TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
103üncü Birleşim
8 Haziran 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun, Roman vatandaşların
yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Adıyamana yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hakkâri
Milletvekili Nihat Akdoğanın, Hakkâri ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun 7 Haziran 2017 tarihli 102nci Birleşimde
kendisiyle ilgili sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Süper Lige yükselen Göztepe Spor
Kulübünü kutladığına, İzmirin stat sorununa Hükûmetin de
önem vermesi gerektiğine ve zeytincilikle ilgili düzenlemeler içeren yasa
tasarısının gündeme gelmemesini dilediğine ilişkin
açıklaması
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinde üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının çözülemediğine ve Hatay Merkez,
Reyhanlı, İskenderun ve Kırıkhan öğrenci
yurtlarıyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, ülkenin bölgesel bir krizin içine
sokulduğuna ve derhâl cumhuriyetin dengeli ve tarafsız dış
politikasına geri dönülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, Avrupa Birliğinin Türkiyeye
yapılan mali yardımın nasıl
harcandığını denetleme kararı aldığına
ve AB Sayıştayının incelemesine gerek kalmadan bu
yardımların nerelere harcandığının Hükûmet
tarafından açıklanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Uludağ Üniversitesinin teknik
eleman alımı için ilan vermesine rağmen alınacak
kişilerin isimlerinin belli olduğuna ve üniversite yönetiminin bu
tavrından vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, polislerin ek göstergelerinin 3600e
çıkarılacağına ilişkin verilen sözlerin yerine
getirilmesi ve çalışma koşullarının
iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli Çayırova-Bayramoğlu
sapağında devam eden yol çalışması ile
Gebze-Çayırova-Darıca bağlantı yolları ve köprü
çalışmalarının ne zaman tamamlanacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, 15 Temmuz darbe girişiminde en
büyük mağdurlardan olan Harp Okulu öğrencilerinin bir kısmı
ile er ve erbaşların çoğunun hâlen tutuklu olduklarına
ilişkin açıklaması
10.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Katara asker gönderme kararına
ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, uyuşturucu ve madde
bağımlılığı konusunun acil olarak Meclis
gündemine alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini
uygulamaya geçirip emekçilere bayram ikramiyesi vermesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
13.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Hükûmetin şirketlerin
kapanmaması, kapanan fabrikaların yenilenmesi, işsizliğin
önlenmesi adına Türkiye ve Adana genelinde acil önlemler alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformunun 2017 Mayıs Raporuna göre kadın
cinayetlerinin arttığına ancak bu konuda basına
yansıyan haberlerin azaldığına ilişkin
açıklaması
15.- Hatay
Milletvekili Birol Ertemin, son yıllarda Hatayın çevre
kirliliği felaketiyle karşı karşıya olduğuna
ilişkin açıklaması
16.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Türkiyede eğitimin durumunun gözden
geçirilmesi için Millî Eğitim Bakanını göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
17.- Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, DBPli 86 belediyeye hukuksuzca
atanan kayyumların memurdan ziyade âdeta yandaş ve AKP il
başkanları gibi hasmane tutumlarla tasarrufta bulunduklarına
ilişkin açıklaması
18.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 10 Haziran Cengiz Aytmatovun
vefatının 9uncu yıl dönümüne, hayatını kaybeden
Profesör Doktor Rıdvan Egeye Allahtan rahmet dilediğine, kara
yolları konusunda önemli atılımlar yapılmasına rağmen
Samsunun bundan yeteri kadar istifade edemediğine ve
Ayvacık-Taşova-Erbaa ile Havza-Vezirköprü yollarının
durumuna ilişkin açıklaması
19.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın
yürüttükleri açlık grevinin 92nci gününe gelindiğine ve
sağlık kontrolü haklarının engellenmesinin kabul edilemez
olduğuna, Adalet Bakanlığına bu konuyla ilgili hukuki,
insani ve vicdani bağlamlarda gerekli izinlerin sağlanması noktasında
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, CHP Grubu olarak
hayatını kaybeden Profesör Doktor Rıdvan Egeye Allahtan rahmet
dilediklerine, Hükûmetin 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısını Komisyona geri çekmesinden ana muhalefet partisi
olarak büyük bir memnuniyet duyduklarına ve Hükûmetin kamuoyu
hassasiyetini ve muhalefet partilerinin reflekslerini dikkate alarak
tasarıyı makul bir hâle getirmek konusunda olumlu adımlar
atacağına inandığına ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyenin meselelerini ilgilendiren
tüm konularda düzenlemeler yapıldığına ve zeytincilikle
ilgili düzenlemenin tekrar görüşülerek toplumun ihtiyaç duyduğu
şekle getirileceğine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, oturumu yöneten Meclis
başkan vekillerinin Meclis Genel Kurulundaki tartışmalara
katılmamaları gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, terör sorunu ile Kürt sorununu ayırt
etmek gerektiğine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu ülkede Kürt
sorununu kabul etmediklerine ve kamu görevlilerinin bireysel hataları
nedeniyle devlete karşı bir argüman geliştirmenin son derece
yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, yüzleşmeyi
bilen, demokrasisini geliştiren devletlerde insanların kendilerini
güven içerisinde hissettiklerine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, beş buçuk
yıldır Roboskide ailelerin her Perşembe mezarlığa
gidip adalet arama ve dua törenine ilk defa kamu düzeni gerekçesiyle izin
verilmediğine ve buna engel olunmamasını dilediğine
ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin,
dolandırıcılık suçlarındaki artışın
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü ve 25 milletvekilinin, tarım sektörünün içinde
bulunduğu durumun ve sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/557)
3.- Samsun
Milletvekili Kemal Zeybek ve 25 milletvekilinin, şap
hastalığıyla mücadele edilmesi ve hayvancılık
sektöründe yol açtığı kayıpların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558)
B) Tezkereler
1.- Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Başkanlığının, İç Tüzükün 88inci maddesi
hükümleri uyarınca 485 sıra sayılı Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin Komisyona geri verilmesine
ve tasarının Genel Kuruldaki görüşmelerine devam olunmasına
ilişkin tezkeresi (3/1075)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyondan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 391, 394, 345, 393, 350
ve 377 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 8, 9, 10, 11, 12, 13üncü
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında Eğitim ve
Yükseköğretim Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/734) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 415)
3.- Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair
Ekinin Bölgesel Uygulamasına Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel
Koordinasyon Birimi Kurulmasına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi
Sekretaryası Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/761) ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 471)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Eğitim
Alanında İşbirliği Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/729) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 477)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında
Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya Tutma
Standartları Uluslararası Sözleşmesi Uyarınca Belgelerin Karşılıklı
Tanınmasına İlişkin Mutabakat Zaptı ile Mutabakat
Zaptında Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/762) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 478)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve
Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Yükseköğretim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/568) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 391)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/613) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 394)
10.- Bölgesel
Radyokomünikasyon Konferansı (RRC-06)nın Sonuç
Kararlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/651) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 345)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim
ve Mesleki Eğitim Alanlarında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/602) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 393)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
ile Irak Cumhuriyeti İskan ve İnşaat Bakanlığı
Arasındaki Müteahhitlik ve Müşavirlik Alanında Mutabakat
Zaptı ile Mutabakat Zaptında Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/424) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 350)
13.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsünün
Konumunun ve Üzerinden Geçecek Sınır Hattının
Belirlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/645) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 377)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün 415 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Erzurum Milletvekili Kamil Aydının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 415) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti
Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S.
Sayısı: 471) Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına
Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına
İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- (S.
Sayısı: 358) Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve Meteorolojik
Araştırmalar Alanlarında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
4.- (S.
Sayısı: 391) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
5.- (S.
Sayısı: 394) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
6.- (S.
Sayısı: 345) Bölgesel Radyokomünikasyon Konferansı
(RRC-06)nın Sonuç Kararlarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
7.- (S.
Sayısı: 393) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Eğitim ve Mesleki Eğitim Alanlarında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
8.- (S.
Sayısı: 350) Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti İskan ve
İnşaat Bakanlığı Arasındaki Müteahhitlik ve
Müşavirlik Alanında Mutabakat Zaptı ile Mutabakat Zaptında
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
9.- (S.
Sayısı: 377) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde
İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş
Köprüsünün Konumunun ve Üzerinden Geçecek Sınır Hattının
Belirlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
8 Haziran 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
103üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Roman
vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlar
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili, Meclis Başkanlık
Divanı Üyesi Sayın Özcan Purçuya aittir.
Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, Roman
vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize sevgilerimi
saygılarımı sunuyorum.
Gine üzüntülü bir gün yaşıyoruz, Van ve
Mardinde 2 şehidimiz var arkadaşlar. Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerine başsağlığı diliyorum, bütün Türkiye'ye
başsağlığı diliyorum.
Yalnız, Hükûmet olarak sizin
sorumluluğunuz var, şehit haberi alıyorsak sizin
sorumluluğunuz var arkadaşlar. Hani bütün seçimlerde söz veriyordunuz
Şehit haberi duyulmayacak. Terörü engelleyeceğiz, yok edeceğiz.
diyordunuz. Tutamayacağınız sözü vermeyin kimseye
arkadaşlar; bunu açık ve net söyleyeyim. (CHP sıralarından
alkışlar) Sözünü tutacağınız şeyleri söyleyin
insanlara.
Ayrıca Göztepe Spor Kulübümüz Süper Lige
yükseldi. Göztepe Spor Kulübü Başkanını, futbolcularını,
bütün yönetimini kutluyorum İzmire ve Türkiye'ye büyük bir sevinç
yaşattıkları için. (CHP sıralarından
alkışlar)
Gelelim zeytinlik meselesine. Biz Ege çocuğuyuz,
zeytinlikler içerisinde büyüdük, büyük de emeğimiz var o zeytinlikleri
oluştururken ama Hükûmetin hakkı yok. Hükûmet eliyle ekip
ağzıyla suladı mı o zeytinlikleri, şimdi zeytinlikleri
yok etmeye çalışıyor? (CHP sıralarından
alkışlar) Değerli Hükûmet yetkilileri bakın, elinizi
turizme atamıyorsunuz, turizmi bitirdiniz, Egede turizm yok, kıyı
bölgelerinde turizm kalmadı; şimdi de zeytinlikleri bitireceksiniz,
vatandaşın elini, ayağını
bağlayacaksınız. Yok öyle yağma arkadaşlar! (CHP
sıralarından alkışlar) O zeytinlikleri siz ekmediniz, o
zeytinlikler vatandaşın zeytinliğidir, hiç kimse kusura
bakmasın. Yapacağınız işleri akıl, mantık
çerçevesinde yapın. Vallahi şu an ne yapacağınızı
şaşırmış durumdasınız. Ülkenin bütün
mirasına el koymaya çalışıyorlar. O zeytinlikler
mirastır arkadaşlar, lütfen zeytinliklere el sürmeyin. El sürenin eli
kırılsın. El sürenin eli kırılsın vallahi. (CHP
sıralarından alkışlar) Yok öyle. Biz
çocuklarımıza zeytinlikleri miras bırakmak istiyoruz. Onun için,
kıyılarımıza, zeytinliklerimize dokunmayın.
Bir diğer konu, Urlada Roman
vatandaşların konut sorunuyla ilgili altı, yedi ay önce talepte
bulundum. Bakın, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının oluşumu ve göreviyle ilgili Fon Kurulu
var, TOKİnin bütçe kararına onlar onay veriyor ama her ay
toplanması gereken Fon Kurulu bir türlü toplanmıyor. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanıma sesleniyorum: Bu Fon Kurulu ne zaman toplanacak?
Bakın, Urladaki Roman vatandaşların evleri
yıkılıyor, lütfen bu Fon Kurulunu toplayın.
Ayrıca, SİROMA denen, Avrupa
Birliğinden 45 trilyon lira fonla oluşturulan bir Roman Projesi var,
kasımda bitiyor. İki sene bitmek üzere, ne yaptınız
arkadaşlar? Romanların 45 trilyonunu ne yaptınız? Hiçbir
şey yapmadınız. Burada yazıyor, ay ay, gün gün faaliyet
raporu var, hangisini yaptınız, gelin şurada açıklayın
bakalım. Toplantı salonlarında parayı harcadınız
ya.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanım, Romanlarla
hiç ilgilenmiyorsunuz. Her iki ayda bir genel müdür
değiştiriyorsunuz, üç ayda bir bürokrat değiştiriyorsunuz,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çalışmıyor,
çalışmamak üzerine iş yapıyorsunuz.
Bakın, strateji belgesini
yayınladınız geçen sene, ne oldu? Allah aşkına, ben
faaliyetleri okuyorum şimdi, hangisini yaptınız, bakın,
okuyorum şimdi: İzleme ve değerlendirme kurulu kuracaktınız,
kurdunuz mu? Ne zaman? Geçen sene, 21 Haziran yazıyor strateji belgesine
göre. Nerede? Yapmadınız. 21 Aralık 2016da Roman
vatandaşların nüfus kaydı sorunuyla ilgili çalışma
yapacaktı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yaptı
mı? Yapmadı. Bir daha okuyorum şimdi: 2017nin ilk
yarısında çocuk işçiliğiyle ilgili çalışma
başlatacaktınız Roman mahallelerinde, yaptınız
mı? Yapmadınız. Eğitimle ilgili çalışma
yapacaktınız yine, yaptınız mı? Yapmadınız.
Bu 21 Martta başlaması gereken Romanların istihdam sorunuyla
ilgili çalışmayı yaptınız mı?
Yapmadınız. O zaman bu strateji belgesini niye
yayınladınız, niye yayınladınız arkadaşlar?
Bakın, yapamayacağınız şeylerin sözünü vermeyin.
Strateji eylem planını yapmakla olmuyor bu işler, takip edeceksiniz.
Zaten bütçeniz yok, Romanları boşuna kandırmayın. Avrupa
Birliğinden gelen 45 trilyon para var, onun da süresi bitti, orada da yine
bir şey yok. Ne olacak bu? Boşuna bizi kandırmayın
arkadaşlar, boşuna bizi kandırmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
çalışmıyor. dedim. Bakın, Allah aşkına bir
şey okuyacağım, TÜİKin 2009 verisi bu: 2009-2013
yılları arasında çocukların uyuşturucu madde
bağımlılığı yüzde 657,7 artmış. Aile
Bakanlığı ne yapıyor? 11 yaş ve altındaki
çocuklar bunlar. Aile Bakanlığı çalışmıyor
diyorum, bakın, uyuşturucuyla mücadele de etmiyor.
Efendim, beni dinlediğiniz için
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum; beni dinlediğiniz için
sağ olun. Bir an önce inşallah önlem alınır.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Purçu, biz de size
teşekkür ediyoruz ve şahsınızda tüm Roman
vatandaşlarımızı burada selamlıyoruz biz de.
Gündem dışı ikinci söz,
Adıyamana yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Salih Fırata aittir.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın,
Adıyamana yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
SALİH FIRAT (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002-2016 yılları
arasında Adıyamanda yapılan yatırım faaliyetleri
üzerine söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
On dört yıllık AK PARTİ
iktidarında bütün Türkiyede güçlü bir büyüme süreci olmuştur. Her
geçen gün artarak devam eden yatırımlardan ülkemizin her
köşesinin faydalanması gözetilerek, AK PARTİnin adına
yakışır bir şekilde, ülke düzeyinde adaletli bir
kalkınma hamlesi amaçlanmış, çok şükür,
iktidarımız süresince bu amaç doğrultusunda
çalışmalarımız eksilmeden devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Adıyaman
Valiliği verilerine göre, Adıyaman ili yatırım
grafiğine bakıldığında, iktidara geldiğimiz
yıl yıllık 10 milyon Türk lirası kamu
yatırımı yapılırken bu süreçte, geldiğimizde,
yaklaşık 40 kat artarak 413 milyon yatırım
yapılmıştır. AK PARTİ iktidarı süresince toplam
yapılan yatırımlara bakıldığında, Ekonomi
Bakanlığının rakamlarına göre, 14 yılda
Adıyamanda 390 proje desteklenmiş ve bu kapsamda yaklaşık
11 milyar TL civarında yatırım gerçekleşmiştir. Bu
yatırımlarda 13.261 kişi istihdam edilmiştir.
Eğitim alanında, sadece ilimizde, son on
dört yılda 543 milyon TL ayrılmıştır, bu
yatırımlarla 1923-2002 yılları arasında
Adıyamana toplam 3.388 yapılmışken, AK PARTİ
iktidarı süresince 2.581 derslik, 4.774 öğrenci kapasiteli pansiyon,
10 atölye, 4 spor salonu hizmete açılmıştır. Ayrıca,
449 derslik, 710 öğrenci kapasiteli pansiyon, 220 yataklı uygulama
oteli, 2 atölye ve 2 adet spor salonu inşaatı da devam etmektedir.
Adıyamanda son on dört yılda
sağlık hizmetleri alanında da Türkiye geneline paralel olarak
bir gelişme gösterilmiş olup ilimizde çeşitli sağlık
alanlarında 18 proje hayata geçirilmiştir.
2003 yılında 545 olan hastane yatak
kapasitesi bugün 1.289a çıkarılmıştır. 2003
yılında Adıyamanda 3 ambulans görev yaparken 2016
yılında 50 ambulans hizmet vermektedir. 2003 yılında 1.921
sağlık personeli çalışırken 2016 yılına
gelindiğinde bu sayı 6.595e çıkmıştır. Merkez
Ağız Diş Sağlığı Merkezi, merkezde 400
yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 135 yataklı
Besni Devlet Hastanesi, 30 yataklı Gerger Devlet Hastanesi ve
Lojmanı, 150 yataklı Kahta Devlet Hastanesi, 10 yataklı Kahta
Göçeri Devlet Hastanesi ve Lojmanı, 10 yataklı yeni Samsat Devlet
Hastanesi ve Personel Lojmanı, Tut İlçe Devlet Hastanesi ve Personel
Lojmanı, 75 yataklı Gölbaşı Devlet Hastanesi, 20
yataklı Sincik Devlet Hastanesi ve Personel Lojmanı on dört
yıllık AK PARTİ Hükûmeti süresince Adıyamanda yapılan
sağlık yatırımlarının bir
kısmıdır.
Kültür ve turizmde ise Adıyamanda 2003-2016
yılları arasında başlıca şu yatırımlar
yapılmıştır: Kommagene Nemrut Dağı Koruma ve
Geliştirme Programı, Tuz Hanı restorasyonu
kamulaştırma işi, Perre Antik Kenti çevre düzenleme Nemrut
Dağı yolu, Kahta Kültür Merkezi, Nemrut Dağı çevre
düzenleme ve geliştirmesi, Kahtada yeni kale birinci ve ikinci etap
inşaatları, Nemrut Dağı hizmet evi ve eski Besni ören yeri.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından yapılan yatırımları ise şu
şekilde sıralayacağım: Çocuk Evleri Sitesi, Çocuk Destek
Merkezi, Adıyaman Sosyal Hizmet Merkezi, Kahta Sosyal Hizmet Merkezi,
Besni Sosyal Hizmet Merkezi, Gölbaşı Sosyal Hizmet Merkezi,
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi, Kadın Konukevi, Çocukevleri ve
Koordinasyon Merkezi.
Orman ve su işlerinde ise 2003-2017
yılları arasında, son on dört yılda Adıyamana,
Adıyaman şehir merkezi ve Çelikhan ilçesine yıllık 33
milyon metreküp içme suyu temin edildi. Bir baraj ve bir gölet
inşaatı tamamlandı. 111.220 dekar araziyi sulamaya açarak
çiftçilerimize hizmet verdik. 36 derenin ıslahı yapıldı.
Kara yollarında ise Adıyamanda
-biliyorsunuz- 2002 yılında sadece 23 kilometre bölünmüş yol
varken bugün yaklaşık 10 katına çıkarıldı ve
2.217 kilometre bölünmüş yol yapılmıştır. Hizmetlerin
tabii
Mesela Adıyamanda Türkiyenin 3üncü büyük asma köprüsü yapıldı,
Nissibi Köprüsü biliyorsunuz, doğuyu Akdenize ve güneye bağlayan
yolumuz.
Bu vesileyle bütün izleyenleri ve siz sayın
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Hakkârinin
sorunları hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Nihat
Akdoğana aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Akdoğan.
3.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, Hakkâri
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İki yüz on yedi gündür tutsak edilen Eş
Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş,
Sayın Figen Yüksekdağ, DBP Eş Genel Başkanımız
Sayın Sebahat Tuncel; Grup Başkan Vekillerimiz İdris Baluken,
Çağlar Demirel; milletvekili arkadaşlarımız Selma Irmak,
Abdullah Zeydan, Ferhat Encu, Besime Konca, Burcu Çelik; parti sözcümüz Ayhan
Bilgen; Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız
Sayın Bekir Kaya; belediye eş başkanlarımıza, yönetici
arkadaşlarıma en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, sadece sizler tutsak
değilsiniz, toplum da bugün rehine alınmış durumda.
Demokratik siyaset alanı bugün yerle yeksan olmuş, mutlu ve huzurlu
olan kimse yok. Toplum alabildiğine kutuplaşmış, herkes
kendi mahallesine kapanmış durumda. Bütün bunlar yetmezmiş gibi
yeni alanlara da saldırılmaktadır. Bunların
başında da yıkılan, yerle bir edilen şehirler; AKP
için bunlar yeterli görünmüyor. Bu sefer şehirleri, tarihî eserlerini
taşımakla, statülerini düşürmekle ülkenin gerçek gündeminin
önüne getiriyorlar. Daha önce de gündeme getirdikleri Hakkâri ve
Şırnak illerinin statülerinin düşürülmesi girişimi tekrar
gündeme alınmış. Hakkâriye karşı kinini, öfkesini
gizlemeden Kim burayı, nasıl şehir yaptı? diye öfkesini
ortaya koymaktadır.
Bizler, Sayın AKP Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanına şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Hakkâriyi
şehir yapan yedi bin yıllık tarihidir. Milattan önce 6ncı
yüzyıla kadar Urartuların, ondan sonra Medlerin, Perslerin, Büyük
İskenderin, sırasıyla Sasanilerin, Müslüman Arapların,
Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların,
İlhanlıların, Karakoyunluların, Akkoyunluların ve
Safevilerin egemenliğine giren Hakkâri, bugün büyük bir övgüyle, özlemle
andığınız, marşlarıyla övündüğünüz
Osmanlı Devletinin hâkimiyetine 1536da Sultan Süleyman döneminde
girmiştir.
1847 yılına kadar Osmanlı
hâkimiyetinde kalan Hakkâri özerk bir statüdeydi. Hakkâri, beyleri
tarafından yönetilmiştir. Cumhuriyet Dönemiyle birlikte 1924
yılında il statüsüne sahip olan Hakkâri doksan yıldır il olarak
yoluna devam etmektedir.
Hakkârinin tarihine ve kültürüne bu
vicdansızca saldırının nedenini elbette bizler biliyoruz.
Türkiyede kaç tane ilimiz bu kadar büyük medeniyetlerle
tanışmış, kültür harmanlamasını yaşamış,
tarihsel misyonunu hep devam ettirmiştir? Dolayısıyla, Hakkâri
yirmi yıl önce değil, yedi bin yıl önce şehir
olmuştur.
Bunu, bugün, TOKİ anlayışıyla
hareket edenler anlamayabilir ama Hakkârinin bilim insanlarından,
yetiştirdiği âlimlerinden birkaç tanesini sizinle
paylaşayım: Selahaddin Eyyubinin meşhur
danışmanı ve komutanı İsa Mestub el-Hakkâri, 7 ciltlik
tefsir sahibi İslam El Hakkâri, meşhur İslam tarihi yazarı
Abdurrahman Rahmi El Hakkâri ve diğerlerini de sizler tanıyorsunuz,
Ahmedi Hani, Feqiye Teyran, Mela Huseyne Bateyi, Şeyh Ubeydullah, bunlar
sadece birkaç tane. Bugün bile, siz bunlara karşı çıkarken bile
Kudüste Hakkârinin adı geçmektedir, Hakkâri bu kimliğini devam
ettirmektedir.
Bugün tarihî şehirleri terk edip viraneye
çevirme günü değildir. Tarihî şehirler abat edilmeli. Hiçbir
Hakkârili Yüksekovanın il yapılmasına asla karşı
değildir. Yüksekova Gever adıyla il olsun, Hakkâri de il olarak
kalmalı; aynı durum Şırnak, Cizre için de geçerlidir. Bugün
yakılıp yıkılan bütün ilçeler aslında il statüsüne
alınıp onlar yeniden özgünlüklerine göre hızla inşa
edilmelidir. Var olan düzeni yıkmanın hiçbir anlamı yok. Bütün
siyasi partilerin Hakkâri ve Şırnak için söylemiş oldukları
sözleri vardır, bugün bu sözlerin tutulma günüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Akdoğan.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) Hakkâri zulme
karşı boyun eğmez, bunu özellikle AKPye söylemek isterim. En
son 16 Nisan Anayasa referandumunda bunu net olarak ortaya koydu.
Dolayısıyla, 1930ların
intikamcı anlayışıyla şehirlerimize
yaklaşılmamalıdır. O gün yapılanlar eğer
tutmuş olsaydı bugün buna gerek kalmazdı. Bu nedenle bu konuda ısrarcı
olmanın hiçbir faydası olmayacak. Halkın onuruyla,
şerefiyle, geleceğiyle oynanmamalıdır. Sizler şehir
yaşamına uygun değilsiniz. anlayışı beraberinde
büyük kırılmaları getirecektir. Bugün sadece şehir merkezi
değil, nüfus cüzdanları dahi değişecek. Binlerce
yıllık isim olan Hakkâri isminin yerine asla Hakkâriyle
bağı olmayan Çölemerik isminin bile verilmesi de sizleri bu
utançtan kurtaramayacaktır, Hakkârinin diğer adı
Colemergtir. Bir kez daha belirtmek istiyorum, Hakkâri il olarak kalsın,
Yüksekova da yoluna il olarak devam etmeli.
Beni dinlediğiniz için hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akdoğan.
Şimdi sisteme giren sayın
milletvekillerine, 15 milletvekiline İç Tüzük 60a göre bir dakika süreyle
söz vereceğim ama ondan önce Sayın Yeneroğluna söz vereceğimi
söylemiştim.
Sayın Yeneroğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun 7 Haziran 2017
tarihli 102nci Birleşimde kendisiyle ilgili sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli vekillerim; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Dün Sayın Sezgin Tanrıkulu, hakkımda
kendisini sosyal medyada hedef gösterdiğimi, kendisinin kastetmediği,
söylemediği ve paylaşmadığı bir yazıdan
dolayı özellikle hedef gösterdiğimi ifade ediyor. Bu konuyla ilgili
kısaca bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Sayın Tanrıkulu Almanyanın Spiegel
dergisinde bir demeç vermiş. Bu demecini de -ki yeminli tercüme önümde-
okumak istiyorum: Türkiyeden muhalif politikacılar bu yüzden Ankaraya
karşı daha sert adımlar atması için Avrupaya
çağrıda bulunuyor. Örneğin, sosyal demokrat milletvekili Sezgin
Tanrıkulu, Avrupadan gelen ekonomik yatırımların kesilmesi
durumunda Erdoğanın kendi icraatlarının bir
karşılığı olacağını hissedeceğini,
bunun neticesinde de kendine çeki düzen verebileceğini söylüyor ve
Erdoğan başka dilden anlamaz. diyor. Ben bunu sosyal medyada
paylaştım ve Sayın Tanrıkulundan eğer bu, sonuçta
Almanca olarak ifade edileni paylaşmıyorsa, maksadı
aşmışsa bunu ifade etmesi gerektiğini, aksi takdirde de
milletimizden özür dilemesi gerektiğini çünkü bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul)
çünkü bu
ifadenin özellikle milletimizin ekonomik yaptırımlar
karşısında Hükûmetten ümidini keseceği manasına
geleceğini
ZİYA PİR (Diyarbakır) Demiyor ki,
öyle bir şey istemiyor. Az çok Almanca biz de biliyoruz, öyle bir şey
yok, bir talebi yok onun.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul)
bunun da ne
burada, Mecliste bulunan bir milletvekiline ne de Cumhuriyet Halk Partisine
yakışacağını, bu sebepten dolayı milletimizden ve
Sayın Cumhurbaşkanımızdan özür dilemesi gerektiğini
ifade ettim. Daha da bunu bekliyorum. Bunun ötesinde polemiklerin bir
parçası değilim, tarzım da değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Balbay, buyurun.
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, Süper
Lige yükselen Göztepe Spor Kulübünü kutladığına, İzmirin
stat sorununa Hükûmetin de önem vermesi gerektiğine ve zeytincilikle
ilgili düzenlemeler içeren yasa tasarısının gündeme gelmemesini
dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Göztepe on dört yıl aradan sonra Türkiye Süper Ligine
yükseldi, kutluyoruz. Göztepenin başarısı gerçekten büyük bir
iş birliğinin, özverinin ve takım oyununun
başarısıdır. Burada Sayın Bakan yok ama İzmirin
stat sorununa eğilmeye, İzmir Belediyesinin stat sorununa
verdiği önem kadar, Gençlik ve Spor Bakanlığının, Hükûmetin
de önem vermesi gerektiğini vurguluyorum. İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu Karşıyakada,
Göztepede stat için gerekli en değerli arazileri bedavaya verdiği
hâlde, Bakanlık bugüne kadar hiçbir işlem yapmamıştır.
İzmirin stat sorununu çözmeye çağırıyorum.
İkinci olarak da Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; matematikteki Tales Teoremini bulan matematik
bilimcisi Tales, Miletli Tales diye bilinir, Egelidir. Talese Bilim
adamlığınızı, başarınızı neye
borçlusunuz? diye soruyorlar, şu cevabı veriyor ikin bin beş
yüz yıl önce: Zeytinyağına.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Zeytine ve
zeytinyağına kıymamaya çağırıyorum ve komisyona
çekilen bu yasanın artık bir daha gelmemek üzere orada
kalmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Topal
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilinde
üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarının
çözülemediğine ve Hatay Merkez, Reyhanlı, İskenderun ve
Kırıkhan öğrenci yurtlarıyla ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hatay ili bir tarım ve sanayi kenti olmakla
birlikte bir üniversite şehri özelliği de
taşımaktadır. Hatay, çok dilli ve kültürlü yapısıyla
Türkiyenin birçok yerinden gençlerimizin üniversite eğitimi için tercih
ettiği illerin başında gelmeye başlamıştır.
Üniversite gençliğinin en temel sorunlarından biri olmaya devam eden
sağlıklı, konforlu ve ekonomik barınma ihtiyacı Hatay
açısından da hâlâ çözülebilmiş değildir.
