TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101inci
Birleşim
6
Haziran 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
dış ticaretteki gelişmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın,
Beyoğlu ilçesinin ve İstiklal Caddesinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının, 5
Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak, 5 Haziran Dünya Çevre Gününü
kutladıklarına, Süper Lige yükselen Göztepe Spor Kulübü ile PTT
Birinci Lige ve diğer liglerde bir üst lige çıkan tüm
takımları tebrik ettiklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Şırnakta helikopter kazasında şehit olan Tokat
Milletvekili Yusuf Beyazıtın kuzeni Tümgeneral Aydoğan
Aydın başta olmak üzere tüm askerleri şükranla ve minnetle yâd
ettiğine ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, meslek lisesi
öğrencilerinin staj sürelerinin sigorta başlangıcı
sayılmaması nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, Cumhuriyet
gazetesinin 13 yönetici ve yazarının cezaevinde bulunduğu
davanın yüz elli altı gün sonra açıklanan iddianamesine ve
Cumhuriyet gazetesine kurulan bu kumpasın çökeceğine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, farklı
üniversitelerden 32 akademisyenin 16 Nisan halk oylaması
sonuçlarının bilimsel olarak tartışmalı olduğuna
dair kamuoyuyla paylaştıkları raporu Genel Kurulun bilgisine
sunmak istediğine ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, lise, ön
lisans ve lisans son sınıflarında okuyan binlerce öğrenciyi
mağdur etmemesi için sözleşmeli sağlık personeli alım
başvuru tarihlerinin değiştirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, maden
firmalarının baskıları nedeniyle zeytinliklerin yok edilmek
istendiği iddialarının doğru olup
olmadığını ve zeytinlik alanlar içinde yapılan maden
arama ve işletme izin başvuru sayısını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, sekiz aydır
Mersin Tarsusta yürütülen kazı çalışmalarıyla ilgili
Kültür Bakanının kamuoyunu bilgilendirmesini ve Tarsusta çıkan
eserlerin Tarsusta bırakılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, İstanbul Ataşehirde bulunan
Fatih Sultan Mehmet Hastanesindeki çocuk ve kadın hastalıkları
bölümlerinin Sancaktepeye taşınmasının Ataşehirde
yaşayan vatandaşları mağdur ettiğine ve
sağlık hizmetine ulaşımı zorlaştırmak yerine
kolaylaştıracak çözüm yolları üretilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe
ilişkin açıklaması
10.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, kuraklık
sigortasının uygulamasından doğan sıkıntılara
ve bu konuda çiftçilerin yaşayacağı olası
mağduriyetlerin oluşmadan önlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Botaşspor Basketbol Kulübünün
gelecek sezondan itibaren faaliyetlerini Ankarada sürdürecek olmasına ilişkin
açıklaması
12.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin Körfez politikasıyla
ilgili Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Hatay
Milletvekili Birol Ertemin, hazine arazileri üzerinde yerleşim yapan
insanların mağduriyetlerini gidermek ve mülkiyet
sorunlarını çözmek için herhangi bir çalışma
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersin-Taşucu otoyoluna ilişkin
vaatlerin yerine getirilmemesinin gerekçelerini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
15.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adanalı çiftçilerin, sanayicilere
ve esnafa yapıldığı gibi borçlarının
yapılandırılmasını ve faizsiz ödeme
imkânının sağlanmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçerin,
zeytincilikle ilgili tasarının yasalaşmasının
750 bin zeytinci ailesinin açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmesi
demek olduğuna ilişkin açıklaması
17.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğitin, Süper Lige yükselen Göztepe Spor Kulübünü
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
18.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, Süper Lige yükselen Göztepe Spor Kulübünü
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
19.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, on sekiz aydır tutuklu olan 105
partili hakkında neden iddianame hazırlanmadığını
öğrenmek istediğine ve Süper Lige yükselen Göztepe Spor Kulübünü
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
20.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, akademisyen
milletvekillerine kıyak maaş düzenlemesini Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirmenin ahlaki ve vicdani bir davranış
olmadığına ilişkin açıklaması
21.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
ramazanın, orucu, sevabı, sahuru, iftarı, teravihi, neşeyi,
kederi, varlığı, yokluğu, sevgiyi, dostluğu, açlığı,
ekmeği, kardeşliği, komşuluğu paylaşmak demek
olduğuna ilişkin açıklaması
22.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, ülkücü şehitler Cevdet Karakaş,
Halil Esendağ ve Selçuk Duracıkı rahmetle
andığına, Filipinler ve İngilterede meydana gelen terör
olaylarına ve terörün her türlüsünü lanetlediğine, 5 Haziran Dünya
Çevre Gününe, Malatyasporu, Sivassporu ve Göztepeyi Süper Lige
çıkmalarından dolayı tebrik ettiğine, 15 Temmuz hain darbe
girişimi nedeniyle mağdur olan erler ile askerî öğrenciler
konusunda Hükûmetin dikkatli davranmasının yerinde
olacağına ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 5 Haziran 2015
tarihinde yapılan ve Türkiyede
birçok şey açısından dönüm noktası olan Diyarbakır
mitinginin yıl dönümüne, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ve ülkemizin en
büyük doğal zenginliklerinden biri olan zeytin ağaçlarının
kesilmesinin bu ülkeye ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Süper Lige çıkan Göztepe
Spor Kulübü, Malatyaspor ve Sivassporu tebrik ettiğine, küme düşen
Rizespor, Gaziantepspor ile Adanaspora üzüntülerini ilettiğine, siyasi
iktidarın gözünün içine bakarak yargı kararı verilmesinin
ahlaksızlık olduğuna ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 15 Temmuz hain darbe
girişimi yargılamalarının bağımsız
mahkemeler tarafından sürdürüldüğüne, bu hain darbecileri koruyan ve
himaye eden bazı devletleri kınadığına ve Atatürke hakaret veya küfür gibi bir
şeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, hem AK PARTİ iktidarı
hem de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak sadece DAİŞ terör örgütüne
değil tüm terör örgütlerine karşı aynı kararlı
mücadelenin verildiğine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanının
bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadeleri ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının grup
toplantısındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-Avrupa Birliği
Karma Parlamento Komisyonunda Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir'den
boşalan üyelik için 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2nci maddesine göre Milliyetçi Hareket Partisince
bildirilen ve anılan Kanunun 12nci maddesi uyarınca
Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun görülen Ankara
Milletvekili Zühal Topcunun üyeliğine ilişkin tezkeresi (3/1073)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve 20 milletvekilinin, Kahramanmaraş ilinin tarım topraklarında kirlenme
sebebiyle ortaya çıkan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/550)
2.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 19 milletvekilinin,
Balıkesir'in Ayvalık ilçesindeki atık su arıtma tesisinin
17 Aralıktan bu yana çalıştırılmayarak günlük 4 bin
metreküp kanalizasyon atığının doğrudan denize
bırakıldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/551)
3.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy ve 20 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/552)
C) Gensoru
Önergeleri
1.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tarım
Kredi Kooperatiflerinin zarara uğramasında sorumluluğu
bulunduğu ve bu nedenle çitçileri mağdur ettiği iddiasıyla
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/16)
D) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, (2/1461) esas numaralı 12.04.1991
Tarih ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/99)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve arkadaşları
tarafından, 5 Haziran 2015 tarihinde Halkların Demokratik Partisinin
Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda yaptığı mitingde
gerçekleşen ve üzerinden iki sene geçmesine rağmen hâlen davası
devam etmekte olan bombalı saldırıyla ilgili ihmallerin tespit
edilmesi ve ihmali olan kişilerle ilgili soruşturma
başlatılması amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara
Milletvekili Levent Gök ile Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31
Mayıs 2017 tarihinde Şırnak ili Uludere ilçesi Şenoba Tugay
Komutanlığından kalkan AS-532 Cougar tipi helikopterin
kalkışından kısa bir süre sonra yüksek gerilim hattına
takılarak düşmesinin araştırılması amacıyla
5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine; 6, 13 ve 20 Haziran 2017
Salı günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine;
bastırılarak dağıtılan (11/16) esas numaralı
Gensoru Önergesinin 12 Haziran 2017 Pazartesi günkü gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1inci
sırasına alınarak Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ve
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında CHP Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcüye, yerinden sarf ettiği bir ifadesi
nedeniyle kınama cezası verilmesi
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi
ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485)
XII.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin yapılmasının Anayasa ve İç Tüzük
hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında
XIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, ofis telefonlarının
yenilenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/13086)
2.- İzmir
Milletvekili Zeynep Altıok'un, TBMM'de yapılan tamirat ve tadilatlar
ile ofis telefonlarının yenilenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/13163)
3.-
İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in, ofis telefonlarının
yenilenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/13164)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2016 ve 2017 yıllarında Kırsal
Kalkınma Yatırımları kapsamında Niğde'den
yapılan ve kabul edilen başvurulara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı
Ömer Çelikin cevabı (7/13205)
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, OSB'lerde yatırımların etkin
kullanılmasına yönelik düzenlemelere ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Faruk Özlünün cevabı (7/13206)
6.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Sarp Sınır
Kapısı'nda yaşanan aksaklıkların önlenmesine, görevli
polis sayısının artırılmasına ve polislerin
çalışma saatlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin
cevabı (7/13354)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, gıda enflasyonunun düşürülmesi ve
fiyat dalgalanmalarının önlenmesine yönelik tedbirlere ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/13376)
8.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslan'ın, TBMM'nin abone olduğu süreli
yayınlara ve bir dergi aboneliğine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/13391)
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, hammadde olarak yurt dışına
satılan madenlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/13556)
10.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in, Türkiye ve Rusya arasında
tarımsal ürünlerin ticaretinde uygulanan kısıtlama ve vergilere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/13645)
6 Haziran 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, dış
ticaretteki gelişmeler hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili
Emin Haluk Ayhanın, dış ticaretteki gelişmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
dış ticarette yaşanan bazı gelişmeler üzerine gündem
dışı söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Bölgede ve dünyada siyasi ve ekonomik açıdan
dış koşullarda hareket dinamikleri değişiyor,
ilişkiler yeniden tanımlanıyor, buna uygun ortaklıklar
şekilleniyor; yeni bir döneme doğru hareket ediyoruz. Türkiye,
bölgesindeki ve dünya ekonomisindeki yeni dinamikleri de dikkate alarak güçlü
bir ekonomik aktör olarak yoluna devam etmek durumunda. Bunun için ekonomide
son dönemde ortaya çıkan gelişmeleri çok dikkatle okumalı ve
gerekli adımları atmalıyız.
Nisan ve mayıs aylarında ihracatta bir
hareketliliğin başladığı izlenimi ortaya
çıkmaktadır. Ancak son aylarda dış ticarette maalesef bir
veri kirliliği ve karmaşıklığı yaşanmakta.
Zira geçen hafta içerisinde dış ticaretle ilgili 3 ayrı veri
açıklandı.
31 Mayısta TÜİK Nisan ayı
gerçekleşmelerini açıkladı, ardından 1 Haziranda TİM
Mayıs ayı ihracat kayıt rakamlarını
açıkladı, son olarak 2 Haziranda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
tarafından gümrük kayıtlarına göre geçici mayıs ayı
dış ticaret verileri açıklandı.
TİMin açıkladığı verilere
göre, mayıs ayı ihracatı geçen yılın aynı ay
ihracatına göre yüzde 15,8 artmış. Yılın ilk beş ayında
ihracatın yüzde 10 artışla 63 milyar dolara
ulaştığını görüyoruz. Ardından, 2 Haziranda
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
yayınladığı mayıs ayı geçici dış
ticaret verileri maalesef sevincimizi törpüledi. Zira Bakanlığın
verilerine göre, 2017 yılı Mayıs ayındaki
artışın daha sınırlı olduğu, dış
ticaret açığının hızla yükselmekte olduğu
görülüyor. Bakanlığın verilerine göre, geçen yılın
aynı ayına göre ihracat yüzde 9,5 artarak 13,2 milyar dolar
olmuş, ithalat ise yüzde 21,4 artarak 20,8 milyar dolar olmuş.
Dış ticaret açığı mayıs ayında yüzde 49,4
artmış, 7,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş.
İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 2016
yılı Mayıs ayında yüzde 70,2 iken 2017 yılı
Mayıs ayında yüzde 63,3e gerilemiş. İlk beş ayda
ihracat 63,9 milyar dolar, ithalat 89,1 milyar dolar, dış ticaret
açığı ise 25,2 milyar dolar. 2012 yılından bu yana 150
milyar doları aşamıyoruz.
Yılın ilk beş ayında toplam
ithalatın yüzde 16,5ini oluşturan 14,6 milyar dolarlık
kısmı enerji ithalatı. İlk beş ayında enerji
ithalatının faturası yüzde 4 artmış. Yılın
ilk beş ayında 89,1 milyar dolarlık ithalatın yüzde 75i
ham madde ve ara malı ithalatı. Ham madde ve ara malı
ithalatı yüzde 22 artarken yatırım malı ithalatı yüzde
17 oranında azalıyor. Bu durum, üretim yapımızın büyük
ölçüde ithalata bağımlı olduğunu, iç talep biraz
canlanınca, ihracat biraz artınca ithal girdisine talebin
arttığını, ithalatın ve dolayısıyla
dış ticaret açığının hızla yükseldiğini
gösteriyor, aynı zamanda ihracat artışının yüksek
düzeyde bir dış ticaret açığını birlikte
getirmeye başladığının, ithalat
bağımlılığının
kırılamadığının işaretidir. Karar
alıcıların üzerine düşen, salt ihracattaki
yükselişlere aldanmamak, dış ticaretteki yapısal
sorunları görmek ve bir an önce el atmaktır. Mayıs ayındaki
dış ticaret verileri bir sinyal olarak alınmalıdır.
İhracat ve üretim canlanmaya başladıkça ithalat ve dış
ticaret açığı hızla artıyor, kısa süre içinde
cari işlemlere olumsuz yansıyor. Döviz kurlarındaki
yükselişe rağmen dış ticaret açığının
mayıs ayında yüzde 49 artması, ihracatın ithalattan daha
fazla artırılamaması üzerinde düşünülmesi gereken bir
durum.
Dış ticarette ciddi yapısal
sıkıntılar ve tıkanıklıklara delalet eden
gelişmeler var. Bunlar da ancak sorunlara neşter atılarak,
yapısal tedbirler devreye sokularak çözülebilir. Hükûmetin maalesef böyle
bir yaklaşımı olmadığını görüyoruz.
Özellikle son günlerde karşılaşılan her sorunu ithalatla
çözle yaklaşımı sergileniyor. Bu doğru bir
yaklaşım değildir. Kur ve faiz söylemleri durmuştur ancak
maliyetler artmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Dolar
artışını artan ihracat karşılayamamaktadır.
Buğdayda, ette, fasulyede, nohutta, demirde, sorun yaşanan her üründe
çözümü aramamak lazım. Aksi hâlde, Sayın Cumhurbaşkanının
ve bakanların sıkça ifade ettiği dış ticarette denge
sağlayabilmeyi konuşan bir ülke olabilmemiz, 2023 hedeflerinin
yarısını bile tutturabilmemiz mümkün değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ayhan.
Gündem dışı ikinci söz Beyoğlu
ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Selina Doğana aittir.
Sayın Doğan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Selina
Doğanın, Beyoğlu ilçesinin ve İstiklal Caddesinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bugün Beyoğlu ve İstiklal
Caddesinin sorunları hakkında konuşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bazı kentler
vardır tarihî dokusuyla ünlüdür, bazı kentler ekonomik özellikleriyle
nam salmıştır, bazıları da coğrafi
güzellikleriyle ünlüdür. İstanbul ise tüm bu özellikleri bünyesinde
barındıran çok özel bir şehir ancak ne yazık ki son
yıllarda korkunç, vahşi bir rant kavgasına kurban edilmiş
durumda. Bunun en somut örneğini de Beyoğlunda ve özelde de
İstiklal Caddesinde görüyoruz.
Bildiğiniz gibi, Beyoğlu 27 konsolosluk,
konsoloslukların bünyesindeki kültür merkezleri, yabancı kolejler,
azınlık okulları, tiyatrolar, opera salonları, festivaller
gibi, Beyoğluna karakteristik özelliğini veren pek çok etkinlikle
ünlü bir semtti ve bu hâliyle de çok kültürlülüğün vücut bulduğu çok
özel bir semt idi yakın döneme kadar. Biliyorsunuz, büyük kitabevlerine,
büyük tiyatrolara ev sahipliği yapmıştı ancak ne yazık
ki belli bir süredir kasıtlı ve bilinçli olarak Beyoğlu tüm bu
özelliklerinden arındırılmak isteniyor. Yakın geçmişin
bu yaşam merkezi ne yazık ki Laleli gibi bir ucuz alışveriş
merkezine dönüştürülmek isteniyor. Hâl böyleyken oturup hep birlikte bir
düşünmemiz ve bunun önüne nasıl geçmemiz gerektiğini birlikte
konuşmamız gerekiyor.
Bu bilinçli ve kasıtlı değişim
büyük ölçüde 2004 yılında başladı, ruhsat verme yetkisi
kaymakamlıklardan alınıp belediyelere verilince iş yeri
sayısı Beyoğlunda katlanarak arttı. 2005 yılında
ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Beyoğlu Belediyesi
caddedeki ağaçları söküp yerine Çin graniti döşemeye karar
verdiler, sonra ondan da memnun olmadılar, onları da söküp bu sefer
Türk taşı döşemeye karar verdiler. Kamu kaynakları böyle
hoyratça harcanırken tabii ki caddeye gelen ziyaretçilerin
sayısı ciddi anlamda düştü. 2005 yılında eğlence
vergileri yüzde binleri geçecek şekilde artırıldı, alkollü
içki üreten markaların kültürel etkinliklere sponsor olması yasaklandı,
üzerine bir de sigara yasağı getirildi. Tabii, bu yasağın
faydalarını burada tartışmayacağım ama
mekânların dışarılara masa koyması engellendiği
için sürekli olarak zabıta ve esnaf karşı karşıya
geldi. Tüm bunların ardından bir de Beyoğlunun, İstiklal Caddesinin
ortasına hançer gibi saplanan -çok lazımmış,
İstanbulda yeterince AVM yokmuş gibi- bir de AVM dikildi. Eskilerin
tabiriyle şahtı şahbaz oldu! (CHP sıralarından
alkışlar) Böylece Beyoğlu sakil, rüküş ve bayağı
bir semt hâline getirildi.
Vazgeçilmez bir demokratik hak olan protesto
hakkı dünyanın her yerinde o semtin, o kentin meydanlarında veya
işlek yerlerinde kullanılırken Taksim tüm bu protestolardan
arındırıldı ve yine İstiklal Caddesi geçmişte hiç
yaşamadığı değişimler yaşadı. Emek,
Alkazar ve Sinepop gibi sinemalar tarihe karıştı. Atatürk Kültür
Merkezi, Muammer Karaca Tiyatrosu ve Devlet Tiyatroları, Aziz Nesin
Tiyatrosu kapandı. İnci Profiterol kapandı sayın
milletvekilleri, Kelebek Korse taşınmak zorunda kaldı ve
Beyoğlunda sanat öldü sayın milletvekilleri. Evet, İstiklal
Caddesi zaman içinde çok değişti ama Körfez ülkelerinden saç
ektirmeye gelmişken Ucuz tişört de alayım bari. diyen
turistlere de hiç teslim edilmemişti.
Bir de, tabii, Taksim Meydanı var,
yayalaştırma projesi adı altında Türkiyenin en önemli
meydanına beton döküldü. Evet, bildiğiniz beton döküldü,
ortasında kalan Atatürk Anıtıysa polis bariyerleriyle çevrildi.
Soruyorum: Dünyanın hangi ülkesinin en büyük meydanı şöyle bir
görüntüye sahiptir? Şöyle.
Sayın milletvekilleri, bizleri bekleyen
başka bir tehlike daha var. Kültür ve sanat, eğlence İstiklal
Caddesini terk ederken bu mekân yerini fuhuş ve uyuşturucu
mafyasına terk etmiş durumda. Bugün sokaklarda mendil satarak ya da
dilenerek yaşamak zorunda bırakılan çocuklar için bunun ne
anlama geldiğini hep beraber bir düşünelim. Ama
hakkınızı yemeyelim, Sayın Cumhurbaşkanının
şikâyet ettiği gibi, kültürde yeterince ilerleme
sağlayamadınız, bunu yapamadınız ama cumhuriyetin
aydınlanma kültürünü tahrip etme yolunda önemli bir aşama
kaydettiniz. Yerine, postmodern, yağmacı, rantçı bir talan
kültürü yarattınız ve bununla anılacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Adı özgürlükten geliyor diye
İstiklal Caddesini de tahrip ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELİNA DOĞAN (Devamla) Gelin, bundan
vazgeçin, caddeye eski kimliğini kazandırmak için
eleştirilerimizi dikkate alın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Doğan.
Gündem dışı üçüncü söz, 5 Haziran
Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Haziran Dünya Çevre Gününüzü
kutlar, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
5 Haziran, çevre sorunlarına kamuoyunun
dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek
ve politik ilgiyi artırmak üzere tüm dünyada çeşitli etkinliklerle
Dünya Çevre Günü olarak kutlanmaktadır. 1950li yıllarda teknolojinin
gelişmesi ve sanayileşmenin var olan kaynakların
kullanımını artırmasıyla çevre kirlilikleri dünya
yüzünde oluşmaya başladı.
5 Haziran 1972de İsveçin başkenti
Stockholmde 133 ülkenin katılımıyla Birleşmiş
Milletler tarafından İnsan Çevresi Konferansı adı
altında bir konferans düzenlendi, 5 Haziran tarihinin Dünya Çevre Günü
olması kabul edildi ve çevre sorunlarının tüm
insanlığı tehdit eden bir sorun hâline geldiği ve
insanlığın bu ortak sorununa ancak koordineli bir iş
birliğiyle çözüm getirilebileceği vurgulandı.
Canlı yaşam için hayati öneme sahip olan
çevresel değerlerin korunması sadece bir güne, bir haftaya
indirgenemeyecek kadar önemli bir konudur. 5 Haziran Dünya Çevre Günü bizler
için çevresel duyarlılığın gelişmesi konusunda bir
hatırlatma niteliğinde olmakta, bizler çevrenin ve doğal
kaynakların korunarak gelecek nesillere aktarılmasını tüm
süreçlerimizde bütün politika alanlarımıza yansıtmaktayız.
Bugün, tüm dünya küresel ısınma, çölleşme, kuraklık, temiz
içme suyuna erişememe gibi insanlığın geleceğini
tehdit eden çevre sorunlarına karşı büyük bir mücadele
vermektedir. Bizler de Türkiye olarak bu küresel mücadelede üzerimize
düşen görevi uluslararası anlaşmalara katılım
sağlayarak, ulusal politikalarımızla da mevzuatımızla
da çevresel değerlerin korunması amacıyla gerekli düzenlemeleri
yaparak en iyi şekilde gerçekleştirmeye çaba gösteriyoruz.
Temiz bir çevreden bütün insanların sorumlu olduğundan
hareketle, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, özel
sektör, belediyelerimiz, halkımızla birlikte çevre kirliliğinin
önlenmesi, doğal kaynakların korunması amacıyla atık
su arıtma tesisleri projelerinden yeşil alanların
artırılması çalışmalarına, entegre katı
atık yönetiminden sahil temizliği ve çevre eğitimi projelerine
kadar birçok alanda çok çeşitli çalışmaları hep birlikte
gerçekleştiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son yıllarda bu iş birliği ve sinerjiyle ülke
genelinde katı atık düzenli depolama sahalarının
sayısı artırılarak, 2003ten önce 15 iken, 2016
yılı itibarıyla bu rakam 81 ilimizi kapsadı.
Katı atıkların vahşi olarak
depolandığı ve çevre, halk sağlığı
bakımından tehdit oluşturan alanları rehabilite ederek
doğaya kazandırdık.
24 düzenli çöp depolama sahasında oluşan
metan gazından 155 megavat kapasiteli elektrik enerji üretimini şu
anda gerçekleştiriyoruz.
Evsel nitelikli atık su arıtma tesislerini
destekledik ve sayılarını artırdık. 2002
yılında yüzde 35 olan atık su arıtma tesisi hizmeti, 2016
itibarıyla yüzde 79,7ye ulaştı.
Kentlerimizde hava kirliliğinin önlenmesi
amacıyla temiz yakıt kullanımını
yaygınlaştırdık ve egzoz gazı kirliliğine mâni
olmak için temiz yakıt ve bakımlı araç kullanımını
teşvik ettik. Bugün itibarıyla bütün illerimizde günün yirmi dört
saatinde hava kirliliğini izleme ağı oluşturduk, deniz
kirliliğinin izlenmesi için de benzer bir izleme sistemi kurduk.
İklim değişikliğiyle mücadelede
ülke olarak yerimizi aldık ve Paris Konferansında yüzde 21 sera
gazı emisyonu azaltımı taahhüdünde bulunduk. Gerçi bugünlerde
ABD Başkanının yapmış olduğu hareket doğrusu
bu maddeyi belki sıkıntıya sokacaktır ama biz üzerimize
düşeni yapmaya devam edeceğiz.
Küresel iklim değişikliği ve
erozyonla mücadele için ormanlık alanların korunması ve
genişletilmesine yönelik çalışmalarda yılda ortalama 400
bin hektar alanı ağaçlandırdık, bu sayede ülkemizin dünyada
orman alanlarını artıran ülkeler arasına girmesini
sağladık.
Yenilenebilir Enerji Kanunuyla enerji temininde
dışa bağımlı olan ülkemizin kendi yerel enerji
kaynaklarının kullanımını teşvik ettik;
güneş, rüzgâr, hidrolik enerji potansiyelinin özel sektör eliyle
yatırıma dönüştürülmesini destekledik.
Türkiye'yi, çevre dostu uygulamalarla gelecek
kuşakların da ihtiyaçlarını gözeterek sağlanacak
sürdürülebilir kalkınma anlayışıyla, yaşam kalitesinin
artırıldığı, biyolojik çeşitliliğin
korunduğu, doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınma
yaklaşımıyla yönetildiği, doğal kaynaklardan herkesin
adil biçimde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla)
yararlanmasını sağlayacak çevre yönetim sistemlerinin
oluştuğu, herkes için sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkını gözeten bir ülke yapma hedefiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak, 5 Haziran Dünya Çevre Gününü
kutladıklarına, Süper Lige yükselen Göztepe Spor Kulübü ile PTT
Birinci Lige ve diğer liglerde bir üst lige çıkan tüm
takımları tebrik ettiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri, dün
-5 Haziran- Dünya Çevre Günüydü. Günümüzde çevre bilincine sahip olmak,
çağdaş insan davranışlarının da esas çerçevesini
oluşturmaktadır. Bu nedenle çevre bilinci en başta insanın
kendi içinde duyduğu bireysel sorumlulukla oluşmaktadır. Çevre
kirliliği konusunda toplumun en küçük birimi olan aileden
eğitimcilere, yerel yönetimlerden vatandaşlara kadar toplumun her
kesiminden ve her yaştan insana çok büyük sorumluluklar ve görevler
düşmektedir. Anayasamızın da 56ncı maddesinde Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
denilmektedir. Çevre için yapacağımız her faaliyetin ve
atılacak olumlu her adımın ileriki nesillerin daha güzel bir
dünyada yaşayacağı bir gelecek inşa etmesi temennisiyle tüm
insanlığın 5 Haziran Dünya Çevre Gününü de Başkanlık
Divanı olarak bizler tebrik ediyoruz.
Ve ayrıca, Süper Lige büyük bir
başarı göstermek suretiyle yükselen Sivas ve Malatyaspordan sonra
Göztepe Spor Kulübünü de tebrik ediyoruz, kendilerine Süper Ligde de başarılar
diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Yine, PTT Birinci
Lige ve diğer liglerde bir üst lige çıkan tüm
takımlarımızı bu arada kutluyor, tebrik ediyoruz,
başarılar diliyoruz.
Şimdi sisteme giren sayın
milletvekillerine sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Hürriyet, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, meslek lisesi öğrencilerinin staj sürelerinin sigorta
başlangıcı sayılmaması nedeniyle yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Staj yapan bazı meslek
gruplarının staj süreleri sigorta başlangıcı
sayılmakta, fiilî çalışmaya dayanmayan askerlik ve doğum
gibi nedenler borçlanılarak sigorta başlangıcı sayılmaktadır
ancak verilen bu borçlanma hakkı meslek lisesi öğrencileri olarak
staj yapanlara tanınmamaktadır. Bu, Anayasamızda yer alan
eşitlik ilkesine aykırı bir düzenlemedir. Madem meslek lisesi
öğrencilerimiz herhangi bir sigorta koluna dayandırılmadan
sigortasız bir şekilde çalıştırılıyor, o
zaman meslek liselilere staj zorunluluğunun yasal bir zemini de
bulunmamaktadır ve bu durum evrensel eşitlik ilkelerine
aykırılık teşkil etmektedir. Bu yasal çarpıklık
ve yaşanan ve bu aykırılık nedeniyle, çırak ve stajyer
olarak çalışan emekçiler mağdur edilmektedir ne yazık ki.
Bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve yaşanan
çarpıklığa son verilerek mağduriyetlerin giderilmesini
talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan
2.- İzmir Milletvekili Murat
Bakanın, Cumhuriyet gazetesinin 13 yönetici ve yazarının
cezaevinde bulunduğu davanın yüz elli altı gün sonra
açıklanan iddianamesine ve Cumhuriyet gazetesine kurulan bu kumpasın
çökeceğine ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan
Yaklaşık sekiz ay önce FETÖ
sanığı bir savcı tarafından Cumhuriyet gazetesini
susturma operasyonunun düğmesine basıldı. Cumhuriyet gazetesinin
13 yönetici ve yazarı şu an cezaevinde. Gazeteciler cezaevine
girdikten 156 gün sonra açıklanan iddianamede para hareketlerinin
incelendiği MASAK raporu yer aldı. Bu raporda İcra Kurulu
Başkanı Akın Atalayın 2.500 liralık parke
döşetme ücretini ödediği parkecinin oğlunun soruşturma
geçiren bir şirkete mal satması örgüt bağlantısına
delil sayıldı. Yani iddianamede Parke döşettiğin
kişiye ödeme yapmışsın. Bu kişinin oğlu FETÖyle
ilişkili kişilerden birinin şirketine satış
yapmış. Bu yüzden sen de FETÖcüsün. deniyor. Allah akıl fikir
versin. Bir hukukçu olarak buna nasıl bir yorum yapmalıyım,
bilemiyorum.
Ancak bilinmelidir ki Cumhuriyet gazetesine kurulan
bu kumpas çökecek. Cumhuriyet gazetesi cumhuriyetin gazetesidir. Cumhuriyeti
susturamayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Özdemir
3.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, farklı üniversitelerden 32 akademisyenin 16 Nisan halk
oylaması sonuçlarının bilimsel olarak tartışmalı
olduğuna dair kamuoyuyla paylaştıkları raporu Genel Kurulun
bilgisine sunmak istediğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Farklı üniversitelerden 32 akademisyenin 16
Nisan halk oylaması sonuçlarının bilimsel olarak
tartışmalı olduğuna dair kamuoyuyla
paylaştıkları raporu Genel Kurulun bilgisine sunuyorum:
Referandum öncesi sandık tutanak formlarında yapılan
değişikliklerle doğru ve objektif veri ve bilgiye
ulaşmanın yolu kapatılmıştır. Sayım
işlemi bazı bölgelerde bitmiş, bazı bölgelerde devam
ederken geçersiz oy pusulası tanımı ve nedeni
değiştirilerek doğru sonuçlara ulaşmada bilimsellik ve
objektif veri ilkesi ortadan kaldırılmıştır.
Sayım sonrasında bütün hata payları ve itirazlar dikkate
alınmadan veri kontrolü yapılmasına izin verilmemiştir ve
sonuçların kanıtlanmasının yolu
kapatılmıştır.
Bilim insanları bu tespitlerle YSK
tarafından ilan edilen referandum sonucunun halkın gerçek iradesini
yansıttığını söylemenin bilimsel açıdan
olanaksız olduğunu ortaya koymuşlardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
4.- Adana Milletvekili Zülfikar
İnönü Tümerin, lise, ön lisans ve lisans son sınıflarında
okuyan binlerce öğrenciyi mağdur etmemesi için sözleşmeli
sağlık personeli alım başvuru tarihlerinin
değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, 12.500 kişilik sözleşmeli sağlık personeli
alım başvuru tarihlerinin lise, ön lisans ve lisans son
sınıflarında okuyan binlerce öğrenciyi mağdur
etmesinin önüne geçilmelidir. Sağlık Bakanlığı 12.500
kişinin alım takviminde başvuru tarihlerini 7-13 Haziran olarak
belirlemiş ancak başvuru tercih tarihi ile okulların mezuniyet
tarihleri birbiriyle uyuşmadığı için binlerce gencimiz
iş başvurusunda bulunamayacaktır. Öğrenciler 2016 Kamu
Personeli Seçme Sınavına girmelerine rağmen mezuniyet tarihleri
personel alım tarihlerinden üç ya da dört gün sonraya denk
düştüğü gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı
personel alım başvuru tarihini ay sonuna bırakmalıdır.
Öte yandan, üniversitelerdeki tüm sağlık
bilimleri fakültelerinde final sınav tarihleri öne çekilerek
öğrencilerin mağduriyetleri giderilmelidir.
Bunun yanı sıra, yıllardır atama
bekleyen eski mezunlar da kesinlikle mağdur edilmemelidir. Hakkaniyet
içerisinde hem eski mezunlar hem de yeni mezun olan öğrencilerimizin
iş bulmalarının önü açılmalıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akın
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, maden firmalarının baskıları nedeniyle
zeytinliklerin yok edilmek istendiği iddialarının doğru
olup olmadığını ve zeytinlik alanlar içinde yapılan
maden arama ve işletme izin başvuru sayısını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, maden firmalarının talepleri doğrultusunda
ve onların baskıları nedeniyle zeytinliklerimizi yok etmek
istedikleri konusundaki iddialar doğru mudur?
