
cinsiyetçi ve ayrımcı bir söylemini onaylamasının talihsiz
bir durum olduğuna ve onurlu bir yaşamın tüm
kadınların mücadelesi sonucu geliştiğine ilişkin
açıklaması
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı buradaydı. Keşke bugün burada olsaydı da
birkaç şey söylemiş olsaydık ama biz Genel Kurulda bazı
şeyleri ifade etmek istiyoruz. Ne yazık ki, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı kadın sorununa ilişkin çalışma
yapıyor diye düşünmüştük oysaki ülkenin
Cumhurbaşkanının kadın düşmanı ve
ayrımcı açıklamalarına cevap vermekle o koltuğu
işgal ediyor. Cumhurbaşkanının söyleminin cinsiyetçi ve
ayrımcı bir söylem olduğunu, bunu kadından sorumlu bir
bakanın da onaylayarak ifade ettiğini talihsiz bir durum olarak ifade
ediyor ve kabul etmiyoruz. O koltuğu işgal etmek kadınları
ölüme değil, insanları yaşatmayı önümüze hedef koymakla
ifade edilir.
Bir de aynı zamanda şunu çok net
ifade edelim ki, biz Bakana sormak istiyoruz: Adam gibi ölmek ne demektir,
kendisi nasıl algılıyor bunu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Bitireceğim Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz,
tamamlayınız lütfen.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Başkan.
12 yaşındaki çocukların
evlendirilip çocuk doğurması, kadınların yine aynı
şekilde dışarıda tecavüze uğraması ve
öldürülmesi, kadın katliamları sonucunda ölen kadınlar adam gibi
ölmüş mü oluyor? Bunların hepsinin yanıtlanması gerekiyor.
Ayrıca, ben kısaca şunu
söyleyeyim: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı şunu çok net bilmeli
ki, kadınlar siyasette söz almışsa ve karar
mekanizmalarında yer almışlarsa bu kimsenin bir lütfu
değil, özelde erkeklerin ve eril zihniyetin bir lütfu değil;
kadınların vermiş olduğu özgürlükçü mücadelenin kazanımlarıdır.
Bunu böyle görmek, böyle değerlendirmek lazım. Kadınlar
açısından da ölümü değil, yaşatmayı her zaman için
hedef olarak seçtik ve insanların yaşaması için mücadele ettik.
Onurlu bir yaşamın tüm
kadınların mücadelesi sonucu geliştiğini bir kez daha ifade
ediyorum ve bizler ölümü değil, barışı savunan kadınlarız
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Sayın Muş, buyurun, sizin de
talebiniz var.
Açıyorum mikrofonunuzu.
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, Adalet ve Kalkınma
Partisinin iktidara geldiği günden itibaren aileye ve kadına
yaklaşımı ortadadır. Kullanılmış olan
ifadeleri farklı yere çekip buradan cinsiyetçi bir yaklaşımla
meseleleri anlamsız uçlara çekmenin de hiçbir gereği yoktur, burada
farklı bir mana üretmeye de gerek yoktur. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ortadadır, hangi manada
bunları kullandığı da ortadadır, kaldı ki
Sayın Cumhurbaşkanımızın kadına yönelik
bakışı da ortadadır. Bu açıdan, meseleyi farklı
uçlara çekip buradan cinsiyetçi bir yaklaşım çıkartmaya
çalışmak çok yersiz bir tutumdur.
Genel Kurulu bu anlamda bilgilendirmek
istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Sayın Başkan, açıkça söylemiş olduğumuz ifadelerin
yersiz olduğunu ifade ediyor Sayın Muş yani bu, açık bir
sataşmaya nedendir. Yani, ifadelerimizi çok açık, net olarak ifade
ettik. Cumhurbaşkanının kullandığı ifadenin
cinsiyetçi bir yaklaşım ifade ettiğini bir kez daha ifade
ediyorum. Yani, yerimden söz hakkı tekrar istiyorum eğer mümkünse.
Kürsüden olmasa da kayıtları geçmesi için birkaç şey söylemek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Demirel, bir
sataşma yok. Şimdi, siz bir konuda görüşlerinizi ifade ettiniz,
ifade ettiğiniz görüşlere paralel olarak Sayın Muş da kendi
görüşlerini ifade etti. Genel Kurulu karşılıklı
görüşlerinizle bilgilendirmiş oldunuz.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır)
Tamam, o zaman kayıtlara geçmesi açısından bir iki şey söyleyeceğim
Sayın Başkan.
Yani, ifadeler çok nettir. Biz insanları
yaşatmak için mücadele etmeliyiz, öldürmek için değil. Bunun,
söylenen sözlerin de hem cinsiyetçi hem de kadını
ayrıştıran bir ifade olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Bir konuyu Genel Kurulun bilgisine sunmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; şimdi bir tasarıyı görüşüyoruz,
tasarının ikinci bölüm görüşmelerini şu an yürütüyoruz.
İkinci bölümün tümü üzerindeki konuşmalar henüz sona ermiş
değildir. Ben, sayın grup başkan vekilleri -ben derken bütün
Meclis başkan vekillerimiz de öyle davranıyor- herhangi bir
şekilde söz talep ederse kendilerine bu söz hakkını elbette ki
veriyoruz ancak daha henüz bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmadan bir
başka konuda konuşmayı doğrusu çok erken buluyorum. Bölüm
bitebilir, yine siz söz alabilirsiniz, görüşlerinizi ifade edebilirsiniz.
Böylesi daha uygun olur diye düşünüyorum. Sataşma olduğu zaman,
sataşma nedeniyle söz hakkını verdiğimi sizler de takdir
ediyorsunuz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN Şimdi bölüm üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mehmet Emin Adıyaman,
Iğdır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine
Halkların Demokratik Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
tabii, kanun tasarısı KOBİlerin, esnafımızın,
çiftçilerimizin, serbest meslek erbabının borçlarından
kurtulmasının ya da diğer bir deyişle finansa kolayca
ulaşabilmesinin imkânlarını sağlayan bir kanun
tasarısı. Buna bir diyeceğimiz yok. Elbette KOBİlerin,
esnafın, çiftçinin kolayca sermayeye ulaşabilmesi açısından
yasal bir düzenleme gerekiyor. Bu düzenlemenin de gelmiş olması
faydalı ama bu hukuksal düzenlemeden önce asıl önemli olan,
KOBİlerin, esnafın, çiftçinin içinde bulunduğu koşullar.
Şu anda çiftçilerimiz,
esnafımız, küçük ölçekli işletmeler hatta KOBİler
neredeyse sabah dükkânını açıp, iş yerini açıp
akşam siftah etmeden kapatmak durumunda. Yani, ortada borç
batağına saplanmış, neredeyse günlük kazancı
sıfıra inmiş KOBİlerin, esnafın ve çiftçinin bu koşullar
içerisinde finans kullanması, kredi kullanması, yeniden
borçlanması elbette imkânsız.
Bu yasal düzenleme bir yana ama içinde
bulunulan koşullar içerisinde, hakikaten şehirlerin yerle bir
edildiği bir ortamda, ülkemizde savaş koşullarının, iç
huzurun ve barışın yerle bir olduğu bir süreçte ve
istikrarın, güvenliğin olmadığı koşullarda bu
yasal düzenlemenin, hukuksal düzenlemenin esnafa, çiftçiye, KOBİlere
hiçbir katkı sunmayacağı ortadadır. Yani esnaf günlük
siftah etmeden dükkânını kapatıyor dedik ama öte taraftan dolar
3 bin lirayı geçti. Yani, cebinde ya da bankada parası dolar
bazında olan, ekonomik hiçbir üretim faaliyeti olmayan finans sahibi
kapitalist ya da sermayedar hiçbir masraf yapmadan sermayesini 2ye, 3e
katlarken, her gün üretim yapan ve emeğini de katarak
yaşamını ikame ettirmeye çalışan esnafımız
var olan sermayeyi de mevcut koşullarda kaybetmektedir.
Peki, bu duruma nasıl gelindi? Hepinizin
bildiği üzere, 7 Haziran sonrası AK PARTİ tek başına
iktidarı kurma imkânını kaybettiğinde şöyle bir
açıklama yapılmıştı: Halkımız krizi, kaosu
tercih etti. Ve bu kriz ve kaos algısı üzerinden 24 Hazirandan
itibaren de ülke çapında âdeta bir savaş konsepti
dayatıldı. Halkın âdeta iradesini rehin alan, bunu kriz ve kaos
söylemiyle ipotek altına alan AKP iktidarı 1 Kasım seçimlerinde
-kendince- istenilen sonucu elde etti.
Peki, 1 Kasımdan sonra kaos ve kriz bitti
mi? Tam tersine, 1 Kasımdan bu yana ülke daha derin bir kaosa, daha derin
bir çıkmaza girdi, esnaf daha bir çalışamaz duruma geldi. Ülke
içindeki savaş ve kaos sürecinde sadece ülke içinde kalmakla da
yetinilmedi, Musulda Irakla şu anda bir savaş durumuyla âdeta
-Başikada- karşı karşıyayız. Yine, Suriye
Rojavada bir savaş yürütülüyor. Sanki orada atılan bombaların,
bu savaşın maliyeti Hükûmet üyelerinin cebinden çıkıyormuş
gibi, hamaset siyasetiyle âdeta kahramanlık destanları
yazılıyormuşçasına kamuoyunda, halkta bilgi kirliliği
ve algı operasyonları yürütülüyor. Hâlbuki,
bu yürütülen savaşın bütün maliyeti, halktan alınan
Başta
KOBİler ve bu yasanın konusu olan yoksul halk kesimi, esnaf,
işçi, emekçiler ve küçük esnaf olmak üzere onlardan alınan vergilerle
bu savaş devam ettiriliyor. Bu savaşın devamı daha
çok vergi, daha çok sömürü demektir.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu
savaş konseptiyle beraber, biliyorsunuz, 15 Temmuz darbe girişimi
süreci yaşandı. Aslında, baktığımızda, 15
Temmuz darbe süreci, on yıl boyunca FETÖyü karnında
taşıyan, onu besleyen, büyüten, âdeta gürbüzleştiren AKPnin 15
Temmuz günü FETÖyü doğurma günüdür. Deyim yerindeyse, 15 Temmuz süreci,
AKPnin on yıl boyunca beslediği ve kendi içinde
barındırdığı FETÖnün doğumudur. Şimdi, 15
Temmuz sonrası, FETÖnün doğumundan sonra, tabii, doğum
sancıları devam ediyor. Bu doğum sancılarını da
AKP Hükûmeti muhalefeti susturarak, yine, kamuda 100 bini aşkın
personeli, çalışanı görevden atarak, özellikle bütün muhalif
kesimlerine yönelik baskıyı, şiddeti devreye sokarak,
Halkların Demokratik Partisi başta olmak üzere tüm muhalif kesimleri,
akademisyenleri, gazetecileri, hatta hatta daha da ötesi, yine, yasanın
konusu olan esnafı, tüccarı bir şekilde fişleyerek, ki
ortalıkta dolaşan söylentilere
Mesela, spesifik bir örnek vereyim,
ismini zikretmeyeceğim ama bana bir işletmeci geldi, hangi bankaya
gidiyorsa, yıllardır kredi kullandığı bankada
kendisine şirketinin sarı listede olduğunun söylendiğini,
dolayısıyla kredi verilemeyeceği şeklinde bir cevapla
karşılaştığını ifade etti. Hangi bankaya
gidiyorsa aynı söylemle karşılaşıyor. Şimdi, söz
konusu şirket benzeri onlarca şirket, hastane, işletme,
gayriresmî sarı listede yani FETÖcü olmadığı hâlde FETÖ yaftasıyla
kredileri kesilmekte. Toptancıya gittiğinde toptancıdan benzer
bir cevabı almakta. Özcesi, AKP, tıpkı siyasi alandaki
operasyonlar gibi ekonomik alanda da operasyonlar yürütüp sermayeyi el
değiştiriyor.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz
sonrası yaşanan süreci savaş üzerinden yürütmek bu ülkeye
verilebilecek en büyük zarardır. Bakın, daha önceki gün Suriye
Demokratik Güçleri bünyesinde Ceyşul Suvar denilen bir grup, diğer
ismiyle Suriye Devrimcileri IŞİDten 5 köy aldı ama dün gece
Türk Silahlı Kuvvetleri, IŞİD ve ÖSO birlikte bu 5 köye
saldırdı. Şimdi, çok ilginç: IŞİDten alınan 5
köy ve alan grup Ceyşul Suvar, Suriye Devrimcileri. Yani, Suriye
Demokratik Güçleri bünyesinde bir grup -içinde Kürtlerin, Türkmenlerin,
Çerkezlerin, Arapların olduğu- YPGnin dışında bir
grup ve bu 5 köyü alıyor. Aynı gece hem ÖSO saldırıyor hem
TSK hava kuvvetleriyle bombalıyor hem de IŞİD, ÖSO, TSK
Bu
hangi zihniyet? Bu hangi mantık? Fiilen bu neye hizmettir? Bunu açıklamak
gerekiyor. Bunun Türkiyeye maliyeti
Bu zihniyet, bu politikayla AKP Hükûmeti
yeni FETÖleri doğurmak zorunda kalacaktır. Bu sancılar
geçmeyeceği gibi, 15 Temmuz sonrası sancılar daha da
derinleşecek ve yeni FETÖlerle karşı karşıya
kalmamız maalesef imkân dâhilinde olacaktır.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıyaman.
Bölüm üzerinde şahsı adına
Necip Kalkan, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kalkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yalnız,
alacakların zaman aşımına uğramasını ve
rehinin kalkmasını düzenlememişler. Bilginize arz ederim.
NECİP KALKAN (İzmir) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; huzurunuza 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısının ikinci bölümü
için lehte söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, bu sabah
İzmirimize bir ateş düştü, hain terör örgütünün
Hakkâri-Çukurcada düzenlediği alçak saldırıda İzmir
Aliağalı hemşehrimiz Yüzbaşı Özgür Çevik şehitlik
mertebesine ulaştı. Buradan hain terör örgütünün destekçilerini,
planlayıcılarını, yanından kıyısından
kim geçmişse hepsini nefretle lanetliyorum. Tüm şehitlerimize
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ
olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede tacir, esnaf, çiftçi, serbest meslek erbabı ve
benzeri işletmeler hayatımızın baş aktörüdür.
Bunların finansmana erişimini kolaylaştırmak ve
genişletmek amacıyla bu kanun tasarısını
görüşüyoruz.
Bilindiği gibi, ülke olarak önemli bir
süreçten geçiyoruz. Demin arkadaşlarım da ifade etti, dünyada
yaşanan ekonomik krizler, bölgemizde yaşanan olumsuz gelişmeler,
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına sipariş
usulü not kırdırarak ekonomimizi dalgalanmaya sürükleme gayretleri,
PKK, DEAŞ, FETÖ gibi birliğimizi ve huzurumuzu bozmaya
çalışan terör örgütlerine rağmen ülkemiz büyümeye devam ediyor,
büyüme hızını da sürdürüyor.
Türkiye'nin büyümesinin en güçlü dinamik
kaynağı KOBİlerdir. Bu kanunun 1inci sayfasını
açın, gerekçesini okuyun. Gerekçesinde hemen KOBİlerin finansmana
erişimi sıkıntısını gidermek için bu kanunun yeni
düzenlemesi ortaya gelmiştir. diyor. Bizim de 2002 yılından, görevi
aldığımız, ülkeyi yönetme görevini
aldığımızdan bugüne kadar esnafımıza,
KOBİmize yaptığımız gerçekler ortada. Unutmayın,
kredi yüzde 69du, yüzde 4,5-5 değil arkadaşlar, biraz bunu da
görmezlikten gelmeyin.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Necip
ağabey, KOBİler batmış ya, KOBİler batmış.
NECİP KALKAN (Devamla) Efendim,
KOBİlerin ihtiyaç duyduğu finansman kaynakların temininde
KOBİlerimize her zaman destek olduk, KOBİler için en önemli
unsurların başında şüphesiz bankalardan sağlanan
krediler gelmektedir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Battılar,
battılar.
NECİP KALKAN (Devamla) Ben on beş
yıl ticaret odası Meclis başkanlığı yaptım,
bankalar adamın anasından emdiği sütü burnundan getirir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ee, gene
kucağına itiyor.
NECİP KALKAN (Devamla) Anlatıyorum
efendim, müsaade edin. Bankalar, yağmurlu havada adamın elinden
şemsiyeyi alır.
Şimdi, Türkiye'ye bir bakalım:
KOBİlerin finansmana erişimini kolaylaştırmak için bu
kanun tasarısını huzurunuza getirdik.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Makineyi de
alacaklar, tapuyu aldılar.
NECİP KALKAN (Devamla) KOBİleri
ben size anlatayım, bilin: Türkiye'de Aralık 2015e göre kaç tane
KOBİ var biliyor musunuz? 1 milyon 717 bin 588 tane KOBİ var.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kaç tanesi
battı?
NECİP KALKAN (Devamla) Hiçbiri
batmadı, ne batması! Hemen laf yetiştirme!
Efendim, KOBİlerden 1le 9 kişi
çalıştırana mikro işletme, 10 kişiyle 50 kişi
çalıştırana küçük işletme, 50yle 250 kişi
çalıştırana orta boy işletme, daha büyüklerine de makro
işletme diyoruz. 1 milyon 700 bin tane can damarı ve kılcal
damarı olan KOBİler ne yapıyor biliyor musunuz? Onu da bir
okuyayım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kaç tane icra
dosyası var?
NECİP KALKAN (Devamla) Türkiye'deki
işletmelerin, o 1 milyon 700 bin işletmenin yüzde 99,7si KOBİ,
yüzde 99,7si.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya, kaç tane
icra dosyası var o KOBİlerin? Kaç tane icra dosyası var?
NECİP KALKAN (Devamla) Bu
KOBİler, Türkiye'deki istihdamın yüzde 78ini, KDVnin yüzde 55ini,
Türkiye'deki satışın yüzde 65ini, yatırımların
yüzde 50sini, ihracatın yüzde 60ını yapmakta. Kredilerden
aldığı pay ne, biliyor musunuz? Yüzde 24. Kredi için bankaya
gittiğinde bankanın tanıdığı bir şey var:
Kardeşim, tapunu getir; arsa tapusu getir, arazi tapusu getir, parsel
tapusu getir, villan varsa villa tapusu getir, ev tapusu getir. Yeni
kurmuş adamda tapu ne arar, küçük esnafta tapu ne arar!