Kredi ve Yurtlar Kurumu yatırım
programına göre proje çalışması devam eden Hatay merkez ve
Reyhanlı öğrenci yurtları, birisi devam eden ve diğeri
proje aşamasında olan İskenderun öğrenci yurtları ve
arsa temin çalışmaları süren Kırıkhan öğrenci
yurtları ne zaman öğrenci kabul edebilecek duruma gelecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
4.- İzmir Milletvekili Murat Bakanın, ülkenin bölgesel
bir krizin içine sokulduğuna ve derhâl cumhuriyetin dengeli ve
tarafsız dış politikasına geri dönülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
dün, henüz Genel Kurulda görüşülmesi için sıra bekleyen Katar ile
askerî anlaşma bizim muhalefetimize rağmen onaylandı. Trumpun
Suudi Arabistanla yaptığı silah anlaşmasının
ardından gelen bu krizin sonuçları ne olacak hesap edemiyoruz. Suudi
Arabistan İrana karşı kendi oyununu kurarken, diğer
taraftan İran da kendi oyununu oynuyor. Körfez ittifakını
akıllıca dağıttı, etki alanı giderek genişliyor.
İran da Suudi Arabistan da ulusal çıkarlarının
gereğini yapıyor. Ya biz neredeyiz? Aslında hiçbir tarafta
değiliz. Küresel ve bölgesel tüm taraflarla tehlikeli bir gerginliğe
girmiş durumdayız. Ülkemizi sonuçları yıkıcı
olabilecek tehlikeli bir gerginliğin, bölgesel bir krizin içine soktunuz.
Hepinizi bir kez daha uyarıyorum: Bu gidiş, gidiş değil,
derhâl cumhuriyetin dengeli ve tarafsız dış politikasına
geri dönülmelidir. Bu, milletin bekası için hayatidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Doğan
5.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, Avrupa Birliğinin
Türkiyeye yapılan mali yardımın nasıl
harcandığını denetleme kararı aldığına
ve AB Sayıştayının incelemesine gerek kalmadan bu
yardımların nerelere harcandığının Hükûmet
tarafından açıklanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SELİNA DOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, basına yansıyan haberlere göre Avrupa Birliği,
Türkiyeyle üyelik müzakereleri çerçevesinde yapılan mali
yardımın nasıl harcandığını denetleme
kararı aldı. Haberlerde yer alan bilgilere göre AB, 2007
yılından bu yana Türkiyeye 2,19 milyar avro mali kaynak
aktardı. Türkiye bu rakamla ABden en fazla maddi yardım alan ülke
durumunda. AB bugüne kadar Türkiyeye ilişkin böyle bir uygulamada hiç
bulunmamıştı. AB Sayıştayı tarafından yapılan
bu uygulama aynı zamanda Türkiyeye olan güvensizliği de ortaya
koymuş oldu. Bu durumda yapılması gereken, ülkemizin onuru
açısından, AB Sayıştayının incelemesine gerek
kalmadan bu yardımların nerelere harcandığının
Hükûmet tarafından şeffaf bir şekilde kalem kalem
açıklanmasıdır.
Sayın AB Bakanına sesleniyorum: Sayın
Bakan, ABden gelen 2,19 milyar avro para nerelere harcanmıştır?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Aydın
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Uludağ
Üniversitesinin teknik eleman alımı için ilan vermesine rağmen
alınacak kişilerin isimlerinin belli olduğuna ve üniversite
yönetiminin bu tavrından vazgeçmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uludağ Üniversitesi teknik eleman
alımı için bazı gazetelere dün ilan verdi ancak
öğrendiğimize göre bu ilanlar sadece göstermelik. Alınacak
kişilerin ismi tek tek rektörlük tarafından belirlenmiş, sadece
âdet yerini bulsun diye ilan da verilmiş. Bu kişilerin listesi
elimizde var, tamamen iktidar partisi tarafından seçilmiş ve
Türkiyede partizanlığın geldiği durumun da açık bir
göstergesi. AKPli olmayan bir kişinin bu ülkede yaşama
şansı yok mu? Çok başarılı olmasına rağmen
bu işte çalışabilecek liyakat ve birikimi olan kişilerin
buraya girme hakları yok mu? Üniversite yönetimine bu tavrından
vazgeçmesini, eğer bu tavrından vazgeçmezse konunun takipçisi
olacağımızı, gerekli girişimleri yapıp konunun da
adaletli bir şekilde sonuca ulaşması için bu konuyu takip
edeceğimizi söylüyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, polislerin ek
göstergelerinin 3600e çıkarılacağına ilişkin verilen
sözlerin yerine getirilmesi ve çalışma koşullarının
iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasi iktidar son üç
seçimde polis mensuplarına ek göstergelerinin 3600e
çıkarılacağına ilişkin söz vermişti, Sayın
Bakanımız da karşımızda. Bu sözü verdiniz ama
polislerin ek göstergesini 3600 yapmadınız ve verdiğiniz bu sözü
Emniyet mensupları tutmanızı istirham ediyorlar. Yani bu
işi yapan, aynı evsaftaki askerlerin ek göstergesini 3600
yaptınız, polisinkini niçin 3600 yapmıyorsunuz?
Aynı zamanda, polislerin çalışma
koşulları çok kötü. Anayasamızın 18inci maddesi Angarya
yasaktır. diyor. Angaryanın yasak olması nedeniyle, polislerin
bu kötü çalıma koşulları -mesai ücreti de almadıkları
hâlde- onların aile düzenini, aile saadetini bozmaktadır.
Anayasamızın 41 ve devamı maddelerine göre ailenin korunması
devletin asli görevlerindendir.
Bu konuda, hem İçişleri
Bakanlığını hem Aile Bakanlığını bu
görevlerini yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyetin yerine
Sayın Tarhan
8.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Kocaeli
Çayırova-Bayramoğlu sapağında devam eden yol
çalışması ile Gebze-Çayırova-Darıca bağlantı
yolları ve köprü çalışmalarının ne zaman
tamamlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kocaeli Çayırova-Bayramoğlu
Sapağında aylardır devam eden yol çalışması
hâlen bitmemiştir. Gündüzleri nüfusu 1 milyonu aşan Gebzede
çalışmaların bitirilmemesi nedeniyle trafikte çok büyük sorunlar
yaşanmaktadır. Sorun yumağı hâline dönüşen
Gebze-Çayırova-Darıca bağlantı yolları ve köprü
çalışmaları nedeniyle vatandaşlarımız saatlerce
trafik çilesi çekmektedir. Yol ve köprü çalışmaları ne zaman
tamamlanacaktır?
BAŞKAN Sayın Özdiş
9.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, 15 Temmuz darbe
girişiminde en büyük mağdurlardan olan Harp Okulu öğrencilerinin
bir kısmı ile er ve erbaşların çoğunun hâlen tutuklu
olduklarına ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Adalet Bakanına: 15 Temmuz
darbe girişiminde en büyük mağdurlardan olan Harp Okulu
öğrencilerinin bir kısmı, er ve erbaşların da
çoğu hâlen tutuklu. On bir aydır özgürlüklerinden edilen bu
öğrencilerin ve erlerin aileleri de perişan oldu. Darbenin asıl
sorumlularını değil, öğrenciye talimat vereni değil
öğrenciyi alıp hapse atıyorsunuz Sayın Bakan.
İstediğinizin iddianamesini birkaç günde hazırlayıp serbest
bırakıyorsunuz da bu gençler on bir aydır neden tutuklu?
Geçtiğimiz ay Atatürke hakaret suçlamasındaki iddianame
hızından bahsediyorum.
İsteğimiz şu: Yeter artık! Bir
an önce iddianameleri hazırlayın, mahkemelerini görün, bu gençleri ve
ailelerini artık rahat bırakın.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hakverdi
10.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Katara asker
gönderme kararına ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Bir
oğlu askere hiç gitmeyen, diğer oğlu basıp parayı üç
günlük askerlik yapan AKP Genel Başkanının talimatıyla dün
Mecliste Katara asker gönderme kararı aldınız. Aslında
sebep çok açık, sebep tamamen duygusal.
Şimdi, buradan el kaldıranlara, oy
verenlere sormak istiyorum: Hanginizin oğlu uzun dönem torpilsiz askerlik
yaptı?
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Ben yaptım,
ben, ben.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Hanginizin
oğlu önden Katara gidecek? Dün verdiğiniz onayı kendi
çocuklarınız için verir miydiniz? Kendi çocuklarınıza bunu
reva görür müydünüz? Sizin çocuklarınızın cebi dolsun diye
Mehmetçiki Katara, ölüme gönderiyorsunuz. Halkın evlatlarının
canı, kanı sizce kaç varil petrol eder?
BAŞKAN Sayın Engin
11.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, uyuşturucu ve
madde bağımlılığı konusunun acil olarak Meclis
gündemine alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Hemen her
gün medyada, başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin her
tarafında bonzai kullanan gençlerin sokaklarda, caddelerde, parklarda
sızmış hâllerini görüyoruz. Özellikle 10-18 yaş
arasındaki gençlerde bonzai kullanımında korkunç bir
patlamanın olduğu, ölüm oranlarının ise hızla
arttığı belirtiliyor. AKP Hükûmeti, Türkiye'nin her tarafından
yükselen imdat çığlıklarını, anne ve babaların
feryatlarını neden duymazlıktan geliyor, sokaklarda
sızıp kalan gençlerimizi neden görmezlikten geliyor? Bu
duyarsızlığı anlamak mümkün değil.
Geçen sene uyuşturucu ve madde
bağımlılığı konusunun acil olarak Meclis
gündemine alınması için çağrı yapmıştım,
aradan bir yıl geçti. Gece yarısı kendi menfaatine Anayasa
değiştiren iktidar partisinden aynı ilgiyi uyuşturucu
batağındaki gençlerimiz için de göstermesini ve tüm partilerin
desteğiyle konunun acil olarak Meclis gündemine alınmasını
bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmete
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini uygulamaya geçirip emekçilere bayram
ikramiyesi vermesi çağrısında bulunduğuna ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Açlık sınırı 2 bin liraya
dayandı. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk
sınırının 5 bin lirayı aştığı bir
ortamda asgari ücret 1.400 liradır. Çalışanlar, emekli, dul,
yetim, her kesim geçim sıkıntısı yaşamaktadır.
Ramazan ayında dahi bir önceki yıla göre oruç açmanın maliyeti
yüzde 11 artmıştır. Taşeron işçilerin, mevsimlik
işçilerin, geçici işçilerin kadro sorunu çözülmemiştir. Tüm
çalışanların ekonomik anlamda büyük bir sıkıntı
içinde oldukları görülmektedir. AKP hükûmetleri yoksulu daha yoksul,
zengini daha zengini daha zengin yapmıştır. Tüm
çalışan kesimler için dinî bayramlarda olsun ikramiye verilmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidarımızda bayramlarda iki ikramiye
vereceğimize söz verdik ve vereceğiz ancak yaşanan
mağduriyetleri dikkate alarak Hükûmete de çağrı yapmak
istiyorum: CHPnin bu önerisini bu bayramda uygulamaya geçirip emekçilere
bayram ikramiyesi verilmelidir. Zaman daha vardır ve enflasyon
karşısında ezilen çalışanların nefes alması
sağlanmalıdır. Mübarek ramazan ayında olsun
çalışanları hatırlayıp hayırlı bir iş
yapması için Hükûmete çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tümer
13.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Hükûmetin
şirketlerin kapanmaması, kapanan fabrikaların yenilenmesi,
işsizliğin önlenmesi adına Türkiye ve Adana genelinde acil
önlemler alması gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından
açıklanan 2017 yılı Nisan ayına ait kapanan şirket
verileri ülke ekonomisinin son durumunu gözler önüne sermiştir.
Açıklanan veriler, kapanan şirket sayısının 2016
yılının Nisan ayına göre yüzde 18,64 oranında
arttığını göstermiştir. Adana ilimizde de özellikle
çarşı merkezinde, organize sanayi bölgesinde, sanayi sitelerinde yeni
açılan şirket ve kurulan fabrikalara rastlanamamaktadır.
Kentimizde kiralık veya satılık iş yeri, fabrika
sayısında artış yaşanmaktadır. Adanada
fabrikaların kapanması, şirketlerin iflas bildirmesi, sığınmacıların
yoğunluğu nedeniyle işsizlik oranında da artış
yaşanmaktadır. Hükûmetin şirketlerin kapanmaması, kapanan
fabrikaların yenilenmesi, yerlerine yenilerinin eklenmesi,
işsizliğin önlenmesi adına Türkiye ve Adana genelinde acil
önlemler alması gerekmektedir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdemir
14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Kadın
Cinayetlerini Durduracağız Platformunun 2017 Mayıs Raporuna
göre kadın cinayetlerinin arttığına ancak bu konuda
basına yansıyan haberlerin azaldığına ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformu 2017 Mayıs Raporunu kamuoyuyla
paylaşmıştır. 2016 yılının ilk beş
ayı içerisinde kadın cinayetleri 137 iken, bu yıl beş ay
içerisinde toplam 173 kadın öldürülmüştür. Sayısal
artışın yanında işleyiş biçimi, daha vahşi
nitelikte cinayetler, işkence ve çocuklarının gözleri önünde
veya çocuklarıyla beraber öldürülmeleri ve şüpheli ölümlerin giderek
arttığı belirtilmektedir. Ancak, raporda, kadın cinayetleri
arttığı hâlde basına yansıyan haberlerin
azaldığı vurgulanmıştır. Basın ve medya
kuruluşları üzerinde baskı sonucu, bu iktidarın -döneminde
çözülemediği gibi- toplumun kangrene dönüşen sorunlarını
çözmek yerine, kapatmak, gizlemek, konuşulmasını engellemekten
ve konuyla ilgili sayısız araştırma önerilerini, bugün de
olacağı gibi, reddetmekten başka çaresi
kalmamıştır.
BAŞKAN Sayın Ertem
15.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, son yıllarda
Hatayın çevre kirliliği felaketiyle karşı
karşıya olduğuna ilişkin açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Doğal güzellikleriyle
ülkemizin en müstesna bölgelerinden biri olan Hatay, son yıllarda çevre
kirliliği felaketiyle karşı karşıyadır.
Dört tarafımızı saran taş
ocakları, hâlen faaliyette olan ve sayısı her gün artarak
kurulmak istenen termik santrallerle zehirlenirken, kaderine terk edilen, kanal
görünümünden kurtulamayan Asi Nehrimizle, yok edilen
ağaçlarımızla tarihin en büyük çevre katliamları
yapılmaktadır.
İnsan sağlığını
olumsuz etkileyen havadaki partikül madde değerlerine
baktığımızda, Avrupa Birliğinde geçerli limit
değer günlük maksimum 50 mikrogram iken, İskenderunda 130 mikrograma
ulaşmaktadır çünkü İskenderun Körfezi Türkiye'nin en önemli
sanayi bölgelerinden biri olup, Adana, Mersin, Hatayı kapsayan bölgede 16
tane lisans ve ön lisanslı termik santral bulunmaktadır.
Tarım arazileri kurşun, cıva,
kadmiyum gibi ağır metallerle, arsenik ve boya gibi zehirli
kimyasallarla kirlenirken bölgede bulunan termik santrallerden kaynaklanan hava
kirliliği, solunum, kalp krizi, felç, akciğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çamak
16.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Türkiyede
eğitimin durumunun gözden geçirilmesi için Millî Eğitim
Bakanını göreve çağırdığına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, bu sene çıkan TEOG sorularının
kolaylığı dikkat çekti. Durum böyle olunca, TEOG
sınavlarında 17 bin 1inci, 76 bin 2nci çıkarak tarihî bir
rekor kırıldı.
Velileri aldatıp eğitimde bir yapay
başarı yaratmak için soru kalitesini düşürmek ve dereceye giren
10 binlerce öğrenci çıkartıp bunların çoğunu
istediği okullara bile yerleştirememenin mantıklı bir
açıklaması olamaz. Kendi kendimizi kandırarak bir yere
gelemeyiz.
Oysa, son yıllarda pozitif bilimlerden
uzaklaşan Türkiye'nin eğitim gerçeği, PISA testinde 72 ülke
içinde, maalesef, 50nci sıraya kadar düşen bir tablodur.
Durum bu iken, eğitimimizin gözden geçirilmesi
düşünülemez mi? Sayın Millî Eğitim Bakanını göreve
çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Son olarak Sayın Ertan
17.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, DBPli 86
belediyeye hukuksuzca atanan kayyumların memurdan ziyade âdeta yandaş
ve AKP il başkanları gibi hasmane tutumlarla tasarrufta
bulunduklarına ilişkin açıklaması
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Halk iradesiyle seçilen DBPli 86 belediyeye
hukuksuzca atanan kayyumlar, memurdan ziyade âdeta yandaş ve AKP il
başkanları gibi, hasmane tutumlarla tasarrufta bulunmaya devam
ediyorlar. Bunun son örneğini, belediyelerimizin açtığı
kreş, sığınmaevi, sağlık ve kültür merkezleri, kütüphane
gibi faaliyetlere kamu yararı olmadığı ve hatta gereksiz
harcama olduğu açıklamasıyla son veren, kadınların
haftanın bir günü belediye otobüslerinden ücretsiz yararlanma
haklarını ellerinden alan ve yüzlerce belediye
çalışanını işten atan Van Büyükşehir Belediye
Kayyumunun geçtiğimiz günlerde de 34 işçiyi gerekçe göstermeden
işten çıkarmasıyla gördük. Diğerlerinden farklı
olarak, bu sefer, atılan işçiler arasında işitme ve
konuşma engelli 2 çalışan ile kanser tedavisi gören 1
çalışan da bulunmaktadır. Size sorum şudur: Hükûmetinizin
atadığı kayyum, engelli bir çalışan ile kanser
tedavisi gören bir çalışandan neden rahatsızlık
duymuştur? Çıkarılan işçilerin yerine AKP il başkanlıklarının
verdiği listelerde yer alan kişilerin alındığı
iddiası doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Usta
18.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 10 Haziran Cengiz
Aytmatovun vefatının 9uncu yıl dönümüne, hayatını
kaybeden Profesör Doktor Rıdvan Egeye Allahtan rahmet dilediğine,
kara yolları konusunda önemli atılımlar yapılmasına
rağmen Samsunun bundan yeteri kadar istifade edemediğine ve
Ayvacık-Taşova-Erbaa ile Havza-Vezirköprü yollarının
durumuna ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
10 Haziran 2008, eserleriyle dünyanın pek çok
ülkesinde gönüllerde taht kuran, Türk dilinin en büyük
edebiyatçılarından ve aynı zamanda Türkçe konuşan
topluluklar arasında önemli bir kültür köprüsü olan Cengiz Aytmatovun
vefatının yıl dönümü. Kendisi Türk kültür dünyası için çok
özel bir isimdir, gerçek bir kültür elçisiydi. Türk dünyasını bir
çatıda birleştirecek bir bilgindi. Türk dilini en güzel kullanımıyla
bugünün okuyucularına ulaştırmış, eserleriyle Türk
soylu halkının kültürel miraslarının zenginliğine
katkıda bulunmuştur. Kendisine Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyorum.
Bugün, aynı zamanda, dünya çapında önemli
bir bilim adamını kaybettik. Ufuk Üniversitesinin kurucusu,
dünyanın sayılı ortopedistlerinden ve hatta Türkiyede ortopedi
kürsüsünün kuruluşuna öncülük eden Sayın Rıdvan Ege ahirete irtihal
etti. Kendisine rahmet diliyorum; yakınlarına, ailesine, Ufuk
Üniversitesi camiasına da başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, AKP hükûmetleri döneminde,
hepimiz biliyoruz ki aslında kara yolları konusunda önemli
aşamalar katedildi, önemli atılımlar yapıldı ancak
Samsun bundan yeteri kadar istifade edemedi. Özellikle iki tane, bu
Ayvacık-Taşova-Erbaa yolunu ve Havza-Vezirköprü arasındaki yolu
gündeme getirmek istiyorum. Bu Ayvacık-Taşova-Erbaa yolu on yıl
önce ihale edilmiş fakat şu ana kadar, işte, biraz toprak
çalışması yapılmış, onun ötesinde hiçbir iş
yapılmamış. Burada belki bir şanssızlık da o
ihale, yaklaşık on yıl önce Karayolları Bölge
Müdürlüğünden emekli olmuş bir bölge müdürünün oğlunun
şirketine verilmiş. İhale nasıl olmuştur, o konuda bir
bilgim yok. Ancak bu ihaleyi alan müteahhit taşeronlara da yeteri kadar
ödeme yapamadığı için, bugüne kadar oraya gelen hiçbir
taşeron çalışmamış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
hiçbiri orada bir iş
yapmamış ve sürekli şantiyeleri terk ederek gitmiştir.
Bizzat kendim de gittim, orayı gördüm. Yani on yıldır
Ve orada
söz verilmiş. Ta 2009 yılında, işte Bir yıl sonra
buradan o tırlar geçecek. şeklinde bölge halkına söz
verildiği hâlde hiçbir işlem yapılmadığını
orada görüyoruz.
Yine, Havza-Vezirköprü arası da çok önemli bir
yoldur. Tırcılarla geçen gün konuştum. Biz buradan sürekli,
böyle, salavat getirerek geçiyoruz. diyorlar. Hakikaten çok riskli, kayma
riski olan bir yol ve çok yoğun bir yol olmasına rağmen ve
yıllardır Yapılacak. diye konuşulmasına rağmen
hiçbir şekilde bir işlem yapılmamış.
Yine, bu Ayvacıkta on beş köyü birbirine
bağlayan Hapan Boğazı Grup Yolu
Oraya da gittim, bizzat gördüm.
Otuz yıl önceki hâliyle duruyor Sayın Başkan yol. Yani hani Yol
yaptık. filan diyoruz da bunların biraz da ülke bazında dengeli
dağıtımının gerektiğini düşünüyorum ben.
Otuz yıl öncesi hâliyle bugün orada o yol duruyor ve insanlar çok
mağdur durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Bitirebilir miyim?
BAŞKAN Bitirelim efendim, toparlayalım.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) İnsanlar çok mağdur
durumda. Karayollarının buralara göz atmasını, buralara bir
bakmasını istiyoruz. Şunu söyleyeyim: Sayın bakanlarla çok
rahat görüşüyoruz, hiçbir sorun yok ama bürokratlarla görüşmemizde
ciddi sıkıntı var. Karayolları Genel Müdürünü bir ay önce
aradım bu konularla ilgili olarak. Bana bilgi verecekti. Bir aydır
hâlâ bilgi filan gelmedi. Bunu da buradan Meclis
Başkanlığının bilgisine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Dora.
19.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, Nuriye Gülmen ve
Semih Özakçanın yürüttükleri açlık grevinin 92nci gününe
gelindiğine ve sağlık kontrolü haklarının
engellenmesinin kabul edilemez olduğuna, Adalet Bakanlığına
bu konuyla ilgili hukuki, insani ve vicdani bağlamlarda gerekli izinlerin
sağlanması noktasında çağrıda bulunduğuna
ilişkin açıklaması
EROL DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bildiğimiz gibi, OHAL kararnameleriyle
işlerinden haksız bir biçimde ihraç edilen ve bu duruma
karşı demokratik tepkilerini ortaya koyan eğitimci Nuriye Gülmen
ve Semih Özakçanın yürüttükleri açlık grevi 92nci gününe girdi.
Açlık grevi eylemlerine haksız, hukuksuz bir biçimde tutuklanarak
gönderildikleri Sincan Cezaevinde devam eden Gülmen ve Özakçanın
tutuklanmadan önce sağlık durumlarını takip eden Ankara
Tabip Odası heyetinin cezaevinde kontrol yapmasına ise maalesef izin
verilmemektedir. Ankara Tabip Odası Başkanı Vedat Bulut Adalet
Bakanlığına bu konuyla ilgili yaptıkları tüm
başvuruların reddedildiğini belirtmektedir. Altını
çizerek belirtmeliyiz ki Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın her
insanın sahip olduğu hekim seçme hakkından mahrum
bırakılması ve açlık grevleri kritik eşiklere
ulaşmış bu 2 genç insanımızın sağlık
kontrolü haklarının engellenmesi kabul edilemezdir. Bu bağlamda,
Adalet Bakanlığına bu konuyla ilgili hukuki, insani ve vicdani
bağlamlarda gerekli izinlerin sağlanması noktasında bir kez
daha çağrımı yineliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, buyurun efendim.
20.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, CHP Grubu
olarak hayatını kaybeden Profesör Doktor Rıdvan Egeye Allahtan
rahmet dilediklerine, Hükûmetin 485 sıra sayılı Kanun
Tasarısını Komisyona geri çekmesinden ana muhalefet partisi
olarak büyük bir memnuniyet duyduklarına ve Hükûmetin kamuoyu
hassasiyetini ve muhalefet partilerinin reflekslerini dikkate alarak
tasarıyı makul bir hâle getirmek konusunda olumlu adımlar
atacağına inandığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Tıp dünyamızın örnek ismi, Türkiyede
ve dünyada önemli bilimsel çalışmalara imza atmış, 100ü
aşkın kitap, binlerce makale yayımlamış, binlerce
öğrenciyi, özellikle de tıp öğrencisini ülkemize
kazandırmış saygın bilim adamı Profesör Doktor
Rıdvan Egeyi kaybettiğimizi büyük bir üzüntüyle öğrendik.
Kendisine hem Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu
adına hem de aziz milletimiz adına Allahtan rahmet diliyorum. Bu
millete, bu ülkeye büyük hizmetlerde bulunmuş Profesör Doktor Rıdvan
Egenin vefatı nedeniyle ailesine, sevenlerine, yakınlarına ve
özellikle yetiştirdiği binlerce öğrenciye sabır diliyorum.
Sayın Başkan, 485 sıra
sayılı üretim reformu isimli Kanun Tasarısı kamuoyunda
zeytinle, zeytinlik alanlarla özdeşleşti. 6 Haziran Salı günü
itibarıyla 90 maddelik bu tasarı Genel Kurul gündemine geldi,
görüşmelerine başladık. Muhalefet partisi olarak, ana muhalefet
partisi olarak tasarının içinde ülke ve millet menfaatine çok müspet,
çok olumlu maddeleri tespit ettiğimiz gibi, zeytinlik alanların
yağmalanması başta olmak üzere ülke ve millet menfaatine
aykırı çok sayıda maddenin olduğunu da gerek bizler gerek
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan arkadaşlarımız
müteaddit defalar dile getirdi. Bugün, büyük bir memnuniyetle, bizim
-diğer muhalefet partileriyle birlikte tabii şüphesiz- bu
reflekslerimiz ve kamuoyundaki tasarıya yönelik refleksler nedeniyle
Hükûmetin tasarıyı komisyona geri çektiğini öğrenmiş
bulunmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bundan ana muhalefet
partisi olarak büyük bir memnuniyet duyduğumuzu belirtmek isterim.
Bu vesileyle, çoğunluk partisine ve Hükûmete
şu çağrı ve teklifi de yinelemek isterim: Başta
tasarının 2nci maddesi olmak üzere kamu ve millet menfaatine uygun
görmediğimiz kimi birkaç madde daha var, bunlar üzerinde samimi bir
uzlaşmaya, yapıcı muhalefet anlayışı sergilemeye
hazırız. Aksi hâlde siyaset bir inat murat meselesi değildir,
böyle olursa Meclisimiz geniş, uzun, gereksiz bir mesai de
yapacaktır.
Hükûmetin kamuoyu hassasiyetini ve muhalefet
partilerinin reflekslerini de dikkate alarak tasarıyı makul bir hâle
getirmesi konusunda olumlu adımlar atacağına olan inancımla
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Muş, buyurun.
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyenin
meselelerini ilgilendiren tüm konularda düzenlemeler
yapıldığına ve zeytincilikle ilgili düzenlemenin tekrar
görüşülerek toplumun ihtiyaç duyduğu şekle getirileceğine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz Türkiye'nin meselelerini
ilgilendiren tüm konularda düzenlemeler yaptık, yapıyoruz da. Yine bu
üretim teşvik paketiyle ilgili, Türkiye'nin pek çok ihtiyacını
giderecek bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Burada zeytinlik
alanlarla ilgili bir madde de söz konusu. Kontrol mekanizmaları
kurulmuş, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu alanlarda, Türkiye'nin
ihtiyaçlarının öncelikli olduğu konularda, bir kurul
vasıtasıyla, onun vereceği kararlarla, sonra
Bakanlığın onayıyla bir çalışmaya gidilebilir
şeklinde bir düzenlemeydi. Fakat madde, burada dile getirilen bizim
katılmadığımız pek çok nokta olmasına rağmen
tekrar görüşülecek ve toplumun ihtiyaç duyduğu, ülkemizin ihtiyaç
duyduğu şekle inşallah getirilecektir.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Böylece gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç adet önerge vardır, önergeleri
ayrı ayrı okutacağım.
3üncü sırada okutacağım Meclis
araştırma önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti
okunacaktır ancak önergenin tüm metni Tutanak Dergisinde yer
alacaktır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22
milletvekilinin, dolandırıcılık suçlarındaki
artışın sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/556)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dolandırıcıların
telefonda kendisini polis, asker ve savcı olarak tanıtarak
işledikleri dolandırıcılık suçlarındaki
artışın sebeplerinin araştırılması,
yaşanacak mağduriyetlerin engellenerek konuyla ilgili etkili ve
sürekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Orhan Sarıbal (Bursa)
4) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
5) Özcan Purçu (İzmir)
6) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
7) Ceyhun İrgil (Bursa)
8) Ali Yiğit (İzmir)
9) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
10) Candan Yüceer (Tekirdağ)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
13) Türabi Kayan (Kırklareli)
14) Şenal Sarıhan (Ankara)
15) Gülay Yedekci (İstanbul)
16) Kazım Arslan (Denizli)
17) Muharrem Erkek (Çanakkale)
18) Dursun Çiçek (İstanbul)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Yakup Akkaya (İstanbul)
21) Akif Ekici (Gaziantep)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Ali Akyıldız (Sivas)
Gerekçe:
Son zamanlarda dolandırıcılık
suçundaki rekor artış, bu konuda yeni tedbirler alınması
gerekliliğini ortaya koymuştur. Teknoloji çağına geçmemizle
birlikte artık dolandırıcılar da vatandaşları
teknolojiyi kullanarak kandırmaktadırlar. Sosyal medya ve telefon
aracılığıyla dolandırıcılık,
dolandırıcıların yeni gözdesi olmuş durumdadır.
Dolandırıcılar sosyal medya hesaplarının
şifrelerini ele geçirerek, kendilerini hesabın sahibiymiş gibi
tanıtarak para ve benzeri menfaatler temin etmeye
çalışmaktadırlar. Bu konuda kanunda boşluk
bulunmaktadır. Sosyal medya hesabının sahibinin sorumluluğu
ve internet aracılığıyla işlenmesinin
yaptırımı ayrıca düzenlenmediği için
dolandırıcılar daha rahat hareket etmektedirler. Telefon
üzerinden gerçekleşen dolandırıcılık vakalarında
ise dolandırıcılar kendilerini Emniyet yetkilisi ya da
savcı olarak tanıtarak, mağdurun telefon numarasının
terör örgütleri tarafından kullanıldığını
söyleyerek mağdurdan para talep etmektedirler.