Ayrıca, zeytin üretimi yapılan illerimizde
zeytinlik alanlar için şimdiye kadar yapılan maden arama ve
işletme izin başvurusu sayısı nedir? Bunlardan ne
kadarı 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve
Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun
nedeniyle reddedilmiştir?
2014-2017 yılları arasında maden
arama ve işletme izin başvurusu ne kadardır? Bunların ne
kadarına onay verilmiştir? Zeytinlik alanlardaki onay verilmeyen
maden arama başvuru sayısı nedir?
Gelin bu sevdadan vazgeçin. Hepinize zeytin
ağacı kadar uzun ömürlü, zeytin tanesi kadar bereketli ve
zeytinyağı kadar sağlıklı bir ömür diliyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, sekiz aydır Mersin Tarsusta yürütülen kazı
çalışmalarıyla ilgili Kültür Bakanının kamuoyunu
bilgilendirmesini ve Tarsusta çıkan eserlerin Tarsusta
bırakılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Kültür ve Turizm Bakanımıza olacak.
Mersin Tarsusta sekiz aydır gizemli bir kazı
yapılmaktadır. Bir caddenin giriş ve
çıkışları üst düzey güvenlik önlemleriyle kapatılarak
sekiz aydır hiç kimse buraya yaklaştırılmamaktadır.
Valiye soruyoruz, valinin detay bilgisi yok; kaymakama soruyoruz,
kaymakamın detay bilgisi yok. Buradan çok sayıda hazine
çıktığı, hatta şehir efsanesi hâline gelip Dokyanusun
hazinesinin bile buradan çıktığı söylenmektedir.
Sayın Kültür Bakanından kamuoyunu
bilgilendirmesini, Tarsustan çıkan eserlerin mutlaka Tarsusta
bırakılmasını, bölgede yapılan kazının yirmi
dört saat kamera kaydının alınmasını talep ediyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 5 Haziran Dünya
Çevre Gününe ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
5 Haziran Dünya Çevre Günü. Niğde ile Bor
arasındaki Akkaya Barajında on yıldır giderilmeyen bir
kirlilik var. Bu kirlilik artık çevre felaketine dönmüş durumda. Hâlâ
projelerden söz ediliyor. Ancak yaydığı koku ve suyun giderek
köpürmesinin yanında, rengindeki bozukluk insan
sağlığını tehdit eder boyutlarda. Ayrıca
Kızılca Deresinde de kirlilik had safhada.
Ülkemizde çevreyle ilgili çok söz söyleniyor, ne
yazık ki çevre ve doğa katliamı da giderek artıyor. Bunun
yanında, insanların sağlığını etkileyecek
derecede hava kirliliği de ülkemizde yoğunlaşıyor. Bu
konularda Hükûmetin daha acil önlemler almasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
8.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
İstanbul Ataşehirde bulunan Fatih Sultan Mehmet Hastanesindeki çocuk
ve kadın hastalıkları bölümlerinin Sancaktepeye
taşınmasının Ataşehirde yaşayan
vatandaşları mağdur ettiğine ve sağlık hizmetine
ulaşımı zorlaştırmak yerine kolaylaştıracak
çözüm yolları üretilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İstanbul Ataşehirde bulunan Fatih Sultan
Mehmet Hastanesindeki Çocuk ve Kadın Hastalıkları bölümlerinin
kapatılarak Sancaktepeye taşınması Ataşehir ilçemizde
yaşayan vatandaşlarımızı mağdur etmiştir.
400 bin nüfuslu Ataşehirdeki tek devlet hastanesinde bulunan iki önemli
bölümün plansız ve programsız bir şekilde kapatılması
sonucu Ataşehirliler onlarca kilometre uzaklıktaki başka
ilçelere gitmek zorunda bırakılmıştır. Her ne kadar
hastane yönetimi tarafından yapılan açıklamada hizmet
binasının yeniden yapımı gerekçe olarak gösterilse de
Ataşehirde yaşayan kadınlarımızı ve
çocuklarımızı mağdur etmeden çözüm üretmek Sağlık
Bakanlığının en birincil görevidir.
Ben buradan bir kez daha Sağlık
Bakanlığına ve yetkililere de çağrıda bulunuyorum:
Ataşehirli vatandaşlarımızın mağduriyetlerine ve
şikâyetlerine kulak verin. Sağlık hizmetine
ulaşımı zorlaştırmak yerine kolaylaştıracak
çözüm yolları üretin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 5
Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Birleşmiş Milletler 1972 yılında
Stockholmdeki konferansta 5 Haziranı Dünya Çevre Günü olarak ilan
etmiş ve her yıl 5 Haziran Dünya Çevre günü olarak
kutlanmaktadır. 2017 yılının teması ise yeniden
doğayla buluşmak olarak belirlenmiştir.
Bu yüzyıl birçok teknolojik imkân sunarken
doğadan ve çevreden çok şey alıp götürmüştür.
Sanayileşme ve kentleşme neticesinde çevre sorunları baş
göstermiş ve bu sorunlar hayatı olumsuz etkilemiş ve etkilemeye
devam etmektedir. Yılda 6 milyon insan hava kirliliğinden ölmekte,
663 milyon insan içilebilir suya erişememektedir.
İçtiğimiz suyun, soluduğumuz
havanın, tükettiğimiz her şeyin muhasebesini yapan, ölçüyü ve
dengeyi bırakmayan bir kültürden geliyoruz. İhtiyacımız, bu
kültüre sahip çıkmaktır.
Dünya
Çevre Gününün yaşanabilir bir dünyaya katkı
sağlamasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
- Sayın Akyıldız
10.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
kuraklık sigortasının uygulamasından doğan
sıkıntılara ve bu konuda çiftçilerin yaşayacağı
olası mağduriyetlerin oluşmadan önlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu
yıl ilk defa uygulamaya konulan devlet destekli TARSİM ilçe
bazlı kuraklık sigortası sözleşme koşullarına
göre TARSİM kuraklık sigortası kapsamında hasar meydana
geldiğinde -sözleşme koşullarına göre- sigortaya
başvuran parseller içerisinden seçilecek örnek parselleri gezmek suretiyle
bu parsellerdeki değerler üzerinden Kuraklık var mıdır,
yok mudur? diye tespit yapılacaktır. Bu örnek parseller neye göre
seçilecektir? Bazı parsellerdeki kuraklık hasarı yüzde 90, hatta
yüzde 100ü bulurken bazı parsellerde yüzde 60-70, bazı parsellerde
ise yüzde 30-40 aralığındadır. TARSİMce seçilecek
örnek parsellerde hasar yüzde 5-10 ise üretici bu parseller üzerinden büyük bir
maddi zarara uğrayacaktır. Uygulamada ilçe verim uygulaması
değil, ilçe eşik ortalaması dikkate alınacaktır.
İlçe eşik değerlerinin çok düşük olması durumunda da
çiftçilerimizin kuraklık hasarından faydalanmama
olasılığı çok yüksek olacaktır. Bu konunun acilen
çözüme kavuşturulması ve çiftçilerimizin yaşayacağı
olası mağduriyetlerin oluşmadan önlenmesi gerektiğini
hatırlatıyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdiş
11.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Botaşspor
Basketbol Kulübünün gelecek sezondan itibaren faaliyetlerini Ankarada
sürdürecek olmasına ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
bakanlardan Berat Albayraka ve Akif Çağatay Kılıça: Enerji
Bakanlığına bağlı bir kuruluş olan
BOTAŞın Adanada yıllardır faaliyet gösteren, ulusal ve
uluslararası anlamda nice başarılara imza atmış
Botaşspor adında bir basketbol kulübü var. Adanada basketbol
altyapısı için oldukça önemli bir kulüp olan, gençlerin sporla
tanışmasında büyük etkisi olan Botaşsporun gelecek
sezondan itibaren faaliyetlerini Ankarada sürdüreceği konuşuluyor.
Botaşspor Adanalıdır, Adananın takımıdır.
Bu duruma müdahale etmenizi bekliyoruz sayın bakanlar.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aydın
12.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin Körfez
politikasıyla ilgili Meclise bilgi vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk dış politikasının onlarca
yıllık birikimini elinin tersiyle iten AKP Hükûmeti, şimdi de
Körfezde ne yapılması gerektiğine karar verecek. Dün Suudi
Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Katarla
tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini açıkladı, gerekçe ise
bu ülkenin teröre destek vermesi. Elimde gördüğünüz bu anlaşma ise
Hükûmetin dış politikasının Türkiyeyi nasıl bir
maceraya sürüklediğinin bir göstergesi; Türkiye'nin Katar
topraklarının korunması amacıyla bu ülkeye Türk
Silahlı Kuvvetlerini gönderecek olması, dönemin Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz imzalı. Bu anlaşma neyin
karşılığında yapıldı, Hükûmet bunu hem
açıklamalı hem de Genel Kurulda Körfez politikasını yüce
Meclisimize izah etmeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ertem...
13.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, hazine arazileri üzerinde
yerleşim yapan insanların mağduriyetlerini gidermek ve mülkiyet
sorunlarını çözmek için herhangi bir çalışma
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlgili bakan ve
bakanlara soruyorum: Ülkemizde 1950li yıllardan bu yana köyden kente
yaşanan yoğun göç nedeniyle 2/B arazileri üzerinde çok büyük bir
yerleşim meydana gelmiş, altyapı yatırımları,
kamu hizmet binaları yapılmış, yerleşim yerleri
oluşturulmuştur. Ancak bu alanlarda yerleşik
insanlarımız, uzun yıllardır mülkiyetten kaynaklanan
sorunlarla iç içe yaşamaktadırlar, özellikle elektrik ve su abonesi
olamamaktadırlar. Konuya ilişkin olarak 19/4/2012 tarihinde arazilerin
satışı hakkında yapılan düzenleme, sorunları
çözmede yeterli olmamıştır. Hazine arazileri üzerinde
yerleşim yapan insanlarımızın mağduriyetlerini
gidermek için, yasaların aksayan ve eksik yönlerini tespit ederek mülkiyet
sorunlarının çözümü için herhangi bir çalışma yapıyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Çamak...
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersin-Taşucu
otoyoluna ilişkin vaatlerin yerine getirilmemesinin gerekçelerini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar, her seçim
öncesi Mersin-Silifke-Taşucu Otoyolu Projesinin sonuçlanması
sözlerini vermesine rağmen bugüne kadar ne yazık ki bu vaat
gerçekleştirilmemiştir. Dolayısıyla yaz sezonu
başladığında Mersine çevre illerden gelen
yazlıkçıların da çilesi başlıyor. Buradan yetkililere
ısrarla ve tekrar soruyorum: Vatandaşlarımız için
artık tamamen bir eziyete dönüşen Mersin-Taşucu otoyoluna
ilişkin her seçimde tekrar edilen bu vaatlerin yerine getirilmemesinin
gerekçeleri nelerdir? Çileye dönen Tarsus-Silifke yolu arasında
yazlıklarına ulaşmak isteyenlere kısa vadeli bir çözüm
düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Türkmen...
15.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin, Adanalı
çiftçilerin, sanayicilere ve esnafa yapıldığı gibi
borçlarının yapılandırılmasını ve faizsiz
ödeme imkânının sağlanmasını beklediklerine
ilişkin açıklaması
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Sorum
Sayın Başbakana: Adananın birçok köyünde dolu ve yağan
yağmurdan dolayı çiftçilerimiz ne yazık ki hasat edebilecekleri
ürünlerini hasat edemediler. Adanalı çiftçiler, artık, faiziyle
borçlarının ötelenmesini istemiyorlar. Adanalı çiftçilerimizin
beklentisi, tıpkı diğer sanayicilere, esnaflara
yapıldığı gibi, borçlarının yapılandırılması
ve faizsiz olarak ödeme imkânının sağlanması.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız Biçer
16.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçerin, zeytincilikle
ilgili tasarının yasalaşmasının 750 bin zeytinci
ailesinin açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmesi demek
olduğuna ilişkin açıklaması
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) Sayın
Başkan, zeytin tasarısının yasalaşması demek
Tütün Yasasıyla 350 bin, Şeker Yasasıyla 385 bin çiftçinin
ardından, 750 bin zeytinci ailesinin de açlığa ve
yoksulluğa mahkûm edilmesi demek. Bu halk ne yer ne içer, nasıl
geçinir diye düşünmeyenlerin, maden, inşaat, enerji, turizm
şirketleri istiyor diye kamu yararı sahtekârlığıyla
ölmez ağaç zeytine ve kendi halkına kıyması demek.
Kur'anda -benim ismimin de geçtiği- Tîn
suresinde zeytin ve incir ağacı üzerine yemin edilmektedir. Bugün,
Binali Yıldırım, artık, tesisler üzerine mi yemin
etmektedir? Bu yasadan sonra halkımıza zeytin yerine kömür,
zeytinyağı yerine palmiye yağı ve domuz yağı
mı yedireceksiniz? Bu tasarı zeytinliklerin katline fermandır.
Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Göztepe Spor Kulübü için özellikle
Sayın Yiğit ve Sayın Necip Kalkan Beylerin söz talepleri
olmuştu. Onlara söz vereceğimi söylemiştim.
Sayın Yiğit, buyurun.
17.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, Süper Lige
yükselen Göztepe Spor Kulübünü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mazisi büyük başarılarla dolu olan ve
ülkemizi Avrupada gururla temsil ederek ilk kez yarı final oynama
başarısı gösteren Göztepe, âdeta küllerinden yeniden
doğarak Süper Lige çıkmış, İzmiri sevince
boğmuştur. Göztepenin bu başarısı hiç kuşkusuz
azmin ve inancın zaferidir. Bu zafer İzmirin dağlarında
çiçekler açtırmıştır ve İzmir Marşını
artık İzmirin çocukları da gururla okuyacaktır. Çünkü
hepimizin de bildiği gibi, futbol asla sadece futbol değildir. Bu
bağlamda, Göztepenin Süper Lige çıkışında başta
Kulüp Başkanımız Mehmet Sepil ve Yönetim Kurulunu, deneyimli
hocamız Yılmaz Vural ve futbolcularını, emeği geçen
tüm camiayı, yağmur çamur demeden takımını destekleyen
taraftarımızı yürekten kutluyorum. Darısı
İzmirimizin diğer kulüplerinin başına diyorum.
Eskişehirsporun en kısa sürede tekrar
eskiye, ait olduğu döneme dönmesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum. Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Doğan, siz de sisteme
girin.
Bir de Milliyetçi Hareket Partisinden Göztepeyle
ilgili bir şey varsa onu da alabiliriz.
Sayın Kalkan, buyurun.
18.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, Süper Lige
yükselen Göztepe Spor Kulübünü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
NECİP KALKAN (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Efendim, İzmirde hepimiz çok sevinçliyiz, çok
mutluyuz. Türkiye'nin en köklü spor kulüpleri İzmirde kurulmuştur.
Karşıyaka, Altay, Altınordu, Göztepe, İzmirspor ve daha
niceleri; bunların hepsi aynı anda 1. Ligde oynamış
takımlardır. Bir semtin adını taşıyan, 2. Ligde
olup da dünya seyirci rekoru kıran takım da İzmirdedir, o
takımın adı da Göztepedir. Ayrıca, Türkiye'nin, Avrupa
Kupasında ilk yarı finale ulaşmış
takımının adı da Göztepedir. On dört yıl aradan sonra
İzmirimizi Süper Ligde temsil edecek takım Göztepedir, gururumuz
büyüktür. Göztepenin Süper Ligde olması İzmirde ticaretin de,
turizmin de canlanması anlamına gelir. Başbakanımız
Binali Yıldırımın destekleriyle Göztepe ve diğer
kulüplerimiz de en yakın zamanda statlarına kavuşacaktır.
Mutluyuz, teşekkür ederiz, Göztepeye
başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Doğan
19.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, on sekiz
aydır tutuklu olan 105 partili hakkında neden iddianame
hazırlanmadığını öğrenmek istediğine ve
Süper Lige yükselen Göztepe Spor Kulübünü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sorum Sayın
Adalet Bakanına: Manisa il eş başkanlarımızın da
içinde bulunduğu 105 kişi on sekiz aydır bir savcının
iddianame hazırlamasını bekliyor. Bu konuda defalarca
verdiğimiz yazılı ve sözlü soru önergelerimiz
cevaplandırılmadı. Tutuklu bulunan bu
arkadaşlarımızın aileleri çok zor durumdalar. 105
partilimiz hakkında neden iddianame hazırlanmıyor, neden
yargı önüne bu insanlarımız çıkarılmıyor?
Saygılar.
BAŞKAN Göztepesporu da tebrik ediyoruz
değil mi bu arada? Onun için açmıştım.
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Tabii, tabii; onu
unuttum.
Evet, Göztepesporun da Süper Lige
çıkmasını kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Bektaşoğlu
20.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
akademisyen milletvekillerine kıyak maaş düzenlemesini Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirmenin ahlaki ve vicdani bir davranış
olmadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz yıl Aladağda 11 kız
öğrenci ve 1 eğitimcinin hayatını kaybettiği yurt
yangınının olduğu gece canlarımız ateşte
yanarken kabul edilen akademisyen milletvekillerine kıyak maaş
teklifi tepkiler gelince geri çekilmişti. Ancak, aynı tasarı, bu
sefer de 13 şehidimizin olduğu gece ilgisiz bir tasarının
içine kurnazlıkla katılarak tekrar gündeme getirilmiştir.
Oldukça güç koşullarda görev yapan akademisyenler, kanun hükmünde
kararnamelerle görevlerinden alınan, ekmeklerinden edilen akademisyenler
bir taraftayken AKP Grubunun tek derdi akademisyen milletvekili olan
arkadaşlarına kıyak yapmak mıdır? O
arkadaşların hangi mağduriyeti vardı, alacakları ilave
maaş hangi mağduriyetlerini giderecektir?
Halkımız işsizlik, yokluk ve
yoksulluk içinde iken, terör başta olmak üzere ülkemizin onca sorunu var
iken bu tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmek
ahlaki ve vicdani bir davranış değildir. Yüce Meclisin manevi
şahsiyetine gölge düşürdüğü gibi, bir utanç vesikası olarak
da tarihe geçmiştir. Bu önergenin derhâl geri çekilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak Sayın Kılıç
Buyurun.
21.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, ramazanın, orucu, sevabı, sahuru,
iftarı, teravihi, neşeyi, kederi, varlığı,
yokluğu, sevgiyi, dostluğu, açlığı, ekmeği,
kardeşliği, komşuluğu paylaşmak demek olduğuna
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Paylaşmak güzel şeydir. Parktaki çiçek
koparılırsa bir kişinin, koparılmazsa bin kişinin
olur. Ekmeğini yalnız yiyen yükünü yalnız taşır,
kendiri dişiyle çeker. denmiştir. Yalnız yiyen felaket gününde
de yalnızdır. Paylaşılan sevinç iki kat olur,
paylaşılan bir acı da yarıya iner. Sen kendini
düşünürsen başkası da kendini düşünür. Çoğu insan
başarıyı almak olarak düşünüyor, oysa başarı
vermekle, paylaşmakla olur. O anlamda, ramazan da paylaşmaktır;
orucu, sevabı, sahuru, iftarı, teravihi, neşeyi, kederi,
varlığı, yokluğu, sevgiyi, dostluğu,
açlığı, ekmeği, kardeşliği, komşuluğu
paylaşmaktır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Usta, buyurun.
22.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, ülkücü şehitler
Cevdet Karakaş, Halil Esendağ ve Selçuk Duracıkı rahmetle
andığına, Filipinler ve İngilterede meydana gelen terör
olaylarına ve terörün her türlüsünü lanetlediğine, 5 Haziran Dünya Çevre
Gününe, Malatyasporu, Sivassporu ve Göztepeyi Süper Lige
çıkmalarından dolayı tebrik ettiğine, 15 Temmuz hain darbe
girişimi nedeniyle mağdur olan erler ile askerî öğrenciler
konusunda Hükûmetin dikkatli davranmasının yerinde
olacağına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
12 Eylül askerî müdahalesi sonrasında 4 Haziran
1981 günü sabahın erken saatlerinde Elâzığ Kapalı
Cezaevinde asılarak şehit edilen Cevdet Karakaşı, 5
Haziran 1983 tarihinde cellatlarından helallik isteyerek Hakka yürüyen
ülkücü şehitler Halil Esendağ ve Selçuk Duracıkı rahmetle
anıyorum. Onlar adaletin olmadığı bir mahkemede
yargılanarak bu vatanı, bu milleti sevmenin bedelini canlarıyla
ödediler.
Filipinler ve İngilterede meydana gelen terör
olayları nedeniyle birçok insan hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır.
Terör nereden ve kimden gelirse gelsin şiddetle kınıyoruz ve her
türlüsünü lanetliyoruz.
Sayın Başkan, dün 5 Haziran Dünya Çevre
Günüydü. 1972 yılında Stockholmde düzenlenen Birleşmiş
Milletler Çevre ve İnsan Konferansında 5 Haziran günü Dünya Çevre
Günü olarak kabul edilmiştir. Kabul edilen bildirinin ilk maddesinde
şöyle yazıyordu: İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye
olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve yeterli
yaşam koşulları temel hakkına sahiptir. Bildirgenin kabul
edilmesinden bu yana kırk beş yıl geçti ancak o tarihten bugüne
kamuoyunun duyarlılığı bir miktar artmış olmakla
birlikte bir yandan da doğanın başa çıkmaya
çalıştığı sorunlar daha da büyüdü. Hele hele
bugünlerde bir de -bugün belki görüşmeye başlayacağımız
torba yasada da- Çevre Gününü kutladığımız bir haftada
zeytinliklerin tahrip edilmesine, betonlaşmasına Türkiye Büyük
Meclisi olarak müsaade etmememiz gerekmektedir diye düşünüyorum.
Ben de Malatyasporu, Sivassporu ve Göztepeyi
Süper Lige çıkmalarından dolayı tebrik ediyorum,
taraftarlarını kutluyorum.
Ayrıca Sayın Başkan, 15 Temmuz hain
darbe girişiminden sonra, malum bu darbe girişiminin içerisine bir
şekilde katılan erler var, askerî öğrenciler var, işte
uzman çavuşlar veya çok alt düzeyde subaylar var. Bunlardan özellikle
tabii erlerin, askerî öğrencilerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) -
uzman çavuşların
tutuklulukları devam ediyor, önemli bir kısmı tutuklu olarak
yargılanıyor hatta bir kısmı yargılanmaya bile
başlanmadı, iddianameleri yok. Tabii, bu aileler de sürekli bizi
ziyaret ediyorlar. Bu gencecik çocukların zaten bir darbe içerisinde
bulunmaları mümkün değil, öyle bir iradeleri de yok.
Dolayısıyla bunlara bayram öncesinde bir müjde vermek gerekir diye
düşünüyorum.
Ayrıca değişik türlerde meslek
yüksekokulu veya değişik şekillerde askerî okullarda okuyan
öğrenciler de hak kaybına uğradılar ve 17 bine yakın
öğrencinin tamamı hak kaybına uğradı. Bu çocukların
bir kısmı öğrenciydi, bir kısmı mezun olmuştu,
şimdi burada bir güvenlik soruşturması yaparak bunları bir
elemeye tabi tutmak lazım. Hepsine birden FETÖcü muamelesi yapmak son
derece yanlış olur. Diğer mesleklere girmelerinin de önüne
geçiliyor ve diplomalarına da İşte şu KHKyla
alınmıştır. şeklinde bir şey yazılacak,
bunlara yapılan bu damgalama şeklindeki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) -
bu işlemin ben
doğru olmadığını düşünüyorum. Bu konuda da
Hükûmetin daha dikkatli davranmasının yerinde
olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
5 Haziran 2015 tarihinde yapılan ve Türkiyede birçok şey
açısından dönüm noktası olan Diyarbakır mitinginin yıl
dönümüne, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ve ülkemizin en büyük doğal
zenginliklerinden biri olan zeytin ağaçlarının kesilmesinin bu
ülkeye ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
5 Haziran evet iki açıdan önemli. Birincisi:
Bizim Diyarbakır mitingimizde 5 Haziran 2015te gerçekleştirilen
saldırı ve 5 yurttaşımızı kaybettiğimiz ve
sonrasında çok sayıda da yaralının olduğu ve belki
aslında Türkiyede birçok şey açısından dönüm noktası
olan bir günün yıl dönümüydü. Orada kaybettiğimiz insanları
sevgiyle, saygıyla anıyoruz. Ve maalesef, sonrasında birçok
saldırıya da bu ülke tanık oldu. Bunlar IŞİD
saldırılarıydı ve art arda, o günün
karanlığı ortaya çıkmadığı için bugüne kadar
geldiler.
5 Haziran diğer açıdan, Dünya Çevre Günü
olması hasebiyle de bütün dünyanın ve yaşam
alanlarımızın değerinin vurgulandığı bir
gün. Türkiye açısından baktığımızda, ülkemiz
dünya zeytin ağacı varlığında 4üncü, sofralık
zeytin üretiminde 2nci, zeytinyağı üretiminde de 5inci sırada
olan bir ülke. Dünyada zeytin ve zeytinyağı üretiminde öncü
ülkelerden olan Türkiyede zeytin alanları cumhuriyetin ilk
yıllarında çıkarılan kanunlarla koruma altına
alınmış durumda ama maalesef, AKP iktidarı döneminde bu
kanun altı kez değiştirilmek istendi ve şu anda da yine
aynı kanunla, yeni bir teklifle karşı karşıyayız.
Oysaki ülkemizin en büyük doğal zenginliklerinden biri olan ve barışın
simgesi olan zeytin ağaçlarının kesilmesi ve sanayi bölgesine
dönüştürülmesinde kamu yararı kavramı aramak büyük bir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Ve gerçekten, birçok zaman hem kamu yararından
hem de genel olarak her şeyde bir vatana ihanetten söz ediliyor ya
aslında zeytinliklere, mera alanlarına bunu yapmak bu ülke
insanına ve bu ülkeye ihanettir ve bunu yapmamalısınız
diyoruz, bunu gerçekten hep birlikte yapmamalıyız. Türkiyede herkes
bu anlamda ses yükseltirken bir kere de olsun bu seslere kulak vermenizi
temenni ediyoruz. Çünkü gerçekten, baktığımızda,
örneğin hemen Bursada şimdiden bu tasarı öncü
sarsıntılarını vermeye başladı. Denizlide belediyenin
zeytinlik alana benzin istasyonu açmak için imar değişikliği
yaptığı haberini okuyoruz ve bunlar ardı arkasına
gelecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bunlar bizim yaşam alanlarımız,
akciğerlerimiz. Ben zeytinliklerle büyüdüm, buradaki milletvekillerinin
birçoğu da ağaçlarla büyümüştür, böyle çocukluklar
yaşayarak geldik ve biz gelecek nesillere bunları bırakmak zorundayız.
Öyle kafeslere, beton binalara, alışveriş merkezlerine
hapsolarak bir hayat yaşamayı hiçbirimiz istemiyoruz ve bütün Türkiye
halkı da bunu istemiyor; bu sese kulak vermenizi temenni ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Süper Lige
çıkan Göztepe Spor Kulübü, Malatyaspor ve Sivassporu tebrik
ettiğine, küme düşen Rizespor, Gaziantepspor ile Adanaspora
üzüntülerini ilettiğine, siyasi iktidarın gözünün içine bakarak
yargı kararı verilmesinin ahlaksızlık olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grubu olarak Göztepe Spor Kulübünü, teknik kadrosunu,
futbolcularını ama daha önemlisi Göztepe taraftarını,
İzmiri tebrik ediyoruz. Tabii, Eskişehir için de üzüntümüzü bu
vesileyle ifade etmemiz gerekir. Daha önce Süper Lige çıkan
Malatyasporumuza, Sivassporumuza da tebrik dileklerimizi iletip
başarılar diliyoruz. Süper Ligden küme düşen Rizespora,
Gaziantepspora, Adanaspora da üzüntülerimizi iletiyoruz. Rizeye, Antepe ve
Adanaya, oradaki vatandaşlarımıza, taraftarlara da bu vesileyle
üzüntülerimizi iletmiş olalım Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, her vesileyle gerek
Hükûmet gerek Parlamentodaki siyasi partiler Türkiyenin bir hukuk devleti
olduğundan bahsederler. Fakat, yargının siyasetin sopası
hâline dönüştüğüne de
Her geçen gün Bu kadarı da olmaz.
dedirtecek yargı kararlarıyla ibretle ve hayretle sarsılıyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürke, annesine, kardeşine hakaret eden Süleyman
Yeşilyurt 12 Mayısta tutuklandı, beş gün sonra hemen
iddianamesi hazırlanıverdi, on üç gün sonra, 1 Haziranda da tahliye
edildi. Atatürke hakareti meşrulaştıran bir yargı
kararıyla karşı karşıyayız. Türkiyede
Nasıl karar verirsem Recep Tayyip Erdoğanı üzmemiş
olurum. diye düşünen hâkimlerle, yargıçlarla karşı
karşıyayız. Öte yandan, Cumhuriyet gazetesinin kimi yazar ve
yöneticileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
iki yüz on sekiz
gündür tutuklu, ortada iddianame yok. Bir siyasi partinin genel
başkanı, eş genel başkanı, grup başkan vekilleri
cezaevlerinde. Anlamsız yere, daha suçları sabitleşmemişken
bir siyasi partinin genel başkanını, grup başkan
vekillerini, milletvekillerini cezaevinde tutan bir anlayışın
Atatürke küfreden bir anlayışı tahliye etmesi, Türkiyede
yargının ne kadar tefessüh ettiğini açıkça ortaya
koymaktadır.
Buradan bu vesileyle yargı camiasını
uyarıyorum: Sizin için tek rehber hukukun evrensel kurallarıdır.
Siyasi iktidarın gözünün içine bakarak karar vermek ayıptır,
edepsizliktir, ahlaksızlıktır.
Genel Kurula ve kamuoyuna arz ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 15 Temmuz hain
darbe girişimi yargılamalarının bağımsız
mahkemeler tarafından sürdürüldüğüne, bu hain darbecileri koruyan ve
himaye eden bazı devletleri kınadığına ve Atatürke
hakaret veya küfür gibi bir şeyi kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kamuoyunun malumu olduğu üzere 15 Temmuz hain darbe
girişimi yargılamaları bağımsız mahkemeler
tarafından sürdürülmekte. Adaletin tecelli etmesi ve hain darbecilerin hak
ettikleri cezaları alması tüm milletimizin beklentisidir. Bu
kapsamda, bizler AK PARTİyi temsilen Merkez Yürütme Kurulu üyelerimizin
katılımıyla şehit ailelerimize destek olmak amacıyla
darbe çatı davasının görüldüğü Sincana gittik. Elbette bu
darbe davasının birinci derecede mağduru aziz milletimizdir, biz
de mağdur siyasi parti olarak kamu vicdanıadına bu davanın
takipçisi olacağız, davanın her aşamasını
izleyeceğiz.
Milletin evlatlarına milletin parasıyla
alınan silahları doğrultan, halka kurşun ve bomba
yağdıran FETÖcü hainlerin en ağır cezayı alması
temennimizdir. Darbe yaparken, millete kurşun sıkarken suçüstü
yakalanan darbeciler, 15 Temmuzda gösterdiği namertliği, ihaneti,
millet düşmanlığını, kin ve nefreti mahkeme safahatında
da göstermektedirler. Mahkemede pişkince tavırlar sergileyen bu
katiller, arsızca davranarak milletin aklıyla alay edeceklerini
sanıyorlar.
Unutulmasın ki bu dava süreci boyunca
şehit ailelerimizin hep yanında olacağız.
Şehitlerimiz, gazilerimiz, bu ülkenin şerefidir, onurudur,
hamiyetperver evlatlarıdır. Onların aileleri bizlere emanettir.
Zira onlar 15 Temmuz gecesi Önce vatan. demek suretiyle evde eşlerini,
kardeşlerini, çocuklarını bırakarak vatanlarına sahip
çıkmışlardır. Onların yetim kalan evlatları bu
milletin her bir ferdinin sorumluluğu altındadır.
Tüm dünyanın gözü önünde suçüstü yakalanan bu
hain darbecileri hâlâ koruyan ve himaye eden bazı devletleri de
kınıyoruz. Bu kadar şehidimiz ve gazimiz varken,
halkımız ve kamu binalarımız üzerine bombalar yağmışken
darbecileri iade etmek için hâlâ darbeyle ilgili kanıt isteyen devletlerin
yüzsüzlüğü insanlık adına ibret vericidir.
Şehitlerimizin kanının yerde
kalmaması için adaletin şaşmaz terazisinin işlemesi ve
davaların en kısa sürede sonuçlanması arzumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Siz de sözlerinizi tamamlayın
lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Mağdur siyasi
parti olarak beklentimiz, bu alçak FETÖcü darbecilere Türkiyede bir daha
kimsenin millî iradeye ve millete silah doğrultmaya cesaret
edemeyeceği ve darbeye yeltenemeyeceği derecede caydırıcı
ceza verilmesidir.
Bir diğer konu: Biz bunu defaatle buradan da
ifade ettik, bu ülke için mücadele eden, bu ülke için katkı sunan, bu
ülkenin, başta cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
bu ülkenin kuruluşunda emeği olan hiç kimseye, Atatürke hakaret veya
küfür gibi bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu şiddetle
kınadığımızı ifade ettik, bir kere daha ifade
etmek istiyorum. Atatürk, hiçbir siyasi partinin de tekelinde değildir,
Türkiyenin ortak bir değeridir, Türkiye Cumhuriyetinin banisidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-Avrupa Birliği Karma
Parlamento Komisyonunda Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir'den boşalan
üyelik için 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 2nci maddesine göre Milliyetçi Hareket Partisince bildirilen ve
anılan Kanunun 12nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun görülen Ankara Milletvekili Zühal
Topcunun üyeliğine ilişkin tezkeresi (3/1073)
1/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento
Komisyonunda Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir'den boşalan üyelik için
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2nci
maddesine göre Milliyetçi Hareket Partisince bildirilen ve anılan Kanunun
12nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun görülen Ankara Milletvekili Zühal Topcunun üyeliği Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve 20
milletvekilinin, Kahramanmaraş ilinin tarım
topraklarında kirlenme sebebiyle ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/550)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kahramanmaraş ilinin tarım
topraklarında kirlenme sebebi ile ortaya çıkan sorunların
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla
arz ederiz.
1) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
2) Atila Kaya (İstanbul)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Kadir Koçdemir (Bursa)
8) Edip Semih Yalçın (İstanbul)
9) İsmail Ok (Balıkesir)
10) Mevlüt Karakaya (Adana)
11) Erkan Haberal (Ankara)
12) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
13) Ümit Özdağ (Gaziantep)
14) Mustafa Mit (Ankara)
15) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
16) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
17) Deniz Depboylu (Aydın)
18) Oktay Öztürk (Mersin)
19) Zühal Topcu (Ankara)
20) Muharrem Varlı (Adana)
21) Şefkat Çetin (Ankara)
Gerekçe:
İnsan, hayatını devam ettirebilmek
için önce sağlıklı bir çevreye ihtiyaç duyar. Yaşamına
devam edebilmesi, beslenebilmesi ve ihtiyaçlarını
karşılayabilmesi tamamen sağlıklı bir çevreyle mümkün
olabilmektedir.
Endüstriyel devrimin hızla gelişmesi,
şehirlerin büyümesi, araç kullanımının artması,
hızlı endüstrileşme ve buna karşılık planlama ve
çevresel düzenlemelerdeki eksiklikler sonucu gittikçe artan kirlilik
Kahramanmaraş'ta sağlık ve çevre sorunlarına yol
açmıştır.
Çevre kirliliği birçok şehirlerde
olduğu gibi Kahramanmaraş'ta da her geçen gün artan boyutlarıyla
toprak kirlenmesi olarak önemini korumaktadır. Belli bölgelerdeki
aşırı nüfus yoğunlaşması, plansız
sanayileşme ve çarpık kentleşme ile aynı zamanda
kaynakların gereksiz ve aşırı kullanımı sonucu
oluşan atık ve artık maddelerin miktarı çeşit ve
özellikleri son yıllarda öylesine artmıştır ki hiç bir
önlem alınmadan ve kontrolsüz bir şekilde alıcı ortamlara
atılan bu atıkları doğanın kendi kendine özümlemesi
çoğu kez mümkün olmamakta ve çevre kirliliği günümüzde artarak
sürmektedir.
Tarımsal alanlarda oluşan toprak
kirliliğine sebep olan belediye atıkları, hafriyat toprağı,
inşaat ve yıkıntı atıkları, ambalaj
atıkları, atık madeni yağlar, atık pil ve
akümülatörler, bitkisel atık yağlar, poliklorlu bifeniller ve
poliklorlu terfeniller, ömrünü tamamlamış lastikler, atık
elektrikli ve elektronik eşyalar, ömrünü tamamlamış (hurda)
araçlar, demir ve çelik sektörü ve cüruf atıkları, kömürle
çalışan termik santraller ve kül, atık su arıtma tesisi
atıkları, tıbbi atıklar ve maden atıkları
Kahramanmaraş tarım topraklarının kirlenmesine,
tarımsal verimin düşmesine veya yok olmasına sebep
olmaktadır.
Sağlıklı bir çevre ve yaşam
kalitesi yüksek bir toplum oluşturulması ancak çevre
sorunlarının çözülmesiyle mümkündür. Daha temiz ve yaşanabilir
bir çevre meydana getirmek için öncelikle toplumda çevre bilincinin
oluşturulması gerekmektedir.
Ülkemizin tarımsal anlamda önemli illerinden
olan Kahramanmaraş'ın tarım topraklarının
kirlenmesinin sebeplerinin araştırılarak, alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasında yarar görülmektedir.
2.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve 19
milletvekilinin, Balıkesir'in Ayvalık ilçesindeki atık su
arıtma tesisinin 17 Aralıktan bu yana
çalıştırılmayarak günlük 4 bin metreküp kanalizasyon
atığının doğrudan denize
bırakıldığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/551)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde
yap-işlet-devret modeliyle yapılıp üç yıl önce devreye
giren atık su arıtma tesisinin 17 Aralıktan bu yana
çalıştırılmayarak günlük 4 bin metreküp kanalizasyon
atığının doğrudan denize bırakıldığı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederim.
1) İsmail Ok (Balıkesir)
2) Baki Şimşek (Mersin)
3) Kamil Aydın (Erzurum)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Mustafa Mit (Ankara)
6) Kadir Koçdemir (Bursa)
7) Deniz Depboylu (Aydın)
8) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
9) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
10) Nuri Okutan (Isparta)
11) Erkan Haberal (Ankara)
12) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
13) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
14) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
15) Arzu Erdem (İstanbul)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) Mustafa Kalaycı (Konya)
18) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Muharrem Varlı (Adana)
Genel Gerekçe:
Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde
yap-işlet-devret modeliyle yapılıp, üç yıl önce devreye
giren atık su arıtma tesisinin 17 Aralıktan bu yana
çalıştırılmayarak günlük 4 bin metreküp kanalizasyon
atığının doğrudan denize
bırakıldığı ortaya çıkmıştır.
Ayvalık'a 15 milyon lira harcanarak
yaptırılan atık su arıtma tesisi 19 Kasım 2013
tarihinde faaliyete girmiştir. Ayvalık Atık Su Arıtma
Tesisini çalıştıran Koçoğlu inşaat Sanayi Tarım
ve Hayvancılık Ticaret Anonim Şirketi Ayvalık
Belediyesinden 1 milyon 900 bin,Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon
İşleri Müdürlüğünden 2 milyon 500 bin lira
alacağını tahsil edemediği gerekçesiyle tesisin
çalışmasını durdurmuştur. Müdür ve bekçi
dışındaki 8 personelin işten
çıkarıldığı, arıtma tesisinin kapısına
kilit vurulduğu, günde 4 bin metreküp atık su arıtma
kapasitesine ait tesisin çalışmalarının durdurulduğu
Balıkesir Su ve Kanalizasyon İdaresine de (BASKİ)
bildirilmiştir.
17 Aralıktan bu yana Ayvalık'ın
atık suyunun arıtılmadan denize deşarj edildiği
şirket tarafından bildirilmiştir.
BASKİ ise atık su arıtma tesisinin
alacakları nedeniyle değil şirketin konkordatoya gitmesi,
işverenin ekonomik gücü olmaması nedeniyle
kapandığını söylemiştir. Deniz
deşarjının 1.200 metre uzunlukta ve 35 metre derinlikte
olduğunu ve bırakılan atıkların anında
parçalandığını iddia eden BASKİ, her ne kadar da
korkulacak bir şey olmadığını söylese de ülkemizin
deniziyle turizm açısından önemli yere sahip olan Ayvalık ilçesi
büyük bir deniz kirliliğiyle karşı karşıyadır.
Bu nedenle Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde
atık su arıtma tesisinin 17 Aralıktan bu yana
çalıştırılmayarak günlük 4 bin metreküp kanalizasyon
atığının doğrudan denize bırakıldığı
iddialarının araştırılarak yaşanan sorunlara
gerekli önlemlerin alınması için Anayasanın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
3.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve 20 milletvekilinin, esnaf
ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/552)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülke ekonomimizin ve sosyal yapımızın
çekirdeğini oluşturan esnaf ve sanatkârlarımız özellikle
son yıllarda çeşitli sorunlarla karşı karşıya
kalmıştır. Esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomik ve
sosyal yaşamlarının devamlılığını
tehdit eden ekte de belirttiğimiz bu sorunların
araştırılarak alınacak önlemleri tespit etmek üzere
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Baki Şimşek (Mersin)
4) Erkan Haberal (Ankara)
5) Mustafa Mit (Ankara)
6) İsmail Ok (Balıkesir)
7) Nuri Okutan (Isparta)
8) Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu (İstanbul)
9) Muharrem Varlı (Adana)
10) Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş)
11) Kamil Aydın (Erzurum)
12) Deniz Depboylu (Aydın)
13) Mehmet Parsak (Afyonkarahisar)
14) Arzu Erdem (İstanbul)
15) Celal Adan (İstanbul)
16) İzzet Ulvi Yönter (İstanbul)
17) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
21) Atila Kaya (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun
31/1/2016 verilerine göre ülkemizde toplam 1 milyon 602 bin 182 esnaf ve
sanatkâr, 1 milyon 725 bin 634 iş yeri bulunmaktadır.
Ülke ekonomimizi nesnel verilerle ele
aldığımızda özellikle küçük işletmelerin
varlıklarını devam ettirme noktasında can
çekiştiği görülecektir.
Bireysel kredi veya bireysel kredi kartı
borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş toplam kişi
sayısı 2015 yılında, 2014e göre yüzde 3 artarak 1 milyon
331 bin 305 kişi olmuştur. Aynı yıl içinde birden fazla
kaydı bulunan kişilerin bir kez sayılmasıyla elde edilen
veriler dikkate alındığında bireysel kredi borcundan
dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı 2014
yılına göre yüzde 8 oranında artarak 2015 yılında 725
bin kişi olmuştur.
2016 yılının Ocak ayı
itibarıyla bir yıllık süre içinde 995.957 senet protesto
edilmiştir. Aynı dönem protesto edilen senet tutarı 10 milyar
228 milyon 72 bin TL'dir.
Yine aynı dönem için
karşılıksız çek 772.412 adettir. Bu çeklerin tutarı
27.374 milyar TL'dir.
Borçlanmayla ilgili bu veriler vatandaşın
bugün yaşadığı sorunu gözler önüne sererken bu durum
alışverişi ve doğal olarak da büyük küçük esnaf ve
sanatkârlarımızı dolaylı olarak etkilemektedir.
Esnaf ve sanatkârlarımızın
sorunları ortadayken bir de alışveriş merkezlerinin (AVM)
neredeyse her il ve ilçeye kadar ulaşması sorunlara
başkasını eklemiştir. Bu olumsuzluğu ortadan
kaldırmak, haksız rekabeti engellemek için 6585 sayılı
Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
çıkartılmış fakat söz konusu kanun beklentileri
karşılayamamıştır.
Alışveriş merkezleri (AVM), büyük
market zincirlerinin en kırsal yerlere kadar şube açmaları ve bu
şubelerin belirli standartlarda olmayıp çok büyük alanlara sahip
olmaları sonucu esnaf ve sanatkârlarımız yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalmaktadır.
Bu sebeplerden dolayı esnaf ve
sanatkârlarımızın sorunlarının
araştırılarak alınacak önlemleri tespit etmek üzere
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır. Önerge daha önce
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi önergeyi okutuyorum:
C) Gensoru Önergeleri
1.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22
milletvekilinin, Tarım Kredi Kooperatiflerinin zarara
uğramasında sorumluluğu bulunduğu ve bu nedenle çitçileri
mağdur ettiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/16)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Millî ekonominin temeli ziraattır.
diyerek tarımda kalkınmaya büyük önem veren Ulu Önder Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, 10 köyden 36 ortakla 1936 yılında Tekir Kooperatifini
kurmuştur. Atatürk'ün 1 no.lu kurucu ortak olduğu bu kooperatif
Türkiye'nin ilk tarım kredi kooperatifi olmuş ve tarım kredi
kooperatifleri günümüzdeki durumuna adım adım gelmiştir.
Ancak son birkaç yıldır Tarım Kredi
Kooperatifleri Genel Müdürlüğü çiftçilerimize ve Türk tarımına
yaptığı katkılar yerine, usulsüzlük ve yolsuzluk
haberleriyle gündeme gelmektedir.
Bakanın görevini ihmal ettiği,
sorumluluğunun gereğini yerine getirmediği, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin zarara uğratılmasına göz yumduğu, bu
nedenle tüm halkımızı ve özellikle de çiftçilerimizi mağdur
ettiği, zarara uğrattığı açıktır.
Saydığımız tüm bu gerekçelerden dolayı Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik
hakkında Anayasamızın 98 ve 99uncu, İç Tüzükün
106ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Okan Gaytancıoğlu Ahmet Akın Mustafa
Tuncer
Edirne Balıkesir Amasya
Serkan Topal Kazım
Arslan Mazlum
Nurlu
Hatay Denizli Manisa
Melike Basmacı Bülent Yener Bektaşoğlu Vecdi Gündoğdu
Denizli Giresun Kırklareli
Aytuğ Atıcı Gamze Akkuş
İlgezdi Zülfikar
İnönü Tümer
Mersin İstanbul Adana
Ömer Fethi Gürer Mehmet Tüm Didem Engin
Niğde Balıkesir İstanbul
Hüseyin Çamak Serdal
Kuyucuoğlu Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Mersin Mersin Bursa
Ceyhun İrgil Ali Akyıldız Onursal
Adıgüzel
Bursa Sivas İstanbul
Mustafa Akaydın Yakup Akkaya
Antalya İstanbul
Gerekçe:
2014 yılı öncesinde denetimi
yapılamayan Tarım Kredi Gıda AŞ'de 2014 yılında
patlak veren yolsuzluklar artık sahte ve gerçeğe aykırı
olarak düzenlenen bilançolarla gizlenemez hâle gelmiş; 2011, 2012 ve 2013
yıllarında meydana gelen zararın 50 milyon 23 bin 444 lira 96
kuruş olduğu ortaya çıkmıştır. Bu süreçten sonra
sürekli olumsuz bir şekilde gündemde yer alan Tarım Kredi
Kooperatiflerinde bir de genel müdürün 100 bin TL'lik maaş haberi gündeme
gelmiş; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk
Çelik verilen yazılı soru önergesinde genel müdürün net maaşı
hakkında yanıt vermemiştir.
Bunun yanı sıra, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin şirketlerine atanan yönetim kurulu üyelerinin Türkiye'de
başka bir görüşe sahip çiftçi ve yönetici yokmuşçasına
iktidar partisine üye olan kişiler arasından atandığı
görülmüştür.
Asya Emeklilik hisselerinin yüzde 98'inin Tarım
Kredi Kooperatifince satın alınmasıyla kooperatif,
devralınan şirkete yeni bir isim bulmak için 9-14 Aralık 2016
tarihleri arasında gerçekleştirilecek 20 bin TL'lik bir isim
yarışması açmış ancak yarışmanın üzerinden
aylar geçmesine rağmen yarışma sonuçları
açıklanmamış, söz konusu yarışmanın
duyurulması için bir reklam ajansına 660.800 TL ödenmiştir.
Yine, Romanya'daki bir firmaya hiçbir teminat
almadan ve tamamen kurum mevzuatlarına aykırı bir şekilde 3
milyon euro para göndermesi gündeme getirilmiş, ithal edilen hasta, ölü
hayvanların fotoğraflarının paylaşılmasına
ve bu konuda da önerge verilmesine rağmen Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik sessiz kalmış,
kamuoyunun beklediği yanıtları vermemiştir.
Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü, 16
Nisan Anayasa değişikliği referandumundan bir gün önce
ortaklarına yönlendirme mesajı göndererek partizanca tutum
sergilemiştir.
Söz konusu iddialara Bakan Faruk Çelik'in
duyarsız ve kayıtsız kalması ve iddialar hakkında
idari ve adli soruşturma başlatılmaması Tarım Kredi
Kooperatiflerinde büyük bir yönetim zafiyetine yol açmış,
kooperatifteki yolsuzluk ve usulsüzlük giderek artarak önemli bir kamu
zararı oluşmuştur.
Yukarıda açıklandığı üzere,
Bakanın görevini ihmal ettiği, sorumluluğunun gereğini
yerine getirmediği, Tarım Kredi Kooperatiflerinin zarara
uğratılmasına göz yumduğu ve sonuçta
halkımızın ve özellikle çiftçilerimizin mağdur edildiği
çok açıktır.
Anılan gerekçelerden dolayı Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik
hakkında Anayasamızın 98 ve 99uncu, İç Tüzükün
106ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergenin ön görüşme günü Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek
oylarınıza sunulacaktır.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
ve arkadaşları tarafından, 5 Haziran 2015 tarihinde
Halkların Demokratik Partisinin Diyarbakır İstasyon
Meydanı'nda yaptığı mitingde gerçekleşen ve üzerinden
iki sene geçmesine rağmen hâlen davası devam etmekte olan
bombalı saldırıyla ilgili ihmallerin tespit edilmesi ve ihmali
olan kişilerle ilgili soruşturma başlatılması
amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
6/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/6/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
5 Haziran 2015 tarihinde partimizin Diyarbakır
İstasyon Meydanı'nda yaptığı mitingde bir bombalı
saldırı gerçekleşmiştir. Üzerinden iki sene geçmesine
rağmen patlamayla ilgili dava hâlen devam etmektedir. Bu kanlı
saldırıyla ilgili ihmallerin tespit edilmesi ve ihmali olan
kişilerle ilgili soruşturma başlatılması amacıyla
5 Haziran 2017 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve
arkadaşları tarafından (4744 sıra numaralı) Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 6/6/2017 Salı günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi lehinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpa
aittir.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP olarak
verdiğimiz araştırma önergesi hakkında konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım.
5 Haziran 2015 tarihinde yani bundan iki yıl önce
partimizin Diyarbakır İstasyon Meydanındaki final mitingine
bombalı bir saldırı düzenlenmişti. Öncelikle bu kanlı
saldırıda yaşamını yitiren 65 yaşındaki Ali
Türkmen, 34 yaşındaki Şeyhmus Kaçan, 47 yaşındaki
Necati Kurul, 17 yaşındaki Civan Arslan, 16 yaşındaki
Ramazan Yıldızı anarak başlamak istiyorum. Bu patlamada
400e yakın yurttaşımız da yaralandı, onlarcası
da uzvunu kaybetti ve o hâliyle yaşamak zorundalar.
Peki, neden bu saldırı oldu ve bu
saldırının arka planı neydi? Saldırı aslında
şundan oldu: HDPnin, tekçi sisteme karşı
farklılıkların bir arada yaşama isteğine
karşı oldu; yine HDPnin, eşit cinsiyetçi olmasından
dolayı oldu; yine HDPnin, Türkiye'de yaşayan bütün etnik, inanç
farklılıklarının bir arada, zengin ve birbirine
saygılı bir şekilde yaşama arzusuyla yapmış
olduğu siyasetine karşı oldu.
Bunun arkasında ne vardı, IŞİD
ne yaptı ve IŞİDin yapılanması neydi? Aslında
öncelikle bunu konuşmak gerekiyor. Bugün 5 Hazirana gelmeden önce,
öncesinde bu sürecin failleri kimlerdi ve kimler tarafından korundu ve bu
faillerin kimlerle ilişkileri vardı? Bu anlatacağım sadece
buz dağının görünün kısmı. Bakın, 2013
yılında Adıyamanda Mustafa Dokumacı adında bir şahıs
IŞİDle irtibata geçerek Adıyamanda bir çay ocağı
kurdu ve kardeşini de yanına aldı ve IŞİDle
ilişkilerini oradan başlatmış oldu. Bu en yakın
tarihte bilinen bir durum. Bu Dokumacılar, aynı zamanda
IŞİDe eleman katarak, bu elemanlar üzerinden faaliyet yürüterek ve
Suriyeye geçişlerini de sağlayarak bir organize suç örgütüne
dönüştüler. 2014 yılında bu gençlerin aileleri Emniyete
başvurdu, Bu çocuklarımızın hayatından endişe
ediyoruz, bu çocuklar IŞİDe ya da DAEŞe
katılmış olabilir. Bununla ilgili bir işlem yapın.
Ancak, Emniyetten alınan bilgi şu: Çocuklarınız 18
yaşını geçmiş, biz hiçbir şey yapamayız. Eylem
yapmadıkları süre içerisinde biz bunları tutuklayamayız.
Oysaki şunu çok iyi biliyoruz: İtiraz etme potansiyeline
karşı insanlar bu ülkede tutuklanıyor, bu ülke koskocaman bir
hapishaneye dönüşmüş ama mesele IŞİD olunca insanlar
-tırnak içinde- demokratik tutum gibi bir davranışa giriyorlar.
Peki, 2015 yılında ne oldu? Aileler
Emniyete gittikten sonra, başvurduktan sonra bu cevapları alınca
o dönem Adıyamana giden, o dönemin Başbakanı Sayın
Davutoğluyla görüştüler. Sayın Davutoğluna dediler ki:
Bakın, çocuklarımız IŞİDe katılmış.
Biz bunlar üzerinden bir işlem yapılmasını istiyoruz.
Çocuklarımızın sağ salim tekrar onlardan kurtarılmasını
istiyoruz. Peki, Sayın Davutoğlu ne söyledi? Sayın
Davutoğlu şunu söyledi: Ben ne yapayım? Esadla aynı
masada mı oturayım? Bununla ilgili ancak MİTe haber
verebilirim. gibi yine bir talihsiz cümle sarf etti. Yine, odönemde Sayın
Davutoğlu Bunlar öfkeli çocuklar gibi bu ve buna benzer gerçekten insanın
aklını durduracak cümleler sarf etmişti.
Bunun dışında da mesela, aynı
zamanda, bu bahsettiğim Dokumacılarla ilgili bir araştırma
yapılmış Emniyet tarafından ve 20 kişilik bir liste
var. 20 kişilik listeyi size okuyorum. Bu 20 kişilik ekipte Orhan
Gönder var yani Diyarbakır katliamını yapan kişi. Bununla
birlikte aynı ekipteki Şeyh Abdurrahman Alagöz Suruçtaki gençleri
katletti. Yine aynı ekipten Yunus Emre Alagöz ve Ömer Deniz Dündar Ankara
Barış mitinginde 109 kişiyi katletti.
Yine, bunlara rağmen, bu kadar katliamları
yapan kişiler hakkında onlarca defa kamuoyu oluşturulmasına
rağmen, o dönemin Emniyeti, İçişleri Bakanlığı ve
kolluk kuvvetleri, maalesef, çok üzülerek söylüyorum ki hiçbir işlem
yapmadığı için Ankara, Suruç, Amed katliamlarının da
neredeyse bire bir sorumlusu olarak onları görmek mümkün.
Yine, daha vahimi şu: Yine listede ismi olan,
aylarca teknik takipte olan Orhan Gönder yani Diyarbakırdaki 5 Haziran
katliamını yapan şahıs, Suriyedeki DAEŞ
kamplarında altı ay eğitim aldıktan sonra 6 Mayıs
2015te Türkiyeye, 2 Haziranda da Diyarbakıra geliyor ve 3 Haziranda
kaldığı otelde yoklama kaçağı olması sebebiyle
gözaltına alınıyor. Ancak, baktığında ne deniyor?
Sadece yoklama kaçağı deniyor ve salıveriliyor. Oysa bu insan
IŞİD üyeliğinden aranıyordu ve ailesi de bununla ilgili
kaygılarını defalarca Emniyetle paylaşmıştı.
Yani göz göre göre gözaltına alınıyor,
bırakılıyor, yoklama kaçağı, asker kaçağı
diye bırakılıyor; oysa bu insan daha öncesinde ailesinin
ısrarla Başbakanla görüşmüş olmasına rağmen
Ailesi Başbakana da bilgi veriyor, Benim o çocuğumun böyle bir
durumu var, üzerinde durun. diyor ama buna rağmen bu insan
salıveriliyor ve 5 Haziranda gelip Diyarbakırda hepimizin gözlerinin
içine baka baka o katliamı yapıyor.
Peki, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ne
yaptı? O gün 2.360 polis görevliydi -ben de o gün oradaydım, bizim
milletvekili arkadaşlarımız da oradaydı- ama doğru
düzgün polis yoktu arkadaşlar; ne arama noktasında vardı ne buna
dair hiçbir şekilde polisin varlığını göremezdiniz.
İşin ilginç tarafı, bizim Diyarbakırda
yapacağımız en küçük basın açıklamasına onlarca
TOMA gelir, yüzlerce zırhlı araç orada durur, bizim en ufak
konuşmamıza karşı hemen güvenlik tedbiri alınır
ama binlerce, yüzbinlerce insanın bulunduğu yerde ne yazık ki o
tedbirler yoktu. O yetmedi, o dönemin Emniyet müdürü, bu katliam
yapılmış olmasına rağmen, bu katliamda kişiler,
kimlikler, ilişkiler bu kadar aleniyken, belliyken ne yaptı? Mitingde
görev alan polislere para ödülü talimatı verdi, hem de gerekçe olarak
miting öncesi alınan tedbirleri gösterdi; evet.
Kanlı patlama
olayından sonra Gönderin Terörle Mücadele Şubesinde alınan
ifadesine de dikkat çekmek istiyorum; o ne söylemiş? Gönder şunu
söylüyor: Bana Bombayı patlatın. dediler. Evet dedim, ne
dedilerse evet dedim. Polisler ifade alırken polise diyor bunu,
kendisinin ifadesi -bu avukatlardan aldığımız iddianamedir-
Bana Esrar işi deme, bombayı kabul et. Bir yıl yatar
çıkarsın. Devlet sana paşa paşa bakar, çıkınca da
yeni kimlik verir. dediler. Buradakileri ilk defa görüyorum. dedi. Dava
sırasında müşteki avukatları Göndere sormuşlar:
Patlamadan bir gün sonra İlhami Balı ve İsmail Korkmaza mesaj
atmışsın. Bu numara Abdullah Karaca adına
kayıtlı. Patlama alanına poşetle giriyorsun. Polisler seni
hiç aramadılar mı? Sessiz kalıyor.
Bunun gibi, DAİŞin yani IŞİDin
Diyarbakır, Sur ve Ankara Garındaki 10 Ekim Barış Mitingi
katliamları ile İstanbul Taksimdeki saldırıyla ilgili 4
farklı ilde yürütülen soruşturmalarda İlhami Balının
ismi talimat veren, başsorumlu olarak geçiyor. Peki, bu insan nerede? Bu
insan 2002den itibaren terör ve istihbarat birimlerince takibe
alınmış, örgüt üyeliğinden kısa bir süre cezaevinde
yatmış; 2012den 2013e kadar 2 kez olmak üzere, 7 kez de
sınır kapılarından resmî geçişi
sağlanmış. Sınırdan resmî giriş ve
çıkış yapan bu şahıs, bu katliamların sorumlusu
ve şu anda kırmızı bültenle aranıyor. Oysa, 2012de,
2013te bu insan yakalanmış olsaydı
Resmî girişi olan bir
insan, pasaportuyla girip çıkıyor, 7 kez girip çıkıyor ve
öncesinde IŞİDden dolayı yatıyor, teknik takipte olan biri
ve buna rağmen tutuklanmıyor, buna rağmen resmen eylem
yapması, orada katliam yapması belki de bilerek, sessizce izleniyor.
Bugün 300den fazla insan bu
şahısların yüzünden hayatını yitirdi, 300 insan.
Korkunç bir rakam, 300 kişiden bahsediyoruz ve bu 300 kişinin can
güvenliği tamamen bu ülkenin, devletin ve bu Hükûmetin
sorumluluğundadır. Hani söylüyordu ya şimdi AKP Genel
Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı diyordu ya -karar
veremiyorum hangisi olduğuna- Fıratın batısında
olandan, Fıratta kaybolan bir koyundan bile ben sorumluyum. Bakın,
bu kadar büyük bir cümle kuruyor ama 300 şahıs, 300 can gidiyor. Bu
insanlar teknik takipteyken ve teknik takipteki telefon konuşmaları
kayıtları, mesajları her türlü basında geçmişken bu
insanların katliam yapması resmen sessizce izleniyor ve o yetmiyor,
gözaltına alınıyor; gözaltına alınma sebebi de asker
kaçağı olması.
Söylenecek çok şey var, herkesin canı çok
yanıyor, her gün ölümler duyuluyor, her gün ve her gün burada ölümler
üzerine konuşuluyor. Failleri söylüyoruz, nasıl olduğunu
anlatıyoruz ve biz somut olgular üzerinden konuşuyoruz ama burada,
ilginçtir, her şekilde itiraz, redde dayalı bir yaklaşım
var. Bununla ilgili araştırma komisyonu kurulmasına
karşı tutumunuzun ret olacağına inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son
cümlem.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Çünkü
öncesinde çocuk tecavüzleriyle ilgili vermiş olduğumuz -çok
enteresandır- önerge bile reddedildi, kadın kırımları
için vermiş olduğumuz önergeler reddedildi; yine, bununla ilgili
IŞİDin faaliyetleri üzerinden vermiş olduğumuz bütün
önergeler reddedildi, araştırma komisyonları kurulması
reddedildi. İnanıyorum ki bugün IŞİDe karşı
bütün dünya savaş açmışken, herkes IŞİDe
karşı ortak mücadele yürütürken Türkiye içerisindeki bu
IŞİD yapılanmasına karşı elbette ki bu ülkenin ve
özellikle Meclisin, Parlamentonun bire bir sorumluluğu vardır ve bu
komisyonda ortak rol alma ve bunu kabul etme gibi vicdani bir sorumluluğu
vardır. Bugünleri elbette insanlar hatırlayacaktır. Halkın
vicdanında insanlar mahkûm edilmiştir. Ama sağlam hukukçular,
yürekli hukukçular tarafından da bunları yapanlar, bu
katliamları yapanlar, bunlara sessiz kalanlar, izin verenler, öfkeli
çocuklar diyenler de mutlaka ve mutlaka bir şekilde mahkûm edilecektir
diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş, sisteme
girmişsiniz, 60a göre buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, hem AK
PARTİ iktidarı hem de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak sadece
DAİŞ terör örgütüne değil tüm terör örgütlerine karşı
aynı kararlı mücadelenin verildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, biz hem AK PARTİ iktidarı hem de Türkiye Cumhuriyeti
devleti, sadece DAİŞ terör örgütüne değil, DHKP-Cye de PKKya
da diğer tüm terör örgütlerine karşı aynı kararlı
mücadeleyi vermektedir. Fırat Kalkanı Harekâtıyla
DAİŞe en büyük zayiat ve en büyük kayıp Türkiye Cumhuriyeti
devleti tarafından verilmiştir ve DAİŞle de diğer
terör örgütleriyle de bu amansız mücadelemiz devam edecektir. Bunu
özellikle belirtmek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
ve arkadaşları tarafından, 5 Haziran 2015 tarihinde
Halkların Demokratik Partisinin Diyarbakır İstasyon
Meydanı'nda yaptığı mitingde gerçekleşen ve üzerinden
iki sene geçmesine rağmen hâlen davası devam etmekte olan
bombalı saldırıyla ilgili ihmallerin tespit edilmesi ve ihmali
olan kişilerle ilgili soruşturma başlatılması
amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ilk söz, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grubunun vermiş olduğu
önergenin aleyhinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken geçtiğimiz hafta
Şenobada yaşanan vahim helikopter kazasında kaybettiğimiz
şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Tabii ki bu olayla
ilgili olarak da geçtiğimiz 2 Haziran günü Yeni Özgür Politika (Özgür
Gündem) gazetesinde çok vahim, içimizi kanatacak bir haberin yer
aldığını öğrenmiş bulunmaktayız. Bu haberle
ilgili olarak bugüne kadar cumhuriyet savcılarınca
yapılmış herhangi bir işlem var mıdır, yok mudur?
Doğu ve güneydoğuda çok zor şartlarda Türkiye'nin huzuru ve
bekası için mücadele eden kahramanlarımıza bu kadar vahşice
saldıran bu gazeteyle ilgili de gerekli incelemenin
yapılmasını ve bu haberi yapanlarla ilgili gerekli
değerlendirmenin yapılmasını, buradan, Sayın Başkan,
sizin aracılığınızla istirham ediyorum. Çünkü bu haber
gerçekten çok vahim bir haber; orada kahraman şehitlerimizin
yakınlarını incitecek, terörle mücadele eden bütün
kahramanlarımızı incitecek bir haber.
Şimdi 5 Haziran 2015te Diyarbakırda
yaşanan olayı birkaç başlık altında sizlerle birlikte
tefekkür etmek istiyorum. Birincisi, tabii ki Türkiyede terörle mücadeleyi
akamete uğratan süreçler yaşadık. Bu süreçlerin hemen sonunda
seçim atmosferinde Türkiyeyi kaosa sürüklemek isteyenlere uygun zeminler
oluştu ve bu zemini kullananlar 5 Haziranda Diyarbakırda Türkiyeyi
kaosa götürecek bir bombanın fitilini çektiler.
Tabii burada Türkiyenin içinden geçtiği
süreçleri biraz dikkatlice irdelersek aslında hepimizin bundan
sonrasıyla ilgili biraz daha sağlıklı düşünmesini
sağlayacak bir zemine belki ulaşmak mümkün. Bu terörle mücadele
yerine terörle müzakere zemini, tabii ki Türkiyedeki başka birçok
sıkıntıyı da gündeme getirdi. O sürece
baktığımızda, o terörle mücadele yerine müzakere sürecine
baktığımızda, öbür tarafta da FETÖnün devletin istihbarat
birimlerini ciddi manada ele geçirdiği bir ortam söz konusu ve bugün
Türkiyede yaşanan bütün terör olaylarını masaya doğru
yatırdığımızda hepsinde istihbarat zafiyeti görürüz.
Niye? Son dönemlerde FETÖnün devletin içerisine sızmasıyla birlikte
en çok zarar gören devletin içerisindeki yapı istihbarat yapısı
oldu ve bu yapının zarar görmesi de
Tabii ki böyle sokakta
kovalayarak terörle mücadele olmaz, terörle mücadeleyi
topladığınız istihbarata göre yapacaksınız. Bu manada,
Türkiye, gerçekten zor bir sürece girmiştir. 17-25 Aralıkta -hep
milat olarak AKP iktidarı böyle alıyor ama- o dönemde de bu manada
yapılmış başarılı bir emniyet
yapılanması söz konusu değil. Ancak 15 Temmuzda herkesin
kafasına bombalar düştükten sonra atılan adımlarla
istihbaratın yeniden yapılandırılması konusunda gerek
Emniyette gerek Jandarmada gerek MİTte yeni çalışmalar
yapıldı ve birtakım istihbari faaliyetler yeniden
başlatıldı. Ama geriye dönük uzunca bir dönem bir hafıza
eksikliği olduğu için, o dönem yapılmayanlarla ilgili
boşluk doldurulamadığı için, bugün özellikle Irak ve
Suriyedeki istikrarsızlıktan da istifadeyle, orada gene büyük
devletlerin de devreye girmesiyle terör örgütlerine yapılan
yardımların da ülkemize bugün yansımaları çok daha net bir şekilde
görülmektedir.