Onun için bu işi
kolaylaştırmak, onların, en başında, finansa
erişimini kolaylaştırmak için bu kanunu yaptık. Bu kanun
yeniliktir, bu kanun kolaylıktır, bu kanun Türkiyenin geneline hitap
etmektedir.
Bu yüzden lehte oyumu kullanıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalkan.
Bölüm üzerinde şahsı adına
ikinci konuşmacı Fatma Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısında torba yasa yoluna ve
KHKyla birden fazla alanı düzenlemeye gidilmemiş olması olumlu
bir durumdur. Yeni tasarı, kredi kullanma olanağını
genişletmeyi hedeflemektedir. Ayrıca işletmelerin
taşınır varlıklarının borcu
karşılaması durumunda işletmenin tümünde rehin
kurulmasının önüne geçilecek olması tasarının
KOBİler açısından olumlu yönünü oluşturmaktadır.
Partimiz, KOBİlerimizi ekonominin itici
ve istihdamın ana kaynağı olarak görmektedir. Cumhuriyet Halk
Partimizin parti programı ve seçim beyannamesinde olduğu gibi
KOBİlerimiz için somut çalışmaları her zaman
destekliyoruz. Elbette KOBİlerimizi ön plana çıkaracak, sürekli
kredi yoluyla değil, kendi kaynaklarıyla da üretim, ihracat,
yatırım ve istihdam kanallarını kullanabilmesinin yolu
açılmalıdır. Bunun açılmasına yönelik olarak önümüze çıkan
tüm çalışmalarda birlikte hareket etmeye varız. Sonuçta vatandaşlarımızın
yararına olacak bir çalışmaya imza atılması bizim de
dileğimizdir. Ama maalesef, vatandaşın yararına diye
düşünülen bir yönetmeliğin işgüzar çevreler tarafından
uygulanmadığına zaman zaman rastlıyoruz değerli
arkadaşlar. Bilindiği üzere, Banka Kartları ve Kredi
Kartları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Yönetmelik 27 Eylülde Resmî Gazetede
yayınlandı. Bu yönetmeliğe göre, kredilerin ve kredi
kartlarının mevcut borç bakiyeleri, kart hamilleri tarafından
talep edilmesi durumunda, en fazla yetmiş iki ayla sınırlı
olmak üzere taksitlendirilebilecekti. Borçları artık
gırtlağı geçmiş olan vatandaşımız bankalara
koştu ama bankalar kapı duvardı. Vatandaş bankaya
koştuğunda ne gördü? Kredi işlemleri ve kredi hakkında
yönetmelik yayınlanmasına rağmen bankaların bunu dikkate
almadığını. Bazı bankalar Bize öyle bir yazı
gelmedi. derken, bazı bankalar o kadar ileri gitti ki yönetmeliğin
gazete ve televizyon kanallarının uydurması olduğunu
söyledi. Bakınız, bankalar başka neler diyor: Borcu geciktirin,
o zaman yapılandırabiliriz., Sadece temerrüde düşenleri
kırk sekiz aya kadar yapılandırabiliriz., Kredi
yapılandırmasına aylık yüzde 1,69 faiz uygularız.
Kredi kartının asgari ödemesini yaparak günü kurtarmaya
çalışan, yüksek faiz girdabında yaşam mücadelesi veren 11
milyon kişiyle âdeta dalga geçen, borcu varlık yönetim
şirketlerine devredilmiş 3,5 milyon insanı kale bile almayan
bankalar var.
Sayın Bakanım, maalesef, bankalar
sizleri pek anlamamış. Yani, her iyi görünen uygulamanın ardından
böyle kötü uygulayıcılar çıkabiliyor. Dikkat etmek gerekir diyor
ve sayın bakanları bu konuda uyarma ihtiyacı hissediyoruz parti
olarak.
Konuştuğumuz yasaya ilişkin
söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Biraz da, son günlerde sürekli
basını da meşgul eden, Hilmi Özkökün Darbe Komisyonundaki
açıklamalarını konuşmak istiyorum. Ne diyor Sayın
Özkök? Hükûmeti kesin olarak bilgilendirdik, durum iyi değil dedik ama
pek fazla bir şey yapıldığını görmedik. diyor.
Yani Eğer 2004te MGK kararları yapılsaydı 15 Temmuz
yaşanmazdı. diyor. Sorumlu, orkestra şefi olarak Hükûmettir.
diyor. Peki, siz ne yaptınız? Gerçekleri tartışmamak ve suç
ortaklığınızı itiraf etmemek için minderden
kaçtınız. Terör örgütünü dini bütün diye yutturmaya
çalıştınız. Koynunuzda canavar beslediniz ve büyüttünüz.
FETÖyle iş birliği içinde millî iradeyi fesada uğratarak 2010
referandumunu organize ettiniz.
Şimdi, bu çerçevede soruyoruz sizlere: Bu
byLock konuşmalarında neler var? MİT raporlarını
açıklayacak mısınız? Bu örgüt elemanlarını ve
imamlarını hâlâ kimler koruyor? Darbeden dört ay önce FETÖcü diye
sahibi tutuklanmış şirkete 6 katlı imarlı araziyi 12
kata çıkaran kimlerdi? ByLock kullanan siyasetçiler kimler? Darbeden önceki
dört ay içerisinde yurt dışına çıkışları
detaylı şekilde incelediniz mi? Himmet paraları kimin cebinde?
Biz bu soruları sormaya devam
edeceğiz ve Hükûmetten bu konuda kesin bir dille cevap bekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaplan Hürriyet.
Soru-cevap işlemini
başlatıyorum.
Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Tarım Bakanı buradayken
Aynı zamanda Şanlıurfa Milletvekili ve
Şanlıurfanın da sorunları var.
Bir: Şanlıurfa ili Harran, Akçakale,
Suruç ve Ceylânpınar arasında bulunan elektrik ana iletim
hatları 1982den beri, bugüne kadar yenilenmedi. Yenilenmediği için
elektrikler sürekli kesilmekte ve köylerde de aydınlanma
yapılmamakta, Suriyeye sınır olduğu için sınır
güvenliği sağlanamamaktadır. Bu mağduriyet ne zaman
giderilecektir?
Aynı zamanda, Urfada mısıra
yönelik tarım destekleme verilmemektedir. Bu doğru mudur?
Verilmiyorsa neden verilmiyor?
Aynı zamanda, sulama birlikleri
nedeniyle, onların borçlarından dolayı, vatandaş borcunu
ödediği hâlde elektrikleri kesilmiş oluyor. Bu mağduriyetler ne
zaman giderilecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Behçet
Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Uygulanmakta olan mevcut teşvik yasasından
Adıyaman beklediğini alamamıştır, mağdurlar.
Mevcut teşvik yasası sistemi haksız rekabete neden
olmaktadır. Teşvik yasasında Adıyaman 5inci bölgede,
ilimize komşu olan Şanlıurfa ise 6ncı bölgede yer
almaktadır. Alsın, Şanlıurfaya itirazımız yok. Neden
Adıyaman 6ncı bölgeye alınmıyor?
Yeni bir teşvik yasasından
bahsediliyor. Adıyaman mutlaka bu yeni teşvik yasasından
yararlanmalı diyorum. Bu konu da aciliyet arz ediyor. Bakanın bu
konuda bilgi vermesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Şanlıurfa
ili Harran Üniversitesinde cemaatler koalisyonu kurulduğu söyleniyor.
Üniversitede Okuyucular, Yazıcılar, Menzilciler arasında,
eğer idarede bir atama olacaksa -tayin, terfi olacaksa- bu cemaate yönelik bağlılığını getirenler atanabiliyor. Bu doğru
mudur?
Bir başka soru: Yine Harran
Üniversitesinde döner sermayenin 2015 yılında zarar ettiği
söyleniyor. YÖK Yasasının hükümleri uyarınca döner sermayesi
zarar eden üniversitede rektör, oradaki öğretim üyeleri ne kadar para
alır, maaş alır? Mesela şu anda Harran Üniversitesi
Rektörünün maaşı ne kadardır? Yapılan
araştırmalar sonucunda onun atadıklarından, tayin ve terfi
ettirdiklerinden FETÖcü olup da şu anda görev başında olan kaç
tane öğretim üyesi vardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, biraz önce siz yokken
ben bir dakika söz alıp bir konuyu arz etmiştim. Hazır sizi de
burada bulmuşken bu konuyu size söylemek istiyorum.
13 Ekim 2016 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan karara göre 19 ilde izin alınmak şartıyla
kenevir üretimine izin verildi. 19 ile baktığımız zaman
Sivasın çevresindeki bütün iller var ama maalesef Sivas bu 19 il
içerisinde bulunmamaktadır. İhtiyaç hâllerinde yetiştiricilik
bölgelerini azaltmak veya çoğaltmak Bakanlık yetkisinde olduğu
için ben de sizden burada talepte bulunuyorum Sivas adına; 20nci il
olarak da Sivası değerlendirebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı...
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür
ederim Başkanım.
Değerli Bakanım, hafta sonu
Erzurumda çiftçilerle beraber bir değerlendirme yaptık, koyun ve
keçi birliklerinin yapmış olduğu inşaatı gezdik. Süt
tozu konusunda bir fikir oluştu. Bununla ilgili bir proje hazırlayalım,
bir fizibilite hazırlayalım hem teşvikten yararlanırız
hem de... Sizin de konuya verdiğiniz desteği biliyoruz. Süt tozu ve
çok amaçlı belki diğer ürünler de olabilir, süt de olur. Böyle bir
fabrikanın arazisini de buldum. Bu manada gerekli desteği alacağımızı
da biliyoruz. Sizin de bize bu konuda desteğiniz olur mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarının
5inci maddesinin (f) fıkrasında diyor ki: Başka bir sicile kaydı
öngörülmeyen ve idari izin belgesi niteliğinde olmayan her türlü lisans ve
ruhsatlar. Mesela benim ehliyetim bu kapsama girip benim ehliyetimle ilgili
bankaya müracaat edip bana para verip rehin hakkı kullanabilecek miyiz?
Veya ne bileyim milletvekili kimliğim veya ne bileyim işte
avukatlık ruhsatım yani bu ne anlama geliyor? Bana bununla ilgili
somut, net bir örnek verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Başkanım teşekkür ediyorum.
Şimdi, Tarım Bakanımız
buradaymış, tabii soru sormazsak olmaz. Elma 10 kuruş, patates
25 kuruş, ikisinde de yoğun bir sıkıntı
yaşanıyor Sayın Bakanım. Niğdede elma da patates
üreticisi de mağdur ve esnaf da çiftçi alışveriş
yapamadığı için mağdur. Bu konuda bir çalışma var
mı? Örneğin elmaya 50 dolarlık yurt dışı ton
başı teşvik vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer, her
konuşmaya patatesle başlardınız, bugün elmayı öne
aldınız bakıyorum.
Sayın Gaytancıoğlu...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Ben de
Sayın Bakanı yakalamışken... 2016 bütçesinde birçok ziraat
mühendisi, 3 bin civarında veteriner, su ürünleri mühendisi
atayacağımızdan bahsetmiştik. Bunların yaklaşık
yarısını atadık, diğer yarısı sürekli
bizleri arıyorlar. Ben de 4 tane soru önergesi verdim ziraat mühendisleri,
veterinerler, su ürünleri mühendisleri için. Bununla ilgili bir gelişme
var mıdır?
Bir de tarım
danışmanlarını soracağım. Tarım
danışmanlarının durumunun iyileştirilmesiyle ilgili
yeni bir gelişme var mıdır?
Sizi yakalamışken
bunları merak ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kayan
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ORKÖY çerçevesinde
teşvik amacıyla arıcılık için verilen krediler iki
yıl sonra ödenmeye başlanmıştır fakat bu yıl
arılarda bilinmeyen bir hastalıktan dolayı arı ölümleri
gerçekleşmiştir ve bu krediyi alan vatandaşlarımız da
mağdur olmuşlardır. Bu konuda, arıların hastalıkları
konusunda yeterli bilgi var mı? Bu konuda, ilaç tarzında önerilecek
bir şey var mıdır? Bu kredi mağdurlarının durumu
ne olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 15inci
maddede diyor ki: Rehin alacaklısına, alacağın son
bulduğu tarihten itibaren üç gün içinde rehin kaydını terkin
etmeyene -işte şu kadar- idari para cezası verilir. Siz
alacaklısınız. Avukatınız gitti, bunu gayet de tahsil
etti, yapmadı. Sizin bundan haberiniz yok. Sizin burada
sorumluluğunuz ne? Yazık, günah değil mi? Yani, devlet, burada
boşu boşuna, üç gün müracaat etmedi diye idari para
cezasını tahsil edip
Haksız, sebepsiz bir kazanç değil mi?
Devlet, vatandaşına pusu kurar mı? Üç günlük süre bu
yasanın dışında nerede var? Allah rızası için,
buna bir ay koyun, iki ay yazın, üç ay yazın, altı ay
yazın. Yani, sizin cebinizden bir şey mi eksilecek? Vatandaş, üç
gün içerisinde geldi, cuma günü ödedi; pazartesi günü, akşamı ne olacak?
İstanbuldan Urfaya gidemedi. Ne yapacak bu vatandaş?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
Cevaplar için Hükûmete söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Soru soran arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
Sayın Tanalın
Şanlıurfayla ilgili, elektrik hatlarının yenilenmesiyle
ilgili bir sorusu oldu. Tabii, Şanlıurfa gerçekten bir tarım
şehri ve büyük bir coğrafya. Burada, elektrik özelleşmesi neticesinde
özel sektörün bu konuda taahhütleri var. Yapılan anlaşma çerçevesinde
düzenli bir şekilde gerek şehir merkezleri gerekse taşrada
yenileme çalışmaları devam ediyor ama bahse konu yerlerde
bazı aksamaların olduğu doğrudur. Yalnız
Şanlıurfa içinde değil -bölgeyi de bilen birisi olarak ifade
ediyorum- bu ve benzer eksikliklerin olduğu
Ve özelleştirme
içerisinde bu görevi üstlenen firmalarla bu konuda bizim de
temaslarımız, diyaloglarımız devam ediyor. Süreleri
içerisinde bütçelerinden ayırdıkları payın realize
edilmesiyle ilgili takibimizi sürdürdüğümüzü belirtmek istiyorum. Bu
konuda elektrikten kaynaklı bir sınır güvenliği kesinlikle
söz konusu değil.
Mısıra destek verilmediği
şeklinde bir bilgiden bahsettiniz. Bu önümüzdeki dönem yani 2017
itibarıyla destekleme modelimizde bir değişikliğe gittik. O
da havza bazlı üretim destekleme modeli diye özetleyebileceğimiz
bir model uygulamaya girecek. Burada topoğrafyaya uygun, su
kısıtını dikkate alan, iklim şartlarını
dikkate alan, hatta geleneksel üretimi de dikkate alan birçok faktör
incelendikten sonra hangi havzada, hangi ürünün destekleneceği
noktasında Türk tarımı önemli bir aşamaya gelmiş
bulunuyor. Bu çerçevede belki bir bilgi ulaşmıştır. Yani,
diyelim a havzasında su kısıtı olduğu için
mısır ekimine müsaade edilmeyecek ama başka bir havzada
mısırın ekimine müsaade edilecek diye yüzeysel bir bilgi olarak
belki kamuoyunda dolaşan bir durum. Yoksa, bütün havzalar
ayrıntılı bir şekilde incelenmiş; takriben Türkiyede
941 havza tespit edilmiş duruyor ve burada da hangi ürünlerin
ekileceği planlanmış bulunmaktadır. Amacımız da
üretim planlamasını gerçekleştirmek; rastgele değil, neye
ihtiyacımız varsa, en iyi nereden, en yüksek verimi nereden alacaksak
o alanlarda bu üretimi gerçekleştirmek amacına dönük bu destekleme
modeline 2017 itibarıyla geçmiş oluyoruz.
Diğer konu ise
Sulama birlikleriyle
ilgili ciddi bir sorunun olduğu doğrudur, aslında Türkiye
genelinde bir sorun. Biz Hükûmet olarak önümüzdeki dönem,
toplulaştırma da önem arz ettiği için, hem toplulaştırmayla
birlikte gerçekleşmesi açısından önem arz ettiği için
sulamayı da dolayısıyla sulama birliklerini de
Bakanlığımızın bünyesinde topluyoruz. Böylece, bir yer
toplulaştırılacaksa aynı zamanda, sulama işlemlerinin
de yapılması için birlikte, bir bakanlık eliyle yürütülmesinin
doğru olacağı anlayışı çerçevesinde gerekli yasal
düzenlemeyi önümüzdeki günlerde inşallah Parlamentodan geçireceğiz ve
böylece, sulama birliklerinin de -yeni kriterler çerçevesinde- şu anda
biraz keyfî, gerçekten de üreticinin biraz da mağduriyetine dönük
uygulamalarını ortadan kaldıracak yeni düzenlemeyi
huzurlarınıza getirmiş olacağız.
Teşvik Yasası çerçevesinde
Adıyamanın beşinci bölgede olduğunu ifade etti
değerli milletvekilimiz. Doğrudur, beşinci bölgede. Özellikle
Adıyamana has bir ziyaret gerçekleştirdik değerli Meclis
Başkan Vekilimizin başkanlığında, milletvekillerinin
de katıldığı, sivil toplum örgütlerinin
katıldığı son derece verimli bir toplantı
gerçekleştirdik. Burada da, bu toplantıda da bu talep gündeme geldi.
Biz de Hükûmet olarak
Adıyaman gerçekten Urfayla iç içe bir şehir,
acaba bu iki şehir arasında yatırım açısından bir
dezavantajın oluşmaması anlamında bir bölge farkı
oluşabilir mi? Bu değerlendirmeyi Bakanlar Kuruluna iletmenin
yanında, Bakanlık olarak da Adıyamanda
yapacağımız yatırımlarla ilgili çok derli toplu bir
çalışma yaptığımızı ve orada verdiğimiz
o sözlerin gerçekleşmesi konusunda da şu anda işin takipçisi ve
yürütücüsü olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. Ama bunun
yanında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu diye tabir
edebileceğimiz bölgelerdeki cazibe merkezleri teşviki çerçevesinde de
bölgede Adıyamanın da yararlanacağı çok önemli
yatırımlar inşallah önümüzdeki süre içerisinde olacaktır.
Harran Üniversiteyle ilgili burada ifade
edilen konu, tabii, öncelikli olarak YÖKün bünyesinde, YÖKün denetiminde bir
mesele. Bu konuyu YÖKe biz de iletiriz ama varsa bir bilginiz, bu verilerin,
bu bilgilerin, bu donelerin mutlaka ilgili birimlere, kurumlara, hatta
yargıya iletilmesinde büyük yarar var diye ifade ediyorum.