Kendini kamu görevlisi olarak tanıtan bu suç
şebekeleri ünlü doktorları, profesörleri, hatta üst düzey Emniyet
yetkililerini bile dolandırmaktadır. Bu konuda zafiyet olduğu
ortadadır.
2014 yılında 11.932 adet
dolandırıcılık vakası yaşandığı
haberleri basına yansımıştır. Özellikle telefon veya
internet yoluyla yapılan iletişim
dolandırıcılığı, yapılan tüm uyarılara
ve resmî bildirimlere rağmen artış göstermektedir.
Merkezi İstatistik Kurumu (CBE) 2013
yılında 450 bin kişinin internet yoluyla
dolandırıldığını raporlamıştır.
Bankaların adının geçtiği dolandırılma hikâyeleri
ise büyük çoğunluktadır. Kredi kartının ve internet
bankacılık bilgilerinin çalınması, kopyalanmasıyla
mağdur olan kişilere bir de farklı bir kimlikte
tanıdığı dolandırıcının hesabına
kendi isteğiyle para aktaranlar eklenmiştir.
Belirli periyotlarda ortaya çıkan ve hızla
yayılan dolandırma yöntemleri vatandaşların
bilinçlenmesiyle bir süre sonra ortadan kalksa da sessiz sedasız
farklı bir türde yeni dolandırıcılıklar ortaya
çıkmaktadır. Dolandırıcılar hedefledikleri
kişiler hakkında birkaç bilgi edindikten sonra korkutma ya da
fırsat sunma yoluyla paralarını almayı
başarmaktadır.
2013-2014 yılları arasındaki verilere
bakıldığında, yaşlı ve emekli çok sayıda
mağdur, telefonda savcı ve polis olduğunu sandığı
kişilere parasını kaptırmıştır.
Tüketici hakları koruma yasasında yeni
yönetmelik yayımlanacağının açıklanmasının
akabinde, banka komisyonu, kredi kartı aidatı, hesap işletim
ücreti gibi ödemeleri geri alabilme vaadi sunan dolandırıcılardan
da kaçmak mümkün olamamıştır.
On-line alışverişin yaygınlaşmasını
fırsat bilen dolandırıcılar gösterişli web
siteleriyle sahte ürünler satarak amaçlarına ulaşabilmektedir. Yaz
döneminde çok sık duyulan tatil sitesi dolandırıcılığı
yine bunlardan biri olup tatilin parasını peşin ödeyenler,
rezervasyon teyidini yaptırmak istediklerinde kötü sürprizle
karşılaşmışlardır.
Ünlü bir profesör doktor da telefon
dolandırıcılarının kurbanı olmuştur.
Kendilerini polis ve savcı olarak tanıtan şüpheliler, profesör
doktora bankadan çektirdikleri 50 bin dolar ve 10 bin lirayı iki ayrı
parkta bıraktırmıştır. Şanlıurfa ve Adana'da
yapılan teknik takip sonucu dolandırılan parayı almaya
gelen kuryeyi takip eden polis iki şüpheliyi gözaltına almıştır.
Son yıllarda binlerce kişiyi
dolandıran telefon dolandırıcıları 60
yaşındaki koro sanatçısını da
dolandırmıştır. Geçtiğimiz aylarda koro
sanatçısını ev telefonundan arayan
dolandırıcılar, kendilerini polis olarak tanıtıp
kimlik bilgilerinin terör örgütüne satıldığını
söylemiş ve para istemişlerdir. Koro sanatçısı toplam
862.500 TL'sini dolandırıcılara
kaptırmıştır.
Dolandırıcıların telefonda
kendisini polis, asker, savcı olarak tanıtarak işledikleri
dolandırıcılık suçlarındaki artışın
sebeplerinin araştırılması ve yaşanan
mağduriyetlerin engellenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması elzemdir.
2.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 25 milletvekilinin,
tarım sektörünün içinde bulunduğu durumun ve sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/557)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarımda uygulanan yanlış
politikaların yol açtığı çöküş ne yazık ki
derinleşerek devam etmektedir. Dünyada gıda fiyatları 2016 Ocak
ayı itibarıyla son sekiz yılın en düşük seviyesine
inmişken ülkemizde ise fiyatlar sürekli artış göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, tahıllar, yağlı
tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarındaki aylık
değişimleri izleyen Dünya Gıda Fiyatları Endeksi ocakta bir
önceki aya göre yüzde 2ye karşılık gelen 3 puan gerileyerek
ortalama 150,4 düzeyine indi. Böylece küresel gıda fiyatlarında ocak
itibarıyla yıllık düşüş yüzde 16'yı
bulmuştur.
Dünya genelinde bu fiyat düşüşüne
rağmen, ülkemizde ise ocak ayındaki gıda fiyatı bir önceki
yılın aynı ayına göre yüzde 11,7 artarken, bazı
ürünlerin fiyat artışı yüzde 40 olmuştur.
Ülkemizde hane halkı bütçe harcamaları
sonuçlarına göre harcamaların ortalama yüzde 19,7'si gıda ve
içecek harcamasıdır. En düşük gelirli yüzde 20'lik dilime göre
bakılırsa hanede yapılan harcamaların yüzde 28,8'i
gıda ve içecektir. Bu yüzden gıdada yüksek fiyat
artışları en fazla yoksul kesimi vurmaktadır.
Ülkemiz tarım alanında önemli bir
potansiyele sahip olmasına karşı, bugüne kadar bu potansiyeli
gerçekleştirecek doğru ve kalıcı politikalar
geliştirilip sistemli bir şekilde uygulanmamıştır.
Ülkemizin tarım alanında var olan sorunları mevcut yapı
içerisinde çözümsüz bir hâle dönüşmüştür. Bu nedenle de tarımla
ilgili kısa vadeli çözümlerin yerine ciddi reformların
gerçekleştirilmesi bir zorunluluk hâlini almıştır.
İnsanlarımızın uygun fiyatlarla
tarım ürünlerini tüketebilmesi, sağlıklı nesillerin
yetişebilmesi adına üreticilerin gerçek anlamda desteklenmesi,
ardından fiyatların normal seviyelere kalıcı olarak
düşürülmesi sağlanmalıdır.
Gıda fiyatlarındaki artışın
önlenmesi isteniyorsa mutlaka tarımda yaşanan sorunların
çözülmesi gerekmektedir. Bunun için tarım politikası her yönüyle ele
alınmalıdır. Ülkenin zengin tarım potansiyelinin
değerIendirilerek üretimin verimliliğin artırılması ve
gıda fiyatlarında istikrarın sağlanması, üreticinin
para kazanması, tüketicinin uygun fiyatlarla gıda tüketmesi için
tarım politikasında köklü değişikliklere ihtiyaç vardır.
Tarım sektörünün içinde bulunduğu durumun
ve sorunların sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi, bu
tespitin ardından kısa, orta ve uzun vadeli uygulanacak
politikaların saptanması, sonuçların kararlılıkla
uygulanması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Emre Köprülü (Tekirdağ)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
4) Melike Basmacı (Denizli)
5) Orhan Sarıbal (Bursa)
6) Şenal Sarıhan (Ankara)
7) Özcan Purçu (İzmir)
8) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
9) Dursun Çiçek (İstanbul)
10) Erkan Aydın (Bursa)
11) Mustafa Ali Balbay (İzmir)
12) Ceyhun İrgil (Bursa)
13) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
14) Ali Yiğit (İzmir)
15) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Türabi Kayan (Kırklareli)
19) Mazlum Nurlu (Manisa)
20) Gülay Yedekci (İstanbul)
21) Yakup Akkaya (İstanbul)
22) Akif Ekici (Gaziantep)
23) Kazım Arslan (Denizli)
24) Muharrem Erkek (Çanakkale)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Ali Akyıldız (Sivas)
3.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek ve 25 milletvekilinin,
şap hastalığıyla mücadele edilmesi ve hayvancılık
sektöründe yol açtığı kayıpların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/558) (X)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde ilk olarak 2015 yılının
Eylül ayında Van ilinde tespit edilen Nepal şapı
hastalığının (Asya-1 virüsü veya Nepal şapı) son
dört ay içerisinde hızla yayıldığı ve ülke genelinde
hayvan hareketlerinin tamamen durma noktasına geldiği tespit
edilmiştir. Şap hastalığı sebebiyle ülkemizde
hayvancılık sektörü bir kez daha darboğaza girmiştir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkenin dört bir yanındaki
hayvan pazarlarının kapatıldığı ve hayvan
hareketlerinin sınırlandırıldığı bilgisi
acil önlemler almayı gerektiren bir durumdur. Bu kapsamda;
1) Ülkemiz sınırlarında canlı
hayvan giriş ve çıkışlarında alınan tedbirlerin
yeterlilik düzeyi, kaçak canlı hayvan girişlerinin
hayvancılık sektöründe meydana getirdiği olumsuzluklar,
2) İlk olarak 2015 yılının Eylül
ayında Van ilimizde tespit edilen şap
hastalığının ülke geneline yayılmaması için neden
yeterli tedbirlerin zamanında alınamadığı,
3) Şap hastalığı sebebiyle
meydana gelecek ekonomik kayıplar ve şap hastalığıyla
mücadelenin meydana getireceği ekonomik maliyetler,
4) Şap hastalığının
yaygınlaşması sebebiyle tedavi sürecindeki hayvanların
kesimlerinin insan sağlığında meydana getireceği
riskler,
5) Şap hastalığı sebebiyle
hayvancılık sektöründe meydana gelen kayıpların önlenmesi
için alınması gerekli olan tedbirler.
Yukarıda belirtilen konularda Anayasa'nın
98inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereği Meclis araştırması açılmasını arz
ederim. 10/2/2015
Saygılarımızla.
1) Kemal Zeybek (Samsun)
2) Kadim Durmaz (Tokat)
3) Erkan Aydın (Bursa)
4) Melike Basmacı (Denizli)
5) Tahsin Tarhan (Kocaeli)
6) Orhan Sarıbal (Bursa)
7) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya
8) Vecdi Gündoğdu (Kırklareli)
9) Ceyhun İrgil (Bursa)
10) Özcan Purçu (İzmir)
11) Mustafa Ali Balbay (İzmir)
12) Dursun Çiçek (İstanbul)
13) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
14) Ali Yiğit (İzmir)
15) Candan Yüceer (Tekirdağ)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Türabi Kayan (Kırklareli)
18) Mazlum Nurlu (Manisa)
19) Şenal Sarıhan (Ankara)
20) Gülay Yedekci (İstanbul)
21) Yakup Akkaya (İstanbul)
22) Akif Ekici (Gaziantep)
23) Kazım Arslan (Denizli)
24) Muharrem Erkek (Çanakkale)
25) Haydar Akar (Kocaeli)
26) Ali Akyıldız (Sivas)
Özet Gerekçe:
Ülkemizde ilk olarak 2015 yılının
Eylül ayında Van ilinde tespit edilen Nepal şapı
hastalığının (Asya-1 virüsü veya Nepal şapı) son
dört ay içerisinde hızla yayıldığı ve ülke genelinde
hayvan hareketlerinin tamamen durma noktasına geldiği tespit
edilmiştir. Şap hastalığı sebebiyle ülkemizde
hayvancılık sektörü bir kez daha darboğaza girmiştir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkenin dört bir yanındaki
hayvan pazarlarının kapatıldığı ve hayvan
hareketlerinin durdurulduğu bilinmektedir. Hastalık nedeniyle hayvan
ölümleri ve yavru atmayla büyük kayıplar yaşanmaktadır.
Şap hastalığının özellikle
ülkemize yurt dışından sokulan hayvan ve hayvansal ürünlerle
girdiği düşünülmektedir. Şap hastalığı nedeniyle
büyük kayıplar yaşayan hayvan besleyenlerin
kayıplarının önlenmesi, tüketicilerin sağlıklı,
uygun fiyatlarla et tüketmelerinin sağlanması ve erken uyarı
yöntemleri dâhil şap hastalığının tamamen yok edilmesi
için Anayasa'nın 98inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü
ve 105inci maddeleri gereği Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
önerimizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
103üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Başkanlığının İç Tüzükün
88inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Başkanlığının, İç Tüzükün 88inci
maddesi hükümleri uyarınca 485 sıra sayılı Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin Komisyona geri verilmesine
ve tasarının Genel Kuruldaki görüşmelerine devam olunmasına
ilişkin tezkeresi (3/1075)
8/6/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzükün 88inci maddesi hükümleri
uyarınca 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve
Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin Komisyonumuza geri verilmesini ve
tasarının Genel Kuruldaki görüşmelerine devam
olunmasını arz ederim.
Ziya
Altunyaldız
Konya
Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu
Başkanı
BAŞKAN Okunan tezkere doğrultusunda
2nci madde Komisyona geri verilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyondan Gelen Diğer İşler kısmında
bulunan 391, 394, 345, 393, 350 ve 377 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 8, 9, 10,
11, 12, 13üncü sıralarına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2017 Perşembe günü
toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyondan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan 391,
394, 345, 393, 350 ve 377 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın sırasıyla 8, 9, 10,
11, 12 ve 13üncü sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
öngörülmüştür.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Sanayinin
Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları
(S. Sayısı:485)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında
Eğitim ve Yükseköğretim Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/734) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 415) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 415 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum? Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE FİLİSTİN DEVLETİ
ARASINDA EĞİTİM VE YÜKSEKÖĞRETİM ALANINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Şubat 2016 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında Eğitim ve
Yükseköğretim Alanında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Erkan Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
415 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, sağlıkçı olarak sözlerime insan
vücuduyla başlamak istiyorum. Bilindiği üzere, insanı fiziki
olarak ayakta tutan omurgasıdır. Eğer omurga zarar görürse insan
ayakta duramaz. Psikolojik olarak da insanları ayakta tutan güvendir.
Güven kaybolduğu zaman insanların yaşama şansı çok zor
olur. Toplumlar da aynı insanlar gibidir. Toplumların iktidara,
kendilerini yönetenlere güveni kaybolduğu zaman o toplumda, o ülkede
çöküşler başlar ve kendilerini güvende hissetmedikleri için büyük bir
sıkıntıya doğru yol alırlar.
Bakalım on beş yılda AKP
iktidarının ülkeyi getirdiği durum ne, devlete olan güven ne
duruma gelmiş? Yargıda mı güven var? Anketler söylüyor,
halkın yüzde 97si şu anda yargıya güvenmiyor, herhâlde yüzde
3ü de ne sorulduğunu anlamadı ki Güveniyorum. demiş.
Eğitimde mi güven kalmış? İki haftadır -seçim bölgem Bursada
da aynı şeyi yaşıyoruz- çocuklar okula gitmiyor, öğretmenler
gelmiyor, çocuklar sabah geliyor, oradan geri gönderiliyor. Sağlıkta
mı? Sağlıkta devrim yapıldı. dendi, ancak görüyoruz
ki eskiden hastanede kuyruk vardı, şimdi telefon başında randevu
kuyruğu adı altında sıralar, eziyetler devam ediyor. Hangi
birini söyleyeyim. Yyurttaşlarımızın maalesef devlete olan
güveni azaldı. Bunlar yetmezmiş gibi bir de zeytin ve zeytinliklerle
ilgili bir yasa tasarısı geldi. Yalnız biraz önce gelen son
dakika haberiyle öğrendiğimize göre Komisyona çekilmiş bulunuyor
zeytinliklerle ilgili madde, bunu da olumlu buluyoruz. Halka rağmen bir
yasanın çıkarılması halkın en önemli
değerlerinden birinin yok edilmesine imkân vermediği için de buradan
bu konuda teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Evet, ramazan ayındayız,
oruçlarımızı zeytinle açıyoruz. Zeytin bizim için Kuranda
da ismi geçen çok önemli bir değer. Bu hatadan umarım Komisyona
çekildikten sonra da vazgeçilir ve ayağa kalkmış olan
toplumumuz, halkımız da rahatlamış olur.
Gelelim diğer konularda ülkenin ne durumda
olduğuna. Yüzlerce gazeteci, aydın, yazar hapiste. Dünyanın bu
konuda en son sıralarında olan bir ülkeyiz. KHKlarla yüzlerce insan,
devlet memuru, aile perişan edildi, hapse atıldı, seslerini
duyuramıyorlar ve bize ulaşıyorlar. Tabii, iktidar milletvekilleri
FETÖcülükle suçlanmaktan korktuğu için telefonları
açmadıklarından için çoğu bize ulaşıyor, biz de
elimizden gelen yardımı yapıyoruz, ancak bu seferde bize FETÖcü
demeye başlıyor iktidar partisi. Biz mazlumun, ezilenin her zaman
yanında olduk, bundan sonra da yanında olmaya devam edeceğiz.
Diğer taraftan ekonomiye bakalım.
Bakın, ekonomi uzun zamandan beri can çekişiyor, veriler kötü.
Nereden geldiği, kaynağı belli olmayan paralarla bir
şekilde dolar, euro sabitleniyor, o beklenen büyük ekonomik kriz
öteleniyor. İşsizlik oranları açıklandı, her 4 gençten
1i işsiz, gerçek rakam çok daha fazla ama devletin rakamlarında
yüzde 12,6. Üniversiteli işsiz oranı yüzde 25lerde. Çocuklar büyük
umutla üniversite bitiriyorlar ancak iş bulamadıkları için de
gene bizlerin telefonlarını, kapılarını çalıp bir
umut olarak iş peşinde koşturuyorlar.
Asgari ücretin 1.400 lira olduğu ülkemizde
açlık sınırı 1.518 lira, yoksulluk sınırı
4.995 lira ama maalesef Hükûmet bunlar için de sorunları çözmek ya da çaba
harcamak yerine çok daha farklı şeyleri önceliğine alıyor.
Gelelim dış politikaya. Dış
politikadaki durumumuz ortada. Atatürkün yıllar önce söylediği,
âdeta bugünleri görerek söylediği ve önümüzde rehber olarak durması
gereken 3 tane önemli tavsiyesi var, diyor ki: Bir: Arap dünyasına
karışma. İki: Rusyayı tahrik etme. Üç: Emperyalist
devletlerin arkasında görünme. Peki biz ne yaptık? Arap
dünyasına karışmayı bırakın, âdeta bir karıştırıcı
gibi, çorba karıştırır gibi daldık. Arabulucu
olalım. dediler, devletler dedi ki: Hayır, Kuveyt olsun. Suriyede
hemen ilk cuma Emevi Camiinde namaz kılacaktık, aradan 100 cuma
geçti, Gitsin. denilen Esed hâlâ duruyor. İşte Irak politikası
ortada. Karışmamamız gereken, girdiğimiz her noktada da
zararlı çıktığımız bir bölgede maalesef âdeta
mikser görevini görerek karıştırmaya devam ediyorsunuz.
Gelelim Rusyaya. Rusyayı tahrik etme.
demiş. Biz ne yaptık? Uçağı düşürdük. Sadece Antalya
bölgesinde geçen yıl 10 milyar dolar zararımız var. Tahrik
etmeyi bırakın, bir de çıktık, Başbakan Ben
düşürdüm. dedi, Cumhurbaşkanı Hayır, ben düşürdüm.
dedi, âdeta yarıştık, uçak düşürme yarışına
girdik. Geldiğimiz sonuç, domates, domates 11 lira, hâlâ ambargo devam
ediyor; onlarca, yüzlerce otel güney kıyılarımızda,
Akdenizde, Egede satılık.
Emperyalist devletlerin arkasında durma. Onu
zaten anlatmaya gerek yok. Bir Amerikadan randevu alabilmek için ve yirmi
dakikalık bir görüşme için yapmadığımız çaba,
yapmadığımız uğraş kalmadı. Oysa rehberimiz
çok basit, Yurtta sulh, cihanda sulh deyişiyle bir politikayı
sürdürmüş olsaydık bugün ülkemiz maalesef dünyada itibarı bu
kadar geriye düşmüş, sayılmayan, sözü geçmeyen bir ülke
durumunda olamazdı. Aslında, dün İran Parlamentosuna
yapılan saldırıyı ve Humeyninin mezarına yapılan
saldırıyı şöyle bir düşününce aklımız yüz
yıl önceye gidiyor. Hani Bosna-Hersekte Avusturya-Macaristan Veliaht
Prensinin öldürülmesi Birinci Dünya Savaşı için de bir bahane
sayılmıştı ya, inşallah böyle bir durum bu Orta
Doğuda başlayarak ülkemizi de içine alacak büyük bir kaosa, büyük
bir savaşa doğru gitmez. Ama, tarihlerden okuduğumuz üzere
hafızalarımızda da hemen o günler canlanıyor. Orta
Doğuda mezhep ve vekâlet savaşları doludizgin giderken Türkiyenin
bu girdaptan çıkabilmesinin tek bir şartı var: Acilen demokrasi,
hukuka geri dönülmesi ve Batılı değerlerle yaşamın üst
standartlara taşınması. Aksi takdirde, biraz önce
söylediğim o korkunç sona doğru hızla gidiyoruz.
Tabii, bunlar konuşulduğunda,
eleştiriler yapıldığında hep son günlerin meşhur
lafı üst akıl diye bir şey geliyor. Ezber bozulmamış
olsaydı sorumluyu teşhis etmek de çok kolay olacaktı, hemen üst
akla rücu edecektik, üst akıl da buraya getirdi diyecektik. Ama, görüyoruz
ki sadece üst akılla açıklanabilecek bir süreçte değiliz. Oyun o
kadar açık ki oyunun arkasında neler olduğunu, kimler
olduğunu teşhis etmenin de sanırım bu Parlamentonun, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerinden biri olması gerekir.
Bir de bütün bu düşüncelerin arkasına
Amerika Birleşik Devletlerinin İranı kuşatma isteği
de eklenince bölgemiz âdeta bir yangın yeri ve bundan sonra da ne
olabileceğini kestirmek çok güç. Bölgede Hamasa ve Mısırdan
kovulan Müslüman Kardeşlere Katarın ev sahipliği yapması
ve buradan çıkacak sonuçlar daha da korkunç olabilir.
Şimdi, Türk dış
politikasının yapması gereken şey tarafsız olmak;
buradaki ateşin, yangının içine körükle gitmek değil, tam
tersine barışı, oradaki sorunları azaltacak türde politikalar
üretmek diyorum ancak görüyorum ki, biz daha konuyu boyutlarıyla
tartışmadan, masaya getirip ilgili kurumlarda neler
olabileceğini bile göz önünde bulundurmadan hızlı bir
şekilde kararlar aldık. Zamanlaması itibarıyla da,
çıkarılan, dün Meclisten geçen Katar Yasası da umarım
ileride başımıza çok büyük problemler getirmez diyorum.
Son olarak, bu Parlamentonun daha aktif, daha
işlevi yüksek bir şekilde çalıştırılması, en
fazla kalabalık olması gereken bu saatte bu kadar insanla
çalışmaması gerektiğini, rolünün ve milletin bize
verdiği yetkinin daha aktif olması gerektiğini söylüyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyor, hepinize hoşça kalın
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Grupları adına ikinci söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyamana aittir.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 415
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii bu uluslararası anlaşma, Türkiye ile
Filistin arasında eğitim ve yükseköğretime ilişkin iş
birliği anlaşması. Aslında Filistin halkı, 20nci
yüzyılda Orta Doğunun mağdur edilmiş, haklarından
mahrum bırakılmış, kendi geleceklerini belirleme hakkı
elinden alınmış ve yıllardır bedel ödeyen bir halk.
Orta Doğudaki tüm sorunların temelinde
yani Orta Doğudaki diktatörlüklerin de, antidemokratik sistemlerin de, bugün
yaşadığımız kaosun da ve özcesi Orta Doğu
halklarının mutsuzluğunun temelinde esasen iki önemli olgu var;
biri, Filistin halkının yüz yıllık mağduriyeti.
İkinci önemli ve kronik sorun, yine Orta Doğuda Kürtlerin
mağdur ve mazlumiyet sorunu. Bu iki halk, maalesef, Orta Doğuda,
Müslüman olmalarına rağmen, aynı zamanda Müslüman ülkeler
tarafından İslam toplumunun yetimleri, ötekileri olarak
değerlendirilir. Dolayısıyla Orta Doğudaki tüm diktatoryal
sistemler de bu iki sorunun çözümsüzlüğü üzerinden kendisini idame ettirme
çabası içerisindedir. Bütün Orta Doğudaki diktatörlüklerin bir
şekilde krallıklardan, sultanlıklardan demokratik sistemlere
dönüşmesi diğer bir deyişle Filistinin özgürleşmesi,
Kürtlerin özgürleşmesi demektir.
Tabii, Filistin meselesi özellikle AKP iktidarı
döneminde dikkat çeken zikzaklarla bizi yüz yüze bıraktı. One
minutele başlayan Filistine sahip çıkma yönündeki dış
politika, günümüzde Marmara hadisesinin göz ardı edilmesi, Filistin
meselesinin unutulmaya bırakılması ve İsraille yeniden
ittifak ilişkileri içerisine girilmesi sonucunu doğurdu ama aynı
dış politikadaki yanlış tutum, aynı dış
politikadaki mezhepçi anlayış üzerinden yaklaşım Suriyede
de sonuç itibarıyla iflasla sonuçlandı. Suriye meselesi ilk
başladığında bütün Türkiyenin dış
politikası, AKPnin yürütmüş olduğu politika hemen üç beş
ay içerisinde Beşar Esadın devrilip yerine Sünni selefi bir
iktidarın, İhvan ideolojisi ekseninde bir iktidarın
gelebileceği varsayımı üzerine kurulunca Suriyedeki realite,
Suriyedeki dengeler, Suriyedeki halkların durumu, gerçekliği,
özgürlük ve demokrasi çabaları göz ardı edildi ama hayal edilen
ütopik dış politika, gelinen noktada Türkiyeyi Suriyedeki
politikası noktasında tam bir çıkmaza sürüklemiş bulunuyor.
Suriyede devre dışı Türkiye. Neden devre dışı?
Çünkü bütün hesaplarını selefi ve mezhep eksenli politika üzerine inşa
edince sahadaki hesapta olmayan, hesaba katmayan gerçeklik kendisini ortaya
dayattı. Gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında anti
Kürt politika üzerinden inşa edilen son iki yıllık
politikanın doğal sonucu bu olacaktı. Ama aynı zamanda bu
yanlış politika ülke içinde de 15 Temmuz darbe dinamiğinin,
darbe sürecinin ortaya çıkmasına da neden oldu.
Bakın, daha yakın zamanda bir Darbe
Komisyonu oluşturuldu. Bu Darbe Komisyonu bir rapor
hazırlayacaktı ama mutlaka ifade vermesi gereken kişilerin
Komisyonu ve Meclisi takmaması, olayın örtbas edilmek
istendiğini açıkça ortaya koydu. Bu durum aleni ortadayken şu
sorular hiç şüphesiz akla geliyor: Bu darbe girişimi neden örtbas
edilmek isteniyor? Darbeyi AKP örtmek mi istiyor? Darbeye
karışmış siyaset ayağının ortaya
çıkmasını mı istemiyor? gibi soruları akla getiriyor.
Aslında evet demek doğru ama yeterli değil. Neden yeterli
değil? Çünkü bu darbe girişiminin ortaya çıkmasını
istemeyen sadece AKP değil, aynı zamanda bir bütün olarak darbeyle
ilgili tüm statükocu ve uluslararası sermayeyle iş birliğinde
olan sermaye güçleri ortaya çıkarılmasını istemiyor.
Aslında darbe girişiminin teknik detayları hariç bütün yönleri
kamuoyunca biliniyor ama yapılmak istenen şey halk tarafından
bilinen gerçekliğin, bilinen hakikatin saptırılması, örtbas
edilmesidir. Dolayısıyla darbenin siyasi ayağının
ortaya çıkarılmasının istenmemesinin temelindeki esas olgu
bu. Darbe girişim meselesine sadece bir FETÖ-Erdoğan çelişkisi
veya FETÖ-Erdoğan düşmanlığı üzerinden bakmak büyük bir
yanılgıdır. Aslında yaşanan sorun emperyalizme
bağımlı sistemin krizidir ve bu krizin görünen siyasal
yansıması da 15 Temmuz darbe girişimidir. Tek başına
Fetullah Gülen, çok kızdı, sinirlendi ve o sinirle Haydi darbe
yapalım. gibi bir karar vermedi hiç şüphesiz. Bunun arkasında
topyekûn statükonun, sistemin bütün güçlerinin olduğu şüphesiz. ABD,
AB, NATO, Türkiyedeki statükocu güçler, iş birlikçi sermaye ve daha da
önemlisi, bunun siyasi ayağının topyekûn ittifakıyla bu
darbe dinamiği devreye sokuldu. Bugün ortaya çıkarılmak
istenmemesinin, gerçeklerin özünün ortaya çıkarılmak istenmemesinin
temelinde de bu güçlerin ortak ittifakı söz konusudur.
7 Haziran seçimleriyle ortaya çıkan alternatif,
yani Türkiyede ötekileştirilenlerin, Kürtlerin, farklı inançların,
ezilenlerin, işçi sınıfının, emekçilerin geniş
bir cephede ittifakıyla ortaya çıkan demokratik alternatif ve mevcut
Meclisin ilk defa statükonun Meclisi olmaktan çıkıp halkın
Meclisi durumuna dönüşme gerçekliği karşısında ittifak
yapan tüm statükocu güçler nasıl ki bu süreci engelleyip bu gelişen
emekçi yığınlarının, demokrasi güçlerinin sesini
kıstırıp bu cepheyi kriminalize etme çabasıyla bir ittifak
oluşturduysa 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da bu güçler
yeniden ittifak içerisindedir. Dolayısıyla şu süreçte devam eden
darbe yargılamaları 12 Eylül darbe yargılamasından, 12
Eylül darbe yargılama sürecinin geçirdiği süreçten farklı bir
süreç izlemeyecektir. Nasıl ki 12 Eylül darbecileri zaman içerisine
yayılıp netice itibarıyla 12 Eylülden hesap sorulmadıysa
şu anda devam eden 15 Temmuz darbe girişiminin yargılama süreci
de tıpkı 12 Eylül gibi bir şekilde zamana yayılarak
gerçekler asla ortaya çıkarılmayacaktır. Bu nedenle, bütün bu
gerici, statükocu güçler, sermaye, uluslararası emperyalizmin birbirlerine
olan muhtaciyetinden dolayı yapabildikleri tek şey: Normal
koşullarda gerçekleştiremedikleri tek adam rejimini bu darbe
sonucunda bugün Türkiye halklarının önüne koymuş bulunmaktalar.