Gene Türkiyede terör örgütlerinin hepsinin hedefi
bir kaos oluşturmak, efendime söyleyeyim devleti yıpratmak, devlet
otoritesini zayıflatmaktır; bu manada terör örgütleri arasında
bir iş birliği de her zaman olmuştur. Bunu da yakın
tarihimizde çok açık bir şekilde görmek mümkündür; FETÖ PKK, PKK
IŞİD arasında birtakım birlikte hareket edilen
olayların varlığı da bilinmektedir. Ama bunun ötesinde
tabii terör örgütleri arasında hesaplaşmalar da vardır.
Türkiyede tabii ki Haziran 2015 seçimlerinde bir kaos oluşturmayı
hedefleyen unsurlar da harekete geçmiştir. Özellikle Diyarbakırdaki
bu patlamayı da bu çerçevede düşünmek, incelemek ve irdelemek
lazımdır.
Gene burada, bu olayla ilgili olarak işte
ihmali görülen polislerle ilgili Emniyet soruşturmalar yapmış
ama burada gene bir şeyi daha görmek lazım: 15 Temmuz sonrası bu
polislerin bir kısmı da kanun hükmünde kararnamelerle ihraç
edilmiştir yani o polislerin kimler olduğunu, orada ihmali olan
polislerin kimlerden talimat aldığını da bu manada bir daha
değerlendirmek gerekmektedir.
Tabii, yargı süreci devam ediyor. Gene 15
Temmuz sürecine iyice baktığımızda, FETÖnün Türkiyede en
çokzarar verdiği kurumlardan biri de yargıdır. Yargı
mensuplarının üçte 1i 15 Temmuz sonrası süreçte görevden
uzaklaştırılmıştır. Bu da dikkate
alındığında, Türkiyede yargının geçmişten
bu yana ne kadar sıkıntılı bir süreç geçirdiği,
özellikle 2010 referandumu sonrası ne kadar sıkıntılı
bir süreç geçirdiği, bu süreç içerisinde yargı faaliyetlerinin
nasıl sekteye uğradığı görülmektedir ama 15 Temmuzdan
sonrabu manada da yapılan ciddi çalışmalar var.
İnşallah yargının yeniden inşası ve
yargının, yeniden herkesin güveneceği, herkesin Türk adaleti
yanlış yapmaz. diyeceği noktaya gelmesi ve bu manada da
önümüzdeki her türlü terör olayının doğru bir şekilde
sorgulanması, yargılanması ve sonuca
ulaştırılması gerekmektedir.
Yargı sürecinin devam ettiği bir olayla
ilgili olarak bir araştırma komisyonu kurulması zaten doğru
ve mantıklı değildir. Bu bakımdan, HDPnin grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu tekrar ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde ikinci söz İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5 Haziran 2015 tarihi
7 Haziran seçimlerinden iki gün önceydi ve 7 Haziran seçimlerinin nasıl
sonuçlanacağı da aşağı yukarı belliydi kamuoyu
yoklamalarına göre. Dolayısıyla 5 Haziranda Diyarbakırdaki
patlamayı sadece Halkların Demokratik Partisinin mitingine
yapılmış bir patlama olarak değil, ondan sonraki sürecin de
şekillendiği bir adım olarak okumak lazım. Yani 1
Kasıma gittiğimiz sürecin, 15 Temmuza gittiğimiz sürecin ve 16
Nisana, referanduma gittiğimiz sürecin başlangıç tarihi bana
göre 5 Haziran 2015 tarihindeki Diyarbakırdaki patlamaydı. Oradan
itibaren başladı ve dolayısıyla da bugünlere kadar geldik
ve Türkiye 16 Nisanda tek adam yönetimini amaçlayan, Parlamentoyu devre
dışı bırakan, otokratik bir rejime doğru hızla
sürüklendi ve bir akıl ve sizin sık sık söylediğiniz bir
üst akıl o zaman devreye girdi ve IŞİD kullanıldı,
kullanıldı fakat bir şey de yapılmadı. Şimdi
söyleyeceğim, varsa cevaplarınız gelip burada söylersiniz teker
teker.
Değerli arkadaşlar, bakın, 5 Haziran
seçimlerinden önce IŞİDin bütün faaliyetleri konusunda burada çok
konuştuk ama hiçbir tedbir almadınız. O zamana kadar
ısrarla ben bu kürsüde konuştum Türkiye IŞİDi diye bir
terör örgütü var mıdır yok mudur? diye. Buradan bir Allahın
kulu Adalet ve Kalkınma Partisinden cevap vermedi. Ben belgeli
konuşmayı severim.
Bakın, 7 Nisan 2015 tarihli Yargıtay
kararı
Hani, IŞİDe karşı mücadele ediyordunuz ya,
IŞİD terör örgütüydü ya. Yargıtay Gaziantep Ağır Ceza
Mahkemesinin kararını bozuyor. Neden bozuyor? Diyor ki: Sen bu adama
IŞİD örgütü yönünden ceza vermişsin ama IŞİD diye bir
örgüt var mıdır yok mudur, Emniyet Genel Müdürlüğünün bir
kararı var mıdır yok mudur, ilk önce onu araştır.
Çünkü o tarihe kadar Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimindeki Hükûmet
Türkiye IŞİDi diye bir örgütü terör örgütü olarak
tanımlamamıştı. O nedenle de Yargıtay bu kararı
veriyor 2015e kadar.(x) 2015e
kadar Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti Türkiye IŞİDine ve
küresel IŞİD örgütünün Türkiye üzerinden Suriyedeki ve Iraktaki
operasyonlarına göz yumdu -bunu açık açık ifade ettik ve burada
ifade etmeye devam ediyoruz- 2015e kadar. Ne zamana kadar? Ta ki
iktidarınıza kadar, mutlak iktidarınıza kadar. Ne oldu
ondan sonra?
Bakın değerli arkadaşlar, ne oldu? 20
Temmuzda Suruç oldu. Ondan önce 172 kişinin katledildiği Kobanide
bir IŞİD saldırısı oldu, hemen ardından Suruçta
saldırı oldu, hemen ardından, bu geldi ve hiçbir
araştırma yapılamadı. Bizler, kamuoyu
kaynaklarını okuyanlar çok daha fazla bilgiye sahiptik; sizler bir
şey yapmadınız.
Sonrasında ne oldu? 22 Temmuzda
Ceylânpınarda 2 polis memuru alçakça katledildi, alçakça. Geçen hafta
duruşmaları vardı, tutuklu sanıklar tahliye edildiler çünkü
parmak izleri uyuşmadı. Bunun niye önemi var? 23 Temmuzda
Davutoğlu Çankaya Köşkünde Güvenlik Zirvesini topladı ve çözüm
sürecini bozdu bu saldırıyı gerekçe göstererek. Bu
saldırı karanlıkta kaldı, failleri kim belli değil ama
bunun üzerine bozuldu ve ondan sonra 1 Kasıma giden süreç oluştu.
Koalisyon kurulamadı, Ya kaos ya istikrar. denildi; doğuda,
güneydoğuda kentlerde hendekler, barikatlar kazıldı; çözüm
süreci berhava edildi ve 10 Ekimde Gar saldırısı oldu. bu Gar
saldırısından sonra Başbakan Davutoğlu ne söyledi
biliyor musunuz? Elimizde istihbarat var, biliyoruz kimler olduğunu ama
yakalamıyoruz çünkü eylem yapmaları lazım. Aslında
Davutoğlu doğru söylüyordu çünkü kendisine aktarılan bilgi
öyleydi. IŞİD o tarihe kadar terör örgütü olarak ilan edilmediği
için herhangi bir biçimde onun lehine faaliyet gösterenlerin gözaltına
alınması da mümkün değildi ve Gaziantepte, Adıyamanda,
Diyarbakırda, Bingölde o nedenlerle de gözaltı işlemleri
yapılamıyordu.
Ve ondan sonra ne oldu? Aynı Davutoğlu
şunu söyledi, o patlamadan sonra Oylarımız artıyor. dedi.
Vanda gitti, konuştu, Eğer tek başımıza iktidara
gelmezsek istikrar bozulur, Toroslar dolaşır. dedi ve 1 Kasım
seçimlerine gittik. Ondan sonra da 15 Temmuza geldiğimiz süreç oldu ve bu
Parlamento dokunulmazlıkları kaldırdı. Bir siyasi partiye
karşı da operasyonun başlangıç tarihi -burada iddia
ediyorum- 5 Haziran 2015 tarihidir. Evet, dokunulmazlıklar
kaldırıldı; bana göre yanlış, yine de yanlış
ama bugün konuştuğumuz, bugün konuşacağımız
mesele dokunulmazlıkların kaldırılması değil;
bugün konuşacağımız mesele milletvekillerinin
tutuklanması meselesidir, tutuklu olmaları meselesidir, bu meseledir.
Bakın, değerli arkadaşlar, Anayasa
Mahkemesi aynı Anayasa Mahkemesi, üyeler aynı üyeler, Anayasa
aynı Anayasa. Ne zaman karar vermişler? 4 Aralık 2013 tarihinde,
Mustafa Balbay kararı. 111inci paragrafını lütfen okuyun,
lütfen okuyun 111inci paragrafını. Orada -Anayasanın 19uncu
ve 67nci maddesi- bu Anayasa Mahkemesi, bu Anayasaya göre bu Anayasa
Mahkemesi üyeleri karar vermişler. Peki, şimdi ne oldu? On aydır
bir siyasi partinin genel başkanı mahkemesine çıkamıyor.
Mahkeme mümkün olduğu kadar en uzak tarihi veriyor. Çocukları,
yakınları mağdur ediliyor, Diyarbakırdan Edirneye
gönderiliyor, mahkemesi Diyarbakırdan Ankaraya gönderiliyor. Grup
başkan vekillerinin davaları sürgün ediliyor. Mümkün olan en uzak
günler veriliyor ve bunları siz yapıyorsunuz, siz. Mağdurdunuz,
zalim oldunuz, zalim. Hep söylüyorum, zalim oldunuz.
Kendimle ilgili meseleye geleyim değerli
arkadaşlar. Arkadaşlar, bakın, bunlar benim için onurdur, bu
fezlekeler ama sizin için, sizin tarihiniz bakımından yüz karası
olacaktır, yüz karası. Ne zaman dinlemişsiniz beni, biliyor
musunuz? 2010un Eylül, Ekim, Kasım aylarında. Milletvekili
değilim, hiçbir siyasi partinin üyesi değilim, Diyarbakırda
avukatım. Sizin bugün attığınız, attırılan
FETÖcü hâkimler, savcılar, polisler dinleme kararı vermiş
yüzlerce kişi hakkında, birisi de benim. Dinlenmişim,
bildiğim kadarıyla üç ay. Ne zaman dinlenmişim? Hukukçu
milletvekilleri, sizlere söylüyorum? 2010 tarihinde dinlenmişim.
Tutanaklar ne zaman gitmiş savcılığa? 2010 tarihinde.
Fezleke ne zaman geliyor Meclise? 2017 tarihinde. Peki, soruyorum: Eğer bu
içerdikleri suçsa benimle ilgili dinleme kayıtlarına yedi yıl
boyunca işlem yapmayan savcı ve hakîmler nerede? Şimdi, benimle
ilgili olarak fezleke gönderiliyor. Hiç mi sesiniz çıkmayacak? Hiç mi
yüzünüz kızarmayacak, hiç mi?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Niye
bizim yüzümüz kızarsın?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet,
kızarması lazım yüzünüzün.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Niye
bizim yüzümüz kızarsın kardeşim?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, attığınız savcıların dinleme
kararlarıyla bunlar veriliyor. Size gelince hukuk, bize gelince bu,
değil mi Mehmet Ali Bey? Bu mu?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük)
Kardeşim, kim yapmışsa o kişilere söylersin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Kim
yapmış diyeyim mi? 2010 yılında beni dinlemişsiniz.
Gelin, bu tutanakları okuyun. Birisi ağabeyim, ağabeyimle ilgili
konuşma metinleri buraya konulmuş. Yasak değil mi? Niye elinizin
tersiyle itmiyorsunuz, neden itmiyorsunuz?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Olabilir
de bizi niye itham ediyorsunuz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
İktidar sizsiniz, siz, sizin savcılarınız ve hâkimleriniz;
o yüzden sorumlusunuz, o nedenle sorumlusunuz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Bizim
savcımız, hâkimimiz olmaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, 2016 yılında dokunulmazlıklar
kaldırıldı. Adalet Bakanlığı bütün
savcılıklara genelge gönderdi Ellerinizde milletvekillerinin
soruşturması varsa gönderin. diye. Sorun bakalım... Benim
hukukumu siz koruyacaksınız, ben değil.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Gayet
tabii koruyacağız...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) O zaman
çıkın, konuşun.
2016 yılında...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) ...ama
bizi haksız yere itham etmeyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet,
sizin için yüz karasıdır, yüz karası. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Bizi
haksız yere itham etmeyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, bu Parlamento, Recep Tayyip Erdoğanı, siyasi
yasaklıyken Anayasa'yı değiştirip milletvekili yapan
parlamentodur. Ama şimdi aynı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi, aynı hukuksuzlukla milletvekillerinin
milletvekilliğini düşürmeye çalışıyor. Bu mu sizin
hukukunuz? Soruyorum, bu mu, bu fezleke mi? Milletvekilinin tutuklu olması
mı? Bu mu hukuk? (CHP sıralarından alkışlar)
Bu Parlamento bir genel başkanın
milletvekilliğini düşürdü, bu Parlamento bir genel başkanı
milletvekili yaptı ve şimdi Cumhurbaşkanı...
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yerden
göğe kadar haklısın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Susun...
Gelin, konuşun burada, cevap vereyim sizlere.
HALİL ELDEMİR (Bilecik)
Bağırmadan konuş, bağırmadan. Sakin ol!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sus! Sus!
Sus!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Talimat verme
oradan hatibe. Burası Meclis, bağırır adam, sana ne?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Gel buraya
cevap ver. Gel buraya cevap ver. Utanmaz!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Orada
bağırma, burada bağırma. Nerede bağıracak, nerede
konuşacak? Dışarıda konuşma, içeride konuşma.
Her yeri cezaevine çevirdiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
Sayın Tanrıkulu, lütfen Genel Kurula hitap
edin siz de.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, ben kendi tarihim
bakımından söylüyorum: Hırsız, katil olarak
anılacağıma Gezinin çapulcusu olarak anılmayı
kendim için şeref olarak görürüm.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Mağdurdunuz,
zalim oldunuz. Terör örgütlerine karşı mücadele etmiyorsunuz. gibi
söylemlerle hatip sataşmıştır.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş,
sataşmadan iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, ilk günden itibaren hep
mazlumun yanında olmaya çalıştık ve bundan sonra da
mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mehmetçiğim, burada
gülecektik herhâlde, burada gülecektik! Bu kısım gülme
kısmıydı.
MEHMET MUŞ (Devamla) Hiçbir zaman zalim
olmadık, zalimin yanında da zalimin sırtını
sıvazlayan da olmadık.
Türkiye, yaşadığı
coğrafyanın zor bir coğrafya olduğunu devlet olarak bilen
bir ülke ve çeşitli dönemlerde farklı isimler altında terör
örgütlerine karşı sürekli mücadele etmiş; bir dönem ASALAyla
mücadele etmiş, sonra PKK terör örgütüyle mücadele etti, ediyor,
DHKP-Cyle mücadele ediyor, DAEŞle mücadele ediyor. Bunlarla mücadele
etmiyorsunuz ki, FETÖyle mücadele etmiyorsunuz. gibi bir ifade kullanmak
yersizdir, kabul edilemez. Türkiye bu terör örgütleriyle mücadele ediyorken
birileri o terör örgütü paçavralarının altında boy gösterip bu
kürsüden bize hukuk dersi veremez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim göstermiş,
adını da söyle, kim? Kim orada paçavralarla göstermiş?
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, burada olmayan şeyler üzerinden iktidarı suçlayarak
bir şey elde etmeye kimse çalışmasın.
Bakın, geçenlerde bir terörist öldürüldü,
medyada farklı şekilde lanse ediliyordu ama ondan sonra eli
silahlı bir terörist olduğu ortaya çıktı. Şimdi,
şunu beklerdik Sayın Tanrıkuludan: Arkasında onun
fotoğrafını tutup onun önünde yürümekte hiçbir
rahatsızlık duymuyor kendisi, bununla alakalı kendisinde bir
rahatsızlık duymuyor, bir rahatsızlık görmüyor; bir terörist
o. Ama buradan çıkıp Türkiye, terörle mücadele etmiyor. diyecek
kadar kendinde hak görüyor. Kusura bakmayın, böyle bir şey söz konusu
olamaz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) IŞİD,
terörle mücadele örgütü mü sizin yahu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, adımı anarak
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Açık sataşma var yani bunu izaha gerek yok ki.
BAŞKAN Ne dedi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terör örgütü
bayrağı altında fotoğraf vermekle itham etti
milletvekilini.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, açık izahat var, bakın yani dinlemediniz herhâlde.
BAŞKAN Ben sormak durumundayım
Sayın Tanrıkulu, Ne dedi de size sataştı? demek
durumundayım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, paçavranın altında yürüyen, ondan sonra
fotoğrafının arkasında
BAŞKAN Buyurun, iki dakika size de
sataşmadan dolayı söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, bakın, ben hayatım boyunca teröre,
terör yöntemlerine karşı çıktım; böyle Ankarada,
İstanbulda, bu Mecliste değil, Diyarbakırda karşı
çıktım. Bunu en iyi sizin il başkanlarınız bilir, en
iyi Diyarbakır milletvekilleri bilir. Buraya da gelip böyle ucuz
kabadayılık yapmak olmaz, hiçbir zaman olmaz. Tümüne karşı
çıktım.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Kabadayılığı siz yapıyorsunuz.
Kabadayılığı siz yapıyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Benim
arkamdan kim yürümüş, kim yürümemiş belli değil, bilmem. Ben en
önde yürüyorum ve o Gezi
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gezi için
yürüyoruz biz orada.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tasvip ediyor
musunuz onları?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Evet, Gezi
için yürüdük, her zaman da yürürüz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Bakın, Gezi yürüyüşü, anma yürüyüşü, anma yürüyüşüdür o.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devam et yürümeye,
devam et!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Anma
yürüyüşüdür değerli arkadaşlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bak, kiminle
beraber, görüyor musunuz? Kiminle beraber?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, siz bunlara, bakın
Benim
alnım açık. Savcılarınız soruşturma açıyor
zaten, tutuyorsunuz açıyor. Onlarla ilgili açsınlar, hesap vermeye
hazırız ama siz akıttığınız kanda
boğulacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Açarlar efendim, bir
sıkıntı yok, burası hukuk devleti.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Eli
kanlısınız çünkü Gezide ölenlerin katili onlara emir
verenlerdi; onlara emir verenlerdi Gezide ölenlerin katili.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bak, burada
değil, burada değil.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne var orada,
ne var orada? Ne gösteriyorsun, ne var orada? Hiçbir şey yok, ben de
oradaydım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Dolayısıyla, bizim hesap vermeyeceğimiz hiçbir olgu yok. Ben
yirmi beş yıl Diyarbakırda avukatlık yaptım, terörist
olmadım ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde yedi
yıl sonra böyle bir fezlekeyle karşı karşıya
kaldım. Adaletiniz bu mu ya? Bundan utanmanız lazım, bunun
arkasında durmamanız lazım; utanmanız lazım,
arkasında durmamanız lazım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sen utan!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sen utan!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var
ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Benim
herhangi bir biçimde, bakın, değerli arkadaşlar,
istediğiniz her yerde
Ben dünden itibaren İnsan Hakları
Komisyonu Başkanıyla atışıyorum Twitterda, buradan da
sesleniyorum, gelsin buraya tartışalım veya istediği
medyada, bakın, söylemediğim bir sözü yazılmadığı
bir şekilde tahrif ederek yayınladı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sen kendi ülkene
Ekonomik yaptırım uygulayın. diyen bir milletvekilisin
Sayın Tanrıkulu!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sizin
İnsan Hakları Komisyonunuzun Başkanının da
sıfatı bu, siz de busunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sen kendi ülkene
Ekonomik yaptırım uygulayın. diyen bir milletvekilisin, hangi
hukuktan bahsediyorsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Amacınız yanıltmak, amacınız tahrif etmek,
amacınız haysiyet cellatlığı yapmak.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kendi ülkene
Ekonomik yaptırım uygulayın. diyen birisisin sen!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ama
bakın, alnımız açık ve geçmişimizden de
yaptığımız her şeyden de onur duyuyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hangi alnın,
hangi alnın!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ama hiçbir
zaman da biz hırsız ve katil diye anılmayacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kendi ülkene
ekonomik yaptırım isteyen birisin sen, hangi alından
bahsediyorsun, hangi alından!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hukuk
hesabını sorar, merak etme. Merak etme, hukuk hesabını
sorar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mikrofonu
açarsanız, arkadaki arkadaşlar duyamıyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Cumhurbaşkanının bazı ifadeleri ile İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, Sayın AK PARTİ Genel
Başkanının başlattığı bir tartışma
belli ki önümüzdeki dönemde yoğunlaşarak sürecek. Bu tartışma
bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu memleketin gençlerini yok
Gezi gençliği, yok 15 Temmuz gençliği, yok Ensar gençliği
diye ayırmak bu vatana ihanettir Sayın Başkan. Sayın
Cumhurbaşkanını bu yanlıştan bir an önce dönmeye davet
ediyorum, bir.
İkincisi, Sayın Grup Başkan Vekili,
AK PARTİ hükûmetlerinin terör örgütleriyle etkin mücadele ettiğini
söyledi. Ben de ana muhalefetin Grup Başkan Vekili olarak diyorum ki: AK
PARTİ hükûmetleri -milletvekillerimizi tenzih ederek söylüyorum-
IŞİDle de, PKKyla da, FETÖyle de iş tutmuştur.
Sayın Muşa şu resmi göstermek istiyorum: Mansura
kasabasında ele geçirilen IŞİD silah deposundaki mühimmatın
tamamı, neredeyse tamamı Türkiye imalatlı. Soruyorum Genel
Kurula: Makina kimya enstitüsü Türkiyenin değil mi, bu devletin, bu
milletin değil mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ne alakası
var ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada resim
işte.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onun demesiyle mi
ALİ ŞEKER (İstanbul) Burada
işte ya, al Makina kimyanın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Al, al, Makina
kimya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, ne alakası
var be, ne alakası var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kim verdi
bunları?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yazık yahu!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kim götürdü
bunları?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yazık size de
Sayın Altay, yazık sana!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Makina kimya
enstitüsüne hırsız girdiyse
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yazık sana.
ALİ ŞEKER (İstanbul) MİT
tırları nereye gitti?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kendi ülkeni mi
suçluyorsun sen ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Makina kimya
enstitüsünün depolarına hırsız grip de bu silahları
çaldıysa bu kadar tırla
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yazık sana,
yazık sana ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sana yazık!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, PKKdan ele
geçirilen silahları söyle, PKKdan ele geçirilen silahları söyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Osman
konuşma, konuşma!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne alakası var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Asıl
terörist sensin!
BAŞKAN Sayın Altay
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kim söyledi, nereden
çıkardın yahu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, iktidar partisi grup başkan vekilinin buradaki bu iddiadan
sonra şu resme bir cevap
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayret bir şeysin
ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Osman, bir sus.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - PKKdan ele geçirilen
silahları söyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Alayını
siz verdiniz!
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terör örgütlerini
bu ülkenin başına siz bela ettiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Nereden biliyorsun
yahu?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Nereden
çıkardın yahu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gel, bu resmin
hesabı ver.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belge mi onlar?
Çıkmış, yanlış bilgiyle konuşuyorsun yahu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gel, bu resmin
hesabını ver.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, verenler belli: Almanlar
verdi, Belçikalılar verdi, konuşuyorsun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Uyaracak
mısınız?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Makina kimyada
da mı ürettiriyorsunuz onları?
BAŞKAN Buyurun, oturun Sayın Altay,
tamam.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunu
açıverin Başkanım.
BAŞKAN Sayın Altay, iki dakikada
tamamlayın.
Buyurun, bitirin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yahu, terör
örgütlerine destek mi oluyorsun yani, ne alakası var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, burası Meclis, burada kimse tiyatro oynamayacak.
BAŞKAN Doğru söylüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Burada kimse
âlemi kör, milleti sersem zannetmeyecek.
Soruyorum: Makina kimya enstitüsü damgalı bu
silahlar IŞİDin deposuna nasıl gitti?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Endüstri
ağabey, endüstri, enstitü değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) IŞİDin
deposuna bu silahların gitmesine göz yumanlar, gönderenler
IŞİDin akıttığı her damla kandan IŞİD
kadar sorumludur, vebal altındadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİDle kim
mücadele ediyor? 3 bin tane IŞİDli teröristi kim öldürdü be! O
askerler öldürdü be!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Evet,böyle
mücadele ediyorsunuz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kendi askerlerine ne
diyorsun?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Böyle mücadele
ediyorsunuz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun sizin de
mikrofonunuzu açıyorum.
28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının grup toplantısındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) -Sayın
Başkan, talihsiz bir konuşma.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demek
talihsiz!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Provokasyona
inanıyor musun? Bir tane sandık resmi gösteriyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -Ana muhalefet grup
başkan vekiline yakışmayan bir konuşma.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Yakışmayan ne demek ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) -Kendi ülkesini,
kendi devletini bir terör örgütüyle eş görmeye çalışan bir
konuşma. Üzülüyorum. Yazıklar olsun! Başka bir şey
demiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Zaten, millet onun
için sandığa gömüyor sizi be!
MEHMET MUŞ (İstanbul) -Bir diğeri,
bakın
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gerçekler
böyle olmuyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ne oluyor?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gerçek oluyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkanım, bakın, bugün, başka bir talihsiz açıklama
daha gördük. Genel Başkanları grup toplantısında Terör
örgütünün dört parmağını aldılar, simge yaptılar.
diyor.
Bakın, ne diyoruz biz: Tek millet, tek bayrak
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Adı ne
milletin?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hangi
millet?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türk milleti.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hitler de öyle
diyordu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Tek millet, tek
bayrak, tek devlet..
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Tek adam.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
tek vatan.
Bunun hangisinden Kılıçdaroğlu niye
rahatsız oluyor? Çıkıp bunu açıklasınlar. Bundan
rahatsız oluyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hitler gibi
konuşmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Neden rahatsız
oluyor? Tek bayraktan mı rahatsız oluyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın,
eğer terörle alakalı bir şeylere bakmak istiyorlarsa Aponun
flamalarının altında yürüyen milletvekillerine baksınlar.
Terörist cenazesine katılıp gözyaşı döken milletvekiline
baksın Kılıçdaroğlu. Simge arıyorsa oraya baksın.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hangi
terörist cenazesi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - PKKya tek laf
edemeyen
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hangi terörist
cenazesi? Yalan söyleme! Yalancılar!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Merak etmeyin, millet
gerekeni yapacak, yaptı, yapıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -Devleti suçlayarak
bildiri yayınlayan akademisyenlere destek verdi, o açıklamasına
baksın Kılıçdaroğlu simge arıyorsa.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Terörist dediğin adamın cenazesini Ahmet Davutoğlu getirtti.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Partisinin Cizre
Raporuna baksın Kılıçdaroğlu.
Teşekkür ederim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Ahmet
Davutoğlu getirtti, ne teröristi! Ahmet Davutoğlu
uğraştı, getirtti.
BAŞKAN Arkadaşlar, az önce Sayın
Altay güzel bir şey söyledi, Burası tiyatro değil. dedi. Bu
konuştuğumuz konu çok ciddi bir konu. Terörle mücadele konusunda
parti aidiyeti göstermeden, her birimizin 80 milyon olarak aynı
kararlı duruşu sergilemesi lazım. Bazen parti aidiyetlerimiz
bizi farkı şeyler söylemeye mecbur kılabilir. Ne olursunuz,
konuştuğumuz konu çok ciddi, çok esaslı bir konu. Türkiye
Cumhuriyeti, 79 milyon, 80 milyon vatandaşıyla hep birlikte bütün
terör örgütlerine karşıdır ve bu karşı mücadeleyi de
burada bütün siyasi parti grupları olarak samimi bir duruş göstererek
vermek durumundayız. Ne olursunuz, sözlerimizin gideceği noktayı
düşünerek her birimiz meramımızı ifade edersek çok daha
doğru olur ve terörle mücadelemize zerre kadar halel getirmez diye
düşünüyorum. Sizi bu noktada biraz daha kararlı, samimi ve terörle
mücadele noktasında ortak bir duruşa davet ederek Sayın Altaya
söz veriyorum.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın grup
başkan vekili Genel Başkanımızın bugün
yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak sanki bizim tek
devletten, tek milletten bir rahatsızlığımız var
algısı yaratacak şekilde, Genel Başkanımızın
yaptığı konuşmayı çarpıtmak suretiyle, grubumuza
sataşmıştır efendim.
Sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süreyle
sataşmadan söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şunu deyip kurtulmak sizin için daha kolay, bu
konuda burada sizin cebelleşecek hâliniz yok, geçmişinizde
sabıkanız bol, deyin ki
Nasıl FETÖ meselesi çıkınca,
17-25 Aralıktan sonra millete döndüler Bizi Allah affetsin, millet
affetsin; biz bunları iyi adam zannetmiştik, böyle hain çıktılar.
dediler
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz de kanallarındaydınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
IŞİD için de
aynı şeyi söyleyin kurtulun, yoksa kurtulamazsınız.
Soruyorum ben
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİDle
hiçbir alakamız yok, IŞİD terör örgütüdür.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Efendim, işte,
millet görsün, Makina kimya enstitüsü kaşeli cephane
sandığı bu, bu IŞİDin depolarından bunlar
çıkıyor.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Kim koymuş
onu, kim?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, orada
mıydın? Bunu servis ediyorlar, inanma her şeye.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bunun
hesabını biri verecek, bunun hesabını vermeden burada
siyaset yapılmaz, milletin karşısına
çıkamazsınız yarın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Her şeye inanma.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz FETÖnün
kanallarında boy gösterirken
Onun hesabını verin.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Almanlar mı
servis ediyor, Amerikalılar mı?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Almanlar mı
gönderdi, Almanlar mı?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bir şey daha,
şu İhvan işaretine gelelim: Tek devlet, tek millet, tek vatan,
tek bayrak demek için bu terör örgütü işaretini yapmaya gerek var
mı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hangisinden
rahatsız oldunuz?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Böyle demeden, böyle
yapmadan tek devlet denmiyor mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya, biz böyle
yaptık, hangisinden rahatsızsınız?
Rahatsızlığınızı söyleyin.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu, Müslüman
Kardeşlerin, İhvanın işaretidir.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Değil,
değil; bilmiyorsun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Terör örgütünün
sembolüdür, terör örgütüdür İhvan.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Eğer siz
diyorsanız ki: İhvan, Müslüman Kardeşler terör örgütü
değildir. (AK PARTİ sıralarından Değildir. sesleri)
Onu bilemem ben, dersiniz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
İhvan terör örgütüdür, dünyaya anlatacaksınız onu.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ama o terör örgütü
yüzünden iki gündür Orta Doğuda kazanlar kaynıyor. Katara olan bu
ilginizi de aslında anlıyorum. Şöyle bir baktık, AK
PARTİ hükûmetlerinin Cumhurbaşkanı düzeyinde, Başbakan düzeyinde
57 defa ziyaret yaptığı bir ülkeden bahsediyoruz ve bu ülkeye,
şimdi, Orta Doğudaki ülkeler ambargo, abluka uyguluyor, bu ülkeyi
terör örgütleriyle iş birliği yapan ülke olarak niteliyor ve sizin,
bölgedeki en kıymetliniz Katar. Çıkın, bunun da hesabını
burada verin. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) IŞİD terör
örgütüdür, bizim hiçbir desteğimiz olmamıştır; bizim
askerlerimiz o teröristleri indirmiştir, imha etmiştir, o kadar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Orta
Doğudaki gelişmeleri daha derinlemesine analiz etmesini tavsiye
ederim Sayın Altaya.
Bakın
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Konuşuyorsunuz
ya! 12 seçimdir yeniliyorsunuz, bunlara inanmayın ya!
BAŞKAN Sayın Bak, bir saniye, Sayın
Muşa söz verdim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 10/10/2013, 28791
sayılı Resmî Gazetede, Bakanlar Kurulu kararıyla IŞİD
yani DAİŞ bir terör örgütü ilan edilmiştir, bitti.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ne
zaman?
MEHMET MUŞ (İstanbul) 10/10/2013, 28791
sayılı Resmî Gazete. Resmî tarihtir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Bırakın
istihbarat örgütlerinin ağzını, bırakın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Almanların
oyununa gelmeyin, servis yapmışlar size!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Talimat geldi
Almanyadan galiba!
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İnandık, inandık, hemen inandık!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Talimat mı geldi
Almanyadan?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bizim beynimiz
kendimizde.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Almanyadan talimat
mı geldi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bizim beynimiz
sarayda değil.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, IŞİD, Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü ilan
edilmiştir. dedi. Yanlış bir bilgi, ben de burada
IŞİD terör örgütüdür. demiştim. Yanlış beyanda
bulundu, o yüzden söz almak istiyorum.
BAŞKAN Hiç alakası yok Sayın
Tanrıkulu, söz veremeyiz, böyle bir sataşma yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, şöyle, bakın
BAŞKAN Yani Bakanlar Kurulu kararıyla
IŞİD terör örgütü ilan
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, değil işte!