Kenevirle ilgili bir talep var. Sivas
tarımsal yatırımlarda çok önemli bir yer alıyor. Bu
önümüzdeki dönem içerisinde bizim küçükbaş hayvanla ilgili
yapmış olduğumuz, kuracağımız merkezlerde,
büyükbaş hayvanla ilgili ve özellikle yetiştirici bölge olarak Sivas
çok önemli bir görev üstlenecek. Gerçekten hem mera varlığıyla
hem geniş coğrafyasıyla Sivas bir anlamda
hayvancılığın merkezi olabilecek bir ilimiz, onun için
birçok teşvikleri veriyoruz. Spesifik olarak bu alanda bu ürünün ekilmemesiyle
ilgili kararı bir inceleyelim, eğer bir engel durum teşkil
etmiyorsa bu konudaki gerekli açılımı da gerçekleştirelim.
Bizim bitkisel ürünlerle ve birçok hayvansal
ürünle ilgili teşviklerimiz, desteklerimiz var. Bahse konu meyve sebzeyle
ilgili olarak da şu anda çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Yalnız, dekar bazında mazot ve gübre desteği -ki
onu da yüzde 50ye çıkardık şu anda- öteden beri çok
konuşulan, siyaset arenasında, meydanlarda çok gündeme getirilen bu
konunun kökten çözümünü de sağladık. Yüzde 50 desteği de bu
sebze ve meyve ürünlerine de vermiş olacağız. Diğer,
spesifik anlamda meyve sebzeyle ilgili de 19 ürünün dışındaki
ürünlerle ilgili de çalışmalarımızı
sürdürdüğümüzü belirtmek istiyorum.
ORKÖYle ilgili bir soru vardı. Bu konu
Orman Bakanlığı bünyesinde bir kredilendirme.
Diğer sorular var, konular var, bunlarla
ilgili de yazılı olarak cevap vereceğimizi beyan ediyorum.
Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
11inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinde geçen anına ifadesinin
tarihine şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Kadir Koçdemir
Denizli Hatay Bursa
Mustafa Mit Ahmet Selim Yurdakul Baki Şimşek
Ankara Antalya Mersin
Ruhi Ersoy Kamil Aydın
Osmaniye Erzurum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinin (1)inci fıkrasında
geçen hâlinde ise ibaresinin durumunda olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Kazım Arslan Tahsin Tarhan Hüseyin Çamak
Denizli Kocaeli Mersin
Tacettin Bayır Ali Yiğit Ömer Fethi Gürer
İzmir İzmir Niğde
Didem Engin Okan Gaytancıoğlu
İstanbul Edirne
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Aycan İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Ferhat Encu Gülser Yıldırım Bedia Özgökçe Ertan
Şırnak Mardin Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Bedia Özgökçe Ertan, Van Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gerek yasanın tümü hakkında gerekse
bölümü hakkında grubumuz görüşlerini iletmişti. Ben son yirmi
günde özellikle partimize ve yöneticilerimize dönük yoğun,
abartılı ve haksız gözaltı ve tutuklamalar ile ev
baskınları ya da aramalar esnasında uygulanan kötü muamele,
işkenceye varacak derecede işkence işlemleri ve
uygulamaları konusunda konuşmak istiyorum. Doğrusu bu
uygulamalar bizleri burada, bu kürsüde bir çift makul söz söylemeye de mecbur
ediyor değerli milletvekilleri.
Önce kısa bir sayısal bilgi
paylaşacağım sizlerle. Sadece son yirmi günde HDP ve DBPye
yönelik operasyonlarda en az 305 kişi gözaltına alındı.
Yine, gözaltına alınanlardan 91 kişi tutuklanmış oldu.
Van, Diyarbakır, Muş, Hakkâri, Kars, Iğdırda il ve ilçe
binalarımız basıldı ve aramalar yapıldı. 400
civarında ev araması yapıldı. Bu yerlerde neredeyse tüm
eş başkanlarımız gözaltına alındı. Evet,
sadece son yirmi günde 7 belediye eş başkanımız, 5 belediye
meclis üyemiz, 11 il, ilçe eş başkanımız tutuklandı,
diğer tutuklular da parti yöneticilerimizdir. Bu konuşmayı
yaptığım sırada da hâlâ yakalama ve gözaltı
işlemleri, ev aramaları, baskınlar devam ediyor. Zaten son bir yıldır
siyasi partimize ve yöneticilerimize yönelik 7 binden fazla gözaltı
işlemi uygulanmıştır.
Şimdi, böylesi bir tablo
karşısında şunları söylemek mümkün: Bizim parti
çalışanlarımız ve yönetimlerimiz lağvedilmeye
çalışılıyor, siyaset dışında bırakmaya
çalışıyorsunuz. Siyasi faaliyetlerimiz iktidar eliyle
engelleniyor. Bu tespitler doğrudur ve kim bakarsa baksın, kim
değerlendirirse değerlendirsin bu sonucu çıkarması mümkün.
Ben şu noktaya da dikkat çekmek
istiyorum: Siyasal partilerin birbirleriyle hukuk ve etik
sınırları içerisinde kalarak mücadele etmeleri elbette
anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durumdur ancak bu
sınırlara, etik ve hukuk değerlerine riayet edilmediğinde
yargı erkinin tam da bir siyasal partinin, iktidar partisinin
amaçları için pervasızca devreye sokulması adaletin olması
gereken işlevi değildir. İktidar partisi olarak umurunuzda
mı ben artık kestiremiyorum ama yargının iktidar
uğruna bu kadar hoyratça kullanılması, adaletin, hukukun feda
edilmesi toplumda derin endişelere neden oluyor. Biz Türkiye toplumunun bu
kaygılarını çok önemsiyoruz ve her fırsatta uyarılarda
bulunuyoruz. Biz biliyoruz ki eş başkanlarımız da
yöneticilerimiz de gönüllülerimiz de yönetim organlarında yer alan arkadaşlarımızın
hiçbiri de suçlu değildir ve adil bir yargılamada, adil bir
yaklaşımda mutlak surette aklanacaklardır. Bizim
halkımızın da seçmenimizin de kanaati budur. Bu haksız
uygulamalar bizleri ve halkımızı saraya zorla biat etmeyi
hedefliyor ama biz kimsenin köleleri değiliz ve siz de bizim efendimiz
falan değilsiniz. Bizi bir arada tutan şey asla hayal ettiğiniz
gibi köleleştirme ilişkisi de olmayacaktır. Bu toplumu,
halkları tarih boyunca bir arada tutan değerler kesinlikle sizlerin
dönemsel iktidarından daha değerli ve üstündür. Biz ve tüm yöneticilerimiz,
barış ve demokrasi dilinden asla vazgeçmedik; en kritik,
savaşın en travmatik dönemlerinde bile bu siyasal bilinç ve
sorumluluktan hiç uzaklaşmadık. Bu gözaltı ve baskınlar
boyunca yandaş basın, atanmış AKPnin valileri
savcılık ve polislerle kol kola daha soruşturmaların
başında siyasi parti yöneticilerimizi
itibarsızlaştırma, partimizi manipüle etme ve kara propaganda
yapma davranışı içerisine girmişlerdir. Daha HDP
binasında arama sürerken ve kararla ilgili kısıtlama kararı
varken yani ceza avukatı bile o kararı göremezken vali,
atanmış AKP valisi HDP binasında av tüfeği, çok
sayıda doküman, örgütsel doküman, flaş bellek ve Gülen Cemaatine ait
kitaplar bulundu. diye açıklama yapmıştır ve ayrıca
yandaş basın da aynı haberleri geçmiştir.
Şimdi, delilleri takdir yetkisi
bağımsız mahkemelere aittir. Valinin kısıtlama
kararı olan bir dosyayla ilgili bu kadar içerikten nasıl haberi
olabiliyor. Ayrıca, madem deliliniz var, bırakın
bağımsız mahkemeler değerlendirmesini yapsın ve madem
deliliniz var, o zaman bir an önce gözaltına son verip mahkemenin huzuruna
çıkarın. Keyfî olarak on beş-on altı gün
arkadaşlarımızı gözaltında, işkencede
tutuyorsunuz, sonra da bunun adına demokrasi ve bağımsız
yargı diyorsunuz. Şimdi, yandaş basınınız da,
valiniz de açıkça suç işliyor, derhâl görevden alınması
gerekir. Ne yaparsanız yapın, evrensel değerler terazisinde suç
sayılmayan faaliyetleri nedeniyle soruşturma, yargılama ve
itibarsızlaştırma niyet ve pratiğinde olduğunuz
yöneticilerimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) -
hiçbir
zaman değer ve itibarlarında en ufak bir aşınma
yaşamayacaktır. Sizleri bu aykırı ve hukuksuz uygulamalara
bir an önce son vermeye davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özgökçe Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 418 sıra sayılı Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısının 11inci
maddesinin (1)inci fıkrasında geçen hâlinde ise ibaresinin
durumunda olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Okan Gaytancıoğlu, Edirne Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gaytancıoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Bu kanun, Türkiye ekonomisinde ticaret yapan
başta KOBİler olmak üzere tüm kuruluşlara yeni finansman
sağladığı için önemlidir. Ancak bu finansman, maalesef yeni
borçlanmaların, yeni ipoteklerin, yeni hacizlerin, yeni iflasların ve
yeni vergi aflarının önünü açacaktır.
Şimdi, getirdiğiniz bu yasayla,
ticari işletmelerin alacaklarına, çok yıllık ürün veren
ağaçlarına, firma sahiplerinin depolarındaki, stoklarındaki
ürünlere, çiftçilerin tarlasında ve deposundaki buğdayına,
ahırdaki hayvanlarına rehin karşılığı kredi
kullandıracaksınız. Bu ülkenin insanlarını daha ne
kadar borçlandıracaksınız? Neden üretim politikalarına önem
vermiyorsunuz da borçlanma politikalarına önem veriyorsunuz? Örneğin,
neden çiftçinin sütü geçen seneye göre düştü? Geçen sene 1 lira 15
kuruş olan süt, bu sene 1 lira 7 kuruş ama yem fiyatları yerinde
durmuyor, geçen sene 1 torba yem 45 liraydı, bu sene 55 lira. Yani, 1
litre süt satan çiftçi 1 kilogram yem alıyor. Hatta bazı yerlerde
Denizli, Konya gibi illerimizde süt fiyatı 1 liranın altında.
Neden üreticiyi borca, ipoteğe, iflasa sürüklüyorsunuz? Finansman
istiyorsanız çiftçinin alın terinin
karşılığını verin, süt fiyatının en az
1,5 lira olmasını sağlayın; üretici, geliri yükselsin,
borçlarını ödesin. Çiftçimiz borçlarını ödedikçe -merak
etmeyin- esnaflar da kazanacaktır. Türkiyede üretim,
yatırımı kendiliğinden getirecektir; yeni iş yerleri,
yeni fabrikalar açılacak, sayıları 6 milyona yaklaşan
işsizimize yeni umutlar doğacaktır.
Dün Maliye Bakanı Sayın
Ağbalı dinledik, 3,7 milyon kişinin, borcunu yeniden
yapılandırdığını açıkladı. Daha on gün
var, bu sayının 4 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.
Ekonomisi oturmuş ülkelerde vergi affı olur mu? Hiç görmedim. Her 5
kişiden 1inin çiftçi olduğu Türkiyede tam 573.563 kişi
önergeme cevap geldiği için söylüyorum- BAĞ-KUR prim borcunu
ödeyememiş. Örneğin tarımı gelişmiş olan kendi
seçim bölgem Edirnede ÇKSye kayıtla 28 bin çiftçinin tam 7 bini borcunu
ödeyememiş. Demek ki her 4 kişiden 1i -çiftçi- borcunu
ödeyememiş. Buradan da görüyoruz ki çiftçi para kazanamıyor, para
kazanamadığı için de BAĞ-KUR primini bile ödeyemez durumda.
Kredi kartları ödenmiyor. Daha önce
yapılandırma yapılan kartlara 72 ay dediniz, o da
uygulanmıyor, bankalar tüketicilerle muhatap bile olmuyor.
Başbakan Binali
Yıldırımın Millî tarım hamlesine geçiyoruz.
demesini şaşkınlıkla karşıladım. Demek ki
bugüne kadar tarımı millî görmediniz, kırsalı
boşalttınız. Verdiğiniz sürekli düşük fiyatlar
sayesinde çiftçilerin tarlasını sattırdınız,
destekleme yerine hep borç verdiniz. Havza bazlı destekleme tüm
dünyanın kullandığı bir modeldir. Biz buna karşı
değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim
açıkladığımız ve desteklediğimiz bir görüşü,
Hükûmet, belli bir süre sonra kendi içinde değerlendiriyor ve
kopyalayapıştır şeklinde hayata geçiriyor. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak önerilerimizin kopyalanmasından şikâyetçi
değiliz, daha çok öneri verelim, onları da kopyalayın
yapıştırın.
Bir kopyalayapıştır da mazot
fiyatları. Cumhuriyet Halk Partisi ne dedi? 1,5 liradan mazot
vereceğim. dedi. Yani Çiftçinin mazotunda özel tüketim vergisi ve KDV
olmayacak. dedik. AKP o zaman bize ne demişti? Veremezler, kaynak
nerede? Kaynak yok. demişti. Şimdi AKP Hükûmeti diyor ki: Mazotun
yarısı sizden yarısı bizden. Tebrik ederiz, sonunda bunu
da kopyaladınız. Çiftçiyi neden bu kadar beklettiniz? Bakalım
bunu nasıl yapacaksınız? Gübre ve yemdeki gibi olmasın. Çok
güzel konuşuyorsunuz. Tabii ki bütün medya elinizde ama uygulamaya gelince
sonuç hep fiyasko. BAĞ-KUR prim borcunu bile ödeyemeyen çiftçimizin hâli
ortadadır. Kendi çiftçimiz yerine artık başka ülkelerin
çiftçisini desteklemeyi bırakın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaytancıoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 11inci maddesinde geçen anına ifadesinin
tarihine şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın (Erzurum) ve
arkadaşları
BAŞKAN Önergeye katılıp
katılmadığını Komisyon ve Hükûmete
soracağım.
Komisyon?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Kadir Koçdemir, Bursa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Koçdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında
hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Genel Kurul çalışmalarından
ayrıldığımızda, seçim bölgelerine gittiğimizde,
KOBİlerle yaptığımız görüşmelerde gündem olarak
öne çıkarılan hususlar ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin
farklı olduğunu bugün bir kere daha görüyoruz.
Meslek hayatımda pek çok KOBİnin
kuruluşuna, büyümesine, bazen de istemeyerek de olsa batışına
şahit oldum. Orada şunu gördüm: Büyürken, serpilirken,
gelişirken işletme sahipleri realiteyle, piyasasıyla, içinde
olduğu ortamla hemhâl vaziyettedir ama işler kötüye gittiğinde
başka bir âleme geçer ve önce realiteyle bağını
koparır. Bugün Türkiye de böyle bir durumdadır.
Bursada, mesela en son gittiğim Vişne
Caddesinde konfeksiyon, çocuk, bebe konfeksiyonu üzerinde
ihtisaslaşmış pek çok KOBİmiz var. Oralardaki
arkadaşlarımızla görüştüğümüzde, bize öncelikle ifade
ettikleri husus, önlerini göremedikleri, bırakın altı ay, bir
yılı, aylık dahi plan yapamadıkları hususudur. Ama,
bugün, biz, burada, KOBİlerin borçlandırılmasıyla ilgili
bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu tasarının realiteden uzak
olmasının bir göstergesi de ismidir. Yani taşınır
rehini diyoruz. Biz, birazcık hukuk okuduk, hukukta
taşınır dediğimizde bahçedeki meyve
ağaçlarını taşınır olarak nitelediğinizde,
bunu Türkçeyle izah etmeniz mümkün değil. Belki, bunu, ticari işlemlerde
varlık rehini gibi ismini düşünmek gerekirdi. Ama son zamanlarda
gelen pek çok kanun tasarısında olduğu gibi, burada da bunun
yapıldığını görüyoruz.
Arkadaşlar, KOBİler, Türkiye'de istihdamın
yüzde 75inden, ihracatın da yüzde 50den fazlasını
gerçekleştiren, hakikaten ekonominin, sahaya, işçiye, istihdama dokunan
esneklikleri, yenileşme konusundaki yetenekleriyle ekonominin en can
alıcı kısmını oluşturan birimlerdir. Ama bunlarla
ilgili esas sorunlarını bir tarafa atıp, bu tür borçlanmayla
KOBİleri ve istihdamı çözeceğiz derseniz, işte son
açıkladığınız rakamlara gelirsiniz. Nedir? Etkilerden
arındırdığımızda işsizlik Türkiye'de yüzde
11in üzerine çıkmıştır. Nedir? Genç işsizlikte oran
yüzde 20lere varmıştır ve bunun esas sebebi, Türkiye'nin, ehil,
emin ve halka yakın olmayan kadrolar tarafından yönetiliyor
olması, bu kadroların, bundan önce defalarca denenen, çiftçiye
mazotun yarı parası verilmesi, kredi kartında taksitin 12ye
çıkarılması gibi kötüye kullanma durumunu da Türk toplumunun
geçmişte gördüğü ve esas yaraya merhem olmayacak şeyleri yeni
şeylermiş gibi sunup koca Başbakanın sadece kredi
kartlarındaki taksit sayısını artırmaya yirmi dakika
kadar zaman ayırmasıyla sonuçlanır. Bu ortamın öncelikle
normale dönmesi gerekir, öncelikle gerçekleri görmemiz gerekiyor. Bugün
savcıların talepleriyle hesaplarına el konulan işletmeler
sebebiyle, Türkiyede pek çok sektörde, pek çok işletmede üretim ve normal
ticari hayat durmuş vaziyettedir. Bizim birinci önceliğimiz,
Türkiyeyi tekrar normale döndürmektir ve buna dair tedbirler, kanun
tasarıları üzerinde görüşmemizdir. Müteşebbisimizin,
KOBİ sahibinin önünü görebilmesini, altı ay, bir sene sonrasına
hesap yapabilmesini ve bu hesabın tutmasını
sağlamaktır. Siz Türkiyede bir yatırımın geri ödeme
süresinin tutma ihtimalini yüzde kaç görüyorsunuz? Vergi her an değişebilir,
ithalat rejimi her an değişebilir ve bu ortamda yatırım
yapılamaz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Koçdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin (3)üncü bendinde geçen
giderlerin ibaresinin masrafların olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tacettin
Bayır Tahsin
Tarhan
Denizli
İzmir
Kocaeli
Didem
Engin Ali
Yiğit Hüseyin
Çamak
İstanbul
İzmir
Mersin
Ömer
Fethi Gürer Ali
Akyıldız
Niğde Sivas
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 12nci maddesinde geçen kanuna ifadesinin
kanun hükümlerine şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Emin Haluk
Ayhan Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Ahmet Selim
Yurdakul
Denizli Hatay Antalya
Kamil
Aydın Baki
Şimşek Mustafa
Mit
Erzurum Mersin Ankara
Ruhi
Ersoy
Osmaniye
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Abdullah
Zeydan Gülser
Yıldırım Ferhat
Encu
Hakkâri Mardin Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Abdullah Zeydan, Hakkâri Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Zeydan. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Küçük, orta ölçekli işletmelerin,
KOBİlerin işletmelerini ayakta tutabilme ya da yeni
yatırımlar ve üretim tesisleri kurabilmeleri için talepte
bulundukları krediyi daha kolay alabilmeleri için yapılan bu
düzenlemeler önemlidir fakat bu düzenlemeler küçük, orta ölçekli
işletmelerin mevcut sıkıntılarını ortadan
kaldırmayan, eksik ve yetersiz düzenlemelerdir. Kâğıt üzerinde
teorik olarak iyi gözükse de sahada pratik olarak uygulanmadığı
da bir gerçekliktir.