Yani, Tayyip Erdoğanın uzun sürede, süreye yayarak gerçekleştirmek
istediği tek adam rejimini 15 Temmuz darbesiyle bir gecede
gerçekleştirmek istediler. Belki Sayın Recep Tayyip Erdoğan
devrilmedi, yerinde durdu ama 15 Temmuz darbe girişiminin yani sistem
krizinin hedeflemiş olduğu bütün amaçları bugün gerçekleşmiş
bulunmaktadır. Yani, bugün olağanüstü hâl, kanun hükmünde
kararnameler, tek adam rejimi ve zorunlu Anayasa dayatma
değişikliğiyle aslında küresel güçler Türkiyede
istedikleri sistemi inşa etmiş bulunmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
Dolayısıyla, bu süreçten bu Parlamentonun demokratik bir alternatifle
kurtulması gerektiğini söylüyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Adıyaman.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Aydın Milletvekili Deniz Depboylu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 415 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün aslında bizim için biraz umut verici bir
gün olarak başladı çünkü zeytinliklerin imara açılması,
tesis yapımı ve santrallerin yapımı için, sanayi için bu
zeytin ağaçlarımızın kıyıma
uğrayacağı yasa teklifinin geri çekilmiş olduğunu
öğrenerek başladık Genel Kurula. Bu, gerçekten umut verici,
güzel bir gelişme. Ben Aydın Milletvekili olarak ve Milliyetçi
Hareket Partisinin bir vekili olarak bu tasarının
karşısında sizlerle ilgili endişelerimi paylaşmak
istedim. Çekilmiş olması tabii ki bize umut veriyor, aynı
zamanda çok güzel, çekilmiş olduktan sonra da bunun bir daha önümüze
farklı bir şekilde de olsa getirilmemesini sağlamak niyetiyle de
bu konudaki endişelerimizi, kaygılarımızı ve
beklentilerimizi de dile getirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu jeotermal
santralleri var biliyorsunuz Aydında, bunu birçok kez gündeme getirdim ve
maalesef bununla ilgili herhangi bir önlem alınması noktasında
da bir çabayla karşılaşmadım. Bu jeotermal santrallerin
açılması için -daha önceden de ifade ettiğim gibi- ÇED raporu
aranmıyor ve ne yazık ki zeytinliklerin imara açılması,
tesis kurulması amacıyla zeytin ağaçlarının kesilmesi
noktasında da aynı sorunla, aynı tehlikeyle karşı
karşıya kaldık. Sayın Yıldırım demiş
ki: Zeytin mi daha önemli, tesis mi daha önemli? Elbette ülkemiz için
sanayinin de değeri var ama bunun yanı sıra tarımın
değerini de hiçbir zaman yadsıyamazsınız. Türkiye
Cumhuriyeti devleti belli bir döneme kadar tarım alanında kendi
kendine yetiştirdikleriyle üretimde yetinmiş, kendi kendine
yetmiş bir ülkedir ama maalesef son zamanlarda, son yıllarda
geliştirilen politikalarla bunun aksi bir gelişmeyle de
karşılaştığımız hepinizin bilgisi
dâhilindedir.
Zeytin bizim için çok önemli, özellikle
Aydınlılar adına konuşuyorum, zeytin bizim için hem
değerli hem maddi kaynağımız olarak önemli hem de aynı
zamanda bizim mirasımız olarak çok değerli. 2016-2017
yıllarında dünya üzerinde zeytinyağı piyasasında hangi
ülkelerin daha fazla zeytinyağı ürettiği, ihracat ve ithalata
sunduğuyla ilgili bir değerlendirme yapılmış.
İspanya 1,4 milyonla 1inci sırada; 474 bin tonla İtalya 2nci
sırada; 320 bin tonla Yunanistan 3üncü sırada ve maalesef 143 bin
tonla Türkiye 4üncü sırada.
Değerli milletvekilleri, biz dünya üzerinde
zeytin ağaçlarının yüzde 10una sahip bir ülkeyiz ve böyle bir
yasa çıkarılırsa biz daha iyiye gitmek için planlar yapıp
daha iyiye gitmenin umudunu yaşarken daha da geriye gideceğiz.
Bakın, aynı raporda diyor ki Türkiye için: 2017de tahminî 177 bin
ton zeytinyağı çıkarılacağı umut ediliyor.
Eğer bu yasa çıksaydı zeytinliklerimizi kaybedecektik ve
maalesef bu bizim için çok olumsuz bir sonuç olacaktı.
Zeytin yasası 7nci kez Meclise geldi
değerli milletvekilleri ve yine diğerlerinde olduğu gibi geri
gitti. Bizim en büyük arzumuz bir daha bunun önümüze gelmemesi. Zira böyle bir
yasa çıkarsa 1 dönümde 15ten az zeytin ağacı varsa o alanlar
zeytinlik sayılmayacak ve yine Avrupa Birliğine de
baktığımızda, durumu bir
karşılaştıralım dediğimizde bakıyoruz ki
orada dekar başına zeytin ağacının sayısı
2,5. Ya, diğer ülkelerde zeytine bu kadar değer veriliyor, zeytin
ağaçları bu kadar korunuyorken cumhuriyetin ilk döneminden bu yana
korumaya aldığımız zeytin ağaçlarını bugün
neden imar veya santral uğruna feda ediyoruz, bunu da düşünmemiz
gerekiyor.
Zira, Ege Bölgesinde ve Marmara Bölgesinde
yaşlı ağaçlar çok fazla, bu da dekar başına ancak 8-10
ağacın düşmesine sebep oluyor. Yani böyle bir yasa
çıksaydı; Aydında, Balıkesirde, Egede, Marmarada birçok
zeytinlik zarara uğrayacak, elden gidecekti.
Değerli milletvekilleri, mübarek ramazan
ayındayız. Ben şöyle bir baktım Kuran-ı Kerimde kaç
ayette zeytin geçiyor? diye, tam 7 ayette bulabildim, 7 ayette zeytin geçiyor.
Hatta Tin suresi İncire ve zeytine ant olsun ki
diye
başlıyor. Öyle değerli bir meyve ki bu, üzerine yemin edilebilen
bir meyve. Böylesine değerli, kutsal kılınmış bir
meyveye, hem incire hem zeytine reva görülen yasa bu olmamalı. Tam
tersine, zeytinliklerin daha çok koruma altına alınması, zeytin
yetiştiricilerin desteklenmesi, zeytinyağına verilen primlerin
tekrar değerlendirilmesi noktasında özellikle Aydın ilinin
vekili olarak da incire de aynı hassasiyetin gösterilmesi bizim en büyük
beklentimiz.
Yine bu incirle ilgili de bilgi vermek istiyorum. En
başta jeotermal tesislerden bahsettim, bunu daha önceden de dile getirdim,
maalesef jeotermal santrallerin kontrolsüz bir şekilde hızla
artması, açılan kuyuların sayısı noktasında bir
sınırlama getirilmemesi ve yine bu tesisler açıldıktan
sonra üretim noktasında çevreye verdikleri zarar açısından
kontrolsüz bırakılması Aydınımızın incirine
de zeytinine de zarar vermektedir. Zira, maalesef yine ağaçlar
kesilmektedir, ayrıca ekosistem de olumsuz yönde etkilenmektedir.
Aydında üretilen incir dünyanın en iyi inciridir ama incir çok
hassas bir meyvedir. İncir bulunduğu ortamın,
yetiştiği ortamın neminin çok özel olduğu yerlerde bulunur
ve jeotermal tesislerden çıkan buharlar o bölgenin iklimi üzerinde,
ekolojik sistem üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Bu söz konusu
durum incirin de üretiminde belli bir düşüşe sebebiyet vermektedir.
Yine buradan çıkan akışkanların
doğaya bırakıldığı noktasında orada yaşayan
Aydınlılarımız tarafından zaman zaman
kanıtlandığı belgeler söz konusu ve yine
Aydınlılarımızın her gün, özellikle gece
yarısı üç gibi bırakılan o kötü kokulu buharlar, gazlar
sebebiyle duyduğu rahatsızlığı da unutmamamız,
tekrar dile getirmemiz gerekiyor. Bu noktada özellikle jeotermal tesislerle
ilgili olarak Profesör Doktor Engin Ertan var, Adnan Menderes Üniversitesi
Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi.
Hazırladığı bir doktora tezi var. Ben bu doktora tezinden
daha önceki konuşmalarımda da bahsetmiştim. Lütfen incelemenizi
rica ediyorum çünkü bizim için çok önemli bilgiler içeriyor.
Eğer tesis yapacaksanız lütfen bu
tesisleri yaptığınız bölgedeki ürünlere zarar vermeyecek,
oranın ekosistemini altüst etmeyecek, orayı hem koruyacak, aynı
zamanda geliştirecek nitelikte olan tesisleri seçmenizi rica ediyoruz.
Doğayla dost, çevreyle dost, bulunduğu ortama uygun ve özellikle
Aydın için, bilhassa tarım ürünlerinin pazarlanması
noktasında faydası olacak sanayileşmeyle tesisler
kazandırılabilirse mutlaka bizim üreticilerimiz ve Aydında
yaşayan tüm milletimiz adına da önemli bir adım olacaktır
diye düşünüyorum.
Aydının tabii ki dile getirilecek çok
fazla sorunu var. Hele bir turizm sorunumuz var ki şu anda
Kuşadasında, Didimde saat kaçta dükkânların
kapatıldığını bilseniz eminim sizler de üzüntü
duyardınız. Sokaklarda gezen turistlere de rastlayamıyoruz.
Bunları inşallah bir sonraki konuşmamda da dile getirmek
istiyorum. Ama lütfen tekrar rica ediyorum, 7 ayette geçen ve 7nci kez
getirdiğiniz, geri çektiğiniz bu zeytinliklerle ilgili
kıyım yasasını lütfen bir daha Genel Kurul gündemine
taşımayınız.
Saygıyla her birinizi selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tora aittir.
Buyurun Sayın Tor.
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
415 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle sizleri ve büyük Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız olaylar nedeniyle daha önce okuduğum
bir kitabı yeniden okuma ihtiyacı duydum. Sonuçta, aradan uzun
yıllar geçtiği hâlde belli alanlarda çok fazla bir değişiklik
olmadığını gördüm ve üzüldüm. Kitabın ismi, 15inci
yüzyılda Osmanlı padişahlarına danışmanlık
yapmış Koçi Beyin padişahlara yazdığı
mektupların yer aldığı Koçi Bey Risalesidir. Bu
mektuplardan, risalelerden örnekler sunacağım. Ancak, mektuplara geçmeden
önce, 2002lere giderek, AKPnin kuruluş ve iktidar oluş günlerinden
kısaca bahsetmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi kuruluşundan itibaren, ayrıca tek
başına iktidar olduğu 2002 seçimleri öncesinde seçim
propagandasını 3Y formülü üzerine inşa etmişti, bunlar:
Yolsuzlukla mücadele, yoksullukla mücadele, yasaklarla mücadele. Nitekim,
vatandaş da bu vaatlere inanarak oy verdi ve AKPyi tek başına
iktidara getirdi.
Gelinen noktada, 2017 Haziran itibarıyla
yolsuzluk mu geriledi, yoksulluk mu azaldı, yasaklar mı son buldu
veya arttı mı? Bunları değerlendirecek değilim.
İktidarlar gelip geçicidir, önemli olan Türkiyemizin geleceğidir.
Burada vurgulayacağım konu, bu konularda kurumsal yapıların
oluşturulup oluşturulmadığıdır. Gelinen noktada
yolsuzlukla mücadelede kurumsal yapı oluşturulmuş mudur veya bu
yönde bir gayret mevcut mudur, bunun alt parametreleri nelerdir, kısaca
bunlardan bahsetmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yolsuzlukla
mücadelenin birinci şartı, mücadele edecek kişilerin ve
kurumların bağımsız, kişilikli, özgür, ehliyetli
olması gerekmektedir. Bağımsız olmayan kurumlarda korkak,
ehliyetsiz kişilerle mücadele edilemeyeceği açık seçiktir. Bu
sebeple ne yapıp yapıp yolsuzlukla mücadele edecek organlara ve kurumlara
atama yapılırken veya seçim yapılırken bu ve benzeri
kriterler önde tutulmalıdır diyorum.
Başka önemli bir konu, seçilecek kişilerin
güvencesidir. Yarınından emin olmayan bir kişinin cesurca
hareket etmesi ancak istisnai bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bakınız, 1500lü yılların
sonunda, 1600lü yılların başında birçok Osmanlı
padişahına danışmanlık yapan Koçi Bey, risalelerinde,
bugünkü ifadeyle mektuplarında, devlet yönetimine yazdığı
mektupta şunlardan bahsetmektedir: Devlet yönetimiyle ilgili olarak,
yüksek dereceli memurların iyi ahlak sahibi emektar kişilerden
seçildiğini belirtmiş ve bunların herhangi bir suç
işlemediği takdirde görevden alınmadığının
altını çizmiştir. Bugün, maalesef, bunlara riayet edilmemektedir
aradan uzun yıllar geçtiği hâlde. Özellikle veziriazamla ilgili
olarak Veziriazamlık ulu bir makamdır. Yerinin adamı olduktan
sonra sebepsiz azlolunmayıp nice yıllar sadrazamlık
makamında kalması ve işlerinde müstakil olması gerekir.
şeklinde belirtmiştir. Yine Koçi Bey, yüksek rütbeli devlet
adamlarının seçimleriyle ilgili olarak Evvelce beylik ve
beylerbeyliği ve diğer padişah memurlukları, memleket
idaresinde iş görmüş, emektar, doğru ve dindar kesimlere verilip
karşılığında bir akçe ve bir habbe rüşvet ve
bahşiş alınmazdı. Bilhassa, sancak beyleri ve beylerbeyleri
yirmişer, otuzar yıl yerlerinde kalırlardı. tespitinde
bulunmuştur.
Koçi Bey, Divanıhümayunda görevli
memurların önceden sahip oldukları nitelikleri şöyle
belirtmektedir: Şanı yüksek divan katipleri, eli kalem tutan
yazı erbabı, kanun bilir, maharetli ve etraftaki hükümdarlara mektup
yazmaya muktedir kimselerdi. Divan kâtiplerinin etraftaki hükümdarlara mektup
yazmaya muktedir olması bundan dört yüz yıldan fazla bir süre önce ne
güzel bir şey. Bugün aynı şeyi söyleyebilir miyiz,
takdirlerinize bırakıyorum.
Koçi Bey, devlet yönetiminde meydana gelen
bozuklukların esas sebebinin rüşvet olduğunu
açıklamıştır, doğrudur. Diyor ki: Bu kadar
karışıklık, fitne ve fesada, reayanın ve memleketlerin
harap olmasına, hazinelerin ve malların azalmasına sebep
rüşvet şeytanı olmuştur. şeklinde belirtmiştir.
Aradan dört yüz yıldan fazla geçti, maalesef biz rüşveti önleyemedik,
acı olan budur.
Başka bir risalede, enderun ve birun
halklarının yani padişahın yakın çevresinin saltanat
ve devlet işlerine karışmaması gerektiğini belirterek
olumsuz bir uygulama olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde
padişahın usule uymadan İbrahim Paşayı veziriazam
yapmasını ve kızı Mihrimah Sultanı Rüstem
Paşaya verip onu veziriazam yapmasını örnek olarak
vermiştir.
Değerli milletvekilleri,
baktığımızda, maalesef, bu işler yapılıyor
ve hiç de kimse utanmıyor, övünerek söylüyor. Çok küçük bir örneğini
üç beş gün önce bir rektörün yaptığında gördük.
Koçi Beyin devlet yönetimiyle ilgili tespit ettiği
aksaklıklar şunlardır: Yüksek dereceli memurluklara yapılan
atamaların kişilerin liyakatine bakılmaksızın
yapılması, atamaların sarayda padişaha yakın
çevrelerin ön plana çıkarak rüşvet karşılığı
yapılması, memurların görevindeki
başarılarının göz ardı edilerek çekememezlik ve
kıskançlıklar sonucu çıkarılan dedikodularla haksız
yere görevden alınmaları, rüşvetin devletin tüm kademelerinde
yaygınlaşması, çeşitli iftiralarla başarılı
memurların öldürülmesi, bugünkü uyarlamasıyla görevden
alınması olarak belirtmiştir. Bunları okuduğumuz zaman
bunların günümüzde de hiç eksik olmadan devam ettiğini görmekteyiz.
Koçi Bey Yeniçeri kethüdası ve
çavuşları yedişer, sekizer yıl makamlarında kalıp
sebepsiz azlolunmazlardı. şeklinde değerlendirme
yapmıştır. Söz konusu görevlilerin belli sürelerde bu görevlere
atandıklarını, herhangi bir suç işlemedikleri takdirde
görevden alınmadıklarını belirtmektedir.
Değerli milletvekilleri, tabii, Koçi Beyin
risaleleri önemli. Bilim adamlarıyla ilgili tespiti de
şunlardır: Şeyhülislam ve kazaskerlerin faziletli, bilgili
insanlardan seçilmemesi; şeyhülislam, kazasker, kadı ve
mülazımların sebepsiz yere görevden alınmaları;
kazaskerlik, kadılık ve mülazımlık görevlerinin para karşılığı
satılması; cahil ve yetersiz kişilerin hatır gönül
ilişkisi içinde bu göreve gelmelerinin neticesinde işlerin kötüye
gideceğini açıklamaktadır.
Dört yüz yıl önce yaşamış, hatta
daha önce yaşamış Koçi Beyin bilim adamlarıyla ilgili
önerileri geçerliliğini bugün bile korumaktadır.
Koçi Bey kadı seçiminde uygulanan ölçütün ne olması
gerektiğini açıklamıştır. Koçi Bey'in
kadıların atanmasıyla ilgili ölçütleri şöyledir:
"İlmiyeye ait yüksek makamların şunun bunun
aracılığıyla verilmesi doğru değildir, en
bilgilisi hangisi ise ona verilmek gerekir. Kadılık yolunda
vasıta bilgidir, yaş ve sene, soy ve sop değildir; şimdi
adaletli iş gördükleri vakit, makamı eskilere verirler. Hâlbuki
eskilik Allah yolunda kadılığa sebep değildir.
buyurmuştur. Doğru söylüyor.
Koçi Bey Risalesinin yazıldığı
dönemdeki aksaklıklar ile günümüz aksaklıkları arasında
bire bir uyuşma bulunmaktadır. Yüzyıllar öncesinden gelen
bilgilerin ve önerilerin özetlendiği bu kitabı okuduktan sonra aradan
neredeyse uzun yıllar, dört yüz yıldan fazla bir zaman geçmesine
rağmen devlet idaresindeki ana sorunlarda pek bir değişiklik
olmadığı hissine kapılmamak mümkün değildir. Dört yüz
yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, birçok alanda bir at boyu mesafe
alamamamız bizleri fazlasıyla düşündürmelidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, 2016
Yılı Hukukun Üstünlüğü Raporunda, 113 ülke içinde 99uncu
sırada yer almıştır. 2014 yılında 99 ülke
arasında 59uncu sırada, 2015 yılında ise 102 ülke
arasında 82nci sırada yer alan ülkemizin son iki yılda 40
basamak birden gerilemesi, adalet ve hukukun üstünlüğü ilkesi
hususlarında içinde bulunduğu durum, maalesef,
dışarıdan bakıldığında da çok iyi
görünmemektedir.
Ülkeler gelişmişliklerini, ne coğrafi
konumlarına ne tabii kaynaklarının varlığına ne
de nüfusa borçludur; gelişmişliklerini, kurumsallaşmış
yapılara, işi ehline vermeye, hukukun üstünlüğü prensibini
benimseyip benimsemediklerine borçludurlar. Güney Kore ile Kuzey Kore
arasındaki gelişmişlik farkının sebebi burada
yatmaktadır. 1950'lerde ülkemizin gerisinde olan Japonya'nın, Güney
Kore'nin kısa sürede bu seviyeye gelmesi, bu faktörlerin
gerçekleşmesinde aranmalıdır. Güç sadece, siyasetçilerin,
iktidarların, bürokratların inisiyatifine bırakılırsa,
beklenen ilerlemenin sağlanamayacağı açıktır.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Ziya Pire
aittir.
Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın
demişken saygınlıkla ilgili önce birkaç cümle sarf etmek
istiyorum, daha sonra bu sözleşmeye ya da başka bir probleme gelmek
istiyorum.
Şimdi Filistin, Filistindeki eğitimi
konuşuyoruz. Eğitimli insanlar önce saygın olmalıdır
ve bu yüce Meclisin saygınlığını korumak
durumundadır. Bu görev bütün milletvekillerine aittir ama bu görev,
aslında bu yüce Meclisin Başkanına da aittir. Ne demek
istiyorum? Şimdi bu kuvvetler ayrılığı diye bir
şey var bütün demokrasilerde; yasama, yürütme, yargı. Bunların
hepsinin yan yana olması gerekiyor. Hiçbirinin öbüründen bir
üstünlüğü yoktur, kimse diğerinin alanına girmemelidir, diğerinin
hakkını gasbetmemelidir. Bu Meclis Türkiyedeki bütün yasaları
ve anayasaları yapmış mıdır? Yapmıştır.
Bu yapmış olduğu Anayasada şunu diyor bu Meclis:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu millet
şunu diyor: Benim yapmış olduğum Anayasaya göre hiçbir
milletvekili tutuklu yargılanamaz. Hiçbir milletvekili tutuklu
yargılanamaz diyoruz biz millî irade olarak. Bunu bilmeyen vekiller
olabilir ama üç buçuk sene önce Balbay kararıyla Anayasa Mahkemesi bunu
yine yazdı ve hepinize dağıttı. Dedi ki: Evet, sizin
yapmış olduğunuz Anayasaya göre hiçbir milletvekili tutuklu
yargılanamaz. Buyurun.
Şimdi, muhtemelen yürütmenin talimatıyla
yargı bu kararı, bu yüce Meclisin yapmış olduğu
Anayasayı hiçe sayıyor ve biz aylardır Meclis
Başkanlığına, Başkanına, Başkanlık
Divanına diyoruz ki: Ya arkadaş, biz bu yasayı yaptık,
yargı bunu hiçe sayıyor; kalkıp iki çift laf etmeniz lazım
bu konuyla ilgili. Eğer hâlâ dinlemiyorsa bu yargı sizi,
siyasallaşmış yargı bizi hâlâ dinlemiyorsa o zaman, madem
biz Anayasa değişikliği yaptık, onu da koyabilirdik,
onların da anlayacağı şekilde Anayasaya yazabilirdik. Bunu
da yapmıyorsunuz. E, efendim, neymiş? Yargılama süreci
başlamış, biz müdahale edemeyiz. Ya bırakın
yargılama sürecini. Sizin bu yargınız, üzerine gittiğiniz
yargı, sizin, bu yüce Meclisin yapmış olduğu Anayasayı,
yasaları hiçe sayıyor, siz hâlâ yargılama sürecinden
bahsediyorsunuz; bir bu.
İkincisi: Bu FETÖyle ilgili mücadelenizden
bahsediyorsunuz her gün. Bana öyle geliyor ki özellikle yargı içinde,
benim geldiğim bölgede özellikle bazı hâkimler ve bazı
savcılar üzerine yeterince gitmiyorsunuz ya da daha büyük bir ihtimal,
onların ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz ama önlerine,
dosyalarına koyup pis işlerinizi onlara yaptırıyorsunuz.
Yine, bugün gelmiş bir fezleke benimle ilgili,
okumuşsunuzdur. Bir yalan üzerinden, yalan
Savcı
çağırsın ya da siz, kim istiyorsa, iki dakikada bütün
delilleriyle onların tamamının yalan olduğunu önünüze
koyabilirim. O yalan üzerinden bir fezleke kurgulanmış,
yetmiyormuş gibi basına servis edilmiş, şu anda faşist
bir linç kampanyası başlatmış durumdalar.
Saygınlık deyince, önce, Sayın
Başkan, siz kendi Anayasanıza
Millî irade diyorsunuz, millî
iradenin burada, tecelli ettiği binada yapılan yasalara ve Anayasaya
önce kendiniz saygı göstereceksiniz.
Bu savcılar ve hâkimler, ne idiği belli
olmayan kişiler bir gün sizin başınızı feci
şekilde ağrıtacak. Ben, şu anda, avukatlarıma -hem
yurt içinde hem yurt dışında- TCKnın 77nci maddesini
dikkatlice izlemeleri için talimat verdim, bütün partim de bunu yapıyor.
Bu olaylar sizin başınızı müthiş şekilde
ağrıtacak. 77ye bir açıp bakın. Oradaki suçlamalardan
dolayı zaman aşımı da yoktur, bunu da bildirmiş
olalım.
Şimdi gelelim Türkiyenin kanayan yarası
olan başka bir soruna. Hep zeytinden bahsediyoruz, evet, biz de
destekliyoruz, zeytinin yok olmaması lazım, o konuda muhalefetimizi
de yapıyoruz ama bizim bir de güzel Karadeniz Bölgemiz var. Karadenizde
Rizede ve çevre illerinde insanlar geçimini çayla, biraz daha batıda,
özellikle Giresun ve Orduda da fındıkla sağlar. Ben, bugün CHP
grubunun bir önergesi olacaktı fındıkla ilgili, bir cenazeden
dolayı geri çekildi ama hazırlık yapmıştım
birazcık, Karadenizli olarak çok fazla hazırlık yapmama gerek
yok. Fındık problemi nedir? Ağustosta yine fındık
toplanacak. Çok kısa, zamanım da fazla yok, o yüzden kısa
Fındığın büyük, en büyük birinci
problemi fındık fiyatlarıdır. Her sene iklimden dolayı
bazen fındık fazla olur, bolca, bazen daha az olur. İnsanlar
bundan dolayı zaten yeterince fiyat alamadığı için az bir
para alır. Bir sonraki fındık toplamaya kadar paraları
biter, sonra giderler ya tefecinin ya başkalarının eline
düşerler. Bir tefecilik problemi var, bunun nedeni
fındığın düşük fiyatıdır. İkincisi:
Manav diye tabir edilen insanlar vardır, onlara borçlanırlar,
fındık topladıktan sonra gidip onlara teslim ederler yine az
para alırlar, yine yetmez. Tekelleşme vardır; büyük
şirketler toplanır, TMO daha fiyat bildirmeden önce gidip -zaten
üretici zor durumdadır- onların elindeki fındığı
çok düşük fiyattan, maliyetin altında alarak onları mağdur
ederler; vesaire, vesaire.
Burada yapılması gereken şudur: Önce
size
2015 yılının maliyet raporu var elimde, 1 kilo
fındık kaça mal oluyor? Burada, işte, bakıyorsunuz,
yetiştirme masrafları var, hasat masrafları var, işte,
diğer masraflar; bir de yan gelirler diye bir şey koymuşlar,
benim üreticimi kandırıyorlar. Yani maliyete yan gelirleri, gelirleri
koymazsınız, giderler olur. 1 dekarın gideri -yani 80 kilo
fındık gelir oradan- kilo başı 8 lira 30 kuruştu
2015te. İşte, benim Karadenizli vatandaşım ben de
oralıyım- biraz daha saf, temiz olduğu için Kayserililer kadar
kurnaz tüccar olmadığı için bu, kötü bir şey değil
Kayserililer için, iyidir, tüccar olanlar kurnaz olmalı ama bizimkiler o
kadar değil- bizimkiler diyor ki: Ya, benim bu kadar masrafım var
ama o kurumuş fındıklardan ya da onun altındaki otu ben
satıyorum, oradan da dekar başı bana 55 lira geliyor. Bunu da
maliyetten düşürüp 2015 fiyatını 7 lira 60 kuruşa düşürmüşler
ama 8,30 normal fiyatı. Bu sene bu fiyat çok daha fazla artacak. Niye?
Bir: Benim seçim bölgemden, Diyarbakır ve o bölgeden insanlar gelemeyecek
çünkü çözüm süreci bitti, şu anda gerginlik var, gelemeyecek.
Dolayısıyla fındık toplayanların, işçilerin
fiyatları çıkacak. Bu fiyat şu anda 8,5-9 arası diye konuşuluyor
ama 9un üzerinde bana göre reel fiyatlar.
Şimdi, TMO gelmiş 9-9,5 lira maliyeti olan
fındığa 10-10,5 lira arasında fiyat biçiyor, O fiyata
alırım senin fındığını. diyor. Ya, Allah
aşkına, bakın, bir gömlek üretiyorsunuz; bir gömleğin
maliyeti, atıyorum, 5 liradır; onu toptancıya verir,
toptancı 10 liraya alır, gider 20 liraya perakendeciye, o da 35-40
liraya halka satar. Yani 5 lira maliyetli olan şeyi 35-40 liraya
alırsınız. Fındığın fiyatı, maliyeti 9
lira, 9,5 lira; TMO 10 lira, 10,5 lira veriyor. Bu 1-1,5 lirayla da hani 1,5-2
ton fındığınız vardır, 15 bin lira, 20 bin lira,
neyse işte, bir ailenin eline geçiyor, bununla da geçinmek
durumundasınız; bu, mümkün değil.
Burada strüktürel bir problem vardır, bunu siz
çözemezsiniz, biliyoruz. Siz çünkü liberalizmle, liberal kapitalizm ile sosyal
devlet arasında sıkışıp
kalmışsınız. Biz çözeriz çünkü bir, biz emekçinin
yanındayız, çiftçinin yanındayız; ikincisi, biz sosyal
devlet olgusuna inanıyoruz, öyle liberal kapitalizm falan bizim için söz
konusu değil; dolayısıyla en hızlı, en güzel
şekilde biz onu çözebiliriz.
Çok önemli bir konu Sayın Başkan, vaktim
bitiyor, eğer birkaç saniye bana tahammül ederseniz onu
anlatacağım.
BAŞKAN Tahammül ederiz bir dakika efendim, ne
demek.
ZİYA PİR (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu tekellerin, iki tane büyük şirketin ismi
var; burada açıklamayacağım, isteyene verebilirim. Bunlar
yıllarca Ordu ve Giresunda o çiftçileri sömürerek, fındık
fiyatını düşük vererek onların üzerinden para
kazandılar; şimdi gittiler, Çin ve özellikle Şilide
fındık plantajları kuruyorlar ve o tutarsa, belli bir kaliteyi
tutturabilirlerse beş altı sene sonra -Allah korusun- tıpkı
buğdayda ve samanda olduğu gibi, biz kendimiz üretmeyeceğiz,
bunları yurt dışından ithal etme durumunda
kalacağız, Allah korusun.