BAŞKAN
edilmiştir. demesiyle Sezgin
Tanrıkuluna sataşmış mı oluyor? Böyle bir şey mi
var?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, bakın, değil işte
BAŞKAN Yok, kusura bakmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Efendim, Resmî Gazetede
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
ve arkadaşları tarafından, 5 Haziran 2015 tarihinde
Halkların Demokratik Partisinin Diyarbakır İstasyon
Meydanı'nda yaptığı mitingde gerçekleşen ve üzerinden
iki sene geçmesine rağmen hâlen davası devam etmekte olan
bombalı saldırıyla ilgili ihmallerin tespit edilmesi ve ihmali
olan kişilerle ilgili soruşturma başlatılması
amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Önerinin aleyhinde ikinci ve son
konuşmacı Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Öncelikle, 5 Haziran 2015 tarihinde meydana gelen
terör saldırısı sonucunda hayatını kaybedenleri
rahmetle anıyorum.
5 Haziran terör saldırısıyla ilgili
olarak, 5 sanık hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
teşebbüs etme, nitelikli öldürmeye teşebbüs, tehlikeli maddeleri
bulundurma suçlarıyla başlatılan yargılama devam
etmektedir. Duruşma tarihi 20 Hazirandır.
Terör eyleminde kamu görevlilerinin ihmaliyle
ilişkili olarak Emniyet Genel Müdürlüğünce 18 polis hakkında
yürütülen soruşturmada ihmali olduğu değerlendirilenler
hakkında da işlem yapılmıştır.
Bu noktada bir hatırlatmayı yapmakta fayda
var. Sayın Ahmet Davutoğluna atfedilen öfkeli çocuklar
yakıştırması doğru değildir, iftiradır.
Sayın Davutoğlunun açıklamaları ortadadır, isteyen
onlara bakıp tekrar dinleyebilir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne demiş?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Merak edenler bakabilir,
siz bakın oraya.
Değerli milletvekilleri
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yalanlayan
sensin, doğrusunu söyle o zaman.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Beyefendi, susabilir
misiniz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hayır,
susmuyorum. Ne yapacaksın?
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) O zaman
samanlığa gidin.
Değerli milletvekilleri
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Siktir!
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Terbiyeli ol!
Hayvan herif!
BAŞKAN Sayın Kürkcü
(Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın
HDP sıralarına yürümesi)
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ne söyledin? Ne
söyledin?
(AK PARTİ sıralarından bir grup
milletvekilinin HDP sıralarına yürümesi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Ağzından kaçtı, ağzından kaçtı. Geri alır,
geri alır.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) Ne söyledin sen?
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Az önce, Meclisi
kapatmadan önce, ara vermeden önce, burada kabul edilemeyecek bir ifade
kullanılmıştır. Bu açıdan, 160a göre kınama
cezası verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ben az
önce tutanakları da aldım. Gerçekten, burada okumaktan hicap ederim,
okumayacağım. Dolayısıyla bir önceki oturumda
Sayın Kerestecioğlu, buyurun, size de söz
vereyim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz bitirmeden mi vereceksiniz? Siz bir
tamamlasaydınız isterseniz.
X.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcüye, yerinden sarf
ettiği bir ifadesi nedeniyle kınama cezası verilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir önceki
oturumda İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Adıyaman
Milletvekili Sayın Adnan Boynukaraya karşı yapmış
olduğu davranış, İç Tüzükün 160ıncı maddesinin
birinci fıkrasının (3)üncü bendinde yer alan kaba ve
yaralayıcı sözler sarf etmek ve hareketler yapmak kapsamında
olup kınama cezası gerektirmektedir.
Bu nedenle, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcü hakkında İç Tüzükün 163üncü maddesi uyarınca
kınama cezasını teklif ediyorum. Sayın Kürkcünün,
kendisini savunma hakkı var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben bununla ilgili
BAŞKAN Dilerseniz, onun yerine siz savunma
yapmak istiyorsanız buyurun.
Buyurun, size söz veriyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bu, savunma değil. Ben onunla ilgili önce söz
alsaydım o zaman yani çok ani bir şey yaptınız. Önceki sözü
de değerlendirdiniz herhâlde.
BAŞKAN Buyurun, buyurun siz. Artık
savunma olarak verdik.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben onu savunmak olarak yapamam yani onu kendisi yapar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Savunma olarak konuşamaz
ama Sayın Başkan.
BAŞKAN O zaman savunma
yapmayacaksınız
Ben size ayrıca söz vereyim dedim, siz
Bitirin. dediniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama böyle bir şey yapacağınızı
düşünerek demedim.
BAŞKAN Ben...
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Oyla, oyla
Başkan
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Biraz evvel
söylenen sözü de şey yapın. Bir hanımefendi milletvekiline
Oyna diyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
Biraz önce söylenen sözü duydunuz mu?
BAŞKAN Duymadım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Oyna, oyna
BAŞKAN Oylayın, oylayın. dedi
efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamam, peki.
Şimdi, Sayın Başkan, siz gerçekten
tarafsız bir şekilde yönetmek durumundasınız ve
BAŞKAN Muhakkak.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
aynı şekilde tutanak elinizde varsa burada olan
şeyleri ben de okuyorum, siz de okuyorsunuz. Şimdi, ben, vekilimiz
adına burada savunma yapmak durumunda olamam, kendisi kendisini savunabilir
ancak ben, daha öncesinde zaten söz alıp bunun söylenmeyecek bir şey
olduğunu ve düzeltilebilir bir şey olduğunu ifade etmek
istiyordum. Ama bunun öncesinde söylenen O zaman samanlığa gidin.
sözü, aynı şekilde, söylenmeyecek bir sözdür. Ertuğrul Kürkcü,
Kızılderede arkadaşlarını kaybetmiş -Mahir
Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna ve başka arkadaşlarını- ve
oradan sağ kurtulmuş birisidir. Bu sözün, O zaman
samanlığa gidin. sözünün ne ifade ettiğini herkes bilmektedir.
Şimdi, bu kışkırtıcı sözün arkasından ve
burada yazan
Aslında tutanaklara öyle geçmiş ama sözün
tamamını sarf etmedi. Yani gerçekten ağzından kaçan bir
şeydi ve gerçekten toplamaya gayret etti ve sustu tamamını, i
ve r harflerini söylemeden. Ama ne olursa olsun, ne olursa olsun, evet, söylenmeyecek
bir sözdü ve buradan sarf edilmemesi gerekiyordu. Siz, maalesef hemen
kapattınız ve arkasından, burada bu sıralara yürüyen
milletvekillerinin ettikleri sözler de asla kabul edilebilir sözler
değildi aynı şekilde ama hep böyle yapılıyor, onlar
tutanağa geçmiyorlar ve aynı hakaretler, aynı küfürler buradaki
erkek milletvekilleri tarafından burada havada uçuştu, söylendi ve
sarf edildi.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hayır, öyle
bir şey olmadı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben o nedenle bütün milletvekillerinin ama kadın milletvekillerinin
değil
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Küfür falan
olmadı o arada, ne küfrü ya, tutanaklara öyle geçsin diye öyle bir
şey söylüyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
erkek milletvekillerinin özellikle -evet Nurettin Bey,
maalesef böyle- yüzümüze baka baka, burada bu sözleri zaman zaman
ağızlarından kaçırdıklarını görüyorum; bu,
kabul edilebilir bir şey değil. Yani zaten cinsiyetçi ve ağza
alınmaz laflar ediliyor. Bunun ağır bir şey olduğunu
düşünüyorum. Ben bunu düzeltmek için söz almak istemiştim burada.
Kalkıp hemen bunu oylamaya sunmanız, bu şekilde
davranmanız, bence, buranın genel kültürüne çok uygun bir şey
değil. Burası çok usturuplu laflar edilen bir Meclis olsa gerçekten
Bu laf sadece
Üstelik, dediğim gibi, sonunu söylememeye gayret edip
toparlayan, yanımda olduğu için fark ettiğim ve kendisini de
uyardığım arkadaşımız, bu sözü mutlaka geri
alırdı. Aslında kendisi de nezaketle davranan bir insandır,
bu şekilde davranmaz ve bunu düzeltirdi. Ben de onun yerine aynı
şekilde bunu bu anlamda düzeltebilirim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) O nedenle, böyle bir şeye
kalkışılmamasını rica ediyorum sizden.
Dediğim gibi, herhâlde Adnan Beyin de bunu
kabul edeceğini yani kendi söylediği sözün de aslında ne kadar
derin bir yaraya parmak basan bir şey olduğunu ve ne kadar sarf
edilmez bir şey olduğunu da bir an için düşünmesini temenni
ederim. Yani arkadaşlarını orada kaybetmiş, uzun
yıllar cezaevinde yatmış bir insana kalkıp da bu
şekilde bir suçlamada bulunulması ve böyle bir tabirle hitap edilmesi
de aynı şekilde uygun olmayan bir şeydir ve sonrasındaki
milletvekillerinin yaptıkları da aynı şekilde. Maalesef,
siz içeri gittiğiniz için onları işitmediniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
Tabii, ben başta, size söz veririm dedim ama
sonra deyince öyle araya kaynadı. Muhakkak ki söz verecektim ben size.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, ben, ne yapacağınızı bu
kadar
BAŞKAN Yalnız şunu ifade edeyim:
Bazı beyanlar vardır ki ne olursa olsun -bakın tutanaklara
geçmiş- bunları siz de kabul etmezsiniz biz de etmeyiz, mümkün
değildir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ama yanlış da geçmiş çünkü tamamlamadı o
lafı.
BAŞKAN Dolayısıyla, bunu burada,
bakın, oluş hâliyle ben okuyamadım siz de okumadınız,
okuyamadınız.
Bu nedenle, İzmir Milletvekili Ertuğrul
Kürkcüye kınama cezası verilmesini Genel Kurula teklif ediyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
ve arkadaşları tarafından, 5 Haziran 2015 tarihinde
Halkların Demokratik Partisinin Diyarbakır İstasyon
Meydanı'nda yaptığı mitingde gerçekleşen ve üzerinden
iki sene geçmesine rağmen hâlen davası devam etmekte olan
bombalı saldırıyla ilgili ihmallerin tespit edilmesi ve ihmali
olan kişilerle ilgili soruşturma başlatılması
amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
6 Haziran 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi grup önerisi üzerinde aleyhte ikinci ve son söz Adıyaman
Milletvekili Sayın Adnan Boynukaraya aittir.
Buyurun Sayın Boynukara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Öncelikle o çirkin ifadeyi iade ediyorum. Cinsiyetçi
ifadeleri kullanan şahsı HDP grup yönetimine ve kadın
milletvekillerine havale ediyorum. Yanınızda oturan şahsın
ne söylediğini bence iyi dinlemeniz lazım. Ben, ne söylediğimi
iyi bilen birisiyim. Genellikle buradan kimseye sataşmamaya özen gösteriyorum,
bildiğim doğruları, düşüncelerimi açık açık
anlatmaya çalışıyorum. Sataşmaktan haz alan birisi
değilim, sataşmam ve kimsenin de bana sataşmasını
istemem; hoş bir şey değil bu. Bunu grup başkan
vekillerinin bir gelenek hâline getirmesi lazım. Kürsüye çıkan
herkese söz söylemek hoş bir şey değil. Engin Beyin güzel bir
ifadesi var: Taciz diyor. Burada konuşan bir kişiye sürekli laf
atmak taciz etmektir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Bunu Osman Beye söyleyin, başkalarına söyleyin.
ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Kim yapıyorsa
yapsın, ben ayrım yapmıyorum, tüm grup başkan vekillerine
.
Bu, tacizdir; onu ifade edeyim öncelikle.
Ayrıca, Sayın Ahmet Davutoğlunun o
konuda ne söylediği internet sitelerinde açık açık duruyor,
merak edenler bakabilir.
5 Haziran günü meydana gelen terör
saldırısında hayatını kaybedenleri tekrar rahmetle
anıyorum. Olayın seyrine ilişkin ifadelerimi
kullanmıştım.
Değerli milletvekilleri, 5 Haziran günü meydana
gelen olay bir terör saldırısıdır. Türkiye
açısından önemli olan: Seçim sürecini sabote etmeyi, etkilemeyi amaçlayan
bir terör saldırısı. Terör örgütlerinin bu tür
saldırılarının hedefi serbest seçimlerdir, siyasi
işleyiştir, sivil siyasetin alanını daraltmaktır,
demokratik iradeyi sakatlamaktır, demokratik meşruiyete gölge
düşürmektir; tüm bunların doğal sonucu olarak siyaset
dışı unsurlara alan açmaktır, kaosu egemen
kılmaktır. Evet, terör tam da budur. Terörizm bu amaçlarına
sadece terör saldırılarıyla ulaşmaz. Terör
karşısında aklıselim parçalanmışsa, akıl
kundaklanmışsa terör bu amaçlarına ulaşabilir. Bunun için
ortak bir aklıselim zeminine ihtiyacımız var.
Değerli milletvekilleri, bölgemizde yeni
denklemlerin kurulmak istendiği bir zaman dilimindeyiz. Devletlerin terör
örgütleriyle direkt ilişki kurmasına şahit oluyoruz. Terör
örgütlerine silah vermenin alenileştiği bir dönemdeyiz. Bu vesileyle,
5 Haziran saldırısını gerçekleştiren, bugünlerde ise
organize edenlerce misyonunun tamamlandığı
değerlendirilerek ortadan kaldırılmak istenen DAİŞ
terör örgütüne değinmekte yarar var. DAİŞi bilmek için
geçmişe bakmakta fayda var. Afganistanın işgaliyle birlikte
Sovyetler Birliğinin yıkılışı ve soğuk
savaşın bitişi süreci başladı. Bu süreçte Müslüman
halkların nabzı Afganistan cihadına toplandı. Bunun
üzerinden hem İslami terör kavramı üretildi hem de Müslüman toplumlara
dönük psikolojik, siyasi ve ekonomik deneyler hayata geçirildi. Irakın
işgaliyle birlikte Şii denklem de bu sürece dâhil edildi.
1990lı yıllarda ortaya çıkan Taliban ve sonrasında
organize edilen El Kaide, işte bu süreçlerin sonucunda ortaya çıkartılmış
terör örgütleridir. El Kaideye yüklenen anlam, Afganistan ve Pakistanı
kaosa sürüklemekti. Afganistanın 11 Eylül sonrası işgaliyle
başlayan bu deneyin sonuçları Orta Doğuya taşındı
ve daha kaotik bir denklemle test edildi. DAİŞ ise bu deneyin kod
adıdır. Evet, DAİŞ, Müslüman halkların
yaşadığı coğrafyaların işgal süreçlerinde
işgalcilerin deneyimleriyle organize ettikleri asimetrik savaşın
son ürünüdür; üretim modeli itibarıyla, kullanıma elverişli,
bölgeye ve bölge insanına zarar verme kapasitesiyle bir gladyo örgütüdür.
Bu örgüt, bölge dışındaki bütün unsurlara fayda
sağlamış ve hareket alanı açmıştır. Netice
itibarıyla bir maymuncuk rolü üstlenmiştir. Bu nedenle, gladyo
koduyla anlamaya çalışırsak, Baas kadroları,
Maliki-Beşar desteği ve küresel istihbarat örgütlerinin
katkılarıyla organize edilen bir terör örgütünden bahsediyoruz. Ebu
Gureyb Cezaevini, cezaevinde yapılanları ve bir gece cezaevinin
kapısının açılıp izin verilen firarın arkasındaki
gücü görmeden DAİŞi anlamak mümkün değil. 100 ülkeden 50 bine
yakın kişinin terör örgütüne nasıl, hangi yöntemlerle ve hangi
yönlendirmelerle katıldığını ortaya koymadan
DAİŞi çözmek ve sahibini ortaya koymak zor. Elbette, yoktan üretilen
toplama bir örgütten bahsetmiyoruz; önce bu örgütü üretecek zemin
oluşturuldu, sonra yönlendirmelerle bu örgüt biçimlendirildi.
Sayın milletvekilleri, soğuk savaş
döneminin tüm birikimlerini taşıyan Baas partilerinin ve sosyalist
örgüt artıklarının işlevsizleştiği süreçte,
DAİŞ, bu parti ve örgütlerin işlevlerini güncelleyerek
sahiplendi. Bu terör örgütüne iki farklı rol yüklendi: Bölgede halka
dayalı doğal değişim süreçlerinden rol çalmak ve olası
kontrol dışı düzen kurulmasının önüne geçmek. Kendini
dünyanın sahibi gibi konumlandıran güç, Orta Doğudaki devletleri,
halkları bu örgüt üzerinden formatladı. Hiç kimsenin üstün
gelmeyeceği kaotik bir denklem için terörün en organize örnekleri
sergilendi. Bu kirli politikanın özeti, kriz bölgeleri oluşturma,
sivil tahribatlarla Moğol usulü dehşet salma, buna tepki olarak
ortaya çıkan muhalefeti daha radikaliyle bölüp işgali
meşrulaştıracak yeni terör unsurları peydahlamadır ve
ortaya çıkan bu kaosla süreci zamana yayarak sağlıklı bir
düzenin kurulmasını engellemektir. İşte küresel gücün
DAİŞ üzerinden yürütmek istediği kirli ve kanlı
politikanın özeti bu.
Değerli milletvekilleri, bu analizden sonra
Peki, Türkiye? diye bir soru sorulabilir. Türkiye, ortaya konulmak istenen bu
fotoğrafı bozan ve kurulmak istenen denklemi boşa
çıkartmaya çalışan ülkedir. Bu denklemi bozmaya
çalıştığı için Türkiye hedefteydi. Kendilerinin yol
verdiği küresel teröristleri yakalayıp cezaevine koyduğu ve
sınır dışı ettiği için hedefteydi. Bu kirli
politikalara ayna tuttuğu için hedefteydi. Şunu unutmayalım ki
terörü ve kaos politikalarını bölgemize ve
sınırlarımıza yığanları caydıracak en
etkili yol kendi iç çelişkilerindeki olumsuzlukları tetiklemektir.
Bunu yapacak olan ise terörün ne olduğunu bilen, terörün her türüyle
mücadele eden, terörün oluşturduğu acıyı yaşayan
Türkiyedir. Çünkü Türkiye, var olan sorunların, adı ne olursa olsun
terör örgütlerini desteklemekle değil, halkın değişim
taleplerinin doğal demokratik süreçlerin işletilmesiyle
çözüleceğine inanmaktadır. Çünkü asıl olan, küresel sisteme
gönüllü muhbirlik yapmak, gönüllü kulluk yapmak değil, onların kirli
ve kanlı politikalarına ayna tutmaktır. Türkiye'nin bu
pozisyonunu koruması ve sürdürmesi önemlidir.
Evet, Türkiye yani bizler, hepimiz hep birlikte
ateşin söylemeye çekindiğini söylediğimiz zaman terör örgütleri
ve onların sahiplerini bozabiliriz. Birbirimize laf atıp
aklıselimi kaybettiğimiz an ise onların ekmeğine yağ
sürmüş oluruz çünkü olan biteni genel bir perspektifle ele almazsak dar
bir anlayışa mahkûm olur ve bunun içinde boğuluruz. Bu
yaklaşımın da halkımızı, ülkemizi ve siyasetimizi
körleştirmekten başka yapacağı hiçbir şey yoktur.
Heyetinizi selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sayın
Başkanım, bir sataşma vardı demin, onu düzelteyim. Laf
atmak bir sanattır, herkes bunu yapamaz efendim. Tutanaklara geçsin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmak
ritüeldir, taciz başka bir şeydir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Laf atmak bir
sanattır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bununki taciz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Değil efendim, değil;
sanattır bu. Tutanaklara da geçmiştir.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, grup önerisinin oylanmasından önce bir yoklama talebimiz var
efendim.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin oylamasından önce Cumhuriyet Halk Partisinden bir
toplantı yeter sayısı talebi var.
Sayın Altay, Sayın Tanrıkulu,
Sayın Aydın, Sayın Yedekci, Sayın Bekaroğlu,
Sayın Yarkadaş, Sayın Gürer, Sayın Bektaşoğlu,
Sayın Tarhan, Sayın Özdiş, Sayın Arık, Sayın
Hürriyet, Sayın Çiçek, Sayın Özdemir, Sayın Sarıhan,
Sayın Tümer, Sayın Çamak, Sayın Sayın Turpcu, Sayın
İrgil, Sayın Akkaya.
Toplantı yeter sayısı talebi için 20
milletvekilinin rızasını aradık, imzasını
aldık.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
ve arkadaşları tarafından, 5 Haziran 2015 tarihinde
Halkların Demokratik Partisinin Diyarbakır İstasyon
Meydanı'nda yaptığı mitingde gerçekleşen ve üzerinden
iki sene geçmesine rağmen hâlen davası devam etmekte olan
bombalı saldırıyla ilgili ihmallerin tespit edilmesi ve ihmali
olan kişilerle ilgili soruşturma başlatılması
amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 Mayıs 2017 tarihinde
Şırnak ili Uludere ilçesi Şenoba Tugay Komutanlığından
kalkan AS-532 Cougar tipi helikopterin kalkışından kısa bir
süre sonra yüksek gerilim hattına takılarak düşmesinin
araştırılması amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
6/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/6/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Ankara Milletvekili Grup Başkan Vekili Levent Gök ile Manisa
Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından, 31 Mayıs
2017 tarihinde Şırnak ili Uludere ilçesi Şenoba Tugay
Komutanlığından kalkan AS-532 Cougar tipi helikopterin
kalkışından kısa bir süre sonra yüksek gerilim hattına
takılarak düşmesinin araştırılmasının
amacıyla 5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1253 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
6/6/2017 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, salonda
bir uğultu var, lütfen derin bir sessizlik bekliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde ilk söz
İstanbul Milletvekili Dursun Çiçeke aittir.
Sayın Çiçek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu
keselim. Sayın hatibi kürsüye davet ettim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 13 şehidin
hatırına uğultuyu kessinler lütfen.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çiçek.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Sayın
Başkanım, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
31 Mayıs 2017 günü Genelkurmay
Başkanlığı internet sitesinde yayınlanan bir haberle
birlikte, Türk milleti acı bir kazayla sarsılmıştır.
Söz konusu internet açıklamasında 31 Mayıs 2017 Çarşamba
günü Şırnak Şenoba Tugay Komutanlığından
kalkış yapan ve içinde 13 personelin bulunduğu Cougar tipi helikopter,
kalkıştan kısa bir süre sonra -ilk alınan bilgilere göre-
yüksek gerilim hattına takılması sonucunda 20.55 sularında
kaza kırıma uğramıştır. Olayla ilgili inceleme
devam etmektedir. denilmektedir.
Şimdi, bu kazayla ilgili olarak sözlerime
başlarken öncelikle, başta bu kazada şehit olan silah
arkadaşlarımızı, askerlerimizi ve diğer
şehitlerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum; gazilerimize acil
şifalar diliyorum, ailelerine sevgiler saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
uğultuyu keselim lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 13 şehide
saygıları yok.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Türkiye Büyük Millet
Meclisinin verdiği yetki kapsamında geçmişte terörle mücadele
etmiş tabur komutanı olarak, Şırnaktaki söz konusu
havaalanından, helikopter pistinden yüzlerce kez uçmuş bir milletvekili
olarak seslenmek istiyorum.
Bu Cougar tipi helikopterler Fransada imal edilen
ve 1995 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine
giren, sonra ortak imalatla sayısı artan bir helikopter tipidir ve
uçuş ekibi 2 pilot ve 1 teknisyen olmak üzere 3 kişiden
oluşmaktadır.
Açık kaynaklarda kazayla ilgili olarak yer alan
bilgilere göre ve görgü tanıklarına göre kalkıştan üç
dakika sonra, bir patlama sesiyle yere düşen helikopterle birlikte olay
bölgesinde elektrikler kesilmiştir.
Yaşanan bu acı kazadan sonra kamuoyunda
çeşitli iddialar gündeme gelmiştir. Helikopterde engel tanıma
sistemi neden yoktu? Pilot neden emniyetli irtifaya yükselmeden düz uçuşa
geçti? Bölgenin engebeli yapısı, teröristlerin
yarattığı tehdit nedeniyle düşük irtifa ve gece uçuşları
bölgede bir noktada zorunlu hâle gelmiştir. Helikopterlerde engel
tanıma sisteminin bulunmaması ile yüksek gerilim hatlarında uçak
ikaz kürelerinin olmaması acı kazanın temel fiziki nedeni olarak
görülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde
kullanılmaya başlanan adı geçen helikopterlerle ilgili olarak
ilk zayiat, 1997 yılında PKK terör örgütünün füze
saldırısıyla gerçekleşmiştir. İkinci zayiat ise
2003 yılında, Ispartada yine yüksek gerilim hattına
takılması nedeniyle oluşmuş, 50den fazla vatan evladı
bu iki kazada şehit olmuştur.
Millî Savunma Bakanlığının
aynı konuda yaptığı açıklamada, 2010 yılında
172 helikopter için engel tanıma sistemi takılması
çalışmalarına başlandığı ancak yedi
yıldır bu ihalenin tamamlanamadığı acı
gerçeğiyle karşı karşıyayız. Değeri
yaklaşık 35 bin dolar olan bu cihazın temin edilmemesi, yedi
yıldır helikopterlere takılmaması bu kazaların temel
fiziki nedenidir. Eğer bu cihazlar takılmış olsaydı,
yüksek gerilim hattına yaklaşan helikopterin pilotunu sesli ve
görüntülü olarak ikaz edecek ve bu kaza ortadan kalkacaktı. Bu konuda
Sayın Başbakanın açıklamaları vardır.
Başbakan yaptığı açıklamada konuyu özetlemiş ve
doğrudan alım için, ihalesiz alım için talimat verdiğini
vurgulamıştır. 4 Haziran 2017, Başbakanın ifadeleri:
Tabii bu kazaların olmaması gerekir. Bu bahsettiğimiz engel
tanıma sistemi uzun yıllardır, haklısınız,
savunma sanayisinin gündeminde olmuş, birkaç sefer de ihale
yapılmış, iptal edilmiştir. Bunun sebebi, bürokrasi ve
firmaların kendi aralarında sonuca rıza göstermemesinden
kaynaklanan anlaşmazlıklardır. Bunların hiçbiri bahane
olamaz. diye Başbakan vurgulamaktadır.
Helikopter neden alçaktan uçuyordu? İşte
bu noktada sayın vekillerimin dikkatini çekmek istiyorum. Biliyorsunuz,
İkinci Dünya Savaşından sonra ABD ile Rusyayı PKK ve
yandaşları konusunda bir araya getiren bir dış
politikanın mimarıyla karşı karşıyayız.
Suriyedeki PKK uzantıları konusunda bu iki süper gücü nasıl bir
araya getirdik? Bu, hepimizin sorgulaması gereken bir dış
politika zafiyetidir. İşte bu politikanın bir gereği
olarak, bu başarısızlığın bir gereği olarak
başta ABD olmak üzere, terör örgütü PKKnın uzantılarına
temin edilen güdümlü uçaksavar füzeler ve uçaksavar silahlar ne yazık ki
pilotlarımızı, helikopterlerimizi büyük ölçüde tehdit
etmektedir, bu tür kazalara sebep olmaktadır. İşte, bu nedenle,
değişik rotalardan uçuş, alçak uçuş -ki tespiti zor olsun
diye- ve gece uçuşları bir noktada bu tehdide karşı
kaçınılmaz hâle gelmiştir. Bir F16 pilotunun eğitimi için 4
milyon lira harcayan bir ülke ve 80 milyon dolara uçak alarak
Cumhurbaşkanlığına tahsis eden bir ülke, bu varlıkta
olan bir ülke, nasıl olur da 35 bin dolarlık bir cihazı yedi
yıl temin edemez, bunu vicdanlarınıza sunuyorum.
Ayrıca, kamuoyunda kaza nedenleri arasında
sayılan Hükûmet tarafından OHAL kapsamında Türk Silahlı
Kuvvetleri içinde emir komuta birliğini ihlal eden düzenlemelerin, pilot
açığı ve görev yoğunluğundan kaynaklanan
sorunların, helikopterlerin kullanım yoğunluğuyla birlikte
ortaya çıkan bakım ve idame zafiyetleri ile metal yorgunluğunun
mutlaka detaylı araştırılması gerekmektedir. Bu konuda
kaza kırım heyetinin ve idari tahkikat heyetinin
çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmaların
mutlaka Mecliste değerlendirilmesi ve önümüzdeki dönemde benzer
kazaların olmaması için dikkate alınması gerekmektedir.
Acı kazayla birlikte bölgede incelemeler yapan idari tahkikat heyeti ile
kaza kırım heyeti tarafından oluşacak heyetlerin
raporları araştırmanın temel girdileri olarak, delilleri
olarak ele alınacaktır.
Türkiyede huzur ve güveni sağlamak
maksadıyla zor şartlarda canı ve kanı pahasına görev
yapan şehitlerimizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.
Milletçe onlara ve ailelerine olan vefa borcumuzu ödemek adına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olmak üzere, yetkili kurumları Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunduğumuz kanun teklifinin bir
an önce yasalaşması için bir kez daha göreve davet ediyoruz.
Ülkemizde terör sorununun çözümü ve sona erdirilmesi
benzer elim kazaların ve acı kayıpların önlenmesi için
millî iradenin kalbi olan, beyni olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha
etkin bir görev üstlenmesi, başta kahraman şehitlerimize ve tüm
Türkiyeye olan vicdani ve hukuki borcumuzdur.
Bu konuda Sayın Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanımızın 1 Haziran 2017de yaptığı
açıklama da bu doğrultudadır. Açıklamanın
başlığında Şenobadan Türkiye'nin üzerine düşen
çığ kaldırılmalıdır. demektedir Sayın
Bahçeli ve açıklamasında Sık sık meydana gelen ve
evlatlarımızın şehadetine neden olan helikopter
kazaları milletimizin kafasında soru işaretlerine yol
açmış, kuşkuları artırmıştır. diyen
Bahçeli sözlerini şöyle sürdürmüştür. Bu itibarla, her ihtimal de
hesaba katılarak, her iddia dikkate alınarak Şırnak
Şenobadan Türkiye'nin üzerine düşen çığ
kaldırılmalı, bundan sonra benzeri keder verici, milletin
vicdanlarını heder eden vakaların yaşanmaması için
gerekli tedbirler alınmalıdır. diye vurgulamaktadır
Sayın Bahçeli.
Şimdi, bu çerçevede, 23üncü Jandarma
Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Aydoğan Aydın ve ilk
kadın Jandarma Komutanımız Yarbay Songül Yakutla birlikte 13
askerimizin şehit olduğu, tüm Türkiyeyi derin üzüntüye boğan
kazanın olmasına neden olan zafiyetlerin tek tek tespit edilmesi, bu
konudaki raporların incelenmesi, varsa ihmali ve kusuru olanların belirlenerek
gerekli önlemlerin alınması ve benzer kazaların önlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci ve Meclis İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını yüce Meclisten arz ve talep ediyoruz.
Saygılarımla. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Önerinin aleyhinde ilk söz Tokat Milletvekili Yusuf
Beyazıta aittir.
Buyurun Sayın Beyazıt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Muhterem Başkanım,
değerli milletvekilleri; Şırnakta yüksek gerilim hattına
takılarak düşen helikopter kazasıyla ilgili Meclis
araştırması açılmasına dair Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
31 Mayıs 2017 Çarşamba günü,
Şırnak Şenoba 48inci Hudut Tugay Komutanlığında
denetleme ve akabinde iftar programı yaptıktan sonra Şırnak
23üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığına dönmek
üzere kalkan Cougar tipi helikopter, kalkışından takriben üç
dakika sonra, saat 20.55te, bölgede bulunan yüksek gerilim hatlarına
takılarak düşmüştür. Bu elim kazada Tümen Komutanı
Tümgeneral Aydoğan Aydın ve 12 kahramanımız şehit
olmuştur. Bu mübarek günlerde şehadet mertebesine ulaşan tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, tüm yakınlarına
sabrıcemil niyaz ediyorum; vatanımız, milletimiz, devletimiz
sağ olsun diyorum.
Muhterem milletvekilleri, ilk yapılan
incelemede helikopterin düştüğü alanla yüksek gerilim hattı
arasında yaklaşık 200 metre olduğu belirlenmiştir.
Çarpmanın etkisiyle yüksek gerilim hattındaki tellerin bir
kısmının koptuğu, kopan tellerin bir bölümünün de
hattın üzerinde sarktığı tespit edilmiştir. Doğu
ve güneydoğuda füze ve uçaksavar tehdidi nedeniyle helikopterlerin
alçaktan uçmaları ve sık sarp arazilerden kalktıkları için
yüksek gerilim tehlikeleriyle karşılaşmaları mümkündür.
Bölgede daha önce yaşanan bu tarz kazaların neticesinde, Savunma
Sanayii Müsteşarlığımız inşallah Helikopter Engel
Tespit Sistemi Projesini bir an önce harekete geçirecektir. Bu konuda
Sayın Başbakanımızın verdiği talimat direkt
açık ve kamuoyuna da mal olmuştur.
Muhterem milletvekilleri, ben size kazayla ilgili
çok ayrıntılı bilgi vermek istemiyorum. Bu konudaki teknik
incelemeler ve araştırmalar özellikle incelenecek,
değerlendirilecek, bunlar daha sonra hem heyetinize hem de kamuoyunun
bilgilerine sunulacaktır ama yakınım olan, dayımın
oğlu, kardeş çocuğu olduğumuz Tümgeneral Aydoğan
Aydın hakkında size birkaç kelam etmek isterim.
Muhterem milletvekilleri, sizlerin de bildiği
gibi Tümgeneral Aydoğan Aydın, Kato Dağı bölgesinde
yapılan terör örgütlerine yönelik operasyonlarda adını
sıkça duyurmuş ve terör örgütleriyle mücadelede pek çok operasyonda
yer almış ve silah arkadaşlarıyla birlikte yapılan
operasyonlarda terör örgütlerine ağır darbeler vurmuştur. Son
yapılan Kato Dağı operasyonunda elde edilen silahları yine
kamuoyu ve heyetiniz bilmektedir; 5 ton amonyum nitrat patlayıcı, 719
adet tip ve çapta silah, 20 adet SPG-9 geri tepmesiz top, 9 adet roketatar, 567
adet roketatar mühimmatı ele geçirilmiştir.
Şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın
üsteğmenliğinden itibaren bu bölgeyi iyi bilen bir kardeşimizdi.
Okuldan mezun olduktan sonra Özel Kuvvetler Komutanlığında görev
almış ve yine bu bölgede görevler yapmıştır. Daha
sonra Kayseri Komando Tugay Komutanlığı yaptığı
esnada, yine bu bölgede tugayıyla beraber hizmet görmüş, özellikle
Surda, Silopide yapılan çukur faaliyetlerinde ekibiyle beraber
kahramanca mücadeleler içerisinde bulunmuştur.
Tümgeneral Aydoğan Aydının,
şehit olmadan, Kato Dağında PKKlı teröristlere yönelik 19
Nisandan bu yana başlatılan ve kendi sevk ve idaresinde bulunan
operasyona devam ettiği sırada bölgede incelemelerde bulunan
İçişleri Bakanımız aracılığıyla
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
operasyon hakkında bilgiler vermiş ve o bölgenin ne kadar önemli
olduğunu şu sözleriyle dile getirip Terörle mücadele tarihinin
erişemediği miktarda silah, mühimmat ve yaşam malzemesi bulundu.
Önümüzdeki günlerde bu mağara sayılarında artış
olacak. Sayın Cumhurbaşkanım, yine bu bölgede teçhizatların
bulunmuş olması, Türkiye genelindeki terörle mücadeleye katkı
sağlayacaktır. Buranın temizlenmesi, Ankara ve İstanbulda
terörün belinin kırılmasında da etki yapacaktır. en son
tekmilini Cumhurbaşkanımıza vermiştir.
Ona Asker Aydoğan derlerdi, biliyor musunuz?
Neden ona Asker Aydoğan derlerdi? Çünkü askeri çok severdi,
başkalarına benzemezdi, gittiği yerde askerle oturur, onlarla
yemek yer, onlarla dertleşirdi. Mehmetçike olan bu sevgisinden
dolayı lakabı Asker Aydoğandı.
Muhterem milletvekilleri, buradan özellikle
şunun altını çizmek istiyorum: O, alçak gönüllülüğüyle,
fedakârlığıyla, vatanseverliğiyle, yiğitliğiyle,
kahramanlığıyla bu milletin tamamının gönlünde, vicdanında
yer almıştır. Hele, Şırnaktan gelen, orada
yaşayan kardeşlerimizin ağıtlarına, gece aynı
anda oraya gitmiş bir kardeşiniz olarak tanık oldum ve yine bir
vesileyle bu kardeşimize, bu şehit kardeşimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Muhterem milletvekilleri, orada onunla beraber
Amasyalı Piyade Uzman Çavuş Hakanı, Manisalı Başçavuş
Fevziyi, Amasyalı Pilot Üsteğmen Abdulmuttalipi, Osmaniye
Kadirliden Pilot Yüzbaşı Serhat Sığınakı, Pilot
Uzman Onbaşı Zeki Koçu, Albay Oğuzhan Küçükdemiri, Albay
Gökhan Pekeri, Jandarma Yarbay Songül Yakutu, İstihbarat
Binbaşı Koray Onayı, yine, Yüzbaşı İlker
Acarı, Piyade Yüzbaşı Nuri Şeneri, Kıdemli Piyade
Başçavuş Mehmet Erdoğanı bu vesileyle yâd ediyor,
Allahtan rahmet diliyorum.
Aydoğanın daha üsteğmenken o bölgede
olduğu sırada yazdığı, kamuoyuna da mal olan Hankeye
Ağıt şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum muhterem
milletvekilleri: Doksan kişiydik biz o gün/ Aç, susuz, uykusuz/
Nasır tutmuş ayaklarla, yürüyorduk kaygusuz/ Sis, çamur, kanla,
terle, üzerindeydik bulutların/ Ayrım Hanke Yaylasında yeşerirken
umutlarım/ Soğuk namlular elimizde, yürüyorken dağlara/
Şehitlerden selam geldi, savaşan tüm sağlara/ Uzaklarım
yakınlaştı, inancımla davamla/ Uyan Hanke geliyorum,
heybetimle, havamla.
Muhterem kardeşlerim, yine, olayın
olduğu gece Ahmet İyimaya ağabeyimizin yazdığı
bir dörtlüğü de sizinle paylaşmak istiyorum: İnsan suretinde
bir vatansın Paşam/ Kana doymayan cihan utansın Paşam/ Öyle
bir cesaret timsali oldun ki/ Şu acı günlerde can katansın
Paşam!
Muhterem milletvekilleri, bu olay
başladığından beri bizlerden ilgisini ve alakasını
esirgemeyen, ta eve kadar ailesiyle birlikte gelen, başta
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Ana Muhalefet
Partisi Genel Başkanımıza, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanımıza, tüm bakanlarımıza, milletvekillerimize,
Genelkurmayda görev almış tüm komutanlarımıza, ta
Şırnaktan öbek öbek kalkıp gelen, orada yaşayan
vatandaşlarımıza, Tokatımızdan,
Niksarımızdan, Turhalımızdan bizim acımızı
paylaşmak üzere Ankaraya gelen bütün kardeşlerimize bu vesileyle
şükranlarımı ifade etmek istiyorum ve vatan sağ olsun,
devletimiz, milletimiz var olsun diyorum. Bayrağımızın
ilelebet dalgalanmaya devam etmesini diliyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Beyazıt.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Şırnakta helikopter kazasında şehit
olan Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıtın kuzeni Tümgeneral
Aydoğan Aydın başta olmak üzere tüm askerleri şükranla ve
minnetle yâd ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Bir kez daha, bu elim kazada
şehit düşen, aynı zamanda Yusuf Beyazıtın da kuzeni
olan kahraman Tümgeneral Aydoğan Aydın başta olmak üzere tüm
şehitlerimizi bir kez daha buradan rahmetle, şükranla, minnetle yâd
ediyoruz. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 Mayıs 2017 tarihinde
Şırnak ili Uludere ilçesi Şenoba Tugay
Komutanlığından kalkan AS-532 Cougar tipi helikopterin
kalkışından kısa bir süre sonra yüksek gerilim hattına
takılarak düşmesinin araştırılması amacıyla
5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
6 Haziran 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde ikinci söz Erzurum Milletvekili Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine
konuşmak maksadıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, malumunuz,
uluslararası ilişkilerde herkesçe bilinen en temel kural, demokratik
bir hukuk devletinin iki büyük önceliğinin olmasıdır. Bu
önceliklerden bir tanesi güvenliktir, diğeri ise refahtır. Fakat bu
iki önemli öncelikli kuralın kendi içerisinde bir hiyerarşisi söz
konusu olduğunda, inanın, güvenlik refahın önünde telakki
edilir, güvenlik daha öncelikli olur. Bunu önceleyip başarıyla
uygulayan ülkelere baktığımızda gerçekten güvenlikli, her
türlü riski alıp ülkenin birlik ve beraberliğini korumayı
başaran ülkeler olduklarını görürken bunu uygulamayan ülkelere
de baktığımızda hâllerinin pürmelal olduğuna ve hatta
yerle yeksan olmakla yüz yüze geldiklerine de tanıklık etmekteyiz.
Bunu somutlaştırmak gerekirse bir örnekle,
yaşadığımız dünya konjonktüründeki siyasi bir örnekle
güncelleştirmek gerekirse bir taraftan baktığınızda,
ABDnin ve İsrailin güvenlik adına neredeyse tüm dünya
coğrafyasını mücadele alanı ilan edip güvenliğini
riske taşıyacak en küçük olayı dahi ciddiye alırken
diğer bazı ülkelerdeyse neme lazımcılığın
hâkim olduğunu görmekte ve en basit bir terör olayı
karşısında dahi zaafa düşüp ülkenin yerle yeksan hâline
geldiğine tanıklık etmekteyiz. O hâlde, önce can sonra canan
mantığıyla güvenliğimizi önceleyip en kritik ve en küçük
risk ihtimalini bile ciddiye alarak güvenlik konseptimizi uygulamaya koymalıyız.
Bu anlamda, Türkiye ağır ve bir o kadar da
meşakkatli bir terörle mücadele sürecinden geçmektedir. Neden? Çünkü
ülkenin, ahtapot misali çok kollu bir terör sarmalıyla karşı
karşıya kaldığını görmekteyiz. Bir yandan DHKP-C,
PKK, YPG, PYD, IŞİD ve FETÖ gibi terör örgütlerinin hain tuzakları
ve eylemleri, öte yandansa NATO üyesi sözde müttefik ülkelerin son zamanlarda
dış politikada Türkiyeyi yalnızlığa itme ya da
izolasyona tabi tutma örneğinde net bir şekilde görmekteyiz. Çünkü
bunu yaparak Türkiyenin başına musallat olmuş terör örgütlerine
moral ve motivasyon sağlamaya çalışmaktadır.
Böyle bir sıkıntılı ruh hâli
içerisinde, 31 Mayıs 2017 günü, Şırnak Şenoba Tugay
Komutanlığından kalkış yapan AS 532 Cougar tipi
helikopter kalkıştan kısa bir süre sonra yüksek gerilim
hatlarına takılarak düşmüş ve 13 kahraman askerimiz
şehit olmuştur. Ben, sırası gelmişken, bütün bu
şehitlerimize yüce Yaradandan rahmet, cennetiâlâda mekân ve kederli
ailelerine ve yüce Türk milletine de başsağlığı
diliyorum. Bizleri büyük bir eleme boğan bu acı kazanın
nedenleri konusunda en doğru yorum ancak kaza kırım raporunun
açıklanmasından sonra yapılabilir. Bu bilimsel bir gerçektir,
kırım raporunun çıkması önceliklidir. Bu bir genel
prensiptir aynı zamanda. Fakat bir kazanın bazen birden fazla nedenin
oluşmasıyla vuku bulduğunu da bilmekteyiz, buna da
tanıklık ettiğimiz vakidir.
Teknolojinin bu denli geliştiği dönemlerde
meydana gelen kazalar genellikle insan faktörüyle açıklanmaktadır.
Artık, böylesine bir kazayı sadece insan faktörüyle açıklamak
gerçekten orada verdiğimiz şehitlerimizin ruhaniyetine de
saygısızlıktır. Dolayısıyla, benden önceki
konuşmacılar belki kısmen değindiler ama biz bu
kazanın iki boyutlu ele alınıp incelenmesinden yanayız:
Birincisi; evet, insani faktörler de konuşulmalı ama teknolojik aksaklıklar,
teknolojik donanımların eksikliklerini de gündeme getirmek
zorundayız. Bunlara birkaç örnekle açıklama getirmek gerekirse
bakın, o kadar çok yönlü bir teknolojik gereksinim söz konusu ki bu tür
araçlarımızda, bunlardan ilk akla gelenlerden bir tanesi,
alacakaranlıkta kullanılan güneş gözlükleri çok önemli, onu
kullanan teknik kapasite çok önemli.
Yine, teknik bağlamlı ikinci önemli bir
husus ise uyarıcı sistemlerin olmaması. Bu konuda çok
çeşitli spekülasyonlar var. Nedir? Efendim, ihale edilmiş de
verilmemiş de fiyatı fazla bulunmuş da ama bir başka
şey de bizim bu konuda çok güçlü kurumlarımız var. Gerçekten
-birazdan değineceğiz- ASELSANımız var, efendim,
ROKETSANınımız var, HAVELSANımız var,
TUSAŞımız var, gibi. Bunlarda bu tür bir uyarıcı
sistem üretme imkânına kısa bir sürede sahip olmamız gerekiyor.
Diğer önemli bir teknik ihtiyaç ise kayan
harita sisteminin olmayışı, kullanılmayışı.
Biliyorsunuz, teknik olarak donanımlı araçlar kullanıyoruz
hepimiz. GPS sistemi dedikleri sistem aynı şekilde helikopterler
için de söz konusu olabilir yani helikopter kalktığında
pilotumuza o havadaki engel olabilecek her türlü oluşumları görüntülü
bir şekilde verecek, uyarısını yapacak.
Diğer önemli bir teknik donanım
noktasında olması gereken aygıtımız da
zenginleştirilmiş yer yakınlık sistemi. Bu da aynı
şekilde, yine dağ mı çıkıyor, tepe mi
çıkıyor, engebe mi var, tel mi çıkacak, ne çıkacaksa onu
sesli olarak pilota bir mesaj olarak, bir uyarı olarak gönderdiği
basit bir sistemden bahsediyoruz.
Tabii, bunların hiçbiri olmadı. Ne oldu?
Yüksek gerilim hattına takıldık. Ben bunu bir uzman kişiden
dinledim, bir emekli generalin kendi ifadesiyle, referansım odur: Bu
gerilim hatlarında balonlar olur... Ben de öylece öğrenmiş
oldum. Bu balonların hikmeti nedir acaba? Görüntüyü, dikkati
dağıtmak için yani salt bir kablo değil, onu net bir
şekilde, çok sistematik, çok ciddi bir yapı olduğunu ifade etmek
için
Ama güneydoğuda bunlar -o generalin ifadesiyle söylüyorum- bu
balonlar yüksek gerilim hatlarında yok, güvenlik amacıyla
takılmakta zorlanılmış. Şimdi, burada Enerji
Bakanlığının gerçekten bunu bir an önce düzenleyip
Türkiyenin her yerinde olan gerilim hatlarındaki o balonların o
bölgelerde bir an önce olmasında yarar var diye düşünüyorum.
Şayet yoksa Bu gerilim hatlarının tepesine fosforlu boya
kullanılarak bir şeyler yapılabilir. diyor uzmanlar, ben
söylemiyorum ya da çakar ışıklar var sürekli sinyal gönderen
deniz fenerlerinde olduğu gibi. Bu tür basit teknolojilerle de belki bu
tür kazalarımız, yüreğimizi yakan bu büyük can
kayıplarımız engellenebilirdi.
Bu uyarıları niye yapıyoruz?
Değerli milletvekilleri çünkü ne olur, gözü açık olmak
zorundayız, güvenliğimizi öncelemek zorundayız. Bakın,
sürekli konuşuyoruz, sürekli eleştiriyoruz; yüzlerce tırlık
çok ağır mühimmat silah sınırımızın hemen
ötesine sevk edildi, değil mi? PYDye, YPGye silah yardımı
yapıldı. Sanıyor musunuz ki bu silahlar çok sıradan, basit
silahlar, bunlar çok sofistike, gerçekten çok modern silahlar. Yarın öbür
gün, Allah korusun -en büyük endişemiz o değil mi, onun için itiraz
etmiyor muyuz- sınırın bu tarafına, PKKya bir şekilde
geçerse bu silahlar
Bu tür kazaların daha ağırına maruz
kalmadan bir an önce bu tedbirlerin alınması lazım.
Saygıdeğer milletvekilleri, insan faktörüne
gelince; bu kazadan çıkaracağımız önemli bir ders de insan
faktörünü dikkate almak. Gerçekten, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz FETÖ
operasyonundan sonra büyük bir güç kaybına uğradı. Özellikle
tecrübeli pilot sayımızda bir azalma var ve bu
arkadaşlarımız, bu yavrularımız, bu kardeşlerimiz
yoğun mesai stresi içerisindeler.
Bakın, burada İnsanın
yaşaması en doğal hakkıdır. diyoruz, değil mi?
Ama görevi bir insanı yaşatmak olan birilerinin yaşama
hakkı daha kutsaldır. Dolasıyla biz burada öyle tasarruf tedbiri
falan filan demeden bu Silahlı Kuvvetler mensuplarımızın
her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi için elimizden gelen her türlü
fedakârlığı yapmak zorundayız. Aksi takdirde, Sayın
Paşamızın, rahmetli Paşamızın ifade ettiği
gibi, yine hemşehrisi astsubay Cavit Cihan Özlüye, korumasını
yapan bir kardeşimize diyor ki: Cavit, sen helikoptere binme. Sen dün
gece nöbetteydin, yeni geldin. Bu çok önemli bir anekdot.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) Müsaade ederseniz bitirmek
istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
KAMİL AYDIN (Devamla) Gerçekten beni inciten
Yani, o şehitlerimize üzüldüğüm kadar bu diyalog da beni çok derinden
sarstı. Komutan ile yaveri arasında geçiyor bu diyalog -Yusuf Bey
bizatihi duymuştur büyük bir ihtimalle- komutan diyor ki: Cavit, sen
gelmiyorsun. Cavit teçhizatını giyinmiş, komutanı
neredeyse o da -yaveri- yanında olacak. Hayır evladım, senin
dün gece de nöbetin vardı. Sen kalıp dinleniyorsun, ben yalnız
gidiyorum. diyor ve o Cavit, o anı yaşadığına lanet
okuyor Keşke ben sormadan binseydim. diyor.
Ben de diyorum ki bu kürsüden, vicdanım
rahatsız olarak söylüyorum ki keşke bir yetkilimiz de Aydoğan
Paşaya Paşam, kırk gündür sen burada mücadele veriyorsun,
canın çıktı, postalını çıkarmadın. Sen bugün
dinlen, yarın git. diye söyleseydi belki bunu yaşamamış
olacaktık.
Duygusallığımı
bağışlayın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde
ikinci ve son söz Bilecik Milletvekili Halil Eldemire aittir.
Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince vermiş olduğu grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri,
sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisi, 31 Mayıs 2017 tarihinde
Şırnak ili Şenoba Tugay Komutanlığından kalkan
Cougar AS 532 tipi helikopterin kalkışından kısa bir süre
sonra yüksek gerilim hattına takılarak düşmesinin
araştırılması amacıyla verilmiştir.
Öncelikle, bu kazada kaybetmiş olduğumuz
askerlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet, yakınlarına
sabırlar diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, bu kazayla ilgili
olarak kaza kırım ekibinin rapor çalışmaları devam
etmektedir. Raporun tamamlanmasından, Genelkurmay
Başkanlığımızın ve Millî Savunma Bakanlığımızın
soruşturmalarının tamamlanmasından önce bir Meclis araştırması
yapılmasını takdirlerinize bırakıyorum.
Bu vesileyle tekrar şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Grup önerimizin
oylamasından önce bir yoklama talebimiz vardır Sayın
Başkan.
BAŞKAN Mesajınız
alınmıştır efendim.
Toplantı yeter sayısı
arayacağım oylamadan önce.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Tarhan, Sayın Sertel, Sayın Demir, Sayın Karadeniz, Sayın
Bektaşoğlu, Sayın Gürer, Sayın Hürriyet, Sayın
Akın, Sayın İrgil, Sayın Arslan, Sayın
Kuyucuoğlu, Sayın Tanal, Sayın Yiğit, Sayın Çiçek,
Sayın Turpcu, Sayın Tüzün, Sayın Demirtaş, Sayın
Yüksel.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ile Manisa
Milletvekili Özgür Özel tarafından, 31 Mayıs 2017 tarihinde
Şırnak ili Uludere ilçesi Şenoba Tugay
Komutanlığından kalkan AS-532 Cougar tipi helikopterin
kalkışından kısa bir süre sonra yüksek gerilim hattına
takılarak düşmesinin araştırılması amacıyla
5/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Haziran 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 6, 13 ve 20 Haziran 2017 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine;
bastırılarak dağıtılan (11/16) esas numaralı
Gensoru Önergesinin 12 Haziran 2017 Pazartesi günkü gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1inci
sırasına alınarak Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ve
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
Sayı:496 6/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/6/2017 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasına arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 485
sıra sayılı Kanun Tasarısının kırk sekiz
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 1inci
sırasına, yine bu kısımda bulunan 415 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ise yine bu kısmın
2nci sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun, haftalık çalışma
günlerinin dışında 12, 16, 17, 18 ve 19 Haziran 2017 Pazartesi,
Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerinde saat 14.00'te toplanarak bu
birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
6, 13 ve 20 Haziran 2017 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
6 Haziran 2017 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
7 Haziran 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
471 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
8 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşiminde
362 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Bastırılarak dağıtılan
(11/16) esas numaralı Gensoru Önergesinin 12 Haziran 2017 Pazartesi günkü
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 1inci sırasına alınarak Anayasanın
99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin aynı günkü
birleşimde yapılması ve bu birleşimde 366 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
13 Haziran 2017 Salı günkü birleşiminde
368 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
14 Haziran 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde 370 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
15 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşiminde
373 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
16 Haziran 2017 Cuma günkü birleşiminde 375
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde
379 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
18 Haziran 2017 Pazar günkü birleşiminde 384
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Haziran 2017 Pazartesi günkü birleşiminde
389 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerinde gece
24.00'te günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi;
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması;
Önerilmiştir.
|
485
Sıra Sayılı Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/837) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila
18inci maddeler arası |
18 |
|
2. BÖLÜM |
19 ila
40ıncı maddeler arası (19 uncu
maddeye bağlı ek maddeler: 32,33,34,35,36,37,38 dâhil) |
28 |
|
3. BÖLÜM |
41 ila
64üncü maddeler arası (58inci
maddeye bağlı ek maddeler:3,4,5 ile 60ıncı maddeye
bağlı geçici maddeler; 13,14,15,16 dâhil) |
29 |
|
4. BÖLÜM |
65 ila 90ıncı
maddeler arası (79 uncu
maddeyle ihdas olunan 4/Ç ve 4/D maddeleri dâhil) |
27 |
|
TOPLAM MADDE
SAYISI |
102 |
|
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi lehinde ilk söz Kırıkkale Milletvekili Ramazan Cana aittir.
Sayın Can, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Grup önerimizde 485 sıra sayılı
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı var; 102 madde, 4 bölümden
oluşuyor. Tabii, bu kanun tasarısına muhalefetin itiraz
ettiği yönler var. Hep beraber burada müzakere edeceğiz ve muhalefet
de itirazlarını burada serdedecek ama Genel Kurul da bir karar
verecek. Kamuoyunu yakından ilgilendiriyor. İnşallah,
muhalefetin de katkılarıyla bu yasa tasarısını burada
kanunlaştıracağız.
Yine, grup önerimizde 415 sıra sayılı
Filistin Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki
uluslararası sözleşmenin gündemin 2nci sırasına
alınmasını öneriyoruz Genel Kurulun takdirleriyle.
Ayrıca, 6, 13, 20 Haziran Salı günleri
sözlü soruların görüşülmemesini öneriyoruz.
Mutat çalışma günlerine ilaveten 12
Haziran Pazartesi, 16 Haziran Cuma, 17 Haziran Cumartesi, 18 Haziran Pazar ve
19 Haziran Pazartesi günlerini çalışma günleri olarak grup önerisi
olarak Genel Kurulun takdirlerine öneriyoruz.
Ayrıca, 12 Haziran Pazartesi günü Tarım
Bakanımızla ilgili bir gensoru önergesi var, onu da Genel Kurulun
takdirlerine sunuyor, grup önerimizin kabulünü Genel Kurulun takdirlerine
sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerinin aleyhinde ilk söz İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğluna aittir.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu getirmek
istediğiniz kanun tasarısıyla ilgili olarak aslında
şerhlerimizi koyduk ve bunun Türkiye'nin aleyhine, Türkiyedeki
insanların aleyhine, yaşam alanlarımız aleyhine bir kanun
tasarısı olduğunu ifade ettik. Bunu daha fazla da tartışacağız
zaten. Bununla ilgili sözlerimizi saklı tutuyoruz.
Belki biliyorsunuz belki bilmiyorsunuz, artık
takip etmekten de vazgeçmiş olabilirsiniz ancak dün, Grup Başkan
Vekilimiz Sayın İdris Balukenin duruşması görüldü.
İdris Balukeni 30 Ocak tarihinde oy
birliğiyle tahliye eden mahkeme heyetinin başkanı tahliyenin
hemen ardından Ankaraya üye hâkim olarak atanıp tenzilirütbe
edilmişti. Dün ise 8 Mayısta görülen ikinci duruşmada
tutukluluğunun devamına muhalefet eden üye hâkim ile 30 Ocakta tahliye
kararı veren son üye hâkimin de ceza mahkemesine çeşitli sebeplerle
gittiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Yani heyetteki, İdris
Balukenin tutuksuz yargılanması için muhalefet eden tüm hâkimler
tasfiye edilmiş oldular. Yargılanan kişinin bir milletvekili
olduğu düşünüldüğünde, yedi aylık bir yargılamada tüm
heyetin değişmesinin ardından hâlen Hükûmet yargıya
müdahale etmiyor, yargı bağımsız. demek en basit terimiyle
aklımızla alay etmektir. Üç aydır tedavisi yapılmadan
cezaevinde tutulan, hakkındaki iddialara ilişkin tüm deliller
toplanmış olan grup başkan vekilimizin böylesi hukuksuzca
cezaevinde tutulmasının tek izahı siyasi iktidarın
yargı yoluyla partimizi baskı altında tutmasıdır. Bu
davada gerçekten, Türkiye tarihinde bir ilk yaşanmıştır,
ilk defa bir yargılamada üç üye de baktığı dosyadan
alınmış veya ayrılmak zorunda kalmıştır.
Açık bir siyasi müdahale vardır. Hükûmetin yargıya müdahalesinin
en açık örneğiyle karşı karşıyayız. AKP
Parti kapatmaya karşıyız. diyor, evet, böyle söylüyorsunuz
ancak gördüğünüz gibi, tüm siyasetçilerimize karşı yürütülen
soruşturmalarla fiilî olarak partimiz kapatılmaya
çalışılıyor. Yargıyla menfaat uğruna bu kadar
fütursuzca oynamak bu ülkedeki herkesin geleceğiyle oynamaktır. Bugün
hangi pozisyonda bulunursanız bulunun adil bir yargıya hepinizin
ihtiyacı olacak. İfade özgürlüğü, yargı
bağımsızlığı ve örgütlenme hakkı gibi temel
değerleri terk ettiniz, biliyoruz fakat aynı sıraları
paylaştığınız milletvekillerini talimat vererek
sıkıyönetim mahkemelerinden beter mahkemeler yoluyla rehin
tutmuş bir iktidar olarak tarihe yazılacağınızın
da farkında mısınız merak ediyorum. Herhâlde Sayın
Cumhurbaşkanı da bugün AKP Başkanı olarak Halit Narinin
sözüne artık atıf yaparken bunların farkındadır.
Mahkemelerin rehin siyaseti yetmiyormuş gibi
yargılamalar sırasında doğrudanlık, yüz yüzelik ilkesi
de ihlal ediliyor. Eş başkanlarımız ve milletvekillerimizin
200ün üzerinde duruşması görüldü ve bunların büyük bir
kısmına SEGBİSle katıldılar. Mayıs
başı itibarıyla SEGBİS üzerinden duruşmalara
katılmayacaklarını belirttiler, duruşmalarda bulunma
taleplerini mahkemelere ilettiler fakat mahkemelerce bu talepleri reddediliyor.
Arkadaşlar, bir mahkemede
yargılanıyorsunuz ve size deniliyor ki: Hayır, mahkemeye
gelemezsin sen, SEGBİS üzerinden katılman gerekiyor. Onların
fiziken katılma taleplerini çeşitli gerekçelerle reddetmeleri, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarına ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, SEGBİS
sistemini doğrudanlık, yüz yüzelik ilkesine aykırı bulan
kararlarına asla uymamaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşın, mahkemede bulunma
talebi, dikkatinizi çekiyorum, yargılamayı sürüncemede
bırakacağı gerekçesiyle reddedildi. Mahkemede kendini savunmak,
yüz yüze savunmak yargılamayı sürüncemede bırakmakmış.
Bu, yargılama tarihi adına, adil yargılanma adına bir utanç
vesikasıdır. Hem suçla cezaevine at hem de kendini
savunmasını engelle.
HDPye karşı ikili, hatta çoklu bir hukuk
söz konusu. Kimi vekillerimizi siyasi faaliyetlerini sürdürürken gözaltına
alıp, zorla, uçakla, helikopterle mahkemeye götürüyorlar; tutuklu
vekillerimiz Mahkemede konuşmak istiyoruz. diyorlar, onlara da
Hayır, sizi götürmeyiz. diyorlar.
Mecliste, miting meydanlarında
konuşmalarını önlemek için cezaevine aldınız da bu
kadar mı korkuyorsunuz? Demirtaşın mahkemelerde
söyleyeceği birkaç sözden bu kadar mı korkuluyor? Gerçekten bunun
cevabını merak ediyoruz arkadaşlar.
Selahattin Demirtaşın Mersinde görülen
davaya katılma talebi de mekân haricinde bir farkı olmayan
SEGBİS sistemiyle yapılabileceği için reddedildi. Yani mahkemede
olmakla uzaktan görüntülü bağlanmanın bir farkı yokmuş.
Aranızda hukukçu milletvekilleri var. Kendiniz yargılandığınızda
bir gün aynı şeyleri söyleyebilecek misiniz acaba? Peki o zaman neden
koskoca adalet sarayları yaptınız? İnsanlar o
alışveriş merkezlerine benzeyen ve hiçbir şekilde
aslında adalete erişimi sağlayamadıkları adalet
mekânlarını neden yaptığınızı da soruyor.
Yaptığınız o mekânlarda vekillerimiz neden yüz yüzelik
ilkesiyle duruşmalarda bulunamadıklarını ve böyle
yargılanmadıklarını soruyorlar. Bizler de soruyoruz. Bir
gün bunların adalete cevabını sizler de vereceksiniz.
İşte bu aklımızla,
mantığımızla dalga geçercesine alınan kararlarla
milletvekillerimiz rehin tutuluyor. Demirtaş, Yüksekdağ, İdris
Baluken, Çağlar Demirel ve diğer tutuklu vekillerimiz mahkemelerde
bulunmak istiyor ama gerçekle yüzleşmekten korkuyorsunuz ve
reddediyorsunuz. Türkiye mahkemelerinde hukuk ayak altındayken, AYMnin
Balyoz davasında yargılanan milletvekilleri için verdiği emsal
kararını hâlen vekillerimiz için uygulamaması ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin sessiz bekleyişi de uluslararası
hukukun kurumlarının büyük krizidir aslında.
Bir konuya daha özellikle değinmek istiyorum.
Olağanüstü hâlin tek gerekçesinin muhalif kesimleri baskı
altında tutmak olduğundan artık hiçbir kuşkumuz olmasa da
bir kez daha sormak isterim: Olağanüstü hâl süreci lanse ettiğiniz
gibi darbe teşebbüsünde bulunan kişilere yönelik mi devam ediyor, yoksa
Hükûmete yönelik her türlü eleştiriyi bastırmak için mi? Çünkü
görüyoruz ki darbe soruşturmasında yargılanan askerler AKP
kurmaylarının kefil olmasıyla serbest
bırakılırken STKların hazırladığı
çocuk haklarına ilişkin raporlar mahkûm ediliyor. Şakran
Cezaevine ilişkin örneğin, çocuk istismarına yönelik bir rapor
yayınlanmıyor, yayınlanması yasaklanıyor. Çocuk
İstismarıyla Mücadele Derneğinin -ÇİMDER- raporunun
kamuoyuyla paylaşılması, Adalet Bakanlığı
tarafından OHAL gerekçesiyle yasaklanıyor. İşte aynen
Benim polisim işkence yapmaz. Hükûmeti daha. Biz bunların
örneklerini çok gördük. Benim cezaevimde ihlal olmaz. Çocuklar
bağırıyor orada arkadaşlar; duyuyor musunuz bilmiyorum ama
çocuklar bağırıyorlar, istismardan söz ediyorlar ve bir kere
gidip görmüyorsunuz, duymuyorsunuz.
Raporlar mahkum edilirken -dediğim gibi- darbe
zanlıları AKP kurmaylarının kefil olmasıyla serbest
bırakılıyorlar. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Sayın Şentop FETÖden gözaltına alınan Genelkurmay Askerî
Savcısı Hâkim Üsteğmen Eren Şen için savcıya
tanık olarak ifade vermiş, O FETÖcü değil. demiş ve
bunun ardından takipsizlik kararı verilmiş. Askerî yargı
içinde olmak üzere hâkim ve savcılar arasında FETÖ yapılanmasıyla
irtibatlı isimleri Şentopa aktarmış ve Şentop da FETÖcülerin
tasfiyesine yönelik önerilerini 2011 yılından itibaren Hükûmete
iletmiş, bu nedenle de kanun hazırlama sürecinden de dışlanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, biraz süre
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Şentopa sormak isterim. Fetullah Gülen
tehlikesinin 2011 yılından beri farkındaydınız.
Twitterdan 2013 yılı sonunda, nasıl olur da daha fazla
Fetullah Gülen Hoca Efendiye Allahtan acil şifa diliyorum, geçmiş
olsun. gibi bir tweet atarsınız? Bu çelişkiyi bir an için
unutalım, diyelim ki Şentopun ifadesi doğru. Peki,
Şentopu Fetullah Gülen yapılanmasıyla mücadele ettiği için
dışlayan Hükûmet yetkilileri kimlerdir? İşte bunlarla
ilgili, Darbe Araştırma Komisyonunda hiçbir cevap yok, bunları
kapatıyorsunuz. Ama eğer Türkiyede ceza yargılamalarında
kefalet sistemi konulduysa, yeniden ortaya böyle bir sistem çıktıysa
o zaman biz ifade etmek isteriz ki bütün vekillerimize bizler kefiliz ve
onların derhâl serbest bırakılması lazım. Onlara oy
veren halkımız da onlara kefildir. Bu kefalet burada da
uygulanmalıdır.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi önerinin lehinde ikinci söz, Bursa Milletvekili
Hakan Çavuşoğluna aittir.
Sayın Çavuşoğlu, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Partimiz grup önerisinin lehinde söz aldım.
Grup önerimizle beraber getirmekte olduğumuz çalışma düzenimizi
size açıklamak istiyorum.
Öncelikle, 485 sıra sayılı Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısını gündemimizin 1inci sırasına
alıyoruz. Toplam 102 maddeden müteşekkil ve 4 bölümden ibaret olan
kanun tasarısı, gerçekten de sanayicimizin ve üreticimizin yakinen
takip ettiği ve bir an evvel yürürlüğe girmesini beklediği bir
tasarıdır. O nedenle, yapılacak görüşmelerde söz alacak
bütün milletvekili arkadaşlarımızın ülkemizin
gelişimine katkı sunacak bu kanunla ilgili yapıcı her türlü
önerilerini ve eleştirilerini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Yine, gündemin 2nci sırasına, bu defa,
415 sıra sayılı bir uluslararası anlaşma
getirmekteyiz. Filistinle yapılan bir anlaşmadır bu. Bu
anlaşmayı da Genel Kurulumuzun takdirine sunacağız.