Saygıdeğer milletvekilleri, seçim
bölgem olan Hakkâri ve ilçelerinde yakın zamana kadar zaten az sayıda
olan KOBİlerin kullanmak istedikleri kredilere karşılık
oradaki gayrimenkullerinin teminat olarak kabul edilmediği pratiklerle
esnaflarımız karşılaşmışlardır.
Ayrıca, bu dönemde dahi eğer normal
şartlarda kullanacakları kredilere karşılık 2 kat
gayrimenkul teminatı alınıyorsa Hakkâride bu oran
kullandıkları krediye karşılık 6 kat fazlası
gayrimenkul teminatı vermek zorunda bırakılmaktadır. Zaten
parası ve gayrimenkulü olmayan esnaf perperişan, bir de bu çifte
standartla keyfî uygulamalara maruz kalan esnafımız iyice mağdur
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, son sokağa
çıkma yasakları sırasında Yüksekovada 1.800
esnafımızın iş yeri zarar görmüş,
esnafımızın zarar ve ziyanlarının tespit edilip
karşılanması için kurulan değer tespit komisyonu, beş
ay geçmesine rağmen, hâlâ 600 esnafımızın
zararını tespit etmemiştir. Özellikle basit usul mükellefi olan
taksici esnafımıza 1.500 TL, küçük esnafımıza 3 bin TL
teşvik yardımı bile Hükûmet tarafından ödenmemiştir.
Büyük mağduriyetler yaşayan esnafımıza sicil affı
getirilmemiş, esnaf kefalet kooperatifi üyeleri esnaflarımız
dışında, kullandıkları krediler bir yıl faizsiz
ertelenmemiştir. Özellikle Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Sanayi ve
Ticaret Odası üyelerinin de kredilerinin bir yıl faizsiz ertelenmesi
gerekmektedir. Çeklerini, senetlerini ödeyemeyen esnafımızın
itibarı zedelenmiş, yeni ürün alamadıkları için 150ye
yakın esnafımız iflas ederek dükkânlarını kapatmak
zorunda kalmıştır. Hükûmetin bir an önce, evleri yıkılan
halkımızın, esnafımızın zarar ve
ziyanlarını karşılamasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, eğer biz
ekonominin bir istikrara kavuşmasını, üretimin, istihdamın
artmasını, topyekûn kalkınmayı gerçekleştirmek
istiyorsak Hükûmetin savaş politikalarından vazgeçmesi gerekmektedir.
Hayatta hiçbir maddiyatın insan hayatından daha değerli
olmadığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Her gün yeni ölüm
haberleriyle büyük acılar yaşadığımız bu
kardeş kavgası canımızdan can aldığı gibi
sosyal, kültürel, ruhsal, ekonomik çöküntüyü de beraberinde getirmektedir.
Hükûmetin bir an önce bu savaş politikalarından vazgeçmesini
beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, AKP ilk iktidara
geldiği zaman diğer iktidar partilerinden bir farkı suçluyu
ararken suçsuzun hakkını korumaktı. Fakat bu son dönemde
özellikle Şemdinlinin 1 köy ve 3 mezrasında 25 vatandaşımız
köy meydanına indirilerek, kadınların ve çocukların gözü
önünde işkenceye uğratılarak gözaltına
alınmışlar. Şemdinlinin Çatalca köyünde bu insanlar dört
gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra suçsuz oldukları ortaya
çıkmış ve serbest bırakılmışlar fakat o
işkenceden dolayı hâlen hastanede yatan 2 yurttaşımız
var ve Çatalca köyünün yolu hâlen 3 mezrasıyla beraber ulaşıma
kapalı.
Değerli arkadaşlar, eğer bir
yerde bir insan suç işlememişse onun işkenceye
uğramaması lazım.
Bu vesileyle, bu işkencelerin bitmesi
adına Hükûmetin adım atmasını talep ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Zeydan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 12nci maddesinde geçen kanuna ifadesinin
kanun hükümlerine şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Ruhi Ersoy, Osmaniye Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; neredeyse her gün alınan
şehit haberlerini bu kürsüde dillendirmek bir taraftan bizleri
rahatsız ediyor, bir taraftan bunları anarak, yâd ederek, bu
vatanın, bu toprakların kolay elde edilmediğini ve bundan sonra
da mücadelemizin çetin olduğunu görme açısından anlamlı.
Son yirmi dört saat içerisinde benim
milletvekili olduğum memleketim Osmaniyeye ve benim mahalleme Amanosun
sırtlarından havan topu atan PKKlı hainler, şunu
bilmelidirler ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Haymana sırtlarına
kadar gelen düşmanlar, top sesleri burada Mecliste duyulurken bile bu
Meclis açıktı, bu Meclisin 15 Temmuzda çatısına bombalar
düştüğünde de bu Meclis açıktı. Bu gerçekleri büyük Türk
milleti millî iradesiyle defalarca gösterdi ve göstermeye devam edecek fakat
siyasiler olarak bizlere düşen sorumluluk
Hataya bugün düşen havan
topları, Osmaniyeye dün PKKnın düşürdükleri, Kilise neredeyse
top mermisinin düşmediği günlerin olmadığı ve PKKya
şehit vermediğimiz günün neredeyse olmadığı, FETÖyle
mücadelede bir eylemin, bir operasyonun yapılmadığının
olmadığı günlerden geçiyoruz. Bu, olağanüstüdür.
İşte, siyaseten olağanüstü hâlin ilan edilip sürdürülmesinin de
gerekçesi bu yüksek gerilim hattıyla ilgilidir. Fakat olağanüstü
hâllerde olağan olması gereken sağlıklı zeminlerle
akıl temelli adımlar atabilmektir.
Biz siyaseten Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak başta Sayın Genel Başkanımızın her hafta
grup konuşmalarında verdiği mesajı rehber alarak
yapıcı, yol gösterici, hatırlatıcı ifadelerle yol
yürüyoruz. Birazdan yapacağım değerlendirmeler de bu ilkeler
doğrultusunda. İnanıyorum ve biliyorum ki başta iktidar
partisi olmak üzere pek çok milletvekili arkadaşım sahayı
gezerken pek çok insanla karşılaşıyor. Kamudaki
açığa almalar, birtakım yanlışlıklar,
doğruluklar, olaylar bir yana -o zaten hepimizin gündelik olarak
karşılaştığı meseleler- bugünkü bizim verdiğimiz
önergeyle ilgili, KOBİlerle, esnafla ilgili, arkadaşlar, çok büyük
sıkıntılar var. FETÖyle iltisakı bulunan bir şirkete,
herhangi bir iş yerine kayyum tarafından el konulması, atanması
neticesinde FETÖ münasebeti olmayan pek çok esnafın oralardaki
alacakları ve hesap kitaplarıyla ilgili ciddi anlamda
mağduriyetleri var. Bu konuda üretime dayalı, zamana dayalı
önceden para aktarmış, oradan ham madde almak isteyen insanların
veyahut da -başka türlü vesilelerle- mütevazı küçük bir esnafın,
bu esnafın mağduriyetini ciddi anlamda atanan kayyumların
veyahut da bir şekliyle devlet eliyle yöneten yetkililerin onu öncelikli
hâle getirerek bu alakası olmayan insanlarımızın
alacaklarını tahsille ilgili bu problemi çözmesi lazım.
Bir başka husus: Hesaplarına tedbir
konulmuş olanların sistemlerinin dönebilmesi adına -parayla
karşılaşmadan- devlet kontrolünde bu sistemin dönebilmesi
yarın oraya el konulsa da FETÖ illiyeti bir şekliyle tespit edilse de
devletin verimliliği olan bir yeri kontrol altına alması açısından
önemli, ikinci bir konu da bu.
Üçüncüsü: Bunların dışında
zincirleme olarak buralarla iltisakı olduğu düşünülen yerlere
dair gerek esnafın gerekse müşterinin alışverişten
kaçmaya başlaması ve oralarla olan ilişkilerini, ticari
münasebetlerini askıya alması. Bu, zincirleme olarak esnafı
tedirgin etmekte arkadaşlar, bunu sizler de görüyorsunuz iktidar partisi
olarak ve kamuoyuna bunları samimiyetle ayırt edebilecek bilimsel
temelli güven telkin etmeniz gerekiyor, aksi takdirde bunlar
sıkıntıya gidecek.
Bir başka konu: Merkez Bankasından
KOBİlere çıkan krediler esnafa rasyonel zeminde
çıktığı gibi yansıtılmıyor. Bankaların
çapraz satış dayatmasına kalıyor. Esnaflar bankalardan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RUHİ ERSOY (Devamla)
mecbur para alma
arzusunda oldukları için onların telkinleriyle ya sigorta ya
başka primleri almak zorunda kalabiliyor. Bunların da denetlenmesi,
esnafın bu dar gününde, zor gününde yanında olunması
gerektiğini düşünüyor, hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin (3)üncü fıkrasında
geçen giderlerin ibaresinin masrafların olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Ali Akyıldız, Sivas Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Akyıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ AKYILDIZ (Sivas) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bahse konu tasarıya genel hatlarıyla
olumlu bakıyoruz. Ticari işletmelerin finansman sorunlarını
çözmeyi ve taşınır varlıkların da rehin konusu
olabilmesini öngörmektedir.
1971 tarihli mevcut kanun,
taşınır rehnin uygulama alanını bugünkü ticari
gelişmeler ve finansman ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda
daraltmakta iken, bu yeni tasarı olumlu bir düzenleme ile kredi kullanma olanağını
genişletmeyi ve taşınır rehnine de yaygın bir
şekilde kullanım alanı kazandırmasını olumlu
buluyoruz.
İşletmelerin taşınır
varlıklarının borcu karşılaması durumunda
işletmenin tümünün rehin olarak kullanılmasının önüne
geçecek olması da tasarının KOBİler açısından
olumlu yönünü göstermektedir. Ticari faaliyetin devamlılığı
ve ticari itibar açısından da Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu
değerli saymaktayız.
KOBİlerin finans kaynaklarına
erişiminin kolaylaştırılması amacıyla
geliştirilen ve aynı zamanda kredi hacmini genişleten ve bunun
sonucuna odaklanan bu tasarı önemli olmakla birlikte, ülkemizde üretim ve
yatırım alanında yaşanan yapısal sorunların
aşılması, yeni bir vergi reformu ve sosyal güvenlik reformuna
zaman yitirilmeden başlanması gerektiğini de belirtmekteyiz.
Esnaf ve sanatkarlarımızı
ekonomik ve sosyal yapıda istikrar unsuru olarak görmekteyiz.
Anayasamızın devlete yüklediği esnaf ve sanatkârları
koruyup destekleme görevi doğrultusunda KOBİleri ekonominin itici
gücü, istihdamın ana kaynağı olarak görmekteyiz.
Yüksek katma değerli ve yüksek
teknolojili üretim yapacak, iş garantili mesleki eğitimi ve nitelikli
istihdam anlayışını egemen kılacak bir KOBİ
politikası için KOBİlere AR-GE, finansman, pazarlama,
satış, proje yönetimi ve teknoloji danışmanlığı
yapan birimlerin güçlendirilmesini savunmaktayız.
KOBİlerin önemli sorunlarından bir
diğeri de enerji girdi maliyetleri, bunu özellikle belirtmekte yarar
görüyoruz. Avrupa ülkeleri içerisinde satın alma gücü paritesine göre en
pahalı 6ncı elektriği üreten, tüketen, enerjide dışa
bağımlılığı kırılmamış
KOBİlerin enerji maliyetinin aşağıya çekilmesi, enerji
girdisi maliyetlerinin rekabet içinde oldukları dış pazarlarda
geçerli olan düzeylere indirilmesi, üretimde kullanılan elektriğe
vergi yükünün düşürülmesi yoluyla da maliyetlerini indirilmesinin
ısrarla altını çizmekteyiz.
KOBİlere, ödedikleri vergi ve sigorta
primi tutarında faizsiz işletme kredisi düzenli olarak verilmelidir.
KOBİlerin sermaye piyasalarına erişimi
etkinleştirilmelidir. Finansman yöntemlerinin çeşitlenmesi ve daha
sağlıklı etkinleştirilmesinin önü
açılmalıdır. Kendi kaynaklarıyla üretim ve
yatırım yapma olanağına kavuşamayan, girdi maliyetleri
ve vergi yükü yüksek seyreden bir KOBİ varlığı ekonominin,
hukuk devletinin ve siyasi gündemin derin bir bunalımdan geçtiği
ülkemizde son derece büyük risklerle karşı karşıyadır.
KOBİler için ek düzenlemelerle daha kalıcı hâle getirilmezse
eğer getirilen yasa, KOBİlerin, gerçek ve tüzel kişi
işletmelerinin, çiftçimizin alacağı krediyi geri ödemesinde yeni
sorunlar doğuracaktır. Verilen kredilerin zamanında ödenebilmesi
ve rehin gösterilen taşınırların alacaklılar ile
bankalar tarafından işleme konmaması için ekonomi yönetiminin KOBİlerin
çıkarına yeni düzenlemeleri bir an önce çıkarması
gerekmektedir. Bu bakımdan, Kredi Garanti Fonunun kullanımı
etkinleştirilmelidir. KOBİlere sağlanacak kredi desteklerinin
üretimden dönüşüm stratejileriyle uyumlu olması
sağlanmalıdır. Yüksek teknolojiye odaklı
yatırımlara, doğa dostu üretici ve tüketici dostu projelere,
kadın ve genç girişimcilere verilen şirket kredilerine özel
teşvikler sağlanmalıdır. Yeni yasal düzenlemelerle risk
sermayesi şirketlerinin kurulması ve
yaygınlaştırılması desteklenmelidir.
Sürem daraldığı için geri kalan
konuları tamamlayamıyorum ama umuyorum Hükûmet, bizim Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu önerilerimizi dikkate alarak bu yasal düzenlemenin daha da
kalıcı ve daha da sağlıklı hâle gelmesine destek
olacaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akyıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinde geçen
"Bakanlıkça" ifadesinin "Bakanlık
tarafından" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Ahmet Selim Yurdakul
Denizli Hatay Antalya
Kamil Aydın Baki Şimşek Mustafa Mit
Erzurum Mersin Ankara
Ruhi Ersoy Mustafa Kalaycı
Osmaniye Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında geçen "sulh hukuk mahkemesince" ibaresinin
"sulh hukuk mahkemesi tarafından" şeklinde
değiştirilmesini, "iki yıl" ibaresinin
yazımının rakamla "2 yıl" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan Tahsin Tarhan Ali Yiğit
Denizli Kocaeli İzmir
Tacettin Bayır Hüseyin Çamak Ömer Fethi Gürer
İzmir Mersin Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Bursa
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Aycan İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Gülser Yıldırım Ferhat Encu Erdal Ataş
Mardin Şırnak İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen, Erdal Ataş, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ataş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğru bir ekonomik
politikanın sürdürüldüğü bir ülkede KOBİlere yönelik
yapılmak istenen bu iyileştirme politikası belki yüzde 5-10luk
bir yarar getirebilir fakat krizlerle yürütülen bir ekonomik politikanın
olduğu bir ülkede, maalesef, getirilen bu yeni düzenleme de KOBİleri
büyük sermayelere hizmet eder hâle dönüştürmekten başka işe
yaramayacaktır. Hâkim sermaye, uygulamış olduğu neoliberal
politikalarla zaten dünya üzerinde KOBİlerin tümünü neredeyse ya iflas
ettirmiş ya da kendisine bağlamış durumda. Bu bütün dünya
açısından böyledir yani sadece Türkiye açısından bu durum
böyle değildir; Amerikada da, Avrupanın bütün ülkelerinde de,
Türkiyede de KOBİler yüzde 99u, büyük işletmeler ise yüzde 1i
oluşturuyor. Ticaret ve yatırım, kredi meselelerinde de
aynı şekilde o yüzde 1lik, hatta binde 1lik olan o küçük kesim yani
o büyük işletmeler, KOBİler de dâhil olmak üzere ekonominin yüzde
70ine yakınını kendisine bağımlı hâle getirmekte
ve elinde bulundurmaktadır. Bugün bizim coğrafyamızda da yüzde
99,7 ya da 99,9 civarında olan küçük işletme, küçük, orta boy
işletmeler, aynı şekilde, büyük işletmelerin esiri hâline
getirilmiş durumdadır. 3 bine yakın bir sayıya sahip olan
bu işletmeler içerisinde yani coğrafyamızdaki bütün
işletmeler içerisinde 5-10 bin işletme dışında -ki
bunlar içerisinde de belki bin tanesi neredeyse ekonominin tümünü belirliyor- 3
bine yakın küçük, orta boy işletmelerin tümü iflasın
eşiğine getirilmiş durumda. Ticaretten sadece yüzde 35 bir pay
alıyor, kredilerin yüzde 25ini alıyor. Yine aynı şekilde
yatırım ve diğer meselelerde de yüzde 50nin altında,
35lerde, 40larda seyrediyor. Yüzde 1lik, hatta binde 1lik olan o kesim ise,
bu coğrafya da dâhil, dünyanın bütün ülkelerinde ticaretin yüzde
65ini, kredilerin yüzde 75, yüzde 80ini, yatırımların yüzde
65ini, yine bu gayrisafi millî hasılanın da yarısından
fazlasını kendi ceplerine indirmektedirler. Hükûmetler de bu
politikaları destekleyen tasarılarla bu meseleyi organize etmektedir.