Sayın Başkan, bence Meclis bu konuya bir
an önce el atmalı ve Rizedeki çaycının, Giresun, Ordudaki
fındıkçının problemlerini çözmelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanrıkulu, 60a göre, bir dakika
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün İstanbul
Milletvekili Sayın Yeneroğlu söylemediğim bir sözle ilgili söz
almış durumda, ona karşılık söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
Der Spiegel Türkiye Temsilcisi Maximilian Popp bana
gönderdiği mesajda ve yayınladığı bilgide Spiegel
için yaptığımız bir röportajda Tanrıkulunun
Türkiyeye ekonomik yaptırım uygulanması gerektiğini
söylediği iddia edilmiştir, bu doğru değildir.
Tanrıkulu konuşmamızda yaptırımlar, ambargo
kelimesini telaffuz dahi etmemiştir. Sadece Türk dış
politikasının Türkiye'de yapılan dış
yatırımlara olumsuz etkileri olacağını
belirtmiştir ve makalede de sözlerine bu şekilde yer
verilmiştir. Kendi açıklamasıdır bu, gönderdi ve bunu da
sosyal medyada paylaştım. Dolayısıyla yaptırım,
ambargo kelimeleri geçmediği hâlde Sayın Yeneroğlu
bunları söylemişim gibi bir algı yarattı ve beni hedef
gösterdi.
Tekrar söylüyorum, bu hedef göstermesinden sonra da
birçok yerde tehdide maruz kaldım. Dün de bunları ifade
etmiştim. Düzeltmek amacıyla söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında
Eğitim ve Yükseköğretim Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/734) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 415) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 2nci madde üzerinde
gruplar adına son söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan
Milletvekili Öztürk Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Filistin Devleti Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu hakkında söz almış bulunuyorum
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu anlaşma önemli. Filistin
devletini biz tanıyoruz, İsraili de tanıyoruz ve esasen hem
İsraille ilişkiler geliştirdik hem de Filistinle bir yol
almaya çalıştık. Şunu hemen belirtelim: Orta Doğuda
özellikle IŞİDin ortaya çıkması, Suriyedeki olaylar,
Iraktaki gelişmeler, Yemendeki olaylar Orta Doğudaki
İsrail-Filistin çatışmasını gölgeye itmiş
durumda. Bundan beş yıl önce, on yıl önce Orta Doğunun bir
numaralı sorunu İsrail -Filistin ihtilafıyken şu anda bu
gündemin geri sıralarına itilmiş bulunmakta.
Evet, 1947 BM Bölünme Planından bu yana çok
mesafe kat edildi özellikle sorunun çözümü açısından. 1993
yılında Oslo Prensipler Deklarasyonu yayınlandı ve yirmi
dört yıl sonra, 2000 yılında Camp Davidde bir çaba sarf edildi,
daha sonra 2008 yılında Olmert ve Abbas arasında varılan
bir mutabakat var ve bu devam edip gidiyor. Quartet oluşturuldu, yol
haritası oluşturuldu ve maalesef, Filistin sorununda bu zamana kadar
beklendiği şekilde bir gelişme kaydedilemedi.
Filistin sorununa bakarken tabii Orta Doğunun
bütün ülkelerinin doğrudan veya dolaylı olarak bu sorunla bir
şekilde irtibatlı olduğunu da bilmemiz lazım.
Bu anlaşma, gündeme getirilen bu anlaşma,
bizim önem verdiğimiz bir anlaşma elbette ve kabul edilmesi de uygun.
Ancak biz bir taraftan Filistin devletine yardım yapıyoruz, Filistin
devletine yaptığımız yardımları böyle
ballandıra ballandıra anlatıyoruz ama bu anlaşmanın
bir maddesini size okumak istiyorum. 11inci maddede teknik ve mali
düzenlemeler yer alıyor, diyor ki: Gönderen taraf -yani Türkiye
gönderiyorsa eğitim için- kendi heyetlerinin gidiş-dönüş yol
giderlerini karşılarken -yani biz kendi heyetimizin gidiş ve
dönüş yol masraflarını karşılarken- ev sahibi taraf
-yani Filistin tarafı, gariban Filistin tarafı- ise iaşe, ibate
giderleri ile heyetlerin bu anlaşma çerçevesinde iştirak ettikleri
çalışmalardan kaynaklanan ülke içi ulaşım giderlerini
karşılar. Ya, Allah aşkına, bunu bu anlaşmaya
yazmanın anlamı var mı? Ramallahtan Kudüse gitmek için
Biz
heyet olarak gittiğimizde de kendi imkânlarımızla gittik. Yani,
bu kadar basit bir konuyu böyle bir anlaşmaya koymak
Herhâlde standart
bir anlaşma olarak gelmiş, ya gözden kaçmış veya da bir
cinlik düşünülmüş. Basit bir konu. Bunu öncelikle belirtmek
istiyorum.
Şimdi, bu anlaşmanın, elbette, uygulanması
önemli. Yalnız, gündemimizde en önemli konu, bu zamana kadar Filistinliler
arasında bir uzlaşma olmadı. Özellikle bugün gündeme gelen
Katarda Filistinliler arasında süren müzakerelerden bir sonuç elde
edilemedi yani Hamas ile El Fetih bir araya getirtilip İsrailin
karşısına tek heyet olarak oturtulamadı.
Dolayısıyla, burada ciddi manada, Türkiyenin Filistin konusuna Hamas
gözüyle bakması nedeniyle bir ilerleme sağlanamadı.
Katarda olan gelişmelerde Müslüman
Kardeşler nedeniyle Katarın eleştiriye konu olması,
Katarın Müslüman Kardeşler nedeniyle Terör örgütünü destekliyor.
şeklinde uluslararası kamuoyuna yansıtılması buradaki
görüşmeleri de esasen akamete uğratacaktır. Çünkü Gazzedeki
oluşum, Hamas, esasen Mısırdaki Müslüman Kardeşlerin Filistindeki
versiyonudur; bunu herkes biliyor. Hâl böyle olunca Katardaki bu
görüşmelerin akamete uğraması kaçınılmaz
olacaktır.
Esasen Türkiyenin yapması gereken neydi? Bu
işleri Katara bırakana kadar, bu işler orada bir şekilde,
bu şekilde bir gelişmeyle akamete uğramadan önce; madem
Filistine bu kadar destek veriyor, madem Haması bu kadar himaye ediyor,
madem Müslüman Kardeşlere bu kadar kucak açıyor, o zaman o dönemde
bu işi İstanbulda yapmalıydı, Ankarada
yapmalıydı ve Filistinlileri barıştırabilmeliydi.
Bugün Filistinde artık iki devletli bir çözüm
tartışılmıyor, sadece konuşuluyor. Bugün özellikle
Donald Trumpın iş başına gelmesinden bu yana özellikle tek
devlet çözümü üzerinde duruluyor, iki devletli çözüm artık rafa
kaldırılıyor neredeyse. Bununla ilgili hiçbir açıklama
duymuyoruz. Hâlbuki biz Filistin devletini tanıyoruz, biz Filistin
devletini bu zamana kadar tanıdığımızı da hep
söylüyoruz ama Trump döneminde özellikle şubat ayında Netanyahuyla
yapmış olduğu görüşmede ortaya koyduğu şekilde,
artık İki devlet de olabilir, tek devlet de olabilir. Siz neyi
istiyorsanız ben de onu isterim. Sizin istediğiniz benim de
istediğimdi. demek istiyor. Daha önce neydi? Daha önce tek devlet çözümü
gündemde yoktu, iki devlet çözümü vardı. Obama döneminde, Bush döneminde,
baba Bush döneminde her zaman iki devletli çözüm gündeme getirildi. Özellikle
Quartet dediğimiz 4lünün geliştirmiş olduğu yol
haritasında da iki devletli çözüm üzerinde duruldu. Ama bakıyoruz,
Filistin davasını iç kamuoyuna bu kadar malzeme edenlerin, burada, bu
idealin uğruna orada bir sürü mücadeleyi göğüsleyenlerin şu anda
bu ideal ellerinden yavaşça kayıp gidiyor ve buna da esasen kimse ses
çıkarmıyor.
Neden böyle oldu biliyor musunuz, kırılma
noktası neresi? Evet, one minute vardı ve one minutenin bir
etkisi vardı. Ama one minute ne zaman çöpe atıldı? Ne zamanki
Mavi Marmara gemisine yönelik operasyonu yapan İsrail askerleri bu
Parlamentoda yargısal bütün süreçlerden affedildiği o gün one
minute efsanesi burada bitti, o geceden sonra sesiniz çıkmıyor.
Lütfen, bu Filistin dosyasına biraz sahip olun, sadece kamuoyu için
değil.
Bakınız, Donald Trump başa
geldiğinden beri enteresan olabilecek açıklamalar yapıyor.
Şimdi, İsrail Büyükelçisi kim? New Yorkta iflas eden eski bir
avukatını İsrail Büyükelçisi atıyor. Başka kimi ne
yapıyor? Bakınız, yine, eskiden şirketlerinde
çalışan birisini Orta Doğu temsilcisi yapıyor. Başka
ne yapıyor? Damadını dış politikayla ilgili konularda
görevlendiriyor ve bu, İsrailin penceresinden Orta Doğuya
bakışı başlatıyor. Tek devletli çözüme doğru
gidiliyor, bugün yerleşimler devam ediyor, sınırlar konusunda
hiçbir gelişme yok, Filistinliler arasında uzlaşmada en ufak bir
gelişme yok, Katardaki görüşmeler başarısız, Kudüsün
statüsü hiçbir şekilde gündeme gelmiyor, En sonunda karar verilir, her
şey üzerinde anlaşılmadan hiçbir şey üzerinde
anlaşılmaz. deniyor ve hiçbir şey elde edilemiyor. Orta
Doğudaki gelişmelerde maalesef, İsrail-Filistin
ihtilafının üzerine bir perde çekiliyor. Esasen bizim ülke olarak
sorumluluğumuz bundan sonra daha fazla artacak. Çünkü, uluslararası
toplumun Filistin davasına bakışında da bir kayma var.
Avrupa Birliği pek ilgilenmiyor. Avrupa Birliği, sadece, dönem
başkanının yayınlamış olduğu içeriği
boş açıklamalarla geçiştiriyor bunları ve daha da önemlisi,
Fransa, özellikle Afrikada kaybetmiş olduğu prestiji tekrar
alabilmek için kendi ülkesinde bir Orta Doğu konferansı yaptı ve
bir şey elde edemeyeceğini anladı çünkü bu işin kilidi
Amerika Birleşik Devletlerinin elinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Bunun için de hiçbir
şey yapılmıyor.
Son, bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, bir dakikada.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) Bunun için, bizim
sorumluluk ile yükümlülüğümüz neden artıyor ilave olarak? Çünkü,
artık Hamasa dünyanın bakışı değişiyor,
Hamas her ne kadar ilkeler bildirisi yayınladı ve kendisini Müslüman
Kardeşlerden uzakmış gibi gösterse de üzerine yapıştırılmış
böyle bir damga var. Ve Katar, ev sahibi Katarın üzerine de bu damga
yapıştırıldı. Şimdi, Türkiyenin yapması
gereken şey şu: İsraili tanıyor, Filistini de
tanıyor, esasen Araplar arasındaki çatışmalar had safhaya
ulaşmış durumda. O zaman, bu toplantılar Türkiyede
yapılsın, Türkiyede yapılsın. Bari en azından
kaybettiğimiz irtifa burada sağlansın. Yoksa boşa
çalışacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil
Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ilgili maddede Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Evet, kaldığınız yerden biz de
devam edelim. Malum, Orta Doğu coğrafyasını
konuşuyoruz. Orta Doğu coğrafyası insanlık tarihi
boyunca birçok medeniyete, kültüre, topluluklara ve inanç sistemlerine ev
sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Bu kadar büyük bir
önemi haiz, uzun bir tarihsel geçmişi olan bu coğrafya aynı
zamanda büyük mücadelelerin de ana merkezi olmuştur. Bunlara, tabii, çok
tipik bir örnek vermek gerekirse en somutları ve belleklerde,
hafızalarda en iz bırakanları olması hasebiyle bin yıl
önceki Haçlı Seferlerini örnek verebiliriz; bu coğrafyada
olmuştur. Aslında, Şarkiyatçılar bunun çok iyi analizini
yapmışlardır. Ta o dönemde, bakın, bir gizli bir neden
oluşturulmuştur; bir de bunun kamufle edilip, yoğrulup, şekillendirilip
açık bir bahaneye dönüştürülmüş hâli söz konusudur. Haçlı
Seferlerinin yapıldığı bu coğrafyada yani Müslüman
Doğu ile Hristiyan Batının çatışma alanı olan bu
Kudüs merkezli birlik etrafındaki Orta Doğu coğrafyasında
açık neden özgürleştirmeydi güya; din, inanç merkezli bir
özgürleştirme bahanesiydi ama onun altında yatan asıl gizli
neden şuydu: Bölgenin mümbit -verimli- gerçekten medeni açıdan çok
çok ileride olması, sahip olduğu kaynaklar açısından bir
zenginlik arz etmesiydi. O gün nasıl ki asıl nedenler maddi idiyse
bugün de yine bu coğrafyada yeniden hesaplaşmalara tanıklık
etmekteyiz. Yine asıl neden o yer altı ve yer üstü zenginlikleri; yüz
yıl önce de böyleydi, Musul ve Kerkük petrol yataklarının
keşfinden sonra bölgede yeni bir Haçlı Seferi ruhu canlandı ve
işgal hareketleri başlatıldı. Ne değişti bugün?
Bugün yine bir şey değişmedi, söylem hep şu oldu
O gün de
özgürleştirmeydi, bundan yirmi beş-otuz yıl önce de, 1991
yılında Irakın işgalinde de kullanılan söylem yine
aynıydı, yine o oryantalistlerin ortaya attığı
özgürleştirme propagandasıydı. Neydi? Biz Irakı
özgürleştirmek için buradayız. Saddam gibi bir diktatörden kurtarmaya
geldik. dendi ama asıl neden, işte ta bin yıl önce de
Haçlı Seferlerinde kullanılan o bölgenin gerçekten maddi varlığıydı,
stratejik varlığıydı. Ne oldu? Diktatör gitti;
barış, huzur geldi mi? Gelmedi. Daha sonra, bu Arap Baharı
ismiyle bölgeye daha şiddetli, daha ağır bedeller ödeterek
yayılmaya başladı. Ne oldu, Tunus özgürleşti mi,
varlık olarak bir yerlere geldi mi? Libya özgürleşti mi? Suriye
özgürleşti mi? Hayır, bunların hiçbiri olmadı, bugün de
baktığımızda Filistin aynı bedelleri ödemiş,
gerçekten hâlâ ödemeye devam eden bir coğrafyanın, bir kadim
insanlığın adı olmaya başladı.
Filistin deyince artık trajedilerle anılan
bir kültürden bahsediyoruz. Filistin, Haçlı Seferlerinde eksik kalan,
Batının kursağında kalan o intikam duygusunun tezahürüyle
özdeş anılmaktadır maalesef. Bugün Katar için de belki aynı
şeyler düşünülmektedir. O zaman ne yapmak lazım? Yani bu
senaryoları bir an önce altüst edip gerçekten diplomatik olarak
-bakın, diplomasi çok konuşma sanatı değildir; diplomasi,
biraz amiyane olacak ama iş kotarma sanatıdır-
kotarabildiğimiz kadar iş kotarmamız lazım yani elde
edebildiğimiz kadar başarılar elde etmek zorundayız. Bu
coğrafyada artık biz, gerçekten, umut olmak zorundayız çünkü bu
coğrafyada bizim tarihî, kültürel, insani ve inanç bağları çok
güçlü olan kardeşlerimiz var, efendim, ülkeler var.
Evet, eğer biz üzerimize düşen diplomasiyi
kurallarına uygun, gerçekten millî çıkarlarımızı
ötelemeden, bir şekilde ön alma hareketi şeklinde yapmazsak -Allah
korusun- bir sonraki belki de üzerinde büyük hesapların
yapılacağı -ki 15 Temmuzda bunun ufak bir provası
yapıldı- bir coğrafya, bir devlet hâline gelebiliriz.
Şimdi ne demek istediğimi bu mübarek günde
bir fıkrayla anlatayım isterseniz; şimdi, bu fıkrayı
son günlerde duydum, çok hoşuma gitti: Bir komşunun horozu sabah
namazında ezan okuyor, ezan okuyor horoz. Komşu bıçağı
alıp koşup geliyor Bak, ezan okumayı kes, kafanı keserim.
diyor. Horoz diyor ki: Tamam, okumayacağım. Komşu gidiyor,
ertesi gün horoz normal bir şekilde ötüyor. Komşu -cesaret aldı
ya- bıçağı alıp tekrar geliyor Bana bak, ötmeyeceksin de.
Bir daha ötersen kafanı keserim. diyor. Emredersiniz. diyor, korkuyor
Ötmeyeceğim. diyor. Tekrar gidiyor komşu. Horoz daha bu iki
olayın şokunu atlatmadan üçüncü günü komşu bu sefer mazeretsiz,
bıçak elinde geliyor. Horoz şaşırıyor Ne oldu?
diyor. Diyor ki: Yumurta yumurtlayacaksın yoksa kafanı keserim.
Horoz büyük bir üzüntüyle, mahcubiyetiyle diyor ki: Keşke ezan okurken
kafamı kestirseydim.
Gerçekten, şimdi, bu horozun durumuna
düşmemek lazım yani net tavırlarımızı gerçekten
çıkarlarımıza uygun, açık bir şekilde işin
başından masaya net bir şekilde koyarak duruşumuzu
sergilememiz lazım. Bakın, dünya bu coğrafya üzerinde hesaplar
yapıyor ve kapımıza dayanmış artık. Yani tabiri
caizse neredeyse artık bize imkânsızı zorlamaya
başladılar, bahaneler Katara kadar dayandı. Bizim şimdi,
gerçekten, biraz önce saydığımız, bütün bu bölgede bir
şeyler söylemek için çok nedenimiz var. Değerli milletvekilleri,
bakın, tarihî bağlarımız var, kültürel
bağlarımız var, akrabalıklarımız var, sadece
bölgedeki bir devletle 900 kilometrenin üzerinde bir
sınırımız var. Yani bölgeye ilgi duyup inisiyatif almak
için nedenimiz o kadar çok ki ama maalesef, özellikle İsrail, Amerika
Birleşik Devletleri ve Rusya üçgenli bir güç odağı zaman zaman
Birleşmiş Milletlerdeki Güvenlik Konseyinin kararlarını
bahane ederek bölgede çok ağır sonuçlar doğuracak inisiyatifler alırken
biz niye duruyoruz? Ne yapıyorlar? Efendim, Güvenlik Konseyine talep deyip
çok rahat bir şekilde Suriyenin iç işlerine müdahale edebiliyorlar.
Var mı böyle bir hakları? Yok. Hani dünya 5ten büyük, ne
yapıyoruz biz? Bizim sahip olduğumuz nedenlerin birisi var mı
onlarda? Allah aşkına, İsrailin, Rusyanın ya da Amerika
Birleşik Devletlerinin bölgeyle akrabalığı var mı,
bölge insanıyla, mezhep bağı var mı, inanç bağı var
mı, sınırdaş mı? Hayır ama söz söyleme hakkı
görüyor. Gidiyor, aynen bin yıl önceki gibi, yüz yıl önceki gibi
özgürleştirme adına bayrağını, tankını,
topunu yerleştiriyor ve bunu da bir şekilde doğalmış
gibi, çok güzel, efendim, bir uluslararası diplomasi söylemine
dönüştürüp bize yutturmaya çalışıyorlar. Biz ne
yapıyoruz? Biz az konuşup çok diplomatik başarılar elde
etmek zorundayız. Bunu da Allaha şükür, şu günlerde, hani
musibetlerin belaları defettiği bir dönemde, ülkemizin her şeye
rağmen birlik, beraberlik içerisinde olduğu, büyük bir azim ve
kararlılık içinde olduğu bu dönemlerde bizim de çok net bir
şekilde diplomatik ve gerekirse bunun devamındaki her türlü tedbiri
alma zorunluluğumuz vardır. Bu hem bölgedeki ülkelerle ve
yaşayanlarla olan ilişkilerimiz hem de tarihî misyonumuz gereği
yapmak zorunluluğundan kaynaklanmaktadır diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.14
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 103üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
415 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 3üncü maddesi üzerinde
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kürkcü.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; sözlerime, aslında, bugün
burada keşke benim yerime Ayhan Bilgen arkadaşımız
olsaydı diyerek başlamak istiyorum. Çünkü, üzerinde konuşmakta
olduğumuz maddenin kapladığı alan, ilişkiler, tarih,
siyaset, kültür bahsinde Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri
arasında bu konuda Meclise bir feyz verebilecek, ufkumuzu açabilecek,
sonuçta, önerileri reddedilse bile bir beyin fırtınasına
fırsat verebilecek olan belki aramızdaki oydu. Ancak onu hapishaneden
çıkartamayan Meclis kendisini de böyle bir kıymetli katkıdan hem
yoksun bıraktı hem de öte yandan yasama sürecinin
sakatlanmasını seyretmiş oldu. Vekilleri hapishanede, yasa
tartışan bir Meclis aslında tutsak bir Meclistir, yürütme
tarafından tutsak edilmiştir, adliye tarafından tutsak
edilmiş bir Meclistir. O nedenle, böyle bir Meclisin yapacağı tartışma
da ancak bu kadar olabilir, beni Ayhan Bilgenle ikame eder. Bakalım onun
yerine size bazı faydalar sunabilecek miyim.
Birinci mesele, birinci nokta bu
anlaşmanın tabii ki onaylanması iyidir. Ramallahtaki Filistin
yönetiminin hem dünya çapında tanınırlığa,
meşruiyete ihtiyacı vardır hem de Gazze ile Ramallah
arasında bölünmüş gibi addedilen Filistinin aslında ulusal
birliğinin sağlanmasına bütün Filistin dostlarının
yardımcı olması gerekir. Bu anlaşma bu bakımdan buna
bir katkıda bulanabilir fakat bir bütün olarak Türkiyenin Filistine
yönelik politikası Filistinin ulusal birliğini sağlamaya
katkıda bulunmaktan son derece uzaktır. İsraille yapılan,
Mavi Marmara saldırısı sonrasında ortaya çıkan
zararların tazminine yönelik anlaşma, esasen, son tahlilde Gazze ile
Ramallah arasında Gazzenin elini güçlendiren, Filistin üzerine
yapılacak müzakereleri Gazzenin avantajlı kılınması
üzerinden sağlamaya çalışan, Gazze açıklarında
yapılacak olan yüzer limanı hem İsrail hem Mısır hem
Gazze arasındaki pazarlıkların konusu hâline getiren bir
yönelimle gerçekleşti. O nedenle, bu yaklaşımların
hiçbirisi esasen Filistine yönelik hakiki, sahici, Filistinin özgürlüğü
ve kurtuluşuna katkıda bulunan bir sonuç yaratmıyor. Nitekim,
bugün, Hamasın bir şekilde iltica etmiş olduğu Katardaki
sürece alelacele dâhil oluş da bu bakımdan Filistindeki taraflar
arasında Hamasın elini tutan, Müslüman Kardeşlerin elini tutan
ama Filistin merkez yönetiminin, Filistin Kurtuluş Örgütünün siyasi
konumunu dikkate almayan bir yaklaşımdır.
Bu çerçevede, esasen
baktığımızda, bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin
Filistine yönelik siyasetini bütün Arap dünyasına yönelik siyaseti gibi
bir, mezhep kardeşliği; ikincisi, eski Osmanlı hinterlandında
yeniden bayrak gösterme tutkusuyla örülen, irrasyonel, irredantist bir siyaset
oluşturuyor. Bu çerçevede baktığımız zaman da biz,
Türkiye'nin Filistin siyasetinde esasen Filistinin İsrail işgalinden
kurtulması, Filistinin kendi devletine sahip olarak bir yeni özgür devlet
olarak ortaya çıkması sürecine katkıda bulunmaktan çok uzak
olduğumuzu görmek durumundayız. İşin doğrusu, sadece
bu açıdan değil aynı zamanda, Filistinin
düşmanlarıyla kurulan yakın ilişkiler dolayısıyla
da Filistin siyasetinde Türkiyenin rolünün esasen olumsuz bir rol olduğunu
söyleyebiliriz. Bu nedenle, bir tek bu anlaşma imzalandı diye
Filistinle ilişkiler, Filistin halkının davasına
katkı gerçekleşmiş olmaz ama öte yandan bunun olması
iyidir.
Ben, genel olarak Türkiyedeki bütün hâkim
siyasetlerde Arap ülkelerinin, Arap halklarının özgürlüklerine,
haklarına ve kültürlerine yönelik ilginin onların tarihsel
varlıklarına gerçek bir saygıyla örtüşmediğini
düşünüyorum. Dün burada yapılan konuşmalardan birinde Katar
meselesine müdahil olmaktan uzak kalmanın tavsiyesinin gerisindeki
rasyonel olarak şunun teklif edildiğini duydum ve anladım,
hakikaten hayretlere düştüm: Araplar arasındaki
anlaşmazlıklara girmemeliyiz çünkü Araplar bugün kendi
aralarında kavga ederler, yarın döner bizimle kavga ederler, o yüzden
durmak en iyisidir. Bir halkı, bir milleti, bir halk topluluğunu,
bir kültür topluluğunu bu şekilde tanımlayabilmek için mutlaka
ve mutlaka onlara yukarıdan bakan bir yerden konuşuyor olmak gerekir.
Oysa mesele Araplar ya da başkaları arasındaki
tartışmalarda taraf olup olmamak değil, haklı ile
haksız arasındaki tartışmada haklının
yanında durabilmektir. Çoğu kez Türkiye, uluslararası siyasetin
de bir türevi olarak, kendi uluslararası bağlılık ve
bağımlılıklarının bir türevi olarak pek çok kere
Arap dünyasındaki anlaşmazlıklar ya da Arap dünyasının
İsrail ile ya da Batı dünyası ile anlaşmazlıkları
döneminde Arapların yanında durmadı. Cezayir
Savaşında, Cezayirin Özgürlük Savaşında Cezayir
Mağrip Araplarının yanında değil, Fransanın
yanında durdu Demokrat Parti Hükûmeti. Bu ayıbı temizleyebilmek
Türkiye'nin kırk yılını aldı. Ancak kırk
yıldan sonra Özal Cezayire gittiğinde özür dilemek zorunda
kaldı Cezayirlilerden ve Türkiye ile Cezayir arasında mantıklı
bir ilişkinin temelleri atıldı.
Bugünkü siyasete baktığımızda
-Suriye'nin iç siyasetine- öylesine sömürgeci, öylesine saldırgan bir
biçimde dâhil oldu ki Türkiye, yarın yeni Suriye yeni temeller üzerinde
kurulurken bu Suriye ile ilişkisini nasıl kuracak, bunca insan
kaybının, bunca can kaybının hesabını nasıl
verecek bilmek mümkün değil. Burada mesele Araplar arası
anlaşmazlığa dâhil olmak meselesi değildi, haklı
olanın yanında durmak meselesiydi. Şöyle ya da böyle meşru
bir hükûmeti yıkmak için kurulmuş olan bir uluslararası
koalisyona gözü kapalı destek vermekteydi. O nedenle, ben derim ki bu
vesileyle: Eğer biz Filistinin özgür, İsrail baskısından
arınmış, İsrail işgalinden topraklarını
kurtarmış, birleşmiş bir özgür ülke hâline gelebilmesine
destek olmak istiyorsak genel olarak Arap dünyasına yönelik siyasetimizde
hegemonyacılıktan, Osmanlı mirasını canlandırma
heveslerinden uzak durmak zorundayız çünkü Arap millî kimliğinin,
Arap kültürünün, Arap hafızasının en önemli unsurlarından
bir tanesi Osmanlı işgali altında yönetilen halklar olarak,
işgal edilmiş halklar olarak geçirdikleri yüzyıllardır.
ABDULKADİR YÜKSEL (Gaziantep) Osmanlı
işgalci değildi Beyefendi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Buradan
özgürleşmek, Osmanlı istilasından özgürleşmek Arap
mücadelesinin en önemli bileşenlerinden biridir. Onlar ile Türkiye Cumhuriyetinin
yeniden ortak bir kültüre dâhil olabilmesi, ancak ve ancak sömürgeciliğe,
işgalciliğe, tarihî olarak ya da aktüel olarak bunlara
karşı çıkan bir politika izlemesiyle ilgilidir. O yüzden bizim
Arap dünyasına takdim edeceğimiz şey, bir zamanlar onların
efendisi olduğumuza dair Türkiyeyi yönetenlerin hafızasındaki
parlak geçmiş değil, Arapların özgür yaşadıkları
günlere bugün kendi özgür ülkeleri, kendi özgür yönetimleriyle
erişebilmelerine bizim destek olabileceğimize dair bir bilgiyi, bir
gerçeği, bir siyaseti takdim etmemizle ilgilidir. O yüzden, bu
anlaşma buna benzemektedir, bu nedenle onaylanmalıdır ama onu
çevreleyen ortam, onu çevreleyen evren hâlâ bu irredantizmle, bu irrasyonel
tarih yorumuyla sakatlanmış durumdadır.
Hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı AK PARTİnin dış politikasını ve
Filistinle olan ilişkisini anlatırken irredantist, irrasyonel,
mezhepçi bir politik saikle davranıldığını söyledi.
Bunlar sataşmadır, bu çerçevede 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan iki dakika
süre veriyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bunun nesi
sataşma ya?
BAŞKAN Lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeyelim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün 415 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; irrasyonel akıl
dışı demektir, biz akıl dışı
davranmıyoruz her şeyden önce.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bazen
şaşırabilir insan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Akıllardan bahsedilebilir, sizin aklınıza uymayabilir ama burada
bir aklın olduğu muhakkak.
İrredentist, yani kaybedilen toprakları
geri almak istiyormuşuz, öyle bir derdimiz de yok, Türkiye Cumhuriyetinin
sınırları belli; her düzeyde bizim dış
politikamızın bu tür bir amaca yönelik olmadığı kaç
kere ifade edildi. Dışarıdan birileri, sömürgeciliği temsil
edenler, zaman zaman bölgede biraz varlık gösteren ülkelere yönelik bu tür
suçlamalar yaparlar. Dolayısıyla, aynı suçlamaları burada
dile getirmek, biraz söyleyeni farklı bir bağlama taşır,
bunun altını çizmek istiyorum.
Mezhepçi diyorsunuz, benim reddetmeme gerek yok,
AK PARTİnin on beş yıllık dış
politikasının gerçekliği bunu reddeder. Nükleer kriz
dolayısıyla, İranla Amerika problem yaşarken, İrana
en önemli desteği veren ülkelerden birisiydi. Biz İranla aynı
mezhepten değiliz ama bölgedeki bir ülke, bir gerçeklik, oradaki insanlara
ilişkin bir dayanışma çerçevesinde bir yaklaşım
sergiledik.