Aynı şekilde, önümüzdeki süreçteki
çalışma düzenimizle alakalı olarak da haziran ayının
12, 16, 17, 18
Bu günler, çalışma günlerimizin
dışında olan pazartesi, cuma, cumartesi ve pazar gününe
ilişkin çalışmalardır. Bu günlerde de
çalışmayı düzenliyoruz bu önerimizle beraber.
Yine, aynı şekilde, 6 Haziran, 13 Haziran
ve 20 Haziran Salı günlerinde sözlü soruların görüşülmemesine
ilişkin bir durumu ihtiva etmekte önerimiz.
12 Haziran Pazartesi günü de Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanımız Faruk Çelik hakkında verilen
gensoru önergesini görüşeceğiz.
Ben kısacası izah ettiğim bu önerinin
önümüzdeki süreçteki çalışmalar için hayırlı
olmasını temenni ediyor, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyor, hayırlı iftarlar temenni ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çavuşoğlu.
Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı
İstanbul Milletvekili Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisiyle önümüzdeki hafta sizi
yoğun bir maraton bekliyor, hep birlikte. Ne hırsına biliyor
musunuz, ne hırsına? Bulimia hastalığı
hırsına. Bu içinizden çıkan Hükûmetin tutulduğu ya da
Hükûmetin yakın çevresinin tutulduğu bulimia hastalığı
uğrunaTürkiye Büyük Millet Meclisi bu mübarek dönemde çalışacak.
Çalışsın, çalışmaktan kaçan yok ama hakikaten merak
ediyorum, 3, 5 kişiyi zengin etmek için 2003ün 7nci ayında
Sayın Abdullah Gül tarafından ilk teklif gelmiş bu Meclise.
Hoş, ondan önceki hükûmet tarafından da gelmiş. Meclis on
beş senedir zeytinle yatıp zeytinle kalkıyor.
Ramazan Can, Sayın Milletvekilim, biraz önce
dediniz ki: Muhalefetin itirazları var. Sayın Can, şu AK
PARTİ Grubunun yüzde 80inin içine bu kanun siniyorsa ben siyaseti
bırakırım. Bizi bırak, sizin milletvekillerinizin
itirazı var. (CHP sıralarından alkışlar) Ege ve
Trakyadaki, Marmaradaki AK PARTİnin sayın milletvekillerinin bu
işten ne kadar müşteki olduğunu ben biliyorum. Ayıp ya,
vallahi ayıp billahi ayıp ya! (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir şey demiyorum, çoğunluğunuz var,
yapabilirsiniz, yapabilirsiniz ama Türkiye'nin özellikle zeytin
sahasındaki illerinden size hiç telefon gelmiyor mu kardeşim? (AK
PARTİ sıralarından Gelmiyor. sesleri) Nedir bu hırs,
nedir bu hırs?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sanayici bu kanunu
bekliyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) İyi, keyfiniz
varsa, eğer bu kanun buradan bir ayda çıkarsa ben bir şey
bilmiyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Memleketin
yarısı kan ağlıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz de elbetteTürkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün bize verdiği bütün
imkânları kullanırız. Buradan teklifimizi yapıyoruz. Bu
kanunun içinde müspet konular da var. Bu kanunun -yanlış
baktıysam bizim arkadaşlar beni düzeltsin- 2nci maddesini çekin,
2nci maddesini kaldırın, bu kanunu burada -90 madde- bugün
bitirelim, var mısınız?
Peki, bizim zorumuz ne 90 maddelik kanunun 1
maddesini çekin, bütün desteğimizi vereceğiz. diyorsak? Ya, bir
düşünün, bunların da bir derdi var belli ki, bir
sıkıntısı var, bu kadar itiraz ettiklerine göre. Daha önce
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 6 defa komisyonlara gelip, teklif/ tasarı
olarak gelip geri çekildiğine göre -toplumsal muhalefetten de
kaynaklı olarak- ya bir vicdanla, şu mübarek ayda bir vicdanla, bir
samimiyetle, bir hüsnükalple bu meseleye baksanız ne olur? Yani benim 1
tane zeytin ağacım yok, ben Karadenizliyim. Ama bakın
değerli milletvekilleri, 167 milyon ağaç var Türkiyede, dünya zeytin
üretiminin yüzde 10unu karşılıyor bu ülke, kötü mü oluyor ya?
86 milyon dolarlık zeytin ve zeytin ürünü ihraç ediyoruz. Siz diyorsunuz
ki: Bizi çok seven, bize bağlı birileri var. Bunlar tesis yapmak
istiyor ama tesis de denizi görsün istiyor. Bunun da tek çaresi zeytin
sahaları, kesiverelim gitsin.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Madenci
dostları var, madenci arkadaşları.
ENGİN ALTAY (Devamla) Madenci, turizmci,
şu bu.
Yani bu millet size oy veriyor diye bu milletin iyi
niyetini bu kadar suistimal etmeyin, bu milletin hakkını bu kadar
gasbetmeyin değerli milletvekilleri, sizden rica ediyorum. Hükûmet de
burada. Sayın Bakan, ne olur o 2nci madde çekilse? Yani bir sorun var,
bir toplumsal refleksle karşı karşıyasınız.
Şimdi haber geldi, Balıkesirden 30-40 otobüs Ankaraya sizi ikna
etmek üzere geliyor. Sayın Bakan, 30-40 otobüs yakıt yakacak, o
insanlar yolda telef olacak yani eza cefa çekecek, sıkıntı
çekecek, günah değil mi?
ATİLA SERTEL (İzmir) Bakan burada.
ENGİN ALTAY (Devamla) Nerede?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Engin Bey,
bakın burada.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Bakan, sizi
seviyoruz. Bu kanunu çekin. Yazık günah, bu millete yazık.
Bakın, 5 Haziran Dünya Çevre Günü yani çevre diye bir faktör var. Bu
Türkiyeye, bize Cenab-ı Allah her şeyi iki eliyle vermiş. Üç
tarafımız deniz, orman varlığımız, zeytinlik
varlığımız, yer altı, yer üstü zenginlik
kaynaklarımız
Yani üç kişiyi zengin edeceğiz diye bu
cenneti cehenneme çevirmeye ne hakkınız var, ben anlamıyorum ya.
(CHP sıralarından alkışlar) Hakikaten yanlış
yapıyorsunuz. Siyaset yapıyorsam namerdim, şerefsizim. Bizim
partimizde çevre duyarlılığı çok yüksek, benden çok yüksek
arkadaşlar var. Ama bu toprakları bize yurt edenler bu
toprakları gelecek kuşaklara devretmek üzere bize verdiler, lekesiz,
tertemiz, pırıl pırıl verdiler. Şimdi, yandaşlarımızı
zengin edeceğiz diye bu zeytinliklerin talana, yağmaya, ranta, imara
açılmasına sizlerin gerçekten kalpten el
kaldıracağınıza inanıyorsam şerefsizim, namerdim.
Ama bir parti aidiyeti içinde, bir parti hiyerarşisi içinde el
kaldırabilirsiniz ama bunun da sorumluluğunu, tarihî
sorumluluğunu
Vicdanınızla, toplumla, Allahla sizi baş
başa bırakmaktan başka bir şans bana kalmıyor.
Bu kanunu görüşen tali komisyon Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu -benim eski Komisyonumdur- bir
rapor yazmış değerli arkadaşlar. Bu raporu yazan Komisyonun
da çoğunluğu AK PARTİli. Yazmış, yazmış,
Komisyonumuzun üç konuda esas komisyona görüş bildirmesini
kararlaştırmıştır. demiş ve görüş
bildirdiği 3üncü konu zeytincilikle ilgili maddelerin tasarı metninden
çıkarılması. Hangi AK PARTİye inanacağız
Sayın Bakan? Sanayi Komisyonu mu doğru yapıyor, Millî
Eğitim, Kültür Komisyonu mu doğru yapıyor? Hangi AK PARTİ
var, bu kanunun arkasında hangi AK PARTİ var, merak ediyorum ben. (AK
PARTİ sıralarından Niye bağırıyorsun? sesi)
Kardeşim, rahatsız oluyorsan bak kulis
var, git orada çay iç. Burası bağırma kürsüsü. Bu kürsü
bağırmak içindir. Anladın mı? Sen gelip kullanmıyorsun
diye kullananlara laf etme. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, hangi Komisyon? Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor mu, Sanayi ve Ticaret mi? Hangisi? Sayın
milletvekilleri, hangi Komisyon Başkanı daha vatansever? Hangi
Komisyon Başkanı daha çevre duyarlılığına sahip?
Hangi Komisyon Başkanı gelecek kuşaklara bu ülkeyi tertemiz
bırakmak konusunda daha samimi? Hadi bir oylama yapın bunun için
bakayım. Kültür Komisyonu mu, Sanayi Komisyonu mu?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) İkisi de.
ENGİN ALTAY (Devamla) Olmaz, yanlış
efendim. Adam yazmış, yazmış Sayın Bakan; Yanlış.
diyor, Bu doğru değil. diyor.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) İkisi de vatansever.
ENGİN ALTAY (Devamla) Dolayısıyla
tekrar vicdanlarınıza sesleniyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hepimiz vatanseveriz
Engin Bey, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu vesileyle hakikaten
bağırmasam iyiymiş- şunu söylemem lazım: Türk
basınına, Türkiye basınına bir sitemim var, basına bir
sitemim var. Genel Kuruldan bunu belirtmek zorundayım.
Geçtiğimiz ay içinde
ITUC, ETUC yani bunlar
değişik ülkelerdeki sendika konfederasyonları ve daha önemlisi,
TÜRK-İŞ, DİSK, KESK ama HAK-İŞ de var bu sefer
Bu
hükûmetlerin uyguladığı iş ve işlemler, politikalar
HAK-İŞi bile isyan noktasına getirmiş. Hükûmeti tebrik
ediyorum. Ama benim sitemim basına: Oradan çekip çekip duruyorsunuz.
Basın emekçilerine saygım var, sitemim medya patronlarına.
Türkiye'nin 4 büyük sendikası bir ortak deklarasyon
yayımlamış. Şimdi, deklarasyonu uzun uzun okumaya vaktim
yok. OHAL uygulamaları kaynaklı temel hak ve özgürlüklere yönelik hak
gasplarıyla ilgili, uygulamalarla ilgili, düşünceyi ifade
hürriyetiyle ilgili Türkiye'nin içinde bulunduğu hâlin iyi bir hâl
olmadığını, Türkiyeye
yakışmadığını, bundan şikâyetçi
olduklarını açık açık yazmışlar. DİSK dese
tek başına Bunlar zaten Gezici, komünist, şu, bu, solcu.
dersiniz -solculuk da güzel bir şeydir onu da söyleyeyim-
TÜRK-İŞ dese Denge korumak için. dersiniz, KESK yapsa Aa, bunlar
DHKP-C, şu bu. çamur atmayı seviyorsunuz, atarsınız.
ALİM TUNÇ (Uşak) Niye? Öyle zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) E bu HAK-İŞ
ne oldu şimdi, HAK-İŞ?
DİSK, KESK, TÜRK-İŞ sizden ne kadar
şikâyetçiyse HAK-İŞ de sizden o kadar şikâyetçi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ey basın, ey basın, Türkiye'nin
medyası; şöyle Türkiye'nin en büyük
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
dört konfederasyonunun
ortaya koyduğu bu belgeyi Haber değeri yok. diye düşünen
basına da söyleyecek bir söz bulamıyorum. Muhtemelen benim bu
söylediklerimi de vermezler; önemli değil, önemli değil.
Başkanım, bir teşekkür etmek için
BAŞKAN Tamamlayın lütfen bir dakikada.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, Sayın
Canın meydandan çıkmasını talep ediyorum efendim!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben buradan Hükûmete
biri karşımda, biri arkamda, hangi Hükûmet bilemedim şimdi-
teşekkür ediyorum. Bu 2nci maddeyi geri çekeceğinize yürekten
inanıyorum. Gelin, Türkiyeye bir kötülük yapmayın, Türkiyeye bir
fenalık yapmayın, Türkiye'nin doğasını, çevresini, doğal
dengelerini, Allahın kurduğu dengeyi üç kuruş için bozmaya
kalkmayın diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Bakan
Bir tane ağaç kesilirse önlensin, geri çekilsin. dediniz; ben
söyleyeyim, kesilecek!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN
sunmadan önce toplantı yeter
sayısı talebi var, o talebi karşılayacağım.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Akar, Sayın Sertel, Sayın İrgil, Sayın Karadeniz,
Sayın Bektaşoğlu, Sayın Gürer, Sayın Hürriyet,
Sayın Torun, Sayın Akın, Sayın Arslan, Sayın
Demirtaş, Sayın Arık, Sayın Tanal, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Yiğit, Sayın Özdemir, Sayın
Doğan, Sayın Tarhan, Sayın Yalım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 6, 13 ve 20 Haziran 2017 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine;
bastırılarak dağıtılan (11/16) esas numaralı
Gensoru Önergesinin 12 Haziran 2017 Pazartesi günkü gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1inci
sırasına alınarak Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ve
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin,
(2/1461) esas numaralı 12.04.1991 Tarih ve 3713 Sayılı Terörle
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/99)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
3/11/2016 tarih ve (2/1461) esas numaralı
12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim kırk
beş gün içinde komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzükün
37nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
BAŞKAN İç Tüzük 37 üzerinde, teklif
sahibi olarak, katılma dilekçesiyle birlikte, Kocaeli Milletvekili Fatma
Kaplan Hürriyet
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Bu teklifimizin esası, terör örgütlerine karşı
verilen mücadelede terörist silahlarıyla yaralanmış ancak
yönetmeliklerden dolayı resmiyette gazi sayılmayan, görmezden gelinen
vatan evlatlarımızla ilgilidir. Öncelikle, kanun teklifimizde
asıl emek sahibi olan Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Akif Hamzaçebiye
bu konudaki duyarlılığı için gazi sayılmayan vatan
evlatlarımız adına teşekkür etmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu askerlerimiz bizler daha güvende olalım diye
rahat bir yatak yüzü görmeden, sırtında onlarca kilo
ağırlıkla, sevdiğinin sesini aylarca duymadan, Acaba,
teröristin kurşunu ne yönden gelecek? korkusunu bir an olsun bile içinden
atamadan dağlarda geziyor, vatanı koruyor, nöbet tutuyor, vatan
sevgisi için göğsünü kurşunlara siper ediyor; kimisinin parmakları
eksik, kimisi vücudundaki şarapnel parçalarıyla, kalbindeki
kurşunla hayat mücadelesi veriyor. Bu insanların kalbindeki
kurşun 1 santimetre daha ileriye gitse hepimiz, hepiniz oturduğunuz
koltuklarınızdan şehit taziye mesajları
yayınlayıp, Türk Bayrağına sarılı tabutunu sırtlayıp
askerî araca bindirecektiniz.
Bugün bu kürsüde bütün konuşmacılar
şehitlerimizi andı, Allah hepsinden razı olsun, gani gani rahmet
eylesin. Son dönem şehitlerimiz olmak üzere, hepsi dâhil, eğer
şehit olmasalardı, eğer yaralanmış olsalardı ama
bu yönetmeliğe takılmış olsalardı, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sağlık yönetmeliğine takılmış
olsalardı ne olacaklardı arkadaşlar, biliyor musunuz? Hiçbir
şey olamayacaklardı, gazi bile olamayacaklardı. Bu vatan
evlatlarına şimdi, hepimiz, hepiniz bir cevap vereceksiniz, ya Terör
örgütleriyle mücadele eden vatandaşlarımız
yaralandıklarında yaralanma yüzdelerine bakmadan gazilik
onurlarını vereceğiz. diyeceksiniz ya da Yıllardır
böyle gelir, böyle gider bu kervan/Kader böyle ey insan, ister ağla ister
yan! diyeceksiniz.
Bu konuda daha önce araştırma önergesi
vermiştik ancak AKPnin oylarıyla birlikte ne yazık ki
reddedilmişti ancak ardından, AKP Grup Başkan Vekili İlknur
İnceöz bu kürsüye gelerek şunu söylemişti, Bu konuda
çalışmalarımız sürmektedir. demişti, ardından
Başbakan 7 bakanlığa talimat verdim, bu konu üzerine
çalışıyoruz. demişti. Altı ay öncesinden
bahsediyorum. Çalışmalar ne durumda? diye Maliye Bakanına
defalarca sordum ama Bakanın konu hakkında ufacık bir bilgisi
dahi ne yazık ki yoktu, topu Aile Bakanına attı, Aile
Bakanlığı bu konu üzerinde çalışıyor. dedi, Aile
Bakanına sorduk, Aile Bakanı da Benim bu konuda yapabileceğim
hiçbir şey yok. dedi, ardından 684 sayılı KHK
yayımlandı ve Bu KHKyla ilgili gaziler arasındaki farklar
ortadan kaldırılmıştır, 19 bin kişi bu haklardan
yararlanacaktır. demişti ama hiçbir vatan evladı ne yazık
ki bu KHKdan da yararlandırılamadı. Peki, soruyorum buradan: 19
bin kişi için çıkarılan bu KHKdan hiç kimse
yararlanmadıysa kimdir bu 19 bin gazi, biz ne zaman 19 bin gazi verdik? Bu
KHK sadece 15 Temmuz gazilerini kapsadı ne yazık ki. O da yetmedi,
Savunma Bakanına sordum, Savunma Bakanı akıllara zarar bir cevap
verdi, dedi ki: 15 Temmuzda sokağa çıkanlar hiçbir hesabı
olmayan, vatan sevgisine sahip insanlar, yaralanalım da gazilik
imkânlarından yararlanalım diye sokağa çıkmadılar.
Peki, PKKyla mücadelede yaralananlar gazilik haklarından yararlanmak için
o kurşunları bilerek mi yedi ya da o mayınlara bilerek mi
bastı? Bundan önce Başbakan grup toplantısında demişti
ki: Gazilerimiz için TSKda bir yönetmelik varmış, bu
yakışmaz Türkiyeye kaldırdım hepsini. 15 Temmuzda
yaralananlar tırnağı bile çizilse gazi sayarım. dedi ve
bir KHK yayımlandı ve o KHKyla 15 Temmuzda yaralanan herkes gazi
sayıldı. Tırnağı çizilen gazi sayıldı ama ne
yazık ki PKKyla mücadele edip yaralanan, parmağı kopan, bir
sürü şarapnel parçasıyla bugün hayatını devam ettirmeye
çalışan insanlar hâlâ o yönetmeliğe takılıyor ve gazi
sayılmıyor. Şu anda bizi izliyor, birçok vatan evladı bizi
izliyor ve hepimize soruyor: Bizlere gazi olamazsınız diyen devlet
yetkilileri kendi çocuklarının bir parmağına kaç lira
değer biçebilirler? Askere gitmeden önce bu mermilerle yaşıyor
olsaydık bizleri askere alır mıydınız? diye
soruyorlar. İki vatandaşımız mesaj gönderdi, bir tanesi
diyor ki: Bize terör mağduru diyorlar, ben bir kahraman Türk askeriyim.
Terörist benim düşmanım, ben terörün mağduru değilim devlet
mağduruyum. diyor vatandaşlarımızdan bir tanesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan, bir dakika rica edeceğim.
BAŞKAN Toparlayın lütfen,
tamamlayın.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bir diğeri diyor ki: Keskin nişancı
mermisiyle Nusaybinde vuruldum, mermi 1 milimetre soldan gitse felç
olacaktım, bir santimetre yukarıdan gitse kahraman şehit
olacaktım ama şu anda ben hiçbir şeyim. diyor değerli
arkadaşlar. Gazilik unvanı için yıllardır mücadele
ediyorlar. Kalp yarası kurşun yarasından emin olun daha
ağırdır. Gelin, bu vatan evlatlarımızı, bizler
için, ülkemiz için, üzerinde yaşadığımız bu
toprakların geleceği için mücadele eden vatan
evlatlarımızı daha fazla yaralamayalım. Yarın, terörle
mücadeleden bahsederken gazi ve şehitlerimizin fedakârca mücadelelerini
alnınızın akıyla anlatmak istiyorsanız bugün bu yasa
teklifimize evet demelisiniz diyorum, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir milletvekili adına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Meclis Başkan Vekili Hamzeçebi, size
büyük bir haksızlığı, adaletsizliği düzeltme
fırsatı veriyor. Bence doğrudan gündeme alın bu yasa
teklifini. Ne diyor? Gaziler arasında bir ayrım yapmayalım,
ayıptır, günahtır, buna el kaldırın; desteklemeniz
gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bir devletin,
hükûmetin -her neyse- meşruiyeti vatandaşlarına eşit
davranabilmesi, adil davranabilmesiyle mümkündür. Adalet her şeyin temeli,
mülkün de temeli, devletin de. Her şeyin temeli meşruiyet.
Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti bu anlamda adalet, hak ve
özgürlükler, eşitlik, demokrasiyi geliştirme gibi, hukuk devleti gibi
konularda başta, daha kurulduğu dönemdeki meşruiyetini ya da
yönelimini giderek kaybediyor değerli arkadaşlarım, bunun
farkında mısınız? Özellikle 15 Temmuzdan bu yana
uygulanmakta olan olağanüstü hâlin istismar edilmesi, gelişigüzel
kullanılması sonucunda gerçekten Türkiye'de hukuk devleti
kavramına artık yer kalmadı. Değerli
arkadaşlarım, evet, biz 15 Temmuzda bir askerî darbe girişimiyle
karşı karşıya kaldık; insanlar öldü, gaziler var.
Kimler nasıl yaptı az çok biliniyor, bunu herkes biliyor. Böyle
durumlarda ne yapılacağı da belli. Ne yapılacağı
belli olan şeye niye uymuyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, dediniz ki
Normal koşullarda bu büyük belayla baş edemeyiz, olağanüstü hâl
istiyoruz. Bizse dedik ki: Aslında olağanüstü hâle ihtiyaç yok; biz
ne getirecekseniz bu Mecliste destekleyeceğiz, gereğini yapalım.
Ama istediniz, getirdiniz, tamam fakat olağanüstü hâl bütünüyle
kanunsuzluk filan değil ki onun da bir hukuku var, bu hukuka uymak
durumundasınız. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı
geçenlerde bir iftar yemeğinde şöyle bir açıklama yaptı,
diyor ki: Biz Veda Hutbesini uygulasak hiçbir mesele kalmaz.
Arkadaşlar, Veda Hutbesinde diyor ki Peygamber Efendimiz: Suçlu kendi
suçundan başkasıyla suçlanamaz. Baba oğlunun suçu, oğlu da
babasının suçu üzerine suçlanamaz. Peki, siz ne yapıyorsunuz?
Onlarca örnek var elimde. Bakın, bir tane polis memuru, tutuklu, FETÖden
yargılanıyor, tamam. Eşi öğretmen, açığa
alınmış ama herhangi bir FETÖ tutuklaması, suçlaması
filan yok. 2 tane çocuğu var, biri 20 aylık, biri 4
yaşında. Ne olacak şimdi? Eğer gerçekten o adam, o polis
memuru FETÖcüyse -ki bilmiyoruz, belki de öyledir- peki bu kadının,
bu 20 aylık çocuğun suçu ne olacak? Yanlış söylüyor size
Cumhurbaşkanı, yanlış. Acıyın, acıyın.
Hani dedi ya: Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz.
Acınması gerekli olan mağdur olana, haklı olana
acıyın ve adaletli davranın değerli arkadaşlarım.
Sizi yanlış yönlendiriyor.
Bakın, 90lı yıllara döndük.
Türkiyede gündüz vakti, gece yarısı herhangi bir saatte insanlar
kaçırılıyor. Onlarca insan listesi geldi bize değerli
arkadaşlar. İsimleri okuyabilirim. Kim kaçırdı, ne oldu,
devlet yok mu burada? Nerede bu insanlar? Sunay Elmas, bilmiyorum, FETÖcüdür,
hangi örgüttür; Mustafa Özgür Gültekin, Hüseyin Kötüce, Turgut Çapan... Böyle
gidiyor bu isimler. 1990lı yıllarda yapılırdı bunlar,
bir de sizin döneminizde yapılıyor değerli
arkadaşlarım. Nasıl oluyor da bunları görmezsiniz, bunlara
eğilmezsiniz?
Bakın, başka bir şey var. Çok üst
düzey bir bürokratınız FETÖ dolayısıyla Silivri Cezaevinde
duruyor. Belki de öyledir, bilmiyorum, henüz iddianame falan ortaya
çıkmamış. Ama Türk Hava Yollarında çalışan
oğlunu açığa almışsınız. Ya ne suçu var
bunun arkadaşlar, gerçekten ne suçu var bunun?
Şimdi, Sayın Bülent Arınçın
damadı tutuklandı FETÖden. Haydi bakalım Sayın Bülent
Arınçı da tutuklayın ya da onun emekli maaşını
kesin. Böyle saçmalık, böyle akıl dışılık olur mu
değerli arkadaşlarım?
Bütün bunların sizler
farkındasınız. İnsanın vicdanının bu kadar
bütünüyle yok olması, ortadan kalkması mümkün değil. Bunun
farkındasınız. Sesinizi çıkarın arkadaşlar. Sizi
yönetenler yani tepenizdekiler, Cumhurbaşkanı, Başbakan,
bakanlar hiçbir itiraz gelmeyince sanıyorlar ki her şeyi doğru
yapıyoruz. Doğru yapmıyorlar değerli
arkadaşlarım. Bunların ahı çıkar, hepinizden
çıkar, susandan da çıkar. Bir yanlışlık
yapılıyorsa elinizle düzeltin, öyle mi? Ama elinizle düzeltmeye
gücünüz yetmiyorsa bunun yanlış olduğunu söyleyin. Buna da
gücünüz yetmiyorsa -öyle mi Sayın Aydemir- uzak durun bu
yanlışlıktan. Öyle demiyor mu? Öyle diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Peki,
teşekkür ederim.
Saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, alınan karar gereğince sözlü
soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? yerinde.
Komisyon Raporu 485 sıra sayısıyla
bastırıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Evet, Sayın Altay, söz talebiniz vardır.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, orta yerdeki Anayasaya ve yürürlükteki Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğüne göre, biz, an itibarıyla 485 sıra
sayılı Kanun Tasarısını görüşemeyiz. Efendim,
Anayasanın 121inci maddesinde Olağanüstü hal süresince,
Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı
konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî
Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin
süre ve usul, İçtüzükte belirlenir. hükmü vardır. 121inci maddenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar,
tamamlasın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
atıfta
bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 128inci
maddesi de Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince
çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde
kararnameler, Anayasanın ve İçtüzüğün kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak,
komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun
tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içinde
görüşülür ve karara bağlanır. hükmünü
taşımaktadır.
Şimdi bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde komisyonlarda yirmi gün içinde görüşülmediği için,
Meclisce yine İç Tüzük emrine göre bastırılarak
dağıtılan 24 tane kanun hükmünde kararname var. Bunların 5
tanesi kanunlaşmış. Genel Kurul gündeminde de 16, 17, 18, 19 tane
kanun hükmünde kararname var.
BAŞKAN 19 tane.
ENGİN Altay (İstanbul) - Şimdi,
burada Başkanlık Divanı, Başkanlık iki tane sakat
iş yapıyor; birincisi şu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) -Bu kanun hükmünde
kararnamelerin Anayasanın 121 ve İç Tüzükün 128inci maddelerine
göre, kırmızı kitabın en başına
yazılması lazım. Kırmızı kitabın kanun
teklifleriyle ilgili başlığında
Genel Kurul belki
gündemine hâkim olarak şunu öne alır, şunu arkaya
bırakabilir ama Genel Kurul bunları İç Tüzüke ve Anayasaya
aykırı yapamaz. Genel Kurul İç Tüzüke ve Anayasaya
aykırı Efendim, ben Genel Kurulum, her şeyi yaparım.
mantığı içinde.
O zaman şöyle teklif ediyorum ben: Bu
Anayasayı ve İç Tüzükü yırtıp atalım, çoğunluk
partisi ne istiyorsa o olsun. O da yetkilerini bir kişiye devretsin,
böylece Türkiye sevk ve idare edilsin.
Sayın Başkan, böyle bir şey olamaz.
Burada, bu kırmızı kitapta, sizin de belirttiğiniz,
Meclisteki 19 kanun hükmünde kararnamenin 1den başlayarak
aşağıya doğru yazılması lazım, bir.
İkincisi: İç Tüzükün bu amir hükmüne göre şimdi bizim kanun
hükmünde kararnameleri görüşmemiz lazım.
Dolayısıyla yine İç Tüzükün 63üncü
maddesi çerçevesince bu konunun diğer siyasi parti gruplarının
anlayışını da ortaya koyarak sonuca ve doğruya
bağlanması açısından bir konunun öne alınması
noktasında bir usul tartışması talebim vardır.
Arz ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Usul tartışmasında
ısrarınız varsa ben de usul tartışmasını
açtırıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var efendim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lehte
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aleyhte
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Aleyhte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Başkanım, bir tutum koysaydınız ortaya. Bir tutum koyun
önce...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya,
Başkanı siz yönetmeyin ya!
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye Sayın
Altay, dinliyorum. Sizi dinledim, o grubu da dinleyeyim, ne dediğini bir
anlayayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır
Başkanım, sizi rencide ediyor, ona üzülüyoruz.
BAŞKAN Yo, usul
tartışmasını açtım ben talebiniz üzerine.
Lehte, Mehmet Doğan Kubat, Mehmet Muş;
aleyhte, Engin Altay, Filiz Kerestecioğlu.
Lehte ilk söz, Sayın Mehmet Doğan Kubat,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bak oruçlusun,
inanmadığın şeyleri söyleme Doğan.
XII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin yapılmasının
Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Açılan usul görüşmesinde Sayın
Başkanımız
Şu anda grup önerimizle birlikte gündemin
1inci sırasına alınan torba kanun olarak bilinen 102 maddelik
kanun tasarısının görüşmelerine başlayacağız
ancak Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimiz Sayın Altay bunun
Anayasanın 121 ve İç Tüzükün 128inci maddesi gereğince
görüşülmesinin uygun olmayacağını ileri sürmek suretiyle
görüşmelere devam edilemeyeceği yönünde bir usul görüşmesi
açtı.
Şimdi, değerli kardeşlerim,
Anayasanın 119 ila 122nci maddelerinde olağanüstü yönetim usulleri
düzenlenmiş, net biçimde düzenlenmiş. Buna ilişkin uygulama
hükümleri yine İç Tüzükümüzün 126, 127 ve 128inci maddelerinde;
olağanüstü hâller nasıl ilan edilir, bu dönemlerde hükûmetin KHK
çıkarması hangi usul ve esaslara göre olur, bunlar Mecliste
nasıl görüşülür; bunların hepsi İç Tüzükümüzde var.
121inci maddenin son fıkrasında, Cumhurbaşkanının
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun olağanüstü
hâlin gerekli kıldığı konularda KHK
çıkarabileceğini ifade ediyor ve İç Tüzük 128inci madde de
bunun öncelik ve ivedilikle
Fakat buradan ne anlaşılması
gerektiğini gene diğer hükümlerle bağlantılı olarak
değerlendirmemiz lazım. Öncelikle görüşülmesi demek,
sıradaki işlerden birinin önüne geçirmek. İvedilikle
görüşme noktasında ne anlamamız gerekir? Anayasa Mahkemesinin
kararlarına bakacağız; iki defa görüşülmemesi
anlaşılır, ivedilikle görüşme bir defa görüşmedir. 1973ten
önceki mehazın bugüne yansıyan sonuçları bunlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
olağan dönemlerdeki KHKlarda da öncelikle ve ivedilikle görüşme
kuralı var Anayasanın 91, İç Tüzükün 90ıncı
maddesinde. Şimdi size birkaç örnek vereyim: 388, 1989da çıkmış
KHK; 233, meşhur, 1984te, KİTlerle ilgili; 399, personel rejimini
düzenleyen KHK, 1990da çıkmış, OHAL KHKsı da değil,
öncelikle ve ivedilikle görüşülme mecburiyeti var ama -sıra da
alınmış- böyle bir örneği yok.
Şu anda kırmızı gündemde,
Sayın Başkanımızın bahsettiği, Hükûmet
tarafından çıkarılan bütün olağanüstü hâl KHKları
sırasında bekliyor. 49uncu madde gereği bu ön sıralara
ancak Danışma Kurulu kararıyla veya 50nci madde gereği
özel gündem yapmak suretiyle alınabilir, bu da Danışma Kurulunun
yetkisinde. Şu anda gündem belirli olduğu için, bu konuda yapacak
başkaca bir işlem olmadığından dolayı
Başkanlığın iade etmesi söz konusu değildir.
Dolayısıyla tutumu yerindedir, görüşmelerin devamında
Anayasa ve İç Tüzüke aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Kubat, Genel Kurula ve
Başkanlık Divanına Yetki kanunu çerçevesindeki kanun hükmünde
kararnameler için de ivedilikle ve öncelikle hükmü var ama otuz sene önce
çıkarılmış kanun hükmünde kararname var, hâlen
görüşülmedi. değerlendirmesi yapıyorsunuz. E ama insaf, insaf,
vallahi insaf! Yani burada yemin ettiniz, burada Anayasaya
uyacağınıza yemin ettiniz, kanuna, nizama
uyacağınıza yemin ettiniz. Sayın Kubat, 128deki en geç
otuz gün içinde KHKların, olağanüstü hâl kapsamındaki
KHKların görüşüleceği hükmünü görmemiş
olamazsınız. Genel Kuruldaki sayın milletvekillerimizin
tamamının İç Tüzükü hatmetmesi gerekmez ama sizin, bizim gibi
insanların bu işi bilmesi gerekir. Bizi bırak, kendi
milletvekillerinize bari İç Tüzük tahrifatı yapmayın;
ayıptır, günahtır, yazıktır. Hiç
yakıştıramadım, doğru bulmadım.