Çok uzun olmayan bir dönem içerisinde, dünyada
olduğu gibi bizim coğrafyamızda da küçük ve orta boy
işletmeler, yani bu KOBİler, büyük işletmelerin ya
satış mağazalarına ya onlar için yan ürün üreten işletmelere,
atölyelere dönüşecek, büyük bir kısmıysa iflas edecektir.
Getirilen bu politikanın benzer politikalarını Hükûmet
doğru organize edemediği için 2000lerde olan kriz bugün
kapıdadır, tarım alanındaki, diğer alandaki küçük
esnaf, üretici, tümünün de sonu yine aynı şekilde yazarkasalar ve
diğer kriz sonucunda ortaya çıkmış olan iflaslarla bir
tepkiyle ortaya çıkacaktır.
Zaten küçük üreticinin vermediği bir
şey kalmamış ki, bütün fabrikasını, işletmesini,
hepsini zaten veriyor. Bu getirilen yeni tasarı da
sertifikalarını, patentlerini, markalarını, çiftliklerini,
bunların tümünü, yani ağaçlar da dâhil tümünü büyük işletmelerin
almasını sağlamış olacak çünkü mevcut krediyi veren
işletmelerin de hepsi büyük işletmelerin elinde yani bankaların
hepsi bu büyük işletmelerin elinde. Büyük işletmeler, mevcut kredinin
yüzde 70ini elinde bulunduruyorsa, bundan vaz mı geçecek? Yani biz
taşınırları da verdiğimizde büyük işletmeler
dediğimiz o tekeller bundan vaz mı geçecek? Hayır, çünkü zaten
bankalar, kredi kuruluşlarının tümü onlara bağlı.
Getirilen bu politikayla, belki 3-5 bin KOBİden nispeten işi iyi
giden bir kesim yararlanabilir ama diğerlerinin hiçbirinin bu noktada
şansı yoktur, tümden bir şekilde bu büyük işletmelere
bağımlı hâle gelmiş olacaktır.
Hükûmet bir an önce bu politikayı
şöyle değiştirmelidir: İç ve dış politikadaki
savaş, işte, komşularla kötü ilişkiler üzerine kesilen
ticaret ve diğer meselelerin tümünü ortadan kaldırabilecek doğru
bir politikaya yönelmeli, yine aynı şekilde, bu KOBİlere de en
azından faizsiz, devlet destekli kredi sunarak ancak bunları ayakta
tutabilir. Aksi hâlde, bu mevcut düzenleme büyük işletmeleri destekleyen
bir oyundan ileri gidemeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ataş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinin (2)nci
fıkrasında geçen "sulh hukuk mahkemesince" ibaresinin
"sulh hukuk mahkemesi tarafından" şeklinde
değiştirilmesini, "iki yıl" ibaresinin
yazımının rakamla "2 yıl" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tahsin Tarhan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Bursa
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 418 sıra sayılı Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısının 13üncü maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunmaktayım.
Bu tasarıyla amaçlanan,
KOBİlerimizin finansmana erişiminin
kolaylaştırılmasına ilke olarak destek verdiğimizi
öncelikle belirtmek istiyorum ama sinekleri öldürmek yerine
bataklığı kurutmanın daha önemli olduğunu
düşünüyorum. Yani, KOBİlerimizi kredilere muhtaç etmek yerine,
onların, büyüyen bir ekonomide çalışmalarının,
emeklerinin karşılığını alabilmesini
sağlayacak ekonomik politikaların uygulanması daha anlamlı
olacaktır.
Bu yasa, aslında neye benziyor, biliyor
musunuz? Herkesin mutlaka izlediği bir Kibar Feyzo filmi var, aslında
bir sistem eleştirisi. Kibar Feyzo evlenmek için varını
yoğunu, her şeyini satıyor, son olarak da öküzünü satıyor
ve üretmek için kendisini çifte koşuyor maalesef. Aslında
yaratılan ekonomik ortamda da bugün KOBİlerimizi buna benzer bir
duruma sürüklemiş durumdasınız.
Ekonomimizin temel direği olan
KOBİler öyle bir hâle gelmiş ki artık bankalardan kredi alamaz
hâldeler. Bu yasa aslında bunun itirafıdır. Bu yasayla
KOBİler eldeki mevcut varlıklarının yanında gelecekte
elde edecekleri bütün gelirler, kira gelirleri, ticari projeler, alacaklar
vesaire, her ne varsa ellerinde, bütün bunları rehin vermek -tırnak
içinde söylüyorum- şansına kavuşacaklar. Sizler de bunu burada
allayıp pullayıp KOBİlerimizin istediği yasayı
çıkartıyoruz. diye övüneceksiniz. On dört yıldır
edindiğimiz tecrübeden gördük ki bu beceriksiz iktidar böyle devam ederse
yakında esnafımız, işletmecilerimiz kendilerini de rehin
vermek zorunda kalacaklar. Bu yasa aslında on dört yıldır
ülkenin iyi yönetilmediğinin özetidir.
Dış politikayı eline yüzüne
bulaştıran, dolayısıyla ihracatı, turizmi
batıran, ekonomiyi idare edemeyen, eğitimi
kısırlaştıran, üniversiteleri zapturapt altına alarak
bilim, teknoloji üretemez hâle getiren, kişi başına geliri yüzde
5 artırırken kişi başına düşen borçları
yüzde 60 artıran iktidarın iflas ettiğinin özetidir. Kendisi
iflas ederken esnafını, sanayicisini, küçük işletmecisini,
turizmcisini, işçisini, çiftçisini, köylüsünü de iflas ettiren iktidar,
ülkeyi yönetemediğini, beceriksiz olduğunu; nasıl her
defasında kandırıldığını itiraf ediyorsa
bunu da artık itiraf etmelidir.
Yalnız, yiğidi öldürüp
hakkını teslim etmek gerek tabii ki. Sizleri bir konuda gerçekten
takdir ediyorum, o da şu: Bütün beceriksizliklerinizden kendinize
başarı payesi çıkarabiliyorsunuz. Örneğin darbeyi yapacak
bütün kadroları devletin kritik noktalarına yerleştirip sonra
darbeyi önledik diye övünüp bunu başarı olarak sunuyorsunuz.
Örneğin OHALin kötü bir şey olduğunu biliyorsunuz,
kaldırdık diye övünüyorsunuz, sonra OHAL getirdik diye yine övünüyorsunuz.
Örneğin, dış politikada sıfır sorunu kaosa çevirip,
sonra ödünler verip, sonra verdiğiniz bu ödünlerle övünüyorsunuz, bunu
başarı olarak sunuyorsunuz. Ülkeyi teröre teslim ediyorsunuz, sonra
Canlı bombaları yakaladık. diye övünüyorsunuz, bunu başarı
diye sunuyorsunuz.
Şehitlerin siyasi sorumlusu sizlersiniz
ama maalesef bunlardan da siyasi rant çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Kısaca bir şey anlatacağım,
geçen gün Bursada bir şehit ailesini ziyaret ettim, baba bana şunu
anlattı: Eski bir vekiliniz gidiyor, diyor ki: Size 10 koyun, 1 koç
vereceğim. Ertesi gün, bugünkü bir bakanınız gidiyor, diyor ki:
Size 20 koyun, 1 koç vereceğiz. Şehidimizin babası bir süre
sonra, acısını biraz yaşadıktan sonra gidiyor
koyunları almaya, il müdürlüğüne, diyorlar ki: Kusura bakmayın,
bizim öyle bir uygulamamız yok. Biz 10 koyun, 1 koç veriyoruz; onu da
beş yıl sonra geri alıyoruz. Şehidimizin babası da
diyor ki: İstemiyorum, almıyorum. Ve hayal kırıklığına
uğramış bir şekilde geri dönüyor. Sizin yönetim
anlayışınız budur.
Şimdi, bu yasayla da KOBİlerimizi
kredilere muhtaç kılıp kredi kullanamaz hâle getiriyorsunuz, sonra da
borçlanacak bir ortam yaratmak için bu yasayı bir övünç
kaynağıymış gibi sunuyorsunuz ve önümüze getiriyorsunuz.
Belki bu yasa yüzünden kurdelelerle icra daireleri açacaksınız ama
biz KOBİlerimizin bugünkü durumunu göz önünde bulundurarak bu yasayı
destekleyeceğiz diyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Altaca Kayışoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 13üncü maddesinde geçen Bakanlıkça
ifadesinin Bakanlık tarafından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ticari işlemlerde
taşınırların rehniyle ilgili düzenleme aslında geç
kalınmış bir düzenleme olup uygulamada özellikle esnaf ve KOBİlerin
finansmana erişiminde önemli bir imkân sağlayacaktır. Ancak,
KOBİler ve esnafımız bankaların kara listeleri nedeniyle
de krediye ulaşmada sıkıntı yaşamaktadır.
Geçmişte müteaddit defalar sicil affı
çıkarıldığı hâlde birçok banka buna
uymamıştır. O nedenle, gerçekçi ve uygulanabilir bir sicil
affına da ihtiyaç bulunmaktadır. KOBİlerin ve esnafın
yatırım yapması, tezgâhını ve işletmesini
büyütebilmesi için uygun şartlarda krediye rahat ulaşabilmeleri
sağlanmalı, etkin bir sicil affı
çıkarılmalıdır.
Son dönemlerde karmaşıklaşan
ülke gündemi ekonomik sorunları gölgelemiş ve geri plana
düşürmüştür. Yaşanan gelişmeler ekonomideki sorunları
daha da yaygınlaştırmış ve geleceğe dönük
beklentileri tahrip etmiştir. Piyasalarda durgunluk hâkimdir. Ciddi boyutta
nakit sıkışıklığı ve tahsilat
sıkıntısı yaşanmaktadır.
Karşılıksız çek, protestolu senet ve sorunlu kredi
tutarında yüksek artışlar görülmekte ve iflaslar baş
göstermektedir. KOBİler ve esnafımız kendilerinin baş
edemedikleri ölçeğin oldukça üzerinde sorunlarla karşı
karşıyadır.
KOBİler sayıları ve
sağladıkları istihdam, üretim ve katma değerle ülkemiz
ekonomisinin lokomotifi durumundadır. TÜİK verilerine göre, ülkemizde
KOBİ ölçeğindeki girişim sayısı 2 milyon 695 bin 131
olup bu da toplam işletmelerin yüzde 99,8ini oluşturmaktadır.
Piyasanın canlanması,
KOBİlerin ve esnafın rekabet gücünün artırılması
amacıyla geniş kapsamlı bir program açıklanmalı,
bölgesel, sektörel ve millî yenilik strateji ve politikaları ivedilikle
uygulamaya konulmalıdır. KOBİler ve esnafın vergi ve prim
oranlarında indirim yapılmalı, kullandıkları elektrik,
su ve doğal gazda özel tarifeler getirilmelidir. KOBİlerin katma
değeri yüksek mal ve hizmet üretmeleri desteklenmeli, AR-GE
yatırımı yapmaları ve araştırmacı istihdam
etmeleri özendirilmeli, markalaşmaları, kurumsallaşmaları
ve yenilikçi iş modelleri geliştirmeleri
sağlanmalıdır. KOBİlerin her kademedeki insan gücü
kapasitesi artırılmalı, nitelikli insan gücüne dönük
eğitim-sanayi iş birliği politikaları desteklenmeli,
çıraklık ve kalfalık destekleri hayata geçirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, KOBİlerin
gerek finansman gerekse borç sıkıntısı had safhadadır.
BDDK verilerine göre, 2010 yılında 125 milyar lira olan KOBİ
kredileri, her geçen yıl yüksek oranda artarak 2016 Haziran ayı
itibarıyla 404 milyar liraya ulaşmıştır.
KOBİlerin takibe düşen kredi borçları da hızla artmakta
olup 18 milyar liraya varmıştır. 2015 yılında
KOBİ kredileri yüzde 17, takipteki KOBİ kredi tutarı ise yüzde
31 oranında artmıştır. KOBİlerin takipteki kredi
oranı, toplam takipteki kredi oranının üstüne
çıkmıştır.
Esnaf ve KOBİler borç ve yüksek faiz
sarmalından kurtarılmalı, bu amaçla finansal borçların
gönüllülük esasına dayanan bir mekanizma dâhilinde uygun şartlarda
yeniden yapılandırılması uygulamaya konulmalıdır.
Böylece bankaların donuk kredileri azalacak, aktiflerin kalitesi artacak,
KOBİlerin ve esnafın birikmiş borçlarında önemli ölçüde
azalma sağlanacak, girişimcimizin yeniden aktif üretime
katılımı sağlanmış olacaktır.
Mevcut borç sorunu çözümlenirken bir yandan
gelir artışı sağlayacak program uygulamaya konulmalı,
diğer yandan, finansal farkındalık ve alınacak makro
ihtiyati tedbirlerle tekrar borç tuzağına düşülmesinin önüne
geçilmelidir.
Esnafımızın sosyal güvenlik
sistemindeki eşitsizliklerin giderilmesi, norm ve standart birliğinin
sağlanması hususunda haklı talepleri bulunmaktadır.
SGKlılar 7.200 gün prim ödeyerek emekli olurken BAĞ-KURlu beş
yıl daha fazla yani 9 bin gün prim ödeyerek emekli olabilmektedir. Üstelik
en düşük emekli maaşı BAĞ-KURluya
bağlanmaktadır. BAĞ-KURlulara yapılan haksızlık
telafi edilmeli, prim gün sayısındaki ve emekli
aylıklarındaki eşitlik sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 14üncü madde
üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
Önergeleri okutacağım ancak ilk okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasında geçen Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık
tarafından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Didem
Engin
Denizli Kocaeli İstanbul
Hüseyin
Çamak Tacettin
Bayır Ömer
Fethi Gürer
Mersin İzmir Niğde
Ali
Yiğit Barış
Karadeniz
İzmir Sinop
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Ahmet
Selim Yurdakul Baki
Şimşek
Hatay Antalya Mersin
Mustafa
Mit Kamil
Aydın Ruhi
Ersoy
Ankara Erzurum Osmaniye
BAŞKAN Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Gülser
Yıldırım Ferhat
Encu
Mardin Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Behçet Yıldırım, Adıyaman
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Adıyamanın dünya kadar
sorunu var, keşke Tarım Bakanı burada olsaydı da
bunları tek tek konuşabilseydik. Bunların başında
tarım geliyor dedik, sağlık var, turizm var, su
Daha önce sulu
tarımdan bahsediliyordu, şu anda Adıyamanda içilecek su yok. Teşvik
yasasında kısmen cevap verildi. Ulaşım sorunu var, ekonomi
sorunu var. En iddialı oldukları, bu iktidarın en iddialı
olduğu sağlıkta bile dünya kadar sorun var; gerek sosyal medyada
gerek telefonlarla bu konuda yoğun şikâyetler almaktayız, her
gün bize onlarca telefon gelmekte. On yedi yıl
çalıştığım kadın doğum hastanesinde bile bir
iyileşme yok, gün geçtiktçe kötüleştiğinden bahsediliyor.
Yine, bu yasa
tasarısı Adıyaman için iyi olur diyorum, bir nebze yararlı
olabilir düşüncesindeyim ama kaygılarım var. Şu anda
Adıyamanda resmen bir tefeci, faizci lobisi var. Devletin yeterince
desteklemediği küçük ve orta ölçekli esnafımız ister istemez bu
tefeci ağına düşmekte. Esnafımız yıllık,
aylık, hatta günlük faizlerle nakit sıkıntısını gidermeye
çalışıyor, ödemede sıkıntılar
yaşanıyor. Bu nedenle kavgalar, yaralanmalar, hatta cinayetler
işlenmekte. Bu faiz ve tefeci lobisi yüzünden ve iktidarın kötü
yönetiminden dolayı çoğu esnaf iflas etmekte, iş yerini
kapatmaktadır. Esnafını, sanayicisini, üreticisini düşünen
bir iktidar bu sorunu çözmeli.
Bu yasa
tasarısını Adıyamandaki sivil toplum
kuruluşlarıyla görüştüm; olumlu bakmalarına rağmen
kuşkularının olduğunu belirttiler, pratikte
sonuçlarını görmek istiyorlar. Bunun için, konuştuğum
Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odasının görüşlerini olduğu
gibi size aktarıyorum: Bölgemizdeki bankalar, özellikle gayrimenkul
teminatına olumsuz yaklaştıklarından çok ciddi
sıkıntılar yaşanmakta. Bu yaklaşım
değiştirilmelidir. KOBİlerin ihtiyaç duydukları finansmana
ulaşma noktasında ciddi sıkıntıları var,
bankaların insafına kalmışlardır. Krediye
erişimde hem bankaların talep ettiği koşullar hem de faiz
oranlarının yüksekliğinden dolayı sıkıntı
yaşanmakta, bankaların kredi koşulları
iyileştirilmelidir.
Orta ve uzun vadeli
yatırımların finansman -kredi- sorunları: Ticari bankalar
kısa vadeli kredilere ağırlık vermekte, zaman zaman
beklenmedik bir şekilde krediler geri çağrılmaktadır.
Anadoluda birçok firma bankaların kredileri programsız geri
çağırmalarından olumsuz şekilde etkilenmektedir. Bankalar,
bünyelerinde ayrı fonlardan finanse ettiği, devletin teşvik
ettiği yatırım kredileri verebilir. Bankalarca bu kredilerin
kaynağı özel finansman fonlarından sağlanabilir, üretimde
kullanılan makinelerin finansman erişiminde teminat olarak kullanılması
sağlanmalı, uygulanmakta olan mevcut Teşvik Yasası
Az önce Bakana
sormuştum, çok da olumlu bir
Hep ileri ertelenmişti,
İnşallah falan demişti.
Mevcut teşvik
sisteminin mutlaka Adıyamanda değiştirilmesi lazım.
Teşvik Yasasında 5inci bölgede olan Adıyamanın
ivedilikle 6ncı bölgeye alınmasını talep ediyoruz.
Yeni teşvik yasası
haksız rekabeti doğuruyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin geri kalmışlığının önlenmesinde
ilimizin bu yasa kapsamında kesinlikle yer alması en önemli beklentimiz
ve talebimizdir. diye bizden beklentileri var bu Ticaret ve Sanayi
Odasının.