Keza, Suriyenin toprak bütünlüğü, Irakın
toprak bütünlüğü derken yaklaşımımız aynı
şekilde. Irakta geçmişte problemler yaşanırken Kürtler
geldiler Türkiye'ye sığındılar, kapılarımızı
açtık.
Bu anlamda, bizim Orta Doğuya
bakışımız hiçbir biçimde milliyetçi yahut da mezhepçi bir
yaklaşım değildir; orada esenliği ve barışı
temin edecek, oranın sosyal gerçekliği neyse onların kendi
gerçeklikleriyle birlikte barışının
sağlanacağı bir bölgesel yaklaşımdır. Bu
doğrultudaki çabalarımız on beş yıllık tarihlerde
kayıtlıdır.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, sadece tutanağa geçmesi için bir
açıklamada bulunmak istedim.
Bizim ülkemizin mezhebi bu değildir. dedi
Sayın Bostancı. Bir ülkenin mezhebi olmaz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmaz, evet.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul)
bir ülkenin mezhebi yoktur. Bu şekilde kullanırsak
o zaman diğer vatandaşlarımızı
dışlamış oluruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Filistin Devleti Arasında
Eğitim ve Yükseköğretim Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/734) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 415) (Devam)
BAŞKAN Şimdi madde üzerinde gruplar
adına son söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Filistinle anlaşma
üzerine maddeyi şu anda görüşüyoruz. Orta Doğu ülkeleriyle
ilişkilerimizin bir anlaşma adı altında
konuşulması gerçekten güzel ancak şu anda içinde
bulunduğumuz durum, özellikle Katarla ilgili gelişmeler, bu
anlaşmanın, Orta Doğu ülkeleriyle iyi bir diyaloğun çok
gerisinde sayın milletvekilleri. Sadece bugün, dün akşam saatlerinden
bu yana Katarla ilgili meydana gelen gelişmelere
baktığımızda bile Türkiyenin hemen, apar topar bu ülkeyle
ilişkilerini askerî düzeyde artırıp hemen üsse asker gönderme
siyaseti izlemesinin uluslararası alanda nasıl
yankılandığına baktığımızda pozisyonumuz
hiç de iyi değil ve her şey Sayın Bostancının
söylediği gibi akılla da yürümüyor sayın milletvekilleri.
Bakın, Trumpın -Amerikan
Başkanı Trumpın- gittiği her yerde bir kramp
yaşanıyor yani ilişkiler geriliyor. Şu anda gitti Orta
Doğuya ve döndükten hemen sonra ne oldu? Amerika Birleşik
Devletlerinin bölgedeki en büyük üssünün olduğu Katarın, tek kara
komşusu olan Suudi Arabistanla ilişkileri fiilen bozuldu ve yedi
ülke bu ülkeye ambargo ilan etti. Birkaç saat önce ajanslara düşen habere
göre Amerikaya soruyorlar: Sizin oradaki üssünüz ne olacak? Terörü
destekleyen ülke
Benim üssüme hiçbir şey olmayacak. diyor. Amerika
şu anda bölgedeki gerilimi kontrol etmekte ve ne yazık ki sayın
milletvekilleri, Türkiye de tarihinde olduğu gibi bölgedeki sorunların
çözümü için devrede olmak yerine bu çözümün değil, sorunun parçası
olmak üzere bir yol katetmekte. Hazır, gündemde zeytin yasasını
da siz geri çekmişken biz de bir zeytin dalı uzatıyoruz. Gelin,
Orta Doğu politikasını, Türkiyenin geleneksel politikasını
dikkate alarak yeniden şekillendirin diyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu kürsüde gerek öteki
muhalefet partilerinin gerekse iktidar partisinin, Orta Doğu ülkeleriyle
tarihimizdeki ilişkiler konusunda ciddi bilgi eksiklikleri olduğunu
da görüyorum. Bizim bu ülkelerle ilişkilerimiz, sanki kuruluşumuzda,
Atatürk döneminde ve sonrasında hiç yokmuş da şimdi yeni
şeyler yaratılıyormuş gibi bakılıyor. Atatürk,
Suriyeyle Hatay sorununun çözümü sürecinde bile Suriye manda altında iken
o ülkeye büyükelçi göndermişti. Irak manda altındayken büyükelçi
göndermişti. Atatürke sordular: Niçin büyükelçi gönderiyorsunuz?
Nasıl olsa ileride onlar bağımsız devlet olacaklar. Biz
şimdiden o ülkelerle ilişkilerimizi bağımsız devlet
olmaları özlemiyle geliştirmek istediğimizi hissettirelim.
demiştir. Devamında tabii ki ilişkiler kurmak istemiştir
ancak manda yönetimleri devam ettiği için de gelişememiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemdeki sorunun bir
parçası, İranda meydana gelen gelişmelerle ilgili olarak da
yine tarihimizde bu bölgenin barış içinde
yaşadığı dönem, 1937 yılında Tahrandaki Sadabat
Sarayında imzalanan, Türkiyenin, Irakın, İranın ve
Afganistanın katıldığı o Sadabat Paktıdır.
O pakt, ne zaman sona ermiştir? 1981de. İran-Irak Savaşı
ne zaman çıkmıştır? 1980de. Neye mal olmuştur? 1,5
milyon insanın ölümüne.
İşte, bizim bölgedeki pozisyonumuz,
geçmişte barışa dönüktü. O ülkenin kendileri arasındaki
ilişkilerde en azından Türkiye, ne olursa olsun soruna değil,
çözüme katkıda bulunmak üzere devredeydi. Sadabat Paktı
imzalanırken İran ve Irak Buna bir madde ekleyelim. dediler.
Türkiye sordu: Nedir? Aynen şunu önerdiler Türkiyeye: İran ile
Irak arasında sorun çıkarsa Türkiye ara bulucu olsun. dediler.
İşte, böyle bir tarihten, şimdi Orta
Doğudaki bütün sorunların neredeyse bir parçası olmak üzere
devam ediyoruz. Burada iktidar partisi
Evet, bölgede etkin
olmalıyız, bölgede Türkiye'nin çıkarlarını
korumalıyız ancak dünden itibaren yaşanan gelişmeler
şöyle yorumlandı uluslararası alanda da: Sünni blok
çatladı. Şii bloka karşı oluşturulan Sünni blok ilk
kez çatladı. yorumları yapıldı ve Türkiye'nin yer
aldığı bölüm ile yer almadığı bölüm arasında
bir derinleşme olduğu vurgulandı. İşte, böyle bir
ortamda biz Katara asker gönderdik. Katar Dışişleri Bakanı
da açıklama yaptı, dedi ki: Türk askeri burada çözüme katkıda
bulunacak.
Biraz önce Sayın Bostancı Toprak kazanma
vesaire herhangi bir kaygımız da yok. dedi. Sadece Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri dört kez soru önergesi verdiler, üç gün önce de ben
verdim. Şimdi size soruyorum sayın milletvekilleri: Orta
Doğudaki sorunların çözümü için devreye giriyoruz da burnumuzun
dibinde, İzmir, Aydın ve Muğla illerinin devamında olan Ege
Denizindeki 18 adanın Yunanistan işgali altında olmasına
niçin sessiz kalıyorsunuz? Bu soruyu -burada, tabii, Orman ve Su
İşleri Bakanı var ama- biz Dışişleri
Bakanına sorduk, yanıt alamayınca artık Savunma
Bakanına soralım dedik, belki bu konuda bir fikri vardır, belki
bize bir ışık verir diye ama oradan da bir yanıt
alamadık.
Sayın milletvekilleri, Lozan
Anlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyetinin toprakları içinde yer alan
18 ada ve 1 kayalık, şu anda Yunanistanın fiilen işgali
altında. Sayın İsmet Yılmaz, Millî Savunma Bakanı iken
bu soru sorulduğunda Evet, Lozana göre bu adalar bizim
topraklarımızdır ve bizim topraklarımız olarak devam
etmektedir. dedi. Ancak, Binali Yıldırım İzmir
Milletvekili olarak o adalardan birine gitmek istediğinde pasaport
kullanmak zorunda kaldı.
Buradan soruyorum: Orta Doğudaki sorunların
çözümü için bu kadar hassas olan, gerektiğinde bir yıl sonra gelecek
bir anlaşmayı bugüne çekebilen ve oraya 5 bine kadar asker
göndereceğini ilan eden Türkiye, Ege Denizindeki bu işgale niçin
sessiz? Bu kadar sessiz kaldığına göre insanın aklına
şu geliyor: Acaba Hükûmetin bizim bilmediğimiz bir haritası
mı var? Acaba Hükûmetin bizim bilmediğimiz bir anlaşması
mı var? Çünkü Ege adalarının, 18, adanın şu anda
Yunanistan işgali altında olmasını kabul etmek demek
Sevrin hortlamasını kabul etmek demek. Çünkü Birinci dünya
Savaşı sonrasında İzmir işgal edildiğinde,
saraydan Hayır, bu, işgal değildir. diyenler vardı. Ama
şu anda İzmirin, Aydın ve Muğlanın burnunun dibindeki
bu adalar, sayın milletvekilleri, hem işgal altında hem de bu
adaların Lozan Antlaşmasına göre silahsız olması
gerekirken tümü silahlı ve bu silahların hemen tümü de Türkiyeye
doğru çevrilmiş durumda.
Gerçekten merak ediyorum, hani
Cumhurbaşkanı işareti gösteriyor Bu, vatanda birlik, yurtta
birlik, devlette birlik.
Tamam da toprakta birlik diye bir şey yok mu?
Toprak bütünlüğü diye bir şey yok mu? Gerektiğinde, Türkiye'nin
sınırlarında 1 milimlik sorun olduğunda bunu büyüten ve
Bir toprak parçasını, bir çakıl parçasını bile
vermeyiz. diyen Hükûmet, 18 adaya karşı niçin sessiz? Ki bu adalar,
1913te, 1914te Londra Antlaşmalarıyla Türkiyeden
çıkmıştı ancak Lozanla o günün koşulları içinde
belli bölümü, Türkiye topraklarına katıldı ama siz, bu
adaların işgalini kabul etmekle, cumhuriyetin kuruluşundan bu
yana, sayın milletvekilleri, ilk kez bu kadar büyük bir toprak
kaybına da evet demiş oluyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, Egeyle ilgili biz de
soruları sormaya devam edeceğiz.
Yine bir konu daha var bu Ege adalarıyla
ilgili. Şu anda Yunanistan, oralarda belediyeler kurmak üzere,
oraların yönetimleriyle ilgili yerel yapılandırmalar
oluşturmakta. Türkiyeye yüzme mesafesindeki, hatta bağırma
mesafesindeki bu adalara karşı Hükûmetin sessizliğini anlamakta
gerçekten zorluk çekiyoruz. Bunun özü
Bu sessizlik devam ederse, bizim aklımıza,
hakikaten, bu Sevr özlemcilerine karşı acaba herhangi bir
yumuşama mı var ya da bizim bilmediğimiz bir harita mı var
sorusu geliyor.
Sayın milletvekilleri, gündemde Katar
Gerçekten bu bölgenin barış içinde olmasını bizler de
istiyoruz. Ancak Türkiyenin şu anda içinde bulunduğu politika
tıpkı
Şu anda Filistin anlaşmasını
konuşuyoruz ama AKP Hükûmeti, başından beri Filistinde de taraf
tuttu, tarafların içinde taraf tuttu ve bugünkü noktaya geldik. Bütün
dünyanın Sünni blokta ilk çatlama dediği bu gidişe lütfen bir
sorunun parçası olarak bakmayın diyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi tümünün oylaması açık oylama
şeklinde olacaktır.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan sonraki
uluslararası anlaşmaların oylamalarının
tamamının da ayrı ayrı elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi açık oylamaya başlıyoruz.
Oylama için üç dakikalık süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Filistin Devleti Arasında Eğitim ve Yükseköğretim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 197
Kabul
: 195
Ret : 1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Emre Köprülü Sema
Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı, kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
3üncü sırada bulunan Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair
Ekinin Bölgesel Uygulamasına Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel
Koordinasyon Birimi Kurulmasına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyon Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına
Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına
İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/761) ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 471) ( x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu, 471 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümünün maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER ÇÖLLEŞMEYLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİNİN KUZEY
AKDENİZE DAİR EKİNİN BÖLGESEL UYGULAMASINA YÖNELİK
İSTANBUL TÜRKİYEDE BÖLGESEL KOORDİNASYON BİRİMİ
KURULMASINA İLİŞKİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
ÇÖLLEŞMEYLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ SEKRETARYASI ARASINDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 23
Ekim 2015 tarihinde Ankarada imzalanan Birleşmiş Milletler
Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair Ekinin
Bölgesel Uygulamasına Yönelik İstanbul, Türkiyede Bölgesel
Koordinasyon Birimi Kurulmasına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpa aittir.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, bıkmadan usanmadan size yine Suru anlatacağım çünkü
Surda yaşanmış ve devam eden yıkımlar ve mağdur
eden, zorla tehcir eden, insansızlaştıran politikalardaki
ısrarınızdan dolayı, ben de oranın vekili olarak
sorumluluğum gereği ve orada yaşayan biri olarak bunu anlatmak
gibi bir sorumluluğa sahibim.
Bakın, burası Sur, yedi bin
yıllık tarihî mekân olan Sur, şu alanın tamamı Sur.
Burada, şu alana -burası, tamamen çoraklaşan- o küçücük dar
küçeleri olan Surun mahallelerinin olduğu yere
baktığınızda, kocaman kocaman bulvarlara dönüştü.
Bakın, sadece üç dört tane yapı var. Israrla bakmanızı istiyorum,
şu alan, tamamen yıkıldı ve hâlen yıkılmaya devam
ediliyor. O yetmedi, geçen yıl, 2016da Martın 9unda
İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala Operasyonlar
bitmiştir. dedi ve on altı aydır, hâlen şu mahallelere
girilemiyor, hâlen burada polis barikatları var, hâlen buraya,
yaşadığı yere, ne durumda olduğunu görmek
açısından bakma hakkına sahip olmasına rağmen hiçbir
insan giremiyor. Bakın, buradaki binlerce ev gitti.
Şu anda da şuradaki iki mahalle, Ali
Paşa ve Lalabey Mahallerinde, yaklaşık 6 bin insanın
yaşadığı, 300 ailenin olduğu yerde yine 21 Mart
2016da alınan acele kamulaştırma kararı üzerinden oraya da
baskı uygulanıyor; elektrikleri, suları kesiliyor ve geceleri
TOMAlarla orada anonslar yapılıyor, Çıkın,
çıkmazsanız eğer, biz sizi buradan zorla
çıkarırız diye basınç uygulanıyor, zorun
aygıtlarıyla basınç uygulanıyor ve burada mesele, Kürt
olunca, Kürtün evi olunca, Kürtün tarihi olunca, insanlar da Kürt olunca
garip bir terörize etme hâli, garip bir kriminalize etme hâli, onun
kimliğine, diline, inancına saygı duymadan, yok sayarak,
hiçleştirerek, inkâr ve imha temelinde bir siyaset güdülüyor.
Buraya yedi bin yıl boyunca 40 tane medeniyet
gelmiş, her medeniyet, arkasında bir tarih bırakmış;
kimi cami yapmış, kimi kilise yapmış, havralar oluşturulmuş,
dar küçeler üzerinden değişik oymalar, orada inanılmaz bir
tarihî zenginlik var ama bakıyorsunuz, yedi bin yıl boyunca 40
medeniyetin bıraktığı tarihin arkasına
bakıldığında, bu esere baktığınızda,
şu esere baktığınızda, bu eserle ne kadar övünseniz -tırnak
içinde- azdır!
Yedi bin yıllık tarihe
yaptığınız şeye bakın. Yedi bin yıllık
tarihi ne hâle getirdiniz, ne hâle getirdiğinize bir bakın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Bir şey
olmamış.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Bir
bakın, bu hâle nasıl getirdiniz ya! Binlerce insan, yedi bin yıl
boyunca yaşanmış bir tarih, medeniyet müzesi
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Hiçbir
şey olmamış!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Tabii, sizin için hiçbir şey olmaz. Orada çocukluğunuz geçmedi,
kimliğiniz yok, dedenizden, atanızdan kalan bir yer
olmadığı için böyle konuşuyorsunuz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Sizden daha
iyi biliyoruz!
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Masa
üzerinden siyaset yaptığınız için bunu konuşuyorsunuz,
masa üzerinden insanları tekçiliğe mahkûm ettiğiniz için böyle
konuşuyorsunuz. Sizler böyle konuştuğunuz için bu hâle geldi.
Ve iki mahalle, bakın, iki mahalleden
bahsediyorum, elektrikleri, suları kesildi. Mübarek ramazan
ayındayız, değil mi? O insanlar da Müslüman, ki ben bütün
inançlara saygı duyuyorum ama mübarek ramazan ayı olduğu için
söylüyorum bunu. O insanların elektriği, suları kesilerek,
susuzluğa ve elektriksizliğe mahkûm edilerek zorla çıkarmak
hangi inançta var? Hangi inançta var, sorarım ben size. Bunu hiçbir
şekilde asla ve asla
Elbet bir gün gideceksiniz ama arkanızda
bıraktığınız bu tahribatlarla, bu yok etmelerle, bu
yıkımlarla anılacaksınız. Bakın, bu
yıkımlarla anılacaksınız.
O yetmedi, bakın, size şunu söyleyeyim:
Orada Surun yüzde 82si kamulaştırıldı. Yüzde 12si niye
kamulaştırılmadı, biliyor musunuz? TOKİye
verildiği için kamulaştırılmadı. Orada 55 bin esnaf
çalışıyor, küçük işletmeci çalışıyor. Küçük
işletmeciler, hayatını, yaşamını oradan
geçindiriyor ve Diyarbakırın ekonomisinin kalbidir Sur ama
bakıyorsunuz, 55 bin esnaf bile görünmüyor. Onun dışında
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biraz sessizce, biraz vicdanınız varsa
dinleyin, vicdanınız yoksa aklınızla dinleyin.
Onun dışında, bakın, masa
başında kararlarla bu iş olmuyor. Size şunu söylüyorum: Ali
Paşa ve Lalabey Mahallelerinde hiçbir mesele yokken neden evler
yıkılıyor? Ne amaçla yıkılıyor? Bir dönem
Başbakan şunu söylüyordu: Biz orayı Toledo
yapacağız. O hayallerine ulaşamadan, erişemeden gitti. Bir
başkası geldi, bir başka şey yapacağız dedi, o da
gitti. Her gelen, kendi hayalini orada kurmaya çalışıyor ve
oradaki yaşamı kendi hayalleri üzerinden inşa etmeye
çalışıyor. Orada bir yaşam var, binlerce yıldır
yaşayan, canlı bir tarih var zaten. Sizin veya bizim, benim veya bir
başkasının onlar üzerinden siyaset yapma hakkı yok. O
insanların orada yaşama hakları var; kimlikleriyle, dilleriyle,
inançlarıyla yaşama hakları var ve bu, bizim insani, ahlaki,
vicdani temsiliyet sorunumuzdur.
Benim nasıl bugün bu sorunu anlatmak gibi bir
sorumluluğum varsa sizin iktidar olarak o sorunu çözmek gibi bir
sorumluluğunuz var. Bugün eğer orada bu kadar büyük bir alanın
yıkımı konusunda ısrar ederseniz -7 bin yıllık
tarihin yıkımı konusunda ısrarınız sadece sizin
için değil- bundan sonra arkada bırakacağınız
enkazlarla tartışılacaksınız.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) Kırklar
Dağı görünüyor mu orada? Yıkıldı mı orası?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Kırklar Dağı
Kırklar Dağını da söyleyeyim
ben size, bizim yüzleşmeyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Biz,
insanların, halkın itirazına, reddettiği her konuya
saygı duyarız. Bakın, itiraz etti, reddedildi ve itiraz edenin
itirazına saygı duyuldu ve orada durduruldu. Bugün o insanlar evinden
çıkmak istemiyorlarsa ona saygı duyup Evinde kal. demek gibi bir
mecburiyetimiz var. Zaten o insanlar, 90lı yıllarda gelmiş,
çoğu da göçle gelmiş insanlar, çoğu da yoksul insanlar. Yani
şunu mu söylüyorsunuz: Zaten yoksuldur, zaten göç etmiş, zaten
savaştan mağdur edilmiş; bir de biz onları burada
mağdur edelim. Bu mu sizin politik anlayışınız? Bu mu
insana bakış açınız? Bu mu bu halka verdiğiniz emek?
Bu mu bu halka verdiğiniz değer? Yetmedi mi ya! Her yer
yakılıp yıkılıyor, yetmiyor mu daha? Türkiye'nin
içindeki Kürtünle savaş, Türkiye'nin dışında, Rojavadaki
Kürtle savaş; yeter ki Kürtler hiçbir şeyin sahibi olmasın! Bu,
nasıl bir anlayıştır? Bu, neyin bitmeyen kinidir, bitmeyen
bir öfkesidir? Bu hâlinizle hem kendi Kürtünüzü düşman ettiniz kendinize
hem kendi sınırınızdaki Kürtleri düşman ettiniz
kendinize ve Orta Doğunun en bataklık, en acımasız, en
krizli dönemine girdiniz, sadece siz girmediniz, hepimiz girdik. Hepimizin
canı yanıyor, orada ölen her insan hepimizin canıdır, hiç
fark etmez, askeri, polisi, gerillası, çocuğu çünkü hepsinin bir anne
babası var, hepsi, bu halkın çocuklarıdır. Burada
yapılması gereken bu değildir. Burada yapılması
gereken, çözüm ve müzakerenin zeminini oluşturmaktır ve bir an önce
ölümleri durdurmaktır.
Ben bunları söylemekten yoruldum, her gün çözüm
ve müzakere üzerinden bunu söylemekten gerçekten ben usandım. Bu kadar
umarsızca yaklaşıma karşı da gerçekten inanılmaz
düzeyde bir hayal kırıklığı yaşıyorum.
Diyorum ki: Ramazan ayıdır, insanlar oruç tutuyor. Hani siz çok
kutsuyorsunuz ya, iki saat sonra gidip insanlar iftarını açacak,
Allahın karşısında dua edecek ve diyecek ki:
Allahım, beni affet. Peki, bunu söylerken bu evleri
yıkılanlardan da aldığı beddualardan dolayı,
Allahın yanında kulun hakkını yemenin hesabını
verecek mi? Asla veremeyecek. Her şey affedilir ama kul hakkı asla
affedilemez.
Ben ısrarla şunu söyleyeceğim:
Burası o halkındır, orada yaşayan insanlarındır.
Tekçi zihniyetle, kapitalist sistem üzerinden sadece rant alanı
oluşturarak birtakım zümreye peşkeş çekilmesini oranın
yaşayanı olarak, oranın insanı olarak ve oranın vekili
olarak ben bile kabul etmiyorum; bırakın, o insanlar kendi evinin
yıkılmasını asla kabul etmeyecektir. O yetmiyor,
oranın valisi, kaymakamı arıyor, diyor ki:
Çıkacaksınız., diyor ki: Ben çıkmak istemiyorum, benim
evimdir., diyor ki: Sen çıkmazsan ben kendi yöntemlerimle seni oradan
çıkaracağım. Sana öyle bir şey yapacağım ki
Bunu hangi hakla yapıyor? Bu, neyin kibridir? Siz bu ülkenin
Hükûmetiyseniz 80 milyon insanın Hükûmetisiniz, sadece size oy verenlerle
veya size biat, itaat edenlerle bunu yapamazsınız. Oradaki
insanların yaşamına, kimliğine, tarihe saygı
duymanız gerekir. Farklı düşünüyor. Farklı düşünmesi,
sizi ona düşman edecek anlamına gelmez, o insanların
çocuklarını yok sayıp terörize etme anlamına gelmez.
Filistin çocukları için ağlıyorsunuz,
Kürt çocuklarını terörist ilan ediyorsunuz? Filistin çocukları
için eylemler yapıyorsunuz, yanı başınızdaki Kürt
çocukların bedenleri buzdolaplarında bekletilirken buradan
gülümseyerek, kahkaha atarak bakıyorsunuz. Oradaki Kürtler, bunu görmüyor
mu sanıyorsunuz? O Kürt çocuğunun annesi, sizi görmüyor mu
sanıyorsunuz? Onlara karşı sizin hiçbir vicdani
sorumluluğunuz yok mu? O insanlara karşı hiçbir insani duygunuz
kalmamış mı?
Ben son kez söylüyorum, Ali Paşa Mahallesi ve
Lalabey Mahallesinde olan yıkım için son kez söylüyorum, buradaki
sorumlulara söylüyorum: Orayı yıkmak, oradaki binlerce tarihi
yıkmak tarih karşısında, insanlık
karşısında, bütün değerler karşısında en
amasız, en sert şekilde mahkûm edilecektir. Bunu kimse
unutmasın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, özellikle
birkaç hususu benim ifade etmem gerekiyor. Kürt çocuklarını terörist
eden hiç kimse yok, gören hiç kimse yok. Kürtlerle terör örgütünü
ayırmanız lazım, kim olursa olsun
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ceylan Önkol kimdi? Şırnakta panzerin öldürdüğü iki çocuk?
BAŞKAN Bakın, orada Kürtlerle bir
savaş yok, tam tersine, Kürtlere en büyük zulmü uygulayan PKK terör
örgütüyle devletin vermiş olduğu bir mücadele var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Hamaset yapmayın.
BAŞKAN Hiç kusura bakmayın, hiç kusura
bakmayın.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ben kusura bakarım, hamaset yapıyorsunuz.
BAŞKAN Hamaseti siz yapıyorsunuz, lütfen
sözlerinize dikkat edin.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Şırnakta iki tane çocuk uyurken, eve giren panzerle ölürken
nasıl söyleyebilir misiniz bunu?
BAŞKAN Dikkat edeceksiniz, dikkat
edeceksiniz, hayır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Siz dikkat edeceksiniz. Tarafsız yönetmek
zorundasınız Başkan.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Her gün insanlar öldürülüyor.
BAŞKAN İnsanları öldüren terör
örgütüne de bir iki laf etmeniz lazım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Panzer, eve girip uyuyan çocukları öldürmedi mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sisteme girdim,
konuşmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun efendim...
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir)
Alayınız teröristsiniz. Kahretsin!
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) Sen konuşma, boş
boş konuşma ya.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Konuşma,
neye konuşma!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yahu ne oluyor
ya, ne oluyor ya?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir
saniye, Sayın Altaya söz verdim.
Buyurun Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, oturumu
yöneten Meclis başkan vekillerinin Meclis Genel Kurulundaki
tartışmalara katılmamaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın hatibin konuşmalarında benim de
katılmadığım yönler var, ayrı. Türkiyede sizin de
belirttiğiniz gibi bir Kürt realitesi, Kürt sorunu olduğu da bir
vakıa, PKK terör örgütü kaynaklı bir terör sorunu olduğu da bir
vakıa. Ancak burası Meclis, burada sayın hatibin mensubu
olduğu partinin dışında da üç tane siyasi parti var. Bir
yol olmasın diye -bu, bir gelenek oluyor- size İç Tüzük
hatırlatmayı zül sayarım ama sizin bu tartışmaya
müdaheleniz doğru değildir, değildir Sayın Başkan.
Burada iktidar partisi cevap verebilir, ana muhalefet partisi cevap verebilir,
diğer muhalefet partisi cevap verebilir. Yani, insani refleksinizi de
anlarım, saygı duyarım ama bu, bir yol oluyor. Oturumu yöneten
Meclis başkan vekillerinin, Meclis Genel Kurulundaki
tartışmalara katılmamaları gerekiyor. Bunu, bir iyi niyetle
ve samimiyetle... Sadece sizinle ilgili de değil, diğer başkan
vekilleri için de zaman zaman bu geçerlidir, bunu doğru bulmuyoruz Sayın
Başkan. Burada bir yasama organı olarak görev yapıyorsak bizi
bağlayan -ileride değişir, bilemem- İç Tüzüke uymak
zorundayız.
Böyle bir değerlendirme yapmayı zaruri
gördüm.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay, İç Tüzükü
biliyorum, elimden geldiğince Anayasaya da İç Tüzüke de uymaya
çalışıyorum ama gerçekten, söz konusu ülke olunca, söz konusu
millet olunca, söz konusu bayrak olunca, söz konusu vatan olunca da herhâlde
bizler de iki çift laf ederiz diye düşünüyorum ben. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya, bir Meclis Başkan Vekili
olarak bizlerin de bir kanaati olur yeri geldiğinde, ülkenin bölünmez
bütünlüğü noktasında ifadelerimiz olur.
LEYLA BİRLİK (Şırnak) Vatan,
hepimizin vatanıdır.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Sizden daha çok
seviyoruz. İnanın, sizden daha çok seviyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yaptığım konuşmaya verdiğiniz cevapla,
benim konuşmamı dinlemeyen ya da sonuna yetişen biri, sizin bu
konuşmanızı duyunca der ki: Engin Altay, vatana, bilmem
şuna buna aykırı bir... Ya, Sayın Başkan, bunu
yapmayın. Bu vatanı koruyacak burada 550 milletvekili vardır.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İşte o 550den biri de benim
Sayın Altay, 550den biri de benim, haklısınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tarafsız olacaksınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Olmaz efendim,
olmaz, olmaz, olmaz Sayın Başkan. Sayın Bahçekapılı
burada, görev alır, oraya oturur, siz buradan yaparsınız,
kendisi de benim size yönelttiğim eleştirileri... Eleştiriler
onun Başkanlığında da zaman zaman oluyor. Bu, doğru
değil efendim. İç Tüzük 64 açık. Bana diyorsunuz ki: Ben
biliyorum.
BAŞKAN Biliyorum ben.
ENGİN ALTAY (İstanbul) E,
biliyorsanız buna uyulacak Sayın Başkanım.
BAŞKAN Uyuyorum efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani,
milletvekillerinin hassasiyetleri var. Evet, söz konusu vatan, elbette ama o
bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımıza eziyet eden, devlet
görevlisi kisvesi altında da bir sürü vatan haini olduğunu ben
biliyorum.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Temizliyoruz,
temizliyoruz.
BAŞKAN Bütün vatan hainlerini
kınıyoruz ama terör örgütlerine de aynı şekilde sert bir
mücadeleyle de karşılık veriyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
hatip konuşmasında bize Kürtlere gelince yok sayıyorsunuz,
onları terörize ediyorsunuz, evlerini yıkıyorsunuz. gibi bizim
asla kabul edemeyeceğimiz açık sataşmalarda bulunmuştur,
bundan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
İki dakika süre veriyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Başkan cevap verdi zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ahmet Aydın
cevap verdi zaten Sayın Muş.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede yaşayan herkes
Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit yurttaşlarıdır;
batıda yaşayan birisinin hangi hakları varsa, doğuda da,
kuzeyde de, güneyde de yaşayan her bir vatandaş aynı haklara
sahiptir. Bizim her zaman şunu kesinlikle kabul etmemiz doğru
değildir: Irkçılığı kabul edemeyiz. Bakın, burada
konuşma baştan sona Kürtlerin evlerini yıkıyorsunuz,
onlara sıra gelince yok sayıyorsunuz, onları terörize
ediyorsunuz, ekmeklerini alıyorsunuz, aşlarını
alıyorsunuz
Siz Halkların Demokratik Partisi değil misiniz?