Sayın Başkan, tekrar ediyorum, biz,
görüşülecek kanunda hakikaten memleketin menfaati olsa diyeceğiz ki:
Ya, bunda da memlekete bir menfaat var. Bunda memlekete zarar var, ziyan var
ama orta yerde de sizin özellikle uymak zorunda olduğunuz Anayasa ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü var. Yani ben söylemekten
bıktım sayın milletvekilleri, kanunlar çiğnenmese iyi de
her yerde biraz çiğnenebilir, ihlal edilebilir ama kanunların,
tüzüklerin hiç çiğnenemeyeceği, hiç ihlal edilemeyeceği bir yer
varsa orası da Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Burada kanun
çiğnenirse, devlet olarak biz vatandaşa sokakta nasıl Kanunu
niye çiğnedin kardeşim? diyeceğiz yahu? Der ki: Sen
koyduğun yerde çiğniyorsun kanunu. Anayasayı
çiğniyorsun.
Olmaz Sayın Başkan,
yapmamalısınız, doğru değil. Bir ara vermelisiniz,
belki bir değerlendirme yapmak icap eder.
Ayrıca, gerçekten, sadece buna karşı
olduğumuz için de değil, hakikaten 19 tane KHK bekliyor, insanlar
mağdur. Bakın, biraz önce söyledim; DİSK, KESK,
TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ isyan ediyor, KHKlarınıza
isyan ediyor, OHAL uygulamalarınıza isyan ediyor. Biz 15 Temmuzdan
sonra size, darbecilerle kesin ve katı bir hesaplaşma, evet,
arkanızdayız ama bununla beraber süratli bir normalleşme ve
demokratikleşme dedik. Siz normalleşmeyi, demokratikleşmeyi bir
kenara koydunuz, hesaplaşmayı da damat düzeyinde tutuyorsunuz. E, ne
olacak bu iş, nereye gideceğiz biz böyle?
Sayın Başkan, oturduğunuz koltuk
mühim bir koltuktur, kıymetli bir koltuktur ve orada alınacak her
kararın bin yıl sonraki tarihimizde bile değeri ve önemi
vardır; rica ediyorum kararınızı gözden geçiriniz.
Anayasayı ve İç Tüzükü bu kadar açık bir şekilde
çiğnemeye hiçbirimizin, hiç kimsenin hakkının
olmadığını düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum lehinde ikinci söz İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Muşa ait.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esasen burada daha önce hatip
yaptığı konuşmada, bir maddeyle ilgili Bu maddeyi çekin,
biz bunu bu akşam bitirelim
Şu an gündeme getirdiği
konuların aslında bu işi öteleme maksatlı bir çaba
olduğunu görüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Herkesin bir
çabası var Sayın Muş, elbette öyle.
MEHMET MUŞ (Devamla) Zeytinlikler ülkemizin
değeri.
ATİLA SERTEL (İzmir) Siz rant için, biz
halk için mücadele ediyoruz. Rant ve halk
MEHMET MUŞ (Devamla) Bizim, ülkemizin zeytin
ağacı sayısının artırılmasından tutun
da zeytin üretiminin, zeytinyağı üretiminin
artırılmasına kadar çok ciddi teşviklerimiz oldu,
yönlendirmelerimiz oldu. Bu da rakamlarla sabittir.
Bakın, zeytincilikle alakalı kanun 1939
yılında yapıldı. Biz şu an 2017
yılındayız, ülkenin çeşitli ihtiyaçları olabilir,
ortaya çıkabilir. Sanki şöyle bir hava estiriliyor: Efendim, bütün
zeytin ağaçları kesilecek, bunların yerine ev yapılacak,
turizm tesisleri yapılacak. Böyle bir şey yok. Bir kere, tesis,
konut, turizm yok; bunu yasayla zaten kapatıyor.
Diğeri: Bakın, bir kurul kuruluyor. Bu
kurulun içerisinde kimler var? Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
oradaki ziraat fakültesi, o ildeki ziraat odası; ildeki ticaret
borsası, yoksa ticaret ve sanayi odası veya ticaret odası;
Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına
bağlı Zeytincilik Araştırma Enstitüsünden görevliler.
Bunlar bir araya gelecekler, bunların bir kurul kararı olacak. Ondan
sonra Bakanlığa gidecek, Bakanlık onayladıktan sonra kamu
yararı olarak tanımlanacak. Bu kadar ciddi bir denetim
mekanizması getiriliyor.
Bir de bakın, zeytinle alakalı şu birkaç
rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum: Ülkemizdeki zeytin
ağacı sayısı 2000 yılından bu zamana kadar ciddi
artış sağlamış. Yani 2000 yılından bu zamana
kadar da iktidarın çok büyük bir kısmında Adalet ve
Kalkınma Partisi vardır, 2002 yılından itibaren. 2001-2002
sezonunda 600 bin hektar olan zeytin alanı yüzde 41 artmış, 845
bine çıkmış. 99 milyon olan zeytin ağacı
sayısı yüzde 76 artarak 174 milyona çıkmış. Aynı
şekilde, 235 bin ton olan sofralık zeytin üretimi yüzde 83 artarak
430 bin tona çıkmış. 365 bin ton olan yağlık zeytin
üretimi yüzde 256 artarak 1 milyon 300 bin tona çıkmış. 600 bin
ton olan toplam zeytinyağı üretimi yüzde 188 artarak 1 milyon 730 bin
tona çıkmış. 65 bin ton olan zeytinyağı üretimi yüzde
200 artarak 195 bin tona çıkmış. Kişi başına
tüketim 1,3 kilogramdan 2,1 kilograma çıkmış. Yani zeytinle
alakalı baktığınız bütün alanlarda, aslında
ülkemiz ciddi artışlar kaydetmiş ve bu da aslında bizim
zeytine ne kadar önem verdiğimizin bir göstergesi.
Zeytine bu kadar önem veren bir iktidara yönelik
burada ifade edilen yok Kesecekler. yok Talan edecekler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla)
Rant alanına
çevirecekler. gibi iddialar ve ithamlar asılsızdır, yersizdir;
bunları kabul etmiyoruz. Ülkemizin ihtiyaçlarına göre hazırlanan
bir yasa tasarısıdır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, aleyhte ikinci ve son
konuşmacı Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
maalesef, uzun süredir getirdiğiniz hiçbir yasa teklifi Anayasa 121de
düzenlenen olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular
değil ve herkesi yok sayarak bunu yapıyorsunuz torba kanunlar
hâlinde. Yani siz kendinizi, Meclisi feshetmeyi bu kadar çabuk kabullenmiş
olabilirsiniz ama bizler kabullenmedik, halkımız da kabullenmedi ve
halkımız kendi yaşam alanlarına sahip çıkıyor.
Bunun için yüzlerce telefon aldık bugün, insanlar Bizi dinleyin, duyun.
diyorlar ve buradaki milletvekilleri de aslında bunu okumuş olamazlar
bile. Çünkü baktığınızda, aslında İç Tüzük 52nci
maddeye göre Genel Kurul gündemine alınan rapor, dağıtımı
tarihinden kırk sekiz saat geçmeden görüşülemez. Daha ellerinize
ulaştı mı bu? Milletvekilleri okumuş değil. Yani
nasıl böyle bir önemli kanun hakkında
Bugün elimize gelecek, bir
kere bu aykırı yani kırk sekiz saat geçmeden bunun
görüşülmeye başlanması. Ama bunun yanı sıra,
geçmiş olsa ve şu anda kırk sekiz saat dolmuş olsa bile
nasıl okuyacaksınız 102 maddelik kanun tasarısını
ve bunlarla ilgili şerhleri; itirazlara bakacaksınız ve bir
karar vereceksiniz? Yani çoğunluk tahakkümüyle her şeyi yapabilir
görüyorsunuz kendinizi.
Biz zeytinlikler içerisinde büyüdük ve
insanların, zeytinliklerin içerisinde büyüyenlerin, bunlara sahip
olanların ya da meralarda, işte, Kütahyada kalkıp da beyaz
başörtülerini bağlayıp da ortaya çıkan, Burası bizim
mera alanlarımız, alamazsınız. diye direniş gösteren
kadınların bir bildikleri yok mudur? Siz halkın vekilleri
değil misiniz? O zaman bir yüzünüzü dönüp de gerçekten
Bu kadar insan
sizlere telefon etmiyorlar mı? Eminim ki ediyorlar, onlar sizlere de
itirazlarını iletiyorlar. Bugün Meclise gelen çok sayıda insan
var bu konuda görüş belirten ve itirazlarını dile getiren.
Lütfen bunu erteleyin.
Ve gerçekten, artık birazcık uzlaşma
kültürüne geçmenin zamanıdır. Bu ülkede demokrasi olmazsa bunun kime
ne faydası var? Yani bir gün önce Bakırköydeydim. Bakırköy Ruh
ve Sinir Hastalıkları Hastanesi
1 milyon 500 bin metrekarelik bir
alandı -bu alan çok değerli bir tarihî doku- o çürümüş
demeçleriyle işler yapan Ali Ağaoğluna mı
veriyormuşsunuz ne. Yani yazıktır ya, gerçekten. Tarihimizi,
geçmişimizi yok etmektir, hafızamızı yok etmektir; sizin
hafızanız yok mu? Birazcık saygı duyun bunlara.
Biz bunu geri çekmenizi ve tekrar görüşmeyi
bekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Olağanüstü hâl ve sıkıyönetim
kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı
128nci maddesinin ikinci fıkrasında Komisyonlarda en geç yirmi gün
içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca
doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.
şeklinde bir düzenleme vardır. Bu düzenlemeye göre de zaten
elinizdeki kırmızı kitapçığa
baktığımızda da şu an itibarıyla komisyonda
görüşülmeyen 19 adet olağanüstü hâl kanun hükmünde kararname Genel
Kurulun gündemine Başkanlıkça alınmıştır. Öte
yandan, İç Tüzükün 49uncu maddesinde Gündemdeki işlerin
görüşme sırası Başkanlıkça alınış
tarihlerine göre tespit edilir. hükmü de bu konuya ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi uygulamalarında esas alınmaktadır. Nitekim,
Başkanlıkça, kanun hükmünde kararnameler Genel Kurul gündemine
alınmıştır. Ancak, kanun hükmünde kararnamelerin
görüşme sırası ve gündemin belirlenmesi, İç Tüzükün
49uncu maddesi dikkate alınarak Genel Kurulun takdirinde bulunmaktadır.
Az önce Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisiyle Genel Kurulun
onayına sunuldu ve tasarı gündemin 1inci maddesine alındı.
Bugüne kadarki yerleşik tüm Meclis uygulamalarımız da bu
yöndedir. Buna göre, az önce kabul edilen AK PARTİ grup önerisiyle 485
sıra sayılı Kanun Tasarısı gündemin 1inci
sırasına alınmıştır.
Dolayısıyla, kanun hükmünde kararnamelerin
gündemdeki diğer işlerin önüne alınması ve görüşülmesi
hususunda, Genel Kurulca kabul edilen bir Danışma Kurulu veya siyasi
parti grubu önerisi olmaması nedeniyle şu aşamada
Başkanlığımızca yapılacak bir işlem
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, tutumumuzda bir
değişiklik yoktur. 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, özür dilerim, siz konuşmanızda kararınızı
açıklarken kırmızı kitap dediniz. Bu
kırmızı kitap nedir? Ben hukuki dilde bunu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN Önünüzdeki gündemde yer alan
konuları gösteren bir kitapçık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Neresi
kırmızı kitap? Kırmızı kitap değil ki bu.
BAŞKAN Yerleşik uygulamalarda böyledir.
Sayın Tanal, siz benden çok iyi biliyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kırmızı kitap nedir?
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S.
Sayısı:485) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına ilk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır Sayın
Tanrıkulu.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
485 sıra sayılı Kanun Tasarısının geneli
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu yasa uzun bir
başlıkla takdim edilmesine rağmen, daha çok, kamuoyunda üretim
reformu olarak tanınmaktadır. Biraz önce de söylediğim gibi bu
yasa bir üretim reformu olarak kamuoyunda takdim edilmiştir ancak her
zaman belirttiğimiz bir husus var: Reformun sözlük
karşılığı ıslah etme, düzeltme diye geçiyor
Türkçe sözlüklerde. Üretim reformu denildiği zaman da
dolayısıyla mevcut üretim sistemini düzeltme ve ıslah etme
anlamı çıkmakta ama biraz sonra görüşeceğimiz bu
tasarı genellikle -tabiri caizse- her telden çalan bir torba tasarı
hâlinde karşımıza gelmiş durumda.
Şimdi, tasarının bazı
maddelerinin gecikmiş de olsa yanında olduğumuzu Komisyon
görüşmeleri sırasında da belirttik ancak bir kısım
maddeler oldukça yetersiz ve bazı diğer mühim maddeler de ciddi
anlamda sakıncalı bulunmakta. Üretimi artıracağı
iddiasında olan tasarı, bu hâliyle zeytinlikleri, meraları,
kıyıları riske açacak ve üretim dostu olmayan düzenlemeler
içermekte. Oysa bu tasarıda şu yapılabilirdi değerli
milletvekilleri: Sağlam bir sanayi politikasından başlayan,
sanayi altyapısının hazırlanması ve üretici dostu
hâline getirilmesiyle devam eden, nihai olarak da üretim süreçlerinin
planlanması ve desteklenmesini içeren gerçek anlamda bir yol haritası
bulabilirdik ancak maalesef böyle bir şeyle
karşılaşmıyoruz.
Daha ilginci, Yusuf Has Hacib diyor ki değerli
milletvekilleri: Memleketin direği, temeli,
sağlamlığı iki tane şeye bağlıdır:
Bunlardan bir tanesi halkın hakkı olan kanunlar -böyle bir kanun çıkaracaksınız,
halkın hakkı olan kanunları çıkaracaksınız-
diğeri de hizmette bulunanlara yani devlet hizmetinde bulunanlara
dağıtılan gümüş. Şimdi, siz bu kanun
tasarısıyla açıkçası daha önce yaptığınız
diğer uygulamalarda da olduğu gibi bu iki konuya da adaletli bir
şekilde davranmıyorsunuz, ne halkın hakkı olan
kanunları buraya getiriyorsunuz ne de hizmette bulananlara hak ettikleri
kadar gümüş veriyorsunuz, biraz daha kayırıcı tarzda bir
maden dağıtımıyla karşı karşıya
kalıyoruz.
Bu tasarı, 57nci Hükûmet döneminde hayata geçirilen
-Milliyetçi Hareket Partisinin de o hükûmet içinde bulunduğu dönemde-
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda bazı revizyonlar yapıyor,
baktığımız zaman sıra sayısının
içerisinde de bunu çokça görmekteyiz değerli arkadaşlar. İçinde
üretkenlik ve katma değer veyahut ileri teknoloji, markalaşma,
firmaların uluslararası rekabeti gibi kapsamlı ve yapısal
çözümler maalesef bulunmuyor.
Sanayimizin yapısal sorunları var, bunu
hep bu kürsülerden dile getiriyoruz. Burada da -yapılması gereken- bu
yapısal reformların, bu sorunlara çözüm bulacak reformların
aslında hayata geçirilmesini bekliyorduk değerli Bakanlıktan
ancak böyle bir şey karşımıza gelmedi.
On dört yıldır sanayimize
baktığımız zaman, bilimsel ve teknolojik içerikten,
yenilikçi ve yaratıcı fikirlerden yoksun olduğunu ve ürün ve
üretim yönetim ve tekniklerini de geliştirme ve uyarlama yeteneğinin
zayıf olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla hem
ihracatımız içerisinde hem de satışa sunulan diğer ürünlerde
ithalat payının yüksek olduğu bir sanayi yapısı
karşımızda gözüküyor.
Bunu ispatlamak için imalat sanayisinin büyüme
rakamlarını huzurunuza getireyim: İmalat sanayimiz, geçen
yıl bir önceki yıla göre yani 2015te yüzde 5,9; 2016da da yüzde 3,9
olmak üzere 2 puanlık ciddi bir ivme kaybıyla karşı
karşıya kalmış. Yani, geldiğimiz noktada Hükûmet
-yapması gereken- sanayileşmeye ya yeni bir yol bulacak değerli
milletvekilleri ya da yeni bir yol açmak durumunda olacak. Zira dünyada da
yaşanan değişim ve dönüşüm bunu gerektiriyor.
Son zamanlarda bir Endüstri 4.0 rüzgârı
esiyor biliyorsunuz, her yerde bu konuşuluyor. Bu tasarının
içerisinde de var, eğer gerekçesini açıp bakıp okuduysanız
burada da genel gerekçenin içerisinde görebilirsiniz. Tabii, bunlar kulağa
çok hoş gelen sözler çünkü yapılan bir araştırmaya göre
Türkiyede Endüstri 4.0dan beklenen verimlilik potansiyeli 50 milyar lira
kadar, ekonomik büyümeye etkisi de yüzde 3 kadar olacak. Demek ki ciddi bir
payı var. Bu, işin olumlu tarafı.
Bir de işin öbür tarafı var yani Bir de
çevirelim, aynanın öbür yüzüne bakalım. denir. İşte,
burada, bunu yapabilmek için toplam yatırım
tutarımızın asgari 10 ila 15 milyar dolar olması
lazım. O yetmiyor, işini kaybedecek olan istihdam yüzdesi de yüzde 20
ila 30 seviyesinde ki Türkiyede çok ciddi işsizliğin olduğu bu
dönemde bizim açımızdan olumsuz bir konu.
Ciddi bir millî stratejiye ihtiyaç var yani
Endüstri 4.0 diye bahsettiğimiz konu, aslında öyle bir rüzgâr
estirilecek gibi bir konu değil. Asıl marifet, bu konuda bir SWOT
analizi yapması gerekir Hükûmetin ancak bugüne kadar böyle bir
çalışma da maalesef kamuoyuna sunulmuş değil.
Eğer bu konuda ciddi bir şeyler
yapılacaksa, Komisyonda da belirttik Hükûmet yetkililerine,
İhracatımızın kilogram fiyatını artırarak
işe başlayın. dedik. Ne demek istiyoruz? 2015 yılında
ihracatımızın kilogram fiyatı değerli milletvekilleri,
1,37, Almanyayla mukayese yaptığımız zaman 4,1 dolar,
ciddi manada bir fark var. Ki bizim bunu asgariden 3 dolar seviyesine
çıkarmamız lazım, daha sonra bu Endüstri 4.0 gibi hadiseleri
daha iyi, daha yerinde tartışma imkânı bulmamız gerekir.
Bakanlık mevcut bu yapısıyla bu reformu gerçekleştirebilir
mi diye dönüp bakıyorum, doğrusu, yapısal bir değişime
Bakanlığın kendisinin ihtiyacı olduğu çok açık.
Bunun da gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, sanayimizin
gelişiminde, bu yapısal dönüşümün sağlanmasında bir
sanayi stratejisine de ihtiyaç var. Bunu Komisyonda da tartıştık
ancak stratejiden ne anlaşıldığı maalesef Komisyon
görüşmelerinde çok net ortaya çıkmadı. Bunu anlatmamıza,
tutanağa geçirmemize rağmen anlaşılıyor ki Genel Kurul
sırasında bunu bir kez daha anlatmamız lazım. Bizim bu
sanayi stratejisi dediğimiz zaman içinde dercedilmesi gereken maddeler
olarak görüştüğümüz konu şu: Birincisi, imalat sanayisinin
ithalata bağımlılığının
azaltılması. İkincisi, ürün ve üretim yönetim tekniklerine
baktığımız zaman yüksek ve orta yüksek teknolojili üretime
geçmemizi sağlayacak düzenlemelerin yer alması. Bir diğer konu,
biraz önce söyledim, istihdamla ilgili, nitelikli iş gücümüzün
artırılması meselesi ve nihayet, en önemli konu, işte,
belki de ekonomi yönetimi ve Hükûmetle
ayrıştığımız bir konu bu, sıcak paraya,
varlık satışına ve inşaata dayanan bir ekonomi
politikasından da vazgeçilmesi gerekir diye düşünüyoruz.
İşte, bu stratejiyi uygulamanız için,
gene belirtiyorum, bu tasarının içinde olmayan meseleye geliyoruz,
sanayi teşvikleri meselesine değerli arkadaşlar. Eğer
sektörel teşvikler diğer bakanlıklar tarafından
yürütülürken sanayi teşviklerinin ilgili bakanlık yani şu anda
Hükûmet sırasında, Komisyon sırasında oturan Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülmesi gerekirken
Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülüyorsa ortada bir
garabetten bahsediyoruz demektir çünkü politikayı belirleyen ile
teşvik sağlayanın farklı olması, değerli
arkadaşlar, imalat sanayisinde beklenen sıçramayı yapmamıza
da engel olmakta. Bunu tahmin ediyorum Hükûmet yetkilileri de kabul
edeceklerdir.
Öbür yandan, deniyor ki uzun bir süre önce:
Sanayici elindeki parayı arsaya, binaya harcamayacak. Arsayı,
binayı biz vereceğiz; sanayici hop gelecek, makineleri monte edecek
ve böylece anahtar teslim fabrika işleteceğiz. Çok güzel yani
katılmadığımız hiçbir noktası yok. Hatta biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir adım daha da bu işi ileri
götürerek diyoruz ki: Bazı sektörlerde yani stratejik sektörlerde veyahut
ithalata dayalı sektörlerde devlet alım garantisi de versin. Yani,
sadece anahtar teslim fabrika yapmakla kalmayalım, bu işi bir adım
daha ileriye götürelim. Peki, bu konuyla ilgili bir uygulama var mı?
Maalesef yok.
Türkiyede talep yönlü enflasyon ile arz yönlü
enflasyon meselesi ben üniversiteye başladığımdan beri
tartışılıyor değerli milletvekilleri. Hangisi daha
öncedir, daha sonradır, birçok ekonometrik çalışmaya konu
olmuş ama esasen burada, bizim bu tasarıda konumuz olan mesele, özel
sektörün yüksek finansman maliyeti ve bunun enflasyona katkısı
meselesi. Bakın, İstanbul Sanayi Odası, Ege Bölgesi Sanayi
Odası gibi kuruluşlar hemen bu hafta içerisinde birtakım çalışmalar
yayınladılar ve o çalışmalarda şirketler finansman
giderlerini satış rakamlarına yansıtabildiği ölçüde
ayakta kaldıklarını itiraf ediyorlar. Demek ki finansman
maliyetli ve faiz kaynaklı bir enflasyonist baskı altında olan
bu işletmeler ya kapanacaklar ya işçi çıkaracaklar veyahut da
Hükûmet olarak sizin belirli ölçüde bir desteklemeniz olması gerekecek.
Peki, tasarı bu yönde sıkıntısı olan kuruluşlara
bir düzenleme getiriyor mu? Maalesef hayır.
Geçelim diğer konuya. Bürokrasi yorgunu olan
organize sanayi bölgelerimizin on dört yıldır devam eden
sorunlarını bu tasarı çözebiliyor mu? Yine hayır. O zaman,
ne yapılması gerekir?
Değerli milletvekilleri, bugün pek çok sorun
KOBİlerin sırtında ağır bir yük olarak kalıyor.
Bunlardan bazıları şunlar: Ölçek sorunundan kaynaklanan
birtakım rekabet dezavantajları var KOBİlemizin. Finansmana
erişimde problemlerle karşılaşıyorlar. Nitelikli
iş gücü eksiklikleri var ve göreceli olarak yüksek maliyetle çalıştıkları
için birçok problem KOBİlerimizin kendi içerisinde yavaş yavaş
erimelerine de yol açıyor. Şimdi, bu hususta atılacak
adımlar aynı zamanda ülkemizde sosyal barışa da katkı
yapacak bir konu.
Şimdi, buradan şuna geleceğim:
Geçtiğimiz günlerde KOSGEB adlı kuruluşça -yine,
Bakanlığın bir kuruluşu- faizsiz, belirli şartlarda,
50 bin liraya kadar şartları sağlayan herkese kredi verilecek
diye bir lansmanla duyurusu yapıldı. Hatta, bu duyurular çok yüksek
seviyede, Sayın Başbakana kadar çıktı, Sayın Başbakan
da bu duyuruyu yaptı. Ancak, bakın, bu müjde öyle enteresan bir
noktaya geldi ki sunulan sistem tam bir hayal
kırıklığı yarattı. 50 bin lira değil 20 bin
lira alan kişi neden 20 bin lira aldığının, müracaat
edip, bankaya yollanıp Şartlarınız uygun. denildiği
hâlde kredisi çıkmayan kişi neden
çıkmadığının muhatabını bulabilecek bir
yetkiliyle karşılaşamadı.
Değerli arkadaşlarım,
işletmelerin Kredi Garanti Fonundan yararlanma tutarı -gene çok
övünülüyor bugünlerde- 180 milyar lirayı geçti ancak bu paraların
nereye gittiği konusunda hiç kimse bir yorumda bulunmadı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yaptığı
çalışmaya göre, bu kredi dağılımına
baktığımız zaman, sadece ve sadece yüzde 10 ila 15i bir
kapasite artırma ve yenileme yatırımına gitmiş.
Diğerleri ne olmuş? Diğerleri buhar olmuş. Kullanılan
kredilerin yüzde 30-35i borçların kapatılmasında
kullanılmış, bir kısmı TL ve döviz mevduat
hesaplarına gitmiş ve bütün bunlar BDDK verilerinde gayet net ve
açık görülüyor. Yani buraya kadar kimse üretime, yatırıma
yanaşmıyor. Yüksek faizin rehavetini tercih ediyor firmalar veya
kuruluşlar, bankalar özellikle. Bu durum ekonomik büyümemize de tabii ki
maalesef olumlu bir etki yapmamakta.
Değerli milletvekilleri, sanayicimizin bir
beklentisi var, bakın, onu ben buradan tekrar size dile getireyim: Ucuz
finansman, üretim yapacakları alanların oluşturulması yani
planlı sanayileşme diye hep söylenilen konu ve teknolojik
altyapının kurularak geliştirilip kendilerine sunulması;
sanayicinin sizlerden beklediği bu, Hükümetten beklediği. Az önce de
söyledim, anahtar teslim fabrika yapacaksanız yapın, hatta, daha
ileriye gidelim, söylediğim alım garantisini getirin. Bunlar sanayici
için olmazsa olmaz meseleler.
Şimdi, bir başka konuya geleceğim,
çok enteresan bir konu, yine, bu sıra sayısının içerisinde
olan bir konu. 135 küçük sanayi sitesinde bizim 63.649 iş yerimiz var,
bunlar küçük sanayi diye geçen kuruluşlar, şehir
dışına taşınacaklar. Tamam, taşıyalım.
Peki, boşaltacakları yerler ne olacak? Yine, Sayın Bakanın
geçenlerdeki ifadesiyle, Şehrin durumuna göre imar imkânı verilecek
ve oralara lüks konutlar, AVMler yapılacak. Şimdi, bu
tasarıyla bunun ne ilgisi var? Meseleye baktığımız
zaman, üretim reformu diyoruz ama biraz önce de söyledim, inşaat veya
beton ekonomisi yahut rant ekonomisinden vazgeçemezsek kaliteli ve
sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye ulaşmamız da mümkün olmaz
değerli milletvekilleri.
Siz şimdi bu düzenlemeleri bırakın,
bakın, TESKin, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun
verilerini ben size aktarayım. Ocak 2017de Türkiye genelinde bir önceki
yıla göre esnaf sayımız yüzde 10,2 azalmış yani
şu anda 1 milyon 807 bine geriliyor. Bu meseleye kafa yorduk mu? Bu
tasarıda bu var mı? Maalesef, yok. O zaman Ben yaptım, oldu.
anlayışını bir kenara bırakırsak, bakın, bu,
taşınması illa gerekli olan esnaf sizden şunları
bekliyor: Birleşme ve kümelenme için altyapı ve ortaklık
faaliyetlerinin desteklenmesini istiyor. Yenilikçilik ve girişimcilikle
ilgili yeni açılımlar istiyor esnaf. Teknolojik gelişim,
alternatif yaklaşımlar üzerinden eğitim,
danışmanlık, mentorluk hizmetleri sağlansın istiyor
esnaf. Hepsinden daha önemlisi Benim üzerimdeki vergi, sigorta prim
borçlarının yükünü azaltın. diyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, geliyorum en önemli konuya: AKP
iktidarları döneminde 6 kez geldi bu zeytincilik meselesi, benim de seçim
bölgem ve memleketimde aynı şekilde sıkıntılarla
karşılaştığımız konu. Hani, hep söyleniyor
ya Memleketten arayanlar oluyor mu? Arıyorlar, çokça da arıyorlar
açıkçası. Yedinci kez gene geldi. Komisyonda, görüşmeler sonucunda
2 madde değişti ama en önemlimadde -ilave üstüne ilave
yapıldı- biraz daha değişti ve sonuçta işte burada
2nci madde olarak karşımızda duruyor. Verdiğimiz bütün
önergeler reddedildi.
Açıkçası, çok
şaşırdığım bir başka konuyu daha burada
sizinle paylaşacağım: Meclis Genel Kurulu başlamadan önceki
saatlerde yine bir başka ilden gelen heyetler de bu 2nci maddeyi delmek
için başka girişimlerde daha bulunuyor. Bilmiyorum, iktidar
partisinde önergeler var mı? Açıkçası sürpriz de olmuyor.
77 madde gelen bu tasarı ekleriyle,
geçicileriyle 102 madde oldu Değerli Bakanım. Çok enteresan, orada da
söyledim. Bu nasıl bir yasa yapma tekniğidir onu da anlamıyorum.
Hükûmetten gelen bir tasarının bu kadar farklı bir şekilde
delinip değiştirildiğini sizin hükûmetleriniz zamanında
görüyoruz. Bundan önce, bu kadar değişiklik olmazdı. Sayın
Başkan işi mutfağa çevirdi. O zaman, ona da söyledim: Hep
kendimiz pişirip kendiniz yiyorsunuz. Başkanım da burada yok, kırmış
herhâlde.
Değerli arkadaşlar, gelelim bu
düzenlemenin ne sakıncası olduğuna: Dikkatli bir şekilde
bakarsak, 750 bin aile bu işten mahsul olarak etkilenecek. Bizim ekili
tarım alanlarımızın yüzde 3,5ini meydana getiriyor bu
zeytin meselesi. Burada ilginç olan Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına bu yetki veriliyor, bir Koruma
Kurulu oluşturuluyor. Arkadaşlarımızla yine Komisyonda
yaptığımız temaslarda Koruma Kurulunun
yapısını biraz daha esnetelim, değiştirelim diye
uğraştık ancak bu kadar esnedi, 2 tane daha kuruluş koyduk,
ilk hâliyle 9 tane diye geldi, şimdi 11e çıktı.
Değerli arkadaşlar, burada aynı Çevre
ve Şehircilik Bakanlığınındaha önce ÇED sürecinde
yaptığı süreci yaşayacağız. O ne yaptı?
Ciddi sorunlara yol açan bir uygulama yaptı Bakanlık. ÇEDle ilgili
uygulamaları valiliklere bıraktı. Şimdi, Sayın
Bakanım, siz de aynı şekilde bunların valiliklere
bırakılması noktasında bir uygulama yapıyorsunuz.
İnanın, Türkiye'nin başınaçok ciddi problemler
çıkaracak bir uygulamayla karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, mera alanlarıyla
ilgili ciddi bir problem var. Türkiyede mera alanları küçüldü ve
birtakım düzenlemeler beklenirken bu tasarıda da maalesef, mera
alanları küçülerek karşımıza getirildi.
Bir diğer konu kıyı alanlarıyla
ilgili düzenleme değerli arkadaşlarım. Tasarının ilk
hâlinde tüm kıyı şeridi kapsanırken gene Komisyondaki
itirazlar sonucunda Trabzon iliyle ilgili bir sınırlama oldu.
Şimdi merak ediyorum, Karadenize kıyısı olan diğer
illerin değerli milletvekilleri, temsilcileri bir beklenti içerisinde
olmayacak mı acaba? Yani, bizim Grup Başkan Vekilimiz Erhan Bey
Samsunlu, herhâlde o da bu konu üzerinde belirli bir sıkıntı
içerisinde veyahut belirli bir talep içerisinde olabilir, çok da normal Erhan
Bey.
Gelelim üniversitelerle ilgili meseleye, YÖKle
ilgili.
Değerli Başkanım, o süremi de ilave
ederseniz çok sevineceğim, birkaç dakika.
Burada önemli olan şu: Son dakika Komisyona
gelen bir önerge daha var, bu, defalarca Genel Kurulda görüşüldü,
işte milletvekillerinin emekli olanlarının tekrar üniversiteye
döndüğünde alacakları emeklilikle ilgili düzenleme. İnanın,
çok ciddi sıkıntı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın bir dakikada
Sayın Tanrıkulu.
AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yani, ciddi sıkıntıya yol açacak bir
düzenleme. Bunları bir kenara koymamız gerekir diye düşünüyorum
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri.
Bu tasarıda sanayici kamu alımlarında
yüzde 25 fiyat avantajı bekledi ama tasarı maalesef çok kadük
kaldı, yüzde 15lerde bıraktı bunu ve bu yetersiz oran maalesef
beklentiyi de karşılayacak bir oran olarak karşımıza
çıkmıyor.
Değerli milletvekilleri, çare, görüşmekte
olduğumuz bu tasarıdaki günübirlik düzenlemeler değil, onu bir
kez daha belirtiyorum. Daha kapsamlı, üretim dostu, gerçek anlamda reform
olarak adlandırabileceğimiz yapısal çözümleri bu çatı
altına tekrar getirip üretimi ve ekonomiyi toparlamamız gerekir diye
düşünüyorum.
Bu yüzden, mevcut, kronikleşmiş sorunlara
geniş ve kapsayıcı bir bakış açısıyla ve
millî bir bütünlük çerçevesi içerisinde bakılması gerekir diyorum ve
Türkiye üretim konusunda da bir an önce ayağa kalkmalı.
Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.15
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.16
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.47
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
485 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka iş
bulunmadığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 7 Haziran 2017 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 21.48