Kuşkusuz, işsizliğin temel
olarak azaltılması ve ortadan kaldırılması üretime
bağlıdır. Dolayısıyla, açılan her fabrika, her
işletme işsizliğin azaltılması yönünde atılan
önemli adımlardır. Bunun dışında, istihdama yönelik
desteklerle iş dünyasının önünün açılması da bu konuda
sonuç getirebilecek önemli beklentileri oluşturmaktadır.
Yine, Adıyaman ilimiz güneş enerjisi
bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyeli en iyi
şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. İlimizde enerji ihtisas
organize sanayi bölgesi açılmalıdır gibi bir talepleri var.
Yine, Türkiyenin her tarafı demir yolu
ağıyla örülürken bu konuda Adıyamanın unutulması
bizleri üzmektedir. Bu konuda, Gölbaşı ilçemiz ile il merkezi
arasında demir yolu bağlantısının yapılması
sanayici ve üreticilerimizi hedef pazarlara bir adım daha
yaklaştırarak rekabet etme şanslarını
artıracaktır.
Yine, Adıyamandaki sivil toplum
kuruluşlarından Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler
Odasının ilimiz için şöyle bir tespiti var: İlimiz çevre
illerle rekabet edecek durumda olmadığından firmalar her geçen
gün iflasın eşiğine gelmektedir. Adıyaman turizmi,
sanayisi, tarımı, maalesef yüksek maliyetler ve çevre illerin
cazibesinden dolayı her gün gerilemektedir.
Adıyamanda organize sanayi bölgesinde
çalışan işçi sayısı -geçen sene için söylüyorum- 9
binden 4.500e düşmüş durumdadır ve çoğuna şu anda kilit
vurulmuştur.
Adıyaman hep iktidara, AKPye destek
vermiştir ama maalesef bu desteğinin
karşılığını alamamıştır.
Adıyaman iktidardan alacaklıdır, Adıyaman halkı
iktidara öfkelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 14üncü maddesinin (3)üncü
fıkrasında geçen Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık
tarafından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Barış Karadeniz (Sinop) ve
arkadaşları
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Kamil Aydın (Erzurum) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet önergelere
katılmıyor.
Şimdi aynı mahiyetteki iki önerge
hakkında sırayla önerge sahiplerine söz vereceğim.
Kamil Aydın, Erzurum milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 418 sıra
sayılı Tasarının 14üncü maddesi üzerine konuşmak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, malum,
yaşadığımız olaylardan dolayı gerçekten zor
günler ve zor şartlardan geçiyoruz. Bir de üstüne üstlük mevsim de
sonbahar yani hüzün ve hazanın zirve yaptığı bir mevsimden
ve zor şartlardan geçiyoruz. Tabii, biz hüzün ve hazan mevsimini sadece
okuduğumuz kitaplardan, romanlardan, şiirlerden
hatırlıyoruz ama Anadolu çiftçisi yani bu soğuk sonbahar
aylarında hasadını toplamaya çalışan Anadolu çiftçisi,
Türk çiftçisi bunu iliklerine kadar yaşamaktadır. Maalesef, sabahtan beri
bazı milletvekili arkadaşlarımız çok veciz bir şekilde
ifade ettiler, hasadını toplarken bir hazan ve hüzün içerisinde
yaşamaktadır Anadolunun elleri çatlak çiftçi kardeşlerimiz.
Niye? Çünkü, bir yıl boyunca emek verip ürettiklerinin pazarda çok fazla
karşılığı yok. İşte, elma için 20
kuruş dendi, patates için 20 kuruş, 25 kuruş dendi, mandalina
için 30 kuruş, 35 kuruş dendi. Maalesef, Sayın Bakan,
tarım ve hayvancılıktan sorumlu Bakanımız burada
olsaydı ona yöneltmek isterdik ama olsun yine de biz
meramımızı ifade etmeye çalışalım.
Efendim, bakın yerli ve millî diye bir
slogan geliştirildi. Milliyetçi Hareket Partisinin yıllardır
söylediği, tekrar ettiği duruşun ifadesidir, ilkenin ifadesidir
yerli ve millî ama bu konjonktürel bir slogan hâlinde kullanılıyor
sadece. Benim tavsiyem şudur: Hazır bugün biraz da üretim
ağırlıklı konuştuğumuza göre, keşke şu
tarım politikalarımızı da bir defa uygulamaya
çalışsak yerli ve millîyi iliklerimize kadar duymak kaydıyla. O
zaman ne olurdu biliyor musunuz? Arkadaşlarımız bu kürsülerden
üreticiler adına sorunları dile getirmezdi, üreticinin gerçekten
büyük kazanımlarından bahsederdi. Ne olurdu? İşte,
mandalinanın 2 TL olduğu söylenirdi ya da tarladakiyle pazardaki
fiyat farkının bu kadar uçurum içermediğini ifade ederdi. Ne
olurdu? Eğer millî ve yerli bir tarım politikamız olsaydı
GDOlu mısır ithalatı yerine Çukurovada, Trakyada, Doğu
Anadoluda organik olarak yetiştirdiğimiz mısırın
üretimi söz konusu olurdu. Ne olurdu? Nişasta bazlı şeker
üretimi yerine gerçekten İç Anadolu ve Doğu Anadoluda çok yüksek
kalitede yetiştirilen şeker pancarından üretilen şeker
konuşulmuş olurdu. O zaman, demek ki sözde değil biraz da özde
yerli ve millîyi aramak, uygulamak gerekiyor.
Kısaca değinmek istediğim bir
diğer konu ise Sayın Başbakan, geçen hafta, sanayici ve esnafla
olan toplantısında bir konuyu gündeme getirdiler, dediler ki: Yerel
yönetimler, belediyeler veya devlet -kısaca, kamu- ticarete girmesin,
ticaret işiyle uğraşmasın. Bunu sadece ekmek üretimi
bağlamında söyledi ama bu bağlamı genişletebiliriz.
Gerçekten, bunu sektörün yetkilileri söyleyemiyor, onlar ha bire sokak sokak
siyasilerin peşinde dolanıyor, sadece onaylama makamında
bulunuyorlar, keşke bunu söyleseler. Ne olsun? Bunu
somutlaştıralım. Gerçekten Anadoluda sadece çiftçi değil
KOBİleri konuştuk şimdiye kadar; küçük esnaf, orta ölçekli
esnaf zor durumda, elindeki ekmek alınmakta. Düşünebiliyor musunuz,
bir belediye pastacılık, çörekçilik, börekçilik, otelcilik yapar
mı, reklamcılık yapar mı, basın-yayınla
uğraşır mı? Belediyelerin görev ve yetkileri bellidir,
pasta, çörek, börek işiyle uğraşmaz. Bunlar, yerel esnafın
ve orta ölçekli işletmelerin yapacağı hizmet kalemleridir. Hele
hele Anadolunun küçük illerinde bir de inşaat sektörünü buna kattığınız
zaman ortada lokma kalmıyor yani o bölgenin dinamikleri olan yerel
sermayenin hareket etmesi kısıtlanıyor. Dolayısıyla,
ben bu söylemin lafta değil, icraata dönüşmesi için bir an önce tedbirlerin
alınmasını gerçekten yüce heyetinizden istirham ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydın.
Sayın Aydın konuşmasında
hazan ve hüzün gibi edebiyatımızda çok önemli bir yer tutan iki
kelimeyi kullandı. Güzel bir renkti. Selçuk Altun Yalnızlık
Gittiğin Yoldan Gelir romanına Ah ne hüzünlü, ne güzel günlerdi o
günler. diyerek bir başka romancıdan yaptığı
alıntıyla başlar. Ben de bunu bilginize sunuyorum.
(Alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ben özgün
kullandım efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önerge
hakkında konuşmak isteyen Barış Karadeniz, Sinop
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Karadeniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 418 sıra
sayılı Ticari İşletmelerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 14üncü maddesi üzerine söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ekonomik ve sosyal
yapımızın istikrar unsuru esnaf ve
sanatkârlarımızın, KOBİlerimizin finansman
sorunlarına bir nebze olsun çözüm getirecek olan bu tasarıya genel
hatlarıyla olumlu bakıyoruz ancak yine de KOBİlerimizin üretim,
istihdam ve ihracata olan katkılarına karşılık yeteri
kadar destek aldıklarını söylemek mümkün değil.
KOBİlerimizin yakıcı sorunları çözüm beklemektedir. KOBİlerin
sorunlarının çözümü ekonomik ve sosyal yapımızın da
istikrarını sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede şu anda
savaş varmış gibi bir ekonomi yaşanıyor yani zengin
daha zengin, fakir daha fakir. Bankalardan çekilen krediler yatırım
için değil, borç kapatmak için kullanılıyor. Devlet
harcamaları katlanarak artarken halkın yaşam koşulları
gittikçe kötüleşiyor. TÜİK verilerine göre, 12 milyon kişi yoksulluk
sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor.
Nüfusun yüzde 70i borçla yaşıyor. Bu yıl 898 bin kişi
kredi borcunu ödeyememiş. Ülkemizde protesto edilen senetlerin toplam
tutarı 8 milyar 518 milyon. Kendi seçim bölgem olan Sinopta dokuz
aylık protestolu senet sayısı 1.332, geçen yılın
toplamı ise 1.622. Sinoplu esnaf kan ağlıyor, turizmci kan
ağlıyor.
Rus uçağının düşürülmesi,
Türkiyenin ihracat gelirini 10 milyar dolar aşağı düşürdü.
Bu 10 milyar doların hesabını kim verecek? Esnafımız
siftahsız dükkân kapatmaya başladı. Çalışanların
sorunları her geçen gün daha da artıyor. Atanamayan öğretmenler
hâlâ atanmayı bekliyor. Okullar bu yıl öğretmensiz
açıldı. Siz çözüm üretmek yerine çalışmayan
sayısını artırıyorsunuz. Başbakana, Maliye
Bakanına sorsan her şey güllük gülistanlık. Onların
çocuklarının ekonomisi tıkırında elbette; ekonomi
deyince kendi çocuklarının ekonomisinden bahsediyorlar. Tok,
açın hâlinden anlamaz.
Taşeron işçiler kadro istiyor, siz
kulağınızın üstüne yatıyorsunuz. Siz değil
misiniz seçim meydanlarında Taşerona kadro vereceğiz. diyen.
Çiftçi borçla boğuşuyor, çiftçi pahalı mazot ile pahalı
gübreye para yetiştiremiyor. İcralık olmayan çiftçi neredeyse
yok. Çiftçi toprağını satıp tarımdan vazgeçiyor.
Emeklilikte yaşa takılanlara Takılmaya devam edecekler.
diyorsunuz. Köprü paralarını köprüden geçenlere değil,
geçemeyene de ödetiyor, Geçen de geçmeyen de ödeyecek. diyorsunuz.
Biz yatırımlara karşı
değiliz, biz halkın sömürülmesine karşıyız. Siz
halkın sorunlarına çözüm getiren kanun tasarılarını
getirin, biz de olumlu bakarız zaten. Bize diyorsunuz ya Çarşı
her şeye karşı. diye, sizin de istekleriniz hiç bitmiyor;
akşam yatıyorsunuz ne istesek diye, sabah kalkıyorsunuz,
istemeye başlıyorsunuz. Kendiniz için değil, artık halk
için isteyin. Siyaset bize ne verir? değil, Biz siyasetçiler olarak
topluma ne verebiliriz? deyin.
Değerli milletvekilleri,
vatandaşın derdi iş ve aş, sizin derdiniz
başkanlık. Şu rakamlara bakın, SGK 2016 Temmuz verileri
diyor ki: KOBİlerde istihdam edilen sigortalı son bir yılda 10
bin, son bir ayda ise 272 bin azaldı. Türkiyede işsizlik Temmuzda
yüzde 10,7ye çıkmış, işsiz sayısı 354 bin
artarak 3 milyon 324 bine ulaşmış. Ülkemizin geleceği,
ailelerin umutları, gençlerimizin işi yok. Genç işsizliği
son bir yılda 1,5 puan artmış. Her 5 gencimizden 1i işsiz.
Gençlerimizi işsizlik batağından kurtarmak yerine Sayın
Erdoğanı nasıl başkan yaparım derdindesiniz. Genç
arkadaşlarıma sesleniyorum: Ömür boyu sosyal güvencenizin olduğu
bir iş mi istersiniz, yoksa Sayın Erdoğan başkan olduğu
hâlde işsiz mi kalmayı istersiniz? Bu sevdadan vazgeçip gençlerimizi
işsizlikten kurtaracak çözümler bulalım. İşsizlik sanayide
büyümeyle azalır, işsizlik üretimle azalır. KOBİlerimizi
daha fazla destekleyerek, onların önünü daha fazla açarak istihdama
sağladıkları katkıyı artıralım.
Vatandaşa iş, vatandaşa aş verecek her projenize katkı
vermeye hazırız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
kısmen tablosunu çizdim. Bizim hak ettiğimiz tablo kesinlikle bu
değil. Türkiye iyi yönetilmiyor, siz de bunu çok iyi görüyorsunuz. O
nedenle, gelin, halkın yakasından elinizi çekin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karadeniz.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 15inci maddesinde geçen Bakanlıkça
ifadesinin Bakanlık tarafından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Ahmet
Selim Yurdakul
Denizli Hatay Antalya
Mustafa Mit Baki
Şimşek Kamil
Aydın
Ankara Mersin Erzurum
Ruhi Ersoy
Osmaniye
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 15inci maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Didem
Engin
Denizli Kocaeli İstanbul
Tacettin
Bayır Hüseyin
Çamak Ali
Yiğit
İzmir Mersin İzmir
Türabi
Kayan
Kırklareli
MADDE 15- (1) Rehin alacaklısı,
alacağın son bulduğu tarihten itibaren üç işgünü içinde,
rehin kaydının Sicilden terkini için başvuruda bulunur.
Bakanlık, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen rehin alacaklısı
hakkında güvence altına alınan borç tutarının onda
biri oranında idari para cezası uygular.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Ferhat
Encu Gülser
Yıldırım Erol
Dora
Şırnak Mardin Mardin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısının 15inci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi
KOBİlerin finans sorunlarına çözüm üreteceği öne sürülen bir
tasarı üzerinde görüşüyoruz. Ancak KOBİlerin yapısal
finans sorunlarını çözecek kapsamlı uygulamaları hayata
geçirmek yerine ekonomik kriz dönemlerinde sıkıştırılan
ve işletmeciyi daha fazla borçlandırmak yoluyla sorunu
geçiştiren düzenlemelere gitmek, aslında var olan krizi
derinleştirmekten öteye sonuçlar doğurmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, örneğin
Türkiyedeki vergi sistemini ele alalım. Bir vergi sisteminde neredeyse
iki yılda bir af çıkarılıyorsa rahatlıkla söylenebilir
ki aslında bir vergi sistemi yoktur.
Elbette KOBİlerin sorunları finans
meselesiyle sınırlı değildir. KOBİlerin pek çoğu
vergilerini, işçilerin SGK primlerini ödeyemez durumdadır. Kaldı
ki böyle olmasaydı Hükûmet ortalama iki yılda bir vergi affı,
SGK, BAĞ-KUR prim affı çıkarmak durumunda kalmazdı.
Hükûmetin sadece vergi affı çıkarma
sıklığına bakılarak bir değerlendirmeye
gidildiğinde bile KOBİlerin içerisinde bulundukları vahim tablo
daha açıkça görülebilir. Bakınız, 2014te çıkarılan
vergi affı öncesi kamu alacağı Bakanlık verilerine göre 67
milyar TL iken 2016 yılı ortasında kamu alacakları 90
milyar TLyi aşmıştır. Yani borçlular borçlarını
ödeyememişlerdir, dolayısıyla vergi affı temel vergi
problemini çözememiştir.
Değerli milletvekilleri, elbette vergi
affı çıkartılırken ya da kamu alacakları
yapılandırılırken veya KOBİlerin finans
sorunlarını çözmeye yönelik düzenlemelere gidilirken dikkat edilmesi
gereken bir husus da merkezî ve genel düzenlemelerin yanında, özellikle
bölgesel kriterlerin de göz önünde bulundurulmasıdır. Şöyle ki:
Bölgeler arasındaki farklılıklara göre, örneğin şu
anda Diyarbakırda durum farklı, İstanbulda farklı,
Ankarada farklı, diğer bölgelerimizde de farklıdır.
Özellikle hangi illerde borçlular yığılmış, hangi
illerdeki iş yerlerinin borcu daha fazla veyahut o bölgelerde küçük
işletmeler mi yoksa büyük işletmeler mi borçlu, sektörler
itibarıyla bu borçların dağılımı
nasıldır? Bu sorular tabii ki genişletilebilir ancak bu sorulara
sağlıklı cevaplar verilmeden yapılacak her türlü düzenleme
nafiledir. Örneğin neredeyse bir yıldır sokağa çıkma
yasağı uygulanan, yerle yeksan edilmiş ve insanları göç
etmek zorunda bırakılmış il ve ilçelere dönük makul
düzenlemeler gerçekleştirilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yurttaşlar, sadece devlete olan borçlarını
ödeme güçlüğü çekmenin yanında, bankalara, özel kişilere olan
borçlarını ödeme konusunda da ciddi sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Bakınız, resmî verilere göre 2016
Mayıs ayı itibarıyla Türkiyede bankalardan çektiği
bireysel kredi borcunu ödeyemediği için yasal takibe
alınmış ve hâlen yasal takibi devam eden gerçek kişi
sayısı 1 milyon 800 bini geçmektedir. Kredi kartı borcunu
ödeyemediği için yasal takibe alınmış gerçek kişi
sayısı ise 2,5 milyona yaklaşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, diğer
taraftan Türkiyede adalet sistemi hızla çökerken silah harcamalarına
ayrılan bütçenin giderek artması rastlantısal değildir.
2010-2015 döneminde Türkiye'nin dışarıdan silah alan ülkeler
arasında 7nci sırada yer aldığını görüyoruz. Bu
dönemde Türkiye'nin toplam silah ithalatı harcamaları 5,5 milyar
doları bulmaktadır.
Adalet sistemi hızla çöküyor dedik,
isterseniz bunu örneklendirelim. Dünya Adalet Dünya Adalet Projesi Hukukun
Üstünlüğü Endeksine göre, 2014 yılında Türkiye 99 ülke
arasında 59uncu sıradayken 2015 yılında Türkiye 80inci
sıraya gerilemiş bulunmaktadır. Bakınız, 2016
yılı verileri daha da vahim: 113 ülke arasında 99uncu sıraya
gerilemişiz.