Halkların, değil mi?
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Ya, ramazanda su
kesilir mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ama, buraya gelince
sadece Kürt kimliği üzerinden bir konuşma, başka bir şey
göremiyorum ve o da yanlış ve yanlı.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Milleti halklara
bölmeyin, lütfen ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, değerli
milletvekilleri, derdimiz vatandaşlarımız değildir.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bu ülke halklar aşamasını
aştı, millet oldu ya; tuzağa düşmeyin ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) - 80 milyonun hepsi, benim
ne kadar Türkiye Cumhuriyetinde haklarım varsa doğuda,
güneydoğuda, başka bir bölgede yaşayan vatandaş da
aynı haklara sahip bu ülkede.
Surda yaşanan hadiseler terör örgütünün
kendisine bir egemenlik alanı oluşturmak için
başlattığı çukur savaşlarıydı, çukur
eylemleriydi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kabile zihniyetini
canlandıracaksınız ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ne yapacaktı
devlet, kendi egemenlik sınırları içerisinde bir terör örgütü
kendisine bir alan oluşturmaya çalışıyorsa bunu izleyecek
miydi? İzlemez değerli milletvekilleri. Dünyanın hiçbir yerinde
devlet kendi sınırları içerisinde kendisine bir hükümranlık
alanı kurmaya çalışan bir yapıya kesinlikle müsaade etmez.
Orada o çukurları kazanlar teröristtir. O çocukları katledenler
teröristtir. Dürümlüde 16 vatandaşımızı havaya uçuran ve
sizin gidemediğiniz o Dürümlüde o insanları katledenler teröristtir,
gerilla diyerek onları masumlaştıramazsınız.
Gerilla diye bir şey yoktur, teröristtir onlar; adını doğru
koyacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Hayır, buradan konuşmayacağım çünkü
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
veriyorum.
3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Öncelikle Sayın Başkan, burada ifade
özgürlüğü var mı, bu Meclis kürsüsünde milletvekilleri
düşüncelerini ifade edebiliyor mu, bunu sormak isterim. Gerçi yokmuş
çünkü bunu tutuklu vekillerimizle görüyoruz; burada söyledikleri her sözü
dışarıda söylediklerinde onların
dokunulmazlığı kaldırıldı.
Şimdi, sayın hatip, bizim hatibimiz yani
Sibel Yiğitalp, Ali Paşa ve Lalabey Mahallelerinden söz etti, çok
özel iki mahalleden söz etti, hiçbir operasyon olmayan iki mahalleden. Bu
mahallelerde mülkiyet hakkı gasbedildi, sağlıklı yaşam
hakkı gasbedildi ve bu mahallelerde Ramazan ayında suyunuzu
keseriz. diyen mülki idare amirleri var; bundan bahsetti. Burada yaşayan
yurttaşlarımız Kürt yurttaşlarımız ve
dolayısıyla adını kullanarak zaten bunu söyledi. Burada ne
ayrımcılık var ne ırkçılık var ne de
Halkların Demokratik Partisinin tek kimlikli hareket etmesi var.
Aslında bu parti kadar çoğulcu ve çok sayıda kimlik mensubu
insanın bir arada olduğu bir parti bulamazsınız ama biz
bunun üzerinden siyaset yapmıyoruz. Biz orada olan insanların
haklarından bahsediyoruz. Başka bir zaman engellilerin
haklarından, başka bir zaman kadınların haklarından,
başka bir zaman zeytinlerden bahsediyoruz.
Orada bahsettiği çocuklar, öyle çok kolay hemen
ağzınızla terörist dediğiniz çocuklar, buzdolabında
tutulan Cemiledir, 12 yaşında, Miray bebektir; onları örnek
vererek konuştu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dürümlüdekileri
katledenlerdir. Dürümlüye gidin, Dürümlüye.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bana cevap vermeyin.
Onları örnek vererek konuştu ve bu nedenle
Sayın Başkan, sizin oradan kalkıp da Kürtlere bir şey
yapılmıyor. deme hakkınız da yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dürümlüde 16
vatandaşı havaya uçuranlardır; onlara bakın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Daha geçenlerde Silopide evin içerisine panzer girdi, onların
hızının kontrol edilmesi gerekiyor, orada sokaklarda
dolaşmamaları gerekiyor dedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Daha ne söyleyecek arkadaşlarımız? (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Her şey terör size, memleketin yarısı
terörist!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon)
Saptırmayalım, o bir kazaydı.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, terör sorunu ile
Kürt sorununu ayırt etmek gerektiğine, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu ülkede Kürt sorununu kabul etmediklerine ve kamu görevlilerinin
bireysel hataları nedeniyle devlete karşı bir argüman
geliştirmenin son derece yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, burada -Sayın CHP Grup
Başkan Vekili de az önce ifade etti- bir şeyi ayırt etmek
lazım, terör sorunu ile Kürt sorununu bir defa birbirinden ayırt
etmemiz lazım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiçbir şekilde
bu ülkede Kürt sorununu kabul etmiyoruz. Bu ülkede bir terör sorunu vardır
ve terörle mücadele de sonuna kadar yapılmalıdır; bu birincisi.
İkincisi: Kürt vatandaşlarımız
ile teröristleri de birbirinden ayırt etmemiz lazım. O anlamda sizin
konuşmanız son derece anlamlıdır, doğrudur yani
teröristlerle yapılan bir mücadeleyi Kürtlere karşı, Kürt
kardeşlerimize karşı yapılmış bir mücadele gibi
sunmak son derece yanlıştır ve
ayrımcılıktır. Bunu da hiçbir şekilde kabul edemeyiz.
O bölgede Kürtler bizim kardeşimizdir. Biz bir milletiz, hep birlikte bir
milletiz, bir milletin fertleriyiz. Bunu böyle görmemiz lazım.
Şimdi, bazı kamu görevlilerinin bireysel
hataları geçmişte de olmuş olabilir, bugün de olmuş
olabilir. Burada da devleti suçlamak, devleti hedef almak ve bundan devlete
karşı bir argüman geliştirmek de son derece yanlış bir
şeydir. Bireysel bir suç varsa, bir hata varsa onun üzerine gerekli
şekilde gidilir, idari olarak, adli olarak gidilebilir.
Şimdi, Sayın Muşun HDPye dönerek
Sizin partinizin ismi Halkların Demokratik Partisidir. şeklinde bir
ifadesi oldu. Bilmiyorum, orada herhâlde sürçülisan oldu, bir hatayı bir
başka hatayla düzeltmemek lazım. Bizim halklar şeklindeki bir
ifadeyi de burada kabul etme imkânımız yoktur. Artık biz bir
milletiz, büyük bir milletiz, kadim bir milletiz. Burada halklar
şeklindeki bir ifadenin de doğru olduğunu düşünmüyorum.
O askerî aracın bir eve girmesiyle ilgili
olarak, hakikaten çok üzücü, son derece yanlış, hepimiz çok üzüldük.
Yani buradan biz herhangi bir olayda
Bu ülkede her gün yüzlerce kaza oluyor,
trafik kazası oluyor, bir otobüs bir yerden bir yere uçuyor gidiyor.
Burada ölen insanların kökenine filan baktığımız yok,
hepsine bu milletin bir ferdi olarak -başka yerde olmuş olana da
üzülüyoruz da kendi ülkemizde olan hepsine- üzülüyoruz. Burada
dolayısıyla her kazadan sonra ölen Kürt müdür, Türk müdür, bilmem ne
midir diye bakmak ayrımcılıktır. Bunun başka bir
izahı yoktur. Burada hiçbir şekilde bir iyi niyet görmüyoruz. Burada
da bir hata varsa, yapılmış bir hata varsa devlet onun sonuna
kadar takipçisi olmalıdır. Ama buradan, hiç kimse bunun üzerinden
politika yapmaya kalkmasın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Usta.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Benim de söz talebim var Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sanıyorum
sayın mevkidaşımın konuşması benim
yaptığım, biraz önce söylediğim ve altına tekraren
imza attığım Devlet görevlisi kisvesi altında, Türkiyenin
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, aynı PKK kadar, benim
için aynı şeye sahip teröristler vardır. ifadesidir. Kendisi
benim bu konuşmamı devlete hakaret ya da devleti itham etmek gibi
değerlendirmek suretiyle çarpıtmış ve sataşmıştır.
Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Bahsetti ama bence, öyle bir
çarpıtma olmadı diye düşünüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim
konuşmama binaen onu söyledi. Benden başka kimse bir şey demedi
ki.
BAŞKAN Peki, öyle
algılıyorsanız, buyurun Sayın Altay.
İki dakika süre veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, sürem
az. Gerekirse görüşeceğimiz kanunda söz alırım ama
Erhan Bey, devleti kutsamanın kimseye bir
faydası yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Biz kutsarız
efendim, biz kutsarız.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Kutsayın, Allah
selamet versin. Kutsayacaksak -kutsal değerlerimiz ayrı- önce
insanı kutsayalım, önce insanı kutsayalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Evet, biz devletçiyiz.
Biz devletçiyiz. Devlet insanın formel şeklidir, organik
yapısıdır.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu milletin
başına, bu ülkenin başına ne geldiyse bu yüzden geldi, bir.
İki: Bu ülkede halklar vardır.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sosyoloji okuyun biraz,
sosyoloji.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Merhum Süleyman
Demirelden size nakledeyim. Süleyman Demirelden aldığım bir
değerlendirmeyi Genel Kurula nakletmeyi Erhan Beyin bu
konuşmasından sonra bir görev sayıyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Süleyman Demirel bilim
adamı değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu memleketi bir
portakal gibi düşünün. dedi Demirel. İçinde dilimler var, sulu
sulu, dipdiri, birbirine yapışık.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İşte millet
o portakalın adı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu dilimler Kürttür,
Türktür, Çerkezdir, Gürcüdür, Süryanidir, şudur budur.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İşte o
portakalın adı millet.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ya, bir dur Hocam be!
Dur bir ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Demirel sosyolog
değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Portakalın
adı o değil, bir dinle, öğren. Sizin bu millet
goygoyculuğunuz, Türkçülük goygoyculuğunuzla geldiğiniz yer
ortada.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Goygoycu sizsiniz!
Goygoycu sizsiniz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, goygoyculuk
siyasette bir literatürdür ya.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ağır
kelimeler kullanmayın. O kürsüye yakışmayan kelimeler
kullanmayın. Bundan sonra böyle, otokontrol yapacaksınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Halk goygoyculuğu
vardır, örgüt goygoyculuğu vardır.
BAŞKAN Sayın Aydın, lütfen müdahale
etmeyelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bunları öğren
önce Hocam ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Goygoy kelimesini
iade ediyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Oruç başına
vurduysa dışarı çık ya!
BAŞKAN Sayın Altay, Genel Kurula hitap
edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sözümü kullanmama
fırsat vermedi.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bu önemli.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hakaretamiz kelimeler
kullanmayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Burada lafa geldi mi
hepimiz kardeşlikten, millî birlikten, şuradan buradan bahsediyoruz.
Biz diyoruz ki
KAMİL AYDIN (Erzurum) Portakalız
işte!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, bir dur Hocam, bir
dur ya!
Biz diyoruz ki: Portakalın içindeki dilimler
halklardır, portakalın dışındaki kabuğun adı
da Türk milletidir. Ne var bunda? (CHP sıralarından
alkışlar) Ne var bunda?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Böyle mi dedin demin?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne var bunda?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Demin öyle mi dedin?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, Hocam, ayıp
ya!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ben biliyorum o
hainleri. dedin. Söyle o zaman şu kürsüden!
ENGİN ALTAY (Devamla) Biliyorum tabii.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Söyleyin lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Devlet görevlisi bir
sürü terörist var bu ülkede!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Söyleyin isimlerini.
ENGİN ALTAY (Devamla) Söylüyorum ben!
KAMİL AYDIN (Erzurum) İşlem
yapılsın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Söylüyorum!
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bakan Bey burada,
işlem yapılsın.
ENGİN ALTAY(Devamla) Kürt sorununu bahane
eden, istismar eden
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Bakanım
işlem yapsın, söyleyin!
ENGİN ALTAY (Devamla) Biriniz bir taraftan,
biriniz bir taraftan. Ayıptır ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Olan insana oluyor
insana, insana oluyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İnsan da bizim.
ENGİN ALTA (Devamla) - Daha geçen hafta 13 tane
subayımızı toprağa verdik.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kemiklerini
sızlatmayın onların!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Suikast mı
olduğu, sabotaj mı olduğu belli değil.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Onların
kemiklerini sızlatmayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz
sızlatıyorsunuz!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Siz
sızlatıyorsunuz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizin bu
mantığınız sızlatıyor!
BAŞKAN Lütfen Sayın Altay
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu kafaları
bırakacaksınız.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sana mı
soracağız kafayı?
ENGİN ALTAY (Devamla) Irkçı kafa bu
çağda kabul edilebilen bir kafa değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Aynen iade ediyorum,
ırkçı sensin!
ENGİN ALTAY(Devamla) Biz ırkçı
değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Irkçı sensin! Sen
Gürcü olduğunu söyledin o kürsüden.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz ırkçı
değiliz, çok şükür.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Irkçı sensin! Biz
Türk milletinin neferiyiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz Önce insan.
diyoruz kardeşim. Irkı ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun,
etnik kökeni ne olursa olsun, yaşam şartı ne olursa olsun önce
insan diyoruz; bunu demeye de devam edeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay,
teşekkür ediyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Erhan Bey dedi ki: Bu
memlekette Kürt sorunu ile terörü ayıralım. Ama sonra dedi ki:
Bizce Kürt sorunu yoktur.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Niye sorun
yapıyorsunuz Kürtü?
ENGİN ALTAY (Devamla) Kürt sorunu
yıllarca halının altına süpürüldüğü için
KAMİL AYDIN (Erzurum) O temiz insanları
niye sorun yapıyorsunuz?
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Türkiyede her gün
insanlar ölüyor, şehitlerimiz toprağa giriyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sorun sizsiniz.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Bunların yaşadığı her sorunu Türkiyenin her
tarafı yaşıyor.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
ENGİN ALTAY (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta
ERHAN USTA (Samsun) Açık sataşmada
bulundu; 69a göre söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süre vereyim ama
lütfen bu polemiği sürdürmeyelim.
Buyurun Sayın Aydın.
5.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii böyle bir tartışmaya keşke
bu Meclis tanıklık etmeseydi.
Şimdi, bakın ne olur, bir süreç
yaşadık. Yani mübarek gün, burada arkadaşlarımın ben
vücut dilini okuyabilecek durumdayım. Bir önceki konuşmacı Arap
üzerinden vurdu, vurdu, vurdu; buradan da rahatsız olduk biz. Yani,
geçmişte, efendim, Araplara tahakküm etmişiz, Osmanlı
onları kolonize etmiş, böyle bir baskıcı mantıkla
bugün de aynı şeyi yapmaya çalışıyormuşuz deyip
bir kaşıntı, bir fit atma -tabiri caizse- oradan bir
Arapları provoke etme mantığı. Daha sonra, efendim,
sürekli
Ya, ne güzel işte, portakal olmuşuz, nar olmuşuz.
Millet tanımlarında bunların hepsi teşbih olarak
vardır. Bu halklar, gerçekten, kabileler ile halklar toplanır, bir
milleti oluşturur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, aynı
şeyi söyledik, neye itiraz ediyorsunuz?
KAMİL AYDIN (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti
devleti artık bir millî devlet olmuş, o süreci geçmiş. Sürekli
bu kürsüye çıkarak onların, kim olursa olsun
Bakın, biz
Müslümanız; yani, Müslümanlar bir vücut gibi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bu ülkede Müslüman olmayan
da var ya.
KAMİL AYDIN (Devamla) - Ya, vücutta herhangi
bir uzuvda acı varsa diğeri hisseder. O tankın o eve girmesinden
hangimiz acı duymadık? Eğer bir kasıt varsa onun
hesabı bir an önce sorulsun, mahkemeye çıkarılsın ama
buradan hareketle -daha önce buna benzer hatalar yapıldı, sürçülisan
kabul ettik- efendim, ölen birisinin mezhebinden çıkıyoruz yola, Ya,
şu mezhepten olduğu için şu kadar can kaybı oldu. Bunlar
hatalı şeyler; bunlar, Allah korusun,
ayrıştırıcı, bölücü şeyler. Biz bütünüz, millet
olmuşuz. Dolayısıyla Ankarada şarampolde freni patlayan
bir araç bir dükkâna giriyor, 10 kardeşimiz rahmetli oluyor; orada da bir
tank olmuş. Kasıt varsa hesabı sorulsun; aynen Ankaradaki freni
patlayan otobüsteki şoförün kastı varsa onun hesabının sorulması
kadar doğal bir şeydir. Burada, Allah aşkına, yani, olacak
her türlü şeyden etnik bir sonuç çıkarma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) -
mezhebî bir sonuç
çıkarma, ayrıştırıcı bir sonuç çıkarma bizi
ayrıştırır, böler.
Şimdi, cümle aynen şöyle: Efendim, biz o
bölgede PKKlılar kadar bölücülük yapan devlet görevlilerini de
biliyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
KAMİL AYDIN (Devamla) Yani, bu ağır
bir suçlama. Orada, işte, 13 şehidimizin kemikleri sızlar. Orada
o çocuklar aç susuz mücadele ediyor. Buna rağmen bildikleriniz varsa
gelin, şu kürsüden isimlerini verin, bunlar da izahatını
yapsınlar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, benim de epeydir söz talebim var,
görmüyorsunuz galiba. Epeydir söz talebim var, görmüyorsunuz galiba.
BAŞKAN Vereceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bildiklerim var,
bildiklerim var.
İtham etti.
KAMİL AYDIN (Erzurum) İsim verin.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Söyleyeceğim.
Müsaade ederseniz
BAŞKAN Tamam da, yani
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir tane örnek
vermem lazım, bir tane.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Suç duyurusudur bu
aynı zamanda.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ben
Buyurun. demeden gelmem.
BAŞKAN Buyurun, buyurun Sayın Altay ama
kapatalım lütfen, tartışmayı bitirelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitsin tabii,
tartışma bitsin.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
sataşma yok ki yani neye istinaden verdiniz?
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
6.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Erzurum
Milletvekili Kamil Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, ben anlamadım,
sayın milletvekilim ben konuşurken bana sataştı, geldi,
benim söylediklerimi söyledi. Bu iyi bir şey, yani bu iyi bir şey.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) İşte, bu
goygoyculuk işte, bak, ne güzel!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, Hocam
KAMİL AYDIN (Erzurum) Harika goygoyculuk
yapıyorsun!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Teşekkür ederim,
goygoyculuk bir siyasi literatürdür, ben gocunmam, ben siyaseti biliyorum, o
senin meselen.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Biliyorum, sen
gocunmazsın. Bana yakışmaz, ben gocunurum, goygoycu demeye ben
gocunurum. Sana yakışır.
BAŞKAN Peki, bir noktaya geldik, devam
edelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hocam, tekrar ediyorum:
Yani AK PARTİ Devleti FETÖ terör örgütüne teslim ettik,
pişmanız. dedi, devlette şimdi terörist temizliği
yapıyor mu? Yapıyor. Ben diyorum ki: Geçmişte de devlet içinde,
Kürt sorununu kaşımak için devletten maaş alan, devletin
rütbesini sivil ya da asker taşıyan, Türkiye'nin Kürtü ile Türkünü birbirinden
ayrıştırmak için orada devlet adına iş ve eylem yapan
görevliler vardı, bugün de var. Ne var bunda? Bir tane örnek istedi,
veriyorum; bir tane örnek istedi veriyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yazık! Zan
altında bırakıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hocam, merak etme, o
devletin başına bir şey gelirse senden önce biz koruruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Geç onları, geç.
Geç, gördük nasıl koruduğunuzu.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bir tane örnek
veriyorum. Köy ismi vermeyeceğim, insan haklarına aykırı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O hâlde insan ismi de verme.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Veremez.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bundan yıllar önce
Türkiye'nin güneydoğusunda bir ilimizin bir ilçesinin bir köyünde
ERKAN AKÇAY (Manisa) 1980lerde
ENGİN ALTAY (Devamla) -
devletin güvenlik kuvvetleri
köyü basıp, köylüyü toplayıp
KAMİL AYDIN (Erzurum) Onu mu söyleyecektin?
ENGİN ALTAY (Devamla) -
köylünün bir tanesine
köy meydanında büyük abdest yaptırıp, sonra o büyük abdestini
yedirmeye zorladı mı zorlamadı mı?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Onu mu söyleyecektin?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bunu yapan
şerefsiz değil de nedir? Bunu yapan bu devlete yönelik en büyük
terörist değil de nedir?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yeni isim verin.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bunu yapan Türkü
Kürte düşman ettirmek için her şeyi yapan bir hain, bir ajan, bir
provokatör, bir terörist değil de nedir? Bunu söylüyorum, ne var bunda? Ne
var bunda? Bir sürü var. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Onu kastettin,
1980leri kastettin, ne güzel, bravo!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, devletin
namusu sizden sorumlu değil, biz de varız.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
kırk yıl önceki mevzuyu söyleyip burada
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kırk
yıl mırk yıl, bu sorun böyle başladı. Allah Allah!
ERHAN USTA (Samsun)
bunun üzerinden siyaset
yapmanın, bunun üzerinden bağırmanın ne anlamı var?
Yani bunun üzerinden devleti suçlamanın ne anlamı var?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Kimsenin kanına
girmeyin, günahına girmeyin.
ERHAN USTA (Samsun) Kırk yıl önceki
mesele.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya,
bırakın şu işleri ya.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
açıyorum sistemi, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öldürelim mi bu
Kürtleri de?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Goygoyculuk yapma!
ERHAN USTA (Samsun) Bütün malzeme bu işte,
kırk yıl öncesi
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu,
açtım mikrofonunuzu. Buyurun, buyurun, açık mikrofonunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Susarlarsa başlayacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen
kafatasçısın ya! Hâlâ kafatasçısınız ya!
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Olayı farklı yere siz getiriyorsunuz ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Kerestecioğluna söz verdim.
Buyurun
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, buyurun demekle
başlanmıyor, farkındasınız herhâlde.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Kafatasçısın sen!
BAŞKAN Sayın Altay, Sayın Altay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz milliyetçiyiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de milliyetçiyiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Millet goygoyculuğu
diyorsun ya!
BAŞKAN Sayın Akçay, Sayın
Kerestecioğluna söz verdim, lütfen
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bana bak, bilgisiz
konuşmayacaksın bir daha. Her şeyini takip edeceğim.
BAŞKAN Sayın Aydın
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuşma ya!
Konuşma! Senin bildiklerini unuttum ben.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Cahil cahil
konuşuyorsunuz, kırk yıl önceki mevzuyu buraya getiriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
buyurun
ERHAN USTA (Samsun) İyi niyet yok burada Engin
Bey, iyi niyet yok burada.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, ne
alakası var?
ERHAN USTA (Samsun) Kırk yıl önceki
mevzuyu burada söyleyip devlete küfretmenin iyi niyetle alakası yok.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Usta,
bakın, arkadaşımıza saygılı olalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kırk
yıl mırk yıl
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hani bugün vardı?
Hani vardı? Söylesene.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kırk
yıldır kan akıyor bu ülkede, kırk yıldır.
ERHAN USTA (Samsun) Onu hep beraber reddedelim
ancak bunun üzerinden devlete küfretmenin iyi niyetle bir alakası yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu kan bugün
başlamadı, kırk yıl önce başladı.
BAŞKAN Sayın Altay
Sayın Altay
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
471
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, 60a göre söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
yüzleşmeyi bilen, demokrasisini geliştiren devletlerde
insanların kendilerini güven içerisinde hissettiklerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Aslında, çok basit bir şey var gözümüzün
önünde, hiç öyle kırk yıl gerilere gitmeye falan da gerek yok. Hani
bir cumartesi İstanbula gitseniz orada, Galatasaray Meydanında
oturan Cumartesi Annelerini ya da Cumartesi İnsanlarını
görebilirsiniz. Aynı şekilde, Diyarbakırda da aslında
oturmak isteyen ama buna izin verilmeyen barış annelerini de
görebilirsiniz.
Şimdi, bir devletin herhâlde en önemli sorunu
yüzleşmeyi bilmemek. Yüzleşmeyi bilen devletler, hakikaten
demokrasisini geliştiren devletler halkları tarafından da
sevilirler ve başka bir yere konulurlar, orada insanlar kendilerini güven
içerisinde hissederler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Ama Türkiye'de, maalesef Kim daha çok bu vatanı
seviyor? yarışına girmekten var olan yanlışları
görmek, bunlarla yüzleşmek, hesaplaşmak yoluna gidemiyoruz.
Yapmamız gereken bu. Yani yok sayarak hiçbir yere varmak mümkün
değil, ne Kürt halkını yok sayarak ne başkasına
yapılan zulümleri yok sayarak hiçbir yere varmak mümkün değil. Bugüne
kadar varamadık, bundan sonra da varmamız mümkün değil. O
nedenle, biz burada belki daha ileri yaşlarda daha rahat konuşuyor
olabiliriz ama çok genç insanlar ölüyor bu ülkede, çok genç insanlar
kaybediyoruz. Bunu kaybetmemek için, artık başka bir kültüre geçmemiz
ve bu sese, barış sesine kulak vermemiz lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına
Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına
İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/761) ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 471) (Devam)
BAŞKAN Şimdi madde üzerinde gruplar
adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Kazım Arslana aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. 471 sayılı Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin -Türkiye
Cumhuriyetiyle yapılan anlaşmanın- onaylanmasıyla ilgili
söz almış bulunmaktayım.
Bu sözleşmenin dünya üzerindeki kuraklık
ve çölleşmenin etkilerini azaltmaya yönelik olduğunu biliyoruz.
Dünyanın birçok bölgesinde arazilerin bozulduğu, ekonomik, sosyal ve
çevresel anlamda büyük sorunların yaşandığını da
görmekteyiz. İşte, buna kısmen çözüm bulacak olan, katkı
yapacak olan bu anlaşmayı uygun buluyoruz ve onaylıyoruz.
Anlaşmayla ilgili olarak söyleyecek çok fazla sözümüz yok. O nedenle,
gündemdeki bazı özel konulardan bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz,
bu haftanın başında üretim reformu yasası geldi. Bu
yasanın içinde zeytincilikle ilgili özellikle 2nci maddenin kalması
yönünde ısrarla bir çalışma sürdürülmeye
çalışıldı. Bugüne kadar bununla ilgili gerçekçi bir
görüşmeyi de reformla ilgili gerçekçi bir görüşmeyi de maalesef
sürdüremedik.
Ben hem Komisyonda bunları söyledim hem de
şimdi söylüyorum. Zeytinin ve zeytinliklerin sanayileşmeyle, üretimin
desteklenmesiyle hiçbir şekilde ilgisi ve alakası yoktur. Böyle
ilgisi, alakası olmayan bir konuya ısrarla bu yasa
tasarısının içinde yer verilmesini anlamakta gerçekten
zorlanıyorum çünkü bu maddenin gerçekten zeytini ve zeytinciliğin
sonunu getirecek bir madde olduğunu da herkes bilmektedir. Çünkü ülkemizin
üçte 1ine yakınında, Mardinden başlayarak Akdeniz Bölgemiz,
Ege Bölgesi, Marmaraya kadar, hatta Tekirdağa kadar uzanan bölgelerdeki
zeytinciliğimizi gerçekten yok edecek ve bu yok etme yolunu açacak bu
maddenin ısrarla görüşülmeye ve kabul ettirilmeye
çalışılmasına gerçekten inanamıyorum. Onun için,
Komisyona geri gönderilmesi yetmez, bu maddenin, ısrarla söylüyorum, bu
tasarıdan çıkarılması gerekir ve görüşmelerimizin de
sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi üzerine
yoğunlaşmasında fayda vardır diye belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz da
Denizlimizin sorunlarından bahsetmek istiyorum. Denizlimiz aslında
gelişmekte olan bir il iken bugün, gerçekten gelişmesini
durdurmuş, kendi kaderine terk edilmiş, sanayileşmesi
durmuş, birçok alanda üretimi azalmış bir ilimizdir. Bu nedenle,
Denizlimizin, diğer ilerde olduğu gibi, sorunları oldukça
önemli bir noktadadır.
Sanayicilerimizin önemli sorunları vardır.
Bu sorunlarının başında özellikle daha önce
iktidarınız tarafından çıkarılan 5084 sayılı
teşvikle ilgili yasanın Denizlide uygulanmamış
olması, Denizli ilimizi üvey evlat muamelesine tabii tutmuştur.
Artık o tarihten sonra Denizlide gelişme yavaşlamış,
sanayileşme durmuş, yatırımlar artık yok denecek bir
noktaya gelmiştir. Şimdi, mevcut sanayicimizi çalıştırmak,
mevcut sanayicimizi büyütmek, onu geliştirmek, yeni yatırımlara
teşvik etmek için, sanayicinin desteklenmesi ve onun kazanması için,
onun yaşaması için, özellikle maliyetlerini olumsuz yönde etkileyen
konularda, elektrikte, doğal gazda, akaryakıtta gerekli indirimlerin
yapılarak hem ülke içinde hem dünya piyasalarında rekabet edebilecek
bir düzeye getirmemiz gerekmektedir. Şimdi, eğer sanayicimizi ve
ihracatçımızı rekabet edebileceğimiz bir düzeye
getiremezsek gelecekte yurt dışında yapacağımız birçok
satışta ihracatçımızın zorlanacağı,
müşterilerini kaybedeceği ve satış
yapamayacağını da bugünden görmek zorundayız.
Şimdi, özellikle ülkemizde yaşanan son
günlerdeki sosyal, siyasi ve ekonomik sıkıntılar ve
çalkantılar sebebiyle, aynı zamanda da OHAL uygulaması sebebiyle
gerçekten yarınını göremeyen bir sanayiciyi, bir
ihracatçıyı görüyoruz. Şimdi, böyle bir noktada
ihracatçımızın durumu çok kritik bir noktaya geliyor. Kurlar
zikzak yapıyor, bir aşağıya iniyor, bir yukarıya
çıkıyor. Sözleşmenin yapıldığı sırada
bakıyorsunuz kura, ona göre bir değerlendirme yapıyorsunuz,
sözleşme yapıyorsunuz ama tahsil zamanına gelince kurun
düşmesi sebebiyle ihracatçının zarar ettiğini
açıklıkla görüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
ihracatçıyı zarar ettirdiğimiz sürece, dışarıya
mal satamadığımız sürece, kur garantisini ihracatçıya
vermediğimiz sürece ihracatçımızın mevcut
piyasasını koruması, müşterisini koruması ve onu
muhafaza etmesi, satışını sürdürmesi mümkün görünmüyor.