Değerli milletvekilleri, hukukun
üstünlüğü ve eşit yurttaşlık temelinde toplumsal
barışımızı sağladığımız
oranda ekonomik istikrar da büyük oranda sağlanabilecektir çünkü
ekonominin en önce gelen can düşmanı savaşlardır.
Birikimimize, ekmeğimize ve
geleceğimize sahip çıkalım diyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Denizli
Milletvekili Kazım Arslan ve arkadaşlarının daha önce
okunan önergesinde bir değişiklik olmuştur. Değişiklik
konusunda siyasi parti grupları bilgilendirilmiştir.
Dolayısıyla, önergeyi değişik şekliyle okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının 15inci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Arslan (Denizli) ve
arkadaşları
Rehin alacaklısı alacağın
son bulduğunu süresi içinde terkini için sicile başvurmaz ise borcunu
ödeyen ve belgeleyen borçlu rehni terkinini sicilden isteyebilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Türabi Kayan, Kırklareli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kayan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.
Kısaca KOBİlerin finansman konularını rahatlatmak için
yapılan bir düzenleme.
Değerli milletvekilleri, ben bu konuya
geçmeden önce, son zamanda konuşulan başkanlık sistemi
konusundaki tartışmalara bir şey söylemek istiyorum. Bu konu
gündeme geldi, Mecliste reddedildi veyahut da 330 oyla Mecliste kabul edildi,
referanduma gidildi. Referandumda kabul edilmediği zaman, sayın MHP
milletvekilleri ve Genel Başkanı acaba ne yapacak bundan sonra?
Tekrar mı böyle bir şey isteyecekler? Bu konuyu hepinizin bilgilerine
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, KOBİler
bildiğiniz gibi Türkiye'nin ekonomisinin motorudur. Bu motora gösterilen
bu kredi düzenlemesini biz destekliyoruz. Değerli arkadaşlar, kredi
vermek için, kredi almak için belli teminatlar gösteriyorsunuz. Teminatı
göstermede, fazla bir birikimi yok ise fakat iş hacmi çok yüksek ise
burada belli bir zorluk çekiliyor. Bu zorluğu gidermenin en kolay yolu,
iş hacmine de bakmak gerekiyordu. Bu konuda yapılan düzenleme
doğrudur ve biz de destekleme kararı aldık.
Değerli arkadaşlar, KOBİler
ticari ve sanayi alanında ülkemizin en önemli katkılarda bulunan
kuruluşlarından dedik. İhracatımızın yüzde
56sı, ithalatımızın yüzde 37si KOBİler
tarafından karşılanmaktadır. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Anayasamızın devlete yüklediği esnaf ve
sanatkârları koruyup destekleme doğrultusunda KOBİleri,
ekonominin tüm gücü ve istihdamın ana kaynağı saymaktayız.
Bu kuruluşlar TÜİK verilerine göre, toplam girişim
sayısının yüzde 99,8ini, istihdamın yüzde 74ünü,
maaş ve ücretlerin yüzde 55ini, cironun yüzde 64ünü, katma değerin
ve yatırımın yüzde 53ünü karşılamaktadır.
Görüldüğü gibi, KOBİler ekonominin faaliyetinin yarıdan
fazlasını gerçekleştirmektedirler. Özellikle, istihdamın
üçte 2sini karşıladıklarından dolayı ne kadar önemli
oldukları bir kez daha gözlemlenir. Sermaye birikimi, sermaye ulaşımı
ve teknolojiyi yakalama yetersizlikleri vardır. KOBİler genelde aile
işletmesi tarzında ve öz sermayeyle çalışan
kuruluşlardır. Bunların AR-GE, finansman, pazarlama,
satış, proje yönetimi ve teknoloji
danışmanlığı yapan birimlere ihtiyaçları
vardır. Bu tür birimleri kurup sağlıklı
çalışmalarını desteklemek gerekmektedir. KOBİlerin
finansman yönetimlerinin desteklenmesi birinci derecede önemlidir. Finans
desteği üzerinde durulması önemle gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, finans için bir
kolaylık sağlanıyor ama istismara da açık bir şeydir,
denetlenmesi çok önemlidir. Eğer sağlıklı bir şekilde
denetleme olmazsa bu tür krediler -nereye gideceği konusunda- fazla bir
istismara açıktır. Bir örnek vereceğim size: Değerli
arkadaşlar, bizim ülkemizde kredi simsarları, teşvik
simsarları türemiştir. Belli bir konuda teşvik verildiği
zaman, belli bir konuda teşvik kredisi verildiği zaman bu simsarlar
hemen devreye girerler ve bir şekilde bu kredileri elde ederler, bunun
yarısını veyahut da dörtte 1ini kullanır, göstermelik bir şekilde
kullanır, diğer yarısını veyahut da dörtte 3ünü de
cebe indirirler. Giderler büyük şehirlerde veyahut da başka bir yerde
oteller kurarlar veyahut bu parayı cebe indirip keyiflerine bakarlar. Bunu
önlemenin yegâne yolu denetimi sağlam bir şekilde disipline almaktır.
Şimdi, bir örnek vereceğim: Teşvik verildi
hayvancılıkta, teşvik alan kuruluşlar benim bölgemde,
Kırklarelide yüzlerce bin başlı, 1.500 başlı hayvan
çiftlikleri kurdular. Bugün bu çiftliklerin yüzde 90ı
çalışmamaktadır. Bu arkadaşlar bu kredileri aldılar,
belli bir yatırım yaptılar ama ondan sonrası ortada yok,
üretime hiçbir katkısı yok. Üretime katkıları
olmadığı gibi, gerçekten üretim yapan KOBİ
kuruluşları ve diğer orta ölçekli kuruluşlara ayrıca
bir yük getiriyorlar. Çünkü bu tür kuruluşlara verilen krediler
bunların yüzünden pahalıya mal oluyor. Sıfır noktasına
varan kredi faizi uygulanması gerekirken maalesef yüksek fiyatta faiz
uygulanıyor ve bu da diğer ülkelerle rekabet
şansımızı azaltıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kayan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinde geçen Bakanlıkça
ifadesinin Bakanlık tarafından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer
vatandaşlar; bugün ülke istihdamımızın yüzde 74,2sini
kapsayan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerimizin finansman
kaynaklarını çeşitlendirerek geliştirecek bir konuyu
görüşüyoruz.
Ancak, konuşmama başlamadan önce,
biraz önce sayın milletvekili bir soru sordu. Şimdi, sayın
milletvekiline ve vatandaşlarımıza cevap mahiyetinde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak şunu ifade ediyoruz; bakın, şurada,
Meclisimizde çok güzel bir söz var, Mustafa Kemal Atatürkün sözü: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. Meclis de milleti ifade
ediyor şu anda, değil mi? Öyleyse Meclise gelen tasarı ve kanunlar
eğer Mecliste kabul edilirse geçerli olur, eğer 330 ile 367
arasında kabul görürse referanduma gider, 330un altında ise kabul
edilmez. Ha, eğer konu referanduma gider, milletimiz Evet. derse buna
saygı duymalıyız, Hayır. derse buna da saygı
duymalıyız.
Sayın milletvekili, siz aslında o
soruyu bize değil, kime sormalısınız biliyor musunuz?
Fiilen başkanlık yapmak isteyen Sayın Cumhurbaşkanı,
eğer bu sonuç olumsuz olursa nasıl davranacaksınız? diye
kendisine sormanız gerekiyor.
Şimdi, konuşmama devam etmek
istiyorum izin verirseniz.
Biliyorsunuz, uzun zamandır Milliyetçi
Hareket Partisi olarak katma değer sunan ve üreten kalkınma
politikalarını öneriyoruz. Nihayet bu önerilerimize cevap olarak
tasarı olarak görüştüğümüz ve Hükûmet imzasıyla Meclisimize
gelen bu kanunu güzel bir başlangıç olarak görüyoruz.
Girişimcilerimizin elini güçlendirecek, ekonominin temel taşı
olan KOBİlerimizin üretim ve ticaret kapasitesini artıracak
politikaların artarak devam etmesinden yanayız. KOBİlerin
finansman kaynaklarının iyileştirilmesi önemli bir adım
ancak ülkemizi küresel rekabette ileri taşıyacak daha nitelikli
reformlara ihtiyacımız var. Gerçekten ülke ekonomimizi rekabetçi bir
hâle getirmek istiyorsak hukukun ve adaletin gerçek anlamda tesis edilmesine
ihtiyacımız var.
Bakın, Avrupanın en büyük, en
gelişmiş deniz limanı Rotterdam. Hollandanın 380 milyon
ton yük kapasiteli bu deniz limanının bu kapasiteye
ulaşmasının tek bir nedeni var, o da gelişmiş ticaret
hukuku ve adalet sunuyor olması. Herhangi bir uluslararası tüccar
neden Türkiyenin on dokuzda 1i boyutlarındaki bir ülkenin
limanını kullanır? sorusunun cevabı, gelişmiş
hukuk ve adalettir. Yani iş adamları ticari girişimlerinin
herkesle aynı kurallara tabi olduğunu, siyasi veya farklı
görüşüne göre ticaretinin engellenme ihtimalinin
olmadığını bilmektedir. İşte bugün içinde
olduğumuz OHALin tek bir sebebi var. O da devleti ele geçirmeye yeltenen
terör örgütlerine karşı 2002 yılından itibaren her alanda
yanlış uygulamalarda bulunulmasıdır. İktidarın
hatalı yönetimleri sonucu paralel hukuk anlayışından
beslenen birtakım fırsatçılar roket hızıyla ekonomiyi
ele geçirirken, sosyal hayatı şekillendirirken, gerçekten ülkesi ve
milleti için mücadele eden verimli işletmeler çok zor durumda
kalmışlardır. İşte yeniden bu acıları
yaşamamak için ekonomide ve hukuk alanında iltimasları
bırakmak, ayrıcalıkları ve kapitülasyonları
kaldırmak zorundayız. Başbakan Sayın Binali
Yıldırımın bu tasarının ön sözünde dediği
gibi, istikrarlı bir ekonomi hedefi için ekonomik hayatta tüm
vatandaşlarımıza eşit hukuk statüleri olduğunu
göstermeli, bazı ihaleleri almak için illa da Hükûmete yakın olma
zorunluluğundan vazgeçmelisiniz. İstikrarlı büyüyen bir
ekonomiden söz etmişken şunu da hatırlatmakta fayda var: Ülkemiz
son doksan yılda İkinci Dünya Savaşı dönemi hariç
yıllık ortalama yüzde 5,6 büyümüştür. Oysa AKP Hükûmetinin son
dört yılına baktığımızda ortalama sadece yüzde
3,5 büyümüştür. Ayrıca bu yıllarda kamu ve özel kesime olan
dış borç miktarı giderek artmıştır.
Son olarak tekrar etmek isterim ki Türk
milletinin sizlerden beklediği; her alanda dürüst, adil ve eşit bir
idare tarzı sergilemenizdir.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yurdakul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi biraz önce kabul edilen
önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde
kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinin 1inci
fıkrasında geçen "Rehin veren veya taşınırı
rehin yüklü olarak devralan;" ibaresinin "Rehin verenin veya
taşınırı rehin yüklü olarak devralanın;"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tahsin
Tarhan Didem
Engin
Denizli Kocaeli İstanbul
Hüseyin
Çamak Mahmut
Tanal Tacettin
Bayır
Mersin İstanbul İzmir
Ali
Yiğit Ömer
Fethi Gürer
İzmir Niğde
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Aycan
İrmez Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Şırnak Adıyaman
Gülser
Yıldırım Ferhat
Encu
Mardin Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
KOBİleri, küçük esnafı, ekonomiyi
ilgilendiren bir yasal düzenlemenin artık son konuşmalarını
yapıyoruz. Biz, bu yasa boyunca da Türkiyenin temel iç ve dış
politikalarında değişiklik yapılmadığı
sürece bu tarz palyatif düzenlemeler getirecek yasal birtakım
çalışmalarla temel sorunların çözülemeyeceğini ifade ettik.
Bir kez daha bunu hatırlatmak üzere ben söz aldım.
Şimdi, bakın, ülkenin bu kadar
ağır, çözüm bekleyen sorunları varken sizin tek bir gündeminiz
var: Erdoğan başkan olacak mı, olmayacak mı? Nisan
ayına referandum yapılacak mı, yapılmayacak mı? Bugün
bile bu ülkede onlarca genç yaşamını yitirdi. Şu anda
işte Suriye toprağına, Irak toprağına göndermiş
olduğunuz askerlerin can güvenliğini tehdit eden dış
gelişmeler var. Muazzam düzeyde yanlış yapmış
politikalarınız neticesinde büyük bir krizin içerisinde debelenen bir
ekonomi var ama sizin tek bir gündeminiz var: Acaba referandum yapılacak
mı, acaba Erdoğan başkan olacak mı? Şimdi, buna bir
kere hakkınız yok. Bu ülkenin değerli halklarının bu
kadar temel sorunu varken bir tek kişi etrafında bir gündemi
dayatıp sürekli sorun üreten bir politika yapma hakkınız yok,
onu öncelikle ifade edelim. Akılla, mantıkla, sağduyuyla,
demokratik kültürle bütün bu sorunları nasıl çözebiliriz; bir
toplumsal uzlaşma kültürü nasıl yaratabiliriz; içeride ve
dışarıda bu ülkeyi güvenli bir limana nasıl
yanaştırabilirizin üzerinde düşünmeniz gerekiyor.
Bakınız, 80 milyonun tamamının beklentisi demokratik bir anayasanın
yapılmasıdır ama sizin gündeminizde başkanlık anayasası,
bizim deyimimizle diktatörlük anayasası var. Yani 12 Eylül darbe
anayasası aynı yerinde duracak; oradan üç madde, beş madde, yedi
madde, yirmi madde değiştirip darbe anayasasının
enkazı üzerinden bir diktatörlük çıkarabilir miyiz diye
olabildiğince gerçekten kopuk bir gündemi maalesef bu ülkeye dayatmaya
çalışıyorsunuz. Bunun son derece yanlış olduğunu,
temel çıkışın ne darbe anayasası ne dikta
anayasası, temel çıkışın demokratik bir anayasa
olduğunu vurgulamak istiyorum. Eğer hayallerinizde buraya Egemenlik
kayıtsız şartsız Beştepededir. diye yazdırmak
varsa o mümkün değil, onu bilmeniz lazım.
Ha, dış politikada da aynı
maceracı anlayış aynı şekilde devam ediyor.
Bakın, bugün dile getirdik yani Şehba bölgesinde IŞİDe
karşı oradaki halklar bir mücadele, savaş yürütüyorlar; gidip
oradaki mücadeleye burnunuzu sokuyorsunuz, gidip orada IŞİDle
mücadele eden güçleri bombalatarak bu ülkeye yapılabilecek en büyük
kötülüğü yapıyorsunuz. Durmadan en zayıf olan yapınızla
dünyaya parmak sallıyorsunuz. Şimdi, o
salladığınız parmağın arkasında
dursanız eyvallah ama bakın, bir Rus uçağının
düşürülmesinde bu ülkeyi ne hâle getirdiğinizi hep birlikte gördük.
Bir taraftan Irak Başbakanına parmak sallarken diğer taraftan
heyet üstüne heyet gönderip diplomatik bir dille durumu idare etmeye
çalışıyorsunuz.
Şimdi, basına yansıdı,
Iraka gönderilen heyet Şengale yeni bir operasyon için Şengal
halkına âdeta 75inci katliam fermanını dayatmak için temaslarda
bulunuyormuş. Bakın, bu, ataşe benzinle gitmektir. Orada
yaşayan Ezidilere 74üncü fermanı, katliamı IŞİD
yaptı. Siz eğer 75inci güç olarak Ben yaparım. gibi bir
anlayışla davranırsanız başınıza çok büyük
bela alırsınız. Orada Ezidi halkı mazlum bir halktır.
O mazlum halk IŞİD zulmüne karşı YBŞ altında
kendi öz savunmasını geliştiren bir örgütlülük düzeyi
yarattı. Musulu Musullular yönetsin, Halepi Halepliler yönetsin.
diyorsun da, ya, Şengali Şengalliler yönetince niye bunu ortadan
kaldırmak için heyet üstüne heyet gönderip diplomasi yapıyorsunuz?
Ama buradan da bir sonuç çıkmayacağını siz de biliyorsunuz.
Bakın, yürüttüğünüz yanlış
politikalarla ordusu dağılmış bir devlet aygıtı
yarattınız. Ordunun kurmay ekibinin yarısı cezaevinde;
yargısı dağılmış, bürokrasisi
dağılmış, emniyeti dağılmış yani
tarihin en zayıf devlet aygıtıyla Ben gücüm, dünyaya da parmak
sallarım. şeklinde, ayakları yere basmayan politika
yürütüyorsunuz. İçeride de, dışarıda da bu ülkeyi felakete
götürüyorsunuz. Bu kafayla devam ederseniz, maalesef, hani kendi sonunuzu
getirirsiniz ama ülkeyi de büyük tehlikelerin, badirelerin içerisine
atarsınız. Onu da hiçbirimiz istemiyoruz. Neticede aynı
gemideyiz. Bu ülke yandıktan sonra hiçbirimiz, siz hesap veriyorsunuz diye
de mutlu olmayız. Yol yakınken bu yanlışlardan dönün. Temel
politikalarda bu Meclisi doğru işletin diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baluken.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Muş,
önce önergenin işlemini yapayım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurunuz Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip konuşmasında açıkça grubumuza
sataşmıştır.
BAŞKAN Hangi cümlelerle Sayın
Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diktatörlük
anayasası var gündeminizde, 82 Anayasasından bir diktatörlük
anayasası yapmaya çalışıyorsunuz. Bu açık bir
sataşmadır. Bizim gündemimizde bir diktatörlük anayasası yoktur.
BAŞKAN Sesiniz o kadar az geliyor ki
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip
şunu söylüyor Sayın Başkan: AK PARTİnin gündeminde bir
diktatörlük anayasası olduğunu
İtham ediyor.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
Sizler orada konuşurken belki
duyuyorsunuz ama buraya ses o kadar iyi gelmiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kusura
bakmayın.
BAŞKAN Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mecliste de yazdığı
üzere -gayet de büyük şekilde yazılmış- Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. ve millet her noktada son
söze, son söz hakkına sahiptir. Türkiye'nin önemli meselelerinde karar
verecek olan, yine milletin kendisidir. Burada bir tek kişi etrafında
bir gündem dayatmasından ziyade bir sistem tartışması
olduğunu biz defalarca ifade ettik ve burada eğer bu anlamda bir
uzlaşı yoksa bunun karar vericisinin millet olduğunu ifade
ettik; millete bu iş götürülür ve millet bu noktada bu işin
kararını verir. Ha, bizim diktatörlükle vesaireyle falan bir alakamız
da olmadı, olamaz. Her yıl yenilenen seçimlerle gücünü
pekiştirerek iktidara gelen bir partiyiz ve aynı şekilde de
Cumhurbaşkanı artık Parlamento tarafından değil,
bizatihi milletin kendisi tarafından seçilmektedir ve seçilme şekli
de kanun ve yasalarda belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bakın, biz,
terör örgütleri neredeyse onları takip edeceğiz,
kovalayacağız ve onları Türkiye'ye tehdit olmaktan
çıkaracağız. Ordumuz ayaktadır ve son olarak Fırat
Kalkanı operasyonuyla beraber de hem teknik kapasitesini hem
caydırıcılık gücünü ortaya koymuştur. Orada terör
örgütünün hayali olan o kantonları birleştirme suya
düşmüştür ve birden kendisini alev almıştır. Bu hayali
gerçekleştirememesinin acısıyla beraber feryat figan etmektedir.
Mesele budur.
Aynı şekilde, Irakta da hem
DAİŞe karşı hem PKKya karşı da Türkiyeyi
korumak Hükûmetimizin temel görevidir ve Silahlı Kuvvetlerimiz, Türk
Silahlı Kuvvetleri de bu terör örgütlerinin üstesinden gelecek güce ve
kapasiteye sahiptir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesinin (1)inci
fıkrasında geçen "Rehin veren veya taşınırı
rehin yüklü olarak devralan;" ibaresinin "Rehin verenin veya
taşınırı rehin yüklü olarak devralanın;"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Tanal (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında
konuşmak isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kardeşi de AK PARTİli olmuş ama küçümsüyor, cahil falan diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; benim kardeşim, Şaban
Dişlinin kardeşi gibi, gayet rahat, darbe girişiminde ikinci
adam değildi ve o gündeme o kadar düşmedi benim kardeşimin
AKPye üye olması.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Kardeşini niye aşağıladın o zaman Mahmut Bey?
MAHMUT TANAL (Devamla) Hiç olmazsa, benim
kardeşlerimden darbeci yok, FETÖcü yok ama sizde hepsi var.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Niye cahil
dedin?
MAHMUT TANAL (Devamla) 34 tane belediye
başkanınız FETÖden dolayı görevden alındı, gayet
rahat, manşetlerden düşmedi. Manşetlere geldi mi hiç? Gelmedi.
Gazetelere geldi mi? Gelmedi. Yani, netice itibarıyla, FETÖcü
ararsanız AKP FETÖcüdür, darbeci derseniz AKP darbecidir.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Kardeşinize niye cahil dediniz?
MAHMUT TANAL (Devamla) 2004
yılında, dün, Özkök
Bak, bak, general bir arkadaşımız
burada. Özkök generaldi, belki arkadaşımız da o dönem bunu
uyarmıştı. Neydi? Arkadaş, AKP, bu FETÖcüleri, sizi
uyardı. Uyardığınız hâlde niçin işlem
yapmadınız? Onun için, sizler gayet rahat yardım ve
yataklıktan dolayı mutlak surette günün birinde
yargılanacaksınız. Bu, nokta bir.
İki: Gelelim kanuna. Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi, biz
Bizde demokrasi kültürü var.
İnsanların siyasi düşüncesine, felsefi düşüncesine
saygı duymak lazım. Onun için bunun ne olduğu
Bu sizin gayet
itaatkâr olduğunuzu, biat kültüründen geldiğinizi gösterir. Bizde
demokrasi var, özgürlük var. Herkesin özgürlüğüne saygı duymak
lazım.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; bir: Burada rehin alacaklısının hakları
nedir, rehin borçlusunun hakları nedir? Rehin borçlusunun haklarıyla
ilgili, rehin alacağı zaman aşımına uğrarsa bunu
sona erdiren bir hüküm var mı? Bakan burada, bu tasarının
sahibisiniz, bir tane hüküm bulun. Bir hüküm yok, zaman aşımıyla
ilgili hüküm yok.
Geliyoruz, iki: 5inci maddede diyorsunuz ki:
Rehin konusu konulabilecek taşınırlar, her türlü kazanç ve
irat
Sayıyorum: Siz, kadın fuhşu bir gelirdir, buna rehin
koyacak mısınız? İki: Uyuşturucu bir gelirdir, buna
koyacak mısınız rehini? Kumar borcu, buna rehin koyabilecek
misiniz? Bari şu ibareyi koysaydınız: Her türlü meşru kazanç
deseydiniz hakikaten saygı duyardım.
Geçiyorum ben buradan. Yine, aynı
şekilde, aynı maddenin, 5inci maddenin (f) fıkrası:
Başka bir sicile kaydı öngörülmeyen, idari izin belgesi
niteliğinde olmayan her türlü lisans ve ruhsatlar. Benim avukatlık
ruhsatım rehin konusu olabilecek mi? Nedir bu? Bana bir tane somut örnek
gösterin Sayın Bakanım, sayın bürokratlar.
İki: Burada, benim sürücü belgem, idari
izinle alınmış, rehin konusu olabilecek mi? Benim, burada,
diploma, bunlar rehin konusu olabilecek mi? Görebildiğimiz kadarıyla
burada bunlar yok.
Geliyoruz, bakın, sizi ikna edebilmek
için Eşya Hukukunu getirdim Profesör Doktor Şeref
Ertaşın ve rehin hukukuyla ilgili; yine, sınırlı
rehin haklarıyla ilgili Mehmet Ayanın
Arkadaş diyor ki: Rehin
konusu yapılacak eşyanın muayyen ve belirli olması
lazım. Siz burada ürünü getirdiniz. Yahu, Allah yağmuru
yağdırmadı o yıl, ürün rehinini getirdiniz, ne yapacak bu?
Oldu da bu ürünün muhafazası
Rehin alacaklısının bunu
muhafaza etmesi gerekiyor. Yağmur yağmadı, Allah bu ürünü
vermedi, ne yapacak kardeşim, sorumlusu kim olacak bunun? Yani burada
bugüne kadar böyle bir olay hakikaten olmadı.
Gelelim bir başka konuya, somut örnekler.
Siz önünü açıyoruz veya
Bunlar hikâye. Bana rehinle ilgili
Dövizle
ilgili rehin yapabilecek misiniz, koyabilecek misiniz? Dövizle ilgili bir rehin
koyma hükmü yok, Borçlar Kanununda yok, Ticaret Kanununda yok. Yıl 2016,
doğru düzgün kanun yapıyorsak, içimizde hukukçu
arkadaşlarımız var, siyasi parti kimliklerini bir tarafa
atsalar, gelip vicdanen deseler: Ya arkadaş, çağımız
artık hakikaten global bir çağ ve biz bu anlamda
küreselleşmedeyiz, dövizle bu yapılabilir mi, yapılamaz
mı?
Geliyoruz, bununla birlikte,
Anayasamızın 38inci maddesi ne diyor: Ekonomik suçlardan
dolayı hiç kimse hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm olamaz.
Yaptırım maddelerine gelmişsiniz, yaptırım
maddelerinde idari para cezasını ödeyemezse hapis cezasına
dönüşecek. Geliyoruz, rehin alacaklısının terkiniyle
ilgili, Alacaklı üç gün içinde terkin olmazsa şu kadar idari para
cezası... Peki eski kanunda üç aylık bir hüküm vardı, niye üç
ay getirmiyorsunuz? Yani bu burada alacaklıya pusu kurmak değil de
nedir değerli arkadaşlar? Yani burada elinizi vicdanınıza
koyun. Cuma günü alacaklı kalktı alacağını aldı,
alacak rehinlisi, cumartesi pazar araya girdi. Pazartesi günü Hakkâriden
gelemedi, İstanbula gelemedi, İstanbuldan oraya gidemedi veya
yapamadı, avukatı bilgi vermedi -meslektaşlarımız bu
işi bilirler- alacaklı niye idari para cezasına mahkûm olsun?
Mevcut olan, geçmişte üç ay varken bunun üstüne niçin sınır koyuyorsunuz?
Teşekkür ediyorum, saygı ve
hürmetlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul
edilmiştir.
Sayın Altay, söz talebiniz mi var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet
Başkanım.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Görüşmekte olduğumuz 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısı, yeterli olmamakla birlikte
çiftçimize, küçük esnafımıza, ticaret erbabımıza,
sanayicimize, KOBİlere, finansmana ulaşmakta kısmî
kolaylık sağlamakta. Bu yüzden, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
an itibarıyla kanunla ilgili yapıcı eleştirilerimizi ortaya
koymakla birlikte, kanunu oylarımızla destekledik. Bu haftanın
son çalışma günü olması hasebiyle de 17, 18, 19, Geçici 1, 20 ve
21inci maddelerdeki önergelerimizi çekerek kanunun bir an önce yasalaşmasına
katkı sunmak istiyoruz.
Kanun küçük esnafımıza, çiftçimize,
KOBİlerimize hayırlı uğurlu olsun efendim.
Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Altay.
17nci madde üzerinde bir önerge var ama geri
çekilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan benzeri giderlerden
ibaresinin değerli kâğıt bedelinden şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Başbakan
Yardımcısı
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle muafiyet sağlanan giderler
konusundaki muğlaklık giderilmiştir. Ayrıca, rehin
sözleşmesinin düzenlemesiyle Rehinli Taşınır Sicilinde
tesis edilen işlemler nedeniyle doğacak değerli kâğıt
bedeline muafiyet sağlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi kabul edilen önergede
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19uncu madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici madde 1 kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20nci madde kabul edilmiştir.
21inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21inci madde kabul
edilmiştir.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardı.
Buyurunuz.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) Sayın Başkanım, bir
redaksiyon talebimiz var.
Sayın Başkan, 15inci maddede kabul
edilen Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan ve
arkadaşlarına ait önergenin kanun tekniği açısından
aşağıdaki şekilde redaksiyona tabi tutulması yönünde
bir talebimiz vardır.
Rehin alacaklısının,
alacağın son bulmasını müteakip rehinin terkini için süresi
içinde sicile başvurmaması hâlinde, borcunu ödeyen ve bunu belgeleyen
borçlu rehinin terkinini sicilden isteyebilir.
Gereğini arz ederim.
BAŞKAN 15inci madde üzerinde Denizli
Milletvekili Kazım Arslan ve arkadaşlarının verdiği ve
daha önce okunan ve yapılan değişiklik konusunda Genel Kurula
bilgi verilen, tüm siyasi partilerin mutabakatı olan önerge, Sayın
Komisyonun da ifade ettiği gibi, kanun tekniği açısından
redaksiyon yetkisiyle tadil edilmiştir. Söz konusu redaksiyon talebi
tutanaklara geçmiştir.
Bilgilerinize sunuyorum.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylamadan önce,
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belli etmek
üzere bana ulaşan bir talep vardır.
Aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, son günlerde FETÖ
tartışması alıp gidiyor. Şurada, elimde Şaban
Dişlinin yakın akrabalarının kadrolaşmasıyla
ilgili bir çizelgeyi size sunuyorum.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Kanunla
ilgili konuş, kanunla ilgili.
ALİM TUNÇ (Uşak) İşiniz
gücünüz çamur atmak.
MAHMUT TANAL (Devamla) Tabii, bu kişi
sizin Genel Başkan Yardımcınız ve kardeşi de aynı
zamanda 15 Temmuz gecesinde basında çıkan haberler uyarınca,
neydi bu? İkinci General deniliyordu güya.
Bakın, buradaki
Ulaş Ekim, ablasının oğlu mu? İstisnai kadrodan
Sakarya Erenler Belediyesine memur olarak yapılmış
mıdır? İki: Yasin Dişli, yeğeni midir? İstisnai
kadrodan Bursa Büyükşehir Belediyesine memur yapılıp
Adapazarı Belediyesi Spor Müdürü olarak transfer edilmiş midir? Üç:
Beyazıt Dişli, yeğeni, Tümgeneral Mehmet Dişlinin
oğlu, Dışişleri Bakanlığı üzerinde
konsolosluk üzerine istihdam edilmiş midir? Dört: Nehir Dişli,
ablasının kızı, Sakarya Büyükşehir Belediyesinde
işe sokulmuş mudur? Beş: Hüseyin Dişli, yeğeni, Geyve
Belediyesinde işe başlatılmış mıdır?
Altı: Hızır Dişli, amcasının oğlu, Halk
Sağlığı Müdürü yapılmış mıdır?
Yedi: Alaattin Dişli, ağabeyi, il millî eğitim müdür
yardımcısı olarak görevlendirilmiş midir? Sekiz: Süleyman
Dişli, amcasının oğlu, Adapazarı Belediye
Başkanı mıdır?
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada baktığımız zaman -gayet rahat-
buradaki bu kadrolaşma çizelgesiyle Türkiyede yükselme, tayin-terfi
ilişkisi liyakat esasına göre mi yapılıyor veyahut da
cemaat usulüne göre mi yapılıyor?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konuyla alakası ne bu konuşmaların?
Maddeyle, mahkemeyle
MAHMUT TANAL (Devamla)
Veyahut da siyasi partilere göre mi yapılıyor? Aslında bu
yapılandırma Türkiyenin nasıl çürümüş olduğunun bir
belgesi ya, değerli arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın
Tanal, sanıyorum konuya geleceksiniz, değil mi?
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Kanunla ilgili konuş.
ALİM TUNÇ (Uşak)
İşiniz gücünüz çamur atmak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Madde nerede, kanun
nerede, tüzük nerede Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL (Devamla)
Konuya geleceğim, konuya geleceğim. Konuya nasıl geleceğim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen ağabeyine
cahil diyorsun, ayıp bir şey, bunu yapma diyoruz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, burada,
tabii böyle olunca KOBİler
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu ne? Maddeye gel
ya.
MAHMUT TANAL (Devamla) Arkadaşlar, yani
niye böyle rahatsız oldunuz ki?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Rahatsız olmuyoruz, senden hiç rahatsız olmuyoruz. Sen kanunla ilgili
konuş.
MAHMUT TANAL (Devamla) İğneyi önce
kendinize batırın, çuvaldızı bana. Ben biraz önce
mevzuatı anlattım, bana laf attınız. Bakın,
mevzuatı anlattım laf attınız. Şimdi ben sizdeki bir
genel başkan yardımcısını anlatıyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Ya, biz bir insanı küçümsemeyin dedik yani o kardeşiniz
dedik, bunu söyledik. Başka bir şey söylemedik.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Şimdi, bu genel başkan yardımcınız hâlen burada
duracaksa vatandaşı suçlamayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendine
hakaret ediyorsun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, iki
numaralı soruşturmada 15 Temmuzdaki general kim? Şaban
Dişlinin abisi mi, kardeşi mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen FETÖnün
kasetçaları oldun be!
MAHMUT TANAL (Devamla) Ya, bu, sizin genel
başkan yardımcınız. Bu sizin partinizde bunlar mı
idare ediliyor? Yani FETÖnün içerisinde bulunmayan iki numaralı adam
sizin nasıl genel başkan yardımcınız olur?(x)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ya, senin
parti meclisindeki adamları açığa aldılar.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bana demokrasiden,
özgürlükten nasıl bahsedersiniz?
Bakın, bu yetmedi, bakın, size
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Parti
meclisinizde iki adam açığa alındı görevlerinden, hâlâ ne
konuşuyorsun?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bak, bak ne
yazmış vatandaş duyuyor musun?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ne
anlatıyorsun?
MAHMUT TANAL (Devamla) Koş, koş,
Şaban koş. diyor. Nereye koş, nereye gidiyor bunlar?
Değerli arkadaşlar, benim sizden
istirhamım şu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ahmet
Caner Yenidünya kim, şu anda ne iş yapıyor, partinizdeki görevi
ne? Diğeri neydi; Alper Keten kim, senin partiden, üniversiteden
atıldı. Konuşma oradan!
MAHMUT TANAL (Devamla) İçinizdeki
FETÖcüleri ve içinizde bulunan genel başkanlarınızı
temizlemeden halka hiç bir şey söyleyemezsiniz. İlk önce genel
başkanınızı görevden alın. Bu genel başkan
yardımcınız durduğu müddetçe ve bu genel başkan
yardımcınız sürekli başınızda olduğu
müddetçe bu sözlerden de rahatsız olmayınız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sizin
genel başkanınız nasıl duruyor?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bir
hukukçuya yakışmıyorsun söylediklerinle.
MAHMUT TANAL (Devamla) Vatandaş,
hasbelkader, yasal anlamda kurulan sendikaya üye olmuş, görevden
alacaksınız, cezaevine atacaksınız. Kardeşi sizin
genel başkan yardımcınız ya.
Önce iğneyi kendinize batırın,
sonra çuvaldızı başkasına batırın.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanal.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Bu kadar
istismar olmaz be Tanal. Kürsü bu kadar istismar edilmez be.
BAŞKAN Sayın Usta, buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Ticari
İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısını desteklediklerine ve hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu Ticari İşlemlerde
Taşınır Rehni Kanunu Tasarısını hem Genel
Kurulda hem de komisyon aşamasında destekledik. Bunun milletimize,
esnafımıza, çiftçimize, KOBİmize, sanayicimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Ancak, tabii finansa erişimin de
kolaylaştırılmasını bekliyoruz, rekabet gücüne
katkıda bulunmasını, maliyetleri düşürmesini bekliyoruz
fakat bunun tabii ki olmazsa olmazı -bu, bu tür kanunlarla da olacak
şey değildir- ekonominin temellerinin güçlendirilmesi lazım.
Esas olarak Hükûmetin bu konuda adım atmasını bekliyoruz.
Bu kanun, aynı zamanda geç
kalmış bir kanundur yani on dört yıllık bir iktidar için
çok geçtir ve bunu dün Sayın Mehmet Şimşek bir reform olarak
sundu. Bu reform değildir, bu küçük bir düzeltmedir ancak önemlidir, biz
de destekledik.
Tekrar hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Usta.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni
Kanunu Tasarısı (1/753) ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu
Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:
Kullanılan Oy
Sayısı : 207
Kabul : 206
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz İshak
Gazel
Nevşehir Kütahya
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 25 Ekim 2016
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum,
iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.48
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(X) 418 S. Sayılı Basmayazı 19/10/2016 tarihli 9uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 25/10/2016 tarihli 11inci Birleşim Tutanak Dergisinin 37nci sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.