Onun için, buna bir çözüm bulunması gerekmektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, sanayicinin
bir başka sorunu daha var. Sanayicilerin ve işletmelerin, özellikle
FETÖ sebebiyle, FETÖ soruşturması sebebiyle kayyum atanmış
olan şirketlerin borçlarını ödemediklerini görüyoruz.
Şimdi, bakın, normal bir piyasa şartlarında mademki kayyum
atanıyor, o şirket nasıl ki alacağını
alıyorsa normal yollardan, borçlarını da kime ne şekilde
borcu varsa ödemesi gerekir. Eğer ödemiyorsa piyasada ayrı bir
sıkıntının teselsül edeceği, birbirini takip
edeceği aşikârdır. Mutlaka buna bir çözüm bulunması gerekiyor.
Kayyum tayin edilen kişilerin borçları da mutlaka zamanında,
süresinde ödemesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
sanayicinin, özellikle tekstilcinin küresel pazarda da korunması
gerekmektedir. Pakistanla bir serbest ticaret anlaşması yaptık.
Özellikle tekstil ürünleri ve hazır giyim konusunda uygulanacak bir
anlaşmanın Türkiye pazarına, Türkiye tekstilcilerine ve
Denizlili tekstilcilerimize çok zarar vereceğini belirtmek istiyorum. O
nedenle, bu anlaşmanın uygulanmasının ertelenmesini istiyorum.
Ayrıca, Denizlinin ulaşım
sorunları var. Yıllardan beri Denizli-Aydın otoyolu bir türlü
yapılmıyor. Sürekli Yapılacak. deniliyor ama bir türlü
yapılamıyor. Ticarette ve sanayide ulaşım çok önemli.
Eğer ulaşımı rahat yapamıyorsanız,
ulaşımda sıkıntılarınız varsa kesinlikle
orada sanayinin ve ticaretin gelişmesi ve sosyal gelişmenin
olması mümkün değildir.
Ayrıca, yine yıllardan beri
tartışılan, konuşulan ama her seferinde söz verilip de
yerine getirilmeyen bir sorun daha var: Denizli Organize Sanayi Bölgesinden
limana ulaşma noktasında, Aliağa Limanına ulaşma
noktasında bir demir yolunun yapılması için söz
verilmiştir. Bunun projeleri tamamdır ama birçok eksiklikleri
olduğu için hâlâ faaliyete geçememiştir. Bir an önce bu demir yolunun
faaliyete geçirilerek bu çalışmanın yapılmasını
ve ulaşımın demir yoluyla
Özellikle ağır yük olan,
Denizli üretiminde ağır yüklü ürünler olan bakır gibi, mermer
gibi, kablo gibi, demir gibi malların ve malzemelerin rahatlıkla
limana ulaşması, ihracatının yapılmasının kolaylaştırılması
ve özellikle nakliyat yönünden maliyetinin azaltılmasının çok
büyük fayda sağlayacağını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, bu
sorunlar sadece Denizliye has değil, bütün Türkiye'nin sanayisinde bu
sorunlar var. Onun için, özellikle sanayimizi geliştirmek istiyorsak,
ihracatımızı artırmak istiyorsak bu belirttiğim
sorunları gerçekten dikkate almak ve bu konular üzerinde
yoğunlaşmak ve zeytincilik gibi olaylarla uğraşmak yerine,
konularla uğraşmak yerine sanayimizle uğraşmak ve
sorunlarına çözüm aramak gerektiğine inanıyorum, bunları
belirtiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis
Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalıya aittir.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum
adına görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım, sizleri ve
kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi sadece siyasi bir parti değil, aynı zamanda bir
ekolojik mücadele platformudur. Bu bağlamda, ekoloji ve çevre hususunda
yapılan ya da öngörülen her türlü olumlu çaba desteğimizi alacaktır.
Fakat burada şunu da belirtmekte fayda var: Burada onaylamaya
çalıştığınız tasarılar fiiliyatta bir eyleme
dönüşmediği sürece değersiz birkaç imza ve kâğıttan
başka bir niteliğe kavuşmayacaktır.
Dünyada 1,2 milyardan fazla insan çölleşme
riski bulunan topraklarda yaşamını sürdürmektedir. Aynı
zamanda, 110 ülkedeki 250 milyon insan çölleşmenin olumsuz
sonuçlarından doğrudan etkileniyor. Türkiye'nin de sahip olduğu
iklim şartları, bilinçsiz ve yetersiz politikalarla birlikte
çölleşme ve kuraklıktan en fazla etkilenecek ülkeler arasında
yer almasına sebep olacaktır. Türkiyede çöl olmaması, bu
risklerle karşı karşıya olmadığı
anlamına da gelmemektedir. Etkin ve sağlam çözümlerle bunun önüne
şimdiden geçilmelidir. Sizler doğaya nasıl
davranırsanız doğa da aynı
karşılığı sizlere verir. Sermaye ve kâr
hırsıyla ormanların her gün yok edileceği, ağaca
bakanların sadece odun gördüğü bir zihniyet çerçevesinde
çölleşme ve kuraklıklar kaçınılmaz birer son
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Orman ve Su
İşleri Bakanlığına bağlı Çölleşme ve
Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünün sitesinde ülkemizdeki çölleşme
nedenleri arasında doğal ve teknik nedenler yer almaktadır.
Teknik neden diye adlandırılan başlık altında
ormansızlaşma, meraların ve hidrolojik yapının bozulması,
toprakların amacı dışında kullanılması ve
yanlış yönetimi gibi nedenler sıralanmaktadır. Fakat
Türkiyede uygulanan -başta güvenlik politikaları yer almak üzere-
birçok mega proje ve yeni projelerde ilk hedef alınan alan ve yok edilerek
talan edilen yerler ormanlardır.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Çevre Günü
adı altında hamasi nutuklarla günü kurtarmanın,
geçiştirmenin bir anlamı yok. Terörle mücadele ediyoruz adı
altında ekolojik denge alt üst edilmiştir. Şimdiye kadar
binlerce hektar orman ve mera yakılarak korkunç bir kıyım
yapılmıştır. Şimdi de platolara sondaj makinaları
götürülerek belli derinliklerde sismik yapar gibi patlayıcı maddeler
patlatılmakta, güya yer altı mağaraları
yıkılmaktadır. Hâlbuki yapılan tahribat -bunu Sayın
Bakanım çok iyi bilecektir- doğayadır ve doğanın
dengesinedir. Yapılan bu işlem, yer altı su
kaynaklarını ve dolayısıyla pınar olarak yeryüzüne
çıktıkları yeri etkileyecek ve büyük bir ihtimalle de bu
pınarların kaybolmasına sebep olacaktır veya yeni
oluşacak yer altı çatlaklarıyla tamamen bu suyun
kaybolmasına neden olacaktır. Bu nedenle ekolojik denge bozulacak ve
ülkemizin çölleşmesine sebep olacaktır.
Başkentte Orman insanlar için hayat, ekonomi
için kaynaktır. pankartları asılırken Kürt
coğrafyasında yapılan orman kıyımını
nasıl izah edebilirsiniz?
Çevreyi koruma, çölleşmeyi önleme
kâğıt üzerine atılan imzalarla değil, çevreyi anlayan,
önemseyen bilinç ve davranışlarla olur. Bu bilinci topluma empoze
edemediğimiz sürece atılan imzaların da hiçbir değeri ve önemi
olmaz.
Çevre tahribatı, yapılan HESlerle,
nükleer santrallerle ve rant için kesilen ve yakılan orman arazileriyle
ivme kazanırken anlaşmalara imza atmanın hiçbir anlamı da
gereği de yoktur.
Doğada en uzun ömürlü olan zeytin
ağacına -iki bin yıl yaşadığı tahmin
ediliyor- bile savaş açtıktan sonra söylenecek bir söz
bulamıyorum.
Ben aynı zamanda Çevre Komisyonu üyesiyim.
Sayın Başkanımız da buradaydı. İki yılda
sadece iki toplantı yaptık değil mi Başkanım?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çevre Komisyonu
istifa etsin.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bir sürü çevre
sorunu olan bir toplumuz. Ne yazık ki iki yılda iki toplantı
yapabildik.
Ve hatırlarsanız Sayın
Başkanım, ben gene bu topsoil nebati toprak üzerine bir öneride
bulundum. Sayın Başkanın bana dediği Öneriyi getir, bir
torba yasanın içine atarız. Yani tam torbacı olduk. Bundan
sonra torbanın içine atıp kaybedeceğiz olayları.
Bu nebati toprağın önemini ne yazık
ki ülke olarak kavrayamadık. İki yüz yılda 1 santim oluşan
bu toprak altın değerindedir. Emin olun belki altından da daha
üstündür. Yaptığımız göletlerle, barajlarla,
inşaatlarla veya yapılan yollarla bu toprağı tamamen heba
ediyoruz. Burada, yapılan yolların bir metrajını,
volumeünü çıkarırsanız, korkunç toprak kaybını
görürsünüz. Ne yazık ki bunun bir daha da geri dönüşümü yoktur.
Göletin altında kalan o toprağın bir daha kullanılma
şansı yoktur. Bu tarz anlaşmaları uluslararası bir
anlaşmada taraf olabilmek adına değil,
yaşadığımız çevreyi korumak ve kollamak adına
yapmalıyız.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, dünyada
çölleşmenin doğal nedenlerinden biri de iklim değişikliğidir.
Bununla ilgili olarak Paris İklim Zirvesinde, 195 ülkenin
imzaladığı ve küresel sıcaklık
artışının 2 derecenin altında tutulması için
çalışmalar yapılması gerektiği kararı
çıkmıştı. Bu kararlar doğrultusunda, ilk raporlama
2020 yılında yapılacaktı. Paris İklim Zirvesi
sonrası, dönemin Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğluna
yönelik olarak Hükûmetin iklim değişikliğiyle ilgili yol
haritasını sormuştum, gelen cevap aynen şöyle: İklim
değişikliğiyle mücadele doğrultusunda, 2030 yılı
için ülke olarak yol haritamız belirlenmiş olup ülkemizde sera gazı
emisyonunun 2030 yılında yüzde 21e kadar artıştan azaltmak
hedeflenmektedir. Bu hedefin, kaliteli altyapı projeleri hayata
geçirilerek, yeni ve temiz teknolojiler ile yenilenebilir enerji
kaynaklarından daha fazla istifade edilerek ve enerji verimliliği
sağlanarak gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Ekonomik olarak
yüzde 5 büyüyen ve enerji ihtiyacı her yıl yüzde 6 artan Türkiyenin
bu kadar iddialı bir hedef belirlemiş olması, iklim
değişikliğiyle mücadeleye vermiş olduğu önemi
göstermektedir. demektedir. Peki, bugün sonuç ne oldu? Türkiye, Paris
İklim Anlaşmasının onay sürecini durdurdu. Bu hususta
yorum yapmaktansa takdiri millete bırakıyorum. Yani doğal
nedenleri ve teknik nedenleriyle mücadele etmiyor fakat uluslararası ne
kadar anlaşma varsa birer, ikişer onaylayarak Bakın, biz
tarafız. demeye çalışıyoruz.
Tabii, bu konu hakkında daha fazla
konuşmak gerektiğine inanıyorum ama yıkım
politikası sadece doğa üzerinde değil, hukuk üzerinde de meydana
gelmektedir. Eş başkanlarımızın ve milletvekillerimizin
tutuklanması üzerinden iki yüz on yedi gün geçti, artık bu
ayıbı bu Meclis daha fazla taşıyamayacaktır,
taşımamalıdır. İktidar ve muhalefet, parlamenter
demokrasinin olmazsa olmazıdır. İktidar, elindeki güçleri
kullanarak ve yargı araçsallaştırılarak muhalefet üzerinde
baskı oluşturursa burada demokrasiden bahsedemeyiz. Özellikle 7
Haziran 2015 seçimlerinde partimizin elde etmiş olduğu
başarı iktidar tarafından hazmedilememiştir. Seçimlerin
üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra, Cumhurbaşkanı ve
Başbakan tarafından partimiz hedef gösterilerek
dokunulmazlıkların kaldırılması
tartışmaları başlatılmıştır. Bu
tartışmalarla birlikte, milletvekili arkadaşlarımız
hakkında, yaptıkları konuşmalar nedeniyle Meclise fezleke
yağmaya başlamıştır. Bu fezlekelerin birçoğu, suç
tarihleri dört beş yıl öncesine aittir. Milletvekillerimiz
hakkında hazırlanan bu fezlekelerin önemli bir kısmı da
Fetullahçı yapıya üye oldukları için şu an cezaevinde
bulunan savcılar tarafından hazırlanmıştır.
Eş Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında,
yaptığı konuşmalar nedeniyle 96 fezleke
düzenlenmiştir. Bunların 48 tanesi 7 Haziran seçimlerinden sonraki on
ayda hazırlanmıştır. Toplam 96 fezlekeden 29 tanesini
hazırlayan savcılar şu anda cezaevindedirler. Yani
Demirtaş, Yüksekdağ ve diğer tutuklu milletvekillerimizin
şu anda cezaevinde olmasına neden olan fezlekeler Fetullahçı
örgüte üye olan savcılar tarafından
hazırlanmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gaydalı, teşekkür
ediyoruz ama Sayın Durmaz da bir an önce konuşmak istiyor, ben davet
etmeden kürsüye geldi.
Madde üzerinde gruplar adına son söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kadim Durmaza aittir.
Buyurun Sayın Durmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
geçtiğimiz hafta Şırnakta, devamında doğu ve
güneydoğuda şehit olan kahraman askerlerimize ve Türk Silahlı
Kuvvetlerine, ailesine ve aziz milletimize başsağlığı
ve sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanımız emeklilere 21 Haziranda maaşlarının
verileceği müjdesini verdi. Herhâlde Sayın Bakanımız ve
Hükûmet zannediyor ki emekliler maaşlarını alacak, borcunu
verecek, bayramda torunlarının, çocuklarının eksiğini
görecek, para da cebinde kalacak.
Değerli arkadaşlar, şu anda,
Türkiyedeki emeklilerin aldığı bu ücretle yüzünün güleceği
bir bayramı geçirme şansı yok. Sayın Hükûmeti temsilen
Bakanımıza ifade ediyorum: Lütfen, bu bayram öncesi emekli
maaşlarını erken vermek yerine, o artış
oranını gözden geçirip yaşanabilir ve yaşayacağı
bir ücretin emekliye verilmesini talep ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ve ayrıca, köylü kışın zor
şartlarda ekti, artık hasat zamanı geldi ama hepsi de kara kara
düşünüyor, hiçbirinin biçtiği ektiğini karşılamayacak.
Onlar da Hükûmetin mazot parasını yarı yarıya paylaşma
sözünün arkasında ve bunun takibini bekliyor. Bu anlamda, Sayın
Bakanımıza iş çok düşüyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam efendim.
KADİM DURMAZ (Devamla) Sayın
Bakanım, yöremize verdiğiniz hizmetlerden ötürü teşekkür
ediyorum. Rahmetli müdürümüze de Cenab-ı Hak rahmet eylesin,
hizmetlerinden de Tokatlı yararlandı, bunu da ifade edeyim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tabii, Tokatı hepiniz biliyorsunuz
değerli arkadaşlarım, tarihî, kültürel ve doğal
değerleriyle Anadolunun gizemli bir noktasında, akarsu
kaynakları, yaylakları, ovalarıyla kıymetli bir yer.
Hükûmet, son aldığı kararla bu kıymetli ovaları sit
alanı ilan etti. Bu anlamda da bu yaklaşımı doğru
buluyor, destekliyoruz. Ancak öncesinde, Turhalda, Niksarda ve Zilede
kıymetli araziler üzerine organize sanayi bölgeleri kuruldu. Bundan sonra,
birbirine yakın ilçelerin ortasına, ekilir alanlar dışındaki
alanlara organize sanayi bölgelerinin kurulmasına özellikle çaba sarf
etmek durumundayız, lütfen.
Organize sanayi bölgeleri özellikle benim ilim Tokat
gibi illerde bir lokomotif ama gelin, görün ki
yatırımcının, iş adamının Tokata
gelebilmesi için maalesef havaalanımız yok. Referandumda devam etti
hatta iki uçak, hem Anadolujet hem Borajet
Ama referandumdan sonra hedefi
yakalayınca Tokatta havaalanı çalışamaz, uçak inemez hâle
getirildi.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Yenisi yapılıyor.
KADİM DURMAZ (Devamla) Yeni
havaalanımız yapılıyor, buna da teşekkür ediyoruz.
Ancak çok ilginç bir şeye tanık olduk, hem de Dünya Çevre Gününde.
Yeşilırmakın akışında, Amasya ile Tokatın
arasında, Turhalda Keçili HES diye bir HESi Samsun Bölge İdare
Mahkemesi, itirazı kabul olmamak kaydıyla durdurmuştur
değerli arkadaşlar. Ancak doğa ve çevreye zarar veren, gerçekte
de enerji noktasında rantabl olmayan bu HES -hangi el uzandı
bilmiyorum ama- doğa katliamına devam etsin diye, son yayımlanan
kanun hükmünde kararnamede kamu yararı gözetilerek, mahkeme kararı
yok sayılıp bir kanunsuzluğun önü açıldı. Düşünün
arkadaşlar, bu HESi yapan firma o, Yeşilırmakın
yatağındaki 10 dönüm arazinin mülkiyetini satın alıyor,
ekilen araziye hafriyat yığıyor. Bir yandan
topraklarımızı korumaya çalışırken bunlara göz
yummayı bu ülkenin geleceği açısından son derece tehlikeli
buluyoruz.
Yine, organize sanayi bölgeleri kentlere uzak
noktada değerli arkadaşlar. Örneğin Niksar Organize Sanayi
Bölgesi 17 kilometre, Turhal 12 kilometre. Buralarda acil sağlık
istasyonlarının mutlaka kurulması gerekmektedir. Buralarda
çalışan işçilerin büyük bir bölümü kadın ve tekstil
bazlı çalışanlar. Ne acı ki organize sanayi bölgelerimizde
kreş sıkıntısı var. Bunun bir an önce ele
alınıp hayata geçirilmesi gerekiyor. İş kazaları,
kreşler ve bunun dışında olası bir yangın ve
benzeri afetler durumunda itfaiye birimleri yok. Bunlar da organize sanayi
bölgelerinin çok ivedi ihtiyaçlarıdır.
Yine, hepinizin bildiği gibi, Tokat
kalkınmada öncelikli illerde 5inci grupta. Organize sanayi bölgesine
yatırım yaparsanız 6ncı grubun olanaklarından
faydalanıyorsunuz ama siz kent merkezinde bulduğunuz atıl bir
alanda, önceden bir başka kamu fabrikasıymış, bunu
değerlendirip bir tekstil ya da benzeri kente zarar vermeyen bir üretim
yapıyor iseniz 6ncı bölge olanaklarından
yararlanamıyorsunuz. İnsanların bu haklardan yararlanması
için mutlak bir şekilde, 5inci bölgede olan ender illerden biri olan
Tokatın 6ncı bölgeye alınmasının çok yararlı
olacağına, yatırımcıları cezbedeceğine
inanıyorum.
Az önce ifade ettiğim Keçili HESteki kamu
yararı ne yazık ki Tokatta havaalanı noktasında Hükûmetçe
göz ardı edildi. Kaldı ki yaklaşık beş, beş buçuk
yılda bitecek havaalanı acele kamulaştırmayla yola
çıkıldığında çok kısa sürede bitecektir. Bu
anlamda da Tokatlının bu talebinin dikkate alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Yine, arkadaşlar, Tokat Kalesinin eteklerinde
yaklaşık olarak 493 konut afet kapsamında dört yıldır
bekliyor. Bunların sağlıklı koşullarda
yaşayabileceği sosyal konutların metrekaresi çok yüksek
değil, bu insanların beklentileri de yüksek değil. Bir an önce
oturdukları mahalle yakın var olan hazine yerine bunların
konutlarının yapılıp, bir an önce bu hemşehrilerimizin
gece bir yağmurda, olası bir rüzgarda evlerine taş düşüp
can ve mal emniyeti açısından oluşacak tehlikelerden
arınması gerekmektedir ve beraberinde, Tokatın en eski, birçok
tarihî dokusunun olduğu Sulusokak mevkisi unutulmuş bir kent,
akşam beşten, altıdan sonra da yaşanmayan bir kent dokusundadır.
Burasının hak ettiği değeri alması için mutlak buraya
vilayete sıkışmış resmî kurumların birkaç
tanesinin nakledilerek buradaki dört, beş mahallenin yeniden eski
canlılığına, aktivitesine, iş bekleyen, insan
geçmesini bekleyen esnafa yardımcı olacak bir hâle getirilmesi
gerekiyor.
Yine, Tokattan Taşova, Erbaa, Niksar,
Reşadiye üzerinden geçen D 100 kara yolu var değerli
arkadaşlarım ama ne acı ki Reşadiye girişinde bulunan
kavşakta şimdiye kadar onlarca canımızı kaybettik. Çok
kısa süre önce olası bir elektrik arızasını Acil
tamir edeyim. diye giden 2 TEDAŞ görevlisi, yine, kısa bir süre önce
bir emekli öğretmen kazaya maruz kaldı. Bugünkü teknolojiyle öyle
ağır bir yolda bir alt geçidin yapılması çok zor değil
ama Tokat ve sorunlarına bu duyarsızlığa mutlak bir
şekilde dikkatinizi çekiyorum. Kaybedilen her canın vebali ve
sorumluluğu, telafisi güçtür değerli arkadaşlar.
Yine, Tokat, on yılda hep böyle
kalkınmadan, ilerleyen Türkiyeden bahsederken en çok nüfus kaybetmiş
illerden biri. TEKEL Sigara Fabrikası kaybıyla 45 bin tütün üreticisi
zorda kalmış ve kendini Türkiyenin muhtelif illerine
atmış, İstanbulda da TÜİK sonuçlarına göre dördüncü
büyük nüfusa sahip olmuştur. Şimdi, şehirde kalanları
bekleyen Turhal Şeker Fabrikasının özelleştirme havuzunda
bulunması, bunun da bir an önce bu havuzdan çıkarılması
Tokatlıyı birazcık rahatlatacaktır diyorum.
Değerli arkadaşlar, yine, Tokat hepinizin
bildiği gibi yaş sebze ve meyvede merkez; hani Rusyayla masaya
oturduğumuz zaman domates diyoruz ya, işte Kazovada, Erbaa, Niksar
ovalarında yetişen ve bunun dışındaki meyveleriyle
farklı bir il. Uluslararası yaş sebze ve meyve ticaret
merkezinin yaklaşımıyla Tokatta önce bir bölge halinin mutlak
kurulması, ambalajlı entegre tesisleriyle bu ürünlerin katma
değeri yüksek hâle getirilmesi yöredeki kan kaybını az da olsa
durduracaktır diyorum ve hepinize sabırla dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum. Ama Tokata gelenleri de Tokat kebabı yemeye davet
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Davetinizi aldık, bütün milletvekilleri olarak
inşallah bir gün Tokatta ağırlarsınız.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
beş buçuk yıldır Roboskide ailelerin her Perşembe
mezarlığa gidip adalet arama ve dua törenine ilk defa kamu düzeni
gerekçesiyle izin verilmediğine ve buna engel olunmamasını
dilediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi diğer Grup
Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırımın da ilettiği,
benim de sosyal medyada gördüğüm bir hususu paylaşmak istiyorum: Tam
beş buçuk yıldır Uludere, Roboskide aileler her perşembe
mezarlığa gidip dua ediyorlar ve Adalet istiyoruz. diyorlar.
Beş buçuk yıldır her perşembe bunu yapıyorlar ama ilk
defa bugün kamu düzeni denilerek, mezarlığın girişi
çevrelenerek askerler tarafından ailelerin girişi engellenmiş.
Bu iletilmesine rağmen Bakanlığa, Girişimde
bulunacağız. denmesine rağmen yine aynı engelleme devam
etmekteymiş. Lütfen, Şırnak Valiliğine yönelik bir
girişimde bulunursanız ve ailelerin beş buçuk yıldır
kamu düzenini hiçbir şekilde bozmadan yaptıkları bu adalet arama
ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ailelerin bu adalet arama ve dua törenine engel olunmazsa
memnun oluruz. Bunu iletmek istedim Genel Kurula.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesinin Kuzey Akdenize Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına
Yönelik İstanbul Türkiyede Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına
İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/761) ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 471) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 471 sıra sayılı
Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin
Kuzey Akdenize Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına Yönelik İstanbul
Türkiyede Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına İlişkin
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle
Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
220 |
|
Kabul |
: |
219 |
|
Ret |
: |
1 |
Kâtip
Üye Emre
Köprülü Tekirdağ |
Kâtip
Üye Sema
Kırcı Balıkesir |
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada bulunan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Eğitim Alanında İşbirliği
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/723) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada bulunan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/729) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 477)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada bulunan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Gemiadamlarının
Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya Tutma Standartları Uluslararası
Sözleşmesi Uyarınca Belgelerin Karşılıklı Tanınmasına
İlişkin Mutabakat Zaptı ile Mutabakat Zaptında
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti
Arasında Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya
Tutma Standartları Uluslararası Sözleşmesi Uyarınca
Belgelerin Karşılıklı Tanınmasına
İlişkin Mutabakat Zaptı ile Mutabakat Zaptında
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/762) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 478)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada bulunan Türkiye Cumhuriyeti Çevre
ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve Meteorolojik
Araştırmalar Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında
Meteoroloji ve Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 358 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI İLE IRAK
CUMHURİYETİ ULAŞTIRMA BAKANLIĞI ARASINDA METEOROLOJİ
VE METEOROLOJİK ARAŞTIRMALAR ALANLARINDA MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Ekim 2009 tarihinde Bağdatta imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında
Meteoroloji ve Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için bir dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 358 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve
Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 212
Kabul
: 210
Çekimser
: 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
8inci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Yükseköğretim ve
Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/568) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 391) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 391 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA YÜKSEKÖĞRETİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA ALANINDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29 Nisan 2013 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylanması için bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan, bu
sıra sayıları isimlerini okuyun yani neye oy verdiğinin
kimse farkında değil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet
BAŞKAN Okunuyor, sıra sayıları
okunuyor. Başta girince okurum tekrar.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN 391 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında
Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 205
Kabul : 203
Ret : 1
Çekimser :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
9uncu sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/613) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 394) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 394 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE GAMBİYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA TURİZM ALANINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 24 Eylül
2012 tarihinde Banjulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 394 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
207 |
|
Kabul |
: |
207(x) |
|
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
10uncu sıraya alınan Bölgesel
Radyokomünikasyon Konferansı (RRC-06)nın Sonuç
Kararlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
10.- Bölgesel Radyokomünikasyon Konferansı (RRC-06)nın
Sonuç Kararlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/651) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 345) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 345 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
BÖLGESEL RADYOKOMÜNİKASYON
KONFERANSI(RRC-06) NIN SONUÇ KARARLARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Mayıs-16 Haziran 2006 tarihleri
arasında Cenevrede gerçekleştirilen Bölgesel Radyokomünikasyon
Konferansı (RRC-06)nın Sonuç Kararlarının beyanlar ve
çekincelerle onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 345 sıra sayılı
Bölgesel Radyokomünikasyon Konferansı (RRC-06)nın Sonuç
Kararlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
201 |
|
Kabul |
: |
199 |
|
Çekimser |
: |
2 |
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
11inci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim ve Mesleki
Eğitim Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Eğitim ve Mesleki Eğitim Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 393) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 393 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TUNUS
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA EĞİTİM VE
MESLEKİ EĞİTİM ALANLARINDA MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
6 Haziran 2013 tarihinde Tunusta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim ve Mesleki Eğitim
Alanlarında Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 393 sıra
sayılı Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy
Sayısı |
: |
205 |
Kabul |
: |
205 (x) |
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
12nci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti İskan ve İnşaat Bakanlığı
Arasındaki Müteahhitlik ve Müşavirlik Alanında Mutabakat
Zaptı ile Mutabakat Zaptında Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti İskan ve İnşaat
Bakanlığı Arasındaki Müteahhitlik ve Müşavirlik
Alanında Mutabakat Zaptı ile Mutabakat Zaptında Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/424) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 350) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 350 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI İLE IRAK
CUMHURİYETİ İSKAN VE İNŞAAT BAKANLIĞI
ARASINDAKİ MÜTEAHHİTLİK VE MÜŞAVİRLİK ALANINDA
MUTABAKAT ZAPTI İLE MUTABAKAT ZAPTINDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15
Ekim 2009 tarihinde Bağdatta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti İskan ve İnşaat Bakanlığı
Arasındaki Müteahhitlik ve Müşavirlik Alanında Mutabakat
Zaptı ile Mutabakat Zaptında değişiklik
yapılmasına dair Notaların onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler. Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 350 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti İskan ve İnşaat
Bakanlığı Arasındaki Müteahhitlik ve Müşavirlik
Alanında Mutabakat Zaptı ile Mutabakat Zaptında
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı: 203
Kabul: 203 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
13üncü sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi
Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci
Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsünün Konumunun ve Üzerinden
Geçecek Sınır Hattının Belirlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde
İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş
Köprüsünün Konumunun ve Üzerinden Geçecek Sınır Hattının
Belirlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/645) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 377) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 377 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YUNANİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İPSALA-KİPİ SINIR
GEÇİŞ BÖLGESİNDE İKİ ÜLKE ARASINDA
İKİNCİ BİR KARAYOLU SINIR GEÇİŞ KÖPRÜSÜNÜN
KONUMUNUN VE ÜZERİNDEN GEÇECEK SINIR HATTININ BELİRLENMESİNE
İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 4
Nisan 2014 tarihinde Selanikte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır
Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu
Sınır Geçiş Köprüsünün Konumunun ve Üzerinden Geçecek
Sınır Hattının Belirlenmesine İlişkin Protokolün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler.. Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tümünün oylaması için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 377 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsünün
Konumunun ve Üzerinden Geçecek Sınır Hattının
Belirlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy sayısı: 202
Kabul :
202(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Emre Köprülü Sema Kırcı
Tekirdağ Balıkesir
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizde başkaca yapılacak bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik hakkındaki
(11/16) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeler ile kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 12 Haziran 2017 Pazartesi günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı iftarlar diliyorum,
hayırlı hafta sonları diliyorum, Allah kabul etsin,
hayırlı akşamlar.
Kapanma Saati: 19.32
(X) (10/558) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(x) 415 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 471 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 358
S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 391 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 394 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 345 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 393 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 350 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 377 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.